TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2nci
Birleşim
2
Ekim 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın, 24üncü
Dönem Beşinci Yasama Yılının ülkemize, milletimize ve tüm
milletvekillerine hayırlı uğurlu olmasını
dilediğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın,
Adananın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz'ın, sınır güvenliğine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Isparta Milletvekili
Süreyya Sadi Bilgiç'in, Beşinci Yasama Yılına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, Diyarbakırın 7 ilçe
belediyesindeki eş başkanlık uygulamasıyla ilgili
Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin verdiği yürütmenin
durdurulması kararına ilişkin açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, Adana eski milletvekili Recai
Yıldırımın vefatına ilişkin açıklaması
3.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın (3/1580) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın (3/1580) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Başbakan Ahmet Davutoğlunun
(3/1580) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde muhalefet
parti temsilcilerinin konuşmalarından sonra mı Genel Kurula
geleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
6.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin
(3/1580) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı ve Manisa Milletvekili Recai Berberin, Avrupa Birliği
Konseyi İtalya Başkanlığı tarafından 29-30 Eylül 2014
tarihlerinde İtalyanın başkenti Romada düzenlenmiş olan
Ekonomik ve Parasal Birlik, İstikrar, Koordinasyon ve Denetim
Antlaşmasının 13üncü maddesiyle ilgili Parlamentolar
Arası Konferansa katılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı başkanlığında siyasi parti grup
başkan vekilleriyle yapılan toplantıda alınan 20/8/2014
tarihli karara ilişkin tezkeresi (3/1581)
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75inci maddesine göre geri gönderilmesine ilişkin tezkeresi (3/1582)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Sakarya Milletvekili Şaban
Dişlinin, 23-25 Eylül 2014 tarihlerinde Hırvatistanın
başkenti Zagrebde düzenlenecek olan RACVIAC-Karar Almada Mutabakat:
Strateji ve İkilem Semineri'ne katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1583)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonundan bir heyetin, Avrupa Birliği Konseyi
İtalya Başkanlığınca düzenlenecek Tarım,
Endüstriyel Kalkınma ve Küçük-Orta Ölçekli Teşebbüsler Komitesi
Başkanları Toplantısına katılmak üzere 26-27 Ekim
2014 tarihleri arasında İtalyanın başkenti Romaya resmî
bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1584)
5.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Anayasa Komisyonu
Başkanı Burhan Kuzu, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet
İyimaya ve İzmir Milletvekili Mahmut Rıza Türmenin, 13-14 Ekim
2014 tarihlerinde İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek olan
Temel Haklar Komiteleri Başkanları Toplantısına
katılmalarına ilişkin tezkeresi (3/1585)
6.-
Başbakanlığın, Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde,
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına
ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre
gerekli düzenlemelerin yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/1580)
B) Önergeler
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu üyeliği ve Komisyon Başkanlığı ile Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/199)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata ve 21 milletvekilinin, zorunluluk hâlindeki askerlik yükümlülüğü
kapsamındaki sıkıntıların ve yasal mevzuatta
yapılabilecek değişikliklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)
2.- HDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili İdris Balukenin, Şırnakın Güçlükonak
(Basa) ilçesine bağlı Yağızoymak köyünde 1993
yılında korucu ve askerler tarafından 3 köylünün öldürülmesi
olayının ve bölgede geçmiş dönemlerde yaşanan faili meçhul
cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1059)
3.- HDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili İdris Balukenin, ülkemizde yaşanan
çatışma ve şiddet ortamına son verilebilmesi ve
barış sürecine ışık tutması açısından
dünya ülkelerinin müzakere süreçlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyuru
2.- Başkanlıkça,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 60 milletvekilinin vermiş
olduğu Genel Kurulun 6/8/2014 tarihli 130uncu Birleşiminde okutulan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis soruşturması
açılmasına dair (9/10) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop
Milletvekili Engin Altay ile Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
vermiş olduğu Genel Kurulun 12/8/2014 tarihli 131inci
Birleşiminde okutulan Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkında verilen (11/37) esas numaralı Gensoru
Önergesinin konusuz kaldığından işlemden
kaldırıldığına ilişkin duyuru
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2 Ekim 2014
Perşembe günkü birleşiminde Türkiyenin ulusal güvenliğine
yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı gerekli
tedbirleri almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist örgütlerden ülkemize
yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek amacıyla
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Hükûmete bir yıl süreyle
izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine; 14 Ekim 2014 Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü
soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmemesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş'ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin (3/1580) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- (3/1580) esas
numaralı Başbakanlık Tezkeresinin gündeme
alınmasının Anayasaya aykırı olup
olmadığı hakkında
X.- OYLAMALAR
(3/1580)
Başbakanlığın, Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde,
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre
gerekli düzenlemelerin yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine dair tezkere'nin
oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, bir araştırma komisyonu raporundaki önerilere
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işıkın cevabı (7/47785)
2.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören'in, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin cevabı (7/47832)
3.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören'in, Soma'daki esnafın sorunlarına ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin cevabı (7/47833)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, patent hukuku ile ilgili girişimcilerin bilinçlendirilmesi
adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işıkın
cevabı (7/48323)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, BİT sektöründeki vergi oranlarının
düşürülmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/48440)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sakarya Nehri'nden
İstanbul'a yapılan içme suyu ikmaline,
Park Orman ve Hacet Deresi
Tabiat Parkının imara açılması kararına,
Orman yangınları ve
orman işletme müdürlükleri ile ilgili çeşitli hususlara,
2002 - 2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
personelinden maaşında icra takibi ve haciz olanlara,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/48494),
(7/49077), (7/49377), (7/50929)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, teşvik kapsamındaki illere yapılan
yatırımlara ve bu illerde kurulan organize sanayi bölgelerine
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işıkın cevabı (7/48590)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın, Soma Maden Faciasından
ekonomik anlamda etkilenen bölgelerdeki esnaf ve sanatkârlara kredi desteği
sağlanmasına ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Fikri Işıkın cevabı (7/48591)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında TBMM ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca satın alınan
eğitim hizmetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/48670)
10.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz'ın, bir SGK il müdürlüğü tarafından bazı
vatandaşların emekliliklerinin iptal edildiği iddialarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/48932)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, sağlık turizmindeki yatırımcılar
ile işletmelerin mali yüklerinin azaltılması konusunda
yürütülmekte olan çalışmalara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/49065)
12.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz'ün, Manisa'nın ilçelerinde sağlanacak KOSGEB kredisine
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işıkın cevabı (7/49496)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında
gerçekleştirilen akaryakıt ürünleri harcamalarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/49550)
14.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında vergiye tabi
olmayan kimselerden satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/49552)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Diyarbakır'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Çankırı'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Bitlis'te tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Bingöl'de tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Bilecik'te tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Bayburt'ta tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Batman'da tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Aksaray'da tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Ağrı'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Adıyaman'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına
ve borçlarına,
Kastamonu'da tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Kars'ta tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve borçlarına,
Karaman'da tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Iğdır'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Hakkâri'de tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Gümüşhane'de
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Erzurum'da tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve
borçlarına,
Elâzığ'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Düzce'de tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanan abonelerin sayısına ve borçlarına,
Nevşehir'de
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin
sayısına ve borçlarına,
Siirt'te tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanımına,
Rize'de tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanımına,
Osmaniye'de tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanımına,
Şanlıurfa'da
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanımına,
Van'da tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanımına,
Şırnak'ta
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanımına,
Yozgat'ta tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanımına,
Karabük'te tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
Kilis'te tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
Kırıkkale'de
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
Kırşehir'de
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
Kütahya'da tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
Mardin'de tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
Muş'ta tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/49920), (7/49921), (7/49922), (7/49923), (7/49924), (7/49925), (7/49926),
(7/49927), (7/49928), (7/49929), (7/49931), (7/49932), (7/49933), (7/49934),
(7/49935), (7/49936), (7/49937), (7/49938), (7/49939), (7/49943), (7/49945),
(7/49946), (7/49947), (7/49948), (7/49949), (7/49950), (7/49951), (7/50168),
(7/50169), (7/50170), (7/50171), (7/50172), (7/50173), (7/50174)
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında yapılan
yemek ve ikram hizmetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/50487)
17.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın'ın, Gaziantep'te tır parkı olarak
kullanılan boş bir arazide kaçak akaryakıt satışı
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin cevabı (7/50619)
2 Ekim 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, 24üncü Dönem Beşinci Yasama
Yılının ülkemize, milletimize ve tüm milletvekillerine
hayırlı uğurlu olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sevgili
çalışanları ve sayın basın emekçileri; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının
başlangıcında sizleri saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz
dönem, yoğun bir gündemle ve hepimizin ortak gayretleriyle
yürüttüğümüz önemli çalışmalarla geçti. 10 Eylül 2014 tarihinde
sona eren Genel Kurulumuz, çok kısa bir ara vererek,
çalışmalarına kaldığı yerden devam etmek üzere
bugün yeniden toplandı. Yeni çalışma
yılımızın yasama ve denetim faaliyetlerimiz
açısından verimli geçmesini diliyorum. Benimseyeceğimiz üslubun
demokratik anlayış ve kurallar çerçevesinde, sorumluluğun
bilincinde, karşılıklı hoşgörü ve saygı temelinde
şekilleneceğine yürekten inanıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün itibarıyla, terörün yarattığı bir
insanlık dramı yaşanıyor. Gördüğümüz fotoğraflar,
aldığımız haberler canımızı
acıtıyor, yüreğimiz daralıyor. Türkiyenin, ülkemizin, bu
insanlık dramına seyirci kalması düşünülemez. Çünkü,
Türkiyenin, inancı, etnik kimliği, düşüncesi ne olursa olsun,
her zaman mağdurun ve mazlumu yanında olmak gibi bir zorunluluğu
ve sorumluluğu vardır. İnancım odur ki Gazi Meclis içinde
hiç kimsenin terörün yanında olabilmesi asla mümkün değildir. Her
şey barış içinde olmalı, her şey kardeşlik
hukukunun gereklerini yerine getirmek olmalı ve aynı yürekle teröre
karşı durulmalı.
Sayın milletvekilleri, bu
vesileyle Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere tüm başkanlarımızı saygıyla
anıyorum, Meclisimizde görev yapan devlet ve siyaset adamlarını
saygıyla selamlıyorum, hepimizin ağabeyi Sayın Mevlüt
Aslanoğlunu sevgiyle anıyorum ve yüce Meclisimizin Beşinci
Yasama Yılının ülkemize, milletimize ve tüm milletvekillerimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Adananın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ali
Halamana aittir.
Buyurun Sayın Halaman. (MHP
sıralarından alkışlar)
Son yasama
yılımızın ilk konuşmacısı Sayın Ali
Halaman.
Buyurun.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman'ın, Adananın sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz sessizlik rica ediyorum, lütfen.
ALİ HALAMAN (Devamla)
Adananın ve ilçelerinin sorunlarını gündeme getirmek için söz
aldım. Önce, söz veren Başkanımıza teşekkür ederim,
hepinizi, milletimizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Yine, hafta sonu aramızdan
ayrılan, Adanada iki dönem milletvekilliği yapan, Milliyetçi Hareket
Partisinden dava arkadaşımız Recai Yıldırıma
Hakka kavuşması nedeniyle Cenab-ı Haktan rahmet dilerken
kederli ailesine de başsağlığı diliyorum.
Şimdi, Adana,
uzun dönem Türkiyede çok önem arz eden, bu memleketin en iyi, en değerli,
en toplu, sanayisi, tarımı çok yükseklerde olan bir ildi ama son
zamanlarda, özellikle Hükûmetin politikasından kaynaklanan ve son
gelişmelerden dolayı Adana sanki dışarıdan işgal
edilmiş gibi yani fukaralığı yaşayan, fukara
insanların olduğu yerde sorunların çok olduğu, problemlerin
çok olduğu ve cami önlerinde, sokak aralarında, caddelerde, trafikte
Yok mu bana yardım eden? diyen insanların yığın
yığın yoğunlaştığı ve her karesinde,
her kademesinde şiddeti içeren, emeği yok sayan, alın terini
kabul etmeyen dolayısıyla yolu olmayan, suyu olmayan köylerine
tankerle su çekilen ve tarımda düşüşü yaşayan ve
tarımdan dolayı üretimin azaldığı yani bugünün şartlarında
domates fiyatlarının bile 3 lira, 4 lira olduğu bir Adana.
Bundan dolayı Adanayla ilgili, ilçelerle ilgili zaman zaman burada gündeme getirdiğimiz, soru
önergesi verdiğimiz, kanun teklifi verdiğimiz bir sürü ekonomik ve
sosyal konular olmakla beraber bu Hükûmet tarafından bir tanesini icra
hâline getiremedik. Bir misal vereceğim: Adananın Kozan ilçesi var, arası 55 kilometre. Yeni bir yol
yaptık. denildi. Üç
yıldır çok sık olağanüstü kazalar olmasına
rağmen bir
ışıklandırmasını, kavşağını
yaptıramadık.
Yine,
Kozanın uzun süre tarımsal beslemesini yapan tarımsal
amaçlı sulama dediğimiz barajın önüne bir HES kurarak, HES
Şimdi, doğal
gazın, mazotun, elektriğin yüzde 9 niye zamlandığı
bunlarda yatıyor. O baraj tarımsal sulama amaçlı baraj
olmasına rağmen önüne elektrik üretimiyle ilgili küçük bir HES kuruyor.
Kim kuruyor? Mevcut siyasetin yanında duran, önünde duran insanlar.
Kış yağmurlu geçiyor, akarsular akıyor ama barajın
suyu hiç kesilmediği için tarımsal amaçlı baraj yok oluyor ve
Adana topraklarında, Kozanda -hiç kimse- ikinci ürün ekmeye müsaade etmiyor.
Dolayısıyla, ikinci ürün, sebzede, yaş meyvede bir üretim
olmadığı için
Kendi bölgenizde belki marketlere gitseniz,
manavlara gitseniz domatesin kilosu 3 lira; yaş meyve, sebze
fiyatları almış başını gidiyor. Gerekçesi: Bu
üretimin olmayışından, iklim şartları, kuraklık
Belki ilave söyleyebilecek sözlerimiz var ama Türkiyedeki tarımın
aşağı çekilmesinden kaynaklanan sıkıntıdan
oluyor. Bundan dolayı, köylerindeki içme suları kurumasına
rağmen tankerle, taşımayla su taşınarak
insanların ihtiyaçları karşılanmaya zorlanan bir Adana,
bütün yolları sanki Suriyeliler tarafından çadır kent diyerek
işgal edilmiş bir Adana. Eğer bu gelenlere yardımcı
olamıyorsanız, fiziki şartlarını
oluşturamıyorsanız içinde yaşayan Adanalıya Sen çek
git, buraya başkaları gelecek. demenin ne anlamı var?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ HALAMAN (Devamla) - Bu
Hükûmetin bu politikalardan vazgeçmesini, ciddi, rasyonel, mantıklı
bir ekonomik modeli çağdaş bir anlayışla getirmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaman.
Sayın milletvekilleri, uğultu
hâlinde gürültü geliyor, bu, konuşmacıya da
saygısızlık, dinleyenlere de saygısızlık oluyor,
lütfen rica ediyorum, bu ikazı tekrarlamama neden olmayınız.
Gündem dışı ikinci söz,
sınır güvenliğiyle ilgili söz isteyen Hatay Milletvekili
Sayın Refik Eryılmaza aittir.
Buyurun Sayın Eryılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz'ın, sınır güvenliğine
ilişkin gündem dışı konuşması
REFİK ERYILMAZ (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sınırlarımızda yaşanan güvenlik sorunuyla ilgili
olarak -şahsım adına- gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Birazdan terör gruplarına
karşı mücadele etme adı altında Suriye ve Iraka asker
göndermek dâhil, bunları da içeren bir tezkereyi oylayacağız.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu tezkerenin kabulü ve askerlerimizin
Suriye ya da Iraka gönderilmesi hâlinde telafisi ve geri dönüşü mümkün
olmayan bir yola girileceğini burada ifade etmek istiyorum. Küresel
güçler, bu tezkereyle Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiye
ayağını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Türkiye'yi karıştırmak
ve bölmek isteyen bu güçler, Türk ordusunu bir şekilde Orta Doğu
bataklığına çekmeye çalışmaktadır. Bu tezkerenin
kabulüyle birlikte Türkiye'nin birtakım provokatif eylemlere de maruz
kalabileceği konusunda Hükûmeti uyarmak istiyoruz. Başbakan
Davutoğlu, CHPnin tezkereye ret oyu vermesi hâlinde IŞİDe
destek veren bir parti konumuna düşeceğini buyurmuştur. Hani bir
söz vardır: Dinime küfreden Müslüman olsa. Davutoğlunun bu
açıklamasını biz hiçbir şekilde ciddiye almıyoruz
çünkü üç buçuk yıldır IŞİD dâhil Suriyede mücadele eden
bütün silahlı muhalif gruplara açıkça destek veren bugünkü AKP
Hükûmetidir.
Değerli
milletvekilleri, Davutoğlunun bu açıklamasını biz,
âcizliğin ve tükenmişliğin bir dışa vurumu olarak
değerlendiriyoruz. AKP Hükûmeti, özellikle son üç buçuk yılda
uyguladığı yanlış dış politikanın
günahlarına ve yanlışlarına Cumhuriyet Halk Partisini ortak
etmenin çabası içindedir. Biz, bu kirli politikalara, Suriyede ve Irakta
işlenen suç ve günahlara asla alet olmayacağız. Hükûmetin
Suriye yönetimini devireceğim. diye üç buçuk yıldır
IŞİD dâhil Suriyede savaşan radikal, köktenci, selefi gruplara
silah dâhil her türlü lojistik desteği
sağladığını, koruyup kolladığını,
çatışmalarda yaralanan militanları devlet hastanelerimizde
tedavi ettirdiğini, beş yıldızlı otellerde
ağırladığını çok iyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
şimdi bütün bu iş birliği ve dayanışma ortada iken,
Hükûmet çıkmış sözüm ona Suriyede IŞİDle mücadele
edeceğim. diye önümüze tezkereyi getiriyor. Adanada ve Reyhanlıda
durdurulan tırlarda Suriyede savaşan gruplara nasıl füze ve
bombaların gönderildiğine ilişkin hazırlanan iddianameyi,
bununla ilgili mahkeme kayıtlarını inceleyen oldu mu? Bize
Hükûmetin Suriyede mücadele veren ya da savaşan terör gruplarına
destek verdiğine ilişkin elinizde belge var mı? diyorlar, biz
de var diyoruz. Bu belgelerin tamamı da resmîdir. Gidin,
Reyhanlıda ve Adanada durdurulan tırlarla ilgili hazırlanan
iddianamede ilgili tarafların, şoförün ve diğer
tanıkların beyanlarını bir okuyun. Orada, bu tırlarda
füzelerin taşındığı açıkça mahkeme
kayıtlarına girmiştir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu, sadece mahkeme kayıtlarına girmedi. Hatay Valisi,
şu anda Emniyet Genel Müdürü
yaptığınız Celalettin Lekesizin İçişleri Bakanlığına
göndermiş olduğu bir rapor var. Bu rapor basına
yansıdı ama bu raporu bugüne kadar ne Sayın Valimiz ne de hiçbir
Hükûmet yetkilisi reddetmedi. Bu raporda IŞİDin bölgemizi ve
ülkemizi nasıl açıkça kullandığı, nasıl organize
olduğu, hangi sınırımızdan hangi köyümüzden giriş
yaptığı ve ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğu
açıkça ifade edilmiştir. Biz bunları söylediğimizde bizi
Baasçı ilan ettiler. Oysa geldiğimiz noktada Türkiyenin çok ciddi
bir terör tehdidiyle karşı karşıya kaldığını
ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Eryılmaz.
Gündem dışı üçüncü söz,
Beşinci Yasama Yılı nedeniyle söz isteyen Isparta Milletvekili
Sayın Süreyya Sadi Bilgiçe aittir.
Buyurun Sayın Bilgiç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç'in, Beşinci Yasama Yılına
ilişkin gündem dışı konuşması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Dönem Beşinci Yasama Yılı
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Beşinci Yasama
Yılının ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve bizler,
milletvekilleri için hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyor, başarılı bir çalışma yılı diliyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Torba kanun var
mı?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Devamla) Şimdi geliyor, biraz sabredeceksiniz Sayın Çam.
Doksan dört yıl önce
kurulduğu 23 Nisan 1920den bu tarafa millî iradenin simgesi ve temsilcisi
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Büyük Önder Atatürkün Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. ilkesi doğrultusunda
ülkemize ve milletimize hizmet etmektedir. Bu yüce Meclis, aziz milletimizin
faziletine yürekten inandığı ve her türlü iç ve dış
müdahalelere maruz kalan demokrasimizi yaşatmada ve daha da geliştirmede
en büyük teminatı teşkil etmektedir. Meclisimiz milletimize, ülkemize
ve demokrasimize ait tüm meselelerin tek çözüm yeridir. Meclisin ve millî
iradenin dışındaki her türlü arayış ve vesayet
sistemleri ülkemizi karanlıklara taşımaktan başka bir
işe yaramamıştır. Sorunlara siyasetin ve Meclisin
dışında çözüm aranması millî iradeye
saygısızlıktır ve kabul edilemez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz ve milletimizin demokratik hayatının daha da
güçlendirilmesi, özgürlük alanlarımızın genişletilmesi ve
kardeşlik hukukumuzun daha da güçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı
şekilde, milletimizin refah seviyesinin yükseltilmesinde ve ülkemizin
ekonomik ve siyasi açılardan daha da güçlendirilmesinde Meclisimize büyük
görev düşmektedir. Umuyorum ki yeni sivil anayasa çalışmalarımız
da yüce Meclis tarafından en kısa sürede sonlandırılacak ve
ülkemiz ve milletimiz darbe dönemi Anayasasından
kurtarılacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, milletimize doğrudan hesap verme sorumluluğu
ve zorunluluğu, anayasal kurumlar içerisinde sadece siyaset kurumuna, siyasi
partilerimize ve biz milletvekillerine düşmektedir. Bu sorumluluğun
bilincinde, önümüzde bekleyen sorunlara acil çözüm oluşturmak adına
yasama süreçlerindeki kaliteyi artırmak da en önemli sorumluluk
alanlarımızdan bir tanesi olmalıdır. Bunun için Meclis
çalışmaları esnasında karşılıklı sevgi,
saygı, nezaket ve hoşgörüyü en üst seviyeye çıkartmamız
gerekmektedir.
Aynı şekilde, yasama
süreçlerindeki kaliteyi daha yukarı seviyelere çıkartmak için Meclis
İç Tüzük çalışmalarının süratle tamamlanması gerektiğine
olan inancımı sizlerle paylaşmak isterim.
Sayın Çam, torba yasa
buradaydı.
Yeni iç tüzükle beraber, zaman zaman
yaşanan gerginliklerin de minimize edilebileceğine yürekten
inanıyorum.
Bir kez daha yeni yasama
yılının ülkemiz, milletimiz, bizler ve tüm Meclis
çalışanları için hayırlara vesile olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, huzurlu ve
hayırlı çalışmalar diliyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçmeden önce sisteme giren
grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Buldan.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Diyarbakırın 7
ilçe belediyesindeki eş başkanlık uygulamasıyla ilgili
Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin verdiği yürütmenin
durdurulması kararına ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi,
Diyarbakırın 7 ilçe belediyesindeki eş başkanlık
uygulamasıyla ilgili yürütmenin durdurulmasına karar verdi. 3.
İdare Mahkemesi Çınar, Hani, Silvan, Bismil, Lice, Sur ve Bağlar
ilçe kaymakamlıklarının belediye meclislerince alınan
Eş Başkanlar Çalışma Yönetmeliği Kararının
iptali ve yürütmesinin durdurulması yönündeki başvuruyu
değerlendirdi ve mahkeme, yaptığı incelemenin ardından
eş başkanlık uygulamasının hukuka uygun
olmadığını kararlaştırdı.
Fakat biz şunu ifade etmek
istiyoruz: Parti olarak eş başkanlık sistemini zaten fiilen
uygulayan bir partiyiz. Nitekim, demokratikleşme paketinde de Mecliste
kabul edilen bir sistemdir ve biz katılımcı demokrasiyi esas
alıyoruz. Bunun gereği olarak, toplumun dinamiklerinin belediye
meclisinde, yönetiminde ve bütçede uygulanmasını isteyen siyasal
anlayıştan geldiğimizden yaşamın cereyan ettiği
her yerde toplumun kendi kendini yönetmesine fırsat veriyoruz.
Dolayısıyla, Türkiye genelinde merkeziyetçiliği
aşamıyorsak hiç olmazsa katılımcı demokrasinin
gereğini yerine getirmek gerektiğine inanıyoruz.
Yasalar toplumun gerisindedir. Toplumun temel esas
alanı meşru olanıdır ve bu yüzden eş
başkanlığı uygulamaya aldık. Bu uygulamadan da
vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha bu mikrofondan ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Halaçoğlu, buyurun.
2.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Adana eski milletvekili Recai
Yıldırımın vefatına ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
İki dönem milletvekilliği yapan Genel
Başkan Yardımcımız Recai Yıldırım Bey geçen
cumartesi Hakkın rahmetine kavuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bunu dile getirmek istedim. Allah rahmet eylesin, Allah kalanlara
sağlık, afiyet versin.
BAŞKAN Biz de kendisine rahmet diliyoruz.
Başka konuşma yok.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı ve Manisa Milletvekili Recai Berberin, Avrupa
Birliği Konseyi İtalya Başkanlığı tarafından
29-30 Eylül 2014 tarihlerinde İtalyanın başkenti Romada
düzenlenmiş olan Ekonomik ve Parasal Birlik, İstikrar, Koordinasyon
ve Denetim Antlaşmasının 13üncü maddesiyle ilgili
Parlamentolar Arası Konferansa katılmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında siyasi
parti grup başkan vekilleriyle yapılan toplantıda alınan
20/8/2014 tarihli karara ilişkin tezkeresi (3/1581)
01/10/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi İtalya
Başkanlığı tarafından 29-30 Eylül 2014 tarihlerinde
İtalya'nın başkenti Roma'da düzenlenmiş olan Ekonomik ve
Parasal Birlik İstikrar, Koordinasyon ve Denetim
Antlaşması'nın 13üncü maddesiyle ilgili Parlamentolar
Arası Konferansa Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve Manisa
Milletvekili Recai Berber'in katılmasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı başkanlığında siyasi parti
grup başkan vekilleri ile yapılan toplantıda alınan 20
Ağustos 2014 tarihli Karar, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 11'inci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın kanun
tasarısının geri alınmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
2.-
Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 75inci maddesine göre geri gönderilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1582)
18/9/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:
13/6/2014 tarihli ve 31853594-101-974-2639 sayılı yazı.
İlgide kayıtlı yazımız ekinde
Başkanlığınıza sunulan "Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Ahmet Davutoğlu
Başbakan
BAŞKAN Dışişleri
Komisyonunda bulunan tasarı Hükûmete geri verilmiştir.
Komisyondan bir istifa önergesi
vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliği ve Komisyon Başkanlığı
ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesi Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi
(4/199)
02/09/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Grup Genel Kurulumuzun 01/09/2014
Pazartesi günü yaptığı seçimlerde Grup Başkan Vekili
seçilmem nedeniyle Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
üyeliğinden ve Komisyon Başkanlığından, Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına dair üç önerge vardır, okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 21 milletvekilinin, zorunluluk hâlindeki askerlik
yükümlülüğü kapsamındaki sıkıntıların ve yasal
mevzuatta yapılabilecek değişikliklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1058)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tarihî, sosyolojik ve hukuki arka
planı dikkate alındığında geçerliliğini ve
işlevselliğini tartışabileceğimiz, zorunluluk
hâlindeki askerlik yükümlülüğü kapsamındaki sıkıntıların
tespiti, yasal mevzuatta yapılabilecek değişikliklerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci ve İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederim.
1) Ayla Akat Ata (Batman)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Leyla Zana (Diyarbakır)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
18inci Yüzyılda sınırlarını
nispeten belirginleştiren, ulus devlet niteliği ile yönetim ve
idarede merkezi boyut kazanan oluşumlar yeni bir dünya
yaratmıştır. Zamanın ve şartların dayattığı
değişimlere direnen veya olgunlaşan gerçekliği hayata
uygulamakta geciken Osmanlı, bedelini çok ağır ödemiştir.
İhtişamını sınırları ile ihya eden ve askerî
başarılarıyla cihanı âdeta tek başına yöneten dev
imparatorluk, gelişmelere gereken uyumu gösterememiş ve
yalnızlaşmıştır. Açık bir hedef hâline de gelen
Osmanlı, artık yeni dünya için ölmesi beklenen bir adam değeri
taşımaktadır.
Ulusun örgütlenmesi adına ideolojik bir araç olarak
kullanılan zorunlu askerlik uygulaması, yenilik isteyen kimi reform
hareketleriyle bölünme yaşamıştır. Bu durum Osmanlı'da
Islahat Fermanıyla gayrimüslimler için askerlik hizmetinin bedelli
olması talebinde kendini göstermiş ve bu hak
tanınmıştır. Bu talep daha sonraları, çoğunlukla
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını gören Avrupa
toplumları için askere katılma haz ve isteklerinin eksilmesi
sebebiyle artık kimi grupları muaf tutmak ile değil, askerlik
hizmetinin ifasında gerekli azim ve isteği duyan kişilerce icra
edilmesinde vücut bulacaktır. Ulus devletleşme sürecinde kendini
hissettiren ciddi sınır kaygıları zorunlu askerlik
uygulamasını anlaşılır kılarken bu sürecin kendi
koşullarında tamamlanması, söz konusu uygulamanın
yığınla askerî ihtiyaç doğuran hangi yoğun sürecin
nesnesi olarak gördüğü akli ve vicdani muhasebenin sonrasında netlik
kazanacaktır.
Tarih, bir toplumun kendi
gerçekliğini ve bu anlamda siyasi tercih ve çizgilerini sorgulama
noktasında öğrenilmesi birinci dereceden önem arz eden akademik bir
alandır. Dolayısıyla "Kendi tarihinden ders çıkarmasını
bilmeyen bir toplum, geleceğini de göremez." çıkarımı,
haklı ve bilimsel bir tespittir.
Kurtuluş Savaşı, tarihî
ve anıları itibariyle resmî söylem ve törenlerle ritüel hâli alacak
ya da şovenist söylemlere indirgenecek bir dönem değildir. Genel siyasetin
güvenlik eksenli politik geleneğin yatıştırıcı
hapı niteliği kazanmış tutumuna konu edilen bu dönem,
yoksul uğurlanan ve yalnız ölen evlatların nişanesi
sayılabilecek bir hesap değildir. Cephede kaybettikleri
eşlerinin acısına onlarsız büyüttükleri evlatlarının
acısını da ilmekleyen kadınların şanlı
tarihten payelerini çoktan aldıklarını düşünmekteyim.
Devlet ideolojisini ayakta tutmak adına dine dair, savaşa dair ne
kadar ayrıcalıklı ön kabul varsa dişlilerine eklemekte
sakınca görmeyen bu mekanizma virajlarını tüketme noktasına
gelmiştir.
Erkek, şiddet mefhumunun karakter
oyuncusudur. Fakat kişinin mizacı, fikri ve kanaatleri gereği
katlanamayacağı disiplin ve çatışma ortamında
bulunmasının psikolojik birtakım sorunları da beraberinde
getirdiği, soru önergemin de konusu olmuştur. Bu açıdan
disiplinin kişiye münhasır özel muamelelerle uygulanması,
sorunun daha da fazla tırmanmasına ve neticenin travmatik ve trajik
bir şekilde sonuçlanmasına sebep olmaktadır.
Zorunlu askerlik
uygulamasının geleneksel kaygılar bir tarafa
bırakılarak gerek dünyadaki örneklerinin
araştırılması gerekse savunma harcamalarının
tetkik ve tespit edilmesi suretiyle kaydedilecek tasarrufun diğer millî
menfaatlere aktarılması yasama organı olan TBMM'nin vazifesidir.
Yapılacak düzenlemenin önünde yasal hiçbir engelin
olmadığını, demokratik ortam dâhilinde kurumların
revize edilmesi ihtiyacını samimiyetle ifade etmemde vesile olan bu
talebin ehemmiyeti yasal mevzuatta yapılabilecek değişikliklerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasını gerektirmektedir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, on dakika ara vermek zorundayım çünkü ses
tesisatında bir problem var, onun düzeltilmesi gerekiyor.
Kapanma Saati:
15.29
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Diğer araştırma
önergelerini okumaya devam ediyoruz.
2.- HDP
Grubu adına Grup Başkan Vekili İdris Balukenin,
Şırnakın Güçlükonak (Basa) ilçesine bağlı
Yağızoymak köyünde 1993 yılında korucu ve askerler
tarafından 3 köylünün öldürülmesi olayının ve bölgede
geçmiş dönemlerde yaşanan faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1059)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Tutuklu Şırnak Milletvekili
Faysal Sarıyıldız'ın talebi üzerine
Şırnak'ın Güçlükonak (Basa) ilçesine bağlı
Yağızoymak köyünde 1993 yılında korucu ve askerler
tarafından öldürülen 3 köylünün faillerinin bulunması, olayda
sorumluluğu bulunanların cezalandırılması ve
olayın açığa çıkartılarak bölgede geçmiş
dönemlerde yaşanan faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılmasına yönelik olarak Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe
Kürt sorunu
geçtiğimiz son yüzyılın ve günümüzün en büyük sorunlarından
biri olarak karşımızda duruyor. Bu sorunu demokratik ve
barışçıl yollarla çözmek yerine savaşı ve güvenlikçi
konsepti tercih eden iktidarların politikalar neticesinde Kürt nüfusunun
yoğun yaşadığı bölge illeri başta olmak üzere
Türkiye genelinde savaş bütün yakıcılığıyla
insanları etkiledi. Sorunu askerî yöntemlerle çözmeye çalışan
hükûmetlerin uyguladığı bu politikaların en ağır
bedelini ise Kürt halkı ödedi. Özellikle Kürtlerin yoğun olduğu
bölgelerde bir "güvenlik" önlemi olarak uygulamaya geçirilen OHAL
döneminde binlerce yurttaş faili meçhul cinayetlere kurban gitmiştir.
Kürtler üzerinde on yıllardır uygulanan inkârcı ve
asimilasyonist politikalar binlerce insanın ölmesine, birçok köyün
boşaltılmasına, binlerce insanın
yaşadığı coğrafyadan kopartılarak göç
ettirilmesine neden olmakla beraber bu politikalar günümüzde de hâlen devam
etmektedir.
1990'lı yıllar bu
politikaların en şiddetli hissedildiği dönemdir. Bu dönemde
insanlar köylerinden, evleri, iş yerlerinden alınıyor,
sokaklarda yakalanıp kaçırılıyor, kimilerinden bir daha
haber alınamıyor, bazılarının ise cansız
bedenleri yol kenarlarında bulunuyordu. Dönemin Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreş de dağlarda da yoğun
çatışmaların olduğu bu sürece "topyekûn
savaş" diyordu. İşte bu topyekûn savaş döneminde
17.500 faili meçhul cinayet yaşanmıştır. Bununla birlikte
hak ve adalet arayışları hâlen devam eden binlerce aile,
yitirdikleri yakınlarının değil faillerinin bulunması,
başına gidecek bir mezar taşına bile sahip değildir.
Bu mağduriyetin sorumlularının bir an önce yargı önüne
çıkartılması ve cezalandırılması bir nebze de
olsa yaşanan bu acıları hafifletecektir.
Yaşanan
binlerce olaydan biri de 1993 yılında Şırnak'ın
Güçlükonak (Basa) ilçesine bağlı Yağızoymak köyünde
yaşandı. Köyde askerler ve korucular tarafından gözaltına
alınan 3 köylü bir uçurumdan atılarak katledildi. Görgü
tanıklarının verdikleri bilgiye göre, 1993 yılında
asker ve korucuların, havadan ve karadan gerçekleştirdikleri
operasyonda köyleri olan Hirareş'e girdi. Anlatımlara göre, bütün köy
halkı okulun bahçesindeki meydanda iki gün boyunca bekletilip
işkenceye maruz kaldı. Yine görgü tanıklarının
ifadesine göre, asker ve korucular, köylülerden Beşir Baskak, Sait
Şen, Abdullah Güler ve Ahmet Güler'i bütün köy halkının gözü
önünde gözaltına alıp beraberinde götürdü. Yağızoymak köyü
Jandarma Tabur Komutanlığına ifadeleri var diye götürülen
köylüler, Hirareş ve Ziving köyleri arasında bir noktada uçurumdan
atılıp ve üzerlerine çatışma süsü verilerek el bombası
atılır. Olay anında Beşir Baskak, Sait Şen ve Abdullah
Güler ölürken, Ahmet Güler isimli köylü ise arkadaşlarının
cenazesinin altına saklanarak kurtulur. Daha sonra askerlerin ve
korucuların bölgeden ayrılmasını bekleyen Güler, iki saat
yaralı bir şekilde Ziving köyüne ulaşarak köylülere durumu
anlatır ve diğer arkadaşlarının orada öldüğünü,
cenazelerin olay yerinde olduğunu söyler. Bunun üzerine köylüler olay
yerine gider ve Sait Şen, Beşir Baskak ile Abdullah Güler'in
cansız bedenleriyle karşılaşır. Köylüler cenazeleri
alıp Yağızoymak köyü yakınlarındaki Jandarma Tabur
Komutanlığına yakın bir yerde defneder.
Yapılan başvurular sonucunda
Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının
talimatıyla 29 Ocak 2012 tarihinde Küpeli Dağı bölgesinde yer
alan Yağızoymak Jandarma Tabur Komutanlığı
yakınlarındaki dağlık alanda yapılan kazılarda
elbiseleriyle birlikte aynı mezar içinde yan yana gömülmüş 3 cenaze
bulunmuştur. Kazı çalışmalarını izleyen
kayıp yakınları, cesetleri elbiselerinden teşhis
etmiştir. Teşhis edilen kişilerden Sait Şen, Beşir
Baskak ve Abdullah Güler'in yakınlarından DNA testi için kan
örnekleri alındı. Bulunan kemiklerin kime ait olduğunun
belirlenmesi amacıyla gerekli olan DNA testi için İstanbul Adli
Tıp Kurumuna gönderildi. DNA testinin sonuçlanmasının
ardından Sait Şen, Beşir Baskak ve Abdullah Güler'e ait kemikler
torbalara konularak Cizre Cumhuriyet Savcılığı
tarafından 25/9/2012 tarihinde ailelerine teslim edildi.
Yaşanan bu insanlık
dışı katliamın ardından hiç kimse hakkında bir
soruşturma yürütülmemiştir. Bu anlamıyla korucu ve askerler
tarafından öldürülen 3 köylünün faillerinin bulunması, olayda
sorumluluğu bulunanların cezalandırılması ve olayın
açığa çıkartılarak bölgede geçmiş dönemlerde
yaşanan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına yönelik
olarak bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
3.- HDP
Grubu adına Grup Başkan Vekili İdris Balukenin, ülkemizde
yaşanan çatışma ve şiddet ortamına son verilebilmesi
ve barış sürecine ışık tutması açısından
dünya ülkelerinin müzakere süreçlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde
de devam eden çatışma ortamı büyük can kayıplarına,
insan hakları ihlallerine, ekonomik krize ve daha bir çok kayıplara
yol açmaktadır. Sorunun şiddet yöntemleriyle çözülemeyeceğinin
anlaşıldığı ülkelerde barış görüşmeleri
başlatılmış ve müzakereler sürdürülmüştür. Nitekim, bu
şekilde yıllarca süren çatışma ortamını
sonlandırıp barışı sağlayan ülke örnekleri de
vardır. Ülkemizde yaşanan çatışma ve şiddet ortamına
son verebilmesi ve barış sürecine ışık tutması
açısından, dünya ülkeleri müzakere süreçlerinin
araştırılması için Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
İdris Baluken
Bingöl
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Ülkemizin en önemli
sorunlarının başında Kürt sorunu gelmektedir. Bu sorunun
temeli Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde
başlamakla beraber, en can yakıcı dönemi son otuz beş
yıldan bu yana yaşanmaktadır. Bu dönemde, illegal örgütlerce
gerçekleştirilen ve ülkenin doğu ve güneydoğusunu daha çok kapsayan
eylemler sonucunda büyük can kayıpları
yaşanmıştır. Bu örgütlerin başında gelen ve daha
çok halk desteği sağlayan PKK (Kürdistan İşçi Partisi) 1978
yılında kurulmuş, 1984te eylemlerine başlayarak bu
eylemleri 90lı yıllarda artırarak devam ettirmiştir. Otuz
beş yıldır devam eden bu süreçte, kesin olmamakla beraber resmî
açıklamalara göre, 40 binden fazla vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Doğu ve güneydoğu on beş
yıl olağanüstü hâl ile yönetilmiş ve bunun sonucunda, 4.500 köy
boşaltılmış, 5 milyona yakın kişi köylerinden göç
ettirilmiş, 3 binden fazla kişi faili meçhul cinayetlere kurban
gitmiş, binlerce kişi işkence mağduru olmuş ve
cezaevleri siyasi mahkûmlarla dolup taşmıştır. Bu süreçte
sorunun çözümü yönünde değişik aktörlerce çözüm yolları üretilmiş
fakat sorunun muhataplarınca kabul görmemiştir. Özellikle de son iki
yılda çatışma ve operasyonların 90lı yıllardan
daha yoğun bir biçimde yaşanması neticesinde artan ölümler,
sorunun askerî yöntemlerle çözülemeyeceğini, demokratik kanalların
zorlanması gerektiğini, uzlaşma ve müzakerelerin artık acil
bir biçimde yürütülmesini zorunlu kılmıştır.
Bu sorun yalnızca ülkemize özgü
bir sorun değildir. Birçok ülkede, kimi zaman kültürel, kimi zaman ulusal,
kimi zaman ise toplumsal taleplerle silahlı isyan başlatan örgütlerle
devletler arasında uzun erimli çatışma dönemleri
yaşanmıştır. Çatışma ve toplumsal
ayrılıkları sona erdirmek üzere, taraflar arasında müzakere
yolları denenmiş ve İngiltere-IRA örneğinde olduğu
gibi, on üç yıl sürmekle beraber müzakere süreci silahların
susmasını sağlamıştır. İngiltere-IRA
örneği yanında, İspanya ve Bask görüşmeleri, Latin
Amerika'da Meksika ile Zapatalar ve Guatemala ile URNG arasındaki müzakere
süreçleri de önemlidir. Güney Afrika, Asya ülkeleri barış süreçleri
de dikkate alınacak örneklerdir. Bunun yanında, Kolombiya Hükûmeti
ile FARC arasında elli yıldır süren silahlı mücadelenin
sonlandırılması için 5 Ekim 2012'de barış
görüşmelerine başlanacağı taraflarca
açıklanmıştır. Bu bağlamda, ülkemizdeki
çatışmaların, ölümlerin ve acıların son bulması,
barışın sağlanması açısından fayda
sağlayacağı düşüncesiyle, dünya ülkelerinin uzlaşma ve
müzakere süreçlerinden yararlanma, ülkemizdeki sorunun çözümü
açısından yol gösterici olacaktır. Bu amaçla bir komisyon
kurularak dünya barış süreçlerinin
araştırılmasının gerekli olduğu kanaatindeyiz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu
İktisadi Teşebbüsleri komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlarda
aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 13
Ekim 2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
2.-
Başkanlıkça, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 60 milletvekilinin
vermiş olduğu Genel Kurulun 6/8/2014 tarihli 130uncu
Birleşiminde okutulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında Meclis soruşturması açılmasına dair (9/10)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin Altay ile Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin vermiş olduğu Genel Kurulun 12/8/2014 tarihli 131inci
Birleşiminde okutulan Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkında verilen (11/37) esas numaralı Gensoru
Önergesinin konusuz kaldığından işlemden
kaldırıldığına ilişkin duyuru
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 60 milletvekilinin
vermiş olduğu, Genel Kurulun 6/8/2014 tarihli 130uncu
Birleşiminde okutulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında Meclis soruşturması açılmasına dair (9/10)
esas numaralı Önerge ile Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop
Milletvekili Engin Altay ile Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
vermiş olduğu, Genel Kurulun 12/8/2014 tarihli 131inci
Birleşiminde okutulan Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkında verilen (11/37) esas numaralı Gensoru
Önergesi konusuz kaldığından işlemden kaldırılmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A)
Tezkereler (Devam)
3.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sakarya
Milletvekili Şaban Dişlinin, 23-25 Eylül 2014 tarihlerinde
Hırvatistanın başkenti Zagrebde düzenlenecek olan
RACVIAC-Karar Almada Mutabakat: Strateji ve İkilem Semineri'ne
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1583)
5/9/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
23-25 Eylül 2014 tarihlerinde
Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'de düzenlenecek olan
"RACVIAC- Karar Almada Mutabakat: Strateji ve İkilem" seminerine
Sakarya Milletvekili Şaban Dişli'nin katılması hususu,
28.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
4.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonundan bir heyetin, Avrupa Birliği Konseyi
İtalya Başkanlığınca düzenlenecek Tarım,
Endüstriyel Kalkınma ve Küçük-Orta Ölçekli Teşebbüsler Komitesi
Başkanları Toplantısına katılmak üzere 26-27 Ekim
2014 tarihleri arasında İtalyanın başkenti Romaya resmî
bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1584)
5/9/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi İtalya
Başkanlığınca düzenlenecek "Tarım, Endüstriyel
Kalkınma ve Küçük-Orta Ölçekli Teşebbüsler Komitesi
Başkanları Toplantısına" katılmak üzere 26-27
Ekim 2014 tarihleri arasında Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonundan bir heyetin İtalya'nın başkenti Roma'ya resmî bir
ziyarette bulunması hususu, 28.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
5.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Anayasa Komisyonu
Başkanı Burhan Kuzu, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet
İyimaya ve İzmir Milletvekili Mahmut Rıza Türmenin, 13-14 Ekim
2014 tarihlerinde İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek olan
Temel Haklar Komiteleri Başkanları Toplantısına
katılmalarına ilişkin tezkeresi (3/1585)
1/10/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
13-14 Ekim 2014 tarihlerinde
İtalya'nın başkenti Roma'da düzenlenecek olan "Temel Haklar
Komiteleri Başkanları Toplantısı"na; Anayasa Komisyonu
Başkanı Burhan Kuzu, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet
İyimaya ve İzmir Milletvekili Mahmut Rıza Türmen'in
katılması hususu, 28.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 2 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde Türkiyenin
ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine
karşı gerekli tedbirleri almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist
örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek
amacıyla Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Hükûmete bir
yıl süreyle izin verilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 14 Ekim 2014 Salı günkü
birleşiminde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmemesine ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 02.10.2014
Perşembe günü (bugün) toplanamadığından;
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
(Kayseri)
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun, 02 Ekim 2014 Perşembe günkü (Bugün)
birleşiminde Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve
her türlü güvenlik riskine karşı gerekli tedbirleri almak, Irak ve
Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek amacıyla Anayasa'nın 92'nci
maddesi uyarınca Hükümete bir yıl süreyle izin verilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi, 14 Ekim 2014 Salı günkü
birleşiminde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek saat 21.00'e
kadar; 15 ve 16 Ekim 2014 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde ise 14.00-21.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşma İstanbul Milletvekili
Mehmet Doğan Kubata aittir.
Buyurun Sayın Kubat. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. AK PARTİ grup önerisinin lehinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Grup önerimizin özünde, bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sesiniz
anlaşılmıyor Sayın Hatip.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Tamam.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, söyledik
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Tezkerenin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar Genel Kurulumuzun
çalışması önerilmektedir. Keza, dün
aldığımız kararla önümüzdeki hafta 8-9-10unda Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmamasına karar vermiştik. Yine
önerimizde, 14 Ekim Salı, 15 ve 16 Ekim Çarşamba ve Perşembe
günlerinin çalışma sürelerine ilişkin bir öneri yer
almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa'nın 117nci maddesinin ikinci fıkrasında, millî
güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt
savunmasına hazırlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı Bakanlar Kurulunun sorumlu olduğu hükme
bağlanmıştır.
Yine Anayasa'nın 92nci maddesinin
birinci fıkrasında, milletlerarası hukukun meşru
saydığı hâllerde savaş hâli ilanına ve Türkiye'nin
taraf olduğu milletlerarası anlaşmaların veya milletlerarası
nezaket kurallarının gerektirdiği hâller dışında
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışında yabancı
ülkelerde asker bulundurmasına veya yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisinin Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olduğu emredici şekilde hükme bağlanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu nitelikteki izinleri bir Parlamento kararı
şeklinde uygulamaktadır. Bu kararların taşıması
gereken özellikler, yine Anayasa'nın 92nci maddesinin birinci
fıkrasında milletlerarası hukukun meşru saydığı
hâl kavramı -ki Birleşmiş Milletler Konseyinin bu konuda
alınmış kararı vardır- diğer özellikler ise
istenen yetkinin sebebi, amacı, kapsamı ve süresinin belirtilmesidir.
Bunlar kararın geçerlilik koşullarıdır.
Değerli milletvekilleri, şu
anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen
Başbakanlık tezkeresinde bu yetki isteminin gerekçeleri
ayrıntılı biçimde dile getirilmiştir.
Bilindiği üzere, Türkiyenin güney
kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize yönelik ciddi
tehdit ve riskler yaşanmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin
getirdiğin öneriyle ne ilgisi var kardeşim ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Yine, Suriye ve Irakta terör örgütlerinin sayısı ve ortaya
koyduğu şiddet faaliyetlerine, terör faaliyetlerine ilişkin
tehditlerin de önemli ölçüde arttığı gözlemlenmektedir. Nitekim,
bu nedenle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2014
yılında 2170 ve 2178 sayılı Kararlarla Irak ve Suriyenin
toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını
teyit etmek şartıyla bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini
kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin
faaliyetlerine karşı üye ülkelerinin gerekli tedbirleri alması
noktasında da bir çağrıda bulunmuştur. İşte
önümüzdeki tezkere de bu konudaki tedbirler kapsamında yüce Genel Kurulun
onayına sunulmakta ve Hükûmete bir yıl süreyle izin verilmesini
öngörmektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tezkerenin
müzakeresine başlamadık ki kardeşim, tezkere başka bir
olay.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Bilindiği üzere, 2007de çıkan Irak tezkeresi 6 defa
uzatılmış ve Suriye tezkeresi de 2012de yine bir yıl
süreliğine verilmiş bir tezkereydi, onun da süresi dolmuştur.
Şu anda millî güvenliğimiz açısından son derece önemli bu
tezkerenin inşallah bugün görüşmelerinin yapılıp -o
görüşmeler sırasında da değerli muhalefet elbette ki
eleştirilerini, önerilerini, tavsiyelerini sıralayacaktır, biz
de onları zevkle dinleyeceğiz- bu görüşmelerin bugün
tamamlanmasından sonra da Genel Kurulun çalışmalarına ara
vermesini öngörmekteyiz.
Önerimize desteklerinizi bekliyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Hakkâri Milletvekili Sayın
Adil Zozani.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de yeni yasama
yılının hayırlı olmasını diliyor,
Meclisimizin bu yeni yasama yılında Türkiye kamuoyunun, Türkiyede
yaşayan halkların lehine, toplumsal yaşamı
rahatlatıcı, demokrasiyi geliştirici kararlar alması
dileğiyle konuşmama başlamak istiyorum.
Bu grup önerisinin aleyhindeyiz çünkü
Türkiyenin sınırlarının hemen ötesinde hatta
sınırlarının içerisinde de yansıyan biçimiyle devam
eden bu toplumsal olaylara karşı, bu savaşa karşı
tepki verebilmesi, tepki ortaya koyması bir tezkereye bağlanamaz,
tezkere konusu edilebilecek bir durum değildir.
Hükûmete sormak isteriz:
Geçtiğimiz sene bu Parlamentonun onayladığı tezkereler var;
Suriye tezkeresi var, Irak tezkeresi var. Suriye tezkeresinin gereğini
bugüne kadar niye yapmadınız? Yaptınız, bir şey yaptınız,
oradaki çeteleri besleyerek yaptınız. Doğrudan ya da
dolaylı olarak, bilerek ya da bilmeyerek siz Suriyedeki çetelerin
beslenmesinde, palazlanmasında pay sahibisiniz. Şimdi bir yıl
daha bu sürenin uzatılmasını istiyorsunuz. İki tezkereyi
birleştirerek sanki yeni bir şey yapmış
olacaksınız. Hayır, siz yürürlükteki tezkerenin
karşılığını koyamamışsınız.
Eğer koymuş olsaydınız Türkiye bu fotoğrafı
görmüş olmayacaktı.
Burada, Türkiye
sınırının hemen üzerinde görünen IŞİD
çeteleridir. Sivilleri katleden, çocukları kesen IŞİD
çeteleridir. Askerinize 100 metre mesafededir. Polisinize 100 metre mesafede
bunu yapıyorlar. Niye müdahale etmediniz? Dün neredeydiniz? Hükûmetin
yetkisi yok muydu? Var. Tezkere çıktı bu konuda, geçen sene bu
konuyla ilgili olarak size tezkere yetkisi verildi. Niye gereğini yerine
getirmediniz? Çünkü oradaki IŞİD çeteleri bir şekilde sizinle
bir bağa sahipler. Bir şekilde palazlandırdınız
onları. Silib Qeran köyünde Türkiye tırı ne indirdi, kime ne
verdi? Sorduk bu soruyu. Niye cevabını vermiyorsunuz? Bakın,
isim veriyoruz.
Daha on gün önce Türkiye
sınırına yakın köy olan Silib Qeran köyünde,
IŞİDin kontrolündeki köyde Türkiye'nin tırlarından ne
indirildi, oraya ne teslim edildi? Niye bu sorunun cevabını
vermiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir de
Giresor var, Giresor da öyle aynı.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Tezkereyle tekrar bunların bir süre daha devam etmesini mi sağlamaya
çalışacaksınız? Orada bir insanlık
kıyımı var. İnsanlar güpegündüz evlerinde katlediliyor.
Bu tezkereyle bir şey daha
yapıyorsunuz: Kendini savunan, meşru savunma hâlinde olan insanlar
ile, sivil halk ile IŞİD çetelerini bir tutan bir tezkereyi
karşımıza çıkarıyorsunuz. Kobani halkını
IŞİD çeteleriyle, bu insanlık düşmanı vahşet çetesiyle
bir tutan bir tutumu ortaya koyuyorsunuz. Sonra da çıkıp diyorsunuz ki:
Efendim, ya tezkereye evet diyeceksiniz ya da IŞİD çeteleriyle
dirsek teması içerisinde olduğunuzu ifade etmiş
olacağız. Yok öyle bir yağma!
Sizin üzerinize atılı ve
tespit edilmiş, sabit olan suçu başkasına
yamayamayacaksınız. Çıplak gerçeklik ortadadır. Türkiye, bu
çetenin, bu vahşet örgütünün palazlanmasında pay sahibidir ve
günahını ortadan kaldırması için yapabileceği şey
bu değildir.
Güvenli bölge dediğiniz şey
zaten mevcuttu orada. Rojava Kürdistanında halk kendini savunur
durumdaydı ama Kürt halkının oradaki
kazanımlarını geriletmek için bu vahşete göz yumuldu.
Yetkimiz yoktu. diyemezsiniz,
yetkiniz vardı, müdahalede bulunabilirdiniz.
Sınırınızın içindeki bu çetelere müdahale
edebilirdiniz. Bırakın bunun için sınır ötesi operasyon
yetkisinin alınmasını, buna da gerek yok çünkü IŞİD
çeteleri Türkiyenin güney sınırını kalbura çevirdi ve her
gün oradan gelip geçiyorlar. Türkiyedeki hastanelerde tedavi edildikleri
sabittir, Türkiyedeki kamplarda eğitim gördükleri sabittir. Bunlar iddia
değil, verili bilgidir. Bu bilgilerin gereğini, Türkiye
Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı
çıkıp bir karşılık koyabildi mi? Buradan, bu Meclis
kürsüsünden İçişleri Bakanlığının Hatay ve
Gaziantep valilerine gönderdiği talimatlar var, okundu. Gereğini
yerine getirdiniz mi? Mücahit olarak siz bunları tarif ettiniz. Sizin
tarif ettiğiniz mücahitler bugün çocuk kesiyor. Ne
yaptığınızın farkında mısınız, ne
yaptığınızın farkında mısınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, hatip konuşuyor ama Hükûmet orada sohbet ediyor.
Şimdi kime konuşuyor? Yani, bu kadar çok ciddi bir konuyu
tartışıyoruz.
BAŞKAN Ben gerekli ikazı
yaptım Sayın Tanal.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bugün
mevcut durumda, Kürt siyasi hareketi ve silahlı unsurları, Türkiye
sınırının yaklaşık 1.250 kilometresini bu
IŞİD çetelerinden korur durumdalar. Afrinden Kerküke kadar bu
IŞİD vahşetine karşı Türkiyedeki demokratik
yaşamı da, toplumsal yaşamı da bir şekilde korur
pozisyondalardır. Sadece Kürtleri orada korumuyorlar, Yezidisinden
Süryanisine, Kürtünden Türkmenine kadar, Arapına kadar herkes o koruma
çemberinin içerisindedir. Daha birkaç gün önce, bir ay tamam olmadı, on
binlerce Ezidi Türkiyeye geldi, Hükûmet bu konuda ne yaptı? Bir tek
Ezidiye bir kibrit çöpünü dahi verebildi mi, yardımda bulundu mu?
Bulunmadı. Üzerinde durdu mu? Durmadı.
Bir şekilde dün Sayın
Cumhurbaşkanı burada bir konuşma yaptı, ben o cümlelerini
bir öz eleştiri olarak, bir yanlıştan dönme olarak
algıladım. Ne diyor? Diyor ki: Sünni diyerek, Alevi diyerek,
Hristiyan diyerek, Musevi diyerek; Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Laz, Çerkez, Abaza,
Roman, Boşnak, Ermeni, Rum, Ezidi, Süryani ve diğerleri
İlk
defa bu isimlerin hepsini bir arada sıraladı ama burada altını
çizmem gereken kelime Ezidi. Biz hiçbir zaman böyle bir ötelemenin içerisinde
olmadık. Bu Meclis kürsüsünde de böyle bir ötelemenin olduğuna
tanıklık etmedim bu kürsüyü kullanan hatipler açısından. Bu
ötelemeyi şimdinin Cumhurbaşkanı, vaktin Başbakanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Nerede yaptı? Ekim
2012de Elâzığdaki konuşmasında yaptı. Bizi neyle
suçladı hatırlıyor musunuz? Bize dedi ki: Siz Yezidisiniz,
Zerdüştlük yapıyorsunuz. dedi. Farkında mı değildi
bilmiyorum ama buradan bugün kendisine
(*) demek istiyorum,
gerçekten Günaydın. demek istiyorum. Böyle bir halkın Orta
Doğuda yaşadığını, böyle bir inancın mevcut
olduğunu bilmiyor idiyse biz de söylenmemiş varsayacağız,
en azından bu yanlışından bugün vazgeçmiş kabul
edeceğiz.
Sayın Davutoğluna -defalarca
biz kendisiyle konuştuk Başbakanlıkta, Dışişleri
Bakanıyken de konuşmalar olmuştur, bu konularda uyarılar
yapılmıştır kendisine- Suriyede örgütlenen bu vahşet
çetelerinin eninde sonunda Türkiyeyi de hedef alacağını ifade
ettik ama sürekli kendi doğrularından hareketle, kendi
doğrularının mutlak doğru olduğuna inanarak
yapılan bütün uyarıları yok saydı ama şimdi
IŞİD çeteleri sizin sınırınızda, hatta içinizde.
İstanbulda İstanbul Üniversitesinde gösteri yapıyor.
İstanbulda İstanbul Üniversitesinde öğrencilere
saldırı pozisyonundalar ve siz eliniz kolunuz bağlı
bunları izlemek durumunda kalıyorsunuz. Şimdi geliyorsunuz,
yetki istiyorsunuz. Yahu, yetkiniz vardı. Haydi, diyelim ki,
sınır ötesine yetkisiniz yoktu, ki var, sınır içindekine
müdahale etmiyorsunuz ki. Fatihte gıyabi cenaze namazını
kılanları, IŞİD adına gıyabi cenaze namazı
kılanları siz görmediniz mi, televizyonda hiç izlemediniz mi? Niye
müdahalede bulunmadınız? Niye müdahalede bulunmuyorsunuz?
IŞİD içinizde, IŞİD içimizde, Türkiyede. Müdahalede bulunmak
istiyorsanız elinizi kolunuzu bağlayan bir şey yok. Dirsek
temasınızı bugünden itibaren kesmeye karar veriyorsanız bu
da hayırlara vesile olur diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Zozani.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Sayın Yusuf Halaçoğlu,
Kayseri Milletvekili; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
yeni yasama yılının hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Allahtan temenni ediyorum.
Önümüzdeki Kurban Bayramının
da tüm sizler, Türk milleti ve İslam dünyası için de hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Evet, değerli arkadaşlar,
hemen bundan sonra tezkereyi görüşeceğiz, bir tezkere getirildi.
Tezkerede tabii ki önemli birtakım hususlar söz konusu. Bunların
başında, PKK terör unsurlarının
varlığını sürdürdüğü
Özellikle Irakın kuzey bölgesinde
silahlı PKK terör unsurları varlığını
sürdürmektedir. diyor ama Türkiyedekilerden bahsetmiyor, sanki Türkiyede PKK
terör unsurları veya silahlı gruplar yokmuş gibi.
Dolayısıyla öncelikle buradan başlamak istiyorum. Yani, siz
ulusal güvenliği sağlamak istiyorsanız, önce kendi bünyenizde,
Türkiye Cumhuriyetinin kendi toprakları üzerinde emniyeti
sağlayacaksınız, ulusal güvenliği
sağlayacaksınız ki ondan sonra dışarıyla daha iyi
mücadele edesiniz. Burada bunu yazarken diğer taraftan PKK terör örgütüyle
masaya oturuyorsunuz çözüm süreci adı altında ama diyorsunuz ki:
Kürt sorununu çözüyoruz. PKKnın Kürtleri temsil edip etmediği
konusunda da sizlerin ciddi tenakuza düştüğünüzü görüyoruz.
Dolayısıyla, böyle bir anlamda ortaya çıkıyorsunuz,
getiriyorsunuz.
Diğer taraftan, Irak ve Suriye
tezkerelerini birleştirirken IŞİDden bahsediyorsunuz.
Şurada herkes herhâlde mutabıktır, IŞİD bir terör
örgütüdür ama terör örgütü olduğunu siz ancak Amerika Birleşik
Devletlerine Cumhurbaşkanı gidip geldikten sonra söylemeye
başladınız, ondan önce söyleyemiyordunuz. Şimdi, buna
başladınız ama terör örgütü olduğunu biz hep söyledik,
böyle söylemeniz gerektiğini de söyledik ama bugün, siz diyorsunuz ki
Ulusal güvenliğimizi tehdit ettiği için IŞİDe
karşı tezkereyi birleştirdik çünkü IŞİD hem Suriyede
hem Irakta faaliyet gösterdiği için tek tezkereyle bunu sunuyoruz.
Dolayısıyla, böyle bir anlam içerisinde bir tezkere
hazırlamışsınız ama
hazırladığınız tezkere, enteresandır ki bunlarla
alakası olmayan, terör örgütüyle alakası olmayan Suriye devletiyle de
ilgili konular içeriyor. Yani siz, eğer Türkiye
sınırlarında bir güvenlik koridoru oluşturmak
istiyorsanız bunun artık Suriyeyle bir alakası
kalmamış bir pozisyonda olduğunu bilmeniz gerekir.
Diğer taraftan, diyorsunuz ki
Türkiyeye büyük bir göç dalgası meydana geldi. Evet, yeni değil
bu, Türkiyeye 1,5 milyon civarında Suriyeli geldi ve bugün, Türkiye'nin
her tarafına dağılmış durumda ve kontrol
edemiyorsunuz, hangi hastalıkları
taşıdıklarını bilmiyorsunuz, hastaneler dolup
taşıyor; sokaklarda dilencilerden, cami kapılarında dilencilerden
geçilmiyor ve siz -ancak aklınız başınıza geliyor- bir
güvenlik koridorundan, bölgesinden bahsediyorsunuz. Bunu daha olayın
başlangıcında yapıp göçmenleri burada muhafaza etmeniz
gerekirdi ve gerekli desteği buradan vermeniz lazımdı ama bugün,
Türkiyede asayiş sorunlarıyla birlikte bunlar ortaya
çıkıyor.
Diğer taraftan, Aynül Arap
dediğimiz, asıl ismi Aynül Arap olan ama Kobani dediğiniz
bölgede
Diyorsunuz ki IŞİD saldırılarından
bunları kurtarmamız lazım. Peki, daha önce, Afrindeki Türkmenler
için, yine Telaferdeki, Tuzhurmatudaki Türkmenleri IŞİD
boğazlarken, keserken, bugün bu Mecliste bulunan bazı kesimler de,
siyasiler de neden hiç seslerini çıkarmadılar ve -tek taraflı-
bugün gördükleri meseleyi o zaman görmediler? Yani Türkmen olunca bunlar insan
değiller miydi? Aynı tepkiyi, Kobani dediğiniz bölgeye
gösterdiğiniz tepkiyi neden Türkmenlere göstermediniz?
Bir de şöyle bir sözle
açıklıyor: Efendim, Türkmenleri biz koruyoruz. biz koruyoruz.
Türkmenleri kimsenin koruduğu yok, Türkmenler bugün Bağdatın
güneyine çekilmek zorunda kaldılar. Bir kısmı Türkiye
sınırlarına geldi ve buradan Türkiye'ye girmek istediklerinde
pasaport soruldu. Peki, Ezidileri veyahut da Kürtleri neden pasaport sorup
almıyorsunuz da sadece Türkmenler için pasaport soruyorsunuz?
Bunların cevaplarını nasıl vereceksiniz merak ediyorum.
Diğer taraftan, güvenlik
boşluğundan söz ediyorsunuz. Aslında, Suriye'nin
istikrarsızlaşmasına en büyük katkıyı siz Hükûmet
olarak yapmadınız mı? Eğer bir devlet kendi
sınırlarının hemen yanındaki
komşularının istikrarını sağlama yönünde çaba
göstermezse, o kaos ortamı yarın kendilerine dönüp kendilerini tehdit
altına alır, nitekim aynı şey olmuştur. Eğer
Suriye'de bugün istikrar olsaydı, siz Esad, Esed, sonra tekrar Esad oldu ama
Bununla bağlantılı, hep anlaşma, uzlaşma yoluyla, kan
dökülmeden bu işleri halledelim derken PKKyla, Esadla da aynı
şekilde kan dökülmeden orada demokratikleşme konusunda
çabalarınız hangi ölçüde kaldı? Birlikte Bakanlar Kurulu
topladığınızı biliyoruz, birlikte kahvaltı
yaptığınızı da biliyoruz ama birdenbire bir gün
içerisinde nasıl oldu da Esad Esede döndü ve birdenbire düşman
oldunuz? Aslında, herkes biliyor, siz de biliyorsunuz, bu, Amerika Birleşik
Devletlerinin Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçasıydı.
Hâlbuki, aslında, en doğru yaptığınız,
dış politikada en doğru karar aldığınız konu
Suriye'yle ticaret anlaşması yapmak ve vizeleri kaldırarak
sınırları açmaktı. En doğru
yaptığınız politika buydu ama birdenbire ne olduysa bu
politikadan, bu doğru politikadan vazgeçtiniz. Bunu Batılılar
bile tenkit etmişti Türkiye acaba mecrayı mı,
kulvarını mı değiştiriyor?
Aslında, Türkiye 1918den,
1917den sonra -Suriye'nin elimizden çıkmasından sonra, Osmanlı
topraklarının dışına çıkmasından sonra-
âdeta Fransız işgalindeki, sömürgesi olan
Fransayla
kulvarımız hakikaten bozulmuştu ve siz ilk geldiğinizde bu
yöndeki politikanızı, en doğru politikanızı
yapmıştınız ve vizeleri kaldırmıştınız,
ticareti geliştirmiştiniz ve gerçekten, bir kucaklaşma meydana
gelmişti, hem Suriye halkı hem Türkiye halkı birbiriyle âdeta
kardeş gibi ticaret yapıyorlardı, birbirlerine gidip
gelebiliyorlardı, hatta komşuluk, akşam oturmalarına
geliyorlardı. Ne oldu da bu güzel tabloyu birdenbire değiştirmek
ihtiyacını hissettiniz? Yani 10 bin kilometre öteden gelen ve
buradaki petrollere göz dikenlerin birtakım
çığırtkanlıklarını görmediniz mi? Yani Irak
Savaşında kimyasal silahlardan bahsederek gelen ve orayı
bombalayan 1 milyona yakın insanın, bir Müslümanın
hayatını kaybetmesine sebep olan bir politikanın zaten gözünüzün
önünde değil miydi yanlışları? Onları görmezden
gelerek neden aynı şekilde Suriyede de o politikayı izlediniz?
Bugün Suriyede ölen -Esad öldürdü. diyorsunuz ama- 200 bin Müslümanın
aslında kanının vebali de sizin üzerinizde.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Hadi
oradan!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Hadi
oradan! değil. Siz anlamaya çalışırsanız böyle
olduğunu görürsünüz.
Her şeyden önce, bir vebali siz
kabul etmeseniz de yarın huzurumahşerde o vebalin altında kalacaksınız
ne kadar direnirseniz direnin. Birazcık düşünmeye
çalışın. Bakın, Kuran-ı Kerimde düşünmek ve fikretmek üzerine 500 ayet
vardır. Siz bu ayetleri bile görmezden geliyorsunuz. Biraz düşünün,
bırakın siyaseti, yanlış
yapıldığını görürsünüz. Biz sürekli düşünüyoruz,
düşündüğümüz için bunları söylüyoruz. Yani burada politika
üretmek birtakım gerçekleri örtbas etmek
anlamına gelmez. Dolayısıyla, bu tezkerenin, bizim
konuşmacımız muhakkak daha pek çok çeşitli yönlerine
değinecektir ama şunu özellikle belirteyim: Keşke, mademki böyle
bir tezkere getirecektiniz bu gerçekten gerekli miydi? Gerekliydi. Bu tezkere
gerekliydi. O zaman yapmanız gereken çok önemli bir şey vardı.
Bu bir millî meseleydi, Türkiyenin güneyinde meydana gelmiş ateşin
söndürülmesine yönelik bir tezkere olduğuna göre, olacağına göre
Türkiyenin bu ateşle bağdaşmayacak bir pozisyona getirilmesi
düşünülüyorsa yapmanız gereken şey şuydu: Muhalefetle de
görüşseydiniz bu tezkere için ve ortak bir şekilde bu tezkere
getirilmiş olsaydı Meclise zannediyorum ki birtakım vebal
altında da kalmayacaktınız ve kendinizi de
kurtaracaktınız.
Tekrar ediyorum, bakın, Türkiye'de
eğer IŞİDle mücadele edecekseniz, önce Türkiye'dekilerle
mücadele edin.
Bakın, burada, Ankara
Ulucanlarda, Sosyal Güvenlik Kurumunda
bir şahıs bütün yazışmalara IŞİDin
logosunu koyarak
Efendim, neymiş? Peygamber Efendimizin mührüymüş.
Yani şimdiye kadar Peygamber Efendimizin mührünü bütün resmî belgelere mi
koyuyorlardı? Ama IŞİD ortaya çıktıktan sonra
bunları neden koyuyorlar? Burada İnternette var,
yazışmalarda da var, dolayısıyla mührü basmışlar.
Yani biz Peygamber Efendimizin mührünü böyle her yere, olağanüstü yerlere
basarak aşağılamak zorunda mıyız? Dolayısıyla
kimse kimseyi aldatmaya kalkmasın.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaçoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yeni yasama yılının Türkiye Büyük Millet Meclisine ve
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, tüm milletvekillerimizin ve vatandaşlarımızın
Kurban Bayramını şimdiden kutluyor, kendilerine
sağlıklı ve mutlu bir gelecek diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihî günlerinden birisini yaşayacak, bir
tezkereyi görüşeceğiz.
Şunu ifade etmeliyim ki
Türkiye'nin komşularıyla, özellikle de Suriyeyle
yaşamış olduğu sorunlarda, Erdoğan-Davutoğlu
ikilisinin yürütmekte olduğu komşularla sıfır sorun
politikasının çok büyük rolü vardır. Maalesef, bu politika
Türkiye'yi bugün komşusuz bırakmıştır ve dış
politikada bir açmazın içine sürüklemiştir. Dış politikada,
Avrupa Birliğine tam üye, demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye hedefi
yerine, mezhepsel bir anlayışla İslam dünyasının
liderliğine oynama ve bu anlayış çerçevesinde komşu
ülkelerin yönetimlerine müdahale etme, onları devirme çabası, Türkiyeyi
çok büyük sorunların içine sokmuştur. Bugün görüşeceğimiz
tezkerenin gerisinde yatan temel neden budur. AKPnin komşu ülkelere,
Suriyeye yönelik olarak bu ülkenin yönetimine müdahale etme, onu devirme
çabasıdır. Bunu dün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğanın
bu kürsüden Başbakan sıfatıyla yaptığı
konuşmada kullanmış olduğu bir cümle çok açık bir
şekilde ortaya koymuştur. Erdoğanın dün
kullandığı cümle şudur: Şam yönetiminin derhâl
uzaklaştırılması önceliğimiz olmaya devam edecektir.
Tezkerenin özeti buradadır. Şam yönetiminin derhâl görevden
uzaklaştırılması Erdoğanın ve Davutoğlunun
öncelikli hedefidir. Hiç kimse başka bir şey aramasın. Tezkere
metni burada. 2007 yılından bu yana her yıl Irak için getirilen
bir tezkere vardır burada, her seferinde yenilendi; 2012
yılından bu yana da Suriye ile ilgili gelen bir tezkere vardır,
2013te yenilendi, şimdi iki tezkere birleştirildi, her iki ülkeden
Türkiyeye yönelen tehdit aynıdır gerekçesiyle birleştirildi ve
tek bir metne dönüştürüldü. Tezkere metni burada. Toplam 12 paragraftan
oluşuyor. İlk 2 paragraf genel değerlendirme, son paragraf
Türkiye Büyük Millet Meclisinden istenen yetkiyi tarif ediyor. Geri kalan 9
paragrafın 1 paragrafı Irakın toprak bütünlüğüne vurgu
yapıyor; Irakın toprak bütünlüğü, onun millî birliğinin
korunması, istikranın korunması Türkiyenin öncelikli hedefidir
değerlendirmesi yapılıyor. Kalan 8 paragrafın 7sinde
Suriyedeki Esad rejimi eleştiriliyor. Hedef Esad, Esad yönetimi. Esadla
Cumhuriyet Halk Partisinin bir alıp veremediği yok. Esad, demokratik
olmayan, halkına baskı uygulayan, zulüm uygulayan bir devlet
başkanıdır. Tezkerede IŞİD sadece bir yerde geçiyor.
Bir yerde bir kelimeyle PKK geçiyor, bir kelimeyle de IŞİD geçiyor.
Sokağa çıkalım, bütün dünyayı dolaşalım, televizyonlara
bakalım, her yerde IŞİD teröründen bahsediliyor.
IŞİDin kafa kesen, vahşi, insanlık dışı
uygulamalarından herkes rahatsız, bütün kamuoyu rahatsız. Buna
gerçekten Dur. demek gerekiyor. Türkiyenin uluslararası koalisyonda yer
alarak IŞİDin bu terörüne son vermesi lazım, bertaraf etmesi
lazım. Modern dünyadaki bu koalisyonda elbette Türkiye Cumhuriyeti de yer
almak zorundadır ama Sayın Erdoğanın dün ifade ettiği
Şam yönetiminin derhal uzaklaştırılması bizim
öncelikli hedefimizdir. cümlesi doğrultusunda hazırlanmış
olan bu tezkere IŞİDle mücadeleyi değil, emperyal
yayılmacı hedeflerle, Suriyede Türkiyenin işgalci bir
politikasının olacağını bize anlatmaktadır. Bunun
gerçeği budur. Hiç kimse başka bir şey aramasın
değerli arkadaşlar.
IŞİD neden bu duruma geldi?
Türkiye Suriyenin iç işlerine müdahale etmiştir, Suriyede
açıkça taraf olmuştur, Suriyedeki rejim muhaliflerinin yanında
yer almıştır, onları silah, mühimmat ve lojistik yönden
desteklemiştir. Suriyedeki rejim karşıtı örgütlerin,
oluşumların, silahlı güçlerin Türkiyede kampları
vardır. Bu insanlar, bu birlikler, kuvvetler Türkiyede eğitilmekte,
Suriyeye gidip savaşmakta, geri gelmektedir. Türkiye bunlara silah
desteği yapmıştır, mühimmat desteği
yapmıştır. Oraya giden silah dolu tırlar
yakalanmıştır, bu tırların aranması
engellenmiştir ve Türkiyenin vermiş olduğu silahlar
IŞİDin eline geçmiştir. Bu iddianın aksi bugüne kadar
Hükûmet tarafından kanıtlanabilmiş değildir. Şimdi,
Hükûmet IŞİDden şikâyet ediyor görünüyor. IŞİDe
asker sevkiyatı Türkiye üzerinden yapılıyor.
Daha bir hafta önce beni Trabzondan
bir büyüğüm aradı, tanımadığım bir ağabeyim.
Benim torunum Almanyadan Trabzona uçakla geldi, onu buradan aldılar,
daha evine bile uğramadan, Suriyeye, IŞİDe götürdüler. dedi.
İstanbulda camilerde, IŞİDin hedefi doğrultusunda
hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazları
kılınmaktadır.
Sayın Davutoğlu, dün diyor
ki: Sayın Kılıçdaroğlu, bugün sınavdan geçecek.
Sayın Davutoğlu, siz, IŞİD için demiyor muydunuz ki: Bunlar
öfkeli, dışlanmış gruplardır. Yani, öfkeli ve
dışlanmış gruba ne yapmak lazım? Bunlara
anlayışla yaklaşmak lazım. Siz, bu anlayışı
ortaya koydunuz; bizim sınava gireceğimizden söz ediyorsunuz. Biz, bu
sınavın bir benzerini 1 Mart 2003 tarihinde burada onurla verdik,
alnımızın akıyla verdik bu sınavı. (CHP
sıralarından alkışlar) Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin
tutumu yine tarihe onurla geçecektir. Biz, bu mücadeleyle, bu tutumumuzla onur
duyacağız.
Sayın Davutoğlunun,
Davutoğlu-Erdoğan ikilisinin emperyal, yayılmacı,
İslam dünyasının liderliğine oynama uğruna Türkiyeyi
ateşe sürüklemesine izin vermek istemiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Niyet tamamen budur, tamamen budur. Erdoğan, suçüstü
yakalanmıştır.
Dünkü konuşmasıyla Şam
yönetiminin derhâl uzaklaştırılması bizim hedefimizdir.
diyor. Nerede bu tezkerede IŞİD, nerede? Suriyedeki rejimin
meşruiyetini kaybettiğini tartışıyorsunuz.
Irakın toprak bütünlüğü, ulusal bütünlüğü, istikrarı
bizim için önemlidir. diyorsunuz, aynı cümleyi, Suriye için söyleyemiyorsunuz.
Suriyenin toprak bütünlüğü, istikrarı, ulusal bütünlüğü,
Türkiye için önemli değil mi arkadaşlar? Kitlesel göç. diyorsunuz
gerekçeye. Elbette göç önemli. Peki, bugüne kadar Suriyeden Türkiyeye 1,5
milyon insan geldi; bu, neden bir müdahale nedeni olmadı o zaman, madem
Şimdi. diyorsunuz?
Süleyman Şah Karakoluna, oradaki
Saygı Karakoluna yapılacak saldırı. diyerek millî
duygulara oynayamazsınız; bunu kimse yutmayacak. Sayın
Arınç öyle söyledi, dedi ki: Süleyman Şaha saldırı yakınlaştı,
tehlike var. Sayın Erdoğan, dün akşam Türkiye Büyük Millet
Meclisinde dedi ki: Nereden çıktı? Yok böyle bir şey. Esase,
Süleyman Şahı buraya niye yazıyorsunuz? Orası, Türkiye Cumhuriyeti
toprağıdır. Oraya bir saldırı vukuunda hiç tezkereye
gerek yok, Türk Silahlı Kuvvetleri gider, oraya müdahale eder. Genelkurmay
Başkanı Sayın Necdet Özel bugün bunu söyledi. Bu, tezkerenin
gerekçesi olamaz, kimseyi kandıramazsınız. Samimiyseniz,
getirin, IŞİD terörünü hedef alan gerekçenizi buraya koyun, bununla
sınırlayın.
Bakın, o reddedilen 1 Mart
tezkeresinde bile o zamanki Hükûmet daha onurlu bir duruş
sergilemişti, demişti ki: Şu kadar -62 bin- Amerikan askeri,
şu kadar uçak, şu kadar helikopter ve Irakın kuzeyinde olacak.
Burada bölge ayrımı yok, silah ayrımı yok, yabancı
silahlı kuvvet ayrımı yok. Yabancı silahlı kuvvetler
Türkiyeye gelecek, konuşlanacak, gidecek. Türkiye'nin nerede
duracağı belli değil. Türkiyeyi maceraya sürüklemeye, Mehmetçikin
kanı üzerinden bu ülkeyi felakete sürüklemeye hakkınız yoktur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Grup Başkan Vekili, biraz önceki konuşmasında Grup
Başkanımız hakkında, emperyal niyetler beslediğiyle
ilgili, hiç alakası olmayan tezler ileri sürmüştür,
eleştirmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, tezkere eleştirisi bu yani
Hükûmet
konuşacak efendim, Hükûmete yönelik bir eleştiri Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O
konuda bizim görüşlerimizle ve tezkerenin tamamen dışında,
AK PARTİ Grubunu hedef alan bir konuşma yapmıştır.
İzin verirseniz iki dakika içerisinde cevaplayayım.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Hamzaçebi, tezkereyi
özetledi, paragraf sayılarını da saymış,
bakmış, en son hükümde de hüküm cümlesi olduğunu ifade
etmiş, son sayfasının son paragrafında. Burada asıl
meselenin, bataklığın kaynağının ne olduğunu
bilmeden, ortaya koymadan, IŞİD terör örgütünün ne zaman ortaya
çıktığını ortaya koyup tahayyül etmeden bu tezkereyi
eleştirmek açıkça bir zafiyettir. Suriyede ortaya çıkan rejimin,
kendi insanını katlettiği, Iraktaki rejimin kendi
insanıyla yaptığı ve bölgesinde, ülkesinde yaşayan
insanlara zulmettiği dönemde terör örgütü beslenme imkânını
bulmuştur.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Siz beslediniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, bakıyorum, Sayın
Hamzaçebinin bu konuşması, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
alkış aldı Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinden ama
inanıyorum, eminim Suriye Parlamentosunda yapsaydı bu
konuşmayı, Sayın Hamzaçebi herhâlde çok daha büyük bir
alkış alırdı diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Sanki siz Türkiye Cumhuriyetinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir üyesi gibi değil, Esad rejimini savunan bir milletvekili pozisyonuna,
maalesef, şu anda düştünüz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ayıp be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, Esad rejiminin hem kendi ülkesinin insanını hem
başka ülkenin insanlarını ve IŞİD gibi bir terör
örgütünü, cani bir örgütü besleyen, olgunlaştıran altyapıyı
ortaya çıkaran rejimle ilgili yapılacak eleştirileri dile
getirmeniz gerekirken, siz bu konuda Esadın yaptığı bütün
cinayetleri, yaptığı bütün yanlışlıkları göz
ardı ederek Esadı koruma noktasına gelmişsiniz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Cinayetin ortağı sizsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Ben, Sayın Hamzaçebi adına ve
Trabzondaki hemşehrileri adına üzüntülerimi ifade ediyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın
Elitaş, beni Esad rejimini müdafaa etmekle, suçlamak suretiyle,
gerçek dışı, söylemediğim bir şekilde bir beyanda
bulunmuştur. 69uncu maddeye göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim
eleştirilerim gayet açıktı. Gönül isterdi ki Sayın Elitaş gelsin, bu eleştirilere
cevap versin. Başka bir şey söylüyor. Konuşmamda şunu açık
ifade ettim: Esad, halkına zulmeden, baskı uygulayan bir devlet
başkanıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bravo!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bunu esasen kendisi de duydu da söyleyecek herhangi bir şeyi
yok, onun için bocalıyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, Davutoğlunun yayılmacı, emperyal
isteklerinin aleti olacak bir ülke değildir. Onun Panislamist
yayılmacı, İslam dünyasının liderliğine oynayan
bir Türkiye hedefi, Türkiyeyi maceraya, Türkiyeyi içinden
çıkamayacağı kargaşanın, savaşların içine
sokmaktadır. Burada savaş çığlığı görüyorum,
IŞİDe yönelik bir mücadeleyi görmüyorum burada.
Uluslararası koalisyon
Uluslararası koalisyon ne yapıyor? Bunların ülkeler
itibarıyla neler yaptığını size tek tek söyleyeyim,
burada listesi var, arzu ediyorsanız hepsini verebilirim. ABD
Dışişleri Bakanı Kerry: Hayır, biz kara harekâtı
istemiyoruz. diyor. Yine, Beyaz Saray sözcüsü, aynı açıklamayı
yapıyor: Asla, bu, bizim kırmızı çizgimiz. diyor. Ne
yapıyor diğer ülkeler? Hava harekâtı diyor, insani
yardım diyor, efendim diplomatik destek diyor, işte ilaç
desteği diyor, bunları söylüyor. Hiçbiri Ben, kara harekâtına
girerim. demiyor, bunu doğru bulmuyorlar; hiç kimse. Eğer bunu
doğru buluyorsanız gelin, açıklayın ama
yapamazsınız. Sizin niyetiniz, IŞİD terör örgütüyle
mücadele etmek değil, Şam yönetimini devirip Sayın Erdoğan
dün bunu söylüyor: Şam yönetiminin devrilmesi öncelikli hedefimizdir.-
Şam yönetimini devirip
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla)
oraya, Türkiye'nin kuklası olacak bir Hükûmeti getirmektir.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Türk Silahlı Kuvvetlerini bunun için savaşa sürüklemek
istiyorsunuz.
Teşekkür ederim, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 2 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde Türkiyenin
ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine
karşı gerekli tedbirleri almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist
örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek
amacıyla Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Hükûmete bir
yıl süreyle izin verilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 14 Ekim 2014 Salı günkü
birleşiminde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmemesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 92nci maddesine göre, Başbakanlığın bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
6.- Başbakanlığın,
Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik
riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü
tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist örgütlerden ülkemize
yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi
diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame
ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul, miktar ve zamanı
Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, gerektiğinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine, yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına ve bu kuvvetlerin
Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile Hükûmet
tarafından belirlenecek esaslara göre gerekli düzenlemelerin
yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi uyarınca bir
yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/1580)
Sayı:
31853594-165-22 30/9/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiyenin güney
kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve
tehditler, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde
artmıştır. Irak'ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör
unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye
ve Irak'ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya
koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir. Nitekim,
bu nedenle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178
(2014) sayılı kararlarıyla Irak ve Suriye'nin toprak
bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit
etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD
ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı
Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası
hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli
tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.
Bütün bu faktörler göz
önüne alındığında, daha önce ilk olarak 2007
yılında çıkan ve altı defa uzatılan Irak tezkeresi ve
2012 yılında çıkan ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresini
zaruri hâle getiren risklerin devam etmesi ve yeni unsurların da devreye
girmiş olması dolayısıyla Irak ve Suriye'deki güvenlik
boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave
tedbirler almamız ulusal güvenliğimizin gereği olduğu kadar
uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüz hâline de
gelmiştir.
Komşumuz Irak'ın
toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının
korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının
Irak'taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı
askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak
sürdürmek durumundadır.
Diğer taraftan,
Suriye'de rejimin, dördüncü yılına giren şiddet
politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar
bakımından yol açtığı risk ve tehditler
artmaktadır. Rejim, sivillere yönelik saldırılarını
ayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta
beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca, meşruiyetten yoksun
iktidarını idame ettirebilmek amacıyla terör gruplarına
destek vermekte, etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle
toplumsal farklılıkları fiilî çatışmaya dönüştürmeyi
hedefleyen bir siyaset izlemektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize
yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik
ettiği terör gruplarının, nüfuz arayışları
çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik
bunalımı derinleşmiştir.
Esad rejiminin
desteği ve iş birliği sayesinde Suriye'deki faaliyetleri için
uygun zemin bulan söz konusu terörist gruplar eylemlerini Irak'a da
taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve
istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla,
Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı terör tehlikesiyle
birlikte genişlemiş, bölgesel ve uluslararası barış,
güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline gelmiştir.
Türkiye, anılan risk ve tehditleri artan oranda ve
en fazla hisseden bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye'nin bu risk ve
tehditlere karşı kayıtsız kalması beklenemez.
Bugüne kadar Suriye kaynaklı saldırılarda
çok sayıda vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Rejimin şiddet politikası ile terörist
unsurların baskısı arasında sıkışan sivil
halkın güvenli bir sığınak arayışı
çerçevesinde ülkemize yönelme istidadı devam etmektedir. Suriye'deki
çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç
hareketinin kapsamının genişleyerek kitlesel boyuta
ulaşması ihtimal dâhilindedir.
Suriye rejiminin,
balistik füzeler dâhil olmak üzere, ağır silahlarla yapmakta
olduğu saldırıların yol açtığı tahribat
ağırlaşmakta, ülkemizi hedef alan saldırgan
politikaları sürmektedir. Rejim, elinde bulundurduğu kimyasal silah
stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini 2118 (2013) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararına uygun şekilde
sonuçlandırmamıştır. Buna ilaveten, Kimyasal Silahların Yasaklanması
Örgütü bünyesindeki Veri Toplama Misyonu tarafından hazırlanan
raporda Suriye'de klor gazının sistematik biçimde ve müteaddit
defalar kullanıldığının tespiti ile
Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye
Araştırma Komisyonunun raporunda da rejimin
saldırılarında klor gazına başvurduğunu kayda
geçirmesi, bunun yanında rejimin 200 binden fazla insanı konvansiyonel
silahlarla öldürmüş olması ülkemizin ulusal çıkarlarına
yönelik tehdit düzeyini göstermektedir.
Öte yandan,
uluslararası hukuk uyarınca Türk toprağı kabul edilen
Süleyman Şah Saygı Karakoluna dönük güvenlik riski de
artmıştır.
Yukarıda
belirtilen tüm gelişmeler, Türkiye'nin rejimin ve terör
gruplarının gerçekleştirebileceği her türlü
saldırıdan, ayrıca Suriye'deki belirsizlik ve kaos
ortamından en fazla etkilenebilecek ülke konumunda olduğunu teyit
etmektedir.
Bu çerçevede,
ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme
karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız
doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem
taşımaktadır.
Türkiye'nin ulusal
güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine
karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri
almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini
sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek
gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir
şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride
telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik
bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, gerektiği takdirde sınır ötesi
harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve
aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara
göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için,
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin
verilmesini arz ederim.
Ahmet
Davutoğlu
Başbakan
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Hükûmetin Meclis gündemine sevk ettiği bu tezkere, Anayasanın 92nci
maddesine aykırı bir tezkeredir, dolayısıyla, gündeme
alınamaz, düzeltilip ancak Anayasanın
BAŞKAN Duymuyorum, biraz
sesinizi yükseltebilir misiniz.
Anayasaya aykırı bir
tezkeredir. Evet
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Anayasanın 92nci maddesine alenen aykırı bir tezkere
olduğundan, bu tezkerenin bu hâliyle gündeme
alınamayacağını dikkatinize sunmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bu biraz sonra görüşeceğimiz tezkere, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kararı olacak bir Hükûmet istemidir, Hükûmetin izin
talebidir. Nitekim, Anayasa Mahkemesine bu konuyla ilgili çeşitli
zamanlarda müracaat yapılmış ama Anayasa Mahkemesinin inceleme
alanı içerisinde bulunmadığından dolayı
Zaten
Anayasanın 92nci maddesinin birinci fıkrası açık ve net
yazıyor: Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına izin verme yetkisi doğrudan doğruya Türkiye Büyük
Millet Meclisine aittir. Yani, bunun Anayasaya aykırı olduğunu
iddia etmek ve bu konuda usul tartışması açmak usule
aykırıdır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Meclis,
yetkisini devredemez Hükûmete, o açıdan tabii ki Anayasaya
aykırı, arkadaşımız haklı.
BAŞKAN Sayın Tanal, ben,
Sayın Zozaniyle konuşuyorum.
MUHMUT TANAL (İstanbul ) Özür
diliyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, Sayın Elitaş tezkereyi okumamış
olabilir, mazur karşılarız, Hükûmet
imzalamıştır, okumak durumunda değildir. derim ama bu
tezkerenin tüm cümleleri dikkatlice okunduğunda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına
devrettiği yetkiler, bu tezkereyle alınıp Türk Silahlı
Kuvvetlerine devredildiği için Anayasanın 92nci, 11inci, 7nci,
8inci ve 124üncü maddelerine aykırı bir tezkeredir.
Dolayısıyla, bu durumun düzeltilerek ancak bu tezkerenin
görüşülebileceğini ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Zozani farklı maddeleri dile getirerek bu
Anayasaya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
anladım, meseleyi anladım. Ben de bir açıklama yapmak istiyorum.
Bu tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına geldi, gelen kâğıtlar listesinde
yayımlandı, işleme alındı ve gündemin Sunuşlar
bölümünde yer aldı. Tezkereyi okuduk. Bu aşamada tezkerenin
Anayasaya aykırılığı gibi, işlemden kaldırılması
gibi bir yetkisi bulunmamaktadır ne Meclis Başkanının ne de
bugün Divanı yöneten benim, Divanın. Bu nedenle, biraz sonra
tezkereyi görüşmeye geçeceğiz, buradaki düşüncelerinizi
söyleyebilirsiniz. Nihayetinde bu tezkere oylanacak ve Genel Kurul
tarafından kabul edilecek.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Nereden biliyorsunuz?
BAŞKAN Benim sizin önerdiğiniz gibi, Divan
olarak bu şekilde bir yetkim yok.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
kabul edilip edilmeyeceğini Başkanlık Divanı tayin ediyorsa
ona bir itirazımız yok. Bence bu cümlenizi düzeltmelisiniz.
BAŞKAN Kabul edilecek veya edilmeyecek.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Hayır, kabul
edilecektir dediniz.
BAŞKAN - Dil sürçmesi olmuştur, özür dilerim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Şimdi,
Başkanlık Divanının dikkatinden kaçmış bir hususu
biz şu anda dikkatinize getiriyoruz: Bu tezkerenin 2nci cümlesinde
Parlamentonun kanun yaparak bir kuruma devrettiği yetkiler tezkereyle
oradan alınıyor. Biz, tezkereyle kanun yapmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Zozani, sizi çok iyi dinledim,
iyi de anladım ama şu talebinize ilgili, olumlu cevap verebilmek gibi
bir yetkim yok.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Tutumunuzda ısrar
ediyorsanız usul tartışması talep ediyoruz.
BAŞKAN Bu tezkere geldi, gelen kâğıtlar
listesinde yer aldı, Sunuşlar bölümünde yer aldı ve Anayasaya
aykırılıkla ilgili -tekrar ediyorum- ne Meclis Başkanlığının
ne de bizim, benim, şu anda Meclis Başkan Vekili olarak
yönettiğim Divanda bu konuyla ilgili yetkimiz yok. Bu nedenden dolayı
işleminizi ele alacak bir durumum, sorumluluğum söz konusu
değil.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, bakın, defalarca bu, burada
tekrarlanmıştır. Daha önceki görüşmelerde de bu tarz
itirazlar oldu ve dikkate alındığına tanıklık
ettik sizin Başkanlığınızda.
BAŞKAN Dikkate alınıp
ne yapıldı mesela Sayın Zozani?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Mesela, işlemden kaldırıldı.
BAŞKAN Divan mı
kaldırdı işlemden, kaldırma işlemini Divan mı
yaptı?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Önerge sahibinin bu önergeyi geri çekmesini sağlayabilirsiniz, bunu
söylüyorum.
BAŞKAN Bunu yapamam ki ben. Hükûmet
burada, Sayın Bakan burada, konuşacak.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama
Anayasaya açıkça aykırı bir...
BAŞKAN Şu anda ben bunu
işlemden kaldıramam. Yapıldı. diyorsunuz, örnek soruyorum
size. Ben Divan Başkanı olarak burada ne yapabilirim? Böyle bir yetkim
yok.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, siz tutumunuzda ısrar ediyorsanız usul
tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN Tamam, bir dakika.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, siz zaten açıklamanızı
yaptınız. Bu tezkere görüşülecek. Anayasada nasıl
görüşüleceğiyle ilgili usul ve esaslar belli, İç Tüzük de bunu
saymış. Tüm siyasi parti grupları konuşacak, yirmişer
dakika konuşacaklar, iki tane de sayın milletvekili bu konuyla ilgili
görüşlerini beyan edecek, Hükûmet, açıklamasını yapacak.
BAŞKAN Evet,
açıklayacağım biraz sonra.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bunun geriye alınması ancak yüce Meclisin iradesiyle mümkündür. Yüce
Meclis reddederse bu tezkere zaten gündemden düşmüş olacak, Yüce
Meclis kabul ederse tezkere devam etmiş olacak.
BAŞKAN Aynı şeyleri
söyledim, evet.
Sayın Zozani, yapılacak bir
şey yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, görüşmelere geçelim efendim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Anayasaya aykırı bir hususta ısrar ediyorsunuz Sayın
Başkan, tutumunuz hakkında usul tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN Şimdi usul
tartışmasını açacağım ama söylediğiniz
cümleyi kabul etmiyorum. Benim yapacak bir yetkim yok, siz beni ısrarla
itham ediyorsunuz, lütfen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, Meclis, abesle iştigal etmez, sonucu değişmeyecek
şeyin ne usulünü tartışacağız!
BAŞKAN Sayın Kacır,
boşverin, bırakın.
Açayım mı usul
tartışması, istiyor musunuz?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Evet,
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, usul
tartışması açıyorum.
MUSTAFA DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Lehte.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN Şimdi her partiye
bir söz vereceğim. Lütfen, itiraz da olmasın, demokratik bir
şekilde bu işi halledelim.
Sayın Adil Zozani, aleyhinde;
Sayın Yusuf Halaçoğlu, lehinde; Sayın Akif Hamzaçebi, aleyhinde.
Sayın Mustafa Elitaş, siz mi,
Doğan Kubat mı konuşacak lehinde?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ben konuşacağım.
Lehte konuşmak üzere Sayın
Mustafa Elitaşı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun, süreniz üç dakikadır.
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- (3/1580)
esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin gündeme
alınmasının Anayasaya aykırı olup
olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İşin bu noktaya
gelişinin esası şudur: Dün, bizim, sayın grup başkan
vekilleriyle yaptığımız görüşme çerçevesinde denildi
ki: Bu konuyla ilgili bir usul tartışması açmak istiyoruz ama
eğer uygun görürseniz grup önerisiyle bu işi yapalım. Nitekim,
sizin de partinizden arkadaşlarımızla, Milliyetçi Hareket Partili,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızla
aldığımız karar gereğince bugünkü
yaptığımız AK PARTİ grup önerisinin
görüşülmesinin esası, usul tartışmasına yönelik olarak
bir centilmenlik çerçevesinde aldığımız bir karardır.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Sayın Zozani; Anayasa Mahkemesine bu konuyla ilgili zaten
müracaat edilmiş. Bu, Anayasanın 92nci maddesinde yapılan
düzenleme, 1961 Anayasasının 66ncı maddesindeki düzenlemenin
(1)inci fıkrasının aynı düzenlemesi. Bu konuyla ilgili
müracaat yapılmış ve Anayasa Mahkemesi diyor ki: Türkiye Büyük
Millet Meclisinin aldığı kararlar, Anayasa Mahkemesinin
incelemesinin dışındadır. Seçim kararı
alırsınız, Anayasa Mahkemesine müracaat edemezsiniz, Anayasanın
92nci maddesine göre, bu yetki, doğrudan doğruya Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilen bir yetki olduğundan dolayı,
münhasıran, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kullanılabilecek bir yetki ve bir karar olduğundan dolayı, bunu
Anayasa Mahkemesine götürdüğünüz takdirde
Nitekim Anayasa Mahkemesinin
(1990/31) esas sayılı, (1990/24) sayılı kararıyla
resmîleşmiş, teyit edilmiş ve Anayasa Mahkemesi, buradaki son
hükmünde ifade etmiştir. Nitekim literatürde de doktrinde de yurt
dışına, başka ülkelere, yabancı ülkelere Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesi veya yabancı ülkelerin
silahlı kuvvetlerinin Türkiyede bulunmasıyla ilgili kararın
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı olduğu, yetkinin sadece ve sadece
Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğuyla ilgili hüküm açık ve
nettir. Bu konuda bizim az önce, Sayın Başkan usul
tartışması açmazdan önceki ifade ettiğimiz
itirazımız şudur: Bu konuyla ilgili usul
tartışmasının da açılması zaten mümkün
değildir. Niye? Bütün siyasi partiler burada konuşmalarını
yapacaklar, görüşlerini beyan edecekler. O görüşlerinin
beyanları doğrultusunda, siz görüşlerinizi ifade edeceksiniz
-Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, AK PARTİ Grubu- ve
Hükûmet, tezkeresini savunacak. Bu konuda milletvekillerinin
bağımsız ve hür iradesi doğrultusunda bu tezkere kabul olunacak
veya reddolunacak. Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin üstünde
bir iradenin olmadığı, Anayasanın 92nci maddesinde,
İç Tüzükümüzün 130uncu maddesinde açık ve net bir şekilde
düzenlenmiştir.
Başkanlık bir nezaket
gösterdi, bu usul tartışmasını açtı. Aslında bu
usul tartışmasını açmak dahi usulsüzdür.
Başkanlığın
tutumunun doğru olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hiç kimseye
yaranamıyorum. Açıyorum, eleştiriliyor; açılmıyor,
eleştiriliyor.
Aleyhte olmak üzere Sayın Adil
Zozaniye söz veriyorum.
Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Elitaş,
Anayasanın 92nci maddesini siz de, zannederim, şimdi bir kez daha
okudunuz, ben de okudum. Anayasanın 92nci maddesi, yurt
dışına asker göndermeye, yabancı askerlerin Türkiyede
konuşlanmasına olanak sağlamaya dönük bir maddedir. Ancak, bizim
burada Anayasaya aykırılık iddiamız buna dayalı
değildir. Siz bu Parlamentonun kanun çıkararak yetkilendirdiği
bir kurumun yetkilerini oradan alıyorsunuz, Türk Silahlı
Kuvvetlerine, yetkili olmayan başka bir kurula veriyorsunuz.
Anayasanın 124üncü maddesi,
yönetmelik yapma yetkisini belirliyor; 11inci maddesi de bu yetkilerin
nasıl kullanılacağını, kimlerin yetki
kullanacağını, ne şekilde kullanacağını
açıkça ifade ediyor. Bu yönetmelikte, mesela, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının yönetmeliğinde, sizin bu tezkerede
kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı diye ifade
ettiğiniz görevleri tarif ediyor. Dolayısıyla, bir kurumda olan
yetkileri ancak siz yasa yaparak o kurumdan alıp başka bir kuruma
devredebilirsiniz. Siz, bu Parlamentonun yaptığı bir kanunu yok
sayamazsınız. Sizin yaptığınız izahlar bunun
cevabı değildir. Alenen, bir kurumda olan bir yetkiyi alıp
buraya yerleştiriyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Zozani, Hükûmete verilen yetkidir bu. Olur mu öyle şey!
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Hayır, bakın, burada -siz okumamış olabilirsiniz ama
dikkatinize sunuyorum- Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 5902 sayılı Yasaya
dayalı olarak çıkardığı yönetmelikte, 6ncı
maddenin (ç) bendinde, bir bakın, Ulusal ve uluslararası insani
yardım ve müdahale faaliyetlerini koordine etmek diye bir ifade vardır orada, siz bu ifadeyi yok sayamazsınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yani biz
yönetmeliğe aykırı mı davranıyoruz burada?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu
yasayı, bu yönetmeliği yok sayarak getirip usule aykırı,
Anayasanın 92nci maddesine aykırı bir düzenleme
yapıyorsunuz burada. Ancak bu tezkereden bu ifadeleri çıkarmak
suretiyle siz, Anayasanın 92nci maddesine uygun hâle getirebilirsiniz.
Mevcut durumda Anayasanın 92nci maddesine aykırıdır.
Bakın, Anayasanın 92nci maddesini hatırlamıyorsanız,
bilmiyorsanız, isterseniz ben de okuyayım ama zaman yetmiyor
buna.
İkincisi; ayrıca, 11inci
maddeyi size anımsatayım, 11inci maddede ne diyor: Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı
olamaz. diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kanun değil.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bakın, kurum ve kuruluşların yetkilerini alıyorsunuz,
başka bir kuruma veriyorsunuz yasa yapmadan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Biz
şu anda bu tezkereyle yetki vermek suretiyle kanun mu yapmış
oluyoruz?
BAŞKAN Sayın Zozani,
teşekkür ederim.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Geçici bir yetki veriyorsunuz ama bir kurumun kanunla belirlenmiş
yetkilerini, görevlerini yok sayıyorsunuz, alıp başka bir kuruma
devrediyorsunuz.
Dolayısıyla, Sayın
Başkan, sizin dikkatinizden kaçmış olabilir, evet, Anayasaya
aykırı bir işlemi şu anda burada yapmaya
çalışıyorsunuz. Bu yanlıştır, bunu ifade ediyorum.
BAŞKAN Sayın Zozani,
sürenizi doldurdunuz, teşekkür ederim.
Lehte olmak üzere Sayın Yusuf
Halaçoğlu konuşacak, Kayseri Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar).
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bir kavram kargaşası var zannediyorum. Yönetmelikte yer
alan göçmenlerle ilgili, ilgilenilecek mesele apayrı bir meseledir.
Onunla, ilgili kurum ilgilenecek. Ama, burada, bir ulusal tehdide
karşı yetki isteniyor. Bu yetki Hükûmete veriliyor ve Hükûmet bunu
nasıl kullanacaktır? Türk Silahlı Kuvvetleriyle
kullanacağını söylüyor. Kimin kontrolündedir Türk Silahlı
Kuvvetleri? Hükûmetin kontrolünde. Öyleyse buradaki kavram
kargaşasını ortadan kaldırmak lazım. Yani, Türkiyeye
gelen göçmenlerin buradaki hâl ve davranışları veya onların
idareleri, sevkleri doğrudan doğruya Türk Silahlı Kuvvetlerine
verilmiyor ki, buraya gelecek olan göçmenlerin önlenmesiyle ilgili tedbirlerin
alınması yani oradan gelecek göçmenlerin önlenmesiyle ilgili; buraya
gelmiş olanlarla ilgili yetkiyle alakası yok.
92nci madde tamamen açık ve
nettir: Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde
savaş hali ilânına ve Türkiyenin taraf olduğu
milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının
gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir. Başka hiçbir mercinin değil. Şimdi,
burada herhâlde sıkıntı şuradan kaynaklanıyor: Türk
Silahlı Kuvvetlerinin güvenlikli bölge oluşturması hâlinde
oradaki bölgelerin işgal edileceği iddia ediliyor ve bundan
dolayı sıkıntı duyuyor zannediyorum bazı
arkadaşlar. Bundan kaynaklanan bir tepki var.
Şimdi, Türk
Silahlı Kuvvetleri bugüne kadar eğer orada bu güvenlik
Biz
şöyle tenkit ediyoruz: Bugüne kadar çoktan yapılması gereken bir
hadiseyi bugüne bıraktılar yani iş işten geçtikten sonra
Türkiyeye bu kadar göçmen geldikten sonra ve ortalık
karıştıktan sonra, oradaki Türkmenler başka yerlere
sürüldükten sonra
Yani açık söyleyeyim, Halepten itibaren Bab veyahut da
Azaz taraflarındaki Türkmenler nerede bugün? Hiçbir tanesi yok.
Başkaları tarafından işgal edildi oralar ve ondan sonra
kantonlar oluşturuldu. O kantonların bugün ortadan
kalkacağı endişesi bu tepkiyi ortaya çıkarıyor. Yani,
düşünceleri şu: Orada Irakın kuzeyinde olduğu gibi
bağımsız bir Kürdistan kurmak düşüncesi var hedefte. Bundan
dolayı burası engellenir, burası Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kontrolüne girerse biz bunu yapamayız hedefi var bunun içerisinde.
Mesele bundan ibarettir, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aleyhte olmak üzere
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan, Sayın Halaçoğlu
BAŞKAN Bir dakika, bir usul
tartışması yapıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben
kimseye bir şey söylemedim. Tepki verecek, hiç kimseye bir şey
söylemedim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Hayır, bakın ama Sayın Halaçoğlu, bizim hiçbir şekilde
ifade etmediğimiz, ifade ettiğini düşünmediğimiz
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben hiç
kimseye sataşmadım, isim de zikretmedim.
BAŞKAN Tekrar eder misiniz lütfen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Silahlı Kuvvetlerinin, orada, bir yerlerde tampon bölge
oluşturacağı kaygısından böyle bir tepki
verildiğine ilişkin beyanları yanlıştır,
sataşmadır; cevap vermek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Olur mu öyle şey?
BAŞKAN Şimdi, bakın, usul
tartışması yapıyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama,
69uncu maddeye göre bir sataşma vardır.
BAŞKAN Sizin
şahsınızla ilgili bir sataşmada bulunmadı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Fikrimi söyledim ben.
BAŞKAN Verdiği bilgiler üzerine,
yanlışlık var diyorsanız, daha sonra, usul
tartışması sonrasında size söz vereceğim açıklama
anlamında.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Hayır Sayın Başkan
Sayın Başkan, benim ifade
etmediğim
Lütfen ama ya
Ama Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, usul tartışması
yapıyoruz ve şahsınızla ilgili hiçbir sataşma
olmadı Sayın Zozani. Çok iyi dinledim, lütfen
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Özellikle dikkat ettim sataşma olmasın diye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, benim ifade etmediğim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sizi ifade etmedi ki zaten, sizi söylemedi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
İsmimi doğrudan zikretmemiş olabilir.
BAŞKAN Ee
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama
kendisinden önce, bu tezkerenin Anayasanın 92nci maddesine
aykırı olduğu iddiasını gündeme getiren benim.
BAŞKAN Evet
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ve
dolayısıyla, bu iddiaların gündeme gelmesinin şu şu
sebeplerden kaynaklı olabileceğine ilişkin ithamların
muhatabı benim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kayıtlara geçti Sayın Başkan, zaten kayıtlara geçti.
BAŞKAN O da kendi düşüncesini söylüyor
Sayın Zozani. Siz Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürebilirsiniz
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, niye bu kadar
BAŞKAN
bir diğer konuşmacı da bu düzenlemenin Anayasaya
aykırı olmadığını söyleyebilir. Bunda
sataşacak bir şey yok, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, kayıtlara geçti zaten Sayın Zozaninin
açıklaması.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
69uncu maddeye göre sataşmadan söz
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Herkes düşüncesini
özgürce burada ifade etme özgürlüğüne sahip.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan ama
Ben görüşlerini ifade etmesin demiyorum, ben
de görüşümü ifade edeyim.
BAŞKAN Size sataşma olmadı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama
bir itham var orta yerde Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz kendi
düşüncenizi söylediniz, Sayın Halaçoğlu da kendi
düşüncesini söyledi. Lütfen
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, siz Sayın Halaçoğlunu savunmak zorunda
değilsiniz. Bana karşı bir itham var.
BAŞKAN Hiç savunmuyorum. Ben doğru olanı
yapmaya çalışıyorum. Lütfen
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Doğru olanı yapmış olsaydınız, bunun Anayasaya
aykırılığını görmüş olurdunuz.
BAŞKAN Ona da ben karar
veriyorum, siz yönlendirmeyeceksiniz beni, lütfen.
Aleyhte olmak üzere, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebiyi kürsüye davet ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, İç Tüzüke göre yönetmeyi bilmiyorsun, ısrar ederse
Genel Kurulun onayına sunulur; bilmiyorsun ki orayı yönetmeyi,
yönetmeyi bilmiyorsun, ısrar ederse Genel Kurulun onayına
sunacaksın.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Tutanakları talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz
önce bu kürsüye geldiğimde, zaman yetersizliği nedeniyle, ifade
edemediğim bazı konuları bu usul
tartışmasının vermiş olduğu fırsat üzerine
burada ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
aslında, Anayasanın 92nci maddesi uluslararası meşruiyeti
arar. Milletlerarası hukukun meşru saydığı hâllerde
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla bir başka ülkeye asker
gönderilmesi mümkündür. Milletlerarası hukukun meşru
saydığı hâller sınırlıdır.
Birincisi: Ya ülkeye bir
saldırı söz konusudur
Bu durumda, o ülkenin meşru müdafaa
hakkı vardır, ki burada Meclis kararına gerek yoktur. Biraz
önce, Süleyman Şah Karakoluna yapılan saldırıyı buna
örnek olarak verdim. Oraya yapılacak bir saldırı olması
hâlinde, Meclis kararı olmaksızın Türk Silahlı Kuvvetleri
buna doğrudan cevap verme, müdahale etme imkânına sahiptir. Bir kere,
tezkerede böyle bir gerekçe olmasını ben doğru bulmuyorum yani
bu, gerçekçi bir şey değil.
Milletlerarası hukukun meşru
saydığı ikinci hâl: Barışa ve güvenliğe yönelik
bir tehdit olması hâlinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararı olmalı. Barışa ve güvenliğe yönelik bir tehdit
var ise bu durumda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararıyla elbette müdahale etme imkânı, kuvvet kullanma imkânı
mevcuttur. Bizim Anayasamız savaş der ama uluslararası hukuk
artık savaş kavramı üzerine inşa edilmiyor.
Birleşmiş Milletlerin kurulmasından bu yana, Birleşmiş
Milletler Ülkelerin savaş yetkisi vardır. demiyor, Kuvvet kullanma
yetkisi vardır. diyor. Bunun da şartları bellidir.
Bu tezkere, maalesef, bir savaş
tezkeresi; bir IŞİD tezkeresi değil. Kimse kimseyi
yanıltmasın.
Biraz önce, diğer ülkelerin ne
yaptığına ilişkin çok kısa bir bilgi vermiştim,
onu biraz daha açmak istiyorum. 22 ülkeye ilişkin bir liste var elimde,
uluslararası koalisyona giren ülkeler ne yapıyor? Bu 22 ülkenin
toplam 6 tanesi hava harekâtı yapıyor veya Yapılacak olan hava
harekâtına destek veririm. diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kim onlar, kim onlar?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Diğer 16 ülke bakın, hiçbirinde kara harekâtı da
yok- Ben insani yardım yaparım. diyor, Lojistik destek veririm.
diyor, Muhalifleri eğitirim. diyor, Medya desteği veririm. diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 16
ülke kim, 16 ülke?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Örneğin İspanya diyor ki: Ben askerî operasyona girmem.
İç kamuoyunda zaten Amerikanın bulunduğu her şeye bir
tepki var, ben buna giremem.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İspanyanın sınır komşusu değil Suriye.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Almanya yine benzer yönde bir gerekçeyi ifade ediyor. Suudi
Arabistan diyor ki: Ben medya desteği veririm size. Size para benden.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Biz Esat yönetimini devirmek için Mehmetçiki oraya sürmeye
hazırız gördüğüm kadarıyla.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, tutumumda
herhangi bir değişiklik olmamıştır. İşleme
devam ediyorum.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
6.-
Başbakanlığın, Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde,
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre
gerekli düzenlemelerin yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/1580)
(Devam)
BAŞKAN - Başbakanlık
tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme
açacağım. Gruplara, Hükûmete ve şahsı adına iki üyeye
söz vereceğim. Konuşma süreleri gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakika, şahıslar için on dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini söylüyorum: Hükûmet adına Millî Savunma
Bakanı Sayın İsmet Yılmaz; Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Faruk Loğoğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Emrullah İşler; şahsı
adına İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk ve İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal.
Konuşmalara başlamadan önce
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.10
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Başbakanlık tezkeresi
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Tezkere üzerinde ilk söz, Hükûmet
adına Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaza
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yılmaz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik
riskine karşı gerekli her türlü tedbiri uluslararası hukuk
çerçevesinde almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize
yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi
diğer muhtemel risklere karşı ülkemizi hazır kılmak,
kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler
istikametinde Türkiye'nin menfaatlerini etkin bir şekilde korumak,
gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla
karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine
yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı
Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede
bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik
olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu
kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması
ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması
ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından
belirlenecek esaslara göre yapılmasını teminen, Anayasanın
92nci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir yıl
süreyle izin alınması için Meclisimize sunulan tezkerenin
gerekçelerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu
vesileyle Sayın Başkan ve Meclisimizin üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlarken ülkemizin birliği ve huzuru için
bu ülkenin vatandaşlarına ve canlarını kurtarmak için
ülkemize sığınan kültür coğrafyamızın
insanlarına gece gündüz demeden hizmet eden tüm kamu görevlilerimize
teşekkür ediyor, bu uğurda hayatlarını kaybeden
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin güney kara
sınırları boyunca ulusal güvenliğimize yönelik risk ve
tehditler son dönemde yaşanan gelişmeler sonucunda ciddi biçimde
artmıştır. Komşu iki ülkeden kaynaklanan risk ve
tehditlerle ülkemiz karşı karşıyadır. Sorulması
gereken soru şudur: Bu bölgedeki risk ve tehditler geçen yıla göre
artmış mıdır, artmamış mıdır?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden karar
çıkartılması da göstermiştir ki bu bölgedeki risk ve
tehditler artmıştır. Bu risk ve tehditlerin en çok
etkilediği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. PKK terör unsurları varlığını
sürdürmektedir, IŞİD tehdidi her iki güney komşumuzda da
apaçık ortadadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk halkının huzuruna, güvenliğine ve millî
birliğine yönelik bir terör saldırısıyla
yıllardır mücadele edilmektedir. Bu tehdit, bölgede son dönemde
meydana gelen gelişmelerin de etkisiyle farklı bir boyut
kazanmıştır. Her ülkenin teröre karşı gereken tedbiri
alması uluslararası hukukun gereğidir. Bu vesileyle,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 24 Eylül 2014 tarihli ve 2178
sayılı Kararında belirtilen hususlara dikkatinizi çekmek
isterim: Terörizm, ne tür ve ne görünümde olursa olsun, uluslararası
barışa ve güvenliğe en büyük tehdittir. Terör eylemi bir suçtur
ve faili, bahanesi ne olursa olsun, bu suçu hiçbir zaman ve hiçbir yerde haklı çıkaramaz. Bu suça
karşı, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin birlikte
mücadele vermesi ve terörle mücadelede iş birliği yapması bir
görevdir. Terör, her geçen gün dünyanın birçok bölgesinde hoşgörüsüzlük
ve aşırıcılığın etkisiyle
yayılmaktadır. Tüm ülkeler terörün artan bir tehdit olduğunu
görerek kararlılık içinde ortak hareket etmelidir. Altını
çizerek belirtmeliyiz ki terörizm herhangi bir dinle, milletle veya medeniyetle
ilişkilendirilemez. Bütün ülkeler uluslararası hukuka ve özellikle
evrensel insan hakları hukukuna, temel hak ve hürriyetlere ve hukukun
üstünlüğüne uygun olarak teröre karşı mücadele için her türlü
tedbiri alacaktır. Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler,
teröristlerin bir ülkeden diğer ülkelere geçişlerini, terör
eylemlerine katılmasını önlemekle ve bu eylemlere
katılanları yargı önüne çıkarmakla yükümlüdürler.
Komşumuz Irak, yıllardır
PKKlı teröristlerin sığınağı olmuştur.
Irak, yıllardır ülkesindeki bu teröristleri ne engellemekte ne de
bunları yargı önüne çıkarmaktadır, uluslararası hukuku
ihlal etmektedir. Türkiye olarak,
Iraktaki terör örgütlerinin ülkemize yönelik saldırılarına son
verilmesini sağlamak amacıyla her türlü tedbiri almaktayız. Bu
tezkere de bu tedbirlerin bir parçasıdır.
Hükûmet olarak göreve
başladığımız ilk günden bu yana, terör tehdidinin
ortadan kaldırılması için kapsamlı bir çalışma
yürütüyoruz; terörü, terörün istismar ettiği sorunları, bölgenin
sorunlarını bir bütün içinde ele alarak bitirmek istiyoruz. Bir
yandan terörle mücadele sürerken diğer yandan demokrasinin
çıtasını yükselttik, özgürlükleri genişlettik. 77 milyonu
bir ve kardeş bilerek birlikte Türkiye olduğumuzun bilinciyle Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesini uygulamaya koyduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde Türk
Silahlı Kuvvetleri tarafından hava harekâtı, hava keşif
uçuşu, topçu ateşi ve kara harekâtı
gerçekleştirilmiştir. Tezkerenin tek hedefi bu ülkenin huzuruna
saldıran teröristlerdir, bundan sonra da bu uygulamaya devam edilecektir.
Terör tüm milletimizin ortak sorunudur.
Terörle mücadelenin başladığı tarihten bu yana görev alan
tüm hükûmetlerin öncelikli gündemi terörle mücadele etmek olmuştur. Bu
ortak sorunun çözümünde elde edeceğimiz başarı ülkemizin
başarısı olacaktır. Demokrasimizi güçlendirirken
uygulayacağımız çok boyutlu ve kapsamlı tedbirler içeren bu
süreç içerisinde lüzumu hâlinde ve caydırıcılık
çerçevesinde askerî önlemler alınması, terörle mücadelemizdeki
bütüncül yaklaşımı tamamlayacaktır. Nihai hedefimiz, bu tür
tezkerelere artık bir daha hiç ihtiyaç duymayacağımız
şekilde bir güven ortamının tesisidir. Bu doğrultuda,
Hükûmetimizce başlatılan ve artık devlet politikası hâline
gelen çözüm süreci güçlü ve kararlı bir şekilde devam etmektedir. Bu
sorunu da terörle mücadeleden taviz vermeden daha çok demokrasi, daha çok
özgürlük, daha çok refah, daha çok vatandaşlık hakkı ve
hukukuyla çözeceğiz. Toplumun her kesiminin sahip
çıktığı bu süreci devam ettirerek çözümün ivedilikle sağlanması
için gerek duyulan yeni yöntemleri devreye sokmaya ve gerekli
çalışmaları yapmaya kararlılıkla devam edeceğiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; IŞİD terör örgütünün 5 Haziran 2014 tarihinde Musul
kırsalında ve civar vilayetlerde başlatmış olduğu
eylemler sonrasında 10 Haziran tarihinde Musulun kontrolünü tamamen ele
geçirmesi, Irakta başta güvenlik olmak üzere hemen hemen her alanda
sıkıntılı bir süreci başlatmıştır.
IŞİD ve
bağlantılı unsurların saldırısını
müteakip Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, başta Kerkük olmak üzere Merkezî
Irak Yönetimi ile sorunlu olan tartışmalı bölgeleri kontrol
altına almıştır.
IŞİD
saldırılarıyla birlikte Irak Kara Kuvvetleri önemli miktarda
personel kaybına uğramış, bu bölgedeki birliklerin
bulundukları yerleri terk etmeleri neticesinde Irak ordusuna ait çok
sayıda silah ve mühimmat da IŞİDin eline geçmiştir. Musul,
Anbar, Selahattin ve Kerkükün önemli bir bölümünde, Diyalanın da
bazı bölgelerinde IŞİD terör örgütü alan hâkimiyetini tesis
etmiştir. 10 Haziran 2014te 31 Türk şoförünün rehin
alınması, 11 Haziran 2014te Musul Başkonsolosunun
IŞİD terör örgütü mensuplarınca ele geçirilmesi Iraktan
kaynaklanan tehditleri apaçık ortaya koymuştur.
Irakta yaşanan olaylar, Suriyede
olduğu gibi ülkemize yönelik sığınmacı hareketine
neden olmuştur. Nitekim,
IŞİD saldırılarından kaçarak ülkemize
sığınan Ezidilerin sayısı eylül ayı sonu
itibarıyla 22.250ye ulaşmıştır.
Ayrıca, önümüzdeki süreçte, Irak
ordusunun terk ettiği silahların ve özellikle Avrupa ülkelerinden
Iraka verilen askerî malzemelerin bir kez daha terör örgütlerinin eline
geçmesi ve bu gücün Irak Kürt Bölgesel Yönetimine ve Türkiyeye tehdit
oluşturma ihtimali de mevcuttur.
Iraktaki gelişmeler, bölgedeki
çatışma ve insani trajedi daha bütüncül ve kapsamlı bir strateji
geliştirme ihtiyacını ortaya koymuştur. Uluslararası
toplum kararlı bir adım atmadığı sürece bölge daha
geniş bir çatışmanın içine sürüklenecektir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi, Irak ve Suriyenin bağımsızlığını
ve toprak bütünlüğünü teyit ederken, IŞİD ve El-Nusra cephesi gibi
terör örgütlerinin Irak ve Suriyedeki faaliyetlerini kınayan,
IŞİDin terör faaliyetlerine karşı Birleşmiş
Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı çerçevesinde ve uluslararası hukuka
bağlı kalarak, sorumluluklarının gereği olarak
terörizm ve aşırıcılıkla mücadele için 15 Ağustos
2014 tarihli 2170 sayılı Kararıyla gerekli tüm önlemleri alma
çağrısında bulunmuştur. 5 Eylül tarihli NATO Galler
Zirvesiyle Irak ve IŞİD tehdidinin detaylı şekilde ele
alındığı çok taraflı toplantılarla başlayan
süreç, 11 Eylülde Ciddede, 15 Eylülde Pariste yapılan toplantılarla
devam etmiştir. Ülkemizin de iştirak ettiği toplantılarda
uluslararası toplumla birlikte hareket edileceği belirtilmiştir.
IŞİDin Iraktaki varlığına karşı mücadele
verilmesi, Iraktaki yeni Hükûmete destek olunması, bu doğrultudaki
uluslararası çabaların siyasi, güvenlik ve insani boyutlar ekseninde
yürütülmesi hususunda mutabakata varılmıştır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler verilerine göre
yılbaşından bu yana Irak genelinde yaklaşık 7 bin
kişi çatışmalar neticesinde hayatını
kaybetmiştir. 1 milyon 800 bin kişi yerlerinden edilmiştir.
IŞİD ve destekçilerinin haziran ayında Musulda
başlattığı saldırılar sonrasında Irakta
tırmanışa geçen güvenlik krizinden en olumsuz etkilenen
kesimlerden biri de Türkmenler olmuştur. IŞİDin ilerlemesiyle
yerlerinden edilen on binlerce soydaşımız Erbil, Kerkük ve
Duhokun yanı sıra Necef, Kerbela ve Bağdat gibi güney
vilayetlere göç etmiştir. IŞİD, ağustos ayı
başlarında Telaferden göç etmek zorunda kalan
soydaşlarımızın sığındığı
Sincar ilçesini de ele geçirmiştir. Türkiye, IŞİDin Irakta
yerlerinden ederek mağdur ettiği herkese ayrım gözetmeksizin
yardım etmektedir.
Irakta güvenlik krizinin
tırmanışa geçtiği haziran ayından itibaren AFAD
koordinasyonunda TİKA ve Kızılay, çatışmalardan
etkilenerek yerlerinden edilen Türkmenler de dâhil olmak üzere tüm Irak
halkına yönelik insani yardımda bulunmaktadır. 29 Eylül 2014
tarihi itibarıyla gıda, yatak, çadır, temizlik malzemesi ve ilaç
gibi muhtelif yardım malzemelerinden oluşan 277 tır insani
yardım malzemesi Duhok, Kerkük, Sincar, Zaho, Erbil, Telkaif, Telafere
gönderilmiş ve dağıtımları
sağlanmıştır. Ayrıca Duhoka 57 tır, barınma
merkezi altyapı malzemesi de
ulaştırılmıştır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; AFADdan bir ekip Zahoda, Türk Kızılayından
bir ekip ise Erbilde çalışmaktadır. Zaho Deberunda 5 bin
kişilik bir çadır kent kuran AFAD, Zaho Bersivada 10 bin kişilik,
Duhok Sharyada 20 bin kişilik iki ayrı kamp kurma
çalışmalarını sürdürmektedir. Necef, Kerbela ve Bağdat
başta olmak üzere Irakın güneyindeki vilayetlere göç eden
soydaşlarımıza da insani yardım ulaştırılması
konusunda ilgili kurumlarımız arasında gerekli koordinasyon sağlanmaktadır.
Irakın kurucu unsuru olan
Türkmenlerin güvenliklerinin temini ile Irak Anayasasıyla çizilen
çerçevede hak ve menfaatlerinin garanti altına alınması
Türkiyenin Irak politikasının vazgeçilmez unsurlarından biridir.
Türkmen kardeşlerimizin menfaatlerinin korunması ve söz konusu krizin
bu ülkedeki soydaşlarımıza olumsuz etkilerinin giderilmesi bizim
için son derece önemlidir. Ülkemiz her zaman olduğu gibi önümüzdeki
dönemde de Türkmen toplumunun en büyük destekçisi olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Suriyedeki ihtilaf 4üncü yılındadır.
Hâlihazırda söz konusu ihtilafın bölgesel güvenlik
bakımından ortaya çıkardığı risk ve tehditler
giderek artmakta ve Suriyedeki insani duruma etkisi
ağırlaşmaktadır. İhtilafın yol
açtığı güvenlik tehditleri çok boyutludur. Rejimin kimyasal
silah dâhil her türlü saldırı aracını halka karşı
kullanmakta tereddüt göstermediği ve buna yönelik kararlı bir
uluslararası tepkinin henüz ortaya konulmadığı
düşünüldüğünde söz konusu tehditler varlığını
artırarak sürdürmektedir. Rejim tarafından kimyasal silah
kullanılması Birleşmiş Milletler Araştırma
Misyonu nihai raporunda 12 Aralık 2013te teyit edilmiş ve
uluslararası hukukun ciddi bir şekilde ihlal edildiği kayıt
altına alınmıştır.
Birleşmiş Milletler ve
Kimyasal Silahların Yayılmasının Önlenmesi Örgütü
yetkililerinin çabalarına rağmen, Suriyedeki tüm kimyasal
stokların imha edilmesi de dâhil olmak üzere, Suriye rejimi
tarafından uluslararası topluma beyan edilen hiçbir taahhüt yerine
getirilmemiştir. Birleşmiş Milletler Uluslararası
Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonunun son raporunda
rejimin 8 farklı bölgede klor gazı kullandığı kayda
geçirilmiştir. Aynı şekilde, Kimyasal Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Örgütü bünyesindeki Veri Toplama
Misyonunun 10 Eylülde açıklanan raporunda da 2014 yılında
Suriyede klor gazının sistematik bir biçimde ve defalarca
kullanıldığı teyit edilmiştir. IŞİDin
saldırıları ve rejimin halka uyguladığı
kuşatma strateji ve saldırıları da devam etmektedir.
IŞİDin, Irak ordusundan oldukça gelişmiş silah ve malzeme
elde etmesi ve bu malzemeyi Suriyeye taşıması etkinliğinin
artmasına neden olmuştur. IŞİDin gücünün bu şekilde
artması sonucunda bazı radikal örgütlerin de IŞİDe
katılmasından endişe edilmektedir.
Suriyede süregiden kaos,
istikrarsızlık ve yıkımın yegâne sorumlusu rejimdir.
Uluslararası toplumun ataletinden yararlanan rejim, halkın meşru
talep ve beklentilerini şiddet yoluyla bastırmaya devam etmekte;
ağır bombardıman da dâhil olmak üzere katliamlar sürmekte, halka
karşı kimyasal ve balistik füze kullanılmaktadır. Bu ana
kadar kullanılan balistik füze sayısı 421dir.
Suriyede yaşanan son
gelişmeler ülkedeki insani trajediye yeni ve dehşet verici bir boyut
kazandırmıştır. İnsani baskı kaygı verici
noktaya ulaşmıştır. Rejim, ülke genelinde 250 binden fazla
kişiyi gıda ve ilaçtan mahrum bırakmaktadır; halka
açlıktan öl ya da teslim ol stratejisi uygulayarak insanlık suçu
işlemektedir. Nüfusun yarısı, yaklaşık 10 milyon 800
bin kişi umutsuzca yardım beklemektedir. Yerlerinden edilmiş
kişilerin sayısı 6,5 milyona, komşu ülkelere
sığınan Suriyelilerin sayısı 3 milyona
ulaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu aziz milleti diğerlerinden
farklı kılan hasletler cömertlik, diğergamlık,
yardımseverlik ve ensar olma anlayışıdır. Bu
topraklarda Komşudaki yangından bize ne! diyen olmaz. Milletimiz
biliyor ki insan olmak başkasını düşünmekle başlar.
Milletimiz kendi kapısına geleni hiçbir zaman geri çevirmedi, her
zaman kapısı açık oldu, himayesi altına aldı, insana
hizmeti Hakka hizmet olarak gördü. Bu düşünceyle insanımız her
mülteciye ve her muhacire ensar oldu. Türkiyeye, tarih boyunca, çeşitli
nedenlerle toplu veya bireysel olarak iltica edenler oldu. Bu ülke, her zaman,
mazlumların, yerinden edilenlerin, ülkesi işgale
uğrayanların sığındıkları bir huzur
adası olmuştur. Dün de böyleydi bugün de böyledir.
Yıldırım Beyazıt döneminde Karakoyunlu Kara Yusufun,
1700lerde Osmanlıya sığınan Macarların Thököly Imre
bunlardan biri- 1800lü yıllarda Macar Prensi Kossuthun, 1850de
Polanyalı Konstantin Borzeckinin ki Nazım Hikmetin büyük
dedesidir- İsveç Kralı Demirbaş Şarlın, Kafkas
Kartalı Şeyh Şamilin, Sovyet devrimi liderlerinden Troçkinin,
Doğu Türkistan Hükûmeti Genel Sekreteri İsa Yusuf Alptekinin ve
İrandan sürülen Humeyninin de sığındığı
ülke Türkiye olmuştur.
Yine, sadece kişiler değil,
halklar da Türkiyeye gelmiştir. İspanya zulmünden kaçan Yahudiler,
Rusyadan sürülen Ahıska Türkleri, Rus işgalinden ve
baskısından kaçan Azeriler, Afganlar, Beyaz Ruslar, Çerkezler,
Gürcüler ve Kırım Tatarları, Çin işgali sonrası
Uygurlar, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiyeye
gelen 30 binin üzerinde Yunanlı, Saddamın zulmünden kaçan Kürtler
-bu kaçış, aynı zamanda, Çekiç Güçün de Türkiyede
istihdamına yol açan Kuzey Iraktaki güvenli bölge
yaratılmasına, oluşturulmasına neden olmuştur- ve
şimdi de Suriyeden gelen Araplar, Türkmenler, Kürtler ve Iraktan gelen
Ezidiler -aileleri için, evlatları için Türkiyeyi güvenli görerek- yine
bu topraklara sığındılar.
Hâlihazırda ülkemizin barınma
merkezlerinde misafir edilen ve şehirlerde kendi imkânlarıyla ikamet
eden 1 milyon 300 binin üzerinde Suriyeliye ev sahipliği yapmaktayız.
18 Eylül 2014 tarihinden itibaren, son gelişmelerle birlikte,
Şanlıurfa Suruç bölgesinden ülkemize ilave olarak dünkü
sayıyı veriyorum- 163.208 Suriyeli sığınmacı Kürt
kardeşimiz giriş yapmıştır.
AFADın 29 Eylül 2014 tarihli
raporuna göre 220.623 Suriyeli ülkemizdeki 10 ilde 22 barınma merkezinde
misafir edilmektedir, geriye kalan 1 milyondan fazla kişi yurdumuzun
çeşitli bölgelerinde yerleşmiştir. Bu bağlamda
yaptığımız harcamalar 4 milyar dolara
ulaşmıştır.
İnsani vazifemizin gereği,
ülkemize sığınmak durumunda kalan bölge halkı için
elimizden gelen her şeyi yapmaktayız. Türkiye 2013 yılında
acil ve insani yardımlarda tüm ülkeler arasında millî gelire oranla
dünyada birinci, miktar olarak ABD ve İngiltereden sonra dünya üçüncüsü
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz
toparlayacağım.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bütün konuşmacılarda geçerli olmak üzere artı
üç dakikalık ek bir süre veriyorum.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Ben de
kısaltarak konuşmama devam edeceğim.
Söz konusu insani yardım
faaliyetlerinde, gelen sığınmacıların din, dil,
ırk ve mezhep ayrımı yapılmaksızın tamamına
insan odaklı bir yaklaşım sergilenmektedir. Ancak üzülerek
belirtelim ki bütün bu gayretlerimize rağmen, her şeyi istismar
etmeye alışmış grupların bu yardım faaliyetlerini
engellemeye, yardımı yapan kamu görevlilerine saldırmaya ve
toplumun huzurunu bozmaya yönelik eylemleri de devam etmektedir. Sadece bir
arkadaşımız söyledi Ezidilere ne yapıldı? diye. 20
binin üzerinde Ezidi geldi, Mardinde kamp gösterdik, Burada Araplar
kalıyor. diye kendileri kalmak istemediler. Bizim inancımızda
mazlumun kimliği sorulmazdı. Bekledik ki canını kurtarmak
için Türkiyeye gelenler kendisine gösterilen yerlerde kalırlar. Ancak
bunlar Araplarla birlikte, canlarını kurtarmak için gelen Araplarla
birlikte kalmayı kabul etmediklerinden, şimdi Mardin bölgesinde 20
bin kişilik ilave yerleşim yeri açıyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yine, Suriye halkının desteklediği Suriye muhalefetine
destek olunması aşırılık yanlısı
grupların çekim merkezi olmasını da önleyecektir ve mevcut
durumun istismarını da önleyecektir. IŞİD başta olmak
üzere, aşırılık yanlısı grupların Suriyede
artan etkinlikleri ulusal güvenliğimize yönelik doğrudan ve ciddi bir
tehdit oluşturmaktadır. Kaos ortamından ve rejimin
politikalarından beslenen bu gruplar faaliyet alanlarını sürekli
genişletmektedir. IŞİD hâlihazırda Türkiye-Suriye
sınırındaki üç sınır kapısının Suriye
tarafında kontrolünü elinde bulundurmaktadır. IŞİDin
Türkiye-Suriye sınırına 37 kilometre mesafede bulunan Süleyman
Şah Saygı Karakolu bölgesindeki mevcudiyeti ulusal güvenliğimize
yönelik apaçık bir risk, apaçık bir tehdit oluşturmaktadır.
Türk ana vatanının ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Şah
Saygı Karakolunu korumak devletimizin asli vazifesidir. Türkiye
Cumhuriyeti bu sorumluluğunun gereğini yerine getirme konusunda
hiçbir tereddüt göstermeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dış politikamızın esası hukuktur,
hukukun üstünlüğüdür, adalet ve barıştır. Adalet zulme
engel olmaktır. Zulüm, kimden gelirse gelsin zulümdür ve engellenmelidir;
barış da her hâlükârda iyidir, hayırdır.
Bu tezkerenin amacı, mümkün
mertebe, sınırlarımızda yaşanmakta olan
çatışmaların ülkemize olan olumsuz etkilerini azaltmaktır.
Savaş yüzünden her şeyini kaybetme noktasına gelen,
canını bile zor kurtarma durumuna düşen insanlara
kapılarımızı açtık. Ancak sadece
kapılarımızı açıp canını kurtarmak için
gelenlere kucak açmakla bu meselenin çözülemeyeceği de görülmektedir.
Suriyede halkın büyük bir kısmı baskı görürken, bu
baskı görenler terör örgütüyle eklemlenirken, demokratik bir Türkiye'nin
uluslararası toplumla beraber mazlum ve mağdur insanların
yanında yer almaması Türkiyeye yakışmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime son verirken, bu tezkere için sayın Meclisimiz nihai kararı
verecektir, Meclisimizden tezkeremize destek bekliyoruz çünkü bu destekle
birlikte, inşallah, Türkiye bu bölgede demokrasi yanlısı
olanların, insan haklarına saygılı olanların, uluslara
saygılı olanların yanında yer alacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Bakan kürsüdeki konuşmasında bazı politikaların
devlet politikası olduğundan bahsediyor. Devlet
aygıtını doğru tanımlayarak, bu tanımı
yerinde kullanmak gerektiği kanaatini taşıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Acaba
bilgisizlikten mi yoksa devlet kanalıyla, tanımıyla bir
baskı kurmaktan mı kaynaklanıyor? Sayın Başkan, bir
saniye
BAŞKAN Dinliyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Şimdi, yürütme ve yasama organının çoğunluğunu ele
geçirerek birtakım kararları
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, siz açıklama mı yapmak istiyorsunuz, sataşmadan
dolayı söz mü istiyorsunuz?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Efendim? Ne yapmak istiyorum?
BAŞKAN Açıklama mı
yapmak istiyorsunuz, sataşmadan dolayı söz mü istiyorsunuz?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bir
şeyi düzeltmek istiyorum. Yani burada bir siyasi parti
BAŞKAN O zaman, lütfen, yerinize
oturun, ben size bir dakikalık süre vereyim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Peki.
BAŞKAN Lütfen, bir dakika
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın (3/1580) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Devletin anayasal kurumlarından Genelkurmay Başkanının dahi
bilgi sahibi olmadığını söylediği bir politikayı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde birkaç grubun katılmadığı
bir politikayı yasama çoğunluğunu ele geçirerek, yürütme
organında olarak devlet politikası diye lanse etmek çok
yanlış bir tanımdır, çok yanlış bir tabirdir. Bu
devlet bizim devletimizdir, biz de bu devletin bir parçasıyız ve bu
açılım politikasını tasvip etmiyoruz.
Dolayısıyla, bu politika Hükûmet politikasıdır, bu politika
devlet politikası değildir, bu devlet bizim devletimizdir. Bunu
bilmelerini ve bundan sonra bu tanımları doğru
kullanmalarını kendilerinden istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Hamzaçebi, siz de mi
açıklama yapacaksınız? Yerinizden size de bir dakika vereyim.
Buyurun, bir dakika süreniz var.
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın (3/1580) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakan Hükûmetin yürütmekte olduğu bu politikanın bir
devlet politikası olduğunu söylemiştir. Devlet politikası
dediğiniz zaman sadece Hükûmeti değil, muhalefet partilerini,
devletin tüm kurumlarını, tüm milleti kapsayan bir politika demektir.
Böyle bir politika da Genelkurmay Başkanının, konuyla ilgili bürokratların,
Dışişleri Bakanının sadece Hükûmete değil, gelip
muhalefet partilerine de başta ana muhalefet partisi olmak üzere- bilgi
vermesi gerekir.
Sayın Millî Savunma Bakanı
konuşmasını normalde siyasi parti gruplarından sonra
yapacaktı çünkü öyle bir öneri geldi. Ben Hayır. dedim, önce
konuşsun ki bilgi versin. Bakın, orada dahi Hükûmetin bilgi verme
düşüncesi yok, muhalefet partilerinin konuşmasına cevap vermek
üzere en son konuşmayı planlıyor. Bu sadece ve sadece Hükûmet
politikasıdır, öyle de dememek gerekir, Davutoğlu-Erdoğan
ikilisinin Türkiyeyi maceraya sürükleyecek, savaşa sürükleyecek bir
politikasıdır efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
6.-
Başbakanlığın, Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde,
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre
gerekli düzenlemelerin yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/1580)
(Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü
konuşacak.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) Sayın Başkan,
Başkanlığınızın Anayasanın eşitlik
ilkesine uygun olarak milletvekili için de prompter hizmeti
sunmasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Kürkcü, bir
şey sormak istiyorum size.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Buyurun.
BAŞKAN Sesinizde bir
rahatsızlık varsa mikrofonun sesini açabiliriz, bir hastalık
varsa?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Prompter istiyor!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Estağfurullah, yok bir şey. İyiyiz, iyiyiz,
bir problem yok.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Ben prompter istiyorum, mikrofon değil. (CHP
sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
BAŞKAN Daha
önce söyleseydiniz yerine getirirdik.
Buyurun, yeniden
başlatıyorum sürenizi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çankayaya çıktığında
inşallah.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Prompter ucuz bir şey, Çankayayla ne alakası var.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çok beklersin.
BAŞKAN
Buyurun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Sevgili arkadaşlar, biz bugün burada bu tezkere
hakkında konuşurken Kobanede on binlerce insan çevrelerini
kuşatmış olan IŞİD canilerine karşı,
cellatlarına karşı haklarını, hayatlarını,
onurlarını, namuslarını korumak üzere mücadele hâlindeler.
Buradan Halkların Demokratik Partisi adına Kobanede
haklarını, onurlarını, hepimizin
insanlığını savunanlara bin kere selam söylüyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Ama ne yazık
ki elimizdeki tezkere, Başbakanın bu tezkereyi savunmakla
IŞİDe karşı olmayı özdeşleştirdiği
kadar Kobanedeki halkın hakkını ve hayatını
savunmuyor. Savunmaktan uzak ama bize, bu tezkereye oy verebilmemiz için,
vermeye bizi davet etmek için IŞİDle mücadele, Kobane halkıyla
dayanışma için bunun bir imkân olduğu safsatası söyleniyor.
Tezkereyi adım adım inceleyeceğiz ve göreceğiz ki her bir
unsuruyla uluslararası hukuka aykırı, Anayasaya
aykırı, bölgede ortaya çıkmış olan demokratik
ihtiyaçlara aykırı, sadece ve sadece bir bölgesel egemenlik, bölgesel
güç gösterisi için asker kullanma yetkisini bizden isteyen bir tezkeredir.
Bunun için de IŞİD belası bir vesile olarak ortaya
konmaktadır.
Hükûmetin gerçekte
IŞİD diye bir meselesi, bir davası Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Barack Obama sesini çıkarıncaya kadar
yoktu. Hükûmet şimdi darda kalınca Bizim böyle bir meselemiz
vardı. diye 2013 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararına müracaat
ediyor. Bu Bakanlar Kurulu kararı El Kaide bileşenleri arasında
sayılmakta olan Irak ve Şam İslam Devletinin banka
hesaplarının dondurulmasına ilişkin yüzlerce kurum,
kuruluş ve bağlantı arasında sayılan bir addan
ibarettir. Ne 2013 tezkeresinde IŞİDin adı
sayılmıştır ne de devletin, Hükûmetin herhangi bir
belgesinde IŞİD diye bir tehditten söz edilmektedir. O nedenle,
Hükûmet şimdi bize boşuna bunları söylemeye
çalışmasın. Siz IŞİDe karşı herhangi bir
önlem almıyordunuz, IŞİDe karşı herhangi bir güvenlik
önlemi sürdürmüyordunuz; IŞİDle beraberdiniz, onların
sınırlarımızdan geçip Suriyede Kürtlere karşı,
Türkmenlere karşı, Araplara karşı giriştikleri
katliamları seyrediyordunuz ve onların Türkiye'de asker
toplamasına sessiz sedasız seyirci kalıyordunuz. Şimdi,
Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyini harekete geçirince mırıldanmaya başladınız
IŞİD diye bir şey var. diye ama hem Güvenlik Konseyinin
kararına aykırı olarak hem bugün Avrupa Konseyi Parlamenter
Asamblesinin aldığı karara aykırı olarak, bütün
meseleyi IŞİD üzerinde somutlayan, uluslararası harekâtı katbekat
aşan gerekçelerle bu tezkereyi buraya getirdiniz.
Diyorsunuz ki:
Tezkeremizin gerekçesinde Şam rejimi var. Diyorsunuz ki: Tezkeremizin
gerekçesinde PKK var. Diyorsunuz ki: Tezkeremizin gerekçesinde El Nusra var,
El Kaide var. Diyorsunuz ki: Tezkeremizin gerekçesinde PYD ve YPG var yani
Kobanedeki direnişi örgütleyenler, bunun için mücadele edenler var.
Nihayet, tenezzülen IŞİDe de lafı getiriyorsunuz.
Siz aslında
IŞİDe karşı bir mücadele başlatmak arzusu ve
niyetinde değilsiniz, böyle bir amacınız ve hedefiniz yok. Bu
tezkereyi bizim önümüze getiriyorsunuz, Kobanedeki direnişi terörizme mal
ediyorsunuz ama kokteyllerde diyorsunuz ki: Halkların Demokratik Partisi
bu tezkereye onay vermez ise IŞİDe destek vermiş olur.
IŞİDe desteği siz verdiniz, IŞİDe hâlâ destek
vermeye bu tezkereyle bile devam ediyorsunuz. Niye mi? Uluslararası
harekâtın, koalisyonun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararının gerekçesinde IŞİDden başka hiçbir şey
sayılmıyor. Siz bu tezkerenin meşruiyetini bu karara
dayandırıyorsunuz. Okuyayım mı? Buna gerek yok. Sadece ve
sadece IŞİDi, onunla bağlantılı olan unsurları,
El Kaideyi, El Nusrayı sayıyor. Bakanı burada dinledik, bu
kararı şöyle yorumluyor: Bu, terörizme karşı bir genel
mücadele kararıdır. O yüzden biz her türlü terörizme buna dayanarak
mücadele açıyoruz. Öyle bir şey yok, bu kararın gerekçesinde
sadece IŞİD var, hedef olarak tespit edilen güç sadece
IŞİDdir. Siz, mücadelenin, müdahalenin hedeflerini dörde, beşe
dağıtarak aslında IŞİD üzerindeki baskının
beşte 1ini ancak uygulamaya talip olduğunuzu söylemiş
oluyorsunuz. O nedenle samimi değilsiniz, ciddi değilsiniz, üstelik
bir de Kürt halkının haklarını savunanlara, Türkmenlerin,
Arapların haklarını savunanlara, Ya, bu işin bu meseleyle
alakası yok. diyenlere de şantaj yapıyorsunuz
IŞİDcisiniz. diye. Sizsiniz IŞİDci. IŞİDle
beraber hareket ettiniz bugüne kadar, bunu saklayamazsınız,
saklamanız mümkün değildir, binlerce kanıtı var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Daha dün ulusal
ölçekte yayın yapan bir televizyon, İMC televizyonu, IŞİD
unsurlarının silahla Suruçtan Kobaneye geçtiğinin videosunu
çekti ve yayınladı, gıkınız çıkmadı.
Başbakan bunu araştıracakmış, araştırın
Sayın Başbakan, inşallah bulursunuz; sağa sola
bakmanıza çok gerek yok, IŞİD mührüyle evrak damgalayan
memurlarınız arasında aramaya başlayın önce
IŞİDi.
Sevgili
arkadaşlar
RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Ne bağırıyorsun?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Duyasın diye bağırıyorum.
RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Bağırmana lüzum yok, duyuyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Aslında bu tezkereyle amaçlanan şey, tezkerenin
mahiyetine baktığımız zaman çok iyi görülüyor ki bu bir
bölgesel egemenlik, bölgede pazı gösterme, kendini bir bölge devleti
olarak ilan etmek için şimdi uluslararası ve yerel hassasiyetlerin
biriktiği bir anda durumu bir fırsata çevirmek ihtiyacıyla
ortaya konulmuş bir askerî harekât planıdır.
Bakın, bizden
artık ülkesi tanımlanmış bir biçimde asker gönderme yetkisi
istenmiyor. Yabancı ülkelere yani bu tezkerenin buradan geçtiği
günden başlayarak Hükûmet nereye isterse oraya bu tezkereye dayanarak
asker gönderebilir; Lübnana gönderebilir, Ürdüne gönderebilir,
Kıbrısa gönderebilir. Diyeceksiniz ki: Bir de prensip kararı
var. Ama tezkere prensip kararını içeren bir karar değil. Biz,
bu tezkereyi çıkarıyoruz.
Bu kadar belirsiz bir kararı niçin
vereceğiz ve Türkiyede barındırılacak askerî güç neyin
gücüdür? O da belirsiz. Hangi devletin askeri, hangi yabancı ülkenin
askeri, hangi uluslararası kapsamda bir güç olarak Türkiyede
konuşlanacak? Ama bu tezkereden ayrı olarak, Başbakana
yakın gazetecilerin, medya kaynaklarının
yayınladıkları bilgilere bakacak olursak Türkiye aynı
zamanda Suriyedeki ihtilafa, Suriyedeki muharip güçlerin bir bölümünü
eğitip donatmak üzere de dâhil olmak azmindedir.
Şimdi, milletlerarası hukuk
diye bir şey var mı yok mu? Siz savaş ilan etmediğiniz,
milletlerarası hukuka göre hâlâ Birleşmiş Milletler üyesi olmaya
devam eden, bütün ihtilaflara, içerideki bütün vahim insan hakları
ihlallerine rağmen milletlerarası hukukun bir parçası olmaya
devam eden bir komşunuza karşı Türkiyede ordu
eğiteceksiniz, öyle mi? Sonra bunu oraya göndereceksiniz,
savaştıracaksınız ve sonra diyeceksiniz ki: Bu tezkere
milletlerarası hukuka göre çıkmıştır. Hayır
arkadaşlar. O açıdan, Anayasanın 92nci maddesine
aykırıdır, milletlerarası hukukun meşru gördüğü
bir hâl değildir burada olmakta olan.
Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin aldığı kararda bir kara harekâtı esası
yoktur, sadece hava saldırıları vardır; amacı
bellidir, hedefi bellidir, kapsamı bellidir. Bunun
dışındaki bütün her şey politik kararlara bağlanmak
üzeredir. Oysa siz politik bir meseleyi askerî yolla çözmeye çalışıyorsunuz.
Aslında
dediğimin doğru olduğunu ispat etmeme gerek bile yok. Sayın
Cumhurbaşkanının dün Mecliste yaptığı
konuşmada söylediği sözlere dikkatinizi çekmek isterim. Merhum Turgut
Özal 1 Eylül 1990da bir konuşma yapmış Meclisin açılışında,
ona atıfta bulunuyor Cumhurbaşkanı: Körfez
bunalımında çekingen, kararsız, başkalarının
karar vermesini bekleyen bir tutum ittihaz etmemiz düşünülemez. Aksi
takdirde, Türkiye'nin ali menfaatlerinin söz konusu olduğu bir meselede
tesirli bir ülke olmanın imkânını büyük ölçüde
kaybedeceğimiz aşikârdır. Yani, Özalın 1 koy, 3 al.
stratejisinin aslında doğru olduğunu Cumhurbaşkanı
söylüyor. Hatırlayalım, aslında 3 koymuş 1 bile
alamamıştı Özal. Şimdi büyük devlet adamı buymuş.
Şimdi, büyük
devlet adamı hakkında 30 Ocak 1991de Sayın Tayyip
Erdoğanın ne söylediğini merak ediyor musunuz? Ben size
okuyayım: Gayesinden saptırılan bir savaş için Türkiye'nin
Birleşmiş Milletler kararına uyduğunu ifade ederek ABDye
yardımcı olması milleti aldatmaktır. Özalın milletin
çoğunluğunu karşısına alıp Anayasa ve
kanunları sürekli çiğneyerek Türkiyeyi savaşa sokmak istemesi
vahim bir olaydır. Türkiyedeki üslerin NATO maksatları
dışında kullanılamayacağı, yasaların
hükmüdür. Bu üslerin sadece komünist ülkelerden gelecek saldırılara
karşı savunma amacıyla kullanılması gerekir fakat
bugünkü uygulamada bu üsler NATOya değil, ABDnin emrine
verilmiştir. Irakı ezmek
vesaire diye devam ediyor.
Şimdi
hangisine inanalım? 1991deki tutum mu uluslararası anlamda
Sayın Erdoğanın görüşünü ifade ediyor yoksa bugün
söylediği mi? O günkü Özalı bugün başka türlü görüyorsa hiç
değilse Özalın hatırasına hürmeten pardon demesi
beklenir. Ama bir insan on iki yıl içerisinde bu kadar hızlı bir
pozisyon değiştiriyorsa, aslında gerçekten Özal hakkında
dediği şeyi kendisi yapıyor demektir. Evet, büyük devletlerin
çizgisinde ama onlarla rekabet hâlinde Orta Doğuda bir yer kapma
savaşıyla ilgilidir.
Sayın Davutoğlunun
ve Sayın Erdoğanın aslında bu tezkereyle yetki
aldıktan sonra yapmak istedikleri şey, restorasyon dedikleri
hamlenin tamamlanması bakımından askerî araçları, askerî
imkânları da kullanmakla ilgilidir. Yani kasıt şudur:
Restorasyon, sadece ve sadece devletin kimi işlevlerinin yeniden eskisi
gibi işler hâle getirilmesiyle ilgili değildir. Restorasyonun siyasi
tarihteki karşılığı bir devrimden önceki duruma iade
olmaktır yani Osmanlı Devletinin eski hinterlandına Türkiyeyi
iade etmek, burada hâkimiyet ve nüfuz alanları aramak, burada bayrak
göstermek, buraya asker sokmak. Ve bunu niçin yapmak? Bunu aslında dar,
gerçekle ilgisi olmayan, toplumun, milletin çıkarıyla ilgisi olmayan
bir genişleme hedefiyle yapmak. Türkiye böyle bir maceraya girmemelidir;
bu tezkere bunun başlangıcıdır, IŞİD bunun sadece
vesilesidir. Kobaneye destek bunun ufkunda bile yoktur Kobane
savunmasını düşman ilan ettikten, terörist ilan ettikten sonra.
O nedenle, sevgili arkadaşlar, bu tezkere gerçekte Davutoğlu,
Erdoğanın dış politikasını, dünya
politikasını, dünyaya dair davranışlarını ve
hedeflerini ifade eden bir ibret belgesi niteliğindedir.
Peki, o zaman
hiçbir şey yapılmasın mı, hiçbir şey yapmayalım
mı, olan biteni seyredelim mi? Tabii ki seyretmeyelim. Tabii ki seyretmekle
kalmayacağız. Her şeyden önce ve her şeyden önce Irak ve
Suriye halklarına siyaseten destek olmak durumundayız. Türkiye Büyük
Millet Meclisi demokrasi için, özgürlük için, eşit haklar için,
kadınların hakları için, laik bir eğitim için, insan haklarına
dayalı bir yeni rejim için mücadele edenlere manevi desteğini
açmalıdır. Partiden partiye ilişkiler kurmak pekâlâ mümkündür,
mutlaka ve mutlaka asker kullanma zorunluğu yoktur. Ama denecek ki
Kobanede kriz var ve siz diyorsunuz ki aslında buraya müdahale gerekir.
Evet, doğru, müdahale gerekir ama biz müdahalenin şöyle
olmasını talep ediyoruz: Birincisi, IŞİDe yönelik bütün
destek ve manevi himaye tedbirlerinin tamamına son verilmelidir.
Türkiyenin IŞİDe güç gösteren, mücahit devşiren bir istasyon ülke
olmasına, cephe gerisi olmasına son verilmelidir. İkincisi,
sınırlar derhâl kontrol altına alınmalıdır. Göç
eden yoksul insanları denetlemek için değil, göçle alakası
olmayan, bu göçlere bizzat yol açmış olan saldırgan, şiddet
dolu bir saldırganlık içerisinde halkları taciz eden, yerinden
yurdundan edenlerin lojistik ve personel geçişlerinin önlenmesi için
sınırlar kontrol altına alınmalıdır. Kobaneyle
dayanışma son derece önemlidir çünkü Hükûmetin çözüm stratejisi
bakımından Kobanenin teşkil ettiği yeri Hükûmetin kendisi
itiraf etmesi gerekirken bunu kendisine anlatmak bize düşmüştür. Size
bugünden söylüyorum: Eğer Kobane düşecek olursa, burada bir katliamla
karşı karşıya kalacak olursak, Türkiyenin Kürtleri de,
Irakın Kürtleri de, İranın Kürtleri de ayağa
kalkacaktır.
Siz şöyle bir şey yapabilir
misiniz: Bir yandan burada kendileriyle çözüm için müzakere ettiğiniz bir
gücü öte yandan terörist olarak ilan edeceksiniz; burada hakları için yeni
tedbirler almaya çalıştığınızı
söylediğiniz bir halkın sınırın öte tarafındaki
evladının katledilmesine seyirci kalacaksınız, onlar
katledildikten sonra da Aslında Türkiyede çözüm istiyorduk fakat ne
yazık ki tezkeremiz olmadığı için sınırın
öbür tarafında hiçbir şey yapamadık. diyeceksiniz ve Kürtler
buna inanacak, Ne güzel Hükûmetimizle el ele yürüyoruz. diyecekler.
Arkadaşlar, bundan eğer böyle bir hayal görüyorsanız ümidinizi
kesin.
Eğer okumadıysanız, dün
heyetimizle görüşen Abdullah Öcalanın Kobane ile müzakere süreci
arasındaki ilişki bakımından söylediklerini
hızlıca aktarmak isterim: Ciddiyetle ve büyük fedakârlıklarla
bu noktaya getirmeyi başardığımız sürecin
geleceği ve selameti atılacak adımların hızı ve
ciddiyetiyle doğrudan bağlantılı hâle gelmiştir.
Nitekim Orta Doğu'nun JİTEM'i olarak da ifade edebileceğimiz
IŞİD gibi vahşi bir örgütün neler yapabileceğine bütün
dünya tanıklık ediyor. Kobane kuşatması sıradan bir
kent kuşatması olmanın çok ötesinde, sadece Kürt halkının
demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye'yi
de yeni bir darbe sürecine sokacaktır. Bu katliam girişimi
amacına ulaşırsa hem süreci sonlandıracak hem de yeni ve
uzun sürecek bir darbenin temellerini atacaktır. Kobane ve Rojava
meselesini doğru anlamak isteyen herkes bu gerçekliği iyi
kavramalıdır. Türkiye'de sürecin ve demokrasi yolculuğunun
çökmesini istemeyen herkesi Kobane'ye gereken ciddiyet ve sorumlulukla sahip
çıkmaya çağırıyorum. Devlet içinde de hâlen çözüm
odaklı davrananlarla imha sığlığından medet umanlar
arasında bir gelgit yaşandığı gözlenmektedir.
Çözümden yana
olanların sürece ve sorunlara zamanında ve aktif müdahaleler
geliştirmesi hayati önemdedir. Bu itibarla Kobane gerçekliği ile
sürecin ayrılmaz bir bütün olduğu gerçeğini bir kez daha
hatırlatarak, herkesi büyük bedellere mal olan bu demokratik yolculuğumuz
ve insanlık mücadelemizi sahiplenmeye çağırıyorum.
O yüzden sevgili
arkadaşlar, sakın ola ki Tezkeremizin geçmesi Kobaneyi görmemizin
biricik imkânıdır. Tezkere geçmezse Kobaneyi görmeyiz. diye bize
yönelmeyin, bize böyle şeyler söylemeye yeltenmeyin. Kimseden bir şey
dileniyor değiliz. Adaletin, hakkın, demokrasinin, halkların
özgürlüğünün ve kendi kendilerini yönetme, kendi kaderlerini tayin
hakkının gereği olarak bir şeyi ya yaparsınız ya
yapmazsınız. Kimse, diz çökecek, yalvaracak, haklarından
vazgeçecek, Anayasaya, uluslararası anlaşmalara, insan
haklarına ve teamüllere aykırı bir tezkerenin geçmesi için el
kaldırmaya razı olmayacaktır. Böyle bir onursuzca seçimi biz
yapacak değiliz. Kobane halkı kendi kaderini tayin edecektir.
Halkların
Demokratik Partisi milletvekilleri bayramı Kobane halkının
yanında geçireceklerdir. Aynı kaderi onlarla paylaşmaya
razıyız, hazırız ama asla ve asla zorbalık
karşısında, ikiyüzlülük karşısında, şiddet
karşısında boyun eğmeyeceğiz, asla ve asla kendi özgürlük
hedeflerimizden, birlikte yaşama azmimizden, Türkiye'nin tamamı için
bir gelecek anlamına gelen demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik
çağrımızdan vazgeçecek değiliz.
Türkiye'nin bütün
öteki halkları da bu macerada hiçbir faydaya sahip değildir.
Türkiye'nin bütün halklarına, oğulları asker yaşında
olan bütün herkese buradan sesleniyorum: Oğullarınızın
kanı üzerinden, onların hayatları üzerinden girişilecek bir
fütuhat macerasına evet demeyiniz, destek vermeyiniz.
Halklarımızın geleceği, dünyanın geleceği, Orta
Doğunun geleceği Kobane direnişindedir. Kobaneyi sahiplenin,
Kobaneyi omuzlayın, kendinize yapacağınız en büyük
iyiliği, çocuklarınıza en büyük iyiliği
yapacaksınızdır mutlaka.
Yaşasın
halkların kardeşliği! Yaşasın Kobanenin kurtuluşu!
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır
konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ben de Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılının hayırlara
vesile olmasını, başarılı geçmesini, tüm siyasi parti
gruplarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
PKK etnik bölücü
terör saldırılarında ve Suriyede, Irakta yaşanan iç
savaş nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza ve tüm insanlara Yüce Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün Iraktan beslenen PKK terör örgütü
saldırılarına karşı 7nci, Suriyede yaşanan iç
savaşın ülkemize yansımalarına karşı 3üncü
Hükûmet tezkeresini birleştirerek görüşüyoruz.
Tezkerenin
gerekçesinde son derece önemli tespitler bulunmaktadır. Tezkereye göre,
devletin ilgili kurumlarının bilgilerine göre, bölgedeki
gelişmeler ve bunların muhtemel sonuçları, milletimizin ve
ülkemizin geleceği açısından ciddi riskler ve tehditler oluşturmaktadır.
Ayrıca, Irakın kuzeyinde Türkiyeye saldırılarda bulunmak
için hazır bekleyen PKK terör unsurları bir tehdit olarak
varlıklarını devam ettirmektedir. Tezkereye göre yapılan
tespit budur yani öncelikle son zamandaki gelişmelerle ülkemizin ve
milletimizin geleceği ve güvenliği tehdit ve tehlike
altındadır. Bunlar için zamanında ve yeterince tedbir
geliştirebilmek ve dinamik bir politika takip edebilmek için Hükûmete her
türlü kararı almak ve gereğini yapmak üzere bir anayasal zorunluluk
olan Meclis izninin verilmesi tezkereyle istenmektedir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, ifade edilen bu gerekçelerden dolayı Hükûmete bu iznin
verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu izin, AKP Hükûmetine yeni bir yetki
vermekten öte, bir görev, bir sorumluluk yüklenmesi olacaktır. Milliyetçi
Hareket Partisinin Hükûmet tezkerelerine verdiği destek millî
hassasiyetlerimizden kaynaklanmaktadır. Devletimizin egemenliği,
milletimizin geleceği tehdit ve tehlike altında ise Milliyetçi
Hareket Partisinin -bize göre herkes- buna bigâne kalmaması gerekir.
Ülkemize bir saldırı ihtimali varsa tüm imkânlarımızla buna
karşı koymak bir vatan savunmasıdır. Bize göre,
dış politika ve millî güvenlik bir Hükûmet politikası olmaktan
daha çok bir devlet politikasıdır ve devlete ve millete sahip
çıkmak bize göre bir millî meseledir. Bu tavrımız AKP
Hükûmetinin politikalarını tasvip ettiğimiz ve
desteklediğimiz anlamı taşımaz, tezkerede ifade edilen
tehlikelerin oluşmasında ve bölgede yaşanan olayların
önlenmesinde Hükûmetin sorumluluklarının olduğunun
hatırlatılması ve Hükûmetin uyarılması hassasiyetini
taşır; Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği desteğin
anlamı budur. Bize göre, bu tezkere, on iki yılını
tamamlayan AKP iktidarının PKK bölücü terörü
karşısındaki acziyetinin, İmralıyla yapılan
müzakerelerin bir aldatmaca, çözüm sürecinin bir çözülme süreci olduğunun
ve Orta Doğu bölgesinde yaşanan gelişmelerin bugüne kadar
doğru okunamamış olduğunun Hükûmetçe itiraf edilmesidir, tezkere
bunun belgesidir.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, AKP Hükûmetinin
dış politika anlayışı ve uygulamalarının
yanlış olduğunu, bölge ve ülkemizin geleceği
açısından büyük tehlikeler oluşturacağını her
zaman ve her zeminde söyledik ve söylüyoruz. Ayrıca, birtakım
önerilerde de bulunuyoruz. Mesela, Sayın Genel Başkanımız 7
Ekim 2008 tarihinde Güvenlikli bölge kurulsun. hatta, daha yakın, 6
Ağustos 2012 tarihinde Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek
amacıyla batı ucu Afrini doğu ucu Kandili içine alacak biçimde
tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağı bir an önce
sağlanmalı ve icra edilmelidir. önerisinde bulunmuştu. Daha
birçok önerimizle birlikte, Güvenlikli bölge kurulsun. önerimizi
değerlendirmeye maalesef almadınız. Neden
almadığınızı, niye alamadığınızı
da tenezzül buyurup ne bize ne kamuoyuna açıklamadınız. Bugün,
bu kadar ölümden sonra, tampon bölge veya uçuşa yasak bölge teklifinizi
müttefiklerinize kabul ettirmeye çalışıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, PKKnın ülkemizi ve milletimizi bölmek ve bölgede bir
Kürt devleti kurmak için ülkemize saldırdığını,
silahları asla bırakmayacağını, silahlarını
bırakmayan terör örgütüyle müzakere değil anladığı
dilden mücadele edilmesi gerektiğini, başlatılan müzakere
sürecinin bir yıkım projesi olduğunu, bu yolla bölücü terörün
bitirilemeyeceğini, yapılanların bölücülük olduğunu ve
alenen suç işlendiğini ısrarla söyledik; bizi kandan beslenmekle
suçladınız. Suriye olayları başlarken Aman dikkat ediniz,
Suriyenin istikrarsızlaştırılması bölgeye ve ülkemize
felaket getirir. dedik, bizleri politikanızı anlayamamakla,
acziyetle suçladınız.
Allah aşkına, bugün gelinen
bu noktada bir vicdan sorgulaması yapıyor musunuz? On üç yıl tek
başına iktidar ol, sonra da hâlâ PKK terörünün tehdidinden bahset,
sözde Kürt sorununa siyasi çözüm bulmak hayalleri kur, terörün
başıyla şerefsizlik diye nitelendirdiğiniz
görüşmeleri yap, PKKyı muhatap al, müzakere yap, sonra da buraya gel
Hâlâ, PKK bir tehdit unsuru olarak varlığına devam ediyor. de.
Buna hakkınız var mı? Tarih sizi hangi nitelemeyle anacak,
inanınız ki merak ediyorum.
Buradan soruyorum: Bir
fırsattır, geliniz, burada bu Kürt sorunu denilen şeyden ne
anladığınızı bize anlatınız Sayın
Hükûmet, Sayın Başbakan. Kürt soylu
vatandaşlarımızın diğer vatandaşlarımızdan
farklı bir sorunu var da biz mi bilmiyoruz, bu Meclis mi bilmiyor?
Eğer sorun vatandaşlarımızın sorunu olsaydı,
müzakereyi ve çözümü bu vatandaşlarımızla ve onların siyasi
ve sivil örgütleriyle yapmanız gerekmez miydi? Kürt sorununu çözmek için PKKyla
müzakere yaptığınıza göre bu, PKKnın dikte
ettirdiği Kürt sorununu çözmek için çözüm süreci
başlattığınız anlamı taşımaz mı?
Değerli
milletvekilleri, PKKnın ortaya koyduğu Kürt sorununun içeriği
nedir? Bir Kürt devleti kurmak için bundan otuz yıl önce Türkiye'ye
saldıran, Eruhun kaymakamlık binasına kurşunla Kürt
devleti kuracağız. yazan PKK değil miydi? Bunun için kundaktaki
bebekleri, başta Kürt soylu vatandaşlarımız olmak üzere
binlerce, on binlerce insanımızı katleden PKK değil miydi?
Evet, nedir Kürt
sorunu dediğiniz şey ve nasıl çözeceksiniz, gelin, burada
dürüstçe anlatın. Eğer bazılarının söylediği gibi
sorun vatandaşlarımızın demokrasi sorunu ise, çözümü neden
PKKyla müzakerede arıyorsunuz?
Aranızda çok
değerli ilim adamları var. Bir farklılığı özne
yaparak sorun tanımlaması yaparsanız, bulacağınız
çözümün toplumu ayrıştıracağı ve çatıştıracağı
bir ilmî gerçekliktir, bunu bilmiyor musunuz?
Kürt sorununu
çözdünüz, diğer etnik grupların, diğer
farklılıkların sorunlarını nasıl çözeceksiniz?
Küreselleşen dünyada farklılıkları kimlikleştirerek
toplumu ayrıştırmak kimin yararına olacaktır? Tüm
farklılıklarımızla eşit vatandaş
bağlamında birlikte yaşamak, tek devlet, tek vatan ortak
paydasında tek millet olmak, ortak gelecek ülküsü ve kardeşlik
hukukuyla birliğimizi güçlendirmek, çevremizde yaşanan acılardan
sonra bir mecburiyet değil mi?
Türkiye'ye ve Türk
milletine yakışır hareket etmek gerekiyor. On iki yıl
sonra, hâlâ Irakın kuzeyinde Türkiye'yi tehdit eden PKK
unsurlarının varlığından şikâyet ederken, çözüm
sürecinden bahsetmeye hakkınız var mı? Kendinizle
çelişmiyor musunuz? Çözüm sürecini devlet politikası olarak ifade
etme hakkını nereden alıyorsunuz? Bu devlet yalnız sizin
devletiniz mi?
Burada Sayın
Başbakan yok, Sayın Başbakana iletilmek üzere soruyorum:
Stratejik Derinlik kitabında Sayın Başbakan diyor ki: Debisi
yüksek, hızlı akan bir nehre
Dünyadaki değişimi ona
benzetiyor. Günümüz dünyasındaki değişimi ve dönüşümü
Türkiyeyi değiştirerek dönüştürmek, yönlendirmek iddianız.
Sayın Başbakan, bunun için belirlediğiniz derin stratejiniz ve
övündüğünüz vizyonunuz -bir sonuç olarak söylüyorum- bugün maalesef
Suriyede, Irakta, Filistinde, kısacası tüm Orta Doğuda insan
ölümlerini ve yıkımları önleyebildi mi, önledi mi? PKKnın
tehdit unsuru olmasını bitirebildi mi?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bizden habersiz Orta Doğuda yaprak kımıldamaz.
diyordu.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Hükûmetin Suriyeli
sığınmacılara sağladığı imkânları
azımsamıyorum, her defasında, bu kararı veren siyasi
iradeye, özellikle Suriye Türkmenleri adına teşekkür ediyorum. Bunu
biliyorsunuz ancak partimiz sözcüleri tarafından
politikalarınıza yöneltilen tenkitlere karşı da beni
şahit göstererek maalesef yaptıklarınızla övünüyorsunuz.
Hâlbuki büyüklük, güçlü olmak bu insanları yerinde, yurdunda tutabilmekti,
koruyabilmekti, koruyabildiniz mi? Bugün, ülkemizde 1,5 milyon, Arapıyla,
Türkmeniyle, Kürtüyle Suriyeli sığınmacı
Mülteci
değil, Sayın Hükûmetin dikkatine sunuyorum, mülteci değil,
sığınmacı. Onur kırıcı bir niteleme.
İnsanları bu duruma düşürüp arkasından büyüklük taslamak,
bununla övünmek yakışmıyor Sayın Başbakan. Telaferi,
Kerkükü, Halepi, Humusu koruyabildiniz mi, IŞİDi önleyebildiniz
mi? Soruyorum: Orta Doğu bölgesi siz iktidara geldiğiniz günden bugün
daha mı iyi durumda? Olanların sorumlusu biz miyiz? diye
sorabilirsiniz, haklı da olabilirsiniz ancak elinizi vicdanınıza
koyun.
Sayın
Başbakan, bugün bir sonuç olarak, ülkemizde ve bölgemizde yaşanan
olayların bu noktaya geleceğini en azından öngöremediniz. Bunu
kabul etmek durumundasınız.
Sizin ifadenizle
söyleyeyim, yine Stratejik Derinlik kitabından; Orta Doğunun
tasvirini iyi yapamadınız, tasvirin açıklamasını,
anlamayı, anlamlandırmayı ve dolayısıyla,
yönlendirmeyi yanlış yaptınız. Bugün bu tezkereyle bunu
kabul etmek, itiraf etmek durumundasınız. Öngördüğünüz ve ifade
ettiğiniz hiçbir husus maalesef gerçekleşmedi. Barzaniyle
kucaklaştınız; İmralıyla, yabancıların
gözetiminde, kapalı kapılar arkasında gizli müzakereler
yaptınız; şimdi gelmiş Irakın kuzeyinde PKK terör
unsurları devam ediyor. diyorsunuz. Hatta, Avrupalı
dostlarınıza Türkiyenin PKKyla mücadelesine destek vermedikleri
için sitem ediyorsunuz. Esad gidecek. dediniz, gitti mi? Basra harap olduktan
sonra gitse ne olur, gitmese ne olur! 200 bin insan öldü, yaralıların
sayısını bilmek mümkün değil. 10 milyon insan yerinden
yurdundan sökülüp atıldı. Şam, Humus, Halep şehirleri
harabeye döndü. Suriye, meşruiyetini kaybetmiş, kendi
halkını acımasızca katleden bir zalimin
saldırıları altında tahrip edildi. Ne yapabildik, ne
yapabildiniz Sayın Başbakan, Sayın Davutoğlu? Dost acı
söyler Sayın Hocam. Öngörüleriniz doğru çıkmadı,
politikalarınız yanlıştı ve sonunda, bu tezkereyle,
Haçlı ordusunu bölgemize yeniden davet etmek mecburiyetinde
kaldınız; işin ifadesi budur. Sizi Müslümanlar affetmeyecek.
Irakta, Libyada,
Bosnada yapılanları ne kadar çabuk unuttunuz? Bu duruma
düşmüş olmanızdan ve Türkiyeyi bu duruma getirmiş
olmanızdan dolayı gerçekten bir dost olarak büyük üzüntü duyuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Beşer Esadın kısa sürede diğerleri gibi yıkılacağı
varsayımına dayalı tavrınız maalesef bugünkü
yıkımı getirdi. Zalimin ekmeğine ve de küresel güçlerin
projelerine zemin hazırlanmış oldu.
Öznesi olmayan
Orta Doğuda, nirengi noktası belli olmayan bir politikanın Orta
Doğuda hiçbir ağırlığı ve hiçbir
karşılığı olmaz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
Hükûmetinin Orta Doğuda öznesi ne? İyi niyeti sorgulamıyorum
ancak öngörünüz yanlıştı, stratejiniz yanlış Orta
Doğu tasvirine göre çizilmişti. Orta Doğu bölgesini
demokratikleştirmek iddianız
-ne yazık ki yanıldınız- mümkün olmuyor.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz de Orta Doğu ülkelerinin demokratikleşmesini
istiyoruz. Suriye halkının buna layık olduğunu söylüyoruz
ancak bunu kendi iç dinamikleriyle gerçekleştirmeleri gerekir.
Dış mihrakların, dış müdahalelerin demokrasi
değil kaos getireceğini bundan önce birçok dönemde ve dünyanın
birçok bölgesinde yaşayarak gördük.
Orta Doğu
gerçeğini ne yazık ki -tekraren söylüyorum- dikkate
almadınız veya doğru okuyamadınız. Rimland teorisi
diyor Sayın Bakan; Sayın Başbakan. Bununla Orta Doğuyu
tanımlayamazsınız. Orta Doğunun tarihini ve bu tarih
içerisinde Türk milleti gerçeğini ve müktesebini yok sayarak, merkeze
almadan Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Orta Doğuya bakarsanız
bugün başka güçlerin, başka küresel güçlerin projelerine taşeron
olmak için kapılarda kalırsınız, maalesef.
Bana göre
yaşananları anlamak için, anlamlandırmak ve yönlendirmek için
yaşananları zaman ve mekân bütünlüğünde değerlendirmek
lazım. Zaman yeni bir yüzyılın ilk çeyreği; dünyanın
yeniden paylaşıldığı bir tarih, zaman dönemi. Mekânsa
Orta Doğu; Türk ve Müslüman coğrafyası; Hristiyan, Haçlı
batının bin yıldır gözünün olduğu bir coğrafya. Bu coğrafyaya
karşı politikalarınız gerçekten doğru olmak
mecburiyetindeydi. Tabii ki demokrasi, zamanın gerçeği bu ama
demokrasi milletleşmeyi tamamlamış topluluklarda mümkün,
yaşatılabilir.
Değerli
milletvekilleri, Araplık bir ırktır, bir millet değil. Orta
Doğuda bir millet bulamazsınız. Dolayısıyla, burada
ortak yaşamı, birlikte yaşamı sistemleştirecek bir
demokratik yapıyı kuramaz, devam ettiremezsiniz. Kurmaya
kalkarsanız kan akar, kaos olur. Evet, demokrasinin arkasında durmak
bir fazilettir ama bunun bu kadar ağır bedelle ödenmesine hiç kimse
teşebbüs etmemelidir. Toplumların farklılıklarını
kimlikleştirerek ayrıştırmak, bu ayrışmayı
özgürlük adına, insan hakları adına desteklemek, emperyalizmin
klasikleşmiş bir hegemonya metodudur. Ne yazık ki Türkiyeyi de
buna sürüklediğinizin farkında bile değilsiniz. Küresel güçler,
tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde parçala-yut
politikalarıyla insanları birbirine kırdırarak
hâkimiyetlerini sürdürmek istemişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, Suriyede yaşanan iç savaş bugün bir bölgesel mezhep
savaşına, hatta küresel güçlerin de müdahil olmasıyla bir
uluslararası soruna dönüşmüş olmasının ötesinde,
Türkiye için bir millî güvenlik sorunu hâline gelmiştir. Komşudaki
yangın Türkiyeyi ve insanımızı yakmaya
başlamıştır. Bugün Orta Doğu kıyameti
yaşamaktadır. Suriye ve Irak iç savaşının en büyük
mağduru, değerli milletvekilleri, Türkmenlerdir. Özellikle Humus -ki
bir zamanlar Humusta gezen bir insan Türkçe bilmiyorsa Humuslu
değildir. diye nitelendirilirdi- Türk şehri, bütün Türkmen
varlığı sökülüp atıldı. Halep, kırsalı,
Türkmen şehir ve köyleri IŞİD örgütünün kontrolünde. 200 bine
yakın Türkmen Türkiyeye sığınmış bulunmakta; 1
milyondan fazla Türkmen, köylerinden, yurtlarından sökülüp
atıldı. Aynı çileyi Suriyenin diğer halkları da
yaşıyorlar, Irak Türkleri bundan daha perişan.
Burada şu
soruları sormak ve cevabını dinlemek istiyorum:
Değerli
Hükûmet, bu tezkere Suriye ve Irak Türkmenlerinin derdine çare olacak mı?
Türkmen bölgeleri için güvenlikli bölge kurulacak mı? IŞİDin
boşaltacağı Türkmen bölgelerini PYDnin, PKKnın işgal etmesini önleyecek tedbirler alacak
mısınız? Kurulacak uluslararası koalisyon güçleri ve Türk
Silahlı Kuvvetleri, Irakın ve Suriyenin kuzeyinde Türkiyeye tehdit
unsuru olarak varlığını devam ettirdiğini iddia
ettiğiniz PKK terör örgütüne karşı da bir operasyon yapacak
mı? Yabancı silahlı kuvvetler diyorsunuz, yabancı
devletlerin silahlı kuvvetleri demiyorsunuz; bir yanlışlık
mıdır yoksa bilinçli bir tercih midir öğrenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, üç dakikalık ek
sürenizi veriyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Yabancı silahlı kuvvetler derken neyi kastediyorsunuz yani
peşmerge güçlerinin de Türkiyede konuşlanmasına imkân verecek
misiniz? Bunu burada
açıklamanız lazım. Açıklayın, tutanaklara geçsin ki
Türk Silahlı Kuvvetleri de öyle davransın. Ümit ederim ki Hükûmet bu
soruların cevabını gelip bu kürsüden verecektir.
Milliyetçi Hareket Partisine göre, IŞİD, PYD,
PKK küresel projelerin taşeronu olarak dört parçalı büyük
Kürdistanın duvarlarını örmek, çatısını kurmakla
görevlidir. Irak ve Suriyenin toprak bütünlüğü bize göre vazgeçilmezdir,
buna Hükûmet de dikkat etmelidir. Türkiye için IŞİD ne kadar
gayrimeşru ise PYD, PKK da o kadar gayrimeşru, yasa
dışı ve uluslararası hukuka aykırı insanlık
düşmanlarıdır. Hepsi Türkiyenin millî güvenliğini tehdit
eden terör unsurlarıdır. Tehdit, direkt ve doğrudan Türk milletine
yöneliktir. Hükûmetin birinci önceliği Türkiyenin güvenliğini
sağlam esaslara bağlamak olmalıdır, bu maksatla ne
gerekiyorsa yapmalıdır. Türk devleti, Misakımillî
sınırları boyunca sahnelenen fitne kampanyasına
karşı tüm millî güç unsurlarıyla göğüs germelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiyeyi namuslu görmektedir ve tercihini Türk
milletinden yana yapmaktadır. Bahse konu olan Türkiyenin güvenliği,
tarihî hak ve çıkarlarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Türk milletini, Türk vatanını, Türk Bayrağını ve bin
yıllık kardeşlik hukukunu kutsal bir emanet
gibi savunulmasını şart görmekteyiz. Bunun için her göreve
hazırız.
Değerli milletvekilleri, Söz konusu vatan
savunması ise gerisi teferruattır. diye bir söz var. Milliyetçi
Hareket Partisinin durduğu yer burasıdır. Hiçbir şey
bitmemiştir değerli milletvekilleri, tarih henüz hükmünü de
vermemiştir. Zaman her şeyin ilacı, millet iradesi her
şeyin devası, Yüce Allahın himmet ve himayesi her şeyin
üstündedir. Yüce Allah Türk milletini ve tüm insanları bu terör
belasından kurtarsın. Mübarek Kurban Bayramı öncesinde
Milliyetçi Hareket Partisi camiası olarak gönülden bu duayı
yapıyoruz ve sizlerin ve aziz milletimizin Kurban Bayramını
kutlayarak yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Faruk
Loğoğlu konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetin Meclise sunduğu Irak ve Suriye
tezkeresi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarken bugünden
başlayarak yeni yasama döneminin, ülkemizin içinde bulunduğu gerginlik
ve savaş ortamından kurtulması doğrultusunda sağduyulu
kararlara tanık olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün tarihî bir kavşaktayız. Ülkemizin ve
bölgemizin geleceğini etkileyecek bir karara birazdan imza
atacaksınız. O nedenle, partili olarak değil,
halkımızın fikri hür, vicdanı hür vekilleri olarak hareket
edeceğinizi umuyor ve temenni ediyorum. İnanıyorum ki
partilerüstü bir meseleyi tartıştığımızın ve
buradan çıkacak yanlış bir kararın ülkemizi telafisi
imkânsız acı ve kayıplara sürükleyebileceğinin
farkındasınız.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizi bu tezkereyi görüşme
noktasına getiren dış politika hatalarını bugüne kadar
eleştirilerimiz ve somut önerilerimizle birlikte defalarca gündeme
getirdik.
MUSA ÇAM (İzmir)
Sessizlik Sayın Başkan...
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Duyamıyoruz.
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir
dakika, müsaade eder misiniz. Ben de duydum.
OSMAN FARUK
LOĞOĞLU (Devamla) Bu nedenle, Hükûmetin izlediği
maceraperest...
BAŞKAN -
Sayın Loğoğlu, bir dakika.
Lütfen, telefonla
konuşmayınız. Kim konuşuyorsa lütfen
dışarıda bunu yapsın ve birlikte de sohbet etmeyiniz,
lütfen.
Buyurun Sayın
Loğoğlu, kaybettiğiniz süreyi ekleyeceğim size.
OSMAN FARUK
LOĞOĞLU (Devamla) Sağ olun Sayın Başkan.
Şöyle
diyordum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizi bu tezkereyi görüşme
noktasına getiren dış politika hatalarını bugüne kadar
eleştirilerimiz ve somut önerilerimizle birlikte defalarca gündeme
getirdik. Bu nedenle, Hükûmetin izlediği maceraperest ve mezhepçi bir
anlayışa yaslanan dış politikanın geneline yönelik
eleştirilerimizi bugün tekrarlamayacağım.
Bugün, önce,
tezkere metni ve gerekçesinde yer alan muğlak, hatalı, çelişkili
ve tehlikeli unsurlara odaklanacağım. İkinci bölümünde ise size
antiterör koalisyonuna katılım ve katkılarımıza
ilişkin somut bir öneri sunacağım.
Değerli
milletvekilleri, şu gerçeği baştan saptayalım: Önümüzdeki
tezkere, tutarsız, başı sonu olmayan, amaç ve hedefleri
muğlak bir tezkeredir. Ne olur ne olmaz, buna da, ona da ihtiyaç
olabilir. düşüncesiyle Hükûmetin aklına gelen her şeyi içine
doldurduğu bir torba tezkeredir. Evet, bu, stratejiden yoksun, bütünlükten
ve tutarlılıktan yoksun bir torba tezkeredir. Kapsam, şümul ve
zaman bakımından birçok belirsizlikler içeren bu tezkere beceriksiz
bir yönetimin elinde kontrolsüz bir silaha rahatlıkla
dönüşebilecektir.
Şimdi bu
torbanın içinde neler var teker teker bakalım. İlk olarak,
tezkerenin gerekçesinde bahsedildiği gibi PKK bir terör örgütü ve tehdit
unsuru mudur, yoksa PKK, iki yıldır Meclise ve halkımıza
bilgi vermeye tenezzül edilmeden, Hükûmet tarafından çözüm süreci
çerçevesinde müzakerelerde muhatap alınan meşru bir kuruluş
mudur? Bu vesileyle vurgulamak isterim ki PKKnın silah
bırakması ve terörden vazgeçtiğini ilan etmesi ön koşul
olarak sağlanamadığından çözüm süreci sakat
doğmuştur ve bu nedenle hedefe varamamaktadır.
Gerekçede Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarının Irak ve Suriyenin toprak
bütünlüğü ve bağımsızlığını teyit
ettiğini belirtenler komşularımızın toprak
bütünlüğü ve bağımsızlığını en fazla
ihlal eden ülkenin Türkiye olduğunu da elbette biliyorlardır. Irak
petrollerini Bağdatın onayı olmadan ve Irak Anayasasına
aykırı olarak Türkiyeye taşıyanlar, Özgür Suriye Ordusunun
aylarca Hatayı, İstanbulu karargâh olarak kullanmasına göz
yumanlar ve her iki ülkeyi çöküşe götüren IŞİDin ülke içindeki
faaliyetlerine -en hafif ifadeyle- sessiz kalanlara soruyorum: Hangi
eyleminizle Irak ve Suriyenin toprak bütünlüğüne ve
bağımsızlığına sahip çıktığınızı
iddia edebilirsiniz? Söyleminiz ile eylemleriniz birbirini maalesef hiç mi hiç
tutmuyor.
Bölgede devam eden risklere yeni
unsurların da eklenmesini tezkereye gerekçe yapıyorsunuz.
Doğrudur, ülkemize yönelik tehditlere yeni unsurlar eklenmiştir.
Bunlardan en tehlikelisi de Cumhurbaşkanı ve Hükûmetin bu tezkereyle
kapıldığı 1 koyup 3 alma hesaplarıdır. Birinci
Körfez Savaşı sırasında merhum Turgut Özalın
izlediği politikaya öykünmek bu hezeyanın kanıtıdır.
Yanlış hesabın Bağdattan döndüğünü asla
unutmamanız lazım.
Tezkerenin gerekçesinde
uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerimizden bahsedenler, ilgili
güvenlik konseyi kararlarına bugüne kadar uymuş olsalardı ne
bölgede 100 binlerce insan ölecek ne de burada bu tezkereyi bugün görüşüyor
olacaktık.
Değerli arkadaşlar, Irakın
bağımsızlığını millî servetleri olan
petrollerini istismar ederek, Irakın millî birliğini
Bağdatı dışlayarak ve Irakın istikrarını
seçimlerine dahi karışarak ihlal edenler Irakın toprak
bütünlüğüne, egemenliğine ve
bağımsızlığına saygıdan bahsedemezler. Daha
da önemlisi, tezkerenin gerekçesi üzerinde yapılacak bir içerik analizi
Hükûmetin esas derdinin IŞİD olmadığını
açıkça ortaya koymaktadır. Gerekçede IŞİD kelimesi,
mecburen, bir defa kullanılırken Suriye rejimi ifadesine defalarca
yer verilmesinin anlamı nedir? Anlamı açıktır, Hükûmet
bölgedeki gelişmeleri Suriye rejimiyle sıcak çatışmaya
girmek için bir fırsat olarak görmekte ve gerçek niyetini gizlemek için IŞİDi
kılıf olarak kullanmaktadır. Irakta doğan ve gelişen
IŞİDle mücadele edeceğini söyleyen Hükûmet tezkere gerekçesinde
Suriye rejimini hedef tahtasına oturtmuş, Iraktaki kaotik duruma ve
insanlık dramına tek satır yer vermemiştir. AKPnin Esad gitsin
de ne olursa olsun. saplantısı tezkere gerekçesinin belkemiğini
oluşturmaktadır. Hükûmet, Suriyedeki rejimin meşru
olmadığını düşünebilir ama bu düşüncesine o
ülkeye müdahale nedeni olarak bu tezkere metninde yer veremez, bunu yüce
Meclise dayatamaz. Bir rejimin meşruiyetine o ülkenin halkı karar verir,
Birleşmiş Milletler doktrin ve müktesebatı da bu
doğrultudadır.
Değerli arkadaşlar, demokratik ve
uluslararası hukuka saygılı devletler kendilerine yönelik bir
tehdit varsa bunu kanıtlara dayalı olarak ortaya koyar ve
uluslararası hukuk kuralları içinde söz konusu tehditleri bertaraf
etmeye çalışırlar fakat tezkere gerekçesinde yer alan,
tırnak içinde, Suriye rejiminin ülkemizi hedef alan saldırgan
politikaları ifadesinin gerçek hayatta bir karşılığı
yoktur. Gerçek olan, IŞİD başta olmak üzere Suriye, Irak ve
Türkiyede faaliyet gösteren terör örgütlerinin ülkemize yönelik tehditleridir.
Süleyman Şah Türbesindeki güvenlik riskinin
tezkereye gerekçe yapılması da ucuz politikadır. Süleyman
Şah Türbesine yönelik herhangi bir saldırıda
Birleşmiş Milletler Yasasının 51inci maddesinde öngörülen
meşru savunma hakkı çerçevesinde Türkiye bir tezkereye ihtiyaç
olmadan, olsa bile dakikalar içinde bu Meclisten çıkacak olan bir yetkiyle
Birleşmiş Milletlere bilgi vererek gereken
karşılığı verir ve toprağını savunur.
Ayrıca, Bir müttefike yapılan saldırı bütün müttefiklere
yapılan bir saldırı olarak kabul edilir. diyen NATO
Antlaşmasının 5inci maddesi de bu kapsamda işletilir.
Değerli
milletvekilleri, tezkereye baktığımızda ise ilk dikkat
çeken açık uçlu ifadelerle bezenmiş metnin Hükûmete son derece
geniş yetkiler verecek şekilde düzenlenmiş olduğudur. Bu
tezkereyle Hükûmet Türk Silahlı Kuvvetlerini Orta Doğuda
oynadığı kumarın bir figüranı kılmakta, tamamen
soyut ve yoruma açık ifadelere dayanarak askerlerimizi savaş
sahalarına süreceğinin işaretini vermektedir. Hepimiz biliyoruz
ki komşu ülkelere asker gönderme niyetinin altında Suriyede güvenli
bölge ve
Lütfen, Sayın
Başkan
Sayın Başkan
Sayın
Başkanım, dikkatim dağılıyor arkadaşlar ön
sırada konuştukları için.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sessiz olalım. ricasını
söylemekten gerçekten sıkılıyorum.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ara verelim efendim.
BAŞKAN
Lütfen, beni bu zor durumda bırakmayın.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) - Size hiçbir saygısızlık yapmadık.
BAŞKAN
Lütfen
Buyurun Sayın
Loğoğlu.
OSMAN FARUK
LOĞOĞLU (Devamla) Hepimiz biliyoruz ki komşu ülkelere asker
gönderme niyetinin altında Suriyede güvenli bölge ve uçuşa yasak
bölge yaratma arzusu yatmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri birilerinin
güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge fantezilerinin uydusu değildir,
uygulayıcısı değildir, olmamalıdır. Suriye
Hükûmetinin rızası ve Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin kararı olmaksızın kuracağımız güvenli
bölge ve uçuşa yasak bölgeler komşu ülkeye saldırı ve
işgal anlamına gelecek, ülkemizin güvenliğini tehlikeye atacak
ve Türkiyenin bölgesindeki konumu onarılmaz bir şekilde
sarsılacaktır. Herhangi bir müdahale Türkiyeyi hem içeride hem
dışarıda içinden çıkılmaz bir bataklığa
sürükleyecek; nasıl 2 milyona yakın sığınmacıyla
baş başa bırakıldıysak Mehmetçik de komşu
ülkelerin topraklarında yalnız bırakılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, tezkere, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına da onay vermektedir. Yabancı silahlı kuvvetler
ifadesi sadece IŞİD karşıtı koalisyona dâhil olan
ülkelerin askerlerini değil, devlet dışı sektörlere,
aktörlere bağlı silahlı güçleri ve birtakım örgütleri de
kapsayabilir. Zira Hükûmet, peşmerge ve Özgür Suriye Ordusuna da bu
kapsamda yabancı silahlı kuvvetler muamelesi yapabilir. Tezkere buna
açıktır. Hükûmet bu yetkiye dayanarak Türkiye
sınırları içinde yabancı militanlardan teşekkül eden
silahlı bir güç oluşturup Cumhurbaşkanının
zikrettiği eğit-donat formülünü hayata geçirebilir ve
topraklarımız hızla bölgemizdeki çatışmaların bir
üssü hâline dönüşebilir.
Öte yandan
tezkere, ülkemize konuşlanacak ve ülkemizdeki üsleri kullanacak
yabancı kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılmasına da onay vermektedir. Bunu asker gönderecek ülkeler
nasıl ve niçin kabul edeceklerdir? Almanya kendi askerini nasıl
kullanacağını Türkiyenin belirleyeceği esaslar dâhilinde
mi yapacaktır? Bu durumda ülkemizi üs olarak kullanacak yabancı
güçlerin eylemlerinden sorumlu olmayı Hükûmet nasıl kabul etmektedir,
hangi yetkiyle üstlenmektedir? Daha da önemlisi, terörle mücadele
bağlamında Türkiye kendini korumak için yabancı askerlere
ihtiyaç duyacak noktaya mı gelmiştir? Böyle bir duruma izin vermek,
onay vermek hangi vatanseverlik anlayışına sığar?
Mehmetçiğe sahip çıkmayan, onu sakınmayan ve yabancı
askerlerden medet umanlara milliyetçi de denmez, vatansever de denmez.
Kurtuluş Savaşını vermiş bir ulusun evlatları ve
1 Mart tezkeresini reddetmiş bir Meclisin üyesi olarak bu muhataralı
tezkerenin altına imza atmak gaflet, dalalet ve hıyanet olmayacak
mıdır? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, sadece Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak değil
hayatını Türk hariciyesine adamış bir insan olarak
açıkça söylemek isterim: Bu tezkere kabul edilirse Türkiye bölgenin korsan
devleti olur. Bunu lütfen görün.
Türkiye'nin
karşı karşıya olduğu güvenlik risklerine sessiz
kalmamanın karşılığı bölgede korsanlık
yapmak değildir. Atıf yaptığınız Güvenlik Konseyi
kararlarının hiçbiri size bu hakkı vermiyor. Gerekçede üç
ayrı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına
atıf yapılarak öngörülen sınır ötesi güç
kullanımına uluslararası meşruiyet kazandırılmaya
çalışılıyor. Oysa bu kararların hiçbirinin uzaktan
yakından güç kullanımıyla ilgisi bulunmamaktadır. Okuyanlar
görecektir ki atıf yapılan bu kararlar bir askerî müdahaleye cevaz
veren, izin veren kararlar değil, terör örgütlerinin insan
kaynaklarını, mali kaynaklarını ve diğer beslenme
alanlarını kesmeye çağıran kararlardır. Diğer bir
deyişle Birleşmiş Milletlerin bu kararları, Türkiye'nin
kendi silahlı güçleriyle veya yabancı güçlerle Irak ve Suriyeye bir
askerî müdahalesine yasal bir zemin oluşturmuyor, olası bir askerî
müdahaleye uluslararası hukuk bakımından meşruiyet kazandırmıyor.
Anti
IŞİD koalisyonunun bölgedeki hiçbir ülkesi sizden, Türkiyeden askerî
müdahale talep etmiyor, beklemiyor, istemiyor, hatta buna karşı
çıkıyor. Yeni Irak Başbakanı Haydar el Abadi, Irakta
Türkiyeden asker görmek istemediklerini Pariste açıkça beyan
etmişken, Suriye Dışişleri Bakanı güvenli bölgeyi
saldırı sayarız demişken, Hükûmet hâlâ nasıl böyle bir
aymazlık içinde olabilmektedir, bunu hayret ve taaccüple
karşılıyorum.
Değerli
arkadaşlar, günlerdir Kobanide ve güney
sınırlarımızda yaşanan insanlık dramını
birlikte izliyoruz. Türkiye'nin birçok şehrinde, yaşam
alanlarını IŞİDe karşı savunan Kobani
halkına verilen desteğe dikkatle bakmanızı tavsiye ediyorum
ve bundan gereken dersleri ve sonuçları çıkarmanız
gerektiğini düşünüyorum.
Hükûmete
soruyorum: Komşu ülkelere yönelik müdahaleleriniz için meşruiyet
üretmeye çalışırken içeride devlete duyulan sadakati
örselediğinizin, halkın bir bölümü ile devlet arasında zaten
gerilimli olan ilişkiyi bir kopuşa sürüklediğinizin
farkında mısınız? Aynı şekilde, Türkmen
kardeşlerimizi kaderlerine terk ederek, onları kucaklamayarak derin
ve kalıcı yaralar açtığınızın farkında
mısınız?
Değerli
arkadaşlar, Türkiye hiç şüphe yok ki bölgemizin insan
kaynağını, kültürünü, tarihsel mirasını ve demokratik
kazanımlarını yok eden IŞİDle ve bütün terör
örgütleriyle mücadele etmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi bu
yaklaşımın arkasındadır ve buna sonuna kadar destek
verir. Vereceği katkıyı Türkiye doğru tanımlayarak
anti IŞİD koalisyonuna destek de olmalıdır. Fakat Türkiye
koalisyonun askerî boyutunda hiçbir şekilde yer almamalı ve
topraklarımızın askerî operasyonlar için kullanılmasına
izin vermemelidir. Türkiye IŞİDe karşı koalisyona
katılmak ya da katılmamak dışında üçüncü ve bizce en
doğru seçeneği uygulamalıdır. Bu üçüncü yolun iki
ayağı vardır: Birincisi, Türkiye IŞİD ve tüm terör
örgütleriyle ülke içinde Güvenlik Konseyi kararlarının
rehberliğinde etkin bir şekilde mücadele etmelidir. Zira, Irakta
doğan, Suriyede serpilen ve giderek uluslararası bir kimlik kazanan
IŞİDin can damarları Türkiyededir. Türkiye bu damarları
keserek anti IŞİD koalisyonuna en büyük katkıyı yapabilecek
ülke konumundadır.
İkincisi,
Türkiye IŞİDi ve diğer terör örgütlerini ortaya çıkaran,
sosyoekonomik sorunlarla mücadeleyi de
kapsayan bütüncül bir strateji oluşturmalı ve bu stratejiyi bölgede
terör örgütlerine karşı verilen mücadeleye bu mücadelenin bir boyutu
olarak eklemlemelidir.
Bir
kısmına tezkerenin gerekçesinde de atıf yapılan Güvenlik
Konseyi kararları IŞİDle mücadelenin bütün
ayrıntılarını ortaya koymaktadır. Hükûmet terör
örgütlerinin listesini Resmî Gazetede yayınlamakla yetinmeyerek işe
başlamalıdır, işe koyulmalıdır. Güvenlik
Konseyinin terörle mücadeleye ilişkin 1373, 2170, 2178 kararlarına ek
olarak 1989 ve 1988 sayılı kararları da harfiyen ve zaman
geçirmeden hayata geçirmelidir. 2001 yılında kabul edilen 1373
sayılı Kararın üzerinden on üç yıl geçmiştir. Bu on
üç yılın büyük çoğunluğunda iktidarda olan AKPnin bu
kararı bugüne kadar uygulamadığı açıktır. Örnek
vermek gerekirse, anılan kararın 2nci maddesinin (g) bendinde yer
alan etkin sınır kontrolleriyle teröristlerin sınır
geçişlerinin önlenmesi hükmü uygulansaydı Türkiye'nin güney
sınırları ve havaalanları IŞİD ve El Nusra
örgütlerinin yolgeçen hanı olmazdı. Bahsettiğim Güvenlik Konseyi
kararlarının hemen hepsinde yer alan terörizmin finansmanının
önlenmesine ilişkin gerekli tedbirler alınsaydı IŞİD
bugün Türkiyedeki birtakım odaklara petrol satamazdı.
Türkiye'nin
sınırları, IŞİD başta olmak üzere, terör
örgütlerinin çatışma bölgelerine geçiş noktası olmaktan,
Türkiye toprakları bu örgütlerin lojistik destek üssü olmaktan
çıkarılmalı ve bu örgütlerin ülkemizdeki ekonomik ve sosyal
medya üzerinden taraftar ve kaynak toplama faaliyetleri engellenmelidir.
Başka bir ifadeyle, IŞİD bataklığının
ülkemizdeki boyutunu temizlemesi
Türkiyeyi anti IŞİD koalisyonunun en etkin üyesi yapacak ve
biraz önce dikkat çektiğim toplumsal ayrışma tehlikesini de
bertaraf edecektir.
Hükûmet
IŞİDle ülke içinde mücadele etmek yerine askerî operasyonlar yoluyla
yeni maceralara girerse, ülkemiz Suriye ve Irak sorunlarının içine
fiilen çekilir, bölgedeki çatışmalar genişler, derinleşir,
uzar ve Türkiye bu dipsiz mücadeleyle ve terör tehdidiyle baş başa
kalır. Bunu önlemek hepimizin boynunun borcudur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Loğoğlu, üç dakikalık ek sürenizi veriyorum.
Buyurun.
OSMAN FARUK
LOĞOĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, biraz sonra
vereceğiniz oylarla sadece Türkiye'nin değil, bölgemizin de
geleceğine etki yapacaksınız. Sizi ülkemizi
komşularının topraklarında işgalci yapmamaya çağırıyorum,
sizi Mehmetçiki bataklığa teslim etmemeye çağırıyorum,
sizi halkımızın ve ülkemizin güvenliğini tehlikeye atmamaya
çağırıyorum, sizi Kürt yurttaşlarımızı
incitmemeye çağırıyorum, sizi vicdanınızın sesini
dinlemeye ve çocuklarınızın geleceğini düşünmeye
çağırıyorum, sizi savaştan yana değil, barış
ve istikrardan yana olmaya davet ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi ülkesine, bölgesine ve bütün insanlığa karşı
görevini yapacak ve bu tezkereye bu nedenlerle, yukarıda
saydığım gerekçelerle Hayır. diyecektir. Sizlerin de
tarihsel sorumluluğunuzu yerine getireceğinize inanmak istiyorum, hem
bu dünyada hem öbür dünyada hesap vereceğinizi sakın unutmayın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Loğoğlu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Başbakan Ahmet
Davutoğlunun (3/1580) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde muhalefet parti temsilcilerinin konuşmalarından sonra
mı Genel Kurula geleceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, çok önemli bir oturum
gerçekleştiriyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin komşu ülkelere
gitmesi, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyeye gelmesi, Türkiye
üzerinden bir başka ülkeye intikal etmesi konusunda Hükûmetin yetki
istediği bir tezkereyi konuşuyoruz. Ana Muhalefet Partisi Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu burada,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli
burada, oturumu büyük bir dikkatle takip ediyoruz.
1 Mart 2003
tarihli oturumu hatırlıyorum, o tezkere oturumunda Başbakan
Sayın Abdullah Gül Hükûmet sırasında oturuyordu. 1 Mart
Tezkeresi ile bugünkü tezkerenin içerik olarak hiçbir farkı yoktur.
Sonrasında, Sayın Erdoğan muhalefet temsilcileri konuşurken
Genel Kurulda bulunmamayı adet hâline getirdi. Merak ediyorum, bu kadar
önemli bir oturumda Başbakan Sayın Davutoğlu Genel Kurula
gelmeyecek mi? Bu konu bu kadar önemsiz midir? Mehmetçik savaşa sevk
edilirken, Türkiyenin başı derde sokulurken Sayın Davutoğlu
Genel Kurulda bulunma lüzumunu hissetmiyor mu, yoksa her zaman
yaptığı gibi Sayın Erdoğanı takip ederek
muhalefet temsilcilerinin konuşmasından sonra iktidar partisi
temsilcileri konuşurken mi Genel Kurula gelecek? Bu sorunun
cevaplanmasını istiyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
Benim bu konuda
yapabilecek bir şeyim yok, umarım cevap verecek olan vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
6.-
Başbakanlığın, Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde,
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre
gerekli düzenlemelerin yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/1580)
(Devam)
BAŞKAN -
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Emrullah İşler konuşacak.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve yeni yasama
yılının hayırlara vesile olmasını ve
başarılı geçmesini temenni ediyorum.
Türkiyenin ulusal
güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine
karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri
almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı güvenliğini idame ettirmesini
sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek
girişimler istikametinde Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili bir
şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride
telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik
bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi
harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve
aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiyede bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara
göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bir yıl süreyle izin isteyen Hükûmet tezkeresi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, yanı başımızdaki iki ülkede yaşanan
kaos ve istikrarsızlık ortamının yarattığı
sorunları her geçen gün daha fazla hissetmekteyiz. Özellikle, güney kara
sınırlarımız boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk
ve tehditler son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde
artmıştır.
911 kilometrelik
sınırı paylaştığımız Suriyede
yaşanan ihtilafın ve insanlık dramının dördüncü
yılındayız. Suriyedeki şiddet sarmalı giderek
derinleşmektedir. Ne yazık ki rejim kaynaklı tehditlerin
doğurduğu riskler gerek bölgesel gerekse uluslararası
barış, güvenlik ve istikrarı açıkça tehdit eder bir noktaya
gelmiştir.
Ülkemiz,
başından beri, bu gidişatın varacağı ve bugün
üzüntüyle müşahede ettiğimiz ulaştığı nokta
konusunda gerekli uyarı ve ikazlarda bulunmuş, ihtilafın Suriye
halkının meşru beklentileri çerçevesinde çözümü yolunda bir
yaklaşım sergileyerek gereken adımları
atmıştır.
Hiç kuşkusuz,
Suriyede süregiden kaos, istikrarsızlık ve yıkımın
yegâne sorumlusu rejimdir. Uluslararası toplumun ataletinden yararlanan
rejim, halkın meşru talep ve beklentilerini şiddet yoluyla
bastırmaya devam etmektedir. Bu kapsamda, rejim, ağır
bombardıman dâhil olmak üzere, ayrım gözetmeksizin
katliamlarını sürdürmekte hatta kimyasal silaha dahi
başvurmaktadır. Hâlihazırda, rejim tarafından
fırlatılan balistik füze sayısı 421e
ulaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyedeki ihtilafın ortaya
koyduğu acı ve üzücü tabloyu sizlere hatırlatmak istiyorum:
Suriyedeki şiddet sarmalı bugüne kadar 200 binden fazla can
kaybına, 6,5 milyon kişinin ülke içinde yerlerinden edilmesine, 3
milyon kişinin komşu ülkelere sığınmasına ve 150
milyar dolara ulaşan ekonomik tahribata yol açmıştır.
İhtilafın etkisini yakından hisseden ülkemiz, barınma
merkezlerinde misafir edilen ve şehirlerde kendi imkânlarıyla ikamet
eden 1,3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Bu çerçevede
yapılan harcamalar 3,5 milyar dolara ulaşmıştır.
Öte yandan, bugüne
kadar Suriye kaynaklı saldırılarda 82
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Sınır hattımız boyunca yaşayan
vatandaşlarımız, özellikle son bir haftadır Suriyenin
kuzeyindeki çatışmalardan mağdur olmaktadırlar.
Yaşanan tüm bu gelişmeler
karşısında elbette topraklarımızı ve
vatandaşlarımızı korumak doğal
hakkımızdır.
Hâlihazırda
bölgemizdeki varlığından şikâyet ettiğimiz
IŞİD tehdidinin en büyük sorumlusu Suriye rejimidir. Söz konusu
rejim, halkına karşı giriştiği savaşı
manipüle edebilmek için bölgede var olan terör örgütlerini kullanmaktan geri
durmamış, bununla da yetinmeyerek IŞİD gibi yeni bir terör
örgütünü besleyip büyütmüş ve kendi gücüyle
bastıramadığı muhalefeti kırdırmak için
palazlandırmış, böylece, zulüm, kan ve gözyaşı üzerine
kurduğu dikta yönetimini devam ettirmek istemiştir. Bizzat rejim
tarafından, Suriye, artık, terörün ve teröristlerin yuvasına
dönüştürülmüştür. Bu durum doğal olarak uluslararası
barış ve güvenliği tehdit edecek yeni örgütlerin bölgede
neşvünema bulmasına yol açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, son yaşanan gelişmeleri de hesaba katarak, Türkiye
olarak ulusal sınırlarımız etrafındaki tüm tehditlere
karşı gereken tedbirleri almalıyız. Ancak şunu
unutmamak gerekir ki Suriye ve rejim kaynaklı risk ve tehditler bertaraf
edilmedikçe ulusal güvenliğimiz tesis edilemeyecektir. Bugün,
uluslararası toplumun Suriyedeki ihtilafın ne kadar büyük bir sorun
hâline dönüştüğünü geç de olsa anlayabildiğini memnuniyetle
görüyoruz.
Burada
uluslararası planda alınabilecek tedbirler hakkında bir hususa
dikkatinizi çekmek istiyorum. Suriye kaynaklı risk, tehdit ve
istikrarsızlıkla mücadele bağlamında, bu tehditler ile
sınırımız arasında güvenli bir alan tesis edilmesi
ihtiyacı artık kaçınılmaz olmuştur. Kuşkusuz
böyle güvenli bir alanda, Suriye tarafında çatışmalardan kaçan
kardeşlerimiz barındırılacak ve her türlü ihtiyaçları
kendi topraklarında karşılanacaktır. Söz konusu güvenli
bölgenin bugüne kadar kurulamaması neticesinde şu ana kadar toplamda
1,5 milyonu aşkın Suriyeli ülkemize göç etmek zorunda
kalmıştır. Nitekim, ülkemiz yalnızca son iki hafta
içerisinde çatışmalardan kaçan 160 binden fazla Suriyeliye
kapılarını açmıştır. Biz inanıyoruz ki böyle
bir güvenli alan Suriyedeki çatışmalardan kaçan kardeşlerimize
kendi topraklarında nefes alma imkânını sunacaktır.
Haddizatında, hem IŞİDe hem rejime karşı sahada
yürütülebilecek mücadele bağlamında böyle bir alan gerekli olacaktır.
Ülkemiz bu konuda uluslararası alanda yapılacak iş
birliğine gereken katkıyı sunacaktır.
Değerli milletvekilleri,
IŞİDin Türkiye-Suriye sınırına 37 kilometre mesafede
bulunan Süleyman Şah Saygı Karakolu bölgesindeki mevcudiyeti
yalnızca karakolun değil, karakolda bulunan askerî personelimizin
güvenliği bağlamında da kaygılarımızı
artırmaktadır. Türk ana vatanının ayrılmaz bir
parçası olan Süleyman Şah Saygı Karakolunu korumak Türk
Hükûmetinin asli görevidir. Türkiye bu sorumluluğun gereğini yerine
getirmek konusunda hiçbir tereddüt göstermeyecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
öte yandan, ABDnin Irakı işgalinden sonra kurulan hükûmetlerin
izledikleri mezhepçi ve ötekileştirici politikalar bütün dostane
ikazlarımıza rağmen ısrarla sürdürülmüştür.
IŞİD terör örgütü bu politikaların tabii bir sonucudur. Nitekim,
bugün IŞİDe destek veren Sünni aşiretlerin bu tavrı,
Malikinin 2006 yılından itibaren sürdürdüğü mezhepçi ve
ötekileştirici politikalara ve onun güdümündeki milislerin
işlediği cinayetlere karşı biriken bir öfke patlaması
olmuştur.
Irakta cereyan etmekte olan
gelişmeler bağlamında, soydaşlarımızı,
Iraklı kardeşlerimizi ve bölgenin kadim halklarını hedef
alan IŞİD saldırıları tüm dünya gibi bizi de kaygılandırmaktadır.
Üçüncü ülkelerin aksine, hem Suriye hem Irakla ortak bir sınıra
sahip iki ülkeden biri olan Türkiye bu gelişmelerin sonuçlarının
doğrudan muhatabıdır.
Bu çerçevede, bizden bölgede olup
bitenlere gözlerimizi kapatmamız beklenmemelidir. Bu sorunlar gözlerimizi
kapatmamızla ortadan kalkacak meseleler değildir. Nitekim
şimdiden IŞİD mezalimi nedeniyle ülkemiz artan bir göç
baskısı altında kalmıştır. Benzer şekilde,
sınırlarımızda cereyan eden çatışmaların
etkisi de hissedilmektedir. Bu şekilde devam ettiği takdirde,
yarın çok daha kuvvetli bir IŞİDin kapılarımıza
dayanması kaçınılmaz olacaktır.
Diğer taraftan, IŞİD
gibi örgütlerin akılcı ve insaflı davranmalarını
temenni etmenin devlet ciddiyetiyle ve ülke yönetiminin sorumluluğuyla
bağdaşmayacağı açıktır. Türkiye olarak, bugüne
kadar, Irakın toprak bütünlüğünün ve siyasi
bağımsızlığının bu ülkeye yönelik
dış politikalarımızın ana unsuru olduğunu her
fırsatta vurguladık. Bu yöndeki
kararlılığımızı buradan bir kez daha teyit etmek
isterim.
Güçlü, müreffeh ve
istikrarlı bir Irak, başta ülkemiz olmak üzere hem uluslararası
toplumun hem bölge ülkelerinin hem de Irak halkının
çıkarınadır. Maalesef, dün izlenen mezhepçi ve
ötekileştirici politikalar ve işlenen cürümler nasıl ki Irak
halkı arasında dinî ve mezhepsel aidiyetlerin fay hatları üzerinde
uçurumlar oluşturduysa bugün de IŞİD saldırıları
söz konusu uçurumları daha da derinleştirmektedir. Bugün
IŞİD faaliyetlerine karşı önlem
alınmadığı takdirde Irakta güvenlik bunalımı
kalıcı hâle gelecektir. Eğer Iraktaki mezalime seyirci
kalırsak yalnız bugün akan kanın değil yarın akacak
kanın da hesabını tarih bizden soracaktır.
Değerli
milletvekilleri, IŞİDin kabul edilemez faaliyetleri yalnız
sınırlarımızı tehdit etmekle kalmamakta,
barış dini olan İslamiyeti ve hoşgörüyü temel ilke
edinmiş medeniyetimizi de lekelemektedir. IŞİD, bu cinayetleri,
kutsal kitabında Bir insanı öldüren bütün insanlığı
öldürmüş gibidir. yazan bir dinin nam ve hesabına
işlediğini iddia etmektedir. Dolayısıyla, IŞİD
cinayetlerine seyirci kalmak, kutsal değerlere inananlar için de kabul
edilemez bir durumdur.
Bütün bunlara ek
olarak IŞİD, ilk günden itibaren öncelikli olarak Türkmen
soydaşlarımızı ve onların yaşadıkları
bölgeleri hedef almıştır. IŞİD faaliyetlerinin
sarsıcı etkisi altındaki Iraktaki stratejik konumumuzun en
önemli unsuru olan Türkmenler, on asırdır yaşamakta oldukları
bölgelerden kaçmak zorunda kalmışlardır.
IŞİD
mezalimine hayat hakkı tanıdığımız takdirde
Irakın kuzeyindeki demografik yapı Türkmenler ve ülkemize müzahir
topluluklar aleyhine değişme riski taşımaktadır. Bu
saldırılar, Türkmen kardeşlerimiz arasında bugüne kadar
mevcut olmayan Şii-Sünni ayrımını oluşturma riskini de
barındırmaktadır. Türkmen kardeşlerimizin tek amaç
etrafında toplanmaları, mezhepçilik belasıyla birbirlerinden kopmamaları
yalnız Hükûmetimizin değil devletimizin de politikasıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugüne kadar IŞİDle mücadele amacıyla NATO
Güvenlik Zirvesi marjında Newportta, bundan ayrı olarak Ciddede,
Pariste ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında New
Yorkta düzenlenen dört toplantıda bu hususları Sayın
Dışişleri Bakanımız müttefik ortaklarımızla
paylaşmıştır. Türkiye bu toplantıların hepsinde
yer alan iki ülkeden biri oldu. Her ne kadar bilinen nedenlerle bugüne kadar bu
konuda çok görünür olmamayı tercih ettiysek de Türkiye, Irakla ilgili
olarak uluslararası toplum tarafından alınan kararların
önemli yönlendiricilerinden biri olmuş, Irak halkının
yanında bulunmuştur. Bu çabalarımız sonucunda gelinen
aşamada bahsi geçen kapsamlı stratejinin gerekliliği
hakkında ortak uluslararası bir anlayışın
oluşmuş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Terörü ortadan
kaldırmak için onu yaratan etkenlerin bertaraf edilmesi, önleyici
tedbirler alınması, tabiri caizse bataklığın
kurutulması önem taşımaktadır. IŞİDi ortaya
çıkaran etkenler siyasi niteliktedir, çözümün de esasen siyasi nitelikte
olması icap etmektedir. Tek bir çatışma alanı teşkil
eden Irak ve Suriyede IŞİDi ortaya çıkaran en önemli siyasi
etkenler, Suriyede meşruiyetini çoktan yitirmiş rejimin
acımasızlığı ve Iraktaki geçmiş yönetimin
mezhepçi ve dışlayıcı politikalarıdır. Bu
çerçevede, nisan ayında yapılan seçimleri Irak için yeni bir
başlangıç fırsatı olarak gördüğümüzü her vesileyle
belirttik, eylül ayında kurulan Hükûmete de destek bildirdik. İbadi
Hükûmetinin önceki yönetimden devraldığı sorunların çözümü
konusunda yalnız belli çevrelerle değil, bugüne kadar
dışlanan diğer kesimlerle de diyalog içerisinde ülke yönetiminde
etkili olmasını ümit ediyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ülke olarak insani yardım hususunda
taraflı-tarafsız tüm vicdanların takdirle yâd edeceği
çalışmalar icra ettik. Bu bağlamda, Irak Kürt Bölgesel
Yönetiminde Duhok vilayetinde yerlerinden edilmiş Arap, Türkmen, Ezidi
Kürt kardeşlerimizin barındırılması için 3 adet
kampın inşasını tamamlamak ve teslim etmek üzereyiz. Bu
çerçevede, haziran ayından bu yana başta ilaç ve gıda maddesi
olmak üzere, eylül sonu itibarıyla 287 tır dolusu insani
yardımı AFAD eş güdümünde bölgeye sevk ettik. Bölgeden gelen
Iraklılar, AFAD ve Kızılay yetkililerimizin IŞİD
saldırılarının en yoğun olduğu dönemde, kendi
güvenliklerini hiçe sayarak köy köy dolaştıklarını,
ihtiyaçları tespit ettiklerini ve ihtiyaç sahiplerine
ulaştırdıklarını gözyaşlarıyla
anlatmaktadırlar. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bu
görevlilerimize teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Dolayısıyla,
kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım, yüce Meclisimizin
çatısı altında, milletin vekilleri olarak elimizi
vicdanımıza koyalım, göreceğiz ki bize kendilerini temsil
etme görevi veren milletimizin güvenliği ve çıkarı ile
komşumuz ve kardeşlerimiz Suriyelilerin ve Iraklıların
barışı, refahı ve istikrarı bugün bizim elimizdedir.
Bu, tarihin bizlerin omuzlarına yüklemiş olduğu bir
sorumluluktur. Günü geldiğinde de bu sorumluluğun gereği olarak
tarih ve vicdan mahkemesinde hep birlikte hesap vereceğiz.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz bölge ülkelerinden kaynaklanan risk ve tehditleri
güvenlik, ekonomik ve toplumsal bağlamda giderek daha fazla hisseden bir
ülkedir. Çevrenizde olup bitenleri analiz edip yakın ve uzak gelecekte
ortaya çıkabilecek risk ve tehditler bağlamında
hazırlıklar yapmak ve vakitlice adımlar atmak büyük ve
çağdaş devlet olmanın gereğidir. Tabiatıyla bu
adımların hukuki altyapısını da zamanlıca tesis
etmek elzemdir. Suriye ve Iraktaki durum ve bu ülkelerden kaynaklanan risk ve
tehditler karşısında gerekli tedbirlerin sürdürülebilmesi ve
ülkemizin yüksek çıkarlarının korunması amacıyla yeni
unsurlarla zenginleştirilen bu tezkerenin AK PARTİ Grubu olarak
lehinde olduğumuzu belirtir, tezkerenin hayırlara vesile olmasını
temenni ederim.
Değerli
milletvekilleri, tezkerenin gerekçesinde yazan ifadelerden hareketle bazı
eleştiriler yapıldı burada. Biz defaatle hep şunu söyledik:
Suriyenin ve Irakın toprak bütünlüğünden yanayız. dedik.
Kimsenin bir karış toprağında gözümüz
olmadığını defaatle söyledik. Fakat buna rağmen, hâlâ,
yine aynı şekilde, bu eleştiriler maalesef tekrar edildi ve bu
tezkerenin IŞİDe karşı değil, Suriye rejimine
karşı olduğu yönünde görüşler ifade edildi. Doğrusu,
giriş paragrafında zaten PKK terör örgütü dâhil olmak üzere,
IŞİD de zikredilmektedir. Ama biz hep şunu söyledik: Bu
IŞİDi doğuran bataklık Suriye
bataklığıdır. Biz Suriyede bu bataklığın
oluşmaması için elimizden gelen gayreti gösterdik. 2011
yılında Suriyedeki sıkıntılar
başladığında, geçmişte geliştirmiş
olduğumuz iyi ilişkilerden hareketle altı ay görüşmeler
yaptık. Altı ay, bakın; altı ay telefon görüşmeleri
yapıldı, yüz yüze görüşmeler yapıldı, tavsiyelerde
bulunuldu, Bakın, bu yolun sonu çıkmaz sokaktır. denildi.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
İhvanı iktidar yapın. diye baskı yaptınız.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Ve
işte bizim telkinlerimize uymayanların, o gün yalanla dolanla bu
politikalarını yürüteceklerini sananların sonunun ne hâle
geldiğini hep birlikte görüyoruz. Suriyenin gelmiş olduğu nokta
ortada, Irakın gelmiş olduğu nokta ortada.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Türkiyenin
geldiği nokta da ortada.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Yalanla politika yürütenlerin akıbetinin ne olduğunu hep birlikte
görüyoruz ve yalan politikacıların da ülkelerini ne hâle
getirdiklerini yine birlikte görüyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bayram
namazını Şamda kılacaktınız!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Biz Türkiye olarak, her zaman bölgede demokrasiden yana olduğumuzu yüksek
bir sesle, hür bir edayla söyledik. İnsan haklarından yana
olduğumuzu söyledik ve barıştan, huzurdan, refahtan yana
olduğumuzu söyledik ve bu doğrultuda Arap Baharı
başladığı zaman da halkın meşru taleplerine kulak
verilmesini ve bu bölgede de demokrasiye geçilmesinin gereğini ifade
ettik. Bu politikanın neresi yanlış Allah aşkına?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Türkiyede demokrasi yok, Türkiyede; önce Türkiyeye demokrasiyi getirin!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Biz bunu yaparken ama birileri ne yaptı?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Türkiyeye diktayı getiriyorsunuz, dünyaya demokrasi istiyorsunuz, böyle
ikiyüzlülük olmaz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Özellikle bölgedeki bazı ülkeler ve uluslararası güçler, Arap
halklarının demokrasi talebini onlara çok görenler bu ülkeleri, Arap
Baharının yaşandığı ülkeleri cehenneme
dönüştürdüler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Önce
Türkiyeye demokrasiyi getirin, Türkiyeye özgürlük getirin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Daha dün, bakın, uluslararası koalisyon oluştuğunda,
Sayın Kılıçdaroğlu burada, yapmış olduğu
açıklama da önümüzde, ne diyordu 9 Eylülde? Dediği şu: Türkiye
savunma açısından Batı ittifakının parçası,
Türkiyenin Orta Doğuda IŞİDe karşı yapılacak
operasyonda yer almasına karşı çıkmayız, Türkiye'nin
geleceği açısından önemli bir karar olur. Şimdi, biz bu
kararı alıyoruz, Haluk Koç da buna benzer bir açıklama
yapıyor, öyle değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sana ne?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Ama,
bakınız, burada muhalefet partileri var.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sen Suriyeye savaş açıyorsun, IŞİDe
değil!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Biz o gün Ciddedeki yapılan toplantıda,
malum sebeplerden dolayı, rehinelerin hassasiyetinden dolayı,
onların kılına zarar gelmesin diye
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Metni oku, tezkere metnini oku!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) -
gayet hassas bir politika yürütürken, bunları
yaparken siz bizim aleyhimizde bu açıklamalarda bulunuyordunuz.(CHP
sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bayram namazını Şamda kılacaktınız, o
bitti.
BAŞKAN Üç
dakikalık ek sürenizi veriyorum Sayın İşler.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Şimdi,
bakınız, muhalefetin şöyle bir sorunu var: İktidarın
ak dediğine kara deme politikasını izliyorsunuz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İktidarın bir sorunu var: Halka yalan söylemek!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) -
Bakınız, biz şimdi
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - İktidarın halka yalan söylüyor! Bu sorunu çözün.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Bakınız, biz IŞİDe
karşı, gelin, mücadele edelim, bu tezkereyi çıkaralım.
dediğimiz zaman, tezkereye karşı geldiniz. Biraz önce
Loğoğlu da söyledi, bugün tarihî bir gün, 2 Ekim 2014 tarihî, önemli
bir gün ve bu tezkere Türkiye'nin geleceğinde önemli bir dönüm
noktası olacak ve bu tezkere de sizler maalesef olumsuz oy
kullanıyorsunuz, hayır diyorsunuz ve bunun hesabını da
gelecek nesillere veremeyeceksiniz. Bakınız Türkiye'nin etrafı
ateş çemberine dönmüştür.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayenizde!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Bizim
uçağımız düşürüldüğünde Sayın
Kılıçdaroğlu burada ne dedi? Niye müdahale etmiyorsunuz?
demedi mi? Neden saldırmıyorsunuz? demedi mi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Uçağı siz düşürdünüz! Mahkeme
kararlarını açıklayın! Gizli kararları
açıklayın!
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
Gürültüden, Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Şerefiniz, onurunuz, haysiyetiniz varsa mahkemenin gizli
kararını açıklayın!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Şimdi,
bakınız
BAŞKAN
Gürültüden herkes rahatsız oluyor, sadece siz değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, mahkemenin gizli kararını
açıklasınlar!
BAŞKAN -
Lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Arkadaşlar, mahkemenin gizli kararında
uçağı düşüren iktidardır.
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Tanal.
Buyurun Sayın
İşler.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Bakınız, bizim, Türkiye'nin maceraperest olduğunu
söylüyorlar, maceraperest politikalar izlediğini söylüyorlar; eğer
biz maceraperest olsaydık, o zaman uçak düştüğü zaman veya
düşürüldüğü zaman gerekli maceraya kalkardık ama biz
aklıselimle hareket ediyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Uçağı iktidar düşürdü! Halka
açıklayın. Mahkeme kararında gizlilik kararını
kaldırın.
BAŞKAN
Sayın Tanal
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Türkiye
herhangi bir devlet değildir, Türkiye'nin devlet geleneği
vardır, yüz yıllara giden bir devlet geleneği vardır ve bu
devletin kurumları vardır,
Türkiyede ortak akılla karar verilir. Çözüm süreci konusunda da,
çözüm süreci sadece Hükûmetin politikası değildir, devletin bir
politikasıdır, devletin bütün kurumları da bu politikanın
içindedir.
Ben, bu tezkerenin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Biz devletin neresindeyiz Emrullah Bey?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, sayın hatip yapmış
olduğu konuşmada Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun daha önce yapmış olduğu bir
konuşmayı amacından kopararak farklı bir yere
taşımak suretiyle tam aksi bir anlamda kullanmıştır. O
nedenle, 69uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
İki dakika
(CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Ankara Milletvekili
Emrullah İşlerin (3/1580) esas numaralı Başbakanlık
Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun 9 Eylül 2014 tarihinde yapmış
olduğu açıklamanın arkasındayız. Ben de bu kürsüden daha
önce bugün yaptığım konuşmadaki aynı şeyi
söyledim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Suriye rejimini burada savunuyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - IŞİD gibi kafa kesen, vahşi
uygulamaların içerisine girmiş olan bir örgüte karşı
Türkiye uluslararası koalisyonda yer almalıdır ama sizin
niyetiniz IŞİDle mücadele etmek değil
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Esed kafa koparmıyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sizin niyetiniz Suriye rejimiyle, Esadla daha önce
göremediğiniz hesabı görmek. Gerçekten IŞİDle mücadele
niyetiniz olsaydı bu tezkereye Esad rejimiyle hesaplaşma
iddianızı değil IŞİDle hesaplaşma
iddianızı koyardınız. Tezkerede 1 kez IŞİD
kelimesi geçiyor, 15 kez Suriye ve Esad rejimi geçiyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Esedseverliğe bak!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ayrıca,
uluslararası koalisyonun IŞİDe karşı hangi yöntemle
mücadele ettiğini burada yaptığım konuşmada sizlere
özetledim. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Emrullah Bey bu konuşmamı
dinlememiş, kendisine bir konuşma metni verilmiş veya
hazırladığı konuşmayı benim verdiğim
bilgileri dikkate almadan yapmış. Biz, Emrullah Beye ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna yardımcı olmak üzere bu konuda bir
broşür hazırladık. IŞİD Gerçeği ve Türkiye
broşüründe -sizlere de bunu dağıtalım uygun görürseniz-
uluslararası koalisyonun hangi yöntemleri uyguladığı
yazılı. Hangi ülke ne yapıyor? Kara harekâtı yapan tek bir
ülke yok. 6 ülke Hava harekâtına katılırım. demiş,
diğerleri Manevi destek, siyasi destek, diplomatik destek. diyor.
IŞİD'i besleyip büyüten, bu hâle getiren sizsiniz, sizin Hükûmetiniz,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hükûmetin Suriye politikasına, dış
politikasına güvenmiyoruz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Esedseverliliğinize bravo!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Sayın Başkan, sayın konuşmacı,
tekraren, devlet politikasıyla ilgili bir görüşünü ifade etti. Devlet
politikasının hangi şartlarda olduğunu
BAŞKAN -
Açıklama mı yapacaksınız?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Evet.
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden bir dakika.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, bana niye vermediniz?
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, Ankara Milletvekili
Emrullah İşlerin (3/1580) esas numaralı Başbakanlık
Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir
politikanın hangi şartlarda devlet politikası olduğunu,
hangi şartlarda hükûmet politikası olduğunu bilmemek
cehaletinden mi acaba bu kavramlar üzerinden siyaset yürütülüyor, yoksa devlet
kavramı üzerinden bir baskı oluşturmak için mi bu siyaset
yürütülüyor?
Değerli
milletvekilleri, başta Sayın Genel Başkanımız olmak
üzere, defalarca açılım politikasının
karşısında olduğumuzu ifade ettik ve eğer millet
iradesinin yekûnu esassa Milliyetçi Hareket Partisi de bu Parlamentoda temsil
edilen ve millet iradesinin bir kısmının temsilcisidir.
Başka gruplardan da aynı ifadeleri kullananlar var. Devletin
kurumlarıyla oluşturulan bir politikaysa başta Genelkurmay
Başkanı daha bundan bir hafta, iki hafa önce açılım
politikasının içeriğinin ne olduğunu bilmediğini ifade
etti. Bütün bu şartlar altında, acaba -sayın
konuşmacılar, ben vicdanlarınızda sorgulamanızı
rica ediyorum- milletvekili grubunda açılım politikasının
içeriğinin ne olduğunu bilen var mı? Bakanlar Kurulunun
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN -
Şimdi
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, biraz önce sayın
konuşmacı düşen uçaktan bahsetti. Millî Savunma Bakanı
burada, askerî yetkililer burada.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sayın Başkan, böyle bir şey usul yok.
Her ayağa kalkan konuşacak mı Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Askerî Ceza Mahkemesinin bu konuda verdiği gizlilik
kararı var. Bu uçağın niçin düşürüldüğünün sebebi
orada yazılı. Yani burada askerî yetkililer biliyor, mümkünse bunu,
kamuoyuna ve Meclise bilgi vermelerini istirham ediyorum.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sayın Başkan, dinlemek zorunda
değiliz.
BAŞKAN
Tamam, sonra açıklarlar Sayın Tanal, sonra bir açıklama
yaparlar.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Şimdi açıklasın Sayın Başkan.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
6.-
Başbakanlığın, Türkiyenin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde,
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına ve bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre
gerekli düzenlemelerin yapılmasına Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/1580)
(Devam)
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Osman Taney Korutürk şahsı
adına konuşacak.
Süresi on dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün
görüşmekte olduğumuz tezkere konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşleri Adana Milletvekili Sayın Faruk Loğoğlu tarafından çok etraflı bir
şekilde, çok doğru gerekçelerle Meclis zabıtlarına
değil tarihe geçecek şekilde açıklanmıştır. Ben
bunları yeniden tekrarlayacak değilim. Birkaç konu üzerinde
duracağım, eksik kalmış noktalar değil ama daha fazla
vurgulanabilecek noktalar diye düşünüyorum.
Şimdi,
birincisi: Bu tezkerede ne isteniyor? Başbakan ve Cumhurbaşkanı
kamuoyuna yapmış oldukları açıklamalarda bu tezkereyi
Türkiyeye yönelik terör tehdidine karşı güvenliğimizin
sağlanması olarak izah ettiler. Tezkerenin metnini okuduğunuz
zaman, bunun bir Bakanlar Kurulu Prensip Kararı diye bölümü var, bir de
tezkerenin kendisi var, bu ikisi bir bütün. Birinci kısımda hiç öyle
bir terörle mücadele izlenimi vermiyor burası çünkü yurt
dışına asker göndermek... Asker göndermek, terörle mücadele yurt
dışına asker göndermekle mi olacak? Terörle mücadeleyi yapmak
için önce kendi sınırlarınızı tamamen kapatmanız,
geçilmez hâle getirmeniz lazım. Tıbbi tabirle hermetik olarak
kapatmanız lazım sınırlarınızı.
Sınırlarınızdan yapılan ticareti mutlaka engellemeniz
lazım, önlemeniz lazım. Sınırlarınızdan petrol
ticareti yapılıyor. diye Fransız radyoları bar bar bağırıyor
çünkü Fransaya satılıyormuş, burada paçal yapılıp
oradaki kötü kalite petrol bizim petrolle birleştirilip buradaki
rafinerilerde rafine edilip Avrupa Birliğine gidiyormuş. Bunu
kesmeniz lazım. Memleketin içinde dolaşan IŞİD
unsurlarını takip altına almanız lazım. Bunları
kovuşturmanız, tevkif etmeniz,
mahkemeye sevk etmeniz, yurt dışı edebileceklerinizi etmeniz
lazım. Terörle mücadele böyle yapılıyor, yurt
dışına asker göndermekle olmuyor. Yurt dışına
asker göndermek ne demek? Iraktaki, Suriyedeki IŞİD belasıyla
siz mi mücadele edeceksiniz oralarda, asker gönderip?
Obama
açıklama yaptı, Kara harekâtı yapmak istemiyorum. diyor.
Obamanın yapmak istemediği harekâtı Türk askerine siz mi
yaptıracaksınız? Genç genç çocukları oraya götürüp siz mi
kırdırtacaksınız? Böyle bir tezkere olabilir mi
arkadaşlar? Bu tezkereyi niye getiriyorsunuz?
Şimdi, bu
tezkereyi düşündüğünüz zaman, bir de 1 Mart 2003 tezkeresini
düşünün. 1 Mart 2003 tezkeresi, aşağı yukarı yine yurt
dışına asker göndermek ama ondan da önemlisi yabancı
askerlerin buraya gelmesini öngören bir tezkereydi.
Yabancı
askerlerin buraya gelmesi burada da var. Nasıl var? Bakın, burada, bu
tezkerenin içerisinde ne diyorsunuz: Yabancı askerlerin Türkiye'ye
getirilmesi, bunların Hükûmetin belirlediği şekilde
kullanılması. Bu kadar mı? 1 Mart tezkeresiyle ilgili olarak
yazılmış tuğla gibi kitaplar var arkadaşlar,
okumanızı tavsiye ederim. Amerikayla yapılmış olan
uzun müzakereleri yazıyor; bu askerler nasıl gelecek, nasıl
gidecek, nerede duracak, nerede kalkacak, neye tabi olacak.
Bakın, size
ben 1 Mart 2003 tezkeresinde bunlar nasıl geçmiş, bir göstereyim.
Askerlerin gelişiyle ilgili olarak sayı veriyor, 60 bini geçmeyecek
miktarda diyor. Uçaklar için sayı veriyor, 255 uçak diyor.
Bunların kalış süreleri için süre veriyor, altı ay diyor.
Bunların hiçbirisi yok burada.
Yabancı askerler
gelecek. Niye gelecek? Hangi yabancı askerler gelecek? Hangi hukuka tabi
olacak? Ne zaman gidecek? Böyle bir şey olabilir mi?
Sizin 1 Mart 2003
tezkeresine oy vermeyen milletvekili arkadaşlarınız
aranızda vardır, biliyorum, burada da bunu bir daha düşünün,
vicdanlarınıza hitap ederek düşünün.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Onları gönderdiler.
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (Devamla) Bakın, geçen sene bir torba kanun geçti bir gece geç
vakit, o torba kanunda Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmetler
Kanununun askerlik yükümlülüğüyle ilgili maddesinde bir
değişiklik yapıldı. Ben çıktım, bu kürsüde size
söyledim, Çok yanlış bir değişiklik yapıyorsunuz
burada. diye, çünkü yükümlü askerlik
Orada diyordu ki: Vatan savunması
için harp sanatını öğrenme ve yapma yükümlülüğüdür. Vatan
savunması sözünü oradan çıkarttınız. O nasıl
kaldı? Şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun
içerisinde diyor ki: Askerlik yükümlülüğü harp sanatını
öğrenmek ve yapmak zorunluluğudur. Böyle bir şey olabilir mi?
Harp sanatını öğrenmek ve yapmak. Ne için öğrenmek ve
yapmak? IŞİDe karşı mücadele için taşeron
sıfatıyla Amerikanın gitmediği arazilere çıkmak,
oralarda can vermek için. Bunu acaba onun için mi yaptınız? Şimdi
bir şüphe doğuyor! Bu nasıl iş arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
burada, bakıyorsunuz, gene birtakım anlamsız şeyler var
tezkerenin kendi içinde, girişinde değil. Diyor ki: Kitlesel göç
gibi muhtemel risklere karşı
Arkadaşlar, bunu kim
yazmış, şaka mı yapıyor? Kitlesel göç gibi muhtemel
risk. Hangi muhtemel risk? 1,5 milyon Suriyeli Türkiyede sürünüyor.
Kırmızı ışıkta duramıyoruz arabayla, gelip
camı silenden para isteyene kadar. Yazık değil mi bu insanlara,
niye burada oldular? Adalet ve Kalkınma Partisi adına yapılan
konuşmalarda deniliyor ki IŞİDin, IŞİD terör
örgütünün ve diğer örgütlerin buralarda kök salmasının sebebi
Suriye bataklığıdır. Suriye
bataklığının sebebi nedir?
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Eseddir.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Eseddir, Esed.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) - Suriye
bataklığının sebebi, şu anda
Başbakanınız olan eski Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun hayalci politikaları, yanlış
politikaları, bütün o terör örgütlerini buraya getirmesi. Onu niye
görmüyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Gelişmelerin
seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak
için
Arkadaşlar, bundan daha telafisi güç bir durum olabilir mi? Şu
anda içinde bulunduğumuz durumdan telafisi daha güç bir durum
düşünebiliyor musunuz? İleride telafisi güç duruma
düşeceğiz. diyorsunuz. Farkında mı değil acaba bunu
yazanlar, bu nasıl iş? Dışişleri
Bakanlığı benim kendi kurumum, onlara da mı göstermediniz?
İleride
telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik
bir politika izlemek için
,
yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunması ve Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
kullanılması
Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre
yabancı güçleri kullanmak çok zor. Yabancı güçler Hükûmetin
belirleyeceği esaslara göre kullanılamadığı içindir ki
1 Mart Tezkeresinde çok büyük sıkıntılar çıktı ve çok
şükür ki Büyük Millet Meclisinin çok şerefli ve tutarlı bir
davranışıyla bu tezkere kabul edilmedi. Şimdi bunun da
kabul edilmemesi lazım arkadaşlar. Vicdanınıza sorun:
Askeri dışarı göndermeye gerek var mı IŞİDle
mücadele etmek için? Yok. Koalisyon kuruldu mu? Kuruldu. Koalisyonun -demin
Adalet ve Kalkınma Partisi adına izah edildiği üzere- bir
güvenli bölge kurma kararı var mı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinden çıkan? Yok. Böyle bir karar olmayınca nereye,
kimi göndereceksiniz? Eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
böyle bir karar çıkartırsa, siz de bu karara uygun olarak oraya asker
göndermeyi düşünürseniz, burada Danışma Kurulumuz var,
toplanır, on dakika içerisinde karar verir; bir saat içerisinde Büyük
Millet Meclisi toplanır, bir tezkere çıkartır, oraya bunu
veririz ama bugün bu karanlık tablonun içerisinde size açık çek
veremeyiz. Size açık çek verenler de vicdanlarıyla baş başa
kalırlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
Başbakan Sayın Genel Başkanımıza hitaben diyor ki:
Kılıçdaroğlunu uyarıyorum, eğer Cumhuriyet Halk
Partisi bu tezkereye hayır oyu verirse tarih Cumhuriyet Halk Partisinin
adını IŞİDle beraber yazar.
Bakın
arkadaşlar, çok açık söylüyorum, ben de Başbakanı
uyarıyorum: Eğer bu tezkere geçer, bu tezkere dolayısıyla
yurt dışına asker gönderilir, orada bir tek askerimiz can
verirse bu tarihe geçmekle bitmez; bu, Başbakanı Yüce Divana götürür.
(CHP sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Eğer bu
tezkere geçer, bu tezkere dolayısıyla yurt dışında
egemen bir ülkenin varlığına kast edecek şekilde
Silahlı Kuvvetlerimiz harekete geçerse bu da tarihle bitmez, bunun da sonu
Uluslararası Adalet Divanıdır, Uluslararası Ceza
Divanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bütün bu konularda
Hükûmeti de uyarıyorum, sizleri de uyarıyorum. Bu tezkere çok vahim
bir savaş tezkeresi, böyle bir tezkereyi kabul etmeyin arkadaşlar,
böyle bir tezkereyi bırakın gitsin. Gerektiği takdirde toplanırız,
bu tezkereyi, belli şartlar altında hangi asker nereye gelecek,
nereden gidecek, nerede oturacak, nerede kalkacak, ne yiyecek, ne içecek ona
bakarız, öyle kabul ederiz ama şu şekilde bu tezkere kabul
edilemez. Ederseniz hepiniz tarih önünde ciddi surette sorumlu olursunuz.
Bunlara bir kere daha dikkatinizi çekiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın
Şirin Ünal.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetimiz tarafından yüce Meclisimize gönderilen tezkere hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yeni yasama
yılının hayırlı olması temennilerimle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz,
geçmişte olduğu gibi günümüzde de bir yandan millî menfaatlerimizi
gözeten, diğer yandan bölgemizin barış ve istikrarına
katkı sunan politikalar izlemeye devam etmektedir. Bugün görüşmekte
olduğumuz konu da ülkemizin bu temel tutumunun bir yansıması mahiyetindedir;
ülkemizde ve bölgemizde huzur ve sükûnun tesisi adına alınması
gereken önemli bir kararın müzakeresinden ibarettir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin güney kara sınırları boyunca ulusal
güvenliğimize dönük risk ve tehditler son dönemde yaşanan
gelişmeler neticesinde ciddi biçimde artmıştır.
Irakın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör örgütü unsurları
varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye ve Irakta
diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya
koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir. Nitekim,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu yıl içerisinde
almış olduğu 2170 ve 2178 sayılı kararlarıyla
Irak ve Suriyenin toprak bütünlüğü ve
bağımsızlığını teyit etmiş, bu
ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve
benzeri terör faaliyetlerine karşı, Birleşmiş Milletler
üyesi tüm ülkelere 1373 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki
sorumluluklarına uygun bir şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında
bulunmuştur. Bütün bu faktörler göz önüne alındığında,
daha önce, ilk olarak 2007 yılında çıkan ve 6 defa uzatılan
Irak tezkeresi ve 2012 yılında çıkan ve 1 defa uzatılan
Suriye tezkeresini zaruri hâle getiren risklerin devam etmesi ve yeni
unsurların da devreye girmiş olması dolayısıyla Irak
ve Suriyedeki güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere
karşı ilave tedbirler almamız ulusal güvenliğimizin
gereği olduğu kadar, uluslararası hukuktan kaynaklanan bir
yükümlülüğümüz hâline de gelmiştir.
Komşumuz Irakın toprak
bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının
korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının
Iraktaki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehlikelere
karşı askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini
artırarak sürdürmek durumundadır.
Diğer taraftan, Suriyedeki
rejimin dördüncü yılına giren şiddet politikalarının
insani, bölgesel güvenlik ve istikrar bakımından yol
açtığı risk ve tehditler artmaktadır. Rejim, sivillere
yönelik saldırılarını ayrım gözetmeksizin ve her türlü
ağır silahlara başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir.
Ayrıca, meşruiyetten yoksun iktidarını idame ettirebilmek
amacıyla terör gruplarına destek vermekte, etnik ve mezhepsel
aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları
fiilî çatışmaya dönüştürmeyi hedefleyen bir siyaset
izlemektedir. Suriye rejiminin, özellikle ülkemize yakın bölgelerde
faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği terör
gruplarının nüfuz arayışları çerçevesinde
gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik
bunalımı derinleşmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili
kararları olmak üzere, uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmeye
özen göstermektedir. Dört yıla yakın bir süredir komşumuz
Suriyede yaşanan gelişmeler, küresel ölçekte olduğu gibi
ülkemizin de gündeminde ön planda yer almaktadır. Suriyede büyük bir
insani ve sosyoekonomik yıkıma yol açan çatışma
ortamının ortaya koyduğu risk ve tehditler çerçevesinde ulusal
güvenlik ve çıkarlarımızın korunması millî
politikamızın esasını oluşturmayı sürdürmektedir.
Bu çerçevede, Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak
ve kollamak, olası gelişmeler karşısında süratli
ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak maksadıyla
tezkerenin bir yıl süreyle uzatılması gerekli görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Suriye rejiminin tedhiş siyasetinin bugün
ulaştığı noktanın son yarım asırda eşi
ve benzeri görülmemiştir. Beşar Esad rejimi gerek Birleşmiş
Milletler belgelerinde gerek birçok uluslararası örgütün açıklama ve
kararlarında gerek Suriye halkının dostu ülkelerin
düzenlediği toplantılarda Suriyede insanlığa
karşı işlenen suçların yegâne sorumlusu olarak tescil
edilmiştir. İlaveten, Esad rejiminin desteği ve iş
birliği sayesinde Suriyedeki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz
konusu terörist gruplar eylemlerini Iraka da taşıyarak bu ülkeyi de
kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemişlerdir.
Dolayısıyla,
Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı terör tehlikesiyle
birlikte genişlemiş, bölgesel ve uluslararası barış,
güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline gelmiştir. Çok
değil, sadece bundan bir yıl önce Şamda çoğunluğu
kadın ve çocuk sivil halkı hedef alan kimyasal silah
kullanımı ise rejimin gözü dönmüşlüğünün ve kitlesel imha
politikalarının son ve en zalimane örneği olarak tarihe
geçmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye anılan risk ve tehditleri artan oranda ve en
fazla hisseden bölge ülkesi konumundadır. Bu çerçevede, Türkiyenin bu
risk ve tehditlere karşı kayıtsız kalması beklenemez,
tıpkı insanlığa karşı kucak açma noktasında
kayıtsız kalmadığımız gibi.
Evet,
değerli milletvekilleri, Avrupanın tamamının Suriyeden
kabul ettiği mülteci sayısı sadece 130 bindir. Türkiyenin
kapılarını açarak bağrına bastığı
Suriyeli mülteci sayısı ise 1,5 milyona
yaklaşmıştır. Şu ana kadar topraklarımızdaki
misafirlerimiz için 4 milyar dolar para harcadık, sınır ötesi
yardımlarla bu rakam 4,5 milyar dolara ulaşmaktadır. AK
PARTİ olarak bununla gurur duyuyoruz ve bu harcamaların istikbale
yönelik eşsiz bir dostluk ve kardeşlik iklimi
oluşturacağına inanıyoruz.
Altını
çizmek gerekirse Irak ve Suriyeden gelenlerin etnik kökenlerini,
inançlarını, mezheplerini sorgulayan değil, muhtaçların
tamamına kapılarını açan, onları doyuran, giydiren,
barındıran bir Türkiye var. Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Şii,
Sünni, Nusayri, Hristiyan, Musevi demeden, hiçbir ayrım yapmaksızın, insana sadece insan
olarak, sadece can olarak bakan, herkese elini uzatan bir Türkiye var.
Değerli
milletvekilleri, biz AK PARTİ olarak bu bölgede barışı,
istikrarı ve huzuru hedeflemekteyiz. Mezhepçi politikalar kesinlikle
uygulamıyoruz, bugüne kadar uygulamadık, bundan sonra da
uygulamayacağız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) - Yemin eder misin Sayın Milletvekili?
ŞİRİN
ÜNAL (Devamla) 2002de çizmiş olduğumuz çizgimizi 2014
yılında da devam ettiriyoruz. O gün ne dediysek bugün de
aynısını söylüyoruz. İlkeli, ahlaki, çıkar odaklı
değil insan odaklı bir politika izliyoruz. Bu politikamızı
Allahın izni, milletimizin de desteğiyle devam ettireceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Terör, her
şeyden önce insanın en temel hakkı olan yaşam hakkına
saldırıdır ve bu hakkın en ağır ihlalidir. AK
PARTİ olarak, bir Müslümanın bir insanı Allahuekber diyerek
öldürmesini asla tasvip etmiyoruz. Bu bağlamda, IŞİD
unsurlarının İslamla alakalarının
olmadığına bir kez daha şahit olmaktayız. Ülkemizin
muhtemel tehlikelere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini
sağlamak, kriz süresince ve
sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde
Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak,
hadiselerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla
karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine
yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı
Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin
gerektiği taktirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak
üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere
yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunması, bu kuvvetlerin
Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve
tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara
imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenmesi
gerektiği düşüncesiyle tezkerenin ülkemiz ve milletimiz adına
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Kurban
Bayramınızı en iyi dileklerimle kutluyor, hepinize selam ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
tezkereyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
Sayı:
31853594-165-22 30/9/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiyenin güney
kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler,
son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde
artmıştır. Irak'ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör
unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye
ve Irak'ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya
koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir. Nitekim, bu
nedenle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178
(2014) sayılı kararlarıyla Irak ve Suriye'nin toprak
bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit
etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış,
IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı
Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası
hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli
tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.
Bütün bu faktörler
göz önüne alındığında, daha önce ilk olarak 2007
yılında çıkan ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi ve 2012
yılında çıkan ve 1 defa uzatılan Suriye tezkeresini zaruri
hale getiren risklerin devam etmesi ve yeni unsurların da devreye
girmiş olması dolayısıyla Irak ve Suriye'deki güvenlik
boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave
tedbirler almamız ulusal güvenliğimizin gereği olduğu kadar
uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüz hâline de
gelmiştir.
Komşumuz
Irak'ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve
istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör
gruplarının Irak'taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu
tehditlere karşı askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve
girişimlerini artırarak sürdürmek durumundadır.
Diğer
taraftan, Suriye'de rejimin, dördüncü yılına giren şiddet
politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar
bakımından yol açtığı risk ve tehditler
artmaktadır. Rejim, sivillere yönelik saldırılarını
ayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta
beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca, meşruiyetten yoksun
iktidarını idame ettirebilmek amacıyla terör gruplarına
destek vermekte, etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle
toplumsal farklılıkları fiilî çatışmaya dönüştürmeyi
hedefleyen bir siyaset izlemektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize
yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik
ettiği terör gruplarının, nüfuz arayışları
çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik
bunalımı derinleşmiştir.
Esad rejiminin desteği ve iş birliği
sayesinde Suriye'deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist
gruplar eylemlerini Irak'a da taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına
ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla,
Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı terör tehlikesiyle
birlikte genişlemiş, bölgesel ve uluslararası barış,
güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline gelmiştir.
Türkiye, anılan risk ve tehditleri artan oranda ve
en fazla hisseden bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye'nin bu risk ve
tehditlere karşı kayıtsız kalması beklenemez.
Bugüne kadar Suriye kaynaklı saldırılarda
çok sayıda vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Rejimin şiddet politikası ile terörist
unsurların baskısı arasında sıkışan sivil
halkın güvenli bir sığınak arayışı
çerçevesinde ülkemize yönelme istidadı devam etmektedir. Suriye'deki
çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç
hareketinin kapsamının genişleyerek kitlesel boyuta
ulaşması ihtimal dâhilindedir.
Suriye rejiminin, balistik füzeler dâhil olmak üzere,
ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırıların yol
açtığı tahribat ağırlaşmakta, ülkemizi hedef alan
saldırgan politikaları sürmektedir. Rejim, elinde bulundurduğu
kimyasal silah stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini 2118 (2013)
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararına
uygun şekilde sonuçlandırmamıştır. Buna ilaveten,
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü bünyesindeki Veri Toplama
Misyonu tarafından hazırlanan raporda Suriye'de klor
gazının sistematik biçimde ve müteaddit defalar
kullanıldığının tespiti ile Birleşmiş
Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma
Komisyonunun raporunda da rejimin saldırılarında klor
gazına başvurduğunu kayda geçirmesi, bunun yanında rejimin
200 binden fazla insanı konvansiyonel silahlarla öldürmüş olması
ülkemizin ulusal çıkarlarına yönelik tehdit düzeyini göstermektedir.
Öte yandan, uluslararası hukuk uyarınca Türk
toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı Karakoluna dönük
güvenlik riski de artmıştır.
Yukarıda
belirtilen tüm gelişmeler, Türkiye'nin rejimin ve terör
gruplarının gerçekleştirebileceği her türlü
saldırıdan, ayrıca Suriye'deki belirsizlik ve kaos
ortamından en fazla etkilenebilecek ülke konumunda olduğunu teyit
etmektedir.
Bu çerçevede,
ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme
karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız
doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem
taşımaktadır.
Türkiye'nin ulusal
güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine
karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri
almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini
sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek
gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir
şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride
telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik
bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul,
miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, gerektiği takdirde sınır ötesi
harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve
aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara
göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için,
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin
verilmesini arz ederim.
Ahmet Davutoğlu
Başbakan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tezkerenin oylamasının açık oylama
şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğün
143. maddesi uyarınca görüşülmekte olan Başbakanlık
Tezkeresinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Altay Mehmet
Akif Hamzaçebi Malik
Ecder Özdemir
Sinop İstanbul Sivas
Aydın
Ağan Ayaydın Müslim
Sarı Turhan
Tayan
İstanbul İstanbul Bursa
Aytun
Çıray İlhan
Demiröz Ali
Serindağ
İzmir Bursa Gaziantep
Vahap
Seçer Bülent
Kuşoğlu Sinan
Aydın Aygün
Mersin Ankara Ankara
Fatma
Nur Serter Yıldıray
Sapan Ahmet
Toptaş
İstanbul Antalya Afyonkarahisar
Haluk
Eyidoğan Gürkut
Acar Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Antalya Burdur
Kamer
Genç Hülya
Güven
Tunceli İzmir
BAŞKAN
Şimdi imza sahiplerini arayacağım.
Engin Altay? Burada.
Mehmet Akif
Hamzaçebi? Burada.
Malik Ecder
Özdemir? Burada.
Aydın
Ağan Ayaydın
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN
Müslim Sarı? Burada.
Turhan Tayan?
Burada.
Vahap Seçer?
Burada.
Bülent
Kuşoğlu? Burada.
İlhan
Demiröz? Burada.
Sinan Aygün?
Burada.
Ali Serindağ?
Burada.
Ahmet Toptaş?
Burada.
Yıldıray
Sapan? Burada.
Nur Serter?
Burada.
Haluk
Eyidoğan? Burada.
Kamer Genç?
Burada.
Gürkut Acar?
Burada.
Ramazan Kerim
Özkan? Burada.
Hülya Güven?
Burada.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
Ayrıca
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını belirtir pusulayı da aynı süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN
Başkanlığa verilen vekâletleri okuyorum: Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan yerine Adalet Bakanı Sayın
Bekir Bozdağ, Sağlık Bakanı Sayın Mehmet
Müezzinoğlu yerine Sayın Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı yerine Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek yerine Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris
Güllüce, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam yerine
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yerine Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci, Başbakan Ahmet Davutoğlu yerine Başbakan Yardımcısı
Sayın Yalçın Akdoğan vekâleten oy kullanacaklardır.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Başbakanlık
Tezkeresinin açık oylama sonucu:
|
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
396 |
|
Kabul |
: |
298 |
|
Ret |
: |
98(X) |
|
Kâtip
Üye Muhammet
Bilal Macit İstanbul |
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmek için 14 Ekim 2014
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum,
herkese iyi bayramlar diliyorum.
Kapanma Saati:
20.01