TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
20nci Birleşim
27 Kasım 2014
Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten'in, Suriye, Filistin ve Doğu Türkistanda yaşanan
insanlık dışı olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı'nın, Ermenekteki maden faciası ve ailelerin
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın, zeytin hasat dönemine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve 21 milletvekilinin, Türkiyedeki yoksulluğun temel sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1152)
2.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve 21 milletvekilinin, Türkiye genelinde deniz kirliliğinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1153)
3.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
cezaevlerindeki açlık grevlerinin yol açtığı
sağlık problemlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1154)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Mardin
Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
eğitim sisteminin en önemli bileşenlerinden biri olan ders
kitaplarının içeriğinin araştırılması
amacıyla 17/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 27
Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından,
başkentin göbeğinde yer alan Atatürk Orman Çiftliğinin birinci
derecede tarihî doğal sit alanı iken üçüncü derece sit alanına
dönüştürülmesindeki yasal olmayan uygulamaların ve çözüm
yollarının derinlemesine araştırılması,
eksiklerinin giderilmesi, destekleme yollarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması ve Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve
arkadaşları tarafından, 1950de yasal statüye kavuşan,
1922de doğal ve tarihî sit alanı kapsamına alınan Atatürk
Orman Çiftliğine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı
Hizmet Binasının yapım kararının yürürlüğe
girmesi, bu bina için bazı yasalarda özel değişiklikler
yapılması, imar projesi izinlerinin alınması, maliyetinin
belirlenmesi ve ihale ediliş yönteminin yasalara ve Anayasaya uygun olup
olmadığının, yapılan fahiş harcamalarla kamu
parasının ne kadar israf edildiğinin
araştırılması ve kamu zararının giderilmesi
amacıyla 25/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2014 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve arkadaşları
tarafından, 2014-2015 eğitim öğretim yılı TEOG (Temel
Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavı ve buna
bağlı olarak gerçekleştirilen ortaöğretim kurumlarına
öğrenci yerleştirme işlemlerinin, kaçak açılmış
olan medrese tarzı sözde okulların, imam-hatip okullarının
ve 250 bin öğrenciye verilen özel okul desteğinin
araştırılması amacıyla 20/11/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 27
Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının 8inci sırasında
bulunan 650 sıra sayılı Kanun Tasarısının
gündemin 4üncü sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 2 Aralık 2014 Salı günkü birleşiminde 650 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Genel
Kurulun, daha önce haftalık çalışma günlerinin
dışında toplanması kararlaştırılan 28, 29 ve
30 Kasım 2014 Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri toplanmamasına
ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Konya Milletvekili Faruk
Bal'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın'ın, Hatay Milletvekili Refik Eryılmazın 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin 36ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Konya Milletvekili Faruk
Bal'ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
4.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahine
eşinin vefatı nedeniyle başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahine eşinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediklerine
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır'ın, Karabük Milletvekili Mehmet Ali
Şahine eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
2.- Çevre Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
3.- Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
4.- Adalet Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512
Sayılı Noterlik Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları
Halinde Yapılacak İşlemlere İlişkin Sorunların
Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı
655)
4.- 176 Sayılı
Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S. Sayısı: 650)
5.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın, Karabük
Milletvekili Mehmet Ali Şahine eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, sülfirik asit ve borik asit fabrikalarının
özelleştirileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54139)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, TPAO'nun halka arz yoluyla özelleştirileceği
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/54140)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, TEİAŞ'a ait kamu hisselerinin yüzde 49'unun
özelleştirileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54141)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, BOTAŞ'ın iletim hatlarının
özelleştirileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54142)
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, elektrik üretim santrallerinin
özelleştirileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54143)
6.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'da Bakanlığa
bağlı kurumlarda engelli merdiveni ve engelli tuvaleti mevcut olup
olmadığına ve son iki yıl içerisinde istihdam edilen
engelli personel sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54144)
7.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam'ın, benzin ve motorinde indirim yapılması
talebine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/54145)
8.- Konya Milletvekili Atilla
Kart'ın, Tuz Gölü Havzasında yapılması öngörülen yer
altında doğal depolama çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54146)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında özelleştirilen
madenlere ve bor madenlerinin özelleştirilmesi kapsamında
yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54147)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, taşınır ve
taşınmaz kiralamaları nedeniyle yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun cevabı (7/54590)
27 Kasım 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Suriye, Filistin ve
Doğu Türkistanda yaşanan insani konularla ilgili söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtene aittir.
Buyurun Sayın İçten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Cuma
İçten'in, Suriye, Filistin ve Doğu Türkistanda yaşanan
insanlık dışı olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
insanlığın onurunun 1949 yılından beri ayaklar
altına alındığı yerlerden biri olan Doğu
Türkistana selam olsun.
Korkakların 1946
yılından beri işgal ettiği, zulmettiği; yürekli
insanların ise bu zulme canlarını ortaya koyarak şehadete
yürüyen, mücadele veren ve ilk kıblemiz Salâhaddin Eyyubînin
fethettiği Filistin topraklarına selam olsun.
1982 yılında
Hama katliamında 2011 yılından beri de Halepte, Rojavada,
Şamda, Gutada, Kobanide, Sincarda Esed ve IŞİD
tarafından katledilen insanların hesabını soran, özgürlük
mücadelesi veren Kürtlere, Türkmenlere, Araplara selam olsun.
Myanmarda Budistler
tarafından diri diri yakılarak şehit edilenlere selam olsun.
Orta Afrikada
boyunlarına takılı haçlarla la ilahe illallah diyenler
katlediliyor. Bu zalimlere boyun eğmeyenlere selam olsun.
1949 yılından beri,
35 milyon insan komünist Çinliler tarafından katledildi. Hâlâ Doğu
Türkistanda yaşayan Müslüman Türklere soykırım
yapılmaktadır. Bu soykırıma dünya her zamanki gibi suskun
kalıyor. Doğu Türkistana bakınca Kürtlerin geçmişini
görüyorum. Uygur Türkleri, Kürtlerin AK PARTİ iktidarından önceki
hâlleri gibiler; her gün soykırımlar, göç, işkence, faili meçhul
cinayetler, idamlar ve zulümler. Bir Kürt olarak onları en iyi anlayan
bizleriz. Sadece bu yıl 260 Uygur Türkü kurşuna dizilerek şehit
edildi. Taylandda 300 kişi tutuklu, eğer bunlar iade edilirse bunlar
da kurşuna dizilecekler. Yakın zamanda Kaşgarda 3 bin kişi
şehit edildi.
İsraildeki terörist hükûmet
namusumuza, dinimize saldırmaya devam ediyor. Geçenlerde ilk kıblemiz
Mescidi Aksaya saldırıda bulundular, namaz kılmayı
yasakladılar; kirli zihniyetleri yetmedi, kirli ayaklarıyla secde
ettiğimiz mekânlara ayak bastılar. Ey zalim siyonistler, Mescidi
Aksaya saldıran deccallar! Aklınızı
başınıza alın, bu bize savaş açmak demektir. Ey
zalimler! Siz camilerimize saldırırken biz sizin ibadet yerlerinizi
onararak size tokat vuruyoruz. Bizim dinlerle bir kavgamız yok. Salâhaddin
Eyyubî El Kürdiden insanlığı öğrenmemiş iseniz onun
torunları olan bizlerden hâlâ öğrenebilirsiniz.
Suriyede mezhep savaşı
devam etmekte ve insanlık onuru öldürülmektedir. 2 milyon insanı
misafir eden, üç yıl içerisinde 5 milyar para harcayan, Suriyedeki
Kürtlere yardım malzemesi yollayan; hastaları, yaralıları
tedavi eden, peşmergelerin geçişini sağlayan; din, dil, ırk
ve mezhep demeden herkese kucak açan tek ülke olduk elhamdülillah. Suriyede
yaşayan Türkmenlere akrabalık ve tarihsel bağlardan dolayı
yardım yapılması ne kadar doğruysa aynı şekilde
Suriye ve Kobanideki Kürtlere de yardım yapılması o kadar
doğrudur. Yeni Türkiyede yaşayan herkesin dünyanın başka
bir ucundakilerle akrabalığı, hepimizin
akrabalığıdır. Suriyede unutmayın ki kadim olan
yalnızca halkın kendisidir.
Dünya coğrafyası üzerinde mazlum
insanların kanı her geçen yıl daha fazla akmaktadır.
Deccallar, Dehaklar her geçen gün daha fazla acımasız olmakta ve kan
içmeye doymamaktadırlar. Devlet eliyle terör işleyen ülkelerin
sayısı artarken insanlıktan nasibini alamayanlar bunu izlemekten
zevk almaktadırlar.
Ey bu duruma sessiz kalan kahrolasıca dünya, ey bu
durumu her gün ekranları başında izleyip suskun kalanlar, ey
sevgiden, barıştan yoksun nemrutlar! Durun, biz varız, daha
henüz ölmedik; AK PARTİ, ak kadro ve Türkiye var, zalimlerin korkulu
rüyası Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan ve Sayın Başbakanımız Profesör Doktor Ahmet
Davutoğlu var. Kalbimizde Allah, dilimizde Kur'an, elimizde Hazreti Ali
(RA) kılıcı oldukça, referansımız Resulullah oldukça
güneş batıdan doğuncaya dek zalimlere karşı elif gibi
dik, mazlumlara karşı vav gibi mütevazı olacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçten.
Gündem dışı ikinci söz, Ermenek
ilçesindeki maden faciası ve ailelerin durumu hakkında söz isteyen
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Ermenekteki maden faciası ve ailelerin durumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ermenekte yaşanan maden faciası ve
ailelerin durumu hakkında gündem dışı söz aldım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
28 Ekim 2014 günü Ermenekte yaşanan faciada yer
altında kalan 18 madencimizden 10unun cansız bedenlerine
ulaşılmış, aradan otuz gün geçmesine rağmen 8
kardeşimize hâlâ ulaşılamamıştır. Öncelikle ve
bir kez daha, maden şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Bu faciaya dair Ermenek Cumhuriyet
Başsavcılığınca başlatılan soruşturma
kapsamında ruhsat sahibi ve işletmeci firmaların yetkililerinden
olan 8 kişi ölüme sebebiyet verme suçundan gözaltına
alınmış, 5i mahkemece tutuklanmıştır.
Facianın başsorumlusu olan Hükûmet ise
lafı dolaştırıyor, hiç oralı olmuyor. Bakanlar ona
buna suç yüklüyor, başkalarını şikâyet ediyor, dert
yanıyor. Bakanlar dert yanıyorsa vatandaş ne yapsın? On iki
yıldır kim yönetiyor bu ülkeyi? Siyasi sorumlular niye Fransız
kalıyor? Çalışma Bakanı Madene ruhsat verilmemeliydi,
madenleri kapatmak isteyince 50 kişi araya giriyor. diyor. Enerji
Bakanı Eski ocağın 6-7 metre yanına
yaklaşmışlar, bu çok açık bir hata. diyor.
Değerli arkadaşlar, bırakın
yaklaşmayı, bir avuç fazla kömür için öyle plansız kazılar
yapılıyor ki farklı işletmelerin işçileri yerin
altında birbirleriyle karşılaşıyor. Oradaki tablo bu,
gerçek bu. Bunlar Bakan ama zamanında bakmadıkları için tabii ki
bilmiyorlar. O madene ruhsat veren kim, işletme iznini veren kim? İçi
su dolu ocağın yanında imalat yapılmasına izin veren
kim? İmalat haritasını işlemeyen kim, onaylayan kim? Madeni
denetlemesi gereken kim, denetlemeyen kim? Kim? sorusu hep var ama kim
ortada yok. Sorumsuzlara, yüzsüzlere buradan soruyorum: Madenleri denetlemek,
güvenliğini sağlamak, çalışma şartlarını
iyileştirmek acaba Karaman halk oyunları ekibinin görevi mi? Boy
göstermeye, gubuzluğa gelince hep öndesiniz. Sayın Başbakan,
cilalı lafları bırakın da hesap verin. Neticede Hükûmetin
başı, başsorumlu kendisidir. Lafa gelince Fıratın
kenarındaki kuzudan sorumluyuz. diyenler öncelikle Ermenekteki ana
kuzularının hesabını bir versin. Kendilerine yeni yeni
saraylar, yeni yeni makam araçları, yeni yeni makam uçakları ama
tuvaleti dışarıda, iki göz odalı evde yaşayan,
parasızlıktan ayakkabı alamayan, dişlerini
yaptıramayan şehit madenci babası Recep amcaya ise en yenisinden
ve en ucuzundan 11 liralık kara lastik ve 140 lira da maaş. AKPnin
yeni Türkiyesi işte bu. Görülmüştür ki aslında yırtık
olan Recep amcanın kara lastiği değil, on iki yıldır
ülkeyi yönetenlerin çatlayan ar damarıdır.
Bakınız, ciklet alınır gibi
alınan makam arabaları, yeni uçaklar ve bin odalı kaçak saray
için harcanan katrilyonlarca liranın azıcığı bölgeye
harcansaydı Ermenekte madenlerin güvenliği sağlanır;
Ermenekli, Başyaylalı, Sarıvelilerli, Bozkırlı,
Hadimli ve Taşkentlinin işsizlik, yokluk ve yoksulluk çilesi biterdi.
Yandaşlara, PKKya, peşmergeye, Suriyelilere milyarları
akıttınız ama Torosların yiğit ve asil
insanlarına dönüp bakmadınız. Çünkü, Torosların onurlu
insanları aç da olsalar, açık da olsalar asla devletine isyan ve
ihanet etmezler. Doğrudur, sabrederler; vatanı, bayrağı,
devleti için dua ederler; Cenab-ı Allaha şükrederler; yalnız,
sabırları taşarsa da hainlerden, hırsızlardan hesap
sormasını iyi bilirler; bunu da asla unutmayın.
Değerli AKP milletvekilleri, Sayın
Başbakana söyleyin, Ermenek faciasında yakınlarını
kaybeden aileler Bizim eşlerimiz ve çocuklarımız neden
Somadaki gibi şehit sayılmıyor? diye soruyor. Evet, Soma
şehitleri için torba yasayla verilen hakların Ermenekteki maden
şehitleri için de verilmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak maden şehitlerimizin prim borçlarının silinmesini, anne
ve babalarına, dul ve yetimlerine aylık bağlanması için
aranan şartların kaldırılmasını,
yakınlarından birine kamuda istihdam hakkı verilmesini, yasal
mirasçılarına bedelsiz konut tahsisini öngören kanun teklifimizi
Meclis Başkanlığına verdik. Destek bekliyoruz, adalet
bekliyoruz.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Gündem dışı üçüncü söz, zeytin hasat
dönemiyle ilgili söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovaya aittir.
Buyurun Sayın Akova. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova'nın, zeytin hasat dönemine ilişkin gündem
dışı konuşması
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Sarı altın zeytinin yeni hasat dönemi
başlamıştır. Hasat dönemi nedeniyle de Ayvalık
Belediyesi ve Ayvalık Ticaret Odasının hasat dönemi
etkinlikleriyle dönemimiz başlamıştır. Bizler zeytincimize,
çiftçimize, köylümüze yeni hasat döneminin bereketli geçmesi dileğiyle
sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Hasat dönemi her zaman olduğu
gibi zordur. Sevgili dostlar, bu nasırlı ellerle tablo gibi görünen
bu zeytinler tek tek toplanmaktadır bu tarlalardan ve zeytinin hasat
dönemi de kış aylarıdır, hakikaten her zaman zorlu
geçmektedir. Biz, onun için, Necati Cumalının dediği gibi, zeytincinin
derdi de bitmez ama umudu da bitmez demekteyiz. Her sene, zeytinci,
maliyetlerinin yüksekliğinden, devlet desteğinin yeterli
olmadığından dert yanmaktadır ancak umudunu da
yitirmemektedir. Bu dönem belki yeterince gelirimiz olmadı ancak bir
dahaki dönemde daha iyi şartlarla zeytinimizi toplayacağız.
diye de umudunu hiçbir zaman yitirmemektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, zeytin hayattır. Hayatın bir gün
uzatılması mümkün olacaksa bizler zeytin çekirdeğinin özünden
olacağına inanıyoruz. Çünkü zeytini savunmak hayatı
savunmaktır, yaşamı savunmaktır, barışı
savunmaktır. Her zaman diyoruz: Zeytin ağacı ölümsüzdür,
ağaçların ilkidir. Zeytin dünyada da, Türkiyede de stratejik bir
üründür.
Zeytincinin dertleri çok; iç
tüketimin az olması, maliyetlerin yüksekliği, coğrafi
işaretleme, depolama, ABye zeytinyağının yeterince
satılamaması gibi sorunları vardır. Türkiyedeki
zeytinyağı tüketimi 1,5-2 litredir, bu Avrupa Birliğinde 14
litreye kadar ulaşmaktadır. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki Akdeniz
ülkelerinde uzun yaşamın, daha doğrusu sağlıklı
yaşamın sırrının da zeytinyağlı yemeklerden
geçtiği ve zeytinyağı olduğu bugün tıbben de kabul
edilmektedir. Hatta İngilterede zeytinyağı -biz biliyoruz ki-
eczanelerde küçük şişelerde satılmaktadır.
Biz diyoruz ki zeytincimiz
hiçbir zaman umudunu yitirmiyor ancak zeytincinin bir problemi var, Hükûmetten
beklentisi var, diyor ki: Devlet desteği yeterince verilmiyor, maliyetler
yüksek, tane zeytine bizler devlet desteği istiyoruz, gayrisafi millî hasıladan
yeterince destek almıyoruz, bu nedenle de zeytincinin sesinin
duyulmasını istiyoruz.
Geçtiğimiz hafta Yırcada yine, böyle
gördüğünüz gibi, içimiz yandı, içimiz cız etti- bir gecede bu 6
bin zeytin ağacı köklendi. Bu köklenen zeytin ağaçlarından
zeytinlik sahipleri üzülerek hasatlarını yapmak istediler.
Zeytin berekettir. Zeytinin ağacından tabak,
çanak, kaşık, yakacak odun elde edilir; meyvesinden yeşil
zeytin, kırma zeytin, siyah zeytin elde edilir; çekirdeğinden tespih
yapılır, bilezik yapılır, süs eşyaları yapılır;
yağından sabun yapılır; küspesi gübre ve yakacak olarak
kullanılır. Her zaman diyoruz: Zeytin bir berekettir.
Değerli milletvekilleri, zeytincilikle doğrudan
10 milyon kişi geçimini sağlamaktadır, dolaylı olarak da
500 bin ailenin geçimi zeytincilikten olmaktadır. Ancak hâlâ Komisyonda
bekleyen
Zeytinciliğin
Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkındaki Kanunda bir değişiklik yapılmak istenmektedir.
Bu, zeytincinin ölüm fermanıdır. Bizim zeytincilikle geçinen
Körfezimizde Burhaniyeli Yahya Ağacık Ben dört nesildir
zeytinciyim. Demektedir, Ayvalıklı Sezai Madra Vekilim, bizim
dedelerimiz, büyük dedelerimiz
Yedi nesil zeytinciyiz, bizim geçim
kaynağımız zeytindir. demektedir, ziraatçı Ali dayı
Bizim başka bir geçim kaynağımız yok, biz zeytini biliriz,
zeytini konuşuruz, zeytin söyleriz, türkülerimizde bile zeytin
vardır. demektedir. Yine, benim kardeşim zeytin toplamaktadır,
her akşam kaç tayfa, kaç kişi gitti, kaç çuval zeytin topladı,
maliyet ne kadar oldu, neyi ne yaptık, ne elde ettik hesaplamaktadır.
Bizim geçim kaynağımız zeytindir. Ben de zamanında çok
gittim, zeytin topladım, helvamı aldım, peynirimi aldım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) -
ekmeğimi
aldım, tayfalarımızla birlikte gittik.
Sevgili dostlar, teşekkür ediyorum, sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akova.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, Türkiyedeki yoksulluğun temel sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1152)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki
yoksulluğun temel sebeplerinin araştırılarak günlük temel
ihtiyaçlarını karşılama imkânı bulamayan, açlık,
yoksulluk sınırı altında yaşayan tüm
vatandaşları kapsayacak şekilde alınacak önlemlerin
belirlenmesi, sosyal devlet anlayışıyla bu kesimlerin tüm
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
kalıcı imkânların tanınması için Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Hasip Kaplan (Şırnak)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul Kürkcü
(Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Halil Aksoy (Ağrı)
Gerekçe:
17 Ekim, her yıl Dünya Yoksullukla Mücadele Günü
olarak anılıyor. Yoksulluğun giderek arttığı
Türkiye'de binlerce insan günlük 1 lirayla geçinmek zorundadır.
Yoksulluğun temel nedenleri arasındaki en önemli faktör işsizlik
olarak sayılıyor. Aynı zamanda, düşük ücretler, enflasyon
ve en önemlisi sosyal devlet anlayışının giderek yok
olmasıyla birlikte sağlık, eğitim başta olmak üzere
tüm kamu hizmetlerinin ücrete tabi kılınması, yoksulluğun
Türkiye'de yaşanan boyutunun temel sebepleri arasındadır.
TÜİK'in 2011 yılı gelir ve yaşam
koşulları araştırmasına göre, Türkiye'de yoksulluk
oranı yüzde 16,1 olarak verilmiştir. Bu orana göre, Türkiye'de 11
milyon 670 bin yoksul var. Yoksul sayısı belirlenirken aylık 678
TL'lik harcama sınırı kabul edilmiştir. İşçi
sendikalarının araştırmasına göre ise dört
kişilik bir ailenin açlık sınırı 949,14; yoksulluk
sınırı ise 3.091 liradır.
2008 yılında yoksulluk ya da maddi yoksunluk
riski altındaki nüfusun oranı yüzde 65,7 olup bu oran 2011
yılı için yüzde 62,5 olarak hesaplanmıştır. Ciddi
finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan
nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az
4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan
maddi yoksunluk oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010
yılında yüzde 66,6 iken 2011 yılında yüzde 60,4 olarak
hesaplanmıştır.
Türkiye'de toplumun büyük bir kesimi yiyecek, içecek, barınma,
giyim kuşam gibi temel ihtiyaçlara çok zor koşullarda erişiyor.
Milyonlarca vatandaşımız bu en temel ihtiyaçlarını
bile karşılayamaz duruma gelmiştir. Ekonomi politikaları,
siyasi sorunlar, siyasi sorunlara bağlı göçler, ekonomik krizler
toplum kesimleri arasındaki gelir eşitsizliğini büyütmektedir.
Özellikle bütçeden güvenlik harcamaları altında yapılan
harcamalar, bu harcamaların yarattığı bütçe
açığının vergi ve zam oranlarının yükseltilerek
karşılanması açlık ve yoksulluk sınırında
yaşayan vatandaşların sayısını
arttırıyor.
Türkiye'deki mevcut yaygın gelir
dağılımı eşitsizliğini gidermek için ciddi bir
politika üretilemiyor. Yoksullukla mücadele kapsamlı ve sistemli bir
mücadeleye dönüştürülemiyor. Siyasal iktidar yoksullukla doğrudan
mücadele etmek yerine, bu sorunu yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin
çabalarıyla geçici çözümler bulma yoluna gidiyor. Yoksullukla mücadelenin
ciddi oranda sonuç vermesi, devletin politik kararlılığı ve
bu konudaki kalıcı çözüm yöntemleriyle olanaklı olacaktır.
Yoksul vatandaşların iş
arayışı, eve ekmek götürme çabası kimi zaman büyük
trajedilere sebep oluyor. Türkiye'de bir çok vatandaş yoksulluk yüzünden
yaşamına son veriyor. Yoksulluk sadece ekonomik değil, aynı
zamanda psikolojik olarak da toplumun büyük bir kesiminde ciddi olumsuz etkiler
yaratıyor. Türkiye'de açlık ve yoksulluk sınırında ya
da altında yaşayan vatandaşların sayısı
hakkında sağlıklı bilgiler yoktur. Ancak, bilinen bir
gerçek var ki o da TÜİK rakamlarının çok üzerinde bir yoksul
kesimin olduğudur. Bu nedenle, Türkiye'nin açlık veya yoksulluk
haritası çıkarılmalı; kentlerde, köylerde, beldelerde ve
sokaklarda yaşayan tüm yoksul ya da açlık
sınırının altında yaşayan vatandaşlar tespit
edilerek ciddi ve kalıcı önlemler alınmalıdır.
Bütün bunlar göz önünde bulundurularak Genel Kurulda
yoksullukla mücadele için alınacak önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis
araştırması açılmasını Genel Kurulun takdirine
sunuyoruz.
2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, Türkiye genelinde deniz kirliliğinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1153)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Marmara Denizi canlılarında tespit edilen
arsenik oranı göz önünde bulundurularak ciddi bir risk hâline dönüşen
deniz kirliliğinin nedenlerinin tespit edilmesi, deniz
canlılarının nasıl etkilenmiş olduğunun
araştırılması, bu kirliliğin en önemli sebebi olan
kıyı kirliliğinin kontrol altına alınması
başta olmak üzere, Türkiye genelinde deniz kirliliğine neden olan tüm
unsurların tespit edilerek bunun halk sağlığı
üzerindeki etkilerinin kamuoyuyla paylaşılması, deniz
kirliliğini engelleyecek kalıcı tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğretim
üyelerinin de içinde yer aldığı, Namık Kemal Üniversitesi
(NKÜ) Bilimsel Araştırma Projesi kapsamında yapılan
çalışmada kıyı kirliliğine dikkat çekilmiştir. Bu
araştırma çerçevesinde Marmara'da deniz canlılarında
yapılan incelemede, arsenik oranları normal değerlerinden yüksek
çıkmıştır. Bunun anlamı ise Marmara Denizinde arsenik
tespit edildiğidir.
Araştırmalarda, su ortamında bulunan
kimyasalların izlenmesi için ortamda yaşayan midye, istiridye,
ıstakoz ya da karides gibi deniz ürünleri kullanılmış, bu
canlıların bünyelerinde depoladıkları ağır
metaller, hormonlar, petrol türevleri gibi kirleticilerin insana kadar
ulaşarak çeşitli hastalıklara neden oldukları
vurgulanmıştır.
"Tekirdağ kıyı sularından
toplanan karideslerin ağır metal seviyelerinin belirlenmesi ve insan
sağlığına olan toksik etkileri" konulu
araştırma kapsamında, midye ve karideslerin yenilebilir etinde
kurşun, krom, nikel gibi değerleri bir yıl boyunca mevsimsel
olarak izlenmiştir.
Alınan karides örneklerinde kilogramda 2,3; midyede
ise 2,79 miligram değerinde arsenik oranına
rastlanmıştır. Türkiye'de karides ve midyede arsenik için kabul
edilebilir değerin kilogramda 1 miligram olduğu
hatırlatılarak, tespit edilen değerlerin, uzun dönemde insan
sağlığını tehdit edebilecek düzeyde olduğu, insan
bünyesine su, gıda ya da hava yoluyla alındığında
birikerek kanser ve nörolojik bozukluklar gibi birçok hastalığa neden
olduğu da özellikle vurgulanmıştır.
Araştırmayı yapan uzmanlar, özellikle
Marmara Denizi çevresinde yaşanan kirliliğin kontrol edilmesi
kapsamında daha fazla çalışılması gerektiğini ve
Tekirdağ kıyısında kimyasalların denize etkilerinin
kontrol altına alması için "Kıyı Kirliliği Araştırma
Merkezi" kurulması gerektiğini dile getirmişlerdir.
Araştırmada da üzerinde durulduğu gibi,
nüfus oranındaki artışla beraber evsel, endüstriyel ve
tarımsal kirleticilerin çevreye olan olumsuz etkileri de büyüyor. Sonuç
olarak canlı bünyesinde birikime uğrayan ağır metaller ve
kimyasallar, halk sağlığını da açıkça tehdit
ediyor. Bu nedenle, riskin kontrol altına alınması gerekiyor. Bu
nedenle de bu amaçla yapılan her türlü çalışmanın
desteklenmesi gerektiği araştırmalarda da dile getiriliyor.
Özellikle Marmara Denizi çevresinde yaşanan kirlilik
başta olmak üzere, tüm kıyıların bu anlamda kontrol
altına alınması ve deniz kirliliğinin önlenmesi gerekiyor.
Bu amaçla da Kıyı Kirliliği Araştırma Merkezi
kurulması kaçınılmaz hâle geliyor. Bu merkezin
gerekliliğinin ortaya açık bir şekilde koyulması için tüm
kıyılarda bir araştırma yapılmalı, deniz
canlılarının nasıl etkilenmiş olduğu konusunda
kamuoyu, sağlıklı ve kesinlik arz eden sonuçlar hakkında
ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir. Bu amaçla bir
araştırma komisyonu kurulmasını Genel Kurulun takdirine
sunuyoruz.
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, cezaevlerindeki
açlık grevlerinin yol açtığı sağlık
problemlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1154)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Cezaevlerinde 12/9/2012 tarihinde başlayan ve iki
siyasi talebi içeren süresiz, dönüşümsüz açlık grevi bugün
itibarıyla onlarca cezaevini kapsamış, açlık grevinde
bulunan tutsak sayısı 300ü aşmış ve grev 37nci
gününe girmiştir. Tutsakların açlık grevi hayati tehlike
sınırına ulaşmış durumdadır. Yaşanacak
ölümlerin ve kalıcı sağlık problemlerinin önüne geçebilmek
amacıyla, açlık grevlerinin tutsaklarda yol açtığı
sağlık problemlerinin araştırılması için
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
BDP Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Ana dilde eğitim ve savunma hakkı, ülke
gündeminde çözüm bekleyen acil sorunların başında gelmektedir. Bugün
itibarıyla 8 bin tutuklu, üç yılı aşkın süredir KCK
adlı soruşturmalar kapsamında yargılanmakta ve ana dilde
savunma taleplerinin reddedilmesi, hatta yok sayılması nedeniyle
yargılama süreci tıkanmaktadır. Hukuka aykırı
diğer bir sorun, Sayın Abdullah Öcalanın yasal ve haklı
bir neden olmaksızın avukatlarıyla görüştürülmemesidir. Bu
süre içerisinde sadece bir kez ailesiyle görüştürülen Sayın Öcalan
âdeta İmralı Adasında tecrit edilmiştir. Gerek ana dilde
eğitim ve savunma hakkının yasal çerçeveye alınarak
tanınması gerekse Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin
kaldırılması amacıyla hukuki başvuruların kabul
edilmemesi, sivil toplum örgütlerinin çabalarının görmezden
gelinmesi, Meclis çatısında yaptığımız
taleplerimizin dikkate alınmaması üzerine cezaevlerindeki yüzlerce
tutsak, bedenlerini açlığa ve ölüme yatırmaya mecbur
bırakılmışlardır. Siyasi otoritelere en insani
taleplerini kabul ettirebilme yönünde hukuksal adımlarla çare bulamayan
tutsakların tek çaresi bedenlerini bir eylem aracına dönüştürmektir.
Sonuçta adaleti, özgürlüğü ve onurlu yaşamı arayan ama üzerinde
hareket edebileceği tüm zemin ve yolları tıkatılıp
dört duvar arasına hapsedilen insan için kendi bedenini
çıkış noktası yapmak bir tepkidir. İşte bu
nedenle, ülkemizde özellikle 12 Eylül ihtilali sonrasında çok kez siyasi
ve politik tutsaklar tarafından açlık grevleri
yapılmıştır. 1996 yılında Adalet Bakanı
Mehmet Ağar'ın çıkarttığı Mayıs Genelgesi
olarak bilinen genelgeyi protesto etmek için ülkedeki yaklaşık 43
cezaevinde toplam 2.174 tutsak açlık grevi ve 355 tutsak da ölüm orucuna
katılmış ve 12 tutsak hayatını kaybetmiş, onlarca
tutsak da açlığa bağlı sağlık problemleriyle
karşılaşmıştır. Bir sonraki açlık grevi, 20
Ekim 2000'de birçok cezaevinde aynı anda başlamıştır.
816 mahkûmun başlattığı açlık grevi,
yaklaşık bir ay sonra ölüm orucuna dönüşmüştür. 1996 ve
2000'li yıllarda açlık grevleri nedeniyle pek çok mahkûm özellikle
Wernicke Korsakoff sendromu olmak üzere açlığa bağlı
hastalığa yakalanmıştır. 2002 yılında
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 200ün üzerinde
politik suçlu, sağlık sorunları nedeniyle aftan yararlanarak
serbest kalmıştır. Açlık grevinin vücutta yol
açtığı zararlar bilimsel olarak şöyle açıklanmıştır:
Açlık, vücudun işleyişi için gerekli
maddelerin eksikliğine neden olarak vücutta ağır
yıkımlara neden olmakta, bunun sonucunda ölüm gibi ciddi sonuçlara
neden olabilmektedir. Tiamin vitamini eksikliği sonucunda Wernicke
Korsakoff sendromu görülebilir. Yetmiş iki saatten sonra glikojen
depoları tükenmiştir. Yeterli sıvı alımı yoksa
dehidratasyon nedeniyle kişi birkaç günde hayatını kaybeder.
Açlık süresi ilk yirmi dört saat, yirmi dört-yetmiş iki saat ve
sonrası olarak dönemlere ayırılabilir. İlk yirmi dört
saatte karaciğerdeki glikojen depoları enerji kaynağı
olarak kullanılır. Yirmi dört-yetmiş iki saatlerinde çevre
dokular glikoz yerine yağ asidini enerji kaynağı olarak
kullanır. Yetmiş iki saatten sonra glikojen depoları
tükenmiştir ve enerji üretimi için sadece yağ asitleri ve proteinler
kullanılır. Bağışıklık sisteminin
bozulmasına bağlı enfeksiyonlara karşı vücut direnci
azalır, sepsise kadar gidebilen ciddi enfeksiyonlar görülebilir. Konfüzyon
ve komaya kadar giden ağır nörolojik sorunlar görülebilir. İlk
hafta genellikle yüzde 5-10 kilo kaybı görülür, sonraki dönemlerde yüzde
35-50'lere kadar varabilir. Öncesinde kalple ilgili sorunu bulunmasa da uzun
süren açlık sonucunda hastalar kardiyak nedenlere bağlı olarak
ölebilir. Ölümlerin ve vücuttaki tahribatların önüne geçebilmek amacıyla
açlık grevlerinin tutsaklarda yol açtığı sağlık
problemlerinin araştırılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol
Dora ve arkadaşları tarafından, Türkiyede eğitim
sisteminin en önemli bileşenlerinden biri olan ders kitaplarının
içeriğinin araştırılması amacıyla 17/11/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel
Kurulun 27 Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
27/11/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/11/2014
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Kasım 2014 tarihinde, Mardin
Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından (1032 sıra
no.lu) Türkiyede eğitim sisteminin en önemli bileşenlerinden biri
olan ders kitaplarının içeriğinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
27/11/2014 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Sayın Erol Dora,
Mardin Milletvekili (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı ilk, orta ve liselerde okutulan ders
kitaplarının yurttaşlık, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde,
yurttaşlarımızın genelinin inanç, etnisite, kültür,
kolektif ya da bireysel kimlik ve tercihlerini konu edinme biçimi, konu edinme
niteliği ve konu edinme niceliğinin kapsamlı bir biçimde analize
tabi tutulması üzerine vermiş olduğumuz Meclis
araştırması önergesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ders kitapları
aracılığıyla bir ülkedeki resmî söylemin
sınırlarını, ülkedeki güç ilişkilerini, eğitim
ile demokratikleşme ya da toplumsal çatışma arasındaki
ilişkiyi tartışmak mümkündür. Bu bağlamda, Türkiyedeki
millî kimlik kurgusunun ve yurttaşlık kavramının temel
hak ve özgürlükler çerçevesinde kapsamlı bir analize tabi tutulması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ders kitapları, bir ülkede temel hak ve özgürlüklerin
genişlemesine, öğrencilerin bakış açılarının
zenginleşmesine ve toplumsal barışa katkı yapabilir ya da
tersinden bakarsak, içerdikleri ayrımcı söylemlerle toplumsal
çatışmaları ve eşitsizlikleri artırabilir, çözümden
ziyade sorunların bir parçası da olabilir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede okutulan ders kitaplarındaki biz
anlayışı, konuyla ilgili yapılan çalışma
raporları da çok açık bir biçimde göstermektedir ki Türkiyede
okutulan ders kitapları çocukların bakış
açılarını tekilleştiren ve
kısırlaştıran bir anlayışla
yazılmaktadır, ayrıca çoğulcu bir bakış
açısı ve demokratik vatandaşlık anlayışını
geliştirmekten de açıkça uzaktır. Bu çerçevede, Türkiyede
genelde eğitim sisteminin, özelde ise ders kitaplarının en
önemli sorunlarından biri, dili Türkçeden, dini Sünni İslamdan
farklı insanların eşit vatandaşlık temelinde bir arada
yaşamalarını sağlayacak bir sistem ve ufuk
geliştirmemesidir. Bu açıdan hızlı bir toplumsal ve siyasal
dönüşüm geçiren Türkiyede ders kitaplarının üzerinde önemle
durulması ve çalışılması gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, yeni anayasa yapma girişimiyle,
çözüm ve barış süreciyle ve farklı kesimlere yönelik
açılım politikalarıyla kadim sorunlarını çözmeye ve
yeni bir toplumsal sözleşme geliştirmeye çalışıyor.
Çünkü birçok farklı ülkede olduğu gibi, mevcut ulus devlet
paradigması ve bu paradigmanın ürettiği eğitim sistemi,
artık, Türkiyedeki farklı etnik ve inanç gruplarının
taleplerini karşılayamıyor. Bu süreçte bir yandan
varlıkları yıllarca inkâr edilen Kürtler, mevcut siyasal
uygulamaları sorguluyor ve eşit yurttaşlık talebinde
bulunuyorlar. Ayrıca, Aleviler, Ermeniler, Süryaniler, Romanlar,
kadınlar ve sayamadığımız birçok etnik, inançsal ve
kolektif topluluk da günden güne daha fazla sorunlarını dile
getiriyor ve eşitlik talep ediyorlar. Bu taleplerin
somutlaştığı önemli mücadele alanlarından biri de
eğitimdir. Örneğin Kürt sorunundaki temel taleplerden biri, ana dilde
eğitim konusuna odaklanmış durumda. Bunun yanında Aleviler,
eşit yurttaşlık ve evrensel inanç özgürlüğü çerçevesinde
zorunlu din derslerine karşı çıkıyorlar. Eğitim
sisteminde kodlandıkları ortaya çıkan Ermeni, Rum, Süryani
birçok yurttaşımız ise süregiden ayrımcı uygulamalarla
mücadele ediyor, çocuklarına kendi dillerini ve kültürlerini aktaracak
nitelikli bir eğitim aldırabilmenin kaygısını taşıyorlar.
Değerli milletvekilleri, Kürt sorununu çözmeye
çalışan, Kürtçe, Abazaca, Adigece ve Lazca dilini seçmeli olarak
müfredata dâhil eden... Alevilerin ve azınlıkların
sorunlarının sürekli gündemde olduğu Türkiyede
eğitim-öğretimi, farklılıkları dışlayan bir
millî eğitim anlayışıyla sürdürmenin mümkün
olmadığı ortadadır. Dolayısıyla, ders
kitaplarını sürekli izleyecek ve eğitimin Türkiyede eşit
vatandaşlık anlayışını geliştirecek
şekilde nasıl tasarlanabileceği konusunda dinamik, evrensel,
hukuk ve akademik ölçütlere uygun bir izleyici kurula da ihtiyaç
bulunmaktadır. Bu anlamda Talim Terbiye Kurulunun işleyişi bir
yana, adı bile çağımızın gerisindedir. Talim ve
terbiye kavramının çağdaş eğitim sistemlerinde bir
karşılığı bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ders
kitaplarında bulunan ayrımcı ve ötekileştirici söylemlere
ilişkin yüzlerce örneği, açık biçimde, insan hakları
projesi kapsamında ders kitaplarında yapılan taramalara
ilişkin hazırlanan bu güncel raporda da okumak mümkündür. Bunu da
merak edenler için tanıtmak istiyorum. Burada spesifik olarak bir iki
örneğe değinmek istiyorum: 2013-2014 eğitim ve öğretim
yılı 10uncu sınıf tarih kitaplarında Ermeniler için
hain iması yapılırken Süryaniler için de Osmanlıya
karşı ayaklandılar, refah için Batının çıkarlarına
alet oldular. gibi yanlış, ayrımcı ve tarihî gerçeklerden
yoksun ifadeler kullanılmıştı. Aynı şekilde, bu
yıl, yani 2014-2015 eğitim ve öğretim yılı 10uncu
sınıf tarih kitaplarında Süryaniler için sözüm ona bazı
değişiklikler yapılmış gibi görünse de, başta
Ermeniler olmak üzere Hristiyan halkların büyük bölümü Batı
devletlerinin politikalarına alet olmuş gibi gösterilmeye devam
edilmektedir. Yine, bu rapora göre, tüm ders kitapları içerisinde Kürt
sözcüğü sadece 2 defa geçmekte ve o da Zararlı Cemiyetler
başlığı altında yer alan Kürt Teali Cemiyeti
ifadesinde yer alabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine din kültürü ve ahlak bilgisi 8inci sınıf ders kitabında 6
üniteden 5inde İslam dini öğretiliyor. Dinler ve Evrensel Öğütleri
başlıklı 6ncı ünitede ise Hinduizm, Budizm, Yahudilik ve
Hristiyanlıktan toplam 6 sayfa içinde bahsedilip tekrar İslama
dönülüyor, üstelik, özellikle Yahudilik ve Hristiyanlık hakkında
yanlış bilgiler verilerek. Din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitapları
Yahudiliği de, Hristiyanlığı da İslam üzerinden
okuyor. Şu anda 2007 öncesine oranla iyileşme var ama bir
öğrencinin dokuz yıl boyunca okuduğu 1.086 sayfa din dersi
kitabında Alevilik, Bektaşiliğe ilişkin ayrılan yer
toplam 16 sayfa yani yüzde 1,5. Sadece 7nci ve 12nci sınıfta
tanıtılan bu Alevilik de Sünniliğin folklorik bir kolu gibi
sunulmakta.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakan Sayın Davutoğlu, Hacıbektaşı
ziyaretinde şöyle dedi: Eğer herhangi bir din bu derslerle tahkir
ediliyorsa, kötüleniyorsa bu dersleri kaldıralım. Elbette bu söylem
olumludur ancak yeterli değildir. Çünkü ders kitaplarında bir etnik
yapının ya da inancın açıkça tahkir edilmesinin
yanında, ülkemizde yaşayan farklı inanç ve etnik kimliklere
yeterince yer verilmemesi, yok sayılması veya çoğunluk olan
etnik ve inançların bakışıyla tanımlanmaları da
hukuk dışıdır ve eşit yurttaşlık ilkesiyle
de bağdaşmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yasalar düzeyinde
eşitlik ilkesini sağlamak tek başına toplumsal
barışı mümkün kılmaz; zira, kalıcı bir toplumsal
barış, gruplar arasında eşitliğe inanan, çok kimlikli
ve çoğulcu muhayyileyle sahip çocuklar, gençler, yurttaşlar
yetiştirmekle mümkündür. Dolayısıyla, yasal reformlarla
birlikte, farklı grupları barışçıl bir şekilde
bir arada yaşatabilecek bir toplumsal bakış açısı ve
yeni bir kolektif kimlik anlayışı geliştirilmek
zorundadır. Bu bakımdan, barışı, eşit
yurttaşlığı, farklı kimliklere saygıyı,
evrensel değerleri özümsemiş bireyler ve yurttaşlar
yetiştirmenin önemli bir ayağını da eğitim sistemi ve
ders kitapları oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin geleceği olan kuşaklara zorunlu eğitim
yaşamları boyunca okutulan tüm ders kitaplarının tekçi, yok
sayıcı, ayrımcı ve ötekileştirici, rencide edici
söylem ve üsluplardan arındırılması, Türkiye'nin geçmekte
olduğu çözüm ve barış sürecinde, toplumun ortak hafıza ve
bilgi birikiminin bir aynası olan ders kitaplarının evrensel
insan hakları standartları, çoğulculuk ve toplumsal barışa
katkı sunması açılarından irdelenmesi ve bu
doğrultuda, ders kitaplarının yeniden yazımında
bilimsel, demokratik ve özgürlükçü ilkelerin birincil referanslar hâline
getirilmesine yönelik yapılacak hukuki düzenlemelere katkıda
bulunması gayesiyle vermiş olduğumuz bu önergeye bütün
partilerin desteğini bekliyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Halide
İncekara.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Evet,
değerli hazırun, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
HDP Grubunun vermiş olduğu ders
kitaplarının içeriğinin araştırılmasıyla
ilgili araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Gerekçenizi okudum, gerekçe çok güzel
hazırlanmış. Keşke gerekçenin içine
sıkıştırılmış ayrımcı ifadeler
tekrar olmasaydı. Ama bu bir art niyetle yapılmıyor. Yani
hepimiz aslında, yılların üzerimizde ve dilimize
biriktirdiği alışkanlıkları istesek de istemesek de
birleştirirken dahi ayrıştırmak üzerine kurmak zorunda
kalıyoruz. Belki demek istediğimiz o değil ama
karşıdaki algılama maalesef böyle oluyor.
Öncelikle, ben Bir kitap, bir müfredat nasıl
hazırlanır? diye Millî Eğitim Bakanlığına dedim
ki: Bildiğimizin dışında bir şey varsa bunları
paylaşalım. hem sizlerle de paylaşalım isterim. Bir kitap
nasıl hazırlanır, bir kitap nasıl yazılır? Çünkü
ben en son, liseye giden kızımla bir sosyoloji dersi
çalışırken Anne, anlamıyorum ben bu kitabı. dedi,
gerçekten, okudum, ben de anlamadım. Niye anlamadım? Çünkü
kullanılan dil, cümle uzunluğu, paragraflar, birkaç paragrafa bölmemi
gerektiriyordu. Döndüm, Bakanlıkla konuştum, dedim ki: Daha
kısa, daha anlaşılabilir kılmak lazım. İşte
o safhada da merak ettim Bir kitap ve içeriği nasıl
hazırlanır? diye.
Şimdi, programların bir güncellenmesi var yani
Bakanlığın içinde bu güncellemeyi de
Millî Eğitim
Bakanlığı, akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler,
veliler, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle gerçekleştirilen bir
program tasarımı ve bu programa göre de ders kitapları
hazırlamaya başlıyor. Ders kitaplarının bir
kısmı Bakanlığın bizzat kendisi tarafından bastırılırken
bir kısmı da dışarıdan önerilen kitapların ihale
yoluyla satın alınmasını içeriyor. Peki, nedir bir ders
kitabının hazırlanmasında uyulması gereken usuller? Dersin
eğitim ve öğretim programını kapsayacak şekilde
olması. Dersin özelliğine göre ünite, bölüm, tema içeriğine
uygun bir denge kurulması. Konuların işlenişinde öğrencinin
seviyesine ve gelişim özelliklerine uygun olarak anlaşılır,
yalın bir dilin kullanılması diye devam eden şartlar. Peki,
bunlar nasıl yapılıyor? Yani bir kitabın çocuğun önüne
gidebilmesi için hangi merhalelerden geçmesi gerekiyor? 30 bine yakın
eğitilmiş, sistemde kayıtlı olan öğretmenler içinde
tesadüf seçmeyle 6 öğretmen seçiliyor ve önerilen kitaplar kendilerine
gönderiliyor, bunlar okunuyor, raporları tekrar Millî Eğitim
Bakanlığına geliyor. Daha sonra, birbirini tanımayan bu 6
öğretmenin tahlili sonucunda -bir araya gelmesinde- bir kitap
düzeltilmiş, önerilmiş ve ihaleye çıkmış hâle geliyor,
kitabın basımına geçiliyor.
Peki, ders kitabını da hangi kriterlere göre
inceliyor bu öğretmenler?
1)
İçeriğin
Anayasa ve kanunlara uygunluğunu inceliyorlar.
2)
İçeriğin
bilimsel olarak yeterliliğini inceliyorlar.
3)
İçeriğin,
eğitim ve öğretim programının kazanımları
gerçekleştirme yeterliliği, görsel tasarımın ve içerik
tasarımının öğrenmeyi destekleyecek nitelikte olması
ve öğrencilerin gelişim özelliklerine uygunluğu olmak üzere 3
kriter üzerinde değerlendiriyorlar.
Ders
kitaplarının incelenmesi ve değerlendirilmesinde, kitaplardaki
ayrımcı, bir kesimin değerlerini ve inançlarını tahrik
edici nitelikte içeriklerin ve görselliklerin ayıklanmasında şu
kriterleri esas alıyorlar:
Taslak ders
kitapları Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanununda açıkça hükme
bağlanmış, eşitlik ilkesini gözeterek temel insan hak ve
özgürlüklerini destekleyen ve her türlü ayrımcılığı
reddeden bir yaklaşımla hazırlanır.
Konuların
işlenişinde ya da örneklerle insanların ve olayların
sunulmasında toplumculuk, eşitlik ilkesi gözetilir.
İçerikte ve
görsel ögelerde bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek unsurlar
bulunmaz.
İnsan
haklarına aykırı, ayrımcılık ve önyargı
niteliğini taşıyan ifadeler kullanılamaz.
Taslak ders
kitabında kullanılan birey adları eşitlik ve genellik
ilkesinin gereği olarak toplumda kullanılan adlardan dengeli biçimde
seçilir. Toplumun yalnızca belirli bir kesimini temsil edecek şekilde
kullanılamaz.
Verilen örneklerde
ve kullanılan karakterlerde cinsiyet açısından makul bir denge
gözetilir.
Anlatım,
görsel öge ve çizimlerde toplumun değer yargıları, giyim ve
hayat tarzı doğru olarak yansıtılır. Toplumun bir
kesimini, siyasi görüşü ya da düşünce biçimini küçük düşüren
veya önyargı oluşturabilecek anlatımlara yer verilmez.
Böyle ilkeler
çerçevesinde hazırlanan ders kitapları yine de herkesin arzu
ettiği felsefeyi, ruhu sokağa yansıtabiliyor mu? Gerçekten
kişilerin kendine benzemeyen, kendinden olmayanlarla birlikte yaşama
kültürünü oluşturabiliyor mu? Fakat şunu söyleyeyim: Yüzyıllara
sâri problemlerimizi birkaç yıl içinde çözme lüksü hiçbirimizin gücü ve
kudreti dâhilinde değildir. Dillerimizi ve zihinlerimizi
değiştirsek bile bunları davranış biçimlerimize
yansıtmamız maalesef engellenmektedir. İnsanoğlu bölünerek,
ayrışarak yaşamayı sevmektedir ve bizim bütün eğitim
sistemimizi, ayrışarak, taraflara ayrılarak yaşamayı
seven insanoğlunu birleştirerek, aynı şuurda, aynı
sevgi, hoşgörüde ve aynı hak ve hukuk karşısında
eşit vaziyette yönetmenin siyasetin de sorumluluğu olduğunu
düşünüyorum.
Fakat, arkadaşlar, biz çok karamsar bir tabloyla
durmadan kötülük ve kötüler üzerine konuşarak da hayatı devam
ettiremeyiz. Bırakın ayrımcılığın
unsurlarını, ders kitaplarındaki satırları
konuşmak yerine, biz okulları yakılan bir ülkeden elhamdülillah
bugünlere gelmiş bulunuyoruz. Bir komşunun diğerine düşman
olduğu bir toplumdan bugünlere gelmiş ve yarını hep
birlikte inşa etmekten konuşuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şunu söylemek isterim ki bir Osmanlı bakiyesi
olan, görgüsü, kültürü, dili, felsefesi, bir sürü anane, geleneği
birbirinden farklıyı yeni Türkiye ve yeni dünyanın yeni
insanıyla birlikte buluşturmak hepimizin boynunun borcu fakat biz,
özellikle 40ının üzerinde olanlar için söylüyorum,
kullandığımız dil 40ının üzerinde olanlar için
çok anlamlı olabilir, birbirimizin çok hoşuna gidebilir fakat
yanınızdaki 18 yaşındaki bir genç kızın, bir
delikanlının şuurunda durmadan yeniden bir
ayrımcılığı oluşturmak
Çünkü neredeyse o kadar
barış ve ayrımcılık konuşur olduk ki
barış ve ayrımcılık sözcüğünün bizzat kendisi
ayrımcılığın nedeni olmaya başladı çünkü biz
kavga ediyorsak çocuklarımız etmemeli, biz
tartışıyorsak çocuklarımız etmemeli. Tarihin içinde
durmadan kin ve nefrete dayalı söylemler üretmemeliyiz.
Anadoluda nedir kan davalarında, ne yaparız?
Sülalelerin barışması için yemekler hazırlanır,
oturulur masanın başına, dualar edilir, değil mi? Ne oluyor
ki biz sokakta bitirmeye çalıştığımız kan
davalarını siyaset dilinde yeniden, yeniden, yeniden tazeleyerek, yeniden
önümüze koyarak yaşatmaya çalışıyoruz? Evet, biz 40ın
üzerindekiler yaşanmış çileleri, kederleri, arızaları
bileceğiz, konuşacağız ama her konuşmamızda, her
mikrofonda, her kayda geçişinde bu sözü 6 yaşındaki, 8
yaşındaki, 10 yaşındaki, 22 yaşındaki bir genç
duyduğunda ne hisseder? Onun için bizzat barış, demokrasi, ayrımcılık
gibi kelimelerin kendisini genç şuurlarda başka bir
ayrımcılığa sebep olmayacak şekilde düzenlemenin
gerekli olduğunu düşünüyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Nasıl
ayrımcılık kavramı olur demokrasi? Yapmayın ya!
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Bir de ben demin
sordum, aşağı yukarı 3 bine yakın araştırma
önergesi verilmiş. Araştırma komisyonu, denetleme
faaliyetlerinin en önemlilerinden biridir fakat araştırma komisyonu
bakanlıklardan, kurumlardan ve kanunlardan rol kapma yeri değildir;
yani Millî Eğitimin yapacağını oturup biz yapalım, Savunmanın
yapacağını oturup biz yapalım
Ya bütün bu istediğimiz
araştırma komisyonlarını kurmaya kalksak bir kere Parlamentoyu
çalıştıramaz duruma getiririz. Onun için herkesi -geçen gün
kuruldu Kadına Karşı Şiddet Komisyonu- toplumun her
bireyini ilgilendiren konularda sonuçları tartışmak, felsefesini
tartışmak araştırma komisyonunun yeridir ama
bakanlıklardan rol ve görev kapmak yeri burası değildir.
Yine de sokaktaki şiddetten, okul yakmaktan, dersin
içindeki kelime hassasiyetine gelinmesini son derece takdirle
karşılıyor, bu duygu, düşüncelerle hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi lehinde
ikinci olarak Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar Öner konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; Halkların Demokratik Partisi
milletvekili, değerli Mardin temsilcisi Erol Doranın ilk imza sahibi
olduğu grup önerisi hakkında görüşüyoruz. Kendisine dostluk
duygularıyla dolu olduğum Erol Dora bu önergesiyle çok doğru
saptamalar yapmış.
Değerli milletvekilleri, yurt dışında
soy bağımız olan, inanç bağımız olan, kültürel
bağlarımız olan insanları koruyup kollama görevini
yürütüyoruz. Yurt dışındaki soydaşlarımıza, inanç
ve kültürel bağımız olanlara sahip çıkarken yurt içinde de
ayrımcılık yapmamalıyız. Suriyede, Irakta,
Karabağda, Myanmarda, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde soy
bağlarımız, inanç bağlarımız olan insanlar var.
Balkanlarda soy bağlarımız, inanç bağlarımız,
kültürel bağlarımız olan insanlar var. Dünyanın dört bir
köşesinde aynı değerleri taşıyan insanlar var. Bunlar
arasında ayrım yapmadan insanlık adına,
inançlarımız adına değerlere sahip çıkıyoruz.
İslami inançlar bazen hak mezhepler olarak
adlandırıyor, bazen de sapkın veya az sapkın mezhepler
olarak utandırıcı nitelemeler yapılıyor. Bunların
bir kısmı da ne yazık ki ders kitaplarına
taşınıyor. Hak mezhepler olarak Hanefiliği,
Hanbeliliği, Şafiiliği, Malikiliği biraz da Zahiriliği
sayarken diğer mezhepleri, Anadolunun gerçekleri olanları
dışlayan, ötekileyen, o mezheplerde olan çocukları ve
onların analarını yuhalatan anlayışlarla ne yazık
ki karşı karşıya kalıyoruz. Kutsal kitap Kuran-ı
Azimüşşânı benimseyenler diğer kutsal kitapları
benimseyenleri zaman zaman ne yazık ki dışlıyorlar.
Tevratı, Zeburu, İncili benimseyen ve onların
peygamberlerinin inançlarını taşıyan ulusları,
halkları, onların anlayışlarını
dışlayan yaklaşımlar insana, insani değer
taşıyanlara yakışmıyor.
6-7 Eylül olayları da, 6-7 Ekim olayları da
Türkiye tarihine acı sayfalar olarak, övündürmeyecek sayfalar olarak
geçti. Bunları besleyecek kaynaklar ders kitapları. Ders
kitapları insanımıza, ulusumuza, ortak değer
yargılarımıza uygun anlayışları, öğretileri
paylaşmalı. Misakımillî hudutları içindeki yurttaşlar
birbirlerini anlama ve kucaklama anlayışına sahip
olmalıdırlar. Birbirlerini dışlamamalı,
ötekileştirmemelidirler. Kimse bu hakka sahip değildir. AKP
iktidarı ne yazık ki dışlamak, ötekileştirmek,
toplumun bir kesimini diğerlerinin önüne çıkarmak, bazen
aşağılamak anlayışına sahip olarak kendi
iktidarını çoğunluğa dayalı olarak sürdürme gayreti
içindedir. Bu amaç, birliği, dirliği bozan bir
anlayıştır. Bundan vazgeçilmelidir. Memlekette
EŞREF TAŞ (Bingöl) İnanarak mı
söylüyorsun?
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Kim, niye söz
atıyor, sözlerimin hangisi yanlış? Daha geçenlerde burada Cuma İçten,
ben konuşurken Biz elhamdülillah seninle eşit değiliz. Dedi,
Senin Diyarbakıra gelmen için önce abdest alman lazım. dedi. Bir
Meclis üyesi bunu deme hakkına nereden sahip?
Dışlamıyorum, ötekileştirmeyelim. diyen dönemin
Başbakanı ne yaptı o üyeye, şimdiki Başbakan ne
yaptı?
EŞREF TAŞ (Bingöl) Çok şey yaptı.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Şimdiki Meclis
Başkanı ne yaptı? Bir milletvekili bir diğer milletvekiline
Biz seninle eşit değiliz elhamdülillah. deme hakkına sahip
midir? Bu, İslami ve insani anlayışa sığar mı?
Laf atıyorsun, bilmeden konuşuyorsun.
BAŞKAN Sayın Öner, siz konuşmanıza
devam ediniz lütfen.
Sayın milletvekilleri, siz de
konuşmacıyı rahatsız etmeyin lütfen.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Peşin hüküm insan
kalbine yüktür, bunlardan arınmak lazım. Laf atan cevabını
alır Sayın Başkan. Türkiye'deki insani ve vicdani sorunlardan
bihaber yaklaşımlardan uzak durmalıyız. Doğulu
batılı, kuzeyli güneyli, yerli sonlardan gelen ayrımı
yapmadan hepimiz birbirimizi kucaklamalıyız. Yaratılanı
sevmek Yaradandan ötürü. Yunus Emrede özünü bulan bir
anlayıştır. Yunus Emre sevginin sembolü, Mevlâna
çağrının sembolü, Hacı Bektaş Veli hoşgörünün
sembolü, Peygamber Efendimiz sıratımüstakimden söz ediyor,
dosdoğru yoldan söz ediyor. Dosdoğru yol, yalan söylememektir,
kibirden uzak durmaktır, yolsuzluk yapmamak, kul hakkı yememektir.
İnançlarından ötürü yurt dışı sembollere sahip
çıkanlar, kendi yurttaşları arasında
ayrımcılık yapamazlar, yapmamalıdırlar.
Talim Terbiye Kurulu
yapısının çok önemli olduğunu belirtmemiz lazım. Talim
Terbiye Kurulu üyeleri, geniş bir anlayışla empati yapma
becerisi göstererek ders kitaplarının konularını
belirlemeli, müfredatı buna göre ayarlamalıdırlar. Pek çok
öğrenci, Anadolunun değişik yerlerinde o yerdeki
insanların çoğunluğundan farklı olduğu için ders
kitaplarında sıkıntı çekmekte, ezilmekte,
dışlandığını hissetmektedir. Hiçbir
öğretmenin, hiçbir ders kitabının, hiçbir öğretinin
çocuklarımızı bu duruma düşürmeye hakkı yoktur.
Değişik yerlerde
görev yaptık. Görev yaptığımız yerlerde
dezavantajlı yurttaş toplulukları vardı, hepsini
kucakladık, hepsini kucaklamayı hem görevimizin bir gereği hem
inancımızın, aile terbiyemizin bir gereği saydık.
Edirnedeki Valimiz gibi İsrail yöneticilerinin hatalarını
bazı yurttaşlarımıza yüklemedik. Edirne Valisi öyle de
Eskişehir Valisi öyle değil mi? Bir yurttaşımız
dayakla hayatını kaybetti, Kendi arkadaşları öldürmüş
olabilirler. dendi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti hâlâ o Valiye kendini
temsil ettiriyor, yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar) Aynı Vali daha sonra da Ben yargı
güvenliğini sağlayamam. Diye, yargılamanın başka bir
ile alınmasını istedi. Ey Vali, sen necisin? O ilde emniyeti,
asayişi sağlamak, kamu esenlik ve güvenliğini sağlamak
senin birinci görevin değil mi? Niye Yargı güvenliğini
sağlayamam. diye yurttaşları bir başka yere sevk
ediyorsun? Davacılar, mağdur olanlar, davalarını izlemek
için yeni mağduriyetlere uğruyorlar; başka yerlere
taşınıyorlar, avukat taşıyorlar, davaları
taşıyorlar; çocuklarının hakkını korumak, aramak
üzere yeni zahmetlere, ek külfetlere katlanıyorlar. Bir vali bu duruma
düşmemeli.
Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar var olabilmesi için
eşitlik, birlik ve dirlik anlayışıyla hareket etmeliyiz.
Hukukun üstünlüğü, insanların, yurttaşların
eşitliğinden geçer. Makam, mevki, etnik köken, inanç
farklılıkları, yurttaşları yasaların önünde
ayrımcılığa tabi tutmamalı, herkes hukukun
üstünlüğüne sadakatle bağlı olmalıdır.
Hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde son konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, eski Türkiyede resmî ideolojiyle sorunları
olan hemen her kesimin karşı karşıya bulunduğu en
önemli sorunlardan birinin, resmî eğitim olgusu ve eğitim üzerindeki
vesayet olduğu bir gerçektir. Kadim resmî ideoloji vesayet ve bu vesayeti
kaldırmaya yönelik, bu vesayeti aşmaya çalışan bir parti de
2002den beri iktidardadır. 2012-2013 eğitim öğretim
yılı, 4+4+4 sistemi uygulamaya konulduğundan bu yana,
eğitimi resmî ideolojik vesayet sultasından
arındırmayı amaçlayan değişiklikler üzerinden
eğitim sistemini yapısal sorunlar ve müfredat bağlamında
tartışmaya açan süreç ve olumlu gelişmeler AK PARTİyle tekâmül
etmiştir.
İnsan eğitimi,
hiç şüphesiz, insanlık için öteden beri süre gelen başlıca
ihtiyaçlar arasında ön sırada yer almaktadır. Eğitim
olgusunun tarihi belki de insanlık tarihi kadar eskidir. Bugün, her
bakımdan kuşatması altında bulunduğumuz ulus devletin,
tıpkı insana olduğu gibi, yine onun eğitim sistemine
yüklediği anlam çok farklı olmuştur. Çoğu insanın
çocuğunun daha iyi bir geleceğe sahip olması olgusuyla
çağdaş ulus inşacı bir eğitim bundan ziyade
farklı anlamlar yüklemiştir. Seküler, laik paradigmanın
yerleştirilmesi, resmî ideolojinin öngörülerinin zihinlere enjekte
edilmesi, itaatkâr vatandaş tipinin inşası için modern ulus
devlet eğitim olgusu değer izafe eden bir gerçeklik olmuştur. AK
PARTİyle toplumsal, ilmî, dinî, tarihî, millî değerler
etrafında birleştiren, ayrımcılığa son veren,
öğrenciyi serbest bırakan, iradesine saygı duyan bir birey
olarak yetiştirmeyi hedef almıştır.
Toplumun bir dönem
Kemalizmde ifadesini bulan resmî ideolojik doğrultuda inşası
için Türkiyede başvurulan başat faktörlerden birisi resmî
eğitimde yapılacağı umut edilmekteydi. Resmî ideolojiyle
eğitim olgusu ve bunun toplumda yapmış olduğu tahribat AK
PARTİyle son bulmuştur. Eksiklikleri olsa da yeni dönemde resmî
ideolojik vesayetin aşılması ve eğitimin
özgürleştirilmesi ana hedefimiz olmuştur. Hükûmetin eğitim
alanında ortaya koyacağı özgürleşme yönündeki çabaları
sadece AK PARTİ tabanı değil, bütün kesimlerce desteklenmelidir.
Çünkü, çocuklarımız geleceğimizdir, yeni Türkiyenin
inşasında hedeflemiş olduğumuz tarihlere varabilmemiz
çocuklarımızın eğitiminde alabildiğine özgürleştirilmesiyle
sonuç bulacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kuran-ı Kerim, siyer, Kürtçe gibi seçmeli
dersler; başörtüsü, 4+4+4 sistemiyle daha özgürlükçü, bireyi hedef alan,
eğitimdeki resmî vesayeti kaldırmayı hedefleyen politikalar
toplumda önemli karşılık bulmuştur. Eğitimde vesayetin
tamamen son bulmuş olduğu iddiasında değiliz ama hep
beraber başarmak zorunda olduğumuzun da bilincindeyiz. Eğitimin,
fizik ve teknolojik altyapıyla, insan kaynaklarıyla programına
kadar bir bütün olduğu, teknolojinin son harikalarıyla dünyanın
en modern okulları kurulsa bile, öğretmen ve müfredatın eksik
olması hâlinde, arzulanan hedefe asla ulaşılamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
başkalaşan dünyanın gerçeklerine cevap vermeyen müfredattan,
modern dünyanın gelişimine cevap veren, millî birlik
beraberliği, tarihî değerleri, kültürümüzü, geleneğimizi
içselleştiren; modern dünyayla entegre olan, ilmi esas alan, özgür birey
yetiştirmeyi hedef alan eğitim sistemine adım adım
ulaşmalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurul gündeminde HSYK yasası gündemde, belli bir mesafe aldık.
Toplumun belirli bir kesimi bu teklifin
kanunlaştırılmasını bekliyor. O nedenle,
zamanımız dar olduğundan grup önerisine
katılamadığımı belirtiyor, Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, onu
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz ve arkadaşları tarafından, başkentin
göbeğinde yer alan Atatürk Orman Çiftliğinin birinci derecede tarihî
doğal sit alanı iken üçüncü derece sit alanına
dönüştürülmesindeki yasal olmayan uygulamaların ve çözüm
yollarının derinlemesine araştırılması,
eksiklerinin giderilmesi, destekleme yollarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması ve Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve
arkadaşları tarafından, 1950de yasal statüye kavuşan,
1922de doğal ve tarihî sit alanı kapsamına alınan Atatürk
Orman Çiftliğine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı
Hizmet Binasının yapım kararının yürürlüğe
girmesi, bu bina için bazı yasalarda özel değişiklikler
yapılması, imar projesi izinlerinin alınması, maliyetinin
belirlenmesi ve ihale ediliş yönteminin yasalara ve Anayasaya uygun olup
olmadığının, yapılan fahiş harcamalarla kamu
parasının ne kadar israf edildiğinin
araştırılması ve kamu zararının giderilmesi
amacıyla 25/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/11/2014 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
25 Kasım 2014 tarih, 2014/2311 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve arkadaşlarının "Başkentin
Göbeğinde yer alan Atatürk Orman Çiftliğinin birinci derecede tarihî
doğal sit alanı iken üçüncü derece sit alanına
dönüştürülmesindeki yasal olmayan uygulamaların ve çözüm
yollarının derinlemesine araştırılması,
eksiklerinin giderilmesi, destekleme yollarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması" ve 25 Kasım 2014 tarih, 2014/2315 sayı ile
TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Isparta
Milletvekili Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının "1950'de
yasal statüye kavuşan, 1922'de doğal ve tarihi sit alanı
kapsamına alınan Atatürk Orman Çiftliğine inşa edilen
Cumhurbaşkanlığı Hizmet Binasının yapım
kararının yürürlüğe girmesi, bu bina için bazı yasalarda
özel değişiklikler yapılması, imar projesi izinlerinin
alınması, maliyetinin belirlenmesi ve ihale ediliş yönteminin
yasalara ve Anayasa'ya uygun olup olmadığının, yapılan
fahiş harcamalarla kamu parasının ne kadar israf
edildiğinin araştırılması ve kamu zararının
giderilmesi" için verdikleri Meclis Araştırma önergelerinin
27/11/2014 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
lehinde birinci olarak Seyfettin Yılmaz konuşacak, Adana
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
vermiş olduğumuz "Başkentin göbeğinde yer alan Atatürk
Orman Çiftliğinin birinci derecede tarihi doğal sit alanı iken üçüncü
derece sit alanına dönüştürülmesindeki yasal olmayan uygulamalar
hakkında söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kaçak sarayın -niye kaçak saray diyorum,
dinlerseniz biraz sonra bütün belgeleriyle açıklayacağım-
yapıldığı alan Gazi Yerleşkesi, Ormancılık
Araştırma Enstitüsünün ormancılık araştırmaları
yapması amacıyla 1954 yılında gerçek kişilerden
satın alınarak Orman Genel Müdürlüğünün tapulu mülkü hâline
gelmiştir. Bu alan 1955li yıllardan başlayarak Türk ormancılarının
uygulamalı bilimsel çalışmaları sayesinde 68i doğal
ve 65i de egzotik olmak üzere 133 odunsu bitki türünü bünyesinde
barındıran bir botanik bahçesi hâline dönüşmüştür. Yine
burası aynı zamanda, buraya müdahale edilene kadar tilkiden sincaba,
kartaldan kaplumbağaya kadar yaban hayatını bünyesinde
barındıran bir alandı. Yapılan bu çalışmalar
neticesinde Gazi Yerleşkesi Atatürk Orman Çiftliğiyle birlikte 2/6/1992
tarih ve 2436 sayılı Kurul Kararıyla doğal ve tarihî sit
alanı olarak ilan edilmiş, 1998 tarih ve 5742 sayılı
kararıyla birinci derece tarihî ve doğal sit alanı olarak Ankara
Tabiatı Koruma Kurulu tarafından tescil edilmiştir. Bu ne
demektir? Bu şu demektir: Çok iyi bilmek lazım ki burada buranın
yapısını bozabilecek aykırı herhangi bir işlemin
yapılmayacağı manasına gelir.
Bu bağlayıcı kararlara rağmen,
dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir talimat
veriyor, diyor ki: Bu Gazi Yerleşkesi botanik bahçesinin olduğu yere
yeni bir başbakanlık binası yapılsın. Şimdi,
talimat verildi ya Başbakan tarafından, buna burasının
yasal olmayacağını söyleyecek irade nerede? Hiçbir yerde bu
irade yok. Ne yapmak lazım peki? Hani bir deyim var ya Minareyi
çalıyoruz, kılıfını nasıl uydururuz? Hemen,
alelacele Veysel Eroğluna talimat veriliyor, Orman ve Su İşleri
Bakanına: Bu birinci derecede doğal ve tarihî sit alanı değiştirelim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Çalma da yok, uydurma da yok.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bunun üzerine, Orman
Genel Müdürlüğü tarafından bir rapor tutuluyor. Bakın, 2011
yılında bu raporda deniyor ki: Buradaki birinci dereceli tarihî ve
doğal sit alanını kaldıralım, üçüncü dereceye
döndürelim diye. Bunun için ne yapmak gerekiyordu? Buradaki
ağaçlandırmaların ve çalışmaların 1992
yılında yapıldığını söyleyelim ve burada
herhangi bir tahribata neden olmayacağını ifade ederek bunu
değiştirelim. Ve bunun altında kimin imzası var biliyor
musunuz? Ömrünü elli beş yıl ormancılığa
adamış Orman Genel Müdürünün imzası var. O koltuğu korumak
uğruna bunun altına imza attı. Dedi ki: Buradaki ağaçlar
on iki-on üç yaşında. İçinizde ormancılıktan iyi kötü
anlayanlar vardır. Buyurun, ben size gösteriyorum: Burası Orman Genel
Müdürlüğündeki o koruluk alanlar. Bunlar kaç yaşında biliyor
musunuz? Bunu on yaşındaki ilkokul çocuğuna gösterseniz bunun
yetmiş seksen yaşında olduğunu bilir ama buna,
baskıyla beraber Bunlar on yaşında diye rapor tutturdular
değerli arkadaşlar. Ve Bakan
RECEP ÖZEL (Isparta) Buradan da görünüyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bak Recep Bey, sen
ormancılıktan anlarsın iyi kötü, bunların kaç
yaşında olduğunu gör.
Ve Bakana geçen bütçede dedim ki: Sayın Bakan,
yazıktır, günahtır! Burada ormancıların emekleri var.
Burada 1 tane fidanı korumak için hayatını ortaya koyan 100ün
üzerindeki ormancı şehidin hatırası var. At
sırtında, dağların arkasında ormancılık
yapan emekli ağabeylerimizin alın teri var, emeği var.
Orman Bakanı dedi ki: Ben bakanım. Bana
güvenmiyor musunuz? Meclis tutanaklarında var, Bakın komisyona.
Burada 1 tane bile ağaç kesilmeyecek. dedi değerli arkadaşlar.
Bunu diyen kim biliyor musunuz? Orman ve Su İşleri Bakanı.
Evet, çalışmaları görüyorsunuz. Bu
gördüğünüz ağaçlar şu çalışmalarla beraber,
bırakın 1 ağacı, 15 binin üzerinde şu güzelim sedir
ağaçları tarumar edildi, yerle bir edildi.
Şimdi, minareyi çaldınız
kılıfını hazırladınız öyle mi? Peki, Orman
Mühendisleri Odası ne yaptı? Dedi ki: Bu yapılan işlem
hukuka aykırıdır. Bir dava açtı. Ve bu dava neticesinde
11. Ankara İdare Mahkemesi 17/02/2014 tarihinde bir karar verdi.
Bakın, yürütmeyi durdurma kararı değil. Bu kararda dedi ki: Bu
yapılan işlemlerin tamamını ortadan kaldırıyorum.
Bu yapılan işlerin tamamı hukuka aykırıdır.
Buranın tarihî ve doğal sit alanı olmasının ortadan
kaldırılmasına aykırıdır. Buradaki bütün
işlemleri kaldırıyorum, eski yerine döndürüyorum.
Bu şu demektir: Burada yapılan bütün, bu kaçak
saray var ya, şu anda hukuksuzdur. Dün Adalet Bakanı, devletin Adalet
Bakanı bunu açıklamak zorunda kaldı. İçinizde hukukçular
var. Bununla ilgili bir üst mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı yok. Bu
kararların otuz gün içerisinde uygulanması gerekiyor. Aradan kaç ay
geçti değerli arkadaşlar, ikinci aydan? Kaçıncı
aydayız? On birinci aydayız. Dokuz ay geçti, dokuz ay.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gelsinler
yıksınlar. dedi ya.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Dokuz ay geçti ve bu
kararlar uygulanmıyor.
Şimdi, bu kararların uygulanması gerekiyor
değerli arkadaşlar. Ama, ne yazık ki, bu kararların
uygulanmadığı bir süreçten geçiyoruz.
Peki, bu kadar ağacı katlettiniz, hukuku
katlettiniz. Bunun karşılığında milletin
faydasına bir şey yapsanız, bu millet diyecek ki amenna. Hukuku
katlettiniz, ağacı katlettiniz, çevreyi katlettiniz, bunun
karşılığında ne yaptınız biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Bunun karşılığında
kibrin, ihtişamın ve lüksün simgesi olan kaçak sarayı
yaptınız.
Şimdi, buradan elinizi vicdanınıza koyun,
11 cumhurbaşkanına ev sahipliği yapan
Cumhurbaşkanlığı sarayı hangi işlevi yerine
getirmekte eksiklik duydu da bu kadar hukuksuzluğa rağmen bu bin
odalı kaçak sarayı yapıyorsunuz? Bunun maliyeti ne kadar biliyor
musunuz? 1 trilyon 374 milyar. Bu saray yapılırken ihtişam ve
lüks nerede ön plana çıkmış? Bakın, söylüyorum: Kolonlar
çelik konstrüksiyon, üzerine yeşil granit kaplama yapılmış.
Bu granitlerin 1 metrekare maliyetiyle 16 maden işçisinin yevmiyesi
ödeniyor. Binlerce metrekare yeşil granit, yetinmemişsiniz,
Antalyadan limra taşı getirmişsiniz. Merdivenlerini Dolmabahçe
Sarayının merdivenlerinden özenmiş. Terası Topkapı
Sarayından özenilmiş. Anıtkabirin önündeki meydandan daha
büyük bir hitabet meydanı yapılmış. Bin odasıyla
mevcut olan bu saray için Almanyanın Nettetal kasabasından 280
tır ne getiriliyor biliyor musunuz? Fidan getiriliyor. Ne fidanı
getiriliyor? Ihlamur, gürgen ve çınar. Elinizi vicdanınıza
koyun, bu ülkede binlerce ıhlamur var, binlerce gürgen var; yazık
değil mi bu milletin parasına, el insaf! (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Yine bu sahada, bu sahada hamam var hamam, hamam. Sauna
var, SPA var, buhar odaları var, sinema salonları var. Bu lükse, bu
şatafata ne gerek vardı? Bu Hükûmet sözcüleri diyor ki, ne diyor
biliyor musunuz bunu açıklarken? Zamanım daralıyor. Efendim, bu
Türkiye'nin itibarıymış
Şimdi, merak ettim Türkiye'nin
itibarı açısından, Amerika Birleşik Devletlerindeki Beyaz
Saray ne kadarmış biliyor musunuz? 132 odalı ve 5 dönüm. Bizim
bu sarayın olduğu yer ne kadar? 460 dönüm ve bin odalı yani
Amerikadaki Beyaz Saraydan 72 kat daha büyük. Şimdi, bizim dünyadaki
itibarımız 72 kat daha mı ilerledi? İngilteredeki Kraliyet
Sarayından 7 kat daha büyük, daha mı ilerledi? Almanya
Başbakanı Merkelin Başkanlık konutundan 2 bin kat,
Almanyadan 2 bin kat daha mı bizim itibarımız ilerledi?
Bakın, Türkiye işsizlikle boğuşuyor,
Türkiye yoksullukla boğuşuyor. Bunlarla neler yapılabilir,
kısaca söylüyorum: 400 yataklı 28 hastane yapılabilir, her ile 8
adet okul olmak üzere 700 okul yapılabilir.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Yapıldı onlar.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - 1 milyon 700 bin
işçinin ücreti ödenebilir, 500 bin öğrencinin yıllık
maliyeti karşılanır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yaptık.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - 4.500 yaşam
odası yapılabilir, 80 bin girişimciye destek sağlanabilir
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Önce yurt
yapsınlar, yurt.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
memur, işçi ve
emekliye yüzde 2 ilave zam yapılabilir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hepsini yaptık
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Ama neymiş? Biraz
önce Ramazan Can söyledi. Ne bu? Yeni Türkiye'nin
ALİM IŞIK (Kütahya) Yeni yüzü
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
yeni yüzü değil
mi? Şimdi, birileri 1 katrilyon 400 trilyonluk bu saraylarda, bin
odalı saraylarda hamamıyla oturabilir ama birileri sıvası
bile olmayan
Recep amca ile Ayşe teyze yırtık lastik
ayakkabıyla dolaşıyor sizin yeni Türkiyenizde. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yeni Türkiye'nin yeni yüzü
işte!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bakın, sizin yeni
Türkiyenizde birileri yediğim önümde yemediğim arkada modunda ama
birileri de umutla pazaryerindeki çöpten ne topluyor biliyor musunuz? Yiyecek
topluyor sizin yeni Türkiyenizde.
Bakın, bu Türkiyede oğlunu birileri
sırtında çuvalla taşıyor. Birileri çuvalla kömür toplayarak
evine yakacak götürecek ama sizin yeni Türkiyenizde birileri de 700
milyarlık saatle geziyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çuvalla para topluyorlar,
çuvalla!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu mu sizin Yeni
Türkiyeniz? Böyle Yeni Türkiye ancak size yakışır. (MHP ve CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
MUHARREM VARLI (Adana) Eskiden mağdurduk,
şimdi mağrur olduk, mağrur!
ALİM IŞIK (Kütahya) Merhamet
Hepsi
askıya alınmış.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz sayın
milletvekilleri...
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Kütahya Milletvekili HASAN FEHMİ KİNAY.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle,
görüştüğümüz konu Cumhurbaşkanlığı
tarafından kullanılan Başkanlık hizmet binası olarak
yapılmış ve Cumhurbaşkanımız tarafından da
kullanılan, Türkiye'nin ve Ankaranın değerine değer katan
muhteşem bir bina.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hangi değer yahu?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yakışıyor mu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kafa buluyorlar yahu
dışarda!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ döneminde biz yüksek hızlı tren
yaptık. AK PARTİ döneminde 20 bin kilometre bölünmüş yol
yaptık otoyol standartlarında.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Yoldan bahsetmiyoruz ya!
ALİ ÖZ (Mersin) Saraya gel, saraya! Boş ver
onu yahu!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Bu iktidar
Türkiye'nin her yerine şehir hastaneleri yapıyor. Bir kere,
öncelikle, bu iktidara yakışan bir hizmet binası Ankaraya
kazandırılmıştır.
ALİ ÖZ (Mersin) Yollarla
yandaşlarınızı zengin ettiniz, zengin.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Özellikle Ankara
milletvekillerinin, muhalefetiyle iktidarıyla Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana teşekkür
etmesi gerekir. (MHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bin odalı saray
olacağına yatacak yeriniz olsun, yatacak yeriniz! Sarayla olmaz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Şimdi,
burada biraz evvel bu yerle ilgili olarak bazı değerlendirmeler
yapıldı. Değerli arkadaşlar, burasının Atatürk
Orman Çiftliği arazisiyle bir ilgisi yoktur. Öncelikle, bilgileri bir
gözden geçirelim. Cumhurbaşkanlığı Hizmet Binası
olarak kullanılan yer daha önce 1953, 54 ve 60 yıllarında
çıkarılan Orman Kanunlarıyla birlikte Orman Genel Müdürlüğüne
yani yürütmenin bir organına teslim edilmiştir,
satılmıştır.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ya, size!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kim sattı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Saray yapın diye mi
sattılar ya!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Orman Bakanlığı tarafından, çoğu metruk olan, âdeta
oturulamaz hâldeki binalar yerine, Türkiye'nin bugün gelmiş olduğu
sosyal ve ekonomik seviyeye uygun bir Cumhurbaşkanlığı
binası inşa edilmiştir.
MUHARREM VARLI (Adana) Hangi sosyal, ekonomik durum ya;
hangi sosyal, ekonomik durum!
ALİ ÖZ (Mersin) Yırtık pabuçları
görmüyor musunuz beyefendi?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Şimdi, siz
lütfen şuna öncelikle cevap veriniz: Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu
içinde bulunduğumuz bina, 1938li yıllarda Avusturyalı bir
mimara sipariş edilerek yapılan bu bina Türkiye'nin ve
Ankaranın, evet, görkemine görkem katmıştır; değerine
değer katmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kaça mal
olduğuyla ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmış
mıdır?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Çankaya gözünüze mi
batmıştı?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Şimdi,
yasama organıyla ilgili bu bina yapılırken Anayasa Mahkemesi
binası, Danıştay binası, Sayıştay binası;
buna benzer birçok kurumun âdeta her biri saray olarak inşa edilen
binalarıyla Türkiye bezenmektedir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Karşılaştırmaya bak ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Çankaya gözünüze mi
batmıştı, Çankaya?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Öncelikle, bu
noktada lütfen mimari estetik açısından, kültürel değerlerimizi
yansıtan böylesine önemli bir gelişmeyi bir kere tarihe not edelim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Kaçak, kaçak!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Öncelikle bunu
ifade edelim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Kaçak olduğuna cevap
ver, kaçak olduğuna!
ALİ ÖZ (Mersin) Kaç paraya kaçak bina
yapıldı?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, kaçak binayla ilgili olarak ifadeniz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Kaçaklığına cevap ver!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Şimdi ben
onunla ilgili de tabii ki konuşacağım.
ALİ ÖZ (Mersin) Ya, dün Bakan bahsetti ondan,
kaçak dedi.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Bakın, bahse
konu olan alan Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu
tarafından birinci derecede sit alanından üçüncü derecede sit
alanına dönüştürülüyor; Koruma Kurulu. Buna ilişkin STKlar
tarafından dava açılıyor, dava 11. Bölge İdare Mahkemesinde
görüşülüyor, daha sonra Danıştaya temyize gidiyor, temyiz
neticesinde buranın tarihî sit olarak herhangi bir özellik
taşımadığı, zaten Koruma Kurulu kararı
tarafından da sürdürülebilir koruma ve kontrol alanı olarak benzeri
bir koruma güvencesine alındığı ilgili mahkeme kararı
tarafından ifade ediliyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yok. Nerede o mahkeme
kararı? Nerede mahkeme kararı, göster.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Daha sonra ben
bunların hepsini size ayrıca veririm.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Göster, nerede hani?
Göster.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
Göstereceğim, bir dakika, müsaade et.
ALİ ÖZ (Mersin) Ya, Adalet Bakanı gösteremedi
kararı, sen nasıl göstereceksin?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Hadi göster.
Adalet Bakanı gösteremedi, sen nereden buldun?
ALİ ÖZ (Mersin) Adalet Bakanı özür diledi
dün. Adalet Bakanı gösteremedi, sen ne gösteriyorsun? Ayıp ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yanlış bilgi
veriyor, böyle bir karar yok. Karar burada.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Evet,
Danıştay alt mahkemenin vermiş olduğu kararı da
yürütmesini de durduruyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada büyükşehir belediyesi tarafından
yapı ruhsatları verilmiş, keza aynı şekilde
Danıştay üst mahkeme tarafından da bölge idare mahkemesinin
yürütmeyi durdurmasının iptaline ilişkin karar verilmiş.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Bakanın
özründen haberi yok.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Bakan özür diledi dün.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Bu noktada
gereken yapılmış bir binadan bahsediyoruz.
Bakın, saraydan bahsediyorsunuz. Ya,
İstanbulda yaptığımız bizim çok sayıda adalet
sarayları var.
ALİ ÖZ (Mersin) Bu Adalet Bakanı hangi devletin
Adalet Bakanı? Bakan özür diledi ya, siz ne anlatıyorsunuz daha?
Ayıp ya!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Ben şimdi
Çağlayandaki Adalet Sarayının 1.040 tane odası var. Keza
aynı şekilde Anadolu yakasında yapmış olduğumuzun
binin üzerinde odası var.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya, Allahtan kork,
1.500 hâkim, savcı görev yapıyor orada ya! İstanbulun Avrupa
yakasının Adalet Sarayı, onu nasıl kıyaslarsın
ya! Böyle bir mantık olur mu ya!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Şimdi,
odasından vesaireden yola çıkarak burada birtakım spekülasyonlar
yapıyorsunuz, ajitasyonlar yapıyorsunuz. Bunların muhalefet
tarafından gündeme getirilmesinin çok fazla bir anlamı yok
değerli arkadaşlar.
Zira AK PARTİ dönemi elbette ki adalet
saraylarının, hükûmet saraylarının, sergi
saraylarının inşa edildiği bir dönem olarak tarihe
geçecektir.
Bir diğer konu, şimdi, Atatürk Orman
Çiftliğiyle ilgili
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
konuşmacı kürsüde. Lütfen
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Atatürk Orman
Çiftliğiyle ilgili neler yapılmış bugüne kadar
değerli arkadaşlarım? Şimdi, böyle, Atatürk Orman
Çiftliği diye kutsal bir alan hayal ediyoruz, dokunulmaz bir alan.
Bakın neler olmuş? Atatürk Orman Çiftliğinin 1938le 1950 yılları
arasında Meclis kararıyla 7.372 dönüm arazisi çeşitli
kuruluşlara dağıtılmış öncelikle. 1953te, 54te,
57de, 59da, 83 yılına kadar Atatürk Orman Çiftliğinin
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın Özgündüz, Sayın
Çavuşoğlu
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
18.213 dönümlük
arazisi dağıtılmış.
Arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği üzerinde
1983ten bugüne kadar -bakın, AK PARTİnin iktidarda olduğu on
üç yıl dâhil- herhangi bir arazi kaybı olmamıştır.
Kiraya verilmiştir ama hiçbir arazisi satılmamıştır
1983ten bu yana. O yüzden
İçerisinde ne var, Atatürk Orman
Çiftliği, Atatürk Orman Çiftliği dediğimiz yerde? Traktör
fabrikası mı var? Var. Çimento fabrikası mı var? Var. Bira
fabrikası var mı? Var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kim vermiş? CHP
vermiş.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Arkadaşlar,
benzin istasyonuna kadar, Atatürk Orman Çiftliği arazisinde kiralık
yerler var, satılan yerler var.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Konuşulan alanlarla
hiçbirisi yok. Konuştuğumuz alana gel, konuştuğumuz, Gazi Yerleşkesine
gel. Hiçbirisi yok onların.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği diye bir kutsal alan
oluşturuyoruz zihnimizde, içerisinde yok yok.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Mesele kutsallık
değil, kaçak yapı yapılıyor
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Aha bunlar vardı
orada, bak bak.
ALİ ÖZ (Mersin) Bu ağaçlar yok mu orada bu
ağaçlar, selviler yok muydu orada?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Evet, şimdi
gelelim, buranın maliyetiyle ilgili birtakım değerlendirmeler
yapıldı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Mahkeme kararına
rağmen oraya
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) 311 bin
metrekarelik kapalı alandan bahsediyoruz, 750 dönümlük bir alandan
bahsediyoruz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) O saray yolsuzluk
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Toplam 750 dönüm
alanın içerisinde de bir 311 bin metrekarelik inşaattan bahsediyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bin odalı saray.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Allahtan korkun
arkadaşlar, inşaattan anlayanlar... Hani biraz evvel ormancı bir
arkadaş geldi, burada ormanla ilgili konuştu, saygı duyuyorum.
Ya, inşaattan anlayan arkadaşlar yok mu içinizde? Bugün 2.500
liradan, 3.000 liradan maliyetini hesap etseniz, yapılan bu muhteşem
yatırımın bedeli ortaya çıkar.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ne yatırımı ya!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Spekülasyon
olarak ifade ediyorsunuz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Yolsuzluklarını açıklayacağız
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Maliye Bakanı yalan
mı söylüyor?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) 908 milyon TL
şu ana kadar, artı KDV bedel ödenmiş.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) 5 milyara çıkacak daha, 5
milyara.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Bununla ilgili
olarak da, son olarak TOKİden aldığımız bilgi,
kuruşu kuruşuna 908 milyon 404 bin 357 lira değerli
arkadaşlar, artı KDV bugüne kadar para ödenmiş.
ALİ ÖZ (Mersin) Maliye Bakanı ne söylüyor,
yalan mı söylüyor?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ödenen para. Ödenecekler ne
kadar?
Çavuşeskunun sarayı gibi
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) 311 bin
metrekarelik, ortalama yüksekliği 4,5 metre-5 metre olan, neredeyse 2
daire yüksekliğinde olan Atatürk Orman Çiftliğinin içindeki, o
bölgedeki daha doğrusu Cumhurbaşkanlığı
Sarayının
Saray demekten de elbette ki yüksünmüyoruz, onur
duyuyoruz. Sizin döneminizde köşkte oturuluyordu.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Onun tarihi var tarihi,
değeri oradan geliyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Köşkün
Türk Dil Kurumundaki ifadesi, bahçeli, süslü ev ifade ediliyor. Saray deyince
de devlet başkanlarının itibarına yakışır
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya, sizin dönem
biraz
Abdullah Gül sizin dönem değil mi yani? Üç dört ay önce Abdullah
Gül Köşkte oturuyordu.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
ikamet edilen
yerler ve çalışılan alanlar ifade ediliyor. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Türk Dil Kurumundaki ifadesiyle
AYTUN ÇIRAY (İzmir) İşiniz zor,
haramın ve yolsuzluğun simgesini savunmak zor. Onun için
kıvranıp duruyorsunuz orada.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) AK PARTİ
döneminin nereden, hangi düzeyden hangi düzeye inşaat
anlayışını, mimari anlayışını, kamu
binası anlayışını ortaya koyduğunu da böylece
ifade edelim.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
onlar çöplük hâline getirmişlerdi Atatürk Orman Çiftliğini.
Moloz yığdınız oraya moloz, biz saray
yaptık.
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen.
ALİ ÖZ (Mersin) Ağaçları kestiniz orada
ağaçları, sonra, kesmedik diyorsunuz.
BAŞKAN On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz
almış bulunuyorum, grubum adına.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Bunca yolsuzluk,
sıkıntı varken bir binayı konuşmamız, sonuç
olarak biraz tuhaf gelebilir. İktidara mensup arkadaşlarım da
bunu söylemeye çalışıyorlar ama bu konu çok çok önemli. Çünkü,
hazırlıktan yer seçimine kadar, yapımından, ihale
sürecinden bitirilmesine kadar, Başbakanlıktan
Cumhurbaşkanlığına devrine kadar her aşamada bu bina
sorun olmuş, sıkıntı olmuş; hâlen de bu sorun,
sıkıntı devam ediyor maalesef.
AHMET YENİ (Samsun) Bizde sıkıntı
yok. Cumhurbaşkanımız orada oturuyor. Siz rahat olun, rahat.
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Biraz sonra
anlatacağım. Hukuki sorunları var; çevreyle ilgili, doğayla
ilgili sorunları var ve maalesef israfın da ötesine geçen bir harcama
söz konusu değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) Buradan bir şey
çıkmaz size.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Vicdani sorunlar da
var değerli arkadaşlarım. Onun için bu konunun görüşülmesi,
araştırılması lazım. Onun için Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği Meclis araştırma önergesine katılıyoruz.
Bunun, bu araştırmanın yapılması lazım.
Ben de düşündüm üzerinde, inanın bu
bakımlardan da düşündüm. Burası sadece basit bir bina
değil. Burası, aynı zamanda maalesef dönemin de, bu dönemin de
simgesi olmuş vaziyette. Maalesef, bu, aynı zamanda
yolsuzlukların da simgesi olmuş vaziyette, usulsüzlüklerin de,
hukuksuzlukların da ve demin dediğim gibi israfın da simgesi
olmuş. Ve değerli arkadaşlarım, burası, bu bina, bu
saray bir enaniyet abidesidir, maalesef enaniyet abidesi.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Öyle düşünme bence.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Maalesef öyle.
Şimdi, hukuki açıdan bakıyorum. Demin
arkadaşlarım dediler ki: Hukuki açıdan sorun yok. Efendim,
sorun şöyle var: Burası, biliyorsunuz birinci derece sit
alanıydı, doğal sit alanıydı, üçüncü dereceye çevrildi.
Arkasından, doğal sit özelliği, tarihî sit özelliğini de
kaybetti. Bununla ilgili olarak 33 mahkeme kararı var, 33 dava
açılmış. Her aşamasıyla ilgili, yeriyle ilgili,
yapımıyla ilgili, her aşamasıyla ilgili 33 tane mahkeme
kararı var ve en son olarak da -biraz önce Hukuki sorun yok. dediniz-
bakın, Ankara 5. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı
var. Bu karara karşı, bununla ilgili olarak da, dün akşam
görüşmeler sırasında Sayın Adalet Bakanı da bizim Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Göke -bu konuyla ilgili olarak- itiraz etti,
Karar iptal edilmiştir. dedi ama maalesef daha sonra özür dilemek
zorunda kaldı.
Bakın, dün akşamki tutanaklardan okuyorum:
Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Gökün bahsettiği 5.
İdare Mahkemesi kararıyla ilgili bilgi verirken orada bürokrat
arkadaşların bana naklettiği şekilde konuştum.
Onlardan, elimizde mahkeme kararları var, bu 5. İdare Mahkemesinin
verdiği kararın akıbetini sorduğumda, işte, Bölge
idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. şeklinde beni
bilgilendirdiler. Ben, onun üzerine, size yürütmeyi durdurma kararı
olduğunu ifade ettim. Siz karar söyleyince ben kararı istedim. Bu
cümle düşüklükleri kendisine ait. Tabii, bu arada, onlar, yürütmeyi
durdurma talebini ret kararı verdiğini bana anlatırken, sehven
öyle ifade ettiğini söylediler. Kusura bakmayın. O nedenle,
aktarılan bir bilginin, sehven yanlış aktarılması
nedeniyle ben size onu doğru bilgi olarak takdim ettim, düzeltiyorum. 5.
İdare Mahkemesinin verdiği YD'ye karşı itiraz, bölge idare
tarafından reddedilmiştir. Yani, hukuki sorun da devam etmektedir.
Ki bunun haricinde de değerli
arkadaşlarım, bir bina yapılır, bu kadar önemli bir bina
yapılır da neden doğrudan Cumhurbaşkanlığı
için yapılmaz, Başbakanlık için yapılır? Ondan sonra,
devriyle ilgili de sıkıntılar var. Başbakanlık için
yapılan bir bina Cumhurbaşkanlığı için uygun olabilir
mi? Bir anormallik var ortada. Devriyle ilgili de sorunlar var,
sıkıntılar var, her aşaması
sıkıntılı bu binanın.
Tabii, onun haricinde, değerli
arkadaşlarım, İsraf var. dedim. Gerçekten, bu Maliye
Bakanlığının Plan Bütçe Komisyonunda
açıkladığı rakamın, 1 milyar 370 milyonun
dışında da bazı harcamalar var, birçoğu yurt
dışından yapılmış. İtalyan Giorgetti
firmasından mobilyalar gelmiş, Daisy Simon Fransız
firmasından mobilyalar alınmış ayrıca; Guatemaladan yeşil
mermer, neredeyse bir dağ olduğu gibi Türkiyeye ithal edilmiş.
Maliye Bakanı, maalesef, vermek istemedi son görüşmelerde ama 70
milyon dolara yakın bir akreditif açıldığını
tahmin ediyoruz, bu tür bilgiler geliyor, Bizim Maliye
Bakanlığı olarak bilgimiz yok, haberimiz yok. dedi bununla
ilgili olarak. Maalesef bu aşamada, bu durumda.
Değerli arkadaşlarım, hukuki açıdan
sorun var ama bizim inançlarımız, kültürümüz açısından da
bu binanın yapımıyla ilgili sorunlar var,
sıkıntılar var. Ebu Zeri bilirsiniz; Ebu Zer, Muaviye
Şamda saray yaptırırken Muaviyeye şöyle demiş:
Eğer bu sarayı kamunun, devletin parasıyla
yaptırıyorsan haramdır ama kendi paranla yaptırıyorsan
o da israftır. Muaviye ağzını açamamış. Maalesef
böyle bir bina yaptırdık biz de, yaptırıyoruz.
Yiyin, için fakat başkalarının
emeğiyle üretilmiş nimetleri zalimce saçıp savurmayın.
Allah zalimce saçıp savuranları sevmez. diyor bir ayetimizde.
Bir yönüyle ilgili olarak da değerli
arkadaşlarım dediler ki: Bu, Türkiyenin onurudur, itibarıdır.
Arkadaşlar, onur, itibar meselesi değil. Eğer onursa, itibarsa
Soma da bizim onurumuzdur, Soma da bizim itibarımızdır.
Onları daha öncelikli düşünmemiz gerekir. Böyle bir binaya
ihtiyacımız yoktu bizim, böyle bir binaya ihtiyacımız
yoktu. Onun için oturup hep beraber bununla ilgili bir Meclis
araştırmasını kabul etmemiz gerekir. Ne olup bittiğini
bilmemiz gerekir, geleceğe de leke bırakmamamız gerekir.
Hepinizin bunu kabul etmesi gerekir.
Bakın, binalarla ilgili olarak bir de işin
estetik yönü var. Turgut Canseveri bilirsiniz, ünlü mimar, üç beş sene
önce kaybettik kendisini. Diyor ki: Bir gotik kiliseye girersiniz, katedrale;
muhteşemdir, müthiş bir ihtişam vardır içinde. O
ihtişam karşısında ezilirsiniz, küçülürsünüz insan olarak.
Ama bir Mimar Sinan eserine girersiniz, o da muhteşemdir ama orada
büyürsünüz insan olarak. Mimari böyle olur, böyle itibarlı olur, sizi
böyle temsil eder; o şekilde bir mimari olur, o sizi temsil eder. Bu
mimariye giriyorsunuz -binaya, saraya- eziyor sizi, eziyor, küçülüyorsunuz. Bu
nasıl bizim itibarımız olabilir?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gittiniz mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Gittim. Çevresinden
de geçtiğinizde aynı hisleri taşıyorsunuz, görüyorsunuz
maalesef arkadaşlar.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne zaman gittiniz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Yoksa tabii ki biz
de övünürüz bununla ama maalesef mimari olarak, estetik olarak da bu vaziyette;
insanı ezen, yok eden, küçülten bir görüntüsü var. Onun için, o
tarafıyla da doğru değil, şehircilik açısından da
doğru değil arkadaşlar.
Yine, bakın, Değerli Üstat Turgut Canseverden
size bir paragraf okuyacağım: Allahın yarattığı
dünyanın güzelliğini idrak etmeyen, kendisini bu dünyayı
güzelleştirmekle yükümlü saymayan, toprağı kısa vadeli
çıkar ve talan aracı olarak gören nesiller tarafından
dünyanın kirletildiği 20nci Asırda, insanın kendisine
güzel ve temiz bir çevre, şehirler, mahalleler ve evler geliştirmesi
de imkânsızdır artık. diyor. Dolayısıyla, bugün
özellikle kendi kültür temellerinden kopmuş ülkelerin bilinçsiz
taklitçiliğin pençesindeki çevreler ülkeyi kirletmekte ve gelecek
nesillere cehenemî kirlilikleri hazırlamaktadır. Türkiyede bu
yanılgıda payı olmayan toplum kesimi de yok denecek kadar
azdır.
Biz bu yapıları yaparken bütün bu
taraflarını, nasıl bir şehir olduğunu, bunun
felsefesini de düşünmek zorundayız. Yaptım, oldu.yla olmuyor.
Bu işin hukuki tarafını, israf tarafını, işin
estetik tarafını, şehircilik tarafını, bilimsel
tarafını, her şeyini düşünmek, dikkate almak
zorundaydık. Geldi, bu yapıldı.
Şimdi, hep beraber, bu kadar masraf için, bu
yapılanlar için bu Meclis araştırması önergesini kabul
etmek zorundayız. Ne olup bittiğini bilmek zorundayız ki bu
kadar önemli bir yapının -Türkiye'nin en pahalı
yapısıdır- bu yapının gelecek nesillere kaldığında
üzerinde leke kalmaması lazımdır.
Hep beraber, sizler de lütfen -özellikle iktidardaki
arkadaşlarıma sesleniyorum- buna olumlu oy verin ve siz de eğer
bu ak saraysa aklayın, kaçak saraysa kaçak olarak kalsın
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yıkalım mı
Hocam, yıkalım mı?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) -
ya da en makul
şekilde nasıl kullanılabiliyorsa o şekilde kullanalım
bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Bu, sizin üzerinizde
de vebaldir. Bu siyasi bir sorun değildir arkadaşlar. Hep beraber
halletmek zorundayız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son
konuşmacı Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç,
buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı sarayıyla
ilgili olarak teknik açıklamaları KİT Komisyonu Başkanımız,
Kütahya Milletvekilimiz Sayın Kinay detaylı bir şekilde verdi.
Burada Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili
tartışmalara, muhalefetin eleştirilerine katılmamız
mümkün değildir. Öncelikle, bu binaya kaçak saray diyorsunuz, yapı
ruhsatı alınmış, Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından verilen, yapı ruhsatı olan bir binadır ve
inşaat tamamlanmış.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sahte işte, sahte.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İ. Melih tarafından
verilmiş, İ. Melih, kesin doğrudur o!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - İnşaat tamamlandıktan
sonra da yapı kullanma izni verilmiştir.
Şimdi, bazı mahkeme kararlarından, yerel
mahkeme kararlarından bahsediyorsunuz. Kesinleşmiş bir karar
henüz yoktur.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Var, var.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Nihai kararı
Danıştay verecektir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Nasıl
veriyorlarmış bunca zamandır nihai karar yoksa?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - O nedenle şu andaki
tartışmalarınız hep boşuna.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Danıştayın kararına uyacak mısınız, hukuku
tanıyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Mesele ağaç meselesi
değildir. O binaların yapıldığı yerde ağaç
yoktur. Hepiniz biliyorsunuz, orada çalılık vardı ve eski
binalar vardı.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Günah, günah! Bak, bunlar
çalı mı, çalı mı bu, çalı mı bu? Ben orada on
yıl çalıştım, on yıl. Bu, çalı mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Şimdi, binlerce yeni
ağaç dikilmiştir ve sizler bunu çok iyi biliyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, Almanyadan gelmiş.
Ağaçlar yerli mi, ithal mi? Kaç tırla gelmiş ağaçlar?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ayrıca, kamu
binalarının Sayıştay denetiminden geçtiği, bu
harcamaların Sayıştay denetiminden geçtiğini de sizler çok
iyi biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Danıştay
kararı çıkarsa ne yapacaksınız, yıkacak
mısınız?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Hukuk devletinde kurumlar
vardır, kurallar vardır, herkes bu kurallara uymak mecburiyetindedir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru, doğru!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Tüm dünyada cumhurbaşkanlığı
sarayları, devlet başkanlığı sarayları, meclis
binaları görkemli olarak inşa edilmektedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Osmanlı batarken
de görkemli saray yapıyordu, siz de cumhuriyeti
batıracaksınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Zaman zaman yurt
dışı seyahatler oluyor, birlikte gidiyoruz, sizlerle beraber,
muhalefet partisi milletvekilleriyle beraber gidiyoruz. Oralarda meclis
binalarına gittiğimizde, devlet başkanlığı
binalarına gittiğimizde, bakanlık binalarına
gittiğimizde oradaki görkemden siz de bahsediyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Utanç mı duydunuz
şimdiye kadar Türkiyedeki Çankaya Köşkünden, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bizde niye yok? diye
hayıflanmıyor musunuz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Böyle bir şey
yok, böyle bir örnek yok. Orta Asyada, Orta Doğuda bunlar var,
krallıklarda var, totaliter rejimlerde var böyle saraylar. Demokratik
ülkelerde böyle bir saray yok, yalan söylüyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Biz orada sizin o
beyanlarınıza çok şahit olduk. Dediniz ki: Biz bu
binaların içerisinde eziliyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Kim dedi, kim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim dedi, kim?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu seyahatlerimizde muhalefet
milletvekillerimizin beyanlarını dün gibi hatırlıyoruz.
Karalamaya çalıştığınız
Cumhurbaşkanlığı sarayımız Türkiyenin temsil
makamıdır değerli milletvekilleri. Yıllardır ülkemize
gelen yabancı devlet temsilcilerini, cumhurbaşkanlarını,
başbakanlarını cadde üzerlerinde, trafiği durdurarak
karşıladık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Başbakan gitmiyordu ki
oraya?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu durum normaldir, ülkemizin
prestijine yakışıyor. diyorsanız muhalefete bir
diyeceğimiz yoktur ama biz böyle demiyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Başbakan nerede
oturdu bu zamana kadar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede oturuyor Başbakan ya?
Kenar mahallesinde ne trafik problemi var?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Gelişmiş 20 ülkenin
dönem başkanı bir Türkiye var, büyük Türkiye var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya bırak bu palavrayı,
bırak!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Büyük Türkiyeye prestijli devlet
binaları yakışır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Haram var, haram; kaçak
var, kaçak!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Devletin birliğini temsil
eden Cumhurbaşkanlığı makamının Türkiye
Cumhuriyetinin büyüklüğüne, vakarına yaraşır olması
gerekir diye düşünüyoruz ve milletimiz de böyle düşünüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen bu söylediklerine
inanıyor musun? Senin grubunda anket yap, yarısı
inanmıyordur söylediklerine.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - 10 Ağustos 2014
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de bu konuyu hep gündemde
tuttunuz ancak milletimiz ilk turda Recep Tayyip Erdoğanı
Cumhurbaşkanı yaptı. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yahu, yolsuzluk
sandıkla aklanmaz; yolsuzluk, hukuksuzluk sandıkla aklanmaz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bundan sonra da bu konu üzerinden
oluşturmaya çalıştırdığınız algı
yönetiminde başarılı olamayacaksınız, bunu böyle
bilin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yolsuzluğun sen
sandıkta aklandığını gördün mü?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Çünkü, bu millet Recep Tayyip
Erdoğanı çok iyi tanıyor, istediğin kadar karala. Çünkü o
eğer saray sevdalısı olsaydı, on iki yıllık
Başbakanlığı döneminde Keçiörende, mahalle arasında,
apartman dairesinde oturmazdı. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kısıklı,
Kısıklı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Komşu mahallede bir
gecekonduya misafir olup aynı tastaki çorbaya vatandaşıyla
beraber kaşık sallamazdı. Milletimiz Recep Tayyip
Erdoğanı çok iyi tanıyor. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Hamamı ne yapacak,
hamamı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O anların hepsi sahte,
sahte! Şimdi, metrekaresi 3 bin euroluk saunalarda yaşıyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Şimdi,
Cumhurbaşkanlığı sarayını sanki
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın kendi
mülküymüş gibi, kendine saray yapıyormuş gibi bir algı
yönetimi içerisindesiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kendine yaptı, kendine
yaptı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu, devletin malıdır,
milletin malıdır, bu ülkenin mülküdür.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Haram, haram! Bu kadar aç insan
varken haram. Haramdır, haramdır!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Recep Tayyip
Erdoğanın, Cumhurbaşkanımızın şahsi
malı değildir. Bunu millet bu şekilde biliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 13 milyon insan 350 TLnin
altında geçiniyor TÜİKin rakamlarına göre. Haram! Siz haram
bilmez misiniz? Müsrifliğin ne olduğunu bilir misiniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Neden tutmayacak bu
çamurlarınız? Çünkü, Cumhurbaşkanlığı
sarayını eleştiren sizler, Gezi olaylarında sadece faiz
artışından bu milletin sırtına 18,5 milyar doları
yüklemediniz mi? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Cumhurbaşkanlığı sarayını
eleştiren sizler, 21 tane bankanın batmasına ve bu ülkeye 232
milyar lira olarak fatura ettirmediniz mi?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Ettirmedik.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ettirdiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz bu ülkeyi dünyanın en
borçlu ülkesi hâline getirmediniz mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Cumhurbaşkanlığı sarayını eleştiren sizler,
bir gecede doları 600den 1.200e çıkarıp gecelik 5 bin, 7 bin
faizle
ALİM IŞIK
(Kütahya) Ayıp, ayıp, günah, haram senin dediğin!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
bu ülkenin insanını bir gecede fakirleştirmediniz mi?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yazık sana, yazık sana!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne
konuştuğunu bilmiyorsun be!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Evet, üç buçuk yıl iktidar oldunuz, koalisyonun bir ortağı
oldunuz, üç buçuk yılda Milliyetçi Hareket Partisine Genel Merkez
yaptınız.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yalan söyleme, yalan söylediğin zaman gelir senin
boğazını dolar o yalan, yalancı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Genel Merkez orada, Genel Merkez orada.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yalancısın sen!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Genel Merkezin üzerine helikopter iniyor, helikopter. Üç buçuk yıllık
iktidarınızda keşke devlete böyle görkemli binalar
yapsaydınız.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Bilmediğin konularda konuşma kardeşim, bir
kuruş devletin parası yoktur orada.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Hastaneler yapsaydınız, AK PARTİnin yaptığı gibi
okullar yapsaydınız, üniversiteler yapsaydınız.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Burnunuz uzuyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Barajlar yapsaydınız, denizin altından tüneller
yapsaydınız.
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Biz başlattık onları, biz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Dünyanın en büyük havaalanını inşa etmeye
başlasaydınız.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Kaçak saraya gel, kaçak saraya gel.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Dünyanın en büyük köprülerini yapsaydınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Bravo.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Kendinize Genel Merkez yaptınız, üzerine de helikopter pisti
yaptınız, bunu millet çok iyi biliyor.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Utanmadan bir de bunları savunmaya kalkıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezi de sizden aşağı
değil.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sizin Genel Merkeziniz nedir?
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sizin Genel Merkeziniz haramın üzerinde.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şöyle bir baktığınız zaman, oval ofis tarzı
mimariler dikkat çekiyor.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Çok gülünç duruma düşüyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
İşte, AK PARTİ farkı budur.
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Bir milletvekiline yakışmayacak beyanlarda bulunuyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - AK
PARTİ, millete hizmet eder, millet için çalışır; sizin
kimin için çalıştığınızı bu millet çok iyi
biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) - 232 milyar doların fatura dökümünü getireceksiniz,
yalancı!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Milyon dolarların hesabını verin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
sarayı üzerinden attığınız çamurlar tutmaz. Evet,
yabancı televizyonları izliyoruz, BBC klip yapmış ve
ülkemizin aleyhinde bu konu üzerinden yıpratma politikası
yapıyor. Başka yabancı ülkelerin televizyonlarına da
bakıyoruz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Alay ediliyor, alay, utanın!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Sevinin siz de, sevinin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Alay etmiyorlar, Türkiyeyi kıskanıyorlar, Türkiyeyi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sen buna inanıyor musun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Siz niye Türkiyeyi kıskanıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Aynı Amerikayı keşfetmek gibi bir şey bu ha.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Türkiyenin büyümesinden, Türkiyenin süper güç olmasından, Türkiyenin
2023te lider ülke olmasından niye bu kadar çok korkuyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Arkadaşların da güler şimdi buna.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Be Kardeşim, Suriyenin düşürdüğü 2 tane
uçağın hesabını veremediniz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Korkmayın, korkmayın.
ALİM IŞIK
(Kütahya) 2 tane pilotun niye öldüğünü hâlâ
açıklayamadınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bunun altında kaldınız, vicdanını dinle,
vicdanını, öyle konuş.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) On
iki yıl önceki Türkiye yok sayın milletvekilleri, 2002
yılından bu yana 4 kat büyüyen Türkiye var.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Suriye uçağını düşürüyor, sen cevap
veremiyorsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Boşuna savunma, baban yapsa savunmazsın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 81
vilayetine hayal dahi edilemeyen icraatları, hizmetleri götüren bir
iktidar var.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Pilotun niye öldüğünü niye açıklayamadılar?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Dünyanın en büyük havaalanını inşa eden bir iktidar var.
Dünyanın en büyük köprülerini inşa eden bir iktidar var. Yoksulu,
fakiri fukarayı gözeten, evde özürlüsüne, yoksuluna yardım eden bir
iktidar var. Hastaneler inşa eden bir iktidar var.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) PKKya yardım eden bir iktidar var.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Her ili üniversiteye kavuşturan bir iktidar var. Bugün, Türkiye, o sizin
bahsettiğiniz eski Türkiye değil, artık yeni Türkiye var. Yeni
Türkiye'nin devlet binaları da prestijli olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Halkın daha çok
yoksullaştığı
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Kaçak saray
Türkiyesi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hırsızların
korunduğu, yolsuzluğun, rüşvetin haberinin
yasaklandığı, AKP'nin yargılanmasının önüne
geçildiği bir Türkiye'den bahsediyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Siz iktidara gelirseniz
ALİM IŞIK (Kütahya) Senin yeni Türkiye'ni
göreceğiz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, her
şey yasalar ve mevzuat çerçevesinde yapılmaktadır. Kaçak saray
filan, bu çamurlarınız tutmaz. İşte, yapı kullanma
izni, işte, yapı ruhsatı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya geç onu, geç.
Mahkeme kararı
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunu kim verdi? Kim verdi,
İ.Melih mi verdi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bunlarla ilgili
kesinleşmiş bir mahkeme süreci var mıdır? Bunu
söyleyemezsiniz, son sözü Danıştay verecektir. Devletin
harcamalarıyla ilgili kararı kim verecektir? Sayıştay
verecektir. Bunları hep birlikte bekleyeceğiz. Yıpratma
politikalarınız bugüne kadar tutmadı, bundan sonra da
tutmayacaktır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O ruhsatları kim verdi,
İ.Melih mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu nedenle, Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
ALİM IŞIK (Kütahya) İyi yalan söyledin,
aferin.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Bir gruptan 5
kişi ayağa kalkmaz ki.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) 5 kişi değil,
10 kişi de kalkar.
BAŞKAN Belki milletvekillerinin kendileri
inisiyatif gösterir, sessiz kalır diye bekliyorum. Çünkü ikazla
gerçekleştiremiyorum bu sükûneti.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun, sizi dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, konuşmacı,
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine de atıfta
bulunmak, Gezi olaylarında ülkeyi 18 milyar dolar borç yükü altına
sokmak ve dış ülkelere gidildiği zaman utanç duyduğumuzdan
bahsederek hepimizi hedef alan bir konuşma yapmıştır.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Gök, size söz
vereceğim ama bir şeyi açıklığa
kavuşturalım: Konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisinin de bu
ölçüde güzel bir binası var diyerek bundan duyulan memnuniyeti bildirdi
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, bir kıyaslama
yapmıştır. Bu kıyasın uygun
olmadığını
BAŞKAN Bir kıyaslama yaptı ve bundan
dolayı da söz vereceğim ama bakın, bir açıklama yapmak
durumundayım. Ben de dinledim ve bu konuda bu açıklamayı yapmak
durumunda hissediyorum kendimi. Konuşmacı, Cumhuriyet Halk
Partisinin de bu denli güzel bir binası var. diyerek memnuniyetini bildirdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hayır, öyle demedi.
BAŞKAN Böyle bir
memnuniyetiniz yoksa, sataşmadan dolayı söz istiyorsanız,
buyurun, tamam, iki dakika.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Cumhuriyet Halk Partisi binasının da kaçak olduğunu ima etmeye
çalıştı. Haram olduğunu ima etmeye çalıştı.
BAŞKAN Yok, öyle
demedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ben öyle anladım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yanlış anlamışsın.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce konuşan AKP
sözcüsü, elbette, mahkemenin verdiği bir yürütmeyi durdurma kararı ortadayken
ve dün de burada ülkenin Adalet Bakanı kalkmış, herkesten özür
dileyerek Ben ortadaki mahkeme kararının
kaldırıldığını ifade ettim ama yanlış
söyledim, mahkeme kararı ortadaymış. dediği hâlde, bunun
arkasına sığınmak suretiyle mahkeme kararını
etkisiz kılmaya çalışan bir konuşmasını hukukçu
kimliğiyle yapması gerçekten hepimizi
şaşkınlığa sürüklemiştir.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Hukukçu değil, hukuk fakültesi mezunu.
LEVENT GÖK (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezi, değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin kendi bütçesinden ve partililerinin
bağışıyla yapılmış bir binadır. Son
derece mütevazı bir bina olup bugünkü kamu kaynakları kullanılmak
suretiyle Cumhurbaşkanlığının görgüsüz bir biçimde
inşa ettirdiği bu sarayla kıyaslanması söz konusu bile
değildir. Elimizin tersiyle dahi bu iddianızı reddederiz.
Eğer arzu eden varsa, Cumhuriyet Halk Partisinin o mütevazı Genel
Merkez binasını herkese teker teker gösteririz.
Dış ülkelere
çıktığımız zaman utanç duyduğumuzdan
bahsediyorsunuz, dış ülkelere çıktığımız
zaman -bizim gördüğümüz tablo şudur- dış ülkelerdeki
cumhurbaşkanlarının, başbakanların
kullandıkları sarayların ne kadar mütevazı olduğunu,
tarihî kimliğinin nasıl korunduğunu, son derece mütevazı
ölçekteki bir ikametgâh yapısıyla halka nasıl hizmet
verdiklerini biz görüyoruz. Bizim gördüğümüz utanç, Onlar ne kadar
mütevazı, siz de ne kadar görgüsüzce yaşıyorsunuz.dur, ondan
dolayı utanç duyuyoruz. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu konuda halka vereceğiniz daha çok hesap
vardır, bu hesabı da mutlaka vereceksiniz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Biz hem bidon kafalıyız hem görgüsüzüz, sizin entelektüel
seviyenize ulaşamıyoruz!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkanım, doğrudan doğruya
verdiğimiz grup
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, ondan evvel, bizi itham eden
BAŞKAN Buyurun,
sizi dinliyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Grubumuzu itham eder şekilde
Sayın
konuşmacı, çeşitli şekillerde grubumuzu itham eden
BAŞKAN Şimdi, aslında, Sayın Göke
ve size vereceğim söz bir açıklamadır Tüzüke göre. Ancak
FARUK BAL (Konya) Siz yorum yapmayın efendim!
BAŞKAN Çünkü, size de aynı şeyi söyledi,
dedi ki: Milliyetçi Hareket Partisinin bir binası var, üstüne helikopter
iniyor. Bu, memnun olunacak bir şeydir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Partinin iktidar
olduğu dönemden 232 milyar dolar borç bırakıldı. dedi,
yalan söyledi.
BAŞKAN Bunu niye sataşma olarak
algıladınız, onu anlayamıyorum? Bu nedenden dolayı,
aslında, Sayın Göke de, size de açıklama vermem gerekirken ben
Sayın Göke sataşmadan söz verdim, size de vereceğim.
Yalnız, daha önce, Sayın Gökün konuşmasından sonra
Sayın Aydın, söz istedi.
Sayın Aydın, siz Göke mi cevap vereceksiniz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Biz konuşalım,
sonra cevap versin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, ben
Sayın Gökten dolayı
BAŞKAN Sayın Aydın, siz, Sayın
Levent Gökün konuşmasından dolayı mı istiyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet efendim.
BAŞKAN Siz, Sayın Gökün
konuşmasında grubunuza bir sataşma olduğu düşüncesinde
misiniz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Doğrudur Sayın
Başkanım, Sayın Levent Gök...
BAŞKAN Neleri söyledi de bu kanıya
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizi görgüsüzlükle itham
etti efendim, bundan daha öte ne olabilir?
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, ben grubunuza
söylemedim.
BAŞKAN Tamam. Şimdi bana bir şey
anlatmayın.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan Grubu
kastetmedim. diyor.
BAŞKAN Yani, ben karar verici noktadayım ama
tutanağa geçmesi açısından size sormak zorundayım.
Buyurun, size iki dakika vereceğim. Sonra da
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır efendim. Sayın
Başkan, ben yalnızca
BAŞKAN Lütfen, sırayla
LEVENT GÖK (Ankara) İfade edeyim
ENGİN ALTAY (Sinop) Demedim. diyor. Başkan,
bunu dinlemeniz lazım.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben öyle, gruba hitaben bir
görgüsüzlük ithamında bulunmadım.
BAŞKAN Şimdi bir görgüsüz lafı duydum
ben de.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Dedi, dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Binanın mimarisi söyledi.
BAŞKAN Daha sonra size açıklama için söz
veririm, lütfen
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Baksın
tutanaklara, dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Benim kastettiğim,
binanın görgüsüzlüğüdür.
BAŞKAN O da ona cevap verecek herhâlde,
bilemiyoruz ki. Bu konudaki takdir onların.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, ben
arkadaşlarımızı kastederek bir şey söylemedim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
MHP Grubu olarak söz istiyoruz yarım saattir, yapmayın.
BAŞKAN Vereceğim, vereceğim, söyledim.
Sinirlenmeyin, vereceğim.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın, Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, kaç zamandan
beri çok sığ bir düşüncenin içerisine girmişiz. Memlekette onca
problem varken, onca sorun varken
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Problem bu. Haram saray,
haram, problem değil mi?
AHMET AYDIN (Devamla)
kalkıp böyle, onurumuz
olacak olan, gururumuz olacak olan bir sarayla ilgili çok ciddi, mesnetsiz,
haksız ithamlarda bulunuyorsunuz.
En çok dünden beri tartışılan 5.
İdare Mahkemesinin kararı. Bakın arkadaşlar
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) 11, 11.
AHMET AYDIN (Devamla) 11. İdare Mahkemesinin
kararını Danıştay ortadan kaldırdı.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Kaldırmadı, hayır.
LEVENT GÖK (Ankara) 5.
AHMET AYDIN (Devamla) 5, Levent Bey, değil mi, 5.
LEVENT GÖK (Ankara) 5
AHMET AYDIN (Devamla) Bir dakika. Levent Bey 5 diyor.
Değerli arkadaşlar, hukukçu olanlar çok iyi
bilir. 5. İdare Mahkemesinin kararı, 2010 tarihli nazım imar
planına karşı verilen bir karar. Bu nazım imar
planıyla ilgili mahkeme devam ederken, bu arada 2011 yılında
nazım imar planı değişiyor ve 2011 yılındaki bu
imar planı değişikliğine karşı
alınmış herhangi bir mahkeme kararı yok ve siz öyle bir
algı oluşturmaya çalışıyorsunuz ki, zannediyorsunuz ki
mevcut imar planına karşı. Mevcut uygulama planına
karşı bir mahkeme kararı var ve bu, yürütmeyi durdurmaya
karşı. O mahkeme kararı, 5. İdare Mahkemesinin kararı
2010 tarihinin nazım imar planına karşıdır.
Dolayısıyla, 2011de değişiklik yapılıyor. Bunun
üzerine imar uygulama planı oluyor. Ne imar uygulama planına
karşı ne nazım planına karşı 2011deki
değişiklikten sonra asla ve kata bir mahkeme kararı yoktur.
Dolayısıyla, bu binanın hem yapı ruhsatıyla hem
yapı kullanmayla ilgili de en ufak bir karar yoktur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmet, kurtulamazsınız
bu işten. O paraları harcadığı sürece, 3 bin euroya
salonunun metrekaresini yaptırdığı sürece
kurtulamazsınız bu işten. Vicdan var, vicdan!
Kurtulamazsınız!
AHMET AYDIN (Devamla) Bugüne kadar 33-35 civarında
dava açılmış. Dediğim gibi, 2 davadan 1ini, 11. İdare
Mahkemesinin kararını Danıştay ortadan
kaldırıyor. 5. İdare Mahkemesinin kararı da eski bir karar,
2010 nazım planına ait bir karardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vicdan, vicdan!
AHMET AYDIN (Devamla) Bunu çok iyi irdelememiz
lazım. Elinizde sanki bir şey bulmuş gibi kaparcasına dün
akşamdan beri Bu yapı kaçak. diyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bakan özür diledi ya Ahmet
Bey.
AHMET AYDIN (Devamla) Arkadaşlar, böyle kaçak bir
yapı yok. Bu yapı bu milletin onurunu temsil eden bir yapı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) Biraz çalışın,
adayınızı seçtirin. Gitsin, otursun ya! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vicdanını
acıttın milletin, vicdanını!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Şimdi, Sayın Halaçoğlu, siz söz talebinde
bulunmuştunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Grup adına istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, grup adına istiyorsunuz.
Hangi konulardan dolayı istiyorsunuz? Bir sataşma var. dediniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Grubumuzu itham
altında bırakan ve bizi onursuzlukla suçlayan bir konuşma
yaptılar.
BAŞKAN Şimdi, bakın yani sizin
grubunuzla ilgili olarak Genel merkezinizin üstünde helikopter var. dedi.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, siz her
şeyi böyle yorumlamak zorunda mısınız?
BAŞKAN Bir dakika, müsaade edin.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, siz hatibi
savunmak zorunda mısınız?
BAŞKAN Müsaade eder misiniz? Faruk Bey, ben ne
dedim?
FARUK BAL (Konya) Sataşma bize yapıldı, siz
neyi savunuyorsunuz?
BAŞKAN Ben ne dedim size? Sonuç olarak
kararımı bildirdim mi? Ne kadar çabuk, kolay sinirleniyorsunuz ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkanım, Hükûmetimiz döneminde banka
batırıldığıyla ilgili konuşmadan
BAŞKAN Evet, biliyorum, söyleyeceğim,
vereceğim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Hükûmet için ayrı
istiyoruz, grubumuz için ayrı istiyoruz efendim.
BAŞKAN Tamam, bunu söylediniz mi şimdi?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet, söyledim.
BAŞKAN Dönemin bakanı olarak Sayın Faruk
Bal mı söz istiyor?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Grup adına da ben.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama grup adına
değil, Hükûmet adına, o zamanki Hükûmet adına.
BAŞKAN Şimdi Dönemimizle ilgili bir
yanlış bilgi var, sataşma oldu. diye, dönemin bakanı
Sayın Faruk Bal mı söz istiyor?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Grup adına da biz
istiyoruz efendim.
BAŞKAN O sonra.
Buyurun Faruk Bey, iki dakika
Allah Allah!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Grup adına da
Seyfettin Bey konuşacak.
BAŞKAN Hepiniz aynı anda konuşuyorsunuz.
Faruk Bey, bu kadar da sinirli bakmayın bana. Ben
daha karar vermeden niye buralara yürüyorsunuz?
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, siz mikrofonu
açın, bana bir söz verin, bırakın konuşmayı.
BAŞKAN - Yakışmıyor doğrusu,
lütfen.
3.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, sizi
kınıyorum. Siz, konuşmacının avukatı gibi hareket
ediyorsunuz. (MHP sıralarından Bravo! sesleri) Milliyetçi Hareket
Partisinin hükmi şahsiyetine yapılan saldırıya
karşı saldırganı koruyorsunuz.
Milliyetçi Hareket Partisinin, evet, bir binası
vardır. O bina, Türk dünyasının en önemli merkezlerinden birisi
olarak inşa edilmiştir, içerisinde tek kuruş haram para yoktur!
(MHP sıralarından alkışlar) Tek kuruş haram para
yoktur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama sizin
yaptığınız kaçak saray haramlarla doludur. İçerisinde,
bakın, toprak kazımı için 3 lira 10 kuruş, rayiç ise bu
FATİH ŞAHİN (Ankara) Milletin vergisiyle
yapıldı. Milletin vergisine haram demeyin.
FARUK BAL (Devamla) İşte, milletten birisi
benim. Benim paramı çaldınız! Götürdünüz, buraya soktunuz! Bu
hırsızlıktır! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALİM IŞIK (Kütahya) Götürdünüz müteahhitleri
verdiniz paraları!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Çalmadık,
oraya muteber bir bina yaptık.
FARUK BAL (Devamla) Kes sesini!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Oraya bir hizmet
binası yaptık.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, süremi lütfen
yeniden başlatın.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Milletin
vergilerine haram demeyin.
FARUK BAL (Devamla) Lütfen, süremi yeniden
başlatın.
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
FARUK BAL (Devamla) Efendim, bana konuşma
hakkı verin, konuşma imkânı sağlayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ben size konuşma hakkını
verdim!
FARUK BAL (Devamla) Siz bana konuşma hakkı,
konuşma imkânı sağlamıyorsunuz.
BAŞKAN - Siz konuşmacıya orada nasıl
davranıyorsanız, şimdi de onlar size öyle davranıyor!
Lütfen
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan...
BAŞKAN Lütfen
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan,
milletvekillerini susturmak benim değil, sizin göreviniz.
BAŞKAN - Hepiniz gelişmesini
tamamlamış insanlarsınız. Ben mi buradan sizi dinleteceğim?
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan,
milletvekillerini susturmak benim görevim mi, sizin göreviniz mi?
BAŞKAN Lütfen, buraya yaklaşmayın,
lütfen. Ben size söz hakkı verdim.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, milletvekillerini
susturmak benim görevim mi, sizin göreviniz mi?
BAŞKAN Burada herkes kendi sakinliğini,
sükûnetini sağlamak zorunda. Ben burada sınıf başkanı
değilim.
FARUK BAL (Devamla) Beni dinleyeceksiniz, beni dinleyeceksiniz.
BAŞKAN Ben sizi dinliyorum, buyurun.
Yeniden başlatıyorum.
FARUK BAL (Devamla) Milletvekillerini susturmak benim
görevim mi, sizin göreviniz mi?
BAŞKAN Sizi de susturamıyorum maalesef.
FARUK BAL (Devamla) Ben konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, geçin. Mikrofonu da açtım.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, oraya çıkınca particiliği bırakın ya!
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bağırmakla, çağırmakla hakikat gizlenemez. (AK PARTİ
sıralarından Doğru sesleri)
HAMZA DAĞ (İzmir) Doğru söylüyorsun,
doğru, bağıran sensin!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Rahatsız
oluyorsunuz.
FARUK BAL (Devamla) Dolayısıyla
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dinlemek istemiyorlar
rakamları, rahatsız oluyorlar, vicdanları rahatsız oluyor.
FARUK BAL (Devamla) Bakın, şu rakamlara bir
bakın, eğer izanınız varsa, eğer vicdanınız
varsa, eğer Allah korkusu varsa, eğer tüyü bitmedik yetim hakkı
varsa şu rakamları bir tartarsınız.
HAMZA DAĞ (İzmir) Hepsi var.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Fazlasıyla
var!
FARUK BAL (Devamla) Toprak kazım ücreti, resmî
rayiç: 3 lira 10 kuruş metreküpü
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Kim verdi size o
rakamları?
FARUK BAL (Devamla)
siz kaçak saraya 37 lira 19
kuruş veriyorsunuz metreküpüne.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Nereden
aldınız o rakamları?
ALİM IŞIK (Kütahya) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığından, devletin rakamları.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Merak ediyorsan sen de
alabilirsin. Sayıştay raporları, 2012.
FARUK BAL (Devamla) Elle kazmak, çakıl serpme 3
lira 49 kuruş, siz 66 lira 88 kuruş veriyorsunuz, tam 19 kat ve bu
rakamlar uzar, zamanım yetmiyor. Bu rakamları toparlayıp
sizlerle paylaşmak isterim ama uzayarak, rayiç bedelin üzerinden 8 kat, 10
kat, 20 kat fazla fiyat veriyorsunuz. Sonuç itibarıyla, ortaya çıkan
bin odalı bu kaçak sarayın bedeli, Sayın Maliye
Bakanının ifade ettiğine göre, 1 katrilyon 238 trilyon lira. Bu,
kimin parası kardeşim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tespit edilebilen!
LEVENT GÖK (Ankara) Tespit edilen daha o.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siz hazineyi
tamtakır bıraktınız.
FARUK BAL (Devamla) Bu, milletin parası değil
mi?
İHSAN ŞENER (Ordu) Evet. Saray da milletin
sarayı.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bina da milletin.
FARUK BAL (Devamla) Biz bunun hesabındayız,
biz bunun hesabındayız.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yıllarca devleti
yerden yere süründürdünüz be! Hazmedemiyorsunuz!
FARUK BAL (Devamla) Bunun, günü gelecek, fitil fitil
burnunuzdan gelecek şekilde hesabı sorulacaktır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi, biraz önce konuşan hatip
HAMZA DAĞ (İzmir) 22 tane bankayı anlat
sen, 22 bankayı anlat, Bakandın o zaman!
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, lütfen
susturun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
FARUK BAL (Devamla) Biraz önce konuşan hatip,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak görev yaptığımız dönemdeki
hükûmete -zaman kalmadığı için özetleyeceğim- bir, yalan
söyledi; iki, iftira etti.
ALİM IŞIK (Kütahya) Tam bir yalancı, tam
bir iftiracı!
FARUK BAL (Devamla) Yalan ve iftira,
münafıklığın 3 alametinden 2 tanesidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN (Bursa) Bankaları
batıran sizsiniz, bankaları.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sensin yalancı, sensin
iftiracı!
FARUK BAL (Devamla) Münafıklıkla Milliyetçi
Hareket Partisini suçlayanların öbür dünyada bu suçla
haşrolmasını istiyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
grubumuz adına da
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Halaçoğlu, Meclisi idare ederken
grubunuzdan bazı üyelerin şahsımla ilgili bazı
tanımlamalarına tanık oluyorum, kulak misafiri oluyorum. Burada
elimden geldiği kadar eşit davranmaya çalışıyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Onu
istiyoruz zaten.
BAŞKAN Ya bizi dinlemiyorlar veya da hayallerinde
kurdukları bir dünyanın izlerini burada anlatmaya
çalışıyorlar. Ben sizinle konuştum, Size de söz
vereceğim. dedim. Buna rağmen niçin arkadaşlarınız
hakkımla ilgili gerçekte olmayan şeyleri söylüyorlar? Lütfen,
konuşur musunuz arkadaşlarınızla.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Arkadaşlarımızla her zaman konuşuyoruz Sayın
Başkanım ama sizler bizim gerekçelerimizi dikkate almadan
BAŞKAN - Ben kime söz verdim şimdi, başka
bir partinin sözcüsüne mi söz verdim? Sayın Halaçoğlu, lütfen,
lütfen
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Biraz önce diğer
gruplara söz verirken bizi sorguladığınız gibi
sorgulamıyorsunuz.
BAŞKAN - Hepinize eşit davranıyorum.
Şimdi kimin, hangi partinin sözcüsüne söz verdim? Sizin partinin sözcüsüne,
değil mi? Şimdi sizi dinliyorum.
Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ama biz iki konuda
istedik tabii ki.
BAŞKAN - Şimdi o aşamaya geldik, her
şey sırayla oluyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Tamam, tamam.
Hayır, en baştan beri söylüyoruz efendim.
Seyfettin Bey konuşacak grup adına.
BAŞKAN Şimdi, buyurun.
Onun da sırası var Sayın Halaçoğlu.
Sizin her istediğiniz şey, her istediğiniz anda
yapılmıyor, usul var.
Buyurun sizi dinliyorum. Sizi dinliyorum, bakın,
talebinizi dinliyorum. Nedir? Grubunuz
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Grubumuzun verdiği
önergeyle ilgili olarak çalılıklardan söz ederek ve grubumuzun
verdiği önergenin devletin onuruyla alakalı
olmadığını söyleyerek hakarette bulunmuştur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Allah Allah!
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurun.
4.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce AKP sözcüsü, orayla ilgili
çalılık dedi. Şimdi, avukatlık yapmış,
ormancılıkla ilgili az çok alakasının olması
lazım. Yani, şuraya çalılık diyen birisinin
söylediği hangi söze itibar edeceğiz? Bunu bir de avukat
kimliğiyle söylüyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN (Bursa) Ağaçlar orada
duruyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O ağaçlar duruyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Yani, burada seksen
yaşındaki sedire, yetmiş yaşındaki akasyaya,
akçaağaca çalı diyen bir anlayışın hangi
doğrusunu görüşeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Daha fazla ağaç
dikiyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bakın,
ben size bir şey söyleyeyim: Burası şatafatın ve lüksün
simgesi hâline gelmiştir. Çankaya Köşkü hangi ihtiyacı
karşılıyordu? Yok, yollarda karşılıyormuşuz.
Başbakanlık nerede şu anda sayın sözcü?
Başbakanlık hâlâ yerinde. Çankaya Köşkünde, bırakın
yolda karşılamayı, süvarilerle karşılıyordunuz.
Ondan sonra ben size bir şey söyleyeyim: Milliyetçi
Hareket Partisinin iktidar olduğu dönemde bir kuruş kul hakkı
yenmemiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Hadi ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bakanlarının
Zarrabın önünde yattığı bir süreç
yaşanmamıştır. Bizim Genel Başkanımızla
ilgili hiç kimsenin söyleyeceği bir şey yoktur. O, parti çalışmalarına
giderken devletin arabasını değil, kendi arabasını
kullanarak giden bir Genel Başkandır, Türkiyenin en dürüst
lideridir. Ama sizin döneminizde Rıza Sarraflar, milyonlar, kutulardaki
milyonlar
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bırakın,
dönemin Başbakanının oğluyla ilgili iddialar, gemicikler
ortadayken Milliyetçi Hareket Partisine söz söylemek kimsenin haddine
düşmez!
HAMZA DAĞ (İzmir) Hadi
canım!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bizim
Genel Başkanımız, dünyanın en dürüst lideridir, en dürüst
liderlerinden biridir. Önce liderinizin
Şu yandaş mahkemeler
tarafından takipsizlik kararı verilen o kararlar var ya, o kul
hakları var ya, o yetim hakları var ya, onların
hesabını vereceksiniz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Senin iddiaların bunlar. İddialar onlar, iddialar!
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Batıyorsunuz gittikçe, batıyorsunuz! Millet her şeyi biliyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
İtibar hamamla olmaz hamamla; itibar saunayla olmaz, itibar SPAyla olmaz,
orası lüksün yeri. Eğer olsaydı -Çavuşeskunun
Romanyası- 1.175 odalı sarayıyla dünyanın en lider ülkesi
olurdu Çavuşesku ve Romanya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Millet
her şeyi biliyor, rahat ol.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
süreniz bitti.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ondan
dolayı, haram yiyenler mutlaka hesap verecekler. (MHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Millet
haramı da biliyor, helali de biliyor, sen rahat ol. Millet her şeyi
biliyor.
BAŞKAN Sayın Gök, sizi
dinliyorum.
Sakinliğinizden dolayı da size
teşekkür ediyorum ayrıca.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkanım, Sayın Aydının az önce ifade ettiği
mahkeme kararıyla ilgili olarak kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun lütfen, yerinizden
söz vereyim size, açıklama yapacağınız için.
Sayın Faruk Baldan da bir özür
bekliyorum.
FARUK BAL (Konya) Niçin bekliyorsunuz
Sayın Başkan?
BAŞKAN Bir özür bekliyorum
sizden.
FARUK BAL (Konya) Hayır, ben de
sizden özür bekliyorum. Meclis Başkanı olarak konuşmama imkân
sağlamadınız, ben sizden özür bekliyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
VII.-AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, az önce kürsüde söz alan AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Ahmet Aydın, mahkeme kararıyla ilgili bir değerlendirmede
bulunmuştur. Ankara 5. İdare Mahkemesinin hâlen yürürlükte olan bu
karara -yürütmeyi durdurmaya yapılan itiraz bölge idare mahkemesinden
reddedildiği için- elimizde bulunan ve geçerli olan mahkeme kararına
göre, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 1/10.000 ölçekli ulaşım
şeması ile 1/1000 ölçekli ulaşım, yol, kavşak ve
uygulama projesi ile planlama
hiyerarşisine aykırı olan imar planının olduğu
gibi yürütmesi durdurulmuştur. Bu alan, Başbakanlık için daha
önce kararı alınan ama şimdi Cumhurbaşkanının
kullandığı saraya ilişkindir. O zaman zamanın
Başbakanlığı adına verilen davaya karşı
dilekçede ise burada bir yapılaşma düşünülmediği ifade
edilmiştir. Yani, o zaman dahi mahkeme yanıltılmak suretiyle bir
savunma verilmiştir ama mahkeme, şu anda
Cumhurbaşkanlığı sarayının bulunduğu yerin
imar planlarını birinci derecede sit alan olduğu gerekçesiyle
durdurmuştur. Durumu değerli milletvekillerimize açıklama
gereğini bir kez daha duydum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, bir kısa açıklama da ben
yapabilir miyim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Aydın.
Süreniz bir dakika.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın, Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ankara 5. İdare
Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararları, çiftlik
alanının büyük bir kısmını kapsayan 2010 tarihli
1/10.000 nazım imar planıyla ilgilidir; bu bir, bunda hemfikiriz.
Evet, bununla ilgili bir karar var. Ancak yürütmesi durdurulan bu alanın
bina inşaatını ilgilendiren kısmı, bina
inşaatıyla ilgili kısmı, binanın
yapıldığı alanın sit durumu 2011 yılında
yapılan yeni düzenleme sebebiyle değiştirilmiş, 1/10.000lik
nazım planının değişiklik yapılan
kısmıyla ilgili herhangi bir iptal veya yürütmeyi durdurma
kararı yoktur. Kaldı ki Asıl planı durduran karar, bunun
değişikliğini de durdurmuş sayılır.
şeklinde ileri sürülen ancak kesinlikle
katılmadığımız hukuki görüşe itibar edilse bile,
nazım planının yürütmesinin durdurulması, doğrudan
uygulama imar planlarını ve inşaat ruhsatlarını
hükümsüz hâle getirmez. Yine, değiştirilen, hakkında herhangi
bir iptal ve yürütmeyi durdurma olmayan bu nazım planına uyumlu olan
ve inşaat ruhsatının da asıl dayanağı olan
uygulama imar planlarını durduran veya iptal eden hiçbir yargı
kararı da yoktur. Nitekim, Ankara 5. İdare Mahkemesi kararına
göre inşaat ruhsatının iptalinin gerektiği iddiasıyla
açılan davalarda bugüne kadar herhangi bir iptal ve yürütmeyi durdurma da
yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) - Sayın Başkanım, bir saniye
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, ben de bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına bir açıklamada bulunacağım.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Hayır Sayın Yılmaz, son
konuşmacı Sayın Faruk Bala bir dakika yerinden söz veriyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Açıklama yapmak istiyorum.
Hayır, ben verdim önergeyi 11. İdare Mahkemesiyle ilgili.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Faruk Bal.
3.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kaçak
sarayla ilgili 36 tane dava olduğu ifade ediliyor. Bunlardan bir
kısmı, yargı üzerinde siyasal etki kullanılarak
halledilmekte ama halledilememiş olan bir tanesi var, o da 5. İdare
Mahkemesinin verdiği karar. AKP Grup Başkan Vekili Ahmet Bey diyor ki:
5. İdare Mahkemesinin kararından sonra nazım imar planı
2011 tarihinde değişti.
AHMET AYDIN (Adıyaman) O, devam ederken, o dava
devam ederken, ondan sonra değil.
FARUK BAL (Konya) Dolayısıyla, bunun hukuki
tabiri şudur: Dava konusuz kaldı, hükmü yoktur. Bu, işte,
AKPnin temel uygulamış olduğu bir politikadır, Ankara
Belediyesinde, İstanbul Belediyesinde ve büyükşehirlerde yeşil
alanlar ranta dönüştürülmek için imar planlarında değişiklik
yapılmakta, maliklerinin dava hakkı, dava sürerken bir çizgi, bir
köşe değiştirmek suretiyle imar planları
değişikliği yapılıyor ve mahkemelere baskı
yapılarak Bu davanın konusu kalmadı. diye davanın reddini
sağlıyorlar. Bu, hukuka karşı hiledir. İstanbulda,
Ankarada yüzlerce vatandaşımız, bu hileden ağır bir
şekilde etkilenmiş ve iflas noktasına sürüklenmiştir. Bu
yüzden, bu kaçak saray burada gerçekleştirilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan...
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz ve arkadaşları tarafından, başkentin
göbeğinde yer alan Atatürk Orman Çiftliğinin birinci derecede tarihî
doğal sit alanı iken üçüncü derece sit alanına dönüştürülmesindeki
yasal olmayan uygulamaların ve çözüm yollarının derinlemesine
araştırılması, eksiklerinin giderilmesi, destekleme
yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal
düzenlemelerin yapılması ve Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve
arkadaşları tarafından, 1950de yasal statüye kavuşan,
1922de doğal ve tarihî sit alanı kapsamına alınan Atatürk
Orman Çiftliğine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı
Hizmet Binasının yapım kararının yürürlüğe
girmesi, bu bina için bazı yasalarda özel değişiklikler
yapılması, imar projesi izinlerinin alınması, maliyetinin belirlenmesi
ve ihale ediliş yönteminin yasalara ve Anayasaya uygun olup
olmadığının, yapılan fahiş harcamalarla kamu
parasının ne kadar israf edildiğinin
araştırılması ve kamu zararının giderilmesi
amacıyla 25/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter ve arkadaşları tarafından, 2014-2015
eğitim öğretim yılı TEOG (Temel Eğitimden
Ortaöğretime Geçiş) sınavı ve buna bağlı olarak
gerçekleştirilen ortaöğretim kurumlarına öğrenci
yerleştirme işlemlerinin, kaçak açılmış olan medrese
tarzı sözde okulların, imam-hatip okullarının ve 250 bin
öğrenciye verilen özel okul desteğinin
araştırılması amacıyla 20/11/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 27
Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 27/11/2014 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
(Ankara)
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve
arkadaşları tarafından, 2014-2015 eğitim öğretim
yılı TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş)
sınavı ve buna bağlı olarak gerçekleştirilen
ortaöğretim kurumlarına öğrenci yerleştirme
işlemlerinin, kaçak açılmış olan medrese tarzı sözde
okulların, imam-hatip okullarının ve 250 bin öğrenciye
verilen özel okul desteğinin araştırılması
amacıyla 20/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1589 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27/11/2014 Perşembe
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
lehinde ilk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Fatma
Nur Serter.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin,
Millî Eğitim Bakanlığı hakkında vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesi konusunda söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim
Bakanlığının başlatmış olduğu
yapısal değişim ne yazık ki zaman içerisinde yapısal
ve kalıcı bir kaosa dönüşmüştür. Bunun bir kaos hâline
dönüşümünün en temel nedeni, Millî Eğitim
Bakanlığının eğitim gibi çok ciddi olan bir konuya
bilimsel bakış açısıyla değil, sadece siyasi bir
bakış açısıyla yaklaşmış
olmasıdır. Bu nedenle Bakanlıkta skandallar birbirini kovalar
hâle gelmiştir. En son skandal, TEOG adı verilen, liseler için
yapılan yerleştirme sınavlarıyla ortaya
çıkmıştır.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
öğrencilerden ve ailelerinden 6 okul türünden -okul adından söz
etmiyorum- 4 tanesini seçmeleri istenmiştir; Anadolu lisesi, fen lisesi,
imam-hatip lisesi, meslek lisesi vesaire gibi ve öğrencilerin, buna göre 4
okul türünü seçmiş olmalarına rağmen, seçmemiş
oldukları okul türlerine, özellikle de imam-hatip liselerine zorla
kayıtları yapılmıştır. Bu ne demektir biliyor
musunuz? Bu, bir öğrencinin geleceğinin zorunlu olarak Bakanlık
tarafından şekillendirilmesi, dayatmacı bir üslupla, Bakanlığın,
onun bütün hayatını kendi isteği doğrultusunda
yapılandırması demektir. Bu, eğitim özgürlüğüne
aykırıdır.
Şimdi, nasıl olmuştur bu? Çünkü Millî
Eğitim Bakanlığı, zorunlu eğitime geçişle
birlikte sürekli imam-hatip lisesi açmıştır, imam-hatip liselerinin
sayısı yüzde 104 artmış, bunlar 2011den bu yana
bomboş kontenjanlarla eğitim yapmış, şimdi, TEOG
sınavıyla da öğrenci zorla bu okula yerleştirilmiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kaç kişi?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Söyleyeceğim.
HARUN KARACA (İstanbul) Hadi söyle.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Kimin çocukları? Alevi
ailelerin çocukları, gayrimüslim ailelerin çocukları bile bundan
nasibini almıştır.
HARUN KARACA (İstanbul) Ne alakası var?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Bilgi Edinme Yasasıyla
yaptığım başvuru sonucu, zorla imam-hatip lisesine
yerleştirilen öğrenci sayısı
Siz biliyor musunuz kaç? Kaç?
ÜNAL KACIR (İstanbul) 50 civarında.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Daha ne, 50! 42 bin
öğrenci, 42 bin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Atma!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Bu, neyin rakamı
biliyor musunuz? Millî Eğitim Bakanlığının
rakamı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hadi ver, ver bakalım,
çıkar bakalım.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Odadan getirtip veririm.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yok öyle bir şey.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Nasıl Yok. diyorsun,
sor Bakanına, al cevabını.
BAŞKAN Sayın konuşmacı, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sordum Bakana, yok öyle bir
şey.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
konuşmacıya müdahale etmeyin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ben burada bir tek
yanlış cümle etmem, hele de rakamlarla ilgili asla.
Bu, şu anlama geliyor milletvekilleri, şu
anlama: Bununla, Anayasanın 24üncü maddesi, din ve vicdan özgürlüğü
açıkça ihlal edilmiştir. Bakın, Anayasanın 24üncü
maddesinde diyor ki: Din eğitim ve öğretimi, kişilerin kendi
isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine
bağlıdır. Yani neymiş? Dinî eğitim veren imam-hatip
liselerine zorla öğrenci yerleştirmek, Anayasanın 24üncü
maddesinin ihlaliymiş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Doğrudur!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Bu, nedir biliyor musunuz?
Bu, şudur: Bu, dönemin Başbakanı hani dedi ya: Dindar ve
kininin davacısı kindar bir gençlik. İşte bu, TEOG
aracılığıyla AKPnin kendi ari ırkını
yetiştirme projesidir, buna TEOG, aracı
kılınmıştır, bu, son derece açıktır.
Bununla kalınmadı, Türkiye'nin her yerinde,
ilçelerinde Millî Eğitim Bakanlığının müdürlükleri
var, değil mi? Hiçbiri görmüyor, Türkiyede arka arkaya korsan okullar
açılıyor. İstanbulun göbeğinde, Çengelköyde Göztepe
Caddesinde ben size adresini de vereyim- medrese tabelasıyla okullar
açılıyor. Merdiven altında, Millî Eğitimin her nedense
görmediği, ilçe millî eğitim müdürlerinin her nedense gözlerinden kaçan
böyle merdiven altı anaokulları açılıyor, anaokulları.
Türkiyede korsan okullarla Millî Eğitim Bakanlığı mücadele
etmiyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hocam, biz de
görelim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Size de göstereyim.
Merdiven altında, küçücük çocukların
gittiği korsan okullar ve yaşı ileri çocukların devam
ettiği medreseler. Ben size adreslerini verebilirim. Şimdi,
bunların hepsi tek tek adres olarak da saptanmıştır.
Şimdi, gelelim başka bir konuya: TEOG
sınavları yapıldı, çocuklar zorla okullara
yerleştirildi. Bakın, 80 kilometre, 70 kilometre uzaklıktaki
okullara yerleştirilen öğrencilerin sayısı
azımsanmayacak kadar çok. Şimdi, bu konuları
araştırmak, araştırmanın kapısını açmak
en başta sizin göreviniz. Eğer yapılan her şeyi mükemmel
kabul ediyorsanız, o çocuklar gelecekte sizin çocuklarınızla
aynı sıkıntıyla karşılaşacak.
Gelelim bir başka skandala, Üsküdar Amerikan Lisesi
skandalı. Son derece önemli, ciddi bir okul Üsküdar Amerikan. Ne
yapıldı? Millî Eğitim bir yönetmelik çıkardı, dedi ki:
Özel okullar TEOG puanıyla almayacak. Nasıl öğrenci alacak?
Özel okul puanıyla. Okul kendi kontenjanını tamamladı,
arkadan Üsküdar İlçe Millî Eğitim Müdüründen yazı geldi,
yazı. Şu öğrenciyi TEOG puanıyla alacaksın. Diye,
ismen, ismen... Şimdi, kime şikâyet edeceğiz biz bunu? Bakana.
Bakana söyledik, ne yaptı? Hiç, hiçbir şey yapmadı. Bu
yolsuzluklara, bu adam kayırmacı zihniyete her zaman AKP ve AKP
yöneticileri arka çıktı.
Bakın, size kayırmacı sistemden ve
kontenjanların nasıl kapanın elinde kaldığından
somut örnek veriyorum. Bir sürü okul var, bir tanesi çok tipik,
Şanlıurfa GAP Anadolu Lisesi. TEOG sınavıyla en son
aldığı öğrencinin puanı 381,48. Nakil yoluyla gelen
öğrencinin puanı kaç dersiniz, kaç olabilir?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 350,150, 170...
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ben size söyleyeyim: 48,71;
48...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne diyorsun ya, öyle bir puan var
mı?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Hani ahlak, hani
insanlık, hani iman?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Bakın, arkadaşlar,
332 puan daha düşük, 48.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de peygamberler şehrinde
yapıyorlar.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Başka? Diyarbakır
Necip Fazıl Anadolu Lisesi 317 puanla almış, nakil yoluyla gelen
öğrencinin puanı kaç biliyor musunuz? 55,4.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğru bilgiler
vermiyorsun, doğru değil o bilgiler.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Bu aradaki öğrenciler
ne oldu, ne oldu, buharlaştı mı, nereye gitti? Nasıl
bunların hakkı yendi?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğru değil
rakamlar, o bilgi doğru değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğrusunu sen söyle, her
şeye Doğru değil. diyorsun. Millî Eğitimden aldı
rakamları.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ankaradan da örnek
verebilirim size. İncesu Lisesi, 353 en son alınan öğrenci,
nakil yoluyla gelen 167. Bu, kayırmacı bir sistemdir, bu sistem
aslında tümüyle iflas etmiştir.
Kayıtların zamanlaması
arızalıdır. Çocukları aileler mukavele imzalayıp
kayıtları erken bitiyor diye önce okullara kaydettiler, sonra
kontenjanlar boşaldı, aileler paralarını geriye
alamadı. Bu, sistematik bir hatadır. Anadolu liselerinin
kontenjanları ilan edildi, insanlar da bu ilan edilen kontenjana göre
kayıt yaptırdılar. Kontenjan kaç arttı dersiniz, bir
tahminde bulunun, Anadolu liselerinin kontenjanını Bakanlık
yüzde kaç arttırmış olabilir?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 5 artar, 10 artar ya.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Yüzde 51 arttı
arkadaşlar, yüzde 51 artırıldı. O nedenle bu kaos
yaşanıyor. Millî eğitim yönetilemiyor. TEOG sistemi iflas
etmiştir, bunun mutlaka araştırılması lazım.
Bakın, Bakanın istemeyen öğrencilere
işaret ettiği yer neresi? Açık lise. Açık lise istisnai bir
okul türüdür. Açık liselere yerleşen öğrencilerin
sayısındaki artış bir yıl içerisinde yüzde 335tir.
Her 100 öğrenciden 73 kız öğrenci bu liselere 9uncu
sınıfta kaydını yaptırmaktadır.
Bununla da kalınmamıştır.
Değerli arkadaşlar, sadece özel okullara giden öğrencilere
verilen destek 800 milyon liradır millî eğitimde. 800 milyon lira
gibi bir kaynak boşa harcanmıştır, tıpkı FATİH
Projesinin mevta bir proje hâline gelip kaynaklarının israf edilmesi
ve skandallarla anılır hâle gelmesi gibi. O nedenle, bu
araştırmanın yapılması hem iktidar hem de muhalefet
için zorunluluktur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Serter.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eğitimle ilgili bir konuyu
konuşacağız.
Öncelikle, Mardin Artuklu Üniversitesinde Yaşayan
Diller Ensitüsü Bölüm Başkanı, Kürt Dili ve Kültürü Bölümünde
çalışan Profesör Doktor Kadri Yıldırım geçen bir
yolsuzluk operasyonuyla gözaltına alındı dört gün ve tek kelime,
tek kelime, bakın, sorguda tek kelime sorulmadan serbest
bırakıldı. Bunu Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesinde söyledim. Bunu lanetliyoruz, protesto ediyoruz. Sembolik olarak ilk
defa Kürt dili eğitimiyle ilgili bir bölüm açılmış, orada
bir eğitim yapılıyor ve özel olarak -artık paralel midir,
provokatör müdür, art niyetli midir, neyse- bunun peşini
bırakmayacağız. Açık söylüyorum, hem hukuken hem siyaseten
Mecliste, hem Bakanlıktan hem İçişleri
Bakanlığından bunun takibini istiyoruz, ikisinden istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, eğitim konusu
hakikaten, dökülünce ortaya çok sıkıntılı bir konu. Yani,
77 milyon bir ülkede eğitim, bir bakanın dediği gibi,
öğrenciler olmasa elbette ki çok iyi yönetilebilirdi ama milyonlarca
öğrenci var. Şimdi, milyonlarca öğrenci olunca bunların
anaokulundan, ilkokuldan başlayarak belli bir noktaya kadar
eğitilmesi çok ciddi bir projedir, bir bilim olayıdır, bilimsel
bir olaydır arkadaşlar. Eğitim öyle herkesin kafasına göre
değiştirebileceği bir yazboz tahtası değil.
Bakın, Amerikaya bakın, Almanyaya bakın, Fransaya bakın,
ilkokula başlayan, anaokuluna başlayan öğrenci, çevresi,
eğitimi, kabiliyeti, hangi branşa eğilimli olduğu
belirleniyor ve son dönemde -burada akademisyen arkadaşlar var- gideceği
okulu buluyor.
Şimdi, biz buna bakıyoruz, bir de Türkiyeye
bakıyoruz, her sınav sisteminde bir kaos yaşıyoruz, bir
rezalet yaşıyoruz. Bir merkezî sınav sistemi
alışkanlığı tuttuk 12 Eylül darbesinden, Kenan
Evrenden sonra, bugüne geldik. Açık söylüyorum, YÖKle başladı,
12 Eylül darbesiyle başladı ve merkezî sınavla yerleştirme
sisteminin anlayışı bu.
Aslında, iki noktada anlayış vardı.
Bir, eğitimi ticarileştirmek -sağlık gibi-
özelleştirmek. Bir de bazı iktidarlar zaman zaman, işte AK
PARTİ iktidarı da, ideolojik olarak bazı okulların
-açık konuşalım, mesela imam-hatip okulunun- gelişmesi için
siyasi iktidar güçlerini kullanmışlardır. E, tabii,
bakıyoruz şöyle yakın zamana, 2005-2006 eğitim öğretim
yılından başlayarak normal liseleri Anadolu liselerine
-biliyorsunuz- çevirme programı vardı. Bizim kuşaktan sonra oldu
bu. 2013-2014, yeni tamamlandı bu süreç. Ondan sonra işte, Anadolu
lisesi sayısının yüzde 57 arttığı söyleniyor bu
tarihler arasında fakat akabinde Anadolu imam-hatip lisesi yüzde 73
artıyor. Türkiye genelinde de 936 Anadolu imam-hatip lisesi, 1.355 imam-hatip
ortaokulu açılıyor, 298 öğretmen lisesi kapanıyor. İşte
TEOG; 1,3 milyon öğrenciyle ilgili kaos
Ben şunu anlatmak istiyorum: Elbette imama
ihtiyacımız var arkadaşlar, var yani, yüzde 99... Ama Türkiyede
de ihtiyaç sayısı imam bellidir değil mi? Yani her yurttaşa
bir imam olmaz, her yurttaşa bir avukat olmaz, her yurttaşa bir
doktor olmaz. Yani, hakikaten burada eğer bu doğru bir politikaysa bu
ülkeyi yönetenlerin önce çocuklarında bunu denemesi lazımdı,
çocuklarının imam-hatibi okuyup imam olması gerekirdi. Ama gidip
Avrupada okuyorlarsa, Amerikada, İngilterede
Çok açık söylüyorum,
önceki Cumhurbaşkanı, şimdiki Cumhurbaşkanı,
Başbakan, hepsinin çocukları niye yurt dışında okudu,
niye bu okullarda okumadı? O zaman, demek ki bir zorlama olmaması
lazım. Yani burada, birisi çocuğunu gemici yapmak isteyebilir, birisi
çocuğunu imam yapmak isteyebilir, birisi doktor yapmak isteyebilir.
Biz burada, asıl araştırılması
gereken, bu konuda Halkların Demokratik Partisi olarak çok açık ve
net gördüğümüz bir iki yanlışa dikkat çekmek istiyoruz. Yani, bu
TEOG sınavı öncesi e-okul projesi başlatıldı; okullardaki
öğrenciler, ailelerin geçim standardı, kaç çocuk var, evleri kaç oda,
nasıl yaşıyorlar, böyle bir çalışma yapıldı.
Soruyoruz, ya bu eğitimin işi midir? Öğretmenlere
yapıldı, velilere zorlandı, bu veriler toplandı. Hadi Millî
Eğitim varsa TÜİKe ne gerek var? Ya TÜİKi kapatın ya
Millî Eğitimi kapatın, ikisinden biri; birisi bir işi
yapsın, müsriflik olmasın. Ama, TÜİKin görevini Millî
Eğitimde öğretmenlere yüklediler. Arkasından bu bilgiler geldi
ve bu bilgileri sızdırdılar arkadaşlar. Kişisel
veriler, bakın, kişisel haklar bunlar, anayasal haklar. Bakın,
insanların verilerini dağıttılar yani aynı
sınıfta okuyan 2 öğrenci birbirinin verisini babasının
flaş diskinden öğrenmeye başladı, kimin ne kadar
kazandığını, kimin ne kadar kaybettiğini, kimin ne
olduğunu flaş diskten, bilgisayarda tık diye girince
öğrenmeye başladı.
Şimdi, buradan şu noktaya geliyoruz: Haneye
giren aylık toplam gelir Millî Eğitimin işi midir
arkadaşlar ya? Şimdi, bu, hakikaten çok vahim bir durum.
Arkasından bu elektronik sistem ele geçirildi. Biliyorsunuz, basında
geçti ve TÜİKin görevini öğretmenlere yaptıran bir bakanlık.
TEOG sınavlarında hemen, önce bir sınavlarda hatalı soru,
yanlış soru tartışmasını yaşadık.
Biliyorsunuz bunun iptali söz konusu oldu. İdare mahkemesinin kararı
oldu, torba kanuna koştular, Aman buna acele yargı sistemini
getirelim de bu işler sıkıntıya girmeden
Hak
kayıpları olmasın. Bu Mecliste bunu görüştük. Aceleyle
yaparsan bu böyle olur. Yargıyı da acele getirirsen yargıda da
adaletsizlik olur; bu oldu.
Şimdi, meslek liseleri ile imam-hatiplere
dağılım konusunda bir ağırlık konusu var. Ben
hocama katılmıyorum, meslek liselerini öldürdüler aslında. Meslek
liselerine eğer bu ülkede değer verilseydi, her vergi dairesine giden
kasap olmazdı, elektrikçi olmazdı, radyocu olmazdı,
bilgisayarcı olmazdı. Bunların hiçbirisi olmadığı
için, bu ülkede bu yetiştirilmediği için ya düz liselere ya imam-hatiplere
yönlendi. Aslında meslek eğitim okulları bu ülke için bir
fırsat olabilirdi, teknik okullar. Öldürdüler bunları. Yeterli
değil ama şu son yönlendirme rakamlarına
baktığımız zaman ideolojik bir yapılandırma
olduğunu görüyoruz.
Şimdi, niye görüyoruz? Şimdi, yüzlerce
kilometre ötede, diyelim Silivride oturan bir yurttaşın
çocuğunu siz gidip Pendike, Kartala gönderirseniz nasıl gidecek?
Bir ayda gider ya, gelmesi bir ay sürer. Nasıl okul okuyacak? Okuma.
demektir. Şimdi, bir Yahudi öğrenciyi, gördük hahamın
yeğenini imam-hatip okuluna yerleştirmişsiniz. Ya,
ayıptır, ayıp ya! Lozan diyorsunuz, okulları var,
eğitimleri var, din dersi var, ahlak dersi var, bunun puanları var.
Puanlarını sıralarken yine haksızlık
yapıyorsunuz. Burada da bir sorun yaşanıyor.
Hemen bakıyoruz, otomatik kayıt yapılan
öğrenci sayısı 134 bin diyor. 52 bin rakamı hepimizde var.
Okul sayısı
Kontenjan açığı 52 bin. Yine, hemen
akabinde rakamlara bakıyoruz 1nci sırada, 2nci sırada
tercihler konusu ve özel okullara gönderilme.
Şimdi, burada eğitim sendikaları çok
açık tavır koydu, bunun yanlışlığını
anlattılar. Arkadaşlar, merkezî sistemin dışında bir
sistem var mı? Hilesiz, soruların çalınmadığı bir
sistem var mı? Gelin insanlarımızı,
çocuklarımızı her gün sınava koşturmaktan vazgeçelim.
Gelin doğru bir sistem kuralım. Bununla ilgili Meclis bir karar alsa,
milyonlarca çocuğumuzun istikbalini aydınlığa
kavuştursak olmaz mı? Olur. Meclis görevini yapsın. O zaman
Meclisi göreve çağırıyoruz, gelin, buna benzer bizim de
önergelerimiz var, birleştirelim ve eğitim konusunda kapsamlı
bir araştırma komisyonu kuralım ve bu konuda bir
çalışma yaparak çocuklarımızın istikbalini
kurtaralım, Türkiyenin istikbalini kurtaralım diyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı Sayın Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin temel
eğitimden ortaöğretime geçiş sorunlarıyla ilgili olarak
verdiği, araştırma komisyonu kurulmasına yönelik öneri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP Hükûmeti iş başına geldiğinden bu
yana en fazla tartışıldığı konu eğitim
konusu olmuştur. AKP, eğitimi siyasal ve ekonomik rant sağlama
aracı olarak görmüş ve bütün uygulamalarını da bu
çerçevenin üzerine oturtmuştur. Bu nedenle, AKP eğitim konusunda
getirdiği her düzenlemeyi pedagojik yönden sorunlu ve buna
karşın siyasi ve ekonomik yönden de tam anlamıyla bir rant
sağlama sistemi üzerine oturtmuştur. Hâlbuki, eğitim, bir
milletin geleceğini inşa etme sürecidir. Öğretmenler de -yani bu
eğitimde rol alanlar da- milletlerin geleceklerini inşa eden
mimarlardır aslında. Buna karşın, AKPnin lügatinde
eğitimle ilgili olarak pedagojinin, psikolojinin ve sosyolojinin yeri hiç
olmamıştır ve dolayısıyla da, çıkar sağlama,
rant ve ihalenin yeri bol miktarda bulunmuştur.
Millî Eğitim Bakanlığı ölçme, seçme,
değerlendirme, yerleştirme ve sınav bakımından özürlü
bir bakanlıktır. Yapılan her sınavı, Bakanlık,
eline yüzüne bulaştırmakta, beceriksizlik ve yetersizlik örnekleri
sunmaktadır. Ortaöğretime geçiş sınavları, AKP iktidarı
döneminde, sürekli ismi ve yöntemi değiştirilen sınavlar olarak
karşımıza çıkmıştır. Eğitimle bu kadar
çok oynayan bir iktidar cumhuriyet tarihinde hiç olmamıştır.
Şimdi, bunu kısaca özetliyorum, ne yaptı AKP geldiği günden
bugüne, özellikle bu ortaöğretime geçiş sınavlarında:
AKPnin ilk döneminde bu sınavların adı LGSydi yani Liselere
Giriş Sınavıydı, sonra oldu OKS yani Ortaöğretim Kurumları
Seçme Ve Yerleştirme Sınavı adını aldı. Bu
sınav, önceki yıllarda olduğu gibi, öğrencilerin üç
yıllık ortaöğretim sonunda tek bir sınava girmelerini
öngörüyordu. 2007 yılında, Bakan Hüseyin Çelik döneminde, OKSyle
yapılan tek sınav kaldırıldı, onun yerine 6, 7 ve
8inci sınıflarda 3 aşamalı olarak uygulanan Seviye
Belirleme Sınavı (SBS) geldi. 6, 7, 8inci sınıflarda
uygulanan 3 aşamalı Seviye Belirleme Sınavının üzerinden
henüz üç yıl geçmişti ki bu sefer dönemin Bakanı Nimet Çubukçu 3
aşamalı sınav yerine tek aşamalı Seviye Belirleme
Sınavını getirdi. Nabi Avcı döneminde ise, gitti SBS, onun
yerine, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG)
geldi. Geçtiğimiz yıl, Nabi Avcı döneminde, ilk TEOG
sınavı yapıldı. Sınav, yerleştirmede bütün
anlamıyla skandalları da gündeme taşıdı.
Öğrencilerin evlerinden kilometrelerce uzaktaki okullara
yerleştirilmek mi dersiniz, yoksa 136 puan alan bir öğrencinin 356
puan gerektiren bir okula yerleştirilmesi mi dersiniz, ne ararsanız
TEOG sınavı sonrasında yaşandı. 650 öğrenci
yerleştirilen ve 32 sınıf açılması gereken okula
öğrenciler için sadece 8 sınıf hazırlandı, 100den
fazla öğretmene ihtiyaç duyan okula ise 8 yeni öğretmen atandı.
Dejenere, laubali, ciddiyetsiz, baştan savma bir yaklaşımla
karşı karşıya olduğumuzu yalnızca bu
söylediklerim ortaya koymaktadır. Velilere Okullara gidin, boşluk
olan okulları tespit edin, biz oraya çocuğunuzu yerleştiririz.
bile dendi. Sınıfı, sırası, öğretmeni olmayan
okula da, biraz önce söylediğim gibi, sayısız öğrenci
yerleştirildi.
En sonundaki kanaatimi burada, şimdi belirtmek
istiyorum. TEOGun 1inci sınavında yaşanan sorunlar
ortadadır. TEOGun 2nci uygulamasında yaşanacak sorunlar da
kapıdadır. Bu nedenle, TEOGla ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği önergeyle araştırma komisyonunun
kurulması, aklı olan, sağduyusu olan ve vicdanını bir
yerlere kiralamamış olan herkesin destek vereceği bir husustur; bunu
destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, eğitim bir meydan
okuma alanı değildir. Hiçbir siyasi zihniyetin, kurumları,
yapıları ve gelenekleri yok sayma ve bozma hakkı yoktur.
Hükûmetler, eğitim, kültür, siyasi ya da sosyal alanda tarih içinde
oluşmuş yapıları yok sayma hakkına da sahip
değildir. Her kurum ya da yapıyı siyasi amaç için yeniden,
yeniden inşa etmek, sürekli değiştirmek ya da dönüştürmek
büyük devletlerin yapacağı bir iş değildir, aşiret
kafalıların yapacağı bir iştir. Milletleri büyük
yapan, köklü gelenekleri, ananeleri ve tarihleridir. Bu milletin geleneklerini,
tarihini ve ananelerini yok sayamazsınız. Eğitim, stratejik ve
uzun vadeli bir süreçtir. Bakanların ya da hükûmetlerin ihtiyaçlarına
göre değil, toplumun ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Sürekli
değişen ve değiştirilen eğitim sistemi kargaşa ve
kaosa neden olmaktadır. AKP döneminde çocuklar, gençler sürekli
değiştirilen sınav sistemlerinin kobayı hâline
gelmiştir. Bu durum, AKPnin eğitim konusunda hiçbir ilkesinin,
hiçbir hazırlığının ve normunun
olmadığını da göstermektedir. Yap-boz, dene-yanıl,
olmadı değiştir; uygulanan yöntem budur. Türkiyenin
çocuklarının geleceğiyle kimsenin kumar oynamaya hakkı
yoktur, AKPnin hiç yoktur. Bugün gelinen aşamada Türk millî
eğitiminin en büyük sorunu AKPnin partizan, haksız, adaletsiz
politikalarıdır. Buna daha fazla izin verilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, son yıllarda
yapılan üniversite sınavından emniyet sınavına, SBS
sınavından ALES sınavına kadar hemen her yaştan
Türkiye vatandaşını ilgilendiren pek çok konuda şaibeler
yaşamıştır. Sınavların kimisinde hata kabul
edilip adaylara özür mektubu gönderilmiş, kimisine soruşturmalar
açılmış, kimisine de iptaller verilmiştir.
İlginç olduğu kadar düşündürücü de olan
bir sınavı bu vesileyle hatırlatmak istiyorum. Millî Eğitim
Bakanlığının yöneticiler için yaptığı bir
sınavdan söz etmek istiyorum. Şimdi çok açık bir veriyi hepinizle
paylaşmak istiyorum: Türkiyede sendikalaşma oranı
bakımından TÜRK EĞİTİM-SEN yüzde 22,
EĞİTİM SEN yüzde 12, EĞİTİM-İŞ yüzde
4tür. EĞİTİM-BİR-SENin ise üye sayısı yüzde
26dır. Şu anda kamuda idarecilik yapanların ise yüzde 9u TÜRK
EĞİTİM-SENli yani yüzde 22ye karşı yüzde 9. TÜRK
EĞİTİM-SEN yüzde 4 ise yüzde 9a karşı EĞİTİM
SEN. Yüzde 26 sendikalı öğretmeni olan EĞİTİM-BİR-SENin
ise yönetimdeki payı yüzde 81dir. Matematik bir kesinlikle söylüyorum,
öğretmenler arasında yüzde 26 payı olan yandaş
sendikanın okul yöneticilerinin yüzde 81ine sahip olması yüzde
55lik AK PARTİ kontenjanının
kullanıldığını göstermektedir. Yüzde 55lik
hıyanet, yüzde 55lik hak gasbıyla karşı
karşıyayız. Rakamlar bunu çok açık bir şekilde ortaya
koyuyor. Bunun kaçacak, göçecek yeri yok. Yani çıkıp konuşuyor,
ezbere konuşuyorlar. Ne konuşuyorsunuz kardeşim? Sizin
Başbakanınız Davutoğlunun oturduğu evin bir
aylık kirası 52.720 lira. Çıkın, bunu açıklayın.
Türkiyede 52.720 liraya bir evde oturan bir başka Allahın kulu var
mı yok mu, ben bunu öğrenmek istiyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) El kol hareketi yapma!
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bu denli pazarlık ve bu denli
haksızlık cumhuriyet tarihinde görülmemiştir. Bu tavrın ne
açıklaması ne mantığı ne aklı ne ahlakı ne
de izanı vardır. Muhalif olduğu düşünülenleri Millî
Eğitimdeki yönetimlerden süpürmek hukuk devletinin değil, çadır
devleti kafalılarının yapabileceği bir iştir. Hükûmet
bu konuda hesap vermelidir. Bakanlık derhâl soruşturma
açmalıdır. Bakan, bir bütün olarak, sözde sınava girenlerden
özür dilemelidir. Yapılanların bir tek izahı vardır; o da
Millî Eğitimde partizanlığın zirveye vurduğudur.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) El kol hareketi yapma!
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) Burada ayıbı siz yaptınız, onu
anlatıyorum.
Yıl 2014, Sayın
Nabi Avcı Bakandır. Çıkarılan bir yasayla bütün okul
müdürlerinin görevleri sona erer ve bunun yerine sınav yapılır,
sınavlarda müdür olmak için 90 puanın üzerinde alanların yüzde
92si -buradadır sınav sonuçları- AKP yanlısı sendika
olan EĞİTİM-BİR-SEN üyesidir. Liste elimde, sonuçlar
buradadır.
Böyle bir
haksızlığı sınav diye yapanları, sonuç diye
açıklayanları, Yüce Peygamberin yaptığı gibi,
sınav sonuçlarını ayaklarımın altına alarak
protesto ediyorum, çiğniyorum, bunu!
(Hatibin elindeki
dosyayı yere atıp üzerine basması)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Hocam, sakin ol, yapma Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) Bunu da burada bırakıyorum; gelin alın, inceleyin.
(MHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sayın Hocam, yakışıyor mu
yaptığın?
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) 16 bin müdürü bir günde görevden alıyorsunuz. Faşist
misiniz, Maocu musunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Yapma Hocam ya.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Kızmaya gerek yok, herkes kendine
yakışanı yapıyor; Hocam kendine yakışanı
yapıyor.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) Akademisyene yakışıyor mu?
BAŞKAN Lütfen
kitabı yerinden alır mısınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, bir hocaya, bir öğretim görevlisine, hele bir
vatandaşa, bir milletvekiline yakışmayacak davranışlar
bunlar.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Milletin
yuvasını yıktınız! Yuvaları
dağıttınız, yuvaları!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde son konuşmacı Sayın Avni Erdemir, Amasya Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun temel
eğitimden ortaöğretime geçişle ilgili vermiş olduğu
araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, genç nüfusa sahip bir
ülkeyiz, çoğu ülkenin nüfusundan daha fazla öğrenciye sahip bir
ülkeyiz. Ortalama her yıl 1 milyon 300 binin üzerindeki ortaokulu
bitirmiş öğrenciyi merkezî yerleştirmeyle yerleştiriyor ve
kaydını yapıyoruz. Sıfır sorun mümkün mü? Keşke
olsa. Dün OKS vardı, SBS vardı. OKS ve SBS yerleştirmeleri için
de eleştiriler bu Mecliste çok yapıldı. Bir defa da gelin,
bardağın dolu tarafını görelim diyorum. TEOG, okulu ve
öğretmeni eğitimin merkezine alan, okul
başarısını önceleyen, öğretmeni sistemin asli unsuru
sayan bir sistem, gelin, bunu da görelim. Evet, gelin, bu sistemin neresi
yanlış, onu söyleyelim somut olarak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Söyledi ya hoca,
anlattı biraz önce.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Siyasi polemiğin
ötesinde, gerçekçi, bilimsel değerlendirmelerinizi bekliyoruz. Gelin,
deyin ki: Dün çok eleştirdik ama OKS, SBS bu sistemden daha iyiydi.
Diyemezsiniz çünkü TEOG, öğrenci, öğretmen ve okul arasındaki
bozulmuş, hatta kopmaya yüz tutmuş ilişkiyi güçlendiren bir
sistem. Peki, bu eleştiriler niçin? Evet, bu eleştiriler ya siyaseten
yapılıyor veyahut TEOG sistemini bilmemekten veya sistemi
tanımamaktan kaynaklanıyor.
TEOGun temel niteliği, öğrenci
başarısını anlık bir performansa dayalı olarak
değil, geniş bir zaman dilimine yayarak belirlemektir. Amaç,
öğrenci, öğretmen ve okul ilişkisini güçlendirmek, eğitim
sürecinde okulun ve öğretmenin rolünü güçlendirmek, ülke çapında
müfredatın eş zamanlı uygulanmasını sağlamak,
sınav süresini zamana yaymak, öğretmenliğin mesleki
performansını artırmak, okul dışı eğitim
kurumlarına yönelik ihtiyacı azaltmak, telafi imkânı
sağlayarak tek sınavdan kaynaklanan olumsuzlukları ortadan
kaldırmak, orta ve uzun vadede öğrencinin ders dışı
sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklerini değerlendirmek.
Değerli
arkadaşlar, şunu unutmamamız gerekiyor: TEOG, şeffaf,
açık bir sistem, kayırmacılıktan uzak bir sistem. Bu
sistemin içerisinde her şeyi, güzelliği bulabilirsiniz ama kaosu asla
bulamazsınız ve zorla yerleştirmeyi bu sistemin içerisinde asla
bulamazsınız, göremezsiniz. Sistemi bilmediğiniz için Zorla
yerleştirme var. dersiniz ancak.
Evet, değerli
arkadaşlar, TEOGun uygulamasına baktığımızda, 6
temel ders için 8inci sınıfta öğretmen tarafından dönemsel
olarak yapılan sınavlardan bir tanesinin merkezî sistemle
yapıldığını görüyoruz. Hangi dersler bu dersler?
Türkçe, matematik, fen ve teknoloji, din kültürü ve ahlak bilgisi, inkılap
tarihi, yabancı dil. Evet, öğrencilerimizin yerleştirilmesinde
yani YEP puanında değerli arkadaşlar, 6ncı, 7nci, 8inci
sınıftaki notları ve 8inci sınıfta bu 6 dersten
öğretmenin yapacağı sınavla merkezî sistemle
yaptığımız sınavda alınan notların
değerlendirilmesiyle öğrencilerimiz bir üst öğrenime
yerleştiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, taban puanı uygulaması asla yok bu
yerleştirmede. 8inci sınıfı bitiren tüm öğrenciler
yerleştirme işlemi için tercihte bulunabiliyorlar. Tercihler iki
türlü yapılabiliyor: Ya okul tercihine göre A kategorisinden veya okul türüne
göre B ketegorisinden yapılabiliyor.
Değerli
arkadaşlar, A grubu tercihlerine puanı tutan öğrenciler adresi
neresi olursa olsun, istedikleri okullara e-okul sistemi tarafından
otomatik yerleştiriliyor. Tekrar ediyorum, değerli arkadaşlar,
öğrenciler puanına göre A kategorisinde 15 tercih yapabiliyor, 15
tercihte Türkiyenin her tarafındaki okullara ayrı ayrı tercih
yapabiliyor ve sistem puanına göre yerleştiriyor. A grubu
tercihlerine yerleşemeyen öğrenciler, B grubundan tercih ettikleri 4
okul türünden birine, tercih öncelikleri dikkate alınarak, ikametleri, adresleri
dikkate alınarak yerleştiriliyor yani kuralsız bir
yerleştirme yok değerli arkadaşlar; puan var, tercih var, adres
var, boş kontenjanlar var, sistem buna göre yerleştiriyor ve
yerleştirme sonucunda boş kalan kontenjanlara eylül ayı içerisinde
nakil imkânları tanınıyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Onun için mi Tuzlada oturan vatandaşın çocuğu
Silivriye kaydedildi? Yani, o adamın ikametgâhı Tuzla, okul
kaydı Silivriye çıkıyor Beyefendi!
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, unutmayın, burada dikkatinizi
çekeceğim husus şu: Lise artık, zorunlu eğitimin
kapsamı içerisinde. Dolayısıyla, Millî Eğitim
Bakanlığı, evet, 8inci sınıfı bitiren herkesi
otomatik olarak bir okulla ilişkilendiriyor. Niçin? Kaçak olmasın
diye.
Değerli
arkadaşlar, sonuçlara bir bakalım: 1 milyon 300 bin öğrenci
8inci sınıfı bitirmiş. Evet, 1 milyon 300 bin
öğrenciden 1 milyon 136 bini tercih yapmış ve 134 bin
öğrenci tercih yapmamış. Kim bunlar? Özel okula gitmek isteyenler,
azınlık okulunda okumuş ve azınlık liselerine gitmek
isteyen öğrenciler tercih yapmamış ama sistem, kaçak
olmasın diye bu öğrencileri de bir yerle ilişkilendiriyor.
Değerli
arkadaşlar, 1 milyon 57 bin öğrenci -biraz önce ifade ettiğim- A
grubundan yaptığı 15 tercihten birine puan üstünlüğüne göre
yerleşiyor. Bakın, 1 milyon 300 bin öğrenciden 1 milyon 57 bini
istediği, tercih ettiği -Türkiyenin neresinde olursa olsun- okula
yerleşebiliyor değerli arkadaşlar. Bunların çoğu da,
evet, 1 milyon 300 bin öğrencinin sadece 240 bini, okul türlerine göre, -biraz
önce ifade etti- B kategorisinde yerleşiyor. Bunların çoğu da
özel okula veya azınlık okullarına gitmek için tercih yapmayan
öğrenciler.
Kısaca, değerli arkadaşlar, ne sebeple
olursa olsun tercih yapmayanları, azınlık ortaokulunu
bitirdiği için lisede azınlık lisesine gitmek isteyenleri, özel
okula gitmek için tercih yapmayanları, kodlama hatası yapanları
sistem otomatik bir yere yerleştiriyor. O zaman bazıları diyor
ki: Azınlık okulundan mezun olmuş bir öğrenci imam-hatibe
gidiyor. Bu öğrenciler tercih yapmamış, imam-hatip lisesiyle
ilişkilendiriliyor. Bu öğrenci velisi, imam-hatip lisesine gitmeden
hangi okula, hangi özel okula, hangi azınlık okuluna gidecekse direkt
o okula gidiyor ve öğrencisini oraya kaydettiriyor zaten. İmam-hatibe
zorunlu kayıt diye bir şey yok.
Bir de değerli arkadaşlar, bu imam-hatip
alerjisi nedir, onu da anlamakta güçlük çekiyorum. Evet, son günlerde, medya
yayınlarında imam-hatip okulları, sanki kimsenin gitmek
istemediği, istekleri dışında, zorla, zorunlu olarak
kayıt yapılan okullarmış gibi gösteriliyor. Bu da asla
doğru değil değerli arkadaşlar. Türkiye genelinde toplam
imam-hatip lisesi kontenjanı 216 bin, 216 binlik kontenjan var.
Öğrencilerden, 15 okulluk listede yani tercih yapılan listede
imam-hatip lisesini tercih edenlerin sayısı 359 bin. Evet, zorla
nasıl kayıt yaptırıyoruz biz? Size sesleniyorum
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kontenjan 216 bin, İmam-hatipte okumak istiyorum.
diye tercih yapanların sayısı 359 bin arkadaşlar.
İmam-hatip liselerini 15 tercihinde 1inci sırada yazan öğrenci
sayısı, değerli arkadaşlar, 93 bin. 1inci sırada
tercih edenlerin arasından 54 bini anca yerleşebiliyor.
Değerli arkadaşlar, kısaca, şunu
unutmamanızı istiyorum: İmam-hatip liseleri zorla kayıt
yaptırılan okullar değil. Değerli arkadaşlar,
imam-hatip liseleri ırkçı yapılanmanın olduğu bir yer
değil, biraz önce ifade edildi değerli arkadaşlar. Şunu
unutmayın: İmam-hatip liseleri milletin ruhudur, milletin okuludur,
millet sahip çıkmaktadır, millet tercih etmektedir, milletin tercihi
doğrultusunda açılmaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Biraz önce söylenen bir
yanlışı da düzeltmek istiyorum, 42 binin üzerinde öğrenci
zorla imam hatibe kaydedildi. diyor. Hayır, B grubu tercih yapmayan
öğrencilerden 42 bini imam hatibe yerleştiriliyor. Niye, 71 bin
öğrenci meslek lisesine tercih yapmadığı hâlde
yerleştirilirken bunu görmüyorsunuz değerli arkadaşlar?
Kısaca şunu
söylemek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) Biz, hiçbir zaman, ikna odaları kurmadık imam-hatip
liselerine öğrenci göndermek için diyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdemir.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarına sunacağım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var;
elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum oylama için.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
grup önerisi kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Şimdi, bazı komisyonlarda
boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen
üyelikler için seçim yapacağız.
Adayları okuyorum:
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda boş bulunan üyelik için Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Çevre Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Çevre Komisyonunda boş bulunan üyelik için
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
boş bulunan üyelik için Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4.- Adalet Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet Komisyonunda boş bulunan üyelik
için Mardin Milletvekili Erol Dora.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili
Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın;
1512 Sayılı Noterlik Kanununun 59. Maddesinde Noterlerin
Hastalıkları Halinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802
Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı
655) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin geçen birleşimde birinci bölümünün 20nci
maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 21inci maddeyi görüşeceğiz.
21inci maddede üç adet önerge vardır.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 21 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır
İstanbul
Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
İstanbul
Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Suha Aldan
Zonguldak
Kırklareli
Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz Ahmet
Toptaş İsa
Gök
Uşak
Afyonkarahisar
Mersin
Ali
Rıza Öztürk Gürkut
Acar
Mersin
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir. Öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 21. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya
Kayseri
Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Konya
Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 21inci maddesi en önemli maddelerinden bir
tanesidir. Bu madde, Danıştayda çoğunluğu sağlayabilmek
amacıyla 196ya çıkarılan üyeliklere seçim
yapılmasını düzenliyor. Seçim yapıldıktan sonra
Başkanlık Kurulu yeni seçilen üyelerle birlikte yeniden teşkil
edilecektir. Yeni teşkil edilen Başkanlık Kurulu
Danıştayda ihdas edilen yeni dairelerle birlikte bu dairelerdeki
iş durumuna göre yeniden bir iş bölümü cetveli
hazırlayacaktır yani dosyalar tekrar daireler arasında git-gele
başlayacaktır. Belirli dosyaların belirli yerlere
gideceğine dair şüphemiz ayrı, onu sonra ifade edeceğiz ama
siyasi iradenin etkisi altında ortaya çıkacak olan
Başkanlık Kurulu, hangi dosyaya hangi dairenin
bakacağını belirlemek gibi tabii hâkimlik ilkesine
aykırı bir durum söz konusudur.
Diğer taraftan, bu daireler belli olduktan sonra bu
dairelerde hangi üyelerin görev yapacağına da, hangi
başkanların görev yapacağına da bu siyasi irade
altında teşkil edecek olan Başkanlık Kurulu karar
verecektir ve böylece, siyasi iradenin nüfuzu altında bir
Danıştay ortaya çıkacaktır.
Danıştay ne iş yapar? İdarenin
iş ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetler.
Dolayısıyla bu demokratik sistemin özüne aykırı, demokratik
sistemde siyasi iradeyi, Hükûmeti, iktidarı kontrol etmek, hukuka
uygunluğunu denetlemek üzere kurulmuş olan Danıştay,
maalesef, siyasi iradenin etkisi altında karar verecek bir kuruluş
hâline gelmektedir. Bu, nereden kaynaklanmıştır, niçin böyle bir
durum ortaya çıkmıştır? Paralelle mücadele. İşin
özü bu; eğri oturalım, doğru konuşalım.
Değerli arkadaşlar, paralelle mücadele
yapacaksanız hukuk içerisinde yapın. Hukuka göre, suçların
şahsiliği ve kanuniliği ilkesine göre her kim ne suç
işlemişse onun cezasını çekin veya onun cezasıyla
ilgili yasal yollara müracaat edin ama bunun yerine bir kitleyi esas alarak o
kitleye toptancı bir bakış açısıyla, hukukun tüm
organlarını, Yargıtayını,
Danıştayını, HSYKsını
siyasallaştırarak mücadele vermek demek değildir. Bunun
adını istiklal mücadelesi koysanız da bu, istiklal mücadelesi
değildir; bu, doğrudan doğruya 17-25 Aralık
operasyonlarında ortaya çıkarılmış olan delilleri
bertaraf etmek ve psikolojik bir algı yaratmak suretiyle bunları
sonuçsuz kılmaktır.
17-25 Aralık operasyonlarında ortaya
çıkmış olan kasalarda, bavullarda, kutularda, elbise
çantaları içerisindeki milyon dolarlar, milyon eurolar bu şekilde
ortadan kaldırılamaz. Bu şekilde kaldırmaya
kalkışmak da zaten demokratik değerlerle bağdaşmaz.
Ancak, siz bunun yanı sıra başka işleri de halletmek
istiyorsunuz.
Siz, iktidarınız boyunca, Anayasanın
138inci maddesinde yer alan Mahkeme kararları yasama, yürütme dâhil, herkesi
bağlar. şeklindeki hükmünü askıya aldınız.
Askıya alınmış bu hükümle yetinmediniz, aynı zamanda,
mahkemelerin vermiş olduğu, yolsuzluklarla ilgili
kararlarını ortadan kaldırmak için bu Mecliste kanun
çıkardınız. Seydişehir Alüminyum Müessesesinde bonus olarak
verilmiş olan Oymapınar Barajıyla ilgili mahkeme
kararını yok etmek için bu Meclisten kanun çıkardınız.
Kuşadası Limanında, Çeşme Limanında, SEKA ve
TÜPRAŞın yüzde 14 hissesinin özelleştirilmesine ilişkin
yolsuzluk belirleyen mahkeme kararlarının uygulanmayacağına
dair bu Meclisten kanun çıkardınız. Dolayısıyla,
hukukun itibarsızlaştırılmasının yanında
Meclisin de itibarsızlaştırılmasına bir adım
attınız.
Değerli arkadaşlarım, gelin bundan
vazgeçin. Gelin bundan vazgeçin çünkü bu, anayasal ve evrensel değerleri
ortadan kaldıran bir kanun teklifidir. Yargının
bağımsızlığı, yargının
tarafsızlığı, hâkim teminatı gibi
insanlığın tarihi boyunca büyük mücadelelerle elde etmiş
olduğu o mübarek ve o mukaddes değerleri helak etmenin bir
anlamı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Gün gelecek, herkes hesap
verecektir, hiç kimse baki değildir. Gelin, gök kubbede hoş bir
sedanız olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 21 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri: Gürkut Acar (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmamaktadır Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
Başkanım
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici madde ile düzenlenen ve işbu tasarıda
yer alan hükümlerin uygulanmasına dönük ve
kaldırılmasını istediğimiz bu düzenlemenin; bu
tasarıda yer alan ve bu düzenlemenin işaret ettiği diğer hükümlerine
karşı olmamız nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını talep etmekteyiz.
BAŞKAN Sayın Ahmet Toptaş,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. Sayın Başkan, 655 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Hâkimler ve Savcılar Kanununda yapılan
değişikliklerdeki iyileştirmelere aynen
katıldığımızı belirtmek istiyorum. Gerçekten
hâkimler ve savcıların görev yapmalarını kolaylaştıracak,
ekonomik koşullarını iyileştirecek iyileştirmelerin
yapılmasına uzun süredir ihtiyaç vardı. Ancak Hükûmet, bu
ihtiyacı HSYK seçimlerinin öncesinde, arifesinde gündeme getirerek sanki
hâkim ve savcılara bir para teklifiyle seçimlerde iradelerini sakata
uğratma gibi bir girişimde bulundu. Bunu da doğru
bulmadığımı belirtmek isterim.
Hâkimlik mesleği çok zor bir iştir
arkadaşlar. Hâkimlik birikim ister, kendisine güven ister, vicdan ister.
Hele Türkiyede, hele AKP iktidarının iktidar olduğu bir dönemde
hâkimlik yapmak çok zordur. Yurttaş, güçsüz yurttaş gücünü
yargıdan alır. Hâkim güçsüz yurttaşın gücüdür,
sığınacağı yerdir. Özellikle idareyle olan hukuksal
davalarında, hukuksal problemlerinde idareye karşı bütün gücü
bağımsız yargıdır. Ancak Cumhurbaşkanının
kendi beğenmediği biçimde karar veren hâkimleri bile vatan haini ilan
edebildiği bir ülkede hâkimlik yapmanın ne kadar zor olduğunu
anlamak çok zor değildir.
Şimdi hâkimler ve savcılarımızla
ilgili maaş düzenlemesinde Yetmez ama evet. diyebileceğimiz bir
iyileştirme yapıyorsunuz ama adliyede görev yapanlar sadece hâkimler
ve savcılar değildir. Burada zabıt kâtipleri, mübaşirler,
yazı işleri müdürleri, icra memur ve müdürleri, cezaevlerinde cezaevi
müdürleri, infaz koruma memurları, cezaevi öğretmenleri;
bunların tümünün adliye personeli olduğunu düşünürseniz,
bunların daha çok zor koşullarda görev yaptığını
düşünürseniz, sadece hâkimler ve savcıların
maaşlarında iyileştirmeye giderseniz diğerlerini
mağdur etmiş olursunuz, hâkimleri, savcıları da tatmin
etmemiş olursunuz. Çünkü kendisiyle birlikte çalışan
insanların mağdur olduğu bir sistemi, mağdur edildiği
bir sistemi hâkim ve savcılar da içine sindirerek kabul etmezler,
edemezler.
Değerli arkadaşlar, AKP, her dönemde
yaşadığımız gibi, toplumun ihtiyaçlarına göre
yasa yapma değil, kendi gereksinmelerine ihtiyaç duyduğu zaman yasa
yapma tekniğini sürekli uygular hâle gelmiştir. Bu yasa nereden
çıkmıştır? Yani şimdi, Yargıtaydaki üye
sayısını 516ya, neredeyse 2 katından fazlaya,
Danıştaydaki üye sayısını da 2 katından fazlaya
çıkararak ne yapmak istemektedir?
Şimdi, bu teklifin gerekçesinde genel geçer sözler
tekrar edilmekle birlikte diyor ki: Türkiyenin muhtaç olduğu şey
Yargıtay ve Danıştayımızı içtihat mahkemesine
döndürecek yapılanmayı sağlamaktır. Yani bu gerekçeyle
Yargıtay üyelerinin sayısını önce 250den 387ye, sonra da
387den 516ya çıkarıyor; yine, Danıştay üyelerini de hemen
hemen 2 katına çıkarıyor.
Değerli arkadaşlar, elimde bir başka
tasarı var, Sayın Başbakanın, şimdiki Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğanın 8/11/2007 tarihli bir tasarısı. Bu
tasarının gerekçesinde de yine, hukukun üstünlüğü ve içtihat
birliğinin gerçekleştirilmesinde Yargıtayın içtihat mahkemesi
olması gerektiği gerekçesiyle, Yargıtay üye
sayısının 250den 150ye indirilmesini, daire
sayısının da indirilmesini istiyor. Yani aynı gerekçeyle
önce Yargıtayın üye sayısını azaltmayı
düşünüyorsunuz, daire sayısını azaltmayı
düşünüyorsunuz, yine aynı gerekçeyle bu kez Yargıtayın ve
Danıştayın üye sayısını ve daire sayısını
2ye katlıyorsunuz. Bunu hangi akılla, hangi mantıkla, hangi
vicdanla izah edeceksiniz? Bunun bir izahı yoktur arkadaşlar. Bunun
izahı AKPnin kendi taleplerine uygun bir yargı sistemi
oluşturmasıdır; kendi yolsuzluklarını, kendi
haksızlıklarını, kendi kusurlarını kapatmak için
kendisine biat eden yargıçları bir tarafta toplayacak, onları
karar mekanizmasının başına geçirecek ve kendini kurtarmaya
çalışacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: Bir zalim sultanın emrindeki hangi
yasayı uygularsanız uygulayın yurttaş zulüm
altındadır.
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Toptaş.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Sultan zalim olursa hangi
yasayı uygularsanız uygulayın zaten yurttaş zulüm
altındadır, bu zulümü de bu yurttaş kıracaktır.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci maddede üç adet önerge vardır,
okutacağım ilk iki önerge aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 22 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü Hasip
Kaplan
Mardin Mersin Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök
Zonguldak Uşak Mersin
Gürkut
Acar Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Antalya Kırklareli
Muğla
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 22. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Konya Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin bu maddesiyle Yargıtay Kanununa geçiyoruz ve
Yargıtay Kanununda 8 tane yeni daire kurulmasına ilişkin bir
teklifle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifin
diğer maddelerinde de gelecektir ki Yargıtayın üye
sayısı, kurulan bu dairelerle birlikte 517ye
çıkarılmaktadır. Bu bir dünya rekorudur, dünyada 517 üyeli bir
başka mahkeme bulunmamaktadır. Buna niçin ihtiyaç duyulmaktadır?
Buna şu gerekçeyle ihtiyaç duyulmaktadır: Yargıtaydaki iş
yükü fazlalığını halledelim. Bu, şimdiki
Cumhurbaşkanı, geçmişin Sayın Başbakanının,
2007 tarihinde bu Meclise göndermiş olduğu bir kanun
tasarısı ile Yargıtayın iş yükünün istinaf
mahkemelerinin kurulmasıyla azalacağına ve dolayısıyla
Yargıtay üyesinin fazla olduğuna, 250 üyenin 150ye indirilmesine
ilişkin bir teklif vardı. 2007den bu yana ne değişti?
Değişen hiçbir şey yok. Sadece, istinaf mahkemelerini kurmamakta
direnen Adalet ve Kalkınma Partisi, ilerleyen süreçte 2010
yılında kendine göre bir hukuk reformu yaptı. Bu hukuk reformunu
Anayasa değişikliğiyle ilişkilendirdi ve referandumla kabul
edildi.
Elde edilmiş olan sonuçlar itibarıyla, yollarda
birlikte yürüdükleri, yağan yağmurla birlikte ıslandıkları
müttefikleriyle araları açıldı. Niçin açıldı? Bunu biz
bilmiyoruz. Araları açıldıktan sonra, 17-25 Aralık
operasyonuyla, AKPnin 4 bakanının, çocuklarının,
yakınlarının, bürokratlarının ve oradan da o dönemin
Başbakanına kadar ulaşan bir yolsuzluk soruşturmasıyla
karşı karşıya kalındı. AKPden beklenen,
eğer AK PARTİyse, eğer adalet varsa içinde, demokratik bir
anlayış içerisinde, bunu, Yargı
bağımsızdır, tarafsızdır deyip
bağımsızlık ve tarafsızlık kapsamı
içerisinde, iddia altında bulunulan kişilerin masumiyet karinelerine
de dikkat ederek, adil bir şekilde yargılanmalarına imkân
sağlamaktı ama öyle olmadı. Derhâl, cemaat diye
tanımladığı gruba karşı bir istiklal mücadelesine
başladı. Ve işte bugün burada görüştüğümüz kanun, o
istiklal mücadelesinin mevzi hatlarından bir tanesidir.
Danıştayı ele geçirdikten sonra
Yargıtayı da ele geçirebilmek için, 2007 yılında 250 üye
fazladır. diyen AKP, bu defa Yargıtayın üye
sayısını 517ye çıkarmak suretiyle bir dünya rekoru
kırıyor. Kırılan bu dünya rekoruyla birlikte ne olacak?
Yargıtayın şekli şemali değişecek.
Yargıtayda Birinci Başkanlık Kurulu diye bir kurul vardır.
O kurulda çoğunluğu AKP ele geçirecektir. AKPnin siyasi görüntüsü altındaki
o kurul, Yargıtaydaki ceza ve hukuk dairelerine işlerin nasıl
dağıtılacağına karar verecek yani dosyalar daireler
arasında gidecek gelecek. Zülfüyâre dokunanlar, yandaş olduğu
farz edilen çoğunluğun bulunduğu dairelere gidecek. Bu
dairelerin üyeleri değiştirilecek, tetkik hâkimleri
değiştirilecek yani Türk milleti adına karar vermesi beklenen
Yargıtay, AKPnin yüksek tepelerinden gelecek nidalara göre güya adaleti
tesis edecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasa'ya
aykırıdır; bu, insan haklarına aykırıdır;
bu, evrensel demokrasi değerlerine aykırıdır; bu, peygamber
postunda oturduğuna inandığımız hâkimin teminatı
ilkesine aykırıdır; bu, Türkiye'yi tek parti, ondan da öte tek
adam yönetimine doğru giderken yargıyı buna göre
şekillendirme kötü niyetinin bugün burada tezahür eden şeklinden
ibarettir. Aklıselimin hâkim olmasını diliyorum. Aklıselim
hâkim olsun ki gelecekte siz yargılanma ihtiyacı hissedeceksiniz;
güvenebildiğiniz, inanabildiğiniz ve huzurukalple Bu ülkenin
hâkimleri var. diyebileceğiniz bir yargı sisteminden mahrum
olmayasınız. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 22 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşlar
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları.
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan
konuşacak.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın milletvekilleri, ben bu önerge üzerinde
konuşurken AK PARTİnin hukukçu milletvekillerine sesleneceğim.
Malum, bu dosyada
avukatların kutsal savunma hakkının
sınırlandırılması değil; ortadan
kaldırılması, görevini yapmaması, dosya evrakını
incelmemesi gibi bir hüküm var. Bu, uluslararası sözleşmelere
aykırı, AİHM kararlarına aykırı, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı, Medeni
Sözleşmeye aykırı, Anayasa 90a aykırı, 20 tane Anayasa
maddesine aykırı, aykırı da aykırı.
Şimdi, buradan
şunu hatırlatmak istiyorum AK PARTİnin değerli hukukçu
milletvekillerine, avukat milletvekillerine: Bakın, şu cübbenize iyi
bakın. Savunma ruhsatı aldığınız zaman staj bittiğinde,
şu cübbeyi alırsınız, ruhsatı almadan önce yemin
edersiniz. Size, avukatların o ruhsatı alırken ettiği
yemini hatırlatacağım: Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve
kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine
ant içerim. Tekrar edeyim isterseniz: Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna
ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım
üzerine ant içerim.
İsterseniz Mecliste
olun, isterseniz özel yetkili mahkemede olun, isterseniz sokakta olun, nerede
olursanız olun, siz bir avukat, bir hukukçu, savunmayı temsil eden
birisi olarak, böyle bir yemini etmiş birisi olarak bunun gereğini
yapmak zorundasınız. Bunun gereğini yapmıyorsanız ve
Meclise sizin önergelerinizle, tekliflerinizle, imzalarınızla
geliyorsa böyle bir kanun teklifi, bir meslekte, avukatlık mesleğinde
bundan daha zül bir durum dünyada olamaz arkadaşlar, açık söylüyorum.
Ve buradan yine açık
söylüyorum: Eğer bu madde geçerse, AK PARTİnin bütün hukukçu
milletvekillerinin listesini çıkaracağım ve barolarına
şikâyet edeceğim. Hayatımda hiçbir avukatı şikâyet
etmedim otuz yıl boyunca ama avukatlık görevini, kutsal görevini
sınırlamak için ellerini kaldırırlarsa, o barolara,
onların hakkında gereğini yapsınlar diye, avukatlık
görevini bunlar sınırladı, kısıtladı diye
isimlerinizi göndereceğim ve takipçisi olacağım İstanbul
Barosunda, Konya Barosunda, Çankırı Barosunda, İzmir Barosunda,
hepsinde.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bursa da var, Bursa.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hepsinde.
Bakın, takip ettikten sonra yine geleceğim,
Mecliste, burada açıklayacağım. Ya, Allahtan korkun. Yani
nasıl bir duygu, nasıl bir olay? Ya, Molierei bilirsiniz, Bizim
efendilerimiz olmadı ama asla köleleri de olmadı hukukçuların,
avukatların. diyor. Etmeyin, eylemeyin beyler!
Siyaset, mevki, makam, terfi, tayin, ihale makamı
değil ki; siyaset, vatana, millete hizmet için yapılır.
Öncelikle kendi hakkını savunacaksın. Eğer avukatsan,
burada milletvekiliysen kendi hakkını savunamıyorsan,
avukatlık mesleğini savunamıyorsan, yaptığın
yeminin gereğini yapamıyorsan toplumun içine de baronun içine de
çıkmamalısın. Çıktığın zaman senin ismin
duvarlara asılmalı Bu avukatlar çıkardı bu kanunu. diye.
Bunun hesabı sorulur. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben açık konuşuyorum; sizi reklam edeceğim,
afişleyeceğim; afiş afiş asacağım; afişlere
asacağım, resimlerinizi basacağım İşte bu
hukukçular bu yemini ettiler, Meclise bu kanunu getirdiler, bunu
yaptılar. diye. Barolara diyeceğim ki: Ey barolar, ey Barolar
Birliği, bu avukatlar bunu yaptı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne yapmış ya?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Takdir sizindir, vicdan
sizin. Daha kaybetmemişsiniz, daha vakit var. Bakın, birkaç önergeye
kadar size anlatacağım. Vaktiniz var, iyi düşünün, kendi
aranızda düşünün. Ya, buradan kaybolun, kaçın ya da dikkat edin,
sonucunu ben devam ettireceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Saygılar
şimdilik. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben de destek
vereceğim Hasip Beye.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de destekliyoruz, ona göre.
BAŞKAN Önergeler üzerindeki diğer
konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan.
Buyurun.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
teklifin 22 ve 28inci maddeleri Yargıtayda yapılan düzenlemeye
ilişkindir. Yargıtay Başkanının birkaç gün önce
açıklaması vardı. Aslında biz de
şaşırıyoruz acaba biz de yapboz konuşması yapar
mıyız diye. Çünkü, Hükûmet tarafından 12 Mayıs 2014 günü
Meclise gönderilen yasa tasarısı 6545 sayılı yasayla
yasalaştı. Orada aynen şöyle bir hüküm vardı: Biz
Yargıtaydaki ceza ve hukuk mahkemeleri kavramını
kaldırıyoruz. Bunun kanuni düzenlemesini yapmayacağız,
süreç içerisinde Yargıtay kendi içinde görev
dağılımını yapacaktı, amaç buydu. Başkanlık
Kurulunu da değiştiriyoruz dediler. Birinci operasyon ne yazık
ki mağlubiyetle sonuçlandı. Şimdi, bu ikinci operasyon
aşaması. Yargıtaya toplamda 129 yeni üye seçilecek ve 23 ceza,
23 hukuk dairesi oluşturulacak yani Haziran 2014ün tam tersi bir tablo. Gerçekten
muhalefet milletvekili olarak biz de şaşırıyoruz acaba bir
önceki konuşmamızda ne dedik diye yani iktidar gibi biz de yapboz
pozisyonuna düşmek istemiyoruz. Gerçekten, o zaman da söyledik, ceza ve
hukuk alanında ihtisaslaşmak çok önemli bir şeydir, önemli bir
kavramdır. Sırf orada bir operasyon yapacağız diye ceza ve
hukuk dairelerini toptan kaldırmak, onları yeniden dizayn etmek
doğru bir yaklaşım olamaz. Senelerdir, ceza üzerinde
uzmanlaşmış insanları hukuk dairesine göndererek
Yargıtayın yapısını bozacaksınız dedik. Ama
burada, evet, bu bir operasyondur, Yargıtayın üye sayısı
516ya çıkacaktır. Ama asıl mesele şudur değerli
arkadaşlar: Eğer bir yeri işgal amacındaysanız, bütün
hedefiniz orayı işgal etmeye odaklanmışsa o işgal
ettiğiniz yerin kültürünü anlayamazsınız, sorun buradadır.
Yargının kendi içinde bir kültürü vardır, yargının
kendi içinde gelenekleri vardır. Ama bütün anlayış, o burcu,
kale burcunu, hedef burcu ele geçirmeye dönük olunca, o kültürü
atladınız. Bugün yaşadığımız sorun budur.
Yargının çivisi bu nedenle çıkmıştır ve süreç
içerisinde daha da vahim sonuçlarla karşılaşacağız. Bu,
bence çok çok üzerinde durulması gereken bir tablodur. Şunu
unutmayalım ki: Şimdi, yeni yapılanan Yargıtayın ceza
daireleri, hukuk daireleri birtakım kararlar vereceklerdir, bu kararlar
toplumsal kesimde değişik insanların tepkisine neden
olabilecektir, süreç içerisinde değişim devam edecektir. Ve öyle bir
tablo var ki, sırf Yargıtayda istenen amaç gerçekleşsin diye 516
üye, 46 daire var. Bu, şu demek: Her daireye en az 11 üye düşecek
demektir. Bunun toplam işle, iş yoğunluğuyla hiçbir
alakası yoktur. Bir yandan istinaf mahkemelerini kuracağız,
bunun için süre kayıtlaması yaptık, istinaf mahkemesi hemen
hayata geçecek derken, sadece dört ay, beş ay sonra Yargıtayın
üye sayısını 516ya çıkarmak Yargıtayı içtihat
mahkemesi yapma anlayışıyla ne kadar örtüşüyor ki? Burada
şunu son olarak söylemek istiyorum: Yargıyla oynamayın, yargıyla
oynamayın, yargıyla oynamayın. Bu çok önemli bir sözdür. O
yargı
2011 seçiminde, malum koalisyonun tatlı zamanında
söylemiştim, kendi Frankensteinınızı yaratıyoruz
demiştim, şimdi o Frankensteinı öldürmeye
çalışıyorsunuz, ölmez.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 23 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Oya
Eronat
Adıyaman İstanbul Diyarbakır
Harun
Karaca Tülay
Kaynarca
İstanbul İstanbul
"MADDE 23- 2797
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış; aynı
fıkrada yer alan "hukuk veya ceza dairesi olarak belirlenmesi
ile" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır."
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı
mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı kanun teklifinin 23 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Hasip
Kaplan Erol
Dora
İstanbul
Şırnak Mardin
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz Gürkut
Acar İsa
Gök
Uşak Antalya Mersin
Ayşe
Nedret Akova
Balıkesir
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 23. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Konya Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine Kütahya Milletvekili
Sayın Alim Işık konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 655 sıra sayılı torba kanun teklifinin
23üncü maddesinin teklif metninden çıkarılması amacıyla
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin gerekçesi, bu düzenlemenin yani yeni
getirilen düzenlemenin Anayasaya aykırılık teşkil
etmesidir çünkü daha önceki hâliyle, ilgili kanunun yürürlükte olan maddesiyle
Yargıtaydaki dairelerin hukuk veya ceza dairesi olarak Yargıtay Büyük
Genel Kurulu tarafından belirlenmesi öngörülüyordu ancak bu şimdi
yürürlükten kaldırılmak isteniyor. Bunun yerine, iktidar partisinin
etkisi altında, alınacak her türlü karara evet diyecek bir
düzenleme öngörülmektedir. Bu düzenlemeyle dairelerin üyeleri yeniden
belirlenecek, yine dairelerde çalışacak tetkik hâkimleri, yeniden,
yeni düzenlemeyle istenildiği gibi belirlenebilecektir.
Bu şekliyle, daha önceki birçok maddede de
gördüğümüz gibi, eğer söz konusu teklif yasalaşırsa görünen
o ki Türkiye artık anayasal hukuk devleti özelliğini yitirmeye devam
edecek ve uygulamada birçok sorunla karşı karşıya
kalınması kaçınılmaz olacaktır.
Biraz önce de değerli konuşmacılar ifade
ettiler, Yargıtayda yapılan bu yeni düzenlemeyle elde edilen üye
sayısıyla Türkiye sayenizde, sağ olun, bir dünya rekoru
kırıyor çünkü dünya liderinin yönettiği bir ülkede tabii ki
mevzuatta da dünya rekorunun kırılması elbette ki sizin
açınızdan çok önemli.
Dünya lideri, 2012 yılında Suriye
tarafından düşürülen uçağın ve burada şehit olan
pilotların bugün hâlâ niye düşürüldüğünü, neden
öldürüldüğünü
Acaba kasıtlı olarak o pilotların ölmesi
konusunda bazı sistemlerin denenmesi için bu uçağın oraya
birileri tarafından mı gönderildiği iddialarını dünya
liderimiz maalesef bugüne kadar açıklayamadı. Buradan, bu
düzenlemelerden çıkacak birçok sorunu da açıklamakta sizler güçlük
çekeceksiniz
Değerli
milletvekilleri, bu teklif ilgili birçok kamu kurum ve kuruluşunun,
dairenin görüşü alınmadan sadece birkaç milletvekilinin eline
tutuşturulmuş, imza attırılmış, buraya
getirilmiş bir Hükûmet tasarısıdır. Dolayısıyla,
ilgili barolar Bu konuda görüş beyan etmedik. diyorlar.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Ettiler ya. Etti, geldi.
ALİM IŞIK
(Devamla) Baroların yazıları var bakınız. Elimde
Kocaeli Barosunun basın duyurusu ve sizlere de gönderdiği
yazılar var. Başka baroların da var.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Geldi ya.
ALİM IŞIK
(Devamla) Yargıtay Başkanı açıklama yaptı,
Yargıtayda düzenleme yapıyorsunuz, Başkanın haberi yok.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Nasıl haberi yok ya?
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Başkanın kurumundan haberi yok.
ALİM IŞIK
(Devamla) Danıştay bu işten habersiz veya Başkanın
haberi yok.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Adalet Komisyonu üyelerine sorsana. Sor, onlara sor ya da Sayın
Bakanıma sor.
ALİM IŞIK
(Devamla) Değerli milletvekilleri, yapılanları kabul etmek
mümkün değildir, yaptığınız bu tür düzenlemelerin
hiçbirisi Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin yapmış
olduğu usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların üzerinin örtülmesine
yetmeyecektir. Ne yaparsanız yapınız kaçak saraylardan da
yargılanacaksınız, rüşvet ve yolsuzluk
operasyonlarında adı geçen kim varsa o milyon dolarlardan, milyon
avrolardan dolayı mutlaka yargılanacaklar. Ne kadar basına haber
yapma kısıtlaması getirirseniz getirin, hangi savcıya hangi
kararı aldırırsanız aldırın ama bir gün bu
yargı mutlaka çalışacak ve bunu yapanlardan mutlaka hesabı
sorulacaktır. Milletin malına el uzatan kim olursa olsun
Bu Mecliste
olduğunu iddia etmiyorum ama birileri bu Mecliste çalışan
bazılarını aracı ederek bu milletin malına el
koyuyorsa lütfen siz buna aracı olmayın. Gelin bu hukuksuz
düzenlemeleri buradan çıkartmayalım diyorum.
Önergemize desteğinizi
bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 23 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergelerin bir tanesinin üzerinde
Sayın Erol Dora konuşacak, Mardin Milletvekili, buyurun.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 655 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 23üncü maddesi de -kanun teklifinin genelinde
gözlemlenen- Hükûmetin bir adım ileri iki adım geri politikasına
bir başka örnek oluşturmaktadır. Önceki maddelerde dikkat
çekilen prosedüre uygun olarak, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonları sonrasında kamuoyuna da yansıyan telefon
görüşmelerine ilişkin Şubat 2014 tarihinde 6526 sayılı
Yasayla ileri bir adım olarak iletişimin tespiti ağır ceza
mahkemelerinin yetkisine bırakılmış ve daha önemlisi bu
kararların oy birliğiyle alınabilmesi öngörülmüştü. Yeni
düzenlemeyle iletişimin tespiti kararları ağır ceza
mahkemeleri yerine sulh ceza hâkimlikleri veya yargılamayı yapan
mahkemelerce verilmek istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu madde kapsamındaki diğer bir geri adım,
maddeye eklenen bir fıkrayla, devletin güvenliğine dair suçlar ve
anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine dair suçların
eklenmesiyle pratikte iktidarla aynı siyasal düşüncede olmayan ve
hükûmete muhalif olan herkesin dinlenmesinin kanuni ve doğal hâle getirilmesidir. Bu bağlamda
kamuoyunda ve basında, yetkileri nedeniyle adı süper mahkemeye
çıkan sulh ceza mahkemelerinin örgütlü suçların
soruşturulması aşamasında dinleme ve teknik takip
bakımından Türkiye geneline yönelik kararlar verebileceğini
hatırda tutmakta yarar var. Cumhuriyet tarihi boyunca farklı
kimliklere, resmî düşünce dışı düşünce sahiplerine
karşı baskı, ezme ve sindirme aygıtı olarak sistemin
yargı ayağındaki tarihî misyonlarını yerine getiren
askerî mahkeme, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkeme geleneğinin
yeni adresi anlaşılan odur ki artık sulh ceza mahkemeleri
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 135/6da yer verilen iletişimin tespiti
düzenlemesinde herhangi bir şüphe derecesine yer verilmemiş
olması yerinde değildir. Buna göre, artık şüpheli ve
sanığın telekomünikasyon yoluyla yaptığı
iletişimin tespit edilebilmesi soruşturma evresinde hâkim,
kovuşturma evresinde ise mahkemenin kararıyla mümkün olacaktır.
Fakat, hâkim veya mahkeme bu tedbire hükmedilmesine karar verirken hangi
unsurlar üzerinden ve hangi ölçüt üzerinden hareket edecektir?
Unutulmamalıdır ki iletişimin tespiti -pek tabii-
iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması tedbirine oranla daha
hafif bir müdahale niteliği taşısa da bu tedbir de özel hayatın
gizliliğine ve haberleşme özgürlüğüne müdahale niteliği
taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, mademki Anayasa
tarafından korunmakta olan temel hak ve özgürlüklerin
sınırlanması söz konusu olmaktadır, o hâlde, bu tedbirle
iletişimin içeriği öğrenilmiyor olsa dahi bu tedbirin sınırladığı
temel hak ve özgürlüklerin Anayasa uyarınca ölçülü bir şekilde
kısıtlanması gerekmektedir. Bu nedenle de CMK madde 135/6
düzenlemesi olarak öngörülmekte olan hükme hangi şüphe derecesinin
varlığı hâlinde iletişimin tespit edilmesine karar
verilebileceği açıkça eklenmelidir. Aksi takdirde CMK madde 135/6
düzenlemesinin keyfî kararlara yol açma tehlikesi
barındırmasından ötürü Anayasaya aykırı bir
şekilde özel hayatın gizliliğine ve haberleşme
özgürlüğüne müdahale niteliği taşıdığı
açıktır.
Bu düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer konuşmacı, Balıkesir
Milletvekili Sayın Ayşe Nedret Akova.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin 23üncü maddesi üzerinde konuşma
yapmak üzere söz almış bulunuyorum.
Ben mesleğe başladığımda HSYKda
bulunan bakan ve müsteşardan dolayı yasa değişikliği
olacağını, evrensel hukuk kuralları, yargının
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü
kuralları gereğince şartların daha iyileşeceğini
beklerken gelinen noktada, Bundan daha kötüsü olmaz. diye umduğumuz
noktada hep daha da kötüsünü görüyoruz.
Yeni yargı paketi diye getirilen bu kanun teklifi
demokrasinin geldiği en kötü noktadır. Özgürlüklerimizi daraltan
teklifin insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ilkelerine
aykırı olmasının ötesinde hazırlanma amacından
dolayı ahlaki de olmadığı kanaatindeyim.
Teklifle toplantı ve ifade özgürlüğü, siyasal
çalışma ve örgütlenme özgürlüğü baskı altına
alınmak istenmektedir. Mesken ve iş yerlerinde arama yapmanın,
şüphelilerin tutuklanmasının, dinlenmesinin ve mallarına el
konmasının kolaylaştırılması, savunmanın
etkisizleştirilmesi ve zorlaştırılması hukuk devleti
ilkeleriyle hiçbir şekilde bağdaştırılmaz.
Hiçbir demokratik hukuk devletinde yedi ay arayla
birbirinin tam zıttı iki yargı paketi hazırlanmaz. Yedi ay
evvelki hangi gerekçe bugün değişti ki bir başka gerekçeyle yeni
bir yasa değişikliğiyle karşı karşıya
kalıyoruz?
Hukuk devletinde kanunların genel, objektif ve
istikrarlı olması gerekir. Hukuki istikrar, hukuki güvenirlik,
hukuki öngörülebilirlik şeklinde anayasal ve evrensel prensipler
vardır ancak ülkemizde yedi ay önce çıkartılan kanunun tam
tersi, kişiye özel kanun çıkartılmak istenmekte, bizim hukuk
devleti olmadığımız da bu nedenle artık ortaya
çıkmış bulunmaktadır.
Hukukun üstünlüğü, kuvvetler
ayrılığı, yargı
bağımsızlığı gibi ilkeler hep iktidarlar hukuka
uygun davransınlar diye yüzyıllar içinde oturmuş
kavramlardır. Bizde bu kavramların içi tamamen
boşaltılmıştır. Son yargı paketlerinin hepsi de
HSYKya, yargıya, Yargıtaya, Danıştaya müdahale etme amaçlı,
yürütmeyle uyumlu yargı yaratma amacını hedefleyen,
açılmış ya da açılacak soruşturmalar hakkında
iktidar ne düşünüyorsa ona göre hazırlanan paketlerdir. Bütün
yargının evrensel hukukun yargısı olması gerekirken
iktidarın yargısı olması için en demokratik olmayan
yöntemlere başvurulmakta ve yasa değişiklikleri önümüze getirilmektedir.
Savunma hakkının kısıtlanması, şüpheli veya
sanığın bütün mal varlığına el konulması,
somut delil yerine şüphenin yeterli olması, sulh ceza hâkimlerine
süper yetkilerin verilmesi, temel hak ve özgürlüklerin tamamen
kısıtlanması Orta Çağa geri dönmektir.
Sözde demokrasiyle yönetilen ülkemizde yasama, yürütme ve
yargının tek bir elde toplanmasını kabul etmek mümkün
değildir. Erkler ayrılığı, vatandaşı iktidar
karşısında koruyan ve kollayan en önemli araçtır. Sevgili
arkadaşlarım daha evvel de söylediler Bu yargı bir gün herkese
lazım olabilir. diye. Onun için, yargıda değişiklik
yaparken bir gün hepimize lazım olabileceğini düşünerek o
evrensel kuralların, hukuk kurallarının korunması
amacımız olmalıdır. Buna göre hareket etme mecburiyetimiz
vardır. Bu kadar yetkinin verildiği bir makamın ileride kimlerin
elinde, kimleri koruyup yine vatandaşı mağdur edeceğini de
hiç düşünmeden değişiklikler yapıyoruz.
Demokrasi, tarafsız ve evrensel hukuk
değerleriyle yönetilen bir hukuk devletinden bir gecede kanunlar
çıkarılarak orman kanunuyla yönetilen bir hukuk devletine
eğrilmemizi kabul etmiyoruz. Bu yanlışlıktan başta
dönülmesinin daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Yanlışta
diretmeniz bir gün yine başınıza iş açacaktır.
Kuvvetler ayrımını ortadan kaldıran, cumhuriyetimizin
geleceğini tehdit eden bu gidişatı durdurmak için adalete ve
hukukun üstünlüğüne saygılı olmaya ve yargının
bağımsızlığını yok edecek uygulamalardan da
hepinizi vazgeçmeye çağırıyoruz.
Yargıtay ve Danıştayın teşkilat
yapısında sık sık yapılmak istenen
değişikliklerle hukukun egemenliğini kurmayı değil,
hukuka egemen olmayı sağlamak gibi ahlaki olmayan bir amaca
ulaşılmak istenmektedir. AKPnin dün dediği ve istediği ile
bugün dediği ve istediği devamlı çelişmektedir.
Dünyanın demokratik hukuk devletlerinin egemen olduğu hiçbir yerde
siyasi irade yargı üzerinde böylesi keyfî hareketler yapmamaktadır,
bir gün karar alıp ertesi günü bozmamaktadır diyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 23 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
"MADDE 23- 2797
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış; aynı
fıkrada yer alan "hukuk veya ceza dairesi olarak belirlenmesi
ile" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Genel Kurulun takdirindedir
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
Yargıtaydaki hukuk ve ceza daire sayılarının kanunla
belirlenmesinin zorunlu sonucu olarak Yargıtay Büyük Genel Kurulunun bu
konudaki yetkisini ifade eden hukuk veya ceza dairesi olarak belirlenmesi ile
ibaresi madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
24üncü maddede üç adet
önerge vardır.
Şimdi
okutacağım önergeler aynı mahiyettedir.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı kanun teklifinin 24 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora Hasip
Kaplan
İstanbul Mardin Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Mahmut
Tanal
Uşak Mersin İstanbul
Gürkut
Acar
Antalya
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 24. Maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ye teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Konya Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifinin özü,
yargının içindeki denge ve denetim araçlarını da
dağıtmak, tarumar etmekle ilgili. İşte, bu maddeyle,
cumhuriyet savcısının mahiyetinde çalışan,
Yargıtay başsavcısının mahiyetinde çalışan
savcıların dış etkilere karşı korunabilmesi için,
Hükûmetin siyasi yetkisine, HSYKnın siyasi tasarruflarına
karşı korunabilmesi için Yargıtay savcısının,
başsavcısının görüş bildirme hakkı elinden
alınıyor. Şimdi, bu vesileyle, ne kadar ciddi bir durumla karşı
karşıya kaldığımızı bir örnekle anlatmak
istiyorum.
Sayın Hakkı Köylü umarım
buradadır. Sayın Hakkı Köylü Erzurum eski
Başsavcısıydı. 1997 yılında, PKK, cezaevlerine
musallat olmuş, devlet gücü oralara giremiyordu. Orada hakikaten büyük bir
kahramanlık gösterdi ve devletin nizamını, intizamını
cezaevlerinde tesis edebilmek için büyük bir çaba gösterdi ve bunda
başarılı oldu. Böyle başarılı bir
savcının şimdi yaptığı işe
bakacağız ve o hâle cumhuriyet savcılarının
düşmemesi için bu maddenin Anayasaya aykırı olduğunu
birlikte anlayacağız.
Mecliste kurulan 17-25 Aralık
operasyonlarıyla ilgili olmak üzere, burada kura çekilmeden iki gün önce
Hakkı Köylü Beyin Komisyon Başkanı seçileceğini
-basında- kuliste gazeteciler söyledi. Ne tesadüftür ki ilk çekilen kurada
Hakkı Bey Komisyon üyesi oldu ve
ilk toplantıda da Başkanlığa seçildi. Buraya kadar bir
sorun yok. Sorun şurada: Toplantı yapmadan, gelen 17-25 Aralık
yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili dosyaları aynı gün
mahallindeki savcılığa geri gönderdi. Gerekçe, bu
dosyaların dizi pusulalarına eklenerek geri gönderilmesi. Sonradan
anlaşıldı ki dizi pusulası dosyanın içerisinde var ama
giden dosyalar her ne hikmettense uranyum gibi yarılanarak geldi. Yani, 34
tane dosya gitti oraya, klasör gitti, gelen dosya -yanlış
hatırlamıyorsam- 11 klasör olarak geldi. Bununla da yetinilerek hadi
ne var, ne yok.. Yani İnkâr edilecek bir şey yok, bütün herkes,
millet gördü. İşte, bavullarda saatler, milyon dolarlar, eurolar
hepsi görüldü, bunun saklanacak, gizlenecek bir tarafı yok. derken,
Sayın Başkan bu hafta içerisinde garip bir işe daha imza
attı ve Soruşturma Komisyonunun üyelerinin haberi
olmaksızın Komisyon Başkanı sıfatıyla bir
mahkemeye müracaat etmiş sulh ceza hâkimliğine; DGMlerden, özel
yetkili mahkemelerden sonra AKPnin hak ve menfaatlerinin muhafaza ve müdafaa
edilebilmesi için tesis edilen sulh ceza mahkemesine müracaat etmiş ve o
sulh ceza mahkemesi de garip bir karar veriyor. Verdiği kararla Meclis
Soruşturma Komisyonunda görülen iş ve işlemlerle ilgili
yayın yasağı koyuyor, gizlilik kararı veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, her şeyden önce el insaf! Bu milletin yapılan
yolsuzluktan haber alma hakkı vardır, bu evrensel bir hak. İki:
Basın hürdür ve hür olan basına yapılan bu uygulama sansürdür,
sansür kabul edilemez bir insanlık değeridir. Dolayısıyla,
bu değerlerin tali derecedeki masumiyet ilkesiyle terazilenmek, ölçülmek
suretiyle hukukun karşısında kuyumcu terazisiyle
tartılması gerekirken pancar kantarıyla tartılmış
bir karar ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlarım, bu karar aynı
zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine ipotek koyma kararıdır,
bu karar aynı zamanda yargının aktivizmi neticesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Komisyonunda görüşülen bir soruşturmaya
yargının müdahalesidir. Eğer yargı bu kararı verecek
idiyse niçin bu Komisyona ihtiyaç duyuldu? İşte, böyle hâllerin...
Hakkı Köylü, aslında başlı başına kalsa bunlara
itibar edecek bir insan değil ama öyle bir baskı altında, öyle
bir nüfuz altında ki böyle yalan yanlış işlere imza atmak
zorunda kalıyor.
Görüştüğümüz madde de savcıları böyle
baskılardan, nüfuzlardan kurtarma maddesidir. Onları teminat olarak
cumhuriyet başsavcısının görüşünün alınması
gibi bir yasal hükümden mahkûm etmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) - Gelecekte bu kabil
uygulamaların bütün cumhuriyet savcılarının
başına geleceğini hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla bu
yanlıştan vazgeçmemiz için bu önerge çok önemli bir
fırsattır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 24 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet, değerli
arkadaşlar, bugün ilginç bir şey oldu, böyle televizyonu
zapladım, birdenbire Cumhurbaşkanı çıktı canlı
yayında ama ilk duyduğum söz, bağırıyor, 4. Esnaf ve
Sanatkârlar Şûrasında Adaleti arıyorum, adaleti! diye
bağırıyordu. Ben şaşırdım. Sonra,
Hıyaneti vataniye suçu yok mu? dedi. Şaşırdım, kime
ne diyor? Sonra, Galataport ihalesine geldi, Yargıçları
cezalandıracak kimse yok mu? dedi. Bir hukukçu olarak -siyasetçiliği
bırak bir tarafa- dinleyince şaşırdım kaldım. Suç
varsa ceza vardır tabii arkadaşlar, hiç kimse bundan
bağışık değil. Tabii ki adaleti arıyor insanlar.
Yani anlarım... Roboskideki 34 gözü yaşlı annenin adalet
aramasını ve Adaleti arıyorum. diye Meclise gelmesini tabii ki
hepimiz biliyoruz. Oradaki suç da vatana hıyanet suçudur, kendi
yurttaşını kendi uçaklarıyla bombalama suçu. Peki, Gezi
olayları sırasında Korkmazı, Sarısülükü vuranlar;
onların davaları niye sürgüne gidiyor? Niye o yargıçlar,
güvenlik yok diye, Türkiye Cumhuriyeti devletinde davaları Eskişehirde,
bilmem nerede, İstanbulda davaları Kayseriye, şuraya buraya
sürgüne gönderiyor? Peki, onlar ne arıyor orada? Birileri adaleti
arıyor -anneleri, kardeşleri ve vicdanı olan insanlar- ama
birileri de kapatmaya çalışıyor. Peki, o kapatan
yargıçların bir gün sizin dediğiniz hıyaneti vataniyeden
yargılanmayacağının garantisi var mı? Hallaç
pamuğuna çevirdiniz HSYKyı. Referandum yaptınız, devrim
dediniz olmadı, seçim yaptınız olmadı, yargı reformu
yaptınız olmadı. Her gün her pakette yeniden bir düzenleme var;
birinde Danıştay -İş yükünü azaltacağız.-
birinde Yargıtay, birinde istinaf mahkemeleri... Şimdi de
İstinaf mahkemelerini kaldırdık, işler yüzde 70
azaldı elhamdülillah. derken bir ton Yargıtay üyesi
atıyorsunuz, daire oluşturuyorsunuz Danıştayda.
Yani kusura bakmayın, şimdi, adaleti arayan
birisi on iki yıl bu ülkede Başbakanlık yaptığını
unuttu mu? Savunma hakkını ortadan kaldıran ben miyim, biz
miyiz? Makul şüpheyi getiren biz miyiz? Özel yetkili mahkemeleri buraya
getirdiğiniz zaman, burada 100 kişinin saldırısına
uğrayan biz değil miydik? 100 kişiyle bize
saldırmadınız mı özel yetkili mahkemelerin önergesini
verirken? Peki, o yetkili mahkemeleri de daha sonra, paraleldi, 17
Aralıktı diye dağıtan siz değil misiniz? Paralel
yapıyorsa bunları, Emniyette binlerce polisin görev yerlerini
değiştirdiniz, bunların adaleti ne olacak? Peki, millî
eğitimde bir kanunla burada bütün millî eğitim müdürlerini görevden
aldınız, bunların adaleti ne olacak? Sağlık
müdürlerinin tamamının kadroları değişti, peki,
bunların adaleti ne olacak? Peki, gaz fişekleriyle, TOMAlarla
hayatını kaybeden çocukların, şiddet sonucu öldürülen binin
üstünde kadının ve her gün sokaklarda orantısız
şiddete maruz kalan yurttaşların adaleti nerede olacak?
Canım, siz eğer iktidarsanız bu ülkede on iki sene ve Cumhurbaşkanıysanız,
adaleti arıyorsanız size Diyojenin fanusunu getirip adaletin yolunu
göstermek gerekiyor, başka bir yol kalmadı arkadaşlar.
Biz buradan, Cumhurbaşkanı, Başbakan,
bakan, siyasetçi, iktidar olanların on iki senedir iktidar
olduklarını hatırlatıyoruz, bir muhalefet milletvekili gibi
şikâyeti bıraksınlar, varsa bir itirazınız, yapın
diyoruz ama yaptığınız itiraz gelir sizin
ayağınıza dolanır diyoruz.
Buradan bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, televizyonların
başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımız;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Konuştuğumuz konu yargı paketi. Bu
yargı paketinde neler var, neler yok, kamuoyunun en azından bundan bilgi
sahibi olmasında yarar var. 17, 25 Aralık operasyonu yani
rüşvete, yolsuzluğa bulaşmış olan 4 Bakan döneminde
bir soruşturmanın açılabilmesi için kuvvetli delil ibaresi
getirildi ancak o soruşturmalarla ilgili takipsizlik kararı
verildikten sonra kuvvetli şüphe, makul şüpheye dönüştü.
Tabii, ceza hukukunda şüphelerle ilgili derecelendirmeler var. Burada
olması gereken, çağdaş ceza hukuku sistemlerinde delilden
şüpheliye gidilir ama şu anda getirilen düzenlemeyle makul
şüpheyle ilgili, şüpheliden sanığa gidilir. Yani önce,
şüpheli gözaltına alınacak, ondan sonra delile gidilecek ki, bu,
çağdaş ceza hukuku ilkelerine aykırı olan bir sistem. Yani
eğer, 17 Aralık, 25 Aralık operasyonunda dava
açılmış olsaydı bu kanunlar değişmeyecekti. Yani
burada netice, demek ki kişiye özgü, iktidarın ihtiyaçlarına
özgü yasal düzenlemeler yapılıyor.
Dosyalarla gizlilik olayı getiriliyor,
vatandaşımızın hepsi gayet rahat bunu bilsin. Örneğin,
diyelim, bir kapalı alandan çıkarken eğer yorgunsa, merdiven
çıkarken terliyse, orada da bir toplantı ve gösteri yürüyüşü
varsa o kişinin yirmi dört saat gözaltına alınması için
makul şüphe anlamında o gayet rahat yetmiş olacak. Bu ne
demektir? Temel hak ve özgürlüklerin gittikçe daralması anlamına
geliyor.
Tabii, bu açıdan ne demek lazım? Ülke bu
açıdan iyi idare edilmiyor. Özgürlüğün olmadığı bir
ortamda sanayi gelişmez, ticaret gelişmez, demokrasi gelişmez.
Bizim burada hedefimiz
Adaletin olmadığı bir yerde siyasi bir
istikrar da olmaz. Siyasi istikrarın olabilmesi için adaletin ilk önce
olması lazım. Yani sadece ve sadece istikrarı arıyorsak
mutlak suretle adaletin de olması gerekir.
Peki, bu düzenleme yapılırken Türkiye Barolar
Birliğiyle görüşülmedi, üniversitelerle görüşülmedi. Hele hele
bir de bizim Avrupa Birliğine uyum süreci nedeniyle çıkarılan
yasaların, Avrupa uyum yasalarına uygun mudur, değil midir,
Avrupa Birliği Komisyonuna danışılması lazım, ona
bu yasanın gönderilmesi lazım. İnsan haklarına ihlal
teşkil ediyor mu, etmiyor mu, İnsan Hakları Komisyonuna
gönderilmesi lazım. Bu yasa teklifi ne Avrupa Birliği Komisyonuna
gönderildi ne de İnsan Hakları Komisyonuna gönderildi. Bu açıdan
büyük eksiklikler var.
Tabii, mahkemenin, 17-25 Aralıkla ilgili 4 Bakanın
ifadelerinin alınmasından bir gün önce yasaklama getirilmesi
Bu
gayrimeşru bir karardır. Niçin gayrimeşru bir karardır
diyorum? Eğer, bir karar uluslararası sözleşmelere
aykırıysa, Anayasaya aykırısıysa o karar, mahkeme
kararı olabilir, hukuki olmaz. Hukuki olabilmesi için bunun mutlak suretle
evrensel hukuk kurallarına uygun olması lazım. Bu kararla ilgili
ne diyoruz biz? Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Meclis
soruşturmasıyla ilgili tüm hükümler uygulanır. Eğer burada
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde hüküm yoksa Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümleri uygulanır. Peki, bu dosyayla ilgili cumhuriyet
başsavcılığı takipsizlik kararını
vermiş, dosyadan el çekmiş, dosya kamuoyunda, herkesin elinde var.
Aleni olan bir dosyaya gizlilik kararı verilmesi, haber yapılmama
kararının verilmesinin asıl nedeni
Kanunlarımızda
deniliyor ki: Bir, deliller karartılmasın. İki, kişi
kaçırılmasın. Burada deliller toplanmış,
kaçırılacak bir şey yok ve bu açıdan verilen bu karar
siyasidir, gayrimeşrudur. Burada bilgi edinme hakkına, temel hak ve
özgürlüklerin içeriğini yok etmeye yönelik bir karardır. Bu
açıdan, gerçekten -Adalet Bakanının da burada olması
nedeniyle- geçmişte nasıl Türkiye'deki aramalarla ilgili itiraz
etmiş ise Adalet Bakanlığının da en azından bu dosyaya,
adalet ve özgürlük arıyorlarsa bu dosyaya itiraz etmelerini bekliyorum
ben. Çünkü bu bir turnusol kâğıdıdır ve mevcut olan bu
düzenlemeler Anayasaya, uluslararası sözleşmelere
aykırıdır. Biz siyasi iktidarların yargıcını
veya örgütlerin yargıcını aramıyoruz. Biz
bağımsız, tarafsız, hukuk devleti yargıcını arıyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 25. Maddesinde bulunan "on yedi" ibaresinin
Anayasaya aykırı olması nedeniyle "onyedi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya
Konya
Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz
Kütahya
Afyonkarahisar
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 25 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul
İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü Hasip
Kaplan
Mardin Mersin
Şırnak
Ayni
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali ihsan Köktürk Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek
Zonguldak Uşak
Kırklareli
İsa Gök Ömer Süha Aldan Gürkut Acar
Mersin Muğla
Antalya
Ali Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN
Önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükümet?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Hasip Kaplan konuşacak, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun.
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, bizim önergemiz Anayasaya
aykırılık nedenine dayanmaktadır. .
BAŞKAN
Ama sizin verdiğiniz önergenin metni on yedi kelimesinin
İbare
değişikliği var.
FARUK
BAL (Konya) Bu Anayasaya aykırılık.
BAŞKAN
Tüzükün 84üncü maddesi kapsamında olmadığını
konuştuk Kanunlardaki görevli arkadaşlarla. Anayasaya aykırı bir önerge
olmadığı neticesine vardık. O yüzden
FARUK BAL (Konya) Onlar takdir edemezler efendim, biz ederiz.
BAŞKAN Ama bizim de öyle bir yetkimiz var Faruk
Bey.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, sorun yok yani.
BAŞKAN Sayın Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili; buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet,
arkadaşlar, size bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Çözüm süreci,
barış süreci
Ancak barış, adaletin olduğu bir yerde
olur. Yani adalet yoksa, siz istediğiniz kadar barışın, o
barış kalıcı olmaz. Yani bir hukuk devletinde bunun
güvencelerinin olması lazım.
Dikkat ediyor musunuz Meclis bugün, dün, evvelsi gün ve
önümüzdeki günler nelerle meşgul. Meşgul olduğumuz konulara
bakın: Yargıda makul şüpheyi getirmek, yargıda
avukatın sözünü kesmek, yargıda baskı yasalarını
getirmek, yargıda kadrolaşmak. Yani gerçekten insan
şaşırıyor. Yani zaten kadrolaşma var. Hemen
arkasından güvenlik paketi geliyor.
Bu güvenlik paketinde, bir polis -artık hâkime,
savcıya, mahkemeye de gerek yok- istediği gibi dur diyecek,
üstünüzü arayacak, arabanızı arayacak, evinizi arayacak. Gecenin
birinde, sıfırında, bilmem kaçında, istediği saatte
gelip gidecek, istediğini yapacak. Zaten o zaman adliyeye madliyeye,
hâkime, hukuka ihtiyacın kalmayacak bir süreci yaşayacaksın.
Şimdi, siz, bu baskı yasalarıyla adaleti
gerçekleştiremezsiniz. Bu, hiçbir çözüm getirmez, derdinize derman olmaz.
Bakın, bugün Türkiye'nin gerçek gündemini niye
konuşamıyoruz? Cezaevlerinde 158 bin hükümlü var, bunun 22 bini
sadece tutuklu. Geri kalan hükümlülerin infaz hukuku, insani
koşulları, yaşadığı durum ve kiminin, işte,
infazla ilgili, sürelerle ilgili, hastalıklarıyla ilgili birçok
talebi var. Bununla ilgili bir çalışma Meclise geldi mi hiç? Yok.
Bakın, yakında bir seçime gideceğiz. En
çok milletin iradesinden bahsedenler bu kürsüye her geldiğinde
Sandıktan çıktık. E tabii sandıktan çıktın
kardeşim, kimseye Dingonun ahırından çıktın.
demedik ki veya başka bir laf da kullanmadık ki. Fakat sandıktan
nasıl çıkılıyor, onu gelin konuşalım. Hâlâ Kenan
Evrenin seçim sistemiyle, yüzde 10 barajıyla sandıktan çıkarmak
millî iradenin tecelli ettiği anlamına gelmiyor, adil yargılama
anlamına gelmiyor, adil temsil anlamına gelmiyor. Adil temsil bu
şekilde yüzde 10 barajıyla sağlanmaz. Yüzde 7 seçim, hazine
barajıyla
Bakın, 534 milyon lirayı bu seçimlerde de
sadece üç parti kendi aranızda bölüştüreceksiniz. Bunlar adaletsiz
şeyler, bunların değişmesi lazım. Çözüm sürecinde
gerçekten demokratik siyasete dönmeyi istiyorsanız, silahların
bırakılmasını istiyorsanız siyasetin yolunu açın.
Gelin, şu seçim barajını indirelim. Seçim barajını
indirelim ki insanlar gelsin, siyaset yapsın, milletvekili olsun, burada
siyaset çözümü arasınlar. Niye direniyorsunuz yüzde 10da? İlla Kenan
Evrenin yasalarında direnip asılmanın ne anlamı var?
Bakın, bunu sürekli işleyeceğiz. Bu çözüm
sürecinin fikirlerinin konuşulmasının kapısını
açan tek yoldur. Bütün siyasi partiler bu konuda sorumlu.
Ana muhalefetin kanun teklifi var, bizim kanun teklifimiz
var. Sayımız yetiyor; AK PARTİ, ana muhalefet, HDP ve gelin
-Anayasa değişikliği- bir geçici madde var, onu
kaldıralım, seçim barajını makul bir düzeye indirelim ve
seçimlerde milletin iradesinin önünü açalım. Millet istediğini
milletvekili yapsın, istediği gibi seçimini yapsın,
sandığa gelsin, özgür iradesine yol verelim, milletin iradesi bu
kürsüye yansısın. Burada lider sultası son bulsun, parti içi
hukuk işlesin. Gelin, Türkiye'nin gerçek gündemini konuşalım.
Arkadaşlar, hepimizi makul şüpheli durumuna
sokarak Türkiyede huzur, demokrasi, barış olmaz; inanın olmaz.
Bu yollara, otuz dört senedir seçim rantlarına, darbe hukukuna
sığınmanın artık bir anlamı, ahlaki bir boyutu da
kalmadı. Gelin, bunu değiştirelim. Bu, milletin talebidir,
halkın talebidir. Hepinizden bunu bekliyoruz yani gelin, gündeme dönelim
diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Dinlemiyorlar sizi,
dinlemiyorlar.
BAŞKAN Önergeler üzerinde diğer
konuşmacı Refik Eryılmaz, Hatay Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her hafta Mecliste AKPnin yeni yargı
paketiyle, kanun teklifleriyle karşılaşıyoruz. Bu gelen
kanun tekliflerinden amaçlarının yargı
bağımsızlığı, adalet, özgürlük
olmadığı çok net anlaşılıyor.
Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır.
diyen bir zihniyetin bu ülkeye bağımsız yargıyı
getirmesi, demokrasiyi ve özgürlükleri getirmesi beklenebilir mi? Kişiye
özel, birtakım yolsuzlukların üstünü örtmek, yolsuzluk yapanları
yargıdan kaçırmak amacıyla bu Meclise kanun teklifi getirilir
mi? Evet, AKP maalesef bunu yapıyor. Yargı
bağımsızlığının olmadığı bir
ülkede ne adaletten ne eşitlikten ne özgürlüklerden ne de kişi hak ve
hürriyetlerinden bahsetmek mümkün değildir.
Bugün yargının
bağımsızlaştırılmasından öte
yargının kuşatma altına alınmaya
çalışıldığı, yargının siyasi
iktidarın denetimi altına alınmaya
çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Ben
Hükûmetin bugüne kadarki uygulamalarından, bu Meclise getirdiği kanun
tekliflerinden, yargıya olan baskılarından ve
eleştirilerinden şunu net olarak anlıyorum: Yargı
bağımsızlığı bize lazım değil, bize
biat eden, bize hizmet eden bir yargı istiyoruz. diye yola
çıktılar ve bunu gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Bugün bir ülke düşünün ki daha önce Başbakan sıfatıyla,
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir karara tepki olarak Ben
Anayasa Mahkemesine saygı duymuyorum. diyor, Cumhurbaşkanı
sıfatıyla da hoşuna gitmeyen bir Danıştay
kararına karşı da vatana ihanet gibi çok ağır bir
suçlama yöneltebiliyor. Şimdi, böyle bir zihniyetten siz bu ülkeye
bağımsız yargının getirilmesini bekleyebilir misiniz?
Değerli milletvekilleri, ben size başka bir
konuyu izah etmek istiyorum Sayın Adalet Bakanı da buradayken. Suudi
Arabistana çalışmak üzere giden bir Hataylı hemşehrimiz var.
25 yaşında gitti, ekmeğini kazanmak için gitti. Her türlü sosyal
güvenceden yoksun, sağlık güvencesinden yoksun, kendi
imkânlarıyla Suudi Arabistana çalışmaya gitti ve
işlediği bir suçtan dolayı da bu arkadaşımız 2006
tarihinde cezaevine girdi. 2008de de idam cezası aldı.
Ailesi bu çocuğun idam edilmemesi için,
başının kesilmemesi için Cumhurbaşkanından
Başbakanına, Dışişleri Bakanından
aklınıza gelebilecek bütün yetkililere ulaşmaya çalıştı,
ulaştı, yardım istedi ama maalesef Hükûmet o kadar basiretsiz
davrandı ki bu gencimizin başının kesilmesine engel
olamadı. Geçen hafta bu 30 yaşındaki işçi kardeşimizin
başı kesilerek cezası infaz edildi.
Şimdi ben soruyorum: Kanka dediğimiz,
Müslüman kardeş dediğimiz, Suriyede beraber demokrasiyi
götüreceğiz diye yola çıktığımız bu Suudi
Arabistan yönetimine, bu kardeşimizin başının kesilmesine
engel olamadınız mı, söz geçiremediniz mi? Bu Türkiyenin
itibarını yerle bir etmiştir.
Araştırın bakın, geçen bir
İngiliz vatandaşı suç işledi, idam cezasına
çarptırılacak, onu İngiltereye iade ettiler. Peki, biz bunun
cezasını çekmesin demiyoruz ama 21inci yüzyılda
başının kesilmesinin anlamı denir? Ve şimdi işin
kötü tarafı, aile perişan, her gün bizi arıyor, cenazeyi
getiremiyorlar.
Ben Sayın Dışişleri Bakanına soruyorum:
Bu gencimizin başının kesilmesine
Kendi
vatandaşınıza sahip çıkamadınız, anladım; peki,
bunun cenazesinin getirilmesine neden yardımcı olmuyorsunuz? Suudi
Arabistana, Suudi Arabistanlı yetkililere neden gerekli notayı
vermiyorsunuz? Acaba Suudi Arabistan bu vatandaş Amerikan
vatandaşı, İsrail, İngiltere, Alman vatandaşı
olsaydı bu cezayı infaz edebilir miydi? Araştırın
bakın, böyle bir şey yapması mümkün değildir. Ama Müslüman
Kardeşler örgütü 13 tane temsilciyi vatandaşlık verildi diye
Suudi Arabistanla köprüler atıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Şu anda
ilişkilerimiz limoni ve maalesef bu gencimiz de buna kurban
gitmiştir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Eryılmaz.
Şimdi önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 25. Maddesinde bulunan "on yedi" ibaresinin
Anayasaya aykırı olması nedeniyle "onyedi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili
Sayın Alim Işık konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
25inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani bir doğruyu kabul etmenin ne kadar zor
olduğunu bu suratlardan seyretmeniz mümkündür değerli
arkadaşlar. Aynı değişiklik 8inci maddede Milliyetçi
Hareket Partisinin önergesiyle geldiği için reddedildi, iktidar partisinin
kendisi on yediyi onyedi olarak değiştirdi ama şimdi, sadece
ve sadece muhalefet partisinden geldiği için kabul etmiyor.
Değerli milletvekilleri, size soruyorum: On yedi
Türkiyenin ilk on kişisi Türkiyeyi yedi. anlamına gelir mi?
Gelir. On yedi 10 tane 7 eşittir 70 anlamına gelir mi? Gelir. On
yedi birleşik yazılır. Türkçeye ve Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına saygınız olsun.
Bakınız, bu Anayasada birçok sayfada -hemen
açayım- örneğin, kişi hürriyeti ve güvenliğiyle ilgili
19uncu maddesinde en geç kırk sekiz saat içerisinde karar
alınmasıyla ilgili bir konu var, kırk sekiz yazmıyor,
kırksekiz birleşik yazıyor. Yani bunu kabul etmek ne kadar zor
geliyor bu anlayışa? Sadece muhalefet partisinden geldiği için
bu kadar fanatik, bu kadar doğrulara kapalı bir anlayış
başka hangi ülkede görülebilir? Bu yanlıştır, bu
anlayışla hiçbir yere varamazsınız, gelin, düzeltin. Biz
buradan her ne kadar hukuk ayaklar altına alınsa da yargı
kuşatılsa da çıkacak kararın en az hatayla
çıkması için uğraşıyoruz. Allah rızası için
soruyorum içinizdeki Türkçe bilenlere, Türkçe konuşanlara, Türkçe
düşünenlere: Hiçbir zaman on ve yedi ayrı ayrı
yazılarak bir yere sunulur mu? Bu önerge bununla ilgili. Niye kabul
etmiyoruz? Çünkü otomatiğe bağladık: Muhalefet hep
yanlış söyler, doğruları Türkiyede sadece ve sadece bu
partinin Hükûmeti bilir, Hükûmetin iki bürokratı bilir ama bu Hükûmetin iki
bürokratı önüne dayar, bu yanlışı da size kabul ettirir
değerli arkadaşlar. Yapmayın bunu yani siz olsun buna aracı
olmayın.
Bu iş, anlaşılan o ki birileri talimat
vermiş, Aynen burası geçecek, dolayısıyla bunu
deldirmeyeceksiniz. talimatının gereği olarak sizlere
dayatılıyor. Biz mücadelemizi yapacağız, biz kesinlikle
yanlışı her kim yaparsa yapsın bu dünyada da
söyleyeceğiz, öbür dünyada da hesabını söylediğimiz için
size göre daha kolay vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu 17
takıntısına da biraz değinmek istiyorum. Bu 17, sizi
gerçekten, ciddi anlamda etkilemiş. Örneğin, 17-25 Aralıktan
başlayan bir süreçle Danıştay dairesini 17ye
çıkardınız, gayet güzel. 17yi şimdi, On yedi yıl olarak
değiştiriyorsunuz yani daha tam on yedi ay önce yani bu tarihten on
yedi ay öncesine 27 Haziran 2013 tarihinde sizin
çıkardığınız yeni düzenlemedeki Yargıtay
Kanununun madde 29unu şimdi değiştiriyorsunuz. Yargıtay
Kanununun 29uncu maddesi Yargıtay üyelerinin niteliklerini ve seçimini
belirliyor. Burada diyorsunuz ki daha önce, on yedi ay önce Yargıtay
üyesi seçilebilmek için hâkimlik ve savcılık mesleğinde yirmi
yıl çalışmış olmak şarttır. diyorsunuz.
Şimdi, on yedi yıla indiriyorsunuz. On beşe indirin de bari daha
çok rahatlayın. Niye on yedi? Bu takıntı sizi ciddi anlamda
rahatsız etmiş, aman ha ne olur 17 Aralık Şeb-i Arus
törenlerine bari bir darbe yapmayın. Aman ha, orayı bari
değiştirmeyin. Bu 17 Aralık size yaramamış, bundan
sonra yaraması da hiç mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, bir konuyu daha sizinle
paylaşmak istiyorum. Bu ayın sonu, yapılandırma nedeniyle
vatandaşlarımızın vergi dairelerine
başvuracağı tarihle sınırlı. Bugün,
vatandaşlar, gittikleri vergi dairelerinde, daha önce konmuş
hacizlerin kaldırılmadığını şikâyet
ediyorlar. Gelin, bu ülkenin gerçek sorunları olan bunlarla
uğraşın, birilerini kurtarma çabası size bir şey
kazandırmaz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Peki, o zaman, Hocam, siz niye buradan eleştirdiniz
Kabul etmiyorsunuz. diye.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ben Hükûmeti
eleştirdim, arkadaşlarımı eleştirmedim. Aracı
olmayın. dedim. Teşekkür ediyorum zaten.
BAŞKAN Yanlış
şartlandırdınız bizi de.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hayır, hayır,
Hükûmetin ve Komisyonun hâlini eleştirdim ben.
BAŞKAN Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
26ncı maddede üç adet önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 26. Maddesiyle düzenlenen 2797 sayılı Kanunun
36'ncı maddesinde bulunan "arasından" kelimesinden sonra
gelmek üzere "Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun görüşü
alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı Alim Işık
Konya Kütahya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 26 ıncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan SebahatTuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol
Dora Hasip
Kaplan
İstanbul Mardin Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Uşak Mersin Mersin
Gürkut Acar Gökhan Günaydın
Antalya Ankara
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Kadrolaşmaya dönük böylesi
değişiklikler ile adaletin tesisine yönelik telafisi imkânsız
zararların oluşmaması amacıyla bu hüküm tasarı
metninden çıkarılmalıdır. Zira HSYK'nın hükümet
denetimine girmesi ile tetkik hakimlerini HSYK'nın seçmesine yönelik talep
ile kadrolaşma isteğinin ve amacının esas
alındığı açıktır. Kadrolaşmaya dayalı
kanun değişiklikleri ile hukuka verilen zararın telafisi
imkânsızdır.
LEVENT GÖK (Ankara) Gökhan Günaydın
BAŞKAN Önerge üzerine Sayın Gökhan
Günaydın konuşacak, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Teklifin 26ncı
maddesi üzerinde değerlendirmelerde bulunmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Söz konusu madde 2797 sayılı Kanunun
36ncı maddesini değiştiriyor. Nedir bu değişiklik?
Bir yüksek mahkeme olarak tanımladığımız yüz kırk
altı yıllık Yargıtay, kendi bünyesinde çalışacak
tetkik hâkimlerini Birinci Başkanlar Kurulu marifetiyle seçer idi.
Şimdi, Hükûmet diyor ki: Bir yüksek mahkeme olan Yargıtaydan kendi
tetkik hâkimini seçme yetkisini elinden alıyorum, bundan sonra bu yetkiyi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kullanacaktır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunun
basit bir yetki devri, yetki göçertmesi olduğunu düşünmemeliyiz çünkü
HSYKnın Yargıtay üzerindeki baskısı ve müdahalesi
aslında yargının bağımsızlığına,
tarafsızlığına ve güçler ayrılığına
olan müdahale niteliğindedir. Ne demeye çalışıyorum?
Yargıtay Başkanı diyor ki: Mevcut düzenleme için Yargıtayın
kurumsal görüşü sorulmamıştır, daha evvel bu konuda
belirttiğimiz görüşler de dikkate alınmamıştır.
Söz konusu düzenleme de bizim kurumsal taleplerimizle
uyuşmamaktadır. Yetmiyor, devam ediyor Sayın Yargıtay
Başkanı: İstişare arayışına gidilmeyen bu
düzenleme yargısal kültüre, yargı
bağımsızlığına -ve dikkat ediniz- temyiz
incelemesinin mahiyetine de aykırıdır. diyor.
Bakın, Adalet
Bakanı, şu anda bu sıralarda oturan Adalet Bakanı,
Yargıtay Başkanının bu görüşlerine nasıl cevap
veriyor biliyor musunuz arkadaşlar? Aslında imaen Sen işine
bak. diyor, Adalet Bakanı Yargıtay Başkanına imaen Sen
işine bak. diyor. Bunu da nasıl söylüyor? Kanun yapma yetkisi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin münhasır görev alanındadır. Ben
kanunu yaparım, sen onu iyice anlar ve uygularsın. Siyasi görüş
belirtemezsin, bende niyet arayamazsın. diyor. (AK PARTİ
sıralarından Doğru diyor. sesi)
Doğru diyor, tabii.
Bir Avrupa Birliği bilmiyor, hepiniz biliyorsunuz; biz bilmiyoruz, Avrupa
Birliği de bilmiyor. Avrupa Birliği ilerleme raporu diyor ki:
Paydaşlara danışılmadan adalet sisteminde sürekli
değişiklik yapılması Türk hukuk sistemini
zayıflatmaktadır.
Ben şimdi size
soruyorum: Yargıtay Kanununda değişiklik yaparken
Yargıtayı siz bir paydaş olarak kabul ediyor musunuz, etmiyor
musunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Ediyoruz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
Yargıtay sizce paydaş değil, paydaş olsa Sen bu konuda
ne düşünüyorsun? diye sorarsınız.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sorduk ya. Sormadığımızı kim söylüyor?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
Sormuyorsunuz, kurumsal görüşünü sormuyorsunuz, daha evvel
bildirdiği görüşleri de
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sorduk, sorduk.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
Beyefendi, okursan anlarsın.
Daha evvel bildirdiği
görüşleri de dikkate almıyorsunuz.
Kaldı ki sevgili
dostlarım, bakın, Cumhurbaşkanlığında savcı
ve hâkim görevlendirilebiliyor, Başbakanlıkta görevlendirilebiliyor,
Kamu Denetçiliği Kurumunda görevlendirilebiliyor, Türkiye İnsan Hakları
Kurumunda görevlendirilebiliyor, hatta Adalet Bakanlığı merkez
teşkilatında da görevlendirilebiliyor. Ben soruyorum: Bu kurumlar
kendilerinde hâkim ya da savcı görevlendirmek için HSYKnın
onayını mı arıyorlar? HSYK bunların yerine bir yetki
kullanabiliyor mu? Kullanamıyor. Kamu Denetçiliği kuruluşu
kendisine hâkim ve savcı seçebiliyor. Yargıtaya diyorsunuz ki:
Hayır kardeşim, sen seçemezsin. İşte bu sizin yargı
anlayışınızdır, işte bu sizin tahakkümcü
anlayışınızdır, istişare yapmaya bile gerek duymayan
bir üst bakıştır.
Gene devam ediyor Adalet Bakanı, diyor ki: Üyeyi
HSYK seçiyor da kardeşim, neden tetkik hâkimini seçemesin? Yani hukukta
bu şu demek: Çoğunu yapan azını haydi haydi yapar. Böyle
bir genel kural var.
Ya, sizin atıf yaptığınız HSYK,
acaba bağımsız, tarafsız bir kuruluş mu? Siz buraya
Cumhurbaşkanının seçtiği 4 kişiden 2sini, 1isini
Cumhurbaşkanının avukatının ağabeyini seçmediniz
mi? Bir diğerini, AKPnin Kadın Kolları Başkanını
belediye meclis üyesini seçmediniz mi?
Şimdi siz, bu HSYK için bizden Tarafsız bir
kuruluş, Yargıtaya da tarafsız bir şekilde tetkik hâkimi
atar. diye düşünmemizi mi bekliyorsunuz? Açıkça bu yargıya
müdahaledir ve kabul edilemez ve AKP zihniyetini açıkça yansıtan
çarpık bir düzenlemedir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 26. Maddesiyle düzenlenen 2797 sayılı Kanunun
36'ncı maddesinde bulunan "arasından" kelimesinden sonra
gelmek üzere "Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun
görüşü alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bununla ilgili mi derseniz, başından söyleyeyim,
tamı tamına bununla ilgili.
Dünyanın başını belaya sokan Hitler
rejiminin, Stalin rejiminin, Mussolini rejiminin, Franco rejiminin hepsi
çoğunlukçu bir anlayışla seçimle gelmiştir. Seçimle
geldikten sonra da iktidardan gitmemek üzere despot ve dikta birer idare
kurmuştur. Bu idareler tüm dünyayı büyük bir felakete
sürüklemişler ve İkinci Dünya Savaşına mahkûm etmişlerdir.
Ondan sonra dünyada bir gelişme olmuştur. Bu gelişmeyle
çoğunlukçu yerine çoğulcu sistem ve çoğul olan güçler
arasında da check and balance dedikleri denge ve denetim araçları
oluşmuştur. Budur dünyayı demokratik sistem içerisinde tutabilen
ve Türkiyeyede budur böyle bir demokratik denge ve denetim mekanizmaları
ihtiyacını hissettiren.
Şimdi, denge ve denetim mekanizmaları yasama,
yürütme ve yargı organları arasında olduğu gibi her
organın da kendi içerisinde denge ve denetimi vardır. Bunlardan bir
tanesi de yargıda tam bu görüştüğümüz kanun teklifiyle
ilgilidir. Yargıtayın tetkik hâkimleri, Yargıtay
Başsavcılığındaki savcılar, maiyetinde görev
yaptığı kişilerin görüşü alınarak atanır. Bu
böyle olur ki dışarıdan siyasi müdahalelere karşı bir
denge olsun, dışarıdan siyasi müdahaleler buna karşı
denetlenebilsin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yargı içerisinden gelen bir kişiyim, nasıl tetkik hâkimi
alındığını iyi bilen bir insanım.
Dolayısıyla, Yargıtay dairelerine gelen dosyalar incelenirken
ihtiyaç olduğu takdirde değerlendirilmek üzere çok
başarılı, Yargıtayda hizmetlerinden yararlanılabilecek
kişileri o dairenin başkanı bir kenara not eder ve
gerektiğinde onlar arasında bir değerlendirme yapmak üzere
Birinci Başkanlık Kuruluna talebini iletir. Birinci
Başkanlık Kurulu da bunu değerlendirir ve olabildiğince
tarafsız bir şekilde tetkik hâkimlerini görevlendirir.
Şimdi, buradan dönüyorsunuz, Bunu HSYKya
bağlayalım. Şu açıdan bir doğruluk payı
vardır: HSYK Danıştay tetkik hâkimlerini atıyor,
Yargıtayı da atasın. Doğru ama Danıştaya tetkik
hâkim atanırken Danıştay Birinci Başkanlık Kurulunun
görüşünü alıyorsunuz. Peki, burada niçin Birinci Başkanlık
Kurulunun görüşünü almıyorsunuz? Burada da Birinci
Başkanlık Kurulunun görüşü alınsın ki yargı
içerisindeki bu denge ve denetim aracı faaliyette bulunabilsin, canlı
tutulabilsin, dışarıdan gelebilecek siyasi müdahalelere
karşı hepimizin can ve mal güvenliği için Türk milleti
adına karar veren Yargıtaya siyasi bir gölge düşmesin. Bizim
ifade etmek istediğimiz budur, doğrusu da budur. Bunun reddedileceğine
adım gibi inanmaktayım ama reddin sonuçları üzerinde sizlerle
konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, günü gelir herkesin
yargıya ihtiyacı olur. Günü geldiğinde herkesin Güvenli bir
şekilde ben yargılanır, bana yapılan iftiranın
doğru olmadığını mahkemede ispatlarım. güveni
içerisinde bulunması lazım ya da haksızlığa
uğrarsa Gider hakkımı mahkemeden alırım.
düşüncesine sahip olması lazım. Oysa siz, millet adına
karar verecek, Türk milleti adına karar verecek olan yargının
başına AKP şapkasını geçiriyorsunuz ve AKP adına
karar verecek bir yargı yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu,
gelecekte ilelebet yaşamasını ümit ve temenni ettiğimiz;
bütün çabamızın, gayretimizin bu hedefe doğru olduğu
Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletini çok ciddi gailelerle, çok ciddi
sorunlarla karşı karşıya getirecektir. Bunun altında
siz kalacaksınız, hem bu dünyada siz kalacaksınız hem öbür
dünyada siz kalacaksınız. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölüm görüşmelerine başlayacağız.
İkinci bölüm, 27 ila 52nci maddeleri
kapsamaktadır.
Ancak konuşmalara geçmeden önce otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 27 ila 52'nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora
konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Kimse yok.
BAŞKAN Biz dinleriz sizi Sayın Dora.
EROL DORA (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin ikinci bölümünde Ceza Muhakemesi
Kanununun 116ncı maddesinde değişiklik yapılarak somut
delillere dayalı kuvvetli şüphe ibaresi değiştirilerek
makul şüphe biçimine dönüştürülmektedir. Böylece, 17 Aralık
yolsuzluk soruşturması sonrasında yapılan
değişiklikten önceki hâle geri dönülmektedir.
Ayrıca, bu düzenlemeyle Hükûmet tarafından
organize edilen ve yeni oluşturulan HSYKyla daha da teminat altına
alınan sulh ceza hâkimlerinin kolay bir şekilde arama
kararlarını verebilmesinin yasal zemini oluşturulmaktadır.
AK PARTİ Hükûmeti, bu kanun teklifiyle, ayrıca,
Ceza Muhakemesi Kanununda Taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma
maddesini düzenleyen 128inci maddesinin ikinci fıkrasının 17
numaralı alt bendine Anayasal Düzene ve Bu Düzenin
İşleyişine Karşı Suçlar bendini ekleyerek
TCKnın 309 ila 316ncı maddelerinde düzenlenen anayasal düzene ve bu
düzenin işleyişine karşı suçlarla ilgili el koyma
yapılabilmesinin yolunu açmak istemektedir.
Değerli milletvekilleri, yine bu kanun teklifiyle
iletişimin denetlenmesinde CMKnın 135inci maddesinin (8)inci
fıkrasının 14 numaralı alt bendi değiştirilerek
ilave bir alt bent daha eklenerek devlet güvenliğine karşı
suçlar -yani TCK 302 ila 308inci maddeler- ve anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar -yani TCK 309 ve 316ncı
maddeler- bu kapsama dâhil edilmektedir.
Benzer şekilde, teknik araçlarla izleme tedbirinin
uygulanmasında da aynı suçlar ilave edilmekte ve aynı
düşüncenin amaçlandığı görülmektedir. Böylece, devlet
düzeni ve refleksine yönelik her türlü suçta söz konusu bu koruma tedbirlerinin
uygulanmasının yolu açılmaktadır. Hukukun son zamanlarda
partizanca ve temel insan hakları göz ardı edilerek
uygulandığı göz önüne alındığında el koyma
tedbirinin sınırları yasa metninde çizilmemiş ve keyfî
yorumlara açık olan Anayasayı ihlal, Hükûmete karşı
suç gibi yorumlar üzerinden yapılan soruşturmalarda Hükûmetin keyfî
biçimde muhalif üzerinde yıkıcı ekonomik sonuçlar ortaya
çıkarabilecek uygulamalar gerçekleştirmek istediği
açıktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifiyle el koyma tedbiri devletin
birliği ve ülke bütünlüğünü bozma gibi muğlak bir ifade
doğrultusunda mevcut yönetime yönelik memnuniyetsizliğini dile
getiren neredeyse herkese uygulanabilecek ve dolayısıyla temel hak ve
özgürlüklerin talep edilmesi olanaksız kılınacaktır. Bu
düzenlemenin bir kısım kişileri mağdur etmek amacıyla
keyfî biçimde uygulanması her hâlükârda mülkiyet hakkının ihlal
edilmesi anlamına gelecektir. Bu hâliyle, düzenleme keyfîliğe
açıktır, sınırları tam çizilmemiştir, kamu
yararıyla izahı mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin 45inci maddesiyle soruşturma
aşamasında dosyaya erişim yetkisi yeniden
kısıtlanmaktadır. Adalet Bakanı Sayın Bekir
Bozdağın 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonları
sonrasında CMKnın 153üncü maddesinde düzenlenen
kısıtlamaya ilişkin düzenlemenin kaldırılmasında
gerekçe olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartlarına
uygun bir şekilde silahların eşitliği ilkesi nazara alınarak
her türlü kısıtlamayı kaldırdık. dediği maddenin
önceki hâline geri dönülmektedir. 17, 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonları sonrası soruşturmalara ilişkin evrakı
alabilmek için kaldırılan madde konjonktür değişmesi, sulh
ceza hâkimlerinin ihdası, uygun hâkimlerin atanması ve Hükûmet
iradeli HSYKnın yapılandırılmasının
ardından soruşturma dosyalarına erişimi engelleyen
kısıtlama maddesine geri dönülmektedir. Esasen, yapılan bu
değişiklik, yasama yetkisinin Hükûmetçe alenen kötüye kullanılmasıdır.
Bu girişim, demokratik bir hukuk devletinde yasa yapma tekniğiyle de
bağdaşmamaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre,
silahların eşitliği ilkesinin en önemli gerekliliklerinden biri
de soruşturma dosyasına erişme hakkıdır. Savcılığın
dosyadaki delil unsurlarına dayanarak görüş ve
değerlendirmelerde bulunabilmesine rağmen, bu görüş ve
değerlendirmeleri etkili bir şekilde çürütebilmek için savunma
tarafının da söz konusu dosya içeriğine erişebilmesi
gerekir. Müdafinin dosya içeriğini incelemesinin hâkim kararıyla da
olsa kısıtlanabilmesinin de Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarıyla güvence altına alınan savunma hakkını,
dolayısıyla adil yargılanma hakkını ihlal edeceği
düşüncesindeyiz.
Değerli milletvekilleri, uygar ülkelerin hiçbirinde
siyasi irade yargı üzerinde böylesine keyfîce ve hoyratça oynayamaz. Bir
önceki kanunla yapılanı kısa süre sonra çıkarılan bir
başka kanunla bozan yargı reformu olamaz. Böyle
değişikliklere reform denilemez. Denilse dahi, hukuk adına
skandal denilebilir. Bir ülkede siyasi iktidar bu denli yargıyla
oynayabiliyorsa o ülkede hiç kimsenin hukuki güvenliği yok demektir. Bu
kanun teklifiyle Hükûmetin en büyük hedefi, yargıyı daha çok yürütme
güdümüne sokmak suretiyle yargı kararlarının siyasal
çoğunluğun beklentileri doğrultusunda verilmesini
sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
yürürlükten kaldırılan bir maddeye de değinmemiz gerekmektedir.
10 Mayıs 2014 günü Danıştay töreninde yaşanan
tartışmaları bahane ederek adli yıl kutlama töreninin
nasıl yapılacağını düzenleyen maddenin yürürlükten
kaldırılması kabul edilemez. Adli yıl açılış
töreninin yasal dayanaktan yoksun bırakılması hukuk camiasına
gözdağı niteliğinde bir girişimdir. Uygulamada yaşanan
birtakım olayların veya kişisel sürtüşmelerin sonucu olarak
yasa değişikliği yoluna gidilmesi keyfîlikten başka bir
şey değildir. Dolayısıyla, yüce Meclis, böylesi
kişisel sürtüşmelerin kanun değişikliklerine
yansıtılmasıyla basitleştirilmekte ve gözden
düşürülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 116ncı
maddesinde yer alan somut delillere dayalı kuvvetli şüphe
koşulunu makul şüphe olarak değiştirmesiyle, aslında,
geçtiğimiz şubat ayında yapılan değişikliğe
geri dönülmektedir. Bu durum, doğal olarak, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk
ve rüşvet soruşturması süreci sonrasında arama kararı
alınmasını güçleştirme niyetinin sona erdiği
algısını yaratmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir bakıma marjinal çıkar gruplarının,
yolsuzluk ve rüşvet gibi kirli işlere bulaşmış
kimselerin sözde aklanmasının aracı hâline getirilmiş
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisinin
Şubat 2014te teklif ederek Parlamentodan geçirdiği ve şu an
üzerinde görüştüğümüz kanun teklifi çerçevesinde
düşünüldüğünde, Hükûmetin birbiriyle açıkça çelişen iki
düzenlemeyi de savunur pozisyonda bulunması siyaseten ilkesizliktir. Öte
yandan, Yanlış yapmışız. türünden yaklaşımlar
da ciddiyetsizlik göstergesidir. Ne yazık ki iktidar kanadı
özgürlükler ile kamu güvenliğinin sağlanması arasındaki
dengeyi sürekli olarak marjinal çıkar grupları için bozmayı usul
hâline getirmiş bulunmaktadır. Bağımsız yargı
bağımsız devlet olmanın ve de hukuk devletinin olmazsa
olmaz şartı, göstergesi ve güvencesidir. Özet olarak,
bağımsız yargı hukuk devletinin kalbidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm
uluslararası belgeler, mukayeseli hukuk uygulamaları, medeni ve
kalkınmış dünyadaki örnekler, Avrupa Birliği
müktesebatı, Avrupa Konseyi ve buna bağlı çalışan
ilgili kurulların tavsiye kararları, halkımızın
yargıdan beklentisi ve bu yöndeki ihtiyaçları ortadayken Hükûmet bu
kritere gözlerini kapamakta, kulaklarını tıkamakta ve ülke hukuk
sistemini bir zümrenin çıkarlarına kurban edebilmektedir. Yürütme
organı yani Hükûmet zaten çürümeye yüz tutmuş kuvvetler
ayrılığı ilkesini nihayete erdirmeyi hedeflemektedir.
Ancak bir siyasi anlayışın kendi krizini aşmak adına
kamunun ortak alanı olan hukuk ve yargı sistemini
araçlaştırması da asla kabul edilemez.
Bu duygu ve düşüncelerle yine Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak
Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 655
sıra sayılı Hakim ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Danıştay,
Yargıtay gibi yüksek mahkemelerimize yeni üyeler katarak yüksek
mahkemelerin yapısını ve mevcut kurullarını önemli
ölçüde değiştiren; arama, el koyma, iletişimin tespiti, teknik
araçlarla izleme gibi temel hak ve özgürlüklerimizi doğrudan ilgilendiren
düzenlemeleri değiştiren; savunma hakkının özünü
oluşturan dosya içeriğine ulaşma hakkını oldukça
daraltan, hatta ortadan kaldıran; adli yıl açılış
töreni gibi gelenekselleşmiş, yargının
saygınlığıyla özdeşleşmiş bir töreni, 2014
yılında 10 Mayıs tarihinde gerçekleşen bir törende vuku
bulan olaylardan yola çıkarak kin ve husumet duygularıyla ortadan
kaldıran; keyfî düzenlemeler içeren bir yasa teklifini Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda iki günden bu yana görüşüyoruz. Maalesef,
gerek iki günden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaptığımız görüşmelerde gerekse Adalet Komisyonunda yapılan
görüşmelerde Adalet ve Kalkınma Partisinin, bütün yargı reform
paketlerinde olduğu gibi bu yargı reform paketi teklifinde de ileri
sürdüğü iddiaların ve hedeflerinin gerçekten uzak olduğunu,
başka sebep ve saiklerle hareket edildiğini görmekten gerçekten büyük
üzüntü duyuyoruz. Maalesef içinde kişiye özel düzenlemeler
barındıran ve konjonktürel, aylık, hatta haftalık, hatta
gündelik değişikliklerden kaynaklanan düzenlemeleri yasa metni hâline
dönüştüren bu düzenleme, maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin yasa
teklifinde belirttiği o genel amaçları gerçekleştirme hedefini
kapsamamakta, maalesef bu amaçtan oldukça uzak bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, tasarının
içeriğine baktığımızda, pek çok milletvekilimizin
ifade ettiği gibi, günlük, aylık, haftalık, yıllık
gelgitleri, yapbozları görüyoruz. Demokratikleşme savıyla bu
Genel Kurul gündemine getirilen yargı reform paketlerindeki birtakım
düzenlemelerden, bugün başka saik ve sebeplerle geriye dönüldüğüne
çok açık bir şekilde tanıklık ediyoruz.
Şimdi bu konularda
hafızalarımızı eğer kısaca tazelemek gerekirse,
burada 23üncü Dönemden milletvekili arkadaşlarımız var;
Sayın Bakan burada, o dönemde Komisyonda görev alan Adalet ve
Kalkınma Partisinin Komisyon üyelerinin bir kısmı burada.
Hepimiz çok iyi hatırlıyoruz; 2008 yılında bu Parlamentonun
23üncü Döneminde aslında Yargıtaydaki iş yükü
alabildiğince artmışken, Yargıtaydaki dava
dosyalarının çoğu zamanaşımından düşüyorken,
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçekerin
çığlıkları tüm Türkiye'de yazılı ve görsel
medyada yankılanırken Adalet ve Kalkınma Partisi ve Adalet
Bakanlığı bir yasa tasarısı hazırlayarak
Danıştayın ve Yargıtayın üye sayısını
değiştiren, Yargıtayın üye sayısını ve daire
sayısını azaltan bir yasa teklifini Adalet Komisyonu gündemine
getirmişti. Bu yasa teklifiyle Yargıtayın 21 olan hukuk daire
sayısının 13e, ceza daire sayısının da 11den
7ye indirilmesi öngörülmüştü ve Yargıtaydaki üye sayısı en
fazla 150 olarak sınırlanmıştı. Ben o gün, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Yargıtaydaki üye sayısını 150yle
sınırlayan, daire sayısını 20ye düşüren, 32den
20ye indiren bu yasa teklifinin, yasa tasarısının
görüşmeleri sırasında çok sert tartışmaların
yaşandığını bugün çok iyi hatırlıyorum.
Sanıyorum arkadaşlarımız da hatırlıyor. Biz o gün
buna çok sert muhalefet etmemize rağmen, muhalefet partilerinden bunun
doğru olmadığı çok açık ve net bir şekilde dile
getirilmesine rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisinin Adalet
Bakanı ve Adalet Komisyonu üyeleri bunun bir reform paketi olduğunu
hararetle savundular ve o gün söylenenlere kulak tıkadılar.
Sayın Bakan, o günkü iş yükü, 2008 yılındaki
Yargıtaydaki iş yükü bugünkünden çok daha mı azdı? O gün de
Yargıtaydaki dosyalar zamanaşımından düşüyordu ve
iş yükü mevcut üyelerle altından kalkılamayacak kadar
fazlalaşmıştı. Sadece bununla kalmadınız, o
dönemde Yargıtayda üye sayısını, boşalmalarla azalan,
eksilen üye sayısını tamamlayacak üyelerin seçimini HSYK
toplantılarına katılmamak suretiyle engellediniz. O dönemde
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı, bu konuda, Adalet ve
Kalkınma Partisinin temsilcileri, özellikle müsteşarı adına
suç duyurusunda bulundu görevi kötüye kullanmaktan. Yani o dönemde sadece ceza
dairesinin ve hukuk dairesinin sayısını azaltmakla ve üye
sayısını düşüren önergeyi vermekle kalmadınız,
mevcut yasadan kaynaklanan ve boşalmalardan kaynaklanan Yargıtaydaki
üye seçimlerini engelleme çabası içerisine girdiniz.
Sayın Bakan, peki arkasından
ne oldu? Arkasından, aslında demokratikleşme savıyla ve
Yetmez ama evet çığlıklarıyla yaşanan bir referandum
sürecini birlikte geçirdik. 12 Eylül 2010 yılında yaşanan
referandumdan sonra, aslında bu ülkenin sadece yüksek
yargısının ve sadece yargı organlarının
değil, bu ülkenin belini kırdınız. Yetmez ama evet.
çığlıkları arasında Demokratikleşiyoruz.
iddialarıyla bu ülkenin -HSYKsını, bu ülkenin
Danıştayını, Anayasa Mahkemesini,
Yargıtayını- yargı organlarının sadece belini
kırmakla kalmadınız, aslında bu ülkenin, bu devletin temel
organlarının tamamının yok edilmesine, ortadan
kaldırılmasına yok açacak bir sürecin önünü açtınız.
Peki, bunu kiminle yaptınız?
Aslında, bugün paralel yapı diyerek en büyük düşman ilan
ettiğiniz o yapıyla maalesef bu süreci, Anayasa sürecini birlikte
geçirdiniz ve bu süreçten sonra oluşturduğunuz yeni HSYKyla
Yargıtaya 160 üye alarak Yargıtayda ve HSYKda gücü ele geçirmenin
mantığı ve rahatlığı içerisinde Yargıtaya
160 yeni üye aldınız, daire sayısını 32den 38e
çıkardınız. Bu süreç içerisinde yüksek mahkemelerde, özel
yetkili mahkemelerde yaşanan bütün hukuksuzluklara gözlerinizi
kapadınız. O dönemde, bugün düşman olarak gördüğünüz,
savaş açtığınız paralel yapıyla el ele, kol kola,
diz dize kutsal ittifak içerisinde
bu ülkenin yurtseverlerini, bu ülkenin aydınlarını, bu ülkenin
saygın bilim insanlarını, üniversite hocalarını, öğrencilerini
Silivri zindanlarında çürüten, Mamakta askerî cezaevlerinde çürüten bir
süreci kol kola taşıdınız. O süreçte hukukun bütün temel
ilkeleri, karineleri ters yüz edildi; masumiyet karinesi ters yüz edildi;
şüphenin sanık lehine yorumlanması ilkesi ters yüz edildi;
arama, el koyma, iletişim tespiti ve dinlenmesi gibi konularda herkesin
gözü önünde büyük hukuk ihlalleri yaşandı. Ama, siz o zaman hiç
bunlara sesinizi çıkarmadınız; tam tersine, başta bugün
Cumhurbaşkanı olan, o dönemin Başbakanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, Biz Ergenekon davasının, Balyoz
davasının, Oda TV davasının savcısıyız.
diyerek bütün bu hukuksuzlukları, kendinize karşı olan, AKPye
karşı olan tüm muhalefet güçlerini susturmak amacıyla
yargıyı bir kılıç olarak kullanarak yaptınız.
Peki, ne oldu, bu kutsal ittifaka ne oldu? Bu ülkenin askerlerini cezaevlerine
attınız, bu ülkedeki bu ülkenin geleceğinde çok önemli rol
alacak bilim insanlarını cezaevine attınız, Biz parasız
üniversite, parasız eğitim istiyoruz. diyen üniversite
öğrencilerini cezaevine attınız ve bunları bugün
şikâyet ettiğiniz o yapıyla kol kola gerçekleştirdiniz.
Büyük bir anlayış, büyük bir hoşgörü, büyük bir
dayanışma içerisinde Türkiye'nin belini kırdınız.
Türkiyedeki kurumların belini kırdınız. Peki, ne oldu?
Peki, ondan sonra
Ondan sonra bugünlere geldik. Ta ki bu balayı dönemi,
bu kutsal ittifak dönemi 17 Aralığa kadar sürdü. 17 Aralıkta
yatak odalarındaki para kasaları, ayakkabı kutularındaki
dolarlar ve eurolar halkımızın gözünün önüne saçılınca
ve o kutsal ittifak içerisinde o paralel yapı kapınıza
dayanınca bağırmaya başladınız; Yargı
kuşatıldı, devlete darbe yapılıyor, bize darbe
yapılıyor. diye bağırmaya başladınız.
Günaydın Sayın Bakan, günaydın! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında hitabeti tam yapmak
lazım. Sayın milletvekilleri, sayın milletvekillerinin
oturacağı sayın boş koltuklar demek lazım, iktidar
partisi için söylüyorum tabii bunu.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin çok ciddi
sorunları vardır. Bu ciddi sorunlar ekonomik, siyasi ve sosyal olarak
tasnif edilebilir. Birkaç tanesine temas etmek istiyorum. Türkiyede zenginler
daha fazla zenginleşirken fakirler daha fazla fakirleşmekte,
ekonomide verimlilik ve teknolojik atılım olabildiğince
düşük seviyede seyretmekte; buna bağlı olarak üretim beklenen
seviyede değil, işsizlik artıyor, doğal olarak sosyal
sorunlar çıkıyor. Atanamayan öğretmenler, ziraat mühendisleri,
su ürünleri mühendisleri, gıda mühendisleri, veteriner hekimler ekonomiyi
harekete geçirebilecek olan meslek grupları olduğu hâlde, bunlara
yeterli imkânlar sağlanmadığı için maalesef böyle bir
sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız.
Zenginler zenginleşirken Türkiye'nin
kaymağını yiyor. 2002 yılında Türkiyede dolar
milyarderi sayısı 4 iken, 2014 yılında dolar milyarderi
sayısı 34e çıkıyor. Çok laf yalansız, çok mal
haramsız olmaz. İşte bu hanı yağma düzeninde geline
geline bir noktaya gelindi, geldiğimiz nokta 17, 25 Aralık. 17, 25
Aralık yolsuzluk operasyonları başladıktan sonra AKPnin
şekli şemali değişti, doğal olarak, burada
çoğunluğu olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi de
değişti. 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra
Türkiye'nin önünde 2 tane temel sorun konuşulmaya başlandı.
Bunlardan bir tanesi paralelle mücadele, diğeri ise çözüm süreci.
Paralelle mücadele, tabii ki evveliyatını daha
önceki konuşmalarda ifade ettim ama, beraber yürüdükleri, yağan
yağmurda beraber ıslandıkları, 2010 tarihinde bir tarafta
Bu seçim on seçime bedeldir. diyen siyasi iktidar varını
yoğunu Anayasada yargı
bağımsızlığını ortadan kaldıracak
referandumu sağlamak için harcarken diğer tarafta, beraberinde
yürüdüğü, şimdi paralel diye itham ettiği kitle de Bu önemli
bir seçimdir, ölüler bile mezardan kalkıp oy kullanmalıdır.
demişti. Dedi ama gelinen noktada hakka, hukuka aykırı, yetim
hakkına tecavüz eden, haram sofrasında beslenen bir durum da ortaya
çıkınca bunun delilleri ortaya çıktı. Bu deliller kimsenin
inkâr edemeyeceği, herkesin gördüğü zaman saçını
başını yolduğu, fotoğraflarla, görüntülerle, telefon
kayıtlarıyla belli oldu. Yani kasaların içerisinde,
kutuların içerisinde, bavulların içerisinde dudak uçuklatacak
rakamlarda milyon dolarlar, saatler vesaire...
Şimdi, AKP bunun ucunun kendi Hükûmetine
gittiğini biliyor, 4 siyasi, Bakanı en azından suçüstü ama
onların Hükûmetinin müteselsil sorumluluk esasıyla AKPnin hükmi
şahsiyetine de yönelmiş ve başka alanlarda, özellikle 25 Aralık
operasyonunda Sayın Başbakana, o dönemin Başbakanına kadar
giden bir yolsuzluk operasyonu. Bu yolsuzluk operasyonunu sonuçsuz
kılabilmek için 17 ve 25 Aralık tarihinden itibaren bu Meclis
meşgul edilmiştir, devlet organlarının tümü meşgul
edilmiştir, basın-yayın organlarının tümü meşgul
edilmiştir; amaç, delilerden kurtulmak. Bunun için ilk günlerde Adli
Zabıta Yönetmeliği saç baş yolduracak bir şekilde
değiştirilmiş ve o dosyalar içerisinde ne gibi delil var, bu
deliller kimlere kadar gidiyor, kimler şüpheli olabiliyor; bu değişiklik
yapılmak suretiyle bunlar öğrenilmiştir. Hemen peşinden,
soruşturmayı yapan polislerin elinden dosyalar
alınmış, savcıların elinden dosyalar
alınmış; hâkimler, savcılar ve polisler sağa sola sürülmüştür.
Yetmemiştir, bu delilleri delil olmaktan çıkarmak amacıyla Ceza Muhakemesi
Kanununda, Ceza Kanununda, İnternet Kanununda ve ilgili mevzuatlarda
süratli bir şekilde kanun değişiklikleri
yapılmış, bu değişikliklerle biri diğerini
çelişki nedeniyle nakzeder hâle gelmiş, o hâle gelmiş ki kanun
teklif ve tasarıları Meclisten gelip geçerken pinpon maçını
seyreden seyirciler hâline dönüştük. Pinpon maçını seyrederken
topu seyreden gözlerin ne kadar sağa sola kaydığını
elbette takdir edersiniz.
Değerli arkadaşlarım, işte, bugün
görüştüğümüz yasayı -o pinpon topu gibi- Haziran 2014 tarihinde
yani bundan dört ay kadar önce, yine Şubat 2014 tarihinde yapılan
değişikliklerle mukayese etmek gerekiyor. AKP bu 17, 25 Aralık
soruşturmalarında delillere ulaşabilmek için Ceza, Ceza
Muhakemesi, İnternet Kanunu ve ilgili mevzuatta değişiklik
yaparken hürriyetçiliğe, savunma hakkının genişletilmesine
dair düzenlemeler yapmıştır. Ama bir düzenleme daha
yapmıştır ki, kendisine karşı ya da
yandaşlarına ya da zülfüyâre dokunanlara karşı
ulaşılmasını engellemek amacıyla Ceza Muhakemesi
Kanunundaki birtakım tedbirlerin alınmasını makul
şüpheden almış, bunu somut delile dayalı kuvvetli
şüpheye dönüştürmüştür. Bu, tabii ki temel haklar
açısından makul şüphe kavramına verilen yanlış
anlamdan dolayı kısmen doğru kabul edilebilir bir durumdu.
Hukuki olmasını temenni ederdik, hukuki olmayıp suç
delillerinden korunmak amacıyla yapıldığını bugün
bu kanunun buraya getiriliş sebebiyle anlamış bulunuyoruz.
Şimdi, bu tasarıyla avukatların delillere
ulaşması gizlilik kararı nedeniyle
zorlaştırılıyor. Niçin? Çünkü daha önce paralel
yapının kendisine karşı yapmış olduğu
soruşturmalarda kendini koruyacak değişiklikleri daha önce
yapmıştı AKP, şimdi kendisi paralel yapıya
karşı bir mücadele verirken, istiklal mücadelesi verirken onun
savunma alanlarını daraltmak istiyor. Yani paralel yapının
avukatları delillere ulaşamasın, gizlilik kararı
Yani
kuvvetli suç şüphesine değil de makul şüpheye dayalı olmak
üzere arama, gözaltına alma, tutuklama gibi kararlar kolayca verilebilsin.
Değerli
arkadaşlarım, işte yargı bu kadar şahsi, bu kadar
siyasi ve bu kadar, demokratik değerlerden
uzaklaştırılmıştır. Bunun sonu, demokrasi trenine
binerek gelen AKPnin demokrasi treninden bugün indiğinin işaretidir;
indi, bundan sonra diktatörlük trenine biniyor. HSYKyı, Yargıtayı,
Danıştayı üzerine AKP şapkası giydirerek
siyasallaştıran AKP, buradan siyasal kararlar üretmekte mahirdir.
Dolasıyla, bu maharetini, temenni ederiz ki Türkiye'nin gerçek
sorunlarıyla ilgili doğru dürüst çözümler üretmeye kullansın.
Bu kapsamda ifade etmek
istediğim bir husus da şudur: AKP Bu süreçte istiklal mücadelesi
veriliyor paralele karşı... Evet, bir paralel var bu Türkiyede.
Türkiye'nin hükümranlık hakkını, millî hâkimiyetini ortadan
kaldıracak şekilde terör örgütü PKK vergi topluyor, asker topluyor, okul
açıyor, şehitlik açıyor, asayiş kontrolü yapıyor ve
devlet yetkisinin bu ana unsurlarının tamamını
Güneydoğu Anadolunun bazı il ve ilçelerinde uyguluyor, 5 yerde
özerklik ilan ediyor. İşte paralel devlet budur. Bu devletle mücadele
etmesi gerekirken bununla oturuyor, terör örgütüyle müzakere ediyor,
arkasından da bağırıyor Batılı ülkeler PKK terör
örgütünü meşrulaştırmak istiyor. diye.
Meşrulaştıranın ta kendisi AKP değil mi? Meşrulaştıranın
ta kendisi masaya oturmak suretiyle PKKyla pazarlık yapan AKP değil
mi? Neyin pazarlığını yapıyor? Yapılan
pazarlık belli, belli, besbellidir, o da millî hakimiyet
pazarlığıdır. İşte o millî hakimiyet,
Kurtuluş Savaşıyla elde edilmiş bir millet değeridir.
Bu millet değerini silah tehdidi altında terör örgütüyle
pazarlık etmek demek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluş felsefesinin ve ondan sonra gelişmiş olan tüm
değerlerinin ihlali anlamına gelir. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Özgündüz konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında bu teklifle
Hükûmet, iktidar partisi kendisine uygun bir yargı, bir
yapılaşma yapmaya çalışıyor. İktidar, iktidar
olmadan önce Ben yasaklarla, yoksullukla, yolsuzlukla mücadele edeceğim.
diyordu. Geldiğimiz noktada ne yazık ki gırtlağına kadar
yolsuzluğa batmış ve yasakçı bir Hükûmet olmuş. En son
biliyorsunuz, Mecliste kurulan, şüpheli bakanlarla ilgili Meclis
Soruşturma Komisyonu Başkanı, iktidar partisinden birisi, bir
yasak kararı istedi, sulh ceza mahkemesi de verdi. Hükûmetin yasak karnesine
baktığımız zaman geçmişte, 2011de şike
davasında yasak getirdi. Yine 2008de Aktütün saldırısıyla
ilgili, 17 askerin şehit olmasıyla ilgili soruşturmada yasak
getirildi. Yine IŞİDin 16 Haziranda 49
vatandaşımızı, konsolosluk görevlisini esir almasıyla
ilgili yasak getirildi. Başbakanlık ofisindeki böcek davasıyla
ilgili yasak getirildi. Dışişleri Bakanlığında,
kendi toprağımız olan Süleyman Şah Türbesine
saldırıyla ilgili yapılan komployla ilgili -ne yazık ki
ülkenin Dışişleri Bakanı ve diğer yetkililer işin
içindeydi- yasak getirildi. Efendim, Adanadan, Hataydan Suriyeye, eli
kanlı teröristlere silah taşıyan tırlarla ilgili davada
yasak getirildi. Reyhanlıda 52 yurttaşımızın yine
IŞİD teröristleri tarafından katledilmesiyle ilgili yasak getirildi.
2012de Suriyede düşen uçakla ilgili yapılan soruşturmada yasak
getirildi. Efendim, Uluderede yine uçaklarla katledilen 35
yurttaşımızla ilgili davada yasak getirildi. Yüksekovada
askerimizin şehit edilmesiyle ilgili yasak getirildi. Bingöl saldırısıyla
ilgili yasak getirildi ve en son 17 Aralıkla ilgili yasak getirildi. Neden
korkuyorsunuz? Neden korkuyorsunuz arkadaşlar, neyi yasaklıyorsunuz?
Yasaklayamazsınız. Biz buradan
açıklarız, Meclisten açıklarız bu kürsüden; hadi
bakalım, yasağınızı deliyoruz. Adli Tıp Kurumu
raporu verdi, rapor burada elimde, açıklıyorum. Alın size yasak.
Yasağınızı deliyorum. Efendim ne diyor bu adli tıp
raporunda? Bakanlığa bağlı adli tıp. Yakında da
adli tıpla ilgili bir kanun gelirse de şaşmıyorum.
Şimdiden de uyarıyorum. Efendim, 17 Aralıkta 25 Aralıktaki
ses kayıtlarıyla tapelerin uyumlu olduğuna, herhangi bir
şekilde anlam bütünlüğünü bozacak bir şekilde bir hatanın
olmadığına, herhangi bir cümle ekleme ve çıkarma
olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu. Yasağınızı
deldim. Ne olacak şimdi yani?
Değerli arkadaşlar, bu şekilde
yapamazsınız. Yani bu mantıkla giderseniz altında
kalırsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Savcının verdiği, çöpe atılacak
takipsizlik kararı. Bakın, şimdi buna dayanacak yarın,
şimdiden söylüyorum. Savcı ne diyor? Savcı verdiği
takipsizlik kararında bile diyor ki: Efendim, rüşvet suçunun
oluşması için anlaşmanın yapılması, işin
yapılmasından önce veya en geç yapılması
sırasında bu menfaatin temin edilmesi gerekir. Burada temin edilen menfaatlerin
koşulları varsa irtikap veya görevi kötüye kullanma suçunu
oluşturur. Peki, savcı efendi, ne yaptın kardeşim,
irtikaptan, görevi kötüye kullanmaktan? Bir şey yok. Yani bu kararda
savcı zaten açıkça diyor ki: Burada, efendim, spesifik olarak bir
iş karşılığı bu menfaatler verilmediği için
ben bunu rüşvet kabul etmem ancak irtikap olabilir, 3628e göre usulsüz
hediye verme olabilir, fakat ben bunu rüşvet kabul etmiyorum. Bu nedenle
takipsizlik kararı veriyorum. Baştan sona saçma sapan
Bugün itibarıyla
bu takipsizlik karanına itiraz ettim.
Zamanım yok, söyleyeceğim. Bunu demek
istiyorum. Süleyman Aslanın evinde yakalanan paralar Süleyman
Aslanın beyanına göre
Bu paralar yok demiyor savcı, bütün
bunlar var. Ayakkabı kutularındaki paralar var, sabittir. diyor.
Ama efendim neymiş? Bununla Osmancıkta imam-hatip lisesi
yapılacakmış, bir de Bosna-Hersekte üniversite
yapılacakmış. Sizin bir milletvekilinizin avukatı gitti
dedi ki: Bu paralar Bosna-Hersekteki üniversiteye ait paralardır. Bana iade
edin. Savcı efendi de iadesine karar verdi. O milletvekilinin kim
olduğunu biliyorsunuz, ismini vermiyorum diyorum.
Dolayısıyla, yasaklarınızı
tanımıyoruz ve yasaklarınızı delmeye devam
edeceğiz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
Şahsı adına son konuşmacı,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Yaklaşık kırk beş gündür bu kanun
teklifi yeterince değerlendirildi, hukuk camiasında tahlil edildi,
tabiri caizse herkes eteğindeki taşları döktü. Burada özellikle
özel kanun anlamında, bireye özel kanun çıktığından,
birilerinin korunduğundan bahsedildi. Buna kısaca cevap vermek
istiyorum ben.
Bireye özel kanun
Hukuk fakültesinden
hatırladığımız kadarıyla biliyorsunuz, kanunlar
genel düzenleyici işlemdir, nesneldir, objektiftir, dolayısıyla
herkesi kapsar. Suna Kan, İdil Biret, bunlar üstün yetenekli çocuklar.
Şu an müzik virtüözleri kendileri. Üstün yetenekli çocukların yurt
dışına gönderilmesi için isim de kanun zaptına geçirilerek
kanun çıkarılmıştır 1948 yılında.
İlgilenmek isteyenler, 5245 sayılı, 1948 yılında
çıkarılan Kanun.
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde çıkan bu kanundan
sonra, belki içerik olarak, belki şekil olarak özel kanun yorumları
yapılsa da, hukuk tarihimize geçmiş Suna Kan, İdil Biret Kanunu,
özel kanundur.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ramazan Bey, hiç
olmadı yani!
LEVENT GÖK (Ankara) Bu uymadı, daha uygun bir
şey bul.
ALİ ÖZ (Mersin) Yolsuzluk değil. Onunla bunu
mukayese edemezsin.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
ALİ ÖZ (Mersin) 17,25 Aralıkla ne
alakası var!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Benzetmeye bak ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; makul şüpheyle ilgili 6526 sayılı
Yasa, biliyorsunuz, Terörle Mücadele Kanunuyla ilgili bir yasa. Bu yasadan
önce makul şüphe şartı vardı. Fakat makul şüphe
şartı sadece ihbarla, olgulara dayanmadan, kişilerin temel hak
ve hürriyetleri ihlal edilerek konut dokunulmazlığı ihlal
edildi. Bunun üzerine, 6526 sayılı Yasada somut delile dayalı
kuvvetli şüpheye geçildi. Aslında burada kanun koyucunun muradı
da somut delildeki olguların ve emarelerin somutluğuydu. Ancak
uygulamada o hâle geldi ki ispat için gerekli
Şöyle örnek verebilirim ben:
Arama, koruma tedbirlerinin en hafifi olduğu hâlde, aramadan da öte el
koyma, tutuklama, hatta mahkûmiyete ilişkin sıralamada aramayla
mahkûmiyete ilişkin, tutuklamaya ilişkin kriter aynı oldu.
Dolayısıyla böyle bir durum olunca arama kararları verilemez
hâle geldi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kanuna uymadılar mı?
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla,
İstanbul Hukuk Fakültesinden hocam olan Feridun Yeniseyin bu kanunla
ilgili bir açıklaması var, diyor ki hocamız: 6526
sayılı Yasayla yapılan değişiklik koruma
tedbirlerinin uygulanması için bulunması gereken şüphenin kuvvet
derecelerinin yoğunluğu açısından önemli sonuçlar
doğuracak niteliktedir. Zira, kişi haklarından özel hayatı
ilgilendirdiği ve en son çare olmadığı için, kural olarak
makul şüphenin bulunduğu hâllerde arama yapılabildiği hâlde
kanun koyucu çıtayı yükseltmiş ve neredeyse tutuklama
kararı verilmesi için gereken kadar kuvvetli şüphe bulunmasını,
bunun da somut delile dayandırılmasını istemiştir.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) O teklifi kim
vermiş Ramazan, kim?
RAMAZAN CAN (Devamla) Yani, arama kararı
verilemez hâle getirilmiştir. Esasında aramanın amacı delil
elde etmektir. Ortada delil varsa arama yapılması zaten lüzumsuzdur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Onu siz getirdiniz,
siz. Kendin verdin, kendin. Eline tutuşturuyorlar, imzalıyorsun,
haberin yok!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ya, sen
vermemiş miydin onu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sizi tutuklamasınlar diye
siz verdiniz, siz.
BAŞKAN Bir dinleyelim mi arkadaşlar?
Sayın milletvekilleri
RAMAZAN CAN (Devamla) Arkadaşlar, ben Komisyonda
bunu yüreklilikle değerlendirdim, dedim ki, 6526 sayılı
Yasanın çıkmasını 17 ve 25 Aralık olayları tetiklemiştir,
doğrudur dedim. [MHP ve CHP sıralarından alkışlar(!)]
FARUK BAL (Konya) Doğru
Bravo!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bravo!
RAMAZAN CAN (Devamla) 6-8 Ekim Kobani olayları da
bu teklifin verilmesini tetiklemiştir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İtiraf mı ediyorsun,
Kobani için mi çıkarıyorsunuz? Teröristleri serbest mi
bırakacaksınız?
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu doğrudur ama şunu da
özellikle söylemek isterim: Ömer Süha Aldan ve Sayın Ali Rıza Öztürk
de Biz ilke adına, hukukçuluk adına 6526yı
eleştirmiştik, makul şüpheden yana durmuştuk; bugün de ilke
adına, Cumhuriyet Halk Partisi, diğer milletvekilleri ne derse desin
biz makul şüpheden yanayız, bu teklifi de
eleştirmeyeceğiz. demiştir.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Biz de onu
eleştirmiyoruz ki!
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Biz seni
eleştiriyoruz ya!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Biz sizin
çelişkinizi ortaya koyuyoruz.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
gerekse mukayeseli hukukta makul şüpheye ilişkin uygulamalar nettir,
Yargıtay uygulaması da nettir. Netice itibarıyla uygulayıcılardan
kaynaklanan problemden dolayı eğer bir sıkıntı varsa
yasa koyucu da bu sıkıntıyı çözmekle mükelleftir.
Diğer taraftan, müdafinin dosyaya erişimiyle
ilgili, biz avukatlar olarak müdafinin dosyaya her zaman erişmesini
isteriz. Ancak, 157nci maddede -ceza muhakemesinin
soruşturmasının gizli olduğu- savunma hakkına halel
gelmemek kaydıyla sınırlamıştır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Savunma
hakkına halel geliyor şimdi ama.
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla katalog
suçları kapsamına alındı
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya, 17 Aralıkta
serbest bıraktınız. Bakanların avukatları gitti, her
şeyi aldı geldi.
RAMAZAN CAN (Devamla) 641 sıra sayılı
Kanun Teklifim de burada idi, bu da hayra vesile oldu diyorum
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) İşiniz
bitti, şimdi de
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) 285ten ceza
almış bir avukat var mı bu sürede?
RAMAZAN CAN (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Gizliliği
ihlalden ceza almış bir avukat var mı?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.
Süremiz on beş dakika. Yedi buçuk dakika soru
soralım, geri kalan yedi buçuk dakikada da Sayın Bakan sorulan
sorulara cevap verecek.
Sayın Erdoğan, buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2002den bu yana kaç cezaevi
yaptınız?
İktidara geldiğinizde cezaevlerindeki yatak
kapasitesi neydi, bugün nedir?
2002de ne kadar tutuklu ve hükümlü vardı,
şimdi bu sayı nedir?
Dünya lideriyiz., Ekonomi uçtu., Her sorunu çözdük.
diyorsunuz, iktidarınız dönemindeki suç ve suçlu
sayısındaki artışın sebebi nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yok, yok
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tanal
ALİ ÖZ (Mersin) Tanal da yok efendim.
BAŞKAN Aa, Sayın Tanal nasıl gelmedi!
Sayın Eryılmaz
O da mı yok?
Sayın Dibek
Teşekkür ederim Sayın Dibek, bir tek siz
buradasınız.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Evet,
buradayım Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bürokrat arkadaşlar burada,
ben şunu merak ediyorum -ben de bulabilirim belki ama onlarda belki
hazır var- Alman ve Fransız Yargıtayı ve
Danıştayıyla ilgili olarak sayıları
arkadaşlarımız size verirlerse, siz de bizlere sunarsanız.
Evet, yani Almanyadaki Alman Yargıtayı ve
Danıştayında kaçar üye var ve Fransadaki Yargıtay ve
Danıştayda -yani muadillerinde diyelim- kaçar üye var? O iki ülke
ölçek olarak Türkiyeye yakındır, o ikisi yeter.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Başbakan
Başdanışmanı Etyen Mahçupyan 25 Kasım 2014te CNN
TÜRKte Şirin Payzının sorularını yanıtlarken
17-25 Aralık rüşvet yolsuzluk soruşturmaları için İnsanların
büyük çoğunluğu Türkiyede yolsuzlukların olduğuna
inanıyor, AKP seçmeninin de yarısı. Yapılan bir sürü
çalışma var. AKP seçmeni parti içinde yolsuzluklara
bulaşmış insanların olduğunu düşünüyor, bunlardan
memnun değil ve bunların değiştirilmesini istiyor. Tersine
darbe tehlikesinden kurtulmak uğruna bir süre daha yolsuzlukları
taşımaya razı oldu toplum. açıklamasını
yaptı. Siz son olarak Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonunun
almış olduğu bu yasaklama kararıyla bu sözleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu, 17-25 Aralık asrın
yolsuzluğu olarak Başbakanın Danışmanı dahi
şunu söylüyor, diyor ki: 17-25 Aralıkta yolsuzluk var ama darbe de
var. Vatandaş darbeye karşı Başbakanın yanında
yer aldığından dolayı yolsuzluklar çok ciddiye
alınmadı. gibi bir ifade.
Şimdi gelinen nokta itibarıyla iki kere ikinin
dört ettiği gibi bu yolsuzlukların da olduğu ortada. Fakat
özellikle bu 17-25 Aralıktan sonra HSYKda yaptığınız
değişikliklerle atanan hâkimlerle bu işlerin
kapatıldığını görüyoruz.
Gelinen noktada, bu ülkenin Adalet Bakanı olarak
vicdanınız rahat mı, bu soruyu sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, KCK bir paralel devlet
yapılanması mıdır? 6-7 Ekim olaylarını
örgütleyenler KCKlılar mıdır? KCKlıların
hapishaneden salıverilmeleri yasaların zorlaması sonucu mu olmuştur
yoksa KCKlıların salıverilmesi yasaların gereği
olarak mı gerçekleşmiştir? KCKnın ana sözleşmesini
İmralıdaki kitle katliamcısı Öcalan mı
yazmıştır? Öcalan yazdıysa onu İmralıdan
dışarıya kim sızdırmıştır,
çıkarmıştır? KCKlılar hakkında, bu sözleşme
gereği yaptıkları faaliyetler dolayısıyla mı
soruşturma yapılmıştır? KCKlılar Öcalanın
yazdığı sözleşme gereği yargılandılarsa
sözleşmeyi yazan baş terörist Öcalan hakkında herhangi bir
soruşturma yapılmış mıdır? Yapılmadıysa
Türkiyenin bütünlüğüne kasteden terörist başı Öcalan
hakkında tahkikat başlatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Dün geceki rekoru kırdınız
Hocam. Bugün yeni bir rekor soru sormada. Bir dakika içinde
Bravo.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, 17-25 Aralıktan sonra
polise, bu operasyonların içerisinde yer alan polislere karşı,
karşı operasyon yürüttünüz algı operasyonu adı
altında. Dolayısıyla, benim sormak istediğim şu: 17-25
Aralıktan sonra bu tutuklamalarda görev alan kaç polise operasyon
yapıldı? Bunlardan kaçı tutuklandı? Savcının
tutuklama kararıyla mahkemeye sevk ettiği polisleri serbest
bırakan hâkimler sizce paralel yapının üyesi midir? Bu kanun
çıktıktan sonra bu hâkimlerin defterini dürecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) -Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi 17-25 Aralık
yolsuzluk ve rüşvet operasyonları nedeniyle kamuoyunun gündemine
gelen tape kayıtları ve şüpheliler arasındaki
konuşma tutanaklarının Adli Tıp Kurumu tarafından daha
önce iddia edildiği gibi montaj değil orijinal olduğuna karar
verildi. Bu karardan sonra söz konusu dosyalar hakkında takipsizlik
kararı veren savcılar hakkında Bakanlığınızca
herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
Yapıldıysa nasıl bir işlem yapıldı?
Yapılmadıysa bununla ilgili bir işlem yapmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci soru: Arama kararı verilebilmesi için
somut delillere dayalı kuvvetli şüphe kriterinin makul
şüpheye dönüştürülmesinin sebepleri nelerdir? Bu
değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu? Amacınız nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben dün akşam da Sayın Bakana sormuştum,
net bir cevap alamadım. Türkiyede belki AKP Hükûmetinin en doğru
yaptığı şeylerden bir tanesi adliye binalarının
yenilenmesi oldu ancak benim seçim bölgem Boluda her nedense bu adliye
binasıyla ilgili herhangi bir yenileme çalışması somut
olarak bir noktaya ulaşamadı. Ben dün akşam da sordum, daha önce
Komisyonda da sordum Sayın Bakanım. İlçelerdeki bazı
adliyeler kapatıldı, merkeze de bağlandı. Gerçekten,
meslektaşlarımız, hâkimler, savcılar, avukatlar herhangi
bir şey yapamaz hâle geldiler binanın fizikî koşulları
sebebiyle. Ne zaman somut olarak biz Boluda adliye binasının temelini
atacağız? Bu sorunun net bir cevabını istiyorum.
BAŞKAN Dilek Akagün Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki gün önce Bülent Arınç
toplantıda HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaşa
yüklenerek, yaptığı açıklamaların Abdullah
Öcalanı zor durumda bıraktığını, Öcalanın
bile talep etmediği
Öcalanla Hükûmet olarak görüşmediğimiz,
MİTin bu görüşmeleri yaptığı bilindiği hâlde
onun taleplerinin dışında birtakım şeyleri ileri
sürmek suretiyle Öcalanı zor durumda
bıraktığınızı bilmiyor musunuz? Siz kimin
sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalanı itibarsız hâle
getirmek istiyorsunuz? gibi sözler söyledi. Şimdi, bir Adalet Bakanı
olarak ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm
edilmiş olan Abdullah Öcalanın itibarsızlaştırılması
gibi bir tavra siz de katılıyor musunuz? Çok itibarlı mı
buluyorsunuz? Zor durumdan kurtarmak amacıyla ne gibi
çalışmalarınız var? Bülent Arınçın
görüşlerine katılıyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Erdoğan
2002den bu yana kaç cezaevi kapandı, açıldı? sorusunu sordu.
2002 dâhil, bugüne kadar 94 tane cezaevi açılmış ama bu süre
içerisinde de 247 tane cezaevi kapatılmış, bunu ifade edebilirim.
Şu anda 156.232 tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde var. Tabii,
cezaevlerindeki tutuklu, hükümlü sayılarında artış var. Bu
çok açık, net ortada. Bunun da değişik nedenleri var. Sadece suç
işleme oranının artması değil, yeni Ceza Kanunu ceza
miktarlarını artırdı, bir. İkincisi, eskiden
cezaların infazı yüzde 40tı, şimdi cezanın üçte 2si
infaz ediliyor. Tabii, infaz süreleri oldukça artırıldı, içeride
insanlar daha fazla kalıyorlar. Bu da diğer bir etken. Tabii, yeni
suç türleri ortaya çıktı. Bunlar nedeniyle de mahkûmiyetlerde
artış var. Öte yandan, dosyaların karara bağlanma konusu
hakeza bunlar da artışa neden olan hususlar. Daha bunun pek çok
nedeni var. Bir de suç ve suçluyla mücadele konusunda tabii daha aktif bir yapı
da ortaya çıktı. İmkânların artması, delilleri toplama
konusundaki teknolojik gelişmeler de bunda etken ama daha pek çok neden
var. Bunu özellikle ifade etmek isterim.
Şu anda cezaevlerimizde kapasitenin üstünde bir
doluluk oranı var, bunu biz de fark ediyoruz. Bu oranları daha iyi
bir noktaya çekmek için de çalışmalarımız devam ediyor.
İnşaatı bitmek üzere olanlar var, devam edenler var, proje
aşamasında olanlar var. Biz oradaki doluluğun makul bir seviyede
olmasını ve herkesin daha rahat bir ortamda cezasını
çekmesini arzu ediyoruz. Bunun için de Bakanlık olarak
çalışmalarımız devam ediyor. Bir tanesi bu.
Öte yandan, Sayın Dibek bir soru sordu. Ben onun
cevabını alınca sizinle paylaşacağım,
arkadaşlarımız takip ediyorlar.
Sayın Acarın sorduğu soru. Tabii bir
başdanışmanın açıklamasıyla ilgili sorular sordu
ama onun cevabını siz oradan alırsanız daha iyi. Çünkü ben
Bakan olarak bir başdanışmanın görüşlerini tevil
etmek, açıklamak, ona destek vermek, falan demek gibi bir makamda değilim
ancak sizin bu sorunuzla irtibatlı başka arkadaşlarımızın
da benzer nitelikte soruları oldu 17 Aralık, 25 Aralıkla ilgili.
17 Aralık, 25 Aralık hadiselerinin ne olduğu konusunda herkes
farklı bir değerlendirme yapıyor. Bazıları bunun bir
yolsuzluk operasyonu olduğunu söylüyor, bazıları bunun bir darbe
teşebbüsü olduğunu söylüyor, bazıları bunun Hükûmeti
indirmek veyahut da başka bir şekilde
itibarsızlaştırmak için planlı, düzenli bir operasyon
olduğunu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sizin vicdanınız ne
söylüyor Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Herkes
farklı bir noktadan bakıyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Vicdanınızı sordum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ama, bu
noktada işin doğrusu ne zaman ortaya çıkacak? Elbette
yargılamadan sonra çıkacak ve bunun üzerindeki siyasal rekabet
konusu, bu konular yapılırsa bundan herkes zarar görür.
Bakın, manşetler atılıyor.
İnsanlar otuz yıl, kırk yıl, elli yıl, yetmiş
yıl uğraşıyor, bir itibar kazanıyor. Milletvekili
olarak, bakan olarak, insan olarak hepimizin onuru kıymetlidir. Ama
gazetenin biri bir gün bir manşet atıyor, o manşetin
yaptığı tesiri Türkiye'nin bütün hâkimleri bir araya gelip berat
kararı verse o manşeti oradan silemiyor. Onun için insanların
itibarını, onurunu, haysiyetini herkesin koruması, gözetmesi
lazım; bu Parlamentonun daha fazla gözetmesi lazım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Önce herkesin kendisinin
gözetmesi lazım, önce kendisinin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Soruşturmanın gizliliği çok önemli. Bunun en önemli nedeni
şu: Lekelenmeme hakkının gereğidir. İnsanlar
soruşturulurken eğer aleniyet olursa -belki takipsizlik çıkacak,
belki dosya ileri gitmeyecek- oradan lekelenmesinler ama masumiyet karinesi de
var yargılanmayla alakalı.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Balyoz davasında niye
düşünmediniz Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, biz, bakın, hem lekelenmeme hakkı çiğneniyor, hem
masumiyet karinesi çiğneniyor ve hepimiz diyoruz ki: Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu kabul edilemez. Öte yandan da
insanları yargıladık, iddiayı tanzim ettik, kestik
faturayı, cezayı da infaz ediyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Balyozda, Ergenekonda
nasıl oldu Sayın Bakan?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sen de onu yapıyorsun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, ben, Balyoz, Ergenekonda da benzer lafları söyledim,
tutanaklar şahittir. Toplum ikiye bölündü; yarısı suçlu,
yarısı suçsuz. Ben bunun ikisinin de yanlışlığını
defalarca söylemiş insanlardan bir tanesiyim. O dönemde de bu ikiye
bölünme yanlıştı, şimdi de yanlış. Bizim,
hepimizin gerçeğin peşinde olmamız lazımdır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hadi ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Eğer
bir ülkede herhangi bir grubun ülkenin Hükûmetine karşı
yargının içerisinde kendisine yakın olan kişileri
kullanarak bir iş yapmaya teşebbüs ettiğine dair iddialar varsa
bunu hepimizin dikkate alması lazım. Yargı
bağımsız olacak, tarafsız olacak; bu, hukuk devletinin
olmazsa olmazı ama bu bağımsızlık,
tarafsızlık hiçbir şeyle bağlı olmamak anlamına
gelmez.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Bakan, savcıları telefonla arayan sizdiniz ama.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Olacak, olacak,
bağımsız değil, olacak.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Anayasayla, kanunla, hukukla ve bunlarla uygun vicdanla
bağlılığı ifade eder, bunun dışındaki
bağlılıkları reddeder. Eğer bir ülkenin hukukunu uygulayanlar
içerisinde bu bağlılıkları hâkim ve savcılar uygularsa
yani Anayasa, kanun, hukuk ve bununla uyumlu vicdani kanaatleriyle karar
verirlerse hukuk devleti orada güçlü olur, burada tereddüt olursa hepimizin
şikâyeti artar. Onun için, Hükûmeti bu olaylar üzerinden yıpratmak
için görüşler ileri sürülebilir ama yargının, ülkenin içerisinde
görev yapan bazı kamu görevlilerinin Anayasa ve yasayı tanımayan
bir şeyi ortaya çıkarsa o zaman hep beraber onun
karşısında da birlikte olmamız lazım. Bakın,
soruşturmalar başladı.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Savcıları
değiştiriyorsunuz efendim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Soruşturmalar başladı. Soruşturmaları başlatanlar
cumhuriyet savcıları, herkes
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öncekileri niye
değiştirdiniz? Onlar savcı değil mi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, izin verirseniz sadece şunu söyleyeyim.
BAŞKAN Buyurun, cümlenizi bitirin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Savcıların iddianameleri ve hazırlıklarına herkes
değer verdi ama soruşturmanın devamında da başka
savcılar bunlarla ilgili kararlar verdi, takipsizlik kararı.
Şimdi, soruşturmayı başlatan savcılar doğru,
dürüst, hakka, hukuka uygun; soruşturmayı nihayetlendiren
savcılar ise tam tersi, böylesi bir algı.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Ne
olacak?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) O da
savcı, o da savcı, onun görüşü niye çok kıymetli,
öbürününki niye, onun kararı niye öyle, öbürününki niye öyle; bu tamamen
siyasi duruşla ilgilidir.
Soruşturma Komisyonunun gizlilik kararı
Soruşturma komisyonları, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki bir adli
soruşturmayı savcı gibi Meclis adına yürüten komisyondur.
Savcılık vazifesi yapıyor, Ceza Muhakemesi Kanununu
soruşturma sürecinde uyguluyor. Soruşturma gizlidir. Eğer böyle
bir gizlilik ihtiyacı duyduysa öyle bir karar talep edebilir, hâkim de
böyle bir karar verebilir. Bu talep, bu karar hukuka uygun mu değil mi,
ona bakmamız lazım. Bu, hukuka uygun. İnsanların onurunu,
haysiyetini siyaseten de olsa ayaklar altına almak hiçbirimize
yakışmaz diyorum.
Ben tekrar teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Size göre uygun, sizin hukukunuza göre uygun.
BAŞKAN Sayın
Özgündüz, buraya gelip konuşabilirsiniz Sayın Bakanla. Oradan
bağırmanıza gerek yok.
27nci maddede üç adet
önerge vardır. Üç önerge de aynı mahiyettedir. Okutuyorum, birlikte
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı kanun teklifinin 27nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat Tuncel Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Mersin
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya
Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Münir Kutluata Kütahya Afyonkarahisar Sakarya
Emin
Çınar
Kastamonu
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer Süha Aldan Uşak Zonguldak Muğla
İsa
Gök Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk
Mersin
Kırklareli
Mersin
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile mevcut düzenlemenin korunması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Diğer
önerge üzerinde Sayın Münir Kutluata konuşacak, Sakarya Milletvekili.
MÜNİR KUTLUATA
(Sakarya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesiyle ilgili verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama organı olarak
çıkardığı kanunlarla Türkiye Cumhuriyeti devletinin hukuk
devleti niteliğini geliştirmek, adalet sistemini daha sağlam
hâle getirmekle yükümlüdür. Yüce Meclis olmasının sebeplerinden bir
tanesi de budur. Ne var ki bu yüce Meclis, AKP iktidarının elde
ettiği sayısal üstünlük nedeniyle görevini yapamamaktadır. Kanun
tasarı ve teklifleri çıkarılırken yasaların birinci
derecedeki maksadının AKP iktidarını yasal sorumluluktan
kurtarmak olduğu görülüyor. Bu yüzden kanunlarımızda
geliştirici düzenlemeler yapılamıyor, hukuk düzenimiz ve
kanunlarımız mefluç hâle getiriliyor, mevzuatımız
geliştirilmiyor, tahrip ediliyor.
Yasalar çoğu hâlde torba yasa şeklinde
getirilerek birbiriyle hiç ilgisi olmayan maddelerin aynı yasa içinde yer
alması nedeniyle ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülmesinin
önüne geçiliyor. Bir bütünlük içinde ele alınmadığı için
çoğu maddenin yasaya monte edilmesindeki özel amaçlar gözden
kaçırılıyor.
Diğer taraftan, en sıradan düzenlemeler bile
temel kanun niteliğine büründürülerek maddelerin ayrı ayrı
görüşülmesinin önüne geçiliyor. Çoğu hâlde, bazı kabul
edilebilir maddeler ile yasanın adrese teslim özel amaçları
perdelenmektedir. Âdeta, her yasal düzenlemenin en azından bir bölümü
iktidar mensuplarının ve suça bulaştırdığı
kamu görevlilerinin izlerini kaybettirmeye matuftur. Şimdi benzer bir
uygulamayla daha karşı karşıyayız. Esas amacın,
Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek yargı
organlarının iktidarın icraatlarının idari ve adli sorgulamasını
yapamayacak şekilde sulandırılması olduğu görülüyor.
Üzerinde söz aldığım 27nci madde diyor
ki: 2797 sayılı Kanunun 59uncu maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır. 59uncu madde ise, yürürlükten
kaldırılan bu madde adli yılın açılışıyla
ilgilidir, Her adli yıl Ankarada bir törenle açılır. diyor,
yürürlükten kaldırılan budur. Adli yıl açılış
günü ve açılış töreni bir anlamda Türk yargısının
bağımsızlığını kutlama günüdür.
Açılış törenleri sadece Ankarada yapılmıyor, barolar
aracılığıyla illerde de yargının
bağımsızlığına, adaletin önemine vurgu yapan
törenler düzenleniyor. Açılış günü ve törenleri, siyaset
dışı kalmaya gayret eden yargının temsilcileri
vasıtasıyla hukuk devletinin ve kuvvetler
ayrılığının öneminin vurgulandığı adalet
camiasının problemlerinin dile getirildiği bir platform
niteliğindedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara gelişinin
13üncü yılında bu açılış günü törenini neden
lağvediyor? Geride kalan on iki yıl içinde Türkiyede neler oldu da
bu ülkenin Başbakanları, Adalet Bakanları, hatta Cumhurbaşkanları
bağımsız yargının temsilcilerinin ev sahipliği
yaptığı toplantılara katılamaz hâle geldiler? Mademki
iş bu noktaya geldi adli yıl açılışı törenlerinin
iptali neyi çözecektir? Adil Türk yargısını AKP
iktidarının emrine sokuyor olma gerçeğini ortadan
kaldıracak mı? İktidarın içine battığı
yolsuzluk bataklığını gizleyecek mi? İktidarın
bölücü politikalarının ve ülkeyi kardeş kavgasına
sürükleyen uygulamalarının hesabını vermekten kurtaracak
mı? Hepsine verilecek cevap Hayır.dır. Peki, ne işe
yarayacak? Sadece iktidarın yaptıklarının yüksek yargı
tarafından yüzüne vurulmasından kurtaracak. O zaman iktidara
tavsiyede bulunmak lazım: Aklınızı başınıza
toplayın ve içine düştüğünüz yolsuzluk ve bölücülük
bataklığından bir an önce çıkın. Yüksek
yargının bulunduğu bir tören ortamında
yaptıklarınızın dile getirilmesine bile
katlanamadığınıza göre bunların hesabının
sorulacağı bir bağımsız yargı ortamında
durumunuzun ne olacağını gözden geçirmenizde yarar olduğunu
söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önerge üzerinde Sayın Gökhan
Günaydın konuşacak, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel burada
kişilerin onurlarıyla, itibarlarıyla ilgili bazı sözler
söylendi. Aynen katılıyorum, kişinin onurunu ve
itibarını korumak son derece önemlidir ancak bu konuda ilk görev
kişinin kendisine düşer. Bir siyasetçi, hangi siyasal partiye ait
olursa olsun, kazancının ve mal varlığının son
kuruşuna kadar hesabını her sorana büyük bir açık
yüreklilikle vermek zorundadır. Kimse siyasetten zengin olamaz, kimse
siyasetten zengin olurken çeşitli kurumların arkasına
saklanamaz.
Şimdi, masumiyet karinesinden söz ediyor Sayın
Bakan. Elbette masumiyet karinesi hepimizin bildiği bir genelgeçer
ilkedir. Ben yirmi yıllık hukukçuyum. Hukuk kitaplarının
tamamında eğer bağımsız yargıdan, tarafsız
yargıdan söz etmek istiyor isek yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki
baskısını engelleyecek mekanizmaları kurmak
gerektiğinden söz edilir. Eğer siz bağımsız
yargı, tarafsız yargıdan yanaysanız yapmanız gereken
ilk iş, müsteşarınızla beraber Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulundan istifa etmektir. İstifa ederseniz o zaman biz kendimizi
yargıya teslim edebiliriz, haklarında yolsuzluk iddiaları olan
siyasetçileri yargıya teslim ederiz, sonucunu bekleriz ama siz o
yargıyı böylesine biçimlendirirken Masumiyet karinesini bir
bekleyelim, bakalım ne diyecekler. diye kimse düşünmez.
Ben buradan bir kez daha ifade ediyorum: Eğer bir
kişinin yatak odasında, bilmem kaçıncı katta 7 tane yazar
kasa ya da çelik kasa çıkıyor ise, taktığı saatin
hesabını veremiyor ise, çikolata kutularıyla parayı cebe
atıyor ise kimse bana masumiyet karinesinden söz etmesin kardeşim.
Bunları böyle görmek ve böyle anlamak gerekir.
Şimdi, 146ncı yıl dönümünde
Danıştayın bir tören gerçekleşti ve bu törende dönemin
Başbakanı, Türkiye Barolar Birliği Başkanının
konuşmasını beğenmedi diye sonraki Yargıtay törenine
gitmeyeceğini ifade etti. Yargıtay Başkanlar Kurulu,
Yargıtay Başkanı, Başbakan o törene gelmeyebilir. Bu,
bizim 1943 yılından beri süren geleneğimiz.
Dolayısıyla, Barolar Başkanı elbette bu törene gelecektir.
diyemedi. Ne dedi biliyor musunuz? Gidelim, Başkanlar Kurulunda konuyu
bir görüşelim. dedi. Keşke böyle demeseydi; keşke yasama, yürütme,
yargı arasındaki güçler ayrılığına önce kendisine
saygı duyarak sahip çıkabilseydi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, Başkanlar Kurulundaki görüşmeleri
basına yansıdığı kadarıyla biliyoruz. 27 üye evet
diye oy kullanırken 14 üye diyor ki: Siyasetle aramızı
düzeltelim, Anayasa Mahkemesinin sahip olduğu geniş olanaklara biz de
sahip olalım. Bakın, eğer bu sözler doğruysa,
Yargıtay Başkanlar Kurulunda bu sözler konuşulmuş ise hiç
kimse Türkiyede yüksek yargının da bağımsız
olduğundan bize söz etmesin.
Bugün bir teklif getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: 1943
yılından beri devam eden bu retoriği ortadan
kaldıracağım. Yani, adli yıl törenleri artık yasal
dayanaktan yoksun kalacak. Ben şöyle söyleyebilirim normal, olağan
bir ülkede yaşasaydım: Ne olur ki? Önemli olan gelenektir, yasada
yazmasa da adli yıl törenleri böylece sürer gider. Hayır,
amacınızın ne olduğunu biliyoruz. Bu düzenlemeyi size
dayatan bugünkü Cumhurbaşkanının bir tek amacı var; bir
başkasının, yüzüne kendisini eleştirmesine tahammül
edememesi, eleştirel akla dayanamaması ve yüzüne karşı
gerçeklerin çarpılamaması.
Bakın, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel
Kuruluna gidiyor Başbakanken, her seferinde diyor ki: Acil bir
konuşmam var, görüşmem var, konuşma yapacağım,
gideceğim. Oysa devlet geleneği nedir? Herkesi dinlersiniz, sonra
Başbakan çıkar, konuşur. Her seferinde aynı mazeretle bir
Başbakan çeker gider mi? İşte, bu tavır bu görüşmelere
de yansımıştır ve siz şimdi bize bir yasa teklifi
getiriyorsunuz. Bir arkadaş da diyor ki: Kişiye özel kanun
çıkmaz. Kişiye özel kanun, üzülerek söylüyorum ki, bu yasama
döneminin alışkanlığı hâline gelmiştir,
artık bu alışkanlıktan lütfen kurtulun.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
28inci maddede üç adet
önerge vardır, bu önergelerden ikisi aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
İstanbul
Mardin
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk İsa
Gök Tanju
Özcan
Zonguldak Mersin Bolu
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge,
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 28. maddesinin Anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Münir
Kutluata
Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Efendim, Anayasa, bir kırımızı
ışık yakmıyor, katılmıyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili
Sayın Münir Kutluata konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesi vesilesiyle söz aldım.
Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinde noterlik konusunu düzenleyen maddeler
var, hâkim ve savcıların aylık gelirleriyle ilgili düzenlemeler
var ve nihayet, iktidarın esas amacına hizmet eden düzenlemeler var.
Kanun teklifini iki ana bölüme ayırabiliriz:
Perdeleme maddeleri ve esas gaye maddeleri. Eğer ayrı ayrı
getirilseydi hem noterlerle ilgili düzenleme hem de hâkim ve
savcılarımızın gelirlerinin iyileştirilmesiyle ilgili
düzenleme, gerekli geliştirmeler de yapılarak geçmiş
olacaktı. Esas amaç da ciddi tartışmalara konu edilerek belki
tahribatın önüne geçmek mümkün olacaktı. Öyle olmadı,
yapılması gereken iyileştirme, yapılmaması gereken
tahribatı gizlemek için kullanıldı.
Biz, MHP olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
noterlikle ilgili düzenlemeye katılıyoruz, hâkim ve
savcıların maaş düzenlemesini destekliyoruz. Bu arada, bunun
HSYK seçimlerine malzeme yapılmasını kınıyoruz.
Aynı zamanda, bariz bir adaletsizliğin giderilmesi için mahkemelerden
hapishanelere kadar hizmet gören bütün yardımcı adli personelin
faydalanmasını istiyoruz.
Danıştay ve Yargıtayın
sulandırılarak asıl fonksiyonlarını yerine
getiremeyecek hâle düşürülmesine çok ciddi itirazlarımız var. Bu
düzenlemelerin yolsuzluklardan aklanmamış, adaletin
karşısına çıkmamış iktidarın, hâkim ve
savcıları dağıtma, mahkemeleri baskı altına alma
çabalarının devamı olduğunu görüyoruz. Bu çabanın,
yargının beyni durumundaki HSYKdan sonra yüksek yargıya kadar
ulaştığı ve tekraren devam ettiği görülmektedir.
Danıştayın GalataPort ihalesinde yürütmeyi
durdurma kararı vermesi üzerine, Sayın Cumhurbaşkanı, 24
Kasım tarihinde Hukuk başka bir şey, yasa başka bir
şey. diyor. Biz de tam bunu söylüyoruz. Yasalar, hukuka uygun olursa
ayrı şeyler olmaktan çıkarlar, yasalarla adil bir hukuk düzeni
oluşturulmuş olur. Her türlü hukuksuzluğun önünü açan bu yasal
düzenlemelerden vazgeçin, yasalarımızı tahrip ederek ülkeyi
hukuksuz hâle getirmeyin.
Sayın Cumhurbaşkanı, hâkimlerini vatan
hainliğiyle itham ettiği Galataport kararını veren
mahkemeyi neden hedefine aldı? Cevabını burada görüyoruz.
Şimdi, bu yasayla Danıştay da iktidarın akçeli
işlerini durduramayacak hâle getiriliyor. Bu durdurma, Galataportla
ilgili üçüncü durdurmadır. Sadece bu konuyu bile ele alsanız, hukuk
sisteminin neden sistematik olarak yozlaştırılıyor
olduğunun farkına varırsınız.
Birinci durdurma 2005 yılında, ikincisi ise
2009 yılında gerçekleşmişti. Birinci durdurma kararı
sırasında zamanın Maliye Bakanı Unakıtan, Galataportu,
ödemesi kırk dokuz yıla yayılacak şekilde iş
adamı Sami Ofere vermiş ve iş adamına bunu verme
şekliyle ilgili -görüşmelerin otel odalarında, gece
yarısı bakanlıklardan yapılmasından ötürü- büyük
tenkitler almıştı. O dönemde dönemin Başbakanı,
Oferle görüşüp görüşmediği, tanışıp
tanışmadığı konusundaki sorulara, gündüz, onu
tanımadığını, gece, bir televizyon programında
ise onunla görüştüğünü söylemişti.
Değerli milletvekilleri, bakın, Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener, Galataport ihalesini
durduranların ihanetle suçlanması karşısında 2009
yılında O ihaleyi durduran benim, o durdurma kararını
uygulayan benim, Galataport, cumhuriyet tarihinin en büyük vurgun, soygun ve
imar rantı projesiydi. şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Bildiğiniz gibi, hatırlayacağınız gibi, o tarihten
sonra, bu mahkeme kararını uyguladıktan sonra, Adalet ve
Kalkınma Partisi içinde tutunamamıştı. Şimdi,
Danıştayın bu hâlde bile bu yasalarla fonksiyonsuz hâle
getirilmesi çabası ile Galataport meselesini bile yan yana koysanız,
iktidarın durumu ortaya çıkıyor.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır
İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Mersin Mardin
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Dilek Akagün
Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Zonguldak Muğla
Turgut
Dibek İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile mevcut düzenlemenin korunması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Diğer
önerge üzerinde Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, ben burada bu yasa görüşülürken sık sık sorulan
17 Aralık veya 25 Aralık soruşturmalarını
sormayacağım. Şu konuşmamda kaçak saraydan da
bahsetmeyeceğim ama Sayın Bakan buradayken ben de sormak istiyorum:
Türkiyede gerçekten adalet var mı? Milletvekili olarak bunu ben
soruyorum. Sayın Bakan, ben bunu niye soruyorum biliyor musunuz? Hani bir
7 Şubat süreci var Türkiyede, her dosya şimdiye kadar el
altından basına servis edildi veya kamuoyu bir şekilde bilgilenmiş
oldu ama şu MİT Müsteşarını neredeyse tutuklanmaya
götüren süreçle ilgili olan bu dosyayla ilgili herhangi bir şey ortaya
çıkmadı. Hatta öyle gizli bir dosya ki, arkadaşlar, bilmiyorum
biliyor musunuz, bakın, Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili olarak
kürsüden söylüyorum, Meclis kürsüsünden: Ben bu dosyasının
müştekisiyim, MİT Müsteşarı hakkında suç duyurusunda
bulundum Oslo süreciyle ilgili, Oslo toplantılarıyla ilgili; bunun
suç olduğunu iddia ettim ve müşteki olarak adımı da yazarak
dilekçeyi imzalayarak suç duyurusunda bulundum. Sonrasında, bu
soruşturma dosyasının başka dosyalarla
birleştirildiği ortaya çıktı. Ankarada özel yetkili
Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen diye bir
savcımız vardı, bir gün onunla konuştum. Evet, siz bu dosyanın
müştekisisiniz. dedi. Ancak, aradan bu kadar zaman geçti, üç
yılı aşkın bir zaman geçti, Türkiye Cumhuriyetinin bir
milletvekilinin müşteki olduğu dosyayla ilgili olarak Ya
kardeşim, sen müştekisin, nedir şikâyetin? Sen neden MİT
Müsteşarı hakkında suç duyurusunda bulundun? Şu
şikâyetlerini bir dinleyelim senden. diyen olmadı. Diyen olmadı
Sayın Bakan. Hatta, ben bu dosyanın suretini istedim, müşteki
olarak görmek istiyorum, en azından bana bunu verin dedim. Olmaz. bile
demediler. Hatta ben geçenlerde basında bir şey okudum; bu dosyayla
ilgili takipsizlik kararı yani kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmiş. Ya, bu karar da bana
tebliğ edilmedi. Şimdi, böyle bir şey olur mu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Mahkeme
yapılmış mı Tanju Bey, onu söyle sen. Hakikaten mahkeme
yapılmış mı?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, Türkiye Cumhuriyeti milletvekili
olarak kürsüden söylüyorum, müştekisi olduğum bir dosyayla ilgili
olarak ifademe başvurulmadı, Sen ne diyorsun? denilmedi. Hatta, bir
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş
Müşteki olarak sana bunu tebliğ ediyoruz. bile denilmedi.
Bakın, Sayın Bakanım, yarın sizinle
bir randevumuz var, ben sizden istirham ediyorum, lütfen şu dosyayla
ilgili en azından şu kovuşturmaya yer olmadığına
dair kararın bir suretini bana verin, itiraz hakkım var mı, yok
mu buna bir bakayım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen de mi adalet istiyorsun
Tanju Bey?
TANJU ÖZCAN (Devamla) 17 Aralık
soruşturmasıyla ilgili, Ali Özgündüzle ilgili en azından
şu yazılmış: Müştekinin itiraz hakkı
olmadığı için kararın kendisine tebliğine yer
olmadığına
En azından benimle ilgili böyle bir şey
yazıldı mı, bunu da merak ediyorum.
Arkadaşlar, bakın, Türkiyede adalet
olmadığını iddia ediyorum ve somut olarak bir olaydan
bahsederek bunu söylüyorum. Bazı arkadaşlarımız gülüyor ama
bunda gülünecek bir şey olmadığını da ifade etmek
istiyorum. Yarın bir gün benim bu sözlerimi,
yaşayacağınız olaylarla ilgili, inşallah
hatırlamak durumunda kalmazsınız. Atalarımızın
söylediği gibi Keser döner sap döner, bir gün hesap döner.
İnşallah, bunu hatırlamak zorunda kalmazsınız.
Bir de Sayın Bakan buradayken bir şey daha
sormak istiyorum, benim aklıma takılıyor: Türkiyede son
zamanlarda bazı dizilerle, televizyon dizileriyle bir algı yönetimi oluşturulmaya
çalışıldığını görüyoruz. Söyleyeceğim
isimlerini de: Kurtlar Vadisi diye şu anda yayında olan, şu
anda yayınlanan bir dizi var. Uzun süredir Hükûmetiniz bu dizi
aracılığıyla bir algı yönetimi oluşturuyor. Bir
de Star TVde Reaksiyon isimli bir dizi başladı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz izlemiyoruz, sen nasıl
izliyorsun ya?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ben çok merak ediyorum ve samimi
olarak soruyorum: Bu dizilerin senaryosunu Millî İstihbarat
Teşkilatı mı yazıyor? Hükümetiniz mi yazdırıyor?
Kültür Bakanlığı aracılığıyla bu dizilere
maddi destek sağlıyor musunuz? Gerçekten, bu dizilerin böyle bir
misyonu var mı, yok mu, bunun cevabını sizden samimiyetle duymak
istiyorum. Dünyada bu ilk. Hükûmet bir süreç yürütüyor, bu süreçle ilgili
kamuoyu desteği alabilmek için diziler aracılığıyla,
çok izlenen diziler aracılığıyla bir algı yönetimi
oluşturmaya çalışıyor, buna dikkat etmenizi istiyorum. Bu
dizileri iki bölüm arka arkaya izlediğinizde aslında ne demek
istediğimi de anlayacaksınız.
Ben, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 29. maddesine eklenen b) bendinde bulanan "otuz
beş" ibaresinin "otuzbeş" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 29. maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 29- 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununun 8. Maddesinin c) bendinin ikinci paragrafı
aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.
"İdari Yargı adayları için; hukuk
fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de
Türkiye'de hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden,
sınava girip başarı belgesi almış bulunmak"
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Zonguldak Mersin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 29 uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 29. maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 29- 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununun 8. Maddesinin c) bendinin ikinci paragrafı
aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.
"İdari Yargı adayları için; hukuk
fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de
Türkiye'de hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden
sınava girip başarı belgesi almış bulunmak"
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Dilek Akagün Yılmaz konuşacak.
Buyurunuz Sayın Akagün Yılmaz, Uşak
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben
buradan bir uyarıda bulunmak istiyorum önergemiz üzerinde konuşmadan
önce. Bu kanunun, şu anda görüştüğümüz teklifin 6ncı
maddesinde, biliyorsunuz, noterlerin elektronik işlemleriyle ilgili bir
düzenleme yapıldı. Bugün de gazetelerde bir haber var, MERNİS
sistemi çökmüş, 130 milyon kayıt, şu anda tehlike altında.
Nüfus sistemimiz çöküyor yani. Şimdi, biz de buradan uyardık,
Elektronik ortamda yapılan noterlik belgelerinin mutlaka fiziki ortamda
da hazırlanması gerekir. dedik. Ben, Sayın Bakandan rica
ediyorum -dinlemiyor bizi ama- lütfen o maddede -yeniden, tekriri müzakere
yoluyla- elektronik ortamda hazırlanan belgelerin fiziki ortamda
hazırlanması için gereken düzeltmeyi yapalım diyorum ve
uyarımı yapıyorum bu gazete haberinin üzerine.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Fiziki
ortamda da hazırlanıyor onlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Zaten olacak.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Şimdi,
özellikle, bugünkü verdiğimiz önergeye gelince, 655 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 29uncu maddesi üzerindeki
değişiklik önergemizde ise şunu öneriyoruz biz: Özellikle idari
yargıya alınan hukuk fakültesi mezunu dışındakiler
yani siyasal, iktisat, işletme gibi, hatta açık öğretim
fakültelerinden alınan insanlar idari yargıda yargıçlık
görevi yapıyorlar. Bu ise gerçekten yargıçlık göreviyle
uyuşan bir şey değil. Böylesi bir şeyin olmaması
lazım. Geçmişte belki hukuk fakültesi öğrencileri yeterli
değildi, hukuk fakültesi mezunları yeterince başvurmuyor
olabilirdi ama şimdi binlerce hukuk fakültesi mezunu var. Bunlar dururken,
yargıçlık hukuki bir olaydır yani hukuki muhakeme konusunda ve
hukuk bilgisi olmayan kimselerin, diğer işletme, iktisat vesair gibi
üniversite mezunlarının idari yargıda görev alması
doğru bir şey değildir. Bu nedenle biz önergemizin kabulünü
diliyoruz.
Onun ötesinde, bu madde aslında AKPnin yargıda
kadrolaşmasının bir başka unsurunu taşıyor.
Avukatlıktan yargıçlığa geçmek isteyenlerden beş
yıl görev yapanlar geçiyordu şimdiye kadar ama bu maddedeki
değişiklikle üç yıl görev yapanlar geçebilecek. Bu ise hepimizin
bildiği gibi önümüzdeki iki yıl içerisinde 8 bin hâkim ve savcı
alınmasını gerektirecek. Bu durumda üç yıl avukatlık
yapanlar mesleğe alınacakları için ve daha çok mülakatla
alınacakları için bu sefer AKPnin kadro yaratma
anlayışının biz burada tezahürü olarak görüyoruz. O nedenle
de avukatların beş yıl fiilen avukatlık yapmadan
alınmasının doğru bir yaklaşım biçimi
olmadığını düşünüyoruz. O nedenle de madde metninden
onu çıkardık. Hukuk mezunlarının, idari yargıda sadece
hukuk fakültesi mezunlarının olması gerektiği konusunda
talebimizi yineliyoruz. Pek çok hukuk fakültesi öğrencisi de hepimize
dilekçeler gönderdiler, Lütfen, bizim önümüzü tıkamayın. diye.
Bir başka konuda da yeniden sizlere bir bilgi vermek
istiyorum. Bundan sonra bir madde ihdası vardır. Biz özellikle Hakimler
ve Savcılar Kanununun 9 (a) maddesi çerçevesinde mülakat kurulunun
değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Madde
ihdasında konuşma şansımız olmadığı
için onunla ilgili konuşuyorum. Bütün olay -yargının
siyasallaştırılması,
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını kaybetmesi- aslında genç
savcı ve hâkim adaylarının ya da avukatlıktan geçenlerin
alındığı Mülakat Kurulundan geçmektedir. Özellikle Mülakat
Kurulu bağımsız, objektif kriterlere göre
davranmadığı için, daha çok, birikim, donanım ve muhakeme
yeteneğine bakmayıp politik tercihlerine baktığı için
işte balık baştan kokuyor. İlkin alınan genç
savcı ve hâkimler, işte hepinizin bildiği gibi önümüze paralel
yapı olarak da çıkabiliyor. O nedenle, biz, Mülakat Kurulunun
değiştirilmesi gerektiğini, 2, Adalet
Bakanlığından; 2, Adalet Akademisinden; 3, Barolar
Birliğinden; 1 de bunun yanında noterlerden; 1 de on beş
yıllık akademisyenlerden seçilmesi gerektiğini öneriyoruz.
Ayrıca, Mülakat Kurulunda yapılan bu sınavın kesinlikle
görüntülü olmasını ve yargı yolunun açık olması
gerektiğini düşünüyoruz. Bu, çok önemli bir şey.
Bakın, hangi iktidar gelirse
gelsin
Geçmişteki iktidarlar da aynı hatayı
yapmıştır, sizler de aynı hatayı yapıyorsunuz.
Hata yaparak politik tercihlerine göre almış olduğunuz o genç
hâkim ve savcılar, bugün istenilmeyen şekilde paralel yapı diye
önümüze koyduğunuz ve farklı bir örgütlenme içerisinde -hukuki
değil- sadece bir yerlere bağlı olarak işlem
yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Biz
hiçbir şekilde bir yerlere bağlı olmaksızın hukuki
formasyonuyla karar verebilecek hâkim ve savcıların olması
gerektiğini düşünüyoruz. Bundan sonraki madde ihdasımız
buna yöneliktir.
Ben, AKP Grubundaki
arkadaşlarımızın bu konuda duyarlı olmasını
buradan özellikle rica ediyorum. Bu konuda bizim madde
ihdasımızı dikkatle dinlemeleri gerektiğini
düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akagün Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Ben
teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 29. maddesine eklenen b) bendinde bulanan
"otuz beş" ibaresinin "otuzbeş" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Değerli Başkanım, anayasalar,
sadece bağlayıcı temel normlar değil, ait bulunduğu
dil grupları bakımından en özgün edebî metinlerdir. Ne var ki
yürürlükteki Anayasamız bakımından ikinci karinenin
doğruluğu söylenemez, fakat önerge, içeriği itibarıyla, dil
yazım kuralları itibarıyla doğrudur ama katılma yeter
sayısı olmadığı için yüksek takdire az ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım önergeye katılıyorum.
İzniniz olursa Sayın Akagün Yılmazın
noterlerle ilgili söylediği bir hususa açıklık getirmek
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Noterler,
düzenledikleri bütün evrakların hepsini fiziki olarak da
saklamaktadırlar. Elektronik ortama gelen bilgilerin evrakları da
noterliklerde muhafaza edilmektedir. Burada herhangi bir sorun yok, özellikle
Genel Kurula arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, Sayın
Komisyon Başkanının veciz ifadesi karşısında
gerekçemizi okutacağım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Komisyon Başkanı, sık sık
böyle konuşabilir misiniz rica etsem. Sizin bu konuşmanız
sayesinde gerekçe okutuyoruz.
Gerekçe:
Birden fazla haneli rakamlar yazı ile ifade
edilirken, birleşik yazılır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Şimdi bir yeni madde ihdası ve madde
ihdasına dair bir önerge vardır. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine
göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi
okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
yani 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 29. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz
"Madde 30 - 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununun 9/A maddesinin 9. fıkrası yürürlükten kaldırılmış,
10. fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş ve 6.
fıkrası aşağıdaki gibi
değiştirilmiştir.
"Mülakat kurulu; Adalet Bakanlığı
müsteşarı veya görevlendireceği müsteşar
yardımcısı başkanlığında, hukuk işleri
genel müdürü, Barolar Birliğinin her sınav için ayrıca
görevlendireceği üç üye, Noterler Birliğinin her sınav için
ayrıca görevlendireceği bir üye, Adalet akademisi yönetim kurulunun
her sınav için kendi üyeleri arasından belirleyeceği iki üye ile
toplanır. Bu üyeler tarafından üniversitelerin Hukuk Fakültesi Ceza
ya da hukuk bölümlerinden mesleğinde en az 15 yıl
çalışmış akademisyenlerden belirleyeceği bir üye ile
birlikte dokuz kişiden oluşur.
Mülakat görüntülü olarak kayda alınır ve
mülakat sonucuna karşı yargı yolunu başvurulabilir.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak
Muğla Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk İsa
Gök
Zonguldak Mersin
BAŞKAN - Sayın Başkan, Komisyonunuz
önergeye salt çoğunlukla katılabiliyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli Başkanım,
katılımcı siyaset adına Komisyonumun bütün üyelerinin
burada olmasını temenni ederdim. Aslında sizin
çağrınız, arkadaşlara çağrı ama İç
Tüzükümüzün 45 ve 87nci maddesi kapsamında oluşamamış
olan çoğunluk karşısında bu konuda pozitif bir irade beyan
etme imkânından mahrumum.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
30uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 30. maddesiyle, 2802 sayılı Kanunun 106'ncı
maddesine eklenen yeni fıkrada bulunan "ek tazminat" ibaresinden
sonra gelmek üzere "1 Ocak 2014 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya
Konya
Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
Mehmet Erdoğan
Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 30. maddesindeki 15.000 ibaresinin 30.000 olarak
değiştirilmesini 2802 sayılı yasanın 106. Maddesinin
son fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yargı ödeneği emekli aylıklarının
ve emekli ikramiyelerinin ödenmesinde dikkate alınır ve emekli meslek
mensupları da aynı şekilde bu haktan yararlanır.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Zonguldak Muğla
Turgut
Dibek İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Mersin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır
İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Mersin Mardin
Madde 30 - 2802
Sayılı Kanunun 106. Maddesinin 4. Fıkrasına
"Adalet/Müfettişlerine'' ibaresinden sonra gelmek üzere " hakim
ve savcılar yüksek kurulu müfettişlerine ve bakanlık iç
denetçilerine" ibaresi, 5. Fıkrasına "ödeme
yapılanlara" ibaresinden sonra gelmek üzere "yabancı dil
tazminatı hariç" ibaresi ve maddeye 5. Fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut 6. Fıkrada
yer alan "vergiye" ibaresi "vergiye ve kesintiye"
şeklinde değiştirilmiştir.
"Yargıtay
1. Başkanı, Danıştay Başkanı, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı, Danıştay
Başsavcısı, Yargıtay 1. Başkan Vekilleri,
Danıştay Başkan Vekilleri, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcı Vekilleri, Yargıtay ve Danıştay Daire
Başkanları, Adalet Bakanlığı Müsteşarı,
Yargıtay ve Danıştay Üyeleri, 1. Sınıf Hakim ve
savcılar, 1. Sınıfa ayrılmış hakim ve
savcılar ve diğer Hakim ve Savcılar ile Adalet
Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı
Komisyonlarına bağlı olarak çalışan personele 15.000
gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir.
Bu kanuna tabi olan hakim ve savcılardan Anayasa Mahkemesinde görev
yapanlara ödenen aylık ek ödenek ve Uyuşmazlık Mahkemesinde
görev yapanlara ödenen ödenek ile bu fıkrada belirlenen ek tazminattan
biri ve yüksek olanı ödenir. "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile nitelikli, etkin
bir yargı hizmeti ve çalışma barışının
sağlanması bakımından, hâkim ve savcılarla birlikte,
Adalet Bakanlığı, Merkez ve Taşra Teşkilatı
İl Adalet Komisyonları bünyesinde çalışan yargı
çalışanlarının aylıklarında iyileştirme
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 30. maddesindeki 15.000 ibaresinin 30.000 olarak
değiştirilmesini, 2802 sayılı Yasanın 106. maddesinin
son fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yargı ödeneği emekli aylıklarının
ve emekli ikramiyelerinin ödenmesinde dikkate alınır ve emekli meslek
mensupları da aynı şekilde bu haktan yararlanır.
Ömer Süha Aldan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Ömer Süha Aldan.
BAŞKAN Muğla Milletvekili Sayın Ömer
Süha Aldan konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında bu yasa
teklifinin, tabiri caizse, motoru olan maddeyi şu anda inceleyeceğiz,
görüşeceğiz. 30uncu madde maaş artışına
ilişkin bir düzenleme. Tabii, maaş artışı deyince
biraz şöyle geçmişe gitmekte yarar var ve bir kişiyi de buradan
saygıyla anmak istiyorum. 1992 yılında, adı CMUK Seyfiye
çıkmıştı, ilk defa Türkiyede Ceza Muhakemesi Kanununda sanık
haklarını düzenleyen önemli değişiklikler
yapılmıştı. Keza, o tarihe kadar Adalet Bakanımız
Sayın Seyfi Oktay, bizim, hâkim, savcıların
maaşlarının artışı için çok büyük bir çaba
göstermişti ve ilginç olan bir şey şuydu: Özal zamanında,
Anavatan Partisi zamanında sözleşmeli memur uygulamasına
geçilmişti. Küçük bir ilçede hâkim, savcı, maaş
sıralamasında 200üncü sıradaydı. O ilçedeki PTTde
çalışan posta dağıtıcısı, hâkimden daha
fazla para alıyordu ve o zaman aramızdaki sloganda Posta
dağıtan, adalet dağıtandan daha üstün görülüyor bu ülkede.
deniyordu. Maaş artışına sıra geldiğinde
kulakları çınlasın- Seyfi Oktay bütün hâkim,
savcıları harekete geçirdi ve yoğun bir faks
bombardımanına tabi tuttuk, kendi eliyle gitti,
Cumhurbaşkanına özel olarak imzalattı ve ilk kez hâkim,
savcıların maaşında önemli bir iyileşme
yapıldı. Hem insan hakları anlamında bu ülkeye
kazandırdıkları hem de yargı camiasına en azından
hak ettikleri ücretleri sağlamada katkıları yüzünden Sayın
Seyfi Oktayı huzurlarınızda bir kez daha saygıyla
anıyorum ve teşekkürlerimi iletiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tabii, arkadaşlar zaman zaman maddeyle ilgili
olmadan da bu düzenleme üzerinde durdular. Gerçekten, 15000 bin göstergeli bir
ek tazminat emeklilere yansımıyor. Bu önemli bir handikaptır.
Hatta, ben Komisyon çalışmaları sırasında Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlara dedim ki: Madem birilerinden kurtulmak
istiyorsunuz, bu maaş artışını emekliliklere yansıtın,
zaten emekli olurlar; bu kadar varyasyona da gerek kalmaz, emekli olup çekip
giderler. Bu anlamda, emekliliğe yansımaması çok büyük bir olumsuz
tablodur. Şu maaş artışına göre emekliler üçte 2
maaş kaybıyla karşı karşıya kalacaklardır
yani emekliyle çalışan arasındaki maaş farkı,
makası daha da artacaktır. Bu anlamda çok büyük bir beklenti
vardır.
Keza, Komisyondaki görüşmelerimiz
sırasında adliyenin cefakâr çalışanları sıkça
bizden kendi maaşlarında da artış yönünde talepte
bulundular. Onların da bu taleplerini burada dile getirmeyi bir görev
biliyorum.
Öte yandan yine sorunlu olan iki kesim daha var. Belki
çok görülmüyor. Hazine avukatları, özellikle kamu avukatları gerçekten
çok zor durumdalar. Serbest avukatlar da Türkiye'de çok durumda. Yani
dışarıdan görüldüğü gibi değil. Bir kentte birkaç tane
kalburüstü avukat belki iyi para kazanıyor ama çoğu avukat,
diğer avukatların yanında 300 liraya, 400 liraya bugün
çalışır durumdadırlar ve zorunlu olarak da kendileri bir
kamu avukatı olarak en azından ailelerini geçindirebilecek bir durum
hasıl etmeye çalışırken onlar da güç durumdadırlar.
Keza mülki amirler
Bir zamanlar biz kıskanırdık mülki amirleri
hâkim, savcılardan daha yüksek maaş alıyorlar diye ama bugün
onlar da ciddi oranda sıkıntıdadırlar.
Her şey bir yana, bu maaş artışı
yargı çalışanları, yargı camiası
açısından sevindiricidir. Bu çabayı eksik de bulsak yine de
destekliyoruz. Ama şöyle bir gerçek var ki Türkiye'de gelir
dağılımı önemli bir sorun, çalışanların
geçim sıkıntısı önemli bir sorun. Böylesine, hâkim,
savcılar gibi belli sektörlere palyatif çözümler yerine, kamunun genel
rejimi çerçevesinde bütün kamu görevlilerinin maaşlarının
yeniden gözden geçirilmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 30. maddesiyle, 2802 sayılı Kanunun 106'ncı
maddesine eklenen yeni fıkrada bulunan "ek tazminat" ibaresinden
sonra gelmek üzere "1 Ocak 2014 tarihinden itibaren ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 30uncu maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
30uncu madde hâkim ve savcılarımıza
yapılacak maaş zammını düzenliyor. Bu zam hâkim ve
savcılarımıza hayırlı uğurlu olsun. Ancak, tabii
ki bu düzenlemenin en önemli eksikliği emekliliğe
yansımamasıdır. Dolayısıyla bundan sonra,
çalışan hâkimle emekli hâkim arasındaki uçurum
artacağından dolayı bütün hâkimlerimiz artık 65
yaşına kadar çalışmaya zorlanmaktadır. Bu da 115i
bulan hukuk fakültelerinden mezun olan gençlerimize bundan sonra hâkim,
savcı olma konusunda önemli bir engel teşkil edecektir.
Tabii, AKPnin hâkim ve savcılara zam yapması
kendi içinde çok mantıklı. AKP iktidarı sona erince AKPlilerin
yargıya çok işi düşecek. Bu sebeple iktidar yargıya
yatırım yapıyor. Bu durum düz mantıkla
bakıldığında doğru gibi görülebilir ama unutmayın
arkadaşlar, hâkimler cüzdanlarıyla değil, vicdanlarıyla
karar verirler. Tabii, siz, bu değişikliklerle, bu düzenlemelerle
yargıyı yürütmenin eksenine getirmeye çalışıyorsunuz
ama bugün kendinize yandaş yapmaya
çalıştığınız yargı, yarın iktidar
değiştiği zaman başkalarının eline geçip size
daha çok hesap sorma imkânına sahip olacaktır.
Tabii, bu düzenlemeyle sadece hâkim ve savcılara zam
veriyorsunuz ancak yargı bir bütündür. Gerçi adalet sizin sadece
partinizin tabelasında var. Yargının düzgün
çalışmasını istiyorsak, bütün yargı çalışanlarının
sorunlarını çözmemiz lazım. Bu sebeple bu maaş düzenlemesi
yargı çalışanları arasındaki maaş adaletini daha
da bozmaktadır. Adil davranacaksak, kâtibinden mübaşirine, icra
memurundan, icra müdüründen yazı işleri müdürüne, ceza infaz
memurlarına kadar, hepsini memnun edecek bir maaş düzenlemesi burada
yapılmalıdır.
2002den bu yana kamu çalışanlarının
önemli bir kısmının maaşı reel olarak geri
gitmiştir. Örneğin, geçen hafta Öğretmenler Günü vesilesiyle
çokça konuştuk. Öğretmenlerimizin çoğu borçludur,
geçinememektedir ve ek iş yapmaktadır.
Yine, AKP iktidarına kadar mülki idare amirlerinin
maaşları her zaman hâkim ve savcı maaşlarının
önündeydi. Her zaman mülki idare amirleri, devriiktidarınıza kadar,
hâkim ve savcılardan ve diğer birçok meslek grubundan daha fazla
maaş almaktaydı. Ancak şu anda görüşmekte olduğumuz
düzenlemeyle, birinci sınıf bir mülki idare amirinin maaşı,
aşağı yukarı yeni göreve başlayan 9uncu derecedeki
bir hâkim, savcı maaşı kadar olacak. Bu adaletsizliğin,
yani taşrada beraber görev yapan mülki idare amirleri ve yargı
mensupları arasında çok ciddi adaletsizliğe sebep olacak bu
düzenlemeyle birlikte, muhakkak mülki idare amirlerinin de
sıkıntılarının çözülmesi lazım. Bu teklifle 14
bin hâkim ve savcının maaşı
artırılabildiğine göre, sayıları 1.700 civarında
olan mülki idare amirlerinin de maaşları hâkim, savcı
maaşlarıyla eşitlenebilir ve böylece, önemli bir sorun çözülür.
Yine, iktidarınız tarafından polislere
verilen sözler unutuldu. Siz -bizzat eski Başbakanınız
tarafından- polislere 3600 ek gösterge verilmesi konusunda defalarca söz
verdiniz ama bugün polislere verdiğiniz sözleri unuttunuz ve onları,
yeni gelecek güvenlik paketiyle de daha başka mağduriyetlerle de
karşı karşıya bırakmayı düşünüyorsunuz.
Yine, kamu avukatları, arkadaşlar, gerçekten,
kamu çalışanları arasında, yaptıkları işe
göre en az maaş alan çalışanlardır.
Tabii, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısına
bir bütün olarak baktığımızda da, AKPnin çok çok
konuştuğu Bizim 2023 vizyonumuz var. açıklamasına
birazcık dokunmak gerekir.
Şimdi, yargıda her altı ayda bir reform
adı altında bir önceki düzenlemeyle çelişen yeni bir düzenlemeyi
bu Mecliste görüştük son, 24üncü Yasama Döneminde. Bu da, yargıda
altı aylık bir mesafeyi göremeyenlerin Türkiyeyi yeni vizyonlara
götürecek 2023 vizyonunu konuşması ancak hayal adasında
gezmekten başka bir şey değildir.
Ben önergemizin kabulü dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın, Karabük Milletvekili
Mehmet Ali Şahine eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz önce,
geçmiş Meclis Başkanlarımızdan ve Karabük Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Ali Şahinin eşinin vefat ettiğini
öğrendik. Merhumeye Allahtan rahmet diliyoruz ve Başkanımıza,
ailesine de başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkanım, bir müsaade eder misiniz bize de?
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
VII.-AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun, Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahine eşinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediklerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Biz de az önce Mehmet Ali Şahin Beyin eşinin
vefat ettiğini haber aldık. Vefat eden eşine Allahtan rahmet
diliyoruz, makamı cennet olsun. Mehmet Ali Şahin Beye ve bütün
ailesine de sabırlar diliyoruz, acılarını
paylaşıyoruz.
Onu belirtmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gök
5.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Karabük
Milletvekili Mehmet Ali Şahine eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, biz de az
önce aldığımız bu üzücü haberden sonra Sayın Mehmet
Ali Şahin Beyefendiye, ailesine, yakınlarına ve ona siyaset
arkadaşlığı yapan AKP camiasına ve siyaset kurumuna
başsağlığı dileriz.
Gerçekten zamansız bir kayıp olduğunu
düşünüyoruz. Meclisimizde böyle kayıpları ne yazık ki bu
arada birbiri ardına görmekten de büyük üzüntü duyuyoruz.
Başta Mehmet Ali Şahinin şahsına
olmak üzere bütün siyaset kurumuna biz de Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak
samimi duygularımızla başsağlığı diler,
hepinize saygılar sunarız.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Satır
6.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satır'ın, Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahine eşinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediklerine
ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Karabük Milletvekilimiz ve Siyasi ve Hukuki
İşler Başkanımız, Değerli Bakanımız
Sayın Mehmet Ali Şahinin eşinin vefat ettiğini biz de
öğrenmiş bulunuyoruz. Sayın Mehmet Ali Şahine, ailesine,
çocuklarına başsağlığı diliyorum. Allah rahmet
eylesin. Grubum adına Sayın Bakanımızın
acısını paylaşıyoruz.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Başkanımıza
tekrar başsağlığı dileklerimizle birlikte sevgili
eşlerine Allah rahmet eylesin diyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır
ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin;
Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ Milletvekili
Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı
655) (Devam)
BAŞKAN Evet, 31inci maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 31. maddesindeki şartlar ibaresinin
"koşullar" olacak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Zonguldak Muğla
İsa
Gök Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk
Mersin Kırklareli Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 31 inci maddesinde yer alan uyarınca ibaresinin
gereğince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 31. maddesiyle, 2802 sayılı Kanuna eklenen 112/A
maddesinin sonuna "Bu haktan emekli olan hâkim ve savcılar da
yararlanabilir" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Faruk Bal konuşacak önerge
üzerinde. Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde ile hâkim ve savcılara zatî silah temin etmeye
ilişkin bir düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenlemeye biz
olduğu gibi evet diyoruz, kabul ediyoruz ancak eksik buluyoruz. Hâkim ve
savcılar çok ciddi bir risk altındadır. Baktıkları
dava nedeniyle birtakım kişilerin, örgütlerin, terör örgütlerinin
tehdidi altındadır. Dolayısıyla, onların
korunması devletin bir görevidir, bu ayrı bir konudur ama şahsen
korunabilmeleri için silah edinmelerine imkân sağlayan bu maddeyi olumlu
buluyoruz.
Burada bizim önerdiğimiz husus şu: Hâkim ve
savcı görevde iken çok iyi korunabilecek bir durumdadır ama emekli
olduktan sonra hiçbir şekilde koruma tahsis edilmemişse korunma
imkânı yoktur. O zaman, şahsını koruyabilmek için zatî
silah temin edilmek üzere bir önerge verdik, bu önergeyi yüce Meclisin
takdirine sunuyorum, kabul edildiği takdirde hayırlı bir
işe vesile olmuş olunur.
Bu vesileyle de biraz önce teklif sahiplerinden Ramazan
Beyin çok açıklayıcı konuşmalarını dinledik.
Zaten, makul şüphe üzerinde Komisyonda yaptığı
konuşmayı da ben tebrik etmiştim, takdir etmiştim, hukuki
olarak etrafı derli toplu bir konuşma yapmıştı. Bugün
de burada, makul şüphenin değiştirilerek somut delillere
dayalı kuvvetli şüpheye dönüştürülmesiyle ilgili düşünceyi
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının tetiklediğini ifade
etti. Bu dürüst davranışı dolayısıyla kendisini tebrik
ediyorum.
Şimdi, burada bizim eleştirdiğimiz konu
şu olacaktır: 25 Aralık operasyonundan sonra, belirli alanlarda
Hükûmetin, iktidarın korumak istediği kişilere karşı
haksız tutuklamaları, aramaları engellemek için makul şüpheden
ayrılıp somut delile dayalı kuvvetli şüpheye geçiliyorsa
burada, paralel yapıya karşı aynı risklerde, temel hak ve
hürriyetleri tehdit edebilecek risklerde de somut şüphe, somut delile
dayalı kuvvetli şüphe hâlinin hayatta kalması gerekmektedir,
yürürlükte kalması gerekmektedir.
Literatürde ve hukuki açıdan akademik çevrelerde
yapılan değerlendirmeler de doğrudur, makul şüpheden somut
delile dayalı kuvvetli şüpheye geçilmesi çok büyük sorunlar
yaratmıştır, en azından birikmiş olan hukuk
külliyatında bir boşluk oluşturmuştur. Bu
boşluğun dolmasını beklemek gerekir. Nasıl
dolacaktır bu boşluk? Somut delile dayalı kuvvetli şüphe hâli
parametresi:
1) Aramaya uygulanırken bunun ölçüsünü yargı
belirleyecektir.
2) Konut dokunulmazlığı bir kenara
atılarak konut araması yapılırken bunun derecesini yine
yargı belirleyecektir, tutuklama hâlinde yine yargı belirleyecektir
ve mahkûmiyet hâlinde yine yargı belirleyecektir. Bu belirleme işlemi,
aynen bir hastalıkta doktorun verdiği ilaçların dozu gibidir.
Nasıldır? İşte, az bir ağrı kesiciyle giderilecek
olan rahatsızlığa doktor örneğin 10 miligram ağrı
kesici verir ama ciddi bir yaralanmaya 50 miligram verir, daha ciddi bir
yaralanmaya, morfine kadar gidebilecek, vücudu tamamen uyuşturabilecek
dozda ağrı kesici verilir.
Şimdi, somut delile dayalı kuvvetli şüphe
hâlide aramalar için ayrı değerlendirilecektir, konutta arama için
ayrı değerlendirilecektir, diğer güvenlik tedbirleriyle ilgili
olmak üzere ayrı değerlendirilecektir. Bunun oluşması
hukuki içtihatların oluşmasına bağlıdır, kanunla
düzenlemeyle olmaz. O zaman ne olur? Burada Sayın Cemil Çiçekin ifade
ettiği gibi Siz ne yazarsanız yazın, biz aklımıza
estiği gibi bunu uygularız. der yargı. Nitekim sorun da buradan
kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla, bunun bir kez daha tezekkür
edileceğine dair inancımı ifade ediyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 31 inci maddesinde yer alan uyarınca ibaresinin
gereğince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenlemeyle mevcut anlatım
bozukluğunun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 31. maddesindeki şartlar ibaresinin
"koşullar" olacak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hâkim ve savcıların saldırılara
uğradığı bir dönemde uygun koşullarla silah
edinmelerinin sağlanması doğrudur. Ancak, hâkim ve
savcılardan çok daha fazla saldırıya uğrayan
avukatların aynı koşullarda silah edinmesinin engellenmesi, bu
konudaki ısrarla yaptığımız önerilerimizin kabul
edilmemesi yerinde değildir.
Maddenin daha anlaşılır olması için
iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
32nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 32 inci maddesinde yer alan "resmi kimlik olarak kabul
edilir." ibaresinin "kabul edilecek resmi kimlik hükmündedir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Erol Dora
Mersin Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 32. Maddesiyle, 2802 sayılı Kanuna eklenen 112/B
maddesinde bulunan "kuruluşlarca resmi kimlik olarak kabul
edilir." ibaresinin "kuruluşların iş ve
işlemlerinde resmi kimlik hükmündedir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı Alim Işık Emin Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Efendim, benzer önergeler. Ben takdire
bırakıyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde kim konuşacak?
FARUK BAL (Konya) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile maddenin uygulanmasında doğabilecek
yorum farklılıklarının giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu önergeden
dolayı diğer önergeyi işlemden aykırılık
sırası nedeniyle kaldırmak durumundayız.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilen önerge doğrultusunda kabul
edilmiştir.
33üncü maddede dört adet önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 33 üncü maddesiyle 2802 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen Geçici 19 uncu maddenin birinci fıkrasında yer
alan "uyarma, aylıktan kesme, kınama ve kademe ilerlemesini
durdurma" ibaresinin "uyarma ve aylıktan kesme"
şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasında yer alan
"fiillerden dolayı Kanunun" ibaresinden sonra gelmek üzere
"65 inci maddesi, 66 ncı maddesi," ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Adnan
Yılmaz
Adıyaman İstanbul Erzurum
Halil
Özcan Seyit
Eyyüpoğlu Fatih
Çiftci
Şanlıurfa Şanlıurfa Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 33. Maddesiyle, 2802
sayılı Kanuna eklenen GEÇİCİ 19. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
GEÇİCİ
MADDE 19- Adli yargı hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı
hâkim ve savcıları hakkında 14/2/2005 tarihinden 1/11/2014
tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan
disiplin cezaları kesinleşmiş olup olmadığına
bakılmaksızın itiraz halinde yeniden incelenir.
Hakkında
disiplin cezası verilen, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altmış gün içinde başvurusu üzerine Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca incelenir.
Yapılan
inceleme sonunda Genel Kurul, başvurunun reddine karar verebileceği
gibi önceki kararın kaldırılmasına veya eyleme uyan alt bir
disiplin cezasına da karar verebilir.
Yeniden inceleme
talebi üzerine verilen kararlar kesindir.
Disiplin
cezalarının yeniden incelenmesi sonunda verilen kararlar ilgililerine
geçmiş süreler için mali yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya
Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin Çınar Kütahya Afyonkarahisar
Kastamonu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel
Kurul görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
çerçeve 33. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek Uşak Muğla Kırklareli
İlhan
Cihaner Musa
Çam Gürkut
Acar
Denizli İzmir Antalya
Madde 33: 2802 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 19- Adli yargı hâkim ve Cumhuriyet
savcıları ile idari yargı hâkim ve savcıları
hakkında 6087 sayılı kanun ile oluşturulan Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca 12.10.2014 tarihine kadar verilip
kesinleşmiş olan disiplin cezaları, hakkında ceza tertip
olunanın, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altmış gün içinde başvurusu üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Genel Kurulunca incelenir.
Yapılan inceleme sonunda Genel Kurul, başvurunun reddine karar
verebileceği gibi önceki kararın kaldırılmasına veya
eyleme uyan alt bir disiplin cezasına da karar verebilir. Genel Kurul
tarafından verilen bu kararlara karşı, Başkan veya
hakkında ceza tertip olunan, tebliğ tarihinden itibaren on gün
içinde, Genel Kuruldan yeniden inceleme talebinde bulunabilir. Yeniden inceleme
talebi üzerine verilen kararlar kesindir.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu
disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı
aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından
çıkarılır.
Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle daha önce Adli yargı hakim ve
Cumhuriyet Savcıları ile idari yargı hakim ve
savcıları hakkında düzenlenmiş olan performans
değerlendirme ve geliştirme formaları hükümsüz kalır ve
dosyalarından çıkarılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 33 üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat Tuncel Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarı metninden çıkarılmasını
önermiş olduğumuz teklif ile yargı organlarının
görevlerini yaparken almış oldukları disiplin
cezalarının affının yargı erkinin görevini ifada
keyfiliğe daha çok başvuracağı yargısını
uyandırmaktadır. Bu nedenle adalet mekanizmasında keyfiliğe
yol açacak düzenlemelerin yaratacağı tehlikenin önlenmesi gayesiyle
madde tasarıdan çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 33. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Musa Çam (İzmir) ve arkadaşları
Madde 33: 2802 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 19 - Adli yargı hâkim ve
Cumhuriyet savcıları ile idari yargı hâkim ve
savcıları hakkında 6087 sayılı kanun ile
oluşturulan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca 12.10.2014 tarihine
kadar verilip kesinleşmiş olan disiplin cezaları, hakkında
ceza tertip olunanın, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altmış gün içinde başvurusu üzerine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Genel Kurulunca incelenir.
Yapılan inceleme sonunda Genel Kurul,
başvurunun reddine karar verebileceği gibi önceki kararın
kaldırılmasına veya eyleme uyan alt bir disiplin cezasına
da karar verebilir. Genel Kurul tarafından verilen bu kararlara
karşı, Başkan veya hakkında ceza tertip olunan, tebliğ
tarihinden itibaren on gün içinde, Genel Kuruldan yeniden inceleme talebinde
bulunabilir. Yeniden inceleme talebi üzerine verilen kararlar kesindir.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki
bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı
aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından
çıkarılır.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle daha
önce Adli yargı hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile idari
yargı hakim ve savcıları hakkında düzenlenmiş olan
performans değerlendirme ve geliştirme formaları hükümsüz
kalır ve dosyalarından çıkarılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkan.
MUSA ÇAM (İzmir) Niye katılmıyorsunuz
Sayın Başkan?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Hüküm cümlesinin tekrarı yeter.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Sayın İlhan Cihaner konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN CİHANER (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yasa benim için önemli değil. Bu sözü,
yaptığımız işle ilgili olarak partinizin ve Hükûmetin
üst aklının tespitinden alıyorum. Birkaç gün önce, görevleri
arasında Anayasanın uygulanmasını gözetmek olan ve gölgesi
hâlâ iktidar partisini yöneten, bu özellikleri nedeniyle de acaba
Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı, yoksa başkan
mı desek bilemediğim, belki de cumhurbaşbakanımsı demenin
en uygun olacağını düşündüğüm Recep Tayyip
Erdoğan söyledi. Bu söz, Başbakanlığı döneminde
yargıya olan güveni yüzde 20lere gerileten, hukuku katledenlerin
altına kendi zırhlı aracını tahsis eden,
yargıyı toptan götürü usulde bir çeteye ihale eden birinden
çıkmamış olsaydı belki anlamlı olabilirdi,
tartışabilirdik ama bu hâliyle genel olarak ülkeyi, özel olarak da
yargıyı bu hâle getiren yöntemsel hataları ortaya koyduğu
için söyledim.
İlk yöntemsel hata -bu kürsüde çok tekrar ediliyor
ama bir kez daha tekrar edelim- yasa yapımında ortak aklı ve
birikimleri dışlayan usuller. Bu nedenle, yargının
canına okuyan bu süreç Kandırıldık. diye formüle edilip
basitleştirilmeye çalışılıyor. Oysa
kandırılma dediğimiz eylem bireyseldir. Kim
kandırdı? Niye kandırıldı? Pazarlık neydi?
Eğer bunları açıkça ortaya koyamazsak daha çok
kandırılma olayıyla karşı karşıya
kalabiliriz. Oysa yasama bir kişinin pazarlık becerisine, aklına,
ferasetine terk edilemez. Tam da bu yöntemlerle yargı bu hâle geldi, gene
aynı hataya düşülüyor. Aynı çerçevede,
yaşadığımız sorun etraflıca, adlı
adınca Parlamentoda tartışılmak yerine, suçlanan paraleller
gibi, başka mutfaklarda işler kotarılıyor. Bu nedenle
muhtemeldir ki gene aynı hatalara düşülecek. Oysa sorunumuz,
Fethullah Gülen cemaatinin yüksek yargıda örgütlenmesi ve bu
yapının yarattığı haksızlıkların telafi
edilmesi. Eğer gerçekten amaç buysa başka bir yoldan gitmemiz
gerekir. Yok, amacınız cemaatle mücadele adı altında
17-25 Aralık, tır davaları gibi soruşturmaların üstünü
kapatmaksa gene çok fahiş bir hataya saplanacaksınız demektir.
Maddeye gelince: 33üncü madde, öncelikle, bu
yaşanan, yargıdaki yapılanmanın, örgütlenmenin
yaşattığı mağduriyetleri telafi etmek için
yapılmış bir düzenleme, öyle anlatıldı ancak af
sözcüğü kullanılmakta. Af sözcüğü, bu suçtan, bu suçlardan
dolayı mağdur olan hâkim, savcıların bile karşı
olduğu bir kavram, her şeyden önce, bu mağduriyetleri, bu
yapılan eylemleri meşrulaştırmış oluyor. Biz,
verdiğimiz değişiklik önergesiyle her şeyden önce, ilk
fıkradaki tarih kısıtını kaldırıyoruz ve
yeni HSYK oluşuncaya kadar yapılmış olan, verilmiş
olan tüm disiplin cezalarının HSYKnın incelemesinden sonra,
başvuru üzerine yeniden ele alınmasını teklif ediyoruz.
Böylece, bu hukuksuzlukların sorumlusu olan müfettişlerin, hâkim,
savcıların da yani o kumpasların parçası olan hâkim,
savcıların da bu eylemlerinin affedilmesi gibi bir hukuksuzluğun
önüne geçmiş oluyoruz.
Bunun dışında, aynı maddenin son
fıkrası, bu konuda yani disiplin cezaları nedeniyle affedilen
hâkim, savcıların bu nedenle, herhangi bir şekilde, geçmiş
süreler için özlük hakları ve parasal yönden bir talepte
bulunamayacaklarını düzenliyor. Bu da başlı
başına anlaşılmaz bir hüküm çünkü mademki bu yaşanan
süreçteki bir hukuksuzluğu tespit ediyoruz, niçin bu meslektaşlar
özlük haklarından ve parasal yönden bir taleplerinden yoksun
kalsınlar? Bunun da ortadan kaldırılması gerekir. Bu
fıkranın da komple çıkarılmasını istiyoruz.
Gene, en az disiplin cezaları kadar başka bir
hukuksuzluk da hâkimler, savcılar için getirilen performans
değerlendirme ve geliştirme formları. Bu formlar, bir çeşit
fişleme niteliğinde ve hâkim, savcıların terfilerinde,
görevlendirilmelerinde esas alınan formlar. En az disiplin cezaları
kadar bu formlar nedeniyle de yaşanmış hukuksuzluklar,
mağduriyetler var ve hâkim, savcıları geri kalan terfileri
nedeniyle belki de emekliliklerinde bile takip edecek haksızlıklara
yol açmakta. Bu nedenle, önceki HSYK döneminde düzenlenmiş tüm performans
değerlendirme ve geliştirme formlarınında
dosyalarından çıkarılmalarını talep ediyoruz ancak bu
şekilde tutarlı bir telafi gündeme gelecektir. Aksi takdirde,
haksızlıklar devam edecektir.
Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Cihaner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 33. Maddesiyle, 2802
sayılı Kanuna eklenen GEÇİCİ 19. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
GEÇİCİ
MADDE 19- Adli yargı hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile idari
yargı hâkim ve savcıları hakkında 14/2/2005 tarihinden
1/11/2014 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı
verilmiş olan disiplin cezaları kesinleşmiş olup
olmadığına bakılmaksızın itiraz halinde yeniden
incelenir.
Hakkında
disiplin cezası verilen, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altmış gün içinde başvurusu üzerine Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca incelenir.
Yapılan
inceleme sonunda Genel Kurul, başvurunun reddine karar verebileceği
gibi önceki kararın kaldırılmasına veya eyleme uyan alt bir
disiplin cezasına da karar verebilir.
Yeniden inceleme
talebi üzerine verilen kararlar kesindir.
Disiplin
cezalarının yeniden incelenmesi sonunda verilen kararlar ilgililerine
geçmiş süreler için mali yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Mustafa
Kalaycı konuşacak, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddeyle getirilen düzenleme
yanlıştır. Aslında, bazı disiplin
cezalarının affının, önceki kanunlarda olduğu gibi,
tüm memurlar ve kamu görevlilerini kapsaması ve uygulama süresinin
yakın bir tarihe alınması gerektiği görüşündeyim.
Değerli arkadaşlarım, görülen lüzum
üzerine, sizlere şimdi Konyadan bahsedeceğim. Önceki gün sabah
saatlerinde başlayan ve aralıksız yağan yoğun kar
sonucu Konyada ciddi sorunlar yaşanmış, hayat neredeyse
durmuş olup sorunlar hâlen devam etmektedir. Meteoroloji önceden
uyarmasına karşın, Hükûmet ve Konya Büyükşehir Belediyesi
tedbirsiz yakalanmış, zamanında ve yeterli hizmet verememiş,
beceriksiz ve âciz durumda kalmıştır.
Yaşanan aslında
büyük bir afet değildir. Yirmi-otuz yıl öncesine kadar Konyada
gördüğümüz, sıradan kış günlerinin bir benzerini
yaşıyoruz. AKP Hükûmeti ve belediye hizmet sunumunda
sınıfta kalmıştır. Bu süreçte Konya Büyükşehir
Belediyesinin hizmet kalitesinde hiçbir iyileşme ve gelişme
olmadığı da ortaya çıkmıştır. Kar
yağışıyla birlikte Konyanın şehir içi
ulaşımı felç olmuş, ilçe ve mahalle yolları,
Konya-İstanbul, Konya-Antalya ve Konya-Aksaray kara yolları uzun süre
trafiğe kapanmıştır. Yollarda kilometrelerce araç
kuyruğu oluşmuş, çok sayıda araç kara
saplanmıştır. Şehir merkezi ve şehirler arası
yollarda çok sayıda trafik kazası meydana gelmiştir. İçinde
aile ve çok sayıda çocuğun da bulunduğu yüzlerce araba on sekiz
saati aşan sürelerde yolda mahsur kalmıştır. 21 ilçemizde
150nin üzerinde köy ve beldenin, yeni adıyla mahallenin
yollarının hâlen kapalı olduğu bugün Valiliğimizce
açıklanmıştır.
Konyanın büyük bir
bölümüne uzun süre elektrik verilmemiş, elektrik şirketi
arızalara yetişememiştir. Hâlen kesintinin devam ettiği
ilçe ve mahallelerimiz vardır. Hemşehrilerim sürekli bizleri
aramaktadır. Elektrik kesintisi şehrin birçok mahallesini susuz da
bırakmıştır. Yine elektrik olmayınca doğal gaz
kesilmiş, kombi, kalorifer, televizyon ve İnternet tamamen devre
dışı kalmıştır. Evlerinde uzun süre elektrik
bekleyen ve bir yetkiliden cevap alamayan Konyalılar çileden
çıkmıştır. Önceki gün yaşanan elektrik kesintisi
nedeniyle sanayi bölgelerinde çarklar durmuş, uzun süre üretim
yapılamamıştır. Elektrik kesintileri nedeniyle mağdur
olan Konyalıların zararını, sanayicimizin üretim
kaybının karşılığını kim ödeyecektir?
Elektrik kesintilerini sürekli gündeme getirmemize rağmen, AKP Hükûmeti
hiç oralı olmamıştır. En son verdiğim soru önergesine
Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız tarafından 28 Ekim
2014 tarihinde verilen cevapta konu geçiştirilmiş, sanki hiç
şikâyet yokmuş ve şikâyetler de dikkate alınıyormuş
gibi, EPDKya şikâyet edilmesinden bahsedilmiş, özel
dağıtım şirketinin verdiği bilgi bana cevap olarak
gönderilmiştir. AKP Hükûmetinin yandaş kollamayı
bırakıp Konyadaki elektrik kesintisi sorununa köklü çözüm getirmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yoğun kar
yağışı nedeniyle Konya merkez ve ilçelerdeki seraların
yüzde 80i yıkılmış, bazı binaların
çatısı, istinat duvarı, Zafer Meydanında bulunan
Camlı Köşkün demir gölgelikleri çökmüştür. KONSAN Özel Organize
Sanayi Bölgesindeki iş yerleri yerle bir olmuş, büyük çapta maddi
hasar meydana gelmiştir. Sabah fabrikasına gelen sanayicilerimiz
çatıları göçen iş yerleriyle ilgili gördükleri manzara
karşısında şoka uğramıştır. İmalat
makine ve cihazları ile ürettikleri ürünler de kullanılamaz hâle
gelen sanayicimiz büyük maddi kayıplarla karşı
karşıyadır. Bu manzarayı bize yaşatanlar
utansın. diyen sanayicilerimiz, önceden de çatırtılar gelen ve
karla birlikte göçen iş yerlerinde emeklerinin heba olmasına neden
olan sorumluların bulunmasını ve hesap sorulmasını
istemişlerdir. AKP Hükûmeti, Konyada zarar gören vatandaşlarımıza
sahip çıkmalı, yaraların sarılması için gereğini
yapmalıdır. Ayrıca, KONSAN Özel Organize Sanayi Bölgesindeki
iş yerlerinin göçme nedeni ortaya çıkarılarak ilgililerden ve
belediyeden hesap sorulması için derhâl soruşturma
başlatılmalıdır.
Buradan tüm hemşehrilerime geçmiş olsun
diyorum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 33 üncü maddesiyle 2802 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen Geçici 19 uncu maddenin birinci fıkrasında yer
alan "uyarma, aylıktan kesme, kınama ve kademe ilerlemesini
durdurma" ibaresinin "uyarma ve aylıktan kesme"
şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasında yer alan
"fiillerden dolayı Kanunun" ibaresinden sonra gelmek üzere
"65 inci maddesi, 66 ncı maddesi," ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılıyoruz
Başkanım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, hâkim ve
savcılar hakkında teklifte öngörülen tarihler arasında
işlenmiş fiillerden dolayı verilen uyarma ve aylıktan kesme
cezalarının doğrudan affedilmesi, kınama ve kademe
ilerlemesini durdurma cezaları için ise HSYK Genel Kuruluna başvuru
imkânı tanınması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
34üncü maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı kanun teklifinin 34 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasında yer alan Adalet Bakanlığı
teşkilatı ibaresinden sonra gelmek üzere ; işaretinin arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 34. Maddesindeki meydana
gelir ibaresinin oluşur olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali
Haydar Öner İsa
Gök
Isparta Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin 34. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Özcan
Yeniçeri Emin
Çınar Alim
Işık
Ankara Kastamonu Kütahya
Mustafa
Kalaycı
Konya
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri konuşacak.
Buyurun.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra
sayılı Yasanın 34üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak verdiğimiz değişiklik önergesi vesilesiyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, yurt dışı teşkilatı kurmaya yönelik, aslında yurt
dışında hâkim görevlendirmeye yönelik bir teklif. Böyle bir
teşkilata gerek yok. Yurt içinde hukuk devletini gerçekleştirdik,
bütün hukuksal sorunları hallettik, yurt dışı kaldı!
Burada da birtakım kadro şişkinliğine gidilmesinin
mantığı ve haklı bir tarafı yok.
Şimdi, bir baktığımızda, yasalar
aslında amaca yönelik olarak çıkarılır. Her yasa amaca
yönelik olarak çıkarılacağına göre, acaba bu
çıkaracağımız, hatta son zamanlarda çıkardığımız
yasalar hangi amacı tahakkuk ve teessüs etmek için
çıkarılmıştır, onun üzerine bir bakmak lazım.
Çok açıktır ki, nettir ki bu yasa teklifi
yargının ihtiyacından değil, Adalet ve Kalkınma
Partisinin ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu yasa teklifinin gündeme
bu sıralarda gelmesinin nedeni de çok açık ki 17-25 Aralık
operasyonlarında ortaya çıkan durumlarla yakından
ilişkilidir. 17-25 Aralık operasyonları olmasaydı epeyden
beri yani yaklaşık iki üç aydır yaptığımız
yasa değişiklikleri de gündeme gelmeyecekti. Yüce Meclise
getirilmiş olan bu yasa teklifi aslında Adalet ve Kalkınma
Partisinin yargı üzerindeki tahakkümünü tesis etmeye yöneliktir, bu çok
açıktır.
HSYK üzerinde iktidar hâkimiyeti yapılan seçimle
teşekkül ettirildikten sonra, sıra Yargıtay ve diğer
yargı unsurlarına gelmiştir. Bu yasa teklifinin amacı da
aslında 2015 seçimlerinde iktidarı kaybetme tehlikesine
karşı, on iki yıllık süreçte AKPnin izlediği anayasal
suçları takipsiz bırakmaya yöneliktir. Bu yasa teklifiyle AKP,
aslında kendini korumaya ve bu bağlamda da kendi
yargısını inşa etmeye katkı sağlayacaktır.
Kısacası, bu yasa teklifiyle, AKPnin iktidarı kaybetmesi
hâlinde uğrayacağı takibatlar ve tahribatlar minimuma
indirilmeye çalışılıyor ama asla bunu
başaramayacaksınız. Yani, Kenan Evrenin yargılandığı
bir yerde, yaptığınız suçlardan dolayı veya
yolsuzluklardan dolayı kaçma göçme yok, böyle ayakkabı
kutularını filan açıklayacak durumda değilsiniz.
İktidar yanlılarının sızan ses
kayıtlarının yayınlanmaması için İnternete yasak
koyuyorsunuz. Efendim, terör örgütü ve teröristbaşıyla AKP
yetkililerinin kurdukları yasa dışı ilişkileri
kovuşturmadan kurtarmak için sözüm ona demokratikleşme paketi
getiriyorsunuz. Bunu bizim yediğimizi mi zannediyorsunuz? Bunlar hep
vatana kasttır, vatana kastın da yasayla korunması mümkün değildir.
Onun için, kesinlikle bunda kimin parmağı varsa hesabını
kitabını da kendisi verecektir.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Nerede yazıyor? Maddesi ne Hocam, maddesi?
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) - Şimdi, bakıyorsunuz ki bir yerde bir
sıkıntı var, ya mahkemelere Bunlara bir yasaklama getir.
diyorsunuz ya da bir yasa tasarısı getirerek bu
yaptığınız haltların tabiri yerindeyse- üstünü
kapatmaya veya suç olmaktan çıkarmaya çalışıyorsunuz. Bunun
kabul edilen bir tarafı yoktur.
Şimdi, bakın, bir şey söyleyeyim: 17, 25
Aralık yolsuzluk tapelerini yazmak yasak, Bingölde şehit edilen 2
polisle ilgili yazmak yasak, Hakkâride 3 askerin şehit edilmesini yazmak
yasak, Suriyenin düşürdüğü F4 uçağıyla ilgili yazmak
yasak, MİT tırlarının durdurulması olayını
yazmak yasak; yasak oğlu yasak. Yasaklar iktidarı hâline geldiniz.
Hani siz yasaklardan kurtulacak bir Türkiye meydana getirecektiniz? Şimdi,
arkadaş, yani, Türkiyeyi derinden etkileyen herhangi bir hadiseyle ilgili
olarak insanların görüş ve düşüncelerini ifade etmesini
yasaklamak suretiyle olayın örtüleceğini ve kapatılacağını
sanıyorsanız fena hâlde yanılıyorsunuz. Eninde sonunda bir
Molla Kasım çıkacak, bunların üstünü tamamen açacak ve o dönemde
yapılan bütün bu keyfî davranışların ve yasaklamaların
hesabı kitabı gün yüzüne çıkacaktır.
Hukuk devleti diye bir şey vardır. Hukuk
devletinde idarenin bütün tasarrufları hukuka tabidir. Hukuk devletinde,
idarenin tasarruflarının hukuka tabi olduğu bir yerde, siz,
bırakın hukuk devletini, bırakın hukuku mahkemeyi,
yargıyı kendinize tabi, bağlı hâle getiriyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yapma Hocam ya, yapma
Hocam ya!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Tehdit ediyorsunuz,
töhmet altında bırakıyorsunuz. Çıkıp bir
savcıyı şikâyet ediyorsunuz milletin gözünün önünde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
yukarıda 30
bin kişinin, 50 bin kişinin, 60 bin kişinin yanında. (MHP
sıralarından Bravo Hocam! sesleri)
LEVENT GÖK (Ankara) Konuş Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Ve bütün
bunları yaparken de hukuka uygun davrandığınızı
söylüyorsunuz. Bunu anlamak, algılamak mümkün değil. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hocam, süreniz bitti, Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, bitti, ben de gidiyorum. Beni çok ararsınız daha.
BAŞKAN Niye arayalım Hocam sizi? Burada olun,
nereye gidiyorsunuz? Niye arayalım dedim niye gidiyorsunuz
diyeceğime. Hocam, ararız sizi, gitmeyin bir yere, biz burada
kalacaksak tabii.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı kanun
teklifinin çerçeve 34. Maddesindeki meydana gelir ibaresinin oluşur
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Haydar Öner (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ali Haydar Öner
konuşacak, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine bir yasa teklifi görüşüyoruz. Niçin
tasarı değil de teklif? Birileri bir metin hazırlıyor,
bazı milletvekillerine imzalatıyor, ilgili kurumların
görüşü alınmadan
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, bize hakaret etme baştan,
bazı deme.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Niye
alınıyorsun arkadaşım yani Değerli Isparta
Milletvekilim?
RECEP ÖZEL (Isparta) Bazı diyorsun ya
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla)
kamuoyuyla, sivil
toplum örgütleriyle, uzmanlarla paylaşmadan, tartışmadan, bir
dayatma hâlinde TBMMye gönderiliyor. Her talimata Evet. demeye
hazırlanan çoğunluk oylarıyla düzenlemeler yapılıyor.
Geçtiğimiz günlerde ABden sorumlu
Başmüzakereci Bakan Sayın Volkan Bozkır, Başbakan Ahmet
Davutoğlunun talimat verdiğini, bundan böyle bizi AB
karşısında zor durumda bırakan torba kanun uygulamalarından
vazgeçileceğini, artık torba kanun teklif ve tasarısı
düzenlenmeyeceğini ifade etmişti. Aradan ne geçti, ne oldu da -dün
bir, bugün iki- torba, çorba, haral düzenlemeler yeniden yapılıyor?
Her seferinde ABye iyi bir mazeret sıralıyorsunuz. Hukuk
dışı düzenlemelerden ne zaman vazgeçeceksiniz?
Şu anda gecenin 22.30u. Yasa dışı,
hukuk dışı düzenlemeler yapılıyor. Demokratiklik yok,
şeffaflık yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı TRT
Genel Müdürüne söz geçiremiyor. Halk, yasama Meclisinde yasama faaliyetlerinin
nasıl yürütüldüğünü haftada sadece 14 saat izleyebiliyor; hâlbuki gün
24 saat, hafta 168 saat. Toplumdan korkmayan, gizli saklı işler
peşinde koşmayanlar çalışma sürelerinde halkın
televizyonunu halka kapatmazlar.
Sayın milletvekilleri, kalp krizleri insan
yaşamını, yargı krizleri toplum yaşamını tehlikeye
düşürür, beyin kanamasına neden olur. Hak ve adaletle
bağdaşmayan düzenlemeler devletin bekasına zarar verir, milletin
güven duygusunu sarsar. Yargıya güvenini kaybeden toplum geleceğe
ilişkin umudunu yitirir. Kimsenin millete ve milletin kurduğu devlete
bu tür zararlar verme hakkı yoktur, devlet yönetiminde olanların hiç
yoktur. Devletimizin şu anda yurt dışında adalet
müşavirleri, temsilcileri var. Kendilerine sorun bakalım: Görevli
oldukları ülkelerde bu tür düzenlemeler var mı -Genel Kuruldan ve
yurttaşlardan beni bağışlamalarını diliyorum,
halk diliyle söylemek zorundayım- zırt pırt düzenlemeler
yapılıyor mu? İşinize gelince somut delile dayalı
kuvvetli şüphe diyorsunuz, işinize geldiğinde makul
şüpheden dem vuruyorsunuz. Düne kadar karşı çıktıklarınızı
bugün yeniden savunuyorsunuz. Hukukla bu kadar oynayamazsınız.
Futbolda bile değiştirilen, oyundan alınan oyuncu yeniden oyuna
sokulamaz. Devletin yargı düzeniyle dama taşı gibi oynayıp
milletin güven duygusunu sarsamazsınız. Satranç titizliğiyle hareket
edilip düşünerek hakkaniyetle, istikrar arayışıyla
düzenlemeler yapılmalıdır. Evrensel hukuk kurallarına
uygun, vicdanları sızlatmayan, kanatmayan hukuki düzenlemeleri ne
zaman yapacaksınız? Yurt dışındaki
müşavirlerimiz, temsilcilerimiz bulundukları ülkelerin hukuk
normları hakkında raporlamalar yapmıyorlar mı? Bu raporlar
dikkate alınıyor mu? Yeniden göndereceğimiz ikinci dereceden 10,
dördüncü dereceden 10, beşinci dereceden 10 adli müşavirimiz hangi
amaçla gönderiliyor? Birilerini ödüllendirmek için mi bu görevlendirmeler
yapılacak, yoksa etkin görevlerde olanların pasivize edilmesi için mi
bu kadrolar kullanılacak?
35inci maddede görüşmek üzere hak
edenlere saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
sıra sayılı kanun teklifinin 34 üncü maddesinin 2 inci
fıkrasında yer alan Adalet Bakanlığı
teşkilatı ibaresinden sonra gelmek üzere ; işaretinin arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL
(Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile
anlatımın güçlendirilmesini amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
35inci maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı kanun teklifinin 35 inci maddesinde yer alan
"başlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere ,
işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
İstanbul Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 35. Maddesindeki şeklinde ibaresinin
"biçiminde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
İsa
Gök Ali
Haydar Öner
Mersin Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 35. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
Hasan Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 655
sıra sayılı Teklifin 35inci maddesi önergesi üzerinde söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde 35inci maddenin teklif metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz. Adalet Bakanlığının
yurt dışı teşkilatı kurmak yerine, hizmet
almasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Bu sebeple
maddenin teklif metninden çıkarılması uygun olacaktır diye
düşünüyoruz.
AKP hükûmetleri tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine getirilen yargıya ilişkin düzenlemelerin son
dönemdeki en önemli gerekçesi, yolsuzluk, rüşvet ve
hırsızlığa ilişkin iddiaların, bilgi ve
belgelerin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. İktidara
geldiğinde ve öncesinde yolsuzlukla mücadele edeceğini söyleyen AKP,
yolsuzlukla mücadele etmek yerine yolunu bulmayı tercih etmiş ve
bugün özellikle 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla rüşvetin,
yolsuzluğun, hatta hırsızlığın gölgesi ve
şaibesi altındadır. 17 ve 25 Aralık
soruşturmaları tarafsız ve bağımsız yargı
tarafından soruşturulup hükme bağlanmadığı
sürece, AKP bu şaibe ve gölgeden kurtulamayacaktır. 17 ve 25
Aralık soruşturmalarıyla rüşvet çarkı ortaya
çıkmıştır. 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla
yolsuzluk ilişkileri meydana dökülmüştür. 17 ve 25 Aralık
soruşturmalarıyla yetimin hakkına, milletin parasına uzanan
eller ayakkabı kutuları, para kasaları, para sayma makineleriyle
deşifre olmuştur.
Hukuk
devleti ilkelerinin geçerli olduğu ülkelerde böyle bir tablo,
bırakın ilgililerin görevden el çektirilmesini, hükûmetleri istifaya
götürecek kadar sonuçlar doğururdu. Ancak
bizde 17 ve 25 Aralık olaylarından sonra bir yandan kamuoyunda
yüzsüzce savunmalar yapılmış, diğer yandan paralel
yapı yakıştırmasıyla soruşturmada görev alan
kolluk güçleri görevlerinden alınmıştır. Hükûmetin yolsuzluğunu
örtebilecek kolluk mensupları aranmış, bulunmuş ve
görevlendirilmiştir. Soruşturmaya bakan savcılar ve hâkimler bir
bir görevlerinden alınmış, bunların yerine AKP
yöneticilerine, hatta Tayyip Erdoğana hayranlığını
sosyal medyada ilan etmekten çekinmeyen hâkim ve savcılar
getirilmiştir.
Diğer yandan HSYK Kanunuyla hâkim ve savcılar
üzerinde kurulacak baskının hukuki altyapısı
oluşturulmuştur. Sadece HSYK Kanununda değil, yargıyla
ilgili bir çok düzenlemede ya da millî eğitimle ilgili düzenlemelerde
paralel yapı iddiaları bahane edilmek suretiyle AKP Hükûmeti hem
yolsuzluk ve rüşvet iddialarını savuşturmaya
kalkışmış hem de yandaş iş adamlarına
yandaş bürokratları da ekleme hedeflerini gerçekleştirmeye
çalışmıştır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
yolsuzluk ve rüşvet iddialarının soruşturulması için
verilen önerge, bu Mecliste oy birliğiyle kabul edilmiştir. Bu
önergeler üzerine kurulan Soruşturma Komisyonunun
çalışmalarının, bizzat Komisyon Başkanı olan milletvekili
tarafından baltalanmak suretiyle, akamete
uğratıldığına da hep beraber şahit
olmaktayız.
Yolsuzluk ve rüşvetin belgelerinin ortaya
çıkmaması için 30 Mart seçimleri öncesinde sarf edilen gayret 10
Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gösterilmiş
ve bu iki seçimde de Türk milletinin doğrularla buluşması
engellenmiştir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bildiğimiz kadarıyla, Alman ve Amerikan
istihbaratları, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yöneticilerini
dinlemiş ve kayıt altına almışlardır. Bu, kendileri
tarafından teyit edilmiş bir bilgidir. Başka devletlerin de
dinleme yaptığına dair çok önemli iddialar vardır. Devleti
yönetenlerin, hele hele Hükûmet üyelerinin, Başbakanın dinlenmiş
olması, başka istihbarat birimlerinin özel ve gizli bilgilere
ulaşmış olması millî güvenlik açısından çok
riskli bir durumdur ancak bundan daha da riskli olanı üzerinde yolsuzluk,
rüşvet iddiaları bulunan bu kişilerin yabancı istihbarat
birimleri tarafından dinlenmiş olmasıdır. Böyle bir durumda
Hükûmet üyelerinin rüşvet ve yolsuzluk şaibesi altında
olmaları bir hukuk sorunu, bir siyaset sorunu olmaktan çok daha öte bir
millî güvenlik sorunudur.
Devleti yönetenlerin yolsuzluk ve rüşvetle ilgili
perde arkasındaki ilişkileri yabancı istihbarat birimlerinin
elindeyse elbette o devletler bu bilgileri kullanacaklardır. Bu sebeple,
yolsuzluk ve rüşvet şaibesinden kurtulmak hukuki, siyasi, aynı
zamanda da millî güvenlik açısından bir gerekliliktir.
Bu düşüncelerle önergelerimizin kabulünü diler, Türk
milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 35. Maddesindeki
şeklinde ibaresinin "biçiminde" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Haydar Öner (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar
Öneri buraya davet ediyoruz, söz vermişti geleceğim diye.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12 Eylül darbesinden sonra ikinci 12 Eylül
darbesi de 12 Eylül 2010da yapıldı. Bu dönemden önce 250 olan
Yargıtay üye sayısını 150ye düşürmek üzere
çalışmalar yaptınız. Bunu kamuoyuna yargı reformu
olarak sunmuştunuz. O dönemin HSYKsını karşıt
gördüğünüz için mi sayıyı azaltmayı
amaçlamıştınız, yoksa hukuk reformu
yaptığınıza mı inanıyordunuz?
İkinci 12 Eylül hukuk darbesinden sonra bu kez 250
sayısını yetersiz buldunuz, 23 açıkla birlikte 160 üyeyi
blok hâlinde atayarak sayıyı 387ye çıkardınız. 250yi
150ye indirirken zayıflama reformu yapmaya
çalışmıştınız, 250yi 387ye çıkarırken
de şişmanlama reformu mu yaptınız? Bu kez de 129 yeni üye
ekleyerek üye sayısını 516ya çıkarıyorsunuz, bu da
bir obezleştirme reformu değil mi? Japonya 120 üyeli yüksek
yargıya sahip, Yunanistanda 81 üye; aynı değil ama benzer
nitelikte, Amerika Birleşik Devletlerinde 12 federal temyiz mahkemesinde
179 üye var. Çinde bile 340 üye görev yapıyor. Türkiyedeki üye
sayısını niye bu kadar çoğaltıyorsunuz? Öte yandan, 1
Ocak 2015ten itibaren istinaf mahkemeleri devreye girecek,
Yargıtayın yükü azalacakken mevcut üyelerin işlevlerini azaltmak
için mi, yoksa pasivize etmek için mi yeni düzenlemeler yapıyorsunuz?
Hukuki düzenlemeler moda anlayışıyla
yapılmamalıdırlar. Genellik, eşitlik ve objektiflik
ilkeleri istikrar ilkesiyle birlikte gözetilmelidir. Dün dündü, bugün
bugündür, yarın işimize nasıl gelirse öyle yaparız.
mı diyorsunuz? Bu keyfîlik, hakkaniyetle, hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaştırılamaz. Yargı erkini kullananlar bize
yakınsa böyle yaparız, bize yakın değilse şöyle
yaparız. anlayışı millet vicdanını rahatsız
eder, kanatır.
Bağımsız ve tarafsız yargı
Bangalor, Budapeşte ve Kopenhag kriterlerinin temel esasıdır.
AKP, evrensel kuralları da, AB ilkelerini de ihlal eden keyfîlikler
sergilemektedir. Gündüz havai fişek atarak 2014ü hedeflediğimiz bir
dönemden bugüne geldik. Bakınız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
bir mahkemenin bağımsızlığını
araştırırken üyelerinin atanma ve görevden alınma
yöntemine, görev süresince üyelere emir verme yetkisine sahip bir makamın
bulunup bulunmadığına, üyelerin her türlü etkiden
korunmasını sağlayacak önlemlerin alınıp
alınmadığına, mahkemenin genel olarak
bağımsız bir görünüm verip vermediğine
bakılmasını öngörüyor. Yansızlık ise nesnel
yansızlık, yargıcın kişisel
yansızlığı olarak ortaya çıkıyor. Bir yetkili
makam sahibini öven ya da yeren yargıcın
tarafsızlığından söz edilemez.
Danıştaya da yeni 39 üye atanacak. Danıştay
Başkanına, Başkanlık Kuruluna Danıştayla ilgili
düzenlemelerde düzenlemeleri yapma yetkisi veriyorsunuz, Yargıtay
Başkanından bu hak ve yetkiler neden esirgeniyor? Yoksa Sayın
Danıştay Başkanı Başkanlık cübbesine ilik
açtırıp düğme diktirdi de bizim haberimiz mi olmadı?
Cübbelerine düğme diktirenlerin
bağımsızlığından ve
tarafsızlığından söz edilemez. Aynı statüdeki iki
yargı organındaki bu farklılık kabul edilemez. Dün baş
tacı ettiklerinizi bugün niye dışlıyorsunuz?
İşinize yaramayanları çöpe atıyorsunuz. Ne zaman hidayete
erip özgür iradenizle karar vereceksiniz?
Hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 35 inci maddesinde yer
alan "başlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere ,
işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
36ncı maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 36 ncı maddesiyle eklenen maddenin birinci
fıkrasında yer alan yetkilidir. İbaresinin yerine yetkili
kılınmıştır. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
İstanbul Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 36. Maddesinin 2.fıkrasının
"arasından" İbaresinden sonra gelmek üzere "Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak" ibaresinin
eklenmesini, 4.Fıkrasının son cümlesindeki "atanabilir"
ibaresinin "atanamaz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Zonguldak Muğla
Turgut
Dibek İsa
Gök Refik
Eryılmaz
Kırklareli Mersin Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 36. Maddesinin teklif metninden çıkarılması arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya
Konya
Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
Ahmet Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN Okunan son önergeye komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili
Sayın Ahmet Duran Bulut konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; madde üzerinde verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gündüzden beri ifade
ediliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan,
milletvekilleri, atanan öğretmenler, sürünen öğretmenler,
yöneticiler, madendeki işçiler Adalet arıyoruz. diyorlar. Ben
Hükûmete soruyorum: Ne yaptınız bu adaleti, nereye
sakladınız, nerede bu adalet?
Değerli milletvekilleri, cari
açığımız 50 milyar dolara yaklaşmış durumda,
ekonomimiz sinyal veriyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) Zarraf kapatır onu.
Zarraf gelir yakında, kapatır onu.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Değerli
milletvekilleri, dışarıda Dışişleri
Bakanlığımız bünyesinde eğitim, turizm, ticaret
ataşeleri, temsilcileri görev yaparken Adalet Bakanlığı
niçin yurt dışında teşkilat kurmaya kalkıyor? Yurt
dışındaki bu adalet teşkilatı ne iş yapacak
orada? İhtiyaç olduğunda Dışişleri
Bakanlığı bünyesindeki görevlileri gönderebilirler. Bu kadar
mı zengin bir ülkeyiz? Varsa paramız cari açığı
kapatın, Rıza Sarrafa muhtaç duruma düşmeyelim. Neden bu israf,
neden bu böyle yapılan hesapsız kitapsız harcamalar?
Utanıyorum ben şimdi, günlerdir ak saray
denilen, kaçak saray denilen, haram saray denilen bir saraya iktidar resmî
diyor, Belgesi var. diyor, muhalefet Bunlar sahte. diyor. Efendim, resmî
olsun sahte olsun Çankaya Köşkü gibi bir sembol, cumhuriyetin sembolü bir
köşk dururken bin odalı bir yere ne ihtiyaç var? Kimi
sokacaksınız oraya? Kimi saklayacaksınız orada? (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Ne gerek vardı bu masrafa?
ALİM IŞIK (Kütahya) Türkiyeye lazım,
yeni Türkiyeye yeni yer lazım.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Yani, tüyü bitmemiş
yetimin hakkı var orada. Sizler, bizler bunu korumakla görevli insanlar
değil miyiz? Adalet herkese lazım. Adalet, din gibi kutsal bir
kavram. Adaletin sağından solundan dönmekle, arkasından
çevirmekle, şunu ele geçirelim, bunu ele geçirelim. hesaplarıyla
yüce Meclisi böyle meşgul etmek akli midir, ahlaki midir, takdirlerinize
sunuyorum.
Milletvekillerine bir amele muamelesi yapıyorsunuz
Hükûmet; gece geç saatlere kadar çalıştırıyorsunuz. Ne
aceleniz var? Kimi korumak, kimi kurtarmak hesabındasınız?
İstanbul Belediyesinde yolsuzluklardan dolayı
açılan davalardan milletvekili olduğu için dokunulmazlık
zırhına bürünenler yırttılar, geri kalanlar mahkûm olup
içeri girdiler.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta)
Hangisi onlar?
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Bu mahkûm olanlar sürekli o
endişe, o korku içerisinde adaletle uğraşıyorlar
yıllardan beri. Neler yapmıyorlar bunun için? Dışarıda
Türklere Haçlı Seferi düzenleyen Türk-İslam düşmanı
papanın heykelinin önünde Biz Batı kulüpçüyüz, Avrupa Birliğine
giriyoruz. imzası attılar. Neler yaptılar bundan yırtmak
için? Dünyada 10 devlet başkanına verilen, bunlardan sadece 1i
Müslüman olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğana o zaman Yahudi Üstün Cesaret Ödülü verdiler. Onlara yaranmak,
onların dediğini yapmak, onlardan görünmek adına bu yüce
milletin Başbakanlık makamına
ulaştırdığı, bu milletin gerçekten çok büyük
ekseriyetinin desteğiyle iktidar yaptığı bir partinin bu
korkusu, endişesi nedir?
İşte, değerli milletvekilimiz ifade etti,
telefonlar dinlenmiş. Bunlar şantaj olarak mı
kullanılıyor da acaba bunlar yapılıyor? Oralara bu
teşkilatlar açılıp birilerini susturmak için mi
yapılıyor? Almanya bizi tehdit mi ediyor? Bilgiler burada,
açıklarım dünyaya mı diyor? İsviçre bankalarındaki
hesaplardan mı bahsediliyor? Allah aşkına bunu söyleyin millete,
biz de beraber olalım, yaramızı saralım ama millî
güvenliğimizi tehdit altına sokturmayalım, tehlikenin içerisine
sokmayalım, bu milletin geleceğini karartmayalım,
böldürtmeyelim.
Bayrağımız indiriliyor, susuyorsunuz.
Millet bölünüyor, susuyorsunuz. Şuraya gidemezsiniz diyorsunuz,
insanları tehdit ediyor ülkenin Başbakanı. Allahtan reva
mı bu? Böyle bir devlet yönetimi olur mu?
Yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 36. Maddesinin 2. fıkrasının
"arasından" İbaresinden sonra gelmek üzere "Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak" ibaresinin
eklenmesini, 4. Fıkrasının son cümlesindeki
"atanabilir" ibaresinin "atanamaz" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Refik
Eryılmaz konuşacak, Hatay Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bize hukuk fakültelerinde yasaların
nasıl yapılacağı, hangi ihtiyaçlar ortaya
çıktığı zaman yasal düzenlemelerin
yapılacağını anlatmışlardı. Toplumsal
ihtiyaçlar, toplumsal talepler söz konusu olduğu zaman bu ihtiyaçlara ve
bu taleplere uygun olarak tabii ki yasal düzenlemeler yapılır,
kanunlar ihdas edilir. Fakat görüyoruz ki on iki yıllık AKP
iktidarında toplumun ihtiyaçları ve taleplerinden çok, AKPnin, hatta
bir iki kişinin taleplerinin ve arzularının yerine getirilmesi
için bu yasal düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz.
Meclise getirilen bu yasal düzenlemelerle ilgili olarak
muhalefet partisi milletvekilleri bu kürsüden eleştirilerini dile
getiriyorlar, yanlışlıkları ortaya koymaya
çalışıyorlar. Komisyonlarda bunun tartışması
yapılıyor ama AKP Hükûmetinin muhalefet partisi milletvekillerinin bu
eleştirilerine hiçbir şekilde kulak vermediğini, tamamen
dayatmacı, tamamen tepeden inmeci ve tamamen Meclisteki
çoğunluğuna dayanarak dediğim dedik bir anlayışla bu
yasaları Meclisten geçirmeye çalıştığını
görüyoruz. Bu anlayışla bu yasalar buradan geçtiği için de çok
kısa bir süre sonra tekrar bu yasaların değiştirilmesi
ihtiyacını hissediyor ve tekrar buraya getiriyorsunuz.
Onun için, bu antidemokratik tavırdan
vazgeçilmelidir. Meclisteki çoğunluğumuza dayanarak
istediğimizi yaparız. anlayışı doğru bir
anlayış, demokrasiye uygun bir anlayış değildir;
çoğulcu demokrasi anlayışına da açıkça
aykırıdır. Şimdi, biz, AKPnin bugüne kadarki
uygulamalarından bu ülkeye demokrasiyi, bağımsız yargıyı
getirme gibi bir amacının ve çabasının
olmadığını gayet iyi biliyoruz ve görüyoruz; halkımız
da buna inanıyor.
Alevi açılımıyla ilgili de bir çift laf
etmek istiyoruz. Şimdi, seçimler yaklaştı, yine, Alevilere,
işte, acaba seçimden önce nasıl şirin görünebiliriz diye bir
çalışma başlatıyorsunuz. Ben size şu
kadarını söyleyeyim, siz Alevi sorununu çözemezsiniz. Neden? Çünkü
siz Alevilere şaşı bir gözle bakıyorsunuz, siz Alevileri
düşman görüyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya doğru konuş
Allah aşkına! Düşmanlık yapma! Bölücülük yapma!
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Düşman
gördüğünüz, dışlamaya
çalıştığınız, ötekileştirmeye
çalıştığınız Alevilere siz çözüm üretemezsiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz üretirsiniz değil
mi? Siz ancak sorun üretirsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Önergeyle ilgili konuş,
önergeyle.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) - Bakın, sizlere bir
örnek vereceğim. 15-20 milyon Alevi yaşıyor bu ülkede ve bunlar
yüzyıllardır cemevlerinde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Siz
çıkıp diyorsunuz ki: Cemevi ibadethane değildir. Size bu
yetkiyi kim veriyor? Hangi hakla bunu söyleyebiliyorsunuz? Bu, bir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sana bu yetkiyi kim
veriyor?
REFİK ERYILMAZ (Devamla) İki: Daha dün Sivas
katliamında orada katledilen insanlarımızın
Avukatlığını yapanları buraya getirdiniz, bakan
yaptınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz iktidardınız
mübarek, o olay olduğunda siz iktidardınız!
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Bakın, Yavuz Sultan
Selim döneminde 70 bin Alevi katledildi, getirdiniz köprüye adını
verdiniz.
Bu da yeterli değil, on iki yıllık
iktidarınızda
Ben buradan sesleniyorum, çıkın buna cevap
verin: On iki yıllık iktidarınızda bir tek Aleviyi vali
yaptınız mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) Var ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Var.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Bir tek Aleviyi kaymakam
yaptınız mı?
AHMET YENİ (Samsun) Vali orada değil mi?
Isparta Valisi orada!
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Bir tek Aleviyi
cumhuriyet başsavcısı yaptınız mı? Bakın,
her gün
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Vali var işte, bak
orada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Sakin olun, sakin olun.
Her gün yüzlerce Alevi genç beni arıyor,
Yazılı sınava girdim. diyor, Hâkimlik, savcılık
sınavına girdim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayrımcılık
yapma!
REFİK ERYILMAZ (Devamla) O kayıtlar orada.
Diyor ki: Ben yazılı sınavda 1inci oldum, sınavda 2nci
oldum, sözlü sınavda beni elediler.
Bakın, ben bir şeyi ifade etmeye
çalışıyorum, Aleviler bugün bunu düşünüyor. Eğer siz
Alevilerin oyunu almak istiyorsanız, bu Alevilere
yaptığınız ayrımdan vazgeçeceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) Biz oy peşinde
değiliz.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Onları da bu ülkenin
birinci sınıf vatandaşı göreceksiniz. Onları da
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bölücülük yapma!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ayrımcılığı
siz yapıyorsunuz mübarek. Şu konuşman tamamen
ayrımcılık değil mi?
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Bakın, Aleviler bu
ülkenin çimentosudur. Aleviler bu ülkede vatanını, milletini,
bayrağını seven insanlardır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğrudur.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Aleviler bugüne kadar
tarih boyunca hiç kimseye ne zulmetmiştir ne baskı
uygulamıştır ama Aleviler tarih boyunca baskıya maruz
kalmıştır, ayrımcılığa maruz
kalmıştır, sürülmüştür, öldürülmüştür. Sizin
iktidarınızda da Alevilere bu ayrımcılığın
yapıldığı konusunda bir algı var, bunu düzeltmeye
çalışın. Benim söyleyeceğim budur.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bırak Allah
aşkına bırak! Algıyı oluşturma!
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) On iki
yıldır iktidardayız. Biz on iki yıl yönettik, siz
altmış, yetmiş yıl yönettiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kesinlikle kabul
edemeyeceğimiz çok ciddi ithamlarda bulundu, ayrımcılık
yaptığımız yolunda. Efendim, sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
Ayrımcılıkla itham etmemesi gerekiyor bu
Meclis içinde birilerinin bir diğerlerini.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın, Hatay Milletvekili Refik Eryılmazın 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin 36ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Değerli
arkadaşlar, tabii, gecenin bu vaktinde böylesine hakikaten bölücülük
kokan, ayrımcılık kokan, şiddet kokan bir konuşmaya
cevap vermek açıkçası bana zül gelir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) O sizin karakteriniz,
karakteriniz! Sizin karakteriniz o bölücülük!
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın, hepimiz milletvekili olmanın sorumluluğunu yaşamak
durumundayız. İktidarıyla muhalefetiyle hepimiz az ya da çok bir
şekilde milletten oy almışız ve buradayız. Bu milletin
sorunlarını tabii ki tartışacağız,
konuşacağız; problemlerinin çözümü noktasında elimizden
gelen gayreti göstereceğiz ama bu millet hepimizin, bu ülke hepimizin.
Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürtüyle, Türküyle, 780 bin kilometrekarede
doğudan batıya, kuzeyden güneye her kim yaşıyorsa bu ülkenin
birinci sınıf vatandaşıdır. Bunun
uğraşını veren bir AK PARTİye, bir iktidara bu kadar
haksız ve mesnetsiz ithamlarda bulunmaktan hiç huylanmadın mı,
hiç ayıplanmadın mı arkadaşım ya! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Siz on iki yıldır
kaçıyorsunuz ya, Allah aşkına! Nasıl bu kadar açık
yalan söylüyorsunuz, hayret ediyorum.
REFİK ERYILMAZ (Hatay) İsim ver, isim.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu kadar, böyle
ayrımcılık kokan, şiddet kokan bir konuşmayı
nasıl yaparsın?
Alevilere kimin ne gözle baktığını bu
millet biliyor arkadaşlar ya, biliyor bu millet. Bu millet geçmişte,
evet, Sivasta kimin iktidar olduğunu da çok iyi biliyor. Bu millet
Dersimi unutmadı.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Temcit pilavı gibi hep
aynı şeyi söylüyorsunuz. Yazıklar olsun!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Roboskiyi unuttun mu?
Sivası unuttun mu? Roboskiyi, Sivası unuttu mu millet?
AHMET AYDIN (Devamla) Bu millet Alevilere kim ne
şekilde yaklaşıyor, bunu çok iyi biliyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ne zaman
sıkışsanız oraya sığınıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Dersimden dolayı özür
dileyen ilk defa bir Başbakan AK PARTİnin iktidarı döneminde
olan Başbakandır, o suçladığınız Tayyip
Erdoğandır. Benim Alevi kardeşim. diyor. Ermenilerin
acısını paylaşan bir Başbakandı, Kürt sorunu
vardır. diyen bir Başbakandı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir Türklerinkini
paylaşamıyor
AHMET AYDIN (Devamla) Mütedeyyin insanların,
Alevilerin, bu ülkede, sağcıların da solcuların da herkesin
hukukunu, gayrimüslimlerin de hukukunu savunan bir iktidar var ve sadece sözde
değil.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Berkinin annesini niye
yuhalattınız? Berkinin annesini yuhalatmanın hesabını
veremezsiniz.
AHMET AYDIN (Devamla) Ayinesi iştir kişinin,
lafa bakılmaz. Sadece lafla yapılmıyor bunlar,
icraatlarımızla bunu gösterdik.
Evet, bir yerlere birileri gelecekse tamamen ehliyet ve
liyakat esasına göre gelir. Alevidir, Sünnidir, sağcıdır,
solcudur, Kürttür, Türktür değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) -
ehliyet ve liyakat esasına
göre gelir.
Sizleri lütfen arkadaşlar, böyle bir dil
kullanmaktan men ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ Milletvekili
Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı
655) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, Bakanlığa bakın bir kadın var mı?
BAŞKAN Sayın Tanal, her ayağa
kalktığınız anda ve saniyede sizi dinlemek zorunda
değilim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ayrımcılığa bakar mısınız, hiçbir kadın
var mı?
BAŞKAN Lütfen benim yaptığım
işleme saygı duyun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım,
BAŞKAN Ben işlemimi yapayım, sözü
isteyin, size veririm veya vermem.
Lütfen yerinize oturur musunuz!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
bakar
mısınız, hepsi erkek, bu toplumun yarısı kadın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sizi yöneten Başkan
kadın ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beyefendi, bu toplumun
yarısı kadın, bir kadın bulabiliyor musunuz
bürokratların arasında?
BAŞKAN İşlem yapmaya izin vermiyorsun
insana canım!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bak Başkana.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bak, Başkan
orada.
BAŞKAN Allah Allah!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir tane kadın
göster. İşte ayrımcılık.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Senin kaç
belediye başkanın var kadın?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen yerinize oturur
musunuz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
baştan sizin kadın ve erkek eşitliğine sahip
çıkmanız lazım.
BAŞKAN Ben kadınım ve Meclis Başkan
Vekiliyim, yeterli bir cevap mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Lütfen
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 36 ncı maddesiyle
eklenen maddenin birinci fıkrasında yer alan yetkilidir.
İbaresinin yerine yetkili kılınmıştır.
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
37nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 37 inci maddesiyle eklenen geçici maddede yer alan tahsis
edilmiş ibaresinin yerine ayrılmış ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 37. Maddesinin son cümlesinden sonra gelmek üzere
Bunlardan dört yıllık görev süresini tamamlayanlar en fazla bir
yıl daha görevlendirilebilirler." İbaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Zonguldak Muğla
İsa
Gök Turgut
Dibek
Mersin Kırklareli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 37. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasının arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
Ahmet Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi değiştirilerek kurulan
yurt dışı teşkilatına; 2802 sayılı Hâkimler
ve Savcılar Kanununun 50 nci maddesi uyarlanmaktadır.
Adalet hizmetleri yurt dışında, geçici
görevlendirmelere ve hizmet satın alımı yoluyla giderilmektedir.
Teklif gerekçesinde ifade edilen hususlar Adalet
Bakanlığının yurt dışında teşkilat
kurmasını gerektirmez.
Adalet Bakanlığı ve
Dışişleri Bakanlığı birlikte çalışarak
ihtiyaç halinde Türkiye'nin yüksek çıkarlarını en iyi
şekilde savunabilecek kişi ve kuruluşlardan yararlanma
imkânına sahiptir.
Buna ek olarak ihtiyaç duyulan konuda en iyi hizmeti
verecek kişilerin yurt dışında geçici olarak
görevlendirilmesi mümkündür.
Bu sebeple yurt dışında, teşkilat
kurmaya, kadro ihdasına gerek bulunmamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 37. Maddesinin son cümlesinden sonra gelmek üzere
"Bunlardan dört yıllık görev süresini tamamlayanlar en fazla bir
yıl daha görevlendirilebilirler." İbaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Adalet
Bakanlığı tarafından bu düzenleme ile oluşturulan yurtdışı
teşkilatında Adalet Müşaviri olarak halen görev yapanlardan dört
yılını doldurmuş olanların en fazla bir yıl daha
görev yapmaları önerilmekte ve böylelikle başarılı diğer
hakim ve savcıların da yurtdışında görev alabilmesinin
sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 37 inci maddesiyle eklenen
geçici maddede yer alan "tahsis edilmiş" ibaresinin yerine
"ayrılmış" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile anlatımın güçlendirilmesi ve metnin
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.14
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutuyorum:
V.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 8inci sırasında bulunan 650
sıra sayılı Kanun Tasarısının gündemin 4üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 2
Aralık 2014 Salı günkü birleşiminde 650 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Genel
Kurulun, daha önce haftalık çalışma günlerinin
dışında toplanması kararlaştırılan 28, 29 ve
30 Kasım 2014 Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri toplanmamasına
ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 27/11/2014 Perşembe günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ahmet
Aydın Levent Gök
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Yusuf
Halaçoğlu Pervin Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Halkların Demokratik Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 8inci
sırasında bulunan 650 sıra sayılı Kanun
Tasarısının gündemin 4'üncü sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 2 Aralık 2014 Salı günkü
Birleşiminde 650 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
Genel Kurulun, daha önce haftalık çalışma
günlerinin dışında toplanması
kararlaştırılan 28, 29 ve 30 Kasım 2014 Cuma, Cumartesi ve
Pazar günleri toplanmaması;
önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı
655) (Devam)
BAŞKAN 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan, 176 Sayılı
Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- 176 Sayılı Maden
İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S. Sayısı: 650)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı:
616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 2 Aralık 2014 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.21