TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
21inci
Birleşim
2
Aralık 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan'ın, Denizlide konut sektöründeki gelişmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık'ın, Erzincanda sağlık ve diğer
alanlarda yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Osman Boyraz'ın, İstanbul hakkında genel bir
değerlendirmede bulunmaya ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/221)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/2272) esas numaralı
Toplumsal Mutabakat Komisyonu ile Ortak Akıl Heyeti Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/222)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, 23/10/2011de
meydana gelen Van depreminin ardından Vanlıların
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1155)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, nefret suçlarını
önlemek amacıyla dünyadaki mevcut yasaların ve Türkiye'de nefret
suçlarının önlenmesi için yapılması gereken düzenlemelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1156)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, 6085 sayılı
Sayıştay Yasasıyla kamu kurumlarının denetiminin
önemli ölçüde ortadan kaldırılmasının
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için
özeti (10/1157)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
V.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- İçişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin;
Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı
Noterlik Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde
Yapılacak İşlemlere İlişkin Sorunların
Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı
655)
4.- 176 Sayılı
Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S. Sayısı: 650)
VII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
655) Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep
Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın;
1512 Sayılı Noterlik Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin
Hastalıkları Halinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802
Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın, Erzurum'daki Türk Telekom Atlama
Kulelerinin heyelan nedeniyle çökmesine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/48685)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından gençlere sanatın çeşitli dallarının
sevdirilmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/49256)
3.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, branşlarına göre Ankara ilinde bulunan sporcu
sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/49257)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından çevre konusunda yürütülmekte olan çalışma ve
projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/49258)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, bedensel engelli sporcuların desteklenmesi adına
yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı
(7/49259)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, taşınır ve taşınmaz kiralamaları
nedeniyle yapılan harcamalara,
Tanıtım ve reklam
harcamalarına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/49260), (7/49777)
7.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk'ün, Erzurum'da kullanılamaz hale gelen bir spor tesisine ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/49514)
8.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Trabzon'un Yomra ilçesinde bulunan spor
salonundaki sorunlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/49517)
9.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak'ın, Gençlik ve Spor
Bakanlığının İstanbul'daki
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/49778)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, spor kulüplerinin tesislerinin
denetlenmesinden sorumlu olan kurumlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/49779)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, kadın futbol ligleri, sporcuları ve
takımlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/49780)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Erzurum'daki tesislerde çöken
atlama kulelerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/49782)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlarda çalışan yabancı ülke
vatandaşlarının sayısına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/50106)
14.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu'nun, başarı kazanmış millî sporcuların
atanmaları kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/50107)
15.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlar tarafından vergiye tabii olmayan kimselerden satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/50108)
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlar bünyesinde yapılan ihaleler için verilen kurum içi
ihale eğitimlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/50109)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa ait bir
arazinin tahsisi için bir vakfın talepte bulunduğu iddiasına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/50342)
18.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, belediyelerin sporu teşvik amacıyla
yapacakları nakdi yardımlara sınırlama getirilmesine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/50344)
19.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, akaryakıt ve akaryakıt ürünleri
alımlarına,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından yurt dışından satın alınan mal ve
hizmetlere,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların
seyahat giderlerine,
2002 - 2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından alınan yemek hizmetlerine,
2002 - 2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından alınan medya ve tanıtım hizmetlerine,
2002 - 2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından alınan lobi ve tanıtım hizmetlerine,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/50345), (7/50611), (7/50612), (7/50832), (7/50833), (7/50834)
20.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından alınan insan
kaynakları hizmetlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/50831)
21.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
personelinden maaşında icra takibi ve haciz olanlara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/50837)
22.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşların yurt
dışında istihdam ettiği personeller için
yaptığı tüm giderlerin tutarına,
2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşların yurt
dışında istihdam ettiği personellerin ülkelere göre
dağılımına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/50840), (7/50848)
23.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşların hizmet alım
sözleşmesi imzaladığı firmalara yaptığı
ödemelere,
2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşların tüm temsil ve
ağırlama giderlerinin toplam tutarına,
2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşların teknik malzeme ve
teçhizat alımları için yaptıkları ödemelere,
2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşların tamir ve tadilat
işleri için hangi firmalara ne kadar ödeme yaptığına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/50841), (7/50842), (7/50846), (7/50847)
24.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 1 Ocak 2002 tarihi
itibarıyla bağlı kurum ve kuruluşların sahibi
olduğu taşınmazların listesine,
30 Haziran 2014 tarihi
itibarıyla bağlı kurum ve kuruluşların sahibi
olduğu taşınmazların listesine,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/50844), (7/50845)
25.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın, 2013-2014 yılları arasında Bakanlık
ile üniversiteler arasında gerçekleştirilen projelere ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/51043)
26.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş'ın, Erzurum'da kayakla atlama tesislerinin
çökmesinin nedenlerine ve inşaatı yapan şirkete ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/51390)
27.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan yabancı ülke vatandaşlarının ve çifte
vatandaşların sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı
(7/51723)
28.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel'in, 2005-2014 yılları arasında Spor
Genel Müdürlüğü tarafından engelli bireylerin spor yapabilmelerini
sağlamak üzere gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/51983)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık tarafından gerçekleştirilen insan kaynakları
hizmet alımlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/52285)
30.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, yazılı soru önergelerine ve
bunların cevaplandırılmasına,
Sözlü soru önergelerine ve
bunların cevaplandırılmasına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/52288), (7/52289)
31.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, KKTC'li gençler için yapılan projelere,
KKTC ve Türkiye'de gençlik ve
spor alanında faaliyet gösteren STK'lar arasındaki iş
birliğinin artırılmasına yönelik çalışma ve
projelere,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/52995), (7/52996)
32.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman'ın, Bursa'da Bakanlığa bağlı
kurumlardaki engelli merdivenleri ve tuvaletlerine ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/53220)
33.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, 2014 yılı itibariyle Adana'da bulunan
spor kulübü ve lisanslı sporcu sayısına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/53221)
34.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Osmaniye ili ve ilçelerinde
yapılması veya kiralanması planlanan yurt projelerine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/53222)
35.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Sülfirik Asit ve Borik Asit
Fabrikalarının özelleştirileceği iddiasına,
Haydarpaşa Projesinin
özelleştirileceği iddiasına,
BOTAŞ'ın iletim
hatlarının özelleştirileceği iddiasına,
TEİAŞ'a ait kamu
hisselerinin yüzde 49'unun özelleştirileceği iddiasına,
TPAO'nun halka arz yoluyla
özelleştirileceği iddiasına,
Haydarpaşa Projesinin
özelleştirileceği iddiasına,
Spor Toto'nun
özelleştirileceği iddiasına,
Ölçü ve ayar hizmetlerinin
özelleştirileceği iddiasına,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/54219), (7/54220), (7/54221), (7/54222), (7/54223), (7/54224), (7/54225),
(7/54226)
36.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, bağlı, ilgili veya ilişkili kurum
ve kuruluşların 2014 yılı bütçe ödeneklerine ve bütçe
gerçekleşmelerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/54323)
37.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı
tarafından 5inci ve 6ncı derece gazilere verilen
yardımların kesilmesine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/54324)
38.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu'nun, IŞİD'den petrol satın
aldığı iddia edilen işadamlarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54389)
39.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Bakanlık ve bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşların 2014 yılı bütçe
ödeneklerine ve bütçe gerçekleşmelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54390)
40.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Bakanlık ve bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen medya,
tanıtım ve reklam harcamalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54391)
41.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, altın üretimi ve kullanımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54392)
42.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, traverten üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54393)
43.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, granit üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54394)
44.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları arasında
elektriğe ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54395)
45.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, 2011-2014 yılları arasında
madencilik sektöründe gerçekleşen üretim verilerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54396)
46.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman'ın, iş güvenliği ve işçi
sağlığı konusunda alınan önlemlere ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54397)
47.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, 2011-2014 yılları arasında
madencilik sektörü ithalat ve ihracat verilerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54398)
48.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, 2011-2014 yılları arasında
madencilik sektörü yatırım verilerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54399)
49.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, uranyum üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54400)
50.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, toryum üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/54401)
51.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, trona üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54402)
52.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, trona üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54403)
53.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, bentonit üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54404)
54.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, mermer üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54405)
55.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, feldspat üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54406)
56.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, pomza üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54407)
57.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, manyezit üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54408)
58.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, alçıtaşı üretimi ve
kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54409)
59.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, perlit üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54410)
60.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, stronsiyum üretimi ve kullanımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54411)
61.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, kalsit üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54412)
62.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, bor üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54413)
63.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, biyogaz üretimi ve kullanımına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54414)
64.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, hidrolik enerji üretimi ve kullanımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54415)
65.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, nükleer güç santrallerinin yapımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54416)
66.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, hidrojen enerjisi üretimi ve kullanımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/54417)
67.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, jeotermal enerji üretimi ve kullanımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54418)
68.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, rüzgâr enerjisi üretimi ve kullanımına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54419)
69.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, biyodizel ve biyoetanol üretimi ve
kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54420)
70.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, enerji yatırımlarına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54421)
71.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Sanayide Enerji Verimliliği Proje
Yarışmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/54422)
72.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, enerji verimliliğinin
arttırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/54423)
73.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile enerji
işbirliği anlaşmaları yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/54424)
74.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bayburt'ta kaçak elektrik
kullanımına ve elektrik hizmetine erişimde yaşanan
sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/54425)
75.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz'ün, Manisa'nın ilçelerinde jeotermal kaynak arama ve
işletme ruhsatı verilen arazilere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/54426)
76.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, taşınır ve
taşınmaz kiralamaları nedeniyle yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/54558)
77.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, terör örgütünün son dönemdeki bazı faaliyetlerine dair
istihbarat ve güvenlik birimleri tarafından hazırlanan raporlarda yer
aldığı iddia edilen çeşitli tespitlere ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/54700)
78.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren
görevden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/54716)
79.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan özel kalem
müdürlerine,
2010-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan basın
ve halkla ilişkiler müşavirlerine,
2010-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan
müşavirlere,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/55268), (7/55269), (7/55270)
2 Aralık 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Denizlide konut
yatırımlarına ilişkin gelişmeler hakkında söz
isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan'ın, Denizlide konut sektöründeki
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Denizlide konut sektöründeki gelişmeler hakkında söz aldım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
2003-2013 yılları arasında toplam 58 bin
yapı ruhsatı, 67 bin yapı kullanım izin belgesi Denizlide
alındı. 2013 Ocak-Ekim döneminde 10.312 konut satıldı, 2014
Ocak-Ekim döneminde ise 10.376 konut satıldı, aynı dönemde
kredili satışlarda 1.250 adet daire azalmış.
Daha önce Sayın
Erdoğan Denizlide apartlarla ilgili konuştu, o zaman
Başbakandı, apartlarla ilgili kötü şeyler söylendi. Olay
büyüyünce AKP genel başkan yardımcılarından birisi bu
olayı Denizli Emniyet Müdürlüğündeki bir rapora dayandırdı.
Biz İçişleri Bakanına sorduk ancak bu raporla
tanışmadık. Sorduğumuz o Bakan böyle bir rapor
olmadığını söyledi, istifa eden Bakan. Ya Bakandan rapor
saklanıyor ya da doğru, millete söylenmiyor.
Şimdi de bir belediye
başkanı kameraların önünde Girmediğimiz apart kalmayacak.
diyor. Hangi amaçla söylüyor bilemem. Eğer kastedilen öğrencilerin
güvenliğiyse bu emniyetin görevi; eğer başka bir şeyse
kimsenin el âlemin çoluğu çocuğuna kötü gözle bakılacak bir
şekilde ifade kullanmaya hakkı yok. Hem de çocuklara niye kötü gözle
bakılıyor? Herkes haddini bilsin. Olayın hukuki
tarafını bizim Büyükşehir Belediye Meclisi Grup
Başkanı Yusuf Garip Bey yeterince ifade etti. Apartlarla ilgili
sıkıntılı bir durum varsa emniyet orada. Ayıptır
Denizliyi bu şekilde gündeme getirmek.
Denizlide ahlak polisinin
denetim yapacağı daha önce köşe yazılarına konu oldu.
Eskiden sanayisi ünlü olan bir memleketi AKP ne hâle getird! Bu apartlar AKP
döneminde yapıldı, ruhsatı onlar döneminde verildi, işletme
ruhsatı yoksa onlar döneminde kaçak çalışıyor, inşaat
ruhsatı yoksa onlar döneminde yok, yapı kullanım izni yoksa yine
onlar döneminde yok, kötü kullanılıyorsa AKPnin yönettiği
idarede kötü kullanılıyor.
Şimdi, olayı
böyle değerlendirdiğimizde şunu ifade etmek mümkün: apart
problemi varken olanlar Denizlide yüksek binalara izin verince olmayacak
mı sanıyorsunuz? Son zamanlarda Denizlide imardaki bu tür
düzenlemeler, yoksa apartların yanlış algılarını
yok etmek amacıyla birilerine kıyak çekmek için mi veriliyor? Bunlar
da açıklansın. Rantlar belediye başkanlarını
rahatsız etmiyor mu? Denizlili iş adamı niye aparta para
yatırıyor? Adamın cebinde cash para var ama yatırım
yapmak istiyor, AKPye güvenemiyor. Nereye yatırsın? Sanayiye
yatıramıyor. Sanayi Odası Başkanı neyi söylüyor? On yıldır
yeni yatırım için çivi çakılmadığını
söylüyor Denizliye. Maden izinlerinde sorun
yaşandığını MÜSİAD söylüyor; yapılan
başvuruların yüzde 5inin sonuca ulaştığını
söylüyor, bunun ekonomik açıdan çok büyük kayıp olduğunu söylüyor,
elektrik kayıp kaçak kullanımının onlara yüklenmesinin
maliyetleri artırdığını söylüyor. Yoksa, elektrikte bu
kayıp kaçakların maliyetinin Denizlililere yüklenmesi Oslo
mevzuatınızda mı vardı? Bunun Denizliye söylenmesi,
açıklanması gerekir. Yani başkasına kıyak, Denizliliye
maliyet. Böyle bir rezillik olamaz.
Belediyelerden alınan ruhsatlarda başvurular
aylarca bekliyormuş. Bunu MÜSİAD söylüyor. Şantiye suyu depozito
bedeli yüksekmiş. Bürokratik engellerin kalkmasını
istiyorlarmış. Yatırımcının önünü
açmıyormuş AKP; üstelik, teşvikten sorumlu Bakanımız
da Denizliden. Kamu-sanayi diyaloğu artsın. diyor MÜSİAD ama
Denizlide kamu-konut sektörü diyaloğunun neticelerini görüyorlar.
Apartlar neden artmış Denizlide? Kimse
kimsenin çocuğunu lekeleyebilecek ve o anlama gelebilecek ifadelerle,
üstüne farz olmayan işlere bulaşmasın, Başbakana
benzemesinler. Yeterli yurt olsa zaten çocuklarımız apartta
kalmazdı. Hem beceremiyorsunuz hem de kötü konuşuyorsunuz.
Başbakan da MHP ile SHPnin Sivas olaylarında
iktidarda olduğunu söyleyip iftira atıyor. Böyle bir şey
Eğer
iftira atmak istemiyorsa özür dilemesi lazım.
Yüce heyete saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, sağlık
sorunları hakkında söz isteyen Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık'ın, Erzincanda sağlık ve
diğer alanlarda yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Erzincanda yaşanan
sağlık sorunları ve diğer sorunlarla ilgili söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ayın 22sinde, 22 Kasımda Sayın
Başbakan Erzincana geldi, 200 yataklı hastane sözü verdi ve gitti.
Bu söz 2012de verilmişti, 2014te Kalkınma Bakanımız
geldiğinde de verilmişti, şimdi Sayın Başbakan da
geldi verdi. Zaten bu araştırma hastanesiyle ilgili verilen söz daha
önce verilip ve projesi çizilen ancak mahkemeden dolayı yapılamayan
yerdi ama yine söz verdiler. Yine biz, Sayın Sağlık
Bakanının Nüfusu ne ki Erzincana bu kadar hastane yapalım.
demesinden dolayı şüpheliyiz, inşallah yapılır. Ama
asıl verilen sözler oraya yapılan hastane için değil, devlet
hastanesinin yıkılan acil kısmı için verilen sözlerdi. Biz,
siyasilerin -o zaman kullandığı deyimleri özellikle burada
söylemek istemiyorum ama- o zamanki verdiği sözleri tutmalarını
ve Erzincandaki devlet hastanesinin acil kısmının oraya hastane
yapılmasını bekliyoruz.
Sayın Başbakan geldiği zaman dedi ki Erzincana
on iki yılda 5 katrilyon yatırım yapılmış. Çok
güzel, teşekkür ediyoruz ama nereye yapılmış, onu
söylemedi. Erzincana yapılan yatırımın, o 5 katrilyonluk
yatırımın yüzde 80 ilâ 90ı yollara gitti. Hangi yollara
gitti? E-80 yoluna gitti. Bu yol uluslararası bir yol, yapılması
gereken bir yol. Ama bu para harcanırken ne yazık ki çok bilinçsiz
bir şekilde harcandı. Bu yol yapılırken Sansa
dediğimiz bölgede defalarca sökülüp yeniden yapıldı.
Sakaltutan dediğimiz kesimde yol tam dört sefer değişti, yol
yapılıyor, bitiyor, tekrar yol yapılmaya başlanıyor.
Köroğlu Deresinde yine aynı şekilde yol yapılıyor,
bitiriliyor, hizmete açılıyor, tekrar o yollar bozuluyor. Yani, ben
bazen düşünüyorum, bu Ulaştırma Bakanlığında hiç
mühendis yok mu, hiç gelip incelemiyorlar mı? Giden bu paranın
çoğu boşa gitti ne yazık ki. Ama bunu Erzincana hizmet olarak
göstermeyi de doğru bulmuyorum çünkü Erzincana hizmet verilecekse
Sayın Başbakan şöyle bir müjde verebilirdi: Değerli
Erzincanlılar, Şeker Fabrikasını kapatmıyoruz,
Şeker Fabrikasını özelleştirmeye sokmuyoruz. Şeker
Fabrikasının eski parayla 12 trilyonluk bir ihtiyacı var, o
parayı hemen gönderiyorum, Erzincan Şeker Fabrikasını
yeniliyorum, pancar ekicilerine bu müjdeyi veriyorum. demesini beklerdik. Ama
nerede, onu hiç söylemedi. Söylediği laflar yine daha önce söylenen,
yapılması mümkün olan yerleri söylemesi.
Erzincanda bir CANPİmiz vardı tavuk
üretiminde, 2006 yılında üretime başlamıştı,
2004te almıştı. 2006daki o krize rağmen yine devam
ettirmişti ama ne yazık ki 2009 yılında CANPİ
kapandı, iflas etti, o zaman yaklaşık 200e yakın çiftlik
de iflas ettikleri için bunlar kapandı, Erzincan büyük bir zarar gördü.
2012 yılında burayı biz de destekleyerek Et Balık Kurumuna
verdik. Et Balık Kurumu 2012den beri burayı hizmete açmaya
çalışıyor. En son aldığım bilgilere göre,
ayın on beşinde makinelerin ihalesi yapılıp daha sonra
açılacak, bu da yaklaşık olarak herhâlde bir seneyi daha bulacak.
Tabii, o zamanki siyasi arkadaşlarımız, Erzincandaki CANPİ
açıldığı zaman yaklaşık 250 kişinin
çalışacağını söylüyorlardı, en az 250 kişi
ama benim öğrendiğim, en fazla çalışacak kişinin,
bütün memurlarıyla, müdürleriyle, bekçisiyle beraber 200 kişiden
fazla olmayacağını biliyoruz, bu da Erzincana yatırım
için bir şey değil.
Artı, Erzincanda eski ismi ERSAN Ünlüer olan bir
et kesim kombinamız vardı, o zamanki parayla 12 milyon dolar para
harcayıp burayı yapmışlardı. O zaman, tabii,
sebeplerine girmek istemiyorum ama sahibini Ergenekonda da suçladılar, içeri
de attılar, perişan ettiler velhasıl; orası kapandı, o
12 milyon dolarlık tesisler şu anda yatıyor. Sayın
Başbakan geldiği zaman keşke deseydi ki Bu ERSANı yeniden
canlandıralım, yeniden bunu harekete geçirelim.
Erzincanda yapılan şey, daha önceki zamanda
yapılan, deprem sonrası yapılan bir tesisin çağrı
merkezi olarak yapılması. Çağrı merkezinde yapılan
şey, zaten orada çalışan çocukların psikolojini bozarak ama
işsizlikten dolayı mecburen çalışmaya mahkûm edilmeleri. Bu
iş var, Erzincana yapılan başka hiçbir yatırım yok,
kimseyi kandırmamıza gerek yok ama her seferinde gelip Erzincana
şunları, şunları, şunları yaptık. deyip,
sıralayıp gidiyoruz ama Erzincana baktığımız
zaman 5 katrilyon paranın nereye gittiğini biliyoruz. 5 katrilyon
para, dediğim gibi, yollara gitti, Erzincana yatırım yok.
Bu sene Erzincana KÖYDESin ikinci dilimi gelmediği
için Erzincanda hiçbir iş yapılamadı. Özel İdarede
çalışan arkadaşlar verdiği sözleri
tutamadığı için muhtarlara karşı mahcup oldular,
muhtarlar köylülerine karşı mahcup oldular. Velhasıl,
yatırım dediğimiz zaman, yatırım bir tek göz boyamayla
geçiyor. Keşke tarımı canlandıracak,
hayvancılığı canlandıracak bu kombinalar
açılsaydı Erzincan için daha iyi olurdu diye düşünüyorum ama
dediğim gibi, her seferinde gelinip bir göz boyama yapılıyor
Erzincanda ama Erzincan halkı artık bunlara inanmıyor. Erzincan,
dediğim gibi, boğuldu, iyice daraldı. Bunun çözüm yolu
Erzincana gerçekten yatırım yapmaktan geçer. İlk önce de
Erzincana yapılacak şey Şeker Fabrikasının kapatılmaması
için söz verilmesi; biz böyle söz bekliyoruz, bu sözü verirlerse Erzincan için
samimi olduğunu düşünürüz.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, İstanbul
hakkında genel bir değerlendirmede bulunmak için söz isteyen
İstanbul Milletvekili Osman Boyraza aittir.
Buyurun Sayın Boyraz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyraz'ın, İstanbul hakkında
genel bir değerlendirmede bulunmaya ilişkin gündem
dışı konuşması
OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim
bölgem olan İstanbul ilimiz hakkında genel bir değerlendirmede
bulunmak üzere gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Tabii, dünyanın en
güzel, en muhteşem ve en görkemli şehridir İstanbul.
Yüzyıllar boyunca yerleşim birimi olmuş, medeniyetlere
başkentlik yapmış; ticaretin, saltanatın,
ihtişamın, zarafetin ve rüyaların başkenti olmuştur
İstanbul. Yedi kıtanın yedi tepeli incisidir İstanbul.
Üstat Necip Fazılın ifade ettiği gibi O benim, zaman, mekân aşıp
geçmiş sevgilim. dizeleriyle şairlerin aşkı olmuştur
İstanbul. Onun şiir kokan semtleri, tepeleri, sokakları ve
caddeleri
Bir mozaiktir İstanbul, her taşında dünyanın
binbir rengini barındıran renklerin başkentidir İstanbul.
Siyahı, beyazı, mavisi, kırmızısı, yeşiliyle
usta bir ressamın muhteşem bir tablosudur İstanbul. Bu tabloda
kimler yok ki: Bir tarafta dimdik duran Galata Kulesi, bir diğer tarafta
her dem kaş göz ettiği Kız Kulesi zarif zarif süzülüyor
Üsküdarda. Bir kilimdir İstanbul, ilmik ilmik, nakış
nakış işlenmiş kilim. Anadolunun her rengini
bağrında barındıran bir şehirdir İstanbul.
Farklı melodileri bir şarkıda buluşturan, her
noktasında coşku, her noktasında heyecan, çok sesliliği
zenginlik kabul edip tek ses hâline getiren bir şehirdir İstanbul.
Bir sanattır İstanbul, usta sanatçıların
dudaklarını uçuklatan, dünyada eşi ve benzeri bulunmayan bir
sanat; duyguları besleyen, insanı düşündükçe kendisine hayran
bırakan bir sanat. Mimarinin, müziğin, şiirin, musikinin
membasıdır İstanbul. Her bestede onun adı, her bestede onun
şanı, Sinanın ayak sesleri, Itrînin besteleri, Nedimin
nağmeleri, Bakinin dizelerini duyarsınız İstanbulda. Bir
aşktır İstanbul, öyle bir aşk ki kendisine tutsak eden
Ölüm kaderde var, üzüntü vermiyor/ Lakin İstanbulun
ayrılığı, acısı zor. diyecek kadar bir aşk.
Sana dün bir tepeden baktım ey aziz İstanbul/ Görmedim
gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer/ Ömrüm oldukça gönül tahtıma
keyfince kurul/ Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Sade bir
semtini sevmenin bile ömre yeteceğini söyleyen Yahya Kemal ama biz diyoruz
ki Yetmiyor bize. Her karış toprağını, her
caddesini, sokağını seviyoruz İstanbulun. Gece-gündüz
demeden, dur durak bilmeden İstanbula hizmet ediyoruz ve etmeye devam
edeceğiz.
Tabii, geçmişe şöyle bir gitsek Haliç desem
ne gelirdi aklınıza? Şimdilerde modern salonları, kongre
merkezleri olan, onlarca balık türünün yaşadığı Haliç.
Ya yıllar önce Haliç deseydim aklınıza ne gelirdi? Yüzünüzü
ekşitecektiniz ve Temizlenmez. denilen Haliçin kesif kokusunu gelecekti
burnunuza. Oysa şimdilerde Boğazın temiz ve oksijenli suyu
Haliçe akıyor. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, onlarca balık
türü yaşıyor. Haliç temiz, deniz temiz, çevre temiz.
1993 yılında üniversite eğitimi için
geldiğim İstanbulda -ki Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar olan
bu şehirde- güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar olan bu
şehre milletvekili olarak hizmet etme şansı nasip olduğu
için Allaha şükrediyorum.
90lı yıllar demiştim biraz önce,
Haliçi söylemiştim. Ah o 90lı yıllar
Rabbim bir daha o
günleri yaşatmasın İstanbul halkına. O dönemdeki
İstanbulu değil çocuklarımız, torunlarımız ve
onların torunları dahi görmesin. Ümraniyede patlayan çöp dağları,
ölen onlarca insanımız; çöplerin toplanmadığı, her
sokağın, her caddenin çöp dağlarına dönüştüğü;
suların içilmediği, bırakın suların içilmesini,
suların bulunmadığı, her sokağında benzin
istasyonu gibi su istasyonlarının açıldığı, gaz
maskelerinin dağıtıldığı İstanbul. Rabbim
bir kez daha İstanbul halkına o yılları
yaşatmasın diyorum. Bence, bugünlerde İstanbulu doya doya
hissetmelerini, doya doya yaşamalarını istiyorum. Fatihin
karadan gemileri yürüterek fethettiği İstanbulu, torunları da
denizin altından gemileri yürüterek
Asya ve Avrupayı
bütünleştiren, birbirine bağlayan, bir hayali gerçekleştirmenin
haklı gururunu yaşayan kadrolar burada.
Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerimi -tabii,
zaman çok dar- üstat Necip Fazıl Kısakürekin bir şiiriyle ifade
etmek istiyorum: Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından/ Hâlâ
çığlıklar gelir Topkapı Sarayından./ Ana gibi yâr
olmaz, İstanbul gibi diyar; / Güleni şöyle dursun, ağlayanı
bahtiyar
/ Gecesi sümbül kokan / Türkçesi bülbül kokan, / İstanbul,
İstanbul
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır, okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/221)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi bulunduğum
Meclis Soruşturma Komisyonu bağımsız ve tarafsız bir
soruşturma yapamayacağı, Komisyonun adli niteliğinin yerine
siyasi yönünün belirleyici hâle geldiği ve gerçekleri ortaya çıkarma
gibi bir işlevinin kalmadığına kanaat getirdim.
Şöyle ki:
1) Parti
kimliği dışında, bağımsız ve tarafsız
olması gereken, bir adli komisyon işlevi gören Meclis Soruşturma
Komisyonu daha ilk toplantısında bunun aksine kararlar alarak tek bir
partiden gelen (AKP) üyelerden başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçerek talihsiz bir başlangıç yapmıştır.
2) Komisyon
üyelerinin bütün ısrarlarına rağmen, şüphelilerin
avukatlarına verilen soruşturma konusu dosyalar bizlere
verilmemiştir.
3) Tanıkların
seçimi Başkanlıkça yapılmış olup hiçbir
tartışma yapılmadan önümüze konulmuştur. Seçilen
tanıklar özellikle ya şüphelilerin tanıklıktan
çekinebilecek yakın akrabalarından ya da bu dosyada şüpheli
olarak ifadesine başvurulan tanıklıktan çekilme hakları olanlardan
seçilmiştir. Nitekim bunların önemli bir kısmı
tanıklıktan çekilme haklarını
kullanmışlardır. Bunun tasarlanmış olduğundan
hiçbir şüphem yoktur.
4) Oluşturulan
alt komisyonunun görevini İstanbulda takipsizlik verilen yeni
dosyaların incelenmesi ve bu incelemeden sonra dinlemesi gereken yeni
tanık ve şüpheli varsa onları da dinlesin diye belirledik.
Özellikle ad vererek "Rıza Sarraf ve diğer bilinen önemli
tanıklar Ankara'da Komisyonun tamamı tarafından dinlensin."
dedik. Çünkü bu delillerle doğrudan doğruya temas etmenin bir
gereğiydi. Toplantı sırasında bu belirlemenin aksi bir
görüş belirtilmemesine rağmen alt komisyon bu iradeyi yok farz ederek
İstanbul'da Rıza Sarraf, Ali Ağaoğlu gibi tanıkları
da dinledi.
5) Komisyonumuz bir
savcılık işlevi yerine getirdiğinden elbette
soruşturmayı etkileyen konularda karar alabilir. Mesela,
soruşturmanın gizliliğini ihlal veya bazı tedbirler
alınmasını mahkemeden talep etme hakkı vardır. Bu talep
Komisyon üyelerince toplantıda tartışılır, karar
altına alınır. Ancak Komisyon Başkanımız
kendisini Komisyonun yerine koyarak karar alabiliyorsa zaten bize ihtiyaç
yoktur. Biz üyeler olarak Başkanın aldığı kararı
basından öğrenmemeliydik.
6) Komisyon
Başkanı hangi tarihte, saat kaçta tanık ve şüphelileri
dinleyeceğine karar veriyor. Bu kararı verirken de örneğin
çarşamba günü saat 16.00'da yurt dışına çıkacak olan
sayın Erdoğan Bayraktarı aynı gün saat 14.30da ifadeye
çağırabiliyor. En uygun ifade alma gününü ve zaman
aralığını şüphelinin yurt dışına
çıkacağı gün olarak takdir etmiştir. Bu durumu maddi
gerçeği arama faaliyeti olarak değerlendirebilir miyiz?
İrademin etkili
olmadığı bir Komisyonda çalışmaya devam etmeyi
doğru bulmadığımdan Komisyon üyeliğinden istifa
ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı
okutacağım.
3'üncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer
alacaktır.
Okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
23/10/2011de meydana gelen Van depreminin ardından Vanlıların
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1155)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
23 Ekim 2011de meydana
gelen Van depreminin üzerinden bir yıl geçmiştir. Depremde 644
yurttaşımız yaşamını yitirmiş, binlercesi
yaralanmış ve on binlerce insan evsiz kalmıştır.
Depremin ardından yaşanan konut, okul, sağlık hizmetleri ve
altyapı alanlarında yaşanan sorunlar hâlâ devam etmektedir.
Depremin ardından ne konteyner ne de çadır ihtiyacı
karşılanabilmiştir. Deprem kış şartlarında
meydana geldiği için olumsuz sonuçları daha fazla olmuştur.
Depremin ardından Vanlı yurttaşların
yaşadığı olumsuzlukların, Van'a Türkiye'nin diğer
yerlerinden yapılan yardımların akıbetinin ve Vanlı
depremzedelere yardım konusunda Hükûmet yetersizliklerinin
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Depremin neden olduğu en son yıkım bir
yıl önce 23 Ekim 2011'de Van'da yaşanmıştır. Van
depremi 644 yurttaşımızın yaşamına mal
olmuş, evler yıkılmış, kış
şartlarına denk geldiği için yüz binlerce insan başka
şehirlere göç etmiş, insanların barınabilecekleri mekânlar
kalmamıştır.
Van Depreminin ardından ortaya çıkan
yaraların sarılması için ellerindeki sınırlı
kaynaklarla hizmet üretmeye çalışan belediyelerimiz Hükûmet
tarafından engellenmek istenmiştir. Ayrıca, merkezî Hükûmet
temsilcileri BDP'li Van yerel yönetimleriyle ilişkisini
sınırlı tutarak halka hizmetten çok BDP'li belediyelerin
işlevsiz kılınmasını amaçlamıştır.
Hükûmet, deprem gibi doğal bir felakette bile sahip olduğu
dışlayıcı bakış açısını bir kenara
bırakmamıştır. Van'a özellikle üniversite
öğrencilerinin gönderdiği yardımlar, gözaltı, tutuklama ve
bir kriminalizasyon süreci olarak önlerine çıkarılmış, Van
halkına yönelik ırkçı söylemlerde bulunan, hizmet ve
yardımları engelleyen sivil ve kamu kesimleri deyim yerindeyse
yaptıklarıyla kalmışlardır. Türk
Kızılayı ise Van depremzedeleri için gerekli
yardımları yapmada yetersiz kalmasına rağmen, Suriye'den
göç eden Suriye vatandaşlarına konteyner kentleri zaman geçirmeksizin
kurarak, akıllarda yeni soru işaretlerine sebep olmuştur.
Bu olumsuz tabloya rağmen Türkiye
halklarının sessiz çoğunluğu seferber olmuş ve Van
halkıyla elinden geldiğince dayanışma içine girmiştir.
1999 Marmara depreminin ardından toplanan vergilerin AKP Hükûmeti
tarafından duble yollara harcandığının ortaya
çıkmasına rağmen, Van için toplanan yardımların
nerelere akıtıldığı henüz bilinmemektedir.
Yaşanan bu tabloda, yüz binlerle ifade edilen göç
meydana gelmiş, Van hayalet kent olma yolunda ilerlemiştir. Van'da
kalanlar kış şartlarında, çadırlarda, derme çatma
kulübelerde, samanlıklarda ya da naylondan yaptıkları çadır
benzeri yapılarda hayatlarını sürdürmeye
çalışmıştır. Böyle bir ortamda soğuktan donan
bebekler, çıkan yangından hayatını yitirenler
olmuştur.
Yerel yönetimlerimizin dayanışması ve
ürettiği hizmetler sonucu yaraların sarılmasıyla beraber,
depremin ardından kentin Belediye Başkanı Bekir Kaya cezaevine
atılmış, kent âdeta cezalandırılmıştır.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Van'a
yaptığı ziyarette, Vanlıların kendilerine oy vermesi
gerektiğini söyleyerek, insanları âdeta tehdit ederek Hükûmetin
asıl amacının siyasi rant olduğunu ortaya koymuştur.
Depremden uzunca zaman sonra yapılan 70 metrekarelik
konutlar 70 bin TL'ye satılarak depremzede bir halk üzerinden TOKİ ve
müteahhitler zenginleştirilmeye çalışılmakta, depremin
üzerinden ikinci kış gelmesine rağmen hâlâ yaraların
sarılması noktasında doğru yaklaşımlar ve
politikalar ortaya konulamamaktadır. Van'da konut sorunu, altyapı
sorunu, okulların durumu, sağlık hizmetlerinde yetersizlik hâlâ
devam etmektedir. Bu bağlamda, depremin ardından geçen bir
yıllık sürede Van halkının yaşadığı
sorunların, Hükûmetin kriminalize edici uygulamalarının, Van
halkına yapılan yardımların nerelere kanalize
edildiğinin belirlenmesi ve var olan yaraların bir an önce
sarılmasının önünün açılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz.
2.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, nefret
suçlarını önlemek amacıyla dünyadaki mevcut yasaların ve
Türkiye'de nefret suçlarının önlenmesi için yapılması gereken
düzenlemelerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de nefret suçlarına dair istatistiki
verilerin oluşturulması için gerekli çalışmanın
yürütülmesi, nefret suçuna maruz kalan kesimlerin özellikle tespit edilmesi,
nefret suçlarını önlemek amacıyla dünyadaki mevcut
yasaların karşılaştırmalı olarak incelenmesi,
Türkiye'de nefret suçlarının önlenmesi için acil olarak yapılması
gereken düzenlemelerin tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci,
İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe
Türkiye'de giderek artan militarist ve milliyetçi ortam,
nefret söyleminin yoğun olarak karşımıza
çıkmasına ve nefret suçlarının artmasına neden
olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10uncu maddesi
herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde
eşit olduğunu belirtmektedir. Benzer şekilde, 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 3üncü maddesi de adalet ve kanun önünde
eşitlik ilkesini koruma altına almakta, 76ncı maddesi
soykırım suçunu yasaklamakta, 122nci maddesi
ayrımcılığı, 216ncı maddesi ise halkı kin
ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamayı suç
saymaktadır. Bu Anayasa ve kanun maddelerine rağmen şu ana kadar
hiç kimse ırkçılık veya ayrımcılık
yaptığı ya da nefret suçu işlediği için
yargılanmamıştır. Aksine, nefret suçlarını
önlemeye çalışan akademisyenler ve insan hakları
savunucularına yönelik kullanılmaktadır. Türkiye'de nefret
suçları, uzun süredir devam eden, trans bireylere yönelik nefret
cinayetleriyle gündemde durmaktadır. Ancak bunun dışında,
farklı etnik kimliğinden ya da inancından, kültüründen ve
bulunduğu sınıftan dolayı saldırıya uğrayan,
darp edilen, ayrımcılığa maruz kalan pek çok kişi
bulunmaktadır. Yasal düzeyde ise mevcut yasalar açık bir şekilde
nefret suçlarını yasaklamamaktadır. Mevcut yasal düzenlemeler
eksik olduğu kadar teknik açıdan da sorunludur. Mevcut yasal
düzenlemeler keyfî uygulamalara son derece açıktır ve kötüye
kullanılabilecek niteliktedir.
Türkiye, nefret suçları konusunda kapsamlı bir
tanım yapan AGİT üyesi 56 ülkeden, yasal düzenlemenin
olmadığı 22 ülke arasında bulunmaktadır. Üstelik,
Türkiye bu alanda istatistiki bilgi derleme yükümlülüğünü yerine
getirmediği için de kategorilere göre işlenen nefret suçları tam
olarak bilinememektedir. Bu alanda çalışan sivil toplum
kuruluşlarının medya ve davalardan çıkardıkları
bilgilere göre en yoğun olarak nefret suçunun işlendiği
kategoriler, din ve inanç, etnik köken, cinsel yönelim ya da cinsel kimlik ve diğer
diyebileceğimiz farklı alanları içeren kategorilerdir. Çok
kültürlü ve kimlikli bir yapıya sahip olmasına rağmen Kürtlere,
Araplara, Alevilere, translara, çingenelere ve pek çok farklı gruba
yönelik nefret suçları yoğunlukla işlenmektedir. Sonuç olarak,
Sünni, Türk ve erkek olmayan herkes ayrımcılığa maruz
kalmakta ve nefret suçlarına maruz kalmaktadır.
Türkiyede mevcut yasal düzenlemelerde ayrı bir
nefret suçları yasası olmadığı gibi, bu konuyla ilgili
tek madde olan TCK 216ncı madde ise hiçbir zaman nefret
suçlarını önleyici olarak uygulanmamıştır. Bu, tam
tersine, devlete karşı herhangi bir tehdidi, sanki devletin milletine
karşıymış gibi gösterip fikir beyan edenleri
cezalandırmak için kullanılmıştır. Tüm bu eksik
noktalar göz önünde bulundurularak Türkiyede nefret suçlarına dair
istatistiki verilerin oluşturulması için gerekli
çalışmanın yürütülmesi, nefret suçuna maruz kalan kesimlerin
tespit edilmesi, nefret suçlarını önlemek amacıyla dünyada mevcut
yasalar incelenerek karşılaştırmaların yapılması,
Türkiyede nefret suçlarının önlenmesi için acil olarak
yapılması gereken düzenlemelerin tespit edilmesi amacıyla bir
araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, 6085
sayılı Sayıştay Yasasıyla kamu kurumlarının
denetiminin önemli ölçüde ortadan kaldırılmasının
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için
özeti (10/1157) (*)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yeni Sayıştay yasasıyla askerî
harcamaların denetimlerinin yetersiz oluşu ve bu harcamaların
denetimsizliğinin sonuçlarıyla ilgili olarak Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe Özeti:
Demokrasilerde Meclisin en önemli görevlerinden biri,
vatandaşlardan toplanan vergilerle gerçekleştirilen kamu
hizmetlerinin doğru amaçlar için kullanılmasını
sağlamaktır. Kamu harcamalarını, Meclis adına
denetleme görevi ise Sayıştaylara verilmiştir.
Sayıştayın denetimini yapmakla yükümlü
olduğu kamu kurumları arasında askerî kurum ve kuruluşlar
da yer almaktadır. Güvenlik ve savunma sektörünü oluşturan asker ve
kolluk kuvvetlerinin sivil denetiminin sağlanması,
demokratikleşme sürecinin sağlıklı işlemesi
açısından büyük önem taşımaktadır. Yeterince
şeffaf olmayarak yolsuzluk iddialarına açık hâle gelen savunma
harcamaları, güvenlik sektörü kurumlarının etkinliğini ve
verimliliğini düşürecek bu kurumların güvenilirliğini de
azaltacaktır. Tüm bunlara karşın Sayıştayın
askerî harcamalara ilişkin denetimi, denetimini yaptığı
diğer kamu kuruluşlarından farklı olarak oldukça
sınırlandırılmıştır.
Askerî harcamaların şeffaf ve hesap verilebilir
olması, aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik
müzakereleri çerçevesinde yerine getirmesi gereken demokratik kriterler
arasında da yer almaktadır.
Ülkemizde savunmaya ayrılan kaynaklara
baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo
çıkmaktadır: Bütçe içi ve bütçe dışı kaynaklar. Bütçe
içi kaynaklar, Maliye Bakanlığı bütçe verilerinde savunma
hizmetleri kalemi olarak geçer.
Millî Savunma Bakanlığı bütçesi, bütçe içi
savunma harcamalarının yaklaşık yüzde 80'ini
oluşturmaktadır. Maliye Bakanlığındaki Millî Savunma
Bakanlığı bütçesini, Genelkurmay Başkanlığı
ile Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerine ayrılan ödenekler oluşturmakla
birlikte, bu ödenekler mali yılı bütçe tablolarında ayrı
ayrı gösterilmemektedir. Bütçe içi savunma harcamaları
kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetlerine Millî Savunma
Bakanlığı üzerinden tahsis edilen ödeneklere ek olarak önemli
bir kısmı henüz denetlenemeyen bütçe dışı kaynaklar da
bulunmaktadır. Bu kaynaklar arasında Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfı ve bu vakfın hissedarı olduğu 18 askerî
firma, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve silah
tedariki için alınan dış askerî krediler gibi kalemler
bulunmaktadır. Kısıtlayıcı yasa hükümleri nedeniyle
yıllar boyunca denetlenemeyen askerî harcamalar, ülke ekonomisinde önemli
bir yer tutmaktadır. Askerî harcamaların bütçe içindeki yerini
anlatmak için son mali bütçe yasasına göz
atılmalıdır. Buna göre, Aralık 2011'de TBMM'de kabul edilen
2012 Bütçe Yasasına göre ülkenin güvenlik ve asayişinden sorumlu
olan kurum ve bakanlıklara aktarılan kaynak, yaklaşık 39
milyar TL ile bütçenin yüzde 11,1'ini oluşturmaktadır.
2012 yılı bütçesinde en fazla
ödeneğin ayrıldığı bakanlıklardan biri Millî
Savunma Bakanlığıdır. "Terörle mücadele" adı
altında bugüne kadar savunma ve güvenlik için ayrılan kaynaklar net
olarak bilinmemekle birlikte, zaman zaman yapılan açıklamalar
harcanan paraların çok yüksek boyutlarda olduğunu göstermektedir. Son
olarak AKP, 6085 sayılı Sayıştay Yasası'nın
35inci maddesinde değişiklik öngören kanun teklifini 18 Haziran 2012
tarihinde (2/679) esas numarasıyla TBMM Başkanlığına
sunmuştur. Bu teklif, muhalefetten gelen tepkilere rağmen 29 Haziran
2012 tarihinde TBMM'de yasalaşmıştır.
Özetle, Hükûmetin 6085 sayılı
yeni Sayıştay Yasası'nda yapmış olduğu bu son
değişiklik, kamu kurumlarının Sayıştay
tarafından denetiminin etkinliğini önemli ölçüde ortadan kaldırmış,
Sayıştayın varlık nedeni olan
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkesine de darbe indirmiştir. Yapılan değişikliklerle
yasada denetçilerin denetim yetkisi demokratik standartlarla artık
bağdaşmaz hâle getirilmiştir. Bu nedenle,
Sayıştayın fonksiyonlarının uluslararası denetim
standartlarına uygun hâle getirilmesini sağlayacak bir düzenlemenin
yeni anayasada yer alması daha da önem kazanmıştır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeleri,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN.-
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara
aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 8
Aralık 2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
A) Önergeler
(Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/2272) esas
numaralı Toplumsal Mutabakat Komisyonu ile Ortak Akıl Heyeti
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/222)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2272)
esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Sezgin
Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen teklif sahibi Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bu teklifi Genel Kurulun gündemine getirmemizin nedeni
tarihe not düşmek. Çünkü bu kayıtlar burada kalacak ve ileride kim
barıştan yana, kim çözümden yana, kim gerçekten de sürecin ve barışın
ruhuna uygun bir teklif vermiş inceleyenler anlasınlar diye bugün bu
teklifi İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca gündeme
aldırdık.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin otuz yıldan daha fazla bir süre bir
çatışmayla boğuştuğu bir zaman diliminde, Genel
Başkanımız, 6 Haziran 2012 tarihinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Merkezini ziyaret ederek dönemin Başbakanı
Erdoğana bir teklif sundu. Bu teklif, Meclis zemininde bir komisyon
kurulması ve bu komisyona bağlı da ortak akıl heyeti
kurulması teklifiydi. Ama, bu teklif maalesef anlaşılmadı
ve siyasi ranta ve siyasi gündeme kurban edildi. Daha sonra, Genel
Başkanımız, 5 Ocak 2013 tarihinde CHP Genel Merkezinde parti
meclisi toplantısında barışla ilgili olarak da AKP
Hükûmetine ve Genel Başkanına açık çek verdi belli
koşullarla. Ancak iki gün sonra bu girişim de AKP tarafından
elinin tersiyle itildi. Genel Başkanımız 20 Haziran 2014
tarihinde Diyarbakırda çözümün nasıl olacağı konusunda da
çok esaslı bir manifesto ortaya koydu, bu da dikkate alınmadı.
En son olarak da 29 Kasım 2014 tarihinde, keza yine Diyarbakırda
başka bir çerçeveyi de ortaya koyduk. Bugün burada, yürüttüğünüz
sürecin yöntem olarak barışı, esaslı bir
barışı sağlayamayacağı noktasındaki
görüşümüzü dile getirmek amacıyla bu teklifi gündeme getiriyoruz.
Eğer gerçekten barışı toplumsallaştırmak
istiyorsanız, barışı, kalıcı
barışı Türkiyeleştirmek istiyorsanız ve
barışı rehin tutmak istemiyorsanız kendi ellerinizde,
gelin, bugün, burada eş zamanlı bir süreci Türkiye Büyük Millet
Meclisinde başlatabilecek bir zemini yaratalım. Biz, açıkça,
Türkiye Büyük Millet Meclisi zeminini barışın kalıcı
olması ve toplumsallaştırılması bakımından
elzem görüyoruz. Yüzde 60la barış olmaz. Kamuoyu yoklamalarında
yüzde 60 bir destek olduğu söyleniyor ve bu size yetiyor ancak biz de
biliyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisinin tabanında büyük bir
kırılma var, CHPlilerin bu sürece desteği var. Eğer
gerçekten bu süreci kalıcı hâle getirmek istiyorsak, yüzde 80lere,
90lara çıkarmak istiyorsak ve 6, 7, 8 Ekimdeki gibi bir ortamı
yaratmak istemiyorsak çözüm süreci Meclis odaklı yürümelidir, eş
zamanlı yürümelidir ve Meclisin atayacağı ve seçeceği ortak
akıl heyetinin yürüteceği bir zemin olmalıdır. Bu süreç,
Adalet ve Kalkınma Partisinin elinde rehin tutulmamalıdır.
Barış süreci
adı altında ya da çözüm süreci adı altında büyük bir
algı yönetimi yönetilmeye çalışılıyor. Algı
yönetimi yeni Türkiye'nin kavramı. Eskiden bunun adı kandırmaydı,
toplumu kandırmaydı; şimdi yeni adı, yeni Türkiyede,
algı süreci oldu. Biz bu algı süreciyle bu sürecin yürüyemeyeceği
konusunda düşüncemizi ortaya koyduk ve gerçekten de Türkiye'nin
geldiği nokta, Orta Doğudaki durum, yeni dünya düzenini dikkate
aldığımızda, Türkiye'nin, bu sorunu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi zemininde ve bütün bileşenleriyle ele alıp mümkün olan en
büyük bir mutabakatla çözmesi noktasında bir zemini yaratması
lazım. Bu imkân elinizde. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine
sesleniyorum, bugüne kadar 8 yasa teklifini İç Tüzük 37ye göre gündeme
getirdim, tümü reddoldu ama bu yeni bir imkân sunuyor. Bu imkânı
değerlendirmenizin Türkiye'nin kalıcı barışı için
elzem olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili adına söz isteyen Levent Gök,
Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce Genel Başkan
Yardımcımızın ifade ettiği kanun teklifi önemlidir,
değerlidir. Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin bir kanayan
yarasını teşkil eden, doğuda, güneydoğuda pek çok
ölümlere ve insan kaybına neden olan Kürt sorunuyla ilgili olarak gerçekçi
bir çözümden yanadır. Bu konuda partimizin çok uzun yıllardan beri
temel konularda ürettiği fikirler parti programında ve bildirgeler
hâlinde yer almıştır. Bu konu, bütün dünyada
çatışmasızlık örneklerine baktığınız
zaman, iktidarın muhalefete bilgi vermek, onun desteğini almak ve en
geniş konsensüsü oluşturmak suretiyle çözülmüştür.
İngiltereye baktığınız zaman IRA örneğinde,
Güney Afrikaya baktığınız zaman Mandelada ve
dünyanın pek çok yöresinde böyle sorunların, devasa sorunların
çözüm merkezi iktidarın ve muhalefetin ortak duygu ve düşüncelerinin
bir noktada buluşmasıyla gerçekleşmiştir. Bu konuda biz
samimi olarak çok ciddi önerilerimizi ortaya koyduk ve Cumhuriyet Halk Partisi
diğer başka ülkelerdeki örneklerde görülmediği kadar da iktidar
partisine bir kredi verdiğini, açık destek verdiğini ama belli
şartları olduğunu da ifade etmiştir. O şartlarda,
Genel Başkanımız iktidar partisine seslenerek Söz
veremeyeceğin angajmanlara girme. Süreci şeffaf yürüt. Kamuoyunu ve
özellikle ana muhalefeti bilgilendir. diyerek belli görüşlerini ifade
etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün gelinen noktada
iktidar partisi Kürt sorununda, kendisinin çözüm süreci adını
koyduğu bu süreçte ne yazık ki zemini elinden
kaçırmıştır. Az önce arkadaşım iktidar
partisinin rehin aldığı diye ifade etti, ben de bir başka
açıdan değerlendirmek istiyorum, iktidarı da rehin alan bir
süreçle karşı karşıyayız. Bu süreç şeffaf
yürütülmemiştir. AKPnin pek çok bakanının, milletvekillerinin
bilmediği, Mecliste muhatap olarak alınan partinin dahi yetkililerinin
bilmediği, yol haritasının ne olduğu konusunda kimsenin
bilgi sahibi olmadığı bir durumla karşı
karşıyayız. Böyle bir durum söz konusu olamaz.
Türkiye'nin bütün coğrafyasının
değişik hassasiyetleri vardır, bu hassasiyetlerin her birinin
her parti tarafından dile getirilmesi ve Mecliste büyük bir
uzlaşmanın sağlanması gerekmektedir. Meclisin denetiminde
ve Meclisin şeffaflığında bu konu çözülebilirse
çözülecektir. Yoksa iktidar partisinin yaklaşan seçimlere göre,
konjonktürel duruma göre, Ben çözüm istiyorum. diye öne çıkıp bu
sorunu çözme şansı maalesef yoktur.
Kaldı ki bu sorunu çözmek açısından
Türkiye'nin demokrasisini ve insan haklarını da en iyi seviyeye
getirmek durumundayız. Oysa bugünlerde iktidar partisinin Meclise
ardı ardına getirdiği bütün yasalarla Türkiyedeki demokratik
ortam, yargı, emniyet, silahlı kuvvetler, Türkiyedeki
insanların demokratik hakları, insan hakları birer birer geriye
doğru götürülmek istenmektedir. İşte, birazdan da
konuşacağımız yargı paketiyle AKPnin
yargısı, Meclise sevk edilen iç güvenlik paketiyle AKPnin emniyeti
O paket öyle yasalaşırsa İçişleri Bakanının tayin
edeceği il jandarma alay komutanları, bölük komutanlarıyla,
AKPye yandaş bir jandarma teşkilatıyla siz ülkede demokrasi olacağını
mı zannediyorsunuz? Bu süreçler her zaman demokrasinin ve insan
haklarının geliştiği iklimlerde çözülebilir. Şimdi,
siz insanların elinden bu hakları alacaksınız, Ben çözüm
getiriyorum. diyeceksiniz; söz konusu dahi olamaz. Türkiye'nin 74 milyon
insanının her birinin ayrı ayrı özgürleşmediği,
insan haklarından en üst boyutta yararlanmadığı bir dönemde
bu sürecin başarıya ulaşma şansı yoktur.
Bu nedenle, verilmiş olan teklifin çok iyi
değerlendirilmesi ve Meclis denetiminde bütün partilerin konsensüsüyle
yürütülmesi en uygun çözüm yoludur diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilen bir
doğrudan gündeme alma önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı, şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
V.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Şimdi, bazı komisyonlarda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen
üyelikler için seçim yapacağız.
Adayları okuyorum:
Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyelik için
Bursa Milletvekili İsmail Aydın
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.-
İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik
için Hatay Milletvekili Adem Yeşildal
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili
Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik Kanununun 59. Maddesinde
Noterlerin Hastalıkları Hâlinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel
ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512
Sayılı Noterlik Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin
Hastalıkları Halinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802
Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elazığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (2/2397,
2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı 655)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin, 27/11/2014 tarihli 20nci Birleşime,
ikinci bölümünde yer alan 37nci maddesi kabul edilmişti.
38inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 38 inci maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan ders
verdikleri günlerde ibaresinin ders verdikleri günlerde ders saatleri
müddetince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora Hasip
Kaplan
Mersin Mardin Şırnak
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 38. maddesinin b) bendindeki
"başkanın talebi üzerine" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü
alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Zonguldak Mersin Mersin
Sinan
Aygün
Ankara
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge Anayasaya
aykırılık önergesidir, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 38. maddesinin Anayasaya
aykırılık sebebiyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
BAŞKAN Komisyon, Anayasaya
aykırılık önergesine katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Faruk Bal Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu hafta Dünya Engelliler Günü
Engelli
kardeşlerimizin önündeki engellerin kaldırılması
dileğiyle, onlara hayatlarının
kolaylaştırılabileceği bir düzenin
sağlanmasını temenni ediyorum.
655 sıra sayılı kanunun
38inci maddesindeyiz. 38inci maddeyle, Adalet Akademisinde görev verilecek
olan öğretim üyelerine müfredat programı ve ders günleri
itibarıyla -bu görevler verildiği takdirde- ilgili kurumlarda görev
yapan öğretim üyelerinin izinli sayılacağı hükmü
getirilmektedir. Adalet Akademisinde hukukla ilgili dersler görülür
ağırlıklı olarak ve genellikle de Yargıtayda veya
kürsüde bulunan hâkimler ve savcılar, bu akademide ders veren öğretim
üyeleri olarak vazife görürler.
Şimdi, akademi, idari bir
organdır, hele hele Akademi Kanununda
yapılan son değişiklikle,
tamamen Adalet Bakanlığının inisiyatifi dâhiline
girmiş bir hâldedir. Yani, Adalet Bakanlığının
doğrudan etkisi altında bulunan bir organ hâline gelmiştir.
Burada görev yapacak kişilerin hâkim ve savcı
olduğunu varsaydığımız takdirde, yargı yetkisinin
elinden alınabilmesi için, ilgili kurumunun izin vermesi gerekmektedir.
Aksi takdirde, hâkimin ve savcının yargı yetkisi, idari bir
organın alacağı kararla elinden alınmış olur ki
bu, yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ilkesini ihlal eder. Bu yönü itibarıyla
da hukuk devleti ilkesini ve mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesini ihlal eder.
Önergemiz, gayet halisane bir şekilde yargıya müdahale
alanlarını kesmek amacıyla verilmiştir. Yarın öbür gün
zülfüyâre dokunan bir hâkim ortaya çıktığında -örneğin,
5. İdare Mahkemesinin hâkimleri böyle bir talepte bulunduğu takdirde-,
akademide görev verilir ve verilecek bu görev itibarıyla da Adalet
Akademisi, müfredat programını ve ders çizelgesini buna göre
düzenler, onu 5. İdare Mahkemesindeki işinden
uzaklaştırabilmenin yolu açılmış olur.
Dolayısıyla bu, Anayasaya
aykırıdır. Bu aykırılığın
giderilmesinin yegâne mercisi Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Meclisin böyle
abesle iştigal eden ve yargının
bağımsızlığını,
tarafsızlığını ortadan kaldıran bir kanun
teklifine onay vermesi, izin vermesi, hukuk devletinde düşünülemez.
Dolayısıyla, yüce Meclisin bu hususu dikkate
almasını temenni ediyoruz, önerimize destek vermesini talep ediyoruz.
Ancak gelişmeler, o hâle gelmiştir ki, artık Türkiyede
yargının bağımsızlığını,
tarafsızlığını telaffuz etmek bile rutin olaylardan
ibarettir. Oysa bu, demokratik değer olarak hukuk devletlerinde
korunması gereken en yüce değerdir fakat her gün herkes bir şey
söyleyebilmekte.
Bugün de Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa
Mahkemesinin -ismini vermiyor ama- Sayın Başkanına
söylemediği laf bırakmamaktadır. Bir gün önce de Adalet
arıyorum. diye çıkıyor, meydan meydan, kürsü kürsü
konuşuyor, asıl, adaleti arayanların nidalarına,
çığlıklarına kulaklarını tıkıyor ve
adaleti AKPnin organı hâline getirmek çabalarına, onun
inisiyatifinde kurulmuş olan AKP Hükûmeti de yol veriyor.
Değerli arkadaşlarım, gidişat,
doğru değildir. Bu gidişata gün geldiğinde güvenli bir
liman olarak sığınma mecburiyetinde kalacaksınız.
Gelin, öyle bir durum hasıl olduğunda sizin de Türkiyede hâkimler
var. diyebileceğiniz bağımsız ve tarafsız bir
yargıyı birlikte inşa edelim diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 38. maddesinin b) bendindeki
"başkanın talebi üzerine" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü
alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin,
özellikle yargı mekanizmasında, yargının teşkilat
yapısında, örgüt yapısında sık sık
başvurduğu değişiklik aslında iyi bir hukuk
arayışından ya da Türkiyede adaleti sağlama
arayışından kaynaklanmıyor, tam tersine, artık oluşturduğu
polis devletinin yasalarını yapmaya başlıyor. Aslında
hem yargının ilk derece mahkemelerinin yapısında hem de
Yargıtay ve Danıştayın yapısında sık
sık değişiklik yapma, kural olarak sürdürülemez bir durumdur ama
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, bunu bir
alışkanlık hâline getirmiştir ve kural hâline
getirmiştir. Burada adalete teslim olma erdemi adaleti teslim alma hedefiyle
âdeta devşirilmiştir.
Ve bugün, polis devleti uygulamalarını
artık sık sık televizyonlarda izliyoruz. Bugün saat 11.00 gibi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dikmen kapısında Cumhuriyet Halk
Partisi gençlik kolları, düzenledikleri -basın açıklamasına
yönelik- protesto gösterilerinde polis müdürlerinin tahriki ve
saldırısıyla karşılaşmıştır.
Düşünün ki bu ülkenin polisi, vatandaşların Anayasada
tanımlanan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkını
kullanmalarını sağlamakla yükümlüdür. Gerek Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Yasasında gerekse de Anayasamızda
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak, bir hak olarak
tanımlanmıştır. Bu hakkın kullanımını
sağlamak da devletin görevidir, adaletin görevidir, başta polisin
görevidir. Hele hele o polislerin, polis müdürlerinin bizim gözümüzün önünde
gençlere tahrik edercesine saldırmaları kabul edilemez bir durumdur.
Aslında bu, münferit, bağımsız bir
olay değildir. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
Türkiyede kurduğu diktatör yönetimin uygulamalarından sadece
birisidir. Bu görüşmekte olduğumuz yargı paketi de aslında
her ne kadar demokratikleşme adı altında ya da
yargının sorunlarını çözme, yargıyı hızlandırma
adı altında da yapılsa da çok açıkça görülmektedir ki,
bunun, güzel bir hukuk arayışından değil, yargıya
egemen olma anlayışından olduğunu artık herkes bugün
bilmektedir. Hatta bu teklifi getiren arkadaşlar da bunun böyle
olduğunu bilmektedirler.
Öyle bir yasa yapma tekniğiyle karşı
karşıyayız ki, Sayın Başbakan, bu gelen paketin sekiz
saat Bakanlar Kurulunda görüşüldüğünü söylüyor ama bu teklif,
tasarı olarak gelmiyor. Eğer sekiz saat Bakanlar Kurulunda
görüşülmüş ise, o zaman niye milletvekili arkadaşların
imzasıyla bu sunuluyor. Komisyonda gördük arkadaşlar; yani bir yandan
ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan komisyonlara
getiriliyor, ama öbür yandan komisyonda önergeler, bakanlık bürokratlarının
hazırladığı önergeler havada uçuşuyor ve önergelerin
açıklanması istenildiğinde, o imzayı koyan
arkadaşlarımız bile, çok haklı olarak o önergeleri
açıklayamıyorlar ve bakanlık bürokratları, o önergeleri
açıklamak zorunda kalıyor. Öncelikle, Meclis
Başkanının da dediği gibi, bu yasa yapma konusundaki yol,
yöntem ahlaklı değil, bırakın hukuka ve yasaya uygun
olmasını, ahlaklı değil.
Değerli arkadaşlarım, demokrasinin
nimetlerini kullanarak iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi,
şimdi, demokrasinin tanıdığı bu imkânlardan yararlanarak
demokrasiyi yok etmiştir. Bu ülkede hukuk devleti kurumuştur.
Artık otoriterleşmeye gidiyoruz, polis devleti oluyoruz. gibi
lafların hiçbir geçerliliği yoktur. Türkiye, hukuk devleti olmaktan
uzaklaşmıştır. Türkiye, bugün, bir polis devletidir,
diktatör bir yönetim vardır bu ülkede. Bu yasalar da diktatör yönetimin
kalıcı olması için getirilen yasalardır, fiilî durumu
hukukileştirmekten ibarettir.
O nedenle, bu getirilen teklif de böyledir. Adalet
Akademisi, zaten, Sayın Faruk Balın da söylediği gibi, Adalet
Bakanlığı tarafından yönetilip ve yönlendirilmektedir.
Şimdi de buraya bu düzenlemeyi getiriyorlar. O nedenle, önergemizin
kabulünü istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 38 inci maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan ders
verdikleri günlerde ibaresinin ders verdikleri günlerde ders saatleri
müddetince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, yüzde 10
seçim barajını cuntacılar, Kenan Evren koydu. Bu yüzde 10 seçim
barajı, o dönem kurdukları bir horoz partisi vardı, o, tek
başına iktidar olsun diye getirilmişti. Ayrıca, bazı
kesimlerin seçilmesinin ve iradesinin Meclise yansımasının
engellenmesi öngörülmüştü. Bu süreç içinde otuz dört yıl geçti, bu
seçim barajları kaldırılmadı. Adil temsil ve milletin özgür
iradesinin önünde bu barajlar durdu.
2007de biz bağımsız olarak seçimlere
girdik ve Meclise gelip grup kurduk. O zaman, hatırlıyorum,
bağımsız olarak seçimlere gireceğimiz için, 2002de
Mecliste iki parti vardı -AK PARTİ ve CHP- ikisi hemen birleşip
bağımsız oy pusulalarının listede yer alması
yönünde bir kanuni düzenleme yapmışlardı ve bizim seçimde
uygulanmıştı. Arkasından, 2011de seçime girdik,
bağımsız oy pusulasında bizim adımız,
soyadımız dokuz puntoyla, yani okunamayacak, mercekle okunabilecek
düzeyde küçük yazılıyordu. Oysaki, şimdiki Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan, 2002 seçimlerinde, yasaklı olduğu için
seçimlere girememişti. 2001de Anayasanın 67nci maddesinin son
fıkrasına bir hüküm konmuştu, Seçimlerden bir yıl önce bu
yasalar değiştiği takdirde seçimlerde uygulanmaz. diye. Bunun
ilk istisnasını CHP ve AK PARTİ 2002de uzlaşarak,
Sayın Erdoğan için özel bir yasa yaparak, istisna yaparak Anayasaya
geçici bir madde olarak koydular. Bu geçici madde, 27/12/2002deydi ve
şöyle yazıyordu: Anayasa 67nin son fıkrası, 22nci Dönem
içinde yapılacak ilk ara seçimlerde uygulanmaz. Bu kadar.
Şimdi biz yüce Meclise şunu söylüyoruz: Gelin,
millet için, bu seçim barajlarını kaldıralım. Bu seçim
barajlarını kaldırırsak milletin iradesinin özgürce Meclise
yansımasını sağlarız. Sıfır baraj olsun,
milletvekili olabilecek oyu alan herkes, bu Meclise gelebilsin ve kendisini
seçenleri temsil etsin ama anlaşılıyor ki
Biliyor musunuz arkadaşlar,
hırsızlıkların en kötüsü oy
hırsızlığıdır. Oy
hırsızlığından daha kötü bir hırsızlık
yok: Milletin iradesini çalmak. Burada 100 oyla milletvekili olup baraj
nedeniyle gelip bu kürsülerde oturan yüzlerce milletvekili gördük. Gelin, bu
haksızlığa son verelim. Bu haksızlığa son
verirsek milletin iradesinin çalınmasını engellemiş oluruz,
2015te demokratik bir seçim yapmış oluruz. Bu
çağrımız sizedir.
Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dün bir
karar verdi, Alevilere ayrımcılık yapıyorsunuz. dedi.
21inci yüzyılda ayrımcılıktan, din, inanç
Bakın,
dikkat edin, cins, ırk, inanç vesaire diyor, ayrımcılık
yasağı var. 10 Aralıkta Dünya İnsan Hakları Günü var.
Evet, Dinî merkez değildir. dediğiniz için
cemevlerine elektriği parayla veriyorsunuz ama camilere, kiliselere,
sinagoglara bedava veriyorsunuz. Bir vakıf başvurmuş ve Türkiye
mahkûm oldu. Yakıştı mı şimdi 21inci yüzyılda
inançlar arasında, ayrımcılıktan hele hele milyonlarca yurttaşınızın
Alevi olduğu, cemevlerini dinî ibadet yeri olarak gördüğü Türkiyede
mahkûm olmak, vicdanınıza sığıyor mu? Siz bundan
memnun musunuz? Türkiye, hâlâ, 21inci yüzyılda
ayrımcılıktan mahkûm oluyor, inanç özgürlüğünden mahkûm
oluyor! Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 14üncü
maddelerinin ihlalinden mahkûm olunan bu ayıbı da, Adalet
Bakanlığı artık bakıyor bu işlere, inşallah
düzeltir diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 39. maddesindeki bir ay ibaresinin iki ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Zonguldak Mersin Mersin
Sinan
Aygün İlhan
Cihaner
Ankara Denizli
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir; okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 39 uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol
Dora Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Şırnak Mersin
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı
Konya Kayseri Konya
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim bir
hemşehrim vardı; adı, Didem Yaylalıydı. Hukukçu olmak
idealiydi, hâkim olmak da en büyük arzusuydu. Hukuk fakültesini bitirdi,
hâkimlik sınavına girdi, kazandı; gerekli eğitimleri
aldı, staj yaptı ve hâkim olarak göreve başlamayı beklerken
bir türlü göreve başlatılmadı. Sonuç itibarıyla,
ağır bir psikolojik baskı altında idealine kavuşamamanın
üzüntüsü içerisinde intihar etti. Bu, Türkiye'de AKP Hükûmeti uygulamaları
içerisinde insan hayatını tehdit eden hak ihlallerinin en önemli
örneklerinden bir tanesiydi. Hak ihlalleri o derecede ortaya
çıkmış ve yaygınlaşmıştı ki hakları
korumakla görevli hâkimlerin dahi hakları ihlal edilmeye
başlanmıştı, hem de özlük hakları.
Değerli arkadaşlar, bunun sebebini, hikmetini
hepimiz biliyoruz. Bu, 2010 Anayasa değişikliğiyle
yargının kendi içerisinde var olan denge ve denetim
araçlarının ortadan kaldırılması ve yargının,
beraber yüründüğü günlerde ittifak içerisinde bulunduğunuz bir gruba
teslim edilmesiydi. Kendi kendini kontrol etme ve kendi kendini denetleme
imkânlarından yoksun olan yargı, elbette ki dediğim dedik,
çaldığım düdük noktasından hareketle bu hak ihlallerinin
bir numaralı mihrakı hâline gelmişti.
Şimdi bu hak ihlallerinden bir tanesini ortadan
kaldırmak için bir kişilik kanun çıkarıyorsunuz. Oysa
hukukun temel prensibi açıktır ve nettir: Kanunlar, eşitlik
ilkesi, genellik ilkesine göre çıkarılır, kişiye mahsus
kanun çıkarılamaz. Demek ki siz o derecede hukuk düzenini tahrip
etmişsiniz ki siz bile vicdanen o tahrip edilmiş düzen sonunda
mağdur olan bir kişiye kanun çıkarma ihtiyacını
hissediyorsunuz. Ya gerideki milyonlar, hakkı ihlal edilen milyonlar? Ya
size ulaşamayan, adalet diye çığlık atanlar, bunlar?
Bunlara bir cevap yok.
Değerli arkadaşlarım, işte, gelinen
noktada AKPnin Türkiyeyi getirdiği hâl budur. Bu hâlin üzerine,
şimdi, siz, bir suçlu arıyorsunuz, asıl suçlu, kendiniz
olmanıza rağmen. Bu konuda yargı düzenini, hukuk düzenini altüst
eden 2010 Anayasa değişikliği nedeniyle hesap vermeniz ve kendi
kendinizle hesaplaşmanız ve yüzleşmeniz gerekirken suçu
başka tarafa atıyorsunuz. Suçu başka tarafa attınız,
bununla yetinmiyorsunuz, ona karşı bir istiklal mücadelesi
veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, istiklal mücadelesi
bu kadar basit, istiklal mücadelesi bu kadar kolay, istiklal mücadelesi bu
kadar ağza gelindiğinde telaffuz edilebilecek ucuz bir laf
mıdır? İstiklal mücadelesi nasıl verildi, Türk milleti
biliyor, Kuvayımilliye ruhu nasıl inşa edildi, biliyor.
Eğer bir istiklal mücadelesi verecekseniz, Kuvayımilliye ruhuyla
inşa edilmiş Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde bugün
hâkimiyet paylaşımı talebinde bulunan PKK terör örgütü var. O
hâkimiyet unsurunun başlı başına örnek
davranışları olarak mahkeme kuruyor, asker alıyor, vergi
topluyor, bayrak dikiyor, okul yapıyor; bunların hepsi, hâkimiyet
alanıyla ilgili. İstiklal harbi verecekseniz, buna karşı
vermeniz lazım.
Dolayısıyla, gittiğiniz, yol değil.
Bu yoldan bir an önce dönmenizi tavsiye eder, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
milletvekilleri, önümüze iki üç tane madde gelecek. Benim önerim, AK
PARTİnin bütün hukukçu milletvekilleri ön sıraya gelsin. Ön
sıraya gelin ve hep beraber bu teklifinizin arkasında ellerinizi
kaldırarak durun. Yani sizi davet ediyorum: Buraya gelin, avukatların
dosya evrakını incelemesini yasaklayan bu maddeyi önce buradaki
avukat milletvekilleri ellerini kaldırarak kabul etsin. Madem, teklifin
sahibisiniz, arkasında yiğitçe duracaksınız. Ben açık
söylüyorum: Şurada bir fotoğraf verme cesaretiniz varsa öne gelin ve
avukatlığı, savunma hakkını, kutsal olan savunma
hakkını, kendi mesleğinizi kendi ellerinizle nasıl
boğduğunuzun resmini verin. Bu, bizden uyarı size.
Geçen sefer de
konuşmuştuk, yine söylüyorum: Siz ya avukatlıktan,
mesleğinizden istifa edin ya da el kaldırmayın ya da el
kaldırırsanız bunu cesaretle yapın. Tanısın sizi
bütün barolarınız, tanısın; bu, bir. Bu, çok vahim bir
olay. Çünkü, buradaki teklifin altında, gerçekten, baktığım
zaman, avukatlar da var.
Şimdi, bu teklifin
altında, kendi kendine yasak koyan milletvekilini ilk defa görüyorum ben.
Savunma hakkı sınırlansın, dosya evrakını
incelemesin; iddia makamı ile savunma savcı ile avukat eşit
olmasın diye, Avrupa Mahkemesi kararına -demin okudum- Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine rağmen burada gelip en ön safta
oturup kaldırsınlar ellerini, yakışır.
Yanlış da olsa duracaksın arkasında ve bunun
savunmasını vereceksiniz; bu, bir.
İkincisi: Allah sizi makul
şüpheli yapmasın. Bakın, önümüzdeki madde makul şüphedir. Makul
şüphe diye bir duruma Allah sizi düşürmesin,
çocuklarınızı düşürmesin, amcalarınızı,
dayılarınızı, teyzelerinizi makul şüpheli durumuna
düşürmesin. O zaman anlarsınız, bir güvenlik görevlisinin, bir
jandarmanın, bir polisin ona makul şüpheli gibi davranıp, keyfî
olarak alıp, istediği saatte evini basıp, istediği saatte
gözaltına alıp, istediği saatte sorgusuz sualsiz getirip,
istediği saatte aracını durdurup Aç kaputu, aç motoru! deyip
üzerini aramasının, motorunu saatlerce aramasının
acısını çekeceksiniz; ailecek çekeceksiniz, AKP camiası
olarak çekeceksiniz. Yüzde 50 oy aldık. diyorsunuz, yüzde 50ye de
çektireceksiniz. Yüzde 50ye çektirdiğiniz zaman insanlar dönecek size
Siz bu yasaları niçin çıkardınız? diyecekler, bu bir
yanı.
İkinci yanı: El koyma, Hükûmeti eleştiren
her vatandaşın mal varlıklarına el koyma olayı.
Robespierre giyotin kanununu çıkarmıştı biliyorsunuz, giyotinde
kafa uçuyordu. Şimdi IŞİD, DAİŞ var ya, DAİŞ
biliyorsunuz bıçak yöntemini getirmiş, onlar giyotin. Kendi
çıkardığı giyotin kanununda kendi kafası giyotinde
gitti. Bu kanun maddeleri
Dokunulmazlığınız kalkacak, 2015
seçimlerine beş ay kaldı, çok kalmadı, biz de normal
vatandaş gibi sokakta yürüyeceksiniz. 300 bin polis, jandarmayla beraber
700 bin, onların içinde de sizin görüşlerinizi beğenmeyen
insanlar olabilecek ve sizi şüpheli görecekler. O zaman ne
yapacaksınız? Allah sizi korusun. diyeceğim ama
başınıza geldikten sonra çıkardığınız
kanunun size nasıl dolandığını göreceksiniz.
Bu üç dört tane kanunla ilgili
Ben birazdan
İstanbula gideceğim ama oradan takip edeceğim.
Fotoğrafçılara da söylüyorum, lütfen, özellikle hukukçu
milletvekillerini el kaldırırken, Evet derken çekerseniz sevinirim.
Ben, gerçekten bunu barolarınıza götüreceğim, bunu da burada
size söylüyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri).-. Karar yeter
sayısı
BAŞKAN.- Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı istenmişti,
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 39uncu
maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağız. Bir dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 39uncu
maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki önergenin yapılan ikinci oylamasında
da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 39. maddesindeki bir ay ibaresinin iki ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlhan
Cihaner (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İlhan
Cihaner, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Cihaner. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN CİHANER (Denizli) Herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Uygulayıcıların bir yasa metnini
yorumlarken en çok kullandıkları bir motto, bir kavram vardı:
Yasa koyucu abesle iştigal etmez. Tabii, özellikle bu dönemde Hükûmetin
çıkardığı bir sürü yasayla ilgili bu tespiti yapmamız
çok doğru olmayacak ama bu madde niye geldi yani bir abes söz konusu
değilse? Bu madde özellikle Adalet Akademisinde örgütlenmiş olan bir
yapının yarattığı haksızlıklar nedeniyle bir
telafi maddesi. Haksız yere Adalet Akademisi sürecinde
başarısız sayılan hâkim, savcılarla ilgili sorunun
çözülmesi için. Prensip olarak bu maddeye katılıyoruz ama bu konuda
mağdur olanların mağduriyetlerini gidermek için, girecekleri
sınava daha iyi hazırlanabilmeleri için bir aylık sürenin iki
aya çıkarılmasını istiyoruz.
Ama burada göz ardı edilen bir şey var: Bu
süreçten, Hükûmet de en az o Adalet Akademisinde örgütlü olan yapı kadar
sorumlu. O nedenle, özellikle Hükûmetin son zamanlarda çok
kullandığı bir kavramı gündeme getirmek istiyorum, özür
kavramını. Bu kadar hâkim, savcıyı mağdur
etmişsiniz, bu kadar hâkim, savcı fişlenmiş, hak
etmedikleri birtakım cezalara, birtakım soruşturmalara
uğramışlar. Hatta Didem Yaylalı arkadaşımız
Adalet Akademisindeki fişleme sonucunda mesleğe kabul edilmemiş
ve intihar etmek durumunda kalmış. Bunun gibi, Tolga Onur, Nebi
Salgınkaya isimleri ilk aklıma gelen isimler.
Örneğin, Adalet Bakanlığı bu
isimlerden bir özür dilemek ister mi? Mademki bu kadar çok kullanıyorsunuz
bu şeyi, bu kişilerin ailelerinden, kendilerinden, bunlar adına
üzülen insanlardan bir özrün çok zorunlu olduğunu düşünüyorum çünkü
siyasi sorumluluk sizdeydi. Bunu Fethullah Gülen cemaatine atarak
gideremezsiniz, en azından manevi ve siyasi sorumluluğunu.
Tam da bununla ilgili olarak başka bir hususu
vurgulamak istiyorum: Adalet Akademisi, fakültede teorik eğitimini alan
hâkim, savcıların pratiğe, mesleğe hazırlanmak için
girdikleri bir yer. Sınavla giriyorlar ve çıkışında da
bir sınav var ve ideali, bu Adalet Akademisinde hâkim, savcıların
meslek etiğine, adaletin nasıl gerçekleştirileceğine
ilişkin hukuki nosyonu almalarına ilişkin bir eğitime tabi
tutulmaları. Ancak Adalet Akademisi, özellikle 2010 referandumundan sonra
hâkim, savcıları tek tipleştirmek, memurlaştırmak için
âdeta bir torna makinesi olarak kurgulandı ve hâkim, savcılar burada
yaşam tarzlarına göre, siyasi görüşlerine göre fişlenir
hâle geldi. Tam da bu amaçla, 2011 yılında ilk yapılan
sınavda, belki de Türkiye, hatta dünya tarihinde görülmemiş bir
şey oldu, sınava giren 314 kişi başarısız
sayıldı. Oysa önceki Adalet Bakanlarından birisi tarafından
tam da bu olayın sorumlusu olarak kodlanan, Muaz Bin Cebel takma
adlı bir Yargıtay imamından bahsedildi, tam da bu olayların
sorumlusu olan. Ancak bu yapıyla ilgili olarak, ne Adalet Akademisinde ne Yargıtayda
ne de Adalet Bakanlığında etkin, adil, hızlı bir
soruşturma gerçekleştirilmedi.
Onun için, bu yapılan şeylerin çok bir önemi
olmayacağını düşünüyoruz. Eğer gerçekten bir telafi
düşünülüyorsa, gerçekten hâkim, savcıların adalet ve hukuk
savaşçıları olması isteniyorsa, Adalet Akademisinin bir
torna makinesi, âdeta bir güvenlik akademisi gibi değil, hâkim,
savcıların bağımsızlığının
korunacağı, tam da bunların öğretileceği bir
yapıya dönüştürülmesi gerekir.
Gene bununla ilgili olarak, biliyorsunuz, Türkiyede hâkimler
ve savcıların meslek örgütlenmesi önünde çok önemli engeller var.
Birkaç gün önce Ankara Valiliği Yargıçlar Sendikasıyla ilgili
bir kapatma davası açtı. Oysa, Hükûmet, Avrupa Birliği ilerleme
raporunda, Yargıçlar Sendikasına izin verildiğini ve bu
sendikanın kurulduğunu bir demokratikleşme adımı
olarak ileri sürmüştü. Ancak hâlâ Yargıçlar Sendikası Hükûmet
tarafından tanınmış değil, tam tersi, Hükûmetin valisi
bir fesih ve yokluk davası açmış durumda. Eğer Adalet
Akademisinin o gücü eline geçiren kişilerin kullanacağı bir
torna makinesi olmasını istemiyorsak, hâkim, savcıların
mutlaka kendi öz örgütlenmelerini, mesleki örgütlenmelerini sağlamak
zorundayız. Zaten ILO Sözleşmesi ve Anayasanın
90ıncı maddesi de hâkim ve savcı sendikasına izin
vermektedir. Aksi takdirde bu tarz yasaları daha çok
çıkarırız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 40. maddesiyle, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci
fıkrasına eklenen 3. cümlesinde bulunan;
"daireler, iş bölümü gerekçesiyle
dosyaları diğer bir daireye gönderemez." ibaresinin;
"işbölümü itirazında bulunulamaz, mahkemeler resen bu işbölümü
sebebiyle dosyaları diğer bir daireye gönderemez." şeklinde
değiştirilmesini arz teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette, okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 40 ıncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora Demir
Çelik
İstanbul Mardin Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Candan
Yüceer Orhan
Düzgün
Tekirdağ Tokat
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından
alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna ilişkin kanun
değişikliğinin biraz yorumlamaya değer bir konu
olduğundan hareketle söz almış bulunmaktayım.
Her şeyden önce yasama, yargı ve yürütme;
demokrasinin işlerliği için erklerin
bağımsızlığı açısından önemle üzerine
titrememiz, sahip çıkmamız gereken konulardır. Yasama toplumun
temel ihtiyaçlarının karşılanması için kanun yapıcı
gücüne dayanarak yasama faaliyetini yürütürken, yürütmenin yasamanın
verdiği görevi yerine getirmeyle, onu icra etmeyle mükellef olmaktan öte
bir sorumluluğu yoktur. Ancak, günümüz demokrasisinin bu geçer akçe olan
uygulamasına karşın AKP Hükûmetinin on iki yıldır
yaptığı ve görünen o ki önümüzdeki dönemlerde de yapmaya
çalıştığı, yasama ve yargıyı yürütmeye tabi
bir mekanizmaya dönüştürerek yürütmenin hükümranlığına
hizmet eden totaliter rejimin alt yapısını, zeminini
hazırlamaya çalışıyorlar.
Dün ya da evvelsi gün Anayasa Mahkemesinin yüzde 10 seçim
barajına ilişkin önümüzdeki günlerde konunun gündeme geleceğini
dile getirmelerine rağmen ilgililerin, bakanların, sıradan AKP
milletvekillerinin tepkileri anlaşılmazdır.
Anayasa Mahkemesi ilgili maddenin Anayasaya uygunluğunu
görüşmek üzere Anayasadan aldığı görevi icra etmekle
mükelleftir ama onun vereceği kararı tanımayacağından
tutun, geçersiz olacağından ileri gelen belirlemeleri kendisine hak
gören şahsiyetlerle, siyasetçilerle karşılaştık.
Eğer tanımayacaksanız, eğer hükmü yoksa Anayasa Mahkemesi
niçin vardır? Anayasa Mahkemesi Hükûmetin üzerinde de değilse,
bakanın da üzerinde değilse varlığına niçin
katlanıyoruz? Biz demokratik bir hukuk devletinde var olan faaliyetleri
yürütmeyi esas mı alıyoruz, iddiamıza rağmen demokrasi
dışı antidemokratik uygulamalarla toplumu ceberut, otoriter
devlet zihniyetiyle tahakküm altına mı almaya
çalışıyoruz?
Görünen o ki Sayın Cumhurbaşkanının
başlatageldiği on iki yıllık AKP pratiği giderek
antidemokratik uygulamalarıyla diyaloğa, müzakereye açık
olması gereken demokrasi geleneğinden uzaklaşan, totaliterizme,
sultanlığa soyunan bir konumda kalmıştır. Artık
onun gözünde yargının, yasamanın
bağımsızlığı, erklerin paralel ve birbirini
bütünleyen anlayışı yerine, her şeyin tek kişide, tek
merkezde buluştuğu, buluşturulduğu bir anlayış
söz konusudur ki bu, ülkemiz için de ülkemizdeki halklar için de toplumumuz
için de büyük risktir.
Orada özgürlük olmayacak, barış olmayacak,
adalet olmayacak. Adaleti dağıtmakla mükellef olan yargı, ilgili
bakanlar tarafından hükümsüz görüldükten sonra vatandaş olarak bizler
kime, nasıl güveneceğiz? Mahkemenin kararının hükümsüz
olduğu bir ülke demokratik yönetiliyor iddiasına sahip olabilir
miyiz? Aynı şeyi biz Kürt sorununun barışçıl,
demokratik çözümünde de görüyoruz, Alevi sorununa yaklaşımda da
görüyoruz.
Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bundan bir ay öncesinde, zorunlu din dersiyle ilgili Türkiyeyi mahkûm eden bir
açıklamada, bir kararlaştırmada bulunmuştu. Bugün
itibarıyla, cemevleri başta olmak üzere, Alevilerin ibadet,
inançlarını yerine getirmede devlet tarafından
ayrımcılığa tabi tutulduğunu içeren bir
kararlaştırmaya vardılar.
On iki yıldır iktidarda, 8 çalıştayla
Alevi sorununu çözeceği iddiasında bulunan AKP yeni
çalıştaylarla Alevilere umut olmanın, onların
sorunlarını çözebileceğine dair umut tazelemenin ötesinde bir
adım atmamışlardır. Cemevi Aleviler için ibadetin yerine
getirildiği bir mekândır. Onlar da öteki dinler, inançlar, kültürler
için birlikte, barış içerisinde yaşamanın olmazsa olmazı
noktasında gördükleri değerleri, inançları, kültürel
yaşamları için vardır. Devlete düşen, Hükûmete düşen
eşit, özgür vatandaş anlayışıyla Alevileri de Kürtleri
de kadını da genci de yoksulu da emekçiyi de kucaklamaktır;
onların birikmiş tarihsel, siyasal, sosyal sorunlarını
çözüme kavuşturmaktır.
Yapılması gereken adaletse bundan öte bir
anlamı yok diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali
Rıza Öztürk, Mersin Milletvekilimiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu maddeyle ceza yargılama alanında
yeni özel yetkili mahkemeler ihdas ediliyor. Aslında, büyük bir gürültüyle
kaldırılan özel yetkili mahkemeler, sessizce, tekrar faaliyete
geçiriliyor. Her ne kadar ceza yargılama alanında ihtisaslaşma
gerekçe gösteriliyor ise de burada ihtisaslaşmanın amaç
olmadığı ve mahkemelerin karar oluşturmada gerçekten
uygulama birliği içerisinde olmayacağı çok açıktır.
Aslında bu düzenlemeye bu açıdan bakıldığında amacın
gizli bir şekilde özel yetkili mahkemeler oluşturmak olduğu
açıkça bellidir.
Şimdi, biz, daha önce 14/4/2013 tarihli 6460
sayılı Kanunun 10uncu maddesiyle aynı kanunun 5inci
maddesinde bir değişiklik yapmıştık, orada hukuk
mahkemeleri arasında bir ihtisaslaşmaya gitmiştik. Örneğin
sulh hukuk mahkemeleri kendi içinde, asliye hukuk mahkemeleri kendi içinde,
ticaret mahkemeleri kendi içinde, bakmakta oldukları davalar
açısından seçilecek dava türleri dikkate alınarak belirli
davalara bakmakla görevlendirilmişti. Konuyla ilgili olarak aynı
kanunun geçici maddelerinde HSYKya altı aylık süre içerisinde
düzenleme yapma görevi verilmişti ama bugüne kadar bu konuda herhangi bir
düzenleme hâlen yapılmadı. Ceza mahkemeleri açısından o
dönem hukuk mahkemeleri yönünden yapılan düzenlemelerin Anayasaya
aykırı olacağı nedeniyle doğal hâkim ilkesinin
zedeleneceği dikkate alınarak bu yönde bir düzenleme
yapılmasının uygun olmayacağı değerlendirilmiş
ve ceza alanında düzenleme yapılmamıştı.
Şimdi, daha önce sulh ceza hâkimleri ihtisas edilmek
suretiyle yargı zaten siyasallaştırıldı, burada
getirilen yasayla şimdi de bu siyasallaştırma
çabalarının bir başka yansıması olarak ceza
muhakemesinin ihtisaslaştırma yolunda yapılması öngörülen
bu düzenleme, önceki devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler ve
terör mahkemelerinin yeniden ve daha dar bir daire şeklinde
düzenlenmesinden başka bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri, gerçekten bu tip bir
uygulamayla genel bir kanunun içerisine ilave bent veya fıkra eklemek
tamamen kanunları dolanma ve bu konuda hileli yollara başvurma
amacından başka bir şey değildir. Böylece siyasi aktörler
de devre dışı bırakılacak, Anayasanın
öngördüğü kanunların denetimine ilişkin tüm yollar
dolanmış olacaktır. Aslında, bu yargı paketinde
yapılmak istenilen değişiklikler ne yargının
hızlandırılmasına ilişkin ne de yargıdaki
sorunların çözülmesine yöneliktir. Bu bir intikam paketidir.
Daha önce, paralel yapı dediğiniz Fethullah
Gülen cemaatiyle birlikte devleti işgal ettiniz, ele geçirdiniz, bir sürü
hukuksuzluklar yaptınız. Şimdi, devlet içerisinde kendi elinizle
yerleştirdiğiniz, besleyip büyüttüğünüz ve sizin
tarafınızdan paralel yapı denilen kişilere karşı,
hâkimlere karşı, savcılara karşı, polislere
karşı yapmak istediğiniz operasyonun altyapısını
oluşturan yasal düzenleme yapıyorsunuz. Bu, bu kadar açık.
Değerli milletvekilleri, aslında intikamla,
hasmane duygularla yasal düzenlemeler yapılmaz ve özellikle mahkemelerin
demin de söyledim- teşkilat yapısıyla bu kadar oynamak ve bunu
kural hâline getirmek kabul edilebilir bir şey değildir. Bu,
teşkilat yasalarındaki düzenlemeler aslında uzun ömürlü
olmalıdır ama sizin ihtiyaçlarınız, iktidarın
ihtiyaçları her gün değiştiği için bir bakıyorsunuz
bugünkü ihtiyaca uygun olarak yaptığı düzenleme yarınki
ihtiyacı farklı olduğu zaman taban tabana zıt olabiliyor.
Hatta aynı yasa düzenlemelerine, aynı milletvekili
arkadaşlarımız imza atabiliyorlar. Yani önce komisyonlarda ne dediklerini,
kanun teklifinde neyi öngördüklerini bile dikkate almadan tekrar, onun tamamen
zıttı bir teklife imza atabiliyorlar. Ben bunu hukukçu
kimliğiyle ve hukukçu ahlakıyla da
bağdaştırmadığımı söylüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 40. Maddesiyle, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci
fıkrasına eklenen 3. cümlesinde bulunan;
"daireler, iş bölümü gerekçesiyle
dosyaları diğer bir daireye gönderemez." İbaresinin;
"işbölümü itirazında bulunulamaz, mahkemeler resen bu iş
bölümü sebebiyle dosyaları diğer bir daireye gönderemez."
şeklinde değiştirilmesini arz teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, devlet
teşkilatını ne milyar dolarlık bütçeler ne kuvvetli ordular
ne de sahip olunan tanklar, toplar, tüfekler ayakta tutar. Elbette, bunlar bir
devlet için ve bir devletin yaşaması için önemli şeyler ama
devleti ayakta tutan en önemli güç adalettir. Tarihçiler, altı yüz
yıl ayakta kalan Osmanlı Devletinin en önemli vasfını
adalet kurumuna vermiş olduğu öneme bağlarlar.
Vatandaşlarının, devletinin adil
olduğuna ve kendisine de hakkaniyetle davranıldığına
olan inancı, bir devletin yaşaması için en önemli şeydir.
Zaten bu yüzden Adalet mülkün temelidir. deniyor. Mülkün yani devletin
temeli, sahip olunan milyar dolarlık kaçak saraylar, 200 milyon
dolarlık özel uçaklar, milyarlarca liralık makam araçları
değildir, devlet bunlarla itibar kazanmaz. Üzerinde güneş batmayan
Büyük Britanyayı diz çöktüren şaşaa, debdebe değil,
Gandhinin tevazusudur, herkes için adalet istemesidir. Oda sayısıyla
itibar kazanılmış olsaydı değerli arkadaşlar, o
zaman sormamız lazım, bin oda yerine niye 2.bin oda
yapmadınız?
Sayın Erdoğan da Adalet istiyorum. diyor.
Âdeta nalıncı keserinin kendisine yontması gibi, herkes
adaletsizlik altında inim inim inlerken sessiz kalıyor, 17-25
Aralık tarihinden sonra da sesi yükseliyor ve adalet aklına geliyor.
2010 Anayasa değişikliğini yaparken
Hukukun üstünlüğünü getiriyoruz. demediniz mi, bunun için milletten oy
istemediniz mi? Üzerinden tam dört yıl geçti, bırakın bu
iyileştirmeyi sağlamayı, daha da kötü bir sonuç ortaya
çıkmadı mı? Sayın Erdoğan Adalet istiyorum. derken
aslında kendisini şikâyet ediyor, yargıyı ne hâle getirdiğini
anlatıyor. Cumhurbaşkanının adaletten şikâyet
ettiği bir ülkede sokaktaki vatandaş derdini kime anlatsın? Bu
ülkede adalet kurumuna olan güven yüzde 28lere kadar gerilemişse
devletten söz edilebilir mi? Şu anda sokaktaki vatandaşta, maalesef,
haklının değil, güçlünün haklı olduğuna dair kuvvetli
bir inanç var. Bunun en büyük sebebi, 17-25 Aralık yolsuzluk
hadiselerinden sonra Hükûmetin adalet mekanizmasını tahrip eden,
mahkemeyi hakir gören, hâkim, savcıya müdahale eden
yaklaşımlarıdır.
TÜSİADın iş dünyasında
yaptırdığı bir anket var değerli arkadaşlar.
Ülkede yolsuzluk ve rüşvet olmadığını düşünenler
sadece yüzde 22 yani yüzde 80i Ülkede rüşvet de var, yolsuzluk da var.
diyor. İşte AKPnin yönettiği devletin vatandaş
tarafından algısı bu.
Bu ankete göre yolsuzluğa sebep olan nedenlerden
birisi de -hakikaten dikkat çekici ve üzüntü verici- yasal mevzuatın
uygulanmadığı yönündeki kanaat. Yani, değerli
arkadaşlar, insanlar Meclisimize diyor ki: Sen hangi düzenlemeyi yaparsan
yap uygulanmıyor. Vatandaşın devletin meşru gücüne olan
inancı kalmamış. Yani, anlayacağınız değerli
arkadaşlar, villalarda sıfırlanan sadece servetler değil,
sıfırlanan adalet olmuş.
Bu ankete göre yolsuzluğun en çok
ulaştırma sektöründe olduğuna inanılıyor.
Vatandaş, hızlı trenler, Marmaray, havaalanları, duble yol
inşaatlarının, Marmaray ihalelerinin, ulaşım,
iletişim, haberleşme alanındaki satın almaların,
özelleştirmelerin temiz olmadığını düşünüyor
değerli arkadaşlar, düşünmüyor, hatta bunu görüyor.
Yolsuzluğun olduğunu görüyor da niye ihbar etmiyor? Evet, bu da çok
ilginç. Çünkü, ihbarın sonuç vermeyeceğini düşünüyor,
kimliğinin ifşa edileceğini düşünüyor. Bu gerekçenin meali
şu kıymetli arkadaşlarım, vatandaş şöyle diyor:
Balık baştan kokmuş. Tepedekiler temiz değildir ki kimi
kime şikâyet edelim? Ne çare ki ipin ucu birilerinin elinde. Gördünüz mü
arkadaşlar? Adaleti katlettiniz, devleti bitirdiniz derken
kastettiğimiz tam da bu.
Başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere, Başbakana ve AKPye bir kez daha
sesleniyoruz: Yargıdan elinizi çekin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
41inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
Sıra Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
dair kanun teklifinin 41. Maddesindeki makul ibaresinin yeterli
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Dilek
Akagün Yılmaz
Kırklareli Muğla Uşak
İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk Orhan
Düzgün
Mersin
Mersin Tokat
Candan
Yüceer
Tekirdağ
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 41inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır
İstanbul
İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin imza
sahipleri:
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya
Kayseri
Afyonkarahisar
Emin
Çınar Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Kastamonu Kütahya Konya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora,
Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun teklifinin 41inci maddesi üzerinde Halkların
Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 41inci maddesiyle, Ceza Muhakemesi
Kanununun 116ncı maddesinde yer alan somut delillere dayalı
şüphe ibaresinin makul şüphe şeklinde değiştirilmesi
öngörülmektedir. Böylece, 17- 25 Aralık soruşturması
sonrasında Hükûmetçe alelacele yapılan değişiklikten
vazgeçilerek önceki hâle geri dönülmüştür. Başka bir söyleyişle,
Hükûmet tarafından organize edilen ve yeniden
yapılandırılan HSYK ile daha da teminat altına alınan
sulh ceza hâkimliklerinin daha kolay bir biçimde arama kararlarını
verebilmesinin yasal zemini oluşturulmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye yargı tarihi,
yargıçların neleri makul bulabildikleri yönünde müstesna örneklerle
dolu iken bu yöndeki bir değişiklik, haklı olarak özel
hayatın korunması açısından kaygı yaratmaktadır.
Bu kanun değişikliğini daha da ironik kılan ise yasaya
somut delillere dayalı kuvvetli şüphe ifadesini, bundan daha dokuz
ay önce, 21 Şubat 2014te kabul edilen kanunla yine AK PARTİ
Hükûmetinin koymuş olmasıdır.
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmalarının gündemin başında olduğu dönemde
AK PARTİ Hükûmeti yasanın bir önceki hâlinde bulunan makul
şüphe ifadesini yeterli bulmamış ve arama yetkisini
sınırlamak için somut delile dayalı kuvvetli şüphe
şartını eklemişti. 17 Aralık ve 25 Aralık
soruşturmalarının kapatılmış olmasıyla dokuz
aylık somut delil uygulamasının sonuna geliniyor ve böylece,
21 Şubat öncesine tekrar geri dönüyoruz.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz şubat
ayında AK PARTİ Hükûmetince bu konuyla ilgili olarak Meclise sunulan
kanun teklifinde şu ifadelere yer verilmişti: Anayasanın
19uncu maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ceza muhakemesi işlemleri sırasında ihlalinin
önlenmesi amacıyla yapılan önemli bir düzenleme de gözaltı,
tutuklama, arama ve el koyma gibi koruma tedbirlerine başvurulabilmesi
açısından somut delil kriterinin getirilmiş olmasıdır.
Bu şekilde, bu koruma tedbirlerine soyut birtakım şüpheler
nedeniyle başvurularak kişi hürriyeti ve güvenliği ile mülkiyet
hakkının zedelenmesinin önüne geçilecektir. Soruşturma için
zorunlu olması hâlinde sadece kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek
emarelerin varlığına dayanarak basit bir şüpheyle
kişilerin gözaltına alınması uygulamada pek çok
mağduriyetlere ve hak ihlallerine yol açabilmektedir. Ceza Muhakemesi
Kanununun 91inci maddesinin (2)nci fıkrasında yapılması
öngörülen değişiklikle gözaltına almaya ilişkin
kararların verilebilmesi, suçun işlendiğini
düşündürebilecek emarelerin yerine suçun işlendiğini gösteren
somut delillerin varlığına bağlanmaktadır. Böylece
cumhuriyet savcısı, soruşturma için zorunlu olması hâlinde
sadece kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek
emarelerin varlığına dayanarak gözaltı kararı
veremeyecek, gözaltı kararı verebilmek için bir suçun
işlendiğini gösteren somut delillere dayanmak zorunda
kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz şubat
ayında Hükûmetçe verilen kanun teklifinin gerekçesinde bu ifadeler yer
almaktaydı. Hükûmet, dokuz ay önce insan hak ve hürriyetlerinin sözüm ona
hamisi kesilmiş ancak şimdi geldiğimiz noktada antidemokratik
uygulamalara geri dönmekte bir beis görmemiştir. Bu bakımdan, AK
PARTİ Hükûmeti, halkta demokrasi ve insan hakları konularında
beklenti ve umut yaratıp daha sonra bu umutları ters yüz edecek
uygulamalara girişmiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, insan hak ve
hürriyetlerine ilişkin temel sözleşmeleri imzalayıp onları
onaylamış, ayrıca insan hakları ihlallerinin yargısal
denetimini öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul
etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru
hakkını tanımış bulunmaktadır. Belirtilen
hususlar Anayasanın 90ıncı maddesine göre de iç hukukun
doğrudan uyulması zorunlu kuralları hâline gelmiştir. Bu
doğrultuda, Hükûmet yönünü antidemokratik uygulamalar yerine,
çağdaş, evrensel hukuk normlarına ve uygulamalarına
dönmelidir. İmzalamış bulunduğu uluslararası sözleşmeler
ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını göz önünde
bulundurarak yasalaşmalara gidilmesi gerektiğini belirtiyor, tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Ömer
Süha Aldan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz şubat ayında
yaptığımız değişikliğe geri dönüyoruz. O
zaman yaptığım konuşmada şöyle bir ibareye yer
vermiştim: Ceza muhakemesinde basit, makul, yeterli ve kuvvetli
şüphe kavramları vardır. Bir örnekle de
açıklamıştım: Polise ihbar gidiyor, bir kadının
çantası çalınmış, eşkâli veriliyor çalan kişinin;
polis, koltuğunun altında bir nesneyle koşan eşkâle uygun
birini buluyor. İlk ihbar basit şüphedir; bu kişiyi polisin
görmesi makul şüphedir. Kişi yakalanıyor, yakalandıktan
sonra: Filanca teyze çantasını evde unutmuştu, ben bu çantayı
ona götürüyordum. diyor; bu yeterli şüphedir ama ne zaman ki kişi
karakoldaki ifadesinde Evet, ben bu çantayı çaldım. diyorsa, o,
somut delillere dayalı kuvvetli şüphedir. Dolayısıyla,
eğer siz böyle bir anlayışı kabul ederseniz suçla mücadele
edemezsiniz. demiştim.
Keza, şubat ayında, orada aynen
vurguladığım konu şuydu: Suçla mücadele ile bireyin hak ve
özgürlüğü arasında her zaman bir denge olmalıdır.
demiştim ama bu türlü karşı
çıkışlarımıza rağmen değişiklik
yapıldı, şimdi eskiye dönülüyor. Kamuoyunda bu makul
şüphe tanımlaması oldukça tepki gösterilen bir tanımlama
oldu, herkes tepki gösteriyor. Bu noktada makul şüphe
kavramının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de kabul
edilen bir kavram olmasına rağmen, Türkiyedeki yanlış pek
çok uygulamayı da gözeterek bu makul ibaresinin yeterli olarak
değiştirilmesini teklif ediyoruz. Bu, hem aramalarda gereken özenin
gösterilmesi açısından önemli hem de suçla mücadele
açısından önemli. Yeterli şüphe kavramı eğer
uygulamada da yerleşirse, bu takdirde Türkiyede insan hak ve özgürlüklerine
dayalı müdahalelerin de önemli derecede önüne geçmiş oluruz. Keza,
somut delillere dayalı kuvvetli şüphe kavramı uygulamada yine
yeterince yerine getirilmemiştir. Bir örnek vermek gerekirse, pek çok
polisin evinde sabaha karşı aramalar yapılmıştır,
o polislerin yüzde 90ı şu anda serbesttir, o zaman haklarında
somut delillere dayalı kuvvetli bir şüphe yok demektir. Türkiyede en
büyük sorunlarımızdan bir tanesi de uygulamadır. Siyaset,
yürütme yargı üzerinde ne kadar etkin olursa o denli şekilde aramalar
yapılır ya da yapılmaz. Keza, 25 Aralık döneminde verilen
arama kararları geri alınmıştır, makul şüphe
kavramı ortada olmasına rağmen geri
alınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu tip yasal düzenlemelerle ilgili hep bu tip konuşmalar
yapılırken 17 Aralık, 25 Aralık kavramları dile
getiriliyor. Aslında bu düzenlemelerin hiçbiri 17 Aralık için
yapılmamıştır. 17 Aralık soruşturmasına tabi
tutulanların evi aranmıştır, gözaltına
alınmışlardır, tutuklanmışlardır, onlarla
bağlantılı olan 4 eski bakan şu anda Yüce Divan
kapsamında soruşturmaya tabi tutulmaktadırlar. Aslında, bu
yasal düzenlemeler 25 Aralık için yapılmıştır.
Doğru koymak lazım her şeyi. 25 Aralık günü verilen arama
kararları yerine getirilmemiştir, 1 kişi için yerine
getirilmemiştir, 1 kişinin ailesi için yerine getirilmemiştir, 1
kişinin zenginleştirdiği kesim için yerine getirilmemiştir.
Bunu çok iyi görmemiz gerekiyor.
İLHAN CİHANER
(Denizli) Kim o?
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla)
Bu darbe marbe değildir. Bu denli yasal düzenlemeyi, bu Meclisin
günlerini, aylarını, biz sadece bir kişinin bekası için
yaptık, bunu bilelim.
İLHAN CİHANER
(Denizli) Kim o? Merak ediyorum.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) O bir kişiyi tanıyor muyuz?
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla)
O kişiyi hepiniz tanıyorsunuz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 41 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Çınar (Kastamonu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin en önemli maddesine geldik.
Şubat 2014 tarihinde, hukukumuzda var olan ve
uluslararası hukukta da var olan tutuklama, arama gibi tedbirlerle ilgili
ölçeği ortaya koyan makul şüphe kavramını Türkiye terk
etti, onun yerine somut delile dayalı kuvvetli şüphe kavramına
geçti. Ne vardı, ne oldu da böyle oldu? Olan şuydu: 17-25 Aralık
operasyonlarında bakanların çocuklarına, çocukların yatak
odalarına, ayakkabı kutularına, bavullara, sırt
çantalarına sıkıştırılmış milyon
dolarlarla ilgili operasyon başladı. Bu operasyon, AKP Hükûmetinin 4
bakanı, onların çocukları ve o dönemin Başbakanına
kadar uzanıyordu. Ani bir telaş, büyük bir korkuyla AKP, züccaciye
dükkânına girmiş bir fil gibi hukuk düzenini tarumar etmeye
başladı. İlk olarak Adli Zabıta Yönetmeliğini
değiştirdi, doğrudan bakanların, bakan kontrolündeki
kişilerin bu dosyalara ulaşması sağlandı; içindeki
delillerin ne olduğu belirlendi, muhtemel şüpheliler belirlendi,
ondan sonra arkası arkasına operasyonlar geldi. Bu operasyonlardan
-isimleriyle sıralamak istiyorum zamanı iyi kullanmak üzere- polisler
darmadağın edildi, savcılar darmadağın edildi,
hâkimler darmadağın edildi, bunların uygulayacağı
hukuk kuralları darmadağın edildi. Ceza Muhakemesi Kanunu
değiştirildi, İnternet Kanunu değiştirildi, HSYK
Kanunu değiştirildi, torba kanunların içerisine bu operasyonu
engelleyecek maddeler konuldu, bu hâlde züccaciye dükkânında kırılmadık
dökülmedik bir şey kalmadı. İşte, kırılan dökülenlerden
bir tanesi de makul şüpheydi. O zaman niye değiştiriyorsunuz
diye sorduk. Cevap makul değildi, makul şüpheyi değiştirmek
için verilen cevap makul değildi, çünkü niyet halis değildi. Çünkü
amaç, bugünün Sayın Cumhurbaşkanını, onun
paralarını sıfırlamakla talimat verdiği oğlunu ve
diğer bakanları ve çocuklarını korumaktı. Bunun için
de, yargının gerek zabıta olarak gerek savcı ve hâkim
olarak elini kolunu bağlayabilmek için kuvvetli şüphenin somut delile
dayanmış olması hâlini getirdiler. Bu takdirde hiçbir şeyin
olmayacağı belliydi, işte, siz de buraya geldiniz, hiçbir
şey olmuyor. Ama sizin amacınız, normal şüphelilere
zabıta hiçbir şey yapamıyor, onun için bunu
değiştirelim değil.
Şimdi, siz bu
operasyonlarla bütün yetkileri elinize aldınız; adli zabıtayı
değiştirdiniz, hâkimi, savcıyı değiştirdiniz,
kanunları düzenlediniz, yargıyı -ta Danıştayına,
Yargıtayına, HSYKsına kadar- düzenliyorsunuz bu kanunlarla,
sulh ceza hâkimliklerini düzenlediniz, buradan sonra da
saldıracağınız bir kitle var, Fethullah Gülen cemaati.
Fethullah Gülen cemaatine karşı istiklal harbi ilan ediyorsunuz,
onlar makul şüpheli hâlde tutulacak ki, sizi koruyan kuvvetli
şüphenin somut delille desteklenmiş olması hâlinden
yararlanamayacak. Bu hak mı? Bu reva mı? Her kim suç işlemişse
adil bir şekilde yargılanma hakkı var, sizin
yararlandığınız haktan elbette ki herkes yararlanacak. Sen
yararlandın, sırası bitti, testim doldu, bu çeşmeden
başka kimse su içemez, böyle bir şey olabilir mi? İşte, bu
kanun bu kadar demokratik meşruiyetten yoksundur, bu kadar siyasi ahlaktan
yoksundur, insan hak ve hürriyetlerinin AKP elinde ne hâle geldiğini
ortaya koymaktadır.
Şimdi, bu mantık
içerisinde demokratik meşruiyeti olmayan, siyasi ahlakı olmayan,
kişinin özgürlüklerini AKP politikalarına alet eden hâlin
yarattığı durum bir tehdittir; tehdit altındaki temel hak
ve hürriyetlerdir ve tehdit altındaki demokratik toplum gerekleridir. Bu
tehditten koruyabilmek için toplumu ve demokrasiyi bu maddenin yürürlükte
kalması gerekmektedir.
Bundan sonraki maddelerde
yürürlükte kalacak olan somut delile dayalı kuvvetli şüphenin
ölçülerini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum ve işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 42. Maddesiyle, değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 128 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (17)
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
17- Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı Ceza Kanunun 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 maddelerinde
yazılı suçların cebir ve şiddetle işlenmesi
hallerinde
Faruk Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya Kayseri
Alim Işık Kemallettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 42 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü Abdullah
Levent Tüzel
Mardin Mersin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Candan Yüceer Orhan
Düzgün Ali
Özgündüz
Tekirdağ Tokat İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Levent Tüzel.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, kamuoyunda çokça tartışılan,
yargının sorunlarını çözmek üzere iktidarın
getirdiği bir yasa teklifini görüşüyoruz. Aslında, tabii, epey
bir zamandır, Hükûmetin yargının sorunlarını çözmekten
öte kendi sorunlarını çözmek için bu düzenlemeleri getirdiği çok
açık. Bildiğiniz gibi, yürüyen düzen, mevcut devlet yapısı,
özellikle yargıda ve yüksek yargıda son derece siyasi tartışmaların
ve buna bağlı olarak da müdahalelerin yaşandığı
bir süreçten geçiyoruz. Özellikle, burada bu konuya değinen diğer
milletvekili arkadaşların da söylediği gibi, Hükûmet ve kimi
bakanlar üzerindeki yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkması,
burada bu bakanlar hakkındaki yolsuzlukları soruşturmak üzere
kurulan komisyonun çalışmalarına dahi yayın
yasağı getirilecek şekilde yargıya bir müdahale
yapılmış olması karşısında, Hükûmet, çok
açık bir şekilde, yargıdaki elini güçlendirmek istiyor ve
güçlendirmenin de yolunu hâkim ve savcıların özlük
haklarını iyileştirme, tazminat verme, kimlik ve silah benzeri
düzenlemeler adı altında böyle bir teklifle karşımıza
geliyor. Ama, çok iyi biliyoruz ki esas olan şey, bir taraftan
yargıdaki kendi görüşü dışındaki muhalif
unsurları tasfiye etmek, onları azınlığa düşürmek
ve yüksek yargıda Hükûmet çizgisindeki, anlayıştaki yargı
sınıfını güçlendirmek ama diğer taraftan da toplumsal
muhalefeti bastırmak, özellikle Geziden sonra, hazirandaki halkın
öfkesinden, tepkisinden sonra, demokrasi ve özgürlük arayışından
sonra, bütün bunları yani sokaklardaki halk hareketini provokasyon ve
Hükûmete karşı bir kalkışma olarak değerlendirdikten
sonra, bundan sonra sesini çıkartanın, kılını
kıpırdatanın, bir sözü olanın derhâl zapturapt altına
alınacağı, derdest edileceği bir yargıya ihtiyaç
duyuluyor. İşte konuşulan, geçmişte iktidarın ihtiyaç
duyduğu makul şüpheyi şimdi sokakları zapturapt altına
almak üzere yeniden kuvvetli şüphe kavramından vazgeçmesi, yolsuzluk
soruşturmaları döneminde ihtiyaç duyduğu kuvvetli şüphe ve
mahkeme kararlarından uzaklaşıp çok kolaylıkla işleri
savcılara, sulh ceza mahkemelerine havale edip gözaltıdan
tutuklamaya, aramadan teknik takibe, dinlemeden istihbarat faaliyetlerine, her
şeyi Hükûmetin istediği gibi bir çizgiye çekmesinin sebebihikmetini
burada aramak gerekiyor. Hükûmet, devlet adına işlediği bütün
insanlık suçlarından, topluma karşı suçlardan azade
kılınmak ve bir koruma mekanizması geliştirmek istiyor.
İşte bu yasanın mantığının tümünde olan
şey budur. Demokrasiyi kendilerine göre yorumlama ve kendilerine yönelen
demokrasi mücadelesini bastırma, başka hiçbir şey değil.
Yargıdaki kadro takviyesi yani, avukatlardaki beş yıl
şartını aramayıp onu iki yıla düşürmek ve
avukatlardan hâkim, savcı sınıfına geçişleri kolaylaştırmak,
idari yargıda benzer paralel düzenlemeler yapmak ve bunu darbecilerle,
komplocularla, paralel devlet yapılanmalarıyla mücadele olarak
sunmak, bu aslında toplumda giderek yükselen, Hükûmetin özellikle
yolsuzluk ve yoksulluğu büyüten bu yasaklarla birlikte örtüşmüş
bu düzeni korumak adınadır ama hiçbir şey, bütün bu görünen,
giderek yükselen muhalefeti ortadan kaldıramayacaktır.
Sizin 1,5 milyar üzerindeki rakamlarla yapmış
olduğunuz sultanlık sarayları, başkanlık
sarayları halkın gözüne batmaktadır. İnsanlar aç,
açık, sefil, yırtık ayakkabılarla
İşte Somada 3
bin madenci sokağa atıldı. Hükûmet ne yapıyor? Bütün bu
adaletsizlik, bu uçurum, bu dengesizlik olduğu sürece yargıç,
savcı sınıfını ne kadar çoğaltırsanız
çoğaltın, Yargıtaydaki dairelerinizi ne kadar
artırırsanız artırın bu toplumdaki yolsuzluk,
yoksulluk ve yasaklara karşı isyan, öfke bitmeyecektir. Bu yasalar,
bu yasa teklifleri sizleri temize çıkartmayacaktır diyorum. Ve bu
sultanlık rejimlerini, bu başkanlık heveslerini, bu tekçi
yönetim anlayışlarını terk etmediğiniz sürece halk
güçleri, işçiler, emekçiler size muhalefet etmeye devam edecek diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali
Özgündüz, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde söz
aldığım teklifin 42nci maddesi, taşınmaz hak ve
alacaklara el koymayla ilgili bir madde. Ne diyor, ne getiriyorsunuz? Hükûmete
karşı darbe girişimi diyelim -halkın
anladığı dille- böyle bir suç olduğu zaman bu
şüphelilerin taşınmazlarına, deniz, kara, hava
ulaşım araçlarına, kıymetli evraklarına, hak ve
alacaklarına, kasalarına, mal varlıklarına el
konulabilecek. Sizin zaten 17, 25 Aralıkla birlikte Hükûmete bir darbe
paranoyanız var, paranoya yaşıyorsunuz. Dolayısıyla,
yarın herhangi bir şekilde muhalif bir harekette, efendim, işte
Bu, Hükûmete karşı darbe girişimidir. Yarın başka
bir bakanınız bir yolsuzluğa bulaştığı
zaman, onunla ilgili bir soruşturma başladığı zaman
Efendim, Hükûmeti devirmek istiyorlar, Hükûmete karşı darbe
girişimidir. Hadi bakalım, soruşturmaya başlıyoruz; mallarına,
alacaklarına el koyuyoruz. Siz, şimdi, bu mantıkla
Biliyorsunuz, Gezi olaylarında Çarşı Grubu,
Hükûmetin yanlış uygulamalarını, Hükûmetin despotik
uygulamalarını protesto etmek için halkla birlikte, Türk milletiyle
birlikte sokaktaydı, protesto etti. Çarşıyla ilgili, Hükûmeti
devirmeye teşebbüsten iddianame yazıldı. Bu mantıkla,
yarın, onu yazan savcı, Çarşının da mal
varlığına el koymaya kalkacaktır. Ama sizi uyarıyorum,
bu döner, sizi vurur; yarın iktidardan gittiğiniz anda birileri
gelir, ondan sonra, sizin cumhuriyete karşı, devletin anayasal
düzenine karşı bir yapı, bir örgütlenme içinde olduğunuzu
söyler; hepinizin, çocuklarınızın -kızlarınızın
çeyizi dahi olsa- mal varlığına el koyar. Bunlar tehlikeli
işlerdir, bu işleri yapmayın, kendinize güvenin, şeffaf
olun.
Efendim, paralel yapı falan filan
Düne kadar
besleyip büyüttüğünüz, zenginleştirdiğiniz kişilerin
-şu anda aranızda problem çıktığı için- mal
varlıklarına, onun medya organlarına, gazetesine el koymak için
böyle bir düzenleme getiriyorsunuz. Tehlikelidir. Bu işleri aşın
değerli arkadaşlar, kendinize güvenin. Eğer herhangi bir
şekilde kendinize güveniyorsanız, yasaya, Anayasaya aykırı
bir işlem yapmıyorsanız sorun yok, açın her şeyi,
şeffaf olarak, bu Türk milletinin önünde, gözü önünde, herkes görsün, suç
işleyenin de yanına kâr kalmasın.
Ne demek istiyorum? Şimdi -az önce Sayın Tüzel
de dedi- bakanlarla ilgili yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet
komisyonunda, Komisyon Başkanının, sizden olan Komisyon
Başkanının talebi üzerine mahkeme bir yayın
yasağı verdi. Neyi gizliyorsunuz? Yani bu komisyondan çıkan
bakanınız kendisi gidiyor, beyanat veriyor, basına
konuşuyor. Yani bakanınızın birisi diyor ki: Bu tapeler
montaj, dublaj. Öbürü diyor ki: Yok, kardeşim, benim delilimdir bu
tapeler, ben suç işlemedim. E, kendisi konuşuyor. Niye
gizliyorsunuz? Bu adli tıp raporu tapelerin gerçek olduğunu
yazdı yani herhangi bir montaj, dublaj, oynama yok. E, bunu mu
gizliyorsunuz? Şu anda söylüyorum: Şu anda Meclis TV beni veriyor.
Meclis TVnin yayınını mı kestiniz? Şu anda Meclis TV,
TBMM TV bu yasağa aykırı mı hareket etti? Bunun üzerine siz
Meclis Başkanına ceza mı keseceksiniz, hakkında soruşturma
mı açılacak ya da Meclis TV yetkilileri hakkında? Bu,
anlamsız, saçma sapan bir anlayış, bir uygulama.
Korkmayın arkadaşlar yani sizden önce de
bakanlar yargılandı, bakanlarla ilgili soruşturma
komisyonları kuruldu. Daha önce, biliyorsunuz, basit bir olayda, 600
milyon dolarlık Kanal Dnin Türk Ticaret Bankasına satılması
olayıyla ilgili olarak dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz
tarafından bir telefon görüşmesi yansıdı diye ne oldu?
İstifa etti, Hükûmet değişti ve bu olaydan dolayı Meclis
Yüce Divana sevk etti. Yani, sadece size değil ki... O zaman kimse yayın
yasağı falan demiyordu, bu tapeler montaj dublaj falan demiyordu.
Bunu dedikçe daha çok batıyorsunuz. Bırakın, alenileşsin.
Bir sonraki maddede konuşmama devam edeceğim, bazı somut
şeyler söyleyeceğim. Niye kaçıyorsunuz, niye korkuyorsunuz, onu
bilmiyorum.
Aslında ben iktidar partisi grubundaki
arkadaşlara seslenmek istiyorum: Aslında, arkadaşlar, size
haksızlık ediliyor. Sizin orada 9 tane üyeniz var. Ne kadar size
bilgi aktarıyorlar bilmiyorum. Sanki yarın 15 kişilik Komisyonun
raporunda, deliller olmadığı için Komisyon raporunda, size
yarım yamalak bir rapor sunulacak ve siz bu rapora göre karar vermek
zorunda kalacaksınız. Hâlbuki sizin istemeniz lazım.
Arkadaşlar, getirin, bakalım, ne var ya? Ben milletvekiliyim,
yarın oy kullanacağım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) -
bu bakanları Yüce
Divana göndereyim mi göndermeyim mi? Vicdanen kanaat getirmem için getirin,
öğrenelim demeniz lazım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özgündüz.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 42. Maddesiyle, değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 128 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (17)
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
17- Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı Ceza Kanunun 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 maddelerinde
yazılı suçların cebir ve şiddetle işlenmesi
hallerinde
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanununun 128inci
maddesinde uygulanacak tedbirlerle ilgili katalog suçlara bir madde daha ilave
ediliyor. Buna göre, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı Ceza Kanununun şu şu şu maddeleri de katalog
kapsamı içerisine girmiştir deniliyor.
Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarda olduğu dönemde, herkesin güvenli bir liman olarak
sığınabileceği adaletin tehdit hâline dönüştüğünü
biraz önceki konuşmamda ifade etmiştim. Bu madde de o tehditlerden
bir tanesidir.
Hatırlayın,
Başbakanlığı döneminde Sayın Recep Tayyip
Erdoğana 26 defa suikast girişimiyle soruşturma
başlatılmıştır. Sayın Bülent Arınça
-Çukurambarda, beş yıl önce- suikast adı altında bir
soruşturma başlatılmış ve bu soruşturmalarda
birtakım insanlar yerinden yurdundan, yuvasından edilmiş,
hakkından hukukundan edilmiş. Sonuç itibarıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde aha bu kadar milletvekili, bu kadar bakan var. Ne oldu bu
soruşturmaların sonucu, bilen var mı? Kamuoyuna
yansımış bir şey var mı? Yok. Demek ki adalet duygusu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanına soruşturma
yapılmıştır. iddiasına mermi olarak
kullanılabilecek bir silah hâline getirilmiştir. İşte, bu
madde de o silahlardan bir tanesidir. Değerli arkadaşlarım,
anayasal düzenin işleyişine karşı suçlarda arama,
gözaltına alma, tutuklama gibi tedbirlerin uygulanmasına kim
karşı çıkar? Hiç kimse karşı çıkmaz. Ama
Çukurambarda Sayın Bülent Arınça suikast yapılıyor.
iddiasıyla ortaya çıkan Bir polis ağzına bir
kâğıt attı. diye başlatılan operasyonun sonunda
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusunun mahremine girilmiştir;
seferberlik bilgilerinin, en gizli bilgilerinin saklandığı
dairesine girilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu gibi bu
bilgileri yenilemek, tazelemek durumunda kalmıştır. Peki, bu
suçun faillerine ne olmuştur? Bilen,
eden yok. Burası Uganda mı? Burası Zimbabve mi? Devletin
Başbakanına bir suikast olur da halk bunun sonucundan bilgi sahibi
olamaz mı, milletin vekili bilgi sahibi olamaz mı? İşte
burada da Anayasal düzene karşı bir suçtur bu. denildiği
zaman, AKPnin tehdit hâline gelmiş olan adaletinden vatandaşın
temel hak ve hürriyetini muhafaza edebilmek, müdafaa edebilmek için hiç olmazsa
buna bir sınır koyalım. O sınırda cebir ve şiddet
unsurunu içermesi hâlinde bu uygulansın yoksa nasıl Başbakana,
nasıl Başbakan Yardımcısına uyduruk, siyasi
manipülasyon, gündem yaratma veya muarızları bertaraf etmek için
yapılmış uyduruk operasyonlara bu madde de bir alet
olmasın.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla akla, vicdana, hakka, hukuka hitaben bir önerge verdik,
makes bulmayacağına, AKPli vekillerin hepsinin olumsuz oy
kullanacağına inanıyorum, biliyorum. Ama, buna rağmen sizin
günü geldiğinde bu maddelerle hizaya çekilmek için -belirli bir sürece
girdiğinde- sizin buna ihtiyacınız olacaktır. Çünkü bu
kadar haksızlığın, bu kadar hukuksuzluğun
yapıldığı bir ülkede demokratik bir değer varsa,
demokrasi varsa bu haksızlığın, bu hukuksuzluğun
hesabı bu dünyada mahkemede verilmesi gerekmektedir. O zaman, gelin, siz,
kendinize karşı bir saygınız varsa, hakka, hukuka
karşı bir saygınız varsa, vatandaşın temel hak ve
hürriyetlerine karşı bir inancınız ve bunlara bir bağlılığınız
varsa, ettiğiniz yemine, milletvekili yeminine bir saygınız
varsa insanları haksız ithamlarla Anayasal düzene karşı
suç işliyor. iddiası adı altında gözaltına
alınmalarını, evlerinin aranmalarını,
tutuklanmalarını, yargılanmalarını engelleyebilmek
için böyle bir çerçeveye destek verin diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 43. Maddesiyle, değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 135 inci maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendine
eklenen (15) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"15. Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı Ceza Kanunun 309, 311, 312, 313, 314, 315
ve 316 maddelerinde yazılı suçların cebir ve şiddetle
işlenmesi hallerinde
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
Mehmet
Erdoğan
Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora İdris
Baluken
Mersin
Mardin Bingöl
"Madde
43 - 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 135 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İletişimin
tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması
Madde
135 - (1) (Değişik birinci cümle: 25/5/2005 - 5353/17 md.) Bir suç
dolayısıyla yapılan soruşturma
ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde
edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, mahkeme kararıyla
şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla
iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal
bilgileri değerlendirilebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın
tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki
iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu
durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok
edilir.
(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen
kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin
açık kimliği, adresi, iletişim aracının türü, telefon
numarası, iletişim bağlantısını tespite imkân
veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir
kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir defaya mahsus olmak
üzere bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/17 md.) Ancak,
örgütsel faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli
görülmesi halinde, mahkeme bu süreyi bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha uzatılabilir.
(4) Şüpheli
veya sanığın yakalanabilmesi için, (...) mobil telefonun yeri,
mahkeme kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin
olarak verilen kararda, kişinin açık kimliği, adresi,
iletişim aracının türü, telefon numarası, iletişim
bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü,
kapsamı ve süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için
yapılabilir; bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha uzatabilir.
(5) Bu fıkra yürürlükten
kaldırılmıştır.
(6) Bu madde
kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin
değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda
sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan
ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç,
madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik (madde 197),
8. Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma (iki, dört, beş, altı, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, madde 220),
9. (Ek: 25/5/2005-5353/17 md.) Fuhuş (madde 227,
fıkra 3),
10. İhaleye fesat karıştırma (madde
235),
11. Rüşvet (madde 252),
12. Suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
13. Silahlı örgütlere silah sağlama (madde
315),
14. Devlet
Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331,
333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) (Ek:
25/5/2005-5353/17 md.) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4)
numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d)
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis
cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde
tanımlanan suçlar.
(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller
dışında hiç kimse, bir başkasının
telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
"43. Maddesinin" teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Candan Yüceer Orhan
Düzgün Ali
Özgündüz
Tekirdağ Tokat İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Ali
İhsan Köktürk
Uşak Mersin Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Özgündüz,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce konuşmam
yarım kaldı. Şimdi, 43üncü madde üzerinde söz aldım. Yine,
burada Hükûmete karşı suçlarda şüphelinin telefonunun
dinlenmesiyle ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz. Fazla bir şey
değişmeyecek, bunu söyleyeyim. Yani önemli olan,
anlayışın değişmesi. 17, 25 Aralıktaki dinlemeler
de bu kanuna göre, meri kanuna göre alınmıştı zaten ama
çıkıp Efendim, bunlar montajdır, dublajdır. dedikten
sonra, kafayı değiştirmedikten sonra bir şeyin
değişeceği yok. Bu konuların özellikle iktidar partisi
grubu tarafından bilinmesi gerekiyor, aynı zamanda da kamuoyu
tarafından.
Değerli arkadaşlar, şimdi, yasaklanan,
yayın yasağı konan konuyla ilgili olarak bir başka belge
gösteriyorum size. Burada, adam, zaten bu tapenin doğru olduğunu
söylüyor, soruyorlar Bu tapeler doğru mu? Evet. diyor. Yani
Rıza aramış seni, 325 bini Conrada götür Bakan Beyin
danışmanı alacak, anket yapacaklar AK PARTİye. Bu
doğru mu? Doğru, evet. diyor. Nedir bu? Danışman diyor
ki: Kardeşim, Haziran 2011 seçimlerinde Mersin Büyükşehir Belediyesi
Kongre Merkezinde bir salonda bir şenlik yapıldı, söz verdik
yapıyoruz. Bunun için de 325 bin lira bir masraf vardı, işte, bu
ajansa verecektik, Rıza bunu gönderdi, ben de aldım, buraya verdim.
Ya, bunları siz şimdi bilmeyecek misiniz yani? Bilmeniz lazım.
Kamuoyu bilmeyecek mi? Bilmesi lazım. Yani yalan mı? Rıza
Sarraf, işte, meşhur iş adamı, cari açığı
kapatıyor ya; nasıl kapatıyor cari açığı? Yani,
affınıza sığınıyorum, cariyeyle cari açık
kapatıyor. Dubaiden getirdiği, gümrük görevlilerine, 5 bin tonluk
gemide 150 bin ton ihracat yapılmış diye damga vursun diye
altına kadın gönderiyor, cariyeyle cari açık kapatıyor. Sizin
bakanınız da çıkıyor burada Rıza Sarraf iyi bir adamdır,
cari açığı kapattı. Ben de cari açığı
kapattım, bu suçsa suçluyum. Ya, ayıp denen bir şey var yani.
Ya, yap kardeşim, cari açığı kapat, ihracat yap, kimse bir
şey demiyor, ticaret yap, ülkenin ihracatını artır ama
çalma çırpma, rüşvet yeme, madalya verelim yani.
Dolayısıyla, bunları bilmeniz lazım.
Değerli arkadaşlar, bunları bilmeniz
lazım ki siz yarın -işte 27sinde bitiyormuş
Soruşturma Komisyonunun görevi- burada, buradaki kabinlerde, gireceksiniz
vicdani kanaatinize göre oy kullanacaksınız; sadece, Soruşturma
Komisyonunun, çoğunluğu sizden olan 9 kişinin, onun sizin
önünüze gönderdiği yarım yamalak rapora göre
kullanamazsınız. Size söylüyorum, tekrar söylüyorum, bakın,
hangi bilgi, belgeyi istiyorsanız ben vereyim, şimdiden inceleyin,
bende var arkadaşlar. Efendim, bu dublajdır, montajdır.
değil. Şu anda Meclis Soruşturma Komisyonunda olan devletin
resmî belgeleriyle bire bir, vereyim inceleyin, vicdani kanaatinize göre oy
kullanacaksınız. Yasaklamalarla olmaz, bir yere
varamazsınız, daha çok şüphe çekersiniz. Ya, birilerinin suçu varsa
gönderin kardeşim, gitsin aklansın, yargıdır bunun yeri,
burası değil. Meclis Soruşturma Komisyonunun görevi aklama
paklama, suç var mı, yok mu tespit değil arkadaşlar, yine
uyarıyorum. Sadece, yeterli şüphe var mı, emare var mı suç
işlendiğine ilişkin, bunu gördüğü anda göndereceksin
kardeşim. Göndereceksin, savunmasını Yüce Divanda yapacak. Yani
sen burada karar veremezsin. Efendim, bu tapeler usulüne uygundu,
değildi, böyle dinlendi, öyle dinlenir. diyemez Meclis Soruşturma
Komisyonu, onu geçin. Emare var mı menfaat teminine ilişkin? Var.
Ya, Allah aşkına, Zafer Çağlayan
milletvekili olarak kaçınızın evine misafirliğe geldi
söyleyin bana Allah aşkına, sizin Kabinede? Rızanın evine
misafirliğe gidiyor. Gittiğinde de orada piyanoyu görüyor Çok güzel
bir piyano, aa, ne güzelmiş. falan
Öyle mi Sayın Bakanım,
beğendiniz mi? Hemen gönderelim bir tane. Bunları söylüyor, bunlar
ifadelerde var, yalan değil ki, bunları biz uydurmuyoruz. Ee,
gönderiliyor. 37.500 dolar mıdır, TL midir belli değil, sadece
bir taksiti piyanonun. Belki de siz gidip görmüşsünüzdür bu evde.
Arkadaşlar, bunların görülmesi, bunların
kamuoyu tarafından da bilinmesi kamu yararınadır.
Dolayısıyla bu şekilde kapatırsanız biz buradan, bu kürsüden
-millet de dinliyor şu anda bizi- bunları yayımlarız.
Yapmayın, etmeyin diyorum, tekrar sizi vicdanınızla baş
başa bırakıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
"Madde
43 - 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İletişimin
tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması
Madde
135 - (1) (Değişik birinci cümle: 25/5/2005 - 5353/17 md.) Bir suç dolayısıyla
yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine
ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve
başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması
durumunda, mahkeme kararıyla şüpheli veya sanığın
telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda
alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın
tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki
iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu
durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl
yok edilir.
(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen
kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin
açık kimliği, adresi, iletişim aracının türü, telefon
numarası, iletişim bağlantısını tespite imkân
veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir
kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir defaya mahsus olmak
üzere bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/17 md.) Ancak,
örgütsel faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli
görülmesi halinde, mahkeme bu süreyi bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha
uzatabilir.
(4)
Şüpheli veya sanığın
yakalanabilmesi için, (...) mobil telefonun yeri, mahkeme kararına
istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda,
kişinin açık kimliği, adresi, iletişim aracının
türü, telefon numarası, iletişim bağlantısını
tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.
Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bir kereye mahsus olmak
üzere bir ay daha uzatabilir.
(5)
Bu fıkra yürürlükten kaldırılmıştır.
(6) Bu madde
kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin
değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda
sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan
ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç,
madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik (madde 197),
8. Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma (iki, dört, beş, altı, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, madde 220),
9. (Ek: 25/5/2005-5353/17 md.) Fuhuş (madde 227,
fıkra 3),
10. İhaleye fesat karıştırma (madde
235),
11. Rüşvet (madde 252),
12. Suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
13. Silahlı örgütlere silah sağlama (madde
315),
14. Devlet
Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330,
331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) (Ek:
25/5/2005-5353/17 md.) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4)
numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d)
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis
cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde
tanımlanan suçlar.
(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller
dışında hiç kimse, bir başkasının
telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
43üncü maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Genel Kurula suya
sabuna dokunmayan yasalar getirdiğinizde buraya çıkıp
eleştiriyoruz, bu yanlışlardan dönmeniz gerektiğini
söylüyoruz, siz aynı ısrarı sürekli, her bakanlıkla ilgili
yasa tasarısında devam ettiriyorsunuz ama Adalet
Bakanlığıyla ilgili bunu yapma hakkını kendinizde
görmemeniz lazım. Çünkü, Adalet Bakanlığının görev
alanına giren konularda dağ gibi sorunlar var ve bu sorunlar birer
birer çözülmeyi bekliyor. Bugüne kadar da siz de her seçim bildirgenizde, her
seçim çalışmanızda bu halka Bunları çözeceğiz. diye
söz verdiniz. Demokratikleşmeyle ilgili, özgürlüklerin
genişletilmesiyle ilgili, toplumsal barışın
sağlanmasıyla ilgili aslında Adalet
Bakanlığının, Adalet Komisyonunun, Genel Kurulun
kaybedeceği bir tek dakikası, bir tek saniyesi olmaması
gerekirken maalesef, buralarda yine, dediğim gibi, toplumun genel
gündemine dokunmayan yasaları getirmeye devam ediyorsunuz.
Bakın bugün Adalet Bakanlığının
sorumluluğu altında cezaevlerinde hâlâ hasta insanlar, hasta
tutsaklar yaşam hakları gasbedilecek şekilde âdeta ölümle
cezalandırılıyorlar, âdeta idam cezasının hücre
içerisindeki uygulaması bu Hükûmet tarafından bütün
uyarılarımıza rağmen adım adım işletilmeye
devam ediliyor. Ayıp denen bir şey var, insanda ya bir ar damarı
olur ya biraz vicdan olur ya da çıkar yaptığı
vicdansızlığı dürüstçe buradan savunma pozisyonu olur. Siz
de hiçbiri yok. Çözeceğiz. diyorsunuz, Cumhurbaşkanı Çözeceğiz.
diyor, Başbakan Çözeceğiz diyor, Adalet Bakanıyla defalarca görüştük,
Çözeceğiz diyor, grupla konuşuyoruz, Çözeceğiz. diyorlar,
hâlâ insanlar cezaevinde Ne zaman yaşamımı yitireceğim?
diye dakikalar sayıyorlar. Kanser hastası, midesinde tüple beslenen
hasta, felçli olan, sadece yemek yeme dışında hiçbir
fonksiyonunu yerine getiremeyen hasta sizin Hükûmetiniz dönemdeki uygulamalarla
cezaevlerinde ölümü beklemeye devam ediyor. Böyle bir şey olur mu? Bu
sorunu çözmeniz gerekirken siz Adalet Bakanlığıyla ilgili
sayısız yasayı buraya getirdiniz. Hasta tutsaklarla ilgili
ayıp hâlâ ortada duruyor. Cezaevlerindeki kötü uygulamalar,
cezaevlerindeki çıplak aramadan tutalım da yayın
yasağına kadar, sürgünlerle ilgili konular, ailelerin
yaşadığı mağduriyetler ortada duruyor. Bu Adalet
Bakanlığı bunları çözmeyecekse, bu Meclis bunları
çözmeyecekse, bunu sorgulamayacaksa buraya getirdiğiniz hiçbir
yasanın dürüstlüğü, samimiyeti söz konusu bile olamaz.
Bakın, biz iktidar partisini buradan
uyarıyoruz; demokratikleşmeyle ilgili yol temizliği
yapacaktınız, demokratikleşmeyle ilgili Terörle Mücadele
Kanununu kaldıracaktınız, basın özgürlüğü, düşünce,
ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri
kaldıracaktınız; niye gündeminizde yok? Niye bu ülkeyi
demokratikleştirecek yasa tekliflerini buraya getirmiyorsunuz?
Çıkıp bunu halka da söylesenize. Halka oy istemeye giderken Biz yol
temizliği de yapacağız, yeni anayasayı da
yapacağız. diye söz veren siz değil miydiniz? Şimdi, darbe
hukukunun, darbe Anayasasının, cuntanın getirdiği
yasayı, Anayasayı savunur pozisyondasınız. En basit
örneği seçim barajı. Yüzde 10luk seçim barajıyla burada hak
etmediği hâlde oturan sayısız milletvekili var. Diğer
siyasi partilere gitmesi gereken milletvekillikleri bu seçim barajı
sayesinde gasbedildi ama hâlâ Seçim barajını biz getirmedik,
cuntacılar getirdi. diye savunmaya devam ediyorsunuz. Demokratik
siyasetin önünü açmanız gerekirken tam tersine demokratik siyasetin önünü
kapatan barajları savunmaya devam ediyorsunuz.
Bu anlayışla bu ülkede ne demokrasi olur ne
özgürlükler olur ne de adalet olur diyorum. Özellikle hasta tutsaklar ve
cezaevlerinde yaşanan sorunlarla ilgili Hükûmeti de bir an önce gerekli
yasal düzenlemeleri çıkarmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 43. Maddesiyle, değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 135 inci maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendine
eklenen (15) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"15. Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı Ceza Kanununun 309, 311, 312, 313, 314,
315 ve 316 maddelerinde yazılı suçların cebir ve şiddetle
işlenmesi hallerinde
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 43üncü maddesinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeyle, önce telefon dinlemelerinin sözde
sınırı çizilmektedir. Sözde sınır diyorum çünkü
burada çizilen sınır adli dinlemelerle ilgilidir. Oysa gerek MİT
Kanununa göre gerekse diğer önleme mevzuatına göre yapılan dinlemelerde
ve istihbari dinlemelerde zaten sınır yoktur. Dolayısıyla
burada bu dinlemelerle ilgili olarak söyleyeceğimiz son söz, isteseniz de
herkesi dinleyip kaydedemezsiniz. Yüce Mevla, siz de dâhil olmak üzere herkesin
yaptıklarını eksiksiz kaydediyor, zamanı gelince kendi
yaptıklarınızı da elbette göreceksiniz. Onun için bu
dinleme işinden kendinizi kurtarın.
Yine bu maddeyle, katalog suç tabir edilen devletin
birliğine, ülkemizin bütünlüğü ile anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçların çerçevesini genişletip
cezaları artırıyorsunuz. Devletin birliği, bütünlüğü
ile anayasal düzene karşı işlenen suçlardan cebir ve şiddet
içerenler ile cebir ve şiddet içermeyenlerin birbirinden ayrılması
lazım. Vakit varken burada bu durum düzeltilmelidir. Geldiğimiz
noktada burada görüşülen kanunların anlamı ve önemi kalmadı
arkadaşlar. Niçin burada görüştüğümüz kanunların önemi
kalmadı? Çünkü iktidar ne kanun ne Anayasa ne de mahkeme kararı
tanımıyor. Mahkeme iktidarın istemediği bir karar verirse o
kararı hükümsüz kılmak için bütün hukuk teorileri ve
mantığı yok sayılarak kanun çıkartılıyor.
Sonuç olarak mahkeme kararına uyulmuyor. Bu da yetmiyor, Hükûmetin
istemediği kararı veren hâkimler, savcılar tayin ediliyor.
Mahkemeler iktidarın keyfine göre yeniden dizayn ediliyor.
Soruşturmayı yürüten polisler tayin ediliyor. İktidar aynı
konuda şubat ayında farklı, aralık ayında farklı
düzenlemeleri savunup birbirine taban tabana zıt kanunları burada görüşüp
çıkartıyor. Anayasaya aykırı olduğunu bile bile HSYK
Kanununda ve birçok temel kanunda değişiklikler yapıyorsunuz.
Bu uygulamaya niye tevessül ediyorsunuz? Tabii ki hangi kanunun Anayasaya
aykırı olduğunu bal gibi biliyorsunuz. Ama herkesin bildiği
gibi Anayasa Mahkemesinin kararları geriye yürümüyor. Kanunun
yayınlanmasından Anayasa Mahkemesi kararının
yayınlanmasına kadar geçen sürede birçok müktesep hakkı ortadan
kaldıran uygulamaları gerçekleştiriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Adalet mülkün temelidir.
Bu mülk sizlerin birtakım yakınlarınızın yatak odalarındaki
kasalarında ya da ayakkabı kutularında biriktirdikleri
değildir. Bu mülk devlettir, temelleri ile oynaya oynaya çökertmeye
çalıştığınız Türkiye Cumhuriyetidir.
Unutmayın, devletin temellerini yıkarsanız devlet
yıkılır, devlet yıkılırsa siz de devletle
birlikte yok olursunuz ama tarih sizi hayırla yâd etmez. Hayırla yâd
edilmek istiyorsanız devletimizin, milletimizin bekasını
sağlayacak adil ve kalıcı kanunlar yapınız. Birilerini
korumak için çıkartılan kanunlar kimseye yâr olmaz.
Bakınız, Hazreti İmamı Azamın kendisine bir gün bir
çocuk getiriliyor, çok bal yemesinden şikâyet ediliyor. Diyor ki: Bunu
kırk gün sonra getirin. İmamı Azam, kırk gün sonra çocukla
konuşuyor ve çocuk bu fazla bal yeme alışkanlığından
kurtuluyor. Diyorlar ki: Ya, o gün geldiğinizde niye bu meseleyi
çözmediniz de bizi kırk gün sonra tekrar buraya kadar yordun? Diyor ki:
Yahu, o zaman ben de bal yiyordum. Benim de yaptığım bu
işlerden dolayı çocuk üzerinde vereceğim nasihatin etkili
olmayacağını düşündüğüm için ben o gün nasihat
etmedim. Bu işten vazgeçtikten kırk gün sonra nasihat ettim. Ve
çocuk üzerinde de etkili oluyor.
Şimdi, arkadaşlar, kanunlara önce siz
uyacaksınız, kanunlarla oynamayacaksınız. Bu kanunlarla
oynamanın sonu gelmez ve yaptığınız bu her kanunla
oynama size de, ülkemize de, milletimize de zarar getirir. Ülkemizin
birliği, bütünlüğü için hep birlikte ortak akılla kanunlar
üretelim. Bu geçici tedbirlerle bir sonuç alamayız.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
44üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır; okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Mersin Mardin
"Madde 44- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 140 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Teknik Araçlarla İzleme
MADDE 140- (1) Aşağıdaki suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve
başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya
sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri
teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir. Teknik
takip kararında yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak
kişinin açık kimliği, adresi, teknik aracın türü, kodu,
tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan
ticareti (Madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti (Madde 188),
4. Parada sahtecilik (Madde 197),
5. Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma (iki, dört, beş, altı, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, Madde 220),
6. (Ek alt bend: 25/05/2005-5353 S.K/19.mad) *1,
Fuhuş (Madde 227, fıkra 3),
7. İhaleye fesat karıştırma (Madde
235),
8. Rüşvet (Madde 252),
9. Suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama (Madde 282),
10. Silahlı örgüte silah sağlama (Madde 315),
11. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve
Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),
Suçları.
b) Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
c) Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren
suçlar.
d) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde
tanımlanan suçlar.
(2)
Teknik araçlarla izlemeye mahkeme tarafından karar verilir.
(3) Teknik
araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu
süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere bir hafta daha
uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K/19.mad)
(4) Elde edilen
deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve
kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza
kovuşturması bakımından gerekli olmadığı
taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.
(5) Bu Madde hükümleri, kişinin konutunda
uygulanamaz. "
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 44. Maddesiyle, değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 140'ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin (12) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"12. Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı Ceza Kanununun 309, 311, 312, 313, 314,
315 ve 316 maddelerinde yazılı suçların cebir ve şiddetle
işlenmesi hallerinde
Faruk Bal Yusuf Halaçoğlu Kemalettin Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Reşat
Doğru
Tokat
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
44. Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali İhsan
Köktürk Turgut
Dibek Ömer Süha
Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Dilek Akagün
Yılmaz İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Uşak Mersin Mersin
Orhan Düzgün Candan Yüceer Tufan Köse
Tokat Tekirdağ Çorum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse,
Çorum Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine bir AKP klasiğiyle karşı
karşıyayız. Altı ay önce değiştirdiğimiz bir
kanunu bugün yine altı ay önceki hâline getireceğiz. Nedir bunun
gerekçesi?
Bir 17-25 Aralık operasyonları geçti. Bu sizde
bir fobi yarattı. O dönemde hemen ne yaptınız? Makul
şüpheyi kaldırdınız, somut delillere dayalı kuvvetli
şüpheyi getirdiniz. Niye? Soruşturmaları engellemek için.
Maalesef bunda da başarılı oldunuz. Bugün iş sizden
artık kurtuldu, yeniden kanunu değiştiriyorsunuz ve makul
şüpheyi yeterli hâle getiriyorsunuz. Tabii, bunu nasıl
yutturacaksınız millete, haziran ayında göreceğiz.
Şimdi biz bu maddenin tamamen çıkartılmasını istiyoruz
ama hiç olmazsa, tamamını çıkartmayacaksanız bile -çünkü
Komisyon ve Hükûmet öyle diyor- bu suç işlemek için örgüt kurmak suçunu
katalog suçlardan çıkartırsak eğer, yarın kötü niyetli bir
savcının eline bir koz vermemiş oluruz. Bunu değerlendirmenizi
istiyorum.
Tabii, Türkiyenin gündemi hızla
değişiyor. Türkiyenin gündeminde bugün ne var? 19uncu Eğitim
Şûrası Antalyada toplanmış. Tabii Niye Antalyada? diye
de sormak lazım. Biliyorsunuz Millî Eğitim Bakanlığında
ismi Şûra Toplantı Salonu olan bir de salon var. Bu salon dururken
milyonlarca lira masraflarla beş yıldızlı otellerde
kimlerin gözünü boyamak istiyorsunuz merak ediyoruz; toplum da,
vatandaşlarımız da bunu merak ediyor.
Yine son yıllarda her
eğitim şûrası toplanmadan önce bir iktidar yanlısı
Her
iktidar yanlısı, işveren yanlısı sendika gibi
sarı sendika olan EĞİTİM-BİR SEN sendikası bir
açıklama yaptı. Onlar da kendi aralarında bir eğitim ve
ahlak şûrası düzenlemişler. demek ki kendilerinde eksik bir
şey buluyorlar.
FARUK BAL (Konya) Hangi
ahlak?
TUFAN KÖSE (Devamla) Hangi
ahlak? Çok doğru söylüyorsunuz.
Tabii Millî Eğitim
Bakanı burada yok ama sormak istiyorum: Bu Millî Eğitimde din kültürü
ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin dışında ya da EĞİTİM-BİR-SEN
sendikasının üyelerinin dışında okul müdürü ya da
müdür yardımcısı olacak hiç öğretmen yok mu? Tabii bunu da
sorgulamak gerekiyor.
Bu Hükûmetin yancısı
olan sendika bir şey söylemiş, demiş ki: Karma eğitime son
verilsin. Böyle bir talebimiz var. Şûranın gündeminde yok ama biz
Şûrada bunu gündeme getireceğiz. diye böyle bir karar
almışlar. Ne demişler karma eğitime son vermek isterken?
Demişler ki: Devamsızlık azalacak
Başarı
artacakmış, okulda da şiddet azalacakmış. Var mı
bilimsel bir verisi? Yok. Var mı bir bilimsel araştırma? Yok.
Hayatın içerisinde ayrı yaşamadığımıza göre
okullarda ayrı zaman geçirmeyi hangi mantıkla izah ediyorsunuz acaba?
Soruyorum ben AKPli arkadaşlarıma, Hükûmet yetkililerine.
Yine kadın ve
erkeği ta okul çağında birbirlerinden koparacaksak o zaman
aynı iş yerlerinde de çalıştırmayalım biz
bunları, aynı metroya da bindirmeyelim, otobüse de bindirmeyelim,
uçağa da bindirip seyahat ettirmeyelim, Mecliste de oturtturmayalım
hep beraber milletvekillerini. Yani niyetiniz ne? Niyet belli;
kadınları hep birlikte eve kapatmak, kadınsız bir toplum
yaratmak.
Değerli
arkadaşlarım, bu toplumu çok böldünüz. Bu toplumu Kürt-Türk diye
böldünüz, Alevi-Sünni diye böldünüz, başörtülü başörtüsüz diye
böldünüz; hiç olmazsa, cinsiyete dayalı bir bölücülük de yapmayın,
bari bunu yapmayın.
Şimdi, Mustafa Kemal
Atatürk 1. Eğitim Maarif Kongresini topluyor. Sene 1921 daha, daha
cumhuriyet filan ilan edilmemiş. Ve kongreyi açmaya geliyor toplantı
salonuna, bakıyor ki kongreyi açarken kadın öğretmenler ile
erkek öğretmenleri ayrı oturtmuşlar. Öğretmenler
Derneğinin Başkanını çağırıyor, Siz ne
iş yaptınız? diyor kızgın bir ses tonuyla Ne iş
yaptınız siz? Ne yaptık? falan işte,
telaşlanıyorlar. Siz toplantıya
çağırdığınız kadın öğretmenleri niye
erkeklerden ayrı oturtuyorsunuz? Kendinize mi güveniniz yok yoksa
hanımların iffetine mi güveniniz yok? Şimdi soruyorum ben
AKPli arkadaşlarıma: Kendimize mi güvenimiz yok yoksa hanım
arkadaşlarımıza mı güvenimiz yok da 6 yaşında, 7
yaşında, 8 yaşında, 10 yaşında, 15
yaşındaki kız öğrencilerimizi erkeklerden
ayıracağız? Yani bir toplumun yarısını ihmal
ederek, onu toplumdan soyutlayarak, kadınları evlerine kapatarak bu
ülkeyi nereye götürme şansımız var ilerletme
şansımız var mı?
Buradan uyarıyorum, bu Eğitim
Şûrasından alınacak kararlar gelecek dört
yılımızı, gelecek kırk yılımızı
etkileyecektir. Bu konuyu hassasiyetle sizler de takip edin. AKPnin kadın
milletvekillerini özellikle uyarmak istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
"Madde 44- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 140 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Teknik Araçlarla İzleme
MADDE 140- (1) Aşağıdaki suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve
başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya
sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri
teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir.
Teknik takip kararında yüklenen suçun türü, hakkında tedbir
uygulanacak kişinin açık kimliği, adresi, teknik aracın
türü, kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan
ticareti (Madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti (Madde 188),
4. Parada sahtecilik (Madde 197),
5. Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma (iki, dört, beş, altı, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, Madde 220),
6. (Ek alt bent: 25/05/2005-5353 S.K/19.mad) *1 *
Fuhuş (Madde 227, fıkra 3),
7. İhaleye fesat karıştırma (Madde
235),
8. Rüşvet (Madde 252),
9. Suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama (Madde 282),
10. Silahlı örgüte silah sağlama (Madde 315),
11. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve
Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),
Suçları.
b) Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
c) Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren
suçlar.
d) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde
tanımlanan suçlar.
(2)
Teknik araçlarla izlemeye mahkeme tarafından karar verilir.
(3) Teknik
araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu
süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere bir hafta daha
uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K/19.mad)
(4) Elde edilen
deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve
kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza
kovuşturması bakımından gerekli olmadığı
taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.
(5) Bu Madde hükümleri, kişinin konutunda
uygulanamaz. "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Komisyon katılmıyorlar efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora
Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 655 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 44'üncü maddesi üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ceza Muhakemesi Kanununda
taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma maddesini düzenleyen
128inci maddesine Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçlar bendi eklenerek anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar yani TCK'nın 309 ve
316'ncı maddeleri bu kapsama dâhil edilmektedir. Böylece, çerçevesi son
derece muğlak bir kanun maddesiyle hemen her türlü muhalif, demokratik
tepkinin anayasal düzene karşı suç kapsamına sokulmasıyla
el koyma tedbirlerinin uygulanmasının yolu açılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde
taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma kararlarının
verilmesinde çerçevesi ve sınırları açıkça
belirtilmemiş, son derece yoruma açık olan ifadelere ve suç
tanımlarına yer verilmesi, Türkiye'de insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması
ve zayıflatılması yönünde bir adımdır; bu
bakımdan kabul edilemez.
Söz konusu TCK 309'uncu
maddede yer alan Anayasayı ihlal ve TCK 312'nci maddede yer alan
Hükûmete karşı suç üzerinden yapılacak soruşturmalarla,
kimi keyfî uygulamaların da işin içine katılmasıyla,
iktidarın muhalefet üzerinde yıkıcı ekonomik sonuçlar
ortaya çıkarabilecek operasyonel girişimlerine meşru bir zemin
kazandırılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle TCK madde 302'de
yer alan ve Cebir ve şiddet şartı içermeyen devletin birliğini
ve ülke bütünlüğünü bozmak suçu kapsamında yer alan bir fiili
işleyen kimse şeklinde tanımlanan suçla birlikte
uygulandığı durumlarda, el koyma tedbirinin mevcut yönetime
yönelik memnuniyetsizliğini dile getiren neredeyse herkese
uygulanabileceği söylenebilir.
Bu düzenlemeyle
yurttaşlarca temel hak ve özgürlük taleplerinin dile getirilmesi
hakkı bile ortadan kaldırılmak istenmektedir. Öyle ki temel
haklar konusunda sesini yükselten kesimler kolaylıkla Anayasal düzenin
işleyişine karşı suç işlemek adı altında
kovuşturmaya uğrayabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mülkiyet hakkını koruyan en temel ve bağlayıcı hukuki
metinlerden biri de Türkiye'nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin Ek 1inci Protokolünün 1'inci maddesidir.
Sözleşmeyle koruma altına alınan mülkiyet hakkı, madde
metninden de anlaşılacağı üzere, mutlak yani sınırlanamaz
bir hak değildir, sözleşmede öngörülen şartlar çerçevesinde
sınırlanabilir. Ancak, sözleşmede, bu
sınırlamanın ilk şartı, sınırlamanın
esasına ilişkin şart olan "kamu yararı" amacına
matuf olmak gerekliliğidir.
Kamu yararı geniş bir kavram olmakla birlikte
olayın şartlarına göre belirlenmesi gerektiğinden, yasa
koyucu olarak devletin ve uygulayıcı olarak mahkemelerin burada tayin
edici bir takdir hakkı bulunmaktadır. Ancak, her hâlükârda devlet
veya mahkeme bu takdir hakkını bu hakkın özüne zarar vermeyecek
biçimde kullanmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, kamu yararı
düşüncesiyle mülkiyet hakkı üzerine getirilen
kısıtlamaların hakkın özüne zarar verip vermediği ise
ancak ve ancak ilgili kanunların son derece titiz bir biçimde
hazırlanmasına bağlıdır. Oysa "Anayasal düzenin
işleyişine karşı suç işlemek" biçiminde tarif
edilen bir cürüm, net bir ifade değildir. Bizatihi bu ifade, iktidarlar
karşısında muhaliflerin pasivize edilmesi adına her türlü
keyfî uygulamaya kapı aralayacak niteliktedir.
Bu doğrultuda, Türkiye'nin bir an önce özgür ve
politik yurttaşlardan korkan ve keyfî uygulamaların
yaygınlaştırıldığı katı ve çarpık
bir devlet anlayışından vazgeçerek, evrensel demokratik
ilkelerin birincil referanslar olarak kabul edildiği demokratik bir
cumhuriyete evrilmesi hepimizin asli görevidir diyor, Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 44. maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 140'ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin (12) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"12. Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı Ceza Kanununun 309, 311, 312, 313, 314,
315 ve 316. maddelerinde yazılı suçların cebir ve şiddetle
işlenmesi hâllerinde
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Reşat
Doğru, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 44üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz, uygulamada adaletsiz sonuçlar
doğurabilecek tereddütlerin ortadan kaldırılması
amacıyla hazırlanmış ve verilmiştir.
Kanun teklifinin 44üncü maddesiyle Devlet düzeni ve
refleksine yönelik her türlü suç şüphesinde koruma tedbiri alıyoruz.
denilerek arama kararları, el koyma gibi fiilî işlemler
yapılabilecektir. Ancak, başlangıçta kanun teklifinin
tanımına göre makul, önemli bir değişiklik olarak kabul
edilebilir ancak son zamanlarda hukukun partizanca ve temel insan hakları
göz ardı edilerek uygulandığı göz önüne alınırsa,
el koyma tedbirlerinin sınırları çizilmemiş olduğu
için keyfî olarak uygulanırsa, iktidar, muhalifleri üzerinde yıkıcı,
ekonomik ve siyasi sonuçlar çıkarabilir. Sonuçta temel hak ve özgürlükler
darbe alacak ve büyük bir baskı unsuru da oluşturacaktır.
Son zamanlarda ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimize
baktığımızda, devletin bütün kurumlarının
nasıl yıprandığını, yok edilmekte olduğunu
açık ve sarih bir şekilde görmekteyiz. Terör örgütü bölgeye tam
olarak hâkim olmak üzere her türlü çalışmayı yapmaktadır.
Yol kesmeler, kimlik kontrolleri, yerini vergi toplamaya, mahkeme kurmaya ve
son olarak da terör örgütünce vali atamaya kadar götürmüştür. Ancak, bu
olup bitenler, ülkemizin AKP iktidarında nerelere geldiğinin bariz
göstergesidir. AKP iktidarı bölücülüğün önünü açmış, terör
örgütünün elini güçlendirmiştir. Devlet bütün kurum ve
kuruluşlarıyla iflas ettirilmeye doğru gitmektedir ve
çalışılmaktadır. Sonuçta o bölgelerdeki ağır
travmalardan ülkemiz ilerdeki dönemlerde çok ama çok çekecektir. Kandil ve
İmralının ülkeyi yönetir konuma getirilmesinin faturası çok
ağır olacaktır. Sonuçta, gelinen noktada kardeşlik
değil, düşmanlık yaratılmakta, insanlar birbirlerine
hasımca bakmaktadırlar. Ancak, bütün bu olup bitenler
karşısında adalet mekanizması sessiz bir bekleyiş
içerisindedir. Adalet mekanizması, maalesef, görev yapmamaktadır. Her
geçen gün gelen yeni kanun tasarılarıyla da adalet
mekanizmasıyla nasıl oynandığını hep beraber
görmekteyiz.
Kanun tasarıları aceleyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tam olarak incelenmeden, değerlendirilmeden
kanunlaştırılmaktadır. Çıkarılan her kanun
içerisine birilerini koruyup kollamak için gizli bölümler konulmaktadır.
Kamuoyunun dikkatinden de kaçırılmaya
çalışılmaktadır. 17-25 Aralık yolsuzluk
operasyonları unutturulmaya çalışılmaktadır. Kamuoyu
vicdanı rahatsızdır. Bu konuda da yapılan bütün
çalışmalar yakinen takip edilmektedir. Özellikle, kurulan komisyon
çalışmalarının nerelere gelmiş olduğu ve
kamuoyundan bazı şeylerin gizlenmekte olduğu da herkesin gözleri
önündedir. Bütün bu olayları kapatmak için de gündem değiştirilmekle
ilgili kanun tasarıları kamuoyuna sunulmaya çalışılmaktadır.
Hâlbuki artık kesin olarak ortaya çıkmıştır ki ülkemiz
üzerindeki bölünme senaryoları bir bir gerçekleşiyor. İnsanlar
üzüntü içerisinde olup biteni yürekleri yanarak takip etmeye
çalışıyorlar. Ayrıca, ekonominin ağır
bunalımından dolayı halkın alım gücü kalmamış,
esnafı, memuru, çiftçisi, emeklisi eziliyor ama hiç kimsenin umurunda
değil.
Ülkemizin ekonomik durumu gittikçe
ağırlaşıyor. Esnaflar yıllardan beri, süper ve
hipermarketler teklifinin Mecliste görüşülüp kanunlaşmasını
istiyorlar, kanunlaşsın diyorlar ancak AKP iktidarı bu teklifin
de gündeme gelmesini istemiyor. İnsanlar da bunun sonucu olarak ekmek
teknelerini kapatmak mecburiyetinde kalıyorlar. Anadolu'da her mahallede,
sokakta neredeyse bir süpermarket şubesi bulunuyor. Bunların bir
tanesinin açılmasının da 50-60 esnafın dükkanının
kapanmasına sebep olduğu, maalesef, göz ardı ediliyor. Esnaf da
kaderine küsüyor, psikolojik bunalıma giriyor ve işsizler ordusuna
katılıyor.
Bunun yanında, Türkiye KAMUSEN Araştırma
Merkezi 2014 Ekim ayına ait asgari geçim endeksi sonuçlarını
açıklamıştır. Türkiye İstatistik Kurumundan
alınan Ekim 2014 fiyatlarına göre yapılan araştırmada
çalışan tek bir kişinin yoksulluk sınırı 2.029
lira olarak hesaplanırken 4 kişilik bir ailenin geçim haddi ise 4.100
lira civarındadır. Yani 4 kişilik bir ailenin ortalama gıda
harcamaları toplamı 1.560 liradır. Maalesef, bunları üst
üste koyduğumuz zaman özellikle ücretli insanların ne kadar zor bir
geçim içerisinde bulunduklarını hep beraber görüyoruz, yani yoksulluk
sınırına doğru giden sosyal kesimler.
İşte bütün bunların burada gündeme
getirilmesi gerekiyor. Halkın, özellikle çiftçinin, emeklinin her türlü
derdinin çözülmesi gerekir diye düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 45. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Mersin
Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Faruk
Bal Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Konya Kayseri
Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Kütahya Afyonkarahisar Kastamonu
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turgut Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Candan Yüceer Orhan
Düzgün Dilek
Akagün Yılmaz
Tekirdağ Tokat Uşak
Ali İhsan Köktürk İsa Gök Gürkut
Acar
Zonguldak Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ertuğrul
Kürkcü, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlar; bu maddenin tasarıdan tümüyle
çıkartılmasını istiyoruz, çok açık bir nedenle.
Burada, kanun teklifinde ifade edildiği şekliyle müdafinin dosya
içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alması yetkisi
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise
denilerek son derece geniş bir biçimde ve esasen siyasi dediğimiz
suçlara ilişkin yargılamalarda avukatların,
savunmacıların dosya içeriğine ulaşmalarının
yasayla engellenmesi yolu seçilmiştir. Bunun, neresinden bakarsak
bakalım, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil
yargılanma hükümlerine aykırı olacağı açıktır.
Esasen adil yargılanmanın başlıca hareket
noktalarından biri olan silahların eşitliği ilkesi burada
savcılık yani iddia makamı ve yargıç ile sanık
arasındaki eşitliği de ortadan kaldırmaktadır. Bu
bakımdan, sanık ve onun müdafi, aynı dosya içeriğinde
kendilerine yöneltilen suçlamalar, bu suçlamaların mümkün
kanıtları, tanıkları, çeşitli beyanlar, dosyaya
girebilecek pek çok belge ve bilgi bakımından bütünüyle bilgisiz
bırakılmakta ancak diğer taraf, savcılık makamı
yani bu hukuki anlaşmazlıkta taraflardan biri ötekine karşı
güçlü, yetkili, hâkim kılınmaktadır. Böyle bir yargılamadan
adil bir sonuç çıkması ihtimali neredeyse sıfıra
yakındır. Bunun, yargılamanın tehlikeye düşmesi gibi
bir usule bağlanması, bir hükme bağlanması da son derece
gülünçtür. Yargılamanın tehlikeye düşüp düşmeyeceği
eğer suçlanan kişinin kendiyle ilgili bütün bilgi ve belgeleri
bilmesi hakkının ortadan kaldırılmasına
bağlı olacak ise bu durumda, aslında bir yargılanma
yapılmıyor, önceden verilen bir hüküm sanığın yüzüne
karşı okunmaya hazırlanıyor ancak sanığın
buna itiraz yolları da daha en baştan kapatılıyor demektir.
Hangi çağda
yaşadığımızı çok merak ediyorum ve bunu sormak
istiyorum. Bu, Orta Çağdaki sanığın suçsuz olduğunu
ispata zorlandığı hukuk anlayışına mı
uygundur -ki öyle gözüküyor- yoksa bu, faşist yargılama usullerinin ilkesi
olan düşman ceza hukuku ilkesine mi uygundur? Daha çağdaş
olduğu için, çağımıza daha yakın olduğu için
ikincisine daha uygundur. Esasen devlete karşı işlenmiş
suçlarda yargılananların, sanıkların asla bu
yargılamadaki eşitlik hükmünden yararlanamayacakları,
onların esasen ıslah da olamayacakları, onların bir
düşman gibi duvar dibine dizilmesinden, eğer duvar dibine
dizilemiyorlarsa derhâl sorgusuz sualsiz kapatılmalarından ibaret bir
yargılama ilkesi bu Meclisten geçecek mi? Bunca yıl sonra, doksan
yıl boyunca cumhuriyetin bütün kusurlarını
tartıştıktan, bugüne kadar geldikten sonra daha 1920lerde bile
olmayan bir hükmü siz buraya koyacak mısınız? Bir yandan
Dersimdeki yargısız infazlardan, sorgulamalardan, tedipten, tenkilden
söz edeceksiniz, öte yandan da gelip burada, bizim karşımızda
bir ceza hukuku ilkesini çiğneyerek esasen bir hukuki soykırım
ilkesinin altına imza atmamızı isteyeceksiniz, bu kadarı
çok fazla. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Meclisteki
çoğunluğu memleketi halkın rızasına dayanarak
yönetmenin yolunu arayıp bulmalıdır. Yoksa onların yapmaya
çalıştıklarını bundan önce pek çok diktatör, pek çok
zorba, pek çok zalim, pek çok firavun denemiştir ama tarih, firavunlar,
diktatörler, zorbalar mezarlığı olarak onların öyküsünü yazmaktadır.
O nedenle, bir an önce bu
yoldan geri dönülmesini teklif ediyoruz. Sizden de bunu dikkate
almanızı rica ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Faruk
Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz madde, yapılan
soruşturmalarda gizlilik kararı verilmesiyle ilgili ve gizlilik
kararı verilmiş dosyalarda avukatların delillere ulaşma
imkânını sınırlandırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili
Şubat 2014 tarihinde bir değişiklik yapılmıştı.
Şubat 2014te yapılan değişikliğe şimdi tekrar
geri dönülmektedir. Şubat 2014te niçin bir değişikliğe
ihtiyaç duyulmuştu? Çünkü 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda bulunmuş
olan deliller, elde edilmiş olan görüntüler ve sanıklarla ilgili
olmak üzere bilgilere Adalet ve Kalkınma Partisinin soruşturmaya konu
bakanlarının çocuklarının vekilleri, bakanları
ulaşamıyordu çünkü gizlilik vardı ve avukatlar o gizlilik
kararıyla ulaşamıyordu. O zaman, bunun bertaraf edilmesi
gerekirdi. Nitekim, Şubat 2014te böyle bir bertaraf yapma işlemini
AKP Mecliste başardı ve bu delillere ulaştıktan sonra da o
delillerin itibarsızlaştırılmasına, suç faillerinin
daha iyi savunulabilmelerine imkân sağlayan bir düzenleme
yapıldı. Netice itibarıyla, buna paralel olarak, tahkikatı
yapan polisler darmadağın edildi, savcıların elinden
dosyalar alındı, hâkimler darmadağın edildi; yetmedi, HSYK
değiştirildi, temyiz mahkemesi olarak Yargıtay,
Danıştay değiştirildi, birtakım torba dosyaların
içerisine konulan maddelerle 17-25 Aralık yolsuzluk olayının
hukuki sonuçlarından failleri koruyabilmek için düzenlemeler
yapıldı ve kendinizin anladığı şekle göre, bu
işten sıyırdığınız ortaya çıktı.
Nitekim, gerek 17 Aralık operasyonuna gerek 25 Aralık operasyonuna
takipsizlik kararını cumhuriyet savcıları verdi.
Şimdi, bunları yapan, takipsizlik kararıyla sonuçlanan
soruşturmaları yapan ve sizce Haşhaşi, hain gibi
sıfatlarla tanımlanan yargı mensuplarına karşı
bir operasyon yapıyorsunuz ve bunun adına da istiklal mücadelesi
diyorsunuz. İşte, onların bu mücadele içerisinde, elde
ettiğiniz delillere ulaşmasını engellemek için de
avukatların dosyalara ulaşması, delillere ulaşması,
faillerin kim olduğunu bilme hakkını elinden alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, insanlık tarihi
boyunca ortaya çıkan insani değerlerin en önemlisi insan
haklarıdır. Bu insan hakları içerisinde de en mübarek ve en
mukaddes olanı da insanın kendi kendini savunma hakkıdır.
Elbette ki, bu, birtakım teknik bilgilerle donatılmış olan
avukatlar veya diğer tanımıyla müdafiler marifetiyle
yapılacaktır. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun, bir
örneğe göre, istiklal mücadelesi kapsamı içerisinde vereceğiniz
hukuki birtakım mücadeleler içerisinde kıracağınız, dökeceğiniz,
paramparça edeceğiniz hukuk düzeni içerisinde bu örneğin yeri nedir?
Değerli
arkadaşlarım, bundan beş yıl önce Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınça karşı bir
suikast olduğu iddiası ortaya atılmıştır. Bu
iddianın neticesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bir
operasyon yapılmış, ordunun kalbine birtakım insanlar
girmiş ve oradaki bilgi ve delillere ulaşmıştır.
Beş yıldır bu dosya gizlidir. Beş yıldır bu
dosyanın faillerinin vekilleri delillere ve diğer bilgi ve belgelere
ulaşamamıştır ama beş yıldır bu dosya
sonuçlanmamıştır.
Şimdi, böyle bir uygulama Her kim, hangi suçu
işlemiş ise cezasını çekmesi gerekir. düşüncesinin
yanı sıra Hiçbir suç cezasız kalmasın. düşüncesinin
yanı sıra, bu suçlar soruşturulurken En tabii insan hakkı
olan savunma hakkına sonuna kadar riayet edilsin. düşüncesini nereye
koymaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Görülmektedir ki siz adalet
değil, adaleti silah olarak kullanıp hasımlarınızla
hesaplaşmayı düşünüyorsunuz diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Gürkut
Acar, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 45inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz aldım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım Türkiye ileri
demokrasiye geçti. diye birçok söz söyleniyor, özgürlüklerden, hukuktan dem
vuruluyor ama yapılan düzenlemelerin tamamı tam tersini işaret
ediyor.
Bakınız, basın özgürlüğü yerle bir
edildi. Her gün birer, ikişer gazeteci kapıların önlerine
konuluyor. Şimdi sıra yandaş gazetecilere geldi, onlar
işlerine son verilerek kapının önüne konuluyor.
Değerli arkadaşlarım, ileri demokrasi
Meclis televizyonunu vurdu, buradaki konuşmalar gitmesin diye Meclis
televizyonunun günde iki üç saat yayın yapması söz konusu, ondan
sonrası yok. Onu da, böylece demokrasinin bir parçasını daha
orada kaybettik. Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının
çalışmalarına yayın yasağı getirdiniz, bu da bir
acayip olay. Kendinden emin insanlar yasakların niye devamını
istesin ve arkasına saklansın? Benim hiçbir kirli işim yok.
Canlı yayında her türlü soruyu yanıtlamaya hazırım.
demek çok mu zordur? Bunu diyecek yürek var mı? Yüreğiniz yok, çünkü
ortada büyük bir yolsuzluk var. Nitekim bu yolsuzluğun en önemli
kanıtları olan o tapelerin hepsinin gerçek olduğu da Adli
Tıp Kurumu kararıyla ortaya çıkmıştır ama
korkuyorsunuz, onu örtbas ediyorsunuz, sürekli halkın gözünden bir
şeyleri saklamaya gidiyorsunuz. Şimdi hukuk sistemine yeni
değişiklikler getiriyorsunuz. Torba torba yargı paketleri
getiriyorsunuz ama bu paketlerden ne özgürlük çıkıyor ne demokrasi
çıkıyor ne de hukuk çıkıyor, bol bol yasak
çıkıyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Allah Allah!
GÜRKUT ACAR (Devamla) Şimdi yasak sırası
avukatlara geldi. Avukatlara dosyayı inceleme yasağı
getiriyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle bir şey
yok.
GÜRKUT ACAR (Devamla) Bunu da öneren bir avukat
maalesef. Tek kelimeyle ayıptır, avukatlara bir hakarettir bu
getirdiğiniz madde. Çünkü, bunları kabul etmek mümkün değil.
Herkesin şunu bilmesi gerekiyor: Avukat yoksa adalet
de yoktur. Avukatın yetkisi yoksa adalet de yoktur.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) 157yi aç da oku
157yi. Madde 157ye bak!
GÜRKUT ACAR (Devamla) Ama burada aşama aşama
bir plan yapılıyor. Bundan önceki aşamalarda, gene böyle Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununda değişiklikler getirdiniz. Baktık
ki bu değişikliklerin arkasından ordunun tasfiyesi geldi,
arkasından yargının tasfiyesi geldi. Şimdi neyin
tasfiyesini yapıyorsunuz? Bence demokrasinin, muhalefetin tasfiyesini
yapmaya çalışıyorsunuz.
Bakınız, AKPye özel mahkemeler kurdunuz
yeniden. Nedir bunlar? Sulh ceza mahkemeleri. Tanıdık hâkim,
savcıları oralara atadınız. Baktınız ki onlar
işlerini iyi yapıyor, soruşturmalarda takipsizlik kararları
peş peşe geliyor. Şimdi, ikinci aşamada Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda değişiklikler yaptınız.
Şimdi de suçun ve soruşturmanın mevzuatını
değiştiriyorsunuz. Aşama aşama, el koyma, gözaltı
kolaylaştırılıyor. Üstüne de avukatlara sınırlama
getiriyorsunuz. Tam bir kıyım operasyonu hazırlığıdır
bu. Özel sulh ceza yargıçları dosyaya ilişkin
Kısıtlıyoruz, inceleyemezsiniz. diye karar verdiği zaman
kamu davası açılıncaya kadar avukatın eli kolu
bağlanacak. Aylarca, belki yıllarca sürecek bir süreçte o
tutuklamalar geçerli olacak. Yani, eğer dosyada sahte bir belge varsa o
sahte belgeyi avukat görmeyecek, hâkim kararıyla gizlenirse o sahte
belgeyle insanlar tutuklanıp aylarca, yıllarca tutuklu kalabilecek.
Bunun neresi adalet değerli arkadaşlarım, neyi getiriyorsunuz?
Bakınız, bu şekilde açılacak yolla devletin
güvenliğine karşı suçlar diyerek, anayasal düzene
karşı ve bunun işleyişine karşı suçlar diyerek
gözaltına alıp cezaevine atacaksınız, itiraz olmayacak;
dosyadaki sahte belgelerden, bilgilerden haberi olmayacak avukatın, ondan
sonra mallarına el koyacaksınız. Şimdi, sadece
insanları kişisel olarak siyasi suçlardan dolayı mahkûm etmeyi
değil ayrıca dışarıda kalan ailesini, çoluk
çocuğunu aç bırakmayı, mallarına el koymayı da
getiriyorsunuz değerli arkadaşlarım. Ne
yaptığınızın farkında mısınız, ne
yaptığınızın farkında mısınız?
Farkına varacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Türkiyede adalet bu. Siz bugüne kadar, bugünlerde bu sıralarda hiç
gördünüz mü? Ben otuz dokuz sene bu memlekette fiilen avukatlık
yaptım. O zamanlarda, benim yaptığım zamanlarda avukatlar
sadece çalışmalarıyla değil, ayrıca
sanığın lehinde hüküm varsa o hükümleri de savcı topluyordu
ama bu ortadan kalkmıştır. Şimdi iddia, savunma ve hüküm
üçgeninden avukatı çıkartıyorsunuz. Bu size iyilik getirmeyecek.
Bakın, bunu kimseye bir daha yutturamazsınız. Geri dönün, bir an
önce geri dönün.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, aynı mahiyetteki üç önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
46ncı madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 46 ıncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora Abdullah
Levent Tüzel
İstanbul
Mardin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
D.
Ali Torlak
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Kamer
Genç İsa
Gök Dilek
Akagün Yılmaz
Tunceli Mersin Uşak
Orhan
Düzgün Candan
Yüceer
Tokat Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzel. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önceki konuşmamda da değindim,
şimdi, Hükûmet, görüştüğümüz bu yasa teklifiyle sadece
yargıya müdahale etmiş olmuyor, yargıda bugüne kadar
kurulmuş bütün temel ilkeleri, yaklaşımları, düzenlemeleri,
mekanizmaları tamamen altüst eden, bundan uzaklaşan bir tutum
içerisinde. Özellikle, bu, şimdi üzerinde görüştüğümüz maddede
savcıları devre dışı bırakan bir
yaklaşım. Bir önceki maddede de avukatların yani yargı için
vazgeçilmez olan, savunma ve müdafilik görevini yerine getiren avukatların
dosyadaki delilleri inceleme ve evrak edinebilme, örneğini alabilme
hakkını, gerektiğinde, soruşturmanın selameti
adına, ortadan kaldıran bir yaklaşım. Bu tabii ki kabul
edilebilir değil. Yani Hükûmet istediği tarzda bir yargıyı,
özellikle de devlet güvenliği aleyhine ya da Anayasayı
değiştirme gibi, aslında Hükûmet için bir düstur hâline
gelmiş, kamu düzeni kavramıyla ilgili bütün halk hareketlerini, sokak
muhalefetini, demokrasi ve özgürlük taleplerini bastırmak için,
yargıda istediği oynamaları, keyfiyeti bu maddede de hayata
geçirmek istiyor.
İkili bir tutum olduğu çok açık. Hükümetin
bu teklifle, yargıdaki düzenlemeler adına, getirdiği bu
şeyde iki amacı var. Bir tanesi, yargıdaki muhalif düşünce
sahiplerinden uzaklaşmak, onlardan kurtulmak, onlardan kurtulmak,
onların yaratabileceği sorunları azade olmak,
etkisizleştirmek, bunun için yargıya müdahale. İkinci boyutu da,
tabii ki diğer taraftan sokaktaki muhalefeti yargıyla susturabilmek
ve etkisizleştirebilmek. Yolsuzluklara, ranta, çevre ve doğa
katliamına, cinsiyetçi, ayrımcı, kadın üzerindeki
şiddet ve baskıya karşı isyana
Öğrenim hakkına
sahip çıkan, çalışma ve örgütlenme hakkına sahip çıkan
herkesi makul şüpheli yani son derece keyfî bir kavram olan makul
şüpheli yerine sokmak. Burada da bir ikili tutum var. O yolsuzluk
soruşturmaları döneminde sözde paralel yargının, paralel
soruşturmacıların üzerine gitme adına o zaman kendilerini
temize çıkartmak için yani şubat ayında, mart ayında
getirilen, aranan o kuvvetli şüphe kavramı kendileri için elzem ama
sokakta hak arayanlar, muhalifler, onların hepsi makul şüpheli
olabiliyor. Bu şekilde ikili bir tutum ve keyfiyet. Bu, elbette kabul
edilebilir değil. Bu yargı düzenlemeleriyle, şimdi, bir zaman
sonra getirilecek güvenlik paketiyle aslında devlet nizamını
koruma adına, kamu düzenini koruma adına peş peşe
çıkartılacak olan bu paketlerle tamamen hak, hukuk, temel haklar,
özgürlükler, özellikle de savunma mekanizması, hak arama hürriyeti burada
olduğu gibi altüst ediliyor.
Şimdi, özellikle, bugün konuşulmakta olan
anayasa yargısına müdahalenin de -anayasa yargısının-
özellikle barajlar konusunda ortaya atılmış birtakım
düşünceler üzerinden kıyamet kopartan bir Hükûmet tutumu görüyoruz.
Hükûmet çok açıkça halk iradesine kelepçe vurmak istiyor, oy
hırsızlığının devamı gelsin istiyor ama bu
barajlar yıkılıp geçilecektir. Ama ben özellikle Adalet
Bakanı buradayken de Berkin Elvan soruşturması
Hani o Gezi olaylarında gaz fişeğiyle kafasından vurulup üç
yüz güne yakın komada kalan, sonra hayatını kaybeden 14
yaşındaki küçük Berkin Elvanın öldürülmesi olayındaki fail
çevik kuvvet mensupları neden hâlâ yargı önüne
çıkartılmıyor? Bu soruşturma niye hâlâ geciktiriliyor?
Adalete olan güven, adalet beklentileri açısından biz buna yanıt
arıyoruz. Önceki gün ailesiyle görüştüm. Hâlâ bu konuda bir
savsaklamanın
Hâlâ devlet memurunu koruma ve cezasızlık
anlayışıyla buradaki delilleri gizlemenin, saklamanın
hesabı yapıldığından şikâyet ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
Sayın Bakanın bu konunun üzerine giderek o küçük Berkin Elvanın
ölümünde sorumluluğu olanların yargıya
çıkartılması için bir çaba içerisinde olmasını
diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Durmuş Ali Torlak, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Torlak. (MHP
sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 46ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1990
yılında Kübada yapılan 8inci Birleşmiş Milletler
Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı Konferansında kabul edilen
savcıların rolüne dair yönergede, savcıların görevlerini
yaparken her türlü ayrımcılıktan kaçınarak yürütmeleri,
kamu yararını korumaları, objektif bir biçimde hareket etmeleri,
şüpheli ve mağdurun durumunu gerektiği gibi dikkate almaları
ve şüphelinin yararına veya zararına olup
olmadığına bakmaksızın ilgili her türlü duruma dikkat
etmeleri yer almaktadır. Bununla birlikte, ellerinde bulunan bilgiyi gizli
tutmaları, kamu görevlileri tarafından işlenen suçların,
özellikle rüşvet, yetki suistimali gibi suçların
soruşturulmasında yeterli özeni göstermeleri ve sorumlu
olanların adalet huzuruna çıkarılmalarını
sağlamak için gerekli tüm işlemleri yapmaları ve benzeri
tavsiyelere yer verilmiştir. Çünkü savcılar adaletin
sağlanmasında büyük sorumluluk
üstlenmektedir. O nedenle, savcıların bu sorumluluklarını
yerine getirmelerine ilişkin kurallar ile yönergede belirtilen ilkelere
saygı göstermeleri ve buna uygun davranmaları büyük önem arz
etmektedir. Böylece, adil ve hakkaniyete uygun bir ceza adaletine ve
vatandaşların suçlara karşı etkili bir biçimde
korunmasına katkıda bulunması sağlanmış
olacaktır.
Diğer taraftan, Suçtan ve Yetki
İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair
Temel Prensipler Bildirisinde ise suç mağdurlarının uluslararası
ve ulusal düzeyde adalete ulaşmaları ve adil muamele görmeleri,
zararlarının giderilmesi, tazminat ve yardım için
alınması gereken tedbirler tavsiye edilmektedir.
Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı
Hakkında Yedinci Birleşmiş Milletler Kongresinin 7nci
kararında savcıların göreve seçilmelerine, ceza adaleti
sisteminin düzeltici işlevine yaptıkları katkıya ve polisle
yaptıkları iş birliğini artırma yollarına, takdir
yetkilerinin kapsamına ve ceza muhakemesinde oynadıkları rollere
vurgu yapılmaktadır.
Yani, görüştüğümüz maddede Türk hukuk
sisteminde yapılacak değişiklikle asliye ceza mahkemelerindeki
duruşmalara katılmamaları sağlanırken
uluslararası hukuk kongrelerinde adaletin tesisi için savcıların
önemine vurgu yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, savcıların
görevleri yargısal fonksiyonlardan kesin bir biçimde ayrılır.
Savcılar, ceza muhakemesinde, kovuşturmanın
açılmasında ve suçluların soruşturulmasında, bu soruşturmaların
hukukiliğinin gözetiminde, mahkeme kararlarının infaz edilmesinin
gözetiminde ve kamu yararının temsilcileri olarak kendilerine verilen
diğer görevlerin yerine getirilmesinde aktif bir rol üstlenmektedirler.
Ayrıca, görevlerini hukuka uygun olarak adil, sürekli ve süratli bir
biçimde, insan onuruna saygı gösterip koruyarak yürütürler ve bu suretle adil
yargılamanın gerçekleşmesine ve adalet sisteminin düzgün
işlemesine katkıda bulunurlar.
Tüm bu dile getirdiğim hususlar, uluslararası
gelişmiş ülkeler hukuk sisteminde var olan ilkelerdir. Ancak ülkemiz
hukuk sistemine baktığımızda ise özellikle 17, 25
Aralık yolsuzluk operasyonu sürecinden sonra adalet sisteminin Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından siyasi saik ve gayelerle
yönlendirmelere açık hâle getirilmesi, iktidarın yargıyı
kontrol altına alma arayışları ve istediği kararları
çıkarma adına adaleti ideolojik bir araç olarak kullanma gayretleri
toplumda yargıya olan güvenin iyice azalmasına neden olmuştur.
Yargı kararları, 17, 25 Aralık
operasyonlarında olduğu gibi, savcıların kişilik ve
kimlikleri üzerinden sorgulanır hâle gelmiştir. O nedenle, Hükûmetin,
milletimize adaleti hukuk normları içerisinde dağıtacak
savcı ve hâkimlere bağımsızlığını
sağlayacak düzenlemeler getirmesi gerekmektedir çünkü asliye ceza
mahkemelerinden savcılık makamının 2020 yılına
kadar kaldırılması uygulaması sistemi yapboz tahtası
hâline getirmiştir. AKP iktidarı zamanında daha önce de
savcılık makamı asliye ceza mahkemelerinden
kaldırılmıştı. Sürekli uygulama
değişikliği olması yargı sisteminin istikrar ve
güvenini sarsmaktadır.
Sonuç olarak, savcılık makamının
devletin ve bireyin, özellikle de mağdurun haklarını
koruması ancak mahkeme salonunda yer almasıyla mümkündür. Savcı
ihtiyacı bahane edilerek böyle bir uygulama yapılması zaten
kapsamı çok genişlemiş olan asliye ceza mahkemelerinde
oldubittilere yol açacaktır.
Bu sebeplerden dolayı kanun teklifine,
değişikliğe katılmadığımızı
belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Kamer Genç Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 46ncı maddesinin teklif
metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla
selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz
yargıda hâkim ve savcı adaleti dengede tutan temel bir kurumdur.
Eğer bir yargılama faaliyetinde savcıyı olaydan
dışarı çıkarırsanız, o, tek ayak üzerinde yürüyen
kişiye benzer.
Şimdi, burada, tabii, beş sene asliye ceza
mahkemelerinde savcı duruşmalarda bulunmaz, mütalaa veremez,
katılımlara katılmaz diyor. Bunlar aslında
savcıyı değil, cumhuriyete karşı oldukları için
cumhuriyet savcısını çıkarmaya çalışıyorlar.
Yarın öbür gün de Ahmet İyimaya ile Bekir Bozdağ da imam-hatip
mezunları Ya, bu hukuk mezunu hâkimlere ne gerek var? Kadı sistemini
getirelim, Türkiyede yargıyı buna göre yönlendirelim. diyecek.
Değerli milletvekilleri, bu kanunların amacı,
AKP, 17 Aralık ve 25 Aralıkta yaptığı yolsuzluklardan,
hırsızlıklardan, rüşvetlerden suçüstü
yakalandıkları için acaba bunlarla nasıl kurtulacağız
diye, Yargıyı yok edelim, ortada kendimize göre bir yargı
sistemini getirelim ve kurtulmaya çalışalım. diyor.
Arkadaşlar, bakın, dünyada bir kural var:
Yaptıkları hırsızlıkları ve yolsuzlukları
despotizmle ortadan kaldırmaya çalışan kişilere
karşı direnme hakkını halka vermiştir genel kural
olarak ve bu direnme hakkını siz göreceksiniz halktan. Arkadaşlar,
bu ne demektir? Şimdi, eğer alnınız açıksa
çıkın, hâkimler sizi yargılasın. Ondan sonra, hakikaten
suçsuzsanız ortaya çıkarsınız.
Bakın, Tayyip Erdoğan çıkıyor, diyor
ki: Galataport ihalesini iptal eden Danıştay ihanet yapıyor.
İhanet arkadaşlar, ihanet... Ha, bunlar herhâlde vicdan ile cüzdan
arasında sıkışmışlardır. Yani, diyor ki:
Bu Danıştay bu kararları rüşvetle verdi. Bunun
anlamı budur.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle bir şey
demedi, uydurma.
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, bu Galataport şeyinde,
bu iptalde Danıştay eğer böyle bir karar vermişse bu karar
kamu yararına verilmiş karardır. Yani buna da, eğer
Danıştaya rüşvet verecek kişiyse o zaman devletin
olması lazım. Devletin tarafı siz olduğunuza göre bir
şey var mı? Yoksa, OFER mi, Yahudi mi geldi Danıştaya,
kendi aleyhine karar verdi? Olmaz arkadaşlar, o kadar
mantıksızlıklar var ki.
Bütün mesele ne? Kaçak sarayı 5 milyar liraya,
bakın 5 milyar liraya mal olan kaçak sarayı halkın gözünden
kaçırmak. Bütün gündem öyle...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) 5 milyar nereden
çıktı ya?
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, 5 milyar
olduğunu ben biliyorum çünkü maliyet artı kâr yasasına göre
vermişler. Gidin onlara bakın, onların hesaplarını
incelediğiniz zaman, bu maliyet artı kârda maliyetin 3 misli, 5 misli
şişirildiğini söylüyorlar.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi Başkanı durup
dururken bir laf attı ortaya, dedi ki: Seçimde baraj usulünü
kaldıracağız. Ya Burhan Kuzu -bu nereden profesör olmuş,
hangi yerden profesörlük almış- diyor ki: Biz bu kararı yok sayarız,
Anayasa Mahkemesini yok sayarız, kaldıracağız. Yahu,
Burhan, bu Anayasa Mahkemesi
12 Eylülde bu Meclis Anayasada bir
değişiklik yaptı, bu değişiklikle Anayasa Mahkemesi
Meclisin yerine geçerek o Anayasayı, halkoyuna sunulan metni
değiştirdi. Eğer sen hoca isen, eğer sen Anayasa profesörü
isen, sen eğer
BURHAN KUZU (İstanbul) Terbiyeli ol, terbiyeli,
utanmaz adam, terbiyeli ol!
KAMER GENÇ (Devamla) Hâlâ kafan
çalışmıyor, kafan çalışmıyor senin, hâlâ o beynin
çalışmıyor.
BURHAN KUZU (İstanbul) Yazıklar olsun sana
be!
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle bir laf söylenir mi ya!
Beynin çalışmıyor. Acaba beynin nasıl bir beyin? Olur mu
böyle?
BURHAN KUZU (İstanbul) Adam değilsin sen be!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bunlar nasıl ifadeler?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen hangi hukuk
fakültesini bitirdin? Ayıp ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, diyor ki: Efendim,
Anayasa Mahkemesini kaldıracağız. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar ya?
BURHAN KUZU (İstanbul) Hâkim değilsin,
hukukçu değilsin, kimsin sen be!
KAMER GENÇ (Devamla) Sen nasıl Anayasa Komisyonu
Başkanısın? Bir daha buraya gelme, bir daha seni burada görmek
istemiyorum, hadi git. Böyle bir şey olur mu ya! Anayasa Mahkemesini ben
hoşuma gitmedi diye karar şey edeceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen nasıl
hâkim oldun?
BURHAN KUZU (İstanbul) Sen anlamazsın o
işlerden.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen hukukçu musun?
KAMER GENÇ (Devamla) Anayasa Mahkemesi de perde
arkasında sizinle anlaşıyor. Yani kaçak sarayda, uçaklarda,
yolsuzluklarda sıkışmış AKP, suni bir gündem yaratmaya
çalışıyor. Bunlar oyuncak bulmuşlar, millete oyun etmeye
çalışıyorlar. Değerli arkadaşlarım, biz
bunların oyunlarını yutmayız. Bakın, siz şu
memlekette öyle bir tuzaklar kuruyorsunuz ki siz ne kadar tuzak kurarsanız
kurun, o lağımın içinden kurtulamayacaksınız çünkü bu
işin sonu çok felakettir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan be! Yürü!
KAMER GENÇ (Devamla) Memleketi kardeş
kavgasına getiriyorsunuz, ülkeyi parçalıyorsunuz, devletin
kurumlarını yok ediyorsunuz, eğitimi yok ediyorsunuz; ondan
sonra, Burhan Kuzu gibi milletin karşısına
çıkardığınız kişiler de öyle cahilane laflar
ediyorlar ki biz utanıyoruz, bunlar nasıl hocalık yapıyor
ya! Böyle bir şey olmaz ya, ben hayret ediyorum ya! (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen Dikmendeki
malların hesabını ver.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
47nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 47. Maddesine aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz teklif ederiz.
fıkra numaralı buna göre teselsül ettirilir.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı Hâkimler
ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin 47.
Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk
Uşak Mersin Mersin
Orhan
Düzgün Candan
Yüceer
Tokat Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut maddenin yargılama faaliyetine olumlu bir
katkısı olmadığı düşüncesinde olduğumuzdan,
maddenin yasa teklifinden çıkarılmasını teklif etmekteyiz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 47. Maddesine aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz teklif ederiz.
fıkra numaralı buna göre teselsül ettirilir.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüzdük, kuyruğuna geldik. diye bir tabir var, bu
kanunun da son maddelerine gelmiş bulunuyoruz. Bu maddeyle ilgili
önergemiz vesilesiyle sizlerle durumu bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, açık
olalım, net olalım. Belli belli, besbelli ki bütün bu düzenlemeler ve
bu kanundaki akla ziyan düzenlemeler 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonuyla
ilgili olmak üzere yargının yeniden dizaynıdır. 17, 25
Aralık operasyonunda deliller şunlardır: Birtakım
görüntüler milyon dolarlarla ilgili birtakım tapeler çocukların
bakanlarla, aracılarla, vesairelerle konuşmalarıyla ilgili,
birtakım ses kayıtları.
Şimdi, bunlar bir iddiaydı, bu iddianın
hukuk düzeni içerisinde savunulması gerekmekteydi ve
yargılanması gerekmekteydi. Size karşı komplo mu kuruldu,
size karşı bunlar üretildi mi? Bu da bir savunmadır, kim
üretmişse, kim komplo yapmışsa onun hukuk düzeni içerisinde
sonuna kadar gitmeniz gerekirdi. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Başbakanına birileri seslerini monte ederek montaj, görüntülerini
dublaj şeklinde üreterek delil yapıp ona dayalı olarak
şantaj yaparsa bu çok ağır ve vahim bir durumdur, bunun
araştırılması lazım. Şimdiye kadar siz, size
karşı, Hükûmetin birtakım bakanlarına karşı
yapılan yolsuzluk operasyonunda montaj, dublaj ve şantaj
olduğuna dair hiçbir delil ileri sürmediniz. Koskoca Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı ve bakanlarına karşı böyle
bir uydurma delil olur da bunu Türkiye Cumhuriyetinin içinde bulunan organlar,
birimler, kurumlar, kuruluşlar tespit edemez mi? Hadi bunlar edemedi, yurt
dışında bu tespit edilemez mi? Dolayısıyla montaj,
dublaj ve şantaj şeklindeki savunmanın gereğini yerine
getirmediniz bunun yerine yargının içine daldınız. Ne
yaptınız: İlk gün Asayiş Yönetmeliğini
değiştirdiniz, yönetmelik değişikliği ile
-değerli arkadaşlarım, lütfen bunu dikkate alın- Anayasa
değişikliği yaptınız. Yargının içerisine
yürütme organının müdahalesini sağladınız yönetmelik
değişikliğiyle. Arkasından hâkimin, savcının,
polisin elinden dosyayı aldınız tabii hâkimlik ilkesini ihlal
ederek yandaş olan kişilere bunları verdiniz. Yetmedi,
DGMlerden sonra, özel yetkili mahkemelerden sonra, yeni bir AKP mahkemesi
ihdas ettiniz, adına sulh ceza hâkimliği dediniz. Oralara Uzun
yaşa uzun adam. gibi kanaatini ortaya koymuş, siyasi fikrini ortaya
koymuş, AKP lehine propaganda yapan insanları hâkim olarak
atadınız ve bunlar sizin savunmakta zorlandığınız
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonuna takipsizlik kararı verdi. Ama
yetmiyor. Yetmez çünkü bu orada bitmeyecek. Bu defa, başta Ceza Kanunu,
Ceza Muhakemesi Kanunu, Yargıtay Kanunu, Danıştay Kanunu, HSYK
Kanunu, ne varsa, hukuk düzeni içerisine girdiniz, hepsini buna göre
şekillendiriyorsunuz. Yani, akla ziyan bir iş. Şimdi,
dünyanın neresinde görülmüş 387 tane Yargıtay üyesine 129 tane
daha ilave etmek? 517 üyeli bir Yargıtay var mı kardeşim?
Kantarın topu kaçtı. Yani, bu terazi bu sıkleti çekmez.
Gelin, doğru bir şekilde, hukukun
üstünlüğü kuralından ayrılmadan; gelin, yargının
bağımsızlığı, tarafsızlığı ve
hâkimlik teminatı ilkelerinden ayrılmadan, parlamenter demokrasinin
gerektirdiği demokratik toplum gereklerine saygı göstererek bu soruna
bir çözüm bulalım.
Ama şu andaki son fotoğrafı ben sizinle
paylaşmak istiyorum: Hukuk düzenimizi, yargıyı, hâkimi,
mahkemeleri, Yargıtayı bir züccaciye dükkânına benzetin, biraz
önce söylediklerimi de dikkate aldığınızda oraya
girmiş bir fil gibi her şey paramparça, her şey perperişan,
her şey kırılmış, dökülmüş vaziyette.
Bunun altında sadece siz değil, sadece biz
değil Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletinin bütün fertleri
kalacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 47nci
maddesi üzerinde Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 48. Maddesiyle eklenen 6087 sayılı Kanunun Geçici 6.
maddesinin birinci fıkrasında bulunan tarafından"
kelimesinin "kararı ile" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
48. Maddesindeki "60 gün" ibaresinin 90 gün" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Ömer Süha Aldan Ali Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Orhan Düzgün Candan Yüceer
Tokat Tekirdağ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 48 inci maddesinin 2 inci fırkasında yer alan
"mesleğe kabul edilmeyenler" ibaresinin "mesleğe kabul
edilmeyenlerden dava açıp açtıkları davayı kazananlar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Erol
Dora
Iğdır İstanbul Mardin
Sırrı
Süreyya Önder Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile daha evvel
haksız bir biçimde mesleğe kabul edilmeyenlere hak
tanınması ancak öte yandan kadrolaşmanın önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
48. Maddesindeki "60 gün" ibaresinin 90 gün" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) İştirak etmiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Hâkim ve savcı adaylarına
sağlıklı karar vermeleri açısından daha uzun
başvuru süresi tanınması gerekli görülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 48. Maddesiyle eklenen 6087 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinin birinci
fıkrasında bulunan tarafından" kelimesinin
"kararı ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin kanun yapma tekniğine, kanun diline
ve demokratik haklara uygun bir hâle getirilmesi için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak elimizden gelen gayreti gösterdik, önergelerle düzeltmeye, uygun
bir hâle getirmeye çaba sarf ettik. Eğer bu önergemiz düzgün bir
şekilde değerlendirilmiş olsaydı dil bilgisi konusundaki
bilgisine itimat ettiğim Sayın Adalet Komisyonu
Başkanının katılması lazımdı, Sayın
Adalet Bakanının da katılması lazımdı ama
muhalefet partisinden gelen bir önergeyi maalesef parti taassubu içerisinde
kabul etmiyorsunuz. Dolayısıyla mesele aslına rücu ediyor.
Bu meselenin aslı, bu kanunun niçin buraya
geldiğiyle ilişkilidir. Bu kanun teklifinin buraya gelmesinin sebebi
hikmeti, biraz önce de ifade etmiş olduğum gibi, 17, 25 Aralık
operasyonları çerçevesi içerisinde nasıl elde edilmiş
delillerden kurtulabiliriz, nasıl yargıya girmiş olan bu
soruşturmayı yargı organlarını dizayn ederek siyasal
hormonla onları şekle şemaile sokarak bu işin içerisinden
çıkabiliriz? Bütün mesele buradan ibarettir. Bunu yaparken de
hukukmuş, hakmış, adaletmiş, hakkaniyetmiş,
bunların hiçbirisine riayet edilmedi.
Ortaya çıkan sonuç şudur ki belki bu
kanunların uygulanmasıyla, gerek HSYK Kanununda gerek Yargıtay
Kanununda gerek Danıştay Kanununda gerekse Ceza Kanunu, Ceza
İnfaz Kanununda yapmış olduğunuz değişikliklerle
şeklen hukuku manipüle ederek bu operasyonlardan paçayı
sıyırabilirsiniz. Neye göre? Yerli hukuka göre
sıyıracaksınız. Ancak bunun bir de öbür tarafı var.
Öbür tarafta bir de mahkemeikübra var. Orada Cenab-ı Zülcelal ne yapar? O
ilahi hükme elbette ki boyun eğeceksiniz. Ancak benim bahsetmek
istediğim başka bir husus vardır, o da şudur: 17-25
Aralık operasyonunda baş fail olarak bilinen, sizin cari
açığı kapattı diye aklamaya
çalıştığınız, Türk Bayrağını
arkasına koyarak televizyonlara çıkardığınız
Reza, uluslararası alanda kara para aklama ve İrana uygulanmış
olan, Birleşmiş Milletlerin uygulamış olduğu ambargoyu
uluslararası mafya yöntemleriyle delme operasyonunun da faili olarak
elbette ki bir uluslararası muhasebeye, murakabeye çekilecektir. Nitekim
bunun araştırması İranda başlamıştır,
diğer yerlerde de devam edecektir. Ve sıra Türkiyeye geldiğinde
Türkiyede Reza Zarrab ile ilişki içerisinde bulunmuş olan
kişiler de onun faili olarak uluslararası alanda bir muhakemeye tabi
tutulacaktır. Bu muhakeme kapsamı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bağımsız ve tarafsız yargısı bu konuları
incelemiştir, araştırmasını yapmıştır,
soruşturmasını yapmıştır,
kovuşturmasını yapmıştır, ilgililer hakkında
hükmünü tesis etmiştir. Dolayısıyla Türkiyede
yapılmış olan yargıyı artık uluslararası
alana taşıyamazsınız. şeklindeki makul ve hukuki olan
bir yoldan hareket etmek yerine, siz, bu yasalarla kendi aleyhinize delil
üretiyorsunuz. Kendi aleyhinize ürettiğiniz bu delillerle
uluslararası bir mahkemede yargılanacak ve netice itibarıyla da
sizin hakkınızda çıkardığınız bu yasalar
kullanılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bunun bir de ikinci
boyutu vardır Suriyeyle ilişkili olmak üzere ve Hatayla
ilişkili olmak üzere, Hatayda durdurulan tırlarla ilişkili
olmak üzere. Herkes herkesi biliyor artık. Türkiyeyi Almanya
dinlemiş, Amerika dinlemiş, herkes dinlemiş.
Dolayısıyla, MİT Müsteşarının 2 bin tır
dolusu silah gönderdim. lafı ayyuka çıkmıştır. Bu
silahları göndermeyle ilgili olmak üzere, uluslararası terörizme
destek vermekle ilgili, lojistik destek vermekle ilgili, karargâh hizmeti
vermekle ilgili olarak yine yargılanma gibi bir risk altındadır
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkili makamları ve o yargılamaya, o
uluslararası yargılamaya çıkardığınız bu
yasalar bile delil teşkil edecektir, Türkiyedeki adil yargılamanın,
Türkiyedeki bağımsız ve tarafsız yargının önüne
bu yasalar engel olmuştur. şeklinde bir murakabeye, bir muhakemeye
tabi tutulacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
49uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 49 uncu maddesinde yer alan sırasına ibaresinden
sonra gelmek üzere , işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Mersin Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
49. Maddesindeki "müşaviri" ibaresini
"danışmanı" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Ali
Sarıbaş Candan
Yüceer Orhan
Düzgün
Çanakkale Tekirdağ Tokat
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 49. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı
Konya Kayseri Konya
Alim
Işık S.
Nevzat Korkmaz Kemalettin
Yılmaz
Kütahya
Isparta
Afyonkarahisar
Emin
Çınar
Kastamonu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinize iyi akşamlar diliyorum,
saygılar sunuyorum.
Ben, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri,
İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanundaki 2nci maddeye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu maddede, bölge idare mahkemelerinin, iş hacmi ve
coğrafi konum dikkate alınarak kurulacağı ifade ediliyor.
Göller Bölgesi olarak bilinen Isparta ve civarındaki illerin, ne alakaysa,
hepsi de istinaf merkezi olarak Konyaya bağlanmış. Antalya,
Isparta, Burdur ve Afyon özellikle, bu 4 ilin bu manada ciddi bir
mağduriyet yaşadığını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Antalyanın verilerine baktığımız zaman,
idare mahkemelerinde dava sayısı açısından 4üncü
sırada, vergi mahkemelerinde dava sayısı açısından
7nci sırada, bölge idare mahkemelerine açılan dava sayısı
açısından da 5inci sırada. Dava sayıları
bakımından istinaf mahkemesi olarak kurulan merkezlere
baktığınız zaman, Ankara, İstanbul, İzmir hariç,
Konya, Gaziantep, Bursa, Erzurum ve Samsun illerinden daha fazla
Antalyanın dosyaları. Bir de bunun üzerine, Isparta, Burdur ve
Afyonun dava dosyalarını ilave edersek, görüldüğü gibi, iş
hacmi konusunda bölgemizde bir sıkıntı yok.
Coğrafi konuma gelince, hepiniz de biliyorsunuz ki
istinaf merkezinin Konya olması, Göller Bölgesinde yer alan Antalya
başta olmak üzere, Afyon, Isparta ve Burdura bir dayatmadır, bir
zorlamadır. Isparta, bu bölgenin merkezinde yer alan bir il olarak Antalya
ve Afyona bir saat on beş dakika, efendim, Burdura da yirmi beş
dakika mesafede. Bu bölgede Isparta istinaf merkezi yapılır ise hem
Antalya hem Afyon hem de Burdurun tasvibi de alınmış olacak.
Sayın Bakan da burada. Hem bir taraftan Hükûmetimiz hizmeti
vatandaşın ayağına götürüyor. diyeceksiniz hem de
bölgemizin Konyaya bağlanması dayatmasını
yapacaksınız. Antalya-Konya arası, değerli arkadaşlar,
dört saat, Afyon üç saat, Isparta ve Burdur da yine üçer saat. Değerli
arkadaşlar, hem vatandaşa hem de bölgedeki avukatlara açıkça,
amiyane bir tabirle, resmen gâvur eziyeti bu.
Sayın Bakan, siz de avukatlıktan geldiniz,
dolayısıyla avukatların günlük yaşamlarını,
yoğunluklarını çok iyi biliyorsunuz. Bölgedeki bir avukatın
Konyaya gidip gelmesi duruşma saatlerini de düşünürseniz- bir
gününün tamamını alıyor. Avukatlar bir günde, biliyorsunuz,
birçok davayı takip etmek durumunda kalabiliyorlar. Dolayısıyla
ya ilindeki davalara ya da istinaf merkezi olan Konyada eğer
duruşması varsa ona giremiyor, gidemiyor. Takdir edersiniz ki bu da
ciddi hak kayıpları meselesini ortaya çıkarıyor. Aynı
zamanda bir avukat olan, biraz önce söylediğim gibi, Sayın
Bakanın bölgedeki baroların, avukatların ve
vatandaşlarımızın bu haklı talebine soğuk
bakmayacağını düşünüyorum ve kendisinden de
Ispartanın istinaf merkezi olarak yeniden kanunda bir düzenleme yapılmasını
beklediğimi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Isparta Adalet ve Kalkınma Partisi
Milletvekilimiz Sayın Recep Özel Bey de bir avukattır. Kendisinden de
bu konuyla ilgili etkin, etken bir tutum takınmasını
beklediğimi ifade ediyorum.
Yine, Sayın Bakan, bu konuyla ilgili
Bakanlığınıza geçen yıl bir müracaat da
yapılmış. Bu somut sorunu, vatandaşın, baroların,
avukatların bu haklı talebini bizlere ulaştıran başta
Isparta Barosu Başkanımız Sayın Gökmenoğlu olmak üzere,
bölgedeki bütün baro yöneticisi arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum.
Dolayısıyla bu meselenin giderilmesi, ortadan
kaldırılması için Bakanlıktan bir adım
beklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
49. Maddesindeki "müşaviri" ibaresinin
"danışmanı" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali
Sarıbaş, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 49uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin bunca sorunu
varken AKP, torba ve çuvallara koyduğu tasarı ve tekliflerle
halkımızın gözünün içine baka baka Türkiye Büyük Millet
Meclisini oyalıyor ve her iki yıl, üç yıl içerisinde sürekli
yasalar değiştirilerek de çok çalışmış bir
Parlamento görüntüsü vermeye devam ediyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok
kıymetli zamanlarını da gasbediyor; kendi çıkarlarına
hizmet edecek düzenlemeler yapıyor. On iki yıl içerisinde sadece Kamu
İhale Yasasını 175 kez değiştirerek, her şeyi
istisna ve muafiyet kapsamına alıp birçok maddeyi
değiştirerek usulsüzlüğün ve yolsuzluğun önünü
açmıştır. Ne oldu 17 Aralık, 25 Aralık yolsuzluk
iddialarına, Deniz Feneri yolsuzluk iddialarına? Önce, Avrupa
Birliği Bakanı ile İçişleri, Ekonomi ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlarının oğullarının evlerindeki
çelik kasalara ve para sayma makinelerine; Halk Bankası Genel Müdürünün
evindeki ayakkabı kutularında ortaya çıkan milyon dolarlara ne
oldu? Siz istediğiniz kadar yasalarda değişiklik yaparak
iddiaları örtbas etmeye çalışın biz bu iddiaları
unutmadık, unutturmayacağız ve takipçisi olmaya devam
edeceğiz. Siz Meclisteki sayısal çoğunluğunuza dayanarak
yargıyı ele geçirmek, yürütmenin emrinde bir yargı
oluşturmak çabasındasınız. Her ne kadar demokrasiden söz
ediyorsanız da gerçekte kendi iktidarınızı
sağlamlaştırarak teokratik bir yapıya
ulaştırmayı amaç ediniyorsunuz.
Anayasa Mahkemesi ve HSYKnın
yapısını değiştirerek 12 Eylül referandumu
sonrası Adalet Bakanlığına bağlı yeni bir HSYK
oluşturdunuz. Bakanlığın yanı sıra müsteşar,
müsteşar yardımcısı, personel müdürü ile Akademi müdürünü
de kurula aldınız. Son zamanlarda yangından mal kaçırır
gibi, alelacele çıkarılarak birbiriyle tamamen zıt olan yasalar
konuyla ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan,
Bakanlar Kurulunda dahi görüşülmeden AKPli birkaç milletvekili
arkadaşımızın imzaladığı kanun teklifleriyle
hep karşımıza geliyorsunuz. Bir taraftan bu Meclisi oyalarken
diğer taraftan parmak sayısıyla dilediğiniz yasaları
zamanında çıkarabilecekken Meclisi devre dışı
bırakarak genelde çok başvurduğunuz kanun hükmünde kararnamelerle
de bu ülkeyi yönetmeye çalışıyorsunuz.
Kamu İhale Kanununda her şeyi istisna ve
muafiyet kapsamına alarak, birçok maddeleri değiştirerek
usulsüzlüğün ve yolsuzluğun önünü açtınız. Bir yandan
yargıyı tamamen ele geçirme operasyonları ve kamu kaynaklarını
ranta dönüştürüp sermaye birikimi yaparken diğer taraftan emeği
yok sayıp demokrasiyi, insan haklarını, halkın örgütlenme
özgürlüğünü elinden alarak dikta rejimine doğru yol alıyorsunuz.
Türkiye Cumhuriyetini tasfiye edip devleti ele geçirme planları
başarıyla hayata geçirilirken nihai amacınıza
ulaşmakta öne çıkabilecek engelleri zamana yayarak, her türlü yolu
meşru sayarak bu yolda yol almaya çalışıyorsunuz.
Değerli Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu ülke hepimizin. Ülkemizin kaderini,
halkımızın geleceğini AKP Hükûmeti olarak yok etmeye devam
ediyorsunuz. AKP iktidara geldiği günden beri her alanda telafisi mümkün
olmayan yanlış uygulamalarla ülkemizi bir kaosa sürüklemiş,
kavgalı olmadığı kurum ve kuruluş
bırakmadığı gibi ülkeyi parçalama sürecine sokmuştur.
Ülkemizde her şey yasaktır. AKP misyonunu tamamlamıştır.
Ülkemizin geleceği için AKP artık tarihin tozlu raflarında
yerini alacaktır ve almaya devam edecektir. 2015 seçimlerinde bunun
mutlaka hesabı halkımız tarafından sorulacaktır.
Sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 49 uncu maddesinde yer alan "sırasına"
ibaresinden sonra gelmek üzere "," işaretinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
50inci madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 50 nci maddesinin çerçeve hükmüne
"Danıştay Başkanlığına ait bölümüne"
ibaresinden sonra gelmek üzere "; ekli (6) sayılı listede yer
alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait
bölümüne" ibaresinin eklenmesini ve (5) sayılı listeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (6) sayılı listenin teklife
eklenmesini; teklife ekli (4) sayılı listeyle Danıştay
Merkez teşkilatı kadrosuna genel idare hizmetleri
sınıfına 4 üncü dereceden eklenen 4 adet şef kadrosunun 5
inci derece, seklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet Doğan
Kubat Metin
Külünk
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul
İdris Şahin Hacı Bayram
Türkoğlu Mehmet
Öntürk
Çankırı Hatay Hatay
(6) SAYILI LİSTE
(1) SAYILI CETVEL
KURUMU |
: ADALET BAKANLIĞI |
|||
TEŞKİLATI |
: TAŞRA |
|||
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Hâkim Adayı |
9 |
4.000 |
4.000 |
TOPLAM |
4.000 |
4.000 |
BAŞKAN Şimdi
okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 50. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Erol
Dora Sırrı
Süreyya Önder
Mardin İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Muğla Mersin
Candan
Yüceer Orhan
Düzgün
Tekirdağ Tokat
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Yusuf
Halaçoğlu Faruk
Bal Kemalettin
Yılmaz
Kayseri Konya Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN.- Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile kadrolaşmaya
dayalı maddelerle ilgili yapmış olduğumuz öneriler ile
bütünlük sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın Altay, gerekçeyi mi
okutayım?
ENGİN ALTAY (Sinop) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut maddenin yargılama faaliyetine olumlu bir
katkısı olmadığı düşüncesinde olduğumuzdan,
maddenin yasa teklifinden çıkarılmasını teklif etmekteyiz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 655
sıra sayılı Teklifin 50nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 50nci maddesi Yargıtay, Danıştay
ve yurt dışı kadrolarının ihdasına ilişkin
hususları düzenlemektedir. Teklifle bir yandan dünyanın en büyük, en
kalabalık yüksek yargısı oluşturulurken, diğer yandan
yurt içinde yeteri kadar adalet dağıtılmış gibi yurt
dışında teşkilat kurulması müstehzi tebessümlere sebep
olmaktadır. Üstelik, bu düzenleme için Yargıtayın,
Danıştayın iş yükü bahane edilmekte, bekleyen dosya
sayıları kamuoyu ve Meclisi ikna etmek için gerekçe olarak ileri
sürülmektedir. Oysa, aynı gerekçe yani Yargıtay ve
Danıştayın dosya sayısı istinaf mahkemeleri kurulurken
de ileri sürülmüştü. İstinaf mahkemeleri ve o mahkemeler için ihdas
edilen kadrolar ortadayken, yeniden, aynı gerekçeyle düzenleme
yapılması israftır; israf ise inancımıza göre
haramdır. İstinaf mahkemeleriyle yüksek yargının iş
yükünün yüzde 90 oranında azalacağı bir yüksek yargıç
tarafından ifade edilmişti.
Diğer yandan, yurt dışında
teşkilat kurulması, Adalet Bakanlığından hâkim
statüsünde görevlilerin olması, oradaki temsilciliklerimizde
hiyerarşik yapının zarar görmesine sebep olacaktır.
Üstelik, bu kadrolar ya arpalık olarak ya da pasivize edilmek istenen
personel için kullanılacaktır. Böyle bir tabloda, bu düzenlemenin
tekliften çıkarılması daha doğru olacaktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yargı paketleri başka bir memlekette konuşulsa
duyanlar daha etkin, daha verimli bir adalet ve yargı süreci
hedeflendiğini zannederler. Oysa, ülkemizde yargı paketleriyle bir
kısım politikacıların oğullarının,
yandaşlarının, dünürlerinin, beraber
çalıştığı bürokratlarının, müteahhitlerin
yargılanmasını engelleyen düzenlemeler
gerçekleştirilmektedir. Bugün, Mecliste var olan Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarımız, reform adı verilen
kandırmacayla yolsuzluk ve rüşvetten şüpheli
partidaşlarının yargılanmasını engelleyen
düzenlemelere evet demektedirler yani partilerinden layüsel bir kadro
oluşturmaktadırlar.
Türkiyede, bugün, sadece
AKPlilerden değil, başka kesimlerden de layüsel olan,
yargılanamayan bir kısım insanlar vardır. Doğu ve
güneydoğuda paralel devlet yapılanması içindeki PKKlı
katiller de yargılanamamaktadırlar. Doğu ve güneydoğuda
PKKlı katiller vali, kaymakam atamakta, yolları kapamakta, vergi
toplamakta, asayiş timleri kurmakta, mahkemeler tesis etmekte, yakmakta,
yıkmakta ama kolluk ve adli personel sadece seyretmektedirler.
Onların çete reisi, İmralıdaki katil de ne KCKnın
kurucusu ve lideri olduğu için sorgulanabilmiş ve
yargılanabilmiş ne de 6-7 Ekim olaylarında katil sürüsüne
verdiği emirle 50ye yakın kişinin ölümünden dolayı sorumlu
tutulabilmiştir. Şimdi, bu kadrolarla adalet mi tesis edilecek?
Adalet böyle mi tesis edilir? Kamu düzeni için PKKnın kapısında
bekleyen bir AKP Hükûmeti sadece yandaş hâkim ve savcılar için,
partisinden ilçe başkanı olan avukatları hâkim ve savcı
yapabilmek için kadro ihdas etmekte, yargı paketi getirmektedir. Böyle
yargı paketi olmaz. Böyle bir paket olsa olsa bombalı paket olur ve
bu bomba millî birliğimizi tahrip eder.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü yüce
heyetinizden arz eder, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 50 nci maddesinin çerçeve hükmüne
"Danıştay Başkanlığına ait bölümüne"
ibaresinden sonra gelmek üzere "; ekli (6) sayılı listede yer
alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait
bölümüne" ibaresinin eklenmesini ve (5) sayılı listeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (6) sayılı listenin teklife
eklenmesini; teklife ekli (4) sayılı listeyle Danıştay
Merkez teşkilatı kadrosuna genel idare hizmetleri
sınıfına 4 üncü dereceden eklenen 4 adet şef kadrosunun 5
inci derece şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Takdire bırakıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Adalet Bakanlığı taşra
teşkilatında görev yapacak hâkim adayı kadrosu ihdas edilmekte
ve Danıştay merkez teşkilatına eklenen şef
kadrolarının dereceleri değiştirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 51 inci maddesinde yer alan yayımı tarihinde
ibaresinin yayımlandığı tarihte şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat Tuncel Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır İstanbul İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Erol Dora
Mersin Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 51 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 51- Bu Kanunun;
a) 49 uncu maddesi 15/1/2012 tarihinden geçerli olmak
üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Mehmet
Doğan Kubat Mahir
Ünal Metin
Külünk
İstanbul Kahramanmaraş İstanbul
Hacı
Bayram Türkoğlu Ahmet
Tevfik Uzun İdris
Şahin
Hatay Mersin Çankırı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
51 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değişmiştir.
MADDE 51- Bu kanunun;
a) 35, 36, 37 ve 49
uncu maddeleri 15.01.2012 tarihinde geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
Gürkut
Acar Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan
Antalya İstanbul Muğla
Ali
İhsan Köktürk Veli
Ağbaba
Zonguldak Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle bazı maddelerdeki geçerlilik tarihi
istisnai olarak belirtilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 51 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 51- Bu Kanunun;
a) 49
uncu maddesi 15/1/2012 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Yüksek kurulun takdirlerindedir efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yapılan
değişikliğin geçerli olacağı tarih belirlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen
önergeyle teklifin 51inci maddesi tümüyle düzenlenmektedir. Bu nedenle maddede
ibare değişikliği içeren Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve arkadaşlarının önergesini işleme alma imkânı
kalmamıştır, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
52nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
52. Maddesindeki "bu kanun" ibaresini "bu yasa"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Ali
Rıza Öztürk Orhan
Düzgün Candan
Yüceer
Mersin
Tokat Tekirdağ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 52 inci maddesinde yer alan "Bakanlar Kurulu
yürütür." ibaresinin "Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülür." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora İstanbul Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin
52. Maddesindeki "bu kanun" ibaresini "bu yasa"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, kanunun öz Türkçesi yasa,
Komisyon ve Bakan buna dahi katılmıyor. Yani, bu da dikkatinize
sunmak istediğim bir konu.
Evet, değerli milletvekilleri, ben kendimi bildim
bileli Türkiye hep gelişmekte olan bir ülkedir. Hep denilir ki gelişmekte
olan ülke, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye bir türlü
gelişemez. 2007den bu yana da milletvekiliyim. Yargının
sorunlarını çözmek için bir sürü paket düzenlenir. İşte,
yargıda tıkanıklık vardır, dolayısıyla bu
yargıdaki tıkanıklığı aşmak ve
yargıyı hızlandırmak adına düzenlemeler gelir yani
adı böyledir ama aslında amaç o değildir. 17 ve 25 Aralık
büyük yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla yapılan soruşturma
sürecine kadar bu ülkede yapılan düzenlemeler devlet içerisindeki
Ergenekon adı verilen gizli bir yapılanmayı bertaraf etmek
adına yapıldı ve orada o tarzda bir muhalefeti sindirme
girişimine başlandı. Aslında, yargı siyasal
kavganın zemini yapıldı ve yargı üzerinden siyasi fırtınalar
estirildi. 17, 25 Aralıktan sonra yapılan düzenlemedeyse, daha önce
sarmaş dolaş olduğunuz Fethullah Gülen cemaati -tırnak
içerisinde- sizin de paralel yapı dediğiniz yapılanmayı
ortadan yok etmek adına yasalar getirildi. Yani, açıkçası, her
aşamada siyasi iktidar kendi günlük çıkarlarına göre kendisinin
çıkarlarına uymayan kişilere diz çöktürmek, onları
yıldırmak üzere yasalar yaptı. Parlamentodaki
çoğunluğunu kullanarak bu tip düzenlemelere gitti. Aslında,
yargıya ve adalete teslim olma erdemini gösteremedi bu Parlamento hiçbir
zaman; tam aksine, kendi siyasi düşünceleriyle yargıyı teslim
alma girişimlerinde bulundu.
Bu düzenleme de
aslında bu anlayışın bir parçası. Aslında burada
görev başındaki hâkim ve savcılara maaş
artışı getirildi ama kamuda çalışan avukatlara
verilmedi. Yine, adliyede bu adli faaliyetlerin esas unsurunu temsil eden, teşkil
eden emekçilere, zabıt kâtiplerine, kalem mensuplarına, yazı
işleri müdürüne, diğer personele hiç zam verilmedi. Yine, emekli
yargıç ve savcılara zam verilmedi çünkü onlarla siyasi iktidarın
işi yoktu. 12 Ekimde HSYK seçimleri vardı, HSYKda yeniden
yapılandırma olacak, bu yeniden yapılandırma üzerinden
Yargıtayda, Danıştayda hatta ilk derece adli yargı
mahkemelerinin yapısında yeniden düzenlemeler yapılacaktı.
Bunlar doğru
şeyler değildir arkadaşlar. Konjonktüre göre yasa yapmak kural
hâline getirilmemeli, Parlamentodaki çoğunluklar gerçekten yargı
üzerinden siyasi hasımlardan intikam alma aracı olarak
kullanılmamalıdır diye düşünüyorum. Elbette ki yasa
dışı güçlere karşı hukukun temel ilkeleri çerçevesinde
ve mevcut uluslararası kurallar çerçevesinde, uluslararası hukuka
uygun olarak mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama sizin
günlük çıkarlarınızı karşılamak üzere -sizin
demeyeceğim- Hükûmetin günlük çıkarlarını
karşılamak üzere getirdiği yasalar ve bunun kural hâline
getirilmesi, sürekli başvurulan bir yöntem olması aslında
Parlamentonun itibarını zedelemektedir ve Parlamentoyu yasa yapma
özensizliğine itmektedir.
Gerçekten, Yargıtay, Danıştay bizim kutsal
saydığımız yüce mahkemelerden birisidir. Hâkim ve Savcılar
Kurulunu ele geçirerek, Yargıtayda ve Danıştayda, adli
mahkemelerde teşkilat yapısında değişikliğe
gitmek doğru değildir. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, hepimiz
biliyoruz ki, Yargıtay ve Danıştaydaki tek anayasal yetkisi
oraya üye seçmekten ibarettir ama bunun ötesinde, HSYKya yasayla yeni yetkiler
vererek, yeni yetkilerle donatmak Anayasayı dolanmak demektir, hileli
yollara başvurmak demektir. Siz, 12 Eylül Anayasasından sonra da
HSYKyı kendiniz sandınız, bu kürsülerde övgüler düzdünüz, ta 17-25
Aralığa kadar. Umuyorum ve diliyorum ki şimdi
oluşturduğunuz HSYKdan, tekrar, ileride şikâyet etmezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - O nedenle, hukuka, bir
kere, her şeyden önce hukukçuların sahip çıkması
gerektiğini düşünüyorum. Bu yasanın elbetteki iyi yanları
olmasına rağmen, genel olarak gerçekten hukuk güvenliğini
zedeleyen ve dayatma bir paket olduğunu düşündüğümden
dolayı, bir hukukçu kimliğiyle bu yasaya ret oyu
kullanacağım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
41inci madde üzerinde verilen üç adet önergenin oylamalarında bir
yanlışlık olduğu Başkanlığımızca
tespit edilmiştir.
41inci maddede,
işlemi sırasında, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan ve
arkadaşlarının önergesi üçüncü sırada müstakilen
oylanması gerekirken yanlışlıkla Mardin Milletvekili Erol
Dora ve arkadaşlarının önergesiyle birlikte
oylanmıştır. Üç önergenin gerekçelerinin de önerge sahipleri
tarafından Genel Kurula açıklandığı görülmektedir.
Söz konusu önergelerin
oylamasında bir karışıklık olduğundan, kanunun
sıhhati açısından bu madde üzerindeki önergelerin işlemini
ve oylamalarını İç Tüzükün 13üncü maddesi çerçevesinde
tekrarlayacağım. Buna bağlı olarak, söz konusu maddeyi de
tekrar oylarınıza sunacağım.
Şimdi, 41inci madde
üzerindeki üç önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
Sıra Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
dair kanun teklifinin 41. Maddesindeki makul ibaresinin yeterli
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan Candan
Yüceer
Kırklareli Muğla
Tekirdağ
Orhan
Düzgün Ali
Rıza Öztürk
Tokat Mersin
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 41inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır
İstanbul
İstanbul
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin imza
sahipleri:
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya
Kayseri
Afyonkarahisar
Emin
Çınar Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Kastamonu Kütahya Konya
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile mevcut düzenlemenin korunması
amaçlanmıştır. Zira mevcut düzenlemede yer alan somut delillere
dayalı kuvvetli şüphe ibaresi
evrensel hukuk normlarına ve ceza hukuku sistematiğine uygun bir
düzenlemedir. Tasarı maddesinin yasalaşması halinde
hukuksuzluğa neden olacak örnekler yaşanması kuşkusuzdur.
BAŞKAN Diğer gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile ceza ve ceza usul hukukumuzda uzun
yıllar uygulanmakta olan makul şüphe kavramı 17 ve 25
Aralık yolsuzluk soruşturmaları sebebiyle uygulanacak tedbirleri
engellemek amacıyla Şubat 2014 tarihinde somut delile dayalı
kuvvetli şüphe kavramına dönüştürülmüştür.
AKP'nin paralel yapı ile mücadelesinde yargı
organlarında önemli mesafeler aldıktan sonra bu defa paralel yapıya
karşı silah olarak kullanılmak üzere makul şüphe
kavramına dönülmesi hakkaniyet ve adaletle bağdaşmaz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655
Sıra Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
dair kanun teklifinin 41. Maddesindeki makul ibaresinin yeterli şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek
(Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arama kararının verilmesi sırasında
daha özenli olunması ve kişi hakları açısından böyle
bir değişikliğe gerek görülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
41inci maddeyi yeniden oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince, oyunun rengini belirtmek için ve lehte söz isteyen Ali
İhsan Yavuz, Sakarya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi
üzerinde, İç Tüzük 86ncı maddeden kaynaklanan, oyumun rengini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
İktidarımız döneminde gelişen,
dönüşen, değişen Türkiyemizin ihtiyaçlarını
karşılamak üzere gece gündüz yasa çalışmalarını
sürdürmeye devam ediyoruz. Bu kabilden reform niteliğinde yeni bir kanun
teklifi daha inşallah birazdan yasalaşmış olacak.
Dolayısıyla, reform niteliğinde
birtakım düzenlemeleri de ihtiva etmesini düşündüğüm bu teklifle
ilgili oyumun renginin lehe olacağını belirtiyor, birazdan siz
değerli milletvekillerimizin oylarıyla yasalaşacak olan bu
teklifin milletimiz ve Türkiyemiz açısından hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Yine oyunun rengini belirtmek için aleyhte söz isteyen
Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, oyunun rengini belirten milletvekili keşke
hukukçu olmasaydı. Hukukçu olan bir arkadaşımızın
çıkıp makul şüpheyi reform niteliğinde nitelendirmesi, Ceza
Muhakemesi Kanununun 153üncü maddesi uyarınca dosyanın, delillerin,
bilgilerin avukattan gizlenmesini bir avukatın reform olarak
nitelendirmesi hukuk camiasına yapılabilecek en büyük kötülüktür.
(CHP sıralarından alkışlar)
Onun için, bu yasa ne getiriyor? Bir: Bu yasa kuvvetler
ayrılığını hiçe sayıyor. Bu yasa ne getiriyor?
Herhangi bir suçlamayla karşı karşıya kalan insan Efendim,
benim avukatım dosyayı görmek istiyor. Cumhuriyet
savcısının iddialarını çürütmek istiyor. dediği
zaman, maalesef eğer mahkeme gizlilik kararını alırsa o
dosyayı o vatandaşımızın avukatı da göremez,
kendisi de göremez ama avukat olan bir milletvekili bunu reform diye
nitelendiriyor. Ey vatandaş, bunu bilin.
İki: Şimdi, bu dosyada ne var başka? Bu
dosyada gayet rahat, bir cumhuriyet savcısı bağlı
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimine Türkiyede 81 ilde arama, el koyma
yetkisini getiriyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - O değişti.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Mahmut Bey,
değişti onlar.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bu yasa ne getiriyor? Bu yasa
hak arama özgürlüğünü engelliyor. Bu yasa neyi getiriyor? Bakın,
şüpheyle ilgili, delillerle ilgili, takdir edersiniz, makul şüphe
var, yeterli şüphe var, kuvvetli şüphe var; buradaki şüphenin de
derecelendirmeleri var. En basiti olan makul şüphe. Farz edelim ki, biraz
önce, efendim, avukattan gizlenen bir dosyada veya
Laf atan bir Bursa milletvekili
arkadaşımız var, avukat; orada heyecanlı vaziyette sürekli
yürür o arkadaşımız. O heyecanlı yürüyüşüyle o çevrede
eğer bir eylem varsa emniyet mensubu diyecek ki: Gel kardeşim, ben
senden şüphelendim. Senin gözaltına alınman için bu makul bir,
şüphe olarak yeterli. Gayet rahat karakola çekme, ifadesini alma
olayı var.
Yani, bu olayda sadece ve sadece soslu madde,
şekerli madde, Yargıtay üyelerinin özlük haklarının
kısmen maaşla ilgili iyileştirilmesi var. Bunu destekliyoruz ama
bunun dışında mevcut olan düzenlemelerin hepsi toplumun
ihtiyacı olan düzenlemeler değil, gayet rahat. Emeklilik bekleyen
insanların emeklilik ihtiyacına cevap vermiyor, yurt bekleyen
öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermiyor, işsiz olanların
ihtiyaçlarına cevap vermiyor, atamasını bekleyen
öğretmenlerin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Kimin ihtiyacına cevap
veriyor? Arkadaşlar, bu olay sadece ve sadece siyasal iktidarın
ihtiyaçlarına cevap veriyor.
Değerli milletvekilleri, Değerli Başkan,
Değerli Bakan; Sayın Ahmet İyimaya, tabii, meslekte, hukukta,
hukuk mesleğinde bir meslek büyüğümüz. Orada şöyle çok güzel bir
söz var: Eğer yasalara saygı gösterilmesini istiyorsak önce
saygı duyulacak yasaların yapılması lazımdır.
Şimdi, ikincisi, Martin Lutherin çok güzel bir sözü
var: İnsanın adil olmayan yasalara karşı gelme ve itaat
etmemek gibi bir sorumluluğu olmalıdır. diyor. Bu yasalar
gerçekten adil olmayan yasalardır. Bu yasalar, saygı gösterilmesini
gerektirmeyen yasalardır. Bu yasalar, siyasi iktidarın ihtiyacı
için çıkarılan, toplumun ihtiyacı için çıkarılmayan
yasalardır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Bu anlamda, bu yasayla eğer gerçekten sırf
hâkimlerin özlük haklarını düzeltiyorsak yargının bir
parçası olan diğer yargı çalışanlarının
özlük haklarını niye düzeltmiyoruz, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi olanların özlük haklarını niye
düzeltmiyoruz?
AHMET YENİ (Samsun) Düzelteceğiz, onu da
getireceğiz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yargıçlara sicil
affını getirdiniz, diğer memurlara sicil affını niye
getirmiyorsunuz ve yargıda çalışan personele niçin sicil
affını getirmiyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) Halledeceğiz, onu da
halledeceğiz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu anlamda, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabi gerçekten sicil affını bekleyen
çok memur var. Avukatlar da sicil affını bekliyor. Yani Adalet
Bakanı da önceden bir avukattı, Komisyon Başkanı da bir
avukattı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET İYİMAYA (Ankara) Şeref duyuyorum
avukatlığımdan.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani bu anlamda, bu
yasanın, bu teklifin sadece ve sadece hâkimlere ilişkin özlük
haklarının dışında diğerlerine
karşıyız, ret oyu vereceğiz.
Bilgilerinize arz olunur. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri,
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 228
Kabul : 211
Ret : 17(x)
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Kâtip
Üye Muhammet
Rıza Yalçınkaya Bartın |
Böylece teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, gündemin
4üncü sırasında yer alan, 176 Sayılı Maden
İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- 176
Sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S.
Sayısı: 650)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Böylece, alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Aralık
2014 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.37