TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
3
Aralık 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, 3 Aralık
Dünya Engelliler Gününe ilişkin konuşması
IV.- GEÇEN TUTANAK
HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, 2/12/2014 tarihli 21inci Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Muş
ili genelinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Pakistan Ulusal Meclisi Savunma
Komitesi Başkanı Shaikh Rohale Asghar
başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 21/11/2014 tarihli
83 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1659)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21
milletvekilinin, Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşı ile Bediüzzaman
Saidi Nursi, Seyit Rıza, Şemdinanlı Seyit Abdulkadir ve
oğlu Seyit Muhammed, Dr. Fuat ve Erbilli Şeyh Esad Efendinin mezar
yerleriyle ilgili Başbakanlık, Genelkurmay
Başkanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatı
arşivlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1158)
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Barış ve Demokrasi
Partisinin etkinliklerine kolluk kuvvetleri tarafından yapılan
müdahalelerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1159)
3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, öğretim elemanlarının
çalışma şartlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1160)
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına; Genel Kurulun çalışmalarına 23 Aralık
2014 Salı gününden başlamak üzere on üç gün ara verilmesine; gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 432, 466, 605, 104, 440, 267, 420,
202, 495, 160, 569, 573, 602, 625, 626 ve 648 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13,
14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21inci sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 6 Ocak 2015 Salı günkü birleşiminde
15.00-21.00, 7 ve 8 Ocak 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında
çalışmasına ilişkin önerisi
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, seçim ve partiler
rejiminin yol açtığı sorunların tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/104) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları
tarafından, engellilerin ve engelli yakınlarının karşı
karşıya oldukları sosyolojik ve psikolojik sorunların
(10/207); Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve
arkadaşları tarafından, engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının (10/358);
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve arkadaşları
tarafından, zihinsel engelli bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde
verilen hizmetlerin nitelik ve yeterlik bakımından (10/826);
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları
tarafından, engelli vatandaşların sorunlarının
(10/1151); araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekilleri Mehmet
Haberal, Ali İhsan Köktürk ve 22 milletvekili tarafından, Zonguldak'tan
dışarıya göçün nedenlerinin araştırılması ve
çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 7/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Danışma
Kurulu önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın HDP grup önerisi üzerinde yaptıkları
konuşmaları sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
İstanbul Milletvekili Gürsoy Erolun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınarın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın CHP grup
önerisi üzerinde ve Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınarın, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
176 Sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S.
Sayısı: 650)
4.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
5.-
Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 73)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 432)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/768) (S.
Sayısı: 466)
8.-
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmeye Ek İhtiyari
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/892) (S. Sayısı:
605)
9.-
Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal
Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin
Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/333) (S. Sayısı: 104)
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Aile, Kadın ve Çocuk Politikaları Alanında
İşbirliği Protokolunun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/736) (S. Sayısı: 440)
11.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında Yardım ve
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/496) (S. Sayısı: 267)
12.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/653) (S. Sayısı: 420)
13.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kayıtlı Posta, On-Line Havale ve Tahsilat
Hizmetlerinin Geliştirilmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 202)
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 495)
15.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında
Sağlık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/421) (S. Sayısı: 160)
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında
Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda
İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 569)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 73) Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına
Yedinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 605) Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.-
(S. Sayısı: 440) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Aile, Kadın ve Çocuk Politikaları
Alanında İşbirliği Protokolunun Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.-
(S. Sayısı: 267) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında Yardım ve İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.-
(S. Sayısı: 420) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan
Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
6.-
(S. Sayısı: 202) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kayıtlı
Posta, On-Line Havale ve Tahsilat Hizmetlerinin Geliştirilmesine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
7.-
(S. Sayısı: 495) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Manisa Milletvekili Sakine Öz'ün, çerçeve kanun (torba kanun) uygulaması
ile ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/53519)
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarınca
yapılan akaryakıt alımlarına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/53520)
3.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarınca
satın alınan deprem performans analiz testi hizmetlerine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/53521)
4.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarınca
satın alınan servis aracı kiralama ve servis hizmetlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/53524)
5.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen medya,
tanıtım ve reklam harcamalarına,
Bağlı,
ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşların 2014 yılı
bütçe ödeneklerine ve bütçe gerçekleşmelerine,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuşun cevabı (7/54335), (7/54336)
6.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Suriye politikasına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun cevabı (7/54385)
7.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, Kamu Denetçiliği
Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/54524)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, askerlerle
IŞİD teröristlerinin buluştuğu iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/54539)
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bayburt'un ekonomik durumuna
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı
(7/54591)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
taşınır ve taşınmaz kiralamaları nedeniyle
yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/54592)
11.-
İstanbul Milletvekili Müslim Sarı'nın, askerler ile
IŞİD arasında görüşme yapıldığına dair
haberlere ve görüşmelerin içeriğine ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/54663)
12.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, TBMM lokantaları ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/54685)
13.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 17 Aralık 2013
tarihinden itibaren görevden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/54759)
14.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 17 Aralık 2013
tarihinden itibaren görevden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/54886)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, TBMM'de bir
internet sitesine erişimin engellenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/54920)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014
yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda
görev yapan özel kalem müdürlerine,
2010-2014
yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda
görev yapan Basın ve Halkla İlişkiler müşavirlerine,
2010-2014
yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda
görev yapan müşavirlere,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuşun cevabı (7/55278), (7/55279), (7/55280)
17.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, Sayıştayın
internet sitesinde yayımlanan 2013 yılı denetim raporlarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/55767)
3 Aralık 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, 3 Aralık
Dünya Engelliler Gününe ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün 3
Aralık Dünya Engelliler Günü. Toplumların gelişmişlik
düzeylerini ortaya koyan en önemli gösterge engellilerine yaptıkları
hizmetlerdir. Engellilerin hayat düzeyleri, sosyal devlet ve çağdaş
toplum olabilmenin en önemli göstergesidir. Engellilere acıyarak ya da
onlara bakıp duygulanarak onların sorunlarını çözemeyiz.
Onları anlayarak onların isteklerine sempatiyle yaklaşmak,
onların yapabileceklerine fırsatlar oluşturmak,
yapamadıklarına kendilerinin yapabilmeleri için destek olmak en
önemli yöntemdir. Bu yöntem, aynı zamanda engelli kardeşlerimizin
kendi sorumluluklarına izin verilmesine, onların
cesaretlendirilmelerine, kendileriyle ilgili olumlu iletişim
kurulmasına, kendi içsel güçlerini kullanmalarına ve üretkenliklerine
önemli yararlar getirecektir.
Sayın milletvekilleri, engelliler bizim
çocuklarımız, bizim gençlerimiz, bizim
yaşlılarımızdır. Birçoğumuzda olmayan özellikleri
Cenab-ı Allah onlara vermiştir. Onların yetenekleri
çoğumuzdan daha fazla ve çoğumuzdan daha farklıdır. Onlar
hayatın mağdurları değil, hayatın galibidirler.
Unutmayalım ki engellilerin ayrı bir
dünyaları yok, yaşadığımız her yer hepimizin
dünyasıdır. Hiçbir insan engelli olma durumuyla
karşılaşmama garantisine sahip değildir. Her bireyin bir
engelli adayı olma ihtimalini göz ardı etmeden koşulsuzca emek
vereceğimiz engellilerimiz bizlere Allahın bir lütfudur.
Onların anne ve babaları mahcup değil, makbuldürler. Bu nedenle
onlar çocuklarına sevgilerini aktarırlarken yavrularının ve
her birimizin tam yüreklerini ortalarlar. Çocuklarını engelli olarak
büyüten ve her türlü meşakkatin üstesinden gelmeye çalışan anne
ve babalar Yüce Yaradanın yeryüzünde seçtiği özel ve güzel
insanlardır.
Onların gözleri görmese de görüleceklerin en
renklisini görürler, onların kulakları duymasa da sözlerin en
güzelini işitirler. Onlar yüreğinde sevgi ve kötülüğü en üstün
şekilde şifreleyip öğütenlerdir. Onlar bizim kaya
kovuklarında saklı miski amber kokulu çiçeklerimizdir. Onların
kokusunu hissetmeden hiçbir insanın mutlu olamayacağı ve biçare
olduğu herkes tarafından çok iyi bilinmelidir.
Diyorum ki: Canlarımız onlar için sebil olsun,
umutlarımız umutları olsun, adımız kimsesizlerin
kimsesi, yerimiz mazlumların yanı olsun.
Çığlıkları çığlığımız,
sesleri sesimiz olsun; çileleri çilemiz, yürekleri yüreğimiz, bedenleri
bedenimiz olsun.
İnsanlarımıza
bakışımızın engelli olmadığını
idrak ettiğimizde her zorluğun üstesinden gelinebileceği
gerçeğini sizlerle paylaşırken 3 Aralık Engelliler Günü duyarlılığının
siz değerli milletvekillerimizi, vatandaşlarımızı ve
tüm insanlığı sarmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gündeme geçmeden önce...
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben
İç Tüzükün 58inci maddesine göre geçen tutanakta yer alan bir
beyanatı düzeltmek istiyorum, onun için söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Dünkü birleşimdeki hangi konuda, hangi
beyanınızı düzeltmek için müracaat ettiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşma yaparken Anayasa
Komisyonu Başkanıyla ilgili Beyni çalışmıyor.
yolundaki bir beyanım oldu, onu düzeltmek istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Neyi düzeltecek? Mahkemede
mi lazım olacak?
BAŞKAN Düzelteceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, düzelteceğim
beyanatımı.
BAŞKAN Hayır, düzeltecek misiniz diye soruyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, İç Tüzükün 58inci
maddesi diyor ki: Bir milletvekili...
BAŞKAN Sayın Genç, düzeltecek misiniz diye
soruyorum, niye alınganlık gösteriyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Düzelteceğim diyorum,
düzelteceğim.
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmayı sadece
bu amaçla yaparsınız, onun için soruyorum, alınganlık
göstermeyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, zaten bu
amaçla yapıyorum.
BAŞKAN - İki dakika süre veriyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan,
düzeltecekse...
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya, düzeltecek... Mahkemede
lazım olacak, niye düzeltecek ki.
BAŞKAN 58inci madde gereğince lütfen
başka konuya geçmeyin.
Buyurun.
IV.- GEÇEN TUTANAK
HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, 2/12/2014 tarihli 21inci Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (x)
KAMER GENÇ (Tunceli) Şu İç Tüzükü okuyarak
gelin buraya. Bir milletvekili geçen tutanaktaki ifadesini düzeltebilir.
Sayın milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi
Başkanı sizin beraber kebap yediğiniz kişiydi. Birdenbire
çıktı dedi ki: Efendim, bu barajla ilgili hak ihlalleri
vardır. Ben de hak ihlali olan bir kişiyim. 2002 yılında
Doğru Yol Partisi yüzde 9,8 oy aldı, AKP yüzde 34 oy aldı; AKP,
Türkiye Büyük Millet Meclisine 366 milletvekili soktu, Doğru Yol Partisi
ben kazandığım hâlde Meclise giremedi. Eğer o baraj
olmasaydı o zaman 74 milletvekili Doğru Yol Partisinden gelecekti.
Hak ihlali açık. Anayasa Mahkemesi burada hak ihlali otuz senedir devam
ettiğine göre bunu düzeltebilir. Nasıl düzeltir? Efendim, tutar,
Seçim Kanununda otuz senedir bu memlekette hak ihlaline sebep olan o maddeyi
resen iptal eder, barajı kaldırabilir. Anayasayı bilenlerin bunu
böyle bilmesi lazım ama nedense Burhan Kuzu, Tayyip Erdoğan diyor ki:
Anayasa Mahkemesi böyle bir karar verirse biz bu Anayasa Mahkemesinin
kararını tanımıyoruz. Yani, bir yandan Türkiye
Cumhuriyetini kuran Anayasadır. Anayasa birisine Sen Başbakansın,
Cumhurbaşkanısın, Parlamentosun. diyor, Anayasa Mahkemesine de
Sen bir yüksek mahkemesin... Ve bunlara Bunlara uymak zorundasın.
diyor Ben tanımıyorum. diyor. Bu ne demektir? Ben
eşkıyalık yapacağım. diyor.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan,
düzeltme yapmadı.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Neyi düzeltiyor
Sayın Başkan şimdi?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben Burhan Kuzuya dedim ki: Senin
beynin çalışmıyor. Aslında olan beyin
çalışır, olmayan beyin ne çalışır
arkadaşlar? Onun için, ben böyle düzeltmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Daha büyük bir
hakaret Sayın Başkan! Daha büyük bir hakaret yapıyor!
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, ne kızıyorsunuz
kardeşim! Bana kendisi bir sürü laf söyledi.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen temiz bir dille konuşun.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Temiz dille konuşun lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Temiz dille konuşuyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Nasıl
konuşuyorsun!
BAŞKAN İç Tüzük gereğince
uyarıyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) Benim konuştuğum dil
gayet temiz bir dil.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu nasıl bir
düzeltmedir ya!
BAŞKAN Hakkınız değil, sözlerinizi
düzeltmek için söz aldınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, kendisi
bana hakaret etti, onun hesabını kendisinden soracağım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen kendine bak
ya!
BAŞKAN Dünkü sözlerinizi düzeltmek için söz
aldınız Sayın Genç. Lütfen temiz konuşun, temiz dille
konuşun.
KAMER GENÇ (Devamla) Burhan Kuzu nasıl profesör
olmuş, ben hayret ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, Allah
aşkına! Güne seninle başlıyoruz ya! Bu Meclisin senden
çektiği nedir ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Bu profesörlük unvanını
kim vermiş kendisine?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Bir Anayasa profesörü olarak
Anayasa Mahkemesini kaldıralım. der mi? Böyle bir şey olmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Kıskanma,
kıskanma, sen de profesör ol.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, ne pireleniyorsunuz?
Çıkın burada cevap verin ya.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Güne seninle
başlıyoruz ya, senin belanla, senin şerrinle
başlıyoruz güne ya.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, çıkın burada cevap
verin ya, gel şuradan bize cevap ver.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Senin hakaretinle
başlıyoruz güne ya! Yazık değil mi ya!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hangi hukuk
fakültesini bitirdin sen? Almadılar bile seni.
KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşma be, konuşma!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Anlamsız
işlerin yüzünden
Yazık sana ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya bu kadar
hırsızlıkları siz hâlâ savunuyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Neyi düzelttin, neyi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Olan beyin çalışır,
olmayan beyin çalışmaz.
BAŞKAN Gündem dışı ilk söz,
Muş genelinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Muş
Milletvekili Demir Çelike aittir.
Buyurun Sayın Çelik.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Muş
ili genelinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim
adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, ben de
sınırsız, baskısız, engelsiz, özgür yarınlar
dileklerimle Dünya Engelliler Gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yer
altı, yer üstü zenginlikleriyle bir bölge olan Doğu ve Güneydoğu
Anadolu, bir başka ifadesiyle Kürt coğrafyası, bu
zenginliklerden amacına uygun
yararlandırılamayışının ortaya
çıkardığı sorunlarla karşı
karşıyadır. Keban, Karakaya, Atatürk Barajı başta
olmak üzere birçok barajda üretilen enerji kaynakları ora
halkının refahına, zenginliğine, mutluluğuna sevk
edileceğine oranın
insansızlaştırılmasının da, yoksul ve geri
bıraktırılmış olmasının da politikasına
dönüşmüştür. Doksan yıldır o coğrafyada farklı
etnik kimlikten insanların yaşıyor olması beraberinde
yoksulluğu da, açlığı da, işsizliği de
getirmiştir.
Bu sefaletin diz boyu olduğu coğrafyadan
nasibini alan illerden biri de Muş ilidir. Muş ili Türkiye'nin ilk
beş büyük ovasına sahip olmasının yanı sıra
Malazgirt ve Bulanık ilçelerinin ovalarını da dikkate
aldığımızda, kendi büyüklüğündeki 10-15 ilin gıda
başta olmak üzere temel insani ihtiyaçlarını karşılama
potansiyeline sahipken maalesef Muş ilimiz 81 ilin içerisinde sonuncu
olabilme haksızlığını yakalamış
bulunmaktadır. Türkiye'nin, dünyanın gelişmiş 20 ülkesi
içerisinde olmasına, zaman zaman 15-16ncı ekonomik güç olmayla
övünmüş olmasına karşın, maalesef bizim payımıza
düşen açlıktır, yoksulluktur, sefalettir, işsizliktir,
bağlı bulunduğumuz kadim coğrafyadan da göçertme ve göçtür.
Muşun Türkiye'nin 81 ilinin sonuncusu konumunda
olması elbette ki talihsizliktir. Bunda biz siyasetçilerin de
payının olduğunun altını çizmek istiyorum. Türkiyede
gayrisafi millî hasılanın 15 bin dolar olduğu, Kürt
coğrafyasında bunun ortalama olarak 6 bin dolarlar civarında
kaldığı ama Muşun da dâhil olduğu Ardahan, Kars ve
Ağrı illerinde bu oranın 3 bin dolarlar seviyesine indiği
gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Muşun şu anda bir tek
sanayi mamulü, metası, ürünü sadece şeker pancarı, onun
dışında üretim yok, istihdam yok; korkunç ve yoğun bir göç
var, bu göçün ötesinde de bir sefalet var. Bunlar yetmezmiş gibi 6, 7
Ekimde yaşanan, meşru ve demokratik bir kısım taleplerini
dile getirmek, Kobanide yaşanan katliama karşı insani, vicdani
görevini yerine getirmek isteyen insanlara yönelik de ciddi, yoğun bir
hukuk dışı siyasi soykırım operasyonu var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6
Ekimde Muşun Varto ilçesinde Hakan Buksurun öldürülmüş
olmasıyla başlayan olaylar beraberinde kontrolsüz, denetim
dışı bir kısım yapıların demokratik siyaset
yürütücüleri baskıladıkları bir durum da söz konusu. Bunun yol
açtığı yine bir göçme, göçertilme yaşanıyor,
yaşanmaktadır. Muşun genelinde 200 civarında arkadaş
gözaltına alınmış, bunlardan 65i tutuklanmıştır.
Tutuklanan insanların içerisinde yaşlı, engelli raporu sahibi
insanlar olduğu gibi, çocuk diyebileceğimiz 15, 16, 17
yaşlarında insanlarımız var. Molotofun ne olduğunu,
nasıl hazırlandığını, nasıl
atılacağını ya da etkin atılma yöntemini bilmiyor olmalarına
karşın, engelli ve de yaşlı insanlar,
sağlığı elvermeyen insanlar tutuklanmıştır,
şu anda cezaevinin soğuk duvarları arasında
mahkûmiyetlerini gidermenin talihsizliğiyle karşı
karşıya kalmışlardır. Yaşanan olaylardan
hareketle Varto, Malazgirt, Bulanık, Muş merkez ilçemizde birçok
vatandaşımızın artık canına tak etmiş
olmalı ki yine İstanbulun, İzmirin, Mersinin yollarına
düşmüşler, buranın, mega kentlerin ücra köşelerinde
açlık ve sefaletin ama aynı zamanda işsizlik ve asimilasyonist
politikalarını da kurbanı olmaya mahkûm
bırakılmışlardır.
Bu nedenle çözüm sürecini dillendirdiğimiz bu
dönemde bölgeye pozitif, kalkınmaya hizmet edecek yaklaşımlar
beklediğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Dünya Engelliler
Günü hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğluna aittir.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
bugün Dünya Engelliler Günü. Engelsiz bir dünya ve yasaksız bir dünya
temennisiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiyede milyonlarla ifade ettiğimiz engelli
vatandaşlarımız var, elbette ki bununla beraber de birçok
problemleri var. Engellilerin istediği pek bir şey yok, sadece
onları anlamak, sadece onlar ne demek istiyor, nasıl yaşamak
istiyor, bütün meselenin tamamı bunun üzerine kurulmuş.
Bir insan dünyaya engelli gelebilir, daha sonra da
engelli olabilir. Bu engelli olarak dünyaya gelen
vatandaşımızın ilk önce eğitimi,
sağlığı, rehabilitasyonu ve iş istihdamı, daha
sonra da kendi hayatını idame ettirecek, hayati
şartlarını sağlayabilecek o imkânları sağlamak,
bu da devletin görevi.
Eğitimle ilgili birçok problemi var engellilerimizin.
Maalesef üzülerek söylüyorum bunu ben. Daha bugün olmuş, engelliler
kaynaşma okullarında mı okusun yoksa her engel grubuna ayrı
ayrı okullar mı açılsın, bu Hükûmet daha hâlâ buna karar
veremedi; her iki yılda, üç yılda bu kanun, bu yönetmelik ayrı
ayrı değişmekte. Bununla beraber, Engelli, okulunu bitirdikten
sonra bu meslek grubunda çalışabilir mi, bunda çalışamaz
mı, bunun engeli bu çalışmaya, bu devlet kademesinde görev
almaya uygun mu değil mi? maalesef üzülerek söylüyorum, buna hâlâ karar
veremedi.
Engellilerin istedikleri en önemli şey eve
kapalı kalmamak; evden dışarıya çıkmak ama
dışarıya çıktığında da fiziki
şartlarının yerinde olması yani apartman girişlerinde,
toplu taşım araçlarında, dolaşabilecekleri, iş
yerlerinde, çarşılarda, alışveriş merkezlerinde
sağlıklı bir şekilde alışveriş
yapabilecekleri, yürüyüş yapabilecekleri ve kendi ihtiyaçlarını
karşılayabilecekleri bir şekilde hayatlarını
sürdürebilmek. Ama, maalesef görüyoruz ki şu anda bu da
sağlıklı bir şekilde Türkiye şartlarında yerine
gelmiş değil. 2005 yılında 5378 sayılı Kanun
çıktı. Bu kanun belediyelere çok büyük bir yaptırım
getiriyordu. Maalesef o beş yıl içerisinde bu yerine getirilemedi,
bir uzatmaya gidildi. Şu anda o kanunun 7/7/2015 yılında süresi
bitiyor. Bu kanun, fiziksel engelli ve görme engellilerimizin
hayatlarını idame ettirmeleri noktasında belediyelere çok büyük
yaptırımlar getiriyordu ve hapis cezaları vardı ama
görüyorum ki şu ana kadar, şurada kalmış bir altı yedi
ay süreleri, bu süre içerisinde de belediyeler bu konuyla ilgili yakın
ilgi ve alaka içerisinde değiller.
Tabii, bu problemlerin içerisinde en büyük problemleri,
ilgi bekliyorlar, devletten ilgi bekliyorlar. Türkiyedeki engelliler
acınmayı beklemiyor tüm dünyada olduğu gibi. Biz onlara
acımadan hayatlarını nasıl yaşayabilirler, nasıl
hayatlarını idame ettirirler o konuda yardımcı olmamız
gerekiyor. Nasıl olmamız gerekiyor? Buradan
çıkaracağımız yani Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çıkaracağımız kanunlarla olur. Üç yıl önce
engellilerle ilgili bir kanun teklifi verdim. Şimdi diyorum ki, hep
beraber bir araya gelelim -Türkiyede engellilerin problemleri o kadar büyük
değil- birlik beraberlik içerisinde bu kanunları çıkartalım
ve yaşanabilir bir Türkiye hâline getirelim engelliler için.
Şimdi, bununla beraber en büyük olaylarda
engellilere imkân verdiğiniz zaman yapamayacakları iş yok,
gösteremeyecekleri başarı da yok.
Burada spor konusuna da değinmek istiyorum:
Geçtiğimiz 2012de Londrada yapılan olimpiyat ve paralimpiklerde
engelliler çok sayıda madalya aldılar. Eğer bu imkânları
bunlara verirsek bu madalyalar katlanarak devam edecek, dünyada ses getirecek
bir duruma, bir konuma gelecek. Onun için, birlik beraberlik içerisinde
engellilerin bütün problemlerini çözmeye yönelik çalışmalara biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hazırız.
Engelsiz bir dünya dileyerek hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, aynı konuda
söz isteyen Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dünya Engelliler Günü dolayısıyla söz
almış bulunuyorum. Toplumumuzun ayrılmaz bir parçası olan
engelli vatandaşlarımızın hatırlanması
açısından bugünü önemli bir gün olarak görüyoruz. Bu vesileyle,
başta engelli kardeşlerimiz olmak üzere yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Malumunuz olduğu üzere, anayasal ve evrensel
değerler bir yana, engellilerin dertleriyle dertlenmek, bizim örf
adetlerimizde, ananelerimizde ve inançlarımızda açık bir
şekilde ilgilenilmesi gereken konular olarak önümüze
çıkmaktadır.
Engellilik hâli, insanın temel fonksiyonları
açısından günlük hayatını idame ettirebilmesi için eksiklik
olsa da insanî yönden asla bir kusur değildir. Erzurumlu İbrahim
Hakkı Hazretlerinin bir şiirinde Harabat ehline hor bakma
şâkir/Defineye malik viraneler var. dediği gibi, dış
görünüşü itibariyle hor görülen veya engelli olduğu için toplum tarafından
acınarak bakılan pek çok kimse, zengin ve diri bir gönül
yapısıyla Allah katında diğerlerinden çok daha üstün
olabilir.
Hepinizin bildiği gibi, asıl engel bedende
değil zihindedir. Asıl engelli ise Allah tarafından kendisine
verilen sağlığı bir kibir aracı görüp bir gün kendinin
de engelli hâle gelebileceğini düşünmeyenler, kendilerini farklı
görüp başkalarına tepeden bakanlardır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarının on iki yıllık dönemine
baktığımızda engelli vatandaşlarımızın
hak ettikleri hayat şartlarına kavuşabilmeleri, sosyal
yaşama, toplumsal alana ve iş hayatına entegre olabilmeleri için
birçok yasal düzenleme yaptık. Bu doğrultuda, 2005 yılında
Engelliler Kanunu başta olmak üzere çeşitli yasal düzenlemeler
yaptık. 2013te Türk hukuk mevzuatında hakikaten garabet şekilde
duran özürlü, sakat, çürük gibi ifadeleri çıkararak sadece ve sadece
engelli ibaresini koyduk. Aileleriyle birlikte geleceğe daha güvenle
bakabilmeleri için çözümler ürettik, önlerindeki hukuki, sosyal ve fiziki
engelleri peyderpey kaldırdık ve kaldırmaya devam edeceğiz.
Sokakları, toplu taşıma araçlarını ve kamu
hizmetlerinden engelli kardeşlerimizin istifade edebilecekleri
şekilde gerekli düzenlemeleri yaptık. İş gücüne
katılmalarını teşvik ettik. Bu noktada iş çevrelerine
engelli eleman çalıştırmaları kaydıyla birçok imtiyaz,
birçok imkân verdik ve birçok harcamayı devlet bizzat kendisi
karşılama görevini üstlendi. Değişik branşlarda
engellilerin istihdamına önem verdik. İlk defa iktidarımız
döneminde 1.300ün üzerinde engelli kardeşimiz öğretmen olarak
atanmıştır. Diğer mesleklerde de mutlaka engelli
kardeşlerimizin o mesleği yapmayla ilgili engeli
olmadığı sürece istihdam edilmesinin önü açılacaktır
ve açılmaya da devam edecektir.
Aynı şekilde engelli kardeşlerimizle
ilgili baktığımızda, 2002 yılında 5 bin
civarında devlet memuru engelli kardeşimiz mevcutken bugün bu
sayı 34 bine çıkmıştır. Bu 7 kat gibi bir rakam yine
iktidarımız döneminde kamuda istihdamı
artırmıştır.
Yine özel eğitim kurumlarında birçok engelli
kardeşimizin eğitim almaları noktasında imkân
sağladık ve özel okullarda almış oldukları bu
eğitimin bedelini de devletimiz bizzat kendisi
karşılamıştır.
Yine, engelli evlatlarımıza eğitim
alanında kendilerine uygun bir şekilde görme, işitmeyle ilgili
gerekli eğitim dokümanları devlet tarafından
karşılanmış ve bilâbedel verilmiştir.
Sporda engelleri kaldırmak amacıyla politika
belirledik, sokakları, toplu taşıma araçlarını ve kamu
hizmet binalarını engelliler için yeniden düzenlemeye
başladık. Görme engelli vatandaşlarımıza gören göz
cihazlarını armağan ettik. Engellilere pozitif
ayrımcılığı anayasal düzenlemeyle Anayasa güvencesi
altına aldık.
Saygıdeğer milletvekilleri, Malatya
ölçeğine baktığımızda da 5.084 engelli vatandaşımıza
evde bakım ücreti olarak ayda 760 lira, yaklaşık yılda 42
milyon lira ödeme yaptık. Yine, 189 engelli
vatandaşımızı bedeli devletimiz tarafından
karşılanarak özel bakım evlerine yerleştirdik. Yine,
Malatyamızda aynı şekilde Engelli Yaşam Merkezi üç aya
kadar tamamlanıp milletimizin hizmetine, engelli kardeşlerimizin
hizmetine sunulacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime son verirken zihinlerdeki ve kalplerdeki engellerin
kalktığı bir dünyaya hep birlikte ulaşmak dileğiyle
tüm engelli kardeşlerimizin Engelliler Gününü kutluyor, engelsiz bir
dünyada buluşmak ümidiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü bugün. Dünya
nüfusunun yaklaşık yüzde 15i, ülke nüfusumuzun yüzde 13ünün engelli
olduğu günümüzde engellilerin sağlık başta olmak üzere her
türlü kamusal erişime kolayca ulaşabilmeleri, fırsat ve
olanakların sunulması Parlamentomuzun öncelikli görevi
olmalıdır. Eğitim sistemimizde neredeyse yok sayılma
noktasına gelen engelli öğrencilerimize yeni bir bilimsel
yaklaşımla eğitime erişim imkânı sağlanmalı,
okul binaları, derslikler göstermelik şekillerle değil içerikle
yeniden dizayn edilmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak engelli
vatandaşlarımızın yaşamlarını engelsiz hâle
getirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinde atılacak her adıma
kayıtsız şartsız destek vereceğimizi beyanla tüm
engelli vatandaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi adına
saygılarımızı sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Buldan, buyurun.
2.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
3 Aralık günü 1992den bu yana Birleşmiş
Milletler tarafından Uluslararası Engelliler Günü olarak kabul
edilmiştir.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiyede 8
milyon 431 bin 937 engelli vatandaş vardır, bu da nüfusun yüzde 13üne
denk gelmektedir.
Bugün engellilerin ülkemizde
karşılaştıkları sorunlar oldukça fazladır. Engellilerin
karşılaştığı sorunların başında
istihdam gelmektedir. Türkiyede her 5 engelliden yalnızca 1i iş gücü
piyasasında yer almaktadır. Çalışabilir durumdaki
engellilerin işgücünden ülke ekonomisinin yararlanmasını
sağlayacak bir istihdam politikası oluşturulmalı ve
kararlılıkla uygulanmalıdır.
Haklar ve özgürlükler engellilerin erişimine ve
kullanımına uygun değildir. Bu nedenle tüm kamu
alanlarının en kısa sürede engellilerin erişebileceği
biçimde düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Eğitimde karşılaştıkları
engeller nedeniyle engellilerin yüzde 21i okur yazar değildir, sadece
yüzde 7si lise, yüzde 2si üniversite eğitimini tamamlamaktadır.
Eğitim sistemi ve müfredat engelli olmayanlar için planlanıp
uygulanmaktadır. Eğitimdeki bu ayrımcılığa bir
son verilmelidir.
Sağlık alanında da engellilerin
karşılaştıkları sorunlar mevcuttur. Özellikle protez
ve diğer medikal cihazların ücretleri oldukça yüksek olup çok az bir
miktarı SGK tarafından karşılanmaktadır.
Çalışamayacak durumdaki engeliler
başkalarına muhtaç duruma düşürülmeden,
başkalarının istismarına uğramadan
yaşayabilecekleri koşullara kavuşturulmalıdır. Bu
amaçla, çalışamayan tüm engellilerin insan onuruna yaraşır
bir yaşam sürdürebilmesine yeterli aylık
bağlanmalıdır.
Engellilerin insan hak ve özgürlüklerinden tam ve
eşit olarak yararlanabilmelerini, toplum hayatına etkili bir
şekilde katılabilmelerini, toplumla bütünleşebilmelerini,
fırsat eşitliğinden istifade edebilmelerini sağlamak ve
engellilere yönelik her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek
devletin yükümlülüğündedir.
Bu nedenle, Halkların Demokratik Partisi olarak bir
kez daha Devlet engellilerin yaşadıkları sorunların
giderilmesine dönük etkili çalışmalar yürütmelidir. diyor,
teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Pakistan Ulusal Meclisi Savunma
Komitesi Başkanı Shaikh Rohale Asghar
başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 21/11/2014 tarihli
83 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1659)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 21/11/2014 tarihli ve 83 sayılı Kararı ile
Pakistan Ulusal Meclisi Savunma Komitesi Başkanı Shaikh Rohale Asghar
başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/03/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7'nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21
milletvekilinin, Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşı ile Bediüzzaman
Saidi Nursi, Seyit Rıza, Şemdinanlı Seyit Abdulkadir ve
oğlu Seyit Muhammed, Dr. Fuat ve Erbilli Şeyh Esad Efendinin mezar
yerleriyle ilgili Başbakanlık, Genelkurmay
Başkanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatı
arşivlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1158)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
29 Haziran 1925 günü Diyarbakır Dağkapı
Meydanında idam edilen Şeyh Said Efendi ve 46 arkadaşı ile
Bediüzzaman Said Nursi, Seyit Rıza, Şemdinanlı Seyyid Abdülkadir
ve oğlu Seyyid Muhammed, Dr. Fuat ve Erbilli Şeyh Esad Efendi'nin
mezar yerleri bugüne kadar ailelerine teslim edilmemiştir. Bu konuda
Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Milli
İstihbarat Teşkilatı arşivlerinin incelenmesi ile ilgili
olarak Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe
Şeyh Said İsyanı olarak
adlandırılan 1925 olaylarının ardından Şeyh Said
Efendi ve 46 arkadaşı beraber Diyarbakır Dağkapı
Meydanında idam edilmişlerdir. Şeyh Said Efendi ve
arkadaşlarının ( Melekanlı Şeyh Abdullah, Vartolu
Halid Beg'in oğlu Kamil Beg, Palulu Şeyh Şerif, Fakih Hasan
Fehmi, Çapakçur Müftüsü Şeyh İbrahim, Hanili Salih Beg ve
diğerlerinin) mezarlarının nerede oldukları hâlâ
bilinmemektedir. Hatta Şeyh Said Efendi'nin kişisel eşyaları
dahi ailesine teslim edilmemiştir. Şeyh Said İsyanı
hakkında İstiklal Mahkemeleri tutanakları açık
olmadığı için bilgiler sınırlı kalmaktadır.
Mahkemenin üyelerinden Avni Doğan, bir gencin Türkçe bilmediğini ve
kendisini savunamadığından dolayı idam cezası
verdiklerini daha sonra Dünya gazetesine verdiği mülakatında
açıklamaktadır. Dönemin İstiklal Mahkemesi Savcısı
Ahmet Süreyya 25 Temmuz 1957'de Dünya gazetesine verdiği mülakatta
vasiyetini, kişisel eşyalarını ve bir miktar
parasını kendisine teslim ettiğini, kendisinin de
İçişleri Bakanlığına ilettiğini
yazmıştır. Fakat ne emniyet kayıtlarında ne de jandarmanın
arşivinde Şeyh Said'in kişisel eşyalarına ait bir
belgenin olmadığı, mirasçılarına yetkililer
tarafından 2009'da belirtilmiştir.
Bediüzzaman Said Nursi de 23 Mart 1960'da
Şanlıurfa'da vefat etmiştir. Urfa'daki Halil-ür Rahman
Dergâhı'na defnedilmiş, ancak 12 Temmuz 1960'da 27 Mayıs darbesi
hükûmetinin emriyle mezarı yıktırılmış ve
açıklanmayan bir yere nakledilmiştir. Bugün sevenleri
mezarının nerede olduğunu bilmemektedirler.
Seyit Rıza, Elâzığ merkezinde bulunan
Buğday Meydanı'nda idam edilmiştir. Kendisiyle birlikte idam
kararı verilen kişi sayısı 7'dir ve 15 Kasım 1937 günü
idamlar infaz edilmiştir. Rivayetlere göre naaşı Harput
Yolu'ndaki eski bir Ermeni mezarlığına veya şu anda
Elâzığ içinde bulunan 1800 Evler olarak adlandırılan
cezaevi yanına gömülmüştür. Ama herhangi bir kesinlik bulunmamakta ve
mezarı hâlen bilinmemektedir.
Şemdinanlı Seyyit Abdülkadir Efendi,
Nakşibendi Şeyhi Ubeydullah Nehri'nin oğludur. 1910
yılında Osmanlı Danıştay
Başkanlığı yapmıştır. İdam edilenler
arasında oğlu
Seyyit Muhammet de bulunmaktadır. 27 Mayıs 1925 yılında
Şeyh Said Olayında idam edilmişlerdir ve yine
mezarlarının yeri bilinmemektedir.
İsmi belirtilen tüm bu kişilerin mezar
yerlerinin ailelerine ve sevenlerine verilmemesi hem İslam'a ve
uluslararası sözleşmelere hem de vicdani tüm değerlere
aykırıdır. Cenevre Ek 1 Protokolünde kayıp ve ölü
kişiler kısmında söz konusu ölen kişilere ve bu
kişilerin kalıntılarına saygı gösterilmesi, bu tür
kişiler için ayrılan mezarlık alanlarına saygı
gösterilmesi, ölenlerin kalıntılarının ve kişisel
eşyalarının yakın akrabalarının isteği
üzerine iade edilmesinin kolaylaştırılması gibi kavramlara
değinilmektedir. İslam hukukunda ise
Düşmanınızın cesedine bile gayriinsani davranılamaz.
denilmektedir. Cesedin ortada bırakılamayacağı ve mutlaka
gömülmesi gerektiği söylenmektedir. Ve en önemlisi de karşı
tarafın istemesi durumunda iade edilmesi gerektiği
vurgulanmaktadır.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Barış ve Demokrasi
Partisinin etkinliklerine kolluk kuvvetleri tarafından yapılan
müdahalelerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1159)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Barış ve Demokrasi Partisi olarak gerek
geleneği olduğumuz siyasi partiler gerekse de BDP olarak
gerçekleştirdiğimiz tüm etkinlikler yasaklanmakta veya emniyet
güçleri tarafından sert müdahalelere maruz bırakılmaktadır.
Anayasal haklarımızın bile kullanılması engellenmeye
çalışılarak partililerimiz ve halkımız kriminalize
edilmek istenmektedir.
Partimizin yaptığı her etkinliğe
kolluk kuvvetleri tarafından yapılan saldırıların
kaynağının belirlenmesi, bu saldırıların
artı ölümlere sebebiyet vermesinin engellenmesi, bu saldırılar
sonucu ortaya çıkan ölümlerin ve yine bu saldırılar sonucu
emniyet güçleri tarafından yapılan anayasal ihlallerin
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
İdris
Baluken
BDP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Parti geleneğimiz siyasal alanda var olduğundan
beri sistematik baskı ve şiddete maruz
bırakılmaktadır. Bu uygulamalar birçok kez kolluk kuvvetlerinin
yasal sınırları da aşarak gerçekleştirdiği
yaralama veya ölümle sonuçlanan uygulamalar hâlini almaktadır.
Geçmişten beri partimize ve partililerimize uygulanan bu şiddet,
uygulayanlar ve karar alıcıların herhangi bir cezaya tabi
tutulmaması sonucu artarak devam etmektedir.
Anayasal hak olan basın açıklamalarına
bile tahammül edilmemesi Hükûmetten ayrı olarak devlete bağlı
olan kolluk kuvvetlerinin partimize karşı kamusal
tarafsızlıktan yoksun olduğunu göstermektedir. Bu noktada
Hükûmet partisi de partimize karşı siyasi rakip hukukundan çok
düşman hukukunu işletmeyi tercih etmektedir. Hükûmetin bu tavrı
ise gerek kolluk kuvvetlerinin gerekse de militarist grupların
tavrına yansımaktadır. Birçok saldırı esnasında
kendini koruyan partililerimiz ve halkımız meşru savunmalarına
rağmen gözaltına alınıp tutuklanmaktadır.
AKPnin ustalık dönemi milliyetçiliği aşan
söylemleri ve politikaları sonucunda partimizin neredeyse tüm
etkinliklerine kolluk kuvvetlerinin saldırdığına şahit
olmaktayız. Çocuk da olsa kadın da olsa gereğini yapın.
zihniyetinin ürünü olan bu saldırılar, 1980 askerî darbesinin ürünü
olan kanunları bile hiçe sayıp daha fazla darbeci bir zihniyete
sahiptir. Sadece son bir yıl içerisinde BDP olarak
yaptığımız demokratik eylemlerin tümüne kolluk kuvvetleri
tarafından saldırı düzenlenmiş, bu saldırılarda
birçok partilimiz yaşamını yitirmiş ya da ağır
yaralanmıştır. Ayrıca yapılan saldırılarda
milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ve diğer
seçilmişlerimiz kolluk kuvvetleri tarafından açık olarak hedef
alınmıştır. Bu hedef alma sonucunda Türkiye siyasal
hayatına yeni istatistikler, milletvekillerinin kolluk kuvvetleri
tarafından darbedilmesi başlığı altında
giriş yapmıştır.
Partimizin 14 Temmuzda Diyarbakır'da
gerçekleştirdiği yürüyüş ve basın açıklamasında
tüm dünyanın gördüğü üzere polis terörü yaşanmış, yine
açlık grevlerinin sonlandırılması için yapılan
etkinliklerde de düşman hukukunu aratır müdahaleler
gerçekleştirilmiştir. Partimizin çalışmalarını
engellemeye yönelik bu saldırıların yeni ölümlere sebebiyet
vermesinin önüne geçmek, partimize uygulanan düşman hukukunun
zihniyetlerden atılmasını sağlamak ve kolluk kuvvetlerinin
anayasal ihlallerini belirlemek amacıyla bir Meclis
araştırması talep ediyoruz.
3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, öğretim elemanlarının
çalışma şartlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1160)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Geleceğimizin umudu gençlerimizin yetişmesinde
önemli bir yere sahip olan akademisyenler, büyük bir özveriyle fakülte,
enstitü, yüksekokul, konservatuar ve meslek yüksekokullarında dersler
vererek gençlerimizi yetiştirmekte, onları bilimin
ışığında aydınlatarak topluma
kazandırmaktadırlar.
Akademisyenlik uzun ve meşakkatli bir yoldur. Dört
yıllık üniversite diplomasına sahip olan pek çok gencimiz
mühendis, mimar veya müfettiş olurken, akademisyen olmayı aklına
koyanın yolu, mezun olduktan sonra daha yeni başlamakta ve dil, ALES
gibi zorlu sınavları kazanarak doktor unvanı alabilmek için
beş yıl daha okumak zorunda kalmaktadır. Akademisyen
adayının üniversiteye adım atmasıyla birlikte doktor
unvanını alabilmesi için ortalama on-on iki yıl geçmektedir. Bu
kişilerin ilk, orta ve lise eğitimlerini de eklediğimizde
ömürleri okumakla geçmekte, birçoğu bilim adamı olma uğruna
evliliğini ertelemekte, çocuk sahibi olmaktan bile vazgeçerek
hayatlarının en güzel çağını eğitim ve bilim için
harcamaktadırlar.
Bu kadar özveri sonucunda
bilim insanı olabilen öğretim elemanları maalesef ülkemizde hak
ettikleri konuma kavuşturulamamış ve birçok kamu
çalışanından daha düşük ücret almaya mahkûm
edilmişlerdir. Kariyer sahibi olan bu insanlarımız maalesef
yıllardır yaşadıkları bu olumsuz durumu gurur meselesi
yaparak dile getirmekten bile çekinmektedirler. Onlar bilim
insanlığını para için, şan şöhret için
değil, ülkesine faydalı bir insan olmak için yapmaktadırlar.
Bu kadar özveriye sahip akademisyenlerimizin
sorunlarını çözmek ülkemizin geleceği için büyük önem
taşımaktadır. Geleceğimizi şekillendirecek olan
gençlerimizi eğiten öğretim elemanlarının geçim derdiyle
uğraşmaması, tamamen bilimsel çalışmalara kendilerini
adamaları gerekmektedir.
Türkiyede 188 devlet ve vakıf üniversitelerinde
bulunan yaklaşık 4 milyon 353 bin üniversite öğrencimizin
eğitimini yaklaşık 118 bin akademik personel üstlenmiş
bulunmaktadır. Bu akademik personel her yıl milyonlarca gencimizi
mezun etmekte, onları iş hayatına hazırlamakta, vatana
millete hayırlı bir evlat olması için büyük çabalar harcamakta,
bu telaşlarla kendi sorunlarını unutmaktadırlar.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun
her ay rutin olarak yapmış olduğu araştırmaya göre
2012 Eylül ayında 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 949, yoksulluk sınırı ise 3.092 TL olarak
tespit edilmiştir. Bu veriler ışığında üniversite
öğretim elemanlarımızın neredeyse yüzde 86'sı
yoksulluk sınırının altında ücretle
çalışmaktadır. Aldıkları ücretle geçinmeleri, bilimsel
çalışma yapmaları imkânsız hâle gelmiştir. Dünyadaki
meslektaşlarıyla kıyaslandığında 3-4 kat daha az
maaş aldıkları ortaya çıkmaktadır.
Ne yazık ki Türkiyede en saygın mesleklerden
biri olan ve büyük özveri gerektiren üniversite hocalığı,
toplumsal saygınlığını çok büyük ölçüde yitirmeye
başlamış, onlar asli görevleri olan bilimsel
araştırmalarını yapamaz duruma gelmişlerdir. Birçok
ülke, bilim insanının omuzlarındaki yükü maddi ve manevi olarak
azaltmış olmasına rağmen bizde yıllardır
derinleşen sorunlar maalesef düzeltilmemiştir. Öğretim
elemanlarımızın sırtındaki yükü azaltarak bilimsel
çalışma koşullarını ve özlük haklarını
düzeltecek tedbirlerin ivedi olarak alınması gerekmektedir.
Yukarıda kısaca
özetlenen bilgiler ışığında öğretim
elemanlarımızın çalışma şartlarının
dünya ülkeleriyle kıyaslanabilecek düzeyde olması, omuzlarındaki
yüklerinin bir nebze de olsa hafifletilebilmesi ve aylık ücretlerinin
kariyerlerine uygun bir hâle getirilmesi amacıyla TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri ile Anayasanın
98inci maddesi gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) İzzet Çetin (Ankara)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) Kazım Kurt (Eskişehir)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Haydar Akar (Kocaeli)
8) Tolga Çandar (Muğla)
9) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
10) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
11) Muharrem Işık (Erzincan)
12) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
13) Ali Serindağ (Gaziantep)
14) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
15) İhsan Özkes (İstanbul)
16) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17) Ramis Topal (Amasya)
18) İdris Yıldız (Ordu)
19) Umut Oran (İstanbul)
20) Mahmut Tanal (İstanbul)
21) Bülent Tezcan (Aydın)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Veli Ağbaba (Malatya)
24) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2013 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşme gün ve saatleri ile konuşma
sürelerine ilişkin bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına; Genel Kurulun çalışmalarına 23 Aralık
2014 Salı gününden başlamak üzere on üç gün ara verilmesine; gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 432, 466, 605, 104, 440, 267, 420,
202, 495, 160, 569, 573, 602, 625, 626 ve 648 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
bu kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve
21inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 6 Ocak
2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 7 ve 8 Ocak 2015
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri
arasında çalışmasına ilişkin önerisi
Tarih: 3/12/2014
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 3/12/2014 Çarşamba günü yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa Elitaş Mehmet
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf Halaçoğlu İdris
Baluken
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yanlış okudunuz, Barış ve Demokrasi
Partisi değil, Halkların Demokratik Partisi.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan, ara verelim.
Bence bunu düzeltmek lazım, böyle yazılıyorsa bile. Orada BDP
yazıyor ise öyle bir parti yok, geçersiz olur bu şekliyle.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ara verelim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: :Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun önerisini okutuyorum:
1.- Danışma Kurulunun,
2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının 1inci ve 2nci sıralarında
yer almasına; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin
dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin
hesap kanunu tasarılarının maddelerinin oylanmasına; Genel
Kurulun çalışmalarına 23 Aralık 2014 Salı gününden
başlamak üzere on üç gün ara verilmesine; gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında
bulunan 432, 466, 605, 104, 440, 267, 420, 202, 495, 160, 569, 573, 602, 625,
626 ve 648 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve
21inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 6 Ocak
2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 7 ve 8 Ocak 2015
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri
arasında çalışmasına ilişkin önerisi
Tarih: 3/12/2014
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 03/12/2014 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Mehmet
Akif Hamzaçebi
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf
Halaçoğlu İdris
Baluken
Milliyetçi
Hareket Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1. - 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 10/12/2014
Çarşamba günü saat 13.00'te başlanması ve bitimine kadar, resmî
tatil günleri dâhil her gün saat 11.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve
görüşmelerin on üç günde tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son
günü olan 22/12/2014 Pazartesi günü görüşmelere saat 13.00'te
başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
2. -
Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına
yapılacak konuşmaların (Hükûmetin sunuş konuşması
hariç) birer saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir) kişisel konuşmaların ise onar dakika ile
sınırlandırılması,
3- Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin 9 turda tamamlanması, turların bitiminden sonra
bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanması,
4 - İç Tüzükün
72nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde gruplar ve
Hükûmet adına yapılacak konuşmaların 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve
8inci turlarda seksener dakika, 7nci turda altmış beş dakika,
9uncu turda ise elli dakika -bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir- kişisel konuşmaların
beşer dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç
Tüzükün 61inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye
söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,
5- Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin on
dakika soru, on dakika cevap olarak sınırlandırılması,
6 - Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete birer saat süreyle söz
verilmesi -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir- İç Tüzükün 86ncı maddesine göre yapılacak
kişisel konuşmaların beşer dakika olması,
7- Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına 23 Aralık 2014 Salı gününden başlamak
üzere on üç gün ara verilmesi,
8- Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 432, 466, 605, 104, 440, 267, 420, 202, 495, 160, 569, 573, 602, 625,
626 ve 648 sıra sayılı kanun tasarılarını bu
kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve
21inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
9- Genel Kurulun 6 Ocak 2015 Salı günkü
birleşiminde 15.00-21.00, 7 ve 8 Ocak 2015 Çarşamba ve Perşembe
günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında
çalışması önerilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN Lehte mi, aleyhte mi istiyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Aleyhte istiyorum.
BAŞKAN Başka söz talebi? Yok.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bütçe, hükûmetin bütün
faaliyetlerinin görüşüldüğü,
tartışıldığı bir hesap hülasasıdır.
Bunun enine boyuna görüşülmesi, tartışılması ve bu
konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir ama maalesef, bütçeler, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yeteri kadar tartışılmıyor. Bu
bütçelerin ön incelemesini, denetimini yapan Sayıştay da maalesef son
zamanlarda gerekli denetimi yapmıyor. Ayrıca da Parlamentonun burada
verdiği ödeneklere de AKP iktidarı zamanında riayet edilmeden
hep ödenek üstü harcamalar yapılıyor ve dolayısıyla da
kimse burada hesap sormuyor. Evvela, Sayıştay, KİT Komisyonunda
da olduğum için, orada getirdiği denetim raporlarında tespit
edilen yolsuzlukların büyük bir kısmı maalesef bu
Sayıştay Başkanı Başkan olduktan sonra orada bir üst
denetim kurulu kurmuş ve orada çoğu çıkarılıyor,
kamuoyundan gizleniyor. Dolayısıyla burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ne komisyonlarda ne Genel Kurulda bu bütçeyle ilgili gerekli denetim
yapılmıyor.
Bir de arkadaşlar, gerçekten Türkiye artık
zıvanadan çıkarılmış bir yönetim tarafından
yönetiliyor. Şimdi, bakın, bir Anayasa Mahkemesi
çıkmış hiç sebep yokken
Yani daha doğrusu, Anayasa
Mahkemesi, karar vereceksen ver kardeşim! Çıkıp da önceden Ben,
işte hak ihlali vardır, bu konuda karar vereceğim. demeye gerek
yok. Bu tamamen gündemi değiştirmeye yönelik AKPye yapılan bir
yardımdır ama arkasından bir Anayasa Komisyonu Başkanı
çıkıyor, diyor ki: Biz bu Anayasa Mahkemesi kararını
tanımayacağız. Bu Anayasa Mahkemesini
kaldıracağız. Tayyip Erdoğan çıkıp diyor ki:
Biz bu kararı tanımayacağız. Kimse bizi dizayn edemez.
Bakın, sayın milletvekilleri -biraz önce de
yaptığım konuşmada- 2002 yılında yapılan
seçimlerinde AKP yüzde 34 oy almıştı, Doğru Yol Partisi
yüzde 9,7 oy almıştı. Doğru Yol Partisi tek milletvekili
sokmadı Parlamentoya ve AKP 366 tane milletvekili Parlamentoya soktu.
Şimdi aklı olan, vicdanı olan hiçbir kimse
barajı savunur mu ve bu Meclisin hakiki temsil edildiğini savunur mu?
Ben o zaman milletvekili seçildim ama partim barajı
aşmadığı için beş sene parlamenterlik görevim elimden
alındı ve hak ihlaline maruz kaldım. Böyle bir şey olur mu?
Şimdi, deniliyor ki: Efendim, bakın, eğer
baraj olmasa bugün AKPnin 50nin üzerindeki milletvekili AKPde değil
başka partilerde olurdu. Dolayısıyla, bu, milletvekili
makamını gasptır. Hukuka aykırı olarak yapılan
bir gasptır. Dolayısıyla, AKP de bugün iktidarda değildi.
Hâlâ birileri çıkıyor ki, efendim, millî iradeden,
egemenlikten bahsediyor. Şimdi, Tayyip Bey geçmişte diyordu ki: Kim
egemenlik kayıtsız şartsız milletin diyorsa, bu, boş
bir laftır. Egemenlik kayıtsız şartsız
Allahındır. Şimdi, nasıl olmuşsa, sonradan diyor ki:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yarına ne
diyeceği belli değil.
Arkadaşlar, Türkiye, maalesef, hukukuyla,
eğitimiyle, devlette yapılan yolsuzluklarıyla tamamen
yaşanmaz bir ülke hâline, bir despotizm yönetimi hâline
dönüştürülmüştür.
Şimdi, bugün, yine Tayyip Bey konuşuyor:
Efendim, bu sarayla ilgili birtakım insanlar birtakım şeyler
söylüyorlar. Bizi hiç ilgilendirmez. Yani bu sarayın
yapılmasında yolsuzluk yapılmıştır, usulsüzlük
yapılmıştır
Bu sarayı nasıl vermiştir Tayyip
Erdoğan ihaleye? Maliyet artı kâr esasına göre vermiştir.
Daha bu kâr kaçtır, yüzde kaçtır, maliyet kaçtır,
incelenmediği için
Sayıştayın 2013 hesaplarında, bir
kalemde, bu sarayın yapılmasında 1,5 milyon liralık
mükerrer bir ödeme yapıldığı tespit edilmiş ama daha
bu çok az.
Şimdi, bakın, bugün Mimarlar Odası
sormuş TOKİye Bu ne kadara mal olmuş? Diyor ki: Bu devlet
sırrıdır, açıklayamayız. Bakın, ben dün burada
söyledim, yine söylüyorum: Bu sarayın maliyeti 5 milyar yani 5 katrilyonu
geçer. Çünkü beş sene burada, işte, kendi yandaşlarına
verilmiş bu. Bir sene bir tarafına bir bina yapacaklar, ertesi sene
bir başka bina yapacaklar. Mobilyalar -kendi adamları-
İtalyanlardan ve başka yerlerden getirilecek ve millet işsizlik
adı altında inim inim inlerken ama maalesef birileri saray
hayatı hastalığına tutulmuş, sarayda yaşayacak.
Şimdi, sayın milletvekilleri, her gün 5-6 tane
vatandaş bana telefon ediyor. Ya, açız kardeşim, iş yok.
diyor. Özellikle AKP iktidarı yani, işte, Alevi
açılımı diyor, şu diyor fakat Alevi inançlı vatandaşları
işe almıyor, bunu defalarca söyledim. Bakın, imtihanlarda Alevi
inançlı insanların hiçbirisi işe alınmıyor. Bu büyük
bir zulümdür, büyük bir vicdansızlıktır. Bu ayrımcılık
yapılmaması lazım. Şimdi, Alevilerin inançları
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: Alevilere karşı
ayrımcılık yapıyorsunuz işe alma konusunda, ibadet
yerlerinin masraflarının ödenmesi konusunda.
Şimdi Çamlıcada bir cami yapılıyor.
Tayyip Erdoğan burada büyük bir cami yapıyor ve bu caminin büyük
parası
Arkadaşlar, daha geçen sene mi, evvelsi senemi bir kanun
çıkardılar burada, dediler ki: Gelir ve kurumlar vergisi
mükellefleri devlete verecekleri, beyan edecekleri kazançları buraya beyan
etmeyebilirler ve ibadet yerlerine bağışta bulunacaklar. Ve
tamamını masraf kabul ediyor. Soruyoruz şimdi Maliye
Bakanına: Bu caminin yapılmasına hangi gelir ve kurumlar vergisi
mükellefi ne miktarda bağışta bulundu?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, sen ne
konuşuyorsun, sen çocuklarının mal varlığını
bir açıkla.
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla,
arkadaşlar, burada yapılan hep gizli şeyler.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen ne
konuşuyorsun sen? Çocuklarının mal varlığını
anlatsana.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, sen gel, ben sana
anlatırım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen çocuğunun
mal varlığını anlatsana burada.
KAMER GENÇ (Devamla) Tamam, anlatırım sana.
Şimdi, arkadaşlar, bunlar hep böyle geliyor,
yolsuzluklarını söylediğim için engellemeye
çalışıyorlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Madem mert
adamsın, anlatsana ya. Sen kendi mal varlığını
anlatsana ya.
KAMER GENÇ (Devamla) Tamam, şimdi, Tayyip
Erdoğan da, sen de, baban da, onlar da gelsin mal
varlıklarını açıklasın, ben de açıklarım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Mal
varlığını anlat.
BAŞKAN Sayın Can, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
burada, kamuoyunun gözü önünde hep gerçekler saklanıyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen
malvarlığının hesabını ver!
KAMER GENÇ (Devamla) Ya düşünebiliyor musunuz, bir
Yahudi bir kiliseye istediği bağışta bulunuyor, bir
sinagoga istediği bağışta bulunabiliyor ama Alevi
vatandaş cemevi yapmak için yaptığı
bağışı masraf yazamıyor. Bu, büyük adaletsizlik.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen kaç Aleviyi
işe aldın? Kaç Alevinin işini yaptın, söylesene.
KAMER GENÇ (Devamla) Ayrıca değerli arkadaşlar,
bu memlekette eğer hukuk varsa hukuka herkes saygı gösterecek.
Şimdi, Burhan Kuzu ile Tayyip Erdoğan Anayasaya sadakat
göstereceğine namusu ve şerefi üzerine yemin etmediler mi? Şimdi
Anayasa Mahkemesi eğer seçim barajını kaldırırsa
tanımayız. diyor. Peki, Tayyip Erdoğan ve Burhan Kuzuya sormak
istiyorum
Yani şimdi, seni Cumhurbaşkanlığı
makamında tutan ve Burhan Kuzuyu da Anayasa Komisyonu
Başkanlığında tutan, oraya getiren bu Anayasadır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yüzde 52 getirdi,
yüzde 52
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla Bu
Anayasanın bir hükmünü ben tanımıyorum. dediğin zaman,
sen de gayrimeşru duruma düşüyorsun. O zaman hukuk denilen
şeyi yok edersen, o zaman kardeşim, sen hukuku tanımıyorsan,
eşkıyalar hukuku tanımaz, eşkıyalar Anayasayı
tanımaz. Ben bunu tanımam hesabıma gelmediği zaman
Beyler, bakın, eğer yiğitliğiniz
varsa, barajı kaldıralım. Herkes gelsin, burada, halk temsil
etsin. Ama siz gayrimeşru makamlarla Hükûmeti yönetiyorsunuz. Ya, demin de
dediğim gibi, aklı olan, vicdanı olan hiç kimse barajı
savunamaz yahu!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, nasıl
konuşuyorsun? Sen mert adamsan mal varlığının
hesabını versene!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Ramazan, o helal, sen
haramları sor.
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle bir barajla, sen o
barajın getirdiği gasplarla, hırsızlıklarla Türkiye
Büyük Millet Meclisinde milletvekili makamını işgal ediyorsun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Cumhurbaşkanı ilk turda seçilirse kendini yakacaktın hani?
KAMER GENÇ (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Hükûmeti işgal ediyorsun. Dolayısıyla bu yapılan gasp ve
işgaller nedeniyle bu devlet, arkadaşlar, sağlıklı
yönetilmiyor.
Bakın, İstanbul Belediye Başkanı
Arkadaşlar, İstanbul Belediye Başkanı
yaptığı köprü, yol, kavşağı, meydan
düzenlemesiyle ilgili olarak Kamu İhale Kanununa göre ihaleleri açık
ihaleyle vermesi lazım gelirken, bu, pazarlıkla kendi adamlarına
veriyor. Hakkında İçişleri Bakanı soruşturma izni
vermiyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen
gayrimenkullerinin hesabını ver.
KAMER GENÇ (Devamla) Bunun üzerine Danıştaya
gidiyor, Danıştay bunu bozuyor. Danıştay bozma kararı
üzerine ne yapıyor? Getiriyorlar, savcı bu bozma kararına
uymuyor. Yeniden ağır ceza mahkemesine gidiyor, tekrar ağır
ceza mahkemesi iade edince bu defa savcı tutuyor AKPli bir müteahhidi
bilirkişi tayin ediyor
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, hadi bir git
Allah aşkına ya!
KAMER GENÇ (Devamla)
ve diyor ki: Burada devletin
zararı yok. Savcılar karar vermiyor. İşte, fezlekelerde
Bakın, İstanbul emniyet müdür muavinlerinden Ali Fuat Yılmazere
Tayyip Erdoğan 500 tane maaş ikramiye verdi, 500 arkadaşlar,
şimdi onu içeriye atmış.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, git işine
oradan, git ya! Ne konuştuğunu bilmiyorsun sen ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, böyle bir keyfî yönetim olur
mu? Sen bir emniyet müdürüne 500 adet maaş ikramiye veriyorsun, ondan
sonra onu içeriye atıyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? İşte, keyfîlik bu! (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, sen ne
konuştuğunu bilmiyorsun ya! Sen şu mal
varlığının hesabını ver, gayrimenkullerin
hesabını ver!
BAŞKAN Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Sayın
Başkan, bu adam ben her konuştuğumda bundan bahsediyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen gayrimenkullerin
hesabını ver!
BAŞKAN Sayın Can, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben mal
varlığımın hesabını veririm.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Çık, ver!
KAMER GENÇ (Tunceli) Herkes yiğitliği varsa
burada
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yiğit adamsan gayrimenkullerin
hesabını ver, konuşma be!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yiğit adam önce
çaldıklarının hesabını verecek,
çaldıklarının!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Genç, oturunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Çıkıyorsun,
iftira ediyorsun be!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çalınanların
hesabını vereceksin, sonra hesap soracaksın!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Helalin arkasını
arıyorsunuz, haramın arkasını arayın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hesap sormak en son size
yakışır! Hırsızlıkların hesabını
verin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı AK PARTİ iktidarının
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Çaldıklarınızın hesabını vermeden hesap
soramazsınız!
BAŞKAN Sayın Bostancı,
anlaşılmıyor.
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, her gün geliyor, orada
oturuyor, bana Hesabını ver. diyor. Yahu, ben vereyim ama sen
hesabını ver, sen; Tayyip Erdoğan versin, Tayyip Erdoğan!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Otur yerine be! Otur
be! Mert adamsan, çık gayrimenkullerin hesabını ver!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı, AK PARTİ iktidarının Alevileri işe
almadığını, ayrımcılık
yaptığını iddia etmiştir.
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
Sataşma nedeniyle üç dakika
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kaç dakika?
BAŞKAN İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Alevilerden kimi işe
aldı, örneklerle açıkla bakayım. Hangi müsteşar Alevi,
hangi genel müdür Alevi, hangi müsteşar Alevi, bir açıkla da biz de
duyalım.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Danışma Kurulu önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, Kamer Beyi
birkaç gündür göremiyorduk, gözlerimiz yollarda kalmıştı.
Sağ olsun geldi, kulağımızın pasını giderdi,
çok teşekkür ediyoruz.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Vicdanınızın pasını gideremedi ama.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Esasen Kamer Beyin
son derece değerli, güzel Türkçesiyle bir müzik gibi yapmış
olduğu ve bu kadar güzel anlattığı için de bizim
anlamı ıskalayıp sadece sesindeki müziğe
odaklandığımız anlatımı
karşısında, o değerli anlatım
karşısında ancak değersiz bir mukabelede bulunurum
kendisini överek, elimden gelen budur, başka türlü bir şey yapamam.
Çok kıymetli bir insan. Kesinlikle 2002deki seçimlerde Meclise
girememesini de bir kayıp olarak görürüm. Keşke her dönem, daha
onlarca yıl Meclise gelse ve burada güzel konuşmalar yapsa. Gerçi
biyolojik olarak insanın bir sınırı oluyor ama sedye içinde
bile olsa gelip konuşsa çok memnun oluruz, önce bunu belirteyim.
Şimdi, Sayın Kamer Genç muhtemelen biliyordur
ama yıllar geçmiş olmasına rağmen kürsü
heyecanını görüyorum, o yüzden atladı galiba, Alevileri AK
PARTİ iktidarının işe almadığını söyledi.
Oysaki kendisi de bilir, KPSS diye bir sınav var ve bu sınavda
şöyle bir hane olduğunu düşünmüyorum: Alevi misiniz, Sünni
misiniz? Öyle bir hane üzerinden insanların işe alınıp
alınmamasına karar vermek gibi bir durum söz konusu değil.
ADNAN KESKİN (Denizli) Mülakatlar var Hocam,
mülakatlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Öte yandan, hak
ihlalinden bahsederken biraz böyle sesi geriye kayarak DYPden bahsetti.
CHPdeydi, DYPye geçti, sonra CHPde, yarın bilmiyorum hangi partiye
geçer ama ben şuna inanıyorum: Kamer Bey her zaman aynı
yerdedir, dönenler o partilerdir. Ben asla Kamer Beye dönek birisi olarak
herhangi bir şey söyleyemem.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya, bırak sen,
Aleviler hangi dairede, bir örnek versene. Geç bunları. Sorunun
cevabını verdin mi? KPSSymiş
Hâkim Alevi diye
almadınız ya.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim,
dönek dediler, yani zımni olarak böyle dedi. Yarın hangi
partidedir, bilemem. dedi. Bu sataşmadır efendim.
BAŞKAN Benim duyduğum, söylediğini
tekrar edersek Kamer Gençe asla dönek diyemem. dedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kamer Genç bundan sonra hangi
partiye gidecek, bilemem. dedi. Dönek. dedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, niye konuşuyoruz biz
Sayın Gençle!
Buyurun Sayın Genç, iki dakika size de söz veriyorum
sataşma nedeniyle.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
birazdan hak ihlalinden biz de sataşmadan söz isteyeceğiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bir örnek vermedin
Şu Alevi alındı. diye. Yiğitsen sen çıkacaksın,
Şu Alevi müsteşar. diyeceksin. Siz Alevi
düşmanısınız!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle konuşma.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz Alevi
düşmanısınız! Konuştun, cevap veremedin. Utan ya, hocalığından
utan!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sen de kendinden
utan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Çık erkeksen,
Şu Alevi alındı, şu müsteşar, şu genel müdür.
de.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
aslında bu Grup Başkan Vekili her zaman çıkar, burada böyle
nahoş olan birtakım şeyler yapar. Güya bana iltifat eder gibi
ama arkasından da hakaretvari laflar söyler.
Şimdi, arkadaşlar, ben 1980den beri
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Çık söyle,
aldıysan çık söyle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle konuşma
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen doğruları
söyle
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ayıp
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne ayıbı?
Ayıbı sen yapıyorsun. Seni laf söyleyecek sandım ben,
çıktın, Kamere sataşıyorsun.
BAŞKAN Sayın Öztürk
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, biz şimdi
konuşamıyoruz.
BAŞKAN Buyurun, devam edin siz.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, ben Tunceli gibi 2
milletvekilinin çıktığı yerde 6 dönem seçilmiş,
gelmişim, bir dönem de seçildiğim hâlde buraya gelmemişim. Beni
halk tanır.
Dolayısıyla, yani Sayın Bostancı
mı, Bostancıoğlu mu bilmiyorum, ben kendisine hiç saygı da
duymuyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Saygı duyulacak adam
değil zaten. Alevi düşmanı, saygı duyulacak adam
değil! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla) Çıkar burada birtakım
kelime oyunlarıyla laf yapar.
Şimdi, kulağınızın pası,
bakın, kulağınızın pasını
Siz eğer
kulağınızın pasını gidermek istiyorsanız
Bakın
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Önce
yaptıklarınızın hesabını verin, Allah Allah!
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, Sayın Başkan,
konuşamıyoruz ki yani. Bunlar şey
Eğer
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Alevi diye hâkim
almadınız, 5 defa kazandığı hâlde almadınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç, siz devam edin.
Dinliyoruz biz.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, Sayın
Bostancı, bize bu işi bırakmayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Alevi
düşmanısınız siz.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, bu memlekette bu kadar
yolsuzluk var, bu kadar hırsızlık var. Acaba sizin çoluk
çocuğunuz, sizin konuştuğunuz insanlar demiyor mu ki: Ya, el
insaf! Bu devlet bu kadar talan edilirken siz niye bu her türlü
yolsuzlukları, hırsızlıkları
parmağınızla örtmeye çalışıyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kaçak sarayın
hesabını verin.
KAMER GENÇ (Devamla) Yargıyı ortadan
kaldırıyorsunuz. Ondan sonra, büyük yapılan, işte bu
fezlekelerdeki, o 17 Aralık ve 25 Aralıklardaki bu kadar yoğun
hırsızlık ve ondan sonra, rüşvet olayı varken siz hiç
mi utanç duymuyorsunuz da bunu ortadan yok etmek için parmak
kaldırıyorsunuz, milletvekillerinizi himaye ediyorsunuz? Cemil Çiçek
burada bu yolsuzlukları örtbas etmek için dosyaları ortadan
kaybediyor, Bekir Bozdağ savcıları değiştiriyor. Bu
hiç sizin vicdanınıza sığıyor mu? Hiç mi buna
İşte
bu sizin parmaklarınız yüzünden bu memleket yolsuzluklar ve
hırsızlıklar cenneti hâline geldi. Siz bunu eğer
engellemiyorsanız o vicdan size yeter.
Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma Kurulunun, 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına; Genel Kurulun çalışmalarına 23 Aralık
2014 Salı gününden başlamak üzere on üç gün ara verilmesine; gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 432, 466, 605, 104, 440, 267, 420,
202, 495, 160, 569, 573, 602, 625, 626 ve 648 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13,
14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21inci sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 6 Ocak 2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00,
7 ve 8 Ocak 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
14.00-21.00 saatleri arasında çalışmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Başka söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum
ENGİN ALTAY (Sinop) Var, var.
BAŞKAN Sayın Ekşi, burada
mısınız, buyurun.
Lehte, aleyhte?
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) Üzerinde.
Saygıdeğer arkadaşlarım
BAŞKAN Buyurun Sayın Ekşi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
bundan sonra ben söz istiyorum.
BAŞKAN Önce müsaade edin, Sayın Ekşi bir
konuşsun da sonra.
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) Bütçe kanun
tasarısının nasıl ele alınacağına
ilişkin öneri üzerinde birkaç dakikanızı almak için söz istedim.
Sevgili arkadaşlarım, bütçe tasarısı
maalesef yıllardan beri
Sadece bu yıl huzurunuza getirilen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Alevi düşmanı!
ENGİN ALTAY (Sinop) Olmaz böyle ya.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Ya, olmazsa Başkan, çıkar açıklar burada. Alevileri
işe almıyorlar
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya, arkadaş, yeter be!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yetmez! Erkeksen çık
dışarı!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hadi oradan be!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sana ne!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hadi oradan!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sana ne!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulu önerisi üzerinde başka söz
talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
seçim ve partiler rejiminin yol açtığı sorunların tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/104) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
03/12/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 3/12/2014 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmında yer alan (10/104) esas numaralı seçim ve partiler
rejiminin yol açtığı sorunların tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 03/12/2014
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Zozani. (HDP sıralarından
alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 3 Aralık. 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününü kutluyorum, kendilerine engelsiz bir yaşam diliyorum. Bu
vesileyle, demokratik yaşamımızdaki tüm engellerin de ortadan
kaldırılmasına vesile olacak girişimlerin de bu Meclis
çatısı altında gerçekleşebileceğine olan
inancımı ifade ederek, yasal bir engelin ortadan
kaldırılmasına dönük Meclis gündemine
taşıdığımız bir Meclis araştırma
önergesi üzerinde söz aldım. Mecliste bulunan tüm siyasi partilerin de
buna destek vereceğini umut ederek değerlendirmelerimi
yapacağım.
Şimdi, Anayasa Mahkemesinin, seçim
barajının temsilde adalet ilkesine aykırı olduğu
gerekçesiyle bu ihlali gündemine aldığına dair haberlerle
birlikte, Türkiye yeniden bu gerçek anlamda hak ihlalini konuşmaya
başladı, gündemimize gelmeye başladı.
Şimdi, eminim, iktidar partisi grubu adına
buraya çıkıp değerlendirme yapacak olan milletvekili şu
konuyu mutlaka değerlendirecektir, değinecektir: Anayasa Mahkemesi,
daha önce benzer konular gündemine geldiği zaman neredeydi? Hiç bu konuda
bugüne kadar pozitif bakmayan, konuyu gündemine almayan bir Anayasa Mahkemesi,
ihlal görmeyen bir Anayasa Mahkemesi, ne oldu da bu dönemde böyle kritik bir
süreçte böyle bir konuyu gündemine aldı? deyip paralelle bir bağlam
kurarak konunun değerlendirmesine girecektir. Öyle düşünüyorum yani
mealen böyle bir konuşma bekliyorum. İktidar partisi mensubu kim bu
konuşmayı yapacaksa, hangi milletvekili yapacaksa böyle bir
bağlam beklediğimi ifade ediyorum.
Şunu söyleyeyim: Evet, bugüne kadar bu konuyla ilgili
pek çok kere bu hak ihlali Anayasa Mahkemesinin gündemine gelmiştir ancak
bugüne kadar Anayasa Mahkemesi bu konuda kamuoyunun vicdanını
rahatlatacak bir karar da vermemiştir. Son bir kez daha bu konunun Anayasa
Mahkemesi gündemine gelmiş olması ve ihlal kararı verecek bir
kokunun sezinlenmiş olması kötü müdür? Hiç de kötü bir durum
değil. Anayasa Mahkemesinin, pekâlâ, bu konuda bugüne kadar sistem içi
meseleye bakarak görmediği ihlali, sistemin dışına biraz
kendisini çıkararak, dışarıdan bakarak sistemdeki bu
arızayı keşfedebileceğine olan inancımızı
ifade etmek istiyoruz. Böyle bir ihlal kararı alması durumunda
Anayasa Mahkemesi hiç de kötü bir şey yapmış olmayacaktır,
Anayasa Mahkemesinden böyle bir beklentimizin olduğunu ifade etmek
isteriz.
Şimdi, sıkça dillendirilen, ki 12 Eylül
darbecilerinin de karara gerekçe yaptığı, yüzde 10 seçim
barajı kararına gerekçe yaptığı yönetimde istikrar
koşuluna şunu ifade edebiliriz: Bir ülkenin bir çoğunluk
tarafından idare ediliyor olması o ülkede istikrarın olduğu
anlamına gelmez. Eğer öyle olmuş olsa idi
Bugün Avrupanın
birçok ülkesinde seçim barajı sıfırdır, bazı ülkelerde
2dir, bazı ülkelerde yüzde 2,5tur, bazı ülkelerde yüzde 5tir,
seçim barajının bizden fazla olduğu hiçbir ülke yoktur, rekor
bizdedir, yüzde 10 seçim barajı bizde vardır. Herkes, bir
şekilde yüzde 10 barajını geçtikten sonra, bu barajın
arkasına sığınarak almadığı oyların
burada temsiliyetini kendisine reva görmüştür. 83ten bugüne kadar, yani
bu koşulun yasada olduğu günden bu yana kadar iktidar olmuş,
Türkiyede, Parlamentoda temsiliyeti olan partilerin çoğunluğu hep bu
maddenin arkasına sığınmışlardır; olmayan
bir meşruiyeti burada kullanmışlardır, kendilerine reva görmüşlerdir.
Çokça örneklendi ama bir kez de ben örnek olarak vermek istiyorum çünkü
sık sık bunun altını çizmemiz gerekiyor Naci Bey. Diyor ki:
2002de yüzde 34,5le geldiniz, yüzde 63ün temsiliyetini yaptınız,
olmayan bir meşruiyet. Aldığınız oyun 2 katı haksız
bir temsiliyete burada kavuştunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biz yapmadık.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) Yapmadınız, kabul ediyorum ama sıkça sözünü
verdiğiniz hâlde kaldırmamaktaki ısrarınızı
anlamaya çalışıyoruz.
Şimdi, partinizin
yetkilileri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı,
Başbakan Yardımcısı bu bir hafta içerisinde herkes bu
konuda açıklama yaptı. Cumhurbaşkanından tutun, herkes
açıklama yaptı; Başbakan açıklama yaptı, Başbakan
Yardımcısı Arınç açıklama yaptı, Anayasa
Komisyonu Başkanı Sayın Kuzu açıklama yaptı.
Sayın
Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın, Sayın
Başbakan Yardımcısının açıklamalarına
değinmeyeceğim, hiç girmeyeceğim. Ben kürsüye çıkarken göz
gezdirdim, dedim Sayın Kuzu belki buradadır ama yokmuş.
Sayın Grup Başkan Vekilinden, bize aracılık etmesini, kendisine
takdirlerimizi ifade etmesini rica ediyorum. Gerçekten bu konuda
yaptığı değerlendirme takdire şayandır. O,
eskilerden bir deyim kullanmış keenlemyekün kavramını
kullanmış, güzel bir kavram. Bizden de kendisine her bir şey
dediğimizi aktarırsanız çok memnun olurum. Şunun için
kendisini takdir ediyorum: Sayın Kuzu bana Descartesi
anımsattı. Niye anımsattı biliyor musunuz? Şüphe
ettiğim sürece kendisinden şüphe etmeyeceğim tek şey şüphe
etmektir. Oysa ki şüphe etmek düşünmek demektir. Öyleyse düşünmeden
şüphe edemem. Düşündüğüme göre düşünen biri olarak var
olmam gerekir çünkü düşündüğüm hâlde var olmamam
olanaksızdır. Bundan da Düşünüyorum, öyleyse varım.
sonucuna varıyorum. diyor kişi.
Ha, şimdi Descartesten yola çıkarak
keenlemyekün kavramını Sayın Kuzuya
uyarladığımız zaman pekâlâ kendisini ve sarf ettiği
ifadeleri yok sayabiliriz, yokmuş gibi değerlendirebiliriz artık
yani kendisi ifade ediyor. Yani onun kullandığı anlamda bir
ifadeyi, ben Türkiyede sadece şimdiye kadar Kenan Evrenden duydum. Kenan
Evren ne demişti: Efendim, biz Türkiyede düşünceyi suç
saymadık. diyor, Biz demokrasiyi suç saymadık. diyor, Biz
insanların elbette ki kendi kafalarında düşüncelerini
beslemesini suç olarak, hiçbir zaman -12 Eylül darbesinde de dedi, inkılapta
da dedi- insanların düşünmesini suç olarak kabul etmedik. diyor.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) İfade etmesini
istemedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sadece ifade etmeyin. dedi.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Sadece ifade
etmesinler dedik. diyor. Aynen Sayın Kuzunun dediği de budur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yok canım. Ne alaka?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Aynen budur.
Yani bir şeyi yok saymak
RECEP ÖZEL (Isparta) Kuzu Hocamla onu mukayese etmek
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bir saniye
Şey
var.
Yani bir şeyi yok hükmünde saymak,
doğmamış varsaymak
Yani Descartese başvuruyoruz olmuyor,
uymuyor. Yani Descartes de diyor ki: Sürekli düşünmek lazım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Adil Bey, Hocayla
konuşun.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bir şeyi yok
saymak için düşünmemek gerekir. diyor, Descartes onu söylüyor. E Burhan
Kuzu da bunu söylüyor zaten; hani Düşünmüyorum. diyor yani Böyle
düşünmeyeceğim de. diyor...
RECEP ÖZEL (Isparta) Gerçekten, yani
düşünülmeyecek kadar absürd bir konu demek istiyor.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Yok sayıyorum.
diyor. Keenlemyekün budur, Düşünmüyorum. diyor. Yani
saygılarımı, sevgilerimi kendisine iletirseniz çok sevinirim bu
konuda.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen de konuş ağabey.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Sadece
takıldığımız nokta bu da değildir değerli
arkadaşlar. Bakın, biz şunu da söylüyoruz: Temsilde adaleti
sağlarken siyaset mekanizmamızı bir bütün olarak da mercek
altına yatıralım diyoruz. Verdiğimiz önergenin içerisinde o
da vardır. Mesela, siyasetin finansmanı konusunu da tartışma
konusu ederek bunu tartışalım diyoruz.
Parti olarak size açık açık ifade ediyoruz: Biz
Türkiyede siyasetin kamunun bütçesiyle finanse edilmesine taraf değiliz,
keselim bunu diyoruz. Hiçbir parti kamunun bütçesinden finanse olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bir öneri olarak
önünüze getiriyoruz, getirin bunu da burada birlikte tartışalım
diyoruz. Bu tartışmayı burada yapabilirsek verimli bir sonuç
alırız. Esasında, bizim verdiğimiz önergeye evet oyu
kullanırsanız kendinizi de büyük bir sıkıntıdan
kurtarmış olursunuz.
Teşekkür ediyorum hepinize. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Hakan Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun seçim ve partiler
rejiminin yol açtığı sorunların
araştırılması ve yapılması gereken düzenlemelerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, araştırma
önergesinin gerekçesine baktığımızda, daha ziyade seçim
barajı ile siyasi partilere devlet yardımı verilmesine
ilişkin uygulanan baraj üzerinden eleştirel yaklaşımlar
yapılmaktadır. Ben de değerlendirmemi bu iki başlık
üzerinden yapacağım.
Sözlerimin hemen başında belirtmek isterim ki
AK PARTİ 2001 yılında kurulmuş ve henüz on dört aylık
siyasi geçmişi varken mevcut seçim kanunlarının
yürürlüğünde milletin büyük bir teveccühünü kazanarak iktidara
gelmiştir ve bu iktidarını hâlen sürdürmektedir. Hem seçim
barajı hem de siyasi partilere devlet yardımını düzenleyen
kanunlar hukuk hayatında partimizin kuruluşundan önce yaşama
geçmiştir. Yine, biz parti olarak yüzde 10luk seçim barajının
değişmesi gerektiği konusundaki görüşlerimizi kamuoyuyla da
paylaşmış bulunmaktayız.
Sayın milletvekilleri, seçim barajı,
kısaca, siyasi partilerin parlamentoda temsil hakkı elde etmesi için
ulusal düzeyde geçerli oyların belli bir yüzdesini almalarını
zorunlu kılan bir düzenlemedir. Böyle bir düzenlemenin genel gerekçesi
ise, Parlamentoda yer alacak parti sayısını düşük tutarak
hükûmetlerin kurulmasını kolaylaştırmak yani siyasi
istikrarı sağlamaktır.
Türkiyede seçim barajı ilk defa, çoğunluk
sistemini terk ettiğimiz ve nispi temsil sistemine geçtiğimiz 1961
yılından sonra uygulamaya konulmuştur. Ancak, bu tarihten sonra
yani nispi temsil sistemiyle birlikte, Parlamentoda temsil edilen siyasi
partilerin sayısı da artmış ve bu yönde sonuç
vermiştir. Hâlbuki, temsilin adil olması bakımından uygun
olan bu durum, ülke yönetiminin istikrarı ile hızlı ve etkin
karar alma yönlerinden eleştiri konusu yapılmaktadır.
Kanımızca bu eleştiriler haksız da değildir. Nitekim,
mevcut Hükûmetimiz 62nci Hükûmettir. 1923ten bu yana seçim yapılan
ülkemizde bir yasama döneminin beş yıl olduğunu
düşündüğümüzde, iş başındaki Hükûmetin 19uncu Hükûmet
olması gerekirdi. Bir başka deyişle, eğer istikrarlı
bir yönetim söz konusu olsaydı, 2233 yılında 62nci Hükûmetin
görev başında olması gerekecekti. Ayrıca, 1946
yılında çok partili hayata geçildiğinden bu yana 47 hükûmet
değişmiştir. Bu durumda da beş yıllık yasama
dönemini nazara alırsak, 62nci Hükûmetin 2181 yılında iş
başında olması gerekecek idi. Bu veriler
ışığında yorumladığımızda, siyasi
istikrarsızlıkların ve kırılgan koalisyon
hükûmetlerinin ülkemize ne denli kayıplar yaşattığı
izahtan varestedir.
İşte, nispi temsil, adalet bakımından
uygun olmakla birlikte istikrarın sağlanması bakımından
demokratik ülkelerde başvurulan yol seçim barajları uygulaması
olmaktadır. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunda da nispi
temsil sistemi uygulanmaktadır ancak bu ülkelerde de seçim
barajlarının bulunduğunu gözlemlemekteyiz. Mesela, Fransada,
seçim bölgesinde bölge itibarıyla yüzde 12,5 almak veya ikinci tura
kalabilmek için ilk iki partiden biri olmak gerekmektedir; İsveçte ulusal
düzeyde yüzde 4 veya seçim bölgesinde yüzde 12 barajı bulunmaktadır;
Rusyada da yüzde 7 barajı bulunmaktadır.
Özetle, seçim sistemi olarak nispi temsil sisteminin
uygulandığı ülkelerde yönetimde istikrarın
sağlanması için çeşitli baraj uygulamaları
getirilmiştir. Esasen Türkiyede tartışılan da baraj
uygulamasının kendisi değil, uygulanacak barajın
oranıdır. Türkiyede nispi temsil sistemine geçilmesiyle
istikrarlı yönetimlerin oluşmasına matuf olarak getirilen
çeşitli baraj uygulamaları yargının önüne getirilmiş,
bu konuda yargının birçok değerlendirmeleri de olmuştur.
2002ye kadar çeşitli tarihlerde seçim barajlarıyla ilgili davalar
Anayasa Mahkemesine götürülmüş, 3 Kasım 2002 tarihindeki sonuçlarsa
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
taşınmıştır.
Sayın
milletvekilleri, burada sizlere Anayasa Mahkemesinin baraj konusunda görülen
davalarda yaptığı değerlendirmelerden örnekler vermek
istiyorum. Anayasa Mahkemesi bir başvuruda Anayasanın, seçimlerin
serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve
döküm esaslarına göre yapılmasını hükme bağladığını
ifade ederek bu esasların dışında kalan bütün şartları
ve nitelikleri kanun koyucunun yani yasamanın takdirine
bıraktığını belirtmiş; serbest, eşit, gizli,
tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarından
ayrılmamak şartıyla yasamanın getireceği sistemin
makbul olduğunu kabul etmiştir. Devamında da, -eğer,
Anayasa koyucu seçimler için değişmez için sistem öngörmüş
olsaydı- böylesine önemli bir konuyu Anayasaya koyabilecekken
yasamanın takdirine bıraktığını
belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesi bir
diğer kararında, barajın seçim sonuçlarında bazı
değişiklikler yaptığı ve fazla oy alan partilerin
yararına sonuçlar meydana getirdiğini belirtmişse de, devamla
Seçimde bir çoğunluğun sağlanması amacıyla baraj
konulması, uygulamada çoğunluğun
karşısındakilerin seçilmesine bir engel değildir.
demiştir. Yine Siyasi partiler, seçimlerde objektif olarak düzenlenen
baraj uygulamasını kendi yararlarına kullanma olanaklarına
sahiptirler. demiştir.
Anayasa Mahkemesi bir
diğer kararında da Anayasa, seçim sistemiyle ilgili bir
açıklık taşımamakta, tercihi yasamaya bırakmaktadır.
ifadesini kullanarak Takdir yetkisine sahip olduğu bir konuda Anayasa
sınırlarını aşmadıkça yasamanın takdirini
uygunlukla kullanmadığı ileri sürülemez. demiştir.
Sayın milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi bu
değerlendirmesiyle aslında seçim barajını yani barajı
öngören kanun maddesini tartışmanın bir yerde yasama erkine
müdahale etmek olacağını belirtmektedir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2008
tarihli nihai kararıyla birlikte, seçimde kullanılan istikrar
tedbirinin orantılı olup olmadığı konusunda ülkenin
siyasi ve tarihî yapısının dikkate alınması
gerektiğini vurgulamış, Sözleşmeye taraf her ülkenin
kendine ait farklı düzeylerde seçim barajı bulunduğunu,
Türkiye'nin Avrupadaki en yüksek seçim barajına sahip olmakla birlikte, Mahkemenin
seçim sistemindeki kusurları düzeltecek çözümler
sunamayacağını, en uygun seçim sistemi oluşturmanın
Türk makamlarına düştüğünü ifade etmiştir.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ 30 Eylül 2013
günü açıklamış olduğu demokratikleşme paketiyle
ülkemizde uygulanan seçim barajı konusunu da tartışmaya
açmıştır. Nihayet, diğer partilere bir çağrıda
bulunarak, seçim barajı konusunda alternatifli bir teklifte
bulunmuştur. Buna göre, partimiz yüzde sıfır barajlı dar
bölge sistemini veya yüzde 5 barajlı daraltılmış bölge
sistemini deklare etmiştir. Bu, partimizin seçim barajı konusundaki
samimiyetinin de açık bir göstergesidir.
Öte yandan, siyasal partilerin devlet
yardımından yararlanması için mevcut olan yüzde 7lik
oranın da yüzde 3e indirilmesi teklifi yine AK PARTİ tarafından
kamuoyuna bildirilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
açıkladığımız bu konular muvacehesinde esasen son
günlerde de tartışılmakta bulunan seçim barajları konusunun
Türkiyemiz açısından tartışılmasında yarar
olduğunu düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu aşamada HDP grup
önerisinin kabulünü, araştırma komisyonu kurulması önerisinin
kabulünü gerekli kılacak bir hususun varlığını da
görmüyorum, aleyhinde olduğumu belirtiyorum.
Tüm heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi lehinde
söz isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Halkların Demokratik Partisinin getirdiği
grup önerisi, seçim ve siyasi partiler rejiminin yol açtığı
sorunların araştırılması konusunda.
Bir ülkede seçim ve siyasi partiler rejimi o ülkenin
demokrasisiyle doğrudan doğruya ilişkilidir. Eğer ülkede
demokratik kanalları çalıştıracak bir seçim sistemi ve
siyasi partiler rejimi kurarsanız o ülke özgür, demokrasinin
geliştiği, çağdaş, modern bir toplum olarak geleceğe
daha kararlı ve güvenle yürür. Ne yazık ki, siyasal sistemlerde
diktatörlükler ilk önce seçim sistemi ve siyasal partiler rejimiyle oynar,
tıpkı Türkiye'de olduğu gibi. Bugün, 12 Eylül 1980in üzerinden
otuz dört yıl geçti. Otuz dört yıldır Türkiye'de hâkim olan
seçim sistemi ve siyasi partiler rejimi 12 Eylül darbecilerinin, 12 Eylül
cuntasının getirdiği sistemdir ve ne yazık ki, bu dönemin
on iki yılında, son on iki yılında AKP tek başına
Parlamentoda çoğunluğa sahip olduğu hâlde ve her iki sözünüzden
biri darbeyle hesaplaşmak olmasına karşın hâlâ darbe hukukuyla
siyaset yapıyor, hâlâ darbe hukukuyla seçim yapıyor, 12 Eylülün
dizayn ettiği seçim ve siyasi partiler rejimi hâlâ devam ediyor. Ve ne
hazindir ki, biraz önce buraya çıkan arkadaşımızın da
söylediği gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi hâlâ bunun böyle devam
etmesini istiyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, merak konusudur,
niye, neden hâlâ bu sistemin devam etmesini istiyorsunuz? Çok açık, bu
sistemden besleniyor Adalet ve Kalkınma Partisi. Sistemden beslenenler
sistemin değişmesini istemezler. Bakın, baraja dayanan bir seçim
sistemi barajlı siyasetin, barajlı demokrasinin
yaratıcısı ve müsebbibidir.
2002 yılından bu
yana, Parlamentoda gasbedilmiş koltuklarda oturan milletvekilleri var; çok
açık, sistemden kaynaklı.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Olabilir mi böyle bir şey?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Olabilir, hesap yapmayı biliyorsanız olabilir.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) CHPde de var.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sistem bu ya!
ENGİN ALTAY (Sinop)
Hayır, bizde de var. Sadece sizde değil, bizde de var canım!
RECEP ÖZEL (Isparta)
Evet, CHPde de var.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bakın, hesabı yaparsanız görürsünüz. 2002 yılında, 178
milletvekiliniz gasbedilmiş koltuklara geldi, oturdu 2002 seçimlerinde.
178, hak etmediğiniz, işgal ettiğiniz koltuk.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya,
sistem bu ya!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) İyi de barajı biz mi getirdik ya?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
2007 seçimlerinde 83 milletvekili koltuğunu gasbettiniz hak
etmediğiniz hâlde. 2011 seçimlerinde de 57 milletvekili koltuğunu hak
etmediğiniz hâlde işgal ediyorsunuz.
Şimdi, o 57
milletvekili kim? Bulacaksınız, aranızda. O 57 milletvekili kim?
RECEP ÖZEL (Isparta)
CHPde kaç kişi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Şimdi, biz diyoruz ki: Bu hak edilmeyen koltuklar hangi siyasi partide
olursa olsun gelin, kaldıralım. Gelin, kaldıralım. Sizde
de var. demeniz bir şey ifade etmiyor. Biz, on iki yıldan bu yana
bunu kaldırmak için mücadele ediyoruz. Siz de ayak diremişsiniz,
ısrarla Biz, gasbedilmiş koltuklarda oturacağız.
diyorsunuz.
Bakın, değerli
arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi 1995 yılında bir karar verdi. 1995
yılından önce Türkiyede çift baraj sistemi vardı; hem bölge
barajı vardı hem ülke barajı vardı. Anayasa Mahkemesi bölge
barajını iptal ederken bunun temsilde adalet, yönetimde istikrar
ilkesine aykırı olduğunu ifade etti açıkça, tespit etti ve
o kararında Mevcut DHondt Sistemi, kendi içerisinde zaten yönetimde
istikrarı sağlayacak bir barajı içeriyor, ayrıca bir baraja
ihtiyaç yok. dedi ve bu gerekçeyle iptal etti. O dönemde ülke
barajını iptal etmemesinin sebebi, o konunun dava edilmemiş
olmasıydı. Uygulanmakta olan hüküm, o madde
olmadığından, sadece bölge barajına ilişkin dava söz
konusu olduğundan, ona ilişkin kararı doğal olarak veremedi
Anayasa gereği.
Değerli arkadaşlar, bakın, siyaseti demokratikleştireceksek,
Türkiyede, gerçekten darbe hukukuyla hesaplaşma konusunda samimiyseniz
gelin bu barajı kaldıralım. Türkiyenin siyaset rejimini
gerçekten demokratik bir noktaya taşıyalım.
Şimdi şunu diyorsunuz: Ee, biz geldik size,
dar bölge sistemi, daraltılmış bölge sistemi ve farklı
baraj uygulamaları önerisi getirdik ama siz bu konuda hiçbir şey
söylemediniz. Üç gün önce Sayın Bülent Arınç da benzerini söylüyor,
Cumhuriyet Halk Partisinin barajla ilgili hiçbir önerisi olmadı. diyor.
El insaf, el insaf! Eğer bilgisizlik değilse başka bir
şeydir bu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sıfır
baraj yapalım, sıfır baraj.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, 4
arkadaşımız barajın kaldırılması ya da
indirilmesi konusunda kanun teklifi verdi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın
Başkan, sıfır baraj yapalım, dar bölge, sıfır
baraj.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Hatta, bu 4 kanun teklifinden 1
tanesi, İç Tüzükün 37nci maddesi çerçevesinde Genel Kurula indirildi,
Ali Rıza Öztürkün önerisi. Kimin oylarıyla reddedildi? Sizin
oylarınızla reddedildi. Mecliste böyle yapacaksınız,
milletin karşısında başka konuşacaksınız!
Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşarmış. sözü var,
tam Bülent Arınça yakışan bir söz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Aynı CHP!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sıfır
baraj, dar bölge, bugün yapalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlar, niye ısrarla, baraj söz konusu olduğunda dar bölge
mi, daraltılmış bölge mi hesabındasınız? Biz
biliyoruz niye olduğunu, milletimize de açıklayacağız,
açıklıyoruz. Bir tane sebebi var, samimi değilsiniz. Barajdan
kaynaklanan aşkın milletvekili temsili
Yani, gasbedilmiş
koltuklara sahip olabilmek için Acaba göz boyamak üzere barajı indirirsek
başka nasıl dolambaçlı bir yol bulabiliriz?
hesabındasınız. O tekliflerin arkasında yatan niyet budur.
Samimiyseniz yapacağımız bir şey var arkadaşlar: bu
seçim sisteminin sorunu dar bölge, genişletilmiş bölge sorunu
değildir, seçim sisteminin sorunu baraj sorunudur, gelin barajı
sıfırlayalım, bitti. 4 tane kanun teklifimiz bekliyor,
indirelim, konuşalım ve bitsin. Ama, niyetiniz o değil çünkü siz,
Türkiyede, 12 Eylül darbe hukukunun getirdiği siyasal rejimin
mirasçısısınız ve onu ilanihaye, Türkiyeyi, bir tek parti,
fiilî tek parti dönemini yarattınız bir hukuki tek parti dönemine
götürmek için ısrarlı ve kararlı bir yürüyüş
içerisindesiniz.
Bakın, burada önemli bir konu var değerli
arkadaşlar: Baraj kadar bir başka önemli nokta, siyasi partilere
verilecek seçim yardımı. Onunla ilgili de kanun teklifi verdik. Dedik
ki: Siyasi partilerle ilgili hatta yüzde 3e indirilmesini
konuştuğunuz zaman da söyledik- gelin, her siyasi parti layık
olduğu, milletten aldığı oy oranında, gördüğü
muhabbet oranında hazineden yardım görsün. Kaldıralım, yani
niye yüzde 3? Niye eskiden yüzde 7ydi? Bir siyasi parti yüzde kaç oy
alıyorsa o kadar hazine yardımı alsın. Bu haksız
rekabeti de gelin ortadan kaldıralım. Buna da
yanaşmadınız.
Bakın, değerli arkadaşlar, kaç seçimdir
HDP, BDP ya da başka bir isimle milletvekilleri bölgelerinde bağımsız
aday oluyor, hülle yapmak zorunda kalıyor, ondan sonra gelip grup kuracak
çoğunluğu sağlıyor. Yani, akıllara zarar bir şey!
2 dönemdir, Parlamentoda, bağımsız seçilip grup kuran bir
siyasal yapı var. Neden korkuyorsunuz? Gelin, kaldıralım
barajı, girsinler isimleriyle, ne kadar alıyorlarsa o kadar
alsınlar. Bakın, bunları yapmadığımız sürece
Türkiyede siyaseti demokratikleştirmek mümkün değildir.
Başka temel problemler de var. Bugün, Türkiye'nin
siyasal sistemi, siyasal rejimi tek tip parti örgütlenmesi esasına
dayanıyor. Devlet nasıl örgütleniyorsa partiyi de öyle örgütlüyor.
Ya, bırakın!
İHSAN ŞENER (Ordu) CHPyi de örgütlüyor,
sadece CHPyi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bırakalım, gelin,
Siyasi Partiler Kanununu değiştirelim. Devlet örgütlenmesine paralel
değil, parti nasıl istiyorsa tüzüğünde o örgütleri kursun. Niye
il, ilçe, belde diye örgütlenmek zorunda olsun partiler?
Ama, bütün bunların hiçbirisini
yapamazsınız çünkü siz, sistemden beslenen bir hareketsiniz ve
Türkiyeyi çok partili rejimden alıp tek parti diktatörlüğüne
doğru götürme kararlılığındasınız. Ne
yazık ki AKP artık, devlet partisi olmuştur. Devlet partileri de
demokrasiyi kolay kolay getiremezler, Cumhuriyet Halk Partisi hariç. Sadece biz
getirdik demokrasiyi ve devlet partisi mantığını ortadan
kaldırdık. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah! Baykal döneminde yok
muydu demokrasi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Teşekkür ederim, sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, Sayın Tezcan tarihe not düştü, güzel
bir konuşma yaptı, enteresan. Ama, CHP Grup Başkan Vekiline de
sataşma var, buna cevap vermesi lazım Sayın Engin Altay Beyin
çünkü dedi ki: CHPden her 2 milletvekilinden 1isi milletvekilliğini
gasbetti. Doğru mu?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Hayır.
RAMAZAN CAN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
adına mı konuştunuz, kendi adınıza mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış anlıyorsun
sen! Kulağın yanlış duyuyor senin!
RAMAZAN CAN (Devamla) Bakın, burada ben deliller
üzerinden konuşmak istiyorum. 2002de Cumhuriyet Halk Partisinin
aldığı oy oranı yüzde 19,8; temsil yüzde 35 yani 2
kişiden 1 kişi
Toplam 167 milletvekili var, yaklaşık 67
milletvekili, herhâlde -Sayın Tezcanın dediğine göre-
milletvekilliğini gasbetmiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) E, düzelt işte.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu bir hakarettir. Ne Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri ne AK PARTİ milletvekilleri hiç gaspta
bulunmamıştır...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kim yapıyorsa hepsi hak
ediyor onu, kim yapıyorsa alayı hak ediyor, hepsi gaspçı!
RAMAZAN CAN (Devamla)
mevcut, meri seçim sistemine
göre seçilmişlerdir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Peki, AKP yüzde kaç
aldı, kaç milletvekili çıkardı, yüzde kaç temsil edildi?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ya, bizim
mirasımızı yediniz, şimdi de kavga mı ediyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2002den önceki seçim sistemi, 1961
yılındaki seçim sistemi, DHondt sistemine göre
yapılmıştır. 2002 seçimlerine gelindiğinde, yüzde 10
baraj tartışması olduğunda, Cumhuriyet Halk Partililer
Barajı indirmeyelim, AK PARTİ nasıl olsa barajda
boğulacak. demiştir ama millet yüzde 35lik bir oy desteğiyle
AK PARTİyi iktidara getirmiştir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yüzde kaç temsil edildiniz
yüzde 35 aldığınızda, onu da söyleyin.
RAMAZAN CAN (Devamla) O konulara da geleceğim,
sabrederseniz cevabını alacaksınız.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Göreceğiz
şimdi, yüzde kaç!
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçeği söylemek gerekirse Türkiyedeki ve dünyadaki
seçim sistemlerinde ve seçim mevzuatında yönetimde istikrar ve temsilde
adaleti sağlayacak mükemmel bir seçim sistemi yoktur. Her siyasi parti,
kendi durumuna göre seçim mevzuatını değiştirmek ister.
Bunun tek istisnası AK PARTİdir, kendi durumuna göre seçim
mevzuatını değiştirmek istememiştir.
Sayın Tezcan, eğer mertseniz, yürekliyseniz
getirin, dar ya da daraltılmış bölge, sıfır baraj
teklifinizi verin, destekleyelim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Aynen, şimdi,
hemen.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Niye dar veya
daraltılmış?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Daraltılmış bölge, yüzde 5tir. Dersine iyi
çalışmamışsın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen biraz dersine
çalış, dersine çalış! Sıfır baraj olunca
daraltılmış bölge olmaz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Dersine iyi
çalışmamış ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) Şimdi, bütün bu seçim
mevzuatlarının mahzurları bulunmaktadır. Seçim
mevzuatlarındaki, seçim sistemlerindeki mahzurları bertaraf edecek
hiçbir sistem yoktur. Seçim yasalarından beklenen nedir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
toplumun eğilimlerini yansıtan, Mecliste temsil noktasında
toplumun eğilimini yansıtan, diğer yandan ülkeyi yönetecek
kadroların oluşturulmasına olanak vermesi beklenmelidir. Bu da
yönetimde istikrar (fayda), temsilde adalet olarak telakki edilmektedir.
Temsilde adalet ilkesi seçmen eğilimlerinin adil bir biçimde yasama
meclisine yansıtılması, yönetimde istikrar ilkesi ise
istikrarlı hükûmetlerin kurulmasını kolaylaştırmaktadır.
Özellikleri gereği bir seçim sisteminde bu öğelerden biri öne
çıktığında, diğer öğe arka plana itilmektedir.
Her ne kadar Anayasada seçim kanunları temsilde adalet ve yönetimde
istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenmesini
öngörüyorsa da bir seçim sisteminde bu ilkelerin
bağdaştırılmasını sağlamak her zaman
olanaklı olmayabilir. Seçim sistemlerinde siyasi partiler ya da
bağımsızlar için kullanılan oylar yasama meclislerine
aynı oranda yansıtılmayabilir. Siyasi partilerin bir
kısmı aldıkları oyların üzerinde, bir kısmı
aldıkları oyların altında temsil edilmektedirler. Bu
kayıp, istikrar için feda edilmektedir, temsilde adaleti zedeleyeceği
de kaçınılmaz bir gerçektir.
Seçim hukukunda ve seçim mevzuatında yasama
meclislerinde elde edilen sandalyelerin oranı oy oranından yüksek
olduğunda aşkın temsilden, eksik olduğunda ise düşük
temsilden bahsedilmektedir. Aslen ya da eksik temsil oranları temsilde
adalet ilkesine öncelik veren sistemlerde düşük orandayken yönetimde
istikrar ilkesini öne çıkaran seçim sistemlerinde ise bu oranlar
büyümektedir. 2002de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmeyen
seçmenlerin toplam seçmene oranı baraj nedeniyle yüzde 45i
bulmuştur. Bu, gerçekten enteresan bir orandır, bunu kabul ediyoruz.
Son seçimlerde ise temsil oranı yüzde 95lere
yaklaşmıştır, bu da iyi bir orandır.
Çok partili hayatımızda 5 Haziran 1946da, 4918
sayılı Kanunla tek dereceli sisteme geçilmiş ise de -demokratik
serbest seçimler- 16 Şubat 1950de Milletvekili Seçim Kanunu
çıkartılmıştır. Bu kanuna göre, liste usulü
çoğunluk sistemi denilen bu sistemin de adaletsiz sonuçlar
doğurduğu iddia edilmiştir ve temsilde adalet
sağlanamamıştır. Bunu diyen parti Cumhuriyet Halk
Partisidir.
Netice itibarıyla, 1950 ile 1960 yılları
arasında, demin de söylediğim üzere temsilde adalet
açısından Demokrat Parti lehine, diğer partinin ise aleyhine bir
durum söz konusu olmuştur. Netice itibarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında ve 1946, 1950, 1954, 1957de listeli çoğunluk
uygulanırken 1961de nispi temsile geçilmiştir. Çevre barajlı
DHondt sistemi 1961, 1964 Senato seçimleri, 1965, 1969 milletvekilliği
seçimleri; barajlı DHondt sistemi 1969, 1973, 1977 milletvekilliği,
1968, 1973, 1975, 1977 ve 1979 Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde
uygulanmıştır. Çift barajlı DHondt sistemi 1983te, çift
barajlı kontenjanlı 1987 ve 1991de, ülke barajlı DHondt
sistemi ise 1995, 1999, 2002, 2007, 2011, devam ediyor. Ne kadar devam
edeceğine de millet karar verecek ve bu, AK PARTİ iktidarına
denk gelmiştir.
Netice itibarıyla şunu
söylüyorum ben: Temsilde adalet, yönetimde istikrar. Bu terazide uygunluğu
sağlamamız lazım ama Türkiye siyasi tarihine, seçim tarihine
baktığımızda ise tek başına iktidarların
olduğu durumlarda başarının ve ekonomik gelişmenin had
safhalara ulaştığını görüyoruz: Demokrat Parti dönemi,
Anavatan Partisi dönemi, 1965-1969 arası Adalet Partisi dönemi ve AK
PARTİ dönemleri.
Son söz olarak seçim sistemleri
düzenlenirken temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri
açısından öngörülen hedefler, uygulamalar her zaman
gerçekleşmemektedir. Bütün göstergeler, seçimlerde alınan
sonuçların yalnız seçim sistemlerine değil, birinci
sıradaki partilerin oy oranları düzeyi ile oyların siyasi
partiler arasındaki dağılım biçimine de bağlı
olduğunu göstermektedir. Seçim sonuçları, oyların seçim
çevreleri arasındaki dağılım biçiminden de etkilenmektedir.
Temsilde adalet sisteminin öne çıkması istikrar hükûmetlerinin
kurulmasını zorlaştırmaktayken yönetimde istikrar ilkesiyle
ise seçimde adaletin zarar göreceği bir gerçektir.
Grup önerisindeki kongreler, kadın
erkek, yaşlı genç dağılımı ise partilerin iç
hukuk meselesidir. Partiler buna ne oranda uyarsa o derece demokratiktir. AK
PARTİnin aldığı
oy oranı ve milletvekili sayısındaki genç ve bayan oranları
diğer partilerden önde olduğuna göre, devam eden kongre
süreçlerimizde genç ve kadın oranlarına dikkat edildiğinde AK
PARTİnin bu işi başardığı görülecektir.
Sizler
AK PARTİyi örnek alırsanız başarılı olursunuz
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın hatip biraz önceki konuşmasında, Cumhuriyet Halk
Partisinin her 2 milletvekili koltuğundan birisini gasbettiğini benim
ikrar ettiğimi söyledi, bu beyanda bulunduğumu söyledi, sözlerimi
çarpıttı.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Öyle söylediniz, öyle dediniz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Dediniz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Ayrıca, mertseniz diye bir ifadeyle de sataşmada bulundu.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Bize de sataştı Sayın Başkan, ben de söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tezcan.
Sataşma nedeniyle iki
dakika söz veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Ramazan Can belli ki önceden
hazırladığı ve yazdığı metinden
ayrılmaktan zorlandığı için, aslında ondan önce
yaptığım konuşmada söylediklerinin cevabı yer almasına
rağmen, konuşmanın akışı ve insicamı bozulur
korkusuyla söylediğim, cevabı olan şeyleri söylememişim
gibi tekrar burada konuşma yaptı.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Can, bakın, çok net bir şey söylüyoruz,
bu sistem gasbedilmiş koltuklar yaratır ve bugüne kadar, bundan en
fazla AKP yararlanmıştır.
RECEP ÖZEL (Isparta) CHP
yararlanmıştır. En fazla CHP yararlanmıştır.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Biz diyoruz ki hangi parti yararlanırsa yararlansın bu doğru bir
sistem değildir: Bu sistem, istesen de istemesen de aşkın
temsili yaratır ve bu, millet iradesinin gasbıdır. Biz bunu
reddediyoruz ve size bu kürsüden biraz önceki konuşmamda söyledim. Gelin,
hep beraber bunu değiştirelim. Niye cesaret edemiyorsunuz? Bu,
birincisi.
İkincisi: Meydan okuyor,
diyor ki: Mertseniz, cesaretliyseniz gelin, buyurun, hodri meydan,
sıfır baraj ama dar bölge sistemi Yüzde 3 baraj, yüzde 5 baraj ama
daraltılmış bölge sistemi Mertliğine bakın! Kurban
olsunlar sizin mertliğinize! Kurban olsunlar sizin cengâverliğinize!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) İstikrar ne olacak, istikrar?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Arkadaşlar, çok net, gelin, barajı sıfırlayalım. Hodri
meydan! Niye sizin belirlediğiniz sınırlar çerçevesinde böyle
olursa böyle? Gelin, bunu tartışalım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yönetimde istikrar ne
olacak?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Biz, o zaman çıktık
dedik, Anayasa Mahkemesi Yönetimde istikrar DHondt sisteminin içinde
vardır, ayrıca bir baraja gerek yoktur. demiştir 1995
yılında.
Tabii, biz, bu tartışmalar içerisinde bir
şeyi daha öğrendik: Sayın Cumhurbaşkanı millî
egemenliğin ne olduğunu bilmiyormuş, Anayasa Mahkemesinden
bahsederken Egemenlik milletindir, Anayasa Mahkemesinin değildir. diyor.
Hâlbuki millet, egemenliği yargıyla, yasamayla, yürütmeyle birlikte
kullanır. Bunu bilmekten dahi âciz bir Cumhurbaşkanı
olduğunu öğrenmiş olduk. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) O sizin
getirdiğiniz sistemdir, 1960 darbesinin getirdiği. Milletten yetki
almadan birilerini yetkili kılmaktır o.
İHSAN ŞENER (Ordu) Vesayet var kafanızda
sizin. Vesayet var kafanızda, vesayet. Vesayet düşündüğünüz için
böyle oldu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vesayettir o,
vesayetin ta kendisidir. Vesayetleri tarif ediyor 60 Anayasası.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Vesayet sistemi belli ki
budur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zozani, siz niye söz
istiyorsunuz?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) AK PARTİli iki
konuşmacı da bu seçim baraj sisteminin değişmesine dönük
önerilerinin olduğunu ama diğer partilerin buna
karşılık koymadıklarını, bir şey
söylemediklerini ifade ettiler. Doğru bir ifade değildir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zozani, iki dakika
sataşma nedeniyle söz veriyorum.
4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın HDP grup önerisi üzerinde yaptıkları
konuşmaları sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben, esasında Sayın Canın
konuşmasını biraz dikkatle dinlemeye çalıştım,
daha önceki konuşmaları geçiştirmeye dönük
konuşmalardır. Böyle, dakika doldurma veya dakikaları kullandırtmama
konuşmalarını Sayın Can burada çok yapar. Takdirle
karşılıyorum, on dakika boyunca konuştu. Öncelikle, orada
hakkını ifade edeyim.
İkinci takdir ettiğim nokta da şu: Ben,
önceki konuşmamda Descartesten örnek vermiştim. Düşünmeye
çalıştı burada yani bazı şeyleri düşünerek ifade
etmeye çalıştı, örnekler bulmaya çalıştı.
Sayın Can ya da sayın AK PARTİ, sayın
Cumhuriyet Halk Partisi, 2002den sonraki bütün seçimlerde -önceki seçimlerde
de durum öyle, 1995te de durum öyledir ama farklı partilerdi o zaman
Parlamentoda- yediğiniz miras bizim mirasımız. Bu konuda
örneklemeler yaparken biraz bunu düşünerek ifade edin.
Bugün, mesela, AK PARTİ Diyarbakırda kaç
milletvekiliyle temsil ediliyor? Kaç tanesini hak ettiniz? Mevcut orana göre...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hepsini.
ADİL ZOZANİ (Devamla) E, darbe
yaparsanız hepsini getirirsiniz, o ayrı bir şey ama
aldığınız oy itibarıyla, mevcut oya göre, şu anda
Diyarbakırdan 3 tane gasbedilmiş koltuğunuz var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Gasp falan olmaz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Adıyamandan da
örnek verebilirim: Adıyaman, son sıradaki milletvekiliniz..
Söyleyeyim: Şanlıurfa, Batman, Mardin, Bingöl, Muş,
Ağrı, Van...
ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) Sayın Zozani,
Mardin öyle değil.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakınız,
bunların tamamında hak etmediğiniz temsiliyetiniz var.
Şimdi, bunları ifade etmeyelim, son bir kez bunları
konuşuyor olalım.
İHSAN ŞENER (Ordu) Hangi hukuka, hangi
mevzuata göre konuşuyorsun?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Mademki bu konuda
gerçekten muzdaripsiniz, rahatsızsınız siz de, o zaman gelin,
düzeltelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Anayasa Mahkemesine
gerek kalmadan getirin o teklifi. 2002de Sayın Cumhurbaşkanı
nasıl milletvekili seçildiyse gelin, aynı yöntemle, burada bütün
partiler, uzlaşmayla bu seçim barajını indirelim. Bu tür
ithamlara ya da bu tür eleştirilere bir daha da maruz kalmış
olmazsınız.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
seçim ve partiler rejiminin yol açtığı sorunların tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/104) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Oylamaya sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları
tarafından, engellilerin ve engelli yakınlarının
karşı karşıya oldukları sosyolojik ve psikolojik
sorunların (10/207); Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve arkadaşları tarafından, engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının (10/358);
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve arkadaşları
tarafından, zihinsel engelli bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde
verilen hizmetlerin nitelik ve yeterlik bakımından (10/826);
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları
tarafından, engelli vatandaşların sorunlarının
(10/1151); araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 3/12/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
arkadaşlarının (10/207) esas numaralı engellilerin ve
engelli yakınlarının karşı karşıya
oldukları sosyolojik ve psikolojik sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla ve Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşlarının
(10/358) esas numaralı engelli vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel
ve arkadaşlarının (10/826) esas numaralı zihinsel engelli
bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen hizmetlerin nitelik ve
yeterlik bakımından araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve İzmir Milletvekili A.
Kenan Tanrıkulu ve arkadaşlarının (10/1151) esas
numaralı engelli vatandaşların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergelerimizin
3/12/2014 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Öncelikle,
sanıyorum şunu konuşmamız gerekiyor: Engelliler Günü,
kutlanası bir gün değil. Engelliler Günü, yalnızca
farkındalıkların artırılarak toplumsal bütünleşme
için, oluşmuş handikapların bertaraf edilmesi adına tespit
edilmiş bir gün ve 3 Aralık, ilk kez 1975 tarihinde dile getirilmiş.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 1975 yılının 3
Aralık günü bir Sakatlar Bildirgesi yayımlanmış, o gün
tabir, sakatlar şeklinde dile getirildiği için.
1975e gelene kadar ne olmuş da böyle bir şey
dile getirilmiş? Savaşlar, biliyorsunuz, toplumlarda, dünya
hayatında, insanlıkta hep hasarlara yol açar, hiç de hayırla yâd
edilmiş bir savaş yoktur. Ama, savaş sonrası artan
engellilikler nedeniyle, özellikle, yaşanan iki tane dünya
savaşından sonra dünyada artan sayıdaki engelli vatandaş
olması itibarıyla Birleşmiş Milletler bu konuda bir
deklarasyon yayımlıyor, Sakatlar Bildirgesini.
Peki, dünya savaşlarına kadar durum ne? Çok
tanrılı dinlere inanıldığı dönemlerde zaten
engelli vatandaşlar bir cezalandırılmışlık
kabulüyle dışlanmışlar toplumdan, ne zamanki tek
tanrılı dinlere geçilmiş, o zaman Rabbimin insanlara bir
hediyesi diye kabul edilmişler. İki dünya savaşının
getirdiği harabiyetler neticesinde insanlar da harap olmuşlar ama
bedenlerindeki, ama duygularındaki eksilmelerden sonra. Birleşmiş
Milletler, 1975 yılında, ilk kez 3 Aralık günü sakatlarla ilgili
bir bildirge yayımlamış. İşte o günden sonra bütün
dünyada engellilikle ilgili yavaş yavaş bir farkındalık
oluşmaya başladı ama üzülerek bugün gördük ki bazı kanaat
önderleri, toplumda bilinen bazı isimler Engelliler Gününü kutluyorlar.
Bu kutlanası bir gün değil, farkındalık olması
gerekir, bu bir Sevgililer Günü filan değil öyle; yalnızca
engellilikle ilgili, vatandaş olarak veya kurumsal olarak, siyasi partiler
olarak, Hükûmet olarak neyi yapmadığımızı konuşup
onları halletmek için çabalamamız gereken, hani o çok
söylediğiniz, ortak aklı harekete geçirmek gereken günlerden biri.
Aslında, ortak akıl dediğiniz şeyin böyle zamanlarda
birleştirici bir faktör olması gerekiyor.
İşte bu Engelliler Gününde ben, Milliyetçi
Hareket Partisi adına verilmiş 4 Meclis araştırması
önergesinin toplamında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz
nedir, engelli vatandaşlarımız adına biz ne talep ediyoruz,
hangi konularda neler yapılmasını istiyoruz ve neler eksik
kalmış, onu konuşmak istiyorum.
Mesela, geçen sene bir çağrıda bulunduk:
2022ye bağlı maaşlar neden üç ayda bir veriliyor, neden aydan
aya verilmiyor? İnşallah, Allah nasip eder iktidar olursak biz bunu
halledeceğiz. diye o zaman da söylemiştik, yine söylüyoruz.
Engelliler için bağlanan maaşların niye asgari ücretin üçte 1i
gibi bir düşük rakama endekslendiğini daha hiç izah edebilen
olmadı. Madem Türkiye artık bu kadar ekonomik gelişmişlik
içinde, hani dünyanın ilk 10una girmeye çalışıyoruz ya
ekonomik gelişmişlikte, o zaman biz neden engelli
vatandaşlarımızı açlık seviyesinde bir rakama muhatap
bırakıyoruz? Hiç değilse asgari ücret seviyesinde bir maaş
bağlanamaz mı? Kısmet olursa Milliyetçi Hareket Partisi bunu da
yapacak. Ama, daha enteresan bir şey var ülkemizde engelli haklarıyla
ilgili. Aslında, bu genel olarak insan haklarıyla ilgili her konuda
bizim ülkemizin yaptığı bir uygulama, özellikle son on iki
yıl içinde: İnsan haklarını geliştirmek cümlesinden
olan konuları yalnızca yasa çıkarmak diye kabul etmiş bir
yürütme var şu anda, bir Hükûmet var. Kadınlarla ilgili yasa
çıkar, çocuklarla ilgili yasa çıkar, engellilerle ilgili yasa
çıkar ama uygulanmaz. İşte bu, Türkiyedeki bürokratik haklar ile
pratikteki haklar arasındaki uçurumu gösteriyor. Bizim bu uçurumumuz
giderek büyüyor. Engelliler konusu da böyle. Mesela, Hükûmet bir kanun
çıkardı, arkasından yönetmelikleri düzenledi, sanıyor ki
insanlarımız, iktidar şu anda evde çocuk bakımı yapan,
engelli bakımı yapan kişileri sigortaladı. Hayır,
sigortalamadı. Asgari ücretin üçte 2si kadar para veriyor ama bu
insanları bir sosyal güvenceye hâlâ kavuşturmadı. Şunu
söylüyor bütün yabancılar Türkiyeye geldiklerinde: Ülkenizde ne kadar az
engelli var. Çünkü, on iki yıllık iktidarınızda, para
verip Evde otursunlar. Yaptığınız, Sosyal içerme
denilen toplumsal bütünleşmeyi hiçbir zaman göz önüne almadınız.
Oysa defaatle kanun tekliflerimiz oldu bu konuların daha iyi çözülebilmesi
için, hiç değilse birkaç adım daha öne çıkabilmemiz için,
dünyadaki insani gelişmede daha iyi bir noktaya gelebilmemiz için
verdiğimiz kanun tekliflerini, verdiğimiz Meclis araştırması
önergelerinin gerekçelerini dikkate alsaydınız, bugün Türkiyedeki
engelli vatandaşlarımızın da, onlarla birlikte yaşayan
bizlerin de hepimiz, 75 milyon bir aileysek- hepimizin evinde daha büyük
huzur, daha büyük kolaylık olacaktı.
Ben, aslında, Mecliste genel olarak kadın
haklarını çok konuşan bir milletvekiliyim. Engelli konusunda,
maalesef, erkekler dezavantajlı. Şöyle bir durum var: 18
yaşını bitiren bir erkek engelliyse 2013 yılında
çıkardığınız bir yasadaki düzenleme nedeniyle, sonunda
torba kanuna bir madde koydunuz Malul yerine ağır engelli ibaresi
konulsun. ifadenizle beraber, 18 yaşını doldurmuş engelli
erkeklerin büyük bir kısmı Sosyal Güvenlik Kurumuna prim ödüyor,
yetim maaşlarını alamıyorlar. Kızlar için böyle bir
durum yok; kadınlar evlenip boşanırsa, hayatı boyunca
evlenmezse her hâlükârda ailelerinden maaşları devam ediyor ama
maalesef, erkeklerin 18 yaşından sonra, engelliyseler, son
yaptığınız düzenlemeyle beraber ağır engelli
ibaresi olmayanları hem prim ödüyor hem de maaşları kesiliyor.
İşte bu şekilde prim ödeyen o kadar çok erkek var ki ve onların
aileleri. Hiç değilse bu sorunu da bu sene tekrar dile getirelim, belki
bir farkındalığınız olur, belki 3 Aralık
münasebetiyle olacak farkındalığınızla da böyle bir
yasal düzenlemede geri atım atarsınız. Çünkü geçen sene
17-25ten sonra yaptığınız yasal düzenlemelerin
seneidevriyesi gelmeden geri adım attınız.
Ben umuyorum, temenni ediyorum memleketim adına,
insanlık adına bu ağır engelli ibaresinden tekrar malul
ibaresine dönülmesini. Çünkü malul ibaresi varken alabildikleri
maaşları ve prim ödemesi yükümlülüğünden
kurtulmuşluklarını
Raporlarını yenilerken
sanıyorum Hükûmetiniz telkinde bulunuyor bazı yerlere Engelli
sayısını azaltalım yüzde 10lara çekelim. diye -tahminen-
o yüzden ağır engelli ibareleri işaretlenmiyor. Bu sebeple 18
yaşını doldurmuş engelli erkekler, zihinsel engelli
erkekler hem prim ödüyor hem yetim, öksüz maaşlarını
alamıyorlar. Defaatle tekrarlıyorum, lütfen, bu konuda bir
farkındalığınız olsun diye.
Evet, ülkemizde engelli kadrolarının yüzde
42si boş. Ne kadar aldık deseniz de, ne kadar yaptık deseniz de
hâlâ çok fazla boşluklar var ve bu engelli kadrolarına
aldığınız memurlar yeterince haklarını da
kullanamıyorlar ama daha acı bir durum var; Engelli aileleri. Engelli
aileleriyle ilgili yasal düzenlemede idari amirin yetkisine, onun
toleransına bırakılmış olan maddeler nedeniyle engelli
yakını olan devlet memurları tamamen kurumlarında külfet
olarak görülen insanlar hâline geliyorlar. Oysa bu konularda, mutlak cümlelerle
yönetmeliklerdeki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Yasa
tekliflerimiz var, soru önergelerimizde bunlarla ilgili cümleler var,
verdiğimiz Meclis araştırması önergelerinde,
gerekçelerimizde bunların hepsini ifade ediyoruz ama henüz Hükûmetten bir
ses, bir düzenleme duymuyoruz.
Bütün bunlarla beraber, sizden beklediğimiz bir
şey var. Engellilik yalnızca insanların bedensel veya duyusal
bir eksikliği değil, engellilik hepimizin başında;
ayağınız kırılsın, üç ay alçıda kalın,
siz de bir engellisiniz. Engellilik öyle kendinizin gelecekte olacak bir
hâliniz değil -gözlük kullanıyorum, ben de engelliyim- ama önlenebilir
tedbirlerle bunları bertaraf edebiliriz. Engellilik hepimizin
hayatının içinde ve biz Türkiye'de yaşayan Türk milleti olarak
büyük bir aileyiz. Ailemizin içinde çok sayıda engelli var, engelli
yakınları var; bunların sorunlarının
konuşulması için bu Meclis araştırması önergesini
verdik. Ben hepinizin vicdanına havale ediyorum, 3 Aralık günü Meclis
araştırma önergemize olumlu anlamda katkı vereceğinizi,
destek vereceğinizi umuyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından
alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Öncelikle,
engelsiz, sınırsız, özgür yarınlar dileklerimi ileterek
bütün engelli kardeşlerimi, vatandaşlarımı saygı ve
sevgiyle selamladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; nüfusumuzun yüzde 12sine tekabül eden bir sayısal
çoğunluktan bahsediyoruz. Dünyada da yaklaşık yüzde 15lere
tekabül eden, yarın öbür gün bizim de karşılaşabilme
ihtimalimizin ve olasılığımızın yüksek
olduğu engelli olma, toplumumuzun bir hakikati, bir gerçekliğidir. Bu
hakikatin kendisine dair çözüm parametrelerini aramak, yoğunlaşmak
her şeyden önce de yasama faaliyetini yürüten biz Meclisin görevidir ama
gelin, görün ki yarattığımız devasa ölçekteki kent ve
iktidar hastalığı bu alanı da kuşatan, tahakkümü
altına alınan bir noktadan soruna yaklaşmıştır.
Onları eşit, özgür vatandaş olarak görmek yerine,
haklarıyla birlikte bireysel ve kolektif hak sahibi olması
anlayışıyla yaklaşmamız gereken bir kesim
olmasına rağmen, ötekileştirdiğiniz, aykırı
gördüğünüz, baskıladığınız ve yok
saydığınız bir çoğunluk olmaya da devam ediyor.
Engelliler kardeşimizdir, annemizdir,
babamızdır, zaman olduğunda çocuğumuzdur, kapı
komşumuzdur, hemşehrimizdir, dokunabileceğimiz
arkadaşımızdır, birlikte yaşamı
paylaşacağımız geleceğimizdir. Geleceğimizi
görmezlikten gelerek, onları ötekileştirip sorunlarına
duyarlılık göstermemek her şeyden önce vicdani değil,
hukuki değil, insani değil. İnsani, vicdani sorumluluğun
yüklenilmesi gereken bir çerçeveden, pencereden soruna yaklaşmak bu manada
biz toplumun, bu toplumun yasama faaliyetini yürüten Meclisin görevidir. Ama,
Meclis, sadece ve tek başına bu soruna değil, her sorunda
olduğu gibi buna da pragmatist yaklaşıyor, fırsatçı
yaklaşıyor. Oranın, iktidarına, Hükûmetine ve
geleceğine nasıl yarar getireceğinin hesabıyla oy deposu
olarak yaklaştığından yoksul bırakarak, muhtaç
bırakarak ama iradesini teslim alacak bir noktada karnını
doyuracak bir kısım iyileştirmelerle onun geleceğini,
özgürlüğünü çalan bir noktadan soruna yaklaştık,
yaklaşıyoruz. İşte aşılması gereken temel
problem bu. Engelli -fiziksel olabilir, ruhsal olabilir- engelliyle üretime,
değişime ve dönüştürme faaliyetlerine aktif katılmak
istiyor. O da sizin gibi, benim gibi eşit, özgür vatandaş olmaktan
ileri gelen haklarıyla bu ülkenin yönetişim ilişkilerine dâhil
olmak istiyor. Ama, yasalarımız, Anayasamız buna yol
açmadığından, imkân vermediğinden de onlar evlerinin dört
duvarına hapsedilmiş kişilikler olarak yaşamlarını
sürdürmek talihsizliğiyle karşı karşıya
kalıyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engellilerin yaşamda ve toplumsal alanda
karşılaştıkları sorunlarını şu
başlıklar altında aktarırsam sanırım biraz
meramımı anlatmış olurum. Öncelikle, katılım:
Toplumumuzun yüzde 12sine tekabül eden bu sayısal çoğunluk yönetimin
yasama faaliyetinde yok, yürütmede yok, yargıda yok; kent ve kentsel
yönetimlerde yok, yerel yönetimlerde yok; bütçesini hazırlayamıyor;
Mecliste, yönetimde ve bütçede demokratik
katılımcılığın anlayışı olarak
doğrudan demokrasinin parçası olmasından
kazandığı haklarını icra edemiyor. O, ne kentte var ne
ülkede var ne ülkenin yönetişiminde var. Demokratik
katılımcılıktan yoksundur. Biz siyasal vesayetin
rızası ve öngörülerine mahkûm bir hak gasbıyla karşı
karşıyadır.
Sağlık: Ana dilde parasız, nitelikli bir
sağlık hizmetini alabiliyor mu engellilerimiz? Hayır. Sosyal
güvenlikten yoksundur. Devletin, açlığını terbiye etmeye
hizmet edecek, asgari ücretin üçte 1ine tekabül edebilecek bir kısım
koşullara kavuşturulmasıyla yetinmesi telkin edilmiştir,
dayatılmıştır. Sosyal güvenlikten yoksun olduğu için
parasız ana dilde sağlık hizmetlerini de alamıyor. Birçok
fiziksel engelli kardeşimiz, vatandaşımız protez ya da
engelli aparatlarının pahalılığı
karşısında çaresizlikler yaşıyorlar. Onlar, satın
alabilme gücünden yoksun olmanın ötesinde, sosyal güvenlikten de yoksun
oldukları
Ama sosyal güvenliğe sahip olsalar bile sosyal
güvenliğin aparatları ve protezleri karşılamayan, medikal
ve benzeri bir kısım taleplerini karşılamayan
anlayışının da mağdurları olarak
yaşamlarını sürdürmek zorundalar. O nedenle de eşine
dayanan, çevresinin olanak ve imkânlarından yararlanan, bazen yarı
aç, yarı tok hâline rağmen kendi katkılarıyla
karşılamak zorunda oldukları bir durumla karşı
karşıyalar.
Eğitim: Engelli
vatandaşlarımızın yüzde 22sine yakını hiç
eğitim almamış, yüzde 40ı ilkokul, bilemediniz lise ve
dengi eğitime sahip iken diğerleri üniversitenin
kapısını görememiş insanlarımız. Eğitim ana
dilde, parasız, nitelikli olmalıdır. Ana dilde, parasız,
nitelikli eğitim almayan engellilerin engelli hizmetlerinin üretilmesi
faaliyetinde devlet gerekli görevini, sorumluluğunu yerine getiriyor mu?
Hayır. Öncelikle demokratik katılımcılıktan yoksun
bırakıyor, sağlık hizmetlerini adil almaktan yoksun
bırakıyor, eğitim hizmetlerini karşılamakta gerekli
duyarlılığı göstermiyor; devlet, aynı zamanda kamu
hizmetlerinden de bu vatandaşlarımızı, kardeşlerimizi
yoksun bıraktırıyor.
Yerel yönetimlerimizin imar mevzuatından yerel
yönetimlerin kendisine, oradan yasama faaliyetine gelince kadar engellilerin
yaşamını kolaylaştıran, onların yaşam
içerisinde kendi ayakları üzerinde durma koşullarını ve
olanaklarını sağlayan bir noktadan soruna
yaklaşmamışız. Devasa mabetler yaratmışız
kentlerimizde; İstanbulda, Ankarada ya da İzmirde, Adanada.
10larca katlı binaların lüks şaşaalı katlarına
ulaşabilmenin engelliler için de bir hak olduğunu unutmuşuz. O
devasa mabetlerin tapınaklar hâline geldiği kent ve iktidar
hastalığıyla toplumun tümü olduğu gibi ekseriyeti de
engellileri engelleyen, öteleyen, baskılayan bir noktadan soruna
yaklaşmıştır.
Engellilerin bu manada kamu hizmetlerinden
yoksunluğu da yine devletin, yasama faaliyetinin bir ayıbı
olarak kendini gösteriyor. Hükûmet sürekli demokratik çözümden bahseder, demokratik
çözümün olmasının şarta bağlandığının
önemli parametreleri, ayakları olarak da kamu düzeninden bahseder. Kamu
düzeni, sadece ve tek başına asayiş sorunu değildir,
polisiye sorun hiç değildir. Kamu düzeni, toplumun kendi öz
ihtiyaçlarını öz gücüne dayanak meşru, demokratik zeminde
karşılamasının adıdır. Kamu düzeni, sadece ve tek
başına inkâr değil, yasak değil, imha değil,
ötekileştirme değil, irada kırma hiç değil. Kamu düzeni,
Alevisinden Sünnisine, Kürtünden Arapına, engellisinden normaline
herkesin yasa ve Anayasa karşısında eşit, özgür
vatandaş olma hakkıyla haklarını kullanmasını;
kendisinin fiziksel, ruhsal, siyasal, kültürel iyi olma hâline erişiminin
adıdır. Kamu düzenini böyle görmediğimizde ve kamu düzenine
böyle yaklaşmadığımızda mutlaka kesimlerden biri,
mutlu, iktidarı elinde tutmuş olmanın rehaveti ve
rahatlığıyla toplumun ekseriyetini görmeyen, mağdur eden
bir noktadan yaklaşmıştır.
İktidar AKPnin elindedir. On iki yıldır
kadını, genci, yaşlıyı, engelliyi, emekçiyi, yoksulu
hiçe sayan politikalarıyla her gün iktidara ve merkezîleşmeye hizmet
eden çalışma ve yasama faaliyetleriyle elbette ki kendisini
kalıcılaştıran bir noktadan soruna
yaklaşmıştır ama sorunlarımız; tarihsel, siyasal,
kültürel, demokratik sorunlarımız -başta engellilerin olmak
üzere- olduğu yerde çözümsüz olmaya devam etmiştir diyor ve umuyorum,
bu 3 Aralığın birikmiş tarihsel, siyasal, sosyal, kültürel
sorunlarımızı, ekonomik, demokratik sorunlarımızı
meşruiyet üzerinden çözüme kavuşturacağımıza vesile
olacağını diliyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında,
engelli vatandaşlar gibi dezavantajlı gruplara nasıl
yaklaşıldığı, nasıl bir devlet olunduğunun
en belirgin unsurudur. Ülkede sanki engelli insanlar yokmuş gibi,
kaldırımları, otobüsleri, binaları, asansörleri onlar da
kullanmıyormuş gibi davranılıyorsa o devletin sosyal devlet
olma niteliği tartışılır hâle gelmiş demektir.
Engelli vatandaşlarınızı belli bir oranda kamuda istihdam
etmeniz gerekirken onları yok sayıp yalnızca destek
aylığı bağlamakla yetiniliyorsa o ülkede devlet görevini
yerine getirmiyor demektir.
Evet, sosyal yardımlar önemlidir, engelli
vatandaşlarımızın ailelerine sağlanan maddi destek
olumludur; buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak, verilen destek sosyal
yardımlarla sınırlı kalıyorsa, engelli
vatandaşlarımızı engelsiz insanlar gibi
yaşatamıyorsak, bunun için önlem almıyorsak, alınması
gereken önlemleri de zamanında almıyorsak, erteliyorsak işte
buna itiraz edilir. Engelli vatandaşlarımızın eşit
koşullar altında ve eşit fırsatlara sahip olarak toplum
içinde yaşama ve eğitim hakkını görmezden geliyorsak
işte buna itiraz edilir. Engelli vatandaşlarımızın
yalnızca yüzde 5i çalışma olanağına sahip olabiliyor
ve bunun da artırılması için yeterli çaba gösterilmiyorsa
işte buna itiraz edilir ve bizler de buna itiraz ediyoruz.
Yalnızca biz değil, engelli insanlarımız
da Biz eşit koşullarda eğitim istiyoruz, eşit
koşullarda kaldırımları kullanalım, biz de yollarda
karşıdan karşıya güvenli bir şekilde geçebilelim
istiyoruz. diyorlar. Bu seslere kulak vermek, engelli
vatandaşlarımız için fiziksel koşulları eşitlemek
zorunluluğu vardır.
Eğer engelli insanlarımıza toplu
taşıma ücretlerinde indirim yapılıyor ama bu indirimli
kartlarıyla binecek otobüs temin edilmiyorsa ortada yanlış bir
uygulama var demektir. Eğer Engellilerimiz hayata
karışsın, sosyal yaşam içinde yer alsın. deyip de 40
santim yüksekliğinde, bırakın engeli olan vatandaşı,
engelsiz birinin bile kullanmakta güçlük çekeceği kaldırımlar
yapılıyorsa bir şeylerin düzelmesini beklemek hayaldir.
Bakınız, 2005 yılında 5378
sayılı Kanunun ilgili maddelerinde değişiklik
yapıldı ve toplu taşıma araçlarının,
yolların, kaldırımların, binaların yedi yıl
içinde engellilerin erişimine uygun hâle getirilmesine karar verildi, sonra
bu süre sekiz yıla uzatıldı. Yani geçen sene bütün bunların
tamamlanmış olması gerekiyordu. Şimdi çıkın,
bakın Ankara sokaklarına İstanbul sokaklarına; ne kadar
kaldırım engelli vatandaşlarımızın erişimine
uygun, kaç üst geçitten engelli vatandaşlarımız yararlanabiliyor?
Çok uzağa gitmeye gerek yok, Meclisin önünden geçen Dikmen Caddesine bir
bakın, olayı tüm çıplaklığıyla görürsünüz. Kaç
otobüs tekerlekli sandalyeli bir engelli vatandaşımızın
kullanabileceği vasıfta, lütfen buna iyi bir bakın, ne demek
istediğimi anlayacaksınız.
Yani, demem o ki yalnızca sosyal yardımlarla,
sosyal desteklerle bu sorunlar yumağını çözmeniz mümkün
değildir. Engelli vatandaşlarımızı yaşamın
içine katmak, engelsiz insanlar gibi yaşatmak zorunluluğu
vardır. İşte o zaman göğsünüzü gere gere Engelli
vatandaşlarımız için bir şeyler yaptık.
diyebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, engelli vatandaşları
topluma tam katılmaya teşvik etmekten, engellilerin de topluma ait
oldukları hissine sahip olmalarını sağlamaktan söz eder; engelli
vatandaşların da eğitim hakkından tam ve eşit olarak
yararlanması gerektiğinden söz eder. Eğer ülkemizdeki
engellilerin nerdeyse yüzde 40ı okuma yazma bile bilmiyorsa herhangi bir
eşitlikten veya sosyal adaletten bahsedilemez. Eğer sokağa
çıkabilecek, sosyalleşecek olanaklar sağlanmıyorsa topluma
tam olarak katılmaktan söz edilemez. Bu sözleşmeyi imzalayıp,
gerekleri yerine getirilmiyorsa, Anayasamızın 10uncu ve 61inci
maddeleriyle engelli vatandaşlarımızın haklarının
gözetilmesi ve engellilerin korunmasına ilişkin hükümler görmezden
geliniyorsa ve uygulamadaki eksiklikler giderilmiyorsa engelli olan, bu durumda,
devlet demektir. Engellilerinizi eşit vatandaş değil de muhtaç
vatandaş hâline getiriyorsanız o zaman sorunumuz çok büyük demektir.
Gerçekten de engelli vatandaşlarımız
açısından bu devlet ve bu iktidar sınıfta
kalmıştır. Sorun parasal değildir, sorun
algıdadır. Eğer parasal olsaydı kaçak saraylara dökülen
paralarla engelli yurttaşlarımıza yüzlerce bakım ve
rehabilitasyon merkezi kurulabilirdi, neredeyse tüm çocuk parkları engelli
çocuklarımızın da yararlanabileceği hâle getirilebilirdi,
engelli vatandaşlarımızın okuyabileceği okullar
yapılabilirdi; yapılmadı ne yazık ki. Bu nedenle, kimse
kalkıp da Biz engelli vatandaşlarımız, engelli
çocuklarımız için şu sözleşmeyi imzaladık, Anayasaya
şu maddeyi koyduk; daha ne yapalım? diyemez. Ancak bu
sözleşmelerin gereğini yerine getirdiğinizde, kaynak
ayırdığınızda, kaynak bulduğunuzda ve en önemlisi
de engelli vatandaşlarımızı muhtaç vatandaşlar
olmaktan çıkardığınızda Bir şey yaptık.
diyebilirsiniz.
Eğitim hakkından yeterince yararlanamayan,
sosyal yaşamın dışına itilen, kentler, yollar, üst
geçitler tasarlanırken görmezden gelinen engelli
yurttaşlarımızın en önemli sorunlarından birisi de
istihdamdır. Çünkü engellilere yönelik
ayrımcılığın önlenmesinde en etkili unsur onları
iş yaşamına sokmak, üretken kılmaktır. Ancak o zaman
engelli kişiler kendilerini muhtaç kişiler olarak değil, toplumun
üretken, eşit bir bireyi olarak görebilirler. Bunu sağlamak da hepimizin
görevidir. Bunun için engellilerimizi ve onların sorunlarını
sadece yılda bir gün hatırlamak yetmez. Devlet olmak demek, ülkeyi
idare etmek demek yalnızca bir gün değil, her gün sorunların
farkında olmak, bu sorunlar için de tam, kapsamlı ve sürdürülebilir
çözümler üretmek demektir.
Bakın, bu konuda devletin
duyarsızlığına çok somut bir örnek vermek istiyorum.
Bildiğiniz gibi Türkiye İstatistik Kurumu her yıl bir
yıllık çıkarmaktadır. Bu yıl çıkan 2013 Yıllığı
içinde toplumun engellilik oranına ilişkin istatistikler 2002
yılına ait yani on iki yıl öncesine. Bu on iki yılda
nüfusumuz 12 milyondan fazla artmış ama elimizde hâlâ 2002
yılının istatistikleri mevcut. Üstelik bu yıl basılan
kitapçıkta sağlık bölümünde engellilik oranı yerine
maalesef hâlâ özürlülük oranı ifadesi kullanılmakta. Böylesi bir
duyarlılığın olduğu devlette sorunların
çözülmesini beklemek de bir hayalden öteye gidememektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü, toplumsal farkındalığı artırmak
açısından elbette çok önemli bir gün ama önemli olan devletin
farkındalığı. Devletin duyarlı olmasını
beklemek yalnızca engelli vatandaşlarımızın
değil, hepimizin hakkı.
Engellilerimize engel olunmayan, umut ve mutluluk dolu
günler diliyor, engelli vatandaşlarımızı ve cefakâr
ailelerini ve sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Gürsoy Erol, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Erol. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜRSOY EROL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin engelli
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili vermiş
olduğu grup önerisi üzerinde, grubum adına, aleyhte söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
olması dolayısıyla ülkemizdeki ve dünyadaki tüm engelli
kardeşlerimize ve ailelerine hayırlı, mutlu ve
sağlıklı bir yaşam diliyorum ve kendilerini sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Engellilik, tabii ki dün, bugün değil, tarih boyunca
var olan ve bundan sonrası için de devam edecek olan, engelli-engelsiz tüm
toplumun, insanların bir arada yaşayacağı ve hepimizin
hayat boyunca -Allah vermesin ama- her an için böyle bir risk altında da
bulunduğumuz bir olgu. Dolayısıyla, onun için engelli-engelsiz
derken biz herhangi bir ayrım, herhangi bir özel taviz yapmaya gerek
görmüyoruz. Nasıl uzun boylu-kısa boylu, nasıl sarışın-esmer,
nasıl saçı kısa-saçı uzun ise engellilik-engelsizlik de
tıpkı bu şekilde, hepimizin bir arada yaşadığı,
toplumda beraberce üreteceğimiz, beraberce tüketeceğimiz belli bir
kavramdır. Burada önemli olan insan ve insanın onuru.
Dolayısıyla da biz AK PARTİ olarak ilk baştan beri insan ve
insan onurunu önceledik, bunun için de özellikle 2005 yılındaki
yasayla da ve 2010 yılındaki referandumla da bunu ön plana
çıkarmaya gayret sarf ettik.
Şöyle bir Türkiye tarihine
baktığımız zaman, biraz önce dediğim gibi, engelli ve
engelli problemleri, sorunları başından beri, cumhuriyetin
kuruluşundan beri, öncesinden beri var. Ama ülkemizde engellilikle ilgili
ilk ciddi adım nerededir diye baktığımızda, 1997
yılında ilk defa Özürlüler İdaresi
Başkanlığı kuruldu Refahyol döneminde. O güne kadar engelli
problemleri yine var, taş üstüne taş koyan, emeği geçen herkese
de çok çok teşekkür ediyorum ama ilk defa ciddi bir adım, Refahyol
döneminde Özürlüler İdaresi Başkanlığı kurularak
atıldı. Daha sonrasında, 2011 yılında AK PARTİ
döneminde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı
genel müdürlük seviyesine çıkarılıyor ve şu anda Engelli ve
Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak hizmet veriyor. 2005
yılında Türkiyede bir milat yaşıyoruz, Engelliler
Yasası çıkıyor yine AK PARTİ döneminde.
Ve o dönemki Başbakanımız, şimdiki
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
özellikle, engelliler adına yapmış olduğu hizmetlerden ve
desteklerden dolayı da burada bir kez daha teşekkür ve minnetlerimizi
aktarmış oluyorum.
Güzel olan bir şey, 2005 yılında bu yasa
ve tüm engellilerle ilgili hangi yasa gelse tam bir ittifak içinde geçiyor
Meclisimizden. Aslında tüm yasaların böyle geçmesini
canıgönülden arzu ediyorum. Destek veren tüm gruplara, herkese ben
özellikle tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Ama, ciddi anlamda
adımlara baktığımız zaman, AK PARTİ döneminde
2005 yılındaki yasa ve bundan sonraki dönemde özellikle çok ciddi
adımlar atılıyor.
Ben, biraz önceki konuşmacı
arkadaşımızın engelli maaşlarıyla ilgili Biz
geldiğimiz zaman engelli maaşlarını şuraya
çıkaracağız. demesini onlar adına son derece sevindirici
buluyorum ama aynı kişiye tabii şunu da soruyorum: Geçmiş
dönemde, 2002 döneminde aynı parti iktidardayken engelli
maaşları 24 liraydı ve engellilerle ilgili problemlerin hepsi
masanın üzerinde duruyordu. Bu noktada da çok ciddi anlamda
atılmış adımlara baktığımız zaman çok
da fazla bir şey göremiyoruz.
Engelliler aslında ne istiyor? Engelliler şunu
istiyor: Ayaklarının üzerinde durabilmek istiyor.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkanım,
televizyonlardan konuştuğu duyulmuyor dışarıda. Burada
da bir engel var.
GÜRSOY EROL (Devamla) Engelliler aslında şunu
istiyor, diyor ki: Biz ayaklarımızın üzerinde duralım.
Bize istihdam sağlayın. Biz kendi ekmeğimizi kendimiz
kazanalım, ailelerimize, çocuklarımıza kendi helal
rızkımızı götürelim. Dolayısıyla,
eğitimlerimizi sağlayın, bizim önümüzdeki engelleri
kaldırın ve biz engelli kişiler diğer insanlarla eşit
şartlarda yarışalım. İşte bununla ilgili 2005
öncesi, yasa öncesine baktığımız zaman, yeşil
kartlı ve BAĞ-KURlular maalesef eğitimden istifade edemiyorlardı,
çok ciddi bir sayıda eksiklik vardı ama 2005deki yasayla beraber biz
tüm engellilerin eğitim hakkını sağlamış olduk.
Bugün Ben engelliyim ve engelli noktada adım atmak
istiyorum, eğitim almak istiyorum. diyen herkesin önündeki engeller
kalkmış durumdadır. Ve ciddi anlamda, eğitim problemini
aşmayla beraber, engelli kardeşlerimizin eğitimden daha fazla istifade
etme ve daha çok iş imkânlarına kavuşma şansını
yakalamış oluyoruz.
Biraz önce söylediğim istihdam konusu en önemli
konulardan biriydi. Türkiye'de değil, dünyada bir ilki AK PARTİ
sağlamış oldu ve KPSS dediğimiz engelli KPSS
sınavını ortaya çıkardı. Yani, artık engelliler
kendi aralarında yarışıyorlar ve engelliler, engelli KPSS
sınavının sonuçlarına göre yerleştiriliyorlar.
Bakın ne oldu? 2002 öncesi 5 bin civarındayken
istihdam edilen kadrolu engelli sayısı şu anda 35 bin
civarında yani 7 misli bir artış var; işçi
sayısında da 3 mislinin üzerinde bir artış var, 10 binler
civarındaydı -hatta 4 misli- şu anda 40 binlere
yaklaşmış durumda. Yani, şöyle bir
baktığımız zaman, istihdam anlamında on yılda
Türkiyede çok ciddi seviyede bir açılım söz konusu, işte sosyal
devlet olmak bu anlamda önemli. İşte sosyal devlet olmanın -AK
PARTİ adına- ne demek olduğunu, özellikle engelliler adına
neler yapılabileceğini ortaya koymanın söylemden ibaret
olmadığı, eylemlerin de ortaya konulması gerektiği çok
ciddi anlamda ortaya çıkmış oluyor.
Sosyal yardımlara gelince
Sosyal yardımlar
tabii ki bu noktada zor durumda olan, dar durumda olan kişiler için de
geçerli olan bir şey. Bu noktada, özellikle 2005 yasasıyla Türkiyede
bir ikinci devrimi yaptık. O da şöyle: Engelli aileler bize diyordu
ki: Ben ölürsem benime evladım, benim çocuğum ne olacak?
İşte bu anlamda evde bakım hizmeti, kurumda bakım hizmeti
Türkiye adına bir devrimdir. Şu anda 500 bini aşmış
sayıda ve çok ciddi anlamda bir bütçe ayrılıyor ve engelli
aileler artık çocuklarına bakarken aile ortamında bakıyor
ve devletten bir asgari ücret yardımı alıyor. Bu, engellinin sosyal
devlette hakkı olan bir şeydi ama maalesef, bugüne kadar
alamıyordu bu hakkı.
Bu anlamda, sokaklara çıktığınız
zaman, şöyle bir on sene önceye ve bugüne bakın,
alışveriş merkezlerine gidin, sokaklara çıkın,
sokaklarda engellilerin aşırı derecede dolaştığını
ve engelli kardeşlerimizin artık topluma
karıştığını görüyoruz. Bu noktada
erişilebilirlik en çok konuşulabilen konulardan, ciddi anlamda
adımlar atıldı. Yeterli mi? Tabii ki değil, tıpkı
engelli maaşlarının ve diğer konuların yeterli
olmadığı gibi ama biz şunu konuşuyoruz: Seksen
yıllık birikmiş problemleri on yılda halledelim. diyoruz.
Böyle bir şey pratikte mümkün değil, hiçbir konuda mümkün değil
ama mühim olan, bir irade var, bunu aşmaya çalışıyor, bunu
çözmeye çalışıyor ve bu noktada ciddi adımlar atıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ben özellikle
teşekkür etmek istiyorum, otobüsler yüzde 100e yakın şu anda
erişilebilir hâle geldi, bunu tüm belediyelerden istiyorum. Ne diyoruz?
Engellilik konusu partilerüstü bir konu. Dolayısıyla, şu parti,
bu parti değil; tüm partilerin bu konuda yaklaşım göstermesi,
otobüsünden tüm kamu binalarına, belediye binalarına veya sosyal
tesislerine girene kadar engellilerin çok rahat bir şekilde
ulaşmasını özellikle temenni ediyoruz. Bu konuda
çıkardığımız yasayla da artık şikâyet
edildiği zaman bu şikâyetlerin değerlendirildiği ve bu
şikâyetlere cezaların işlemeye başladığı bir
döneme girdik. Ve bu noktada engelli, ulaşım
sıkıntısı yaşıyorsa şikâyet ediyor ve
şikâyetleri yerine geliyor. Ama dediğim gibi, hepsini bir anda çözmek
derseniz -biraz önce söyledim- bu mümkün değil. Mühim olan, bu iradenin
iktidar olması, bu iradenin ortaya konulması. Hep birlikte el ele
vereceğiz. Engelli-engelsiz diye bir kavramımız yok. Özellikle
bizim arzu ettiğimiz, bu noktada farkındalık. Bu
farkındalığı bir araya getireceğiz ve hep birlikte bu
problemi beraberce aşacağız. Sadece engelli değil, tüm
Türkiye geleceğe, hedefe bu şekilde ilerleyeceğiz.
Ben özellikle bu konuyu
dile getirdiği için Milliyetçi Hareket Partisine ve engelli
noktasında, engelsiz noktasında adım atan herkese teşekkür
ediyorum, sevgi ve saygılar sunuyorum.
Engelsiz bir Türkiye için
hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Demirel.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Ne diye
sataştı?
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Söyleyeyim.
BAŞKAN Buyurun.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Daha önce konuşan bir milletvekili biz iktidar
olduğumuzda en az asgari ücret kadar ücret vereceğiz. dedi ama 2002
yılında giderlerken masada bütün sorunlar duruyordu. sözü
şahsımla beraber partime atıftır.
Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika söz
veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
İstanbul Milletvekili Gürsoy Erolun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Böyle bir konuda
sataşmayı nezaketsiz bulurum. Söz istemekten önce çok tereddüt ettim
ama partim adına bu sözü söylemek zorundayım.
Hâlihazırda
Türkiyede Özürlüler Araştırması adı altında tek bir
araştırma var. 2001 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin
koalisyon ortağı olup, sosyal politikalardan sorumlu Devlet
Bakanlığı da partimiz uhdesindeyken yapılıp 2002 yılında
yayımlanmış hepinizin on iki yıldır tepe tepe
kullandığınız rakamların tespit edilmesine vesile
olmuş kişiler Milliyetçi Hareket Partisinin o dönemdeki
bakanlarıdır. Siz hâlâ 2002deki 12,29 ve 8,5 milyon üzerinden
siyaset yaparken Milliyetçi Hareket Partisine dönüp de Siz Onu vereceğim.
diyorsunuz ama 2002de bütün sorunlar masadaydı. derseniz ben kendi
adıma yutmaya çalışsam bile partim adına bu lafı
yutmam.
İkinci bir şey daha söylemek istiyorum:
Engellilere yapılan hiçbir şey çok değildir. 500 bin
liralık bütçe ayırdık, devasa bir bütçe. diyen değerli
arkadaşım, 5 milyara ak saray yaptırmak çok mu ucuzdu? Onun için
engelliye yapılmış veya bu ülkedeki insanlar rahat hareket
edebilsin, ulaşabilsin, erişebilsin diye yapılmış
hiçbir şey devasa ve çok bir bütçe değildir, bu milletin hepsinin
anasının ak sütü gibi helaldir. Dolaylı verginin en yüksek
olduğu ülkedeyiz. Vergi vermeyen hiçbir vatandaş yok, herkesin kendi
emeğiyle yapılmıştır onlar. Evlerinde
çocuklarına, yakınlarına bakanların, engellilerin aldığı
maaş, kendisinin verdiği dolaylı vergiyle anasının ak
sütü gibi helaldir ve azdır.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidar olduğunda,
bunların hepsi artırılmakla birlikte on iki ayda engellilerin
eğitimle ilgili bütün sorunlarını çözeceğimizi 2011
yılında Sayın Devlet Bahçeli söylemişti, 2014
yılında burada tekrarlamaktan ben çok mutluyum.
AHMET YENİ (Samsun) Demek ki hiç olmayacak bunlar.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Çok ayıp,
çok ayıp, Ahmet Bey, laf atıyorsun!
RUHSAR DEMİREL (Devamla) İnşallah,
yaptığımız diğer çalışmalardan da bu kadar
istifade edersiniz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları
tarafından, engellilerin ve engelli yakınlarının
karşı karşıya oldukları sosyolojik ve psikolojik
sorunların (10/207); Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve arkadaşları tarafından, engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının (10/358);
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve arkadaşları
tarafından, zihinsel engelli bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde
verilen hizmetlerin nitelik ve yeterlik bakımından (10/826);
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları
tarafından, engelli vatandaşların sorunlarının
(10/1151); araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: :Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekilleri Mehmet
Haberal, Ali İhsan Köktürk ve 22 milletvekili tarafından,
Zonguldak'tan dışarıya göçün nedenlerinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla
7/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3/12/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 3/12/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Zonguldak Milletvekilleri Mehmet Haberal, Ali İhsan
Köktürk ve 22 milletvekilince Zonguldak'tan dışarıya göçün
nedenlerinin araştırılması ve çözüm önerilerinin tespiti
amacıyla 7/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1075 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3/12/2014 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Zonguldaktan dışarıya göçün nedenlerinin
araştırılarak ortaya konulması ve göçün önlenmesine yönelik
tedbirlerin saptanması amacıyla Meclise vermiş olduğumuz
araştırma önergemizin bugün görüşülmesini içeren Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, hepimizin
bildiği gibi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, yarın da 4
Aralık Dünya Madenciler Günü. Ben, az önce konuşan
arkadaşlarımız gibi, tüm engelli
yurttaşlarımızın 3 Aralık Dünya Engellileri Gününü
kutluyorum ve tüm yurttaşlarımız için engelsiz, barış
içerisinde, huzur içerisinde bir Türkiye ve dünya diliyorum.
Ayrıca, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü öncesinde,
Kozluda, Kilimlide, Elbistanda, Somada, Ermenekte,
Mustafakemalpaşada, Türkiye'nin dört bir tarafında, yerin yüzlerce
metre altında iş kazalarında, iş cinayetlerinde
yaşamını yitiren tüm maden şehitlerimizi saygı ve
şükranla anıyorum ve bir daha ulusumuzun bu acıları
yaşamamasını, gereken önlemlerin alınmasını
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir kez daha dile getirmeyi bir görev, bir
vazife sayıyorum.
Değerli milletvekilleri, Zonguldak çok küçük bir
yerleşim birimiyken taş kömürünün bulunmasından sonra hızla
büyüyerek göç almaya başlamış, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk öncülüğünde cumhuriyetimizin kurulmasından sonra, 1924
yılında cumhuriyetimizin ilk ili olmuş, Taşkömürüyle,
ÇATESiyle, ERDEMİRiyle, KARDEMİRiyle -yani demir çelik
fabrikalarıyla- ve diğer üretim alanlarıyla Türkiye'nin en
önemli sanayi kentlerinden biri hâline gelmiştir.
Üretim ve sanayileşme Zonguldakı, başta
Trabzon ve Rize gibi Doğu Karadeniz illeri olmak üzere Türkiye'nin dört
bir tarafından ekmeğini, aşını kazanmak üzere
yurttaşlarımızın kendisine mesken edindiği yeni bir
yaşam alanına döndürmüştür. Ancak 1980li yıllardan sonra
Türkiyeyi de etkisi altına almaya başlayan neoliberal politikalar
Zonguldakı da önemli ölçüde etkilemiş, yerli üretime sırt
dönülmesi, ithalata yönelik politikalara ağırlık verilmesi,
başta Zonguldakın can damarı olan Türkiye Taşkömürleri
Kurumu olmak üzere Zonguldak genelinde tamir edilmez derin yaralar
açmıştır.
2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidara gelmesiyle sosyal devlet anlayışının yerine
ikame edilmeye çalışılan müflis tüccar devlet
anlayışıyla ise emeğin başkenti Zonguldak tamamen
gözden çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisinin on iki yıllık iktidarında Zonguldaka
baktığımızda karşımıza oldukça acı bir
tablo çıkmaktadır. Sadece Zonguldakın değil, tüm
Türkiye'nin en stratejik kurumlarından biri olan Türkiye Taşkömürü
Kurumunda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde
çalışan sayısı 16 binler düzeyindeyken net rakam olarak
15.792 iken- geçtiğimiz 2014 yılının Eylül ayı
rakamları itibarıyla çalışan sayısı maalesef
9.240a düşmüştür. Aynı zamanda, istihdam azalmasına
paralel olarak üretim de 2,2 milyon tondan 1,3 milyon tonlara gerilemiştir
ve bugün Zonguldak limanlarına, kömürün başkenti Zonguldak
limanlarına maalesef ithal kömür indirilmektedir. Bütün bunlara
karşın, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin 2011
seçimlerinde TTKya 2.500 işçi alacağız. sözünü yerine
getirmemeleri nedeniyle bugün Zonguldaktaki Türkiye Taşkömürü Kurumu
4.760 norm kadro eksiğiyle ayakta kalmaya, tutunmaya
çalışmaktadır.
Yine, bu dönemde, Adalet ve Kalkınma Partisinin on
iki yıllık iktidarı döneminde 11i aşkın il
müdürlüğü veya genel müdürlük kapanmış, il dışına
taşınmıştır. ÇATESin özelleştirilmesi ve
diğer özeleştirmeler, Karadeniz Ereğli ve Alaplı
bölgesinde, ERDEMİRde kriz gerekçesiyle işçi, çalışan
ücretlerinin geriye çekilmesi ve işçi sayısının
azaltılması, yine, tersaneler bölgesinde yaşanan kriz nedeniyle
7 bini aşkın işçimizin bir anda işsiz kalması, Devrek
ilçemizi yıllardır ayakta tutan ve yaşam kaynağı olan
askerî taburun Devrekten ayrılarak başka bir yere gönderilmesi
maalesef Zonguldakın var olan sorunlarını daha da derin, daha
da içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir.
Bunların yanı sıra, teşvik
uygulamalarında Zonguldakın üvey evlat muamelesi görmesi, önce
teşvikli illerin kapsamı dışında
bırakılması, daha sonra sektörel teşvike geçildiğinde
Zonguldaka uygun düşmeyen bir sektörel teşvik elbisesinin
Zonguldaka giydirilmesi, giydirilmeye çalışılması maalesef
Zonguldaktaki bu geriye gidişin tuzu biberi olmuştur. Bu teşvik
adaletsizliğinin sonucu olarak, Zonguldak, kendi yapısı ve
kaynaklarına uygun olan yatırımcıyı maalesef
Zonguldaka çekmeyi başaramamıştır. Dün umut olan Çaycuma
Organize Sanayi Bölgesi bugün birkaç orta ölçekli firma dışında
küçük firmalarla ve atıl kapasiteyle varlığını
sürdürmektedir.
Yine, Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde Zonguldak, genel bütçeden hak ettiği
payı da alamamış, genel bütçeye verdiğinin
yarısını alabilen bir il durumuna düşürülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Türkiyede sadece 12 il genel bütçeye verdiğinden
azını almaktadır ve maalesef, Zonguldak, yıllarca ülke
ağır sanayisini omuzlarında taşıyan Zonguldak, genel
bütçeye verdiğinin azını alan, yarısını alan 12
ilden bir tanesidir. Örneksemek gerekirse, 2011 yılı
rakamlarıyla, Zonguldak genel bütçeye 1,4 katrilyon lira vermiş ancak
bunun yarısı kadarı olan 773 milyar TLyi geri alabilmiştir
ve bu rakamlar, bu tablo maalesef, şu anda geride
bıraktığımız yıllarda da
değişmemiştir.
Kamu
yatırımlarına bakıldığında da Zonguldak
oldukça geri sıralarda yer almıştır. Türkiye vergi ödeme
sıralamasında Zonguldak en fazla vergi ödeyen illerin
başında gelmesine rağmen kamu yatırımlarında da
maalesef, yine en az kamu yatırımı alan illerin
başında gelmektedir. Zonguldak, 2013 yılı Ocak-Mart dönemi
itibarıyla 727 milyon TL vergi tahsilatıyla Türkiyede 19uncu sıradadır.
Ancak değerli milletvekilleri, vergi ödeme sıralamasında 19uncu
olan Zonguldak maalesef, kamu yatırımlarında 133 milyar TLyle
57nci sıradadır. Yani vergi ödeme sırasında Zonguldak
19uncu sırada, en fazla vergi ödeyen illerin başında ancak kamu
yatırımlarından yararlanmada da 57nci sırada, en az kamu
yatırımı alan illerin başında. İşin daha da
acı tarafı, Zonguldaktaki kamu yatırımlarının
yıllar itibarıyla mütemadiyen azalmış olmasıdır.
Değerli arkadaşlar, 2011 yılına
baktığımızda, Zonguldak, az önce ifade ettiğimiz gibi,
179 milyon TLlik kamu yatırımı almış, bu kamu
yatırımı 2012 yılında 161 milyon TLye gerilemiş,
2013 yılında ise Zonguldakta bu düşüş daha devam
etmiş ve 133 milyon TLlik kamu yatırımı gerçekleşmiştir.
Yani Zonguldak sadece az kamu yatırımı alan illerin
başında olmakla kalmamakta, aldığı kamu
yatırımı maalesef, yıllar itibarıyla mütemadiyen,
artması gerekirken düşmektedir.
Bu gelişmelere
paralel olarak Zonguldakta kapanan esnaf sayısı büyük rakamlara
ulaşmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara
geldiği 2002 yılından 2011 yılına kadar aradaki dokuz
yılda cumhuriyet tarihinde rekorlar kırılmış
Zonguldakta. Sadece 25.825 esnaf 2002-2011 yılları arasında
maalesef kepenk kapatmıştır ve esnaflarımızın bu
kepenk kapatma hızı mütemadiyen büyük bir hızla sürmektedir.
Bugün ayakta kalan esnaflar da SGKya prim borçlarını dahi ödeyemez
durumdadır. Geçtiğimiz yıl sonu itibarıyla Zonguldaktaki
her 100 esnaftan 69unun maalesef SGKya, Sosyal Güvenlik Kurumuna borcu
bulunmaktadır. Esnaflarımız bugün Zonguldakta maalesef prim
borcunu ödeyemeyecek hâldedir.
Yine, değerli milletvekilleri, Zonguldakta,
çalışan ve emekli oranlarına baktığımızda da
bu kötü gidişin yansımalarını görmek, çok somut, açık
yansımalarını görmek maalesef mümkündür. Zonguldak emeğin
başkentiyken, istihdamın başkentiyken, Zonguldakta AKP
döneminde ilk kez, emekli sayısı çalışan
sayısının önüne geçmiştir. Bugün itibarıyla
Zonguldakta 149 bin emekli vardır, 126 bin çalışan vardır.
Yani, bugün Zonguldak, sözde intibak yasasıyla açlık ve yoksulluk
sınırına mahkûm edilen, emeklinin sırtına yaslanarak
ayakta kalan, terk edilmiş bir madenci kasabasına
dönüşmüştür.
Keza, değerli arkadaşlar, istatistiklere
baktığımızda, ekonomik ve sosyal gelişmişlik
sıralamasında, AKP iktidara geldiğinde 19uncu sırada olan
Zonguldak, maalesef, AKPnin ilk on yılında 10 basamak birden
düşerek 29uncu sıraya gerilemiştir. Her seçim döneminde
ısıtılarak önümüze konulan Filyos Liman Projesiyle ilgili,
maalesef, aradan geçen on iki yıla ve ihale tarihinden bu yana aradan
geçen dokuz aya rağmen somut bir ilerleme kaydedilememiştir.
Cumhurbaşkanlığı Köşkü için, kaçak saray için 1,4
katrilyon lira rakamı harcayabilen siyasal iktidar, bunun üçte 1i, dörtte
1i kadar rakamı Batı Karadenizin kurtuluş projesi olan Filyos
Liman Projesi için harcayamamış, on iki yılını, hibe
almak amacıyla Avrupa Birliği fonlarının
kapısında bekleyerek geçirmiştir.
Bu olay, buradaki yansımalar tabii spora da, kültüre
de yansımış, Zonguldakspor 3. Ligden amatör lige
düşmüş, şu an 3. Ligde, kapalı tribünü seyirciye
kapalı, son derece yetersiz bir statta maçlarını oynamak zorunda
kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Karadenizin Efesi
Tios Antik Kenti de maalesef, Kültür Bakanlığından yeterli
ödeneği alamamıştır.
Evet, değerli arkadaşlar, konuşacak çok
şey var. Ancak, bundan sonraki, tabii, inşallah yeni
konuşmalarımızda, diğer ifade edeceklerimizi de Meclis
tutanaklarına geçirmek istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerimizle, araştırma
komisyonu kurulması önerimize muhalefet partilerinin destek
vereceğini biliyoruz ama iktidar partisinden de, başta Zonguldak
milletvekillerinden de destek bekliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Özcan Ulupınar, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun Sayın Ulupınar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu
adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla
tüm engellilerimizin ve 4 Aralık Dünya Madenciler Günü
dolayısıyla madencilerimizin bu günlerini kutlayarak konuşmama
başlamak istiyorum. Tüm maden şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
2002 yılında yeni kurulan AK PARTİ yüzde
10 barajını aşarak Türkiyede tek başına iktidar
olmuştur. Milletimizden aldığı bu sorumluluğu
layıkıyla yerine getirmek için yapmış olduğu
çalışmaları sistemli, ivedi, planlı bir şekilde
gerçekleştirdiği için her seçimde milletimizin teveccühünü
kazanmıştır.
Değerli milletvekilleri, muhalefet partilerimiz
tarafından zaman zaman, emeğin başkenti Zonguldak ilimizle
ilgili verilen grup önerileriyle ilgili, bizden önceki milletvekili
arkadaşlarım da bu kürsüde verilen önergelerle ilgili ilimizde
yapılan çalışmaları ifade etmişlerdir. Bugün acı
bir gerçeği Zonguldaklı hemşehrilerimle paylaşmak
istiyorum.
Maalesef seçim vaadiyle, iktidar kaygısıyla
Zonguldak ilimizden ayrılan iki güzide ilçemiz olan Bartın ve
Karabükün il yapılmasıyla birlikte, emeğin başkenti olan
Zonguldakımız küçülmüştür. AK PARTİ iktidarlarıyla
birlikte, geçmişte yapılan bu hatalardan dolayı ilimizle ilgili
her alanda çalışmalar başlatılarak sadece kömüre
bağlı olan bu ilimize alternatif iş olanakları
oluşturmak kaydıyla nitelikli çalışmalar yaptık ve
yapmaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, emeğin başkentinde
yapmış olduğumuz çalışmalara
baktığımızda Zonguldak, enerji ve liman merkezi, aynı
zamanda üniversite ve sağlık noktasında da büyük
atılımları gerçekleştirdiğimiz değerli bir
kentimizdir. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, KÖYDESte,
BELDESte ve sayacağımız birçok alandaki yatırımlarla
siyasi vaatler uğruna kendi kaderine bırakılmış olan
Zonguldakımıza Türkiye'nin gerisinde kalmayan yatırımlar
yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz çünkü bizim felsefemiz seçim felsefesi
değil, hizmet felsefesidir.
Özellikle, ulaşımda bizden önce sadece 16
kilometre duble yol varken şu anda hedefimiz olan 150 kilometre duble yolu
bitirme çabaları hızlı bir şekilde devam etmektedir.
1993-2002 yılları arasında 126 milyon TL,
2003-2014 yılları arasında 1 milyar 126 milyon TL olmak üzere
toplam 1 milyar 252 milyon TL ilimize yatırım
yapılmıştır.
Alaplı bölgesinde 9 tünel ve çevre yolu bizim
dönemimizde tamamlanıp Alaplıdan Ereğliye, Ereğliden
Zonguldaka gelen duble yol çalışmaları da kısa sürede
tamamlanacaktır.
Ayrıca, Ereğli-Kepez-Kandilli yol
ayrımı ve Ilıksu-Kozlu beldesi arasındaki duble yol
çalışmasının ihalesi yapılıp yapım
çalışmasına başlanılmıştır.
Sapça, Üzülmez-1 ve 2 tünelleriyle Mithatpaşa Tüneli
yapımına devam edilmektedir. Devamında Kilimli Sahil Yolu
Projesiyle Filyosa duble yolla bağlanacaktır.
Devrek-Ereğli arasındaki yol
çalışmaları ve Yeniçağadan Zonguldaka kadar olan duble
yol çalışmaları devam ediyor.
İlimizde bulunan Çaycuma Havaalanı bizim
dönemimizde aktif hâle getirilmiş, yurt dışı uçuşlar
başlamıştır. Bunun yanında, sağlıkta büyük
atılımlar olup özellikle Devrekte 100 yataklı hastane,
Çaycumada yine 100 yataklı ek proje, Karadeniz Ereğlide 400
yataklı hastanelerimizin yapımları
tamamlanmıştır.
Ereğli Devlet Hastanemiz hizmete girmiş olup
ve özellikle Devrekli hemşehrilerimize burada bir müjde vermek istiyorum-
Devrek Devlet Hastanemiz bu ay içinde hizmete girecektir. Zonguldak merkezde
400 yataklı hastanemizin yapımına
başlanmıştır.
Eğitimde Bülent Ecevit Üniversitemiz, 11 fakülte, 3
enstitü, 3 yüksekokul, 7 meslek yüksekokulu ve 1 konservatuvarla hizmet
vermektedir. 2002 yılında toplam öğrenci sayısı 14.175
iken bugün merkez, Alaplı, Ereğli, Çaycuma, Devrek ve Gökçebey
ilçelerimiz olmak üzere toplam öğrenci sayısı 26.894tür.
Üniversitemiz Ocak 2013 dünya üniversiteler sıralamasında 21.250
üniversite arasından 2.020nci sıraya yükselmiştir.
Merkezde bin yataklı yarı özel, Alaplıda
500 yataklı öğrenci yurtlarımız tamamlanıp hizmete
açılmıştır. İlimiz merkez ve Devrekte 300 kapasiteli
öğrenci yurtlarımızın inşaatı devam etmektedir.
2015 yılında, Eylül ve Aralık ayında bu
yurtlarımız öğrencilerimizin hizmetine girecektir. 2016
yılında ilimiz merkezde de bin yataklı öğrenci yurdumuz
hizmete girecektir.
2012-2013 eğitim ve öğretim yılında
Karaman Amele Birliği 24 derslikli okulumuzla Devrek Sabahat-Cemil
Ulupınar Sosyal Bilimler Lisemizi hizmete açtık. Sabahat-Cemil
Ulupınar Sosyal Bilimler Lisesi 200 yataklı pansiyonumuz da 2014-2015
eğitim ve öğretim yılında öğrenci kabul etmeye
başlamıştır.
Zonguldak merkezde, Ereğlide ve Devrekte,
öğretmen evlerimizle birlikte, 4 olan anaokulu sayısı 19a
çıkmış, mevcut 37 tane olan lise sayımız bugün
itibarıyla 79a ulaşmıştır. Amacımız,
eğitim alanında olduğu gibi diğer alanlarda da ilimizi en
yüksek seviyeye ulaştırmaktır.
Yine bizim iktidarımız döneminde Alaplı
ilçemiz hükûmet konağına kavuşmuş, bunun yanı
sıra Devrek ve Ereğli ilçelerimizde de adalet sarayı
binalarının yapımı tamamlanmıştır.
Ayrıca, merkezde de ek adalet sarayı binasının da
yapımı tamamlanmak üzeredir. Beycuma Açık Cezaeviyle ilgili
çalışmalar da devam etmektedir.
Zonguldak merkez, Alaplı Gençlik Merkezi proje
çalışmaları devam etmektedir. Zonguldak Gençlik Merkezi hizmete
açılmıştır. Çaycuma Gençlik Merkezinin yapımı
devam etmektedir. Zonguldak Merkez Spor Salonu inşaatı bitmek
üzeredir. Devrek tribün inşaatı yüzde 50 oranında
tamamlanmıştır. Kandilli beldemizde, Alaplı ve Devrek
ilçemizde sentetik çim yüzeyli futbol sahalarının yapımı
tamamlanmış ve hizmete açılmıştır. Merkez spor
salonu inşaatı, Alaplı Gümeli Spor Salonu yapımı yüzde
95 oranında tamamlanmıştır. Kilimli Gençlik Merkezi ve
kapalı yüzme havuzunun yapımına devam edilmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız tarafından yapılan, Zonguldak ve
Devrekteki huzurevlerimiz hizmete açılmıştır. Devrek
ilçemizde 100 yataklı huzurevinin ihalesi ve Devrekte yapılan sevgi
evlerimizin yapımı tamamlanmış olup önümüzdeki günlerde
hizmete girecektir. İlimizde devam eden 3 adet engelsiz yaşam merkezi
projesi bulunmaktadır.
Geçmişte yapılan yanlış
yatırımlar sonucunda haftada tek bir gün Zonguldaka su verilirken
bizim dönemde özellikle hem çevre hem su konusundaki geçici olan çözümler
kalıcı hâle getirilmiş, Doğanlı Barajı açılarak
Zonguldakın her gün suya kavuşması
sağlanmıştır.
İlimize 2003-2013 yılları arasında
Orman Genel Müdürlüğü tarafından günümüz fiyatlarıyla 22 milyon
522 bin TL yatırım yapılmıştır.
Ağaçlandırma çalışmaları kapsamında 2003-2013
yılları arasında 162.420 dekar arazide çalışma
yapılarak 11 milyon 80 bin adet fidan dikilmiştir. 2014
yılında ağaçlandırma ve toprak muhafaza projeleri
kapsamında 4 bin dekar alana 48.400 adet fidan dikilecektir. İlimizde
15 adet mesire yeri, 1 adet şehir ormanı ve
arıcılığı geliştirmek için 2 adet bal ormanı
kurulmuştur. 2014 yılında 3 adet mesire yeri tesis
çalışması devam etmektedir. 2003-2013 yılları
arasında ORKÖY çalışmaları kapsamında, orman
köylerinde yaşayan 4.124 aileye 9 milyon 524 bin TL ferdî proje kredisi
verilmiştir. Zonguldak merkezde maden müzesi yapımı
tamamlanmış olup önümüzdeki süreçte açılışı
yapılacaktır.
Uzun Mehmet tarafından 8 Kasım 1829da taş
kömürünün bulunmasıyla Zonguldak Türkiye'nin stratejik önemi en fazla olan
illeri arasında yer almıştır. Yerin metrelerce
altında, madencilerimizin her kazma vuruşunda
akıttığı terin ekonomiye önemli katkı
sağladığı gerçeği yadsınamaz. Bu madenler,
binlerce kişiye ekmek, iş, aş verdi; ekonomiye katkıda
bulundu; sadece ekonomiye değil, bölgemizin sosyal ve kültürel
yaşantısına hayat verdi. Bizim dönemimizde Türkiye Taşkömürü
Kurumuna 5.226 işçi alınmıştır. TTKya işçi
alınması konusunda il milletvekilleri olarak girişimlerimiz
devam etmektedir. Bunun yanında, yıllardır konuşulan Filyos
Vadi Projemiz var. Bizim dönemimizde sedde çalışmaları
başlamış, Bakanlar Kurulu kararıyla endüstri bölgesi olarak
ilan edilmiştir. İhalesi 2014 Mart ayında yapıldı,
ödenek ayrıldı.
Bölgemizin istihdam ve kalkınması için var
gücümüzle çalışıyoruz, çalışmaya da devam
edeceğiz. Yıllardır muhalefet partileri tüm Türkiye'de
olduğu gibi ilimize de yapılan yatırımları görmezden
gelme gayreti içindedir fakat milletimiz yapılan
çalışmaları takdir ederek, partimizin yükselerek on iki yıl
iktidarda kalmasını sağlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
duygu ve düşüncelerle CHP grup önerisine
katılmadığımızı belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Engelliler Günü. Türkiyenin
de bir engeli var. Türkiyenin önündeki en büyük engel olan Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarından bu ülkenin bir an önce kurtulmasını
temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Millet karar verecek, millet!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Cumhuriyet
Halk Partisinin, Zonguldaktan dışarıya göçün nedenlerinin
araştırılarak ortaya konulması ve göçün önlenmesi konusunda
alınacak tedbirlerin saptanması amacıyla verdiği Meclis
araştırması önergesini olumlu buluyorum, çok teşekkür
ediyorum kendilerine.
Bu konuda Zonguldakın
sorunlarını bize dile getiren Sayın İl
Başkanımıza ve İl Yönetim Kuruluna da ayrıca
teşekkür ediyorum. Kendileri de bu konuda ciddi şikâyetçiler, bu
konuda ciddi sıkıntıları var. Diyorlar ki: On iki
yıldır elle tutulur hiçbir yatırım yok Zonguldakta. 11
milletvekilimiz vardı, 5e düştü. Burasını enerji
santrallerine yataklık yapan bir şehir hâline getiriyor. Burada da
kanser vakaları her gün biraz daha çoğalıyor. Nüfus, bu
şekilde devam ederse bizim milletvekilimiz sayımız 5ten 4e
düşer. Duble yolları bitmeyen tek vilayet Zonguldak. Her yerde duble
yollarla ilgili övünürsünüz ya, orada henüz hiç bitmemiş. Bunu ilettiler,
ben de burada kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
döneminde Zonguldak genel bütçeden hak ettiği payı
alamamış, kamu yatırımlarında oldukça geri
sıralarda yer almıştır. Bakın, 2011 yılında
Zonguldak genel bütçeye 1 milyar 372 milyon 958 bin lira vermesine
karşın ancak bunun ne kadarını alabilmiş? Sadece 773
milyon Türk lirasını geri alabilmiş. Yani ne olmuş? Adalet
ve Kalkınma Partisi döneminde Zonguldak genel bütçeye verdiğinin
yarısını alan bir il durumuna düşmüş. Bugün,
Zonguldak, genel bütçeye verdiğinden azını alan 12 ilden 1
tanesi. Oysa Zonguldakın böyle bir tabloda olmaması gerekiyordu.
Tabii ki hayır, olmaması gerekiyor
bence de. Neden? Çünkü bu taş kömürü şehri, küçük bir yerleşim
birimiyken taş kömürünün bulunmasının ardından, sonra, 1924
yılında cumhuriyetin ilk ili olmuş demir çelik fabrikaları
ve diğer üretim alanlarıyla ülke ağır sanayisinin en önemli
şehirlerinden biri olmuştur. Ancak bugün
tartıştığımız noktada çok farklı bir
yerdeyiz. Neden mi? 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin göreve gelmesiyle Türkiye Taşkömürü Kurumunun 16 binlerde olan
çalışan sayısı 10 binler seviyesine; 2,2 milyon ton olan
yıllık üretim 1,5 milyon ton düzeyine gerilemiş. Bununla
kalmamış, Zonguldaktaki pek çok il müdürlüğü ve genel müdürlük
ya kapanmış ya da il dışına
taşınmış. Bunun gibi birçok olumsuz gelişme, bir
zamanlar Türkiye'nin dört bir tarafından göç alan Zonguldakı
dışarıya göç veren iller arasına sokmuş. Zonguldakta
ekmek parası peşinde koşan insanımız ne yapsın?
2011 yılında Zonguldakta gerçekleşen 179 milyon liralık
kamu yatırımı 2012de 161 milyona, 2013 itibarıyla da 133
bin liraya düşmüş. Yani, Sevgili Özcan Ulupınar kardeşim,
hani o kaçak saray var ya, onun vazedilen, ona yapılan harcamanın
sadece onda 1i Zonguldaka layık görülmüş. Bilginize arz ediyorum.
Görüldüğü gibi
Zonguldak yok denecek kadar az kamu yatırımı almış ve
bu pay da her yıl azalmıştır. Zonguldak, tarihinin en
sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyor. Sadece
Zonguldak mı? Hayır, bütün Batı Karadeniz öyle. Kastamonu daha
mı iyi? Daha bile kötü belki de. Maalesef o bölgeler Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından ihmal ediliyor. Yıllardır
ülkesine, milletine değer yaratan, kaynak aktaran ve haklı olarak emeğin
başkenti sıfatını kazanan Zonguldak, yaklaşık on
yıldır sürekli küçülüyor ve göç veriyor. Küçük bir mahalleyken
Türkiye'nin dört bir yanından gelerek 3 il olacak kadar büyüyen Zonguldak,
artık sayenizde bir kasabaya dönmüş durumda. Bölgemiz ekonomisine yön
veren Türkiye Taşkömürü Kurumu, tarihinin en düşük sayıda
işçisiyle en düşük üretimini yapıyor, Türkiye Taşkömürü
Kurumu küçülüyor. Zonguldakta durum bu kadar kötüyken, üstüne üstlük, yeni
sektörlere ait de hiçbir yatırım yok Zonguldakta.
Türkiyeyi kara yolları, demir yolları, hava
yolları ağıyla örmekle övünen Hükûmet, Zonguldaka
ulaşımı kolaylaştıracak hiçbir yatırımı
yapmadı. Karınca hızıyla göstermelik çalışmalar
yapıyorlar sadece. Böylece, ulaşım sorunu olan bölgeye hiçbir
yatırımcı da gelmiyor doğal olarak. Zonguldak bunu hak
etmiyor. Zonguldak verdiği verginin karşılığı
yatırım istiyor, o yatırımı da alamadı bugüne
kadar. İktidar, Zonguldaktan alıyor başka illere yatırım
yapıyor. Zonguldaklı gençler oralara göç ederek çalışmak
zorunda kalıyor. Zonguldak göz göre göre eritiliyor.
Ankaradan Zonguldaka kara yoluyla gittiğinizde
Bolu sınırına kadar yolda bir sıkıntı yok ama
Zonguldak il sınırına geldiğinizde Zonguldaka kadar olan
yolların bazı bölümleri âdeta trafik kazalarına davetiye
çıkarırcasına bozuk, isterseniz gidip bir bakın.
İktidar partisinin Zonguldak milletvekilleri bu yollardan defalarca gelip
gitmelerine rağmen neden buna sessiz, anlamakta güçlük çekiyorum
doğrusu.
Zonguldakın nüfusu 2010 yılında 619.700
iken 2011 yılında 612.406ya, 2012 yılında da 606 bine
düşmüş. Yani hani fukaralığıyla dert
yandığımız Zonguldakta yaşayan 606 bin
vatandaşın her birine bin dolar verseniz bu, sadece ve sadece sizin o
kaçak saraya harcadığınız para kadar olur, fazla bir para
değil. 2013 yılında da Zonguldakın nüfusu azalmaya devam
etmiş, 601 bin olarak gösterilmiş. Bu rakam Zonguldak
Valiliğinin İnternet sitesindeki rakamları. Zonguldakın
her yıl binlerce göç verdiğini ortaya koymakta bu rakamlar. Bu
zaviyeden bakınca da durumun ne kadar ürkütücü olduğunu görmek
mümkün.
Esnafın hâli de perişan Zonguldakta. Adalet ve
Kalkınma Partisinin geldiği 2002 yılı ile 2011
yılları arasında tam 25.825 esnaf Zonguldakta kepenk
kapatmış. 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidara gelmesiyle sosyal devlet anlayışının yerine hâkim
olan tüccar devlet anlayışı Zonguldakın bugünkü içler
acısı durama gelmesine neden olmuştur. Zonguldakta işsiz
kalan kömür madencilerinin çaresiz bekleyişi de sürmekte. Maden
işletmecileri ise bu çaresizliği kendi lehlerine çevirmenin
yollarını aramaktadır, Eğer biz madenleri açmazsak kaçak
ocaklar açılır, bu daha da çok ölüm demektir. demektedirler.
Ortada başka acı bir gerçek daha var: Sorun
çözülmezse Zonguldak tamamen boşalacak, daha çok madenci iş aramak
için yatağını yorganını sırtlayıp göçe devam
edecekler.
Uzun yıllar ülke ağır sanayisini omzunda
taşıyan bu taş kömürü şehri bu kötü tabloyu, bu telafisi
zor göç tablosunu asla ve kata hak etmemektedir. Bu nedenle, Zonguldakla
ilgili Meclis araştırması acilen açılmalı ve gereken
tedbirler ivedilikle alınmalıdır.
Burada bir sözüm de Cumhuriyet Halk Partisine:
Zonguldakta yerelde Cumhuriyet Halk Partisi egemen ama maalesef belediyeler de
Zonguldaka gerekli hizmeti verememektedir. Bu konuda yerel yöneticilerin de
tarafınızdan uyarılmasını özellikle, hassaten rica
ediyorum. Çünkü Zonguldak ülke bütçesinden pay alamadığı gibi,
yerelde de maalesef hizmet alamıyor, Zonguldaka hiçbir şey
yapılamıyor.
2011 seçimleri için Zonguldaka giden Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli, orada, yolda bir
arkadaşımıza verdiği sözlerle şunu ifade ediyor,
Allah bize fırsat versin. diyor. Zonguldakın bu
yollarını gördükten sonra Zonguldak için devletin gerçekten ayrı
bir devlet politikası izlemesi gerekiyor. Cenab-ı Allahın,
inşallah, Milliyetçi Hareket Partisine vereceği iktidarla Zonguldak
bu makûs talihini yenecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) 69a göre,
sataşma nedeniyle söz istiyorum Sayın Başkan. Belediye
başkanlarımıza yönelik bir sataşma var, söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne söyledi, sataştı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çok çalışsınlar
dedim ya!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Belediye
başkanları hizmet veremiyor. Cumhuriyet Halk Partisine söyleyecek
sözüm var, yeteri kadar hizmet veremiyor. dedi. Sataşma nedeniyle söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Köktürk.
Aslında sataşma yok ama sataşma nedeniyle
söz veriyorum.
Buyurun, iki dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Değerli
milletvekilleri, yeniden saygıyla selamlıyorum.
Sayın Lütfü Türkkanın söylediklerinin büyük
bir bölümüne katılıyorum ancak Zonguldaktaki Cumhuriyet Halk Partisi
belediyelerine ilişkin söylemlerine katılmam mümkün değil.
Maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerinin büyük bir bölümü Adalet ve
Kalkınma Partisinden alınan belediyeler. İktidar belediyeleri
olmasına rağmen hiçbirinin iş aracı, makinesi, alet ve
edevatı yok; olmadığı için Cumhuriyet Halk Partisi yerel
yönetimler başkanlığında kardeş belediye
uygulamasına geçerek bugün Cumhuriyet Halk Partisinin büyük
belediyelerinin katkı ve desteğiyle Zonguldaka hizmet etmeye
çalışıyor. Çok da başarılı, son derece
sınırlı olanaklarla çok güzel işler yapıyorlar
belediye başkanlarımız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ali İhsan Bey,
Genel Başkanınız örnek verdi, Belediyeleri nasıl
yönetiyorsak Türkiyeyi de öyle yöneteceğiz. dedi.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Zonguldak
merkezde de belediye başkanımız doğal gazı getirdi, 25
milyon euroluk arıtma tesisini faaliyete soktu. Bugüne kadar, cumhuriyet
tarihinin en büyük makine parkını oluşturdu. Ben buradan Zonguldak
Belediye Başkanımızı yürekten kutluyorum.
Sözlerimin geri kalan bölümünde Sayın Özcan
Ulupınara iki soru sormak istiyorum. Sayın Ulupınar, az önce,
yaptığınız hizmetleri okudunuz, o zaman, ben size sormak
istiyorum: Türkiye'nin nüfusu her yıl artarken, binde 14 artarken
Zonguldakın nüfusu niye binde 8 azalıyor? Türkiye'nin nüfusu her
yıl artarken Zonguldak son üç yılda niye 45 bin göç verdi? Bir Devrek
ilçesi kadar göç verdi. İntihar oranları niye Türkiye
ortalamasının üzerinde? TÜİKin mutluluk, mutsuzluk
oranlarına göre Zonguldak halkının mutluluğu niye Türkiye
ortalamasının altında? Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün
Zonguldak ziyaretinde Sayın Cumhurbaşkanı Hem batıda hem
deniz kenarında olan Zonguldaka bu göç tablosu, bu geri kalmışlık
yakışmıyor. diye söyledi, niye Zonguldakta
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu tablonun Zonguldaka
yakışmadığını ifade etti?
Sayın Ulupınar, rutin iktidar hizmetlerini
burada Zonguldakı kalkındıran projeler gibi sunuyorsunuz ama 5
bine yakın madencisini yerin yüzlerce metre altında kaybetmiş
Zonguldak böyle bir tabloyu, böyle bir Zonguldak tablosunu hak etmiyor.
İnşallah, 2015 yılındaki Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında Zonguldaka hak ettiği hizmeti bizler götüreceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın hatip benim
ismimi zikrederek sataşmada bulundu, iki dakika söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ne diye istiyorsunuz Sayın
Ulupınar?
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Hem MHPli hatip hem de
CHPli hatip ismimi zikrederek Zonguldaka hizmetlerin
yapılmadığını ifade ettiler, onunla ilgili söz
istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
Sayın Ulupınarın sözü anlaşılmıyor.
Tekrar eder misiniz?
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Zonguldaka hizmet
yapılmadığını ismimi zikrederek ifade ettiler, söz
istiyorum efendim, cevap vereceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ulupınar, size de
iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
Zonguldaka hizmet yapılmadı. demedi; bilakis
Yaptığınız hizmetleri anlattınız. dedi.
7.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın CHP grup önerisi üzerinde ve
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Değerli
arkadaşlar, ben aslında yapılanları tam anlatamadım,
anlatmak için de zaman kâfi değil. Ne kadar çok mücadele ettiğimizi
de Ali İhsan Bey, halkımız çok iyi biliyor. Hep beraber Zonguldakı
kalkındırmaya mücadele ediyoruz, çalışıyoruz, oradaki
yaşam standardının artırılması için.
Yalnız, Zonguldak -biraz önce de söyledim-
90lı yıllarda çok göç verdi. Zonguldak 80 ilden göç almış
bir maden şehri. Kilimli ve Kozlu dönemimizde -iki beldemiz- ilçe oldu ama
önceden siyaset- seçimler zamanı Bartın ve Karabük ilçelerimiz
Zonguldaktan ayrılarak il yapıldı, bunun sorumlusu
iktidarımız değil. Son yıllarda, evet, az göç var, bütün
Anadoluda olduğu gibi var. Cumhurbaşkanımızın
söylediğini yanlış anlamışsınız.
Cumhurbaşkanımız orada yüzde 8lik göçten bahsetti, binde 8 göç,
orada bir yanlış anlaşılma oldu, bunu düzeltmek istiyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Binde 8 zaten.
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Sayın Başkanım,
bir de Filyos Türkiye'nin 3üncü büyük limanı. 19 Martta biz bunun
ihalesini yaptık, tüm engellemelere rağmen yaptık. Yedi
aydır Kamu İhale Kurumunda bunun incelemeleri,
araştırmaları sürüyor ama dün talihsiz bir olay oldu, onu
söylemediniz burada. Maalesef, mahkeme yürütmeyi durdurdu. Çaycumanın
CHPli Belediye Başkanının yapamadığını
mahkeme yaptı. Sizin ilçenizdeki belediye başkanı -siz de
biliyorsunuz- kamulaştırmayı durdurmak için mahkemeye gitti.
Çaycumada Belediye Başkanlığı yapan
arkadaşımız, kardeşimiz orada bir yeri olduğu için
yürütmeyi durdurma davası açtı Danıştaya, acil
kamulaştırma durduruldu. Ona rağmen bu ihale yapıldı,
yedi aydır inceleme devam etti fakat dün bir talihsizlik yaşandı
ama bu, bunun yapılmayacağı anlamına gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Başkan, cevap hakkımı kullanmak istiyorum çünkü belediye
başkanımıza sataşma var.
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Yine Sayın İhsan
söyledi, duble yollarla ilgili çalışmalarımız devam
etmekte, bu yıl inşallah yol problemi Zonguldakta kalmayacak. Her
hafta gidiyoruz, inanın yoldaki iş makinalarını
sayamıyorum. 20 tane sadece Sapça-Zonguldak arasında iş
makinası saydım son gittiğimde. Bunları siz de takdir
ediyorsunuz, biliyorsunuz ama gelip bunları burada söylemiyorsunuz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Efendim, iki
nedenle sataşma var. Bir: Göç rakamları 1990lı yıllarda
gerçekleşti, şu an yok. dedi, gerçeğe aykırı bilgi
verdi.
İkincisi de Çaycuma Belediye Başkanımıza
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Sataşma size değil ki ama.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Belediye
başkanımıza, Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk
Partisi belediye başkanımıza.
BAŞKAN Sayın Köktürk, lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın hatip, Cumhuriyet
Halk Partisine mensup bir belediye başkanının yapılacak bir
kamulaştırma işleminde kendi arazisi olduğu için yani
kişisel menfaatinden sebep kamulaştırmaya itiraz ettiğini
beyan ederek partimize mensup bir belediye başkanı üzerinden
partimize açıkça sataşmıştır. Söz talep ediyoruz,
uygun görürseniz Sayın Köktürk cevap versin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Köktürk, iki dakika söz
veriyorum.
8.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Evet,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Adalet ve
Kalkınma Partisi Zonguldak Milletvekilimiz Özcan Ulupınarın
Zonguldaktaki göçün 1990lı yıllarda yaşandığına
ve şu an göçün azaldığına yönelik verdiği bilgiler
tamamen gerçek dışı. TÜİK rakamlarıyla, Devlet
Planlama Teşkilatı rakamlarıyla, devletin rakamlarıyla
örtüşmüyor.
Sayın Cumhurbaşkanın da ifade ettiği
gibi Türkiyede büyüme hızı yani nüfus artış hızı
her yıl binde 14 ama Zonguldakta eksi binde 8. Yani 100 bin nüfuslu bir
Zonguldakın her yıl 8.400 kişi nüfusunun artması
gerekirken, son üç yılda 25 bin kişi nüfusunun artması gerekirken,
Zonguldakın nüfusu 2011-2013 yılı arasında 20 bin
azalmış. Yani 619 bin olan nüfus 2012 yılında 606 bine,
2013 yılında 601 bine düşmüş yani şu anda 600 binin
altında. Yani Zonguldakın nüfusu 25 bin artması gerekirken 20
bin azalmış yani Zonguldak son üç yılda, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Zonguldaka üvey evlat muamelesi yapması sonucu tam 45 bin
Zonguldaklı yurttaşımız Zonguldak dışında
ekmeğini, aşını aramak için göç etmek zorunda
kalmış. Daha dün Zonguldakta Ermenekte ölen bir madencimizin cenazesi
vardı. Biliyorsunuz, Somada da yaşamını yitiren 5
madencimizi Zonguldakta defnetmek zorunda kaldık. Yani, Türkiyenin her
tarafında yaşamını yitiren madencilerimiz bizim. Ama
şu soruyu Özcan Ulupınarın kendisine sorması lazım:
Niye Türkiyedeki maden kazalarında yaşamını yitiren
yurttaşlarımızın bir bölümü Zonguldaklı,
Çaycumalı, Devrekli? Bence sorması lazım bu soruyu sayın
milletvekilimizin kendisine, gerçeğe aykırı bilgiler yerine bu
soruyu kendisine sorması lazım.
Çaycuma Belediye Başkanımızla ilgili de
şunu söyleyeyim: Belediye Başkanımızın
açtığı dava Filyos Liman Projesini engelleyecek bir dava
değildir. Kamulaştırmada usulsüzlük nedeniyle yasal
hakkını kullanmıştır. Ama AKPnin Çaycuma Belediye
Başkanı hazineden devraldığı araziye
karşılık olarak Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarından kamulaştırma bedeli olarak ne kadar para
almıştır, bunu Sayın Özcan Ulupınar
açıklasın.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) İsmimi zikrederek sataşmada
bulundu efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN Ama ne kadar devam edecek Sayın
Ulupınar, lütfen! Söz vereceğim ama sataşmayın lütfen, yeni
bir sataşmaya mahal vermeyin.
Buyurun, iki dakika.
9.- Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınarın, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Şimdi, Filyos Limanını
gerçekleştirdiğimiz takdirde 4 katrilyonluk bir proje;
yapımında 4 bin kişi, bittiği zaman 15 bin kişi
çalışacak burada, yaklaşık dört yıl bu inşaat
devam edecek. Sadece bu değil; demir yolları, kara yolları,
havaalanı -biraz önce bahsettim- bunların birçoğu bitti,
bitmeyen kısımlar da inşallah bu sene tamamlanmış
olacak.
Zonguldakta TTK çok önemli bir konu, her zaman dile
getiriyorum, her zaman konuşuyorum. 5 bin civarında personel
alımı gerçekleştirildi iktidarımız döneminde. Burada
norm kadro 14 bin, çalışan sayısı 9 binlerde. Bahsettiğiniz
dönemlerde çalışan sayısı 60 binlerde idi. Ama Zonguldakta
1,3 milyar ton kalori değeri yüksek taş kömürü var, Türkiyenin de
senede 70-80 milyon ton kömüre ihtiyacı var. Yine söylüyorum, işçi
alınmalı, bunun içinde çalışmalarımız devam
etmekte, bu kömür ekonomiye kazandırılmalı.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Söz veriyor
musunuz, işçi alma sözü Sayın Ulupınar?
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Biz bunun için mücadele
ediyoruz, bunu en iyi bilen sizsiniz.
Ama Zonguldakta ilçelerde kamu
yatırımlarını tamamladık. Şu anda ben kendi
ilçeme yapacak kamu yatırımı bulamıyorum, hepsini
tamamladık. Zonguldak merkezdeki yatırımlarla ilgili de
problemler, sayın vekilimiz iyi tespit etmiş, belediyeden kaynaklanan
problemler; belediyenin imarla ilgili, yerle ilgili yaptığı
olumsuz çalışmalar ya da yardımcı olmaması adına
yapılan çalışmalardan dolayı biz bunu geç yapıyoruz.
Şu anda ilçemizdeki stadyum bitmiş olmasına rağmen,
yapımı devam etmesine rağmen bazı ilçelerimizde
Kamu
yatırımları Zonguldakta geç başlıyor, evet,
doğru. Tribünlerle ilgili de çalışmamız Zonguldakta inşallah
önümüzdeki günlerde başlayacak, bunu göreceğiz.
Zonguldakta doğal gaz, kanalizasyon, diğer
çalışmalar, demir yollarının iyileştirilmesi, hepsi
bizim dönemimizde yapılan çalışmalar. Evet, coğrafya zor,
iklim şartları zor, altı maden, tasman oluşuyor zaman
zaman, göçükler oluşuyor ama ona rağmen duble yollardaki
çalışmalarımız bu sene inşallah tamamlanmış
olacak. Ben bunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekilleri Mehmet
Haberal, Ali İhsan Köktürk ve 22 milletvekili tarafından,
Zonguldak'tan dışarıya göçün nedenlerinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 7/11/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. 2 Zonguldak milletvekili
birbiriyle bir o konuştu, bir o konuştu, arasına da biz girdik,
artık usulen neticelendirmek için. Tabii ki bir ilin milletvekilinin kendi
ilinin sorunlarını Meclisin gündemine getirmesinden daha doğal
bir şey yok, getirebilir, en doğal hakkıdır ama
birtakım İlim benim çok kötü, ilime yatırımlar gelmiyor.
ili sanki terk edilmiş bir kasaba gibi algılatmak da bir siyasetçinin
o iline yapabileceği en büyük kötülüktür.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Kötülüğü
siz yapıyorsunuz!
RECEP ÖZEL (Devamla) Bir üvey evlat muamelesi görmek,
üvey evlat muamelesi yapmak AK PARTİnin şiarında değil. 81
tane ilin 81ine de eşit şekilde hizmet götürmek, o ilde ne
gerekliyse o kamu yatırımını yapmak
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Recep Bey,
arkadaşınızın eksiğini tamamlamaya
çalışıyorsunuz!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Ondan dolayı zaten AK
PARTİ yüzde 51 alıyor. Birtakım yerlere pozitif
ayrımcılık yapalım, birtakım yerlere negatif
ayrımcılık, hatta ilin geriye gitmesi gibi art niyetli olan bir
iktidar değiliz. Ondan dolayı 81 ilin 81 sorununu da buraya
milletvekilleri getirip her bir konusu hakkında da bir araştırma
komisyonu kurarsak Meclis içinden çıkılmaz hâle gelir. Bütün illerimizin
sorunlarını biliyoruz, AK PARTİ olarak da bütün illerimizin
sorunlarını çözmekle mükellefiz ve çözüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Köktürk, lütfen ama.
Teşekkür ediyorum.
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
176 Sayılı Maden İşyerlerinde
Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
176 Sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S.
Sayısı: 650) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 650 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sayılı Maden
İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Uluslararası Çalışma Örgütü Genel
Konferansı tarafından 1995 yılında kabul edilen ve 1998
yılında yürürlüğe giren 176 sayılı Maden
İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi maden
iş yerleriyle ilgili uluslararası asgari standartları
belirlemektedir. 24 maddeden oluşan bu sözleşmede işçilerin ve
işçi temsilcilerinin hak ve yükümlülükleriyle işverenin
sorumluluklarına ilişkin hükümler yer almaktadır. ILO verilerine
göre dünyada her yıl 2 milyon işçi iş kazalarından veya
meslek hastalıklarından dolayı hayatını
kaybetmektedir. Türkiye, iş güvenliği açısından dünyada en
riskli ülkeler arasında yer almaktadır. İş kazaları
ülkemizin kanayan yarasıdır. Türkiye, ölümlü iş kazaları
sayısında Avrupa'da birinci, OECD ülkeleri arasında ise ikinci
sırada yer almaktadır.
Çalışma Bakanı, ülkemizde, 2002
yılında 72 bin olan iş kazası sayısının, 2013
yılında 191.247, 2002 yılında 872 olan iş
kazalarında ölen kişi sayısının da 2013
yılında 1.356 olduğunu açıklamıştır. Buna
göre, 2013 yılında, ülkemizde, ortalama günde 524 iş kazası
meydana gelmiştir. İş kazalarında günde ortalama 4
kişi ölmekte ve 6 kişi iş göremez hâle gelmektedir. Üstelik bu
veriler sadece kaydı tutulabilenlerdir. İstihdamın üçte 1inin
kayıtsız olduğu ülkemizde, kayda geçmeyen vakalarla bu
sayının daha da fazla olması söz konusudur.
İstanbul İşçi Sağlığı
ve İş Güvenliği Meclisinin hazırladığı
raporlara göre, yaşanan iş kazaları sonucu 2014
yılının ilk on ayında 1.600 kişi hayatını
yitirmiştir.
Çağdaş toplumlar insana ve çalışana
değer vererek, çalışma hayatını çalışma
çevresiyle birlikte daha insancıl hâle getirerek, hayat kalitesini
yükselterek, verimliliği artırarak hedeflerine
ulaşmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü, Dünya
Sağlık Örgütü, Avrupa Birliği gibi uluslararası
kuruluşların sözleşmeleri, tavsiye kararları ve metinleri
bu yaklaşım çerçevesinde hazırlanmakta, çalışmalar bu
yönde sürdürülmektedir.
Soma ve Ermenek faciası başta olmak üzere, son
dönemde sıkça karşılaştığımız iş
kazaları, Türkiye'nin iş güvenliği konusunda gelişmiş
ülkelerin uygulamalarını esas alan cesur adımlar atması
gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu kapsamda ILO'nun
iş kazalarının önlenmesine ilişkin 176 numaralı Sözleşmesinin
onaylanması çok önemlidir.
Ülkemizde çalışanların tamamının
iş sağlığı ve güvenliğinin koruyucu
şemsiyesi altına alınması, iş kazalarının ve
meslek hastalıklarının, dolayısıyla ölümlerin ve
yaralanmaların önlenmesi için her türlü tedbirin alınması
gerekmektedir. Ülke düzeyinde iş sağlığı ve
güvenliği veri tabanı tüm boyutlarıyla ortaya
çıkarılmalı, toplumda iş sağlığı ve güvenliği
duyarlılığı ve bilinci oluşturmak için etkinlikler
yapılmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili yapılan yasal düzenlemelerin kâğıt üzerinde
kalmaması için bu düzenlemelerin denetimle desteklenmesi, iş yeri
denetimlerinin etkin bir şekilde yapılması,
yaptırımların tavizsiz uygulanması, koruyucu, önleyici
iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin
yaygınlaştırılması, işveren ve
çalışanın eğitimine önem verilmesi ve alınacak
tedbirlerin katılımcı bir şekilde belirlenmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Ermenekte, 28 Ekim 2014
tarihinde yaşanan faciada yer altında mahsur kalan 18 madencimizden
bugüne kadar 13ünün cansız bedenlerine ulaşılmış,
otuz altı gün geçmesine rağmen 5 kardeşimiz hâlâ
bulunamamıştır.
Karamanın Ermenek, Başyayla ve
Sarıveliler ilçesi halkının önemli bir kısmı geçimini
kömürden sağlamaktadır. Ermenekteki kömür işletmelerinde 1.500
civarında işçi çalışmaktadır. Faciadan sonra açık
işletmenin dışındaki 9 işletmede faaliyet
durmuştur. Bu nedenle bölge halkı çok zor durumda kalmıştır.
Maden işçileri evlerine ekmek alamaz duruma düşmüş,
esnafımız da vadesi gelen kredi borçlarını ödeyemez hâle
gelmiştir. Soma faciasının ardından çıkarılan
6545 sayılı ve 6552 sayılı Kanunlarla, hayatını
kaybeden madenciler şehit sayılmış, ailelerine ve
diğer maden işçilerine yönelik bazı haklar verilmiştir.
Ayrıca, Manisa'nın Soma ve Kırkağaç ilçelerindeki esnaf ve
sanatkârların Halk Bankasından kullandıkları krediler bir
yıl süreyle faizsiz ertelenmiş, yine Soma ve Kırkağaç
ilçelerindeki esnaf ve sanatkârlara 50 bin lira üst limitli, faizsiz ve bir
yıl ödemesiz, otuz altı ay vadeli KOSGEB kredisi verilmiş,
bankadan kredi almakta teminat sıkıntısı yaşayan
esnaf, sanatkâr ve KOBİ'ler, Kredi Garanti Fonu'nun kefalet hizmetlerinden
yararlandırılmıştır. Ermenek maden faciası nedeniyle
çok ciddi mağduriyet yaşayan maden işçileri ve
esnafımız için de aynı düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir. Bu kapsamda, Ermenek maden faciası nedeniyle
hayatını kaybeden madencilerin Sosyal Güvenlik Kurumuna olan her
türlü borçlarının silinerek varsa borcundan dolayı aylık
bağlanamayan yakınlarına aylık bağlanması;
hayatını kaybeden madencilerin dul ve yetimlerine ölüm
aylığı bağlanması için gerekli olan
şartların kaldırılması; hayatını kaybeden
madencilerin anne ve babalarına aylık bağlanması için
gereken muhtaçlık şartının kaldırılması;
hayatını kaybeden madencilerin eş ve çocuklarından birinin,
eşi ve çocuğu yoksa kardeşlerinden birinin kamuda istihdam
edilmesi; hayatını kaybeden madencilerin mirasçılarına
bedelsiz konut tahsis edilmesi; hayatını kaybeden madencilerin Ziraat
Bankası ve Halk Bankasına olan kredi borçlarının
ferileriyle birlikte silinmesi; Ermenek'te faaliyetleri durmuş olan kömür
işletmelerinin tüm işçilerine veya hak sahiplerine son aylık net
ücretleri tutarında fondan aylık ödeme yapılması; maden
işçilerinin işverence ödenmeyen ücretlerinin fondan ödenmesi;
Ermenek'te faaliyetleri durmuş olan işletmelerin işçilerinin
Ziraat Bankası ve Halk Bankasına olan kredi ve kredi kartı
borçlarının bir yıl süreyle faizsiz ertelenmesi; Ermenek,
Başyayla ve Sarıveliler'deki esnaf ve sanatkârların Halk Bankasından
kullandıkları kredilerin bir yıl süreyle faizsiz olarak
ertelenmesi; esnaf ve sanatkârlara faizsiz ve bir yılı geri ödemesiz
KOSGEB kredisi verilmesi; bankadan kredi almakta teminat
sıkıntısı yaşayan esnaf ve sanatkârın Kredi
Garanti Fonu'nun kefalet hizmetlerinden yararlandırılması için
gerekli düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
Sayın bakanlar günler önce bazı sözler
vermiş ama bugüne kadar yapılmamıştır, Kredi
borçları ertelenecek. demişler ama ertelenmemiştir.
Bakınız, bir özel banka olan İş Bankası
duyarlılık gösterip borç ertelemelerini hemen
başlatmış ama sayın bakanlar, Başbakan, velhasıl
Hükûmet hâlâ uyuyor. Bakan talimatıyla, Bakanlar Kurulu kararıyla
alınacak önlemler var. Bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarmak bu
kadar mı zor? Bu kadar mı beceriksizsiniz?
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, kendi
memleketi de sayılan Ermeneke, Başyaylaya, Sarıvelilere bu
kötü günlerde sahip çıkmayıp da ne zaman sahip çıkacak? Laf
kalabalığını bıraksın, icraat yapsın. Lafla
karın doymuyor.
Sayın Başbakan dünkü grup
konuşmasında Soma'da sağlanan imkânların Ermenek'te de
sağlanacağını söylemiştir. Ama ne zaman? Bugün ve
yarın kanunu çıkarmazsak ocak ayına kalacak. Biliyorsunuz
haftaya bütçe görüşmelerine başlıyoruz. Ermenek'te ekonomik ve
ticari hayat iyice durmuş vaziyettedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Soma için yapılan
uygulamaları dikkate alarak hazırladığımız ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğumuz
iki ayrı kanun teklifi gündemde görüşülmeyi beklemektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi için
siyasi parti gruplarımıza ve Sayın Başbakana
çağrıda bulunuyoruz; bizim verdiğimiz kanun tekliflerini gündeme
alıp hemen kanunlaştıralım.
Değerli arkadaşlar, bu arada, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Ermenek'teki ekonomik sorunların kökten çözümü için
müthiş bir formül bulmuş, süper bir fikir ortaya atmış.
Nedir biliyor musunuz? Kömür ocaklarını kapatıp, maden
işçilerini bisküvi fabrikalarında çalıştırmak.
Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız
partisinin 30 Kasım günü yapılan Karaman Merkez İlçe
Kongresinde yaptığı konuşmada aynen şöyle diyor.
"Biliyorum, Ermenek'in ticareti, özellikle maden sahalarından gelen
gelirlerle beraber oradaki ticaret ve ekonomi oluşuyor ama hiçbir
işçi kardeşimizin canı ve gördüğü zarar bizim kömürümüzden
daha değersiz değil; tam tersi daha değerli. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı olarak orada bulunan kömürlerimizden
vazgeçmeye hazırız. Karaman'da istihdam imkânı var, iş
bulma imkânı var, Karaman'da çalışma imkânı var. O yüzden
oradaki kardeşlerim de gelip burada çalışabilecek." diyor
Enerji Bakanı.
Sayın Bakan acaba Ermeneklilerle alay mı
ediyor, dalga mı geçiyor, kafa mı buluyor; yoksa Ermeneklileri ahmak
yerine mi koyuyor? Ermeneklinin bu zamana kadar 170 kilometre uzaktaki
Karamanda çalışmayı akıl edemeyip, canını riske
atarak madende çalıştığını mı zannediyor?
Sayın Bakan kendi işine baksın. Ermenek'te içi su dolu
ocağın yanında imalat yapılmasına izin veren kim?
İmalat haritasını onaylayan kim? İşletme iznini veren
kim? Denetlemesi gereken kim? Denetlemeyen kim? Bu soruların
cevabını bir versin. Soma ve Ermenek facialarının
hesabını versin. Bakınız, Somada 2.850 maden işçisi
işten çıkarıldı, bir mesajla işlerine son verildi.
İşçiler eylem yapıyor. Sayın Bakan ve AKP Hükûmeti bu
işçilerimize sahip çıkmalı, sorunu mutlaka çözüme
kavuşturmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın
Ermenekte ocakların kapatılması yönündeki açıklaması
beceriksizlik ve âcizlik itirafı değilse nedir? Hem görevini
yapmayacaksın hem de kömür ocaklarını kapatmayı çözüm
olarak sunacaksın. Bakınız, Ermenekliler de Sayın Bakana
cevaben diyor ki: Enerji Bakanı istifa edip gelsin, Karaman'da bisküvi
fabrikasında kendisi çalışsın. Ona göre iş buluruz.
Öyle ya, Karaman'da iş bulma imkânı var, çalışma imkânı
var.
Ermenek'te ocakları kapatmak çözüm değildir.
Ocakları kapatırsanız, bölgeyi tamamen
cezalandırırsınız. İşine geldiğinde
Torosların evladıyım. diyen Sayın Başbakanın da
bizimle aynı düşüncede olduğuna inanmak istiyorum.
Yapılması gereken, bölgeye özel olarak önem
verilmesi, destek olunması, güvenli ve sağlıklı bir
çalışma ortamı için gerekli tedbirlerin alınarak bu
ocakların çalışmasını sağlamak
olmalıdır. Millî ekonomimiz için bu gereklidir, bölge ekonomisi için
bu elzemdir. Hep suçlanan, günah keçisi ilan edilen işletmelerin
sorunları da masaya yatırılmalıdır. Suçlu
cezasını çekmeli ama o dağların üzerine trilyonlarca
liralık yatırım yapan girişimcilerimize de sahip çıkmamız
gerekmektedir. Geçmişte Ermenek'ten birçok vilayetimize kömür gider, işletmelerin
önünde kamyon kuyrukları oluşurdu. Bugün kalitesiz ve kaçak kömürle
rekabet edilemez duruma düşülmüştür. Devletin milyarlarca
liralık vergi kaybına da yol açan kaçak kömür satışı
mutlaka engellenmelidir.
Ermenek'teki girişimcilerin maliyetlerini
düşürücü önlemler alınmalı, pazar imkânları
geliştirilmelidir. Bakınız, teşvik sisteminde Ermenek
üçüncü bölgedir. Hâlbuki, Toroslardaki ilçelerimizin ekonomik ve sosyal
gelişmişlik yönüyle beşinci ve altıncı bölgelerden
daha geri durumda olduğu ortadadır. Hükûmet önce teşvik
sistemini gözden geçirmeli, bu bölge teşvik yönüyle altıncı
bölge ilan edilmeli, girişimcilerimizin
çalıştırdığı işçilerin vergi ve sigorta
primleri alınmamalı, sorunların çözümü için kolaylıklar
getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde son yıllarda yoğunlaşan taşeronluk da iş
kazalarına âdeta davetiye çıkarmaktadır. Taşeron
uygulamasıyla kâr için insan hiçe sayılmaktadır. Taşeron
şirketler, kâr etmenin yolunu işçilerin yaşamını
tehlikeye atmakta bulmaktadır. Taşeron sisteminin hedefinde
işçinin sesini kesmek ve işçinin sırtından daha fazla para
kazanmak vardır. Bu sistem sadece madencilik alanında değil,
sektörlerin tamamında vardır. Peki, neden taşeronlaşma
oluyor? Bu sorunun cevabını HAK-İŞin yapmış
olduğu araştırma açıkça ortaya koymaktadır. Bu
araştırmada, işçilerin yüzde 22,6'sı yandaşlara para
ve kaynak aktarmak, yüzde 51'i ucuz işçilik, yüzde 16,3'ü sendikal ve
sosyal haklardan mahrum bir işçilik yaratmak için taşeronluğun
tercih edildiğini ortaya çıkartmıştır.
Taşeronlaşma sorunu nasıl çözülür?
sorusunun cevabı için de öncelikle AKP Hükûmetine Çözmeye niyetin var
mı? diye sormak gerekir. Zira, taşeronlaşmayla ilgili
alınması gereken bütün tedbirler siyasi irade tarafından
alınacak tedbirlerdir.
Ne yazık ki taşeronlaşmanın
kontrolsüz bir şekilde çığ gibi büyümesi AKP
iktidarının bilinçli bir şekilde uyguladığı
politikalarının bir sonucudur. AKP Hükûmeti bu sömürüye, bu soyguna
açıkça çanak tutmakta ve desteklemektedir. Geçtiğimiz aylarda
çıkarılan torba yasa da göstermiştir ki taşeron işçi
çalıştırma düzeninden vazgeçilmemiş, tersine bu sistem
kalıcılaştırılmıştır. Taşeron
sistemi var olduğu sürece işçilerin yasalarda yer alan pek çok
hakkı kâğıt üzerinde kalmaktadır ve kalacaktır. Çünkü
bu kölelik sisteminin varlık nedeni işçi haklarını hile
yoluyla ortadan kaldırmaktır.
AKP zihniyeti, kamu eliyle birtakım işçi
simsarı yandaş müteahhitlerin zengin edilmesi ve işçilerin
mağduriyetinde ısrar etmektedir. AKP Hükûmeti, bu hukuk, akıl ve
insaf dışı sistemi yargı kararlarına rağmen
sürdürmektedir. Mahkemeler, Karayollarında çalışan taşeron
işçilerinin işe girdikleri tarihten itibaren Karayollarının
asli işçisi olduğu hükmüne varmıştır. Yargıtay da
bu kararı onamıştır. Hâlen 9 bin civarında
Karayolları işçisi açtığı davayı
kazanmış durumdadır.
Yine, başta belediyelerde olmak üzere, başka
kamu kurumlarında çalışan taşeron işçiler içerisinden
de dava kazananlar vardır. Ama AKP Hükûmeti hak, hukuk tanımamakta,
yargı kararlarını uygulamamaktadır. Yargı
kararlarının uygulanmaması ve işçilerin hâlen taşeron
işçisi olarak çalıştırılmaları suçtur. AKP
Hükûmeti dört yıldır yargı kararlarını
çiğnemekte, açıkça suç işlemektedir. Sonuçta, taşeron
işçilerin emeğini sömüren, ekmeğini çalan, haklarını
gasbeden AKP Hükûmetidir. Taşeron işçilerini süründüren AKP
Hükûmetidir. Taşeron işçilerinin analarının ak sütü gibi
helal olan hakları derhâl vermeli ve kadroya alınmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisinin kamuda
çalıştırılan taşeron işçilere kadro verilmesini
öngören kanun teklifi maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
alınmamaktadır. Anlaşılan o ki, taşeron işçilere
kadro gelmesi için AKP'nin gitmesi gerekmektedir. İnanıyorum ki
taşeron işçisi kardeşlerimiz de önümüzdeki seçimde buna vesile
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye İstatistik
Kurumunun 2013 yılında yaptığı "İş
Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık
Problemleri" konulu araştırmaya göre, Türkiye genelinde son on
iki ayda istihdam edilenlerin yüzde 2,3'ü bir iş kazası
geçirmiş, madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe
iş kazası geçirenlerin oranı yüzde 10,4 olarak
gerçekleşmiştir.
Bu araştırmada, istihdam edilenlerin yüzde
7,1'inin çalıştığı işle ilgili olarak "zaman
baskısı ve aşırı iş yükü" şeklinde
ruhsal sağlığını etkileyen elverişsiz faktöre
maruz kaldığı belirlenmiştir. Fiziksel
sağlığını etkileyen faktörlerden kaza riskine maruz
kalanların oranının ise yüzde 17,1 olduğu görülmüştür.
İş sağlığı ve
güvenliği konusu çalışma hayatının en temel
konularından birisidir. Bu konuya gereken önem verilmediğinde bu
alandaki sorunlar kendini üretim kaybı, iş kazaları, meslek
hastalıkları, sakat kalmalar ve ölümler şeklinde göstermektedir.
İş kazaları geniş ölçekli maliyetlere
neden olmaktadır. ILO'ya göre, gelişmekte olan ülkelerin iş
kazaları ve meslek hastalıkları maliyetleri millî gelirlerinin
yüzde 4'ü tutarındadır. Bu durumda, ülkemizin 2013 yılına
dair iş kazaları ve meslek hastalıkları maliyeti 62,5
milyar liradır. Yine ILO'ya göre, iş kazalarının yüzde 98'i
önlenebilir kazalardır. Yapılan araştırmalar iş
kazaları ve meslek hastalıklarının yüzde 88'inin insan
hatalarından, yüzde 10'unun mekanik hatalardan ve sadece yüzde 2'sinin
öngörülemeyen ve önlenemeyen nedenlerden kaynaklandığını
göstermektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik.
HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle
selamlayarak 176 sıra sayılı Maden İşyerlerinde
Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış
bulunmaktayım, buna dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede 2014 yılının on ikinci ayına girdiğimiz bu
günlerde, on bir ay boyunca can ve mal güvenliğinden yoksun, başta
inşaat sektörü olmak üzere, madenler ve mevsimlik tarım işçilerinden
yaklaşık 1.723 insanımızın hayatını kaybettiği
günlerin ardından biz bu tasarıyı konuşuyor,
tartışıyoruz. İnsan hayatının bu kadar ucuz
olduğu, insan emeğinin bu kadar hiçleştirildiği,
toplumsallaşmanın yok sayıldığı ülkede, biz
yeniden maden ve iş yerlerindeki sağlık ve güvenlik meselelerini
konuşuyoruz. Evet, toplum, canlı bir organizma gibidir. Toplum, kendi
ihtiyaçlarını meşru zeminlerde karşılamanın her
türlü hakkına sahipken, iktidarcı, devletçi zihniyetin ve sistemin,
toplumun haklarına el koyan, gasbeden, yok sayan bir noktada
yaklaşıyor olmasından kaynaklı mağduriyetleri
konuşuyoruz, tartışıyoruz. Ermenek, Soma ya da Isparta ve
Konyada yaşanan mevsimlik işçi kazalarının yüreğimizi
dağladığının hemen ardından bunları
konuşuyor olmak bir yanıyla anlamlıdır ama eğer sorunu
çözemeyeceksek, sorunun çözümüne dair nitelikli adımları atmayacaksak
havanda su dövmekten öteye bir iş yapmamış olacağız.
İşçiler, emekçiler, yoksullar bu toplumun belki
de motor gücüdür. Onlar emeklerini, değerlerini, alın terlerini
katarken, kattıkları alın terleri ve değerleriyle yeni bir
yaşamı, yeni bir umudu yeşertirken hak ettikleri özlük
haklarına, maaş ve çalışma koşullarına sahip
midirler? diye soracak olursak, sanırım, hepimizin söyleyeceği
şey hayırdır. Bu hayıra rağmen de biz onların
koşullarını iyileştiren, meşru demokratik taleplerini
karşılayan bir noktadan yaklaşacağımıza, işi
öteleyen, erteleyen, çözümsüzlükte ısrar eden bir noktadan da
yaklaşıyoruz. Her şeyden önce, evet, toplum ekonomik, demokratik
ihtiyaçlarını karşılamakla karşı
karşıyadır. Bu manada elbette ki enerjiye de madene de yer
altı, yer üstü zenginliklerinin kullanılmasına da toplumun
ihtiyacı vardır ama insani ihtiyaçlarını biz
karşılamaya çalıştığımızda öncelikle
ekolojik yıkıma yol açıyorsak, biz insanlar, insanlardan
müteşekkil toplum, toplumlar üzerindeki hegemonik güç devlet büyüsün,
zenginleşsin diye ekosistemimizle oynama hakkını kendimizde
görüyorsak, ekolojik yıkıma neden oluyorsak öncelikle karşı
çıkmamız, durmamız gereken nokta bu çünkü biz her şeyden
önce parçasıyız ekosistemin, ekolojinin. Onu mülk olarak
algılayan, anlayan iktidarcı zihniyete karşı, parçası
olduğumuz ekosistemi, ekolojiyi büyüten, onu geliştiren bir noktadan
soruna yaklaşmak durumundayız. Hâlbuki ülkemizde ve dünyada maden
ocaklarından altın ocaklarına ekolojik yıkımın
devasa ölçekte yaşandığı bir gerçektir. Enerji
üreteceğim, zengin olacağım diye biz ekolojimizi,
geleceğimizi yıkıyor, tahribata maruz
bıraktırıyoruz. Yetinmiyoruz, bunun payandalığına
koşuşturduğumuz, emeğini sömürdüğümüz emekçiyi,
ezileni de ölümle, öldürmeyle de cezalandırıyoruz. Asıl bizim
üzerinde durmamız, yoğunlaşmamız gereken budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kapitalist modernitenin iktidar, kent ve endüstriyalizmi, insanı insana,
insanı toplumsallığına, insanı doğaya, ekosisteme
yabancılaştırmıştır. Bu yabancılık
mekanizmasını kırmadığımızda, insanı
araçsallaştırıp metaya dönüştürdüğümüzde, araçsallaştırıp
metaya dönüştürdüğümüz insan emeğinin kendisini biz
değersiz kılıp hiçleştirdiğimizde
yarattığımız, yıkımdan, felaketten başka bir
şey değildir. Toplumsaldır bu felaket, siyasaldır,
ekolojiktir, kültüreldir. Pay sahibi olmanın utancını, vicdani
muhasebesini yapmak yerine küresel ve bölgesel olduğu kadar ulusal
hegemonik güçlere, küresel ve bölgesel olduğu kadar ulusal finans kurum ve
kuruluşlarının palazlanmasına, zenginleşmesine yönelik
bir duyarlılığı devreye koyacağımıza,
onların zenginliklerini adilane paylaşmasının
arayışı ve çabası içerisinde olmamız gerekmiyor muydu?
Bakınız, asgari ücretin bin lira olduğu
Türkiyede, 44 milyar dolar sahibi zenginimiz var. Asgari ücretin bin lira
olduğu Türkiye, dünyanın 16ncı ekonomik gücü. Yani bu ekonomik
gücün biz bireylere yansımasının 20 bin-30 bin dolarları
bulan rakamlara tekabül etmesi gerekirken, adilane bir paylaşımdan
yoksun olduğumuz için bize yansıması, kıt kanaat geçinmeye
yetecek kadar azdır. Hele hele emeğini satmaktan, emeğini
satarak geçinmekten başka koşula sahip olmayan yoksullar, işsizler,
emekçiler söz konusu olduğunda, onlara sus payı vermekten öte bir
adım atmadığımız gibi, duyarlı da
davranmıyoruz.
Yoksulluk sınırının 3.500 lira
olduğu, açlık sınırının 1.500 lira olduğu
günümüz Türkiyesinde asgari ücreti bin lirada tutmanın ahlaki, vicdani
bir sorumluluğu olabilir mi?
İnsanlar bilerek ve isteyerek Zonguldakta,
Ermenekte, Somada, Manisada, öleceğini bile bile yer altının
yüzlerce metre altına girmeyi tek çıkar yol görüyor. Öleceğini
bile bile insan, böylesi bir durumla, bir muameleyle karşı
karşıya bırakılabilir mi?
301 insanımızı Somada kaybettik. Bugün
sokağa saldığınız binler, on binler ayağa
kalkmış, onların seslerine kulaklarımızı
tıkamış, gözlerimizi kapamış, ağzımız
ve dilimiz ise suskunları oynuyor.
Aynı şeklide Ermenek
Bakınız, bunun
otuz beş, otuz altıncı günündeyiz. Hâlâ yer altının
300 metre derinliğindeki cesetlerin ve cenazesinin çıkarılmasını
bekleyen ailelerimiz, hâlâ 5 kişiyi bekleme durumuyla karşı
karşıya kalıyor.
Hatırlarsınız, hemen ilk gün, lastik ayakkabısı
yırtık Recep amcanın, toprağın 300 metre
derinliğindeki çocuğunu acıyası beklentisini, umutla
beklentisini hatırlayacaksınız. Ne oldu? Hâlâ cenazesine
ulaşamayan onlarca insanımız, yaşadıkları
mağduriyetin özrünü, yüzleşmesini yerine getirmesi gereken bir devlet
aklı yerine, devlet, âdeta, aklımızla oynarcasına, bizimle
dalga geçercesine meseleye yaklaşıyor. Somada 301 insanı,
Ermenekte 18 insanı şehit ilan edince, onları şehit kabul
edince her şeyi çözmüş kabul ediyoruz. Evet, şehitlik bir
mertebedir, kutsal dava adına ölenin mertebesidir ama siz,
açlığa mahkûm ettiğiniz, asgari ücretle yer altına, sizin,
benim gitmeyi kendimize yediremediğimiz, hak etmediğimiz noktaya
mahkûm edeceksiniz, bilerek ve isteyerek iş cinayetine, katliamına
yol açacaksınız, sonra da ölünce şehit mertebesi ya da
sıfatını yakıştırarak bizim bu konuda
susmamızı, teslim olmamızı bekleyerek
itirazımızın önüne geçmenin arayışı içerisinde
olacaksınız.
Devlet buysa, bu devlet, her şeyden önce
hükümrandır; her şeyden önce, vatandaşı insan olarak
görmeyen, metalaştıran bir noktadan sonuna yaklaşmaktadır.
Evet, işçi, emekçi de bu Anayasanın ve yasanın
karşısında sizin gibi, benim gibi eşit, özgür
vatandaştır. Emeğini satmak durumunda kalmış olabilir
ama onurunu ayaklar altına almak kimsenin hakkı da değil, haddi
de değil. Biz, onların duygularını sömürerek,
duygularını okşayarak reflekslerini dindirmenin hesabı
içerisine gireceğimize, onlara insani yaşam koşullarını
sağlayan bir duyarlılıkla yaklaşmak durumundayız.
Sosyal güvenlikten yoksun, sendikal örgütlülükten yoksun, grev, toplu
sözleşme hakkından yoksun; yetmedi, asgari ücretle yetinmesini
dayatan, telkin eden bir noktadan yaklaşıyoruz; yetinmiyoruz,
taşeronlaştırmanın, güvencesiz çalışmanın
hak mahrumiyetlerini yaşayan insanlarımızı, bilerek ve
isteyerek değilse bile, göz yumarak ölümlerine sebebiyet veriyoruz. Bunu
sorgulamamız, bunun önüne geçmemiz gerekmiyor mu?
Yapılması gereken basittir. Yapılması
gereken, toplumun sivil, demokratik örgütlülük üzerinden kendi kendisini
örgütlemesine fırsat vermektir. Devletin Ankarada konumlanmış,
asker ve sivil bürokrasisine dayalı, katı merkeziyetçi
yapısı yerine kentlerin kendi kendisini, bölgelerin kendi kendisini
yönettiği demokratik ilişki, bu işin çaresidir,
dermanıdır, ilacıdır ama biz inadına inadına
kentleri yaşanmaz kılmışız; ekosistemimizi parçalayan,
felaketlerle uğraştıran bir noktadan yaklaşıyoruz.
Bakın, nükleer santraller, termik santraller,
hidroelektrik santraller bir bütün olarak, insanlığı
bırakın, insanın parçası olduğu ekosistemi tüketiyor.
Bugün küresel ısınma yaşanıyorsa, bugün küresel
ısınma üzerinden felaketler yaşanıyorsa, bu, bizim
hırsımızın, iktidar ve devlet
tapınmacılığımızın ortaya
çıkardığı bir anlayıştır. Hegemonik güç olan
iktidar, hegemonik gücün çıkara dayalı ilişkileri,
insanlığımızı gasbedip çaldığı gibi,
özgürlüklerimizi gasbedip çaldığı gibi geleceğimizi de
gasbediyor. Geleceğimiz, güvenlik içerisinde değildir. Biz kömürü,
linyiti çıkarmak adına, ucuz enerjiyi bölgesel ve uluslararası
finans kurumlarına pazarlamak adına, bir yanıyla, ekolojimizi
yıkıyoruz, yok ediyoruz, tahrip ediyoruz; öbür yanıyla,
insanlığımızı öldürüyoruz.
Yırcada kurulmak istenen, bu manada da
zeytinliklerimizi ve değerlerimizi bitiren anlayış, Akkuyuda
kurulmak istenen nükleer santral, Sinopta kurulmak istenen nükleer santral
bize neyi hatırlatır? Hatırlatır mı acaba, onu da
sorasım geliyor. Çernobili hatırlatması gerekir. Çernobil
felaketinin kilometrelerce, binlerce kilometre uzağında olmamıza
rağmen, hâlâ Karadeniz sahilinde yaşayan
vatandaşlarımızın, onlarca yıl geçmiş
olmasına rağmen doğuştan engelli olmalarının
sebebi değil midir? Nükleer santralin enerji piyasasına ucuz enerji
sağlayacağı gerekçesiyle, bizim geleceğimizin,
sağlıklı doğumumuzun önünde engel olmasını
nasıl isteyebiliriz? Ama maalesef, iş iktidara, iş güce, iş
endüstriyalizme ve sanayiye gelince değerlerimiz hiçe sayılıyor.
İşte Meclis, bu yönüyle, bilinçli, nitelikli çözüm parametreleriyle
birlikte toplumun önünü açan bir noktadan soruna yaklaşmak
zorundadır. Sadece ve tek başına, biz, finans
yapılarına, sanayi kuruluşlarına, devlete ucuz emekle
birlikte ucuz kaynakları oluşturmanın gayreti içerisinde olursak,
geleceğimizi kaybetmemizle birlikte insanlık değerlerini de
yitiririz.
Bakın, şu anda Hasankeyfte yapılmak
istenen baraj, beraberinde bir tarihi, insanlığın ortak
mirası olan tarihî ve kültürel değerleri yok etmekle karşı
karşıya. Karakaya, Atatürk, Keban Barajı ya da Alparslan I,
Alparslan II barajlarıyla biz o bölgenin florasını,
faunasını yok ediyoruz, oradaki bitki çeşitliliğini, hayvan
çeşitliliğini yok etmekle kalmıyoruz, binlerce, on binlerce
yıldır orayı mekân edinen insanları açlığa,
yoksulluğa, sefalete mahkûm ederek toprağından göçmesine, gelip
metropollerde, İstanbulun, İzmirin, megakentlerin ücra
köşelerinde açlıkla terbiye edilip asimilasyonist politikalar tabi
tutulmanın aracı durumuna dönüştürüyoruz.
Kır-kent dengesini gözetmiyoruz. Bakın, şu
anda kent lehine dönen yüzde 80lik bir dengesizlik söz konusu. Kentlere
biriktirdiğiniz, bu devasa, mabede dönüştürdüğünüz putlar ve
tapınaklar karşısında hiçleştirdiğiniz,
insanlığınızdır, geleceğimizdir. Binlerce onlu,
yüzlü katlarla, asansörlerle bile ulaşmanın mümkün
olmadığı bu yerlere taşıdığımız
enerji, Somada, Ermenekte ölümle karşı karşıya kalan
emekçilerin alın teridir, onların öldürülmüş olması
üzerinden yaratılan kâr amaçlı, iktidar amaçlı, hırs
amaçlı bir hesabın kendisidir. Bu mabetleri öncelikle biz
gidermeliyiz, aşmalıyız. Kent, iktidar ve endüstriyalizm
hastalığından kurtulmak, yapılması gereken tek
iştir. Doğaya dönmek, kır-kent dengesini kırın lehine
çözümlemek, eko-sakin kentler yaratmak, oluşturmak, olması gerekendir.
Bugün İstanbul trafiği, sağlığı, eğitimiyle
yaşanmaz milyonluk kent durumuna gelmişken, bugün Ankara, İzmir,
milyonluk kentler geleceğimizi gasbeden bir noktada duruyorsa, bizim
kıra önem vermemiz, kırı tüketmememiz gerekiyor. Hâlbuki, AKP
iktidarının on yıllık iktidar pratiğinde 600ün
üzerinde hidroelektrik santraliyle Karadenizi, 400 hidroelektrik santraliyle
Kürdistan coğrafyasını, 300 civarında santralle Akdeniz
coğrafyasını bitirmiş, tüketmiştir, bitki
çeşitliliğini yok etmiştir.
İnsanları, yaşanmaz
kıldığınız coğrafyadan göç ettirip ucuz iş,
emek gücü olsun istiyoruz. Onları da örgütten, sendikadan mahrum
bırakıyoruz, insani yaşam koşullarından yoksun
bırakıyoruz, grev ve toplu sözleşme haklarından yoksun,
azade tutuyoruz; sonra da adil yönetimden, demokratik yönetimden bahsediyoruz. Yeni
Türkiye anlayışı buysa, ileri demokrasi söyleminizden
anlamamız gereken buysa, biz, böylesi bir işte, böylesi bir çabada ve
gayret içerisinde olmayız.
Yapılması gereken basittir. Yapılması
gereken, toplumun, sivil, demokratik örgütlülüğüyle, kendi talepleriyle
köyde, mahallede, sokakta, kentte kendi meclisleriyle kendisini yönetmesidir.
Bütçede, yönetimde, Mecliste katılımcılığın önünü
açmak, kadın-erkek eşitliğine dayalı, demokratik,
katılımcı yeni bir sistem, yapılması gerekendir.
Türkiye, doksan yıldır katı merkeziyetçi
yapısıyla Ankaradan Manisayı, Ankaradan Ermeneki, Muşu
yönetmeye kalkıştığından kaynaklı birikmiş
tarihsel, siyasal sorunlarımız var. Birikmiş tarihsel, siyasal
sorunlarımız, yaşanmış acılar kentlerin,
bölgelerin ve yerellerin kendi kendisini yönetmesine fırsat verebilirsek
bölgeler ve kentlerde yaşayan halklar söz, yetki ve karar sahibi
olabilirse yaşanmayacaktır. Dünyanın ve küremizin
ademimerkeziyetçiliğe dönüştüğü, ademimerkeziyetçiliğe
hızla evrildiği bugün, Türkiye, bunda ısrar ederek,
bırakın Ankarada merkezîleştirmeyi, Ankaradaki Sayın
Cumhurbaşkanlığında her şeyi kilitleyip merkezîleştirerek
mevcut sorunlarına çözüm bulamaz, aksine daha karmaşık, daha
işin içinden çıkılmaz bir karmaşayla bizi karşı
karşıya bırakır.
O nedenle, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının üzerinde merkezîleştirdiğimiz
yetkileri, Cumhurbaşkanlığı üzerinde merkezîleştirdiğimiz
bu yeni idari, siyasi yapıyı, bölgelere yatay ve demokratik bir
noktada dağıtmak durumundayız. Bölgesel adaletsizlikleri
gideren, o bölgenin kendisinin karar verebileceği mekanizmaları
açığa çıkarmak durumundayız. Sendikalaşmanın,
örgütlenmenin önündeki her türlü engeli kaldırmalı, insanların
toplu sözleşme, grev haklarını tesis etmeliyiz. İş ve
iş yeri güvenliğinden çok, çalışanın, işçinin
güvenliğini esas alan, çalışanın ve işçinin
koşullarını insani yaşam endeksine uyarlı bir noktaya
getiren bir pencereden soruna yaklaşmalıyız. Bugün yoksulluk
sınırı 4 kişilik bir ailede 3.500se asgari ücreti
kaldırmalıyız. Taşeronlaştırmaya,
piyasalaştırmaya, metalaştırmaya karşı
durmalıyız, sağlığın ve insanın
metalaştırılmasına itiraz etmeliyiz.
İnsanlığı, adaleti, vicdanı yeniden ayağa
kaldırıp vicdani ve insani sorumlulukla bu sorunlara neşter atan
bir noktadan yaklaşmalıyız.
Bunu yaptığımızda, biz, yasama
görevinin vicdani sorumluluklarını yerine getiren bir Meclis oluruz
ki onun haklı onuruyla sokağa, topluma ve halklara dönmüş oluruz
diyor, saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
650 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Dünya Posta Birliği
Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 73) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 73 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
DÜNYA POSTA BİRLİĞİ KURULUŞ
YASASINA YEDİNCİ EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2004 yılında Bükreşte
toplanan XXIII. Dünya Posta Kongresinde kararlaştırılan Dünya
Posta Birliği Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Dünya Posta
Birliği Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 203
Kabul : 203 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır.
6ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 432)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/768) (S.
Sayısı: 466)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer
alan, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmeye Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmeye Ek İhtiyari
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/892) (S.
Sayısı: 605) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 605
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ENGELLİLERİN
hAKLARINA İLİŞKİN sÖZLEŞMEYE eK
İHTİYARİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokolün beyan ile
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
205 |
|
Kabul |
: |
205 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın |
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
9uncu sırada yer alan, Vişegraddaki Sokullu
Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun
Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin
Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
9.-
Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal
Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin
Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/333) (S. Sayısı: 104)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Aile, Kadın ve
Çocuk Politikaları Alanında İşbirliği Protokolunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Aile, Kadın ve Çocuk Politikaları Alanında
İşbirliği Protokolunun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/736) (S. Sayısı: 440) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 440 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA AİLE, KADIN VE
ÇOCUK POLİTİKALARI ALANINDA İŞBİRLİĞİ
PROTOKOLUNUN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir'de
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Aile, Kadın ve Çocuk Politikaları Alanında
İşbirliği Protokolunun onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Aile, Kadın ve Çocuk Politikaları
Alanında İşbirliği Protokolunun Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :212
Kabul :212
(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram
Özçelik
Muhammet Rıza Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
11inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında Yardım ve
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
11.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında Yardım ve
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/496) (S. Sayısı: 267) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 267 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ORMANCILIK ALANINDA
YARDIM VE İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 9 Ağustos 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ormancılık Alanında Yardım ve
İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
Yardım ve İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 212
Kabul : 212 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır.
12nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Arşiv Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
12.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/653) (S. Sayısı: 420) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 420 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE TÜRKMENİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA ARŞİV ALANINDA
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29 Şubat 2012 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolü"nün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Türkmenistan Hükûmeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 205
Kabul : 205 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
13üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kayıtlı Posta, On-Line Havale ve Tahsilat Hizmetlerinin
Geliştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
13.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kayıtlı Posta, On-Line Havale ve Tahsilat
Hizmetlerinin Geliştirilmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 202) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 202 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE kUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KAYITLI
POSTA, ON-LİNE HAVALE VE TAHSİLAT HİZMETLERİNİN
GELİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ Uygun Bulunduğuna Daİr Kanun
Tasarısı
MADDE 1- (1) 27 Nisan 2007 tarihinde Lefkoşada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kayıtlı Posta, On-Line Havale ve Tahsilat
Hizmetlerinin Geliştirilmesine İlişkin Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kayıtlı
Posta, On-Line Havale ve Tahsilat Hizmetlerinin Geliştirilmesine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu: x
Kullanılan oy sayısı: 214
Kabul: 213
Ret: 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
14üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 495) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 495 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesine oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
KIRGIZ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TURİZM
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10 Nisan 2013 tarihinde Bişkek'te
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 206
Kabul: 206
(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
15inci sırada yer alan Türkiye, Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sağlık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
15.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi Arasında
Sağlık Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/421) (S. Sayısı: 160)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
16ncı sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında
Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda
İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında
Türkmenistandan Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz Sevk Edilmesi Konusunda
İşbirliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 569)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 4 Aralık 2014 Perşembe günü, alınan
karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.31
(x) Bu açıklamaya ilişkin ifade 2/12/2014 tarihli 21inci Birleşim Tutanağının 191 sayfasında yer almıştır.
(x) 650 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 73 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 605 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 440 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 267 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 420 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 202 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
x Bu açık oylama sonucuna ait düzeltme önergesi 4/12/2014 tarihli 23üncü Birleşim Tutanak Dergisinin sayfasındadır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 495 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.