TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
26ncı
Birleşim
11
Aralık 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579)
(S.Sayısı: 657)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAYIŞTAY
1) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA MAHKEMESİ
1) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
1) Yargıtay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
1) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin 656 ve
656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Mustafa Erdem'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin 656 ve
656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın yerinden sarf ettiği bazı sözler
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin 656
ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci
tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, Hatay Milletvekili Adem Yeşildalın 656 ve
656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Hatay Milletvekili Adem Yeşildalın 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci
tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, usul görüşmesi açılması talebinin reddedilmesine
ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemir'in, yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş'ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in, Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
8.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin 656 ve 656ya 1inci Ek
sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin 656 ve 656ya 1inci Ek
sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş'ın, Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdilin 656
ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Nevzat Pakdil'in, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdilin 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bazı gazete yazarlarına operasyon
yapılacağı yönünde sosyal medyada yer alan haberlerle ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
16.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, İstanbul Milletvekili Bülent Turanın 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın,
Başkanlık Divanı olarak, darbe sonucu Cumhurbaşkanı
olmuş kişiler hariç olmak üzere, başta Mustafa Kemal Atatürk ve
diğer bütün cumhurbaşkanlarına saygı ve sevgilerini
sunduklarına ilişkin konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları arasında
Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
alınan medya ve tanıtım hizmetlerine ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/53301)
2.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın, hacdan dönen milletvekili ve Meclis
personelinin MERS hastalığına karşı sağlık
kontrollerinin yapılıp yapılmadığına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/54294)
3.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun'da esnaf ve sanatkâr olarak
çalışan işyeri sayısına, yeni açılan ve kapanan
işyerlerine ve SGK prim borçlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/54537)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Halkalı Gümrük
Müdürlüğüne dair iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/54546)
5.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, Kozak Yaylası'nda çam
fıstığı üretiminde yaşanan sorunların çözümüne
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/54664)
6.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in, Bergama'daki çam fıstığı alanları
ile üretim ve satış rakamlarına ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/54666)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, taşınır ve
taşınmaz kiralamaları nedeniyle yapılan harcamalara,
2010-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan özel kalem müdürlerine,
2010-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan müşavirlere,
2010-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan basın ve halkla ilişkiler
müşavirlerine,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/54667), (7/55501), (7/55502), (7/55503)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt illerinde asal orman
ağaçları ile yan ürün veren bitkiler konusunda envanter
çalışması yapılıp yapılmadığına,
Kars, Iğdır ve
Ağrı illerinde asal orman ağaçları ile yan ürün veren
bitkiler konusunda envanter çalışması yapılıp
yapılmadığına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/54668), (7/54669)
9.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak'ın, orman mühendislerinin istihdamına,
17 Aralık 2013
tarihinden itibaren görevden alınan bürokratlara,
Çölleşme ve Erozyonla
Mücadele Genel Müdürlüğü tarafından 25.09.2013 tarihinde
gerçekleştirilen iş tanımı ve birim zaman analizi
işine ait ihaleye,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/54891), (7/54892), (7/55504)
10.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan'ın, son 12 yılda AB fonlarından hibe
yoluyla sağlanan kaynaklara ve Çevre Operasyonel Programı
kapsamında kullanılan miktara ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/55023)
11.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, 2003-2014 yılları arasında
gümrüklerde ve sınırlarda işlem gören İsrail menşeli
ürünlere ve bu ürün ve hizmetlerden alınan gümrük, harç ve benzeri tutara ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/55121)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarca yurt dışında
yapılan kira harcamalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/55123)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan bakım ve
onarım hizmetlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/55199)
14.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları arasında
Bakanlıkta görev yapan özel kalem müdürlerine ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/55366)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan basın ve halkla ilişkiler
müşavirlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/55367)
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan müşavirlere ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/55368)
17.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, 3üncü Havalimanı ve 3üncü Köprü
Projeleri için kesilen ve dikilen ağaçlara, ekolojik köprülerin kurulmasına
ve arsa spekülasyonlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/55741)
11
Aralık 2014 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün birinci turdaki görüşmeleri yapacağız.
Birinci turda
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kamu
Denetçiliği Kurumu, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay, Başbakanlık, Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı, Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Türkiye
İnsan Hakları Kurumunun bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(x)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (x)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAYIŞTAY
1) Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ANAYASA MAHKEMESİ
1) Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) YARGITAY
1) Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DANIŞTAY
1) Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak
yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika
olması kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda
yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir. Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru
sahipleri ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içinde tamamlanacaktır.
Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir. Bilgilerinize sunulur.
Birinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına; Atila Kaya İstanbul, Mehmet Şandır
Mersin, Oktay Öztürk Erzurum, İsmet Büyükataman Bursa, Mustafa Erdem
Ankara milletvekilleri konuşacaklardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına; Atilla Kart Konya, Ali Haydar Öner Isparta, Hüseyin
Aygün Tunceli, Rıza Türmen İzmir, Ali İhsan Köktürk Zonguldak,
Dilek Akagün Yılmaz Uşak, Kamer Genç Tunceli, Mehmet Şeker
Gaziantep, İhsan Özkes İstanbul, Aylin Nazlıaka Ankara, Mahmut
Tanal İstanbul milletvekilleri konuşacaklardır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına; Sırrı Süreyya Önder
İstanbul, Adil Zozani Hakkâri, Ayla Akat Ata Batman; Altan Tan
Diyarbakır, Gülser Yıldırım Mardin milletvekilleri
konuşacaktır.
AK PARTİ Grubu
adına; Hilmi Bilgin Sivas, Nevzat Pakdil Kahramanmaraş, Fahrettin
Poyraz Bilecik, Şuay Alpay Elâzığ, Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu Bursa, Adem Yeşildal Hatay, Ali Ercoşkun Bolu,
Bülent Turan İstanbul, İdris Şahin Çankırı, Murat
Göktürk Nevşehir, İsmail Aydın Bursa, Cem Zorlu Konya, Hasan
Karal Rize, Ömer Faruk Öz Malatya, Mehmet Sarı Gaziantep, Mehmet Kerim
Yıldız Ağrı milletvekilleri konuşacaktır.
Şahıslar
adına, lehinde olmak üzere Zülfü Demirbağ Elâzığ, aleyhinde
Malik Ecder Özdemir Sivas milletvekilleri konuşacak.
Hükûmet adına
ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç
konuşacaklardır.
Şimdi ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Atila Kayada.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
ATİLA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesine ilişkin
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 2015 merkezî yönetim
bütçesinin milletimiz için, ülkemiz için hayırlara vesile
olmasını Cenabıhakktan niyaz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdiki Cumhurbaşkanının selefini
defalarca eleştirmiş, bu eleştirilerimi
Cumhurbaşkanlığı bütçesi hakkında
yaptığım konuşma ve kamuoyuyla
paylaştığım şahsına hitaben
yazılmış açık mektupta dile getirmiş bir
milletvekiliyim. Yedi yıllık Cumhurbaşkanlığı
boyunca Abdullah Gül Kardeşim hitabına sadakatin ötesine geçemeyen
sabık Cumhurbaşkanından daha kötüsü olamayacağına
inanmıştım, bugün ise yanıldığını
anlamış bir milletvekili olarak huzurlarınızdayım.
Değerli
milletvekilleri, görevinden ayrıldıktan sonra Suudi El Hayat
gazetesine bir röportaj veren önceki Cumhurbaşkanı Gül Hapis de
yattınız, muhalefette de bulundunuz,
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde de
yaşadınız, hangisi daha zordu? şeklindeki bir soruya
Cumhurbaşkanlığı Köşkü en zoruydu. Herkesi temsil
ediyorsunuz, bunun farkında olursanız
Cumhurbaşkanlığı en zorudur; farkında olmazsanız
kolaydır. yanıtını vermişti. Selefi Gülün
tarafsız Cumhurbaşkanlığının zorluğuyla
ilgili uyarılarını dikkate alan Sayın Erdoğan bu
zorluğu kendi usulünce ortadan kaldırmıştır yani
tarafsız olmayı denemek yerine AKP Genel Başkanı gibi
davranmaya devam ederek. Anayasanın 103üncü maddesi gereğince,
tarafsız olacağına namusu ve şerefi üzerine yemin
etmiş olmayı ise belli ki önemsiz bir teferruat olarak
görmüştür.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanı namusu ve şerefi üzerine ettiği
yemine rağmen, kendini değiştirme gereği
duymamıştır. Eğer ettiği yemin ve geldiği makam
onu değiştirmemişse, eskisi gibi olmak azim ve kararındaysa
bize düşen de onu eskisi gibi görmeye devam etmek olmalıdır. Bir
an olsun hatırımızdan çıkartmamalıyız ki
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmadan önce neyse
yine odur. Yani, yine kutuplaştırıcı, yine
ayrımcı, yine mezhepçi, yine ötekileştirici, yine kişisel
çıkarları için millî çıkarları hiçe sayan, yine dini değerleri
kullanmaktan çekinmeyen, yine ne yargı
bağımsızlığını ne de basın
özgürlüğünü önemseyen, yine her eleştiriyi nefsine
yapılmış bir saldırıymış gibi kibriyle
boğmak isteyen kişidir.
Feleğin
işine bakın ki Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim. diyen insan,
Gerekirse papaz cübbesi bile giyerim. diyen insan, Ben Büyük Ortadoğu
Projesinin Eş Başkanıyım. diyen insan, Orta Doğuyu
kan gölüne çeviren ABD askerleri için Kahraman Amerikan askerlerinin
ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum. diyen insan, Terör örgütüyle hiçbir
zaman görüşmedik, görüşmeyiz de. Bunu söylemek şerefsizliktir.
deyip de çözüm ortaklığı yapan insan, ülkenin
itibarını ayakkabı kutularına sığdıran ve
Sıfırla oğlum. repliğiyle hafızalarımızda
kalacak olan insan Cumhurbaşkanı olmuş, biz de bütçesi üzerine
konuşuyoruz.
Feleğin
işine bakın ki kendini Türk tarihine ait hissetmeyen biri, büyük Türk
milleti ve tarihi huzurunda namusu ve şerefi üzerine yemin ederek
Cumhurbaşkanı olmuş da bütçesi konuşuluyor.
Hepimiz biliyoruz
ki, bu şartlar altında, köşkte veya sarayda oturması da,
bütçesinin yüzde 50 veya yüzde 100 artırılması da,
Sayıştay raporları Meclise gelmediği için bu bütçenin
nereye gideceğini bilemeyecek oluşumuz da artık sadece bir
teferruattır.
Sayın milletvekilleri,
kamuda israfın önlenmesi için Hükûmetin etekleri tutuşmuşken,
kamu kurumlarının ödeneklerinde ancak yüzde 4-4,5 civarında bir
artış öngörülmüşken, Cumhurbaşkanlığı
bütçesinin önceki yılla kıyaslandığında neredeyse
ikiye katlanmış olmasının nedeni, bu bütçenin
Cumhurbaşkanlığı makamı için değil, o makamda
oturan zat için yapılmış olmasıdır. Amaçlanan,
Cumhurbaşkanlığının ihtiyaçlarının
karşılanması değil, Cumhurbaşkanının
ihtiraslarının tatminidir. Bu ihtirasların en bilindik tatmin
mecrasının da miting alanları olduğu malumunuzdur.
Üzerinde
konuşmakta olduğumuz şey, gerçekte, Sayın
Erdoğan'ın 2015 yılı için kendisine
hazırlamış olduğu seçim bütçesidir.
"Tarafsızlık" gibi bir derdi olmayan Sayın
Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı makamında
ciğerlerine doldurduğu nefesi AKP'nin yelkenlerini şişirmek
için kullanmak istemesi kimseyi şaşırtmayacaktır.
Başbakanlık makamını emanet ettiği kişinin bu
durumu sindirebilmesi ise öncelikle onun hazım kapasitesini göstermesi
bakımından anlamlı olacaktır.
Bununla birlikte,
Cumhurbaşkanına yönelteceğimiz şu sorunun yanıtını
aramak her birimiz için siyasi bir vecibe addedilmelidir: "Sayın
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığındaki tarzınız
doğru ise, Başbakanlığınız dönemindeki
Cumhurbaşkanının sizin şimdi davranmakta olduğunuz
gibi davranmasına neden izin vermediniz?
Başbakanlığınızın doğru örnek olduğunu
düşünüyorsanız, neden şimdiki Başbakanın da öyle
davranmasına izin vermiyorsunuz? Cumhurbaşkanının bu
sorulara vereceği yanıtın "Halk tarafından seçilmiş
Cumhurbaşkanı." vurgusunu taşıyacağı
artık herkesin malumudur. Herkesin malumu olmayan şey ise, bu
vurgunun gerçekte ne anlatmak istediği ve asli muhatabının kim
olduğudur. Muhatabına had bildiren bir mesaj taşıyan bu
ifadeler, aslında Cumhurbaşkanının değil,
Başbakanın durumunu vurgular niteliktedir. Ben halk tarafından
seçilmiş Cumhurbaşkanıyım. demek, gerçekte, Sen sadece
benim tarafımdan seçilmiş Başbakansın demektir.
Muhatabının haddini bildiği ise, partisinin istişare
toplantısında, Sayın Erdoğan'dan bahsederken Devlet
Başkanı demesinden bellidir. O hâlde sen necisin?" sorusuysa
konumunu muhafaza ettiği sürece Sayın Davutoğlunun peşini
bırakmayacaktır.
Sayın
milletvekilleri, kendisi bundan utanç payı mı yoksa övünç payı
mı çıkarır bilmem ama şimdiki Cumhurbaşkanından
söz ederken saray merakına değinmezsek Sayın Recep Tayyip
Erdoğan portresi tamamlanmış sayılmayacaktır.
Bilindiği gibi, ısınma turlarını Dolmabahçe ve
Beylerbeyi saraylarında tamamlayan Sayın Erdoğan, Ankarada
şanına layık bir Osmanlı sarayı bulamayınca
kendisine 1,5 milyarlık bin odadan fazla bir saray yaptırmıştır.
Bu sarayın, yolsuzluk dâhil, maliyeti kadar, yapının
hukuksuzluğu da çok tartışılmıştır.
Başbakanlığının ilk
yıllarında Üsküdar'da oturduğu evin kaçak olduğunu kendisi
söyleyen birinin, ister gecekondu isterse saray olsun, konutunun hukuka uygunluğunu
dert etmeyeceği belliydi.
Yapım
işindeki usulsüzlük ve yolsuzluk söylentilerine gelince, bu söylentileri
sonlandırmakta yani sıfırlamakta güçlük çekmeyeceklerine inanmak
için artık yeterince tecrübeye sahibiz. Engels "İnsan kulübede
başka sarayda başka düşünür." demişti. Belli ki bu
tespit Sayın Erdoğan için geçerli değilmiş. O, gecekonduda
da, sarayda da zihniyetini yaşatmayı iyi biliyor.
"Zihniyet"
demişken, bu saray düşkünlüğünün Sayın Erdoğan'ın
şahsından çok, mensup olduğu zihniyetten kaynaklandığı
unutulmasın. Bilindiği gibi kendilerinden önceki
Cumhurbaşkanı da Dolmabahçe Sarayındaki beğendiği
eşyaları Cumhurbaşkanlığı Köşküne
taşıtmak istemiş, bir süre de bunu
tartışmıştık. Şimdiki Cumhurbaşkanı
sadece bu zihniyetin müşahhas bir timsalidir. Ama hakkını da
yemeyelim, mensup olduğu zihniyeti öyle bir azimle hayata geçirmektedir ki
Topkapı Sarayı'nda oturup Gülhane'yi kupon arazi olarak
görmediği için ne kadar şükretsek yeridir.
Değerli
milletvekilleri, hepsi de birbiriyle bağlantılı olan yolsuzluklar,
yargıyı yürütmenin emrine sokmak için yapılan hukuksuzluklar,
teröristbaşının çözüm ortaklığında yürütülen
çözülme süreci, sınırlarımızı cehenneme çeviren
dış politika, kindar nesil yetiştirmek uğruna
geleceğimizi öğüten Millî Eğitim politikaları, sadece
usulsüzce değil, arsızca da yaratılan iktidar zenginleri ve
onlara kurdurulan havuz medyaları ve daha niceleri Sayın Recep Tayyip
Erdoğan iktidarının eseridir ve bu iktidar devam etmektedir.
O, bütün
bunları "Yeni Türkiye" adı altında sahiplenmekte ve
kendisine bir gurur payı çıkartmaktadır. Gerçekte
başını döndüren şey, her şartta kendisine biat eden
kitlenin varlığıdır. Dinî söylemi, önceki
uygulamaların kişilerde yarattığı kin duygusunu ve
maddi çıkarı harmanlayarak evde zor tuttuğunu söylediği
kitleyi oluşturmuştur.
Toplumsal cehaleti
hem üretmesi hem de örgütleyebilmesi, evet, üstesinden gelinmiş bir
iştir, ne var ki övünülecek bir iş değildir. Belli sayıda
bir seçmen kitlesinin onun söylediklerini her şartta onaylıyor
oluşu onu Git Ali'ye söyle, Muaviye'nin erkek deveye dişi deve diyen
on binlerce adamı var." sözünü söyleyen kişiden daha doğru
bir insan yapmaz.
Unutmasın ki
bu sözleri barındıran anekdot övünme payı
çıkartılabilecek bir duruma örnek olsun diye anlatılmaz diyor,
bu vesileyle yüce Meclisi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, madde 67ye göre temiz bir dille
konuşma hususunda sayın konuşmacı madde 67ye uymayan bir
konuşma yapmıştır. O çerçevede, cevap hakkı talep
ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Neresi temiz değil ya? Ne hakaret var, ne bir
şey var.
BAŞKAN
Sayın Bostancı, bu uyarıyı biz Divan olarak yapmak
durumundayız. Şahsınıza veya grubunuza ait herhangi bir
sataşma varsa ancak size söz verebilirim.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Efendim, bu Meclisin bir parçasıyız. Meclisin
içinde yapılan konuşmalar madde 67ye göre temiz bir dille olmak
durumunda. Burada sayın konuşmacı konuşuyor, biz de
dinliyoruz, konuşmanın muhatabıyız. Dolayısıyla,
söylenen sözlerin kime olursa olsun, CHPye de olsa, MHPye de olsa, HDPye de
olsa sonuçta belli bir üslup içerisinde olması gerekir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dün Başbakana hatırlatsaydın ya bunu,
Başbakana! Sayın Başbakana hatırlatsaydın aile
meselelerine girerken. Niye orada sustun?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) O çerçevede, Meclisin diline ilişkin bir İç Tüzük
maddesidir. O çerçevede, söz hakkı istiyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Müsaade eder misiniz, kararımı bildireyim.
Ben
konuşmacıyı iyice dinledim. Sizin kastettiğiniz anlamda
temiz bir dille konuşma ikazını ancak ben ve Divan olarak
verebiliriz. Elbette ki bu Meclisin parçasısınız, bu konuda
herhangi bir itirazımız yok ama şahsınıza ve grubunuza
bir hakaret söz konusu değil, bu kanıdayım. Ancak, şimdi
ben başka bir konuşmacıya söz vereceğim ve tutanakları
getirteceğim. Eğer tabii ki, doğal olarak gözümden
kaçmış herhangi bir şey varsa değerlendirip size bilgi
vereceğim.
Teşekkür
ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Baştan sansür koyuyorlar.
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Bursa) Daha yeni başlıyoruz.
BAŞKAN
Efendim. Başkanla ilgili bir şey söylendi ama.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Baştan dedi, Başkan demedi.
BAŞKAN Peki,
alınganım herhâlde bugün biraz.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on yedi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay
Başkanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumunun 2015
yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin egemenlik
hakkını millet adına kullanan tarihî şahsiyeti ile bizatihi
kendisi ve kullandığı yetkiyle sistemin üç temel unsurundan en
önemlisi olarak cumhuriyetimiz ve demokrasimiz açısından vazgeçilmez,
çok önemli, temel bir millî kurumdur. Kullandığı yetki kurucu
hukuktan kaynaklanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir millî mücadele sonrasında
bedeli atalarımızın kanlarıyla ödenerek kurulan bir
devlettir. Bu millî mücadeleyi başlatan ve başaran ve bu devleti
kuran, mensubu olmakla şeref duyduğumuz, onur duyduğumuz bu
Meclistir. Egemenlik hakkını millî mücadeleyle kazanan bu Meclis bu
yönüyle tüm mazlum milletlere örnek ve umut ışığı
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi devlet kuran ve devletin kurucu
hukukunu tanzim eden bir Meclis olarak kendi hukukunu ve temsil ettiği
milletin hukukunu korumak mecburiyetindedir. Bu hukuk, Lozan Barış
Antlaşmasıyla uluslararası düzlemde ve 1924 Anayasasıyla
kendi toplumuyla yaptığı bir sözleşmeyle tescil
edilmiş, artık değişmez vasfını
kazanmıştır.
Devletler
hukukunda kurucu hukukun müktesebi vardır ve dokunulmazdır.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesiyle kurucu hukuk, temel hak ve
özgürlükler karşısında korunmuştur. Ülkelerin bölünmez
bütünlüğü, kimliği, bayrağı ve egemenliği
dokunulmazdır. Kaldı ki Türkiye devleti bir imparatorluk devamı
olmasına ve Orta Doğu coğrafyasında yaşamasına
rağmen, hiçbir komplekse kapılmadan, çağdaş medeniyet
değerlerine ve evrensel hukuk kurallarına dayalı olarak
kurulmuştur. İnsan haklarına ve özgürlüklere dayalı
muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı da bir millî hedef
olarak kabul etmiş ve bunu başarmaya
çalışmıştır. Bu devlet bu Meclisin eseridir.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir Meclisin bütçesini görüşüyoruz. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bugün yaşatılıyor olmasını,
açık olmasını milletimizin başarısı olarak
görüyor ve çok değerli buluyorum ve mensubu olmaktan sizlerle birlikte
gurur duyuyor, onur duyuyorum. Bunun sorumluluğunda öncelikle birkaç
hususu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum.
Hepimiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve onu var eden, adına yetki
kullandığı milletin hakkını, hukukunu ve onurunu
korumak mecburiyetindeyiz. Değerli milletvekilleri, bu devletin kurucu hukukunu
ve milletin kimliğini elinden alamayız, alınmasına müsaade
edemeyiz. Burada Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
derken adına egemenlik kullandığımız milletin
adını koymak bir anayasal zorunluluktur. Bu milletin adı Türk
milletidir. Epey zamandır yok sayılan ve
aşındırılmaya çalışılan millî kimlik bu
Meclisin varlık sebebidir ve varoluş kaynağıdır. Bu
kimliği kabul etmeden burada bulunmak mümkün olamaz, meşru olamaz, Anayasanın 81inci maddesi buna amirdir.
Değerli
milletvekilleri, bilirsiniz, öznesi olmayan cümlenin yüklemi bir anlam ifade
etmez. Bir ortak payda olarak, bir millî kimlik olarak kabul edilmeyen ve
içselleştirilmeyen yani adı olmayan bir milletin devleti güçlü
olabilir mi? Güç, yalnız rakamlara takla attırmak değildir. Bize
göre, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tüm
farklılıklarımızla birlikte kurduğumuz devletimizin
kurucu hukukuna göre Misakımillî hudutları içinde yaşayan
halkın adı Türk milletidir. Türk milleti, bir millî kimlik olarak
Lozan Barış Antlaşmasıyla uluslararası hukukta ve
1924 Anayasasıyla iç hukukta tanımlanmış ve tescil
edilmiştir. Türk milleti ismi, birilerinin iddia ettiği gibi ve
gayretlerine, niyetlerine gerekçe olarak gösterdikleri gibi bir
ırkın, bir soyun adı olarak kullanılmamaktadır. Türk
milleti bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı
olanların adıdır, bu topraklarda yaşayan halkın
adıdır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türk
adını, Türkiye ötesi tüm dünyada ve tarihin, binlerce
yıllık zamanın süzgecinden, imbiğinden geçerek
süzülmüş bir millet olarak kabul ediyoruz, buna samimiyetle de
inanıyoruz. Ancak burada söz konusu olan Türk milleti, bu devleti kuran
ve bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan
herkesin ortak adıdır. Bunun böyle kabul edilmesi ve sahiplenilmesi
gelecek açısından, herkesin geleceği açısından çok
gerekli ve zorunlu bir mecburiyettir. Türk milletini kabul etmemek bir anlamda
Türkiye devletini reddetmektir. Milletsiz devlet olmaz, adı olmayan da
millet olmaz.
Sayın Genel
Başkanımız 4 Mayıs 2005 tarihinde, tüm siyasi partilere,
alt kimlik-üst kimlik tartışmalarının yoğun
yaşandığı bir süreçte Geliniz, bu Türk milletini tarif
edelim, bir mutabakat sağlayalım. diye bir davette bulundu ama
hiçbir parti, başta iktidar partisi, bu davete yanaşmadı.
Şimdi, Türk milleti kimliğini tartışmaya açan bir
siyasetin, bir zihniyetin tahribatının endişesi içerisindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın küreselleştiği, kıtaların,
ülkelerin birtakım ortak değerler etrafında bir araya
geldiği bir süreçte, aslında zenginliğimiz olan etnik ve inanç
farklılıklarımızı kimlikleştirerek bu milletin
ayrıştırılmaya çalışılmasını asla
haklı, iyi niyetli ve doğru bulmuyoruz. Bu, her anlamda bölücülüktür.
Bunun bu ülkeye ve bu ayrışmanın peşinde koşanlara
hiçbir faydası olmayacaktır, başarılabilmesi de mümkün
olmayacaktır. Bu topraklarda yaşayan, bu toprakların
ekmeğini yiyen, suyunu içen herkesin bir sorumluluk olarak, atalara bir
borç olarak bu milletin kimliğini sahiplenmesi ve bunun övüncünü
duyması bana göre bir zorunluluktur.
Bu konuda etnik bölücülerle
müzakere yapan, alt-üst kimlik diyerek bu yolu açan, Türk milleti
kimliğini tartışmaya açan AKP iktidarını
yaptıklarından dolayı milletim adına kınıyorum.
PKKnın talepleriyle Kürt diye bir millet, Kürdistan diye bir vatan
yaratılması ve egemenlik paylaşımı için çözüm süreci
başlatılması, örneği komşularımızda
yaşanan yıkıma dönüşecektir. Sizleri uyarıyoruz, bir
daha uyarıyoruz, çözüm süreci diye sürüklendiğiniz bu yol
çıkmaz bir sokaktır. Çıkmaz sokaklar isteseniz de istemeseniz de
dönüşü olmayan yok oluşlar getirecektir. Devletin kuruluş
hukukunu ve milletin kimliğini değiştirmeyi amaçlayan zihniyet
ve gayretler, tarihen sabittir ki
Allahın ve milletin lanetiyle kahrolacaktır. 1856 Islahat Fermanıyla Osmanlı
Devletinin kuruluş hukukunu değiştiren Sadrazam Mehmet Emin Ali Paşanın
akıbetini bir daha okumanızı ve düşünmenizi tavsiye ederim.
Değerli
arkadaşlar, bedeli çok ağır ödenmiş, çok büyük acılara
mal olmuş, tarihte yaşanan birtakım olayların günümüzdeki
benzer örneklerinin hangi sonuca ulaşacağını lütfen
düşünün ve gelecekte, tarihte hain olarak anılanların durumuna
düşmeyin diye tavsiye ederiz.
Değerli
arkadaşlar, buradan bir hüküm cümlesi olarak söylüyorum, hepimizin soyu,
boyu, inancı kendine aittir ve saygıya layıktır ancak hepimiz
birlikte Türkiyeyiz ve Türk milletiyiz. Sayın Genel
Başkanımızın ifadesiyle, Türkiye binbir renk ve kokulu
çiçek bahçesidir. Bu size niye ağır gelmektedir de Türkiyeyi
kimliğinden ve birliğinden kopartmaya çalışıyorsunuz?
Unutmayınız ki müzakere ettiğiniz bu bütçe Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve Türk milletinin bütçesidir, Türk milletinin Meclisinde
konuşuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasamanın
yapıldığı, hukukun kurulduğu ve bütçeyle hükûmete
tahsis edilen kamu kaynaklarının kullanılmasının
denetlendiği bir Meclistir. Bize göre, yasamanın doğru ve
hızlı yapılması esastır çünkü ülkenin ve milletin
ihtiyaçlarına gereken hukuku burada birlikte kuruyoruz. Yasamanın
hızlı ve doğru yapılması kadar, kalitesi,
bağımsızlığı, hukuka uygunluğu ve toplumsal
faydayı önceliklemesi vazgeçilmez bir kural olmalıdır.
Yaptığınız iş şekil şartına uyabilir,
Anayasa ve İç Tüzüke uyabilir ama demokrasiye uygun olup
olmadığını, meşru olup olmadığını,
kamu vicdanında adalet duygusunu geliştirmekte midir, yoksa
birtakım Ben düşündüm, ben söyledim, oldu. dayatmasıyla
mı gerçekleşmektedir, bunu sorgulamak gerekiyor. Burada bir ortak
akıl kurabiliyor muyuz? Bu konularda, AKPnin çoğunlukta ve iktidarda
bulunduğu bu dönemde büyük sorunlar yaşandığını
ve her geçen gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütmenin vesayetine
girdiğini düşünüyoruz ve bundan büyük endişe duyuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hukuk kurmak görevi hepimizin ortak görevidir ama ileri
demokrasi iktidar eliyle değil muhalefet eliyle kurulur. Muhalefete bu
konudaki görevini yapmasına fırsat verildiğini çok
düşünmüyorum. Özellikle son zamanlarda AKP Grubunun yasamanın bir
parçası olarak değil yürütmenin sahibi olarak bu Meclise dayatmasının
demokrasimiz açısından çok tehlikeli birtakım gelişmelere
sebep olacağını düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir muhalefet partisi
olarak ilk günden bu yana diyaloğa açık, uzlaşmacı,
hoşgörülü, çözüm üreten bir yaklaşımla ama millî konularda,
ülkenin birliği ve dirliği konularında yanlış olanlara
itiraz eden bir muhalefet siyasetini ortaya koyduk ve bunu ısrarla takip
ettik.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin millet adına yaptığı önemli bir görevi de
denetimdir değerli milletvekilleri. Bütçeyle tahsis edilen
kaynakların nasıl kullanıldığını bütçe
müzakerelerinde denetlemek gerekir, bunun için Sayıştay görevlidir.
AKP iktidarı döneminde Sayıştayın Meclis adına denetim
görevini sağlıklı bir şekilde yapabildiğini
söyleyebilmek mümkün müdür? Muhalefet partilerinin muhalefet şerhlerine
bakınız, orada Sayıştayla ilgili, son dönemlerde, özellikle
son bütçelerde raporlarının içinin boş olması ve Meclise
gönderilmemesiyle ilgili çok ağır iddialar ve ithamlar bulunmaktadır.
Bunların cevapsız bırakılmasının demokrasimiz
açısından çok ciddi tehdit ve tehlike teşkil edeceğini
düşünüyorum.
Özellikle iktidar
partisi grubu milletvekillerine seslenmek istiyorum: Akıllı bir
iktidar, hesabı günü gününe veren iktidardır. Hesabı
geleceğe erteleyen, hesabı ahirete bırakan, birtakım iddia
ve ithamların cevabını vermeden cevabı yüce divana
bırakan bir iktidar, kendi hesabına akıllı davranmıyor
demektir.
Değerli
arkadaşlar, Sayıştay raporlarıyla ilgili mutlaka Hükümetin
de söyleyecekleri var ama ısrarla söylendiği gibi, geçmişle
mukayese ederek Sayıştay raporlarının içinin
boşluğu, boşaltıldığı ve gereğinin
yapılmadığı konusunun cevaplandırılması
gerekiyor. Bir iktidar kamu kaynaklarının kullanımında bu
kadar çok hukuk çıkarmak gereğini duyuyorsa doğal olarak
insanın aklına gizlenen, saklanan, verilemeyen hesaplar ve yolsuzluk
iddiaları gelir. 17, 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları
yargı üzerinden bir sonuca ulaştırılmalı, suçlular
cezalandırılmalı ve kamu vicdanı rahatlatılmalıdır.
Yoksa bu, devlet üzerinde, rejim üzerinde, demokrasi üzerinde çok
ağır bir yük olarak geleceğe yansıyacaktır.
Değerli
milletvekilleri, kamu kaynaklarının kullanılmasında
devleti, iktidarı, idareyi denetleyecek bir başka anayasal kurumumuz
Kamu Denetçiliği Kurumudur. Kamu Denetçiliği Kurumu, yargıya
intikal etmemiş, vatandaşların şikâyetiyle, idarenin her
türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını
insan haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde
hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve
idareye önerilerde bulunmak amacıyla bizim de desteğimizle
kurulmuştur. Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanının
talebim üzerine nezaket gösterip gönderdiği bilgi notuna göre, 2014
yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 5.974 şikâyet
başvurusunun 4.549 adedi cevaplandırılmış, ilgililer
uyarılmış ve şikâyet edenlere bilgi verilmiştir. Bunu
önemli bir gelişme olarak görüyorum. Bu kurumun, AKP iktidarı
tarafından, diğer kurumlarda yaşandığı gibi
vesayet altına alınması yoluna gidilmez diye ümit ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Meclisimizin, yönetiminde başta Sayın Meclis
Başkanı ve çalışanlar olmak üzere birçok konuda yoğun
bir gayret içerisinde olduklarını biliyoruz ancak özellikle Anayasa,
İç Tüzük ve milletvekilliğinin özlük haklarıyla ilgili konularda
bir sonuç alınamamış olmasını da üzüntüyle
karşılıyorum. Özellikle bu dönemde yani milletin adına
yasama yetkisini kullanan milletvekillerinin anayasal bir zorunluluk olarak
özlük haklarının hukuka bağlanmamış olmasını
bir nakisa olarak görüyorum ve bunu bu dönemde tamamlamayı ümit ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Meclisimizin çalışanlarının birçok sorunu
var, her defasında konuşmamıza rağmen bir türlü çözülmüyor.
Eğer adalet duygusu önemliyse Meclis çalışanları
arasındaki bu adaletsiz uygulamaların bir şekilde ve bir an önce
bitirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, özellikle 4/Clilerin ve genel idare hizmetleri kapsamına
alınmayan Meclis personelinin sorunlarını her gün dinliyoruz.
Bize hizmet eden bu insanların emekleri için de helalleşmek
mecburiyetindeyiz. Bu insanların sorunlarının çözülmesi çok zor
değildir, sayıları da çok fazla değildir ama aynı
işi yapan insanlar arasında bir adaletsizlik varsa, bir hak yeme
intibası, duygusu varsa bunu çözmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Sayın Başkanı, yöneticileri ve biz parti gruplarına
düşer diye düşünüyorum, çözülmesini ümit ediyorum.
2015 yılı
bütçesinin hazırlanmasında emek veren tüm bürokrasiye ve başta
partimin Plan Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlar olmak üzere tüm Komisyon
üyelerine harcanan emeklerinden dolayı teşekkür ediyor, bütçenin ülkemize,
milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın Oktay Öztürk,
Erzurum Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on yedi
dakika Sayın Öztürk.
MHP GRUBU ADINA
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay bütçeleri hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini arz etmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasa
yargısı organları genel olarak devlet iktidarının,
özelde ise siyasi iktidarın denetlenmesi ve dengelenmesi işlevini
yerine getirmektedirler. Bu bağlamda kanunların Anayasaya
uygunluğunun, yargısal denetiminin insan haklarını güvence
altına alan Anayasanın yasama çoğunluğuna karşı
etkili bir biçimde korunması ihtiyacından kaynaklandığını
söylemek mümkündür. Demokratik hukuk devletinde anayasa
yargısının temel amacı, Anayasanın üstünlüğünü
özellikle yasama çoğunluğuna karşı etkili bir biçimde
sağlamaktır. Bu ihtiyaç, yasamanın çoğunluk oyuyla Anayasaya
aykırı kanun çıkarması ihtimalinden kaynaklanmaktadır.
Çoğunlukçu demokrasi anlayışından çoğulcu demokrasiye
geçmeden önce yani anayasa yargısının varlığından
önceki dönemde kanun bir anlamda ulusal iradenin açıklanması
niteliğinde olduğundan, kanunun Anayasaya aykırı
olmasının düşünülmesi söz konusu olmamıştır.
Ancak siyasi partilerin doğuşu ve siyasi partilerde antidemokratik
eğilimlerin ortaya çıkmasıyla birlikte siyasi
azınlıkların yasama çoğunluğuyla çıkarılan
kanunlara karşı hukuki ve etkili bir koruma görmesi ihtiyacı
doğmuştur. Bu duruma modern devletin yaşamın
karmaşıklaşan pek çok alanını düzenleyebilmek
amacıyla teknik konularda çıkarmak zorunda kaldığı
ayrıntılı kanunlar da eklenince kanunların Anayasaya
uygunluğunun etkili bir biçimde denetlenmesi ihtiyacı çok açık
bir biçimde kendini göstermiştir. Tüm bu gelişmeler neticesinde
modern anayasacılığın önemli gereklerinden biri olarak
sınırlı iktidarı gerçekleştirme amacı ortaya
çıkmıştır. Bu ihtiyaç, 20nci yüzyılda kanunların
anayasaya uygunluğunu denetleyecek merkezî anayasa yargısı
organları olan anayasa mahkemelerinin, önce Kıta Avrupasında ve
daha sonra Türkiyede kurulmalarıyla sonuçlanmıştır.
İşte tam da bu noktada yasama çoğunluğuna sahip olan siyasi
iktidarın yaptığı kanunların anayasa mahkemeleri
tarafından iptal edilerek yürürlükten kaldırılmaları söz
konusu olmaktadır.
Anayasa Mahkemesi,
kuvvetler ayrılığı ilkesinin tepesindeki şemsiyedir,
yasama yetkisinin kullanımında ciddi bir denetleme ve inceleme
mekanizmasıdır, yargıyı yürütmenin baskısına
karşı koruma altına alırken hak ihlallerine karşı
dur deme makamıdır.
Türkiyede son
dönemde yaşanan gelişmeler, Anayasa yargısı ile yasama
çoğunluğu ve dolayısıyla Hükûmet arasındaki gerilimi
gözler önüne sermektedir. Hükûmetin hazırladığı kanunlar ve
yapmakta olduğu kanun tasarısı ve teklifleri Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmekte, bunun sonucu olarak Anayasa Mahkemesi Hükûmet
tarafından sert bir biçimde eleştirilmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki siyasi çoğunluğun Anayasaya aykırı yasama
tasarruflarının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve
kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinden kaynaklanan hak ihlallerinin
giderilmesi Anayasa Mahkemesinin başlıca görevidir, Anayasa Mahkemesi
verdiği kararlarında bu hususu her daim göz önünde tutmak
zorundadır. Özellikle yasama çoğunluğunun, hukuk devleti ilkesi
ve temel hak ve özgürlükleri hiçe saydığı durumlarda Anayasa
Mahkemesinin bu işlemleri engellemesi demokratik bir toplum düzeninin
devamı açısından bir zorunluluktur.
Ülkemizde de
özellikle Hükûmetin son dönemde yapmış olduğu hukuk
tekniğine ve Anayasaya açıkça aykırı kanunlar Türk Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmektedir. Bunun yanı sıra,
Anayasa Mahkemesi Başkanının da çeşitli vesilelerle
gerçekleştirdiği konuşmalarda Hükûmete eleştiriler
yönelttiği görülmektedir. Mahkeme Başkanı son dönemlerde
Hükûmete yönelik eleştirilerini oldukça artırmıştır.
Bu meyandaki en önemli demeçlerinden birini Anayasa Mahkemesinin
kuruluşunun 52nci yıl dönümünde gerçekleştirdiği
konuşmada veren Anayasa Mahkemesi Başkanı şu ifadeleri
kullanmaktadır: Bir ülkeyi hukuk güvenliği testinden geçirebilmek
için öncelikle yazılı hukuk kurallarının daha sonra da bunu
uygulayan hâkim, savcı, adli personel ve adli kolluğun ne durumda
olduğunun tespiti gerekir. Sisteme dâhil unsurlar ahenk içinde birbirini
engellemeden adalete ulaşmaya hizmet ediyorsa sorun yok demektir.
Haklı bir neden olmaksızın, kamu yararı gözetilmeden
siyasal amaçları gerçekleştirmek düşüncesiyle yazılı
hukuk kurallarında çok sık aralıklarla yapılan
değişikliklerin toplumda hukuk güvenliğini sağlayabileceğinden
bahsedilemez.
Ekonomik, siyasi,
sosyal ve kültürel hayatı altüst edecek yasal düzenlemelerin öngörülebilir
olmaması bireylerin hukuka olan güveninin tükendiği yerdir. Esasen,
hukuk güvenliğini sağlayacak olan unsurlar, bağımsızlık
ve tarafsızlık sorununu çözmüş olan yargı organları
ile yasama ve yürütme organlarının insan haklarını özne
kabul eden uygulamalarıdır.
Hukuk devletinin
temel direği olan yargı, aynı zamanda devletin vicdanı
olarak da tanımlanır. Bu vicdanın siyasi ve ideolojik vesayet
odaklarının işgaline uğraması nedeniyle toplum
hayatına verilen zararların acı örnekleri hafızalardan
henüz silinmemiştir. İşgal devam ettiği sürece de
bunları yaşamaya devam edeceğiz. Yargının vicdanını
işgal edenlerin kimliği, düşüncesi ya da kutsalları ne
olursa olsun, bu sonuç değişmeyecektir. Dün hak ihlaline
uğramış mağdurlarla bugün aynı ihlalleri yaşayan
mağdurların kimliklerinin farklı olması bu
bakışımızı asla etkilemeyecektir. Sadece yargı
değil, onur sahibi olan herkesin haksızlığa ve ihlale
karşı çıkması insanlık borcudur.
Zira, barışın teminatı olan
farklılıkların birlikte yaşamasını ancak
başkalarının hak ve özgürlüklerini savunan onurlu insanlar
hayata geçirebilirler. Bugün itibarıyla, bırakınız ceza
davalarını, en basit alacak davasına ilişkin kararlar bile
tartışmaya açılmış ve yargıya olan güven
ağır yara almıştır. Başta yargı ve yürütme
organları olmak üzere herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve
delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorundadır. Gerek yargıda,
gerekse yürütme organı içinde var olduğu iddia edilen bu
kişilerin başka illere tayin edilerek ya da yerlerini
değiştirerek sorunu çözmenin anlamsızlığı
açıktır.
Görevi maddi
gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı
karşıya kaldığı bu iddianın adı vicdan
yolsuzluğudur. Bunun için yapılması gereken açıktır.
Hukuk devletine yakışan yöntemler uygulanmak suretiyle
gerçekliğinin ispat edilmesi hâlinde, faillerine bir saniye bile
beklenmeden gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Yani
Hükûmet üyeleri ve yandaşları hukuka aykırı tutum ve
davranışlardan dolayı anayasal ve yasal çerçevede adil olarak
yargılanmaları ve suçlarının cezalarını çekmeleri
gerekmektedir. Burada sorulması gereken önemli sorulardan biri şudur:
Yakın geçmişte çok sıkı yol arkadaşı olanlar ne
olmuştur da bugün birbirine hasım hâline gelmişlerdir? Özellikle
AKPnin kapatılma davası evresinde kol kola gezen, hatta AKPnin
âdeta kurtarıcısı olarak görülen şahsiyetler neden acaba
bugünün düşmanı ilan edilmektedirler? Açıkça görülmektedir ki,
Hükûmetin gerçekleştirdiği hak, hukuk tanımaz tavır ve
faaliyetlerine yol arkadaşları bile isyan etmek zorunda
kalmaktadırlar. Bu nedenle de kamuoyu önünde birbirlerine düşmüş
durumdadırlar. Hükûmet partisi mensupları unutmasınlar ki bu
devran böyle devam etmez, edemez, etmemelidir de. Eğer AKP Hükûmeti bu
konuda ısrar ederse devletin ve milletin dengesini bozmuş
olacaktır. Anayasa Mahkemesi taraf değildir, tarafları
incelemez. Anayasa Mahkemesi, iktidarın ya da muhalefetin can simidi
olmadığı gibi diğerine karşı birinin silahı
ya da baskı gücü de değildir. Bugün AKP iktidarı, geçmişte
iktidar partisinin kapatılması davasında nasıl adaletine
sığındıysa, kendi anayasa çizgisi dışına
taşma çabaları karşısında da Anayasa Mahkemesinin
adaletine biat etmek ve onun kararlarına uymak zorundadır. Anayasa
Mahkemesine ve onun kararlarına karşı iktidar gücüyle savaş
ilan edemezsiniz. Ederseniz, savaşı, yürütme gücü olduğunuz
devlete ve Anayasanın şemsiyesinde huzur bulmuş
halkınıza karşı yapmış olursunuz. Öte yandan AKP
iktidarının sözde paralel yapılanma iddiasının
ardına düşmesi için hukuk devletini tahrip etmesine de gerek yoktur.
Anayasal düzen, istihbarat birimleri, kolluk kuvvetleri ve
bağımsız yargı bu iddiaları kılı kırk
yararak araştıracaktır. Bu konudaki endişeyi anlamakta
güçlük çekiyoruz.
Yargıda kadrolaştığını
iddia ettiğiniz paralel yapının yaptığı bir
tahribat var ise bunu bir başka tahribata meydan vererek düzeltme
çabanız sizi hüsrana götürür. Bu hüsranla devlete ve özellikle hukuk
devletine büyük zarar vermiş olursunuz. Devleti tahrip etmenize de, hukuk
devletini sekteye uğratmanıza da Milliyetçi Hareket Partisi olarak
müsaade etmeyeceğiz. Egemenliğin asıl sahibi olan Türk
milletinin bu mukaddes çatısı altında
uyarılarımıza kulak vermeniz milletimizin de devletimizin de
yararınadır.
On iki
yıllık geçmişinizde kadrolaşmalarına ve devlet
mekanizmalarında yapılanmalarına göz yumup izin verdiğiniz
sözde paralel yapının bir bumerang misali iktidarınıza
zararını görünce hukuk devletini tahrip etmek pahasına
saldırgan pozisyona geçemezsiniz. Paralel yapıyla mücadele adı
altında yolsuzluk soruşturmalarının üstünü kapatmak, bu
soruşturmalara gizlilik kararları aldırmak, yolsuzluk
iddialarını ortadan kaldırmayacaktır. Yolsuzluk iddialarını
kapatmak için paralel yapıyla mücadeleye sığınmak, Anayasa
Mahkemesini iktidar peyki yapmak için paralel yapıyla mücadeleye
sığınmak, hukuk devletini tahrip ederken paralel yapıyla
mücadeleye sığınmak
Bu sığınma nereye kadar
devam edecek, bu yanlışlar ne zaman sona erecektir?
Yanlışlarınızdan
dönmenizi tavsiye ediyoruz. Hukuk devletini tahrip etmekten vazgeçin ve Türk
milletinin adaletine sığının, herkesin
sığındığı gibi. Elbette ki çağın
gerekleri doğrultusunda ve kurumların ihtiyaçlarına uygun yasal
düzenlemeler yapılabilir ama ne yazık ki iktidarınız
döneminde yapılan çoğu yasal düzenleme, kurumların
bağımsızlıklarını ellerinden almak ve
iktidarın emrinde kurumlar yaratmak amacına hizmet etmenin ötesine
gitmemiştir. İktidarınızın bu hukuk tanımaz ve
saldırgan yürütme üslubu, anayasal bir yürütme üslubu değildir.
Millet oyuyla gelmekle övünen iktidarınız, ne yazık ki milletten
aldığı destekle Anayasanın dışına
taşmıştır. Bu taşkın, önüne milletimizi
almış ve uçuruma doğru sürüklemektedir. Bu taşkın,
milletimizin umutlarını köreltmektedir. Bu taşkın, devletin
dengesini, balansını bozmaktadır.
Bu mukaddes
çatı altında AKP iktidarını bir kere daha uyarıyoruz: Hukuk
devletini daha fazla zedelemeyin, Anayasa Mahkemesinden ve yargıdan
elinizi çekin, yargının bağımsızlığına
dokunmayın. Yargının
bağımsızlığına dokunmayın. diye
uyarıyoruz çünkü ne yazık ki devriiktidarınızda Türk
yargısı itibarını yitirmiştir. Yayınlanan
anketlerde yargıya güvenin yüzde 17lere düştüğü tespit
edilmektedir. Bu oran sadece Türk yargı tarihinin değil demokrasi ile
yönetilen ülkelerin yargı tarihinin en düşük oranıdır ve bu
bir felakettir. On iki yıldır kabarmış olan suç
dosyalarından dolayı yargılanma ihtimaline tedbir olarak
adaletle bu kadar oynayıp yargıyı bu kadar kontrol altına
almaya çalıştığınız vakit bu felaket tablosu
zaten kaçınılmazdır. Nitekim yargı, bir toplumda herkesin
hak aramak için çalacağı son kapı, bu nedenle de bireyin,
toplumun, kamu düzeninin ve nihayet hukuk devletinin sigortası ve
teminatıdır. Kültürümüzde Adalet mülkün temelidir. sözüyle ifade
edilen de esasen budur. Literatürde yargıya güven yüzde 50nin altına
düşen toplumlarda sosyal çalkantı ve çatışmaların
yaşanacağı varsayılır. İnsanlar
haksızlığa uğradıklarını
düşündüklerinde güvenmedikleri bir yargıya başvurmak yerine haklarını
bizzat alma yoluna giderler ve bu da anarşizmi, kaosu doğurur. Bir
hukuk devletinin üç temel ögesi vardır: Kanuni idare, idarenin
yargısal denetimi ve bağımsız yargı. Devletin tüm
organları, kurumları ve kamu görevlileri bütün işlemlerini
kanuna uygun olarak yapması kanuni idaredir. Kanuna uygun yapıp
yapmadıklarının incelenmesi ise idarenin yargısal
denetimidir. Bu denetimi yapacak organ olan yargının da
bağımsız olması gerekmektedir. Son yıllarda torbalarla
yapılan yasaların kısa süreler içerisinde
değiştirilmesi, yenilenmesi daha açıkçası siyasi
iktidarın hukuk sisteminin genleriyle oynaması hukuki güven ve
istikrarı bozmuştur. Yapılan yasalara idare başta olmak
üzere kurumların ve kişilerin uymama eğiliminin güçlenmesi,
yargının uyma yolundaki kararlarının
etkisizleştirilmesi ve nihayet yargının karar verme süreçlerinin
hukukilikten uzaklaşması yargıya güveni hızla
aşağıya çekmektedir. Bu noktaya gelinmesinde diğer
faktörlerin rolü göz ardı edilmese de esasen yargıya güvenin dibe
vurmasında bizatihi yargı kurumunun etkisi olduğu da bir
gerçektir. Avrupa Birliği normlarına uyum bağlamında hukuk
hayatımızda yoğun değişimlerin
yaşandığı 2000li yılların başından bu
yana Anayasa ve yasalarımızda yapılan değişiklikler ne
yazık ki yargı örgütümüzce gereği kadar anlaşılıp
uygulanamamış, eski geleneklerini de yok eden bir arabesk
anlayışın sevk ve idaresinde hukuksal bir keşmekeşe
neden olunmuştur. Yüksek yargı kararlarındaki hukuki
yanlışlıklardaki büyük oran yanında kamuoyunda gündemi
işgal eden davalardaki hukuk skandalları da toplum nezdinde
yargıya güven erozyonu oluşmasında etken olmuştur. Yüksek
yargı yanında bir dönemin özel yetkili hâkim ve cumhuriyet
savcıları da aynı şekilde belli bir mensubiyet kriterine
göre atanmışlar ve özellikle dinlemeler konusunda toplumda bir
paranoyaya sebebiyet vermişler, hukuka aykırı delil ve gizli
tanıklar ile toplum üzerinde hegemonya oluşturmaya
çalışmışlardır. Nitekim, bunda, azımsanamayacak
derecede başarılı olmuşlardır.
Yargının
sevk ve idaresini yapan 2010 yılında yapılan referandumla
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yapılan değişiklikle
düzenlenen HSYK'dan sonra, önceki dönemlerin tümünde yüzde 50lerin altına
hiç düşmeyen yargıya güven reformist olarak millete yutturulan
değişimlerden sonra, ne yazık ki, bugün yüzde 17lerdedir. Bunun
en temel sebeplerinin başında, yargıyı ele geçirme
düşüncesiyle önce itibarsızlaştırıp sonra da
istediği gibi dizayn etmek isteyen AKPnin eski liderinin kendi
ağzıyla meydanlarda açık açık Ben bu yargıya
güvenmiyorum. demesi gelmektedir. Esasen bu mantık Ben seçildim her
şeyi yaparım. mantığı değil midir?
Yapmış olduğu Anayasa değişikliği ile
yargıyı dizayn edeceğini ve önünde son engel olarak gördüğü
yargı erkini de kontrolü altına alacağını sanan eski
lider, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması ortaya
çıkınca, güya dizayn ettiğini sandığı yargı
kendisine, ailesine ve suç ortaklarına yönelince
yanlışını anlamışsa da artık çok geç
kalmıştır. Zira, artık, yargı
siyasallaşmış, artık tuz kokmuştur. Yargıya
güvensizlik kamu düzeni için ciddi tehlikeler içeren bu boyutundan kurtulamazsa
yasa dışılık meşrulaşır ve anarşizm
başlar ve bu anarşizmin en önemli müsebbibi AKP zihniyetidir.
Sayın
milletvekilleri, konuşmamı kısa ama tarihî bir anekdotla
bitirmek istiyorum: Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda süt kardeşi
olan Yahya Efendiye sorar: Bir devlet hangi hâlde çöker? Sultanım, bir
devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler
de neme lazım deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar
değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa işte o zaman
devlet çöker.
Devleti çökertmeye
çalışanların tarihten ders alacak kadar ihtiyatlı
davranmalarını, aksi hâlde tarihin ihtiyatsızlar için
acımasız olduğunu hatırlatır, bu vesileyle hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Sayın İsmet
Büyükataman, Bursa Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on sekiz
dakika.
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2013 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Başbakanlık ve Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı ile Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, vefatının
seneidevriyesinde ömrünü Türk milliyetçiliği fikrine adamış,
dava adamı Hüseyin Nihal Atsız Beyi rahmet, minnet ve saygıyla
anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Vaktiyle bir Atsız
varmış, iyi ki de varmış, o günlerden bugünleri
görmüş, âdeta bugünleri anlatmış, Sen, Yahudi bir sarrafın
maliye bakanı olmasına da ses çıkarmazsın, kendi kesesini
doldurmasına ve İsraile transferler yapmasına rağmen
bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın, hatta Kürt
devleti kurmak için bunca Türkün kanına giren Şeyh Saitin
torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına
da ses çıkarmazsın. demiş. Ne kadar manidardır ki sarraf
var, bölme çabaları var, bölücü Şeyh Sait zaten artık sözüm ona
millî kahraman. Nur içinde yat Atsız Bey, bugünleri görmüşsün. Ama
bir de Milliyetçi Hareket var ve asla bölücü zihniyetlere geçit vermeyecek.
Değerli
milletvekilleri, 2015 yılı merkezî yönetim bütçesi ağır
ekonomik ve toplumsal şartlar içerisinde görüşülmektedir. Ekonomide
borçluluk, işsizlik ve enflasyon artmakta, yapısal meseleler
derinleşmektedir. Hükûmet kamu düzeninin sağlanması için terör
örgütlerinden yardım ister hâle düşmüştür, devletin itibarı
kalmamıştır. Toplum kamplaşmanın ve
kutuplaşmanın içine atılmaktadır. Ekonomi ise tüm bu
kargaşanın içinde çökmekte, AKPnin kendi bakanları dahi
İnşaat yapmakla bu iş olmaz. sözleriyle üretemeyen Türkiyeyi
eleştirmektedir ve ne hazindir ki milyar TLleri Suriyeli
sığınmacılara hesapsızca dağıtan AKP
iktidarı 2014 yılında memura zam veremez hâle gelmiş ve
bunun suçunu da yandaşı olan sendikaya yüklemiştir.
2015 bütçesi sosyal
ve adaletli değildir. Adaletsizlik ve vicdansızlık sadece vergi
toplamada değil, bütçenin dağılımında da kendini
göstermektedir. Sosyal ve demokratik devletlerin asli görevi sosyal ve kamu
hizmetlerini halkına eşit, ücretsiz, nitelikli ve
ulaşılabilir bir şekilde sunmak iken AKP Hükûmeti vergilerimizi
kamu hizmetlerine aktarmak yerine yandaşlarına aktarmayı
amaçlayan bir bütçe yapmayı hedeflemiştir. Gelir
dağılımındaki uçurum ve adaletsizlik her geçen gün artmaktadır.
Zengin daha zengin olurken fakir her geçen gün daha zor şartlarda
hayatını idame ettirme gayreti içerisine girmektedir.
Değerli milletvekilleri; AKP, PKK
için kanlı çekilişten çıkmış bir ödül gibidir.
İmralı ve Kandil arasında tam bir pazarlık hattı
kurulmuş, Türkiyenin akıbeti buraya zincirlenmiştir.
Başbakanın, kalemini millet aleyhine kullanan kalben gayrimillî bir
danışmanı katıldığı bir televizyon
programında PKKnın süreç boyunca çok şey
kazandığını açıklamıştır. Bu bizim için
yeni bir şey değildir. Bu danışman dikişi patlayan
yama gibi açıldıkça açılmış, kamu düzeninin bölgede
şu anda devlette değil, PKKda olduğunu keyif içinde bir
telaş ve kaygı hâli göstermeden ilan etmiştir. Ancak ve ancak
cehenneme odun olabilecek bebek katilinin, Türk milletinin bir parçası
olan Kürtlerin lideri olduğunu kabul etmek gerektiğini söylemesine
sahibi Başbakan ses çıkarmadığına göre bu sözleri
Başbakanın söylediğini kabul etmekteyiz. İşte gerçek
Türkiye tablosu budur ve çözülme sürecinin hangi badirelere yol
açtığı ortaya çıkmıştır. Daha sonra panikle inkâr edilse de itiraf
yarışına İçişleri Bakanı da
katılmış ve Alan hâkimiyetini kaybettiğimiz zamanlar oldu.
Kırsalda terör baskısı arttı, terör şehirlere inmeye
başladı. demiştir. AKP cenahından ne söylenirse söylensin,
bizim tespit ve müşahedelerimiz ihanet sürecinin Türkiye'yi çöküşe
götürdüğüdür. PKK mahkemeler kurmakta, yol kesmekte, haraç toplamakta,
özerklik ilan etmekte, kanlı eylemlerini
sıklaştırmaktadır. Doğu ve güneydoğu kamu
gücünden arındırılmaktadır. Devlet otoritesi
sıfırlanmaktadır. PKK, meseleyi uluslararası platforma
taşımak için son kozlarını kullanmakta, uluslararası
güçlerin, mesela Amerika Birleşik Devletlerinin sürece dâhil
olmasını istemektedir. Aynı ABD, PKKnın Suriye koluna
yardımlar dağıtmakta ve tarafını basiretsiz AKP
iktidarından yana belirtmektedir.
Türkiye çözülmeyle,
kanlı savaş tehditleri arasına
sıkıştırılmıştır.
Kırmızı Kitapı kaleme alanlar Türkiye'nin üzerine
kırmızı kalem çekmek üzeredir. Teröristbaşının 15
Ağustos 2009 tarihinde hazırladığı 156 sayfalık
sözde yol haritasıyla ihanet sürecinin bağ ve
bağlantısı var mıdır? Erdoğan ve Davutoğlu,
Öcalan canisinin yabancı servisler tarafından eline tutuşturulan
kanlı planlarına çözüm mü demektedir? AKP milletvekillerinin
bilmediği, Bakanlar Kurulu sıralarında oturan şahısların
birçoğunun öğrenemediği bu çözüm süreci nedir?
Burada tarihe not
düşmek adına söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partili değerli
arkadaşlar ve bakanlar, bu yol, yol değildir. Bu yol dipsiz bir
kuyudur. Muhtevasını bilmediğiniz bu yoldan bir an evvel dönünüz.
Aksi hâlde, bu ağır sorumluluğun vebalini ödeyemezsiniz. Bu
ihanet ve bölünme projelerinin parçası olanlar mutlaka adil yargı
önüne çıkacak ve yargılanacaktır. Yol yakınken dönün ve
aziz milletimizden özür dileyin.
Değerli
milletvekilleri, şu anda musibetin ve melanetin bir numaralı
kaynağı olan çözülme sürecinin, olumlu atmosfer ve
huzur ortamı yarattığını, buna
karşılık, provokatif olaylara karşı kamu düzeni ve
güvenliğini koruma kararlılığını açıklamak
Millî Güvenlik Kurulunun Türkiye gerçeklerinden koptuğunu işaret
etmektedir. Türkiyenin güvenliğindeki açık ve tahribatlar bu Kurul
üyeleri tarafından ciddi ve görüşmeye değer
bulunmamıştır.
Güneydoğuda
asker ve polislerimize yönelik suikast eylemleri artarken PKKnın
şehir yapılanmasının, Diyarbakırda görev yapan
güvenlik görevlilerimizin oturdukları ev ve apartmanları yakın
takibe alması güvenlik sorunu olarak ne yazık ki görülmemiştir.
Hatta, eşinin yanında, çarşıda şehit edilen asker ve
polis, evleri kurşunlanan, şehit edilen korucular yok
sayılmıştır. AKP milletvekili, AKP il kongresinde
PKKnın yaptığı katliam ve zulümleri iki yıldır
anlattığını ama kimsenin kendisini dinlemediğini
söylemektedir. Kapalı kapılar ardında ağlaşmayı
bırakıp kendilerini buraya, milletin kürsüsüne çıkmaya ve
gerçekleri haykırmaya davet ediyoruz. Bilinmelidir ki bugün ülkemiz için
en ciddi güvenlik sorunu, bölücü ve emperyalist komplonun yanında AKPnin
bizatihi varlığıdır, kendisidir.
İktidara
tavsiyemiz şudur: Bölücülüğe ve her türlü ayrışmaya
karşı icraat yaparak açılım politikalarından vazgeçmek
gerekir. Teröre karşı topyekûn bir mücadele
başlatılmalıdır. Türk milletinin her cephede ve
doğrudan doğruya hedefte olduğunu idrak ederek millî güç
unsurları takviye edilmelidir. Millet ve devlet bekasına yönelik
saldırılar bertaraf edilmelidir.
İstihbarat
eksikliklerimize dair pek çok şey söylemek mümkünken, Oslo
batağı bir kenarda dururken merak ettiğimiz şudur ki
istihbarat birimlerimizin bütçesi bu derece artarken
istihbaratımızın kuvvetlenmesi gerekmez miydi? Yoksa Sayın
Başbakan istihbarat servislerini sadece vatandaşı, rakiplerini
ve gazetecileri dinlemek için mi finanse etmekte ve kullanmaktadır?
Değerli milletvekilleri, Millî Güvenlik Kurulu,
devleti bütün organlarıyla yüksek moralli, her hâl ve şartta
hazırlıklı tutar. Ama, etkinliği yok edilmiş, acze ve
bedbinliğe itilmiş, vizyon ve misyonu tüketilmiş bir Millî
Güvenlik Kurulundan ne beklenebilir? Millî Güvenlik Kurulu, devletin millî
güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulamasıyla ilgili konularda
tavsiye kararları alır, koordinasyonun sağlanması için
görüş tespit eder, tavsiye kararını ve görüşlerini Bakanlar
Kuruluna bildirir ve kanunlarla verilen görevleri yerine getirir ama, maalesef,
Millî Güvenlik Kurulu asli görevini yerine getirmekten acizdir. Merak ediyoruz,
15 üyeli Millî Güvenlik Kurulunda rüşvetin ve yolsuzluğun, millî
güvenliğin, millî ruhun ve millî bekanın en büyük
düşmanlarından birisi olduğu gerçeği ne zaman
hatırlanacaktır? Bu Millî Güvenlik Kurulu yapısıyla
güvenliğin millî boyutunu kavramak ve samimiyetle savunmak nasıl
mümkün olacaktır? Bir tek terör kelimesinin geçmediği, bölücülük
tehdidine bir tek atıf yapılmadığı, PKKnın ise
hiç hatırlanmadığı Millî Güvenlik Kurulunun
açıklamalarına kim inanacak, kim güvenecektir? Millî Güvenlik Kuruluna
bakarsak Türkiye sanki güllük gülistanlıktır, ufak tefek
sıkıntılar dışında ve paralel hayalet haricinde
hiçbir sorun da yoktur. Milli güvenliğin siyasetini oluşturmak ve
olgunlaştırmak, ayakkabı kutularına para
yığanların, banka müdürüyle iş birliği yapanların,
ihale kesintileriyle havuz medyası kuranların, Zarrab denilen
rüşvet simsarının kuklası olanların harcı da
değildir. Milli güvenliği hakikaten dert etmek için önce millî olmak
lazımdır.
Değerli milletvekilleri, Dışişleri
Bakanlığı yapan ve bugün artık Başbakan olan
Sayın Davutoğlu'nun, uluslararası siyaset sahnesinin üniversite
kürsülerinden farklı olduğunu anlamasının zamanı
gelmiştir. Yıllardır bir türlü dikiş tutturamayan
sıfır sorun retoriğinin bizi getirdiği nokta
ortadadır. AKPnin dış politikada yola çıkarken
iddiasında bulunduğu dünyayla entegrasyon, uyum ve
karşılıklı iş birliği, yerini değerli
yalnızlık komikliğine bırakmıştır.
Davutoğlunun danışmanları savunmak mecburiyetinde
olduğumuz hak ve menfaatleri düşünmeyi bırakmış, bütün
mesailerini Davutoğlunun saçmalıklarına kılıf
aramaya, tumturaklı isimler koymaya harcamaya
başlamışlardır. Bölgesel ve küresel aktörlerle düzeyli,
dengeli, karşılıklı iyi niyet ve hürmete dayalı
ilişkiler kurulamamıştır. Hayalperest ve maceracı
özellikleriyle kurguladığı dış politika,
çelişkiler yumağı hâline gelmiş ve çözülmeye
çalışıldıkça daha da düğümlenmiştir. Kendisi
gerçek Başbakan değil, sadece saltanat naibidir. Bu hâliyle
Sayın Davutoğlu, Erdoğanın kötü bir kopyasıdır.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarıyla bugün, ülkemiz, bir devlet krizi
yaşamaktadır. Sokak eylemleriyle devlete meydan okumalar
karşısında Hükûmet sessiz kalmaktadır, Hükûmet devletin ve
milletin birlik ve huzuruna yönelik saldırıları önlemek için bir
gayret ortaya koymamaktadır çünkü ne Erdoğanın ne de
Davutoğlunun durduğu ve baktığı yer doğru ve
millî değildir.
Binlerce
yıllık Türk askerî geleneğini mahvettiniz. Bu bozgunculuğa,
ayrımcılığa, fitneye ve teröre örtülü amaçlarla hizmet eden
iş birlikçilere Millî Güvenlik Kurulunda karşı
çıkmayacaksınız da ne yapacaksınız?
Kışlanın içerisinden bayrak indirenleri seyredip, sonra sözüm
ona kınama mesajları yayınlayarak mı Türk milletine hizmet
edeceksiniz? Yardım bahanesiyle ağır silahlı peşmergelere
Türk vatanı çiğnetilirken, büyük milletimiz bir kez daha küçük
düşürülürken ellerinde PKK paçavraları, cani posterleri ve sözde Kürdistan
paçavraları olan kalabalık yığınlar peşmerge
konvoyuna eşlik ederken siz sıcak evlerinizde rahat rahat bu
görüntüleri nasıl izlediniz? Kahraman Türk ordusuna layık
gördüğünüz bu tutumla Metenin, Attilanın, Alparslanın,
Fatihin, Yavuzun ve Mustafa Kemalin kemiklerini sızlattınız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AKP on iki yıllık iktidarı süresince yolsuzluk
tarihini yeniden yazmış, yolsuzluk ve rüşvette yeni bir AKP ekolü
ortaya koymuştur. AKP iktidarının her dönemine damga vuran
harcamaların başında örtülü ödenek gelmektedir. AKP Hükûmetleri
döneminde örtülü ödenek harcamaları sürekli bir artış
göstermektedir. 2003-2013 yılları arasında 3,5 milyar TL örtülü
ödenek harcaması yapılmıştır. 2013 yılında
624,1 milyon TL örtülü ödenek harcaması yapılırken 2014
yılının ilk dokuz ayında Maliye
Bakanlığının açıklamalarındaki gizli hizmet
giderlerine göreyse 840,9 milyon TL harcama yapılmıştır.
Başbakanlık faaliyet raporlarında
açık olan harcamalar kalem kalem yazmaktadır ancak 5018
sayılı Kanunun 24üncü maddesine tabi giderleri yani örtülü ödenek
harcamaları dikkat çekicidir. 5018 sayılı Kanunun 24üncü
maddesine göre; örtülü ödenek, kapalı istihbarat ve kapalı savunma
hizmetleri, devletin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet
itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve
olağanüstü hizmetlerle ilgili hükûmet icapları için kullanılmak
üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir. Kanunlarla verilen
görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu
idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilir. Örtülü ödenek, bu
amaçlar dışında ve Başbakanın ve ailesinin
kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim
ihtiyaçlarında kullanılamaz. Ancak Maliye
Bakanlığının bütçe verilerine göre, gizli harcamalar
kaleminden Cumhurbaşkanlığı seçim dönemini ifade eden
temmuz ve ağustos aylarında 299 milyon TL harcama
yapılmıştır. Bu rakam önceki iki aya göre yüzde 126
oranında bir artışı ifade etmektedir. Temmuz ve
ağustos aylarındaki bu olağanüstü artışın tek
açıklaması Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Bu
durum kanuna aykırı harcama yapıldığını
ortaya koymaktadır. Örtülü ödenek harcamaları Recep Tayyip Erdoğanın
Başbakanlık görevinde bulunduğu yıllarda rekor seviyede
artmıştır. Örtülü ödenek harcamalarının bu denli
yüksek miktarda oluşu AKPnin denetimden kaçan harcama
kalıplarını göstermektedir.
Örtülü ödenek
konusundaki bir diğer husus, örtülü ödenek harcamalarının
denetimidir. Ancak Hükûmetin bu konudaki tavrı demokratik yönetimlerde
olmayacak bir tutumdur. Sayıştay Başkanının örtülü
ödenek harcamalarının denetimi için Başbakanlığa yaptığı
başvuru cevapsız kalmıştır. Sayıştay
denetimleri Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, diğer bir ifadeyle,
milletin iradesi adına yapılmaktadır. Başbakanlık,
milletin ödediği vergilerle toplanan parayı yine millet iradesinin
denetiminden kaçırmaktadır. Anlaşılan o ki AKP milletten
kaçırmak istediği, millete izah edemeyeceği bir harcama
içerisindedir.
Sözlerime burada
son verirken 2015 bütçesinin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni
ediyor, yüce heyetinizi en derin saygı, hürmet ve muhabbetlerimle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi adına son konuşmacı
Sayın Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili.
Süreniz on yedi
dakikadır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ERDEM (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Diyanet İşleri
Başkanlığı, İnsan Hakları Kurumu ve Vakıflar
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Diyanet
İşleri Başkanlığımız ülkemizin en
değerli, en önemli kurumlarından birisidir. Sahip olduğu manevi
sorumluluk, teşkilat kadrosu, yaptığı hizmetler vesilesiyle
ülkemizde her türlü saygıya, ilgiye ve korunmaya muhtaç bir alan olarak
görülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın her türlü
ihtiyaçlarının yanında, taleplerini destekler mahiyette ve
isteklerini karşılıksız olarak vermeye hazır olduk ve
bundan sonra da hazır olmaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Diyanet İşleri
Başkanlığının şu anda uygulayageldiği
bazı hususlarda rahatsızlığımızın da var
olduğuna özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Ülkede sendikal
faaliyetlerin yürürlükte olduğu bir dönemde, Hükûmetin, icra
organının, siyasilerin, sendikaların kontrolüne girdiği bir
alanda yandaş sendikaların verdiği malumatlarla Diyanet gibi
güzide bir kurumda ehliyetin, adaletin, liyakatin esas alınması
gerektiği hâlde yakın çevrenin, iş birlikçilerin,
yandaşların veya kendilerine istikbale matuf birtakım
katkıları olanların dikkate alınması Diyanetin
üstlenmiş olduğu manevi sorumlulukla, onun hizmet
anlayışıyla ve yüce Türk milletinin bu kuruma
bakışıyla doğrudan alakasız olarak görülmekte ve
tarafımızdan rahatsızlık olarak ifade edilmektedir.
Teşkilatın
bugüne kadar uygulayageldiği mahkeme kararlarında tarafgir
davrandığı ve bir anlamda, mahkeme kararlarını
uygulamaya yanaşmadığı gözükmektedir.
Yine bunların
yanında bir başka husus vardır ki Diyanet İşleri
Başkanlığında yine liyakat ve adalet ilkelerinin hiçe
sayıldığını gözler önüne sermektedir.
Dışarıdan teşkilata getirilen sözleşmeli personel,
merkezdekilerin işlevlerini kuşatmış ve onlara, deyim
yerindeyse siyasi iktidarın taleplerini uygulattıran veya siyasi
iktidarın doğrudan onlarla ilişki kurmasına vesile olan bir
yapılanmaya doğru gitmiştir. Ama, bütün bunların
yanında Diyanet İşleri Başkanlığında
birtakım görevlilerimiz, birtakım sorumlulukları olanlar
vardır ve bunlar bugün ilgiye, hizmete, desteğe de muhtaçtır.
Nitekim, murakıplarımız il denetim elemanı olma haklarına
sahip ve bu manada diğerlerinin almış olduğu 3.600 ek
göstergeden yararlanmak isterken ve en azından merkezlerdeki şube
müdürlerinin haklarına sahip olmayı isterken bugün bunlara bu hak
maalesef verilmemiş ve verilmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığını
geçen sene bu kürsüden de uyarmıştım, rotasyon uygulamaları
gerçek anlamda bir rahatsızlık sebebi olmaktadır. Parçalanan
aileler, zamansız yapılan rotasyon uygulamaları personeli, deyim
yerindeyse bırakın hayatından hatta ve hatta dininden bezdirir
hâle getirmiştir. Bunu buradan rahatsızlık olarak
gördüğümüzü ve şiddetle kınadığımızı
ifade etmek istiyorum.
Bir başka
husus da burada çok önem arz etmektedir. Diyanet İşleri
Başkanlığımız AKP iktidara geldiği günde camileri
hayır toplama kurumu olmaktan çıkaracağını vadettiği
bir günden bu tarafa maalesef cerciliğin resmî makamları hâline
getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hem bu paraları toplamak durumunda kalan din görevlileri
hem de camiye haraç ödemek gibi bir sorumlulukla gitmek durumunda kalan
cemaatimiz bundan rahatsızlık duymaktadır. Kaldı ki bu
toplanan paraların kimlere, nerelere, ne zaman verildiği ayrı
bir sorulması gereken husustur. Bugüne kadar Diyanet Vakfıyla alakalı
hususlarda da gündeme getirmem gerekirken, söz gelimi şurada ifade etmek
istiyorum: Diyanet İşleri
Başkanlığımızın veya Türkiye Diyanet
Vakfının topladığı paralardan bugün herhangi bir
bankada vadeli hesabı var mıdır, yok mudur, ilgililerin bunu
burada açıklaması lazım. Şayet siz Herhangi bir amaca matuf
olarak bizim paralarımız vadeli hesapta var. diyorsanız, acilen
toplanan ve belli amaca yönelik olarak toplanması gereken bu
paraların niçin amacı dışında
kullanıldığı hususunun izaha muhtaç olduğunu
dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
Arakanda birtakım
olaylar oluyor para toplanıyor, Irakta birtakım
sıkıntılar yaşanıyor para toplanıyor,
dünyanın her yerinde mazlum milletlere yardım adına para
toplanıyor ama giden paraların toplananın yüzde kaçı
olduğu ve kalanların hangi amaca matuf olarak nerelerde
kullanıldığı hususu gerçekten ilgililer tarafından
araştırılmaya ve gerçekten bu millet tarafından bilinmeye
muhtaç hususlardır diye düşünüyorum.
Bir başka
hususa daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinin hiçbir
döneminde Diyanet çalışanlarının ve toplumda Diyanete ilgi
ve saygı duyanların ortak ifadesi
siyasallaşmamıştır. Soruyorum sizlere: Biz ehli diyanet
miyiz yoksa ehli siyaset mi? Eğer siyasetse zaten AKPnin siyasi
temsilcileri burayı boş tutuyorlar, o zaman Diyanet
çalışanlarını getirelim, şu boşlukları
doldursun; burada edepleriyle, irfanlarıyla, bilgi ve birikimleriyle
gelsin, bu milleti tenvir etsinler ama bir başka kurumun çatısı altında,
caminin kubbesi altında siyaset yapmak durumunda kalanlar
başkalarına kulluk etmek suretiyle Yüce Allaha olan kulluk
görevlerini sakata götürüyor ve bir manada da başkalarının
aracı veya bir şekilde iletişim unsuru olduklarını
kamuya ifade etmek durumunda kalıyorlar. Bunu da buradan
yadırgadığımı özellikle vurgulamak istiyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığının sendikalara itibar ederek veya siyasi
yandaşlığa yönelerek Diyanet çalışanlarına
karşı uygulamış olduğu tarafgir tutumu da kınıyorum.
Diyanette çalışanlar -adı üstünde, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet
İşleri Başkanlığıdır- sadece ve sadece
-hangi partiye oy verirse versin, hangi sendikanın üyesi olursa olsun-
Müslümandır. Eğer Müslümanlar arasında bir tefrik
yapılıyor, Müslümanlar arasında bir adalet ihmali söz konusu
olabiliyorsa o zaman hangi amaçla orada dini ve Diyaneti temsil ettiklerini
ilgililer buradan söylemeli ve insanlar buna da bir şekilde itibar
etmelidir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının bir başka hususa daha özen
göstermesi lazım. AKP içerisinde Türk olmayan, Türklükten
rahatsızlık duyan veya bir şekilde Türk olduğunu
söyleyemeyen zavallılar olabilir, Diyanet İşleri
Başkanlığı da bundan dolayı rahatsızlık
duyabilir ama biz Türk milleti olarak dinimizi kitaplardan okumaktan öte
kulaktan duyarak ve hoca efendileri, imam efendileri, müftüleri dinleyerek
öğrendik. Şimdi gelin görün ki bu görsel alanda bizim kendimize
mahsus dinî ritüellerimiz, bizim kendimize mahsus dinî makamlarımız
var. Bunu ısrarla da sordum, bugün Vahabiliğe mi, Selefiliğe mi
veya adını bilmediğim bir başka hizbe özenti mi, yoksa Türk
milletinden nefret duyup bir başkalarına benzeme arzusu mu bunun
takdirini Diyanetçilere bırakıyorum. Ama Tayyar Altıkulaç, bizim
Abdurrahman Gürses merhum, Aşıkkutlu merhum ve İsmail Biçer
merhumun bize emanet etmiş olduğu bir Kuran-ı Kerim okuma
biçimi ve Müslüman camilerinde kıraat olunan uygulaması vardır.
Hangi haklarla, hangi gerekçelerle bunlardan vazgeçiyoruz? Ve netice
itibarıyla, her gün birbirini tutmayan bir Mekke imam özentisi, her gün
birbirine benzemeyen bir Medine ezan özentisiyle bu milletin tarihî geleneklerini
ve bugüne kadar insanlığa ve İslama yapmış
olduğu medeni hizmetleri reddimiras olarak görmek bir Diyanete veya
Diyanette çalışana yakışır mı, bunun da
takdirlerini sizlere arz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığımızda Din İşleri Yüksek Kurulu
üyeleri vardır. Bunlar, namazı bozacak meseleler, abdesti bozacak
meseleler veya buna benzer dinin muamelatla ilgili hususlarında fetva
veriyorlar. Ama, toplumsal ahlakı bozacak, hırsızlığı
meşrulaştıracak, rüşveti mübah kılacak, bu milletin ve
devletin dibini oyacak meselelere geldiğinde Diyanet İşleri
Başkanlığı, hizmet alımı şeklinde
fetvaları profesyonel fetvacılardan almakta ve onunla bu toplumun
manevi yapısını inşa etme durumunda kalmaktadır. Ben
utanıyorum, Diyanet İşleri Başkanlığı, diyanetimizin,
dinimizin en az kendi kurumsal kimliklerini korudukları kadar
savunucuları olmak durumundadır ama gelin görün ki ikballeri ve
istikballeri doğrultusunda kurumun kurumsal kimliğine sahip
çıkanların bu topluma dinini öğretmek ve o dinin ilelebet
yaşayabilmesi için savunuculuğunu yapmak gibi bir sorumlulukları
var mıdır, yok mudur? Şayet yoktur derseniz bu, zaten
kendimizi reddetmek demektir ama var derseniz o zaman size soruyorum: Bu
toplumda Uludağın eteklerinden birisi çıkıp Bir
beşere dokunmak ibadettir. derken, Diyanet İşleri
Başkanlığı nerededir? (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM
(İzmir) Konuş Hocam, konuş. Bravo!
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Tekrar soruyorum: Uludağın arkasındaki bunu
yaparken Bolu Dağının dibindeki bir milletvekili, hem de bu
sıralarda milletvekili olmuş birisi
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hocam hiç yakışıyor mu?
Çarpıtıyorsunuz hep ya.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla)
Allahın bütün vasıflarının
toplandığı bir şahıs olarak bir beşeri
gösterirken Diyanet İşleri Başkanlığı bunun
neresindedir?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onun açıklamasını yaptı. İyi niyetli
değilsin, iyi niyetli olsan bunu söylemezsin.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Efendim, zırva tevil kabul etmez.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) O arkadaşlarımız onun
açıklamasını yaptı Hocam. İyi niyetli olun biraz, art
niyetlisiniz.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Zırva tevil kabul etmez. Lütfen
Lütfen
Diyanet
İşleri Başkanlığı yapsın bunun
savunmasını, siz değil.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Açıklamasını yaptı o arkadaşlarımız,
onların haklarını ihlal etmeyin.
BAŞKAN Lütfen,
laf atmayın Sayın Tunç. Sayın Tunç
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Başka bir şey daha söylemek istiyorum: Bakan olmuş,
milletvekili olmuş birisinin
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kul hakkına giriyorsun Hocam, olmadı.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla)
Yüce kitabımız Kur'ana hakaret etmesi, deyim yerindeyse
vahyi ilahiye hakaret etmesi Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından eleştiri konusu olmayacak
da, bunu benim gibi bir garip bu Mecliste mi ifade edecek? (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) O arkadaşlarımız açıklamayı
yaptı. Hocam, o arkadaşlarımız buradan
açıklamalarını yaptı.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hocam, kul hakkına giriyorsun, kul hakkına. Kul
hakkına giriyorsun şimdi.
MUSTAFA ERDEM (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bakın, bakın, bu konuda
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Çok ayıp, çok. Dediğiniz çok ayıp.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Bakın, hayır, lütfen
Ayıp değil,
rahatsızlık duymayın bundan.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ayıp değil, şirk, şirk
yapıyor.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Diyanet İşleri Başkanlığımızın
bu konulara sahip çıkması lazım gelir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kul hakkına giriyorsun Hocam, kul hakkına giriyorsun.
O arkadaşlarımızı dinlemediniz, açıklama
yaptılar.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Hangi kul hakkına giriyor?
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Beyler, şunu ifade etmek istiyorum: Üç günlük dünya için ebedî
olan ahireti göz ardı edebilecek bir din ve diyanet mensubu olduğunu
da kabul etmiyorum. O zaman siyasi baskıların AKP iktidarı
değiştikten sonra biteceğini ama yarın, Allahın
huzurunda ebedî âlemde baş başa kalacağını idrak eden
birilerinin, Allah adına, Allahın dinine sahip çıkması
lazım geldiğini düşünüyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Böyle mi sahip çıkacaksın? İftira atarak.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ne iftirası
Videosu bile var ya.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Değerli milletvekilleri, vakıflar konusuna da bir iki
cümleyle işaret etmek istiyorum.
Rahatsızlık
duymanıza gerek yok, bakın ben kızmıyorum. Konuşmam
heyecanımdan ve imanımın ikrarından başka bir şey
değildir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İftira atıyorsun Hocam, iftira.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Siz nasıl kabul ederseniz edin.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İftira atıyorsun. Böyle bir şey olmaz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kul hakkına giriyorsun.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) İftira atmıyorum, basını dinleyin.
Değerli
temsilciler, değerli vekiller, vakıflar konusuna da dikkatinizi
çekmek istiyorum.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Burada kul hakkı var ya, helallik alman lazım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen konuşmacıyı dinleyelim.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Vakıflar konusu da ülkemizin içler acısı bir durumu.
Orada çalışan personelin de aynı şekilde rotasyondan,
aileleri bölünmüş konumda, hizmet içerisindeki adaletten ve netice
itibarıyla mahkeme kararlarının uygulanmamasından
kaynaklanan mağduriyetleri vardır. Ama bir başka husus daha
vardır ki bir Türk insanı, bir evladı fatihan hayranı ve
Osmanlının asrımızdaki temsilcisi olarak beni rahatsız
ediyor.
ALEV DEDEGİL
(İstanbul) Hocam, bağırmayın ya!
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Şimdi, bakın, kulaklarınızı rahatsız
etmiş olabilir ama ne hikmetse Rencide olur dide-i huffaş ziyadan
diye bir Ziya Paşanın sözü vardır. Hakikatin söylenmesi sizleri
rahatsız etmesin. Burada hakikati aramak, burada tespitleri doğru
yapmak durumundayız.
Diyarbakır
Surp Giragos Kilisesinde 1914 yılında yıkılan bir kilise
çanını AKP iktidarı döneminde, 2010 yılında ihya eden
AKP iktidarının, yüz elli sene sonra, daha doğrusu yüz sene
sonra Moskovadan 150 kilo çan getirip takmasına Bu ne zillettir ki:
nâkûs inlesin beyninde Osman'ın/Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı
Mevlâ'nın! demiştik.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu nasıl Müslümanlık Hocam?
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Rahatsız olmayın, onu söyleyeceğim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Avrupaya yaptığımız camilere bak Hocam!
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Bakın, rahatsız olmayın, onu söyleyeceğim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dünyanın değişik yerlerine
yaptığımız camilere bak, Almanyada yaptığımız
büyük camilere bak! Onlardan da mı rahatsızsın?
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Daha bir hafta oldu Ohriden geldim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dünyada en büyük camileri yapıyoruz, onlardan bahsedin!
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Bir dakika, bir dinler misiniz
BAŞKAN
Sayın Tunç
.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Niye konuşuyorsunuz, niye rahatsızlık duyuyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Tunç, konuşmacıyı dinleyemiyorum, lütfen
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Ohriden geldim. Burada Ermeni kilisesinin çan kulesini inşa
edenler Ohride ecdat mirası caminin minaresinin
kırıklığından zül duymuyorsa ben ne yapayım size?
(MHP sıralarından alkışlar) Gidin oraya bakın.
Batı Trakyada, Balkanlarda ecdat yadigârı eserlerin bir şekilde
hâke yeksan olduğunu, Ohri Kalesinde ecdat emaneti mezarların haç
ablukası altına alındığını gördüğümüzde
bizim ne yapmamız lazım?
Bir hususa daha
dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri. Sayın
Cumhurbaşkanımız Papa cenaplarını Türkiyeye davet
ederken Katolik âleminin ruhani liderliği görevini üstlendiğiniz
tarihten bu yana dünya barışı ve insanlığın
kardeşliği ve huzuru için göstermekte olduğunuz değerli
gayretlerinizi takdirle belirtmeliyim.
Çalışmalarınızın katkı ve etkilerini
Birleşmiş Milletler himayesinde sürdüren Türkiyenin de eş
başkanlığını yürütmekte olduğu Medeniyetler
İttifakı sürecinin hedeflerine erişmesi bakımından dua
ediyorum. İnsanlık adına, İslam adına, medeniyet
adına bir tek taşa bile tahammül edemeyen İspanyayla eş
başkan olanları medeniyet adına da, ittifak adına da
kınıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Büyük
Ortadoğu Projesi veya Medeniyetler İttifakı projesini
uygulayanların ne hâle geldiğini görüyoruz. Size buradan
hatırlatmak istiyorum ki, vatana sahip çıkmak devlete sahip
çıkmak, devlete sahip çıkmak şerefe ve namusa sahip
çıkmaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Konuşmacı sözlerinin içinde AKP içinde Türk
olmayan, Türklüğünü söyleyemeyen zavallılar
şeklinde bir ifade
kullanmıştır.
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Türklüğünü söyleyemeyen zavallılar. dedim.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) - Bu ifade
Bakın Türk olmayan zavallılar,
Türklüğünü söyleyemeyen zavallılar
Ben bu çerçevede söz hakkı
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
İki dakika söz
veriyorum.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili
Mustafa Erdemin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz
tabii, Mustafa Hocamızı tanırız, kastının
ayrıştırıcı, bölücü olmadığına inanmak
isteriz. Bu ülkede insanların kökenlerine, milliyetlerine ilişkin
tartışmaların ne kadar tehlikeli olabileceğine dikkat
çekmek isterim. Burada tabii, şifahi bir şekilde konuşurken
belagatin baştan çıkartıcılığı içinde söz
nereye gidiyor hesap etmeden insan konuşabilir ama söylediği sözün
neticede o çok hassas olduğumuz millî birlik ve dirlik meselesinde nereye
ulaştığını akleden bir dikkat, bir hassasiyet her daim
gerekir. Bunu değerli hocama hatırlatmak isterim her şeyden
önce.
AKP içinde Türk
olmayan, Türlüğünü söyleyemeyen zavallılar ifadesi çok
yanlıştır ve ümit ederim ki benim söylediğim ve hocanın
kastının böyle olmadığına dair yapmış olduğum
açıklamayı kendisi de tashih eder, kendisi de ifade eder.
Bir kere, o
zavallı ifadesi de uygun bir ifade değil. Yani, benzeri bir cümle
kursam ben, MHPnin içindeki bilmem ne zavallılar desem, herhâlde çok
alınırsınız. Uygun değil, uygun değil.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Yok ki, yok ki
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Vardı, ayrıldılar. Onlar tutunamadılar; vardı,
ayrıldılar. Ayrıldılar, koptu gittiler.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Onlar AKPnin kanatları altına girdiler.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Buna yapıbozum derler.
Yani, bakın,
bir gruba karşı kullandığınız ifadeler
bağlam değiştiğinde, oraya sizin özneniz geçtiğinde
çok yaralayıcı geliyorsa, aynı ölçüde
yaralayıcıdır; buna dikkatinizi çekmek isterim.
Bu Uludağdaki
arkadaşların konuşması meselesi: Onlar sonradan tashih
ettiler. Eğer iyi niyetli bir yaklaşım olsa bu insanların
tashihi dikkate alınır.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya elli tane tashih olmaz ki, ya bir tanesi yanlış,
iki tanesi yanlış
Siz bir güruh hâline gelmişsiniz ya!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Ama yani sürekli aynı ifadenin üzerine, tabiri
caizse, atlayarak buradan bir siyasal netice elde edilebileceğini zannetmek
yanıltıcıdır.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Aynı gruptan on tane tevil çıkmaz. On tane ayrı
ayrı beyan. Güruh olmuşsunuz, güruh!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Başkalarına adaletten, hakkaniyetten
bahsederken, kendimiz adil ve hakkaniyetli olmalıyız.
Saygılar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Erdem.
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Müsaade ederseniz, benim ifadelerimin
çarpıtıldığından dolayı söz hakkı istiyorum.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Çarpıtmadım, zabıtlarda var.
BAŞKAN Sizin
ifadelerinizi çarpıtmadı, sadece Hocama inanıyorum, bu
ifadelerini tashih edebilecektir. dedi, çarpıtmadı.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Tashih edebilir. dedim.
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Efendim, ben, müsaade ederseniz tashih etmek istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Sataşma
değil, yerinizden vermem gerekiyor ama daha yeni başladık.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Olur mu? Sataşma var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, sataşma olduğu için,
yanlış bağlama oturttuğu için. Doğru
yaptınız efendim.
BAŞKAN O
bağlamı başka bir durumda söyledi Sayın Vural.
2.-
Ankara Milletvekili Mustafa Erdem'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, tekrar söylüyorum: İçinizde veya sizin
ifadenizde, AKP içerisinde Türk olmayan, Türklüğünü ifade edemeyen veya
Türklüğünden rahatsızlık duyan
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Benim ifadem değil, sizin ifadeniz Mustafa Hocam, Türk
olmayan. dediniz.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Orada ifadem şudur: Türk olmadığından
değil
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yok öyle birisi bizim içimizde, yok!
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Herkes herkes olabilir. Ama Türklüğünü söyleyememek durumunda
kalan zavallılardan söz ettim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yok öyle birisi, yok!
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Bunu bir şekilde ifade ediyor ve hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kim o, kim?
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Onu siz söylüyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kim, adını söyle, adını söyle! Yok öyle
birisi! İftira atıyorsun hep ya, bir de hoca olacaksın!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kul hakkıyla gidiyorsun be!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Bu bir tashih değil efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekiliniz söz istedi, lütfen.
Buyurunuz
Sayın Bostancı, talebiniz nedir?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Efendim, sözlerini tekrar etmiştir, AKP içinde Türk
olduğunu söyleyemeyen zavallılar ifadesini yeniden
kullanmıştır. Bu bir sataşmadır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İftira atıyor.
BAŞKAN
Sayın Erdem, siz Adalet ve Kalkınma Partisi içinde mi Türklüğünü
söylemeyen zavallılar var dediniz?
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Evet efendim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sözünü geri alsın Sayın Başkan, özür dilesin
gruptan.
EŞREF TAŞ
(Bingöl) Biz Zazayız, şahsen ben Zazayım
arkadaşım, kimse bana zorla Türkleştirme yaptıramaz.
BAŞKAN
Buyurun.
İki dakika.
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili
Mustafa Erdemin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
tabii, böyle genelleyici ifadeler kullanıldığında kime
söylediğiniz de muallak olur. Şimdi Mustafa Beye çok önemli bir
görev düşüyor. Acaba kim, Türklüğünü söyleyemeyen bu zavallı
kim? (MHP sıralarından gürültüler)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Cumhurbaşkanı başta, Cumhurbaşkanı!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Türk milleti yoktur. diyen senin milletvekilin! İçinizde
Türk milleti yoktur. diyen bir milletvekili var!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Mustafa Bey gelecek, o kim, kimin Türk olduğunu
söyleyemeyen zavallı olduğunu ismen söyleyecek. Kim acaba, kim? Öyle genel
sözle olmaz, genel sözle olmaz. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söylüyorum bak, söylüyorum: İçinizde Türk milleti yoktur.
diyen bir milletvekili var.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Nevzat Bey, siz oturun yerinize, oturun yerinize.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bak, söylüyorum, söylüyorum!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Otur yerine be! Söz mü aldın sen?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söylüyorum: Türk milleti yoktur. diyen milletvekili var.
İşte, örnek veriyorum size.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söyledim, söyledim! Evet, söyledim, hadi! Hadi bunu tevil et
bakayım, haydi söyle!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hadi söyle!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Burada konuşan Mustafa Bey, sizin hoplamanıza
gerek yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bak örnek istedin, örnek verdim sana. Sana örnek verdim, örnek!
Örnek verdim sana!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Mustafa Bey kimi kastediyorsa, gelecek ve kimmiş, bu
kendisi Türk olduğu hâlde söyleyemeyen zavallı kimmiş, ismen
söyleyecek.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ya kardeşim, Türk milleti diye bir millet yoktur. diyen bir
vekilin yok mu senin? Senin yok mu vekilin? Soruyorum.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Böyle genelleme olmaz, bu şekilde konuşma olmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Senin yok mu vekilin? Soruyorum!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Nevzat Bey, bas bas bağırıp durma, otur
yerine.
BAŞKAN
Sayın konuşmacı, lütfen Genel Kurula hitap edin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Türk milleti diye bir millet yoktur. diyen bir vekilin yok mu?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, söz sizde değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Buna cevap ver! Buna cevap ver, cevap!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Burada, AK PARTİ Grubu, Türk milleti konusunda da,
millî kültür konusunda da işin lafını yapmaktan çok
icraatını yapmıştır, pratiğini
yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, bu konuşmayı Yasin Aktay yapmadı mı?
Bu konuşmayı Yasin Aktay yapmadı mı? Soruyorum size.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Gidin, Balkanları dolaşın, Orta Doğuyu
dolaşın, orada ecdadın eserlerine AK PARTİnin nasıl
sahip çıktığını görürsünüz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kuru kuru bir şey olmuyor, kuru kuru!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Cevap versene Hocam! Hocam cevap versene! Yasin Aktay demedi mi?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kuru kuru olmuyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yasin Aktay bunu demedi mi? Soruyorum size!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Türk milleti yoktur, Türk milleti diye bir millet yoktur. demedi mi
kardeşim?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Atın dışarı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Türk milleti yoktur. demedi mi kardeşim?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ama biz soru soruyoruz, cevap istiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Örnek istedin, örnek verdim.
BAŞKAN
Tamam, sonra konuşurlar, kendi aralarında konuşsunlar. Böyle bir
üslup var mı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Örnek istedin, örnek verdim, tevil et işte.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
Sayın
milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne oldu? Bu örnek karşısında ezildiniz mi? Niye
cevap veremiyorsunuz? Niye cevap veremiyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne örneği be! Ne örneği! Ne örneği ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye cevap veremiyorsun? Var mı cevabın?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Efendim, atın dışarı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Var mı cevabın?
BAŞKAN
Sayın Vural, müdahale eder misiniz. Biraz önce benden ricada
bulunuyordunuz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili bir
şey söyledi, Bir isim verin. dedi, Sayın Korkmaz da isim veriyor.
BAŞKAN
Tamam, şu anda böyle bir üslubumuz yok. İsmi daha sonra kendisi de
verebilir. Ben şu anda Meclisin Tüzüke göre çalışmalarına
devam etmek zorundayım. Daha sonra siz söylersiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Lütfen Sayın Korkmaz
Böyle bir usul yok.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İsmi istiyorlar, isim söyleniyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Veremezler ki. Altında kaldılar, o sorunun altında
kaldılar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Naci Bostancının, Milliyetçi
Hareket Partisi adına konuşan Sayın Atila Kayanın
konuşması üzerine bir itirazı söz konusu olmuştu. Ben de
tutanakları getirttim, tutanakları okudum. Elbette ki Sayın
Cumhurbaşkanı eleştirilecektir, diğer kurumlar da
eleştirilebilir. Burası milletin kürsüsüdür. Elbette
eleştirilerinizi dile getirme hakkınız vardır ve sonsuz da
saygı duymaktayım ancak Anayasanın 104üncü maddesinde
belirtildiği gibi, Cumhurbaşkanı devletin başıdır
ve Türkiye Cumhuriyetini temsil eder. Bu nedenle, burada, diğer kurumlara
da olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı bütçe ve kesin
hesabıyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken Sayın
Cumhurbaşkanına yönelik ifadelerin daha üsluplu, Anayasada tarif
edilen, düzenlemede verilen bilgiye uygun olarak, nezih bir dille dile
getirilmesini sizlerden rica ediyorum. Bu ricam, bütün bütçe konuşmalarında
eleştirilerinizi yaparken, eleştirilerinizi
yaptığınız her kurum için de geçerlidir. Bütçe
görüşmelerinin karşılıklı saygı ve sevgi içinde
olmasını temenni ediyorum.
Rahatsızım,
sesimden dolayı da şimdiden sizlerden özür dilerim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dinlendirelim sizi Sayın Başkan.
BAŞKAN Çok
isterim ama olmuyor.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun konuşmaları sona erdi.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini dinleyeceğiz.
İlk
konuşmacı Sayın Atilla Kart, Konya Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sahtecilikten
mahkûm olan Maksut Serimler ile başlayan bir örtülü ödenek yolculuğu,
11 Temmuz 2003 tarihli Sabah gazetesinde Erdoğanın Özel Timi
başlığıyla ortaya konulan hedefler, Cargilller üzerinden
Ocak 2004 tarihinde Beyaz Sarayda sağlanan ve teyit edilen güvenceler,
Ekim 2004 tarihli Başbakanlık İnsan Hakları
Danışma Kurulunun 81 sayfalık İnsan Hakları
Raporundaki Başbakanlıkçı sistem tespiti ve akabinde bir
yıl içinde bu kurulun lağvedilmesi, 3 Temmuz 2005 bir pazar günü
Cumhuriyet Halk Partisinin yokluğu fırsat bilinerek Meclise yürüme
mesafesindeki özel karargâhtan sevk edilen ve çıkartılan TİB
Yasası, AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbayın meşruiyet
uyarısı, bu yasayı tamamlayan Aralık 2007 tarihli
Tanık Koruma Yasası, bu iki düzenleme esas alınarak
gerçekleştirilen Silivri süreçleri ve Bülent Arınçlar üzerinden
gerçekleştirilen, uygulamaya sokulan Kozmik Oda senaryoları.
İhlas
mağdurlarının parası ne olacak? Yazık değil mi?
Günah değil mi? Bu işin öbür tarafı, ahireti yok mu? Söyle Enver
Beye
diye 2001 yılında kükreyen dönemin AKP Genel
Başkanı, 30 Mayıs 2009 günü Bingöl meydanından sesini
duyurmaya çalışan İhlaszede Gazal Polatların ve yüz binlerce
holdingzedenin feryatlarını on iki yılın sonunda duymaz
hâle gelmiştir.
TELEKOM,
Seydişehir ETİ Alüminyum, Balıkesir SEKA, Kuşadası,
Çeşme TÜPRAŞ özelleştirmeleri, bir ülkenin iletişimiyle,
güvenliğiyle, istihbaratıyla kuşatılmasını
gösteren bir fotoğraf, özelleştirmelerin yolsuzluklar için araç ve
yöntem olarak kullanılmasını gösteren bir fotoğraf
Bağlı olarak Sabah-ATVye, TMSF eliyle Halkbank ve Vakıfbanktan
sağlanan, cumhuriyet tarihinin en büyük kamu kredisi 750 milyon dolarla el
konulması ve havuz medyasının temellerinin atılması;
Yasin El Kadılar, Mustafa Latif Topbaşlar, Cengizler, TÜRGEVler ve
benzerleri üzerinden yaratılan 17 Aralık aktörleri, kuşatılmış,
baskılanmış kamu yönetimine rağmen 17 Aralık
aktörleriyle doğrudan çıkar ilişkileri içinde olduğu ortaya
çıkan bakanlar; KPSSye rağmen binlerce kişiyi eş, ahbap,
dost ilişkileri içinde devlet yönetimine yerleştiren, nepotizmi esas
alan, ÖSYM sorularını öğrencilerden gizleyen bir devlet yönetimi
anlayışı; 2.586 soruşturma dosyası için Temmuz 2012de
örtülü af çıkarmak suretiyle seçim güvenliğinin yok edildiği bir
ülke, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2014 Raporuna göre 11
sıra gerileyerek yolsuzlukta 64üncü sıraya düşen bir ülke
Değerli
arkadaşlarım, kronolojik olarak hazırladığım bu
listenin onlarca örneği ifade edilebilir. Bir yönetim
anlayışını, yönetim karakteristiğini ortaya koyuyorum.
Bakın, münferit ve mevzi uygulamalardan söz etmiyorum; bir siyasi kadronun
kurumsal anlayışını anlatıyorum. Nedir bu
anlayış? Bu anlayış şudur: Devleti yönetmek değil,
devleti ele geçirmek anlayışı. Maalesef, kabul etmek gerekir ki
Adalet ve Kalkınma Partisi bu noktada ciddi bir mesafe
almıştır. Sorun şudur: Bu mesafe ne pahasına
alınmıştır, bunun bedeli nedir? Toplumun inançlar,
kimlikler, yaşam tarzları üzerinden
ayrıştırılması, toplumsal barışın
sabote edilmesi, sosyoekonomik anlamda gelir dağılımı
adaletsizliğinin uçurum boyutlarına varması. Türkiye
Cumhuriyetinin artık anayasal kurumları işlevini
kaybetmiştir bunun devamında. Bunun devamında yine Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarının tümünün temel hak ve özgürlükleri tehdit
altındadır. Bu tablo sebebiyledir ki değerli milletvekilleri,
Somalar, Ermenekler, Uludereler, TÜRGEVler sorgulanamaz ve denetlenemez
hâldedir. Türkiye, kanunsuz emir ve talimatlarla yönetilen, etkili başvuru
yollarının idari ve adli anlamda tükendiği bir ülke hâline
gelmiştir.
Dramatik ve vahim
olan durum şu, bütün bunların devamında fiilî durum şu: Bu
tablonun asli faili ve sorumlusu olan Sayın Erdoğan Türkiye
Cumhuriyetinin artık Cumhurbaşkanıdır. Türkiye'de anayasal
sistem Erdoğan üzerinden kuşatılmıştır,
kilitlenmiştir. Sistem Erdoğanın kişisel ve siyasi
çıkarlarıyla uyumlu olduğu ölçüde işlemektedir. Parlamenter
sistemin işlemez hâle geldiği, kanunsuz emir ve talimatlar yoluyla
fiilen anayasal darbenin gerçekleştirildiği bir dönem Türkiye'de
yaşanmaktadır. Bu tablonun sorumlusu olan Sayın Erdoğan,
bütün bu sürecin sonunda kaçak saraya sığınarak kendisini ve
kadrosunu korumaya almak istemektedir. Ancak, unutulmaması gereken tarihî
ve sosyolojik gerçek şudur: Türkiyeyi Kabataş ve Valide Sultan Camii
olayları, Ali İsmail Korkmazlar, Berkin Elvanlar, Uludereler
üzerinden ayrıştırmak isteyen bir siyasetçi cumhurun
başkanı olamaz. Bunu bir yere not edin değerli arkadaşlarım.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Yüzde 52 mi dedin?
ATİLLA KART
(Devamla) Türkiye artık kaçak saraylardan kayıt ve yaşa
dışı yönetilen bir ülkedir.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Yüzde 52 mi dedin?
ATİLLA KART
(Devamla) Maden ocaklarında 1.800 yaşam odasını, on
binlerce madencinin can güvenliğini sağlayacak olan bir bütçenin
tartışılır bir yönü olamaz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Çalış senin de olur. Nazar etme ne olur,
çalış senin de olur.
ATİLLA KART
(Devamla) Bu, bütçe kavramına haksızlık olur.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Çalışın, çalışın! Çok
çalışmanız lazım.
ATİLLA KART
(Devamla) Böyle bir bütçenin teknik değerlendirmesi yapılamaz.
Esasen bu
tartışmayı Ermenekli Emiş Baha, Ayşe ve Recep Gökçeler
yapmış, sonlandırmış ve adını
koymuştur. Emiş Baha isimli kadınımız haykırıyor,
ne diyor? Önce ekmeğimizi çaldılar, emeğimizi çaldılar,
sonra da canlarımızı aldılar. diyor. Emiş
Bahaların haykırışı, Oğlum yüzme bilmezdi.
diyen Ayşe Gökçenin masumiyeti ve dile getirdiği insani
değerler, yırtık lastik ayakkabısıyla vakur bir
duruş sergileyen Recep Gökçeler, en başta Sayın Cumhurbaşkanına
ders vermiş, görevini hatırlatmış, insani ve sosyal
uyarılarını yapmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, hiçbir etik ilkeyi tanımayan siyaset
anlayışıyla da Sayın Cumhurbaşkanı aslında
anarşist bir siyaset anlayışına -bunu felsefi anlamda
söylemiyorum, pragmatik anlamda söylüyorum- sahiptir. Bu yönetim
anlayışı sürdürüldüğü takdirde örtülü ödenek ve
sahtecilikle başlayan yolculuğun kaçak sarayın dehlizlerinde son
bulması kaçınılmazdır.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Halkın sarayı.
ATİLLA KART
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları,
Cumhurbaşkanına rağmen, sivil itaatsizlik ve meşru direnme
hakkı dâhil olmak üzere, meşru ve anayasal yollardan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
ATİLLA KART
(Devamla)
hem toplumsal barışa sahip çıkacaklar hem de
cumhuriyetin kazanımlarını ve demokrasiyi yeniden hep birlikte
inşa edeceklerdir.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Halkın sarayı.
ATİLLA KART
(Devamla) Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi adına ikinci konuşmacı Sayın Ali Haydar Öner,
Isparta Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan, millî iradenin
temsilcileri sayın milletvekilleri; 656 sıra sayılı 2015
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz. Sizlerle, CHP Grubu adına,
TBMM ve Sayıştaya ilişkin görüşlerimi paylaşmaya
çalışacağım.
Değerli
milletvekilleri, 2015 yılı bütçesi 24üncü Dönemin son bütçesidir. Bu
nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Döneminin bir bütün olarak
irdelenmesi sanırım zorunlu ve yararlı olacaktır.
24üncü Dönem
olumsuzluklarla başladı. Millî irade olgusuyla seçilen bazı
arkadaşlarımız demir parmaklıklar arkasında, beton
zeminli odada tutsaktılar. CHP olarak millî iradeye saygı duruşu
sergiledik. Ancak, ne Hükûmetten ne de TBMM Başkanlığından
destek bulamadık. BDPden Sayın Gülser Yıldırım, Selma
Irmak, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan ve Kemal Aktaş
KCK davasından; CHPden Sayın Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal
Ergenekon davasından; MHPden Sayın Engin Alan Balyoz davasından
tutuklu idiler. İlgililer, yetkililer Millî iradeyle seçilen
milletvekillerinin tutuksuz yargılanması esastır. dediler,
sözlerinde durmadılar.
TBMM
Başkanı Sayın Cemil Çiçek de Başkanlık duruşu
sergileyemedi. Sadece o konuda mı? TV yayınları
kısıtlandı, günde yirmi dört saat olan sürede sadece haftada on
dört saat yayına izin verildi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın
Başkanı halkın bilgi edinme hakkına saygılı
tavır sergilemedi.
Mecliste yasalar,
hukuk ve yasa dışı yöntemlerle çıkarıldı.
Komisyonlardaki zorbalıklar görmezden gelindi. Teklif ve yasalar
Anayasaya aykırılık yönünden yeterince irdelenmedi, tali
komisyonlarda görüştürülmedi. Komisyonlarda bakanların
reklamları görüntülenerek yayınlanırken, muhalefetin
eleştirileri ekranlara yansıtılmamak üzere kameralar
dışarıya çıkartıldı.
TBMM
Başkanı kayıplardaydı, anlaşıldı ki ilk on
dokuz ayda 20 yurt dışı gezisi yapmaktaydı, belli ki
uzaktan kumanda cihazını da yanında götürmemişti.
Son marifet de
medya mensuplarına otopark yasağı getirmek oldu. Partilileri
ağaçları, çimleri yok ederken, basın otoparkına çim
ektirdi. Hani basın-yayın organlarının faaliyetlerini
kolaylaştırma, halka yansıtmayı
yaygınlaştırma? Gezi olayları, yolsuzluk dosyaları
yayın yasaklarıyla halkımızdan gizlenmeye
çalışıldı. Hangi konuda kendisine başvurulsa TBMM
Başkanı Yetkim yok. dedi. Bu kadar etkisiz ve yetkisiz Meclis
Başkanı görülmedi. Zira, Sayın Başkan kendini hiç TBMM
Başkanı hissetmedi, dönemin Başbakanının
başmuavini kimliğinden kendini kurtaramadı. Meclis kampüsünde
sit alanına AVM gibi bir halkla ilişkiler binası konduruldu. 130
milyonu aşan maliyet yerine 20 milyonla eski bina yenilenecekken bundan
uzak durdu, oraları yıkmaya kalkıştı.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Siz de oturuyor musunuz orada, yerleştiniz mi?
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) Birçok önerge Hükûmet temsilcisi gibi değerlendirildi,
işleme konulmadı. Meclisin milletvekillerinin bütçe hakkını
millet adına kullanmaları kısıtlandı, TBMMnin onca
yıllık milletvekilliği ve bakanlıklar yapmış
Başkanı hiç oralı olmadı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu
kuruldu, 12 ilde 13 defa toplantı yapıldı, yenildi içildi; sonuç
fiyasko. İç Tüzük değiştirilmeye kalkışıldı,
sonuç yine fiyasko.
Sayın
Başkanın yaptıkları da var
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yeni binaya geçtiniz mi siz Sayın Valim?
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) Yeterince vaktim yok Sayın Tunç.
Sayın
Başkanın yaptıkları da var, hakkını yemeyelim.
Başkanlık konutunu kısa sürede yaptı. Muhterem
Hanımefendisi ve ailesiyle güle güle otursunlar. Personel otoparkı güzel
oldu. Tutanak Hizmetleri Başkanlığı ve
stenograflarımız güzel çalışıyorlar, diğer iyi
çalışanlarla birlikte kendilerine teşekkür ediyoruz. Ancak,
Sayın Genel Sekreterin Anayasa Mahkemesi hakkında
konuşmasına nasıl izin verdi, şaşmamak elde
değil. Etik mi, uygun mu, geleneklere sığar mı?
Sayın TBMM
Başkanı Anayasa Mahkemesi Başkanı mimli. demiş.
Kendisinin ilgilenmediği milletvekilleri adil yargılanma
hakkından yoksun kararı çıktığı için tahliye
oldu diye mi kıskanıyor? Kendisi Turgut Özal tarafından genç
yaşta Anayasa Mahkemesi Başkanlığına atanan Sayın
Haşim Kılıçı bakanken de mi mimlemişti? Duyarlı
ve sorumlu davranmayarak Anayasaya aykırı çıkan yasalar Anayasa
Mahkemesince iptal edildiği için mi bu sonuca vardı?
Saray
yolsuzlukları da var, Sayın Malik Ecder Özdemir açıklayacak,
ayrıntıya girmeyelim. Ama, sonradan AKPli bir Soylunun
yakınına, çocuk doğmadan don biçilmiş, kasaptaki ete
soğan doğranmış misali, kurulmamış şirkete
konsinye usulü ihale verilmiş.
Gelelim
Sayıştaya: Dünyada bütçe hakkını gerçek anlamda kullanmayan
tek sayıştay bizim Sayıştayımız. Dürüst ve
namuslu denetçilerin raporlarını kuşa çevirmek üzere Rapor
Değerlendirme Kurulu oluşturuldu, raporların içi
boşaldı. Buradan Sayın Vecdi Gönül ağabeyime saygılar
sunuyorum. Nerede Vali Vecdi Gönül dönemindeki Sayıştay, nerede Vali
Recai Akyel dönemindeki Sayıştay?
Sayın
Başkanın burada İç Tüzükün 62nci maddesi doğrultusunda
söz hakkı var. Bir şeyi bilmek istiyoruz, pek çok şey var da:
Ayakkabı kutusunda milyon dolarlar yakalanan Halk Bankası Genel
Müdürünün avukatlığını banka mı üstlendi?
Ayakkabı kutusunda dolar saklamak bankanın görevi mi? Bu konudaki
rapor ne oldu?
Sayın
vatandaşlar, milletvekillerinden ve Sayıştaydan hayır yok,
söz sizde. Verdiğiniz yetkileri yerinde kullanan, özgür iradeyle hareket
eden sayın milletvekillerine ve aziz yurttaşlarıma saygılar
sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın Hüseyin Aygün,
Tunceli Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birkaç gündür,
Hrant Dinkin yedi yıl evvel katledilmesine dair cemaat polislerini hedef
alan yeni bir kampanyayla karşı karşıyayız. Yedi
yıldır dosyadaki görüntülerde katil Samastın arkasında
bulunan 2 kişi her nasılsa tespit edilmemiş, ifadeleri
alınmamış. Bunlar meğerse İstanbul Emniyetine
bağlı paralel yapı mensuplarıymış ve savcı,
Samastın hapishaneden gönderdiği mektuptan sonra bu polislerle
ilgili soruşturma yapmaya karar vermiş.
Hrant Dinki
şu yüzden anlatıyorum arkadaşlar: Bugün anlatacağım
Kamu Denetçiliği Kurumunun başındaki Nihat Ömeroğlu Kamu
Denetçiliği Kurumu büyük reklamlarla kurulduktan sonra Başkan olarak
atanmıştı ve hemen ardından da bu Ömeroğlunun
altında imzası bulunan karar ile Hrantın ölüme gittiği
kanıtlanmıştı. Kurum kurulur kurulmaz, Ömeroğlunun bu
imzası nedeniyle baştan şaibeli hâle düşmüştü.
Ömeroğlunun
macerasını biraz Kamu Denetçiliği Kurumunu anlatarak anlamak ve
izah etmek mümkün. Çünkü bu olayla ilgili sorulara cevap verdi ve
Attığım imzadan dolayı vicdanım sızlamıyor,
vicdanım rahat." dedi. Biliyorsunuz, Türklüğe hakaret etti.
diye Hrant mahkûm oldu, Bu ülkede yaşayamam." dedi, bir dizi
kampanyanın ardından katledildi ve bir ara Ergenekona falan da
bağlanmaya çalışıldı bu Hrant Dink davası.
Şimdi, bugün öğreniyoruz ki paralel yapının yani cemaat
polislerinin işiymiş.
Yani cemaati
savunmak benim gibi bir adama kalmaz, ben cemaatin de, AKPnin de ne
olduğunu, insanları nasıl komplolarla
tutukladığını, devrimcilerin evlerine nasıl sahte
deliller koyduğunu, Oda TVciler ile eski bir işkenceciyi nasıl
aynı davada bir araya getirdiğini bilenlerden biriyim, eminim
Türkiye'deki çok geniş bir kesim biliyor. Ama yani bu kadar
vicdansızlık, bu kadar haksızlık, paralel yapı denen
canavarı yok etme adına bu kadar zorlama bir hukuk rejimi ancak
Türkiye'de olabilir diyorum ve Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili, bu
kurumun da nasıl Nihat Ömeroğlunun Başkan olmasından sonra
insan hakları alanında hiçbir şey
başaramadığını size, bu konu bana verildiği için
anlatmak istiyorum.
Şimdi, bu
kurumu burada kurduğumuzda İnsan Hakları Komisyonu üyeleri de
çok konuşmalar yaptılar. Mesela, bakanlar buraya 7 üye
atamamalı, insan hakları örgütlerinden bu kurumlarda
çalışacak gönüllüler yer almalı ve sivil örgütlerle iş
birliği yapılmalı dendi. Bunların hiçbiri dikkate
alınmadı. Neticede 14 Haziran 2012de kurumun kanunu Resmî Gazetede
yayınlandı ve kurum faaliyetlerine başladı.
Bu bütçeyle, bu
kuruma 15 trilyon 368 milyar lira ödenecek ve bu kurumun 246 personeli var.
Tahmin ediyorum burada bu oturumu dinleyenlerden bir bölümü de bu kurumun
çalışanları. Tabii, bu kadar büyük para veriyoruz; 15,5 trilyon
gibi bir para, personel atamışız, acaba bu iki yılda bu
kurum ne yapmış, nelerle uğraşmış, kısaca
bir özetlemek gerekiyor.
Bu kuruma sadece 4
kişi inanılmaz ama- iki yılda sadece 4 yurttaş hak ihlali
nedeniyle başvurmuş. Bir tanesi demiş ki: Ben Hristiyanım,
din dersi almak istemiyorum. Öbürü demiş: Otizmliyim, sınav bana
göre yapılmadı. Başka biri demiş, ilkokul öğrencisi:
Öğretmenlerim çok sık değişiyor, eğitim hakkım
ihlal ediliyor. Yine bir vatandaş da Sabıka kaydım
silindiği hâlde GBTde görülüyor ve bu hak ihlali yaratıyor. diye
başvurmuş. Bu 4 başvuruda kurum olumlu karar vermiş ve
ilgili kurumlara tavsiyede bulunmuş. Bu arada, yasa gereği sunması
gereken 4 raporu -sadece iki yılda 4 rapor hazırladı bu
kurumlar- TBMMye sunmamışlar ve yayınlama yükümlülükleri
olduğu hâlde de bugüne kadar yayınlamamışlar.
Bu 4 insan
hakkı başvurusu haricinde kurum şu ana kadar 7 bin küsur
civarında idari başvuruyu sonuçlandırmış. Çok ilginç.
Yani belediyelerle şu sorunum var, park sorunum var, değişik
şeyler. Yani idari bürokrasiye ilişkin, devletin
yaptığı insan hakları ihlallerine dair değil idari
mekanizmanın işleyişine dair 7 bin küsur başvuruda
bulunulmuş ve bunlarla ilgili de komisyon ilginç kararlar vermiş.
Aslında bu 7
bin başvuru doğrudan siyasal insan hakları ihlalleriyle ilgili
değil. Mesela, kurum, geldiğinde, Sayın Ömeroğluna da çok
yakışan, Hrant Dinkin katledilmesinde imzası olan Değerli
Başkana yakışan çok şaheser bir rapor
hazırlamıştı. Onu geçen yıl burada anlattım.
Gezicileri, mesela, bu kurum, tıpkı Erdoğanın
nitelediği şekilde darbeci diye tanımlayan bir rapor
yazmış, kurumun arşivinde duruyor. Sanırım, ileride,
insan hakları hareketinin tarihi yazıldığında, bu
kurumun Geziye darbe diyen bu raporu herhâlde yeni nesillere
öğretilecek.
Arkadaşlar,
yani benim gördüğüm, son yıllarda en büyük insan kaybı Kobani
protestolarında oldu, 50 kişi öldü iki günde. 6 ve 7 Ekimde tam 50
kişi, Türkiye'nin her şehrinde, İzmir, İstanbul,
Diyarbakır, Bitlis, her tarafta insan öldü, oluk oluk kan aktı.
Kobaniye IŞİDin ilerlemesi nedeniyle Kobanililerin direnişine
destek vermek isteyen güçler ile bazı yerlerde HAK-PAR üyeleri, bazı
yerlerde karanlık birtakım eller silah kullandılar ve 50 insan
öldü. Bu 50 insanın ölümüyle ilgili hangi soruşturmalar
yürütülmüş, kim kimi öldürmüş, tetiği kim çekmiş, hiç
kimsenin bilgisi yok ve bizim Kamu Denetçiliği Kurumumuz ve Türkiye
İnsan Hakları Kurumumuz yani bu yasayla kurulan iki kurum Kobani
konusunda veya 6-7 Ekimde ölen 50 kişiyle ilgili hiçbir
araştırma yapmamış. Bir İnsan Hakları Kurumu düşünün,
Türkiyede iki günde 50 kişi ölüyor, bunu kendisine dert edinmiyor; çok
enteresan bu.
Arkadaşlar, bu
kuruma gelen başvuruların idari mekanizmalarla ilgili olduğunu
söyledim, izin verirseniz somut olarak söyleyeyim. Sosyal güvenlik ve TOKİ
meseleleriyle ilgili vatandaşlar başvurmuş yani vatandaş
kurumun o kadar güvenilmez, Hükûmet paralelinde anlamsız bir kurum
olduğunun farkında ki hiç insan hakkı ihlalini götürmüyor.
Mesela yaralanan, uzun süre hapishanede kalan, dayak yiyen, hakkı ihlal
edilen hiç kimse bu kuruma başvurmamış. Dolayısıyla,
kurum herhâlde bu tablodan dolayı kendisiyle ne kadar övünse azdır.
Onu kuranlar, tam da böyle çalışsın, görüntüde dursun, 246
personel boşu boşuna maaş alsın ve Türkiyede bir sivil
insan hakları denetim mekanizması var. şeklinde algı
yaratılsın diye kurdular. Gördüğüm kadarıyla da Sayın
Nihat Ömeroğlu ve yanındaki 246 arkadaş bu beklentiye, bu
misyona uygun davranıyorlar, onları ne kadar tebrik etsem azdır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime saat 14.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.02
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Rıza Türmen
konuşacak.
Buyurun Sayın
Türmen, süreniz yedi dakikadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RIZA TÜRMEN (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin bütçesiyle ilgili birkaç şey
söylemek istiyorum. Anayasa Mahkemesi niçin vardır? Anayasa Mahkemesi her
şeyden önce iktidarı sınırlamak için vardır,
iktidarın kullanılmasının Anayasanın çizdiği,
hukukun çizdiği sınırlar içinde kalmasını
sağlamak için vardır. O nedenle, Anayasa Mahkemesi iktidarın
yetkilerinin sınırını çizer, o sınırlar içinde
kalmasını sağlar. Bu önemli bir şey çünkü iktidarın
demokratik meşruiyeti de bundan kaynaklanır, o sınırlar
içinde kaldığı sürece o meşruiyete sahip olabilir.
Eğer iktidar Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımazsa,
yargıyı bağımsızlıktan
uzaklaştırırsa, yargı kararlarını tanımazsa,
o zaman bu meşruiyet zedelenir, iktidarın meşruiyeti zedelenir.
Meşruiyeti sadece seçimlere bağlı olarak görmek tabii ki
artık, günümüzde geçerli olmayan bir anlayıştır.
Şimdi,
işte Türkiyedeki problem de bundan kaynaklanıyor, tam da böyle bir
meselemiz var Türkiyede. Yani, iktidar yargının çizdiği
sınırlar içinde kalmak istemiyor, yargının kendisinin yetki
sınırlarını çizmesini kabul edemiyor. Bunun pek çok
örneği var. Örneğin, işte bu Atatürk Orman Çiftliği,
sarayla ilgili olarak Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı
vardı. O zamanki Sayın Başbakan diyor ki: Güçleri yetiyorsa
yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar.
Açılışını da yapacağım, içine de girip
oturacağım. Ya da Anayasa Mahkemesinin Twitter kararıyla ilgili
olarak gene o dönemin Sayın Başbakanı diyor ki: İki gün
önce Anayasa Mahkemesinin direkt kendilerine başvurmak suretiyle böyle bir
karar almasını ben doğrusu millî bulmuyorum. Şimdi,
arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin kararları millî ya da gayrimillî
diye kategorize edilmez, millî karar vermez, hukuka uygun karar verir Anayasa
Mahkemesi, Anayasaya uygun karar verir. Ya da gene dönemin Sayın
Başbakanı diyor ki HSYK kararıyla ilgili olarak Anayasa
Mahkemesinin: Herkes yetkisini, konumunu ve sınırını
bilmeli. Ne yaptığına, ne söylediğine dikkat etmelidir. Ben
her zaman söylüyorum, siyaset yapmak isteyen koltuğundan kalkar.
Şimdi,
hâkimler tabii ki iktidarın beğendiği kararları vermek
zorunda değiller. Tabii ki iktidar ile yargı arasında, Anayasa
Mahkemesi olsun, başka yüksek yargı organları olsun böyle bir
gerginlik olması da doğaldır. Ama, doğal olmayan şey
iktidarın böyle açık bir şekilde Kararları ben
tanımam, bu kararlar beni ırgalamaz. demesi. Bunun, tabii, en iyi
örneklerinden birini Sayın Elitaşın bundan bir süre önce
söylediği sözlerde görüyoruz, diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılan bir düzenlemenin bu kanunun 550 milletvekilinin belki 300ü
Anayasaya uygun olduğunu ifade ediyor, Anayasa Mahkemesinin 17 üyesi
Uygun değildir. diyor. Böyle şey olur mu? Tam da böyle şey
olmalıdır işte yani burada 550 kişinin de evet
dediği bir kanun olsa bile, Anayasa Mahkemesinin 17 üyesi bunun Anayasaya
aykırı olduğunu ya da bireysel bir hakkı ihlal ettiğini
söylüyorsa bu odur, o zaman bu kanun demek ki Anayasaya ya da hukuka uygun
değildir efendim, Anayasa Mahkemesi bu görevi yapar zaten.
Tabii, şimdi, bu
böyle olunca ortaya şu çıkıyor: Anayasa yargısı ile
iktidarın düşüncesi arasında böyle kuramsal bir
uyuşmazlık var yani o kuramsal uyuşmazlığı
aşabilmek lazım ki Türkiyede demokrasi olsun, hukuk devleti olsun ve
iktidarın demokratik meşruiyeti zedelenmesin. Yani bu zihinsel, bu
kuramsal uyumsuzluğu aşmadan Türkiyede böyle bir hukuk devletinden
söz etmek mümkün olmayacak.
İki şey
daha söylemek istiyorum Anayasa Mahkemesiyle ilgili olarak: Anayasa Mahkemesi
bu bireysel başvurularda çok iyi bir performans gösterdi doğrusu.
Yani, gerçekten demokrasiyi koruyan, özgürlükçü, insan haklarını
koruyan, demokrat bir tutum sergiledi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi içtihatlarını da benimsemiş bir tutumdu bu. O
içtihadı içselleştirmiş Anayasa Mahkemesi görülüyor yani olaya
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi perspektifinden bakabiliyor ki bu çok
önemli. Bu, Türkiyede pek daha önce rastladığımız bir
şey değil ve bunun, tabii, büyük bir önemi, büyük bir etkisi de var
çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarındaki ilkeleri de
Türk yargı sistemine monte etmektedir Anayasa Mahkemesi. Fakat, bir
problemi var Anayasa Mahkemesinin benim gördüğüm, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunda deniliyor ki:
Yasama işlemleri ve düzenleyici idari işlemler aleyhine
doğrudan bireysel başvuru yapılamaz. Oysa Anayasanın
148inci maddesinin kuruluşu kanununda da var- söylediği şey
şu: Kamu gücü tarafından yapılan ihlaller bireysel başvuru
konusu olabiliyor. Yani şimdi, yasama işlemleri olsun ya da düzenleyici
idari işlemler, yönetmelik gibi işlemler olsun, kamu gücü yok mu
bunların arkasında, kamu gücünden kaynaklanmıyorlar mı?
Yani, burada, Anayasadaki ilke ile kuruluşu kanunundaki bu ilke
arasında -148inci maddesi Anayasanın- bir çelişki var, bu
çelişkiyi giderebilmek lazım.
Bir başka konu
da Yüksek Seçim Kurulu kararları. AGİT seçim gözlem heyetinin son
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yazdığı raporda
söylediği şey şu: AGİT taahhütleri ve diğer
uluslararası yükümlülüklerle uyumlu değil Yüksek Seçim Kurulu kararlarına
karşı bir yargı mercisine başvurulamaması ve Anayasa
Mahkemesine bir düzenleme gerekir ki Yüksek Seçim Kurulu kararlarına
karşı bir başvuru makamı yaratılabilsin. Bunu Anayasa
Mahkemesi de AGİT heyetiyle yaptığı görüşmede olumlu
görmüş, uygun görmüş. Bu yolda bir düzenlemeye gerçekten büyük
ihtiyaç var.
Çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz
de teşekkür ederiz Sayın Türmen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun beşinci konuşmacısı Sayın Ali
İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun, süreniz
yedi dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 bütçe görüşmelerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına Yargıtay üzerine söz
almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Yargıtay, Anayasamızın 154üncü maddesine göre
adliye mahkemelerince verilen ve kanunla başka bir adli yargı mercisine
bırakılmayan karar ve hükümlerin son inceleme mercisidir; aynı
zamanda yine kanunla belirlenen bazı davalarda, belli davalarda ilk ve son
derece mahkemesi olarak görev yapmaktadır. Bu bağlamda,
bağımsız yargının yüksek bir mahkemesi olarak
Yargıtay, yargı bağımsızlığının,
hukuk devletimizin, temel hak ve özgürlüklerimizin güvencesi olmak ve aynı
zamanda, ülkemizde adalet duygusunu hâkim ve sürekli kılmak görev ve
sorumlulukları altındadır. Ancak, AKPnin yaptıkları,
yaşattıkları ve yargı alanındaki sürekli müdahalelerle
adalet duygusunun alabildiğince örselendiği ülkemizde, bugün,
maalesef, hukuk devletinden de, yargı
bağımsızlığından da söz edebilme
olanağı bulunmadığı gibi, yüksek mahkemelerimizin,
Danıştayın ve Yargıtayın da bu alandaki görevlerini,
üzerine düşen sorumluluklarını gereği gibi yerine
getirdiklerini söyleyebilmek olanaklı değildir.
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadarki uygulamalarıyla görülmüştür ki
AKPnin hedefi güçlü, adil ve etkin bir yargı düzeni oluşturmak
değildir, tam tersine, AKPnin kuvvetler ayrılığı
ilkesini ve yargı bağımsızlığını
ortadan kaldırarak yürütmeye bağlı yandaş bir yargı
düzeni oluşturmak hedefinde olduğu açıkça görülmektedir. AKPnin
bu hedefinden ve bu hedefe yönelik müdahalelerinden yargının tüm
kurumları, bu arada yüksek mahkemelerimiz de üzerlerine düşen
payı oldukça ağır biçimiyle almıştır ve
almaktadır. Nitekim, iktidarın kurulduğu günden bu yana
Yargıtaya yönelik uygulamalarına baktığımızda,
Yargıtaydaki iş yükünün olabildiğince arttığı,
dosyaların incelenemeyerek zaman aşımından
düştüğü bir dönemde, 2008 yılının Şubat
ayında Yargıtaydaki üye sayısını 150yle, daire
sayısını 20yle sınırlayan bir düzenleme Adalet
Komisyonu gündemine getirilmiş ve sadece bununla da yetinilmeyerek
Yargıtaydaki üye sayısı 150nin altına düşmediği
sürece üye seçiminin yapılamayacağına dair bir hüküm de bu
tasarıya yerleştirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Komisyonda o dönemde yaşanan yoğun
tartışmalar, iç-dış hukuk çevrelerinden gelen yoğun
baskılar üzerine bu tasarıyı
yasalaştıramayacağını gören Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı, bu defa, Yargıtay Kanununun 29uncu maddesinin açık
hükmüne yani Yargıtaydaki boşalan üye sayısının 10u
bulması hâlinde iki ay içerisinde Yargıtaya üye seçimi
yapılmasına dair hükme ve yine, 250 üyeli Yargıtayda 34
üyeliğin boşalmasına rağmen Yargıtaya üye seçimini
engelleyerek o zaman kontrol edemediğini düşündüğü ve hasım
olarak gördüğü Yargıtayı kilitleme çabası içine
girmiştir.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin bu çabası, Yargıtaya üye seçimini
engellemesi ta ki 2010 referandumuyla HSYKnın yapısını
değiştirinceye dek sürmüştür. 2010 yılında
yapılan referandumdan sonra AKP, Adalet Bakanlığı ve
hepimizin bildiği, malum müttefikinin müdahaleleriyle oluşturulan ve
Adalet Bakanlığının âdeta ikinci
müsteşarlığına dönüştürülen HSYKdan sonra ise bu kez
150ye düşürülmesi talep edilen Yargıtaydaki üye sayısı
387ye, 20ye düşürülmesi istenen daire sayısı da 38e
çıkartılarak Yargıtayda büyük bir kadrolaşmaya
gidilmiştir. Aynı dönemde, ayrıca, bu kadrolaşmanın
devamı olarak kumpaslar ve düzmece delillerle açılan ve hukuka
aykırı bir şekilde sürdürülen yargılamalara,
aydınlarımızın, öğrencilerimizin, öğretim
üyelerimizin uzun ve haksız tutukluluklarla cezaevlerinde çürütülmesine,
temel hak ve özgürlüklerimizin ortadan kaldırılmasına sadece
seyirci kalmayıp destekleyen AKP, aynı zamanda Yargıtayı da
kullanarak Balyoz örneğinde olduğu gibi hukuka aykırı
kararları onatarak meşrulaştırma çabası içerisine
girmiştir.
Değerli
milletvekilleri, iktidar ve iktidar dışı güç
odağının bu birlikte yargıyı ve Yargıtayı
dizayn etme çabaları hepimizin bildiği gibi ta ki 17-25 Aralık
soruşturmalarına kadar sürmüştür. Ucu iktidarın en tepesine
kadar uzanan bu asrın en büyük yolsuzluk soruşturmalarından sonra
dünün müttefiki düşman olmuş ve bu yargıdaki paralel yapılanmayı
Yargı yoluyla Hükûmete darbe yapılıyor. feveranları
arasında tasfiye etmek için hem emniyette hem yargıda büyük bir
tasfiye operasyonu başlamıştır. Yine, bu operasyonun
devamı olarak Yargıtayın yapısını
değiştiren bir yasal düzenleme geçtiğimiz ay Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasalaştırılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu yasayla, bu düzenlemeyle 2008 yılında yani
Yargıtaya 1 milyon 500 bini aşkın dosya geldiği dönemde
150ye düşürülmesi gereken üye sayısı bu defa 387den 516ya,
20ye düşürülmesi gereken daire sayısı da 38den 46ya
çıkartılmıştır. Yani, bununla da yetinilmemiş,
yine yeni atanacak üyelerle ve yeni oluşturulacak Başkanlık Kuruluyla,
daire başkanlarının, üyelerinin ve tetkik hâkimlerinin hangi
dairelerde görev yapacakları ve uyuşmazlıklara hangi dairede
bakılacağını münhasıran yeniden belirleme yetkisi
Birinci Başkanlık Kuruluna verilmiştir. Ayrıca, yine
bununla yetinilmemiş, Yargıtay savcılarının
atanmasında Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının, tetkik hâkimlerinin
atanmasında da Yargıtaydaki Birinci Başkanlık Kurulunun
inisiyatifi elinden alınarak Yargıtay tamamen devre
dışı bırakılmış, Yargıtayın iç
işleyişine müdahale edilerek dâhilî bağımsızlık
tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, söylenecek çok şey var ancak zamanımız az.
Sonuç olarak söylemek gerekir ki; demokrasi ve hukuk devletinin temel
dayanağı bağımsız yargıdır ancak bütün bu
anlattıklarımızdan çıkan sonuç, bugün ülkemizde
demokrasinin olmadığı gibi, yargı
bağımsızlığından söz etmenin de mümkün
olamayacağıdır. Bugün artık ülkemizde, demokrasinin yerini
parti devletini de aşan tek adam diktatörlüğü,
bağımsız yargının yerini de tek adam
diktatörlüğüne hukuki koruma sağlayan, yolsuzluklarına kalkan
oluşturan AKP yargısı almıştır ve
dolayısıyla, böyle vahim bir tablo karşısında
demokrasinin yeniden kurulabilmesi, ülkemizdeki bağımsız
yargının yeniden kurulabilmesi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Devamla)
sadece bütçe uygulamalarıyla değil, aynı
zamanda AKP iktidarından kurtulmak da hukuk devletine inanan, adalet
duygusunu yitirmemiş, yolsuzluklar için yargıyı kalkan olarak
kullanmayan halkçı yeni bir iktidarın kurulmasıyla mümkündür.
BAŞKAN
Sayın Köktürk, süreniz bitti.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Devamla) Bu iktidarı halkımızla hep birlikte
yaratacağımıza inanıyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSA ÇAM
(İzmir) Haziranda inşallah, haziranda. 2015 Haziranında
inşallah.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisinden altıncı konuşmacı Sayın
Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Buyurun, süreniz
yedi dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2015 yılı Danıştay bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Ama, yine, her zaman söylediğim gibi, böylesine önemli bir
bütçe hakkında konuşulduğu bu salonda, AKP Grubundan özellikle,
milletvekili arkadaşlarımızın yok denecek kadar az
olması gerçekten bizleri, yasama faaliyeti yürüten milletvekilleri olarak
üzmektedir. Bu konuda sayın grup başkan vekilleri herhâlde gereken
önlemi alacaklardır diye düşünüyorum.
Danıştay, Şûra-yı Devlet olarak 1868
yılında kuruldu hepimizin bildiği gibi. Aynı zamanda, 1924,
1961 ve 1982 Anayasalarında da yeniden düzenlendi. En son olarak, 1982
tarihli 2575 sayılı kuruluş kanunuyla hâlen Danıştay
Kanunu yürürlüktedir.
2013 yılı Danıştay Başkanlığı
bütçesi için Sayıştay denetim raporlarında ne diyor? Onlara
şöylesine bir baktığımda, şunları gördüm sevgili
milletvekilleri, diyor ki Sayıştay: Harcama sonrasında yasal uygunluk
denetimi yapmak, soruşturma açılmasını gerektirecek
durumları üst yöneticiye bildirmek gibi görevleri olan iç denetim birimi
Danıştayda yok. Yine Stratejik plan ve bilişim sistemlerini de
kapsayan risklere yönelik eylem planı yok. diyor. Bilişim sistemleri
artık tüm yargı organları açısından çok önemli
olduğu için -UYAP sistemi gibi- böylesine riskleri yönetecek dahi bir
birimin hâlen daha Danıştayda olmaması gerçekten doğru bir
yaklaşım biçimi değil. Sonuç olarak, 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca olması gereken birimler ne
yazık ki Danıştayda yok. Bu yüksek mahkemeye
yakışmamıştır, en kısa zamanda bu eksikliklerin
giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun yanında, yakışmayan başkaca
şeyler de var, onları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Anayasamızın 9uncu maddesi Yargı yetkisi, Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır. der. Yine, madde
125 İdarenin her türlü eylem işlemlerine karşı yargı
yolu açıktır. der. Madde 155teyse Danıştayın,
kuruluşu, işleyişi, Başkan, Başsavcı,
başkanvekilleri, daire başkanları ile üyelerinin nitelikleri ve
seçim usulleri, idarî yargının özelliği, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir. demektedir. Ancak, tüm bu anayasal
düzenlemeler ne yazık ki 12 Eylül 2010 referandumundan sonra hiçe
sayılmış, yok sayılmış ve bu düzenlemelerin tam
aksine yasal düzenlemeler yapılmıştır. Son olarak,
Danıştay Kanununda 9 Şubat 2011, 8 Ağustos 2011 -hatta
kanun hükmünde kararnameyle, yasal düzenleme de değil bu - 2012 ve 2013
yıllarında değişiklik yapılmış, en son da 2
Aralık 2014 tarihinde yeniden bir düzenleme yaptık Anayasa ilkelerine
aykırı bir şekilde. Yargı
bağımsızlığı ve doğal hâkim ilkesi bu
düzenlemelerle, özellikle en son düzenlemeyle tamamen yok edilmiştir. 2011
yılında Danıştayda, yeniden dizayn edilmek amacıyla,
yeni daireler oluşturulmuş, 61 yeni üye atanmıştı,
şimdi ise üye sayıları artırılıyor. Bu 2011
yılında yapılan dizayn çalışmalarında ne
yazık ki yeni alınan 61 üyenin çoğunluğunun cemaatçi
çıkmış olması nedeniyle AKP Grubu dizayn
çalışmasını yapamamış ve suç ortaklığı
ayrıştığında da yeniden dizayn
çalışmalarını yapma girişimlerine devam etmiştir.
Son olarak, bu dizayn çalışması, Danıştayın
tamamen yürütmeye bağlanmasına ilişkin çalışma 2
Aralık 2014 tarihli yasayla düzenlenmiştir. Bu yasada daire
sayısı 15ten 17ye, üye sayısı 156dan 195e
çıkarılmış yani Başkanlar Kurulunun yetkisi çok
geniş, bütün daire başkanları, başkan vekilleri ve
Danıştay Başkanından oluşan geniş bir kuruldan
alınmış, sadece 7 üyeden oluşan Başkanlık
Kuruluna bırakılmıştır. Bunlar 3 Danıştay
üyesi, 3 daire başkanı ve bir de Danıştay
Başkanıdır. Bunun doğal sonucu, kararlar 4 kişiyle
alınabilecektir. Bu kurul ne kararları verecektir, 4 kişiyle
karar alan kurul ne kararları verecektir? Şuna bir bakarsak: Yeni,
son düzenlemeyle özellikle daire başkanlarının, üyelerin, tetkik
hâkimlerin görev yerlerini belirleyecek ve değiştirebilecektir oysaki
Anayasa madde 155/4 daire başkanlarının dört yıl için
seçileceğini ve o daire başkanı olarak seçileceğini
belirtmişken Anayasa ihlal edilmiştir. Bu, aynen şöyle bir
şeydir sevgili milletvekilleri: Seçilmiş büyükşehir belediye
başkanlarının görev yapacağı illerin
İçişleri Bakanlığına bırakılması gibi o
kadar aykırı bir olaydır ama ne yazık ki bu geçmiştir,
bu Meclisten geçmiştir, AKPnin oylarıyla geçmiştir. Yine,
dairelerin baktığı davaları da belirleyebilecek ya da
değiştirebilecek bir şekilde Başkanlık Kuruluna yetki
verilmiştir. Bu, doğal hâkim ilkesine aykırıdır. Bir
davaya bakılırken Başkanlık Kurulu o davanın dairesini
değiştirebileceği gibi, o davanın hâkimlerini de
değiştirebilecektir. Yine, daire başkanları ve üyelerin
hakkında disiplin kovuşturmasına da karar verebilecektir.
Aynı şekilde, Başkanlık Kurulunun kararları kesin olacaktır
oysaki önceki uygulamada Genel Kurula itiraz hakkı vardı. Son
değişiklikle, Cumhurbaşkanının seçmiş olduğu
hukukçu olmayan üyeler dava dairelerinde görev alabilecek. Bunun anlamı,
her dairede bir Tayyip Erdoğan militanı ve gözlemcisi olacak
demektir.
Şimdi,
bunların hepsi neden yapılmaktadır? Şöyle bir bakalım
isterseniz uygulamadaki davalardan: Kaçak saray için durdurma kararı
verilmesin diye, Galataport ihalesi iptal edilmesin diye -biliyorsunuz,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan vatan hainliğiyle
suçlamıştı bu kararı veren hâkimleri ve mahkemeleri- yolsuzluk,
talan ve yok etme amacı güdülen özelleştirmeler iptal edilmesin diye,
ölüm makinesi hâline gelen madenlerin özelleştirilmesi iptal edilmesin
diye; nükleer santraller, HESler, rüzgâr santralleri, siyanürlü altın
madenlerinin ÇEDleri iptal edilmesin diye, haksız ve hukuka
aykırı bir şekilde yapılan memur atamaları iptal
edilmesin diye.
Sonuç olarak,
yargının bu şekilde dizaynı tek parti diktatörlüğünün,
yolsuzluğun, rüşvetin, talanın, laiklik ilkesine
aykırı düzenlemelerin, cumhuriyeti yıkma projesinin önünde engel
olmasın diye yapılmıştır. Bunun farkındayız
sayın AKP milletvekilleri. Buna izin vermeyeceğiz. Cumhuriyeti
yıkamayacaksınız. Laikliği ortadan
kaldıramayacaksınız. Özelleştirmelerle ülkemizin bütün
değerlerinin, Cumhuriyet Döneminde kazanılmış
değerlerinin yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Nasıl
Yatağan işçileri direndiyse, nasıl bugün Türk Mimar ve Mühendis
Odaları direniyorsa, Barolar Birliği direniyorsa hep beraber bu
direnişimizi bundan sonra da göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Sizin bütün o metal coplarınız da, sizin bütün
çıkardığınız yasalar da bizim bu mücadelemizi asla
engelleyemeyecektir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akagün Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Hak eden milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi de
sıra Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşacak olan Sayın
Kamer Gençte, Tunceli Milletvekili.
Süreniz sekiz
dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesini görüşüyoruz. Aslında,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesini görüşmüyoruz, Tayyip Erdoğan
ve ailesinin bütçesini görüşüyoruz çünkü bu bütçenin her kuruşunda
Tayyip Erdoğanın emriyle harcama vardır.
Düşünün, 35
katrilyon liralık fon var, denetim dışı. 36 milyar
liralık ödenek üstü harcama var. Bir Sayıştay var, Allahlık
bir Sayıştay, tamamen Tayyipin emrine uymuş bir
Sayıştay, hiçbir denetim yapmıyor dolayısıyla bir
inceleme yapmıyor. Tayyip Erdoğan oturmuş, hangi konuda hangi
harcamayı yapmaya karar veriyorsa o harcanıyor.
Bir de, sayın
milletvekilleri, bunlar kendilerine göre, Hayrettin Karaman diye bir
fetvacı bulmuşlar. Bu Hayrettin Karaman geçmişte şöyle bir
fetva verdi, dedi ki: Efendim, siz herhangi birisine devlet dairesinde
Yani,
belirli kişilere menfaat sağlarsanız o menfaatin yüzde 30unu
almak helaldir. Ne yaptılar?
Bakın, Denizbankı
bunlar tuttular Zorlu Holdinge 69 milyon dolara sattılar. Zorlu Holding
kısa zaman sonra bunu 2,4 milyar dolara sattı; geldi,
Karayolları arazisini aldı; orada 386 bin metrekarelik kaçak
inşaat yapıldı. Hayrettin Beyin bu fetvasına istinaden,
birileri araya girdi ve orada o 386 bin metrekareden yüzde 20lik hissesini
aldı, o kaçak inşaat kaldırıldı.
Tayyip Erdoğan
bir genelge yayımladı. Biliyorsunuz, İstanbulda çok
kıymetli bir kupon arazi vardı, o kupon araziyi satınca Tayyip
Bey kızdı. Ulan, bu memlekette devletin bütün arazilerini benim
satmam lazımken sen nasıl benim emrim dışında arazi
satarsın? dedi ve genelge yayımladı: Bundan sonra hazinenin 1
metrekare arazisini satarsanız benim haberim olacak. E, tabii, çünkü çok
kıymetli araziler var arkadaşlar. Şimdi, Tayyip Beyin ve
ailesinin mülkiyetine girmesi gereken araziler var, bunlar emri
dışında satılırsa olmaz. Düşünebiliyor musunuz
yani bu kadar keyfî, bu kadar hukuk tanımayan bir kişi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, öyle bir bütçe ki burada
Sayıştay denetimi yapılmıyor. Bakın, KİT
Komisyonundayız. KİT Komisyonunda yapılan denetimler çok sathi
geçiyor. Halk Bankası getiriyor, bir firmaya 575 milyon dolar kredi
veriyor, teminat aldığı arazilerin bir kısmı hazine
arazisi ve banka kredisi batıyor. Halk Bankası Genel Müdürünün evinde
bulunan 5 milyon dolar için diyorlar ki: Efendim, devletin parası
değil. Kim diyor bunu? Tayyip Bey diyor.
Yine, bir banka
kredi veriyor; bilirkişi 214 bin liralık değer tespit ediyor,
buna 20 milyon lira üzerinden teminat alıyorlar ve kredi veriyorlar. Yani,
devletin her tarafı laçkalaştırılmış
arkadaşlar, her tarafı laçkalaştırılmış.
Şimdi, biz
Ahmet Davutoğluna diyoruz ki: Kardeşim, bakın, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Anayasasının 112nci maddesine göre devletin
genel siyasetini düzenlemek ve bunu da yürütmek Başbakana aittir ve
bakanlarla beraber sorumlusunuz. Şimdi, sen Başbakan mısın,
yoksa Tayyip Bey mi Başbakan? Onu evvela bir öğrenelim. Şimdi,
eğer sen Başbakansan Tayyip Erdoğan çıkıp da senin
adına her gün konuşuyor
BAŞKAN -
Sayın Konuşmacı
Sayın Konuşmacı, sözünüzü kesmek
durumundayım.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, hayır
BAŞKAN
Ekleyeceğim sürenize. Siz herhâlde burada yoktunuz, ben bir ikazda
bulunmuştum, Anayasanın 104üncü maddesini
hatırlatmıştım. Orada
KAMER GENÇ
(Devamla) Süreme ilave ederseniz size cevap vereceğim.
BAŞKAN
Müsaade eder misiniz
Sürenize ekleyeceğim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, arkadaşlar, şimdi, bu Başkan Vekili
bilmiyor.
BAŞKAN Keser
misiniz sözünü.
(Mikrofon
Başkan tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra
birden bir yemin etti
LEVENT GÖK (Ankara)
Kamer Bey, bir saniye
BAŞKAN O
açıklamamda demiştim ki: Sayın Cumhurbaşkanı
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Niye sözünü kesiyorsunuz?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sözünü kesemezsiniz.
KAMER GENÇ
(Devamla)
bu yemini de doğru dürüst yapmadı.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyetinin
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Niye sesini kesiyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN
Kesiyorum
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ekleyecek süresine.
BAŞKAN -
Devlet Başkanıdır ve Türkiye Cumhuriyetini temsil etmektedir.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Tarafsız olması gerekir.
BAŞKAN Ve
yine demiştim ki: Cumhurbaşkanlığı makamında her
kim olursa olsun hem Cumhurbaşkanlığı makamına hem
diğer makamların sahip ve temsilcilerine saygılı bir dil
kullanalım. Size, temiz bir dil ve saygılı bir dil
kullanmanızı rica ediyorum ve böyle bir davette bulunuyorum.
Süreyi sürenize
ekleyeceğim.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, süre başlamadan önce, sayın hatibin
yaptığı değerlendirmelerde herhangi bir maddi hata yoktur.
Yani, böyle, konuşmasını keserek bu
uyarıyı yapmanız bence son derece yanlış
olmuştur. Yani konuşmasında bir hakaret yok.
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Hakaret yok bir defa, hakaret yok!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Nasıl hakaret yok? Açık bir şekilde
iftira ediyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, benim anlayışıma göre Türkiye
Cumhuriyetini temsil eden bir kişiye
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Milletin vekilinin sözünü kesiyorsunuz!
BAŞKAN
-
Millet Meclisinde görev yapan herhangi bir milletvekiline ön adıyla
hitap edilmez.
TURHAN
TAYAN (Bursa) Hadi canım!
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Yapmayın Allah aşkına!
BAŞKAN
- Benim terbiyemde ve saygı anlayışımda böyle bir gerçeklik
vardır, ondan hareketle böyle bir şey söyledim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, burada
rastlamadığımız bir uygulama yaptınız ve
konuşmacının konuşmasını kestiniz.
BAŞKAN
İç Tüzükten bu yetkimi alarak sözünü kesebilirim. Kestiğim süreyi
de konuşmacının süresine ekleyeceğim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Kürsünün özgürlüğü vardır ve bütünlüğü
vardır. Yani arkadaşımızın konuşması
bitmeden onun belli konuşma üslubunu ve
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan İç Tüzük 66yı
uyguladı. Sayın Gök 66yı okursa
BAŞKAN
- Sayın Gök, lütfen
Böyle bir yetkim var, onu uygulamak zorunda
kaldım.
LEVENT
GÖK (Ankara) -
hitabını kesmek hatalıdır. Yani bu
yaptığınız tutumu kınıyorum.
BAŞKAN
Tekrar ediyorum: Burada herhangi bir kişiye karşı taraflı
davranma diye bir şeyim söz konusu değil.
KAMER
GENÇ (Devamla) Böyle bir şey
Çok nutuk çektin de
BAŞKAN
- Benim önümde bir tüzük var, İç Tüzük var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Meclis tarihinde böyle bir durum yok ama.
BAŞKAN
Lütfen yerinize milletvekilleri.
66ncı
maddeyi lütfen bir kez daha okuyun. Ben sadece Cumhurbaşkanına
değil, Başbakana da, bakanlara da, burada görev yapan bütün
milletvekillerine de sadece ön adıyla hitap etmeyi saygı çerçevesi
içinde değerlendiremiyorum, itirazım buydu.
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Bu gerekçeyle mi söz kesiyorsunuz?
BAŞKAN
- Söz kesmemi de İç Tüzükün 66ncı maddesine göre yaptım,
lütfen okuyun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ama ona uyan bir durum yoktu ortada, onu söylüyorum.
BAŞKAN
Lütfen, buyurun.
KAMER
GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, tabii, siz daha yeni geldiniz,
alışmadınız oraya.
Bakın,
birkaç defa buradan konuştum, dedim ki: Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra burada bir yemin yaptı. O
yeminde Atatürk ilke ve inkılaplarına kelimesini, Atatürk ilke ve
enkılaplarını dedi.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Ya, geç artık!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ben burada 7 dönem yeminleri dinledim. O yemin usulüne göre
yapılmamıştır. Usulüne göre yemin yapmayan Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanı statüsünü kazanmamıştır.
Bunu, buradaki, TRTdeki yemin metnini alırsanız bu çıkar
ortaya. Ben itiraz ettim, Meclis Başkanı Cemil Çiçek daha bana cevap
vermedi. Bakın, sorumu şey ettiniz.
Şimdi,
arkadaşlar, diyor ki: Kimseye ismiyle hitap etmeyin. Benim her zaman
ismim Kamer Gençtir. Kendi ismimden utanmıyorum ki. Başkaları eğer
isimlerinden utanıyorlarsa... Ben
onlara isimleriyle hitap ediyorum. Ben, birileri bir makama gelmişse, o
makamın hakkını vermiyorsa onlara o makamı
yakıştırmadığım için, onları o makamdaki
insanlar olarak görmediğim için isimleriyle hitap ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Kimin nereye
yakışacağına sen mi karar vereceksin?
KAMER GENÇ (Devamla) - Dolayısıyla, benim hitap
tarzım böyle efendim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Millet karar
veriyor, millet!
KAMER GENÇ (Devamla) - Benim hitap tarzım böyle.
Hayır, efendim...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sen karar
veremezsin kimin nereye yakışacağına!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben, şimdi, Tayyip
Erdoğana Cumhurbaşkanı demiyorum çünkü Cumhurbaşkanı
statüsünü kazanmamıştır. Mahkemeye de vereceğiz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Onu millet
Cumhurbaşkanı yaptı! Bu kararı sen veremezsin!
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, şimdi,
siz biliyorsunuz, yolsuzluklar almış yürümüş, bunları
burada dile getirmemizi istemiyorsunuz.
Şimdi, bugün eğer öyle temiz dille hitap
edilmesi gerekiyorsa Ahmet Davutoğlu dün burada CHPliler siz
darbecisiniz. dediği zaman, böyle bir hitap olur mu? O zaman Meclis
Başkanlığı kürsüsüne oturan Cemil Çiçek, niye Ahmet Davutoğluna
bir uyarı cezası vermedi?
Arkadaşlar, koskoca bir siyasi partiye Sen
darbecisin. denilebilir mi? Kim darbeci? Darbeci olabilir mi?
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Darbeye taraf
olan herkes darbecidir!
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Siz darbecisiniz,
siz!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ondan sonra yani hitap etmesini
bilmeyen bir
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bal gibi
darbecisiniz!
KAMER GENÇ (Devamla) - Aslında orada uyarması
ve sözünü kesmesi lazım.
Siz iktidar partisisiniz ya, sayın AKPliler, ben
utanıyorum ya, üzülüyorum...
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - CHPli
olduğun için utan, evet!
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Kendine bak, kendine!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben defalarca burada sizin
yaptığınız yolsuzlukları,
hırsızlıkları dile getirmekten utandım, sizinkiler
yapmaktan utanmadı ya. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Aynaya bak!
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bakın, bugün
Hayrettin Karaman ne diyor? Yolsuzluk, hırsızlık değil.
diyor, şey veriyor. Neden biliyor musunuz? 17 Aralık ve 25
Aralıkta hırsızlık yapılmış yani sizin
emrinizle o fetvayı veriyor: Yolsuzluk, hırsızlık
değil. diyor. Ne demek yani? Yolsuzluk yapılmış.
Bakın, 17 Aralıkta, 25 Aralıkta AKPnin bakanları
hırsızlık ve yolsuzluk yaparken suçüstü yakalandılar.
Tayyip Erdoğan o gün oğluna telefon etti: Oğlum, paraları
sıfırlandın mı? Hayır babacığım,
sıfırlamadım, orada daha 30 milyon euro var. dedi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Kasetle, montajla
konuşma! Montajla konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) - O paralar nereye gitti? Niye bu
savcılar şey etti? Ondan sonra, Bekir Bozdağ bütün
savcıları görevden aldı, hâkimleri görevden aldı. Böyle bir
adalet olur mu? Böyle bir devlette hukuk olur mu? Bakın, Amerikada
adamlar şey ediyorlar. Hukukun olmadığı yerde barış
olmaz, hukukun olmadığı yerde yaşama hakkı olmaz.
Bir de şu çözüm süreci... Bu çözüm süreci nedir?
Çözüm süreci eğer Türkiye Cumhuriyeti devletini bölmekse biz buna
karşıyız ama eğer çözüm süreciyle demokrasinin
standartlarını yükseltiyorsanız, hayhay.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Aklın yetmez
senin, aklın yetmez!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Niye gizliyorsunuz? Gelin burada... Bu memleketin bölünmesi hâlinde
herkesi ikaz ediyorum, görevini yapmaya davet ediyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Aklının erdiği konularda konuş.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, arkadaşlar, özellikle batıda birçok yerde
bunu bekleyen birtakım insanlar var, Böyle bir olay olsun da orada, ondan
sonra, doğu, güneydoğudaki insanların mallarını
ellerinden alalım. diye bir iç isyan çıkarmanın peşine
çıkan insanlar var; bunları ikaz etmek durumunda kalıyorum. Onun
için, hepimizin menfaati laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bütünlüğündedir. Türkiyede demokrasinin standartlarını
yükseltelim, herkes düşüncesini özgürce konuşsun ama bu memleketi
bölmeye kalkmayalım.
Şimdi Tayyip
Erdoğan zengin olmuş, ondan sonra saraya da
sığınmış, orada 5 bin polis getirmiş, zannediyor
ki orada rahat edecek. Bu memlekette iç savaş çıktığı
zaman en başta onun başı gidecek. Herkesin bunu bilmesi
lazım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) - İç savaş
çığırtkanlığı yapma!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) - Bu nasıl bir ifade Sayın Başkan ya?
İç savaş çağrısı yapıyor ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, ben iç savaş çağrısı yapmıyorum.
Bakın...
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, süreniz bitti.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Sayın Başkan, vermediniz süreyi.
BAŞKAN
Ekledim, ekledim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Görmedim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) - İç savaş çağrısı yapıyor!
Utanmaz! İç savaş çağrısı yapıyor!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, ben iç savaş çağrısı yapmıyorum.
BAŞKAN -
Sayın Konuşmacı, süreniz bitti, ekledim sürenizi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar, 6-7 Ekimde Türkiyede 50 vatandaş
öldü, devlet daireleri bu kadar tahrip oldu...
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, süreniz bitti.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ayıp, ayıp o kürsüye ayıp!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kamer, sen cellatsın!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen Türkiyeyi Suriye yapmak istiyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - ...Onların hesabını kim verecek?
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, süreniz bitti.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama Sayın Başkan... (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Kestim, sürenizi ekledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sen herkesin kellesini uçuruyorsun Kamer. Cellat
Kamer!
BAŞKAN Bir
dakika
Sayın Konuşmacıya bir şey açıklamak istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Herkesin kellesini uçuruyor.
BAŞKAN
Sayın Elitaş...
Konuşmacıya
bir şey açıklamak istiyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Anlamaz ki.
BAŞKAN - Biraz
önce bir açıklama yaparken ben şunu kastetmiştim: Sayın
Gençi hiç tanımıyorum, bir merhabam bile yok sekiz senedir ama buna
rağmen, elbette ki görevim gereği buraya çağırırken ve
teşekkür ederken de Sayın Kamer Genç. diyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Deme canım.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) - Değmezsin zaten.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen de çık git o zaman!
BAŞKAN Bunu
beklemiştim sizden.
Teşekkür
ederim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) - Size de sayın diyebilir miyiz?
BAŞKAN Sizin
terbiyenize kalmış olan bir şey.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, az önce sayın hatip kürsüde konuşurken...
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) - Özür dileyeceksin adına herhâlde iç savaş
çığırtkanlığı yaptığı için.
LEVENT GÖK (Ankara)
...mikrofonu kapatarak sözünü kestiniz, ben bu yaptığınız
uygulamayla ilgili bir usul tartışması açmak istiyorum ve
aleyhinizde söz istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, peki.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Lehte...
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan...
BAŞKAN Siz
Sayın...
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) - İç savaş çağrısı için mi usul
tartışması açıyorsun?
BAŞKAN Bir
dakika arkadaşlar...
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) - Sayın konuşmacı, grubumuza dönerek Sizin
yolsuzluk ve hırsızlıklarınızı ben anlatıyorum
ama siz bunlardan vazgeçmiyorsunuz. diyerek suçlamada bulunmuştur,
hakarette bulunmuştur. Söz istiyorum.
BAŞKAN
Sataşmadan dolayı iki dakika veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin konunuzu da
değerlendirmeye alacağım.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kamer
Beyin söylediği suçlamaları külliyen reddediyorum. Böyle genel,
kaynağı belirsiz, spekülasyon dolu konuşmaların bir
anlamı yok, siyasi bir değeri de yok. Önce bunu belirteyim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaynak belli de genellemesi doğru değil.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Türkiyede kurallar var, hukuk var, devlet
mekanizması işliyor, suç işleyen var ise cezasını
görür.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Savcılar var değil mi Hocam, polisler var!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Ama, Kamer Bey ne söylerse söylesin, biz her zaman onun
veciz ve güzel konuşmasını -biraz önceki örnekte de
olduğunuz gibi- heyecanla izliyoruz ve çok duygu doluyoruz
oturduğumuz yerden. Yine bizi aynı şekilde
duygulandırdı, çok teşekkür ediyoruz Kamer Beye(!)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Duygulandığını fark ettim.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Goebbels, biliyorsunuz, Nazilerin Propaganda
Bakanıydı. Goebbelse diyorlar ki: Niçin aynı şeyleri
tekrar edip duruyorsunuz? O da cevap veriyor: 2 bin yıldır Credo
hep aynı şeyleri tekrar etti; bakın, Hristiyanlık sürüyor.
Biz de aynı çizgide gidiyoruz. diyor. Sanıyorum, Kamer Bey de
Goebbelsten ilhamla, hep aynı şeyleri söyleyerek bir netice
alacağını sanıyor. Bunu geçiyorum.
Tabii, Kamer Beyle
aramızdaki sevgiyi, muhabbeti hiçbir şey bozamaz, bunu kendisine de
ifade etmek isterim. Ama, Allah hayırlara tebdil etsin, dün gece bir rüya
gördüm. İnsan Mecliste bu kadar olunca rüyalarına da giriyor Meclis.
Rüyamda Kamer Beyin suretine girmiş olan bir konuşmacı, maalesef
çok rezil, çok pespaye, çok kötü, hiçbir insani normla uyuşmayan
konuşmalar yapıyordu. Kâbus içinde uyandım, dedim ki: Bizim
Kamerimizle aramızı bozmak için rüyalarıma kim giriyor? Acaba,
MİT mi rüyalarıma giriyor, karışıyor diye
düşündüm. Uyandığımda da tabii, Allaha şükür dedim,
öyle bir durum olmayacak, Kamerle muhabbetimiz, Kamer Beyle muhabbetimiz
devam edecek.
Saygılar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Çok veciz konuştunuz(!)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Gök,
sizi dinleyeyim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ben az önce arz ettim. Konuşmacımız Kamer Bey
konuşurken...
BAŞKAN Konuşmacının
sözünü kesmemden dolayı
LEVENT GÖK (Ankara)
bir usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN -
usul
tartışması açıyorsunuz.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehinde, Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
dakika arkadaşlar, açmaya karar verdim mi? Vermedim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Çünkü uyguladığınız maddeye uyan bir durum
olmadığından dolayı ben usul tartışması
BAŞKAN Peki,
67nci maddeyi okudunuz mu akabinde?
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, siz 66ya göre işlem yaptığınızdan
bahsettiniz.
BAŞKAN 66,
67. Şimdi, bakalım, ben bunlara uygun işlem yaptım.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Nezaketten bahsediyorsunuz, kürsüdeki bir
konuşmacının sözünü kesmeniz nezaket kurallarına uymuyor,
kusura bakmayın.
BAŞKAN
Şimdi, usul tartışmasıyla ilgili gerekçelerini söylüyorum:
Görüşmeye yer olup olmaması
Bununla ilgili bir şey
yaptım mı? Hayır.
Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet
İç Tüzüke
uygun davrandım.
Bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule
ait konular
Böyle bir eylemde de bulunmadım. Konuşmacıya
saygı çerçevesinde, o burada olmadığı zaman bir
açıklama yaptığımı, saygı çerçevesinde,
kişilere ön adıyla hitap etmemesi gerektiğini söyledim.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Bey dedi, bey, bey!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Saygının kuralını siz mi
koyacaksınız, saygının tarifini siz mi
yapacaksınız?
BAŞKAN
Dolayısıyla, usul tartışması açma niyetinde
değilim Sayın Gök.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 63ü okur musun Sayın Başkan?
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) 63e gelir misiniz Sayın Başkan?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Yani orada yazıyor mu saygıyı Meclis
Başkanının tarif ettiği?
LEVENT GÖK (Ankara)
Arkadaşlar, bir saniye, rica ediyorum
BAŞKAN
Bilmiyorum, kimi dinleyeceğim sizin grubunuzdan?
LEVENT GÖK (Ankara)
63üncü maddeye göre, bir usul tartışması talebi geldiği
zaman bunu değerlendirmek hakkına sahip değilsiniz, açmak
durumundasınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır, efendim, birinci fıkraya göre açar.
BAŞKAN
Hayır, usul tartışması açmaya karar vermek tamamıyla
benim uhdemde olan bir şey
LEVENT GÖK (Ankara)
Takdir hakkınız yok bu konuda.
BAŞKAN Ve
ben şimdi usul tartışması açarsam esas usulsüzlüğü o
zaman yapacağım.
LEVENT GÖK (Ankara)
Hayır Sayın Başkan, bu konu önemlidir.
BAŞKAN Bunu
yapmaya mecbur mu bırakıyorsunuz beni?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Israr ediyoruz, oylamaya sunarsınız, şu anda
AKP Grubu da azınlıkta Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara)
Milletvekilimizin sözü kesilmiştir.
BAŞKAN Bunu
yetkime dayanarak yaptım, şimdiye kadar ilk defa da yapmadım.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bu uygulamanız da yanlıştır, bu uygulamanız son
derece hatalıdır.
BAŞKAN
Uygulamam da yanlış değil, özür dilerim, usul
tartışması da açmayacağım çünkü usul
tartışmasının açılmasına neden olan hiçbir kural
yok.
LEVENT GÖK (Ankara)
Usul tartışmasında takdir hakkınız yoktur Sayın
Başkan, talep hâlinde açmak zorundasınız.
BAŞKAN
Hayır, hiç böyle bir zorunluluğum yok, lütfen
LEVENT GÖK (Ankara)
Ama bu şekilde olmaz, rica ediyorum, bu yaptığınız
da usule aykırıdır.
BAŞKAN Böyle
bir zorunluluğum yok. Sayın Gök sizi kırmak istemem ama lütfen
Bu konunun usulsüzlük anlamında değerlendirilmemesi gerekiyor.
Eğer bu talebiniz üzerine ben usul tartışması açarsam
usulsüzlük olur.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, 63e göre takdir hakkınız yoktur.
Bakın, Usule ait konular diğer konulardan önce görüşülür.
diyor. Bunu bugüne kadar hep böyle uyguladık zaten.
ATTİLA KART
(Konya) Takdir yetkiniz yok Sayın Başkan. Görüşülür. diyor,
Konuşulur. diyor.
BAŞKAN - Şimdi,
bakın öyle bir şey söylüyorsunuz ki o zaman her elini kaldıran
bir usul tartışması açar. Böyle bir çalışma düzeni söz
konusu olabilir mi?
LEVENT GÖK (Ankara)
Usulle ilgili konuları tartışmak durumundayız elbette.
Tüzükün 63üncü maddesi çok açık.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bu saate kadar bitmişti zaten. Siz işi
uzattınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bakın
Sayın Gök, sizinle tartışmak istemiyorum ama size usul
tartışması açılmasının nedenlerini okudum.
Bunlara uymayan hiçbir davranışım yok. Başkanın
İç Tüzükte yazılan maddelerden dolayı
konuşmacının sözünü kesme hakkı var. Bunu yaptım, kestiğim
süreyi de konuşmacının süresine ekledim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Onları kararınıza dercedersiniz Sayın
Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, zaten tartışma konusu konu,
konuşmacımızın mikrofon kapatılarak sözünün
kesilmesidir. Yani...
BAŞKAN Söz
başka nasıl kesilir? Bakın, ben söz kestim. Söz kestim,
konuşmacı, konuşmasına devam etti.
LEVENT GÖK (Ankara)
Şimdi, bakın, orada da ama... Sayın Başkanım siz...
BAŞKAN - Sayın
Gök, lütfen...
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, siz usul tartışması açmamak
suretiyle de usule aykırı davranıyorsunuz.
BAŞKAN
Haklısınız, siz de bu talepte bulunmakta
haklısınız, grup başkan vekilisiniz ama lütfen beni usulsüz
davranmaya mecbur etmeyin, lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara)
Şimdiye kadar reddedilen bir usul tartışması
olmamıştır bu Meclisin içerisinde.
BAŞKAN - O zaman
herkes elini kaldırsın, usulsüz tartışma yapalım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Herkes değil, Grup Başkan Vekilidir Sayın
Başkan. Nasıl herkes?
LEVENT GÖK (Ankara) Usul
önceden gelir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, gündeme devam edelim. Şu anda gündeme
devam etmemek İç Tüzüke aykırı hareket etmektir.
BAŞKAN - Sayın
Gök, ben İç Tüzükü nasıl uygulayacağım, nasıl
uygulayabilirim? Buradaki yorumlara ve teamüllere göre değil mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, biz maruzatımızı arz edelim, siz
değerlendirmenizi yaparsınız.
BAŞKAN - Buyurun
yerinizden bir dakika vereceğim o zaman size.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
efendim, biz bunu tartışmadan olmaz.
BAŞKAN - Açmayacağım
usul tartışması, hayır. Açıklama için yerinizden bir
dakika vereceğim, buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bir taraftan açıklama bekliyorsunuz, bir taraftan
açmama kanaatinizi belirtiyorsunuz; o zaman niye açıklama istiyorsunuz?
BAŞKAN Ben Grup
Başkan Vekilinize bir dakikalık açıklama için söz verdim. Size
de sormadım, kendi inisiyatifimle verdim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, kararınız buysa o zaman niye açıklama
istiyorsunuz kardeşim?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu kadar keyfîlik olur mu?
BAŞKAN Size ne?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ne demek Size ne?
BAŞKAN Sayın
Gök buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Senin öyle bir şey söylemeye hakkın var
mı? Ne demek Size ne? Sizin yaptığınız
saygısızlık değil mi milletvekiline?
BAŞKAN Evet, size ne?
Grup Başkan Vekilinize söz verdim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Size ne? diyor! Demeye hakkın var mı senin?
Nasıl saygı bekliyorsun o zaman milletvekilinden? Önce
saygıyı hak edeceksin!
BAŞKAN Beklemiyorum
sizden saygı.
Buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Biz de sizden beklemiyoruz.
BAŞKAN E, ne güzel,
anlaştık o zaman.
Buyurun Sayın Gök.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Saygıya değer bulmuyoruz sizi!
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, usul görüşmesi açılması
talebinin reddedilmesine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, Meclisimizi İç Tüzüke uygun yönetmek elbette
sizin en başta gelen görevlerinizden bir tanesi. Şu ana kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ben usul tartışması istenip de Başkanlık
Divanı tarafından reddedilen hiçbir konu hatırlamıyorum.
Ayrıca bu tutumunuz da bir usul tartışması doğuruyor.
Şu ana kadar bize bu konuda söz verseydiniz biz
maruzatımızı arz ederdik ama önemli olan, Başkanlık
olarak kürsüye çıkan her konuşmacının kürsü
özgürlüğünü korumak sizin en başta gelen görevinizdir.
Sayın
konuşmacı kimseye hakaret etmedi, elbette bir Başbakanlık
bütçesi üzerine konuşuyor. Ve dün de Sayın Başbakan
Cumhurbaşkanıyla olan münasebetlerinin ölümden sonra da devam
edeceğini söyleyerek çok ciddi bir bağ kurmuştur.
Doğaldır ki bundan kısa bir süre önce Başbakanlık
yapan bir şahsın burada konuşulması kadar doğal bir
şey olamaz. Bu nedenle bu usul tartışması talebimizi biz
tekrar yineliyoruz. Lütfen konuyu değerlendirin, usul
tartışması açmamak suretiyle vermiş olduğunuz karar da
ayrıca bir usul tartışmasını gerektiriyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Ben gerekçelerimi
söyledim, devam ediyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sekizinci konuşmacı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Bostancıoğlu bana sataşmada
bulundu, dedi ki: Ben rüyamda Kamer Genç gibi birisini gördüm, orada pespaye
gibi konuştu
BAŞKAN Bir
dakika, sizi dinliyorum, ne dedi? Gördüm. dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara bakın Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Elitaş
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, bu Bostancıoğlunun zaten huyu, yiğitçe
çıkıp da bana cevap vermiyor, böyle dolandırıyor.
BAŞKAN Ne
dedi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Diyor ki: Rüyamda bir kişi gördüm Kamer Gençe benziyordu,
pespaye konuşmalar yaptı. dedi, benim konuşmamı
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Milletin rüyalarına girmeye başladın.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Kâbus, kâbus!
KEMALLETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Ya gerçek oldu. Şaka gibisin, şaka!
BAŞKAN Evet,
buyurun iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, tabii ki rüyalarınıza gireceğim çünkü sizin
yaptığınız yolsuzlukları,
hırsızlıkları, rüşvetleri her gün buraya getirmekten
bıkmayacağım
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Kendine bak.
KAMER GENÇ
(Devamla) ...çünkü bu millete karşı benim bir vicdani borcum var.
(CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
siz Türkiyeyi bitirdiniz.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Aynaya bak, aynaya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İsim söyle, kim yolsuzluk yaptı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, arkadaşlar, 6-7 Ekim olaylarında bu
memlekette 50 vatandaş öldü, yüzlerce vatandaş yaralandı,
Türkiye Cumhuriyeti devleti diye bir devlet kalmadı. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar) En
sonunda gittiler Abdullah Öcalana rica ettiler, Abdullah Öcalandan bir rica
mektubunu getirdiler ve sokaktaki olaylar önlendi. Yani, şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti devleti artık Türkiye Cumhuriyeti devleti olmaktan
çıktı, Abdullah Öcalanın emrine girdiniz. Abdullah Öcalan
eğer yarın öbür gün tekrar Sokağa çıkın. derse yine
sokak kan gölüne döner. Siz Türkiyeyi bu duruma getirdiniz.
Dolayısıyla, hâlâ bunu söylemiyorsunuz. Faili meçhul cinayet yok.
diyorsunuz. Peki, 50 tane vatandaş öldü; kim öldürdü, kimler öldürdü,
çıkın söyleyin. Yüzlerce devlet dairesi tahrip edildi, güvenlik
kuvvetleri öldürüldü. Yahu siz iktidar olma inisiyatifini kaybetmişsiniz,
direniyorsunuz. Şimdi, zannediyorsunuz ki yarın öbür güne... Bu çözüm
süreci nedir, çıkın buradan söyleyin yahu, nedir? Türkiye Cumhuriyeti
devletini bölmek mi istiyorsunuz, yoksa demokratik hak ve özgürlükler yönünden
mi gideceksiniz, bunu çıkın söyleyin. Yani, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin güneydoğusu elden gitmiş, yok böyle bir devlet artık
orada. Orada devletin polisi sokağa çıkmıyor, askeri, polisi
sokağa çıkmıyor, devlet tamamen... İşte, bakın,
sizin Bülent Arınç ne diyor: Efendim, Öcalanın itibarıyla
oynuyorsunuz. Tamam da yani yağ çekiyor Öcalana, diyor ki:
Öcalanın itibarıyla oynamayın çünkü bu bizim babamız,
dedemiz yerindedir. Yarın öbür gün
sıkıştığımız zaman gidip bunun elini öpeceğiz.
Bu duruma getirdiniz Türkiyeyi yahu.
Tamam, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bu dil...
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, konuşmacı -kayıtlara geçmesi için diyorum- bunu
kasıtlı olarak yapıyor. Bu bütçe görüşmelerini sabote etmek
için Sayın Bülent Arınça kasıtlı olarak sataşıp
yalan ifadeler kullanıyor ki sataşmadan Sayın Başbakan
Yardımcısı söz alsın, bütçe görüşmeleri
karışsın. Görevi mix, mikser kendisi, provokatör!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünal.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana provokatör
dedi ya!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi adına
sekizinci konuşmacı Sayın Mehmet Şeker, Gaziantep
Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana provokatör
dedi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Evet, dedim, dedim;
öylesin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sataşma var.
BAŞKAN Konuşsun, dinleyeceğim sizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim?
BAŞKAN Konuşsun, dinleyeceğim, ismini
söyledim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Şeker, kusura
bakmazsanız...
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Estağfurullah.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı mı söz
istiyorsunuz Sayın Arınç?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Bir
cümle...
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Ya Levent Gök, az dur da konuşsun, az sulh bulsun
şurası be!
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, elbette, Sayın Arınç konuşabilir ama
konuşmacımızı kürsüye davet ettiniz.
BAŞKAN
İzin istedim kendisinden Sayın Gök.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Mehmet Bey, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN Bir
cümle söyleyecekmiş, kendisinden izin istedim lütfen.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Şekerden rica ediyorum, bir
cümle söyleyeceğim.
Mahir Bey, Kamer
Gençin konuşmasındaki asıl maksadı açıkladı.
Ama, bu rezil konuşmayı cevapsız bırakmayacağım,
bana ayrılan süre içinde cevap vereceğim.
Sayın
Başkanım, arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Şeker, buyurun süreniz yedi dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bak o da rezil dedi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Başka kelime bulamadım.
BAŞKAN
Vereceğim sonra size söz.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, hepsini birleştirin, bir kerede verin.
BAŞKAN
Sayın Genç, böyle yaptığınız süre içinde size söz
vermem, lütfen
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Ne demek keyfinize göre mi Sayın Başkan? Sayın Bakan
nasıl rezil diyebilir?
BAŞKAN Bir
dinleyelim sonra, sizin talebinizi alacağım.
Buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya bir bakan, milletvekiline rezil diyor, siz orada
gıkınızı çıkarmıyorsunuz. Hani nerede nezaket?
Hani nerede deminki nezaket arayışın senin?
BAŞKAN
Sayın Gençi dinleyeceğim dedim; iyice dinleyin beni, beni iyice
dinleyin.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bir bakan bir milletvekiline rezil diyor. Bakanın
sözünü size iade ediyorum Başkanlık Divanı olarak.
Ayıptır!
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Hani nerede nezaket?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Konuşma rezil dedi.
BAŞKAN Sayın
Gençe, söz vereceğim, Sayın Gençin talebini dinleyeceğim.
Tekrar edeyim mi? Sayın Gençin talebini dinleyeceğim. Oldu mu?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Neyi nerede dinleyeceğinize doğru karar
vereceksiniz, saygılı davranacaksınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kürsüde hatip var, hatibe
saygısızlık yapmasınlar.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, oturun lütfen.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şeker.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Milletvekiline rezil demedi Sayın Ecder, rezil
konuşma dedi.
MEHMET ŞEKER
(Devamla) Sayın Başkanım, bir sükûneti sağlar
mısınız? Süremi de tekrar başlatır
mısınız?
BAŞKAN
Tabii, yeniden başlatalım.
Buyurun yedi
dakika
MEHMET ŞEKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Millî İstihbarat Teşkilatının ve
Millî Güvenlik Kurulunun bütçesiyle ilgili grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Millî
İstihbarat Teşkilatının ana sayfasında şu
yazı var: İstihbaratta gaye, doğru haber almak ve devleti bir
sürprizle karşı karşıya bırakmamaktır. Çok güzel
bir ibare, haklı bir ibare ama maalesef Uluderede üstüne bomba
yağdırılan vatandaşlarımızı düşünürsek,
Gaziantepte kent meydanında patlayan ve 10 kişinin
hayatını kaybettiği olayı düşünürsek, Cilvegözü
Sınır Kapısında ve Reyhanlıda patlatılan
bombaları düşünürsek Millî İstihbarat Teşkilatı bu
görevini yerine getirmemiştir ve Türkiyeyi acı sürprizlerle
karşı karşıya bırakmıştır diyebiliriz.
Millî
İstihbarat Teşkilatının zaafları bununla da bitmiyor
değerli arkadaşlar. Bakın, Suriyede rejime muhalif olan bir
grup, Gaziantepin en işlek mahallesinde, caddesinde, kimine göre bir
Başbakanlık binası, kimine göre de bir organizasyon binası
kurdu. Bu binanın etrafında güvenlik kuvvetleri tedbir aldı. Bu
kürsüden söyledim, Gaziantepin en işlek yerinde, caddelerinde yirmi dört
tane Suriyeye ait, muhalif Suriye gruplarına ait kuruluşlar var; bunların
yarın bir gün terör saldırısıyla ya da bunların
içindeki insanların yapacağı saldırıyla Gaziantepli
karşı karşıya kalabilir diye burada çok kez bahsettim ama
maalesef dinlenilmedi. En son, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği
bir açıklama yaptı: Gaziantepteki bu binalara aşırı
gruplar tarafından -kimlerse- terör saldırıları olabilir.
dedi. Maalesef, yine MİTten ses çıkmadı.
Peki, Millî
İstihbarat Teşkilatı bizim vatandaşlarımızın
can güvenlikleri için ne yaptı? Maalesef bununla da ilgili herhangi bir
şey yaptıklarını görmedik. Suriye sınırında
uyguladıkları açık kapı politikasıyla kimin ülkeye
girdiği, ne zaman girdiği, neler getirip götürdüğünü maalesef
hiçbir zaman takip etme hakkımız ya da şansımız
olmadı. Ve dolayısıyla şu anda ülkemizde bulunan 1,5 milyonu
aşkın, 2 milyona yakın -kimi kayıtlara göre- Suriyelinin
nerede olduklarını, nasıl olduklarını, ne iş
yaptıklarını da maalesef bilemiyoruz.
Geçen mart
ayında -hatırlarsanız- bir tape vardı; burada
Dışişleri Bakanı ve Müsteşarı, MİT Müsteşarı
ve bir orgeneral arasında geçen konuşmalar vardı. Bu
kayıtta, tüm bu uyarıların ve söylemlerin kabul edildiği
fakat hem siyaseten hem de işin ucu kaçtığı için Hükûmet
ile İstihbarat Teşkilatı, ülkenin, vatandaşın
güvenliğini sağlayacak önlemi alamaz duruma gelmiştir diye
konuşmalar oluyordu. Bakın o kayıtta MİT
Müsteşarı ne diyor? IŞİDe karşı bir operasyon
yaparsak Türkiye'nin çoğu yerinde bombalar patlar. diyor. Sayın
Müsteşar, bu bombaların patlayacağını
biliyorsanız, nerede olduğunu da biliyorsunuz, kimler olduğunu
da biliyorsunuz; o zaman tedbirinizi alın. Millî İstihbarat
Teşkilatının başka bir görevi var mı? Bu tedbirleri
almak, vatandaşın can güvenliğini sağlamak ve bunun için de
gereğini yapmak. Ama maalesef, bizim bütün bu
açıklamalarımıza rağmen, bunlar bir türlü
yapılamadı.
Yine burada
defaatle konuştum, açıkladım, pek çok tır yakalandı,
Suriyeye Kilis üzerinden giden tırlar yakalandı, içinde silah ve
mühimmat vardı. Kara Kuvvetleri Komutanlığından bana -daha
doğrusu Bakanlığa yazmıştım- Biz bu maddeleri
aldık, evet, silah ve bomba yapımında kullanılan
maddelerdir ve bu silah ve bomba yapımında kullanılan maddeleri
de ortadan kaldırdık, imha ettik. diye bir yazı gönderdiler.
Ben, imha edildiğini sormadım. Bu silahlar kime gidiyordu, hangi
ülkenin malıydı, kimlerin eline gidiyordu, hangi Müslümanın
kanını akıtmak için oraya gidiyordu; ben onları sordum ama
maalesef bunlara da yanıt alamadık. Söz konusu kayıtlarda 2 bine
yakın tırdan bahsediliyor. Bunların kime gittiği belli
değil. Hep açıklamalarda Türkmenlere gittiği iddia edildi ama
Türkmenler de Biz, böyle bir silah almadık, herhangi bir yardım
almadık. dediler.
MİTle ilgili
çok ciddi bir sıkıntı daha var değerli arkadaşlar, onu
da sizinle paylaşmak istiyorum. Her çıkan kürsüye, televizyona Kürt
sorununun çözümünden bahsediyor, çok güzel. Sorunu çözeceğiz, gerekeni
yapacağız; orada bir sıkıntımız yok. Peki, Kürt
sorununun çözümünde aktif rol oynayan yapılardan birisi de Millî
İstihbarat Teşkilatı.
Değerli arkadaşlar,
9 Ocak 2013 tarihinde Fransanın başkentinde, Pariste Kürt
Enformasyon Bürosuna düzenlenen silahlı saldırıda 3 kadın
hayatını kaybetti. Kimdi bunlar? Sakine Cansız, Fidan Doğan
ve Leyla Söylemez. Bununla ilgili herhangi bir açıklama
yapılmadı. Fransız istihbaratı ve Millî İstihbarat
Teşkilatı bazı şeyleri paylaştılar. Bir
kişiyi gözaltına aldılar, tutukladılar ve o kişinin
aslında, daha doğrusu, cinayetin tetikçisi Ömer Güneyin cinayeti
MİTin bilgisi dâhilinde işlediğini iddia eden bir tape
vardı, kayıt vardı. Eğer böyle bir şey olduysa
değerli arkadaşlar, gerçekten işimiz çok
sıkıntılı ve zor. Bir sorunu çözmeye
çalışırken öldürülen 3 kadının failini bulamayan bir istihbarat
örgütü varsa ya da faillerin kim olduğunu biliyor da bunları kamuoyuyla
paylaşmıyorsa ciddi sorunlar var demektir. Gerçekten ülkemiz
açısından gerek sınır kapısında yaşananlar
gerek yurt dışında yaşananlar gerekse ülkemizden başka
bir ülkeye geçen silah ve mühimmatlar konusunda, burada defaatle
konuştuğumuz hâlde, herhangi bir açıklama gelmemesi de maalesef,
şunu çok rahat söyleyebilirim, demek ki birtakım bilgilerin üstü
örtülüyor ya da bunların arkasında Türkiyeden birileri var.
Eğer bu 3 kadının hangi gerekçeyle öldürüldüğü
açıklanmıyorsa bunun arkasında ya bizim ülkemizden ya başka
bir yerden birileri var ve bunu da en iyi bilen Millî İstihbarat
Teşkilatı. Ama bugüne kadar hiçbir açıklama bu konuda
yapılmadı ve bu aydınlatılamadı. Ve bu silahlar da
maalesef pek çok Müslümanın hayatını kaybetmesine,
insanların orada hayatını kaybetmesine neden oldu.
Bu vesileyle bir
kez daha söylüyorum, Millî İstihbarat Teşkilatı, en azından,
Parlamentoya görüşlerini, düşüncelerini ve bu yaşananları
anlatmak, bizleri bilgilendirmek zorundadır.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara)
- Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Gençe söz vereceğim demiştim, Sayın Gençe söz vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara)
- Tamam, peki.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, talebinizi alayım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bülent Arınç dedi ki: Rezilane konuşmasını
BAŞKAN
Sayın Bülent Arınç dedi ki
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani sayın demek şart değil, o da bana sayın
demesin canım.
BAŞKAN Ne
dedi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dedi ki: Rezilane konuşmasına
Benim konuşmama rezilane
dedi.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın yerinden sarf ettiği bazı sözler
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Bülent
Arınçı tanırım. Bir bakarsın yalancıktan
çıkar ağlar, bir bakarsın yani sanki haktan, adaletten yana
görünür ama esas karakterini ben biliyorum.
Şimdi, Bülent
Arınç sana soruyorum: Sen Fethullah Gülenin yanına kaç defa gittin?
Hangi medetleri umdun?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Haddine mi, ne biçim konuşuyorsun sen?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) - Sana ne?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ne oldu da bu Fethullah Gülenin şimdi yanına
gitmiyorsun? Ve ondan sonra
Peki, 17 Aralık
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
KAMER GENÇ
(Devamla) Allah Allah! Yani ben konuşmayacak mıyım burada?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzük hükümlerine
göre
İç Tüzükü hatırlatır mısınız?
BAŞKAN -
Sayın konuşmacı, İç Tüzükün 67nci maddesine göre kaba ve
yaralayıcı sözler söylüyorsunuz. Sizi temiz bir dille konuşmaya
davet ediyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) - Rezil bir üslup, rezil, rezil! Pespayesin, pespaye.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam, ben temiz dille konuşuyorum.
Yani diyorum ki
Bülent Bey, Bülent Arınç diyeyim, zaman zaman bir göz yaşları
döküyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sana ne ya, sana ne!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, tuttu, Bana ordudan tuzak kurulmuş. dedi. Ondan
sonra getirdiler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara)
Burada hakaret yok, muhatabı orada.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen, ben gerekli ihtarımı yaptım.
KAMER GENÇ
(Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusunun en gizli
sırlarının saklandığı Kozmik Odayı arattırdı.
Orada elde ettiği bilgiler nerede şimdi?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya sen oğlunun, ailenin hesabını vermeyerek bir de
burada hesap mı soruyorsun?
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki, sana o zaman eğer tuzak kurulduysa niye bunun sonucunu
sormuyorsun?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezil, rezil bir konuşma yapıyorsun, rezil!
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer burada o subaylara iftira attınsa burada Türkiye Cumhuriyeti
devletinin
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Şahsiyatla uğraşmayın lütfen. Israr ederseniz 67nci
maddeyi uygulamak zorunda kalacağım.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezil, rezil!
KAMER GENÇ
(Devamla)
ordusunun sırlarını niye aldınız da
getirdiniz? Kimlere verdiniz? Bunun baş sorumlusu Bülent Arınç. Peki
böyle bir şey olur mu? Yahu bunlar
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezil ve pespaye bir konuşma!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Böyle üslup olur mu Başkanım ya?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezil bir konuşma yapıyorsunuz, rezil!
KAMER GENÇ
(Devamla) Reziller, kendisini rezil zannediyor ve zannediyorlar ki
kendilerinin rezil konuşmaları- başkalarının
yaptığı konuşma da rezil.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ve size çok yakışıyor bu rezillik! Size çok
yakışıyor bu rezillik!
KAMER GENÇ
(Devamla) Hâlbuki rezilliği yapan kendileri. Benim konuşmam çok
terbiyelidir, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını korumaya
yöneliktir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Bu konuşmalar sanki seni yansıtıyor.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezile rezillik yakışır!
KAMER GENÇ
(Devamla) Türk ordusunun sırlarını getirmiştir, sırf
başkasına vermek için bir sahte ihbar
yapılmıştır. Onu da açıklasın çıksın burada.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezil bir konuşma, rezil!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben burada Parlamento görevimi yapıyorum arkadaşlar, ben
rezillik yapmıyorum.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Süre bitti, süre bitti.
KAMER GENÇ
(Devamla) Rezillik yapan kendileri rezil! (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rezil ve pespaye bir konuşma! Size çok
yakışıyor!
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dokuzuncu konuşmacı
Sayın İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika
Sayın Özkes.
CHP GRUBU ADINA
İHSAN ÖZKES (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılı Diyanet bütçesi hakkında CHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hafta
başında yapılan 5inci Din Şûrasının
açılışında sevgi, hoşgörü, dostluk, kardeşlik
yerine, kin, nefret, ayrıştırma, kutuplaştırma öne
çıkmıştır. Neredeyse Din Şûrası kin
şûrasına dönüştürülmüştür. Atatürkün kurduğu Diyanetin
düzenlediği bu toplantıda Atatürkün şükranla anılması
gerekirken o döneme dair haksız eleştiriler
yapılmıştır. Maalesef Diyanet organizesindeki kimi
toplantılar iktidarın borazanlığına çanak tutar hâle
gelmiştir. Dışişleri Bakanı iken Van Ulu Camide belediye
başkan adayını tanıtan Davutoğlu Başbakan iken
neler yapmaz? Camileri propaganda merkezi yapmak için mi Diyaneti doğrudan
Başbakanlığa bağladı acaba?
Kayseri Talas
ilçesinde protokol masası kuruluyor, cami mihrabına konulan kürsüden
belediye başkanı propaganda yapıyor.
Yine, Üsküdar ilçe
başkanlığına seçilen bir kişiyi -bir ilçe
başkanı seçiliyor- o kişiyi tebrik için cami duvarına
pankart asılıyor. Allah Mescitler, camiler Allahındır.
buyuruyor ama iktidar camileri ve mescitleri seçim bürosuna çeviriyor.
İSMET SU
(Bursa) CHPnin yıktığı mescitler nerede?
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Çanakkale Bayramiç Kaykılar köyünün imamı IŞİD
saflarında savaşmaya gidiyor. Diyarbakır Kayapınar Fidan
Mescidinin din görevlisi IŞİDe destek hutbesi okuyor.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Nereden çıkardın bunları ya, Allah Allah?
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Yirmi beş yıldır Kutlu Doğum Haftası
düzenleyen Diyanet yirmi dört yıl bu amblemi kullanmıyor ancak
IŞİDin ortaya çıktığı 2013
yılının Kutlu Doğum Haftasında bu amblemi
kullanıyor. Amblemi kullanma zamanlamasına dikkat çekmek istiyorum.
İktidar
çalıştaylarla Alevileri oyalıyor. Alevi bir bakanı, Alevi
bir valisi olmayan iktidar Alevi köylerinin yollarını da
yapmıyor. Bu ülkede devlet cami, kilise, sinagog, havra onarımını
yapıyor, bu mabetlerin elektrik paralarını ödüyor, Alevilerin
cemevlerini yasal olarak tanımıyor bile. Aleviler kendi vergilerinin
de bulunduğu bu Diyanet bütçesi için Hakkımız haram olsun. diyor.
Diyanet Başkanı aşure yemeğine dedeleri davet ederek
KAMER GENÇ (Tunceli) Haram olsun!
İHSAN ÖZKES (Devamla)
Diyanet bütçesindeki
Alevilerin hakkını sadece dedelere aşure yedirmek olarak mı
görüyor acaba?
Diyanetin 2015 bütçe tasarısında ne bir Alevi
kelimesi ne bir Caferi kelimesi ne de bir cemevi geçiyor. Alevilerin
Allahı aynı Allah değil mi? Kitabı aynı kitap
değil mi? Peygamberi aynı Peygamber değil mi? Ehlibeyti
aynı ehlibeyt değil mi? Nedir bu Alevilere yapılan haksızlıklar
ve zülüm? (CHP sıralarından alkışlar) Müslümanlıksa
Müslümanlıkta hak yemek yoktur; demokrasi ise insan haklarına riayet
vardır. Yeter artık, cemevlerine yasal statü verilmelidir.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) İbadethane mi
olsun; onu söyle?
İHSAN ÖZKES (Devamla) Allah Kuranda
Hırsızın elini kesin. buyuruyor, Hazreti Muhammed
Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini
keserim. buyuruyor; Diyanet Başkanı ise Hırsızlık
kötü bir şeydir ancak maneviyatı çalmak çok daha kötü şeydir.
diyerek İslam tarihinin talihsiz en büyük fetvasını veriyor.
Yüce dinimiz İslamın genleriyle
oynanıyor. Hırsızlığın, yolsuzluğun,
rüşvetin, devlet malını aşırmanın, yalanın,
iftiranın, zulmün, şiddetin âdeta
meşrulaştırıldığı nevzuhur paralel bir din
oluşturuluyor. Allahın dini iktidarın icraatlarına göre
uyarlanmaya çalışılıyor.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluklar operasyonu
nedeniyle 20 Aralık 2013te okunacak rüşvetle ilgili hutbeden
vazgeçildi. Hutbede Rüşveti alan da veren de melundur. hadisinin
okunması engellendi. Camilerde bir yıldır hırsızlık,
rüşvet, yolsuzluk, kul hakkı yemek, devlet malını
aşırmak gibi konularda ayet ve hadislere âdeta sansür
uygulanıyor.
Müslüman geleneğine göre devlet işinde hediye
adı altında alınan rüşvettir, hıyanettir. Rüşvete
hediye diyen Müslüman olamaz. Bakara makara demek küfürdür. Harama haram,
hırsıza hırsız, yolsuza yolsuz, israfa israf denilemiyorsa,
iktidar korkusu Allah korkusuna galebe çalıyorsa bu ülkede din özgür
değildir. Din iman istismarıyla, din vesayet altına
girmiştir. Haram parayla hac ve umreyi Allahın kabul
etmeyeceğine dair Hazreti Muhammedin hadisini okudum diye eski bir bakan
beni mahkemeye verdi. Aslında mahkemeye verilen ben değilim, ben
sadece hadisi naklettim, aslında dava edilen hadisi şeriftir, Hazreti
Muhammedin ta kendisidir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle şey olur mu Hoca ya?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Hoca değil belam ya!
İHSAN ÖZKES
(Devamla) 2011 yılında hac hesaplarında
yapıldığı iddia olunan 14 milyon 500 bin Suudi Arabistan
riyali kadar yolsuzlukla ilgili 26/3/2012 tarihli soru önergemin
cevabını otuz üç aydır bekliyorum.
AKPli bir
milletvekili Eş cinseller de imam olacaklarsa imam olurlar. fetvası
veriyor. Şayet bunu bir CHPli kazara söylemiş olsaydı neler
olurdu?
Haftada bir gün
izin yapan din görevlilerinin her ay kullanamadıkları dört günün
ücreti maaşlarına yansıtılmalıdır.
Güneş gibi
herkesin üzerine doğan, Mevlâna gibi herkesi kucaklayan din
görevlilerimize yürekten saygılıyız. Diyanetin ancak siyaset
üstü olmasıyla saygınlığını
koruyacağına inanıyoruz.
Teşekkür
ederim, saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Belam sensin, sen! Belam sensin!
BAŞKAN
Sayın Özkes, teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Kim diyorsa o! Belam sensin! Terbiyesizlik etmeyin.
BAŞKAN
Sayın Özkes
Sayın Özkes
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Şuraya çıkıyorum, konuşamıyorum be! Allah
korkusu yok mu sizde? Sabahtan beri laf atıyorsunuz ya.
BAŞKAN On
dakika ara...
Kapanma Saati: 15.09
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Aylin
Nazlıaka konuşacak.
Buyurun Sayın
Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğünün bütçesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, vakıfların amacı nedir? Vakıflar genel
anlamda toplumda yardımlaşmayı, dayanışmayı
yeşertmek amacıyla kurulur, değil mi? Ama içinde
bulunduğumuz dönemde AKP iktidarı tüm kavramların ve
kurumların içini boşalttığı gibi vakıfların
da içini boşaltmış durumdadır. Bakın, nur topu gibi
yeni bir vakfımız daha oldu, Deniz Fenerinden sonra bir de dünya
çapında tanınan bir TÜRGEVimiz oldu. Tabii, Bilal oğlanın
TÜRGEVinin yanı sıra Sümeyye Erdoğanın KADEMini de
unutmamamız gerekiyor.
FERAMUZ ÜSTÜN
(Gümüşhane) Kaçak su kullananı da! Su parasını öde.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) İşte, sizin içinde bulunduğumuz dönemde neler
akılda kalacak biliyor musunuz?
FERAMUZ ÜSTÜN
(Gümüşhane) Kaçak su parası.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) İçinde paraları olan ayakkabı kutuları, para
sayma makinaları
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sen git su paralarına bak, kaçak suya bak.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Oturduğun yerden, oradan konuşma provokatör! Oturduğun
yerden konuşma!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Kaçak suya bak sen, senin konuşmaya hakkın yok. Git
Melih Gökçeke cevap ver.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla)
boyum büyüklüğündeki kasalar, işte bunlar
hatırlanacak.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Kaçak suya bak, kaçak suya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, laf atmayalım lütfen.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Kendisi laf atıyor.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Gençlerin, çocukların, madencilerin, işçilerin,
emekçilerin ölümünün fıtrat olarak kabul edildiği bir dönem olarak
tarihe geçeceksiniz sizler. Sizin döneminizde rüşvetin adı
bağış, vakıfların ve derneklerin adı ise
bağış toplanan ve bu rüşvetlerin âdeta yok edildiği
birtakım kurumlara dönüşmüş durumda maalesef.
Buradan, Sayın
Arınçın utanma duygusu olduğu için, mahcup olduğu için ona
bakmadan konuşuyor ve sorularımı Sayın Başbakana
yöneltiyorum. Sayın Başbakan her fırsatta dürüst siyasetten
bahsediyor. Eğer kendisi gerçekten de bu konuda samimiyse, dürüstse o
zaman TÜRGEVe kimler bağışta bulunmuş, hangi kamu
arazileri bu vakfa peşkeş çekilmiş açıklasın.
Bakın, ben basına yansıyanların bazılarını
sizinle paylaşayım: Taşyapı firması 1,5 milyon TL,
Kalyon İnşaat 500 bin TL, Cengiz İnşaat 1 milyon TL, Mapa
İnşaat 6 milyon TL, SİNPAŞ 5,5 milyon TL. Bunlar
bağış yapan firmalardan sadece bazıları.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hayırsever, hayırsever!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Bakın, hukuk devletlerinde, demokrasilerde idarenin iş ve
işlemleri denetime tabidir yani şeffaflık ve hesap verebilirlik
demokrasinin olmazsa olmazlarından birisidir.
Tabii, denetimlerin
ne kadar baskı altına alındığını hepimizin
çok iyi bildiği bu dönemde, gelin, bakın, Sayıştay
raporlarında 2013 yılında neler yazılmış
Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili olarak. Detaylı
okumayacağım ama özetle, yapılan ihalelerde ihale yönetmeliğinin
yok sayıldığı birçok iş ve işlem
yapıldığından bahsediliyor. Gene, iş
artışı gerektiren durumlarda ilave işlerin yönetmelik ve
şartname hükümlerine göre yapılmadığına dikkat
çekiliyor. İş yapma biçiminde ciddi usulsüzlükler olduğunun
vurgusu yapılıyor.
Şimdi, yüce
Meclis huzurunda soruyorum: Bu ihalelerin tutarı nelerdir? Böyle kaç tane
ihale tespit edilmiştir? Bu ihaleler kanalıyla kurum ne kadar zarara
sokulmuştur? Bu ihaleleri yapan bürokratlarla ilgili olarak herhangi bir iş
ve işlem yapılmış mıdır, yapıldıysa
soruşturma sonuçları ne olmuştur? Bütün bunları
öğrenmek, bu milletin hakkıdır değerli milletvekilleri.
Gene,
Sayıştay raporlarında bazı taşınmazların ya
devir yoluyla yani idarenin bilgisi ve yazılı onayı olmadan ya
da ihaleye çıkmadan kiraya verildiği söyleniyor, üçüncü kişilere
hava parası karşılığında kiraya
verildiğinden bahsediliyor. Kim bilir kimlere rant sağlanıyor bu
kurumlarımız zarara sokulurken. Hemen bir örnek vereyim, mesela,
Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğünde 114 adet taşınmaz,
Tokat Vakıflar Bölge Müdürlüğünde 34 adet taşınmaz ihaleye
açılmadan, işgalden sözleşme veya protokol yapılarak tüzel
kişilere kiraya verilmiş. Yine Tokatta devir yoluyla 233 taşınmaz,
Kayseride 334 taşınmaz kiraya verilmiş. Sorarım size:
Nereden alıyor kamu görevlileri bu cesareti? Tabii, balık baştan
kokuyor değerli arkadaşlar.
Bakın,
kültürel miraslarımızı koruyamadığımız
dönemde kaçak sarayı özel komandolar koruyor. Demek ki yeni Türkiyeden
kastedilen buymuş diye anlıyoruz.
Tabii, bir de Plan
ve Bütçe görüşmeleri esnasında, arkadaşlarımızın
da bahsettiği gibi, Vakıfbankın hisselerinin, yüzde 58,5
oranındaki hissesinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek bir
bedel karşılığında Hazine
Müsteşarlığına devredilmesi konusu var yani 1954ten bu yana
faaliyet gösteren Vakıfbankın özelleştirilmesinden bahsediyoruz.
Sayın Arınça, tekrar, 2000 yılında Manisa Milletvekiliyken
özelleştirmeye karşı, Vakıfbankın
özelleştirilmesine karşı olan sözlerini hatırlatmak
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, TÜRGEVe yurt dışından 99 milyon 999 bin 990
dolar bağış yapılmış. Gene, KADEMe 4 milyon 440
bin TLlik hibe yapıldığı yönünde bazı iddialar var.
Hani, tırnak içinde söylüyorum, büyük düşünmeyi siyaset yapma biçimi
hâline getirenler için bu rakamlar küçük rakamlar olabilir ama bu rakamlar
hayat kurtaran rakamlar. İtibardan tasarruf edilmez. diyenler, öyle
görünüyor ki madencilerden tasarruf edebiliyor; işçiden, yoksuldan
tasarruf edebiliyor.
Bakın, size
sokakta yaşayan çocukları söyleyeyim: 3 bin. Sokakta çalıştırılan
500 bin çocuk var, dilendirilen 10 bin çocuk var, yoksul 4,5 milyon çocuk var,
işçi 1 milyon çocuk var. İşte, bütün bu rakamların
arkasında bu çocukların çığlığı yatıyor.
Kaçak saraylarla, hukuk
tanımazlıklarınızla, ölümü fıtrat gören zihniyetlerinizle
bu ülkenin tarihine kara harflerle geçmiş bulunuyorsunuz. Biz rüyalardan
değil, gerçeklerden bahsediyoruz değerli AKP milletvekilleri. Sizlere
Nihal Kemaloğlunun sözünü hatırlatmak isterim. Diyor ki Nihal
Kemaloğlu: Zalimsiz saray, dalkavuksuz zalim olmaz. Sayenizde zalimi de
dalkavukları da, sarayı da görmüş olduk.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Hadi oradan be!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hadi oradan, hadi!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın
Başkan, bu yaptığı saygısızlık değil
mi?
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Bizi işaret ederek dalkavuklukla suçladı. Bu,
saygısızlık değil mi?
MUSA ÇAM
(İzmir) Sayın Metiner, sen üzerine alınma. Metiner, üzerine
alınma. Niye alınıyorsun üzerine?
BAŞKAN Grup
başkan vekilleri eğer sataşma olarak görürse ve talep ederse söz
veririm. Bu durumda benim yapabileceğim bir şey yok. Lütfen
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ama bu saygısızlık hanımefendiye çok
yakışıyor. İçtiği kaçak su belli ki ahlakını
da bozmuş.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı Sayın
Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Metiner, niye üzerine alınıyorsun, dalkavuk musun
sen?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Kaçak su ahlakınızı bozmuş, haram su.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Tayyip Erdoğandan lider olmaz. deyip sonra
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Metiner, sen dalkavuk musun?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Balım sen konuşma hele balım.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Metiner, sen dalkavuk musun? Niye alındın?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Balımsın
sen, balım, balım. Sen balımı Belam diye
anlıyorsun.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Niye alınıyorsun Metiner?
BAŞKAN
Sayın Metiner
Sayın Grup
Başkan Vekili, Sayın Gök, sizden de rica ediyorum
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Metiner, dalkavuk musun, niye alındın?
BAŞKAN - Biraz
önceki konuşmacı için, Sayın Şeker için gösterdiğiniz
hassasiyeti Sayın Tanal için de gösterin. Lütfen Sayın Gök
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Niye alındın?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Senin aklın ermez Hoca efendi, senin aklın ermez.
Aklın ermez senin Hoca efendi.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Dalkavuk musun, niye alındın?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen git Belamlığa devam et.
BAŞKAN
Sayın Metiner, lütfen
Sayın Tanal,
sürenizi yeniden başlatıyorum; süreniz yedi dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, televizyonları
başında bizi dinleyen sayın vatandaşlar; hepinizi en içten
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye İnsan
Hakları Kurumu üzerinde konuşuyoruz. Türkiye İnsan Hakları
Kurumunun görevleri: İnsan haklarının korunması, insan
haklarının geliştirilmesi ve insan haklarının
ihlaliyle ilgili önlemlerin alınması ve bununla ilgili
çalışmalar yapması gerekiyor. Şu anda, tabii, biz
İnsan Hakları Kurumunun bütçesini konuşurken bürokratların
da içerisinde, almış olduğum liste uyarınca -tabii, beni
dinlemiyor bürokrat arkadaşımız- Başkan Yardımcısı
burada temsilen bulunuyor.
Peki,
baktığımız zaman, İnsan Hakları Kurumu ne için
kuruldu? Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin en aza indirilmesi ve
bununla ilgili eğitim çalışmalarının
yapılması ve bunun önüne geçilmesi, önlenmesi amacıyla kuruldu.
Peki, kaç yılında kuruldu? 2012 yılında kuruldu. 2012
yılından bugüne kadar Türkiye'de İnsan Hakları Kurumu ihlal
edilen insan haklarıyla ilgili ne tür bir çalışma yaptı? 5
tane raporu var. Yetkililer burada gayet rahat, ellerini şeylerine koyarak
dinliyorlar.
Peki, 10 bin insan
Gezi olaylarında yaralandı; 10 bin insanla ilgili, güvenlik
güçleriyle ilgili açılan kaç tane dava var? 2 tane dava var: Biri
Antalyada, diğeri İzmirde. Peki, bu 10 bin insan yaralandı, 10
bin insanın yaralanmasıyla ilgili cezasızlık nedeniyle,
cezasız kalması nedeniyle.. Emniyet güçleri insanların üzerine
sürekli saldırarak öldürme ve yaralamaya sebebiyet veriyor mu? Veriyor.
Peki, ey İnsan Hakları Kurumu, siz maaş almak için mi
kuruldunuz, bunlarla mücadele etmek için mi kuruldunuz? Bu bir.
İki, bugüne
kadar hep şunu söyledik: İnsan Hakları Kurumu kuruldu,
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler
kurumuna bugüne kadar akredite olamadı. Geçen sene dediniz ki: Biz
hazırlık yapıyoruz. Şu anda sizin sitenize girdiğim
zaman hâlâ hazırlığınız bitmemiş, yine
Hazırlık yapıyoruz. diyorsunuz. Sizin akredite olmanız
için kaç yıla ihtiyacınız var? Lütfen, söyleyin. Eğer,
orada iletişimi sağlayamıyorsanız Cumhuriyet Halk Partisi
olarak size iletişim kurmaya da hazırız. Personel
azlığınız varsa gönüllü olarak da çalışmaya
hazırız. Onun için, lütfen, bu işi geçiştirmeyin. İki
senedir hâlân hazırlık yapıyorsunuz.
Geliyoruz
Tabii,
her kürsüye gelen arkadaşımız maden ocaklarıyla ilgili
konulardan bahsederler. Hafta içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinden sayın
konuşmacı arkadaşımız Somada maden işçisi
istihdam edilmenin şartı, mutlak suretle AKPye üye olması
gerekiyor, üye olmadan siz işe almıyorsunuz. dediğinde Adalet
ve Kalkınma Partisinin sıralarında bir feveran, itiraz ettiler:
Siz bunu nereden çıkarıyorsunuz
Değerli
arkadaşlar, onun üzerine, yine, AKP temsilcisi arkadaşımız
çıktı dedi ki: Efendim bunu bizimle ilişkilendirmeyin.
Şimdi, değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri, Değerli Başkan; maden ocaklarında
çalışmanın ön koşulu AKPye üye olmaktan geçer. Siz
eğer AKPye üye olmazsanız maden ocaklarında
çalışamazsınız. AKPye üye olduğunuz zaman da parti
disiplini uyarınca AKPye karşı gelemiyorsunuz. Netice
itibarıyla orada sendikaya üye olamıyorsunuz ve öğle
yemeğini, medeni, uygar ihtiyacı olan öğle yemeğini dahi
yerin altında yiyorsunuz, gün ışığına, güneş
ışığına çıkamıyorsunuz. Bu neyi getiriyor?
Maden ocaklarında köleleştirmeyi getiriyor.
Ey İnsan
Hakları Kurumu, sizin burada göreviniz yok mu? Bakın, size resmî
belgeler veriyorum. Bu resmî belgelerle ilgili olarak hak ihlali
açısından İş Kanunu ne diyor?
Ayrımcılığı yasaklıyor. Anayasamızın
10uncu maddesi ayrımcılığı yasaklıyor, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 14üncü maddesi
ayrımcılığı yasaklıyor, Borçlar Kanunu hükümleri
ayrımcılığı yasaklıyor. Peki, mevzuatta eksiklik
mi var? Denetim eksikliği var, denetimi İnsan Hakları Kurumu
yapmıyor. Bakın, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının Siyasi Partiler Sicil Bürosundan
almış olduğum belge. Bu belgeye göre Somada AKPye üye olan
işçi sayısını okuyorum, resmî belge: 1.716 kişi siyasi
partilere kayıtlı, bunun 1.370 üyesi AKP üyesi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Helal olsun AK PARTİye. Bravo!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Zaten o kadar oy alıyoruz
MAHMUT TANAL
(Devamla) Şimdi, devam ediyorum.
Burada, bakın,
insanları nasıl köleleştiriyorsunuz. Allah rahmet eylesin, nur
içerisinde uyusunlar; o rahmetli olan ve köleleştirdiğiniz o
işçilerimizin, o 301 kişinin arasında kayıt
yaptığınız kaç kişi var? Yani o insanları
işe alırken Sen AKPye üye olmazsan seni işe almıyoruz.
İşe almanın önkoşulu AKPye üye olmaktan geçiyor. Orada kaç
kişi var? Orada da 84 rahmetli vatandaşımız var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Diğerleri CHPli miydi?
MAHMUT TANAL (Devamla)
Siz bunları köleleştiriyorsunuz.
İnsan
Hakları Kurumu olarak siz bu görevinizi ne zaman yapacaksınız
Allah rızası için? Geziden söylüyorum, Somadan söylüyorum.
Burada, kamu
kurumlarından yolsuzlukla ilgili
Bakın, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 59uncu maddesi istisnai olarak memur atamayı
getiriyor. Bu, peki, ne oldu?
Bakın,
Sayıştayın, 4/4/2005 tarihli 5119/1 Sayıştay Genel
Kurulu kararı uyarınca istisnai memur atamak kanunu
dolandırmaktır, kayırmacılıktır, liyakat
ilkelerine aykırılıktır, eşitlik ilkesine
aykırılıktır, sınavda başarısız olan ve
sınavı baypas eden bir uygulamadır. Bu, devlet içerisinde
AKPnin paralel bir örgütlemesidir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) CHPli belediyeler
MAHMUT TANAL
(Devamla) Burada paralel bir örgütlemeyi AKP, 59uncu maddeyi uygulayarak
yapmaktadır.
Yolsuzluk demek
hırsızlık demektir, demokrasi
düşmanlığıdır, insan hakları
düşmanlığıdır, yoksulluktur. Yolsuzluk demek
yoksulluktur. Yoksulluk demek eğitime kavuşamama, sağlığa
kavuşamama, bunların hepsini kendisiyle beraber getiriyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Ey İnsan Hakları Kurumu, size düşen görev, mevcut
olan Anayasadan almış olduğunuz yetkilerinizi,
Anayasamızın 10uncu maddesi
BAŞKAN
Sayın Tanal, süreniz bitti.
MAHMUT TANAL
(Devamla) İş Kanununun 5inci maddesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 14üncü maddesi uyarınca, lütfen, bu
görevlerinizi yapmaya davet ediyorum; aksi takdirde, orada maaş alan bir
memur konumundan öteye gidememiş olacaksınız.
Ben
sabrınız için Sayın Başkanım, size ve sayın Genel
Kurula teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Sağ olun.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, konuşmacı
konuşmasında madenlerde çalışmak için mutlak surette AK
PARTİye üye olunması gerektiğini
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Belgesini verdim. Belgesini veriyorum. Buyurunuz.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Mahmut Bey, izin verir misiniz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Resmî belgesini verdim Değerli Hocam.
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Böyle bir iddiada bulunmuştur. Bu
sataşmadır, bu çerçevede söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, bunun neresi sataşma?
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Neresi sataşma Sayın Başkan bunun?
Takdirlerinize saygı duyuyoruz Sayın Başkan(!)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli üyeler
.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Üye yapmadan işe almadınız.
BAŞKAN
Sayın Tanal
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) -
Mahmut Bey İnsan Hakları Komisyonunda beraber
çalıştığım, beraber çalışmaktan da çok mutlu
olduğum bir arkadaşımızdır. İnsan haklarına
ilişkin hassasiyetini de biliyorum. Bu hassasiyet de çok önemli. Komisyonda
iyi çalışmalar da yaptık, çok katkıları da oldu.
Ancak, bu hassasiyet bazen iktidar için yol gösterici olmakla birlikte
aynı zamanda iktidara yönelik yanlış anlamalara ve töhmet
altında bırakacak zanlara da yol açabilir, bu çerçevede söz
aldım. Şöyle ki: Mahmut Bey madenlerde çalışan
işçilerle parti üyeliği arasında bağ kurarken 1.700
işçinin, Somada, 1.300ünün AK PARTİli olduğunu söyledi. Demek
ki 400 tane işçi de orada çalışırken aynı zamanda
başka partinin üyeleri. Başka partinin üyesi olmak orada
çalışmaya mâni değil, birincisi bu.
İkincisi, AK
PARTİ müthiş bir üyelik kampanyası yapıyor bütün
Türkiyede.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Evet, sahte. CHPlileri AKPli yapıyorlar
bilgisayardan.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) - Bu çerçevede çok çeşitli meslek gruplarından,
elbette hukuka uygun bir şekilde, insanları üye kaydetmesi
olağandır. Milyonlarca üyesi olan, 21 milyon oy almış olan
bir siyasi partinin elbette madenlerde de üyeleri olacaktır. Eğer
1.700 işçinin tamamı da AK PARTİden gelmiş olsa idi o
zaman Mahmut Beyin iddiası doğru olurdu ama yüzde 50 oy
almış, 21 milyon oy almış, bir üyelik kampanyası
yürütmüş siyasi partinin her yerde yüksek oranda üyesinin olması
olağandır.
Bu arada şu
hususu da belirteyim: Zaman zaman muhalefet partisinin değerli üyeleri
bize yönelerek, vekillere nasıl davranılacağına
ilişkin ahlaki birtakım normları hatırlatıyorlar. Ben
de, kürsüden dönüp dalkavuk diye işaret etmeyi bu
arkadaşlarımız nasıl görüyorlar bunu belirtmek istiyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan, dalkavuk suçlamasına cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Bir
dakika arkadaşlar
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, sayın konuşmacı
sataşma nedeniyle söz aldı. Benim telaffuz etmediğim cümleleri sarf
ederek bana sataşmada bulundu.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hiç öyle bir şey yok.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yok öyle bir şey Sayın Başkan, dinledik hep
beraber.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İzin verirseniz, ben, takdir edeceğiniz süre
içerisinde söz istiyorum.
BAŞKAN
İki dakika vermek zorundayım.
Buyurun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, ne söyledi?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne demiş?
8.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, Türkiyede mevcut olan maden ocaklarının
tamamının sahibi aşağı yukarı Adalet ve
Kalkınma Partisinin ya direkt, doğrudan üyesi veyahut da onun
gönüllüleri.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah!
MAHMUT TANAL
(Devamla) Yani bu maden ocakları sahipleri, AKPli olan maden
ocakları sahipleri Adalet ve Kalkınma Partisine üye olmadan kimseyi
almıyorlar işe. Yani bugüne kadar Belge. diyordunuz. Ben, sizinle,
bakın, gayet rahat, hem rahmetli olan 301 kişinin içerisinde ve
aynı zamanda Somada maden ocağında çalışanlarla
ilgili resmî belgeyle konuşuyorum. Yani gönül isterdi ki, gelip burada
Biz baskı uygulamıyoruz, işverenler Adalet ve Kalkınma
Partisinin üyesi değil
Bakın,
Somadaki maden ocağının oradaki Genel Müdürü Sayın Ramazan
Doğrunun eşi Sayın Melike Doğru Hanımefendi AKP
belediye meclis üyesi 1inci sırada ve oradaki Genel Müdürün eşi
sizin 1inci sırada belediye meclis üyesi ve işe alırken iş
sırasında bu baskıları vatandaşa uyguluyorlar
değerli arkadaşlar. Yani oturup
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah!
MAHMUT TANAL
(Devamla) Şimdi, beyefendi, laf atmak için orada
İkide bir laf
atmana gerek yok.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Eee
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bu
Yani şimdi ağır konuşacağım,
terbiyem müsait olmuyor.
Benim sayın
grup başkan vekillerinden istirhamım şu: Beyefendi buraya her
gelen hatibe laf atıyor. Yani bu bir insan hakkı ihlalidir. Bu
konuşma adabı Meclisin adabına uymuyor. Benim sizden
istirhamım: Yani burada laf atmak için, lütfen, sizden istirham ediyorum
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
Bu açıdan
benim Sayın Meclis Başkan Vekilimizden de istirhamım şu: Bu
sürekli laf atan arkadaşlarımızın, yani âdeta sanki
Mecliste laf atmak için görevlendirilmiştir. Sizden istirham ediyorum.
Saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gerekli uyarıyı yapıyorum Sayın Tanal. Zaman zaman siz de
söz atıyorsunuz maalesef.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Metiner, sizi dinleyeyim.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Dalkavukluk suçlamasında bulundular.
BAŞKAN
Şahsınıza ilişkin değil.
RECEP ÖZEL
(Isparta) İşaret etti, eliyle işaret etti.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Oradan her iki milletvekili de eliyle işaret ederek,
ismimi zikrederek Mehmet Metiner, dalkavuksun. diye
MUSA ÇAM
(İzmir) Sayın Başkan, ortaya attı.
BAŞKAN
Kürsüden değil
MUSA ÇAM
(İzmir) Dalkavuklar için dedi. Kendisi dalkavuk mu?
BAŞKAN
Sayın Metiner, kürsüden söylenmedi.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Demin Grup Başkan Vekilimiz ne dedi de siz iki dakika
söz verdiniz?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben Sayın Metinere bir şey söylemedim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Metiner, onu ben takdir ediyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Tamam, takdire gidin o zaman.
BAŞKAN
Lütfen
Bu, kürsüden söylenmiş bir şey değil, oradan söylenen
bir şeyi de ben duymadım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, üzerine alındıysa verin söz.
BAŞKAN
Müsaade edin arkadaşlar, konuşuyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Eğer öyle düşünüyorsa verin söz.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Başkanım, kayıtları alın,
bakın.
BAŞKAN Sizi
ilgilendirmiyor benim ne yapıp ne yapmayacağım arkadaşlar.
Gelin, hep beraber oturalım burada.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Kayıtları isteyin, bakın Başkanım
ya.
BAŞKAN Zaten
kayıtları devamlı takip ediyorum şu anda.
Şimdi, bir
şeyi açıklamak zorundayım.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, ben
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ayşe Hocam, grubumuzdaki vekillere diyorlar bunu ya!
BAŞKAN
Açıklama mı yapacaksınız?
LEVENT GÖK (Ankara)
Evet.
BAŞKAN Bir
dakika, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben 60a göre çok
kısa bir söz aldım.
BAŞKAN
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Az önce konuşan konuşmacımızın konuşmasının
içeriğinde bahsettiği konu gerçek ve doğrudur. Kendisi bunu
belgeleriyle orada zaten Meclisimize anlattı.
Burada
sıkıntı şu: Elbette herkes her partiye üye olabilir, bunda
hiçbir tereddüt yok, bu konuda kimsenin kimseyi zorlama hakkı da yok. Ama
eğer bir işe girme koşulu bir partiye üye olma koşuluna
bağlanıyorsa işte tartışmamız gereken konu tam da
budur. Ne yazık ki pek çok maden ocağında böyle bir durum söz
konusudur. Kişilerin ihtiyaçlarını gidermek, ailesine
yardımcı olmak için zorunlu olarak bir işe girme ihtiyacı,
bir partiye üye olmasından sonra gerçekleşmektedir. Bu çok vahim bir
tablodur ve çok da yaygın olarak uygulanan bir olaydır.
Arkadaşımızın
bahsettiği konunun tamamına ilişkin belgeler elimizdedir.
İsterlerse tüm Meclise dağıtabiliriz bunları.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, bir konu hakkında bilgi vermek istiyorum.
Bundan önceki
konuşmalar esnasında kulağımıza bir cümle geldi,
tutanakları getirttik. Şöyle bir şey var, yorumlamadan
söylüyorum ve yardım da talep edeceğim: Konuşmalar
esnasında -isimleriyle okuyorum- Malik Ecder Özdemir: Ya, bir bakan
milletvekiline rezil diyor, siz orada gıkınızı
çıkarmıyorsunuz. Hani nerede nezaket, hani nerede deminki nezaket
arayışın senin? Bir bakan bir milletvekiline rezil diyor.
Bakanın sözünü size iade ediyorum. Eğer kastınız Divansa,
Sayın Özdemir, sizden rica ediyorum, herhâlde bu konuda bir özür dilemek
zorunda hissedersiniz kendinizi idare amiri için. Eğer buraya yanlış
geçtiyse bir açıklama için size söz vereceğim.
Buyurun.
Sadece bir
açıklama rica edeceğim sizden.
3.-
Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir'in, yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkanım, iki dakika söz
verdiyseniz lütfedin, izin verin, tahammül gösterin, ne söyleyeceğimi bana
bırakın.
BAŞKAN Ben
sadece
Siz de tahammül edin. Ben Sizden rica ediyorum. dedim. Siz de buna
tahammül gösterin lütfen.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) İki dakika tahammül edin Sayın Başkan.
BAŞKAN
İki dakikayı, süreyi baştan aldırıyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bakın, Sayın Başkan, ben iki dönemdir
milletvekiliyim, sekiz yıldır bu Meclisteyim, sataşmadan
dolayı bu kürsüye ilk defa çıkıyorum, sayenizde
çıkıyorum.
Şimdi, herkesi
çocuk gibi azarlayarak nasıl konuşacağını tarif etmeye
sizin hakkınız yok. Burada milletvekili çıkıyor,
milletvekili olmuş bir insan hangi konuda ne söyleyeceğini bilecek
düzeydedir. Sayın Bakan Kamer Gençe oturduğu yerden Bu rezil adama
-ben öyle algıladım en azından- cevabını ben bana
verilen sürede vereceğim. dediğinde gerçekten -herhâlde bütün
milletvekilleri benimle aynı duyguyu taşıyorlar- Kamer Gençe
gösterdiğiniz müdahalenin onda 1ini
Sayın Bakana açıkça
demeniz gerekiyordu ki, ister şahsına desin, isterse rezil
konuşma kelimesine desin, Sayın Bakandan özür diletmeniz
gerekiyordu, benden değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir şey
söyleyeyim: İlk defa bu kürsüden konuşuyorum Sayın Başkan.
Gerçekten, samimiyetle söylüyorum, saygı insanların oturduğu
makamın, koltuğun yüksekliğiyle mütenasip değildir, ölçü
değildir; saygıyı insanlar tutum ve
davranışlarıyla, hukuka davranışlarıyla
kazanırlar. Biraz sonra konuşacağım burada. Bugünkü tutum
ve davranışınızla gerçekten saygın bir
davranış içerisinde olmadığınızı ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Malik Ecder Özdemir...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Tutanak burada.
Özür diliyorum.
Sürem var.
Tutanağı
okumak için getirmiştim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, sizin süreniz bitti.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkan söylüyor tutanakta, diyor ki:
Size saygı duymuyorum. Milletvekiline saygı duymayan bir Meclis
Başkanına milletvekilinin saygı duyma hakkı yoktur.
BAŞKAN
Sayın Özdemir... Siz İdare Amirisiniz Sayın Özdemir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Önce siz milletvekiline, Genel Kurula saygı
duymak zorundasınız.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, siz İdare Amirisiniz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Ben İdare Amiriyim, ben görevimi biliyorum ama
lütfen siz de görevinizi tam uygulayın.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Örnek olmanız lazım, örnek.
BAŞKAN
Maalesef bilmiyorsunuz.
Size dedim ki:
Eğer bizim anladığımız gibiyse size söz hakkı
veriyorum. Eğer yanlış anladıysak da yine size söz
hakkı veriyorum. Sizi itham etmedim. Size sadece soru sordum, bunun
cevabını istiyorum sizden.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, bakın, bu Parlamentoda ilk
defa bütçe görüşmeleri bu kadar tartışmalı geçiyor;
sayenizde. Objektif davranmayışınızın sonucu bu
tartışmalar. Bana görevimi hatırlatmayın.
BAŞKAN Ne
mutlu, görevimi yapıyorum demek ki.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) İdare Amirisiniz, örnek olmanız lazım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bana Saygı duymuyorum. diyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özdemir...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Milletvekiline saygı duymayan Meclis
Başkanına kimse saygı duymaz. Tutanak burada.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, ben, İdare Amiri olarak size, eğer
Başkanlık Divanına Rezil demiş iseniz...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ne fark ediyor? Ben demiyorum. Rezil diyen Bakanı...
BAŞKAN
İdare Amiri olarak size İç Tüzükü uygulamayı ayıp
görüyorum!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, hâlâ
tarafsızlığınızı yitirmişsiniz.
BAŞKAN
Ayıp görüyorum! Ayıp görüyorum!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sizin yaptığınız ayıp!
BAŞKAN Siz
İdare Amirisiniz, gerisi önemli değil.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ben diyorum ki: Sayın Başkan, bakın,
Sayın Bakan Rezil diyor ya da Rezil düşünce diyorsa bunu
düzeltmek sizin göreviniz.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisinin konuşmaları sona ermiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşmalar
gerçekleşecek.
Sayın
Elitaş, söz istemişsiniz, görmedim.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük 60ıncı maddeye göre
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden bir dakika.
4.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemirin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Kürsüde
yapılan konuşmalarda, milletvekillerinin, bu devletin
Cumhurbaşkanını, Başbakanını, herhangi bir
kişiyi eleştirmeleri muhakkak ki herkesin hakkıdır ama
ölçüleri kaçırmadığımız sürece, hakaret
etmediğimiz sürece, kişiliklerle oymadığımız,
şahsiyatlarla oynamadığımız sürece. Hiç kimsenin
elinde delili, belgesi olmadan başkasını bir yaftayla, ithamla
suçlamadığı sürece herkes, her şey serbesttir. Fakat, biraz
önce arkadaşımızın gösterdiği hassasiyeti ki siz
burada şahsiyatla
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Yoksa diyor
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, hâlâ
Sayın Tanala havale
ediyorum, siz kimseniz bilmiyorum, Sayın Tanala havale ediyorum.
BAŞKAN Ben
dinliyorum sizi Sayın Elitaş. Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce Sayın Tanal bana bir uyarıda
bulundu, ben onu Sayın Tanala havale ediyorum, bana oradan laf atan
arkadaşı.
Burada siz
görevinizi yapıyorsunuz; şahsiyatla uğraşmak, nedensiz,
belgesiz meselelerle birilerini itham etmek konusunda İç Tüzükün size
verdiği yetkiyi uygulayarak görevinizi yapmaya
çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, Sayın Arınça
BAŞKAN Bir
dakikanız doldu Sayın Elitaş.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ecder Beye iki dakika süre verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Açıklama yapacağım yerimde. dedi.
Sayın
Elitaş, lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Arınça
söylediği, ağza alınmayacak, bir insanın nezaket
kuralları içerisinde söylemeyeceği bir sözü söylediğinde
Sayın Arınç dedi ki, tarif etti konuşmayı: Benim
hakkımda yapılan rezilce konuşmaya sürem içerisinde cevap
vereceğim.
BAŞKAN
Tamam, Sayın Arınç cevap verir süresi içinde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama, burada Sayın Özdemirden şunu
beklerdim
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Bak, hiç müdahale etmiyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİ Grubunu, herkesi dalkavuklukla
suçlarken Sayın Özdemirin aynı hassasiyeti göstermesini beklerdim.
BAŞKAN
Maalesef böyle hassasiyetler aidiyetlerle ölçüşüyor
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama, maalesef, maalesef
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, Sayın Başkan, bakın, bu son cümleniz
bile sizi saygın olmaktan uzaklaştırıyor.
BAŞKAN
maalesef hassasiyetler ait olduğunuz kişiler konusunda söz konusu
oluyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Yani, hangi aidiyetten bahsediyorsunuz siz Sayın
Başkan?
BAŞKAN Benim,
görevimi İç Tüzüke uygun yaptığım
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Size nasıl saygı duyacağım ben?
BAŞKAN
konusunda içim son derece rahat. (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hangi aidiyetten bahsediyorsun?
BAŞKAN
Başkanın İç Tüzük gereğince
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sizin aidiyetinizi herkes biliyor!
BAŞKAN
sözü
kesme hakkı vardır, bunu yerine getirdim
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hangi aidiyetten bahsediyorsun?
BAŞKAN
bilmeyen arkadaşlar İç Tüzükü okuyabilirler.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Efendim, bu arkadaş İdare Amiri ya! İdare Amiri bunu
mu yapar ya?
BAŞKAN Bunu
yerine getirirken de kimseye hakaret etmedim, hele Divanda görevli olan bir
kişiye hiç hakaret etmedim, sadece görevimi yaptım.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Herkes aidiyetine göre davranır. demek
hakarettir. Önce kendi aidiyetinize bir bakın, ondan sonra
başkasına söz söyleyin.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, sizden, üyesi bulunduğunuz Başkanlık
Divanını herkesten çok daha fazla hassas bir biçimde korumanızı
temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Önce saygıyı hak edeceksiniz,
saygıyı hak edeceksiniz. O koltukta saygıyı önce hak
edeceksiniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Tarafsız olun.
BAŞKAN Bak,
burada düzeltilmiş hâli var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bende de var, burada, bende de var.
BAŞKAN Bunu
iki saattir biz dinliyoruz, defalarca bu dinlendi.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bende de var Sayın Başkan. Hâlâ sayın
diyorum size, hak etmediğiniz hâlde sayın diyorum size.
BAŞKAN Ben
Başkanlık Divanı olarak bu tutumunuzdan dolayı
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Her konuda yorum yapıyorsunuz ya!
BAŞKAN
size, Başkanlık Divanı üyesine İç Tüzük hükümlerine göre
yaptırım yapılmasından dolayı hicap duyuyorum,
ayıp olarak görüyorum ve sizi İç Tüzükün disiplin hukuku
gereğince de yaptırımla karşı karşıya
bırakmıyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Tehdit mi ediyorsun
Sayın Başkan?
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
adına ilk konuşmacı Sayın Sırrı Süreyya Önder,
İstanbul Milletvekili.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Tarafsız
olacaksın Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Böyle bir şey olmaz ya!
Böyle bir yönetim mi olur ya?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bu ne tarz ya?
Kendinizi mi gösteriyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, iki dakika yerimden söz istiyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Tehdit ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, saatlerce ben burada nezaketen Sayın Başkan, Sayın
Başkan diyorum, siz yüzümüze bakmıyorsunuz. Özür diliyorum
BÜLENT TURAN (İstanbul) Gündeme geçelim Sayın
Başkan, bir çalışalım ya.
BAŞKAN Bakın, sizin gruptan en
aşağı 5 kişi ayakta.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, size söz verdim;
sataşmadan dolayı söz istediniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
biraz nezaketle bir dinler misiniz?
BAŞKAN Sayın Gök söz istediyse ona da verdim,
Sayın Gök de konuştu. Ama her ayağa kalkan kişiye söz
verirsem Meclisi idare edemem.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
zaten Meclisi idare edemiyorsunuz. Bakın, Sayın Elitaş benim
adımı telaffuz ediyor.
BAŞKAN Benim Meclisi tarafsız olarak idare
etmem sizin sıralarınızdan ayağa kalkan her kişiye söz
vermekle gerçekleşmiyor, bunu da lütfen anlayışla
karşılayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şu Meclisi şu
konuma getiriyorsunuz Sayın Başkan ya. Bütçeyi görüşüyoruz
burada.
BAŞKAN Her insan kendisini de biraz
eleştirirse daha sağlıklı sonuca varırız diye
düşünüyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Siz de eleştirin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Burada bugün çıkan
tartışmalarda İç Tüzükün uygulanması konusunda son derece
usul hatası yaparak bir oturum yönetiyorsunuz. Kimi zaman
duygusallığa kapılıyorsunuz.
BAŞKAN Olabilir.
LEVENT GÖK (Ankara) Muhalefet olarak elbette
konuşmacılarımızın tümünün ülke gerçeklerini dile
getirmesi ve iktidardan hesap sorması zaten bu konuşmaların genel
bütün içinde en olağanıdır. Buna iktidar tahammüllü
olacaktır çünkü ortada bütün dünyanın izlediği yolsuzluklar var,
kapatılmaya çalışılan birçok antidemokratik uygulama var ve
kaçak saray gibi kamu vicdanını yaralayan bir saray var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Niçin söz aldı
Sayın Başkan?
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, böyle konularda
muhalefet elbette kamu adına denetim yapacaktır ve eleştirileri
de sert olacaktır.
BAŞKAN Ama hakaret etmeyecektir, değil mi
Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara) Sert olacaktır.
Arkadaşlarımızın tümü kamu
kaynaklarını kollamak ve Türk milleti adına denetlemek
adına burada görev yapıyorlar.
BAŞKAN -
Elbette, elbette
LEVENT GÖK (Ankara)
Burada bütçe konuşuyoruz. Bu nedenle, burada söylenen her sözün belgesi
vardır, her söz doğrudur ve dün de Sayın Başbakan
bunların hiçbirini yalanlayamamıştır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Böyle bir şey olmadı ya.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bu nedenle, arkadaşlarımızın
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sokakta polise küfredecek, burada vekile küfredecek
Böyle
şey olur mu Sayın Başkan ya?
LEVENT GÖK (Ankara)
gösterdiği bu çabayı sizin de usul hükümleri çerçevesinde
değerlendirmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sizi gösterdiğiniz tutumunuzdan dolayı kınıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gök, çok teşekkür ederim ama istenilen her söze, İç
Tüzüke uysa da uymasa da söz vermek durumunda değilim. İç Tüzük
hükümlerini bir kez daha okumanızı diliyorum.
Buyurun Sayın Buldan.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya, Sayın Başkan, bu kürsüde milletvekilinden çok
konuşuyorsunuz ya! Az konuşun, az!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hep Haydar konuşacak.
BAŞKAN
Sizinle yarışamam ki Sayın Akar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Allah aşkına, az konuşun ya. Bu işi bitirelim.
BAŞKAN Bir
yarışsam sizinle var ya, galip gelirsin ama ne yazık ki
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bu ne ya? Beş dakika milletvekili konuşuyor, on dakika
Başkan konuşuyor.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sadık Yakut sizden daha iyi yönetiyor.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Buldan.
5.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi
adına kürsüde konuşma yapan Sayın Aylin Nazlıaka,
konuşması sırasında Sayın Mehmet Metiner
tarafından bir sataşmaya tabi tutuldu. Sayın Metiner Sayın
Nazlıakaya Hanımsın hanım;
hanımlığını bil. şeklinde bir ifade kullandı.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Yok öyle bir şey.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Biz Halkların Demokratik Partisi olarak
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Yok öyle bir lafım ya! Nereden çıkarıyorsunuz?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Biz Halkların Demokratik Partisi olarak cinsiyetçi
yaklaşımı kabul etmediğimizi
(CHP sıralarından
Bravo sesleri ve alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Nereden ne çıkarıyorsun ya.
PERVİN BULDAN
(Iğdır)
ve bir kadın milletvekiline böylesi bir
yaklaşımı doğru bulmadığımızı
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ne zaman demişim?
PERVİN BULDAN
(Iğdır)
biz kadın milletvekilleri en azından bugün
burada rahatsız olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) - Siz ondan değil de Mehmetten
rahatsızsınız, anlaşılıyor.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ayrıca, Sayın Başkan, siz de bir kadın
Meclis Başkan Vekili olarak Sayın Metineri
uyarmadığınız için Halkların Demokratik Partisi olarak
sizi eleştirdiğimizi ve bu tutumunuzu da doğru
bulmadığımızı ifade etmek istedim. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Buldan, çok teşekkür ederim böyle bir ikazınızdan
dolayı.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan, böyle bir ifadem yok benim yani.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Var. Tutanakları isteyebiliriz.
BAŞKAN
Sayın Buldan
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Yani rahatsızlığını başka türlü
ifade ederse
BAŞKAN
Sayın Metiner, şimdi ben konuşuyorum, bir dakika.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Niye bağırıyorsunuz Başkanım bu
tarafa?
BAŞKAN
Sayın Buldan, bu ikazınızdan dolayı, bu
düşüncelerinizden dolayı sizlere çok teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Rahatsızlığınızı
başkaları üzerinden ifade etmeyin.
BAŞKAN Ama samimiyetime
inanacağınızı bildiğim için söylüyorum, böyle bir
şeyi gerçekten duymadım.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Tutanakları isteyelim Sayın Başkan.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İşinize gelmeyeni duymuyorsunuz, işinize
geleni duyuyorsunuz.
BAŞKAN -
Şimdi Sayın Metinere soruyoruz, buyurun.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ben böyle bir şey söylemedim.
Sayın
Buldandan ben rica ediyorum, Mehmet Metinere yönelik
rahatsızlığını başkaları üzerinden bu
şekilde ifade etmesin.
BAŞKAN Böyle
bir şey söylemediğini söyledi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Tutanakları isteyelim Sayın Başkan.
BAŞKAN -
İsterseniz tutanaklara bir bakalım, ona göre karar veririz.
Ben tekrar size
teşekkür ediyorum Sayın Buldan.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157
Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
konuşmaları dinleyeceğiz.
İlk
konuşmacı Sayın Sırrı Süreyya Önder, İstanbul
Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
HDP GRUBU ADINA
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasama döneminin
son bütçe görüşmesi vesilesiyle, bu yasama döneminin başından
beri bizlerden daha fazla sıkıntı, efor, emek sarf eden Meclis
emekçisi bütün arkadaşlarımıza, bütün Meclis
çalışanlarına teşekkürlerimizi ve bir parça mahcubiyetimizi
beyan ediyorum. Kavas arkadaşlar başta olmak üzere,
taşeronlaştırılan işçiler konusunda bütün grup
başkan vekillerinin mutabakatı, rızası olmasına
rağmen sorunlarının hâlen devam ediyor oluşunu da bu
Meclisin bir üyesi olarak, kendimizin bir eksiği ve telafi edilmesi
gereken bir eksiği olarak dileyerek, bunu belirterek konuşmama
başlamak istiyorum.
Şimdi,
bütçenin teknik yönleriyle ilgili, her siyasal partiden birçok
arkadaşımız ayrıntılı değerlendirmeler
yaptılar. Bir karakteri var bütçenin. Bu bütçe, yoksuldan yana, mazlumdan
yana, ötekileştirilenlerden yana bir bütçe olma niteliği
taşımıyor. Yönelimine baktığımız zaman da bu
ülkede gelir dağılımındaki eşitsizliği,
adaletsizliği ortadan kaldırmaya dönük bir niyet ve fotoğraf içermediğini
de hep birlikte görüyoruz. Onun için, bunun aslında Hükûmet de
farkında. Bir anlamda, bunu bir acziyet ya da zaruret bütçesi olarak
değerlendirmek haksızlık olmaz. Hâldeki durum bu.
Yatırımlara dönük hiçbir gelişme ya da irade söz konusu
değil, spekülatif para hareketleriyle bu ekonomiyi ayakta tutmaya
çalışan ve büyük risklere gebe bir kırılganlık
içeriyor.
Dolayısıyla,
özellikle çözüm süreci başladığından beri müzakere
heyetinde yer alan bir arkadaşınız olarak biraz yüce Meclisi
süreç hakkında bilgilendirmek istiyorum. Çünkü süreç eşittir
demokrasi olarak ifade ediyoruz. Dolayısıyla,
demokratikleşmeyen bir ülkenin bütçesinden de bunu beklemek akla
aykırı.
Son
gelişmelerde, özellikle bu kürsüye çıkan birçok
arkadaşımız da 6-7 Ekim ve Kobani olaylarından
başlatarak çözüm sürecine dönük eleştirilerini dile getiriyorlar. Ben
size Kobaniden başlayarak kamu güvenliği anlayışına
gelen noktaya dair birkaç değerlendirme söyleyeceğim. Müzakere süreci
nedir, ne oluyor; bundan yakınan arkadaşlarımız var, onlara,
müzakere sürecinde neler oluyor, çözüm sürecinde neler oluyor onlara dair bilgi
vermeye çalışacağım; bir de özerklik meselesini
açıklamaya çalışacağım.
Şimdi,
Kobanide ne oldu da 6-7 Ekim gibi bir olayın içinde bulduk kendimizi?
Kobanide olan şuydu arkadaşlar: Bir halk, yapay sınırlarla
ayrılmış akrabalarının, gözü önünde katliam tehdidi
altında olduğunu gördü. Bunu biz, başta parti yetkili
kurullarımız ve özellikle İmralı heyeti olarak defalarca
devlet ve Hükûmet nezdinde yapıcı öneri ve
uyarılarımızla birlikte aktarmaya çalıştık.
Fakat, o katliamda akrabalarını kaybeden -bakın, halklar
bahsinden de ele almıyorum- ya da orada çetelere karşı
savaşan evladı olan aileler Kobani sınırına, Suruça
yığıldılar. Kolluğun yaklaşımı şu
oldu oraya biriken insanlara: Bilaistisna, jandarma ve emniyet güçleri her
geleni gazladılar ve o alandan uzaklaştırmaya
çalıştılar. Biz, Sayın İçişleri Bakanıyla
orada bir ortak kriz merkezi kurma ve gelenlerin oradan sağlıklı
haber almasını sağlama önerisini yaptık ve bu önerimiz bir
miktar kabul de gördü. Fakat, daha bu öneri hayata geçmeden orada o kadar
şedit uygulamalar gündeme geldi ki, halkta şu izlenim doğdu:
Burada bizim görmemizi istemedikleri şeyler yapıyorlar, burada
gözden kaçırılmaya çalışılan bir şeyler oluyor.
Bu böyle olunca, biz uyarılarımızın dozunu can havliyle
artırmaya başladık. Çünkü, mutabık
kaldığımız ortaklaşma prosedürleri, yani bu işi
sulh içinde, bu işi karşılıklı anlayış
çerçevesinde ve insanların zarar görmeyeceği bir zeminde yürütme
çabalarımız artık bir duvara çarpıp bize geri gelmeye başladı.
Orada da kardeşlerimiz göz göre göre katlediliyordu; nasıl ki Gazzede
katlediliyorsa, nasıl ki Halepte katlediliyorsa, nasıl ki
dünyanın herhangi bir yerinde zalimler eliyle öldürülüyorsa, aynı
dikkatle, aynı rikkatle halkımızı bu sorumluluğa sahip
çıkmaya ve Hükûmetin de bu konuda dikkatini daha yoğun bir
şekilde çekmeye çalıştık.
Hayatını
kaybeden onlarca yurttaşımız oldu -hiçbir siyasal
anlayış ayırmadan söylüyorum- hiçbirini kabullenmek mümkün
değil, hiçbirine yanmamak mümkün değil fakat bütün kalbimle ve
sürecin içinde birisi olarak söylüyorum ki bir insan, bir parlamenter, bir
grup, bir parti bu işe ne kadar insani temelde yaklaşabilirse o kadar
yaklaştık. Ondan sonra olanlar Hükûmette şöyle bir reflekse yol
açtı: Tutturdular bu süreci kamu güvenliği gibi ne olduğu konusunda
hiç kimsenin mutabık kalmadığı
.
Yeni anayasa
yazım komisyonundaydım ben, bizimle birlikte çalışan her
partiden arkadaşlar vardı. Yeni anayasa yazım komisyonunun en
çok tartıştığı meselelerden birisi -Sayın Kart da
burada, bakıyorum başka arkadaşlarımız var mı-
kamu güvenliği ve kamu düzeni nedir, neye benzer, sınırları
nedir, içeriği nedir, nerelerde sınırlanabilir, bu. Temel haklar
söz konusu olduğunda iktidarın temel haklara anayasal bazda
yaklaşımı da hep şu refleksle sürüyordu: Bir hak veriliyor;
sınırlama gerekçesi olarak kamu düzeni, kamu güvenliği, genel
ahlak; bu üçü fennî gübre gibi bütün temel hak maddelerinin arasına
serpiştiriliyordu. Bunun tartışmasıyla geçti bizim yeni
anayasa çalışmamız.
Bugün, gelinen
noktada kamu güvenliği için buraya getirilen yasalara
baktığımızda, Hükûmetin bundan anladığı, ben
Kamu güvenliği konusunda farklı düşünüyoruz. diye
televizyonlarda da söyledim, bu farkı açmaya bir vesile olsun, meseleye
bir asayiş meselesi olarak bakıyorlar. Asayiş meselesi olarak
bakarsanız bu memlekette asayişi çerçeveleyen, asayişi
düzenleyen gerek yasal düzenlemeler gerek kolluğun sayısı
dünyanın bütün diğer ülkelerine rahmet okutacak bollukta.
Dolayısıyla, demek ki bu bir asayiş meselesi değil, kamu
güvenliği meselesi başka bir teori üzerinden
tartışılmaya muhtaç. Ne geldi karşımıza? Ne
anladıklarını biz de bilemiyoruz çünkü bir Başbakandan bu
beklenmez yani kamu güvenliğini bir asayiş çerçevesine hapsetmesi
beklenmez; bunun arkasındaki sosyal, kültürel, ekonomik ve bir dizi
başka meselenin neşet ediş biçimi olarak bunu bu kavrayışla
ele almadığınız zaman buradan bir yere varılması
mümkün değil. Sorun doğru tanımlanmamış olur, çözüm
diye de gele gele önümüze -sıkıyönetim yasaları demeyi çok isterdim-
sıkıyönetim yasaları da değil darbe yasaları
getiriliyor. Meseleye asayiş meselesi olarak bakarsanız
geliştireceğiniz çözümün de böyle olması kaçınılmaz.
Buradan sayın Hükûmet üyelerine ya da buradaki hazıruna,
arkadaşlarımıza şunu belirtmek istiyorum: Bu, Kürtün
olağan şüpheli, makul bile değil, makbul şüpheli
sayıldığı dönemleri biz çok yaşadık. Bu ülke, bu
ülkenin egemenleri düşman icat etmeden yönetebilme hüner ve kabiliyetine
ne sizin zamanınızda ne sizden önce hiçbir zaman sahip
olamadılar. Bir zaman, mürteci bu düzenin karşıtıydı,
düşmanıydı; bir zaman, komünistler bu düzenin
düşmanıydı; bir gün geldi, bölücüler adı altında
Kürtler bu ülkenin düşmanı oldu; bir gün geldi, sizin yıllarca
birlikte bir iktidar paylaştığınız insanlar bu ülkenin
düşmanı oldu; yarın siz olacaksınız çünkü bu bir
çarkıdevran yani ilanihaye bir düşman icat etmek zorunda. Niye?
Demokrasiye bir türlü güvenemiyor. Demokrasiye yaklaşımı, insan
haklarına ya da ekonomiye ya da çalışma hayatına
yaklaşımı gibi. Orayı dayıbaşlarıyla yönetiyorlar.
Dayıbaşıyla yönetilen bir çalışma düzenini demokrasiye
de getirip uyguluyorlar. Birkaç tane dayıbaşı buluruz, bunu
hallederiz. diyorlar. Bu güvenlik yasasının
hazırlanışının, içeriğinin bundan başka bir
açıklaması yok. Peki ne oldu? Bu ülkede direnen, itiraz eden,
hakkını talep eden insanlara baktığınızda bu
düzenlemelerin sadece şu sonucu olmuş: Direnenleri
çoğaltmış. Eğer siz Kürt halkının
direnişini, itirazını güvenlik yasalarıyla, iç güvenlik
paketleriyle gerileteceğinizi düşünüyorsanız bu büyük bir
yanılgı olur. Sadece 92 Cizre Nevrozuna bakın, bugün sizin getirdiğiniz
o makbul şüpheli yaklaşımı var ya, o gün o askerin
elindeydi. İnsanlar köşe, kuytu, bucak -evlerinden alınıp
gerekirse- infaz ediliyorlardı. Kürt olması olağan şüpheli,
makbul şüpheli olmasına yetiyordu. Ne oldu? O gün 400 bin
kişiydi, bugün 4,5 milyon oldu. Siz güvenlikle Kürte
yaklaşamazsınız, yaklaşmamalısınız.
Savaşa hazırlanarak barışa gidemezsiniz. Bu,
eşyanın da, fıtratın da, aklınıza gelen bütün diğer
insani ve demokratik şeylerin de yapısına ters.
Kolluk, yargı
ve iktidar ilişkisi bu ülkede sadece
Herhangi bir siyasal partiden, ister
iktidar ister muhalefet, herhangi bir vekilimiz şuraya gelip Ben bu
cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne değin, şu yıl
aralığında verdiği mahkeme kararlarının
adaletinden mutmainim, kaniyim, adildir, tartışmaya muhtaç
değildir. derse, yok böyle bir şey. Toplumda adalet duygusu ortadan
kalkmışsa, siz burada Var. diye diretemezsiniz. Bir şey
tartışılıyorsa, baş ağrısı gibidir yani
varsa vardır, konuşulur; yoksa konuşulmaz. Siz hiçbir Batı
ülkesinde, Batı demokrasisinde demokrasinin temel meselelerinin
tartışma konusu olduğunu gördünüz mü? Burada günümüz bunlarla
geçiyor. Niye? Bir sorun var demek ki.
Bu ülkede sorun
-adaletsizlik duygusuyla- bir Fenerbahçeliyi çevirin Adalet hakkında ne
düşünüyorsunuz? deyin. Sarf edeceği sözler adaletin hükmi
şahsiyetinden yargılanmayı gerektirir. Bir Trabzonsporluyu
çevirin -bakın, hiç siyasete girmiyorum- aynı şekilde
konuşur. Beşiktaşlısı
Kimi unuttum? Galatasaraylısı,
Fenerbahçelisi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Fenerbahçe, Şanlıurfaspor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kocaelispor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Şırnakspor, Amedspor, bunlardan hangisini çevirseniz size
böyle diyecek. Peki bir tane Biz bu adaletten razıyız. diyen bir
futbol takımı bulabilir misiniz? Bulamazsınız.
Çalışanlara
sorun. Taşeronlaştırdığınız ve
dayıbaşının olmayan vicdanına, merhametine teslim
ettiğiniz insanlara sorun. Birisi Bu adaletten ben razıyım,
adil bir şey yürüyor. diyebilir mi? Diyemez.
Emekçiler isyan
hâlinde, itiraz hâlinde. Değişik inanç sahipleri isyan hâlinde.
Alevilere sorun. Bugün, bu Hükûmet geldi geleli -inşallah Kürtlerin
akıbeti benzemez- Alevi çalıştayı yapıyor. En az üç
dört tanesine ben katıldım vekil olmadan önce. Hâlen çalıştayla
Kimse şu meselenin temel bir insan hakkı meselesi olduğu
alfabesinden başlamak istemiyor. Eğer sizin demokrasiyle bir derdiniz
varsa can acıtan ve can yakan bir şeydir. Değilse büyük bir öz güvenle
yaklaşmanız gereken bir meseledir. Bu meselede siz kamu
güvenliği dediğinizde bizim aklımıza hep kolluk,
yargı ve iktidarın bu cumhuriyet tarihi boyunca sorunlu ilişkisi
gelir. Şahit olarak da sizleri gösteriyorum. Sizler, dün türlü,
çeşitli ithamlarla paralel dediğiniz insanlara, KCK
sanıklarına, ondan sonra Ya, biz yanılmışız,
hani bunlara zulüm edilmiştir
Ergenekon yargılamalarına böyle
dediniz. Sonra, bir gün geldi, onları birlikte
yargıladığınız insanları yargılamaya
başlıyorsunuz. Ben bunların ayrı ayrı patolojisini
yapacak değilim. Demek ki yargı meselesinde siz de ferah ferah bir
noktada değilsiniz, onun için şahit olarak sizi tutuyorum.
Dolayısıyla, yarın neyden şikâyet edeceğiniz konusunda
insanlara güven telkin edemiyorsunuz çünkü dün de bu cümlelerle itham
ediyordunuz, bugün de. İkisinden birinde bir arıza olduğu
muhakkak.
Güvenlik yasaları
dediğinizde, bu ülke hep bununla idare edilmiş, emin olun buna. 27
Mayısta başlamış. Bugün getirdiğiniz güvenlik paketine
bakın, daha o darbeyle Anayasa arasında geçen sürede 27
Mayısın hukuku neyse bugün getirdiğiniz o, 12 Martta neyse bugün
o, 12 Eylülde neyse o, 28 Şubatta neyse o. Hukuk, kimsenin
babasının keyfine göre eğip bükeceği bir şey
değildir, evrensel kriterleri vardır, genel ilkeleri vardır.
Bunlara yaslanmayı bir kez kabul ettiğinizde bu ülkedeki
tartışma alanlarının yüzde 80inden tasarruf etmiş
olacağız. Bu dirayeti, bu açık sözlülüğü ve bu öz güvenli
yaklaşımı bir türlü geliştiremiyorsunuz. Onun için, bu da
bir fayda getirmeyecektir, sadece sorunu ve direnenleri çoğaltmaya
yarayacaktır, hem vallahi hem billahi. 27 Mayısı
çıkın, tevellüdüm ona müsait değil, bu ülkenin diğer bütün
darbe dönemlerini görmüş, bir kısmında da bedel ödemiş
birisi olarak söylüyorum, iyi kötü merak eden, ortalama insandan daha fazla
araştıran birisi olarak söylüyorum.
Gelelim özerklik
meselesine. Öyle bir algı oluşturuldu ki Müzakerede özerklik mi
konuşuluyor
Ne mâni? Bunun antagonisti ne yani karşıtı
ne? Hâlihazırdaki merkeziyetçi tutum. Ben özellikle sosyal demokrat
arkadaşlarımızın ya da belli kalemlerin buna
gösterdiği tepkiyi hele hiç anlayamıyorum. Bugün artık yerel
yönetimin güçlendirilmesi, bunun adı özerkliktir. Yerel yönetimin kendisi
hakkında karar vermesi özerkliktir. Karar süreçlerine etkin olarak
katılması özerkliktir, biz buna bir de demokratik olma
vasfını eklemişiz. Fakat bu ülkede kanın sürmesini isteyen,
barışa hazırlıklı olmayan herkes özerkliği bir
bölünme paranoyasıyla eşit hâle getirdi, bunun üzerinden bir siyaset
geliştirmeye çalışıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Özerklik, tam
tersine, bihakkın, demokrasi ve ortak vatanın teminatı demektir.
Bunu da belirtiyorum. Eğer özerk olsaydık, özerklikle yönetiliyor
olsaydık ne Ermenek ne Somayı yaşamazdık.
BAŞKAN
Sayın Önder, teşekkür ederim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Benim iki dakikamı verin Sayın
Başkanım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Başkanım, çok seyrek çıkıyorum.
Özerklik sadece bu
toprakların, bize değil, üstünde yaşayan
BAŞKAN -
Sayın Önder, bir dakika
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) - Benden iki dakika verebilirsiniz Sayın Hatibe.
BAŞKAN
Tamam, peki. İki dakika veriyoruz, Sayın Zozaniye on üç dakika
kaldı.
Buyurun, devam
edin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Karar süreçlerine etkin katılmanın nesi var? Bu, bir
ülkeyi niye bölsün? Oradaki, orada yaşayan halkların sosyal, kültürel
bütün yönelimlerine, tercihlerine ve kökenlerine dair kendilerinin kendi
bütçelerinden istediklerini yapmalarına ne mâni? Eğer, Soma, Ermenek
özerk olsaydı, Somayı söyleyeyim, oralarda o zeytin ağacını
söktürtmezdi o insanlar. Ankaradan oraya ahkâm kesmeye kalkınca bunlar
oluyor. Onun için, sadece bu işi Kürt meselesi gibi ele almayın,
eksik kavramış olursunuz. Bu, tam da bütün bu demokratik sorun
alanlarının, demokrasimizde yaşanan sorun alanlarının
çözümünün, biricik, bugüne kadar geliştirilmiş en yetkin yoludur.
Üstelik, biz bunu gizli saklı da demiyoruz; Anayasa teklifimizde var, bu,
bizim parti programımızda var. İçinde bölünmeye hizmet edecek ya
da bölünmeyi tetikleyecek bir tek cümle söyleyenin de alnını
karışlarım. Bugün, buyursun, getirsin, desin: Bakın, sizin
tüzüğünüzde şu var. Bu, eğer çözümün zemini olursa buraya
gider. Onun için, artık söyleyeceğimiz sözleri de aman süreç zarar görmesin
diye özenle, kırk kantarda tartarak söylemek zorunda kalıyoruz.
Müzakere böyle olmaz. Bütün diğer muhalefet partilerinden bu sürece
katılarak katkı sunmalarını, ister eleştiriyle...
TURGAY DEVELİ
(Adana) Parlamentoya getirin, Parlamentoya. Parlamentoda bunu zorlayın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Parlamentoya getirdik, üye vermediniz. Ne oradan ahkâm kesiyorsun?
TURGAY DEVELİ
(Adana) Hadi, hadi, boşver.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Çözüm Komisyonu yaptık, üye verdiniz mi? Kaldık biz AK
PARTİyle baş başa.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Parlamentoya getireceksiniz. Gizli pazarlıklarla bu iş
çözülmez.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Verdiniz mi üye? Çözüm Komisyonu yaptınız. Oradan öyle
parmak sallamak kolay.
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, lütfen...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Şurada sana düzgün düzgün anlatıyorum. Sosyalist
Enternasyonale üye değil misin? Git, bak bakalım şeyine...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Git bak, sizin Sosyalist Enternasyonal bağlamıyor mu
sizi? Parlamentoya getirin... Aha, getirdik Parlamentoya. Çözüm Komisyonu
orada. Adamı raydan çıkarıyorsunuz.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Gizli pazarlıklarla sizi de çuvala koyarlar.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Üye vermediniz Sayın Gök, lütfen hatırlayın.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Önder.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan...
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Az önce Sayın Önder ile arkadaşımız arasında geçen
tartışmada Sayın Önder Sosyalist Enternasyonal üyesi olarak ne
yaptınız? diye sordu. İsterseniz, ben iki dakika o konuda bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Evet,
sizin çözüm sürecine üye vermediğinizi söyledi parti olarak.
Buyurun iki dakika.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürt sorunu gibi çok
önemli, devasa bir sorunda, Cumhuriyet Halk Partisi, başından beri,
çok samimi duygularla bu sorunun çözümü konusunda her türlü katkıya hazır
olduğunu her yerde beyan etmiştir. Bu konu gündeme ilk geldiği
gün Genel Başkanımız zamanın Başbakanına Bu
konuyu çözün, ben size açık kredi veriyorum. şeklinde bir söz
söylemiş ama bu söz elinin tersiyle itilmiştir. Bizim bu konunun
çözümü açısından
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Deminden beri Kamer Bey bölücülük edebiyatı
yapıyor, hangi çözümden bahsediyorsunuz ya? Biraz ilkeli olun ya.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Bir dur da dinle.
LEVENT GÖK
(Devamla) -
uygun gördüğümüz yöntem şudur: Bu konu çok önemlidir,
bütün Türkiye'nin hassasiyetleri bulunmaktadır. Mecliste grubu bulunan
bütün partilerin içinde bulunacağı bir komisyonla Meclisin
denetiminde, Meclisin bilgisinde ve şeffaf olarak, bu sorunun, tüm
hassasiyetler giderilerek, demokrasimizi, insan haklarımızı
geliştirerek çözüleceğine inanıyoruz.
Cumhuriyet Halk
Partisi bu önerdiği modelin arkasındadır ama şu anda içinde
bulunduğumuz süreçte, AKPde laf atan arkadaşlarımızın
bilmediği, bakanların bilmediği; sadece birkaç kişinin bildiği
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Laf atmak yanlışsa grubuna sahip çık, sabah
akşam laf atmasınlar.
LEVENT GÖK
(Devamla) -
muhatap alınan partinin dahi yöneticilerinin bilmediği
bir süreç içerisindeyiz, bu tehlikeli bir gidiştir. Bu konunun şeffaf
olması, konunun sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve
gerçekten bu sorunun gündemden kalkması hepimizin
çıkarınadır. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda çok değerli
bir duruş sergiliyor, bu konuyu çözmeye hazırız ama Parlamento
çatısı altında, şeffaf olmak kaydıyla diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Çözdünüz yani bayağı çözdünüz!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Sayın Başkan, sadece yerimden bir açıklama,
buradan bir açıklama
BAŞKAN
Buyurun Sayın Önder.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Sayın Levent Göke bütün kalbimle çok teşekkür
ediyorum.
Bizim de
talebimizdir, buyurun siz de Mecliste bu mekanizmaların içerisinde yer
alın, bütün partiler de yer alsın. Parlamentoda bu komisyonlara
katılmak, önerilerimize, tezlerimize katılmak anlamına gelmiyor.
Dolayısıyla, muhalefet eden, itirazı olan, katkı
sunacağına inanan kim varsa, ne kadar çok katılırsa biz de
bu defans hâlinden o kadar çok çıkarız.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben
de sizlere teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Metiner, böyle konuşulur işte, öğren. Orada laf
atmakla olmuyor bu işler.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Laf atmak yanlışsa sabah akşam
atmayacaksınız, o dilinize sahip çıkacaksınız.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Yani bir öğren önce.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) E, sen laf atıyorsun.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Her türlü lafı edeceksiniz
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayla Akat Ata
konuşacak, Batman Milletvekili.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarıları hakkında, Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı, Yargıtay
Başkanlığı ve Danıştay
Başkanlığı bütçeleri hakkında konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Halkların Demokratik Partisi
adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kurum ve kuruluşların kamu hizmeti yapabilmeleri
için bütçe zorunlu bir unsurdur ve Türkiye Büyük Millet Meclisi her bütçe
görüşmesinde bütçe aracılığıyla yürütme
organını denetler bir pozisyondadır. Öncelikle belirtmek gerekir
ki yargının bütçesi hazırlanırken yürütme ve yasamanın
yargı üzerindeki baskı ve etkisini azaltabilmek için
yargının bütçesinin öncelikle ilgili kurum, kuruluşlarla ve
diğer siyasi aktörlerle, kamuoyuyla, ilgili kesimlerle
paylaşılarak hazırlanması gerekir ve bu konuda bu
baskıya sebep olmayacak bir özenin gösterilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, tarafsız ve bağımsız, her türlü siyasi
etkiden uzak bir yargı ertelenemez bir ihtiyaçtır. Bu, etkin bir
adalet sistemiyle yaşayabilecek demokratik bir toplum için hayati
önemdedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında
bağımsızlık, mahkemenin başka bir kişiden emir
almamak, özellikle yürütme erki ve davadaki tarafların etki alanı
dışında olmak şeklinde tanımlanmaktadır.
Tarafsızlık ise davanın çözümünü etkileyecek bir ön yargı
yokluğu özellikle mahkemenin veya mahkeme üyelerinden
bazılarının taraflar düzeyinde onların leh ve aleyhine bir
duyguya, bir çıkara sahip olmaması olarak açıklanmaktadır.
Tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda bu kürsüden
benim tanık olduğum sekiz yıl içerisinde çok şey söylendi ama
bir bütçe görüşmesi vesilesiyle tekrar bu Parlamentoda
tarafsızlık ve bağımsızlık tanımı
yapmak durumunda kalmanın Türkiyenin somut gerçeğiyle
bağlantılı olduğunu belirtmek istiyorum.
Yargıtay,
kararlarıyla yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığı ilkeleriyle hep çatışma içinde
olmuştur. Resmî devlet ideolojisiyle, siyasi iktidarla, askerî ve sivil
bürokrasiyle karşılıklı etkileşim içerisinde bir
yargı kurumunun yargı bağımsızlığı
ilkesiyle bir arada düşünülmesi mümkün olmadığı gibi, devleti
korumak misyonunu üstlenen bir yüksek yargı makamının
tarafsız kalabilmesi de olanaksızdır. Yargıtay,
geçmişte olduğu gibi bugün de Kürtlerin, Alevilerin,
azınlıkların, kadınların ve tüm ötekilerin taraf
oldukları davalarda, daima, tartışmalı olmaktan öte insan
haklarının açık ihlaline yol açan kararlara imza
atmıştır.
Yargıtay tarafından,
kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve tecavüz
davalarında kadın aleyhine ayrımcı kararlar verildiği
kamuoyunca bilinmektedir. Daha dün Kütahyada Nursel Ateş, Aydın
Nazillide Ayşegül Kurtuluş ve Mersinde Yasemin Çetiner, eşleri
ve erkek arkadaşları tarafından katledildi. Kadın
katliamlarında yargının tutumu ve faillerin cezasız
bırakılması, kadına yönelik şiddeti
derinleştirmektedir. Yine, Ermeni, Rum vakıf mallarıyla ilgili
geçmişte verilen kararlar ile Hrant Dink kararı Müslüman olmayanlara
yönelik sayısız kararların tipik örnekleri olarak hafızalarımızda
yerini almıştır.
Günümüzde,
özellikle Kürtlerin yargılandığı davalarda bu
yaklaşımın kural hâline geldiğini görüyoruz. Devletin
güvenlik güçlerince işlenen cinayetler, Yargıtayın karar ve
içtihatlarıyla tam bir cezasızlık şemsiyesi altına
alınmaktadır. Güvenlik güçlerince sivillere, gençlere, çocuklara
karşı işlenen cinayetlerden hemen hiçbirinin failleri
cezalandırılmamaktadır. Kürt sorunu, Kürt kimliğinin
korunmasıyla ilgili her türlü ifade ve açıklamalar,
Yargıtayın içtihatlarıyla evrensel insan hakları
standartlarına açıkça aykırı olarak kriminalize edilmekte,
dava konusu yapılmakta ve ifade sahipleri cezalandırılmaktadır.
Yargıtay,
yasamanın bilinçli olarak esnek ve muğlak tanımlamakta
ısrar ettiği yasa maddeleri -ki Türk Ceza Kanununun hâlâ yürürlükte
olan 220ye 6,7,8; bir kısmı değiştirilmiş bile olsa
ilgili maddeleri bunun en açık örneğidir- ve Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun 2008de vermiş olduğu kararla sorun daha da
derinleşmiştir. Yargıtayın karar ve içtihatlarıyla
biliyoruz ki bu davalarda sorun daha da derinleşmiş ve cezasızlık
durumu devam etmiştir.
Bizler, özellikle
Kürt sorunu bağlamındaki davaların görüldüğü Yargıtay
9. Ceza Dairesinin karar ve içtihatlarıyla, Kürtlerin siyasi
faaliyetlerinin hemen tümünün yasa dışı örgüt tanımı
içerisinde hapsedildiğini düşünmekteyiz. 9. Ceza Dairesinin
yapısı, davaların burada görülme sebebi, seçilen üyelerin
kimliği ve hâkimlik kariyerleri konularının aydınlatılması
gerekmektedir. Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesiyle, görevli ilk
derece mahkemeleri kapanmış olduğu hâlde onların temyiz
organı olan 9. Ceza Dairesi hâlen açıktır. Özel yetki ve
görevlerle donatılmış mahkemelerin insanlık onuruyla
bağdaşmayan uygulamalarda bulunduğuna Türkiye tarihi boyunca
tanıklık edilmiştir. Demokrasi, insan hakları,
bağımsız bir hukuk ve adil bir yargılama için, neredeyse,
özel yetkili mahkemelerle aynı işlevi gören Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin kapatılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Danıştay, Türkiye Cumhuriyetinin yürütme
organlarına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar
organı olup yönetimin yargı yoluyla denetlenebilmesi görevini yapan
bir yargı kuruluşudur. Ancak, ne yazık ki verdiği
kararlarla, kamuoyunda, bu görevi yerine getirirken adil, tarafsız
davrandığı noktasındaki yargı her geçen gün
azalmaktadır. Son olarak, Soma Yırca kararı, 28 Ekimde verildi
ancak on gün sonra bu karar tebliğ edildiği için -hukukta çok
kullanılan bir kavramdır- telafisi imkânsız zararlar ortaya
çıktı. Geciken adalet, adalet olmadığı gibi, aradaki
şeffaflık süresini de gözetmek gerekiyor. Kararın verildiği
tarihten kararın tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre
içerisinde, evet, belki ilgili avukatlar karara ulaşamadılar,
başvuru yapanlar karara ulaşamadılar ama muhtemelen, iş
takibi yapanlar ulaştılar; muhtemelen, Hükûmetin yanındaki
iş sahipleri orada o zeytin ağaçlarını keserek zeytinin,
zeytin ağacının insanlığa
hatırlattıklarını, anımsattıklarını
yerle bir etmeyi düşünenler, evet, başardılar. 6 bin zeytin
ağacı kesildikten bir gün sonra karar tebliğ edildi. Bu
kararın başvuruculara bir gün sonra ulaşmış
olması, evet, bir gün önce ortaya çıkan manzaraları ne
yazık ki ortadan kaldırmadı. Köylülerin hepsinin, zeytinleri
için ayaklandığını, onlara sarıldığını,
onları korumak için canlarını ortaya koyduğu gerçeğini
herkes, tüm Türkiye büyük bir üzüntüyle izledi. Ancak henüz bu konudaki
şeffaflık noktasında atılması gereken adımların
atılmamış olması, ciddi bir eksiklik olarak
karşımızda durmaktadır.
Peki, durum bu
kadar vahimken siyasi iktidarın yoğunlaşması,
Danıştay ve Yargıtay üzerine yoğunlaşması ne
üzerinedir? Tabii ki yargıda kadrolaşma üzerinedir. Bu amaçla, yöntem
olarak daire ve üye sayılarının artırılması
benimsenmiştir. Yeni yargı paketiyle, 38 daire ve 387 üyesi olan
Yargıtay, 8 daire ve 129 üye daha ilave edilerek 46 daire ve 516 üyeden
ibaret hâle gelmiştir. Danıştay, 14ü dava, 1i idari, 15 daire
ve 156 üyeli iken 1i dava ve 1i idari, 2 daire ve 36 üye ilave edilerek 17
daire ve 195 üyeli hâle getirildi. Oysaki, biliyoruz ki bu, çözüm değil
çünkü bunun yapılmasının altındaki neden ne? Daha fazla
daire, daha fazla kadro, daha fazla üye. Peki, sonuç itibarıyla ortaya
konulan gerekçe ne? Dava yükünün azaltılması, Yargıtay ve
Danıştayın dava yükünün azaltılması. 2010 referandum
sürecinden sonra da benzer bir yöntem benimsenmişti, daire ve üye
sayıları artırılmıştı ama geçen
yılın verilerine baktığımızda görüyoruz ki daire
sayılarının artırılması ne yazık ki
davaların daha kısa sürede görülmesine ve daha hızlı bir
şekilde sonuçlanmasına etki etmemiş, hâlâ aynı yük
Yargıtayın ve Danıştayın omuzlarındadır.
Buradan biz ne
söyleyebiliriz peki? Şunu söyleyebiliriz Hükûmete: Cemaatin özel
yargısıyla mücadele etmenin yolu, bir başka özel yargı
inşa etmek değildir ve siyasi iktidar, geç de olsa, bu yöntemin
doğru bir yöntem olmadığını anlayacak ve
kavrayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasada yazılı temel hak ve özgürlükleri korumak
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan
yasaların, başvuru üzerine, Anayasaya uygun olup
olmadığını denetleyen Anayasa Mahkemesi de son günlerde
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç tartışılmadığı
kadar tartışılır durumdadır. Anayasa Mahkemesi, 12
Eylül 2010da yapılan değişiklik referandumunun kabul edilmesinin
ardından mahkeme ve üye sayısı artırılarak bireysel
başvuru yapma hakkına da kavuşmuştur ve bireysel
başvuru almaya başladıktan sonra, sonuç: Türkiye toplumunun
yaşamış olduğu tüm gerçeklik bugüne kadar Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine intikal etmişti iç hukuk yolları
tüketildikten sonra, şimdi Anayasa Mahkemesine gidiyor ve belki bugüne
kadar hiçbirimizin bilgisine intikal etmeyen AİHMnin vermiş
olduğu kararlar, artık Türkiye toplumunun bir bütün bilgisi dâhilinde
görülüyor. Ben de buradan Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular
noktasında kendi yargılama usulünü ve takdir yetkisini
kullanırken ortaya koymuş olduğu hukuki hassasiyeti, Avrupa
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve normlarına uydurma noktasında
göstermiş olduğu gayreti gördüğümü belirtmek istiyorum.
En çok
tartışılan kararlar, biliyorsunuz ki, baraja ilişkindi.
Bizler şunu söyleyebiliriz: Seçim Yasasının 33üncü maddesinde
yer alıyor baraj, en çok da bizi ilgilendiriyor çünkü biz baraj
aşarak Parlamentoda grubumuzu kuramadık; bizler bağımsız
girerek Parlamentoda grup kurma hakkını kazandık çünkü
çoğumuz, seçim bölgemizde bir barajla karşı karşıya
değildik. Barajı çok fazlasıyla aşarak, yüzde 50lerin
üstüne çıkarak Parlamentoya bağımsız da olsa
milletvekilleri gönderme şansını yakaladık. Peki, yüzde
10luk barajın bir örneği var mıydı? Evet, defalarca
söyledik, böyle bir örnek Batı demokrasisinde yok, dünyada da sadece
Seyşel Adalarında var. Başka bir yerde yüzde 10luk baraj yok.
Biliyorsunuz,
değerli milletvekilleri, 1995 değişiklikleriyle Anayasaya,
seçim kanunlarının temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleriyle bağdaştırılacak
şekilde düzenlenecekleri ilkesi getirildi. Peki, temsilde adalet ve
istikrar kavramı birbirini dengeledi mi? Hayır. İstikrar
adına temsilde adalet görmezden gelinebildi, yok sayılabildi. Bu
nedenledir ki en somut sonucu olması itibarıyla söylüyorum: 2002
seçimlerinde AKP tek başına iktidara geldi ama ülke nüfusunun
neredeyse yarısı Parlamentoda temsil edilemedi. 2007 ve 2011de oy
kullanan seçmenin Parlamentoya kendini taşıyabilme oranı
eğer arttıysa, bu, partimizin vermiş olduğu
bağımsız milletvekilleriyle Parlamentoya girme kararından
kaynaklıdır; aksi hâlde yüzde 10luk seçim barajı ne yazık
ki temsilde adaleti sağlamamaktadır. Ama istikrar, evet, bu dönemde
istikrar eşittir tek parti olarak algılanmaktadır; oysaki
istikrar sadece tek partiyle sağlanabilecek bir unsur değildir.
Bizler barajın
kaldırılmasının; halkın yönetime katılma
oranına verilen değerle eşdeğer olduğunu
düşünüyoruz. Öyle bir sonuç çıkıyor ki ortaya 12 Eylülün en
büyük hediyesi oluyor baraj tüm siyasi iktidarlara. 12 Eylülden bugüne,
1980den bu yana iktidara gelen tüm siyasi partiler için en büyük hediye
oluyor. İktidarın dışındayken, muhalefetteyken kaldırılması
için çaba harcayan ama iktidara geldikten sonra onunla birlikte
yaşamayı ve yaşatmayı da zorunlu kılan bir
anlayış gelişiyor.
Şimdi, buradan
ancak şunu söyleyebiliriz: Halkın yönetime katılması
önemlidir çünkü halk oy deposu değildir. Halk, yönetime fikriyle,
tercihiyle, öncelikleriyle katılabilmelidir. Bizler de bunun
gerçekleşebilmesi için Türkiye toplumunun temsilde adaletin
sağlandığı ve bununla beraber istikrarlı bir yönetimin
yaşandığı günlere erişebilmesi için mutlaka ama
mutlaka barajın düşürülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu, bir
yargı kararıyla mı olur? Bu, gerçekten bir zihniyet devrimiyle
olur. Biz parti olarak bir zihniyet devrimiyle olmasından yanayız ama
şu da bir gerçektir: Bugün eğer ihlal boyutu Anayasa Mahkemesinin
önüne gitmiş, geçmişte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
önüne gittiği gibi ve bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
vermiş olduğu karardan dolayı Anayasa Mahkemesi Evet, ben o
takdir marjımı kullanıyorum, bu konuda söz söyleyebilirim.
noktasındaysa biz hem ihlal kararı verebileceğine hem de iptal kararı
verebileceğine inanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurular
boyutuyla son olarak şunu söylemek gerekiyor: Bu başvuruların ne
şekilde ve ne kadarlık bir süre içerisinde neticelendirileceği
hususu oldukça önem arz etmekteydi. Zira mahkemenin, kararları
geciktirmesi yahut evrensel hukuk kurallarına aykırı karar
verebileceği endişesi de taşınmaktaydı çünkü yüksek
mahkeme, bilhassa parti kapatmalara dair verdiği kararlarla olumsuz bir
sicile sahipti. Ancak son bir yıl içerisinde vermiş olduğu
birçok karar, her ne kadar belli çevrelerce siyasi bir hesaplaşma
içerdiği yönünde eleştirilse de netice itibarıyla olumluydu.
Örneğin, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen tutuklu
milletvekillerinin tutukluluk hâllerinin, seçilme hakkını ihlal
gerekçesiyle sonlanması ve uzun tutukluluk sürelerinin beş yılla
sınırlanmasıyla başlayan önemli kararların devamı
da geldi. Nitekim Twitterin kapatılması, kamuoyunca
tartışılmış ve önemli bir gündem
yaratmıştı. Anayasa Mahkemesi, tam da bu noktada herkes
tarafından olumlu karşılanan bir tutum sergiledi ve buna
ilişkin olumlu bir karar verdi. Yüksek mahkeme, yerel seçimler öncesi
hukukun bağımsızlığı
tartışmalarını derinleştiren Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu kararıyla ilgili düzenlemeye dair Adalet Bakanının
yetkilerini artıran hükümlerin kaldırılmasına dair de bir
karara imza attı.
Anayasa Mahkemesi
son dönemlerde verdiği kararlarla toplumun geniş bir kesimini
rahatlatırken Hükûmet cephesinin de tepkilerine maruz
kalmıştır, ki bu, doğaldır çünkü iktidarı
sınırlayan bir rol ve misyonu vardır. Nitekim, AKP kapatma
davasıyla ilgili AKPnin kapatılmaması yönünde verdiği
kararla Hükûmet tarafından övgülere mazhar olan yüksek mahkeme,
Başbakanın gözünde, birdenbire Twitter yasağının
kaldırılmasına dair vermiş olduğu kararla gayrimillî
kararlar alan bir yapıya dönüşüvermişti. Başbakanın
bu söylemleri, Bugün o cübbe sizi güçlü gösterebilir ama bu ülkeye zarar
verir. şeklindeki ifadesi, hukukun meşruluğunu iyiden iyiye
sorgulatır hâle gelmiştir.
Hâlihazırda
ülke gündeminde ardı ardına gelen gelişmeler, tape
kayıtları, paralel yargı tartışmaları yargı
erkine olan güveni sarsmış iken bu noktada Hükûmetin, Anayasa
Mahkemesini karşısına alması tehlikelidir. Zira, hukukun
meşruluğunu yitirmesi, yargının işleyişinin
bozulması, adalet anlayışının gerilemesi, kısaca,
hukukun bozulması, toplumsal ekonomik kazanımları geriye götüren
bir etki doğuracaktır. Bu anlamda, Anayasa Mahkemesi toplum nezdinde
bir güvence teşkil ederken siyasi iktidar tarafından bu
yapının hedef alınması oldukça tehlikelidir.
Sonuç olarak,
değerli milletvekilleri, siyasi iktidar hukuk, yargı ve adalet
meselelerine samimi, dürüst ve tutarlı bir şekilde yaklaşmak ve
çözüm aramak durumundadır.
Yargının
olmadığı toplumlarda, herkesin kendi adalet
arayışının ön plana çıktığı toplumlarda
yaşanan kaotik ortam, tüm dünyanın mücadele tarihi içerisinde
çoğu ülke için ibret verici noktaları da içinde barındıran
bir noktadır. İşte, bugün yapılması gereken, o ibret
verici noktalardan ders çıkarmaktır. Ne yargı
aracılığıyla ne de yargı olmadan toplumun muhalefet
eden tüm kesimlerini ötekileştirmek, yok saymak, hak ve hukuklarını
kullanabilecekleri mekanizmaları ortadan kaldırmak, bugüne kadar
sonuç vermediği gibi bugünden sonra da sonuç vermeyecektir.
Bu amaçla,
diğer partiler ve aktörlerle birlikte olabildiğince geniş bir
uzlaşı temelinde, toplumun tüm kesimlerinin olabildiğince
yaygın ve ortak rızasını kazanabilecek, iğdiş
edilen adalet duygusunu onarabilecek adil, demokrat ve insancıl bir
yargının inşasına yönelik adımlar acil bir
şekilde atılmalıdır. Biz bu aciliyetin
farkındayız ve üzerimize düşen tarihî rol ve misyonu oynamaya
hazırız.
Bu duygularla
sayın Parlamentoyu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi adına dördüncü konuşmacı Sayın Altan
Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Süreniz on
dakikadır. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu, 3üncü bütçedir Diyanet İşleri
Başkanlığı ve vakıflarla ilgili
huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım. Ancak, maalesef, bu üç
yıldır tekrarladığımız, dile getirdiğimiz
konularla ilgili hiçbir ciddi düzenleme olmadı.
Kamuoyunun önünde,
böylesine ciddi bir dönemde, bütçe konuşmalarında polemik yapmak
yerine, ben görüşlerimi mümkün olan en makul şekilde sizlere arz
etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, Diyanet İşleri
Başkanlığı üzerinde durmak istiyorum. Diyanet
İşleri Başkanlığının statüsü Türkiyede
yıllardır tartışılıyor ve biz şu an AK
PARTİ sıralarında olan bazı arkadaşlarımızla
birlikte, Hükûmet üyesi olan bazı arkadaşlarımızla
birlikte, Yeni Zemin dergisinde din-devlet ilişkilerini
işlediğimiz vakit, yıllar önce, bu konuyu bütün
ayrıntılarıyla bugünkü entelektüel tartışmalara bile
ön açacak bir şekilde ele almıştık. Gönül isterdi ki bugün
icranın başında olan, Hükûmette olan arkadaşlar ve iktidar
sıralarında oturan arkadaşlar, bu görüşler çerçevesinde
Diyanete yaklaşsınlar ve Diyanetle ilgili düzenlemeleri de yine yirmi
yıl önceki bu incelemelerimiz, yirmi iki yıl önceki bu
incelemelerimiz doğrultusunda düzenlesinler.
Şimdi, nedir
bu değerlendirmeler değerli arkadaşlar? Diyanet İşleri
Başkanlığına iki açıdan bakabiliriz: Bunlardan birisi,
İslam dininden gelen uygulamalar yani Hazreti Peygamber, Hazreti Muhammed
Mustafa (SAV)den itibaren Dört Halife Dönemi, Emevi, Abbasi uygulamaları
ve büyük mezhep imamlarının bu konuyla ilgili verdikleri fetvalar; ikinci
olarak ise, laik cumhuriyetin paradigmalarıyla laisizm üzerinden
tartışabiliriz.
Değerli
arkadaşlar, İslam hukuku açısından
baktığımız vakit, dinin, -İslamın, ulemanın-
melikin, sultanın, imparatorun emri altına girmesi haramdır;
yanlış bir şey bu. Yani, bu konuda İslam tarihinde onlarca
fetva var, uygulama var. En önemli örneklerinden birisi de İmamıazam
Ebu Hanifedir. O günkü sakallı, sarıklı ve namaz kılan,
oruç tutan Abbasi halifesinin emrine girmeyi reddetmiştir; din, devletin
emrinde olmamıştır. Çünkü, yöneticiler adil olabilir, zalim
olabilir, yeterli olabilir, yetersiz olabilir. İslam adına hüküm
veren âlimlerin -ki bizde bir ruhban sınıfı da yok,
biliyorsunuz, İslamda din adamları sınıfı da yok-
ulemanın ancak Kurandan, hadisten, içtihatlardan ve kendi idraklerinden
elde ettikleri görüşleri serdetme yükümlülükleri vardır. Bu, hiçbir
şekilde siyasi bir otoritenin veya bir melikin, sultanın,
gasıbın emri altına sokulamaz, yönetimi altına sokulamaz. Bu,
İslamın çok açık bir hükmü.
Uzun uzadıya
bir İslam tarihi açıklaması veya Eşârinin,
Matürîdînin, İmamıazamın, Malikin, Hanbelin,
Şafiinin bu konuyla ilgili yorumlarını, İmamı Gazzalînin
uygulamalarını anlatacak değilim. Mesela, İmamı Gazzalî
bu işi öyle bir noktaya getirdi ki ömrünün son döneminde sultanların
sofrasına oturmayı da kendi nefsine yasakladı. Zaten çok
meşhur bir söz var İslam tarihinde Ulemanın
akıllısı, samimisi, dindarı, sultanın sofrasından
uzak durur; sultanın akıllısı da âlimlerle beraber oturur
kalkar. diye bir meşhur değerlendirme var. Bunu burada
noktalayayım.
Peki, laiklik
açısından konu ne? Laiklik açısından da, yine, laik devlet
-Batı demokrasilerinde de bu böyle, Amerikasında, Fransasında,
Almanyasında- dini kendi kontrolü altında tutmaz yani din ile devlet
işleri birbirinden ayrılmıştır -ilkokulda bize
öğretildiği şekliyle, formatıyla anlatıyorum-
dolayısıyla laik bir devlette, laik bir cumhuriyette de devlet
toplumun inancına ve dinî hayatına karışmaz. Bu, ister
Müslümanlık olsun ister Hristiyanlık olsun ister başka bir fikir
olsun, mezhep olsun, ne olursa olsun.
Şimdi, Müslümanlık açısından da
bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığının durumu
garip, laiklik açısından da garip. Şu an
Başbakanlığa bağlı bakanların altında bir
genel müdür seviyesinde bir statüsü var. Tayinle geliyor, tayinle gidiyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bakanların
üstünde.
ALTAN TAN (Devamla) Hayır, hayır, üstünde
değil.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Protokol
listesi değişti, üstünde.
ALTAN TAN (Devamla) Şimdi, böyle bir düzenlemede
dinin, İslamın hükümlerini öğreten âlimlerin, cami
imamlarının kendi anladıkları şekliyle, bazen
iktidarları da kızdıracak şekilde veya hesaplarına
gelmeyecek şekilde konuşabilmeleri veya o görüşlerini
serdetmeleri bu şekliyle, bu hiyerarşik yapıyla mümkün
değil. Ha, nasıl olur? Konuşur, beyan eder, bir müddet sonra
görevine son verilir yani en iyi ihtimalle son verilir, artık, öbür adli,
hukuki takibat ondan sonra gelen bir şeydir.
Değerli arkadaşlar, bizim bu
arkadaşlarımızdan beklediğimiz şu: İster laik
devlet paradigmasını benimsemiş olsunlar ister İslami
hassasiyetleri olsun Diyanet İşleri
Başkanlığını bu olması gereken statüye
kavuşturmaları yani Diyanet İşleri Başkanlığı
diye bir kurumun olmaması, esası bu. Dinin sivil topluma
bırakılması, tamamen mezheplere göre, inançlara göre,
artık, ne şekilde toplum inanıyorsa, ne şekilde
örgütleniyorsa, tekke, tarikat, medrese, zaviye ve cemevlerinin de
açılacağı bir yeni sivil toplumun inşası, doğru
olan bu.
Şimdi, tabii, sürekli gelen bir diğer
eleştiri Tamam, doğru söylüyorsun, hoş söylüyorsun da
işte, bugün 40 binin üzerinde cami var, birkaç yüz bin personellik bir
Diyanet İşleri Başkanlığı var, biz bunu
nasıl lağvedeceğiz, nasıl kaldıracağız,
nasıl bir anda tasfiye edeceğiz, bu fiilen mümkün değil, üstelik
böyle bir durum, çok daha farklı enfeksiyonlara sebebiyet verebilir. Bu,
siyasi bir cevap bir sefer, yani ilmî, bilimsel bir cevap değil. Peki,
siyaseten bunun -hani, bir tabir var- velev ki anlaşılabilir
olduğunu kabul edelim, o zaman Diyanet İşleri
Başkanlığı şu an neden tek bir inancın, tek bir
mezhebin yani İslam dininin Sünni inancına göre ki ben de Sünniyim,
Şafiiyim, yedi sülalem de öyle- bunu tekçi bir yapıya oturtuyor?
Yani yine bu, İslam hukukuna da uymuyor, laik hukuka da uymuyor. O hâlde
bütün inançları eğer inançlarla ilgili bir düzenleme, devletin bir ön
açıcılığı, bir yardımı, desteği
olacaksa -ki tekrar tekrar söylüyorum, bunu geçici bir süre için belki kabul
edebiliriz, ta ki tamamen sivil topluma terkedilene kadar- o hâlde cemevleri de
açık olacak, tekke, tarikat ve zaviyeler, medreseler de açık olacak,
Tevhid-i Tedrisat Kanunu da kalkacak vesaire, vesaire, vesaire. Bunu
kaldırana kadar da cemevlerine de yine Sünni Müslümanlar camiyi nasıl
ibadethane kabul ediyorlarsa Alevi vatandaşlar için bir ibadethane
olması hakkı tanınacak, maaş veriliyorsa onlara da
verilecek, belki papazın ve hahamın da maaşını yine
devlet verecek. Yani bir işin doğruluğunu,
yanlışlığını tartışırken ilkesel
olarak tartışmamız lazım.
Dediğim gibi,
dokuz on dakikalık bir meselede bu kadar geniş bir konuyu daha
ayrıntılı bir şekilde anlatmak mümkün değil,
keşke mümkün olsaydı ben de anlatabilseydim.
Vakıflarla
ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Vakıflar bizim
medeniyetimizin temelidir, yani İslam medeniyetinin övüneceği en
önemli kurumlarından birisi vakıflardır ama maalesef bugün
vakıfların da büyük bir kısmı yine
devletleştirilmiş yani topluma hizmet etmesi gereken, yüzü topluma
dönük olması gereken bu sivil toplum kuruluşları da devletin
zapturaptına alınmış. Peki, devlet hiç mi iyi bir şey
yapmamış? Bu kadar restorasyon, vakıf, kervansaray, han, hamam,
cami, medrese, tamam bunlar güzel şeyler ancak bizim toplumumuzda bir de
şahıs vakıfları, aile vakıfları var -ki
vakıfların büyük bir ekseriyetini bunlar teşkil ediyor,
padişah vakıfları bile öyledir, bu işin uzmanları
bilir- ancak bunlar da bugün bu ailelerin elinde, mütevellilerin elinde oyuncak
hâline gelmiştir. Sadece Diyarbakırdan bir örnek vereyim: Bir aile
vakfının 5 milyon metrekare arazisi imara girmiştir; 3 milyon
metrekare, 3 bin dönüm arsa ortaya çıkmıştır. Bunun hepsini
yüzde 20den, yüzde 25ten aile, devletle de iş birliği içerisinde
yöneticilerle, müteahhitlere vermiştir; açıktan yüz milyonlarca
doları da alıp dışarıya transfer etmiştir. Bunun
da engellenmesi lazım.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tan.
Halkların
Demokratik Partisi adına dördüncü konuşmacı Sayın Gülser Yıldırım,
Mardin Milletvekili.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
HDP GRUBU ADINA
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının Türkiye İnsan Hakları Kurumu
bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi 10 Aralık tarihi, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin Birleşmiş Milletler
tarafından kabul edildiğinin 66ncı yıl dönümüydü. Bu
anlamlı günün hemen ertesinde ülkedeki insan hakları, temel hak ve
özgürlükler gibi temel sorunlara dair olumlu şeyler söylemeyi çok isterdim
fakat üzülerek belirtmeliyim ki ülkedeki temel insan hak ve hürriyetleri
üzerine yapacağım bu kısa konuşma son derece olumsuz bir
tablo çıkarmaktadır. Öncelikle, dünyada ve ülkemizde, bu anlamlı
günde, insan hakları, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde
yaşamını yitiren tüm insanları saygıyla anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, insan hakları kurumlarının dün kamuoyuyla
paylaştığı bir raporlama çalışmasında
Türkiyenin bir yıllık insan hakları karnesi
açıklandı. Raporda sadece 2014 yılı içerisinde 2 bin
insanın, insan hakları ihlalleri sonucu yaşamını
yitirdiğini belirtmektedir.
Başta maden
ocaklarında olmak üzere yaşanan iş kazaları ve iş
cinayetleri, Suriye ve Orta Doğuda sürmekte olan savaşlar yüzünden
yaşanan göçler ve göçmenlerin yaşadığı sorunlar,
Kobani direnişini sahiplenme amacıyla yapılan kitlesel gösterilerde
insanlara uygulanan polis şiddeti 2014 yılının öne
çıkan insan hakları ihlallerindendir.
Yeni bir Türkiye
sloganıyla iktidara gelen ve özellikle son birkaç yıldır iyice
otoriterleşip bütün devlet kurumlarını âdeta kendi tekelinde
birleştirmeye çalışan AKP iktidarı, yeni güvenlik paketiyle
zaten bir kangrene dönüşen temel hak ve özgürlükler alanını
iyice daraltıp muhalefeti soluksuz bırakmaya
çalışmaktadır.
Ülkemizde 2014
yılında işlenen 2 bine yakın cinayetin tümü insan
yaşam hakkının ihlali kapsamına girer. Yaşam
hakkı ihlali sadece devletin güvenlik güçleri tarafından
gerçekleştirilen öldürme olayları değil, üçüncü kişiler
tarafından gerçekleştirilen fakat devletin etkin bir önleme ve koruma
yükümlülüğünü yerine getirmeyerek neden olduğu ihlalleri de
kapsamaktadır.
2014
yılında birisi Türkiyeli, birisi Afgan, birisi Ukraynalı, birisi
Rojavalı olmak üzere toplam 5 kişi gözaltında
yaşamını yitirmiştir. Kolluk güçlerinin yargısız
infazı, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle ya da
rastgele ateş açması sonucu 39 kişi yaşamını
yitirmiş, 61 kişi yaralanmıştır. Yine, aynı
şekilde kolluk kuvvetlerinin toplantı ve gösterilere müdahalesi
sonucu 21 kişi, köy korucuları tarafından işlenen
cinayetlerde 5 kişi, faili meçhul cinayetlerde 50 kişi, cezaevlerinde
38 kişi, zorunlu askerlik görevini yaparken şüpheli biçimde 35
kişi yaşamını yitirmiştir. Erkek şiddeti sonucu
294 kadın yaşamını yitirmiş, 458 kadın
yaralanmış, 142 kadın taciz ve tecavüze
uğramıştır. Nefret cinayetleri, ırkçı
saldırılar ve linçler sonucu 11 kişi, iş kazaları ve
cinayetleri sonucu 1.723 emekçi yaşamını yitirmiştir.
Sadece Rojava sınırında seken kurşunlar, patlayan bombalar
ve sınırı geçmeye çalışan insanlara güvenlik güçleri
tarafından açılan ateş sonucu, 4ü çocuk olmak üzere, 27
kişi yaşamını yitirmiş, 85 kişi
yaralanmıştır.
Türkiye İnsan
Hakları Vakfına 2014 yılının ilk on bir ayında
işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla
toplam 726 kişi başvurmuş, başvuranlardan 257sinde
işkence ve kötü muamele gördükleri raporlarla ispatlanmıştır.
Yine, aynı
şekilde 2014 yılının ilk on bir ayında, 64ü çocuk
olmak üzere, toplam 1.018 kişi güvenlik güçleri ve köy korucuları
tarafından işkence gördükleri iddiasıyla İnsan Hakları
Derneğine başvurmuştur.
Değerli
arkadaşlar, 2014 yılına birçok insan barış ve
demokratik çözüm süreci adına büyük umutlar yüklemişti. Fakat,
maalesef, bu yıl da geçmiş birçok yıl gibi demokrasi, özgürlük,
barış ve adalet adına heba edilmiş bir yıl olarak
ülkenin siyaset tarihine kaydedilmiştir. İnsan hakları ve demokrasi
sorununun kilit noktası olan Kürt sorununda herhangi bir ilerleme
sağlanamadığında, kadın, emek, demokrasi ve bir bütün
olarak insan hakları alanında bir ilerlemenin sağlanması
mümkün değildir.
2014
yılında barış ve müzakere sürecinde Hükûmetin çabaları
beklentilerin çok altında kalmış, Hükûmet süreci tek
taraflı bir kontrol altında tutmaya çabaladıkça kamuoyunun
şüpheleri artmış ve barış sürecine dair umutları
yavaş yavaş tükenmeye başlamıştır. Süreci
hukuksal bir zemine oturtmada Hükûmetin takındığı isteksiz
tavır ve Hükûmetin gittikçe otoriterleşip bütün sorunu kamu düzeni ve
güvenlik eksenine sıkıştırması sürecin önünü ciddi
anlamda tıkamıştır.
Dünyadaki bütün
barış ve müzakere süreçlerine baktığımızda,
toplumların hafızasında derin yaralar bırakan
çatışmaların ancak samimiyet, değişim isteği ve
cesaretle mümkün olabileceğini göstermektedir. Geçmişle
yüzleşme, hakikat ve adalet komisyonlarını bile kurmakta
tereddüt eden bir devlet aklı bugün çözüm sürecini en çok sekteye
uğratan ve ağırdan alan taraf hâline gelmiştir. Tüm
bunların üstüne, son birkaç aydır KCK adı altında yürütülen
soruşturmalar, tutuklamalar, TMKda değişiklik yapan 6008
sayılı Yasada geçen Gösterilerde gözaltına alınan 18
yaş altı çocuklar örgüt üyeliğinden yargılanamazlar. hükmüne
rağmen çocuklara örgüt üyeliğinden açılan onlarca dava
barış sürecini ciddi anlamda riske etmektedir.
2014
yılının ilk on bir ayında, önceki yıllarda
başlatılan KCK davalarında 643 kişi tahliye edilirken,
aynı dönemde 2.380 kişi gözaltına alınmış, 377
kişi tutuklanmıştır. Gözaltına alınan 2.380
kişiden 1.887sinin ve tutuklananlardan 377 kişiden 187sinin eylül,
ekim ve kasım aylarında gerçekleşmesi manidardır. Yani,
devlet, cezaevinin bir kapısından insanları bırakırken
öbür kapıdan tekrar içeriye doldurmaktadır.
2014
yılının ilk on bir ayında, 410u çocuk, toplam 8.405
kişi gözaltına alınmış, 68i çocuk olmak üzere 803
kişi tutuklanmıştır. İnternet ve basın üzerindeki
sansür ve baskı devam ederken 2014 yılında yasaklanan toplam
etkinlik sayısı 82ye ulaşmıştır. Sadece
cezaevlerinde kalan toplam tutuklu ve hükümlü insan sayısının
bir istatistiği ortaya çıkarıldığında durumun
vahameti kendini göstermektedir. Kasım 2014 yılı itibarıyla
cezaevlerinde 154.197 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. AKP iktidara
geldiğinde bu sayı sadece 59.429 idi. Oysa bizim ülkemiz hariç
dünyanın diğer bütün ülkelerinde ileri demokrasi ile cezaevlerinde
kalan insan sayısı ters orantılıdır. Bugün bu ülkenin
cezaevlerinde 1.984 çocuğun yatıyor olması bu devletin en büyük
ayıplarından birisi olarak karşımızda
durmaktadır. Dünyanın standartlarını ölçü
aldığımızda yargılanan sanıklardan 3 kişiden
1i tutuklanırken Türkiyede her 2 sanıktan 1i tutuklanmaktadır.
Tutuklama oranı ve tutuklu sayısının bu kadar yüksek
oluşu dünya standartlarının neresinde olduğumuzu da ortaya
çıkarmaktadır. Bu oranın düşürülmesine yönelik olarak
çalışmalar yürütülmüş ise de yargı paketlerinin de bu
soruna ilaç olmadığı açıkça ortaya
çıkmıştır.
Son yıllarda
sürekli gündemi meşgul eden tutukluluk sürelerinin uzunluğu ile
ilgili olarak yargının hızlanması gerekmekte ve
mağduriyet oluşmaması için yargı organlarına büyük
iş düşmektedir. 1970li yıllardan beri politik baskılardan
dolayı sürgünde yaşayan insanların bir an önce ülkeye dönmeleri
için yasal düzenlemelerin çıkarılması gerekmektedir. AKP
döneminde başta Roboski katliamı, Diyarbakırda gerçekleşen
ve 2006 Mart olayları olarak hafızalarda yer alan ve en son 6-7 Ekim
2014 tarihinde gerçekleşen ve onlarca insanın yaşamına mal
olan, bizzat devlet güçleri tarafından işlenen sivil cinayetler olmak
üzere gerçekleşen yüzlerce yaşam hakkı ihlalinin etkin bir
soruşturma ile yürütülmesi ve suçluların yargı önüne
çıkarılması gerekmektedir. İnsanın en temel hakkı
olan yaşam hakkına karşı gerçekleşen bu fiillerde fail,
devlet adına bile suç işlemişse gerçek bir hukuk devletinin
görevi bu insanları yargının korumasından çıkarıp
bizzat yargılamasıdır.
Geçtiğimiz
yasama döneminde kamuoyunun gündemini meşgul eden ana dilde savunma
hakkını düzenleyen bir dizi yasal düzenleme de derde deva bir çözüm
olmamış, dertleri derinleştirmekten öteye gidememiştir. Ana
dilde savunma hakkını sınırlı kullanıma
indirgeyen o paket içerisinde yer alan hasta tutuklulara ilişkin düzenleme
dahi hayat bulmamıştır.
Buradan özellikle
Hükûmet çevrelerine seslenmek istiyorum: 2013 yılında 657 hasta
mahpustan 243ünün durumu ağırdı. İnsanların
inatçı çabaları ve direnişi sonucu 73 kişi tahliye edildi
ve 3 kişi maalesef tahliye edilemediği için cezaevinde
yaşamını yitirdi. Bugün hâlen 581 hasta mahpustan 230unun
durumu ağırdır. Bu insanlardan bazılarının
ailelerinin tek isteği Eğer öleceklerse bile bizim aramızda
ölsünler. isteğidir. Bu mesele siyasal bir mesele olmaktan çok insani bir
meseledir, bir vicdan ve insanlık meselesidir.
Bir taraftan insan
kaçakçılarının istismarına maruz kalan, öbür taraftan
barındıkları kamplarda ağır koşullarda yaşam
mücadelesi veren mültecilerin sayısı neredeyse 2 milyona
varmıştır. Suriyeden gelen mülteci ve
sığınmacıların 220 bini göreli de olsa iyi
koşullarda yaşarken geriye kalan milyonlarca insan, başta
yiyecek ve barınma sorunları olmak üzere en temel insani yaşam
koşullarından uzak yaşamlar sürmektedirler. Âdeta kölelik
koşullarında çalıştırılan ve bir kısmı
dilenciliğe mahkûm edilen sığınmacılar için geri gönderme
merkezleri oluşturulmamış ve bu insanların hukuksal
statüsünü belirlemeye yönelik herhangi bir yasa henüz
çıkarılmamıştır. Özellikle Şengal, Ninova ve
Kobaniden gelen ve çadır kentlerde ağır kış
koşullarında yaşam mücadelesi veren yüz binlerce kadın,
yaşlı ve çocuk, Suriyeli sığınmacılara
tanınan geçici koruma statüsünün kendilerine de tanınmasını
beklemektedirler.
Yapılan son
yasal düzenlemelerle temel hak ve hürriyetler alanında yapılan tüm
iyileştirmeler ve reformlar bir anda ortadan
kaldırılmıştır. Bütün bu düzenlemelerin Avrupa
Parlamentosuna, Avrupa Konseyine, Ekonomik ve Sosyal Komiteye ve Bölgeler
Komitesine sunulan 8 Ekim 2014 tarihli Türkiye 2014 Yılı
İlerleme Raporundan sonra yapılması dikkat çekicidir. Aynı
şekilde daha önce de çıkarılan dördüncü yargı paketinin
yarım sayfalık genel gerekçesinde, değişik tabirlerle, 3
defa, tasarının getirilme amacının ülkemizin
uluslararası toplumdaki olumsuz görünümünü düzeltmek olduğu ifade
edilmiştir. Eski Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin de paketin amacının
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki mahkûmiyetlerin
sayısını indirmek olduğunu ısrarla belirtmiştir.
Tasarının, düşünce ve ifade hürriyeti ile örgütlenme
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLSER YILDIRIM
(Devamla) -
haklarının gereğini yerine getirdikleri için
yıllarca hapiste tutulan
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
GÜLSER YILDIRIM
(Devamla) Ben de teşekkür ederim, sizleri saygıyla
selamlıyorum. Her ne kadar bitirmemiş olsam bile. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Anlamadım?
GÜLSER YILDIRIM
(Devamla) Her ne kadar bitmemiş olsa bile, olsun, teşekkürler.
BAŞKAN
Olsun, teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gülser Hanım kaç yıl cezaevinde kaldı, söz
hakkı
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Eskiden alacakları vardı Sayın
Başkanım, teessüf ederiz yani.
BAŞKAN Peki,
bir dahaki sefere onu dikkate alalım.
GÜLSER YILDIRIM
(Mardin) Benim saklı haklarım kaldı aslında.
BAŞKAN
Sayın Buldan bir açıklama yapacak sanıyorum.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bir açıklama
yapmıştım, hem Sayın Mehmet Metinerin hem de Sayın
Başkanın, Metinerin ifadelerinden dolayı duyarsız
kaldıklarını ifade etmiştim. Fakat biraz önce hem
tutanakları hem de ses kaydını dinledik. Bir yanlış
anlaşılma var, yanlış anlama var daha doğrusu.
Sayın Metiner, Nazlıakaya değil Sayın Özkese hitaben
balım kelimesini kullanmış. Biz bu balım kelimesini
hanım olarak anladık. Dolasıyla, bundan dolayı sözlerimi
geri alıyorum. Fakat bu konudaki hassasiyetimizin devam ettiğinin de
bilinmesini istiyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür
ederim.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Şimdi, söz sırası Sayın Adil Zozanide, Hakkâri
Milletvekilleri.
Konuşma
süreniz on üç dakika. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştay bütçesi üzerinde bir değerlendirmede
bulunacağım çünkü konuştuğumuz bütçenin en önemli
unsurlarından bir tanesi bu bütçenin denetlenebilir olmasıdır.
Bu bütçe denetlenebiliyor mu denetlenmiyor mu; Sayıştay, Parlamento
adına, bizler adına, hepimiz adına bütçenin denetimini hangi
ölçülerde yapabiliyor; bunun, kanımca enine boyuna
tartışılması gerekiyor.
Geçen sene de
tartışma konusu olmuştu. Geçen sene burada
yaptığımız tartışmalarda, esasında,
yaptığımız tartışmalar,
yaptığımız değerlendirmeler bir teamül niteliği
taşıyacağı için -çünkü bir ilk rapor değerlendirmesini
içeriyordu geçen sene yapılan değerlendirmeler- onların kayda
geçmesi ve bir teamülün oluşması için önemli olduğunu ifade
etmiştik ve görüşlerimizi ifade etmiştik. O nedenle, geçen sene
burada kayıtlara geçirdiğimiz değerlendirmelerimizde
yaptığımız önerilerde, hem Sayıştay
Yasasında hem de 5018de yapılması gereken
değişiklikleri, önerilerimizi sıralayarak ifade etmiştik ve
devamında şunu söylemiştik: Plan ve Bütçe Komisyonunun,
Sayıştay raporlarını -ki geçen sene hiç gelmemişti, bu
sene kısmen geldi- bu raporları enine boyuna, hakkaniyetle ya da
hakkınca değerlendirme şansı yoktur. İş yükü
nedeniyle Plan ve Bütçe Komisyonunun böyle bir şey yapma şansı
yoktur. demiştik. Bugün de aynı şeyi tekrarlıyoruz ama bu
öneriyi geçen sene yaptık. Geçen sene dedik ki: En azından bir kesin
hesap komisyonunun kurulması gerekir. Parlamentonun, Sayıştayın
raporlarını değerlendirmek üzere kesin hesap komisyonunun
mutlaka ama mutlaka kurulması gerektiğini, kurması
gerektiğini ifade etmiştik.
Bir yıl geride
kaldı. Bir yıl sonra bakıyoruz aynı noktayız çünkü bu
konuda yapılan hiçbir öneri dikkate alınmadı. İktidar
partisi mensupları da, esasında, bu konuda çok mesafeli
değiller. Kesin hesap komisyonunun kurulması gerektiğine
ilişkin, iktidar partisi mensubu milletvekillerinin de Komisyon
çalışmaları esnasında bu konuda olumlu görüşleri
olmuştur. Ancak, iktidar partisinin bu konuda öncülük etmesi gerekir ve bu
komisyonu kurması gerekir.
Türkiyede
Sayıştay raporlarının, esasında, Parlamentoya gelip
değerlendirme yapma geleneği çok eski değildir, yenidir,
2010dan sonra başlamış, 2011de yasası
çıkmış ve uygulamaya konulmaya çalışılan bir
uygulamadan söz ediyoruz. Ancak, yarım yamalak bir denetim
mekanizmasından sonuç alma şansı yoktur, kesin hesap
komisyonunun kurulması gerekiyor ve kesin hesap komisyonunun muhalefet
partilerinin ağırlıkta yer alacakları bir komisyon olarak
görev alması gerekiyor. Yani, burada oluşturulacak kesin hesap
komisyonunun muhalefet ağırlıklı bir komisyon olması
gerekir. Dünyada da böyledir, kesin hesap komisyonunu kuran bütün ülkelerde,
ileri demokrasilerde kesin hesap komisyonlarının başkanlığı
bile muhalefet partisi mensupları arasından seçilir ki komisyon
çalışmalarını yeterince denetleyebilsin, parlamento
çalışmalarını denetleyebilsin, Sayıştayın
yaptığı denetimlerin hakkını verebilecek bir pozisyon
oluşabilsin. Geride bıraktığımız süre içerisinde
bu konuda maalesef adım atılmadı.
Değerli
milletvekilleri, hepinize 656ya ek cetveller geldi, her milletvekilinin
bürosuna gönderildi, geçtiğimiz cuma gününden itibaren her milletvekilinin
bürosuna geldi. Ben, 657ye ek muhalefet şerhleri de dâhil olmak üzere,
Parlamentoda herhangi bir milletvekilinin bu ekler üzerinden bir inceleme
yapmış olabileceğine inanmıyorum, mümkün değil çünkü.
Yani, milletvekilinin böyle bir şey yapmak istemediğine
inandığım için ifade etmiyorum, mümkün olmadığı
için ifade ediyorum.
Bakın, arkanızda duruyor bu ek cetveller Naci
Bey. Siz de bakmamışsınız, arkanızda kitaplar duruyor,
koymuşsunuz. Buradan bakınca onların büyüklüğünden arkadaki
koltuk görünmüyor. Toplam kaç sayfa biliyor musunuz? 15.916 sayfa doküman
gelmiş her milletvekilinin odasına. 15.916 sayfa doküman gelmiş
milletvekillerinin önüne. Hangi milletvekili inceleyebildi? Hiç kimse
inceleyememiştir Plan ve Bütçe Komisyonunun üyeleri de dâhil. Bu kadar
dokümanı inceleme şansına sahip değildir.
Yapabileceğiniz tek şey vardır: Bürokrasinin önünüze servis
ettiği bu dokümanı ya kabul edersiniz ya da reddedersiniz. E, çok da
reddetme şansınız yok, kabul edeceksiniz. Şimdi, bunun
adı denetim olabilir mi? Bunun adı denetim olmaz.
Sayıştay raporlarından haberiniz var
mı? Sayıştay raporlarında aklanan unsurlar, pirüpak olan
unsurlar Meclisin gündemine geliyor. Yargıya intikal eden raporlar Meclis
denetimine tabi değildir. Sayıştay, evet, Parlamento adına
denetim yapıyor ancak yargıya intikal eden hususlar konusunda öyle
bir yasa yapılmış ki Sayıştay Ey milletvekili, sen
kim oluyorsun? Sana bilgi vermiyorum. diyor. Sorduk, cevabımızı
bu şekilde aldık. Bakın, sorduk, cevabımızı bu
şekilde aldık.
Kesin hesabı konuşacağız, 2013
yılı kesin hesabını. Kaç milletvekili burada
değerlendirme şansına sahip? 2013ü aklayacağız. On
iki gün sonra burada sorulacak, kürsüden okunacak. 2013 yılı kesin
hesabını burada aklayacaksınız. Neye göre
aklayacaksınız? Aklamamanız gerekiyor çünkü 2013 yılı
hesapları içerisinde yargıya intikal edenler var. Yargının
nasıl bir sonuç vereceğini, nasıl bir karar vereceğini
nereden bileceksiniz? Ama aklayacaksınız. Yargı
kararını vermeden Parlamento hükmünü verecektir. Böyle bir denetimden
söz edilebilir mi? Bunun adı denetim olabilir mi? Bunun adı denetim
değildir.
Ankaranın çok
dehlizlerinden söz edilir, Ankaranın çok karanlıklarından söz
edilir de bu Parlamento, Ankaranın dehlizlerini aydınlatmak için
sadece Genel Kurul salonunda kaç ampul kullanıyor biliyor musunuz? Sayın
Başkan da, Divan da herhâlde merak etmemiştir. Sadece bu Genel Kurul
salonunda Ankaranın karanlığını biraz
aydınlatmak için 1.832 ampul kullanılmış ama birbirimizi
görmüyoruz. Afaki bir rakamdan söz etmiyorum, sayabilirsiniz.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Saydın mı?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Sayın; 1.832 ampul kullanılmış ama
hâlâ karanlık, hâlâ karanlık.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Patlak ampuller dâhil mi?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, bu durumda, böyle bir tabloda siz hangi
denetimden söz edebileceksiniz?
Bakın,
Sayıştay denetiminin dışında olan kalemler var,
harcama kalemleri var. Gizli hizmet giderleri kalemi olarak geçer bunlar,
örtülü ödenek diye bahsediliyor ya. 5 ayrı kurumun gizli hizmet gideri
var ve biz bunu bilmiyoruz: Başbakanlığın, Millî Savunma
Bakanlığının, Millî İstihbarat
Teşkilatının, Genelkurmay
Başkanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünün
ayrı ayrı gizli hizmet gideri var ve bunların hiçbirisi
Sayıştay denetimine tabi değil.
Sayıştay
benim adıma neyin denetimini yapıyor Allah aşkına?
Soruyorum, Sayıştay bizim adımıza neyin denetimini
yapıyor? Askerî harcamalara dokunmayacaksınız. diyor. Askerî
harcamalarla ilgili olarak 6085in 44üncü maddesinde, bir kere, yasaklama
hükmü konulmuş. Önerdik, geçen sene geldik burada dedik ki: Buraya bir
fıkra ekleyelim, askerî harcamaların da açık denetime tabi
olduğunu burada ifade edelim. Uluslararası bir faciaya sebebiyet
verecekse bunların kontrollerini, açıklamalarını gizlilik
esasına göre de yapın. dedik. Bunu ifade ettik ama bu konuda da
adım atılmadı, bir şey yok.
Bakanlar,
Başbakan burada efelenerek, bağırarak açıkladılar,
dediler ki: Ey efendiler, biz en fazla sağlığa ve eğitime
ödenek ayırıyoruz. Kusura bakmayın, doğru değil.
Kesinlikle doğru değil. Siz nereden en fazla eğitime
yatırım ödeneği ayırıyorsunuz Allah aşkına
ya? Siz inanabiliyor musunuz buna? Siz bu rakama inanabiliyor musunuz? Yani,
siz gerçekten eğitime en yüksek yatırım bütçesini
ayırdığınızı mı ifade ediyorsunuz? Gerçekten
buna inandığınızı şu an bile ifade
ediyorsanız size söyleyeceğim bir şey yok. Kesinlikle doğru
değil. Asla ve asla doğru değildir.
RECAİ BERBER
(Manisa) Niye, Komisyonda değil miydiniz?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sayın Başkan, siz de çok iyi biliyorsunuz.
RECAİ BERBER
(Manisa) Rakamları siz de biliyorsunuz, Komisyondaydınız.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) Evet, rakamı biliyorum, eğitim bütçesi içerisinde
yatırıma ayrılan pay yüzde 3,6. Siz memurunuzun
maaşını veriyorsunuz.
RECAİ BERBER
(Manisa) - En büyük yatırım.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Memura maaş verirken niye konuşuyorsunuz?
Peki, aynı şekilde diyoruz ki: Diyanet İşleri
Başkanlığına niye bu kadar veriyorsunuz? İmamın
maaşını vermeyecek mi bu devlet? diyorsunuz. Öğretmenin
maaşını bu devlet vermeyecek mi? Sizin verdiğiniz,
eğitime ayırdığınız bütçe, devletin memuruna
ödediğiniz maaştır, yatırım bütçesi değildir.
Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan bütçe içerisinde
yatırıma giden pay, bütçesi içerisinde yüzde 3,6dır.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Önceki dönemlerde ne kadar?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Peki, askerî ve güvenlik harcamaları kalemi
içerisinde yatırıma ayrılan pay ne kadardır? Yüzde
13,5tir. Siz nerede
RECAİ BERBER
(Manisa) Askerlere de verilen maaşları
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Hayır, maaşlarını bir tarafa
koyuyorum, askerî yatırım harcamalarında maaşlardan
arındırarak bir yüzde söylüyorum, millî eğitim
açısından da maaştan arındırarak ifade ediyorum.
İki kalemde de maaşlardan arındırarak ayrılan pay
millî eğitimde yüzde 3,6dır, askerî yatırımlarda yüzde
13,5tir. E, çıkıp halkı aldatmayın lütfen, ayıp
oluyor, yani bu kadar da olmuyor! Gerçeği bu kadar ters yüz ederek Türkiye
kamuoyunu, insanlarımızı bu kadar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla)
aldatmaya kalkışmayın, çok ayıp
oluyor, yakışmıyor size!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
RECAİ BERBER
(Manisa) Plan ve Bütçe Komisyonumuzda da aynısını
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Doğruları söyledim Sayın Başkan,
yanlışsa size sataşayım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sayın Başkan, Sayın Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanının adını zikrederek kendisine
sataştım, doğru rakamları verecek Sayın Başkan.
BAŞKAN Bana
da sataştınız, sözümü kestiniz, ben ne yapacağım?
RECAİ BERBER
(Manisa) Sayın Başkan, o bize sataştı.
BAŞKAN - Benim
de sözümü kestiniz, bana da sataştınız, ben ne
yapacağım?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Hayır, hayır, Sayın Başkan
RECAİ BERBER
(Manisa) Sayın Başkan, isim vererek bana sataştı.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sataştım Sayın Başkan.
RECAİ BERBER
(Manisa) Yahu, sataşmayı bile doğru dürüst yapmadın
yalnız ha!
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Böylelikle
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar
da sona erdi.
Şimdi Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara
geldik.
Yalnız,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.29
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz talebi Sivas Milletvekili
Sayın Hilmi Bilgine aittir.
Buyurun Sayın
Bilgin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı kapsamında, Cumhurbaşkanlığı
bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Anayasamıza
göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Milletin
birliğini ve beraberliğini temsil eder.
Cumhurbaşkanlığı makamı, Türkiye Cumhuriyetinin en
yüksek temsil ve idare makamıdır. Hâl böyleyken, geçmişte
maalesef milletin büyük bir kısmını yok sayan, milleti
ayrıştıran, ötekileştiren, anlamayan
cumhurbaşkanlarını bu aziz millet görmüştür.
LEVENT GÖK (Ankara)
Kimmiş onlar ya? Bir açıklayın da, merak etmesinler!
HİLMİ
BİLGİN (Devamla) Geçmişe dönüp
baktığımızda, ülkemizde
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hep sancılı
olduğu görülecektir. Çağdaş demokrasiyi benimsemiş
toplumlarda rutin bir hadise olan cumhurbaşkanlığı
seçimleri ülkemizde hep krizlere neden olmuş, askerî ve sivil vesayetin
müdahalelerine açık olmuştur. Peki, bu durum normal midir? Neden
Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep krizlere neden
olmuştur? Cumhurbaşkanlığı makamı milletin
birliğini, beraberliğini temsil eden bir makam iken neden millete
rağmen yetkilerin kullanıldığı bir makam
olmuştur? Bu sorulara verilecek cevapların temelinde millet iradesini
yok sayma, milleti ikinci sınıf görme, Millet bilmez, millet
anlamaz, millet karar veremez. yaklaşımları vardır ancak
bu anlayışta olanlar kaybetmeye mahkûmdur. Bu anlayış,
milletin vicdanında ve tarih nezdinde hep kaybetmiştir.
İşte onun içindir ki bu millet, Adnan Menderesi, Turgut Özalı,
Necmettin Erbakanı rahmetle ve minnetle anmakta, onlara zulmedenleri ise
tarihin çöplüğüne atmaktadır. Bu noktada siyasete düşen görev,
bu anlayıştan sıyrılarak milleti anlamaya çalışmaktır.
Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki millet, iyi ile kötüyü, doğru
ile yanlışı birbirinden ayıracak en güçlü hakemdir.
Milletimiz mümeyyizdir. Milletimizin asla ve asla vasilere, velilere ihtiyacı
yoktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eski Türkiyede millet iradesine
dayanmayan iktidar yetkisini bir kısım anayasal kurumlar ve
Cumhurbaşkanlığı makamıyla sağlama arzusu ve bu
şekilde statükoyu ve vesayeti devam ettirme anlayışı vardı.
Vesayet odakları, milletten almadıkları yetkiyi milletin aleyhinde
kullanmaktan çekinmemişlerdir. Bunu da maalesef bir kısım
anayasal kurumlar ve Cumhurbaşkanlığı makamıyla
yapmışlardır. Vesayet odakları, askerî ve sivil bürokrasi
kendilerini devletin gerçek sahibi, milletin hamisi olarak görmüşlerdir.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı da bu kesimlerden çıkan, bu
anlayışa sahip, vesayetten ve statükodan yana biri olabilirdi,
milletin değerlerine, hassasiyetlerine saygılı, milletimiz gibi
düşünen, yaşayan Anadolu evlatları Cumhurbaşkanı
olamazdı, hasbelkader olursa gereği yapılırdı.
İşte bu seçkinci, elit askerî ve sivil bürokrasi ilk defa 2007de
kaybetmiş, âdeta duvara toslamıştı. Bir millet hareketi
olan, milletiyle birlikte yol yürüyen AK PARTİ, öncelikle e-muhtırayı
yok saymış, hukuk garabeti olan 367 kararını milletin
hakemliğiyle ortadan kaldırmış, millet iradesine
dayalı olarak Cumhurbaşkanını seçmiş ve bundan böyle
cumhurun başkanını seçme yetkisi, iradesi, 2007 referandumuyla
cumhurun kendisine verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kendi başkanını seçme yetkisini ve iradesini alan aziz
milletimiz, 10 Ağustos tarihinde yapılan seçimde Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanı seçilmiş
ilk Cumhurbaşkanı olarak büyük bir teveccühle ilk turda seçmiştir.
Bu seçimler, milletimiz ve demokrasimiz açısından büyük önem arz
etmektedir. Bu seçimle birlikte Türkiye, Cumhurbaşkanını
milletin doğrudan seçtiği bir döneme girmiştir. Bu vesileyle,
her türlü siyasi mühendisliğe, her türlü algı operasyonuna
rağmen, ferasetiyle, kadirşinaslığıyla 10
Ağustosta milletin adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğana büyük
bir destek vererek ilk turda seçen aziz milletimize bir kez daha
şükranlarımızı sunuyoruz. Bu seçimler bir kez daha milletin
terazisinin şaşmayacağını göstermiştir.
Yeni dönemde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
makamı, yeni Türkiye'nin ruhuna ve karakterine uygun olarak kendi içinde
gerekli görülen yeniden yapılanma sürecini gerçekleştirerek
devletimizin onuruna, milletimizin değerlerine ve beklentilerine
yakışır şekilde hizmetlerine devam edecektir. Yeni Türkiye'de
Cumhurbaşkanlığı, toplumsal taleplere devletin en üst
düzeyde cevap vereceği etkin bir yapılanma içerisinde,
Anayasa'nın vermiş olduğu yetkileri en verimli ve en etkin
şekilde kullanacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız,
halkın doğrudan teveccühünden aldığı güçle milletine
hizmet etmeye devam edecektir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı
teşkilat yapısı da seçilmiş Cumhurbaşkanı ve
büyüyen, gelişen Türkiye vizyonuna uygun olarak güçlendirilecektir.
Devletin en yüksek temsil ve idare makamı olan
Cumhurbaşkanlığı makamı için harcanan her rakam
ülkenin huzuruna, büyümesine, gelişmesine, uluslararası
saygınlığına ve ekonomik refahına katkı
sağlayacaktır.
Bu vesileyle, Cumhurbaşkanlığı
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın konuşmacı konuşmasında, milleti temsil etmeyen
cumhurbaşkanlarının görev yaptığını ifade
etti. Ayrıca, 2007den beri milleti temsil eden
cumhurbaşkanının göreve geldiğinden bahsetti.
Az önce, siz, bizim
partimize mensup konuşmacılar konuşurken sözlerini kestiniz ve
onları uyardınız. Şimdi, bu sayın
konuşmacının, şu ana kadar milleti temsil etmeyen
Cumhurbaşkanları kimdir, bir, açıklamasını istiyorum.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Millet biliyor
Levent Bey.
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Kenan Evreni
Cumhurbaşkanı mı olarak görüyorsunuz?
LEVENT GÖK (Ankara) Bir saniye, bir saniye,
açıklarsanız öğreniriz.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri,
dinliyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Darbeyle gelenler var.
LEVENT GÖK (Ankara) Bilemem ben hangisini kastediyor?
Ama 2007den beri milletin evlatları Cumhurbaşkanlığı
yaptı. dendiğine göre, bu cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk,
partimizin kurucu Genel Başkanıdır; İsmet İnönü
partimizin Başkanıdır, onlar da
Cumhurbaşkanlığı yapmıştır; ben onlara
yapılan bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Ben öyle bir
şey demedim Sayın Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) Aynen öyle söylediniz, hiç
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Benim
söylediklerim çok açık.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, ben not aldım.
BAŞKAN Sayın Gök, bir dakika müsaade eder
misiniz?
Sayın Bilginden bir açıklama alabilir miyiz?
Sayın Bilgin, böyle bir kastınız var mıydı?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sayın
Başkanım, ben öyle bir şey söylemedim, Sayın Grup
Başkan Vekili neye itiraz etti, onu anlamadım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kasti, sözü aynı
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika. Diyor ki: 2007den öncesi
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sataşmadan söz
verin geçsin Başkanım, işin içinden çıkamazsınız.
LEVENT GÖK (Ankara) 2007den beri bu ülkenin
evlatları Cumhurbaşkanlığı koltuğu makamına
gelmiştir. diyor.
BAŞKAN Milletin Cumhurbaşkanı
değildi. diye bir söz sarf etmişsiniz
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet, aynen söyledi.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika müsaade edin.
LEVENT GÖK (Ankara) Arkadaşlarım zaten
doğruluyor.
BAŞKAN Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet
İnönü de aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, Meclisin
seçtiği, milletin vekillerinin seçtiği değil mi
Cumhurbaşkanı? O zaman biz de milletin vekili değiliz.
BAŞKAN -
yaptığı dönemde onları
da kastettiniz Milletin adamı değildir. diye bir yoruma
LEVENT GÖK (Ankara) Çok ağırdır bu söz.
Yani bu sözü ya tashih edecek
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sayın
Başkanım, bu millet, darbe sonrası seçilen
cumhurbaşkanlarını, Meclis üzerinde uçaklar uçurarak Meclisin
koridorlarında, kulislerde milletvekillerini tehdit ederek seçilen
cumhurbaşkanlarını görmüştür. Benim ne kastettiğimden
normal bir Türk vatandaşı anlaması gerekeni
anlamıştır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) İyice daha
karmaşık hâle geldi.
LEVENT GÖK (Ankara) 2007den beri
BAŞKAN Sayın Gök, sanıyorum, yani
Türkiyede bu cumhurbaşkanlığı süreci
sıkıntılı olmuştur, bazılarında da darbelere
neden olmuştur bu süreçler. Onu kastetti sanıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben şu net soruyu soruyorum
Ben sataşmadan dolayı söz istiyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bütün partilere
sataşma vardır Sayın Başkan.
BAŞKAN Anlamıyorum yalnız sayın
milletvekilleri.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) 2007den beri seçilenler milletin
evladı oluyor, ondan önceki seçilenler neyin nesidir? Örneğin,
Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü neyin nesidir?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Vekili kim seçiyor?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Vekili de millet
seçiyor, aynen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Parlamentoya
sataşma vardır.
BAŞKAN Bunu böyle sizin kastettiğiniz anlamda
bir kasıtla söylese ben de müdahale ederdim zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) Aynen bu şekilde söyledi ama.
Aynen bu şekilde söyledi.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, aynen öyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, o anlam çıksaydı ben de müdahale ederdim Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, aynen bu şekilde söyledi. Aynen bu şekilde söyledi.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) O anlamda Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Aynen o.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Aynen o efendim.
BAŞKAN Bir
dakika arkadaşlar, bir dakika
Şu anda Sayın Gökle
konuşuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
İzin verin, bu konuyu ben lisanı münasip bir şekilde kürsüden,
sataşmadan dolayı, partimizin genel
başkanlıklarını yapmış kişileri de
kastetmesi açısından söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir usul İç
Tüzüke aykırı.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Her şeyi İç Tüzüke
bağlamayın.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Gök, konuşmacı öyle bir kastının
olmadığını söyledi.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bunun kasıtla alakası yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Samimiyetle ifade ederim ki ben böyle bir algı içinde olsaydım ben de
müdahale ederdim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ama aynen bunları söyledi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Üç grup sizin gibi öyle anlamıyor da sadece sizin grup
öyle anlıyor. Olur mu öyle Başkan?
BAŞKAN
Konuşmacının kastettiği ve benim
algıladığım, darbe süreçlerinin yaratılmasına
neden olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsetti ama bu
konuda bir açıklama yapmak istiyorsanız ben size yerinizden söz
vereyim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, iki dakikada ben meramımı
anlatırım izin verin. Şimdi sataşma olmuştur.
BAŞKAN Ama
şimdi burada bir
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir sataşma olmuştur.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Parlamentoya sataşma olmuştur.
BAŞKAN
Burada Tüzükün uygulanmasında bir sıkıntı var.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ben de tartışma doğurmayacak şekilde
konuşacağım.
BAŞKAN
Açıklamanızı yapın Sayın Gök.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, yerinden 60a göre bir
dakikalık söz
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Ya, neyi kastettiğini zaten söylüyor adam.
BAŞKAN Size
söz vereyim yerinizden, lütfen, kesmeyeceğim de sözünüzü.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Kürsüden hitap etmek daha uygundur Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Pazarlığa girer bu Sayın
Başkan. Sataşmadan
BAŞKAN
Sataşmadan dolayı kürsüye alıyoruz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sataşma.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sataşma zaten Sayın Başkan. Zaten
sataşmadan dolayı istiyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kim kime sataşıyor?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Partimizin Genel Kurucusuna sataşıyor.
BAŞKAN
Sayın Gök, size yerinizden söz vereceğim, iki dakika vereceğim.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ama cümle önemliydi. Yani
BAŞKAN Ama
aynı şekilde açıklama yetkisini size veriyorum, yerinizden söz
veriyorum, iki dakika süre veriyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Peki.
BAŞKAN
Söylediğinizle, İç Tüzükte, bahsettiğiniz anlamda bir
sataşmayı yorumlayabilmek mümkün değil. O yüzden buyurun,
yerinizden size iki dakika süre vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Tam da sataşılmıştır Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Lütfen
Buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Biz de talep ediyoruz Sayın Başkan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben de talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi Sayın Gökle konuşuyorum, sonra sizin taleplerinizi
alacağım.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin 656 ve
656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Şimdi, Sayın Başkan, konuşmacı
konuşmasında aynen Milletin evlatları 2007den sonra
Cumhurbaşkanlığı yapmaya başlamıştır.
dedi. Tabii, bu devletin bir kuruluşu var, bir kuruluş felsefesi var,
verilen büyük bir mücadele var, Kurtuluş Savaşı var
BAŞKAN
Elbette.
LEVENT GÖK (Ankara)
ve bugün burada, bu Parlamentoda olmamızı sağlayan Mustafa
Kemal Atatürk gerçeği var. AKP, sayın konuşmacı ve herkes
bilmelidir ki bugün burada oturmamıza neden olan faktörler, Mustafa Kemal
Atatürkün, İsmet İnönünün o şanlı Kurtuluş
Savaşından geçer.
Şimdi, kendi
partisine mensup cumhurbaşkanlarını bir kenara ayırarak
ondan öncekileri ayrı bir kefeye koymak ve özellikle Millî Kurtuluş
Savaşı kahramanlarını farklı bir kefeye koymak, tam
anlamıyla cumhuriyetimize, tarihimize, köklerimize, kültürümüze son derece
büyük saygısızlıktır.
Ayrıca,
burada, elbette darbe dönemlerini kimsenin benimsemesi mümkün değildir ama
bence sayın konuşmacı, dün ve önceki günlerde kendi genel
başkanları tarafından ifade edilen, örneğin Sayın
Celal Bayar konusunda ne diyecektir, Sayın Süleyman Demirel konusunda ne
diyecektir, Sayın Turgut Özal konusunda ne diyecektir? Bir yandan onlara
sığınarak siyaset yapmaya devam edeceksiniz, bir yandan da
kendinizi kalın bir çizgiyle 2007den itibaren
ayıracaksınız. Bu, çok ciddi bir handikaptır. Bu sözler
söylenmiştir. Sayın konuşmacı bizzat Atatürkü, İsmet
İnönüyü darbe dönemlerindekileri hariç tutarak diğerlerinden
ayırt etmediğini ifade etmek durumundadır, biz bunları
duymak durumundayız.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Doğrudan doğruya Parlamentoya
karşı bir konuşma yapmıştır maalesef
arkadaşımız. Onunla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
Buradan yaparsam daha iyi olur.
BAŞKAN
Buyurun.
9.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Sivas Milletvekili Hilmi
Bilginin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi
milletin evlatları ve millet tarafından seçilmiş diyor
arkadaşımız. Şimdi, bundan önceki
cumhurbaşkanları kim tarafından seçildi? Parlamento
tarafından. Parlamento tarafından seçilen kişi milletin
evladı olmuyor mu? Veyahut da milletvekilleri millet tarafından
seçildiğine göre onları temsil eden ve onların seçtikleri bir
kişiyi siz dışlayamazsınız.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Kenan Evreni kim seçti, Cemal Gürseli kim seçti?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hangi cumhurbaşkanı olursa olsun, bütün
cumhurbaşkanlarına ve Parlamentoya hakaret etmiştir
arkadaşımız. Parlamentonun seçtiğini milletin evladı olarak
nitelendirmemesi, kendisinin de içerisinde bulunduğu bu mensuba büyük
hakarettir. Bundan dolayı kınıyorum.
BAŞKAN
Sayın Zozani, buyurun.
10.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Sivas Milletvekili Hilmi Bilginin 656 ve
656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii ki cumhurbaşkanının
doğrudan halk tarafından seçilmesi ülke demokrasisi
açısından sevindirici bir gelişmedir. Bizim de öteden beri sahip
çıktığımız ve dillendirdiğimiz bir talepti ve
Cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi
doğrudan demokrasinin bir gereğidir, bu önemlidir. Ancak
doğrudan seçilmiş bir Cumhurbaşkanlığı
mekanizmasının daha önceki geleneklerin, teamüllerin kötülenmesi ya
da hakir görülmesi şeklinde yorumlanması talihsizlik olmuştur.
Son derece açık ve nettir: Sayın milletvekilinin
kullandığı dil ve üslup ayrıştırıcı bir
dil ve üslup olmuştur, yakışmamıştır, doğru
değildir. Ayrıca, AK PARTİ Grubuna da
çağrımızdır. Biz bu konuda hem yasa teklifini verdik hem
burada defalarca da Meclis kürsüsünde dile getirdik. Biz bu konuyu
dillendirirken de pek çok milletvekili oradan bize el uzatarak Kenan Evreni,
Kenan Evrenin ismini anımsattı. Evet, Kenan Evren bir darbecidir,
bir darbeci generaldir ve şu anda yargılanıyor. On binlerce
insanın kanına eli bulaşmıştır. Gelin, birlikte
-mademki öyle, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı
mekanizmasına, o payeye yakışmayan bir isim olduğuna sizde
kanisiniz- Sayın Kenan Evrenin Cumhurbaşkanlığı
payesini birlikte kaldıralım. Evet, yakışmıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
mekanizmasının isminin Kenan Evrenle birlikte anılması,
bir darbeciyle birlikte anılması doğru değildir. Bunu
kaldıralım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zozani.
Sayın
Elitaş, iki dakika
11.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Sivas Milletvekili Hilmi
Bilginin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle,
Sayın Gökün hassasiyetine teşekkür ediyorum. Bu ülkede
Cumhurbaşkanlığı yapan herkes bu milletin temsilcisidir.
Nitekim, Anayasanın 104üncü maddesi: Cumhurbaşkanı Devletin
başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk
Milletinin birliğini temsil eder. Bu, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
Atatürkten bu tarafa gelen bütün Cumhurbaşkanlarını kapsayan
bir ifadedir ve kapsayan bir tanımdır. Yani, Atatürk, İnönü,
Celal Bayar, Gürsel ve o günden bu tarafa gelen Sayın Gül ve Sayın
Erdoğan da dâhil olmak üzere. Sayın Gökün bundan sonraki süreçte
-bugüne kadar olanı bir tarafa bırakıyoruz ama- şu andaki
konuşmasını bir taahhüt olarak alıyorum. Şu anda Türk
milletinin birliğini temsil eden ve devletin başı olarak
Anayasanın 104üncü maddesine göre görev yapmakta olan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan hakkındaki bütün söylemlere Sayın Gökün itiraz
etmesini beklerim.
Bakın,
Sayın Gök arkadaki konuşanları da duyuyordur herhâlde, kendi
grubunun arkasında konuşanları.
İki: 2007
yılında 358 milletvekilinin, bu milletin temsilcisi milletvekilinin
evet dediği bir Cumhurbaşkanının 367 kararıyla
maalesef Cumhurbaşkanlığı elinden alınmış ve
arkasından 2007 seçimlerinde bu millet
Cumhurbaşkanlığı elinden alınan Sayın Abdullah
Gülün içinde bulunduğu partiye büyük bir destek vererek
Cumhurbaşkanı seçilmesini gerçekleştirmiştir. Ondan sonra,
Anayasada değişiklik yapılarak mademki Türkiye Büyük Millet
Meclisine dışarıdan müdahaleler yapılmakta, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bahçesine askerler getirilmekte, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üstünde, semada uçaklar uçurarak milletvekilleri tehdit altında
bırakılmakta, artık bundan sonra cumhur kendi reisini seçsin
diye 2007 yılının Ekim ayında bir Anayasa değişikliği
yapılmıştır ve bundan sonra millet kendi reisini kendi
seçmeye başlamıştır.
Ben buradan
şunu ifade ediyorum: Atatürkten bugüne kadar gelen bütün
cumhurbaşkanları bu Anayasa çerçevesinde
Darbeci
Cumhurbaşkanının yargılanmasıyla ilgili biz Anayasa
değişikliğini yaptık, itiraz edildi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Kim itiraz etti ya?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O anlamda, Sayın Gökün hassasiyetini
Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında da Anayasanın 104e
göre göstermesini tavsiye ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, grup başkan vekillerinin hepsini dinledim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir cümle de ben buradan
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, Başkanlık Divanı olarak, darbe
sonucu Cumhurbaşkanı olmuş kişiler hariç olmak üzere,
başta Mustafa Kemal Atatürk ve diğer bütün
cumhurbaşkanlarına saygı ve sevgilerini sunduklarına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz
de Divan olarak bu konudaki düşüncemizi şöyle açıklamak isteriz:
Darbe süreçlerine konu edilerek Cumhurbaşkanı olmuş ve bizzat
darbe yaparak Cumhurbaşkanı olmuş kişiler hariç olmak
üzere, başta Mustafa Kemal Atatürk ve diğer bütün cumhurbaşkanlarına
saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz Divan olarak.
Teşekkür
ederim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Kapatalım artık bu konuyu, lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir cümleyle kapatayım, izin verin, bir cümle.
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Gök, bakın, bitirdik bu konuyu.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir cümle ama
BAŞKAN Biz
de saygılarımızı sunduk, en derin
saygılarımızı sunduk. Hiç kimsenin bunun haricinde bir
şey düşünmesi mümkün değildir ki biz de öyle
algılamadık. Bir istisnası var bu saygı
sunmamızın, onun da gerekçelerini söyledim.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Evet,
Adalet ve Kalkınma Partisi adına ikinci konuşmacı
Sayın Nevzat Pakdil, Kahramanmaraş Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Başkan.
AK PARTİ GRUBU
ADINA NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2015 bütçesinin
milletimiz için hayırlar getirmesini Cenabıhakktan niyaz ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 2011den bugüne kadar geçen süre
içerisinde bu yasama döneminde yeni anayasa çalışmalarıyla
ilgili olarak komisyonlar kuruldu, İç Tüzük çalışmasıyla
ilgili olarak komisyonlar kuruldu, siyasi etik komisyonuyla ilgili olarak
komisyon kuruldu ve çalışmalarını yürüttü ama maalesef bu
komisyonlardan bir netice almak mümkün olmadı. Ümit ederiz ki,
inşallah, önümüzdeki yasama dönemi içerisinde bu anayasa
çalışmaları ve İç Tüzük çalışmaları netice
alır. Benim temennim, İç Tüzükün önümüzdeki dönemde uygulanmak üzere
hiç olmazsa bu dönemde bir yasal statüye kavuşturulmasıdır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şunu ifade edeyim ki terzi
söküğünü dikemez derler. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu dönem içerisinde
yapılan ön çalışmalar neticesinde bütün partilerimize mensup 12
grup başkan vekilinin imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine bir
kanun teklifi sunmuştur fakat bu kanun teklifi şu anda gündemdeki
yerini almış ama maalesef yasal hâle gelmemiştir ve yasal hâle
gelmeyi beklemektedir.
Muhterem
arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum: Önce her birimizin
empati yapması lazım. Buraya yargıyla ilgili kanunlar geliyor,
başka kurumlarla ilgili kanunlar geliyor. Belirli bir
şeyin içerisinde, dışarıda bir kısım şeyler
konuşuluyor ama burada bir kısmı -o da takdire
şayandır- oy birliğiyle geçiyor. Ama soruyorum size: Milletvekilleri
olarak bizim bir kanunumuz var mı? (AK PARTİ ve CHP
sıralarından Yok sesleri) Bizim bir kanunumuz yok. Bu kanunlarla
ilgili olan hususları değişik şekilde bir araya getirdik.
Hepsi bir araya geldi, bütün grup başkan vekillerimiz imzasını
attı. Ama Bu yasalaşsın. dediğimiz anda siz
milletvekilleri, biz milletvekilleri, hepimiz dâhil bunun
yasalaşmaması için elimizde ne imkân varsa hepsini kullanıyoruz.
Şu anda bu teklifin yasalaşması için Meclis Başkanımız
bütün ilgili arkadaşlarla, gruplarla konuşuyor ve yasanın
çıkması için gayret ediyor. Bu hususta ben tek tek bütün
milletvekillerimizden aynı zamanda Türk Parlamenterler Birliği
Başkanı olarak destek arzu ediyorum.
Bakınız,
arkadaşlar, bu Meclis içerisinde hanım milletvekili
arkadaşlarımız, erkek arkadaşlarımız var.
Doğum yapan arkadaşlarımız oldu. Memurların doğum
hakkı var. Doğumdan önce ne kadar izinli olacakları,
doğumdan sonra ne kadar izinli olacakları belli ama milletvekili
arkadaşlarımız için böyle bir yasal düzenleme var mı?
Milletvekili arkadaşlarımızın, doğum yapan
kardeşlerimizin böyle bir hakkı var mı? Yok. Peki Bu hakkı
temin edelim, yasalaştıralım. deyince niye
yasalaştırmaktan kaçınıyoruz? Niye çekingen
davranıyoruz?
Şimdi,
bakınız saygıdeğer arkadaşlarım, şunu ifade
etmek istiyorum: Arkadaşlarla da konuştuk. Diyelim ki
milletvekilliğiniz bitti, Cumhuriyet Bayramı törenlerine iştirak
edeceksiniz. Gittiniz, Tapu Kadastro müdürünün yeri belli, Millî Eğitim
müdürünün yeri belli, defterdarın yeni belli. Peki, 22nci, 23üncü,
şimdi 24üncü, 20nci, 19uncu dönem milletvekillerinin yeri nerede? Vali lütfederse -işte, valilik yapan
arkadaşlarımız var içinizde- onlar bir yer gösterirse gidip
sıraya oturacaksınız, yoksa boynunuzu bükeceksiniz. Bir
kısmınız da zaten böyle bir durumla karşılaşmamak
için törenlere gitmeyeceksiniz. Var mı yanlışı? Yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) O zaman bunu hep beraber
gerçekleştirmemiz lazım.
Bakınız,
bu cenaze törenleriyle ilgili olan husus, ölümlerle ilgili olan husus. Bu
teklifin içerisinde, arkadaşlar, hiçbir akçeli husus yok. Bu konuda
trafikle ilgili bir düzenleme vardı, o düzenleme de
çıkarılır. Sizden istirhamım şudur: Yarın ne
olacağını ne biteceğini hep beraber görüyoruz. Bu yasayı
çıkaralım.
Büyükelçilerimizin büyükelçiliği bitiyor, diplomatik
pasaportu devam ediyor mu? Ediyor. Peki, sizin milletvekilliğiniz
bittiğinde sizin statünüz ne oluyor? 3üncü dereceye gelmiş olan
hususlarla aynı husus oluyor ama herkes elini taşın altına
koymaktan kaçıyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bizim yurt dışına gidecek paramız yok.
NEVZAT PAKDİL
(Devamla) Bunun akçeyle ilişkisi yok, parayla ilişkisi yok. Lütfen
kanunumuza sahip çıkalım ve kanunumuzu çıkaralım. Bunun
arkasında olan bir Meclis Başkanlık Divanı da varken ya
Meclis Başkanlık Divanında olan her partideki arkadaşlar bu
konuya imza atsın yahut sayın grup başkan vekilleri imza
atsın ve bunu konuşalım. Kendi aramızda
konuştuğumuz zaman Çok güzel, iyi oluyor, yapalım. diyoruz, arkaya
dönüştüğümüz zaman Hele bir danışalım, hele bir
görüşelim. Neyi danışıyoruz, neyi görüşüyoruz
yıllardır, ben bunu bilmiyorum. Lütfen altında imzamız olan
bu teklife sahip çıkalım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NEVZAT PAKDİL
(Devamla) İçinde milletvekillerinin özlük haklarıyla ilgili hiçbir
şey yok, sadece statülerini belirlemiş olan bir kanun maddesi ve
kanun teklifidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
NEVZAT PAKDİL
(Devamla) Lütfen, her birimiz bu konuya sahip çıkalım ve bunu
kanunlaştıralım çünkü bu bizim aynı zamanda milletvekilleri
olarak bir görevimiz. Sadece değişik kanunlarda olan hususları
bir araya getirerek bir milletvekili kanunumuz lütfen olsun.
BAŞKAN
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
NEVZAT PAKDİL
(Devamla) İstirham ediyorum, bütün milletvekili
arkadaşlarımızın takdirine arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Pakdile Meclisi yöneten Meclis Başkan Vekili olarak hem de
milletvekili olarak teşekkür ederim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım. ....
BAŞKAN -
Üçüncü konuşmacı...
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım. ....
BAŞKAN
Pardon, özür dilerim.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın Pakdilin
açıklamalarıyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun bir dakika.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Kahramanmaraş Milletvekili
Nevzat Pakdilin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, şimdi Nevzat Bey bu açıklamayı yaptı
ama şimdi, bütün grup başkan vekilleri de biliyor ki Meclis
Başkanımızın Başkanlığında zaten grup
başkanları bir araya geldiler. Bu konuları, işte hem tüzük
meselesini hem milletvekili etik meselesini, kanunu hem milletvekilliği
statüsüyle ilgili kanun meselesini zaten biz gündeme getirdik ve kendilerine de
gönderdik Parlamenterler Birliği olarak ve biz görüşlerini de
aldık kendilerinden. Dolayısıyla, zaten biz bu konuda
çalışıyoruz. Yani Ötekiler imzalasın, imzalamasın.
diye buraya çıkıp da şov yapmanın gereği yok yani,
kusura bakmasınlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, bundan önce de bu tip çalışmalar oldu.
Sayın Pakdilin söylemek istediği, şu anda yapılan
çalışmaların tamama ermesidir. Yoksa geçmişte de -sekiz
yıldır buradayım ben- birçok kez deneme oldu ama maalesef
atıl kaldı çeşitli nedenlerden dolayı. Nedenleri de hepimiz
biliyoruz. İnşallah bu sefer ki sonuçlanır, tamamlanır.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Tamam da yani kendilerine gönderildi ve geri alındı.
NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Başkan, buyurun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bu konuda çalışma zaten var.
BAŞKAN
Eskiden de yapılmıştı da, o yüzden.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Olabilir ama şu an devam ediyor
çalışma.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Pakdil.
NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) Mikrofonu mu açacaksınız, kürsüye mi geleyim?
BAŞKAN
Açıklama mı yapacaksınız?
NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) Evet.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden, açayım mikrofonu.
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, saygıdeğer
arkadaşlarım; iki dönem, dokuz yıl burada Meclis Başkan
Vekilliği yaptım. Yaptığım çalışmaların
hepsinde -burada olan arkadaşlarım bilirler- hayatım
ortadadır, hiçbir zaman
Sayın Halaçoğlu, daha önceden
tanışıp biliştiğimiz bir
arkadaşımızsınız, şov kelimesi size
yakışmamıştır. Hayatı boyunca şov
yapmış insan değil, gerçeklerin peşinde koşmuş
olan, hakikatin peşinde koşmuş olan bir insanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, istirham
ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Peki, Bize gönderildi. diye niye demediniz? Biz
görüş bildirdik. dediniz mi? Size gönderildi mi, gönderilmedi mi? Niye
söylemediniz?
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, lütfen
NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) Sayın Halaçoğlu, ben konuşurken bütün
Genel Kurula hep birlikte hitap ettim, iktidar veya muhalefet, hiçbir şey
söylemedim, hepimizin üzerine bir görevdir dedim ama sizin gibi akademik
hüviyeti olan, grup başkan vekili olan arkadaşımızın
bu pozisyonda, yıllarca Meclisi yönetmiş bir arkadaşımıza
böyle bir hitapta bulunması üzüntü verici olmuştur, teessüflerimi
bildiriyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, affedersiniz,
tamamlamam lazım.
Şimdi,
kendilerine o dosya gönderildi mi? Ondan sonra kendileri geri gönderdiler mi,
göndermediler mi? Niye açıklamadı peki?
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, yani gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.
Sayın Pakdil bu çalışmayı Parlamentoda görev alan bütün
milletvekillerinin birlikte yapması gerektiğine
inandığını söyledi. Kimseye hakaret etmedi, kimseyi
eleştirmedi. Geçmişte bir pratik var, imzalanmışken
atıl oldu o teklif. Bir daha bunlara düşmeyelim. anlamında bir
konuşma yapıldı ama durum gösteriyor ki bu sene de
tamamlanamayacak bu çalışma.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama hiç çalışma yokmuş gibi
konuşuyor.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök.
14.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat
Pakdilin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milletvekillerinin
bir kanununun olmaması önemli bir eksikliktir. Biz az önce konuşan
Sayın Nevzat Pakdilin bu konudaki yapıcı
çalışmalarını takip ediyoruz ve kendisine de teşekkür
ediyoruz.
Elbette bu konu
toplumda siyasetçinin saygınlığıyla ilgili. Kabul edilmeli
ki asgari ücretle geçinen herkesin en ufak bir artış beklediği
bir dönemde milletvekillerine yönelik en ufak bir iyileştirme toplumun
yoğun bir tepkisini çekiyor. Biz bu konuda milletvekillerinin akçalı
olmayan konularında yapılabilecek ve kamuoyunun benimseyeceği
çalışmalar içerisinde bir çalışmayı yürütüyoruz. Umarım
bir olgunluğa ulaştığı zaman hep beraber bunu
Meclisten geçirme şansını da buluruz.
BAŞKAN
İnşallah.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı
656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Üçüncü konuşmacı Sayın Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle
hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
2015 yılı
bütçesinde Sayıştay üzerine grubum adına konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Evet, öncelikle
klasik bir bütçe konuşması yapma düşüncem vardı ama gelinen
noktada açıkçası evvelemirde Parlamenterler Birliği
Başkanımızın bizimle ilgili olarak ortaya koyduğu
milletvekillerinin, terzinin kendi söküğünü dikmemesi esprisi ve
benzetmesini de hoş bularak ve sonuna kadar desteklediğimi de ifade
ederek sözlerime başlamak istiyorum. Hakikaten milletin derdine derman
olacaksak önce kendi derdimize, sıkıntımız varsa da
sıkıntımıza çözüm bulmak bizim aynı zamanda sorumluluğumuz.
Evet,
Sayıştay bütçesi üzerine konuşacağız dedim. Burada
açıkçası öncelikle talep etmiş olmamama rağmen üçüncü dönem
bir milletvekili olarak ve Sayıştay menşeli bir milletvekili
olarak Sayıştay konusunda söz veren, görev veren değerli grup
başkan vekillerime çok teşekkür ediyorum, bir ahde vefa örneği
gösterdiler. On bir yıl Sayıştay ve Maliye
Bakanlığında çalıştım, on bir yıl rapor
yazdım. On bir yıl da KİT Komisyonunda Sayıştayda
yazılan raporların görüşülmesinde, okunmasında, değerlendirilmesinde
arkadaşlarımızla birlikte görev aldık. Bu anlamda, yeri
gelmişken şunu söyleyeyim: Hakikaten, Sayıştayda
çalıştığımız o dönemde elde ettiğimiz bilgi
birikiminin, tecrübenin on iki yılı aşan sürede Parlamento
çalışmalarımıza ne kadar katkı
sağladığını, destek verdiğini de burada ifade
etmem gerekiyor. Ve bu anlamda üzerimizde emeği olan, bugün görevlerine
devam eden meslek mensubu arkadaşlarımıza çok teşekkür
ediyorum, ahirete intikal edenlerine de Cenabıhakktan rahmet diliyorum.
Yine, bu dönemde pek çok sorunla
karşılaştığımızda her zaman kendilerinden
yakın bir destek aldığımızı, görüşlerinden
istifade ettiğimizi ifade edeyim. Ve denetim çalışmaları
sırasında sistemin işleyişine yönelik olarak yapılan
tespitlerin düzeltilmesi noktasında da her zaman iletişim
kanallarını açık tuttuk ve onlarca örnek verebileceğimiz,
sistemin işleyişindeki pek çok tıkanıklığı
aşma noktasında yasal düzenlemeyi de burada birlikte yaptık.
Bu dönemde, biliyorsunuz, geçtiğimiz 2010
yılında Sayıştay Kanununu çıkarttık. Ondan
öncesinde altı yıl kadar uzun bir süre bu kanunun
çalışmaları yapıldı ve bu kanun kabul edildi.
Sayıştay denetiminin önündeki -bugün her ne kadar pek çok konuda
tartışma yapılsa da- pek çok engel de
kaldırılmış oldu. Bunlar bu dönemde yapıldı. Ama
kanunun uygulanmasından kaynaklanan, ortaya çıkan sorunların
tekrar gözden geçirilmesi anlamında 2012 yılında ilk imza sahibi
olarak benim de imzamın olduğu bir kanun teklifi verildi ve bu kanun
teklifinin görüşülmesine başlanmaksızın da herkesin
kaygılarına, farklı düşüncelerine saygı duyuyoruz.
Daha iyi olsun noktasında bu teklif hazırlanmıştı. Ama
burada yeri gelmişken bir kere daha ifade ediyorum: O günkü
Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana şükranlarımızı da arz ediyorum;
o gün sürecin işlemesi gerektiği şekliyle, işlemesi
noktasında talimatlandırdığı için de kendisine
hassaten teşekkür ediyorum.
Burada şunu söylemek lazım: Evet,
Sayıştay konusu hakikaten önemli, çok
tartışılıyor ve bu tartışmanın temel
noktası da
Arkadaşlar, vaktim kısıtlı olduğu
için sadece birkaç noktaya değineceğim. İktidar olarak biz de
zaman zaman şikâyet ediyoruz ama muhalefet partileri
Sayıştayı -hatırlarsanız- her kürsüye
çıktığında tartışma konusu hâline getirdiler.
Peki, neden? Bence on iki yıldır iktidarda olan AK PARTİ olarak
muhalefetin burada AK PARTİ iktidarını eleştirme ve bu
anlamda öneri getirme noktasındaki eksikliğini ben burada tespit
etmek istiyorum kendi açımdan.
Diğer taraftan
tartışmanın temel noktalarından bir tanesi de şu: Az
önce burada kürsüye çıkan arkadaşımız da konuştu.
Değerli arkadaşlar Sayıştay raporları,
Sayıştay raporları diyoruz ve istiyoruz ki burada yargılamaya
esas raporlar da konuşulsun. E, hani yasama-yürütme-yargı
ayrıydı. Hani Anayasada Sayıştay mali konularda denetimi
yapıp, kesin hükme bağlama noktasında da yetkili bir
kuruluştu. Biz istiyoruz ki, Sayıştay yargılama
raporları gelsin burada tartışılsın. Peki, o zaman
orada iddia niteliğinde olan, Sayıştay denetçisinin iddia
niteliğinde ortaya koyduğu hususlarla haksız yere itham edilecek
olan bürokratları kim koruyacak? Sayın Başkanım, bu anlamda
zatıalinizin
BAŞKAN Genel
Kurula hitap edin lütfen.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla)
ve Sayıştayda çalışan meslek
mensuplarının son derece ağır sorumlulukları var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Sayıştaydaki denetçi raporlarının,
yargılamaya esas raporların asla kamuoyuna sızmaması
gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Kendi içinde, kendi işleyişinde tamamlanacak,
kesin hükme bağlandıktan sonra bu konuların kamuoyuyla
paylaşılması gerekiyor.
Bu temennilerle
hepinizi kalbî duygularımla selamlıyorum. 2015 yılı
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Dördüncü
konuşmacı
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, Sayın Poyraz benim
konuşmama atıfta bulunarak, Yargılamaya konu olmuş
raporların getirilip burada tartışılmasını da
talep ediyorsunuz. dedi. Yanlış beyanda bulundu.
BAŞKAN Siz
böyle bir şey söylemediniz mi?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Hayır, ben öyle bir şey söylemedim.
İsterseniz ne söylediğimi tekrarlayayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Hayır,
böyle bir şey söylemediniz de mi sataşmadan dolayı söz
istiyorsunuz?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Evet Sayın Başkan. Benim söylediklerim
bağlamından koparılarak yorumlandı. Bambaşka bir
şeyden söz etmiştim. Müsaade edin düzelteyim.
BAŞKAN Peki,
buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Vekilim,
Sayıştay raporlarıyla ilişkili benim söylediğim
şey, yargılamaya konu olmuş raporların getirilip Meclis
kürsüsünde tartışılması değildir. Siz, konuyu eksik
biliyorsunuz ya da sözü yarıda duydunuz öyle anladınız. Benim
söylemeye çalıştığım şey şu:
Yargılamaya konu olmuş hususlar netliğe kavuşmadan bir
bütçenin aklanması gündemdedir. 2013 yılı bütçesinin kesin
hesabını bu sene konuşacak mıyız? Konuşacağız.
Aklayacak mıyız? Siz oy verirseniz aklayacaksınız. Kabul
edeceğiz. Ayın 22sinde oylamaya sunulacak, 2013 yılı kesin
hesabı oylamaya sunulacak. Siz orada ya evet diyeceksiniz ya
hayır diyeceksiniz, muhtemelen de iktidar partisi milletvekili olarak
evet diyeceksiniz.
Benim de
söylediğim şey şu, size hatırlatmak istediğim şey
şu: 2013 yılı hesapları içerisinde yargılamaya konu
olmuş kalemler var ve biz o yargılamayla ilgili herhangi bir bilgi
sahibi değiliz. Siz de milletvekili olarak Sayıştaya başvurduğunuz
zaman Sayıştay diyecek ki size: Yaptığınız
yasaya göre benim size bilgi verme yükümlülüğüm yok, 6085 böyle diyor.
Dolayısıyla siz o yargılamayla ilgili olarak hiçbir zaman hüküm
sahibi olmayacaksınız ama buradaki raporu aklayacaksınız.
Milletvekilinin yapmaması gereken bir şeydir bu. Hani Tüyü
bitmemiş yetimin hakkı diyorsun ya, orada tüyü bitmemiş yetimin
hakkı var ve orada yargılamaya konu olmuş bir husustan söz
ediliyor. Bunu enine boyuna tartışmadan, netliğe
kavuşturmadan bir bütçenin aklanması söz konusudur.
Hatırlatmak
istediğim konu budur, sizin söylediğinizle hiçbir alakası
yoktur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım...
BAŞKAN -
Sayın Poyraz, buyurun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın konuşmacı daha sözlerinin
başında benim eksik bildiğim ve bilmediğim noktasında
ifadede bulunarak sataşmada bulunmuştur. Ben de takdir
buyurursanız söz istiyorum iki dakika.
BAŞKAN Peki,
hadi iki dakika da size söz verelim.
Bitiriyorum, hatta
kimseye söz vermeyeceğim bu konuda, baştan pazarlık.
Buyurun.
İki dakika
11.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın, Hakkâri Milletvekili Adil
Zozaninin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Saygıdeğer Başkanım, elbette kendisinin bana
ifade ettiği şekliyle, eksik bilgiyle yola çıkılarak
doğru hükümler, doğru sonuçlar elde edilemez, bunu kabul ediyorum ama
yargılamaya esas raporların görüşülmüş olması ve
görüşülecek olması ve burada kesin hesapta bunların da kabul
edilmiş olması veya kesin hesabın kabul edilmiş olması
yargılamadaki hususların da aklanacağı anlamına asla
gelmez. Anayasa çok açık ve orada
kesin hükme bağlar. diyor. Yani
yetkiyi Sayıştayda olan sekiz daireye vermiş. Bence temel
sıkıntı, temel problem burada yargılamaya esas raporlarla
Sayıştayın Parlamentoya sunmak zorunda olduğu diğer
raporların karıştırılıyor olmasıdır.
Yargılamaya esas rapordaki kamuda çalışan bürokrat
arkadaşlarımızın savunma hakları vardır. Denetçi
çıkar herhangi bir konuda bir iddiada bulunur. Tereddüdü vardır,
tereddüdünü açığa çıkartır, yazıya döker ve der ki:
Siz bu konuda ne diyorsunuz? Sonuçta savunmalar alınır ve ilgili
sekiz daireden bir tanesi de bu konuda temyiz yolu açık olmak üzere kesin
hükme varır. Yani bizim burada şu anda yargılamaya esas olan
raporların konularını getirip tartışma yapmamız
açıkçası en başta temel hak ve hürriyetler bağlamında
savunma hakkının ihlal edilmesi anlamına da gelir. Yani
bırakın Sayıştay görevini yapsın. Biz burada
elimizdeki bilgi ve belgeler ve bize sunulması gereken raporlar
çerçevesinde Meclis olarak görüşelim, kararı verelim. Zaten orada
eğer bir hukuka aykırılık varsa, suç duyurusunda
bulunması gerekiyorsa Sayıştay zaten bunu kendi içinde yapacak,
yapıyor da. Dikkat ederseniz Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Sayıştay Başkanının konuşmasında da
vardı. Kimler hakkında, kaç konu hakkında suç duyurusunda
bulunulduğu o konuşmada da vardır.
Ayrıntısını isterseniz zaten bunlar da ilan ediliyor,
kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ama ikisi birbirinden kesinlikle
farklıdır. Yargılamaya esas raporla Sayıştay
raporlarını asla ama asla karıştırmamak gerekir diyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanal.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bazı gazete
yazarlarına operasyon yapılacağı yönünde sosyal medyada yer
alan haberlerle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, sosyal medyada şöyle
bir olay dolaşıyor: Yarın için Zaman gazetesinde, Bugün
gazetesi, Samanyolu, Taraf gazetesi, Sözcü gazetesi ve Cumhuriyet gazetesinin
bazı yazarları hakkında bir operasyonun yapılacağı
ve bunların gözaltına alınacağı şeklinde sosyal
medyada bir haber dolaşıyor. (Gürültüler) Acaba Sayın
Başbakan Yardımcımız buradayken bu konuyla ilgili bir
açıklama yaparlar mı?
OSMAN KAHVECİ
(Karabük) Konuyla ne ilgisi var bunun?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir dakika.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hiç olmazsa sosyal medyanın rahatlaması
açısından, 76 milyon insanımızın korkusuzca
yaşaması için, eğer varsa bilgileri, mümkünse bir açıklama yaparlarsa
iyi olur. Biz de rahat bir nefes alırız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Dördüncü
konuşmacı Şuay Alpay, Elâzığ Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır Sayın Alpay.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa
yargısının, başta Türkiye olmak üzere, Avrupada,
Amerikada özellikle mahkeme tatbikatı uygulamalarında biçimsel
olarak bir hukuki meşruiyetle birlikte esas itibarıyla demokratik
açıdan bir meşruiyet probleminin olduğu
tartışmasızdır, böyle bir mevcut problem var.
Türkiyedeki
Anayasa Mahkemesi ve yargısı da bu, demokratik meşruiyet, hukuki
meşruiyetle ilgili olarak bundan kurtulma çabaları içerisindeyken
maalesef Anayasa Mahkemesi Başkanının yapmış
olduğu açıklamalarla bu iş içinden çıkılmaz bir hâle
gelmiş ve daha fazla kaotik bir görünüm kazanmıştır.
Şahsen ben bu
tartışmaları demokratlık maskesi altında, vesayetçi
sistemi koruma ve sürdürme çabası içerisinde olanların maskelerinin
düşmesi açısından faydalı bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Darbe ve
darbecilik gibi vesayet sistemi de tek bir kurum ve tek bir şahsın
ürünü olmayıp kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Bu
tereddütsüz bir gerçektir. Bu itibarla da birden fazla paydaşı
vardır. Mahkemelerin kendisi şüphesiz vesayetçi olmaz, vesayetçiliği
de tek başına sürdüremez ancak vesayetçi sistemin aracısı
olabilir.
1961
Anayasasından beri maalesef özellikle bir yargısal vesayet
organı olarak Anayasa Mahkemesi 1982 Anayasa darbesiyle ve darbeyle
varlığını daha ciddi manada bu anlamda tahkim etmiş ve
pratiğini de bu doğrultuda işletmek suretiyle vesayetçi sistemin
aracısı olma gibi bir talihsizliğe
uğramıştır.
Anayasa mahkemesi
bütün kamuoyunun yakından takip ettiği gibi, başta
başörtüsü kararı olmak üzere 367 garabeti gibi çok sayıda
yanlış, hukuki olmayan kararlara imza atmıştır ve
böyle bir gerçekliğin kamuoyuna mal olmasının da yolunu
açmıştır ve bu Anayasa Mahkemesi, bu kararlarıyla hem
siyasete müdahale etmiş ve aynı zamanda da bu yöntemle vesayetçi
sistemin aracısı olma noktasındaki misyon görevini yerine
getirmiştir, bu misyonu tamamlamıştır. Ancak, AK
PARTİyle birlikte özellikle Türkiyede son on yılda
demokratikleşme alanında çok ciddi gelişmeler olmuş, temel
hak ve özgürlükler ve hukuk devleti zemininde ciddi reformlar ve yapısal
değişiklikler hayata geçirilmiştir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkının tanınmış olması da şüphesiz
doğru bir adımdı; ancak Anayasa Mahkemesinin bu başvuru
kapsamında kendini bir süper temyiz mahkemesi gibi konumlandırması
ve böyle hareket etmeye başlaması özellikle özgürlüklerin
korunması açısından önemli olan bu mekanizmanın maalesef
yargısal aktivizme feda edilmesi sonucunu getirmiştir. Bu kapsamda
seçim barajına ilişkin bireysel başvuruyla ilgili Anayasa
Mahkemesinin ve Başkanının yapmış olduğu
açıklamalar ve yaklaşımı çok manidar ve dikkate
değerdir.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki seçim barajına
ilişkin gerek Anayasa Mahkemesinin 1995 tarihli kararı, AİHMin
2008 tarihinde vermiş olduğu kararlar, Milletvekili Seçimi Kanununun
33üncü maddesi ve gerekse Anayasamızın 67nci maddesinin hükümleri
yürürlükteyken bu talebi basit bir hak arayışı talebi olarak
değerlendirmek kesinlikle mümkün olamaz ve buna bağlı olarak
bunun yanında, özellikle genel teamüllerin de aksine Mahkeme
Başkanının bir anlamda ihsası rey olarak kabul edilecek
açıklamalar yapmış olması millî iradeye ve Türkiye
demokrasisine yönelik bilinçli, programlı, planlı, sistematik bir
mühendislik operasyonunun yapıldığını ve bir kumpas
girişimiyle karşı karşıya olunduğunu da gözler
önüne sermektedir; bu, bunların teyididir.
Yüce Meclisin Anayasa Mahkemesine böyle bir yetki
vermediği, ilgili kanunda herhangi bir boşluk
bulunmadığı bu hususta bu iddianın ciddi bulunup Genel
Kurula götürülebileceğinden ve daha ötesinde iptalinden söz etmek Anayasayı,
hukuku, yüce Meclisin ve milletin iradesini hiçe saymaktan, yasama yetkisinin
gasbından başka bir şey değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa Mahkemesi Başkanının görev süresi 2015 Martında
doluyor. Görev süresi bittikten sonra, emekli olup cübbeyi
çıkardıktan sonra siyaset dâhil ne tür elbise giyeceği kendi
takdirindedir; ancak görev süresi içerisinde ve o tarihe kadar bu milletin, bu
ülkenin, hukukun topyekûn kazanımlarını geriye götürecek, temsil
ettiği zeminin meşruiyetini tartışılır hâle
getirecek, Türkiye demokrasisini baltalayacak ve hukukun üstünlüğünü
zayıflatacak her türlü yaklaşımları ve tasarrufları
gündeme getirmemesi kendisi açısından iyi olacaktır, aksi hâlde
tarih ve millet affetmeyecektir.
Ben 2015
yılı bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini temenni ederken
bu bütçeye olumlu oy kullanacağımızı da bildiriyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Alpay.
Beşinci
konuşmacı Mustafa Kemal Şerbetçioğlu, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Şerbetçioğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının Yargıtay bütçesi üzerinde grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubumuz
adına aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Partimiz, ilk
günden itibaren tarafsız, bağımsız ve hukukun
üstünlüğü ilkesine bağlı bir adalet sistemi
oluşturmayı hedef almış ve bu bağlamda
yargının sorunlarını çözmek ve toplumun beklentilerini karşılamak
üzere tedricen yapılan yasal düzenlemelerle bir yandan fiziki
şartları iyileştirmiş, bir yandan daire ve üye
sayısını artırmış, öte yandan çağdaş
bilişim teknolojilerini uygulayarak çözüm iradesini ortaya koymuştur.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Nerede o ülke ya?
MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Devamla) Tüm bu çalışmalar
yargılamanın hızlandırılması ve güven veren bir
adalet sisteminin oluşturulmasını sağlamak
amaçlıdır. Makul sürede adil yargılanma herkesin
hakkıdır. Makul sürede yargılanma hakkı ilk yazılı
anayasa olarak bilinen Magna Cartada Kimseye hakkı ve adaleti
satmayacağız, menetmeyeceğiz ve geciktirmeyeceğiz.
sözleriyle ifadesini bulmuş ve tüm insan hakları belgelerinde
istisnasız biçimde teminat altına alınarak zaman içinde
sarsılmaz bir evrensel norm hâline gelmiştir. Makul sürede
yargılanma hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
6ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en
önemli unsurlarından birini teşkil etmektedir. Gerek Anayasamız
gerekse tarafı olduğumuz uluslararası belgeler tarafından
teminat altına alınan adil yargılanma hakkı ve bunun bir
parçası olan makul sürede yargılanma hakkı ağır bir
iş yükü baskısı altındadır. Bugün birçok ülke hatta adil
yargılanma hakkı ihlallerine dayalı şikâyetleri inceleyen
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile benzer sorunlarla
boğuşmaktadır.
Ülkemizde her
yıl yaklaşık 6 milyon dosya ilk derece mahkemelerinin önüne
gelmektedir. 31 Ekim 2014 tarihi itibarıyla ceza dairelerinde 389 bin,
hukuk dairelerinde 219 bin olmak üzere toplam 608 bin derdest dosya
bulunmaktadır. Bunlara bir de hâlen Yargıtay
Başsavcılığında bekleyen 350 bin dosyayı ilave
edersek işin vahameti daha iyi anlaşılır.
Davaların
yüksek mahkemelerde uzun süre beklemesi yargıya güveni sarsmakta ve
Gecikmiş adalet, adalet değildir. söyleminin
yaygınlaşmasına sebep olmaktadır. Son dört yıl
içerisinde yürürlüğe konulan birçok kanunla yargının iş
yükünün azaltılmasına ve yüksek yargı organlarının
kapasitesinin artırılmasına yönelik düzenlemeler
yapılmış ise de bu düzenlemeler sorunu çözmeye yeterli
olmamıştır. Yargıtayın iş yükü probleminin
çözülmesi amacıyla 2011 yılında -sizlerin
hatırlayacağı üzere- 2 hukuk ve 4 ceza dairesi kurulmuş ve
dairelerin birden fazla heyetle çalışabilmesi için üye
sayısı kısmen artırılmış ise de 31/10/2014
tarihi itibarıyla dönem sonu derdest dosya sayıları nazara
alındığında 2011 yılında yapılan üye
artışının biriken iş yükünü eritmeye yeterli
olmadığı görülmüştür.
Tüm bu
sorunların çözülmesi ve toplumda aşınan yargıya güven
duygusunun yeniden tesisi amacıyla son olarak 655 sıra
sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifiyle Yargıtayda 8 yeni daire kurulmuştur. Bu sayede, 38 olan
daire sayısı 23 hukuk, 23 ceza dairesi olmak üzere toplam 46ya
çıkartılmıştır. Yapılan yeni düzenlemeyle
yargılamaların hızlanacağına ve birikmiş dosya
sayısının, ağır iş yükünün hızla
azalacağına inanıyorum.
Önümüzdeki süreçte
bu değişiklere ilave olarak istinaf mahkemelerinin fiilen faaliyete
geçmesiyle ciddi oranda rahatlama sağlanacağına ve
Yargıtayın bir içtihat mahkemesi hüviyeti kazanacağına
inanıyorum.
Bu duygu ve
düşünlerle 2015 yılı bütçesinin milletimize ve Yargıtay
Başkanlığına hayırlı olmasını diler,
hepinize saygılarımı sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Altıncı
konuşmacı Sayın Adem Yeşildal, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yeşildal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ADEM YEŞİLDAL (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılı Danıştay
Başkanlığı bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, öncelikle,
konuşmama girmeden önce, Sayın Zozaninin burada ifade etmiş
olduğu, özellikle, Cumhurbaşkanının artık halk tarafından
seçilmesinin kendileri tarafından da istenen ve kendilerinin de
desteklediği bir durum olduğunu, bunun Türk demokrasisinin
geliştirilmesi adına önemli gelişme olduğunu ifade ettiler,
bunun için teşekkür ediyorum. Ancak, bildiğiniz gibi, bu Anayasa
değişikliği 2007 yılında, yanlış
hatırlamıyorsam 21 Ekim referandumuyla hayata geçmiş oldu.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) 12 Eylül, 12 Eylül.
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) - O dönemki siyasi partilerinin
kararlarını hatırlatmak isterim, nasıl bir karar
aldıklarını ve o referanduma destek olup olmadıkları
hususunu kendilerinin de hatırlamasına vesile olur diye
düşünüyorum.
Tabii, idari
yargımızın daha hızlı ve etkin
çalışması adına AK PARTİ hükûmetleri döneminde önemli
yasal ve anayasal değişiklikler yapıldı. Bununla ilgili
meselelerin daha hızlı ve daha etkin çözülmesi için gerekli tedbirler
alındı. Yakın tarihte, bu dönem, bu yasama yılı
içerisinde Danıştayımızın iki dairesinin daha
artırılması inanıyorum ki oradaki iş yükünü
hafifleteceği gibi, inşallah sorunların daha etkin bir
şekilde çözülmesine de vesile olacaktır. Burada, tabii
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya, siz de inanmıyorsunuz buna!
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Yok, biz inanmadığımız
şeyleri yapmayız, onu açık ve net söyleyeyim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Danıştayın böyle bir teklifi
var mı?
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Hiç merak etmeyin, bu memleketin sorunları
ne ise; yargıda, adalette, hangi alanda bir sorun varsa AK PARTİ onun
üzerine gider.
Bu bağlamda,
tabii, burada vurgulamak istediğim bir husus daha var,
Danıştayı da kapsayan, yargımızın
yapılanmasıyla ilgili, yakın tarihte yine HSYK seçimleri
gerçekleşti. Buradan her türlü vesayete karşı duran, her türlü
vesayeti reddeden, millî bir duruş sergileyen yargı
camiasını da selamlıyorum. İnanıyorum ki yeni
oluşan HSYK, bu memlekete, çok güzel hizmetlere vesile olacaktır. Tam
bu noktada, bakınız, Değerli Adalet Bakanımızın
da yeni oluşan HSYKnın hemen seçiminin ardından, Yüksek Seçim
Kurulu tarafından ilanının ardından bir paylaşımı
oldu, onu da hatırlatmak istiyorum. Sizin ifadenizle, milletin
istediği, sizin istemediğiniz tarzda oluşan bir HSYK
yapısı oluşmuş olduğu noktada bir
hatırlatması oldu. HSYK seçimlerinin usulüyle ilgili yeniden
düzenleme yapılması gerektiğini ifade etti. Bu, son derece
anlamlı, son derece önemli, bunu da hatırlatmak istiyorum. Çünkü,
yargı hepimize lazım; yargı bu milletin yargısı
olması lazım, belirli odakların etkisinde, güdümünde olmayan bir
yargının hep beraber gerçekleşmesini sağlamamız
lazım.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Aynen katılıyorum, aynen katılıyorum.
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Adalet Bakanımızın bu samimi,
dürüst ve hakikaten içten önerisini de sizlere bir kez daha
hatırlatıyorum.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Adem Bey, inanıyor musunuz siz buna?
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Tabii, bu bütçe görüşmelerinde dikkatimi
çeken bir başka husus: Sayın Cumhurbaşkanımız ile bir
önceki Cumhurbaşkanımız arasındaki kardeşlik hukuku
üzerinden ya da Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın
Başbakanımızın arasındaki kardeşlik hukuku,
samimiyet üzerinden burada birtakım girişimlerde bulunuluyor. Oradaki
uyum, ahenk, bu millete hizmet noktasında omuz omuza vermiş bu samimi
insanların bu dayanışması birilerini rahatsız ediyor.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Dayanışmanın nedenini biliyor
musunuz?
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Gerçekten bunu da çok üzüntüyle
karşıladığımızı ifade etmek istiyorum, aziz
milletimiz de aynen böyle düşünüyor. Oradan bir çatlak bulur muyuz acaba?
Bu ülkenin istikrarına oradan bir darbe indirir miyiz acaba? diye
endişe içerisinde, telaş içerisinde olanlar var.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Şu anda seni dinlemiyorlar.
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Açık ve net söylüyorum: Buradan hiç
kimseye, hele hele size ekmek çıkmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Bak, inanan da yok, 1 kişi
alkışladı.
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Sayın Başbakanımızın
ifadesiyle: Bu kardeşlik dünya ahiret devam edecek, ölümle bile
bitmeyecek. dedi.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya, bırak kardeşliği; hukuka uygun
davransınlar, yetkilerini kullansınlar. Kardeşlikle devlet
yönetilmez; devlet, hukukla yönetilir, kuralla yönetilir.
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) O yüzden, bu meselelerle uğraşmak
yerine milletin gerçek gündemiyle uğraşmaya davet ediyorum sizi.
Artık, bu tür söylemlerin toplumda alıcısı kalmadı,
toplum artık yaka silkmeye başladı.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Devlet hukukla yönetilir, aile, kardeşlikle yönetilmez;
önce bunu bilin ya. Bu
nasıl bir anlayış ya?
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Sayın Başbakanımızın
ifadesiyle
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Başbakan söyledi diye doğru mu?
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla)
aslında iktidar partisi olarak bu tür
polemiklere boğulmanız bizim hoşumuza gitmeli ama gitmiyor. Bu
milletin, bu ülkenin gerçek muhalefete de ihtiyacı var diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Aferin, ne güzel konuştun ya!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya, bu devlet kardeşlikle falan yönetilmez, hukukla
yönetilir, kanunla yönetilir, kuralla yönetilir devlet.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Kimi
dinleyeyim, sizi mi, sizi mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, Gerçek bir muhalefete
ihtiyaç var. dedi sayın konuşmacı. Sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
BAŞKAN Peki.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bunda ne var Sayın Başkanım? Gerçek muhalefet
kabul etmiyorlar mı kendilerini?
BAŞKAN
Gerçek muhalefete ihtiyacımız var. dedi, bunu sataşma
Yani, gerçek
değiliz mi diyecektiniz, anlamadım ki.
Buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Hatay Milletvekili Adem
Yeşildalın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yani, şu an muhalefet gerçek bir muhalefet değil,
peki siz gerçek bir iktidar mısınız? (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Yani, önce bunu bir
tartışalım. Gerçek iktidar olmak için önce hukuk devletine
saygılı -kanun devleti demiyorum- hukuka saygılı bir
iktidar olmak zorundasınız. Buraya çıkıp
konuşuyorsunuz, muhalefeti eleştiriyorsunuz. Önce kendinizi bir
eleştirin, neler yaptığınızı, neler
yapmadığınızı bir eleştirin; neler söylediğinizi,
neler söylemediğinizi eleştirin. Hukuka uygun bir iktidarsanız o
zaman bu problemler olmazdı. Eğer, doğru bir iktidar
olsaydınız on iki yıl paralel yapılanmayla iş
birliği yapmazdınız ve Bunun farkına varmadık,
yanlış yaptık. demezdiniz. Gerçek iktidar, kiminle beraber
olduğunu, ne yaptığını ve nereye gideceğini çok
iyi bilen iktidar demektir. Siz bunu bilmiyorsunuz, muhalefeti
eleştiriyorsunuz. Muhalefet size elli kere bunu söyledi ama siz buna
dikkat etmediniz, muhalefeti bugün muhalefet olmamakla suçluyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Çok iyi muhalefetsiniz, alkışlıyoruz sizi!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Muhalefetin sözünü dinlerseniz gerçek iktidar
olursunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, iktidarı da muhalefeti de
halk belirler. Dolayısıyla, kimin iktidar kimin muhalefet olduğu
ortada.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
Yedinci konuşmacı Sayın Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlık bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cenabıhakka
şükürler olsun ki 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana arka arkaya
aynı iktidar döneminde yapılan 13üncü bütçe görüşmelerini
gerçekleştiriyoruz.
Çok değil,
sadece on üç yıl önce bir Anayasa kitapçığı
fırlatıldı diye hem ekonomik hem de siyasi anlamda dibe vuran
bir ülkede yaşıyorduk hepimiz. Bir ay sonra memur
maaşını nasıl veririz? diye düşünen, IMF
kapısında 1 milyar dolar borç alabilmek için yatıp kalkan, avuç
açan, kendi içindeki problemlerle uğraşmaktan dünyada ne olup
bittiğine duyarsız
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Bayatladı, bayatladı, taze bir
şeyler söyle!
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla)
bırakın dünyayı üç tarafı
denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülke
paradigmasına mahkûm ama en önemlisi gelecekten ümitsiz, dağ gibi
problemler karşısında çaresiz bir ülke. Evet, bu ortamda
yapılan erken seçimle tek başına iktidara geldi AK PARTİ.
Milletin içinden çıkan, milletle aynı duyguları, aynı
heyecanı, aynı hassasiyetleri dünyaya, ülkesine, vatanına
karşı aynı bakışı taşıyan birisi ve yol
arkadaşları çıktı ve bugüne kadar çözülemeyen sorunlar bir
bir çözülmeye, aşılamayan problemler bir bir aşılmaya
başlandı.
Gayrisafi millî
hasılamız 230 milyar dolarlardan 800 milyar dolarların üzerine,
ihracatımız 30 milyar dolarlardan 150 milyar dolarlara
LEVENT GÖK (Ankara)
İthalat
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla)
Merkez Bankasındaki 23 milyar dolar
paramız 130 milyar doların üzerine çıktı. IMFye olan bütün
borcumuzu ödediğimiz gibi bir de üstüne borç verebilir hâle geldik. Yerli
üretime, sanayiye verilen önemle millî tankımızı,
tüfeğimizi, topumuzu, füzemizi, savaş gemimizi, helikopterimizi,
insansız hava aracımızı yapar hatta ihraç eder hâle geldik.
Uygulanan mali
disiplin sayesinde Avrupa Birliği ülkelerinin koydukları bütün
kriterleri yerine getiren nadir ülkelerden birisi olduk.
Yasakları
yasaklayan uygulamaları, insanın sadece ve sadece insan olması
sebebiyle hak ettiği ne kadar özgürlük varsa seçme şansı vererek
bir bir hayata geçirdik. Tüm vesayetlere karşı dik bir duruş
sergiledik. İnsan hak ve hürriyetleri ve tam anlamıyla demokrasi
yolunda bütün zincirleri kırdık, kırmaya da devam ediyoruz.
Tabii, bütün bunlar
güllük gülistanlık bir ortamda olmadı. Darbe planları, balans
ayarları, tüm alanlardaki vesayetçi yapının karanlık
baskıları gölgesinde oldu bu gelişmeler. Hatta öyle bir noktaya
gelindi ki yüzde 5lerin altına düşen faiz oranları, üçüncü
havaalanı, üçüncü köprü, nükleer tesis anlaşmalarının ve
dünya çapında buna benzer birçok başarılı projenin
açıklandığı bir ayda birdenbire ortalık
yakılıp yıkılmaya başlandı. Mesele ağaç
meselesi değil sloganıyla asıl maksadın ne olduğu
apaçık ortaya çıkan olaylar zinciriyle, Türkiyenin elde ettiği
tüm bu kazanımlar bir anda yok edilmeye kalkışıldı.
Bugünlerde Yalovada yaşananlar meselenin gerçekten de ağaç meselesi
olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor
aslında. Yetmedi, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri, vesayetin
hangi kurum çatısı altında olursa olsun bu ülke için en büyük
tehdit olduğunu gösterdi hepimize. Tüm bu gelişmelerden sonra,
geçmişte her biri bir kriz ortamı olabilecek değişimler
yaşandı. Yerel seçimlerle, milletimiz yaşananların
farkında olduğunu bir kez daha gösterdi dosta düşmana. Sonra, üç
bin yıllık medeniyet tarihimizde ilk defa, milletimiz, herhangi bir
aracı olmadan cumhurun başını yani devlet
başkanını seçti.
Asil duruş
sergilemek, kalbinde, gönlünde gerçeklerin kor ateşini muhafaza etmek
tarihin hiçbir döneminde kolay olmamıştır. Dik duruş
sabır gerektirir, azim gerektirir, zorluklara tahammül gerektirir ama biz
bir şey biliyoruz, sabreden zafere ulaşmıştır. Bugüne
kadar Başbakan olarak tüm bakanlıkların koordinasyonunu
sağlayan, sadece ülkemizde değil tüm dünyada yeni bir soluk, yeni bir
bakış, yeni bir ümit meydana getiren, Türkiyemizin değişim
dönüşümünün, itibarının mimarı Recep Tayyip Erdoğan,
devlet başkanı olarak milletimize hizmet etmeye devam ediyor.
Kendisine Başbakan olarak vermiş olduğu hizmetlerden dolayı
şükranlarımızı arz ediyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın göreve başlamadan önce AK
PARTİ Genel Başkanlığını devrettiği ve
akabinde Hükûmeti kurma görevini verdiği Başbakanımız
Profesör Doktor Ahmet Davutoğluna ve çalışma
arkadaşlarına, yeni Türkiyenin 2023, 2053, 2071 vizyonu ve hedefleri
doğrultusunda üstün başarılar temenni ediyorum.
Bu vesileyle, 2015
yılı bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve yeni Türkiye için
hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Burada bütçe görüşmeleri
yapılıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi
yanıltılıyor ve Türk halkı kandırılıyor.
BAŞKAN
Mesela?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Mesela, IMFe olan borç ödenmiştir ama
Türkiyenin genelde, kümülatif olarak özel sektör borcu dâhil 220 milyar
dolardan 600 milyar dolara çıkmıştır.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, siz açıklama yapmak için mi söz talep
ettiniz, sataşmadan dolayı mı?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Meclis yanıltıldığı için
düzeltmek istiyorum, bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN
Bunda bir sataşma, şahsınızla ilgili bir sataşma
yok. Lütfen
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, her konuşmacı
düzeltilecek diye bir kaide mi var? Böyle bir usul var mı?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ama bu Meclis kürsüsü bir bütçe görüşmesinde
yalanla kandırılmaya layık bir Meclis değildir.
BAŞKAN
Onu düzeltmek bize düşmüyor, size düşmüyor, kimseye düşmüyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Peki.
Ben
bu münafıklıkları kınıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Her milletvekili kendi sözünü özgürce bu kürsüden dile getirebilir.
Sayın
Gök, buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az önce konuşan hatibin
konuşmalarındaki bahsettiği Türkiyenin nereden nereye
geldiği konusundaki bilgilerin tümü hilafıhakikattir.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, Allah aşkına
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Aydın.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bunların hepsi kayıtlara giriyor.
BAŞKAN
Talebiniz
LEVENT
GÖK (Ankara) Bizim elimizdeki tüm resmî belgeler, dokümanlar
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sizdeki resmî belge de bizdeki sahte belge mi?
LEVENT
GÖK (Ankara) -
az önce sayın konuşmacının
anlattığının tam tersi bir Türkiyede
yaşadığımız gerçeğini ortaya koydu. Bu nedenle,
konuşmacıların konuşmasını yaparken
BAŞKAN
Herkes için geçerli olsun bu talebiniz yalnız.
LEVENT
GÖK (Ankara) -
sizin de onları doğruyu ve gerçekleri söyleme
konusunda uyarmanızı sizlerden rica ediyorum.
BAŞKAN
Herkes için geçerli.
Teşekkür
ederim.
Buyurun
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kayıtlara
girmesi açısından buradan bir açıklama yapmak istiyorum.
Ali
Bey kardeşimiz at pazarlığından ve 1 milyar dolardan
bahsetti. Sayın Ali Babacan -o zaman Ekonomi Bakanı- ve
Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış Beyin
Amerikaya gidip 1 milyar dolar Irak Savaşı için, tezkere için para
istediklerinde Bushun At pazarlığına mı geldin?
dediklerini mi kastediyor? Onu merak ettim.
Sağ
olun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, özür diliyorum...
BAŞKAN
Bir açıklama yapayım, sonra isterseniz size söz vereceğim.
Sayın
Halaçoğlu, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
şu anda 7nci konuşmacısı -beşer dakika olmak üzere-
konuşmasını yaptı. Yaklaşık
iki saate yakın bu konuşmaları dinliyoruz. Beşer dakikadan
7 konuşmacı
Son konuşmacının özellikle söylediği
her şeyi yazdım, her şeyi yazdım, bütün satır başları
burada. Hiç kimseye sataşmada bulunmadı, hiç kimseye hakaret etmedi,
buna rağmen diğer konuşmacılarda olduğu gibi grup
başkan vekilleri veya da diğer partililer hemen Sataşma var.
diye söz istiyorlar, bu biraz
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ben sataşma diye
söz istemedim.
LEVENT GÖK (Ankara) Açıklama istedim efendim.
BAŞKAN Veya da bir açıklama yapıyorlar.
Sayın milletvekilleri, lütfen eşitlikçi
davranalım. Lütfen, sizin katılmadığınız
düşüncelerin de bu kürsüde anlatılmasına imkân
tanıyalım. Rica ediyorum, lütfen
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, İç Tüzük hükümleri amirdir ve hepimiz çok iyi
biliyoruz. Hangi durumlarda sataşma, hangi durumlarda açıklama
istenir hepimiz çok iyi biliyoruz ve sizler de çok iyi uyguluyorsunuz.
Şimdi, burada, sabahtan beri Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi, HDP Grubunu bizler dinledik.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sizi de dinledik
sabahtan beri.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sataşma olan
unsurlarda karşılıklı sataşmalar yapılır
işin içinde ve bir tahammülle dinledik. Yani, biz itiraz etmiyorsak
Muhalefetin her söylediği doğrudur. diye bir kaide yok ya da
İktidarın her söylediğini muhalefet düzeltecek. gibi bir kaide
de yok. Muhalefet de konuşuyor, iktidar da konuşuyor ve biz de
şunu diyoruz: Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Kamuoyu da takdir ediyor. Kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aydın, aynı şeyleri biraz önce
ben söyledim.
Lütfen, bütün milletvekillerine
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır söz vermeyeceğim.
Sayın Tanal, lütfen
Hangi partiden olursa olsun elbette ki sataşmadan
dolayı söz istemek veya açıklama yapmak hakkımızdır,
İç Tüzükten doğan bir hakkımızdır. Müsaade ederseniz,
şu anda sizin yaptığınız gibi, bana yaptığınız
gibi konuşmacı arkadaşların sözlerini kesmeyelim ve
katılın veya katılmayın farklı düşüncede olan
arkadaşların bu kürsüde dileklerini yerine getirmesine izin verin, ben
dâhil. Rica ediyorum, lütfen Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
biraz önce Sayın Ahmet Aydın Bey, söz alırken Cumhuriyet Halk
Partisinin adını kullandı, Milliyetçi Hareket Partisinin
adını kullandı, Halkların Demokratik Partisi yerine HDP
dedi.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen,
dinlemeyeceğim.
Sekizinci konuşmacı Sayın Bülent Turan,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 bütçesinin Kamu
Denetçiliği Kurumu bölümünde AK PARTİ Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şaka
değil, 13üncü bütçeyi görüşüyoruz. Allaha ne kadar hamdetsek
azdır diye düşünüyorum. Çok az partiye nasip olan, çok az iktidara
nasip olan 13 defa bütçeyi halka götürmek, hizmet imkânı bulmak çok
ayrı bir kıymet diye düşünüyorum. Ama gördüğümüz tablo,
şu eleştiriler, şu yaklaşımlar gösteriyor ki bir on üç
yıl daha, bir on üç yıl daha biz bu bütçeyi yapmaya devam ederiz. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Az önce
arkadaşlarımızın söylemiş olduğu Daha
farklı muhalefet. demesinden niye
alındığınızı anlamadım. Alınacak bir
şey yok.
LEVENT GÖK (Ankara)
Biz alınmadık zaten.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Güçlü muhalefet, güçlü iktidar demek. Biz isteriz ki
bağıran, çağıran, kızan, laf atan değil; bizi
sarssın, belgesi ile bilgisiyle bizi eğitsin, öğretsin.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yahu yüz olmadıktan sonra, söylediğimiz laflardan
alınmadıktan sonra, ne olacak ki yani! Yağmur yağıyor
zannediyorsunuz ya!
BÜLENT TURAN
(Devamla) Şu tablo işte, anlattığım şu tablo.
Bu tabloda muhalefet olsa ne olur, olmasa ne olur!
MUSA ÇAM
(İzmir) Daha ne belge olacak! 17 Aralık belgelerini koyacaksın
ortaya.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Bir defa, millet devlet ciddiyeti ister.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Daha ne belgesi istiyorsun! Hâkimleri değiştiriyorsunuz,
yargıyı ele geçiriyorsunuz, her şeyi yapıyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Millet devlet ciddiyeti ister. Sabahtan beri konuşuyorsunuz,
iki cümle söyledim, bağırmaya başladınız.
Bağırmazsanız belki anlayabilirsiniz. Bağırmak
acziyetin ifadesidir, sözün olmamasının
karşılığıdır. Bizim sözümüz çok, hatta daha yeni
başlıyoruz konuşmaya.
Bakın bir
hikmetli söz vardır, derler ki: Sizin sözünüz bitmiş olabilir ama
biz daha yeni başlıyoruz konuşmaya. Sözün bittiği yerde
zorun işin başlar. Bağırmak söz
olmadığındandır, bağırmak, gerginlik, kavga,
söyleyecek laf olmadığındandır diyorum ve konuma geliyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bülent, Kıbrıstayken attığını bir
çıkarsana şuraya. Kıbrıstayken imza
attığını bir çıkarsana şuraya, nereden
attın, elektronik imza mı attın?
BÜLENT TURAN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakınız, neden bu
konuyla ilgili gündeme gelen eleştirilere ufak da olsa cevap vermek
istedim? Kamu Denetçiliği Kurumu AK PARTİnin yola çıkarken
insan merkezli bakış açısının, İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. anlayışının güzel
bir yansıması. Bu konuyla ilgili çok farklı adımlar
attık. İnsan Hakları Kurumu gibi, Cezaevleri İzleme Kurulu
gibi, ara buluculuk müessesesi gibi bir sürü meseleyi, kurumu tekrar gündeme
getirdik. Derdimiz, kavga olmadan, mahkemeye gitmeden, masraf vermeden
uzlaşı imkânı sağlamak. Kamu Denetçiliğini de
aynı gerekçelerle, Bugün git, yarın gel. anlayışı
olmasın diye, vatandaşın ensesinde boza pişirilmesi gibi
bir kötü atasözü bu milletin önünden kalksın diye bu Kamu Denetçiliği
Kurumunu önümüze getirdik. Ama neden muhalefetle ilgili
sıkıntımız varın bir hatırlatması olsun,
aynı zamanda da On iki yıl oldu, on üç yıl oldu, neden bunu
çözmediniz? diyenlere bir cevap olsun diye hatırlatmak istiyorum:
Yıl 2006. AK PARTİ iktidarı güçlü bir iradeyle beraber Kamu
Denetçiliği Kurumunu Meclise getirdi, yasalaştırdı, o
zamanın Cumhurbaşkanının önüne gönderdi. Kamu
Denetçiliği Kurumunun -bir daha diyorum- siyasi tarafı yok, toplumsal
tarafı var, vatandaş tarafı var ama hukuki olmayan gerekçelerle
bu yasa Meclise geri gönderildi. Tekrar Meclis toplandı, aynı iradeyi
bir daha ortaya koydu ve tekrar Cumhurbaşkanına gönderdi. Bu sefer
imdada ana muhalefet yetişti ve onu, tuttu, Anayasa Mahkemesine götürdü.
2006dan beri niyetimiz olan Kamu Denetçiliği Kurumunu bu tarz
girişimlerden dolayı -dünyada 140 ülkede bulunan, İsveçin 1710
yılında kurduğu, hatta Osmanlıdan örnek alarak kurduğu
Kamu Denetçiliğini- biz maalesef 2013te kurabildik arkadaşlar. Bir
daha söylüyorum: 2006dan beri istediğimiz bu kurumu değişik
girişimlerle beraber sadece 2013te kurabildik. İki yıl oldu.
İki yıldan beri bu kurumun ne yaptığına
baktığımızda, her gün etkinliğinin daha çok
arttığını, bütçesinin, çalışma
ortamlarının iyileştirildiğini, geçen yıl sadece 4.500
başvurunun yapıldığını, bu başvuruların
da yarıdan fazlasının İnternet üzerinden
yapıldığını, bunların da büyük
çoğunluğunun kamu çalışanlarının tavrından,
tarzından kaynaklanan eleştiriler olduğunu gördük yani iyi
işler yapılmaya başlandı ama daha yolun başında.
Ümit ediyorum,
zaman içerisinde sizlerin desteğiyle Kamu Denetçiliği Kurumu
dünyadaki 140 örneğinin çok ötesinde, çok iyi yerde görev alacak. Bir daha
diyorum: Bu kurumu biz kurarken bizim medeniyetimizde zaten
ombudsmanlığın, kamu denetçiliğinin bağı
olduğunu bildik. Hazreti Ömerde vardır, Selçukluda vardır,
Osmanlıda çok farklı versiyonları vardır. Bizim
medeniyetimiz kamu denetçiliği anlayışına aykırı,
uzak bir kültür değildir zaten.
O yüzden ben, bu
kısa ve yeni kurulmasına rağmen önemli mesafe alan kurumumuzun
gelecek yıllarda inşallah çok daha iyi başarılara imza
atacağını düşünüyor, bu yeni bütçemizin de
hayırlı olmasını ümit ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hiç sataşmadım Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, sayın konuşmacı konuşmasında Kamu
Denetçiliği Kurumunu, ana muhalefet imdada yetişti, Anayasa
Mahkemesine götürdü. diyerek bizlere bir sataşmada bulunmuştur.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Başkanım, onu da mı söyleyemeyeceğim.
BAŞKAN Böyle
bir gerçeklik varsa bu bir sataşma değildir, eğer yoksa
Bu konuda
açıklama yapmak mı istiyorsunuz?
LEVENT GÖK (Ankara)
Evet efendim.
BAŞKAN - O
zaman bir dakika yerinizden, burada bir sataşma yok, açıklama
yapacaksınız çünkü
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, iki dakika verin, rica ediyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkanım, böyle bir usul yok. Anayasa
Mahkemesine gitmişler, Mahkeme iptal etmiş.
BAŞKAN
Lütfen, susar mısınız siz de Sayın Turan.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Böyle bir şey olabilir mi!
BAŞKAN
Sayın Turan, bir dakika
Siz doğru diyorsunuz, Sayın Gök
yanlış diyor, açıklama yapacak partisi adına.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, gerek Kamu Denetçiliği Kurumu gerekse İnsan
Hakları Kurumu, öyle AKP istedi diye getirilen kurumlar değildir,
bunlar Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerin
aldıkları tavsiye kararlarıdır. Kamu Denetçiliği
Kurumundan murat edilen, vatandaşların mahkemelere gitmeden, kamu
denetçisinin idareyle olan ilişkilerini çözmesi esasına dayanır.
Bu konu da devletin tarafsızlığını gerektiren bir
konudur. Ama, AKPnin kurduğu Kamu Denetçiliğine getirdiği
Başdenetçi, Ombudsman Nihat Ömeroğlu ve diğer
atadığı 5 kamu denetçisinden -ki bunlar İnsan Hakları
Komisyonu ve Dilekçe Komisyonunda ortak seçilmişlerdir- birisi AKPnin
eski milletvekili, birisi AKPnin eski kadın kolları
başkanı; hepsi AKPyle iç içe olan kişilerden bir Kamu
Denetçiliği Kurumunu getirdiler, şu anda bunların akreditesi
yoktur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara)
Bunlar Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin kabul
ettiği kurumlar değillerdir.
BAŞKAN
Sayın Gök..
LEVENT GÖK (Ankara)
Ama bakın, izin verirseniz
BAŞKAN
Sayın Gök, teşekkür ederim, bitti süreniz.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir dakika, tamamlayayım.
BAŞKAN
Sayın konuşmacı Anayasa Mahkemesine Cumhuriyet Halk Partisinin
başvurusuyla ilgili bilgi verdi.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir tamamlayayım.
BAŞKAN Söz
sıranız bitti.
Siz ise bunun
yanlış olduğunu belirterek bambaşka şeyler söylediniz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama niye başvurduğumuzu açıklamak
istiyor.
BAŞKAN O
atamalar, o seçilmeler Anayasa Mahkemesi bu kanunu
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kanun çıktıktan sonra oluyor.
BAŞKAN Yasa
yürürlüğe girdikten sonra oldu Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir
saniye efendim
BAŞKAN Hepimiz
burada milletvekilliği yapıyoruz, bunun neyini düzelteceksiniz?
LEVENT GÖK (Ankara)
Benim varmak istediğim konu şu
BAŞKAN Siz, Anayasa
Mahkemesine iptal için başvurdunuz mu, başvurmadınız
mı?
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, elbette başvurduk.
BAŞKAN Tamam,
konuşmacı da onu söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara)
Neden başvurduk? Bu başvurumuzun gerekçesi, bu kurulan
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, gerekçesinin neyini açıklayacak?
BAŞKAN Böyle bir
şey olmaz. Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara)
Bakın, efendim, kurulan Kamu Denetçiliği Kurumunun arzu edilen kurum
olmamasından dolayıdır ki
BAŞKAN Sayın
Gök, böyle bir şey yok. Size söz verdim, süresi içinde başka bir
açıklama yaptınız.
SADIK BADAK (Antalya) Güveninizi
istismar ediyorlar Sayın Başkan.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157
Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Dokuzuncu
konuşmacı Sayın İdris Şahin, Çankırı
Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz Beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının birinci turunda MİT
Müsteşarlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Anayasanın Devletin temel amaç ve görevleri başlıklı
5inci maddesinde Türk milletinin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve
görevleri arasında sayılmış olup bunlarla alakalı
istihbari bilgileri toplama görevinin de Millî İstihbarat
Teşkilatına verildiği açıkça ifade edilmiştir.
2937 sayılı
Devlet İstihbarat Hizmetleri ve MİT Kanunuyla Türkiye
Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bütünlüğüne,
varlığına, bağımsızlığına,
güvenliğine, anayasal düzenine ve millî gücünü meydana getiren bütün
unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve
muhtemel faaliyetler hakkında millî güvenlik istihbaratını
devlet çapında oluşturma görevi de Millî İstihbarat
Teşkilatına verilmiştir.
Dış politika ve
güvenlik algısının tamamen değiştiği bir ortamda,
bugün itibarıyla, 2014 yılı Nisan ayında 2937
sayılı Kanunla bir kısım değişiklikler
yapılmıştır. Bu değişliklerle birlikte
MİTin daha bilimsel, teknolojik imkânlardan yararlanması ve daha
etkin ve verimli bir şekilde çalışması
sağlanmıştır. Devlet kurumlarıyla koordinasyonunun
sağlanması, kişi kurum ve kuruluşlarla ilişki
kurabilmesi, bilgi ve belgeler ile iletişim alt yapılarına
erişiminin sağlanması, gizlilik prensibine göre
çalışabilmesi imkânına kavuşması MİT için
sağlanmıştır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Çok pişman olacaksınız çok.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Özellikle şunu ifade etmem gerekir ki Millî
İstihbarat Teşkilatının her türlü muhalefet ve söyleminden
farklı olarak hepimizin, iktidarıyla muhalefetiyle ortaklaşa
koruması gereken bir kurum olduğunu düşünüyorum. Millî
İstihbarat Teşkilatı ne kadar etkin olursa bu bölgede,
çevresindeki pek çok dış sorunla uğraşan ülkemizde
vatandaşımızın çok daha huzur ve müreffeh bir şekilde
yaşayabileceğini hiçbir şekilde göz ardı etmememiz gerekir.
Millî Güvenlik
Kurulunun yapısı ve kararlarının niteliği göz önünde
bulundurulduğunda, dış güvenlik, terörle mücadele ve millî
güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kuruluna da, yine aynı yasa
değişikliğiyle birlikte MİTe operasyonel görev verilmesi
sağlanmıştır. Verilen bu yetki çerçevesinde somut
adımlar atan Millî İstihbarat Teşkilatımız, Musul Başkonsolosluğunda
rehin alınan konsolosluk çalışanlarının burnunun dahi
kanamasına imkân vermeden ailelerine kavuşmalarına imkân
sağlamıştır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Polisi, askeri şehit edeni verdiniz,
nasıl
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Bu olay dahi Millî İstihbarat
Teşkilatımıza verilen yetkilerin ülkemizin hayrına ne kadar
güzel bir şekilde dönüştüğünün somut bir göstergesidir.
MİT,
çağın gereklerine uygun hâle getirilmek suretiyle daha etkin ve
verimli çalışma imkânına kavuşturulmuştur. Ben, burada,
geçmiş yıllardaki MİT çalışmalarıyla bugünü
kıyaslama gibi bir davranış içerisinde asla
olmayacağım. Zira aziz milletimiz bunun kıyasını en
güzel şekilde yapmakta ve Millî İstihbarat
Teşkilatımıza olan güvenini her geçen gün daha da
artırmaktadır.
Millî
İstihbarat Teşkilatı, iktidarı ve muhalefetiyle 77 milyon vatan
evladının göz bebeği bir kurum olup her türlü ihtilaf ve
çekişmeden müstesna tutulması gerekir. Bu nedenle, Millî
İstihbarat Teşkilatının bütçesi oluşturulurken de
ihtiyacı olan miktarın mutlak surette kendilerine
sağlanması gerekmektedir.
Hepimizin ortak
arzusu ve isteği, MİT mensuplarımızın görevlerini ifa
ederken 77 milyonun huzur ve refahını, içeride ve
dışarıda bir tek insanımız dahi olsa onların
güvenliğini temin edebilmesi konusunda azami gayreti göstermesidir. Bu
nedenle, çağdaş istihbarat örgütlerinin sahip olduğu imkân ve
kabiliyetlere kavuşması noktasında Parlamento olarak üzerimize
düşeni eksiksiz ifa etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle 2015 mali yılı bütçesinde, MİT
Müsteşarlığı hakkındaki bütçeye olumlu oy kullanacağımızı
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Onuncu
konuşmacı Sayın Murat Göktürk, Nevşehir Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Değerli heyetinizi ve aziz milletimizi saygılarımla
selamlıyorum.
Millî Güvenlik
Kurulu ve Genel Sekreterliğinin tarihine kısaca bakacak olursak,
Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği ilk olarak 24 Nisan 1933
tarihinde Yüksek Müdafaa Meclisi ve Umumi Kâtipliği adıyla
kurulmuştur. Daha sonra, 1949 yılında Milli Savunma Yüksek
Kurulu ve Genel Sekreterliği adını almış, 1961
yılında Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği ifadeleri
kullanılmak suretiyle şu andaki ismini almıştır. 1982
Anayasasının 118inci maddesinde Millî Güvenlik Kurulunun yanında
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine de yer verilmek suretiyle Genel
Sekreterlik anayasal bir kurum hâline gelmiştir. Anayasanın amir
hükmü gereğince Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin
teşkilat yapısı ve görevleri 2945 sayılı Kanunla
düzenlenmiştir. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
Başbakana bağlıdır. 1982 Anayasasında yapılan
değişiklikle Millî Güvenlik Kuruluna Başbakan
Yardımcıları Ve Adalet Bakanı dâhil edilmiş ve
böylece, halk tarafından seçilmiş üye sayısı
artırılmıştır.
Yine, 2003 yılında AK
PARTİ tarafından yani partimiz tarafından yapılan
değişiklikle Genel Sekreterliğin hem görev ve yetkilerinde hem
de teşkilat yapısında önemli değişiklikler meydana
gelmiştir. Bu çerçevede genel sekreterin orgeneral veya oramiral rütbesinde
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları arasından atanması
yolundaki mecburiyet kaldırılarak sivil genel sekreter atanması
imkânı getirilmiştir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Böyle bir mecburiyet yoktu, önce de yoktu.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Vardı
efendim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sivil müsteşarlar vardı. Bakın
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Hayır,
Millî Güvenlik Kurulu
BAŞKAN Sayın konuşmacı,
Genel Kurula karşı konuşun lütfen.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Sözünüz varsa
konuşma bittikten sonra
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bilmiyorsunuz, büyükelçi müsteşar değil miydi?
BAŞKAN Sayın milletvekili
laf atmayın, lütfen.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Şimdi,
bakın, şu tahammülsüzlüğü yapmayın.
BAŞKAN Sayın konuşmacı,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Siz şu
tahammülsüzlüğü yapmayın AK PARTİ grubu konuşurken. CHP her
şeyin doğrusunu bilmiyor. Anlaşıldı mı?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bilmiyorsunuz, bilmeyen sizsiniz.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Bizi
sabırla dinlemek zorundasınız. Bu tahammülsüzlüğü
yapmayın.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Öğrenmeden oraya çıkıyorsunuz.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Biz ne
istiyorsak onu söyleyeceğiz, anlaşıldı mı?
BAŞKAN Sayın Göktürk, lütfen,
Genel Kurula hitap edin.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla)
Başkanım, zamanımla ilgili
Ya, bu olmaz! Yani, siz her şeyin
doğrusu biliyorsunuz, biz hiçbir şey bilmiyoruz
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Evet, bilmediğin konuda ahkâm kesme!
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Bilmiyorsunuz
Bilmiyorsunuz
BAŞKAN Sayın Göktürk, lütfen,
Genel Kurula hitap edin.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğinin
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, sizin göreviniz doğru bilgilerin
aktarılmasını sağlamaktır.
BAŞKAN Ben görevimi biliyorum.
Sizin göreviniz de orada sessiz durmak konuşmacı konuşurken.
Lütfen
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Sizden
öğrenecek değil kimse görevini! Her zaman
yaptığınızı yapıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Göktürk.
MURAT GÖKTÜRK (Devamla) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğinin Millî Güvenlik Kurulu kararlarıyla
ilgili Bakanlar Kurulu kararları dağıtım ve takibine
ilişkin özel yetkisi kaldırılmış, konuyla ilgili bir Başbakan
Yardımcısı görevlendirilmiştir. Kamu ve özel
kurumların Genel Sekreterliğe bilgi ve belge verme yükümlülüklerine son
verilmiştir. Genel Sekreterlik kadrolarının ve
yönetmeliğinin gizliliği kaldırılmıştır.
Ayrıca, Genel Sekreterlik teşkilatında yapılan
değişiklikler sonucu Toplumla İlişkiler
Başkanlığı, Millî Güvenlik Siyasi
Başkanlığı ve Bilgi Toplama, Araştırma ve Değerlendirme
Başkanlığı da kaldırılmıştır.
AK PARTİ olarak
yaptığımız bu değişiklikler hem
demokratikleşme hem de insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi
bakımından çok önemli adımlardır. Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği yapı olarak 1 Genel Sekreter, 2 Genel Sekreter Yardımcısı ve 5 daireden
teşkil edilmiştir. Genel Sekreterlikte toplam 308 kadro bulunmakla
birlikte 232 personel görev yapmaktadır.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği, gerçekten önemli görevler ifa etmektedir. Daire
başkanlıklarından Sekretarya Hizmetleri, Seferberlik ve
Savaş Hazırlıkları Planlama Dairesi, Araştırma ve
Değerlendirme Dairesi, Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi,
Personel ve İdari İşler Dairesi Başkanlıkları
gerçekten önemli görevler ifa etmektedir.
Aslında, zamanımız
alınmasaydı biraz daha şeylerden bahsedecektik ama şunu
özellikle belirtmek istiyorum: Özellikle, bu son zamanda,
Cumhurbaşkanlığı Sarayı üzerinden Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğana yapılan saldırıları haksız
ve çirkin buluyorum. Bunun üzerinden hiç kimseye bir ekmek çıkmayacak.
Zaten yakında seçimler var; vatandaşımız bunun
değerlendirmesini sandıkla yapacak diyor, 2015 yılının
bütçesinin herkese hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Atatürk Orman Çiftliğini talan ettiniz, mahvettiniz!
MURAT GÖKTÜRK
(Devamla) Atatürk Orman Çiftliği bu milletin malıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Süreniz bitti.
on birinci
konuşmacı Sayın İsmail Aydın, Bursa Milletvekili.
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ GRUBU
ADINA İSMAİL AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğinin temelini Yüksek Müdafaa Meclisi ve Umumi
Kâtipliği teşkil etmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin
güvenliğinin sağlanması için 1933 yılında Gazi Mustafa
Kemalin emirleriyle millî seferberlik konseptine göre Yüksek Müdafaa Meclisi ve
Umumi Kâtipliği oluşturulmuştur. 1949 yılında Millî
Savunma Yüksek Kurulu ve Genel Sekreterliğine dönüştürülmüştür.
1961 Anayasasıyla Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği teşkil edilmiştir. Bu doğrultuda, 129
sayılı Millî Güvenlik Kurulu Kanunuyla Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği kurulmuş, görev ve yetkileri düzenlenmiştir.
Dünyadaki ve
bölgemizdeki gelişmeler ışığında, Türkiye
Cumhuriyetinin bekası yanında milletin ve bireylerin
refahını da doğrudan ilgilendiren tehditlere karşı
tedbirler alınması bir ihtiyaç olarak ortaya
çıkmıştır. Bu durum millî güvenliğin yeniden tanımlanmasını,
ayrıca millî güvenliğin sağlanmasında bütün
bakanlıklar, kurum ve kuruluşların eş güdüm içerisinde
uygulamalar yapmasını zaruri kılmıştır.
Devletin
bekası yanında uluslararası alandaki menfaatlerinin de
korunmasını öngören bu uygulamalar ışığında,
1982 Anayasasının 118'inci maddesiyle Millî Güvenlik Kurulunun
görevleri yeniden belirlenmiş ve bu maddenin son fıkrasıyla
"Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve
görevleri kanunla belirlenir" hükmü getirilmiştir. Bu suretle, Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği anayasal bir kurum hâline
gelmiştir ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin görev ve
yetkilerini düzenleyen 2945 sayılı Kanun 9 kasım 1983 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Millî güvenlik, iç ve
dış güvenlik ile savunma konularından oluşan güvenliğin
en üst yapısı ve toplam güvenliğin şemsiyesi
durumundadır. Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 2003 yılına kadar Millî
Güvenlik Kuruluna ve Anayasa'nın 117'nci maddesi doğrultusunda millî
güvenliğin sağlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı
sorumlu olan Bakanlar Kurulunun millî güvenliğin temini görevlerine de
yardımcı bir kuruluş olarak faaliyette bulunmuştur. Avrupa
Birliğine uyum sürecinde, 7 Ağustos 2003 tarihli 4963
sayılı Kanun'la 2945 sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda köklü
değişiklikler yapılmıştır. Bu
değişiklikler uyarınca Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin görev ve yetkileri yeniden tanımlanmıştır.
Görevleri Millî Güvenlik Kurulunun sekreterlik hizmetlerini yürütmek ve Millî
Güvenlik Kurulunca ve kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek olarak
belirlenmiştir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği bu görevler doğrultusunda,
uluslararası, bölgesel ve ulusal güvenlik ortamını yakından
takip ederek araştırma ve değerlendirme yapmakta, dokümanlar
hazırlamakta, seferberlik ve savaş hâli ile kriz yönetimi
konularında kanunlarla verilen görevleri icra etmektedir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği için 2015 yılı bütçesinden öngörülen
bütçe rakamı 22 milyon 575 bin liradır, 2014 yılı bütçesine
göre yüzde 12,34lük bir artış söz konusudur.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Mali Yılı Bütçe
Tasarısında yer alan ödenekle yukarıda açıklanan
faaliyetlerin yanı sıra diğer ülkelerdeki
karşıtlarıyla düzenli temaslar sürdürmekte, ulusal ve
uluslararası düzeyde çeşitli toplantılara
katılmaktadır, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin,
eşiti olan diğer ülkelerin millî güvenlik kurulu heyetlerini ülkemize
kabul etmektedir, bu heyetlerle görüşmeler gerçekleştirmekte,
önümüzdeki dönemde de yurt içinde ve yurt dışında birçok
çalışmayı yapacaktır.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği kanunla verilmiş olan görevleri demokrasi
ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde yürütmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
AYDIN (Devamla) Bu vesileyle, 2015 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
On ikinci
konuşmacı Sayın Cem Zorlu, Konya Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA CEM ZORLU (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasanın 136ncı maddesindeki Genel idare içinde yer alan Diyanet
İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. hükmü gereği, birlik ve beraberlik, saygı ve sevgi
çerçevesinde ve bu ilkelerin toplumda yaygınlaşması için görev
yapan Başkanlığımız, kendisine verilen yetkiler
doğrultusunda inanç, ibadet ve ahlakla ilgili konularda toplumu
aydınlatmakta ve ibadethaneleri yönetmektedir.
Başta
İslam olmak üzere semavi dinler insanlığın kurtuluş ve
mutluluğunu, esenlik ve izzetini amaç edinirler. Esasen dinler hem iç hem
de dış barışı tesis eden en kadim olgulardır.
Diyanet İşleri Başkanlığımızın
TÜİKe yaptırmış olduğu son araştırmadan da
gördüğümüz gibi, toplumumuzun yüzde 99,2si Müslümandır. Toplumun
birlik ve beraberliğinin en önemli çimentosu olan
Başkanlığımızın yapmış olduğu
faaliyetler toplumumuzca takdir edilmektedir çünkü din insanları,
doğumundan evliliğine, vefatından sonraki icra edilecek merasimlere
kadar ilgilendirmektedir.
Ülkemizin en köklü
ve en yaygın hizmet ağına sahip olan Diyanet İşleri
Başkanlığı cumhuriyetle yaşıt bir kurumdur.
Birtakım gruplar tarafından devamlı surette
tartışmanın içine çekilmeye çalışılsa da toplumda
yapmış olduğu hizmetlerle, hatta yurt dışı
hizmetleriyle dikkat çekmekte, milletimizin takdirini görmektedir.
Sahih İslam
anlayışının toplumda öğretilmesini ve
yaygınlaşmasını sağlayan
Başkanlığımızın varlığı,
diğer Müslüman ülkelerde İslam adına karşılaşılan
şiddet, terör, anarşi ve aşırılıkların
ülkemizde yaşanmamasının temel sebebidir. Çünkü,
Başkanlığın insanlara sunmuş olduğu İslam ve
bunu sunarken kullandığı dil herkesi kuşatıcı ve
kapsayıcıdır, dışlayıcı değildir.
Herkesin kendi dinini özgür yaşayabilmesinden hareketle,
dışlayıcı değil içselleştirici,
dağıtıcı değil bütünleştirici bir üslupla, sahih
kaynaklarla dinimizi sunması milletimiz için bir emniyet sibobudur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİnin iktidara
geldiği yıllarda 60-65 bin olan personel sayısı
şimdilerde 130 bini geçmiştir. Buna rağmen hâlâ birçok köyümüzde
kadro bulunmamakta ve bu sayı 6 binlere yaklaşmaktadır. Yine
iktidarımız döneminde, Başkanlığın yurt dışı
personel sayısı da önceki dönemlere oranla üçte 1 oranında
artırılmıştır. Bu da şunu göstermektedir ki
Başkanlığımız sadece ülke çapında hizmet etmekle
kalmamakta, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza ve soydaşlarımıza en iyi
şekilde hizmet götürmektedir. Diyanette görev alan din görevlilerimiz
aşkla ve şevkle görevlerini ifa etmektedirler. Camileri
çocukların, kadınların, gençlerin rahatça geldikleri ve
sosyalleştikleri mekânlar hâline getirmeye
çalışmaktadırlar, çağımızın
ihtiyaçlarını dikkate alarak teknolojik imkânları da kullanarak
insanlara din hizmetleri sunmaya gayret etmektedirler.
Başkanlığımız sosyal, kültür
içerikli din hizmetlerine ayrı bir önem vermektedir, toplumsal sorunlar
karşısında sessiz kalmamaktadır. Yaşanılan sosyal
problemleri, sorunları ve sıkıntıları din
hizmetlerinin bir parçası olarak düşünmekte, bundan dolayı da
açlık ve kadınla alakalı sorunlarda, gençlerin
yaşadığı sıkıntılarda, madde
kullanımından kötü alışkanlıklara kadar,
ayrımcılıktan kargaşaya, ahlaki yozlaşmaya kadar bütün
bu hususlarda toplumda bilinç oluşturmaya ve yol göstermeye
çalışmaktadır. Son zamanlarda Kutlu Doğum, Camiler
Haftası ve ramazan gibi etkinliklerde yurt içinde ve yurt
dışında bütün personeliyle birlikte bu bilincin
oluşması için çaba sarf etmektedir. Diyanet TV ve Radyonun
kurulmasıyla toplumu din konusunda aydınlatma görevini daha
yaygın ve etkin bir şekilde yerine getirmeye
çalışmaktadır.
Ayrıca, kendisine ayrılan bütçeden toplumsal
problemlerle ilgili bastığı eserleri, Kuran-ı Kerim ve
Siyer gibi eserleri, binlercesini toplumumuza ücretsiz olarak
ulaştırma gayreti içerisindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarımız döneminde 15 binden fazla alınan öğreticiler
vasıtasıyla her mahallede Kuran kursları açılmakta ve
yediden yetmişe kadar herkese sahih dini bilgiler
ulaştırılmaktadır.
Ülkemizin en köklü kurumlarından biri olan Diyanet
İşleri Başkanlığımızın bütçesinin
hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zorlu.
On üçüncü konuşmacı Sayın Hasan Karal, Rize
Milletvekili, buyurun (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARAL (Rize) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere din, milletimizin kimliğini
oluşturan ortak değerler manzumesidir. Din, insanın
varlığını anlamlandıran ve ona hayata ve ölüme dair
nihai anlam haritası sunan en doğru ve en yetkin kılavuzdur.
Din, doğumundan ölümüne kadar insan hayatının her evresinde
zorunlu olarak vardır, bizleri birbirimize bağlayan, bizleri
kardeş kılan en temel unsurdur, toplumumuzun ortak değeri ve
paydasıdır.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, 2010 yılında
Meclisimizin çıkardığı 6002 sayılı Kanunla yeni
yüzyılın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenmiştir,
ülke sınırlarını aşarak küresel ölçekte hizmet sunan
uluslararası bir kurum hâline gelmiştir. Söz konusu kanunla Diyanet
İşleri Başkanlığının uhdesine tevdi edilen
görevleri, ulusal ve uluslararası düzlemde çağın
gerektirdiği talep ve beklentiler istikametinde yerine getirme
imkânları daha da gelişmiştir. Buna bağlı olarak
mesuliyetleri fazlasıyla artmış ve görev tanımları da
değişmiştir. Bu çerçevede imam-hatip, müezzin-kayyım, vaiz,
müftü gibi görevler yeniden ele alınarak daha fonksiyonel hâle
getirilmiş, din görevliliği anlayışı yerine din
gönüllüğü şuuru işlerlik kazanmaya
başlamıştır. Bu çerçevede, son birkaç yılda 40 bin
personel hizmet içi eğitimden geçirilmiştir. Yapılan bu eğitimlerle
personelin niteliği artırılmış, Diyanet
İşleri Başkanlığı âdeta açık bir
üniversiteye dönüşmüştür.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı bugün sunduğu hizmetlerle toplumun dinî,
ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutan, bütün
insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan,
İslam diniyle ilgili her konuda referans alınan, en etkin, yetkin ve
saygın bir kurum hâline gelme yolunda büyük mesafeler katetmiş, bu
özelliğiyle de bütün dünyada model alınan bir kurum hâline
gelmiştir. Toplumsal sorunları, sosyal problemleri din hizmetlerinin
ayrılmaz bir parçası olarak gören Diyanet İşleri
Başkanlığı açlık, sefalet, yoksulluk, kargaşa,
kavga, mezhepçilik, hizipçilik, grupçuluk gibi konularda bir
farkındalık ve bilinç oluşturmaya çalışmaktadır.
Cami içinde ve dışında yürüttüğü hizmetlerle çocuk, genç,
kadın, engelli ve yaşlılar, doğal afetler, çevre
duyarlılığı ve aile yapısının
korunması, uyuşturucuyla mücadele gibi pek çok konuda hem inisiyatif
alarak hem de önemli sosyal sorumluluk projeleri üstlenerek toplumumuzun
bilinçlenmesi için faaliyetler yürütmektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı bilhassa ramazanlarda, Kutlu
Doğum Haftalarında, Camiler Haftasında belirlediği
temalarla, muharrem ayında düzenlediği etkinliklerle milletimizin
birliğine, beraberliğine ve kardeşliğine katkı
sağlayan etkinlikler gerçekleştirmiş, gerçekleştirilen
etkinlikler milletimizin büyük teveccühüne mazhar olmuştur.
Yaygın din
eğitimi kurumlarının en başında yer alan Kuran
kurslarını toplumsal talepler doğrultusunda
çağımızın şartlarına göre yeniden
yapılandırmış ve daha işlevsel hâle getirmiştir.
Halkımızın istediği saatte Kuran eğitimi
almasını sağlamıştır. Toplumu din konusunda
bilgilendirme faaliyetlerine özel bir önem atfetmiş, bu çerçevede,
örneğin, son birkaç yılda okullara, kütüphanelere, yetiştirme
yurtlarına, cezaevlerine, Kuran kurslarına, yurt
dışına yaklaşık 50 milyon adet eseri ücretsiz
dağıtmıştır. Diyanet İşleri
Başkanlığı milletimizin ortak değerlerini ifade eden
Alevi, Bektaşi klasiklerini neşrederek halkımızın
istifadesine sunmuştur. Toplumu din konusunda aydınlatma
faaliyetlerini Diyanet Radyo ve TV aracılığıyla da
yürütmeye başlamıştır.
Diyanet
İşleri Başkanlığı, bugün gelinen noktada, sadece
ülkemize ve milletimize hizmet götüren bir kurum değildir.
Başkanlık ülke sınırlarını aşarak
Balkanlardan Orta Asyaya, Avrupadan Amerikaya, Japonyadan Haitiye, Çinden
Kanadaya, Afrikadan Latin Amerika ve Karayip adalarına kadar dünyanın
hemen her tarafına ilgili ülkelerden gelen talepler doğrultusunda
hizmet sunan bir kurum hâline gelmiştir. Doğumdan ölüme, hayatın
hemen her safhasında var olan Diyanet İşleri
Başkanlığı hem ülkemiz hem de bütün insanlık için bir
barış, huzur ve güven vesilesidir.
Bu vesileyle
ülkemizin en ücra köşesine varıncaya kadar milletimizin dinî
hayatına hizmet eden Diyanet İşleri
Başkanlığımızın fedakâr personelini yürekten
tebrik ediyorum.
2015 yılı
bütçesinin milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını
yüce Yaratıcıdan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle,
hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
On dördüncü
konuşmacı Sayın Ömer Faruk Öz, Malatya Milletvekili.
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 yılı mali bütçesi noktasında Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Selçukludan
Osmanlıya ve günümüze kadar dönemimiz, tabiri caizse vakıf medeniyeti
noktasında çok zengindir. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı döneminde
devlet eliyle yürütülen birçok işler, bunun içinde sağlık,
eğitim, bayındırlık, kültürel alanda birçok işin
vakıflar eliyle yürütüldüğü aşikârdır.
Bu çerçevede,
baktığımızda, şu anda sayıları 20 bini
aşkın olan tarihî abide eserler mevcuttur ve bunun haricinde de 52
bin civarında mazbut vakıf yine mülhak vakıf ve yeni
vakıflar mevcuttur.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü özel bütçeli bir kurum olması hasebiyle hem ecdat
yadigârı bu tarihî eserlerin, tarihî abide eserlerin restorasyon,
bakım, onarımlarını hem de ecdat yadigârı yerlerin,
gayrimenkullerin değerlendirilmesi noktasında bir çok önemli görev
ifa etmiştir
Özellikle şunu
belirtmek istiyorum: 2003 yılından önce, beş yıllık
dönem içerisinde toplam 46 tarihî eser restore edilmiş iken 2013
yılına kadar on yıllık süre içerisinde restore edilen
tarihî eserlerin sayısı 4 bine yaklaşmıştır. Bu
tarihî eserler; cami, medrese, han, hamam, kilise ve birçok alandan
oluşmaktadır. Sadece ülkemizdeki tarihî eserlerin restore edilmesiyle
kalınmadı; Vakıflar Genel Müdürlüğünce, kanundaki bir
düzeltmeyle, Makedonyada, Kosovada ve Saraybosnada da ecdadımızdan
yadigâr kalan bir çok tarihî eserin restorasyonu tamamlanmıştır.
Vakıflar Genel
Müdürlüğünün geliri 80 kat artmıştır. Vakıflar
Bankasının yüzde 58 hissesine sahip olan Vakıflar Genel
Müdürlüğü, bizden önceki dönemlerde
Ne yazık ki her yıl banka
görev zararı yapıyor, görev zararını karşılamak
üzere de Vakıflar Genel Müdürlüğü ecdat yadigârı bir çok tarihî
eseri satıp sermaye artırımına gidiyordu. Her yıl
Vakıflar Bankası zarar ediyor, mal sahibi Vakıflar Genel
Müdürlüğü abide eserleri satıyor ve bankaya sermaye
artırımına gidiyordu. Peki, bizim dönemde ne oldu? Aynı
banka kâra geçti, her yıl 250-300 milyon lira, hatta 400 milyon lira
Vakıflar Genel Müdürlüğüne para gönderdi, temettü gönderdi ve o
paralarla da ecdat yadigârı tarihî eserlerin bir bir restorasyonu
tamamlandı. Aynı şekilde, seçim bölgem olan Malatyada da yüze
yakın tarihî eserin restorasyonu tamamlandı. Şu anda, yine
Tenekeli Camii inşallah ramazanda ibadete hazır hâle gelecek.
Aynı şekilde, Toptaş Camiinin ihalesi yapıldı,
inşallah 2015 yılı sonunda tamamlanacak.
Şimdi,
baktığımızda, rahmetli Atatürk 1931 yılında
dönemin Başbakanı İnönüye bir telgraf çekiyor ve telgraftaki
tarihî eserlerin restore edilmesi noktasında bir talimat gönderiyor, bir
vasiyetname gönderiyor. Bir bakıyorum ki rahmetli Atatürkün vasiyetine
sahip çıkmak AK PARTİ Hükûmetine nasip oluyor. Bu çok önemli. Hatta
ve hatta 1935 yılında satılmış olan cami ve
mescitlerin tekrar kamulaştırılarak ibadete açılması,
restore edilmesi yani rahmetli Atatürkün vasiyeti çerçevesinde, yine AK
PARTİ Hükûmetine nasip oluyor. Ayinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz. Hep beraber görüyoruz; ecdada sahip çıkmak, vatansever
olmak, milliyetçi olmak bu işlerle mümkün oluyor.
Ben burada
şunu belirtiyorum: Bu işlere emeği geçen başta eski Genel
Müdürümüz Yusuf Beyazıt, mevcut Genel Müdürümüz Adnan Ertem ve
değerli çalışma ekibine ve bundan önceki Başbakan Yardımcımız
Mehmet Ali Şahin Beye ve mevcut Başbakan Yardımcımız
Bülent Arınç Beye bu konulardaki hassasiyetlerinden dolayı
kendilerine teşekkür ediyorum.
Burada bir
milletvekili olarak ve İdare Amiri olarak da şunu rica ediyorum: On
gün daha burada bütçe görüşmelerini yapacağız. Aynı
fikirleri konuşmak zorunda değiliz, aynı konularda buluşmak
zorunda da değiliz ama birbirimize karşı tahammül etmek
zorundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yalan söylenmesin ya.
ÖMER FARUK ÖZ (Devamla)
- Bu noktada herkesin gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Fikre karşı çıkan yok, saptırmayın her
şeyi. Yalan söylenmesin ya.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
On beşinci
konuşmacı Sayın Mehmet Sarı, Gaziantep Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET SARI (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılı Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İnsanların
en hayırlısı insanlara faydalı olandır. hadisi
şerifini kendisine rehber edinen ecdadımız Orta Asyadan Atlas
Okyanusuna kadar her tarafa camiler, kervansaraylar, medreseler, tekkeler,
köprüler, yollar, hastaneler, imarethaneler gibi pek çok hayırlı
eserleri hizmete sunmuş, bu eserler geçmişte olduğu gibi
şimdi de hayranlık uyandırmaya devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz, günümüzde vakıf eski eserlerimizi korumak, kollamak,
yaşatmak ve gelecek nesillere taşımak gibi zor bir görevi
üstlenmiş durumdadır. Bu kapsamda, 52 bin adet Selçuklu ve Osmanlı
dönemine ait vakıf, 4.863 adet yeni vakıf, 276 adet mülhak
vakfı, 166 adet cemaat vakfıyla ilgili olarak kuruluş,
dağılma ve denetim işlemleri yapmaktadır.
AK PARTİ
döneminde her alanda yaptığımız başarılı
çalışmaları vakıf ve vakıf eserlerinde de göstermiş
bulunmaktayız. Bu kapsamda, 2003-2014 yılları arasında
ülkemiz genelinde 4 bin vakıf eseri restorasyonuna yaklaşık 1
milyar lira harcama yapılarak bunların hizmete açılması
sağlanmıştır.
Ayrıca,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, ülkemizin dışındaki
ecdadımızın yaptığı eserlere sahip
çıkmış ve bu amaçla Kıbrıs, Bosna Hersek, Kosova,
Bulgaristan ve Yemendeki eserlerin envanterinin tespit edilmesi, vakıf
kültür varlıklarının projelendirilmesi ve onarılması
için de çalışmalar başlatmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü
bir taraftan ülkemizdeki ve yurt dışındaki eserlerin
canlandırılmasıyla uğraşırken bir taraftan da
ihtiyaç sahibi insanlara yardım etmektedir. Bu amaçla, vakfiyelerdeki
hayır şartlarının yerine getirilmesi amacıyla 20.215
ihtiyaç sahibi aileye gıda dağıtımı, 5 bin muhtaç
engelliler ile yetim çocuklarına muhtaç aylığı, 15 bin
öğrenciye burs yardımı ve imarethanelerde sıcak yemek
dağıtımı devam etmektedir.
Vakfedilen
gayrimenkuller içerisinde akar nitelikleri olanları en yüksek gelir
getirecek şekilde değerlendirmekte, bu amaçla 230 adet
taşınmaz yapım karşılığı kiralama
modeliyle, 216 adet taşınmaz onarım
karşılığı uzun süreli kiralama modeliyle turizm,
eğitim, sağlık, sosyal, kültürel ve ticari tesis olarak, 565
adet taşınmaz da kat karşılığı inşaat
yöntemiyle değerlendirilerek 4.372 taşınmaz Vakıflar Genel
Müdürlüğünün envanterine kazandırılmıştır.
Vakıf,
medeniyetini yaşatmak için Vakıf Arşiv Yönetim Sistemi
Projesiyle 10 milyon sayfa tarihî belge görüntüleri dijital ortama aktararak
koruma altına almış, akademisyenlerin ve
araştırmacıların hizmetine sunmuştur.
Yıllar boyunca
depolarda bulunan binlerce halı, kilim, hat levha, Kâbe örtüsü, el
yazması Kur'an-ı Kerim gibi eserlerin konservasyonu ve
tadilatları yapılarak yeni açılan vakıf müzelerde
sergilenmesine başlanmıştır.
Vakfiyelerinde
eğitim şartı bulunan vakıfların amaçlarını
gerçekleştirmek üzere İstanbulda Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi;
geleceğin restoratörlerini, tezhip ve tezyinat, hat sanatı
ustaları ve uzmanlar yetiştirmek amacıyla İstanbul'da Fatih
Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi kurulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz Gaziantep ilinde de başarılı işler
yapmış, Gaziantep Bölge Müdürlüğümüz son on yıl içerisinde
26 adet proje yapım işine 1 milyon 240 bin lira; 43 adet restorasyon
çalışması başlatmış, 39u bitmiş, 4 tanesi
de devam etmekte olan bu işler için de 20 milyon 153 bin lira; ayrıca
3 yeni inşaat olarak yapılmış olan vakıf iş
merkezlerimize de toplam 11 milyon 88 bin lira harcama yaparak bu eserleri
hizmete açmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime Yunus Emrenin şu
dizeleriyle son vermek istiyorum: Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk
sahibi? / Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan.
2015 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını dilerken vakıf eser
bırakan ecdadımızı rahmet ve minnetle yâd ediyor;
vakıf eserlerimizi koruyan, kollayan ve yaşatarak gelecek nesillere
taşımak için çalışan başta AK PARTİ
hükûmetlerimiz, milletvekillerimiz olmak üzere Vakıflar Genel
Müdürlüğü mensupları ile Gaziantep Vakıflar Bölge
çalışanlarımızı kutluyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun son konuşmacısı Sayın Mehmet
Kerim Yıldız, Ağrı Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2015 yılı Türkiye İnsan
Hakları Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Günüydü. Evet, daha dün ülkemizin de içinde
bulunduğu bölgede insani trajedilerin yaşandığı, zulmün
cezasız kaldığı, mazlum ve mağdurların
çığlıklarına kulak tıkandığı bir Dünya
İnsan Hakları Gününü kutladık. 10 Aralık 1948 tarihinde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilen İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesiyle, insan hakları artık ülkelerin
iç meselesi olmaktan çıkmış, uluslararası evrensel hak
olarak insanlığın ortak amacı olmuştur.
Yeryüzünde
yaşayan tüm insanlar, din, dil, ırk, renk, cinsiyet ya da başka
bir nedenle hiçbir ayrım gözetilmeksizin, yalnızca insan
oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama
haklarına sahiptir. İnsan hakları bütün
insanlığın ortak değeri, bütün uygar ülkelerin ortak
paydasıdır. İnsanlar arasında hiçbir zaman ayrım
yapmadan, onlara özgür, eşit bireyler olarak muamele etmek insan
hakları kavramının özüdür ve demokrasinin de vazgeçilmez
unsurudur.
On iki
yıllık AK PARTİ iktidarı boyunca,
insanımızın hak ettiği seviyeye ulaşabilmesi için, tüm
hak ve hürriyetlerden tam manasıyla istifade edebilmesi için çok
kapsamlı reformlar gerçekleştirdik. Bu reformları uygulamaya
eksiksiz yansıtabilmek ve kalıcılığını
sağlayabilmek için gerekli olan yasal düzenlemeleri hızla hayata
geçirdik. Hükûmetlerimiz döneminde yapılan yasal ve hukuki düzenlemeler
sayesinde devlet ile millet arasındaki kaynaşmanın
sağlanması, inanç ve düşünce özgürlüğünün teminat
altına alınması alanında önemli ilerlemeler
sağlanmıştır.
Bu kapsamda, 21
Haziran 2012de Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuştur.
İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda
çalışmalar yapmak üzere kurulan Türkiye İnsan Hakları
Kurumu, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe
sahip ve özel bütçeli bir kurumdur. Kurum, ülkemizin insan hakları
standartlarını geliştirme hedefi doğrultusunda, insan
hakları alanında kurumsallaşma çalışmaları ve
Paris Prensipleri olarak bilinen Birleşmiş
Milletler ilkelerine uyumlu bir insan hakları teşkilatına sahip
olma iradesi sonucu vücut bulmuştur. Kurum, insan haklarını
korumak ve geliştirmek yönünde çalışmalar yapmak, bu çerçevede
insan hakları ihlallerini, iddialarını incelemek ve
araştırmak, mevzuat ve uygulamayı izlemek, bilgilendirme,
bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerini gerçekleştirmek, işkence
ve kötü muameleyle mücadele etmek, gerekli yerlere ziyaretleri yanı
sıra ilgili kişi, kurum ve kuruluşlara görüş, öneri ve
tavsiyelerde bulunmakla görevli ve yetkilidir. Kurum, görev ve yetkileriyle
ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunu yılda en az 1 defa bilgilendirmekle yükümlüdür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları
Kurumuna bazı önerilerimiz var. Bunlar: Kurumun daha aktif ve görünür
olması, güncel insan hakları ihlalleriyle ilgilenmesi, ülke içinde
her türlü insan hakları ihlalleriyle ilgili çözüme yönelik girişimlerde
bulunması, dünyada meydana gelen insan hakları ihlallerini
uluslararası her platformda dile getirmesi, Birleşmiş Milletler
sisteminin eskimiş, antidemokratik yapısının ve
adaletsizliğinin gündeme getirilmesi, İnsan Hakları Kurumunun
varlık sebebi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisi temsilen
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuyla sıkı bir
diyalog ve istişare içinde olması gerekmektedir. Zaman içinde kurumun
ülkemizin insan hakları standartlarının yükseltilmesi
çabalarına önemli katkılar sağlayacağını ümit
ediyoruz.
Eşitlik,
hak ve özgürlüklerin herkes için kabul edilip
yaşatıldığı bir dünyaya ulaşılması
temennisiyle İnsan Hakları ve Demokrasi Haftasını
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, birleşime ara vermeden
önce, biraz önce AK PARTİ Grubu adına konuşan Sayın Adem
Yeşildal konuşmasının hemen başında
adımı zikrederek hem
Cumhurbaşkanlığının halk tarafından seçilmesine
ilişkin olarak sözlerimi değerlendirdi hem de grubumuzun, 2007
yılında, söz konusu değişiklik Parlamentoda
görüşüldüğünde nasıl bir tutum takındığına
ilişkin benim merakıma mazhar bir soru bana yöneltti; müsaade
ederseniz bu soruyu cevaplayayım.
BAŞKAN Yerinizden açıklama için bir dakika
çünkü ara vereceğim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın
Başkanım ama bu sataşma.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır,
hayır, partimize sataşmada bulundu.
BAŞKAN Açıklama yapacağım. dedi,
Şahsıma soru sordu, açıklama yapacağım. dedi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır,
hayır. Halkların Demokratik Partisinin,
Cumhurbaşkanının seçilmesiyle ilgili, daha önce ardılı
olduğu siyasi partilerin oy rengini sorarak partimize sataşmada
bulundu, arkadaşımız cevap verecek.
BAŞKAN Bu soruda nerede sataşma var
Sayın Baluken? Rica ederim
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yanlış bilgi
verdi işte.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yanlış
bilgi verdi.
BAŞKAN Soru sordu. diyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Partimizin
kullanmış olduğu oyla ilgili Genel Kurula yanlış bilgi
verdi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Hemen sözlerini
okumamı ister misiniz?
BAŞKAN Lütfen.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) O dönem ki siyasi partilerinin kararlarını
hatırlatmak isterim, nasıl bir karar aldıklarını ve o
referanduma destek olup olmadıkları hususunu kendilerinin de
hatırlamasına vesile olur diye düşünüyorum.
BAŞKAN Evet,
bunda bir sataşma yok.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Var, var. Nasıl yok ya?
BAŞKAN
Hayır, bunda sataşma yok. Açıklama istiyorsanız bir dakika
yerinizden söz vereceğim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, burada
BAŞKAN -
Lütfen, hayır
Bakın, birleşime ara vereceğim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ara veremezsiniz, şu anda bir konuyu konuşuyoruz.
BAŞKAN Bir
dakika konuşur musunuz lütfen. Burada sataşma yok.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sonra tekrar geri geleceksiniz Başkanım.
BAŞKAN Ama
Hatırlatmak isterim. diyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, oy rengimizi yanlış olarak hem halka
hem Genel Kurula sunmuş oldu.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, ara verirseniz geri
geleceksiniz.
BAŞKAN Ben
ikinizden birini nasıl dinleyebilirim aynı anda? Bakın,
Hatırlatmak isterim. diyor, hatırlatıyor.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Yani O dönem siz reddettiniz. demek istiyor.
BAŞKAN Bu
bir gerçek ama.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani, hatırlamak üzüyor mu onları?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yalan bilgi ama.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiç yalan değil.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yanlış bilgi, evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) İşte açıklayacak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - İşte oradan açıklasın,
sataşma değil ki bu. Sataşma değil, açıklasın.
diyor.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Niye oradan açıklasın, kürsüden açıklayacak.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, açık bir şekilde partimizi
zan altında bırakan bir sataşma var, ondan dolayı
arkadaşımızın kürsüden cevap vermesini talep ediyoruz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Oylama renkleri de burada Sayın Başkan.
BAŞKAN Nedir
tutanak? Bir bakabilir miyim Sayın Zozani?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, ara verin, tutanaklara
bakın.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Sayın Başkan, notlara bakın.
BAŞKAN Peki,
o zaman notları varsa bir ara vereyim, tutanağa bakayım, ona
göre söz vereceğim size, söz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Nasıl yani Elitaş mı yönetiyor Meclisi ya?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Bu kadar etki altında kalmayın.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Buyurun Sayın Başkanım, bakın.
BAŞKAN
Tamam, söz vereceğim. Sayın Zozani, söz vereceğim size.
Tutanağı okuyacağım ve söz vereceğim daha sonra.
Birleşime otuz
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi
şahsı adına konuşmalar bölümüne geldik.
Birinci tur üzerinde,
lehinde söz alan Elâzığ Milletvekili Sayın Zülfü Demirbağ
konuşacak.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Zozani, konuşmadan sonra size söz vereceğim.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmamın başında yüce heyetinizi ve necip milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın başında on iki yılda
yapılan büyük yatırımlardan bazılarını
kısaca ifade etmek istiyorum. Bölünmüş yol miktarı 6 bin
kilometreden 23 bin kilometreye, havaalanı sayısı 25ten 53e,
yolcu sayısı 34 milyondan 150 milyona çıktı. Yıllarca
tamamlanamayan ve patates depolanmak üzere soğuk hava deposu
yapılması düşünülen Bolu Tüneli hizmete sokuldu. Ankara-Konya,
Ankara-Eskişehir-İstanbul hızlı tren hatları hizmete
sokuldu. Asrın projelerinden Marmaray hizmete girdi, Avrasya Tüneli
hizmete girecek.
Değerli
milletvekilleri, yapılan büyük yatırım ve hizmetlerin
yanında biraz da ak saraydan bahsetmek istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı
Sarayının maliyeti 1,3 katrilyon, oda sayısı 1.150. Bu
noktada özellikle bizi eleştiren ülkelere bakacak olursak: Pentagon için
ayrılan para 1,3 milyar dolar, İngilteredeki onlarca saraydan biri
olan Parlamento Sarayı için harcanacak para 5 milyar euro. Alman
istihbarat binası -devlet binası, sarayı değil- için
harcanan para 1,33 milyar euro; bizim 3 katımız.
Bu rakamlara
bakıldığında, iki bin yıllık devlet
geleneğine sahip Türkiye Cumhuriyetinin temsil makamı olan,
Selçuklu, Osmanlı ve modern mimariyi bünyesinde barındıran ve on
gün içinde Papa, Putin ve Cameron gibi devlet adamlarını misafir eden
ve daha yüzlercesini misafir edecek olan Cumhurbaşkanlığı
Sarayına harcanan meblağın ne anlam ifade ettiği
anlaşılacaktır. Kaldı ki 1inci
Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal, 1937de yani yetmiş
yedi yıl önce Kral Edward ile Boğaz gezisi yaparken Edwardın
açık renk elbisesinin Ertuğrul yatından çıkan duman ve
isten neredeyse simsiyah olduğunu üzülerek görünce dünyanın en iyi
yatlarından birinin alınması talimatını verdi. Bunun
üzerine, daha önce Amerika Birleşik Devletleri tarafından Almanyaya
sipariş edilen Savarona yatı yüksek vergi nedeniyle gümrükten geri
dönünce, satın alınarak Türkiyeye getirildi. 1937de, 20 milyon
dolara, bir futbol sahasından 16 metre daha uzun yani 136 metre
uzunluğunda, biri süper lüks olmak üzere her bir yatak odası 50
metrekare süit odadan müteşekkil Savarona yatı alındı ve
Atatürk bir buçuk ay sonra vefat etti. Engin ufka sahip, büyük devlet
adamı Gazi Mustafa Kemal, kişi başına millî gelirin 100
doların altında olduğu bir dönemde bu yatı neden Türkiye
Cumhuriyetine kazandırdı? İki bin yıllık devlet
geleneğine sahip bu ülkenin devlet adamları sıradan devlet
adamları karşısında ezik duruma düşmesin, mahcubiyet
duymasın diye aldı ve Türkiyeye emanet etti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Neyi savunuyorsunuz, kaçak saraya gerekçe mi
arıyorsunuz?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) Bugünkü muhalif mantalite ve bakış
açısıyla düşünüldüğünde o gün Savarona yerine bir
balıkçı teknesi pekâlâ bu hizmeti görebilirdi.
MUSA ÇAM
(İzmir) Ne alakası var, böyle bir benzetme olabilir mi?
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) 10 bin liralık klozet ne için? 10 bin liralık klozet neyin
itibarı için?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) Muhalif kafayla, bu muhalif kafayla.
Değerli
milletvekilleri, Birinci Meclis, İkinci, Üçüncü Meclise bakalım;
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, eski adliye binaları
ve yeni adliye sarayları ve benzer kurumların eski ve yeni
binaları kıyaslandığında, temsil makamı
olması hasebiyle Cumhurbaşkanlığı Sarayının
büyüyen, gelişen ve kalkınan büyük Türkiye için ne anlam ifade
ettiği daha iyi görülecektir.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) 10 binlik klozet ne, klozet?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Aferin sana, aferin!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) Sözlerimi bitirirken bütçemizin
hayırlı olması dileğiyle sizlere ve necip milletimize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Hükûmet adına
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, söz istemiştik.
BAŞKAN Yine
unuttum, affedersiniz Sayın Zozani. Tutanaklara baktım.
Buyurun, size iki
dakika söz veriyorum.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Hatay Milletvekili Adem
Yeşildalın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, biz daha sıralardan çıkmadan zaman başlatıyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır, başlatmadık.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Dikkat ediyorum, evet, ben daha oradan yola
çıkmadan burada süre başlıyor.
BAŞKAN Durun
o zaman, yeniden, geri alalım.
İki dakika.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Adem Yeşildal konuşmasının başında,
benim Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak
yaptığım değerlendirmeye önce bir teşekkür ediyor,
sonra teşekkürünü ironiye çevirerek bizim,
Cumhurbaşkanlığının doğrudan halk tarafından
seçilmesine ilişkin olarak partimizin o dönem destek vermediğine
delalet eden beyanlarda bulunuyor.
Bu Meclisin en
sevdiğim tarafı ya da beğendiğim tarafı nedir biliyor
musunuz? Öksürseniz de kayıt altına alınıyor yani bu
Mecliste öksürseniz bile kaydı alınıyor, iyi bir arşivi
vardır. Bu beyanlarda bulunmadan önce Meclisin kayıtlarına
baksa, kim ne demiş, nasıl bir tutum belirlemiş, nasıl bir
tutum takınmış; bunlara bakar, ondan sonra gelir burada
değerlendirme yapar.
Biz, evet,
doğrudan demokrasiye inanıyoruz, doğrudan demokrasi ilkesinin
işletilmesi gereği Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesine de Evet. dedik, Evet. diyoruz çünkü
Evet
referandumunda da böyledir. 2007 ile 2010 referandumunu birbiriyle
karıştırmayın, iki ayrı meseleden söz ediyoruz, 2010
ayrı bir safhadır. 2007, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi ve milletvekilliği görev süresinin beş
yıldan dört yıla indirilmesi ayrı bir safhadır, ayrı
bir zaman diliminde konuşulmuş, 2010 referandumu ayrı bir zaman
diliminde konuşulmuş, birbirine karıştırmayın.
Dolayısıyla, ben
bu ironiyi anlamadığınızı ifade etmek istiyorum.
Kendisine, teşekkürden sonra, teşekkürünü ironiye çevirmesi
yakışmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim ben de.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C)
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1)
Sayıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1)
Anayasa Mahkemesi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Anayasa Mahkemesi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YARGITAY (Devam)
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yargıtay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Danıştay 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç konuşacak.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz seksen dakika.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi hürmetle selamlıyorum, iyi akşamlar
diliyorum. Bütçe görüşmelerimizin birinci turundayız,
başarılar diliyorum, bütçemizin hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Bugün birinci tur
görüşmeleri biraz sonra bitecek, ben de Hükûmet adına bir
konuşma sırası aldım. İlk defa bir bütçede iki tur
birleştirilmiş durumda, buna alışık değilim. Plan
ve Bütçe Komisyonunda iki tur olarak yapıldı; Başbakanlıkla
doğrudan bağlantısı olmayan kurumlar bir turda,
Başbakanlık ve bağlı kurumlar bir başka turda
yapıldı. Belki öylesi daha iyi ama Meclis
Başkanlığımız, şüphesiz, parti
gruplarının da iştirakiyle bir Danışma Kurulu
kararı almış. Bu Danışma Kurulu kararıyla bugünkü
birinci tur görüşmeleri bütün kurumları bir arada yapacak şekilde
tanzim edilmiş. Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve diğer
bazı kurumlar olmak üzere doğrudan benim temsil etmem mümkün
değil, onlar hakkında da eğer doğru yapabilirsem fazla
konuşmamam gerekecek. Ben bunu öncelikle belirtmek istiyorum. Kaldı
ki görüşmeler sırasında da notlar aldım, takip ettim;
sadece birinci turda burada bulunamamıştım, bir başka
görevim vardı ama arkadaşlarımızın tutanaklardan
konuşmalarını da aldım. Bütün konuşmacılara
teşekkür ediyorum. Kurumlarımızı çok fazla
eleştirmediler, bunun bir sebebi belki dün yapılan bütçenin tümü
üzerindeki görüşmeler olabilir, sayın genel başkanlar
konuştular, onlar önemli konular üzerinde ciddi eleştiriler
yaptılar, artık bugünkü görüşmeler biraz da resmî geçit
hüviyetinde. AK PARTİ Grubuna baktım, 16 kişi beşer dakika,
diğer gruplar biraz daha fazla süreler verdiler. Ben 1995te filan
girdiysem Parlamentoya -evet, 24 Aralık 1995- bir, bir buçuk ay kadar
sürdüğünü bilirim Genel Kurul görüşmelerinin, sonra kırpa
kırpa kırpa 13 güne indirdik, belki ileride Genel Kurul bir
seremoniden ibaret kalacak, bütün görüşmeler ait olunan komisyonlarda
yapılacak, onda da fayda olabilir.
Tabii, seksen
dakikanın hepsini konuşmak niyetinde de değilim, saat sabah on
birden bu yana görüşmeler devam ediyor. Bir de şu saatlerde
Beşiktaş-Tottenham maçı başladı. Ben iyi bir
Beşiktaşlıyım, bu akşam bu maçı şahsen
izlemek isterdim. Birincisi, son zamanlarda Beşiktaş iyi gidiyor,
ikincisi de eğer Tottenhamı yenerse Arsenalin de
acısını çıkarmış olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla
Beşiktaş
BAŞKAN Biz
de başarılar dileyelim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tabii.
MUSA ÇAM
(İzmir) Tribünlere baktınız mı Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Buyurun.
MUSA ÇAM
(İzmir) Tribünlere baktınız mı? O PASSOLİG nedeniyle
tribünler bomboş.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bakamadım hiç, buraya geldim
doğrudan, siz isterseniz bir çıkın, bize de haber getirin arada
bir.
MUSA ÇAM
(İzmir) Biz de sizi dinlemek için özel olarak geldik.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ayrı bir konu, ben onu
konuşmuyorum ama Beşiktaş, bu akşam bir millî takım
gibi mücadele etsin diliyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Başarılar diliyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Başarılar diliyorum,
inşallah hayırlı bir haber alırız, maç bitmeden de
toplantımız biterse belki son zamanlarını izleme
imkânımız olabilir. Sayın Başkanımız gibi bendeniz
de Beşiktaşımıza başarılar diliyorum,
inşallah bizi mahcup etmeyecek bir sonuca ulaşır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Başkanım, bir Galatasaraylı olarak sataşmadan
söz isteyeceğim birazdan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, birkaç
kurum üzerinde...
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen...
Hepimiz
başarılar diliyoruz, ben bir Fenerbahçeliyim ama Beşiktaşa
başarılar diliyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tabii, Nevzat Beyin latife
yaptığını biliyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bu güzel bir şeydir yani bana
sorarlar, dışarıda hangi takımımız hangi
yabancı takımla maç yapıyorsa ben millî takım gözüyle
bakarım, formamı çıkarırım, onun yanında olurum.
Eskiden Meclisimizin bir geleneği de vardı. Gerek Meclis
Başkanlığım döneminde gerek biraz daha sonrasında, biz
yurt dışına gittiğimizde uluslararası komisyonlar
olarak karşımızda yabancılar olursa hep millî takım
gibi hareket ederdik yani iktidar-muhalefet ayrımı olmazdı,
birimizin dediğini öbürü de kendi açısından ama teyit edecek bir
konuşma yapardı; umarım gene böyledir, bilemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle bazı
arkadaşlarımızın da eleştirileri veya temennileri
olduğu için bazı kurumlarımızla ilgili müsaade ederseniz
açıklama yapayım, ondan sonra da birilerinin beklediği
açıklamayı en sonuna bırakayım.
Diyanet
İşleri Başkanlığımızla ilgili, Sayın
Özkes Hocamız ve Mustafa Erdem Beyi dinleyemedim, tutanaklardan okudum;
hem önemli bir görev yaptığından bahisle hem de bazı eksikliklerini
dile getirmek suretiyle eleştirilerde bulundular, bunları takdirle
karşılarız. Arkadaşlarım bilirler ki Plan ve Bütçe
Komisyonunda biz gece 01.00e kadar daha çok soru, daha çok cevapla güzel bir
akşam geçirmiştik; bugün konuşulanların bir kısmı
orada sorulan ve cevaplandırdığım konulardır, bir
kısmı da yenidir. Dolayısıyla, izniniz olursa kısaca
onlara temas etmek istiyorum.
Şüphesiz,
Diyanet İşleri Başkanlığı eleştirsek de
takdir etsek de cumhuriyetle neredeyse eş değer bir kurumumuzdur.
Görevleri bellidir. Son zamanlarda, zannediyorum dört veya beş yıl
kadar oldu, yeni bir teşkilat kanunuyla yeni bir hüviyete kavuştu.
Pek çok hizmetleri yapmakla görevli. Bunların içerisinde din hizmetleri
vardır, eğitim hizmetleri vardır, yayın hizmetleri vardır,
yurt dışı hizmetleri vardır, personel hizmetleri
vardır, hac ve umre hizmetleri vardır, strateji geliştirme
hizmetleri vardır. Çok kısa olarak söylersem, 2014 Eylül ayı
itibarıyla da 140.854 kadrosu, 1.401 sözleşmeli pozisyonu mevcuttur.
Bütün bunlar, bu personel genişliği vesaireyle 5 katrilyonun üzerinde
bir bütçe ödeneği de ayrılmıştır. Diyanet
İşleri Başkanlığıyla ilgili olarak Sayın
Özkesin ve bir kısım arkadaşlarımızın
sorularından daha önce cevaplandırmadıklarıma ait bazı
notlar aldım.
Sayın Erdem
benden önceki konuşmasında, Türkiye Diyanet Vakfının
kampanyalarda topladığı yardım paralarının
vadesiz hesaplarda tutulup amacına uygun kullanılmadığı
iddiasında bulunmuş. Türkiye Diyanet Vakfı Medeni Kanunla
kurulmuş özel hukuk tüzel kişisidir. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün teftiş ve denetimine tabidir. Bunları hepimiz çok
iyi biliyoruz. Yardım Toplama Esas Ve Usulleri Hakkında Yönetmelikin
13üncü maddesine uygun olarak toplamaktadır yardımlarını.
Yönetmelik gereği bu amaçla bankalarda açılan hesaplara
yatırılmaktadır. Banka hesaplarında yardım
paraları kampanya amacı doğrultusunda nemalarıyla birlikte
harcanmaktadır.
Çanakkale Bayramiç
ilçesi bir imam hatibinin IŞİDe katılması hakkında
sorusu var. Maalesef gerçektir. Adı geçen görevlinin, bu iş ortaya
çıktıktan sonra, 25 Haziran 2014 tarihî itibarıyla görevine son
verilmiştir. Az da olsa, belki başka yerlerden var mıdır
bilmiyorum ama böyle bir imam hatibin böylesine bir katiller ordusuna
katılmak üzere dışarıya gitmesi bizi fevkalade
yaralamıştır. Umarım bunların önü alınacak
çalışmaları da hep beraber yaparız.
Kayseri Talas
ilçesinde camide protokol masası kurulmuş. Konuyla ilgili iddia
üzerine tahkikat henüz sonuçlanmamış ama tahkikat
açılmış.
AK PARTİ
Üsküdar ilçe teşkilatının, Üsküdar Çiçekçi Camisine ve
Karacaahmet Mezarlığına astığı afişlerle
ilgili ne gibi işlemler yapılmıştır? Bunda da
tahkikat devam etmektedir.
Bu soruyu
cevaplandırmıştım ama önemine binaen tekrar söylüyorum:
Sayın Özkes ısrarla, 17 Aralık sonrası rüşvet ve yolsuzlukla
ilgili hutbelerin okunmadığını iddia etti. Plan Bütçe
Komisyonunda günüyle, tarihiyle bunun karşılığını
vermiştim.
Şöyle
kısaca tekrarlayayım: Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde helal-haram
duyarlılığı; kul, kamu hakkı; adalet, doğruluk,
dürüstlük, güven, emanet, rüşvet ve yolsuzluk gibi konularda il
müftülüklerimiz tarafından 2011 yılında 164; 2012
yılında 177; 2013 yılında 121, 2014 yılının
ilk altı ayında 72 olmak üzere son dört yılda toplam 534 hutbe
irat edilmiştir.
Yine bu konularla
ilgili olarak vaizlerimiz tarafından da yurt sathındaki camilerimizin
kürsülerinden 2012de 20.890, 2013te 39 bin, 2014te 29 bin küsurlarını
söylemiyorum- üç yılda toplam 90.167 vaaz edilmiştir.
Ayrıca
İstanbul Müftülüğü web sitesinde 20 Aralık 2013 Cuma günü okunacak
hutbe konusunun rüşvet olarak belirlendiği ancak 17 Aralık
2013te yapılan operasyonun ardından bu hutbenin
değiştirilerek yerine Kur'an-ı anlamak konulu hutbenin
okunduğu iddia edilmektedir. Bu iddia doğru değildir.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Doğrudur efendim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Nitekim İstanbul Müftülüğünün
İnternet adresine bakıldığında rüşvet ve
yolsuzluk konulu hutbenin 20 Aralık 2013te değil, aksine 13
Aralık 2013 Cuma gününün yani söz konusu operasyondan dört gün öncesinin
hutbesi olduğu görülecektir. 20 Aralık gününün hutbesi ise Kur'an-ı
okumak, anlamak ve yaşamak isimli hutbe olup değişikliğe
uğramadan kendi gününde okunmuştur.
Kış
ortasında rotasyon uygulaması ve Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından uygulanan rotasyon
işlemlerini Sayın Erdem eleştiri konusu yapmış.
Bununla ilgili yönetmeliklerimiz bana maddeler hâlinde getirildi. Cami
görevlilerinin rotasyon işlemleri kış aylarında
yapılmayıp ilgili mevzuatta belirtildiği şekilde
haziran-eylül dönemi içerisinde yapılmaktadır. Şef, müdür, ilçe
müftüsü unvanlarındaki personelin rotasyon ve yer
değişikliği işlemleri de 1 Haziran-31 Temmuz tarihleri
arasında gerçekleştirilmektedir. Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik
hükümlerini de koymuşlar. Merak ettim baktım, kaç
yılını dolduranlar rotasyona tabi olacak diye. Aynı camide
yirmi beş yılını dolduranlar ile sekiz
yılını tamamlayan cami görevlilerinin bir şekilde yer
değiştirmesi gerektiği yönetmelikte yazılmaktadır.
Mustafa Erdem
arkadaşımızın yine, Bursa Uludağda Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahinin Başbakan için Ona dokunmak bir ibadettir.
şeklinde ifade kullandığı ve Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından cevap verilmediği
iddiası hakkında da Konuyla ilgili, Diyanet İşleri
Başkanlığı 25 Mart 2014 tarihinde web sayfasında
yayınladığı gündeme ilişkin basın
açıklamasında aşağıdaki ifadeleri
kullanmıştır. gibi dört paragraflık bir yazı var.
Yani buna kayıtsız kaldığını da doğrusu
söyleyemeyiz. Açıklayıcı mahiyette bir bilgi verilmiş.
Sayın Özkes
Hocamız: 2013 yılında kullanılan Kutlu Doğum
Haftası logosu IŞİDi andırmaktadır. Biz her yıl
için bir sabit logo kullanmıyoruz. 2013 logosu Peygamberimiz, insan
onuru onun yanında da Hazreti Peygambere ait olduğu bilinen mührün
fotoğrafı yer almıştır. 2014 kutlamalarında da
Peygamberimiz, din ve samimiyet konulu bir logomuz bulunmaktadır.
Arkadaşlarımın
arasında sorularda göremedim ama ibadethanelerin elektrik giderleriyle
ilgili bir bilgi notu var. Bunlarda, ibadethane sayılan cami, mescit,
kilise, havra ve sinagogun elektrik enerjisi yıllık giderlerinin
Diyanet İşleri bütçesine konulacak ödeneklerden
karşılanmasına karar verilmiş. 30/3/2013 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Kanunu geçici 6ncı
maddesiyle Güvenlik amacıyla yapılan sınır
aydınlatmalarına ait tüketim ve yatırım giderleri
İçişleri Bakanlığı bütçesinden, ibadethanelere
ilişkin aydınlatma giderleri ise Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesine konulacak ödenekten
karşılanır. şeklinde değiştirilmiştir. Son
bilgi şu: 2014 yılı için ibadethanelerin aydınlatma
giderleri harcama tertibine konulan ve eklenen ödenek 70 milyon iken 11
Aralık bugün- itibarıyla kullanılan 48 milyon 361 bin Türk
Lirasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, vakıflarla ilgili notlarıma gelince: Bugün
Türkiyede vakıflar idaresi de esasen çoğu zaman sizin takdirlerinize
mazhar olan, övülen ve hepimizi ilgilendiren bir kurum olduğu için de daha
da gelişmesi noktasında önemli önermelerle karşımızda
bulunan bir konudur.
Bildiğiniz
gibi bugün Vakıflar Genel Müdürlüğümüz 52 bin mazbut vakfın, 271
mülhak vakfın, 4.863 yeni vakfın, 166 cemaat vakfının da
bir ölçüde yöneticisi, bir ölçüde deneticisidir. Vakıf kurmak isteyenler
için özgürlük vardır. Kanunda gösterilir. Amacı, gayesi
doğrultusunda hazırlanan vakıf senedi asliye hukuk mahkemesi tarafından
tescil edilir, merkeze tescil edilir, ondan sonra kendiliğinden
çalışmaya başlar. Bazen rutin teftişler bazen de
şikâyet üzerine denetimler yapılır. Şu ana kadar
vakıflarımızla ilgili çok ciddi bazı ihbarlar bulunsa da,
bu, 52 bin ve buna bağlı sayılar içerisinde çok küçük bir nokta
olması itibarıyla vakıflarımızın iyi
çalıştığını, güzel
çalıştığını söyleyebilirim.
Yeni vakıf
dediğimizde yani geçmişten kalmış, bugün Vakıflar
Genel Müdürlüğünün bizzat denetiminde olan -mazbut vakıflar gibi- veya
ailesi tarafından, evlatları tarafından yönetilen mülhak
vakıflar gibi olmayıp, sizin, bizim,
arkadaşlarımızın kurduğu veya desteklediği
vakıfları kastediyorum. Buna 5 bin civarında da diyebiliriz.
Sayısı ne kadar artarsa o kadar iyi olduğunu düşünüyorum.
Bizim 2003-2014
yılları arasında her zaman takdir edilen şey şudur: 4
bin eserin proje ve onarımı tamamlanmıştır. Bunlar
için -bütçemiz özel bütçedir bildiğiniz gibi- 3 katrilyona yakın
masraf yapılmıştır. Bu 70 bin istihdam demektir ve
Türkiyemizin her şehrinde, her ilçesinde, vakıf eseri olarak kabul
ettiğimiz kültür ve tarih varlıklarını kim, nereden bize
haber verirse onları bir plan dâhilinde yapmaya
çalışıyoruz. Aynı zamanda, Türkiye sınırları
içine de hapsetmedik bu konuyu. Eski Osmanlı coğrafyasında
bizimle tarihî ve akrabalık ilişkileri bulunan ülkelerin
tamamında biz aynı zamanda restorasyonlar yapıyoruz. Yemenden
ta Bosna Herseke, bütün Balkan ülkelerine kadar, en son da Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde -Sayın Gök de vardı, partisini
temsilen gelmişlerdi. Bu son, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluş yıldönümünde birlikte olmuştuk. O gün Sayın
Başbakanla bir protokol, hatta sözleşme imzaladık, Meclise
gelecektir- bulunan vakıfların Türkiye Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından restore edilmesi, ayağa
kaldırılması konusunda, parasını da biz
vereceğiz, projelerini de biz yapacağız. Başta belki Hala
Sultan veya Hazreti Ömer Camisi olmak üzere veya şehir merkezindeki kültür
ve tarih varlıkları olmak üzere biz bunları Türkiyenin bir
kurumu olarak inşallah ayağa kaldıracağız; ki, Kuzey
Kıbrıs da bizim bir parçamızdır.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Nazlıaka vakıflar konusuna girince
TÜRGEVle ilgili bazı sözler konuştu. Şunu rahatlıkla
söyleyebilirim: Bu konuda içimiz rahattır. Şu açıdan: Bana bu
konuda zannediyorum ki 20 civarında önerge gelmiştir. Bu önergelerin
hepsini cevaplandırdım. Bize verilen beyannamedeki bilanço
miktarlarını, kendilerine yapılan bağışları
ve gayrimenkul sahibi iseler bunun kaç tane olduğunu içinizdeki,
içimizdeki bütün arkadaşlarıma bildirdim. Yani
cevaplandırılmayan bir soru önergesi yok.
Yeni vakıflar
içerisinde sayılmaktadır TÜRGEV. 1996da kurulmuştur. Daha sonra
yönetiminde değişiklikler olmuştur. Bugün de amaçları
doğrultusunda faaliyet gösterdiğine inanıyoruz. Nereden
yardım alıp almadığını soracak durumda
değiliz çünkü Vakıflar Kanunumuzda yaptığımız
değişiklikle vakıflar yurt dışından da
bağış kabul edebilmektedir. Bu, biraz önce söylediğim 4.863
yeni vakıf için de geçerlidir, cemaat vakıfları için de
geçerlidir, mazbut ve mülhak vakıflar için de geçerlidir. Yurt
dışından birisi belli bir miktarda bağış
yaptığında Türkiye gündemine gelmişti, onun
miktarını da ilk açıklayan benim, vakıflardan sorumlu bir
Bakan olarak. Bu konuda şeffaflıktan yanayım. Adı ne olursa
olsun bir vakfı peşin, ön yargıyla suçlamanın ötesinde,
yaptığı çalışmaları mercek altına alıp
bir kanunsuzluk, bir hukuksuzluk varsa bunlarla ilgili, önce bir denetim, sonra
da mahkeme yönünü düşünebiliriz.
Mahkeme yönü
derken şunu kastediyorum: Şu anda asliye hukuk mahkemelerinde
yöneticilerinin görevden alınmasını talep ettiğimiz
bazı vakıflar vardır. Bu aynı zamanda azil anlamına
gelmektedir. Arkasından mahkeme bunu kabul ederse yapılacak şey
kayyum atanması ve vakfın yeni yönetime kavuşmasıdır.
Onların isimlerini vermiyorum konuşulmadığı için,
bahsi diğer diye onları tanımlıyorum.
Sayın Altan
Tan, vakıflarla ilgili -kendisi yok galiba ama önemli bir konu-
Diyarbakırda bulunan bir mülhak vakıftan bahsetti, ismini vermedi.
Doğrusu da budur. Yani, bir vakfın ismini vererek burada
konuşmak belki kamuoyunda farklı algılamalara yol açabilir.
Söylediği şudur: Bir de şahıs vakıfları, aile
vakıfları var ki vakıfların büyük bir ekseriyetini bunlar
teşkil ediyor; padişah vakıfları bile öyledir. Bu işin
uzmanları bilir bunları. Diyarbakırdan bir örnek vereyim: Bir
aile vakfının 5 milyon metrekare arazisi imara girmiştir. 3
milyon metrekare, 3 bin dönüm arsa ortaya çıkmıştır; bunun
hepsini yüzde 20den, yüzde 25ten aile devletle de iş birliği
içerisinde yöneticilerle müteahhitlere vermiştir.
Devletle iş birliği demeseydi belki bir
şey söylemem gerekmezdi ama kendi üstüme alındım, o yüzden cevap
vereceğim. Öncelikle, Diyarbakırdaki bir vakfın yüksek bir
arazisinin devletle işbirliği yapılarak mı yoksa mahallî
kurumlar aracılığıyla, mesela belediye diyelim, onlar
vasıtasıyla mı bu hâle geldiğini sizlere birkaç cümleyle
aktarmak istiyorum: Açıktan yüz milyonlarca doları da alıp
dışarıya transfer etmiştir, bunun engellenmesi lazım.
Baş üstüne, engelleyelim.
Peki gerçek durum nedir? Evet, böyle bir vakıf var
Diyarbakırda, maşallah, arazi zengini. Adı geçen vakıf
1987 tarihinden bu yana belli bir yönetici tarafından idare ediliyor. Üzerinde
işlem yaptığımız için vakfın ismini vermeden
-gerekirse Altan Beye veririm, burada konuşulmasının,
tutanaklara girmesinin doğru olmadığını
düşünüyorum- durumu şöyledir: Vakfın Diyarbakır il
merkezinde 3 bin dönüm arazisi bulunmaktadır. Bu arsanın 700 dönümü
için vakıf, Vakıflar Meclisi ve mahkeme kararı almak suretiyle
satış yetkisi almıştır. Satışlardan vakfa
170 milyon gelir elde edilmiş olup, bu gelirle yurdun çeşitli
yerlerinden yeni gayrimenkuller almışlardır. 1.400 dönüm için de
yine Vakıflar Meclisi ve mahkemeden karar alarak
taşınmazlarını kat karşılığı
değerlendirmektedir. Kat karşılığı oranları
yüzde 30-35 arasında gerçekleşmektedir. İnşaatlar devam
etmekte olup, tamamlandığında vakfa yaklaşık 2 bin
daire ve 60 bin metrekare dükkân kalacaktır; maşallah.
Adı geçen vakfın gerek arsa
satışlarında gerekse de kat karşılığı
gayrimenkullerin değerlendirilmesinde usulsüzlük olduğu belirtilen
şikâyetler üzerine Genel Müdürlüğümüz müfettişleri
tarafından yapılan incelemede mevzuata aykırı bir
işlem olmadığı tespit edilmiştir. Bu husus ayrıca
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında da
incelenmiş olup savcılıkta da takipsizlik kararı
verilmiştir. Mal varlığına Ooo diyebiliriz, Şu
kadar daire sahibi olacak, vay! diyebiliriz ama durum bu. Şimdi,
Sayın Altan Tanın bu konuşmasını bir bakıma
ihbar kabul ederek tekrar müfettiş görevlendireceğim ve konu üzerinde
bu iddialar üzerinde de neler var, neler yok, tekrar bir inceleme
yapılmasını isteyeceğim.
Sayın
Nazlıaka konuşmasında vakıf
taşınmazlarının işgal ettirildiği, daha sonra bu
işgalcilerin kiracı yapıldığı yani
taşınmazların ihale edilmeden işgalcilerle kira mukavelesi
imzalandığını ifade etmiş. İşgalcilere
kiracı sıfatını vermek veya mukavele imzalamak
doğrudan doğruya mümkün değil, doğru da değil ama
unutmayalım ki 6111 sayılı, 2011 yılında bir kanun
çıktı. Bu kanunla, hazineye ait araziler de dâhil olmak üzere,
işgalciler varsa bu araziler üzerinde vakıflar da dâhil olmak üzere
bunlarla kira kontratosu imzalanması imkânı getirildi. Kanunun
verdiği bir imkânı başkaları kullanırken Vakıflar
Genel Müdürlüğümüz de kullanmış oldu. Tamamen kanuna uygun bir
işlem tesis edildi.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye İnsan Hakları Kurumu üzerinde sadece
Sayın Mahmut Tanalın konuşmasından bazı notlar
aldım. Biliyorsunuz, 2012 yılına kadar İnsan Hakları
Kurumu yok, İnsan Hakları Başkanlığı vardı.
2012 yılında bir kanunu çıkardık ve üyeleri seçimle gelen
bir İnsan Hakları Kurumu kurduk. Şüphesiz, tamamen serbest,
özgür, özerk olduğunu söyleyemem; yarısı resmî, yarısı
da özel sayılabilecek, mevcut örnekleri içerisinde bir İnsan
Hakları Kurumu oldu. Bunlar, İnsan Hakları Kurulu vardır,
Cumhurbaşkanı tarafından seçilen, baro tarafından seçilen,
YÖK tarafından seçilen üyeleri olduğu gibi, Başbakanlık
tarafından seçilen üyeleri de vardır. Bu üyeler belli zaman içerisinde
görev yapıyorlar ve 2012de kurulan bu kurum bence önemli faaliyetler de
yapıyor. Tabii, beni muhatap almadan bürokrat
arkadaşımızı muhatap aldı Sayın Tanal ama ben ona
bir sorumlu Bakan olarak, bana bağlı kurum şu anda,
yaptığı çalışmalardan kısmen bahsedeyim yani iki
senelik kurumun kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde: Antalya L
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu ziyaret. İnsan Hakları
Derneğinin başvurusu üzerine, basına yansıyan bazı
insan hakları ihlalleri iddialarına ilişkin incelemelerde
bulunmak üzere Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 15 Temmuz
2013te ziyaret edilmiş.
İnsan
Hakları Derneği Şanlıurfa şubesinin başvurusu
üzerine yine bu kurul 1 Eylül 2013 tarihinde Şanlıurfa Siverek
ilçesinde bir inşaatın temel kazısı sırasında
ortaya çıkan kemiklerin kayıp kişilere ait toplu mezar
olabileceği iddiasını araştırmak üzere
Şanlıurfa ve Siverekte incelemeler yapmış. Yapılan
inceleme ve araştırmalar sonucu hazırlanan rapor, kurumun
sayfalarında yayınlamıştır.
10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Günü etkinliği
Çalıştaylardan
bahsediyor. Çalıştayın konuları: Tutuklu ve yükümlü
hakları, nefret söylemi ve ifade özgürlüğü, kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkı konuları ele alınmıştır.
Sincan Gençlik ve
Çocuk Cezaevinde çocuklara kötü muamelede bulunulduğu iddialarına yer
verilmesi üzerine resen inceleme yapılmıştır. Bu kapsamda,
22 Ocak 2014 tarihinde Sincan Cezaevi ziyareti yapılmış, konuyla
ilgili rapor hazırlanmış ve yayınlamıştır.
Hasta tutuklu ve hükümlülerin
sağlık hizmetlerine erişim konusunda yaşadıkları
sorunların tespiti vesairesi amacıyla Metris R Tipi Cezaevi ziyaret
edilmiş 17 Ocak 2014 tarihinde. Hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavisinin
yapıldığı ceza infaz kurumu da ayrıca 19 Şubat
2014 tarihinde ziyaret edilmiştir.
Kadının
İnsan Hakları Çalıştayı 6 Mart 2014 tarihinde
yapılmış.
İstanbul
Kumkapı Geri Gönderme Merkezi ziyareti
Kurum uzmanları,
akademisyenler ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının
temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan heyet
tarafından mülteci hakları incelenmek üzere 2 Mayıs 2014te
ziyaret edilmiş ve rapor düzenlenmiş.
Toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve demokratik toplum düzeni
kavramıyla ilgili çalıştay 22 Mayıs 2014 tarihinde
yapılmış. Tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerine
erişimi hakkında rapor 12 Haziran 2014 tarihinde
hazırlanmış.
İstişare
toplantıları
İnsan Hakları Kurumu, Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ortak
Çalıştayı,. Metris Cezaevinde inceleme ve buna bağlı
bazı incelemeler, raporlar tanzim edilmiş ve yayınlanmış.
Sayın Tanalın
Kurum İnsan Hakları Ulusal Kurumları Uluslararası
Koordinasyon Komitesine -ICC diye biliniyor- akreditasyon başvurusunda
niçin bulunmadı veya bulundu mu? diye sorusu var, gayet güzel bir soru.
Bizim bu konuda başvuru hazırlıklarımız devam ediyor.
Çünkü, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol -OPCAT- kapsamında kurumumuza
verilen önleme mekanizması görevinin etkin bir şekilde yerine
getirilmesi amacıyla hazırlanan kanun tasarısını
Başbakanlığımıza sunduk, pazartesi günü sunumunu
bizzat yapacağım, Parlamentoya göndereceğiz. İnşallah,
desteğinizle İnsan Hakları Kurumunun kanununda 11 maddelik bir
değişiklik öngörüyoruz; fonksiyonlarını, yetki ve sorumluluklarını
yeniden tanzim edeceğiz. Destekleriniz için şimdiden teşekkür
ederim.
Değerli
arkadaşlarım, diğer kurumlar üzerinde doğrusu şimdilik
söyleyebileceğim bir şey yok.
Türkiye Büyük Milet
Meclisi bütçesi üzerinde değerli arkadaşım Nevzat Pakdil Bey bir
konuşma yaptılar. Ben, Başkanlığım döneminde
Sayın Pakdille de çalıştım, rahmetli Ali Dinçer Beyle de
çalıştım, kendisini rahmetle anıyorum, Yılmaz
Ateş Beyle de çalıştım, Ahmet Küçük Beyle de
çalıştım. Bizim dönemimiz güzel bir dönemdi, güzel bir uyum ve
ahenk içinde çalıştık ve Meclisimiz için de çok şeyler
yaptık.
Şimdi,
bahsettiği konu üzerinde Sayın Halaçoğlu bir tepki gösterdi, ben
kendisiyle daha sonra konuştum, bunlar yanlış şeyler
değil ama biz bu konuda zaten fikirlerimizi ifade etmiştik. Bunu
burada söylemenin ne alemi vardı! şeklinde bir tepki gösterdi.
Arkadaşlar,
burada müsaade ederseniz bir öz eleştiri yapmak istiyorum, buna herkesten
çok benim hakkım var. Siz de biz de milletvekiliyiz. Allah bize bu
şerefli noktayı nasip etti, herkese nasip etmiyor. Bazen seçiliyor,
ant içmeye gelirken arabası devriliyor, hayatını kaybediyor,
böyle arkadaşlarımız da var. Bazen aday oluyor, seçilemiyor.
Bazen aday bile olamıyor. Yani, şu kadar aday adayının
bulunduğu bir yerden süzülerek milletimiz sizi, bizi takdir etmiş,
buraya getirmiş. Burada görevlerimiz bittikten sonra siz ve biz, hepimiz sayın
milletvekiliyiz, milletin gözünde böyleyiz. Bu, bir dönem olsa da böyledir,
benim gibi beş dönem olsa da böyledir. Üç günlük bakanlık yapsa bile
bir insan, buradan gittikten sonra adı sayın bakandır, Meclis başkanlığı
yapmışsa sayın başkandır yani millet bizi bu
sıfatımızla veya bu statümüzle takdir ediyor veya bize böyle
hitap ediyor. Bundan dolayı memnun olmamız lazım ama bu
hitabın bize yüklediği külfetler var, mükellefiyetler var, bunları
da yerine getirmemiz lazım. Seçmenle olan ilişkilerimiz devam ediyor,
hâlâ sizden bazı şeyler rica ediyor olabilirler. Düğünler
oluyor, davetler oluyor, açılışlar oluyor, temel atmalar oluyor,
buralara gitmemiz gerekebilir, yurt dışına gitmemiz gerekebilir,
sosyal tesislerden istifade etmemiz gerekebilir. Şimdi, Sayın
Pakdilin Türkiye Parlamenterler Birliği Başkanı olarak, ondan
önce Sayın Hasan Korkmazcanın, ondan önce diğerlerimizin
düşünüp de fiiliyata koyamadığı bir konu var, izin
verirseniz bu konuya, Meclis bütçesi üzerinde değil ama, dönemi sona
ermekte olan bir milletvekili arkadaşınız olarak birkaç şey
söylemek istiyorum.
Ayağına
kurşun sıkan tek grup siyasetçilerdir. Bu çok acı bir şey.
Herkesin bir koruması vardır -yanımızdaki korumalar olarak
söylemiyorum- ama milletvekilleri korunmasızdır ve milletvekilinin en
büyük hasmı yine milletvekilidir. Çok garip bir şeydir, birbirimizi
severiz ama birbirimize sahip çıkmayız. Siyasetçi, siyasetçiye sahip
çıkmalı. Herkes birbirine sahip çıkarken, korurken, kollarken, biz,
birbirimizi yok edecek veya gözardı edecek veya küçültecek bazı
şeylerin içinde oluruz.
Ne demek istiyorum?
1995te milletvekili oldum, herkesin ağzında bir sakız: milletvekilinin
dokunulmazlığı, milletvekilinin lojmanı,
milletvekilinin maaşı. Anadoluya gidiyoruz, diyorlar ki: Sizin
altınızda araba varmış, yediğiniz içtiğiniz
bedavaymış, mükellef villalarda kalıyormuşsunuz. Allah
Allah, bunların hiçbirisi yok. Yerken paramızı veriyoruz,
maşallah Meclis Başkanımız da her gün artırıyor
zaten. Yani, burada 8 bin kişi yemek yiyor günde ama gazetelere
bakarsanız Mecliste bir ayda 400 ton et yenildi. deniyor, sanki hepsini
biz yemişiz gibi. Ulan vicdansız, ahlaksız, yazma böyle. Benim
dönemimde ortalama 5 bin kişiydi. Bazen 13 bin kişi girer bu Meclise,
bazen 8 bin kişi girer, bazen 5 bin kişi girer; bunlar bizim
vatandaşlarımız, hepimiz yanımıza alırız.
Güneydoğu milletvekillerine Allah yardım etsin, en kolayı
İstanbul milletvekilleridir, çok fazla seçmenleri gelmez, bunlara bir
geldi mi maşallah 20 kişi gelir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yedirirler, yatırırlar,
hastaların da tedavisini yaptırırlar, yol parası verirler,
uçak bileti alırlar. Ben lojmanlardan biliyorum, iki tarafımda bunlar
vardı, evin hanımı intihar etmek üzereydi. Her akşam 20 tane
misafir, 10 tanesi kalıyor, kendilerine yatacak yer yok. Bunları
yaşadık.
Maaşımız
o kadar değil, lojmanımız o kadar ahım şahım
değil. Dokunulmazlığımız, onu kendi aramızda da
çok konuşuyoruz ama onun da istisnaları var.
Şimdi, böyle
olunca, mesela, lojmanlardan 2003 Ocak ayında çıktık. Ben de
baktım yani devamlı zarar eden bir işletme. 200 kişi
çalışıyor, yılda 2 trilyon civarında bizim
lojmanlardan masrafımız var. O zaman AK PARTİ Grubu da bir karar
aldı. Biz de Başkanlık Divanında -Sadık Bey o zamandan
kalmıştır, bilir- bir karar aldık, lojmanlardan
çıkacağız. İyi, lojmanlardan çıktık da nereye
gidecek bu milletvekilleri? Mesela, ben Meclis Başkanı oldum. Resmî
konuta gideceksin. dediler. Resmî konuta gitmem. dedim. Allah razı
olsun, eşim beni ikaz etti Milletvekillerinin kiraya
çıktığı bir yerde sen nasıl konuta gidersin? dedi
bana. Gitmem dedim, ben de kullanmayacağım dedim. Kooperatife
girmiştik 1996 yılında, 2002de bitmek üzere olduğunu söylediler,
onu bitirdim, içine girdim. Ama, milletvekillerimiz perişan oldu. Yani,
evi varsa evine gitti adamcağız, evi yoksa kiraya gitti veya
misafirhanelerde kaldılar. Ben de dedim ki: TOKİ denilen kuruluş
var, askere bina yapıyor, Millî Eğitime bina yapıyor,
Sağlık Bakanlığına bina yapıyor, TOKİ bize de
yapsın. Lojman değil, parasıyla bize satsın. Ne kadar
güzel. dediler. İlan ettim. İlan ettim ama başıma gelmeyen
kalmadı. Bunlar değil miydi o zaman lojmandan çıkanlar; bak,
şimdi kendilerine ev yaptırıyorlar. Ya, yapılacak ev
beş yıl taksitle, on yıl taksitle TOKİ nasıl
yapıyorsa öyle yapılacak; yapmayın, etmeyin. Ama, basından
korkarız biz, sevmeyiz de korkarız; sevmek başka şey,
korkmak başka şey. Bir şey doğrudur ama gazeteler
yazdığı zaman tüylerimiz diken diken olur, hemen yanlarına
gideriz Ben bu işte yokum ha, bilesin bak benim ismimi de yaz. deriz. Ya
ben sana lojman yaptırıyorum kardeşim, parasıyla
yaptırıyorum. Bak askere yapmış, Millî Eğitime
yapmış, oraya yapmış, buraya yapmış. 355 tane
müracaat oldu, 351i müracaatını geri çekti Ben korkarım."
dedi. Öyle mi? Ben de o zaman memurlara yaptıracağım dedim.
İncekte 3.500 konut yaptırdım Parlamentoda
çalışanlara, bu kızlarımızdan var mı oturanlar
bilmiyorum ama oraya gittiğiniz zaman Ankaranın en güzel yerini
memurlarımız, çalışanlarımız için
yaptırdım. Ondan sonra akıllar başlara geldi. Benden sonra
gelen Başkanımız, tabii Bülent Arınç ismini
taşımayınca ona aynı tepki gösterilmedi, o da Ben size
Yenimahallede bina yaptırayım mı? dedi. Yaptır."
dediler. Bir kısmımız Yenimahallede TOKİden konut
aldı. Ondan sonra gelen İnceke yaptırayım mı? dedi.
Yaptır." dediler. Şimdi İncekte konutları var
milletvekillerin. Onlara evet derken bana niye hayır demiştiniz?
Hangisi yanlıştı, hangisi doğruydu? TOKİ,
milletvekillerine konut yaptı arkadaşlar, hem de güzel yaptı,
Yenimahalle biraz pahalı oldu ama şartları itibarıyla onlar
da bugün ucuza geldi. Şimdi, o zaman hatırlıyorum, gözüme baka
baka Senin yaptığın doğru ama kusura bakma bizim genel
başkanlar Bu işe girmeyin. diyor. Dolayısıyla biz bu
lojman işinden çıktık, buraya giremeyiz. Siz bilirsiniz.
Sonra milletvekilleri şikâyete gelmeye
başladılar. Paramız yetmiyor Sayın Başkan,
maaşımızı artıralım. Haklısınız.
O zaman bir şeyler yapmamız lazım. Öyle milletvekilleri
hatırlıyorum ki Benim ayda 300 milyon o zamanın
parasıyla- çay masrafım var., beriki 500 milyon çay masrafım
var. Ya nasıl olur, bu kadar masraf olmaması lazım. Mecliste
çalışanlar iyi insanlardır ama şöyle bir dedikodu
dolaşmaya başladı, şimdi, ben Aykan Bey, Müslim Bey orada
oturduk çay içiyoruz, üçümüze de yazarlarmış mesela. Allah Allah,
olacak şey mi bu? Veya şöyle şöyle yaparlarmış mesela.
Kardeşim öyle bir şey olmaz, bu adamlar namuslu adam, maaşla
çalışıyorlar burada, yapmayın etmeyin. Biz bunları
önlemek için hesap yaptık kitap yaptık. Benim dönemimde fiks 20 lira
veren isterse günde bin bardak çay içecek, çatlasın. İçemez zaten. Bir
adam ne kadar çay içer? 5 bardak içer, 10 bardak içer. Kaç kilo çaydan kaç
bardak çay çıkar, bitki çayı çıkar, hepsinin hesabını
yaptırdım. Sonunda biz kârlı duruma geçtik. Zannediyorum kahve
hariçti, diğer bu meşrubat türü şeyler hariçti, sadece çay ve
benzerlerine -şimdi 30 mu oldu, 40 mı oldu bilmiyorum- benim
zamanımda 20 lira verdik, bu işten kurtulduk.
Arkadaşlar,
şunu söylemek istiyorum: Şimdi Maaşlarımız az. diye
gelenler, dışarı çıktıkları zaman bir gazeteci
görürlerse Bunlar maaşları artırmak istiyor, asgari ücret bu
kadarken milletvekili maaşı bu kadar olur mu? Ben bunu reddettim.
diyor. Yapma ya. Kim söyledi bunu? Filan. Ee, benim yanımda öyle
konuşmamıştı. Benim yanımda şöyle
konuşmuştu mesela: Ayda bin lira uçak parası veriyorum Sayın
Başkanım. Ayda bin lira altın masrafı veriyorum Sayın
Başkanım. Ayda 500 lira çay masrafı veriyorum Sayın
Başkanım. Para bitti. Dışarı çıkan adam
değişiyor kardeşim. Bu ekran kötü bir şey. Ne diyorsun?
diyorlar. Olur mu öyle şey? Asgari ücret 300 lira. Benim maaşım
-o zamanlar- 2 bin lira. Böyle bir şey olmaz. diyor. Çoğunu
çağırdım, konuştum. Mecburum böyle konuşmaya. diyor.
Dedim ki bak, bunun gerçeği şudur: Milletvekilliği bir görevse
bu görevinin karşılığını bizim vermemiz
lazım. Amerikada böyledir, yıllık 110 bin dolar, 180 bin dolar
verirler. Mahallinde bürosunu açar, şöyle yapar böyle yapar. Bizim de buna
uygun bir düzenleme yapmamız lazım veya maaşa bunu
aksettireceksek
Ya, bir milletvekilinin maaşının
Başbakanlık müsteşarına endekslenmesi ne demek
kardeşim? Emekliliğinde bir başka memurun emekliliğine
endeks yapılması ne demek? Ben milletvekiliyim, ben seçilmiş bir
insanım. Benim hesabım ayrı olmalı, benim hesabım
ayrı olmalı. Çok doğru söylüyorsun Başkan, bunu sen yap,
biz susarız, hiç dışarıda da konuşmayız. Ee, ama
sen konuşuyorsun, ben sana inanmıyorum. Bak, genel
başkanına söyle, bir tane imza koyun benim teklifime, ben bu
işte varım dedim. Ali Topuz olsaydı da söyleseydi,
başkaları olsaydı da söyleseydi, neler geçirdik biz. Benim
yanımda Evet. diyenler gittiler, genel başkanları Olmaz, kimse
imza koymayacak. Ha, susmaya gelirse susalım ama onlar yapsınlar.
dedi. Onlar yapsınları da bizim taraf kabul etmedi. Bunlar yine
bizi istismar edecekler. dedi. Benim yaşadığım gerçek bu.
Ben ayrıldım sonra. Diğer başkanlara da biz bunları hep
söyledik. O zaman da yine onlar Bütün partilerden birer imza. dediler. MHP bu
konuda bence çok dürüst davrandı. Genel Başkanıyla da, sorumlu
milletvekilinin imza vermesi suretiyle de Ben yardımcı olurum.
dedi. Keşke Hamzaçebi olsaydı da burada kulaklarını
çınlatsaydık. Ama başka genel başkanlar bu konuda
kesinlikle ne bir imza ne bir katkı. Yaparlarsa yapsınlar,
susarsanız ayrı ama susmazsanız da olur. Bu yüzden, birkaç
yıl öncesine kadar ne maaşlarda bir düzenleme yapılabildi ne
başka bir şey.
Şimdi,
sağ olsun, bu kanun teklifi Hasan Korkmazcan zamanında da vardı,
biraz daha düzenlendi. Biz şunu düşünürken
Hani maaşlarda bir
düzenleme yaptık ama hâlâ biz müsteşara endeksliyiz. Müsteşara
endeksli olmaktan bizim çıkmamız lazım. Maaş az olur, çok
olur, farklı bir şey ama ben bir statü sahibi olmalıyım.
Benim özlük haklarım, benim sosyal haklarım ne olacak, bunu bilmem
lazım. Buradaki öncülüğümüz de şudur: Avrupa Birliği için,
müktesebat için her şeyi yapıyoruz be kardeşim, bir de bunu
yapalım dedik. Bir de milletvekilleri için böyle bir düzenleme olsun.
Orada var mı yok mu beni ilgilendirmez, var olan da var, yok olan da var.
Bir
defa Yunanistana gitmiştim KEİPA zamanında. Büyükelçilikte
yemek yiyoruz; Ahmet Hacıosman da orada, öbürü de
Gece 12.00 oldu. Bize
müsaade, biz Meclise gidiyoruz. dediler. Ne var Mecliste? dedim. Efendim,
2-3 tane kanun görüşüldü, onların oylaması bu gece saat 12.00ye
konuldu. Orada usul öyleymiş, oylamanın ayrıca günü ve saati
varmış. Keşke bizde de olsa. Keşke oylama için insanlar
daha çok gelebilseler, düşüncelerine gerçekten ihtiyacımız
olduğu kadar en azından katkıyı orada yapmış
olurlar. Her yerde farklı uygulama olabilir ama Avrupa Birliği
müktesebatı içerisinde biz seçilmiş insanlar olarak -bakan,
milletvekili, Meclis başkanı, vesaire- ne yapmamız gerekiyor,
onu düşünmemiz lazım dedik.
Bakın,
arkadaşlarımız ödenek ve yollukları, hak kazanma ve
ödemeleri, dışarıdan atanan bakanları, emekliliği,
tedavi hakkını, analık hâlini,
ölüm yardımını, sosyal hakları, personel
istihdamını, protokol sırasını düzenlemişler. 5
tanesini çıkaralım isterseniz, yerine 1 tane ilave edelim isterseniz
ama bunları konuşalım. Dönem bitiyor ya. Ocaktan sonra seçim,
kimse burada kalmaz, kimse bunları düşünmez. Bence ocak
ayının 6sına veya 5ine kadar tatildeysek ocak ayının
ilk gündemine bunu koymamız lazım. Efendim, sizin
çoğunluğunuz var, siz çıkarın. Bu, eski usuldür.
Doğrusu, hepimizi ilgilendiren bir konuda hepimizin bu işe nasıl
doğru biliyorsanız onu koymak suretiyle, mutlaka bu çıksın
diye demiyorum ama üzerinde müzakere edilsin, konuşulsun, ondan sonra da
bunu Parlamentoya getirelim değerli arkadaşlar. Bunu
yapmadığımız takdirde çok zor durumda kalırız.
Meclis Başkanlığım döneminde
şunu yaşadım: İstanbula gidiyoruz, hâkimevi var, mükemmel;
polisevi var, mükemmel; Su İşlerinin var, mükemmel; bilmem neyin var,
mükemmel. Nerede kalacağım? Ben şu ana kadar, yirmi senelik
parlamenterlik hayatımda ya polisevinde ya öğretmenevinde ya kendi
yerlerimde kaldım. Benim otellerde kaldığım gün on günü, on
beş günü geçmez, böyle bir âdetim var. İstanbulda Florya var, çok
eski bir yer, Atatürk Köşkünün yanında ama çok güzel bir yer.
Orayı biraz genişletelim. dedik. İnşaat
sırasında bir yol çökmesi oldu, Bakırköy Belediyesi bir el
koydu, o el kalkmadı; Erdoğan Yetençe rağmen kalkmadı, Ali
Topuza rağmen kalkmadı. Ben oraya 30 tane daha güzel süit oda
yapacaktım, mevcutları tadilat yapacaktım. Onların
yanına Büyükşehir Belediyesinden 7 dönüm kadar bir yer aldım.
Şöyle bir yürüyüş yapmak isterseniz sahile doğru, oradaki dolgu
bizim o zamandan aldığımız bir yerdir. Belediyeyi
aşamadığımız için 30 yer yapamadım oraya. Beşiktaşta,
daha doğrusu Balmumcuda bir yerimiz daha var. Orası da
sayısı mahdut, yemek çıkmıyor, sadece kahvaltı
çıkıyor; ikisi de temizdir, ikisi de nezihtir, ben ikisinin
hizmetlerinden de memnunum ama kâfi değil. O zaman bize bir yer
lazım. dedik. Herkes özelleştirmeden, şuradan, buradan bir yer
alıyor, ben de Başbakana gittim, Bize yer vereceksin. dedim.
Beşiktaşta köşede Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bir binası var, yerini tam tarif edemem.
Onun arkasında bir ada içinde ÇAYKURa ait bir yer vardı, ÇAYKURdan
o yeri aldık, 1 trilyon masraf yaptık, orayı da misafirhane
hâline getirdik. Arkadaşlar, bizim Ankarada misafirhanemiz yok.
Parlamenterler Birliğinin ta yukarıda bir yeri var, giden oluyor mu
bilmiyorum. İstanbulda yemek yiyebileceğiniz bir tek Filizi
Köşk var. Bir de benim dönemimde termalde 30 odalı küçük termal bir
tesis yaptırdık. Filizleri vardı, Sayın Cindoruk
zamanında temeli atılmış, öylece kalmış. Bir
Yalova ziyaretimde buraya da bizim emekli milletvekillerimiz, aktif
milletvekillerimiz gelir, kaplıca tedavisi görür ve burası
ormanın içerisinde bir yer, orada da rahat eder dedik. Sağ olsun
Cemil Çiçek Bey birkaç ay önce de orayı kapattı. Tadilat
düşüncesiyle kapattığını söylüyor, inşallah, sözü
böyledir, o zaman bir an evvel ne yapacaksa orada yapsın. Arkadaşlar,
bizim böyle yerlere ihtiyacımız var.
14üncü Dönemin
deniz kenarında villaları var, 15inci Dönemin Kuşadasında
var, 16ncı Dönemin Arturda var, 17nci Dönemin Antalyada var, 20'nci
Dönemden sonra bir şey yok. 20nci Dönemde biz geldik her şey bitti, Harç
bitti, yapı paydos. dediler. Onların yaptığı
doğru muydu? Eleştirebilirsiniz ama o zaman hazine tahsisleriyle
hepsi yazlıklara kavuştu. Hepsi, yaz aylarında görüyorum
İzmire giden uçağın içerisinde. Nereye gidiyorsun? Ya Çeşme
ya Kuşadası veya Didim taraflarında bir yerler, bildiğimiz yerler,
değil mi Musa Bey, hepsini görüyoruz bunların. Biz kendimize
geldiğimiz zaman Aman laf olur sonra. Ne lafı olacak? Üç gün
konuşurlar, dördüncü gün biter kardeşim. Kim konuşacak?
Haksız bir iş mi yapıyoruz? Yanlış bir iş mi
yapıyoruz?
Lojmanlardan
çıkanlar yeni tesisler kuramaz, buna katılıyorum ama benim
konaklama ihtiyacım var. Bursada da olmalı böyle bir
ihtiyacımız, İzmirde de olmalı, orada da
milletvekillerimiz var, oralara da gidiyoruz. Ben arkadaşlarımı
görmek isterim, bize ait bir yerde ağırlanmak isterim, kalmak
isterim. Dolayısıyla böyle yerlerde
arkadaşlarımızın bizim karşımıza neler
getirdiğini biliyoruz. Bu dönemin bir şerefi olsun, bence
milletvekillerine ait bir düzenlemeyi yapalım. Mesela ben eski Meclis
Başkanı olarak belki pasaportta yine kırmızıyı
kullanmaya devam edeceğim ama milletvekillerimiz 3üncü dereceye
gelmiş memur gibi aynı pasaportu kullanacak. E, bu, doğru mu
arkadaşlar? Toplasanız 2.800 civarındayız; 500ü burada,
geri kalanlar da önceki dönemler. Her gün de bir cenaze merasimi oluyor zaten
burada. Yani bu insanı kuyruklara sokmanın, rezil etmenin,
perişan etmenin bir âlemi var mı? Bizim neyimiz eksik? Efendim,
Pasaport Kanununu değiştirelim. Değiştirelim. 10 defa
oturdular, İçişleri Komisyonunda değiştiremediler. Neden?
Başkaları devreye giriyor. Hâkimleri düşünüyoruz, kanun
çıkarıyoruz; askeri düşünüyoruz, kanun çıkarıyoruz;
akademisyenleri düşündük, kanun çıkardık hem de üç günde
maşallah. E, milletvekilleri için niye çıkaramıyoruz, neden bir
araya gelmiyoruz? Parlamenterler Birliği Başkanı,
arkadaşın sıfatı var. Yani AK PARTİ Grubunun bir üyesi
olarak onu görmeyiniz, hepimizi temsil ediyor, seçimle geldi.
Dolayısıyla, ben Meclis Başkanımızdan da buna öncülük
yapmasını istiyorum ve sizlerin hep beraber bu noktaya gelmek
suretiyle, yardımcı olmanız suretiyle ocak ayı içerisinde
bu konuyu gündemden çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bunları samimi düşüncelerim olarak ifade ettim,
yanlış bulabilirsiniz, içinizden katılıyor olabilirsiniz.
Ben, mümkün olduğu kadar bütün milletvekillerimin bu konuda hassasiyet
göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konunun önümüzdeki dönemlerde
tartışılacak bir konu olmaktan çıkması gerekir.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bununla uzaktan yakından ilintisi olan bir
konuyu da söyleyeyim. Sayın Haluk Koç, birkaç gün evvelki basın
toplantısında, bazı milletvekilleri veya bakanların
yakınlarının kamuda KPSS aranmaksızın veya imtihan
geçirmeksizin göreve alındığını iddia etti. Pek çok
isim var. Bunların hepsi doğru değildir, yalandır diyemem
ama bir kısmı doğrudur. Dün de Sayın
Kılıçdaroğlunun esasen çok takdir ettim
konuşmasını ve ilgiyle takip ettim, Sayın Bahçeli de
kısa konuştu ama onu da takip ettim. Bir yerde bize döndü, dedi ki:
Evet, bir Recep amcaya bakın, bir de bunlara, bunların
çocuklarına bakın. Arkadaşlar, toptan suçlamak iyi bir üslup
değil. Bence o konuda çok haklı olsa dahi -katılırım
bazı noktalara- ama bu bizim üzerimize yüklenecek bir suç olmak
değil. Şu açıdan: Şimdi, bu bakanların içerisinde, ben
kendi adıma konuşayım, benim kızım var,
çalışmıyor, başörtüsünden dolayı öğretmenlik
yapamadı. Damadım var, evlendiği zaman doktordu, KPSSsini bilmem,
doktor nasıl oldu bilmem. Oğlum var, itiraf edeyim, bazı bakan
arkadaşlarımız bana teklif ettiler, Bir kadro verelim,
oğlunuzu da böyle yapalım. Oğlum da benim kafamda, Baba ben
özel sektörde çalışacağım. dedi. Şu anda da altı
senedir özel sektörde işçi statüsünde çalışıyor. Bunu bir
tarafa koyalım, seneler sonra iki çocuğu olmuş bir bakan var,
daha bir yaşını doldurmadı, çocuğu olmayan da
vardır, çocuklarından hiçbirisinin devletle ilişiği olmayan
da vardır. Yani bütününü suçlamak yerine bazıları diyebilir,
şunlar diyebilir, bunlar diyebilir.
83 tane ismin
içerisine beni koymasalar olmaz. Bunda başka amaçları var. Bir: Benim
ismim üzerinde bir istifham meydana getirmek. İkincisi: Bu
iddialarını daha da güçlendirmek amacıyla. Doktor Metin bilmem
ne diye, bana söylediler; vallahi de, billahi de bu ismi tanımıyorum,
hayatımda görmedim, rüyamda görmedim. Sonra, araştırın
dedim. Bir ara Mecliste çalıştığını söyledikleri
için, adamın şimdi, artık Googledan mogıldan her şeyi
çıkıyor ortaya, danışmanlarım buldular getirdiler.
Mamak Belediyesinde çalışmış, Aile ve Sosyal Politikalarda
çalışmış, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığında çalışmış, bilmem nerede
çalışmış; on altı yıllık memurken de
TİBe geçmiş. Peki, benimle ne ilgisi var bunun? Bir ara Mecliste
geçici görevle bulunmuş. Hepiniz milletvekilisiniz,
danışmanlarınızdan bir tanesi en azından geçici
görevli değil mi? Kaldı ki benim yanımda
çalışmamış, Meclise o zamanlar -bu yeniden yapılanma
mı, belki Nevzat Bey daha iyi bilecek- bazı kurumlardan uzmanlar
getirilmiş, o zaman Mecliste bir birimde geçici görevle
çalışmış. Üzüldüm ve açıklama yaptım,
açıklamam ne kadar yer buldu bilmiyorum. Ama bakın, size bir şey
söyleyeyim: Benim hakkımda her şeyi söyleyebilirsiniz. Çoğunuzun
Kamer Genç gibi düşünmediğine de inanıyorum. O bizimle onun
arasındaki bir mesele oldu, herhâlde böyle de devam edecek ama ben
dürüstlüğü ilke edinmiş bir insanım. Ben ikinci dönem Meclis
Başkanlığına aday olacağım zaman Cumhuriyet Halk
Partisinden Sayın Önder Sav da, Sayın Baykal da Sen dürüst bir
adamsın, istersen seni destekleyelim. dediler. Onlara teşekkür
ettim. Ben AK PARTİ Grubundan bir üyeyim, onların oylarıyla
seçilmek isterim. 25 milletvekili CHPden bana oy verdi, benim içimden
vermeyenler oldu, sizden verenler oldu. Şunun için söylüyorum: Şimdi,
bize yükleniyorlar, Bakanların, milletvekillerinin çocukları
şuralara, şuralara girmişler. Bunlardan birisi mesela Türkiye
Büyük Millet Meclisiyle
Ben şöyle bir baktım grubunuza bu
konuşma yapılırken çok yeni arkadaşlarımı tenzih
ediyorum ama eskilerinden birkaç kişiyi gördüm ki oğulları da burada,
kızları da burada, üstelik gelinleri de burada, damatları da
burada.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) O da yanlış Sayın Bakan, o da
yanlış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yanlış tabii, ayrı bir şey ama
bana bunu söylerken kendi içinde olmadığını mı
zannediyor? Zannedebilir, Sayın Kılıçdaroğlu yeni. O zaman
şu hatıramı anlatayım size: Meclis
Başkanıyım, Kamer Genç gibi Berhan Şimşek de bana taktı,
ikide bir basın toplantısı yapıyor: Şunu yaptı,
bunu yaptı, şunu şöyle yaptı, Meclisi doldurdu. bilmem ne.
En çok hak etmediğim suçlamalar bunlar. Bir gün yine dedi ki: Ben
yarın basın toplantısı yapacağım, burada ne kadar
ANAPlı var, ne kadar DYPli var, ne kadar AK PARTİli var, Fazilet
var hepsini söyleyeceğim. Önce, sabah haber gönderdim, böyle bir şey
yaparsa ben Meclis Başkanıyım, bütün bilgiler elimde. İnsan
Kaynaklarına girdim, bunların içerisinde CHPlilerin, SHPlilerin
yakınları diğerlerinin 3 misli, beni söyletmeye mecbur etmeyin dedim.
Ondan bir şey çıkmadı. Sayın Baykalı aradım bugün
yok aramızda ama sorabilirsiniz, Sayın Baykalla da
ilişkilerimiz çok iyiydi, kendisini de takdir ederdim o zaman- dedim ki:
Bakın, bunların hepsini konuşabilir ama Meclise alınanlar
içinde partizanlık yapıyor. demişse ben de buradaki isimleri
açıklamak zorunda kalırım. Beni buna mecbur etmeyin. Haklısın
Başkan, ben bu işi halledeceğim. dedi, ertesi gün de
yapmadı.
Arkadaşlar,
elimdeki bilgilere göre, inanın bu Meclisin her kadrosu ben
geldiğimde de istisnai kadroydu. Çilingir kadrosu istisna, berber kadrosu
istisna, ayakkabı boyacısı kadrosu istisna, müşavir kadrosu
istisna. Ben bunu kabul etmedim, ben giderken 276 kadroyu iptal ederek gittim
buradan. Emekli olanın veya başka yere gidenin yerine adam
koymadım, ben burada israfı önlemeye çalıştım ama
bakınız, ta geçmişten bu yıl, CHPlisi, Anavatan Partilisi,
Doğru Yol Partilisi, Adalet Partilisi, az da olsa Refah ve Fazilet
Partilisi -o zamanlar daha AK PARTİliler içeriye adam
sokamamıştı- hepsi vardı. Kimisi karısını
koymuş, neden? Çünkü Meclisin imkânları çok iyiydi. Meclisten emekli
oldu mu bir adam başka yerdeki genel müdürün
karşılığı 6.400, bizde şefin
karşılığı 5.500dü. Herkes buraya gelmek ister,
buradan gitmek istemezdi. 600 tane polisimiz vardı bizim, içlerinde on
dokuz yıldır Mecliste çalışan vardı oysa en fazla
altı yıl çalışabilir. Neden? Her birine 600 lira tazminat
veriyorduk, sağlık imkânlarından istifade ediyordu. Buraya
geçici görevle gelip de buradan gitmek isteyen bir sekreter ben
düşünmüyorum. Buraya geçici görevle gelip de danışman olmaktan
vazgeçen birisini görmedim. Dönem sonuna yakın kapıları
aşındırırlar: Aman beni kadroya al. Ve kendi partinin de
ötesinde her partiden gelirler, kıramayacağın insanlar: Aman, ben
gidiyorum, hiç olmazsa sekreterimi, danışmanımı al. Bunlara
karşı koyan olabilir, karşı koymayan olabilir.
Dolayısıyla her dönemde Meclis başkanına
yakınlığını bir şekilde kullanarak Meclise;
karısını, baldızını, oğlunu, gelinini,
damadını aldırmış olanlar vardır,
meraklılarına takdim ederim.
Bir ikincisi: Milliyetçi
Hareket Partisi benim hakkımda gensoru verdi, iki sene kadar öncedir.
İki sene kadar önce bu gensoru verildiğinde çok ağır
suçlamalar vardı, ben de hatta kızdım: Bu kadar ağır
suçlamanın karşılığı idam, siz bana on lira para
cezası istiyorsunuz, ben bunu kabul etmiyorum çünkü vatan hainliği
var, ben terörle mücadeleyi engelliyormuşum, ben Kürtler var demişim,
Kürtlerle olan ilişkimden bahsetmişim vesaire. Şu kadarcık
da bir cümle: Onun zamanında TRT çiftlik hâline geldi, partizanca
atamalar yapıldı. Bunu kabul edemem. Bir tane isim gösteriyorlar,
benim basın danışmanım. Basın
danışmanımı ben SPKdan aldım, SPK öncesinde on
altı yıllık devlet memuriyeti var. Sonra TRTye onu koydum,
benim TRTyle ilgili ilişkilerimi yürütsün diye. Bunu her bakan yapar,
yapması da lazımdır, basın danışmanı bir
yerde olacak ki kendisiyle ilişkileri daha güçlü olsun. Ama o kadar
üzüldüm ki. TRT içerisinde geçmiş yıllardan bu yana hangi
siyasetçinin karısı, baldızı, oğlu, gelini,
damadı varsa hepsinin listesini çıkardım. O insanların bir
kabahati yok. Annesinin, babasının siyasi nüfuz kullanarak
yaptığı bu işlerden dolayı ben o insanları
suçlayamam. O yüzden buradan isimlerini vermedim, listeyi grup başkan
vekillerine elden gönderdim.
Arkadaşlar,
dürüst ve şeffaf olmamız lazım. Bugün Türkiyede bir gerçek var,
her bakanlığın hemen hemen... Başbakan
yardımcılıklarında yok çok şükür, benim bir
müşavir atama imkânım yok. Başbakanın yardımcısı
olunca bütçesi bile olmayan, hiçbir şeyi olmayan, sadece adı olan bir
insan oluyorsunuz, millet de bizi bir şey zannediyor. Değerli
arkadaşlarım, birisi 70 katrilyonluk bütçe götürüyor, öbürü 60
katrilyonluk bütçe götürüyor, benim param yok, Başbakanlık ne kadar
verirse o kadar iş yapıyorum. Fakat bunu şunu için söylüyorum:
Her bakanlıkta müşavir kadroları vardır;
Başbakanlıkta vardır, Cumhurbaşkanlığında
vardır, Mecliste vardır. Meclis Başkanımız en son bir
kanun çıkardı, bunları kapatmaya çalışıyor, iyi
de yaptı. Ben geldiğim zaman, jeoloji mühendisi danışman,
Kardeşim, ben madenci değilim, sana ihtiyacım yok. dedim.
Eczacı danışman; yahu eczane var, 12 tane de eczane var, o zaman
12 tane eczacımız vardı. Efendim, ben şuradan geldim, ben
buradan geldim. Bitirmiş üniversiteyi, ertesi gün burada müşavir
yapmışlar. Bunların hepsi olabilir. Belediyelerde özel kalem
müdürleri ve birkaç makamda istisnai memuriyet var. Mahallî idareler izin
verirse onlar alıyorlar. Bu istisnai kadroları kullanmak belediyeler
de dâhil suç değil, kanunlar buna izin ve imkân veriyor. Sadece etik
açıdan meseleye bakabiliriz, yaptığı doğru mu, etik
mi, o konuda suçlayabilirsiniz. Yoksa böyle bas bas bağırarak Buraya
80 kişi almışlar, öbür tarafta 1 milyon insan işsiz... Bu,
istismarı yapılacak bir şey değil. Dürüst olalım. Bu
imkân varken bu imkânı kullananlara şu veya bu maksatla
kullandın mı diye sorabilirsiniz, takdir haklarını
irdeleyebilirsiniz ama yaptığın iş kanuna, Anayasaya,
babayasaya aykırı diyemezsiniz. Diyeceğiniz şey, etik olup
olmadığıdır. Bunun karşılığı da
bir ağır cezalık suç değildir.
Bir de şu kötü
bir şekilde yapılıyor; bundan ben de sizin gibi muzdaribim.
Buralar bir istasyon gibi kullanılmaya başlandı, terminal. Filan
yere yapıyorsun atamasını, bir ay sonra, iki ay sonra, üç ay
sonra onu başka bir kuruma alıyorsun. İkinci bir insan için kullanıyorsun.
Alıyorsun, üçüncü bir insan için kullanıyorsun. Bu, yanlış
arkadaşlar, bu yanlış. Bunu yapan, bunu yapmak isteyen
insanlarla ilişki
Eleştirilerinize ben her zaman saygı
duyarım ama bunları AK PARTİ döneminde şunlar şunlar
yapıldı, bunların hepsi zaten hırsızdır, hepsi
yolsuzdur
Böyle bir ithama biz müstahak değiliz. Bunu
yaptığımız zaman bu eleştirilerden herkes üzerine
düşeni almalıdır. Ben pek çok arkadaşımızı
biliyorum, onları teşhir etmek niyetinde değilim.
Değerli
arkadaşlarım, dışarıdaki maçtan bir haber gelmedi ama
umarım inşallah yenilmiyoruzdur.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Berabere devam ediyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bizi bekliyorlar o zaman gol atmak için.
Değerli
arkadaşlarım, bir konuyu daha arz edip müsaadelerinizi alayım; o
da şudur: Bir üslup tartışması yaşandı.
Sayın Gök, bazı arkadaşlarımız buna
katıldılar, uzun uzun müzakerelerden, münakaşalardan sonra,
yanlış anlaşılmalar oldu, özür dilemeler oldu,
affedildiler, çok güzel bir havaya dönüştü ama o sırada da hem zaman
kaybetmiş olduk hem Sayın Başkanımız bence haksız
bir şekilde itham altında kalmış oldu vesaire.
Arkadaşlar,
tabii şunu iyi biliyoruz veya bilmemiz lazım: 73ten beri
Meclisimizin bir İç Tüzükü var, bu İç Tüzük de bize göre Anayasa
hükmündedir. Defalarca değişmiştir, değiştirilmek
istenmiştir ama bu Meclisteki Genel Kurul müzakerelerinin veya
komisyonları da buna teşmil edebiliriz, ne şekilde
olacağını İç Tüzükümüz tayin ediyor. Bu İç Tüzükde
var olan hükümler uygulanmak içindir; itiraf edeyim, son yıllarda da
uygulanmıyor. Sadece gürültü çıkmasın diye, sadece zaman
kaybetmeyelim diye, sadece vakit kaybı olmasın diye, eskilerin
tabiriyle defibela kabilinden susuyoruz, söz hakları veriliyor, şu
oluyor, bu oluyor ama bu Mecliste itibar denilen bir şey varsa bu
itibarımızı biz davranışlarımızla, hâl ve
tavırlarımızla da göstermeliyiz.
65inci madde var,
bunu biz getirmedik, bu 73ten beri var. Söz kesmek, şahsiyetle
uğraşmak, çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak
yasaktır. Bunu tartışabilir miyiz? Peki, nedir bunlar? Bu da
uygulamalardan bellidir. Hepimiz bu konularda yaşadık.
Başkanın söz kesme hakkını 66ncı madde söylüyor.
67nci maddede konuşma üslubu, temiz dil, kaba ve yaralayıcı
sözler, bunları konuşan kimseler, bununla ilgili hükümler devam
ediyor. Demek ki biz bu konularda bazı şeylere dikkatli
olmalıyız, birbirimize saygıyı kaybetmeden, Meclisimizin de
itibarını düşünerek bazı konularda, özel hayatın
gizliliğine girmeden, şahsiyet yapmadan, kişilik
haklarını zedelemeden konuşabiliriz,
konuşmalıyız.
Şimdi, ben,
Meclis Başkanlığım döneminde bütün milletvekillerinin özel
hayatlarına kadar o albümü ezberlemiştim; kaç tane çocuğu var,
nerede doğmuş, hangi fakülteyi bitirmiş, bilmem ne. Şimdi
bu kadar değilim, ilk defa gördüğümü zannettiğim
milletvekillerine bakıyorum, onlar da belki birbirlerine öyle
bakıyorlar. Hâlbuki isimleriyle, memleketleriyle, babasının
ismiyle hitap ederdim. Böyle bir merakım vardı.
Şimdi bütün bu
arkadaşlarıma bakıyorum: Önce Binnaz Toprak Hanımefendi,
saygı duyduğum bir insan, zaman zaman da görüşüyoruz.
Levent Bey,
değerli bir hukukçu arkadaşımız, geçenlerde
Kıbrısta da beraberdik, eşimle beraber tebrik ettik, iyi bir
grup başkan vekili olacak, buna gönülden inanıyorum.
Malik Beye
saygım var, oturmuşluğumuz, yemiş içmişliğimiz
yok ama saygı duyduğum bir insan.
Aykan Bey,
hemşehrim, Bursa milletvekilimiz, genç yaşında akademisyen, çok
kibar, çok nazik, konuştuğunu dinleten bir
arkadaşımız.
Müslim Beyle Plan
ve Bütçeden daha çok konuşuyoruz, üstadımız yani Basın
Konseyi Başkanıyken çok eleştirdim ama Parlamentoda birbirimizi
hiç kırmadık.
Birbirimize
saygı gösteriyoruz, şurada bağırıp
çağırıyoruz, dışarı
çıktığımız zaman Saygılar efendim. diyoruz. E,
bunu bu kürsüde de yapalım. Yani kabahat şu koltukların renginde
midir, yoksa bu kürsünün şehveti midir, nesidir bilmiyorum. Ama
kendimizden geçiyoruz kardeşim, tanıyamaz hâle geliyoruz. Mahmut
Tanal Bey, bana göre altın gibi kalbi var ama yaptıklarına
bakıyorum
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, gülüşmeler)
Vallahi böyle. Gönlümden geçeni söylüyorum. Birkaç defa konuştuk, her
meseleyle ilgili, her meseleye kendisini görevli sayıyor. Sonra hepimizden
daha cesur bir arkadaşımız kardeşim. İhsan
Hocanın yapamadığını yaptı, translarla
basın toplantısı yaptı arkadaşımız,
onların hakkını savundu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, gülüşmeler) Yani Meclis kürsüsüne veya basın
toplantısına herkesi çıkarmak mümkün ama böylesi cesaret ister,
her kişinin kârı değil Tanal, er kişinin kârı, bak sen
onu bile yaptın. Sayın Valimiz, Çankırı Valisiydi,
eşimle beraber gittik, bizleri misafir etti. Yani biz birbirimizi
tanıyoruz aslında, seviyoruz da. Geçen Plan ve Bütçe Komisyonunda
İhsan Hocayla Musa Çam Bey arasında güzel bir şeyi de söyledik,
CHPde mescit açıldı arkadaşlar, kapandığını
henüz duymadım! Açık, devam mı?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Açık.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Dedim: İhsan Hocam, mademki
kurultaydan en yüksek oyu aldın
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) - Sayın Bakan, bir de cemevi açsanız ne iyi olacak.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Meclis Başkanına söyleyin, belki
açar.
İhsan Hocama
dedim ki: Kurultaydan en yüksek oyu sen aldın. Bir görev daha var,
mescitte imamlık yap, Musa Çamı da arkasında cemaat et. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, gülüşmeler) Bak, ne
geçiyor gönlümden biliyor musun, siz, Musa Çamı cemaat yapamazsınız
ama Musa Çam sana jandarma marşını söyletir. (Gülüşmeler)
Bundan o kadar eminim.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) - Ama sesi kötü.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Vallahi hocam
(Gülüşmeler) Kamer
Gençe bir terkibibent söylemiştim altı aydır hâlâ gerçek
anlamını anlayamadı.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) - Beni övüyor musunuz, yeriyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben sizi överim, Allah korusun ya, öyle
şey mi olur? Siz Üsküdarda neredeyse belediyeyi kazanıyordunuz.
Değerli
arkadaşlarım, gelmek istediğim nokta
İDRİS
YILDIZ (Ordu) - Sayın Bakanım, CHPde mescit olması, bu
basınla ilgili biraz önce söylediğiniz eleştiri için yoksa
CHPde mescit olması Türkiyede en doğal şey.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tabii tabii.
Ama o gece
-bağışlayın, yani insan zaman zaman espri yapmalı-
demek ki bir mescit açılabilmesi için CHPde bir psikiyatriste ihtiyaç
varmış, onu da söyledim. Bu, daha önce de açılabilirdi, daha
sonra da açılabilirdi. Ama sağ olsun, Bekaroğlu bizde
yapamadığını sizde başardı. Onu da kutlamak
gerekir, ne diyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadan, bir tek cemevi açmak kaldı. Cemevi açılmasını, Meclisten
önce bence CHPde istemeniz lazım. Yani o ihtiyaç orada daha gerçek
olabilir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Onu da siz başlatın.
MUSA ÇAM
(İzmir) Yani, siz istemiyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Peki. Burası için de bir şey
demiyorum. Tamam, burası için açma yetkisi Meclis
Başkanımızda
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Hayır, hayır, Mecliste değil, genel merkezde.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ama orada Genel Başkanda. Peki,
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, buradaki müzakerelerin sükûnet içinde ve
karşılıklı anlayış içinde olabilmesi için çok
fevri hareket etmemek lazım, şahsiyatla uğraşmamak
lazım, kişilik haklarını gözetmek lazım. Kişilik
hakları bir insanın zayi ediliyorsa, ona hepimizin sahip çıkması
lazım.
BAŞKAN
Sayın Başkan, Beşiktaş gol atmış.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Allah aşkına! Oh! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Peki, teşekkür ederim. Zaten
ümitliydim bu takımdan, inşallah arkadan üst üste gelmez bir
şeyler de.
Değerli
arkadaşlarım, daha önce, bakınız, notlarıma
baktım, Meclis Başkanlığından ayrıldıktan
sonra şurada oturuyormuşum. Bir gün şey üzerinde bir
konuşma yapılmış. O zaman da Sayın Akşener Meclis
Başkan Vekili. Kamer Genç Beyefendi her kürsüye
çıktığında sayın demeden konuşuyor. Sadece
Cumhurbaşkanı, Başbakan için değil bizim için de.
MUSA ÇAM
(İzmir) Sayın Başkan, şimdi bu güzel konuşmanın
üzerine başka konulara girmeseniz de burada bağlasanız çok daha
iyi olurdu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yine güzel bir şey söyleyeceğim,
sağ ol. Yani kimseyi rencide etmek niyetinde değilim, kendimi ön
plana koyuyorum. Ben de nefsiyle hareket eden bir insan olabilirim, çoğu
zaman da böyleyim, duygularıyla
Bütün bunları bir tarafa
koyalım. Ama bu Meclis, hak etmediği bu tartışmalardan da kurtulması
lazım. Ben sadece hissiyatımı ifade edeyim, kapatayım.
Bakınız,
o zaman demişim ki burada: Milletvekilleri Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri diye konuşmaya başlar. Bu bir nezaket
ifadesidir. Siz bana demiyorsunuz ama ben size sayın demeye devam
edeceğim. Oradan bağırmış Senden sayın
mayın istemiyorum. diye. Sayın Akşener ısrar etmiş
Sayın diyeceksiniz. diye, etmemiş. Bu ayrı bir
yapıdır. Etmiyor, ne yapalım. Ondan sonra ben de kendisine sayın
dememeye başladım.
Şimdi,
arkadaşlar, bağırarak konuşmak veya bağırarak
ortamı güç durumlara düşürmek doğru değil. Yine bu kürsüden
söylemişim: Sesini yükseltme, sözünü yükselt. Toprağa işleyen su
damlaları toprağa berekettir, sağanak yağmurdan fayda
gelmez. Sesini yükseltme, sözünü yükselt. sözü şudur: Sözde, hikmet ve
bilgelik vardır, seste sadece bağırmak vardır. Eğer
sesimizin sözle beraber tesirli olmasını istiyorsak ne
dediğimizi güzel bir şekilde anlatacağız.
Bağırmadan, damarlar şişmeden, gözler yerinden
fırlamadan, karşınızda rakip bir parti değil de
düşman kuvvetler var gibi konuşmayacağız. Bu kadar basit.
Bakınız, Mevlânaya ait olduğunu söyledikleri bir söz: Hiç bir
sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Türkçesiyle
söylüyorum veya Mevlana dilinden:
Zerzevatçı
bağırır, sarraf bağırmaz.
Söyleyecek sözü,
fikri kıymetli olan bağırmaz.
Bağıran
düşünemez, düşünemeyen kavga eder.
Siz hiç bir
sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Kıymetli
malı olanlar bağırmaz.
Domatesçi,
zerzevatçı bağırır ama kuyumcu bağırmaz.
Eskici
bağırır ama antikacı bağırmaz.
Bu tarafa döneyim,
burada da bağıranlar var çünkü. (Gülüşmeler)
Düşünen
bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez.
Değerli
arkadaşlarım, ne olur, bu üslup içerisinde
tartışmalarımızı, görüşmelerimizi yapalım.
Bu Meclis bunu hak ediyor. Yarın buradan gittiğimiz zaman tutanaklar
bizim şahidimiz olacak. Bu tutanakları okuyan insanlar bu
hakaretleri, bu yersiz sözleri, bu birbirimizi kırıp geçirmeleri
gördükleri zaman yüzleri kızarmak bir tarafa, hepimizin hakkında da
bir kanaatleri olacak. Âdeta amel defteri gibi tutanaklarda yazılı
olan her şey bizim hakkımızda bir beraat vesikası veya da
bir suçlama mekanizması olacak.
Ben bütün
arkadaşlarımın bu hassasiyetlere fazlasıyla dikkat
edeceğini düşünüyorum. Kendi hatalarımdan dolayı af
diliyorum. İsmi geçen zat için de söyleyecek bir şey
bulamıyorum.
Hepinize
hayırlı akşamlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, bu akşam Legia Varşova ile bir maçı var
Polonyada Trabzonsporun; ona da başarılar dileyelim buradan.
(Alkışlar)
Bu sefer bir
Trabzonlu olarak Trabzonspora başarılar diliyorum; inşallah
ondan da iyi haberler alırız bu maç sonucunda.
Şimdi,
şahsı adına, aleyhte olmak üzere Sivas Milletvekili Sayın
Malik Ecder Özdemiri kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sayın Bülent Arınçın bu veciz konuşmalarından,
ağzından bal akan konuşmalarından sonra bu Genel Kurulu çok
fazla germek istemiyorum.
Ben
konuşmamın başında yine Sayın Başkanım
diye başladım, Sayın Başkanıma da
saygılarımı sunuyorum. Her ne kadar tutanaklarda Sayın
Başkan Sizin saygınızı istemiyoruz. dese de ben
Sayın Başkanı da saygıyla selamlayarak konuşmama
başlamak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, geçen hafta bu
çatı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kelimenin tam anlamıyla bir skandal, bir rezalet
yaşandı. Meclisin davetlisi olarak bir konferans verme gerekçesiyle
Meclise davet edilen ve geçmişi belli olan bir meczup bu çatı
altında yani cumhuriyetin en önemli kurumu olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında cumhuriyetin temel değerlerine ve
cumhuriyet devrimlerine aşağılayıcı sözlerde bulundu.
Gerçi bu konuda Meclis Başkanı bir idari soruşturma
başlattı ama bizim grup başkan vekillerimizin ortak
imzasıyla Meclis Başkanına verdiğimiz bu şahıs
için bir suç duyurusu talebimiz var; bu talebimizi sonuna kadar takip
edeceğiz.
Bütçe üzerine çok
fazla bir şey söylemek istemiyorum, ilerleyen günlerde
konuşacağız. Bu bütçe, aslında ezilene, yoksula,
işsize çok fazla bir şey getirmiyor Milletin efendisi
dediğimiz köylüye bir şey vermiyor ama Milletin hizmetkârı
olduğunu söyleyenlere 1,5 katrilyon lira para harcayarak saraylar
yaptırmayı hedefliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka şey var; ben kaçak saraydan
değil bir başka saraydan bahsetmek istiyorum. Meclise bağlı
İstanbulda bulunan tarihî Millî Saraylarımız var. Biz bir aydan
bu tarafa bu Millî Saraylarda yaşanan yolsuzlukları, hukuksuzlukları
Meclis gündemine taşımaya çalışıyoruz. Bu
sarayların bir envanteri çıkarılıyor mu, içindeki tarihî
eserlere gerçekten sahip çıkılıyor mu, bilmiyorum ama bu
saraylara bağlı 10 tane, adı kafeterya olan değişik
türde işletmeler var. Daha önce Meclis tarafından işletilen bu
kafeteryalar ne yazık ki 2003te Meclis Genel Sekreterliğinin
çıkardığı bir sözüm ona yönergeyle hukuka, ahlaka, etik
kurallarına aykırı bir biçimde birçoğu AKPli iş
adamı ve yandaşlarına -kelimenin tam anlamıyla-
peşkeş çekilmiştir. Buradan söylüyorum; Yıldız Park
içerisinde bulunan Yıldız Teras Cafe AKP Genel Başkan
Yardımcısı Süleyman Soylunun yeğeni Mehmet Soyluya;
Dolmabahçe Saat Kulesi Kafeterya Kadir Topbaşın hala
çocuklarına; Küçüksu Kasrında bulunan kafeterya AKPli iş
adamı Albayrakın damadına verilmiştir. Biz bunu Cumhuriyet
Halk Partisinin Başkanlık Divanı üyeleri olarak
Başkanlık Divanında gündeme getirdik, bir soruşturma
açılmasını istedik ve Meclis Başkanından bu konuda bir
idari işlemde bulunmasını istedik. Ne yazık ki bugüne kadar
bir soruşturma açılmadı. İç denetim açılmış
olmasına rağmen soruşturma açılmayınca biz Bartın
Milletvekilimiz Sayın Rıza Yalçınkayayla birlikte cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Eğer bu ülkede
cumhuriyet savcıları varsa, gerçekten ahlaka, hukuka aykırı
bu vurgunun üzerine gitmeleri lazım.
İşin özü
şu: 2886 sayılı Yasaya göre hazineye ait olan yerler, hazineden
izin almadan kimseye kiraya verilemeyecek olan bu yerler iş bilir
bürokratlar tarafından, sözüm ona konsinye usulü işletme adı
altında, bu adını saydığımız
şahıslara peşkeş çekilmiştir ve işin bir
başka garip tarafı teklif alma usulü adı altında bir
komisyon oluşturuluyor. Komisyonun Başkanı, Genel Sekreter
Yardımcısı İstanbulda, 2 bürokratı var. Teklifleri
alanlar da bunlar, teklifleri Evet, uygundur. diyen, tasdik eden komisyon da
aynı komisyon. Böyle bir anlayış olamaz. Gerçekten, ahlaka, etik
kurallara ve hukuka aykırı bu yolsuzluğun peşini
bırakmayacağımızı ifade etmek istiyorum. Belki
beş dakikalık sürede bu yolsuzluğu Meclisimizin Genel Kurulunun
dikkatine yeterince sunamamış olabiliriz ama önümüzdeki süreçte bu
konuda bir Meclis araştırması açarak, bu konudaki
sorumluların yani kaçak saraydan sonra Millî Saraylarda ona buna
peşkeş çekilen bu millî değerlerimizin hesabını eninde
sonunda soracağımızı ifade etmek istiyorum.
Sayın Genel
Sekreterimiz burada, Meclis Başkan Vekilimiz burada, Başkanlık
Divanında gündeme getirdik.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Devamla) Yani, çok açık ve net hukuka aykırı bir biçimde Biz
Meclisiz, biz istediğimizi yaparız. diyerek bu milletin
varlığını hiç kimseye peşkeş çekmeye hiç kimsenin
hakkı yoktur diyorum.
Bu bütçenin
ülkemize hayır getirmeyeceğini, işsize, yoksula fayda
getirmeyeceğini biliyoruz. Bu nedenle, bu bütçeye ret oyu
vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Malik Ecder Özdemir. Sizin de bana
attığınız bütün lafları unutuyorum ve tekrar
teşekkür ediyorum.
Şimdi
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Süremiz yirmi
dakika. On dakika soru sormaya ayıracağız, on dakika da
cevaplarla geçireceğiz.
Sisteme giren
milletvekili arkadaşlarımız var, sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın Işık,
buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
iki sorum var. Birisi, bilindiği gibi, Başbakanlığın
16 Haziran 2012 tarihli ve 2012/15 no.lu Genelgesi gereğince maden
ruhsatları başta olmak üzere, birçok konu
Başbakanlığın iznine tabi tutulmuştur. O tarihten bu
yana Başbakanlığın iznini almak için bekleyen kaç
işlem şu anda izne maruz kalmıştır? Bugüne kadar
kimlere veya kaç başvuruya müsaade edilmiş, kaçı bekleme
hâlindedir? Bu genelgenin kaldırılması düşünülmekte midir?
Eski Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı olduğuna göre,
herhâlde yeni Başbakanın da böyle bir tasarruf hakkı
doğmuştur diye düşünüyorum.
İkincisi:
Diyanet Vakfı tarafından, örneğin camilerde toplanan paralarla
vakıf parasından Diyanet İşleri Başkanına ve üst
düzey bazı yöneticilere çok sayıda otomobil
alındığı iddiaları doğru mudur? Doğruysa
kimlere, hangi özelliklerde, kaç adet otomobil alınmıştır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizde memura yüzde 3 zam verildiği, işsizliğin çift haneli
rakamlara ulaştığı bir dönemde
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 100
artırılmasının sebebi nedir? Bundan önceki Cumhurbaşkanı
ülkemizi temsil etmekten aciz miydi?
İki:
Sayıştay 2013 yılında kaç belediye denetlemiştir?
Denetlenen belediyelerin kaç tanesi iktidar partisine mensuptur, kaç tanesi
muhalefet belediyelerine mensuptur?
Üç: 2012
yılı Vakıflar Bankası kârından Vakıflar Genel
Müdürlüğüne aktarılması gereken payın TÜRGEVe
aktarıldığı doğru mudur? Bu doğru ise, TÜRGEVe
ne kadar para aktarılmıştır Vakıflar Bankasından?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Delaletinizle
Hükûmete 2 tane sorum var.
BAŞKAN
Buyurun.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Ülkemizde faaliyette olan TÜRGEV adında bir vakıf
var. Son zamanlarda bu vakıfla ilgili basında birçok şey
yazılıyor. Bu vakfın mali durumu nedir? Ne kadar mal
varlığı vardır? Bugüne kadar ne kadar bağış
almıştır? Bu konuda bilgi
İkinci sorum:
Atatürk Orman Çiftliğinde yapılan kaçak sarayla ilgili salı
günü AKP Grubu adına bütçe konuşması yapan Süreyya Sadi Bilgiç
Bey Yasalara aykırı bir şey yok. demiştir.
Geçtiğimiz
günlerde, gene, Meclis Genel Kurulunda Ankara 5. Bölge İdare Mahkemesinin
yürütmeyi durdurma talebini reddettiği iddia edildiğinde Adalet
Bakanımız itiraz etti. Fakat, Bürokratlar yanlış bilgi
vermiş, doğruymuş, 5. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma
kararı vermiştir. dedi. Bunların hangisi doğrudur?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Çam
MUSA ÇAM
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bizlerle birlikte çalışan danışmanlar var
ve üçüncü eleman arkadaşlarımız var. Sayın Başkan,
bunlar ne yazık ki kıdem tazminatından faydalanamıyorlar.
Bu, büyük bir haksızlık, bizlerle birlikte çalışan
danışman ve üçüncü elemanlara kıdem tazminatının
verilmemesi büyük bir haksızlık. Mutlaka bunun verilmesi gerekiyor.
Yine, Mecliste
4/Cyle çalışanlar var. Daha önceki Plan ve Bütçe Komisyonundaki
toplantılarda bunları dile getirdik. Bunların peyderpey kadroya
alınacaklarıyla ilgili söz verilmiş olmasına rağmen
hâlâ kadrolara geçirilemedi.
Yine, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çeşitli meslek grupları var. Marangozu var,
demircisi var, sıhhi tesisatçısı var, elektrikçisi var,
kaynakçısı var. Bunlar teknik kadrolarda görev alması
gerekirken, maalesef, garson veyahut da aşçı kadrosuna
alınıyor, esas kadrolarına alınmıyor. Yaklaşık
olarak 90-95 kişilik bir kadro var. Tabii ki garson ve aşçı da bir
kadrodur ama başka meslek gruplarındaki o kadroların ihdas
edilmesini, onlara karşı yapılmış olan bir
haksızlık olarak düşünüyoruz.
Yine, burada
çalışan personelimizin çeşitli servis giderleri var. Servisten
yeteri kadar faydalanamıyorlar. Bunlarla ilgili çalışmalar
nelerdir, öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çam.
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
çok yaygın bir söylenti, biraz önce Sayın Mahmut Tanal da söyledi ama
önemli gördüğüm için tekrar sormak istiyorum ve cevap rica ediyorum
sizden. Çok ciddi bir şekilde bir söylenti, ülke çapında, başta
paralel yapı olarak adlandırdığınız gazete
gruplarından başlayarak, merkez medya gazeteleri dâhil, 100ün
üzerinde gazetecinin ve televizyoncunun bu sabaha doğru
tutuklanacağı iddiası söyleniyor ve bu operasyonun
boyutlarının giderek büyüyeceği, gerekirse seçimleri erteleme
pahasına bu operasyonun yapılacağı iddiası söz konusu.
Bu konudaki düşünceniz nedir? Bu iddia doğru mu? Gerçi Şüyuu
vukuundan beterdir. diye Anadoluda bir söz var. Eğer insanların bu
konuda tereddütleri, endişeleri ve korkuları varsa gerçekten
Türkiyede hukukun, demokrasinin hangi noktada olduğunun bir göstergesidir
diye düşünüyorum. Hassaten cevabınızı rica ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Arınça ben de iki soru sormak istiyorum.
Sayın
Arınç, Başbakanlığın bu yıl ilk on bir aylık
süre içerisinde örtülü ödenekten kullandığı paranın
toplamını öğrenebilir miyiz öncelikle,
arkadaşlarımız onu bildirebilirler mi? 2013ün tümünü de
öğrenirsek karşılaştırma fırsatımız
olabilir.
Diğer bir soru
da şu: Bugün Sayın Başbakan kendisine sorulan bir soru üzerine
çözüm süreci içerisinde genel af ve özerklik konusunun masada
olmadığını, görüşülmediğini belirtti. Ancak,
birkaç gün önce diğer taraftan bazı yetkili arkadaşlar
basına şu açıklamayı yaptılar: Özerklik de çözüm
süreci içinde masadadır, görüşülüyor, hatta görüşülen
konuları bir iki güne kadar kamuoyuyla paylaşacağız. Bu
iki açıklamayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir taraftan
Sayın Başbakanın yok dediği açıklama, diğer
taraftan da diğer grubun var dediği özerklik süreci.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Aksünger
Yok.
Sayın Oktay
Öztürk
Yok.
Sayın Öz
Yok.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
24üncü Dönemde milletvekilleri tarafından verilen yazılı soru
önergelerinin güncel sayısı nedir? Bunların kaçı süresi
içinde cevaplandırılmıştır, kaçı süresi geçtikten
sonra cevaplandırılmıştır, kaçı
cevaplandırılmamıştır? Süresi içerisinde
cevaplandırılan soru önergelerinin toplam soru önergelerine
oranı nedir?
24üncü Dönemde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından
işleme alınmayan soru önergelerinin sayısı kaçtır?
24üncü Dönemde
Başkanlık tarafından süresi içerisinde
cevaplandırılmayan yazılı sorular için Başbakanın
veya ilgili bakanların İç Tüzükte ifade edildiği üzere kaç kere
dikkati çekilmiştir?
Cumhurbaşkanlığı
2015 yılı bütçesinin ödenek bazında yüzde 100 artış
göstermesi hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır?
Yine,
Cumhurbaşkanlığı personel giderlerinin yüzde 70lik
artışının gerekçeleri nelerdir?
Size göre, Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanı mıdır, başbakan
mıdır, AKP genel başkanı mıdır, bunu kesin
çizgileriyle siz ayrıştırabiliyor musunuz?
Yine, size göre
Cumhurbaşkanı tarafsız mıdır, Anayasayla kendisini
bağlı hissetmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Şeker
Yok.
Sayın Küçük
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Bakan, personel temininde eşitlik ilkesine
uygun hareket edilmesi konusunda Başbakanlık genelgesi olmasına
rağmen kamuda personel istihdamında maalesef sorunlar bulunmakta.
Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kamu
kurumlarında kadın oranı yüzde 10un altına
düşmektedir. Bugün bütçelerini görüştüğümüz kurumlarda istihdam
edilen personelin ne kadarı kadındır? Söz konusu kurumlarda üst
düzey kadın personel oranı nedir? Bu oranın
artırılması için yapılan çalışmalar nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
Başbakan Yardımcımız, bugün bütçesini görüşmüş
olduğumuz kurumlarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
59uncu maddesi uyarınca sınavsız olarak kaç personel alındı
ve bugün bütçesini görüşmüş olduğumuz kurumlarda
sınavsız alınan personelden diğer kurumlara kaç kişi
atandı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pazartesi günü eski
bir AKP milletvekili Feyzi İşbaşarana yapılan linç
girişimi hakkında herhangi bir şey söyleyecek misiniz? Bu linç
girişimi bundan sonraki baş kaldırma ihtimali olanlara bir
gözdağı mıdır? Bu şekilde yapılanları hukuk
dışında linç girişimlerini tasvip ediyor musunuz, buna en
yüksek derecede karşı çıkacak mısınız? Bundan
sonra herkes kendi işini kendisi mi görecektir, bunu öğrenmek
istiyorum. Mahkemenin içinde bile dayak yenmiş, bir de alaycı bir
üslupla Başını duvarlara vurmuş. denmiştir. Bu
konuda Sayın Bakandan bir görüş rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkanım, bana aidiyeti
mümkün olmayan sorular var. Dilerseniz Sayın Başkan Vekilimiz, belki
Sayın Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri, birkaç cümleyle
açıklama yapsınlar. Ben, bana ait olanlar için hem hazırlık
yapayım hem de onlara cevap vereyim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Meclis Başkan Vekilim.
TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Sayın Çamın sorusuyla ilgili: 4/Clilerle ilgili kanunda
hüküm var. Yapılacak sınavlarda yüzde 20 4/Cliler arasından
olacak. Başka türlü kadroya almak kanunen mümkün değil. Kaldı ki
Başkanlık Divanı tarafından yapılan
iyileştirmeyle 4/Cli personel ile kadrolu personel arasındaki
maaş farkı büyük ölçüde giderilmiştir.
Kadrolu personelin
mali hakları 657 sayılı Kanunla belirlenmiş, 4/Cli
personelin mali hakları ise kamuda Bakanlar Kurulu kararıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ise Başkanlık Divanı kararlarıyla
belirlenmektedir. 1/1/2014 tarihinden geçerli olmak üzere, kamuda çalışan
4/Cli personele yapılan artışlara paralel olarak,
Başkanlık Divanı kararıyla yapılan artış
sonucu kadrolu personel ile 4/Cli personel arasındaki ücret
farklılığı azalmıştır. Örneğin, kadrolu
personel ile 4/Cli personel arasındaki fark 1/1/2014 tarihi
itibarıyla 350 lira civarındadır. 1/1//2014 tarihinden önce bu
farklılık 670 lira civarındaydı.
Diğer soru,
yardımcı hizmetler sınıfından genel idari hizmetler
sınıfına geçmek isteyen personel hakkındadır.
Kurumumuzda yardımcı hizmetler sınıfında 312 personel
bulunmaktadır. Kamuda aynı sınıfta görev yapan personel
sayısı 110.860tır. Yardımcı hizmetler
sınıfında görev yapan personelin genel idari hizmetler
sınıfına geçirilmeleri hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 20/11/2014 tarihli
toplantısında dile getirilmiş ancak kurumumuzda görev yapan
personelin kamuda görev yapan personelden ayrı tutulmasının
doğru olmayacağı kanaatiyle konu gündeme
alınmamıştır. Kaldı ki bu yıl içerisinde
yapılan görevde yükselme sınavında başarılı olan
yardımcı hizmetler sınıfındaki personel genel idari
hizmetler sınıfındaki kadrolarına
atanmışlardır.
Sayın
Yeniçerinin sorusuyla ilgili: Yazılı ve sözlü soru önergelerine dair
her türlü istatistiki bilgi Türkiye Büyük Millet Meclisi İnternet
sayfasında yer almaktadır. Ayrıca yazılı olarak da
cevap verilir.
Sayın
Özdemirin konuşması sırasında sorduğu sorularla
ilgili: Millî Saraylara bağlı sosyal tesislerin işletilmesine
dair yönerge Genel Sekreter imzasıyla değil, Meclis Başkanı
imzasıyla yürürlüğe girmiştir. Bunun bilinmesini
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O daha kötü, o daha kötü o zaman.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Ayrı bir konu da bilgilendirme anlamında söylüyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O daha kötü.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Aynı zamanda, 5 Aralık 2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde düzenlenen Hazreti Mevlânayı Anlamak konulu
konferansta konuşmacı, hiçbir şekilde tasvip edilmesi mümkün
olmayan yakışıksız ifadeler kullanmıştır.
Konuyla ilgili olarak
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye davet ediliyor bu adam?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Efendim, kürsüye çıkan hiçbir kimsenin ne
konuşacağını önceden kimse bilemez, kimse kestiremez.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye çağırıyorsunuz o zaman?
Başka adam yok mu? Adamın sicili belli.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Dinleyin lütfen.
Konuyla
ilgili olarak inceleme ve soruşturma başlatılmış olup
2 idareci açığa alınmış, ayrıca konferanstaki
ifadelerle ilgili olarak da Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Peki, İstanbuldaki yolsuzluklar
hakkında ne diyeceksiniz?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Evet, ona geliyorum şimdi, ona da geliyorum. Birlikteydik o
gün konuştuğumuzda Sayın Özdemir, hep birlikte karar verdik
soruşturulmasına.
Başkanlık
Divanında konu görüşülmüş olup dış denetim için 3
Sayıştay denetçisi, iç denetim için 2 denetçi ve inceleme
soruşturma için de 2 muhakkik görevlendirilmiştir. İnceleme ve
soruşturmanın sonucuna göre de gereği yapılacaktır.
Ayrıca,
Genel Sekreterlik tarafından mevcut kafeteryaların 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa göre ihale edilerek kiraya
verilebilmesi için başlatılan çalışmalar neticesinde Maliye
Bakanlığından gerekli izinler alınmış olup
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne zaman Sayın Başkan? Bu yolsuzluktan
sonra müracaat ettiler. Yapmayın! Genel Kurulu yanıltmayın.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Sayın Başkanın ve Başkanlık
Divanının takdirine göre bu yerler kiraya verilecek veya Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından işletilecektir.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bizim suç duyurumuzdan sonra yapıldı.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) Sayın Özdemir, konu orada, Başkanlık Divanında
tartışıldı. Milletvekillerinin görevlendirilmesiyle ilgili
de iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte, hep birlikte, oy birliğiyle
karar verildi. Sonucunu bekleyeceğiz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Peki, meczup hakkında yapılan idari
işlem bu konuda niye yapılmadı Sayın Başkan yani bu
hırsızlık öbüründen daha mı az bir suç?
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) - Sayın Önerin konuşması sırasında
sorduğu soru: Sayın Başkanın yaptıkları var -hakkını yemeyelim- Başkanlık
konutuyla ilgili. Bu tür açıklamaları yapmadan önce keşke
sorulsaydı veya kısa bir araştırma yapsaydınız
Sayın Öner.
Meclis Başkanımız Sayın Cemil Çiçek,
Başkanlık konutunda değil, kendi evinde oturuyor,
Başkanlık konutuna taşınmayacağını da daha
önce çeşitli vesilelerle ifade etti.
Yine, medya mensuplarına otopark yasağıyla
ilgili de Otopark yasağı getirildi. ifadesi doğru değil,
aksine mevcut otoparktan daha geniş bir otopark tahsis edilmiştir.
Sayın Gençin Cumhurbaşkanının
yemininin geçersizliği iddiasıyla ilgili yazısına Meclis
Başkanlığınca Başkanlığımızca ant
içmenin tekrarlanmasını gerektirecek bir husus tespit edilememiş
olup yapılacak herhangi bir işlem bulunmamaktadır. diye cevap
verilmiştir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Hayır, bir dakika, lütfen
Sayın Bakan, buyurun
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Bakanım, özür dilerim.
Bu yönergede, bu hukuka aykırı yönergede
BAŞKAN Yalnız, sözü ben vereceğim
Sayın Özdemir.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN
VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) Efendim, soru sordunuz, cevap verdik
burada.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Eğer
Sayın Meclis Başkanımız da bu hukuksuzluğa alet
edilmişse Meclis Başkanımız adına üzülüyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen, sözü ben
vereceğim, benden istediniz, lütfen dedim size.
Buyurun Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sağ
olun Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Işıkın iki sorusu vardı;
birisi, izne tabi ruhsatlar, Başbakanlığın izni konusu. Bu
konudaki döküm şöyledir: Başbakanlık genelgesinin yürürlüğe
girdiği 15 Haziran 2012den bugüne kadar 7.094 dosya gelmiş,
bunlardan yüzde 91i olumlu, yüzde 5,5u olumsuz olarak
cevaplandırılmıştır, yüzde 3,5unun ise
değerlendirilmesi devam etmektedir. Bu genelgenin
kaldırılması söz konusu olabilir ama şu an için görevine
devam ediyor.
İkinci sorusu: Diyanet Vakfının camide
toplanan paralarıyla Diyanet İşleri Başkan ve üst
düzeylerine kaç otomobil alınmıştır? Böyle bir durum
kesinlikle söz konusu değildir.
Sayın Erdoğan,
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde
Sayın Genel Sekreterin
söz hakkı yok İç Tüzükümüz gereğince. Kusura bakmayın,
biraz önce yanılmış olabilirim. Yani, bu konular Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüldüğünde herhâlde
cevaplandırılmıştı.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde bir söz söylemem herhâlde
uygun olmayacak.
Sayıştay kaç belediyeyi denetledi?
Sayıştay Başkanımız konuşabilir ama bunun da bir
veriye dayanması gerekli, izin verirseniz onu da Sayıştay
Başkanımız yazılı olarak cevaplandırsın.
Ben bir iki konuya
mutlaka süratli de olsa geçeyim. Vakıfbanktan vakıflara ayrılan
paradan TÜRGEVe ayrıldı mı? diye... Kesinlikle böyle bir
şey söz konusu değil.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Ben böyle bir soru sormadım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Erdoğan sordu Beyefendi. Sayın
Erdoğanın bir bütçeyle ilgili, ikincisi de 2012 yılında
Vakıfbanktan Vakıflar Genel Müdürlüğüne para
ayrıldıysa bunlardan TÜRGEVe de ayrıldı mı? diye
sorusu vardı. Kesinlikle mümkün değil, böyle bir şeyi
reddederiz, böyle bir şeyin olması da mümkün değil.
Sayın Belen
TÜRGEV hakkında yazılıp çiziliyor, ne kadar
bağış almış? dedi. Bunları ben 20 tane önergede
madde madde cevaplandırdım, burada tekrar edersem bir dakikaya
sığdıramam. Onlardan size göndereyim, belki sizin sorunuz yok
olabilir.
Sayın
Çamın Meclis kadrolarıydı sorusu.
Sayın Tanal
önce bunu sormuştu, Sayın Ecder de onu tekrar etti, keşke ayaktayken
cevaplandırabilseydim.
Konu şu: Bana
da arkadaşlarım getirdiler. Biliyorsunuz Twitterda fenomen hâline
gelen bir isim var, bu isim bazen yazılarında olacak olayları
isim de vermek, yer de vermek suretiyle yazıyor yani ismini burada
zikretmekte de beis yok Fuat Avni isminde. Tahminen 50ye yakın tweet
atmış. Bu tweetlerinin başında 12 Aralık Cuma günü
İstanbul, Ankara ve Malatya merkezli operasyonlar yapılacak, şunlar,
şunlar olacak, şu kadar gazeteci vesaire gözaltına
alınacak. diyor. Yani, bu bilgilerin, isim de verilerek
yapıldığına göre, ciddi sayılması gerekir. Adalet
Bakanımızla, tabii burada olmadığı için, telefonla
görüşebildik. Yani, bu tür bilgilerin bir ilgisi, esası yoktur, biz
buna böyle inanıyoruz ama tabii, öyle bir operasyon yarın, üç gün
sonra, beş gün sonra yapılır mı, ne kadar kapsamda
yapılır, ne amaçla yapılır, onu bizim bilmemiz mümkün
değil.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu, olacak anlamına mı geliyor Sayın
Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Hayır, Twitterda her yazılan
şeyi biz gerçek olarak kabul edemeyiz.
İkincisi, bu
insanın daha önce yazdığı tweetler de var, pek çoğu
hakarettir, pek çoğu düşmanlıktır, pek çoğu kin ve
iftiradır, bunlara da inanmayız ancak buradaki isimler ve
yapılacak operasyonda görev alacak polislere kadar da isimler
verildiğine göre... Yani, buna, sadece benim Ciddidir, bunun üzerinde
durulmalıdır. dememden gayrı bir şey olamaz. Ben Emniyet
Genel Müdürlüğü mensubu değilim, bir; savcı değilim, hâkim
değilim, iki. Adalet Bakanı olsa ne söyleyebilirdi, onu da tahmin
edemem. Ama, bahsi geçen tweetleri aldım, ciddi buldum, biraz da vahim
buldum. Daha ne söyleyebilirim? Umarım ki bunların aslı
çıkmaz veya bu ölçüde çıkmaz veya yargı sürecinin
dışına taşan bir olay olmaz. Bunu da temenni ederim, bunu
da söylemek isterim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Atamalar vardı Sayın Bakan.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, biraz devam etsin.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Sayın Başkanım, efendim, benim
eleştirdiğim bazı hususlar vardı. Sayın Başkan
Vekilimle aynı liseden mezun olmakla...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakana süre verelim de cevap versin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yazılı verebilir ama, süre o kadar.
BAŞKAN
İç Tüzükün hangi usulüne göre söz istediniz, öğrenebilir miyim.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Efendim, sorulan sorulara cevap verilmedi. Eleştirilen
hususlara cevap verilmedi, eleştirilmeyen hususa ilişkin birtakım
görüşler açıklandı.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Yazılı cevap verelim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öner. Bu konuda size bir açıklama için söz
hakkı verme durumum söz konusu değil.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Peki, efendim. Ben, kayda düşmek bakımından...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Açıklama istemedi zaten. Sayın Bakana süre
verin, Sayın Bakan açıklasın.
BAŞKAN
Yazılı cevap vereceğini de söyledi zaten Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sırasıyla, birinci turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Cumhurbaşkanlığı
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
01) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 397.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 397.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2)
Cumhurbaşkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 186.310.000,00
Bütçe Gideri 181.466.334,33
İptal Edilen Ödenek 4.843.665,67
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
02) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 763.216.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 763.216.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 722.741.520,42
Bütçe Gideri 651.897.008,77
İptal Edilen Ödenek 67.060.856,70
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 3.783.654,95
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.60) KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 15.368.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 15.368.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 15.168.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 200.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 15.368.000
Kamu Denetçiliği Kurumu
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.575.000,00
Bütçe Gideri 14.129.184,47
İptal Edilen Ödenek 3.445.815,53
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
Genel Toplam 17.889.232,94
Ret ve İadeler 693,59
Net Tahsilat 17.888.539,35
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
06) SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1)
Sayıştay Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 22.302.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 20.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 159.750.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 4.300.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 186.372.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığının 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sayıştay
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 164.587.200,00
Bütçe Gideri 141.002.930,93
İptal Edilen Ödenek 23.584.269,07
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay Başkanlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
03) ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 9.688.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 33.814.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, Kabul edenler
derken Anayasa Mahkemesinin
bütçesini biz de kabul ediyoruz, bize de bir bakın.
BAŞKAN Peki.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL TOPLAM 43.502.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 36.372.408,44
Bütçe Gideri 25.268.180,46
İptal Edilen Ödenek 11.104.227,98
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
04) YARGITAY
1)
Yargıtay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 31.525.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 131.442.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 162.967.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Yargıtay 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 144.686.000,00
Bütçe Gideri 129.777.735,42
İptal Edilen Ödenek 14.908.264,58
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Danıştay 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
05) DANIŞTAY
1)
Danıştay 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 18.722.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 84.951.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 30.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 103.703.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Danıştay 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 89.653.280,00
Bütçe Gideri 82.518.012,22
İptal Edilen Ödenek 7.135.267,78
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Başbakanlık 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07) BAŞBAKANLIK
1)
Başbakanlık 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 845.597.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.159.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 5.034.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 53.628.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 701.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 22.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 929.119.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Başbakanlık 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.206.235.598,49
Bütçe Gideri 1.177.353.253,88
İptal Edilen Ödenek 28.882.344,61
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müşteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.75) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
MÜŞTEŞARLIĞI
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.108.220.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.108.220.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 958.728.518,64
Bütçe Gideri 874.112.460,49
İptal Edilen Ödenek 84.616.058,15
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 27.682.869,87
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.76) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ
1) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 22.575.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 22.575.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 20.166.876,00
Bütçe Gideri 18.221.269,18
İptal Edilen Ödenek 1.945.606,82
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.86) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1)
Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 39.419.145
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 191.525
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 9.593.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 519.117
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 5.692.332.513
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 1.327.700
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.743.383.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 4.960.893.631,00
Bütçe Gideri 4.971.484.728,65
Ödenek Üstü Gider 49.461.325,44
İptal Edilen Ödenek 38.870.227,79
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.18)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 26.935.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 8.910.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 559.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 355.836.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 60.573.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 452.814.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 499.350.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 49.272.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 88.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 636.622.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 509.967.333,96
Bütçe Gideri 440.933.470,28
İptal Edilen Ödenek 68.913.419,50
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 120.444,18
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 501.023.000,00
Tahsilat 554.398.305,88
Ret ve İadeler 18.337.340,71
Net Tahsilat 536.060.965,17
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.61) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI
KURUMU
1)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.633.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 200.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.833.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.818.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 15.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.833.000
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu
2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 750.000,00
Bütçe Gideri 401.606,39
İptal Edilen Ödenek 348.393,61
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Net Tahsilat 765.900,73
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece birinci turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin
hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını
dilemekteyim.
Sayın milletvekilleri,
birinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre kuruluşların
bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 12
Aralık 2014 Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.26
(X) 656 ve 656ya 1inci Ek ve 657 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2014 tarihli 25inci Birleşim Tutanağına eklidir.