TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
27nci
Birleşim
12
Aralık 2014 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek)
2.- 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657)
A) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME
VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI
KURULU
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası
Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL
DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
F) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER
VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğanın 656 ve 656ya 1inci
Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Turgay Develinin, 656 ve 656ya 1inci Ek sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozaninin, Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.-
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın, Hakkâri
Milletvekili Adil Zozaninin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin
656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde soru-cevap
bölümündeki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün, sanayileşmiş illerde ikinci sanayi odasının
kurulmasına ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Fikri Işık'ın cevabı (7/54735)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan sigorta
hizmetlerine ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan
Bozkırın cevabı (7/55024)
3.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarca yurt dışında
yapılan kira harcamalarına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği
Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/55025)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarca satın alınan ilaçlama
hizmetlerine ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan
Bozkırın cevabı (7/55027)
5.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun cevabı (7/56140)
12
Aralık 2014 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün ikinci turdaki görüşmelerini yapacağız.
İkinci turda Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu;
Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Atatürk Dil Kurumu
ve Türk Tarih Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek) (*)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(*)
A)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1)
Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Araştırma Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1)
Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Kültür Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU
1)
Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Dil Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU
1)
Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere turda yer alan bütçelerle ilgili soru
sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir.
İkinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına; Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Zeynep Armağan Uslu, Ordu Milletvekili Sayın İhsan
Şener, Ankara Milletvekili Sayın Seyit Sertçelik, Van Milletvekili
Sayın Burhan Kayatürk, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni, Yozgat
Milletvekili Sayın Ertuğrul Soysal, Şırnak Milletvekili
Sayın Mehmet Emin Dindar, Samsun Milletvekili Sayın Tülay Bakır,
Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik, Erzurum Milletvekili Sayın
Fazilet Dağcı Çığlık, İstanbul Milletvekili
Sayın Tülay Kaynarca, Aydın Milletvekili Sayın Semiha Öyüş,
Ordu Milletvekili Sayın Fatih Han Ünal, Gümüşhane Milletvekili
Sayın Kemalettin Aydın, Nevşehir Milletvekili Sayın Ebu
Bekir Gizligider, Siirt Milletvekili Sayın Osman Ören.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına; Gaziantep Milletvekili Sayın Edip Semih
Yalçın, Manisa Milletvekili Sayın Sümer Oral, Kastamonu Milletvekili
Sayın Emin Çınar, Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru, Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına; İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali
Balbay, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gülsün Bilgehan, İstanbul
Milletvekili Sayın Osman Oktay Ekşi, Adana Milletvekili Sayın Turgay
Develi, İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan
Ayaydın, Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel, Balıkesir
Milletvekili Sayın Haluk Ahmet Gümüş, İstanbul Milletvekili
Sayın Faik Tunay, Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza
Yalçınkaya, Kayseri Milletvekili Sayın Mehmet Şevki
Kulkuloğlu, Antalya Milletvekili Sayın Gürkut Acar.
Halkların Demokratik Partisi adına;
Şırnak Milletvekili Sayın Faysal Sarıyıldız,
Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken, Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, İstanbul Milletvekili Sayın
Abdullah Levent Tüzel, Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer, Van Milletvekili
Sayın Nazmi Gür, Mardin Milletvekili Sayın Gülser
Yıldırım, Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Şahıslar adına; lehte, Zonguldak
Milletvekili Sayın Özcan Ulupınar -Hükûmet var arada- aleyhinde
İstanbul Milletvekili Sayın Kadir Gökmen Öğüt.
İlk söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Zeynep Armağan Uslu
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP ARMAĞAN USLU
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının RTÜK bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
RTÜK, bilindiği üzere, bir yayın denetim kurumu
olarak yirmi yıldan beri çalışmakta ve toplumsal ihtiyaçlar
çerçevesinde kuruluş kanununda pek çok değişiklik
yapılmış. Bu çerçevede, AK PARTİ Hükûmetimiz döneminde de
2011 yılında yürürlüğe giren 6112 sayılı Kanunla
yayıncılık mevzuatı tamamıyla
değiştirilmiş, Avrupa Birliği Görsel-İşitsel
Medya Hizmetleri Yönergesiyle uyumlu hâle getirilmiştir. Böylelikle,
yıllardır, mevzuat boşlukları nedeniyle
yayıncılık sektörünün teknolojik dönüşümü sürüncemede
kalmamış, bir türlü yapılmayan, yapılamayan sıralama
ihalesi 2013 yılında Hükûmetimiz döneminde
tamamlanmıştır ve 2015 yılı içinde de karasal
yayıncılığa geçiş hedefine ulaşılmasına
yönelik çalışmalar hızla devam ettirilmektedir.
Ancak, hâlen bazı hususlardaki dönüşüm
ihtiyacının da altı çizilmelidir. Gerek 298 sayılı
Seçim Kanununda gerekse 6112de, seçim dönemlerinde radyo ve televizyon
yayınlarının denetlenmesi konusunda farklı rejimler
uygulanmaktadır yani Yüksek Seçim Kurulunun belirlediği ilkeler
çerçevesinde denetleme görevi RTÜKte, ancak müeyyide uygulanmasına
iş sıra geldiğinde YSK devreye girmektedir ve RTÜK
kararlarının aksine, Yüksek Seçim Kurulu kararları hiçbir
şekilde yargıya taşınamamakta ve kesinleşmektedir.
Yayın kuruluşları seçim dönemleri dışında RTÜK
kararlarının iptali için mahkemeye gidebilirken bu anlamda herhangi
bir itiraz haklarının bulunmaması da dikkat çekicidir ve bu
çerçevede, her seçim döneminde sayısız yayın durdurma
cezası verilmektedir.
Seçim dönemlerinde
YSK üzerinden medya kuruluşlarına yön verilmeye
çalışılması içinde bulunduğumuz çağın
gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu bağlamda, 1961
yılından kalma, henüz TRT Televizyonunun dahi olmadığı
bir dönemde yürürlüğe girmiş olan 298 sayılı Seçim
Kanununda elbette günün ihtiyaçlarına göre çeşitli
değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu kanun,
iletişim çağının çok gerisinde bir dönemin ve aynı
zamanda bir zihniyetin yansımasıdır. Dolayısıyla,
mevcut durum, hem RTÜKün denetleme fonksiyonu hem de medyada çok
sesliliğin sağlanması, ifade ve haber alma özgürlüğü
bakımından çağdaş bir bakış açısına
sahip değildir ve bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ancak, RTÜK, sadece denetimle
sınırlanmamakta, toplum medya ilişkisini analiz ederek çözüm
önerileri oluşturup gerçekleştirdiği araştırmalar,
bilimsel, toplumsal etkinliklerle sosyal katma değer üretmektedir.
Son olarak, Radyo
ve Televizyon Yayıncılığı 2014 Sektör Raporu
hazırlanmış olup özel sektör
yayıncılığımız ve televizyonculuk profilimiz
ortaya konmuştur. Sektör raporuna göre, radyo televizyon
yayıncılığı sektörümüzü ayakta tutan ticari
iletişim gelirleri istikrarlı bir şekilde artış
göstermektedir. Ancak yayıncılar arasındaki
dağılımda 2004 yılına baktığımızda
587 milyon lirayla reklam gelirlerinin yüzde 94ü 10 televizyon kanalı
arasında paylaşılmaktadır; 2013e
baktığımızda, bu anlamda nispi bir iyileşme olmuş
ve 10 televizyon kanalının payı, gelirler 3 milyar 168 milyon
liraya çıkmasına karşın, yüzde 70e gerilemiştir.
Ancak bu da hâlen çok yüksek bir rakamdır ve yaşanılan durum
derinlikli çalışmalar gerektirmektedir ve bu çalışmalara
temel teşkil edecek veriler kurumun titiz çalışmasıyla ortaya
konmaktadır.
RTÜK, çoklu
alanlarda katkı sağlayan bir kuruluşumuz olup 2015
yılında da cari transfer ödeneklerinin 142 milyon 347 bin
liralık kısmından 120 milyon lirası genel bütçeye aktarılmıştır.
Yine,
geleceğimizin teminatı olan çocuk ve gençlerin medya
karşısında bilinçlendirilmesi için kurum
sorumluluk üstlenmektedir. Televizyon programlarına
yönelik Akıllı İşaretler uygulamasını hayata
geçirmiş, eğitim sistemimizin bugün vazgeçilmez parçası hâline
gelen medya okuryazarlığı dersi RTÜKün girişimleriyle
oluşturulmuş ve ders içerikleri de bu yıl RTÜK tarafından
tamamen güncellenmiştir.
Tüm farklı
yönleriyle ele alındığında ise ülkemiz için önemli bir
misyona sahip olan RTÜK bütçesinin kabulünün yeni açılımlara vesile
olacağını belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Ordu Milletvekili
Sayın İhsan Şener.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İHSAN ŞENER (Ordu) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2015 yılı bütçesi üzerine görüşlerimi ifade etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde
90lı yıllardan bu yana özel televizyon
yayıncılığına geçiş ve televizyon
yayınlarındaki çeşitlilik ülkemiz insanının ekran başında
daha fazla kalmasına neden olmuştur. Yapılan
araştırmalarda, Türkiyede günlük ortalama televizyon izleme
oranı yaklaşık dört saatin üzerindedir. Yine, yapılan
çalışmalarda, çocukların yüzde 82lik bölümünün istediği
programı seçme ve istediği kadar ekran karşısında
kalma gibi bir alışkanlığı bulunmaktadır. Bu tür
veriler görsel, işitsel ve yazılı medya
karşısında savunmasız durumda bulunan çocukların
ilköğretimden başlayarak medya karşısında
bilinçlerinin geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Türkiye, her yaştan çocuğun yaklaşık günde iki ila dört
saat gibi uzun süre televizyon izledikleri bir ülke olarak dikkat çekmektedir.
Yılın dokuz yüz saatini okulda geçiren, buna karşın
yaklaşık bin iki yüz saat televizyon ekranı
karşısında zaman harcayan çocukların okul
öğrenmelerinde bozucu etkiler ortaya çıkmaktadır. Bu tür
problemlerle baş etmenin en etkili yolu eğitimdir. Medya
içeriklerinden yararlanmak ya da korunmak, çağdaş anlamda bireyin
bilinç düzeyini yükseltecek ve değerlendirme yapabilme gücünü
geliştirecek olan medya okuryazarlığı eğitiminden
geçmektedir. Özellikle son otuz yılda üzerinde önemle durulan medya
okuryazarlığı dersi Avrupa Birliği müktesebatı
kapsamında ve Birleşmiş Milletler çalışmaları
bağlamında da dikkat edilen hususların başında
gelmektedir.
Değerli
arkadaşlar, RTÜK ve Millî Eğitim Bakanlığının
iş birliğiyle yürütülen çalışmalar sonucunda, 2006
yılından bu yana seçmeli ders olarak okutulan ve kitap, gazete,
televizyon, İnternet gibi araç temelli yaklaşımla uygulanan, aktarılan,
dayanan medya okuryazarlığı ders programı, sekiz yıl
sonra, 2014 yılında tamamen yenilenerek öğretmen ve
öğrencilerin istifadesine sunulmuştur. Bu öğretim
yılından itibaren uygulamaya konulan medya
okuryazarlığı öğretim programıyla derslerde kitap
takibi yapılması yerine, RTÜK, Millî Eğitim
Bakanlığı ve üniversite iş birliğiyle hazırlanan
ve öğrencilere kısa sürede ve hızlı şekilde uygulama
yapma imkânı sağlayan medya okuryazarlığı öğretim
materyallerinin kullanılması öngörülmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yenilenen medya
okuryazarlığı dersiyle öğrencilere medya diyeti
kavramının öğretilmesi ve Medyanın azı karar,
çoğu zarar. mesajı vermesi söz konusudur. Medya
okuryazarlığı eğitim materyalinin en canlı bölümünü
oluşturan uygulamalı etkinlikler kapsamında, öğrenciler,
aile büyükleriyle röportajlar yapabilecek, medya diyeti testi uygulayarak kendi
medya kullanma sürelerini belirleyebileceklerdir. Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun akıllı işaretlerine benzer koruyucu semboller
öğrenip oluşturabileceklerdir. Kişilerin ve medyanın bir
olaya farklı açıdan bakabileceğini gösteren örnek olayları
inceleyip sorgulayabileceklerdir. Gazete haberleri hazırlayıp
istedikleri bir öyküyü senaryo ve hikâye akış şemaları
kullanarak video hâline getirmeyi ve yayınlamayı, İnternette
arama motorlarını doğru kullanmayı öğreneceklerdir.
Değerli
arkadaşlar, yeni programda ve öğretim materyalinde medya
içeriğinin öğrendirme, bilgilendirme, ikna etme özellikleriyle yeni
medya izleyicisinin özellikle çevrimiçi ve sosyal medya ortamındaki
üretici konumu esas alınarak çocukların erişim, çözümleme,
değerlendirme ve üretim becerilerine hitap eden etkinliklere yer
verilecektir.
Bu arada bir konuya
daha değinmek istiyorum. Eğer Türkiyede basın-yayın organları
kendi iç denetimlerini başarıyla sürdürürler ve bu hususta belli bir
mesafe alabilirlerse, önümüzdeki yıllarda kendi otokontrollerini yapabilme
imkânına kavuşurlarsa Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun da bu anlamda
gerekliliği büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
Radyo ve Televizyon
Üst Kurulunun başarılı çalışmalarını tebrik
ediyor, çalışan arkadaşlarıma selam ve
saygılarımı sunuyorum. Kolay gelsin. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ankara Milletvekili
Sayın Seyit Sertçelik.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEYİT SERTÇELİK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Mali Yılı Bütçe Kanun
Tasarısının Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kurumların
yıllık performanslarının değerlendirildiği bütçe
görüşmeleri, beklenti ve önerilerin tartışılması
anlamında önemli bir yasama faaliyetidir. İletişim sektörü ve
medya, hem teknolojik yenilenme hem de toplumsal ve sosyal
yaşamımızdaki etkisiyle vazgeçilemez bir güçtür. Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, yerel, bölgesel ve ulusal medyaya yönelik
çalışmalarıyla demokrasimizin kökleşmesinde rol oynarken
uluslararası medyayla kapsamlı bir iş birliği
içerisindedir. Medyanın büyük bir gelişme gösterdiği günümüzde,
saygın bir ülke olmanın yolu tüm dünyada sürekliliği olan
doğru ve etkin tanıtım çalışmalarından
geçmektedir. Genel Müdürlüğün uluslararası düzeydeki faaliyetlerinin
artması bu ilke doğrultusunda değerlendirilmelidir.
Uluslararası medyanın takibi, düzenlenen toplantılar,
konferanslar, forumlar ve benzeri faaliyetler, ülkemizin dış
kamuoyunda hak ettiği yeri almasında fayda sağlamaktadır.
Türkiyenin son
yıllarda bölgesinde ve küresel ölçekte oynamış olduğu
stratejik role paralel olarak, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün faaliyetlerinin, başta Türk cumhuriyetleri olmak üzere,
Balkanlar, Orta Doğu ve Arap ülkeleriyle Afrika bölgesinde
yoğunlaştığını görüyoruz. Geniş bir
coğrafyayı kapsayan bu girişimlerle, medya kuruluşları
ve gazetecilerin karşılıklı bilgi
alışverişinin sağlanması ve ülke kamuoyunun
bilgilendirilmesi noktasında ortak platformlarla ikili, bölgesel ve
uluslararası sorunlara birlikte çözüm bulma noktasına ulaşılmıştır.
Türk dili konuşan ülkeler ile Balkan ve Arap ülkelerinden basın
mensuplarıyla yürütülen çalışmaların, bölgesel düzeyde
medya alanında karşılıklı iş birliğinin
yanında ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal ilişkiler ile turizm
sektörüne çok büyük etkisi olacağını söyleyebiliriz.
Avrupada Türkçe
yayın yapan medya kuruluşlarını bir araya getirerek
aralarındaki iletişimi güçlendirmek, sorunlarını yerinde
tespit etmek, Avrupadaki Türk medya potansiyelini ortaya koymak amacıyla
Avrupa Medya Buluşmaları düzenlenmektedir.
Bu çok taraflı
ilişkilerin yanında ulusal düzeyde, özellikle yerel basınla
ilişkilerin yürütüldüğüne şahit oluyoruz. Yerel
basının güçlendirilmesine yönelik faaliyetler, haber ve teknik
desteğin sağlanıyor olması Türk medyasının
gelişimine olumlu yansımaktadır. Bu noktada, kurumun daha etkin
rol oynaması, yabancı medya mensuplarının yerel medyayla
aynı zeminde buluşturulması, karşılıklı
iş birliği kurmalarına zemin hazırlanmasının
Genel Müdürlüğün öncelikli hedefleri arasında bulunduğu
kanaatini taşımaktayım.
Sayın
milletvekilleri, bahsedilen bu hizmetlerin sağlıklı
yürütülebilmesi için elbette kurumsal organizasyonun ve kadro
yapısının da buna cevap verebilecek nitelikte olması
gerekmektedir. Son yıllarda, personel yapısının geliştirilmesi
noktasında önemli çalışmalar yürütüldüğüne tanık
oluyoruz. Ülke bazında, yurt dışı
teşkilatlanmasının genişletildiğini, personel ve
teknik desteğin sağlandığını görüyoruz. Afrika,
Güney Amerika, Uzak Doğu ve Asyada yeni büroların
açılması, dünya kamuoyunun yakından takip edilmesi, siyasi ve
ekonomik bakımdan etki gücünün artırılması, küresel büyük
güç ilkesinin hayata geçirilmesine katkı sağlayacak unsurlardır.
Yurt içi teşkilatının il bazında genişletilmesinin
yerel basının güçlenmesi, dünyaya açılması, var olan
sorunların tespiti ve çözümler üretilmesi noktasında bunun
belirleyici sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.
Elbette, bahsedilen
bu büroların başarısı merkez teşkilatının
güçlü bir yapıya kavuşturulmasına bağlıdır. Bu
noktada, yeni birimlerin meydana getirilmesi, kariyer, uzmanlık
kadrolarının ihdas edilerek personel desteğinin
sağlanması, geniş bir haber ağının
oluşturulması, bu meyanda takip edilen dil sayısının
artırılması, temininde güçlük çekilen dil ve lehçelerde yeni
personel alımına gidilmesiyle, doksan yılın üzerinde bir
geleneğe sahip olan Genel Müdürlüğün yakın bir gelecekte kamu
hayatımız içerisinde çok daha etkin bir konuma geleceğine
inanıyoruz.
Bu itibarla,
sürdürülen başarılı faaliyetlerin devamı hâlinde
medyamızın çağdaş dünya seviyesine hızla
kavuşacağına, ülkemizin dış dünyada daha etkin
tanıtılacağına içtenlikle inanıyor, verilen hizmetler
nedeniyle Genel Müdürlük çalışanlarına teşekkür ediyor, Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesinin hayırlı
olmasını diliyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Van Milletvekili
Sayın Burhan Kayatürk.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA BURHAN KAYATÜRK (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 yılı Hazine Müsteşarlığı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Kıymetli
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya ekonomisi 2007 krizinden bu yana inişli
çıkışlı bir görünüm sergilemektedir. Şu ana kadar tam
anlamıyla bir düzelme olmamıştır. Üstelik, son bir
yıllık dönemde, uluslararası kuruluşlar, küresel ekonomiye
ilişkin büyüme tahminlerini aşağı yönlü güncellemek zorunda
kalmışlardır. Türkiye'nin yakın komşularında da
büyük bunalımlar, yer yer savaşlar mevcuttur. Hem güneyimizde hem
kuzeyimizde toplumsal olaylar ve iç savaşlar var, doğumuzda ve
batımızda da durum pek iç açıcı değil.
Dolayısıyla, komşularımız olan ülkelerin neredeyse
tamamında ya savaş ya ambargo ya da ekonomik kriz var. İhracatımızın
çok önemli bir kısmını yaptığımız AB
ülkelerinin neredeyse tamamında ekonomik durum bir türlü
iyileşemiyor. Son birkaç yıldır ülkemizin dışında
bunca olumsuzlukların etkisini minimize etmeye çalışırken,
içeride de enerjimizi harcamak zorunda olduğumuz ciddi sorunlar
yaşandı; mesela Anayasa Mahkemesinin parti kapatma ve siyasete
müdahale girişimleri, mesela Gezi olayları, mesela 17 ve 25
Aralık darbe teşebbüsleri bunlardan sadece birkaçı. Ayrıca,
kronik Kürt meselesinin çözümünü ve barış sürecini baltalama ve
engelleme çabalarıyla karşılaştık. Burada, maalesef,
her türlü Vandalizmin yaşandığı ve 50
insanımızı kaybettiğimiz 6-7 Ekim olayları da var.
Değerli
milletvekilleri, işte gördüğünüz gibi, 2007den 2014e kadar dünyada
ve Türkiyede birçok olumsuzluk yaşandı. Bu olayların tabii ki
ekonomi üzerinde olumsuz etkileri de oldu. Ancak, bu bunalımlı
süreçte emanetin ehil ellerde olması ve AK PARTİnin iktidarda
olması Türkiye için çok büyük bir şanstı.
Türkiye, bizim
dönemimizde sadece sorunlarla mücadele etmedi, aynı zamanda ekonomisini
büyüttü ve büyük devlet olmanın gereğini yerine getirdi.
Örneğin, bir taraftan tankımızı, gemimizi, helikopterimizi
yaparken öbür taraftan fakirin fukaranın, mağdurun ve mazlumun
yanında yer aldık. Ülkemiz, artık yardım alan değil,
AK PARTİ Hükûmetiyle birlikte güçlenen bir ekonomi olarak Afrikadan
Asyaya, Avrupadan Amerikaya, birçok kıtaya yardım götüren,
yardım dağıtan bir ülke hâline geldi. Büyük ülke olmak büyük bir
ekonomi ve güçlü bir hazineyle mümkündür. Güçlü bir hazine olmazsa Vandaki
depremzedenin derdine derman olamazsınız, milyonlarca Suriyeli
göçmene kapınızı açamazsınız ve dünyanın dört bir
yanına yardım götüremezsiniz. Allaha hamdolsun Türkiye güçlü bir
ülke olma yolunda kararlı adımlarla yürümektedir.
Hazinemiz döviz rezervleriyle doludur. 2002de 28 milyar
dolar olan döviz rezervi, bugün çok şükür 134 milyar dolara
çıkmıştır. İktidara geldiğimizde 36 milyar dolar
olan ihracatımız, 160 milyar dolara doğru
tırmanmaktadır. Türkiye, gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerle kıyaslandığında en az dış borcu olan
ülkelerden biri konumundadır. Süper güçlerin borçlarının millî
gelirlerine oranı yüzde 100 ve yüzde 120lerdeyken Türkiyenin
dış borcunun millî gelirine oranının yüzde 33 olması
çok önemli bir avantajdır. Gerek kişi başına düşen
millî gelirde gerekse faiz, enflasyon ve birçok ekonomik alanda
gösterdiğimiz başarılar dünyanın ekonomik otoriteleri
tarafından mucize olarak kabul edilmektedir. İstanbuldaki
dünyanın en büyük havaalanı ve çok önemli köprüsünün yanında, doğu
ve güneydoğudaki en büyük tekstil kentini de inşallah Vanda
kuruyoruz.
Ben bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2015 yılı bütçesi üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On üç yıldır bütçe üzerinde konuşuyorum.
Muhtemelen bu, bütçe üzerinde son konuşmam olacak. Bana bu
fırsatı veren Adalet ve Kalkınma Partime ve Samsunlu
hemşehrilerime şükran borçluyum.
Sayın milletvekilleri, her bütçe
konuşmasında bu kitapları alarak kürsüye çıktım. Allah
bir daha bu millete bu batan banka tipinde kitap yazmayı nasip etmesin
diye sözlerime başlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sürdürülebilir büyümenin
sağlanması ve güçlü bir ekonomiye sahip olmanın anahtarı
sağlam bir finansal yapıya sahip olmaktır. Ancak 2002 öncesi,
finans sektörü istikrarlı yapısını kaybetmiştir. AK
PARTİ göreve geldiğinde kamu bankalarının içleri
boşaltılmış, görev zararı denilerek milletin
kaynakları, milletin emaneti âdeta çarçur edilmiştir. Fona devredilen
bankalar nedeniyle devlete ve millete yüklenen bugünkü parayla 525 milyar TL
zararı, milletimizle birlikte AK PARTİ döneminde ödedik.
Sayın
milletvekilleri, Halk Bankası, 2001de, zarar ettiği için
kapatılması planlanan bir bankaydı. 2001de IMF
baskısıyla Halkbankın 353 şubesi kapatılmış,
2002de 11 milyar lira görev zararı olan banka devlete ağır bir
yük hâline gelmiştir. Bugün ise 15 milyar lira hazineye kaynak
aktarmaktadır. Halkbankın 2002 yılında esnafa
sağladığı kredi miktarı 153 milyon liraydı. Bu rakam
şimdi 7,5 milyar liraya yükselmiştir. On yıl önce Halkbanktan
kredi kullanan esnaf sayısı 38 bin, bugün 290 bin.
Sayın
milletvekilleri, 2002de görev zararıyla devraldığımız
Ziraat Bankasının görev zararı 19 milyar liraydı. 19 milyar
lira görev zararı olan Ziraat Bankası on yıl içinde kamuya 20
milyar lira kaynak aktarmıştır. Ziraat Bankası 2002
yılında 28 bin çiftçiye 227 milyon lira kredi verirken bugün 20
milyar lira çiftçimize kaynak aktarmaktadır. Ziraat Bankası 2002de
yüzde 59 faiz oranıyla çiftçiye kredi verirken bugün çeşidine göre sıfır,
yüzde 4 ve yüzde 8 aralığında çiftçimize kredi
kullandırmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri uygulamaya koyduğu Ulusal
Programla, bankacılık sektörünün sağlam bir yapıya
kavuşturulmasına, faiz ve döviz kurunun istikrarlı hâle
getirilmesine ve doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının artırılmasına yönelik çok
köklü adımlar atmıştır. Yapılan ekonomik reformlar
sayesinde finans sektörümüzün tüm dünyada örnek gösterildiği
bilinmektedir. Bankacılık sektörü kamu açıklarını
finanse eden yapıdan kurtarılmış, reel sektörü finanse eden
bir yapıya kavuşturulmuştur. Bugün güçlü sermaye
yapısı, sağlıklı bir bankacılık sektörüne
sahibiz. Sektörün sermaye yeterlilik oranı yüzde 16 seviyesinde
bulunmaktadır ki bu oran, uluslararası Basel kriterlerine göre
zorunlu olan yüzde 8in 2 katıdır. Sayın milletvekilleri, bugün
sektörün aktif büyüklüğü 2014 yılının on aylık
döneminde yüzde 10,6 artarak 1,9 trilyon liraya ulaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; BDDKnın giderleri, temel olarak,
denetimi altında yer alan kuruluşların bir önceki yıl sonu
bilanço toplamları üzerinden alınan giderlere katılma
payıyla finanse edilmekte olup genel bütçeden ödenek tahsisi söz konusu
değildir. BDDK bütçe büyüklüğü 2015 yılı için 282 milyon TL
olarak öngörülmüştür. Öngörülen bu tutarın yüzde 96sını
teşkil eden 270 milyon TLlik bölümü giderlere, katılma
paylarından geriye kalan 12 milyon TLlik bölümü ise büyük ölçüde faiz
gelirlerinden elde edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tek tek rakamları verdim, on
iki yılda nereden nereye geldiğimizi rakamlarla gördünüz. Peki,
bunlar nasıl oldu? Cevabı ortada: Türkiyenin adım adım
yaşadığı reformlar, AK PARTİnin doğru yönetim
becerisi. AK PARTİ sayesinde siyasi ve ekonomik istikrar
sağlanmıştır. Çünkü AK PARTİ siyasi ve ekonomik
istikrar demektir, AK PARTİ demokrasi demektir, AK PARTİ medeniyet
demektir; AK PARTİ sağlık, eğitim ve ulaştırmada
çağ atlama demektir; AK PARTİ yurdun her yerini demir ağlarla
örmek demektir, AK PARTİ hava yolunu halkın yolu yapmak demektir, AK
PARTİ batan bankaları kâra geçirmek demektir.
Sözlerime son
verirken 2015 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Yozgat Milletvekili
Sayın Ertuğrul Soysal, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomik ve mali politikalarımızın
belirlenmesinde, koordinasyonunda ve uygulanmasında önemli bir yere sahip
olan, düzenleyici ve denetleyici kurumlarımızdan ilki olarak 1982
yılında kurulan Sermaye Piyasası Kurulu bütçesi hakkında
konuşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla,
sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şüphesiz ki sermeye piyasalarının
gelişmesinde en temel faktör, istikrarlı ve güçlü bir ekonomidir.
Diğer yandan, sağlıklı bir mali sektör de güçlü ekonomi ve
istikrar için de bir sigortadır. Aktif ve sağlıklı
işleyen mali piyasalar, gelişmekte olan ekonomilere kaynak sağlanması
için önemli bir mekanizma oluşturmaktadır. Ayrıca, bu
piyasaların sağlıklı işlemesi, gerek yerli gerek
yabancı olsun toplanan kaynakların ekonomide etkin bir şekilde
dağıtılabilmesi açısından da çok önemlidir. Günümüzün
globalleşen yapısında mali piyasalar hızlı bir
şekilde dünya standartlarına ayak uydurmak ve
varlıklarını koruyabilmek için dünya çapında rekabet
güçlerini sağlamlaştırmak zorunda kalmaktadır. Bu kapsamda,
genel olarak Türk sermaye piyasasının gelişimi ve
uluslararası piyasalarla entegrasyonunu sağlayabilmek ve
piyasalarımızın rekabet gücünü artırabilmek için SPK,
çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir.
Değerli
milletvekillerim, 2002 yılından bu yana ekonomimizin pek çok
alanında gerçekleşen değişim, dönüşüm ve yapısal
reformlar, şirketler ve sermaye piyasalarımıza ilişkin
hukuki altyapının yeniden tasarlanmasını da gerekli
kılmıştır. Bütün bu gelişmeler sonucunda, yeni Türk
Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu; Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu, bireysel emeklilik sistemine ilişkin teşvik
düzenlemeleri gibi düzenlemeler son birkaç yılda yürürlüğe
girmiştir. 2007 sonunda tamamlanan AB eşleştirme projesi
neticesinde uluslararası düzenlemelere tam uyumlu olarak hazırlanan
yeni Sermaye Piyasası Kanunu 2012 yılı sonunda
yasalaşmıştır. Takip eden dönemde de Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından gerekli alt düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Yürürlüğe
giren yeni mevzuatla sermaye piyasası araçları ve ihracı, halka
açık ortaklıkların önemli nitelikte işlemleri, vekâleten oy
kullanma, çağrı yoluyla vekâleten toplanması, birleşme ve
bölünmeler, finansal tablolar, bağımsız denetim ve özel
durumların açıklanması suretiyle kamunun
aydınlatılması, kolektif yatırım
kuruluşları, sermaye piyasası suçları ve bunlarla ilgili
mücadele ana konularında sermaye piyasamızda yapısal değişiklikler
ve dönüşümün yasal altyapısı hazırlanmıştır.
2013 yılı, hukuki altyapının yenilenmesi yanında,
kurumsal altyapının da yenilendiği bir yıl olmuştur.
Vadeli İşlemler Borsası, Altın Borsası ve
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Borsa İstanbul AŞ
çatısı altında birleşmiştir. Küresel sermayeye
erişimi kolaylaştırmak ve borsanın teknolojik
altyapısını yenilemek için NASDAQ OMX grubu ile stratejik
iş birliği başlatılmıştır. Teknolojik
yatırımların tamamlanmasını takiben, yakın bir
gelecekte borsanın halka arzı da gündeme gelmektedir.
2013te emeklilik
yatırım fonlarına ilişkin yapılan düzenlemeyle
ülkemizde portföyünün tamamı faizsiz enstrümanlardan oluşan bireysel
emeklilik yatırım fonlarının kurulması mümkün hâle
gelmiştir. Türkiyenin bu alana olan ilgisi neticesinde Dünya
Bankası, ilk ve tek Küresel İslami Finans Geliştirme Merkezini
2013 yılında İstanbulda açmıştır.
Sermaye
piyasalarımızın ulaştığı büyüklükler
konusunda da sizlere kısaca bilgi vermek istiyorum: Borsa
şirketlerimizin piyasa değeri 2002 yılında 34 milyar dolar
iken 2014 Kasım sonu itibarıyla 283 milyar dolara ulaşmıştır.
Aynı dönem için piyasa kapitalizasyonunun millî gelire oranı yüzde
15ten yüzde 35e yükselmiştir. Borsa İstanbulda işlem gören
şirket sayılarına baktığımız da ise, 2002
yılında 301 olan şirket sayısının 2014
yılı Kasım ayı itibarıyla 424e çıktığı
görülmektedir. 2002 yılı sonunda 9 milyar TL olan menkul kıymet
yatırım fonları büyüklüğü hâlihazırda 34 milyar TLye
ulaşmıştır. 2003 yılında 43 milyon TL portföy büyüklüğüne
sahip olan emeklilik fonları ise uygulanan teşvik ve düzenlemelerle 5
milyon katılımcıya, 34 milyar da portföy değerine
ulaşmıştır.
Ben, bu vesileyle,
2015 mali yılı bütçemizin ülkemize, milletimize, devletimize
hayırlı olmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şırnak
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Dindar
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET EMİN DİNDAR (Şırnak) Değerli
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2015 yılı bütçe
görüşmeleri üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu ülke,
felaketlerden dolayı çok can kaybı yaşadı, çok göz
yaşı döktü. Ülke olarak büyük acılar
yaşadığımız Marmara depremi, Türkiyenin afete
bakış açısında bir milat oldu. İktidar olarak biz, 17
Ağustosta yaşanan bu acıdan büyük ders çıkartarak bir daha
böylesi bir acı yaşanmasın diye stratejik kararlar aldık.
Geçmişte vatandaşlarımız, iyi niyetli davranarak kurtarma
işine el uzatır ancak başka olumsuzlukların
yaşanmasına neden olurlardı. Devletin farklı birimleri de
farklı uygulamalarla afeti yönetmeye çalışırlardı
ancak gördük ki bu iş böyle olmayacak. Bu nedenle, afet yönetiminde çok
ciddi bir adım atarak 2009 yılında Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığını yani AFADı kurduk. AFADla Türkiye
artık o görüntülerden uzak, daha profesyonel bir hizmet vermeye başladı.
Şimdi nerede bir afet yaşansa herkesin aklına AFAD
oradadır. düşüncesi geliyor.
Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos depreminden
sonra Elâzığ, Van, Kütahya depremlerini yaşadık. AFAD, Van
depreminin ilk altı saatinde 950 arama kurtarma personeli, 2.500
çadır, 7.500 battaniye, 10 binin üzerinde gıda kolisiyle
oradaydı. Van, Kütahya depreminin ardından bir yıldan daha
kısa bir sürede 19 binden fazla kalıcı konut yaparak
insanlarımıza yardımda bulundu. 1960 ile 2010 yılları
arasında, elli yılda, 261 bin konut yapılırken AFADla 2010
ile 2014 yılları arasında, yani dört yıllık süre
içerisinde 41 bin konut yapıldı. Gelecekte yaşanabilecek
afetlerden etkilenebilecek vatandaşlarımıza en hızlı
şekilde yardım ulaştırabilmek için 22 ilde afet lojistik
merkezleri kurduk.
Komşu ülkelerimizden bize gelen gerek genellikle
Iraktan IŞİD zulmünden dolayı kaçmak zorunda kalan Yezidi
vatandaşlara gerekse Suriyeden gelen 1 milyon 850 binden fazla
çoğunluğu Kürt olan Suriyeli insanlarımıza kucak
açtık. Sınır bölgesinde bulunan ve ilk ev sahipliğini yapan
özellikle Şırnak ve Şanlıurfa halkına ensar ile
muhacir arasındaki kardeşliği gösterdikleri için
şükranlarımı sunarken, AFAD yine oradaydı ve gerekeni
yapıyordu.
Libyada
yaşanan kriz nedeniyle dünyaca örnek alınabilecek bir operasyon
gerçekleştirdi, 6 bini başka ülkelerin insanları, 25 binden
fazla kişiyi de Libyadan bir şekilde tahliye edebildi.
Türkiye, artık,
yardım alan değil yardım veren el olan bir ülke durumuna girdi.
AFAD, Türkiye'nin ortak gücü olarak, dört kıtada, deprem, sel,
kıtlık, kuraklık, yangın, iç karışıklık
ve benzeri nedenlerle Endonezyadan Suriyeye, Iraktan Somaliye,
Bosna-Hersekten Filistine, Myanmardan Afganistana kadar 40tan fazla ülkede
yardım çalışmaları yaptı. Duhok ile Zaho arasında,
İŞID zulmünden mağdur olan insanlarımıza 25 bin
kişilik çadır kent kurdu. Bugün, Türkiye, 1,6 milyar dolarla ABD ve
İngiltereden sonra en fazla insani yardım yapan 3üncü ülke
konumundadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunu belirtmek isterim ki AFAD,
Türkiyede herkese, afete müdahalenin nasıl olacağını
yeniden öğretti. AFADın göstermiş olduğu başarı
herkesçe malumdur. Alan el ile veren el arasında bir köprü oluşturdu.
Afete hazır aile, afete hazır okul, afete hazır iş yerleri
kurdu. 2023 hedefimiz, yaşanabilir bir çevre için kentsel dönüşümü
tamamlamaktır.
Afetlerde
ihtiyacı olanlara yardım etmek insani bir vazifedir.
Hayırlı insan, insanlara faydası dokunan insandır.
prensibiyle yapılan yardımlar, din, dil, ırk gözetmeksizin
yapılmalı çünkü insan eşrefimahlukattır.
Ülkemizin ve
insanlarımızın her türlü felaketlerden korunmasını
Yüce Allahtan niyaz eder, bütçenin hayırlara vesile olması
dileğiyle, herkese saygılarımı sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Samsun Milletvekili Sayın Tülay Bakır
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA TÜLAY BAKIR (Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 2015 yılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı bütçesi konusunda AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Afet ve acil
durumlarda yetki ve koordinasyonun tek merkezden yürütülmesi amacıyla,
2009 yılında 5902 sayılı Yasayla
Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı kurulmuştur. AFAD, afetlerin önlenmesi,
afet ve acil duruma erken müdahale ve zararın en aza indirilmesi, afet
sonrası rehabilitasyon çalışmalarının hızla
tamamlanması amacıyla gereken faaliyetleri planlayan, yönlendiren,
destekleyen, koordine eden, etkin uygulayan, ülkemizin ilgili tüm kurum ve
kurulularıyla iş birliği yapan, kaynakları verimli
kullanan, konuya odaklı, esnek ve dinamik, kuruluşu yeni
olmasına rağmen güvenilir ve güçlü bir kurumumuzdur. Toplumun
afetlere karşı koyma gücünü artırmak amacıyla AFAD
çeşitli projeler hazırlamakta ve uygulamaya koymaktadır. Bu
projelerden biri Türkiye Afet Müdahale Planıdır. Amacı, afet ve
acil durumlara ilişkin müdahale çalışmalarında görev alacak
bakanlıklar, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum
örgütleri ve yerel yönetimlerin bünyesindeki hizmet grupları ve
koordinasyon birimlerinin rollerini ve sorumluluklarını
tanımlamak, afet öncesi, sırası ve sonrasındaki müdahale
planlamasının temel prensiplerini belirlemektir. Afet yönetimi
görevini yürütmek üzere ülke genelinde yapılması planlanan 27
lojistik merkezin 22si tamamlanmıştır. Bu merkezlerde
çeşitli afet ve durumlara müdahale edebilecek fiziksel kapasite ve
uzmanlık bilgisine sahip, sorumluluk alanları belirlenmiş 28
hizmet grubu görev yapmaktadır. Bütünleşik Afet Yönetim Sistemiyle
farklı senaryolara göre risk analizleri ve afetlerin tahmini
zararları hesaplanmakta, böylece ilk müdahalenin
yapılmasını sağlayacak entegre altyapı
hazırlanmaktadır. Bünyesindeki çeşitli sistemlerde ileri bilgi
ve teknoloji kullanılarak afet müdahale kapasitesi
artırılmıştır. Türkiye Afet Strateji Belgesi bitmek
üzeredir. AFAD, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, GONAF Projesi,
Türkiye Deprem Veri Merkezi ve Türkiye Afet Risk Yönetim Sistemi
çalışmalarını yürütmektedir. Toplumun afetlere
karşı koyabilme gücü ve bilincinin artırılması için
Afete Hazır Türkiye kampanyasıyla 1 milyondan fazla
vatandaşımıza eğitim verilmiştir. AFADla toplumumuzu
doğal veya insan kaynaklı afetlere karşı koruma ve kurtarma
çalışmaları aksatılmadan ve başarıyla
sürdürülürken mülteci olarak ülkemize gelen insanlara ve gerektiğinde
başka ülkelere de insani yardım amacıyla
ulaşılmaktadır. Beş yıllık dönemde, insani
yardım dünyanın her köşesindeki 40tan fazla sayıda ülkeye
yapılmıştır.
AFAD, Suriye ve
Iraktan ülkemize sığınan 224 bin insanı 22 geçici
barınma merkezine yerleştirerek beslenme, sağlık ve
eğitim gereksinmelerini sağlamaktadır. Sıfır
noktasına yapılan yardımlar, şefkat elimizin gücünü tüm
dünyaya göstermiştir.
2013
yılında gayrisafi millî hasıla bazında en cömert ülke seçilen
Türkiye, 2016 yılında Dünya İnsani Yardım Zirvesine ev
sahipliği yapacaktır. Türkiye, Birleşmiş Milletler
İnsani Yardım Koordinasyon Bürosu Donör Destek Grubuna yeni üye
olmuştur. Geçici barınma merkezlerinde Birleşmiş Milletler
standartlarının üzerinde hizmet sağlayan AFADın
çalışmaları, uluslararası standartların yenilenmesi ve
model ihraç eden bir konuma gelmesini sağlamıştır.
Afet ve acil
durumlar vuku bulmadan önce gerekli önlemleri almak, toplumu bilinçlendirmek ve
krizi yönetmek değil, riski yönetme anlayışı
sürdürülmektedir. Afet ve acil durum yönetimini hem kendi insanımız
hem yardım gereken tüm insanlar için en üst düzeyde gerçekleştirmek
Hükûmetimizin hedefidir.
AFADın 2015
yılı mali bütçe tasarısında çeşitli kalemlerden
oluşan bütçe toplamı 993 milyon 414 bin Türk lirası olarak
belirlenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Samsun ilimizde AFADın
yürüttüğü önemli projeler vardır. Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen afete maruz bölgeler sayısallaştırılarak bu
alanlar içinde kalan projelere, parsellere tapuda yapı yasağı
şerhi düşülmüştür. 17 ilçemizde afet ve acil durumda anında
kullanılabilecek güvenli alanlar belirlenmiştir. 19 Mayıs
ilçemizin heyelan duyarlılık haritası üretilmiştir. 19
Mayıs, Ladik ve Atakum ilçelerimizin yapı envanterleri bitirilmiş
ve muhtemel afet senaryolarına karşı müdahale planları
yapılmıştır. Ladik ilçemizde mikrotremör yöntemle yerel
zemin koşulları incelenerek yeni yerleşimlerin yeri
belirlenmiştir. Mühendislik fakültemizle beraber yaptığım
deprem sempozyumu sonrasında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli
Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile Samsun Valiliği
arasındaki protokolle Samsun, uluslararası deprem kayıt
sistemine alınmış ve İstanbuldan sonra Türkiyede ikinci
erken uyarı sistemi kurulma çalışmalarına başlanmıştır.
Ladik konteyner kenti için AFADa arsa tahsisi yapılmıştır.
İlimizde Afete Hazır Türkiye kapsamında 67.634 kişiye
eğitim verilmiştir.
AFAD 2015
bütçesinin hayırlı olmasını, Allahın ülkemizin ve
dünyamızın tüm canlılarını doğal ve
insanların neden olduğu afetlerden korumasını diler,
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılı Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı bütçesiyle ilgili söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılında yani henüz dört yıl önce kurulan
Başkanlığın amacı soydaş ve akraba
topluluklarıyla hem sosyokültürel hem ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesidir. Ayrıca, ülkemize gelen burslu uluslararası
öğrencilerin başarısı için ilgili kurumlar arasında
koordinasyon sağlamaktır. Bugün dünyanın dört bir yanında
sayıları 6 milyonu aşan yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız olduğu düşünüldüğünde,
onların talep ve sorunların çözümü için bu
Başkanlığın gerekliliği ve Hükûmetimizin yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza
verdiği önem de ortadadır.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı doğrudan
Başbakanlığımıza bağlıdır. Yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız,
Başkanlığın 2011 yılında
başlattığı çalışmalarla, Türkiyedeki seçimlerde
yaşadıkları ülkelerde oy kullanmışlardır ve ilk
kez Cumhurbaşkanlığı seçiminde gümrük kapılarına
ek olarak bulundukları yerlerde oy kullanabilmişlerdir. Ayrıca Mavi
Kartla ilgili de düzenlemeler yapılmıştır.
Diğer bir
önemli konu başlığı, ailelere yönelik
danışmanlık ve rehberlik hizmetleridir. Nitekim Avrupada
çeşitli sebeplerle gençlik dairelerince el konulan çocuklarımız
ciddi bir asimilasyonla karşı karşıyadır. Bu konuda
ilgili bakanlıklardan hukuki ve mali destek alınmış ve
mağdur ailelere destek çıkılmıştır.
Başkanlığın
çalışmaları içerisinde en önemli başlıklardan biri de
gençlerimizle ilgili yapılanlardır. Yurt dışında
doğup büyüyen üniversiteli gençlerin öz kültürlerini öğrenmeleri,
başarılı olmaları amacıyla Yurtdışı
Genç Liderler Programı düzenlenmektedir. Bunlarla ilgili kültürel ve
sosyal programlar çeşitli projelerle desteklenmektedir.
Türkiye
ziyaretlerini içeren Gençlik Köprüleri de bu projelerden bir tanesidir. Bu
kapsamda, 29 projeyle yaklaşık bin gencimiz bu projeden
faydalanabilmiştir. Çocukları elinden alınan ailelere rehberlik,
danışmanlık ve hukuki hizmet veren Gençlik Dairesi
çalışmaları da yine bu kapsamdadır.
Avrupa ve
Türkiyede hukukçuların eğitimine ilişkin düzenlenen hukuk
eğitim programları da yine bu etkinliklerden biridir.
Türkiyenin
uluslararası öğrenciler için eğitim üssü olması hedefini
taşıyan Türkiye Bursları uluslararası öğrencilere
yönelik çalışmalarından en önde gelen, en
başarılı olanlardandır. Nitekim, rakamları şimdi
vereceğim: 2012de 9 binlerde olan başvuru sayısı,
yapılan çalışmalarla 2014 itibarıyla yaklaşık 82
binlere ulaşmış ve bugün Türkiye Burslarıyla bu kapsamda
okuyan 15 bin uluslararası öğrenci öğrenim görmektedir. Orta
Doğu, Orta Asya, Avrupadan tam 27 farklı ülkeden 2.673 misafir
öğrenci kültürel değişim programlarından
faydalanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının diğer bir çalışma
alanı da sivil toplum kuruluşlarıdır. Dünya genelinde
vatandaşlarımızın kurduğu yaklaşık 5 bin STK
vardır ki bu sayı çok ciddi bir rakamdır.
Başkanlığın STKlara yönelik yürüttüğü idari ve mali destek,
lobicilik, sosyal medya kullanımı gibi eğitimlerle kapasite
geliştirme çalışmaları da önemli projelerden bir tanesidir.
Yine, Başkanlık, sivil toplum kuruluşlarını,
bulundukları toplumda yönetime daha aktif olarak katılmaları,
ülkemizle bağlarını muhafaza etmeleri ve yaşamın her
alanında başarılı çalışmalar yapmaları
doğrultusunda desteklemektedir. Yine, sivil toplum
kuruluşlarının katılımıyla çalıştaylar
düzenlenmiştir. Tarihî, kültürel mirasımızın tespiti ve
korunması amacıyla da saha araştırmaları yapan
yayınlar desteklenmiştir.
Benim için de
önemli bir başlık Ahıska Türkleriyle ilgili ki ben de bir
Ahıska Türküyüm: Ahıskaya geri dönüş sürecindeki
sorunların giderilmesi, dünyanın faklı bölgelerinde yaşayan
Ahıska Türklerinin sosyoekonomik durumlarının
iyileştirilmesi amacıyla da çalışmalarda
bulunulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette anlatacak, aktaracak çok
konu başlığı var ve beş dakikaya sığacak
ölçüde değil. Bu bilgi ve görüşler ışığında
2015 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Burdur Milletvekili
Sayın Bayram Özçelik.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihimizle, kültürümüzle, medeniyetimizle çok büyük
olduğumuzun bilincinde olmalıyız; büyük düşünmeli, büyük
hedefler koymalı, büyük adımlar atmalıyız. Son
yıllarda büyük adımımızın bir adı da TİKA
Başkanlığımız olmuştur.
Kâmil odur ki koya
her yerde bir eser,
Eseri
olmayanın yerinde yeller eser.
AK PARTİmizin
hizmet ve eser siyasetiyle siyasi tarihimizde yeni sayfalar açmaya devam
ediyoruz. Eser ve hizmet siyasetinin en güzel neticelerinin
alındığı TİKAyla, tarihî mirasımıza sahip
çıkılsın diye bir başlangıç yapıldı.
Sonraları, dünya mirasına ve insanlık mirasına sahip
çıkılmaya devam ediyor.
Türkiye'nin
dünyadaki kazanımlarından olan TİKA, hizmet üretimi
arttıkça dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Yeni ilgi alanları
oluşturarak etki alanını genişletmeye devam etmektedir.
Şu anda, 38 ülkede 40 program koordinasyon ofisiyle yolculuğuna devam
ediyor.
AK PARTİmizin
aktif ve çok boyutlu dış politikasıyla örtüşen TİKA,
bir dünya markası olmaya devam ediyor. Bir Pasifikte, bir Orta Asya'da,
bir Orta Doğu'da, Afrika'da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Latin Amerikada
insanlığa hizmet etmeye çalışıyor.
Tarihimizden ve
insanlık tarihinden güç alarak hayata devam etmek istiyorsak geçmişle
bağlar sağlam olmalı,
sağlamlaştırılmalı. Sadece tarihî yapıları
restore gibi başlayan süreç gönüllerde restorasyonlar yapmaya devam
ediyor.
Dünyada benim hiç
dostum yok mu, benim hiç kardeşim yok mu, benim hiç arkadaşım
yok mu? diyen mağdur ve mazlumlar hemen yanı başında
Türkün elini, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansını
buluyor. Somalide devlet erkânı TİKAyı "Somalilerin
başına gelen en güzel şey" olarak nitelendiriyorsa ne güzel
anlamlandırma olmuştur. Yardıma muhtaç halkların
imdadına koşan ülke algısının oluşumunda en büyük
pay TİKA'nındır. TİKA, her geçen gün yeni görevlerin adresi
olmaktadır.
Tacikistan'da Çocuk
Kanser Merkezi kuruyorsun, bitti mi? Arkasından dua ediliyor. Somali'de
içme suyu açıyorsun, bitti mi? Arkasından dua geliyor. Sudan'da bir
hastane açıyorsun, bitti mi? Arkasından dua geliyor. Filistin ve
Gazze'de bir çocuğun yarası sarıldı, bitti mi?
Arkasından dua geliyor. Duayla yaşamak, duayla hizmet üretmek bu olsa
gerek. Yapmış olduğumuz yardımlar ve verdiğimiz
destekler ülkemiz için asla bir kayıp olarak görülmemelidir. Aksine,
ülkemizin uluslararası alanda saygınlığını,
görünürlüğünü artırıcı, küresel barışa
verdiği desteği ve devletimizin hareket kabiliyetini gösterir çok
önemli bir kazanım olarak projeler üretilmektedir.
Bu
kısacık ömürde dava adamı olmak, vakıf insanı olmak
her kişiye nasip olmaz. İşte, TİKA'da çalışan
arkadaşlarımızın bu bilinçle hareket ettiğini
görüyoruz.
Tohum saç,
bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan
mızrak utansın!
Ustada kalırsa
bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen
çırak utansın!
Ey binbir tanede
solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan
bayrak utansın!
Lütfen, kimse
tereddütle bakmasın, kızmasın.
Mali gelirine
oranla dünyada en fazla dış yardım yapan ülke olduk. demekle
ülke içi siyasi avantaj sağlayacak bir söz söylemiyoruz. Dünyada en az
gelişmiş ülkelerin insanlarına Anadolu insanının
yardım elinin nasıl uzandığını ve
uluslararası taahhüdünü nasıl yerine getirdiğini görüyoruz.
Bizim medeniyet
kadrolarımızla, medeniyet kodlarımızla buluşmamız
lazım. Medeniyet tasavvurumuzda inşa var, imar var, onarım var,
kalplerin imarı var, gönüllerin inşası var, mazlumun,
mağdurun yardımına koşma var, el uzatma var.
Dolayısıyla, biz, TİKA'nın şu anda
yaptıklarını bir medeniyet tasavvurunun örnekleri olarak
görüyoruz.
TİKAmızın
şimdiye kadar başında bulunan TİKA başkanları
Savaş Barkçin, Hakan Fidan, Musa Kulaklıkayaya ve şimdiki
Başkanımız Serdar Çama; daha önce Başbakan
yardımcılarımız olarak burada hizmet veren Beşir
Atalaya, Mustafa Said Yazıcıoğluna, Bekir Bozdağa,
Emrullah İşlere, Bakanımız Faruk Çelike ve şimdi
Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuşa -Numan
Kurtulmuşun öncülüğünde de çok güzel hizmetlere imza
atacağını biliyoruz- ve Başbakanımıza da
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - TİKA daha önce de vardı.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla)
şükranlarımızı arz ediyoruz ama esas,
TİKAyı yardım kuruluşu özüne döndüren, misyon ve vizyon
kazandıran, öncelikleri arasına alan Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana şükranlarımızı arz
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) TİKA ihaleleri kime vermiş? TİKAnın
ihaleleri kimde?
BAŞKAN
Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.58
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 12.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki ikinci tur
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın
Fazilet Dağcı Çığlık
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başbakanlık Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım, ekranları başında
bulunan vatandaşlarımızı ve Genel Kurulda bulunan bütün
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Medeniyetlerin
kesişim noktasında bulunan ülkemiz, kültürel ve tarihî bağlarla
birbirine bağlı toplumların ve devletlerin bulunduğu
stratejik açıdan önemli bir coğrafyada yer almaktadır. Bu
nedenle, hem uluslararası sorunların çözümünde hem de ülke
menfaatlerinin uluslararası platformda gerekli şekilde
savunulmasında lobicilik ve kamu diplomasisi gibi yumuşak güç
unsurlarının kullanılabilmesi son derece önemlidir.
Ülkemizin sahip
olduğu potansiyel güç unsurları arasında, 1960lı
yıllarda başlayan göçlerle yarım asırdır dünyanın
dört bir tarafına uzanmış, oralarda hayat kurmuş
vatandaşlarımız ve soydaşlarımız vardır.
Bugün sayıları 6 milyona yaklaşan yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız, diğer taraftan
Avrupanın kuzeyinden başlayan ve Orta Asyanın en ücra
köşelerine kadar uzanan geniş coğrafyada yer alan 200 milyonu
aşkın tarih, kültür ve dil birliğiyle bağlı
olduğumuz soydaş ve akraba toplulukları vardır.
Ülkemizin son
yıllarda uluslararası alanda artan cazibesi, temel unsuru olan insan
ve diplomasi hareketliliği yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız ve soydaşlarımız için önem arz
etmektedir. Bu kapsamda, ülkemizin uzun yıllardır
ihtiyacını derinden hissettiği Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bu açığı
kapatan önemli bir kurum hâline gelmiştir.
Başkanlık,
çalışmalarında etkinlik ve verimliliği sağlayabilmek
amacıyla her çalışma alanına yönelik bir kurul
oluşturmuş, muhatap kesimleri çalışmalarına ortak
etmeyi hedeflemiştir.
Bu kurullar
Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu, Kültürel ve
Sosyal İlişkiler Eşgüdüm Değerlendirme Kurulu,
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Kuruludur.
Sayın
milletvekilleri, bu çerçevede, Başkanlığın
gerçekleştirdiği çalışmalardan birkaç örnek vermek
gerekirse; Yurtdışı Genç Liderler Programı, gençlik
köprüleri, gençlik daireleri çalışmaları, hukuk eğitim
programları, soydaş ve akraba topluluklar ile uluslararası
öğrencilere yönelik çalışmalar, STK
çalışmalarıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi
vatandaşlarımızın 1960lı yıllarda umutla ve
cesaretle başlayan göç yolculukları yeni umutlarla sürekli ikamete
dönüşmüştür. Oy kullanabilme hakkı yurt dışındaki
vatandaşlarımız için 1995 yılında Anayasanın
67nci maddesine ilave edilmiş, 13 Mart 2008 tarihinde seçim kanunundaki
yerini almıştır. Gümrük kapılarında oy kullanma
yöntemi uygulanan tek yöntem olarak kalmış, bu da
vatandaşlarımızın siyasi katılımının
çok düşük olmasına neden olmuştur. Son olarak 12 Haziran 2011
tarihli genel seçimlerde katılım oranı yüzde 5te
kalmıştır. Yeni yasal düzenlemenin ilk uygulaması olan 2014
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurt dışı
seçmenler tarihte ilk kez bulundukları ülkelerde oylarını
kullanmışlar ve bundan dolayı da çok mutlu ve heyecanlı
olduklarını ifade etmişlerdir. 54 ülkede 103 merkezde
yaklaşık 2,5 milyon vatandaşımıza oy kullanma
olanağı verilmiştir. Buna karşın seçimlere
katılım yüzde 19larda kalmıştır. Randevu sisteminin
genel bir sorun teşkil ettiği tüm aktörler ve gözlemciler
tarafından dile getirilmiş, katılımın az olmasına
neden olan bir unsur olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda
yapılan çalışmalar neticesinde YSK, randevu sisteminin
kaldırılmasına, oy kullanma işlemlerinin temsilcilik
binalarında yapılmasına ve oy kullanma süresinin yirmi dört güne
kadar uzatılmasına karar vermiştir. Bu olumlu karar için YSKya
özellikle teşekkür ediyorum.
Yurt
dışından bahsetmişken, bildiğiniz üzere Erzurumda
artık kayak sezonu başladı. Hazır, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızı
yılbaşı tatillerini, kayaklarını yapmak üzere
Erzuruma davet ediyorum. Tabii, burada bulunan milletvekillerimizi de
Erzuruma bekliyoruz.
Bu vesileyle,
dünyanın dört bir tarafına yayılmış Türk
vatandaşlarına, soydaş ve akraba topluluklarına tüm
Parlamento adına müsaadenizle selamlarımızı iletiyor, 2015
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aydın
Milletvekili Sayın Semiha Öyüş.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEMİHA ÖYÜŞ (Aydın) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun 2015
yılı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu; Atatürk
Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk
Kültür Merkezinden oluşan anayasal bir kuruluştur.
Yüksek kurum, 2011
yılında 664 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle
yeniden yapılandırılmış ve teknolojik donanım ile
nitelikli insan kaynağına sahip olmasına yönelik gerekli
altyapı oluşturularak özgün bilgi üretebilen bir kurum hâline
getirilmiştir. Yine, bu kanun hükmünde kararnameyle 2876 sayılı
Kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümlerinden dolayı on sekiz
yıldır doldurulamayan mevzuat boşluğu giderilmiş,
yüksek kurum ve bünyesinde yer alan kurumlar, görev, yetki ve
sorumlulukları itibarıyla işlevsel hâle getirilmiştir.
Yüksek kurum,
sosyal ve beşerî bilimler bütünlüğü içinde Türk dili, tarihi ve
kültürü ile İstiklal Savaşının muzaffer
başkumandanı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve eseri üzerinde özgün bilimsel araştırmalar yapmak ve
yapılmasını sağlamak misyonu ile Türk kültürünün yeniden
bütün insanlığın yararlanabileceği bir medeniyet hâline
gelmesini sağlamak vizyonuyla çalışmalarına devam
etmektedir.
664
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yüksek kurum ve bünyesindeki
kurumlara; Türk dili, tarihi, kültürü ve bütün yönleriyle Atatürk ve eseri
üzerinde sosyal ve beşerî bilimler bütünlüğü içinde bilimsel
araştırmalar yapmak, yaptırmak ve bu konularda seminer,
sempozyum, konferans ve benzeri ulusal ve uluslararası etkinlikler
düzenlemek, yayınlar yapmak ve bu alandaki çalışmaları
desteklemek; sosyal ve beşerî bilimler alanında özgün bilgi üretimi
için ortamlar hazırlamak, bu çerçevede bütünleşik bilgi sistemi
kurmak; araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek;
eşgüdüm sağlamak izlemek; milletimizin sosyal ve kültürel
gelişmesine katkı sağlayacak alanlarda bilimsel
araştırmalar yapmak, yaptırmak ve bu alanda yapılan
çalışmalara destek vermek; millî kültürümüzün ve diğer
kültürlerin klasikleşmiş bilim ve düşünce eserlerinin günümüz
Türkçesine çevrilmesini, basılmasını ve yayımlanmasını
sağlamak; görev alanı kapsamında ulusal ve uluslararası
kurum ve kuruluşların bilimsel çalışmalarını ve
bu alandaki gelişmelerle ilgili yayınlarını takip etmek;
gerekli görülenleri tercüme ettirerek basılmasını
yayımlanmasını sağlamaktır.
Kurumunun öncelik
hedefi, hizmetlerinin tamamında elektronik sistemleri esas alan,
dolayısıyla sosyal ve beşeri bilimler alanında bilgiye
ulaşımı kolaylaştıran ve daha güvenli hâle getiren
uygulamaları geliştirmektir. Bu doğrultuda tasarlanan
Bilişim Altyapısı ve Bütünleşik Bilgi Sistemi Projesi 2011
Yılı Yatırım Programında yer almış ve
donanım tesisi tamamlanarak çalışmaya
başlamıştır. Bu proje sayesinde vatandaşlara,
araştırmacılara ve diğer kurum, kuruluşlara hizmet
kalitesi yüksek, sürdürülebilir ve yönetilebilir hizmetler verilmektedir.
Bilişim
Altyapısı ve Bütünleşik Bilgi Sistemi Projesi kapsamında;
Bilgi Bankası Sistemi, Burs Yönetim ve Takip Sistemi, Ücretsiz Yayın
Dağıtım ve Yönetim Sistemi, Proje Yönetim Takip ve Destek
Sistemi, Akademik Bilgi Sistemi, Etkinlik Sistemi, Personel Bilgi Sistemi,
Yönetim Kurulu Gündem Sisteminden oluşan sistemler işler hâle
getirilip kullanıcıların hizmetine sunulmuştur.
Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu, 2015 yılında Bilişim Altyapısı
ve Bütünleşik Bilgi Sistemi Projesi kapsamında Yönetim Bilgi Sistemi,
Yayın Dağıtım, Stok Takip ve E-Mağaza Sistemini de
uygulamaya geçirecektir.
Kısaca ifade
etmeye çalıştığım gibi, Atamızın bize
kazandırdıklarının farkında olarak kültürümüzü,
dilimizi ve tarihimizi yaşamaya ve yaşatmaya üstün gayret
içerisindeyiz.
Bu vesileyle
cumanızı tebrik ediyor ve 2015 bütçesinin hayırlı
olmasını dileyerek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ordu Milletvekili
Sayın Fatih Han Ünal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FATİH HAN ÜNAL (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk Araştırma Merkezi bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Milletlerin geçmişinde
pek çok önemli şahsiyetler yaşamıştır. Gazi Mustafa
Kemal de milletimizin önemli tarihî şahsiyetlerinden biridir.
Geçmişinde büyük bir tarih ve medeniyet yatan, esareti hiçbir şekilde
kabullenmemiş bir ulusun istiklal mücadelesini başlatmasına öncülük
etmiş, birçok başarılara imza atmış ve bugün
yaşadığımız ve yaşatmakta olduğumuz Türkiye
Cumhuriyetini kurmuş ve milletimize emanet etmiştir.
Gazinin en büyük
ideali Türkiyeyi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak
olduğu kadar, millî iradenin, milletin, millet egemenliğinin her
şart altında korunması ve savunulması olmuştur. Millî
irade, demokratik işleyiş zaman zaman kesintilere uğrasa da
ülkemiz bugün Gazi Mustafa Kemalin işaret ettiği demokratik hedefler
doğrultusunda önemli mesafeler katetmiştir. Gazi Mustafa Kemal
eğitimle ilgili Millî eğitim ışığının
memleketin en derin köşelerine kadar ulaşmasına,
yayılmasına özellikle dikkat ediyoruz. Cahillik yok edilmedikçe
yerimizdeyiz. diyerek ülke olarak millî eğitime ne kadar önem vermemiz
gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, muasır
medeniyetlerle yarışabilmek için eğitimi öncelikli olarak ele
almak zorundayız.
Bizler de AK
PARTİ iktidarı olarak yüksek ideallerimizin, güçlü bir devlet, mutlu
bir millet hedefimizin en önemli motor gücünü eğitimde gördük. Bu
nedenledir ki hükûmetlerimizin döneminde bütçede en fazla payı
eğitime ayırdık. 2002 yılında bütçede 10 milyar pay
ayrılmışken 2015te yüzde 709 artışla 80,9 milyar lira
pay ayırdık. Öğrencilerin daha iyi fiziki şartlarda
eğitim alabilmesi için bizden önce 347 bin olan derslik
sayısını 581.473e çıkardık. 8 derslik ve üzeri tüm
okullarımıza 30 bin adet bilişim teknoloji sınıfı
kurduk. Okullarımıza 1 milyon adet bilgisayar gönderdik, böylece
öğrencilerimizin bilgiye ulaşma imkânlarını
artırdık. Ders kitaplarını öğrencilerimize ücretsiz
dağıtmaya başladık. Eğitimin önündeki birçok engeli
ortadan kaldırdık. Fatih Projesiyle dünyada eğitimimize övgüler
aldık. Bütün illerde üniversite açtık, 76 olan üniversite
sayısını 176ya çıkardık. AR-GE ödeneklerini 2
katına çıkardık. Yerli patent başvuru
sayısını 2002-2013 döneminde 11 kat, yerli patent belge
sayısını ise 17 kat artırdık. Yerli teknolojiyi
geliştirerek her alanla ülkemizin rekabet gücünü artırdık. RASAT
ve GÖKTÜRK-2 uydularını uzaya gönderdik.
Ülkemiz artık
kendi silahını ve stratejik teknolojisini geliştirebilecek
seviyeye gelmiştir. 2 firmamız dünyanın en büyük 100 savunma
sanayi firması arasına girmiştir. Bütün bunları yerli
kaynaklarımız ve bu ülkenin yetiştirdiği kadrolarla
yaptık. Dünyadaki ekonomi rekabetinde de ülkemiz 26ncı sıradan
16ncı sıraya yükselmiştir. Gazi Mustafa Kemalin en büyük
ideali ve hedefi ülkemizi muasır medeniyetlerle rekabet edecek düzeye
getirmekti, Hükûmetimizin de en büyük hedefi bu olmuştur. Bugüne kadar
aldığımız mesafelerin idraki içinde 2023 hedefleri için
aynı azim ve gayret içerisinde çalışmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde 2015 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gümüşhane
Milletvekili Sayın Kemalettin Aydın.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte,
böyle az alkışlarsanız az
alkışlanırsınız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığının bütçesi üzerine partim olan AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle Kültür
Merkezimizle ilgili konuşacağım ama bu arada geçtiğimiz
günlerde Gitmesek de gelmesek de o şehir bizim şehirdir. diyerek o
topraklarda doğmuş Sayın Özcan Yeniçerinin Gümüşhaneyle
ilgili söylediklerine de cevap vereceğim ama önceliğimiz Atatürk
olduğu için, Atatürk kültür merkezleri üzerine konuşmamı
tamamlayınca tahmin ediyorum ki otuz saniye de size yeterli tatminde
bulunurum.
Anayasamızın
134üncü maddesinde Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını,
Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan
araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak
amacıyla; Atatürkün manevî himayelerinde, Cumhurbaşkanının
gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı;
Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve
Atatürk Kültür Merkezinden oluşan, kamu tüzelkişiliğine sahip
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kurulur. hükmü yer
almıştır. Bu doğrultuda, 2876 sayılı Kanunla
1983 tarihinde kurulmuştur. Bilimsellik, uzmanlık, toplumsal
sorumluluk, saydamlık, katılımcılık,
paylaşımcılık, insan hakları, estetik
duyarlılık, güncellik öz güveniyle ve başlığıyla
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı kardeş
kuruluşları olan Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun görev
alanları dışında kalan yani dil ve tarih
dışındaki mimari, müziki, edebiyat, Türk bilim ve düşünce
tarihi, Türk halısı, çinisi, hat ve diğer tezyinat
sanatları, Türk mutfağı ve somut olmayan kültür
mirasımız gibi bütün kültür ana başlığı
altındaki konularda çalışan bir kurumdur. Erdem ve
Arış adıyla hakemli dergi yayınlamakta, 2014 sonu
itibarıyla çeşitli alt başlıklarıyla birlikte 440 adet
eser yayınlamıştır.
Kurum, başta
Kültür Bakanlığı kütüphaneleri ve uluslararası üniversite
kütüphanelerine de geçtiğimiz yıl 6 binin üzerinde basılı
materyal göndermiş olup Türk kültür ve edebiyatının
yayınlanması, bilincinin artırılması konusunda da
birçok üniversiteyle anlaşmalı sempozyumlar yapmaktadır.
2014 yılı
itibarıyla Kırgız Manas Üniversitesi iş birliğiyle
6ncı Uluslararası Genç Türkologlar Sempozyumu, Tebriz Devlet
Üniversitesi ile beraber Kafkasyaya Genç Bakışlar, Üsküpte Balkan
Üniversitesi ile Balkanlarda Türk Kültürü ve Ahilik, Çukurova Üniversitesiyle
Doğumunun Yüzüncü Yılında Orhan Kemal, Kosova Priştine
Üniversitesiyle Vefatının Yüzüncü Yılında Şemsettin
Sami Bilgi Şöleni, Çankırı Karatekin Üniversitesi iş
birliğiyle Birinci Dünya Savaşının Türk
edebiyatındaki yansımaları, Sakarya Üniversitesiyle
Uluslararası Alevi Bektaşi Klasikleri Sempozyumu, Konya
Büyükşehir Belediyesiyle 1inci Uluslararası Konya Sempozyumu, kültür
seminerleri, haftalık kültür söyleşileri gibi ve vefatının
450nci yılı münasebetiyle ünlü minyatür sanatçısı ve
tarihçi Matrakçı Nasuh Paneli ve Matrakçı Nasuhun minyatürlerinden
seçmeler sergisi gibi birçok çalışmaya beraberlik
yapmıştır, destek vermiştir, tek başına
yapmıştır.
Kurum, yıl
içinde 10u ilk baskı, 15i tekrar baskı olmak üzere, toplam 30 bin
nüsha kitap basmış olup, ayrıca yüksek lisans ve doktora
seviyelerinde burslar vermektedir. Bütçe imkânları çerçevesinde, 2015
yılı içerisinde 2si doktora, 3ü yüksek lisans olmak üzere 5 burs
verilmesi planlanmaktadır.
Mustafa Kemal
Atatürkün Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.
mantığıyla, AK PARTİ iktidarları da kültürün ve
eğitimin en üst düzeye çıkması adına elinden gelen tüm
çalışmayı sürdürmektedir.
Bu arada,
geçtiğimiz günlerde, Mustafa Kemalin ilk yıllarında
kalkınış sürecini yaşayan ve dünyayla entegre olabilen bir
Gümüşhanenin, sonraki seksen yılda uykuya yatırılıp
son on yılda yeni kalkınma sürecini yaşadığı bir
süreçte, maalesef ve maalesef ki, ilimizde madenci kardeşlerimizin maden
sahibinin ruhsatı üzerine yürüdüğü yürüyüşün önderliğini
CHP ve MHP il başkanları yapmıştır.
Sayın Özcan
Yeniçeri önceki günkü konuşmasında, Gümüşhaneye yapılan
hizmetlerin o şirketin yaptığı hizmetlerden az
olduğunu söyleme cesaretinde bulunurken, o şirketin
Gümüşhaneden 18 ton altın alarak maddi bedelinin 1,8 katrilyon
olduğunu ve 1,8 katrilyon karşılığında
Gümüşhaneye ne yaptığını Gümüşhaneye bir
telefonla sormanızı isterim çünkü gelmediğiniz,
görmediğiniz bir yer ama AK PARTİ iktidarlarının, on iki
yıl boyunca, sizin yaşadığınız ilçenin Anadolu
lisesi, fen lisesi, hastanesi, yolu, suyu her şeyiyle beraber 5
katrilyonluk bir yatırım yaptığını -son on iki
yılda size o yatırımları hatırlatarak-
Gümüşhaneli insanların sevmiş olduğu Gümüşhaneli bir
milletvekili olmanız hasebiyle o insanların duygularına biraz
daha dokunmanızı, o insanların ihtiyaçlarını
karşılamanızı arzu ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi dinlemek
zorundayım sizi, bir şey diyeceksiniz, ondan sonra ben de
Buyurunuz. diyeceğim tamam mı?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) İsmimden bahsederek beni
BAŞKAN Evet,
sataşmadan söz istiyorsunuz.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Kemalettin Aydın çok sevdiğim ve değer verdiğim bir
milletvekilidir, önce onu söyleyeyim ama Gümüşhaneyi Kemalettin
Aydından daha çok seviyorum. Gümüşhane benim doğduğum bir
memleket, öyle gitmediğim, görmediğim bir memleket değil, belki
senin gitmediğin yere de gitmiş olan bir kişiyim ama ben Ankara
Milletvekili olduğum için Ankara bölgesinde çalışıyorum, o
ayrı bir konu.
Bakın, on iki
yıllık süre içerisinde Gümüşhanede siz hiç mi bir şey
yapmayacaktınız? Yani, siz hiç mi bir çivi çakmayacaktınız?
Niye Gümüşhanelinin kafasına kakıyorsunuz yapmış
olduğunuz yolları veya 3-5 açtığınız okulu?
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Cumhuriyet Döneminde yapılandan fazla
yaptık.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Onları da mı
yapmayacaktınız? Onları da bari yapmayaydınız.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Fazla yaptık, fazla. Hakkı, hakkı
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bakın, şimdi, madenciler, 600 insan
orada işsiz kalmış arkadaşlar.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Anlatırım şimdi.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Şu anda, 33 bin nüfuslu bir ilde 600
kişinin işsiz kalması büyük bir felakettir, büyük bir
faciadır. Bunları taşıyan, onların
çıkardığı madenleri taşıyan kamyonlar,
onların yemek yedikleri lokantalar, onların benzin
aldığı benzin istasyonları, hepsi büyük ölçüde durmuş
ve dolayısıyla da büyük bir sefalet vardır. Bunların
sorunlarına çare bulunacağı yerde, gelmiş ve verilmiş
bir ruhsatı onaylatacağı yerde
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Hayır, hayır, yanlış
bilgilendiriyorsun.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla)
Tayyip Erdoğanın
baskısıyla, paralelle mücadele adı altında
Gümüşhanelinin ekmeğini elinden aldınız.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Yanlış, yanlış.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Ben bunun yanlış olduğunu
söylüyorum, destekleyecek yerde köstek oluyorsunuz, sizi kınıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Bilgi vereceğim şimdi.
Sayın
Başkanım
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Zamanım varmış, zaman bitti diye
ben aslında söyledim.
BAŞKAN
Zamanın var, zamanın.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Şimdi, devletin orada yapmış
olduğu yatırımlar belli, şirketin gücüne göre
yapmış olduğu yatırımlar da belli. 18,2 ton altın
almış; oraya yatırım yapmamışsa bu da sizin ayıbınız,
ayıbınız. Ona izni de siz verdiniz, orada çalışma
imkânını da siz verdiniz, orada yatırım yapılacak
şartları da siz yaratacaktınız. Bir de
çıkıyorsunuz, burada konuşuyorsunuz pişkin pişkin,
tekrar bir daha kınıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bir
saniye
Şimdi, Sayın Aydın, ben size iki dakikalık söz
vereceğim fakat çok güzel geldik şu ana kadar.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben bir açıklama yapayım,
ondan sonra söz verirseniz sevinirim.
BAŞKAN Olur ama ben sözümü bitireyim.
Şimdi yani şu havayı rica ediyorum
bozmayacak bir açıklamada bulunursanız çok sevineceğim.
Diğer taraftan, Sayın Yeniçeri sizi çok
sevdiğini ifade etti. Demin siz buraya gelirken de bir tek o
alkışladı, onu da ayrıca bir alt yazı olarak geçeyim.
Yani, açıklamanızı bu çerçeve içinde yaparsanız sevinirim.
Sayın Gök, buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, sayın
hatip az önce konuşurken, Sayın Yeniçeriye cevap verirken bir cümle
içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi il başkanlarının
yürümüş olduğunu ifade etti ama biz konunun ne olduğunu şu
anda anlayamadık açıkçası. Bu konuda bir
açıklamasını rica ediyoruz. Yani, konu nedir, ne olmuştur?
BAŞKAN Şu madenle ilgili.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, yani biz de bir bilgilenmek
ve ona göre de cevap hakkımızı saklı tutarak bir
açıklama istiyoruz kendisinden.
BAŞKAN Tamam.
Evet, şimdi, Sayın Aydın, buyurunuz ama
ricam çerçevesi içerisinde yani şöyle oldu, böyle oldu diye devam ederse
bu sürer.
Hadi buyurunuz.
2.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Hiç merak
etmeyin. Süre kısıtlı olduğu için
karşılıklı söz alıp iki dakika daha kullanmak
adına o sözü atmıştım, onu da yakalamış oldum. Teşekkür
ederim.
Birincisi, Sayın Özcan Yeniçeriyi Gümüşhane
çok seviyor, biz de kendisini çok seviyoruz. Pişkin pişkin de olsa
seviyoruz çünkü pişkin bir ürün pişmemiş bir hamurdan daha
iyidir, daha lezzetlidir. Onun için de bir mahzur görmüyorum pişkin
olmakta.
Bu şirket, Gümüşhanemizde şu anda çok
polemik unsuru olup siyasi partiler de buradan siyasi rant elde etmeye
çalışmaktadır. Bu şirketin ruhsatı iptal
edilmemiştir. Bu şirketin işletme ruhsatının
işletme alanındaki cevheri, 17 ton alacağım derken 18 ton
alarak tamamlanmış olup bu şirket Kamuyu Aydınlatma
Platformuna O sahadaki kâr optimizasyonumuz düştüğü için
sahayı kapatıyoruz. açıklamasını yapmış bir
şirkettir. Bu şirketin herhangi bir ruhsat iptali söz konusu
değildir. Sadece ve sadece alanının dışında,
Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarım, CHPli ya da AK
PARTİli bütün arkadaşlarım bu milletin vatanının
evlatlarının toprağı olan bir alanda, ruhsatsız
çalışmaya hiçbirimiz izin vermeyeceğimiz gibi, devlet de
ruhsatsız alanda maden çıkarmasına devam etmesine izin vermemiştir,
birincisi bu.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) MİGEM nerede? Ruhsatı nerede?
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Şirketin nerede, ne yaptığı
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Şu anda valinin masasında duruyor.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Hemen bilgilendireyim. Böyle, valiye de atıfta
bulundunuz. Sayın Valinin maden ruhsatı üzerinde, devletin ve
MİGEMin ya da Enerji Bakanlığının üstünde yetkisi
yoktur. Valinin önünde olan, işletme ruhsatı olmayan alana yönelik
olarak patlatma ruhsatıdır. O verilse de verilmese de işletme
ruhsatı olmayan bir alanda patlatmayı nasıl yapabilir bu adam?
İşletme ruhsatı yok.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Niye vermiyor onu?
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Yani niye veriyor, niye vermiyor
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Varsa niye vermiyor kardeşim?
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Ya, işletme ruhsatı olmayan bir yere patlatma
ruhsatı olmaz Sayın Yeniçeri. Önce arayın,
arkadaşlarınıza sorun, öyle söyleyin. CHPye de
söyleyeceğim.
Değerli
kardeşlerim, 14 yaşında maden galerisinde işe
başlamış ortaokul çocuğuyum ben. Madenci olarak
hayatıma başladım. Madencilerin siyasal sahipleri onların
hakları üzerinedir, onların şirketlerinin ruhsatları
üzerine değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) CHP il başkanı, madencilerin yürüdüğü ruhsat
mücadelesinde onlara yönelik yaptığı konuşmada
Ruhsatınızın sahibiyiz; Kılıçdaroğlunun
selamı var. demiştir. Bunu, bir sosyal demokrat partinin il
başkanı olarak kınadığımı söylüyorum. Maden
şirketinin sahibi değildir CHPli, MHPli, AK PARTİliler;
işçinin sahibidir. Biz de orada işçinin sahibiyiz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Gümüşhaneliye sahiplik etmiştir;
yoksullara, işsiz kalanlara sahiplik etmiştir sayın milletvekili.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Gümüşhanenin de alnı açık, güneşi
pırıl pırıldır.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ederim. Sağ olasınız.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Al
bakalım, isimler geçti. Sırasıyla buyurunuz.
Yani, 50 kere
ricaya rağmen
LEVENT GÖK (Ankara)
İzzet Çetin konuşacak.
BAŞKAN -
Tamam, bir şey yok.
Buyurunuz
Sayın Çetin.
Hadi bakalım,
şimdi on beş dakika daha ara vereceğim. Yani bunları
şey dışında konuşma imkânınız mevcut.
Buyurunuz.
3.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi il başkanının
işçilere sahip çıktığını ve
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Maden ruhsatı sahibine sahip çıktı.
dedim.
İZZET
ÇETİN (Devamla) Maden ruhsatı sahibine...
Arkadaşlar,
yasal olarak yapılan her işleme Cumhuriyet Halk Partisi sahip
çıkar. Çıkarken de özellikle orada çalışanların hak ve
hukuklarının korunması mücadelesine katkı verir, destek
verir. Yani biz madenlerde yapılanları biliyoruz; altın
madenleriyle ilgili Kayseride, Eskişehirde, daha önceki işte Somada,
Ermenekte, Zonguldakta maden ocaklarının nasıl
işletildiğini, ruhsatların nasıl tek elde
toplandığını ve o ruhsatların nasıl
dağıtıldığını bilen bir partiyiz. Herkes de
biliyor, siz de biliyorsunuz. Şimdi, kalkıp da Gümüşhane gibi
bir ilde, küçücük bir ilimizde ruhsat sahibine sahip çıkmayı suç gibi
göstermen doğru değildir. Demek ki işlemini hukuka uygun olarak
yapmış. Eğer işçilerin hak ve hukukunu da teslim ederek
çalışıyorsa biz kendisine her konuda destek veririz,
teşekkür ederiz.
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Sermaye partisi olarak, güzel, tamam.
İZZET
ÇETİN (Devamla) İşçi haklarını savunduğu sürece
de desteğimiz devam eder. Emeğe yönelik saldırılara da
nereden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin karşı koyarız.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Sorun değil, sermayenin tarafındaysanız
anladık cevabı.
İZZET
ÇETİN (Devamla) - Yani, sizin maden ruhsatlarınız, yer altı
madenleri, kömür işletmeleri, altın madenleri işletmelerinizin
hepsinin usulsüz olduğu ve yasa dışı ruhsatlandırmalar
yapıldığı da bir gerçektir. Ruhsat verilmiş bir
işverene sahip çıkmak da bizim görevimizdir.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer
Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Araştırma Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Kültür Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1)
Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Dil Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1)
Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Nevşehir Milletvekili Sayın Ebu Bekir Gizligider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
AK PARTİ GRUBU
ADINA EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; Türk Dil Kurumu
Başkanlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor, bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12 Temmuz 1932de
kurulan ve bugün Türkiye Cumhuriyetinin en önemli kültür kurumlarından
biri ve Türkçenin son seksen yılındaki gelişmesinde belirleyici
olmuş Türk Dil Kurumu, özel bütçeli bir kamu kurumudur ve
harcamalarını Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanan bütçe
rakamları ve kalemleri doğrultusunda yapmaktadır. Kurum, 2
Kasım 2011de yürürlüğe giren 664 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle yeniden yapılandırılmış ve Bilim Kurulu
ile kolları oluşturulmuştur. İlk kitabını
1933te, ilk sözlüğünü 1945te yayımlayan Kurum, bugün yalnızca
günümüz Türkçesini değil, Türk dilinin tarihî dönemlerini, Türk
lehçelerini bilimsel yöntemlerle araştırmakta, hemen her bilim
dalında Türkçe terim türetme çalışmalarını
yürütmektedir. Sözlükler, dil bilgisi kitapları ve yazım
kılavuzları hazırlamakta, yazımda, söyleyişte
oluşan yeni durumlar karşısında Türkçenin özelliklerini göz
önünde bulundurarak çözümler geliştirmektedir. Süreli yayınlar
çıkarmakta, Türk dilinin çeşitli konularında bilimsel
toplantılar düzenlemekte ve başka kurum ve kuruluşlar
tarafından yürütülen çalışmalara destek vermektedir.
Tabii, Türk Dil
Kurumu denince akıllara ilk olarak Türkçe sözlük hazırlayan bir kurum
gelmekte ancak Türkçe sözlük bu kurumun temel misyonu olmakla birlikte, kurum,
kurulduğu günden bu yana 185 farklı sözlük yayımlamıştır.
Şu anda inceleme ve yayın aşamasında yirmi sözlüğü
vardır ki bunlar arasında farklı dillerin sözlüklerinden
bazı mesleklerin terimlerinin sözlüğüne kadar geniş bir alan
mevcuttur. Kurum 2015 yılı çalışmalarını toplam
14 milyon 400 bin TL gider bütçesiyle gerçekleştirmeyi planlamaktadır.
Türk Dil Kurumundan
bahsediyorsak Türkçemize dair fikirlerimi de paylaşmak isterim. Artık
ofis Türkçesi, İnternet Türkçesi gibi yarı İngilizce, yarı
Türkçe melez diller konuşulur olduysa her birimizin, iktidarıyla muhalefetiyle
üzerinde ciddi şekilde düşünmesi ve artık düşünmenin
ötesinde eyleme geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Torun dedenin
konuştuğunu anlayamıyorsa, tabelalarımızı
okuyamıyorsak, Türkçe isimler dahi İngilizce yazım karakterine
göre yazılıyor ise ortak en büyük zenginliğimiz olan Türkçemizin
can çekiştiğini anlayabiliyoruz. Bu amaçla Türk Dil Kurumunun yeniden
yapılandırması da dâhil, yeni ve kapsamlı, radikal bir
düzenlemeler silsilesine ihtiyaç vardır.
Bu kapsamda, son
günlerde Osmanlıca tartışmalarına da kendi zaviyemizden
değinmek istiyoruz. Ortada bin yıllık zengin bir külliyat varsa
ve bunlara ulaşmanın önünde sadece bir alfabeyi öğrenmek söz
konusuysa kim bundan niye rahatsız oluyor, anlayamıyorum. Kökü
olmayan çınar düşünülebilir mi? Bırakın, uçmak için
sabırsızlanan bu millet artık iki kanat taksın.
Bakınız, tek kanatla bugüne kadar istediğimiz düzeyde
havalanamadık, istediğimiz seviyeye gelemedik. Biz yeryüzündeki en
büyük medeniyetlerden biriyiz. Oturmuş demokrasimiz ve cumhuriyetimiz
artık endişelerinden kurtulmuş bir öz güvenle 100üncü
yılındaki hedeflerini konuşur olmuştur. Mesele, mezar
taşlarını okumanın çok daha ötesinde mühimdir.
İstiklal Marşımızı okuturken, Gazi Mustafa Kemalin
hitabını okurken çocuklarımız kullanılan kelimeleri
anlayamıyorsa bizim hayat damarlarımıza, medeniyet
damarlarımıza kastedilmiş demektir. Dil kelimelerle nefes
alır ve artık kadim kelimeler yerlerini uydurulmuş, melez ve
köksüz sözcüklere bırakıyorsa tehdit artık medeniyetimizle
ilgilidir. Günlük kaç kelimeyle konuştuğumuza bakarsak geriye gittiğimizi
açıkça görebiliriz. Bu sebeplerle, kadim medeniyetimizi özüyle
buluşturma niyetiyle başlatılan bu çalışmayı
yürekten destekliyorum. Geliniz, bunun usulünü, şeklini birlikte
belirleyelim, buna dair müspet tartışmaların da katkı
sağlayacağını düşünüyorum.
Tüm bu
düşüncelerle, Türk Dil Kurumu Başkanlığı ve toplamda
2015 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum. Eğer Göktürk alfabesiyle eserler varsa onları da
öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu konudaki müspet
yapılabilecek her türlü eleştirinin bu çalışmaya ve
toplamda medeniyetimize ciddi bir katkı olacağını
düşünüyor, bu vesileyle tüm Meclisi ve ekranda bizi izleyen
seyircilerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Siirt Milletvekili
Sayın Osman Ören
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA OSMAN ÖREN (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle grubum ve şahsım
adına hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, 28 Nisan 1930 tarihinde kurulan Türk Tarih Kurumunun
amacı; Türk tarih ve medeniyetini bilimsel yollardan incelemek,
faaliyetlerini bu noktada ulusal ve uluslararası düzeyde
gerçekleştirmeye çalışmaktır. Türkiye tarihi üzerinde özgün
ve evrensel nitelikte bilimsel araştırmalar
yapılmasını sağlamak, tarih
araştırmalarının temelinde bilimde ve eğitimde
mükemmelliği özendirmek, toplumda tarih şuurunu ve kültürünü
geliştirmek, uluslararası platformlarda etkin bir konuma getirmek bu
kurumun asli görevleri arasındadır. Esasen oldukça önemli bir kültür
ve bilim kurumu olması gereken Türk Tarih Kurumu, cumhuriyet tarihi
boyunca büyük ölçüde iktidarların ideolojik tercihleri doğrultusunda
yönetilmiştir. Geçmiş iktidarlar döneminde Türk Tarih Kurumunun
sistem içerisindeki misyonu kurumun pasif bir profile oturmasını
beraberinde getirmiştir. Kültür kurumlarının yeniden
yapılandırılmasına ve daha işlevsel hâle getirilmesine
önem veren, bu yönde politikalar üreten, ilgili kurumlara ciddi destek veren AK
PARTİ iktidarı döneminde Türk Tarih Kurumu da daha
sağlıklı bir yapıya kavuşturulmuş, 2006
yılında bütçesi bağımsızlaştırılmış
ve daha verimli çalışmasına zemin
hazırlanmıştır.
Türk Tarih Kurumu, üniversitelerimizin ve diğer
kültür kurumlarımızın da kaynak ihtiyaçlarının
giderilmesinde her geçen yıl önemli bir rol üstlenmektedir. Üniversiteler
ve kütüphanelere sağlanan ücretsiz yayın sayısı 2014
yılında 20.668e yükselmiş bulunmaktadır. Kurum, kazı
araştırma ve proje destekleri sağlamasının yanı
sıra, yüksek lisans ve doktora programına devam eden kimselere de
burs imkânı sunarak eğitim süreçlerine katkı
sağlamaktadır.
Türk Tarih Kurumu,
araştırmacılar için de gelişkin imkânlar sunmaktadır.
2014 yılı itibarıyla kurumun kütüphanesinde
araştırmacıların kullanımına sunulan materyal
sayısı 230 bin adede yükselmiş durumdadır. 2014
yılı itibarıyla arşiv materyalleri sayısı
106.369a yükselmiştir. Kurum, ayrıca, sözde Ermeni
soykırımı iddiaları konusunda bilimsel faaliyetlerini
sürdürmektedir. 2014 yılı içerisinde bu konuda 2 sempozyum
gerçekleştirilmiş, 10 ciltlik bir yayın
hazırlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki Türk Tarih Kurumu bugün
mükemmel bir noktada bulunmamaktadır, yapılması gereken daha çok
şey bulunmaktadır. Ancak, AK PARTİ iktidarı döneminde Türk
Tarih Kurumu geçmiş hükûmetler döneminde kaybettiği prestiji yeniden
kazanmıştır. Yayın alanı genişletilmiş,
nitelikli yayınlar gerçekleştirilmiştir. Fakat, gelinen nokta
yeterli değildir, geliştirilmesi için çaba gösterilmelidir.
Türkiye'de yeni bir döneme girilmiştir. Bu yeni dönemde elbette tarih
eğitimi ve tarihe yaklaşım alanında da önemli
değişimler yaşanmaktadır, yaşanacaktır.
Artık Türkiye'de devlet vatandaşına bir tarih dayatmamaktadır.
Daha da önemlisi devlet tarihle ilişkisini barışmak,
yüzleşmek gibi argümanların ileri sürülmesini sağlayan zemini
oluşturacak biçimde travmatik biçimde kurmamaktadır. Türkiye'de
isteyen herkesin Ahmet Cevdet Paşa'nın tarihini aslından
okuyabilecek olması bile başlı başına büyük bir olay
olarak ele alınmak mecburiyetindedir. Türk Tarih Kurumu da bu çerçevede
önümüzdeki dönemde önemli bir pozisyonda olacak, üretken, nitelikli ve
geçmişi anlamamıza yardım edecek çalışmalarıyla
eksiklikleri tamamlayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Türk Tarih Kurumumuz; tarihimizi ve
kültürümüzü anlamaya, öğrenmeye yönelik bu kadar önemli
çalışmalar yapıyorken bugünlerde bir kısım kesimler
tarafından Millî Eğitim Bakanlığımızın
müfredat çalışmaları üzerinde suni bir tartışma,
çatışma ortamı yaratılmaya, gündem saptırmaya yönelik
olarak Osmanlıca tartışmaları çıkartılmaya
çalışılmaktadır.
Osmanlıca
dediğimiz dil, aslında Eski Türkçe diye tabir edilen yani eskiden
tüm vatandaşlarımızın kullandığı ortak dil
olan Türkçedir. Eskiden, bu ülkede din tartışmaları
çıkartılıyordu, şimdi ise dil tartışmaları
çıkartılmak istenmektedir. Cumhuriyet Dönemi ünlü yazar ve
şairlerimizin yazılarını dahi okuyamayacak durumda olan bir
nesil yetişiyor. Güzel dilimiz elden gidiyor. Bu olumsuz durum daha da
ilerlemeden Millî Eğitim Bakanlığımızın
kararı çok yerinde alınmış bir karardır.
Gençliğimize güzel tarihimizi öğretmek zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, toplumumuzun sahip olduğu tarihsel ve kültürel
farklılıkları zenginlik olarak görüp, tarihte olduğu gibi,
geleceğe birlikte yürüyerek derin bağlarımızı ortaya
koyma adına bu çalışmaların önemli olduğunu
düşünüyor; bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı ve
uğurlu olmasını Allah'tan niyaz ediyor, heyetinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın hatip
konuşurken dedi ki: Hepimizin dili Osmanlıca. Benim dilim
Osmanlıca değil, benim dilim Kürtçeydi.
OSMAN ÖREN (Siirt)
Senin dilini anlamak için başka bir nesil lazım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Böyle bir şey olabilir mi?
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Arapça bilen var. Ne var yani? Zenginliktir bu ya!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Nasıl bu Türkiye'nin, Türk toplumunun hepsinin dili
Osmanlıcaydı? Benim dilim Kürtçeydi, sonra Türkçeyi öğrendim ama
Türk vatandaşıyım.
OSMAN ÖREN (Siirt)
Sen yeni bir dil üretiyorsun, kimse anlamıyor senin dediğinden.
BAŞKAN
Tamamdır, kayıtlara geçti.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Özcan Yeniçeri.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on yedi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
görevi, öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin
şartlarını ihlal eden, yayın ilkelerine ve kanunda
belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan radyo ve
televizyon kuruluşlarını denetlemektir.
RTÜKün teknik
düzenleme ve bu bağlamdaki faaliyetleri başarıyla sürdürülüyor,
bunlara söyleyecek bir sözümüz yok. Ancak yayın ilkeleri ve yayın
ilkelerine aykırı yayın yapan radyo ve televizyonları
denetleme konusundaki görevini RTÜK yapmamaktadır. Üst kurulda AKPli
üyelerin çoğunlukta olması, RTÜK'ün tarafsız olarak görev
yapmasını büyük ölçüde engellemektedir. İktidar
yanlısı asimetrik onca yayını RTÜK yalnızca
seyretmektedir.
Özellikle TRT'nin
yayınlarındaki tarafgirlik her türlü tahammül ve
sınırları aşmıştır. RTÜK bu konuda
şikâyetleri yalnızca geçiştirmektedir. Vicdan taşıyan
hiçbir kimse ama hiçbir kimse bugün Türkiye'de Radyo ve Televizyon Kurumu TRT
başta olmak üzere hiçbir kurumun tarafsız olduğunu söyleyemez.
(CHP sıralarından alkışlar) Ancak RTÜK için böyle bir sorun
yoktur. TRT'yi AKPnin propaganda aracı hâline getiren yayınları
RTÜK denetlemekle değil, meşrulaştırmakla meşguldür.
Şunu buradan
yüksek sesle ifade etmek istiyorum: Demokrasi, şartların eşit
kılınmasıdır. Şartları eşit
kılınmayan bir yerde yapmış olduğunuz hiçbir
faaliyetten halkın iradesini yansıtan sonuç elde edemezsiniz. Bu
bakımdan, bazı kurumlar demokrasi aleyhtarı bir faaliyet
içerisinde, maalesef, bilerek ve bilmeyerek faaliyetlerini sürdürüyorlar, kötü
bir parti fanatizmi çerçevesinde. Aslında yalnız TRT değil,
havuz medyası bütünüyle tek yanlı yayın yapmaktadır. Ancak
TRT'nin halkın vergileriyle çalışan bir kurum olması
dolayısıyla TRT sorununu biraz açmak istiyorum.
Anayasa'nın
133üncü maddesinin 1993te değiştirilmesiyle, özel radyo ve
televizyon kanalları serbest bırakılırken, TRT'ye, özerkliği
ve tarafsızlığı Anayasa'da hükme bağlanan kamu hizmet
yayıncısı olarak hizmet görevi verilmiştir. 2954
sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanununun 5inci maddesinin ilgili
fıkrası aynen şöyledir: Kamuoyunun sağlıklı ve
serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli
yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi
partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin
menfaatlerine alet olmamak
Tam da bunun tersini yapan bir kurumla
karşı karşıyayız. Yasa, TRTye devletin ve halkın
televizyonu olmak görevini vermişken, günümüzde TRT, AKP televizyonu
hâline gelmiştir. Görevleri yasalarla ortaya konulmasına
karşın TRT, kamunun değil, AKPnin yayın organı gibi
faaliyet göstermektedir. TRT, pervasız bir biçimde tek yanlı
yayınlarına devam ederken RTÜK de olanı biteni yalnızca
seyretmektedir. AKP yanlısı yayınlar, TRTnin bütün
kanallarında ve programlarında görülmektedir. Muhalif görüşe yer
vermeyen, körler, sağırlar birbirini ağırlar
programlarıyla TRT, kamuoyunu yönlendirmektedir.
Özellikle
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde TRTnin açıkça
yanlı yayınlar yapması, yurttaşları ciddi biçimde
rahatsız etmiştir. Bu süreçte TRT sanki demokratik, hukuk devleti
olan Türkiyenin değil de tek parti ve totaliter bir ülkenin televizyonu
gibi yayın yapmıştır. RTÜK bu yayınları
denetlememiş, yalnızca seyretmiştir. TRT, Cumhurbaşkanlığı
seçimi sırasında Erdoğanın ve AKPnin sesi olmuş, TRT
yorumcuları da siyasi amigo gibi icraatısanat etmişlerdir.
Anayasaya rağmen, TRT, pervasızca parti televizyonu hâline
getirilmiş ve yasalara da meydan okumuştur. TRT, kamuoyu
oluşturma şartlarını iktidar partisi lehine anormal
derecede bozarak antidemokratik bir ortamın oluşmasına büyük
katkı sağlamıştır. TRT, seçim süreçlerinde Anadolu
Ajansıyla birlikte iktidar lehine asimetrik şartlar üreterek
halkın doğru bilinçlenmesini engellemiştir.
Değerli milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı
seçimi sürecinde Recep Tayyip Erdoğana üç günde beş saat yirmi
altı dakika süre ayıran TRT Türke diğer adaylara hiç yer
vermediği için 5 kez program durdurma cezası vermiştir. Ancak
TRT, Yüksek Seçim Kurulunun bu kararının gereğini yerine getirmediği
için Yüksek Seçim Kurulu, TRTye ikinci bir kez ceza vermek zorunda
kalmıştır. TRT, tarihinde ilk defa,
tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle 16 kez
program durdurma cezası almıştır. TRTnin yanlı
tutumuna AGİT ve Avrupa ilerleme raporunda da yer verilmiştir.
Anlaşılıyor ki anayasal bir kuruluş
olan TRT, ne kuruluş kanununu ne Anayasayı ne RTÜKü ne de
YSKyı dinliyor. TRT, yasalarla belirlenmiş olan amacına ihanet
eden, iktidar tarafından da kimliği yok edilmiş olan bir
kuruluştur. TRT, bugün AKPnin propaganda, manipülasyan ve ajitasyon
makinesidir. İktidar, TRT vasıtasıyla halkın
algısını yönetmektedir. TRT, partizan unsurlar tarafından
yönetilmektedir. TRTyi yönetenler, yasa ve Anayasayla kendilerini
bağlı görmemektedirler. TRTyi, milleti AKPlilerden, demokrasiyi ise
iktidardan ibaret gören bir zihniyet yönetiyor. Bu yüzden TRT, kamu yerine
AKPye hizmet ediyor. TRT, artık Türk milletine değil, iktidar
denilen efendiye hizmet eden bir köle aygıt konumundadır.
Üzüntüyle ifade etmek istiyorum ki demokratiklik
açısından şu anda TRT, 12 Eylül döneminden daha da geri ve ilkel
bir duruma düşmüştür. Özellikle adına Hükûmetin çözüm süreci
dediği, gerçekte ise PKKyı devletleştirme sürecinde PKK
eylemlerinin kamuoyuna duyurulmasını engelleme ve manipüle etme
işini başarılı bir şekilde TRT yerine getirmektedir.
Başbakan Davutoğlunun Çok az silahlı
unsurun çekildiğini biliyorduk ama deklare etmedik çözüm süreci zarar
görmesin diye. dediği gerçeğini Basın-Yayın ve Enformasyon,
kamuoyuna duyurmamıştır. At sahibine göre kişner.
Başbakan öyle derse TRT de böyle yapar tabii.
Bugün Türkiyenin güneydoğusunda olup bitenler
konusunda da TRT, kamuoyunu zamanında doğru, tanıtıcı
ve aydınlatıcı bilgi akışını sağlamak,
tanıtmak ve aydınlatmak görevini yerine getirmemektedir. TRT, ülkenin
varlığı ve bütünlüğü aleyhine, bölücü ve
yıkıcı mihrakların lehine kamu algısını
yönetmekle görevli hâle gelmiştir.
Unutmamak gerekir ki Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü ve TRT, uzun yıllar Bülent Arınça
bağlı olarak faaliyet göstermiştir. Doğrusu, ben, buraya
Bülent Arınçın geleceğini düşünerek aslında bu konuya
temas ettim ama kendisi de yoksa, dün söylediklerinin
karşılığını bugün çok kısa olarak ifade
edeceğim. Arınç ise Öcalanın bir zamanlar namazında,
niyazında bir adam olduğunu söyleyerek onu uzun yıllar mazlum ve
sempatik gösterme gayreti içinde olmuştur. Doğrudan söyleyeyim:
Arınç, Öcalanın image makerlığına soyunmuştur
ve onu yapmaktadır. Aynı Arınç, bir süre sonra da HDPye Öcalanı
da zor durumda bırakma ikazı yapıyor ve şöyle diyor: Siz
kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalanı itibarsız hâle
getirmek istiyorsunuz? Arınç, Öcalanın itibarından sorumlu
olduğunu bu sözleriyle ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu nedenle,
Arınçın yönetimindeki TRTnin Arınç gibi, bebek katili
Öcalanın itibarını koruyan ve gözeten yayın
yapmasının da bize göre yadırganacak bir tarafı yoktur.
Arınç, dün
burada içtenlikli bir veda konuşması yaptı. Oluşan olumlu
iklimi bozmamak için de kendisine cevap vermedik ancak Arınç,
konuşmasının bir yerinde çok vahim bir değerlendirme
yaptı. Dedi ki: Ben Kürt vardır. dedim diye MHP hakkımda
gensoru verdi. Hayır Sayın Arınç, sen Kürt vardır. dedin
diye değil, Türk yoktur. dedin diye, daha doğrusu, PKKyı övdün
diye, TSKyı dövdün diye gensoru verilmiştir. Yaşananlar,
tarih önünde o gensorunun ne kadar haklı olduğunu da bugün
kanıtlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
kuruluş yasasında, ilgili makamlar ve kamuoyuna zamanında ve
doğru, tanıtıcı, aydınlatıcı bilgi
akışını sağlamak ve tanıtma, aydınlatma
faaliyetlerine katılmak amacıyla Başbakanlığa
bağlı olarak kurulmuştur. Basın-Yayın ve Enformasyonun,
kamuoyuna zamanında ve doğru, tanıtıcı,
aydınlatıcı bilgi akışını
sağladığını söyleyecek bir babayiğidin burada
olduğunu ben sanmıyorum. Türkiyede kamuoyunun doğru bilgilerle
aydınlatılması, basınla ilgili ilişkilerin
düzenlenmesi ve güçlendirilmesi konusunda, mevcut durum dikkate
alındığında, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün görevini yerine getirdiği söylenemez.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün, onlarca amaç içinde yalnızca
Hükûmet faaliyetlerini etkin bir biçimde yansıtılması görevini
tam olarak yerine getirdiğini ve bu amaç uğruna gerçekleri eğip
büktüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü, AKPnin bir çeşit propaganda ve
manipülasyon politbürosu gibi çalışmaktadır. Bu yönü
itibarıyla Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
iktidar lehine işleyen asimetrik propagandanın koordinasyon
kuruludur. Eğer Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün amacı bu ise, bu Genel Müdürlüğün, amacına
ihanet ettiği, yasayla belirlenen amacına yönelik faaliyetleri yerine
getirmediği açıktır.
Değerli
milletvekilleri, bütün gelişmeler, Türkiyede basın ve
yayının giderek güdümlü bir hâle geldiğini göstermektedir. Bu
durum, Türkiyede basın ve ifade özgürlüğünün tehdit altında
olduğunun tipik kanıtıdır. 2014 yılının ilk
yarısında, ulusal ve yerel, 981 basın emekçisinin işten
çıkarıldığı, 56 basın emekçisinin ise
çeşitli nedenlerle istifa etmek zorunda kaldığı, Türkiye
Gazeteciler Sendikası tarafından açıklanmıştır.
Masabaşı haberciliği tercih eden birçok gazete ve televizyonun
Ankara bürosu da kapatılmıştır. Yakın geçmişte
gazetecilere yönelik bu kadar kapsamlı bir kıyım ve tasfiye
operasyonu görülmemiştir. Hâlbuki, basın ve ifade, düşünce
özgürlüğü anayasal bir zorunluluktur, Anayasanın da teminatı
altındadır. Oysa birçok gazetecinin işten çıkarılmasının,
bizzat iktidarın baskısı, yönlendirmesi sonucu
gerçekleştiğini biz biliyoruz. Böyle bir zihniyetin yönetiminde TRT
ve basın enformasyon kurumlarının kime hizmet edeceği de
açıktır.
Değerli
milletvekilleri, bugünün Cumhurbaşkanı, dünün Başbakanı
olan Erdoğan, basın ve ifade özgürlüğü konusunda en büyük
engeldir. Bunun böyle olduğuna yönelik somut kanıtlar vardır.
Bunlardan birkaçını sizinle paylaşmak istiyorum. Tayyip
Erdoğan, MHP Liderinin sözlerini Fastayken bir televizyon kanalına
Geçmeyin o altyazıyı. diyerek müdahale edip kestirmiştir. Bu
bile demokratik bir ülkede olacak bir iş değildir. Yine,
Erdoğan, anket şirketlerinin araştırmalarına müdahale
etmiş, Al MHPden 2 puan, koy BDPye. diyebilmiştir. Dünyanın
hangi demokratik ülkesinde bir başbakan, emir-komuta içinde bir
basın-yayın camiası inşa edip ve iş adamlarına
yönelik böyle bir talimat verebilir? Başbakanın talimatıyla
hangi demokratik ülkede televizyon yayınları kesilebilir? Hangi ülkede
bir başbakan, gazetecilere Batsın sizin gazeteciliğiniz.
diyebilir? Hangi ülkenin başbakanı, muhalefet liderinin sözünü,
kurduğu Alo Fatih hatlarıyla denetleyebilir? Hangi hukuk devletinin
bir başbakanı, gazete patronlarına Ne yapayım, köşe
yazarı, hâkim olamıyorum. diyemezsin. Kusura bakma kardeşim,
bizim dükkânda sana yer yok. demelisiniz. anlamına gelen sözler
edebilir? Hangi ülkede bir başbakan, gazetecilere yönelik olarak
Onların tasmalarını biz çıkardık. Şimdi ise
boyunlarına uluslararası tasmalar taktılar. diyebilir?
Demokratik bir ülkede iktidarın başında olan birisi ne böyle
konuşabilir ne de böyle davranabilir? O hâlde, bu rejimi veya böyle
konuşmayı biz ne olarak tanımlayacağız ve ne olarak
ifade edeceğiz?
Bize
Başbakana diktatör deme. diyorsunuz. Demeyelim ama Başbakanın
da ana muhalefet liderinin sesini kesme gibi, televizyonlara müdahale etme
gibi, araştırma şirketlerine müdahale etme gibi bir
hakkının olmadığını öğrenmesi gerekiyor. O,
bunu yapmıyorsa; o, Anayasayı takmıyorsa; o, demokratik hukuk
devletini takmıyorsa diğer insanların bununla kendisini
bağlı hissetmesi için hangi sebep olabilir?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Bir sebep yok.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Sonra deniliyor ki, efendim, Anayasanın
hemen 104üncü maddesi okunuyor: Cumhurbaşkanına eleştiri
yapmayın ya da ona yönelik
Kardeşim, yapılanların hepsi
Cumhurbaşkanı
Cumhurbaşkanı Anayasada
tarafsızdır. Tarafsız mı Cumhurbaşkanı?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yok.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Cumhurbaşkanı tarafsız
değilse, Cumhurbaşkanı siyaset yapıyorsa
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yapıyor. Hakkı var!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla)
siyasetçinin buna cevap vermesi bütün mezheplere
göre caizdir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Caizdir.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (İstanbul) Doğru.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Şimdi, bu durumda sizin
eleştireceğiniz veya karşı çıkacağınız
ne olabilir? Hem kel hem fodulu oynama gibi bir tavrı bir kenara
bırakmakta sayısız yararlar var.
Değerli
milletvekilleri, dünyadaki basın özgürlüğü konusunda 2014
yılını esas alan değerlendirmeler, Türkiyenin, son on
beş yıldır ilk kez kısmen özgür olan ülkeler
kategorisinden özgür olmayan ülkeler kategorisine düştüğünü
açıklamıştır. Basın özgürlüğü konusunda durumu 6
puan daha kötüleşen Türkiye, bir önceki yıla göre 14 sıra daha
gerilemiştir. Dünya genelinde 134üncü sıraya düşmüştür.
Türkiye, aynı zamanda, 42 ülkenin yer aldığı Avrupada da
basın özgürlüğü olmayan tek ülke olarak ilan edilmiştir.
Yayınlanan İnternet Özgürlüğü Raporunda da, Türkiye, 2014te,
en fazla İnternet özgürlüğünde puan kaybeden ülke olarak Rusya ile
1inciliği paylaşmıştır. Türkiyede Nisan 2014
itibarıyla engellenen İnternet sayısı 11 binden 40 bine
yükselmiştir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Türkiyenin
giderek daha da yolsuz bir ülke hâline geldiğini ifade etmektedir. Çinden
sonra 2nci sırada en yolsuz ülke Türkiyedir. Yapılan yayınlar
sırasında, RTÜKe seyretmek, Basın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğüne ise destek vermek görevi düşüyor herhâlde.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bu şartlar altında, 2015
yılı bütçesinin, eğer hayırlar getirecekse, Türk milletine
hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Manisa Milletvekili
Sayın Sümer Oral. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on sekiz
dakika.
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA
SÜMER ORAL (Manisa) Sayın Başkan, Hazine
Müsteşarlığının 2015 yılı bütçe
tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına
görüşlerimi sunmak üzere huzurunuzdayım. Sözlerimin başında
size ve kıymetli milletvekillerine saygılarımı sunuyorum.
Sayın
Başkan, finansal büyük krizin üzerinden beş yıl gibi uzunca bir
sürenin geçmiş olmasına rağmen Dünya ekonomisinin üzerine çöken
risklerin ciddiyeti kaybolmuştur. demek henüz mümkün değil.
Doğu ülkeleri düzelme yolunda fakat her şey hâlen Amerika Merkez
Bankasının yani FEDin sağlayacağı güvenli pilotaja
bağlı görünüyor. Uluslararası Para Fonunun Genel Başkanı
Bayan Christine Lagarde, kısa bir süre önce euro bölgesinde resesyon
riskinin yüzde 40, deflasyon riskinin ise yüzde 20ler düzeyinde olduğuna
işaret etti. Avrupanın durumu da ortada. Netice itibarıyla,
global ekonominin mevcut görünümü, tüm ekonomi yönetimlerine her şeye
rağmen şu önemli uyarıda bulunuyor: Mevcut konjonktürde
sakın şemsiyenizi almadan çıkmayınız.
Sayın
Başkan, dönemin son bütçesi olması nedeniyle, tamamlanmak üzere olan
dört yılın ekonomik potansiyelinin kısa bir
değerlendirmesini ve 2015 yılına girerken karşı
karşıya bulunduğumuz konjonktürü siz kıymetli milletvekili
arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. Makroekonomik göstergelerin
nasıl bir eğilim içinde bulunduklarını ele almadan önce, bu
göstergelere ilişkin Orta Vadeli Program, Yıllık Program ve
bütçelerde öngörülen hedefler ile uygulamalar arasında oluşan ciddi
sapmaların altını çizmek isterim. Özellikle büyüme ve enflasyon
gibi önemli göstergelerde sapmaların zaman zaman yüzde 100lere
ulaştığı görülüyor. Bütçeyle öngörülen yıllık
beklentilerin daha bütçenin ilk aylarında değiştirildiğine
şahit oluyoruz.
Bir yıl için
öngörülen hedeflerde bu ölçüde değişikliklere gidilmiş
olması üç yıllık, beş yıllık beklentilerin
inandırıcılığını büyük ölçüde zedeler, hatta
ortadan kaldırır. Böyle bir tablo, kuşkusuz, beraberinde bir
güven sorunu yaratır. Güven ekonomide fevkalade önemlidir. Onu
oluşturmak da kolay olmaz. Güven icraat, kalite ve sonuçla elde edilir.
Sayın
Başkan, ülkemiz ekonomisi görünümüne kısa bir göz
attığımızda belli başlı göstergelerde
karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Büyüme,
potansiyelin altında kalmaya devam ediyor. Özellikle 2011'den bu yana ivme
kaybediyor. Ülkemizin ihtiyacı olan seviyeyi bir tarafa
bırakalım, yüzde 5'in dahi altında bir eğri gösteriyor.
2012de yüzde 2,1; 2013te yüzde 4; 2014te de tahmin yüzde 4 civarında.
Nitekim IMFin Türkiyeyle ilgili son büyüme tahmini de yüzde 3tü.
Enflasyon, istikrarsız
trendini koruyor. Özellikle 2013 senesinde tekrar artış eğilimi
içine girmiş görünüyor. 2009 yılından bu yana 2 kez çift haneli
düzeylere çıktı. İçinde bulunduğumuz yılda ise çift
hanenin eşiğine gelmiş durumda.
Cari açık,
yüksek düzeyde seyretmeye devam ediyor. İnişli
çıkışlı da olsa hâlâ dünyanın en yüksek cari açık
veren ülkelerinin başında geliyoruz.
2014
yılında işsizlik oranı, 2002 yılı düzeyinin
altına da henüz çekilebilmiş değil.
Bütçe
açığının düşük düzeylerde seyretmesi kuşkusuz
olumlu ancak bu durum, bütçenin orta ve uzun vadede yani ileriye dönük ciddi
sorunları bulunmadığı anlamına da gelmez.
Görüleceği
gibi, ülke ekonomisi kırılgan yapısını koruyor. 2015
yılında da sıcak para olarak
adlandırdığımız dış kaynağa
dayanılacak. Sıcak para ihtiyacının daha düşük
seviyelere çekilmediği ortada. Esasen 2015 yılı için öngörülen
ortalama kurun düzeyi de sıcak paraya güvenildiğini ortaya koyuyor.
Sayın
Başkan, 2015 yılında çarkların önemli miktarda
dış kaynakla döneceği ortada ve 2015 yılı
dış finansman tablosu, sanıyorum 2014 yılındaki
tablodan daha hafif bir tablo olmayacak. 200 ila 210 milyar dolar
civarında bir gelişme içinde olunacak.
Geride
bıraktığımız on iki yılda, yani AKP hükûmetleri
döneminde ortalama yıllık büyüme oranı sadece yüzde 5
seviyesinde seyretti. Ayrıca, bu dönemde büyüme istikrarsız bir
gelişme göstermiş, istihdam yaratan bir büyüme de
olmamıştır. Görüldüğü üzere, on iki yılda büyümede
kendine özgü bir başarı öyküsü de yoktur.
Nitekim, gayrisafi
yurt içi hasılanın 2003 ile 2013 arasında sabit fiyatlar
üzerinden göstermiş olduğu artış yüzde 68 oranı
civarındadır. Kur hareketleri ve fiyat artışlarından
arınmış büyümeyi gerçek boyutuyla ortaya koyan ölçü de esasen
budur. Nominal değerlerin gerisinde yatan fiziki büyüklük de budur.
Gerçekte, ortalama yılda yüzde 5 oranında büyüyen bir ekonominin on
iki yılda ulaşacağı büyüklük ancak bu düzeylerde olur.
Bunun matematik olarak başka bir izahının da mümkün olduğu
söylenemez. Esasen, belirttiğim tüm bu rakam ve büyüklükler
yıllık programlarda gayet net olarak yer almaktadır. Büyümenin
yüzde 300ün üzerinde olması, biraz evvel ifade etmiş olduğum
gibi, kur ve enflasyonun ortaya çıkardığı bir tablodur.
Önemli olan, mukayeseye de esas olan büyüklük bu büyüklüktür.
Sayın
Başkan, Hükûmet 2023 hedefini sıkça dile getiriyor. Bilindiği
üzere, 2023 tarihinde Türkiyenin en büyük ekonomiye sahip 10 ülke arasına
girme hedefi, uzun vadeli strateji ve 2001-2005 dönemlerini kapsayan Sekizinci
Kalkınma Planında yer almıştır. Geride
bırakılan on iki yılın, bilhassa son dönemlerin ortaya
koyduğu ekonomik performans, bu hedeflere ulaşma açısından
umut verici olmaktan hayli uzakta görünüyor.
2023
yılına şurada sekiz yıllık bir süre
kalmıştır. Bu mevcut trendle, 2 trilyon dolarlık gayrisafi
yurt içi hasıla, dünyanın 10uncu büyük ülkesi olma hedefinin
nasıl yakalanacağını, ekonomiyi yönetenlerin buraya
çıkıp hepimize izah etmesi gerekmez mi?
Altını
çizmek istediğim bir konu da şu: Mayıs 2013 tarihinde Amerikan
Merkez Bankasının tahvil alım politikasında bir daralmaya
gideceğini açıklaması, özellikle dış kaynak
ihtiyacı olan gelişmekte olan ülkelerde haklı bir
tedirginliğe neden oldu. Ancak bu durum elbette dünyanın sonu da
değildi. Nitekim birçok ülke, oluşacak likidite daralmasını
dikkate alarak uygulamakta oldukları büyüme modellerini gözden geçirerek
bazı değişikliklere gitti.
Dış
finansman ihtiyacı ciddi boyutta olan Türkiyenin bu konuda uzun süre yeni
koşullara uygun, koordinatları belli, gözle görülür bir büyüme modeli
hazırlığı yaptığına şahit olunmadı.
Bugün de böyle bir çalışma var mı, bilemiyorum. Oysa ihtiyaç
duyduğu oranın bugün hayli gerisinde olan bir Türkiyenin bu
tavrı endişe verici olmuştur.
Sayın
Başkan, ekonomik açıdan ülkemizin ciddi bir diğer sorunu yurt
içi tasarrufların yeterli düzeyde olmayışıdır.
İstikrarlı ve yüksek bir büyüme dinamiğini sağlamada asli
bir güç, sürekli ve güvenilir kaynak, hiç kuşku yok ki bir ülkenin iç
tasarruflarıdır.
Tasarrufların
artırılacağı, geride bırakılan on iki yıl
boyunca her bütçe sunuşlarında ileri sürülmüş, Bu istikamette
tedbirler alınıyor. denmiş olmasına rağmen iç
tasarruf oranları, artmak bir yana, her yıl daha da gerileyen bir
eğilim içinde olmuştur.
Nitekim tasarruf
oranı, 2002 yılı sonunda gayrisafi millî hasılanın
yüzde 19u düzeyinde idi. Bu nispetin 2012de yüzde 12, 2013te yine 12
civarında, 2014 yılında ise 13le 14 arasında
olacağı anlaşılıyor. Görülüyor ki on iki yılda
gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 7sine ulaşan oranda bir
gerileme ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Özel tasarruf oranlarında
bu durum daha endişe vericidir. Oysa yurt içi tasarruflar, ileri ülkelerde
hâlen yüzde 30-33ler seviyesindedir. İç tasarruflarda yaşanan bu
yetersiz tablo, doğal olarak ülkemizin dış tasarruflara müracaat
etme ihtiyacını büyüten temel unsur olmuştur. Bugün Türkiyenin
yıllık dış finansman gereği, gayrisafi millî
hasılanın ortalama yüzde 25ine eşit bir düzeye
çıkmıştır. Bu, fevkalade önemli bir büyüklüktür.
Oluşan bu yapı, ülkemizin dışa
bağımlılığını, dolayısıyla
kırılganlığını artırmıştır.
Nitekim, 2013 Mayısında Federal Reservein tahvil
alımlarında kısıntıya gideceğini
açıklamasından sonra, millî parası en fazla değer kaybeden
ülke Türkiye olmuştur. Mayıs 2013 ile 2014 Ocak sonu arasında
yani takriben yedi ay içerisinde Türk lirası yüzde 22 değer
kaybetmiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak uluslararası
finans camiasında Türkiye, Brezilya, Rusya, Endonezya ve Güney Afrika ile
birlikte 5 kırılgan ülke olarak gruplandırıldı. Bu
ülkeler arasında ön sırada yer aldığımızı da
kaydedelim. Yüksek enflasyon, düşük büyüme ve yüksek cari açık bu
sıralamada dikkate alınan ölçütler olmuştur.
Sayın
Başkan, finansal istikrar açısından önemli bir diğer
makroekonomik gösterge hiç kuşkusuz ki cari işlemler dengesidir. Ülke
olarak bugün, ne yazık ki dünyanın en yüksek cari işlemler
açığı veren ülkelerinin başında geliyoruz. Son dört
yıllık döneme bakıldığında açık, gayrisafi
yurt içi hasılanın 2011 yılında yüzde 9,7si; 2012
yılında yüzde 6,2si; 2013te de yüzde 7,9u oranında
gerçekleşti. 2014 yılı için beklenti ise yüzde 5,7 düzeyinde
olmuştur. Ayrıca, son üç yılda dikkat çeken bir gelişme de
düşük büyüme oranlarına rağmen cari açığın yüksek
düzeyde seyretmiş olmasıdır, bu ciddi bir tablodur. Geride
bıraktığımız on iki yılda yani 2003le 2014
yılları arasında ülkemiz toplam 441 milyar doları bulan bir
cari açık vermiştir. Bu büyüklükte bir kaynak cari açık
dolayısıyla yurt dışına çıkmıştır.
Cari işlemler
açığımızın tamamen enerji ithalatına
bağlanması doğru bir değerlendirme olmaz.
İhracatımız içinde enerjinin de bir paya sahip bulunduğu
göz ardı edilemez. Petrol fiyatlarında son dönemlerde yaşanan
önemli düşüşler kuşkusuz 2014 yılı cari işlemler
açığımızın gerilemesine bir ölçüde yardımcı
olacaktır. Umarız petrol fiyatlarındaki bu trend
kalıcı olur, kronik açığımızın daralma
sürecine girmesine de katkıda bulunur. Petrol fiyatlarındaki
yaşanan gelişme bazı ülkeleri mutlu, bazılarını
mutsuz etmiş olsa da dünya ekonomisinin bu gelişmeden kazançlı
çıkacağında tereddüt yok.
Sayın
Başkan, enflasyon inişli çıkışlı trendini
koruyor, özellikle 2013 senesinde tekrar artış eğilimi içine
girmiş görünüyor. 2009 yılından bu yana iki kez çift haneli
düzeylere çıktı, içinde bulunduğumuz yılda ise çift hanenin
hemen eşiğine gelmiş durumda. 1999 yılında yüzde 68,8
düzeyinde olan fiyat artışları 2002de 29,7ye ve 2003te yüzde
18,4e gerilemiştir. Enflasyonun 2003 yılında yüzde 18,4e
gerilemesi, bir önceki yani 2002 yılındaki eğilimin bir
sonucudur. Türk lirasından 6 sıfır atılması da bu
gelişmenin bir devamı olmuştur. Esasen liradan 6 sıfır
atılmasına ilişkin tüm hazırlıklar 2003 yılı
öncesi yapılmıştı. Kanunun bir yıl içinde
çıkarılmış olması da bu durumu açıkça ortaya
koymaktadır.
2003
yılında yüzde 18,4 düzeyinde olan enflasyon, geride
bıraktığımız on bir yılda makul, tek haneli, istikrarlı
bir yapıya kavuşturulamadı. Enflasyonun ekonomi üzerindeki
maliyeti yüksektir. On iki yılda kalıcı sonuçlar
alınmış olmalıydı. Yapı bakımından bize
benzeyen ülkeler, bu konuda genelde bizden daha iyi noktalarda.
Sayın
Başkan, kısaca Türkiyenin borç durumu üzerinde durmak istiyorum.
Ülkenin borç yapısı dile getirildiğinde Hükûmet çevrelerince
genelde kamunun iç ve dış borcu öne çıkarılıyor.
Kuşkusuz kamu borcunun boyutu önemlidir, buna itiraz etmek mümkün de
değil. Ancak, ekonomi kamudan ibaret de değil, reel sektör var, halk
var, vatandaş var. Ekonominin tümünü kapsayan ülkenin toplam borçluluk
yapısı da görülebilmelidir.
Kamunun iç borcu
2002 yılında 149 milyar idi. 2014 Eylül sonunda bu rakam 408 milyar
liraya çıkmıştır. On iki yılda 259 milyarlık bir
artış vardır. Ekonominin brüt dış borcu 2002
yılında 107 milyar dolar iken 2013te 397 milyar dolara
ulaşmıştır. On iki yılda 290 milyar dolar ilave
borçtur. Bu borç ekonominin borcudur, özelleştirmeler de kamu
dış borcunun sınırlı tutulmasında önemli bir rol
oynamıştır.
Vatandaşımızın,
halkımızın doğrudan alakadar olduğu hane halkı
borcu 2002den 2013 yılına kadar 11 kat daha artmış ve
yüzde 1,9dan gayrisafi millî hasılanın yüzde 21ine çıkmış
ve 11 kat artmıştır.
Sayın
Başkan, bugün ekonomi alanında Türkiyenin en büyük
açığı yapısal açıktır. Türkiye reform yapmayan
bir ülke durumuna düştü. Dengeleri sağlanmış,
sağlıklı bir ekonomik alt yapı ve 2003 sonrası küresel
ekonomideki ılımlı konjonktür ve likidite sonucu bu reformlar
ertelenmiştir.
Nitekim, son on
beş yılın ülkemiz bakımından uluslararası alanda
kalıcı ve ses getiren iki önemli gelişmesi: Biri, Türkiyenin
dönem başkanlığını henüz üstlendiği G20ye 1999 yılı
Eylül ayında kurucu üye olarak katılması. İkincisi de
Türkiyenin Avrupa Birliğine tam üye stratejisiyle üyeliğinin kabul
edilmesidir. Bu her iki olay da Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara
gelmesinden, hatta Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulmasından önceye
gelmiştir. Bu da Türk ekonomisinin ne kadar güçlü ve itibarlı
olduğunu göstermişti.
Sayın
Başkan, sözlerime burada son verirken teşekkür eder, size ve
kıymetli milletvekillerine saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oral.
Kastamonu
Milletvekili Sayın Emin Çınar. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on üç
dakika, buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı görüşmelerinde, Başbakanlık Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz
vatandaşlarımı saygılarımla selamlarım.
Başbakanlığa
bağlı, kısa adı AFAD olan Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı, 2009 yılında çıkartılan
5902 sayılı Kanunla, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü,
Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve
Afet İşleri Genel Müdürlüğü kapatılarak kurulmuş bir
kurumdur.
AFADın görev
alanı, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin
ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli
önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce
hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak
müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme
çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar
arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda
politikaların üretilmesi ve uygulanması hususlarını
kapsamaktadır. Buna göre, AFADın birinci görevi afet ve risk
yönetimi yapmaktır ancak AFAD, afet ve risk yönetimi yapmamak, sanki acil
durumlarda görevi yardım yapan bir kurum ya da Kızılayın
yan kuruluşu gibi çalışmaktadır. Oysa AFAD, afet sonrası sadece çadır ya da
konteyner kuran, yemek dağıtan, yardım yapan bir kuruluş
olmamalı, gerçek manada afet ve risk yönetimi yapan bir kuruluş
olarak görevini ifa etmelidir. Her alanda olduğu gibi devletin ve milletin
menfaatleri yerine kendi menfaatlerini düşünen AKP iktidarı, burada
da AFADı kendi propaganda aracı olarak görmekte ve o şekilde
çalıştırmaktadır.
2015 yılı
AFAD bütçesinde, amacı ülke düzeyinde uygulanacak afet ve acil durum
müdahale, risk yönetimi ve zarar azaltma planlarını yapmak ve
yaptırmak olan Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi
Başkanlığı için 17 milyon 898 bin TL; amacı depreme
hazırlık, müdahale, deprem risk yönetimi olan Deprem Dairesi
Başkanlığına 8 milyon 590 bin TL ödenek
ayrılmıştır. Bu iki birimin en önemli görevleri afet ve
risk yönetimi yapmaktır. Ancak, buna karşılık, afet
sonrası işlerle ilgili birim olan İyileştirme Dairesi
Başkanlığına 541 milyon 714 TL ödenek ayrılması,
iktidarın, AFADı afet ve risk yönetimi yapmaktan çok, yardım
kuruluşu gibi çalıştırmasının açık bir
göstergesidir.
AKPnin tek
amacı günü kurtarmak ve devletin bütün kurumlarını sadece kendi
amaçları ve çıkarları doğrultusunda
çalıştırmaktır. Nitekim, Ülkü Ocaklarının Türkmenelinde
yaşayan Türkmen kardeşlerimiz için başlattığı
yardım çalışmalarına AFAD gerekli desteği
sağlamamış, verdiği sözleri tutmamış, tamamen
kendi imkânlarıyla, her türlü tehlikeye rağmen sınırı
geçerek yardımları ulaştıran Ülkü Ocaklarını yalnız
bırakmıştır. Bu olayla iktidarın kurumları sadece
kendi zihniyeti için çalıştırdığı bir kez daha
ortaya çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, doğal afetlerin en başında depremler
gelmektedir. Etkileri açısından afetlerin yüzde 61ini depremler,
yüzde 15ini toprak kaymaları, yüzde 14ünü sel felaketleri, yüzde 5ini
kaya düşmeleri, yüzde 4ünü yangınlar ve yüzde 1ini de çığ
düşmesi oluşturmaktadır. Ülkemiz bilim, mühendislik ve akla
aykırı uygulamalarla, rant politikaları nedeniyle deprem ve afet
ülkesi noktasına gelmiştir.
Türkiye aktif bir
deprem kuşağı üstündedir. 81 ilimizin 55i birinci derecede
deprem bölgesinde bulunmaktadır. Topraklarımızın,
sanayimizin, barajlarımızın büyük bir kısmı deprem
kuşağında yer almaktadır. Ülkemizde sık sık büyük
ve şiddetli depremler yaşanmasına rağmen, önleyici
tedbirler açısından gerekli çalışmalar maalesef
yapılmamaktadır. Yapılan tüm çalışmalar ise günü
kurtarmaktan ibaret olmaktadır.
AKP iktidarının zihniyeti doğal afetleri
önleyici tedbirler yerine, afet sonrası yardım yapıp geçici
rahatlamayı sağlayarak rant politikalarını devam ettirmek
olmaktadır. Birer doğa olayı olan deprem, heyelan, sel gibi
olaylar aslında bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları,
mühendislik verilerinden yoksun imar planları, düşük standartlardaki
yapı üretimi, ranta dayalı, hızlı, düşük nitelikli,
plansız kentleşme ve sosyoekonomik politikalar sonucu oluşan
sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmektedir.
AFADın kurumsal İnternet sitesinde dahi,
ülkemizde en önemli afet olaylarının deprem olduğu ifade
edilmesine rağmen, Deprem Daire Başkanlığına toplam
ödeneğin yüzde 0,8inin ayrılması, gelecekte olabilecek olaylara
karşı alınacak tedbirlere ne kadar önem verildiğinin
açıkça bir göstergesidir.
Hükûmet için önemli olan, popülist söylem ve
uygulamalarla yeni ekonomik rant alanları oluşturmak, siyasi
rantçılık yapmak suretiyle, kamu arsa ve binaları, orman, otlak,
mera ve tarım arazileri, kıyılar, kısacası tüm
kırsal ve kentsel alanları yağmacı uygulamalara açık
hâle getirerek yandaşlar için yeni kazanç kapıları
açmaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz iş
kazalarında Avrupada 1inci, dünyada 3üncü sıradadır. AKP
iktidarı döneminde, 2002-2013 yıllarında, toplam 880 bin iş
kazası meydana gelmiş, ölümlü maden kazalarında ise ülkemiz
dünyada ilk sırada yer almıştır.
1955 yılından bu yana 3.400den fazla
işçimiz maden kazalarında hayatını kaybetmiştir. Son
yıllarda en büyük maden kazası 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma
Kömür İşletmelerine bağlı Eynez Maden Ocağında
meydana gelmiş, 301 işçimiz hayatını kaybetmiş, birçok
işçimiz ise yaralanmıştır.
Son olarak 28 Ekim
2014 tarihinde Konya Ermenekte faaliyet gösteren maden ocağında
meydana gelen kazada 18 maden işçimiz hayatını
kaybetmiştir. Bu durum, madenlerde meydana gelen kazalara karşı
yeterli tedbirlerin alınmadığını açık bir
şekilde ortaya çıkarmıştır. Madenlerde yaşanan
kazalar doğal bir afet olmayıp gerekli tedbirlerin
alınmamasından kaynaklanmaktadır. Kazaların başlıca
nedeni, iş güvenliği konusunda yeterli ve özenli denetimlerin
yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Kazaların altyapı
ve teknolojik yatırımlarla önlenebilir sorunlardan
kaynaklanması, ihmallerin boyutlarını gözler önüne
sermiştir. Kazalar aslında bir afet değil, ihmal ve
tedbirsizliğin açık bir göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, 2002 Kasım ayından itibaren iktidara gelen, ülkemizi
on iki yıldır tek başına yöneten AKP iktidarı,
milletimizi ve devletimizi uçurumun kenarına doğru hızlı
bir şekilde sürüklemektedir. On iki yılda yoksulluk artmış,
vatandaşımız fakirleşmiş, buna karşılık
yolsuzluk en üst düzeylere çıkarak yandaşlar muazzam bir şekilde
zenginleşmiştir. Çiftçimiz, esnafımız perişan bir
vaziyettedir. Hükûmet asli vazifelerini yerine getirememektedir. Her
fırsatta İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. diyen
iktidar, bunu bir slogandan öteye taşıyamamıştır.
İnsanlarımız yoksullaşmış, borç
batağının içerisine sürüklenmiştir.
Vatandaşımızın borçları yüzde 54 oranında
artmış, 6,7 milyar TLden 372 milyar TLye
çıkmıştır. Ailelerimiz her kazandıkları
paranın yüzde 55ini borçlarını ödeyebilmek için ayırmak
zorundadır. Esnafımız, tüccarımız senetlerini
ödeyememektedir. 2002 yılından bu yana protestolu senet
sayısı yüzde 118 artışla 1 milyon 91 bine
çıkmıştır. Ailelerimiz çağın gerektirdiği
çağdaş ve müreffeh bir yaşamdan yoksul
bırakılmıştır.
Hane
halkımızın yüzde 40ı evinin acil ihtiyaçlarını
karşılayamamaktadır. On iki yılda her 10 aileden 1isi
yoksullaşmıştır. Vatandaşımız,
esnafımız, çiftçimiz fakirleşmiş, yardıma muhtaç hâle
gelirken yandaşlar büyümüş ve zenginleşmiştir. AKP İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. demiş ama Yandaşı
yaşat ki AKP iktidarda kalsın. anlayışını
uygulamıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde AKP iktidarının oluşturduğu yapay
afetlerden biri de çiftçilerin yaşadığı ekonomik
sorunlardır. Çiftçilerimiz on iki yılda günden güne eriyerek
bataklığa saplanmıştır. Ülkemizde on iki yılda
maliyetler artmış, tarım alanları azalmış,
çiftçimiz tarlasını terk etmek zorunda kalmıştır. Artan
girdi maliyetlerine karşın çiftçimizin eline geçen para
artmadığı gibi giderek azalmıştır. Türk tarihinin
en başarısız tarım politikaları AKP iktidarı
döneminde oluşmuş, bunlar âdeta çiftçimiz üzerinde yaşanan bir
doğal afete dönüşmüştür. Tarım sektörü büyük bir çöküş
yaşamaktadır. 2002 yılında yüzde 9,3 olan tarımda
büyüme hızı 2014 yılında yüzde 1,8
daralmıştır. Çiftçimizin 530 milyon TL borcu on iki yılda
40 milyar lirayı aşmıştır. 1,5 milyon
insanımız tarlasını terk etmiş ve büyük
şehirlerde, varoşlarda yaşam mücadelesi vermek zorunda
kalmıştır.
İnsanımızın
toprağını terk etmesinin en büyük nedeni geçimlerini
sağlayamamalarıdır. Tarımsal küçülmenin en büyük
ispatı seçim bölgem olan Kastamonuda yaşanmaktadır. 2002
yılında 2 milyon 138 bin 700 dekar olan tarım alanı 2013
yılında 1 milyon 505 bin 531 dekara düşmüştür. Ekilen
tarım alanı 1 milyon 630 bin 320 dekardan 1 milyon 89 bin 319 dekara
gerilemiştir. Tarım alanlarımız giderek küçülmekte, insanlarımız
geçim sıkıntısı yüzünden topraklarından vazgeçmektedir.
Kastamonu için büyük öneme sahip olan şeker pancarı üretimi 2002
yılından bu yana yüzde 60 oranında azalma göstermiştir.
2002de 314.085 ton olan şeker pancarı üretimi bugün 187 bin tona
kadar gerilemiştir. İnsanlarımızın tarımsal
üretimi terk etmelerinin en önemli sebebi tarımsal girdi maliyetlerinin
giderek artmasından kaynaklanmaktadır. Bu politikalarla devam
edilmesi hâlinde toprak kayması misali Türk tarımı çökecek ve
yardıma muhtaç bir hâle gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin tarımdan sanayiye, gelir
dağılımındaki adaletsizlikten yoksulluğa, esnaftan
tüccara, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda
sorunları bulunmaktadır ancak ne yazık ki 2015 yılı
bütçesinin de bu sorunlara çözüm getirmeyeceği ortadadır. Açlık
sınırının 1.225 TLye, yoksulluk
sınırının ise 3.990 TLye çıktığı
ülkemizde, Hükûmet herkesi afet yardımlarına muhtaç hâle
getirmiştir. AKP iktidarının 2002 yılından bu yana
uyguladığı yanlış politikalar milletimiz üzerinde
ekonomik, sosyal bir afete dönüşmüştür. Ülkemiz 2002 yılından
bu yana büyük bir afetle karşı karşıyadır, bu afetin
adı da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. Bu afetin
yaralarını saracak, bu afetin sorumlularından hesap soracak ve
bu afeti bitirecek olan aziz milletimizdir. 2015 seçimleri de bunun en büyük
göstergesi olacaktır.
Bu vesileyle, 2015
yılı bütçesinin vatanımıza ve milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru.
Süreniz on dört
dakika, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
2015 bütçe
tasarısının TİKA ve Yurdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı ile ilgili bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1990lı
yıllar Türk dünyasının önüne yeni ufuklar
açmıştı. Sovyetler Birliğinin dağılması ile
Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan Türk
devletleri bağımsızlıklarını kazanıp dünyaya
ilan edilmişti. Bağımsızlık ilanının dünyada
duyulması bütün Türk illeri gibi Türkiyemizde de çok büyük sevinç
yaratmış, bir anda Adriyatikten Çin Seddine Türk dünyası
heyecanını ortaya koymuştu. Bu yıllarda ülkemizde birçok
kuruluş -devlet ve özel sektör- neler yapabiliriz çabası içinde
olmuşlardı. Devlet de bu arada, Türk dünyasıyla ilişkilerin
geliştirilmesi ve yardımları organize etmek için Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresini (TİKA) kurdu.
TİKA kurulduğu günden 2002, AKP iktidarına kadar çok yoğun
çalışmalar yapmış, Türk dünyasında 12 ülkede ofis
oluşturularak girmedik mekân, basmadık toprak
bırakmamıştı.
Sayın milletvekilleri, TİKAnın
amacı, nerede bir Türk varsa oraya ulaşılacak, ortak tarih,
edebiyat kitapları oluşturulacak, Türk dünyası birlikteliği
kurulacak, ikili ilişkiler geliştirilecekti. Başlangıçta
çok önemli çalışmalara imza atıldı ancak 2002 sonu
itibarıyla, AKPnin tek başına iktidarıyla beraber, TİKAda
çok büyük bir yön değişikliği olduğunu görüyoruz. TİKA
önce kuruluş amacı dışına çıkarılarak
hedefleri tamamen değiştirildi, Türk dünyası
dışında bir yardım kuruluşu hâline getirildi. Daha
sonra, değişen amaçlarla beraber ismi de değiştirildi.
TİKA, AKP iktidarında Afrika, Latin Amerika, Asya ve Pasifik,
Filistin gibi çeşitli yerlere ulaşarak faaliyet alanını o
bölgelere yöneltmiştir. Yapılan yardımların 5 milyar
doları geçtiği ifade edilmektedir.
TİKA, koordinasyon ofis sayısını da
40lar civarına çıkarmıştır. Kara Afrikada ve
bazı Asya ülkelerinde TİKA ofisinin açılmadığı
yer neredeyse kalmamıştır. Ancak, TİKA dünyaya
açılırken Türk dünyasını neredeyse bırakmıştır.
Bunu anlamakta zorlanıyoruz ancak AKPnin eski Genel Başkanı ve
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 17 Şubat 2013te
konuşmasında Her türlü milliyetçiliği
ayaklarımızın altına almış bir iktidarız.
demişti. Bu sözler Türkler ve Türklüğü aşağılamıştı.
Konuşmalarında 36 etnik kimlikten bahsederek millet
vicdanını da yaralamıştı. Bu düşünceler
içerisinde iktidar tabii ki TİKAyı kuruluş amacının
dışına çıkararak başka bölgelere yöneltecekti.
Hâlbuki, Türk dünyasında, Kırgızistanda, Doğu
Türkistanda, Azerbaycanda veyahut özerk Türk cumhuriyetlerinde o kadar masum
ve fakir insanlar var ki oraları bırakıp başka bölgelere
yardımı tabii anlayamıyoruz.
Sayın milletvekilleri, Filistin ve Gazzeye,
Afrikadaki birçok ülkeye açılımlar adı altında çok büyük
yardımlar yapılmıştır. O bölgelere yardımlar
yapılmasın demiyoruz, insan olarak tabii ki yapılacaktır
ancak biraz da Türk dünyasına yardım yapılması gerekmez
miydi? Bugün Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Ahıska, Kırım ve
Azerbaycan Türkleri çok büyük sıkıntı ve zorluklar içerisinde yaşam
mücadelesi, bazı yerlerde, veriyorlar. Türk dünyasının birçok yerinde
sorunlar var.
Ahıska Türkleri, 1948 yılında
Stalinin emriyle, Rusyanın birçok yerine dağıtılarak
sürgüne gönderilmişti. Yıllar sonra vatanlarına dönüş
izinlerine Gürcistanın Avrupa Konseyine verdiği taahhüt neticesinde
hak kazanılmıştır. Soruyoruz, kaç aile Türklerin öz
vatanı olan Ahıskaya dönebilmiştir? TİKA bu masum
insanlara nasıl bir yardımda bulunmuştur? Bölgelerine
dönüşlerine neden destek olmamıştır?
Kırım Türkleri de aynı zulme
uğramıştı. Daha sonra Kırım bölgesine geri
dönüşe izin verildi. Dönüşte, TİKA marifetiyle, o zamanlar 3.500
aileye ev ve toprak alındı. Bölgeye dönüş teşvik edildi.
Ancak, AKP iktidarıyla beraber maalesef teşvik devam etmemiştir,
kesilmiştir. Kırıma, ana yurtlarına Türkler dönemediler,
çok az sayıda dönüş oldu ve dönüş zorlukları hâlen devam
ediyor. Şimdi de küresel bir oyun neticesinde, Ukraynadan alınarak
Rusyaya bağlandı. Tekrar, Kırım Türkleri için kâbus ve
korku dolu yıllar başladı. Pekâlâ, bu konu da Türkiyenin,
TİKAnın faaliyet alanına girmiyor mu, öğrenmek istiyoruz.
Azerbaycan toprakları on beş yirmi
yıl önce Rus desteğiyle Ermeniler tarafından işgal edildi.
Binlerce insan, çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek denilmeden
soykırıma uğratıldı, yüz binlercesi zorla
topraklarından göç ettirildi. Karabağ ve etrafındaki 7 Azeri
şehri boşaltıldı. 1 milyon insan kaçkın, göçmen
konumuna getirildi. Bu 1 milyondan fazla Azerbaycan Türkü şu anda ne
yapıyor? Bu konular TİKAnın faaliyet alanına girmiyor mu?
Dünyanın her tarafına, STK
kuruluşlarına, Bileşmiş Milletlere, Hocalı
katliamı, 1 milyon Azerbaycan Türkünün dramı TİKA ve
Dış Türkler Başkanlığınca anlatılamaz
mı? Katliam yapanlar ortaya bir bir çıkarılıp insan
hakları kuruluşları nezdinde gündeme getirilemez mi?
Yine, Doğu Türkistan bugün kan
ağlıyor, her gün onlarca insan Çin zulmüne maruz kalıyor. Sincar
Uygur bölgesi Türklerin öz vatanı olmasına rağmen göçe
zorlanıyorlar. Haksız şekilde suçlamalar yapılarak hapis
cezaları, idamlar yapılıyor.
Doğu
Türkistanda anneler inim inim inliyor, ne yapacaklarını bilmiyorlar.
TİKA Somaliye yaptığı yardımın bir
kısmını da Sincar Uygur bölgesi veya buradan zorla dünyanın
çeşitli yerlerine atılan Doğu Türkistan Türklerine yapamaz
mı? Sincar Uygur bölgesine, ona yakın yerlere neden TİKA
yardım kuruluşu olarak ofis açmıyor? Doğu Türkistanın
sürgündeki lideri Rabia Kadir Hanımefendi dünyanın her tarafına
rahat bir şekilde gidiyor, Japonyaya gidiyor, ABDye gidiyor, sadece
gelemediği bir tek yer var, orası da Türkiye'dir. Neden izin
verilmiyor, bunu da anlayabilmiş değiliz. Ayrıca bugün, Irak ve Suriye Türklerinin dramını
içimiz yanarak takip ediyoruz. Irak ve Suriyede Türklere zulüm
yapılıyor. Peki, TİKA buralara ne kadar yardım yaptı,
bunun da açıklanmasını bekliyoruz. Ancak, Türkmen Milletvekili
Aydın Maruf, 1 Aralık 2014 günü tarihî bir demeç verdi. Irak Türkmen
Milletvekili Aydın Maruf diyor ki: TİKA, Gazzeden Afganistana,
Nijeryadan Pakistana kadar her yere yardım yapıyor ancak Türkleri
yüzüstü bıraktı.
TİKA her yere
gidiyor ancak Türkmenlere gelmiyor. Kızılay ve Ülkü
Ocaklarının yardımları Türkmenlere ulaşıyor.
TİKAnın buralara yeterli yardım yapmadığı da
maalesef anlatılıyor. TİKA, Türklerin okullarına,
kamplarına her türlü destek ve yardım yapacağını
yetkililerince açıklamıştı ancak maalesef bu yeterli
olmamıştır. Kerkükte, Parseva Kampında Türkler
perişan hâlde yaşam mücadelesi veriyorlar. Irak devleti yardım
yapmıyor. Türkiye de yardım yapmaz ise biz ne yaparız diye
yanıp tutuşuyor bu insanlar. Halepte, Irakta birçok Türk
yerleşim yeri IŞİD işgali ve tehdidi altındadır.
Humus ve Şamdaki Türkmenlerin durumu da çok vahimdir.
Sonuçta
sesleniyoruz: Türkmenlere TİKA acilen her türlü yardımı
yapmalı, onları kaderlerine terk etmemelidir. TİKAnın isim
ve amaç değişikliğiyle beraber Türk dünyasıyla ilgili
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları ile Yunus Emre
kültür merkezleri kuruldu ancak her 2 kuruluş da TİKAnın yerini
alamamıştır, yurt dışı ofislerini tam olarak
kuramamışlardır. Kuruluş amaçları ve
çalışmaları tabii ki çok önemliydi.
Ancak, Türkler Orta
Asya dışında, Avrupa devletlerinde de çok büyük problemlerle
karşı karşıyalar. Bugün Avrupada 4 milyonun üzerinde Türk
yaşamaktadır. Üçüncü nesle kadar uzanan, Türklüğü ve
vatanını unutmaya doğru giden vatan evlatlarımız
vardır. Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan
çocuklarımızın en önemli sorunu Türk kimliğinden
uzaklaşma tehlikesidir. Birçok Türk çocuğu Türkçemizi ne yazık
ki konuşamıyor, eksik konuşuyor. Ayrıca, bulundukları
ülkenin dilini de iyi konuşamıyorlar, eğitimleri çok yetersiz.
Türkiye olarak orada yaşayan insanların her türlü sorunuyla
ilgilenmek bizim görevimiz olmalıdır. Fakat durum hiç de böyle
değildir. Bugün Avrupada cezaevlerinde 40 bin civarında Türk mahkûm
vardır. Bu mahkûmların büyük bir kısmı uyuşturucu
kullanımı ve satışıyla ilgili suçlardan hapishanelerde
yatmaktadır. Avrupa Türk gençliğinde madde
bağımlılığı her geçen gün artmakta, toplumu
sarsmaktadır. Türk gençleri vatanını tanımamakta; ülkesinin
tarihini, dilini, kültürünü, örf ve âdetlerini maalesef bilmemektedir.
Ayrıca,
Avrupadaki gençlik daireleri basit sebeplerle Türk ailelerin
çocuklarını zorla almakta, başka ailelere vermektedir. Yüz bin
civarında Türk çocuğunun gençlik daireleri tarafından zorla
alındığı tahmin edilmektedir. Tam bir asimilasyon
politikası uygulanmakta, Türklükleri unutturulmaya
çalışılmaktadır. Oralarda bu konuda çalışan
STKlar vardır. Almanyada faaliyet gösteren Umut Yıldızı
Derneği bu konuda çok büyük bir özveri içerisinde çalışma
yapıyor, mücadele ediyor. Başkan ve yöneticilerini, o minvalde
oradaki STKların hepsini candan tebrik ediyorum. Bu olup bitenler
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının görevleri
içerisinde olmalıdır. Almanya, Hollanda gibi ülkelerde bu konuyla
ilgili kurulan STKlara ne kadar yardım yapılmıştır,
bunları öğrenmek istiyoruz. Çocuklara, ailelerine ülkemiz sahip
çıkmaz ise o insanlarımıza, o çocuklarımıza kimler
sahip çıkacaktır?
Ayrıca, yurt
dışında Avrupa ve Orta Asyada Türk devletinin okulları
vardır. Bu okulları Türk devletinin yetkilileri ne zaman ziyaret
ettiler? Oralarda çocuklarımız çok zor şartlar altında
eğitim ve öğretim yapıyorlar. Özellikle sayın
bakanların bu okulları ziyaret etmesini bekliyoruz.
Bilgisayarları çok yetersiz, sınıflar çok kalabalık ve
fiziki görüntüleri de çok düşüktür. Öğretmenlere verilen ücretler çok
yetersiz durumdadır. Neredeyse Bu okullar kapansın, biz de bu yükten
kurtulalım. düşüncesi mi vardır? TİKA,
Yurtdışı Türkler başkanlıkları bu okullara destek
ve yardım mutlaka ama mutlaka yapmalıdır. Tabii ki Gazzeye,
Angolaya, Somaliye yardım yapsınlar ancak Türk dünyasındaki
çocukların okulları da daha iyi durumda değildir; bu da göz
ardı edilmemelidir. Neden Türk dünyasına yeterli yardım
yapılmamaktadır? O insanların ihtiyacı yok mudur? Bunu
söylemek istiyoruz.
Ayrıca, 90lı
yıllarda kurulup faaliyete geçen Büyük Öğrenci Projesi vardır.
Büyük öğrenci projelerinin uygulaması 3 yıl öncesine kadar Milli
Eğitim Bakanlığı bünyesindeydi, şimdi Yurtdışı
Türkler Başkanlığı bünyesine geçmiştir.
Başkanlıktan öğrendiğimize göre, bu yıl 3.955
öğrenci yurt dışından ülkemize getirilmiştir. 15 bin
civarında çocuk da Yurtdışı Türkler
Başkanlığınca ülkemizde okutulmaktadır. Ancak
öğrenci sayısı bilinçli şekilde yavaş yavaş
düşürülmekte ve gelmiş oldukları ülkeler de
değiştirilmektedir.
TİKA gibi
Yurtdışı Türkler Başkanlığı da faaliyet
alanını Türk dünyası dışına çıkarmaya çok
istekli görünüyor. Bu yıl gelen öğrencilerden kaç tanesi Türk
dünyasından gelmiştir? Bunu bir öğrenmek istiyoruz. Büyük
Öğrenci Projesinin gayesi, Türk dünyasından çocuklar ülkemize
getirilerek ülkemiz tanıtılacak ve güzel bir eğitim
sonrasında da ülkelerine gönderilecek, oralarda hizmet etmeleri
sağlanacaktı. Bu amaç da yavaş yavaş değişmeye
başlamıştır.
Türk dünyası
maalesef ikinci plana itilmektedir. Bu doğru değildir. Ayrıca,
lisans öğrencisine 550 lira, yüksek lisans öğrencisine 800 lira
civarında burs verildiği de ifade edilmektedir. Verilen bu paralar
başka bir geliri olmayan bu çocuklar için çok yetersizdir. Çocuklar
bunlarla çok zor eğitim ve öğretim yaparlar. Ayrıca, eğitim
sürelerince bir kere geliş, okul bitince de dönüş biletleri
veriliyor. Bu da insani olarak çok yetersizdir. Başarılı
öğrencilerimize her yıl ailelerinin yanına gidiş ve
dönüş imkânı mutlaka sağlanmalı, bu yönde karar
değişikliğine gidilmelidir. Ayrıca, mutlaka ülkemizde
okumuş, kendi ülkelerinde meslek sahibi olan öğrencilerimizle
ülkemizin diyaloğu devam etmelidir. Türkiye severliklerinin sürekli
olması için çeşitli projeler başkanlıkça,
bakanlıklarca yapılabilir. Ülkemizde öğretim görürken de
öğrenciler zaman zaman bir araya getirilmeli ve ülkelerine döndükten sonra
da ülkemize geliş gidişlerinde teşvik
sağlanmalıdır.
Sonuçta Türk
dünyası bir bütündür. TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı Doğu Türkistan, Sincan
bölgesinde de, Kırımda da, Kerkükte de, Telaferde de, Halep de de,
Lazkiyede de, Aşkabatta da, Münih de de, Paris te de, Gümülcinede de
olmalıdır diyor bütçenin hayırlı olmasını temenni
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben de 2015 yılı bütçesinin Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu ve bağlı kuruluşlarıyla ilgili
kısmında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum.
Türk tarihini,
kültürünü ve medeniyetini ilmî yoldan araştırmak, yayınlar
yapmak ve yaymak için 15 Nisan 1931 yılında Atatürkün direktifleriyle
Türk Tarih Kurumu ve bir yıl sonra da, Türk dilinin öz güzelliğini ve
zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında
değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek için, Türk Dil
Kurumu kurulmuştu. Dernek statüsünde çalışan bu iki kurumumuz, kuruluş
amaçları çerçevesinde önemli araştırmalara imza
atmıştır. 1980 askerî darbesi sonrasında yapılan
Anayasanın 134üncü maddesi çerçevesinde meydana getirilen Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alınmış, bu yeni
oluşturulan kurumun bünyesinde ayrıca, bu kurumlara ek olarak,
Atatürk Kültür Merkezi ile Atatürk Araştırma Merkezi adı
altında iki kurum daha oluşturulmuştur.
Türk tarih ve dil
kurumlarının özelliği, Atatürkün İş Bankasındaki
hisselerine ait gelirlerin yarı yarıya sahibi konumunda
bulunmalarıdır. Böyle bir gelirin bağlanmasının temel
hedefi, ilmi araştırma yapan her iki kurumun devlet bütçesine
bağlı olmasının önüne geçmek ve hiçbir baskı
altında kalmaksızın çalışmalarını yerine
getirmekti. Fakat, yüksek kurum bünyesinde anılan bu iki kurum 1980den
sonra çıkarılan 2876 sayılı Yüksek Kurum Kanunu ile
bağlı kurum hâline getirilmiş, ilmi
çalışmalarında olmasa bile Bilim Kurulu üyelerinin tespiti ile
personel alımında devletin kontrolü altına
alınmıştır. Şimdi ise 2 Kasım 2011 tarihinde
çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameyle askerî idareyle
konulmuş devlet kontrolünün de üstünde bir kontrol
mekanizmasının içerisine sokulmuştur. Aslında olması
gereken, bir bilim kurumunun siyaset üstü tutulup özerk hâle getirilmesidir.
Nitekim, Atatürk de, 1936 yılı Meclis konuşmasında, Türk
Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumunun birer akademi şeklinde
teşkilatlanmasını görmek istediğini belirtmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hemen her ülkenin bu türden hizmet veren akademi ve
enstitüleri, gerek yönetim olarak gerekse ilmî araştırma
bakımından tamamen devletten bağımsız şekilde
çalışmaktadırlar. Zira, objektif yapılmayan
araştırmalar, verilen emeğe, harcanan paraya rağmen,
uluslararası kamuoyunda yer bulamazlar. Maalesef, 2011 yılında
Kanun Hükmünde Kararnameyle, çıkarılan yasayla, bu
kurumlarımız tamamen devlet kurumu hâline getirilmiştir.
Nitekim, yeni yasayla Yüksek Danışma Kurulu adı altında
oluşturulan organ, Başbakanın veya ilgili bakanın
başkanlığında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı,
Dışişleri Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Millî
Eğitim Bakanı ile Başbakan tarafından belirlenecek
diğer bakanlar, Yükseköğretim Kurulu Başkanı,
Cumhurbaşkanınca, Yüksek Kurumun görev alanına giren konularda
özgün, bilimsel araştırmalarıyla tanınan bilim adamları
arasından 3 yıllığına seçilen 3 üye ile Yüksek Kurum
Başkanı ve kurum başkanlarından oluşur.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, gerekli gördükleri hâllerde Yüksek
Danışma Kuruluna başkanlık eder. Yani el insaf! Sanki bu
ülkede hiç bilim adamı kalmamış, bakanların da başka
işi yokmuş gibi bu Kurumun Yüksek Danışma Kurulunu
oluşturmuşlardır.
İlim ve vicdan
sahibi her kim olursa olsun herkes, siyasi mülahazalardan uzak olmak
kaydıyla bilimsel araştırma yapan bir kurumun Danışma
Kurulunda yukarıda adı geçen siyasi şahsiyetlerin ne işinin
olduğunu sorgulayacaktır. Ayrıca, yönetimi devlet
yetkililerinden meydana geldiğini gören yabancı ilim
kuruluşları, bizim bu kurumlarımızın
yaptığı ilmî çalışmalar hakkında ne
düşünecektir? Böyle bir yapılanma hep örnek olarak
aldığımız ne Avrupa ülkelerinde ne ABDde ve hatta ne de
Rusyada vardır. Kaldı ki bir bilimsel kurumun Danışma
Kurulunun siyasilerden meydana geldiği ve hele bu Danışma
Kurulunun görevi olarak Yüksek kurumun ve kurumların bilim ve kültür
alanındaki çalışmalarını ve etkinliklerini
değerlendirir, gerekli tavsiye kararlarını alarak
görüşlerini Yüksek Kuruma ve kurumlara bildirir. Bu kararlar Yüksek Kurum ve
kurumlar tarafından öncelikle dikkate alınır. şeklinde
açıklanıyorsa, bilimsel veriler yerine siyasilerin görüşleri
doğrultusunda yapılacak bir çalışmaya nasıl güven
duyulur.
Ayrıca, yine Yüksek Danışma Kurulunun
görevlerinin sayıldığı ve dünyanın hiçbir yerinde
olmayan ve olması da ihtimal dışı olan bir madde daha yer
almaktadır ki bu madde bu kurumların bir ilmî kuruluş
olmadığına tamamen açık delil teşkil eder. 5inci
maddenin (6)ncı fıkrasında Yüksek Danışma Kurulunca
gerekli görülen kararlar Resmi Gazetede yayımlanır. denilmektedir.
Bunu nasıl yorumlayacaksınız? Dünya ülkeleri arasında hangi
bilimsel araştırma kararları Resmî Gazetede yer
bulmaktadır? Dolayısıyla, bu şekilde bir yaptırım,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunu bir bilimsel kurum olmaktan
tamamen çıkardığı gibi askerî idare dönemini bile aratacak
bir duruma düşürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, durum, sadece Yüksek Danışma Kuruluyla da
sınırlı kalmamaktadır. Kurumun en üst düzeydeki Yönetim
Kurulunu hangi hikmetse kanun maddesine göre Gerekli hâllerde Başbakan
veya ilgili bakan Yönetim Kurulunu olağanüstü toplantıya çağırabilir.
denilmektedir. Hangi sebeple Başbakan ve bakan Yönetim Kurulunu
olağanüstü toplantıya çağıracaktır? Geçmiş
dönemde askerî konsey tarafından hazırlatılan kanunda bile böyle
bir uygulama bulunmamaktadır.
Yine, Yüksek Kurum
ve Kurumlarca hazırlanan idari düzenlemeleri görüşerek Başbakan
veya ilgili Bakanın onayına sunmak hükmü, Yönetim Kurulunun sadece
sembolik bir nitelik taşıdığını da ortaya
koymaktadır.
Kanundaki
çarpıklıklardan bir diğeri de Yüksek Kurumun bir
araştırma kurumu olmamasına ve bir bilim heyetine de sahip
olmamasına rağmen görevleri sayılırken ilk fıkrada
Türk dili, tarihi, kültür ve bütün yönleriyle Atatürk ve eserleri üzerinde
sosyal ve beşerî bilimler bütünlüğü içinde bilimsel araştırmalar
yapmak, yaptırmak ve bu konularda seminer, sempozyum, konferans ve benzeri
ulusal ve uluslararası etkinlikler düzenlemek, yayınlar yapmak ve bu
alandaki çalışmaları desteklemek şeklinde ifade
edilmektedir.
Yine, görevleri
arasında Milletimizin sosyal ve kültürel gelişmesine katkı
sağlayacak alanlarda bilimsel araştırmalar yapmak,
yaptırmak ve bu alanda yapılan çalışmalara destek vermek
olarak açıklanmıştır. Mademki bütün işler Yüksek Kurum
tarafından yapılacaktı, o hâlde diğer dört kurum neden
kurulmuştur ve gereksiz yere neden personel istihdam edilmektedir?
Hâlbuki, en
azından, Türk Dil ve Tarih Kurumlarının araştırma
usulleri farklıdır ve asıl ilmî araştırma görevi, her
biri ayrı tüzel kişiliğe sahip kurumlara verilmiştir.
Mesela 1.500e yakın eser neşretmiş olan Türk Tarih Kurumunun
görevleri sayılırken aynen şu ifade edilmektedir: Türk tarihi
ve Türkiye tarihini tüm yönleriyle hakikatlere (ilmi yoldan) uygun biçimde
ortaya koyacak çalışmalar yapmak, tarihimizle ilgili karalama ve
çarpıtmalara karşı ulusal ve uluslararası kamuoyunu
aydınlatmak.
Değerli
milletvekilleri, bu cümle bile kanunu hazırlayan zihniyetin ne kadar ön
yargılı olduğunu ortaya koymaktadır. Yani siz, kanuna
hakikatlere uygun ve tarihimizle ilgili karalamalara ve çarpıtmalara
karşı ulusal ve uluslararası kamuoyunu aydınlatmak hükmünü
koyarsanız, bütün çalışmalar usulüne uygun yapılır
demek istiyorsunuz.
Tarih ilminde
kendinizi şartlandırarak objektif araştırma
yapamazsınız. Hakikat kime göre olacaktır ve hakikatin ölçüsü
nedir? Eski kanunda Türk Tarih Kurumunun amacı: Türk tarihini ve Türkiye
tarihini ve bunlarla ilgili konuları, Türklerin medeniyete hizmetlerini,
ilmî yoldan incelemek, araştırmak, tanıtmak, yaymak ve
yayımlar yapmak. Bunlara dayanarak da Türk tarihini ve Türkiye tarihini yazmaktır.
denilmek suretiyle daha objektif bir hedef ortaya konulmuştu. Ama yeni
kanunda tarihimizle ilgili karalama ve çarpıtmalara ifadesi
kullanılmakta ve buna bağlı olarak hakikatleri kendinize göre
belirlemektesiniz. Oysaki, birileri çıkar, sizin tarihinizi Muhteşem
Yüzyılda olduğu gibi muhteşem şekilde tahrif eder ve siz
sesinizi çıkaramazsınız. RTÜK gibi bir kurumumuz olmasına
rağmen, onlar da seslerini çıkarmazlar.
Değerli
milletvekilleri, demin birtakım arkadaşlarımız kadim
kültürümüzden, dolayısıyla Osmanlıcadan bahsettiler. Şimdi,
bunu söyleyen hiç kimse Osmanlıca bilmiyor. Kaldı ki kadim kültürümüz
nereye kadar uzar, onu da bilmiyor. Yani sadece Osmanlı mı kadim
kültürümüz? Ta, Hunlara kadar giden, şimdi biraz sonra söyleyeceğim,
bir yapıya sahip. E o zaman yani Arap harfleriyle bir Osmanlıca
Türkçesini değil, Göktürk alfabesini getirin eğer kadim alfabeyse. En
eskiye kadar gidelim ama burada arkadaşlarımız kadim
kelimesinin herhâlde hangi anlama geldiğini de bilmiyorlar, kapsamını
da bilmiyorlar.
Diğer
taraftan, yeni yasada Türk Dil Kurumunun görevleri sayılırken Türk
dilinin kaynak eserlerini tespit ederek incelemek ve yayına
hazırlamak; Türkçe ile ilgili yurt içinde ve yurt dışında
yapılan araştırmaları takip etmek; Bütünleşik Bilgi
Sistemi dâhilinde, arşiv ve dokümantasyon merkezi, bilgi bankaları ve
veri tabanları oluşturmak. olarak gösterilmiştir. Hâlbuki, bu
tür yabancı ülkelerdeki kuruluşların amaçları arasında
dilin güzelliğini ortaya koymak ilkesi bulunmaktadır. Nitekim, 2876
sayılı eski yasada bile bu duruma dikkat edilmiş ve Türk Dil
Kurumunun amacı Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini
meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine
yaraşır yüksekliğe eriştirmektir. şeklinde belirlenmiştir.
Görevleri ise, yazılı ve sözlü kaynaklardan Türk diliyle ilgili
derleme ve taramalar yapmaktır.
Bu arada şunu
söyleyeyim: Türk Dil Kurumumuz, gerçekten çok güzel çalışmalar
yapmaktadır. Özellikle, 21 ayrı Türk lehçesindeki
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğünü
çıkarmaktadır. Bu son derece önemlidir. Dolayısıyla bu gibi
çalışmaları yapan bir kurumu belli bir statü içerisine sokmak
son derece yanlış olacaktır. Ve gerçekten, yine, Türk Dil
Kurumunun çıkardığı sözlüğü göz önüne alacak olursanız
yüz bin kelimenin üzerine çıkan bir sözlüğü Türkiyeye kazandırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, meseleye bir de bir başka pencereden bakalım ve
geliniz, ülke yararına en doğru olanı burada
değerlendirelim. Zira hem Tümüyle askerî darbe kanunlarından ve
anayasalarından kurtulalım. diyeceksiniz hem de o dönem kanunlarından
daha kötü bir kanun hazırlayacaksınız. Aslında
yapılması gereken, Atatürkün kurduğu Türk Tarih Kurumu ile Türk
Dil Kurumlarının, bunların da için de yer aldığı Yüksek
Kurumun bir akademi hâline getirilmesidir. Bunu yapacak olursak özellikle Türk
Dil ve Türk Tarih Kurumlarının geniş mali imkânlarını
göz önüne aldığımızda ne denli büyük hizmet vereceklerini
tahmin edebilirsiniz.
Bu iki kurumumuzun
her yılki İş Bankası gelirleri aşağı
yukarı 60-70 milyon TL arasındadır. Şimdi son zamanlarda ne
kadardır bilmiyorum. 2006dan itibaren geçmiş dönemlere ait olan
meblağın da alınmasıyla bugün her biri aşağı
yukarı 600-700 milyon gibi bir bütçeye sahip olduğunu
düşündüğüm iki kurumumuz. Dolayısıyla, özerk bir
yapıya sahip hâle geldiği takdirde her türlü çalışmayı
yapacak imkâna sahip olacaktır. Özellikle Balkanlarda Osmanlı dönemi
kültür varlıkları birer birer ortadan kaldırılırken,
mevcutları da restorasyon adı altında mimari özelliklerini kaybetmeye
mahkûm edilmişken atalarımızın geriye
bıraktıkları ve her biri dünya mirası olarak
nitelendirilebilecek bu eserlerin yok olmasına nasıl razı
olacağız?
Türk Tarih Kurumu
Başkanlığım döneminde Balkanlarda, Yunanistan, Bulgaristan,
Makedonya, Kosova, Hırvatistan, Sırbistan, Macaristan, Romanya,
Kırım; Kafkasyada Azerbaycan ve Gürcistan; Orta Doğuda Suriye,
Ürdün; Afrikada Mısır, Tunus; Asyada Kazakistan ve
Kırgızistanda envanter çalışmaları
başlatılmıştı. Öte yandan ülkemizde kiliseleri onarırken
ve hatta camileri kilise hâline getirirken ecdat yadigarlarının
tespitinin bile yapılmasının neden devam ettirilmediğini
anlamakta zorluk çekiyorum. Balkanlarda Selanik Hamza Bey Camiinde olduğu
gibi 3 filmin bir arada oynatıldığı porno sinema salonu
yapılan, kubbesi cinsel içerikli resimlerle kaplanmış ve Filibe
Perşembe Pazarı Camii gibi lokanta olarak kullanılan,
Süleymaniye Camii gibi kiliseye çevrilen, Ohrideki İmaret Camii olarak
adlandırılan, Fatih Sultan Mehmet Camii gibi yıkılıp
yerine Hazreti İsanın doğumunun 2000inci yılı
kutlamaları çerçevesinde kilise yapılan ecdat yadigârlarımız
sizi mahzun bakışlarla seyretmektedir. Üsküp Mustafa Paşa Camii
restorasyonunda ilginçtir ki bahçede bulunan orijinal şadırvan
yıkılmış ve modern şadırvan
yapılmıştır yerine. Keza, Filibe Murat Hüdavendigar
Camiinin içinde bulunan, Bursa Ulu Camii, Yıldırım Bayezid
Camiindeki iç şadırvan gibi şadırvan tamamen ortadan
kaldırılmıştır restorasyon adı altında.
Keza, on iki senedir yapılamayan ama daha önce tek tescilli eserimiz olan
İbrahim Paşa Camii içerisinde kilise aramak düşüncesiyle yani
Razgraddaki İbrahim Paşa Camii içinde kilise aramak suretiyle
yapılan kazılar sonrasında kilise bulunamayıp tam aksine
küçük bir mescit ortaya çıkmış ama on iki senedir öyle,
restorasyon yapılmadan harabe durumunda bulunmaktadır. Yine Yunanistanın
Yenice-i Vardarda Evrenos Bey Türbesi Yunanlılar tarafından restore
edilmiş ve resim galerisi olarak kullanılmaktadır, türbe resim
galerisi olarak kullanılmaktadır. Makedonyadaki, Atatürkün
dedesinin evi, Kocacıktaki evi sözde restore edilmiş ama eski mimari
özelliği tamamen yitirtilmek suretiyle kule ocak türünden Arnavut
mimarisiyle yeniden yapılmıştır. Yine Selanikte Atatürkün
doğduğu evin modernleştirme, modern bir müze hâline getirme
bahanesiyle tamamen içi boşaltılmış ve ruhsuz bir hâle getirilmiştir.
Diğer taraftan, Balkanlardaki tüm mezar taşlarımız ve
mezarlıklarımız ortadan kaldırılmış,
kimisinin yerine otopark yapılmış, kimisinin yerine park ve
bahçe yapılmış. Kültür mirasımıza sahip
çıkacaksanız Osmanlıcadan önce bunları yapmaya kalkışın,
Osmanlıca o kadar basit bir şey değil öğrenmek için. Ali
yazarsınız, Aliyi yazarken elifle, lâmla yazarsınız,
o zaman âli olur, ayınla yazmayı akıl edemezsiniz, İsmeti
ayınla yazmayı akıl edemezsiniz, elifle yazmaya
kalkışırsınız. Arapça grameri öğretmedikten sonra
da Osmanlıca biliyor. demeyin, Arap harfleriyle Türkçe yazabilirsiniz,
bu kadar basit.
Diğer
taraftan, yine, size hâlâ eğitim kurumlarınızda
birleştirilmiş sınıflarda eğitim gösteriyorsanız
çocuklarınıza, taşıma sistemiyle eğitim
gösteriyorsanız, 80 kişilik sınıflarda eğitim
gösteriyorsanız önce onları halledin, onları çözmeye
çalışın.
Sonuç olarak
şunu söyleyeyim: Bu kurumlarımız gerçekten Türk ilmine, Türk
tarihine, kültürüne, diline hizmet edecek kurumlarımızdır. Sayın
Başbakan Yardımcım, bunlarla ilgili kanunda yeniden bir
düzenleme yapılmasını rica ediyorum ve belli bir şekle
sokalım. Diğer taraftan, TİKA tarafından yürütülmekte olan
restorasyon çalışmalarının daha ehil ellere verilmesi ve
Kültür Bakanlığında yurt dışında restorasyon
yapabilecekleri bir birim oluşturulması şeklinde bir teklifle
sözlerime son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Mustafa
Ali Balbaya aittir.
Buyurunuz
Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın milletvekilleri, RTÜKle
ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncelerini aktarmak üzere huzurunuzda
bulunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz ki artık dünyada herhangi bir ülkeye
operasyon düzenlemek, o ülkeyi güçsüzleştirmek için askerî müdahaleler ya
da konvansiyonel silahlarla müdahaleler ikinci planda kaldı. Onun yerine
medya üzerinden yapılan operasyonlar söz konusu artık. O yüzden, bir
ülkenin ulusal kanalları, medyası çok çok önemli ve ülke
bütünlüğü, ülkenin daha ileri gitmesi için ciddi bir lokomotif görevi
görmektedir. Türkiyede televizyon kanalları, radyo ve televizyonlar gerçekten
ülkenin ortak paydalarını artıracak bir işlev üstlenmesi
yerine maalesef AKPnin faydalarını aktarmaktadır ve bu
yanıyla da Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, sadece son iki seçim dikkate
alındığında bile, ne yazık ki ülkenin bütününe yönelik
bir denetim anlayışını değil maalesef, sadece ve
sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin ve yöneticilerinin kamuoyu önündeki
durumlarını, çıkarlarını gözeten bir kurum hâline
gelmiştir. Önümde buna ilişkin pek çok örnek bulunmaktadır.
Ancak zaman darlığı nedeniyle fazla ayrıntılarına
girmeyeceğim.
Sadece ve sadece,
sayın milletvekillerim, Cumhurbaşkanlığı seçimleri
döneminde çıkan raporlarda Sayın Recep Tayyip Erdoğanı 30
kanal canlı yayın vermiş; öteki iki aday İhsanoğlu ve
Demirtaşı da 2şer 3er dakika banttan yayın
yapılmıştır. Bu anlamda, RTÜK, Recep Tayyip üst kurulu
olarak işlev görmektedir ve o günden bu yana da şu anda özellikle
Hükûmetin uygulamaları konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bütün
televizyon kanallarına gönderdiği kamu spotları, sayın milletvekilleri,
8,5 saati bulmaktadır ayda. Bir televizyon kanalı, 720 saat
yayın yapabilmekte, bunun 8,5 saati Hükûmete ait olabilmektedir, bu
zorunludur. Her bakanlık, altı bakanlık, televizyonlara RTÜK
üzerinden bunu göndermekte ve yayınlatmaktadır. Bunların
içeriğiyle ilgili olarak RTÜKün bile bir söz söyleme hakkı yoktur,
gelen bakanlıktan aynen gönderilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun işlevleriyle ilgili
sadece birkaç örnek vermek bile konunun önemini ve şu anda bizi dinleyen
Hükûmet üyelerinin de cevap vermesini gerektirecek bir durumdur diye
değerlendiriyorum.
Birincisi;
sayın milletvekilleri, şu anda hâlen gündemde olan Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun 2 üyesi -CHPli üyesi- Sayın Ali Öztunç ve
Süleyman Demirkanla ilgili olarak, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun sadece
Adalet ve Kalkınma Partisinden 5 üyesinin verdiği oyla 3 kişilik
bir komisyon kuruldu ve bu kişiler Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
üyeliğinden atılmak isteniyor.
Burada, Başkan
Sayın Dursun diyor ki: Bize Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından yazı geldi: Bu 2 kişiyle ilgili
ne yaptınız? Bu 2 kişi, 2 üye, Kanal A televizyonunun
Atatürke hakaretinin ceza değeri taşıdığını
söylüyor ve ceza verilmesini istiyor. Bu sırada çıkan
karşılıklı değerlendirme ve tartışma
sonrasında, Kanal Aya ceza yerine 2 üyeye ceza verilmesi gündeme geliyor
ve bunu Meclis Başkanlığının istediği söyleniyor.
Sayın Akşenerin de dikkatine sunuyorum. Meclis Başkanlığının
da, bizden RTÜKe böyle bir yazısının gitmediği bilgisi
bize ulaştı. Acaba RTÜK, Türkiye Büyük Millet Meclisini bile
kullanır hâle mi gelmiştir?
Sayın
milletvekilleri, bunun dışında, RTÜKün son dönemde
uyguladığı yasaklarla ilgili olarak -bir kısmı
kamuoyunda da yer aldı- Piyanist filmine RTÜK ceza verdi. Dünya bu filme
Oscar ödülü verdi, RTÜK ceza verdi sayın milletvekilleri.
Yine bir başka
örnek: Cumhuriyet gazetesinde geçtiğimiz ay yayınlanan Deniz
Gezmişin kardeşi Hamdi Gezmişle ilgili röportajı, Fox
TVden İsmail Küçükkaya diyor ki: Bu diziyi okuyun. Bu gazeteyi
alın, alamıyorsanız cumhuriyet.com.trden izleyin. Sayın
milletvekilleri, bu gizli reklama giriyor gerekçesiyle ceza verildi.
Bu anlamda,
Türkiye'de, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, toplumun bilgilenmesi için
değil, bilgilenmemesi için işlev üstlenmektedir. Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu, yine iletişim fakültelerinde okutulan, toplumun doğru
haber alma hakkını ve insanların, kurumların
düşüncelerini aktarma hakkını kullanması değil,
engellenmesi için şu anda işlev görmektedir.
Bu anlamda,
sayın milletvekilleri, bir başka örnek de -isim veriyorum-
Müşerref Seçkin, gazeteci, on bir yıl hapis istemiyle
yargılanıyor sadece ve sadece Gezi olayları
sırasındaki çekimlerde özen gösterilmediği, o çekimlerin toplumu
değişik düşüncelere sevk ettiği gerekçesiyle. Diyelim ki
gerdi, böyle bir şey on bir yıl cezayı hak ettirir mi sayın
milletvekilleri? Maalesef, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda hazırlanan
raporlar, ağır ceza mahkemelerinde bir delil dosyası hâlinde
yani RTÜK bir delillendirme merkezi olarak da işlev görmektedir sayın
milletvekilleri. Bu anlamda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun hem
çalışma şekli hem hâlen
Bunu da yanıtlamasını
istiyorum sorumlu bakanların, neden ihaleleri çıkmıyor
kanalların? Neden bu kanalların ihalelerinde şu anda kamuoyuna
ayrıntıları açıklanmayan farklılıklar
gözetiliyor?
Sayın
milletvekilleri, bu bütçe, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin son
bütçesidir. Biz önümüzdeki yıl Cumhuriyet Halk Partisi hükûmeti olarak bu
bütçeyi yaparken bütün topluma daha özgür medya vadediyoruz, insanların
düşüncelerini özgürce açıklayabileceği ve yasakların
olmadığı bir Türkiye vadediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Seneye görüşürüz, seneye.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ya, on üç yıldır diyorsunuz, on üç yıldır
diyorsunuz.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) Diyoruz ama önümüzdeki yıl bu yasaklarla birlikte biz
bunu aşacağız, bunu aşacağız. Sizin
dileğiniz de gerçekleşir diyorum, mademki sizin de dileğiniz bu
demek ki.
AHMET YENİ
(Samsun) Rüya, hayal!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) Biz Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Türkiyeye daha
özgür bir medya vadediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ankara Milletvekili
Sayın Ayşe Gülsün Bilgehan
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, ben de Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi sunmak için söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, ilk kurulduğu 1980li
yıllardan itibaren, kısaca RTÜK diye bilinen kurum gündelik
hayatımıza girmiş ve toplumda eleştiri oklarının
hedefi olmuştur. Çünkü 1993te yapılan yasal değişiklikle
tarafsız olacağı ve bağımsız
çalışacağı özellikle vurgulanan RTÜK herhâlde çok az
dönemde bu özelliğini koruyabilmiştir. Bunun nedeni, bizim gibi
demokrasisi bir ileri bir geri giden ülkelerde dördüncü güç olarak görülen
medya ile siyaset kurumunun bir türlü sağlıklı bir dengeye
oturamamasıdır.
Aslında bu sorun başka ülkelerde de
görüldüğünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10uncu
maddesinde ifade özgürlüğünü açıkça belirlemiştir. Bu maddenin
(1)inci fıkrası haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü
açıklar. (2)nci fıkra da bu özgürlüğün sınırlarını
çizer. Bazı koşullarda özellikle kişi hak ve özgürlüklerinin
korunması konusunda önlemler alınabileceğini vurgular.
İşte RTÜK de herhâlde bu niyetle radyo ve televizyon
yayınlarında bir kamu denetimi yapma hedefiyle kurulmuştu.
Ancak, uygulamanın şu anda hiç de böyle olmadığı üyesi
bulunduğumuz uluslararası kuruluşların denetim
raporlarına dahi yansıdı.
Bakın, Ağustos 2014
Cumhurbaşkanlığı seçimini izlemek üzere Türkiyeye gelen
AGİT heyetinin raporu bu konuda ne gibi saptamalar yapmış.
Şöyle söylüyor: RTÜKe yapılan partizanca atamalar kurulun
bağımsızlığını ortadan kaldırıyor.
Yayın kuruluşlarının uyması gereken
tarafsızlığın ve doğruluğun sağlanmasıyla
ilgili hükümler açık değil, YSK kararlarında da yok. RTÜK ile
yaptırım makamı olan YSK arasında şeffaf, etkin bir
izleme ve raporlama bulunmuyor. RTÜK, takip sonuçlarını
paylaşmadı. Seçim kampanyasındaki yayın ihlalleriyle ilgili
şikâyetler yayınlanmadı. Tarafsız
yayıncılıkla ilgili, RTÜK üyeleri de dâhil, çelişkili
açıklamalar yapıldı. İncelenen 5 kanaldan 3ünün
yayınlarında -ki buna TRT de dâhil- Başbakan lehine açıkça
taraflı kampanya yayınları yapılmıştır.
demiş AGİT.
Uluslararası
gözlemciler Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında üç
günlük bir süre içinde TRTnin Başbakan Erdoğanla ilgili 533 dakika
yayın yaptığını, bu süre içinde diğer adaylar
Ekmeleddin İhsanoğluna 4 dakika, Selahattin Demirtaşa ise 44
saniye ayırdığını öğrenince hayretlerini
gizleyememişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, RTÜKte bugünlerde yaşanan olaylarsa toplumumuz tarafından
hayretle izlenmektedir. Biraz önce Sayın Balbay da bahsetti, RTÜKün
CHPli üyeleri Ali Öztunç ile Süleyman Demirkanı görevlerinden
düşürmek için bir girişim başlatıldı.
Peki, ne
yapmıştır Öztunç ile Demirkan, biliyor musunuz?
Yandaşlarının kirlerini örtmek için cumhuriyetin
kurucularını sorumsuzca karalayan bazı yayınlara
karşı tarihî görevlerini yerine getirmişlerdir. İşte
tek kusurları budur. Aslında pek çok izleyiciyi yayın sırasında
çileden çıkaran ve Bakanın bile ceza verilmesini uygun bulduğu
program yayından kaldırılmış ancak muhalefet üyeleri
hedef hâline getirilmişlerdir. Öztunça kurumun içinde alenen
saldıran kişi hâlen görevinin başındadır.
Son durumda,
RTÜKte CHPlilerin saf dışı edilmesi operasyonunda aynı
konumdaki Üst Kurul üyeleri kendi aralarında bir komisyon kurmuşlar
ama bildiğiniz gibi, her 3 üye de iktidar partisinden. Yani al gülüm, ver
gülüm olacak.
Ha, eğer sade
Türkiyede değil, dünyada da çağın en önemli liderleri
arasında yer alan Atatürkün bugünkü küçük siyasetçilere benzetilerek
rüşvetçi olarak tanıtılmasına isyan eden bu RTÜK üyeleri
kurumdan atılırlarsa hiç şüphe yok vatanseverlerin gönüllerinde
hak ettikleri yerlerini alacaklardır ancak olası bir oylamanın
yapılacağı Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna izin vermeyeceğine
inanıyoruz.
Aslında
bakın, bunca tepki toplayan -ben kanalın adını
söylemeyeceğim- bu kanalın izlenme oranı ne kadar biliyor
musunuz? 0,0004 yani 10 bin kişi içerisinde sadece 4 kişi izliyor bu
kanalı. Ve inanın, bu gibi programlara verilecek en iyi ceza -çok
samimiyetle söylüyorum- onları izlememektir. İnanın ki en büyük
sansür ilgisizliktir.
Değerli
arkadaşlarım sansür deyince -aklıma geldi- gelelim dizilere. Ben
iyi bir izleyici sayılmam ama Türk dizilerinin dünyanın 75 ülkesinde
400 milyon kadar seyircisi olduğunu biliyorum. Hatta bu dizilerin Orta
Doğudaki bazı siyasi gelişmelerde rol oynadıkları
bile düşünülmektedir. Dünyada bu kadar etkili olan diziler biz de RTÜKün
sıkı gözetimi altındadır. Özellikle çocuk ve gençlerin
gelişimini olumsuz etkileyecek yayınlarda dikkatli olan RTÜKün,
kadına karşı şiddetin meşru olarak gösterildiği,
cinsiyetçi söylemlerin tavan yaptığı programlar için de daha
duyarlı olduğunu görmek istiyoruz. Bakın, 2002 Nisanından
2014e kadar şiddetle ilgili RTÜK sadece 7 kez ihlal bulmuş, hâlbuki
Halk TVye bir yılda 45 kez ceza vermiş. Sonuç olarak, aslında
tıpkı YÖK gibi 80li yıllardan miras kalan, 1993 ve 2005
yıllarında değişikliğe uğrayan RTÜKün de yeniden
düzenlenerek gerçekten tarafsız meslek temsilcileri ve hem toplumun
duyarlılıkları hem de çağımızın evrensel
ilkelerini bilen ve göz önünde tutan kesimlerinden oluşan bir kuruma
dönüşmesi gerekmektedir.
Kurumun bütçesi bir
önceki yıla göre yüzde 45,7 oranında azalmış. Umarım
hayırlı bir alana kaydırılmıştır. Ve her ne
kadar pek çok çekincemiz varsa da 2015 bütçesinin ve 2015
yılının Türkiye için hayırlı olmasını
diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Osman Oktay Ekşi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) Saygıdeğer
dostlarım, 2015 yılı bütçe tasarısı vesilesiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun
görüşlerini ifade etme fırsatı benim için bir onurdur. Hepinizi
bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
dostlarım, Türkiyedeki basın gerçeklerini az önce konuşan
dostlarım açık bir dille ortaya koydular. RTÜK ve
Basın-Yayın Genel Müdürlüğü, keza, dostlarımız
tarafından burada bütün gerçekleriyle huzurlarınıza getirildi.
Bendeniz bu konulara ayrıntısıyla girmek niyetinde değilim.
Tam tersine, basınla ilgili çok önemli telakki ettiğim bir konuyu
özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. O da, şu anda Başbakan
Yardımcısı sıfatını taşıyan Sayın
Yalçın Akdoğanın kabineye girdikten hemen sonra son derece
isabetli bir şekilde değindiği bir konudur. Umarım kendisi
bu müzakereler vesilesiyle sizlere verdiği yanıtlar içinde şimdi
dikkatinize sunmaya çalıştığım konunun sonuçlanma
aşamasına geldiği müjdesini verir de Türk
basınının benim hesaplarıma göre yaklaşık 70-80
bini bulan mensubunun çok önemli bir sorunu çözülmüş olur. Sizlere de daha
önce huzurunuza geldiğim zaman defaatle arz ettim, dedim ki Medyadan
politikacının şikâyet etmesi dünyanın her yerinde
karşılaşılan bir gerçektir. Politikacıdan
medyanın şikâyet etmesi de keza öyledir. Önemli olan bu şikâyeti
asgariye indirmek ve taraflar arasındaki ilişkiyi
sağlıklı bir zemine oturtmaktır. Bu bağlamda en
önemli şey, medyadaki kalitenin yükselmesi ve siyaset dünyasında da
demokratik anlayışın olgunlaşıp kemale
ulaşmasıdır. Maalesef, ikisinde de Türkiyenin hâlâ çok ciddi
açıkları var ama medyayla ilgili olan kısımda en
azından yapılabilecek bir şey çok önemli. 1961 yılında
yürürlüğe giren -daha önce de sizlere arz ettim ama maalesef
işittiremedim- 212 sayılı Yasa hâlen uygulanmamaktır. Daha
doğru ifadeyle söyleyeyim: 5 gazeteciden sadece 1i bundan yararlanmakta,
4ü yararlanamamakta yani sosyal güvenceden yoksun bir şekilde ve
tehditler altında, hakaretlere maruz bir ortamda, hapsedilme korkusunun
içinde ve patronun iki dudağının arasında bulunan bir
kaderi sabah beklemediği şekilde yaşama gibi ciddi sorunlarla
karşı karşıyadır. Bunun tek çözüm yolu, gazeteciye
özgürce görevini yapabilme imkânı veren, sosyal güvenceyi sağlayacak
212 sayılı Yasanın günün koşullarına uygun bir
şekilde değiştirilmesi ve iyileştirilmesidir; o vesileyle
hakların boğulması değil.
Dostlarım, bu konuyla ilgili düşüncelerimi
paylaştıktan sonra izninizle sizin, yani Adalet ve Kalkınma
Partisinin son günlerde pek bir moda hâline getirdiği Osmanlı
Türkçesi merakınız hususuna değinmek istiyorum. Sonuç vermeyecek
bir sevdayla kendinizi bağladınız. Size anlatayım izin
verirseniz. Bendeniz 1950li yıllarda gazeteciydim. Bu Meclisin o
tarihteki Başbakanı, bildiğimiz Başbakan merhum Adnan
Menderesti ve sizin Osmanlıca dediğiniz dili harikulade güzel bir
şekilde konuşurdu ve çok da iyi bir Parlamento hatibiydi. O bile bu
konuda sizin sevdanıza kendisini kaptırdı, sonuç alamadı.
Ne oldu biliyor musunuz? 1952 yılında rahmetli Fuat Köprülünün
birinci imza olarak attığı 203 imzalı bir teklif
Anayasanın dilini 1945 tarihinde değiştirilmiş dilden
sizin o merak ettiğiniz Osmanlı Türkçesine çevirdi bir günde. Bir
günde ne oldu? Bir günde Genelkurmay Başkanının adı
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi oldu. Bir günde Meclisin gündemi
ruzname oldu. Bir günde Meclis komisyonları encümen oldu. Bir günde
sizin, benim öneri dediğimiz şey -hâlen kullanıyoruz- teklif
ama önerge takrir oldu. Gensoru diyorsunuz, istizah takriri oldu. Bir
günde bütün bunlar değişti. Böylece, yıllar geçti ama sonunda
hiçbir yere varmadı. Bakınız, bugün Büyük Atatürkün
devrimlerine en karşı yazarları veya düşünürleri okursanız,
dinlerseniz görürsünüz, kullandıkları dil Türkiyede dil devriminin
son derece köklü bir şekilde yerleştiğini ortaya koyan dildir,
hiçbiri
Huzurunuza ben gelsem Heyeti celilenizi ihtiramla selamlıyorum.
desem, eminim ki o şu anda Gaziye ve devrimlerine karşı olan
yazarların ve düşünürlerin pek çoğu bu şekilde
başlayan cümlelerimi anlamakta zorlanırlar.
Sizlere şunu
arz etmeye çalışıyorum: Gereksiz bir sevdaya kendinizi
kaptırdınız. Türkiyede yetişmiş dört veya beş
Atatürk devrimi kuşağı var. Diliniz değişti,
artık arı, temiz bir Türkçe konuşuyorsunuz. Kendinizi bu kadar
temiz bir Türkçeye ulaşmışken müselles-i adla diye veya
müselles-i mütesavi-ül adla diye eşkenar üçgen gibi kavramlara angaje
etmeye ne lüzum var?
Medeniyet
ışıkta, medeniyet önümüzde, medeniyet çağdaşlaşma
yönündeki atılımlarda.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bilimde.
OSMAN OKTAY
EKŞİ (Devamla) Bunlarda buluşsak sizinle daha iyi olmaz
mı?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekşi.
Adana Milletvekili
Sayın Turgay Develi.
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama Sayın Bakan Yalçın Akdoğana iki
soru sorarak başlamak istiyorum.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün geçtiğimiz ay içerisinde
Kıbrısta yaptığı bir çalışmayla ilgili
olarak Genel Müdür Murat Karakaya Kıbrısa gitti, çalıştay
başladı, bir gün sonra Ankaraya alelacele çağrıldı ve
görevden alınarak yerine Cemalettin Haşimi getirildi. Acaba genel
müdür gitmeden bir gün önce görevden alsaydınız ya da geldikten sonra
alsaydınız daha uygun olmaz mıydı? Görevden alma gerekçeniz
Sayın Bülent Arınçın Kıbrısta davetli olması
mıydı? Bülent Arınça karşı basına da
yansıyan tartışmaların bir sonucu muydu bu?
İkincisi, bu
akredite işi, basının akredite olması işi her dönem
değişiyor. İktidar erkini kim elinde bulunduruyorsa
karşısında olduğuna inandığı gruba
zulmetmeye çalışıyor, onların mesleklerini
yaptırmamaya çalışıyor. Bir zamanlar, işte, millî
görüşe yakın, sizin tabirinizle paralel yapı uçaktan inmiyordu,
şimdi başkaları akredite olmuyorlar. Bu akreditasyon işinin
gazetecilere uygulanan bir zulüm olduğunu, mesleği uygulayanlara,
yapmaya çalışanlara bir zulüm olduğunu, görevini yapanlara
akredite yapılması gerektiğini, yoksa uçağa binmenin çok
bir şeref ve haysiyet meselesi olmadığını size
hatırlatıyorum ve bu konuda söyleyeceklerinizi dinlemek istiyorum.
Şimdi,
kurumlar, bizim gibi sömürge ülkelerde
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sömürge değiliz biz, ne biçim laf o?
TURGAY DEVELİ
(Devamla) -
mülksüzleştirmenin yönetimi anlamına geliyor.
İktidar erkini elinde bulunduranlar, bütün kurumları -iktidar erkini
kendine dönük olarak kullanmak için- toplumu baskılamaya dönük olarak
kullanıyor.
Bunlara bir örnek vermek
istiyorum bugünkü haberde olduğu gibi: Sayın Ulaştırma
Bakanı Sayıştayı ziyaret ederek Sayıştay
raporlarının artık gizlenemez hâle gelmesinden dolayı
Sayıştaydaki raporların, Meclisin KİT üst Komisyonunun
haberi dahi olmadan daha önce raporlara giren önerilerin Sayıştay
tarafından çıkarılmasını, sahada çalışan
denetçilerin orada gördükleri ve tespit ettikleri usulsüzlükleri
raporlarına yazmamaları için bir raporlama kurulu oluşturularak
burada sansüre uğratılmasını, metinlerden
çıkarılmasını daha önce yine bu kürsüden
açıklamıştım, 2 tane de örnek vermiştim. Bir tanesi
ÇAYKURdaki denetçilerin raporlarının raporlama kurulunda sansüre
uğraması, çıkarılması; ikincisi de TKİnin 2011
raporlarında olan 7 adet yolsuzluk, şaibeli ihalelere, kömür
alımlarına ilişkin raporlarının 2012 yılında
raporlarda olmaması. Şimdi, bu üçüncüsü artık Sayıştay
denetçilerinin gördüğü, raporlarına yazdığı, daha
önceden raporlara girmiş belge ve bilgilerin artık metne dökülmeden
fiilen işleme sokulmamasına dönük bir eylem olduğunu ortaya
çıkarıyor. Bir Bakan, Sayın Ulaştırma Bakanı
Sayıştayı ziyaret ediyor ve orada kendine bağlı grup
denetçileriyle toplantı yapıyor ve Bazen kanuna aykırı
işler yapabiliriz, bizi idare edin, görmeyin. diyebiliyor. Bu, bu
kurumların Türkiyede artık nasıl baskı ve
zorbalığa dönüştüğünü tüm milletin gözleri önüne seriyor.
Peki, Hükûmet Sayıştaydan niye bu kadar korkuyor?
Sayıştay, Sayıştay, Sayıştay diyoruz. Sayıştayın
görevi ne? Sayıştay, milletimizin anlayacağı tabirle
milletimizin muhasebecisi. Bizden toplanan vergilerin, hepimizden toplanan
vergilerin, yatırımlara, kamu idaresine verilmiş paraların
denetlenmesini sağlıyor, yine bizim adımıza
sağlıyor.
Biliyorsunuz,
Sayıştayın özellikle KİTleri denetlemesi
sırasında Enerji Bakanının da kendine bağlı
kurumlara Sayıştay denetçilerinin istediği teftiş ve
soruşturmaları yaptırmayın. diyerek, Anayasa suçu
işleyerek gönderdiği genelgeyi de yine buradan
huzurlarınızda okumuştum. Sadece Sayın Lütfi Elvanın
Sayıştaya gitmesiyle bir fiilî baskı oluşturulmuyor.
Sayın Enerji Bakanı da kendi bürokratlarına talimat vererek,
Sayıştayın soruşturma ve teftiş sebeplerini yerine
getirmeyin. diyerek onları da suça teşvik ediyor. Ne günlere
kaldık değil mi!
Yani, istiyor ki
AKP Hükûmeti: Yaptığım hiçbir şey denetlenmesin, ben ne
yaparsam millet bunu bilmesin. Bürokratlarla beraber çalınır
çırpılır, düzgün harcanır, yerinde harcanır,
harcanmaz, bunları kimse bilmesin istiyor. Ama bilmedikleri bir şey
var. Milletimizin er geç gerçekleri öğreneceğinden kimsenin kuşkusu
olmasın.
Biz Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yetimin
hakkını yedirmeyeceğiz. Neyi gizlerseniz gizleyin, nereden
kaçırırsanız kaçırın, gerçekler bir gün ortaya
çıkacak.
Çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Develi, bir saniye. Biraz evvel konuşmanızın içinde
Sömürge ülkesiyiz. dediniz. Sanıyorum kastınızı
aştınız. Eğer düzeltmeyi düşünürseniz size bir süre
vereceğim.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Hiçbir zaman sömürge ülkesi olmadık.
BAŞKAN
Sayın Metiner, lütfen... Benim vazifemi siz yerine getirmeyin lütfen.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Bir şey söylemiyoruz, kızmıyoruz,
bağırmıyoruz, sadece fikrimizi beyan ediyoruz.
BAŞKAN
Anladım da Allah rızası için ya! Düzgün düzgün gidiyoruz
şurada.
Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Turgay Develinin, 656 ve 656ya 1inci Ek sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
TURGAY DEVELİ
(Adana) Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; sömürge
ülke
Tabii, Parlamentomuz var, bağımsız bir ülkeyiz ama
ekonomik olarak sömürge olmakla siyasi sömürge olmak arasındaki fark ve
ekonomik sömürge olmanın şartları ortada. Biz istediğimiz
kadar Sömürge değiliz., biz istediğimiz kadar
Ayaklarımızın üzerinde duran, başı dik, özgür bir
ulusuz. diyelim, ekonomik tablolar ortada. Bir yanlış anlama varsa
ben sözümü geri alıyorum ama herkesin de
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Develi, tamam.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) -
kendi aklına ve vicdanına bakarak Türkiye'nin durumunu
gözden geçirmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Araştırma Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Kültür Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1)
Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Dil Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1)
Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Evet,
şimdi İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan
Ayaydın.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Ancak on dakikalık kısa bir süre içerisinde bu üç
büyük kuruluşun bütçeleri üzerinde neler söyleyeceğimi ben de
açıkça merak ediyorum.
AKP
iktidarının süslü söylemlerinin aksine ekonominin gerçekleri bir bir
ortaya çıkmaktadır. Büyümenin durduğu, enflasyonun çift haneye
dayandığı, işsizliğin arttığı, ulusal
konjonktüre bir de son dönemdeki siyasal ve de jeopolitik riskler ile
dış piyasalardaki gelişmeler eklenince tablo iyice
kararmaktadır.
Peki, Türkiye
ekonomisi bu hâle nasıl geldi? Tabii ki AKP iktidarının
öngörüsüz, yanlış ve sürdürülebilir olmayan ekonomi politikası
ile AKP Hükûmetinin sözde ihracata, özde iç talebe dayalı büyüme anlayışı
günü kurtarmış, başarı gibi sunulmuş, konut ve
hizmetler sektörü gibi dış ticarete konu olmayan alanlarda
yoğunlaşılırken ülke içi tasarruflar dip
yapmıştır. Finansman ise parasal genişleme sonucu ortaya
çıkan dövizlerden yapılmış, cari açık böyle kapatılmıştır.
Büyük bölümü sıcak para denilen portföy yatırımlarıyla
karşılanan cari açık kontrolden çıkınca iktidar
büyümeden feragat etmiştir. Küresel ekonomi yeni bir döneme girmiş.
Dünyada bol ve ucuz likidite dönemi sona ermiş, işte Türkiye bu
konjonktüre kötü yakalanmış, dış tasarrufa bağımlı
bir ülke hâline gelmiştir.
Yeni ekonomik
dönemde gelişmekte olan ülkelerin işi hayli zor olacak. Maalesef, bu
ülkeler içerisinde dış kaynağa en çok muhtaç olan Türkiye en
kırılgan ülkeler listesinde yer almaktadır. Önümüzdeki on
yıl içerisinde geçmiş on yıldan çok daha zor on yılı
geride bırakacağız. Büyümenin daha düşük olacağı
başta Sayın Babacan olmak üzere, bizzat AKP kurmayları tarafından
da dile getirilmektedir. Açıktır ki AKP iktidarı yetersiz bir
ekonomik performans göstermiş, özellikle 2007 sonrası Türkiye gibi
ülkelerin lehine gelişen likiditesi bol uluslararası konjonktürü
yeterince değerlendirememiştir. Zaten bunun içindir ki Türkiye orta
gelir tuzağında yedi yıldır yerinde saymakta ve kişi
başına millî gelir 10 bin dolar civarını bir türlü
aşamamaktadır. Üstelik şimdi aynı AKP yöneticileri
çıkıyor ve bu durumun aşılması için yapısal
reformların ertelenmeyeceğini, ekonominin sanayi üretimine
kaymasını, lüks inşaat furyasına son vermek
gerektiğini söylüyor. Allah aşkına, yıllardır ne
diyoruz biz? Ne zaman ki deniz bitti, dediğimize geldiniz. Ama siz gelene
kadar olan bu ülkeye oldu, fırsat ve vakitleri kaybettik. İşte
Türkiyenin tarihsel büyüme ortalaması yüzde 5. Hatta, koalisyon dönemleri
olması nedeniyle siyasal istikrarsızlıkların
yaşandığı 1990lı yıllarda büyüme ortalaması
yüzde 4 iken sözde parlak başarı gösteren AKP döneminde ortalama
büyüme oranı yüzde 4,7. AKPnin büyüme başarısı nerede?
Buyurun bu verilere bakalım ve artık masallardan ve bu gerçeklerden
bir bir kendimizi ayıklayalım.
Ekonomide büyüme
cılızlaşmış, çarklar yavaşlamış,
işsizlik kaçınılmaz olarak yükselmektedir. İşte, son
açıklanan verilere göre işsizlik yüzde 10u aştı. On iki
yıllık AKP hükûmetlerinin işsizlik ortalaması yüzde 10,7. O
beğenmediğiniz koalisyon döneminde yani 90lı yıllarda ise
yüzde 8,2. Peki, ya son dönemde başta Sayın Başbakanın
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Dünyada nasıldı?
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Ahmet Bey, bu soruların cevabını bana siz
değil Sayın Babacan verir çünkü siz bu işten
anlamazsınız. Bari anlamıyorsunuz, dinleyin öğrenin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Dünyayı da söyleyin de bilelim bari.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Ben dünyayı da söylerim Türkiyeyi de söylerim ama
sizin bunu anlayacak kabiliyetiniz olduğunu ben biliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hocam, yakıştıramadım. Çok ayıp,
yakıştıramadım.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Bana bunun cevabını Ekonomi Bakanı, bana
bunun cevabını Hükûmet verecek.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben size dünyayı sordum. Dünyada neydi ne oldu?
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Bomboş bir sayfadan bahsediyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Amerikada yüzde kaçtı, Yunanistanda yüzde kaçtı?
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) AKPnin ekonomi politikası bomboş bir sayfa, o
sayfanın içini doldurun lütfen.
AKP hükûmetlerinin
yapısal sorunları çözmek yerine günü kurtarmaya yönelik kısa
vadeli politikalar izlediğini yıllardır söylüyoruz.
Şimdi
soruyorum: Düşük tasarruf, sürdürülebilir yüksek büyüme, ithal
bağımlılığı, düşük katma değer üretimi,
teknoloji yetersizliği, kayıt dışı ekonomi,
çarpık vergi yapısı, verimsiz kamu harcamaları gibi hangi
temel sorun bugün ortadan kaldırılmıştır? Söyleyin
Allah aşkına! Aynı yapısal sorunlar devam ediyor. On iki
yıllık tek parti iktidarı olarak hangi yapısal reforma imza
attınız? Ekonomi aynı tas aynı hamam. On iki
yıllık iktidarınızda yapısal reformlar hiç
aklınıza gelmedi de bugün mü geldi? Günaydın demekten başka
söyleyecek söz bulamıyorum. Peki tüm bunlar ortadayken
AHMET YENİ
(Samsun) - Hiçbir banka batmadı, hiçbir banka.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Hiçbir banka batmadı. diyorsunuz da sizin
Başbakanınız, sizin Cumhurbaşkanınız bir
bankanın batmakta olduğunu söylüyor ve BDDK
Başkanlığı da orada bunu seyrediyor.
AHMET YENİ
(Samsun) - 22 bankayı batırdı koalisyon.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı
da Böyle bir şey yok. diyor. Hangisine inanacağız,
Başbakana mı inanacağız, Başbakan
Yardımcısına mı inanacağız? Önce onu söyleyin.
AHMET YENİ
(Samsun) O sizin koalisyonlar 22 bankayı batırdı, 22
bankayı.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Sen otur orada. Sen bu işten anlamazsın. Sen o
işten anlamazsın.
AHMET YENİ
(Samsun) Anlarım çok iyi.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Sen o işten anlamazsın. Sen
anladığın işte konuş.
AHMET YENİ
(Samsun) Kırk senem geçti o işte.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Sen o işten anlamazsın. Sen
anladığın işte konuş. O işten biz anlarız,
sen anlamazsın o işten.
AHMET YENİ
(Samsun) Siz anlasanız muhalefette olmazdınız.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Hocam, on iki yıldır aynı sözleri
söylüyor, kale almayın devam edin.
BAŞKAN
Herkes birbirine eşit şekilde sataştığı için
müdahalede bulunmuyorum!
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) Kamu borcunda ve bütçe dengesinde bir iyileşme ne
yazık ki AKP iktidarı döneminde sağlanamadı. Ama madalyonun
ikinci yüzü, yani dış borç alanında geçmişte devlet
borçluyken bugün özel sektörün borcu artıyor. Hükûmet diyor ki: Kamunun
borcu düştü ama özel sektörün borcu arttı. Peki, özel sektörün borcu
bu ülkenin borcu değil midir? Bu özel sektör başka bir ülkede mi
yaşıyor? Onların borcu kime aittir? Bu ülkenin borçlarına
aittir.
Son dönemde
başarı gibi gösterilen bir diğer hususa değinmek istiyorum:
Cari açıkta düşüş. Evet, Hükûmet cari açığı tedricen
düşürdü. Cari açıktaki bu iyileşmede kuşkusuz
yavaşlayan ekonomide ithalatın azalmasının payı var,
artan döviz kuruyla ithalatın pahalılaşmasını da
unutmayalım.
Peki, cari
açığın bu düzeye gelmesi için ne bedel ödendi, neden vazgeçildi,
söyleyeyim. Büyümeden vazgeçildi, istihdamdan vazgeçildi, üretimden vazgeçildi.
Bakınız, 2003-2011 döneminde yüzde 5,3 büyümeye yüzde 5,2 cari
açık verirken, cari açığın tavan yaparak millî gelirin
yüzde 10una ulaştığı 2011 sonrası son üç yılda
ise ortalama yüzde 6,5; cari açığı indirebilmek için yüzde
3,1lik ortalama büyümeye razı olmaktadır. Yani cari açıktaki
düşüşten çok daha fazla büyüme kaybı
yaşanmıştır. İşte sizin marifetiniz budur.
AKP bu
yanlış ekonomi politikası çerçevesinde nihayet Merkez
Bankasını da emrindeki sıradan bir kuruma
dönüştürmüştür.
İnandırıcılığını ana hedefi olan fiyat
istikrarı konusunda enflasyon tahminleriyle bitiren banka, AKP
iktidarına biat suretiyle bağımsızlığını
da kaybetmiştir. Hükûmetten izin almadan faiz politikasında adım
atamayan, enflasyon hedeflemesine geçildiğinden beri enflasyon hedefleri
tutmayan bir Merkez Bankası başka nerede var? Geçtim önceki
yıllardan, bakınız, bu yıl için enflasyon hedefi 5,3. Peki,
yıl sonu bu hedefi tutturabilecek misiniz? Mümkün değil. Hükûmet hiçbir
hedefinde ne yazık ki isabet yapamadı, isabet tutturamadı.
Merkez Bankasıyla sınırlı değil, bütün hedefleri
birbirini tutmuyor.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum,
bütçemizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayaydın.
Manisa Milletvekili
Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başbakanlığa
bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının yani AFADın bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
17 Aralık
Gölcük depremini, 12 Kasım Düzceyi, 2011de Van depremini, Somayı,
Ermeneki, Çaycumayı, Ayamama Deresini, Samsundaki sel felaketini yaşamış
bir ülke olarak siyaset üstü, partilerüstü bir yaklaşımla ele
alınması gereken, hepimizin göz bebeği olması gereken,
kollanıp doğruya yönlendirilmesi gereken bir kurumun bütçesi üzerinde
konuşuyoruz. Maalesef, Türkiyede öyle, AFADda öyle; kazadan, faciadan ya
da afetten önce değil, sonra konuşuyoruz biz. AFADdan bu beklenmez
ama AFAD riski yönetmek yerine krizi yönetmeyi tercih ediyor. Oysa,
dünyanın çoktan terk ettiği bir yöntem bu. Birleşmiş
Milletler bütün dünyayı bıraktı, Afrikadaki ülkeleri risk
yönetimine yönlendirmeye, kriz yönetimine yönlendirmemeye
çalışıyor. Profesör Doktor Mikdat Kadıoğlu diyor ki:
Eğer riski yönetmezsen krizi de yönetemezsin. Risk yönetimi olmadan
yapılacak bir kriz yönetimi aslında vatandaşı kandıran
bir keriz yönetimine dönüşmüştür.
AFADın
yaptığı da bundan farklı değildi. Ermenekteydik,
AFADı bekledik. AFAD geldi ve önce Ermeneki, sonra madeni tanımaya
çalıştı. Sonra bir madene su bastıysa ne yapması
gerektiğini anladı, boru ihtiyacını fark etti. On iki
saatte 3 kere boru geldi, gelen her boru patladı. Boru tamam, pompa
lazım; pompa tamam, gücü yetmez. Güçlü pompa ahtapot, İstanbul
Büyükşehirde var, bastır o gelsin. Yolda gelirken ahtapot kaza
yaptı.
AFAD AFAD olsa
Ermenekteki maden envanterinde olur. X kodlu madenimizde Y kodlu durum ortaya
çıktı. Türkiyede envanterdeki ihtiyaç ne? O pompayı kazadan on
beş dakika sonra bir vinç, bir helikoptere, bir nakliye uçağına
yüklüyor olur, yirmi dört saat sonra vermezsiniz bu kararı. Onu bırakın,
yirmi dört saat sonra geliyor, orada AFAD yetkilileri diyorlar ki:
İnşallah ahtapot desendireden girer. Yani ana yola ahtapotun girip
girmeyeceğine inşallah, maşallahla Gelsin de görelim. diye
bakıyorlar. Giriyor girmesine, güç bela üç saatte indiriliyor. Ahtapot
mazotluymuş, madende kullanılamazmış, ahtapotu geri
çıkarıyoruz.
Eğer bu AFAD
afetten sonra, faciadan sonra battaniye, çorba dağıtacaksa bunu
bilelim, ona göre değerlendirme yapalım. Yok, krizi yönetecekse o
zaman onun için yeniden reorganize olması lazım.
Somadan bahsetsek
herkes biliyor, iktidar, muhalefet kabul ediyoruz, AFAD Somada tel tel
döküldü. Somada on iki saat arbede yaşandı, on iki saatten
sonrası zaten cenaze ve taziyeydi. O vakitten sonra kontrolü ele
alsanız ne olur; o uydular açılmış, bilmem neler
yapmış, uydu telefonlarını test etseniz kırk sekiz
saat sonra ne olur?
Olay 15.10da
gerçekleşti, Manisa milletvekillerinin cep telefonlarına
örgütlerinden Somada büyük bir facia oldu. mesajı 15.45te geldi.
AFADa ilk haber 16.30da gelmiş, intikal 18.15te gerçekleşmiş.
Ben bileydim, kusur bende, ben faciadan haberdar olduğumda Manisaya
gitmek için hazırlık yapmak yerine AFAD İl Müdürüne telefon
açardım. AFAD İl Müdürüne haberim olduğunda telefon
açsaymışım kırk beş dakika önce harekete
geçeceklermiş. Böyle bir afet yönetiminden bahsediyoruz.
Sonra, Soma
Komisyonunun taslak raporuna şunu yazdılar, AKP önerisiyle geldi,
itiraz ettik: Sayın Bakan Taner Yıldız gelip de olaya el
koyunca ortamdaki kaos ve keşmekeş ortadan kalktı. diyor. Krizi
yönetmeye gelmiş Taner Yıldız. Hepimizin vicdanında,
gensorularda, soruşturma önergelerinde, yarın göreceksiniz, Yüce
Divanda hakkındaki suçlamalarda, meselenin birinci sorumlusu krizi
yönetmeye geliyor ve Başbakan diyor ki Murathan Munganın kitabındaki
kasiyer kız gibi: Ne kadar göz önünde durursan o kadar görünmez olursun.
Sorumluluklarını ortadan kaldırmak, PR yapmak, bir gömleği
iki gün giymek, simit yemek, susam yemek, bilmem ne yapıp aç kalmamak
üzerinden kendi halkla ilişkilerini yönetecek adam, yönetmek için
gelmiş, güya AFADı yönetiyor. Ne oldu? Eğitimi var,
olmadı. Ama işte kriz değil, keriz yönetimi dediğiniz bu.
Eğer
AFADı böyle bir bakan yerine orada, o acil durumları yönetmek üzere
uzmanlaşmış kişiler yönetseydi, tabii, hiçbirisinin
aklına Hepsini birden çıkarmayalım, infial olmasın.
gelmezdi veya Ölülere, kaybettiğimiz kayıplarımızın
ağızına birtakım maskeler takıp
canlıymış gibi çıkartalım, tansiyonu düşürelim.
demek gelmezdi. Yavaş yavaş çıkaralım, Başbakan
gelmeden 150yi bulmayalım, Cumhurbaşkanı ayrılmadan 250
rakamını geçmeyelim. diye kimse söylemezdi.
Bir Kelime Bir
İşlem oyuncusudur AFAD. Kriz kelimesine eyi joker kullanıp
hepimizi keriz yerine koymuştur ama işlem hanesine gittiğimizde
de 98 yaklaşık sonuç bulmuştur çünkü verdiği raporda 486
iken kazada canlı kurtulanların sayısı
Soma Komisyonuna
geldiklerinde Biz onu 584e revize ettik ama İnterneti güncellemedik.
demiştir. Bir kelime, bir işlem, 98 yaklaşık sonuç.
Şimdi, önümüzde büyük İstanbul depremi var. İnşallah
olmasın ama bilim adamları diyor: Kaçışımız yok,
olacak. İnşallah kaybımız olmasın. Bunun için
hazırlık yapmak lazım ama bu AFADla, bu tel tel dökülen bu
hâlle bunu nasıl yapabiliriz? Oysa geçen depremden sonra neleri
konuşuyorduk? Deprem çantalarını, çocukların
eğitimini, hayatta kalmak için yaşam alanlarını. Nerede
bunlar? Şimdi DASK, Zorunlu Deprem Sigortası, basit bir şey
söylüyorlar, diyorlar ki: Eğer DASK sigortası yapmazsan teyzenin
evinde kalırsın, ayna buğulu olur, küvette saç olur, kıl
olur, ondan sonra evinde rahat edemezsin. Bu değil depreme
hazırlık arkadaşlar. Mesele deprem olduğunda sağlam binalar,
doğru bir kurtarma planı
Eğer AFAD dediğiniz kurum
bütçesinin yüzde 40ını afet sonrası müdahaleye, yüzde 9unu
sadece planlama ve zarar azaltmaya ve yüzde 1ini görev ve sorumluluk
alanına giren işlerle ilgili farkındalık yaratmaya
ayırıyorsa meselenin kendisinde bir sorun var demektir.
Bu ülkenin
vatandaşlarını, bu ülkenin bilim adamlarını, bu
ülkenin suçsuz insanlarını, size güvenen insanlarını kriz
yönetimi diye bir keriz yönetimine tabi tutmanızı kınıyor,
önümüzdeki süreç için kurumun yeniden
yapılandırılmasını talep ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.40
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.55
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki ikinci tur
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın
Haluk Ahmet Gümüş, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Değerli üyeler, TİKA bize
göre gerekli ve güçlü olması gereken bir kurumdur. Tabii, bu kurumun
işleyişi ve şimdiki hedefleri ona olan ihtiyaca uygun olursa; felsefesi,
ilerlemeci, gerçekçi bir çizgi üzerinde büyük ve aydınlık bir ülke ve
insanlık geleceğine hizmet ederse, henüz kanun ile
kurulmamış bu devlet kurumunun yöneticileri
şaşırıp kendilerini Hükûmetin propaganda argümanı
olarak görmüyorlarsa o zaman Bu hâlâ gerekliliğine uygun olarak devam
eden bir kurumdur. diyebiliriz.
Sayın üyeler,
Türkiyenin dış itibarı hızla yıpranırken
ekonomisi dünya kurumlarınca, yaklaşan ekonomik konjonktürde
dünyanın en kırılgan ekonomisi diye nitelendirilmektedir. Bu Hükûmetin,
sıcak parayla çevirdiği ekonominin, açarsak, fabrikalar, teknolojik
yatırımlar yerine sıcak paraya bağlı diğer
alanlara yatırım yapmış bu Hükûmetin önümüzdeki dönemlerde
işi kolay değildir, zordur. Ne havuzdaki paralar ne geç çıkan
AR-GE kanunları yaşanacak sıkıntılara kısa vadede
deva olamayacaktır. Hedeflerin tekrar tekrar revize edileceği,
dövizin dengede tutulmasının gittikçe zorlaşacağı bir
döneme girmek üzereyiz. İçeride bu sıkıntıları
gizlemek üzere türlü politikalar, Osmanlıcılık hayalleri, küçük
çocuklara her yüzyılda değişen Osmanlıcayı
öğretme girişimleri, eğitimi laik yapıdan
uzaklaştırarak üzerinde sansasyon yaratacak, toplumsal gerilimi
artıracak açıklamalar yapılmaktadır.
Kamuoyu bunlarla
meşgul edilmektedir. Akla Olası bir ekonomik çöküş durumunda
bir iç cephe mi hazırlanıyor? sorusu gelmiyor diyemem. Bu soru
üzerinde düşünelim.
En son, Türkiye'yi
ziyarete gelen Papaya, TİKAnın Başkanı tarafından
Batı Romanın patronu Doğu Romanın patronu
tarafından ağırlanıyor. yorumu yapılmıştır.
Bilgi desek değil, vizyon desek yanına psikolojik bir analiz eklemek
gerekir. Gençlere kalsa buna Roma geyiği. derler. Biz öyle demeyelim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ne diyelim?
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Devamla) Biz, bu duruma, gittikçe çaresizleşen Başbakan
ve Cumhurbaşkanının görüntüyü değiştirme çabaları
olarak bakıyoruz. Bunlar, bir anlamda, gündem değişsin,
yaşanan sıkıntılar, artan işsizlik, yolsuzluklar görülmesin,
yaklaşan kaos hissedilmesin arayışlarıdır.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) O da CHP geyiği oldu.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Devamla) Sayın milletvekilleri, Afrikaya gidelim,
Türkiye'nin elini ve gücünü mazlum ülkelerin halklarına doğru
uzatalım. Bunlar iyidir ama öncelikli olarak bölgemizde ilgilenmemiz
gereken asıl alanlarda neler oluyor, bunları bilip önlem almamız
gerekiyor, bu alanlarda var olmamız gerekiyor. Yoksa, ikincil ilgi
alanlarını ilk plana taşırsanız, bu sizin siyasi AKP
propagandanız olur ancak, eğer değilse stratejik körlük anlamına
gelir. Sonuçta, ulusal menfaatlere yararı olmaz, kalıcı olmaz,
etkileri geçici ve uçucudur.
TİKA ne için
kurulmuştur arkadaşlar? Öncelikle,
bağımsızlığına kavuşmuş tüm ülkeler,
dünya Türkleri ve ülkenin akraba halklarla ilişkilerini geliştirmek
için kurulmuştur. Bu alanlarda acaba ilişkilerimiz gelişti mi?
Hayır, gelişmedi, daha da geriledi iktidarınızda. Niçin
geriliyor? Bu ülkelerle ilgili meselelere önem verilip gerçekçi stratejik
analizler yapılmadığı için. Kısaca, ilişkiler,
Hükûmetin meselelere çarpık bakışı nedeniyle
gerilemiştir ve gerilemektedir.
Ne
yapıldı? Türk ülkelerinin yönetimleri için benimsenmeyen organizasyon
ve faaliyetler tarafınızdan desteklendi. Bu ülkelerle geleceğe
yönelik sağlam ilişkiler kurmak yerine, bu ülkelerin siyasi
yapılarına ve sosyal ilişkilerine yön vermek içinde bulunuldu,
bu faaliyetlere destek verildi. Tabii ki şimdi, bu ülkelerde, Orta Asya
ülkelerinde Türkiye Hükûmetinin faaliyetlerine soğuk
bakılmaktadır. Türkiye, bugün, ne yazık ki politikanız
yüzünden Orta Asya ülkelerinde etkisiz ve varlığı
sorgulanır bir ülkeye dönüşmüştür.
Şimdi, bölgede
ne oluyor bir bakalım. Çin, Sincanda Uygurlar aleyhine asimilasyon ve
bölgeyi Çinli nüfusla nüfuslandırma politikalarını uygularken,
Orta Asya ülkelerine Çin bilgeliği politikasıyla,
karşılıklı yarar adı altında elini uzatmaktadır,
Orta Asyaya. Bir dönem sonra inşası devam eden Orta Asyayı
Çine ve Avrupaya bağlayacak otoyollar ve tren yolları bitecektir.
Çinin bu ülkelerle ilişkileri daha da yoğunlaşacaktır.
Çinin hedefinde, Orta Asya ülkelerinin ekonomilerinin Çine bağlanması,
Rusya aleyhine silahlandırmak, bölge aleyhine silahlandırmak da
vardır, buna da noktayı vurmak gerekir. Şimdiden 30un üzerinde
sınır kapısı açılmış, bu sınır
boylarında serbest bölgeler aktifleştirilmiştir. Elbette Orta
Asya, Çin için karada en önemli potansiyele sahip bir coğrafyadır,
tüm Asyanın kalbidir. Çin için enerji ve siyasal güç hedefleri, Hazara
ulaşan yol, İranla karadan buluşma, Orta Doğu petrolleri,
hep Orta Asyanın Çinin hinterlandı hâline gelmesiyle
gerçekleşebilecektir. Rusya direniyor, Bu benim hinterlandım. 2015
için Orta Asya ülkeleriyle Avrasya ekonomik iş birliği
kuracağım. diyor, bu konuda Çinle ağır örtülü bir rekabet
içindedir. Şanghay İşbirliği Örgütü içi pek o kadar uyumlu
olmayan bir örgüttür, Çin tarafından Ukrayna meselesinde Rusyaya destek
verilmemiştir. Ama, bütün bu olayların bizler neresindeyiz?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Tam merkezinde.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Devamla) Hiçbir yerindeyiz arkadaşlar. AKP Hükûmetinin
politikaları nedeniyle hiçbir yerinde yoksunuz; Orta Asyada yoksunuz,
TİKAyla da propaganda yapıyorsunuz.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Faik Tunay,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK TUNAY (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2015 merkezî bütçesi içerisinde yer alan
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları
Başkanlığı bütçesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Nüfusu 200 milyonun üzerinde olan Orta Doğudan
Balkanlara, Balkanlardan Orta Asyaya kadar, kısacası dünyanın
her yerinde akraba ve soydaş topluluğuna sahip büyük bir milletiz. Bu
kürsüye geldiğimiz zaman ve her konuştuğumuz yerde, siyasi
partilerimiz hangisi olursa olsun, hepimizin ilk söylediği cümle
şudur ve gurur duyarız: Biz tarih sahnesine yeni
çıkmış bir millet değiliz; devletler kurmuş bir
milletiz ve bu milletin bir mensubu olmaktan da gurur duyarız. Altı
yüz küsur sene hüküm süren koca cihan imparatorluğu Osmanlıdan sonra
yoktan var edilen, âdeta küllerinden tekrar doğan genç cumhuriyetimizle
her zaman gurur duyarız.
Bu vizyonla, bu inançla, bu misyonla parti
ayrımı yapmaksızın 2010 yılında kurulan bir
başkanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı. O zaman milletvekili olanlarınız
hatırlar. Burada bütün siyasi partilerin uzlaşmasıyla,
konsensüsüyle, ortak rızasıyla kurulmuş bir
başkanlıktır.
Küresel vizyonumuza, küresel amaçlarımıza ve
büyük devlet olmanın anlayışına, gereklerine uygun olarak
kurulan bu başkanlığın iyi yaptığı
çalışmaları, olumlu attığı adımları
övmek bir muhalefet milletvekili olarak herkesten önce bizim de görevimizdir ve
sorumluluğumuzdur. Bu kürsüye geldiğimiz zaman iyi yapılan şeyleri
görmezden gelemeyiz. Bunları söylemek, bunları takdir etmek bizim boynumuzun
borcu. Ama iktidarın ve bu kurumdan sorumlu olan Sayın Başbakan
Yardımcısının ve bu kurumun tepesindeki yöneticilerin de
şöyle bir sorumluluğu var: Muhalefetten gelen olumlu
eleştirileri asla ve asla iktidarı yıpratmak için, iktidarı
küçük düşürmek için olan eleştirilerden saymasınlar. Bizim
vazifemiz yurt dışındaki soydaşlarımızla,
akrabalarımızla ilişkilerimizi ekonomik, kültürel, sosyal,
kısacası hayatın her alanında daha da ilerletmek, daha da
geliştirmek.
Bu kurum, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir kurumu
değil. Bu kurum, Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin
ve Halkların Demokratik Partisinin ortaklaşa kurumu. Öyleyse bu
kurumdaki bazı gerçekleri de görmek ve buradaki sorunlara değinmek
bizim boynumuzun borcudur.
Geçtiğimiz
günlerde hepimizin kamuoyunda yakından takip ettiği bir liste
açıklandı. Bu liste neydi? Kamu kurumlarının
bazılarına KPSSsiz yani sınavsız, torpilli insanların
yerleştirilmesiydi. Burada isimleri tek tek zikredecek değilim,
bugünkü bütçe konuşmasının gündemi de bu değil ama böyle
bir kurumda, böyle bir kuruluşta amacımız eğer Türkiye'nin
dışındaki, dünyanın her yerindeki
soydaşlarımızla, akrabalarımızla ilişkilerimizi
daha da ilerletmek, daha da geliştirmekse, burada torpil olmamalı.
Burada sadece ve sadece bilgi, donanım, birikime dikkat edilmeli, burada
liyakat ön planda olmalı. Bir bakanın yeğeni olmak veya bir
bakanın tanıdığı olmak burada çalışmak için
yeterli olmamalı.
Elbette ki o
bakanın yeğeni, tanıdıkları, yakınları o
liyakate sahipse, o bilgiye, o birikime sahipse, o donanıma sahipse
buralarda görev yapacaklar ama buralara eleman alırken çok daha fazla
dikkatli olmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir diğer
sıkıntı da şu: Başkanlığın ismi nedir?
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı.
Öyleyse bu, hiçbir mezhebi kapsamaz, bütün mezhepleri kapsar; Türkü, Kürtü,
Alevisi, Sünnisi, yurt dışında yaşayan Türkiye
Cumhuriyeti devletine bağlı olan herkes bu
Başkanlığın çalışma alanı içerisindedir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığının yurt
dışındaki bazı çalışmalarına
baktığımız zaman, maalesef ve maalesef, belirli
grupların bu çalışmaların dışında kaldığını
görüyoruz ve bu hepimizi üzüyor. Eğer biz bütün dünyada daha etkili olmak
istiyorsak, daha aktif olmak istiyorsak, 77 milyonun hepsinin gücünü
arkamıza alarak iyi işler yapmak istiyorsak, hayırlı
hizmetler yapmak istiyorsak yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızı Türk, Kürt, Sünni, Alevi diye ayrımcılığa
tabi tutamayız. Onların hepsini bu Başkanlığın
çalışmaları içerisine almamız gerekiyor.
Bir diğer
sıkıntılı konu da şu: Yaklaşık bir yıl
önce hepimiz takip ettik. Başkanlığımızda yani
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları
Başkanlığında kamuoyunda böcek diye
adlandırılan dinleme cihazları bulundu. Ne acıdır ki
sadece kurumun Başkanının odasında değil, diğer
başkan yardımcılarının odasında da bu böceklerden
bulundu. Çeşitli iddialar ortaya atıldı, o zaman gazetelerde
okuduk, televizyonlarda izledik; işte, 2 tane kadının bu dinleme
cihazlarını koyduğu, bunların Adalet ve Kalkınma
Partisinin kuruluş sürecinde yer aldığı söylendi. Daha
sonra ilgili Bakan Yardımcısı çıkıp bunun doğru
olmadığını söyledi. Biz muhalefet olarak bu böcekleri koyan
insanların geçmişte hangi siyasi partilerde görev
yaptığıyla, hangi siyasi görüşe sahip olduğuyla zerre
kadar ilgilenmiyoruz. Bizim bir tane derdimiz var, üzerinden bir yıl kadar
zaman geçti, bu kuruma bu böcekleri, bu dinleme cihazlarını kimler
koydu, hangi amaçla koydu? Bunların yurt içindeki ve yurt dışındaki
uzantıları nedir?
Bu kuruma
konuşmamın başında da başlarken özel bir yer verdim.
Çünkü burası, büyük devlet olmanın gereği olarak, yalnız
Türkiyedeki vatandaşlarımızla değil, bütün dünyadaki
soydaşlarımızla ve akrabalarımızla ilgilenen,
onların dertlerine, tasalarına, sorunlarına çözüm bulmakla
yükümlü olan, mükellef olan bir kuruluş. Biz eğer dünya devleti
olduğumuzu iddia ediyorsak, yalnız Türkiyede değil, Orta
Doğuda, Balkanlarda, dünyanın her yerinde daha güçlü bir Türkiye var
iddiasında bulunuyorsa iktidar o zaman böyle bir kuruma böyle
ahlaksızca işleri yapanlar kimse bunun bir an önce ortaya
çıkartılması gerekiyor, ki biz de muhalefet olarak,
vatandaşlar olarak bunu bilelim.
Sıkıştığımız zaman son bir yıldır
bir moda var. İktidarı eleştirdiğiniz zaman, edebinizle,
adabınızla bile eleştiriyi yapsanız, olumlu yönde, yol
gösterici eleştirilerde bile bulunsanız hemen paralelci yaftası
yakıştırılıyor. Eğer iktidarı
eleştiriyorsanız, iktidarın yaptıklarını
beğenmiyorsanız hemen size yapıştırılan bir
yakıştırma var, işte paralelci, paralelci milletvekili,
paralelci yönetici, bilmem ne. Bu hastalıktan kurtulmamız gerekiyor.
Eğer bu kuruma, bu kuruluşa bu böcekleri, dinleme
cihazlarını Türkiyenin içinden birtakım illegal
oluşumların içerisinde yer alan insanlar koyduysa bunlar ortaya
çıkarılsın, iktidarıyla, muhalefetiyle hepimiz bunlara
gereken en ağır cezayı verelim. Bunları kimsenin
savunması mümkün değil. Ama yok, bunun yurt dışı
uzantıları varsa, bunun yurt içindeki uzantılarıyla beraber
yurt dışı uzantıları varsa bunları da bilmek
bizim hepimizin hakkı.
Ben bu vesileyle
bir kere daha Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları
Başkanlığı bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diliyorum. İktidarın, muhalefetin kendisine
yönelttiği olumlu eleştirileri dikkate almasını istiyorum.
Muhalefetten gelen her şey sizin kötülüğünüze değil, aksine
sizin yararınıza çünkü hepimiz aynı geminin içerisindeyiz,
hepimiz ülkemizin daha da ilerlemesi ve daha da güçlenmesini istiyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Bartın
Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Atatürk
Araştırma Merkezi 2015 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini sunmak için söz aldım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, kurumun adı çok güzel ancak kuruluşu ve
sonrasında yaşanan hukuksuzluklar bu güzelliği ne yazık ki
yaralamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan
ve maddi, manevi desteklenen Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, bugün
olduğu gibi pasif, siyasi iktidarın emrindeki bir devlet dairesi
değil, tamamen bağımsız, bilim üreten
kuruluşlardı. Bu kurumların giderleri ise Atatürk
tarafından kendi kişisel gelirinden karşılanıyordu.
Ölümünden sonra, kendi el yazısıyla hazırladığı
vasiyeti üzerine, Atatürkün İş Bankası hisseleri gelirinden
önemli bir meblağ bu iki kuruma çalışmalarını
sürdürebilmesi için bırakılmıştır.
Bu iki kurum ilk
darbeyi 12 Eylül askerî darbesi döneminde almıştır. 12 Eylül
rejimi bu kurumların özerkliği ve
bağımsızlığına büyük darbe indirmiştir. AKP
iktidarı döneminde de Türkiye Büyük Millet Meclisi açık olduğu
hâlde yasama organından kaçırarak kanun hükmünde kararnameyle Türk
Dil Kuruma ve Türk Tarih Kurumuna son ve ölümcül darbe vurulmuştur. Bu
kurumlar Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Başkanlığı çatısı altına alınarak
devletin herhangi bir idari kurumu hâline getirilmiş, AKP
iktidarının yandaşları arası kadrolaşmasına
açılmıştır. Daha önce bağımsız statüde olan
ve başkanı kendi üyelerince seçilen Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
Kurumu yönetimi şimdi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili
bakanlarca belirlenmektedir. Yeniden yapılandırıldıktan
sonra Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Atatürk
Araştırma Merkezine atanan her iki kurum başkanının da
akademik geçmişine, yazdığı makalelere, kitaplara
baktığımız zaman Atatürk ile ilgili bir
çalışması olmadığı görülmektedir.
Peki, bu
kurumların başında bulunmalarının sebebi nedir? Tabii
ki, Atatürk ve Atatürk devrimlerini etkisizleştirmek, Atatürkü karalama
kampanyalarını susarak onaylamak. Maalesef, bu kurumların
araştırmaları arasında Atatürk ve öğretileriyle ilgili
çalışmalar yetersiz diyecek kadar azdır. Bize düşen görev,
12 Eylül damgası taşıyan Anayasa ve diğer kanunlar gibi,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunu düzenleyen yasalarda gerekli
değişiklikleri hemen yapmak, Türk Dil ve Türk Tarih
kurumlarını kuruluş amacına uygun hâle getirmek
olmalıdır. Bu yapılmadığı sürece hepimiz büyük
Atatürkün vasiyetini yerine getirememiş olmanın vicdani
sorumluluğunu taşıma durumuyla baş başa kalacağız.
Üzülerek
görmekteyiz ki, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan doksan bir yıl
sonra Atatürk, Atatürkçü düşünce ve Türkçe yoğun bir yıpratma ve
kirletme kampanyasına tabi tutulmaktadır. Atatürkün
şahsına ve kurduğu cumhuriyete, ilke ve inkılaplarına
karşı her türlü olumsuz eleştiri ve saldırılar
yapılmaktadır. Cumhuriyet ve kazanımları sık sık
tartışmaya açılmaktadır. Ülkede artık Atatürkçü olmak
neredeyse suç hâline gelmiştir. Görünen odur ki, hedeflenen, Türkiye
Cumhuriyetini yıkmak ve yerine kendine özgü sultanlık kurmaktır.
Siyasi iktidar bu hedefe adım adım ulaşmaya çalışmakta,
her adımda daha da pervasızlaşmaktadır.
Uzağa gitmeye
gerek yok, geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Kaynakları Başkanı davetiyle Meclis personeline Hazreti
Mevlânayı Anlamak konulu konferansı veren haddini bilmez bir
kişi, Mustafa Kemal Atatürkün yaptığı harf devrimi
hakkında sert açıklamalarda bulunarak Atatürk
inkılaplarıyla ilgili ağza alınmayacak sözler sarf
edebilmiştir. Dahası, bunu Atatürkün kurduğu bu yüce Meclis çatısı
altında söyleyebilmiş, iktidar da buna göz yummuştur. Bu gücü
kimden almaktadır? Kimse bunun bir düşünce özgürlüğü
olduğunu ifade etmesin. Bu sözler düşünce özgürlüğü değil,
Atatürke karşı kinin ve düşmanlığın açıkça
dile getirilmesidir.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, cumhuriyeti ve Atatürkü 5inci Din Şûrasının
açılışındaki konuşmasında açıkça hedef
hâline getirmiştir. Anlaşılmaktadır ki AKPnin
yıllardır içine attığı Atatürk dönemine
karşı kini ve düşmanlığı artık açık bir
şekilde dile getirilmeye başlanmış, hatta Atatürk ve
cumhuriyete karşı bir hamle başlatılmıştır.
AHMET YENİ
(Samsun) İstismar alanlarınız bitti.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) - Osmanlıca eğitimini gündemine alan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç çekinmeden Atatürkün harf devrimini
Cengiz Hanın zalim torunu Hulâgunun Bağdatı yakmasına
benzetebilmektedir. Osmanlıca tartışmalarıyla Atatürke ve
onun bu topraklara kattığı değerlere yönelik
saldırıların altyapısı yapılmaktadır.
İşte böyle bir dönemde bütçesi üzerine konuştuğumuz her iki
kurumun başındaki ismin Osmanlı üzerine çalışmalar
yapmış kişiler arasından seçilmiş olmasının
bir tesadüf olmadığını düşünmekteyim. Tüm bu
tartışmalar yaşanırken ne Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu ne de Atatürk Araştırma Merkezi
başkanlarından hiçbir tepki gelmemekte, konuyla ilgili bir
açıklama yapılmamaktadır. Atatürkün sahip
çıktığı kurumlar bile Atatürke sahip çıkmıyorsa
kim Atatürke sahip çıkacaktır?
Cumhurbaşkanı
Erdoğanın başlattığı Osmanlıca
tartışmaları hazır gündemdeyken, yıllar öncesinin
büyük bir düşünüründen gelmiş olan şu hikmet dolu sözleri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Büyük düşünür Konfüçyüse
sormuşlar: Bir memleketi idare etmeniz istenseydi ilk iş ne
yapardınız? Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe
başlardım. demiş ve açıklamaya devam etmiş: Dil
kusurlu olursa düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce doğru ifade
edilemezse işler doğru yapılamaz. Bu durumda, töreler ve kültür
bozulur. Töreler ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet
yanlış yola saparsa işin nereye varacağını kimse
kestiremez. İki bin beş yıl önce yaşamış bilge
bir insanın bugünlere gönderdiği bu hikmet dolu sözleri çok iyi
anlamalı ve değerlendirmeliyiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kayseri
Milletvekili Sayın Mehmet Şevki Kulkuloğlu, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bütçe görüşmeleri kapsamında CHP Grubu
adına Atatürk Kültür Merkezi bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, her ülkenin kurucusu adına o ülkelerde çeşitli kurumlar
açılmıştır, Atatürk Kültür Merkezi de bunlardan biridir.
Mimar Feridun Kip ve Mimar Rüknettin Güney tarafından projesi çizilen,
1946da temeli atılan bina, ödenek yokluğu nedeniyle
tamamlanamamış, daha sonra Atatürk Kültür Merkezi olarak
adlandırılan bu bina 1969da İstanbul Kültür Sarayı
adıyla hizmete girmiştir. 1970te çıkan yangında harap
olmuş, yangından sonra 1978 tarihinde ikinci kez açılmış
ve 2000 yılına kadar o hâliyle hizmet vermeye devam
edegelmiştir. 2005 yılında, dönemin Kültür Bakanı Atilla
Koç tarafından binanın yıkılması önerilmesine
rağmen, sanat ve mimarlık platformlarının, sivil
inisiyatiflerin yoğun tepkisi, ısrarlı gösteriler sonucunda
Kasım 2007de İstanbul 2 no.lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi
1. grup kültür varlığı olarak tescil ederek
yıkımını önlemiştir. Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusunun adını taşıyan bir kuruluşa ait
binanın tadilatının altı yıldır bitirilememiş,
sürüncemede kalmış olmasının esas nedenini ekonomik
gerekçelerde değil, AKPnin on iki yıllık icraatlarında,
Atatürke bakış açısında ve sahip olduğu zihniyette
araştırmak gerekir. Zira onlar ve onların hamisi olan perde
arkası güçlerin hiç duymak istemediği tek kelime sanırım
Atatürktür. Atatürk kelimesinden besmele duymuş şeytan gibi
rahatsız olanlar siyasi arenada bugün maalesef ziyadesiyle mevcutturlar.
Ancak bunlar unutmasınlar ki, Atatürk kelimesi sonsuza kadar bu gök
kubbede yankılanacak, Atatürk, ilkeleriyle beraber
yaşatılacaktır. Rahatsız olanlara buradan sesleniyorum:
Türk kimliği, Türk milleti, Türkçe, Türk tarihi ve Atatürkü ne
yaparsanız yapın ne ederseniz edin unutturamayacaksınız ve
silemeyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Millî
yapıların, değerlerin ve kavramların
hırpalandığı, ötelendiği ve ayaklar altına
alındığı bir dönemde, Atatürkün adı verilen bir
kurumun tadilat işinin savsaklanması AKP Hükûmetinin zihniyetinin bir
yansımasıdır. Kavramların bu kadar
karıştırıldığı, bilgisizliğin ve
ilgisizliğin tavan yaptığı bir dönemde bu kurumlara her
zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Sayın milletvekilleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
manevi şahsiyetinden, ilke ve devrimlerinden o kadar korkanlar ve
rahatsız olanlar vardır ki bugün âdeta kaçacak yer arıyorlar.
Hatırlayınız, bir zamanlar Türklerden korkan Çinliler uzaydan
bile görünen bir set yapmışlardı ve o setin arkasına
sığınmışlardı. Atatürkten rahatsız olan bu
zihniyet Çankaya Köşkünde oturamayıp yerin altından
kaçış tünelleriyle bin odalı olduğu söylenen kaçak
saraylara kapağı atarak Atatürkün manevi şahsiyetinden kaçmak
yolunu bugün deniyor. Sizin gibi korktuğundan emin olmayanlar denizlerin
ortasına, göllerin ortasına, ulaşılmaz dağların
tepesine ne saraylar, ne kaleler yaptılar da yine de korktuklarından
kurtulamadılar, sizler de kurtulamayacaksınız. Atatürk
demekten korkmayın arkadaşlar. Atatürk ışıktır,
özgürlüktür Atatürk, medeniyettir Atatürk, kalkınmaktır, bilimdir,
sanattır, çağdaşlıktır, milletin vicdanıdır
Atatürk, hem içeride hem dışarıda itibardır. Böyle kaçarak,
korkarak yaşanan hayatlar hiç kimseye huzur vermez. Bakın firavuna,
bir sinekten bile kaçmadı.
Gelelim bugüne, şimdi, AKPnin eğitimdeki
Osmanlıca saçmalığına. Sayın milletvekilleri,
eğitim deyince, bildiğiniz gibi, çoğu devlet okullarında
ikili öğretim sistemi uygulanmakta, sabahçı ve öğlenci olarak
öğrenciler eğitim görmekteler. Kayseriden size bir örnek
vereceğim: Şehrin merkezindeki bir okulda okuyan sabahçı bir
öğrenci eğer şehrin Mimsin ve İldem semtlerinde oturuyorsa
dört buçukta uyanmak, beş buçukta evden çıkmak, altı buçukta
okul bahçesinde sıraya girmek zorunda. Birçoğu kahvaltı yapmadan
okula geliyor, aileler harçlık veremediği için de derse aç giren
çocuk okuldan saat on iki buçukta aç çıkıyor, evine
ulaştığında saat on üç buçuk, ancak yemek yiyebiliyor.
Peki, öğlenci olanlar bundan farklı mı? Hayır. Bu
çocukların hepsi yaklaşık sekiz, dokuz saat aç kalıyorlar.
Yani sabah dedeleri camiye, torunları okula gönderiyoruz; yatsıda
dedeler camiden, torunlar okuldan eve geliyorlar. Okul önlerinde hap, bonzai,
ot ticareti yapanlar, satanlar havanın da karanlığından
faydalanarak cirit atıyorlar, çocuklarımızı bu lanet
zehirlere alıştırıyorlar. On iki yıllık
karanlık iktidarınız döneminde çözememişsiniz ikili
öğretim sorununu şimdi kalkmış Osmanlıdan,
Osmanlıcadan bahsediyorsunuz. Beyler, kaçak saraylara değil, yeni
okul binalarına, yeni dersliklere ihtiyaç var. Okullarda laboratuvar yok,
spor salonu yok, beden eğitimi derslerinde soyunma odası yok. Beden
eğitimi dersleri olduğu günlerde çocuklar eşofmanla okula gelip
terli eşofmanlarla akşama kadar ders yapıyorlar. Hani nerede
sağlık anlayışı, hani nerede vicdanınız?
Gelelim
Osmanlıcaya. Günümüzde Osmanlıca heveslileri, Türkiyenin bir günde
Osmanlıcayı bırakıp Latin alfabesine geçtiğini
sanıyorlar. Sayın milletvekilleri, tartışma matbaayla
başlamıştır. Matbaa 1727'den itibaren günlük yaşama
girmiş, fakat okuryazar sayısında bir artışa neden
olamamıştır. Bunun sebebi, hem Osmanlıcanın okuma ve
yazmada doğurduğu güçlükler, hem de Türkçenin ses
varlığına uygun olmayışıdır.
Osmanlıda
altı yedi yıl bu dili öğrenmeye çalışan çocuklar bir
mektup bile okuyamaz hâldeydiler. İşin vahimi, onlara öğretenler
de aynıydı. Osmanlıca, alfabeyi okumayı
güçleştiriyordu. Arap harfleri Türkçe kelimeleri ifade etmekte yetersizdi.
Mevcut harflerle özel isimleri yazmak zordu. Osmanlıca ayrıca matbaa
basımını da zorlaştırıyordu. Osmanlı Devleti
sorunu çözmek istiyordu. Bu nedenle yeni harflere geçmek gerektiğini
vurgulayan Münif Paşa'yı 3 kez Maarif Nazırlığına
getirdiler. Her seferinde Abdülhamid cahillerden korkup onu görevden aldı.
Çünkü Münif Paşa camilerde verilen vaazlarda gâvurluk getirmekle itham
ediliyordu. Oysa sorunun dinle hiç ilgisi yoktu, sorun teknikti. Evet, Osmanlı
Devleti sorunu ve çözümünü biliyor ama korkuyordu. İslam alfabesi
nasıl terk edilebilirdi? İşte bugün sizin de derdiniz: Arap
alfabesi nasıl geri getirilebilir bu cumhuriyete?
Eğer birileri
bugün Osmanlıca alfabeyle prompterden daha rahat okuyabileceğini
zannediyorsa vay ki onun hâline derim.
Sayın milletvekilleri,
eğer gündem değiştirmek, bazı kelimeleri günümüzde sık
kullanıldığı için unutturmak istiyorsanız size
Osmanlıcadan Türkçeye bazı kelimeler söyleyeceğim:
Ayyâr:
Hırsız. Bertal: Rüşvet almak. Mahfazai pabuç: Ayakkabı
kutusu. Keş-i nakdi kumbara: Para kasası. Hıyanet-i vataniyye:
Vatana ihanet.
Yani, sayın
milletvekilleri, değil Osmanlıcaya, Çinceye hatta Aborjinceye, hatta
Swahiliceye dahi dönseniz, kaçsanız, AKP Hükûmetinin marifetlerinin karşılığı
dünyadaki her dilde vardır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Antalya
Milletvekili Sayın Gürkut Acar, buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, güzel Türkiye'min güzel insanları; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Büyük Atatürkün
mirası olan ancak yaklaşık otuz yıldır devlet kurumu
hâline getirilen, son dönemde de neredeyse tamamen işlevsiz hâle getirilen
Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu 2015 yılı bütçeleri üzerine söz
aldım. Sizleri tekrar selamlıyorum.
Üç yıldır
konuşuyoruz ama üç yıldır hiçbir sonuç alamıyoruz
değerli arkadaşlarım. Üç yıldır Atatürkün bizzat
mirasından pay alan ve özel hukuk hükümlerine tabi, dernek olarak
kurmuş olduğu bu kurumları devlet dairesi hâlinden
çıkartın. diye söylüyoruz ama sesimizi Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarı duymuyor. Değerli arkadaşlarım, bu
ayıptır, bu ayıptan kurtulmak lazımdır. Bu
ayıbı önce 12 Eylül darbecileri yaptılar, yani Atatürkçüyüm. diyen
12 Eylül darbecileri Atatürkün mirasını ve vasiyetnamesini bozdular.
Bakın, ben
otuz dokuz yıl fiilen avukatlık yapmış bir hukukçuyum. Ve
bir insanın en dokunulamaz hukuksal işlemlerinden birisi vasiyetname
tanzimidir. Vasiyetname çok özeldir. Sadece vasiyetnameyi yapan kişinin
iradesi geçerlidir ama Mustafa Kemal Atatürkün vasiyetnamesi kanunla
bozulmuştur, ihlal edilmiştir. Ve bu ihlali, maalesef, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı da kanun hükmünde bir kararnameyle daha da
şiddetli hâle getirmiştir. Şimdi, diyoruz ki: Bu darbe
ayıbına son verelim, 12 Eylülün yaptığı bu ayıba
son verelim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi durup durup bize Darbeci. diyor ama darbecilerin
yaptığı bu yasayı aynen devam ettiriyor. İşine
geldiği zaman o darbecilerin yaptığı her şeyi devam
ettiriyor, tıpkı yüzde 10 baraj ayıbını da devam
ettirdiği gibi.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan uzunca bir konuşma yapmış Plan
ve Bütçe Komisyonunda. Baktım, bu uzun konuşma içinde Türk Dil Kurumu
ve Türk Tarih Kurumunun bir dakikalık bir süresi var yani onun
dışında yok. Ve bu, kurumlara Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının da nasıl baktığının bir
göstergesidir; önemsiz, işlevsiz kurumlar çünkü(!)
Değerli
arkadaşlarım, televizyonlardan, yandaş yayınlardan,
yandaş kalemlerden, sözde tarih programları yapıyoruz diye
Atatürke, cumhuriyete hakaretler yağıyor ama bakıyoruz devletin
kurumlarından hiçbir ses çıkmıyor. Bu, Mustafa Kemal Atatürkün
kurmuş olduğu Türk Dil Kurumundan, Tük Tarih Kurumundan da hiçbir ses
yok. Tıpkı RTÜK gibi; görmüyorlar, duymuyorlar, Bu kadar da olmaz.
demiyorlar değerli arkadaşlarım. Atatürke inanmıyorlar ya
da gündemi takip etmiyorlar ama her iki hâlde de bu Türk Dil Kurumu ve Türk
Tarih Kurumunun yöneticilerinin o koltuklarda kalmamaları lazım.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürkün devrimlerine inanmadıkları gibi
parasından maaşlarını alıyorlar, onun gelirlerinden
alıyorlar ama Mustafa Kemalin aleyhinde ne lazımsa onu
yapıyorlar.
Şimdi,
bakınız, değerli arkadaşlarım, Atatürk diyor ki:
Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa
değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak
mahiyet alır. Türk Tarih Kurumu, tarihi güya yazıyor ama aslına
sadık kalmıyor. Bakınız, Türk Tarih Kurumuna daha önceki
konuşmalarımda da, bütçe konuşmalarımda da birçok sorular
sordum. Bunlardan bir tanesi eski başkan bir kitap yazmış
Vahdettinle ilgili. Geçen yıl, bu Vahdettinle ilgili bir de sempozyum
düzenlendi ve Türk Tarih Kurumu da bunun için bir belgesel yaptı. Türk
Tarih Kurumu Osmanlı padişahlarıyla ilgili sempozyumlar için,
belgeseller için ne kadar harcama yaptı? Bunu sorduk. Cevap yok, üç
senedir yok. Vahdettin, aslında, kahramandı. demek için harcanan
para nedir? Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ayrıca, Vahdettin Ayrılış
adlı belgeseldeki ve eski başkanın kitabındaki Vahdettin
ile Büyük Atatürkün Nutuk adlı kitabındaki Vahdettin hiç birbirine
benzemiyor. Hangisi doğru? Atatürkün hain olarak nitelediği bir
kişi Türk Dil Kurumu tarafından, Türk Tarih Kurumu tarafından
hem de Büyük Atatürkün mirasıyla kahraman olarak sunuluyor. Bunu kabul
etmek mümkün mü? Kaynak Nutuk mu? Yani Atatürk mü yoksa eski başkan
mı olacak? Cumhurbaşkanının bile Nutuka atıf
yaptığı yerde Türk Tarih Kurumunun bunu reddetmesi tek kelimeyle
ayıptır. Ne diyor Cumhurbaşkanı 10 Kasımdaki Atatürk
konuşmasında: Atatürkün Nutuk adlı eserinde yeni Türkiye'nin
defalarca zikredilmesi ilginçtir. diyor. Ama Cumhurbaşkanı bunu
söylerken neyi kastediyor acaba? Çünkü onun söylediği yeni Türkiyeyle
Mustafa Kemal Atatürkün tarif ettiği yeni Türkiye'nin hiçbir benzer
tarafı yok, taban tabana zıt değerli arkadaşlarım.
Türkiye 29 Ekim 1923te gerçekten yeni bir Türkiyeye geçmiştir. Türkiye
tek kişinin egemenliğinden millet egemenliğine geçmiş,
akıl ve bilimi rehber almıştır 1923. Bugün ise o tek
kişinin egemenliği söz konusudur. Yine tek kişi egemen ve o
kişi de diyor ki Din Şûrasında: Vahyi bir kenara koyup
akıl ve bilim tek çıkış yoluymuş gibi gösterilmesi
manidardır. Yani bilim ve akıldan vazgeçelim, vahiy yoluyla ülkeyi
yönetelim diyor. Değerli arkadaşlarım, kaçıncı
yüzyılda yaşıyoruz? Bu nasıl bir anlayıştır,
bu nasıl bir çağ dışılıktır? Türkiye
Cumhuriyeti nereye gidiyor? Cumhurbaşkanı yeni diyerek eskiyi önümüze
getiriyor, sorun da buradadır.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, burada birçok konu var, vakit çok azaldı,
onun için fazla uzatmak istemiyorum ama bugün Müslüman ülkelerde kan ve
gözyaşı varsa Türkiye tüm Müslüman ülkelerden farklı bir konumda
ise bunun nedeni Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki ileri
görüşlülüktür; kuruluşundaki aydınlığın,
çağdaşlığın temel alınmasıdır;
kadın-erken eşitliğinin temel alınmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, fıtrat değil Anayasa, kadın-erkek
eşittir. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu ortadan
kaldırmaya çalışan bir iktidarla karşı
karşıyayız ve ülkemizi ve bütün kadınları
uyarıyorum. Bu iktidar kadın erkek eşitliğine kökten
karşıdır çünkü Türkiyeyi din kurallarıyla yönetilen bir
ülke hâline getirmek istiyor. Türkiye buna katlanmayacak, Türkiye
laikliğin tepelenmesine katlanmayacak, Türkiye mutlaka Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarına rağmen çağdaş uygarlığa
mutlaka ulaşacak.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET YENİ
(Samsun) Millet inanmıyor size.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili
Sayın Gülser Yıldırım.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu bütçesi üzerine konuşmamı yapacağım.
Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu, 1982 yılının darbe
koşullarında Atatürkçü düşünceyi, Türk kültürünü, Türk tarihini
ve Türk dilini yaymak ve bu konuda bilimsel araştırmalar yapmak için
Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur. Bizler
parti olarak hiçbir dilin, kültürün ve tarihsel gerçekliğin bilimsel
olarak araştırılmasına ve
yaygınlaştırılmasına karşı değiliz.
Fakat bir halklar ve kültürler mozaiği olan bu topraklarda, diğer
halkların ve kültürlerin de kendi dillerini, tarihlerini ve kültürlerini
araştırabilecekleri ve yaygınlaştırabilecekleri
kurumların oluşması için gerekli hukuksal zeminin
oluşturulması gerekmektedir.
Partimiz, bütün
kimliklerin ve toplumsal renklerin bütün farklılıklarıyla,
hiçbir baskı ve ayırımcı uygulamaya maruz kalmadan
varlığını korumasını ve geliştirmesini her
koşulda savunmuştur ve bunu savunmaya devam edecektir.
Bizler, bu
topraklarda yaşayan bütün insanların eşit ve özgür bir
yurttaşlık hukuku içerisinde yaşama hakkına sahip
olduklarını temel bir ilke olarak kabul ediyoruz.
Türkiye gibi çok
kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı bir ülkede, tekçi
anlayışın ortadan kaldırılması,
halklarımızın gelecekte de eşit, özgür ve barış
içinde bir arada yaşamaları için zorunlu bir koşul hâline
gelmiştir. Aynı zamanda, mensup olduğumuz siyasal gelenek,
asimilasyon ve inkâra karşı mücadele ederken bu uğurda büyük
bedeller ödeyen bir geleneğin sürdürücüsüdür.
Dünyanın her
yerinde halkların, inanç ve kültür gruplarının birlikte, gönüllü
yaşayabilmeleri ancak eşitlik ve özgürlükle mümkün olmuştur.
Egemenlerin halkımıza yönelik imha, inkâr, sürgün, aşağılama
ve asimilasyon politikalarına karşı duran ve bu
anlayışları her koşulda mahkûm eden partimiz, geçmişte
yaşanan acıların paylaşılması ve karanlık
tarihin aydınlatılması için geçmişle yüzleşmeyi ve
hesaplaşmayı her koşulda savunmuştur.
Bu bağlamda,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, birçok resmî kurum gibi toplumsal
ve sivil dinamiklerin yapması gereken işi devralmış ve
devletin ideolojik bir aygıtı olarak işlev görmüştür.
Yüzyılın başında dünyanın birçok yerinde kurulan ulus
devletlerin resmî ideolojilerini üretip yaygınlaştırmaları
için bu tarz kurumlar bizzat devletin kurucu kadroları tarafından
oluşturulmuştur. Bu tarz kurumlar kendi kuruluş
amaçlarını açık seçik belirtmeseler de resmî ideolojinin
yaygınlaşmasına yönelik araştırma ve projeler yapan
birçok kurum gibi kendini kamusal kaynaklarla finanse ederek resmî ideolojiye
bilimsel dayanaklar hazırlarlar. Bizler bu kurumların devletin
ideolojik ve ekonomik bağımlılık tekelinden
çıkarılarak özerk ve sivil akademik yapılara dönüşmesini
savunuyoruz.
Onun için,
kısa vadede yapılması gereken şey, söz konusu kurumun
yapısal bir değişime tabi tutularak yeniden radikal bir biçimde
organize edilmesi ve tüm halkları kapsayan gerçek anlamda bir kültür, dil
ve tarih kurumu hâline gelmesinin sağlanmasıdır. Çünkü kendimiz
için istediğimiz şeyi başkaları için de istemeliyiz
kuralını işletmek demokrat olmanın asgari ölçülerinden
biridir. Bunun yanında, modern demokrasi kültürü çoğulculuğun ve
eşitliğin birleştirici, tekçiliğin ve
eşitsizliğin bölücü olduğunu binlerce örnekle önümüze
sunmuştur.
Benim buradan
belirtmek istediğim birkaç husus var: Birincisi, 1982 Anayasasıyla
oluşturulan birçok dil ve kültür kurumuna aktarılan kamusal kaynaklar
ülkedeki diğer yüzlerce kültür ve dil kurumuna da aktarılıp bu
kurumlar desteklenmelidir. Bu ülkede kaybolan her dil, yitirilen her kültür bu
toprakların ruhunu çölleştirmektedir. Devletin kültür ve dillere
karşı geliştirdiği çifte standart tekçi ideolojilerin
alışkanlığı olup eşitlik ve adalet ilkesiyle
kesinlikle bağdaşmamaktadır.
HESlerle ve
güvenlik barajlarıyla binlerce yıllık bir tarihsel
hafızayı suya gömen, yok olmak üzere olan dillere karşı tek
bir önlem bile alamayan bir kültür ve dil politikası aynı zamanda bu
toprakların da ruhuna aykırıdır. Kendi dil, kültür ve tarih
kurumları ile üniversitelerle ortak çalışma grupları ve
araştırma birimleri oluşturan devlet, Mardin Artuklu
Üniversitesindeki Kürdoloji Bölümünün başarılı
çalışmalarına karşı bölümü yargı
kıskacına almakta ve itibarsızlaştırarak çifte
standart uygulamaya devam etmektedir. 2012 yılında Millî Eğitim
Bakanlığının ve bazı üniversitelerin ortak
koordinasyonuyla açılan ve Kürtçe öğretmenliği
programlarından mezun olan bine yakın Kürtçe öğretmen
adayına sadece 18 kişilik bir kontenjanın
ayrılmasını Hükûmetin kültür ve dil politikasının
aynası olarak görüyoruz.
Neredeyse yüz
yıldır bu ülkede dil ve kültür, iktidarların elinde ideolojik
bir silaha dönüştürülmüştür. Devletin sürekli toplum üzerinde
uyguladığı toplumsal mühendislik uygulamalarının en
büyüğü bundan doksan yıl önce yapıldı. Ülkede Türkçenin
dışında hiçbir dilde eğitim yapılamaz.
kuralını dayatan kurucu resmî ideolojinin yerine, bugün aynı yol
ve yöntemleri kullanarak Osmanlıcayı zorunlu dil dersi
uygulamasına almaya çalışan bir Hükûmetle karşı
karşıyayız. Bu ülkede milyonlarca insanın
konuştuğu Kürtçeyle ilgili bu denli isteksiz davranan Hükûmetin
Osmanlıca konusundaki bu ısrarına dair sadece şunu
söyleyebilirim: Osmanlının kültür ve dil politikasındaki
çoğulculuğu ile bugün devletin tekçiliği kıyaslandığında
bugünkü devlet sistemi, Osmanlıyla kıyaslanmayacak kadar geride
kalmıştır.
Tarih, bir demagoji
ve propaganda kaynağı olmaktan çok sosyal ve kültürel mirasın ve
hakikatlere ulaşmanın bir aracına dönüştüğü zaman
anlamlı olur. Dünyanın en büyük devlet arşivlerinden biri olan
Osmanlı arşivi sadece bugün ulus devlet sınırları
içerisinde yaşayan Osmanlı tebaasını değil
Osmanlı devlet idaresi altında yaşayan bütün halkların
tarihine dair önemli kaynaklar barındırmaktadır. Örneğin;
AKP Hükûmeti Osmanlıca dilini topluma dayatacağı yerde
Osmanlı arşivlerini tamamıyla araştırma ve incelemeye
açarak bu konudaki samimiyetini gösterebilir. Bir dönemler bu topraklarda
yaşayan ve neredeyse bugün çok az bir kısmı kalan Asuri,
Süryani, Ezidi, Rum, Ermeni ve Frenklerin tarihine ait zengin kaynaklara ancak
bu sayede ulaşılabilir.
Devletin çok
kültürlü, çok inançlı, çok dilli bir toplumsal çoğulculuğu
sadece tek etnik kimlik kategorisine indirgemesi ve kültür
politikasını böyle bir anlayışın üzerine kurması
bu çağın ve insanlık tarihinin ruhuna aykırıdır.
Bir devlet eğer kendi egemenlik alanında yaşayan bütün halklara
belli görev ve sorumlulukları eşit biçimde yüklüyorsa devletin de bu
halklara karşı eşit davranma gibi ciddi bir sorumluluğu
vardır.
Bu bağlamda
son olarak şunu belirtmek istiyorum: Devletin doksan yıldır
asimilasyon ve inkâr politikaları sonucu birçoğu neredeyse yok olmak
üzere olan dillerin, kültürlerin ve inançların yok olmaması için
bizzat sivil dinamikler tarafından oluşturulacak kültür
kurumlarına devlet kamusal bir bütçe ayırmalıdır. Kültür
dil ve tarih kurumları ancak böyle bir uygulamayla gerçek işlevlerini
yerine getirebilirler.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, bir dakikası kaldı,
bir sonraki konuşmacımıza lütfen ilave edin.
BAŞKAN Olur.
Evet, şimdi
Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Size mi ekleyeyim?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet, evet.
BAŞKAN On
beş dakikaydı, size ekleyeyim, on altı olsun.
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 2015 merkezi yönetim
bütçesiyle ilgili Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ve Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü hakkında partimizin görüşlerini aktarmak üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, özellikle konuşmamın ilk etabını can
kulağıyla dinlemenizi, Türkiyede bir Kürt milletvekili olarak dile
getireceğim bu hususları bir vicdani hesaplaşmayla, bir empati
duygusuyla kendi içinizde değerlendirmenizi özellikle rica ediyorum.
Eminim ki konuşmamın başlangıcında hepiniz dile
getireceğim hususlara katılacaksınız, sonrasında bir
kelimede yaptığımız birkaç harf
değişikliğiyle kendi vicdanlarınızla baş
başa kalacaksınız.
Şimdi,
özellikle bu yurt dışında yaşayan Türklerin
sorunlarıyla ilgili hem iktidar partisinin hem Meclisin son derece
duyarsız yaklaştığını Halkların Demokratik
Partisi olarak biz düşünüyoruz. Hemen hemen dünyanın pek çok yerinde
yaşayan Türkler ağır sorunlarla karşı
karşıyalar. Bakın, Almanyada Türkler getto hâlinde
yaşamaya zorlanıyor, ana dil hakkını kullanamayacak devlet
baskılarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ana
dil hakkını kullanamayan Türklerin durumuyla ilgili eminim ki bu
Parlamentodaki bütün milletvekillerinin hissiyatı aynıdır. Deyim
yerindeyse, oradaki Türkler tam bir kültürel asimilasyonla karşı
karşıyalar yani bu sıralardaki milletvekillerinin tamamı
ana dil hakkı ve kültürel asimilasyona tabi tutulmaya karşı
ortak bir duruş sergilemeliler.
Yine, bakın,
Çinde Uygur Türkleri bizim buradan bölünme olarak gördüğümüz özerklik
hakkına, özerklik statüsüne sahipler ama Uygur Türkleri Biz kendi
kendimizi yönetmek istiyoruz. diyorlar, her halkın kendi kendini yönetme
hakkının evrensel kriterini hayata geçirmek istiyorlar. Çin
Hükûmetinin, Çin Halk Cumhuriyetinin baskılarla, sömürü
politikalarıyla, birtakım katliam uygulamalarıyla Uygur
halkının, Uygur Türklerinin iradesini kırmaya çalışmasını
kabul etmiyoruz. Sadece Uygur Türkleri için değil, dünyanın herhangi
bir yerinde yaşayan halkların bu şekilde kendi kendini yönetme
hakkının gasbedilmesine eminiz ki buradaki bütün milletvekilleri
karşı çıkarlar.
Bakın,
Balkanlarda da durum aynı. Osmanlı İmparatorluğunun
çöküşünden sonra Bulgaristandaki Türklerin hangi baskılara maruz
kaldığını biliyorsunuz. Onlar çoğu zaman Bulgar
milletinin bir parçası olarak görüldüler. Zorla Türkleştirilmeye
çalışılan, zorla Müslümanlaştırılmaya
çalışılan Bulgarlar olarak değerlendirildiler. Hatta Bulgaristan
hükûmeti utanmasa, Bunlar yolda yürürken tark, tırk sesi çıkaran
Bulgarlardır. diyecekti. Böylesi hazin bir tabloyla karşı
karşıyayız. Bütün milletvekillerinin bu konuda duyarlı
olması gerektiğini düşünüyoruz. Bulgaristanda hem dilden hem
dinden dolayı, dinî inançlarından dolayı, Türkler ağır
baskı altında. Bir müftünün bile oradaki, yereldeki Türkler
tarafından seçimine Bulgar devleti izin vermiyor, merkezden atıyor.
Sofyadan müftüyü, yerel halkın iradesine rağmen atayıp oradaki
kültürü, tarihi, dili, sosyal dokuyu bilmeyen uygulamaları oradaki Türk
halkına reva görüyor. Eminim ki yine bütün milletvekilleri olarak hepiniz
buna karşısınız.
Bakın,
Gürcistanda aynı sorunlar var. Gürcistanda Ahıska Türkleri
Sınır güvenliğini tehdit ediyorlar. gerekçesiyle zorla göçe
tabi tutuluyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün müdür?
Sınır güvenliğini bir halkın tehdit etmesi diye bir
şey olur mu? Bir devlet böyle bir ayıp yapar mı? Ama Gürcistan devleti,
bakın bu ayıbı yapıyor. Biz hem Bulgaristanın hem
Çinin hem Gürcistanın bu kirli geçmişleriyle bir an önce
yüzleşmeleri gerektiğini, hakikatleri araştırma ve
yüzleşme temelinde komisyonlar kurarak oradaki halktan özür dilemelerini
bekliyoruz.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Bravo.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Moldovada aynı şekilde Gagavuz Türkleri
yaşıyor ve Gagavuz Türkleri özerklik istiyorlar. Moldova Hükûmeti
uzun bir süre Özerklik ülkeyi böler. diye Gagavuz Türklerinin taleplerine
karşı çıkıyor. Sonra, Türkiye'nin de ara buluculuğuyla
1974te Gagavuz Türkleri özerkliği elde ediyorlar ve şimdi Moldova Hükûmeti
gördü ki, özerklik, Moldovayı bölmeyen bir yönetim şekli olarak
Gagavuz Türklerinin kendi kendini yönetme hakkını tesis ediyor.
Burada, son olarak,
hepinizin aşina olduğu Türkmenlerin yaşadığı
durumu da ifade edeyim. Orta Doğu halklarının başına
bela olan IŞİD çeteleri Kürt, Türk, Arap, Acem ayrımı
yapmadan her yerde terör estiriyor; Tuzhurmatuda, pek çok Türkmen bölgesinde
binlerce Türkmeni âdeta katliamdan geçiriyor, kadınlarını köle
pazarlarında satmaya çalışıyor. Niye böyle oluyor? Çünkü,
Irakta, Suriyede, Kürdistanda Türkmenlerin kendi kendini yönetme hakkı
olmadığı için bunlar oluyor.
Federal Kürdistan bölgesinde
Türkmence ana dilde eğitim hakkı vardı ama Türkmen halkı
orada Türkmen dilini resmî dil olarak bize de taleplerini iletti, biz de
Kürdistan Hükûmetine ilettik. Kürdistan bir bütündür, bölünemez. Türkmenceyi,
Türkçeyi resmî dil olarak kabul edersek Kürdistan bölünür. demediler çok
şükür ki, Türkmen dilini orada resmî dil ilan ettiler. Şu anda orada
halklar barış içerisinde yaşıyor.
Bakın,
değerli arkadaşlar, dikkat ederseniz, tüm milletvekilleri ana dil
hakkını savunuyor, değil mi? Türklerin ana dil hakkını
savunmak en büyük insani erdemdir. Kültürel asimilasyona karşı
çıkılıyor, etnik ayrımcılık, kendi kendini
yönetme hakkı, oradaki yöneticilerin seçilme hakkı, yerel halk
tarafından seçilme hakkı, bütün bunlar bir hak olarak aslında
hepimiz tarafından kabul ediliyor değil mi? Şimdi, bakın,
bir tek kelimede Türk kelimesinde t ve k harflerinin yerini
değiştirelim, Türk yerine Kürt yazalım, o zaman
milletvekillerinin siyasete bakış açısı, kürsüye, bize
vermiş olduğu tepkinin değiştiğini göreceğiz.
Ben, bu konuşmayı, Kürt halkının maruz
kaldığı uygulamalar olarak burada yansıtsaydım, eminim
ki hepiniz bu ortak duygu içerisinde olmazdınız. İşte
siyasette en önemli şey budur değerli arkadaşlar. Nasıl ki
Türklerin yaşadıkları coğrafyada dilinin, kimliğinin,
kültürünün, inancının yasaklanmasına karşı
çıkıyorsak, nasıl ki o ülkelerin yasalarında ve anayasalarında
bu hakların güvence altına alınmasını istiyorsak, o
zaman kendi ülkemizin içine bakmanın da zamanı çoktan gelmiştir,
hatta geçmektedir. Kürt halkının, Türkiyede yaşayan
Lazların, Çerkezlerin, Gürcülerin ana dillerini bir tehlike olarak
görmekten, Alevilerin, Asuri Süryanilerin, gayrimüslimlerin inancını
bir tehlike olarak görmekten, evrensel kriterlere göre düşünüyorsak, bir
an önce vazgeçmemiz gerekiyor diyor, hepinizi vicdana davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde de özellikle
basın-yayın politikalarıyla ilgili birkaç hususu yine partimiz
adına vurgulamak istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, bir ülkede yargı, yürütme ve yasamanın bağımsız
olması son derece önemlidir, güçler erkinin olması son derece
önemlidir ama bir dördüncü güç olarak medyanın da bağımsız
olması en az bu üç erkin bağımsızlığı kadar
önemlidir çünkü medya halk adına bütün bu bahsetmiş olduğumuz
erkleri denetleyen bir pozisyondadır. Maalesef bağımsız
medyayla ilgili zaten kötü olan mevcut durum AKP Hükûmeti döneminde katbekat
aşılmıştır. Bağımsız medya yerine havuz
medya uygulamasına geçilmiş, özellikle havuz medyasının
birtakım kredilerle desteklenen patronları ve köşe
yazarları aracılığıyla âdeta Hükûmetin elinde bir
siyasal iktidar aracı olarak maalesef medya kullanılmaya
başlanmıştır.
AKPnin medyaya
yaklaşımı her alanda olduğu gibi bir havuç-sopa
politikasına dayanıyor, her alanda bunu yapıyor AKP. Bir
kısım medyaya demin dediğim ihaleleri rant kazandırma
üzerinden havuç gösteriyor, havuç uzatıyor; muhalif olan, özgür basın
geleneğini temsil eden medya kanalları üzerinde ise polisin,
yargının iktidar sopasını eksik etmiyor. Burada, özellikle
AKP dönemindeki sansür uygulamasının ne boyutlara geldiğini
bilmeyen milletvekili yoktur.
Tek bir örnek vereyim: Roboskide F-16 savaş
uçaklarıyla 34 yurttaşımız, bu ülkenin 34
yurttaşı bedenleri paramparça olacak şekilde
katledildiğinde diasporadaki Kürt basını ve dünyadaki basın
kuruluşları saatlerce canlı yayın yapmalarına rağmen,
AKP Hükûmetinin talimatlandırdığı medya
kuruluşları âdeta yirmi dört saatten sonra buradaki haberleri yazmaya
başladılar. Böyle ağır bir katliamın bile bu
talimatlarla görmezlikten gelinmesi, halktan saklanması AKP Hükûmeti
döneminde uygulanan sansürün ne boyutlarda olduğunu bizce açık bir
şekilde ortaya koyuyor.
Sadece yazılı basına, görsel basına
yönelik sansürler yok. Sosyal medyada Twittera, YouTubea yönelik sansürlerle
de biz AKP döneminde tanıştık. Sosyal medyada eminim ki hepiniz izlemişsinizdir.
Özellikle Twitter ve YouTube yasaklarının gündeme konduğu
dönemlerde dünya parlamentolarında bu politikalar yüzünden kürsüde gülme
krizine girip konuşmasını tamamlamayan politikacıların
ülkemizi düşürdüğü kötü durumu hepiniz gördünüz. Bunların kabul
edilecek bir yanı yok.
Eğer biz Türkiyede gerçek anlamda bir demokrasi
istiyorsak, eğer gerçekten sosyal bir hukuk devleti istiyorsak
bağımsız bir medyayı da bir an önce
oluşturmalıyız. İktidarın kendi siyasal amaçları
için kullanmış olduğu bir merciden bu medyayı bir an önce
çıkarmalıyız.
Bakın, dün bir milletvekili de söyledi, bugün
basın-yayın organları da yazıyorlar: Bir zamanlar paralel
yapı olarak nitelendirdiğiniz kesimlerle birlikte özel operasyonlar
yürütüyordunuz. O paralel gazeteler dediğiniz yayın
kuruluşlarına çarşaf çarşaf önden listeler veriliyordu,
arkasından sizin talimatınızla gece yarısı
operasyonları yapılarak gazeteciler, siyasetçiler evlerinden alınıp
cezaevlerine gönderiliyordu. Şimdi paralel yapıyla yolunuz
ayrıldı, paralel yapının mevcut durumunu, o günkü operasyon
uygulamış olduğunuz kesimlerin durumuyla eş değer hâle
getirdiniz.
Biz, özellikle bu ikircikli tavırlardan,
konjonktürel oportünist yaklaşımlardan medyanın
arındırılması gerektiğini düşünüyoruz.
O döneme ait bazı gazete kupürleri var burada.
Bakın, şu anda hem havuz medyası hem de o zamanın paralel
yapı, bugün paralel yapı dediğiniz yayın organları
aynı manşetle çıkmış, 6 gazete sizin
talimatınızla aynı manşetle çıkmış.
Demokratik talebe can feda. derken Yeni Şafak da, Sabah da, Zaman da,
Bugün gazetesi de aynı manşeti atmış. Sayısız
örnekleri var. Dün sizin emrinizdeyken bu gazeteler, bu yayın
kuruluşları iyiydi, bugün sizinle yolları ayrıldığı
için onları siz farklı bir noktada ele almaya
başladınız.
Bakın, bu ikircikli yaklaşımlarla
tarafsız medyayı, bağımsız medyayı sağlamak
mümkün değildir. Gazetecilik mesleği üzerindeki, basın-yayın
özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmayla ilgili Hükûmetinizin bir an
önce bazı adımlar atması gerektiğini burada ifade etmek
istiyorum.
Bu anlamda, Sınır Tanımayan Gazeteciler
Örgütünün 2011 yılında hazırlamış olduğu raporda
180 ülke arasında sondan 26ncı sırada olduğumuzu, bugün de
mevcut durumun aynı olduğunu, Türkiye'nin basın özgürlüğü
açısından hâlâ 154üncü sırada olduğunu vurgulamak
istiyorum. Bu yanlışlardan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini
buradan tekrar ifade etmek istiyorum.
Özellikle yürüyen çözüm süreci açısından da
basın özgürlüğü, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün
en temel, en önemli noktalarından biri olarak hepimiz tarafından
hassasiyetle takip ediliyor.
Önümüzdeki dönemde
de temennimiz odur ki mevcut güvenlik paketi gibi birtakım
baskıcı yasalar yerine bu Meclise demokrasiyi geliştirecek,
basın özgürlüğünü geliştirecek, ifade ve örgütlenme özgürlüğü
önündeki engelleri kaldıracak birtakım yasal düzenlemelerle
gelirsiniz. Bunu yapmadığınız sürece ne
yaptığınız bütçeler demokratik olur ne de sizin
politikalarınız inandırıcı olur diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş
dakika.
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Halkların
Demokratik Partisi adına sizleri ve bizi televizyonları
başında izleyen halkımızı sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Evet, ben biraz
paradan konuşacağım arkadaşlar, hazineden, bankalardan,
milyarlardan konuşacağım. Açık söyleyeyim, Sayın
Babacanın canı sıkılıyordu, deminden beri
konuşanlar başka konuları konuşuyordu. Sayın
Akdoğanın da canı sıkılmaya başladı.
Bakın, Mevzubahis olan paraysa gerisi teferruattır. diye
başlayan bir anlayışta eğer milletin anasını
sevenler, yavrusuna sövenler, babasını dövenler, devleti soyanlar
varsa halkların adına bunun hesabını sorma
hakkımız var. Biz onların oylarıyla geldik, bunun için
buradayız.
Şimdi, ben
bunu niye söyledim? Söylemek zorundayım arkadaşlar. Çünkü, ben böyle
bir listeyle geldim, Türkiyede en çok kazanan 100 kim? 100 kurum. Kim bunlar?
100 tane kurumun içinde ilk 17 sırada bankalar var. 50 tane bankanın
da 38 tanesi yabancı sermayeli. Sonra, özelleştirilen şirketler
var, TELEKOM gibi, ne diyeyim size işte, elektrikle ilgili bütün
şirketler çok kazanmış, enerjiyle ilgili. Hani geçen sunuş
konuşmamda anlatmıştım ya, enerji, ahtapot kolları
gibi her yerde. Çok çok fazla enerji şirketi var. Peki, bunlardan sonra
kim var? Ya, arkadaşlar, içki sanayisi
Türkiye çok içiyor o zaman,
Türkiye çok içiyor. Yüzde 50 de AK PARTİliler oy aldığına
göre AK PARTİliler de çok içiyor herhâlde; diğer taraf, yüzde 50 bu
kadar içemez ki. Aha işte, rakamlar burada, 27nci sırada. Dikkat
edin, sadece devlet dolaylı vergi almıyor. Yüzde 60-70 ideolojik
vergi alıyoruz. diyorlar ya; zam, zam, zam yapıyoruz ya, değil.
Kesinlikle, ben buna inanıyorum. Yüzde 50 bize oy verdi. diye
geçiniyorsanız yüzde 50 de burada götürüyor malı.
Şimdi, bir de
baktım, Philip Morris, sigara, tekel, o konularda da, bu da iyi
kazanıyor. Şimdi, üçe bölelim: Bir, bankalar; iki,
özelleştirilen sektörler, maden şirketleri. Bakın, dikkat edin,
enerji alanı özellikle, kömür, ocaklar, ölüm, çevre, doğa, felaket
Devam ediyorum, bilmiyorum, 5-6 tane de kendini gizli tutan bunlar kamuya
açılmayan şirketler herhâlde- şirket var. Yani, ben biraz
meraklıyım arkadaşlar, kusura bakmayın çünkü 100 tane
şirket, şu 100 şirketi taradım, uyumadım dün gece,
baktım ne var.
Türkiyenin
gündemine geliyoruz, mega projelere. Bu mega projeler nedir arkadaşlar?
Üçüncü havalimanı, sonra üçüncü köprü, Avrasya tüp geçit, Kanal
İstanbul, şehir hastaneleri, İzmit-Gebze köprü
Şimdi,
gelelim buraya. Burası, hepsi güzel, güzel projeler de kim almış
bu projeleri, ya kim almış, kim? Aha bu 100 kazananın içinde kaç
tanesi var? Taradım, onca şirketten 1 tane vardı arkadaşlar;
bilirsiniz, telefon kayıtlarına yansımıştı.
Şimdi, oturup konuşacağız. Bizim memlekette demişler
ki: İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
Sayın Babacan,
Allah aşkına, ne oldu da geçen 2013 Nisanda bir yönetmelik
değişikliğiyle Hazineyi kefil, garantör yapıverdiniz
geçmişe yönelik, 2012ye kadar? Sayın Babacan, iki dönemdir beraber
çalışıyoruz ve sizi seviyorum gerçekten ve şunu söylemek
istiyorum: 2013 Nisanında devleti, Hazineyi kefil yaptınız. Bu
Hazineyi kefil yaparken geriye dönük de şirketleri kattınız. Bu,
haksız rekabet değil mi? Belki diğer şirketler de yüksek
teklif verirdi; üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul, üçüncü köprü
Hatta
biz ne acayip projeler önerirdik, Türkiyeyi böyle
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Uçururduk(!)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ne olacak?
Şimdi,
Sayın Bakanım, düşün, cepte para yok, ihaleyi aldı, para
yok ama devlet garantör. Gitti Avrupa Bankasına, Dünya Bankasına,
krediyi aldı geldi. Krediyi aldı geldi, burada işe
başladı ve sorumluluğu yok
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Parası yok, itibarı var(!)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Kaç milyar dolar?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Çünkü kişisel sorumluluğu yok, şirket var. Aldı
parayı, batırdı şirketi gitti. Ne olacak?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Devlet ödeyecek.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Hazine var.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Devlet ödeyecek, yaa
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Yani, biz ödeyeceğiz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, üçüncü havalimanı
Dün Ulaştırma
Bakanınız dedi ki: Biz, üçüncü havalimanı için hafriyat
yaptık, çalışmaya başladık. Ulaştırma eski
Bakanınız Sayın Binali Bey de dedi ki: 3 milyon metreküp
hafriyat yaptık. E, kardeşim, sen projeyi teslim etmemişsin
müteahhide; etmemişsin, garantör olmuşsun; garantör olmuşsun,
adam Dünya Bankasına, Avrupa Bankasına para aramaya gitmiş. E,
peki, madem ihaleye verdin, bu inşaatı kim yapıyor? DHMİ
yapıyor, değil mi? Kotu da indirdiniz üçüncü havalimanında,
bereket versin.
Şimdi, ben bir şey demiyorum ama bir şey
biliyorum: Bu kefaletin sonu kötüdür. Niye kötüdür?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Kefaletin sonunda sefalet var.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu kefaletin sonunda, yirmi
yıllığına bütün vatandaşlarımızı borçlu
kılmışsınız, yirmi yıllığına bütün
vatandaşları borçlu kılmışsınız.
Şöyle biraz daha açmam gerekiyor arkadaşlar.
Çünkü, bu Alo Fatih konusu olan bir konudur. Bir Fatih, Tunustan
zılgıtı yemişti, bir Fatih de yazdığı için
şimdi yazamıyor. Hani, diyeceksiniz niye? Şimdi, 2003te
yapılan çalışmalarda bu yönetmelik
Yönetmelik, dikkat edin,
mevzuatı görüyor musunuz, Bakanlık bir yönetmelikle bu kadar milyara
karar veriyor. Mecliste, burada gelip bütçe konuşuyor. Boş, boş,
burada boş bütçe konuşuyoruz. Bir kalemde, bir yönetmelik; bir Resmî
Gazetede 100 milyar. 100 milyar şu an dolaylı borcu var Türkiyenin
kefil olarak. Siz gelip bize burada her gün IMFye borcumuzu 2013te ödedik,
son taksitini de Sayın Babacan nisan ayında, 2013te ödedi; bu sene
bir de IMFye 5 milyar dolar borç verdik. diye hava atıyorsunuz. Durun
bakayım, havanızı indiririz vallahi, öyle hava mava basmak yok.
Şimdi, tamam, ödediniz. Garantörlük 100 milyar
doları buluyor. Şimdi, sizin, kamunun dış borcu 189 milyar,
özel sektörün 277 milyar dolar, 411 milyar da iç borcunuz var.
Şimdi,
söyleyin bakayım bana
Bir de kefilsiniz. Kefil olarak
Bu şirketlere
bu mega projelerde 100 milyar dışarıya, dış bankalara
kefilsiniz. Peki, kefaletiniz olunca, IMFye borcunuzu ödediniz diye borcunuz
yok mu şimdi? IMFnin mecburu olabilir Türkiye yakında, bu kafa
mecbur ettirebilir.
Bakın, çok
açık uyarıyoruz. Şimdi, niye uyarıyoruz? Binali Beyin
20
milyon metreküp hafriyatı hangi parayla yaptınız? Soruyorum.
Havalimanını vermişsiniz bilmem ne, ne, ne şirketine. O
şirketleri de kuyruğa dizmişsiniz Yürü havuza.
demişsiniz. Herkes havuza 100 milyoncuk bırakacak. Tabii ya, 3 milyar
garanti. Devlet yüzde 80 garantiye almış ya, yüzde 20yi de kim
ödeyecek? O şirket ödeyecek. Onu da herkes öder ya, yüzde 20yi; yüzde
80e kefil olmuş ya devlet. Şimdi, bunu aldıktan sonra bir
yönetmelikle, havuza uğramasa da olmaz ki.
Bence havuzdan
büyük bir olay var burada arkadaşlar, ciddi söylüyorum. Niye ciddi
söylüyorum? Şimdi, bu paralar yollarda kullanılıyor. Bu büyük
projelerde kullanılacak bu paralar. Bir de dikkat edin, Kanal
İstanbul Projesi de önümüzdeki aylarda ihaleye çıkacak.
Ulaştırma Bakanı ne diyor bakın: Bu paralara garantör
oluruz.
Firma sahada
çalışmalara başlamadı, şu an bölgede sondaj ve etüt
çalışması yapılıyor. diyor Ulaştırma
Bakanı. Ne oluyor arkadaşlar ya! Gelin şu kürsüde anlatın,
bu üçüncü havalimanı projesinin yer teslimini yaptınız mı
yapmadınız mı? Yaptınızsa, sorumluluğuna
kişisel sorumluluk koydunuz mu koymadınız mı? Ben bunun
hesabını soruyorum. HDP halktır, halk adına konuşuyoruz
biz burada ve çok açık.
Niye denetim kurumu
yok bu garantörlükte? Dünyanın her yerinde, gelişmiş her ülkede
bin kişiden oluşan denetim kurumları var. Niye denetim kurumu
yok arkadaşlar? Yok.
Şimdi, 100
milyar dolarlık gizli borcumuz oluştu mu? Oluştu. Şimdi, bu
100 milyar dolarlık gizli borcumuzla
Aykut burada olsaydı,
rakamlarla -2023 vizyonu var ya- 2023e kadar yirmi yılda milletin ne
kadar borçlandırıldığını hesabını
çıkar derdim ona.
Buradan şuna
geliyorum: GAPa 36 milyar lira ayırdınız, niye su akmıyor?
Eğer bu ülkede ihracat artacaksa istihdam lazım, yatırım
lazım. Ee, siz Mardin Ovasını niye sulamıyorsunuz? 36 milyara
ne oldu? Ya, 36 milyar ayırdınız. Tarım sanayisi
gelişecek, tarım endüstrisi gelişecek, orada hayat yeniden
şekillenecek. Kırk yıllık proje, on iki yıllık
iktidarsınız, 1 milyon 862 bin hektardan on iki yılda
180 bin
önceki hükûmetler yaptı, siz 30 bin hektar
sulamışsınız. Ne oluyor burada?
Şimdi, buradan
rakamları söyleyeceğim ama zamanım az. Ulaştırma
Bakanı diyor ki: 17.421 kilometre duble yol iki üç yıl ancak
dayanır. Bu, 33 milyar lira paradır, garanti kapsamında bunlar
arkadaşlar, kefillik
Ya, bu kadar kolay mı 33 milyar, Allahtan
korkun. Vallahi, Şırnak Havaalanı yapıldı, bir yol
yaptılar, sonra yağmur, gitti, şimdi yol yok, şu an yok.
Silopinin içinden geçen İpek Yolunuz, hepsi 1 metre, 2 metre çukurlarla
dolu, daha dün bir aile trafik kazasında hayatını kaybetti. On
defa Binali Beye söyledim, Lütfi Elvan Beye söyledim. İpek Yolu transit
yoldur, Hükûmetinize aittir, kasten yapmıyorsunuz, kasten
yapmıyorsunuz, her gün insanlar orada ölüyor.
Konu çok ama zaman
az. Bu bankalarla ilgili konuda söylemek istediğim bir şey var ama
şu güvenlik paketine geleceğim sayın arkadaşlar, dikkat
edin.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) O ne ya?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Güvenlik paketi: Mermi,
cezası yok; gaz kapsülü, kafada patlasa cezası yok.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Taş atmanın cezası çok
büyük.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Güvenlik paketi ya,
Gezide, Kobanide, nerede, vurduğunu vurursun, vuranı korursun,
davasını sürgüne gönderirsin. Aha, böyle bir tane sapana dört sene
ceza, dört sene. Tabanca, bir sene. Tabancanın cezası bir sene
arkadaşlar, bunun cezası dört sene. Alın size, Hükûmet, devletin
güvenliği
Sizin Hükûmet kuş mudur korkuyor Sayın Akdoğan?
Kuş mudur Hükûmetiniz? (Gülüşmeler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Avlarsınız
Hasip Kaplan Bey.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ne
anlayıştır bu güvenlik anlayışı? Güvenlik hukukla
korunur, insan haklarıyla korunur, demokrasiyle korunur, adaletle korunur;
adaletin olduğu yerde barış olur arkadaşlar.
İnanın, çok konu var
konuşacağım. Zaman bu kadar. Ne diyeyim? İnşallah
sevgili Başbakan yardımcılarımız gelir, buna
yanıtını verir.
Bu sarı zarf da moda biliyorsunuz, rüşvette
kullanılıyor. Bana bakmayın, koydum yerine tekrar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu kanun buradan
çıkarsa suç aleti olur bunlar.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sapanı bırak, cezası
ağır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Kaplan,
bir bilye atsaydınız Hükûmete doğru aslında, bakalım
düşüyor mu kuş!
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Bilye
atmaz, gül atar oraya, gül atar Hasip ağabey
HASİP KAPLAN (Devamla) Yahu kardeşim, biz
Hükûmete çevirdik, siz korkuyorsunuz oradan. Ben de anlamadım gitti yani.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent
Tüzel.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
sevgili halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, İnsan
Hakları Haftasında 2015 bütçesini konuşuyoruz. Aslında
bütçenin kendisi insan haklarının bizatihi ihlalini teşkil ediyor. Çünkü memlekette, bildiğiniz
gibi, her şeyden çok açlığı ve kanları
konuşuyoruz, âdeta açlık ve kan kokan bir bütçe. Neden böyle diyoruz?
Başbakan, biliyorsunuz Sokaklara çıkarsanız sonucuna
katlanırsınız. diyerek âdeta hakkını savunanları
geri döndürecek bir şekilde akan kandan sorumlu olacaklarını
söylüyor. Yine aynı şekilde, Cumhurbaşkanı halkı
sokağa dökenlerden hesap sormaktan söz ediyor ve dolayısıyla,
baktığınızda, emekçiye, ezilen halklara, eşit haklar
isteyenlere, sömürüye karşı çıkanlara dönük bir terör estiren
bütçeyi konuşuyoruz.
Buradaki sunuş
konuşmasında Sayın Başbakan, sözlerinin
başlangıcında Bize göre her şey insan içindir. dedi.
Evet, Hükûmet tepeden aşağıya âdeta insanlığa hizmet
için çalışıyor ama değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız, bildiğiniz gibi, insan var, insancıklar var. Bu
bütçede Cumhur Reisine var ama vatandaşlara yok. Bu bütçede, biraz önce
Hasip Kaplanın gösterdiği gibi, iç güvenliğe fazlasıyla
var ama can alan iş güvenliğine, işçi
sağlığına yok yani gaza, copa ve TOMAya var ama insan
haklarına ne yazık ki yok.
Başbakan
burada G7ye başkanlık yapacağım. iddiasıyla âdeta
söz vererek Ekonomiyi büyüteceğiz. dedi ama Başbakanı rakamlar,
dünyadaki gelişmeler, bizzat kendi içerisindeki çalışan
bürokratları ve Sayın Ali Babacan yalanlıyor. Biliyorsunuz,
şu dönemdeki tutturulamayan millî gelir meselesinde açıklama
hazır: Don oldu, yağış oldu, iklim koşulları
elvermedi, tarım sektörü istediği hasılatı yapamadı,
hedeflere ulaşamadık. Ve işte bu büyüme rakamları,
işsizlik rakamları, enflasyon rakamları ortada. O nedenle de
büyüme hedeflerini geri çekme konusunda şimdiden hazırlıklar
yapılıyor ama halkımız âdeta uyutulmaya devam ediliyor. 100
üniversite, 189 adalet sarayı, 759 santral, 3 milyar ağaç, 3,5 kat
büyüme, uçtu da uçuyorlar ama gelin bir de şu rakamlara bakın,
ülkemizin gerçekliklerine: Aylık 585 liranın altında gelirle
yaşayan tam 22 milyon yurttaş... Evet, Türkiye İstatistik Kurumu
halkın yüzde 15inin yoksul olduğunu söylüyor. Çalışabilir
nüfusun yüzde 17si yani 5,5 milyon insanımız işsiz. 4 milyon
asgari ücretli var, asgari ücretin de açlık
sınırlarının çok çok altında olduğunu artık
hepimiz biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin kuruluşunda bir sihirli sözcük vardı,
onları duymaz olduk. Topluma kendilerini sunarken, biliyorsunuz, 3Yden
söz ettiler. Neydi onlar? Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla mücadele.
Şimdi, bu yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar âdeta AKPnin kodu oldu ve bu
2015 bütçesinin de kodu oldu, her yerde konuşuluyor. Onlara
değineceğiz ama geçmeden önce bütçenin mimarı Maliye
Bakanından söz etmek istiyorum.
Maliye Bakanı
da sunuşunda kutlu yürüyüşten söz ediyor. Evet, yürümek
zorundasınız çünkü durduğunuzda düşeceğinizi çok iyi
biliyorsunuz. Siz bu Hadi hadi. deyip, aşırı üretim deyip
can alan vahşi kapitalist düzenin başında değil misiniz?
Sonra Çalışma Bakanı çıkıyor, Somada, Ermenekte can
aldıkça Bütün bunların sorumlusu bu kâr hırsı
peşindeki kapitalistler, aşırı üretim peşindekiler.
diyor. Peki, onları siz koruyup kollamıyor musunuz, siz o düzenin
başında değil misiniz?
Değerli
milletvekilleri, toplumda büyük bir öfke birikmiştir. 473 milyarlık bütçede
açık var. Bu açık neyle kapatılacak? Gelir artışı
hedefleniyor, yüzde 12lik bir gelir artışı. Nereden
kapatılacak, nereden sağlanacak? Gelir artışı KDVden,
ÖTVden, en çok bunu fazlasıyla ödeyen yurttaşlardan, trafik
cezalarından, artırılan harçlardan karşılanacak, her
zaman olduğu gibi yine buradan çıkartılacak.
Dün burada Bülent
Arınçı dinledik, milletvekilleriyle tatlı tatlı sohbet
ediyordu. Ben Jandarma türküsünü söylemeyeceğim ama hakkını
almak için yola çıkan işçi sınıfımızı
selamlayacağım. Burada bizlere hizmet eden, Meclis
çalışmalarında acımasız koşullarda angarya hizmet
gören Meclis çalışanlarını selamlayacağım.
Şimdi,
duyuyoruz ki Meclis emekçileri de örgütleniyor. Sendikalaşmışlar
ama sendika hakkı gasbedildiği için -iş mahkemesindeki
açtıkları dava- onlar da Anayasa Mahkemesine gitmişler. Ama
Bülent Arınç bunları görmüyor. Bülent Arınç, Sayın
Başbakan Yardımcımız, milletvekili maaşlarından,
milletvekilliğinin zorluklarından, her şeyi fazlasıyla hak
ettiklerinden söz ediyor ama milyonlarca asgari ücretlinin
891 lira, günde 1
lira artışla şimdi olacak, yeni yılda 922 lira. Bunlar
için ne yapacağız ey milletvekilleri? diye konuşmak aklına
gelmiyor. Ana muhalefet liderine cevap veriyor KPSSyle ilgili, torpil ve
birtakım kayırmalarla ilgili ama sözü dönüp getiriyor bu Mecliste
çalışan danışmana, sekretere, onların ne kadar
elverişli koşullarda çalıştığından söz
ediyor. Yine taşeron, angarya, Meclis emekçileri görülmüyor.
Değerli
milletvekilleri, Başbakan diyor ki: Eğitim, sağlık
bütçesini artırdık. Nasıl başardık? Hortumları
kestik. Acaba öyle mi? Sayıştay raporları aksini söylüyor. Tahsil
edilemeyen primler, cezalar, usulsüzlükler ve tabii ki İşsizlik
Fonunun yağmalanması her zaman olduğu gibi devam ediyor. Mart
2002-Eylül 2014, tam 5 milyon başvurunun 3,5 milyonuna yanıt
verilmiş, 8 milyar ödenmiş. Peki, geri kalan yüzde 90ı nerede?
Yüzde 90ı iç borçlanmada, 70 milyarın 60 milyarı iç
borçlanmada.
Herkesin
ağzında, biliyorsunuz, bir başkanlık sarayı var. Bütçe
dışı tutulan TOKİ de bu hesabı bilmiyor, hesabı
veremiyor. Eğer verirsek ekonomik düzen altüst olur, açıklarsak kötü
olur demeye getiriyor. Şimdi, ben Cumhurbaşkanının eski
başbakanlık döneminde dilinden düşürmediği bir veciz sözü
hatırlatmak istiyorum, hepiniz biliyorsunuz, neydi o: Eşek ölür,
kalır semeri; insan ölür, kalır eseri.
Cumhurbaşkanımız da bir eser bırakmak istedi,
başkanlık sarayını yaptı ama bu başkanlık
sarayı, sıfırlanmayan servetlerle yapılmadı; bu
halkın, bu yetimin alın teriyle, birikimlerinden yapıldı; o
nedenle övülecek bir hâli yok, her yerde de yeriliyor. Ondan sonra da itibarın
tasarrufu olmaz deniyor.
Ey
Cumhurbaşkanı, ey bu ülkeyi yönetenler; siz asgari ücretli
milyonlarca işçinin, emekçinin, açın, yoksulun, sıvasız
evlerde yaşayan, karın tokluğuna hayatını
sürdürenlerin itibarını ne yapıyorsunuz? Her biri asgari ücret
karşılığı olan altın varaklı kadehler bizim
değil, 4 bin metrekare halı bizim değil. Sultanlar itibarlı
ama milyonlarca yoksul itibarsız. Osmanlıya hep atıf
yapılıyor. Osmanlı sultanları da halk sefilken
dış borçlarla böyle saraylar yaptırıyordu. Onların
ihtişamı, halk bir tarafta inliyordu. Şimdi de kredi kartı
borçları altında, sağlıksız bir şekilde
yaşamaya mahkûmuz.
Milleti
darbecilikle suçlamayı seven Başbakan, egzoz gazında
ısınmaya çalışan Suriyeli küçük çocuğu burada
diktatörlüklerle, darbelerle açıklamaya çalıştı.
Ülkesindeki yoksulluk ve savaştan kaçan göçmenlerin sorumlusu, evet,
diktatörlerdir, gerici yönetimlerdir ama diktatörlükle yönetilen ülkelerde de
yoksulluk, yolsuzluk eksilmiyor. İşte, böyle rejimleri yönetmek
acımasız baskılarla, yasaklarla mümkün oluyor.
Yarın bu
ülkede, bu halkçı olmayan, savaş, yoksulluk bütçesine
karşı, saraylar değil ekmeklerimiz büyüsün diye
halkımız, sendikalar, meslek örgütleri alanlara çıkacak. Biz de
özgürlüklerini, ekmeğini savunmak için alanlara çıkanların
yanında olacağız, onlarla beraberiz, herkesi de alanlara
çıkmaya davet ediyoruz. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Van Milletvekili
Sayın Özdal Üçer.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
AFAD bütçesiyle ilgili grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi selamlıyorum.
AFAD, afet ve acil
durum yönetimiyle ilgili,bütçesi olan bir kurum. Tabii, ülkemiz de afetler
ülkesi; sel felaketleri oluyor, depremler oluyor, büyük felaketler oluyor,
insanlar mağdur oluyor. Sadece insanlar değil, birlikte
doğayı paylaştığımız canlıların
çoğu bu felaketlerden büyük zararlar görüyor.
Asıl AFAD
yönetimi risk yönetimini belirlemekle mümkünken, bizde, her nedense,
AFADın kurumsal işleyişiyle ilgili bir bütçe
oluşturuluyor. Yani riski önlemek amacıyla konutların,
yerleşim yapılanmalarının çok daha düzenli ve denetlenir
bir şekilde yapılması gerekirken, alınan, AFAD ya da acil
durum için toplanan vergilerin nereye harcandığı sorusu
sorulduğunda Yollar yapıldı, duble yollar yapıldı,
şöyle oldu, böyle oldu, 44 milyar harcama yapıldı. ve benzeri
böyle mübalağalı açıklamalar
Peki, sen, AFADın bütçesini
bu şekilde kullanıyorsun, insanların ödemiş olduğu
vergileri bu şekilde hizmet diye aktarıyorsun da, depremde neden
depremi fırsata dönüştürmeye gayret ediyorsun? Neden sel felaketinde
insanları kurtaramıyorsun? Neden göçükte onlarca vatandaşın,
yüz binlerce, milyonlarca insanın gözyaşı dökerek izlediği
bir ortamda sen toprağın altından çıkaramıyorsun?
Tabii, bir devletin
ihtişamı başkanlarının saraylarıyla değil, o
devletin sosyal adaletiyle, ekonomik paylaşımıyla mümkündür. Bir
devletin ihtişamı başbakanının uzun boylu olup olmaması
ya da cumhurbaşkanının boyunun uzun olup olmamasıyla ilgili
bir şey değil; bir devletin ihtişamı, o devletin
vatandaşlarını ne kadar koruyabildiğinin, o devletin
vatandaşlarına ne kadar hizmet edebildiğinin göstergesiyle
mümkündür. Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki: 1.001 odalı
değil, 1.000 odalı değil, 1.150 odalı. Hey, hey!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 1.220 odalı.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) 1.150 odalı. Halkın malıdır. diyor. E,
Cumhurbaşkanı, halkın malıysa, Vanda hâlâ, dört
yıldır konteynerde yaşayan aileler var, 90 tane odayı
Vanlı aileler için istiyoruz. Buyur, hodri meydan! Tahsis edebiliyorsan,
onları yaz gelinceye kadar konuklattırabiliyorsan, o zaman Boyun
posun devrilsin. demeyeceğiz ama Boyun posun devrilsin, yalanınla
beraber. dediğimiz için tazminatlar ödemişiz. Niye? Yalan söyleyen
bir Başbakana Boyun posun devrilsin. denilmez mi? Türkçede bunun neresi
hakarettir?
Osmanlıcadan
bahsediliyor, mecaz anlatımdan bahsediliyor. Bunların hepsini bir
manipülasyon olarak algılamak lazım. Osmanlıcayı niye
tartıştırıyorlar? Osmanlıcanın bir dil
olmadığını, derme çatma bir saray dili olduğunu herkes
bilmiyor mu? Neden? İnsanlar Osmanlıcayı tartışarak
depremdeki afetzedeleri unutacaklar, insanlar Osmanlıcayı
tartışarak İstanbulun deprem riskini unutacaklar, insanlar
göçük altında kalan insanların ailelerinin acısını
unutacaklar, insanlar sayısı 2 milyonu aşmış Suriye
mültecilerinin, Şengal mültecilerinin, Kobani mültecilerinin, Orta
Doğuda yaşanan savaşın acısını unutacaklar.
AFAD kurum olarak
Normalde
bir devletin yapması gereken şey, Cenevre Sözleşmesi gereği,
mültecilik hakları doğrultusunda onların
barınmasını sağlamak. Başbakan,
Cumhurbaşkanı kalkıyor diyor ki: Bizim misafirlerimizdirler. Bizim
Kürtçede misafirlik için kullanılan bir tabir vardır. Misafire,
buyur edilir, başköşe gösterilir.
(x)
Yani kendisinin yemediği misafire yedirilir, kendisinin
oturmadığı yere misafir oturtulur. Peki, milyonlarca Suriye
mültecisinin şu anda İstanbulda köprü altına
yaşadığını görmemek için ne gerekiyor? İzmirde,
Konyada, Ankarada, Vanda, Diyarbakırda birçoğu sefalet içinde. Onurunu
koruyanlar açlıktan ölüyor ama bu zulme direnemeyenler farklı
bataklıklara sürükleniyor. İnsan misafirine böyle mi yapar?
Misafirin, insanın evinden gittikten sonra söylediği ya da
söyleyeceği iki şey vardır: Kürtçede deriz ki:
(x) Yani Türkçesi,
karşılığı, mecazi anlatımıyla
Osmanlıcanız iyi olsaydı bunu anlamış olurdunuz çünkü
Osmanlıcanın temellerinden bir tanesi de Kürtçedir.
(x) demek Eviniz şen olsun, eviniz
barkınız şen olsun. anlamında. Veyahut da giderken
(x) denir. Türkçesi nasıl
anlatılır, onu bilmiyorum işte. Deyimler çevrilmez. Böylesi bir deyimsel gücü olan Kürtçeyi yok
sayacaksınız, Osmanlıca için tartışmalar
yaratacaksınız. Biz, bunun maksadının aslında
Türkiyede, Kürdistanda yaşanan acıları unutturmak, bütçedeki
adaletsizliği unutturmak olduğunu gayet iyi biliyoruz. 1.001
odalı saraylar, 1.250 odalı saraylar yapacaksınız ama
Ermenekte göçük altında kalan insanların aileleri için Mecliste
bağış toplayacaksınız. Ayıptır! Meclis
bağış toplamaz, Meclis ödenek yaratır ve onların
sosyal güvenliğini garanti altına alır. Milyonlarca, milyarlarca
liralık harcamalar yapacaksınız, ayakkabı
kutularını dolduracaksınız dolarlarla, eurolarla,
marklarla, paralarla ondan sonra çocuklar ayakkabısız kalacaklar,
ayakkabısı olmayan milyonlarca çocuk olacak. Böyle bir sefalet, böyle
bir rezalet olur mu? AFAD eğer varsa bugün Şengaldaki mülteciye
yardım etmiyorsa, Kobani mültecisine yardım etmiyorsa, Suriyeden,
Halepten, Şamdan gelen mülteciye yardım etmiyorsa AFAD kendisi
afattır, kendisi afattır, kendisine müdahale edilmesi lazım.
Peki, kimin
vicdanı sızlıyor iktidardan, bunu çıkıp dile
getiriyor? Bakın, Vanda deprem yaşandı; vatandaş,
milyonlarca kişi duyarlılık sergiledi. Biz Van halkı
adına, duyarlı olan herkese teşekkür ediyoruz. Onların
yolladığı paraların çoğu birilerinin ayakkabı
kutusunda çıktı ama AFAD üzerinden konteynerler alındı,
birçok kişi konteyner getirdi. Şimdi Vanda 10 bine yakın
konteyner var. Biz Valiliğe ve Bakanlığa dedik ki: O
konteynerleri Suriye mültecilerine verin, Vanda çürüyor, hâlâ Vanda çürüyor
ama Suriye mültecileri İstanbulda, İzmirde, Ankarada, Mersinde,
Antepte köprü altlarında yatıyor. Ayıptır! Günahtır!
Yazıktır! Vebaldir! Bunun ismi tek bir kelimeyle
vicdansızlıktır! Ne ekonomidir ne siyasettir ne diplomasidir.
Biz milyonlarca çocuğun acısını yüreğimizde
hissetmiyorsak yarın öbür gün bizler de bir şeyleri
yaşadığımızda aynı sıkıntıyı
yaşayacağız. Yani sizler, iktidarda olanlar, devleti yönetenler,
bütçeyi, hazineyi birilerine kefil edenler, birilerinin
topladığı vergilerle biz duble yol yaptık deyip yolsuzluk
yapanlar, ayakkabı kutusunu dolduranlar, bunun vicdani hesabını
tabii ki halk sizden soracak, tabii ki biz sizlerden soracağız, tabii
ki sokaklara çıkacağız, tabii ki slogan atacağız,
tabii ki özgürlük, hak ve emek için mücadele edeceğiz. Siz de onun
karşısında bizden, halktan, oradan buradan
topladığınız vergilerle yolsuzluklar yaparak panzerler
alıp üstümüze gelecekseniz, biz taş atan çocuklara, bakın, bu
ülkede taş atmanın cezası bomba atmanın cezasından
daha çoktur, taş atmanın cezası silah kullanmanın
cezasından daha çoktur, dikkatli olun mu diyelim? Peki, çocuklar, bu
ülkede bomba atmak taş atmaktan daha kolay diye karar verirlerse ne
yapacaksınız?
Lütfen, herkes, ben
bu ülkede duyarlı bir bireyim diyen herkes aklını
başına alsın. Özellikle ve özellikle iktidar, Güvenlik paketi
çıkaracağız, işte şunu tehdit edeceğiz, bunlara
haddini bildireceğiz, şunu şöyle yapacağız. diyenler
önce kendi vicdani hesabını versin, önce Van depreminin,
İstanbul depreminin, Düzce depreminin, Ermenekte göçük altında
kalanın, Somada göçük altında kalanın, Kobani
çocuklarının, Şengal halkının, Halepten sürgün olan
Arapların durumunun devlet olma, iktidar olma sorumluluğunun vicdani
hesabını versin, sonra bizlere ahkâm kessin.
Evet,
Osmanlıcayı konuşacaklar, işte HDPye çatacaklar ama bu
arada halkın sefaleti insanların gözünde kaybolacak. Çünkü,
çalıp çırptıkları milyonlarla zaten her biri kendine bir
televizyon almış, bir gazete almış ve bununla ilgili birçok
şey medyayı kontrol altına almış.
Vanda AFADdaki
yolsuzluklar araştırılsın diye soru önergesi veriyoruz
milletvekili olarak, soru önergemiz geri iade ediliyor. E tabii, keyfi sefa edecek
oradaki AFAD müdürü, oradaki vali, oradaki vali yardımcısı,
orada ayakkabı kutusunu dolduran siyasetçiler ama çocuklar sefalet ve
açlık içinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalacaklar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Cümlemi süreden dolayı tamamlayamadım.
Teşekkürler.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şırnak
Milletvekili Sayın Faysal Sarıyıldız.
Süreniz on dakika.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 2015 bütçesi hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Partim adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görsel ve
işitsel medyayı devlet adına kontrol etmek amacıyla kurulan
RTÜK, karasal, sayısal, uydu, kablo ve IPTV ortamından yayın
yapacak kuruluşlara lisans ve yayın izni vermek, yayınları
düzenlemek ve denetlemek, radyo ve televizyonlara para cezası kesmek ve
kapatmak gibi geniş yetkilerle donatılmıştır.
Medyaya yönelik
ceza verme yetkisi, basın ve ifade özgürlüğünü
kısıtladığı gibi, temel bir hak olan halkın haber
alma hakkının da ihlali anlamına gelmektedir. Üstelik, radyo ve
televizyonlara verilen bu cezaların Türk aile yapısına veya
toplumun millî ve manevi değerlerine aykırı yayın gibi son
derece muğlak, yorumu kişiden kişiye değişen
gerekçelere dayandırılması, keyfî kararların
alınmasına olanak tanımaktadır.
Özerk olduğu
iddia edilmesine rağmen, üye yapısı itibarıyla fiilî olarak
siyasi iktidara bağlı bir kurum olan RTÜKün yargı görevini
üstlenerek yayın kuruluşlarına ceza verebilme, hatta kapatma
gibi yetkilerle donatılması demokratik değerlerle
çelişmektedir. Özellikle siyaset-medya ilişkisi ve siyasi iktidarın
medya üzerindeki son yıllardaki baskısı RTÜKün ilgi ve yetki
alanında olmasına rağmen, bu konudaki rolünü
oynayamamıştır. Bunu sadece birkaç örnekle
somutlaştırmak istiyoruz.
Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğü, yetkisi olmadığı hâlde sürekli Gün TVyi
izleyerek rapor tutmaktadır. Emniyet, raporunu ceza verilmesi için
mayıs ayında RTÜKe gönderir. Örneğin, bu raporlardan birini
talimat olarak kabul eden RTÜK, işlem yaparak üst kurul
toplantısında iki ayrı maddeden ve üst limitten Gün TVye, hem
yayın durdurma hem de idari para cezası verdi. Burada dikkat çeken
iki husus vardır: Birincisi, RTÜKün Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğüyle herhangi bir protokolü bulunmamasına ve
bağlayıcı hiçbir yasal mevzuat bulunmadığı hâlde,
talimatmış gibi kabul edilmiş olmasıdır.
İkincisi, müeyyideye konu olan yayınların tamamı Kürtçe ana
haber bültenleri olmasına rağmen, RTÜKte herhangi bir Kürtçe
çevirmen olmadığı için Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün
yapmış olduğu yanlı, subjektif çevirilerin esas
alınmasıdır ki bunların çoğu tahrifatlıdır.
Yine, bütün gerekli
yasal yükümlülüklerini sağlayarak bir buçuk yıldır RTÜK
tarafından, uydu lisansı almış olan Gün TVye TÜRKSAT uydu
kapasitesi verilmeyerek uydu yayınına geçmesi hukuksuzca engellenmektedir.
Oysa 2014 yılında fırlatılan ve yörüngesine
başarıyla oturan 4A uydusundan ötürü çok geniş kapasite boş
bulunmaktadır. Gün TVden çok sonra uydu lisansı alan
yayıncı kuruluşlara bu kapasite verilip yayına geçmesi
sağlanıyorken Gün TVnin bu yasal hakkı neden gasbedilmektedir?
Bu haksız, hukuksuz, keyfî durumun siyasi sorumlusu Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Sayın Lütfi Elvandır.
Toplumsal problemlerin üst düzeyde olduğu
Türkiyede, başta siyasi iktidarın yöneticileri olmak üzere birçok
devlet yöneticisi, toplumsal kin ve nefreti körükleyen beyanlarını
görsel, işitsel medya aracılığıyla dile getirmektedir.
Şefkat Tepe, Tek Türkiye, Sakarya Fırat gibi bu ırkçı,
milliyetçi ve militarist diziler özel yayıncı kuruluşlarda
olduğu gibi, 76 milyon insanın vergileriyle yayın yapan kamu
yayıncısı TRTye bağlı kanallarda da
yayınlanabilmektedir. Bu konuda 6112 sayılı Yasanın 8inci
maddesinin belli fıkraları müeyyide öngörmesine rağmen, bu
ırkçı, milliyetçi dizilere bu söylemlerle ilgili şimdiye kadar
hiçbir müeyyide kararı alınamamıştır. Son
yıllarda ırkçı, faşist ve Kürt halkını
aşağılayan dizi furyasına rağmen, kaç diziye bu
sebeple RTÜK tarafından ceza verilmiştir? Sıfır, elde var
sıfır.
Muhalif
siyasetçiler tarafından kullanılan söylemlerden ötürü
yayıncı kuruluşlara çok rahat ceza kararı alan RTÜK,
başta Cumhurbaşkanı olmak üzere siyasi iktidarın hiçbir
mensubunun söylemlerinden ötürü yayıncı kuruluşlara müeyyide
uygulayamamıştır. Örneğin, Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 Ekim 2014 tarihinde Ombudsmanlık
Sempozyumu'nda Berkin Elvan için vicdansızca "Terör örgütünün
maşası." tabirini kullandı. Sayın Erdoğan
halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, alenen hakaret eden,
kişinin hatırasına hakaret, adil yargılamayı
etkilemeye teşebbüs ettiği hâlde, RTÜK bu sözleri
yayınladığı için yayıncı kuruluşlara
uyarı dahi vermemiştir. Aynı şekilde, Sayın Erdoğan
bir televizyon kanalında Affedersiniz Ermeni
diyerek alenen
ırkçılık yapmıştır. Bu konuda da RTÜK görevini
yapmamıştır. Çünkü, RTÜK ihlalin ne olduğuna değil,
ihlali kimin yaptığına göre kararlarını vermektedir.
RTÜKün iktidarla
olan siyasi göbek bağının kesilmesi ve adil kararlar verebilmesi
için acilen şu adımların atılması gerekiyor: RTÜKün
üye belirleme yönteminde değişikliğe gidilmelidir. Mevcut
durumda 9 üyenin tamamı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
seçilmektedir. Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Sendikası, Basın
Konseyi, Radyo ve Televizyon Sahipleri ve Yayıncıları
Derneği gibi meslek örgütlerinin de üye seçiminde söz sahibi olması
sağlanmalıdır. RTÜKün medya kuruluşlarına ceza verme
yetkisi yargıya devredilmelidir. Bu amaçla, ortaya çıkan şikâyet
ve sorunlar medyayla ilgili ihtisas mahkemeleri kurulması yoluyla çözüme
kavuşturulmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın arka bahçesi hâline
gelen alanlardan biri de TRTdir. TRT ve bağlı kanalları, kamu
yayıncılığı yapmakta, gelirini bu halkın
vergilerinden temin etmekte, bu sebeple bütün siyasi çevrelere eşit
mesafede durma zorunluluğu bulunmaktadır; siyasi partilerin
çalışmaları ve temsilcilerinin konuşmaları
arasında fırsat eşitliği gözetmek durumundadır. Oysa
kamu yayıncısı TRT iktidarın propaganda aracı ve
sopası hâline gelmiştir. Hele Parlamentoda grubu bulunan iktidar, ana
muhalefet ve muhalefet partileri arasında bariz farkın
bulunmasının ne yasal ne ahlaki ne de uluslararası
sözleşmelerde izahı yoktur. İktidardan yana taraflı
yayınlarından ötürü TRT, YSK tarafından 30 Mart 2014 yerel
seçimlerinde 7, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde 9 olmak üzere toplam 16 yayın durdurma cezası
almıştır. Yüksek yargı organı olan YSKnın
verdiği 16 yayın durdurma cezası kararı TRTnin subjektifliğini,
iktidardan yana tarafgirliğini tescillemiştir. Özellikle
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki TRT, amiyane tabiriyle kraldan
daha fazla kralcı takılmıştır.
RTÜK Sayısal
Kayıt Arşiv ve Analiz Sistemi verileri esas
alındığında, TRT 1 ve TRT Haber kanallarında Mecliste
grubu bulunan siyasi partilerin haber yapılma süreleri arasında büyük
bir uçurum vardır. TRT neredeyse bir partinin resmî yayın
organına dönüşmüştür. Bu gerçeklik, 6112 sayılı
Yasanın yayın ilkelerini düzenleyen 8inci maddesinin (k)
fıkrasındaki Siyasî partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek
yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz. hükmüne açıkça
aykırılık teşkil etmektedir. Bu açık ihlallere
rağmen, RTÜK tarafından TRT hakkında nasıl bir işlem
yapılmıştır? Bunu gerçekten TRT, Anadolu Ajansı ve
RTÜK gibi medya kurumlarından sorumlu Sayın Yalçın
Akdoğandan öğrenmek istiyoruz.
SETA
Vakfının, AKPyle ilişkisine bağlı olarak, birçok
yazılı basında olduğu gibi TRTyi de kendi yayın
kuruluşu gibi kullandığını artık sağır
sultan bile bilmektedir. Bu kuruluş, TRT ve birçok özel kanala neredeyse
yayın politikası belirlemekte ve direkt -kurumun başkanı
dâhil olmak üzere- yöneticilerinin moderatörlüğünde tartışma ve
haber programları yapılmaktadır. Yani, Hükûmet, neredeyse
artık bütün kanallarda olduğu gibi halkın vergisiyle ayakta
duran TRTde de kendi çalıp kendi oynamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT
6, ilk dönemler Hükûmete yakın çevrelerin güdümünde yayın
politikası izlerken, bugün daha da marjinalleşerek tümüyle cemaatin
güdümüne girmiştir. Öyle ki TRT 6nın artık, cemaat kanalı
olan Dünya TVnin bir şubesi gibi çalışmaya
başladığını Hükûmete yakın kesimler bile dile
getirmekten geri durmamaktadır. Şimdi cemaat mensupları
uzaklaştırılmaya çalışılmakta ama bu konuda da
yeterince başarılı olunamamaktadır. Zaten hiçbir
kuruluş felsefesi olmayan, yasal dayanaktan yoksun ve Hükûmet eliyle,
deyim yerindeyse korsan yayın yapan böyle televizyon kuruluşundan
başka bir yayın da beklenemezdi.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bitlis Milletvekili
Sayın Hüsamettin Zenderlioğlu.
Süreniz on dakika.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısıyla ilgili, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk
Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu hakkında
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Halkları ve
toplumları yok etmenin ve tarih sahnesinden silmenin iki yolu vardır:
Birincisi, kültürleri ve dillerini, ikincisi ise tarihini yok edip hafızasını
boşa çıkarmaktır. Bu nedenle, cumhuriyetin kuruluşundan
günümüze değin, Kürt halkı jenosit, katliamlar,
soykırımlar, baskı, zulüm, işkence, mecburi iskânla zorla
göç ettirilmiş, sürgün, kışla kültürü, asimilasyonla yok
edilmeye çalışıldı, Takrir-i Sükûnla susturulmak istendi ancak
zengin bir kültür ve dil yapısına sahip olduğu için, bu ceberut
devlet sistemine asla baş eğmedi. Özgürlüğe susamış
Kürt halkı zorba iktidara karşı boyun eğmedi, kendi
küllerinden kendi kendini yeniden yaratarak adaletsizliğe,
hukuksuzluğa karşı direnmesini bildi. Daha kurulduğu ilk
günden beri tarih kurumları, dil kurumları üzerinden örgütlenen tekçi
devlet anlayışı ve kurumları günümüze değin,
demokratik ve çoğulcu siyasal yaşamla taban tabana zıt bir
karakter arz etmektedir.
Tarihsel olarak da
geçerliliklerini yitirmiş bu kurumlar, aslında -Türk Dil Kurumu-
kurulduğu günden beri, Türkiyede oluşturulan ulus devlet
mekanizmasının ideolojik bir kolu olarak
kurgulanmıştır.
Cumhuriyetin
kuruluşuyla birlikte egemen siyasal kültür hâline getirilen tek ulus, tek
dil ve tek vatan anlayışının bir ürünü olarak ortaya
çıkan Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Anadolu ve Mezopotamyayı
boydan boya Türkleştirmek için Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin,
Lazların, Çerkezlerin ve diğer tüm halkların kültürlerini,
dillerini yok saymış ve bu dillerle ilgili, bırakın bu
insanları yaşatmayı, diğer dillerini inkâr ve reddederek
yok saymıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca Türkçe
dışındaki dillerin yok sayılması politikaları, ne
yazık ki AK PARTİ Hükûmeti döneminde de devam etmiştir.
Türk Tarih
Kurumunun, doğal verilerle olmayan, tarihî bir yaratım olan Türk
ulusunun köklerinin derinlere ulaşan -tırnak içinde- şanlı
bir tarih olduğu iddiasının gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur; her
ulus gibi, yaratılan Türk ulusunun da siyasal, kültürel ve sosyolojik
düşünce dünyasının insanların zihninde
oluşmasını ve zihinlerde her an yeniden üretilmesinin kurumsal
araçlarından birisidir. Dışlama, ötekileştirme, asimilasyon
yoluyla içerme mekanizmalarıyla tamamıyla ideolojik bir görev
üstlenen bu kurum, Türkiye'nin çoğulcu toplumsal yapısına
aykırı bir işlev gütmektedir.
Bilimsellikten,
bağımsızlıktan uzak olduğu kadar, tarihin resmî
ideolojinin istekleri doğrultusunda çarpıtılmasına kadar
varan bir dizi çalışmaların yürütüldüğü bu kurumun, bizler
açısından savunulacak hiçbir tarafı yoktur.
Türkiye'de
yaşayan, başta Kürt ve Kürdistan halkı olmak üzere, bütün
farklılıkları yok sayarak, bunun ötesinde asimile ederek, bir
insanlık suçu işleyerek kültürleri ortadan kaldırmayı resmî
bir ideoloji olarak benimseyen yönetim anlayışı, hiçbir
toplumsal soruna çözüm olmadığı gibi, tekçi bir devlet yönetim
anlayışıyla toplumu tek tipleştirmeyi hedefleyen
uygulamalardır. Katı merkeziyetçi ulus devlet olarak örgütlenen
devletin siyasi ve idari mekanizmaları, demokratik bir cumhuriyet
yaratmaktan çok oligarşik bir yapılanmayı
yaratmıştır; bu nedenle, Türkiye'de, Türkçe
dışında farklı dillerin kullanımı önünde birçok
yasal engelleri beraberinde yaratmıştır. Hükûmetin en son
çıkardığı özel okullarda Kürtçe eğitim verilmesinin
önünü açan yasal değişiklik bu yönüyle oldukça yetersiz ve
adaletsizdir. Kürtçenin ve diğer dillerin eğitimi devlet
okullarında sağlanmalı ve bu haktan her sınıftaki
insanlar faydalanmalıdır.
Türkiye toplumu,
Kürt halkı ve Kürt halkının dili söz konusu olduğu zaman
bölünme, parçalanma paranoyası nedeniyle demokratikleşme ve insan
hakları adına atılan her bir adımı engellemektedir.
Çok dilli, çok kültürlü, çok dinli olmak hiçbir ülkeyi bölmemiştir,
parçalamamıştır, aksine farklı toplumların bir arada
daha iyi yaşamasına olanak sağlamıştır. Örnek
olarak, Belçikanın, Almanyanın, hatta Uzak Doğuda
Hindistanın, Endonezyanın
Hindistan 15 resmî dille kendini idame
ediyor ama ne yazık ki Türkiyede Kürtçe söz edilince sanki Türkiye bir
günde parçalanacakmış, bölünecekmiş gibi böyle bir izlenim
içinde.
Tabii ki
eğitimde Türkçe dışında dilleri yasaklayan Anayasanın
42nci maddesinin değiştirilmesi gerekmektedir. Tüm antidemokratik
yasaların kaldırılması gerekir. İnsan onuru ve
şerefine yakışmayan yasaların ortadan
kaldırılması, demokratik cumhuriyetin güçlendirilmesiyle daha
güçlü bir Türkiye herkesin yararınadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üniversitelerde kurulan Kürdoloji
bölümlerinin yanında diğer tüm Anadolu ve Mezopotamyada
konuşulan dillerle ilgili bölümlerin açılıp
yaygınlaştırılması, bu dillerin eğitim
kurumlarında öğretilmesi, acilen işlerlik
kazandırılması gerekmektedir. Kürdoloji alanında yapılan
önemli katkılar nedeniyle insanlar cezalandırılmamalı,
itibarsızlaştırılmamalı; aksine sadece Kürt dili
değil, bütün diller ve tarihler üzerine yapılan çalışmalara
destek verilmelidir.
Artuklu
Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olanların
ataması yapılmadı. Sayın Millî Eğitim
Bakanını bu konuda göreve çağırıyorum. Eşitlik
ilkesini zedeliyorsunuz. Hani eşitlik? Neden yapmıyorsunuz? Kürtçe
dil eğitimini bitirdikten sonra, üniversiteyi bitirdikten sonra neden
onların okullara atamasını yapmıyorsunuz?
Sokakta, caddelerde, bulvarlarda isimlerin Türkçe-Kürtçe
yapılmasını, kamu kurum ve kuruluşlarında Kürtçe bilen
personelin istihdam edilmesini, üzerindeki her türlü baskı ve
yasağın kaldırılmasını talep ediyoruz.
Aslında, hava yollarında, otogarda, trenlerde Kürtçe anonsların
yapılması, buralarda yön gösteren levhaların iki dilden
yazılması gerekir.
Türk Tarih Kurumunun, Türk Dil Kurumunun özünde bütün
farklı dillere hizmet veren bir kuruma dönüşmesi gerekir ama ne
yazık ki hep resmî ağızlardan söylenmektedir
Farklılıkları zenginlik olarak kabul ediyoruz. Ama ortada bir
şey yok. Aksi takdirde, bu kurumların hiçbir kıymetiharbiyesi
olmaz.
Şimdi deniliyor ki: Yeniden Osmanlıca dilini
öğrenme zorunluluğu getirilsin. Neden bir Kürt vatandaşı
kendi diliyle eğitim görmesin ve bu eğitim talebinde bulunduğu
hâlde engellensin?
Şimdi, Osmanlıca, doğru, bir saray
dilidir. Peki, bu dili sadece saraydakiler mi konuşacak? Bu sokakta
konuşan insanlar sarayla nasıl bir bağ kuracak, ben bunu merak
ediyorum.
Bir şairin söylediği gibi:
Olup mecruh-i peykân-ı havadis tair-i devlet,
çeşmim gibi hûn akar enzar-ı milletten.
Bunu Leskofçalı Galip Bey söylüyor ve Bu
halkın gözünden artık gözyaşı akmıyor,
gözyaşı yerine irin akıyor ama hâlen saraydakilerin haberi yok.
diyor. Saray ile halk arasında büyük bir kopukluk var. Peki, bu dil
nasıl bunu gerçekleştirecek?
Türkiyede uygulanan inkâr, imha, asimilasyon ve
yasaklama politikaları Kürt halkının dilini kullanmasına
engel olamamıştır. Bunca yasaklamaya rağmen, Kürt dili
zenginliğiyle dünyada sayılı diller arasına girmiştir.
Bir şairin söylediği gibi
(*)
Bakın, ikisinin arasında bir bağ kurun.
İkisinin de temel özelliği Kürtçe cümlelerden
oluşmasıdır. Siz Kürtçeyi öğrenirseniz
Osmanlıcayı da öğrenirsiniz. Eğer siz Kürtçeyi
bilmiyorsanız, vallahi Osmanlıcadan bir şey
anlayacağınızı ben sanmıyorum çünkü Osmanlıca
Aslında,
yani divan edebiyatı gibi, eğer Nedimden parçalardan örnek vererek
çözümleme yapacaksanız ona bir diyeceğim yok ama Namık
Kemalden, diğerlerinden söylerseniz eminim ki bu halk bazı
şeyleri bu kitaplardan öğrenebilir ama bunu da yapmıyorsunuz.
Nasıl ki Namık Kemal şunu söylüyor:
Görüp ahkâm-ı
asrı münharif sıdk u selâmetten,
Çekildik izzet ü
ikbal ile bâb-ı hükûmetten.
Köpektir zevk alan,
sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten,
Merd olan kaçar
mı bir can için meydân-ı muharebeden.
Gerçekten,
eğer bu devletin bu kadar kötülüğünü, bu kadar zulmünü,
işkencesini, baskısını
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla)
görüyorsan ve buna karşı sessiz
kalıyorsan, artık kendini sen gözden geçir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
şahıslar adına Zonguldak Milletvekili Sayın Özcan
Ulupınar.
Beş dakika
süreniz var.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZCAN ULUPINAR
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım
adına lehte görüşlerimi bildirmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni Türkiye
yolunda kendisini yenilemiş, gücünü milletimizden alarak tazelemiş
Hükûmetimiz, bütün kadrolarıyla cumhuriyetimizin 100üncü
yılında belirlenen hedeflere ulaşmak için ekonomik ve siyasi
istikrara önem vererek 2015 bütçesini hazırlamıştır.
Bütçemizin belirli
hedefler çerçevesinde hazırlanmasında emeği geçen Plan ve Bütçe
Komisyonu üyelerine, Maliye Bakanımıza, ilgili kurum ve
kuruluşların uzmanlarına teşekkür ediyorum.
Ülkemiz,
jeopolitik, sosyokültürel ve tarihî bağlarla birbirine bağlı
toplumların, devletlerin bulunduğu âdeta medeniyetlerin
beşiği olmuş bir coğrafyada yer almaktadır. Elli
yıllık göç tarihimizde dünyanın dört bir tarafında
yaşayan ve bugün sayıları 6 milyonu aşan
vatandaşımız gurbette bulunmakta ve bulundukları ülkelere
sosyal, ekonomik ve kültürel olarak katılımları her geçen gün
daha da artmaktadır.
Yıllar boyunca
çeşitli sebeplerle yurt dışına göç etmiş
vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik
çalışmaların daha etkin ve kalıcı olması için
yurt dışındaki soydaşlarımızın dertleriyle
yakından ilgilenmenin en önemli göstergesi, iktidarımız
döneminde attığımız en önemli adımlardan birisi de
2010 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığını kurmamız olmuştur.
2007
yılında Türk dilini, tarihini, kültürünü ve sanatını
tanıtmak, diğer ülkelerle kültürel alışverişi
artırıp dostluğumuzu pekiştirmek amacıyla kurulan
Yunus Emre Enstitüsü, şu an 30 ülkede 38 merkezde faaliyetlerine devam
etmektedir. Bu merkezlerde verilen kurslar sayesinde yaklaşık 22 bin
kişiye Türkçe öğretilmiştir. Türkçenin ikinci yabancı dil
olarak okutulması kapsamında 6 bin öğrenci yabancı dil
olarak Türkçe öğreniyor. Türkiye Kütüphaneleri adı altında 2
bin kitaptan oluşan kütüphaneler kurarak bu kapsamda son iki yılda 52
kütüphane açmış olduk.
Ülkemiz ekonomisi
geliştikçe dünyada iyiliğin, hak ve adaletin hâkim olması için
kalkınma yardımı imkânlarına daha çok önem verdik. Nerede
bir mazlum, nerede bir mağdur varsa onun yardımına koştuk
ve koşuyoruz. TİKA bugün 38 ülkede 40 program koordinasyon ofisiyle
dünyanın farklı yerlerinde projeler gerçekleştiriyor. Her bir
yardım insani temastır, bir merhabadır. Bu çerçevede TİKA,
dünyanın dört bir yanında eğitim, sağlık, konut, içme
suyu, suni tohumlama ve gen merkezi gibi sayacağımız daha birçok
alanda birçok ülkeyi kıskandıracak nitelikli ve kalıcı
çalışmalara imza atmıştır.
Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumu, 15 televizyon kanalı, 6sı ulusal ve 2si uluslararası
olmak üzere 15 radyo kanalı, 2 basılı ve 1 dijital dergisiyle
Türkiyenin ve dünyanın büyük medya kuruluşları arasında
yer almaktadır. TRT, Batı dillerinin yanı sıra Dahreceden Uygurcaya kadar 38 dilde web ve
İnternet yayını yapıyor. Yirmi dört saat yayın yapan
TRT Okul, TRT Çocuk, TRT Avaz, TRT Şeş, TRT Arapça
kanallarının yanı sıra TRT İngilizce kanalını
da kısa bir süre içerisinde açıyoruz. Engelli
vatandaşlarımız için web üzerinden de Engelsiz TRT TV
uygulamasını başlatarak bu alandaki eksikliği de
gidermiş olduk.
Düşene dost
olmak yolunda 2009 yılında kurulan AFAD
Başkanlığı, 81 ilimizde bulunan müdürlükleri
aracılığıyla afet müdahalelerini tek elden kaynak
israfı olmadan gerçekleştirmektedir. Özellikle Kütahya ve Van
depremleri ile ülkemizde yaşanan diğer sel, heyelan gibi afetler
sonrasında hızlı ve etkin bir mücadele sergilemiştir. Van
depremi sonrasında 35 konteyner kentte 175 bin afetzede
vatandaşımızı ağırladık. Depremin 1inci
yıl dönümünde 17 binden fazla kalıcı konutu hak sahiplerine
teslim ettik. Özellikle komşu ülkelerde meydana gelen savaş ve kaos
ortamından kaçıp ülkemize sığınan mültecilerin,
ülkemizde veya sınır ötesinde kurmuş olduğumuz geçici
barınma merkezleri sayesinde sağlıklı bir şekilde
yaşamalarına vesile olduk. Yapılan bu yardımlar sayesinde
2012 ve 2013 yıllarında dünyanın en büyük insani yardım
yapan 3üncü ülkesi olduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletimizin bu istisnai
kurumlarının yapmış olduğu bu güzel
çalışmaları bir kez daha tebrik ettiğimi belirtir, 2015
bütçesinin yeni Türkiye yolunda ilerleyen Hükûmetimize ve milletimize
hayırlara vesile olmasını diler, saygılarımı
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ulupınar.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal, buyurunuz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, şu anda Türkiyede
Türksolu gazetesi postanelerden gönderilmiyor ve dağıtımı
yapılmıyor. Aynı zamanda, Cumhuriyet gazetesi, Sözcü gazetesi,
Yurt gazetesi, Millet gazetesi, Yeniçağ, Zaman, Bugün gazetesi, Samanyolu
TV, Bugün TV, Halk TV, Ulusal Kanal Cumhurbaşkanlığı
binasına giremiyor, Başbakanlık binasına giremiyor, Adalet
Bakanlığı binasına giremiyor, İçişleri
Bakanlığı binasına giremiyor, Dışişleri
binasına giremiyor. Bu konuda halkın -basına karşı bu
bir sansür, bir darbedir- vatandaşın bilgilenme ve öğrenme
hakkı kısıtlanıyor. Benim Sayın Başbakan
Yardımcılarımdan istirhamım şu: Bu yasaklar devam
edecek mi, yoksa vatandaşın öğrenme ve bilgilenme hakkı
için bu yasakları kaldıracaklar mı?
Teşekkür
ederim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Böyle bir usul var mı Başkanım?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi, Hükûmet
adına ilk söz, Başbakan Yardımcısı Sayın
Yalçın Akdoğana aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
Buyurunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri ve sizlerin şahsında aziz milletimizi
hürmetle muhabbetle selamlıyorum. Bu vesileyle 2015 yılı bütçe
görüşmelerinin başarılı geçmesini temenni ediyor,
hazırlanan bütçenin ülkemize, milletimize, kurum ve kuruluşlarımıza
hayırlı olmasını Cenab-ı Allahtan diliyorum.
Konuşmamın
başında, görüşleriyle, eleştirileriyle,
uyarılarıyla bütçemizin oluşmasına katkıda bulunan,
başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, tüm uzmanlara, parti ayırt
etmeksizin bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
İnanıyorum ki 2015 yılı bütçesi, 2002 yılı
sonundan itibaren istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiyenin daha da
büyümesine, daha da kalkınmasına, daha müreffeh bir ülke hâline
gelmesine vesile olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın
sorumluluk alanında olan Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bütçelerini değerlendirmek
üzere huzurlarınızdayım.
Öncelikle, bütünü
milletvekillerimize görüş, öneri ve eleştirileri sebebiyle
teşekkür ediyorum. Biliyorum ki her türlü eleştiri aynı zamanda
bir tür katkıdır. Muhalefetten istifade etmek iktidar için bir
eksiklik değil, bir kazanımdır; ülkemize hizmet etmek de sadece
iktidar olmakla değil, aynı zamanda yapıcı muhalefet
yapmakla da mümkündür. Bu yüzden, burada serdedilen her görüşü ülkeye
hizmetin bir tezahürü olarak değerlendiriyorum.
Saygıdeğer
konuşmacılar genel olarak basın özgürlüğünden bahsettiler.
Aslına bakarsanız siyaset-medya, iktidar-medya, sermaye-medya
ilişkileri bütün dünyada sorunlu bir alandır. Bizlerin bu
ilişkiyi sağlıklı bir şekilde tesis etmemiz,
demokrasinin güç kazanması için büyük bir gerekliliktir. Yalnız,
bunun için sadece siyaset üzerine spotları çevirmek, sadece iktidara ayna
tutmak yetmez; aynı zamanda medyayı da masaya yatırmak,
basının durumunu da analiz etmek, muhalefet-medya ilişkisini de
irdelemek gerekir. Ben bugün muhalefet partilerine ve milletvekillerine
eleştiri getirmek yerine
Çünkü bu konuda genelde iktidar suçlanıyor
ama bunun karşısında bir medya-iktidar ilişkisinden
bahsediyorsak bir medya analizi yapmanın da gerekliliğine
inandığımdan biraz bir medya eleştirisi de yapmak
istiyorum.
Medya
aracının kendisi demokrasinin parçası değildir. Basın
veya medyanın yüklendiği misyon, oynadığı rol,
taşıdığı anlam ve muhteva demokrasiyle ilgilidir. Demokratik
olmayan ülkelerde de medya bulunuyor veya darbe dönemlerinde bizatihi medya
antidemokratik bir rol oynayabiliyor.
Teknolojik
gelişmeler, medya alanında baş döndürücü bir değişim
ortaya koydu. Peki, zihniyet ve anlayış ilerledi mi, ne kadar
değişti? Eskiden siyaset soğuk savaşın
parametreleriyle yapılıyordu; silahların, ideolojik
kutuplaşmaların, vesayetçi anlayışların gölgesinde
yapılan siyaset büyük güven kaybetmişti ve ayakları üzerinde
doğrulamıyordu. Siyaset kurumu son döneminde önemli mesafeler katetti
ancak medya aynı parametrelerle hareket etmeyi sürdürüyor. Silahların
gölgesinde manşet atan, darbelere ve vesayetçi anlayışlara
alkış tutan, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat rejimlerinin
bülteni gibi kendisini konumlandıran medya, 27 Nisanda da, 17
Aralıkta da bu görünümden kurtulamadı. Topyekûn savaş
manşetleri atan, seçilmiş iktidarlara karşı seferberlik
ilan eden, hükûmet kurup hükûmet yıkmayı asli fonksiyonu gören medya
anlayışı, demokrasinin altını oyarken demokrasi
nutukları atmaktan da geri durmadı. Postmodern darbelerde
basının oynadığı rolü, bizzat o rolü oynayanlar
yazdıkları kitaplarda itiraf ettiler ve özür dilediler.
Yayıncılık ile siyaset mühendisliğini birbirine karıştıran
anlayış, ülkenin kaderine yön vereceği
yanılgısına kapıldı. Medya
çalışanlarına karşı düzenlenen andıçlar, yalan
haberler, itibar suikastları basının gözetiminde, bazen de suç
ortaklığında gerçekleşti. Tehlikenin farkında
mısınız manşetleri, Genç subaylar rahatsız
manşetleri, 411 el kaosa kalktı manşetleri, Muhtar bile
olamaz manşetleri; tüm bunlar basın tarihine kara bir leke olarak
geçti.
Değerli milletvekilleri, basın özgürlüğü
ancak basın ahlakıyla birlikte bir anlam taşır. Basın
ahlakının hiçe sayıldığı bir ortamda basın
özgürlüğü gelişmez. Bakınız, Sayın Oktay Ekşi
Basın Konseyinin uzun süre Başkanlığını
yaptı ve Basın Konseyi Basın Meslek İlkeleri diye
bazı düsturlar açıkladı. Nedir bunlar? Bazılarını
okuyayım:
1) Kamusal bir
görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara
alet edilemez.
2) Kişileri ve
kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde
küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği
taşıyan ifadelere yer verilemez.
3) Kişilerin
özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği
durumlar dışında, yayın konusu olamaz.
4)
Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler,
soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin
olmaksızın yayınlanamaz.
5) Saklı
kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde
gerektirmedikçe yayınlanamaz.
6) Suçlu
olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse suçlu ilan
edilemez.
7) Yasaların
suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna
inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez.
8) Gazeteci görevini, taşıdığı
sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek
yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır.
Acaba, bu
düsturlara ne kadar riayet ediliyor? Basında itibar
cellatlığı, yargısız infazlar, kişilik
suikastları sıradan bir hâl almadı mı acaba? Kişisel
hak ve özgürlükleri korumak, kişisel onur ve itibarı korumak,
toplumsal fayda ve ulusal menfaatleri korumak basının ahlaki
yükümlülüğüdür. Eğer siz bunları her gün ayaklar altına
alıyorsanız; özgürlükten kastınız daha fazla küfür
edebilmek, daha fazla yargısız infaz yapmak, daha fazla kişilik
suikastı yapmaksa bu, basın özgürlüğü değildir. Basın
özgürlüğünde kaçıncı sırada olunduğuna anlam
kazandırmak için basın ahlakında kaçıncı sırada
olunduğuna da bakmak gerekir, bu ikisi birlikte yürümek durumundadır.
Eğer medya psikolojik harekâtların, algı
operasyonlarının, siyaset mühendisliğinin parçası hâline
gelirse orada demokrasinin asli unsuru olan bir basından söz edilemez.
Medya yasamanın, yargının veya yürütmenin yerini alamaz, bu
kurumlara efendilik taslayamaz. Herkes kendi asli mecrasında demokratik
rolünü oynamak durumundadır.
Çok açık
söylüyorum: Biz, manşetlerle çarpışa çarpışa iktidar
olduk. Ne basının tezviratlarından korkarız ne de
basının yalan haberlerine aldırış ederiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kimseyi susturmak gibi de
bir derdimiz açıkçası yok. Bugün, açın bakın, yandaş
denilen gazetelerin sayısı kaç tane, her gün Hükûmeti yerden yere
vuran gazeteler kaç tane?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Alo Fatihi unutmadık.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) 10 binlerce lira maaş alan
medya baronları için yatıp kalkıp gündem yapanlar, acaba niçin
bin lira maaşla kayıt dışı
çalıştırılıp kapıya konulan basın
emekçilerinin meselelerini hiç gündeme taşımazlar?
Yıllardır köşeleri tutmuşlar beyefendiler, çok büyük maaşlara
çalışıyorlar; bir gazeteden başka bir gazeteye gitti diye
kıyamet koparılıyor.
Basında bugün
çok ciddi problemler var. Kayıt dışı
çalıştırılanlar, 500 lira, bin lira, 2 bin liraya
çalıştırılıp maaşları verilmeyen,
kapıya konulan, sendikasız çalıştırılan insanlar
Bakın, foto muhabirleri, kameramanlar hangi haklara sahipler? Bu
arkadaşlarımızın, aynı futbolcular gibi, belli bir
yaştan sonra o işi yapmaları da çok kolay olmuyor.
Basında
gerçekten ciddi birtakım sorunlar var ama diğer magazin haberler,
onlar daha büyük basın özgürlüğünün parçası olarak gündeme
getirilen konular.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Fatih çözer, Alo Fatih deyin.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Başkanım uyarır mısınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Bununla ilgili yani bu basın
emekçileriyle ilgili bir konuya geleceğim.
Sermayeye
karşı, patronlarının menfaatlerine karşı tek bir
kalem oynatamayanların basın özgürlüğü nutukları
atması ne kadar sahicidir? Medya patronlarıyla ilgili gazetelerde,
televizyonlarda tek bir cümle kurulabiliyor mu? Biraz önce dedim, bu, sorunlu
bir alandır, bunun doğru tanımlanması ve gazeteciliğin
haklarını gerçekten garanti altına almak gerekiyor.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Alo Fatih diyen kim Sayın Akdoğan, Bu adam
konuşmasın, bu adam çıkmasın. diyen kim?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, medya,
ne iktidarın sözcüsü olmalıdır ne muhalefetin sözcüsü
olmalıdır, yalnızca milletin ve hakikatin sözcüsü
olmalıdır.
Her sabah
kalkıp Hükûmete nasıl zehir kusabilirim, savaş açabilirim diye
işe başlayan bir anlayış, demokratik bir basın
anlayışı olamaz. Medyanın tek bir tarafı vardır,
o da millettir. Medya, özgürlükten yanadır, haktan, hukuktan, adaletten,
demokrasiden taraftır ve öyle olmalıdır. Sorumlu
yayıncılık basının temel karakteridir. Bugün
Türkiye'nin ulusal çıkarlarını, birlik ve bütünlüğünü,
millî güvenliğini tehdit eden uluslararası algı
operasyonlarında, maalesef, yine medya kullanılıyor. Kendi
ülkesinin çıkarını, geleceğini, menfaatini düşünmek
sadece iktidarın görevi değildir. Bugün AK PARTİyi
eleştirenler geçmiş dönemlerde medyanın başına
gelenleri iyi düşünmelidir. Bugün bizim tek yaptığımız
meşru müdafaadır, kalkıp kendimizi savunmaktır veya
haksızlıkları eleştirmektir.
Şimdi
basın özgürlüğü öldü. diyenler eski dönemlerde basın
mensuplarının başına gelenlere acaba nasıl tepki
gösterdiler? Gazeteciler sürgün edildi, Türkiyeyi terk etti, işkence
gördü, andıçlandı, karanlık örgütlerin hedefi oldu, faili
meçhullere kurban gitti. İktidarlar medyaya söz geçiremediyse de
medyanın sözünden çıkmadılar. Allah aşkına, bugün
yazılamayan, konuşulamayan bir şey kaldı mı
Türkiye'de? Herkes her şeyi yazıyor ve konuşuyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sen öyle mi görüyorsun?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri,
iktidara geldiğimiz günden beri basın özgürlüğünün
güçlendirilmesi, basın-yayın mensuplarının
çalışma koşullarının düzeltilmesi için anayasal, yasal
ve idari değişiklikler yaptık. Bilgi edinme hakkının
anayasal teminata kavuşturulması, basın suçlarında
daraltmaya gidilmesi, haber kaynaklarının korunması,
yaptırım yetkilerinin kısıtlanması, yerel
basının güçlendirilmesi, temsilde çoğulculuğun
sağlanması, Ceza Kanununda basın özgürlüğü lehine
düzenlemelerin yapılması, farklı dillerde yayın imkânının
genişletilmesi, yurt dışına gitmek isteyen basın
mensuplarının hizmet damgalı pasaport kullanabilme
imkânının sağlanması, Basın Kartı
Yönetmeliğinde gazeteciler lehine değişiklik
yapılması, azınlıklara ait gazetelere resmî ilan
yayınlayabilme imkânının sağlanması gibi düzenlemeler
attığımız adımlardan bazıları.
Burada ben kurumlarla ilgili çok fazla konuşmak
istemiyorum çünkü sürem bitiyor. Bu yüzden, gündeme getirilen konularda
kısa kısa cevaplar vermek istiyorum.
Bu Freedom Housela ilgili bir konu konuşuldu.
Tabii, bu rapor tek taraflı, eksik bilgilendirmeyle
hazırlanmış bir rapor, objektif değil, kaynakları da
son derece belirsiz. Pozitif gelişmelerden söz etmemek için özel bir
hassasiyet gösterilmiş.
Diğer bir konu: Ulaştırma
Bakanımızla ilgili bir ifade geçmiş sanıyorum,
Sayıştaya Kanuna aykırı hareket edebiliriz, idare edin.
gibi; bunu hem Sayıştay hem Bakanlık yalanlamış.
Bakanımız ayrıca, bununla ilgili dava açacağını
belirtti.
Bu, Atatürke hakaret meselesi bir kanalda
yayınlanan
Bu, biz Plan ve Bütçede değerlendirme yaparken gündeme
geldi, o zaman duydum ben ve şiddetle kınadım Bu, kabul
edilemez bir durumdur, mutlaka cezalandırılmalıdır. diye,
Plan ve Bütçedeki arkadaşlarımız bilirler. Ve arkasından,
RTÜK bununla ilgili cezalandırmayı da yaptı.
Şimdi, üye
meselesi, CHP kontenjanından seçilen 2 Kurul üyesiyle ilgili mesele: Burada
kurul üyelerinin kurul çalışmalarıyla ilgili
dışarıya bilgi yansıtmasının, basına bilgi
aktarmasının suç olduğundan hareketle bir televizyon kanalı
hem Meclise şikâyette bulunmuş hem RTÜKe hem de dava
açmış. Bunun üzerine bir değerlendirme yapılıyor. Çok
açık bir kanun var, diyor ki: Üst Kurul toplantılarındaki
müzakereler gizlidir ve açıklık kararı alınmadıkça
yani açıktır da gizlilik kararı alınmadıkça
değil- müzakereler açıklanamaz
Üst Kurul üyeleri
ve Kurum personeli, Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve
medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara ve yayın hizmeti
yapan gerçek ve tüzel kişilere ait her türlü sırları, görevlerinden
ayrılmış olsalar bile açıklayamaz, kendilerinin veya
başkalarının menfaatine kullanamaz
Bu maddede belirtilen esaslara aykırı davranan
Üst Kurul üyeleri görevlerinden çekilmiş sayılır. Bu husus Üst
Kurul tarafından resen veya yapılacak müracaatın değerlendirilmesi
sonucunda karara bağlanır ve gereği için Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına bildirilir.
Şimdi, burada
açık bir kanun ihlali var, bunun üzerine şikâyet var. Burada CHPnin
üyelikten düşürülmesi gibi bir çaba yok arkadaşlar. Bunu Komisyona
havale etmiş RTÜK. Öbür türlü resen bunların görevden
alınması gerekiyor kanuna göre. Komisyona havale etmiş,
Komisyon incelesin. denmiş. Bu bir soruşturma da değil. Yani,
burada kötü niyetli bir çaba söz konusu değil. Burada, dediğim gibi,
bir şikâyet üzerine harekete geçilmiş
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sır ne Sayın Bakan, RTÜKte sır olan konu ne?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla)
resen işletilmemiş,
Komisyona verilmiş; bir soruşturma değil, bir inceleme. Değerli
milletvekillerimiz, burada, CHPden gelen üyeleri, CHP kontenjanından
seçilen üyeleri düşürmek gibi bir derdimiz yok bizim, böyle bir
çabamız da olmaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır, sır dediniz, onu merak ettim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Öyle bir kanun aykırılığı
varsa ve düşerse yine CHPnin önereceği isimler seçilir. Böyle bir
çaba, arayış yok ama birileri bunu siyasi şova çevirmek isterse,
başka bir amaç için kullanmak isterse bu doğru bir şey olmaz,
bizim söylediğimiz budur. Burada başka bir çaba içerisinde falan da
değiliz.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Bu konuda hiç iyi niyetli değilsiniz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Diğer konu: TRT
yayınları. Cumhurbaşkanlığı
adaylığı sürecinde Sayın Erdoğanın 41
etkinliği haber olmuş veya program yapılmış,
Sayın İhsanoğlunun 47. Diğer genel başkanlar
eklendiğinde Sayın Erdoğanın 41, diğer aday ve destek
veren genel başkanların toplam 80. Bu yüzden
Ama biri az konuşur,
anlatacak şeyi yoktur, yayın süresi az olur, o başka bir
şey ama süre olarak böyle.
Anadolu Ajansı
açısından bakarsak burada çok fazla ölçümü yok ama Parlamentodaki
partilerin yaptıkları konuşmaları,
çalışmaları ajans ne kadar yayınlamış diye bir
ölçümleme yapıyor Parlamento servisi. Burada, 2013 yılında
partilere dağılım şöyle, yukarıdan
aşağıya sıralıyorum: CHP 1.586, MHP 908, AK PARTİ
892, BDP 639. 1 Ocak-30 Kasım arası -2014te- CHP 1.352, MHP 692, AK
PARTİ 645, HDP 435. Burada bu, tabii, Meclisteki partilerin faaliyetleri
ve Anadolu Ajansında yayınlanması. Tabii, Hükûmet
icraatları diye bakarsanız orada bütün bakanlıklar var,
ayrıca sayı yükselebilir. Ben Meclis açısından söylüyorum.
Diğer bir
konu: Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde TRTnin 5
farklı kanalında toplam 24 değerlendirme raporu düzenlenerek
YSKya iletilmiş. YSK, bu raporlardaki tespitler neticesinde TRT Haber
kanalına 1 kez uyarı cezası vermiş, TRT Türk kanalına
ise 1 kez uyarı, 6 kez yayın durdurma cezası vermiştir. Bu
cezalarla TRTye toplam 25 program durdurma cezası verilmiştir. Yani,
RTÜK bütün bu raporları hazırlamıştır, TRT de olsa,
kim olursa olsun vermiştir. Cezayı da zaten YSK takdir ediyor.
Onun ötesinde, bu
Piyanist filmiyle ilgili bir konu gündeme getirildi. Bu, filmin
muhtevasıyla ilgili değil. Biliyorsunuz, Akıllı
İşaretler var; +18 sembolü olan yayınların belli bir
saatten sonra yapılması gerekiyor. O işaretle daha erken bir
saatte yapıldığı için burada bir ceza verilmiş.
Diğer konu bu
ihalelerle ilgili. Biliyorsunuz, mahkeme süreci daha tamamlanmadı,
Danıştay incelemesi de hâlâ devam ediyor. Bunlar tamamlandıktan
sonra bu konu tekrar değerlendirilecek.
Yine, bir
televizyon programında haber özetleri yapılırken Deniz
Gezmişle ilgili bir yazı dizisi, sanıyorum,
aktarılmış ve bir gazetenin satın
alınmasının teşvik edilmesiyle ilgili bir değerlendirme
yapılmış. Bu, gizli reklama girdiği için, yani diğer
isimler geçtiği için değil gizli reklam, Bu gazeteyi alın.
vesaire gibi bir şey yapıldığı için geçmiş.
Diğer bir
konu: Sayın Murat Karakaya, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürü. Burada bir değişikliğe gittik. Bu
arkadaşımız bizim arkadaşımız, çok değerli
ve çalışkan bir arkadaşımız, Başbakanlık
Müşavirliğine getirildi. Kamu Diplomasisi Koordinatörü olan
arkadaşımız da Genel Müdür yapıldı.
Murat Beyle biz bu
görev değişikliğinden çok önce görüştük bu düzenlemeyi
yapacağımızı ama devam eden projeleri vardı.
Erzurumda bir çalıştay yapıyoruz, basın
çalıştayı -biraz önce dedim ya basın emekçilerinin
meselesi, biraz sonra tekrar geleceğim- oraya gitmesi gerekiyordu. Sonra
da Kıbrısta, Kuzey Kıbrısta uluslararası bir
etkinlik vardı; kendi başlattığı için ben ona
gitmesinin daha doğru olacağını düşündüm.
Bunları tamamlayalım, değişikliği ondan sonra yaparız.
dedik ve döndükten sonra değişiklik yapıldı. O
toplantıya normalde ben katılacaktım. Bir gün önce, Kuzey
Kıbrıstaki törenler sebebiyle Sayın Arınç, orayla ilgili
olduğundan, oradaydı. Aynı gün iki tane Başbakan
Yardımcısı olmasın diye, daha önce bu konularla da ilgili
olduğu için ben istirham ettim Bülent Beyden siz katılır
mısınız benim yerime diye. O benim yerime katıldı,
Genel Müdürümüz de katıldı. Onun dışında, bu konunun
söylenen şeyle hiçbir ilgisi, alakası yoktur.
Diğer
bir mesele: Bu toplantılardan, bu görüşmelerden bir semere elde
edelim yani birlikte çalışılabilecek çok konu var. Bunlardan bir
tanesi, bu Basın Kanunudur. Basın Kanunu uygulanmıyor.
Kayıt dışılıktan bahsettim, sarı Basın
Kanunu ve Basın Kanunu çerçevesinde basın emekçileri
çalıştırılmak yerine başka türlü
çalıştırılıyor ve burada hak kayıpları
oluyor. Bunu nasıl daha etkin hâle getirebiliriz diye 3 çalıştay
yapıyoruz. 2 tanesini yaptık. Ben Genel Müdüre talimat verdim, Oktay
Beyi dinleyin, onun daha önce bu konuda düşünceleri var ve onu da
katalım çalışmaya diye. Bu ay içerisinde son
çalıştayı yapacağız. Basın-yayın kökenli
milletvekillerimizden istirhamım odur ki onlar da katkıda
bulunsunlar, çalıştaya katılsınlar. Bu konuda hep birlikte
gerçekten basın emekçilerinin haklarını korumaya dönük ortak bir
düzenleme yapalım.
İkincisi:
Bu YSK cezaları, işte, konuşuluyor. Kimisi RTÜK ceza versin,
niye vermiyor? diyor, kimisi Çok ceza verdi. diyor. Bu seçim dönemlerinde
özel televizyon kanallarına -işte, şunu şu kadar
yayınladı, bu kadar yayınladı- sürekli cezalar verilmesini,
ben kişisel olarak doğru bulmuyorum. Burada kamu
yayıncılığı yapanların kriterleri bellidir
-eşitlik, adalet vesaire- ama özel sektöre burada bu kadar müdahale
edilmesini ben doğru bulmuyorum. Bu konuda eğer siz de Ya, bu ceza
kıskacından kurtaralım televizyonları. diyorsanız
burada ortak bir çalışma yapılabilir -Anayasaysa Anayasa,
yasalarsa yasalar- değişiklik yapılabilir.
Diğer
bir konu, İnternet yasasıyla ilgili bir düzenleme var, Genel Kurulda
bekliyor. Bu konuda da ortak bir çalışma yapılabilir diye
düşünüyorum ben.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Bakan, sizin süreniz doldu, ne kadar ekleyeyim?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Diğer bakanlarımızdan
beş dakika alayım.
BAŞKAN
Tamam, buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Bitiriyorum gerçi, bir iki dakika
Son
bir cümle -diğer bakanlarımızın süresinden almayayım-
şimdi Hükûmet kuş mu? diye bir şey dedi bir
arkadaşımız. Şimdi, arkadaşlar, Hükûmet kuş
değil ama koyun da değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Burada hiçbir vatandaşımızı, tek bir
vatandaşımızı, hiçbir kesimi hiçbir örgüte biz ezdirmeyiz.
Bunun adı ne olursa olsun, mağdur kim olursa olsun. Bu yüzden, kamu
düzeni ve güvenliği konusunda ne yapılması gerekiyorsa bu
yapılacaktır demokrasi ve hukuk içerisinde, geri adım atmadan.
Ayrıca, çelik
çomak oyunu oynanmıyor yani bir sürü insan hayatını kaybetti.
Burada konu cansa, insanların hayatını kaybetmesiyse burada daha
ciddi olmak gerekir diye düşünüyorum ben. Bu molotofun cezası daha
fazla, birileri gidip bomba mı kulansın? Bomba kullanacaklar. falan
gibi birtakım laflar ediliyor ve bu sıralarda ben bunu çok duyuyorum.
Şimdi, bu, bir espriyse böyle bir espri olmaz; bir teşvik veya bir
tehditse bu da yanlıştır ve biz bu tür tehditlere de pabuç
bırakmayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, aslında
söylenecek çok şey var. Ben bütün eleştiriler, görüşler öneriler
için bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum. 2015 bütçemizin ülkemiz
için, milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinizi hürmetle
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Sayın Akdoğan, bizim güvenlik paketiyle ilgili
eleştirimizi biraz abarttı, izin verirseniz
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından Niye? sesleri)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tehdit ediyorlar. diye ithamda bulundu, ona cevap verecek.
BAŞKAN
Buyurunuz.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Başbakan Yardımcısı
Yalçın Akdoğanın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakın,
arkadaşlar, bu ülkede çok acı olaylar yaşandı otuz yıl
ama yakın zamanda çok acı olaylar yaşandı Gezi
olaylarında; insanların kafasında gaz kapsülleri
patlatıldı, fişeklerle devrildi. 6-7 Ekim olaylarında 36
tane insanımız -tek tek sayarım- polis, jandarma, korucu, milis
ve şey tarafından öldürüldü.
Bakın,
Hükûmetin görevi, hukuku işletmektir; polisiyle, devletiyle,
yargısıyla almak ve gereğini yapmaktır. Eğer, 36
kişi için hiçbir işlem yapmamışsa Hükûmet, burada
muhalefetin eleştirme hakkı var. Evet, getirdiğiniz güvenlik
paketiyle sıkıyönetim, olağanüstü hâl yetkileri istiyorsunuz.
Bu, anayasal bir hükümdür; bu, Anayasa değişikliği gerektiriyor.
Ülkede hiçbir şey yokken biz barış için müzakere süreçlerinin
içindeyken siz bu ülkede savaş hâli uygulaması getirmek istiyorsunuz.
Bugün
Cumhurbaşkanı bir konuşma yapıyor, TOBBdaki
konuşmasında diyor ki: Paralel, faili meçhul cinayetler
işlemiştir, biliyoruz. Hükûmet biliyorsa, faili meçhul cinayetler
biliniyorsa yargıya çıkarırsınız, ortaya
çıkarırsınız. Kim işledi faili meçhul cinayetleri? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Paraleli niye savunuyorsun? Allah, Allah!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Kim kimi öldürdü? Çıkarma göreviniz vardır. Bakın,
burada, Hükûmet kalkıp bize, en küçük eleştiride, muhalefete Tehdit
ediyorsunuz, biz koyun değiliz
Siz ak kurt musunuz Sayın
Akdoğan, ak kurt musunuz? Ak kurt mu olmak istiyorsunuz? Barış
süreci bu dille yürümez.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Böyle hiç yürümez!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sizin dilinizi çözüm sürecinde daha dikkatli kullanmanız
gerekiyor.
Çok açık
söylüyorum: Siz koyun değil
Şu politikalarınız ak kurt
politikalarıdır. Bu, tehlikelidir. Bu güvenlik paketi, bu yargı
paketi, şüpheli vatandaş, bir sapana dört sene ceza, muhalefet sesini
çıkardı mı gaz bombası, TOMA; sonra da gelip Tehdit mi
ediyorsunuz?
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Sen yakıp yıkanlara söyle onları, onları
yakıp yıkanlara söyle.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Biz tehdit etmiyoruz, burada doğruyu konuşuyoruz:
Kuş musunuz? dedik. Siz sapandan korkuyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAMZA DAĞ
(İzmir) - Ağzın kadar iş yapsan bu ülkeye bir faydan olurdu
be!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Yeter, verildi, olmaz. Böyle bir şey yok!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan ama
BAŞKAN Yok,
yok, böyle bir cevap yok yani.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Araştırma Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Kültür Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1)
Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Dil Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk
Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Şimdi, Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Babacan,
yirmi dokuz dakika; bir dakika sizden bir dakika da Sayın
Kurtulmuştan alıyorum.
Buyurunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı görüşmeleri vesilesiyle sizleri saygıyla
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Konuşmamda,
öncelikle, Türkiyenin devralmış olduğu G20 Dönem
Başkanlıyla ilgili kısa bazı bilgileri sizlerle
paylaştıktan sonra, dünya ekonomisi ve Türkiye ekonomisinin son
dönemde geçtiği gündem maddeleri ve önümüzdeki dönemle ilgili
beklentilerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye 1
Aralıkta G20 platformunun Dönem Başkanlığını devraldı
ve buraya seçilerek geldik, tüm ülkelerin mutabakatıyla seçildik. G20
platformu dünya nüfusunun üçte 2sini oluşturuyor, dünya ticaretinin yüzde
75ini oluşturuyor ve dünya ekonomisinin toplam gayrisafi yurt içi
hasılasının da yüzde 85ini oluşturuyor.
Ağırlığı olan, temsil gücü yüksek ve almış
olduğu kararlarında siyasi meşruiyet zemininin çok güçlü
olduğu bir platform. Gerçekten, Türkiye için, dünya ekonomisinde, dünya
finans piyasalarıyla ilgili pek çok konuda söz sahibi olma, gündemi
belirleme ve yön verme konusunda büyük fırsat veren bir konu bu. Biz bir
yıldır troyka yapısının içine girmiştik; bir
önceki dönem başkanı ve bir sonraki dönem başkanıyla
beraber çalıştık ve resmen de devraldık. Dün ve bugün ilk
defa müsteşarlar ve merkez bankası başkan
yardımcıları İstanbulda bir araya geldiler, şu anda
toplantılar hâlâ devam ediyor ve 20 ülkenin dünyayla ilgili
konuştuğu konular artık burada, Türkiyede, İstanbulda
konuşuluyor.
11 tane önemli
gündemimiz var: Dengeli büyümenin tüm dünyada sağlanabilmesi birinci
gündem maddemiz; altyapı yatırımları, finansal
düzenlemeler, uluslararası finansal mimari, uluslararası vergi
konuları, enerji konuları, uluslararası ticaret, istihdam, iklim
değişikliğinin finansmanı, kalkınma, yolsuzlukla
mücadele G20nin 11 tane önemli gündem maddesi.
Biz tüm bu gündem
maddelerini ele alırken kapsayıcılığa çok önem vereceğiz.
Burada şunu kastediyorum: Özellikle G20 üyesi olmayan, gelişmekte
olan, az gelirli ülkelerin problemlerini de G20 masasına taşımak
istiyoruz ve orada alınan kararların, sadece orada temsil edilen
ülkeler için değil, tüm dünya için iyi kararlar olmasını arzu
ediyoruz.
Yine,
KOBİlere özel önem vereceğiz. Hem gelişmekte olan ülkelerde hem
de gelişmiş ülkelerde KOBİler istihdamın temel
oluşturucusu. Dünyada istihdamın yaklaşık yüzde 60ı
KOBİlerde oluşuyor, örneğin Türkiye'de yüzde 75, özellikle
gelişmekte olan ülkelerde de KOBİlerin payı çok çok büyük.
Yine
girişimcilik, yenilikçilik, araştırma geliştirme
dediğimizde ilk akla gelen KOBİler. İşte bununla ilgili de
her bir 11 gündem maddesinin altında KOBİler için ne
yapıyoruz? sorusunu soracağız ve uluslararası
kuruluşlara da şimdiden görevler verdik. KOBİyi dünya
gündeminde daha önemli bir şekilde işlemek istiyoruz. Ayrıca
Uluslararası Ticaret Odasıyla yapmış olduğumuz
anlaşma gereği bir küresel KOBİ forumu Türkiyede
başlatacağız ve sadece bizim dönem
başkanlığımızda değil, bundan sonraki dönemlerde
de artık KOBİlerin bir uluslararası sesi uluslararası
platformlarda yansıtılmış olacak.
Yine dönem
başkanlığımızda uygulamaya çok çok önem
vereceğiz. Sözler veriliyor, programlar açıklanıyor, taahhütlere
giriliyor ama bunlar gerçekten uygulanıyor mu? Bu uygulamayla
alakalı, ülkelerin reform taahhütlerini izlemeyle ilgili bir mekanizma
kuruyoruz. İnternet üzerinden açıkça takip edilen ve hangi ülke hangi
reform sözünü tuttu, hangi reform sözünde aksama var, bunu da takip edecek bir
mekanizma oluşturuyoruz.
Yine karar
verilmiş olan finansal düzenlemelerin de kararlılıkla
uygulanması konusunda ısrarcı olacağız.
Yatırımlar konusunda da özel bir vurgumuz olacak. Özellikle isabetli
yapılmış, objektif kriterlere göre önceliklendirilmiş
altyapı yatırımlarının hem gelişmekte olan hem de
gelişmiş ekonomiler için önemli olduğunu düşünüyoruz ve
altyapı yatırımlarıyla ilgili de her ülkeden stratejiler
oluşturmalarını istiyoruz ve kuşkusuz ülkelerin borç
stokunu, mali yapısını bozmadan yatırımlar konusunda
atılacak olumlu adımların da dünya ekonomisinin büyümesine
katkıda bulunacağına inanıyoruz.
Finanstan sorumlu
bakanlar ve merkez bankası başkanları G20 çerçevesinde zaten
yılda dört beş kere bir araya geliyorlar. Ayrıca yılda bir
defa, geleneksel olduğu üzere, dış ticaretten sorumlu bakanlar
ve çalışma bakanları -20 ülkeden- bir arada oluyorlar. Biz ilk
defa bir G20 enerji bakanları toplantısı yapmaya karar verdik.
Yine bir tarım bakanları toplantısı gerçekleştirmek
istiyoruz. Turizm bakanları toplantısı yapmak konusunda
kararımızı verdik ve dışişleri
bakanlarımızı da yine toplamak istiyoruz. Konferanslarla,
seminerlerle beraber bir yılda yaklaşık 60 ile 70 arasında
etkinliğe Türkiye bu vesileyle ev sahibi olacak ve dünya ekonomisinin
yüzde 85ini temsil eden kitle, burada, Türkiyede dünya meselelerini
konuşacak. Gerçekten önemli bir sorumluluk ve bir önemli olduğu kadar
da dikkatli yürütmemiz gereken bir sorumluluk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomi zor dönemlerden
geçti ve bu zorluklar hâlâ aşılabilmiş değil. Ama
muhtemelen en kötü artık gerimizde kaldı. Bundan sonra kademeli de
olsa bir toparlanma bekliyoruz.
Bu toparlanma
ülkeden ülkeye hızı farklı olan bir toparlanma olacak. Bazı
ülkeler daha hızlı toparlanacak, bazı ülkeler çok daha
yavaş toparlanacak. Maalesef, en büyük ticaret ortağımız,
doğrudan sermayenin en güçlü bize şimdiye kadar girmiş
olduğu Avrupa Birliği, bütün bu tabloda en zayıf ve
kırılgan toparlanmanın olduğu bölge. Ticaret ve
yatırım bağlarının, finansman
bağlarının böylesine güçlü olduğu bir büyük ekonomi
yanımızdayken, o ekonomiye de
bağımlılığımız sebebiyle Avrupadaki
olumsuzluklardan en az etkilenecek şekilde ekonomi
politikalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.
Gelişmekte
olan ülkelere gelecek olursak: Gelişmekte olan ülkelerde durum pek iç
açıcı değil maalesef. Geçtiğimiz on yıla göre
önümüzdeki on yıl büyüme oranlarının daha düşük olduğu
bir sürece girmiş bulunmaktayız. Bugün itibarıyla
baktığımızda Çinde büyüme oranları artık yüzde
9-10 değil, yüzde 7-8 aralığında olacak önümüzdeki bir iki
yıl. Ama gelecek on yılın ortalaması, Çinin büyümesinin
dahi yüzde 6nın altında olacağını tahmin ediyor pek
çok uluslararası kuruluş. Ama buna rağmen gelişmekte olan
ülkelerin, 1990 o Asya kriziyle mukayese ettiğimizde,
yapılarının çok daha güçlü olduğunu görüyoruz.
Gelişmekte
olan ülkelerin artık kamu maliyeleri çok daha güçlü, borç stokları
düşük, bütçe açıkları düşük. Yine gelişmekte olan
ülkelerin bankacılık sistemleri eskiye göre çok daha güçlü, yüksek
rezervleri var. Daha esnek kur rejimi artık uyguluyor pek çok
gelişmekte olan ülke ve ekonomi yönetimleri kriz tecrübesini yaşayan
insanlardan oluşuyor.
Dolayısıyla
her ne kadar gelecek on yılda gelişmekte olan ülkelerin büyüme
performansının geçmiş on yıla göre daha düşük
olacağını söylesek de, yine de gelişmekte olan ülkelerin
ortalama büyüme hızı, gelişmiş dünyanın çok çok
üzerinde olacak yani gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinden
aldığı pay artmaya devam edecek.
Büyüme deyince,
kuşkusuz büyümenin rakamsal boyutları önemli. Ki biz bunu G20
masasında da, diğer uluslararası platformlarda da
seslendiriyoruz. Evet, rakam olarak büyümenin kaç olduğu önemli ama
büyümenin kalitesi de çok çok önemli. Bu büyüme sürdürülebilir bir büyüme mi,
değil mi? Bugün, belki kısa vadede daha yüksek büyüme oranı için
ülkeler bazı adımlar atabilir, bazı popülist eğilimlere
girebilir ama bu, daha sonraki yılların büyümesinden çalacak, hatta o
ülkeleri daha zor duruma sürükleyecek sonuçları getirebilir.
İşte, buna da çok çok dikkat etmemiz gerekiyor. Büyümenin finansal
olarak sürdürülebilir olması, büyümenin sosyal politikalar
açısından sürdürülebilir olması, yine çevre politikaları
açısından büyümenin sürdürülebilir bir büyüme olması son derece
önemli. Vizyon sahibi, ufuk sahibi, uzun vadeye bakan hükûmetler dünyada
sürdürülebilirliği esas alarak ekonomi politikalarını oluşturuyorlar.
Ama bir seçimlik ömrü olan, bir sonraki seçimde Ne yapalım? diye
paniğe düşmüş hükûmetler de bakıyoruz
yanlışlıklar içerisine sürükleniyorlar.
Ancak nereden
bakacak olursak olalım, gelişmekte olan ülkeler için de,
gelişmiş olan ülkeler için de, kendi ülkesi içerisinde güveni
sağlayan ülkeler başarılı oluyor, güveni sağlayamayan
ülkeler başarısız oluyor. Güveni sağlamakta zorlanan
ülkeler ne kadar karşılıksız para basarlarsa
bassınlar, kamu harcamalarını ne kadar artırırlarsa
artırsınlar, bunun büyüme ve istihdam olarak kendilerine dönmediğini
görüyorlar. Oysa, güveni sağlamış olan ülkeler, maliye
politikası olsun, para politikası olsun, diğer politika
alanları olsun, bunu da yaptıklarıyla beraber büyümeyi de,
istihdamı da sağlamaya ve güçlendirmeye devam ediyorlar.
İşte, tam
bu noktada Türkiye ekonomisine geçmek istiyorum. Gerçekten, Türkiye ekonomisi,
eğer son on iki yılda dünyaca artık teslim edilmiş bir
başarıya ulaştıysa, bunun arkasındaki temel faktör
ülkemizde oluşturduğumuz güven ortamı. Güven oluştuktan
sonra, verilen söze piyasalar, iş dünyası, vatandaş
inandıktan sonra ekonomi politikasını uygulamak
kolaylaşıyor. Aynen piyasada itibar sahibi bir iş
adamının, iş kadınının iş yapması ile
itibar sahibi olmayan ancak parası kadar iş yapanların
mukayesesi gibi bu. İşte, Türkiye, çok şükür, artık sözüne
güvenilen, programlarına inanılan bir ülke hâline geldi. Biz, kriz
gelmeden önceki dönemde temel alanlarda reformlarımızı
yaptık. Şu anda krizin en çok vurduğu ülkelere bakın temel
problem alanı nedir diye: Bütçe açığı,
bankacılık, sosyal güvenlik, sağlık ve bununla ilgili
diğer sosyal problemler. Oysa Türkiye, bu kriz gelmeden önce
bankacılık reformunu tamamladı, bütçe
açığını minimum seviyelere düşürdü, Türkiye sosyal
güvenlik reformunu yaptı, sağlıkta artık dünyaca
meşhur, dünyanın takdir ettiği bir reformu gerçekleştirdi.
Bugün, bizim bir önceki Sağlık Bakanımız, dünyada pek çok
ülkede sağlık bakanlarına ders veriyor, dünyanın en ünlü
üniversitelerinden biri olan Harvard Üniversitesinde başka ülkelerin
sağlık yetkililerini eğitiyor, yetiştiriyor.
Dolayısıyla, bu konularda Türkiyenin zamanlıca atmış
olduğu adımlar ve aldığımız tedbirler gerçekten
Türkiyeyi bu krizin türbülansından önemli ölçüde korudu hem sosyal olarak
hem ekonomik olarak ve aynı zamanda da finansta çok şükür
sıkıntı yaşamadık.
Bankalarımız
sapasağlam ayakta. Bütçe açığımız millî gelire oranla
bu yıl yüzde 1,4; şu anda görüşmekte olduğumuz bütçenin
bütçe açık hedefi yüzde 1,1; Orta Vadeli Programda 2017 için koyduğumuz
hedef yüzde 0,3. Neredeyse artık denk bütçeye giden bir sağlam
duruşumuz var burada. Bir yandan sağlam bankacılık sistemi,
bir yandan da sağlam bütçe yapısı Türkiyeyi
dışarıdan ve içeriden gelebilecek her türlü olumsuz etkiden
önemli ölçüde korudu, koruyor ve inşallah bundan sonra da korumaya devam
edecek.
Türkiye, aynı
zamanda, Avrupa Birliği sürecinde önemli siyasi reformlar
gerçekleştirdi. 2002yle mukayese ettiğimizde artık
demokrasimizin kalitesi arttı. Temel haklar konusunda, özgürlükler
konusunda 2002yle mukayese ettiğimiz anda daha iyi bir noktaya geldik.
Siyasi istikrarın sağlanmasında demokratikleşme süreci son
derece önemli oldu ve bu kararlılığımız bundan sonraki
dönemde de aynen devam edecek. Demokrasi ile ekonomiyi beraberce yükseltmeye
devam edeceğiz.
Kriz döneminde ve
kriz sonrasında uyguladığımız politikalar da çok çok
önemli oldu. Bakın, krizin en derin anında, 2009 yılında
açıkladığımız istihdam tedbirleri,
açıklamış olduğumuz mali tedbirler çok hızlı
sonuç verdi. 2010 yılında ve 2011 yılında arka arkaya iki
yıl Türkiye ekonomisi yüzde 9 oranında büyüdü, yüzde 9, bir yüzde 9
daha. O krizin yine en derin döneminden bugüne kadar Türkiyede toplam istihdam
5 milyon 732 bin kişi arttı. Gelişmekte olan ülkeler ya da
gelişmiş ülkeler içerisinde istihdamını yüzde olarak en çok
artıran ülkelerden biri şu anda Türkiye. Bir yandan da iş gücüne
katılım oranımız artıyor ve çok hızlı
artıyor. Özellikle kadınlarımızın iş gücüne
katılımında ciddi artış var. Bakıyoruz, eskiden,
toplam stoka baktığımızda, çalışanların
toplamına baktığımızda kadınlarda yüzde 30,
erkeklerde yüzde 70 gibi bir iş gücüne katılım oranı
vardı. Son üç yıla bakıyoruz, son üç yılda iş gücüne
yeni girenlerden yüzde 46sının kadın, yüzde 54ünün erkek
olduğunu görüyoruz. Ve özellikle üniversite mezunlarında iş
gücüne katılım oranı gerçekten çok çok yüksek.
Dolayısıyla, bir yandan bu iş gücüne katılma
oranının yükselmesini yaşarken bir yandan da istihdamın
artmasını yaşıyoruz ve işsizlik oranımız
belki de arzu ettiğimiz hızda bu sebeple de düşmüyor ama yeni
açıkladığımız Ulusal İstihdam Stratejisi
gerçekten son derece önemli. Bu bir YPK kararı olarak açıklandı
ve önümüzdeki üç dört yıla yaygın bir eylem planı var. Bu eylem
planındaki adımları inşallah attığımız
zaman, özellikle iş gücü piyasamızdaki katılıklarla
mücadelede başarıyı ortaya koyduğumuz zaman işsizlik
oranımızın biz daha düşük seviyelere ineceğine
inanıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin ekonomisinin
büyüklüğüne baktığımızda 230 milyar dolardan 822
milyar dolara yükselmiş bir toplam gayrisafi yurt içi hasılamız
var. Burada kuşkusuz kur da etkili. Ekonomiyle ilgili söz alan
değerli konuşmacılarımız kur etkisinden bahsetti,
burada haklılar ama kur etkisinden tamamen
arındırılmış ve satın alma gücü paritesine göre
hesap edilmiş millî gelirimize baktığımızda 2002
yılında 8.667 dolardan 2013 yılında 18.809 dolara
çıktığımızı görüyoruz. Bakın, bu oran
Japonyada yaklaşık 35 bin dolar, Avrupa Birliğinin
ortalaması yine oralarda. Biz artık Japonyanın
refahının yarısına, Avrupa Birliğinin
refahının yarısına ulaşmış bir ülke hâline
geldik. Bakın, 2002de kişi başına düşen millî
gelirimiz, satın alma gücü paritesine göre, Avrupa ortalamasının
yüzde 36sıydı. Dün açıklanan en son TÜİK verilerine göre
bu yüzde 53e çıktı yani gelişmiş olan ülkelerle farkı
bu süre içerisinde kapattık. Ha, gelişmiş bir ülke olabildik mi?
Hayır. Eğer gelişmiş ülkelerle bizi mukayese ederek
rakamlara bakıyorsak bu da tabii çok doğru bir
karşılaştırma değil. Ama ne yaptık? Dünya
Bankası hesaplamalarına göre alt orta gelir ülke grubundan üst orta
gelir ülke grubuna çıktık ve Dünya Bankası hesaplamalarına
göre, yine, yüksek gelir grubuna sadece 2 bin dolarımız kaldı.
İnşallah birkaç seneye kadar bu farkı da kapatıp Türkiye
resmen Dünya Bankası sınıflandırmasında yüksek gelir
grubuna girmiş olacak. Yine, Dünya Bankasının son
açıkladığı rapora göre dünya standartlarında hesap
edilen orta kesim, orta sınıf Türkiyede tam 2 kat büyüdü bu
geçtiğimiz dönemde. Bunun kuşkusuz gelir dağılımına
etkisi olumlu, yoksullukla mücadelede sonuçlarımız yine olumlu.
OECDnin
açıkladığı rapora göre Türkiye tüm OECD ülkeleri içerisinde
Gini katsayısını en hızlı düşüren ülke. Ha, en
düşük Gini katsayısına sahip olan ülke değiliz yani gelir
dağılımının en düzgün olduğu OECD ülkesi
değiliz ama çaba olarak ve ortaya koyduğumuz başarıya
baktığımızda bu göstergenin düşüşünde yani gelir
dağılımının düzelme hızında bir
numaralı ülkeyiz.
Yine,
baktığımızda, çok şükür ülkemizde artık 1 dolar
gelirin altında bir nüfus kalmadı. Dünyada 7 milyar nüfusun 1
milyarı hâlâ 1 doların altında bir gelirle yaşıyor ve
bu kriz döneminde sayı arttı, 900 küsurlardaydı, tekrar 1
milyarın üzerine çıktı şimdi. 2 dolar -bunun 2 katına
bakıyoruz- gelir; öyle bir nüfusumuz kalmadı. 4,3 dolarlık
nüfusumuz yüzde 30dan yüzde 2,06ya indi. Hangi açıdan bakarsak
bakalım bu son on iki yıllık dönemde Türkiye yoksulluğun
azaldığı ama sıfırlanmadığı, gelir
dağılımının düzeldiği ama hâlâ düzelmeye devam
etmesi gereken bir ülke.
İşte,
böyle baktığımızda önümüzdeki dönemde bu
başarıların devamı çok çok önemli. Ne yapmamız
gerekiyor, nasıl bir ekonomi politikası izlememiz gerekiyor ki
Türkiye bu başarılara devam etsin? Ona geçmeden önce Türkiyenin
uluslararası görünürlüğünün bir boyutu var -ki buna özellikle vurgu
yapmak istiyorum- o da şu: 2002de Türkiye, yardım alan ülkeler
listesindeydi. Çok şükür artık Türkiye, yardım eden ülkeler
listesinde ve yükselen bir donör ülke. Sadece geçen yılki dış
yardımlarımız 3,3 milyar dolara yükseldi ve insanî yardımlarda
dünyada 3üncü olduk. Nominal rakam olarak 3üncü olduk insanî
yardımlarda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diyeceksiniz ki dünyanın 16ncı büyük ekonomisiyiz ama insanî
yardımlarda 3üncüyüz. Bu bizim zaten kültürümüzün doğal gereği.
Biz ne diyoruz: Komşusu açken kendi tok uyuyan bizden değildir. Ama
dünyada komşuluk kavramı değişti. Komşu demek ne
demek? Yakından bildiğin, tanıdığın, hâlini iyi
anladığın kişi demek. Şimdi eğer, Türkiyeden
binlerce kilometre uzakta, Myanmarda, Endonezyada, Filipinlerde, haydi çok
uzaklara gitmeyelim daha yakınlarda, Kuzey Afrikada, Sahra Altı
Afrikada eğer insanlar acı çekiyorsa, yardıma ihtiyacı
varsa, biz bunu biliyorsak, bundan haberdar olduysak o anda sorumluluk
başlıyor, komşuluk sorumluluğu başlıyor.
Haberimiz varken,
farkındayken yardım etmek bizim insanlık görevimiz. Tabii ki
imkânlarımız ölçüsünde. Ama ben şuna da inanıyorum ki niyet
iyi olunca ve olumlu bir perspektifle baktığınızda çok
şükür kaynaklarımız da bereketleniyor ve bunları rahatlıkla
yapar hâle geliyoruz.
Bakın, 1,7
milyon Suriyeli şu anda Türkiyede. Biraz sonra Başbakan
Yardımcımız Numan Bey bu konuları daha derinlemesine ele
alacaktır, onun için fazla buraya girmek istemiyorum ama
dışarıdan aldığımız yardım belli. Çok şükür
ekonomimize bir şey oluyor mu? Hayır. 1,7 milyon insan gelmiş,
yaşamaya başlamış Türkiyede. Bir zamanlar biliyorsunuz,
nüfus planlaması vardı, Aman nüfusumuz çok artıyor, dikkat
edelim. diye Türkiyenin nüfusunu artırmamak için özel bir çaba
vardı. Şimdi, 1,7 milyon kişi geliyor ve sapasağlam devam
ediyoruz. Dolayısıyla, biz niyetimizi sağlam tuttuktan sonra ve
doğru politikalar uyguladıktan sonra inşallah Türkiyenin önü
açık, yolu açık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemin temel hedefleri
ne olacak?
Bir: Enflasyonu
düşürmek. Enflasyonumuz yüksek. Buna bağlı olarak, piyasa
faizlerinde enflasyonun üzerinde bir risk primi de eklediğinizde yüksek
olduğunu görüyoruz ve enflasyondaki düşüşle paralel olarak da
piyasa faizlerinin de düşmesini önümüzdeki dönemde bekliyoruz. Bu, bizim,
Orta Vadeli Programda açıkladığımız bir numaralı
hedef.
İkincisi: Cari
açığımızın azalması. Türkiye için önemli bir
kırılganlık alanı. Cari açık veriyor olmak demek,
dış kaynağa bağımlı olmak demek. Ne kadar cari açık
veriyorsak o cari açığı finanse etmemiz gerekiyor. Bunu ya
doğrudan sermaye girişi olarak finanse edeceğiz ya da
borçlanacağız. Artık kamunun borç stoku, çok şükür, minimum
seviyelere indi. Dış borcumuzu sıfırlamadık,
artıya geçtik. Dış dengede, çok şükür, dış borçta
artıdayız ama özel sektörümüzün dış borcu artıyor.
Dolayısıyla, bizim cari açığımızı mutlaka
düşürmemiz gerekiyor ve dışarıdan finansman
bağımlılığımızı da azaltmamız
gerekiyor. Bu da önümüzdeki dönemin ikinci önemli hedefi.
Üçüncü önemli
hedefimiz de nedir? Yapısal reformlar yoluyla potansiyel büyümemizi
artırmak. Kamu maliyesi, para politikaları, bunların hepsi
önemli ama Türkiye'nin daha yüksek bir büyüme patikasına oturması
ancak ve ancak yapısal reformlarla mümkün. Bunun için de ne yaptık?
Geçen sene beş yıllık kalkınma planımızı
açıkladık ve bu yıl 25 tane öncelikli dönüşüm
programımızın eylem planlarını oluşturduk.
Sayın Başbakanımız bir basın toplantısıyla
bu 25 eylem planının 9unu açıkladı. İnşallah, bu
ay içerisinde 2 parti hâlinde, 8 artı 8, 2 grup hâlinde de diğer
eylemleri açıklayacak. Baştan 1.250ydi taslakta, şimdi 1.350
tane eylem oldu bizim Ekonomi Koordinasyon Kurulundaki
çalışmalarımız sonucunda. Ve ben iddia ederek
konuşuyorum, G20 ülkelerinin hiçbirisinde bu kadar iddialı ve bu
kadar detaylı bir yapısal reform gündemi yok. Hiçbir hükûmet, böyle
1.350 tane eylemi, karşısına sorumlu kuruluşu ve
karşısına tarihi yazarak ortaya koyma cesaretini kendinde
bulamıyor, Ben kendimi niye bağlayayım? diyor. Oysa biz
şuna inanıyoruz: Ne kadar öngörülebilir olursak,
yapacaklarımızı ne kadar açıkça ortaya koyarsak,
planlarımızı programlarımızı ne kadar açıkça
kamuoyuyla, halkımızla ve iş dünyasıyla
paylaşırsak o kadar öngörülebilirlik getiririz.
Öngörülebilirliğin olduğu ülkede de güven olur, büyüme olur, istihdam
olur. İşte bu yapısal reform alanı bizim için çok çok
önemli olacak ve önümüzdeki dönemin belirleyicisi olacak.
25 tane alan
25
tane alanı okumam inşallah sıkıcı gelmez ama önemli
olduğu için ben burada tek tek başlıkları
söyleyeceğim: Üretimde verimliliğin artması, ithalata olan
bağımlılığın azalması, yurt içi
tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi,
İstanbulun uluslararası bir finans merkezi olması, kamu
harcamalarının rasyonelleştirilmesi, kamu gelirlerinin
kalitesinin artması, iş ve yatırım ortamının
geliştirilmesi, iş gücü piyasasının etkinleştirilmesi,
kayıt dışı ekonominin azaltılması, istatistiki
bilgi altyapısının geliştirilmesi, öncelikli teknoloji
alanlarında ticarileşme, kamu alımları yönüyle teknolojiyi
geliştirme, yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi, enerji verimliliğinin
geliştirilmesi, tarımda su kullanımının
etkinleştirilmesi, sağlık endüstrilerinde yapısal
dönüşüm, sağlık turizminin geliştirilmesi,
taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm, temel ve
mesleki becerileri geliştirme, nitelikli insan gücü için çekim merkezi,
sağlıklı yaşam ve hareketlilik, ailenin ve dinamik nüfus
yapımızın korunması, yerelde kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesi, rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştirilen bir
kentsel dönüşüm ve kalkınma için uluslararası iş
birliği altyapısının geliştirilmesi. 25 tane
başlık, bunların altına toplam 1.350 tane somut eylem, kim
yapacak ve en geç bu ne zaman tamamlanacak
2018in sonuna kadar takvimimizi
ortaya koymuş oluyoruz ve bunları yaptığımız
zaman, Türkiyenin nasıl daha yüksek bir büyüme trendine oturduğunu
ve kalkınma hızının nasıl daha da
arttığını inşallah hep beraber göreceğiz.
Önümüzdeki dönemde
Türkiyenin ekonomik göstergelerinin iyileşeceğine, daha da iyi
rakamlara ulaşacağına biz inanıyoruz. Büyümemiz,
inşallah, 2015 yılında 2014e göre daha yüksek olacak,
enflasyonumuz daha düşük olacak, cari açığımız daha
düşük olacak yani hangi açıdan bakarsak bakalım, 2015
yılı 2014 yılına göre daha iyi bir yıl olacak. Bunu
zaten biz programlarımızda ortaya koyduk. Bunu sadece biz değil,
bağımsız değerlendiren kuruluşlar ve uluslararası
kuruluşlar, piyasa analistlerinin yazıp çizdiklerinde de açıkça
görüyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye bu yapmış olduğu reformlarla gerçekten artık önemli
bir iş merkezi hâline geldi. Sadece ülkemiz için değil, bölge için
bir iş yapma merkezi hâline geldi. Bugün bakıyoruz, Türk Hava
Yolları şu anda 108 ülkeye uçuyor. Dünyada başka hiçbir hava yolu
bu kadar çok ülkeye uçmuyor. Intel, Microsoft, Coca Cola gibi çok uluslu
şirketler İstanbulu bölge merkezi ilan etti. Bu şirketler
şu anda İstanbuldan 70, 80, 90 ülkedeki işlerini yönetiyorlar.
Dünya Bankasının özel sektöre kredi veren kolu IFC, Washington
dışındaki ilk merkezini İstanbulda açtı. Bütün Doğu
Avrupaya, Rusyaya, Kuzey Afrikaya, Orta Doğuya, Kafkaslara, Orta
Asyaya kredilendirmeyi İstanbuldan yapıyor artık. EBRD, Avrupa
Yatırım Bankası, bunların hepsi geçtiğimiz iki üç
yıl içerisinde İstanbula bölge ofislerini açtılar.
İstanbul sadece Türkiyeyi değil, artık bütün bu
coğrafyayı finanse eden bir şehir hâline geldi. Çok şükür
bunların hepsi ülkemiz için, milletimiz için onur duyulacak
gelişmeler.
Son olarak, yine, benden önceki konuşmacılardan
birisinin değindiği bir konuya kısaca değinip sözlerime son
vermek istiyorum, bu da bizim borç üstlenim anlaşmalarımız.
Yap-işlet-devret modeli, biliyorsunuz kamu-özel ortaklığı
altında bir model. Ve kamu-özel ortaklığı ne demek? Özel
sektör ile kamunun bir ortaklık ruhu içerisinde altyapı
yatırımlarını gerçekleştirmesi demek. Kaldı ki
biz G20 Dönem Başkanı olarak altyapı
yatırımlarında bu modelin tüm dünyada daha geniş
kullanılmasını istiyoruz. Dünya Bankasına görev verdik;
standartlaştırma ve standartlara bağlı menkul kıymetleştirmeyle
ilgili çok önemli bir çalışmaya start verdik orada.
Burada ne yapıyoruz? Burada Hazine
Müsteşarlığınca verilen borç üstlenim taahhütleri bir
koşullu yükümlülük mahiyetinde; bir garanti değil, baştan
standart bir kefalet değil, koşullu üstlenim. Ve bunun da dünyada çok
örneği var. Hatta bu konu gündeme geldiğinde Hazine Müsteşarlığımızın
yaptığı çok geniş bir basın açıklamasında
dünyadaki bütün örnekleriyle bu anlatıldı hangi ülke neler
yapıyor, nasıl çalışıyor diye. Ve yine Hazine
Müsteşarlığımızın ayda bir
yayınladığı Kamu Borç Yönetimi Raporunda da bunlar
açıkça yazılı. Şu ana kadar toplam 3 proje için bu
yapılmış ve toplam rakam öyle 100 milyar dolar falan değil,
5 milyar 278 milyon. Zaten her ay da bu yayımlanıyor. Bu da
koşullu bir yükümlülük.
Kamu
kuruluşları tarafından yap-işlet-devret modeliyle
gerçekleştirilen projelere ilişkin ihalelerde, ihaleyi kazanan
şirket ile ilgili idare arasında yapılan sözleşmenin
taslağında ki bu taslak ihale dokümanının bir
parçası-burada zaten bunlar yazılı. Yani projelere ilişkin
taslak uygulama sözleşmelerinde bir fesih anında tesisin ilgili idare
tarafından devralınmasının öngörülmesi hâlinde, fesih
tarihine kadar yapılan işlemler için kullanılmış olan
dış finansmanın idare tarafından üstlenilebilmesiyle ilgili
orada hükümler var. Yani ihale aşamasında öngörülmemiş ve
haksız rekabet yaratacak şekilde ihale koşullarını
değiştirecek bir borç üstlenim taahhüdünün verilmesi zaten mümkün
değil. Bu, Plan Bütçe Komisyonumuzda tartışıldı,
konuşuldu ve buradan da yine yasa hâlinde gerçekleşmiş oldu.
Ben tekrar 2015
bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum, ülkemizin,
Türkiyemizin çok daha müreffeh günlere ulaşması için bir vesile
olmasını diliyorum, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Babacan.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, Sayın Babacan ekonomik
verilerle ilgili olarak doğru olmayan hususlar ifade etti, kamuoyuyla
paylaştı. Müsaade ederseniz, doğru olan bilgileri
vereceğim.
BAŞKAN Ama
bütçelerde böyle bir şey yok yani hiç böyle bir usul yok.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Var efendim. Nasıl bir
BAŞKAN
Hayır, şimdi herkes bir şey söylüyor. Sonuç itibarıyla
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Hayır, bir şey söylemesi
Bakın,
Sayın Babacan Başbakan Yardımcısı
sıfatıyla Türkiye ekonomisine ilişkin olarak kimi verileri
paylaştı ve bu veriler maalesef doğru değil. Ben de bir
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ben de düzelteyim o zaman Sayın Başkanım. Öyle
şey olur mu?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri)
bildiğimiz doğru verileri
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Kaplan 100 milyar dolar. dedi, o doğru mu
yani?
BAŞKAN
Buyurun.
Yani böyle bir usul
yok ama hadi bakalım.
RECAİ BERBER
(Manisa) Olur, o zaman sizinkini kim düzeltecek?
BAŞKAN
Neyse, şimdi, germeden, etmeden hadi bakalım, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozaninin, Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Berber, siz de çıkarsınız,
ben yanlış bir şey söylüyorsam onu düzeltirsiniz.
RECAİ BERBER
(Manisa) Ya, hepsi yanlış. Hangisini düzelteceğiz?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Bir, dediniz ki: İş gücüne katılım
oranında OECD ülkeleriyle bir kıyaslama yaptınız ve çok iyi
bir noktada olduğumuzu söylediniz. Bu doğru değil.
OECD ülkeleri
ortalaması, iş gücüne katılım ortalaması yüzde 70tir.
Türkiye'nin katılım oranı bunlardan yüzde 20 daha azdır,
yüzde 51,2dir. Son beş yılı baz aldığınız
zaman iş gücüne katılım oranında bir yükselme yoktur, bir
düşüş söz konusudur. Bu bir, bu tutmadı.
İki: OVPde
hedeflerinizi tutturduğunuzu ifade ettiniz. Mesela, Orta Vadeli Program
2014 üçüncü çeyrek hedefi 2,9-3 aralığındadır,
gerçekleşen 1,7dir. Ama siz tersini ifade ettiniz, Gini
katsayısı itibarıyla giderek bir iyileşme söz konusudur.
dediniz, Sayın Başbakan Yardımcısı bunu ifade etti. Doğrusunu
ifade edeyim: Türkiyenin GAP bölgesinde gayrisafi millî hasıladan
kişi başına düşen ortalama gelir 4.500 dolar düzeyindedir,
Türkiyenin Marmara Bölgesinde 24 bin dolar düzeyindedir. Aradaki farkı
siz nasıl kapattığınızı iddia edebilirsiniz
bilmiyorum ama Sayın Başbakan Yardımcısı, Sayın
Babacan kapattığını ifade etti, iyi bir noktaya
geldiğimizi ifade etti.
RECAİ BERBER
(Manisa) İyi bir noktaya geldik.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Arada 5 kat fark var.
MUSTAFA GÖKHAN
GÜLŞEN (Kastamonu) Daha fazlaydı, daha fazlaydı.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Urfada yaşayan bir vatandaş ile
İstanbulda yaşayan bir vatandaş arasında gelir payı
oranı 5 kat farklıdır.
RECAİ BERBER
(Manisa) Eskiden 10 kattı.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Bunu nasıl kapattığınızı
ifade ediyorsunuz, onu anlamış değilim.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Eskiden daha fazlaydı.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Üçüncü önemli husus: Sayın Başbakanın
eylem planı dediği şey esasında 2023 hedeflerinde
revizyona gitmekti.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Revizyon oldu ama bunu da siz eylem planı olarak
ifade ettiniz. Bu da doğru değildi.
Daha vardı,
zaman yetmedi.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Şimdi, normalde ben size bir dakika yerinizden vermem lazımdı,
hani çok ortalığı germediğiniz için iki dakika verdim.
Yani, ayrıca da kamuoyuyla da paylaşıyorum ki durumu
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Otuz saniye şey yapabilir miyim?
BAŞKAN Yok,
sizin bir dakika hakkınız var, verebilirim.
Buyurunuz.
3.-
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın, Hakkâri
Milletvekili Adil Zozaninin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan, ben öncelikle
şunu ifade edeyim: Ben her konuda olduğu gibi bugün de, bu
konuşmamda da her bir cümlemi çok dikkatli kurdum. Söylediğim her bir
cümle tek tek doğrudur, bunu tutanaklardan alıp resmen
yayınlanmış olan bütün belgelerdeki verilerle
karşılaştırabilirsiniz ve söylediğim yine tüm rakamlar
daha önce ilgili kurumlarımızın, TÜİK olsun, Hazine
Müsteşarlığı olsun, Merkez Bankası olsun,
bunların zamanında resmen açıklamış olduğu
rakamlardır.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Zaten TÜİKin kaç tane rakam
açıkladığını da Sayın Bakan söylese
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Yani, sağlam bir veri üzerinde bu
açıklamaları yapıyoruz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Bakan, TÜİKin hiçbir verisi birbirini
tutmuyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Sizin daha sağlam bir veriniz varsa
onu getirin o zaman.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Emin olun, TÜİKin her bakana verdiği rakam
farklı. Bakın, 5-6 tane TÜİK rakamı getireyim size.
BAŞKAN
Anladığım kadarıyla şimdi ben
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Bakın, şunu söyleyeyim ben,
TÜİK Eurostatla çalışan bir kurumumuzdur.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Biliyorsunuz siz, TÜİKin rakamlarını
biliyorsunuz siz, hangisi doğru?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) TÜİK bağımsız bir
kuruluştur ve aynen Merkez Bankası gibi bağımsız
çalışan bir kuruluşumuzdur, onun herhâlde
bazılarımız hâlâ farkında değil. Artı, Eurostatla
çok yakın çalışır, OECDyle çok yakın
çalışır. Eurostatın 28 ülkede uyguladığı
veri toplama ve analiz standardı neyse aynen TÜİK de yapar.
TÜİKin verileri dünya çapında tescil edilmiş, doğru ve
güvenilir verilerdir. TÜİK zaten kendi verisiyle alakalı bir problem
gördüğü anda anında kendi düzeltmesini kendisi yapar. Bakın, son
açıklamada ne yaptı? Ta kaç dönem öncesinde Büyümeyi 0,1
yanlış ya da eksik hesap etmişiz. dedi, düzeltti. Kendi
düzeltmesini kendisi yapar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Dolayısıyla, bu konuda en ufak
bir kredibilite eksiği yoktur.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Bakanım, size Marmarayla GAPa
ilişkin bir veri verdim, yanlışsa düzeltin.
BAŞKAN
Şimdi, ben şu bütçeyi oyladıktan sonra siz bir çay için
dışarıda. Sayın Zozani, bakın söylüyorum, siz
şöyle çıkın bir çay için ben bütçeyi oyladıktan sonra,
Allah rızası için ya. Ne güzel getirdik şu saate kadar.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Berber, Marmarayla GAPa ilişkin bir
örnek verdim, yanlışsa düzelt.
RECAİ BERBER
(Manisa) Onunla ilgili bir şey söyledi mi Sayın Bakan yani?
Yapmayın
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı
Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Araştırma Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Kültür Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1)
Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Dil Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1)
Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Şimdi, Başbakan Yardımcısı Sayın Numan
Kurtulmuş, buyurunuz.
Sizin de yirmi
dokuz dakikanız var, çok adil bir şekilde paylaştık.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım ve Hükûmetimiz adına sizleri en içten
selamlarımla selamlıyorum. Yüce Meclisimize
saygılarımı sunuyorum.
Sözlerime
başlamadan evvel, burada muhalefet partilerinin, her üç grubun da
yapmış olduğu yapıcı eleştirileri fevkalade
seviyeli, fevkalade güzel müzakereleri tek tek not
aldığımı, burada gündeme getirilen tekliflerin takipçisi
olacağımı da başından itibaren ifade etmek isterim.
Ayrıca, bugün bu görüşmenin bu kadar nezih bir şekilde devam
etmiş olması dolayısıyla da teşekkürlerimizi bütün
yüce divanınıza, yüce kurulunuza arz ediyorum.
Zannediyorum
MHPden bir arkadaşımız, bir kurumumuzun yasal
değişimiyle ilgili bir teklifte bulundu; Cumhuriyet Halk Partisinden
bir arkadaşımız da AFADın risk yönetimiyle ilgili
hususlarda bir teklifte bulundu. Bunların hepsini dikkatle izledik.
Bunlardan yararlanmaya, eğer somut teklifler sunmaya devam ederseniz
sonuna kadar bunlardan istifade etmeye gayret edeceğiz.
Şunu da ifade
etmek isterim ki kurumlarımız, hem şahsım hem zannediyorum
Ali Beye ve diğer arkadaşlarımıza ait olan, onların
yönetiminde, uhdesinde bulunan kurumların tamamı, bütün
milletvekillerimizden ister şahısları adına, ister
grupları adına gelecek olsun yapıcı bütün tekliflere
açıktır. Ortaya koyacağınız herhangi bir somut
projeyle ilgili olarak bütün tekliflerinizin başımızın
üstünde yeri olduğunu ifade etmek isterim.
Bu vesileyle, bugün
bize ait Bakanlığın bütçesiyle ilgili 4 temel kurumumuz
hakkında konuşmalar yapıldı, bunlardan bir tanesi
AFADdır. AFADla ilgili
Biliyorsunuz, AFAD, 2009 yılında
yapılan bir yasal düzenlemeyle kuruldu ve AFAD; doğal, insan
kaynaklı ya da teknolojik afetlere karşı, bu tür afetlerle karşılaşmadan
önce yapılacak müdahalenin kapasitesinin artırılması; bu
anlamda millî kaynaklarımızın daha verimli
kullanılması amacıyla oluşturulmuş olan bir kurumdur
ve bu anlamda da AFADla bu konularda önemli mesafeler alınmış
ve rahatlıkla diyebiliriz ki AFAD ciddi bir şekilde
profesyonelleşmiş olan bir kurum hâline gelmiştir.
Yine, yapılan
olumlu eleştiriler içerisinde, AFADın risk yönetimi konusunda
atması gereken adımlara biz de dikkat çekmek isteriz. 3 Ocak 2014
tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan Türkiye Afet Müdahale Planı,
AFADın 28 hizmet grubu içerisinde yapılacak hizmetlerin tasnif
edilmesini, görev ve sorumlulukların belirlenmesini
sağlamış ve bu anlamda 2014 yılında AFAD
koordinasyonunda gerçekleştirilen çalışmalarda bütün bu 28
hizmet grubu görev almıştır.
Yine, AFADın özellikle üzerinde durduğu, bu
salonda ve birçok yerde bizim gündemimize gelen konu, AFADın
sığınmacılarla ilgili almış olduğu roldür.
AFAD, bildiğiniz gibi, özellikle Suriyede uzun süredir, dört yıla
yakın bir süredir devam eden iç savaş dolayısıyla
Türkiyenin karşı karşıya kalmış olduğu
sığınmacılar problemiyle birinci derecede ilgili olan
kuruluşlarımızın başında geliyor. Bu anlamda,
AFAD 1,7 milyon kişiye ulaşan Suriyeli sığınmacılara
ev sahipliği yapan ana kurumlarımızdan birisi. Ve bu çerçevede,
Türkiye sığınmacılara yardım konusunda; din, dil,
etnik köken ve herhangi bir mezhebî ayrım gözetmeksizin Suriyedeki iç
savaştan kaçan, Suriyedeki insani trajediden kaçan herkese, yani
Yardım elini uzatıp yardım edecek yok mu? diyen herkese kapılarını
açmıştır. Örnek olarak, ilk saniyesinden itibaren yakinen takip
ettiğimiz Kobani olayları dolayısıyla Türkiyeye
sığınan Suriyeli Kürt kardeşlerimizle ilgili
gelişmeleri hepimiz biliyoruz.
Değerli kardeşlerim, 18 Eylül günüydü.
Akşam saatlerinde 4 bine yakın Kobanili IŞİDten kaçarak
sınırın hemen yanına geldi. O akşam
toplantımızı yaptık. İlk tercihimiz, Kobaniden
gelenlerin sınırın dışında
karşılanmasıydı, ihtiyaçlarının orada
görülmesiydi ama bir gün sonra, 19 Eylülde, oradaki IŞİD tehlikesi
5-6 kilometreye kadar yaklaştığı için, 19unda saat 12.50
civarında -öğle saatlerinde- sınırımızı
açtık. Yetmiş iki saat boyunca Türkiyeye 200 bini aşkın
Kobanili geldi. Yurt dışına gidiyoruz, gittiğimiz zaman karşılaştığımız
oradaki yabancı siyasetçilerle, bakanlarla, yöneticilerle konuştuğumuzda,
ülkelerin isimlerini vermeyeyim ama birkaç bin mülteciyle
karşılaşılan ülkelerin nasıl Yandım Allah!
diyerek yakındıklarını biliyoruz. Türkiye yetmiş iki
saatte 200 bin sığınmacıyı kabul etmiş ve
hiçbirisinin burnu kanamadan Türkiye sınırları içerisine
alabilmiştir. Bu büyük bir başarıdır ve bu
başarıyı bundan sonraki süreçlerde de Türkiye -inşallah
yeni bir mülteci dalgası olmaz ama- böylesine dalgalara karşı da
hazırlıklı bir şekilde çalışmalarını
sürdürmektedir.
Ayrıca, Türkiyedeki yaklaşık -1 milyon 684
bugün itibarıyla- 1,7 milyon sığınmacının
yaklaşık 1 milyon 450si kayıt altına
alınmıştır, geri kalanlar da yıl sonuna kadar
kayıt altına alınacaktır. Şu anda 10 ilde 22
kampımızda 220 bin kişi AFADın yönettiği kamplarda
hizmet görmektedir.
Değerli
kardeşlerim, değerli milletvekili arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi Türkiyenin sığınmacılara yardım
konusunda 2011 yılından bu yana harcadığı para,
Birleşmiş Milletler hesaplama yöntemlerine göre 4,65 milyar dolar
seviyesindedir. Bunun içerisinde sivil toplumun yapmış olduğu
birtakım katkılar da var. Üzülerek ifade ediyorum ki bu
meblağın içerisinde yabancıların, Türkiye
dışındaki unsurların, uluslararası
kuruluşların yapmış olduğu katkı ise sadece 265
milyon dolardır. Dolayısıyla, az evvel Ali Beyin de ifade
ettiği gibi, insani yardımlar konusunda, Türkiye, nominal değer
olarak dünya 3üncüsü ama insani yardımların gayrisafi millî
hasılaya bölünmesiyle ortaya çıkan kriterde ise dünya 1incisi olan
bir ülkedir. Bundan dolayı ne kadar bu yapılan çalışmalarla
iftihar etsek azdır. Ben, emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.
Yine AFADla ilgili
olarak önemli bir mesele de teknik altyapının geliştirilmesidir.
Bu konuyla ilgili dört tane, yapılan, hizmeti, vakit
darlığı dolayısıyla sizlerle sadece isim olarak
paylaşabileceğiz.
Bunlardan bir
tanesi, evet, arkadaşlarımız ifade ettiler, Türkiye bir deprem
ülkesi, Allah muhafaza etsin, bir İstanbul depremini düşünmek bile
istemiyoruz ama İstanbul depremiyle ilgili gerekli tedbirleri de almaya
gayret ediyoruz, erken uyarı ve tahmin yapabilen altyapı hizmeti de
geliştirilmiş, afet yönetim ve karar destek sistemlerini faaliyete
geçirmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla, bu anlamda atılan,
altyapı bakımından yapılan birinci hizmet budur.
İkincisi,
lojistik merkezlerin açılmasıdır. AFADın 15 bölgedeki 27
lojistik merkezinden 22 tanesi hizmete açılmış, 5 tanesi de
hizmete açılmayı beklemektedir.
Üçüncü,
yapılan, hizmet ise, teknik altyapı hizmetleri bakımından,
yani risklere karşı risk yönetimi bakımından üçüncü temel
mesele ise Türkiye'yi afete hazır hâle getirmektir. Bu çerçevede, Afete
Hazır Türkiye Kampanyası çerçevesinde, Afete Hazır Aile, Afete
Hazır İş Yeri, Afete Hazır Gençlik ve Afete Hazır Okul
kampanyalarıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor.
Ayrıca, AFADın bu çerçevede yapmış olduğu
altyapıya yönelik dördüncü adım ise 2013-2017 yıllarına
ilişkin stratejik planın hazırlanmış
olmasıdır. Şunu ifade etmeye çalışıyorum:
Bunlarla ilgili istediğiniz her bilgiyi hiç gizlemeden, detayına
kadar sizlerle yazılı olarak da paylaşabiliriz. Ama AFAD sadece
acil yardımlar kısmında değil, aynı zamanda risklerin
ortaya çıkmasından önceki dönemdeki hazırlıklar konusunda
da stratejik adımlarını atma durumundadır.
Değerli milletvekilleri,
ikinci kurumumuz ise -yine, çok üzerinde konuşuldu, önemli birtakım
yapıcı eleştirilerde de bulunuldu, bunları da not
aldık- TİKA kuruluşumuzdur, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı. 1990 sonrasında soğuk savaşın
sona ermesiyle birlikte bağımsızlıklarına kavuşan
Türk cumhuriyetlerine Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kazanımlarını paylaşmak, onların durumlarını
iyileştirmek için kurulmuş olan TİKA, bugün, Allaha çok
şükür geldiği nokta itibarıyla fevkalade önemli
başarılara imza atmış ve sadece gelişmekte olan
ülkeler için değil, gelişmiş ülkeler tarafından da örnek
alınan ve örnek alındığı bize her türlü
uluslararası platformda da dile getirilen bir kuruluş hâlini
almıştır.
Özellikle
savaşların, kıtlıkların, açlıkların, iç
savaşların, çatışmaların sürdüğü günümüzde
gelişmiş ülkeler, bu kadar yoğun insani dramlar
yaşanmasına rağmen, ekonomik gerekçeleri bahane göstererek
insani yardımlarını kısarken, çok şükür, TİKA ve
diğer kuruluşlarımız vasıtasıyla dünyanın
dört bir tarafına insani yardımlar hem ayni yardımlar olarak hem
de projeler olarak yapılmaktadır.
Sadece,
aklımızda kalması için çok kısaca söylüyorum: 2003
yılında 85 milyon dolar resmî kalkınma yardımı
yapılırken Türkiye tarafından, bu, TİKAnın
faaliyetleri sonucunda 2013 yılında 3 milyar 307 milyon Amerikan
dolarına çıkmıştır. Yine, resmî kalkınma
yardımlarının gayrisafi millî hasılalara bölünmesiyle
ortaya çıkan milenyum hedeflerinin gerçekleşme düzeyi ise on yıl
içerisinde binde 1den binde 4,2ye çıkmıştır. Bu
çerçevede, evet, insani yardımlar konusunda TİKAnın da
katkılarıyla Türkiye önemli mesafeler kazanmış, önemli
adımlar atılmıştır.
Yine, TİKAnın yardım ettiği
ülkelerin içerisinde en az gelişmiş ülkeler kategorisindeki ülkeler
önemli bir yer alıyor. 2012 yılında 337 milyon, 2013
yılında 386 milyon lira en az gelişmiş ülkelere yardım
yapılmıştır. TİKAnın 2002den 2014e kadar on
iki yıllık süreci içerisinde ofis sayısı 12den 40a
yükselmiş, proje ve faaliyet sayısı 2.241den 13.263e
yükselmiştir. Yani TİKA kesin olarak, yılda ortalama 1.800
projeyi dünyanın dört bir tarafında gerçekleştirmektedir.
Şimdi, arkadaşlarımızdan not
aldım, bazı eleştiriler, daha doğrusu bazı
yapıcı uyarılar geldi. Mesela Türk dünyasının birçok
yerinde faaliyetler yapılmıyor. şeklinde eleştiriler
geldi. Bunları tek tek okuyup vakitlerinizi almak istemem ama Uygur
Türklerine yapılan hizmetler, efendim, Irak Türkmenlerine yapılan
yardımlar, Ahıskalılara, Kırım Tatarlarına,
Gagavuzlara yönelik projeler -tek tek isimleri var, okuyup vakitlerinizi almak
istemiyorum- ve o dünyaya ilişkin yapılmış olan diğer
çalışmaların hepsi burada. Sadece, önümüzdeki dönemde benim de
içinde bulunacağım bir programı sizinle paylaşmak isterim:
24 Aralıkta, inşallah, Kırgızistan gezimizde
Gaspıralı İsmail Beyin ölümünün yüzüncü yılında
dilde, fikirde, işte birlik konulu, Manas Üniversitesinde bir konferans
düzenleyeceğiz diğer etkinliklerin yanında. Çok detay ama
TİKAnın ilgisini göstermek açısından söylemek istiyorum:
Önümüzdeki hafta Moğolistanın en uç noktasında Dukha Türklerine
kendileri öyle istedikleri için söylüyorum- Rusyayla özel birtakım
görüşmeler yapılarak Ren geyiği verilecek ve onların bu,
Ren geyiği projelerinin geliştirilmesi için TİKA tarafından
destek verilecektir.
Burada
-arkadaşlarımızın- çıkardığımız
onlarca farklı şeyi sizlerle birlikte paylaşabilirim. Orhun
Abidelerinden Bilge Tonyukuk Anıtlarına kadar, Merv şehrinde
Sultan Alparslanın türbesinin bulunup yeniden inşa edilmesine kadar,
Türkiyenin, dört bir taraftaki, Balkanlardaki, Kafkaslardaki bir sürü
faaliyetlerini hep beraber biliyoruz. Bu faaliyetlerin bir kısmına
sadece AK PARTİli milletvekili arkadaşlarımızla
değil, diğer siyasi partilerimizden, muhalefet partilerimizden
arkadaşlarımızla da katıldık. Bundan sonra da birlikte
katılacağız ve hem TİKA vasıtasıyla hem
diğer kuruluşlarımız vasıtasıyla yurt
dışında yapılan ve Türkiyenin itibarını ortaya
koyan bu çalışmaları inşallah yerinde göreceğiz.
Yine, aynı
şekilde, Makedonyanın Kocacık köyünde Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün babasının eviyle ilgili yapılan restorasyon
Bu
restorasyon çalışmasında hem üniversitelerden hem yerel
ofislerden hem her türlü bilgiyi bize sunacak olan kurum ve kuruluşlardan,
Kültür Bakanlığımızdan bilgi desteği alınmış
ve onların da onayları çerçevesinde, bina aslına en uygun
şekilde tamir edilmeye, yenilenmeye
çalışılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TİKAnın bu projelerinin
dışında, Türkiyeye getirdiği ve 3 binin üzerinde
insanı eğittiği projeleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
TİKA, Türkiyenin kültürel diplomasisinin önemli kuruluşlarından
biridir. Ben TİKAnın faaliyet alanının zenginliği
açısından sadece iki örneği, birbirinden kilometrelerce,
binlerce kilometre uzaktaki iki örneği sizlerin önüne sermek isterim.
Bunlardan birisi,
Myanmardaki Thayet Türk Şehitliği. Bildiğiniz gibi, Birinci
Dünya Savaşı sırasında Filistin Cephesinde 4 bine
yakın Osmanlı askeri esir düşmüş. Bu Osmanlı askerleri
ve Osmanlı memurları, oldukça iyi eğitilmiş bir
sınıf olan bu memurlar, maalesef Hindistandaki çalışma
kamplarına, daha sonra da Myanmara gönderilmiş ve büyük
çoğunluğu orada telef olmuş, orada hayatlarını
kaybetmiş. Bunların içerisinde 226 tane şehidimizin
mezarlarına ulaşmış ve Thayet Türk Şehitliği, ta
Myanmarda, bugün insanların insani yardım için bile zor
ulaştığı yerde bu şehitlik bulunup imar edilerek, Mart
2014 tarihinde yeniden inşa edilerek hayata
kazandırılmıştır.
Yine, aynı
şekilde, geçtiğimiz günlerde Sayın
Cumhurbaşkanımızla birlikte ziyaret ettiğimiz Cezayirdeki
birisi en doğuda, birisi en batıda- meşhur Cezayirli Hasan
Paşa Camisi -bugünkü adıyla Keçiova Camisi- biliyorsunuz,
Fransız işgali sırasında yüz otuz sene kilise olarak
kullanıldı. O caminin son derece zor bir restorasyon
çalışması var. O restorasyon çalışmalarını
bugün belli bir noktaya getirdik. İnşallah en kısa zamanda
tamamlanmasını ve yine Meclisimizden bir grupla birlikte bu caminin
açılışına gitmeyi de ümit ediyoruz.
Aynı
şekilde, bu caminin restorasyon faaliyetleri dolayısıyla
yapılan görüşmelerde başta Cezayir Cumhurbaşkanı olmak
üzere Cezayirli yetkililer orada Osmanlının inşa etmiş
olduğu Arapça adıyla Kasbahın -bizim Türkçemizde de
Kasabanın- yeniden imarıyla ilgili her türlü iş birliğine
açık olduklarını da ifade etmişlerdir.
Değerli
kardeşlerim, değerli milletvekili arkadaşlarım; ayrıca
TİKAnın 2013 yılında 80 okul inşaatı ve
onarımı, 102 okul donanımı ve tefrişatı
yaptığını, ayrıca Gazzede 1.000 tane konutun inşa
edildiğini, Ebola salgınıyla ilgili olarak Afrikanın
birçok ülkesine tıbbi yardım ve tıbbi desteklerde
bulunduğunu, ayrıca TİKAnın mesela Somali gibi bir yerde,
kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerde hastaneler, okullar ve camiler
inşa ederek Somali halkının gönlünü
kazandığını da iftiharla altını çizerek ifade
etmek isterim. Ayrıca, Afrikada insanların temiz ve
sağlıklı içme suyu kapsamında da TİKAnın
yaptığı projeler var. Sadece 2002-2013 yılları
arasında TİKA Afrikada 916 su kuyusu açmış ve bu su
kuyularının da tamiratını sürekli olarak yapmaktadır.
Bütün bunları
uzun uzun anlatacak değilim. TİKA bütün bu çalışmalar
sonunda Türkiye'nin göz bebeği bir kuruluşu olarak uluslararası
camia tarafından yüksek düzeyde kabul görmüş olan ve hepimizin
iftihar edeceği bir kurumdur. Birleşmiş Milletler kuruluşları,
UNDP, FAO ve UNESCO gibi kuruluşlar, İktisadi
İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı -yani OECD-,
İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam
Kalkınma Bankası başta olmak üzere uluslararası
kuruluşlar, kalkınma ajansları hem proje yönetiminde ve hem
diğer işlerde TİKAyla ortaklaşmayı rahatlıkla
kabul etmekte ve bundan büyük bir keyif almaktadırlar. Ayrıca,
TİKA vasıtasıyla ortaya konulan Türkiye Kalkınma
Yardımları modelinin uluslararası bir model
oluşturduğunu da yine iftiharla ifade etmek isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü olarak ele
alacağımız kurum YTBdir yani Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığımızdır. 2010
yılında kurulmuş olan ve Türkiye'nin yurt
dışındaki soydaşlarıyla ve akraba topluluklarıyla
ilişkilerinin geliştirilmesi, yurt dışındaki
soydaşlarımız ve akraba topluluklarımızın
sorunlarının hafifletilmesi için görev yapan bir kuruluşumuzdur.
Vatandaşlık hakları, tematik çalışmalar ve yurt
dışındaki Türklerin oluşturduğu sivil topluma yönelik
çalışmalar, TİKAnın faaliyetlerinden sadece ana
başlıklarla söyleyebilecek olduklarımızdır.
Ayrıca, göçün
50nci yılıyla ilgili olarak hem Almanyada hem Avusturyada
yaptığımız faaliyetlerle oradaki
vatandaşlarımızın vatandaşlık
haklarının ciddi şekilde hatırlatılması, mavi
kart uygulaması, siyasal katılım çalışmalarında
da vatandaşlarımıza destek olunması TİKAnın
faaliyet alanlarındandır.
Yine, ifade edildi,
gençlik dairelerinde
Biliyorsunuz, gençlik dairelerinde, oradaki
çocukların zorla ellerinden alındığı Türkiye kökenli
aileler var. Bu ailelerin çekmiş olduğu, yaşamış
oldukları zorluklara karşı TİKA rehberlik ve
danışmanlık hizmetleri vermekte, bu ailelerimizin
sorunlarıyla ilgilenmek üzere, yurt dışından gelecek olan
vatandaşlarımıza yardımcı olmak üzere genç
hukukçuların yetiştirilmesi için 400 hukukçuya da Türkiyede
eğitim vermiş bulunmaktadır.
Ayrıca,
Yurtdışı Genç Liderler Programı, Gençlik Köprüleri
Programı, Yurtdışı Vatandaşlar Araştırma
Destek fonları gibi, bursları gibi konuların da altını
çizmek isterim.
Yine, yurt
dışındaki STKlarımıza, Türkiye kökenli STKlara
verilen kapasite geliştirme yardımları ve
çalışmalarını da önemli bir çalışma olarak ifade
etmek isterim.
Yurtdışı
Türkler Başkanlığımızın yaptığı ve
bundan sonra da belli aralıklarla yapmayı sürdüreceği bir önemli
husus ise Yurtdışı Türkler Başkanlığının
Değerler Araştırmasıdır. Yani, yurt
dışındaki Türkiye kökenli insanlarımız acaba,
değerler bakımından bugün hangi noktada, nasıl
değişiyor? Hem bulundukları ülkelere entegrasyon hem de kendi kültürlerini
koruma bakımından hangi durumdalar, bunların tespiti
yapılmaya çalışılıyor. Ayrıca,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının üzerinde çok ciddi şekilde
durmamız gereken ve iftihar etmemiz gereken bir başka önemli hizmeti
ise artık markalaşmış olan Türkiye bursları
meselesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar Türkiye bursları
kapsamında Türkiye'den burs alarak YTB bursuyla okuyan öğrenci
sayısı şu anda 15 bin öğrencidir. Bu yıl
itibarıyla 2014 yılında okumak için 176 ülkeden 82 bin kişi
müracaat etmiştir. Bu çok büyük bir başarıdır, gelinen
önemli bir mesafedir ama ne yazık ki bu 82 bin başvurudan sadece 4
bin öğrenci burslandırılabilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dördüncü kurumumuz, daha doğrusu kurumlar bütünümüz ise anayasal bir
kuruluş olan AYK, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve onun
bünyesindeki diğer kurumlarımızdır. Bilindiği gibi,
burada da ifade edildi, bu kuruluşumuz anayasal bir kuruluş. Sosyal
ve beşerî bilimler bütünlüğü içinde Türk dili, tarihi ve kültürüyle
Atatürk ve eserinin tanıtılması, bu konudaki gelişmelerin
yapılması, özgün, bilimsel araştırmaların
yapılması konusunda çalışmalar yapmak üzere kurulmuş
bir kuruluşumuz. Bu kuruluşla ilgili çeşitli
arkadaşlarımızın teklifleri oldu. Bunları detaylı
bir şekilde not ettik. Eğer bunları projelendirir, daha
detaylı teklifler hâline getirirseniz bunlardan da istifade etmekten
hiçbir şekilde gocunmayacağımızı, geri
durmayacağımızı ifade etmek isterim.
Sadece bu
kurumumuzun bünyesindeki kurumların yani toplam 5 kurumumuzun
yapmış olduğu faaliyetleri isim olarak zikredip, vaktimin sonuna
geliyorum, konuşmamı tamamlamaya çalışacağım.
Bunlardan bir tanesi bütünleşik bilgi sistemidir. Bütünleşik bilgi
sistemi sayesinde bu, 2013 yılında kullanıma girdi- bütün
bilişim altyapısı hazırlanmış ve
insanlarımızın kullanımına
açılmıştır. İkinci faaliyet alanı burs
faaliyetleri meselesidir. Şu anda 975 kişiye çeşitli seviyelerde
lisans, yüksek lisans, doktora ve üstü seviyelerde burs verilmektedir ve bu
yıl da ilave olarak 224 bursiyere daha destek verilmesi planlanmaktadır.
Bilimsel
toplantılar bakımından 2002-2014 yılları arasında
1.437si ulusal, 460ı uluslararası olmak üzere toplam 1.897 etkinlik
Atatürk Yüksek Kurumu tarafından düzenlenmiştir. Aynı
şekilde 2015 yılında da 42 bilimsel etkinliğin
gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Kitap ve süreli yayınlar
yayınlanması konusunda on iki yıllık süre içerisinde 1.195
kitap ve 386 süreli yayın olmak üzere toplam 1.551 yayın
hazırlanmıştır. Ücretsiz yayınlar, kütüphanelerimize,
yurt dışına, yurt içine 1 milyon 6 bin 764 ücretsiz yayın
şimdiye kadar AYK tarafından gönderilmiştir. Kütüphane
faaliyetleri bakımından tam bir ihtisas kütüphanesi şeklinde ve
bu süre içerisinde 152.541 kişi kütüphaneden
yararlanmıştır.
Projeler
kapsamında Türk diliyle ilgili yabancı dillerdeki temel eserlerin
tercüme edilmesi konusunda 6 eser yayınlanmış, 17 makalenin
çevirisi yapılmış, 18 eserin ve 43 makalenin de bunlar
dışarıda yayınlanan makaleler- yapılması bu
yıl için planlanmıştır.
Ayrıca, Türk
Dil Kurumunun Türk işaret dili eğitim sisteminin
oluşturulması, dil bilgisi ve sözlük hazırlanması bu
projede ciddi bir şekilde kullanıma sunulmuştur. Ayrıca,
Türk Tarih Kurumunun Kütüphane ve Arşiv Materyallerinin
Dijitalleştirilmesi Projesi gerçekleştirilmiş ve bu proje
kapsamında yaklaşık 1 milyon adet materyal dijital hâle
getirilmiştir. Yurt Dışındaki Tarihî Türk Eserlerinin
Tespiti Projesi devam etmekte olan bir başka projedir. Bütün bunları
uzun uzun anlatıp vakitlerinizi almak istemiyorum. İnşallah
uzunca bir süredir verilmemiş olan Atatürk Uluslararası
Barış Ödülü bu yıl içerisinde, 2015 yılı içerisinde,
on üç yıl aradan sonra verilmesi planlanmaktadır.
Yine, çok ciddi
şekilde gündemimizde bulunan ve inşallah Atatürk Dil ve Tarih Yüksek
Kurumuna ciddi bir şekilde kademe atlattıracak olan çalışmamız
da Kurumumuz için Ankara Çankaya ilçesinde arsası tahsis edilmiş olan
ve şu anda inşaat izni alınmış olan yerleşkenin
yapılması, gerçekleştirilmesi meselesidir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu
kurumlarımızın, Allaha çok şükür, her birisi bugün
fevkalade ciddi şekilde Türkiyenin kültür diplomasisine katkı sunan
değerli kurumlardır. Tam manasıyla ideal bir seviyeye
çıkmış oldukları
Evet, daha ileri noktalara gidebilir,
bunun için daha güzel çalışmalara hizmet edebilir ama size şunu
hakikaten ve bütün açıklığımla söylemek istiyorum: Nereye
gidersek gidelim, hangi uluslararası toplantıda bulunursak
bulunalım iş dönüyor dolaşıyor bir şekilde
TİKAnın yapacağı hizmetlerden yararlanma talebine geliyor,
Yunus Emre Enstitüsüne geliyor, AFADa geliyor, Yurtdışı Türkler
Başkanlığına geliyor. Yani sadece biz değil,
Türkiyenin ilgili alanındaki bütün ülkelerden de bu konuda ciddi bir
şekilde talebin geldiğini ifade etmek istiyorum.
Bu çerçevede,
inşallah sizlerden, yüksek heyetinizden, yüce kuruldan
kurumlarımızla ilgili destek bekliyoruz ve inşallah 2015
yılında kurumlarımızın faaliyetlerini ciddi
şekilde ileriye götürmesini temenni ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sadece bilimsel anlamda bir
katkı sunmak için -siyasi polemik çıkarmak için değil- şu
Osmanlıca tartışmasıyla ilgili de müsaade ederseniz bir
anekdotumu sizlerle paylaşmak isterim. Herhâlde burada bulunan hemen
hepimizin, kültüre olan katkısından, Batı kültürünü ve Türk
kültürünü, Doğu kültürünü cumhuriyet tarihimizde en iyi bilenlerden birisi
olduğundan hiç kuşku duymayacağımız rahmetli üstat
Cemil Meriç. Üniversite yıllarındayız ya da üniversiteyi
bitirmişiz, Cemil Meriçi bir ziyarete gittiğimizde aynen
şunları söylemişti. Dedi ki sohbetin bir yerinde: Bakın,
yıllarca Türkiyede insanlara Fransızca öğretmeye
çalıştık. Ben de Fransızca çok öğretmeye
çalıştım ama zannediyorum Türkiyede kolay kolay kimseye
Fransızca öğretemedik çünkü zor bir dil, farklı bir dil,
yabancı bir dil, onu öğretmek çok zor. Keşke insanlara
Fransızca öğretmeye uğraşacağımıza kendi
dilimizin başka bir harfte yazılma şekli olan
Osmanlıcayı öğretseydik bugün herhâlde herkes
Osmanlıcayı öğrenmiş olurdu. Aynen cümle cümle, kelime
kelime kendisinin sözüdür.
LEVENT GÖK (Ankara)
O doğru bir söz mü?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Efendim?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru mu o yani?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Ben bir anekdotu sizinle
paylaşıyorum. Değerli kardeşim, bunu siyasi polemik için
söylemiyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yani Fransızcayla Osmanlıca bir mi? Fransızca ana
dil. Osmanlıca kimin ana dili ya?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Söylediğim şu:
Osmanlıca dediğimiz şey, eski Türkçe dediğimiz şey ya
da bir zamanlar Türkçenin başka bir alfabeyle yazılması
dediğimiz şey, Japonca lisanı, Fransızca lisanı ya da
Rusça lisanı değildir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani açıkça devrimlere karşıyız der
misiniz, onu söyleyin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Bu ülkenin, bu milletin
yıllarca konuştuğu bir lisandır. Türkçemizin, şu
konuştuğum lisanın başka bir alfabeyle
yazılmasıdır.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Elma ile armudu kıyaslıyorsunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İmrendiğiniz şeylere bak.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Yunus Emrenin dilidir, Namık
Kemalin dilidir, Atatürkün kullandığı ve
yazdığı dildir, eğitim gördüğü dildir.
Dolayısıyla,
bunu böyle bir polemik meselesi hâline getirmeyelim. Bu, Türkiye kültürünün,
Türkiye'nin kültürünün zenginleşmesinin vasıtalarından
birisidir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hocam, tüm konuşmayı mundar ettiniz. Ne kadar güzel
konuşma yapmıştınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Kime verilir, nasıl verilir,
ne zaman verilir, hangi şartlarda verilir, bu teknik bir
ayrıntıdır.
Ama mesele,
Türkçenin başka bir alfabeyle yazılması olan
Osmanlıcanın öğretilmesine karşı durmak gerçekten anlaşılır
bir şey değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Örnekleri vermeye gelince Mustafa Kemal Atatürk ama
ağzına Türk kültürünü alma.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepinize
hayırlı bir bütçe diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuş.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne kadar meraklısınız Arap harflerine ya.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Örnek verdiğiniz şahıslar Türk kültürüne hizmet
etmiş şahıslardır.
AHMET YENİ
(Samsun) Irkçılık yapmak, ırkçılık.
BAŞKAN - Evet,
aleyhinde olmak üzere şahsı adına Kocaeli Milletvekili
Sayın Haydar Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Sayın Akar konuşacak.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Örnek vermeye gelince Mustafa Kemal Atatürk ama Türk kültürünü
ağzına alma. Var mı böyle bir şey?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Efendim?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Örnek verdiğiniz şahıslar Türk kültürüne hizmet
etmiş şahıslar. Ağzına almıyorsun Türk kültürünü.
Türkiye kültürü dediniz.
BAŞKAN -
Sayın Korkmaz, kürsüde bir hatip var.
Buyurunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında
Sayın Bakan iyi gidiyordu, güzel de bir konuşma yaptı ama her
zaman yaptığı gibi, daha önce de yapmıştı. AKP ve
AKPnin o dönemki Başbakanına ve Hükûmetin başına
çeşitli eleştiriler getiriyordu, hatta bizden sert eleştiriler
getiriyordu ama bugün onları ne kadar büyük bir güç şeyle
savunduğuna da şahit oluyoruz. Anlamak da mümkün değil.
AHMET YENİ
(Samsun) Haydar, söyleyeceğin bir şey var mı? Diyeceğin
bir şey var mı?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Bir dilin devamlılığı için ana dil olması
gerekiyor, ana dil. Bu kadar net. Bundan rahatsız mısınız?
O kadar net söylüyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Bir sözün var mı Haydar?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şimdi, Sayın Babacan da geldi, burada pembe tablolar
çizdi. Bir mesaj aldım, cep telefonumda kayıtlı Babacan
başka ülkede mi yaşıyor? dediler. Ya, ben de
şaşırdım. Bu Babacan herhâlde hiç sokağa
çıkmıyor; tek yaptığı iş, hazineye gidiyor,
makamına gidiyor. Oradan o kaç model arabalar, 2014 model süper lüks
arabalarla evlerine gidiyorlar, sokağı hiç tanımıyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Haydar, hızlı trene biniyor musun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şimdi, Sayın Bakan, gayrisafi yurt içi milli hasıla
2002de yüzde 6,2, 2014te yüzde 3,3; yarı yarıya azalmış.
Doğru mu? Peki, kamunun dış borcu 2002de 86,5 milyar dolar,
2014te 23,7 milyar dolar. Hani yutturuyorsunuz ya bu millete 5 milyar IMFye
borç vereceğiz, IMFye borcumuz bitti. diye. Daha yüksek kredilerle, daha
yüksek faizlerle finans kuruluşlarından para alıyorsunuz ve
devleti daha çok borçlandırıyorsunuz.
Yine, özel sektörün
dış borcu 278 milyar dolar ama bunu kabul etmiyorsunuz. Benim Körfez
geçişimi Ben yaptım. diye övünüyorsun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sen mi yaptın?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Veya Üçüncü havalimanını ben yaptım. diye
övünüyorsun ya da Otoyolu ben yaptım. diye övünüyorsun ama Ahmet efendi
yapıyor, Mehmet efendi yapıyor. Ben de Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak otuz altı sene her gün 42 dolar ödeyerek
geçeceğim oradan, Ali Babacan da çıkacak burada Ben yaptım.
diye övünecek, Türkiye'nin dış borcu bizim borcumuz değil.
diyecek. Alkışlıyorum sizi ya, alkışlıyorum sizi,
bravo! (CHP sıralarından alkışlar)
İSMET SU
(Bursa) Ağaç diktiniz mi, ağaç? Bir ağaç diktiniz mi?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Ağaç sen diktin mi acaba?
İSMET SU
(Bursa) Diktik
Yalovada
HAYDAR AKAR
(Devamla) Sizin iktidarınız döneminde yapıp da başka bir
iktidar geldiğinde satabileceği bir örnek verebilir misin?
Türkiye'nin her şeyini sattınız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah, Allah!
HAYDAR AKAR
(Devamla) Tüketicilerin banka borcunun gelire oranı yüzde 5,5miş,
bugün yüzde 55,2. Aldığın her 100 liranın 55
lirasını borca veriyorsun. Bu hâle getirdiniz vatandaşı.
1 kilovatlık
elektriğin saati 15,8 kuruş ama 2014te 39,0 kuruş,
artış oranı yüzde 146 Sayın Babacan. Bu rakamlardan
herhâlde haberiniz yok.
Devam edeyim mi?
Çok var aslında, çok var ama son iki örnek veriyorum: 4 kişilik
ailenin açlık sınırı 1.155 TL, 2014te 1.225 TL. 4
kişilik ailenin yoksulluk sınırı 1.155ten 3.990 TLye
çıkmış.
Şimdi,
aslında Kocaeliyi konuşacaktım ama bu bütçede konuşulacak
çok şey var. Bu bütçe zengin bütçesi, bu bütçe fakir bütçesi değil,
yoksul bütçesi değil, zengine daha çok rant sağlamak için
yapılmış bir bütçe.
Benim kentim sanayi
kenti arkadaşlar. Benim kentimde çalışan insanların yüzde
44ü asgari ücretle çalışıyor. Hani 12 verip 1 alıyor ya
Türkiye bütçesine, bütün parayı benim kentimden
dağıtıyorsun ya, benim kentim yoksullukta altıncı
sırada ve yüzde 44ü asgari ücretle çalışıyor. Yine, benim
kentim kamu yatırımlarında 80inci sırada, benden sonra
Hakkâri var. Bir önceki sene 79uncu sıradaymış, şimdi
Şırnakı geçtik galiba, bildiğim kadarıyla,
yanlış hatırlamıyorsam, 80inci sıradayız, bizden
sonra bir Hakkâri var. Şimdi, böyle bir ekonominiz var ve sanayinin
başkenti Kocaelinin durumu bu, bilin.
Aslında çok
şey var örnek verilecek ama zaman çok dar, bunları
anlatamıyorum. Ama bir kez daha söylüyorum. Hakikaten bu Bakan toplumu,
sokağı bilmiyor.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) Sen biliyorsun, değil mi?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Herhâlde ayakkabısına hiç çamur değmemiştir bu
Bakanın. Çünkü bilseydi gelip de burada bu kadar tozpembe göstermezdi bu
ülkeyi diyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Ya, kimse inanmıyor sana Haydar.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Evet, bana kimse inanmıyor, doğru söylüyorsunuz, çünkü
ben doğruları söylüyorum.
Siz de buradan
insanlara hayal kurdurmaya devam edin diyorum. Ama bu millet bir gün sizin
cezanızı verecek diyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.37
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.51
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki ikinci tur
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, ikinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın
Doğru, buyurunuz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim, sayın
bakanlardan hangisi cevap verir, bilmiyorum ama, şöyle bir sorum var:
Tokat ilinde bugün, daha doğrusu dün itibarıyla orduevinde nöbet tutarken
bir askerimiz intihar etti. Yine, dün itibarıyla Giresunda da bir
üstçavuşumuz intihar etmiş durumda. 2002 ile 2013 yılları
arasında 1.035 asker intihar etmiş. Bu yıl da, 2014
yılı itibarıyla da 16 askerimiz intihar etmiş
durumdadır. Ve son zamanlarda özellikle intiharların artmış
olması, asker ve polislerin trafik kazalarına
karışması, ölümlerin ve şehitlerin olması hepimizi
düşündürmektedir. Yani bu konuda Hükûmet olarak ne diyorsunuz? Veya böyle
bir araştırma veyahut da bir sebep noktasında bir
çalışmanız var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Diğer bir
sorum da: Bugün itibarıyla esnaflarla ilgili bir kanun Komisyonda
görüşüldü ancak esnaf
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Akdoğan, RTÜK üyesi Ali Öztunçun üyeliğinin düşürülmesi için
3ü de AKP kontenjanından seçilen bir araştırma komisyonu
kuruldu, bu 3 üyeden biri Nurullah Öztürk. Öztürk, RTÜK üyesi seçilmeden önce
RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak görev
yapıyordu. Kamu görevlisi olmasına rağmen, bir basın
açıklamam üzerine CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir dersini
çalışmadan açıklama yapmış, deve misali düzeltilecek
yeri yok RTÜK açıklamasının. Benim logom 26 oklu, her biri bir ilke.
diyerek hem bir milletvekiliyle hem de CHPnin logosuyla polemiğe
girmişti. Konuyla ilgili yazılı soru önergem üzerine Sayın
Arınç Personelin dikkati çekilmiştir. yanıtı
vermişti. Bu yanıttan yetmiş beş gün sonra Öztürk
ödüllendirilerek RTÜK üyeliğine seçildi. CHPye ve vekillerine bu
şekilde yaklaşan bir RTÜK üyesinin Ali Öztunça hakkaniyetli
davranacağına inanıyor musunuz? Ali Öztunçun Bu, kuzuyu kurda
emanet etmektir. kaygısına hak veriyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Akdoğana ben de
RTÜKle ilgili bir konuda açıklığa
kavuşması gereken bir nokta var, Sayın Başkan yanında
çünkü, Dursun Bey.
Şimdi,
Sayın Akdoğan, bu konuda üst kurulda komisyon kurulması gündeme
geldiğinde Sayın Başkanın şu açıklaması
oldu: Bir şahıs şikâyet etmiş, bizde de şikâyet
dilekçesi var, Meclis Başkanlığında da var, cumhuriyet
savcılığında da var, hatta Meclis
Başkanlığı Bu şikâyetle ilgili olarak siz ne
yaptınız? diye bize soruyor. Ancak dün Grup Başkan Vekilimiz
Akif Beyin bir açıklaması oldu, Meclis Başkanına bu konuyu
ilettiğini, Meclis Başkanı Sayın Çiçekin bu konuda RTÜK
Başkanlığına herhangi bir yazılı beyanlarının
olmadığını, hatta aramadığını, sadece
dilekçe veren şahsa yanıt verdiğini söyledi. Şimdi,
öncelikle bu konunun açıklığa kavuşması lazım.
İkincisi,
şunu öğrenmek istiyorum: Böyle her dilekçe verenle ilgili olarak RTÜK
Başkanı veya RTÜK bir komisyon kuruyor mu?
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, dün burada
bütçe görüşülürken o bakanlara da sordum ama bugün tekrar soruyorum, dün
cevap alamadım, inşallah bugün cevap alırım Sayın
Babacandan, Sayın Akdoğandan, Sayın Kurtulmuştan. Yani
Devlet Memurları Kanununun 59uncu maddesi uyarınca sorumlu
olduğunuz kurumlara sınavsız alınan kaç personel
vardır? Sizin, sınavsız olarak kurumunuza
aldığınız personeller varsa o kurumunuzda
çalışmayıp başka bir kurumlara ataması var mı?
Eğer yoksa, diğer kurumlardan sınavsız alınıp sizin
kurumlarınıza atanan personel var mı? Birinci sorum bu.
İkinci sorum,
biraz önce sormuştum ama Sayın Akdoğan cevap vermedi
konuşmasında: Şu anda Türkiyede bulunan Sözcü gazetesi,
Cumhuriyet gazetesi, Zaman gazetesi, Yurt gazetesi, Millet gazetesi, Yeni
Çağ, Bugün, Samanyolu TV, Bugün TV, Halk TV, Ulusal Kanal,
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık,
Dışişleri Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı binalarına sokulmuyor. Bu yasak ne zaman
kalkacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yeni
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, AK PARTİ hükûmetlerinden önce
koalisyonlar döneminde kaç banka battı ve batan bankaların ülkemize,
milletimize maliyeti bugünkü rakamlarla kaç TLdir? Kaç bankacı o dönemde
işsiz kaldı?
On iki yılda
17 bin kilometre duble yolları, hızlı trenleri, hastaneleri,
havaalanlarını, üniversiteleri, barajları, binlerce derslikleri
ve TİKAnın faaliyetlerini hangi paralarla yaptınız?
Ankara-Samsun
Hızlı Tren Projesi 2023ten önce, Cumhuriyetimizin 100üncü
yılında tamamlanacak mı?
Atatürkün
İş Bankasındaki hisselerini CHPden kurtarıp yüce milletin
hizmetine sunmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Atatürkü birileri
tarafından istismar edilmekten kurtarmak için ne gibi çalışmalar
yapmaktasınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Akdoğana sormak istiyorum: Sayın Bakan, size göre Atatürk,
rüşvetçi mi, Allahsız mı, dinsiz mi? Böyle bir şeyi ekranda
söyleyenlere karşı RTÜKün 5 AKP üyesi neden bir suç duyurusunda
bulunmamaktadır? Siz de acaba bu 5 RTÜK üyesi gibi mi
düşünmektesiniz?
Yine RTÜK
Başkanı, Cumhuriyet Halk Partili üyeler hakkında komisyon
kurulmasının gerekçesini, Meclisin baskısı olduğunu ve
Meclisin talebinin olduğunu ileri sürmektedir. Meclis Başkanı da
başta Ali Öztunç olmak üzere grup başkan vekiline Meclisin böyle bir
talebinin olmadığını söylemektedir. Doğru söylemeyen
RTÜK Başkanı daha ne kadar görevde kalacaktır?
Bunu öğrenmek
isteriz teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Öz? Yok.
Sayın Özel?
Yok.
Sayın
Özgündüz? Yok.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, birinci sorum: Türkiyede
kişi başına düşen net gelir, gayrisafi millî hasıla
kaç oldu?
Bir de, Türkiye'de
yaşayan yurttaş sayısı itibarıyla kaç silahlı
görevli düşüyor? Yani, silahlı görevli oranı, bizim hesaba göre
38 kişiye 1 silahlı görevli düşüyor.
Üçüncü köprünün
trafik garantisi 5,5 milyar. Üçüncü havalimanının 6,3 milyar, on iki
yıl boyunca, garantisi var kredi garantileri dışında.
Sağlık kentleri ve otoyollar için ne tür garanti
çalışmaları var?
Bir de,
dış borcumuz, özel sektör 277 milyar dolar, kamunun dış
borcu 189 milyar, toplam 411 milyar TL de iç borcumuz var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu şekilde borçlu görünürken IMFden nasıl
kurtulmuş sayılır?
BAŞKAN
Sayın Erdoğan...
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanının O banka zaten batmış. dediği
bankanın, Bankacılık Kanununda belirtilen kriterlere göre
gerçek durumu nedir? Cumhurbaşkanının bir bankayı böyle
hedef alması doğru mudur? Bu durum karşısında BDDK ve
sorumlu Bakanın sessiz kalmasının sebebi nedir?
Üçüncü
havalimanı, üçüncü Boğaz köprüsü, şehir hastaneleri gibi
kamu-özel iş birliğiyle ve yap-işlet-devret yöntemleriyle
gerçekleştirilecek projeler sebebiyle Hazinenin yüklendiği toplam
kefalet miktarı nedir? Bunları da borç olarak
değerlendirdiğimizde, Hazinenin toplam iç ve dış borç
miktarı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Eryılmaz...
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Akdoğan, basından sürekli olarak okuduğumuz ama bir türlü
Hükûmetin açıklayamadığı eğit-donat
politikasının ne anlama geldiğiyle ilgili kamuoyuna bir
açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Eğit-donat
politikasıyla ilgili olarak Amerikayla da
anlaştığınız yönünde haberler çıkıyor. Bu
eğit-donat politikasıyla kimleri eğitmeyi ve neyle
donatmayı düşünüyorsunuz? Eğittiğiniz bu militanları
nereye savaşmaya göndereceksiniz? Bizim ceza hukuku hükümlerine ve uluslararası
ceza hukuku hükümlerine göre bu bir suç değil midir? Bu politikanızla
neleri gerçekleştirmek istiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Işık...
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Akdoğana soruyorum: 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarından sonra hangi televizyon, radyo ve gazetelere hangi
gerekçelerle toplam ne kadar ceza kesilmiştir? Yine aynı dönemde,
hangi televizyon ve diğer medya şirketlerine toplam ne kadar
teşvik, reklam ve tanıtım harcaması
yapılmıştır?
İkinci sorum:
PKK terör örgütüyle Hükûmetiniz arasında yürütülen müzakereler
kapsamında en son önünüze getirilen yol haritasında hangi konularda
anlaştınız ya da hangi konularda anlaşamadınız?
Sayın
Babacana soruyorum: Son dönemde bazı bankalar hakkında
yaptığınız açıklamaların Türkiye ekonomisine
doğrudan ya da dolaylı etkisi ne olmuştur?
Sayın
Kurtulmuşa soruyorum: Suriyeli mültecilerden şu ana kadar Türkiyeye
gelenlerin toplam sayısı ve maliyeti nedir? Kamplar
dışında kalanların diğer illerin hangisinde, ne kadar
yerleştirilmiş olanı vardır?
BAŞKAN
Şimdi sayın bakanlara söz vereceğim.
Sayın bakanlar,
şimdi on dakikayı kendi aranızda paylaşıyorsunuz.
Dolayısıyla, ona göre kendi aranızda önce kim başlayacaksa
oradan başlasın.
Buyurunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu RTÜK üyeleri meselesinde aslında
epey bir şey söyledim yani burada bir şikâyet üzerine normalde
Burada kanun çok açık, Üst Kurul toplantılarındaki müzakereler
gizlidir ve açıklık kararı alınmadıkça müzakereler
açıklanmaz ve Üst Kurul tarafından resen veya yapılacak
müracaatın değerlendirilmesi sonucunda karara bağlanır.
yani Görevden çekilmiş sayılırlar. diye bir hüküm var.
Şimdi, bu hüküm varken ve böyle bir şikâyet varken Kurum burada ne
yapabilir? Resen görevden alma vesaire yerine kurum meseleyi komisyona havale
etmiş. Bu komisyon soruşturma komisyonu da değil, bir inceleme yapacak
sadece bilgi sahibi olmak için. Burada memurlardan bir komisyon kurulması,
kurul üyelerini incelemesi doğru olmaz diye yine kurul üyelerinden
nezaketen bir heyet oluşturulmuş durumda. Bu da karar verecek bir
komisyon değil. Yani, Nurullah Öztürk de tek başına bu konuda
karar verecek değil, sadece incelemede bulunacak.
Daha önce
dediğim gibi, bizim CHP kontenjanından gelen üyeleri düşürmek
gibi bir derdimiz yok. Ancak, burada hiç kimse de kanundan azade değil.
Bir partinin kontenjanından seçilerek buraya gelmiş olmak
insanları kanunlardan azade de kılmaz, siyasi
davranmalarını da gerektirmez. Bu kurallar herkes için geçerlidir,
herkesin bu kurallara uyması gerekir. Biz bunu iyi niyetle söylüyoruz.
Yoksa, CHP kontenjanına kimse göz dikmiş değil. Bu
arkadaşlara dönük de böyle itibarsızlaştırma gibi bir çaba
kesinlikle söz konusu değil. Böyle bir şeye ben izin vermem.
Sayın Dibekin
sorduğu mesele. Bu şifahen sorulmuş yani Meclise başvuru
olunca Siz RTÜK olarak ne yaptınız? şeklinde. Yani, yapın
anlamında değil, bilgi sahibi olma maksadıyla bir fikir
teatisinde bulunulduğu anlaşılıyor.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Yalnız, Meclis Başkanı Böyle bir
açıklamam yok. diyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Sayın Tanalın
söylediği mesele. Burada Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünden ben sorumluyum. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün böyle bir görevi yok yani akreditasyon yapmak gibi.
Sarı
basın kartı konusuyla ilgili, bunun da bir komisyonu var. Burada, bu
komisyonda sadece bir veya iki kişi var kamudan. Diğerleri gazeteci
cemiyetlerinden oluşuyor. Yani, oraya bir devlet müdahalesi de söz konusu
değil. Daha özerk bir şekilde çalışan bir komisyon bu. Bu
yüzden burada eğer bir şikâyet varsa, bir rahatsızlık
varsa, bu düzenlemeyi biz yapmıyoruz, idari işlemler de hukuk yoluna
açıktır.
Diğer konu,
Mustafa Kemal Atatürkle ilgili bu konu, daha önce de söyledim, gündeme
geldiğinde bunu şiddetle kınadım. Bu kabul edilemez bir
durumdur ve mutlaka bu cezalandırılmalıdır. şeklinde
bir açıklamam oldu. RTÜK de bu konuda ceza verdi. 3 kez bu programa ceza
verildi. Bunun ötesinde, bu artık mahkemeye intikal etmesi gereken bir
meseledir, mahkemeye de intikal etmiştir. Bunun ötesinde ne
yapılabilir bilmiyorum.
Tabii, bizim
kurumlarımızla alakalı olmayan sorular da var, bir
kısmı da teknik bilgi gerektirdiği için onlara yazılı
cevap veririz.
Diğer konu:
Yani Bu müzakere vesaire. dendi. Biz bu süreçte terminolojiye dikkat ediyoruz
değerli arkadaşlar. Müzakere şeklinde bir şey yerine,
birtakım görüşmelerin yapıldığı vaki. Biz burada
buna barış süreci değil, çözüm süreci diyoruz,
ateşkes, diğerine eylemsizlik diyoruz ve terminoloji, usul,
esası belirleyen bir husustur. Bu konuda hassasiyetimiz var.
Burada geçen hafta
basına yansıyan bizim HDP heyetiyle -arkadaşlarımız
burada- yaptığımız görüşmede sürecin genel
değerlendirmesi yapılmıştır. İmralı
taslağını değerlendirmedik veya genel af, özerklik gibi
konular gündeme gelmedi, bunları konuşmadık. Burada bu süreç
toplumsal kabulle, toplumsal güvenle, toplumsal destek ve rızayla devam
eden bir süreç. Biz de topluma rağmen bir adım atmak durumunda
değiliz ama on binlerce insanın hayatına mal olmuş bir
meseleyi çözmek için iyi niyetli bir çaba içerisindeyiz diyorum ben.
Teşekkür
ediyorum.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Sayın Akdoğan, bizim soruya cevap vermediniz,
eğit-donat
BAŞBAKAN
YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) Yazılı veririz
inşallah.
BAŞKAN
Yazılı vereceğini söylüyor.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Adalet Bakanına sordum cevaplanmadı, size sordum
cevaplanmadı, kimden cevabını alabiliriz acaba?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Babacan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, öncelikle bu bankalarla ilgili -maliye- Sayın Yeninin
sorusuna cevap vermek istiyorum.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Bu suç oluşturuyor biliyorsunuz, onun için açıklama yapmak
istemiyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Biz bunu şuradan ölçüyoruz: Bu
TMSFye devredilen bankalar ve aynı zamanda kamu bankalarının
görev zararlarıyla alakalı hazine özel tertip borçlanma senedi tertip
etmiş o dönemde ve bu özel tertip borçlanma senetlerinin ödemesi bundan
iki üç sene önce tamamlandı.
Buna kaç lira
ödedik? diye baktığımızda ve o borcu ödediğimiz
tarihten bugüne kadar hazinenin borçlanma faiziyle getirdiğimizde 525
milyarlık bir maliyet görüyoruz, 525 milyar TLlik bir maliyet.
Bu şu demek:
Eğer Türkiye bir bankacılık krizi yaşamasa idi ve o günden
bugüne Türkiye maliye politikalarında aynı sıkılıkta,
aynı titizlikle gitseydi bugün Türkiye'nin bir kamu borcu kalmayacaktı,
iç borç diye bir rakam da kalmayacaktı. Dolayısıyla, o gün
yaşanan bankacılık krizinin boyutlarını bu bize çok
iyi bir şekilde söylüyor. Toplam 22 banka burada fona devrolmuş oldu
ama kamu bankalarının görev zararı da yine kamunun üzerine bir
maliyet olarak kaldı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, sırası gelmişken soruyorum: İslami
sermayeyle batan bankaların verdiği zarar ne kadardır?
AHMET YENİ
(Samsun) Soruyu ben sordum arkadaşlar.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Ayrıca garantiyle ilgili sorular
vardı. Aslında bu soruların cevabı yani kamu borcuyla
ilgili soruların cevabı ayda bir Hazine
Müsteşarlığımız yayınlanan Kamu Borç Yönetimi
Raporunda çok detaylı bir şekilde var. Ayda bir
yayınlanıyor, çok detaylı bilgi var. Ve ekim nüshası bu
elimdeki, kasım nüshası da şu anda İnternete konmuş
durumda. Baskıda, henüz çıkmadı ama İnternette kasım
nüshası da var. Burada iç borç, dış borç, bütün detaylar,
kısa vade, uzun vade, para birimi, ne istiyorsanız var. Yani, kamu
borcuyla ilgili, hatta özel sektörün dış borcuyla ilgili bütün
detayı bu rapordan muntazam bir şekilde görebiliyorsunuz.
Ben daha önce de
söyledim, bu borç üstlenimiyle ilgili bölüm yeni ve projede problem
çıkması durumunda Hazinenin üstleneceğini söylemiş
olduğu rakam şu anda 5 milyar 270 milyon dolar. Tabii ileride yeni
projeler eklendikçe bu rakam artabilir. Bunun haricinde bir de trafik
garantileri bazı projeler için var, doğru ama o trafik garantileri
giden araçla ilgili ya da havaalanlarında gelen yolcu sayısıyla
ilgili bir konu. Bunlar zaten önceden açıklanıyor ve
açıklandıktan sonra kamu-özel ortaklığı ihalesine
çıkılıyor. Dolayısıyla, sonradan ortaya çıkan
sürpriz konular değil. Yani, bu kamu-özel ortaklığına
girecek kişiler bunu baştan bilerek giriyorlar ve yarışma orada
o şekilde oluşuyor. Problem çıktığı zaman da
projenin tamamı devletin oluyor ama borcu da yine devletin oluyor. Yani,
bu borç üstlenim anlaşmaları bu şekilde yürüyor. Şu ana
kadar sadece -dediğim gibi- 3 proje için yapılmış bu.
Kişi
başına gelirle ilgili ben bilgileri vermiştim ama onu tekrar
belki söylemeye gerek yok. 18.800 dolar civarında bir kişi
başına düşen millî gelirimiz şu anda var, satın alma
gücü paritesine göre endekslenmiş bir rakam bu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kurtulmuş, size iki dakika da buraya ekleyeceğim yani üç
dakika kırk beş saniye.
Buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bana iki soru yöneltildi. Bunlardan
birisi, kurumlara sınavsız personel alınması meseli. Çok açık
söylüyorum, burada detayı var, onlara girmeden ifade etmek istiyorum.
AFAD, TİKA, Yurtdışı Türkler Başkanlığı
ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda sınavsız hiçbir
personel zaten yasal mevzuat gereği alınamıyor.
Dolayısıyla, bu kurumlarımızın hiçbirisinde
sınavsız personel alımı olmamıştır.
Alınan personellerin de zaten çok yüksek puanlarla alımı mümkün
olmuştur.
ALİM IŞIK
(Kütahya) İstisnai memurluk var mı?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ Buralarda yok zaten, bu kurumlarda istisnai
memurluk yok.
Ayrıca, ikinci
soru, kamplarda ve kamp dışında yaşayan Suriyeli mülteciler
meselesi. Suriyeli mültecilerden, Suriyeli sığınmacılardan 1
milyon 654 bin kişi kamplar dışında yaşamaktadır.
Hangi şehirde ne kadar yaşıyor, bunların hepsini sizlere
yazılı olarak verebiliriz. Uzun bir liste var. İstanbulda,
Adanada, buralarda bile yaşayanların nüfusları biliniyor. 224
bin kişi kamplarda yaşıyor ve kamplarda yaşayanların
bütün hizmetleri, artık eğitim hizmetlerinden tutun sağlık
hizmetleri ve diğer sosyal hizmetleri, bazı kamplarda yemek
hizmetleri dâhil olmak üzere, bazı kamplarda da kendi istediklerini
alabilecekleri, ayda belli bir miktar paranın kendilerine kişi
başına verilmesi suretiyle kamplarda veriliyor bu 224 bin kişiye.
Ancak tabii ki takdir edersiniz ki 1 milyon 654 bin kişiye,
şehirlerde yaşayan insanlara, sivil toplum
kuruluşlarımızın, Kızılayın ve diğer
kuruluşların, belediyelerin yardımlarıyla destekler
yapılmaya çalışılıyor. Kısaca bunları arz
etmek isterim.
Teşekkür
ederim.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Bizim sorumuzu yok saydılar Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Çelebi, buyurun.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, biz dezavantajlı noktadayız zaten. Bakanlar her
zaman dilediklerini konuşuyorlar, biz de en azından milletvekilleri
olarak sorularımızı sormak istiyoruz.
Şimdi soruyu
Sayın Babacana soruyorum: Yargıtay kararlarına göre
Yıllık kart aidatı alınamaz. Tüketici borcunu yeniden
yapılandırdığında yeniden yapılandırma
ücreti alınamaz. gibi kararlar olmasına rağmen, maalesef,
bankalar karşısında güçsüz ve mağdur durumda olan
tüketiciyi koruyan yasaların çıkartılması gerekirken
tüketiciyi daha da mağdur eden yasa ve yönetmelikler
çıkartılmıştır. Yani, tüketici birçok yargı
kararına rağmen doğrudan banka tarafından ödenmesi gereken
kredi dosya masraflarını yorucu ve uzun bürokratik süreç sonunda
alabilmektedir. Bu, tüketiciyi pes ettirmek için yapılan bir yöntemdir ama
bu süreci fırsat olarak görenler
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Babacan, tam yirmi saniyeniz var, yazılı
mı vereceksiniz? Yirmi saniyede kapatacağım, tamam mı?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Yok, hemen kısaca cevap vereyim.
BAŞKAN
Şimdi çok kurallara uymaya karar verdim birden.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Tamam, sağ olun.
BAŞKAN
Buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Biliyorsunuz Türkiye Büyük Millet
Meclisimiz tarafından kabul edilen yeni Tüketici Koruma Yasasında
bankacılıkla ilgili de hükümler var ve bu bankacılıkla
ilgili hükümlerin uygulamasının bir kısmını Gümrük ve
Ticaret Bakanlığımız yapıyor ama
ağırlıklı bir bölümünü de BDDK yapıyor. Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının görüşü üzerine BDDK bu
kararları oluşturuyor. Bahsettiğiniz konulardan önemli bir
kısmı zaten bu Tüketici Koruma Yasası içerisinde düşünülen
ve şu anda uygulanmaya başlanılan hususlar. Şu anda
dediklerinizden uygulanmayan bir iki konu varsa o da zaten komisyonda, Genel
Kurulda konuşulup uygulanması konusunda karar
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, izin verirseniz şuradan bir şeyi
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sesi kısık Sayın Grup Başkan Vekilimizin.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sesi kısık.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Başkan Vekilini ben dinleyeceğim de niye siz
Yani, konuşamıyor mu herkes bir arada konuşuyor.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Hayır, hayır boğazı
BAŞKAN
Hayır, kulaklarım duymuyor hep beraber laf söylediğiniz zaman.
Sayın Gökü
gördüm ben, sistemde de var, ne olduğunu soracağım,
dolayısıyla da ne gerekiyorsa onu yapacağım. Salak yerine
niye koyuyorsunuz ki hepimizi!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Estağfurullah.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Gök, neydi konu? Yerinizden söz mü istiyorsunuz?
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, ben açacağım da yerinizden
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Rahatsızlığı nedeniyle sesi
çıkmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Şimdi, bakın, daha evvel ben sizleri iyi takip ettiğim için
sözünüzü yani ne isteyeceğini tahmin edip hep gerekeni yapıyordum.
Sonra bir grup başkan vekili çok ağır bir şekilde yani
doğru yönetemediğim için, sizleri önce dinleyip sonra gereğini
yapmam gerektiği konusunda bana hatırlatmada bulundu. Ben de o günden
beri şimdi herkese soruyorum, takip etmeme rağmen soruyorum. Yani,
maalesef şimdi Sayın Gök Ne istiyorsunuz?u soracağım, siz
bana cevap vereceksiniz, ben de sistemi açacağım.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sesim kısık.
BAŞKAN- Ha,
sesiniz mi kısık? Çok özür dilerim o zaman.
Buyurun.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Deminden beri onu anlatmaya çalışıyoruz.
BAŞKAN
Tamam, açtım, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, AKPli bir arkadaşımızın
sorduğu soru ortada kalmasın diye bir konuda Meclisimizi
bilgilendirmemiz gerekiyor. İş Bankasının hisselerinin
Cumhuriyet Halk Partisinden kurtulması gerekir. diye bir söz etti ve
Sayın Bakan da bu konuya girmedi. Bu konuda bizim bir açıklama
yapmamız gerekir ki kimsede bir tereddüt olmasın ve bu soru ortada
kalmasın. O bakımdan, uygun görürseniz, Sayın Dibek bu konuda
iki cümleyle konuyu Meclisin bilgisine sunacaktır.
AHMET YENİ (Samsun) Ben de söz isteyeceğim
Sayın Başkan.
BAŞKAN La havle vela kuvvete.
Buyurunuz Sayın Dibek.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Samsun Milletvekili Ahmet
Yeninin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde soru-cevap
bölümündeki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Başkanım
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Grup Başkan Vekilimizin
belirttiği konuya girmeden evvel, Sayın Bakan Yalçın
Akdoğan o malum kanaldaki programla ilgili olarak o kullanılan söz
için ceza verildiğini söylemişti ama bu konuda bir cezanın
olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Sayın
Bakan, tahmin ediyorum, orada yanlış bilgilendirildi.
Şimdi, diğer konu, Sayın Yeninin
belirttiği konu Sayın Başkanım, zaman zaman gündeme getiriliyor.
Aslında bu defaatle söylenen bir olay. Bizim İş
Bankasının hisseleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
kasasına bir kuruşun girmediğini onlar da biliyor, Sayın
Bakan da orada. Zaten vasiyete göre de, yasaya göre de oradaki hisselerden
gelen meblağ Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna aktarılıyor.
Şimdi, bunu bile bile Sayın Yeninin veya zaman zaman da AKP
sözcülerinin bunu ısrarla söylemelerini biz iyi niyetten uzak olarak
görüyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Araştırma Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1)
Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Atatürk Kültür Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1)
Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Dil Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1)
Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, sırasıyla ikinci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.01)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 205.051.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 41.449.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 248.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 56.985.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 191.015.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 248.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 162.000.000,00
Bütçe Gideri 150.740.366,70
İptal Edilen Ödenek 11.259.633,30
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 162.000.000,00
Net Tahsilat 158.843.925,65
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.77)
BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın
Enformasyon ve Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 19.898.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 600.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 215.486.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 235.985.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 160.902.500,00
Bütçe Gideri 157.839.916,39
İptal Edilen Ödenek 3.062.583,61
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 55.747.467.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.090.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 10.300.500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 2.350.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 68.399.057.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Hazine
Müsteşarlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 68.845.414.392,33
Bütçe Gideri 63.797.023.397,55
İptal Edilen Ödenek 5.048.390.994,78
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.496.007.854,36
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2015 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.04)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 15.427.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 266.573.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 282.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
05 Diğer Gelirler 281.950.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 50.000
TOPLAM 282.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 200.000.000,00
Bütçe Gideri 99.716.260,55
İptal Edilen Ödenek 100.283.739,45
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 200.000.000,00
Net Tahsilat 198.730.478,08
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu
2015 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.03)
SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 35.689.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 10.573.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 63.234.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 109.496.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 91.246.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 18.250.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
TOPLAM 109.496.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Sermaye Piyasası
Kurulu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 95.510.000,00
Bütçe Gideri 79.971.518,32
İptal Edilen Ödenek 15.538.481,68
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 95.510.000,00
Tahsilat 162.914.806,75
Ret ve İadeler 897.483,58
Net Tahsilat 162.017.323,17
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.96) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 70.037.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 124.479.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 5.150.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 9.032.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 4.062.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 780.654.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 993.414.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.141.217.959,00
Bütçe Gideri 1.918.787.754,38
İptal Edilen Ödenek 222.430.204,62
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 yılı
merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.32) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 140.369.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 680.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 141.049.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 80.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 139.039.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 1.930.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 141.049.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 213.838.973,01
Bütçe Gideri 149.636.838,47
İptal Edilen Ödenek 56.939.120,68
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 7.263.013,86
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 99.791.000,00
Net Tahsilat 177.951.286,99
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.51) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 53.446.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 450.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 170.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 223.896.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 723.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 223.153.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 20.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 223.896.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 189.528.918,04
Bütçe Gideri 153.770.529,19
İptal Edilen Ödenek 35.758.388,85
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 167.211.000,00
Tahsilat 159.976.178,07
Ret ve İadeler 1.320,20
Net Tahsilat 159.974.857,87
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.02)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 10.360.400
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 252.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 10.613.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 10.608.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 4.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 10.613.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.245.545,38
Bütçe Gideri 8.826.338,28
İptal Edilen Ödenek 419.207,10
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 8.266.300,00
Net Tahsilat 8.902.297,25
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.03)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri 4.299.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.299.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 83.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.216.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.299.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.416.000,00
Bütçe Gideri 3.055.247,31
İptal Edilen Ödenek 360.752,69
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 2.335.000,00
Net Tahsilat 3.038.058,73
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.04)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi
2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 4.530.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.530.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 165.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.365.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.530.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Atatürk Kültür Merkezi
2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.798.000,00
Bütçe Gideri 3.046.333,80
İptal Edilen Ödenek 1.751.666,20
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 3.873.000,00
Net Tahsilat 3,982.421,20
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.05)
TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 253.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 14.146.800
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 14.400.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 92.520.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 301.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 50.537.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 5.000
TOPLAM 143.363.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Dil Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.775.000,00
Bütçe Gideri 12.042.327,15
İptal Edilen Ödenek 5.732.672,85
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 139.932.200,00
Tahsilat 128.267.560,46
Ret ve İadeler 553,39
Net Tahsilat 128.267.007,07
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.06)
TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 296.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 8.928.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 9.224.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 80.571.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 22.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 30.407.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 111.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Tarih Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 30.619.787,38
Bütçe Gideri 26.111.906,18
İptal Edilen Ödenek 4.507.881,20
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 125.000.000,00
Net Tahsilat 125.102.058,22
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece ikinci
turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, ikinci tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, sayın grup başkan vekilleri, bugün için hepinize çok
kalpten teşekkür ediyorum.
Programa göre
kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için 13 Aralık 2014 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.39