TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
29uncu Birleşim
14 Aralık 2014 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2015 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine
Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657)
A)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL
HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından bazı medya çalışanlarına yönelik
yapılan operasyona ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından bazı medya çalışanlarına yönelik
yapılan operasyona ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır'ın, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından bazı medya
çalışanlarına yönelik yapılan operasyona ilişkin
açıklaması
4.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, HDP Grubu olarak, AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşa ağabeyinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediklerine
ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, CHP Grubu olarak, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşa ağabeyinin, Bursa Milletvekili Tülin
Erkal Karaya annesinin ve İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgile
annesinin vefatları nedeniyle başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Çayyolu metrosunun yetersiz olduğuna ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından bu sorunun
giderilmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul
Türkeşin 656 ve 656ya 1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 657 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14
Aralık 2014 Pazar
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün dördüncü turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Dördüncü turda Dışişleri
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu,
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu ile Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978)
(S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) ) (*)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (*)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI
1) Dışişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere turda
yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
Dördüncü turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Faruk
Loğoğlu, Adana Milletvekili; Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili;
Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili; Nurettin Demir, Muğla
Milletvekili; Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili; Mehmet Volkan
Canalioğlu, Trabzon Milletvekili; İdris Yıldız, Ordu
Milletvekili; Ahmet İhsan Kalkavan, Samsun Milletvekili; Erdal Aksünger,
İzmir Milletvekili.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına; Nazmi
Gür, Van Milletvekili; Selma Irmak, Şırnak Milletvekili; İbrahim
Binici, Şanlıurfa Milletvekili; Demir Çelik, Muş Milletvekili.
AK PARTİ Grubu adına Ahmet Berat Çonkar,
İstanbul Milletvekili; Ali Şahin, Gaziantep Milletvekili; Nesrin
Ulema, İzmir Milletvekili; Harun Karaca, İstanbul Milletvekili; Gülay
Samancı, Konya Milletvekili; İlknur Denizli, İzmir Milletvekili;
Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili; Abdulkadir Emin Önen, Şanlıurfa Milletvekili; Mustafa
Bilici, Van Milletvekili; İlhan Yerlikaya, Konya Milletvekili; Nusret
Bayraktar, Rize Milletvekili; Tülay Babuşcu, Balıkesir Milletvekili;
Bünyamin Özbek, Bayburt Milletvekili; Hamza Dağ, İzmir Milletvekili;
Mustafa Öztürk, Bursa Milletvekili; Muhyettin Aksak, Erzurum Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Yıldırım Tuğrul Türkeş, Ankara Milletvekili; Ruhsar
Demirel, Eskişehir Milletvekili; Mehmet Günal, Antalya Milletvekili;
Durmuş Ali Torlak, İstanbul Milletvekili.
Şahısları adına, lehinde Ahmet Arslan
Kars Milletvekili; aleyhinde Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
başlamadan önce yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından bazı medya çalışanlarına yönelik
yapılan operasyona ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
günlerden beri konuşulan, hatta bazı mahfiller tarafından
operasyon yapılacağı haberleri bugün gerçek oldu ve bugün bir
medya grubuna, çalışanlarına yönelik bir operasyon
gerçekleştirildi.
Aslında zamanlaması itibarıyla, 17-25
Aralık sürecini unutturmak amacıyla böyle bir operasyonun
yapılacağı günlerden beri konuşuluyordu. Ama 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet çetesinin, açıkçası, adli
kolluğa, hâkimlere, hukuk devletine yaptığı darbe devam
ediyor ve bugün, anladığımız kadarıyla,
zamanlaması itibarıyla da 17-25 Aralık sürecini unutturmak
isteyenler çeşitli medya organlarına baskı yapmak suretiyle
gündemi değiştirmek ve bu yönüyle halkın bilgi edinme
özgürlüğünü elinden almak istiyorlar.
Aslında medyaya yapılan bu baskı ve tehdit
halkın gerçekleri öğrenmesinden korkanların zihniyetidir.
Zamanlaması itibarıyla yapılan operasyonun bu hedefler
içerisinde siyasi amaç taşıdığı, doğrudan
doğruya demokrasiye, medyaya, bu milletin hakkına, hukukuna el uzatan
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk çetesinin halk tarafından
öğrenilmesini engellemeye yönelik olduğu kanaatindeyim. Bu bakımdan,
demokrasiye, medyaya, özgürlüklere, hakkımıza, hukukumuza el uzatan
yolsuzluk çetesiyle mücadele etme konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kararlılıkla hareket etmesi gerektiği kanaatimi paylaşmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Gök.
2.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
bazı medya çalışanlarına yönelik yapılan operasyona
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, önceki gün
Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç kendisine
yöneltilen bir soru üzerine, birtakım gazeteler ve medya
kuruluşlarına operasyon yapılacağının Twitterda,
İnternet ortamında duyurulmasından bahsedilerek görüşü
sorulduğunda, bunu vahim ve ciddi bulduğunu ifade etmişti ve
kendisinin haberi olmadığından dem vurmuştu.
Anlaşılıyor ki iktidarın içinde de bir derin devlet var.
Bir Başbakan Yardımcısının bilmediği ama iki gün
sonra gerçekleşen bir operasyonla, iktidar partisinin her fırsatta
medya özgürlüğünü, kişi hak ve hürriyetlerini savunduğunu ifade
ettiği bir ortamda, hukuksuz olarak eş zamanlı yürütülen bu
operasyonun gerekçeleri nedir?
Elbette biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yasa
dışı hiçbir faaliyetin arkasında olmayız ama
gerekçeleri konusunda ikna olmak durumundayız. Böylesine yoğun bir
şekilde yürütülen ve günlerdir Ben geliyorum. diyen operasyondan iktidar
partisinin en üst düzey yöneticilerinin dahi haberinin olmadığını
belirttiği bir ortamda yapılan bu operasyonun gerekçesi nedir?
Zamanlaması niçin bugündür? Üç gün sonra bir yıl önce
gerçekleştirilen 17-25 Aralık operasyonlarının
algısını yok etmeye yönelik bir operasyon mudur? Halkı
bunları göremeyecek kadar acaba siz -iktidar partisine söylüyorum- cahil mi
zannediyorsunuz? Bu operasyonun gerekçeleri ve bu konuda yürütülen
BAŞKAN Hükûmete söylediniz zannediyorum,
değil mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Elbette
ADNAN KESKİN (Denizli) Tabii, siz aracı
olduğunuz için
LEVENT GÖK (Ankara) Elbette, siz söz verdiğiniz
için size söylüyorum.
Ama Hükûmet bu konuları yanıtlamıyor.
Hükûmet, tam tersine bilmediğinden bahsediyor, ayrıca vahim ve ciddi
bulduğunu da ifade ediyor. Bu vahim ve ciddi durumun giderilmesi gerekir.
Toplumun üzerinde yaratılan bu güvensizlik ortamının ortadan
kaldırılması gerekir. Türkiye nereye gidiyor? Bir polis
devletine doğru gittiğimizi biz görüyoruz. Ardı ardına
gelen yasalarla Türkiyede kişi hak ve hürriyetleri tahrip
edilmiştir, kişi hak ve hürriyetleri ayaklar altına
alınmıştır. Böylesine bir düzenlemeyi gerçekleştiren
iktidar partisi zannetmesin ki bu devran böyle dönecektir.
Bu operasyonun bugünkü gerekçelerinin kamuoyuyla
paylaşılması ve bizlerin de bilgilendirilmesini istiyoruz.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Hükûmet dinledi. Konuşma sırası
geldiğinde, öyle zannediyorum ki cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Satır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Recep
Tayyip Erdoğan diyor ki: Bunlar faili meçhul cinayet
işlemişlerdir.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen oturun.
Sayın Satır, buyurun siz.
3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satır'ın, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından bazı medya
çalışanlarına yönelik yapılan operasyona ilişkin
açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Herkese hayırlı bir gün
diliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Eğer faili meçhul cinayetler
işlenmişse Tayyip Erdoğan bunları açıklamak
zorundadır. Yoksa faili meçhul cinayetleri saklayan bir kişi olarak
suçludur.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının başlattığı ve
yürüttüğü bir operasyon olduğunu biliyoruz. Operasyonda
gözaltına alınan bazı basın mensupları ve insanların
olduğunu biliyoruz. Günlerdir devam eden bir algı operasyonu var. Bu
ve benzeri operasyonların değersizleştirileceği veya
isimlerin gündeme taşınmasıyla işin birazcık
sulandırıldığını biliyoruz.
Türkiye bir hukuk devletidir. Bir hukukçu olarak ve
sorumlu bir siyasetçi olarak hukukun üstünlüğüne vurgu yapmak istiyorum.
Bağımsız ve tarafsız hukuk insanlarının,
savcıların ve hâkimlerin çalışmalarının
tamamlanmasını ve neticelerini takip edeceğimizi bildirmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
ADNAN KESKİN (Denizli) Nasıl bir hukuk bu
yahu!
BAŞKAN - Şimdi, dördüncü turda Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, beni
dinler misiniz
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen oturun. Grup
başkan vekillerine söz verdik, usulümüz bu efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben bir milletvekiliyim. Grup
başkan vekilleri ayrı bir şey.
BAŞKAN Bütçe görüşüyoruz Sayın Genç.
Sayın Genç, lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Recep Tayyip
Erdoğan diyor ki: Bunlar faili meçhul cinayet işlemişlerdir.
BAŞKAN Evet, Sayın Loğoğlu, buyurun
lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Kim faili meçhul hangi cinayeti
işlemişse açıklamak zorundadır.
BAŞKAN Sayın Loğoğlu
KAMER GENÇ (Tunceli) Yoksa kendisi faili meçhul
cinayetleri saklayan bir kişidir ve suçludur.
BAŞKAN Hükûmet dinledi, konuşma
sırası geldiğinde cevap verecektir efendim grup başkan
vekillerinin konuşmalarına.
KAMER GENÇ (Tunceli) Size söylüyoruz. Bu Hükûmet
sağır Hükûmet mi? Bunlar sağır Hükûmet mi yahu?
AHMET ARSLAN (Kars) Haddini bil, haddini bil, hadi!
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978)
(S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın Loğoğlu, buyurun
lütfen.
Sayın Loğoğlu, süreniz on dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri
Bakanlığının 2015 bütçesine ilişkin muhalefet
şerhimizde AKP Hükûmetlerinin ülkemizin dış politikasını
nasıl tanınmaz hâle getirdiklerini somut olgulara dayanarak
anlattık. Konuşmama muhalefet şerhimizi okumanızı
önererek başlamak istiyor ve sizleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Davutoğlu
birkaç gün önce yaptığı bütçe konuşmasıyla bizi
elbette şaşırtmadı. Ancak, gerçek bir Başbakan gibi
konuşma fırsatını bir kez daha kaçırması, AKP
milletvekillerini ve ona oy veren vatandaşlarımızı da
sanırım düş kırıklığına
uğrattı. Zira, Sayın Davutoğlu konuştukça kürsüde çap
kaybetti, sorulan sorulara cevap veremedikçe hırçınlaştı,
sonunda da işi muhalefeti tehdit etmeye kadar vardırdı.
Arkadaşlar, Başbakan sıfatını
taşıyan bir kişinin kibir ve öfkesine bu kadar kolayca yenik
düşmesi, ülkemizin yönetimi açısından düşündürücü ve
kaygı vericidir. Demokrasinin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisine
kalkıp darbeci demesi affedilmez bir hatadır, haddini
aşmaktır. Sayın Davutoğlu kendisinin o koltukta
oturmasını sağlayanın darbe döneminin
kalıntıları olduğunu, düşürmeye
yanaşmadıkları seçim barajı olduğunu, gölgesine
sığındıkları darbecilerin anayasası olduğunu
ve hatta içine sindirdiği bugünkü tek parti vesayeti olduğunu gayet
iyi biliyor. Anlaşılan, Sayın Davutoğlu sürekli göklere
çıkardığı Orta Çağların cazibesine o kadar
kapılmış olmalı ki cumhuriyet tarihini öğrenmeye pek
vakit ayıramamış. Oysa cumhuriyet tarihini Latin harfleriyle
okuyup öğrenseydi böyle gerçek dışı suçlamalarda
bulunmaktan belki biraz imtina ederdi. Zaten Sayın Davutoğlu
gerçeklerden değil, hep hayal ettiği bir fantezi dünyasından
bahsetmektedir. Muhafazakâr demokratız. dediğinde bilin ki
mezhepsel dincilikten söz etmektedir, Bölgede düzen kurucuyuz. dediğinde
bilin ki bölge ülkelerinin iç işlerine karışmaktadır, Ara
bulucuyuz. dediğinde bilin ki bölgede ideolojisine yakın
gördüğü grupların avukatlığını yapmaktadır,
Türkiye yükselen küresel bir güç. dediğinde bilin ki demokrasiden
yoksun, üstünlerin hukukuna dayanan, halkı yoksul, özgürlüklerin
kısıtlı olduğu ve insan haklarının ihlal edildiği
bir korku ülkesinden bahsetmektedir.
AKP hükûmetlerinin geçmişle hesaplaşma
dürtüsüyle kurgulanan ve din ve mezhep temelleri üzerine inşa edilen
çağ dışı, ölçüden yoksun dış politikaları
Türkiyeyi felakete sürüklemiştir. Modern ülke olması beklenen Türkiye,
bölgesinde bir cephe ülkesine, hatta bir korsan devlete dönüşmüştür.
Hükûmet Müslüman Kardeşler ve Hamas başta olmak üzere Orta
Doğudaki yakınlık duyduğu belli örgütlerle dostluğu
ön plana çıkarmıştır. Netice olarak da Türkiyeyi
Mısır, Suriye ve İsrailde büyükelçisi olmayan,
komşularıyla kavgalı, yüksek perdeden gürleyerek herkese
sataşmayı âdet edinen ama arkasını getiremeyen bir ülke
yapmışlardır. Bunun neresi başarıdır?
Sayın Başbakan kendi
başarısızlıklarını örtmek adına bazı
saplantılarına başvurmaktan bir türlü vazgeçememektedir.
Sayın Davutoğlu Mısırı ziyaret ettiğimiz için
bizi eleştirmektedir. Oysa Mısırdaki darbeyi Hükûmetten önce
biz kınadık, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kınadık.
Biz Mısıra ülkemiz için, Türkiye-Mısır dostluğu için
gittik. Tekrarlayalım: Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak
Mısırda Müslüman Kardeşlerin temsilcileri de dâhil olmak üzere
toplumun bütün kesimleriyle görüşmeler yaptık ve ilişkileri bir
nebze olsun düzeltmek için çaba harcadık. Davutoğlu
Mısırda bir taksiye binin, Türk diye sizden para almaz. diyor.
Doğru ama Sayın Davutoğluna bir uyarım var: Şu
sıralarda kendisi sakın Kahireye gidip bir taksiye binmeye
kalkışmasın. Öte yandan, bırakın Mısırda
taksiye binmeyi, Davutoğlu, zamanında bavulla para
taşıdığı ve meydanlarında nutuk
attığı Libyaya ve mahvettiği Suriyeye de gidemez, Orta
Doğuda gidebileceği çok az yer kalmıştır Sayın
Davutoğlunun.
Dillerinden düşürmedikleri bir nokta da Cumhuriyet
Halk Partisinin Suriye ziyaretleridir. El Kaide, Nusra cephesi ve
IŞİDi dünyaya Suriye muhalefeti olarak pazarlayan bir kişinin
Cumhuriyet Halk Partisinin komşu ülke Suriyeye barış getirmek
için yaptığı temasları anlamasını elbette
beklemiyoruz.
Ancak otobüsün egzozuyla ısınan Suriyeli
kıza Kapımızı açmasaydık o kız
yaşamıyor olacaktı. diyen Sayın Davutoğlunu da
insafa davet ediyorum. Uluslararası hukuka uygun ve iyi komşuluk
ilişkilerine yakışır bir politika izleseydin, iki yıl
önce yaptığımız uluslararası konferans önerisini kabul
etseydin, terörist örgütlere silah vermeseydin sadece o kız çocuğu
değil, milyonlarca Suriyeli çocuk bugün ülkelerinde ve sıcak
yuvalarında ana babalarının kucaklarında olacaktı.
Suriyenin iç işlerine karışacaksın, rejimini devirmek için
elinden geleni ardına koymayacaksın, cihatçı örgütlere silah
göndereceksin, Suriye halkının acılarına hem sebep olup hem
bu acıları istismar edeceksin; ondan sonra da Bize
sığınmak isteyen Suriye halkına kucak açtım. deyip
işin içinden sıyrılmaya kalkacaksın. Savunma Sayın
Davutoğlu, bu yaptığınız halkımızın
engin şefkat ve asaletinden nemalanmaktır, gerçeklerden
kaçıştır, ayıptır,
yakışıksızdır. Suriye halkının size hiçbir
borcu yoktur Sayın Davutoğlu.
Biz nereye gitmişiz? Kardeş ülke Suriyeye
gitmişiz. Niçin gitmişiz? Orada kan dökülmesin, orada çocuklar aç
kalmasın, üşümesin diye gitmişiz. Ne yapmışız
orada? Lazkiye, Şam, Humus ve Halep dâhil bütün Suriyeyi gezmiş;
yetkililer, halk, hatta ülkedeki Filistinli mültecilerle de
görüşmüşüz. Sonra, döndükten sonra Dışişleri
Bakanlığına ayrıntılı bir rapor sunmuş,
izlenimlerimizi paylaşmış, önerilerimizi iletmişiz. Siz
sormadan ben onu da söyleyeyim: Evet, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Suriye
muhalefetiyle de görüştük ve bundan sonra da görüşürüz, gerekirse
Suriyeye ülkemiz için, ülkemizin çıkarları için bir daha gideriz.
Sayın Davutoğlu, bizim, IŞİD, El Nusra, El Kaide gibi
örgütlerle işimiz, içli dışlı ilişkilerimiz
olmadığı için öfkeleniyor olabilir çünkü biz onları muhatap
almıyoruz, onlarla gizli ilişkiler kurup pazarlıklar
yapmıyoruz.
Şimdi, sormak lazım: Yanlış bunun
neresindedir? Yanlış vardır ama adresi Cumhuriyet Halk Partisi
değildir, yanlışın adresi Suriyeden başlayarak Orta
Doğunun bir cehenneme dönüşmesine yol açan bizatihi Sayın
Davutoğlunun kendisidir, AKP hükûmetleridir. Açlığa ve sefalete
mahkûm ettiğiniz Suriyeli çocukların, fuhşa sürüklenen Suriyeli
kadınların, görmezden geldiğiniz Türkmenlerin, sınır
kapılarında beklettiğiniz Kobani halkının,
katledilmelerine sessiz kaldığınız Ezidilerin, her geçen
gün rant ekonomisinin vahşi çarklarında
yoksullaştırdığınız Türkiye halkının
sorumlusu sizsiniz ve hâlâ bu kürsüden bize masal anlatmaya
kalkışıyorsunuz. Orta Doğuyu
vatandaşlarımızın istenmediği, kaçırıldığı,
rehin alındığı, hatta öldürüldüğü bir yangın
alanına çevirdiniz. Bu mudur aktif, proaktif sathı diplomasi? Siz,
Sayın Davutoğlu, hep bahsettiğiniz o tarihin akışında
mazlumların yanında değil, korkarım zalimlerin
arasında yer alacaksınız.
Bu dış politika tablosu mümtaz
Dışişleri Bakanlığı teşkilatına da
layık bir tablo değildir. Mensubu olmaktan daima gurur
duyacağım Dışişleri Bakanlığı camiasındaki
meslektaşlarıma, çalışanlarına sabırlar,
Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlunun bizi
doğru politikalarla şaşırtmasını dilerim.
Dışişleri Bakanlığı 2015 yılı
bütçesinin Türkiyenin çıkarları doğrultusunda izlenecek
politikalar için harcanmasını temenni ederek hayırlı
olmasını diliyorum.
Grup başkan vekilleri değindi, ben de bu sabah
ifade özgürlüğüne yönelik olarak başlatılan bu darbe
operasyonlarını, basın özgürlüğüne yönelik olarak
başlatılan bu darbe operasyonlarını kınıyorum,
bunun demokratik hukuk devletine yakışmadığını
düşünüyorum.
Bu düşüncelerle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci konuşmacı, Candan Yüceer.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen saygıdeğer
yurttaşlarımız; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
2013-2015 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bütçesi üzerinde grubum
adına konuşmak için söz aldım.
Bir değerimiz, kıymetli ağabeyimiz, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyesi İstanbul milletvekilimiz,
yoldaşımız Ferit Mevlüt Aslanoğlunu rahmetle anıyoruz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak. Allah rahmet eylesin, nur içinde
yatsın.
Değerli milletvekilleri, oluşturulan bu
bütçenin halkımızın sorun ve
sıkıntılarının giderilmesinde, huzur ve
refahının sağlanmasında bir umut yaratabilmesini; bu umudu,
ufuğu vizyona dönüştürebilmesini çok isterdik ama maalesef ortada ne
bir vizyon var ne bir umut var. Hani ben de yeni yıla bu kadar az günler
kalmışken bunları sizlere müjdeleyerek konuşmaya
başlamamı çok isterdim.
Bu üçüncü bütçemiz ama sanki daha önce hiç komisyonlarda,
Genel Kurulda konuşulmamış gibi hiç ders
çıkarılmamış. Hiç utanılmamış,
sıkılınmamış, yine Sayıştay denetim raporları,
belgeler denetime sunulmadığından dolayı Meclise
getirilmedi. Yani bakanlıkların bilgi, belge, hesabı
denetlenemedi. Peki, böyle olunca ben bunu özellikle, ne olursa olsun, buradan
parmak çoğunluğuyla bu bütçe kabul edilse de
Sayıştayın denetim raporları Meclise gelmeden bu bütçenin
meşru olup olmadığını öncelikle siz değerli
milletvekillerinin ve kamuoyunun gündemine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçesi üzerine
konuştuğumuz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2011
yılında kanun hükmünde kararnameyle kurulmuş bir bakanlık.
Aslında sorumluluğunun ve sorunlarının büyük
kısmını kadınlar oluşturmasına rağmen
adında kadın olmayan bir bakanlık yani kendine ait ne
binası ne adı ne de yasası olan bir bakanlık, Sayın
Bakanın kime ödediğini bilmediği ama ayda 765 bin lirayı
tıkır tıkır ödediği kiracı bir bakanlık.
Sayın Bakan, tabii
ki, milyonlarca muhtaçla, aileyle, kadınlarla, engellilerle,
yaşlılarla, gazilerle, şehit yakınlarıyla
ilgilendiği ve sosyal yardımlarla destek yaptığı
Bakanlığının bütçesinin 2002 yılında 1 milyardan
2015 senesinde 18 milyara çıkmasıyla övünüyor ancak bu övünme
boşuna bir övünme çünkü birincisi; ülkemizde sayıları hızla
2 milyonu bulan Suriyeli sığınmacılar
düşünüldüğünde bu bütçe çok da büyük değil.
İkincisi; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, söylediğim gibi, 2011 yılında kuruldu.
Ondan sonra, 5 genel müdürlük ve 32 daire
başkanlığının eklenmesiyle ve bu on iki yıl
boyuncaki enflasyon oranları göz önüne alındığında o
kadar da büyük bir bütçe değil.
Üçüncüsü; hem boşuna övünüyoruz Sayın Bakan
çünkü bütçesi 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında ortaya
çıkan 247 milyar kadar büyük de değil, hatta devede kulak.
Bütçede en az pay ayrılan kısım
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü. Görevi kadın ve
erkeğin eşitliğinin sağlanması, kadınların
sosyal, toplumsal yaşamın her alanında güçlendirilmesi,
kadına şiddetin, ayrımcılığın önlenmesi olan
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bütçesi, Sayın
Bakanın söylemediği, söyleyemediği, söylemek istemediği bir
yıllık ödediği kirası kadar değil. Sanırım,
o kişi 38 milyon kadından daha mağdur. Bakan herhâlde onu
söyleyince biz de öğreniriz kime ödendiğini.
Bakanlığın değişen adından
da anlaşılacağı üzere, kadının güçlenmesine
yönelik politikaları hayata geçirmek yerine, ailenin güçlenmesine yönelik
politikalar yürütüyoruz; özü kadın olan bir bakanlığın
adında kadının adının olmaması, amacı
kadına şiddeti önlemek, kadını korumak olan
Bakanlığın adının yasada ailenin korunması
olarak çıkarılması.
İşte AKPnin yerel yönetimler ve aile
sempozyumları, belediyenin evlilik okulları, güçlü aile güçlü
toplum projeleri bu aileyi güçlendirme projesinin bileşenleri olarak
birer birer gündeme getirildi. 3 ya da 5 çocuk doğurun. sözleri,
nasihatleri, kutsal aile vurgusu, kadınların makamının
analık, mekânının evi, ailesi olduğu sözleri, bu projenin
temel politikalarını işaret ediyor.
Peki, bu kadar projeye, teşvike, nasihate
rağmen, maalesef, bakıyoruz ki son yıllarda özellikle
boşanmaların arttığını, evlenmelerin
azaldığını görüyoruz. TÜİK raporlarına göre
evlenmeler binde 6 azalmış, boşanmalar yüzde 1,6
artmış. Vatandaşa 3-5 çocuk doğurun. diye nasihat
ediyoruz ama bunun için öncelikle aile kurabilmek ve aile kalabilmek
lazım. Bakın, TÜRK-İŞin raporlarına göre 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.205 lira, yoksulluk
sınırı 3.926 lira, bugün asgari ücret 889 lira yani maalesef
açlık sınırının altında. Şu an
İŞKURa kayıtlı 2 milyon 644 bin işsiz var, her gün 8
kişiden 1i muhtaç, 9,2 milyon muhtacımız var.
Çalışanların önemli bölümünün bu grupta olduğunu
düşünürsek Türkiyenin hâli içler acısı, 30 milyonu yoksulluk
sınırı altında, 20 milyonu açlık sınırı
altında bir ülke.
Evet, bu dilim de adil bir şekilde bölüşülmüyor
biliyorsunuz. Gelirin yüzde 50sini yüzde 20lik dilim alıyor. Yani,
sosyal yardımlarla bu yoksulluğu bitirmek yerine -hak temelli
istihdamı eğitim şartlı değil- yoksulluğu yok
etmek yerine, tam tersi yoksulluğu yöneterek siyasi iktidarını
güçlendirmek yönüne düzenlenmiş.
Afganistanlı siyasetçi bir kadın diyor ki:
Benim ülkemde kadın öldürmek kuş öldürmek gibi bir şey. Bizde
kadınlar tutsak hayatı yaşıyor, erkekler için kadınlar
ya evinde oturacak ya mezarda yatacak. Aslında bizde de durum pek iç
açıcı değil. Yıllara göre kaç kadının
şiddete, cinayete kurban gittiğini Sayın
Bakanımızın bundan önceki selefine sorduğumuzda, bize
verilen, daha doğrusu verilmeyen cevapta durumun ne kadar ciddi
olduğunu bu olayın ciddiyetsizliği bile yeterli açıklamak
için zaten. Bakan vermiyor ama ben vereyim, 2013te 237 kadın, 2014ün ilk
on ayında 217 kadın katledildi. Peki, siz ailenin bütün manevi
yükünü, sorumluluğunu kadın üzerine yıkın, üzerine
şiddet, baskı uygulayın, sonra buradan mutlu bir aile, güçlü bir
aile, güçlü toplum bekleyin, bu mümkün değil. Dolayısıyla,
kadına şiddet, cinayet, baskı, kadın-erkek
ilişkilerinde güçlü toplum için, güçlü aile için, güçlü demokratik gelişmiş
Türkiye için bir an önce aşılması gereken bir durum.
İzmirde karakolda
polisler tarafından dövülen kadına, biliyorsunuz dokuz yıl,
döven polislere bir yıl ceza verildi. Siyasetçilerin zaten
ayrımcı, ötekileştirici söylemlerine bizler susarsak, üstüne
bunlarla zihni bir projeleri yürütmeye çalışırsak toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini gideremeyiz. Tam tersi, bu güçlü aile, güçlü
toplum hikâyelerimiz, söylemlerimiz de hayal olur.
Bir yandan 3-4 çocuk
diyoruz, bir yandan diyoruz ki istihdamı artıracağız; bu da
çok sağlıklı değil. Çünkü bütün göstergeler bunun böyle
olmadığını, çok doğumla, çok doğuran kadınla
istihdamın ters orantılı olduğunu evrensel bir şekilde
bizlere gösteriyor. Peki, biz çok doğur diyoruz, çalışalım,
istihdam yaratalım diyoruz ama kadınların
çalışmasında en büyük engel olan ucuz ve yaygın kreş
sisteminin olmamasını, en büyük engeli
Neden kreş açmıyoruz?
Neden aylık kreş desteği yapmıyoruz Sayın Bakan? Bunu
da işin açıkçası ben merak ediyorum.
Tabii, konuşacak çok
şey var, çoğunu da yetiştiremedim ama ben 14üncü yüzyıldan
-madem daha çok kadın konuştuk- bir görüşle konuşmamı
sonlandırmak istiyorum. 14üncü yüzyıl, yedi yüzyıl öncesi diyor
ki:
Erkek dişi sorulmaz
muhabbetin dilinde,
Hakkın
yarattığı her şey yerli yerinde.
Bizim
nazarımızda kadın erkek farkı yok,
Noksanlık da eksiklik
de sizin görüşlerinizde.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Üçüncü konuşmacı
Müslim Sarı, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MÜSLİM SARI
(İstanbul) İstanbul. Beni Muğlalı yaptınız
Sayın Başkan.
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili, düzeltiyorum.
CHP GRUBU ADINA MÜSLİM
SARI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK bütçesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlar, iyi
pazarlar dilerim.
Şimdi, bir ekonomik
değerlendirme yapmak gerekirse şunu söylemek gerekir en baştan:
Sayın Hükûmet ve Sayın Hükûmetin bakanları hep bir algı
operasyonundan bahsediyor ya, aslında algı operasyonunun en
büyüklerinden birisi ekonominin kendisinde. Çünkü buraya gelen sayın
bakanlar, iktidar partisine mensup milletvekillerimiz bu kürsülere
geldiklerinde, ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde
bulunduklarında son derece güzel bir tablo çiziyorlar, çok tozpembe bir
tablo çiziyorlar ama ekonomideki gerçekler bunlar değil. Burada açık
bir algı operasyonunun olduğunu belirtmek isterim.
Peki, ne gerçekler? Şimdi, dilerseniz bu
gerçeklerden birkaç tane örnek vereyim size:
Şimdi birincisi, Sayın Bakanım ve
değerli milletvekilleri; dünyada Türkiye ekonomisine ilişkin bir Türk
mucizesi yoktur. Buraya gelen sayın bakanlar, geçmiş yıl bütçelerinde
de bunu söylediler ama gerçek bu değil. Bakın, cumhuriyet
kurulduğundan 2002 yılına kadar devletin resmî rakamları
üzerinden Türkiye'nin büyümelerini toplayıp o yıla bölseniz yüzde 5
rakamını bulursunuz. Bakınız, bunun içinde savaşlar
var, krizler var, çok partili hükûmetler var yani istikrarsız hükûmetler
var, ekonomi yüzde 5 büyümüş.
Şimdi siz istikrarınızla övünüyorsunuz,
istikrarlı bir Hükûmet olduğunuzu söylüyorsunuz, büyük büyüme
mucizeleri gerçekleştirdiğinizi söylüyorsunuz ama 2003
yılından bugüne kadar Türkiye'nin büyüme ortalamaları yüzde 4,7;
4,8. Dolayısıyla, tarihsel olarak Türkiye ekonomisinin büyümesinden
daha az büyüme gerçekleştirmişiz. Bunlar devletin resmî
rakamları.
İkincisi: Büyüme oranlarımız düşüyor
arkadaşlar. Bakınız, Türkiye, krizden sonraki birkaç büyüme
yılını dışarıda bırakırsak son üç
yılda ortalama yüzde 3,3 büyümüş.
Yani bir yandan tarihsel ortalamalarımızın
altında büyüyen bir ekonomi var son dönemde; ikincisi, son dönemde büyüme
oranlarında da potansiyelimizin çok çok aşağıya indiği
bir durumla karşı karşıyayız. Üstelik Türkiyenin,
gelişmekte olan ülkelerle, kendileriyle
karşılaştırılabilecek diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında da
performansının düştüğünü görüyoruz,
ayrıştığını görüyoruz.
Bakınız, bir rakam vereyim: 2003-2007 döneminde
-yani küresel likiditenin bol olduğu dönem- Türkiye ekonomisi 6,9
büyümüş. Gelişmekte olan ülkeler, Türkiyeye benzeyen ülkeler kaç
büyümüş? Yüzde 7,6. Yani neredeyse Türkiye, gelişmekte olan ülkelere
yakın büyümüş. Ancak, krizden sonraya baktığımız
zaman -2008-2013- Türkiye'nin büyümesi yüzde 3,3e düşmüş.
Gelişmekte olan ülkelerin büyümesi de düşmüş 5,4e ama
Türkiyenin büyümesi, gelişmekte olan ülkelerin büyümesinden daha fazla
düşmüş. Bu, Türkiye hızla ayrışmaktadır
gelişmekte olan ülkelerden yani Türkiyeye özgü bir yapısal ekonomik
problem olduğu anlamına gelmektedir. Bunları belirleyelim.
OVP hedefleri gerçekçi
değil. Sanki dünyada hiçbir şey değişmiyormuş gibi,
geçen senelerdeki OVPlerde olduğu gibi bu seneki OVP de 4, 5, 5 büyüme
hedeflerini koyuyor: 4, 5, 5. Önceki OVPye bakıyorsunuz, 4, 5, 5. Dünyada
hiçbir şey değişmedi, dünyada hiçbir şey yok, her şey
aynı. Biz bu OVP hedeflerini koyabilmek için gerçeklikle bağı
kopmuş OVP hedefleri koyuyoruz. Dolayısıyla, büyümeye ilişkin
iyi bir tablo yok.
Buna bağlı
olarak arkadaşlar, işsizlik rakamları artıyor. Bu, gayet
normal. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede, genç nüfusun olduğu
bir ülkede, her yıl 500 bin, 600 bin insanın istihdam havuzuna
girdiği bir ülkede işsizliği sabit tutabilmek için bile
ekonominin en az 4,5-5 büyümesi lazım. Şimdi, büyüme
oranlarımız yüzde 3lere inince işsizlik oranlarımız
da artıyor. Geçen senenin sonbaharından itibaren, 2012nin
sonbaharından itibaren bir trend değişikliği oldu
işsizlikte, işsizlik yeniden çift haneli rakamlara doğru
gidiyor. Benim iddiam, bu sene işsizliği çift haneli rakamlarla
bitireceğimiz ve bundan sonraki birkaç sene de işsizliğin çift
haneli rakamlara takılı kalacağıdır. Çünkü önümüzde
ekonomin sıfır ile 3 arası büyüyeceği birkaç yıl var.
Türkiye ekonomisinin buna hazırlıklı olması lazım.
Tozpembe hayalleri bir tarafa bırakıp, ekonominin bu gerçeklerini
görüp ona göre tedbir almak lazım.
Enflasyon, bu Hükûmetin en
başarısız olduğu alandır. Yüzde 5 enflasyon hedefine
bugün hiç kimse inanmıyor, geçmiş dönemde
inanılmadığı gibi. Merkez Bankasının kendisi bile
koyduğu hedeflere inanmıyor ama ısrarla ve inatla yüzde 5
enflasyon hedefini gerçeklikle bağı kopmuş bir biçimde bu
toplumun önüne getiriyorsunuz, sunuyorsunuz. Bugün enflasyon neredeyse çift
haneli rakamlara yakındır. Petrol fiyatlarının
düşmüş olması bile bunu değiştirmeyecek. Önümüzdeki
döneme ilişkin enflasyon hedeflerini tutturmak imkânsızdır. Daha
bugünden bunu bu kürsüden söylemek mümkündür. Enflasyon hedeflerinin tutmayışı
tek başına Merkez Bankasının sorunu değildir, Hükûmet
ve Merkez Bankası enflasyonu ortak belirler. Dolayısıyla,
hedeflerde bir sapma varsa bunun yükü Merkez Bankasına atılamaz. Bu,
Hükûmetin ve Merkez Bankasının ortak ve açık
başarısızlığıdır.
Cari işlemler açığı
Cari
işlemler açığında kısmi bir iyileşme var gibi
görünüyor ama arkadaşlar, cari işlemler açığının
millî gelire oranında yüzde 5 rakamı bile Türkiye gibi ülkeler için
çok yüksektir çünkü Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir, Türkiye
kırılganlıkları olan bir ülkedir. Bakınız,
önümüzdeki bir yılda 230 milyar doların üzerinde bir dış
finansmana ihtiyaç var bu ekonomide. 175-180 milyar dolar borcun vadesi
geliyor, bir yıldan kısa vadeli. Bunu nasıl ödeyeceğiz? Ya
cebimizden çıkartıp ödeyeceğiz ya yeniden borçlanarak
ödeyeceğiz. Artı, 50 milyar dolar civarında bir cari
işlemler açığı veriyoruz, bunu da finanse etmek
zorundayız ve giderek pastanın küçüldüğü bir yerde, ödünç
verilebilir fonların daraldığı bir yerde, millî gelirinin
yüzde 25inin üzerinde bir dış finansmanı bulmak zorunda olan
bir ekonomiden bahsediyoruz. Bu ekonominin bu tablosu, Türkiye ekonomisini
kırılgan yapmaktadır.
Şimdi, böyle bir tablo varken bu bütçenin nasıl
tasarlanmasını beklersiniz değerli arkadaşlar, nasıl
bir bütçe olmalı? Türkiyenin önünde, büyüme oranlarının
düştüğü, işsizlik oranlarının arttığı,
dış kırılganlıkların yüksek
kaldığı, hayat pahalılığının yani
enflasyonun yüksek olduğu bir tablo varsa o zaman siz bütçeyi nasıl
tasarlayacaksınız? Bu bütçenin, bu konjonktürü, bu sorunları
görmesi, anlaması ve ona göre kendini dizayn etmesi gerekirdi, Hükûmetin
buna bakarak bütçeyi buna göre düzenlemesi gerekirdi. Yani, bu bütçe, büyüme
dostu bir bütçe olmalıydı; yani, bu bütçe, istihdam dostu bir bütçe
olmalıydı; yani, bu bütçenin geniş toplumsal kesimlerin,
işçilerin, emeklilerin, memurların ekonomide üretilen mal ve
hizmetlere talep yaratmasına uygun bir biçimde, onların gelirlerini
artıran, onlara daha fazla satın alma gücü veren bir bütçe
olması gerekirdi; yani, genişletici bir bütçe olması gerekirdi
ancak önümüzdeki bütçenin böyle olmadığını görüyoruz. Bu
bütçe, tam tersi, daraltıcı bir bütçe çünkü bu bütçede gelir
kalemlerindeki artış hızı, gider kalemlerindeki
artış hızından fazla. Yani, giderler enflasyonun
altında, gelirler ise enflasyon artı büyüme kadar
artırılmış.
O hâlde sormak gerekiyor: Ekonomide böyle bir tablo
varken ve bunu herkes görüyorken, bunu muhalefet partisi milletvekilleri
görüyorken iktidar partisi milletvekilleri ya da bu bütçeyi hazırlayan sayın
bakanlar görmüyor mu, onlar bunun farkında değil mi? Evet,
farkındalar, görmüyor olduğunu söylemek safdillilik olur,
farkındalar, onlar da bu ekonomik gerçekliğin farkındalar.
Peki, neden, niçin bütçe böyle dizayn edildi? Niçin
bütçede yatırım harcamaları düşüyor bir sonraki sene? Niçin
devlet daha az yatırım harcaması yapacak? Niçin bu ülkede kamu
çalışanları enflasyon artı büyümenin altında bir
zamla, yüzde 8,6yla yani personel harcamalarındaki artışın
enflasyon artı büyümenin altında tutulduğu bir bütçe var
önümüzde? Çünkü, Hükûmet şunu yapmaya çalışıyor, diyor ki:
Bizim önümüzdeki bir yılda 230 milyar dolar dış finansmana
ihtiyacımız var. Pasta da giderek küçülüyor, ödünç verilebilir fonlar
da giderek küçülüyor, o zaman ne yapacağız? O zaman bir tercih
yapacağız, diyeceğiz ki yabancı sermayeye, Türkiyeye para
getirenlere, Türkiyeye para getirmeye devam etsinler diye sermayeyi kediye
yüklemeyin demek için, Türkiyeye para getirmeye devam edin demek için
-yabancılara sinyal veriyoruz biz aslında, yabancı sermayeye
sinyal veriyoruz- ey yabancı sermaye, Türkiyeye para getirmeye devam
edin. Kırılganlıklarımız çok yüksek ve
kırılganlıklarımızın yüksek olduğu bir yerde
bir de kamudan kırılganlık yaratmayacağız. Kamuyu
kısacağız, kamuyu sıkacağız, bir fazla
yaratacağız, borcumuzun millî gelire oranını
aşağıya çekeceğiz ve biz daha az riskli bir ülke
olacağız.
Yani, tersinden baktığımız zaman,
aslında, Türkiyedeki kırılganlıkların ve risklerin
itirafıdır. Türkiye artık istikrar programları uygulayan
bir ekonomi olamaz. 2001de, 2005te, 2006da bunlar anlamlıydı ama
2014 yılına geldiğimiz bu noktada bunlar anlamlı
değil. Türkiye, kendi yapısal sorunlarını merkezine alan
bütçeler bulmalı, yapısal sorunları için kaynak yaratacak bütçeler
oluşturmalıdır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Buldan, bir söz talebiniz var, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan'ın, HDP Grubu olarak, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşa ağabeyinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaşın ağabeyi
Ahmet Elitaşın vefatından dolayı Halkların Demokratik
Partisi olarak başta merhum Ahmet Elitaşa Allahtan rahmet,
Elitaş ailesi ve AKP camiasına da başsağlığı
dileklerimizi iletiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök.
5.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, CHP
Grubu olarak, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşa ağabeyinin, Bursa Milletvekili Tülin Erkal Karaya
annesinin ve İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgile annesinin
vefatları nedeniyle başsağlığı dilediklerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Biz,
dün, Sayın Elitaşın bu acısını
paylaşmıştık ama bugün televizyonlardan izleyenler
açısından da ve bizi izleyen yurttaşlarımız
açısından da bilgilendirmek isterim. Biz de, bugün, Sayın
Elitaşın ağabeyinin kaybından dolayı üzüntümüzü
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tekrar paylaşıyoruz; AKP Grubuna
ve Elitaş ailesine başsağlığı diliyoruz.
Yine, AKP Grubundan bir
arkadaşımızın da bir yakını hayatını
kaybetmişti, ona da başsağlığı diliyoruz.
Aynı zamanda,
İstanbul Milletvekillimiz Bihlun Tamaylıgilin de annesi dün vefat
etmişti, bugün onun da cenazesi var, ona da Allahtan rahmet diliyoruz.
Bütün milletvekillerimizin
acılarını paylaştığımızı ifade
ediyorum.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978)
(S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Dördüncü
konuşmacı Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Demir.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim.
Ben de sözüme
başlamadan önce, Elitaş ailesine başsağlığı
diliyorum.
Mevlüt Aslanoğlunu
sevgi, saygı ve hasretle anıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçesi üzerine söz aldım. Öncelikle, yüce
heyetinizi, bizi televizyon başında izleyen sevgili
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Yürütülen faşizan
baskıyı, özellikle -hangi düşünceden, hangi görüşten olursa
olsun- basına karşı yapılan bu diktatöryal
baskıyı kınıyorum. 17-25 Aralık olaylarını,
yolsuzluk çetesiyle mücadeleyi gündemden düşürme gayretlerinden bir tanesi
olduğunu burada belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, bütçe
görüştüğümüz bu hafta önemli günlerin olduğu bir hafta.
Özellikle, bütçe hakkındaki görüşlerime başlamadan önce, bu
haftanın Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası
olduğunu hatırlatmak isterim. Özellikle ithal mallarının
ülkemizi sardığı bir zamanda yerli malı kullanımı
konusundaki çabalar artırılmaktadır. Yabancı isim
altında piyasayı kaplayan malları, bunlarla mücadele etmeyi,
Hükûmet, Türkçeyle yapamayacağını anladığı için
Osmanlıca, Farsça, Arapçayla mücadele edecek gibi geliyor, gidişat bunu
gösteriyor.
Ben, kısaca, bütçeyle ilgili bir değerlendirmede
bulunmak istiyorum. Bu bütçe, biliyorsunuz, açık bütçe. 1950den bu yana
yapılan açık bütçe uygulamaları, Türk halkının belini
kırmış ve Türk milletini iflasa sürüklemiştir. Açık
bütçe uygulamaları sonucunda, Türk halkının cebinden
parası, sofrasından yiyeceği alınmıştır,
Türk halkı borç batağına sokulmuş,
yoksullaştırılmıştır. Açık bütçe,
Anayasamızın 5inci, 35inci ve 166ncı maddelerine açıkça
aykırıdır, dolayısıyla bu bütçe desteklenmemelidir,
reddedilmelidir. Bu durumun düzeltilerek denk bütçeye dönülmesi,
halkımızın ezilmesine son verecektir.
Biraz önce Sayın Başkanın, Muğla Milletvekili
olarak ifade ettiği Müslim Sarı kardeşimiz de
daraltılmış bütçenin Türkiye'nin önünü
açmayacağını güzel bir şekilde
açıklamıştı. Denk bütçeyle Atatürk döneminde on beş
yılda dünya yıldızı olan cumhuriyet ekonomimiz bugünkü
bütçeye çok uzaktır. Bugün, kalkınmada arzu ettiğimiz başarılara,
rakamlara ulaşabilmek için denk bütçeyi yeniden gündeme getirmeliyiz.
Çünkü bu bütçe, zenginden, varsıldan, sermayeden yana bir bütçedir,
çiftçinin, işçinin, emeklinin, kadınların, yoksulun bütçesi
değildir. Denk değil, açık bütçedir. Bilime ve Anayasa'ya
aykırıdır.
Ben GAPla ilgili de
belirtmek istiyorum. Biliyorsunuz, 9 ilimizi kapsıyor; Siirt,
Diyarbakır, Batman, Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Mardin,
Şırnak ve Şanlıurfayı kapsayan Güneydoğu Anadolu
Bölgemiz GAP bölgesidir ve Türkiye pamuk üretiminin yüzde 58inin, kırmızı
mercimeğin yüzde 98inin, Antep fıstığının yüzde 85inin,
arpa, durum buğdayının ve mısırın da önemli
üretim alanıdır. Türkiyede sulanabilir toplam alan olan 8,5 milyon
hektar tarım arazisinin 5,9 milyon hektarı yani yüzde 70e
yakını sulamaya açılmıştır ancak 2,6 milyon
hektar alan hâlâ sulamaya açılmamıştır. Sulamaya
açılmayan tarım arazisinin 1,39 milyon hektarı GAPta
bulunmaktadır yani suya kavuşamayan arazinin yarısından
fazlası hâlâ GAPtadır.
GAP projesi, genelde
elektrik ve sulama projesidir. Elektrikte yüzde yüze
ulaşılmış ancak sulamada ortaya konulan hedef yüzde 20lere
bile ulaşamamıştır. Tamamlanan 16 barajda tutulan su,
araziye verilmemektedir. Yani su var ama şebeke yok. Oysa, bu arazinin
tamamının sulanabilmesi, Türkiyenin tarımsal üretimini 2
katına çıkaracaktır. GAP yatırımlarını tamamlamak
için bir yetmiş sene daha gerekmektedir. Evet, GAP projesi büyümektedir
ama kalkınmamaktadır. GAP, aynı obez bir çocuk gibi Sayın
Bakan da Büyüyoruz. diyor- evet büyüyor, obez büyüyor ve bu obez çocuk
hastalıklara maruz kalacak, tansiyonu olacak, kalp hastası olacak,
gelişemeyecektir; kalkınmamaktadır, kalkınma ve
gelişme göstermemektedir, içi kof olarak gelişmektedir.
Şimdi, bu durumda,
Türkiye genelinde olduğu gibi GAP bölgesinde de AKP sınıfta
kalmıştır maalesef. Soruyorum: AKP, GAP konusunda ne
yapmıştır? Umut tacirliğini sürdürmektedir, bölge
insanını umutlandıran projeyi bitirmek yerine, sürüncemede
bırakmaktadır, ülke ekonomisi için can damarı denilen projeyi
hayata geçirmeyerek âdeta ekonominin can damarını kesmiştir.
Peki, neden böyle
olmuştur? Çünkü, AKPliler daha fazla rant yiyebilecekleri projelere
yönelmektedir ve bunları ortaya koymaktadır; üçüncü hava limanı,
üçüncü köprü, Topçu Kışlası, Galataport gibi. Çünkü, AKPnin
fıtratında ülke ekonomisinin kalkınması değil, kendi yandaşlarını
kalkındırmak var. Bu yüzdendir, kalkınmaya dönük reel sektör
yatırımları değil, konut, inşaat ve hizmet sektörü
yatırımları önceliğidir.
Bakın, eğer GAP yapılsaydı, bölgede
işsizlik oranında düşme görülebilirdi. Bölgede işsizlik,
Türkiye ortalamasının yaklaşık yüzde 5 puan üzerindedir;
bölgede yer alan Batmanda 23,4le en yüksek rakamları göstermektedir.
Maliye Bakanının kulakları çınlasın. Tabii ki mum
dibine ışık veremezmiş. Mardin, Siirt, Şırnak
yine aynı şekilde.
Sözlerimi tabii ki bitirmeden önce, özellikle GAPla
ilgili bölgede birçok sosyal sorunun olduğu ve kentleşmeyi
artıracakları, yeni bir eylem planının
yapılacağı iddiasında bulunuyor Sayın Bakan. Ama,
baktığımızda, büyükşehirlere, özellikle
Şanlıurfa, Muğla gibi yeni büyükşehirlere genel bütçeden
ayrılan pay o kadar düşük ki -yüzde 6,5larda olan
Muğlanın payı, bugün ÖTV ve diğer giderleri
kesildiğinde yüzde 4,5e düşmekte- hem Şanlıurfa hem de
Muğlanın parası iyice azalmakta, yatırım yapamamakta
ve boğuşmaktadırlar.
Dolayısıyla, bu vesileyle, ben saygı ve
selamlarımı iletmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Beşinci konuşmacı Ensar Öğüt, Ardahan
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Doğu Anadolu ve Konya
Ovası projeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, merak ediyorsunuz, elimde
ne var, biraz sonra açıklayacağım. Ancak, ben bu kürsüye
gelmeden önce, bütçe konuşması yapmadan önce Ardahanda 5 bin
kişiyle bir anket yaptık. Bu anket sonucunda da neler
konuşacağımı halk belirlediği için, burada onları
konuşacağım.
Bir kere, Sayın Bakanım, Doğu Anadolunun
ve Ardahanın kalkınması için -sayıyorum kısa
kısa, sonra ana konuya geleceğim- eğitime önem vermemiz
lazım. Öğretmenlerimizin lojmanları yok, yeterli derecede
öğretmen yok, uzman öğretmen yok ve öğretmen
atamalarını istiyoruz. Öğretmenlere lojman yapılsın.
Ayrıca öğretmenlere ve doktorlara, memurlara batıdaki
çalışanlardan daha fazla, yüzde 25 ücret farkı verilsin ki
Doğu Anadoluda insanlar dursun. Yoksa Doğu Anadoluda insanlar
durmuyor.
İkincisi, hastanelerimizde beyin cerrahi, kalp
cerrahi, hatta anjiyo tesisleri, üniteleri bile yok. Bunların mutlak surette
kurulması lazım Doğu Anadolunun kalkınması için.
Daha sonra, Kars-Tiflis demir yolumuz var. Kars-Tiflis
demir yolu İpek Yolunu bağlıyor. Kars-Tiflis demir yolunun
mutlak surette bitirilmesi lazım ve Ardahanda lojistik tesisler,
antrepolar yapılması gerekir. Çıldır-Aktaş
Kapısının en geç nisan ayında açılması
lazım. Çünkü, Çıldır-Aktaş Kapısı
açıldığı zaman Azerbaycanla kara yolumuz oluyor.
Doğu Anadolu ve Ardahanın kalkınması
için Doğu Anadoludaki çiftçilerimizin banka borçlarındaki faizler
silinip anaparayı beş yıla yaymamız lazım. Çünkü,
çiftçimiz ve esnafımız hakikaten siftah yapmadan dükkânını
kapatıyor, esnaf perişan bir durumda. Doğu Anadoludaki esnaftan
ÖTV ve KDV alınmasın, verginin de yüzde 50si alınsın.
Zaten kimse vergi ödeyemiyor, dükkânını siftah yapmadan
kapatıyor insanlar. Bu anlamda siz Doğu Anadoluyu
kalkındırmak istiyorsanız esnafa kolaylık getirin,
vergisini azaltın.
Doğu Anadoluyu kalkındırmak için,
çalışmalarımızın devamı için ve Ardahanın
kalkınması için mutlak surette Ardahana havaalanı
yapılması lazım. Niye havaalanı? Çünkü Ardahana
yapılacak havaalanı hem ulusal hem uluslararası havaalanı
oluyor; Gürcistanın, Ermenistanın da faydalanacağı bir
havaalanı olduğu için Ardahanın kalkınmasında daha
büyük faydası olacaktır.
Sınır ili olan Ardahanımızın
kalkınması için Gürcistandan Ardahana yetecek kadar mazot serbest
edilmesi lazım. Mazot 4.600 lira, Gürcistanda 2.000 lira. Bu anlamda,
Ardahan sınır ilidir, hakkı vardır. Mutlak surette
çiftçilere, oradaki esnafın kazanması için, Ardahana yetecek
derecede mazotun serbest bırakılması gerekiyor.
Sayın Karayolları burada. Sayın
Bakanım, Göle, Posof, Damal, Hanak ve Çıldırın duble
yolları bitmiyor. Sayın Bakan, bütçeyi yapıyorsunuz, parayı
göndermiyorsunuz. Orada inşaat altı veya yedi ay; altı yedi ay
içerisinde inşaat var, siz parayı sonbaharda gönderiyorsunuz. Allah
aşkına, siz parayı kışın gönderin ki oradaki
yollar bitsin. Sayın Bakanım, bu yolların bitmesi için bir an
evvel devreye girin, yoksa, bu yollarda çok kaza oluyor, çok sayıda
insanımız ölüyor.
Bu anlamda
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan, duyuyorsunuz
değil mi Ensar Beyi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Tabii.
Bir şey daha söyleyeyim Sayın Bakan, iyi
şey yapın bunu.
Doğal gaz, arkadaşlar, Posoftan geliyor,
Damal, Hanak, Çıldır, Göleden geçiyor, Ardahandan geçiyor,
Yunanistanı ısıtıyor ama Posofa, Damala,
Çıldıra, Göleye, Hanaka -Ardahana yeni verildi- bu ilçelere
verilmedi. Eğer Posof başta olmak üzere bu ilçelere doğal gaz
verilmezse, samimi söylüyorum, TANAP projesi Ardahandan geçmeyecektir,
engelleyeceğiz, bunu da bilmenizi istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Doğu Anadolunun ve
bölgemizin kalkınması için -zamanımız kalmadı ama-
şunu söyleyeyim: Çıldırda adliye kapatıldı, Damalda
adliye kapatıldı. Bu adliyelerin geri verilmesini, Çıldıra
hastane kurulmasını istiyoruz; Gölede askerî tesislerin mutlak
surette geri gelmesini istiyoruz; Gölede Orman Müdürlüğünün geri
gelmesini istiyoruz.
Gölede Dereyolu ve Hımısker diye bizim
köylerimiz var. Bu köylülerin tapuları yok, arazileri yok. Millet orada
destek alamıyor. Bunların da arazilerinin verilmesi lazım;
Türkiye genelinde asgari ücretin 1.800 lira olması lazım; emeklilerin
insanca yaşaması için ücretlerinin artırılması
lazım; engellilere ücret verilmesi lazım ve üniversite
mezunlarına mutlak suretle iş sahası verilmesi lazım.
Şimdi, gelelim buraya. Değerli arkadaşlar,
Doğu Anadolu ve Güneydoğunun kalkınması için
Bakın
şu resimlere, bu resimleri gördünüz mü? Bu resim ne biliyor musunuz
Sayın Bakan?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Iğdır
yaylaları.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir de bu resim var. Bu
resimler, arkadaşlar, Posofta çekilmiş resimlerdir, yabancı
ülkelerde değil, Posof Yeniköyde. (CHP sıralarından
alkışlar) Evet, bu resimlerdeki otlardan yiyen hayvanların yani
dağda otlayan, çiçeği yiyen, kekiği yiyen hayvanın etini
ben size getirdim, burada kavurma olarak ikram edeceğim.
ADNAN KESKİN (Denizli) İnekler özgür mü?
İnekler özgür ama insanlar değil.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, Adnan ağabey,
doğru.
Bakın, değerli arkadaşlar, ben bir
şey daha söyleyeceğim. Bakın, bu etten bu kavurma
yapıldı yani o merada otlayan hayvanın eti bu. Bu ette ne var
biliyor musunuz, bu ette omega 3 var, omega 6 var, omega 9 var. Bizim anamızı
ağlattı bu doktorlar Kırmızı et yemeyin, kolesterol
olur
Bakın, Profesör Canan Karatayla görüştüm, teşekkür
ederim, Kırmızı ette, meradan yiyen hayvanın etinde
kolesterol yok, omega 3, omega 6, omega 9 var. dedi. Diğer, yapay
beslenen hayvanların etinde hiçbir şekilde omega 3 yoktur. Bize tavuk
ve balık yedirdiler. Çiftlikte beslenen balıklarda da, tavuklarda da
bu etten daha fazla kolesterol var. Ben kendimde denedim, her sabah,
Ardahandan getirdiğim tereyağı ve yumurtayı yedim, eti
yedim, altı ay sonra doktora gittim, kolesterol ölçtürdüm, aynı
çıktı yani kolesterol yok. Bu kırmızı etin
düşmanlarına şunu söylüyorum: Köylümüzün kalkınması
için, çiftçimizin kalkınması için, kırmızı etin
gelişmesi için köylümüze imkân verin, köylümüze gerekli şekilde
destek verilsin, köylümüz kalkınsın. Doğu Anadolu
kalkınırsa Türkiye kalkınır, Türkiye beslenir. Omega 3
değeri olan insanların beyni gelişir, beyni gelişen
insanlar daha çok kalkınır, kalkınan bir ülke olur. Türkiye'de
insan başına yılda 12 kilo et düşüyor, Amerikada 125 kilo
et düşüyor. Amerika mı zengin Türkiye mi zengin?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ADNAN KESKİN (Denizli) Ensar, Bakana bir ikram et
etten; tadını alsın da ona göre davransın.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) İkram edeceğim.
ADNAN KESKİN (Denizli) Yedir onlara bir, yedir.
BAŞKAN - Sayın Öğüt
Sayın Öğüt,
lütfen
ADNAN KESKİN (Denizli) Meclis Başkanına
da ver, Meclis Başkanına.
BAŞKAN - Altıncı konuşmacı,
Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon Milletvekili
ADNAN KESKİN (Denizli) Başkanım, bir
dakika dur, merasim var. Size de gelecek et şimdi.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Öğüt
Sayın
Öğüt, lütfen, ikramınızı kulislerde yapar
mısınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, bir kamu hizmeti
ifa ediyor, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir kamu hizmeti ifa
ediyor şu anda.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Arkadaşlar, eti görüyor
musunuz? Kıpkırmızı et.
ADNAN KESKİN (Denizli) Görüyoruz, görüyoruz.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
konuşmanızı yaptınız, lütfen
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Öğüt, vejetaryenler Meclisi basacak şimdi!
BAŞKAN - Sayın Canalioğlu, buyurun.
Buyurun Sayın Canalioğlu, lütfen
(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli üyeler; Kalkınma
Bakanlığının 2015 yönetim bütçe kanunu tasarısı
üzerinde Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen
çok değerli vatandaşlarımızı saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Şimdi, sözlerime başlamadan önce her zaman, her
bütçede söylüyorum, bu bütçede de söylemek durumunda olduğumu
hissediyorum. Şimdi, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızdan ön sıradaki arkadaşlarımız
var, arka taraf tamamen boş. Nusret Bey bir tek arkada, hemşehrim orada,
benden sonra konuşacağı için.
Değerli arkadaşlar, şimdi şunu
söylemek istiyorum: Geçende de anlatmıştım,
hatırlayınız: Bir panelde konuşmacı konuşuyor ve
çıkıyor kürsüye, bakıyor ki salonda bir kişi var, diyor ki:
Hemşehrim, ne bekliyorsun? Sen de gitseydin de ben de
konuşmasaydım. Salondaki arkadaş da diyor ki: Hemşehrim,
senden sonraki konuşmacı da benim. Şimdi, bu
arkadaşlarımız bizden sonraki konuşmacılar olduğu
için burada bekliyorlar ama gene de onlara teşekkür ederiz. Böylesine
önemli bir gündemde arkadaşlarımız salonları boş
bırakıyorlar.
Şimdi, öncelikle, Doğu Karadeniz Kalkınma
Projesine girmeden önce şunu söylemek istiyorum: Değerli
arkadaşlar, DOKAP bölgesi Doğu Karadenizde Ordu, Giresun, Trabzon,
Rize, Artvin, Gümüşhane ve Bayburt illerimizi kapsıyor ve toplam
nüfusu 2 milyon 629 bin 267. Bakanlığın ifadesi, tekrar
hatırlatmak istiyorum: Doğu Karadeniz Kalkınma Projesinin temel
amacı ve hedefi, Doğu Karadeniz Bölgesinde sürdürülebilir ve
katılımcılık ilkeleri doğrultusunda bölgeler
arası ve bölge içi gelişmişlik farklarının
giderilmesi, bölge ölçeğinde ana program ve projeler hazırlamak,
bunları uygulamak ve uygulatmak, kurumlar arası koordinasyonu
sağlamak amacını güdüyor. Bu maksatla da Devlet Planlama
Teşkilatı ile kısa adı JICA olan Japonya
Uluslararası İşbirliği Ajansı tarafından DOKAP
ana planı hazırlandı.
Değerli arkadaşlarımız, Sayın
Bakan; bu plan ne zaman hazırlandı çok iyi
hatırlayınız? 2000 yılında hazırlandı. Bunu
hazırlamadaki temel hedef şuydu: 2001-2005 döneminde nüfus
kaybının durdurulması, 2011-2020 döneminde ise iç göç veya geri
dönüşü sağlamaktı yani nüfusu bölgede tutmak, geliştirmek
ve çoğaltmaktı ve 2020 hedefinde de nüfusun 3 milyon 447 bin olarak
belirlenmesi ve burada tutulması hedeflenen nüfusun da olduğu yerde,
göç vermeden barınmasını sağlamaktı. Bunun
paralelinde, verimli toprakların tarımsal kullanım için
korunması, orman alanlarının mümkün olduğunca ağaç
dışı ürün üretimine açılması, kentleşmenin
verimli tarım toprakları dışında
gerçekleştirilmesi ve mera kullanımının
iyileştirilmesi hedeflenmişti. Ulaşım sisteminde temel ilke
ise kara yolu, demir yolu, hava yolu ulaşım sistemlerinin birbirini
destekleyecek şekilde entegre edilmesi isteniyordu. Bir başka hedef
ise kıyı kesiminde kentleşmenin planlı bir şekilde
Rize, Trabzon, Giresun gelişme koridorunda geliştirilmesi ve Ordu
kenti etrafında oluşturulacak bir kalkınma odağında
öngörülmesi hedefleniyordu. Üç senaryo şeklinde gerçekleştirilen bu
ana planda birinci dönem olan 2001-2005 yılları arasını,
ikinci dönem 2006-2010 yılları arasını, üçüncü dönem ise
2011-2020 arasını, Sayın Bakanım, kapsıyordu.
Şimdi, Sevgili Bakanım, bu dönemlerde planlanan
hiçbir şey gerçekleşti mi? Şimdi onu açıklayayım,
gerçekleşti mi, gerçekleşmedi mi. Bu DOKAP ana planı, Japonlara
hazırlatılan ve Devlet Planlama Teşkilatı koordinasyonunda
olan bu plan 2000 yılında tamamlanmış ve birtakım
verileri ortaya koymuş -benim bazılarını özetlediğim
şekilde ortaya konulmuş- ve 8 ciltten oluşmuştu. 2000
yılında tamamlanan bu plan ne yazık ki raflara konulmuş,
tozlu raflarda, orada bekliyor.
Bakan biraz sonra çıkıp diyebilir veya benden
sonraki konuşmacı arkadaş, iktidar partisi diyebilir Bunu
yaptık, şunu yaptık. Ne yaptığınızı
açıklayayım. Gelinen noktada TR90 başlığında
toplanan 6 ilimizde işsizlik nedeniyle göç vermeye devam edilmiş -sözde
göç olmayacak, olduğu yerde bulunacaktı- ve bölgede işsizlik
oranı yüzde 7,5a yükselmiş, yine TÜİKin verilerine göre
hesaplanan gelire dayalı yoksulluk sınırı TR90 illerinde
2006-2011 yılları arasında 420 binden 490 bine çıkarak 72
bin kişi de yoksullaşmıştır, bu TÜİKin verileri
ama bunun aslında daha da yüksek olduğunu bölgede gezerseniz, bölgeye
giderseniz görürsünüz yani yoksulluk oranı yüzde 17,14 oranında
artmıştır. Enerji, tarım, eğitim, ulaşım,
denizcilik ve turizm gibi birçok sektörde bölgenin kalkınmasını
amaçlayan DOKAPın içerdiği 53 projeden hayata geçirilen
olmamıştır. Bir tek kara yolunu diyebilirler, Duble yol
yaptık. diyebilirler, duble yolun da ne zaman, kimin tarafından
başladığı bellidir. Başlatanlara ve bitirenlere de
teşekkür ediyoruz.
Şimdi, Doğu Karadeniz Bölgesi, değerli
arkadaşlar, uzun yıllar ihmal edilmiştir; bu bir gerçek,
kaçınılmaz bir gerçek ve Doğu Karadeniz Bölgesini devlet,
artık ciddi olarak ele almalıdır ve bunu bir devlet
politikası hâline getirmeli; bu, sözde değil, özde, eylemde kendini
göstermelidir.
Ulaşımda henüz Sarp ve Samsun arasında
demir yolu başlamamıştır. Proje aşamasında
olduğu söyleniyor, gerçek veriler ortaya konulup burada bize
açıklayıcı bilgiler verilmiyor ve Samsun-Sarp arası demir yolu
mutlaka yapılmalı, Kafkaslara açılmalıyız; yetmez,
aynı zamanda sahilden iç kısımlara demir yolu
bağlantısı yapılarak kara yoluna paralel olarak devam
ettirilmeli ve bu GAPa ve Doğu Anadolu Bölgesine bağlanarak ticaret
hacminin, ulaşımın etkin bir şekilde sağlanması
gerekiyor. Ve, bizim turistik ürünlerimiz birbirine entegre edilmedi. Her il
kendi imkânları içerisinde bir şeyler yapmaya çalışıyor
fakat ne yazık ki o da yarım kalıyor.
Şimdi, pek çok şeyleri sıralamadan çabuk
geçmek istiyorum, sürem daraldı görüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın
Bakana teşekkür ediyoruz, şöyle: 2012den itibaren DOKAP bütçesine
her yıl artarak para konmuş. Örnek: 2012 bütçesine
baktığımız zaman 4 milyon 108 bin TL ödenek konmuş ama
bu ödeneğin yalnızca 691.982 TLsi harcanmış
arkadaşlar, harcanamayan 3 milyon 416 bin 018 TL geride kalmış.
2013 bütçesine 23 milyon 719 bin ödenek konmuş, 3 milyon 759 bin 920 TL
harcanmış, 19 milyon 959 bin 080i harcanmamış. 2014
yılı bütçesine 59 milyon 278 bin TL ödenek konmuş, bu
ödeneğin 6 milyon 106 bin 679u harcanmış, 53 milyon 171 bin 321
TL ödenek geriye kalmış, harcanmamış.
Sayın Bakan, şimdi soruyorum: Bizim DOKAP
bütçesine konulan bu ödenekler nereye harcandı, niçin harcanamadı,
yazık değil mi? Bakın, biz size teşekkür ediyoruz, ödenek
konuyor diyoruz ama bu ödenekler harcanamıyor, harcansa bile
broşürlere, kitaplara harcanıyor ama istihdama yönelik, tarıma
yönelik, gelişmeye yönelik, kalkınmaya yönelik, iş bulmaya
yönelik ve ulaştırmaya yönelik harcamalar bu paranın
dışında kalıyor.
Yeşil Yol deniliyor, güneyden geçecek olan bu
Yeşil Yolla ilgili herhangi bir gelişme yok, kitaplarda
kalıyor.
Sayın Bakan, bir sitemimi, eleştirimi de
şunun için yapmak istiyorum: Bakınız, bütçede, 2015
yılı bütçe tasarısını verdiniz ancak her yıl
hazırlamış olduğunuz, mesela, geçen yıl 2014 mali
yılı bütçe sunuş konuşması var, 2013 var ama 2015
yılı mali sunuş konuşmanızın
kitapçığı elimize ulaşmadı. Araştırdık,
sorduk; basılmadığı söylendi ve dolayısıyla da
verileri sağlam olarak oradan elde edip burada sizlere eleştiri veya
teşekkür bağlamında yapamadık. Bunları kimden
kaçırıyoruz, niye kaçırıyoruz Sayın Bakan? Lütfen, bu
bütçeye konulan paraları DOKAP bölgesinde TR90
başlığı altında olan bölgemizin illeri olan Ordu,
Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt illerine
harcayınız ve bölgemiz de hak ettiği payı buradan
alsın, kalkınmaya yönelik diğer bölgelere yetişsin ve onlarla
da entegre olsun diyorum ve yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Yedinci konuşmacı İdris Yıldız,
Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İDRİS YILDIZ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, İstanbul
Milletvekilimiz Bihlun Tamaylıgil ve AKP Bursa Milletvekili Tülin
Hanım annelerini kaybetmişler. Yine, Sayın Elitaş
ağabeysini kaybetmiş. Üç değerli milletvekilimize ve ailelerine
sabır diliyorum, ölenlere de Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2015
yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı ülkemizin en fazla yatırım yapan
bakanlıklarının başında gelmektedir ve 2002
yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisinin en çok övündüğü
ve propagandasını yaptığı Bakanlıktır ancak
Bakanlık, sizin propaganda malzemesi olarak
kullandığınız icraatlarının yanında, 2002
yılından beri usulsüzlük, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma nedeniyle
Türkiye gündeminin en başında yer almaktadır.
Halkımız, bu Bakanlık sayesinde bakan ve Başbakan
çocuklarının gemiciklerini, bu Bakanlık sayesinde
bakanların PTT Ahlatlıbel Tesislerinde müteahhitlerden zorlamayla
alınan milyonlarca lira bağışlarını, bu
Bakanlık sayesinde ihalelerinden alınan
bağışları, TÜRGEVi ve o günkü Başbakanın
çocuklarının isimlerini, millete küfreden müteahhitleri ve Oferleri,
bu Bakanlık sayesinde İstanbul üçüncü havalimanında dönen
dolapları, yapılan çevre katliamlarını, bu Bakanlık
sayesinde kredi bulamayan müteahhitlere kredi bulabilmeleri için hazine
garantisi sağlayarak projenin kârlı şirketlere, riskini vergi
veren yurttaşlara yükleyen anlayışı tanıdı.
Bakanlığın yüksek hacimli projeleri
yürütürken kendisine ayrılan kamu kaynaklarını planlı,
ekonomik, mevzuata uygun şekilde kullanması kendisinden
beklenmektedir ancak sadece yatırım yapıp yapmaması
anlamında değil, bütçe ilke ve kurallarına uygun hareket etmesi
de önemlidir. Sayıştayın, Karayolları Genel
Müdürlüğünün 2013 yılı raporunu incelediğimizde bütçe
ödeneklerinin sağlıklı planlanmadığını
görmekteyiz. Rapora göre Karayolları Genel Müdürlüğünün
yatırım programında yer almayan 721 yapım işi için 1
milyar 815 milyon lira yani yatırım ödenek tutarının yüzde
40ına tekabül eden, başka bir deyişle programda yer almayan
işlere ciddi tutarda harcamalar yapmıştır.
Yine Sayıştay raporuna göre, yatırım
programında yer almayan ve bütçeyle ödenek tahsis edilen projelere ait
ödeneklerin başka işlerde de kullanıldığı tespit edilmiş
ve sıralanmıştır. Yine rapor Karayolları Genel
Müdürlüğünün gelirlerini sadece tahsil edildiğinde
muhasebeleştirdiğini, tahakkuka ilişkin bir kayıt
yapmadığını, köprü, otoyollarda meydana gelen kaçak
geçişlerin tahakkukuna ilişkin muhasebe kaydı bulunmadığını
ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, Sayıştay, Karayolları
Genel Müdürlüğüne ait taşınmazlarla ilgili envanter
kayıtları bulunmadığından dolayı denetim yapamamıştır.
Bunlar sadece denetlenebilen kısımlar yani buzdağının
görünen kısımlarıdır. Aslında tablo çok daha vahim
durumdadır. Raporda kapsama alınamayan on yedi muhasebe
müdürlüğünce, istenilen belgelerin Sayıştaya gönderilmediği
ifadelerine yer verilmiştir. Bununla beraber Karayolları Genel
Müdürlüğü merkez teşkilatıyla birlikte yedi bölge
müdürlüğüne kapsam sınırlaması
yapılmıştır Sayıştay tarafından.
Değerli milletvekilleri, bu plansızlıktan
Ordu-Giresun havaalanı da nasibini almıştır. Ordu-Giresun
havaalanı Ordu ve Giresunun kalkınmasında gerçekten önemli,
bizim de desteklediğimiz bir projedir ancak 2011 yılında seçim
lütfu olarak Ordu ve Giresuna hediye edilen, 22 Temmuz 2011 yılında
ihalesi yapılan havalimanı Şubat 2014 yılında
açılacaktı ama plansızlık örneği burada da kendisini
gösterdiği için önce şubatta açılamayan havaalanı 29 Ekime,
daha sonra yıl sonuna, en sonunda 2015 Martına ertelenmiştir. Bu
plansızlıkta 2011 yılında alt yapı ihalesi
yapılmasına rağmen üst yapı ihalesi 2014 yılında
gerçekleştirilmiş ve ödenek dilimleri doğru
planlanmamıştır. Dahası 2015 yılı Mart
ayında açılacak Ordu-Giresun havalimanı çevre yolları ve
bağlantı yolları hiç planlanmadığı için, hâlâ
başlanmadığı için liman bitse bile nasıl
kullanılacaktır merak ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülke yönetmek ciddi bir
iştir. Bütçenin dikkatli ve gerçekçi hazırlanması gerekir. Bu
tablo bu kurumların verimli çalışmadığı
anlamına gelir. Bütçenin olduğundan az veya fazla gösterilmesi gerçek
bütçenin görülmesini engeller, sonuç olarak bu sapmalar denetleme zaafına
yol açar. Bütçenin gerçek yerlere ayrılması ve halkın takip
edebileceği şekilde kullanılması gerekir. Bu, şeffaf
devlet anlayışının da bir gereğidir.
Değerli arkadaşlarım, genel olarak
ulaştırma sektörüne baktığımızda petrol
bağımlılığı, çevre kirliliği ve trafik
güvenliği açısından en tehlikeli taşımacılık
yolu olan kara yolunun uygulanan yanlış politikalar sonucu diğer
ulaştırma seçenekleri karşısında orantısız
büyüdüğünü hep beraber görmekteyiz. Bu bağlamda, demir yolu projeleri
ülkemiz için çok önemlidir.
Biz önemsiyoruz ama deprem vergisini duble yola harcayan
iktidarın kendisini öve öve bitiremediği demir yoluna gerektiği
kadar katkı yapıp yapmadığını şu örneklerle
açıklamak istiyorum: 1923-1950 yılları arasında
yapılan 3.764 kilometre demir yolu bulunmaktadır ama 2002-2014
yılında yapılan demir yolunun uzunluğu 1.759 kilometredir.
Kıyasladığımızda, bu rakamların, savaştan
yeni çıkmış, parası az, teknolojisi gelişmemiş,
daha yolun başında olan bir ülkenin şu andan bile daha ileride
olduğunu, daha planlı çalıştığını hep
beraber görmekteyiz. Küçümsediğiniz cumhuriyetin ilk
yıllarındaki yapılanlar apaçık ortada.
Bugün demir yolu projelerindeki yerlilik
uygulamasının yerine getirilmediği ve ilgili raylı sistem
üreticilerimizin ciddi tepkileri bulunmaktadır. Özellikle temsilci
örgütleri ARUS ve RAYDERin, yerlilik payının gözetilmediği,
artırılmadığı, dolayısıyla yerli
şirketlerin büyük demir yolu yatırımlarından yeteri kadar
iş alamadığına ilişkin yoğun eleştirileri
söz konusudur. Yerli üretimle iş birliği bulunmamaktadır.
Bahsetmiş olduğum sorunla ilgili denetleyen bir kurum
bulunmamaktadır. Yerli sanayinin katılımı olarak gösterilen
iş kalemlerinin ise işi kitabına uydurmak için atılan
adımlar olduğu açıkça görülmektedir. Yerli sanayi katkısının
cari açığı önemli ölçüde azaltabileceği, bunun yanı
sıra, yurt içi istihdam, yatırım ve teknoloji birikiminde de
önemli gelişmeler çıkaracağı ortadadır. Hâl böyleyken,
gelişmiş dünya ülkelerinin yabancı yatırımlarda
zorunlu tuttuğu yabancı yatırıma belirli bir oranda yerli
sanayi katkısı şartı ülkemizde uygulanmamaktadır.
Bunun nedeninin, kredinin alındığı devletin,
kuruluşun, krediyi getiren müteahhidin bir dayatması veya
şartı olup olmadığını Sayın Bakan
açıklamalıdır.
Bununla
bağlantılı olarak, İstanbul-Ankara yüksek hızlı
tren hattında, kullanılan kredinin gereği, rayların,
sinyalizasyon sistemlerinin, hatta traverslerin dahi Çinden getirildiği
iddiaları doğru mudur? Rayların
Çin çeliğinden üretildiği, bu nedenle soğuk-sıcak esneme
seviyesi nedeniyle tehlike arz ettiği iddiaları doğru mudur?
Değerli milletvekilleri, son olarak, bugün maalesef
ülkemizde iletişim, haberleşme ve basın özgürlüğü ciddi bir
tehdit altındadır. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Sayın Lütfi Elvanın, eski Bakan Binali
Yıldırımın Özel konuşmalarınızı telefonda
yapmayın. açıklamasının hatırlatılması
üzerine yapmış olduğu Ben de dinleniyor olabilirim,
konuşmalarımıza dikkat etmek zorundayız. şeklindeki
ifadeleri ülkemizdeki haberleşme özgürlüğünün ne şekilde bir
tehdit altında olduğunu Bakanlık seviyesinde gözler önüne
sermektedir.
Hükûmet dünya devletlerinin insana ve insan
haklarına verdiği önemi, basın özgürlüğünü, demokrasisini,
sosyal devletini görmezden geldiği sürece ülkemizin ne yazık ki hak
ettiği yere ulaşamayacağını bir kez daha ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sekizinci konuşmacı Ahmet İhsan Kalkavan,
Samsun Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kalkavan.
CHP GRUBU ADINA AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2015 yılı bütçesiyle ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakanım, siz gerçi Plan ve Bütçede en az
denizciliğe yer verdiniz ama ben bugün bütün konuşmamı
denizcilik üzerine yapıyorum, iyi niyetinizle bunu yapıyorum.
Teşekkür ediyorum.
2014 senesi maalesef çok sayıda yaşanan
işçi ölümleriyle geçti. Soma acısı dinmeden Ermenekte
yaşanan felaket hepimizi derinden yaraladı fakat tedbirsizlik ve
denetimsizlikler yüzünden yaşanan bu felaketler yetkililere hiçbir ders
aldırmamış ki henüz bir hafta önce de Osmaniye ve Zonguldakta
da art arda maden kazaları meydana geldi ve işçilerimiz öldü. Denetimsizlik
sadece madenlerde değil, birçok sektörde de büyük bir sorun hâline geldi.
Özellikle AKP Hükûmetiyle artan bu felaketler ve işçi ölümleri tamamen
rant uğruna ucuza iş yapmanın bir sonucudur. Kullanılan
ucuz malzemeler, iş güvenliğinden yoksun çalışma
ortamı, üstüne, yapılmayan denetimlerin yapılıyormuş
gibi gösterilmesi işçinin hayatını hiçe saymaktan başka bir
şey değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak defalarca iş güvenliği ile ilgili kanun teklifleri vermiş
olmamıza rağmen henüz bu konuda yeni kanunlarda
değişikliklere gidilmemekte.
Aynı sorunlar
denizcilik sektöründe de yaşanmaktadır. Liman işletmeleri ya da
tersanelerde sıkça karşılaşılan işçi ölümleri
ülkenin en ciddi sorunlarından birisi hâline gelmiştir.
Tersanelerdeki ölümler büyük ölçüde taşeronlaşmadan kaynaklanmakta ve
Türkiye'nin en önemli ve büyük problemini oluşturmaktadır.
Üç tarafı denizlerle
kaplı olan Türkiye'nin en önem verilmesi gereken sektörlerinden birisi de
denizciliktir. Her sene bu kürsüde bütçeyi görüşürken dile getiriyorum ve
tekrar söylüyorum: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından
bağımsız bir Denizcilik Bakanlığı
şarttır değerli arkadaşlarım. Bu, hem mevcut
Bakanlığın yetki alanının çeşitliliğinden
kaynaklı yükünü azaltacak, hem de Türk denizciliğinin hak ettiği
yere gelmesi ve denetiminin tam anlamıyla sağlanması için önemli
bir adım olacaktır. Kurulacak Denizcilik Bakanlığı ile
denizcilik sektörü kapsamındaki tüm faaliyetler ve sorunların çözümü
dayanışma ve eş güdüm sağlanarak daha kolay
gerçekleştirilecektir.
Tersanelerin daha kaliteli
hâle getirilmesi ve modernize edilmesi, liman altyapısı ve kapasitelerinin
genişletilmesi, çalışma şartlarının
iyileştirilmesi, iş güvenliğinin denetlenmesiyle Türk
denizciliği çok daha iyi yerlere gidecektir. Bu şartlar tam
anlamıyla sağlanırsa şimdiki gerileyen deniz ticareti
Türkiye'yi biraz daha az etkileyecektir. Öncelikle, yük taşıyan
gemilerin millî bayraklı olması sağlanmalıdır. Hemen
ardından da ihracatta Türk bayraklı gemilere öncelik verilmesi
kanunlarla desteklenmelidir. Türkiye'nin yük taşıtan değil yük
taşıyan bir ülke konumuna gelmesi denizcilikte hak ettiği yere
gelmesi demektir. Bunun için sektör teşviklerle desteklenmelidir.
Denizcilik İşletmelerine gemilerin
eksikliği sebebiyle kesilen cezalar, Türk bayraklı gemilerde ödenen
SGK primlerinin çok fazla olması sektörü olumsuz etkilemektedir. Bu konuda
Bakanlığın bazı değişikliklere gitmesi
gerekmektedir.
Gemi adamlarının mesleki yetersizliği
nedeniyle gemilerin limanlarda sıkıntı
yaşamasının önüne geçilmeli, gerekli yaptırımlar
uygulanmalıdır. Gemi adamı kursları rant yeri olmaktan
çıkarılıp gerçek gemi adamı yetiştiren kurumlar
olması için sıkı denetlenmelidir. Tüm bunların sonucunda
diyebiliriz ki denizcilik sektörü, acilen özel önem taşıyan sektörler
arasına alınmalıdır. Tekrar ediyorum; denizcilik sektörü,
acilen özel önem taşıyan sektörler arasına alınmalıdır.
Denizcilikteki sorunlardan bahsederken kıyı
master planına da değinmek gerek. Ülkemiz
kıyılarının yanlış ve gelişigüzel
kullanımını önlemek, denizciliğin planlı ve doğal
yaşamı da dikkate alınarak geliştirilmesi amacıyla
denizcilik sektörünün tüm bileşenlerini kapsayacak bir kıyı
master planı hazırlanmalıdır. Bilimsel
araştırmalar yapılmadan, uzmanlarla çalışılmadan,
meslek örgütlerinin görüşü alınmadan yapılan her
çalışmanın insan hayatını tehlikeye
atacağını hiçbir zaman unutmamalıyız arkadaşlarım.
Tüm bunlara ek olarak yinelemekte fayda görüyorum;
yapılacak bütün çalışmalar Türkiye Deniz Ticaret Odasıyla
koordineli olarak ve beraber çalışarak yapılmalıdır.
Deniz ticaretinin geliştirilmesi için Poti ve
Batum'un demir yoluyla Samsun'a birleştirilmesi şarttır. Yine,
bu tip güzergâhlar saptanmalı ve bu hatlar acilen hayata geçirilmelidir.
Poti-Samsun demir yolu hattı yolcu
taşımacılığı için de kullanılırsa bu
hatta kazalar sıfıra indirilir ve yol bakımlarında da
ekonomik tasarruf sağlamış oluruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değinmek istediğim bir konu da Meclis gündeminde fazla dile
getirilmeyen balıkçıların sorunlarıdır. Türkiye
denizlerinde endüstriyel balık avcılığı
gırgır ve trol adı verilen balıkçı tekneleriyle
yapılmaktadır. Bu teknelerimizin boyutları 15 ila 65 metre
arasındadır. Türkiye'de 19.960 adet kayıtlı
balıkçı teknesi mevcuttur. Üretimin ana
ağırlığı, yüzde 90'ı endüstriyel
balıkçı teknesi dediğimiz gırgır ve trollerle
yapılmaktadır. Üretimin yüzde 90'ını sağlayan, her
birinin içinde en fazla 35 en az 15 kişi bulunan 681 adet gırgır
balıkçı teknesi, 512 adet trolümüz ve bunlara bağlı olarak
da 200 adet yardımcı tekne vardır. Geriye kalan tekneler
üretimin yüzde 10'unu oluşturan, içlerinde 2 veya 8 kişi bulunan
küçük ölçekli, kıyılarda balık avcılığı
yapan 2 ila 12 metre arasında olan balıkçı
kayıklarıdır. Balıkçılık sektörü,
balığı avlayan tekne, av araçları, avlanan ürünün muhafaza,
nakliye ve pazarlaması gibi işlemlerle, bir dizi sektörle entegre
olmuş ve bu sektörlerin lokomotifi durumundadır. Sektörde 2.500
işçi çalışmaktadır. Ülkemizin aile yapısı göz
önüne alınırsa 1.5 milyon ferde ekmek veriyor, aş veriyor
demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin coğrafi konumunu göz önünde bulundurursak üç tarafı denizlerle
çevrili olan ülkemizde öncelikle ikili
balıkçılık anlaşmaları sağlanarak ülkemizin
mevcut endüstriyel avlama kapasitesinin diğer ülke
kıyılarından faydalanmasının sağlanması için
çalışılmalıdır. Mevcut balıkçı gemilerinin
emeklilik teşvikinin desteklenmesi için destek primlerinin yükseltilmesi
gerekmektedir. Ayrıca, çok acilen Türkiye su ürünleri haritası
çıkartılarak, bu bölgede bulunan üniversiteler tarafından
iklimsel farklılıklar göz önüne alınarak dijital ortamda
güncellenmesinin yapılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
balıkçılık sanıldığı kadar ucuza mal olan ya
da maddi olarak kazanımı fazla olan bir meslek değildir.
Balıkçıların şartlarının iyileştirilmesi ve
gerekli desteklerin sağlanması önemlidir. Bu konu birçok bakanlığın
ve bağlı kurumlarının sorumluluğundadır.
Bakanlık, balıkçılığa el atmadan önce tüm
balıkçı dernek ve kooperatiflerini bir araya toplayarak bir şûra
oluşturmalıdır ve bu şûradan çıkan sonuçlar iyice
değerlendirilmelidir.
Şunu belirtmek istiyorum ki yalnız akademisyen
ve bürokratların bir araya gelmesiyle Türkiye'de can çekişen
balıkçılık problemi kurtarılamaz, hatta ve hatta sektörü
şahlandıracaksak balıkçılık bakanlığı şarttır.
Burada sözlerime son verirken öncelikle basına
yapılan sansürü huzurlarınızda kınıyorum ve 2015
bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Dokuzuncu konuşmacı Erdal Aksünger, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BTKyla ilgili çok konuşacağım bir
şey yok aslında, daha doğrusu kurumlarla ilgili konuşacak
da bir şey yok, kurumda kurumu yönetenlerle ilgili suçlayacak da bir konu
yok çünkü birileri bir şey söylüyor, onlar da yapıyorlar. Normalde
kurum kendi iradesi içerisinde bir şeyler yapsa, bugüne kadar bir sürü
şeyle yapılabilecek konu vardı, yaparlardı. Mesela, çok
basit bir şey var: Adli Tıp raporları geliyor, montaj mı,
şantaj mı, şu mu, tehdit mi falan ve Adli Tıp diyor ki:
Bunların hepsi doğru. ve bu Adli Tıbbın içinde de
TÜBİTAKtan bilim adamları da var. Millet şöyle zannediyor: Adli
Tıp sadece bazı ölüler üzerinde otopsi yapar. Öyle bir şey yok.
Adli Tıpta bilim adamları da var. Bunlar diyor ki: Bu
konuşmalar montaj değil. kimse bir şey söylemiyor. Ama,
şöyle bir şey var: Tabii, bu iktidar geldiği günden bugüne
vizyondan bahsediyor, Bizim vizyonumuz var, işte, Türkiyeyi şuraya
götüreceğiz.
Bir de benim de ilgi alanıma girdiği için
söyleyeyim, Bilişimden kalkınacak. Türkiye öyle
kalkınacakmış. Nasıl kalkınacakmış
bakalım. Ya, ortada, bunu daha öncede anlattım, Türkiye eğer
ileri teknoloji ihraç eden bir ülke konumuna gelirse
kalkınırsınız; ithal ediyorsa kalkınamazsınız.
Siz tüketici olur çıkarsanız. Bunlarla ilgili rakamlar ortada, bir
iki tane rakamı vereceğim. Sonra da, bu İranla altın
yaparken nasıl bir vizyonunuz var, onu da söyleyeceğim şimdi.
Mesela, yüksek teknoloji ihracatları konusunda çok örnek bir ülke var,
Güney Kore. Siz, İran ambargosunu, altınla öderken parayı, Güney
Kore nasıl davrandı, onu da anlatacağım.
Şimdi, 2002 yılında, bunu daha önce
anlattım, vizyonunuz olduğu için bir daha bütçe üzerinde
anlatayım. 2002 yılında, eğer Türkiyeyi 1 birim kabul
ederseniz ihracat noktasında, teknoloji içerikli herhangi bir ürün
ihracatı noktasında Türkiyeyi 1 kabul ederseniz; Çin 41; Güney Kore
54; Malezya 47; Hindistan 2; Polonya 0,8; Türkiye 1. 2012de vizyon var, on
yıldır yönettiniz ülkeyi, vizyonunuz var Bilişime
kalkınacak. diye her yerde de söylüyorsunuz; çünkü dünya oraya gidiyor,
bilgi ekonomisine gidiyor. 2012de Çin 41den 505e çıkmış; Kore
54ten 121e çıkmış; Malezya 47den 61e çıkmış;
Hindistan 2den 12ye çıkmış; Polonya, bizden düşük olan
Polonya 0,8den 9,5a çıkmış; Türkiye de 1ken 1,9 olmuş.
Demek ki acayip kalkınıyorsunuz yani!
Aslında, bunun bir gerekçesinin olduğunu daha
önce de söyledik. Türkiyede çocuklar bilimle yetişmiyor artık, bitti
o işler; öyle bir konu yok, dünyada rekabet edeceği bir eğitim
yok. Burada belli, işte burada 15 yaşındaki çocukların
matematik ve fen okumada dünyadaki başarıları var bende,
Birleşmiş Milletler bunu çıkarttı. Türkiyeyi 1 kabul ederseniz,
15 yaşındaki çocuklarımızın fen bilimleri ve
matematikle ilgili başarısı bu: Türkiye 1; Polonya 6,1; Singapur
16,5; Şanghay 20. Bakın, şeyi saymıyorum, Avrupayı,
Amerikayı da saymıyorum, çünkü İskandinav ülkelerinde bu 32,
sen 1sin. Nasıl rekabetçi olacaksın, bunu anlat.
Güney Koreyle ilgili söyleyeyim: 1980li yıllarda
Güney Korenin kişi başına düşen millî geliri 265 dolarken
bizim 500 dolardı, 80lerin başı, 500 küsur dolarlardı.
Güney Kore bugün 35 bin dolarda, sen 10 bin dolardasın. Neden? Vizyonla
ilgili bir şey söyleyeceğim: Madem vizyonunuz var, bir sürü şey
yapıyorsunuz, basit bir şey söyleyeceğim: 2010, 2011e kadar
ihracat rakamlarına bakacağız, dünyanın her yerine
gönderilen mal, emtia, hizmet, ne olursa olsun bakacağız, bu 17
Aralık ile 25 Aralık geldiği için de buna değinmek
istiyorum özellikle, Türkiyenin altın ihracatı patladı. Ya, biz
altın mı üretiyoruz, nereden getirdik bu altını? Bir soru
işareti burada yok mu? Buna karşı çıkan adamlar da var.
Millet darbe, darbe darbe diyor ya, niye Ali Babacana
yapılmıyor da, Mehmet Şimşeke yapılmıyor da bu
başkalarına yapılıyor, neden? Çünkü, onlar karşı
çıkmışlar zaten bu işe. Şimdi bakıyoruz,
altın ihracatı diyorsunuz. Birleşmiş Milletler
ambargosunu delmek için her şeyi yapıyorsunuz diğer ülkelerle.
2011-2012de Birleşmiş Milletler diyor ki: Artık bundan sonra
İrandan doğal gaz ve petrol alabilirsiniz ama
karşılığında para ödeyemeyeceksiniz? Neyle
ödeyeceksiniz? İlaç veya gıdayla ödeyeceksiniz diyor. Siz ne
yapıyorsunuz, siz ne yapıyorsunuz? 50 milyar doların üzerindeki
rakamdan bahsediyorum, iki yılda siz oradan buradan altın
getiriyorsunuz, bazı yandaşlarınız olan, burada altın
hurdası yapanlarınkini de topluyorsunuz, eritiyorsunuz onları
da, dışarıdan getirdiklerini biri çalıyor, onlara da bir
şey demiyorsunuz, Ganadan gelen, oradan gelen, buradan gelen yüzlerce
hikâye var böyle sadece bir tane mi hikâye var, dolu var- bunlara da ses
etmiyorsunuz. Sonra, bu doğal gaz ve petrol
karşılığında altınla ödüyorsunuz iki sene
boyunca. Peki, bu tür ülkeler ne yapıyormuş, mesela Güney Kore gibi ülkeler
ne yapıyor? Ne üretiyorlarsa onu veriyorlar. Düşünün şöyle,
yılda 25 milyar dolarlık içeriden gıda verilseydi çiftçi ne
kadar üretecekti, köylü beslediği hayvanı ne kadar gönderecekti,
sanayici o katma değerle birlikte kapasitelerini nereye taşıyacaklardı?
Türkiye, gümrüklerinde bundan dolayı da dünya kadar da vergi alacaktı.
Vatandaşın biri şunu dediği zaman bunun cevabını
öyle vermek lazım: Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: Milletin
parasını mı yemişler? Evet, yediler milletin
parasını. Yediler, aksini düşünen çıksın söylesin.
Niye siz gıda olarak, ilaç olarak göndermediniz doğal gaz ve petrol
karşılığındaki parayı? Neden göndermediniz?
Çünkü, o altının hikâyesinde bir şey var. Ona da artık ocak
ayında bakarız hep beraber Ocağın 20sine doğru
bakarız. Ne oluyormuş görürüz onların hepsinde.
Şimdi, bunlar yapılırken biz bunları
söylediğimizde Efendim, öyledir böyledir, milletin parası mı
yendi? Kardeşim, ben söylemiyorum ki senin Bakanın söylüyor. Biz bu
altını böyle nereden getirdik de götürüyoruz? diye
araştırıyor adam kendine göre. Kendi Bakanın söylüyor. Niye
ona yapılmıyor darbe, niye ona darbe yapılmıyor? Bu
adamlarla niye hâlâ berabersiniz, onu da bilmiyorum tabii, o da ayrı bir
konu. Nereden gelecek bu?
Küçük bir şey de kendi kentimle ilgili söylemek
istiyorum, arkadaşlarımız biraz önce kalkınmayla ilgili
anlatırken söylediler. Şimdi, çok övünülen bir konu var Türk Hava
Yolları şunu yaptı, bunu yaptı. söyleniyor bunların
hepsi. Ankara-İzmir arasında Türk Hava Yolları hattı yok.
Yani, ben İzmire yapılan eziyetleri bildiğim için söyleyeyim.
İşte Kalkındı, şu kadar adam uçuruyoruz, bilmem ne
yapıyoruz. diyorsunuz, kabul. E, kardeşim, o yakıtlara
verdiğiniz teşviki çiftçiye vermiyorsunuz ki kalkınsın
zaten. Kim uçuyor ki? Millet vergiyi ödüyor, işte, uçanlar da bir
vesileyle bunun nimetinden yararlanıyor. diyorsun. E, bravo bununla
ilgili, bravo, bir şey demeyeceğim öyle diyorsan. Madem böyle bir
konu varsa, bu kadar büyük rekabette haksızlık yaparsan işte o
taşımacılıkla ilgili konularda da başına
başka işler gelir. Zaten ne taşıyorlarsa? İhracatlara
bakıyoruz -sonra vazgeçtiler altın işinden, onu da söyleyeyim,
altından vazgeçilmiş- baksınlar bakalım Dubaiden buğday
getirmenin ne mantığı varmış Türkiye'ye?
Baksınlar, var bizim gümrüklerde, bunlar beyanlı. Transit ticaret
olarak getiriyorlar Dubaiden.
Bir de şuna da bakmak lazım: O gelen gemilerin
tonajlarına bir bakmak lazım, bir de konşimentolarına bir
bakmak lazım ne kadarmış.
Sonra, buğdayın ne işi var kardeşim
Dubaide ya? Niye Dubaiden alıyorsun? Ucuzunu alacaksan gidip
Hollandadan, Bulgaristandan alırsın. Niye Dubaiden
alınıyor bunların hepsi? Ya, 5 bin tonluk gemiye 150 bin tonu
nasıl yüklüyor, birisi anlatsın buradan ya.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Gemi
kimin, gemi?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) O gemi de ayrı, gemi de
yok ortada aslında, öyle bir gemi de yok ama o farklı bir şey.
Gemisi olanlar oraya gitmiyor zaten; onlar başka bir yere, onlar
İsrailin Hayfa Limanına gidiyorlar, o ayrı bir konu. Senin
söylediğin gemiler oraya gidiyor, Hayfa Limanına gidiyor. Başka
liman yok çünkü Orta Doğuya başka bir yerden gönderemezsin. Hani,
İsraille düşmanız ya bir tarafından
baktığında. Ama, bunları çıkacak birisi, anlatacak
tabii. Mutlaka biz ocak ayında da başka bir şeyler
anlatacağız arkadaşlara. Çok konuşacak konu var ama
herhâlde, tahmin ediyorum, çok şeyler konuşacağız ocakta,
şubatta, martta; bayağı derin geçecek gibi görünüyor.
Anlatacaklarımızı o gün anlatırız diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, söz talebiniz vardı, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Çayyolu
metrosunun yetersiz olduğuna ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından bu sorunun giderilmesini beklediklerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben, grubumuzun konuşma süreleri bittikten sonra,
Ulaştırma Bakanına, gerek konuşmasında ya da gerekse
sözlü sorularda olabilir, mutlaka cevap vermesini istediğim bir konuyu
gündeme getirmek istiyorum.
Ankaranın çok önemli bir problemi var Sayın
Bakan. Ankara Büyükşehir Belediyesinin yapamadığı metroyu
daha sonra Hükûmet üstlendi, yaptı. Ben de açılışları
yapıldıktan sonra burada teşekkür ettim. Metro gerçekten çok
zaruriydi ve Ankaranın da önemli bir ihtiyacıydı ancak bunca
para ve emek harcanarak yapılan bir metronun herhâlde dünyada eziyete
dönüştüğü tek il de Ankaradır. Çayyolu metrosuna Sincandan,
Etimesguttan ringlerle, otobüslerle insanlar getiriliyor son istasyona.
Çayyolunun nüfusu çok yoğun. Ana istasyonda pik saatlerde metroya binmek
neredeyse imkânsız hâle gelmiştir ve özellikle ring seferlerinin
yeterli sürelerle verilmemesi, sıklıkla yapılmaması
nedeniyle önceden otobüsle yirmi, yirmi beş dakikada Kızılaya
ulaşılması mümkünken gerek Çayyolundan gerekse Etimesguttan,
artık bir buçuk saate varan sürelerle yurttaşlarımız
Kızılaya ulaşmaya çalışmaktadır. Vagonlar
yetersizdir, vagonlar tıklım tıklımdır ve insanlar
birbirleriyle artık kavga etmeye başlamıştır.
Geçtiğimiz günlerde biz Çayyolunda, Etimesgut,
Sincan muhtarları ve Çayyolu muhtarlarıyla beraber metro son
istasyonunda bir basın açıklaması yaptık. Bu konu çok
ciddidir. İsterseniz bir gün sizinle beraber sorunu yerinde de görebiliriz
ama bu konuya eğilmenizi ve sorunu gidermenizi bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978)
(S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer
Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz isteyen birinci konuşmacı Nazmi Gür, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Gür. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Çok
teşekkürler Sayın Başkan.
Dışişleri Bakanlığının
2015 yılı bütçesiyle ilgili olarak HDP Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, Sayın Bakanımızın da ben
konuşurken içeri girmesinden de mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Sayın Bakan burada olmayınca, konuşmanın biraz duvara
karşı bir konuşma niteliği taşıyacağı
için korkmuştum ama Sayın Bakanımız da teşrif ettiler.
Onun için konuşmama başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye tam ateş
çemberinin içinde Orta Doğuda. Kuzeyinde de, Ukraynada biliyorsunuz
ciddi bir gerilim var Rusyayla birlikte. Bu istikrarsız bölgede Türkiye
yolunu bulmaya, Türkiye özellikle dış politika konusunda kendi
politikaları doğrultusunda ilerlemeye çalışıyor ve
fakat bizlerin, işte bu politikalara, bu ateş çemberine dönük
düşüncelerimiz elbette ki Hükûmetin düşüncelerinden çok daha
farklı ve elbette ki Hükûmetin hâlihazırda sürdürdüğü dış
politikaya, stratejilerine, uyguladığı taktiklere ve genel
yaklaşımlarına, düşüncelerine karşı bizim de
eleştirilerimiz var. Muhalefet olarak bizim görevimiz, Hükûmetin
politikalarını eleştirmek ve böylece, yararlanabiliyorsa
doğruyu bulmasını sağlamaktır.
Tabii, Orta Doğu bir sırat köprüsünde.
Sykes-Picot düzeni yüz yıl önce kuruldu. Bu düzen, bölgedeki
halkları, Orta Doğuda, içinde yaşadığımız
bölgenin halklarını, inançlarını ve bütün diğer
farklılıklarını reddeden ulus devlet ve ulus devletten
diktatörlüklere kadar evrilen bir süreçte bir düzen kurdu ve bu köhnemiş
düzen artık çatırdıyor. Onu kuranların, özellikle
Batılı emperyal güçlerin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek bir
duruma gelen bu düzen yıkılmaya yüz tuttu. İşte böylesi bir
düzende, bir taraftan ulus devletler ve diktatörlükler tasfiye edilirken
diğer taraftan da bölgenin yeni şekillenmesi, yeni haritası
ortaya konuluyor. Tam da yaşadığımız bu tarihî süreç,
tarihî an bunu ifade ediyor.
Türkiye bütün bu meselelerin tam da
ortasındadır. Tıpkı yüz yıl önce Orta Doğuda
Osmanlı çatırdarken, toprak kaybederken ve nihayetinde de
yıkılıp giderken böylesi bir süreç yaşanıyordu,
şimdi de benzeri bir tarihsel dönemi, bir süreci yaşıyoruz fakat
yüz yıl sonra biz bu süreci yaşıyoruz. Özellikle son beş
yılda, Türkiye'nin Orta Doğunun ağabeyliği rolüne
soyunması ve bu konuda geçmişteki bütün politik deneyimleri,
geçmişteki bütün ilkeleri, uluslararası hukuku da neredeyse kimi
zaman hiçe sayarak bir sert güç olma, bölgede bir güç olma iddiasıyla
politika geliştirmeye çalışıyor fakat bu politikaların
da başarıya ulaştığını söylemek mümkün
değil. Çünkü bir taraftan din eksenli, Sünni eksenli bir politika
sürdüreceksiniz, AKP projesini neredeyse sessiz devrim adı altında
bölge ülkelerine ihraç etmeye çalışacaksınız; Suriyede,
Filistinde, Mısırda, Tunusta, Cezayirde bir İslami hat
üzerinden bir politika oluşturacaksınız, Sünni hat, hatta daha
da özelleştirelim Müslüman Kardeşler üzerinden bir hat
oluşturacaksınız, bir dış politika
oluşturacaksınız ve AKP modelini bunun üzerinden ihraç etmeye
çalışacaksınız, bir taraftan da bölgenin diğer
halklarını görmezlikten geleceksiniz; örneğin Kürtleri,
Asuri-Süryani halkını, Ermenileri, oradaki dinî inançları, farklılıkları
da yok sayacaksınız, yok sayan politikalar uygulayacaksınız.
İşte, tam da böyle bir noktada bizim eleştirimiz, bizim
itirazımız burada önem kazanıyor.
Değerli arkadaşlar, mezhepler arası kavga
ve mezhepler arası bir çatışma arifesindeyiz ve maalesef,
özellikle AKP Hükûmetinin sürdürdüğü dış politika, hem Suriye
konusunda ve hem de Irak konusunda sürdürdüğü politika, bölgenin
diğer güç odakları üzerinden bir ittifaklaşma; örneğin
Katar-Suudi Arabistan hattı üzerinden bir ittifak kurgusu, öte yandan
İran Şii ve kendi, Suriye-Lübnan ittifakı üzerinden bir ittifak
bloklaşması bölgede kaçınılmaz bir biçimde yeni bir
çatışma riskini ortaya getiriyor. Bu da, Allah korusun, Şii ve
Sünni çatışmasıdır. Şimdi, Suriyede ve Irakta olan
budur aslında. Bu çatışmaya doğru hızla gidiliyor ve
bölge ülkelerinin, özellikle Türkiye'nin ve İranın bu konuda yeniden
düşünmesi gerekiyor. Herhangi bir mezhep çatışmasına,
mezhepler arası bir gerilime yol açacak politikalardan
kaçınmaları gerekiyor.
Tabii, burada, yine eleştirmemiz gereken konulardan
biri daha var. Aslında, analiz etmemiz gereken, üzerinde durmamız
gereken konulardan biri, AKPnin dış politikasının
dayandığı felsefe, düşüncedir değerli arkadaşlar.
O da, AKP dış politikası ve ideolojik belleği Orta
Doğu tarihinin etnik boyutunu yani Türklerin Anadoluya girişiyle
başlatır, 1071. Biliyorsunuz, şimdiki
Cumhurbaşkanımız, bundan sonraki yani 2023, 2071 ve giderek de
hedeflerini ilerleten bir yaklaşım sergiledi. İşte, bu 1071
yaklaşımı ve nihayetinde de İslami ideoloji
açısından da 622yi referans göstermesi bu politikanın
dayandığı bu sığ felsefi ve ideolojik
yaklaşımı ortaya koyuyor. Oysaki Orta Doğu tarihi çok
dinli, çok etnik yapılı ve çok geniş bir belleğe sahip.
Neredeyse Orta Doğu sekiz bin yıllık bir belleğe sahip.
Bütün uygarlıkların doğum merkezi, bütün dinlerin doğum
merkezi. Aslında, Türkiye'nin üzerine oturtacağı felsefe,
dış politika felsefesi, yaklaşımları, ideolojisi,
işte bu sekiz bin yıllık köklü uygarlık tarihinden geçiyor.
Buna dayanmazsanız, bunu analiz etmezseniz bölgenin bütün diğer halklarını
görmezlikten gelirsiniz. Her şeyin sadece Türk etnisite
yapısından başladığını ve Türk-İslam
sentezi çerçevesinde bir dış politikayla yürütebileceğinizi
düşünüyorsunuz ve heyhat, bu, son derece yanlış bir
yaklaşımdır ve bu ideolojik felsefi yaklaşımınız
da kuşkusuz bu bölgede, özellikle Orta Doğuda
çatışmaların, rekabetin yoğun olduğu bir bölgede, yeni
bir dünya düzeninin kurgulanırken Orta Doğunun payına
düşen şiddetin ve hoşgörüsüzlüğün, bütün bu
yaklaşımlar içinde hegemonik güç oluşturma yaklaşımının
para etmediğini ve para etmeyeceğini de söylemekte beis görmüyoruz.
Değerli arkadaşlar, dış politikada
halkların eşit temsilinden ziyade egemen ulus zihniyeti
taşıyor AKPnin dış politikası. Bu egemen ulus
zihniyeti, kuşkusuz, kendi içinde bir tutarlılık gösterebilir,
kendi içinde bir tutarlılığa sahip olabilir ama içinde
bulunduğu bölge ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ilişkiler
ağı içerisinde bu ulus devlet, hâkim devlet, hâkim ulus
anlayışının gerçekten işe
yaramadığını, ideolojik olarak da çarpık bir ideolojik
temel üzerinde şekillendiğini söyleyebiliriz.
Değerli arkadaşlar, bugün, biliyorsunuz,
şimdi Başbakanımız olan Sayın Davutoğlu
komşularla sıfır sorun politikası
açıklamıştı. O günden bugüne geldiğimizde de bütün komşularımızla,
aşağı yukarı, ciddi sorunlar var. İşte, bir
taraftan Ermenistan yakında, biliyorsunuz, büyük bir yüzyıl dönümü
olacak, soykırım iddiaları üzerine. Ermenistanla ilişkiler
iyi değil. Beri taraftan, gaz almamıza rağmen, gaz
bağlantımız olmasına rağmen, İranla
ilişkilerin bu kadar iyi olmadığını söyleyebiliriz.
Irakta ve Suriyedeki bizim politikalarımızın, özellikle AKP
politikalarının hâli ortada. Durum buyken bizim kendi çevremizde
dış politika konusunda ahkâm kesmemiz, Bizim politikamız
başarılıdır. dememiz, Başarılı bir
dış politika izliyoruz, bunun önünde muhalefet engeldir. demek
herhâlde en büyük haksızlıklardan birisidir.
Değerli arkadaşlar, bu tekçi ve totaliter
yaklaşımlar dış politikanın kabul etmeyeceği
yaklaşımlardır. Bu nedenle özellikle Hükûmetin bu tekçi ve
totaliter dış politika yaklaşımından bir an önce
uzaklaşması gerekiyor. Yoksa Neoosmanlıcılık, yeni
Osmanlıcılık bu işe yaramıyor. Bu konuda da bölge
devletlerinde ve bizim kendi bölgemizde Türkiyenin bu yaklaşımı
ciddi biçimde rahatsızlıklara yol açıyor.
Şunu söylemekte fayda var: Türkiyenin
sürdürdüğü bütün bu dış politikalardan bütün bölge ülkelerinin
rahatsız olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 3 ülke sayarsam bunun ne
demek olduğunu anlarsınız: İşte, doğumuzda
İran. İran, gerçekten, Türkiyenin özellikle Suriye
politikasından son derece rahatsız ve bu konuda ciddi bir
anlaşmazlık olduğunu biliyoruz. Mısırla gerilimin ne
boyutta olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle Orta Doğu bölgesinde
İsrail-Filistin çatışmasında bizim sürdürdüğümüz
politikaların gerçekten Filistin halkının çıkarlarına
ya da bölge halklarının barışının kurulması,
kurgulanması için böyle bir yaklaşımı
olmadığını söylemekte fayda var.
Değerli arkadaşlar, Suriye konusu üzerinde
gerçekten durmak gerekir ve IŞİDin yükselişi üzerinde durmak
gerekir. Hem IŞİDin yükselişinde, gerçekten, Türkiyenin
uyguladığı yanlış dış politikaların
büyük bir yeri var hem de Suriye konusunda Türkiye baştan itibaren
yanlış politikalar izledi. Sadece rejimin tasfiyesi ya da sadece
bizim bölgemize başka bir diktatörün gitmesi konusunu, elbette ki bunu
söylemek yetersizdir. Suriyede doğrudan iç işlerine müdahil olmak,
Suriyede muhalifleri silahlandırmak, silahlandırılan
muhaliflerin radikalizme kayacağında hiç beis görmeden onları
desteklemek ve nihayetinde, özellikle Suriyede savaşa giden yabancı
savaşçılar başta olmak üzere, Türkiye üzerinden gönderilen
silahların IŞİDin eline, El Nusra gibi radikal, El Kaide
bağlantılı örgütlerin de eline geçtiğini herhâlde bu
Hükûmet de kabul etmek zorunda.
Fakat Suriye konusunda ciddi bir
ayrımcılık da uyguluyor Türkiye politikalarında. Neden bir
ayrımcılık uyguluyor? Biraz önce söyledik, özellikle
ılımlı İslam ya da ılımlılar diye tabir
edeceğimiz bir muhalefet grubu üzerinden, suni muhalefet üzerinden Türkiyede
şekillenen bir Suriye politikası oradaki Kürtleri, oradaki Asuri,
Süryani halkını, oradaki Ermenileri, oradaki diğer farklı
inançlara sahip olan ve özellikle Şiilerin yani Nusayrilerin durumunu
ciddi bir şekilde tehdit edecek bir dış politika yürüttü Türkiye.
İşte bu dış politikada son derece ayrımcı bir yol
izliyor. Hemen bu ayrımcılığı nasıl
uyguladığına dair küçük bir örnek vermek istiyorum. Sayın
Davutoğlunun kaleminden Dışişleri
Bakanlığının İnternet sitesinde 2014 Yılına
Girerken Dış Politikamız isimli belgenin küçük bir bölümünü
sizlere okumak istiyorum, paylaşmak istiyorum. Ülkemizin Suriye
muhalefetine yönelik desteği bağlamında Suriyeli Türkmenler özel
ve öncelikli konuma haizdir. Ülkenin asli kurucularından biri olan ve
devrim mücadelesinin başından bu yana en ön saflarda yer alan
Türkmenlerin Suriyenin geleceğinde hak ettikleri yeri alabilmelerini teminen
destek çalışmalarımız sürmektedir. Bu süreçte Türkmenler
arasında birlikteliğin sağlanması ve dayanışma
içinde hareket edilmesi de önem taşımakta.
Biliyorsunuz, Türkmenler için burada örgütlenmeler
yapılıyor, toplantılar yapılıyor ve Türkiyenin Suriye
Türkmenleri konusundaki yaklaşımını gösteriyor ama öte
yandan Kürtlere, PYDye son derece ayrımcı bir yaklaşım
gösteriyor. Kürtlerin, özellikle Rojava Kürdistanında kuruduğu 3
kantonda, bu 3 kantonun demokratik yapısına karşı ciddi bir
nefret söylemi içinde oldu, biliyorsunuz. Cumhurbaşkanından
başlayarak ta ki Dışişleri Bakanına kadar PYDyi terör
örgütü olarak gören yaklaşımlar, açıklamalar yaptılar.
İşte, dün Cenevredeydim. PYD dünyadaki bütün sol, sosyal demokrat,
sosyalist partilerin örgütü olan Sosyalist Enternasyonale üye olarak
kaydedildi, üye oldu. Bu tarihî ana da biz orada tanıklık ettik.
Böylesi, kendi halkını koruyan, kendi topraklarını
korumaktan başka hiçbir amaç gütmeyen, orada Esat rejimine karşı
Suriye muhalefeti yokken bile başkaldıran ve direnen PYDye ve
Kürtlere karşı bu ayrımcı tutum ve neredeyse nefret söylemine
kadar varan tutumu da bizim benimsememizin imkânı yoktur.
Yine, Türkiyeyi Batıda en çok zor duruma sokan,
IŞİDle olan ilişkiler konusudur. Biliyorsunuz Musuldaki
konsolosluk baskınını ve 49 konsolosluk yetkilisinin
IŞİD tarafından rehin alınmasını burada bu
kürsüde o gün seslendirmiştim, dillendirmiştim. Fakat o gün bugündür
IŞİD konusunda karanlık bir taraf var. Hükûmet ve
Dışişleri Bakanlığı bu konuda, gerçekten,
kamuoyunu ve özellikle Batılı müttefiklerini ikna edecek
açıklamalarda bulunmamıştır, imtina etmiştir, bu
açıklamaları yapmıyor. IŞİDi, yarım
ağızla, terör örgütü olarak ilan ettiğini, terör örgütü olarak
gördüğünü söylüyor ama Amerika Birleşik Devletleri
başkanlığında ya da liderliğinde kurulan 60 ülkelik
IŞİD karşıtı koalisyona da katılmıyor.
Katılıp katılmaması elbette ki Türkiyenin bileceği
bir iştir ama IŞİDe karşı doğrudan bir
tavır almaması müttefikleri tarafından sorgulanıyor, bu da
Türkiye açısından dış politikada gelecekte farklı
komplikasyonların ortaya çıkacağının en büyük
örneğidir.
Yine, özellikle Batılı medya, Amerika
medyası, Avrupa medyasının Türkiye-IŞİD
ilişkilerini ortaya koyup dolaylı da olsa IŞİDe var olan
desteği göstermesi, söylemesi, yine, Hükûmetin bunu reddetmesi,
ısrarla reddetmesi hiç de inandırıcı değil, bu konuda
inandırıcılığı olmayan açıklamalardır.
Çünkü iki hafta önce, arkadaşlar, Mürşitpınar sınır
kapısında IŞİD, açıkça Türkiye topraklarını
kullanarak, 2 bombalı araçla PYD mevzilerine saldırıda
bulunmuştu ve orada 8 kişi yaşamını yitirdi, 20
kişi yaralandı, yaralananların büyük bir kısmı tabii
ki aynı kapıdan tekrar Türkiyeye getirildi. Bu çelişkili
durumun da burada altını çizmekte fayda var. Aynı
IŞİD, birkaç gün orada bulunan Toprak Mahsulleri Ofisine ait siloda
mevzilenmişti ve Türkiyenin bütün bunları bilmesine rağmen, Türkiyenin
IŞİDe karşı açık bir tutum takınmaması,
kendi topraklarını kullanan IŞİDe karşı harekete
geçmemesi doğrusu son derece düşündürücüdür.
Esasında mülteciler konusunu da burada açmakta fayda
var değerli arkadaşlar. Çünkü, yanlış uygulanan
dış politikanın bir sonucudur. Özellikle, Suriyeden gelen
mültecilerin sayısının neredeyse 2 milyona
yaklaştığını, Türkiyenin her kentinde, hepimizin
illerinde mutlaka Suriyeli ailelerin bulunduğunu söylemekte fayda var. Bir
kısmı tabii ki inşa edilen kamplarda yerleşik durumda.
Tabii ki Türkiye milyarlarca dolar buraya harcama yapıyor, bizim
halkımızdan toplanan vergilerle harcamalar yapıyor ama bunun da,
bu harcamaların da Türkiyenin uyguladığı yanlış
dış politika sebebiyle olduğunu vurgulamakta fayda var.
Yine, Kobaniden -biliyorsunuz- 200 bine yakın
mülteci geldi. Büyük bir kısmı Suruç ve Urfanın diğer
ilçelerinde toplanmış durumda. Bunların çok küçük bir
kısmına AFAD yardımcı oluyor, destek veriyor. Diğer
büyük kısmının büyük bir fedakârlıkla bizim
belediyelerimizin, halkımızın sağladığı
destekle özellikle Kobaniden gelenlerin Suruçtaki kurduğumuz kamplarda
kaldığını söylemekte fayda var.
Yine, çok büyük bir Ezidi göçü yaşadık.
Şengalde soykırımla karşı karşıya kalan
Ezidilerin korunması ve yeniden bölgelerine dönmesi konusunda Türkiyenin
elbette ki yapacağı çok şey var. Bu konuda özellikle, Güney
Kürdistan Bölgesel Hükûmeti ile Türkiyenin yapacağı
çalışmalar son derece önem kazanıyor. Yeri gelmişken,
bölgesel hükûmetin de özellikle IŞİD Musulu aldıktan sonra ve
Erbile yönelik saldırısını gerçekleştirmeye
başlarken hayal kırıklığına
uğradıklarını burada, bu kürsüde söylemek isterim
değerli arkadaşlar. Çünkü Sayın Barzani ve yönetimi, Türkiyeden
IŞİDe karşı yardım konusunda çağrıda
bulunmuşlardı. Bu çağrılardan yanıt alamadılar ve
bunun derin hayal kırıklığını,
kırgınlığını yaşıyorlardı. Bu
çağrılara İranın derhâl cevap vermesi, IŞİDe
karşı Güney Kürdistanın savunması konusunda desteğini
göstermesi de ayrıca bizim burada not etmemiz gereken olgulardan
birisidir. Umarım, Hükûmet, özellikle dış politika konusunda
muhalefetin sesine kulak verir, şimdiye kadar uyguladıkları
yanlış politikaları gözden geçirir, Türkiye'nin
demokratikleşmesi ve bölge halklarının da demokrasiye ulaşması
için öncü bir rol yapar, görev alır. Bunun dışında,
hegemonik yaklaşımlar, işgalci yaklaşımlar sonuç
vermez.
Genel Kurulu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci konuşmacı Selma Irmak,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Irmak. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SELMA IRMAK (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
2015 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı bütçesi hakkında Halkların
Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığın bütçesine geçmeden önce Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili kısa bir
hatırlatma yapmakta fayda görüyorum. Hepimizin bildiği gibi,
kadınların uzun ve zorlu mücadelesi sonucu adında kadın
kelimesi bulunan kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı
kurulmuştur fakat AKP Hükûmeti, 2011 yılında bu
Bakanlığın adından kadını silmiş, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak yeniden
yapılandırmıştır. Bu değişiklik teknik anlamda
bir isim değişikliği değil, Bakanlığın
yapısı ve işleyişi de büyük ölçüde
değişmiştir. Tatmin edici bir yanıt
alamadığımız için bu soruyu bir kez daha sormak istiyoruz.
Kadınlara yönelik cinsel ve fiziksel şiddet
başta olmak üzere her türlü kadın hakları ihlalleri
noktasında dünya sıralamasında ilk sıralarda, kadın
hak ve özgürlükleri noktasında ise son sıralarda yer alan Türkiyede
gerek kadınlar gerekse demokrasi açısından zaruri bir ihtiyaç olan
kadın bakanlığı neden kapatılmıştır?
Kadınlar bir eşitlik
bakanlığının kurulmasını talep ederken, en
azından adında kadın kelimesi bulunan bu Bakanlık neden
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına dönüşmüştür?
Elbette bunun tek bir açıklaması olabilir; AKP Hükûmetinin
kadını hak ve özgürlük sahibi bir birey olarak değil,
kadının kimliğini, bedenini ve iradesini yok sayan, kadına
neredeyse yaşam hakkı tanımayan, muhafazakâr, baskıcı
ve hegemonik erkeklik alanı olan geleneksel aile yapısını
güçlendirme politikası uyguladığını göstermektedir.
Hükûmet yetkilileri de bunu her fırsatta açıkça dile getirmektedir.
Özetle, bugün bütçe tasarısını
görüştüğümüz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
kesinlikle bir kadın bakanlığı değildir.
Bakanlığın son dört yıllık geçmişine baktığımızda,
yapısal bir sorun olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yani
kadınların uğradığı cinsiyet
ayrımcılığını ortadan kaldıracak, aile
kurumunda toplumsal cinsiyet rollerin aşılmasını ve
gelenekselleşmiş aile yapısının
demokratikleşmesini sağlayacak, toplumsal ve kurumsal
yapıyı erkek egemen zihniyetten arındıracak, kadın hak
ve özgürlüklerini güçlendirecek bir politika izlemekten oldukça uzak
olduğunu görürüz. Tam tersine, gerek bu Bakanlığın gerekse
bir bütün olarak AKP Hükûmetinin neoliberal, erkek egemen ve cinsiyetçi
politikaları sonucu kadınların mevcut
ayrımcılığa uğrama, ezilme ve sömürülme durumları
her geçen gün biraz daha derinleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği gibi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği
çağımızın en temel ve en keskin çelişkilerinden biri
olan evrensel bir sorundur. Fakat, kapitalist modernitenin erkek egemen
zihniyetle eklemlendiği, bunların birbirini
karşılıklı beslediği ve kadına yönelik
yapısal şiddete dönüştürdüğü 21inci yüzyıl,
kadının iradesine, bedenine, emeğine ve kimliğine dönük en
büyük saldırıların gerçekleştiği yüzyıl
olmuştur. Özellikle yaşadığımız
coğrafyanın cinsiyetçi, baskıcı, otoriter ve muhafazakâr
yönetimlerin iktidar sahası hâline getirilmesi, birer ölüm ve tecavüz
çetesi hâline gelen cihatçı çetelerin halklara, inançlara, farklılıklara
ve özellikle de kadınlara yönelik sistematik bir yok etme,
köleleştirme ve mutlak bir tahakküm kurma savaşı kural
tanımaz bir hâl almıştır. Bu insanlık
düşmanı, kadın düşmanı zihniyet dünyanın
farklı yerlerinde ve farklı biçimlerinde tezahür etmektedir.
Nijeryada IŞİD benzeri bir örgüt olan Boko Haramın kadın
ve kız çocuklarını kaçırması, Ukraynada yüzlerce
kadının tecavüze uğrayarak katledilmesi, İranda tecavüze
karşı direnen Reyhane Cebbarinin idam edilmesi, Musul, Şengal,
Ninova, Rojava ve tüm Orta Doğuda IŞİD şahsında
somutlaşan erkek terörünün binlerce kadını kaçırarak
karanlık çağlara ait köle pazarlarında satması, hepsi
özünde aynı, sadece kullandıkları yöntem farklı olan
cinsiyetçi, iktidarcı, katliamcı ve kadın düşmanı bir
zihniyetin ürünü olan erkek terörünün farklı yüzleridir.
Değerli
milletvekilleri, ülke olarak bu erkek teröründen azade olduğumuz
düşünülmesin. Bugün Türkiyede kadınlar, kadınların
yaşamı ve kadınların mücadeleyle elde ettikleri
hakları, kazanımları söz konusu olduğunda
karşımıza bu erkek terörü çıkmaktadır. AKPnin
neoliberal, cinsiyetçi, mezhepçi ve muhafazakâr politikaları bu erkek
terörünü besleyen en önemli faktördür. Bir toplum mühendisliği örneği
olarak devlet örgütlenmesini ve toplumsal yapıyı muhafazakâr bir
ideolojiyle kuşatmak, birincil olarak kadınların mevcut ezilme
durumunu derinleştirmektedir. Çünkü muhafazakârlığın en çok
muhafaza etmeye çalıştığı şey, kadının
iradesini yok sayan, kadını ikincil kılan erkek egemen toplum
yapısıdır. Eşitsizlik, sömürü ve tahakküme dayalı bu
sistem, kadına en temel insani hak olan yaşam hakkını dahi
tanımamaktadır.
Türkiyede her geçen gün
gerçekleşen ve bir kadın katliamına dönüşen kadın
cinayetleri bunun en açık göstergesidir. Bugün Türkiyede günde ortalama 5
kadın katledilmekte, bir o kadarı da taciz ve tecavüze
uğramaktadır. Sıcak savaşın olduğu bölgelerde
bile bu kadar kadın yaşam hakkı ihlaline
uğramamaktadır. Burada kadınlara karşı adı
konulmamış bir savaş söz konusudur. Bu konuda hepimizin
bildiği birkaç veriyi açıklamak istiyorum: Kadınlara yönelik
şiddetin çetelesini tutan kadın kurumlarının verilerine
göre, 2010 yılında 165, 2011de 121, 2012de 139, 2013te 229 ve
2014ün ilk on bir ayında ise 260ı aşkın kadın
katledilmiştir. Yine aynı verilere göre, 2010 yılında en az
207, 2011de 161, 2012de 150, 2013te 167, 2014ün ilk on bir ayında ise
200ü aşkın kadın ve kız çocuğu tecavüze
uğramıştır. Yaralanma veya şiddet sonucu sakat kalan,
tacize ve hakarete uğrayan binlerce kadının istatistiğini
tutmak ise imkânsız hâle gelmiştir.
İnsanı dehşete düşüren ve başlı
başına bir isyan gerekçesi olan bu korkunç tablo ve rakamlar sadece
basına yansımış olanlardır. Gerçek durum çok daha
korkunç ve vahimdir. Resmî rakamlara göre kadına yönelik şiddet yüzde
1.400 artmış ve günde ortalama 5 kadın katledilmektedir.
İlgili bakanlıklara kadına yönelik şiddet verileri
hakkında verdiğimiz soru ve araştırma önergeleri
İstatistik tutmadık. denilerek yanıtsız
bırakılmaktadır fakat biz, istatistiklerin tutulduğunu,
tutulan istatistiklerin dehşet verici boyutlarda olduğunu ve bu yönlü
baskıdan kaçınmak için verilerin
açıklanmadığını biliyoruz.
Kadınların üçte 1i şiddet görüyor ve bu
kadınların yüzde 80i şiddeti ilk elde, aile içinde
yaşıyor. Öldürülen kadınların yüzde 75 ile 80ini birinci
dereceden akrabaları katletmiştir.
Buradan, iki sözünden biri kamu düzeni olan, muhalefete
her gün ahkâm kesip tehditler yağdıran Sayın Başbakana
sormak istiyoruz: Her gün 5 kadının katledildiğinden, bu ülkenin
bir kadın mezarlığına dönüştüğünden haberiniz var
mı? Bu katliama neden dur demiyorsunuz? Neden bir kere de çıkıp
Katledilen kadınların hesabını soracağız.
demiyorsunuz? Bu cinayetleri meşru mu görüyorsunuz? Her gün 5
kadının katledildiği bir yerde kamu düzeninden bahsedebiliyor
musunuz? Bu durumda kamu kimdir, düzen nedir?
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik her
türlü cinsel ve fiziksel şiddet, özellikle de katliam boyutuna
ulaşmış kadın cinayetleri, ne toplumdaki birkaç patolojik
vaka ne de basit anlamda aile içi şiddet olarak açıklanabilir.
Kadının mevcut ezilme durumunu derinleştirmek ve
kadının iradeleşme, özgürleşme mücadelesini kırmak
için toplum, devlet ve sistem tarafından sürekli başvurulan en eski
ve en barbar sindirme yöntemidir. Bu açıdan kadına yönelik
şiddet politiktir, ideolojiktir.
Direnen başka kesimlerin mücadelesini ve iradesini
kırmaya yönelik kullanılan baskı, şiddet ve katliamlar ne
kadar politik ise kadınlara yönelik şiddet, kadın cinayetleri,
kadın katliamları da o kadar politiktir.
Yine aynı şekilde bu sistematik şiddete
uğrayan kesimlerden biri de LGBT'li bireylerdir. LGBT'li bireylerin maruz
kaldıkları homofobi ve transfobi temelli ayrımcılık,
şiddet ve nefret cinayetleri de kadına yönelik şiddet gibi son
derece politiktir, günde 5 kadın ve 1 transbirey erkek terörüyle
katledilmektedir.
Kadına yönelik her
türlü cinsel ve fiziksel şiddet konusunda bu kadar vahim bir tabloyla
karşı karşıyayken herkesin, başta da bu konuda
asıl sorumluluk sahibi olan iktidarın durup düşünmesi gerekir.
Öncelikle Cumhurbaşkanı ve Hükûmet yetkilileri tarafından her
fırsatta dile getirilen Kadınlar kahkaha atmasın.
Kadın-erkek eşit değildir, eşitlik fıtrata terstir.
gibi cinsiyetçi söylem ve politikalarla kadına yönelik her türlü
şiddetin meşrulaştırıldığının
görülmesi gerekir. AKP iktidarına buradan sesleniyoruz: Kadın-erkek
eşitliği fıtrata ters değildir,
fıtratınızdaki ataerkillik ve kadın
düşmanlığı demokrasiye terstir.
Kadına yönelik
şiddetin artmasındaki bir diğer önemli husus ise kadına
yönelik şiddetin, özellikle de kadın cinayetlerinin cezasız
bırakılmasıdır. Kadın Hareketinin katil erkeklerin
ceza alması için verdikleri mücadele sonucu bu konuda kısmen
gelişme sağlanmış ise de kadın katilleri hâlâ ya çok
düşük cezalarla ya da hiç ceza almadan cezasızlıkla
ödüllendirilmektedir. Bugün kadın katliamlarının bu noktaya
varmasındaki en önemli etken, yargı mekanizmasının
cinsiyetçi ve kadın düşmanı karar almasıdır.
Değerli
milletvekilleri, sürekli vurguladığımız üzere kadın
sorunu partilerüstü bir sorundur, başta temel bir demokrasi sorunudur.
Buradan öncelikle, her ne kadar bir kadın bakanlığı olmasa
da kadınların muhatap alacağı başka bir bakanlık
olmadığı için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına seslenmek
istiyorum: Ki, hatırlayacaksınız, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde kendisine soru sormak isteyen genç bir
kadının korumalar tarafından şiddete maruz kalmasına
ve ağzı kapatılarak yaka paça dışarı
atılmasına seyirci kalan bir kadın Bakandır. Erkek egemen
sistem toplumun her alanında kök salmış sistematik bir egemenlik
biçimi olarak kadının bedenini, kimliğini, iradesini denetlemek
ve kadınlar üzerinde erkeğin mutlak tahakkümünü kurmak için
kadınlara karşı sistematik bir şekilde yürüttüğü
şiddetin uygulanmayan ve sadece kâğıt üzerinde kalan yasalarla
önlenemeyeceği açıktır. Kadınların koruma altında
dahi katledilmesi bunu açıkça göstermektedir. Dolayısıyla,
kadına yönelik şiddeti önleme konusunda çıkarılan koruma
kararlarını ve mevcut düzenlemeleri aşan, bütünlüklü bir
politikayla soruna acil olarak eğilinmesi gerekmektedir. Bu konudaki yetki
ve sorumluluğundan kaçan Türkiye Büyük Millet Meclisi, HDPnin
kararlı çalışmaları ve mücadelesi sonucu nihayet
kadına yönelik şiddetin araştırılması ve gereken
önlemlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırma
komisyonu kurulmasını kabul etmiştir. Parti olarak içinde yer aldığımız
bu komisyonun imzalanan diğer sözleşmeler gibi kâğıt
üzerinde kalmaması için çok yakından takip edeceğiz. Başta
kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partileri
olmak üzere, herkesin bu komisyonun çalışmalarını
denetlemesi ve işlerlik kazanması için yakından takip etmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bugün
kadınların söz konusu olduğu hangi konuya değinilirse
değinilsin, ne yazık ki oradan kadına yönelik şiddet,
ayrımcılık ve eşitsizlik ortaya çıkmaktadır.
Bakın, Dünya Ekonomik Forumu 2014 raporuna göre, Türkiye cinsiyet
eşitliğinde 142 ülke arasında 125inci sırada yer
almaktadır. Bu yılki tablo Türkiye için son beş yılın
en kötü tablosu niteliğindedir. Geçen sene 136 ülke arasından 120nci
sırada olan Türkiye, bu sene küresel cinsiyet uçurumu raporunda 5
sıra daha gerileyerek 125inci sıraya düşmüştür.
İçinde yer aldığı Avrupa ve Orta Asya bölgesi ülkeleri
arasındaysa en sonlarda yer almaktadır. Rapora göre Türkiye son on
yılda ise 20 basamak gerilemiştir.
Bu cinsiyet eşitsizliğinin en belirgin
görüldüğü alanlardan biri de istihdam alanıdır.
İşsizlik Türkiyede ciddi bir sorundur fakat kadın
işsizliği oranları kadınların bu yönlü ciddi
ayrımcılığa uğradığını
göstermektedir. Erkeklerde iş gücüne katılma oranı yüzde 70,9
iken kadınlarda bu oran yüzde 29,5tir. Bu rakamlar kadınların
istihdam alanından yani çalışma yaşamından
dışlandığını göstermektedir. Bunun en önemli
nedenlerinden biri kadınların yok sayılan, görünmeyen
emeğidir, yani kadınların asli görevi olarak görülen ev
işleri ve çocuk bakımıdır. 12 milyonun üzerinde kadın
tüm zamanını herhangi bir ücret almaksızın ev içindeki
işleri yaparak geçirmekte, ücret karşılığında bir
işte çalışamamaktadır. Yine, kadınların
çalışma koşulları, aldıkları düşük ücretler,
güvencesiz çalışmanın yaygınlığı, çocuk
bakım hizmetlerinin yüksek ücretlerle sunulması gibi nedenler de
çalışma yaşamına katılmak isteyen kadınları
bu alanın dışına itmektedir. AKP, on üç yıla
yakın iktidarı boyunca kadınların kendi ayakları
üzerinde duracak, yaşamlarını idame ettirecek, kamusal alanda
sosyal güvencesi olan iş alanları sağlamak yerine, tersine,
kadınları çocuk doğurmaya ve eve hapsetmeye yönelik
politikalarla kadınları kamusal alandan ve dolayısıyla
çalışma yaşamından dışlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, cinsiyet
eşitsizliği ayrımcılığın en keskin ve en
yaygın biçimi olduğundan siyasal alanın
demokratikleşmesinin ve demokratik siyasetin temel koşulu,
kadınların temsil ve karar mekanizmalarına eşit
katılımıdır. Bugün Parlamentoda yer alan kadın
sayısı cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlarından birine sahip
olmasına rağmen, 550 milletvekilinden sadece 79u kadındır.
Yerel yönetimlerde ise kadın temsiliyeti çok daha düşük, yüzde 1
civarındadır. Devlet, siyasetin tüm süreçlerine kadınların
eşit ve aktif katılımını sağlamak ve bunun
önündeki engellerle mücadele etmek durumundadır. Kadınların
karar alma ve uygulama süreçlerinde temsiliyetlerini sınırlayan
koşulların ortadan kaldırılması için siyasette
eşit temsiliyet ilkesinin benimsenmesi şarttır. Seçimlerin ve
siyasal sistemin demokratikleşmesi için Seçim Yasasında
değişikliğe gidilerek, parti genel
başkanlıklarında olduğu gibi, yerel yönetimlerde de yani
belediye başkanlıklarında da eş başkanlık
sisteminin yasal ve zorunlu hâle getirilmesi ve bu konuda partimizin dünyada
bir ilk olarak gerçekleştirdiği belediye eş
başkanlığına yönelik saldırılara son verilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, pek çok hak ihlallerinin
yaşanmakta olduğu cezaevleri de kadınlar ve LGBT bireyler
açısından ayrımcılığın
yoğunlaştığı, baskı ve zulmün
arttığı mekânlardır. Zorla çıplak arama
uygulaması, cinsel taciz ve şiddet bu alanda en çok
karşımıza çıkan uygulamalardır. Yapılan fiziksel
ve psikolojik şiddete kadın tutsaklar tarafından direnç
gösterildiğindeyse hücre cezası verilmekte ya da tutsakların
ceza süresi uzatılmaktadır. Çıplak arama uluslararası
sözleşmelerce insan onuruna aykırı olarak
tanımlandığı hâlde Türkiye cezaevlerinde bu uygulama hâlen
sürmektedir.
Türkiyenin hapishane
zihniyetinin ve sisteminin en fazla hak ihlaline maruz
bıraktığı suçsuz olduğu hâlde cezaevlerinde tutulan
yüzlerce Kürt çocuğudur. Pozantı Cezaevi bu konuda hepimizin ilk
aklına gelen yer olmakla beraber, Şakranda, Sincanda ve daha pek
çok cezaevinde uygulanan tecrit ve işkence küçük çocukların
bedenlerinde ve ruhlarında iyileşmesi imkânsız yaralar
açmaktadır. Gündem Çocuk Derneğinin Türkiyede Çocuğun
Yaşam Hakkı Raporu'na göre sadece 2013 yılında 633 çocuk
yaşam hakkı ihlaline uğramıştır. Bunlardan 33ü
doğrudan devlet eliyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlalleri
sonucu yaşamını yitirirken geri kalan 600üyse devlet gerekli
önlemleri almadığı için yaşamını
yitirmiştir. Yani, özcesi, Türkiye, tutuklanan ve katledilen
çocukların ülkesidir. Berkinlerin, Ceylanların, Ali İsmaillerin,
Rojhatların katledildiği ülkenin Cumhurbaşkanı dünya
kamuoyuna Çocukların katledildiği bir dünyada kimse masum
değildir. diye seslenirken bu konuda dünyada masum olabilecek en son
insan olduğunu bizim kadar kendisi de biliyordur elbette.
Yine, Türkiyedeki adalet
mekanizmasının büyük oranda pay sahibi olduğu en yoğun hak
ihlallerinden birisi, çocuklara yönelik cinsel şiddet ve çocuk
istismarıdır. Her yıl binlerce çocuk önemli kısmı
birinci dereceden yakın akrabası tarafından olmak üzere cinsel
istismara uğramaktadır. AKP iktidarı çocuk
istismarcıları için Gönlümüzden geçen idamdır. gibi üst
perdeden konuşarak ve insanlık dışı bir suçu
başka bir insanlık dışı suçla cezalandırmak gibi
popülist ve akıl dışı söylemler dışında
istismarları önleyecek somut ve etkin politikalar geliştirmekten hâlâ
çok uzaktır. Özellikle Kürdistan coğrafyasında bizzat devletin
kolluk güçleri ve memurları tarafından çocuklara yönelik cinsel
istismarlara karşı sessiz kalınması bu ülkenin
karanlık tarihi ve utancı olmaya devam etmektedir.
Çocukların sosyal politika alanında
deneyimledikleri en önemli sıkıntılarından biri de çocuk
işçiliğidir. Ne yazık ki Türkiye, okul çağında olan ve
normalde okullarında olması gereken çocukların çocuk işçi
olarak en fazla çalıştırıldığı ülkeler arasındadır.
Mevsimlik tarım işçiliğinde fazlasıyla öne çıkan çocuk
emeği sömürüsüne Bakanlığın acil olarak el atması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Bakanlığın
görev alanına giren engelli bireylerin sorunları da çözüm
beklemektedir. Dezavantajlı gruplar arasında yer alan engelli
vatandaşların bedensel ve zihinsel engellilik durumları toplum
içinde ayrımcılığa uğramalarına neden
olmaktadır. Türkiyede şu anda yaklaşık 8,5 milyon engelli
birey bulunmaktadır. Engelli bireylerimizin toplumla bütünleşmelerinin
önünde büyük engeller yaşanmaktadır. Bunların başında
yoksulluk gelmekle birlikte yoksulluğun daha da imkânsız
kıldığı eğitim, istihdam, ulaşım, fiziksel
çevre, konut ve sağlık olanaklarından
yararlanamamaktadırlar. Devletin engelli politikasının ise
sosyal haklar perspektifine değil, engellileri muhtaç, kendisini de
hayırsever olarak konumlayan bir bakış açısına
dayandığını görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüldüğü üzere, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının çalışma alanına giren
kadın, çocuk, engelli, yaşlı, aile vesaire, neredeyse tüm
alanlar acil çözüm bekleyen kronik sorunların olduğu alanlardır.
Bu bakımdan, görüşülmekte olan Bakanlığın bütçe
tasarısı önem arz etmektedir fakat 2015 senesi için hazırlanan
bütçe tasarısının bu ülkenin kronikleşen sorunlarından
hiçbirine çözüm bulma anlayışı olmadığı gibi,
sorunları daha da derinleştirmeye hizmet edecektir. Özellikle
kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanda
karşılaştıkları ayrımcılıkla mücadele
etmek bir yana, kadın emeğinin daha fazla sömürülmesi,
kadınların aile içerisine kapatılması ve kamu hizmetlerinin
daha fazla azaltılarak özel sektörün önceliklerine göre harcamaların
yapılması hedeflenmektedir.
Merkezî bütçeler toplumsal barışın ve
eşitliğin sağlanması için kullanılabilecek en etkili
yöntemlerden biri olmasına rağmen, Hükûmetin rantçı ve vurguncu
karakterleri sonucu eşitsizlikleri derinleştirmeye hizmet etmektedir.
2015 yılı için hazırlanan merkezî bütçe tasarısı tam
da bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltma
perspektifinden uzaktır.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, cinsiyet
eşitliğinin sağlanması için sadece Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığınca değil, bir bütün olarak
kalkınma planlarının temel ilkesi olarak toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçelemenin benimsenmesi gerekmektedir. 2003 yılında 12
Avrupa ülkesi toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme
politikalarını kabul ederek harekete geçmiştir. Türkiye'de ise
sadece kısıtlı oranda projeler dışında bir
gelişme olmadığı apaçık ortadadır. Fakat bir an önce
bütçe tasarlanırken cinsiyet eşitliğinin sağlanması
için bir politika izlenmeli, bunun için bütçeye özel önlem kalemleri
eklenmelidir. Tüm bunların yapılması için Hükûmetçe bir siyasi
kararlılığın sergilenmesi başattır. Ancak bu
şekilde toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yapılabilinir.
Hükûmetin kadın istihdamının artırılması,
özellikle kadınların görünmeyen emeğinin görünür
kılınması, kadınların eğitim haklarının
sağlanması gibi konularda somut stratejik planlamalar
çıkarması gerekmektedir. Bu şekilde kapsamlı bir
yaklaşım sergilenmediği sürece cinsiyet temelli bir bütçelemeden
bahsetmek imkânsız olacaktır. Toplumun kolektif
ihtiyaçlarını karşılamak için planlanan merkezî bütçe
eğitim, sağlık, sosyal güvenlik sistemi, istihdam,
ulaşım başta olmak üzere tüm alanlarda cinsiyetler arası
eşitsizliği ortadan kaldıracak biçimde
planlanmadığı takdirde kadına yönelik
ayrımcılığın önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, merkezî bütçe
tasarısı özel olarak kadın özgürlüğü ve eşitliği
için bir kalem barındırmadığı gibi, bütün maddeleriyle
eşitsizlik vadetmektedir. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe
anlayışı hem gelir hem de harcamalar kategorisinde cinsiyet
eşitliği perspektifini sunmaktadır. Ne yazık ki, 2015
merkezî bütçesi bu hâliyle kabul edilmesi hâlinde toplumsal cinsiyete
duyarsız bütçe olarak tarihe geçecektir. AKPnin kutsal aile
politikası Bakanlığın tüm çalışmalarına
yansımaktadır. Ailenin kutsallaştırılması ve kadının
aile üzerinden tanınması elbette ki ilk değil, her hükûmetin benimsediği
bir durumdur, ancak AKPnin 3 çocuk yapma, kürtaj yasağı gibi ailenin
devam ettirilmesi yönündeki müdahale edici tavırları göstermektedir
ki, artık sadece bu düşünceye sahip olmakla kalmayıp Hükûmet bu
yönlü politikalar yürütmektedir. Sosyal yardımların kadın
üzerinden yapılması bunun en açık örneğidir.
Bir diğer önemli
husus ise sığınmaevleridir. Belediyelerin açtığı
sığınmaevlerine Bakanlıktan kaynak aktarılmıyor,
belediyelerin kendi bütçelerinden çözmeleri gerekiyor, bu durumda da birçok
belediye sığınmaevlerini açmıyor. 6284 sayılı
Yasaya göre kadınlar, başvurdukları andan itibaren koruma,
tedbir kararları çıkartılıyor, kadınlar istiyorlarsa
hemen İlk Adım merkezlerine, oradan da belediyeler dâhil boş
yeri olan sığınmaevlerine gönderiliyor. İlk Adım
merkezlerinde kadınlar istif hâlinde yerlerde yatıyorlar. Arama gibi
telefonların dahi yasaklandığı, hele İlk Adım
merkezlerinde on beş gün dışarı bile çıkış
yasakları
Kadınların erkek çocukları 12 yaşından
büyükse çocuklarından ayrılmak zorunda bırakılıyor.
Hâlbuki yasada erkek çocuk 12 yaşından büyükse kadına ayrı
bir ev açılması öngörülüyor. Fakat bu uygulama da maalesef yok,
sadece kâğıt üstünde. Bu durumda, birçok kadın
sığınmaevinde kalmak istemiyor doğal olarak. Bakanlık
sadece ŞÖNİMlerle belediyelerin de açmış olduğu
sığınmaevlerini denetim altına almak dışında
bir iş yapmıyor.
Değerli
milletvekilleri, kadınlar için ilçeler bazında özel kadın
çalışma, destek, danışma merkezleri oluşturulmalı
ve kadın dostu kentler, iş yerleri ve fabrikaların
yaratılması, kadınların girişimciliğinin ve bunun
için alternatif modellerin -kadın kooperatifleri gibi- desteklenmesi
gerekmektedir. Eş başkanlık sisteminin gerek siyasi parti
içindeki mekanizmalarda gerek yerel yönetimlerde gerekse de tüm kurum ve kuruluşlarda
yasal ve zorunlu bir zemine oturtulması gerekmektedir. Meclisteki
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun fırsatta ve
süreçte ve sonuçta eşitlik için kadın erkek eşitliği
komisyonu olarak değiştirilmesi ve bu komisyona işlerlik
kazandırılması gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet
eşitsizliği içeren eğitim müfredatı
değiştirilmeli, demokratik, eşitlikçi bir içerik
kazandırılmalıdır. Bunun yanında, AKP yetkililerinin
sürekli kadın düşmanlığı üreten söylemlerden
kaçınması ve bu zihniyetin okul müfredatlarına yansımasına son
verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Orta Doğuda yaşanan savaşlardan dolayı 2
milyonu aşkın mülteci göçmenin Türkiyeye geldiği bilinmektedir.
Gelen göçmenler arasında özellikle kadın ve çocukların burada yaşadığı
sorunlar geldikleri savaş ortamından daha kötü bir yaşamı
dayatmaktadır. Kadın ve çocuklar yaşanan onca ağır
sorunların yanında sürekli taciz ve tecavüz tehlikesi altında
yaşamaktadır. Devletin, özellikle Şengal ve Kobaniden gelen
Kürtlere yönelik ayrımcı tutumundan bir an önce vazgeçmesi ve
bakanlık bünyesinde kadın göçmenlerin sorunlarıyla ilgilenecek
özel bir birim ve özel bir bütçeyle kadınların
yaşadığı sorunların giderilmesi için acil bir
çalışma başlatması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yine AKP Hükûmetinin çok
övündüğü sosyal politika, yoksulluğu ve devlete
bağımlılığı önlemek bir yana, bunu besleyen
sadaka kültürünün sosyal yardımlar adı altında tekrar
canlandırılarak yoksulluğu devam ettirme yöntem ve
politikasıdır. Bu politikayla yurttaşlar sürekli devlete
bağımlı, muhtaç ve ancak oradan gelecek yardımlarla
yaşamlarını idame ettirebildikleri için sürekli potansiyel oy
deposu olarak kullanılmaktadır.
Sonuç olarak, devlet, üstlendiği hayırsever,
yardımsever devlet misyonu ile ucuz, esnek ve güvensiz istihdama yönelen
neoliberal politikalarını birincil olarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bünyesinde işletmektedir. Dolayısıyla,
bu Bakanlık bir kadın bakanlığı olmaktan son derece
uzak olduğu gibi, bütçesi de toplumsal cinsiyete duyarlı bir
bütçeleme değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
Hükûmetinin 2015 yılı için tasarı hâlinde sunduğu merkezî
bütçe sadece kadın düşmanı değil, aynı zamanda
ekoloji, emek, demokrasi ve barış düşmanıdır. Adil
olmayan vergilerle insan hayatını daha fazla zorlaştıracak
olan Hükûmet için harcamalarında temel kıstas, özelleştirme,
ticarileştirme ve eşitsizliklerdir. Toplumsal adaleti
kadınları görmezden gelerek sağlamaya yönelik her çaba daha
fazla savaş, cinayet ve şiddet getirecektir. Merkezî bütçenin
oluşturulmasında hiçbir söz hakkı olmayan kadınlar bütçe
tasarısının geri çekilmesini ve yeniden demokratik bir
şeklide oluşturulmasını talep etmektedir.
Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe
anlayışı her alanda eşitliği göz önüne alan bir
yaklaşımdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Dördüncü tur bütçe görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Biniciye aittir.
Buyurun Sayın Binici. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kalkınma Bakanlığı ve bağlı
kuruluşların bütçeleri üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben Suruçluyum, Suruçta
doğup Suruçta büyüdüm. Şu ana kadarki ömrümün hatırı
sayılır bölümünü de Suruçta geçirdim. Suruça yolu düşenler
bilir, hemen karşımız Kobanedir. Öyle ki Suruçta pişen
yemeğin kokusu Kobaneden, Kobanede çobanın çaldığı
kavalın sesi Suruçtan duyulur. Aramızdan geçen tren yolu,
bağrımıza saplanmış bir hançer gibi dursa da yoktur aslında
birbirimizden farkımız tıpkı Akçakale ile Tel Abyad,
Ceylanpınar ile Sere Kaniye, Nusaybin ile Kamışlı gibi.
Aynı dili konuşur, aynı türküleri söyleriz; aynı
şeylere güler, aynı acılarla hüzünleniriz; çocuklarımızı
aynı masallarla büyütürüz; ağlayan bebeklerimizi aynı ninnilerle
avuturuz; aynı halaya duran ekipte birimiz baş isek diğerimiz
baş altı oluyoruz. Hani televizyon ekranlarında ya da gazete
sayfalarında gördüğünüz sınırda bayramlaşma
seremonileri var ya işte onlarız bizler. Tel örgülerin ardından
uzattığımız ellerimiz, ya amca oğlu, dayı
kızına ya da teyze oğlu, hala kızınadır.
Velhasıl, bayramlarda hasretle kavuşan bilcümle eller aynı
candandır, aynı kandandır, aynı akrabadır, akraba.
Tıpkı sizler gibi bizim de teyzemiz, dayımız, amcamız
var; amcamızın, dayımızın, teyzemizin çocukları
var. Kimi sınırın üst tarafında, kimi ise
sınırların alt tarafında oturur.
Sizler için Türkiye ile Suriye sınırı olan
o tren yolu var ya, bizler o tren yoluna Kürtçede sadece
(x) diyoruz,
(xx).
Suruçlu ya da kuzeyli olan herhangi bir Kürt sınırın
karşı tarafını Suriye olarak adlandırmaz,
(xxx) deriz; Türkçesi hat altı
demektir. Suriye tarafında kalanlar da bu tarafa Türkiye demezler,
(xxxx) derler; Türkçesi hat üstü
demektir.
Değerli milletvekilleri, hatırlarsanız,
2012 yılının son günlerinde bir gazeteciye verdiği
mülakatta "Eğer gündemi ben belirleyemezsem Başbakan olamam. Bu
tür tartışmaların zamanlamasını ben belirliyorum."
diyen Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı
olduktan sonra da bu alışkanlığından
kurtulamamış ki aklına değil ağzına geleni
söylemeye devam ediyor.
7 Ekimde "Kobane düştü düşüyor."
diyerek sokaktaki yangını ha bire körükleyen Sayın
Cumhurbaşkanı üç gün sonra Rize'yi ziyaret etmiş ve
yaptığı konuşmada aynen şunları
tekrarlamış: "Kobane ile Türkiye'nin ne alakası var,
İstanbul'un ne alakası var, Ankara'nın ne alakası var?
Kobane ile Siirt'in ne alakası var, Diyarbakır'ın ne
alakası var, Bingöl'ün ne alakası var?" demişti. Gazze'yi,
Kahire'yi iç mesele yapıp Esma'nın şehadetini seçim
meydanlarında siyasi ikbal için kullananlar ne hikmetse Suruç'un hemen
dibindeki Kobane ile alaka kuramamıştı maalesef.
Buradan kendisine sesleniyorum: İşte
alakası budur. İşte, tam bu yüzden, Suruç, Kobane; Kobane,
Suruçtur. Kobane, yalnız Suruçda değildir. Kobane,
Diyarbakırdır; Kobane, Siirttir; Kobane, Bingöldür; Kobane,
Bitlistir, Vandır, Hakkâri'dir, Mardindir. Kobane, İstanbulda,
Ankarada, Bursada, İzmirde,
Manisada, Rizede vicdandır be vicdan. (HDP sıralarından
alkışlar)
İşte, bu yüzden, DAİŞ çetelerinin
Kobaneyi kuşatmasından hemen sonra insanlar sınırdaki tel
örgülere dayandı çünkü tellerin ardında kiminin dayısı,
kiminin amcası, kiminin de evladı vardı.
İşte, bu yüzden, insanlar bombaların, havan
toplarının, mermilerin düştüğü topraklara hüzünle
bakıyor çünkü orada onur mücadelesi veren oğlu, kızı,
kardeşi veya babası sağ mı diye merak ediyor.
İşte, bu yüzden, Türkiye'nin dört bir
tarafından gelenler, gece demeden, gündüz demeden sınırda nöbet
eylemi yapıyorlar çünkü sizde bulunmasa bile Türkiye'de vicdan sahipleri
hâlen var, var olmaya da devam edecekler.
Kobane yanıyor, Kobane yandıkça ateşi
Suruç'a düşüyor; yalnızca Suruça değil, Diyarbakıra
düşüyor, Siirte, Mardine, Bingöle, Bitlise, Ankaraya, Bursaya
düşüyor. Her gün cenaze taşımak nedir bilir misiniz acaba? Her
gün onur mücadelesi uğruna toprağa düşen gencecik bedenleri buz
gibi toprağa yatırmak nasıldır bilir misiniz acaba? O
gencecik insanlar, atalarının binlerce yıldan bu yana
yaşadığı yurtlarını, evlerini, onurlarını,
namuslarını DAİŞ
çetelerinin vahşetinden, talanından, yağmasından ve
tecavüzünden korumak için bedenlerini siper ediyorlar, kimi Kobaneli, kimi
Diyarbakırlı, kimi Siirtli, kimi Bitlisli. Benim de Kobane merkezinde
ve köylerinde 100 evi aşkın akrabam yaşıyor. DAİŞ
vahşeti çetelerinin Kobaneyi kuşatmaya aldığı günden
bu yana Suruçtayım ve Suruçta olmaya devam edeceğim. Bunu sadece
Suruçta olduğum için veya Kobanede akrabalarım olduğu için
yapmıyorum, Kobanede insanlığın onur mücadelesi
verdiğini düşünüyorum ve inanıyorum. Doğrusu, bu
hâletiruhiye içerisindeyken akçeli işleri konuşmak hiç de içimden
gelmiyor. Rakamlar vermek, vaatleri sorgulamak çok da içimden gelmiyor ancak
yine de birkaç kelam etmek gerekir diye düşünüyorum.
Kalkınma Bakanlığı bütçesi üzerinde
grubum adına konuşma görevinin tarafıma verildiğini Kobane
sınırında bir köydeyken öğrenmiştim. O sırada
Kobanede çatışmalar iyiden iyiye şiddetlenmişti,
sınırda yığılan kitlenin tedirginliği had safhaya
ulaşmıştı. Bombalar, havan topları birbiri ardına
patlıyor, bulunduğumuz alanlar sarsılıyordu âdeta. Kim
bilir, belki de savaş psikolojisi dedikleri durumun bendeki
yansımasıydı. Acaba, kullanılan bu silahların
kalibresi, menzili
veya tahrip gücü kalkınma endekslerinde yer alır mı diye
düşündüm. İnsan beyni işte, bazen irade dışı dur
durak bilmeden dalıp gidiyor. Benimki de öyle derinlere dalıp
giderken bugüne kadar AKP iktidarının el altından Suriye'ye kaç
tır dolusu silah gönderdiği ve bu silahları kimlere verdiği
beynimi meşgul etmeye başladı. Sonrasında ise bu
silahların kimlere karşı kullanıldığı, kaç
can aldığı, ölenler arasında kaç çocuk, kaç kadın, kaç
ana, kaç baba olabileceği düşüncesi yüreğime bir ateş gibi
oturdu. Düşündüm de bir an; oluk oluk akan kanın, yitirilen
canların TÜİK istatistiklerinde yeri var mıydı acaba? Ya,
kaybolan hayatların, sönüp giden umutların, feryat
eden anaların, gözyaşlarını içine akıtan
babaların tutulur muydu çetelesi? Bir ara önünden geçerken fark
etmiştim inşaat çalışmasını, rakamlar rahatça
takla atabilsin diye devasa bir bina yapılıyordu TÜİKe.
Değerli milletvekilleri, Kobanede
ara sıra silahlar susuyor, kimi zaman tam da bir ölüm sessizliği
hâkim oluyordu. Bir tarlanın ortasında çömelmiş,
kulağım Kobanede, gözlerim ise önümde uzanan tarladaydı. Suruçun
neredeyse tamamında olduğu gibi, bulunduğum sınır
köyünde de vakti gelmesine rağmen henüz kimse tarlasını
süremiyordu maalesef. Gözlerim suya olan hasretinden çatlamış
toprağa öylece dalıp gidiyordu. Birden aklıma GAP projesi geldi.
Sahi ya, neredeyse yarım asırdır devam eden GAP projesi bu
toprakları da sulayacaktı. Hani, bu topraklar Fıratın
suyuyla kucaklaşacak, bu topraklardan zenginlik
fışkıracaktı.
Birden AKP Hükûmetinin 2008deki tam kadro Diyarbakır
çıkarmasını ve orada açıkladıkları GAP Eylem
Planını hatırladım. O dönemde Başbakan olan
Sayın Erdoğanın siyah güneş gözlüklerinin arkasına
saklanarak yaptığı konuşması film şeridi gibi
gözlerimin önünde geçiyordu. Hani, 2012 yılına kadar 1 milyon 60 bin
dekarlık alan sulanacaktı. Hani, 3 milyon 800 bin kişiye iş
bulunacaktı. Hani, bölgede kişi başına millî gelir yüzde
209 oranında artacaktı. Bütçenin Komisyon görüşmeleri
sırasında Kalkınma Bakanının yeni bir eylem planından
bahsettiğini Meclisin tutanaklarından okuduğumda
öğrenmiştim.
Sayın Bakan o anda ve o tarlada
eğer karşımda olsaydı Senin önceki eylem planını
da gördük Sayın Bakan. Boşuna uğraşma, eylemin de,
planın da senin olsun. Siz GAP'ı
bitiremediniz, bitiremezsiniz de. Siz Dicle'nin, siz Fırat'ın suyu
ile bu toprakları yarım asırdır sulayamadınız.
Ama, Kürtlerin yiğit evlatları adalet için, insanlık onuru için,
namusları için gerekirse bu toprakları da, Kobane'yi de
kanlarıyla sulayacak. diye haykırmak istiyordum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Ben bu düşünce
deryasına dalmışken gülümseyen yüzleriyle 2 genç
arkadaşım selam vererek yanıma geldi. Sonradan hırçın
Karadenizin asi çocuklarından olduğunu öğrendiğim
gençlerden biri sanki içimi okumuştu, Hayırdır sayın
vekilim, bu çorak tarlaya ne ekilir diye mi düşünüyorsunuz? dedi. Ben de
yarım asırdan bu yana bitirilemeyen GAP'ı ve sulanamayan bu
toprakları düşündüğümü anlattım gençlere. Karadenizli olan
genç aynen şunları söyledi: Yaptıkları hidroelektrik
barajlarını sizlere GAP, bizlere de HES'leri DOKAP diye
yutturdular. Hadi biz eski bir proje sayılmayız ama sizinki
yarım asra yaklaşırken KOP yüzyılı geçti sayın
vekilim, beterin beteri var ve izninizle size bir şiir okumak istiyorum.
Şiir bana ait değil, sahibinden özür diliyorum çünkü Diyarbekir
diye geçen yerleri Kobane olarak değiştirdim. demişti o genç.
Karadenizli gencin okuduğu o şiiri sizlerle de
paylaşmak isterim:
Geleceğim sana Kobane.
Bomba, kurşun, TOMAlarla değil.
Fındık ezmesi, çay, kurutulmuş hamsi
olacak çantamda.
Peştamal getireceğim sana, bir de böğürtlen.
Karayemiş getireceğim sana, ninemin öykülerini.
Onların yaşadığı
acıları getireceğim.
Sana hapishane anılarımı getireceğim
Kobane.
Şiirini bitiren o gence dedim ki, bize hep böyle gel
(X)
Saygılarımı sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
dördüncü konuşmacı Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlarken Ulaştırma Bakanlığımızın bütçesi
üzerine görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınıza çıkmış
bulunuyorum.
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; rakamların birbiriyle dans etmesinden öte bir anlam ve
önem arz etmeyen 2015 yılı bütçesini görüşüyoruz. Evet,
aritmetiksel rakamların konuştuğu, ruhsuz, kimliksiz, sevgiden
yoksun, özgürlük ve barış dışı her türlü
antidemokratik, hukuk dışı uygulamalarının vücut bulduğu
bir bütçe. Bu bütçede insan yok, kadın yok, çocuk yok, engelli yok. Bu
bütçede ekoloji yok, doğal, demokratik toplum yok; varsa yoksa
hükümranlık, varsa yoksa iktidara giden döşenmiş yolların
savaş argümanları, aletleri ve yöntemleri konuşuluyor.
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; kapitalizm iktidar ve sermaye biriktirme sistemi
olduğundandır ki hep savaş üreten, ekolojik yıkımlara
yol açan, barış dışı uygulamalarıyla açlığın,
yoksulluğun, sefaletin bizatihi diz boyu olduğu bir topluma evrilmiş
bulunuyor. Ruhsuzdur, kimliksizdir; sömürü ve iktidar biriktirme adına her
yolu, her yöntemi mubah gördüğündendir ki baskı ve ideolojik
aygıtlarıyla toplumu şekillendirir, biçimlendirir. Toplum
kendine rıza göstersin, ikna olsun, itiraz ve isyan etmesin diyedir bütün
bunlar. Dini, kültürü, sanatı, edebiyatı hep bu amaçla kullanır.
Sanki aydınlanmacıdır, çağdaştır, demokratiktir
imajını da esirgemeden topluma bunun propagandasını
ideolojik aygıtlarıyla ha bire ama ha bire pazarlar. Türkiye de
bundan nasibini almıştır, ta 1839 Tanzimat Fermanıyla
beraber. imparatorluklar çökmüştü, çözülmüştü, imparatorlukların
bağrında ulus devletler oluşmuştu ki ulus devletlerin
hükümranlık sürdüğü, kendilerine ait bir pazar olsun isteniyordu. Bu
pazarda -kapalı ekonomik ilişkilerinin- burjuvazi, egemen ve ezen
sınıf, yoksulları, ezilenleri ve yönetim dışı
bırakılanları hizaya getirmek adına bu yüksek güvenlikli
gümrük duvarlarının arkasına sığınmayı
kendisine hak görmüştü. İşte
1839la beraber başlayan ulus devlet serüveni, ötekileştirmeyi,
asimilasyonu, ekolojik ve toplumsal kırımı kendinden hak görerek
bugünlere bizi getirdi.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri;
evet, ulaştırma bütçesini konuştuğumuz bugünlerin
temellerinin atıldığı 1839lar manidardır.
Manidardır, üç kıtaya egemenliğini, hegemonyasını
yürüten Osmanlı İmparatorluğu içerisinde özerk olan, otonomiye
sahip olan halklar ve kimlikler, ulus üniter devletin daha çağdaş,
daha bilimsel, daha insani olması gerekirken, geriye savrularak otonomiyi
de, özerkliği de baskılayan, herkesi tek tipleştirmenin
cenderesine tabi tutan uygulamalarıyla dur durak bilmeden
savaşları, yoksullukları, açlıkları,
kıtlıkları bize reva gördüler. Sayın Başkan, hâlbuki ekosistemimiz
açlığa da, kıtlığa da yol vermez, ekosistemde
kıtlığın, açlığın kendisi yoktur; varsa
yoksa doğal seleksiyondan türlerin ve canlıların doğal
mücadelesi söz konusudur. Ama iktidar, ama devlet, ama egemenlik ve
hükümranlık, bize yoksunlukları, açlığı ve sefaleti
bir kadermiş gibi pazarlamaktan da geri durmuyor. 1839
uluslaşmanın ilk adımlarının
atıldığı günden itibaren İstanbul Ankara üzerinden
Bağdata, İstanbul Ankara üzerinden Tebrize hem bir yanıyla
sanayi mamulü ürünlerin yeni pazarlara açılması ama insanın
girmediği yer altı, yer üstü zenginliklerinin de Ankara üzerinden
İstanbula taşınmasının demir yolları
döşenmişti. Bu demir yolları 1839dan başlayıp
1950lere gelinceye kadar toplumun temel ihtiyaçlarının sevkinde,
idaresinde yüzde 78lik bir yük taşıma kapasitesine sahipti, 1950de
ve şu an bu kapasite maalesef yüzde 40lara inmiş bulunmaktadır.
Aynı şekilde, yüzde 44 olan insanın taşınma kapasitesi
bugün itibarıyla yüzde 20lere inmiş bulunmaktadır. Nedendir?
Nedeni, küresel kapitalizmin öngörüleri, öncelikleri ve tercihlerinin ulus,
üniter devlete giydirilmiş olmasının politikalarının
sonucudur.
Bakınız, demir yolu gibi güvenlikli, deniz yolu
gibi hem güvenlikli hem az maliyetli sevk ve idareyi
kullanacağımıza biz kara yolu
taşımacılığına dayalı bir politikayla
bizleri mahkûm kılan bir noktadan yaklaşmışız. Nedeni
de küresel emperyal güçlerin bu konudaki tercihlerinin Türkiye Cumhuriyeti
devletinde karşılanmış olmasının
zorunluluğuydu.
Hâlbuki kara yolları, yüksek maliyeti ve güvenliksiz
ortamlarıyla geleceğimizi çalıyor. Her gün ortalama 10
insanın öldüğü trafik kazaları ve canavarını
hatırladığımızda, yüksek maliyetini de göz önünde
bulundurduğumuzda üç tarafı denizle çevrili Türkiye'nin deniz
taşımacılığını, demir yolu
taşımacılığını önemsemesi gerekirken hâlâ
bize kader olarak biçilen kara yolu taşımacılığı
ama son beş yıldır da duble yollar serüveniyle her gün yenilenen
ve yenilenmesi adına da sathi kaplamaya harcanan 33 milyar liralık
bir görünmez harcama söz konusudur. Kime gitmiştir, kimler
paylaşmıştır, kimin cebine girmiştir bilinmez ama o yollar
köstebek yuvası gibi, insanların da, yükün de, maliyetin de
taşınmasına el vermeyen bir konumda yeni iyileştirmeleri
beklemektedir. Yazık değil mi, günah değil mi? 33 milyarla siz
ana dilde parasız eğitimi, ana dilde sağlık hizmetini
yapabilmenin olanaklarına sahip iken bu ülkenin 76 milyon
insanını bundan mahrum bırakıyor, milyar dolarlık 44 insanımızın
oluşmasına hizmet etsin diye. Sayın Cumhurbaşkanına
hatırlatırım, 44 mü büyük, 76 milyon mu büyük? Hep söyler ya: 5
mi büyük, dünya mı büyük? Aynı egemenlikçi, aynı
hükümranlık sistemi burada da devam ediyor. Bu ülkenin kaynakları, bu
ülkenin zenginlikleri, bu ülkenin dinamikleri 44 yeni milyar
dolarcımız çıksın diye heba edilemez, kullanılamaz.
Söz konusu olan 76 milyon insanın geleceğidir, söz konusu olan 76
milyonun içerisindeki kadınından erkeğine, çocuğundan
gencine, gencinden yaşlısına herkesin hakkıdır. Bu
haklar gasbediliyor. Bu haklar nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti devletinde
gasbediliyorsa dünyanın birçok yerinde de aynı zihniyet devam ediyor
çünkü söz konusu olan kapitalist modernitedir. Kapitalist modernite,
eşitsiz gelişme yasasına bağlı olarak bölgelerin
eşitsiz gelişmesine yol açan, bölgeler farkı arasından da
açlığı ve yoksulluğu, sefaleti ve işsizliği de
körükleyen bir noktadan yaklaşıyordur.
Bakın, Türkiye'nin yer altı zenginlikleri
itibarıyla öne çıkan Kürdistan coğrafyası bugün Türkiye'nin
en geri bölgesidir. Gayrisafi millî hasılanın 12 bin dolara
ulaştığı bir dönemin övüncünü taşıdığımız
bugünün Türkiyesinde Kürdistan coğrafyasının ortalaması 6
bin dolar, benim seçilip geldiğim Muş ilinin ortalaması 3 bin
dolar. Nedendir? Bir düşünsek ve bu soruya yanıt bulsak biz
önümüzdeki siyasal, sosyal sorunları da çözebiliriz. Ünlü
siyasetçilerimizden, geçmiş Başbakanlarımızdan rahmetli
Bülent Ecevit her seferinde Kürt sorunu dile getirilip sorulduğunda, böyle
bir sorunun olmadığını, bu sorunun gerekçesinin ekonomik
geri kalmışlıktan ibaret olduğunu açıklardı. Doğrudur,
Kürdistan coğrafyası ekonomik olarak Türkiye'nin en geri
coğrafyasıdır yer altı, yer üstü zenginliklerine
rağmen ama nedeni, devletin asimilasyonist politikalarına
bağlı olarak ora insanını yoksul bırakıp, ora
insanını işsiz bırakıp metropole, İstanbula,
İzmire, Mersine, Adanaya sürgüne göndermek, göç ettirmek, geldikleri bu
yerlerde insanların asimilasyonist politikalarla Kürtlüğünden,
Aleviliğinden kaçacak bir üst kültüre, üst etnisiteye, bir üst dile
öykünen bir mekanizmayı, bir ilişkiyi var etmesi içindir. Orayı
yoksul bırakıp, geri bıraktırıp insanlar için
yaşanmaz kılacaksın ki insanlar orada toprağın
binlerce, on binlerce yıllık köklü birikimlerinden nemalanmasın,
geçmişiyle buluşmasın diyedir. Nasıl ki bugün Sayın
Cumhurbaşkanımız Biz Osmanlıcayı
atalarımızın geçmişteki kadim medeniyet birikimlerine
ulaşmak için öğrenmek zorundayız. diye haykırıyor ve
kulağımıza fısıldıyorsa Kürtler de ana dillerini,
kültürlerini unutmamak, köklerinden koparılıp buralara sürgüne
gitmemek için direndiler, direniyorlar. Ama maalesef bütün bu dirence, bütün bu
ayaktaki isyana ve itiraza rağmen Türkiyedeki Kürt nüfusunun yüzde
70-80i batıya göç ettirilerek asimilasyonist politikalara tabi
tutuldular. Ya geri kalanlar? Geri kalanlar faili meçhuller,
yakılmış, yıkılmış 4 bin civarındaki
köyleri asimilasyonist politikalarla bir cenderenin içerisinde
Türkleştirme projesinden geri durmayan devlet politikalarıyla
karşı karşıyadırlar.
Bakınız, 3 Ocak 2013, demokratik çözümü
tartıştığımız günden bu yana ana dilde
eğitimin bırakın Kürtler için 6 bin civarındaki tüm dünya
halkları için olmazsa olmaz olduğu günümüz dünyasında ve
Türkiyesinde bunu kolaylayan, yol açan, ana dilde eğitimi esas alan bir
gelecek tahayyülünde bulunacağımıza biz 20 milyonluk Kürtün
varlığını unutmuşçasına Osmanlıcayı
mecburi dil dersi hâline getirme hakkını görüyoruz. Hani çözümden
yanaydınız, hani çözümün tarafıydınız? Çözümün olmazsa
olmazı Kürtün namusu, ekmeği, suyu ve havası kadar olmazsa
olmazı dildir çünkü dil, insandır. İnsanı
öldürüyorsanız dil de olmaz, dili öldürüyorsanız insan da olmaz. O
temelde Osmanlıcayı düşüneceğimize Osmanlıcanın
altı yüz yıllık o hükümranlık ve egemenlikçi
anlayışı yerine
Mazlum ve mağdur olan bir halkın
dilini mağdur ve mazlum olmasıyla birlikte Ahmedi Hani, Fakiye
Teyrandan başka ulaşacak bir kaynağı olmayan çünkü
devletten mahrum kalmıştır, iktidardan yoksun
bırakılmıştır; dilinden, kültüründen uzak
tutulduğu için bugüne, yarına, yarının ötesine
taşıyabileceği maalesef kaynakları olmamıştır.
Kaynaktan yoksun olmamıza rağmen, annemizden duyup babamızdan
telkinini aldığımız bu dil kulaktan dolmayla bugünden
yarına taşınamaz. Kardeşsek İslam
kardeşliğinin gereği de, insansak insani sorumluluğun da
gereği 20 milyonluk kardeşinizi ana dilden, eğitimden mahrum
bırakamazsınız, bırakmamalısınız; çözüm de
buradan geçer.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aynı paradoksu, aynı ironiyi Alevi sorununa yaklaşımda da
görmek mümkün. AKP bolca Alevi çalıştaylarını yapar.
Alevilerin inançlarının, kültürlerinin ne olması
gerektiğine yönelik bir merak içerisinde olmaları, öğrenmeye
çalışıyor olmaları anlaşılırdır,
doğrudur da ama 10a yakın çalıştaydan sonra hâlâ
eğitim şûrasında Millî Eğitim Bakanımız
çıkıp 1inci sınıfta din dersi zorunluluğunu dile
getiriyorsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hukuksuz olduğuna
karar vermiş olmasına rağmen 1inci sınıftan itibaren
Alevilere, Süryanilere, Ermenilere, ötekilere zorunlu din dersi olmazsa olmaz
noktasında dayatılıyorsa siz Alevi sorununu da çözemezsiniz.
Kürt sorununun çözümünde nasıl ki bir adım ilerleyip iki adımla
durumu idare edip zamana yayıp çürütmeye
çalışıyorsanız aynı şekliyle bu ülkenin asli,
eşit, özgür vatandaş olmadan kaynaklı hakkı olan Alevilerin
inanç hakkını da gasbeden, öteleyen, el koyan bir noktadan
yaklaşıyorsunuz. Sizin kavganız, sizin mücadele
anlayışınız sorunları çözmek, bu manada toplumsal
barışı, toplumsal konsensüsü sağlamak değil,
ötekileştirme üzerine, yabancılaştırma üzerine, irade
kırma üzerine, biat kültüründen beslenen geçmişinizden hareketle siz
bugün, size itiraz etmeyen, isyan etmeyen suskun bir toplumun arzusunu
güdüyorsunuz ama biz inadına itiraz ediyoruz, itirazımız da
devam edecek diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ grubu adına birinci
konuşmacı Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Çonkar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2014 yılı, merkezinde Türkiye'nin
bulunduğu komşuluk coğrafyasında son yıllarda
yaşanmakta olan değişim ve dönüşüm süreçlerinin hız
kazandığı ve pek çok önemli gelişmenin ortaya çıktığı
bir yıl oldu. Akdeniz havzasının, Orta Doğu ve Kuzey
Afrikadaki demokratik hak arayışları ve Avrupa
kıtasındaki ekonomik ve sosyal sorunlarla şekillenen görüntüsüne
2014 yılında pek çok ilave unsur eklendi. Bunun yanı sıra,
göç, salgın hastalıklar, iklim değişikliği, artan
nüfus karşısında hızla tükenen doğal kaynaklar gibi
makro meseleler de küresel sorumluluklar üstlenen bir ülke olarak Türkiyeyi
yakından ilgilendiren konular oldu.
Başta bulunduğumuz coğrafya olmak üzere,
değişim ve dönüşüm süreçlerine verdiğimiz tepkiler ve
ilkeli duruşumuz, yeni oluşmakta olan dünya düzeni zemininde çok
önemli bir bileşen olarak yer almamıza imkân tanımaktadır.
Bugün Türkiye, derinleşen istikrarsızlık ortamında
geleceğe dair ümitlerini yitiren bölge halkları açısından
hâlen en önemli ümit kaynağıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en
uzun kara sınırına sahip olduğumuz Suriye, son üç senedir
dünya tarihinin en büyük insanlık dramlarından birinin sahnesi hâline
gelmiştir. Dost ve kardeş Suriye halkının demokratik ve
daha insanca bir yaşama duydukları özlem, Esed rejiminin hunharca
bastırma ve katletmeye dayalı politikasıyla
karşılaşmıştır. Esedin ülkesini sürüklediği
iç savaş ortamının bilançosu, yitip giden 200 binin üzerinde
hayat, 3 milyondan fazlası komşu ülkelere sığınan 10
milyona yakın yerlerinden edilmiş insandır. Suriyedeki bu kaos
ortamından yararlanan terör ve aşırılık
yanlısı unsurlar, krizin diğer bir komşumuz Iraka da
sıçramasına ve Suriye-Irak sınırının fiilen
ortadan kaybolmasına yol açmış, Irakta bugüne kadar
dışlanan grupların da istismar edilmeleriyle ülke daha büyük bir
kargaşaya sürüklenmiş, sonuçta aralarında on binlerce Türkmen
soydaşımızın da bulunduğu 2 milyon 100 bin Iraklı
yerlerinden edilmiştir.
Ülke ve Hükûmet olarak, bu olumsuz gelişmelere
rağmen son on iki yılda demokratik ve ekonomik gelişmelerde
yakaladığımız ivme sayesinde bu insanlık krizinin
yaralarının sarılmasında dünyanın en önde gelen ülkesi
olabildik. Bugün, Türkiye, 1 milyon 600 bin Suriyeliyi ve 200 bin üzerinde
Iraklıyı misafir etmekte, bunların barınma, eğitim ve
sağlık ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Komşularımıza yardım elimizi uzatırken âdeta tek
başımıza Birleşmiş Milletlerin rolünü üstlenir bir
konumdayız.
Değerli milletvekilleri, Filistin halkının
çektiği acılara İsrailin 2014 yılındaki Gazze saldırılarıyla
yenileri eklenmiş, İsrailin Filistin topraklarındaki yasa
dışı yerleşim faaliyetlerine her gün yenileri ilave
edilmiştir. Harem-i Şerife yönelik ihlaller ise sadece Filistinli
kardeşlerimiz ve Türkiye için değil, tüm İslam âlemi
açısından kabul edilemez saldırılardır. Bu tablo
karşısında, bundan önce olduğu gibi bundan böyle de Türkiye
halkı olarak, haklı davalarında Filistin halkıyla omuz
omuza durmaya devam edeceğimizin bilinmesi gerekir.
Gururla ifade etmek gerekir ki ülkemiz bugün hem resmî
kalkınma yardımlarında hem de insani yardımlarda
dünyanın en önemli donörlerinden olmuştur ve 2014 yılında
1,6 milyar dolarlık resmî yardımla dünyada ilk 3 arasına
girmiştir. Türkiye ile yerkürenin dört bir yanı arasında
ekonomi, ticaret, kültür ve turizm köprüleri kurulmuştur. Türkiye ve AK
PARTİ hükûmetleri olarak sorumluluğumuzun sadece kendi bölgelerimizle
sınırlı olmadığının bilinciyle hareket
ederken başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çok taraflı
platformlardaki aktif rolümüzü de devam ettirmekteyiz. Terörizmle Mücadele
Küresel Forumu, Küresel Göç ve Kalkınma Forumu 2014-2015 dönem
başkanlığı, G20 dönem
başkanlığımız, Mayıs 2016da ev sahipliğini
yapacağımız Dünya İnsani Zirvesi bu çerçevede
sürdürdüğümüz ve üstlendiğimiz önemli görevlerden bazılarıdır.
AK PARTİ olarak ülkemizin dış politikada sahip olduğu imkân
ve kaynakları öncelikle yüce milletimizin ve ardından dünya
halklarının iyilik ve refahı için her alanda harekete geçirmeye
devam edecek, değerlerimizle çelişmeyen, aktif ve sorumluluk sahibi
dış politika çizgimizi sürdüreceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle Dışişleri
Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını
temenni ediyor, başta Dışişleri
Bakanlığımız olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarına
teşekkürlerimi sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ikinci konuşmacı Ali Şahin Gaziantep
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şahin.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dışişleri Bakanlığının 2015 yılı
bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum grubum adına. Bu vesileyle
Parlamentomuzu, milletimizi ve sınırlarımızın çok
ötesinde bu Parlamentoya dair umutlar besleyen, beklentileri olan bütün
milletleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bu kürsü ve hitap etmiş olduğum bu mikrofon
sınırlarımızın ötesinde dini, dili, ırkı,
coğrafyası ne olursa olsun son on yıldan bu yana izlemiş
olduğumuz etkin, şahsiyetli, kişilikli ve değerler merkezli
bir dış politika anlayışının doğal bir
neticesi olarak farklı coğrafyalar ve farklı milletler için de
bir ümit beslenen, beklenti kurulan bir parlamento hâline gelmiştir.
Diğer bir değişle, bu mikrofonlardan yansıyan her bir
kelime Asyanın en uzağı Maniladan Afrikanın
doğusundaki Zanzibar şehrine kadar veya Avrupanın Saraybosna
veya diğer şehirlerine kadar çok güçlü yansımalar, aksisedalar
bırakmaktadır. Bu vesileyle ben, Parlamentomuzu bu derece
değerli, bu derece etkin hâle getiren, bunda emeği olan bütün milletvekillerimizi
buradan saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarıyla birlikte Türk dış politikasında çok önemli
dönüşüm ve değişimler yaşandı. Bu dönüşüm ve
değişimlerden belki de en önemli birkaç tanesini şu şekilde
sıralayabiliriz:
AK PARTİ iktidarına kadar militarist bir,
militar bir dış politika anlayışı varken, AK
PARTİ iktidarıyla birlikte bu militar anlayışın yerini
sivil ve siyaset merkezli bir dış politika
anlayışının aldığına şahitlik ettik.
MUSA ÇAM (İzmir) Ali Bey, çok doğru
değil bu.
ALİ ŞAHİN (Devamla) Yine AK PARTİ
iktidarına kadar tek eksenli bir dış politika izlenirken,
batı merkezli ve sadece batıyı gören, batının
dışında, kuzeyine, güneyine, doğusuna kendisini
kapatmış bir dış politika bu coğrafyada hâkimken,
hüküm sürerken, şimdi, AK PARTİ iktidarıyla birlikte, çok
eksenli bir dış politika zenginliğine kavuştuğumuzu
görüyoruz. Aslına bakarsanız, yüz yıldan bu yana izlenen tek
eksenli Batı politikaları Türkiyeyi ekonomik anlamda, siyasi anlamda
sadece 780 bin kilometrenin içerisine hapsetmiş, büyüme, gelişme ve
kalkınma imkânını maalesef bu coğrafyaya mümkün
kılmamıştır.
Diğer önemli bir üçüncü nokta ise pasif ve
teslimiyetçi bir dış politika anlayışının yerini,
yine AK PARTİ iktidarıyla birlikte, proaktif ve meydan okuyabilen bir
dış politika anlayışının
aldığını hep birlikte görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, belki de bunun çok daha
ötesinde, Türk dış politikasının bugün itibarıyla
erişmiş olduğu nokta, bu saydığım noktalardan
daha da öte noktaya taşıyacak olursak, Türk dış
politikası bugün bütün bir dünyaya, yerküreye yeni bir medeniyet tasavvuru
sunabilen evrensel bir dış politika kültürü geliştirmiş ve
bunu yeni çağa, yeni dünyaya sunabilen bir dış politika
hüviyetine kavuşmuştur. Bu konuyu biraz açacak olursak, yeryüzü
yaklaşık yüz yıldan bu yana Makyavelist, sömürgeci, gücü,
sömürüyü, kaba kuvveti referans alan bir dış politika
anlayışıyla yönetiliyor ve bu dış politika
anlayışı tam yüz yıldan bu yana Afrikayı çok
katı, acımasız bir sömürüye maruz bırakarak neredeyse
kuruma noktasına getirmiş, kurutmuş, Asyayı büyük bir
tahribata uğratmış, dünyanın çeşitli noktalarında
sömürü savaşları açarak, sadece gücü ve kaba kuvveti kullanarak
yeryüzüne hükmetmiş bir anlayışın temsilcisi. Bugün AK
PARTİ iktidarıyla birlikte Türkiyenin yeryüzüne sunduğu yeni
bir medeniyet anlayışı, yeni bir evrensel dış politika
anlayışının temelini ise sömürge yerine paylaşım
kültürü, Makyavelist anlayış yerine merhamet kültürü, ortak
kalkınma, değerler ve ilkeler merkezli bir dış politika
anlayışını yeryüzüne hâkim
kıldığımızı görüyoruz.
Aslına bakarsanız bu konuyu burada saatlerce
konuşmak mümkün ancak maalesef ki zaman yeterli değil.
Ben bu politika anlayışını Türkiyeye
hâkim kılan, yeryüzüne hâkim kılan başta
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
Sayın Davutoğluna ve bu politikanın mimarlarına bütün
ülkemiz adına, milletimiz adına ve milletler adına
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Üçüncü konuşmacı Nesrin Ulema, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ulema. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NESRİN ULEMA (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısının Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri olarak temel
amacımız, aileyi merkez alarak çocuk, kadın, yaşlı,
engelli, tüm vatandaşlarımızın hayat kalitesini
artırmak olmuştur. Aileyi ve toplumu zorluklara ve sorunlara
karşı desteklemek, mağduriyet ve muhtaçlık
karşısında uygun ve etkin sosyal hizmet ve yardım
programlarıyla vatandaşlarımıza ulaşmak bu konudaki
politikalarımızın temelini oluşturmaktadır.
2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
kuruluşunu düzenleyen kanun başta olmak üzere son dört yıl
boyunca sosyal politikalar alanında çok önemli düzenlemeler
gerçekleştirilmiştir. Bakanlığımız bütçesi son
iki yılda diğer bakanlıklar arasında 6ncı sıraya
yükselmiştir. 2002 yılında sosyal yardım ve hizmetlere 1,3
milyar lira kaynak ayrılmışken bu rakam 2014 yılı sonu
itibarıyla 26 milyar 561 milyon liraya ulaşmıştır.
Hükûmetimizin aile ve toplum hizmetleri faaliyetleri arasında son on bir
yılda aile konusunda 27 araştırma yapılmış, sonuçları
basılı olarak ve İnternet ortamında
paylaşılmıştır.
Ayrıca, beş yılda bir tekrarlanan Türkiye
ergen profili ve Türkiye aile yapısı araştırmalarıyla
ülkemizde bu konularda yaşanan değişim ve muhtemel problem
alanları tespit edilmektedir.
Toplumun ve ailelerimizin ve bireylerin mağduriyet
ve sorunlarını tespit etmek amacıyla planlanan Aile Sosyal
Destek Programı, kısa adıyla ASDEP hazırlık
çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. ASDEP
ile aile ve bireylerin sosyal yardım ve sosyal hizmetlere olan ihtiyaçlarının
tespiti, ihtiyaca göre sosyal yardım ve sosyal hizmet modellerinin
planlanması ve uygulanması, gerektiğinde diğer kamu
hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması, sürecin tüm
aşamalarında rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin
sunulması, vakanın takibi ve bu suretle yaşam
koşullarının iyileştirilmesi sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı her şeyin önünde
tutarak, istikbalimiz için Önce çocuk, çocuklarımız için de önce
aile. diyoruz. Çocuklarımızın ailelerinden
ayrılmamaları ve ailelerine dönmeleri amacıyla
uyguladığımız sosyal, ekonomik destek kapsamında 2014
yılı Eylül ayı itibarıyla 57 bin çocuğumuza ayda 540
lira destek sağlanmaktadır. Bu sayede son on iki yılda 10.350
çocuk ailesinin yanına dönmüştür. Koruyucu aile yanında
bakılan çocuk sayımız 520lerden bugün itibarıyla 3.858
rakamına ulaşmıştır. Hizmet dönüşümü
kapsamında yurt ve yuvalardaki çocuklarımızın yüzde
90ı ev tipi bakım birimlerine yerleştirilmiştir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bünyesinde çocuklarımıza hizmet veren bir başka kuruluş
türü de çocuk destek merkezleridir. Bu kuruluşlarda suça sürüklenen, suç
mağduru olan, madde bağımlısı veya sokak geçmişi
olan çocuklarımızın rehabilitasyonu sağlanmaktadır.
2014 Eylül ayı itibarıyla 62 çocuk destek merkezimiz
bulunmaktadır ve bu kuruluşlarımızda yıllık
rehabilitasyon hizmeti alan çocuk sayımız 7 bin kadardır.
Değerli milletvekilleri, kadının insan
haklarının ve toplumsal statüsünün korunması alanında da
birçok uygulamayı hayata geçirmiş bulunmaktayız. Bugün
itibarıyla kadın eğitimi ve kadın istihdamı
noktasında 2014 TÜİK verilerine göre ülkemizde kadınların
iş gücüne katılma oranı yüzde 30lar, istihdam oranı ise
yüzde 20lerden yüzde 27ler seviyesine ulaşmıştır.
Ayrıca şiddet mağduru olan kadınlarımızın
İŞKURa erişiminin sağlanması ve organize sanayi
bölgelerinde de kreş sayısının artırılması
konularına yönelik de önemli çalışmalar devam etmektedir. Bugün
itibarıyla şiddet mağduru kadınlarımız için
ŞÖNİM merkezlerimizde yaklaşık 33.637
kadınımıza hizmet verilmiştir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, bu alanda engellilerimiz, yaşlılarımız,
şehit ailelerimiz ve onların yakınlarıyla ilgili de
yapılan birçok düzenleme var ama vaktim elvermediği için bu
kadarına değinebiliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NESRİN ULEMA (Devamla) Ben bütün bu
çalışmalarda başta Sayın Cumhurbaşkanımıza
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya, her seferinde
Cumhurbaşkanını katmayın. Bakan var zaten, Bakana
teşekkür edin. Hepiniz Cumhurbaşkanına teşekkür etmek
zorunda mısınız? Köşkünde rahat bırakın ya.
NESRİN ULEMA (Devamla)
Sayın
Başbakanımıza ve çok değerli Bakanımıza,
Bakanlık bürokratlarımıza buradan bir kez daha
teşekkürlerimizi sunuyorum.
2015 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Dördüncü konuşmacı Gülay Samancı, Konya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Samancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA GÜLAY SAMANCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ iktidarları hayatın her
alanını ilgilendiren politika ve düzenlemelerle birlikte kadın,
aile, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakınları ve
gazilerle ilgili olmak üzere pek çok konuda yasal düzenleme ve
çalışmalar gerçekleştirmiştir.
İktidarlarımızdan önce ülke ekonomik ve siyasi krizlerin içinde
boğulmakta, günü kurtaran politikalarla ülke yönetilmeye
çalışılmakta, enflasyonun altında ülke ezilmekteydi.
Hükûmetlerin âdeta ayakta kalma mücadelesi verdikleri süreçlerde toplumun temel
taşı olan aile fertlerini ilgilendiren pozitif ve onlara çözüm
olabilecek politikalar üretmesi de mümkün gözükmüyordu.
AK PARTİ neler getirdi diye
baktığımızda, her alanda olduğu gibi aile ve sosyal
politikalar konusunda çok önemli yenilikler ve düzenlemeler getirmiştir. Anayasanın
41inci maddesi aile kavramı üzerinde durmuş, ailenin Türk toplumunun
temeli olduğunu, devletin ailenin huzuru, refahı ile özellikle
annenin ve çocukların korunmasına yönelik gerekli tedbirleri
alacağına ve teşkilatları kuracağına dair
hükümler getirmiştir. Bakanlık politikalarına
baktığımızda bütünlükçü aile politikalarını
geliştirmeye devam etmekte olup aynı zamanda geliştirilen bu
politikaların uygulanmasını sağlamaktadır. Sosyal
yardım anlayışını bölge, cinsiyet, mezhep farkı
gözetmeden insan odaklı olarak fırsat eşitliği veren
dezavantajları varsa pozitif ayrımcılık sağlayacak
herkesi kalkınmasının bir parçası yapmaya
çalışarak işleyen bir kurum vizyonu sergilemektedir. Ailelerin
ekonomik, toplumsal, kültürel ve psikolojik sorunlarla baş edebilmeleri
için kurumsal desteklenmesi amacıyla aile danışma merkezleri
oluşturulmuş ve sayıları
artırılmıştır.
Yine aile fertlerinden olan anne ve çocuk
sağlığını korumak için Edirneden Karsa tüm
vatandaşlarımıza kolay erişilebilen ve kaliteli
sağlık hizmetini sunabilmek amacıyla koruyucu sağlık
tedbirleri getirilmiştir. Ücretsiz gezici sağlık hizmetleri tüm
kırsallarda yaygınlaştırılmıştır. Bir
ülkenin en önemli gelişmişlik seviyesi olan doğumda anne ve
bebek ölümleri çok sık yaşanıyor olmasına rağmen
uygulamalarımız ve aldığımız tedbirlerle önüne
geçmiş bulunmaktayız.
Engellilerimizin gerek kamu gerekse özel sektörde
çalışmasını sağladık. Kendi adına
çalışan engellilere erken emekli olma hakkı getirdik.
Bakıma muhtaç engelli çocuğu olan kadın sigortalılara erken
emeklilik hakkı getirdik. Evde bakılamayan ileri derecedeki
engelliler için hizmet veren bakım ve rehabilitasyon merkezleri
sayısını artırdık. Evde engelli bireylere bakanlara
aylık bağladık.
Yine, Anayasa değişikliğiyle çocuklara
pozitif ayrımcılık getirdik. Yetiştirme yurtlarından
ziyade, aile yanında bakım modelini tercih ettik, binlerce
çocuğun ailesinin yanına dönüşünü sağladık. Evlat
edinmeyi kolaylaştırıp korucuyu aile uygulamasını
başlatarak devletin sağladığı maddi imkânlarla
bazı kimsesiz çocuklarımızın ev ortamında himaye
edilmesini sağladık. Çocuk Esirgeme Kurumunun yurtlarında kalan
çocuklarımız için sevgi evleri oluşturup sıcak bir ev
ortamı sağladık.
Şiddete yönelik olarak 6284 sayılı
Yasanın kapsamını genişlettik. 6284 sayılı
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanunun amacı, şiddete uğrayan ve şiddete uğrama
tehlikesi bulunan kadın, çocuk ve aile bireylerinin ve tek taraflı,
ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu
kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere
yönelik usul ve esaslara yöneliktir. Kadınlara yönelik öncelikle can
güvenliği, kendilerini toparlamaları ve hayatlarına geniş
açıdan bakabilmeleri için ihtiyaç duydukları emniyetli bir ortam
sağlamak amacıyla kadın konukevleri oluşturup
sayılarını artırdık.
Görüldüğü üzere, iktidarımız döneminde
toplumsal problem hâline dönüşmüş pek çok
sıkıntılı konularda çözüm odaklı çalışmalar
ve düzenlemeler yapılmış ve yapılmaya da devam edecektir.
Bu bağlamda, 2015 bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Beşinci konuşmacı İlknur Denizli,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Denizli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İLKNUR DENİZLİ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kalkınma Bakanlığı 2015 yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Kalkınma dediğimiz şey tek
başına rakamlarla ifade edilebilen bir şey değildir.
Yaptığımız ve yapacağımız her şeyin
hedefi, bu ülkenin insanlarının mutluluğu ve huzurudur.
Kalkınma politikamız, istikrarlı ve toplumun bütün kesimlerinin,
büyümenin, kalkınmanın olumlu sonuçlarından pay
aldığı ekonomik büyümeyi gözetmektedir. Kalkınma politikamızı
ülkemizin kaynaklarını ortaya çıkaracak ve var olan
potansiyelimizi verimli kullanacak biçimde belirliyoruz; sosyal devlet
olmanın gereğini de hiçbir zaman gözden kaçırmıyoruz.
Kalkınmaya dair Hükûmetimizin ve partimizin
hedefleri, diğer yandan da hukukun üstünlüğü, bilgi toplumu,
uluslararası rekabet gücü, insani gelişmişlik, çevrenin
korunması ve kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi
unsurları da içermektedir.
Kalkınma Bakanlığımız,
kalkınma sürecinde, ülkemizin gelişme hedeflerini gerçekleştirme
ve kaynaklarını verimli bir biçimde kullanma ve nesiller arası
hakkaniyeti sağlama hedefi doğrultusunda önemli çabalar ortaya
koymaktadır. Ülkemizin ekonomik ve sosyal potansiyelinin mevcut ve gelecek
nesillerin yaşam kalitesini ve refahını iyileştirmek üzere
kullanılmasına büyük önem verilmektedir.
2015 yılında, Bölgesel Gelişme Ulusal
Stratejisi, bölge planlarıyla bölgesel kalkınma eylem planları
hazırlık çalışmalarında son aşamaya
gelinmiştir. Üniversitelerdeki araştırma altyapılarının
daha etkin kullanımı ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere
Kalkınma Bakanlığının koordinasyonunda hazırlanan
6550 sayılı Araştırma Altyapılarının
Desteklenmesine Dair Kanun da yürürlüğe girmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cumhuriyetimizin 100üncü yıl ufkunu ortaya koyan ve 2014-2018
yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planımız 2023
vizyonumuzla uyumludur ve 4 temel eksen üzerine oturmuştur: Bunlardan ilki
nitelikli insan, güçlü toplum. İkincisi yenilikçi üretim, istikrarlı
yüksek büyüme. Üçüncü eksen yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre.
Dördüncüsü ve son eksen de kalkınma için uluslararası iş
birliğidir.
Türkiyeyi on iki yıldır yöneten bir parti
olarak sorumluluğumuz sadece bugünle sınırlı değildir.
Halkımızın bize gösterdiği güvenin, bize bu ülkenin
geleceğini de doğru planlamak sorumluluğunu yüklediğini
biliyoruz ve hiç unutmuyoruz. Bu sebeple, Onuncu Kalkınma Planı
döneminde, plan dönemi sonunda cari gayrisafi yurt içi hasılanın 1,3
trilyon dolara, kişi başına gelirinse 16 bin dolara
ulaşmasını hedefliyoruz. Planlı dönemin 4 milyon yeni
istihdam yaratması, 2018 yılına gelindiğinde işsizlik
oranının yüzde 7,2 seviyesine gerilemesi, iş gücüne
katılımın da, özellikle kadınların iş gücüne
katılmasıyla artırılmasını öngörüyoruz. Cari
açığımızın millî hasılaya oranının plan
dönemi sonunda yüzde 5 seviyelerine de gerilemesini öngörüyoruz. 2014
yılında Onuncu Kalkınma Planında 25 adet Öncelikli
Dönüşüm Programı çerçevesinde Kalkınma Bakanlığı
koordinatörlüğünde oluşturulan taslak eylem planları da
görüşülmektedir. Görüşmeleri tamamlanan 9 eylem planından
oluşan ilk reform paketini 6 Kasım 2014te açıkladık. Kalan
14 eylem planıyla ilgili de açıklamalarımız bundan sonra
paketler hâlinde devam edecektir.
Sonuçta, yaşadığımız dünyada her
bir değişkenin birbiriyle yakın ilişki ve iletişim
içinde olduğunu biliyoruz. Ülkemizin, büyük ekonomilerin içine girdikçe
bizim dışımızdaki ülkelerin yaşadıkları
ekonomik ve siyasi sıkıntı ve çalkantılardan da
etkilenebileceğinin farkındayız ama biz yolumuza bilinçli ve ısrarlı
bir biçimde devam ediyoruz.
Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu bütçeye destek veren,
bu bütçeyle ilgili katkı koyan bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Altıncı konuşmacı
Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ramazanoğlu (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
İstatistik Kurumunun bütçesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu
adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Türkiye İstatistik Kurumu, Kalkınma
Bakanlığımıza bağlı bilimsel ve teknik bir
kurumdur. Genel nüfus sayımı, genel tarım sayımı,
genel sanayi ve iş yerleri sayımı, millî gelir tahminleri,
tüketici fiyatları endeksi, üretici fiyatları endeksi, enflasyon
hesabı gibi daha birçok konu kurumun temel görevleri
arasındadır.
TÜİKin en önemli çalışması ise nüfus
sayımları üzerindedir. Bu sayede 2007 yılından beri Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sayesinde artık sokağa
çıkmanın yasak olduğu nüfus sayımlarına gerek
kalmamıştır. 2007 yılı ve sonrasında tüm nüfus
sayım sonuçları artık sürekli güncel tutulan Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi veri tabanı üzerinden yalnız
yıllık değil, anlık olarak da tüm kamuoyuyla
paylaşılabilmektedir.
Bir başka önemli görev ise TÜİK tarafından
üstlenilen nüfus projeksiyonlarıdır. Bilindiği gibi nüfus
projeksiyonları geleceğimiz açısından son derece önemlidir.
2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi
sonuçlarıyla Türkiye toplamı ve tüm illerin 2013 ila 2023
aralığındaki muhtemel nüfus değişimleri dikkate
alınarak üretilen il bazındaki projeksiyonlar ilk kez resmî makamlar
tarafından kamuoyumuzla paylaşılmıştır.
Bu arada, tabii, bizi bekleyen önemli tehlikeler de
mevcuttur. 2023 yılında Türkiye nüfusunun yarısı 34
yaşın üzerinde olacaktır. Tabii, bu yaşlanma erkeklerimizde
ve bayanlarımızda eş zamanlı olarak cereyan ederken,
bayanlarımızdaki yaşlanma süreci biraz daha hızlı
seyretmektedir. Mesela, şu anda 2012 itibarıyla yapılan
çalışmalarda erkeklerdeki ortalama yaş 29,5 iken,
kadınlarımızda 30,6 ama bu 2075 yılında erkeklerde 46
yaş, bayanlarda 48,7 yaş civarında olacaktır.
Bir başka örnek, İstanbul'un nüfusu 2023
yılında 16,6 milyon olacaktır ve sıralamada ilk 4 ilin
sıralaması değişmeyecektir. İstanbul, Ankara,
İzmir ve Bursa illerimiz ilk 4ü yine muhafaza etmeye devam edecektir.
Sinop ise 2023 yılında ortanca yaşı yani
yaşlılık değeri en yüksek ilimiz olacaktır. Sinop
zaten şu anda da tüm illerimiz içerisinde ortalama yaş
itibarıyla en yaşlı ilimizi temsil etmektedir.
Şöyle bir kısa sıralama yapacak olursak:
2012 yılı itibarıyla en yaşlı ilk 5 ilimiz Sinop,
Çanakkale, Balıkesir, Kastamonu ve Edirne iken, 2023 yılında en
yaşlı ilk 5 ilimiz, yine başta Sinop olmak üzere, 2 Çorum, 3
Giresun, 4 Kastamonu, 5 Zonguldak olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Şanlıurfa 2023te
yüzde 38,6yla ülkemizdeki en genç nüfusu temsil eden ilimiz olacaktır.
Şu anda da Şanlıurfa 0-14 çocuk nüfus oranının en
yüksek olduğu 2nci il konumundadır. Şu an itibarıyla yani
2012deki değerlere bakarak bir sıralama
yaptığımızda, illerimizin genç nüfus oranlarına göre
en genç ilimizden başlayarak ilk 5 sıralama 1inci Şırnak,
2nci Şanlıurfa, 3üncü Ağrı, 4üncü Siirt, 5inci Muş
illerimizdir. Fakat 2023 yılında bu sıralama şu
şekilde değişecektir: Yine en genç ilimizden başlayarak
2023 yılında 1inci Şanlıurfa, 2nci Ağrı, 3üncü
Şırnak, 4üncü Muş ve 5inci ise Siirt illerimiz olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye nüfusunda
yaşlı nüfus oranı 2023 yılında yüzde 10,2ye
yükselecektir, 2075te yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı ise
yüzde 27,7ye çıkacaktır. Türkiye nüfusunun 2023 yılında
yaklaşık 84 milyon, 2050 yılında ise zirveye ulaşarak
93 milyon ama ondan sonra azalarak 2075 yılında 89 milyon olması
beklenmektedir eğer trendimiz, doğum hızımız bu
şekilde giderse. Tabii, şu anda dünyada 18inci sırada olan
Türkiye 2050de 20nci sıraya, 2075te 24üncü sıraya
düşecektir. İşte buna mâni olmak için 2050de ortalama çocuk
sayısı kadın başına asgari 2,5 olursa 2075te toplam
nüfus 100 milyonun üzerinde olabilecektir. Bu nedenle Saygıdeğer
Cumhurbaşkanımızın özellikle her aileye 3 çocuk prensibinin
ne kadar önemli bir ilke olduğunu bu vesileyle bir kere daha vurgulamak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Türkiye
İstatistik Kurumumuzun ve Kalkınma
Bakanlığımızın bütçelerinin hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Yedinci konuşmacı Abdulkadir Emin Önen,
Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun Sayın Önen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA A. EMİN ÖNEN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kalkınma Bakanlığımıza bağlı Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sahip olduğu
kaynakları değerlendirerek bu bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın gelir düzeyini ve yaşam kalitesini
yükseltmeyi, ulusal düzeyde ekonomik gelişmeyi, bölgeler arası
farklılıkları gidermeyi ve sosyal istikrar hedeflerine
katkıda bulunmayı amaçlayan ve ülkemizi uluslararası alanda
markalaştıran çok sektörlü, sürdürülebilir, insani kalkınmaya
dayalı uluslararası alanda dikkatle izlenen entegre bir bölgesel
kalkınma projesidir.
Projenin uygulandığı 9 ilimizin yer
aldığı bölge yüz ölçümü ve nüfus bakımından ülkemizin
yaklaşık yüzde 10luk bölümünü oluşturmaktadır. GAP
bölgesinde üretim, doğal kaynaklar ve nüfus birçok Avrupa ülkesinden daha
fazladır.
İktidarımız öncesinde ülkemizde GAP
denildiği zaman, sadece enerji ve sulama yatırımlarından
oluşan bir altyapı projesi akla gelmekteydi ancak bu düşünce AK
PARTİnin iktidara gelmesiyle birlikte değişmiştir. 2008
yılında, GAP Eylem Planıyla bölgede gerçekleştirilen bütün
yatırımlar ve yaşanan gelişmeler gözden geçirilmiş;
GAPın ekonomik kalkınma, sosyal gelişmeyle birlikte başta
sulama olmak üzere temel altyapı yatırımlarını
hızlandırarak büyük bir bölümünün tamamlanması
planlanmıştır.
1990-2007 döneminde GAP
yatırımlarının toplam kamu yatırımları
içindeki payı yılda ortalama yüzde 7 iken 2008 yılında ilk
defa yüzde 12 olmuştur Bu oran, 2008-2014 döneminde yaklaşık
yüzde 12,5 olarak gerçekleşmiştir.
Hükûmetimizce GAP bölgesi yatırımlarına
2013 yılında 5,2 milyar, 2014 yılında ise 4,8 milyar TL
tahsis edilmiştir.
Bütçesini görüştüğümüz Güneydoğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının
koordinasyonunda yürütülen, her biri beş dakikaya sığmayacak
faaliyetlerden bazı örnekler vermek istiyorum.
Tarımsal sulamada devam eden projeler
tamamlanmış, 411.500 hektar alan sulamaya açılmış, 935
kilometre ana kanal hizmete hazır hâle getirilmiş, yeni
yatırımlar yapılmış ve 16 barajın
yapımı tamamlanmıştır.
294 kilometre olan bölünmüş yol ağı 2.172
kilometreye ulaşmış, hava ve demir yolu altyapısı
iyileştirilmiş, tamamlanan ve devam eden yatırımlarla
ulaşım altyapısı hayal edilenin çok daha üzerine
çıkarılmıştır.
Cazibe Merkezleri Programı
uygulanmıştır. KOBİlerin finansmanına erişimini
kolaylaştıracak çalışmalar yapılmıştır.
Bölgenin zengin kültür varlıklarının korunması ve turizm
amaçlı değerlendirilmesine yönelik çalışmalar
yürütülmüştür.
Ağaçlandırma ve erozyon kontrolü faaliyetleri
çerçevesinde 2014 yılı içinde 2.450 hektar alanda
ağaçlandırma, 772 hektar alanda erozyon kontrolü
yapılmış, 9 milyon 250 bin fidan üretilmiştir.
Tarımsal üretimde verimliliği artırarak
tarıma dayalı sanayi yapısının geliştirilmesi
amacıyla destekler artırılmış ve yeni tedbirler
alınmıştır. Kırsal kalkınmayla
yatırımların desteklenmesi sağlanmış, organik
tarım ve organik üretimi geliştirmek amacıyla üreticilere
yönelik çalışmalar yapılmıştır. Hayvancılığın
gelişmesi çalışmaları yapılmış, hibe
destekleri verilmiştir.
İnsan odaklı kamu yönetiminin birincil
önceliği olan eğitim ve sağlıkta bölgenin çehresi
değiştirilmiş, 2008-2014 döneminde yaklaşık 20 bin
yeni derslik yapılmış ve bölgede 9 ilin de üniversiteye
kavuşması sağlanmıştır.
Spor salonlarının yapımı
tamamlanmış, istihdam odaklı projeler hayata geçirilmiştir.
Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri Projesi ve
arazi toplulaştırma çalışmaları hız
kazanmıştır.
Yapımı devam eden organize sanayi bölgeleri ve
küçük sanayi siteleri tamamlanmış, yenilerinin yapımı
hız kazanmış, uygulamaya koyduğumuz yeni teşvik
sistemiyle oluşturulan sinerji özel sektör yatırımlarına
yansımıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kısa özet de gösteriyor ki GAP, sadece enerji ve sulama
yatırımlarından oluşan bir altyapı projesi değil,
ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeyi
kolaylaştırıcı yeni politikalara açık, bölgenin
rekabet gücünü destekleyen, yerel dinamikleri ve girişimleri harekete
geçiren, toplumun her kesimine hitap eden yatırımlardan
oluşmaktadır. Bölgedeki yerel aktörlerin de söz sahibi olduğu,
uygulanan projeler ve gerçekleştirilen yatırımlar ile artık
GAP fiziksel altyapının yanında bilgiye dayalı
altyapının da Hükûmetimiz döneminde daha da geliştiği ve
sisteme katkı sağladığı aşikârdır.
Bu düşüncelerle, Güneydoğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2015
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sekizinci konuşmacı Mustafa Bilici, Van
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı DAP
Başkanlığı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
DAP İdaresi Başkanlığı 2011
yılında kurulmuş özel bütçeli bir kuruluştur. İdarenin
görevi, bölgenin kalkınmasını hızlandıracak eylem
planları hazırlamak, bunların uygulanmasını koordine
etmek, izlemek ve değerlendirmektir. Eylem planının hayata
geçirilmesiyle ilgili, bölgede yaşayan insanların gelir düzeylerinin
artırılması, bölge içi ve bölgeler arası
gelişmişlik farklarının azaltılması ve bölgenin
ulusal düzeydeki ekonomik ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda
bulunulması hedeflenmektedir.
DAP İdaresi yeni bir kurum olmasına
rağmen, son iki yıl içinde önemli altyapı proje
çalışmalarına öncülük etmiştir. Doğu Anadolu
Bölgesinde özellikle hayvansal üretim, tarımsal üretim, bitkisel üretim
gibi avantajlı alanlarda altyapı geliştirme projeleri
kapsamında 337 proje desteklenmiş, söz konusu projelere 107 milyonu
aşan bir harcama yapılmıştır. 2015 yılı
yatırım bütçesinde ise bunların devamı ve yeni projeler
için yaklaşık 72 milyon TL ödenek planlanmıştır.
Ulusal kaynakların en yüksek ekonomik sosyal faydayı sağlayacak
şekilde geliştirilmesi ve bölgeler arası dengesizliklerin asgari
düzeye indirilmesi kalkınma planlarımızın temel
amaçlarından biridir.
Ülkemizin uzun dönemli kalkınma hedeflerinde
bölgesel gelişmenin yapısal bir politika alanı olarak öne
çıkması AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
gerçekleştirilmiştir. Bölgede son yıllarda yapısal
reformlarla DAP İdaresi ve DAKA gibi uzman kadrolara sahip kurumlar
kurulmuş ve kalkınmada öncelikli müdahale alanları tespit
edilerek eylem planları hazırlanmıştır. Bunlarla
birlikte, KÖYDES, BELDES ve SODES gibi projelerle bölgenin altyapısı
güçlendirilmiştir.
2012 yılında uygulamaya başlanan yeni
teşvik sisteminin bölgesel gelişmişlik
farklılıklarının dikkate alınarak
hazırlanması altıncı bölge kapsamında olan Doğu
Anadolunun birçok iline pozitif ayrımcılık sağlamıştır.
Ülke genelinde daha dengeli bir yerleşme düzeninin sağlanması ve
göçün kademeli olarak yönlendirilebilmesi amacıyla 12 ilde Cazibe
Merkezlerini Destekleme Projesi uygulanmaya başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bölgeler arası
dengesizliği giderebilecek en temel, en etkin araçların
başında kamu yatırımları gelmektedir. AK PARTİ
hükûmetlerimiz döneminde son on iki yılda artış gösteren kamu
yatırımları bölgeyi olumlu etkilemiştir. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin toplam yatırım programından
aldığı pay 2002 yılında yüzde 7yken bu rakam 2014
yılında yüzde 14lere kadar çıkarılmıştır.
Kurucu Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımızın
başlattığı ve Hükûmetimiz tarafından
kararlılıkla devam ettirilen çözüm sürecinin nihayete ermesiyle
birlikte bölgede özel sektör yatırımlarının da artacağına
inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Sermaye ürkektir. derler.
Nerede istikrar varsa oraya gider, nerede karışıklık ve
risk varsa oradan kaçar. Bu nedenle, Türkiye'nin en yoksul kentlerini
barındıran Doğu Anadolu Bölgesinin makûs talihi çözüm sürecine
bağlıdır. Bölgeye verilebilecek en büyük teşvik huzur ve güven
ortamıdır. Biliyoruz ki, Türkiye barışı doğunun
enerjisini artıracak, kalkınmasını
hızlandıracaktır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİnin
başlattığı bölgesel kalkınma hamlesiyle son dört
yılda Vanda yapılanlara da kısaca değinmek istiyorum.
Cazibe Merkezleri Destekleme Programı kapsamında Vanda çok prestijli
projeler gerçekleştirdik. Kış turizmine olanak sağlamak
amacıyla Abalı Kayak Tesislerini kurduk. Van Gölünde turizmi
canlandırmak amacıyla 2 adet deniz otobüsü aldık. Edremit
ilçemizde yat limanı yaparak yat turizminin önünü açtık. Modern bir
fuar ve kongre merkezi yaptık. İlimizde dünyada bir ilk olan Urartu
Müzesini inşa ediyoruz.
Vanda imalat sanayisinin gelişmesi amacıyla
tekstil kent kuruyoruz. Projeyle Vanda sermaye birikimini sağlamak ve
tekstil sektörünü geliştirmek istiyoruz. Yatırım
tamamlandığında yaklaşık 5.500 kişiye yeni
iş imkânı sağlamak temel hedefimizdir.
Bütün bu projelerin hayata geçmesinde katkısı
olan Kalkınma Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaza ve hükûmetlerimize
teşekkür eder, 2015 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini temenni ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Dokuzuncu konuşmacı İlhan
Yerlikaya, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Yerlikaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İLHAN YERLİKAYA
(Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Kalkınma
Bakanlığı KOP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Kayseri Milletvekilimiz ve
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mustafa Elitaşın ağabeyi
Ahmet Elitaş vefat etmiştir, merhuma Allahtan rahmet, ailesine ve
yakınlarına da sabırlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011
yılında kurulmuş yeni bir kuruluştur. Başkanlık
Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde illerinden oluşan KOP bölgesinde
kalkınmaya yönelik yatırımların ve projelerin
gerektirdiği hizmetlerin yerine getirilmesi ve bölgenin
kalkınmasını hızlandırmak amacıyla bir eylem
planı hazırlayarak uygulamaya sokmuştur. Eylem
planının içerisinde birçok unsurlar vardır ancak ona geçmeden
önce, Başkanlığın görev alanı içerisindeki illerden ve
bölgelerden bahsedeyim isterseniz; 4 il, 50 ilçe, 263 belde ve 102 köy
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bölgeler bazında yapılacak yatırımların daha
planlı, koordineli ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesini
sağlamak üzere GAP, DAP ve DOKAP eylem planlarının yanında
KOP bölgesinin gelişme potansiyelini ve bölgenin kalkınma
hızını artırmak amacıyla KOP Eylem Planı
hazırlıklarına 2012 yılı itibarıyla
başlandığını söyleyebiliriz.
KOP Eylem Planı, bölgede kamu sektörü
tarafından yapılacak program ve projelerin tespit edilmiş olan
stratejik hedeflere göre biçimlendirilerek planlandığı entegre
bir kamu yatırımları paketi olacaktır.
KOP Eylem Planı 5 temel eksenden
oluşmaktadır. Bu eksenler, toprak ve su kaynaklarının
sürdürülebilir kullanımı, ekonomik yapının güçlendirilmesi,
altyapının geliştirilmesi ve kentleşme, beşeri ve
sosyal yapının güçlendirilmesi, kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi olarak belirlenmiştir.
Eylem planı, tarımda değişim,
bölgede dönüşüm yaklaşımıyla
hazırlanmıştır. Bu anlayış çerçevesinde, arazi
toplulaştırılması, tarımsal altyapı ve
üstyapı çalışmaları ile birlikte sürdürülebilir kırsal
kalkınma, kırsalı da dikkate alan yenilikçi kentleşme,
yenilenebilir enerji ve demir yolları temelinde, hızlı ve
güvenli ulaşım altyapısı da KOP Eylem Planının
odağında yer alacaktır.
Bu plan, KOP bölgesi için ilk resmî kalkınma
planı olacaktır. Bu bakımdan tarihî değeri bulunan bu
planda, başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Başbakanımız olmak üzere tüm emeği geçenlere
teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
çalışmalar kapsamında idare Konya Büyükşehir Belediyesi ve
Aksaray, Karaman, Niğde il özel idareleri ile iş birliği içinde
KOP Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programını da
yürütmektedir. Anılan program kapsamında, son dört yılda yaklaşık
263,2 milyon Türk lirası ödenek kullanılarak suyun tasarruflu
kullanılmasına imkân sağlayan basınçlı sulama
sistemlerinin yaygınlaştırıldığı 423 tane
proje gerçekleştirilmiştir. Bu projelerle bölgede yaklaşık
464 milyon Türk lirası net gelir artışı elde edilmiştir.
Proje, yatırım bedelini şu anda bile fazlasıyla
karşılamıştır. İdare, ayrıca, bölgenin
kalkınma potansiyelinin tespiti ve geliştirilmesine yönelik olarak
Turizm Master Planı, kültür varlıklarının envanteri, göç
hareketleri ve nedenlerinin incelenmesi, Tarımsal Eğitim ve
Yatırım Projesi gibi KOP bölgesi için kritik birçok alanda
çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOP
İdaresi öncülüğü ve koordinasyonunda Aksaray, Karaman, Konya ve
Niğde illerinde eğitim veren 7 üniversiteyi bir araya getiren KOP
Bölgesi Üniversiteler Birliği kurulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOP
Eylem Planıyla artış göstermesi beklenen KOP bölgesi kamu
yatırımları 1,4 milyar TLye ulaşmıştır. KOP
kapsamında yapılan baraj, mavi tünel ve benzeri yatırımlar,
413 milyon metreküp suyla yaklaşık 65 hektar alan sulanmaktadır.
Yine, mavi tüneli de buraya kattığımızda KOP bölgesinde çok
aktif bir şekilde, hızlı bir şekilde değer
artışı olmaya başlamıştır ve KOP
İdaresi aktif bir şekilde çalışmaya
başlamıştır.
2015 yılı merkezi yönetim bütçesinin ve KOP
İdaresi bütçesinin hayırlı olmasını diliyor ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda yüce heyetinizi 17 Aralık
Şebiarus törenlerine de davet etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Onuncu konuşmacı Nusret Bayraktar, Rize
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bayraktar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin
hayırlara vesile olmasını Yüce Allahtan temenni ediyorum.
Ülkemizin genel ve bölgesel tarihî, coğrafi,
stratejik ve turistik özellikleri göz önüne alındığında,
bölgesel kalkınmaların ve gelişimin sağlanması
adına alternatif turizm potansiyelleri ve turizm odaklı kalkınma
projeleri ele alınmış; yeşilin her tonuna sahip vadileri,
yaylaları, dağları, krater gölleri, termal özellikli
kaplıcaları, denizi, hareketli ve güler yüzlü insan kaynaklarıyla
öne çıkan Doğu Karadeniz Bölgesi için önce Ordu, Giresun, Trabzon,
Gümüşhane ve Rizeyi kapsayan, sonra ilave edilen 3 il, Samsun, Bayburt ve
Artvinle birlikte 8 ili kapsayan Doğu Karadeniz Turizm Master Planı
hazırlanmıştır. Turizm odaklı kalkınma
planının süratle uygulanması ve öncelikli altyapı yatırımı
için de üst kotlardan geçen, çevreyi ve doğayı olumsuz etkilemeyecek
nitelikte Samsundan başlayıp Artvin Sarp sınır
kapısına kadar giden, yaylaları bağlayan Yeşil Yol
Projesine başlanmıştır.
Turizm Bakanlığının koordinasyonunda
başlayan bu projenin uygulanmasında, birçok bakanlığın
müdahil olması sebebiyle genel koordinasyonunun sağlanması için
ve bölgesel kalkınma açısından önem arz ettiğini
gördüğümüz Kalkınma Bakanlığına bağlı tüzel
kişiliği haiz merkezî bir kamu kuruluşu olarak Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2011 tarihinde kurulmuş ve Mayıs 2012
tarihinde faaliyetlerine başlamıştır.
9 ana başlıklı görevlerin yanı
sıra öncelikli olarak DOKAP Eylem Planı kapsamında
çalışmalar yoğunlaştırılmış ve en
önemli birincil görev olarak sorumlu olduğu DOKAP bölgesinin
gelişimini sağlayacak olan eylem planı
hazırlanmıştır. Bu kapsamda
katılımcılık esas olan ve bizzat proje sahasından
gelen verilerin baz alındığı DOKAP Eylem Planı
çalışmaları son aşamaya getirilip bitirilmiştir. DOKAP
Eylem Planı hazırlık sürecinde bölge özelliklerini dikkate alan,
koruma kullanma dengesini gözeten, katılımcı, ulusal planlara
uyum gösteren, insan odaklı, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine
uygun olan metotlar kullanılmıştır. Bu kapsamda gerek iller
bazında gerekse de merkezî kuruluşlar bazında ulusal düzeyde
birçok toplantılar yapılmış, çalıştaylar,
paneller ve bölge ziyaretleri gerçekleştirilmiştir.
DOKAP Eylem Planı kapsamında 5 önemli eylem ana
eksen, 20 alt eksen, 128 ana eylem ve 325 alt eylem
tasarlanmıştır. Bütçeye baktığımız zaman,
2012den bu yana tahsis edilen cari bütçe 16 milyon 599 bin, yatırım
bütçesiyse 138 milyon 200 bin TL olmuştur. İhale
aşamasındaki usul ve esasların tespitindeki süre kaybı,
yatırımların yaz aylarındaki ihale şartlarına
getirmiş ve üst kotlardan yapılan yolların kış
mevsimine yaklaşması ve üç aylık bir çalışma süreci
dolayısıyla bütçeler zamanında kullanılamamış.
İnşallah bundan sonra buna hız verilerek bu süreci
hızlandıracağız. Yeşil Yol hattı hakkında
hiçbir şey yapılmadığını iddia eden değerli
milletvekilimiz, kendileri burada yok, 1.320 kilometre ana hatlı birinci
etap; kılıç yolları ise 1.220 kilometre, toplam 2.542
kilometrelik Yeşil Yolun şu ana kadar 487,27 kilometresi
iyileştirilmiş veyahut yeniden yapılmıştır.
Yeşil Yol çalışmalarında takip edilen ana prensip koruma
kullanma dengesi. Doğayı ve çevreyi koruma, proje kapsamında çok
zaruri olarak bir bağlantı noktasının yapımına
ihtiyaç duyulmadığı müddetçe yeni yol yapımına
gidilmemesi esastır. Yapılan iş, var olan yolların
iyileştirilmesi ve önemli turizm destinasyonları arasındaki
ulaşımın olmadığı bölümlerine yeni
ulaşım hatlarının ilave edilmesi ana prensiptir. Diğer
projeler, yapılan çalışmaların arasında eğitim ve
araştırma çalışmaları, Turizm Master Planında
yer alan Yeşil Yolun standartlarının belirlenmesi ve diğer
çalışmalar.
Süremizin çok az olduğu malumunuz. Projemizin ve
bütçemizin hayırlara vesile olmasını Allahtan temenni ediyor,
emeği ve katkısı olanlara teşekkür ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On birinci konuşmacı Tülay Babuşcu,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Babuşcu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY BABUŞCU
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bütçesi üzerine grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir zamanların Türkiyesinde insanların gözünde
büyüyen toprak yollar, bugün yerini gelişmiş dünya
standartlarındaki yol ağına bıraktı. Otoyollar dâhil
6.101 kilometre olarak devraldığımız çok şeritli kara
yolları ağına 2014 yılı Eylül ayı sonu
itibarıyla 17.421 kilometre ilave ederek, 23.522 kilometreye
çıkarttık.
Ankara-Eskişehir-İstanbul ve Ankara-Konya
yüksek hızlı demir yolu hatları da hizmete açıldı.
Asya ile Avrupayı denizin altından demir yoluyla birbirine
bağlayan, asırlık bir hayal olan Marmaray Projesini hayata
geçirdik.
Bugün, ülkenin her kesiminden insan hava yoluyla seyahat
edebiliyor. Aktif havalimanı sayısı 26dan 53e
çıkartıldı. İstanbul Atatürk Havalimanı, bugün
itibarıyla, hava ulaşımında bağlanabilirlik
artışıyla dünyada 2nci konuma ulaştı.
Denizcilik sektöründe de gemi inşa sanayisinde büyük
adımlar atıldı. Ülkemiz, toplam gemi sayısı
bakımından 30 ülke arasında 6ncı sırada yer
almaktadır.
Bilgi ve iletişim teknolojisi alanında dev
hamleler yapıldı. Geniş bant abone sayısı neredeyse
sıfır düzeyinden alınıp 39,79 milyona ulaştı.
Ülkemiz, hizmet kullanımında Avrupa'da 5inci sıraya yükseldi.
Fiber altyapı yatırımlarında büyük ilerlemeler kaydedildi.
27,9 milyon olan mobil telefon abone sayısı bugün itibarıyla
71,9 milyona ulaştırıldı.
Yürütülen çalışmalardan millî uydu, millî
bölgesel uçak, millî yüksek hızlı tren, millî vagon, millî
sinyalizasyon projeleri, bugün, ülkemizde millî üretimle ilgili yapılan
gelişmelerdendir.
Bu doğrultuda, Türkiye, gelecek vizyonuna emin
adımlarla ilerlemektedir. 2023 yılına kadar ise ülkemizde toplam
yol ağı 70 bin kilometreye, bölünmüş yol uzunluğu 36.500
kilometreye ulaşacak ve böylece bütün iller bölünmüş yolla birbirine
bağlanacaktır. Yürütülen çalışmalarda otoyol uzunluğu
8 bin kilometreye çıkartılacaktır. Toplam demir yolu
ağı ise 25 bin kilometreye çıkartılacak, hattın
tamamının sinyalli ve elektrikli olması sağlanacaktır.
Yüksek hızlı ve hızlı hat uzunluğu 12 bin kilometreye
çıkartılacaktır.
Şu anda çalışmaları
aralıksız devam eden, 19 Nisan 2014 tarihinde yapım
işlemlerine başlanılan ve dördüncü bir köprü niteliğinde
hizmet verecek olan Avrasya Tüneli ile 2015 yılında hizmete geçmesi
planlanan, İstanbulun ağır taşıt ve transit trafik
yükünü çekecek olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile İstanbul-İzmir
arasındaki mesafeyi üç buçuk saate düşürecek, İstanbul-İzmir
otoyolu ve dünyanın en uzun asma köprüsü olacak olan Körfez geçişi ve
2015 yılında tamamlanacak olan, yine dünyanın 2nci büyük çift
tüp tüneli özelliği taşıyacak olan 14,7 kilometreyle Ovit ve
2016da hizmete sunulacak olan Sabuncubeli Tüneli ile bittiğinde
yılda 150 milyon yolcu kapasitesiyle hizmet verecek olan ve Frankfurta
rakip gösterilen İstanbul yeni havalimanıyla hizmetlerimiz devam
edecektir.
Yeni Türkiye yolunda güç ve istikrarımızın
devamı için 2015 Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı bütçesinin ve 2015 yılı bütçemizin
hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On ikinci konuşmacı Feramuz Üstün,
Gümüşhane Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2015
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında, 2015
yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Ulaştırma
Bakanlığımızın bütçesi belki de iktidarıyla
muhalefetiyle toplumun her kesimini birinci elden ilgilendiren ve bir o kadar
da memnuniyet oluşturan bir bütçedir. Bunun için ben daha hemen sözlerimin
başında bundan önceki dönem görev yapan Bakanımıza
teşekkür ediyorum. Bunun arkasından Bakanlığa yeni gelen
Lütfi Elvan Bakanımıza, aldığı bayrağı çok
daha hızlı bir şekilde ilerleten Bakanımıza
teşekkür ediyorum. Gerek yapılan uluslararası
yatırımlar gerekse uluslararası dikkat çeken büyük vizyon projeleri,
ülkenin önünü açacak büyük projeler gerekse bölgemizde, ülkemizde yapılan
yatırımlar, her birisi hakikaten milletimizin iftihar vesilesi olan
projelerdir. Bu sayın bakanlarımız gelecekte hep hayırla
yâd edilecektir.
Ben İstanbula
şu anda her gidişimde o otobanın mimarı rahmetli
Özalı hep rahmetle yâd ediyorum ki azıcık eli vicdanında
olan herkesin yapacağı şeydir. Eli vicdanında olan herkesin
o yoldan geçerken rahmetli Özala dua ettiğini düşünürüm. Onun için
sayın bakanlarımız da gelecekte bu şekilde yâd edilecektir.
Ülkenin dört bir tarafını demir yollarıyla, kara
yollarıyla, duble yollarla, birbirine daha hızlı
kavuşabilecekleri tünellerle çok daha rahat kavuşturabilecekleri bir
hâl aldırdıkları için onlara şükran sunacağız,
dua edeceğiz her zaman.
Bunun yanında,
dünyanın en büyük havaalanı Türkiyede yapılacak. Marmaray
Projesini biliyoruz, hepimizin iftihar vesilesidir. Hava yolları belli
bir süre öncesine kadar zengin yoluydu, çok da fazla kimseyle karşılaşamazdık
çünkü kullanmazdık hiçbir zaman; Anadolunun insanı çok da hava
yollarını kullanmazdı. Ama artık otobüs terminallerinden
daha fazla çalışan bir hava yolu şirketimiz oldu.
Demir yollarındaki
gelişmeyi biliyoruz. Ülkenin içerisinde Ankara-İstanbul,
Ankara-Bursa, Ankara-Eskişehir, Ankara-Konya, Ankara-Sivas-Kars ve hatta
daha dışarı çıkacak, Türk cumhuriyetlerini belki
bağlayacak, Bakü-Tiflis. Bütün bu projelerimiz
Artık bütün
şehirlerimiz kendi ilinden geçebilecek hızlı tren projelerinin
peşinde, bunun takibinde. Onun için, çıta çok yükselmiştir
hakikaten, özellikle ulaştırmayla ilgili konularda çok
yükselmiştir. Biz hava yoluyla ilgili, demir yoluyla ilgili
söylediklerimizi
Kara yollarıyla
ilgili duble yollarımızı söylerken, hakikaten, belki tarihimizin
en yüksek kara yolu yatırımlarının
yapıldığı, en fazla kara yolu
yatırımlarının, duble yolların
yapıldığı bir yılı yaşıyoruz.
Benim kendi bölgemde, Bayburt, Gümüşhaneyle
alakalı projeler vardır, yüzyıllardır hakikaten her seçim
öncesi siyasetçilerin vaatlerini süsler; işte, Kop Tüneli, Zigana Tüneli,
Salmankaş Tüneli, Gümüşhanenin çevre yolu. Bunlar milyar TLlik
projelerdir. Bunlar lafla yapılacak projeler değildir hakikaten. Kop
Tüneli önümüzdeki yıl açılacak büyük ihtimalle. Salmankaş Tüneli
açılacak. Zigana Tüneli ihale aşamasına geldi, yakında
ihalesi yapılacak.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Tamam, Bayburta bir
şey kalmadı.
FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) Bayburtun Kop Tüneli.
MUSA ÇAM (İzmir) Kelkite bir şey var
mı, Kelkite?
FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) Hepsi de var, bunların
hepsi beraber. Yapılacak yatırımlarımızla, özellikle
Gümüşhaneden, Erzurumdan, Erzincandan kalktığımız
zaman iki saatin içerisinde Trabzona, sahile varılacak, sahile
ulaşılacak.
Kelkitte de var. Bütün tünellerimiz Kelkitten,
Şiran ilçemizden
Eksik kalan işlerimiz yok mu? Bunların hepsi
var ama sayın bakanlarımız sağ olsunlar, bölgemizden,
ilimizden gelen talepleri yakinen takip ediyorlar.
Ben, 2015 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
Bütün bakanlıklarımızın bütçelerinin olduğu gibi
Ulaştırma Bakanlığımızın da inşallah
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Bayburttan da bahset.
FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) Bayburttan bahsettik. Kop
Tüneli Bayburtundur. Senin bilmen lazım Bedrettin Ağabey. Tamam
mı?
Dolayısıyla, Bayburtumuza da,
Gümüşhanemize de, bütün ülkemize de hayırlı olmasını
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On üçüncü konuşmacı Hamza Dağ, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Dağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAMZA DAĞ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel
Müdürlüğü 2015 yılı bütçesi üzerine Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ulaşım hizmetine olan talep sosyal, kültürel ve
ekonomik aktiviteler sonucu oluşur. Ulaşım altyapı
ihtiyacı ise bu talebe bağlı olarak gelişir ve büyür. Son
on üç yılda hızlı bir büyüme ivmesi yakalayan ve
zenginleşen ülkemizde de yolcu ve yük taşıma talebinde ciddi bir
artış meydana gelmiştir. Yolcu ve yük taşıma talebinin
güvenli, konforlu ve zamanında karşılanma talebi her geçen gün
daha da artmaktadır. 21inci yüzyıl dünyasında kara yolu, demir
yolu, deniz yolu ve hava yolu gelişmekte olan ve gelişmiş
ülkeler için dengeli, sürdürülebilir ve rasyonel bir kalkınma için büyük
bir önem taşımaktadır.
Kara yolu yatırımlarının kamu
hizmetleri arasında sosyal, kültürel, ticari, ekonomik ve pek çok boyutta
önemli etkisi vardır. Kara yolu yatırımlarının
etkinliği diğer sektörlerin de etkin ve verimli olmasını
sağlamaktadır. Üretim ve istihdamın artırılması,
üretim maliyetinin düşürülmesi, tüm sektörlerde verimliliğin
artırılması, eğitim, sağlık ve turizm amaçlı
seyahat talebinin karşılanması, millî gelirin ülke sathına
dengeli dağılımı, alınan vergiler yoluyla ulusal
bütçeye olan mali katkılar kara yollarının
sağladığı sosyal ve ekonomik faydalardandır.
Ayrıca yol yapımının ekonomiye olan doğrudan veya
dolaylı etkileri, arazi kullanımı ve bölgesel gelişmekte
olan etkiler, iş ve sosyal amaçlı taşımacılık
talebinin karşılanması da kara yollarının
sağladığı önemli faydalardandır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin kara yolu ağı son on iki yıl içinde
gerçekleştirilen 110 milyar TLnin üzerindeki yatırımla iyi bir
noktaya gelmiştir. İktidara geldiğimizde 6.101 olan
bölünmüş yol miktarı bugün 17.421 kilometre eklenerek 23.522
kilometreye ulaşmıştır. Yani, son on iki yılda
yapılan bölünmüş yol miktarı, cumhuriyet tarihinde yani seksen
yılda yapılanın yüzde 285 daha fazlasıdır.
Bölünmüş yol yapımı, zaman ve yakıt
tasarrufu açısından büyük katkı sağlamıştır.
Aynı zamanda, insan odaklı ulaşım sistemi düşüncesinin
somut örneği olarak trafik kazalarında 100 milyon yolcu/kilometre baz
alındığında, ölüm oranı 2003 yılında 5,72
iken şu anda bu rakam 2,33tür, inşallah daha gerilere de inecektir.
Ancak Türkiyenin hem 2023 hem de 2053 hedefleri göz önünde bulundurulursa kara
yoluna yapılan yatırımların artarak devam etmesi de
gerekmektedir.
Seçim bölgem olması sebebiyle bahsetmeden geçemeyeceğim
bir husus, İzmir-İstanbul Otoyol Projesi. Cumhuriyet tarihinin en
büyük kara yolu projelerinin başında gelmektedir. 433 kilometre
uzunluğunda olacak olan ve dünyanın en büyük 4üncü asma köprüsünü
oluşturacak olan bu proje, inşallah 2017 yılında ülkemize
kazandırılacak ve hizmete girecektir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ya, borçlanarak,
yap-işlet-devretle yapılan şeylerdir. Bırakın
bunları ya.
HAMZA DAĞ (Devamla) Eskiden bu ülkede koalisyon
hükûmetleri kurulurken Ulaştırma Bakanlığı
paylaşılamazdı. Çok daha fazla hizmet yapmak için değil,
niçin yapıldığını sayın kamuoyu fazlasıyla
bilmektedir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yap-işlet-devretle
yapılan şeyler hepsi bunların. Bunları boş verin.
HAMZA DAĞ (Devamla) Evet, bugün yatıp
kalkıp bize iftira atanlara, cumhuriyet tarihinin en
başarılı iktidarını mesnetsiz ve tutarsız
iddialarla suçlayanlara verilebilecek en güzel cevap, herhâlde son on iki
yılda ortaya koyulan icraatlardır. Rabbime çok şükür ki bu
millet bizi, yaptığımız bölünmüş yollarla,
hızlı trenlerle, hava yolunu halkın yolu yapmamızla
anacaktır. Biz bu yola çıktığımızda milletimize
bir söz vermiştik, On yılda 15 bin kilometre duble yol
yapacağız. demiştik. Çok şükür ki bu hedefimize
ulaştık ama biz hiçbir zaman başarılarımızla
mağrur olmadık. Kendimize yeni hedefler koyarak milletimize hizmet
etme yolunda devam ettik. Allahın izniyle ülkemizi cumhuriyetimizin
100üncü yılı olan 2023e taşıyacak ve 2023te 8 bin
kilometresi otoyol olmak üzere, 37 bin kilometre duble yolu milletimize
kazandıracağız.
Bu hedeflerimize ulaşma noktasında bize güvenen
ve her daim destek olan yüce milletimize şükranlarımızı
sunuyor, 2015 bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Saygılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On dördüncü konuşmacı Mustafa Öztürk, Bursa
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2015 bütçe
görüşmelerinin dördüncü turunda, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu bütçesi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri olarak
hazırlamış olduğumuz millî bütçelere 13üncüsünü eklemenin
mutluluğunu yaşıyoruz. Öncelikle, bütçemizin milletimize,
ülkemize, ülkemiz dışında yaşayan
soydaşlarımıza, akraba topluluklarımıza ve
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu,
biliyorsunuz, sabit ve mobil telefon haberleşme hizmetleri, geniş
bant erişim hizmetleri, İnternet, kablolu TV, uydu hizmetleri, posta
hizmetleri gibi birçok alanda düzenleme, denetleme, yetkilendirme ve uzlaştırma
görevlerini yerine getirmektedir.
Günümüzün en hızlı gelişen,
değişen teknolojilerinden bir tanesi de bilgi teknolojileri ve
iletişimdir. E-devlet, e-ticaret, e-okul, e-kütüphane, e-medya gibi
İnternet ortamındaki uygulamaların çok
yaygınlaştığı, öneminin arttığı bir
dönemden geçiyoruz. Bütün bunların ve sektörün düzenleyicisi BTKdır.
Maalesef, BTK, sektörün kuruluş ve yaygınlaşmasından çok
sonra kurulmuştur ama önemli kararlar almış, sektörün belirlenen
kurallara göre çalışması için de çaba sarf etmiştir. Ben
şahidim, yirmi üç yıldır telekom sektöründeyim. Örneğin,
mobil haberleşme sektöründe ara bağlantı anlaşması
gibi, roaming anlaşması gibi, numara taşınmasına
olanak sağlanması gibi birçok kuralı ortaya koyarak ülkemizde
daha ucuz, daha kaliteli haberleşmenin önünü açmıştır.
Bundan dolayı da ben BTKya teşekkür ediyorum. Keşke sektörün
başladığı 1990lı yılların başında
kurulsaydı da sektörü daha fazla düzenleseydi,
kaynaklarımızı daha etkin kullanmış olabilirdik.
AK PARTİ olarak iktidara geldiğimizde,
biliyorsunuz, geniş bant İnternet yoktu. Bu konuda ihaleler
yapılamıyor, Türkiyenin teknolojik altyapısı çok geri
kalıyordu. Biz hükûmet olur olmaz hemen, yaptığımız
çalışmalarla bu ihaleleri tamamladık ve Türkiyeye geniş
bant hizmetini sağladık. Burada da çok ciddi bir
yaygınlaşma sağlandı. Fiber optik kabloları
genişlettik, her okula geniş bant İnternet götürdük,
teknolojiyle okulları buluşturduk. Bunun sonucunda da FATİH
Projesini çok rahat bir şekilde okullarımızda uygulayıp
eğitim kalitesinin artırılmasına bir kaynak olacak, destek
olacak.
Yine, Avrupada hızlı
büyüyen İnternet kullanıcısı sahibi ülkeler arasına
girdik. 2003 yılında 20 bin geniş bant İnternet abone
sayısı varken bugün 40 milyonu geçmiş. Yine, 16-74 yaş
arasında İnternet kullanıcısının nüfusa oranlı
yüzde 18,8ken bugün 53,8e yükselmiştir, bu da olumlu bir
gelişmedir. 2008 yılında açılan e-devlet kapısı
kullanıcı sayısı bugün 20 milyonu buldu. TÜRKSAT 4A
uydusunu Şubat 2014te başarıyla uzaya fırlattık.
Yeterli mi? Hayır.
Ülkemizin teknolojik altyapısını güçlendirmemiz gerekmektedir.
Burada birkaç hususun
önemini belirtmek istiyorum. Birçoğumuzun e-posta adreslerini yurt
dışında e-posta hizmeti veren kuruluşlardan
aldığımız malumunuzdur. Bu nedenle bilgi güvenliği
problemi ortaya çıkmaktadır. Bu şirketler ve uluslararası
güçler sunucularındaki bu bilgileri elde ederek bir milletin
özelliklerini, yönelişlerini, alışkanlıklarını,
beklentilerini tespit etmekte, ekonomik, siyasal ve kültürel olarak
bunları kullanmaktadır. O yüzden sunucularımızı burada
tutmamız çok önemli, Bilgi Teknolojilerine de bu konuda çok iş
düşmektedir. WikiLeaks belgelerinde ortaya çıktı bu durumlar. O
nedenle, sunucularla ilgili çalışma yapmamız gerekiyor.
Yine, siber güvenlik
dünyanın önemli problemidir. Biraz önce bahsettiğim gibi, bununla
ilgili de çalışmalar yapmamız
Ki bu konuda 2012
yılında ülkemizde, biliyorsunuz, bir Siber Güvenlik Kurulu kuruldu ve
yine 2013 yılında da bu planlamaları uygulamak üzere Ulusal
Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı hazırlandı.
Dünyanın en önemli
şirketleri, biliyorsunuz, Google, Microsoft, Apple, Twitter, Facebook gibi
şirketlerdir. Bizim de, işletim sisteminden başlayarak, arama
motorumuzu, çok büyük data merkezlerimizi, sosyal medya platformumuzu
oluşturmamız gerektirmektedir. Bu konuda çalışmalar var ama
daha ileriye götürelim. Yine bu konuda da BTKya daha fazla iş
düşmektedir.
Bu şirketlerin ticari
kazanç sağladıklarını biliyoruz. Bizim ülkemizin
kurallarına göre Twitter gibi, Google gibi, Facebook gibi şirketlerin
işletilmelerini, yine vergilerini ödemeleri noktasında da ilgili
kuruluşların düzenleme yapmasını ben önemsiyorum. Burada
yazılım vadisi ve bilişim vadisini önemsiyorum.
Dolayısıyla, bu projelerin bir an önce hayata geçirilmesi önem arz
etmektedir. Bir tanesi Gebzede, bir tanesi de -yazılım vadisi-
Bursada. Bu konuda Hükûmetimizden destek bekliyorum.
Yine, 4G projesinin bir an önce tamamlanarak hız ve
geniş bant ihtiyacını sağlamak üzere devreye
alınması da BTKnın önemli hizmetlerinden bir tanesi olacak
diyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Son konuşmacı Muhyettin Aksak, Erzurum
Milletvekili
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz isteyen Yıldırım Tuğrul Türkeş, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkeş. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi üç dakika.
MHP GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dışişleri Bakanlığının 2015 bütçe
görüşmeleri kapsamında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle 29 Ağustos
2014 tarihinde göreve başlayan Sayın Mevlüt Çavuşoğluna
başarılar dilemek istiyorum.
Türkiyemizin zor bir coğrafyada ve kritik bir
süreçte bulunduğunu göz önüne alırsak Dışişleri
Bakanlığı mevkisinde uzlaşmacı, akılcı ve
gerçekçi bir siyasetçinin yer alması hiç şüphesiz olumlu bir
durumdur.
Değerli milletvekilleri, Neden Ayn El Arap ve neden
ısrarla oraya Kobani denmektedir? sorusuyla başlamak istiyorum. Bu
sözcük, iddia edildiği gibi Kürtçe midir yoksa yabancı bir dilden mi
devşirilmiştir? Gerçekte de bu sorular son dönemlerde başta
partimiz ve yüksek millî hassasiyetlere sahip diğer kesimler
tarafından sıkça dillendirilmektedir. Şunu açıkça ifade
etmeliyim: CHPnin de her fırsatta destek olduğu malum parti ve çevre
Ayn El Arap Türkiye'nin meselesidir. derken, aslında gelişen
olaylarla haklı çıkıyor. Son olarak 6-8 Ekim tarihlerinde
tanıklık ettiğimiz ayaklanma teşebbüsü, vahşi
cinayetler, yağma ve talan hareketleri Neden Ayn El Arap? sorusuna çok
açık cevaplar sunmaktadır.
Çok değerli
milletvekilleri, PKK, tıpkı ilk çıkış
yıllarında olduğu gibi, yeniden bağımsız
Kürdistan tezini sahiplenmeye başlamıştır. Terör örgütünün
Rojava diye adlandırdığı bölgedeki sözde kantonlar ve
sözde parlamento vasıtasıyla ilk aşamada uluslararası
meşruiyet hedeflenmektedir. Suriyedeki geçiş sürecinde masada olmak
isteyen PYD, bu sayede uluslararası toplumun kabulünü elde etmek
istemektedir. Esas tehlike de işte tam bu noktada başlıyor.
PKKnın stratejisi Türkiye'nin güneydoğusunu Rojava dedikleri
bölgedeki yapıdan itibaren tanımlamak üzerinedir. Başka bir
ifadeyle, PKK, Suriyenin kuzeyinde bir devletçik kurup Türkiye'den
kopartacağı hayalini kurduğu bölgeyi yavaş yavaş
buraya bağlamak hevesindedir. Neden Ayn El Arap? sorusunun açık
cevabını burada sizlere vereyim: Çünkü Ayn El Arapta bir sözde
devlet kurmak ve meclisinin başına da tutuklu bir teröristi geçirmek
istiyorlar. Alın size Neden Kobani? sorusunun cevabı.
Gelelim, Ayn El
Arapın ikinci can alıcı kısmına, yani peşmerge
geçişine. Buradan soruyorum: Madem, Kuzey Iraktaki oluşum için Ayn
El Araptaki kardeşleri mühimdi ve madem ki aradaki bölge de dost
unsurlarındı, Faysh Khabour Hudut Gümrük Kapısından geçip
meseleyi niçin daha kolay halletmediler? Ben size cevabını vereyim:
Çünkü maksat başkaydı, çünkü oradaki oluşum kendi silahlı
gücünü bize bir nizami ordu gibi dayatmaya
çalışmıştır. Mevcut Hükûmet maalesef birtakım
şantajlara boyun eğmek suretiyle bu oyuna alet olmuş ve
peşmergelerin bölgeye Türkiye üzerinden geçişine izin vererek
iştirak etmiştir. Söz konusu hamleyle AKP Hükûmeti hem peşmerge
devletini defakto tanımış hem de Suriyenin kuzeyinde
kurulması muhtemel PKK devletine onay vermiştir.
Değerli
milletvekilleri, partimiz en başından beri Orta Doğudaki
IŞİD olgusunun ondan daha büyük bir tasavvurun bahanesi olduğunu
ifade etmektedir. Nasıl ki bir dönem Somalideki korsanlık
faaliyetleri öne sürülerek Aden Körfezi uluslararası ticaretin selameti
açısından güvene alındıysa IŞİD örneği de
bölgedeki paylaşım siyaseti doğrultusunda meydana
getirilmiştir. Somalideki korsanları şimdi, bugün
kaçımız hatırlıyoruz acaba? IŞİD de önümüzdeki
yıllarda silinip gidecektir. Esas üzerinde durmamız gereken husus ise
IŞİD sonrasında bölgeye miras olarak neyin
kalacağıdır. Bugünün penceresinden
bakıldığında, IŞİD sonrası Orta Doğuda
3e bölünmüş bir Irak ve belki de 4e bölünmüş bir Suriye, Türkiyeye
komşu 2 ayrı eğilimli etnik Kürt devleti, gücünü
katlamış bir İran, bölgesel temizliğini yapmış
bir İsrail ve mezhep çatışmasının eşiğine
gelmiş, birbirine düşmanlaştırılmış bir
Müslüman coğrafyası görülmektedir.
Peki, istediğimiz,
amaçladığımız manzara bu mudur gerçekten? Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yüksek menfaatleri bu tabloda mıdır?
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Orta Doğuda barış,
huzur ve istikrara hizmet edecek yegâne değerlerin demokrasi, insan
hakları ve hukukun üstünlüğü ilkeleri olduğuna inanır. Biz
bu coğrafyadaki halkların ırkçı ve radikal ideolojilerin
tahakkümünden arındırılmış demokratik taleplerinin
meşruiyetine inanıyoruz. Bu anlamda, kimin güdümünde olursa olsun
bölgedeki tüm otoriter ve totaliter yaklaşımlara, eğilimlere ve
usullere karşıyız. Esadın diktatörlüğünü de,
IŞİDin barbarlığını da, PKK nihilizmini de, mezhepsel
fanatizmi de, saldırgan siyonizmi de, gözü aç emperyalizmi de aynı
katı üslupla reddediyoruz. Partimiz, komşularımız Irak,
Suriye ve İranın toprak bütünlüğünden ve birliğinden
yanadır. Aynı şekilde, bütün komşularımızın
da bizim toprak bütünlüğümüze saygı göstermelerini istiyoruz.
Partimiz, bu anlamda, söz konusu bütünlüğü zedeleyebilecek tüm
teşebbüslere ve yapılanmalara muhaliftir. Türkiyenin millî
menfaatlerini doğrudan tehdit eden tüm din, dil, mezhep ve etnik grup
temelli terör odaklarıyla mücadele edilmesi gereğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün, Orta Doğuda
kimin elinin kimin cebinde olduğunu kestirmek çok zordur ve bu anlamda
Hükûmete düşen çok büyük görevler vardır. Bakınız, bugün,
IŞİD bahanesiyle İran bölgedeki nüfuzunu ciddi oranda
artırmaktadır. Elbette ki İran millî çıkarlarına uygun
bir siyaset izliyor. Peki, İranın bölgedeki faaliyetleri Türkiyenin
millî çıkarlarına ne kadar uygundur? İran, Iraktaki Şii
nüfusu doğrudan kontrol etmeye başlamıştır. Keza, Irak
ve Suriyedeki Şii Türkmenler üzerindeki etkisi de gün geçtikçe
büyümektedir. Bu da yetmiyor, son günlerin popüler İranlı generali
Kasım Süleymani, peşmerge güçleriyle fotoğraf çektiriyor, poz
veriyor. Bununla da bitmiyor, İran, nükleer müzakerelerinde ciddi bir yol
katediyor ve bu arada uranyum stokunu da geliştiriyor.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisin bu
şerefli kürsüsünden söylüyorum, nükleer bir İran bölgedeki tüm
dengeleri altüst eder. Şunu da ilave edeyim: İran bir nükleer güç
olacaksa Türkiyenin önünde iki seçenek vardır, ya Türkiye de bir nükleer
güç olacak ya da İranın nükleer güç olması engellenecektir.
Dolayısıyla, Türkiyenin uluslararası platformda bu
doğrultudaki kaygılarını daha gür bir sesle dillendirmesi
gerektiğini düşünüyorum. İran bölgede bu denli dinamik ve
kendine göre millî bir siyaset izlerken Türkiyenin niçin
aynısını yapamadığını anlamak çok zor
geliyor. Bakınız, örneğin, Irak Türkmen Cephesi
Başkanı Sayın Erşad Salihi kaç kez Türkiyeye gelmiş
ve üst düzey temaslarda bulunmuştur. Kendisinin sürekli olarak tekrarladığı
bir talebi mevcuttur; o da bölgedeki Türkmenleri Sünni, Şii
ayrımı yapmaksızın silahlandırmaktır.
İranın generalleri Irakta Şiileri örgütlerken, savunma
hattını bizzat yönetirken ve Kürt bölgesine dahi uzanırken biz
Türkiye olarak niçin Türkmenleri silahlandırmadık, eğitmedik,
donatmadık? Hani oyun kurucu olmuştuk? Hani artık aktör idik? Bu
husus üzerinde düşünmenizi sizlerden rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, IŞİD
belasının bir diğer yansıması da hiç şüphesiz
Türkiyeye yönelen kitlesel göç dalgaları olmuştur. Batı
dünyası IŞİDi halledilmesi gereken uluslararası bir mesele
şeklinde takdim ederken savaştan muzdarip olan milyonlarca insana ise
maddi yardım elini uzatmıyor ve bu sorumluluğu bölge
devletlerine devrediyor. Böyle bir riyakârlık, böyle bir çifte standart
olabilir mi? Milliyetçi Hareket Partisi, Irak ve Suriyede savaşın
zulmüne muhatap kalan ve kimliği, aidiyeti ne olursa olsun her insana
Türkiyenin yardım eli uzatmasını doğru ve gerekli
görmektedir. Fakat, biz, en azından, Türkiyeye
sığınanların sınırda sıkı bir denetimin
ardından içeri alınmalarını arzulardık. Bu anlamda,
örneğin, gelenlerden biyometrik veri toplanabilirdi. Keza, gelenleri büyük
şehirlere sevk etmek yerine büyük ve geniş kamplarda
ağırlayabilirdik. Aynı şekilde,
sığınmacıların vergi mükelleflerimize yükledikleri
mali külfeti Birleşmiş Milletlerle paylaşmak için daha
yoğun bir diplomasi trafiği yürütebilirdik.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin bölgesel
politikası, bölgedeki gelişmelerden huzursuz olan ve tehdide maruz
kalan herkesi topraklarımıza kabul etmek olamaz. Önceliğimiz,
herkesin kendi toprağında huzur, refah ve barış içinde
yaşamasını temin etmek olmalıdır. Bu,
kapımıza gelen Kürtler için de, Yezidiler için de, Türkmenler için
de, Tatarlar için de, Doğu Türkistanlı soydaşlarımız
için de, kısacası dünyadaki tüm bağımsız
soydaşlığımız, din kardeşliğimiz olan herkes
için eşit derecede geçerlidir.
Örneğin, Kırımda tehcir, inkâr ve imha
edilenlerin tamamını nasıl misafir edebiliriz? Bölgedeki tüm
Türkmenleri, Kürtleri, Yezidileri, Süryanileri, Arapları, Ermenileri
nasıl besleyebiliriz, nasıl giydirebiliriz? Bu bir güç meselesi
değildir değerli milletvekilleri, gerçekçilik meselesidir.
Türkiye'nin önceliği akrabalarımızı,
soydaşlarımızı, komşularımızı
oldukları yerde rahat ettirmektir; maalesef bu yapılmıyor.
Bakınız, son olarak Rusya yüzde 6lık
doğal gaz indirimi ve kapasite artırımıyla birlikte
Türkiyeye Kırım meselesi için bir sus payı vermiştir; bu
da maalesef kabul edilmiştir. Barzani petrol ticareti
karşılığında Türkmen nüfusa karşı bir etnik
temizlik yapmaktadır; maalesef bu da kabul edilmiştir. Keza,
Kıbrıs davası, doğal gaz ticareti için kendi kaderine terk
edilmek istenmektedir.
Hükûmetimize dış politikada samimiyetle
yardımcı olmak istiyoruz fakat dış politika şahsiyet
meselesidir, tüccarlık veya pazarlık meselesi değildir. Hükûmeti
bu noktalarda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Doğrusunu isterseniz, Hükûmetin Kırım
meselesinde en az Batı kadar sesini yükseltmesini beklerdik.
Kırımda her gün Tatarlara yönelik karanlık faaliyetler tertip
edilmektedir. Gasp, adam kaçırma, cinayet, inkâr, tehcir, sürgün ve imha
politikaları hız kesmeden devam ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya
Devlet Başkanı Putinin basın toplantısında bolca Esad
konuşuldu ve fakat Kırım hakkında tek bir söz edilmedi.
Bunu son derece talihsiz ve üzücü bir durum olarak görüyoruz.
Osmanlıca derslerini yürürlüğe koymaya
hazırlandığımız bugünlerde Osmanlının
Kırım hassasiyetinin binde birini dahi olsa Hükûmetimizden beklemek
hakkımızdır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, mübarek Filistinin maruz
kaldığı vahşeti, gaddarlığı ve
vicdansızlığı kelimelerle tarif etmek
imkânsızdır. Gazzede, Ramallahta ve Filistinin her bir
köşesinde katledilen masumlar bizim insanlarımızdır.
Türkiye'nin, Filistindeki katliamlara kayıtsız kalması
kesinlikle söz konusu olamaz. Türkiye'nin, Mescidi Aksaya kirli
postallarıyla girme cüretini gösterenlere karşı tutumu keskin ve
serttir. Biz, Filistin halkının özgür ve bağımsız bir
devlete olan hakkını sonuna kadar tanıyor ve savunuyoruz. Biz,
Filistin sınırlarının 1967deki şekline getirilmesini
arzu ediyoruz. Biz, Filistin halkının güvenliğinin ve huzurunun
Türkiye'nin bölgedeki aktif dış politikasıyla teminat
altına alınacağını düşünüyoruz. İşte bu
sebepten dolayıdır ki partimiz, büyükelçilerimizin İsrail ve
Mısırdaki görev yerlerine dönmeleri gerektiğine inanıyor.
Filistine açılan iki ana kapı vardır
değerli milletvekilleri. Birincisi Refah Sınır Kapısı,
ikincisi ise Beyt Hanun yani Erez Sınır Kapısıdır.
Bunların biri Mısırda, diğeri İsraildedir. Ne
üzücüdür iki ülkede de Türkiye'nin büyükelçisi bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yabancı devletlerle
anlaşmazlıklarımız, münakaşalarımız ve hatta
çekişmelerimiz olabilir, bu son derece doğaldır. Fakat, az önce
de izah etmeye çalıştığım gibi, Türkiye'nin
önceliği, Orta Doğu halklarına oldukları,
yaşadıkları yerde huzur verebilmektir. Bunun yegâne imkânı
ise diplomatik ilişkileri kesmemekten geçer. İletişim ve diyalog
kanallarının açık olmasının doğrudan bize
olmayabilir ama o bölgedeki savunmayı istediğimiz halklara kesinlikle
faydası vardır.
Bir başka örnek daha verelim: Bugün diplomatik
ilişkimizin olmadığı İsrail ve Mısır,
Doğu Akdenizde Rum yönetimiyle Türkiye karşıtı bir ittifak
kurmuştur. Akılcı bir siyaset izleseydik benzer bir
ittifakı biz Rum yönetimine karşı kuramaz mıydık veya
kursaydık, kurabilseydik fena mı olurdu? Türkiye'nin,
Kıbrıs davası için bölgede dostlara ve müttefiklere
ihtiyacı var. Kıbrıs, Türkiye'ye bir yük, bir külfet, bir pranga
değildir değerli milletvekilleri. Bakınız, ak saray için 1
milyar 400 milyon lira harcadınız. Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti için ortalama yıllık yaptığı
harcamaysa sadece 400 milyon liradır. Bütün dünya Kıbrısta bir
karış toprağa sahip olmak için mücadele ediyor, siz ise Şu
yükten nasıl kurtulurum?un hesabını yapıyorsunuz.
Yazık, yazık, gerçekten yazık ve size de
yakışmıyor!
Değerli milletvekilleri, Kıbrısın
millî bir dava olarak telakki edilmesi merhum Menderes iktidarına, 1955
yılına dayanır. Her fırsatta merhum Menderesin ismini
istismar edenler, merhumdan biraz da Kıbrısla ilgili feyz alsalar ne
de güzel olurdu. Değişen güç dengelerine paralel olarak Batı
dünyası tüm kurumları ve imkânlarıyla Kıbrıs
meselesine müdahil olmanın peşindedir. 12 Mayıs 2014 tarihli
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği gayrihukuki karar ve
21 Mayıs 2014 tarihinde ABD Başkan Yardımcısı Joe
Bidenın Kıbrıs Adasında tek bir meşru yönetim
vardır. açıklamaları söz konusu müdahale
arayışlarının somut yansımaları şeklinde
değerlendirilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sizin tabirinizle
Kıbrıs sorununun 1974 yılındaki Barış
Harekâtıyla çözüldüğüne inanıyoruz. Bundan sonraki süreçte tek
uğraş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin dünyaya
tanıtılması olmalıdır.
Konuşmama son verirken başta merhum Ecevit ve
merhum Erbakan olmak üzere, Kıbrıs davasına hizmet eden tüm
devlet adamlarını şükran ve minnetle yâd ediyorum.
Dışişleri
Bakanlığının 2015 bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci konuşmacı Ruhsar
Demirel, Eskişehir Milletvekili.
Sayın Demirel, konuşma
sürenize Sayın Türkeşin konuşmasından kalan dört dakika
süreyi ekliyorum.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Teşekkür ederim.
Sayın Türkeş
Kıbrısı söyledi. Kıbrıs Barış
Harekâtıyla çok akıllarımızda kalmış bir cümle
var Ayşe tatile çıktı. diye. Ama, ülkemizde on iki
yıldır maalesef adalet tatilde. Umuyorum, adalet de tatilden bir an
önce döner, adalet o kadar ihtiyaç ki.
Efendim, ben parti grubumuzun Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesiyle ilgili görüşlerini
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum ve yüce heyeti,
bizi izleyen milletimizi, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Ekoloji ve teknoloji dengesi
gözetilmeden yapılan çalışmalar nasıl problemli bir hâle
gelmişse demografi ile ekonomi dengesini gözetmeden yapılan bütçeler
de aynı şekilde sosyal ayrışmayı sağlar, sosyal
bütünleşmeyi hiçbir zaman mümkün kılmaz.
Nitekim, bu ekonomi-demografi
eşitsizliğinin en somut göstergesi, gelir
dağılımı eşitsizliğinde ülkemizle beraber
dünyanın her yerinde anılabilir durumda. Gelir
eşitsizliğinde Avrupa 1incisi, OECD 2ncisi, dünya 5incisiyiz.
Gözünüz aydın, ilk 10dayız yani!
Dolayısıyla, ekonomi sizler
için yalnızca bir para politikası olabilir ama ta 1500lerde dünya
ekonomi politik diye bir tanım kullanmaya başladı. Ekonomi çok
parametreli bir alan ve bu ekonomi politik denilen şey, politika
aracılığıyla ekonomiyi kullanarak ne yapmaya
çalıştığınızı gösteriyor yani gizli
ajandaları. İşte, ekonomide murat yalnızca politika
olmamalı o yüzden, ekonomi biraz da ahlakı hedeflemeli. Ahlakı
hedeflemeli derken herkesin ahlaktan muradı da faklı. Mesela, kimimiz
komşumuz açken tok yatıyor olmamak için yoksullukla mücadeleyi hedef
alıyoruz, kimimiz bin odalı
sarayda yaşamayı. İşte ekonomi politik böyle bir şey,
gizli ajandalar böyle bir şey. Bütçeye baktığınız
zaman, kime ya da neye para ayrılmış, kime ya da nerelere ne
kadar para ayrılmış ya da kimlere ya da nerelere hiç bütçe
ayrılmamış gizli ajandalar burada açığa
çıkıyor. Kimlere para ayrılmamış? Kadın bütçesi
yok, çocuk bütçesi yok, yoksullukla mücadele yok, inovasyon yok, ekoloji yok,
teknoloji yok, hiçbir şey yok. Yani, 21inci yüzyılın
sürdürülebilir kalkınması için gereken sosyal eşitliği
sağlayabilecek hiçbir başlık yok ama ekonomi politik var.
Gelir eşitsizliğinde -az önce de söyledim-
Avrupa 1incisiyiz. Bireysel borçlanmamız giderek artıyor. Ülkemiz
orta gelir tuzağına düşmüş durumda. Bireysel tasarruflarda
sanıyorum tarihin en dip noktasındayız. Ama, bütçeye
baktığınız zaman sanki bunların hiçbiri gerçek değil,
yalnızca bin odalı sarayla itibar kazanma
telaşındayız.
Sayın Başbakanın Dışişleri
Bakanlığı zamanında da çok sık
kullandığı bir cümle var, diyor ki: Kimse Türkiyeyi test
etmesin. Kimse Türkiye'nin gücünü ölçmeye kalkmasın. Sayın
Başbakan kusura bakmasın, herkes birbirinin gücünü ölçüyor, herkes
birbirini test ediyor, hem de öyle konularda test ediyor ki sonra da küresel
endeksler açıklanıyor. Mesela, yolsuzluk konusunda Türkiye'nin gücü
veya güçsüzlüğü test ediliyor. Mesela, fikir özgürlüğü konusunda
Türkiye'nin gücü veya güçsüzlüğü test ediliyor. Kadın hakları
konusunda, çocuk hakları konusunda, saydamlık konusunda, her konuda
Türkiye'nin de diğer ülkelerin de olduğu gibi gücü test ediliyor.
Cinsiyet eşitsizliğinde 142 ülke içinde
125inciyiz. Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksinde ise 148 ülke
arasında 118inci sıradayız. Bu 118inciliği Ganayla
paylaşmamız bir yana, bizden önceki 117 ülkede kimler var biliyor
musunuz? Suudi Arabistan, Zimbabve, Tanzanya, aklınıza gelebilecek
her yer var.
Şimdi, burada bir şeyle övünülüyor, bunu
çıkanlar da söyledi, sanıyorum biraz sonra Hükûmet adına
konuşulurken de söylenecek Türkiyede kadınlar uzun
yaşıyor. diye. Bu yeni bir şey değil, sizinle de
olmadı. Kadınlar, eğer kocalarından sonraya kalırlar
ise erkeklerden biraz daha uzun yaşıyorlar, eşleri öldükten
sonra. Ama Yahya Kemal Beyatlının bir beyti var, üstat diyor ki:
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi. Müşkül budur ki ölmeden
evvel ölür kişi. Ömrünüzün uzun olması önemli değil, o
kadınların ne yaşadığını bilmek, empati
yapmak, onlarla duygudaşlık kurmak gerek, yoksa Türkiyede
kadınlar erkeklerden uzun yaşıyor. bunlar boş laflar,
ekonomi politiğinizin gizli ajandasının göstergeleri.
Evet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı:
Hükûmetin en sık değiştirdiği iki bakan var biliyorsunuz,
biri Eğitim biri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ve 5inci Hükûmet,
5inci Bakan. Sayın Bakan Hanımın ilk Bakan olduğu zaman
bir tabiri vardı, geçen sene de bütçe konuşmamızda onu ifade
etmiştik Çocuk evlilikleri masumane. diye. Üzerinden bir yıl geçti
unutmaya çalışıyorduk ki Hanımefendinin başka bir
ifadesi var Türk erkeklerinin Suriyeli kadınları 2nci, 3üncü
eş olarak almaları Türk misafirperverliğine uygun değildir.
Doğru duydunuz, aynen cümle bu. Hanımefendi, Türk erkekleri Suriyeli
hanımları 2nci, 3üncü eş alıyor da Türk
kadınları bu durumda değiller mi? Onu nereye
koyacaksınız, hangi misafirperverliğe? Yani, öyle bir cümle
kuruyorsunuz ki oksimoron ötesi, hayalleri aşan bir cümle. Türkiyede de
kadınlar 2nci, 3üncü eş olarak alınıyor. Nikâhsız
evlilikler var, bazen gazetelere haber oluyor 5 eşinden 52 çocuğu
var. diye manşetlere çıkıyor. Siz muhtemelen Türk
kadınlarının 2nci, 3üncü eş olarak alındığı
konusunda bilgi sahibi değilsiniz diye düşünüyorum, yoksa böyle bir
cümleyi kurmazdınız.
Kadına şiddet konusu: Türkiyede kadına
uygulanan şiddetle ilgili Sayın Bakan nezdinde Bakanlığa
defaatle hemen hepimizin soru önergeleri var Nedir durum? diye. Ben de
vermiştim bir önerge, arkadaşlarım da verdiler. Ve Sayın
Bakanın imzasıyla gelen önerge cevaplarında deniliyor ki: Bu
konu Adalet ve İçişleri Bakanlığında, biz bu konuyla
ilgilenmiyoruz. Sayın Bakan, kadına şiddet denilen şey,
aslında büyük ölçüde ve dünyanın hemen her yerinde aile içi
şiddettir. Yani, hani kadın konusuna dokunmuyorsunuz ya, bu, aile
konusu, onun için, aile konusu olduğu için bakabilirsiniz. Ama, siz,
kadına şiddetle ilgili bir projeye kurdele kestiniz sanıyorum;
135 minibüs konusu. 135 minibüsle aile içi şiddeti veya müstakil olarak,
dışarıda olmuş kadına karşı şiddeti
nasıl önleyeceksiniz diye düşününce insanın aklına projeyle
ilgili tek bir şey geliyor: Şiddete uğradıktan sonra
sağ kalabilme becerisini gösterebilmiş kadınları olay
yerinden hızlı uzaklaştıracaksınız herhâlde. Bu
konuda başka bir şey düşünmek mümkün olmuyor.
Engelli konusu ise Hükûmetin en engelli meselesi,
gerçekten zihnî engeller var bu konuda. Engelliler diyor ki: Biz ne suç
işledik de evimiz bizim mapushanemiz, aile fertlerimiz bizim gönüllü
gardiyanımız oldu? Bunu
soruyorlar, Bakanlığınız sessiz. Diyorlar ki: Yasa
çıkıyor, tamam. Hatta bir ünlü demiş ki: Kör ama nankör
olmayayım. Evet, yasa çıkıyor ama Avrupa Birliğine uyum
için, uygulamalar yok diye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bu konuda da sessiz. Engelliler Ders kitapları sağlık ve
engellilik üzerinden hiyerarşik bir yapılanma kuruyor, bizi âciz,
muhtaç, eksik diye tanımlıyor, bundan rahatsızız. diyor,
ne sizde ne Millî Eğitim Bakanlığında ses yok, derin bir
sessizlik içindesiniz.
Peki, başka konu: Kadın turistler için Türkiye
en güvensiz 2nci ülke ilan edildi, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı yine derin sessizlik içinde. Boşanmalar
artıyor ülkemizde; bu, istatistiklerle de teyit ediliyor. Aile
mahkemelerine başvuruyor insanlar ve boşanma kararı verdikten
sonra aile mahkemesine başvuranlara şu söyleniyor: Sosyal
çalışmacılarla, sosyal hizmet uzmanlarıyla görüşünüz.
O aşamaya geldikten sonra dönmek çok zor, bir kere köprüleri
attınız mı çok zor. Ama, aileler de diyor ki: Biz bu
aşamaya gelmeden önce sosyal çalışmacıları hiçbir
yerde bulamıyoruz. ŞÖNİMler de olay olduktan sonra hizmet
sunuyor. Öte yandan, sosyal çalışmacılar da diyor ki: Biz işsiziz.
Sosyal çalışmacılar işsiz -boşanma kararı
verdikten sonra insanlar ancak sosyal çalışmacılara uzanabiliyor
ve erişebiliyor- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise
sosyal çalışmacıları, sosyal hizmet uzmanlarını
işe almamakta direniyor. Bu konudaki işsizliklerini ifade
ettiklerinde de yine bir sessizlik var.
Ama, daha acısı var; Sayın Bakan kendi
mesai arkadaşlarının problemine de kulaklarını
kapamış. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı çalışanları, sizin en yakın çalışma
arkadaşlarınız, 9 bin kişi, kadro istiyorlar Sayın
Bakan, kadroları yok. Buna da kulağınızı tıkamazsınız
sanıyorum. Hem seçim geliyor, kadro verirseniz sizin için de herhâlde
avantajlı olacaktır.
Engelli konusu, sosyal çalışma konusu, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
çalışanlarının kadrosuzluğu; peki, çocuk konusu
nasıl? Dünya gündemi aslında çocuk hakları üzerinden
şekilleniyor ve biliyorsunuz, bu sene Nobel Barış Ödülünü de
bir çocuğa verdiler, eğitim hakkı için mücadele eden bir
kız çocuğuna.
Peki, bizim ülkemizde durum ne? Mesela, devlet koruması
altındaki çocuklar sahipsiz. Yurt yerine sevgi evi adı altında
yerler yapıyorsunuz -ki 57nci Hükûmetin de programında vardı,
ilk temelleri de o zaman atıldı- ama zihniyet değişmeyince
akıbet kaçınılmaz oluyor. Sizin
mantığınızla, sizin çalışma üslubunuzla, sizin
geliştiremediğiniz politikalarla beraber
bakıldığında, sevgi evlerine, isterseniz uğur
böceği evi deyin, isterseniz şans evi deyin, ne derseniz deyin,
zihniyet aynı, akıbet aynı. Bu evlerden çıkan çocuklar,
özellikle kız çocukları, sevgi evlerinden çıkıp
sığınmaevlerine gidiyorlar Sayın Bakan, yalnızca bir
adres değişikliği var, kader hep aynı. Çünkü bu çocuklar,
devlet koruması altında olması gerekirken devletin koruyamadığı
çocuklar ve bu çocukların durumu Türkiye'nin toplumsal vicdanının
bir fotoğrafı ve bu fotoğraf çok çirkin, bu fotoğraf çok
acımasız. Bu fotoğrafı düzeltmek sizin
Bakanlığınızın uhdesinde ve
Bakanlığınızın bu konuda yapabileceği çok fazla
şey var. Ama, siz bu çocukları görmezden geliyorsunuz, siz bu
çocuklara sahip olması gereken kişilersiniz devlet adına, millet
adına. Çocuk Evleri Projeniz var. Adreslerini bildirmiyorsunuz, aileleri
bile bu evlerde çocuklarını ziyaret edemiyor, sizin seçtiğiniz,
süslü döşenmiş mekânlarda çocuklarını ziyaret ediyor.
Hayhay, oraya da bir şey denmiyor. Peki, bu çocuk evlerinde kimler
çalışıyor? Çocuk psikolojisinden anlıyorlar mı?
Çatışmayla baş etme konusunda bir mesleki becerileri var
mı? Sorun çözme konusunda nedir bu kişiler? Çünkü, oralarda
çalışanlar, gözleyebildiğimiz kadarıyla, son derece genç,
son derece tecrübesiz, henüz kendisi bireysel olarak var olabilme
sorunlarını halledememiş, gencecik insanlar.
Sayın Bakan, soruyorum: Bir
yakınınızın sizin çocuklarınız kaç
yaşında bilmiyorum ama- 5-6 yaşında çocuğu olsa veya
8-10 yaşında bu çocuk evlerinde çalışanlara emanet eder
misiniz hem de yirmi dört saat, gece gündüz? O gencecik kızlara bir sürü
çocuk emanet ediliyor, gencecik delikanlılara bir sürü oğlan emanet
ediliyor ve bu insanlar çocuk psikolojisi konusunda hiç de bilgi sahibi
değiller, açıkçası, net bir ifadeyle mesleki nitelikleri yok,
yalnızca işe alınmış insanlar ve sosyal güvenceleri de
yok.
12 Haziran 2014 günü Resmî Gazetede yayımlanan bir
yönetmeliğiniz var. Bu bir dram, bu bir ayıp. Bu yönetmelik kimin
fikridir bilmiyorum Sayın Bakan ama bunu mutlaka düzeltmeniz lazım.
Şöyle söylüyor yönetmelik: Sosyal haklardan faydalanabilmesi için devlet
korumasındaki bir çocuğun 18 yaşından önce, reşit
olmadan önce en az iki yıl devlet korumasında hizmet almış
olması gerek. Böyle söyleyince diyorsunuz ki: Nerede sorun? Bir kız
çocuğu düşünün, 16-17 yaşında tecavüze uğradı,
doğumunu yaptı, doğumdan sonra bebeği devlet aldı ama
bu kız çocuğu kalan hayatını dışarıda
geçirmek zorunda. Yani siz, 16-17 yaşında tecavüze
uğramış bir kız çocuğunu 18 yaşından önce
en az iki yıl devlet korumasında geçirmedi. diye kapıya
koyuyorsunuz. Yani bu çocuk şunu mu desin: 13-15 yaşında
keşke tecavüze uğrasaydım.
Sayın Bakan, bu ayıp bize yeter. Hani,
ekonomide 18inci, 19uncu sıradayız ya, paramız çok fazla ya,
bin odalı saray yapıyoruz ya bütün bu paraların nereye
aktarıldığı çok meçhul ama bu çocuklara
aktarılmadığı gerçek ve tekrar söylüyorum: Toplumsal
vicdanınızın çok çirkin bir fotoğrafı bu ve bu
yönetmelikteki o iki yıl ibaresinin hızla, zaman geçirmeden
düzenlenmesi gerekiyor.
Sayın Bakana muhtelif defa sorulan bir soru var.
Ben, burada, Meclis kürsüsünde bir kez daha sormak istiyorum. Sayın Bakan,
18 yaşından önce koruma kararı kaldırılmış
kaç çocuk var ve koruma kararları neden kaldırılmış?
Bu konuda bizlere hazır, bütçe görüşmeleri sırasında
açıklayıcı bir bilgi sunarsanız çok memnun
olacağız çünkü olmayan annesine teslim edilen kız çocuğu
var; siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum, bürokratlarınız da
biliyor, şimdi de millet öğrendi. Tacize uğramış ama
üvey babasına teslim edilen kız çocuğu var; siz de biliyorsunuz,
bürokratlarınız da biliyor, ben de biliyorum, millet de öğrendi.
Anne babası bir şekilde bakamayacak durumda olduğu için 6
yeğenini Ben bakarım. diye almış halanın devletten
ortalama 5 bin liraya yakın para aldığını ama
çocukların köyde eğitimden mahrum yaşadığını
siz de biliyorsunuz, ben de, bürokratlarınız da ve milletimiz de
öğreniyor şimdi. Sayın Bakan, bunları ben biliyorsam -ki
devriiktidarınızda muhalefetin bilgi alma kaynakları çok
kısıtlı, ne önergelere cevap veriyorsunuz ne saydamlaşma
gibi bir gayretiniz var- bilmediğim neler var. Bu ayıpla, bu
toplumsal çirkin vicdan fotoğrafıyla yaşamak züldür.
Bunları bile bile bunların üstünü nasıl örtüyorsunuz?
Bunları bile bile o koltuklarda nasıl oturuyorsunuz? Bunları
bile bile geceleri nasıl uyuyorsunuz? Uyursunuz çünkü siz, 765 bin
liralık -stopajı hariç- kulenizde oturuyorsunuz.
Şimdi sıklıkla şu söyleniyor: Sosyal
politikaya bütçeyi artırdık. Bakanlığın bina bütçesi
neredeyse Bakanlık kadar, siz neyi
artırdığınızı düşünüyorsunuz? Hani diyorum
ya gizli ajandalar böyle zamanlarda ortaya çıkıyor diye, bütçeden
neye para ayırdığınız, neye ayırmadığınızla
paralel gidiyor.
Sonra, Bakanlığın bir başka
ayıbı daha var. Bu ülkede hiç konuşulmayan konulardan biri
tasarruftur biliyorsunuz, yeni yeni gündemine alıyor Hükûmet çünkü
bireysel tasarrufta, tekraren söylüyorum ki tarihin dip noktasındayız
ama bunu hiç ağzına almaması gereken Bakanlık Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığıymış eylül ayında
öğrendik, acı bir şekilde öğrendik. Eylül ayında,
sosyal medya adresinden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bir
afiş paylaştı: Tüketen tükenir. Bu kimler için biliyor
musunuz? Tek başına yaşayanlar için. Tek başına
yaşayanların çok fazla tüketim yaptığını, bu
tüketimle tükeneceklerini, poşetlerde kesik başlarıyla
resimlenmiş afişi paylaştı bu Bakanlık. Bu
Bakanlık Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı, vahşet
bakanlığı olsa daha iyiymiş. IŞİD gibisiniz ya,
ayıptır! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama, bu
ülkenin yalnız yaşayan insanları sizin bu afişinizi hiçbir
zaman unutmayacak, o kesik başlı poşetleri hiçbir zaman
unutmayacak, 17-25 Aralık yolsuzluklarını
unutmadığı gibi. Kesik başlarıyla yalnız
yaşayan insanların kafalarını poşete koyup Tüketen
tükenir. demek cüretini göstermek hadsizliktir.
Bir şeyi daha ifade etmek istiyorum, sosyal politika
anlayışınızın ne kadar yanlış ve eksik
olduğunun bir göstergesi bu; Ermenekteki Recep amca. Herkes Ermenekteki
Recep amcayı konuşuyor. Ermenekteki Recep amca meselesi şu: Siz
sosyal politikayı Gözünüzün gördüğü, sizin için eksik olan. diye
tanımlıyorsunuz; Ayakkabısı mı yırtık,
ayakkabı yollayalım. Memleketin tek eksiği bu değil,
insanların öyle büyük eksikleri var ki sizin göremediğiniz, sizin
hissedemediğiniz, sizin duygudaşlık
yapamadığınız eksikleri var.
Az önce söylediğim devlet korumasındaki
çocuklar durumu da böyle Sayın Bakan. Bu devlet korumasındaki
çocukların sorunu sizin çok küçük bir gayretinizle, bürokratlarınızın
çok küçücük bir hassasiyetiyle çözülebilecek bir konudur. Ama, daha kolay bir
yöntem var;19uncu fasıl, hiçbir engel yok önünde. 19uncu faslın
-Sayın Bakan daha önce de ABden sorumluydu, Dışişleri
Bakanı, o da bilecektir- önünde hiçbir engel yok. 19uncu faslı
açarsanız hem cinsiyet eşitsizliği konusunda bir kademe
atlayabiliriz hem istihdam konusunda hem iş güvenliği konusunda hem
sosyal politikalarda genişleriz. Böylece siz de her vefatta her cenazede
fıtrat ve şehit demekten kurtulur, icraat yaparsınız.
19uncu faslı hiçbir engel olmamasına
rağmen bugüne kadar neden açmadığı Hükûmetin herkesçe malum
sanıyorum. Ama bu, sizi bir yere kadar götürür. 21inci yüzyıl
dünyasında herkes Türkiyeyi test ediyor, herkes Türkiyeyi de ölçüyor, yolsuzlukta
da, fikir hürriyetinde de. Kadına ayırmadıklarınızla,
çocuklardan kısıtladıklarınızla dünya, herkes
birbirine görüyor. Dünya çünkü artık büyük bir köy; birbirimizden kaçma,
birbirimizden saklama gibi bir lüksümüz yok.
Ben, 2015 yılı bütçesinin sayısal
çoğunluk nedeniyle çıkacak olması itibarıyla hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Dördüncü tur bütçe görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
üçüncü konuşmacı Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, öncelikle, sizi
selamladıktan sonra da bu bütçesini konuştuğumuz Kalkınma
Bakanlığının orijinal kuruluşu olan Devlet Planlama Teşkilatının
ve partimizin kurucusu merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeşi de
rahmet ve minnetle anıyorum. Tabii, bu rahmetle anma
kısmını ayrıca yine DPT için de yapıyorum; onun da
rahmetli olduğunu defalarca söylemiştim, DPTye de Allah rahmet
eylesin. Hem Sayın Bakanımız vardı hem de DPT kökenli bir
bakanımız daha vardı; ikisi de buradayken ne dediğimi daha
iyi kavrayacaklardır; o kurumun geçmişteki rolünü de, bugünkü hâlini
de en yakından onlar biliyorlar. Bugün, artık, Kalkınma
Bakanlığı da çünkü yavaş yavaş işlevini yitirmeye
başladı maalesef ve onun için rahmetli Başbuğumuzu anarken
ben DPTyi de rahmetle anmış olayım.
İşlevsiz hâle geliyor bir taraftan, bir
taraftan da YPK işlevini yitiriyor çünkü burada defalarca kanun
tartıştık, Sayın Bakana da söyledik; herkes kafasına
göre bir YPK kararı uygulaması yapıyor, herkes ayrı bir
kamu-özel ortaklığı modeli getiriyor. Sağlık
Bakanlığında ayrı var, Millî Eğitim Bakanlığı
ayrı çıkardı, Kültür ve Turizm Bakanlığı
ayrı çıkardı ama burada duran Sayın Bakanımız, değerli
arkadaşım kendisi de biliyor beş altı yıldır
kanun tasarısı taslağı DPTde duruyor. Bu işin sahibi
Kalkınma Bakanlığı şimdiki adıyla. Orada bir Kamu
Özel İşbirliği Dairesi Başkanlığı var,
maalesef o kanun tasarısı bir türlü Bakanlar Kuruluna ve Meclise
gelemedi. Neleri getirdiniz o arada, ne torba kanunlar geçirdik; ohoo! Yani
öyle önemli kanunlar maalesef buradan geçemiyor. Yani sağlıkta yirmibeş
otuz yılımızı ipotek altına alan YPKnın
Yapmayın yeni yatak. dediği birçok şehir hastanesini bizim önümüze
yük olarak getirtirdiniz, hâlâ da devam ediyorsunuz. Ama maalesef ortada onun
da kanunu yok. Bir maddeyle
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Yeni
yatak
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sen ne dediğimi çok iyi
biliyorsun Sayın Bilgiç.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yeni
yatak
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sonra
Evet Yeni yatak
kapasitesi yaratmadan şu şu şu hastaneleri yapın. diyor.
Sayın Bakan da var, o bilgileri sana verebilirler, YPK kararı var,
bende de var.
Evet, şimdi yani Kalkınma
Bakanlığı yavaş yavaş işlevlerini kaybediyor
değerli arkadaşlar. Şimdi, biraz sonra başka örnekler de
vereceğim. Örnek: Bütçe hazırlanırken çıkıyoruz,
çağrılar yapılıyor, kurumlar geliyor, bakanlık onlarla
görüşmeleri yapıyor, Maliye Bakanlığıyla,
Kalkınma Bakanlığıyla görüşüyorlar. Netice
itibarıyla, kaynakların etkin tahsisi için iktisadi, sosyal
sektörlerdeki arkadaşlarımızla kurumlar görüşüyorlar ve
nihai olarak, bir bütçe ve Orta Vadeli Program çıkıyor.
Şimdi, yukarıda Maliye Bakanına da sorduk.
Sayıştay raporlarına bakıyoruz: 900 küsur milyon -yeni
şeyiyle söyleyelim- ödenek 1 milyar ama 35 milyara yakın Bakan kendi
kafasına göre aktarmış. Bizim ona verdiğimiz yetki nere,
aktarılan para nere? Peki, nerede kaldı Meclisin bütçe hakkı?
Yine dönüp bakıyoruz, aynı şekilde ekstra ödeneklere
bakıyoruz, o da 15-20 milyarı buluyor. Yani, burada
yapılmış olan planlama, öncelik tahsisat planlaması
maalesef dikkate alınmıyor değerli arkadaşlarım. Bir
taraftan
Şimdi size bazı şeyler göstereceğim.
Yani, biz hâlâ plan, programla uğraşıyoruz; her şey plan,
programla. Kalkınma Bakanlığı duruyor
Bakın,
şöyle, sırayla hafızanızı tazeleyeyim: 10uncu
Kalkınma Planının başlığı bu. Ne zaman
görüştük? Sayın Bakanım burada. İçerisinde, burada, güzel
şeyler söylemiştiniz, onu da göstereyim: Öncelikli Dönüşüm
Programları. 25 tane. Sırayla gösteriyorum ki hani, az önce
Sayın Bilgiç söyledi şimdi göstermeyince bu sefer Nerede? diyor,
göstereyim ki sormasın diye yapıyorum. Burada da tarih yazıyor.
Planın kapağından aldım, siz de oradan okuyabilin diye.
1/7/2013 tarihli 127nci Birleşimde onaylanmış. Yani, üzerinden
bir buçuk yıl geçmiş. Sonra siz ne yapıyorsunuz? Devam ediyoruz,
daha var: Öncelikli Dönüşüm Programları. Nerede? 1. Grup Eylem
Planları Bilgi Notu, 6 Kasım 2014. İçeriğine bakın
bir de, 25 tane madde aynısı. 1 Temmuz 2013 değerli
arkadaşlar, kasım, şimdi aralık geldi yani bir buçuk
yıl sonra hâlâ, bize, o 25in de sadece 9unu -bakın, şu koyu
olanlar var ya 9 tane- açıkladınız; 2nci grubu, 3üncü grubu gelecek.
Yani şimdi siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Millet bunlara
hakikaten inanıyor mu zannediyorsunuz? Ben anlamıyorum yani böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar? Hâlâ eylem planı var, eylem
planının alt maddeleri var, Bunları
açıklayacağız. diyorsunuz.
Bakın, bir iki tane daha yine göstereyim: Birincisi
bu yani önemlilerden bir tanesini size şöyle yapayım diye
İthalata Olan Bağımlılığın
Azaltılması Programının eylem planı yani en önemli
maddelerden bir tanesi bu söylediğiniz 9un içerisinde. Gerçekten
enteresan bir şey ya. Arkasından, bakıyorum şimdi, 1inci
maddesi daha, bileşenler var, 1. Bileşen: Üretimde dönüşümün
gerçekleştirilmesi diyor. Bakın, Politika 1: İmalat sanayiinin
ihtiyaç duyduğu girdilerin üretimine dönük, yerli katma değeri artıracak
ürün/tür üretiminin özendirilmesi. Eylem planının 1inci maddesi,
şurada gördüğünüz en baştaki 1inci madde. İçeriğini
okuyayım: Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) gerçekleşme raporu
hazırlanacak ve Eylem Planının (2013-2015) -duruyor hâlâ
bakın, (2013-2015) Eylem Planının- tamamlanmasını
müteakip ülkemiz ihtiyaçlarına bağlı olarak güncellenecektir.
Yani şimdi güler miyiz, ağlar mıyız, ben hâlâ
anlayamadım. Onun için bunları getirdim size. Yani normalde
biliyorsunuz ama göstermeyince, arkadaşlar Nerede hocam? diye itiraz
ediyor.
Yani, şimdi, en önemli dediğiniz dönüşüm
planı, programın içerisindekilerin tamamını, beş
yıllık planda yazmışsınız -1 Temmuz 2013- şimdi
onu getirip bize, buraya koyuyorsunuz uygulama planı diye. 1inci maddesi
diyor ki: 2013-2015
2015 geldi, 2015 bütçesini görüşüyoruz, bu da
tamamlanacak önce, ondan sonra da ülkemizin ihtiyaçlarına göre
güncellenecek. E, şimdi ben ne diyeyim size yani?
Burada bunu nasıl yapacağız değerli
arkadaşlar? Bu şeyle gidersek bunları nasıl
toparlayacağız? Öyle bir şey oluyor ki hâlâ plan programla
uğraşıyoruz, eylem planı yapıyoruz. Bir eyleme
geçelim, bir önlem alalım, bu kadar yapısal önlem var
alınması gereken. Tamam, içeriğinde var, güzel, başlarken
tespitler güzel. Tespitleri söyleyenlere de kızıyor Başbakan ile
Cumhurbaşkanı ama birazdan değineceğim.
Şimdi, buna
başka bir örnek vermek istiyorum size: Burada daha önce de konuştuk
yani benim başlık olarak söylediğim
Bakan gitti, planı
kaldı yadigâr diyorum, daha önce de Turizm Bakanlığı
bütçesinde söyledim. Bakın, bu gördüğünüz Türkiye Turizm Stratejisi
ve Eylem Planı. Ne yazıyor? 2007-2013 yazıyor. Bakan gitti,
bunun 1inci maddesi -demin gösterdiğim gibi 1inci maddesi vardı-
kanun tasarısıyla ilgili, kurumsal organizasyonla ilgili;. Sayın
Ertuğrul Günay başlattı, kendisi gitti yeni Bakan geldi hâlâ
ortada kanun yok. Yani bakın, ne yazıyor? Şuradan göstereyim onu
da; birincisi, burada bir sürü şey yazıyor: İkinci Eylem
Planı burada da Örgütlenme. Baştaki şeyi yazıyor Turizm
Konseyleri Yasası ve konseylerin kurulması. Hâlen daha Antalya milletvekili
olarak her gün turizmcilerle konuşuyorum Bizim yasa nerede? diye
soruyorlar.
Sayın Bakan
Başkanken biliyor Turizm Bakanlığının bütçesinde de
söylemiştim, Sayın Elvan oradaydı. Ortada bir sürü plan, program
var; çok da güzel, resimler de var. Bakın, Türkiyenin bütün turizmini
gösteriyor ama hâlâ daha kanunu yok bırakın uygulamayı. En
önemlisi ne? Örgütlerin kanunu, konseylerin; çıkar
Güzel
yazmışlar, hepsi güzel; arkadaşlarımız buraya Yeniden
organizasyonu yapılacak diye, içinde sektörlerle ilgili
Enteresan olan bir
şey var, çok daha vahimi var; içinde daire başkanlıkları
var değerli arkadaşlar. Bunlar sadece Bakanın imzasıyla
olabilecek şeyler, onların dahi isim değişikliklerini
yapıp da istediği gibi bir bakanlık koordinasyonu
sağlanmıyor. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum:
Böyle planla, programla, bir buçuk sene olmuş şeyleri yeniden
yazmayla -ki onların da tamamını yazamamış
arkadaşlarımız- seçime kadar yavaş yavaş, yavaş
yavaş plan, program milleti böyle oyalayalım modeli geliyor.
Hiç olmazsa diyorum ki
size defalarca, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapıcı, yol
gösterici, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından
yanayız. Bırakın bu sanal gündemleri, açılım,
saçılım zırvalarını; gelin, ülkenin ihtiyacı
neyse, ekonomik ve sosyal konularda alınması gereken yapısal
önlemleri hep beraber alalım. Sayın Bakanlarım, size de
defalarca söyledim. Belli kanunlarda da bunu yapıyoruz. Neden gidip de
enerjimizi boş yere, gereksiz yere otuz gün, kırk gün, elli gün,
doksan dokuz gün bir torba kanuna harcatıyorsunuz? Bunları
çıkaralım beraberce diyoruz. Eğer bunları çıkarmazsak
nasıl olacak? Bizi dinlemiyorsunuz, hadi neyse, Muhalefettir diyorsunuz.
ama Sayın Şimşek söylüyor, arkadaşları neredeyse
dövmeye kalkıyor Komisyonda. Sayın Babacan utangaç bir şekilde
söylüyor, diyor ki: Bakın, bu gidişat gidişat değil, böyle
olmaz, sanayiye geçmemiz lazım, imalat sanayisine geçmemiz lazım.
İnşaat bir yere kadar olur; tüketimle, inşaatla olmaz. Sizin
Başbakan Yardımcınız diyor. Bu nasıl bir Hükûmet etme
anlayışıdır? Kaç tane ekonomi bakanı var, her biri
ayrı bir telden çalıyor. Siz isimlendirdiniz, yarısı frenci
yarısı gazcı oldu. Yani, ben anlamakta zorlanıyorum. Ara
sıra da olsa, utangaç da olsa doğruları söylüyorlar,
konuşuyorlar; bu sefer de fırça yiyorlar ya Başbakandan ya
Cumhurbaşkanından. Enteresan bir şekilde anlayamıyorum. Ne
yapmış o zaman?
Paralel başbakan çıkıyor önceki gün,
TOBBla istişare toplantısı yapmış, Hop, inşaata
dur diyemeyiz. diyor Bizim adamlar inşaat yapıyor. Yani
şimdi, hakikaten şaşırıyorum. Doğru, haklı,
biz o kadar şey yaparsak
Kaçak sarayda şimdi paralel yapı
kurmuş. Bir de gizli olduğu için tamamını göremedik ama
basına yansımış; burada, bakıyorum,
başkanlıklar kurmuş yeni yeni. Ben arkadaşlara söyledim -buradaydılar,
bürokrattı bir tanesi ilk konuştuğumuzda- dedim ki DPTyi
kapatacaklar. İlk olarak Başbakanlıkta Ekonomiyi İzleme
Genel Müdürlüğü kuruluyordu -Sayın Elvan biliyor- sizi kapatacaklar
dedim, Sayın Çiçek burada söylemiş dedim, daha DPT duruyordu. Sonra
kalktılar, şimdi, 402 kişi -Sayın Bilgiç biliyor- izleme
değerlendirme raportörü; yarı başkanlık sistemi
Şimdi
de onu yapıyor işte. Paralel yapı kaçak sarayda kurulmuş,
oralarda buralarda aramasın. Şimdi, bugün kalkmış
Sayın Cumhurbaşkanı, kaç gündür ya, her şeye
karışıyor, ekonomiye de karışıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) İşi gücü yok tabii.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Oraya çıktı, şimdi,
herhâlde icraatın başından gidince sıkıntı
mı oldu ne olduysa her gün birilerini çağırıyor, orada
ağırlıyor, sonra da mesaj veriyor. Yani enteresan bir şey
var yalnız, arada okuduğum doğruysa yatırımlarla
ilgili koordinasyonu da Binali Yıldırıma verecekmiş. Ya,
bu nasıl bir anlayıştır, anlamadım. Sizin Hükûmetiniz
nerede? Hangi bakan, bu kadar ekonomiden sorumlu bakan varken Maliye
Bakanı
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Nereden duydunuz Binaliye
vereceğini?
MEHMET GÜNAL (Devamla) İşte, diyorum,
basında yer alanları söylüyoruz, kendisi söylemiş. Peki,
şimdi o zaman kendi söylediklerine dönelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani böyle bir şey
olmaması gerektiğini ifade ediyor. Bravo!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Demiröz, şimdi
ben
OKTAY VURAL (İzmir) Ona karşı
çıkacağınızı söylüyorsunuz.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara)
Sırrım niye açıklandı? diye
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi ben şunu
söyleyeyim
Birazdan nereden çıktıysa
Diyorum ki zaten doğruysa
diye söylüyorum ama bakanlık, başkanlıkları kurmuş,
kendisi söylüyor zaten Burada yapı yaptım. diye. Ben şunu
söylüyorum: Ben sizi uyarmıştım diyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sen gazete
kupürü okumazdın, ne oldu sana?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ben sizi
uyarmıştım diyorum. Yani burası kapanacak, yakında bu
Kalkınma Bakanlığı da kapanacak onu söylüyorum. Ekonomik
sektörlerle ilgili birimlere, İktisadi Sektörler ve Sosyal Sektörler Genel
Müdürlüklerine gerek kalmayacak çünkü Cumhurbaşkanı o kadroları
-nasıl binayı Başbakanlıktan aldıysa- o 402
kişinin kadrosunu da alacak, götürecek, kendisine izleme
değerlendirme birimi yapacak; özeti bu. Ben şimdi soruyorum,
bakın, yine sizin tabirinizle
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Bakan ne
yapacak Sayın Günal?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Artık onu bilemiyorum, onları
kendi aralarında hallederler; seçim geliyor, onlara gerek kalmayacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar O zaman nerede
okudun? diyorsunuz. Ben Sayın Erdoğanın
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Nereden
okudun demiyorum, gazete kupürleriyle konuşma diyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) O zaman soracağım.
Yani merak ediyorum, onun üslubuyla konuşalım, böyle diyor ya.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sırrımızı
nereden öğrendin? diye soruyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani Ey
diye
başlıyor. Ben merak ediyorum Sayın Bilgiç. Şimdi, aynen
onun tabiriyle soruyorum: Ey Erdoğan sen nesin bir karar ver;
Başbakan mı, Cumhurbaşkanı mı, BOP eş
başkanı mı
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yemin nerede, yemin!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
yoksa başmadenci mi? Bir
de maden ruhsatları veriyordu, biliyorsunuz; biz ona artık
başmadenci dedik, kendisi veriyor. Şu anda da ortada kaldı.
Sordum arkadaşlara cevap gelmedi Sayın Başkanım, dedim ki:
Bu babandan oğula geçer gibi kendi uhdesine aldığı şey
Davutoğluna geçti mi, yoksa hâlâ o mu veriyor maden
ruhsatlarını? Bakalım, bir cevap gelir.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Bilale
geçiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yoksa başekonomist mi? Ali
Babacanın söylediğini de söylüyor. Yoksa başkupon arazisi
uzmanı mı, yoksa başmüzakereci mi? Müzakereleri de biliyorsunuz
artık: Şöyle yapacağız, böyle yapacağız.
Heyetlere de karışıyor: Şunu alacağız. Ben buna
bir türlü karar veremedim. Yoksa yoksa -gündeme gelelim- başsavcı
mı? Bir de neyin başsavcısı? Dün Ergenekon ile, Balyozun
başsavcısıydı, bugün sözde paralel yapıya, örgüte
başsavcılık yapıyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Her bir şeye
kolog.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani ben bunu anlamış
değilim. Sözde bir paralel örgüt var. O da birkaç gün önceden ne
yapıyor şimdi buldum: Dün itibarıyla, sabah operasyon
başlamış; bence Sayın Cumhurbaşkanı Fuat Avniye
özeniyor, olsa olsa Fuat Avniden önce ben haber vereceğim
operasyonları. diyor.
Bakın, söyledi, buna da yalan. deme,
kulağımızla duyduk.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Öyle bir
şey söylemedi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hayır, onu demiyorum, ne
söyleyeceğimi söyleyeceğim, dur şimdi.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
İnlerine girdik, gireceğiz. dedi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Aynen şunu dedi:
İnlerine girdik, faili meçhullere karışmışlar, ohoo
daha neler göreceksiniz! Bunun Fuat Avninin tweetlerinden bir farkı
yok ki. Yani Daha neler göreceksiniz! Bu ne demek? Bir
Cumhurbaşkanı bir dosyanın içeriğiyle ilgili nasıl
böyle konuşur? İçinizde bir sürü hukukçu var, Sayın Kubat
bakıyor; nereden biliyor kaç kişinin içeri
alınacağını, nereden biliyor faili meçhullerle ilgili
şey çıktığını? Biliyor, başsavcı
olduğu için biliyor.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Dosya
içeriğiyle ilgili konuşmuyor, yanlış söylüyorsun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Bilgiç, ben
şimdi merak ediyorum, diyor ki: Daha neler olacak; ohoo, durun
bakalım, daha neler olacak! Sabahleyin oldu bir kısmı.
Başka neler olacak? Açıkçası sormak lazım, söyle
bakalım diyorum ben de neler olacak? Bir iki tweet atar belki Fuat
Avnininki gibi. Yani, daha neler olacak, acaba daha kaç kanun daha
çıkaracaksınız?
Şimdi, bütçe bitince kaç torba kanun daha gelecek?
Siz bu 17-25 Aralık operasyonlarının rüşvet, yolsuzluk ve
kara para operasyonlarının üstünü örtmek için ocak ayından
itibaren kaç tane kanun çıkardınız? Sen neredeydin, uyuyor
muydun Sayın Bilgiç?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Yanlış konuşuyorsun, gene yanlış konuşuyorsun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) En önce HSYKla ilgili
başladık, öbür torbanın içine koyduk, İnternetle ilgili
koyduk, olmadı bir daha koydunuz, orada getirdiniz bir daha
çıkardınız, mart başında bir daha getirdiniz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Senin de
hukukunu korumak adına yapılan düzenlemeler.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sen şahitsin, CMK 153ü
gece yarısı 02.47de sen çektin, sen şahitsin.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) O hukuk
bir gün sana da lazım olacak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) En son gelen bekliyor hâlâ,
Genel Kurulda bekliyor, Başkanlık makamı gider getirir sana
söyler. CMK 153 tek madde olarak gece gitti, Ben operasyonu yaparken
onların avukatı haber almasın. diyordu. Saat on buçuktan 02.47ye
kadar -bütün arkadaşlarımız şahittir- dört saatlik
konuşmanın sonunda, senin dayatman sonunda geri çekilen madde neydi,
kimin içindi? Bugünkü yapılacak operasyonu adamların avukatları
haber almasın diye. Dolayısıyla, şimdi burada
konuşursak daha neler var neler yani vaktimiz yok, sonraki maddelerde ben
onu sana anlatırım, daha bütçenin maddeleri var
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
İstersen baş başa konuşalım.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
kesin hesabın maddeleri
var, ayrıntısına gireriz.
Şimdi, ben hakikaten merak ediyorum. Değerli
arkadaşlar, şimdi minareyi çalmışlar, getirdiler. Hani
Minareyi çalan kılıfını hazırlar. derler ya, omuzuna
almış, Meclise de gelmiş Bana kılıf diktir. Ya,
ortada görünüyor, yani omuzunda minareyi getirmişsin, ona nasıl
kılıf dikeceğiz? Çaldığınız hukuk minaresine
kanun kılıfı diktiriyorsunuz bize diyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Adalet
Komisyonuna hiç itiraz etmediniz
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bakın, haramın içine bir
tane helali koyup millete diyor ki: Bu helal. E, biz onun haram olduğunu
söylemek zorundayız. Zehri doldurmuşsun, üstüne bir parmak bal
çalıyor Bu, baldır. diyor. Bunu millete nasıl
yutturacaksın? Yani, bir yere kadar yutturuyormuş gibi
yapabilirsiniz.
Vallahi, açıkçası ben burada merak ediyorum,
daha neler yapacaksınız, daha kaç kanun
çıkaracaksınız, daha kaç kişiyi içeri
tıkacaksınız 17-25 Aralığın yıl dönümü
geliyor diye? Karşı önlemlere, operasyonlara bu kadar durduktan
sonra, yani bir anda
Yine, demin sorduğunuz çerçevede, Sayın Bilgiç,
önce makul şüpheden delile geçmiştik, somut delile; şimdi tekrar
delilden, tekrar şüpheye geçtik; bismillah, kanun onaylanıyor,
başlıyorsunuz uygulamaya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, çaresi
faşizme karşı omuz omuza.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onun için, Sayın Bilgiç,
maalesef yapılanlar çok acıdır. Burada siz soruyorsunuz, biz de
anlatıyoruz, gülüyorsunuz ama
Burada, maalesef, değerli arkadaşlar, ben merak
ediyorum, daha kaç kanun çıkacak, kaç memur sürülecek? Her ne kadar
Anayasa Mahkemesi idari yargılama usulüyle ilgili olanı iptal ettiyse
de torba kanundan; özelleştirme hukuksuzluklarınızı, AYM
kararlarını iptal eden kanunları yeniden
çıkardığınız için, bunu da iptal ettiyse de siz yine
bir yolunu bulursunuz.
Fikri Işık Bakanım demiş ki, bugün
şeylerde vardı: Ya, yol yapan
Yani, yolsuzluk olmaz diye
Şaşırdım, çok hisli bir Bakan olduğu için, yine
hislenmiş o. Ya, şimdi, siz yolunu buluyorsunuz, yolunuzu
buluyorsunuz.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Ufak tefek
hırsızlıklar
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yolu olan yerde yolsuzluk
olmaz. Diyor; tam tersine, yol yapacaksın, ihale vereceksin ki yolsuzluk
olsun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ufak tefek
hırsızlıklar
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ha, ufak tefek
sayılmıyormuş, bir de onu diyor.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) O yüzden
siz hiçbir şey yapmadan oturdunuz iktidarınızda!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani, öyle bir şey var ki,
hakikaten, hani bize günah işleme özgürlüğü diyen arkadaşlarımız
da vardı, hatırlarsanız; Hırsızlığın
da küçüğünü yapalım bir şey olmasın. diyor. Ya, size göre
küçük ne, büyük ne? Onu da anlayabilmiş değilim. Gerçekten bunun
küçüğü, büyüğü nasıl oluyor onu ben anlamıyorum
değerli arkadaşlar. Ya, öyle bir masum şekilde söylüyor ki
Hayrettin Karamanın fetvalarından falan çok daha yumuşak
söylemiş açıkçası. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Varsa,
her yerde bunun soruşturulması, üzerine gidilmesi gerekiyor.
Bence, açıkçası bu saatten sonra artık
paralel yapı, maalesef, Cumhurbaşkanlığı
makamında kurulmuş durumda, paralel bir Hükûmet orada var. Paralel
yapıyı fazla aramaya gerek yok; zaten fiilen paralel örgüt
güneydoğuda paralel devleti kurmuştu ama paralel idare de -sayın
bakanlar kusura bakmasın, Sayın Başbakan da- yukarıda
kurulmuş durumda. Ben, artık ne kadar memuru sürgün yapacak, ne kadar
tutuklama yapacak başsavcı bunu bilemiyorum. Belki o da bize birkaç
tane, demin dediğim gibi, Fuat Avni gibi tweet atarsa yarın ne
olacak, öbür gün ne olacak, devamı var mı, merakla
bakacağız.
Ben şunu söyleyeyim, bizim ne
yapacağımızı söyleyeyim: Biz Sayın
Cumhurbaşkanının ne yapacağını, paralel
yapının ne yapacağını bilemeyiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz faşizme
karşı omuz omuza verelim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Biz, burada, her türlü
haksızlığa, her türlü hukuksuzluğa karşı
çıkacağız. Biz, doğruları söylemeye devam
edeceğiz. Doğru yapılan varsa, yapıcı, yol gösterici
muhalefet anlayışımız çerçevesinde yapısal önlemler
alınması gerekiyorsa burada size destek olacağız ama ülkeyi
uçuruma götüren, ihanet sürecine götüren ve sürekli olarak yetimin
hakkını gasbeden, küçük küçük de olsa götürenlere, maalesef, karşı
çıkmak zorundayız; bizim görevimiz bu. Bunun küçüğü büyüğü
olmaz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Mehmet,
kimse dayanamadı, sadece Plan ve Bütçe Komisyonu burada.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Türk milleti de eninde sonunda
bu yolsuzlukların, hukuksuzlukların, ihanetin hesabını
soracak. En fazla 7 Hazirana kadar yapma şansınız kaldı. 7
Hazirandan sonra bunun hesabını soracak, millet bunun
hesabını soracak, biz de iktidar olunca zaten o sorumlulardan
hesabını soracağız, onlar da gerektiği süreçlerde
yargılanacaklar. Biz, iktidarın bu baskılarına
karşı dik durmaya devam edeceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanı sıkça şiir
okuyor, ben de bir mısrasıyla Mehmet Akifin tamamlayayım, hani
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem / Gelenin keyfi için
geçmişe kalkıp sövemem. dediği mısraların sonunda
şöyle diyor:
Adam aldırma da geç git, diyemem
aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
Burasını değiştiriyorum: Paralelin
şu sizin lehçede manası bu mu? diyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla)
hukuk dolu,
hukuksuzlukların son bulduğu bütçeler diliyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Dördüncü konuşmacı Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının 2015 yılı bütçesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün basın-yayın
kuruluşlarının bazılarına haksız şekilde
yapılan operasyonları protesto ediyorum. Bunların hepsinin, biz,
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının üzerinin örtülmesi ve
gündem değiştirilmesiyle ilgili olduğunu düşünüyoruz.
Adaletin herkese lazım olacağını, bir gün sizlere de
lazım olabileceğini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, ekonomide bütünleşmenin
sağlanması ve bölgeler arasındaki gelişmişlik
farkının en aza indirilmesi, ulaşım ve haberleşme
hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde verilmesiyle mümkündür. Sanayi,
turizm ve tarım gibi sektörlerin altyapısını oluşturan
ulaştırma sektörü, ekonomik ve sosyal kalkınmanın da en
temel göstergesidir. Tutarlı bir iletişim ve ulaştırma
politikası, artan talebe yanıt verebilmelidir, oluşan yeni
koşullara uyum sağlayabilmelidir, ulaştırma alt
sistemlerinin birbiriyle rekabet hâlinde olmadan birbirini
tamamlayıcı ve destekleyici şekilde işlemesini
gerçekleştirebilmelidir, insanlara sistemler arasında seçim yapabilme
rahatlığını da verebilmelidir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de yük ve yolcu
taşımacılığının yüzde 92si kara
yolları üzerinden yapılmaktadır. Bu itibarla, kara yolları
her ne kadar gelişmişlik göstergesi olarak lanse edilse de günümüz
küresel ölçeğinde değerlendirdiğimizde bir geri
kalmışlık ölçüsü olarak da görülmektedir. Çünkü, bu sistem, her
bakımdan petrole dayalı ve dışa
bağımlılığımızı artıran bir
sistemdir, yüksek maliyetlidir, ödemeler dengesindeki açığı
büyütmektedir; devamlı olarak artan akaryakıt fiyatlarıyla,
ekonomideki maliyetleri yükselten, çevre kirliliğine sebebiyet veren bir
sistemdir; meydana gelen trafik kazalarında, binlerce
insanımızın ölümüne, on binlercesinin sakat kalmasına ve
milyonlarca dolarlık maddi hasara yol açan bir
taşımacılık sistemidir. O nedenle, AKP hükûmetleri
döneminde, kara yoluna yapılan yatırımları
incelediğimizde geri kalmışlık ve millî servetin nasıl
çarçur edildiğini de apaçık bir şekilde görmekteyiz.
Türkiye planlı döneme 1963 yılında girmişti.
Bu çerçevede, yatırım programları kamu hizmetlerinin hız ve
kalitesinin yükseltilmesine hizmet verecek şekilde
hazırlanmıştır. Bu şekilde hazırlanan
yatırım programlarının zamanında
gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda, ülke
imkânlarının ekonomik ve etkin kullanımı için
yatırım programında yer alan projelere, yıllık olarak
harcanacak tutarlara ilgili yıl yatırım programında yer
verilmekte, ilgili yılın bütçesi de bu tutarlar esas alınarak
belirlenmektedir. AKP hükûmetleri dönemindeki uygulamalara
baktığımız zaman ise bu realitelerin görmezden
gelindiği, yatırım programında yer almayan projeler için
birçok bakanlığın bütçesinden daha fazla harcama
yapıldığı da maalesef görülmektedir.
2012 yılında Karayolları Genel
Müdürlüğünün yatırım programında yer almayan 259 yapım
işi için 972,6 trilyon harcama yaptığı Sayıştay
raporlarıyla sabittir. Bu da sene başı ödeneğinin
yaklaşık yüzde 27sini oluşturmaktadır.
Yine bazı giderlerinin oldukça yüksek olması
dikkat çekicidir. 2013te 15 milyar 345 milyon TL harcama yaparken bu
rakamın 1 milyar 701 milyon lirası yolların bakım ve
onarımı için harcanmıştır. 2014te ise ilk dokuz ayda
10.588 kilometre düşük kaliteli, sathi kaplamalı yolda asfalt
yapım ve onarım çalışması
gerçekleştirilmiştir. Bunun sebebi de yapılan duble yollar
kısa süre sonra kilometrelerce uzunlukta, tek gidiş-gelişli ve
çukurlardan araçların gidemediği yollara dönüşmektedir. Bu
yollarda ne tamirat bitmekte ne de toz toprak bitmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bunun bir bariz
örneğini Tokat ilinde yaşamaktayız. Tokat-Turhal-Amasya yol
güzergâhına bakmış olduğumuz zaman, devamlı olarak
neredeyse 5 kere bu yolun bozulduğunu, yeniden yapılmış
olduğunu, kavşaklarla ilgili çalışmaların
yapıldığını görüyoruz. Ayrıca bunun yanında
Tokat çevre yolu. Tokat çevre yoluna çok büyük miktarda, 50 trilyon
civarında para harcanmıştır. Maalesef orada heyelanlı
olan bölgeden geçmiş olmasından dolayı da kaymalar devam
etmektedir. Belki de önümüzdeki zaman diliminde bu çevre yolunun da
kapanabileceğini göreceğiz.
Ayrıca Tokat-Niksar-Ünye kara yolunun uzun
yıllardan beri planlama içerisinde olmasına rağmen bir türlü
yapılamamış olmasını da anlayamıyoruz. Yüklenici
firma paranın olmadığını, buraya ödenek
ayrılmadığını ifade ediyor. Bu da değerli
milletvekilleri, Tokat halkını ciddi manada üzüyor. Hâlbuki
Tokat-Niksar-Ünye yolu aynı zamanda İç Anadolu Bölgesini Karadeniz
Bölgesine bağlayan en önemli yolların başında gelmekteydi.
Maalesef, enteresandır, on iki yıllık AKP iktidarında her
yıl söylenmesine rağmen bu yolun yapılmamış
olduğunu görüyoruz.
Yine, ayrıca Tokatımızı Ankara
istikametine bağlayan Tokat, Zile, Alaca, Sungurluya çıkan yol
üzerinde de çok ciddi manada çalışmalar yapılıyor
görülmesine rağmen hâlâ bitirilmemiş olduğunu da maalesef
görüyoruz. Tabii bunlar da eklenince, yani çok süratli bir şekilde bu
bölgelere bir şeylerin yapılması gerektiğini ama her
şeyin bir kenara itilerek unutulduğunu da göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, seçim dönemlerinde en büyük
propaganda aracı olarak kullanılan duble yollarda,
açılışı yapıldıktan kısa bir süre sonra
-yani biraz önce de söylemiş olduğum gibi- araç kullanılamaz
hâle geliyor, riskli hâle geliyor ve kazalar da her geçen gün artıyor. Son
on yıla bakmış olduğumuz zaman trafik kazalarının
ne kadar artmış olduğunu içimiz yanarak takip ediyoruz. Trafik
kurallarına insanlar uymuyor ama İçişleri
Bakanlığının görevleri içerisinde olmasına
rağmen, Karayollarının her noktasında, işte
yapımından kullanımına kadar görevleri içerisinde
olmasına rağmen maalesef kara yollarının bozuk
olmasından, insanların eğitim yetersizliğinden de trafik
kazalarıyla yoğun bir şekilde
karşılaşıyoruz, canlarımızı kaybediyoruz,
değerlerimizi kaybediyoruz.
Sayın milletvekilleri; sathi kaplama yapılan
yollarda her iki yılda bir onarım gerektiği uzmanlarca dile
getiriliyor. Bitümlü sıcak karışım asfaltta ise ortalama on
üç-on dört yılda bir onarım yapılmaktadır.
Dolayısıyla ülke şartları, yolların beşte 4lük bölümünün,
taşıma kapasitesi yüksek, uzun ömürlü bu asfalttan
yapılması gerektiğini göstermektedir. Çünkü sathi kaplama için
yapılan yıllık yama harcaması, uzun ömürlü asfalt için
yapılan harcamanın 4 katından fazlaya gelmektedir.
Geçtiğimiz günlerde, Bütçe Komisyonunda, duble
yolların yüzde 80inde ömrü az olan sathi kaplama adı verilen
asfaltın kullanıldığı, bunun da yol yapım
maliyetini yükselttiği Sayın Bakan tarafından
açıklanmıştı.
Dolayısıyla, yapıldıktan kısa
bir süre sonra bozulan, onarım ve bakım masrafları sebebiyle
astarı yüzünden pahalıya gelen sathi kaplama asfalta neden
geçmiş on iki yıllık dönemde ağırlık
verilmiş olduğunu da açıklamak mecburiyetindeyiz.
Yine, bu dönemde türeyen kara yolu müteahhit
sayısı ile Bakanlığın bütün demir yolu, deniz yolu,
hava yolu, kara yolu ihalelerinde adı geçen ve millete küfrede küfrede
ihale alan müteahhitlere baktığımızda, daha iyi
anlaşılmış olduğunu da hep beraber görüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, yine, bazı
iddiaları dile getirmek istiyorum: İstanbul üçüncü
havalimanının 3 Mayıs 2013 tarihinde yapılan ihalesini
kazanan konsorsiyum, havaalanı yapımı için en önemli şart
olan finansman taahhüdünü maalesef hâlâ yerine getirmemiştir. Aradan on
dokuz ay geçtiği hâlde ihale şartnamesinin gereğinin hâlâ yerine
getirilemediği, bu nedenle resmî yer devrinin de
yapılmadığı bu projenin inşaat
çalışmalarına gayriresmî olarak başlanılması,
hukuk devleti anlayışıyla herhâlde
bağdaşmamaktadır.
Bununla birlikte, şartname şartları
ihalenin ardından değiştirilmiş, yapılacak dolgu kotu
düşürülmüştür. Yaklaşık 35-40 metre daha az dolgu
yapılmasından kimlerin ne kadar kazanç sağlayacağıysa
kamuoyunun merak konusudur.
Bakanlık, aynı, hızlı demir yolu alt
yapı ihalelerinde olduğu gibi bu ihaleyi de şaibeli hâle
getirmiştir. Çünkü hafriyat ile dolgunun, yani kotun yaklaşık
35-40 metre düşük kotla ihaleye çıkılması hâlinde
diğer katılımcı firmaların tekliflerinin daha
farklı olacağı da muhakkaktır.
Dolayısıyla, şartnamede yapılan bu
değişiklik, masumane bir değişiklik değildir. Bu
ihaleyi alan firmalara baktığımızda, aynı
firmaların konsorsiyum oluşturarak Yerköy-Sivas hızlı demir
yolu altyapı inşaatı ihalesinde de aynı yolu takip
ettiklerini görüyoruz.
Söz konusu demir yolu altyapı
inşaatının ihaleden sonra tünel uzunluğu 10,1 kilometreden
44,5 kilometreye, viyadük uzunluğuysa 2.730 metreden 10 kilometreye
yükseltilmiş olduğu da görülüyor.
Bu değişiklik sonrası yüklenicinin, teklif
birim fiyatı düşük olan güzergâh ve ariyet kazısı ile dolgu
işlerini bir kenara bırakarak sözleşme kapsamı
dışına çıkarılan ve teklif birim fiyatı yüksek
olan tünel imalatı yapması ve hiçbir denetim olmaksızın
buna devam etmesi, hangi makamlardan cesaret aldıklarını bizlere
göstermektedir. Üstelik, bu değişiklik, çok daha sonra Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğünce de kabul edilerek ihale bedeli kadar
iş yaptırılmış, sonrasındaysa tekrar yeni bir
ihaleye çıkılma zorunluluğunu da doğurmuştur. Bunun
sonucunda da milyonlarca dolar devletin kaybına, firmalarınsa
haksız kazanç sağlamasına göz yumulmuştur.
Dolayısıyla, AKP Hükûmetinin hızlı tren projeleri gibi,
İstanbul üçüncü havalimanı ihalesi gibi, yaptığı tüm
ihaleleri dikkatlice incelediğimizde, deyim yerindeyse, yasal
yolsuzlukların, âdeta, neredeyse olağan hâle getirilmiş
olduğunu da hep beraber görmekteyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, konvansiyonel demir
yolu hatlarındaki eskiyen rayların sökümünden sonra büyük bir
vurgunun ve yolsuzluğun yaşandığı iddiaları da
mevcuttur. Sadece Konya bölgesinde yaşanan hurda ray vurgununda
yaklaşık 900 bin kilogram hurda ile Ceylanpınar Yol Bakım
Onarım Müdürlüğü bölgesinde yaklaşık 2 milyon 276 bin
kilogram hurdanın akıbetinin ne olduğunu da öğrenmek
istiyoruz.
Söz konusu Konya bölgesinde yaşanan hurda ray
vurgununda hiçbir araştırmanın yapılmaması,
Ceylanpınar Yol Bakım Onarım Müdürlüğü bölgesindeyse hurda
ray vurgununda Genel Müdürlük tarafından Teftiş Kurulunun âdeta bu
olayı örtbas etmesi için görevlendirilmesi ve yapılan
yolsuzluğun adli makamlara bildirilmemesi de düşündürücüdür.
Tüm bunların araştırılarak hiçbir
kimsenin zan altında bırakılmaması için bu iddiaların
mutlaka açıklığa kavuşturulması ve soruşturma
yapılması gerekmektedir. Bu iddialarla ilgili yolsuzluğun veya
vurgunun yaşanıp yaşanmadığını ortaya
çıkaracak makamlar mutlaka suçu saklamanın da suç olduğunu bilen
makamlardır.
Ayrıca, TÜRK TELEKOM şaibeli bir şekilde
satılmıştır. İhalelerdeki birçok şeyin ne
olduğunu da bilmiyoruz. Bakınız, yer altı kabloları
adı altında kablolar değiştirilmiş ve milyonlarca
dolar bakır telin nereye gitmiş olduğunu veyahut da o
paranın Hazineye mi kalmış olduğunu veya başka bir
yere mi geçmiş olduğunu da bilmiyoruz. Sayın Bakan bu konuda da
bilgi verirse, tahmin ediyorum ki, kamuoyu gibi biz de vicdanen
rahatlarız.
Sayın milletvekilleri, 655 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle Denizcilik Müsteşarlığı genel
müdürlük seviyesine düşürülmüştü. Ancak sadece bununla da
yetinilmemiş, idari işlemlerin geçmişe yürümezliği ilkesi
Danıştayın birçok kararlarıyla sabitken gemi sürvey
uzmanlarının 3600 olan ek göstergeleri de hukuka aykırı bir
şekilde düşürülmüştür. Gemi sürvey uzmanlarının
müktesep haklarının korunması ve Bakanlığın bu
yanlıştan bir an evvel dönmesi gerekmektedir, bunu bekliyoruz.
2011 OECD Raporuna göre dünya gemi inşa
piyasası 2008 yılı sonrasında yaklaşık yüzde 40
büyümüştür. OECD raporlarını Türkiye açısından ele
aldığımızda, aynı süreçte Türk gemi inşa
sanayisinin üretim, ihracat ve istihdam rakamlarında ise ciddi
düşüşler yaşandığı görülmektedir.
AKP Hükûmetinin gemi inşa sanayisine
yapmış olduğu darbenin boyutunu daha iyi anlayabilmek içinse
sadece istihdam kayıplarına bakmamız sanırım yeterli
olacaktır. Gemi inşa sanayisinde 1 kişinin istihdamı için
gerekli yatırım tutarı yaklaşık 75 bin dolardır.
2008 yılından bu yana sadece Tuzla tersaneler bölgesinde istihdam
kaybı ise yaklaşık 20 bin kişidir. Dolayısıyla,
bu 20 bin kişilik istihdam kaybının ülke ekonomisine maliyeti
yaklaşık olarak 1,5 milyar dolar civarındadır. Üstelik yan
sanayisindeki istihdam kayıplarını da ekleyince bu rakamın
neredeyse 3 katına çıkmakta olduğunu da görüyoruz.
Her fırsatta Türkiye'nin tersane
sayısının 37den 73'e çıkarılmakta olmasıyla
övünülmekte ve 49 adet tersanenin yatırımının devam
ettiği ifade edilmektedir. Ancak bunlara tekne imal tanımındaki
tersaneler de dâhil edildiğinde Türkiye'de korkunç bir tersane enflasyonu
ve kapasite arz fazlasının meydana geldiği de
unutulmamalıdır.
2002de 136 bin dwt olan yıllık yeni gemi
inşa üretimi, son on bir yılda tersane sayısı 2 katına
çıkmasına rağmen, GİSBİR sektör raporuna göre 2013
yılında sadece 120 bin dwt olarak gerçekleşmiştir.
Gemi inşa sektörünün ortalama yeni inşa
kapasite kullanım oranı, maalesef, ortalama yüzde 4 gibi çok
düşük bir seviyede kalmıştır. Dolayısıyla son on
bir yılda tersane sayısında meydana gelen plansız
artışın üretim, ihracat ve istihdam rakamlarına
yansımadığı da maalesef görülmektedir.
Diğer yandan Karadeniz Ereğli bölgesinde gemi
inşa faaliyetleri maalesef durmuş, 100 milyon dolardan fazla masraf
yapılan Samsun Tekkeköy ve Trabzon Çamburnu tersane alanları ise
yıllardır atıl bir vaziyette yatırım beklemektedir,
yatırımcı beklemektedir.
Rakamlar ve gidişat göstermektedir ki son on bir
yılda tersane sayısı ikiye katlanmış olmasına
karşın üretim, ihracat ve istihdamda maalesef mesafe
alınamamıştır. Bu durum, plansızlığın,
öngörüsüzlüğün ve bilimsel yaklaşımdan uzak, "Ben
yaptım, oldu." mantığının da maalesef bir
sonucudur.
Sayın milletvekilleri, gemi inşa ve denizcilik
sektörüne rehber olması amacıyla 2007 yılında
hazırlanan Türkiye Tersaneler Master Planının; 2008
yılındaki Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme
Kurulu Raporu hiçe sayılmaktadır. Dönemin Ulaştırma
Bakanı ve Denizcilik Müsteşarlığı bürokratları
tarafından yedi yıl boyunca gizlendiği de maalesef ortaya
çıkmıştır ve bu da basına yansımıştır.
Denizcilik sektörüne ve yatırımcılara rehber olması için
hazırlanan sektörel Master Plan hangi mantıkla gizlenir ve rant
endişelerine konu edilir, anlamak da maalesef mümkün değildir.
O nedenle, yüz binlerce insanımıza istihdam
imkânı yaratması mümkünken koskoca bir sektörü iflas noktasına
sürükleyenlerden -siyasetçi, bürokrat kim olursa olsun- mutlaka,
halkımız adına hesap sormamız gerekmektedir.
Bu planın yedi yıl boyunca neden
gizlendiği ve neden uygulanmadığı konusunda DPT kökenli
Sayın Bakanın mutlaka soruşturma yaptırması ve
sonucunu kamuoyuyla paylaşması gerektiğini de halkımız
adına düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, 2013 yılında gemi
inşa ihracatından Güney Kore 36 milyar dolar, Japonya 16 milyar
dolar, Brezilya ise 8 milyar dolar elde etmiştir. Türk gemi inşa
sanayisi ise 2013 yılında yüzde 0,7 civarında olan Türkiyenin
toplam ihracatı içindeki payını 2023 yılında 10 milyar
dolara çıkarmayı hedeflemesine rağmen Güney Korenin 2013
yılında yakalamış olduğu başarının üçte
1ine dahi 2023 yılında maalesef ulaşamayacaktır. Bu da
göstermektedir ki maalesef gemi sanayisini önümüzdeki günlerde güzel günler
beklememektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) 2015 yılı
Bakanlık bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, bir söz talebiniz var, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara
Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeşin 656 ve 656ya
1inci Ek sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 657
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
dördüncü tur görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Yıldırım Tuğrul Türkeş, konuşmasının
bir bölümünde CHPnin de her fırsatta destek olduğu bir parti.
diyerek bir değerlendirmede bulunmuş.
Cumhuriyet Halk Partisi kendi ilkeleri ve
programıyla bir farklı partidir. Partimizin elbette diğer bütün
partilerle görüşlerinin örtüştüğü,
çakıştığı, ayrıldığı pek çok nokta
bulunmaktadır. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi ülke bütünlüğü
çerçevesinde insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve tüm
özgürlükler kapsamında kimi zaman bir partiyi destekleyebilir ya da bir
başka partiden ayrılabilir. Bu, siyasetin doğal da bir
geleneğidir ve öyle de olması gerekir. Ama Cumhuriyet Halk Partisi
farklı bir parti olup zaten bu yüzden Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendi
tüzel kişiliğini sürdürmektedir. Kimi zaman verilen destekler ülkenin
esenliği açısındandır. Bu farklı
algılanmamalıdır. Aynı şekilde, Milliyetçi Hareket
Partisine de kimi zaman destek veriyoruz. Kaldı ki muhalefet ettiğimiz
AKPnin de ülke çıkarları doğrultusunda getirdiği
yasaları desteklediğimiz gibi, hiçbir partiyle farklı bir
ayrım gözetmeksizin tek baktığımız nokta ülkenin
güvenliği, ülkenin bütünlüğü ve esenliğidir. Bu konuya
açıklık getirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978)
(S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi, şahsı adına ve
lehinde söz isteyen Ahmet Arslan, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de bugün bütçelerini
görüştüğümüz dört bakanlığın bütçeleriyle ilgili lehte
olmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Beş dakika içerisinde dört bakanlıkla ilgili ne
söylenebilir diye doğrusu kendime de sordum, başkalarına da
sordum, dolayısıyla ayrıntıya girmeden bir fotoğraf
ortaya koymak istiyorum.
AK PARTİ hükûmetleri 2023, 2053, 2071 hedefleri
ortaya koyuyorsa ve bu hedeflere göre hareket ediyorsa o zaman burada bu 4
bakanlığın çok önemli yeri var. Niye çok önemli yeri var? Bir:
Kalkınma Bakanlığınız -adı ister Devlet Planlama
Teşkilatı olsun ister Kalkınma Bakanlığı olsun-
bu hedeflere uygun planlamalar yapmak, bu hedeflere uygun olarak diğer
bakanlarla, diğer bakanlıklarla koordineli çalışmak
durumunda. İşte, bu koordinasyonun sonucunda, özellikle
ulaştırma altyapı yatırımları çok önemli olduğundan
ve yine, özel sektör dinamiklerini de bu sektörde işin içine katmak,
harekete geçirmek adına Ulaştırma Bakanlığıyla
koordineli çalışmak durumunda.
Ulaştırma Bakanlığıyla
koordineli çalıştığınızda ne olacak? Hedeflere
doğru gideceksiniz ancak hedeflere doğru gidebilmeniz için dünyada da
söz sahibi olmanız lazım, Dışişleri
Bakanlığınızın da buna uygun hareket ediyor
olması lazım, Dışişleri
Bakanlığının ikili ilişkilerde diğer dünya
ülkeleriyle öyle adımlar atması lazım ki Türk Hava Yolları
gibi bir şirketinizin dünyanın her yerine uçabilmesi lazım;
sadece onun uçması değil, karşılık olarak diğer
ülkelerin insanlarının da ülkenize uçabilmesi lazım. Onun için,
uçmak, demir yolu yapmak, deniz limanları yapmak, balıkçı
barınakları yapmak, kara yolu yapmak, bütün bunları birbiriyle
entegre, koordineli düşünmek lazım. Bunun için, Marmaray Projesini
yaparken Dışişleri Bakanlığının rolü
önemlidir, bunun için, Marmaray Projesini yaparken Kalkınma
Bakanlığının rolü önemlidir; bunun için, Bakü-Tiflis-Kars
Demiryolu Projesini yaparken yine bu bakanlıkların rolü önemlidir; bunun
için, Kars-Iğdır-Nahcivanı planlarken uluslararası
görüşmeler yapmanız lazım, onu da Dışişleri
Bakanlığının yapması lazım; bunun için, planlanan
bütün bu projeleri Ulaştırma Bakanlığının
vaktinde uygulaması lazım ki Kalkınma Bakanlığı
da buna bağlı olarak planlamalarını sağlıklı
yapsın.
Bütün bu üç bakanlık ve diğer bakanlıklar
Hükûmetin ortaya koyduğu hedefler doğrultusunda ilerlerken
insanımızın sosyal refahını unutmamanız
lazım. Sosyal sorumluluk çerçevesinde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının, engellinin de, yaşlının da,
öksüzün de, yetimin de elinden tutması lazım; Karsta da olsa,
Kağızmanda da olsa, herhangi bir köyde de olsa ona sahip
çıkabilmesi lazım.
Bugün gerçekten bu dört bakanlığı
birleştirerek böyle bir konuşma yapabiliyor olmayı kendi
adıma şans addediyorum. Dünyadan geldik Karsın herhangi bir
köyüne gittik. Bunun için Bakü-Tiflis-Kars yapılıyor, bunun için
Kars-Nahcivan-Iğdır Projesi planlanıyor, bunun için bunlarla
birlikte birçok lojistik merkez, Karsta da bir lojistik merkezi
planlanıyor. Bunun için, Karadenizden Kuzey-Güney koridoru olarak Kars
üzerinden ta Vana gidecek bölünmüş yol planlanıyor. Bunun bir
parçası olarak Kars-Digor kara yolu, bölünmüş yolu yatırım
programına alınıyor ve bu ay içerisinde ihalesiyle ilgili tarih
alınıyor.
Bunun için, bütün bu bölgenin
kalkınmışlığı çerçevesinde, Gürcistana da,
Nahcivana da hizmet edecek onkoloji hastanesi yapılıyor, Karsta
26sında yeni bir devlet hastanesi hizmete giriyor. Nasıl bir devlet
hastanesi? 200 yataklı, 80 de acil ve yoğun bakım olmak üzere
280 yataklı bir hastane devreye giriyor. Bunun için, bunların
yanında Kağızmanda ilave bir 50 yataklı devlet
hastanesinin ihalesi 19 Ocakta yapılıyor. Arkadaşlar,
diyebilirsiniz ki Kendi bölgenden bahsettin. Evet, kendi bölgemden bahsettim
ama benim bölgemle birlikte bütün bölgeler kalkınmalı ki dünyada söz
sahibi olalım.
O yüzden dört bakanlığın da bütçesi hayırlı olsun. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Hükûmet adına Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Ayşenur İslam.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, süreniz yirmi dakikadır.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızın 2015 yılı
bütçe görüşmeleri kapsamında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum
Efendim, Aile ve Sosyal Bakanlığı olarak
bizler, çocuk, kadın, yaşlı, engelli, toplumun tüm kesimlerini
hak temelli hizmet anlayışıyla her türlü ihmal, istismar ve
dışlanmadan korumaya, muhtaçlıklarını ve
mağduriyetlerini gidermeye çalışıyoruz.
Son on üç yılda sizlerin desteği sayesinde
çıkardığımız kanunlarla, ülkemizin sosyal devlet
niteliğini takdir edilen bir düzeye ulaştırdık hamdolsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın kapsayıcı ve tematik sosyal
yardım programlarına genel olarak bakıldığında,
son on üç yılda rekor seviyede bir artışa imza
atıldığını görüyoruz. Kamunun sosyal yardım ve
hizmet harcamalarının 2014 yıl sonu itibarıyla 26 milyar
561 milyon liraya ulaşması beklenmektedir. Böylece, sosyal
yardım ve hizmet niteliğindeki transferlerin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı 2002 yılında sadece yüzde 0,5ken, bu
oranın 2014 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,51e çıkması
sağlanacaktır.
Sosyal yardımlar alanında ülkemize iki önemli
taahhüdümüz var; bunlardan biri, Kalkınma Bakanlığıyla
iş birliği içinde İnsani Gelişmeye Geçiş Stratejisi
adı altında ülkemizin ilk ulusal yoksullukla mücadele strateji
belgesi hazırlıklarımızın tamamlanmaya
çalışılmasıdır.
İkinci taahhüdümüz ise, sosyal yardım
alanını topyekûn düzenleyen bir temel sosyal yardım kanunu
hazırlamaktır. Bu düzenlemeyle, sosyal yardım türleri,
yardımlardan yararlanma kriterleri, finansman kaynakları, denetim
usulleri ve sosyal yardım teşkilatı yeniden düzenlenecektir.
Hane muhtaçlığının tespitinde ve makro anlamda yoksullukla
mücadele politikalarının belirlenmesinde hanelerin ölçülemeyen sosyal
verilerinin ve yaşadıkları bölgeye has özelliklerinin dikkate
alınması gerekmektedir. Bu çerçevede,
hazırlıklarını sürdürdüğümüz sosyal yardım karar
destek sistemini önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Büyük şehirlerde yoğun göç almış,
mekân imkânları zayıf, işsizlik, eğitim ve yoksulluk
sorunlarının yoğun yaşandığı alanların
belirlenmesi ve detaylı analiz edilmesine yönelik olarak sosyal uyum
analizlerini tamamlayacağız. Bu çalışmayla, bütünleşik
sosyal yardım bilgi sistemi veri tabanına kayıtlı veriler
ve ilgili kurumların veri tabanlarında yapılan sorgulamalar
kullanılarak mahalle detaylarına kadar ulaşmayı
hedefliyoruz. Arz odaklı hizmet sunumu yoksullukla mücadelede de temel
yaklaşımımız. Hanelerin yoksulluk durumlarının
iyileştirilmesinden öte, proaktif bir yaklaşımla sosyal
risklerinin tespit edilerek ilgili kurumlar tarafından müdahale
edilebilmesinin ve sonuçlarının takip edilebilmesinin
sağlanması için Vaka Yönlendirme Sistemini hayata geçiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
toplumun, ailelerimizin ve bireylerin mağduriyet ve sorunlarını
tespit etmek, sosyal riskleri belirlemek, önleyici tedbirleri almak ve arz
odaklı bir hizmet sunumuyla vatandaşlarımıza ulaşmak
amacıyla planlanan Aile Sosyal Destek Programı hazırlık
çalışmaları büyük ölçüde tamamlandı. Aile Sosyal Destek
Programı, Bakanlığımızın hizmet sunum
anlayışının belkemiğini oluşturmaktadır.
ASDEPle yani Aile Sosyal Destek Programıyla aile ve bireylerin sosyal
yardım ve sosyal hizmetlere olan ihtiyaçlarının tespiti,
ihtiyaca göre sosyal yardım ve sosyal hizmet modellerinin
planlanması, uygulanması, gerektiğinde diğer kamu
hizmetlerinden yararlanılmasının sağlanması, sürecin
tüm aşamalarında rehberlik ve danışmanlık
hizmetlerinin sunulması, vakanın takibi ve bu suretle hayat
şartlarının iyileştirilmesi sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
yıllarda hepimizi üzen boyutlara ulaşmış olan madde
kullanımı sorununa elbette büyük bir hassasiyetle eğiliyoruz.
Şüphesiz ki bu sorun, birçok kurumun ve medya başta olmak üzere özel
sektör ve STKların sorumlu ve duyarlı olmaları gereken bir
mahiyet arz ediyor. Bakanlık olarak biz de tüm imkânlarımızla
uyuşturucu madde kullanımıyla mücadelede yer alıyoruz.
Bunun yanı sıra, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
afet ve acil yardım durumlarında da
vatandaşlarımızın yardımına
koşmaktadır. Bu çerçevede, Bakanlık merkezde ve 81 il
müdürlüğümüzde psikososyal müdahale ekiplerimiz afet ve acil yardım
durumlarında ve sonrasında vatandaşlarımıza
psikososyal destek, rehberlik ve yardımların koordinasyonu
hizmetlerini başarıyla yürütmektedir.
Ülkemizin geleceği
olan çocuklarımız için en iyi bakım ortamının aile
ortamı olduğunu biliyoruz ve bu gerçekten hareketle çocuk
politikalarımızın temel eksenini aile yanında bakım
olarak belirledik. Kuruluş bakımında bulunan
çocuklarımız içinse koğuş sistemi ve toplu bakım
yerine ev tipi bakım sistemine geçiyoruz. Bu çerçevede,
kuruluşlarımızdaki hizmet dönüşümünü yüzde 90 oranında
tamamladık. Bakanlığımız bünyesinde
çocuklarımıza hizmet veren çocuk destek merkezlerimizde, suça
sürüklenen, suç mağduru olan, madde bağımlısı veya
sokak geçmişi olan çocuklarımızın rehabilitasyonunu tam
anlamıyla sağlamaya çalışıyoruz. 2015 yılında
ülke genelinde yaygınlaştıracağımız ve Anka
ismini verdiğimiz program sayesinde, çocuklarımızın
rehabilitasyonunda daha etkili ve başarılı sonuçlara
ulaşacağız.
Koruma ve bakım
altındaki çocuklarımızın akademik ve sosyal
başarılarını artırmak için hâlihazırda
çocuklarımızı Bakanlığımıza ayrılan
kontenjan dâhilinde özel okullara ücretsiz olarak gönderiyoruz, destek
eğitim hizmetlerinden yararlandırıyoruz, sportif ve kültürel
aktivitelere katılımlarını sağlıyoruz, ücretsiz
kreş ve gündüz bakımevlerinden yararlandırıyoruz. Bu
gelişmeler sayesinde, 2013-2014 eğitim öğretim yılında
üniversite sınavına giren çocuklarımızın
başarı oranını yüzde 67ye ulaştırdık. TEOG
sınavına giren çocuklarımızın başarı
oranı ise bu yıl yüzde 93.
Bütün bunları
şunun için söylüyorum: Biraz önce bir sayın milletvekili buraya
çıkarak bir ütopya ülkesinden bahsetti. Türkiye olmayan bir yerden
bahsetti ve oradaki çocuk evlerinden bahsetti. Oradaki çocuk evlerinde
yapılan mezalimden bahsetti. Orada, bu çocuk evlerinde hiç cereyan
etmemiş bir durumdan bahsetti. Bunun Türkiye olduğunu iddia etti.
Değerli
arkadaşlarım, kıymetli milletvekilinin sözünü ettiği çocuk
evleri bizim ülkemizde değil, kıymetli milletvekilinin sözünü
ettiği kurumlar bizim kurumlarımız değil; kıymetli
milletvekilinin sözünü ettiği bakan ben değilim. Düğme
başından itibaren o kadar ters bağlandı ki, şimdi
burada ne kadar doğrultmaya çalışsam bunu yapmaya muvaffak
olamayacağım. Sadece bir tek cümlesini düzeltmekle ittifak
ittif
iktifa etmek istiyorum.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) İktiza
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) İktifa etmek istiyorum.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Türkçe
konuşursan sıkıntı çekmezsin.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) Bu, çok Türkçe bir kelimedir ve çok güzel
bir kelimedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Hiç
alakası yok.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Siz söylemekte
zorlandınız, biz de anlamakta zorlandık Sayın Bakan.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun)
Söyleyemediği şeye Türkçe diyor.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Sayın milletvekili, benim, çocuk
evliliklerine, erken yaşta ve zorla yapılan evliliklere masumane
dediğimi iddia etti, başından beri bu iddiasını
sürdürüyor. Her seferinde de ben geliyorum, buradan, böyle bir şey
söylemediğimi söylüyorum. Hafızası çok herhâlde unutkan, onun
için unutuyor ve sürekli aynı şeyi tekrar ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Erken yaşta, çocuk yaşta ve zorla evlilikler
insanlık suçudur. Ben bunu söylüyorum, masumane olduğunu
söylemiyorum. Erken yaşta ve zorla yapılan evlilikler insanlık
suçudur. Ancak, sözünü ettiği konuşmada şunu söyledim ben:
Erken yaşta ve zorla evlendirilen çocukların bir
kısmının anneleri de erken yaşta ve zorla evlendirildikleri
için, bunun hayatın olağan akışı içerisinde bir
şey olduğunu zannediyorlar. Yaptıklarının bir suç
olduğunun farkında değiller. Masumane olduğunu
zannediyorlar. Önce o anneleri bilinçlendirmekten başlamak lazım.
Bunu söyledim ben. Bu sözü sadece düzeltiyorum, arkaya doğru
boşlukları doldurmayı değerli milletvekillerine
bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 yılında da 0-18 yaş grubundaki çocuklarımıza
yönelik politikalar geliştirmeyi elbette planlıyoruz. Bu kapsamda
çocukların yetiştirilmesi, madde
bağımlılığı, özel yetenekli çocuklar, göçmen
çocuklar, çocuk işçiliği, sokakta yaşamak zorunda kalan
çocuklar başlıklarında ayrı strateji ve eylem
planlarının oluşturulmasını hedefliyoruz. Ayrıca,
çocuklarımızın yetenekleri doğrultusunda sosyal, kültürel
ve sportif alanlardan en az birine yönlendirilmelerini amaçlıyoruz.
Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planının
hayata geçirilmesini ve takibinin yapılmasını sürdüreceğiz.
Çocuk güvenliğinin sağlanması amacıyla ebeveynlerin
bilgilendirilmesine yönelik Çocuklar Kaybolmasın projemizi hayata
geçirdik, sürdüreceğiz. Öte yandan, Tedbir Kararları Bilgi
Sisteminin ülke genelinde uygulamaya geçirilmesi, çocukların ihmal ve
istismardan korunabilmesi için Güvenli İnternet Eylem Planının
hazırlanması, çocuk evleri hizmetinin yaygınlaştırılması,
koruyucu aile uygulamasının yaygınlaştırılması,
madde bağımlısı çocuklara yönelik
ihtisaslaşmış kuruluşların artırılması,
etkili rehabilitasyon programlarının uygulanması,
kuruluşlarımızdan ayrılan gençlerin izleme ve takipleri
için veri tabanı sisteminin tamamlanarak uygulamaya geçilmesi, evlat
edinme sisteminin standart hâle getirilmesi için ailelere eğitim
verilmesi, ülke sırasının oluşturulması için
yazılım geliştirilmesi, çocuk alanındaki hizmetlerde daha
çok STK ve toplum katılımının sağlanması ve çocuk
konusunda bilincin ve duyarlılığın ülke genelinde
artırılması çocuk politikalarında önümüzdeki dönem mutlaka
göz önünde bulunduracağımız hedeflerimizdendir.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
kadının insan haklarının ve toplumsal statüsünün
korunması, geliştirilmesi, kadına karşı
ayrımcılığın ve kadına yönelik her türlü
şiddet ve istismarın önlenmesi
Bakanlığımızın öncelikli politikalarının
başında gelmektedir. Burada söz alan sayın milletvekillerimizin
de bazen açıkça, bazen satır aralarında kabul ettiği gibi
kadın alanında son on üç yılda Anayasa ve yasa düzeyinde çok
önemli düzenlemeler gerçekleştirdik. Ancak, tüm dünyada olduğu gibi,
ülkemizde de toplumsal şiddet ve kadına yönelik şiddet hâlen çok
önemli bir toplumsal sorun olmaya ne yazık ki devam etmektedir. Biz,
Hükûmet olarak, Bakanlık olarak bu konudaki tedbirlerimiz yüzde 100 netice
verinceye kadar kadına yönelik şiddet adı verilen bu
insanlık suçuyla mücadele etmeye devam edeceğiz. Sizlerden
ricamız, bu konunun tüm taraflarını, bir an önce bağcı
dövmekten vazgeçip bizimle, sizinle birlikte çalışmaya davet
etmenizdir. Toplumsal şiddetle, kadına yönelik şiddetle etkin
mücadele için 77 milyon el ele vermek zorundayız. Bunu bir toplumsal proje
olarak ele alıp birlikte çalışmak zorundayız.
Biz bu konuda ne
yapıyoruz? 2012-2015 yıllarını kapsayan Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı çerçevesinde faaliyetlerimiz var
-vaktim çok dar, hepsinden söz edemeyeceğim- bu faaliyetleri uygulamaya
devam ediyoruz.
Sözü geçtiği için
hemen birkaç rakam vereyim: 2002 yılında 8 kadın konukevimiz
vardı, 170 kapasiteyle hizmet veriyorduk. Bugün, 2014 Kasım sonu
itibarıyla Bakanlığımıza bağlı 95, sivil
toplum kuruluşlarına ait 3 ve yerel yönetimlere bağlı 33 olmak
üzere, toplam 131 konukevi hizmet veriyor. Şiddetle mücadelede önemli iki
mekanizma var. Bunlardan bir tanesi ŞÖNİMler ki onların pilot
uygulamaları bu yıl bitiyor, bütün eksikliklerini tespit etmiş
olacağız. Önümüzdeki yıldan itibaren bütün Türkiyeye
yaygınlaştırarak, inşallah o eksiklikleri de
giderilmiş şekliyle hizmete girmelerini sağlayacağız.
İkincisi de
elektronik destek sistemi. Elektronik destek sisteminin de yine pilot
uygulamasındayız ama çok daha iyi elektronik destek sistemleri
olduğunu fark ettiğimiz için başka arayışlara
yöneldik. Onlarla ilgili de inşallah önümüzdeki yıl daha iyi
çalışmalarımız olacak.
Kadın-erkek
eşitliği, erken yaşta zorla evlilikleri önleme ve kadına
yönelik şiddet konulu eğitim seminerleri veriyoruz. 71 bin polis, 65
bin sağlık görevlisi, 21 bin din görevlisi, 4 bin kamu görevlisi, bin
mahkeme kâtibi ve yazı işleri müdürü, 450 iletişim fakültesi
öğrencisi, 200 yerel medya çalışanı, 350 aile mahkemesi
hâkimi ve savcı, 250 mülkiye müfettişi, 176 kaymakam adayı ve
Bakanlığımıza bağlı yüzlerce il müdürlüğü
elemanıyla bu çalışmaları yaptık, yapmaya devam
ediyoruz. Her yıl yapıyoruz; bu yıl yaptık, önümüzdeki
yıllarda da devam edeceğiz. Jandarma Genel
Komutanlığıyla bir iş birliğimiz var. Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele ders kitabının basımını
gerçekleştirdik, eğitimlere de başlama aşamasındayız.
Kadına yönelik şiddet konusunda Avrupa
Birliğiyle ortak projelerimiz var. Bunlar için daha önce burada söylenen
130 aracı dağıtmakla iktifa etmiyoruz; 26 ilde 9 milyon 601 bin
avro bütçeli, otuz altı ay süreli, Aile İçi Şiddetle Mücadele
Projesini devam ettiriyoruz. Bununla birlikte, biraz önce
yaptığımız eğitimlere ilave olarak 35 bin
sağlık çalışanına ve 140 bin emniyet personeline
ulaşacağımızı bu proje bittiğinde,
düşünüyoruz. Yine aynı projenin içerisinde, 11 ilde 19 STKya
yaklaşık 3 milyon avro hibe desteği sağladık ve
onların da bu konuyla ilgili mücadelelerini sürdürmelerini destekliyoruz.
Tabii, kadınların güçlendirilmesinde bir
diğer önemli boyut kadınların istihdama
katılımının artırılması,
girişimciliğin desteklenmesi ve kadın yoksulluğuyla
mücadele. Bunu biliyoruz ve bununla ilgili pek çok çalışma
yapıyoruz. Bu çalışmaları sadece isim olarak sizlere
sıralayayım: Kadın girişimciliğin ve
kooperatifçiliğinin geliştirilmesi ve
yaygınlaştırılması, iş ve aile
hayatının uyumlulaştırılması, ev eksenli
çalışan kadınlara yönelik proje ve destek modelleri
geliştirilmesi ve özellikle şiddet mağduru kadınların
sosyal hayata katılımlarının sağlanması, organize
sanayi bölgelerinde kreş sayısının
artırılması gibi konularda diğer kamu kurum ve
kuruluşlarıyla birlikte çalışmalarımız devam
ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engelsiz bir Türkiye için engelli vatandaşlarımızın
hakları olan sosyal hayata tam katılımları da son derece
önemsiyoruz. Hak temelli yaklaşımlarımızın
öncelikleri, engellilerimize istihdam hakkının sağlanması,
eğitim hakkından her engelli çocuğumuzun eşit ölçüde
yararlandırılması, hizmetlere erişimde ve sosyal hayata
katılımda pozitif ayrımcılığın
sağlanmasıdır. Elbette, engelli ve
yaşlılarımızın öncelikli olarak ailelerinin yanında
ve bulundukları sosyal ortamda desteklenmesi bizim temel hedefimiz ama
vatandaşlarımızın sosyal hayata katılımları
konusunda tüm engellerin ortadan kaldırılması demek olan
erişilebilirliği de evrensel bir insan hakkı olarak görüyoruz ve
bunun için çalışıyoruz.
Yatılı, gündüzlü
engelli ve yaşlı kurum ve kuruluşlarımızın
kapasiteleri gayet iyi ama 2015 yılında bu sayıları da
artırmak üzere çok ciddi politikalarımız var. 2015 yılında
yatılı kuruluş sayımızın 108e
ulaşmasını, kuruluş kapasitemizin 8.146 olmasını,
bakılan engelli sayısının 7 binin üzerine, 8 bine
çıkmasını, umut evi sayımızın 150ye
yaklaşmasını, özel bakım merkezinde bakılan engelli
sayısının da 13 bine yaklaşmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hem engelli hem de yaşlılarımız
için hak temelli sosyal yardım ve desteklerimiz 2014 yılında da
sürdürüldü, bunlarla ilgili çok ciddi gelişmeler yaşandı. Burada
çıkardığımız, birlikte, sizlerin desteğiyle
çıkardığımız kanunları sadece
hatırlarsanız, bu yılın başlarında çıkardığımız
kanunları hatırlarsanız sanırım konuyla ilgili
bilgilerinizi tazelemiş olacaksınız. Ama bunlardan bir tanesini,
yeni yaptığımız işlerden bir tanesini size söyleyeyim:
2014 yılında İşe Katıl Hayata Atıl Projesini
başlattık, böylece engelli bireyin istihdamını
gelişmiş ülkelerde uygulanan destekli istihdam sisteminin
modellemesini yaparak engelli istihdamına yeni bir yaklaşım
getirdik.
Tabii, şehit ve
gazilerimizin haklarından ve onlar için yaptıklarımızdan
söz etmem lazım ama bunun için herhâlde çok fazla vaktim kalmadı,
sadece küçük bir özet yapayım. Mevzuat
çalışmalarımızı geçen yıllarda yaptık.
40tan fazla mevzuatta şehit yakınları ve gazilerimizin
hakları verilmiş durumda. Bütün bu mevzuatı tek tek gözden
geçirdik, istihdama yönelik, çeşitli özlük haklarına yönelik
iyileştirmeler yaptık. Bu mevzuat yenileme
çalışmalarımız devam edecek. Rehabilitasyon merkezleri
kurma çalışmalarımız devam edecek. İstihdamla
alakalı çalışmalarımız önümüzdeki yılda da devam
edecek.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımız bütçesinin
harcama kalemlerine, bütçe içindeki paylarına ve geçen yıla göre
artışa bakıldığında, 2014ten 2015e bütçemizde
yüzde 7 oranında bir artışın olduğunu görüyoruz. 2015
yılında bütçe ve fon kaynaklarımızdan toplam 20 milyar 739
milyon 407 bin lirayı sosyal yardım harcamalarına
ayırıyoruz. Personel giderler için ayrılan kaynak toplam
bütçemizin yaklaşık yüzde 3,4ünü oluşturuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) Sayın Başkan,
başlangıçta zannediyorum bir dakika kadar zamanımı
aldı arkadaşların konuşmaları. Bir dakika
BAŞKAN Sayın Bakan, öyle bir şey söz
konusu değil.
Teşekkür ederiz.
MUSA ÇAM (İzmir) Mevlüt Bey birkaç
dakikasını verebilir. .
BAŞKAN Eğer Sayın
Dışişleri Bakanının süresinden kullanmak isterseniz
verebiliriz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) Sadece bir dakika
BAŞKAN Mümkün değil Sayın Bakanım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, bir dakika verseniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Dışişleri
Bakanının süresinden verin.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Canınız sağ olsun.
BAŞKAN Buyurun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) Bir dakika istiyorum Sayın
Bakanımızdan.
Sizlere dağıttığımız
kitapçıklarda çok daha geniş bir şekilde,
yaptıklarımızla ilgili ve bütçemizle ilgili bilgiler
göreceksiniz.
Sadece bu son birkaç saniyeyi sizlere teşekkür etmek
için istirham ettim.
Gerçekten, Bakanlığımıza gösterdiğiniz
destek için, kanunlarımızla ilgili çalışmalarda bizi
yüreklendirdiğiniz için, bizi uyardığınız, olumlu
eleştirilerinizle çalışmalarımıza katkı
verdiğiniz için hem muhalefet milletvekillerimize hem AK PARTİ
milletvekillerimize içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu desteğinizin
ülkemizin en önemli şefkat ellerinden biri olan
Bakanlığımız lehine devam etmesini bundan sonraki süreçte
de temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Hükûmet adına ikinci konuşmacı
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
Bakanlığımızın 2015 Mali Yılı Bütçe
Tasarısının yüce Meclisimizin onayına sunulması
nedeniyle huzurlarınızdayım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Süremiz elverdiği sürece, son bir yılda
dış politikamızın öncelikleri ya da dünyadaki
gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Her
şeyden önce, tüm gruplar adına konuşan değerli
konuşmacı arkadaşlarımıza, milletvekillerimize
yaptıkları öneri, eleştiri ve yorumlar için de çok teşekkür
ediyorum, faydalandığımızı bilmenizi isterim.
Çok değerli arkadaşlar, geçtiğimiz
yıl boyunca, ülkemizin yakın coğrafyasına
baktığımız zaman, gelişmelerin, daha önceden
başlayan gelişmelerin artarak devam ettiğini, hatta
derinleştiğini görüyoruz. Kuzey Afrika ve Orta Doğu'ya
baktığımız zaman, maalesef çatışmaların,
rejimlerin baskıcı yöntemlerinin, katliamların, diğer
taraftan terör örgütlerinin aynı yaklaşımlarının ve
uygulamalarının devam ettiğini görüyoruz. Kuzey
coğrafyamıza baktığımızda ise, Ukrayna ile Rusya
arasındaki krizin Kırım boyutuyla bizi de yakından
ilgilendiren- geliştiğini görüyoruz ve geçtiğimiz bir yıla
damgasını vurduğunu da yakından izledik. Esasen, bu hem
güneyimizdeki olaylara hem de kuzeyimizdeki olaylara
baktığımız zaman, soğuk savaşın bittiği
yıllardan bu yana ve 2010 yılının sonunda başlayan
Arap Baharından bu yana bölgemizde taşların yerine
oturmadığını görüyoruz.
Suriyeye baktığımız zaman, 911
kilometrelik sınırımız olan ülkeye
baktığımız zaman, son bir yılda, maalesef insanlık
trajedisinin derinleştiğini üzülerek görmekteyiz. Geçtiğimiz
yıldan bu yana Suriyede hayatını kaybedenlerin sayısı
110 binden 200 binin üzerine çıkmıştır. Aynı
şekilde, komşu ülkelere sığınan Suriyeli
sayısı 2 milyondan 3,2 milyona çıkmış ve ülkemizde
misafir ettiğimiz Suriyeli göçmen sayısı da 600 binden 1 milyon
600 bine çıkmıştır. Suriye içinde de yerlerinden edilmiş
yaklaşık 8 milyon 250 bin insanın olduğunu da söylersek bu
trajedinin hangi boyutta olduğunu görebiliriz.
Diğer taraftan, DEAŞ başta olmak üzere
terör örgütleri arazide insanları hunharca öldürmektedir, hem Irakın
hem de Suriyenin sınır bütünlüğünü bozmaktadır ve bu terör
örgütleriyle de mücadele etmek için koalisyon ülkeleriyle ve müttefiklerimizle görüşmelerimiz
devam ediyor. Bugün DEAŞ, Irakın toprak bütünlüğünün yüzde
35ini işgal etmektedir ve
Suriyenin de yine aynı oranda topraklarının işgal
edildiğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan, Irakta da DEAŞ
zulmünden kaçan insanlar var, Yezidiler var ve Türkmen kardeşlerimiz var,
Kürt kardeşlerimiz var; bunlara da hem içeride hem de Kuzey Irakta
kurduğumuz kamplarla her türlü imkânımızı seferber
ettiğimizi özellikle söylemek isteriz.
Iraktaki yeni kurulan
Hükûmeti destekliyoruz. Maliki
rejiminin nelere yol açabileceğini başlangıçta söylemiştik
ama nelere yol açıldığını maalesef yaşayarak
gördük ve yeni kurulan kapsayıcı Hükûmetle, herkesi kapsayan
Hükûmetle yeni bir sayfa açıldı; hem ülke içinde yeni bir sayfa
açıldı hem de Türkiye ile Irak arasında yeni bir sayfa
açıldı ve Caferiyi ülkemizde ağırladıktan sonra
Sayın Başbakanımız da Irak ziyaretini gerçekleştirdi
ve 25 Aralıkta El Abadinin gelmesiyle Türkiyede Türkiye ile Irak
arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi
Toplantısının 2ncisini gerçekleştireceğiz ve Irakın
toprak bütünlüğüne desteğimiz var. Hem Millî Savunma
Bakanının hem de İçişleri Bakanının daveti
üzerine yeni kurulacak güvenlik güçlerinin eğitimini ve
donatımını da onlarla iş birliği yaparak
sağlayacağız. Ama bu süreçte özellikle Erbil ile Bağdat arasında
gerek petrol gerekse gelirlerin paylaşımı konusundaki
kapsamlı anlaşmayı da son derece olumlu buluyoruz ve
destekliyoruz.
Diğer taraftan,
Mısıra baktığımız zaman, Mısırda
darbe olduktan sonra maalesef- tabloya baktığımız zaman,
hiç iç açıcı değil. Orada da insanlık dramını
görüyoruz ve uluslararası sivil toplum örgütlerinin raporlarına
baktığımız zaman, 3 binden fazla kişi
hayatını kaybetmiş, 17 binden fazla kişi yaralanmış,
19 bin kişi tutuklanmış, binlerce siyasi mahkûm ve de 900ü
aşkın kişi de idam cezasına mahkûm edilmiş.
Dolayısıyla, Mısırda da ilkeli tutumumuzu devam
ettireceğimizi ve Mısır halkının meşru
haklarının savunucusu olacağımızı da söylemek
isterim.
Diğer taraftan, Kuzey
Afrikada Libyanın durumu da pek iç açıcı değil maalesef. Hâlâ
kırılganlık var, hâlâ çatışmalar var; Meşruiyet
mi, kapsayıcılık mı? tartışmaları var ama
bizim tutumumuz son derece nettir.
Sayın Emrullah İşler de Libyaya gitti,
Beydaya gitti, Tobruka gitti, aynı şekilde Misrataya gitti ve
Trablusa gitti, Hükûmetimizin ve Cumhurbaşkanımızın özel
temsilcisi olarak bütün taraflarla görüştü. Verdiğimiz mesaj net: Bir
an evvel ateşkes, kapsayıcı bir diyaloğa
başlanması lazım, ulusal birlik hükûmetinin kurulması
lazım. Birleşmiş Milletlerin kararları ve
çabalarını destekliyoruz ve dışarıdan müdahale
olmasın, özellikle askerî müdahale olmasın; bizim tutumumuz son
derece net.
Orta Doğuya baktığımız zaman,
son bir yıl içinde İsrailin katliamlara devam ettiğini,
pervasız tutumlarını sürdürdüğünü görüyoruz, bir taraftan
Gazzeye saldırıyor, Filistine saldırıyor, Filistin
topraklarını işgal ediyor ve en son, yine bu topraklar
işgal edilirken, zeytin ağacı dikmek isteyen Filistinli Bakan
kardeşimiz Ziyad Ebu Aynı öldürüyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ticaretinizi niye
kesmiyorsunuz? Ticareti de kesin İsraille.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Aynı şekilde, kutsal mekânlara da
pervasız saldırılarını görüyoruz maalesef.
Dolayısıyla, İsrailin tüm bu tutumlarını
şiddetle kınıyoruz ve kabul etmiyoruz.
Diğer taraftan, bazı olumlu gelişmeler de
var tabii bu bölgede sevgili arkadaşlar. Tunus bunlardan bir tanesidir.
Arap Baharının başladığı Tunusa
baktığımız zaman, gerçekten biz de çok yardım ettik,
uluslararası örgütler de yardım etti ve şu anda yeni anayasasıyla,
geçici hükûmetin yaklaşımıyla çok başarılı
parlamento ve cumhurbaşkanlığının birinci
ayağı seçimlerini gerçekleştirdi.
Bizim söylemimiz şudur: Demokrasi olsun, kim
seçilirse seçilsin Türkiye onun yanında olacaktır, her türlü
desteği vermeye devam edecektir. Dolayısıyla, Tunusu da
aynı şekilde destekleyeceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Basın
mensuplarını içeriye aldınız, oradan Demokrasi olsun.
diyorsunuz!
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Suudi
Arabistanla ilişkiyi kessenize!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Diğer taraftan, Kıbrısa
baktığımız zaman, Kıbrısta 11 Şubatta
başlayan müzakereler, maalesef, Rum kesiminin masadan çekilmesiyle şu
anda sekteye uğramıştır. Gerekçe olarak da Rum kesiminin
Doğu Akdenizdeki petrol aramaları ya da tek taraflı sondaj
çalışmaları karşısında Barbaros Hayrettin
Paşayı göndermemizdir, bunu gerekçe göstererek masadan
ayrıldı. Biz müzakerelerin devam etmesini istiyoruz ama bugün
Kıbrıs etrafındaki petrol ve gaz rezervleri üzerinde
Kıbrıs Türk halkının hakkı olduğunu herkes
savunuyor, biz de savunuyoruz, hatta Rum tarafı da bunu inkâr etmiyor ama
bu süreçte tek taraflı sondaj çalışması yapmak demek,
Kıbrıs Türk halkının hakkını almak demektir.
Dolayısıyla, Kıbrıs Türk halkının
hakkını da savunmak durumundayız. Şimdi, bunu garanti
altına alacak bazı çalışmaları Yunanistanla özellikle
yapıyoruz. Atinada Sayın Başbakanımız bu konudaki
tutumumuzu açıkladı. Aynı şekilde, Venizelosla
yaptığımız görüşmelerde Türk halkının
hakkını garantiye almak şartıyla gereken adımları
atacağımızı ve müzakerelerin devam edeceğini söyledik
ve bu konudaki çalışmalarımızın netice vermesini umut
ediyoruz.
Kuzey coğrafyamıza
baktığımız zaman, biraz önce bahsettiğim Ukrayna-Rusya
krizi sadece bölgesel bir kriz değil, bu kriz tüm dünyayı etkileyen
bir kriz oldu. Yani, Soğuk Savaş döneminin etkilerini görmeye
başladık, o günlerde yaşadığımız krizleri
görmeye başladık. Ama bizi en çok ilgilendiren konu, tabii ki burada
barış olsun, istikrar olsun ve Minsk süreci, ateşkes süreci
devam etsin ama Kırım Tatarlarının oradaki durumu bizi çok
yakından ilgilendiriyor ve Kırımın ilhakını,
illegal ilhakını tanımadığımızı
belirttik ve de tanımayacağız.
Dolayısıyla, Kırım
Tatarlarının uğradığı baskı, oradaki zulmü
de açık bir şekilde gündeme getiriyoruz ve bunu hem uluslararası
platformda takip ediyoruz hem de Rus muhataplarımıza çok açık,
net bir şekilde söylüyoruz. En son Putinin yaptığı ziyaret
sırasında da Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Başbakanımız bizzat Putine bunları anlattılar ve ben
de meslektaşım, mevkidaşım Lavrova da açık bir
şekilde anlattım ve kendilerine Kırım
Tatarlarının uğradığı zulümlerin günbegün
listesini verdik, hem de Rusçasını verdik ve cezalandırdıkları
Kırım Tatar Türklerinin de isimlerini tek tek verdik, 2 tane
ayrı liste verdik. Tabii ki Putinin basına da yansıyan sözleri
oldu ama bunun takipçisi olmak da bizlerin görevi, Dışişleri
Bakanlığımızın, ülkemizin ve hepimizin görevidir ve
takip etmeye devam edeceğiz.
Diğer taraftan, ülkemizin uluslararası
platformdaki gönüllülüğü ve etkinliğinin giderek
arttığını söylemek isterim. Hâlihazırda öncülük
ettiğimiz uluslararası girişimler, üstlendiğimiz dönem
başkanlıkları ve ev sahipliği yaptığımız
uluslararası etkinliklerde bunu net bir şekilde görebiliyoruz.
İspanyayla birlikte yürüttüğümüz Medeniyetler Arası
İttifak 141 ülkenin desteğiyle bugün Birleşmiş Milletler
çatısı altında en etkin bir mekanizma hâline gelmiştir.
Keza, Finlandiyayla beraber yürüttüğümüz Barış İçin
Arabuluculuk İnisiyatifi ve Amerika Birleşik Devletleriyle birlikte
yürüttüğümüz Terörizmle Mücadele Küresel Forumu Birleşmiş
Milletlerin en önemli mekanizmaları şeklinde devam ediyor.
Diğer taraftan, başta Birleşmiş
Milletler olmak üzere ikili düzeyde ve uluslararası platformda
kalkınmaya ve insani yardımlara çok önem veriyoruz. Daha on-on
beş sene önce yardım alan, yardım isteyen bir Türkiye vardı
ama bugün baktığımız zaman, özellikle resmî kalkınma
yardımlarımıza baktığımız zaman 3,5 milyar
dolar civarında olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde, 1,6
milyar dolar düzeyinde insani yardım yapan Türkiye bu konuda da öncüdür ve
yaptığı insani yardım miktarıyla dünyada 3üncü
sıradadır ama gayrisafi millî hasılayla
karşılaştırıldığı zaman da dünyada
1inci düzeydedir. Ve geçtiğimiz yıl, 2013 yılında
Afganistandan Yemene, Haitiden Filipinlere kadar 120 ülkeye insani
yardımlarımızı ulaştırmışız;
devlet eliyle, TİKAyla, AFADla, Kızılayımızla bu
yardımları dünyanın her yerine ulaştırıyoruz.
Tabii ki bölgesel sahiplenmeye çok önem veriyoruz ve bu
anlamda da iş birliği oluşturmak için çabalarımız
devam ediyor. Gerek bölgesel gerekse üçlü iş birliği
mekanizmalarını da en iyi şekilde işletiyoruz. Bunlara
örnek vermek gerekiyorsa: Afganistana ilişkin İstanbul süreci,
Türkiye-Afganistan-Pakistan, Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan, Türkiye-Bosna
Hersek-Hırvatistan, Türkiye-İran-Azerbaycan,
Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan, Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü süreçlerini
yürütüyoruz. Daha birkaç gün önce Kars ilimizde Türkiye-Azerbaycan ve Gürcistan
üçlü toplantımızı gerçekleştirdik.
Tabii ki özgün bir iş birliği modeli olarak 17
ülkeyle bugüne kadar yüksek düzeyli iş birliği konseyi
toplantıları yapıyoruz, âdeta ortak bakanlar kurulu
toplantıları. Ve 18inci ülke olarak da -Gürcistan Dışişleri
Bakanı Ankaradayken açıkladık- Gürcistanı tercih ettik ve
Gürcistanla da bu mekanizmayı en kısa zamanda fiiliyata
koyacağız. Ve bu ülkelerle 35 toplantı yapmışız,
yüksek düzeyli iş birliği konseyi toplantıları ve 393 anlaşma
ve belgeyi de imzalamışız. Ticari verilere
baktığımız zaman, özellikle komşularımızla
olan ticaretimizin, 2002 yılında 13 milyar olan dış
ticaretimizin 2013 yılı sonu itibarıyla 94 milyara
çıktığını görüyoruz ve toplam dış ticaret
hacmimiz içinde de komşularla olan dış ticaretimizin
payının yüzde 15ten yüzde 23e çıktığını
görüyoruz sevgili arkadaşlarım.
Diğer taraftan, Türkiye, 1 Temmuz itibarıyla
Küresel Göç ve Kalkınma Forumunun, 1 Aralık 2014 yılı
itibarıyla da G20nin dönem başkanlıklarını
devralmıştır ve önümüzdeki yıl G20 zirvesini şehrimiz
Antalyada inşallah düzenleyeceğiz ve dünya liderlerini
Antalyamıza da getirmiş olacağız. Biraz da bölgesel
milliyetçilik yapmış olduk.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Öyle bir milliyetçilik
yok ya, bölgecilik o, milliyetçilik yok öyle.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) 2015 yılı, aynı zamanda
Çanakkale savaşlarının 100üncü yılıdır ve bu
Çanakkale savaşlarını anlamlı bir şekilde, iyi bir
şekilde anacak şekilde düzenliyoruz ve Birinci Dünya
Savaşına katılmış tüm ülkeleri ya da etkilenmiş
ülkeleri davet ediyoruz. Böylelikle, 2015 yılında, 24 Nisanda,
Çanakkalede dünyaya barış ve hoşgörü mesajlarını da vermiş
olacağız. 2015 yılı Ocak ayında düzenleyeceğimiz
Yedinci Büyükelçiler Konferansının bir bölümünü de Çanakkale
ilimizde gerçekleştireceğimizi bu şekilde vurgulamak isterim.
Diğer taraftan, önümüzdeki yıllarda
dış politikada aktif çalışmalarımız devam edecek,
önemli yükümlülüklerimiz olacak ve önemli görevler üstlenmeye devam
edeceğiz. 2016 yılında İslam İşbirliği
Teşkilatının Dönem Başkanlığını
alacağız ve 13üncü İslam Zirve Toplantısını
ülkemizde gerçekleştireceğiz. Yine dünyada ilk defa düzenlenecek
Dünya İnsani Zirvesine ev sahipliği yapacağız 2016da ve 23üncü
Dünya Enerji Kongresine ev sahipliği yapacağız. 2017
yılında da Dünya Petrol Kongresine ev sahipliği
yapacağız. Bunları da özellikle vurgulamak istedim.
Diğer taraftan, ülkemiz bu proaktif politika
sayesinde birçok uluslararası örgütün merkezi olmaya başladı.
Birleşmiş Milletlerin İstanbulu özellikle bu bölgede
merkezlerden bir tanesi olarak seçmesi anlamlıdır ve
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Birleşmiş
Milletler Kadın Örgütü ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu
İstanbulda ofislerini açmıştır. Bunu diğer örgütler
ve teşkilatlar da devam ettirecektir.
Ülkemizde, özellikle,
eylül ayından bu yana gerçekten çok yoğun bir diplomasi trafiği
yaşıyoruz. 4 Cumhurbaşkanını, 5 Başbakanı
Türkiyede ağırladık. Geçtiğimiz hafta içinde Litvanya Cumhurbaşkanını,
İtalya Başbakanını ve İngiltere
Başbakanını ülkemizde ağırladık.
Cumhurbaşkanımız
çok yoğun bir şekilde dış politikaya önem veriyor ve bugüne
kadar NATO zirvesi olmak üzere, on iki ziyaret gerçekleştirdi. Sayın Başbakanımız
bu kadar yoğun temposuna rağmen, iç politikadaki aktifliğine
rağmen bugüne kadar başta G20 Zirvesi olmak üzere, yedi yurt
dışı ziyareti gerçekleştimiştir.
Dışişleri Bakanılığı olarak biz de çok aktif
diplomasiyi yürütüyoruz ve bugüne kadar da yirmi sekiz tane ziyaret
gerçekleştirdik, 9 mevkidaşımı ülkemizde
ağırladım ve salı günü, aynı gün hem Fildişi
-Afrikadan- hem de Norveç Dışişleri Bakanını
Ankarada ağırlamış olacağız ve bugüne kadar
yüzden fazla mevkidaşımla ikili görüşmeler yaptık, bir o
kadar da telefon görüşmesini gerçekleştirdik.
Değerli arkadaşlar, dış
politikamızdaki bu proaktif çalışma ve çok yönlü
çabalarımız aslında ekonomimize de katkı
sağlamaktadır. 2002 yılında, örneğin, Afrikayla
toplam dış ticaret hacmimiz 2,9 milyar dolardı ama 2013
yılı sonu itibarıyla -23 milyara- yani yaklaşık 8 kat
artmıştır, 23 milyar dolar olmuştur. Latin Amerika ve
ülkeleri ve Karayiplere baktığımız zaman da yine 9 kat
artarak 8 milyar dolara ulaşmış.
Tabii, özellikle, bu yoğun dış
politikamızı biz arkadaşlarımızla, yine yurt
dışındaki misyonlarımızla, Ankara merkezdeki
arkadaşlarımızla yürütmeye çalışıyoruz. O
nedenle, özellikle, yurt dışındaki misyon
sayımızı arttırıyoruz, arttırmaya da devam edeceğiz.
Ülkemizin yurt dışındaki büyükelçilik sayısı 228
olmuştur büyükelçilik, daimi temsilcilik ve başkonsolosluklar olmak
üzere ve dünyada 7nci sıradayız. Söylediğim gibi, bu
dış politikayı bakanlığımızın merkez ve
yurt dışındaki teşkilatlarında çalışan 6.482
personeliyle yürütmeye çalışıyoruz.
Tabii ki sizin onay
vereceğiniz bütçe Bakanlığımız için önemli. Bu
bütçenin önemli bir kısmını yurt dışında
özellikle yeni temsilciliklerimiz için aldığımız binalara
ya da arsalara ya da yapacağımız yeni temsilcilik
binalarına harcıyoruz ve bunun içinde önemli projeler de var.
Bunlardan bir tanesi New Yorkta yapacağımız yeni Türk evi,
aynı şekilde Somalide yapacağımız
büyükelçiliğimiz ve buna benzer Strazburgda yapacağımız
çok yönlü bir temsilciliğimiz olacaktır
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Musul Konsolosluğumuzu aldık mı Sayın
Bakan? Ne durumda Musul?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
ve diğer konuda da
Bakanlığımız yeni teknolojilerden de faydalanarak
vatandaşlarımıza yurt dışında yedi gün yirmi dört
saat hizmet vermeye devam edecektir.
Yüce Meclisimizin bugüne
kadar olduğu gibi Bakanlığımızın
çalışmalarına güçlü bir şekilde destek vereceğine
inanıyoruz
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Musul ne oldu Sayın Bakan, Musul?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
ve sizlere bir kere daha, hem
sabrınız için hem de bugünkü katkılarınız için çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakanım, bu Musul ne oldu?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Soru-cevapta sorarsanız
cevap vereceğim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İşte söyledim ama cevap vermediniz ki.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Soru-cevapta medeni bir
şekilde basacaksınız, soracaksınız, sonra cevabı
ya sözlü ya yazılı vereceğim.
BAŞKAN Hükûmet
adına üçüncü konuşmacı Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz.
Buyurun Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, GAP,
DAP, KOP ve DOKAP Bölge Kalkınma İdarelerimizin bütçeleriyle ilgili
olarak huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin ve kurum bütçelerimizin
hayırlı olmasını temenni ediyorum; emeği geçen herkese
de şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle bazı
konularda fikirlerimi de paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce
değerli milletvekillerimiz büyüme konularını gündeme getirdiler.
Ben de büyümeyle ilgili yaklaşımımızı paylaşarak
başlamak istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bizim büyümeye
bakışımız nitelikli büyüme kavramıyla ifade
edilebilir, kalkınma kavramıyla ifade edilebilir. Biz sadece bir
büyümeyi hedeflemiyoruz. Bu büyümenin kaliteli bir büyüme olmasını da
hedefliyoruz. Bu çerçevede, büyümemizin özel sektör ağırlıklı,
yatırım ağırlıklı, dış talep
ağırlıklı dengeli bir şekilde gelişmesi,
büyümenin nimetlerinin sosyal olarak paylaşılması, refahın
paylaşılması, çevreyle duyarlı bir şekilde büyüme,
kalkınma sürecimizin devam ettirilmesi ve nihayet insani kalkınma
dediğimiz insan odaklı bir kalkınmanın sağlanması
politikalarımızın esasını, özünü
oluşturmaktadır.
Bu çerçevede, Türkiye önemli bir yere gelmiş
durumdadır. Dünya Bankası tarafından yapılan
sınıflandırmalarda 4 gruba ayrılmaktadır ülkeler:
Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelir grubu, üst orta gelir grubu ve
yüksek gelir grubu şeklinde. Ülkemiz şu anda üst orta gelir grubuna
ulaşmış durumdadır 10.500 dolar civarında kişi
başına geliriyle. 13 bin dolarlara çıktığı zaman
yüksek gelir grubuna -alt limitlerinden de olsa- adım atmış bir
ülke olacaktır. Bunu da orta vadeli bir perspektif içinde görüyoruz.
Önümüzdeki dönemde özellikle katma değeri daha
yüksek, teknoloji tabanlı, bilgi tabanlı bir ekonomik
yapıyı inşa ederek yüksek gelir grubu ülkeler arasına da
ülkemiz dâhil olacaktır inşallah.
Cumhuriyet Halk Partisinden değerli bir
milletvekilimiz, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarına göre
son dönemlerde büyüme hızımızın düşük olduğunu
ifade etti. Bu konuda bir rakam paylaşmak isterim. Çin ve Hindistan tabii,
Çin özellikle, gelişmekte olan ülkelerin rakamını bir miktar
yukarıya taşıyor. Bunu dâhil ettiğinizde, Çin dâhil
gelişmekte olan ülkelerin büyümesi 2014 yılında 4,4 düzeyinde.
Çin ve Hindistanı hariç tuttuğunuzda değişik hesaplamalara
göre 2,9la 3 civarında. Dolayısıyla, bu rakamlarla baktığınız
zaman, son dönemlerdeki büyüme hızımızın dahi gelişmekte
olan ülkelerin büyüme hızıyla uyumlu bir şekilde
seyrettiğini söyleyebiliriz. Kaldı ki Türkiye, üst orta gelir
grubunda bir ülke ve bu performansıyla devam etmesi son derece önemli.
20 çeyrektir yaklaşık Türkiye büyümeye devam
ediyor. Büyüme hızı dönemsel olarak değişmekle birlikte
istikrarlı bir şekilde büyüme hızını devam ettiriyor
Türkiye. Bunu önümüzdeki döneme de taşımamız önemli.
Yine, 2003-2007 döneminde baktığınız
zaman gelişmekte olan ülkelerin büyümesi 6,6 ortalama, Türkiye'nin 6,9.
Bu, Çin ve Hindistan dâhil büyüme. Son dönemlerde Çin ve Hindistan dâhil
ortalamanın bir miktar altındayız. Ancak, dediğim gibi,
Türkiye'nin kategorisini de burada iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye önümüzdeki dönemde
de büyümeye, gelişmeye devam edecek. Geçen yıl Meclisimiz
tarafından kabul edilen Onuncu Beş Yıllık
Planımız yeni bir perspektif ortaya koydu; büyüme perspektifi, yeni
bir büyüme stratejisi ortaya koydu. Burada artık Türkiye belli bir
seviyeye gelmiş vaziyette, bir kritik eşiğe
ulaşmış durumda ve biz de bu çerçeve içinde
planımızı hazırladık. Daha önceki kalkınma
planlarında olmayan bir yenilikçi uygulama şeklinde 25 kritik reform
alanı belirledik ve bu reform alanlarını dönüşüm
programları şeklinde ifade ettik. Geçtiğimiz yıl içinde ve
bu yıl içinde bu dönüşüm programlarını eylem
planlarına ayrıntılı bir şekilde dönüştürdük. Bir
kısmını, Başbakanımız, biliyorsunuz kamuoyuyla
paylaştı, 9 tanesini paylaştı; geriye kalan 16 eylem
planımız da yakın bir dönemde paylaşılacak. Böylece,
25 tane kritik alanda, teknolojinin ticarileşmesinden lojistiğe,
sağlık turizminden enerji verimliliğine birçok kritik alanda,
suyun tasarruflu kullanımına varıncaya kadar, Türkiye'nin
izleyeceği yol haritası çok detaylı bir şekilde ortaya
konmuş olacak. Bundan sonra da bütün, hem kamuoyunun hem de Meclisimizin
izlemesine açılmış olacak. Bu, önemli bir
başarıdır.
Değerli milletvekilleri, dünyaya da
baktığımız zaman zor bir dönemden geçiyoruz. Küresel kriz
var bir taraftan. Avrupa temel pazarımızda çok ciddi bir durgunluk
var ve henüz bunu aşabilmiş değiller. Kuzeyimizde ve güneyimizde
bölgesel istikrarsızlıklar var; Ukraynadan Suriye meselesine kadar.
Bütün bu şartlar içinde ekonomimizin büyümeye devam etmesi, hiçbir şekilde
duraksamadan istihdam üretmeye devam etmesi son derece önemli diye
düşünüyorum. Bu yeni reform programımız da Türkiye büyümesini
geleceğe istikrarlı ve nitelikli bir şekilde
taşıyacaktır.
Büyümeyle birlikte en önemli unsurlardan bir tanesi de
elbette refahın paylaşımı. Az önce de, konuşmamın
başında da ifade etmeye çalıştım, büyüme tek
başına yetmez; büyümeyi topluma nasıl yayıyorsunuz, sosyal
adaleti sağlıyor musunuz; bu da son derece önemli bir unsur. Bu
çerçevede de baktığımızda, Gini katsayısı
dediğimiz, gelir eşitsizliğini ölçen bir katsayımız
var. TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumumuz bunu ölçüyor, 2006
sonrasında çok daha hassas bir şekilde ölçmeye başladı ama
2002den itibaren baktığımızda 0,44ten 2013te 0,38lere
düştüğünü görüyoruz. Bunun düşmesi gelirin daha adil
dağıtıldığı anlamına geliyor. Yeterli mi bu
rakam? Elbette değil. Türkiye hâlen gelir dağılımında
sorunları olan bir ülke ama son on iki yıla
baktığınızda, bir taraftan hızlı bir şekilde
büyüyeceksiniz, diğer taraftan gelirinizi daha adil dağıtmaya
başlayacaksınız; birçok ülke maalesef bundan
uzaklaştı. OECDnin rakamlarına bakacak olursanız, birçok
ülkede son on yılda gelir dağılımı bozuldu. Türkiye
büyümeyi ve gelir dağılımındaki iyileşmeyi eş
zamanlı olarak başaran ender ülkelerden bir tanesi.
Mutlak yoksulluk göstergelerimizde de ciddi bir
iyileşme söz konusu. 1 doların altında harcaması olan
vatandaşımız kalmadı çok şükür. Satın alma gücüne
göre bunlar, uluslararası mukayese edilebilir rakamlar. 2 dolar 15 sentin
altında harcaması olan vatandaşlarımızın toplam
nüfusumuza oranı da sıfır civarına gelmiş durumda. 4
dolar 30 sentin altında harcaması olan vatandaşlarımız
ise en son ölçümlerimizde yüzde 2ye kadar gerilemiş durumda. 2002
yılında bu rakam yüzde 30un üzerindeydi. O dönemde 66 milyon
nüfusumuz vardı, 20 milyondan fazla insanımız maalesef günde 4
dolar 30 sentin altında bir yaşam standardına mahkûmdu. Son
rakamlarımızda 77 milyon nüfus içinde bu yüzde 2ye gelmiş
durumda. Bu sevindirici ama amacımız, orta vadede bir taraftan yüksek
gelirli ülkeler ligine girmek, diğer taraftan mutlak yoksulluk sorununu
çözmüş bir ülke hâline gelmek. Yani biz bunu da sıfırlamayı
hedefliyoruz. Bundan sonrası artık göreli yoksulluk meselesidir.
Türkiye bundan sonra göreli yoksullukla ve çok boyutlu yoksulluk meselesiyle
uğraşmak durumundadır. Bu kapsamda da TÜİKin güzel bir
çalışması var, önümüzdeki dönemde bitince kamuoyuyla
paylaşacağız. Çok boyutlu bir şekilde yoksulluğu ölçen
ve buna göre tedbirler geliştiren bir perspektif içinde
çalışmalarımızı devam ettireceğiz.
Yine, büyümenin sosyal hayata yansıması
bakımından en önemli işlerden biri de istihdam şüphesiz.
Şimdi, bazen İşte, bu rakamlar büyüyor, ortalama gelirler
büyüyor ama bizim hayatımıza ne yansıyor? diye sorular geliyor.
Bunun en kestirme cevabı bence istihdam. AK PARTİ döneminde, son on
iki yılda ne kadar toplam istihdam üretmişiz, buna
baktığımız zaman, 2003-2014 döneminde 6 milyon 935 bin
kişiye iş imkânı oluşturmuş ekonomimiz. Bu çok güzel
bir performans gerçekten. 20 milyonun altındayken toplam istihdam sayımız,
bugün mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış bir
şekilde bu yıl sonu tahminimizi de alırsak 25 milyon 823 bine
ulaşacağını tahmin ediyoruz bu yıl sonu
itibarıyla. Dolayısıyla çok ciddi bir performans.
Kriz döneminde birçok ülke mutlak olarak istihdam
kayıpları yaşarken Türkiyede yine istihdam artmaya devam etti.
Krizin en derin olduğu noktadan bugüne baktığımızda,
2014-2009 dönemine baktığımızda, 5 milyon 777 bin yeni
iş imkânını Türkiye ekonomisinin oluşturduğunu
görüyoruz. Son döneme baktığımızda, bir yıllık
bir perspektifle baktığımızda da bu yılın
ağustos istihdamıyla 2013 yılının ağustos
istihdamını mukayese ettiğimizde 1 milyon 258 bin insanımıza
iş imkânı oluşturduğunu görüyoruz ekonomimizin. Bu
gerçekten çok önemli bir rakam, dünyayı kıskandıracak bir rakam.
Ama aynı dönemde işsizlik oranımız da bir miktar yükseldi.
Niçin yükseldi? Ürettiğimiz istihdamdan daha hızlı bir
şekilde iş gücüne katılım oranının arttığını
gördük bu dönemde. Özellikle kadın istihdamında, kadınların
iş gücüne katılımında çok hızlı bir
artış söz konusu. Bu da sevindirici tabii. Önemli olan daha fazla
çalışma çağındaki insanın iş gücü
piyasalarına girmesi, katılımın artması ve istihdam
edilmesi. Önümüzdeki dönemde de bu politikalarımızı istihdam
dostu büyüme kavramı içinde devam ettireceğiz. Son yıllarda
aktif iş gücü politikalarından bölgesel politikaya, KOBİ
politikalarımıza varıncaya kadar yaptığımız
çalışmaların sonuçlarını bu istihdam
rakamlarından görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, son dönemde petrol
fiyatlarının düşmüş olması da bizim bu makroekonomik
çerçevemizi doğrusu destekleyen bir içeriğe sahip. Bu çerçevede,
sizinle, Kalkınma Bakanlığı içinde
yaptığımız bir egzersizi de paylaşmak isterim.
Kamuoyunda belki daha fazla tartışılmasına vesile olur.
Bunu akademisyenlerle birlikte de tartışmamızda fayda görüyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye enerji bağımlısı bir ülke. Son
dönemde petrol fiyatlarının düşmesi de bu büyüme perspektifimizi
destekleyici olacak diye düşünüyoruz. Yaptığımız bir
senaryoya göre -2015 yılı için söylüyorum- büyüme etkisi, 60 dolarlar
civarında bir petrol olduğunu varsaydığımızda
bunun büyümemize 0,4 puan bir artış getireceğini
düşünüyoruz. Cari açığımızı -ki en önemli meselelerimizden-
1,8 puan düşüreceğini hesaplıyoruz ve dolaylı olarak
tasarruflarımıza 1,4 puan bir artı getireceğini
hesaplıyoruz. Türkiyenin en önemli meselelerinden bir tanesi tasarruf
oranlarının yeterince yüksek olmaması. Bu yıl çok
şükür o açıdan bir olumlu dönem yaşıyoruz. Bir taraftan
cari açığımız düşerken bir taraftan da
tasarruflarımız nispeten yükselme eğilimine girmiş durumda.
Yüzde 13lere kadar yaklaşmıştı geçmişte tasarruf
oranımız. Bu yıl yüzde 14,9 tahmin etmiştik. Bu petrol
fiyatları altında bu oranın dolaylı etkilerle birlikte daha
yüksek çıkacağını da tahmin ediyoruz. Tabii, bu fiyatlar
akaryakıt fiyatları yoluyla enflasyona da yansıyacak,
halkımızın refahına da yansıyacak diye bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, değerli
katılımcılar; Kalkınma Bakanlığı olarak
bütün bu çalışmalarda yatırımları çok önemsiyoruz. Yatırımlarla
kalkınma sağlanıyor, yatırımlarla büyüme
sağlanıyor. Yatırımlara tabii ki bir bütünlük içinde
bakıyoruz öncelikle, kamu artı özel. 2002 yılında
Türkiyenin toplam yaptığı -kamu artı özel- bütün
yatırımı 40 milyar dolar civarındaydı, hatta 40 milyarın
da bir miktar altında. Bu yıl gerçekleşeceğini
öngördüğümüz yatırımımız 166 milyar dolar mertebesinde
ve bunun içinde kamunun yatırımı 39 milyar, özel sektörün
yatırımı 127 milyar dolar seviyesinde. Yani bu yıl sadece
kamunun yaptığı yatırım 2002 yılındaki kamu
artı özel toplam yatırımlarımız mertebesine
ulaşmış durumda. Bu rakamlara tabii, kamu özel iş
birliği projelerimiz dâhil değil. Bir taraftan da kamu özel iş
birliği projeleriyle -en başarılı kullanan
kurumlarımızdan biri de Ulaştırma Bakanlığımız-
sağlıktan ulaştırmaya birçok alanda kamu özel iş
birliği projelerimizle de bu yatırımlarımızı
devam ettiriyoruz.
Toplam sabit sermaye yatırımlarımız
bu yıl 362 milyar TL düzeyinde gerçekleşecek, gelecek yıl
öngördüğümüz rakam, tahmin ettiğimiz rakam 399, yaklaşık
400 milyar Türk lirası, gelecek yıl Türkiye yatırım
yapacak, kamu artı özel. Bunun içinde kamunun payı ne olacak diye
baktığımızda 2014 yılında kamudaki
gerçekleşme 85,4 milyar Türk lirası, 2015te yıl
başında koyduğumuz ödenek 88,5 milyar TL civarında.
Başlangıç ödenekleriyle mukayese ederseniz kamu
yatırımlarımızda gelecek yıl için yüzde 17lik bir
nominal artış öngörüyoruz.
Diğer taraftan,
yatırımlarımızı geçmişe göre çok daha verimli bir
şekilde de yapmaya başladık. Bakın, bizden önceki dönemde,
devraldığımız yıl daha doğrusu, dokuz
yılın üzerine çıkmıştı ortalama tamamlama
süremiz, kamu yatırımlarında bir projeyi ortalama tamamlama
süresi dokuz yılın üzerine çıkmıştı. En son
geldiğimiz noktada 2014te bu rakamın 4,4 seviyesine kadar gerilediğini
görüyoruz, yıl içi gerçekleştirmelerse daha iyi noktada çünkü
yıl içinde biz ek ödeneklerle de kamu
yatırımlarımızı takviye ediyoruz. Bir taraftan
yatırım yaparken bir taraftan da daha nitelikli, teknolojik
içeriği daha yüksek, katma değeri daha yüksek bir ekonomiyi inşa
etmeye çalışıyoruz. Bu çerçevede de AR-GE
yatırımlarına büyük önem veriyoruz, öncelik veriyoruz.
AR-GE harcamalarımızın millî gelire
oranına baktığınız zaman 2002 yılında bu
yüzde 0,53 seviyesindeydi, TÜİKin en son hesaplamaları bunun 0,95e
kadar yükseldiğini gösteriyor. Kamu yatırımları
açısından, kamunun AR-GE yatırımları
açısından baktığımızda da 2002de kamu olarak
toplam AR-GEye ayırdığımız ödenek 114,3 milyon Türk
lirasıyken 2014te ayırdığımız rakam 1 milyar 835
milyon Türk lirası yani artık yüzde artışlarla değil
katlarla, on-on beş katlarla ifade edeceğimiz ölçekte bir
artış söz konusu. Bunun da ülkemizin katma değeri yüksek
büyümesine katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Biz politikalarımızda -seçim yılı
olsun olmasın, geçmişte bunu kanıtladık- mali disipline
büyük önem veriyoruz. Önümüzdeki yıl da mali disipline önem vermeye devam
edeceğiz. Merkezî yönetim bütçemizin yurt içi hasılamıza
oranı gelecek yıl yüzde 1,1 seviyesine kadar gerileyecek. Dönem
sonunda Orta Vadeli Programımızın bittiği yıl olan
2017de ise neredeyse denk bütçeye yaklaşacağımızı
öngörüyoruz. Bu, Türkiyenin en önemli avantajlarından biri. Bunun borç
rakamlarımıza da yansıdığını görüyoruz: 2002
yılında yüzde 74 olan AB tanımlı genel devlet borç stokunun
yurt içi hasılaya oranı gelecek yıl yüzde 32 seviyesine kadar
gerilemiş olacak. Bu rakamların Amerika Birleşik Devletlerinde
yüzde 100lere, AB avro bölgesinde yüzde 90ların üzerinde olduğunu
düşünürseniz, bu kriz döneminde borcunu azaltan ender ülkelerden biri
olduğunu da Türkiyenin not etmemiz gerekir. Borcunu artıran ülkeler,
bu borcun bedelini vatandaşlardan tahsil edecekler. Orta ve uzun vadede
bir şekilde bu borcu, devletlerin ödediği bu borcu vatandaş veya
işletmeler ödemek zorunda kalacaklar. Bizse vatandaşımıza
böyle bir fatura çıkarmadık ve inşallah böyle de devam
edeceğiz.
Türkiyenin temel meselesi, tasarruf oranlarını
artırmak, artırdığı tasarrufları da daha üretken
alanlara kanalize etmektir. Kalkınma planımızın da, büyüme
stratejilerimizin de odağında bu vardır. Dolayısıyla,
önümüzdeki dönemde sanayiye, özellikle imalat sanayisine özel bir vurgumuz var,
her alanda tabii verimliliği artırmaya özel bir vurgumuz var. Bu
çerçevede de politikalarımızı devam ettireceğiz.
Değerli milletvekilleri, bölgesel politikaya çok
fazla vaktimiz kalmadı ama bölgesel politika konusunda da çok önemli
ilerlemeler sağladığımızı rahatlıkla
söyleyebilirim. GAP, DAP, DOKAP ve KOP, toplam bu 4 öncelikli bölgenin
yatırımlarımız içindeki payı 2002 yılında
yüzde 20 seviyesindeydi, bugün yüzde 32lere ulaşmış durumda.
Sadece GAPtan bir örnek verecek olursam, GAP illerinin toplam kamu
yatırımlarımızdaki payı yüzde 6,1den bu yıl
itibarıyla yüzde 14e ulaşmış durumda. Bu çok önemli bir
performans.
Az önce, Urfadan değerli bir milletvekili, Suruç
bölgesini de örnek göstererek GAPa yeterince yatırım
yapılmadığını ifade etti. Doğrusu ben üzüldüm
yani teşekkür etmesini beklerdim. Suruça özellikle, bakın, 2008-2013
döneminde 900 milyon Türk lirasına, eski parayla 900 trilyona yakın
bir rakamı sadece Suruçta sadece sulama projelerine harcadık.
Dünyanın en büyük ana tünellerinden birini, 18 kilometrelik bir tüneli
inşa ettik. İletim tünelleri yaptık, ana kanallar yaptık,
su şebekelerimizi inşa ediyoruz. Yani, Suruça gerçekten çok önemli
bir destek vermiş durumdayız.
Sürem bittiği için, tekrar bütçelerimizin
hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına dördüncü konuşmacı,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Urfanın Hilvan
ilçesinin hâlen içme suyu yok, böyle yatırım mı olur?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Yatırımı devam ediyor, bitmek üzere.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben dört gündür soruyorum.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan,
yüce Meclisimizin çok değerli milletvekilleri; Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile bağlı ve
ilgili kuruluşlarının 2015 yılı bütçe teklifinin
görüşülmesi vesilesiyle huzurlarınızdayım. Yüce
Meclisimizin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. Genel
Kurul görüşmelerinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Bütçemizin Genel Kurula gelme sürecinde,
çalışmalarında çok önemli katkıları olan Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı ve değerli üyelerine, yine siz değerli
milletvekillerimizin Bakanlığımıza yönelik görüş,
öneri ve katkılarından dolayı hepinize çok teşekkür etmek
istiyorum.
Bakanlığıma yönelik sizlere bilgi sunmadan
önce bir hususu dile getirmek istiyorum. İki gün önce, bir gazetede
şahsıma yönelik bazı hususlar yer almıştır ve bu
hususlar, zannedersem, aynı gün bir milletvekilimiz tarafından yine
Meclis Genel Kurulunda gündeme getirilmiştir. Burada, gazetede ifade
edilen ve ilgili milletvekili tarafından söylenen husus şudur: Benim
Sayıştay Başkanını ziyaret ettiğim ve Sayın
Başkana şöyle bir ifade kullandığım söyleniyor:
Kanuna aykırı davranabiliriz, idare edin. şeklinde bir ifade
kullandığımı gazete ve ilgili milletvekili ifade etti.
Bununla ilgili yasal süreci başlattım, o bir yana ama şunu ifade
edeyim: Birincisi, ben Sayıştay Başkanını ziyaret
etmedim. Sayıştay Başkanlığı beni Genel Kurula
davet etti, ulaştırma ve iletişim alanında Türkiyenin
stratejilerine yönelik bir sunuş yapmam istendi ve bir saatlik bir
konferans gerçekleşti, o konferans neticesinde de hemen Sayıştay
Başkanlığından ayrıldım. Bu ifadeler normal bir
insanın bile söylememesi gereken ifadelerdir. Kınıyorum,
kesinlikle iftira ve yalandır, bununla ilgili yasal süreci de
başlattığımı ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ulaştırma ve haberleşme sektörü tüm ülkeler için özellikle
gelişmenin ve kalkınmanın motoru rolünü üstlenmektedir.
Eğer güçlü bir ulaştırma ve iletişim altyapınız
varsa gerçekten o ülkenin gelişmişliğinden,
kalkınmışlığından bahsetmek mümkün. Biz de bu
nedenle on iki yıldan beri ulaşım ve iletişim
altyapısını geliştirmeye yönelik çok ciddi
yatırımlar yaptık ve bu alana bütçemizde öncelik verdik. Bugüne
kadar bu sektörlerde tam 187 milyarlık yatırım
gerçekleştirdik. Bu 187 milyarlık yatırımın 117
milyarı Karayolları Genel Müdürlüğü için yani kara yolu
altyapısı için, 36 milyarı demir yolları için, 21
milyarı haberleşme sektörü için, 10 milyarı hava yolu için, 3
milyarı ise denizcilik sektörü için harcanmıştır.
Kamu
yatırımları içerisinde Bakanlığımızın
payı gerçekten her geçen gün artmaktadır. Ben
huzurlarınızda Maliye Bakanlığımıza,
Kalkınma Bakanlığımıza ve ekonomi yönetimine çok
teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, ülkemizin gelişmesi,
kalkınması için ulaştırma sektörüne yapılmış
olan yatırım, bir anlamda etkin alanlara yapılmış olan
yatırım anlamındadır. Dolayısıyla, bir taraftan
istihdam sağlıyor, diğer taraftan tüm sektörleri etkileyen bir
yapısı olması nedeniyle bu sektöre yapılan
yatırımları çok önemsiyoruz.
Bugün itibarıyla
aşağı yukarı 200 milyar liralık bir proje stokumuz
var. 100 milyar liralık bir kısmını harcadık, 100
milyar liralık bir kısmı da yine yatırım
programımızda. Portföyümüzde ise 4 bine yakın proje
bulunmaktadır. Toplam proje sayımız 3.793 değerli
arkadaşlar. Ve hangi ilimize giderseniz gidin, o ilde mutlaka
Ulaştırma Bakanlığımızın en az 3-5 tane
şantiyesini görmeniz mümkün.
Doğrudan
sağlamış olduğumuz istihdam ise Ulaştırma
Bakanlığı olarak tam 235 bin kişi. İstihdam
açısından da gerçekten Bakanlığımızın
yapmış olduğu icraatlar önemli katkı
sağlamaktadır.
Müsaade ederseniz
Karayolları Genel Müdürlüğüne yönelik, kara yollarına yönelik
bazı bilgileri de sizlerle paylaşmak istiyorum: Biraz önce ifade
ettim, 117 milyarlık bir yatırım gerçekleştirdik. 2014
yılında ise gerçekleştirmiş olduğumuz
yatırım tutarı 13 milyar liraya yaklaştı.
Dolayısıyla, gerçekten Türkiye'nin 81 ilinde, aşağı
yukarı 2.100 şantiyede 100 binden fazla işçimiz, mühendisimiz
geceli gündüzlü çalışarak bu yatırımları
gerçekleştirdi.
2014 yılında yapmış olduğumuz
çalışmalara baktığımızda, 700 kilometre
civarında bir bölünmüş yol yaptığımızı
görüyoruz. Aşağı yukarı 950 kilometre tek yol
yaptığımızı görüyoruz. 1.500 kilometre BSK dediğimiz
bitümlü sıcak karışım yani kaliteli asfalt yapımı
gerçekleştirdik.
Yine 2014 yılında 9 adet tüneli tamamlayarak
vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Bugün itibarıyla
22.500 kilometrelik tünel tamamlanmış durumda.
Yıllık olarak ise tünellere
baktığımızda, yılda tam 100 kilometre tünel delme
işlemi gerçekleştiriyoruz.
Bunun dışında yine 2014 yılında
116 köprü, 45 köprü onarımı, 18 adet de tarihî köprülerin
onarımı işlemini gerçekleştirdik.
2015 yılında ise 20 civarında tünelimizi
hizmete açacağız. Bunlardan sadece birkaç tanesini sizlerle
paylaşmak istiyorum: Malatyada Karahan ve Erkenek tünelleri, Hakkâride
Çukurca, Şırnakta Cudi ve Bitlis Şehir Geçişi, Bitlis
Deresi tünelleri, Zonguldakta Sapça ve Üzülmez tünelleri, Bartında
Amasra ve Çakraz tünelleri gibi çok sayıda tüneli önümüzdeki günlerde
inşallah hizmetinize sunacağız, bunların bir
kısmını da kısa bir süre önce
vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Kısacası,
tünellere yönelik, 2015 yılında 20ye yakın tünelin
açılışını gerçekleştireceğiz.
2014 yılında ise yani bu yıl, şu an
itibarıyla 60ın üzerinde projemiz tamamlandı,
açılışını beklemekte. Her ne kadar
vatandaşlarımız kullanıyor ama bunların
açılışını hâlen bizler gerçekleştiremedik.
Yine, kara yollarına yönelik bazı bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bölünmüş yol
çalışmalarımıza devam ediyoruz, bundan sonraki süreçte de
devam edeceğiz. Bizim için önemli olan, en önemli hususlardan bir tanesi
kuzey-güney geçişleri yani Karadenizi Akdenize, yine Karadenizi
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadoluya bağlayan akslar. 18
aksımızda şu anda çalışmalarımız devam
ediyor. Bugün itibarıyla yüzde 80lik bir gerçekleşme
sağlanmış durumda. Yani, bu, Karadenizden Akdenize, Doğu
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine inen 18 aksın
çalışmalarının yüzde 80ini tamamladık. Yine,
doğu-batı aksında 5 önemli temel büyük aksımız
bulunmakta. Bunların ise, bu doğu-batı akslarının ise
yüzde 86sını tamamlamış durumdayız. Dolayısıyla,
kısaca şunu ifade etmek istiyorum: Önümüzdeki bir iki yıl
içerisinde kuzey-güney aksları ile doğu-batı akslarını
bir bütün olarak tamamlamış olacağız. Bu önemli bir
gelişme.
Yine, önem verdiğimiz hususlardan bir tanesi, nüfus
yoğunluğunun çok fazla olduğu Marmara Bölgesi. Marmara
Bölgesinde bir anlamda otoyolla bir ring oluşturuyoruz. Nasıl bir
ring? Sakaryadan Kocaeline, Kocaelinden Kurtköye, Kurtköyden Yavuz Sultan
Selim Köprüsü, oradan Tekirdağ Kınalıya, Tekirdağ
Kınalıdan Tekirdağ, Çanakkale ve Balıkesire kadar inen
güzergâhta bir ring oluşturuyoruz. Biliyorsunuz, İstanbul-İzmir
otoyol çalışmalarımız devam ediyor ve yüzde 60-65
oranında otoyol çalışmalarımız tamamlandı. Bu
arada şunu da ifade etmeliyim: İstanbul-Bursa otoyolu 2015 sonu
itibarıyla inşallah açılacak, sizlerin ve
vatandaşlarımızın hizmetine sunulacak. Bu arada tabii bu
güzergâhta Körfez Geçiş Köprümüz var, ki kendi alanında dünyanın
4üncü büyük köprüsü, bu köprüyü de artık kullanma imkânına
kavuşacağız. Özellikle Yalovaya giden
vatandaşlarımız bir buçuk saat, bir saat kırk dakika mesafe
alan güzergâhı on-on beş dakika gibi çok kısa bir sürede geçme
imkânına kavuşacaklar.
Yine, yeni ihaleye
çıkmış olduğumuz bir başka otoyol projemiz, biraz önce
de zikrettim, Akyazıdan Kurtköye kadar uzanan güzergâh ve bunun
devamında, biliyorsunuz, Kuzey Marmara Otoyol Projesi var, 95
kilometrelik. Kuzey Marmara Otoyol Projesinden hemen sonra, Tekirdağ
Kınalıya kadar uzanan bir güzergâhın otoyol ihalesine de
çıkmış bulunuyoruz. İnşallah önümüzdeki yıl da
kalan kesimlerin ihalesine çıkacağız ve Marmara Bölgesini bir otoyol
ringiyle kaplamış olacağız.
Yine, ifade etmek istediğim bir başka önemli
husus, değerli milletvekilleri, önümüzdeki dönemde otoyollara çok daha
fazla ağırlık vereceğimizdir. Önümüzdeki günlerde
Ankara-Niğde otoyol projesi ihalesine çıkıyoruz. Yine, bir
başka projemiz Ankara-Kırıkkale-Delice otoyol projesi. Bir
başka projemiz İzmir-Aliağa otoyol projesi. Bu projelerimizin
ihalesine inşallah 2015 yılında çıkacağız ve
otoyollarımıza daha fazla ağırlık vermeye
başlayacağız.
Demir yollarına gelince, demir yolları,
gerçekten, Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte bugün altın
çağını yaşıyor. Biz iktidarı
devraldığımızda 11 bin kilometre demir yolu
ağımız vardı. Bu 11 bin kilometre demir yolu
ağının 9.200 kilometresini baştan aşağı
yeniledik. Yüz elli yıldan beri, ta Osmanlı zamanında
yapılan demir yollarının cumhuriyet döneminde yenilenmesi bile
söz konusu olmamıştı. Bu demir yollarının
tamamını yeniledik. Aşağı yukarı 2 bin
kilometrelik bir kısım kaldı, buna yönelik de
çalışmalarımız devam ediyor.
Yine, bizim dönemimizde 1.759 kilometrelik yüksek
hızlı ve hızlı tren hatlarını inşa ettik.
Şu anda 2.712 kilometrelik yüksek hızlı ve hızlı tren
projesi çalışmalarımız devam ediyor. Bunları da
inşallah önümüzdeki üç dört yıl içerisinde tamamlayacağız
ve Türkiyeyi bir anlamda, bir ucundan bir ucuna demir ağlarla örmüş
olacağız. Buradaki hedefimiz şu değerli arkadaşalar:
Kapıkuleden, Edirneden ta Karsa kadar hızlı ve yüksek
hızlı tren ağıyla Türkiyeyi bir bütün olarak geçmek.
Diğer taraftan, Karadenizde Samsundan Akdenize kadar yine
hızlı tren hattıyla Karadenizi Akdeniz ile buluşturmak.
Yine, bir başka önemli projemiz ki biz bunu çok
önemsiyoruz, o da hızlı tren ile yine Adana-Mersin güzergâhından
Gaziantep-Şanlıurfa-Mardin-Habura kadar hızlı trenle
ulaşmak. Biliyorsunuz, özellikle Iraka olan ihracatımız
nedeniyle bu güzergâh bizim açımızdan son derece önemli. Bu güzergâh
üzerinde de yoğun bir şekilde çalışmalarımız
devam ediyor.
Tabii, devam eden projelerimiz var. Özellikle,
Ankara-Sivas, Bursa-Bilecik, Ankara-İzmir hatlarındaki
çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor.
Bir başka önemli projemiz ise Kars-Tiflis-Bakü
projemiz. 2015 sonu itibarıyla inşallah Bakü-Tiflis-Kars demir yolu
projesini tamamlamış olacağız ve böylece Londradan Pekine
kadar kesintisiz bir şekilde İpek Demir Yolu
bağlantısını sağlamış olacağız.
Yine, burada gündeme getirilen bir başka önemli
husus, özellikle demir yolu araç ve gereçlerinin, tren setlerinin Türkiyede
üretilmesine yönelik. Değerli arkadaşlar, bu konuda çok yoğun
bir çalışma içerisindeyiz. Bizi çalışma yapmamakla suçlayan
arkadaşlarımıza şunu ifade etmek istiyorum: Bugün,
özellikle demir yolu sektörüne yönelik Türkiyede binin üzerinde firma var ve
bu firmalarımız rayından en ince detayına kadar, araç
gerecine kadar şu anda Türkiyede üretiliyor. Fakat, biz bununla da
yetinmedik, biz dedik ki: Biz kendi yüksek hızlı millî trenimizi
imal edelim. Tamamıyla, tüm haklarıyla bize ait olsun istedik ve bu
çerçevede çalışmalarımıza başladık. Şu an tasarım
çalışmaları bitti, endüstriyel ve mühendislik
çalışmalarının ihalesine 22 Ocakta çıkıyoruz;
tamamıyla yerli, tamamıyla Türk ürünü olan yüksek hızlı
millî trenimizi inşallah 2018 yılında raylara indireceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunun
dışında, bir başka hususu ifade etmek istiyorum. Biz,
değerli arkadaşlar, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki bir ay içerisinde
80 adet yüksek hızlı tren seti alacağız. Bakınız,
yüksek hızlı tren alım şartımız şunlar
olacak:
1) Minimum yüzde 53 yerli
üretim olacak. diyeceğiz, yüksek hızlı tren
alımımızda minimum yüzde 53.
2) Mutlaka bir yerli
ortak almak zorundasın. diyeceğiz.
3) Bu üretimi Türkiyede
yapmak zorundasın. diyeceğiz ve bunu gerçekleştireceğiz.
Demir yolu üzerinde
Çok
fazla vaktim kalmadı, o nedenle süratle diğer sektörlere de çok
kısa da olsa değinmek istiyorum ama ona geçmeden önce 2015
yılında Gaziantep-Şanlıurfa, Sivas-Erzincan,
Yerköy-Kayseri, Adana-Gaziantep, Mürşitpınar-Şanlıurfa
demir yolu yapım ihalelerine çıkacağımızı ifade
etmek istiyorum. Yine, uygulama projesi olarak, Antalya-Konya-
Aksaray-Nevşehir-Kayseri demir yolu projemizin de uygulama projesine
çıkacağız.
Çok kısa olarak
havacılık ve uzay sektörüne yönelik de birkaç şey söylemek
istiyorum. Havacılık sektörü gerçekten son yıllarda önemli bir
gelişme gösterdi. Yıllık büyüme oranına
baktığınızda yüzde 14,5lik bir büyümeye sahip
olduğunu görüyoruz ki bizim Türkiye genelindeki büyüme
hızımızın çok çok üstünde bir büyüme performansı
gösteriyoruz. Hem Atatürk Havalimanı hem Sabiha Gökçen Havalimanı artık,
yolcu sayısı artışında dünyada ilk sıralarda yer
almaya başladı. Atatürk Havalimanı, şu anda, dünyada 1inci
sırada yolcu sayısı artışında, Sabiha Gökçen
Havaalanı yolcu sayısı artışında dünyada 2nci
sırada.
Üçüncü havaalanına yönelik olarak değişik
bazı eleştiriler söz konusu oldu. Özellikle bazı dolapların
döndüğü ifade edildi. Burada çok açık ve net size şunu söylemek
istiyorum değerli milletvekilleri: Üçüncü havalimanı gayet açık
ve şeffaf bir şekilde herkesin huzurunda bir ihaleyle
yapılmıştır, açık ihaledir ve burada, devlete en çok
parayı kim ödeyecekse ona verilmiştir. 22 milyar euro, KDV hariç,
aşağı yukarı yılda 1 milyar euro devletin
kasasına girecektir.
İkincisi, yine, havalimanına yönelik olarak
söylenen ifade şu: O bölgeyi tahrip edeceğimiz şeklinde
bazı ifadeler yer aldı. Şunu ifade edeyim: Aşağı
yukarı elli altmış yıldan beri üçüncü
havalimanının yapıldığı yer hem taş
ocakları hem kömür işletmeleri tarafından bir
bataklığa dönüştürülmüş. Şu anda orada her şey
tahrip edilmiş zaten. Biz, bir anlamda, üçüncü havalimanını
yaparak orayı düzene sokacağız.
Üçüncü havalimanının koduyla ilgili bir
başka eleştiri geldi. Bunu da buradan ifade etmek istiyorum.
Şartnamede üçüncü havalimanının kodunun
değiştirilebileceği ifade edilmektedir ve bir zeyilnameyle
teklif veren tüm firmalara bu kodun değişebileceği
bildirilmiştir. Ancak, burada şunu ifade etmek istiyorum: Üçüncü
havalimanı için öngörülen bir yatırım tutarı var,
aşağı yukarı 10 milyar euro civarında bir
yatırım tutarı. Eğer konsorsiyum 10 milyar euronun
altında bir yatırım gerçekleştirirse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bir dakika daha alabilir
miyim?
ADNAN KESKİN (Denizli) Ver iki dakika canım,
o kadar da cimri olma.
BAŞKAN - İttifak üzerine veriyorum Sayın
Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
aradaki fark devlete
ödenecektir. Bu, sözleşmeyle, imzayla resmî bir tutanak hâline
getirilmiştir, dolayısıyla devletin 2 milyar euro gibi, 1 milyar
euro gibi değişik şekillerde ifade edilen bir kaybı
kesinlikle söz konusu değildir, bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın Gökün bir sorusu vardı, zamanım
dolmadan onu da cevaplandırmak istiyorum. Özellikle, Batıkent-Sincan
ve Kızılay-Çayyolu metrosunda bazı sıkıntılar
yaşandığını ifade ettiniz. Ocak ayı
itibarıyla yani bir ay içerisinde tren setleri sayısında
artış olacak, şu an tren setleri sayısında gerçekten
bir sıkıntı var ama şunu da ifade etmeliyim: Tren setleri
her gün artırılıyor. Biliyorsunuz, 10 dakikayla
başladık, şu anda 6,5 dakikada bir sefer yapılıyor ama
ocak sonu itibarıyla, inşallah, bu 6,5 dakikalık sefer
sayısı daha da aşağı inecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ve yolcular bir anlamda
biraz daha rahatlayacak diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, belki yerinizden
cevap verirsiniz, özellikle otobüslerin ring seferleri de çok
sıkıntılı.
BAŞKAN Sayın Gök
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Tabii, burada şunu
ifade edeyim: Şu anda biz mevcut yatırımı
gerçekleştirdikten sonra Kızılay-Çayyolu ve Batıkent-Sincan
metro hattını Ankara Büyükşehir Belediyesine devrettik.
İZZET ÇETİN (Ankara) Eyvah, Ankaralı
yandı!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ama değerli
arkadaşlar, bu, Bakanlık olarak hiçbir şekilde
ilgilenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) O yapamadan devrediyor
buraya, bittikten sonra devrediyor oraya.
BAŞKAN Sayın Bakan
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bu konuda Levent Beyin
hassasiyetle dile getirdiği hususlar üzerine gideceğim, onu
söyleyeyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Yalnız, Sayın Bakan,
şunu bilin ki, Büyükşehir Belediye Başkanı topu size
atıyor.
BAŞKAN Sayın Gök, böyle bir usulümüz yok ama,
doğru değil.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sıkıntılar konusunda
topu size atıyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Görüşelim o zaman.
ADNAN KESKİN (Denizli) Bizim Ulubey-Güney yolu ne
oldu Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Onu hemen vereyim size.
Ben çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi, aleyhte ve şahsı adına söz
isteyen Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Korutürk.
OSMAN TANEY KORUTÜRK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz çarşamba günü bütçe müzakerelerini burada
bu salonda bugünkünden çok daha büyük bir katılımla
başlattık. Geçtiğimiz çarşamba günü Genel Başkanımız
Sayın Kılıçdaroğlu AKP Hükûmetinin icraatının
çeşitli yönleri hakkındaki değerlendirme, tespit ve
eleştirilerimizi samimi, açık ve yapıcı bir üslupla dile
getirdi. Eleştirilerinin geniş bir yelpaze içerisinde
açıklanması sırasında bunları hep somut bazı
verilere ve Hükûmetin yönetimindeki kurum ve kuruluşların ilan
ettiği rakamlara, değerlere dayandırdı. Biz bunlara
aynı somutlukta, aynı içtenlikte cevaplar beklerken retorik içeren
genel sözlerle geçti. O sözlerin ne kadar doğru olup
olmadığını bizi bugün televizyonlarından izleyen
vatandaşlarımız kendi ellerini ceplerine atarak görürler. Millî
gelirimiz şu kadar artmış. Artmış mı hakikaten,
zenginleştiniz mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Artmadı mı?
OSMAN TANEY KORUTÜRK
(Devamla) Sanmıyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Rakamlar ortada.
OSMAN TANEY KORUTÜRK
(Devamla) Ama bunun içerisinde, Başbakan cevap verirken şimdiye
kadar bu Meclis içerisinde hiç yapılmamış bir şey
yaptı, hiç ilgisi yokken, hiç yeri yokken koskoca ana muhalefet partisini
Siz darbecisiniz. diye yakışıksız bir ifadeyle itham
etti. Bunu yaptıktan sonra, gene şimdiye kadar bu Meclisteki bütçe
görüşmeleri sırasında hiçbir Başbakanın daha önce
karşılaştığını
hatırlamadığım protestolara maruz kaldı. Onun da
ötesinde, daha önce hiçbir Başbakanın herhangi bir Meclis
Başkanından
Şahsileşmeyin., Genel Kurula hitap edin.,
Söylediğiniz söze açıklık getirin., Sözlerinizi tavzih edin. şeklindeki
uyarılarına da maruz kaldı. Sözlerini tavzih ederken Darbeci
dedim çünkü siz darbe yapılmış olan Mısıra heyet
gönderdiniz. dedi.
Arkadaşlar, o heyetin
içinde ben de vardım. Biz Mısıra gittik, Mısıra
darbeyi tasvip etmeye gitmedik, biz Mısır halkına elimizi
uzatmaya gittik. Biz oraya gittiğimiz zaman yapmış
olduğumuz bütün görüşmeleri şöyle bir rapor hâlinde
yayınladık. Bunu sadece yayınlamadık,
Dışişleri Bakanına da verdik. O tarihte
Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu
değildi, Başbakan Davutoğluydu. Dolayısıyla, bunun
darbeyle hiçbir alakasının olmadığını çok iyi
bilecek bir konumdaydı. Ben bu raporu size şimdi
dağıttım, lütfen bu raporu okuyun, elinizi vicdanınıza
koyun, elinizi vicdanınıza koyduktan sonra bir de şuna
bakın: Biz oraya gittiğimiz zaman, Müslüman Kardeşlerin siyasi
partisi olan Hak ve Adalet Partisiyle de görüştük. Onların kendi web
sitesinde diyor ki: Cumhuriyet Halk Partisi heyeti, Dış
İlişkiler Sorumlumuz Amr Darrag ve İrşat Heyeti
Başkanımız Doktor Muhammed Ali Bişrle de
görüşmüştür. Bu görüşmede Mısırda demokrasi yolunda
gerileme olmuştur. demiştir. Türkiyede ana muhalefet partisi olan
Cumhuriyet Halk Partisi heyeti Kahirede bazı önemli şahsiyetlerle
gerçekleştirdikleri görüşmeler çerçevesinde Hürriyet ve Adalet
Partisi liderlerinden Doktor Amr Darrag ve Doktor Muhammed Ali Bişrle de
bir araya gelmiştir. Görüşmede Türkiye CHP heyeti, Mısırda
yaşananların demokrasi yolunda bir gerilemeye neden olduğunu,
demokrasi ve meşruiyetin geri dönmesi gerektiğini ve bu çerçevede
gelecek hakkında konuşmak üzere diyalog yapılması
gerektiğini vurgulamıştır. Şimdi, bu darbecilik midir,
darbeye yardım etmek midir, el atmak mıdır?
Bakın, Türkiyede meydana gelmiş olan darbeler
sırasında, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleri sırasında
hiçbir ülke Türkiyeyle ilişkisini kesmedi. Darbeleri tasvip ettikleri
için mi kesmediler? Hayır. Darbeyi geriye çevirmek, demokrasinin
dönüşünü sağlamak için kesmediler. Dolayısıyla, biz,
Hükûmetin yapmadığını yaptık, gittik,
Mısırlılarla konuştuk, darbenin yanlış
olduğunu söyledik. Darbeden zarar görmüş olan siyasi partinin kendi
web sitesinde bunu söyledi. Bunu bilip, bunu yanıltıp burada gerçek
dışı beyanda bulunmanın bir Başbakana
yakışmadığını ben de burada tutanaklara
geçirtiyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Fotoğraflara bak.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Dördüncü tur bütçe görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
Soru sormak isteyen sayın milletvekilleri, sisteme
giren: Sayın Çam, Sayın Demir, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Canalioğlu -yalnız, Sayın Canalioğlu ile
Sayın Yüceer yer değiştirmişlerdir- Sayın Genç,
Sayın Serindağ, Sayın Demiröz, Sayın Keskin, Sayın
Kaleli, Sayın Danışoğlu, Sayın Erdoğan,
Sayın Yüceer, Sayın Türeli, Sayın Uzunırmak, Sayın
Çınar, Sayın Tanal, Sayın Öner, Sayın Gümüş,
Sayın Doğru ve Sayın Kalaycı.
Sayın Çam, buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, önce
orayı bir boşaltabilir misiniz? Yani, bakanları rahat görelim.
Öncelikle Sayın Elvana: Karayollarında geçici
işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili yargı
kararını uygulayacak mısınız? Ne zaman?
Sayın İslama: Türkiye genelinde kaç kişi
sosyal yardım ve destek hizmetlerinden faydalanıyor? Bu
yardımların dağılımı her kategoride nedir?
İkinci sorum yine Sayın İslama: Türkiye
genelinde illere göre yardımların dağılımı nedir?
Son sorum yine Sayın İslama: Sosyal
Yardım İstatistikleri Bülteni 2003 yılına kadar
yayımlanıyordu, daha sonra yayımlanmadı. Bunun sebebi
nedir? Yayımlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim.
Kalkınma Bakanına
Türkiye nüfusunun yüzde 93ü
belediye sınırları dâhilinde yaşamaktadır. Hükûmet, belediyelerin
gelirini artıracağı yerde kısıtlamaktadır. Gelir
ve kurumlar vergisinin yüzde 6,5u belediyelere verilirken ÖTV gibi
kesintilerle önceki yıllardan gelen borçlar için ayrılan yüzde 40
mahsup yapılmaktadır. Aydınlatma giderleri de bir genelgeyle
yüzde 100 artırılmıştır. Özellikle muhalefet
belediyelerinin
Muğla Ölüdeniz, kıyılarda tekne
atıklarını almak gibi gelir getirici yerler de yandaşlara
peşkeş çekilmektedir. Daha kuruluş aşamasında olan
büyükşehir ve ilçe belediyeleri çok zor durumdadırlar, hizmet ve
yatırım yapamamaktadırlar. Belediyelerin gelirlerini
artırmak için plan, proje ya da ek kaynak düşünüyor musunuz?
Ulaştırma Bakanına: Çine, Milas tren yolu
konusunda bir planlamanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Karaahmetoğlu
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sorum
Ulaştırma Bakanına: Sayın Bakan, Giresunun güney
ilçelerine ve komşu illere, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerine
ulaşımını sağlayacak ve kolaylaştıracak,
aynı zamanda Giresun ekonomisine ivme kazandıracak Eğribel
tüneli yapımını yıllarca seçim malzemesi olarak
kullandınız. Bugün yarın derken 7 Mart 2014te Başbakan ve
bakanların imzasıyla yürürlüğe konulan Yüksek Planlama Kurulu
kararı ek ödenek aktarımını öngörerek bu yolla
yatırım programına alındığını kamuoyuna
açıkladınız.
Eğribel tüneli projesinin son durumunu Giresun
kamuoyu adına soruyorum. Bir: İhaleyi alan firma neden
açıklanmıyor? İki: Eğribel tüneli yapımına ne
zaman başlanacak? Üç: Tamamlanması için ne kadar beklenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Benim de sorum Sayın
İslama.
Mart 2014 tarihinde yayımlanan Yönetmelikte hane
başına düşen gelir hesabına evde bakım
maaşının da dâhil edilmesiyle birlikte binlerce engelli
vatandaşımızın 2022 engelli maaşı kesildi; birçok
engelli vatandaşımız mağdur edildi; geriye dönük binlerce
TL borç çıkarıldı.
Hane başına düşen gelir uygulamasıyla
birlikte kaç engelli yurttaşımızın maaşı
kesilmiştir? Kaç engelli vatandaşımıza geriye dönük borç çıkarılmıştır?
Kaç engelli vatandaşımız hakkında takip
başlamıştır? Bu borcun toplam miktarı nedir?
Bir de, engelli yurttaşlarımıza
Sağlık Bakanının bir sözü vardı, sağlık
hizmetlerinde katkı payının kalkacağı sözü; bu sözün
takipçisi misiniz?
Bir diğer sorumuz da gene engelli kadrolarıyla
ilgili. Şu an kamuda 25 bin engelli kadrosu hâlâ boş tutulmakta.
Eğitimli engelli yok. cümlesi
Sizin Bakanlığınızda
da 65 engelli memur kadrosu şu an boş. Eğitimli engelli
olmamasının suçu, ayıbı kimdedir? Ve kendi çocuklarınıza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç? Yok.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ankara, Aksaray, Adana, Gaziantep ve
devamı koridor yolcu yoğunluğunun en fazla olduğu
hattır. Bu hatta yüksek hızlı tren projesi bulunmakta
mıdır? Bulunmuyorsa sebebi nedir?
Sayın Dışişleri Bakanına sorum:
Gaziantepte özel olarak korunan bir bina halk arasında Suriyeli muhalif
grupların hükûmet merkezi olarak adlandırılmaktadır; bu
doğru mudur? Suriye muhalif hükûmet merkezi Gaziantepteyse bu
Gaziantepin Peşaverleşmesinin yolunu açmaz mı?
İkinci sorum: Ulukışlada 1 askerimizi, 1
polisimizi şehit eden, 1 vatandaşı da öldüren teröristler
IŞİDe iade edilmişler midir?
Sayın Kalkınma Bakanına bir sorum:
Kiğı Devlet Hastanesi programda olmasına rağmen bugüne
kadar yapılmamıştır. Yapılmamasının sebebi
nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Demiröz
Yok.
Sayın Keskin, buyurun.
ADNAN KESKİN (Denizli) Sorum, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına. Çalışmalarını
sürdürdüğünüz binanın sahibi kimdir, kirası kaç paradır?
Komisyon görüşmelerinde Bakanlık özel kaleminde
alınan bazı gıda maddeleri ve çay, kahve parasında
suistimaller yapıldığını size sormuştum,
yazılı yanıt vereceğinizi söylediniz, bugüne kadar
yanıt vermediniz. Bu konuda bir araştırma, soruşturma
yaptınız mı?
Sayın Ulaştırma Bakanı,
Denizli-Çameli kara yolu yapım çalışmaları
sırasında Çameli ilçesinin Cumaalanı ve Belevi mahallerinde
gayrimenkulleri bulunan vatandaşların gayrimenkulleri, istimlak
kararı alınmadan kara yolları çalışmalarında kara
yolu ağına katılmıştır. Size bunu soru önergesi
olarak da verdim, maalesef dört aydır bu konuda cevap verilmedi. Bu
vatandaşların gayrimenkullerinin fiilen işgal edilmesinin
karşılığı olarak kendilerine para ödenecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına.
Bildiğiniz gibi, ülkemizde geleneksel değerler ve dinî referanslar
üzerinden sürdürülmeye ve korunmaya çalışılan aile
birliğinin yaşamsal gerçeklerle uyumlaştırılmasına
yönelik çalışmalarınız var mıdır? Bu
politikaların kadın cinayetlerini durduramadığı,
sığınma evlerinde kalan kadınların gizlilik ve
güvenliğine yeterince özen gösterilmediği, buradan çıkan
kadınlara kötü gözle bakıldığı, istihdam konusunda
teşvik edilmediği gerçeğine karşın yeni politikalar
geliştirecek misiniz? Hükümlü ve engellilerde olduğu gibi, istihdam
konusunun yasal bir zorunluluğa dönüştürülmesi düşünülemez mi?
Ayrıca, Sayın Başbakanın
bahsettiği bu dolu kasa ve rezervlerden malul olmayan muharip gaziler
adaletli pay alabilecekler mi? Engelli, yaşlı, işçi, memur ve
kadınlar da pay alabilecekler mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Danışoğlu
AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul)
Sayın İslam, 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren muhalefet partileri
tarafından Bakanlığınıza yöneltilen 501 soru
önergesinin 104ü cevaplandırılmış, 397 ise
cevaplandırılmamıştır. Bu sorular, çocuk yaşta
evlilikler, kadın cinayetleri, aile içi şiddet, kadın
istihdamı, cinsel saldırı gibi önemli başlıklardadır.
Bu sorulara verecek cevabınız Bakanlık olarak yok mudur?
Bir diğer konu: Çocuk yaşta evlilikler için bu
sorunun sonlandırılması adına konferans, seminer
düzenlenmesinin ötesinde hangi somut politikalar uygulanacaktır? Çünkü,
merhamet ve vicdan temelli söylemler bu sorunları çözmüyor.
Son bir soru: Sığınmaevlerinde kalan
kadınlar için Çalışma Bakanlığıyla bir protokol
yaptığınız açıklanmıştı, öncelikli
olarak iş yerlerine yerleştirilmeleri, çalışma
hayatına girmeleri için. Bu sığınmaevinde kalan
kadınlardan kaç kişi işe yerleştirilmiştir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Ulaştırma Bakanı, Karadeniz
Otoyolunun Samsun-Sinop bölümünün maliyeti nedir?
Sayın Aile Bakanı, iktidarınız
döneminde boşanma oranları çok hızlı bir şekilde
artmaktadır. Bu artışın sebepleri içinde Hükûmetinizin
uyguladığı yanlış ekonomi politikasının ve
gelir dağılımı bozukluğunun payı nedir? 9 bin sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakfı
çalışanına kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
Sayın Dışişleri Bakanı,
uyguladığınız yanlış Suriye politikası
sonucu olarak ülkemize yaklaşık 2 milyon Suriyeli gelmiştir.
Bunlara yaptığınız yardımlarla övünüyorsunuz. Bu 2
milyon insanın akıbeti ne olacak? Bu yardımlar nereye kadar
devam edecek? Onlardan daha kötü şartlarda yaşayan Türk
vatandaşlarının onların sahip olduğu haklara sahip
olabilmesi için ne yapmalarını tavsiye ediyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türeli
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorum Kalkınma Bakanına: Sayın Bakan,
TÜİK, hanehalkı iş gücü araştırmalarını 2014
yılı Şubat ayından itibaren yeniledi, yeni bir seri var ama
buna dayalı olarak yapılan hesaplarda 2014 yılında
müthiş bir sıçrama var istihdam artışında. Daha önceki
yıllarda ve sonraki yıllarda, OVP yıllarında 500-600 bin
arası yıllık istihdam artışı varken, 2014
yılında 1 milyon 223 bin kişi. 2014 yılı aynı
zamanda büyümenin yavaşladığı bir yıl. O açıdan
bu mümkün gözükmüyor. Burada bir yanlışlık mı
yapıyorsunuz? Bunu açıklar mısınız?
İkinci soru: Büyümenin kaynaklarına
bakıldığında toplam faktör veriminin büyümeye
katkısı 2007-2014 döneminde negatif. Tamamen büyümenin istihdam
artışı ve sermaye stokundan geldiği konuşuluyor.
Burada bir yanlışlık gene herhâlde söz konusu. Bu konuyu
ısrarla sormama rağmen cevap alamıyorum. Bunu açıklar
mısınız?
Son sorum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına.
Sayın Bakan, muharip gazilerimizin şeref aylıkları
arasında sosyal güvencesi olup olmamalarına göre bir
farklılık var. Muharip gazilerimiz bunun giderilmesini istiyor. Sizin
de bu konuda verilmiş sözleriniz var. Bu konuda bir
çalışmanız var mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Bugün Sanayi Bakanı Sayın Fikri
Işıkın bir beyanı var. Varsa ufak tefek
hırsızlıkları falan filan, onu da büyütüp şey yapmaya
çalışıyorlar. Onunla ilgili de mücadele veriyoruz. diyor.
Buradan en büyük yatırımcı Bakanımıza soruyorum,
Ulaştırma Bakanlığına:
Bir, ufak tefek, büyük tarifesi ne? Ne kadarı ufak?
Hangisi? Hangi bakanlıkta rayiç ne?
İki, ufak tefek, büyük ölçüsünü enflasyon veya
gayrisafi yurt içi hasılaya endekslemeyi düşünüyor musunuz?
Bu ifade, hırsızlığın kabulüdür.
Bakanlıklarınızda hukuka teslim ettiğiniz, büyük veya ufak
diye teslim etmediğiniz hırsızlıklar var mı?
Bakanlığınızda kaç proje kamu kaynağı projesi;
tutarı ne? Kaç proje de yap-işlet-devret modeliyle
yapılıyor ve tutarı ne?
Son sorum da Dışişleri
Bakanımıza: IŞİD, kadın, çocuk öldürüyor. PKK da
kadın, çocuk öldürdü. PKKyla müzakere ediyorsunuz. IŞİDle de
müzakere edecek misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Çınar
Yok.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Dışişleri Bakanımıza:
Musul Konsolosluğumuz işgal altındaydı. Hâlen
IŞİDin işgali altında mı yoksa kurtardınız
mı?
İkinci sorum: Şu anda Türkiyede basına
yönelik bir operasyon yönetiliyor. Bu basına yönelik operasyon hukuk
devletine, demokrasiye, kuvvetler ayrılığına ilişkin
bir darbe değil midir?
Üçüncü sorum tüm bakanlıklara. Sizin bünyenizde
sınavsız olarak alınan memur var mıdır, istisnai
kadroya ve başka kurumlara atanan var mıdır? Sınavsız
alınan kaç tane memur vardır? Dört Bakanlığa da soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Öner, Sayın Gümüş ve Sayın
Doğru yok.
Son soru, Sayın Kalaycı, buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kalkınma Bakanımıza soruyorum: KOP Eylem
Planı ne oldu? Siz ve Sayın Başbakan bu yıl kabul
edileceği yönünde açıklamalar yaptınız ama hâlâ
çıkmadı. Ayrıca, Bakanlık bütçenize tüm bölgesel
kalkınma projeleri için sadece 1 milyar lira ek ödenek kondu. Bunun ne
kadarı KOPa verilecektir? Ayrıca, özelleştirme gelirleri ya da
başka yollarla bir kaynak tahsisi yapılacak mıdır?
Ulaştırma Bakanımıza da şunu
soruyorum: Konya Yeni Çevre Yolu Projesi 2015 yılı Yatırım
Programına girecek midir? Biliyorsunuz sadece 18 kilometrelik bir
kısmı ihale edildi. 2012 yılında dönemin
Başbakanının verdiği söz yerine getirilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanlar, buyurunuz.
Süreniz tamamlanacaktır on dakikaya.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma
Bakanlığına ilişkin sorulara hızla cevap vermeye
çalışacağım.
Sayın Demir belediye gelirlerini sormuştu. Bu
gelirlerle ilgili baktığınızda, aslında, kanun
öncesine göre -arkadaşlarımızın yaptığı
hesaplamalara göre- bu yıl itibarıyla, bu yılın vergi
tahminlerine göre 4,1 milyar liralık aslında bir ek kaynak transferi söz
konusu. Ancak dağılım konusunda tabii farklılıklar
var. Büyükşehirler artık bütün mülki sınırlardan sorumlu
oldukları için, ilçeler ile büyükşehirler arasındaki denge
geçmişe göre değişmiş durumda.
Sıkıntıların büyük bir kısmı, muhtemelen, bu
ilçelerimizle ilgili dağılımdan kaynaklanıyordur diye
düşünüyorum.
Geleceğe dönük olarak da, belediyelerimizin
işlevleri geliştikçe elbette gelirlerinin de artması gerekiyor.
Ama bir taraftan da şunu kabul etmemiz lazım: Öz gelirlerini
belediyelerimizin giderek daha fazla artırmamız gerekiyor.
Geleceğe dönük böyle birtakım hazırlıklarımız da
var. Belediyelerimizin öz gelirlerini artırıcı birtakım
çalışmalar da düşünülüyor.
Kiğı Devlet Hastanesiyle ilgili bir soru
sorulmuştu. Bu, programda olan bir proje; ödeneğini
ayırdığımız, çalışmalarını
yaptığımız bir proje. İhalesi yapılmak durumunda.
Buna bir bakacağım. İhale süreçlerini hızlandırmak
için gayret edeceğiz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Karer yolu
Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Karer yolu
O
özel idaremizin kapsamında, oraya bir destek vermiştik doğrusu
ama son durumunu bir sormam gerekiyor.
Sayın Türeli istihdamla ilgili bir soru yöneltti.
TÜİKin bir yöntem değişikliği oldu, doğru ama bu
ileri yönde bir değişiklik AB standartlarına çalışmalarımızı
getirmek için. Eskiden ayda bir hafta, referans haftada ölçüm
yapılırken şimdi her hafta ölçüm yapıyoruz, çok daha
geniş bir örneklemle ölçüm yapıyoruz.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) 2
katına çıktı Sayın Bakan istihdam.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) -
Dolayısıyla çok daha sağlıklı bir şekilde
verileri elde ediyoruz. Artı, bu verileri geçmişe dönük olarak da,
bildiğiniz gibi, taşıyoruz.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
İstihdam rakamları problemli Sayın Bakan. Öyle
anlaşılmaz ki.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Yani bu istihdam
rakamlarıyla ilgili geçmişe göre çok daha sağlıklı bir
şekilde, çok daha geniş bir örneklemle
Vaktimiz doldu. deniyor.
Sadece şeyi söyleyeyim: KOP Eylem Planında
eylem planımız komitede kabul edildi. Bu yıl sonu
itibarıyla, inşallah, üst kurulda da kabul edilmesini bekliyoruz.
Çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elvan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Çamın sorusu Karayolları geçici
işçilerine yönelik. Tabii, bu, sadece Karayollarına yönelik bir sorun
değil ülke genelinde yaşanan bir sorun. Bununla ilgili olarak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Faruk Çelik bir
çalışma yürütüyor. Dolayısıyla o çalışmanın
neticesinde bir sonuca ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
Giresun Eğribel tüneliyle ilgili bir soru
yöneltildi. Giresun Eğribel Tünel yapım ihalesi sonuçlandı
arkadaşlardan aldığım bilgiye göre ve sözleşme de
imzalanmış durumda. Yer teslimi yapılarak hemen
çalışmalara başlanacak.
Bir başka soru, Ankara-Aksaray-Adana-Gaziantep demir
yolu hattı
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Hızlı
tren, Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Hızlı tren
projesi...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yüksek
hızlı tren
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) İfade edeceğim
efendim.
Ankaradan Yerköye kadar şu anda, biliyorsunuz,
yüksek hızlı tren hattımız var. Yerköyden
Kırşehir, Aksaray, Ulukışlaya kadar olan bölümün
hızlı tren projesi
Yalnız, yüksek hızlı değil,
hızlı tren; 200 kilometre hız yapabilecek. Hızlı tren
olarak tercih etmemizin nedeni yük taşımacılığı
için de kullanabilmek. Dolayısıyla, özellikle Kırşehir,
Aksaray gibi illerimizin, Orta Anadoludaki illerimizin sanayisinin daha da
gelişebilmesi açısından yük
taşımacılığı büyük önem arz ediyor. Şu anda
bizim portföyümüzde bulunan bir yatırım. Bu yatırımı
da süreç içerisinde gerçekleştireceğiz ama bir
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Biz buradan
Yerköye gideceğiz, oradan
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Evet, evet, Yerköye.
Diğeri ise, diğer hat ise Konya üzerinden Adana, Mersine uzanan bir
hat var. Yine, Adana-Gaziantep hattının ihalesine çıkıyoruz
2015 yılında. Habura kadar olan kesimin önemli bir
kısmının ihalesine 2015 yılında çıkmış
olacağız.
Bir başka soru, Denizli Çameliye yönelik bir soru
var. Orada şunu ifade edeyim değerli arkadaşlar, yine Genel
Müdürlükten arkadaşlarımızın bana verdiği bilgi
doğrultusunda söylüyorum: Özellikle kamulaştırma
işlemlerinde mutlak suretle muvafakat alındığını,
muvafakat alınmadan hiçbir şekilde araziye girilmesinin söz konusu
olmadığını ifade ettiler ve ödemelerin de önemli ölçüde
yapıldığını arkadaşlarımız yine bana
aktardı. Eğer bununla ilgili herhangi bir şekilde bir
şahıs varsa bildiğiniz Sayın Keskin
ADNAN KESKİN (Denizli) Ödenmedi efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Ama belirli kesimlerinin
ödendiği ifade ediliyor ve bunların muvafakatlerinin ödemesini
gerçekleştiririz ancak muvafakat alınmadan herhangi bir şekilde
bir vatandaşımızın arazisine girilmesi söz konusu olamaz.
Bununla ilgili eğer böyle bir husus söz konusu ise bunun gereğini de yaparız,
onu da çok net olarak söyleyeyim.
ADNAN KESKİN (Denizli) İstimlak kararı
yok Sayın Bakanım, istimlak kararı yok. Size yanlış
bilgi veriyorlar.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Bir diğer husus, Konya
çevre yoluna yönelik bir soru vardı. Yatırım programına teklif
ettik -Kalkınma Bakanımız da burada- inşallah 2015
Yılı Yatırım Programında olacak Konya çevre yolu.
Bir başka soru: Samsun-Sinop maliyeti soruldu.
Biliyorsunuz, çok önemli bir güzergâh ve çetin bir coğrafyanın
bulunduğu bir güzergâh. Toplam uzunluğu 170 kilometre, bölünmüş
yol olarak yapıldı, Sinoptan şu anda Sarpa kadar bölünmüş
yolla bağlanmış durumda. Samsun-Sinop otoyolunun maliyeti 2,7
milyar TL, arkadaşlarımızın bana verdiği bilgi.
Bir başka soru, bu, yap-işlet-devret ile ilgili
bir soru yöneltildi. Yap-işlet-devret modeli çerçevesinde sadece Marmara
Bölgesinde yürüttüğümüz projelerin tutarı 10 milyar dolar;
İstanbul-İzmir 6,3 milyar dolar, Kuzey Marmara Otoyolu Projemiz 2,5
milyar dolar, Avrasya Tüneli 1,2 milyar dolar. Dolayısıyla 10 milyar
dolarlık şu anda yürüttüğümüz, aklıma ilk gelenleri
söylüyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Boğaz Köprüsü,
şu bu
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Boğaz Köprüsü, evet
2,5 milyar dolar efendim, toplam yatırım tutarı 2,5 milyar
dolar.
Bir de sizin ifade ettiğiniz bu yolsuzluk veya ufak
tefek bir şeyler.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Benim ifade
ettiğim değil, Fikri Işık Beyin ifadesi o.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Şunu ifade edeyim
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın
Bakanın ifadesi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Benim değil, Fikri
Işık Beyin.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Evet, bilmiyorum tabii
nasıl bir ifade kullanıldı ama devletin her bir kuruşu önemlidir.
En ufak bir şekilde -bakın, bürokrat arkadaşlarımız da
burada- usulsüzlük yapan, yasalara, kanunlara aykırı herhangi bir
işlem olursa bunun gereğini yaparız.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, sizin
Bakanınız söylüyor bunu, biz söylemiyoruz ya. Sakarya Kongresinde
söylemiş.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Evet, çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım, buyurun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
şimdi cevaplayabildiğim kadarıyla soruları cevaplamaya
çalışacağım.
Binamızın kime ait olduğu sorusu: Daha
önce de cevaplandırmıştım ama tekrar
cevaplandırayım. Mustafa Arslan adlı bir şahsa ve Bayraktar
İnşaat Anonim Şirketine ait kiraladığımız
bina. Yeni binamızın yapımına başlıyoruz
inşallah bu sene, çok kısa süre içerisinde de
çıkacağımızı düşünüyoruz.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Ben kira bedelini
sordum.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Kira bedeli 785 bin lira.
ADNAN KESKİN (Denizli) Aylık mı,
değil mi?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Aylık, evet.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) KDV hariç.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Stopaj hariç.
ADNAN KESKİN (Denizli) Tamam, yani 1 milyon lira.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Sayın Kaleli Gelenek, din ve aile
uyumlaştırılması çalışmanız var mı?
-yani böyle not edebildim- gibi bir soru sordu. Bu sorunun biraz herhâlde
açılmaya ihtiyacı var. Sayın Kaleli, neyi kastettiğinizi
anlarsam daha iyi cevap vereceğim. Onun için yazılı cevap
vereyim buna yani sizden önce sorunuzu öğreneyim ve yazılı cevap
vereyim. Bir değerler eğitimi projemiz var. Acaba onu mu
kastediyorsunuz? Onun dışında sorunuzu tekrar alayım.
Sığınmaevlerini iyileştirmeye
yönelik yeni planlarınız var mı? gibi bir sorunuz vardı.
Evet, sığınmaevlerimizi ihtisaslaştırmayı
düşünüyoruz. Başladık da aslında ama hepsini böyle
yapmayı düşünüyoruz. Çocuğuyla kalacak olanlar
Zaten hamile
kadınların kaldığı sığınmaevleri
başka, erkek çocuklarıyla kalanlarınki başka ama her zaman
bir ilden başka bir ile taşımamız çok zor olduğu için
biraz sıkıntılı yürüyen bir süreç. Ama ne demek
istediğinizi anlıyorum. Bunu mutlaka yapacağız. Özellikle
de şu manada yeni çalışmalarımız var: Yüksek
güvenlikli sığınmaevleri yapmamız lazım, bir de normal
güvenliklilerin olması lazım. Bunun için de çalışmalara
başladık.
Soru önergelerini cevaplandırmıyorsunuz,
cevabınız yok mu? diye bir şey geldi.
İnsafsızlık olur arkadaşlar böyle bir şey. Elimizden
geldiği kadar süratli cevaplandırmaya çalışıyoruz.
Çocuk gelinler için elbette yeni politikalarımız var. Yasalar
çıkardık. Çocuk Hakları Strateji Belgesinde birtakım
uygulamalarımız var. Bunları sadece bizim uygulamamız
yetmiyor. Muhatabımız olan pek çok kurum, kuruluşla beraber
gerçekleştirmemiz lazım, hayata geçirmemiz lazım. Bununla ilgili
koordinasyonu sürdürüyoruz. Sizler de takdir edersiniz ki çok önemli bir
problem ama bir zihniyet değişimi gerektirdiği için bugünden
yarına hemen çözülebilecek bir problem değil ama mutlaka ve mutlaka
mücadele etmemiz gereken bir problem. Katiyen sorunları halının
altına süpürme taraftarı değiliz, sorunun önemini ve
büyüklüğünü görüyoruz, bununla ilgili mücadeleyi de bizimle iş
birliği yapmak isteyen bütün taraflarla beraber yapmaya hazırız.
Sığınmaevlerinden kaç kişinin
işe yerleştirildiğini sordunuz. Sığınmaevlerine
gelen kadınlarımızı İŞKURa yönlendiriyoruz ve
kendilerine uygun işler bulunmasında öncelik
sağlanmasını istiyoruz. Ayrıca çeşitli mesleki
yetiştirme kurslarında
Bazen herhangi bir mesleği icra
edebilecek durumda da olmayabiliyor bize gelen kadınlarımız,
onların istihdamdan önce bir meslek edindirme eğitimine ihtiyacı
oluyor, bunları da yapmaya çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, süreyi çok
kullandınız.
Teşekkür ederim.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Şeref aylığı vardı.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) 2015 yılında konuyu çalışacağız.
Herhangi bir vaatte bulunmuyorum, sadece 2015 yılında konuyu
çalışacağımızı söylüyorum.
Geri kalanları yazılı
cevaplandıracağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Serindağ, ilk sorunuzla ilgili olarak,
Suriye Ulusal Koalisyonu, biliyorsunuz, 114 ülkenin
tanıdığı ve bizim de destek verdiğimiz, içinde
Arapların, Türklerin, Türkmenlerin, Hristiyanların, Sünnilerin,
Şiilerin, herkesin olduğu bir ulusal koalisyondur ve Cenevre
müzakerelerine de bunlar davet edilmektedir. Biz kendilerine de destek
veriyoruz ama sizin bahsettiğiniz şekilde Gaziantepte onlara
herhangi bir mülk vermiş değiliz. İkinci sorunuzla ilgili bizde
herhangi bir bilgi yok Dışişleri Bakanlığı olarak.
Sayın Erdoğan, Yanlış
politikalarınız sonucu Türkiyeye 2 milyon Suriyeli geldi. dediniz.
Bu, Türkiyenin yanlış politikaları sonucu değildir. Bir
taraftan zalim Esad rejiminin 200 binden fazla kendi insanını
öldürmesi ve on binlerce insanı da topraklarından, yerlerinden
sürgüne zorlamasındandır. Diğer taraftan DAİŞ
başta olmak üzere terör örgütlerinden kaçan insanlar da bizim
sınırımıza gelmiştir ve biz bu insanların hepsine
hiç ayrım yapmadan kapımızı açtık ve sizin de
söylediğiniz gibi 2 milyon insan yaşıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sınır
boylarına gidin, sorun bakalım kim kimi öldürüyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Bunların, gerek kamplarda gerekse
dışarıda yaşayan insanların ihtiyaçlarını
karşılamak için her türlü imkânımızı seferber ediyoruz
ve bugüne kadar 5 milyar dolar civarında bir para harcadık.
Kamplardakilere düzenli bir şekilde sağlıyoruz ama
dışarıda yaşayanlara başta eğitim olmak üzere her
türlü imkânı verebildiğimizi söyleyemeyiz. Çünkü çok
dağınık yaşıyorlar ama sınır bölgelerinde
okullar da açtık kendilerine ve bugüne kadar 180 bin Suriyeli gence
eğitim hizmeti de veriyoruz ama 500 bin insan toplamda eğitim
ihtiyacı duyuyor. Bizim o nedenle, işte Suriyede güvenli bir bölge
oluşturulsa, bu insanlar buraya tekrar yerleştirilir ve burada tüm
ihtiyaçları karşılanır, hastane gibi, prefabrik, yine
aynı şekilde eğitim için okullar dâhil her türlü ihtiyacın
karşılanması için Türkiye de destek verecektir. Bizim tüm
müttefiklerimize ve koalisyon içinde olan tüm ülkelere, Birleşmiş
Milletlere teklifimiz budur ama onlar Türkiyede yaşarken
çalışmalarıyla ilgili konuda Çalışma
Bakanlığımızın, yine İçişleri
Bakanlığımızın ve diğer ilgili
bakanlığımızın değişik
çalışmaları vardır. O arkadaşlarımıza da
sorabilirsiniz.
Sayın Tanal, Musul -biraz önce konuşmamda da
söyledim- başta olmak üzere bugün Irak topraklarının yüzde
35ini hâlâ maalesef DAİŞ kontrol etmektedir, işgal etmektedir.
Bugün, Irakın topraklarını geri alabilecek güçlü bir güvenlik
gücüne sahip olmadığını da görüyoruz ve şimdi yeni bir
yapılanma başladı ve bu yapılanma çerçevesinde kurulacak
peşmergeye verdiğimiz yardımın aynısını Irak
ordusuna ya da güvenlik güçlerine de vereceğiz ama şu anda maalesef
Irakın topraklarının yaklaşık yüzde 35i, Musul dâhil,
DAİŞ tarafından işgal edilmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Özdalga, tek bağımsız
milletvekili olduğunuz için buyurun sorunuzu sorun.
Azlığın hakkını korumak için,
buyurun.
HALUK ÖZDALGA (Ankara) Benim sorum Sayın
Dışişleri Bakanına, tek bir sorum var, kısa bir sorum
var. Mısırda General Sisi darbe yaptı, iktidara geldi Kahirede
ve ondan sonra Hükûmetimiz Mısırla ilişkileri bozdu, hasmane
bir tavır izlemeye başladı. Bunun gerekçesi olarak da Biz
darbelere karşıyız. diyorlar. Benim sorum şu:
Mısırın hemen güneyinde bir komşu ülke var,
Mısır kadar büyük, önemli bir Afrika ülkesi Sudan. Sudanda da askerî
darbe oldu. Albay Ömer Beşir demokratik seçimlerle iktidara gelmiş
bir hükûmeti devirdi. Albay Ömer Beşir çok daha kanlı bir rejim kurdu
Sudanda ama AK PARTİ Hükûmeti Ömer Beşire tek bir eleştiri
yöneltmedi hatta onun avukatlığını üstlendi dünya
çapında. Bu büyük çelişkiyi acaba nasıl
açıklıyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun, bir dakika da siz cevap verin.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Sayın Başkan, bizim, Türkiye olarak
hiçbir ülkeye kendi ülkemizdeki rejimi ihraç edeceğiz diye ya da
başkalarının söylediği gibi model olacağız diye
bir kaygımız yoktur ama Arap Baharıyla, biliyorsunuz, Mısırda,
Libyada, Tunusta ve hemen komşumuz Irakta, yine Suriyedeki
gelişmeleri gözlemliyoruz, Yemendeki gelişmeleri de gözlemliyoruz,
bazen başka ülkeleri de. Bizim arzumuz, bu ülkelere istikrarın
gelmesidir, güvenliğin gelmesidir, huzurun gelmesidir ve bu istikrarı
bozucu her türlü gelişmeye de karşıyız, bunun içindeki
askerî darbelere de karşıyız. Biraz önce rakamlarını
verdim, bu ülkeyle temasta olan uluslararası örgütlerin temsilcilerine de
aynı şeyi soruyoruz, içerdeki arkadaşlarımıza da
soruyoruz. Biz gidiyoruz, görüşüyoruz, görüşmek iyidir. Peki, bugüne
kadar görüşmelerin karşılığında
Mısırdaki darbe rejiminin, biraz önce söylediğim gibi, 3 binden
fazla insanı öldürmesini engelleyebildik mi, 19 bin insanı hapse
koymasını engelleyebildik mi, 900 tane idam cezasının önüne
geçebildik mi? Sözde işte bir seçim yaptılar. Bu seçime sizleri
davet ettiler mi? Hayır. Dolayısıyla, biz bu bölgedeki
istikrarı bozan ve halkına zulmeden herkese karşıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi, sırasıyla dördüncü turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Dışişleri Bakanlığı 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
11) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.844.865.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 103.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 10.150.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 99.700.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 115.076.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 11.074.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.080.968.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2)
Dışişleri Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.561.410.671,15
Bütçe Gideri 1.485.940.419,21
İptal Edilen Ödenek 51.213.890,14
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 24.256.361,80
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
24) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 355.423.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 98.656.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 17.795.555.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 18.249.634.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 16.463.847.438,07
Bütçe Gideri 16.393.383.201,06
Ödenek Üstü Gider 9.014,48
İptal Edilen Ödenek 69.982.928,84
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 490.322,65
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
32) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.150.023.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 814.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 271.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 31.212.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.182.320.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2)
Kalkınma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 862.509.150,00
Bütçe Gideri 676.513.941,55
İptal Edilen Ödenek 185.995.208,45
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 283.938.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.208.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 285.146.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 233.528.000,00
Bütçe Gideri 182.506.243,45
İptal Edilen Ödenek 51.021.756,55
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.34) GAP
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 4.006.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 954.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 68.014.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 72.974.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 72.074.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 899.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 72.974.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 96.511.000,00
Bütçe Gideri 60.211.217,48
İptal Edilen Ödenek 36.299.782,52
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 96.511.000,00
Net Tahsilat 76.477.651,47
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2015 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.54)
DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1)
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 131.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 87.225.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 87.356.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 87.038.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 317.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 87.356.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2)
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.998.500,00
Bütçe Gideri 1.930.750,82
İptal Edilen Ödenek 16.067.749,18
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 23.737.000,00
Net Tahsilat 8.340.998,10
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2013 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.55)
KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 181.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 93.566.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 93.747.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 93.287.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 459.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 93.747.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 108.085.672,00
Bütçe Gideri 78.019.421,99
İptal Edilen Ödenek 30.066.250,01
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 104.665.000,00
Net Tahsilat 78.397.259,40
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.56)
DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1)
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 271.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 67.423.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 67.694.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 67.679.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 10.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 67.694.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2)
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 23.719.000,00
Bütçe Gideri 3.759.919,75
İptal Edilen Ödenek 19.959.080,25
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 23.719.000,00
Net Tahsilat 3.423.339,01
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
34) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.224.241.900
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.108.400
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.629.982.200
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 181.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 13.855.514.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 20.297.296.868,56
Bütçe Gideri 19.854.871.917,58
Ödenek Üstü Gider 5.593,06
İptal Edilen Ödenek 442.430.544,04
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 408.769.500,64
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları
Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.52)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 116.076.500
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 13.219.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.115.460.600
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.547.900
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 7.246.304.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 968.318.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 6.196.304.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 71.372.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 10.310.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 7.246.304.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları
Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Karayolları
Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 15.460.032.560,69
Bütçe Gideri 15.345.326.481,95
Ödenek Üstü Gider 27.127,93
İptal Edilen Ödenek 112.867.971,90
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 1.865.234,77
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 6.962.374.000,00
Tahsilat 15.946.890.113,60
Ret ve İadeler 2.816.999,09
Net Tahsilat 15.944.073.114,51
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Karayolları
Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.02)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 193.630.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 155.650.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.650.720.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.000.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.813.990.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 186.010.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.000.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.819.999.334,08
Bütçe Gideri 1.722.897.203,18
İptal Edilen Ödenek 97.102.130,90
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 1.510.000.000,00
Tahsilat 1.731.087.972,85
Ret ve İadeler 8.190.769,67
Net Tahsilat 1.722.897.203,18
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.49)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.040.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 493.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 23.973.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 27.506.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 48.212.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 20.288.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 68.500.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 26.221.000,00
Bütçe Gideri 23.130.598,31
İptal Edilen Ödenek 3.090.401,69
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 63.000.000,00
Tahsilat 50.112.409,27
Ret ve İadeler 204.595,33
Net Tahsilat 49.907.813,94
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece dördüncü turda yer alan
kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri,
dördüncü tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre,
kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için 15 Aralık 2014 Pazartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.23
(*) 656 ve 656ya 1inci Ek ve 657 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2014 tarihli 25inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(xxx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(xxxx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.