TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
35inci Birleşim
20 Aralık 2014 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya
1inci Ek)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan'ın, 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci maddesi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün,
EĞİTİM-İŞin Tandoğan Meydanında
düzenlediği mitinge katılanlara polisin uyguladığı
şiddeti kınadığına ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut'un, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşa, ağabeyinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Adana Milletvekili Mehmet
Şükrü Erdinçin 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
20 Aralık 2014 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem
IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Gündemimize 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelerle devam edeceğiz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (*)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5inci maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi 6ncı maddeyi
okutuyorum:
Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri
MADDE 6- (1) a) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin Personel Giderleri ile
Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri tertiplerinde yer
alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği ile gerektiğinde Yedek
Ödenek tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer
alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yer alan sınırlamalara
tabi olmaksızın kurum
bütçeleri arasında aktarmaya veya Maliye Bakanlığı
bütçesinin Yedek Ödenek tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için 2015 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım
programında değişiklik yapılması hâlinde,
değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar
arası aktarmaya,
c) Kamu idarelerinin yeniden
teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması
ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli
görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri
yapmaya,
Maliye Bakanı
yetkilidir.
(2) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma
yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20sine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde 20yi geçen
diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye
Bakanı yetkilidir. 2015 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
2015 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması
hâlinde bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası
ödenek aktarması işlemlerinin tamamı 5018 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
sınırlamalara tabi olmaksızın idarelerce yapılır.
(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden
hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya yetkilidir.
(4) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri,
29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin
ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine
aktarmaya yetkilidir.
(5) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri, 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 28/A maddesi kapsamında yaptıracakları her
türlü yatırım, yapım, bakım, onarım ve yardım
işlerine ilişkin ödeneklerini İçişleri
Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir. Merkezi yönetim
kapsamındaki diğer kamu idareleri ise bu kapsamdaki kaynak
transferlerini tahakkuk işlemi ile gerçekleştirir. Bu kapsamda
idarelerce kaynak transferi yapılmış iş ve projeler ile
12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
geçici 1 inci maddesinin yirmibeşinci fıkrası gereği ödenek
kaydedilen tutarların ilişkili olduğu iş ve projelerde 2015
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar ve Eki 2015 Yılı Yatırım
Programına uygun olarak değişiklik yapılması halinde bu değişikliğin gerektirdiği
tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı ilgili
kurumun talebi üzerine 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın
İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilir.
(6) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı; cari yıl içinde aralarında yapılan
hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak
mutabakat üzerine, bütçeleri arasında karşılıklı
aktarma yapmaya yetkilidir.
(7) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı;
bütçelerinde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi
gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin
diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi hâlinde ilgili
ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak
aktarmaya yetkilidir.
(8) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve
denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini
tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde
belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman
gerçekleşme karşılıklarını, idare ve
kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek
olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir. Hazine yardımı alan özel
bütçeli idarelerin 2014 yılında 06- Sermaye Giderleri ve 07-
Sermaye Transferleri giderlerine finansman sağlamak üzere, genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka bağlanan hazine
yardımlarının bu idarelerce kullanılmayan
kısımları, 2015 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının
karşılanmasında kullanılır.
(9) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle yapılır.
Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki
diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle
gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı
tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli
cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek
kaydedilir.
(10) a) Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bütçelerinin (özel
ödenekler ve 03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik kodunu içeren tertipler
hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan
ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin
devamlılığını sağlamak amacıyla bu
tertiplere bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin toplamının yüzde
30unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası
gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00
ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren
tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde
yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç)Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1,
26.01.31.00-04.8.1.04-1-08.1, 26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4
tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
d)Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve 07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2
tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin
03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri
Yatırımları fonksiyonu altında yer alan yatırım
ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin
aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
f) İlgili mevzuatı gereğince özel
gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz
konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili
tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2014
yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir
ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu adına söz isteyen Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, artık bütçenin maddelerine geldik ama burada, özellikle
bu maddede bütçe hakkının gasbına ilişkin hususlar var. Dün
Sayın Maliye Bakanını dinlerken bir daha
şaşırdım. Çünkü, normal şartlarda, biz Sayın Şimşeki
-alınmasın da- diğer bazı bakanlarımıza göre
biraz daha anlayışlı buluyoruz diyelim; en azından
söylediklerimizi dinleyip cevap veriyor.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ayrı noktaya koyuyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ayrı tutuyoruz yani.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ama o burada konuşurken nasıl olduysa böyle bir, sanki
şeye gelmiş gibi. Arkadaşlar sataşınca mı oldu,
ne oldu? Ödeneklerle ilgili konuşuyorum, yani efendim, işte
Sayıştay yazmış
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne yapsın? O kadar olacak.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Diyor ki: Biz de buraya getirdik, çoğunluk iradesi de oyluyor.
Ne var bunda? Yani şaşırdım şimdi.
Yukarıda
konuştuğumuzda, siz, Sayıştayın bütün cevaplarına
tek tek cevap verdiniz -ben de size hatırlatmıştım
hatırlarsanız- 1inci madde hariç, o da ödeneklerle ilgili olan
kısmıydı. Sayıştayın birinci
yaptığı uyarı ödeneklerle ilgili, Sayın Bakanım,
orayı niye pas geçtiniz? demiştim.
Tamamına
Sayın Bakan kısa kısa da olsa, diğer iddialarla ilgili,
Kıyı Kanunuyla ilgili, Millî Emlakin birtakım
varlıklarıyla ilgili, yap-işlet-devretlerle ilgili her şeye
cevap verdi; yedek ödeneklere cevap vermedi. Şimdi burada bakıyorum,
ödenek aktarmalarıyla ilgili hususlar vardı. Aynen diyor ki
Yani
Sayın Bakanın sözlerini şey yapmış olmayayım,
aynen söyleyeyim size, belki dinlememiş olan arkadaşlarımız
vardır: Efendim, tamamlayıcı ödenek Anayasaya
aykırı. diyorlar. Ya, arkadaşlar, böyle bir şey yok,
164üncü maddesi var. Sayıştayla ilgili 6085 sayılı
Kanunda ödenek üstü harcama için tamamlayıcı ödenek verilmemesi
konusunda en ufak bir düzenleme yok, Anayasaya aykırılık iddia
edilemez. Tam aksine, Sayıştay, 2013 yılı kesin
hesabını Türkiye Büyük Millet Meclisine sunarken şunu diyor:
Tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususu yüce Meclisin
takdirindedir.
Şimdi,
Sayıştay bunu niye diyor Sayın Bakanım? Sen
yanlış yaptın, fazladan harcama yaptın, ben bunu okeyleyemem.
diyor, genel uygunluk bildiriminde söylüyor.
Şimdi, bu
yüce Meclisin iradesi her zaman sizin istediğiniz gibi tecelli etmezse
yukarıda sordum size- yüce Meclis onaylamazsa ne olacak? Yani iktidar
partisinden bazı arkadaşlarımız çıkıp
Kardeşim, yanlış yapmış Mehmet Şimşek,
bunları aktarmaması lazımmış. diye elini
kaldırdığı zaman ne olacak peki bu ödenekler? Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Sayın Bakana ondan söyledim,
pek böyle konuşmazdı bilmiyorum ne olduysa. Ama yani dün ekranda bir
kısmını izledim, özellikle de tutanaktan bir daha baktım
Sayın Bakanım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu, bizim bütçe hakkımızın
gasbıdır, sizin de. Niye? 949 milyon -hadi 950 diyelim,
yuvarlayalım- başlangıç ödeneği vermişiz. Şimdi,
bu başlangıç ödeneğinin devamında ne var değerli
arkadaşlar? Tam 36 milyar ekstra harcama aktarması yapmış
yedek ödeneklerle. Sayıştay diyor ki: Bunu açıkla -aynen
söylediği bu- kamuoyuna bilgi ver. Sayın Bakan aslında ne
söylendiğini biliyor ama bilerek herhâlde artık farklı bir
şeye giriyor. Bakın, Maliye Bakanlığı
Sayıştay denetim raporunun eksik olan, kuşa çevrilmiş
hâlinde de var- Sayın Bakanın cevap vermediği 1inci maddesi:
Yedek ödenekten yapılan aktarmaların tamamının kamuoyuna
açıklanmaması. İlgili şeyleri de yazıyor, burada
tamamı yazıyor arkadaşlar. Yani, burada söylenen husus hakikaten
benim dikkatimi çekti.
Biz bütçeyi
veriyoruz, Kalkınma Bakanlığı hazırlıyor,
yukarıda biz de yapıyoruz. Belli sektörler var, öncelikler var, hani
bize yeni açıkladığınız öncelikli dönüşüm
programları? Niye 25ini birden değil de 9unu açıklayıp
sonra bunların içinden sıraya koyuyorsunuz? Demek ki daha önce
olanlar var, onların içinde de başka önce olanlar var. Bu ne demek?
O alanlara daha öncelikli para aktaracağız, diğer sektörler
beklesin. demek. Benim verdiğim 1 milyar -bakın 1 milyara
çıkardım 950den- siz nasıl 36-38 milyar harcıyorsunuz?
Sonra da geliyorsunuz, 9,5 milyar-10 milyar ekstradan, hiçbir yerde olmayan
-önceki seneler 15-18 böyle çıkıyor- yani verdiğimiz
ödeneğin dışında harcama yapıyorsunuz.
Sayıştay da diyor ki: Yüce Meclisin takdirine sunuyorum. Bu ne
demek? Ben bunu onaylayamam, bu yasa dışıdır. Burada
yazıyor.
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, bu şekliyle söylemek
Gerekçeye
bakın, kamu idaresinin cevabı: Aynı bulgu ve
eleştirilerin, Bakanlığın 2011-2012 yılı
bütçeleriyle ilgili olarak genel uygunluk bildirimlerinde de gündeme
getirilmiş olmakla birlikte, 2011-2012 yılı kesin hesapları
TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edildiği
Böyle olduğu için
zaten buna da bir şey olmaz. Bu mantık olur mu ya? Yani Geçen sene
yaptık yanlışı, üstünü kapattık, bu sene de
kapatırız kardeşim; size ne? diyorsunuz. Böyle bir şey
olmaz! En azından nezaketen: Ya olmuş, bakıyoruz, şuraya
aktardık, aciliyet oldu, buradan buraya aktardık, şuradan
şuraya aktardık. deyin hiç olmazsa. Biz yaptık oldu, bizim
çoğunluğumuz var, biz oyluyoruz. Böyle bir şey olmaz yani
burası Meclis. Sayıştay da Meclis adına bütçe
hakkını denetliyor, en önemli hakkımız bizim bütçe
hakkı. O parayı nereye harcayacağız, nereden geliyor,
nereye gidiyor? Böyle bir şey hakikaten benim çok dikkatimi çekti.
Sayın Bakandan da böyle bir şey beklemiyordum.
Bakın, siz
5085e değiniyorsunuz ama 5018in 23üncü maddesine istinaden bunu
yapmanız gerekiyor. 5018 sayılı Kanunu yürürlükten mi
kaldırdınız bilmiyorum, hiçbir yerde
Zaten kanun
hazırlanırken de uyulmuyor; ne etki analizi var ne buna uygun
düzenlemeler var ne ilgili kamu kurumlarından görüşler var. Alelacele
buradan bir sürü kanun çıkarıyoruz.
Burada, maalesef,
bu şekliyle değerli arkadaşlar, bu bütçe meşruiyetini
kaybediyor. Zaten diğer konularda da Sayıştay raporları
gelmedi biliyorsunuz, gelenler kaldı. Yine,
çıkardığınız bir yönetmelikle aldınız bunu
ötelediniz; 2013, 2014, 2015. Sayıştay zaten başta söylüyor,
raporları bize gönderiyor ama Kusura bakmayın, zaten bu usul ve
esaslarda bunlar 2015e kadar ötelendi, ben bulduğumla yapıyorum.
diyor. Bulduğuyla yaptığında bile ortaya
çıkardığı şeyleri de burada Meclis
çoğunluğuyla, maalesef, geçirmiş oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu madde, bakın, şimdi Sayın Bakanın
önemsemediği 23üncü maddenin ikinci fıkrası aynen şöyle
diyor; kısaca okuyayım ki hani burada üstü kapatılan konuyu da
sizlerin dikkatine sunmuş olayım: Mali yıl içinde yedek
ödenekten yapılan aktarmaların... Bakın Mali yıl içinde
başlangıç ödeneği. demiyor Sayın Bakanım. ...tür,
tutar ve idareler itibarıyla dağılımı, yılın
bitimini takip eden on beş gün içinde Maliye Bakanlığınca
ilan edilir. Bu ne demek? Efendim, ben o 949 milyonu ilan ettim, 36
milyarı ilan etmeme gerek yok. Böyle bir şey olur mu?
Bakın -ben
kendim uydurmuyorum- sadece Sayıştay raporundaki ilgili maddenin
gerekçesinden bir pasaj koymuşlar, arkadaşlarımız,
özellikle de denetçiler buraya koyuyor; biz kendimiz uydurmuyoruz bunları.
Mezkûr maddenin gerekçesinde ise ...kamu idarelerinin bütçelerine
aktarılmak üzere Maliye Bakanlığı bütçesine yedek ödenek
konulabilmesine imkân tanınmaktadır. Ancak... Burası önemli,
dikkatinizi çekiyorum. ...konulacak yedek ödenek tutarına
sınır getirilmekte ve yedek ödenekten yapılacak aktarmalar
konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi esası öngörülmektedir. Bu ne
demek? Ya, biz de diyoruz ki: Biz size bütçeyle ilgili bir yetki verdik; gelin,
bunları hep beraber burada bize açıklayın, zaruret olduysa da
açıklayın. Bir anda, hani 1 milyar nere, 35-40 milyar nere? 10
milyar, 15 milyar, tamam, geliyor arkadaşlarımız ekstra
ödenekleri açıklıyor, güzel: İşte şu kadarı
Millî Eğitim Bakanlığından oldu, şu kadar ilave kadro
aldık, şu kadar şunu yaptık. E peki, bu 36yı niye
açıklamıyorsun? Yani, o da bizim takdirimizde ama bunu niye
açıklamıyorsunuz?
Değerli
arkadaşlar, o zaman, bizim yaptığımız bütçenin yüzde
9una tekabül ediyor bu rakam yani bize açıklanmayan, nereye
aktarıldığı açıklanmayan rakam bütçenin yüzde 9u.
Böyle bir bütçe olur mu? Tamam, biz Maliye Bakanına ne için veriyoruz?
Acil durumda devlet ödememezlik yapamaz, memurunun parasını ödeyecek,
işte borcunu ödeyecek, onu ödeyecek; orada kalmamışsa buradan
aktar, oraya al, sonra da bize bilgi ver diyoruz. Dolayısıyla, bu
şartlarda, biz, bu yaptığımız bütçenin
meşruluğunu savunamayız, kafasına göre Hükûmet yapar. Gerçi
söyledim, Hükûmetin de fazla bir yetkisi kalmadı, Sayın Erdoğan
kaçak sarayda zaten paralel hükûmet kurmuş, oradan hepsini alıyor,
satıyor, yönlendiriyor. Biz de burada söylüyoruz ama boşa
konuşuyoruz herhâlde. Sayın Şimşek aynen Bizim burada
çoğunluğumuz var, biz oylarız, geçiririz. diyor. Ben de diyorum
ki: Bir gün geçmezse ne olur? Şimdi, maddenin birisi geçmedi, bugün
-arkadaşlarımız burada- oylama yapıyoruz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla)
çoğunluk muhalefette çıktı veya iktidardan
arkadaşlarımız da uyarsa ne yapacaksınız Sayın Bakan?
Teşekkür
ediyorum, hayırlı olsun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yaklaşık on gündür bütçeyi konuşuyoruz. Sizler ve bakanlar yani
AKP milletvekilleri ve bakanlar buradan Türkiyeye pembe tablolar çiziyorlar
ama maalesef, eğitimde, sağlıkta, teknolojide, bilimde, sanayide
bu pembe tabloların sizin çizdiğiniz gibi
olmadığını, sokağın daha farklı
olduğunu, böyle bir tablonun olmadığını anlatmaya
çalışacağım dilim döndüğünce; sizler de inşallah
bunların bir kısmını böyle değiştirmek,
dönüştürmek için çaba sarf edersiniz diye düşünüyorum.
Şimdi,
vatandaşlarımıza anlattığınız konulardan
biri de, sizin sık sık buraya gelip anlattığınız
konulardan birisi Türkiyenin büyüme oranları değil mi? Hep beraber
buraya geliyorsunuz, bakanlar, Türkiyenin büyüdüğünü, çağ
atladığını, devrim yapıldığını
-siz devrim kelimesini pek kullanmazsınız ama onu anlatmaya
çalışıyorsunuz farklı kelimelerle, onu anlatmaya
çalışıyorsunuz- bir büyüme hızını bir de
Türkiyenin G20 içerisindeki yerini tarif etmeye çalışıyorsunuz.
On iki yıldır Başbakanın, Cumhurbaşkanın,
Bakanın buraya geliyor Türkiye 17nci büyük ekonomi, 16ncı büyük
ekonomi. diyor ama tarihe baktım, gerçekten G20 tarihine baktım;
kuruluş tarihinden itibaren Türkiye G20nin içinde yer
aldığında
Hatta rakamları da vereyim: Şu anda 17nci
büyük ekonomi, 1984te 16ncı büyük ekonomi olmuş; 1987 ve 1988de de
en büyüğünü yakalamış, 14üncü büyük ekonomi olmuş. Yani,
vatandaşın gözünün içine baka baka on iki yıldır Türkiye
büyük ekonomi, büyük ekonomi; 17nci, 10uncu, 14üncü olacak. diyorsunuz,
koca bir yalan söylüyorsunuz. Tarihinde hiç olmamış, sizin
döneminizde de en kötü ekonomi olmuş.
Yine, Türkiyenin
büyüme hızlarına bakıyorum. Cumhuriyet tarihine
gitmeyeceğim, İkinci Dünya Savaşından sonra, 1946dan 2002ye
kadar 5,21 Türkiyenin ortalama büyüme hızı. 2003 ile 2014 arası
ise Türkiyenin yıllık büyüme hızı 4,78. Yine koca bir
yalan söylüyorsunuz insanlara, Türkiyenin büyüdüğünü ifade ediyorsunuz.
Yalan özellikle kullanıyorum ki sataşmadan söz alın, yanlışım
varsa bunu gelin, burada düzeltin diye söylüyorum. Gerçekten büyük yalanlar,
büyük pembe hayaller kurduruyorsunuz.
Bugünkü bütçeye
baktığımızda Sayın Bakan, bu büyüme oranının
daha da aşağı gideceğini siz
konuşmalarınızda itiraf ediyorsunuz ki son çeyrekteki
göstergeler de bunu gösteriyor. Hiç kimseyi aldatmanın bir
mantığı yok. Eğer gerçekleri konuşursak daha iyi
şeyler yapmak için çaba sarf ederiz, eğer insanları
kandırır hayal kurdurursak iyi şeyler yapamayız diye
düşünüyorum.
Şimdi,
yoksulluk durumumuza bakıyorum. Yoksulluk durumumuza
baktığımızda -TÜİKin rakamlarını
konuşacağım, yine Türkiye İstatistik Kurumu
rakamlarıyla konuşacağım- 2002de 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 380 TL, 2014te 1.225 TL; değişim
yaklaşık yüzde 222 yani yüzde 222lik bir değişim
olmuş, o kadar artmış açlık sınırı. 4
kişilik ailenin yoksulluk sınırına bakıyorum -belki
rakam olarak bir şey ifade etmeyebilir ama biraz sonra söyleyeceğim-
2002de yoksulluk sınırı 1.155 TL, 2014te 3.990 TL TÜİKin
rakamlarına göre; değişim yüzde 245.
Şimdi
TÜİK diyor ki: Nüfusun yüzde 15i yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Yani ne diyor? Toplumda, 76 milyonluk, 77
milyonluk Türkiye'nin 12 milyonu yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. diyor. 12 milyon insan yoksulluk
sınırının altında yaşıyor.
TÜRK-İŞ'e göre rakam daha da vahim; TÜRK-İŞ'e göre de 15
milyon insan yoksulluk sınırının altında
yaşıyor.
Bunu da siz
ispatlıyorsunuz zaten. Geliyorsunuz, kürsüden övüne övüne bir şey
söylüyorsunuz: Sosyal yardımları biz iktidara geldikten sonra 20 kat
artırdık. diyorsunuz. Doğru, bu kadar yoksul olan bir ülkede
sosyal yardımlar 20 kat artar.
Sosyal
yardımla övünmeyeceksiniz. Neyle övüneceksiniz? İşsizlik
oranını düşürmekle övüneceksiniz. Neyle övüneceksiniz? Sanayiyi
büyütmekle övüneceksiniz. Bunları başardığınızda
o zaman biz de bu kürsülerden sizi alkışlarız.
Şimdi,
işsizliğe bakıyorum: Tarihin en büyük işsizlik
rakamına ulaştık, yüzde 10ların üzerine geçti. Çift
hanelerde işsizliği yakaladınız tekrar, kriz dönemlerinde
yaşanan işsizliği yakaladınız. Bu rakamlara göre,
resmî rakamlara göre, TÜİKe göre 3 milyon; gayriresmî rakamlara göre de
5,5 milyon, 6 milyon arasında işsiz var.
Peki, bu tabloda
acı olan ne, biliyor musunuz? Genç işsizlerin oranının
yüzde 19, üniversiteyi bitirmiş
Hani her anne-baba heves eder ya
Oğlum mühendis olsun, oğlum doktor olsun
Ta bebeklikten
başlar Ne olacaksın oğlum, ne olacaksın kızım?
deriz, bütün maddi imkânlarımızı, bütün
kazançlarımızı onların eğitimi için harcarız.
İşte, oradaki oran da yüzde 30a çıkmış. Üniversiteyi
bitiren her 100 kişinin 30u Türkiyede iş bulamıyor. Buna en
iyi örnek, söyleyeyim, atanmayan öğretmenler arkadaşlar. Biraz sonra
atanmayan öğretmenlerle ilgili konuşurken onların da oranını
söyleyeceğim ama bu bütçe Türkiye'nin işsizlik problemini çözmüyor.
Yine en çok
kandırdığınız olaylardan, vatandaşı
aldattığınız olaylardan bir tanesi de IMFye borcu
ödedik. yalanıydı. Doğru, aslında yalan demem
yanlış oldu burada; IMFye borcu ödediniz ama IMFye borç öderken son
aldığınız 600 milyon doları -Sayın Bakan, ben
yanlışsam düzeltin- finans kuruluşlarından
aldınız, borç alarak o borcu ödediniz, gittiniz parklarda ayranlarla kutlama
yaptınız, Türkiyenin dış borcu bitti. diye algı yarattınız.
Türkiyenin
dış borcu var. dediğimiz zaman vatandaşlar diyor ki: O,
kamunun değil, özel sektörün borcu. Ben şimdi kamu sektörünün
borcunu açıklıyorum: 2002de 86,5 milyar dolar, 2014te 123,7 milyar
dolar kamunun borcu yani 37,2 milyar dolar daha sizin zamanınızda
borçlandırmışsınız ülkeyi. Hatta, biraz sonra bunlara
yanıt verirken cari açığı kapatabilmek için 2015 bütçesinde
kaç liralık daha borç alacağınızı vatandaşlara
söylerseniz mutlu ve memnun olurum.
Şimdi,
büyümedeki yalanı konuştuk, yoksulluğun çözülmediğini
konuştuk.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Millî gelire oranı ne oldu?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Onu da anlatırım size ama zamanım yetmiyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yok, yok, anlat, ek süre vereceğiz, sen anlat.
HAYDAR AKAR
(Devamla) İşsizliği konuştuk, IMF yalanını
konuştuk.
Şimdi de
toplumun en mağdur olan taşeron işçilerine bakalım.
Taşeron işçilerine baktığımızda ve
öğretmenlere baktığımızda, sizin
iktidarınızdan önce Türkiyede 37 bin taşeron işçi varken
bugün 661 bin taşeron işçi var, özel sektörle beraber 1,5 milyonun
üzerinde taşeron işçi var ve taşeronların problemi
çözülmedi. Kandırdınız, bir yasa çıkarttınız,
Müjde! dediniz, ülkede taşeronluğu daha da kurumsal hâle
getirdiniz. Taşeron işçilerimizin problemlerinin neler olduğunu
madde madde hepiniz biliyorsunuz ama bunu çözmek için hiçbir şey
yapmıyorsunuz.
Yine,
öğretmenlerimize geliyorum. Bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin
Başbakanı 2002de Kocaelinde çıktı dedi ki: Bizim
iktidarımızda atanmayan öğretmen kalmayacak. Bugün rakam 350
bin; onun döneminde, bu lafı söylediği zaman 60 bindi, 350 bin rakam.
Peki, ne diyor Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı burada
açıklamada? Bizim acilen 25 branşta 120 bin öğretmene
ihtiyacımız
diyor. Büyük ekonomi diye laf atıyordunuz bana,
hadi büyük ekonominin sahipleri, 125 bin öğretmeni atayın da göreyim.
Niye atamıyorsunuz? AB kriterlerine göre de en az 220 bin öğretmen
açığımız var, bunu da buradan belirtmek istiyorum.
Öğretmenlerimizi
açlığa terk ettiniz. OECD ülkelerinde öğretmenler kişi başına
8.000-8.500 dolar ücret alırken Türkiyede 1.500 dolarlık bir ücretle
karşı karşıya. Maaşlara bakınca da 37 ülkede
31inci sırada. Bir de ikinci iş bulmak zorundalar geçimlerini
sağlamak için.
Bitiyor mu?
Bitmiyor tabii. Hiçbir problemi çözmediğiniz gibi biraz
hızlandırmam gerekecek çünkü yine zamanım bitti-
taşeronluğu çözmediniz, yoksulluğu çözmediniz,
işsizliği çözmediniz, atanamayan öğretmenlerin problemini
çözmediniz, gıda mühendislerinin, ziraat mühendislerinin, veterinerlerin
problemini çözmediniz, emeklilikte yaşa takılan insanların
problemini çözmediniz. Benim kentimde 40 yaşında işten
atılan bir vatandaşın iş bulma şansı yok
arkadaşlar, iş bulma şansı yok. Bu, çözülmesi gereken
önemli meselelerden bir tanesi. 4/Clilerin problemini çözmediniz. Zenginlere
konut yaptınız, öğrencilerin yurt problemini çözmediniz.
Emeklileri açlığa mahkûm ettiniz, yetmedi, yüzde 15 sosyal güvenlik
destek primi talep ettiniz. Çiftçinin tarlasını, traktörünü
sattırdınız, ürününü çürüttünüz. Madenleri toplu mezarlıklara
dönüştürdünüz. Yaptığınız kaçak sarayın
parasıyla maden işçilerinin problemleri çözülebilirdi. Asgari
ücretliyi açlık sınırının altında
bıraktınız, ölüme terk ettiniz. Konuşuyorsunuz,
konuşturuyorsunuz, sonunda baklayı ağzınızdan
çıkartıyorsunuz, Yol yaptık. diyorsunuz. Tamam da bu
yolların hepsini yandaşların cebine
yapmışsınız, vatandaşın cebine bir yol
yapmamışsınız diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İnandın mı şimdi Haydar? Haydar Bey,
kendi söylediklerine inandın mı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Zaman verirse Sayın Başkan bunların
detaylarını size anlatabilirim.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
yılı bütçesinin 6ncı maddesi üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama,
otuz altı yıl önce Maraş ilinde Alevi
yurttaşlarımıza uygulanan katliam, yağmalama ve akabinde
Alevilerin büyük çoğunluğunu şehirden göç etmeye mecbur
bırakan zorba zihniyetleri bir kez daha lanetleyerek ve bu katliam ve
zorbalıklara maruz bırakılan Alevi
yurttaşlarımızı saygıyla ve rahmetle anarak
başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anadolu coğrafyasında yüz yıllarca
yaşamış olan etnik, inançsal ve kültürel yapıları
göçertme; fiziken yok etme; farklı dil, inanç ve kültürleri yasaklama;
asimile etme gibi yöntemlerle tek bir başat inanç ve tek bir başat
dil yaratma politikaları uygulandığı hepimizin malumudur.
Bu politikalar hiçbir biçimde masum değildir ve politikaların
övünülecek bir yanı da yoktur.
Maraş
katliamı ve benzer nitelikte olan Çorum katliamı, Sivas
katliamı, Gazi katliamı gibi Alevi
yurttaşlarımızı hedef alan trajik ve travmatik
zorbalıklar bağlamında altını çizmeliyiz ki
farklı inanç gruplarına yönelik olarak gerçekleşmiş
katliamların etkili bir biçimde soruşturulması ve adaletin
gerçekleşeceğine dair hiçbir şüphenin bırakılmaması,
geleceğin güven ve adalet üzerine bina edilmesi için vazgeçilmezdir. Bu
bağlamda, konuşmamı günümüzde Alevi
yurttaşlarımızın yaşadığı sorunlara
değinerek sürdürmeyi gerekli buluyorum.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası birçok bağlayıcı sözleşme
ve yine birçok siyasi belge, insan hakları hukuku kapsamında herkesin
düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkını güvence
altına alır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi,
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası
Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düşünce,
vicdan, din veya inanç özgürlüğü hakkını güvence altın alan
temel evrensel belgelerden bazılarıdır. Türkiye de bu belgelerin
altına imza koyan devletlerden biridir. Ayrıca,
Anayasamızın 90ncı maddesi uyarınca Türkiyenin taraf
olduğu uluslararası sözleşmeler, ulusal mevzuatın üstünde
yer almaktadır temel hak ve özgürlükler bağlamında.
Değerli
milletvekilleri, düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkının
tüm yurttaşlar için etkili bir biçimde korunması için uygun bir
ortamın oluşturulması ve bu ortamın korunması bir
hukuk devletinin en asli görevlerinden biridir. Bu bağlamda, bir devletin
farklı inançlara mensup yurttaşlarına karşı
sergilediği yaklaşımlar, hukukun üstünlüğü ilkesinin ne
kadar hazmedildiğinin de önemli bir göstergesidir. Bu çerçevede,
Türkiyede, bir bireye doğduğu anda tahsis edilen nüfus
cüzdanında yer alan ve mensup olunan inancın belirtilmesini öngören
din hanesi, yurttaşların hayatlarının birçok alanında
inançlarını açıklamak zorunda kalmalarına neden olan sorunlu
uygulamalardan biridir. Demokratik ve laik bir ülkede nüfus cüzdanlarında
yurttaşların inançlarının yazılması
uygulaması kabul edilemez. Bu uygulama, bizatihi mevcut Anayasanın
"Kimse inancını açıklamaya zorlanamaz." ifadesine yer
verilen 24'üncü maddesine de açıkça aykırılık teşkil
etmektedir. Bildiğiniz gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Türkiye'de devam eden bu uygulamaya ilişkin, kimliklerden din hanesinin
kaldırılmasının mevcut hak ihlaline son verilmesi için
uygun bir tedbir olacağına hükmetmiştir. Ancak Türkiye'de, 2006
yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle,
kimliklerde din hanesinin boş bırakılması mümkün hale
gelmişti. Ne var ki bu düzenleme de aslında bireyin
inancını açıklamaya zorlanmasının başka bir
biçimidir. Dolayısıyla, bu konuda yurttaşların inanç
özgürlüklerinin ihlal edilmesine devam edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Alevi
yurttaşlarımızın inanç hürriyeti kapsamında en çok
mağdur edildikleri konulardan biri de, ibadet yeri kurma
hakkının engellenmesidir. Evrensel hukuk belgelerince güvence
altına alınan en önemli haklardan biri, ibadet etme özgürlüğü ve
ibadet yeri kurma ve yaşatma hakkıdır. Buna karşın
Türkiye'de, yasal ve idari işlemlerde 2002 tarihli bir Bakanlar Kurulu
kararı esas alınarak ibadet yerleri cami, mescit, kilise ve havra
olarak sınırlanmaktadır. Hâliyle bu tanımlama, inançsal
açıdan Türkiye'deki çoğulcu yapıyı tam olarak
yansıtmamaktadır. Oysa evrensel hukuka göre, ibadet yeri statüsünün
belirlenmesinde siyasal bir yapı olan Bakanlar Kurulunun belirleyici
olması, devletlerin din alanındaki tutumlarında tarafsız
olma yükümlülüğüne açıkça aykırılık teşkil
etmektedir. Bu bağlamda, Alevi yurttaşlarımızın
cemevlerinin ibadet yeri statüsü kazanmasına yönelik yaptıkları
başvurular sürekli reddedilmektedir. Hatta çeşitli düzeylerde devlet
yöneticileri, rahatlıkla çıkıp hiç görevleri
olmadığı hâlde "Cemevi ibadet yeri değildir."
diyebilmektedirler. Şunu açık ve seçik olarak kavramalı ve
tekrar tekrar belirtmeliyiz ki: İbadet yeri statüsünün belirlenmesine ilişkin
kararları siyasetçiler veremezler. Cemevlerinin Alevilerin ibadet
mekânı olduğuna ilişkin kararı verecek olanlar sadece ve
sadece Alevi yurttaşlarımızdır. Devleti yöneten hükûmetlere
ve siyasetçilere düşen asli görevse bu kararı tanımak ve
yasalarla güvence altına almaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Alevi
yurttaşlarımızın mağdur edildiği bir diğer
konu zorunlu din dersi uygulamasıdır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 1 No.lu Protokolünün 2'nci maddesinde "Devlet,
eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine
getirilmesinde, ana babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve
felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama
haklarına saygı gösterir." denilmektedir. Yine,
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 14'üncü
maddesinde "Taraf devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din
özgürlükleri hakkına saygı gösterirler." denilmektedir. Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının, aslında "Sünni
İslamın eğitimi ve öğretimini öngören içerik ve üslupta
hazırlandığı dikkate alındığında, Alevi
ailelerinin çocuklarının bu derse katılmaya mecbur edilmeleri
inanç özgürlüğü hakkına açık bir müdahale
oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
dersleri dinler, inançlar hakkında nesnel ve tarafsız bir ders
niteliğine kavuşturulmalı ya da bu dersler zorunlu olmaktan
çıkarılarak insan haklarına uyumlu bir muafiyet mekanizması
oluşturulmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de hak ihlallerinin
yapıldığı diğer bir konu, inanç mensuplarınca
özel bir öneme sahip olan dinlenme ve kutlama günlerine ilişkindir.
Unutmamalıyız ki ibadet etme hakkı, bayram ve özel günlerin
kutlanmasını da içermektedir. Alevi yurttaşlarımız
için özel anlamı olan cem ritüelleri, muharrem ya da diğer
adıyla 12 imam matem orucu, aşure günü, Hızır orucu,
Hıdırellez bayramı, Arap Alevileri için özel olan Gadîr-i Hum
bayramı gibi örnekler sayılabilir. Bu günler, Alevi
yurttaşlarımızın ibadet ettikleri, bir araya gelip
çeşitli tören ve inançsal geleneklerini yerine getirdikleri özel
zamanlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir inancın özel gün ve
bayramları, birey ve grup kimliğinin oluşumu ve gelişimi
bakımından taşıdıkları anlamın yanı
sıra, inancın yeni kuşaklara aktarımı
açısından da son derece önemlidir. Alevi
yurttaşlarımız özelinde okullardaki sınav
programlarının bu gibi özel günler dikkate alınmadan
planlanması, çocukların ve gençlerin inançları ve kimliksel
gelişmeleri bakımından önemli olan etkinliklere katılmalarını
da zorlaştırmaktadır. Aynı şekilde, iş
yaşamında, Alevi yurttaşlarımızın inançları
bakımından önemli olan özel günlerde izin kullanmamaları,
törenlere ve kutlamalara katılamamaları da inanç özgürlüğüne
aykırı uygulamalardır.
Değerli
milletvekilleri, elbette Türkiye'de inanç hürriyeti hakları ihlal
edilenler sadece Aleviler değildir ve elbette Alevi
yurttaşlarımızın mağdur edildikleri sorunlar bunlarla
sınırlı değildir. Bu kapsamda, Alevi
yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için,
Hükûmet, öncelikle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin inanç
özgürlüğü hakkının ihlali kapsamında Türkiye'yi kusurlu
bulduğu konularda ciddi adımlar atmalı ve gerekli yasal
düzenleme ve idari uygulamaları acilen hayata geçirmelidir. Bu
bağlamda, yönetim ve karar mekanizmalarının çoğunlukçu
yapıdan özgürlükçü, laik ve çoğulcu demokrasiye evrilmesi, genelde
farklı inançlara mensup tüm yurttaşlarımızın, özelde
konumuz gereği Alevi yurttaşlarımızın kendilerini
ifade edebilme ve inançlarını özgürce yaşayabilmeleri önündeki
bütün engellerin kaldırılması gerektiğine inanıyor, bu
duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, şahsı adına söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Gök.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz bütçe tasarısı Türkiye'mizin çok
kritik günlerden geçtiği bir zamana tekabül etmekte.
Dün, otuz
altı yıl önce gerçekleştirilen Maraş katliamının
anma törenlerinin Maraş Valiliğince yasaklanması Türkiyedeki
Sünni, Alevi, Kürt, Türk, her ne kökenden gelirse gelsin, bütün
yurttaşlarımızın ortak bir duyguda, kıvançta ve tasada
birlikteliğini engelleyen bir davranıştır. Biz, ülkemizin
hangi köşesinde olursa olsun acıların hepsinde ortak bir duyguyu
göstermek durumundayız, neresinde olursa olsun sevinçleri de
paylaşmak durumundayız. Böyle yapabilirsek, bunu
gerçekleştirebilirsek biz bir ulus olarak hayatımızı devam
ettirebilir ve yurttaşlık olgusunu Türkiyenin dört bir yanında
korumaya çalışabiliriz. Bu nedenle, otuz altı yıl önce
gerçekleştirilen Maraş katliamını bir kez daha
lanetliyorum. Orada
hayatını kaybedenleri bir kez daha saygıyla anıyorum. Orada
hayatını kaybedenlerin yakınları ve tüm Türkiye bilmelidir
ki Başbağlarda olduğu gibi, Roboskide olduğu gibi, Sivas
katliamında olduğu gibi Maraş katliamı da Türkiyenin ortak
bir acısıdır ve bütün herkes de bu acıya ortak olmak
durumundadır; devletin görevi de böylesi acıları anmak için
toplananların önüne set çekmek değil, engel olmak değil, tam
tersine, yardımcı olmaktır.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bütçe kanununda
görüştüğümüz madde bütçe kanundaki meblağların
aktarılmasına, devir ve teslimine ilişkindir. Biz,
geçtiğimiz dönemlere baktığımızda, bütçe kanunlarında
arzu edilen bu şekilde kaynakların aktarıldığına
tanık olmadık değerli milletvekilleri. Bir bakıyorsunuz,
dar gelirlimiz, emeklimiz, işçimiz, memurumuz maaşlarına en ufak
bir artışı beklerken kaynaklar başka yerlere
aktarılıyor. Örneğin -Sayın Bakan da burada- kaçak saraya
Kalkınma Bakanlığından 1 katrilyonun üzerine para
aktarılıyor değerli arkadaşlarım. Biz 1 katrilyon 370
milyar lira diye kaçak sarayın maliyetini konuşuyoruz ama daha
Cumhurbaşkanlığı ödeneğinden oralara ne kadar
aktarıldığı belli değil, bundan sonra da ne kadar para
harcanacağı belli değil. Daha orada yapılacak binalar,
tefriş bunun dışında. Yani, kaynakları biz niye dar
gelirliye aktarmıyoruz, memura aktarmıyoruz, işçimize,
çiftçimize aktarmıyoruz da lükse, şatafata aktarıyoruz? Diyanet İşleri
Başkanına tahsis edilen arabanın kamuoyunda
açtığı vicdan yarasını hesaplayabiliyor musunuz?
Bakın, dün
Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesini konuştuk. Gençlerimizin
önemli bir bölümü maalesef uyuşturucunun, sentetik uyuşturucunun
tehdidi altında. Yani, spor bütün gençlerimizi birleştiren bir faktör
değil midir? Bu kaynakları biz, niye amatör spor kulüplerimizi
geliştirmek, gençlerimizi çok daha uygun koşullarda özgürlük
alanlarını artıracağımız alanlara motive etmek
için kullanmıyoruz? Amatör spor kulüplerimiz parasızlıktan
kırılıyor. İşte Ankaranın güzide futbol kulübü
Ankaragücü, cumhuriyetle yaşıt. Cumhuriyetten önce kurulan,
Altınörs İdmanyurdu diye İstanbulda kurulan bu futbol kulübü,
oyuncularının büyük çoğunluğunu Kurtuluş
Savaşında yitirince, Atatürkün talimatıyla, Ankarada
Ankaragücü olarak tekrar kuruluyor ve cumhuriyetle yaşıt bir kulüp.
Ama, bu kulüp bugün batma noktasında, yaşam mücadelesi veriyor.
Örneğin, böylesine marka değeri yüksek, insanları ve o ilde
yaşayanları bir aidiyet duygusuyla ortak bir duyguda birleştiren
bu tür kulüpleri kurtarmak, onları yaşatmak kimsenin aklına
gelmiyor.
Sayın Bakan,
dün Gençlik ve Spor Bakanımız Ankaragücüyle ilgili bana özel bir
cevap vereceğini ifade etti. Daha sonra buradan gitti ama Sayın
Bakanla yaptığım görüşmede olumlu izlenimler edindim.
Umuyor ve diliyorum ki Ankaragücü ve borç batağındaki diğer spor
kulüplerimize gerekli aktarmalarımızı yaparsınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kocaelispor.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Bursaspor.
LEVENT GÖK
(Devamla) Bu konudaki gençlerimizi de içinde bulundukları durumdan en
iyi şekilde kurtarırsınız diye bekliyor, hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi de Hükûmet adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii ki bütçe
hakkı çok önemlidir ve ben de gerçekten önemsiyorum.
Dolayısıyla, hiçbir şekilde, bütçe hakkını tali bir
konuymuş gibi ne dün ne de bugün ifade etmem mümkün değil.
Yalnız, dün de şunu söyledim, bugün de söyleyeyim: Cumhuriyet
tarihimizde bu ilk yapılan bütçe değil. Yapılan hemen hemen
bütün bütçelerin kesin hesaplarında tamamlayıcı ödenek
vardır. Tamamlayıcı ödenek ne yeni bir şeydir ne kesin
hesap yeni bir şeydir. Bütçe, bildiğiniz gibi, birtakım
varsayımlara ve tahminlere dayalıdır. Dolayısıyla,
hemen hemen hiçbir dönemde bütçe kesin hesaplarında tamamlayıcı
bir ödenek olmaması söz konusu değildir.
Şimdi, yedek
ödenek kullanımına ve bunun açıklanmasına ilişkin de
birtakım hususlar gündeme getirildi. Doğrusu,
Sayıştayın burada benim de doğru bulduğum bir
eleştirisi vardı, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim. Sayıştay
diyor ki: Siz yedek ödenekten kullanımları, başlangıç
ödeneğine göre değil, yıl sonu gerçekleşmesine göre
açıklayın. Bizim arkadaşlar Biz 5018 sayılı
Kanundan şunu anladık, bizim değerlendirmemiz bu. Biz bugüne
kadar bu şekilde açıklıyoruz. demişler. Ben dedim ki çok
açık ve net olarak: Bundan sonra Sayıştayın dediği
gibi açıklanacak. Dolayısıyla, o konuda en ufak bir tereddüdümüz
yok ve ben Plan ve Bütçe Komisyonunda değerli
arkadaşlarımıza, yıl içerisinde yedeğe aktarılan
toplam yedek ödenekten kullanımların bütün detaylarını
verdim. Yüce Meclise saygımdan dolayı burada müsaade ederseniz
rakamları tekrarlayayım.
Şimdi,
açıklanan yedek başlangıç ödeneği -rakamları
yuvarlayacağım- 949,2 milyon lira. Şimdi, personel giderlerine
aktarılan 13,1 milyar lira, teşkilat veya görev
değişikliği nedeniyle yer değiştiren
Şimdi,
Maliye Bakanı olarak, diyelim ki siz yıl içerisinde bir kanun
çıkardınız, Sosyal Güvenlik Kurumunun veya Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının uhdesinde olan bir
ödeneği pat diye doğrudan doğruya başka bir
bakanlığa aktaramıyorsunuz. Önce yedeğe alıyorsunuz,
ondan sonra aktarıyorsunuz.
Şimdi,
bakın, bu çerçevede size örnekler vereyim. Mesela, Çalışma
Bakanlığından Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına, sadece görev değiştiği için, ödeme
gücü olmayanların prim gideri için yer değiştiren 2,5 milyar lira;
Çalışma Bakanlığından Maliye
Bakanlığına, Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalara devlet
katkısı için yer değiştiren, bakın, 762 milyon lira;
Hazine Müsteşarlığından Ulaştırma
Bakanlığına -mesela TCDDnin finansmanı için Hazineden
TCDDye aktarılacak, önce yedeğe alınıyor- bakın,
burada da 1,5 milyar lira; Hazine Müsteşarlığından Enerji
Bakanlığına, genel aydınlatma giderleri
Eskiden genel
aydınlatma giderlerini Hazine ödüyordu, kanun öyleydi; sonra, yıl
içerisinde kanunu değiştirmişiz, demişiz ki: Yok, en iyisi
Enerji Bakanlığı ödesin. Ama o zaman ödeneğini de
aktarmamız lazım. Nasıl aktaracağız? Önce yedeğe
alacağız, sonra Enerji Bakanlığına vereceğiz.
Değerli
arkadaşlar, yatırımlar için aktarılan 9,8 milyar lira;
afet, acil durum için 1,2 milyar lira; 5018/24 kapsamında
Başbakanlığa 700 milyon lira, İçişleri
Bakanlığına 1,4 milyar -bütün detaylarını veremezsek-
Köy Hizmetleri personelinin maaş ve kıdemi için 560 milyon lira, yani
İçişlerinden kastım o.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Köy Hizmetleri kalmadı ki Sayın Bakanım,
kapattılar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, şöyle, yani, bütün bu detaylar burada ve ben bunları
teker teker Plan ve Bütçe Komisyonunda değerli
arkadaşlarımıza açıkladım.
Şimdi
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kamuoyuna açıklayın. diyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Kamuoyuna da
açıklayacağız, tamam. Ben onu da dedim, hatırlarsanız
Plan
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bizim söylediğimiz Sayıştayın söyledikleri,
kafamızdan uydurmuyoruz yani.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Ben bu Sayıştayın
talebini de doğru bulduğumu söyledim. Plan ve Bütçe Komisyonunda
dedim ki
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O zaman üç yıldır niye yapmıyorsunuz? Siz yeni Bakan
değilsiniz ki, biz de onu söylüyoruz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Plan ve Bütçe Komisyonunda dedim ki
bundan sonra da biz bunu yapacağız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Cumhurbaşkanlığına aktarılan var mı
Başbakanlıktan bunun içinde? O 700 milyonda var mı Sayın
Bakanım?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, dolayısıyla, bu ödenek üstü harcama yine kanun
çerçevesinde yapılıyor.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Soru-cevapta sorarsın Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hayır, işte, şimdi açıklıyor da onun için
diyorum şeffaf bir şekilde.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, birkaç husus daha gündeme
getirildi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu 700 milyon da var mı Sayın Bakanım, onu da
açıklayın.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Müsaade ederseniz
Bunlardan bir
tanesi öğretmen atamaları, sık sık gündeme getirilen bir
konudur. Bakın, 2003 yılı ile 2014 yılı arasında
tam 457.537 öğretmen atamışız. Bugün itibarıyla toplam
öğretmen sayımız 852.029. Dolayısıyla, bizim ne kadar
öğretmen atadığımız son derece açık ve net. Ama
dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir fakülteden mezun olana devlette
iş garantisi yoktur, atama garantisi yoktur, böyle bir sistem yoktur,
hiçbir ülke bunu yapamaz. Mesela Korede şimdi üniversite mezuniyet
oranı neredeyse yüzde 100lere dayanmış durumda. Biz arzu ederiz
ki Türkiyede herkes -yüzde 100- üniversite mezunu olsun ama bunların
tamamını kamuda istihdam etme imkânı yoktur. Şu anda, 2015
yılında, bütçenin yüzde 30unu, 140 milyar lirayı biz memur
maaş ve sosyal güvenlik prim gideri olarak ödeyeceğiz. Sosyal
güvenlik sistemine de bu amaçla yaptığımız aktarımlar
var çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu da
Biliyorsunuz, prim gelirleri,
emeklilerimizin maaşını ödemeye yetmiyor. Ona
yaptığımız aktarımları da dikkate
alırsanız, bütçenin neredeyse yarısına yakını -yani
Sosyal Güvenliğin de ödediği maaşları dikkate
alıyorum- önemli ölçüde personel giderlerine gidiyor.
Dolayısıyla, biz öğretmen sayımızı
artırmışız, imkânlar elverdiğince artırmaya devam
edeceğiz.
Şimdi borç
konusuna gelince
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiyede, kamunun
dış borcu 2002 yılında 88,5 milyar dolar. Türkiye'nin o
dönemde rezervi ne kadar? Bakarsanız, o dönemde rezervi 28 milyar dolar.
Şimdi 28 milyar dolar rezerviniz var 2002de, yaklaşık 88,5 milyar
dolar da borcunuz var, açık ve net. Bugün, Türkiye'nin, daha doğrusu
kamunun, yılın ikinci çeyreği itibarıyla -çünkü borç
rakamı o güne ait- dış borcu 123,8 milyar dolar, rezervi 132,6
milyar dolar. Dolayısıyla, şu anda devletin rezervi devletin
dış borcundan daha fazla. Dolayısıyla, devlet -kamu olarak-
dünyadan alacaklı konumda ama özel sektörün borçlarında
artış olmuştur. Özel sektörün borçları, bakın, 43,1
milyar dolarmış 2002 yılında, yine ikinci çeyrek
itibarıyla 278 milyar dolara ulaşmıştır. Özel sektörün
borçlarının önemli bir kısmı siz de takdir edersiniz ki
yatırımların finansmanı içindir. Ben dün de söyledim, 2002
yılında reel bazda yatırımları 100 alsanız 2013
yılında 254e ulaşmış. Dolayısıyla, bu
dönemde reel sektörün çok ciddi yatırımları olmuş. Önemli
olan bu borcun üretken alanlara gidip gitmediğidir. Bizim de aslında
teşviklerimiz o yöndedir yani Türkiye özel sektörde borçlanacaksa, kamuda
borçlanacaksa üretken alanlara doğru gitsin ki Türkiye bu noktada ileride
bir sıkıntı yaşamasın.
Son bir şey
daha söyleyeyim: Aslında borca dolar cinsinden, TL cinsinden bakmak çok
sağlıklı değil. Borcun millî gelire oranı olarak
bakmak lazım. O da, çok açık ve net olarak şunu söyleyeyim:
Şu anda gelişmekte olan ülkelerin brüt borcunun millî gelirlerine
oranı yüzde 40. Türkiye'de brüt borcun millî gelire oranı, kamunun,
yüzde 33. Gelişmekte olan ülkelere bakarsanız böyle.
Gelişmiş ülkelere bakarsanız, mesela OECD ülkelerini
alırsanız borcun millî gelire oranı yüzde 112. Türkiye'de yüzde
33. Avrupa Birliğinde yüzde 90ın üzerinde. Gelişmekte olan
ülkelerde yüzde 40ın üzerinde, Türkiye'de yüzde 33.
Dolayısıyla, hangi ölçütü kullanırsak kullanalım
Türkiye'nin kamu dengelerinde bir iyileşme söz konusu, kamu borç
dinamiklerinde bir iyileşme söz konusu. Zaten bu iyileşmeler
yaşanmasaydı bugün enflasyon yüzde 9 civarı, faizler yüzde 9un
altında. Bu mümkün mü? Çok zor. Dolayısıyla, Türkiye, eğer
evini düzene koymasaydı, kamu borcunda, kamu borç dinamiklerinde ve bütçe
dengelerinde ciddi bir iyileşmeye gitmeseydi, hatta en
sağlıklı ülkelerden birisi olmasaydı bugün reel faizler
negatif yani eksi olmazdı.
Çok teşekkür
ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yani, faiz düşmesin mi diyorsunuz Sayın Bakanım?
Negatifse zaten daha fazla düşmesin demektir.
BAŞKAN Evet, şimdi şahsı adına nihayet
Muzaffer Aslan, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUZAFFER ASLAN (Kırşehir) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
6ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, 2015
Yılı Bütçe Tasarısının hazırlanmasında
emeği geçen başta Maliye Bakanımız olmak üzere tüm
Bakanlık mensuplarına, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize ve
bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. Bütçenin 6ncı maddesi,
yıl içinde meydana gelecek gelişmelerin zorunlu
kıldığı durumlarda bütçe ödenekleri arasında aktarım
yapılmasına ilişkin esasları içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerince on iki bütçe
hazırlanmış ve bu bütçeler başarıyla
uygulanmıştır. Demokrasi tarihimizde ilk kez bir siyasi parti
kesintisiz olarak art arda on üç bütçe hazırlamıştır. Bu
bizim için büyük bir onurdur. Yapmış olduğumuz hiçbir bütçe
popülist bir yaklaşımla hazırlanmamıştır.
Yapmış olduğumuz bütün bütçeler, istihdamı ve büyümeyi
destekleyen, tasarrufları arttırmaya yönelik, ekonomik ve sosyal
kalkınmaya öncelik veren ve en önemlisi yatırımlara kaynak
ayıran bütçelerdir. Türkiyede ekonomik kalkınma ile demokratik
gelişme arasında sıkı bir bağ vardır. Demokrasisi
gelişmeyen toplumlar ekonomik alanda da başarı
sağlayamazlar. AK PARTİnin temel önceliklerinden biri de ileri
demokrasinin yanı sıra ekonomidir. Bu nedenle on iki yıllık
iktidarımız boyunca demokratikleşmede
attığımız adımlar, ekonomik
başarılarımızın hem sebebi hem de sonucu
olmuştur. Orta vadede ekonomi politikamızın amacı, dünya ekonomisinde
yaşanmakta olan belirsizlik ortamının ülkemize etkilerini en alt
seviyede tutarak bir yandan cari açığı kademeli olarak
düşürmek, diğer yandan da büyümeyi artırmaktır.
AK PARTİ
iktidarı döneminde eğitim, sağlık ve sosyal destekler
bütçeden en yüksek payı alan alanlar olmuştur. 2015 yılı
bütçesinde en yüksek payı yine eğitime ayırıyoruz ve toplam
eğitim ödeneklerini 87,5 milyar liraya çıkarıyoruz.
Hükûmetlerimiz
döneminde sağlıkta bir devrim gerçekleştirdik.
Halkımıza daha iyi sağlık hizmeti vermek için 2015
yılında gerekli olan kaynağı bütçeden
sağlığa ayırdık. 2015 yılında kamu
sağlık harcamaları için, Sosyal Güvenlik Kurumu ve merkezî
yönetim bütçesinden 80,9 milyar TLyle en büyük ikinci kaynağı
sağlık harcamalarına ayırıyoruz. Böylece, 2015
yılında sağlık harcamaları için
ayırdığımız kaynağı 2002ye göre 6
katına çıkarmış bulunuyoruz.
Ekonominin
verimliliğini artıracak, bölgelerin gelişmesini
hızlandıracak ulaştırma, enerji, sulama ile bilgi
iletişim teknolojilerine ilişkin altyapı projelerine öncelik
verdik. Kamu-özel iş birliği kapsamında uygulanan projelerle
kamuyu ilave yük altına sokmadan önemli altyapı projelerini
gerçekleştirdik. Hükûmetlerimiz döneminde faiz yükünün azalmasıyla
elde ettiğimiz mali alanı eğitim, sağlık ve
altyapı için kullandık.
Değerli
milletvekilleri, toplanan vergiler vatandaşlarımızın bize
emanetidir. Bu emaneti mali disipline uyarak en isabetli ve en verimli bir
şekilde milletimizin refahı ve öncelikleri için kullandık. 2002
yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7si faiz ödemelerine giderken,
bu oranı yüzde 14,3e kadar indirdik.
2013
yılında Türkiye olarak, on dokuz yıl sonra, ilk kez, IMFye 23,5
milyar dolar olan borcumuzu sıfırladık. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu arada, G20
Dönem Başkanlığını 1 Aralık 2014 itibarıyla
aldık ve 2015 yılı boyunca G20 gündeminin belirlenmesinde ve
tartışmaların yönlendirilmesinde önemli rol üstleneceğiz.
Değerli
milletvekilleri, 2015 yılı bütçesi yeni Türkiye'nin ilerleyişini
sürdüren bir bütçedir. Bu bütçe daha önceki bütçelerimizde olduğu gibi,
siyasi kaygılardan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER ASLAN
(Devamla) -
uzak, ülkemizin geleceği düşünülerek hazırlanan
bir bütçedir. Bu bütçe ülkemize hizmet edecek bir bütçedir.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, bir dakika verin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN
Evet, genel istek üzerine, buyurun.
MUZAFFER ASLAN
(Devamla) - 2015 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kaptan,
buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Sayın Kaptan yok.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2014 yılı bütçesinden yapılan toplam aktarma, ekleme, devir ve
iptal edilen ödenek tutarları ne olmuştur? Seçim yılı, 2015
yılı için bu kalemlere ait tahmininiz nedir? Bütçeyi gerçekten denk tutabilecek
misiniz?
İki,
belediyeler ve il özel idarelerinde sözleşmeli olarak
çalışanların 2011 yılında devlet memurluğu
kadrolarına aktarılmalarının arkasından yine 100 bine
yakın kadronun sözleşmeli olarak doldurulduğu ve birçok
kişinin sınavsız ve KPSS belgesi olmadan oralarda işe
yerleştirildiği iddiaları doğru mudur, doğruysa bu
dönemde kaç kişi yerleştirilmiştir? Açıklayabilirseniz
sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, sizin şeffaf ve açık, net cevap verme
özelliğinizden hareketle şunu sormak istiyorum: 2013
yılında Bursa ne kadar vergi ödemiş? Değişik bir
ifadeyle, Bursa olarak gayrisafi yurt içi hasılaya ne kadar katkı
koyduk TL olarak, yüzde olarak? Ne kadar kamu yatırımı
aldık TL olarak? Aynı şeyi ekim ayı veya kasım sonu
itibarıyla, 2014 yılı için de -ne kadar vergi ödedik, ne kadar
kamu yatırımı aldık- açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, bugün Türkiyede amatör ve profesyonel spor
kulüpleri müthiş bir borç yükü altında bulunuyorlar. Profesyonel spor
kulüplerinin bu borç yüküne rağmen reklam girdileri, televizyon canlı
yayın gelirleri gibi birçok geliri olmasına rağmen, amatör spor
kulüplerinin hiçbir geliri bulunmuyor ve bu borçlar da yanlış
yönetimler nedeniyle de kronik hâle gelmiştir. Bunu da ayrıca
belirtmek istiyorum. Bunlardan biri de Kocaelispor kulübüdür. Kocaelispor, bir
marka değeri taşıyan ve bugün BAL Liginde yani Bölgesel Amatör
Ligde oynamasına rağmen 10-15 bin seyirciyle oynayan, Süper Ligden
daha fazla seyirciyle oynayan bir spor kulübü olmasına rağmen bu borç
yükü yüzünden transferlerini gerçekleştiremiyor, sportif faaliyetlerini
yeterince yerine getiremiyor. Ve bu borcun büyük bir kısmını
devlete olan gelir vergisi ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borç
oluşturuyor. Bu durumu ortadan kaldırabilmek için özellikle
profesyonel ligden amatör kümeye düşmüş ve marka değeri olan bir
kentin tüm algısının üzerinde olduğu, değer
verdiği ve aidiyet duygusuyla bağlı olduğu bir futbol
takımının borcunu giderebilmek için ne yapabiliriz?
BAŞKAN
Sayın Erdemir...
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
konuyu aktardım gerçi size ama bir de tutanağa girmesi
açısından ifade etmek isterim. Vergi Usul Kanununun 151inci
maddesinde Hekimlerden, hastaların hastalıklarının nev'ine
müteallik bilgiler istenemez. denilmektedir fakat geçtiğimiz aylarda
Bursada yürütülen vergi denetimlerinde gerek doktorlardan gerek hastalardan
hastalıklara yönelik bilgi talep edildiğine ilişkin yoğun
şikâyet gelmektedir. Konuya ilişkin gerek Vergi Usul Kanununun
hatırlatılması gerekse tıp etiği açısından
daha uygun bir çözümün bulunmasını dikkatinize sunmak isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Günal...
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
güzel cevap verdiniz ama burada 10 milyarlık diyelim ki yatırım
demişsiniz, bunun ayrıntısı nedir? Yani bir bize değil
bir de kamuoyuna açıklamanız gerekiyor. Biz 10 milyarlık yatırımı
nereye harcadık bilmiyoruz, bütçe tahsisimiz var, bunları bilmemiz
lazım. Veya personelde dediniz, personelle ilgili veriyoruz.
Ekstra ödenek
harcamalarında da en fazla Millî Eğitime var ama hâlâ kadro
olmasına rağmen atanamayan öğretmenler var. Bu nasıl bir
şeydir, onu da anlamadık.
Bir de -madem
şeffaf bir şekilde söylüyorsunuz- şu anda kaçak sarayın
yapımına -siz de söylediniz- 1 milyar 376 milyon harcanmış.
Bu, Başbakanlığın bütçesinden
Cumhurbaşkanlığına nasıl geçiyor, nasıl olacak?
Yani siz bu bütçeyi vermişken biz onu Başbakanlığa
vermiştik, şimdi bina geçti Cumhurbaşkanlığına.
Başbakanlığa yeni yer yapılacak mı, nasıl olacak,
anlamadık, onun için soruyoruz. Bir yere para veriyoruz, oradan oraya bina
aktarılıyor, buradan buraya para aktarılıyor. Eğer bir
bilgi varsa bununla ilgili de... Başbakanlık bütçesinden
Cumhurbaşkanlığına bu sene aktarılan var mı, bunu
nasıl muhasebeleştireceksiniz, merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Türkkan...
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakanım, Bakanlığınız boyunca
birkaç defa vergi affı getirildi, vergi affı veyahut da vergi ödeme
kolaylığı da diyebiliriz. Yalnız görünen odur ki, bu
konuda, vergi tahsilatı meselesinde çok başarılı
olunamadı, burada bir eksiklik var. Eksikliğin ne olduğu
konusunda herhangi bir düşünceniz var mı? Ya cezaların
affedilmesiyle ilgili bir sıkıntı var veyahut da faizle ilgili
bir sıkıntı var ama borçlu mükellef hâlâ gelip borcunu ödemekle
ilgili tereddütler geçiriyor. Bu konuda bir çalışmanız var
mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 2014 yılına ilişkin aktarmalar,
eklemeler, devirler, iptaller takdir edersiniz ki henüz kesinleşmedi,
yıl bitmedi, aralık ayında da bu türden işlemler olabiliyor.
Mesela, biz Ulaştırma Bakanlığına şunu da
söyledik çünkü ulaştırma altyapısı önemli bir... Başka
alanlarda kullanamadığı ödeneğini...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Şu ana kadar olanlar Bakanım, şu ana
kadar. Elinizde varsa...
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) İşte arkadaşlar,
şöyle: Baksınlar, çıkartılabilir ama henüz kesin hesap
çıkmadığı için takdir edersiniz ki hemen çıkartıp
getirmek zor oluyor. 2015 yılı tahmini de aynı çerçevede.
Denk bütçe...
Tabii, denk bütçeye henüz yakın değiliz ama şunu söyleyeyim:
Hiçbir dönemde olmadığı kadar bütçe açığı
düşük. 2017 yılında eğer bizim Orta Vadeli Programa
ilişkin temel varsayımlarımız gerçekleşirse 2017
yılında genel devlette yüzde 0,1lik fazlaya geçeceğiz, nominal
olarak yani faiz dışı fazladan bahsetmiyorum, normal bütçe
dengesinden bahsediyorum. 2017 yılında yüzde 0,1lik fazlaya geçmeyi
ümit ediyoruz.
Bu,
sözleşmelilerin tekrar kadroya geçirilmesi hususu: Siz de biliyorsunuz ki
bütün sözleşmeliler bir dönem itibarıyla kadroya geçirildi. Bundan sonra
da o çerçevede birtakım uygulamalar olabilir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yeni alım, o boşalan 100 bin kadroya yeni
alım ne olacak?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Benim bilgim dâhilinde şöyle:
Gerek yerel idarelerde olsun yani il özel idareleri veya belediyeler veya
bakanlıklarda sadece ve sadece özel kalem müdürleri ve basın
müşavirleri doğrudan doğruya açıktan atama
yapılabiliyor. Diğer hemen hemen bütün alanların -alt
işveren ilişkisini hariç tutuyorum, alt işveren ayrı çünkü
onlar kadrolu değildir- tamamında normalde KPSSyle gelmesi
gerekiyor.
Şimdi,
Bursaya ilişkin vergi tahsilatı geldi önüme. 2013 yılında
6 milyar 765 milyon liralık bir vergi tahsilatı
yapılmış.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Tahakkuk eden ne kadar Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Tahakkuk edeni arkadaşlar herhâlde
siz sormadığınız için çıkarmamışlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O çok önemli çünkü biz 1inciyiz Kocaeli olarak.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, şunu yapabilirim ben: Arzu ediyorsanız, bütün
illerin ayrı ayrı ödediği vergi gelirleri -zaten biz bir
şekilde yayınlıyoruz- tablosunu sizinle paylaşayım.
Çünkü arkadaşlar bazen bu tür konularda hazırlıklı
olamayabiliyorlar, müsaade ederseniz, biz öyle yapalım çünkü il il
soruyorsunuz, en doğru yöntem o.
Şimdi, spor
kulüplerine gelince: Değerli arkadaşlar, Süper Ligde profesyonel
spor kulüpleri yükümlülüklerini yerine getirecekler. O konuda bence hem kamu
vicdanı olarak hem de aslında hiçbir şekilde bizim onlara özel
bir şey göstermememiz lazım yani özel bir alan açmamamız
lazım. Ama ifade ettiğiniz gibi, yani amatör lig düzeyinde olup da bu
türden sıkıntıları yaşayanlara bir düzenleme yüce
Meclisin takdirinde olan bir konudur. Ben amatör düzeyde spor yapanlara
yapılacak bir düzenlemeyi makul görürüm -ilkesel olarak konuşuyorum-
ona farklı bir şekilde yaklaşmam; bu da böyle.
Şimdi,
özellikle bu vergi müfettişlerinin hastaya ilişkin özel bilgileri
talep etmesi mümkün değildir. Bunun talep edilmesi tespit edilirse ben
gerekeni yaparım. Bu konuda da uyaracağız ama dediğim gibi,
siz bize de ilettiniz, ben gereken soruşturmayı açacağım.
10 milyar
yatırım nereye gitti? Makul bir talep, detaylarını
verebiliriz ama çok büyük oranda ulaştırma altyapısına
gittiğini söyleyebilirim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kamuoyuna Sayın Bakan, bize değil.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Kamuoyuna da
açıklayacağız.
Değerli
arkadaşlar, şunları bilelim, bunların, yine bütün bu ilave
kullanımların tamamı teker teker detaylarıyla
Sayıştay denetimine tabidir. Binalar kamu idareleri arasında
kimin yaptığına bakılmaksızın tahsis yoluyla
geçebilir. Örneğin, bizim diyelim ki bir eğitim merkezimiz var,
ihtiyaç yoksa başka bir tarafa da verebiliriz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bütçeyi nasıl yapacağız?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, şöyle, o zaten çok
yıllara sari, binalar çok yıllara sari bütçeyle
yapıldığı için önemli olan bütçenin kimden
çıktığından çok, nihayetinde o binanın kamuda hangi
birime tahsis edileceği meselesidir, o rahat bir şekilde çözülebilir
bir konudur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) O konuda bir protokol var mı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, vergi borçlarının
yapılandırılmasına gelince değerli arkadaşlar,
güzel bir soru. Aslında, ciddi bir şekilde
araştırılması da yapılmalı. Benim
görebildiğim kadarıyla konu şu: Şimdi, sık sık
eğer -göreceli olarak konuşuyorum- af niteliğini
taşıyan bazı unsurları içeren
yapılandırmaları yaparsanız o beklentiler sürekli devam
ediyor. Şimdi, hatırlarsanız en son yapılandırmaya
-Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarım bilirler- ben gittim,
oturdum ve dedim ki: Ne olur bu cezaları silmeyin. Bir daha da bu af
beklentisini kaldıralım. Nitekim, son çıkan
yapılandırma tasarısı şöyle çıktı: Ana
parayı alıyoruz, vade farkı olarak enflasyonu alıyoruz,
cezaları da silmedik. Şimdi, böyle bir sistem devam ederse bundan
sonra hiç kimse Ya, işte iki üç yılda bir nasılsa
yapılandırma olacak, ben kamu alacağını listenin en
sonuna alsam da bir sorun yok. Ha, şunu da söyleyeyim: Zaman zaman bizim
mükellefler sıkıntıya girebilirler. Bakın, Maliye
Bakanlığı olarak söylüyorum, dürüst mükellefe yani vergisini
beyan edip sonra da ödeme zorluğuna girmiş olan mükellefe biz şu
anda piyasa faizinin altında bir faizle bir yapılandırmayı
zaten yapıyoruz. Yüzde 12lik bir faizle biz bir
yapılandırmayı
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yüzde 12 çok büyük bir faiz, bir sanayici için büyük bir faiz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, şöyle, Hazineye göre
yüksek. Değerli arkadaşlar, bakın, bugün özel sektörün bu çerçevede
borçlanma imkânı sınırlı. Hazinenin borçlanmasıyla
karşılaştırırsanız doğru söylüyorsunuz ama
Hazinenin borçlanmasıyla iyi bir referans değil.
Şimdi,
dolayısıyla şunu söylemeye çalışıyorum. Dürüst
mükellefin biz yanındayız, her türlü kolaylığı sağlayalım,
taksit sayısını artıralım,
kolaylaştıralım ama gelin, bir daha asla kamu
alacağından vazgeçmeyelim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sizi dinlediler ama havuzculara kıyakta dinlemediler.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, o faiz oranı o kadar yüksek ki ödeme
zorluğu çekiyoruz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- (1) Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.4.2.20-2-05.2
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) tertibinde yer alan ödenek,
bu Program kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim
kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere,
görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim
alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir.
Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili
yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer
yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim
kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci,
ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843
sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve
diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir
ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre
kullandırılır.
(3) Öz gelir
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (09.6.0-Eğitime yardımcı hizmetler fonksiyonu
altında öz gelir karşılığı tefrik edilen
ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma
yapılamaz.
(4) Maliye Bakanı;
a) Emniyet Genel
Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve
eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan
giderler karşılığında ilgili devletler veya
uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,
b) NATO makamlarınca
yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının
bakım ve onarımları için ödenecek tutarları,
aynı amaçla
kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı
içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye
yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen
Abdullah Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tüzel. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, sevgili halkımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, İnsan
Hakları Haftasıyla başladığımız, yolsuzluk
ve hırsızlıkları konuştuğumuz bir süreçte
bütçenin sonuna doğru geliyoruz.
Öncelikle, bu son
konuşmamda yine iktidarın uygulamalarından söz edeceğiz
tabii ki. 3Yyle mücadele diyerek geldiler ve şimdiki vaat de hepimizin
bildiği gibi 2023ün yeni Türkiyesi. Yeni Türkiyenin ne olduğunu
anlamak için on iki yıllık iktidarın
yaşattıklarına bakmak lazım, bunları hatırlarsak
vadedilen cennetin ne olduğunu daha iyi anlarız. Nedir AKPnin yeni
Türkiyesi, bunu konuşmak istiyorum.
En sonuncusu,
Başbakan Davutoğlunun açıkladığı ekonomik eylem
planından başlayabiliriz. Neymiş? Tasarruf
yapacakmışız. Artık hediye plaket vermek yok. Ne var? Fidan
vereceğiz ama bu konuşulurken 891 lira asgari ücretle yaşamak
zorunda olan işçiler, emekçiler, emekliler kendilerine yapılacak
yüzde 3, günde 1 lira artışı ve öbür taraftan da yapılan
başkanlık sarayını konuşuyor. 150 bin metal
işçisi üç yıllık sözleşmede eriyen ücretlerini
konuşuyor ve âdeta burunlarından soluyorlar. Yarın, 21
Aralıkta yani Gebzede metal işçileri sermaye dünyasına ve
ihanet içerisindeki sendikacılara seslenecekler, hesap soracaklar.
İşinden atılan Maltepe Üniversitesi Hastanesi emekçileri
direnişte. Aynı şekilde, madenlerde ölüme gönderilen, işten
atılan madenciler, Somadan sonra Zonguldakta, eksi 700 metrede tam 600
işçi Hattat Holdingin Hema madeninde işten atıldıkları
için birlik oldular, direnişe geçtiler ve devlete sesleniyorlar, Hükûmete
sesleniyorlar: Bizi koruyun, haklarımızı savunun, iş
güvencemizi sağlayın. diyorlar ama dinleyen yok.
İşte,
yeni Türkiyenin manzarası günde 1 lira artışla milyonlarca
emekçinin ya çalışarak ölmesi ya açlıktan ölmesidir;
işçilerin kapitalist zengine saraylar yapılması için kurban
verilmesidir ve tabii ki bunun karşısında hak arayan, greve,
direnişe çıkan işçinin hakkının
yasaklanmasıdır. Yeni Türkiye tam gaz özelleştirmelerin, kamunun
yağmalanmasının, yolsuzluğun tavan yapmasıdır.
Sorarım size: Bir işçi yolsuzluk yapabilir mi? Yolsuzluk yapmak bu
düzende bir yer tutmayı gerektirir. 17 Aralıkta görülmüştür,
kimlerin adı geçmiştir? Siyasetçiler, bürokratlar, iş adamları.
Ancak, onların imkânları bu halkın parasını
hırsızlayıp utanmadan üstüne faiziyle geri almayı
sağlar. Bunları yapanlar işte bu nedenle, kendilerine güçlü
devlet koruması sağlayıp imtiyazlı ve korunaklı
saraylar yaparlar. Onun için, kulübelerde yaşayanlar sarayları hiç mi
hiç sevmez ve hep sorgular Nereden geliyor bu çeşmenin suyu? diye. Yeni
Türkiyede yolsuzluğun, kamu ihalesinden memur atamasına,
sağlık hizmetlerinden yeşil alanların imara açılmasına,
siyasetin finansından çevrenin yok edilmesine her alanda
karşımıza çıkmasıdır. AKPnin yeni Türkiyesi,
memleketin parsel parsel satılması, ormanların, derelerin,
tarım alanlarının kurutulmasıdır. Yeni Türkiye
dedikleri kadın cinayetlerinde, kadın sömürüsünde,
kadınların eşitsizliğe mahkûmiyetindeki
artıştır. Sermayenin fırsat eşitliği
kadının olduğu her alanda emeğin sömürülmesidir. Gerici
iktidarın fıtrat adaletinde kadının cinsiyetçi kölelikle
erkeğe, eşitsizliğe, barbarlığa, şiddete teslim
edilmesidir.
Yeni Türkiye, bu
din istismarının bir sonucu olarak dokuz yaşındaki
çocukların başının bağlanmasıdır. Özgür bir
gelecek isteyen gencecik bedenlerin sokak köşelerinde
vurulmasıdır.
Yeni Türkiye
dediğiniz, sokakların polise zimmetlendiği ve sıralı
amirleriyle polislerin, kaymakamın, valinin, İçişleri
Bakanının yetkileriyle âdeta toplumun nefes alamaz hâle
getirilmesidir.
Tarihimizin en
karanlık günlerinde kalan Maraş katliamını lanetlemek,
ölenleri anmak için istenen izin, Maraş Valiliğince uygun
görülmemiştir. Ne demiştir Maraş Valisi: Bu yıl yapılmak
istenen toplantı ve yürüyüşü tertip edilmesinde iyi niyetini
aşıp kontrolden çıkarak suça evrilebileceği bu tür
olayların ilimizde bir daha yaşanmaması için söz konusu
toplantı ve gösterinin yasaklanması Valiliğimizce uygun
görülmüştür. İşte bu kafa ve zihniyet, sokaklardaki
özgürlüğü sakıncalı görmüş ama cezaevlerinin
sayısını artırmayı gerekli saymıştır.
Dün 19
Aralıktı, 19 Aralık 2000 yılında 105 siyasi insan
hayata döndürüldü. Nasıl mı hayata döndürüldü? Yakılarak,
kurşunlanarak, gazlarla boğularak. Ve yeni Türkiye, işte yeni
cezaevleri, yeni 19 Aralıklar demektir. Özgürlük, eşitlik,
kardeşlik, onurlu yaşam isteyen Kürtlerin, Alevilerin, ezilen
halkların yeniden hayallerle ve boş vaatlerle bir kez daha oyalanması
demektir. Komşu ülkelerle gerginlikler ve tabii ki bu gerginliklerin
yaratacağı savaş ve çatışmaların
doğuracağı yeni göç dalgalarıyla ülkemizdeki
işsizliğin ve yoksulluğun büyümesi, genişlemesi demektir.
AKPnin yeni
Türkiyesinde ne var biliyor musunuz? İstikrar diyerek barajlarla, seçim
adaletsizliğiyle, âdeta Seçimle gelirim ama seçimle gitmem. diyen bir
yönetim anlayışı vardır. Darbecilerin barajına
sığınarak oy ve vekil hırsızlığına
devam etmek, Kürtlerle barış değil, savaş ve
çatışma istiyorum. demektir. Bunun herhâlde farkında
olmanız gerekir ama tabii ki bu siyasete Halkların Demokratik Partisi
ve Halkların Demokratik Partisiyle birlikte hareket eden halk güçleri buna
izin vermeyecektir ve elbette, baraja, oy
hırsızlığına, şantaja karşı hep
birlikte direneceğiz.
Değerli milletvekilleri,
AKPnin 3Y yani yoksulluk, yolsuzluk ve yasakçı yeni düzenleri
karşısında elbette bizlerin, ezilen halkların emeğe,
barışa, eşitliğe dayalı laik ve demokratik bir Türkiye
özlemi ve bu özlemi gerçekleştirmek için mücadelemiz dimdik ayaktadır.
Evet, bilirsiniz,
yapıcıların türküsü vardır. Yapıcıların
türküsündeki gibi, bu iş zor, zor ama her şeye rağmen yapı
yükseliyor, kan ter içinde olsa da yükseliyor. İşte bu büyük
birliğin, mücadelenin, halk cephesinin, demokrasi mücadelesinin ve
kavgasının kurucusu bir güç olan işçi
sınıfının partisi, bir zamanlar kurucu genel
başkanlığını yaptığım Emek Partisi
yarın 7nci kongresini topluyor. Geleceklerini ellerine alan, özgürlüklere
ve kardeşliğe sahip çıkan, bu umudu büyüten tüm işçi ve
emekçileri, kadın ve gençleri, tüm mücadele arkadaşlarımı
buradan bir kez daha selamlıyor ve başarılar diliyorum.
Evet, bir bütçenin
sonuna geldik. Başından beri bu bütçenin adını koyduk, Bu
bütçe, emperyalist, kapitalist dünyanın ve ülkemizdeki temsilcilerinin
sömürü, şiddet ve savaş bütçesidir. dedik, Halkın hizmetinde,
halkın yararına zerrece bir tek madde bulmak mümkün değil.
dedik. O nedenle de bu bütçeye hayır dedik ve halkın bir bütçesini
elde etmek, demokratik bir ülkeyi gerçekleştirmek için de aynı
şekilde mücadeleye devam diyoruz. Ve sokaklar zulümle, kanla boğulsa
da, haklar, diller, kimlikler, inançlar inkâr edilse de; her şeye
rağmen bütün yönetici ağızlardan
kutuplaştırıcı, ayrımcı diller ve söylemler terk
edilmese de, ne kadar inat ederseniz edin bu soygun ve sömürü düzeni er geç
değişecektir ve hep söylediğimiz gibi kazanan, hesap soran,
direnen halk olacaktır.
Ben bu duygularla
bir taraftan grubumuzun bütçeyi onaylamadığını söylerken
öbür taraftan önümüzdeki 2015 yılı bütün halkımıza,
işçilerimize, yurttaşlarımıza barış, demokrasi,
özgürlük ve kardeşlik getirsin diyorum.
Hepinizi sevgiyle
ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Işık.
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Sayın Bakanım -Bakan da dinlemiyor ya- bir
şikâyette bulunmak istiyorum. Daha önce Erzincanda ve Türkiyenin birçok
ilinde şoför vatandaşlarımıza SRC 2 ve SRC 4 belgelerinden
dolayı bunların alınması için girişimde bulunuldu.
8/7/2009 tarihinde o zaman 350 bin lira para yatırdılar, on beş
gün sonra Ulaştırma Bakanlığı SRC sorgulama
programında Evraklar işleme alınmıştır.
yazısını ekranda gördüler. On beş gün sonra SRC
sorgulamasında SRC 2 ve SRC 4 belgelerini almaya hak
kazandınız. yazısı çıkıyor. 7/12/2009 tarihinde
belgeler düzenleniyor ve 26/1/2010 tarihinde de Ulaştırma
Bakanlığı tarafından Ulaştırma
Bakanlığında SRC belgeleri teslim ediliyor. O tarihten bu yana
şoförlük yapıyorlar ama 2014 yılında belgeler iptal
ediliyor. Sorgulamada SRC belgeleriniz gerçek ama usulsüz verilmiş.
deniyor. Bunlar toplam olarak 960 bin lira para verdiler ama bu usulsüzlük
nedense bir türlü düzeltilmiyor. Bunu yapanların
Özellikle kartta
soğuk mühür var ve müsteşar yardımcısının da
imzası var. Bu konuda gereken özenin gösterilmesini istiyoruz çünkü
şoförlerimiz gerçekten mağdur ve bakanlık tarafından,
bakanlık yetkililerince dolandırıldıklarını
söylüyorlar.
Değerli
milletvekilleri, bütçeler, biliyorsunuz, yalnızca bir muhasebe belgesi
değil, aynı zamanda da siyasi bir belge. Bütçe
hazırlanırken devletin ezilen kesimiyle egemen kesiminin
arasındaki denge gözetilir. Tabii, biz on iki yıldır ne
yazık ki AKP yönetiminde bütçelerin hep egemen kesimlerden tarafa
yapıldığını görmekteyiz. İşte, en son
örneği de, Cumhurbaşkanlığına ayrılan bütçe yüzde
97 artırılırken işçiye, memura verilen zammın ne
olduğunun görülmesiyle ortaya çıkıyor. Tabii,
yıllardır, özellikle son yıllarda Faiz lobisi darbe
yapıyor. diye bağırırken her yıl faiz bütçesini
nasıl yaptığınızı da görmekteyiz. Bütçenin kime
hizmet verdiğinin de kanıtları aslında burada.
On iki
yıldır halka yapılan tek şey halkı borçlandırarak
çarkı döndürmek oldu. 2002 yılında hanehalkı gelirinin
yüzde 7,5u borçlanırken 2014 yılında yüzde 55ine
çıktı. Ama algı yönetimini gerçekten, Allah için, çok güzel
yapıyorsunuz. Borçlandırmayı bile vatandaşa gelir olarak
kaydedebiliyorsunuz; aynı, vatandaşlara hastanede muayene edilirken
yaptığınız gibi bu borçlandırma işini çok iyi bir
şekilde yapıyorsunuz. Tabii, en iyi yaptığınız
şeylerden bir tanesi, borçlandırmayı sürdürmek için
vatandaşı yine kredi kartları almaya, bol bol
alışveriş yapmaya, araba almaya, ev almaya zorlamak,
bunları cazibeli hâle getirip, sürekli borçlandırıp kendinize
bağlamak olmuş.
2015 bütçesinde
bütçe gelirlerini yüzde 12 artıracağınızı
söylüyorsunuz. Bu yıl Türkiye yüzde 3,3 büyüdü, 2015 yılında
yüzde 4 büyüyeceğini tahmin ediyorsunuz. Yüzde 4 büyümeyle yüzde 12
gelirin nasıl elde edileceğini düşünmek lazım. Tabii, zam
ve yeni vergilerle bunun yapılacağı kesin, yoksa başka
türlü artıramazsınız. KDVyi artıracaksınız,
ÖTVyi artıracaksınız, damga vergisini
artıracaksınız, banka sigorta paralarını, trafik
cezalarını, temel tüketime olan zamları
Zaten Sayın Bakan
da dün açıklama yaptı Vergileri artıracağız. diye.
Şu anda kredi
kartı sayısı nüfusumuzun 2 katı olmuş.
Vatandaşı borçlandırıyorsunuz, iç talebi yükseltip o
şekilde ekonominin iyi olduğunu göstermeye
çalışıyorsunuz. Resmî rakamlara göre işsizlik 10,5
olmuş ama gerçekte 16dan fazla, genç işsizlik yüzde 25ten fazla.
Büyük sermayeden alınan vergileri yüzde 20ye düşürmüşsünüz ama
yandaş korunurken vatandaş da soyulmaya devam ediliyor.
2015
yılında 427 milyar olması beklenen bütçe gelirlerinin en önemli
kaleminde yüzde 70 dolaylı vergi olduğunu bilmekteyiz. Avrupada,
biraz önce Bakanımız söyledi ama Avrupada yüzde 2,5 dolaylı
vergi alınıyor; bizimki 2,5 katı. Almanyada yüzde 28,
Bulgaristanda yüzde 20 olduğu ve ne ilginç ki kişi başına
10 bin dolar millî geliri olan ülkemizde 35 tane dolar zengini İstanbulda
yaşıyor, kişi başına millî geliri 50 bin dolar olan
Singapurda ise 32 tane dolar zengini var.
Eğitime en
büyük pay ayrıldığı yalanları; yüzde 78i personele
ayrılmış
2002 yılında eğitime yüzde 17 pay
ayrılmış şimdi yüzde 9 ayırıyorsunuz. Tabii
öğrencilerin kalitesinden öğretim kalitesinin ne olduğu ortaya
çıkıyor. Her yıl vatandaşlar cebinden 15 milyar lira para
harcıyorlar eğitim için.
Sağlıkta
zaten gelen nokta ortada; vatandaşlar hastaneye gittiği zaman yüzde
85ini cebinden ödüyorlar.
Yoksulluk;
özellikle bu sene yüzde 2 ayırmışsınız, normalde
düşük. AKP, uyguladığı politikalarla toplumun geniş
kesimini yoksullaştırıp bunları örgütsüzleştiriyor ama
kendi örgütü altında toplayıp kendine oy deposu olarak
kullanmayı da iyi biliyor, halkı bu şekilde sömürüyor.
Çalışma
Bakanlığının bütçesi 32,7 milyardan 30,6 milyara
düşmüş. İş sağlığı ve iş
güvenliğinin de yine aynı şekilde hiç olmayacağı
görülüyor.
Eğitime,
sağlığa, emekliye, işçiye gelince para bulmuyorsunuz.
Özellikle Sayın Erdoğanı şu anda çok aratmayan Sayın
Davutoğlu üç ay içinde örtülü ödenekten 263,2 milyon lira para
harcamış. Sayın Erdoğan on bir yılda 7 milyar 93
milyon lira harcamış. Ama bunlara para bulunmazken
haksızlığa karşı çıkan vatandaşı
susturmak için silah ve güvenlik işleri için 52 milyar parayı bütçeye
koymuşsunuz. Bu ne demek? Şiddet bütçesi, kin bütçesi, nefret bütçesi
olacak. Yine Ethemler, yine Ali İsmail Korkmazlar, yine Berkinler
hayatlarını kaybedecek.
Dış
politikada geldiğimiz nokta ortada. Şama öğle namazı
kılmak için gidecektiniz ama şu an özellikle sınırda
yaşayan vatandaşlarımızın durumu belli.
Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğünün bütçesini bu sene 1,5 milyar lira azaltmışsınız.
Yine kadına şiddet kadına verdiğiniz önemin göstergesi
olacak. 2014 yılında on bir ayda 204 kadının
öldürüldüğünü, kadına şiddetin yüzde 1.400
arttığını zaten bilmekteyiz.
Hırsızlık,
gasp, uyuşturucu aldı başını gidiyor, beş
yılda yüzde 100 artış var. Uyuşturucu
kullanılması 11 yaşına indi.
Dünya Ekonomik
Forumu 2011-2015 Küresel Rekabet Raporu sonuçlarına göre 144 ülke
arasında yasal haklar açısından Türkiyenin 96ncı
sırada, ilköğretim, eğitime katılma bakımından
94üncü sırada, eğitim sisteminin kalitesi bakımından
89uncu sırada, fen ve matematik eğitimi bakımından 98,
okul yönetilmesi kalitesi bakımından 100üncü sırada
olduğunu görüyoruz.
Çok muhafazakâr
olduğunuzu söylüyorsunuz ama döneminizde fuhuş yüzde 300
artmış, evlenme yüzde 0,6 azalmış, boşanmalar yüzde
1,6 artmış.
24,1 milyar IMF
borcunu bitirdik. diye övünüyorsunuz ama 55 milyarlık
özelleştirmeyi, daha önceki hükûmetlerin yaptıklarını hiç
görmezden geliyorsunuz.
Zamanım
kalmadı, biraz da resim göstereyim. Şimdi, çok yol yaptığınızı
söylüyorsunuz. İşte, Muharrem bebek sizin bu
yaptığınız yollar sayesinde, gidemediği için öldü.
Sağlıkta
çok iyi düzene geldiğinizi söylüyorsunuz, ekonomimizin çok iyi
arttığını söylüyorsunuz. Bu camları kırık,
sökük evde Ayaz bebek zatürreden öldü. Kübra bebek -bu buzdolabı, para
kasası değil, içinde hiçbir şey yok- açlıktan öldü.
En iyi
yaptığınız şey, Vatandaşı -daha önce
diyordunuz ki- işte, gaz kuyruklarından falan kurtardık.
İşte, vatandaşın kuyrukları, bunlar sizin döneminizde,
30 lira, 40 lira para alsın diye saatlerce kuyrukta bekleyen, yaz
kış demeden, vatandaşlarımız.
En büyük 17nci
ekonomi. diyorsunuz. İşte, ekonomimizin göstergesi, çöplerde yiyecek
topluyorlar.
Babasız
bıraktığınız çocuklar, zaten yüz karanız ne
yazık ki.
Recep amca,
onurumuz oldu, ülkenin gerçeğini gösterdi.
Kadına
şiddet yüzde 1.400 arttı. diyoruz sürekli olarak ve ne yazık ki
çocuk gelinleri masumane olarak gören zamanınızda son bir sene içinde
20 bin tane çocuk gelin oluştu.
Her yere
üniversite açtık. dediniz. 50 öğretmenimiz intihar etti. Jeoloji
mühendisleri, veterinerler, ziraat mühendisleri ve bir sürü şu anda
intihar aşamasında
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biraz iyi haberler var ya.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Veriyorum, daha ne yapayım?
IMFye o kadar
borcumuzu sildik. diyorsunuz ama IMFnin dayatmasıyla pamuğun,
tütünün ekimini yasakladınız. Şu anda her sene onlarca
vatandaşımız, ırgadımız yolda
sıkış sıkış giderken ölümle
karşılaşıyor, ölümle burun buruna geliyor.
Son yıllarda
uyuşturucunun ne kadar arttığını söyledim.
Uyuşturucu kullanan gençlerimizin yaşı 11e indi, patlama
yaptı.
Tabii, maden
işçileri pideyle orucunu açarken kimileri de böyle zevküsefa içinde
kuş sütüyle açmakta. Öyle işte. Buna bak, bir sürü, Allah gözünüzü
doyursun böyle bir sofra olur mu ya, biraz da insan şey yapar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Faruk Beye bir göster onu.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Tabii, bunlar para kasaları, bunlar da vatandaşın
sizin bildiğiniz kasaları.
Diyanet
İşleri ne yazık ki fetvalar veriyor, haramdan, fazla masraf
etmeyeceğini söylüyor ama 1 trilyonluk arabaya biniyor ve 7nci
gemicikler, tankerler de alınmaya devam ediyor.
Biraz önce
söyledim Kübra bebek soğuktan ölürken siz buraya -bu 1.464
odaymış, oda sayısı üstte 1.464, altını da
düşünün, artık artacak bu oda sayısı- 8,5 milyon elektrik
parası verirken Kübra bebekler soğukta öldü.
Bir de tabii
vatandaşa davranış var ki, işte, köylü milletin
efendisidir, bir de diğer davranışları zaten canlı
canlı yaşadık, gördük. Ama son olarak da şunu söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Bu ülkede Başbakanın deyişiyle Bizim polisimiz
vatandaş mı öldürdü? Herhâlde bu cevaptır, bu da yeter. Bu
bütçede inşallah şiddete
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Bitiremedim gerçi
LEVENT GÖK
(Ankara) Muharrem, devam et süren var.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Başkanım süre mi verdiniz?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Son fotoğrafı yeniden göster.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Onu bir daha göstereyim, nereye koydum, karıştı
BAŞKAN
Acele etmeyin Sayın Işık.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum sağ
olun.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi sıra Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Alim Işıkta ancak şahsı adına söz istediği için
süresi on beş dakika.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen
saygıdeğer vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçenin bu maddesi diğer bütçe işlemleri
başlığı altında daha çok Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı bütçesi, onun kullanımı, yine, aynı
şekilde, Maliye Bakanı tarafından Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve
eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim öğretim gören
yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderlerin
karşılanmasına yönelik düzenlemelerden dolayı Sayın Bakana
yetki vermeyi öngören bir maddedir. Dolayısıyla, Yükseköğretim
Kurulundan, özellikle, Öğretim Elemanı Yetiştirme Programı
kapsamında yani ÖYP programı kapsamında yapılan ödemelerde
aktarma yapmaya, söz konusu öğretim elemanının bulunduğu
üniversite bütçesinden alınıp öğrenim gördüğü üniversite
bütçesine ödenek aktarmaya yönelik düzenlemeler de bu kapsamda
değerlendiriliyor.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde son dönemde üniversite sayısının
hızla artmasının ardından öğretim üyesi
ihtiyacının karşılanması amacıyla, özellikle,
Öğretim Elemanı Yetiştirme Programı bazı
üniversitelerimizde önemli bir açığı kapatmaya gayret
etmektedir. Ancak, bu program kapsamında yapılan görevlendirmelerin
söz konusu üniversiteler adına merkezde çoğu bulunan yani
büyükşehirlerde bulunan, eski ve kökleşmiş üniversitelerimizde
yüksek lisans ve doktora programı yapmak üzere görevlendirilenlerin
seçiminde bazı hassasiyetlerin gösterilmediği, ayrıca
eğitim öğretim programlarına katıldıkları
üniversitelerde bunların kendi ifadeleriyle söylüyorum, tırnak
içerisinde, âdeta köle gibi çalıştırıldıkları
şikâyetleri hepimize gelmektedir. Ancak, bu da bir tarafa, yüksek lisans
ve doktora programlarını tamamlayan bu gençlerin, eğitim
öğretim programları süresince kendi kaynaklarından veya kendi
üniversitelerinin onlara aktardığı ödeneklerden yararlanarak
aldıkları eğitim öğretim materyali, kitap, deney
düzeneği, laboratuvar malzemesi ve benzeri gibi kendine ait mallarını
maalesef gideceği yani programı tamamladıktan sonra asıl
çalışacağı üniversiteye giderken götüremediği, o
bölümdeki gerek öğretim üyesi gerekse idarecilerin buna müsaade
etmediği, dolayısıyla kendi paralarıyla
alınmış olan kitabı dahi bu araştırma
görevlilerine vermedikleri gerçeğini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dolayısıyla, burada bir düzenlemeye ihtiyaç var, Sayın Bakana bu
konuyu da bu vesileyle iletmiş olayım.
İkincisi:
Üniversitelerde yaşanan en önemli sorunlardan birisi, gençler
açısından baktığımızda, öğretim elemanı
yetiştirme kapsamında, 2547 sayılı Yüksek Öğretim
Kanununun 50nci maddesinin (d) fıkrasına göre Yüksek lisans veya
doktora programını yapan gençlere devlet burs niteliğinde
katkı yapar. hükmünden yola çıkarak, bu gençler araştırma
görevlisi gibi ve onlara denk bir maaşla üniversitelerin ilgili
enstitülerinde yüksek lisans ve doktora programına alınıyorlar.
Ancak, bu süre bittikten sonra, gerek kendi üniversitesinde gerekse başka
üniversitelerde boş kadro bulunmasına rağmen bunlarla ilgili herhangi
bir tasarrufta bulunulmuyor. Ondan sonra, artık bu doktorasını
bitirmiş olan gençler, ertesi gün, bir anda parasız,
dışarıda; evliyse, çoluğu çocuğu mağdur olacak
şekilde boşluğa düşmekteler. Bunların herhangi bir
boşluğa düşmeden, varsa kendi üniversitelerindeki bölüm veya
programlarda, yoksa yeni kurulanlar başta olmak üzere diğer
üniversitelerdeki bölüm veya programlara aktarılması konusunda bir
düzenlemeye ihtiyaç vardır çünkü yetişmiş öğretim üyesi
ihtiyacı son derece yüksek olan ülkemizdeki üniversitelerden
yetişmiş bu gençlerin boşta bırakılmaması ve bu
mağduriyetin çözülmesi kaçınılmazdır.
Yine bir
başka konu, üniversite genel sekreter yardımcıları ile
hukuk müşavirleri, daire başkanlarına daha önce yapılan bir
düzenlemeyle getirilen iyileştirmelerden
yararlandırılmamış, dolayısıyla ek göstergeleri
yükseltilmediği için şu anda bir genel sekreter
yardımcısı kendisiyle birlikte çalışan bir daire
başkanına göre çok daha düşük maaş alır duruma
düşmüştür. Bunu defalarca bu kürsüden dile getirdiğimizde
sayın bakanların çözeceğiz sözlerini vermelerine ve geçen
yıl sendikayla yapılan toplu sözleşme sırasında karar
altına alınmasına rağmen bugüne kadar çözülememiş
olması ve yine dün Sayın Bakana sorduğumda, cevaben böyle bir
çalışmalarının bulunmadığını ifade
etmiş olması demek ki üniversitelerle ilgili verilen sözlerin bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da yerine getirilmeyeceğinin bir
işareti olarak algılanabilir ama bu mağduriyetin çözülme
zorunluluğu vardır. Bunu da Sayın Bakana bu vesileyle ifade
etmek isterim.
Bir ay önce bu yüce
Meclise getirilen ve yıllardır üniversite öğretim
elemanlarının şikâyet konusu olan özlük hakları
hakkındaki iyileştirme konusu tüm Meclisin olumlu katkısı
ve desteğiyle yürürlüğe girdi ve üniversite öğretim üyeleri ile
diğer öğretim yardımcılarının maaşlarında
aylık 700-800 TLlik bir düzenlemeye geçildi. Bu aydan itibaren de bu
arkadaşlarımız bu zamlı maaşlarını
aldılar. Öncelikle onu güle güle harcasınlar diye söylüyorum. Ancak,
bu da eksik çıkarıldı, aynı üniversitenin aynı
bölümünde yerli ve yabancı uyruklu öğretim üyeleri, öğretim
elemanları arasında ayrıcalık oluştu. Birçok
üniversitemizde Azerbaycan ve diğer birçok ülkelerden gelen yabancı
uyruklu öğretim elemanları yıllardır emek vermesine, hizmet
vermesine rağmen maalesef bu düzenlemenin dışında tutuldular,
bu olmadı. Yine, öğretim elemanlarıyla aynı atmosferde bu
eğitim öğretim hizmetlerine katkı yapan idari personele de bu
kadar olmasa da bunun belli bir bölümü oranında bir iyileştirme
yapılması önerimiz maalesef dikkate alınmadı. Bunun da
yapılmış olmasını çok arzu ederdik.
Bir başka
konu ve maalesef, Anayasaya da aykırı olmak üzere üniversiteler
arasında ayrımcılık yapıldı. Örneğin emniyet
teşkilatındaki akademik personele aynı iyileştirmeler
yansıtılmadı. Niye? İşte 17-25 Aralık süreciyle
başlayan kavgadan dolayı. Polis Akademisindeki öğretim üyesi bu
ülkenin öğretim üyesi değil mi? Orada çalışan
yardımcı doçent, doçent, profesör veya araştırma görevlisi
bu memleketin evladı değil mi? Düne kadar çok iyiydi, bugün düşman
oldu ve cezalandırılıyor. Anayasanın 130, 131 ve 132nci
maddelerinde yer alan hükümler öğretim üyeleri, öğretim
elemanları arasında ayrımcılık yapın demiyor. Ona
yönelik düzenlemeleri oraya koymuş. Dolayısıyla bir an önce
emniyet teşkilatı bünyesindeki akademik personele de bu
iyileştirmelerin yansıtılması gereğini buradan
hatırlatmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, üniversitelerde en büyük sorun kadro sorunu. Tüm
diğer kurumlarda olduğu gibi üniversitelerde de kadro ilanları;
bu kadro ilanları sırasında hangi bölüm ve programlarda, hangi
kadrolara kimlerin alınacağı konusu ne yazık ki tek elden
yönetilir hâle geldi ve artık üniversitelere ve kişilere göre kadro
ilanını yaşayan bir Türkiye olduk. 17-25 Aralık öncesi
örneğin A üniversitesinin rektörü kendi üniversitesindeki öğretim
elemanı kendisine oy vermediği için kadro ilanı koysa teklifte
bulunmuyordu, 17-25 Aralıktan sonra teklifte bulunduğu zaman da YÖK
diyor ki: Dur bakalım, sen kimin için kadro istedin? Bu kişi AKP
yanlısı mı, AKP karşıtı mı? Bir onu
araştıracağız. YÖK Yürütme Kurulu üyeleri, herhangi bir
üniversitedeki, ilan edilen bir doçent, profesör kadrosuyla ilgili
değerlendirme yapıp bunun hepsi farklı bir bölümde, alt alta
konup karar verildikten sonra kadro ilanını verir hâle geldik
değerli milletvekilleri.
Bütçe
görüşmemde de, önceki günkü konuşmamda da ifade ettim. Bu ülkede,
doktorasını bitirmiş, yardımcı doçent olmayı
bekleyen; doçent unvanını almış, kadro bekleyen;
profesörlük için tüm bekleme süresi ve akademik ilkeleri, kriterleri
tamamlayıp profesör kadrosu ilanını bekleyen 7 bine yakın
insan varken, aynı üniversitelerde bunun 4 katı kadronun boş
bekletilmesinin bir izahı olmalı. Başka türlü
açıklayamayız. Hem bir taraftan hak etmiş insanın
hakkını vermeyi arzu ediyoruz, üniversitelerde öğretim
elemanı açığını bir an önce kapatalım diyoruz ama
bir taraftan da talep edenlerin 4 katı boş kadroyu bekletiyoruz,
keyfî olarak üniversite yönetimi veya YÖK kullandırmıyor. Sayın
Bakanım, buna çözüm bulmak zorundayız.
Bu ülke 17-25
Aralık sonrası, sizin gözünüzde, yeni Türkiye olabilir. Bu ülke
hiçbir zaman kendi evladına yan bakan bir devlet
anlayışıyla yönetilmedi. Hesabınızı başka
türlü yapın. Siyasi çıkarlarınız, siyasi menfaatleriniz,
nasıl arzu ediyorsanız, istediğiniz gibi gerçekleşsin ama
bu ülkenin yetişmiş üniversite personelini paralelci veya değil
diye fişlemek sizin hakkınız değil. Paralelciyse yirmi
yıldır niye profesörlük aşamasına kadar bu insanları o
devletin kurumlarında çalıştırdınız? Son bir
yılda mı aklınız başınıza geldi Allah
aşkına? Yani bu insanların bu şekilde, üniversite rektörüne
oy vermediyse doğrudan paralelci, size uygun bir demeç vermediyse Buna
kadro yok. gibi bir anlayışla mağdur edilmesini kabul etmemiz
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, önemli konulardan birisi, son dönemde, maalesef, bazı üniversitelerin
yolsuzluk, usulsüzlük iddialarına adlarının
karışması, o üniversite çalışanlarını ciddi
anlamda tedirgin etmiş ve mağdur konuma düşürmüştür.
Sırf bu iddialardan dolayı birçok üniversitede bugüne kadar
çalışmış öğretim elemanlarının üniversite
değiştirmek zorunda kaldıklarını da sizlerle
paylaşmak isterim.
Örneğin,
üniversitenin birinde TÜRGEVe arazi bağışlanması için
TÜRGEV yetkilisi arıyor o üniversitenin bulunduğu ildeki AKP il
başkanını, diyor ki: Geçen hafta Kütahyadaydık.
Kütahyada bir kamu arazisini, 50 dönüm ve 209 lojmanın bulunduğu
Enerji Bakanlığına ait tesisleri bizimkiler gitmiş,
görmüş, çok beğenmişler. Sayın Başbakan da bundan çok
memnun olmuş. Eğer sen de belediye başkanı adayı olmak
istiyorsan, üniversitedeki 15-20 dönümlük araziyi, şu kişiyi de
yanına al, üniversite rektöründen TÜRGEVe bağışlanma
sözünü al, bunu da sayın beyefendiye ilet, sen de kadroyu
alırsın ve aday olursun. Adı var, önergelerle iletildi ve hepsi
var ama ismini vermeyeceğim.
Yine, bir
başka üniversitede hazineye ait arazinin tahsisi istendi. Yine, TÜRGEVe
bunun bağışlanması durumunda üniversiteye birçok
katkılarının olacağı, Yukarıdan çok iyi
ödenekler çıkartacağız. sözü veriliyor.
Bir başka
yerde, üniversitelerde özellikle yolsuzluk, usulsüzlük iddiaları son
günlerde sık sık medyaya düşmekte. Örneğin, promosyon
bedeli olarak elde edilmesi gereken paranın bir miktarının
üniversitenin faiz geliri kaybına yol açtığı, bankanın
hibe ettiği Audi A8 bilmem ne marka model otomobil dışında
promosyon bedellerinin üniversite muhasebe kayıtlarında
görünmediği; ayrıca, başka bir üniversitede yine bir cihaz için
kurulumu yapılmadan çok büyük miktarlarda ödemelerin
yapıldığı; bir başka üniversitede Atatürk Orman
Çiftliği arazisinde iş merkezi ve konut yapılmak üzere
çıkılan ihalenin iktidara ve Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanına yakın olduğu ileri sürülen bir inşaat
firmasında kaldığı ve ihalenin yüzde 42,6ya
anlaşılmasına rağmen, rektörün devreye girerek yüzde 40a
düşürüldüğü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla)
aynı şekilde, bazı üniversitelerde
öğrencilerden alınan paraların kayıtlara geçmediği,
üniversite yönetimleri tarafından usulsüz harcamaların
yapıldığı gibi...
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Alim Beye de verelim efendim ilave süre.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bir dakika verirseniz Sayın Başkanım, son
çünkü.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bir başka üniversitede öğrencilerin
ödediği harçların önemli bir kısmının doğrudan
üniversite bütçesine aktarılıp kayıt altına
alınması gerekirken usulsüz olarak üniversitenin vakfına
kaydırıldığı ve vakıftan, yine, hoş olmayan
harcamaların yapıldığı iddiaları; başka bir
üniversite, Ziraat Bankasının bir şubesiyle yapılan
protokol gereğince bankadan alınan önemli bir miktar nakdî
yardımın üniversite bütçesine aktarılmadan, rektörlüğün de
promosyonlar karşılığı yine önemli bir miktar parayla
6 adet Passat marka otomobil aldığı ve üniversite
çalışanlarının ve öğrencilerin alması gereken
parayı maalesef başka kalemlerde harcadıkları; yine,
başka bir üniversitede sahte diplomayla öğretim elemanı
yapıldığı ve daha sonra da idareciliğe
getirildiği; yine, bir başka üniversitede tıp fakültesi
vakfına ait bir tıp merkezinde görevlendirilen akademisyenlere önemli
miktarlarda fazla ve yersiz ödeme yapıldığı gibi iddialar,
bu, medyaya yansıyan iddiaların sadece bir kısmı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla) Bunların da üniversiteler için hoş olmayan
manzaralar olduğunu ve sayın Hükûmetin sayın yetkililerinin bu
konulara özellikle dikkat etmeleri gerektiğini millet adına buradan
dile getirmeyi uygun gördük çünkü harcanan her kuruş bu milletin
vergilerinden toplanan paradır, bunun da muhasebesinin doğru
yapılması lazım.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, şahsı adına söz isteyen Durdu Mehmet Kastal, Osmaniye
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kastal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7nci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin 2023
vizyonuna ulaşabilmesi ve dünya ile rekabet edebilmesi için girişimci
ve yenilikçi insan gücünün arttırılmasına ihtiyaç
duyulmaktadır. Bunun için de eğitimli, bilinçli, sorgulayan,
araştıran bireylerin yükseköğretim düzeyinde yetiştirilmesi
gerekmektedir. Bu hedefe ulaşabilme yollarından biri de
yükseköğretimin hem fiziki şartları hem de görev yapacak
akademisyen sayısının ve kalitesinin
arttırılmasıdır. Bunun için büyük bir çaba gösteren
iktidarımız eğitime erişimde büyük mesafe katetmiştir.
Ancak eğitim kalitesindeki artışa rağmen henüz hedeflediğimiz
noktada değiliz. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı sonuçlarına göre, Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü ortalamasının altındadır.
Ancak kaliteyi iyileştirme yönünde attığımız
adımlar sayesinde 2006-2012 döneminde en hızlı ilerleme kaydeden
ülkelerden biri olduk.
Değerli
arkadaşlar, yükseköğretim alanında nitelikli insan gücüne sahip
olmak için meslek olarak akademisyenliğin cazibesinin
arttırılması, akademisyenlerin daha fazla bilimsel
çalışma ve araştırma yapmalarının teşvik
edilmesi ve bu doğrultuda, yükseköğretim kurumlarında görev alan
söz konusu öğretim elemanlarının mali haklarının da
önemli ölçüde iyileştirilmesi sağlanmıştır,
öğretim elemanlarının mali haklarında yüzde 36,5a varan
artış yapılmıştır.
Üniversitelerde
merkezî bütçeden ayrılan pay, 2002 yılına göre,
iktidarımız döneminde 7 kat arttırılmıştır.
Bu nedenle, çalışma şartlarının iyileşmesi, ücret
konusunda geçmiş dönemlere göre merkezî bütçeden ayrılan
payların katlanması, AR-GE harcamalarının yükselmesi,
ücretlerinin iyileştirilmesi Türkiyeyi dünya akademik çevrelerinde
çalışılabilir ülkeler arasına
taşımıştır. Bu durum, ülkemizde yıllardır
başka ülkelere gitmek durumunda kalan nitelikli insan gücümüzün ülkemizde
bilim üretimine devam etmesini sağlamıştır. Ülkemizde
nitelikli insan göçü düne göre neredeyse durmuş diyebileceğimiz
oranlarda gerilerken daha önce araştırma imkânları ve özlük
haklarının cazibesiyle dış ülkelere gitmiş bilim
insanlarımız geri dönmektedir. Tersine beyin göçü ülkemizin yüksek
eğitiminin çıtasını yukarıya
taşıyacaktır. Bu konuda Bakanlık bünyesinde ciddi
çalışmalar yapıldığı gibi, yurt
dışında çalışmalara devam eden bilim
insanlarımız ile irtibata geçilmekte ve koordinasyon
oluşturulmaktadır.
Üniversitelerimize
2002 yılında yaklaşık 2,5 milyar kaynak
ayrılmışken 2015 yılında 18,5 milyar liralık bir
kaynak söz konusudur. Son on iki yılda, iktidarımız döneminde
eğitim öğretim konusuna verilen önem neticesinde okul, derslik,
öğretmen sayılarımız arttığı gibi,
üniversite sayılarımız ve yükseköğretimde görevli ve
araştırma görevlileri, personel, profesör ve doçent
sayılarımız da ciddi oranda artmıştır.
Ülkemizde
üniversitesiz il kalmamıştır. 2002 yılında 53ü
devlet, toplamda 76 olan üniversite sayımız bugün 104ü devlet, toplamda
176ya yükselmiştir. Ayrıca çok sayıda vakıf
üniversitesinin kurulmasının önü açılmıştır ve
yükseköğretimde görevli öğretim üyelerimiz 76 bin iken bu rakam
şu anda 130 bini aşmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Evet.
Yalnız, az
önce Alim ağabey de söyledi, üniversite rektörlerinin
harcamalarının, kesinlikle Sayın Bakanım, sıkıya
alınması gerekmektedir çünkü her rektör, rektör olduğu gün Audi
A8 almaktadır. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Buna
müsaade etmememiz gerekir.
Diğer
taraftan, göreve geldiğimiz günden bu yana Hükûmetimiz bilim ve
araştırmaya büyük önem vermiş, güçlü Türkiyenin bilgiyle ve
bilimle atılan temeller üzerinde yükselebileceğinin bilincinde
olmuş ve bu kapsamda AR-GE harcamaları için önemli kaynak tahsisleri
yapmıştır. AR-GE harcamaları için 2015 yılı
bütçesinde öngörülen kaynak yaklaşık 2,8 milyardır. Bu
çabalarımız sonucunda Dünya Ekonomik Forumunun yükseköğretim
sıralamasına göre 2008 yılında 144 ülke içerisinde Türkiye
72nci sıradayken 2014 yılında 50nci sıraya yükselmiştir.
Hedefimiz OECD ülkeleri arasında en iyilerden biri olmaktır. Bu,
iktidarımızın yükseköğretime ve bilime verdiği
değeri göstermektedir.
Yapılan
iyileştirmelerin ve bütçenin yükseköğretim camiamıza ve ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyoruz.
Soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, hâlen ÖYP kapsamında kaç kişi lisansüstü
programlarına kayıtlı durumdadır? Bugüne kadar ÖYP
kapsamında olup da normal sürede lisansüstü programını
tamamlayıp geriye dönenlerin oranı nedir? Çünkü sürekli
uzatılıyor. Ayrıca 50/(d)li araştırma görevlilerinin
öncelikle kendi üniversitelerinde, kadro yoksa başka bir üniversitede
öğretim elemanı olarak değerlendirilmesi konusunda bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, kamuda taşıt kullanımı ve hangi
yöntemlerle alınacağı 237 sayılı Taşıt
Kanunuyla belirlenmişken İller Bankasının kentlerin
ihtiyaçlarına binaen yapmış oldukları ihale
şartnamelerine kuruma verilmek üzere bir madde konmuş ve
taşıt alınmıştır. Yani bu, hizmet alımı
yöntemiyle taşıt alımı değil ya da
Bakanlığınız öngördüğü 237 sayılı Kanuna
istinaden bir taşıt alımı değil, ihaleyi alan
müteahhitlerden bunun gibi 72 tane taşıt alınmıştır.
Bu taşıtların tümünün yakıt giderleri, trafik cezaları
ve o ihalenin yapıldığı kent dışında
kullanılmış olmasına rağmen kontrol altına
alınmamış ve kontrolsüz bir şekilde
kullanılmıştır. Asıl kullanılanı ise seçim
döneminde özellikle AKP il yöneticilerine tahsis edilmiş
olmasıdır. Bu konuda bir şey yapmayı planlıyor
musunuz? Bu taşıtların bu şekilde usulsüz
kullanımına karşı ne yapılabilir ve bununla ilgili
düşünceleriniz nedir?
BAŞKAN
Sayın Keskin
ADNAN KESKİN
(Denizli) Sayın Bakanım, toplam vergiler içerisinde
vasıtalı vergilerin oranı oldukça yüksek. Bu çarpık tablo
uygulamada çok ciddi haksızlıklara neden olmaktadır.
Örneğin, Türkiye, Amerikadan ithal edilen viskide vergilerin
oranını aşağı doğru çekerken kendi üzüm
üreticilerimizin ürettiği üzümlerden üretilen şaraplarda 1 litrede 5
lira vergi alınmaktadır. Bu yüksek vergi, şişeyi de
koyduğunuz zaman, şarap üreticilerini uluslararası piyasalara
çıktığında 6,5 lira gibi yüksek bir fiyatla piyasaya girmek
mecburiyetinde bırakmakta ve ihracatı da engellemektedir. O nedenle
de bu sene maalesef şaraplık üzümün kilosu 25 kuruşa indi. Yani
20 kilo üzümle 1 litre mazot alıyor üreticiler. Bu konudaki bu yüksek
verginin değiştirilmesi, en azından aşağı düzeye
çekilmesi konusunda herhangi bir çalışma söz konusu mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, valiler başkanlığında il idare kurulları
var illerde, burada bazı müdürler il idare kurulunun üyesi. Örneğin,
kültür müdürü üyesi, nüfus müdürü üyesi değil; tarım il müdürü üyesi,
köy hizmetleri müdürü üyesi değil. Tabii, böyle de olunca
çalışırken görev tazminatı adı altında
maaşlarında bayağı farklılık var, teknik olan
müdürler de dâhil ve emekliliğinde de aynı durum söz konusu. Mesela,
bugün tarım il müdürlüğünden emekli olan bir müdür
arkadaşımız ile köy hizmetleri müdürlüğünden emekli olan
arkadaşımızın arasında bin lira fark var, sadece
birinin il idare kuruluna üye olmasından dolayı. Bu
farklılığı kaldıracak mısınız? Bu fark
konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
ARİF BULUT
(Antalya) Sayın Bakan, Hükûmetiniz, doktorların ve sağlık
çalışanlarının özlük haklarını düzenlemeden tam
gün yasasını çıkardı ve hekimlerin serbest
çalışma haklarını elinden aldı. Ancak, emekli
hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının
emekli maaşları çok düşük. Bunların emekli
maaşlarını düzeltmeye yönelik bir çalışmanız var
mı, varsa bunu ne zaman yapacaksınız?
Bugün, Ankarada
EĞİTİM-İŞ Sendikasının haklı
eylemlerini Hükûmetinizin kolluk kuvvetleri aşırı güç kullanarak
dağıttı. 50den fazla sendikacıyı gözaltına
aldı. Bu baskıcı tavrınızı daha ne kadar devam
ettireceksiniz? Bu ülkeye demokrasi ne zaman gelecek?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Son
soru Sayın Erdemire aittir.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
geçtiğimiz günlerde Katar Emirinin Ankaraya yaptığı
ziyarette Sayın Emiri sizinle birlikte MİT Müsteşarı
Sayın Hakan Fidan karşıladı ve daha sonra Emir
havaalanından ayrılırken aracında Hakan Fidan kendisine eşlik
etti. Sizin bildiğiniz kadarıyla, cumhuriyet tarihinde MİT
Müsteşarının eşlik ettiği devlet başkanı
olmuş mudur? Eğer bu bir ilk uygulamaysa nedeni nedir? Amerikan
Kongresinde 2013 yılında Dış İlişkiler
Komisyonundaki terörizm panelinde Türkiye ve Katarın terörün finansmanı
noktasında iki ülke olarak eleştirildiğini göz önüne aldığınızda
ve bazı mali yaptırımlar söz konusu olabileceğini göz önüne
aldığınızda, sizce verdiğimiz görüntü Türkiye'nin mali
geleceği açısından, dış politika geleceği
açısından bir sıkıntı yaratabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, ilk
soruya cevap vermem zor çünkü şu anda bu bilgiler yok. Millî Eğitim
Bakanlığından eğer bugün arkadaşlar toparlayabilirse
memnuniyetle ama zayıf bir ihtimal çünkü bugün hafta sonu.
Dolayısıyla, o bilgiler olmadığı için cevap
veremiyorum.
Şimdi,
İller Bankasında usulsüz taşıt edinimine ilişkin bir
soru, daha doğrusu iddia gündeme getirildi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayıştay raporlarından Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Tamam.
Şimdi, hibe
bile olsa, hibe yoluyla dahi olsa taşıtların mutlaka bütçe
çerçevesinde ve kanunla alınması lazım. Dolayısıyla,
buna aykırı...
KAMER GENÇ
(Tunceli) İhaleyi verdikleri müteahhitten alıyorlar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Anlıyorum.
Şimdi, buna
aykırı bir uygulama varsa, ki Sayıştay raporlarında
geçilmişse mutlaka o konuda gereken soruşturmanın
yapılması lazım, gereğinin yapılması lazım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yapmıyorlar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama, bunu yapacak olan
Sayıştay yani bunu Maliye Bakanlığı yapmaz. Siz
biliyorsunuz, orada savcılar var, gereğini yapsınlar. Meclis
adına...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Tamam, peki, onlara söyleriz Sayın Bakan. Yapmıyorlar Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, şöyle: Yani
Sayıştayın varlık sebebi bu arkadaşlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru söylüyorsunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Dolayısıyla,
Sayıştay burada bir yanlışlık, bir usulsüzlük bulduysa
gereğini yapması lazım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru söylüyorsunuz, onu yapmadıkları için
Sayıştay denetçisini mahkemeye veriyoruz biz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, zamanım sınırlı,
karşılıklı konuşursak cevap veremem.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Enerji Bakanı Sayıştay Başkanına yazı
yazmış, diyor ki: Sayıştaya sen herhangi bir
soruşturma...
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz cevap verin lütfen.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, yine Sayın Keskin, bu dolaylı, özellikle şarap
üreticilerimiz üzerindeki dolaylı vergilerin yüksekliğinden bahsetti.
Ben o konuyu bir inceleyeyim, eğer rekabette yani uluslararası
rekabette hakikaten zorlayıcı bir durum söz konusuysa o konuyu bir
çalışalım. Tabii ki biz üreticilerimizin ihracatında yerel
anlamda rekabet gücünü artırmasından yanayız, o konuda en ufak
bir yanlış uygulamayı doğru bulmayız ama şu anda
detayların tümüne vâkıf değilim, onu bir inceleyeyim müsaade
ederseniz.
İl idare
kurullarında kimin görev alacağı kanunla belirlenmiş.
Dolayısıyla, burada valinin de aslında bir inisiyatifi yok.
Eğer o kanunda siz bir eksiklik olduğunu düşünüyorsanız,
herkesin temsil edilmesi gerektiğini düşünüyorsanız, o gözden
geçirilebilir, İçişleri Bakanımızla bu konular tabii ki
konuşulabilir.
Şimdi, tam
gün çalışma yasası vatandaşımızın lehinedir.
Doktorlarımızın emekli maaşları, daha doğrusu
şu anda aldıkları maaş ile emeklilikte aldıkları
maaş arasında önemli farklar olduğunun farkındayım,
bunu biliyorum. O nedenle de Sağlık Bakanlığımız,
dönem dönem bu konuda birtakım çalışmalarına
iyileştirmelerin yapılması noktasında bizden talepte de
bulundular. Bizim de önerimiz, daha çok, yani şu anda çalışırken
çok iyi maaş alıyorlarsa, emeklilikte bu yansımıyorsa tam
olarak, bunu yansıtacak, özel emeklilik sistemine benzer bir sistem
üzerinde çalışabileceğimizi ben söyledim. Dolayısıyla,
o noktada birtakım çalışmalar yapılabilir.
Tabii ki sendikal
gösteriler, hak araması Anayasamızın da gereği,
demokrasimizin de gereği bir haktır, ona saygılıyız
ama bunu yaparken tabii ki kanun çerçevesinde ve toplumsal huzuru ve
barışı da bozmadan yapmak gerekiyor. Yani, ben olayın
detaylarına vâkıf değilim, ben sadece genel olarak yorumda
bulunuyorum.
Daha önce bir
MİT müsteşarı bir devlet başkanına eşlik etti mi
bilmiyorum, hiçbir fikrim yok ama şunun altını çizmek istiyorum:
Biliyorsunuz, OECD bünyesinde Mali Eylem Görev Gücü var, FATF.
Hatırlarsanız, Türkiye, yasal eksiklikler ve uygulamadaki birtakım
eksiklikler nedeniyle bir ara koyu gri listeye alınmıştı.
Biz hem yasadaki değişiklikler hem de uygulamadaki performansla hem
Amerikalıları hem de bütün dünyayı yani bu yönde hassasiyeti
olan herkesi ikna ettik ve Türkiyeyi koyu gri listeden daha yeni -bir iki ay
önce- çıkardık. Dolayısıyla, o konuda hani sizin de ifade
ettiğiniz tarzda tereddütler olsaydı Türkiye o listeden
çıkmazdı. Terörle mücadelede en çok uluslararası iş
birliğine giden, terörle en güçlü bir şekilde mücadele eden
ülkelerden bir tanesiyiz. Dolayısıyla, terörün finansmanına asla
biz göz yumamayız çünkü terörden en çok çeken ülkelerden bir tanesiyiz ve
dolayısıyla bu alanda her türlü iş birliğini de
yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
Müsaade ederseniz,
şu arada Sayın Keskinin sorusuyla ilgili bir cevap geldi. Ülkemizde
Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak biradan her 1 alkol
derecesi itibarıyla, şaraptan da her 1 litre itibarıyla -burada
alkol derecesi önem arz etmemektedir- maktu ÖTV alınmaktadır. 1 litre
biradan hâlihazırda ülkemizde 3,85 lira, 1 litre şaraptan ise 4 lira
17 kuruş ÖTV alınmaktadır.
ADNAN KESKİN
(Denizli) KDV de var efendim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Muhtemelen vardır.
Son on yılda
iç piyasada şarap tüketimi yüzde 119,2 oranında, şarap üretimi
yüzde 104,2 oranında artmıştır; aynı dönemde ihracat
ise yüzde 7 oranında azalmıştır. İhracattaki
azalmanın temel nedeni iç talebin güçlü olmasındandır.
Arkadaşların verdiği notu okuyorum. Buna göre, iç talepteki
önemli artış iç üretimden kaynaklanmıştır. Bu durum,
üzüm üreticileri için olumlu değerlendirilmektedir. Dolayısıyla,
vergi uygulamalarının Türk şarapçılığına
yaramadığına ilişkin iddialar gerçeği
yansıtmamaktadır.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ya ne kadar komik hâle gelmiş ülke!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Evet, bu kadar arkadaşlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime bir
saat ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 13.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.16
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi 8inci
maddeyi okutuyorum:
Mali kontrole ilişkin
hükümler
MADDE 8- (1) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki
işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir
ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya
çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı
uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan
kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve 3308
sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince
aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören
öğrencilere yapılacak ödemeleri,
ç) 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C)
fıkrası gereğince çalıştırılan geçici
personele yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin (01.4) ekonomik
kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu
ekonomik kodu içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka
tertiplerinden (bu ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki
aktarmalar ile 6 ncı maddenin üçüncü fıkrası kapsamında
yapılan aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama
yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş
akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C)
fıkrası hükmü çerçevesinde anılan kamu idarelerinde istihdam
edilecek personel ile bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması
gereken akademik jüri ücreti ödemeleri için gerekli olan tutarları ve Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığınca tarım istatistikleri
araştırmaları kapsamında
çalıştırılacaklara yapılması gereken ödemeler
için 15.000.000 Türk Lirasını geçmemek üzere gerekli olan tutarı
ilgili tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Bu Kanuna bağlı
(T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve
zorunlu hâllere münhasır olmak kaydıyla ilgili
bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile
edinilebilir.
(3) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri,
sürekli işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu
işçilerle ilgili toplu iş sözleşmelerinden doğacak
yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve
sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek
noksanlıkları Maliye Bakanlığı bütçesinin Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği ile Yedek Ödenek tertiplerinde
yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir.
Bu fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında
(söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için
birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi
ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti
de ödenemez. Bu fıkradaki ödenek aktarmasına ilişkin
kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması
koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.
(4) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin
harcama yetkilileri, sürekli işçiler ile 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçilerin fazla
çalışmaları karşılığı öngörülen
ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği
aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç
bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su
baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve
benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu
kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar
ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama
bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
(5) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından
uluslararası anlaşma, kanun ve kararnameler gereği üye olunan
uluslararası kuruluşlar dışındaki uluslararası
kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınmadan üye olunamaz
ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında herhangi
bir ödeme yapılamaz.
(6) Ekonomi
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının
uluslararası anlaşma, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti
adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin
işlemlerine (katılma payı ödemeleri dâhil) beşinci
fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme
tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri
sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden
elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim
bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2015
yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta 17-25
Aralıkın seneidevriyesini idrak etmekteyiz. Şimdi, gerçekten o
günden bugüne Türkiyenin geldiği noktayı düşünürseniz ne hâle
geldiğini çok rahat görürsünüz.
Aslında,
8inci madde Mali kontrole ilişkin hükümler
başlığını taşıyor, 7 fıkrası var.
Fıkraların bir tanesi, 5018 sayılı Kanunun (I) ve (II)
sayılı cetvellerinde yer alan idarelerin geçici hizmet
karşılığı yapacağı alımlarla ilgili,
bir tanesi taşıtla ilgili, bir tanesi sürekli ve geçici
işçilerin istihdamıyla ilgili, bir tanesi bunların ödemeleriyle
ilgili, bunlara ilave, bir tanesi üyelikle ilgili, daha sonra buna paralel bir
şey, uluslararası kurumlara üyelik aidatlarının ödenmesiyle
ilgili, 7ncisi de sosyal tesis giderlerinin, istihdam edilenlerin kendilerince
karşılanması, yeni personel istihdam edilmemesiyle ilgili.
Gerçekten bu önemli, daha önceden de bulunan bir olay. Ama buna
baktığımız zaman, Mali kontrole ilişkin hükümler
dediğimiz zaman, sadece mali kontrolü bununla ilgili sınırlamak
mümkün değil, olaya biraz daha farklı açılardan da bakmak
lazım.
Mesela, diyelim
ki, Dicle Elektriği özelleştirdiniz Sayın Bakan. Ne oldu? Orada
kimse para ödemiyor, özelleştirirken de belirli bir varsayım veya
hesaba dayanarak Özelleştirme İdaresi dedi ki: Burada kayıp
kaçak oranı şu. Şimdi, orada ne yapıyor? Kimse bir
şey tahsil edemiyor, vatandaşlar ayaklanmış vaziyette, çok
büyük bir sıkıntı. Ne yapıyor Dicle Elektriğin
sahipleri? Gelip burada da konuştular, benimle de konuştular.
İşte, bize, hatta, söylediler Özelleştirme İdaresi bu
kayıp kaçak oranını bize düzgün vermedi. dediler. Siz, o
kararların altında, kurulda, imzası olan Sayın
Bakansınız. Böyle bir şey var mı yok mu, bilmiyorum.
Bu olayı
böyle yorumladığınız zaman neyini kontrol ediyorsunuz? Hem
özelleştiriyorsunuz
Özelleştirme ne için yapılıyor?
Birincisi, verimliliği artırmak, ikincisi rekabeti sağlamak.
Burada verimlilik artmamış, rekabeti sağlamak mümkün değil.
Ne rekabeti var, onu da bilmiyorum.
Daha kötü bir
şey: Kararnameyle mi oldu, bilemiyorum. Vatandaşın tarımsal
destekleme ödemelerini şirket adına mahsup ediyorsunuz, oraya
ödüyorsunuz. Doğru mu böyle bir şey? Böyle bir şey var.
Eğer siz bunu yapıyorsanız Hükûmet olarak ve ben, siz de Bakan
olarak görüyorsanız, bu resmen tahsilatçılık demek anlamına
gelir, birinin adına birine tahsilatçılık yapıveriyorsunuz.
Böyle bir şey olmaz. Eğer biz yanlış bir şey biliyorsak
bizi de aydınlatın lütfen. Bunlar geldiler ve bize de ifade ettiler.
Böyle bir şey bir cumhuriyet hükûmetinin mensuplarına
yakışmaz. Eğer rekabet şartlarını
karşılayamadıysanız, eğer özelleştirmenizde
arıza varsa, eğer Özelleştirme İdaresi böyle bir şey
yaptıysa, ki ben konuştum, onlar öyle bir şey
olmadığını söylediler, o zaman nasıl özelleştirme
yapıyorsunuz siz? Eğer bunlar doğruysa sizin insan içine
çıkacak hâliniz kalmaz. Kimin adına yapıyorsunuz? Kimler için
yapıyorsunuz? Neden yapıyorsunuz? Ha, o bölgede kamu düzenini
sağlayamıyorsanız, kimse elektrik parasını ödemiyorsa
o zaman zaten hükûmet etmenizin bir anlamı yok. Beceriksizlik,
kabiliyetsizlik, bu işi yapamama, gereğini yerine getirememe
Ondan
sonra bütçeye gelir ve harcamalara ne diyorsunuz? Bunlar tahmin. Gelirler
tahmindir de harcamalar falan tahmin değildir, harcama hedeftir. Yoksa ek
ödenek almana falan ne gerek var?
İki gündür
ben size Yedek ödenekten ve Yatırımları Hızlandırma
Fonundan ak saraya kaynak aktardınız mı? diye soruyorum.
Nihayet üçüncü soruşumda söylediniz Sayın Ayhanın dediği
gibi bir şey olabilir. Eskiden, bu yatırımları
hızlandırmada falan çok hassas davranılırdı, dün siz
yoktunuz, söyledim. Maliyenin görüşü alınır, Hazinenin
görüşü alınır, Devlet Planlamanın -bugünkü Kalkınma
Bakanlığının- görüşü alınır ve ne
yapılırdı? Bunlar bir match edilir. Kurul olarak da -siz o
kurulun üyesi misiniz bilmiyorum- ne yapılırdı? Bir karar
verilirdi.
Şimdi Net
rakamlar çıkmadı vesaire diyerek bunu ifade etmekten
kaçınıyorsunuz. Neye imza attığınızı
bilmiyor musunuz ya? Veya şu tarihe kadar şu kadar verdik denilemiyor
mu? Yani bunu söylemekte, milletin bilmesinde ne sıkıntı var?
Söylediniz komisyonda ak sarayla ilgili ödeneklerin bir kısmını,
hakikaten kamuoyu aydınlandı ve ne yaptı? Harcamaların
yapıldığına tanık oldu sizin
ağzınızdan. Siz burada prestij mi kaybettiniz Hükûmet olarak?
Yaptığınız iş yanlış olabilir ama ikrar
ettiniz, söylediniz. Ne güzel bir şey yaptığını
söylemek. İyi-kötü olduğunu yorumlamak milletin işi netice
itibarıyla. Niye bundan kaçınıyorsunuz? Üç kere biz soruyoruz, netice
itibarıyla, bu işleri hiç bilmeyen bir insan da değiliz nereden
bakarsanız bakın. Ha, öyle bir şey oluyor ki
Siz Denizlide
fahri doktora aldınız. İnanın, o günkü oranın en
yüksek yöneticisine dedim ki: AKPde bulabildikleri en iyi adamı buldular
bu işi vermek için. Ha, müspet-menfi anlamda demedim ama AKPnin içinde
en iyisini buldular. dedim, gayet açık, net söylüyorum.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bu nasıl bir üslup ya? Yakışmıyor
size.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yani bizim hepimize hakaret ediyorsun sen ya.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ne alınıyorsunuz ya? Kabinede en
beğendiğim o, rahatsız mı oluyorsun? Kabinede en
beğendiğim o.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hayır, En beğendiğim diyebilirsin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) En beğendiğim diyebilirsin de
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Niye o hoşuna gidiyor, öbürü niye hoşuna gitmiyor?
RECEP ÖZEL
(Isparta) En beğendiğim diyebilirsin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Şimdi, ben birkaç gün önce burada Sayın Ekonomi
Bakanına söyledim, Faiz faiz diyorsun ama zatıalinizden önceki 2
bakan da faiz faiz diye gitti. dedim. Faiz lobisi gitti, faiz lobisi
götürdü. dedi. Vallahi ben bilmiyorum, siz Denizlide doktora almış,
fahri doktora almış bir bakan olarak
Ben de tasvip ettim, o günün
valisine söyledim, En iyisi bu. dedim.
Şimdi, saat
lobisi mi götürdü faiz lobisi mi götürdü, siz söyleyin. Yani, şimdi, iki
gündür bir şeyi soruyoruz, onun cevabını oradan buradan
Siz,
tabii, Batıda ilim tahsil etmiş bir insansınız,
Doğuda ilim tahsil etseniz farklı düşünürdünüz; ya Cumhurbaşkanı
olurdunuz ya Başbakan olurdunuz. Oradaki farkı da bir ne
yapmanız lazım? Görmeniz lazım. Bakın, sizi methediyoruz,
ondan bile rahatsız oluyor herkes. Ama Sayın Bakan, ben özellikle
şunu hakikaten diyorum: Bunları söylemekten zarar görmezsiniz siz. Daha
çok farklı soruları da sorarız, biz bu işleri bilmeyen
insan değiliz.
Atamalarda da
sıkıntı var sizin. Getiriyorsunuz özel kalem müdürü
yapıyorsunuz bir arkadaşı, ondan sonra Devlet Malzeme Ofisi
Genel Müdürü yapıyorsunuz.
Bana bizim
belediye başkanlarından biri geldi, bir greyder mi alacağım
dedi, kepçe mi alacağım dedi. Bakın, sana iki güne bir
teftiş gönderiyorlar İçişleri Bakanlığından, git,
devletin yerinden al, onlar ihale yapıyor, senin adına da bir tane
alsınlar dedim. Ya, adamla görüşmek on gün sürdü. İhale takip
etmiyorum, ne olduğunu soracağım sadece. Geldim, neticede size
de söyledim, Sayın Müsteşar sağ olsun, ilgi de gösterdi, devlet
çalışmıyor ama. Siz bürokrasinize hâkim değilseniz,
atadıklarınızı siz atayamıyorsanız, sizin
dışınızda gerçekleşiyorsa veya
atadıklarınız doğru değilse bu sistem
çalışmaz. Şimdi, siz burada üniversite imtihanında, KPSSde
ilk 100e giren, ilk 200e giren insanlarla ilk 100 bine gireni aynı
kefeye koydunuz. Aynı neticeyi almanız mümkün değil. Şimdi,
dolayısıyla, burada sıkıntı var.
Ondan sonra, bu
Denizliyle ilgili de bir problem var. Geliyor genel başkan
yardımcılarından bir tanesi Denizliye, AKPye Genel Başkan
Yardımcısı olmadan önce, sorulduğu zaman
Etrafımdakileri temizleseniz -hırsızları kastediyor- adam
kalmaz. diyor. Şimdi, ben üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum. Apart
işi
Denizliyi AKPye rezil ediyor. AKP, aynı Bakan döneminde, Bakan
Belediye Başkanıyken apartlar yapıldı, ne
yapıldı? Ruhsatları verildi, işletilmeye
başlandı. Bunun içindekinde de sıkıntı varsa,
vatandaşın çoluğunu çocuğunu bizar ediyorsunuz, bu çocuklar
da siz geldiğinizde 10 yaşındaysa şimdi 22
yaşında oldu. Sizin uyguladığınız eğitim
politikası, sizin uyguladığınız ne?
Yarattığınız sosyokültürel ortam bunu ortaya koyuyor.
Dolayısıyla, burada ne yapmak lazım Sayın Bakan? Devlet
işi, her sefer söyledim, ciddiyet ister. Lütfen ciddi olsun her şey.
Ben teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Lütfen, o genel başkan
yardımcımızı açıklayın.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Süleyman Bey.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın hatip konuşmasında istifham
oluşturacak
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Ünal, sayın hatip otursun da.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Süleyman kim?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sana niye açıklıyorum hem?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Mehmet Bey
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hayır, biz de bilelim. Bizi zan
altında tutan bu genel başkan yardımcımızı
bilelim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Girin, İnternete bakın.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, lütfen
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın hatip konuşmasında istifham
oluşturacak ve insanları itham altında bırakacak
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Böyle saygısızlık olur mu ya!
Genel başkan yardımcısı kimse çıkıp açıklama
yapsın.
BAŞKAN
Lütfen oturur musunuz siz, lütfen buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Hayır, bana soracaklarsa ben açıklayayım.
BAŞKAN
Hayır, soru değil, lütfen. Öyle bir usulümüz yok efendim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş)
İtham altında bırakacak ve zihinlerde
istifham oluşturacak ifadelerde bulunuyor.
BAŞKAN
Nedir o ifadeler efendim?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Bir genel başkan yardımcısı için Etrafındakileri
temizlesek insan kalmaz. gibi bir ifade kullandı.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Evet, söyledim. Denizlide
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Lütfen açıklasın efendim. Bu çok ciddi bir
ithamdır ve çok çirkin bir ithamdır. Kaynağını,
membaını açıklasın Sayın Başkan.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kimse, biz o genel başkan
yardımcımızdan da hesap sorarız. Böyle
saygısızlık olur mu ya!
BAŞKAN Evet
Sayın Ayhan, açıklayacak mısınız?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Evet.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Süleymanın soy ismini söyleyin.
BAŞKAN
Yerinizden söz vereceğim, buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Kürsüden de söyleyebilirim.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Ayhan
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Süleymanmış!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ayrıca, bu ifade ne zaman
kullanılmış, bunu da açıklasın.
BAŞKAN
Sordunuz efendim, lütfen
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan'ın, 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Denizlide Sayın Süleyman Soylunun
yaptığı açıklama. İkinci geldiğinde de
gazeteciler tekrar, AKP Genel Başkan Yardımcısı olduktan
sonra da sordular; basından, İnternetten izleyebilirsiniz, bakabilirsiniz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bunu Genel Başkan
Yardımcısı olduğu dönemde mi söylemiş?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne fark eder?
BAŞKAN
Benim anladığım, Süleyman Soylunun AK PARTİye girmeden
önceki konuşması, daha sonra da tekrar soruyorlar, evet. Ben öyle
yorumladım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Süleyman Soylu Yolsuzluk yapanları temizlesen Tayyip
Beyin etrafında kimse kalmaz. dedi. Gidin onunla konuşun
kardeşim. Gidin ona söyleyin.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
BAŞKAN Evet
efendim, şimdi madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Hasan Akgöl, Hatay Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Süleyman Soyluya laf söyleyin ya! Hem Genel Başkan
Yardımcısı
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Yapmayın siz de. Hangi dönemde, hangi yerde, neyi
söylemiş?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ben söylemedim ya, o söyledi.
CHP GRUBU ADINA
HASAN AKGÖL (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 yılı
Sayın
Başkan, konuşmaya başlayacağım.
BAŞKAN
Buyurun efendim, yeniden başlatıyorum sürenizi.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, daha detaylı da
söyleyebilirim.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, lütfen, tamam, konu kapandı efendim.
Buyurun.
HASAN AKGÖL
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
10 Aralıktan
beri, yaklaşık on gündür, devletin harcama siyasetinin temel belgesi
olan bütçe üzerindeki görüşmeleri sürdürüyoruz. Değerli
milletvekilleri, hazırlama sürecinden kanunlaşmasına,
uygulanmasından denetim aşamalarına kadar son yılların
en gayriciddi bütçesini görüşüyoruz. Bakkal Mehmet amca bile defterini bir
muhasebeciye verip vergiciye denetletiyor ama ne yazık ki bu on iki
yıldır bu Hükûmetin bütçesi hazırlanırken neyin nasıl
hazırlanacağı kimseye fikir sormadan hazırlanıp,
Komisyondan geçirilip sadece tasdik makamı olarak Meclisten
onaylatılmaktadır.
Şimdi, benim
bölgemdeki üretici, esnaf, son yıllarda ayakta durmak için
varlıklarını elden çıkarmaya
başlamıştır. Kimisinin tarlası, tapanı, traktörü;
kimisinin evi, iş yeri, kamyonu, tırı ipotekli ve icralı
durumdadır. Bütçede bu halkı düşünen tek bir şey, tek bir
madde yoktur.
2002
Kasımından bugüne kamu kaynaklarının nasıl talan
edildiğini bir aralık sabahı Türk halkı televizyonlardan
öğrendi. Kol kola yürüdüğünüz kardeşleriniz düşman,
düşmanlarınız dost oldu. Siyasete geometri terimleri bir
aralık sabahı girdi. Paralel kavramı siyasete yolsuzluk
tapelerinden sonra girdi. Hemen ardından yeni bir düşman bulundu ve
cephe açıldı. 2002den günümüze toplumu ayrıştırarak
yürüttüğünüz siyasetle yürütmenin kamu kaynaklarını nasıl
yürüttüğünü kamuoyunun gözünden kaçırmayı
başardınız; yolsuzluk, basın özgürlüğü vesaire. Ne
çabuk unuttunuz Zaman gazetesini, Zaman gazetesinin manşetlerini sosyal
medyadan paylaştığınız günleri. Daha sonra aynı
Zaman gazetesi -yönetimi mi değişti, genel yayın yönetmeni mi
değişti veya neyi değişti, bilmiyorum- baskı altında
ve şu anda soruşturmada.
Değerli
vekiller, maalesef, bugün artık mızrak çuvala
sığmamaktadır. Türk halkı yağma ve talan düzeninin
iş dünyası, siyaset ve medya tüccarları
aracılığıyla sürdürülen algı operasyonlarıyla
nasıl başarıldığını artık anladı.
Türk halkının sağduyusuna güveniyor ve bu bütçe Hükûmetinizin
yaptığı ve yapacağı son bütçe olur inşallah
diyorum. (CHP sıralarından Amin! sesleri, alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin uyguladığı dış politika
sınıfta kalmıştır. Biz yaklaşık üç buçuk
yıldır bunu söylüyoruz. Ne yazık ki, başta Hatay olmak
üzere bölgede huzur kalmamıştır. IŞİD, El Kaide, El
Nusra ve adını bile sayamadığım yaklaşık 25
çeşit -sizin tarafınızdan büyütülen- terör örgütü şu an
bölgede kol gezmektedir. İnsanlar evine huzur içinde gidememektedir.
Buradan bir
tezkere geçirdik; Irak ve Suriye tezkeresi. Bunun adı Suriye
tezkeresiydi, en az siz de benim kadar biliyordunuz; Suriye tezkeresini Irak
tezkeresi adı altında kamuflaj ederek geçirdiniz. Hedef neydi?
Suriyeye müdahaleyi, Suriyeyi bombalamayı meşru hâle getirmekti ve
nitekim de aynen dediğimiz gibi oldu. Bunun cezasını kim çekti?
En başta bizim Türk halkımız çekti.
Size bir
anımı anlatmak istiyorum. Bir Suriyeli amcam biz Suriyelilerin
buraya gelmesine karşı değiliz, hepsi kardeşimizdir,
Müslümandır, sahip çıkacağız- yanıma geldi, 60-65
yaşlarında. Oğlum, sana bir şey anlatacağım.
dedi. Suriyedeki huzursuzluk veya her neyse, muhabbetten sonra Oğlum,
ben size acıyorum. dedi; Niye, hayrola? dedim. Ya, haydi biz bir
kargaşa yaşadık, bize kucak açtınız. Sizin
başınıza bir şey gelse size kucak açacak tek bir ülke
kalmadı, tek bir komşu kalmadı. Ülke bu hâle geldi sayenizde.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bunun ekonomik
sonuçları yok muydu? Nakliyeci bitti. Nakliyeciyi zaten getirdiğiniz
ek vergilerle, mazot fiyatının pahalılığıyla,
şununla, bununla bitirmiştiniz. Bir de bunun üstüne,
sınırlardaki problemlerden dolayı adamın işini bitirdiniz.
Bunun etkileri bir tek bu mu oldu? Büyükşehir seçimlerinde -benimle
gelebilirsiniz her zaman, gezebiliriz- geziyoruz, Reyhanlı
sokaklarını geziyoruz, 10 dükkândan 7 tanesi Suriyeli, 3 tanesi
yerli. Memleketin ne hâle geldiğini siz düşünün. Böyle de bitmiyor,
geçen gün beni İnşaat İşçilerinin Derneği
Başkanı aradı, yevmiyeci yani kazmacı, Vekilim, ne olacak
bizim işimiz? dedi. Ne oldu, hayrola dedim. E, bizim 40-50 liraya
gittiğimiz işe artık 10 liraya Suriyeliler gidiyor. Yani
iş gücünü de aldınız elinden, iş gücünü de götürdünüz
elinden. Ha, ama sizin yaptığınız bu ilk değil ki,
zaten sizin projeniz, planınız bu: Çiftçiyi bitir, esnafı bitir,
emekliyi bitir, çalışanı bitir, nakliyeyi bitir, saygın
meslek kuruluşlarını sıfır hâle getir, size
bağımlı hâle gelsin. Sizin istediğiniz buydu zaten, yapmak
istediğiniz buydu. Bu projenizde de -kendi adınıza söylüyorum-
başarılı oldunuz.
Çiftçi
Çiftçiyi
konuşmaya bile gerek yok. Ben burada söylerken utanıp
sıkılmaya başladım. Biz diyoruz ki: Bu memleketin ana
dişlisi çiftçidir. Eğer siz çiftçiyi desteklemezseniz çiftçi biter;
çiftçi biterse esnaf da biter, sanayi de biter. Mazot fiyatları ne? 4
lirayla çiftçilik yapacak. Mazot fiyatlarının
pahalılığından bahsettiniz. 120 dolardan 56 dolara
düştü varil fiyatı, bizde sadece 6 kuruş indirim geldi.
Peki, şu anda
pamuk kaça biliyor musunuz? Pamuk 1 lira. Bunun 35 kuruşuyla toplama, 65
kuruşuyla da tüm masrafını karşılayacak. Mazotun,
gübrenin ve ilacın pahalılığını en az benim kadar
biliyorsunuz. Efendim, çiftçinin ikide bir, her bulduğunuz ortamda gözüne
sokuyorsunuz. Ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: Destekleme, destekleme,
destekleme
O verdiğiniz desteklemeyi alın başınıza
çalın. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) 40
kuruş desteklemeyi ne yapsın çiftçi? 1 liralık pamuğa 40
kuruşluk destekleme, etti 1,4. Sen verme desteklemeyi, al tepene çal.
Pamuğun fiyatını gerçek değeri olan 2 liraya getirin
arkadaşım. Kimse senden destekleme, fitre istemiyor,
hakkını istiyor, hakkını, başka bir şey
istediği yok. Biz ne dedik bunun çaresi? Mazot, gübre ve ilaçtaki ÖTV, KDV
kaldırılsın; çiftçi dış piyasayla rekabet yapacak hâle
gelsin. Bizim başka istediğimiz bir şey yoktu sizden. Siz ne
yaptınız? Tüm meslek kuruluşlarında olduğu gibi
çiftçiyi de yerin dibine geçirdiniz.
Geldik,
bakın, arkadaşlar, sizin Bakanınız Faruk Çelikin yaklaşık
kırk-kırk beş gün önce FOX TVde yaptığı bir
konuşma, onun ağzından konuşuyorum: Bu memleketin yüzde
40ı asgari ücretin altında ücret almakta ve asgari ücretin
altında geçinmekte. Ben de diyorum ki: En az yüzde 40ı da asgari
ücretin altında. Bu demektir ki, senin Bakanın diyor ki: Bu
memleketin yüzde 80i açlık sınırının altında
yaşıyor. Bana hangi ekonomiden
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bakan itiraf ediyor.
HASAN AKGÖL
(Devamla) - Bunu diyen Bakan Faruk Çelik.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O çok şey söylüyor ama bir şey yapmıyor.
HASAN AKGÖL
(Devamla) Lütfen, herkes FOX TVyi açsın, bir buçuk ay önceki sabah
programını izlesin. Eğer Hükûmetin bir bakanı bunu
söylüyorsa benim diyecek bir şeyim yok zaten. Bana çıkıp da
burada istatistiklerle, kâğıtlarla konuşmayın.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ama o, Hükûmeti biz zannediyor.
HASAN AKGÖL
(Devamla) Ben sokaktan geçen adamın cebine bakarım; cebinde para
var mı? Para yoksa ekonomi bozuktur. Ben başka hiçbir şeyden
anlamam. Sokaktan geçen adamın cebine bakarım. Arkadaşım,
benim başka anlayacağım hiçbir şey yoktur. Ha, iş
yapmadınız mı? Yaptınız. Bol bol adliye sarayı,
cezaevi, otobanlar, yandaşlara para kazandıracak işleri
yaptınız. Başka yaptığınız hiçbir işi
görmedim. Bana çiftçiye, memura, esnafa ne yaptığınızı
anlatın, onların şu anki durumlarını anlatın.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Onlar biliyorlar, biliyorlar.
HASAN AKGÖL
(Devamla) Onlar biliyorlar, onların ne olduğunu biliyorlar. O
yüzden ben diyorum ki içinde memurun, işçinin, emeklinin, çiftçinin,
nakliyecinin olmadığı bu bütçeye ret oyu vereceğimi
belirtir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Üçer. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubumuz adına sizleri
selamlıyorum.
Çat pat Osmanlıca, bu bütçe
planlamasının milleti fakruzarurete sokup ülkeyi harap ve bitap
düşüreceğini belirtmek istiyorum ve grubumuz adına, böylesi halk
karşıtı olan, siyasi egemenlere hizmet eden, birilerinin
çocuklarına saltanat hazırlayıp birilerinin
çocuklarını da sefalete sürükleyen bir bütçeyi asla
desteklemeyeceğimizi belirtmek istiyorum.
Evet, milyarlardan bahsediliyor.
Milyarlar istatistiki verilerle donatılıp öyle böyle
hesaplanıyor ama birileri saray sahibi oluyor, birilerine adalet
sarayları yapılıyor, birilerine başkan sarayları
yapılıyor. Ama insanlar çadırlarda yaşıyorlar,
köhnemiş evlerde yaşıyorlar ya da depremde yıkık hâle
gelmiş evlerde yaşıyorlar, sel felaketine maruz kalmış
yaşanılmayacak barınaklarda yaşıyorlar. Afetzedeler
kendi barınaklarını kuramayacak düzeydeler. Emekçiler, memurlar,
işçiler çocuklarını okutamazken, onlar milletin canına
okuyacak diye kendi çocuklarına saltanat hazırlarken, milletin
çocuğunun oyuncak gemisi yokken bile kendi çocuklarına gemi filosu
kuranların bütçesini onaylamamız beklenemez.
Halk
ayakkabısız gezerken yırtık
(x)
-bizim bölgede onlara
"(x)
deniyordu- gezerken birilerinin ayakkabı kutularını dolarla,
eurolarla doldurduğu bir ekonomik sistemi benimsememiz beklenemez. Millet asgari
ücret için saatlerce çalışırken birilerinin koluna bin tane
işçinin asgari ücretini saat olarak taktığı bir bütçeyi
kesinlikle desteklememiz beklenemez.
Türkiyede
ekonomik refah artmadı, barış ve huzur ortamı
gelişmedi ama artan bir şeyler vardı, onlar da yolsuzluk,
usulsüzlük -artan şeyler içinde- şiddet, devlet şiddeti, ölüm,
tutuklama. Ben, bu konulardan yola çıkarak Türkiyede on iki
yıllık AKP Hükûmeti dönemi boyunca artan bir istatistikten bahsetmek
istiyorum. AKP Hükûmetinin iktidara geldiği dönemde cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlü sayısı 59.429du, 2014 istatistiği ise
156.543. Yani, TÜİK verilerine göre değerlendirecek olursak,
Türkiye'nin genel nüfusu yüzde 25 oranında artmışken
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının yüzde 300
artmış olduğunu söylemek mümkün. Peki, nüfus bu kadar artarken o
nüfus artışının 13 misli düzeyde artan tutuklu ve hükümlü
sayısı neyin göstergesidir? Acaba adaletin suçluları
yakalayıp cezaevlerine kapattığı bir ortamın
göstergesi midir, yoksa birinin paralel yargı, birilerinin usulsüz güç
olarak kullandığı yargı gücünün insanları siyasal
olarak cezalandırdığı bir sistemin görüntüsü müdür? Bence
birilerinin kendi iktidarlarını kullanmak için hukuku, yargı
gücünü siyasal bir güce dönüştürüp insanları cezaevine mahkûm
etmesinin bir yansımasıdır.
Memurlar maaş
zammı istediler, sokaklara demokratik eylemlilik için çıktılar,
mitingler yaptılar, gözaltına alındılar, işkencelere
maruz kaldılar, cezaevinde haksız yere tutuldular; öğrenciler
hakeza, işçiler hakeza, Kürtler hakeza. Siyasi tutsak
sayısının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en yüksek olduğu
dönemleri yaşadık. On yıllık iktidarı süresince
milyonu aşkın insan öyle böyle cezaevine girip çıktı. Darbe
dönemlerinde bile bu kadar büyük istatistikler aslında oluşmadı
ama birilerine KCK operasyonu. dediler, işte bütün Kürtleri, bütün herkesi,
soykırım, siyasi soykırımdan geçirmek için, cezaevlerine
tıkmak için... Hatta bir ara biz milletvekillerini de aynı
şekilde derdest edip götürmeyi hedefliyorlardı maalesef buna güçleri
yetmedi, yetmeyecek de. Böylesi bir tezgâhı birlikte yaptıkları
cemaatle şu an kanlı bıçaklı olmuş durumdalar. Bunun
sonu nereye gidecek Hak bilir.
İşte,
birilerini adalet adına yargılayıp mahkûm ederken yolsuzluk
yapanları hiç yargılamadılar. Aslında o
yaptıkları F tiplerinde, T tiplerinde, bugün Muş M Tipinde, Van
F Tipinde, Bursa T Tipinde, Tokatta, Zilede, Vezirköprüde, Giresunda,
Orduda siyasi tutsaklara işkence yapılıyor. Aslında orada
bulunan tutsakların ya da mahkûmların çoğunun evrensel hukuk
çerçevesinde cezalandırılmasına bile bir gerekçe yoktur ama salt
Kürttürler, salt muhaliftirler, salt özerklik istiyorlar, siyasi taleplere
sahipler. diye onlarca yıl ceza almışlar; ceza
aldıkları yetmiyormuş gibi işkencelere uğruyorlar
cezaevinde, tedavi edilmiyorlar. Ama o cezaevlerinde kimlerin kalması
gerekiyordu? Milyar dolarları iç edip kendi çocuklarına rant
sağlayanların, yolsuzluk yapanların, hırsızlık
yapanların.
Hatırlarsanız,
bundan önceki süreçte, bu kürsüde, bizzat devlet güçleri kontrolünde eroin
ticaretinin sevk ve idaresinin yapıldığını iddia
etmiştim, bazı itirazlarla
karşılaşmıştık. Bununla ilgili
araştırma önergesi vermiştim. Normal hukuk devletinde ne olur?
Meclis araştırma komisyonu oluşturulur, gider,
araştırır. Ama şimdi görüyorsunuz, Vanda savcı
savcıyı tutukluyor, savcı polisi tutukluyor, niye? Çünkü
artık bazı rant çekişmeleri birbirlerine girmelerine neden
olmuş da ondan.
Vanda,
Diyarbakırda, Ankarada, İstanbulda artık sayısı yüz
binlerle, milyonlarla bahsedilecek madde
bağımlılığı furyası oluşmuş. Peki,
bu kadar yaygınlaşmasına önayak olunan şey neden
engellenmiyordu? Vanda üniversite öğrencisi olup da Balaban polis, asker
noktasından geçerken salt kitaptan dolayı yakalanan üniversite
öğrencileri var ama aynı Balaban askerî noktasından kamyon yüklü
eroin askerlerin, polislerin gözetiminde geçiyor, İstanbula kadar
geliyor. Evet, ama o üniversite öğrencisi Balaban noktasından geçiyor
diye, Demokratik Özerklik kitabı okudu diye terörist ilan ediliyor,
cezaevine atılıyor ama eroin yüklü kamyonu geçiren vatanperver
oluyor, milletperver oluyor, milliyetçi oluyor. Vatanını seven asker
oluyor, polis oluyor, kurşun sıkıyor Kürtlerin
çocuklarının kafasına, kaçakçılık yaptı diye 11
yaşındaki çocuklarımızı katlediyor.
Özelleştirme
politikalarının tamamen uluslararası şirketlere kâr
getirdiğini herkes biliyor ama elektrik
kaçakçılığından dolayı bölge
tartışılıyor. İstanbulda gemi tersanelerinde kaçak
elektrik kullananlar -bütün Kürdistandaki herkes kaçak elektrik kullansa o
kadar olmaz- onlar kaçakçı olmuyorlar ama Kürt çocukları bir bidon
mazot için kaçakçı oluyor, vuruluyor, katlediliyor.
Bu ülkenin
demokrasiye ihtiyacı var, demokrasi ekonomik refahı da sağlar
ama demokrasiyi tartışmadan, demokratik kültürü tartışmadan
salt birilerinin siyasal egemenliği için oluşturulan bütçelerden
kimseye hayır gelmez. Bu bütçeden ne Türklere ne Kürtlere ne Lazlara ne
Çerkezlere, Türkiye'nin hiçbir vatandaşına hayır gelmez ama
uluslararası şirketlerin patronlarına ve onların
ortakları, paravan şirket sahibi ve milyon dolarlık
ayakkabı kutuları, kol saatleri olanlara yarayacaktır ama
kimsenin ahı da kimseye kalmayacaktır.
Saygılar.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Fatoş Gürkan, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın
Gürkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi
izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, malumunuz
olduğu üzere Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. diye
oldukça kabul gören bir söz var. Bizler on iki yıl boyunca hep bunu
söyledik, bizi icraatlarımızla değerlendirin dedik ve her zaman
yaptıklarımızı anlattık. Ülkemizin 2002
yılıyla kıyaslanmayacak derecede kalkınmış ve
ilerlemiş olan bugünkü durumu, AK PARTİ hükûmetlerinin üstün gayreti,
inancı, azmi, samimiyeti, kararlılığı, milletimizin
emanetini kutsal bilmesi ve en önemlisi, aziz milletimizin desteğiyle
gerçekleştirilmiştir.
Gelin şimdi,
görüşmelerini yaptığımız bütçenin büyüklüğü
açısından geldiğimiz noktayı değerlendirelim yani
aynamız olan yaptığımız işlere bir bakalım.
2002 yılı bütçesi 119,6 milyar iken 2015 yılı merkezî
yönetim bütçesi 473 milyar. Seçim bölgem Adana ilimizden de birkaç örnek vermek
istiyorum: Adana ilimize 2003-2013 yılları arasında toplam 14,4
milyar TL yatırım ve destek sağlanmıştır. 2015
yılı bütçesinde en yüksek pay yine eğitime
ayrılmıştır. 2002 yılında Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesi yaklaşık 7,5 milyar iken 2015
yılı bütçesi 62 milyar, üniversiteler ve YURTKURla birlikte 87,5
milyara ulaşmıştır. Bu, 2002ye göre yaklaşık 7
katlık bir artış demek. Bu gelişmelere paralel olarak
Adanada eğitim alanında son on iki yılda yaklaşık 1,1
milyar TL yatırım yapılmıştır. Adanada toplam okul
sayısı 1.056dan 1.924e, öğretmen sayısı 16.491den
24.234e çıkarılmıştır. Adana merkezde bin yatak
kapasiteli öğrenci yurdumuz, Ceyhanda yine öğrenci yurdumuz hizmete
açılmış, bin kişilik öğrenci yurdumuz, Kozanda 500
kişilik öğrenci yurdumuzun inşaatı devam etmektedir.
Hükûmetlerimiz
döneminde sağlıkta da devrim yapılmıştır.
Sağlık bütçede ikinci paya sahiptir ve 80,9 milyar TLyle
artış 6 kat olmuştur 2002ye göre. Yine Adana ilimizde
yapılan sağlık yatırımlarının yanında
1.550 kişilik dev bir projeden, dev şehir hastanesinden biri de Adana
ilimize yapılmaktadır, inşaatı devam etmektedir.
Sosyal
politikalara gelince: 2015 yılı bütçesinin yüzde 7si, 32,9 milyar
TLsi sosyal politikalara ayrılmıştır. İlk defa 2005
yılında Engelliler Kanunu çıkarılmış. 2002de
kamuda istihdam edilen engelli sayısı 5.777 iken bugün 34.088 engelli
vatandaşımız istihdam edilmektedir. Yine ilk defa evde
bakım ücreti AK PARTİ hükûmetleri döneminde çıkarılmıştır.
Adanaya son on iki yılda sosyal harcamalar kapsamında 1,2 milyar TL
ödeme yapılmıştır. Adanada 2003 yılında sadece 5
milyon TL ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırken bu, 2013
yılında 326 milyon TLdir. Evet, dar gelirli
vatandaşlarımıza 7,3 milyon TL maliyetle 1.760 konut teslim
edilmiştir.
Tarımda
verimliliği ve çiftçilerimizin yaşam standartlarını
artırmak için hükûmetlerimizin öncelikli hedeflerinden biri de tarım
olmuştur. 2015 yılında tarıma ayrılan bütçe 2002
yılına göre 5 kat artırılmıştır. 2013 sonu
itibarıyla 2002 yılına kıyasla Adanaya verilen prim
desteği 11,5 kat artırılmıştır. Tarımsal
destekler 5,7 kat artmıştır. Yine Adanamıza Türkiyenin
3üncü büyük adalet sarayı yapılmaktadır. 33 bin kişi
kapasiteli Adana Şehir Stadyumu yapılmaktadır.
Biraz önce
tarımla ilgili bir arkadaşımız Çiftçi, bitti, battı.
dedi ama bakın, traktör satışlarında ve kredi
kullanımında çok önemli artışlar vardır. Biz de
çiftçilerimizle, vatandaşımızla hep iç içeyiz ve onların
sorunlarını yakından takip ediyoruz. Hükûmetimizin hizmetleri
milletimizin desteğiyle artarak devam edecektir.
Ben bütçemizin
milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, Suriyede yaşanan iç savaş ve IŞİD teröristlerinin
Kobaniye yönelik saldırıları neticesinde Suruç ilçemiz
başta olmak üzere bölgeye yakın tüm illerimize çok sayıda
Kobanili insan göç ederek gelmek zorunda kalmıştır. Üç ayı
aşkın bir süredir IŞİD saldırılarına direnen
Kobani, koalisyon güçlerinin de desteğiyle IŞİD çetelerini büyük
oranda püskürtmüş olmasına karşın çatışmalar
çeşitli yoğunlukta devam etmektedir. Buna karşın Kobani
kentinde büyük yıkımlar gerçekleşmiş, evlerin birçoğu kullanılamaz
duruma gelmiştir. Dolayısıyla, Kobanililerin bir süre daha
başta Urfa, Suruç olmak üzere çevre illerde barınmak zorunda
kalacakları açıktır.
Değerli
milletvekilleri, AFADın kendi tespitlerine göre 190 bin kişinin
sınırlardan içeriye girdiği bilgisi verilmesine rağmen
AFADın bu insanları barındıracak ve doyuracak bir
çalışmaya girmemiş olması çarpıcıdır. Zira,
Suruç ilçesinde toplamda 2 AFAD kampında 6.100 kişiye hizmet
verildiği bilgisini Meclis İnsan Hakları Komisyonunun
hazırladığı raporda da görmek mümkündür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler
Mültecilerin Hukuki Statülerine İlişkin Sözleşme 28 Temmuz 1951
tarihinde Cenevrede imzalanmış ve 22 Nisan 1954 tarihinde
yürürlüğe girmiştir ancak bildiğimiz gibi Türkiye bu
sözleşmeye coğrafi çekinceler koymuştur. Bu nedenle, bugün Suriyeden
gelen insanlar mülteci statüsünde değillerdir. Dolayısıyla, bu
insanların barınma, eğitim, sağlık gibi
ihtiyaçlarının karşılanmasında güçlü bir mevzuat
bulunmamaktadır. Bu nedenle, insani yardım, şefkat,
hoşgörü, misafir gibi muğlak kavramlar çerçevesinde oldukça
sınırlı hizmetlerden söz edebiliyoruz.
Kobanili
sığınmacıların barınmaları çok büyük oranda
yerel yönetimlerin duyarlılığı, sivil toplum
kurumlarının ve bölge vatandaşlarımızın
fedakârlıklarıyla sağlanabilmektedir. Geldiğimiz noktada
Kobani halkının kış aylarının da zorunlu
kıldığı birçok acil ihtiyacı, özellikle
savaşın ağır travması altında kötü şartlarda
yaşamaya çalışan çocuklar var.
Değerli
milletvekilleri, bu bağlamda, öncelikle barınma ve sağlık
konularında acil ve nitelikli düzenlemeler gerekmektedir.
Sığınmacılar arasında bulunan gebe
kadınların, çocukların, kronik hastalığı
olanların, engellilerin, bakıma muhtaç olanların ve
bulaşıcı hastalığı olanların bir an önce
tespiti gerekmektedir. Barınma koşulları göz önünde
bulundurularak bulaşıcı hastalıkların yayılma
riskine karşı önlemler alınmalı ve 0-2 yaş grubunun
tespit edilip mama, süt ve çocuk bezi takibinin düzenli yapılması,
çocukların rutin aşı takviminde yer alan tüm
aşıların yapılabilmesi için sağlık konusunda
gerekli teknik ve personel yetersizlikler giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
sağlık sorunları bağlamında değinmek
istediğim bir diğer konu, yerlerini yurtlarını
DAİŞ çetelerine karşı savunurken yaralanan ve tedavi
amacıyla Türkiyeye gelen Kobanili direnişçilerdir. Kobanide
yaşanan çatışmalarda yaralanan ve resmî ambulanslarla
sınırdan getirilerek Urfadaki devlet hastanelerinde tedavi edilerek
taburcu olan 6 yaralının bir evde tedavi ve pansumanları devam
ederken, insani amaçla kendisine ait evini açan bir vatandaşımız
ve bu yaralılara refakat eden 3 refakatçi güvenlik güçlerince 2
Aralık 2014 tarihinde gece yapılan baskınla gözaltına
alınmış, savcılık sorgusu sonucunda 3 refakatçiyle 2
yaralı serbest bırakılmıştır. Ancak, 4
yaralı ve ev sahibi Mustafa Çiçek adlı vatandaşımız da
tutuklanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, yaşadığı yeri çetelere karşı
savunurken yaralananlara ilişkin Türkiyenin gözaltı ve tutuklama
biçiminde uygulamalara girmesi gerek Cenevre Sözleşmesinin hasta ve
yaralılara ilişkin ilkelerine ve gerekse Türkiyenin IŞİD
çetelerine karşı koalisyon güçleriyle iş birliği taahhüdüne
gölge düşürmektedir. Kobanili sivil sığınmacılara
yönelik barınma sorunlarının giderilmesi konusunda daha
kapsamlı uygulamalar geliştirilmeli ve barınma yükünü büyük
oranda üstlenmiş bulunan yerel yönetimlere merkezî bütçeden teşvik
edici ekonomik destekler sağlanmalıdır. Ayrıca,
yurtlarını savunan Kobanili direnişçilerden yaralananların
tedavisinde kolluk güçlerinin keyfî idaresinin de engelleyici
uygulamalarına son verilmesi gerektiğini belirtiyor, tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sayın Ayhan,
buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yedek ödenek ve
yatırımları hızlandırma ödeneğinden ak saraya
şu anki tarihe kadar, bilebildiklerimiz, ne kadar ödenek tahsis
edilmiştir? Var mıdır böyle bir ödenek?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün devrim
şehidi Kubilayın gerici güçler tarafından şehit
edilmesinin yıl dönümü. Bu adi katliamı işleyenleri
şiddetle, nefretle kınıyorum ve kendisine de Allahtan rahmet
diliyorum.
Sayın
Başkan, bugün sabahleyin bir genç bana telefon ediyor, diyor ki: Ben 20
yaşında, işsiz bir insanım. Annem, babamla oturuyorum fakat
sağlık sigortasından yararlanamıyorum. Üniversiteye devam
eden gençlere de 25 yaşını geçtikten sonra sağlık
yardımı yapılmıyor. Bizim her ayda 30 galiba, 30
liranın üzerinde de sosyal güvenlik primi ödememiz gerekir. Şimdi,
hem gelirimiz yok hem işsiziz hem biz bu paraları nasıl
ödeyeceğiz? Hükûmet buna bir çare bulsun.
Bakandan sormak istiyorum yani bu 18
yaşını geçen, ailesiyle oturan işsiz insanların
sağlık hizmetlerinden yararlanması için nasıl tedbir
düşünüyorsunuz, onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Keskin...
ADNAN KESKİN (Denizli)
Sayın Bakanım, vakıf üniversitelerinin devrede
olmadığı süreçlerde Türkiyede yılda 600 bine yakın
genç üniversiteden mezun oluyor. Şu an üniversite mezunları
arasında ciddi bir işsizlik sorunu var. Önümüzdeki yıllarda
vakıf üniversiteleri de devreye girdiğinde yılda 1,5 milyona
yakın gencimiz üniversiteden mezun olacak. 600 binin işsizlik
sorununu çözemeyen ülkemizde 1,5 milyon genç de hayata
atıldığında bu sorunun çözülmesi için Bakanlar Kurulu
olarak, Hükûmet olarak ne gibi tedbirler alınıyor? Eğitim
politikalarında, yatırım politikalarında bu sosyal problemi
çözecek bir değişiklik yaratılacak mıdır? Bu
yaratılmadığı takdirde 1,5 milyon insanın
ağırlıklı bölümünün işsiz kalmasının
Türkiye'nin gündemine getirdiği sosyal çalkantıların Türkiyeye
vereceği zararlar nasıl engellenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bütçe
sunuş konuşmanızda hedeflediğiniz ekonomik büyümeyi
tarımdaki küçülme ve daralma nedeniyle
yakalayamadığınızı ifade ettiniz. Bunu biraz açar
mısınız? Tarımda hangi alanlarda küçülme ve daralma
yaşanmıştır ki hedeflenen büyümeye
ulaşamadınız çünkü Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına bakarsanız, tarım aldı
başını uçtu gidiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Onur
MELDA ONUR (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, 2012
yılında Aşkalede iş cinayeti denebilecek bir vahim olay
olmuştu. Gölette boğulan 5 tane işçiyle ilgili 4 bakana soru
önergesi vermiştim; İçişleri Bakanlığı,
Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve
Orman ve Su İşleri Bakanlığı. Enerji
Bakanlığı hariç diğerleri gayet güzel cevap verdiler.
Enerji Bakanı da, özelleştirme kapsamı olduğundan size havale
etmiş. Siz de gayet güzel bir cevap vermişsiniz. Ben bu konuyla
ilgili olarak Enerji Bakanını geçtiğimiz Plan ve Bütçede
eleştirince kendisi bana konuyu bilmediğim yönünde bir açıklama
yaptı ve dedi ki: Özleştirme kapsamında olanları Maliye
Bakanı
Şimdi size
soruyorum: Bu ülkede özelleştirilen bütün şirketlerle ilgili, bütün
konularla ilgili önergeleri size mi yönlendireceğiz? Yani Enerji
Bakanlığının, bir enerji şirketi
özelleştirildikten sonra sorumluluğu ortadan kalkmakta
mıdır içerisinde teknik ve insani bir konu olduğunda?
Eğer müsaade
ederse Sayın Başkanım, bir de insani bir konu var. Mehmet
Canpolat isimli Kandıra Cezaevinden artık ölüm kalım
sınırında hastaneye sevk edilmiş bir hasta var. Acil olarak
16ncı maddeden cezasının infazının ertelenmesi
gerekiyor. Bunu size özellikle duyurmak istedik.
BAŞKAN
Evet, Sayın Susam
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakan, BAĞ-KUR emeklileri emekli olduktan
sonra aldıkları emekli maaşı çok düşük olduğu
için işlerini yapmaya devam ediyorlar ama sosyal güvenlik destek primiyle
maaşlarının yüzde 15i ellerinden alınıyor. Bu konuda
Sosyal Güvenlik Kurumuyla ve Çalışma Bakanlığıyla
yaptığımız görüşmelerde Maliye
Bakanlığının kendilerine bütçe
ayırmadığını, bundan dolayı buna mecbur
olduklarını söylüyorlar. Kurumun, bu konuda Maliye
Bakanlığının tavrı nedir, bunu öğrenmek
istiyorum, bir.
İkincisi,
siz, emekliliği hak etmiş insanların az maaşlarından
yüzde 15 kesilmesini vicdanen haklı buluyor musunuz? Durumu bilgilendirirseniz
çok mutlu olurum.
BAŞKAN
Sayın Akar, son soru
Buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, 2015 yılı bütçe kanunu
tasarısında 2015 yılında aslında tahsil edilmesi
gereken 26 milyar TL vergiden vazgeçildiği görülüyor. Hangi vergiler ve kimlerden
tahsil edilmemiştir ve edilmemesi düşünülüyor? Niçin
vazgeçilmiştir? Eğer bu vergiye ihtiyaç yok ise 1 Ocak 2015
tarihinden itibaren vatandaşa yeni yük getiren ve su faturalarına her
ay yansıtılacak olan katı atık yani çöp vergisi yani ev
hanımlarının evde poşetlere koyup dışarı
bıraktığı çöp için verecekleri bu vergiyi niçin iptal
etmiyorsunuz? Bir taraftan birilerinin vergilerinin tahsilinden vazgeçerken
diğer taraftan vatandaşın cebinden elinizi niye çekmiyorsunuz
diyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan buyurun. Beş dakika süre veriyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, yatırım programında yer alan bir
yatırım için yıl içinde yatırım programında yer
alan esas ve usullere uygun olarak gerekli görülmesi hâlinde artış
yapılması hâlinde bu artışın gerektirdiği ödenek
kurum içi kaynaklardan karşılanabildiği gibi
yatırımları hızlandırma ödeneğinden de aktarma yapılabilmektedir.
Bu, bütçe kanununa uygun olarak yapılmaktadır.
Bahsi geçen hizmet
binasıyla ilgili olarak şöyle: Kesin hesaplardan bakarsanız hem
Başbakanlık bütçesi içerisinde bunu görürsünüz çünkü orada bina,
inşa, hizmet binası yapılmasına ilişkin bir kalem var;
2012 yılında da var, 2013 yılında da var. 2014
yılı kesin hesabı henüz çıkmadığı için tabii
ki 2014 yılı önümüzdeki yılın başından itibaren
yayınlanacak. Dolayısıyla, bu rakamlar açık ve net. Ben
zaten bu rakamları da paylaşmıştım. 2014 yılına
ilişkin rakamlar nihai hâle gelince onu da paylaşacağız.
Şimdi,
Sayın Gençin sorusuna gelince: Eğer genç kardeşimiz, 20
yaşındaki gencimiz işsizse ve gerçekten başka türlü bir
gelir kaynağı yoksa eminim yeşil kart yoluyla sağlık
imkânlarından yararlanabilir, yani benim bildiğim bu. Ama buna engel
bir husus varsa onu bilemiyorum. Şimdi, biliyorsunuz Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı belli birtakım kriterlere göre sosyal
güvenlik primi katkısı ödemeleri gerekiyor mu gerekmiyor mu
sağlık anlamında, o değerlendirmeleri yapıyor. Asgari
ücretin belli bir yüzdesi esas alınıyor ve o çerçevede değerlendiriliyor.
Şimdi, 25 yaşını doldurmaları sebebiyle bakmakla
yükümlü olunan kişi sıfatını yitiren gençlerimiz
yapılacak gelir testi neticesinde asgari ücretten daha düşük
kişi başı hane geliri olanların sağlık
sigortası primi devlet tarafından ödenmek suretiyle genel
sağlık sigortasından da faydalanabiliyor. Yani muhtemelen o
çerçevede de faydalanabilir. İsmi varsa o
arkadaşımızın Bakanımız da burada- iletirseniz
yardımcı olacağız.
Sayın Keskin,
tabii, üniversiteye erişimin artması iyi bir şeydir. Gençlerimizin
gerçekten nitelikli bir şekilde, dünyayla rekabet etmemize imkân
sağlayacak bir şekilde iyi bir eğitim almaları hepimizin
arzusudur. İşsizlik Türkiyenin karşı karşıya
olduğu önemli bir sorundur.
Şimdi,
biliyorsunuz, biz Avrupa Birliğine girmek istiyoruz. Avrupa
Birliğinin 28 üyesi var. Bu 28 üyede çalışma çağındaki
nüfusun yani her yıl 15-65 yaş arasına giren nüfusun
artış oranı sadece yüzde 0,2. Türkiyenin son on
yılına bakarsanız Türkiyede ise yüzde 2 yani bizde
çalışma çağındaki nüfus Avrupanın 10 katı
hızla artıyor, bu bir.
Ayrıca,
takdir edersiniz ki özellikle kadınlar arasında iş gücüne
katılım oranı -eğitim düzeyiyle ilişkili olarak
söylüyorum bunu- son derece düşük; yüzde 31e çıktı.
Hükûmetlerimiz döneminde yüzde 24ten yüzde 31e çıktı ama yüzde 31
de OECD ortalaması -Avrupa ortalaması- olan yüzde 65lerin oldukça
altında. Son yıllarda eğitime erişimle birlikte iş
gücüne katılım oranında da bir artış var ve bunun
yansımalarını biz iş gücü istatistiklerinde, istihdam
piyasasında görüyoruz.
Şöyle: Mesela
eylülden eylüle yani 2013ün eylülünden 2014ün eylülüne kadar 1 milyon 270 bin
vatandaşımıza iş bulmamıza rağmen ne olmuş?
İşsizlik oranı yüzde 9lardan yüzde 10un üzerine çıkmış.
Dolayısıyla, aslında bu çok ciddi bir şekilde hissedilen
bir sorun.
Şimdi biz
bunu nasıl çözeceğiz? Bir: Tabii ki nitelikli iş gücü çok önemli
yani piyasanın talep ettiği iş gücü ile üniversitelerimizin
yetiştirdiği iş gücü arasındaki o ilişkiyi
güçlendirmemiz lazım. O nedenle, aktif iş gücü politikaları çerçevesinde
eğitime, beceri eğitimine çok önem verdik. Üniversite mezunu dahi
olsa cep harçlığını veriyoruz, sigorta primini ödüyoruz ve
işverenlerden bunları istihdam etmeleri hâlinde beş yıla
kadar sosyal güvenlik primini almıyoruz. Bu çok ciddi bir teşviktir.
İki; tabii ki
ülkemizin hızlı büyümesi lazım, istihdam oluşturmamız
lazım, yatırım yapılması lazım, bunun için de
tabii ki iş ortamının da iyileştirilmesi lazım,
destekler verilmesi lazım. Bütün bunlar -bu çerçevede
çalışıyoruz- son açıkladığımız Reform
Programının en önemli bileşenlerinden bir tanesidir.
Son olarak
şunu söyleyeyim: Hangi hükûmet olursa olsun bizim özellikle gençler ve
kadınlar için part-time çalışma imkânlarını
genişletmemiz lazım. Yani bu konuda Avrupada olduğu gibi yüzde
20lerin üzerine çıkartacak
Bazı ülkeler var ki part-time
çalışma oranı neredeyse yüzde 20-30 aralığında.
Türkiyede ise yüzde 10 civarında. Bunu artırmamız lazım;
bu bir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
İkincisi;
bizim aynı şekilde
Bir yandan tabii ki
çalışanımızı koruyacağız ama piyasada
şu anda iki tür bir piyasa var. Bir kayıt dışı piyasa
var, bir de kayıt içindeki piyasa var. Kayıt dışı piyasa
tamamen esnek, kayıt içi piyasa da çok rijit. Bunu ben söylemiyorum,
OECDnin çalışmaları söylüyor. Şimdi bu ikisinin
arasında bir yolu bulmamız lazım ve dolayısıyla
iş gücü piyasasını daha etkin, bir anlamda da daha esnek hâle
getirecek ve daha çok istihdam yaratacak bir yapıya doğru gitmemiz
lazım. O noktada da reform noktasında da yine
çalışmalarımız var,
Şunu da
söyleyeyim, yani 2014 Eylül itibarıyla gençler arasındaki
işsizlik oranı yüzde 19,2. Sadece bilginiz olsun diye söylüyorum,
Avrupanın nüfusu bizden çok daha yaşlı olmasına
rağmen Avrupada şu an itibarıyla yüzde 21,6. Ama bütün buna
rağmen yine de yüzde 20 civarında bir rakam yüksek bir rakamdır.
Bu bizim için çok değerli bir varlıktır, mutlaka bizim bunu
harekete geçirmemiz lazım.
Şimdi, tarımla
ilgili ben şöyle bir yorumda bulundum, sıcak bir yorumdu.
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi toparlayınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şöyle, bütçe konuşmamı
yapacağım gün saatine neredeyse denk gelecek şekilde üçüncü
çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla yani millî gelir rakamları
açıklandı. Şimdi, bizim öngörümüz üçüncü çeyrek için yüzde
2,2lik büyümeydi yani yüzde 3,3lük bütün yılki büyümemizle tutarlı
olan yüzde 2,2 idi. Büyüme yüzde 1,7 olarak geldi. Ben de dedim ki: Bunda esas
olarak son on üç yılın en büyük kuraklığını
yaşadığımız ve
Tarım da biliyorsunuz üçüncü
çeyrekte etki olarak önemli bir etkiye sahip. Tarımın küçülmesi
-üçüncü çeyrekte tarımdaki hasıla küçülmüş reel olarak-
sebebiyle bu öngördüğümüz yüzde 2,2 yerine yüzde 1,7lik bir büyüme
gerçekleşmiştir ama yılın tamamına ilişkin
öngörülerimizi çok köklü bir şekilde değiştirmeye henüz bu
aşamada gerek yoktur. Muhtemelen yine yüzde 3 civarında bir büyüme
mümkündür dedim.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sosyal güvenlik destek primiyle ilgili Sayın Bakan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Gök,
buyurun, söz talebiniz var.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, EĞİTİM-İŞin Tandoğan
Meydanında düzenlediği mitinge katılanlara polisin uyguladığı
şiddeti kınadığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Sayın Bakan; sabah saatlerinde Tandoğanda bir miting
yapılmak istenilirken polis tarafından anında
dağıtıldı ve o mitinge katılanların pek çoğu
gözaltına alındı. Eğitim dünyasının en köklü
sendikalarından biri olan EĞİTİM-İŞin laik
eğitim, öğretmenlerin özlük hakları, atamalar, atanamayan
öğretmenlerle ilgili düzenlemiş olduğu bu mitinge Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilleri de katıldı. Son derece gerçekçi ve
barışçıl bir gösteriyi daha başlar başlamaz polisin
tazyikli suyla, biber gazıyla dağıtması ve başta
EĞİTİM-İŞ Genel Başkanı Sayın Veli
Demir olmak üzere 70e yakın sendikacının gözaltında
tutulmasını nasıl izah edersiniz? Yani Türkiye'de tek
öğretmenler sendikası EĞİTİM-BİR-SEN midir?
EĞİTİM-İŞ gibi bir sendikanın
Başkanına, sendikacılara yapılan bu polis şiddetini
huzurunuzda kınıyorum. Sorumlular hakkında da gerekenlerin
yapılmasının takipçisi olacağımızı tüm
kamuoyuyla paylaşıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yatırım Harcamaları, Mahalli
İdareler ve Fonlara İlişkin Hükümler
Yatırım harcamaları
MADDE 9- (1) 2015 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler
dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu
cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş
projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW
üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa,
Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve
Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca
gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri
ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve
çeken araç projeleri hariç) 2015 yılında başlanabilmesi için
proje veya işin 2015 yılı yatırım ödeneği, proje
maliyetinin yüzde 10'undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje
ve işler için gerektiğinde projeler 2015 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım
ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
(2) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin, yatırım programında ödenekleri toplu olarak
verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük
onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı
ve donanımı projelerinin detay programları ile alt projeleri
itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen
toplulaştırılmış projeler ile ilgili işlemlerde
2015 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır.
(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçelerine yatırım projeleri ile ilgili olarak
yapılacak ödenek ekleme, devir ve aktarma işlemleri 2015
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Kararda yer alan usul ve esaslara göre yatırım
programı ile ilişkilendirilir.
(4) 2015 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde
yapılması zorunlu değişiklikler için 2015 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Kararda yer alan usullere uyulur.
(5) 3152 sayılı Kanunun 28/A ve 6360
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmi beşinci
fıkrası gereği 2015 yılı bütçesine devren kaydedilecek
ödenekler, Kalkınma Bakanlığına bilgi vermek kaydıyla
proje sahibi ilgili kurum tarafından Yatırım Programında
yer alan projelerle ilişkilendirilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Osman
Aydın, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN AYDIN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının yatırım harcamaları üzerine grubum
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yatırım
harcamaları 2014 yılında 48 milyar lira olarak
gerçekleşmesine karşın 2015 yılı bütçesinde 41 milyar
Türk lirası olarak öngörülmüştür. 2015 yılı bütçesinde öngörülen
yatırım harcamalarındaki 2014 yılına göre görülen bu
düşüş hakikaten düşündürücüdür. Hepimizin bildiği gibi,
yatırım harcamaları sadece içinde
yaşadığımız bugünü değil, ortak
geleceğimizi, yarınlarımızı da şekillendirmesi
bakımından bütçenin en önemli kalemini oluşturmaktadır. Bu
nedenle, 2015 yılı yatırım harcamaları kaleminden 2014
yılına göre 7 milyar liralık bir kesinti daha az iş, daha
az aş ve refahtan daha az pay almak anlamına geleceği için
önemli ve düşündürücüdür.
Hepimizin ortak
yaşamına yüzde 15lik bir kısıntı, ortak
geleceğimizde daralmaya neden olacak yatırım harcamalarında
yüzde 15lik bir tasarruf öngören Hükûmetin, lüks ve israfa yönelik
harcamalarda ne kadar bonkör olduğu açıkça görülmektedir. Hükûmetin
millete önerdiğiyle kendi yaptığı arasında
tutarlılık var mıdır? Hükûmet millete talkını
veriyor, salkımı kendine saklıyor. Millete kaşıkla
veriyor, kendi kepçeyle savuruyor. Hükûmetin harcama tutumunu iki sözcükle
özetleyebiliriz: Lüks ve israf. Gündemden düşmeyen lüks makam
araçları, sarayın içine ve dışına yapılan
harcamalar, altın varaklı çanak çömleğe dökülen milyarlar
Hükûmetin lüksten ve israftan bir türlü feragat etmediğini açıkça
göstermektedir. Lüks ve israfı disipline etmek yerine yatırım
harcamalarını kısan bir anlayış Hükûmetin harcama
politikalarını açıkça ortaya koymaktadır. Son günlerde
gündeme sık sık gelen lüks makam aracı düşkünlüğünün
son derece yaygınlaşması, milyonlarla ifade edilen fiyatlarla
alınan sayısını bilmediğimiz lüks makam aracı
harcamaları ve israflar karşısında lüksten ve israftan
feragat etmeyen fakat yatırım harcamalarından feragat eden bir
anlayışın hâkim olması zaten büyük sorunlarla
boğuşan ülkemiz ekonomisinin geleceği açısından
tehlike çanlarının daha da kuvvetli çalmaya
başladığını göstermektedir. Bu
anlayışın on iki yıllık AKP iktidarı boyunca her
zaman hâkim olduğu bütçe detayları incelendiğinde açıkça
görülmektedir.
AKP
iktidarının on iki yıl boyunca uyguladığı bu
yanlış politikaların ekonomimizin her alanına
yansıdığı açıkça görülmektedir. Örneğin, büyüme
rakamlarını incelediğimizde, iktidarın en büyük
iddiası olan Ekonomiyi 3 katı büyüttük yani 2002 yılında
kişi başına millî geliri 3.500 dolardan aldık 10.500
dolarlara çıkardık. lafının içinin bomboş olduğu
açıkça görülmektedir.
2002
yılında kişi başına millî gelirin 3.500 dolardan 2008
yılı sonunda 10.444 dolara çıktığı günün kur
politikasıyla görülmektedir. Yani, bu hesaba göre 3 katı büyüme 2008
sonunda gerçekleşmiştir. Pekâlâ, soru şu: 2008
yılından 2014 yılı sonuna kadar yani iktidarın ikinci
altı yıllık döneminde kişi başına millî gelir ne
olmuştur? Kişi başına millî gelir 2008 yılında
10.444 dolardan 2014 yılı sonunda 10.500 dolara
çıkacağı görülmektedir. Yani, açıkça görülmektedir ki
ikinci altı yıllık döneminde kişi başına millî
gelir sadece ve sadece 56 dolar artabilmiştir. Bu rakamlara göre birinci
altı yılda ekonomiyi 3 katına büyüten iktidar, ikinci altı
yılda yan gelip yatmış mıdır? Peki, büyüme
rakamlarının gerçekleri nedir? Cumhuriyetin çok partili döneminde
yani 1946dan 2002 yılına kadar darbeler oldu, Kıbrıs
Çıkarması oldu, ekonomik krizler oldu, ortalama büyüme bu dönemde
yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Fakat, buna karşın, AKP
iktidarının on iki yıllık döneminde yani 2002-2014
yılları arasındaki ortalama büyüme rakamı yüzde 4,7dir.
Son çeyrek rakamı ve son göstergelere göre ekonominin büyüme
hızının her geçen gün biraz daha düştüğü ve önümüzdeki
yıllarda bu büyüme ortalamasının 4,7lerden daha
aşağılara düşeceği açıkça görülmektedir. Bu durum
açıkça göstermektedir ki iktidarın on iki yıllık döneminde
ülkemiz, potansiyel büyüme rakamı olan yüzde 5,1i bile
gerçekleştirememiştir. Ekonomiyi 3 katı büyüttük.
lafının düşük kur, kıymetli TL, yüksek faiz politikası
neticesinde oluşan bir balon olduğu bu rakamlardan açıkça
görülmektedir.
AKP
iktidarının uyguladığı yanlış ekonomi
politikaları tarımda da üretemez bir çiftçi
yaratmıştır. Mazot, gübre, tohum gibi ana girdilerin fiyat
artışlarıyla baş edemeyen çiftçimiz en sonunda zarar ede
ede ekemez biçemez hâle gelmiştir. İki Trakya büyüklüğünde
ekilen biçilen tarım arazisinde çiftçi bugün ürün üretemez hâle
gelmiştir yani iki Trakya büyüklüğündeki alan tarım
dışına itilmiştir.
AKP
iktidarının uyguladığı bu yanlış politikalar
sanayimizi ve sanayicimizi de derinden etkilemiştir. 2002
yılında gayrisafi millî hasılanın yüzde 25lerinde olan
sanayinin payının 2014 yılı sonunda yüzde 15lere
gerilediği açıkça TÜİK rakamlarından görülmektedir.
Sonuç olarak,
ihtiyaçlarını ithalatla karşılayan bir ekonomi
doğmuştur. İhracatın içindeki katma değeri yüksek
ürünlerin oranı 2002de yüzde 6 iken, 2014te yüzde 3lere gerilediği
görülmektedir. Bunun neticesinde dış ticaret açığı her
geçen gün artmış ve ekonomimizin en büyük sorununu oluşturmuştur.
Yanlış kur politikaları neticesinde ekonomimizin büyüyebilmesi
için ithalatın artması zorunlu hâle gelmiştir.
AKP
iktidarının on iki yıllık döneminde cari
açığın düştüğü yıllarda ekonomi küçülmüş
fakat cari açığın yükseldiği yıllarda ekonomi
şahlanmıştır. Örneğin, 2009 yılında cari
açık 12 milyar dolara düşmüş fakat ekonomi yüzde 4,8
küçülmüş, 2011 yılında ise cari açık 75 milyar dolara
çıktığında ekonominin şahlandığı, yüzde
9,2 büyüdüğü görülmektedir. Yani, ekonominin büyümesi ithalata
bağımlı hâle gelmiştir.
AKP
iktidarının uyguladığı yanlış ekonomik politikalar
neticesinde halkımız borç batağına
saplanmıştır. Ekonominin ithalata bağımlı hâle
gelmesi neticesinde halkımız da maalesef ihtiyaçlarını
üreterek, çalışarak elde ettiği gelirle
karşılayamamış, bankalardan aldığı borçla
karşılayabilmiştir. Bunun neticesinde, 2002 yılında
vatandaşın kredi kartı ve tüketici kredisi borcu 6,6 milyar
liradan 2014 yılı sonunda 350 milyarlara
yaklaşmıştır. Yani, vatandaşın borcu on iki
yılda 55 kat artmıştır. Bunun neticesinde, milyonlarca
insanımız icra dairelerinin yolunda heba olmuştur.
Sonuç olarak, AKP
iktidarının uyguladığı bu yanlış ekonomik
politikalar 2015 yılı bütçesine de aynen yansımaktadır.
Vatandaşın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını ve gelecek
yaşam standartlarını yükseltmek için gerekli olan harcamalara yani
yatırım harcamalarına ayrılan bütçeyi milyarlarca lira
azaltan zihniyet, yüz binlere yaklaşan sayısıyla dünyanın
herhâlde en büyük makam arabası filosunun sahibi olan ülkemizde tanesine
milyonlarca lira ödeyerek en lüks ve en pahalılarıyla
çoğaltmaktadır. Milyarlarca lira, lüks saraylara ve
eşyalarına harcanarak israf edilmektedir. Yanlış
dış politika hayalleriyle milyonlarca Suriyeli komşumuza
milyarlarca lira kaynak akıtmayı göze almaktadır. Bu lüks
düşkünü israf politikasını ve maceracı dış
politikaları desteklememiz mümkün değildir.
Bu duygularla
bütçenin hayırlı olmasını diler, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 9'uncu
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
azınlık vakıflarına ait taşınmazlara el konma
sorunu uzun dönemdir Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen önemli sorunlardan
biridir. Azınlık vakıflarına ait taşınmazlara el
konma süreci 1935 yılında çıkarılan Vakıflar
Kanunuyla birlikte başlamıştır. Oysaki 1923
yılında imzalanan Lozan Antlaşması, mülk edinme
hakları dâhil olmak üzere, azınlık halklarının
kültürel, dinsel, dilsel ve diğer birçok alandaki haklarını
garantiye almıştır. Lozan Antlaşmasının Ermeni,
Süryani, Rum ve Musevilerin azınlık haklarının
korunması noktasında Türkiye Cumhuriyeti devletine atfettiği
yükümlülüklere karşın Cumhuriyet Döneminde çıkarılan
yasalar ve uygulanan ayrımcı politikalar, azınlıkların
Lozan Antlaşmasından kaynaklanan haklarına aykırı
birçok kısıtlama getirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1935 yılında Vakıflar
Kanununun yürürlüğe girmesiyle ve daha sonra 1936 yılında
devlet bütün azınlık vakıflarından ellerindeki mevcut
malları beyan etmelerini istemesiyle başlayan süreç aslında
azınlık vakıflarına ait taşınmazlara el koyma
sürecinin ilk adımıydı. Çünkü akabinde, Yargıtay 1974
yılında azınlık vakıflarının mülk
edinmelerinin yasa dışı olduğuna karar verecektir.
8 Mayıs 1974 tarihli Yargıtay
kararının gerekçesinde "Görülüyor ki Türk olmayanların meydana
getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz
mal edinmeleri yasaklanmıştır. denmiştir. Yani
bunları yabancı olarak telakki etmiştir. Burada gayrimüslim
halkları Türk olmayanlar olarak değerlendiren Yargıtay, bir
kısım Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına karşı
açık bir şekilde etnik temele dayalı ayrımcılık
yapmıştır. Yargıtayın 1974 tarihli bu
ayrımcı kararıyla, azınlık vakıflarının
yeni mal edinmeleri engellendiği gibi, bu karara istinaden açılan
davalar neticesinde Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Musevilere ait yüzlerce
taşınmaza el konulmuştur.
Değerli milletvekilleri, son
yıllarda, azınlık vakıflarının Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde açtığı davaların da etkisiyle
2003, 2008 ve 2011 yıllarında yapılan düzenlemelerle
azınlık vakıflarıyla ilgili olarak bazı kısmi
düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeler sonucunda bir
kısım gayrimenkullerin iadesi ve azınlık
vakıflarının mülk edinme hakkı önündeki engellerin
kaldırılması gibi bazı olumlu adımlar
atılmıştır. Biz bu düzenlemeleri de olumlu değerlendiriyoruz.
Ancak bu düzenlemeler, Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Musevilere ait
mazbutaya alınmış 55 vakfı içermediği gibi el
konulmuş taşınmazlar meselesine de kapsayıcı çözümler
üretmemiştir. Çünkü meydana gelen mağduriyetler ve
hukuksuzlukların boyutu o kadar büyüktür ki yapılan bu kısmi
pozitif düzenlemeler neticesinde iade edilen mülklerin sayısı
sembolik düzeyde kalmıştır. Bunun yanında, el konulmuş
yüzlerce taşınmazın iadesi için azınlık
vakıflarınca Vakıflar Genel Müdürlüğüne
başvurulmasına rağmen bu başvuruların çok büyük bir
kısmı reddedilmiştir. Ayrıca, son dönemlerde iadesi
gerçekleşmiş taşınmazları tekrar geri almak içinse
hazine davalar açmaya başlamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde azınlık
vakıflarının yaşadığı güncel sorunlardan
biri de vakıfların seçim yönetmeliği sorunu ve Vakıflar
Kanunundaki geçici 11inci maddenin yetersizliğidir. Yönetim
kurullarının seçimini düzenleyen yönetmeliğin yaklaşık
iki yıldır iptal edilmiş olması nedeniyle, görev
zamanları dolmuş vakıf yöneticileri çeşitli idari
sıkıntılar yaşamaktadırlar. Sayın Bülent
Arınç bu sorunun çözüleceğine dair söz vermesine karşın
seçim yönetmeliği hâlâ düzenlenmiş değildir. Mevcut hukuki
boşluk, demokratik hak ihlallerine, anayasal bir hak olan seçme ve seçilme
özgürlüğünün kullanılmamasına sebep olmakta ve bununla
bağlantılı olarak azınlık cemaatlerinin örgütlenme
özgürlüğü de kısıtlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Vakıflar Kanunu'ndaki geçici 11inci maddenin mevcut
şekli ve uygulaması var olan ve çözüm bekleyen kimi sorunlar
bakımından yetersiz kalmıştır.
Bu sorunlardan
biri, yapılacak taşınmaz iadelerinin 1936 Beyannamesine
kayıtlı olması şartına bağlanmasıdır.
Söz konusu maddenin 1936 Beyannamesini temel alması, 1936 Beyannamesi
olmayan vakıfları mülkiyet haklarından yoksun
bırakmaktadır. Bu duruma Gökçeada ve Keldani vakıfları
örnek olarak gösterilebilir.
Aynı
şekilde Hatay ilindeki vakıfların 1936 Beyannamesi olması
zaten mümkün değildir çünkü 1936 yılında Hatay, Türkiye'ye
bağlı değildi.
11inci maddeye
ilişkin bir diğer önemli sorun ise, 1936 Beyannamesinde
kayıtlı olup cemaat vakıfları mülkiyetinde olan fakat kamu
kurumları veya üçüncü şahıslar adına kayıtlı
bulunan taşınmazlar hakkında bir düzenleme içermemesidir.
Bu sorunlarla
ilgili, hakkaniyet gereği bir an önce bir düzenleme
yapılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Sayın
Recep Tayip Erdoğan'ın yaklaşık bir yıl önce
demokratikleşme paketini açıklarken, Süryani halkı için kutsal
ve büyük bir öneme sahip tarihî Mor Gabriel Manastırı Vakfına
ait son altı yıldır el konulmuş arazilerinin Manastır
Vakfına tekrar iade edileceğini belirtmiş olmalarına
karşın, el konulmuş toplam 30 parselden şu ana kadar sadece
12 parseli Mor Gabriel Vakfına iade edilmiştir. Geri kalan 18 parsel
hâlâ iade edilmiş değildir. Haksız bir biçimde el konulmuş
olan bu arazilerin bir an önce Manastır Vakfına iade edilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği 2014 İlerleme Raporunda da
azınlık vakıflarıyla ilgili söz konusu sorunlara dikkat
çekilmiş ve ilgili mevzuatta bulunan eksikliklerin giderilerek ivedilikle
uygulamaya konulmasının önemine vurgu
yapılmıştır.
Sonuç
itibarıyla azınlık vakıf mülkleriyle ilgili olarak genel
beklenti ve talebimiz şudur ki, 1936 Beyannamesinde kayıtlı
olup olmamasına bakılmaksızın, 1912 tarihinden itibaren
azınlık vakıflarının ellerinden alınmış
bulunan taşınmazların, mazbutaya alınmış vakıflar
ve üçüncü şahıslara satılmış taşınmazlar da
dâhil olmak üzere hiçbir şart ileri sürmeden ilgili vakıflara iade
edilmelidir. Aynı şekilde, Lozan Antlaşması ve evrensel din
özgürlüğü gereğince Heybeliada Ruhban Okulunun bir an önce
açılması gerektiğine inanıyoruz. Ve İstanbul'da
yaşayan Süryanilerin yeni kilise inşa etme taleplerinin önündeki
engellerin de bir an önce kaldırılmasını bekliyoruz. Laik,
demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu söyleyen bir devlete
yakışan da budur. Aksi taktirde, laik, demokratik bir hukuk devleti
söylemleri yüzeysel bir sıfat niteliğinde kalacaktır.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamda dikkat çekmek istediğim bir diğer
konu da Irak ve Suriye'de birkaç yıldır devam eden savaşlarda,
tıpkı Ezidiler ve Türkmenler gibi, savunmasız diğer halklar
gibi katliam ve zorunlu göçlere maruz kalmasına rağmen göz ardı
edilen Asuri, Süryani, Keldani halkının içinde bulunduğu mevcut
durumdur. IŞİD terör örgütü, Musulu işgalinden sonra terör
saldırılarının ilk hedeflerinden olan Asuri, Süryani,
Keldani halkı daha sonra Ninova bölgesinde de aynı şekilde hedef
alınmış ve bu saldırılar neticesinde 160 bini
aşkın Asuri, Süryani, Keldani bu bölgeden Kürdistan federe bölgesine
kaçmak zorunda kalmıştır. Ve bugün bu insanlar Kürdistan federe
bölgesinde tıpkı Ezidiler, Ermeniler, Türkmenler ve diğer
halklar gibi çadırlarda son derece zor ve sağlıksız koşullar
altında yaşam mücadelesi vermektedirler.
Değerli
milletvekilleri, Asuri, Süryani, Keldani halkının
yaşadığı bu trajediye bütün dünya duyarsız
kalırken özellikle yanı başında olan Türkiye'nin de insani
yardımlar noktasında gereken hassasiyeti göstermediğini
görmekteyiz. Aynı şekilde, Türkiye'de medyanın da bu trajediye
başından beri gereken duyarlılığı
göstermediği de bir gerçektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Asuri, Süryani, Keldani halkı,
Ermeni ve Ezidilerin bin yıllardır yaşadıkları Ninova
ve Şengal bölgelerine bir an önce tekrar dönmeleri ve nihai olarak, özgür
bir şekilde kendi kültürlerini, dillerini, inançlarını ve en
önemlisi de fiziki varlıklarını koruyabilmeleri için uzun
yıllar bu bölge için talep ettikleri bir otonom yapının kurulması
noktasında, başta Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği olmak
üzere, Türkiye'ye de bu anlamda görev ve sorumluluklar düştüğüne
inanıyoruz.
Konuşmamı
bitirirken Ezidi halkının Ezi Bayramını, Cejna Ezi
Bayramını kutluyor, tutsak olarak yaşadıkları ve
şu anda birçok ülkede göçmen olarak bulundukları yerlerden bir an
önce özgürlüklerine kavuşacakları ve ana vatanlarına dönecekleri
bir günü temenni ediyor, bu duygularla konuşmama son veriyorum.
25 Aralık da,
bildiğiniz gibi, Hristiyan dünyasının Doğuş, Noel
Bayramıdır. Bu vesileyle, bütün Hristiyan
vatandaşlarımızın da bayramını kutluyor, Genel
Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un, AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşa,
ağabeyinin vefatı nedeniyle başsağlığı
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Sayın Elitaşın ağabeyine
tekrar Allahtan rahmet diliyoruz. Kendisine
başsağlığı diliyorum ve hoş geldin diyorum.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, üçüncü konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ve aynı zamanda şahsı adına söz isteyen Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ayhan.
Süreleri
birleştiriyorum, on beş dakika.
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; merkezî yönetim bütçesinin 9uncu
maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Madde
başlığı zaten Yatırımlar. Ama biraz önceki
konuşmamda kaldığım yerden devam edersek
Biraz önceki
konuşmamdan AK PARTİli arkadaşlar rahatsız oldu ama ben
sözün sahibi ne söylediyse onu söyledim, burada hiçbir sıkıntı
yok. Ama grup başkan vekiliyle görüştüğümde Sayın Numan
Kurtulmuşun da, bir başka ifadelerle, çok yoğun bir
şekilde AKPye ağır sözler söylediğini -Genel Başkan
Yardımcısı ve Bakan olmadan- işittik. Hatta, bugün
İnternette Sayın Süleyman Soylunun ifadeleri daha
Sormuşlar
yine Denizlide Böyle böyle söylemiştin, ne diyorsun? diye,
cevapsız bırakmış, yüzünü öbür tarafa çevirmiş. Bunun
videosunu göstermenin falan bir anlamı yok şimdi şu
aşamada.
Şimdi,
Sayın Bakanım, siz Kabinede -biraz önce de söyledim, diğer AK
PARTİli arkadaşlar alındılar ama- ekonomiyi iyi
bilenlerdensiniz bunların içinde, mukayese ettiğiniz zaman. Bunda bir
sıkıntı yok, ben söylemekten de sıkıntı
duymuyorum. Haa, bunun tersini düşünüyorlarsa, rahatsız oluyorlarsa
ona bir şey demem söz konusu değil.
Bakın,
bütçenin girişinde amaçları şöyle sıralıyorsunuz:
Enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devam etmek, cari
açığı tecridi olarak düşürmek, büyümenin potansiyel
seviyesine çıkarılması için gerekli olan politikaları
uygulamak, yurt içi tasarrufları artırmak, belirsizlik
ortamının ülkemize etkilerini asgari düzeyde tutmak, dışsal
şoklara karşı dayanıklılığı
artırmak. Şimdi, bunları ana başlıklar hâlinde
sayıyoruz da ben Sayın Bakan, siz bakan olduğunuzda, o yıl,
biliyorum ki burada, bu kürsüde yine konuşurken tasarrufların çok
sıkıntılı olduğunu söyledim; ülkenin,
tasarrufların çok kötüye gittiğini, ileride bizi hakikaten
sıkıntıya sokacağını söyledim. Şuradan
kinayeli bir şekilde alkışlarınızı da bugünkü
gibi hatırlıyorum. Eğer tutanaklara bakarsak benim o gün
tasarruflarla ilgili söylediklerim kayıtlarda mevcut ama bugün
başımıza geldi. Ben o gün söylediklerimden benim söylediklerim
doğru çıktı diye zevk almıyorum, ülke çekiyor.
Şimdi, burada
tasarrufların artırılmasıyla ilgili konuşuyorsunuz.
Tasarrufları yüzde 24lerden özel kesiminkini yüzde 9a, kamu
kesimininkini de yüzde 12lere falan düşürdünüz, o civara geldi,
şimdi de artırmaya gayret ediyorsunuz. 2017nin sonunda,
sanıyorum, 19a falan çıkarmayı düşünüyorsunuz,
inşallah çıkarırsınız, çıkarmanızdan
mutluluk duyarız çünkü tasarrufun bir tarafı da yatırım
neticede. Ama üç seferdir yatırımlarla ilgili sorduğumuza cevap
vermiyorsunuz ak sarayla ilgili. İsmimi bile zikretmediniz, sayın
demeniz falan şey değil, cevap verirken demediniz bu sefer.
Şimdi ama hakikaten bu sıkıntılı bir iş. Bunu
tenkit etmek için, alındığım için falan söylemiyorum,
işi ciddiye aldığımız için söylemek istiyorum.
Şimdi,
bütçeyle ilgili, biraz önce de söyledim, Bunlar birer tahmindir. falan
diyorsunuz da hakikaten harcamalar hedeftir, tahmin değil. Tahmin olan
gelirlerdir. Şimdi, faiz dışı harcamalar, bakın, hemen
ona gireyim. Gelir-gider bütçesi dengesiyle ilgili olarak orta vadeli
hedeflere ulaşılmasını sağlamak. diyorsunuz. Bu
açıdan bütçeye bir bakalım: Bütçe açığı 2014
yılının on bir aylık döneminde, bir önceki yıla göre
tam 8,5 kat artarak 11,3 milyar TLye yükselmiş, faiz dışı
fazla ise yaklaşık 10 milyar TL azalmış. Demin
yukarıdakileri söyledik ya, sizin hedeflerinizi, bu onlara paralel bir
şey değil, tam tersi. 2013 Ocak-Kasım döneminde 1,2 milyar Türk
lirası açık veren bütçe 2014 Ocak-Kasımında 11,3 milyar TL
açık veriyor. 2013 yılı Ocak-Kasımda 46,8 milyar TL faiz
dışı fazla vermişsiniz, 2014 yılı
Ocak-Kasımında 37,1. Yani söylediklerinizin tam tersi bir
gelişme var. 2014 yılı Ocak-Kasım döneminde vergi gelirleri
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,4 artmış, faiz
hariç bütçe giderleri yüzde ne artmış? 12,8 artmış.
Peki, ya
yatırımları ne hâle getiriyorsunuz, bir de ona bakalım.
2015 Yılı Programı Genel Ekonomik Hedefler Ve
Yatırımlar -her sene basılır- başlıklı
belgede yatırım harcamalarında artış öngörülmüyor.
Yatırım harcamaları 2014te yüzde 15 azalıyor, toplam
harcamalar içindeki payı yüzde 10,7den yüzde 8,7ye geliyor. Toplam sabit
sermaye yatırımlarına baktığınızda, bu bütçe
değil, 2014te 1,8 reel azalıyor. diyorsunuz, 2015te de yüzde 4,2
artış öngörüyorsunuz. Bu nasıl olacak? Enerjide 3,7
azalış var, eğitim yatırımlarında 8,6
azalış var, sağlıkta 7,9 azalış var. Neyi
artırıyorsunuz? Konutu yüzde 6,8; çarpıcı, imalat
sanayisini yüzde 8,2 artırıyorsunuz. Kamunun sabit sermaye
yatırımlarına baktığınızda
Sayın Bakan,
benim söylediklerim doğru ya. Sıkıntı olmaz, sen merak
etme, onda sıkıntı olmaz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Çek edelim. diyor ya. Rahat ol sen.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) 2015 yılında eksi 2,1 azalmasını
öngörüyorsunuz kamu sabit sermaye yatırımlarının. Enerji
yatırımları sabit fiyatlarla 2015te -kamu yalnız- yüzde
15,1 azalacak, ulaştırma yatırımları yüzde 20,1
azalacak. Hani enerji, ulaştırma öncelikli alanlardı, ne oldu?
Eğitim yüzde 7, sağlık da 7,2 ne yapacak? Azalacak.
Gel, bir de özel
sektör sabit sermaye yatırımlarına sabit fiyatlarla
bakalım. 2014te yüzde 2,1 azalmış, 2015te 6,1 artmasını
öngörüyorsunuz. İmalat sanayisinde yüzde 8 artış öngörülüyor,
ulaştırmada 13, konutta 7. İnşallah diyelim. Sanayi
üretiminin, ihracat pazarlarının ve iç pazarın durumu meydanda.
Faizler, kurlar, uluslararası belirsizlik ortamı malum. Bu ortamda
özel kesime yüzde 6,2 özel kesim yatırım büyümesini öngörmek hayalden
de öte, umut tacirliği.
Geçenlerde, iyi
bir hoca, siz de tanıyorsunuz, yurt dışına
çalıştığı şirketle ilgili fon aramaya gidiyor,
Allahını seversen, sen olsan verir misin şu ortamdaki durumda?
demişler.
Sayın Bakan,
siz dışardan da bu işin nasıl
algılandığını iyi zamanda da bilirsiniz, kötü zamanda
da bilirsiniz. Bugün fevkalade iyi olduğunu söylemeniz falan mümkün
değil. Söylerseniz doğruyu söylememiş olursunuz. Şimdi,
olaya böyle bakıyorum.
Bir de bakın,
özelleştirmeyi ne için yapıyoruz biz Sayın Bakan? Biri,
verimliliği artıracaksın. İkincisi, rekabeti
artıracaksın. Gel şimdi, Başkent Doğalgazın
özelleştirilmesine bak. Şöyle yaptınız, böyle
yaptınız falan demeyeceğim. Ben gaz alacağım,
alamadım, bu zamdan önce. Açtım EPDK Başkanına, İlk
defa sizden duyuyorum. dedi. vallahi Allah çarpar, telefon tapelerini
isterim yani Allah çarpar. Açtım şirkete, şirkette muhatap
bulamadım. Şimdi, açtım, dedim ki Özelleştirme İdaresi
Başkanına: Siz bunlara bir imtiyaz falan verdiniz mi?
Sözleşmede benim atladığım bir şey var mı?
Allahı var, Böyle bir şey yok. dedi, hakikaten de tamam.
Şimdi,
BAŞKENTGAZ kötü yönetiliyor. diyordunuz, kötüden kötünün kötüsüne
gidiyor, vatandaş alamıyor. Şimdi, rekabet etme şansı
yok, özelleştirmenin amacı
Niye milletin başını
tutuveriyorsunuz, özel sektör istediği gibi zam yapıyor canım?
Böyle bir şey olabilir mi? EPDK nasıl düzenliyor bunu? Vatandaşın
aleyhine düzenliyor. Bana dediler ki: Ya, stok yapıyorsundur. Ya,
Allahtan korkun dedim, on sekiz senedir aynı evde oturuyorum, ortalama
kullandığım doğal gaz miktarı belli. Nasıl
vatandaş bunu yapacak? Benim evim büyük, ben yine fazla kullanıyorum
da, hadi stok diyelim, Allahın garibanı gecenin bir yarısı
-bitecek gece on ikide, nasıl ısınacak- nasıl gidecek de
Maltepede, bilmem nerede gaz alacak da taksiyle mi gelecek? Arabası yok,
zaten rezil olmuş bir vaziyette. Yani bir düzenleme yaparken, bir beladan
kurtulurken vatandaşı bir belanın önüne koyuyorsunuz. Böyle bir
şeyin olması mümkün değil.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Ayhan, Genel Kurula konuşsanız
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) - Bakın, siz Denizliye de düşmansınız,
öyle söylediniz, şimdi de böyle söylüyorsunuz. Bunu şunun için
söylüyorum, bir başkan vekili bana dedi ki: Ya, lütfen Genel Kurula hitap
edin. Ya, o Sayın Bakan Genel Kurulun mensubu değil mi? dedim;
şimdi, bu Başkan Vekilimiz biliyor onu.
Şimdi ama bu
doğal gazda bunun vebali sizin üstünüzde Sayın Bakan,
Özelleştirme Kurulundasınız, takip etmek mecburiyetindesiniz.
Piyasanın sıkıntılı olduğunu biliyoruz,
uluslararası piyasaları biliyoruz ama eğer altında
imzanız varsa, bu özelleştirme yapıldıysa, vatandaş
doğal gazı 10 liralık fazla alamıyorsa bunun vebali
Çarpılırsınız, öbür dünyada da bunun hesabını
vereceksiniz, böyle bir şey olmaz. Şimdi, nereden bakarsanız
bakın, burada bir sıkıntı var.
Bir başka
şey: Bakın, her seferinde torba yasa, Şu kadar topladık,
şu kadar ettik, şu kadar harcadık. söylüyorsunuz. Ya, her
seferinde sosyal güvenlikle ilgili -geliri yarın konuşuruz da- bu
vatandaş ödese niye bu torbada dönüp dönüp af getiriyorsunuz? Hâli vakti
iyi, fevkalade, cebinde para var, geziyor, ediyor. Mümkün değil, her sefer
çıkarıyorsunuz her sefer ödeyemiyor vatandaş. Yine bir torba
daha getiriyorsunuz. Burada torbada söyleyeceğim şey şu, torbada
siz çok çekiniyorsunuz, orada bir hüzünlü hâle geliyorsunuz konuşurken,
ilk bakan olduğunuzda bir yemin etmediğiniz kaldı, ben bütçeyi
hatırlarım -yani tam bire bir motamot söyleyemem ama mealen
söylüyorum- Bu çok kötü bir şey, bunun böyle olmaması lazım,
usule de uygun değil, doğru da değil
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sıkıntı yok, hâlâ söylüyoruz. İç Tüzük
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Hâlâ söylüyor da o zaman bunun
inandırıcılığı kalmaz. Ben, hakikaten
bakanların içinde sizin diğerlerinden daha iyi iktisadı
bildiğinizi biliyorum. Mesela bugün, Sayın Kurtulmuşun önce
söylediğiyle şimdi söylediklerini mukayese ederseniz, gerçi gitti, o
başkan vekili biraz önce çok hiddetliydi ama yani bir yere
koyamazsınız. Sizin hiç olmazsa kendi şeyinizle bir iç
tutarlılık oluyor. Şuraya gittiğimiz zaman da Ya siz de
şu konuda haklısınız. diyebilecek duruma geliyorsunuz.
Yalnız, bu ak
saray işinde bana cevap vermediğin müddetçe iki elim yakanda. Ne
zaman olursa, bakanlığı da bıraksan, siyaseti de
bıraksan nasıl atlatmaya çalışırsan da çalış
iki elim yakanda. Bir, bunu milletten saklamayın. Bu millet perişan,
bu milletin durumu iyi değil. Bakın, bunu çok net ve açık bir
şekilde söylüyorum.
Şimdi, Cari
açığı düşürdük. diyorsunuz. Tamam, düşürdünüz, cari
açık düşüyor. Büyüme nerede? Allah rızası için bir
söyleyin. Yüzde 9dan kaça geldi büyüme? Ha, şimdi büyümenin bir de tamamını
nereye yüklüyorsunuz? Tarıma yüklemeye başladınız. Bunun
kabahati de ya Çiftçide kabahat var. diyeceksiniz ya da bir taraftan
Cenabıhak yağdırmadı, bir sıkıntı,
kuraklık. falan diyeceksiniz ama TÜİKin başkanı bizim
mesai arkadaşımız. Allahı var, millî gelirde sizi
rahatlatacak bir işin daha içinde. Biz zenginmişiz de haberimiz
yokmuş onun ifadelerine göre. Muhtemelen, siz benzer bir ifadeyi
kullanmazsınız, onu da biliyorum ama şimdi, hakikaten de
sıkıntılı bir -ne var- durumu var vatandaşın.
Enflasyonla
mücadelede yüzde 18lerden yüzde 9lara geldiniz, bakın orada
bocalıyorsunuz. Dün söyledim ben, siz yoktunuz. Marttan itibaren biz
söyledik: Ya, burada sıkıntı var, büyümede, işsizlikte,
enflasyonda sıkıntı olacak. Büyümenin daraldığı
bir yerde işsizliğin düşmeyeceği belli değil mi ya?
Bunun aksini kim söylerse söylesin, isterse muhalefette birisi söylesin isterse
iktidarda biri söylesin, bunun olmayacağı belli değil mi ya?
Şuraya ben
geldim, şu kürsüden hiç kendime suç teşkil edecek bir şey söyledim
mi? Ama, doğru bildiğimi de adam gibi söylemek mecburiyetindeyim.
Ben sana diyorum:
Doktorayı aldın Denizliden. Şu faizden mi gitti önceki Bakan?
Faiz lobisi mi, yoksa ne lobisi? Saat lobisi mi, Bakara makara mı?
Bunları da millete söylemek zorundasınız, millet de bunları
bilecek. Ha, burada muhalefetten biri gelip bir şey söylüyor,
ağırınıza gitti mi hurra yüklen. Yok, o kadar da uzun
değil, herkes her bildiğini söyleyecek.
Ben çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Genel Kurula saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Mehmet Şükrü Erdinç, Adana
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdinç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 yılı Bütçe Tasarısının 9uncu maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Rabbime hamdolsun ki devletimizin bütçesi yıldan
yıla güçleniyor ve böylelikle de yatırım alanları daha da
genişliyor. Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesi olarak şunu
söylemeliyim: Gelir ve gider dengelerini negatiften sıfıra çekmeye
çalışırken toplumsal ihtiyaçların iyi analiz edilmesinin
önem arz ettiğini söylemeliyim. Gelirinizin artması ve buna
karşılık ihtiyaçları gidermek üzere ödemelerin de
artmış olması refah seviyesinin bir ölçütüdür. Zaten toplum sizi
bu hususta yönlendiriyor. Hangi alanda ihtiyaçlar öncelikli, sıralama
nasıl yapılmalı gibi konular toplumun beklentileri ve talepleri
doğrultusunda şekilleniyor. Bizler de milletvekilleri olarak sahada
ihtiyaçları ve halkımızın beklentilerini tespit edip
Hükûmetimize aktarıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, vaktim kısa, bu nedenle son günlerde üzerlerinde
konuşulan birkaç hususa değinip konuşmamı
tamamlayacağım. Deniliyor ki: Hükûmetiniz paralel yapıdan
intikam alıyor. İntikam almak için haksızlığa
uğramak gerekir. Bir de şu da çok önemli bunu söyleyenler
açısından: Demek ki sizler de devlete karşı paralel bir
yapılanmanın varlığını kabul ediyorsunuz.
Hatırlatırım, biz Adalet ve Kalkınma Partisiyiz, biz zulme
karşı adalet diyoruz, biz haksızlığa karşı
adalet diyoruz, özgürlüğü vesayet altına alanlara karşı
adalet diyoruz, siz buyurun, adına intikam deyin.
Değerli
milletvekilleri, bir başka husus da Osmanlıca konusu.
Hatırlatmak isterim ki Osmanlıca bugün konuştuğumuz dilin
özüdür, alfabesi de bugün dünya genelinde kullanılan Arap alfabesinin
Türkçeye uyarlanmış hâlidir. Ancak, Osmanlıcaya olan tepkinin,
bu noktada her ne kadar fazla dillendirilmese de aslında Arap alfabesine
olan hırstan, İslamofobiden ortaya çıktığını
düşünüyorum. Biz bugün Latin alfabesini kullanıyoruz,
okullarımızda da aynı alfabe kökünü kullanan İngilizceyi
öğretiyoruz, böylece müspet ilmin her türlüsüne erişebiliyoruz. Güzel
değil mi?
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Konuyla ilgili konuşmuyorsunuz yalnız.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) O hâlde Arap alfabesini de öğretelim.
Yalnızca İngilizce konuşulmuyor ki dünyada, kendi
coğrafyamızda konuşulan, Asyanın kuzeyinden Yakın
Doğuya kadar önemli bir alanda konuşulan dillerin alfabesini
öğrenmek artık insanımız için bir ihtiyaçtır.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sen öğren, öğren, öğren Osmanlıcayı, aranızda
konuşursunuz.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Kıymetli arkadaşlar, şimdi diyorlar ki
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bugün yandaş sendika başkanı Latin
alfabesini bırakalım. demiş. Seni destekliyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Özellikle son bir iki yıldır Hükûmetin
icraatlarının bırakın başkaları tarafından
sorgulanmasını, eleştirilmesine dahi tahammülü ve hoşgörüsü
yok. Böyle düşünenlere soruyorum: Peki, sizin acaba tahammülünüz ve
hoşgörünüz ne kadar? Sizin anlayışınızda her hususun
sorgulanmasını, eleştirilmesini makul görmek yer alıyor mu?
Buyurun,
şimdi buradan soruyorum: Anayasa Mahkemesinin millet egemenliğinin
aynası olan TBMM üzerindeki vesayetini ve varlığını
sorguluyorum.
ADNAN KESKİN
(Denizli) Ooo! Günaydın.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Yargı sisteminin Hükûmet üzerindeki soğuk
vesayetini sorguluyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bunlar iddialı laflar, yarın altında
kalabilirsiniz.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Kendini şu an bulunduğumuz
ALİM
IŞIK (Kütahya) Çok büyük ve iddialı laflar bunlar, altında
kalabilirsiniz yarın.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Devamla) -
TBMM Genel Kurulu üzerinde ve millet iradesi üzerinde olan tüm
erkleri sorguluyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Senin boyunu aşar bunlar, haberin olsun. Boyunun
yüksekliğine güvenme, aşar seni.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Artık bundan sonra sorulmayanları
soracağız, sorgulanmayanları da sorgulayacağız,
konuşulmayanları da konuşacağız.
Yakın zamanda
tümüyle hizmete girecek olan Cumhurbaşkanlığı
sarayımız bu ülkenin, bu devletin merkezi ve kalbi olacaktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Haram saray orası, haram!
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Devlet kendisine bir arazi üzerine bir bina
yapıyor, bunu yargıya ve size soracak değil. Böyle devlet olmaz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kime soracak?
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Kimseye de sormayacak, kimseden de izin mizin
almayacak.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sen efesin galiba. Babanın adı da mı Efe?
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Devlet yönetmek çocuk oyuncağı değil,
devletin bir iradesi var.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Efe oğlusun herhâlde, efe oğlu.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Bugün konuştuğumdan çok rahatsız
oldunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Çocuk oyuncağına çevirdiniz.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Rahatsız olacaksınız. Bundan sonra çok
daha fazla rahatsız olacaksınız. Siz rahatsız
olacaksınız ki millet rahat edecek.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Millet değil, tiran rahatsız olacak.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Siz rahat edeceksiniz, siz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın hatip konuşurken Osmanlıcayla ilgili
tartışmaların İslamofobiden
kaynaklandığını ifade ederek bizleri töhmet altında
bırakmıştır. Bunu düzeltmek ve sataşmadan dolayı
söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 9uncu
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce
buradan çok talihsiz bir konuşma dinledik. Bu ülkede kamu vicdanında
yer etmemiş bulunan ve hâlen sorgulanıp Maliye Bakanının
bile doğru düzgün cevaplandıramadığı, maliyeti
konusunda daha aklanmamış ve Atatürkün bağışlama
iradesine ters olarak halktan kaçırılarak ve milletten
kaçırılarak sit alanlarının derecesinin düşürülmesi
suretiyle yapılmış olan bir kaçak sarayın nasıl savunulduğuna
tanık olduk.
Gerçekten, AKPli
arkadaşlarımızın kamu vicdanına ters düşen bu
durumunu şiddetle kınıyorum. Hepiniz bu konuda halka hesap
vereceksiniz. Siz konuşunca muhalefet hesap vermeyecek, muhalefet hesap
sorduğu zaman siz hesap vereceksiniz.
Ayrıca,
Osmanlıcayla ilgili tartışmaların bir İslamofobiden
kaynaklandığı yönündeki gerçek dışı bu
düşünce hem gerçek dışıdır hem de akıl
dışıdır.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) İki gün önce sizin milletvekiliniz tutanaklarda bunu
söyledi. Tutanaklarda var bu.
LEVENT GÖK
(Devamla) Türkiyede hiç kimse sizlerden daha az Müslüman değildir.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Sizin milletvekiliniz söyledi, farkında
değilsiniz.
LEVENT GÖK
(Devamla) Sizlerden daha az Müslüman değildir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hatta, daha fazla Müslüman.
LEVENT GÖK
(Devamla) Türkiyede herkes dinini Büyük Atatürkün sayesinde yıllarca
özgürce yapmıştır, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu
savunuyoruz.
İslamiyetin
arkasına saklanmayın, tarihî gerçeklerin, reel gerçeklerin önünde
nasıl bir pozisyon alacağınıza bakın.
Osmanlıca
belki ihtiyaç duyulursa kısmen öğretilebilir ama Türkçenin
öğretilmeye başlanmasıyla okuryazar oranının
nasıl yüzde 100lere doğru tırmandığını
bilmeni isterim. Osmanlıca, bir kere bir devlet, saray dilidir,
halkın kullandığı bir dil değildir. Yunus Emrenin, o
dönemdeki şairlerimizin, yazarlarımızın
konuşmalarına bakın, hepsi Türkçedir. Sizi Türkçe öğrenmeye
davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Türkçeyi neyle yazmış, onu söylüyorum sana. Latin
alfabesiyle mi yazmış?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, sadece zabıtlara
geçmesi açısından bir şey söylemek istiyorum.
Bütçe
görüşmeleri sırasında biz nasıl ki muhalefet
milletvekillerinin her türlü görüşlerini dinliyorsak, muhalefet
milletvekilleri de AK PARTİ milletvekillerinin görüşlerini dinlemek
durumundalar.
BAŞKAN
Dinliyorlar zaten.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dinleyeceğiz de doğru şeyler söyleyin. Biz
yanlış şey söylemiyoruz ki.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ayrıca bir cümlesinde Hesap vereceksiniz.
dedi Sayın Başkan Vekili. Biz sadece Hakka ve seçimlerde halka hesap
veririz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Mahkemelere de hesap verilir, avukatsınız.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) - Bunun bilinmesini istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, ben de tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum: Bize soracaklar çünkü biz milletin
vekilleriyiz. Bize sormazlarsa diktatör olmaya devam ederler.
Bir de konumuz
bütçe, konumuz memleketin meseleleri, konumuz hırsızlık,
Osmanlıca değil. Konuya gelmelerini rica ediyorum.
Teşekkür
ederim.
KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek) (Devam)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Susam,
buyurun.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakan, demin de sordum, BAĞ-KUR
emeklilerinin sosyal güvenlik destekleme primiyle ilgili soruma
zamanınız yetmediği için cevap veremediniz. Şimdi o sorunun
yanıtını sizden bekliyorum, bir.
İkincisi,
küçük işletmeler ciddi bir ekonomik kriz içerisinde, her geçen gün
sayıları azalıyor. Maliye Bakanı olarak bu küçük
işletmelerin ayakta kalması için, Avrupa Birliğinde uygulanan,
yeni açılan müesseselerde beş yıllık vergi indirimi veya
çalışanların devlet tarafından alınacak sigorta
primlerinin alınmaması gibi önlemler alarak bu insanların
işlerini devam ettirmesi konusunda destek vermeyi düşünüyor musunuz?
Basit usulde vergiye dönüşün kolaylaştırılmasını
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu saray ve uçak maliyetleri konusunda
yaptığınız açıklamadan sonra sizden doğru dürüst
cevap alamıyoruz. Genellikle çok sakınarak huzursuz bir şekilde
cevaplar vermeye başladınız. Dün de birçok sorumuza cevap
vermediniz ama görevimizdir, yine de devam edelim dedik. Bugün ilk defa söz
alıyorum.
Bu mükellef
dağılımıyla ilgili bazı konuları dün
açıklamıştım. Anadoluda mükellef sayısı
azalıyor özellikle. Peki, tahsilat açısından durum nedir?
İller itibarıyla -ilk 10- önde olan tahsilat yerleri nelerdir ve
bunlar, bu iller tahsilatın yüzde kaçını ellerinde
tutmaktadır? Böyle bir istatistiki bilgi verebilir misiniz?
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
seçilmesinden hemen sonra Sayın Cumhurbaşkanına tahsis edilen
uçak hangi amaçla, hangi tarihte kimler tarafından ve hangi kurum
bütçesinden sipariş edilmiş, hangi kurum bütçesinden kaç paraya
alınmıştır? Hâlen Cumhurbaşkanlığı
makamına ve Başbakanlık makamına sunulmuş kaç uçak
var, bunlarla ilgili bilgi verebilir misiniz? Başbakanlık
tarafından lüks harcamalara getirmeyi düşündüğünüz son
kısıtlamalar içine bu tür satın almaları da dâhil etmeyi
düşünüyor musunuz? Bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz?
İkinci sorum,
özelleştirme ve yabancılara yapılan taşınmaz
satışlarından elde edilen gelirlerin, döneminizde ne kadarı
yatırıma harcanmıştır ve toplam özelleştirme ve
yabancılara mülk satışından, arazi
satışından gelir toplamı nedir, bunun ne kadarı
yatırıma harcanmıştır?
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2/B Kanununu orman köylülerinin sorunlarını çözmek için
çıkardığınızı söylediniz ancak
belirlediğiniz yüksek rayiçlerle bu sorunun çözülmesini bırakın,
mevcut sorunları daha da büyütüyorsunuz. Örneğin, Muğlanın
Ortaca ilçesine bağlı Gökbel köyünde BAĞ-KUR primini dahi
ödeyemeyen insanların yaşadığı yerde arazilerin
dönümüne 150 bin TL rayiç bedel belirlemişsiniz. Maksadınız bu
insanların sorunlarını çözmek mi, yoksa yüksek rayiç bedelleri
belirleyerek bu insanları yerinden, yurdundan etmek mi?
Yine, 2014
bütçesinde yedek ödenek faslından kaçak saraya ne kadar ödenek
aktardınız?
Hükûmet
İmralıda yatan bebek katili Öcalandan kamu düzeninin
sağlanması için yardım istemiş midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kamulaştırma Kanunundan doğan bedel artırımı
davalarında karar hükme çıkınca bedele ilişkin hüküm
temyize tabi, tescile ilişkin hüküm ise kesin. Yani, Yargıtaya
gitmeden alt mahkeme karar verdiği zaman para vatandaşa ödeniyor.
Arkasından dosya Yargıtaya gittiği zaman, eğer
Yargıtay Ödenen bedel yüksek. diyorsa aradaki bedel için daha sonra hazine
fazla ödemiş olduğu miktar için vatandaşı icraya veriyor.
Şu anda Türkiyede icra dairelerinde hazinenin, bedel
artırımından dolayı, 2942 sayılı Yasadan
kaynaklanan fazla ödemelerden dolayı vatandaşa açmış
olduğu kaç tane takip vardır Sayın Bakan? Bu önemli. Bir de bu
konuda nasıl ki tescile ilişkin hüküm kesin, bedele ilişkin
miktar alt mahkeme tarafından karara çıkınca Yargıtay
aşamasından geçtikten sonra ödenirse bu ihtilaflar ortadan kalkar,
iki; veya alt mahkeme bu konudaki bir bedeli vatandaşa ödemeden
Yargıtaydan geçtikten sonra ödenecek şekilde bir yere bloke ederse
vatandaşla hazineyi karşı karşıya getirmeyiz. Bu
konuda benim de kanun teklifim var, size de daha önce bunu sunmuştum. Bu
konudaki hassasiyetimiz vatandaş ile devleti karşı
karşıya getirmez. Ben miktarı merak ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Evet, Sayın Aydın, son soru.
OSMAN AYDIN
(Aydın) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Somada
yaşanan büyük felaketten sonra çıkartılan torba yasa ile yer
altında çalışan işçilerimizin ücretlerinde ve
çalışma süreleriyle ilgili yapılan düzenlemeler neticesinde
zaten TÜİK rakamlarına göre kârlılık oranı yüzde 3,6
ortalamasında olan işletmelerimizin birçoğu kapanmış
ve binlerce işçimiz işsiz durumda kalmış ve hakikaten
bazı tedbirler alınmadığı takdirde yine binlerce
işçimizin işsiz kalacağı ve birçok işletmenin tekrar
kapanacağı aşikârdır. Bununla ilgili işletmelerimizin
talebi, torba yasayla gelen ek işçilik ücretlerindeki
artışların neticesinde oluşan işçilik ücretlerindeki
tüm vergilerden ve SGK katkılarının devlet tarafından
karşılanması, torba yasayla gelen kıdem tazminatı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakan, lütfen soruları beş dakika içinde
cevaplayın.
Buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAĞ-KUR emeklileri
veya başka bir emekli kendi adına bir iş yeri açarsa şu
anda yüzde 15 destek pirimi ödüyor. Bu doğru bir uygulamadır.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Neden?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Çünkü, öbür türlü, ortalama
yaşı 44 olan 10,5 milyon -şu anda belki 11 milyona
yaklaşıyordur- 11 milyona yakın emeklimiz var. Bunların
önemli bir kısmı gidip iş yerleri açarsa
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) İşte, var olan iş yerini devam ettiriyor
Sayın Bakanım. Size yirmi beş yıl prim ödemiş.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) E, soru sordunuz cevap vereyim.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Doğrudur. derseniz olmaz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama dediği doğru, kendi iş yerini devam
ettiriyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, bir: Bir haksız
rekabet hususu var. Dün de açıkladım.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Bizim bütçemiz yetmiyor derseniz o ayrı.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Onu da söyleyeceğim.
Dolayısıyla,
birinci husus
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Doğrudura hiç katılmıyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Siz katılırsınız,
katılmazsınız, müsaade edin ben cevabımı vereyim,
sonra tekrar değerlendirmenizi yaparsınız.
Şimdi,
birinci husus: Bu, bir anlamda haksız rekabete yol açacak, onu bir kenara
bırakalım. Şu hâliyle, biz, Sosyal Güvenlik Kurumuna 2015
yılında, şu anda konuştuğumuz bütçeyle
yaklaşık 81 milyar lira şu veya bu çerçevede bir destek
aktaracağız. Bunun bir kısmı açığın
finansmanı, bir kısmı işte prim destekler vesaire ama
sonuçta devletin şu anda merkezî yönetim bütçesinden Sosyal Güvenlik
Kurumuna değişik adlar altında 81 milyar lira kaynak
aktaracağız. Türkiyede şu anda aynı bütçede öngörülen
toplam yatırım tutarı 48 milyar lira. Bunun
açığını daha da artıracak, dengeleri daha da bozacak
herhangi bir düzenlemeyi bu aşamada yapmamız doğru da olmaz.
Dolayısıyla, yani, bir sorunumuz var. 1990lı yılların
başında maalesef o dönemde birtakım saiklerle 36, 37
yaşındaki insanların dahi emekli olabilmesinin önü açılmış,
sonra 1990lı yılların sonunda bu bir miktar düzeltilmeye
çalışılmış, 2008te biz bir düzenleme
yapmışız ama bütün bu düzenlemelerde mevcutların hakkı
korunsun diye Anayasa Mahkemesinin de bir temel ilkesi var ve bu geçiş
dönemi öngörüldüğü için 2070 yılına kadar dahi bu sistemde
doğru düzgün bir iyileşme zor görünüyor. Nedeni de şu? Çok genç
yaşta
Bakın, şu anda, 34 tane OECD ülkesi var. Benim
bildiğim kadarıyla, bu 34 ülkenin 30unda emeklilik yaşı 65
ve üzeri, sadece 4 ülke 60-65 arası; Türkiyedeyse bu sene dahi 49-50 yaşında
insanlar emekli olabiliyor, özel birtakım düzenlemeleri bir kenara
bırakıyorum, genelden bahsediyorum. Hâl böyleyken, sosyal güvenlik
sisteminin açığını daha da artıracak bir düzenlemeyi
doğru bulmuyorum.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) 9 bin iş günü prim ödemiş kişiden
bahsediyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, küçük işletmelere
destekler noktasında, tabii ki, bizim küçük işletmeleri, yeni
kurulmuş işletmeleri desteklememiz lazım. Şu anda,
Mecliste, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir süredir bekleyen bir gelir vergisi
kanunu tasarımız var. Bu tasarıda, ilk defa vergi mükellefi
olacak olan girişimcilerimizden üç yıl süreyle, bakın, asgari
ücrete kadar hiçbir şekilde bir vergi almayacağız. Diğer
birtakım destekler zaten var, KOSGEB üzerinden, vesaire, vesaire ama biz
de aslında Avrupa Birliğine paralel bir şekilde destekleme
Yine, diğer,
üç beş yıllık olan, özellikle teknoloji alanındaki
şirketlere de -belki biliyorsunuz- iş melekleri yoluyla, girişim
sermayesi yoluyla çok ciddi avantajlar getirdik, çok ciddi desteklerin önünü
açtık. Bunları da yapacağız.
Gerçek usulden
basit usule geçişin önünü biz açtık, beraber açtık, daha iki
yıl önce açtık ve şu ana kadar, bakın, 35 bin mükellef
gerçek usulden basit usule geri döndü. Bunun önünü açtık,
kolaylaştırdık. Tabii ki gerekeni yapacağız.
Yine, dediğim
gibi, KOBİlere AR-GEden tutun birçok diğer alana kadar destekler
var.
Sayın
Kuşoğlu, ben bütün sorularınıza cevap veriyorum, cevap
vermediğim bir sorunuz yok ama sıra gelmediği zaman benden
kaynaklanmıyor.
Dün de söyledim,
bugün de söylüyorum: Anadoluda veya Türkiye'nin tamamında mükellef
sayılarına bakarsak eğer resen terkin edilen mükellefleri
dikkate alırsak hem kurumlar vergisi mükellefinde hem gelir vergisi
mükellefinde kimisinde 400 binin üzerinde, kimisinde 500 bine yakın
artışlar söz konusu. Sadece kira beyannamesi, bakın onu bir
kenara bırakıyorum yani gayrimenkul sermaye iradı beyannamesi
yoluyla 1 milyona yakın ilave mükellef kazandık ve -bunun çok önemli
bir kısmı- son dört beş yılda
yaptığımız çalışmalarla ilave mükellef
kazandık. Dolayısıyla, mükellef
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
Mahalli
idarelere ilişkin işlemler
MADDE 10- (1) Maliye
Bakanlığı bütçesinin;
a)
12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve
5286 sayılı Kanun uyarınca il özel idarelerine devredilen
personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına
ilişkin ödemelerini karşılamak üzere il özel idarelerine,
b)
12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında
köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri ve/veya köylere
hizmet götürme birliklerine,
c)
12.01.31.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Su Kanalizasyon ve
Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında belediyelerin içme suyu ve
atıksu projelerini gerçekleştirmek üzere İller Bankası
Anonim Şirketine,
tahakkuk ettirilmek suretiyle
kullandırılır. SUKAP kapsamında ihtiyaç olması hâlinde
genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli
idare bütçesine ödenek aktarılabilir. Bu fıkra kapsamında ilgili
idarelere yapılan Hazine yardımları haczedilemez ve üzerine ihtiyati
tedbir konulamaz.
(2) Birinci
fıkranın (a) bendine göre yapılacak ödemelere ilişkin usul
ve esaslar İçişleri Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı tarafından birlikte belirlenir.
(3) Birinci
fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2015
Yılı Yatırım Programında belirlenmesini müteakip,
KÖYDES Projesi için iller bazında; SUKAP için ise belediyeler bazında
dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve
denetimine ilişkin usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından
karara bağlanır.
BAŞKAN - Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe kanununun 10uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
kıymetli vatandaşlarımızı saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Mahallî idarelere
yapılacak yardımlar ve mahallî idarelerle ilgili iş ve
işlemler her yıl olduğu gibi bütçe kanununda yer almaya devam
etmektedir. Mahallî idarelerin görevleri ve yine köyler
dışındaki mahallî idarelerin gelir kaynakları da kanunlarla
belirlenmiştir. Burada akıllara şu soru geliyor: Bu durumda,
bütçe kanununda mahallî idarelere değişik adlar altında
hazineden yardım verilmesine ilişkin hükümler niye yer
almaktadır? Cevap belli: Belediyeleri iktidara muhtaç etmek, yine,
muhalefet partilerinden seçilen belediye başkanlarını tehditle,
şantajla kendi partinize getirmek için bu baskı araçlarına
ihtiyaç var. Buradan sormak istiyorum, mahallî idareler seçimlerinin üzerinden
daha bir yıl bile geçmedi, bu yöntemlerle 30 Marttan bu yana muhalefet
partilerinden seçilen kaç belediye başkanını partinize transfer
ettiniz? Bu yıl bütçe kanunuyla KÖYDES, BELDES ve SUKAP gibi projeler için
ayrılan kaynaklar ciddi bir biçimde de ayrıca
azalmıştır.
Tabii,
diyeceksiniz ki zaten belediye sayıları da azaldı, köy
sayıları da azaldı. Ancak burada herkesin bilmesi gereken bir
husus da şudur: 6360 sayılı Kanunla kapatılan belde ve
köyler büyükşehirler içinde kaybolmuş, kaybolmaya yüz tutmuş,
aradan geçen bu çok kısa sürede bile sahipsizlikleri hissedilir hâle
gelmiştir. Maliye Bakanlığı bütçesine KÖYDES, BELDES ve
SUKAP kapsamında konulan ödeneklerin dağıtımı,
kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve
esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından
belirlenmektedir. Yüksek Planlama Kurulunun kimlerden oluştuğunu
hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, Yüksek Planlama Kurulundan çıkan
kararların nasıl kararlar olduğunu ve bu kaynakların hangi
belediyelere, hangi özel idarelere hangi kriterlere göre
aktarılacağını da konuşmaya ve tartışmaya
bile gerek yoktur.
Değerli
milletvekilleri, bunları tartışmak yerine kalıcı ve
kayda değer bir çözüm üretmek istiyorsak yıllardır
konuşulan ancak gerçekleştirilemeyen Belediye Gelirleri Kanununu
günümüz şartlarına göre belediyelerin kendi görevlerini yerine
getirmesini sağlayacak kadar artırmalıyız ve bu işi
kalıcı hâle getirmeliyiz. Belediyelerin büyüklüklerini, yaz
nüfuslarını, kış nüfuslarını ve coğrafi
alanlarının genişliği gibi objektif kriterlerini de göz
önünde bulundurmak kaydıyla belediyelerin kaynak sorununu adil ve
kalıcı bir şekilde düzenlemeliyiz. Yoksa, bu bahsettiğimiz
projelerle belediyelerin desteklenmesi dökme suyla değirmen döndürmeye
benzer.
Yine,
tartışılan önemli konulardan bir tanesi de bu projelerle
birlikte üretilen hizmetlerin kalitesi ve
kalıcılığıdır. Bu projelerle üretilen hizmetlerin
birçoğunda belli bir kalite standardı maalesef
tutturulamamış ve kısa zamanda yenileme ihtiyacı
duyulmuştur. Dolayısıyla, her görev sahibi tarafından, yani
köylerdeki hizmetler özel idareler tarafından, beldelerdeki hizmetler de
belediyeler tarafından gerçekleştirilebilmelidir.
Tabii, burada
asıl önemli olan bir diğer konu da şudur: Demokrasilerde mahallî
idareler çok önemli bir yer tutmaktadır. Ancak AKP iktidarı
çıkarttığı Bütünşehir Kanunuyla Türkiyedeki mahallî idare sayısını
yarının bile altına indirmiştir. Örneğin, bugün
Fransada 36.500 belediye bulunmaktayken 6360 sayılı Büyükşehir
Kanunundan sonra Türkiyede 30 büyükşehir, 51 il, 519 büyükşehir
ilçe belediyesi, 400 ilçe belediyesi, 396 belde belediyesi
kalmıştır. Yine, 51 il özel idaresi vardır ve köy sayısı
da 36 binden 18 bine düşmüştür. Vatandaşlarımızın
demokrasinin nimetlerinden faydalanmasının en temel
fırsatlarından biri olan belediyelerin kapatılması, AKP
iktidarının demokrasi anlayışının ne kadar
sığ olduğunun da bir diğer göstergesidir.
Burada
ısrarla anlatmaya çalıştık, köylerimizin tüzel
kişiliğini kaldırmayın, beldeleri kapatmayın, burada
yaşayan vatandaşlarımız büyükşehre ulaşıp
derdini anlatıncaya kadar kurbağanın gözü çıkar dedik, size
dinletemedik. Bugün o kapatılan köylerdeki ve kapatılan beldelerdeki
insanlar derdini anlatacak muhatap bulmakta zorluk çekmektedir.
Şimdi gelinen
noktada, seçimin üzerinden daha dokuz ay geçmesine rağmen,
büyükşehirler teşkilatlanmalarını dahi
tamamlayamamışlar, teşkilatlanmalarını dahi
tamamlayamayan büyükşehir belediyelerinin bu köylerimize, beldelerimize
hizmet götürmesi de maalesef mümkün olamamaktadır. Tabii, çok
hızlı bir şekilde, aceleyle çıkarılan bir kanunla
ülkemiz şartlarına uymayan birçok düzenleme yapıldı.
Değerli
milletvekilleri, yine bu Büyükşehir Kanunuyla düzenlenen büyükşehir
belediyesi, ilçe belediyeleri ve diğer ilgili kurumlar arasındaki
personel, mal, görev ve yetki paylaşımı aradan geçen süreye
rağmen tamamlanamamıştır. Ayrıca, iktidarın
seçimleri kazandığı iller ile muhalefet partilerinin seçimleri
kazandığı illerde, paylaşım noktasında, çifte
standart uygulamalarına şahit olmaktayız.
Muğla
ilimizde Anayasamıza ve Kıyı Kanununa göre kamusal alan
olması gereken güzelim plajlarımız, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile Muğla Valiliğinin ortaklaşa kurduğu
bir şirket üzerinden özel sektöre kiralanırken, Antalyadaki plajlar
Antalya Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir.
Yeri
gelmişken bu kıyı yağmacılığına da
değinmekte fayda var. Dünyanın incisi plajlarımızı
yüksek kiralar vererek kiralayan şirketler, verdikleri paraları geri
alabilmek için hem buralara gelen vatandaşlardan yüksek giriş
bedelleri alacaklar hem de birtakım kaçak tesisler kuracaklardır. Bu
arada, bölgede yaşayan gariban vatandaşların da bu plajlardan
yararlanma imkânı ortadan kalkacaktır. Vakit geçmeden herkesin bu
konuya gereken hassasiyeti göstermesinde fayda var.
6360
sayılı Kanunla büyükşehirlerde mevcut yapı stokuna üstü
kapalı bir af da gelmiştir. Ancak, büyükşehirler
teşkilatlanmasını tamamlayıp kırsaldaki imara bakacak
hâle gelemedikleri için kırsaldaki yapıların
ruhsatlandırılmasını bir kenara bırakın,
hızla kaçak yapı stoku artmaktadır. 6360 sayılı
Büyükşehir Kanunuyla kapatılan köylerimizin çoğunluğu
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından taşıma
kapsamından çıkarılmıştır. Bu durum, hem
öğrencilerimizi hem de onların gariban ailelerini ciddi manada
mağdur etmektedir. Bir an önce, kapatılan köylerin Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından taşıma kapsamına
alınmasında fayda vardır.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, 6360 sayılı Kanunla
kırsalda yaşayan yani köylerimizde, beldelerimizde yaşayan
insanları da şehirli yaptık ama bu insanlar her ne kadar kanunla
şehirli hâle geldiyse de köylü gibi yaşamakta, köylü gibi üretmekte,
köylü gibi tüketmekte ve en önemlisi de köylü gibi kazanmaktadır ve
maalesef, AKPnin yanlış tarım politikaları sebebiyle de
sürekli azalan bir gelire sahiptir. Kanunun üzerinden iki sene geçti. Üç sene
sonra bu insanlar köylü gibi yaşamalarına ve kazanmalarına rağmen
şehirli gibi harçlar, vergiler, elektrik parası, su parası
ödemekle mükellef olacaklar. Bu bakımdan, özellikle şehre yakın
olup şehrin hizmetlerinden ve nimetlerinden istifade edemeyen
insanların yaşadığı yerleşim yerlerinin, köy
tüzel kişiliklerinin ihya edilerek büyükşehir kapsamından
çıkarılması ve böylece bu insanların yüksek vergilerden
kurtarılması gerekmektedir.
Yine,
büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasında yetki, görev
ve kaynak tartışması devam etmektedir. Komşusunda gören
ayranına su katar. misali, büyükşehir belediyeleri kendi partisinden
olan belediyelere yardım etmekte, diğerlerine yardım
etmemektedir. Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla birlikte
büyükşehirlerin görevleri, yetkileri ve sorumluluk alanları çok ciddi
bir şekilde genişletilmiştir. Ancak, büyükşehir belediye
gelirleri de bu görevlerindeki artış kadar
artırılmamıştır. Büyükşehir belediyelerinin ve
büyükşehir ilçe belediyelerinin kaynakları görevleriyle mütenasip bir
şekilde artırılmalıdır.
Özellikle turizm
bölgelerindeki belediyeler diğer belediyelere göre daha ciddi
sıkıntılarla karşı karşıyadır. Turizm
bölgelerindeki belediyeler kış aylarındaki nüfuslarına göre
pay almakta, ancak senenin diğer yarısında çok daha fazla nüfusa
hizmet vermek zorunda kalmaktadırlar.
Büyükşehir
Kanunundaki birçok aksaklık, eksiklik ve yanlışlık
açıkça ortadayken AKPnin 10 ili daha büyükşehir kapsamına almak
için çalıştığı duyumlarımız vardır. Bu
kadar sıkıntıların devam ettiği bir dönemde
iktidarın aceleyle büyükşehir sayısını artırmak
yerine uygulamadan kaynaklanan sıkıntıları ortadan
kaldırmasında fayda vardır.
Baştan
söyledik, Bu yapı Türkiyeyi eyalet sistemine götürür. Bunun
arkasından özerklik gelir, federasyon gelir. dedik; siz de dediniz ki:
Siz hayal görüyorsunuz. ama muhataplarınız Hem federasyon hem
özerklik hem genel af masada. diye açıklama yapıyor ve ekliyor:
Beklemeye tahammülümüz yok. Seçimden önce bu meseleyi konuşup çözüme
kavuşturmak zorundasınız. Yoksa
diyerek sizi tehdit ediyorlar.
Gözüken o ki iktidar cenahı da yaptığı açıklamalarla
bu tehditlere boyun eğmiş. Bu minval üzere hızla 2015 genel
seçimlerine doğru gidiyoruz.
Ben buradan bütün
vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum: Türkiye'nin bölünmesini,
parsellenmesini isteyenlere cesaret ve ümit vermemek için 2015 seçimlerinde
AKPye oy vermeyin; İmralı canisinin, Kandilden ülkemizi tehdit
edenlerin taleplerini yeşertmemek için 2015 seçimlerinde AKPye oy
vermeyin; 17-25 Aralıkta ortaya savrulan asrın en büyük
yolsuzluğunun üstünün örtülmemesi için 2015 seçimlerinde AKPye oy
vermeyin.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi ve ekranları başındaki
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tanju Özcan, Bolu
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; ben bütçeyle ilgili konuya girmeden önce birkaç hususa
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, herhâlde siz de çok rahatsızsınız Türkiyede
özellikle son bir yıldır yaşananlardan. Tuhaf bir tiyatro
oynanıyor Türkiyede, çok tuhaf. Eski dostlar bugün terörist olmuş,
böyle bir ortamdan geçiyoruz.
İsterseniz
ben şöyle yapayım: Bilalin bile anlayabileceği çok net
ifadelerle bu süreci kendi açımdan bir değerlendireyim.
Sayın
milletvekilleri, siz bu paralel yapı dediğiniz cemaatle 2002
yılından bu yana birlikte, el ele, kol kola yürümüyor musunuz?
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Şimdi de siz yürüyorsunuz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Şimdi kim yürüyor?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Beraber ıslandık yağan yağmurda.
şarkısını birlikte söylemiyor muydunuz? Sayın
milletvekilleri, kamu ihalelerini siz bunlarla birlikte
dağıtmıyor muydunuz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayır.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Kamudaki kadrolaşmaları beraber yapmıyor muydunuz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayır.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Muhalifleri birlikte dinlemiyor muydunuz bu arkadaşlarla?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayır.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Çocuklarımızın sınav sorularını
birlikte çalmadınız mı bu arkadaşlarımızla?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayır.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hadi canım!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Ergenekon veya Balyoz gibi senaryoları kafa kafaya verip
birlikte hazırlamadınız mı?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayır.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Yalan söylüyorsun!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sonra bir şey oldu sayın milletvekilleri, sizin
aranız birden bozuldu. Biz başta ne olduğunu anlamadık,
aile içi bir mesele dedik ama gittikçe sertleşti. Bir de bir sabah
uyandık ki -17 Aralık 2013te- gerçekten asrın vurgunuyla
karşı karşıyayız.
Sayın
milletvekilleri, biz 17 Aralık ve sonrasında çok önemli şeyler
gördük. Sonraki günlerde, 17 Aralıktan sonra bu ülkenin
Başbakanının ve Bakanlar Kurulunun yönettikleri ülkeyi
nasıl soyduklarını utanarak izledik. Her gün dinden, imandan
bahseden, sözde muhafazakâr Hükûmetin tüyü bitmemiş yetim
hakkını nasıl yediğini hep birlikte gördük. Şunu da
gördük biz: İki gün boyunca babasının tüm telkinlerine
rağmen şu paraları bir türlü sıfırlayamayan üstün
zekâlı Başbakan çocuklarını da gördük. 700 bin
dolarlık kol saatlerinin hediye olarak bakanlara verilebildiğini,
ayakkabı kutularından taşan milyonlarca dolar olabileceğini
biz bu süreçte gördük. Hatta, biz bu ülkede vatandaşlığın
para karşılığında satıldığını
bile gördük; utanarak izledik bunları.
Peki, ne oldu
sonraki süreçte? Ortalık karışınca devrin
Başbakanı hemen tedbir aldı. Ne yaptı önce? Polis
müdürlerini değiştirdi, emniyet müdürlerini değiştirdi,
şube müdürlerini değiştirdi, hatta hızını
alamadı, savcının kendisine verdiği talimatı
uygulamaktan başka herhangi bir sorumluluğu olmayan polis
memurlarını bile değiştirdi. Sonrasında ne yaptı?
HSYK aracılığıyla hâkim ve savcıları
değiştirdi. Sonrasında ne oldu? Soruşturma dosyasına
sihirli bir değnek değmiş gibi bir anda, yeni görevlendirilen
hâkim ve savcılar bir günde bu sanıkları tahliye etti.
Artık devrin Başbakanı ve arkadaşları günü
kurtarmıştı. Daha büyük yolsuzlukların ortaya
çıkmasının önünü de almışlardı ama devrin
Başbakanı orada durmadı, dedi ki: Bunların inlerine kadar
gireceğiz. Siz kimsiniz ki bizim
hırsızlıklarımızı,
yolsuzluklarımızı ortaya çıkartıyorsunuz? Ne
haddinize! Bunun hesabını size soracağım. Bunun sonucunda,
işte, önce polis müdürlerinden başladı geçtiğimiz aylarda
operasyonlar. Soyut iddialarla götürüldüler, gözaltına
alındılar, tutuklandılar bir kısmı ancak çok önemli
bir kısmı da birkaç gün içerisinde tahliye oldu. Sonrasında ne
oldu? Bu hafta çok önemliydi, 14 Aralık. 14 Aralıkta operasyon biraz
daha genişletildi. Daha düne kadar Hükûmetin borazanlığını
yapan gazete ve televizyonlar Hükûmetin talimatıyla basıldı ve
bunlar, silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmaktan dolayı
gözaltına alındılar.
Sayın
milletvekilleri, kaç gündür bu gelişmeleri canlı yayında
izliyoruz. Silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla
gözaltına alındılar. Peki, bakıyorsunuz, bunların
ofisleri, evleri defalarca arandı, bir tek çakı dahi
bulamadınız. Şimdi, silahlı terör örgütü ise bunlar
silahlar nerede? Bu kadar amatörce yapılır mı bir
soruşturma? En azından bir yerlere silah gömseydiniz de sonra onu
buluyormuş gibi yapsaydınız! Bu kadar mı acemilik olur?
Sayın
milletvekilleri, bu soruşturma gerçekten çok acemice
yapılmış.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Paralelin ağzından konuşuyorsun.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) - Çok acemice yapılmış. Bakın, röportaj yapar
gibi, ne soruyorlar biliyor musunuz burada, bu kadar acemice: Fethullah
Güleni tanıyor musun? Soru bu.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Ismarlama konuşuyorsun.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Şu kanaldaki şu dizileri izliyor musun? Vallahi bence
eksik olmuş. Devamında keşke şunu da sorsaydı:
Akşam yatmadan dişlerini fırçalıyor musun? Hangi
takımı tutuyorsun? Hangi rengi daha çok seviyorsun? İşte,
böyle bir soruşturmaya böyle sorular da yakışırdı,
bunu söylemek istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) 10uncu maddede bunlar mı var?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, böyle saçmalık olmaz. Böyle saçma
sapan soruşturma hiç olmaz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ya, sen onları seçim bölgende anlat.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) - İşte, sen Cumhurbaşkanı olarak, ülkenin
Cumhurbaşkanı olarak zorlarsan
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) 30 Martta gömüldünüz, 10 Ağustosta gömüldünüz, 9
seçimdir gömülüyorsunuz, demek ki işe yaramıyor.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) -
İlla soruşturma yapacaksın, illa bir şeyler
bulacaksın. dersen
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Proje anlat, proje. Proje anlat.
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
işte, kendisini görevli
kabul eden yandaş savcı da ancak böyle saçma sapan sorularla bu
sanıkların önüne çıkar.
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri,
bakın, bir de bir şeyi daha öğrenmiş olduk: Fethullah
Güleni tanımak suçmuş.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
10uncu madde
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunu kim
söylüyor? Bu soruşturmayı yapan savcı söylüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bütçeyle ilgili konuş, bütçeyi anlat.
TANJU ÖZCAN (Devamla) O zaman,
bakın, ben sayın savcıya seslenmek istiyorum: Sayın
savcım, Fethullah Güleni tanımak suçsa bakın ben burada
soruyorum: Şu Parlamentoda 300ün üzerinde AKPli milletvekili var, acaba
bu arkadaşlarımızın kaç tanesi Fethullah Güleni
yakından tanımıyor? Hatta, daha açık soruyorum, Bilalin
anlayacağı gibi soruyorum: Kaç tanesi Fethullah Gülenin
Pensilvanyadaki çiftliğinin önünde elini eteğini öpebilmek için günlerce
sıra beklediler, kuyruk beklediler?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Alakası yok! Alakası yok!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bugüne kadar AKP
milletvekilleri -geçen seneye kadar- her yıl seçmene şirin görünmek
için bir kez umreye giderdi. Bir de kendilerini garanti altına almak için
de Pensilvanyaya giderlerdi hocanın elini öpebilmek için.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Boluda tavuk çiftlikleri ne oldu, onu söyle.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın
milletvekilleri, yine, bakın, o savcıya şunu da sormak
lazım
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne oldu Boluda? Seçim ne oldu? Sandıkta ne oldu, onu da söyle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Fethullah Gülen
terör örgütü lideri ise, ki öyle söylüyorsun
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Yüzde 52 mi dedin?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
peki, Bugüne
kadar ne istediler de vermedik. diyenlerin hukuki konumu ne olacak? Nedir
onlar? Nedir arkadaşlar? Yani Fethullah Güleni tanımak bile suç.
diyor bu savcı ama Ne istedilerse verdik. diyen dönemin
Başbakanı hakkında da bir şey yapmak lazım bu durumda.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Kar yağmış, çatı çökmüş.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Düne kadar
Fethullah Gülenin Pensilvanyadaki çiftliğinin kapısında yatan
AKP milletvekilleriyle ilgili de bir şey yapmak lazım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Birgül Hanım ne dedi? Birgül Ayman ne dedi?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ortada bir terör
örgütü varsa bu terör örgütünü övmek de suç olmalı.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Acemice
iş yapıyorsunuz. Birgül Ayman uyardı, acemice yapıyorsunuz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın
milletvekilleri, biz bu soruşturmaya kilitlenmişken bir şey daha
oldu Türkiyede. Şu 17 Aralıkla ilgili bir takipsizlik kararı
verilmişti.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çatıya kar yağdı, çöktü.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sonra bir tanesi
itiraz etti -tırnak içinde- bağımsız yargı o
itirazı reddetti yani takipsizlik kararını onamış
oldu. Ne yaptılar bu sanıklar o zaman? Hemen koşa koşa
gittiler, o ayakkabı kutularından elde edilen paraları faiziyle
birlikte aldılar, koşa koşa gittiler.
ALİM IŞIK (Kütahya)
İmam-hatip lisesi yaptıracaklar.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Burada Sayın Mehmet Metiner -nerede bilmiyorum- 18
Aralık 2013te bir konuşma yaptı. Ne dedi arkadaşlar? O
paralar onların değil, polisler koymuştur. diye. Peki, o paralar
onların değilse -siz de alkışladınız bunu, Çok
doğru. dediniz- o paraları oraya polisler koymuşsa o
paraları hem de faiziyle birlikte niye gidip aldı bunlar? Siz gidin,
köylerde, kasabalarda Faiz haram. diye nutuklar atın, haram paranın
faizini bile alın. Böyle bir rezillik olabilir mi? Utanmaya davet ediyorum
artık bunu yapanları!
Sayın
milletvekilleri, özetle şunu söyleyelim: Maalesef, bu 17 Aralık
soruşturmasıyla ilgili verilen bu haksız takipsizlik
kararıyla işte o ayakkabı kutularından çıkan paralar
yeniden ayakkabı kutularına dönmüş oldu. Ben, milletimizin bunu
görmesini istiyorum.
Sayın
milletvekilleri
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Çatı ne oldu, çatı?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Siz o çatıyı bırakın da neler
yaşadığımıza bir bakın.
Ben burada önemli
şeyler anlattım. Bir yıl öncesine kadar dostunuz olanları
bugün terörist ilan ettiniz. İki yıl öncesine kadar Ben olsam
asardım. dediğiniz teröristle can yoldaşı oldunuz. Siz
nereye gidiyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bunu sormayacak
mısınız hiç kendi kendinize? Her şeyi görmezlikten
geliyorsunuz, her şeyi duymazlıktan geliyorsunuz. Ayıptır,
ayıptır arkadaşlar!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Şişli Belediyesini anlat
biraz!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Belediye denince bir şey anlatayım. Bakın,
Cumhuriyet Halk Partisinin ve Milliyetçi Hareket Partisinin
kazandığı büyükşehir belediyelerinde il özel idarelerinin
malları devredilirken ne oldu biliyor musunuz?
Partizanlığın dibine vuruldu. İl özel idareleri
CHP
kazandıysa o belediyeyi içini boşalttınız, borçlarıyla
birlikte devrettiniz. Araçları yandaş belediyelere peşkeş
çektiniz, paralarını sağa sola hibe ettiniz. Bunları da
biliyorsunuz değil mi?
Arkadaşlar,
ben sizler tarafından hazırlanan bu bütçeye evet oyu
veremeyeceğim için ret oyu kullanacağımı ifade ediyorum.
Genel Kurulu da
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Türkiye'nin vicdanı Halkların
Demokratik Partisi adına sizleri selamlıyorum.
Bütçeyle ilgili
görüşlerimizi sunacağız. Hükûmetin çıraklıktı,
kalfalıktı, şimdi de ustalık dönemi bütçesini
görüşüyoruz. Büyüyoruz diyorlar, inanmayın, büyüme oranları
düşüyor. Cari açık düşüyor diyorlar, inanmayan cari açık
artıyor. Enflasyon tek hanede olacak diyorlar, inanmayın yüzde 10u
aşmış durumda. İşsizlik de öyle, tek haneli olacak
denildi, o da doğru çıkmadı. Yani, şimdi, bundan sonra
2015te tekrar seçim var, olsa olsa naylon Başkanlık dönemi olur. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, isterseniz biraz sonra konuşabilirim. Bir toparlarsanız
ortalığı...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen...
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Çıraklık, kalfalık, ustalık bütçelerinden sonra
2015te seçimler var arkadaşlar. Başkanlık bütçesi artık
önünüze gelecek. Tabii Anayasa uymuyor, yasalar da uymuyor. Nasıl bir
başkanlık olur? Naylon başkanlık bütçesi olarak önünüze
gelir, başka seçenek yok.
Şimdi, bunca
olandan sonra, bunca yaşanandan sonra Hükûmete söyleyecek birkaç sözümüz
var. Yani biz Hazreti Ömerin adaletini ararken makul şüpheli yurttaş
ve makul katiller yarattınız yasalarla. Adalet, yolsuzluk
dosyalarında, kömür ocaklarında, sürgün mahkemelerde... Yazboz
tahtası HSYK da sayenizde mevtadır, yoktur. Selahattin Eyyubiyi anarken, Orta Doğuda, dış
politikada Müslümanı Müslümana vurduran politikaları gördük.
Mevlânayı anarken Kim olursan ol yine gel. yerine yandaş olan beri
gelsin diyenleri de gördük. Hacı Bektaş Veliyi anarken Bir
olalım, iri olalım, diri olalım. derken
ayrıştıranları, bölenleri gördük. Nazım Hikmet
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine. derken TOMAlarda, gazlarda, kelepçelerde özgürlüğümüzü,
kardeşliğimizi yitirdiğimizi gördük. Ben iki gün önce en son
gazımı yedim. Demin İnternetten baktım, yine
öğretmenler gazlanıyordu arkadaşlar. Ahmed-i Haniyi anarken
-tabii ki Mem û Zînin büyük üstadı, biliyorsunuz Kürtçe
yazıldı, Kültür Bakanlığı sizlere de
dağıttı- Mir meclisi toplamasa dahi sanatçı ne
yapsın? / Gülümseyen gonca güller olmazsa şeyda bülbül ne
yapsın? derken siz, sanatı, sanatçıyı küstürdünüz. Atatürk
Kültür Merkezini harabeye çevirdiniz, Akün, Şinasi sahnelerini
sattınız. Baskıda, sansürde sınır
tanımadınız; renklerimizi soldurdunuz, seslerimizi
kıstınız. Partizanca kadrolaştınız; bir günde
eğitimin, emniyetin, sağlığın müdürlerini görevden
aldınız. Devleti çiftliğe çevirdiniz, Liyakat hikâye, Mülakat
müsamere, mükâfat hep bize, hep bize. dediniz.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin, Orta Doğuda Neoosmanlı
yayılmacı, ırkçı, mezhepçi, inanç temelli,
ayrımcı dış politikası iflas etti, faturası
ağır oldu. Irakta, Suriyede El Kaide, El Nusra, IŞİD/DAİŞle
ideolojik akrabalık, hamilik yalnızlaştırdı,
kaybettirdi.
Teröre destek veren
ülke olmakla suçlandı Türkiye ve Musul Konsolosluğu, rehin
olayı, takas kaybettirdi. Dört yıldır Suriye batağı, 2
milyon misafir... Mülteci hukukunda doğudan gelenler mülteci
sayılmadığı için misafir sayılıyor. Yine de
bütçede nereden çıktığı belli olmayan 5 milyar dolar
-Sayın Bakan umarım bunu açıklar- hangi kalemlerden
çıktı? Şehirlerimizde dilenen, sokaklarda yaşayan insanlara
sebep oldunuz ve dört yıldır Suriyedeki iç savaşa müdahil
oldunuz, muhaliflere her türlü lojistik, askerî, parasal yardım ve
desteği yaptınız. Bunun rakamı kaçtır? Hükûmetin bunu
da açıklamasını istiyorum burada.
IŞİD/DAİŞin
Irak Kürdistan bölgesinde Şengale, Mahmura, Kerküke
saldırılarını görmezden geldiniz. Bugün, şu an
itibarıyla artık IŞİD/DAİŞ Şengalden
sökülüp, atılıp kovulmuştur. Yine, PYDyle
IŞİD/DAİŞ aynı. dediniz, Suriye, Rojava
Kürdistanı Kobanide, özgürlük savaşçılarının
topraklarını, kimliklerini, onurlarını koruma mücadelesini,
tarihsel, destansı direnişini yok saydınız; ithal, toplama,
Orta Çağ artığı, barbar, vandal, İslam adına kafa
kesen, Musulda kadınları köle pazarlarında satan çetelerle bir
tuttunuz. Direnen Orta Doğu halklarını yok saydınız,
güvenlerini yitirdiniz. Stratejik körlük yaşadınız, stratejik
körlük yaşamaya devam ediyorsunuz.
Kobani düşmedi,
tabii ki Hükûmetinizin küçük hesapları düştü. Birleşmiş
Milletlerde ve sonrasında, koalisyon güçlerinin dayatması
karşısında geri adım attınız, çark ettiniz. Orta
Doğuda gelişmeler hızla, baş döndürücü, sıcak
zeytinyağı gibi akarken doğru adımları
atamadınız. Tarih, doğru adımları zamanında
atamayan milletlerin, yönetimlerin gelecek fırsatları nasıl
kaçırdıklarını, iç sorunlarıyla nasıl
boğuştuğunu, bağımlı devlet hâline gelerek
nasıl gerilediklerinin ibretiâlem örnekleriyle doludur fakat sizler bundan
ders çıkarmadınız.
Çözüm sürecine
bütçede yer vermediniz. Türkiye'nin barışı, refahı,
kalkınması ve demokrasisi için son derece önemli olan çözüm süreci
konusunda otuz yıllık çatışmanın bilançosunu 1,2
trilyon olarak sayarken burada iki yıldır süren görüşmelerde tek
mermi patlamamasına rağmen iki yılın pozitif
yansımalarını bütçeye koymadınız. Barış ve
çözüm olduğu zaman Türkiyenin ekonomisinin nasıl şaha
kalkacağını görmediniz. Kör bir siyaset izlediniz, hâlâ devam
ettiriyorsunuz.
Bakın, bugün
DEİK Genel Kurulunda Cumhurbaşkanı konuşuyor ve diyor ki:
3 kantonu birleştirip Suriyede yeni yapılanma içine girebilirler,
bu ülkem için sıkıntıdır, tehdittir, Esadın böyle bir
derdi yok. Kobani Kobani diyenler uçaklarla oraya mühimmat indirdiler, PYDye gitti
zaten terör örgütüdür, al birini vur diğerine. IŞİD ve
DAİŞle aynı görüyor. Şimdi, bu kafayla, bu mantıkla,
bu siyasi körlükle hangi çözüm sürecini götürme şansına sahip
olursunuz, bunu anlatabilir misiniz arkadaşlar? Bir halkı on binlerce
yıldır topraklarında yaşayan ve kendi
topraklarını koruyan, kahraman bir destan yazanları böyle ithal
Vandallarla bir tutan bir anlayışın Orta Doğuda
yaşayan 40 milyon Kürt halkı nezdinde bu yanlış
politikaların yaratacağı tahribatı görmek
zorundasınız. Bu ciddi bir tahribattır ve bunun çok ciddi,
ağır sonuçları olabilir.
Buradan gerçekten
Hükûmeti uyarıyoruz: Son şans, son zamanlar, son adımlar.
Türkiyenin geleceği için elbette ki hiçbirimizin eli kolu bağlı
değil. Halkların Demokratik Partisi, Yunanistandaki SYRIZA gibi
kendi bünyesinde radikal sol bir muhalefetin temsilcisidir. An gelir bu ülkede
zeytin dalına kadar uzanan birlikteliklere kadar gidilerek 2015
yılında bir daha bu bütçeler olmamasına sonuç doğuracak
siyasi adımlar her an mümkündür diyorum ve ret oyu
kullanacağımızı bir daha ifade etmek istiyorum.
Saygılarla.(HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri
ekranları başında seyreden değerli halkımız; yüce
Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şu soruyu
sormak isterim: Sayın Cumhurbaşkanına yalnızca bir kitap
okutma fırsatınız olsa hangi kitabı okuturdunuz? Sayın
Başbakana yalnızca bir kitap okutma fırsatınız olsa
hangi kitabı okuturdunuz? Mevlânadan mı, Yunustan mı,
Hacı Bektaştan mı? Ben olsam Acemoğlu okuturdum, Daron
Acemoğlu. Neden mi Acemoğlu? Acemoğlu dünyanın en iyi
beşinci ekonomisti. Nobel Ekonomi Ödülü almasına kesin gözüyle
bakılan bir Türk vatandaşı, bir akademisyen. Acemoğlunun
2012de yayımlanan Uluslar neden çöker kitabı günümüzün en çok
satan ve en etkili ekonomi kitabı. Keşke Sayın
Cumhurbaşkanı bu kitabı okuyabilse. Keşke bu kitabı
okuduğuna inandığım Sayın Başbakan bu kitabı
anlayabilse.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Kılıçdaroğluna okut,
Kılıçdaroğluna!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Keşke, bu kitabı okuduğunu ve
anladığını bildiğim Sayın Maliye Bakanı bu
kitabın gereğini yerine getirebilse.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Genel Başkanına okut, Genel
Başkanına!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Daron Acemoğlu 18 Aralık Perşembe günü
Uluslararası Şeffaflık Derneği ve İsveç
Konsolosluğunun ortak düzenlediği toplantıda Türkiyenin en
parlak hukukçularından Gönenç Gürkaynakla birlikte bir konuşma
verdi. Bu konuşmanın başlığı Hukuk ve
İktisat İlişkisi: Özgürlüğün Toplumsal Refah Boyutu
Acemoğlunun sorusu son derece açık, Acemoğlu bize şunu
soruyor: Kapsayıcı ve içerici bir ekonomik politik düzen mi
kuracağız, yoksa ayrımcı ve dışlayıcı
bir ekonomik politik düzende ısrarcı mı olacağız?
Toplumsal refahın, sürdürülebilir ekonomik büyümenin ve yenileşim
ekonomisinin tek yolu kapsayıcı ve içerici kurumlar ve süreçlerdir.
Çoğunlukçu otoriterlik, baskıcı rejim yalnızca hak ve hukuk
ihlali değil, beraberinde yoksulluk ve yoksunluk da getirir.
Gelin, temel hak
ve özgürlüklerin en temel alanlarından biri olan, Türkiye'nin de en temel
sıkıntılarından biri olan inanç özgürlüklerinden
başlayalım. İnanç Özgürlüğü ve İş Vakfı
Başkanı Brian Grimm, Roger Finke ile birlikte yazdığı
Esirgenen Özgürlüğün Bedeli kitabında, dünyada inanç özgürlüklerini
kısıtlayan toplumların aynı zamanda çatışma ve
şiddeti de körüklediğini kanıtlıyor. Yine, bir başka
çalışmasında da şunu gösteriyor: Dünya Ekonomik Forumu
Küresel Rekabet Endeksi'nde, küresel rekabet gücünün temelini oluşturan 12
faktörün 10'unun inanç özgürlüğüyle pozitif korelasyon gösterdiğini
kanıtlıyor. Bir başka deyişle, bir toplumda inanç
özgürlükleri varsa o toplumda rekabet gücü de güçleniyor. İnanç
özgürlüğünün olmadığı toplumlarda rekabet gücü
zayıflıyor.
Bakın,
geçtiğimiz ay 8 Kasım 2014 tarihinde Norveçin başkenti Osloda,
Oslo Nobel Barış Merkezi'nde Almanya'dan Pakistan'a, Brezilya'dan
Nepal'e, Kanada'dan Güney Afrika'ya uzanan 22 farklı ülkenin parlamenteri
olarak bir araya geldik ve Oslo İnanç Özgürlüğü Sözleşmesi'ni
imzaladık. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18inci
maddesinde dile getirilen inanç özgürlüklerine dünya olarak sahip çıkmanın
gerektiğini bir kez daha vurguladık. Bir hafta sonra da Avustralya'da
G20 zirvesiyle birlikte düzenlenen, Gold Coast kentinde düzenlenen G20
İnançlararası Zirve'ye katıldık ve burada da yine inanç
özgürlüklerinin önemini vurguladık.
Bakın,
önümüzdeki yıl Türkiye Cumhuriyeti G20ye ev sahipliği yapacak. Biz
de buradan ilan ediyoruz ki, umuyoruz ki ve inanıyoruz ki G20 çerçevesinde
2015 İnançlararası Zirveyi düzenlemek ve yürütmek bir Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarına nasip olsun; iktidarıyla muhalefetiyle kimsenin
dışlanmadığı, herkesin buyur edildiği bir birlik
ve beraberlik tablosu çizilsin.
İşte,
Türkiye bugün Mevlâna'yı, Yunusu, Hacı Bektaşı dilinden
düşürmüyor. Türkiye bugün hoşgörü, hoşgörü, hoşgörü diyor
ama aynı zamanda Maraş katliamının yıl dönümünde bir
kutlama yürüyüşü yapılıyor. Aynı zamanda, İrandan
daha antisemit bir toplum olduğumuza ilişkin araştırmalar
yayınlanıyor. Aynı zamanda, İstanbulda Neve Şalom
Sinagogunun kapısına yıkılacak mekân yazısı
yazan kişinin bir öğretmen olduğu ortaya çıkıyor.
Aynı zamanda bir gün içinde 30 bin farklı kullanıcı
Türkiyeden, Hitlerin Yahudi soykırımını savunan
paylaşımlarda bulunabiliyor. Aynı zamanda bir öğretim
üyemiz Treblinka yakında hazır olacak, şu anda Yahudileri nakil
için demir yolunu hazırlıyorlar. diyebiliyor ve TÜBİTAKtan bir
ay içinde ödül alıyor.
İşte, bu
zihniyete karşı hoşgörü değil Daron Acemoğlu diyoruz
çünkü vicdanınız için değil, cüzdanınız için de olsa
özgürlük. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, şahsı adına söz isteyen Yusuf Başer, Yozgat
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Başer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
yılı bütçesinin 10uncu maddesi üzerinde konuşmak üzere
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye yola çıktığı
andan itibaren Türkiye'nin çehresini değiştirmiş ve
değiştirmeye de devam etmektedir.
AK PARTİ
olarak, milletimizle hep aynı istikamete baktık, aynı dili
kullandık, gönül birliği içerisinde olduk, 77 milyonu
kucakladık. Türkiyede AK PARTİ, o manada Türkiye'nin partisi hâline
geldi.
AK PARTİ
olarak, vesayetlerin tamamını sona erdirmek için, insan hak ve
hürriyetlerinin önündeki engelleri kaldırmak suretiyle ve hukuk
alanında yaptığımız reformlarla ülkemizi tastamam
hukuk devleti hâline getirmek için, ileri demokrasi için, milletin
egemenliğini hâkim kılmak için gayret gösterdik.
AK PARTİ olarak,
tehditlere, şantajlara, kumpaslara, darbe girişimlerine boyun
eğmedik, milletin emanetine sahip çıktık, millet
dışında hiçbir güç tanımadık. On iki yılda
yaptığımız hizmetlerle, ülkemize kazandırdığımız
eserlerle, yatırımlarla, yurt dışındaki ecdat yadigârı
eserlerin ihyalarıyla, mazlum ve mağdur milletlere
yaptığımız yardımlarla, mazlum ve mağdur
milletlerin haklı davalarında yanlarında durmak suretiyle
Türkiye'yi itibarlı ülke hâline getirdik.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nasıl on iki yılda Türkiye
AK PARTİyle gelişmiş ve değişmişse Yozgat da AK
PARTİyle birlikte gelişti ve değişti.
Yozgatımızda 2002 yılında 40 kilometre bölünmüş yol
varken bugün bölünmüş yolumuz 350 kilometreyi buldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yozgat insanının yıllardan
beri özlemini çektiği, Kara tren gelmez mi ola? diye adına türküler
yaktığı kara tren yerine yakın bir tarihte inşallah
yüksek hızlı treni Yozgat insanının emrine sunuyoruz. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Otuz
yıl öncesinde istimlaki yapılan ancak yapılamayan
havalimanının yerine inşallah bölgeye hitap edecek
havalimanını Yozgat insanının emrine sunmuş
olacağız. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Dolayısıyla Yozgatımızı karayla,
havayla ve hızlı trenle hem Türkiyeye hem de dünyaya
kavuşturmuş olacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Deniz yok mu deniz, deniz?
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Biz Yozgatı tarımın ve
hayvancılığın başkenti hâline getirmek istiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yozgata bir de deniz lazım Hocam,
hayırlısıyla!
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Onun içindir ki özelleştirmenin yapıldığı
bir ortamda Et ve Süt Kurumunu Yozgat çiftçisinin emrine sunduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kadışehri ilçesi Kabalı
köyündeki tüm arazileri birleştirmek suretiyle Kabalı Meyvecilik
Projesini hayata geçirdik. Yozgat ve ilçelerinin tamamına
yakınını adalet saraylarına kavuşturduk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yozgat ilçelerinin büyük
kısmını doğal gaza kavuşturduk. Yozgat ve ilçelerimize
TOKİyi getirdik. Türkiyenin ilk millî parkı olan Çamlık Millî
Parkı Projesiyle ilgili çalışmalarımız hızla
devam ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kadın Termal Aquapark ve Spor Kompleksinin ihalesini tamamladık.
Gençlik ve Spor Bakanlığının olimpik yüzme havuzu, gençlik
merkezi projelerini il özel idaresi projesiyle birleştirmek suretiyle Spor
Vadisini Yozgat insanının emrine sunmuş olacağız. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayaldi, gerçek oldu.
YUSUF BAŞER
(Devamla) - 475 yatak kapasiteli bölge hastanemizi Yozgat insanının
emrine sunuyoruz.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Yusuf Bey, denizi de getireceğiz, denizi de!
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Akdağmadeni, Boğazlıyan, Kadışehri,
Yenifakılı ve Yerköy devlet hastanelerimizi Yozgat
insanının emrine sunduk. Sorgun, Sarıkaya, Saraykent ve Çekerek
hastanelerimiz ise hızla devam ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılında kurulan Bozok
Üniversitemizin öğrenci sayısı 14 binleri geçti. Tıp
fakültesi morfoloji binamızın ihalesini yaptık. Ayrıca 200
kişilik tıp fakültesi hastanemizin inşaatı hızla devam
ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hayırlı olsun, hayırlı olsun.
YUSUF BAŞER
(Devamla) Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesini Yozgat
insanının emrine sunduk. Hedefimiz Yozgat insanını tedavi
için Yozgat dışına göndermemek, o manada hizmeti Yozgat
insanının ayağına getirmektir.
2015
yılında KYKda kalan öğrenci sayımız 4 binleri geçecektir.
Yozgat Polis Meslek Yüksekokuluna yapılan bin öğrenci kapasiteli ek
binayı 2015 yılından itibaren inşallah hizmete vermiş
olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Cemil Çiçek
Barajı ile Yozgat ve Yerköyümüzü o manada hem içme suyuna ve hem de bölgeyi
tarım suyuna kavuşturmuş olacağız.
Boğazlıyanın hayali olan İnandık Barajının
temellerini attık, Oğulcuk Barajının temellerini
attık. İnandık ve Bahçecik barajlarını inşallah
2015 yılında yapmış olacağız.
Amacımız
gelişen ve yaşanabilir bir Yozgattır. Amacımız güçlü
ve kadir bir Türkiyeyi gelecek nesillere bırakmaktır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Aziz milletimizi
bilgi ve sevgi toplumu hâline getirmektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF BAŞER
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz düşünce ve ifade özgürlüğüne sonsuz saygım var,
kürsü dokunulmazlığına da sonsuz saygım var fakat az önce
söz alan Sayın Mehmet Şükrü Erdinç Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk
defa bir faşist manifestoyu büyük bir samimiyet ve açık sözlülükle
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getirdi ve ne yazık ki
Meclis Başkan Vekilimiz de âdeta yüce Meclisin ve milletvekillerinin
gururuna, onuruna bir anlamda hakaret eden bu milletvekiline dokunmadı,
bir anlamda müdahale etmedi.
Bakın ne
diyor Sayın Vekil: Anayasa Mahkemesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerindeki
varlığını sorguluyorum. Devlet kendisine bir arazi üzerine
bir bina yapıyor, bunu yargıya ve size soracak değil. Böyle
devlet olmaz. gibi hiç yakışık almayan ifadelerde bulundu. Siz
bu manifestoya katılıyor musunuz? Sizin ve partinizin vizyonu böyle
bir Türkiye midir? Yani güçler ayrılığının bir anlamda
erozyona uğradığı bir despotizm devleti midir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
il özel idarelerinde çalışan Köylere Hizmet Götürme Birliği ve
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı personelinin
kadroya alınması ve özlük haklarının iyileştirilmesi
konusunda bir çalışmanız olacak mıdır?
İkinci sorum;
daha önce sordum, cevap alamadım, tekrarlıyorum: Sayın
Cumhurbaşkanına seçilmesinden hemen sonra tahsis edilen uçak hangi
bütçeden, kaç paraya alındı ve ne amaçla oraya tahsis edildi? Hâlen
Cumhurbaşkanlığının ve Başbakanlığın
kaçar adet uçakları var?
Bir başka
sorum: 2003-2014 döneminde yabancı ve gerçek tüzel kişilere
yapılan arsa, bina ve benzeri taşınmaz
satışlarının toplam miktarı ve bundan elde edilen
gelir ne kadardır? Bunun ne kadarı yatırıma harcanmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydın, buyurun.
OSMAN AYDIN (Aydın)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
16 Haziran 2012
tarih ve 15 sayılı Başbakanlık Genelgesi çerçevesinde tüm
kamu gayrimenkullerinin kiralanması Başbakanın iznine tabi
olmuştur. 2013 yılında ülkemiz ekonomisi yüzde 4,4 büyümesine
karşın madencilik sektörü izinlerini alamaması nedeniyle
çalışamamasından dolayı yüzde 4,1 küçülmüştür. Bu
genelgeyle ilgili, 2014ün başında o günkü Sayın
Başbakanımızın Burdurdan Kaldırdım ve dosyaları
iade ediyorum. sözünden sonra 2014 yılında sektör yüzde 8in
üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiş ama son günlerde tekrar izin
problemi aynen gündeme gelmiştir. Bu nedenle büyüme tekrar
düşüşe geçmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, ziraat, gıda, su ürünleri mühendisleri ve veteriner hekim
ile tekniker alımı için Tarım Bakanı sizi işaret
ediyor. Plan Bütçede de görüşmüştük. Buradaki tüm görüşmelerde
şöyle ifadesi var: 2015 yılı içerisinde Tarım
Bakanlığından size talep geleceği konusunda bir bilgi
sundu.
Şunu sormak
istiyorum: 2015 yılı içinde Tarım Bakanlığından
bu yönde gelecek bir kadro talebine olumlu bakar mısınız? Bu
meslek gruplarının alınabilmeleri için kadro tahsisinde
bulunacak mısınız? Hiç olmazsa ziraat, gıda, su ürünleri
mühendisleri ve veteriner hekimlere lütfen siz müjdeli bir haber verin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakanım, benim bir sorum da bu kaçak sarayla
alakalı. Bu kaçak saraya sigorta yapılmış mıdır,
onu öğrenmek istiyorum. Sigorta bedeli nedir? Bir de, hangi şirkete
sigorta yaptırılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2011 yılında çıkarılan 659 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle muhasebe ve millî emlak denetmenleri defterdarlık
uzmanlığına atanmak suretiyle statü, görev, yetki, sorumluluk,
mali ve sosyal haklar yönünden mağdur edilmiştir. Bu
mağduriyetin giderilmesi için Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ve Başbakanlık İdareyi
Geliştirme Maliye Bakanlığına tavsiyede bulunmasına
rağmen bugüne kadar bir değişiklik
yapılmamıştır. Bu arkadaşlarımızın
durumunu düzeltmeyi, bu yanlışlığı gidermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz beş
dakika. Lütfen süresi içerisinde cevap verin.
Buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
1inci soruya,
Sayın Erdemirin sorusuna cevap veriyorum. Türkiye bir hukuk devletidir.
Tabii ki güçler ayrımına saygılıyız ama hiçbir kurumun
da diğer bir irade üzerine vesayet kurmaması gerekiyor.
Dolayısıyla önemli olan millî iradedir. Millî iradenin de -tabii ki
Mecliste- önemli ölçüde, esas tecelli ettiği kaynak burasıdır.
Diğer, tabii ki, güçler ayrımı çerçevesinde herkes işini
yapacak.
Şimdi, il
özel idarelerinde, şu anda o bünyede çalışan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
çalışanlarının kamuya alınmasına ilişkin an
itibarıyla bir çalışma yok. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın
yeni birtakım fonksiyonlar üstlenmesi, bu çerçevede bu elemanların
yararlı olabileceği düşünülürse o zaman bakılabilir ama
şu an itibarıyla yapılan herhangi bir çalışma söz
konusu değildir.
Ben Plan ve Bütçe
Komisyonunda açıkladım. Alınan uçak 185 milyon dolara
alınmıştır. Türk Hava Yolları tarafından
satın alındı. Daha sonra devlete
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bende Türk Hava Yolları hisse senedi var. Türk Hava
Yolları bana sormadı mesela Alayım mı? diye. Bu ne?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Türk Hava Yolları buradan herhangi
bir zarar etmeyecek, belki de üzerine kârını koyup verecektir.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Kaç para fark var?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bilemiyorum ben şu anda
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Neden?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Ben sadece size Plan ve Bütçe
Komisyonundaki
ALİM
IŞIK (Kütahya) Onlar mı tahsis etti yani?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Başbakanlık para mı ödüyor ona ayrıca
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Başbakanlık para ödeyecek,
evet.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Kaç para fark var efendim arada?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, yabancı tüzel
kişilere satılan gayrimenkullerle ilgili şu anda bilgi yok ama
hafta başında siz tekrar hatırlatırsanız veya zaten
yazılı bol bol soru soruyorsunuz, o çerçevede
cevaplandırırım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama burada arkadaşlar da duysun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, gayrimenkullere
ilişkin Başbakanlık genelgesi devam ediyor.
Burada madencilik
sektöründe birtakım sıkıntılar, yani bu süreçte gecikmeler
olduğu doğrudur. Şu anda devletin hakkı yani madencilik
sektöründen devletin aldığı paya ilişkin bir yasa
çalışması var. O yasa çalışması muhtemelen
yakında Meclise gelir. Onu bir anlamda yeniden gözden geçiriyoruz.
Muhtemelen ondan sonra bu izinler konusu tamamen çözülür diye düşünüyorum
çünkü esas sorun, çok büyük alanların, çok çok geniş alanların
çok cüzi birtakım bedellerle birtakım -yani tabii ki- taliplere
tahsis edilmesiyle, verilmesiyle ilişkili
OSMAN AYDIN
(Aydın) Yok
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Hayır, sadece ben bildiğim
kadarıyla söylüyorum, bu konu benimle doğrudan ilgili değil. Ne
madencilikten sorumluyum ne de bunların izin sürecinden sorumluyum.
OSMAN AYDIN
(Aydın) Bir yıllık kira bedeli özel mülkiyetin parasına
eş değer aşağı yukarı.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Anladım. Ben sadece
dışarıdan edindiğim bilgiler üzerine size cevap vermeye
çalışıyorum. Aslında doğrudan doğruya bu sorunun
muhatabı da ben değilim ama bildiğim kadarıyla
Çünkü,
hiçbir soruyu cevapsız bırakmak istemediğim için bildiklerimi
sizinle paylaştım.
Şimdi,
Sarayın sigortası yapılmış mıdır?
Bilmiyorum, dolayısıyla bedelini de bilmiyorum. Ama, bunu tabii ki
her zaman sorabilirsiniz böyle bir şey varsa.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sonra full mü efendim, full sigorta mı?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Kamu binalarının sigortası yapılmaz
efendim, devlet binalarının sigortası yapılmaz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hayır, oraya
yapılmış mı özel bir şey, bilmiyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hayır, devlet binası orası, kamu
binası.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Yaparken TOKİye inşaat firması
olarak da yapmak zorunda sigorta efendim kanun gereği.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Neyse, tartışmalar var.
Arkadaşlar,
genelde kamu taşıtları da sigortalanmaz, kasko yapılmaz.
Muhtemelen binalarda da aynı şekildedir. Bununla ilgili, bilmiyorum,
nedir bütçe kanununda?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yani, yangına mangına karşı da Allaha havale
ettiniz!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bütçe kanununda da hüküm
varmış, Müsteşarımız şimdi söyledi.
Dolayısıyla, zaten sigorta yapılmıyor, sigorta
yapılamaz. Bütçe kanununda buna ilişkin bir hüküm var.
Dolayısıyla, sigorta yapılmamıştır. Sigorta
yapılmadığına göre bedeli de yoktur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Paralar yanmasın sonra Sayın Bakanım!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Saraya biz gelene kadar iyi baksınlar, yakmasınlar!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, defterdarlık
uzmanlarının statü, ücret, görev ve yetkileri itibarıyla hiçbir
gerileme olmamıştır. Çok açık ve net olarak söylüyorum,
hiçbir gerileme yok yani ne maaşlarında bir gerileme var ne
yaptıkları işte ne de yetkilerinde. Ama, şöyle: Yani biz Vergi
Denetim Kurulunu kurarken bütün denetim birimlerini birleştirdik. Vergi
denetmenlerini vergi müfettişliği çerçevesine yükselttiğimiz
için herkes diyor ki: Onlar yükseldi, biz geride kaldık, biz mağdur
olduk. Hayır, öyle bir şey yok. Yani, denetim ayrı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.37
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi 11inci
maddeyi okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 11- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef
planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile
gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatıranları için
yıl içinde yapılacak harcamalar; 7/11/1985 tarihli ve 3238
sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun
kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve
nakdi imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii
İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.
(2) Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek tutarları;
Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden uçak
ve helikopter, insansız hava araçları (İHA), uçuş
simülatörü ve Elektronik Harp (HEWS) projesine ilişkin tutarları;
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen
ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları; Orman Genel
Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük
bütçesine kaydedilen ödeneklerden Helikopter Alım Projesine ilişkin
tutarları; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis
edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden
araştırma gemisi alımına yönelik tutarları; Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi ödeneklerinden petrol ve
doğalgaz boru hatları entegre güvenlik sistemi tedarikine
ilişkin tutarları; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
Afet Sonrası Görüntü İşleme İstasyonu Kurulması
Projesine ilişkin tutarları; ilgili hizmetleri gerçekleştirmek
üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine göre Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığından sorumlu Başbakan
Yardımcısı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri
Bakanı, Sağlık Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı
veya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yetkilidir.
(3) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye
yatırılacak tutarları bir yandan genel bütçeye gelir, diğer
yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine
ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
(4) İlgili yıllar bütçe kanunları uyarınca,
yürütülmesi öngörülen projeler için Savunma Sanayii Destekleme Fonuna
aktarılan tutarlardan kullanılmayan kısımlar, Savunma
Sanayii Destekleme Fonundan ilgili genel bütçeli idarenin merkez muhasebe
birimi hesabına; özel bütçeli idarelerde ise muhasebe birimi hesabına
yatırılır ve ilgili idarenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar karşılığını
ilgili idare bütçesine ödenek kaydetmeye genel bütçeli idarelerde Maliye
Bakanı, özel bütçeli idarelerde ise ilgili özel bütçeli idare yetkilidir.
Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
dışındaki idarelerde ödenek kaydı yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilerek yapılır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve
bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, bu madde, fonlara ilişkin işlemlerin nasıl
yürütüleceğini ve bu kapsamda, özellikle, Savunma Sanayii Destekleme Fonu
kaynaklarının nasıl oluşturulacağını hükme
bağlayan düzenlemeler içermektedir.
Sözlerimin
başında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgesinde güçlü ve
caydırıcı bir güç olmasına önemli katkılar
sağlayacak olan Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynaklarının ne
kadar artırılsa az olduğunu ifade etmek istiyorum. Ancak, takdir
edersiniz, her fondaki ya da her bakanlık bütçesindeki her kuruş
milletimizin verdiği vergilerle toplanan ve herkesin hakkı olan bir
paradan oluşmaktadır. O nedenle, fon kaynaklarının
doğru kullanılması ve yerinde kullanılması konusunu,
özellikle, bu bütçeyi kontrol eden ve bütçenin yürütülmesinden sorumlu Maliye
Bakanlığından istirham ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle,
özellikle, Türk Hava Kuvvetlerinin 2012 yılında Güney Koreden
satın aldığı 40 adet KT-1 tipi eğitim
uçağının şu ana kadar yaptığı uçuşlarda
beklenen performansı gösterememiş olmasına ve 20ye yakın
uçağın hangarda bekletiliyor olmasına rağmen, aralık
ayı başında 15 adet ek uçak alımı konusunun
değerlendirilme sürecinde yine Güney Koreden performansı beklenen
düzeyde olmayan uçaklardan alınması yönünde verilmiş olan
kararı dün Sayın Millî Savunma Bakanına sorduğum soru
üzerine yüce Meclisin tüm üyeleri öğrenmiş oldu.
Bir tarafta
yıllardır bu milletin parasıyla toplanmış kaynaklardan
yapılan harcamalarla kendi yerli uçağımız olarak övünerek
her yerde bahsettiğimiz, aynı amaca yönelik HÜRKUŞ isimli
eğitim uçağı var ve Bu ihaleye biz de varız. demesine
rağmen TAI ve Savunma Sanayii Müsteşarlığının
-çok fazla fark olmayacak şekilde- Güney Koredeki performansı
düşük uçaklara rağmen, bu ihaleye talip olmalarına
karşın, maalesef, kararın yine Güney Koreden alınacak uçaklar
yönünde çıkmış olması düşündürücüdür ve milletimiz
adına doğru değildir. Şundan dolayı doğru
değildir: Bu uçak şu anda deneme uçuşlarını
yapıyor, HÜRKUŞ ve 2015 yılında Pariste yapılacak
dünyanın en büyük havacılık fuarı olan Uluslararası
Havacılık Fuarına katılmak üzere
hazırlıkların yapıldığı bir dönemde, rakip
bir firmanın uçağını bu ülkenin tercih ediyor olması,
Sayın Bakanın ifadelerine göre, 2018 öncesi teslim edilemeyeceği
söylendi, diğeri 2017 yılında teslim edilecek yani aradaki bir
yıla yakın bir süre karşılığında bu tercihin
yapılmış olması bu emeklerin, inşallah, boşa
gitmesine yol açmaz. Bunu, özellikle Sayın Maliye Bakanından takibi
konusunda
Eğer mümkünse geri dönüşü, kendi
uçaklarımızın kendi Türk Hava
Kuvvetlerimiz tarafından kullanılmasını sağlayacak bir
müdahale yetkisi varsa ya da düzenleme yapılabilecekse onun yeniden gözden
geçirilmesi talebini hem sektör adına hem Türk Silahlı Kuvvetleri
adına hem de aziz milletimiz adına Sayın Bakana iletmeyi bir
görev biliyorum.
İkinci
konu: Sayın Bakanım, dünden beri defalarca sormamıza rağmen
-sizi de anlayışla karşıladığımızı
başta ifade ediyorum- bu kaçak sarayla ilgili hangi fondan, hangi
kaynaktan ne kadar para aktarıldığı konusunu cevaplamamakta
ısrar ediyorsunuz. Bunu anlayışla
karşıladığımı ifade etmek istiyorum çünkü 1
milyar 377 milyon TL bugünkü parayla, eski parayla 1 katrilyon 376 trilyon lira
para harcandığını söylemenizden bu yana sizin üzerinizdeki
baskıların ne kadar arttığının
farkındayız. Ancak ben, sizinle elimdeki belgeyi, dün, söz konusu
yapı ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesiyle ilgili
verileri paylaştığımda, konudan haberdar
olmadığınızı ifade etmiştiniz. Şimdi, bu
kaçak sarayla ilgili resmî belgeyi sizlerle paylaşıyorum. Yapı
ruhsatı 17/7/2012 tarihinde Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından verilen bu binalarda toplam 207 bin metrekarelik ve 1.210 adet
ofisten oluşan bir yapı öngörülüyor ve söz konusu yapının
ortalama birim maliyeti 800 TL/metrekare olmak üzere 165 milyon 600 bin TLlik
bir yapı maliyeti öngörülmüş. Yine, 2014 yılı 8 Ekim tarihinde,
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen biten
inşaatlarla ilgili yapı kullanma izin belgesinde -belge numarası
33-1/2014 olmak üzere- söz konusu binaların Başbakanlık Hizmet
Binaları olarak yapıldığı, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı tarafından binanın
yapıldığı, yapı müteahhidinin Fevzi Akkaya, REC
Uluslararası İnşaat Yatırım Sanayi ve Ticaret AŞ
olduğu, 1.220 ofis ve iş yerinden oluşan ve bugüne kadar, toplam
97.914 metrekarelik bitmiş alan için, metrekare birim maliyeti 800 TL
olmak üzere, toplam 78 milyon 331 bin 200 TLlik bir maliyet yer
almaktadır. Dolayısıyla, binanın özelliklerinin de detayda
yer aldığı, binanın bulunduğu toplam alanın da
parsel alanı olarak metrekare cinsinden 487.941 metrekare yani
yaklaşık 500 dönümlük bir araziyi kapsadığını
ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu
bilgiler ve sizin açıkladığınız 1 katrilyon 376
trilyon liralık para arasında yaklaşık 20 kat bir fark var.
Sayın Bakan,
siz, bu ülkenin Maliye Bakanısınız. Bu milletin vergilerinin
teslim edildiği hazinenin başındaki birinci derecede sorumlu
kişisiniz. Ben bir milletvekili olarak şunu öğrenmek istiyorum:
Bu resmî belgedeki bu veriler ile sizin açıkladığınız
veri arasındaki yaklaşık 20 kat farkın sebebi nedir? Acaba,
bu inşaatı yapanlar devletten vergi kaçırmak için bu
rakamları düşük mü göstermişler, yoksa bu paralar başka bir
yere mi harcandı? Bunu bilmek istiyoruz.
Niye bunu bilmek
istiyoruz? Çünkü, bu konuda Sayıştay denetim raporlarında yer
alan verilere baktığımız zaman, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının söz konusu inşaatla ilgili, örneğin
1 metreküp toprak kazma için verdiği -kâr dâhil olmak üzere- birim fiyat
3,10 TL/metreküp iken müteahhide ödenen para 37,19 TL, dolayısıyla 11
kat daha fazla. Örneğin elle kum ve çakıl serme işinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının verdiği birim fiyat 3
lira 49 kuruş iken müteahhide yapılan ödemenin 66 lira 85 kuruş
yani 19,15 kat daha fazla olduğu Sayıştay raporlarında yer
almış.
Sayın Bakan,
sizin de göreviniz, bizim gibi -en azından- bu denetimi yapmaktır.
Sayıştay raporları eldeyken, bu kadar fazla ödeme
yapıldığı ortaya çıkmışken ve ortalama
-diğer maliyet unsurları da var, onları da vaktimi fazla
harcamamak için saymıyorum ama- en az 2,5 kat ile 20 kat arasında
değişen kalemlerde ödeme yapıldığı devletin resmî
belgelerinde yer almaktayken hâlâ bu kaçak sarayla ilgili, yok İtibar
vesilesidir. yok Milletin parası çarçur edilmemiştir. diye
savunmanın bir anlamı yok. Varsa yanlışlık, üzerine
gideceğiz. Kimseyi burada korumak göreviyle hiçbir milletvekili
görevlendirilmedi.
Ben, özellikle bu
konuyu
Arzu ederseniz belgeyi de -zaten Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekilinin dağıttığı belgedir, partinin
elinde vardır- size verebilirim. Lütfen, bunu inceleyip en azından bu
bütçe görüşmelerinin sonuna kadar ortadaki net rakamları bu yüce
Meclise açıklamanızın, hem sizin açınızdan hem tüm
milletvekilleri olarak bizler açısından hem de bizleri izleyen aziz
vatandaşlarımızın bilgilenmesi açısından büyük
önemi vardır diyorum.
Bu vesileyle
tekrar bütçenin hayırlı uğurlu olmasını bir kez daha
temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Emre Köprülü,
Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın
Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 11inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlarım.
Tabii, sözlerime
başlamadan önce şuna değinmek istiyorum: Bugün laik, bilimsel,
demokratik eğitim için Muğla Yatağandan yola çıkan
EĞİTİM-İŞli öğretmenler Ankaraya
ulaştılar. Birçok demokratik kitle örgütünün de
katılımıyla beraber Laik Eğitim ve Emeğe Saygı
Yürüyüşü bugün Ankara Tandoğanda gerçekleşeceği
sırada polis yürüyüşe çok sert bir biçimde saldırdı,
müdahale etti. Biber gazlı ve tazyikli bir suyla yapılan müdahale
sırasında EĞİTİM-İŞin Genel
Başkanının da aralarında bulunduğu 100den fazla
öğretmen gözaltına alındı.
Burada şunu
söylemek lazım: Belki gözaltılar artık normal gelmeye
başladı topluma ama bugün 20 Aralık. Ankaranın
kışında bu insanlara suyla saldırıldı, gazla
saldırıldı ve ben Emniyet Müdürlüğüne de gittim, bu
öğretmelerin orada da hâllerini gördüm; çamaşırlarına kadar
ıslanmışlar, üzerleri değiştirilmeden ifade vermeye
zorlanıyorlar. Bunun hukukla, adaletle bir izahı yok; bunun
insanlıkla da bir izahı yok. Bu, son dönemde artan, hızlanan
tipik faşizan uygulamaların bir görünümü.
Burada şunu
söylemekte fayda var: Laik eğitim isteyen, demokratik eğitim isteyen
insanlara tavır sert olabilir ama bu talepler hiçbir zaman bitmeyecektir.
Neticede, Türkiye'nin laik eğitimi, demokratik eğitimi cumhuriyetin
kuruluş felsefesi üzerinden yaşatılsın isteyenler
mücadelelerini her daim sürdüreceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada görev yapan, hangi siyasi
partide bulunursa bulunsun görev yapan bütün milletvekillerinin her birinin üst
noktadaki görev tanımlaması aslında ortak.
Bazılarının, tabii, amaçları farklı olabilir ama görev
tanımlaması ortak. O da şu: Tüm
yurttaşlarımızın yaşam kalitesini artırmak, refah
seviyesini yükseltmek. Herkesin ortak anlamdaki görev tanımlaması
budur diye düşünüyorum.
Şimdi, bugün,
bütçe görüşmelerinin, Genel Kuruldaki görüşmelerinin 11inci
günündeyiz. Toplumun birçok kesimini ayrı ayrı düşünürsek ve
Meclisin de aslında bu ortak görev tanımlamasında yani
yaşam kalitesini artırmak ve refah seviyesini artırmak
noktasındaki tavrına dönük On bir günün sonunda toplumun
aklında ne kaldı? diye bakmamız lazım. Yani, bütün
kesimler açısından düşünmek lazım. Burada, vergisini
ödeyen, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan
herkes 11inci günün sonunda hangi yarasının bir merhemle
kapatıldığını gördü Mecliste?
Emeklilerle ilgili
düşünelim mesela. 11 milyona yakın emekli var. Emekliler temel insani
ihtiyaçlarını bile karşılamaktan yoksun durumdayken 11inci
günün sonunda Hükûmetten herhangi bir şekilde müjdeli haber aldılar
mı, bir tane haber aldılar mı? Maalesef ki
bulamayacağız, bir tane haber bu noktada alınamadı.
İşsizlik
boyutu korkunç noktalara geliyor, özellikle çift hanelere geldi. Genç
işsiz oranları çok yüksek bir noktada. Ya da oranları boş
verin, her birimizin günde kaç kez işsiz birisi tarafından telefonu
aranıyor? Hangimiz bölgelerinden gelen işsizlik noktasındaki
talepleri duymazdan gelebiliyoruz? Ama, demek ki Hükûmet bu talepleri duymazdan
geliyor ki 11inci günün sonunda işsizliği giderecek, Türkiyede yeni
istihdam olanakları yaratacak bir hamleyi bütçede göremiyoruz.
Atanamayan yüz
binlerce öğretmen
İki gün önce, Millî Eğitim bütçesi
görüşülürken şu tespit yapıldı: Bu kaçak sarayla ilgili
Kaçak saray yapılmasaydı 70 bin öğretmen atanıp bir
yıllık maaşları da ödenebilirdi. dendi. Atanamayan
öğretmenlerle ilgili bir düzenleme yine yok. 8,5 milyon engelli
yurttaşın yetersiz eğitim, sağlık hizmeti, işsizlik
sorunu ya da daha önemlisi toplumsal hayata uyum sorununu çözecek bir
düzenlemeyi göremedik, duyamadık, toplum da duyamadı. Gençlerin
geleceğe dönük korkularının, taleplerinin ya da -tek tek
sıralamak çok uzun sürecek- çiftçilerin taleplerinin
Veya bir çiftçi
duyabildi mi çiftçilerin üzerindeki ağır vergi yükünün
kaldırılacağına dair bir müjdeli haber? Duyamadı.
İş cinayetleriyle ilgili, 2014 yılında ilk on ayda 1.600
insan ölmüş. Ölmüş, değerli milletvekilleri, bunun daha ötesi
yok, ölmüş bu insanlar. Hükûmet? Hükûmet teselli görevini yapar. Peki, bu
bütçede 2015te de aynı ölümlerin olmaması adına gerçekten
kapsamlı, düzenli bir çalışma var mı? Göremeyeceksiniz,
yok. Baktığınız zaman rakamlara, iktidara geldiğinden
beri korkunç bir artış var iş kazalarında, iş
cinayetlerinde. Peki sorumlusu? Sorumlusu politikalar, bu politikalar ve bu
politikaların neden olduğu, işte ölümler.
Şimdi, tam bu
noktada, bunları çoğaltmak mümkün ama on bir gün boyunca
halkımızın aklında kalan, bütçeyle ilgili umuda dönük bir
durum yok, bir müjde yok. Tek bir şey var akıllarda kalan, herkes
için ortak bir durum, emekli için de çiftçi için de işsizlik sorunu
yaşayanlar için de veya toplumun genci, yaşlısı, herkes
için de. Yani, kuruşla da vergi ödeyen için de milyon vergi ödeyen için de
ortak bir durum var, o da şu: Bu insanların, fakir fukaranın
parasıyla yapılan, milyarlar gömülen, adına saray denilen
kaçak yapılar var; on bir günün sonunda bu bütçe görüşmelerinden
halkın hafızasında kalan. Yani, şunu söylemek lazım:
İtibar açlığı içinde olanların, halkın
vergileriyle bu itibar açlıklarını gidermeye dönük
yaptığı bu saray var; on bir günün sonunda, bütçe
görüşmelerinin sonunda insanların aklında kalan,
halkımızın aklında kalan. Şimdi, bu saray,
açıkça, tekrar söylüyorum, itibarın falan göstergesi değildir,
sadece itibar açlığı içinde bulunanların
somutlaşmış bir tezahürüdür, bu açlıklarının
somutlaşmış bir tezahürüdür.
Şimdi, tabii,
özellikle şöyle söylemek lazım: Bu bütçe halkımızın
hiçbir yarasına merhem olmayacak, hiçbir şekilde 2015in umut
olduğuna dair, çözüm odaklı olduğuna dair bir program olmayacak
ve biz, bu nedenle bu bütçeye Hayır. diyeceğiz, bu bütçeyi kabul
etmeyeceğiz çünkü dengesizliğin, çelişkilerin, adaletsizliğin,
haksızlığın olduğu bir uygulamaya Evet. dememiz
mümkün değil.
Sayın Bakan,
haksızlık demişken bir konuya da değinmek istiyorum çünkü
beni de daha fazla ilgilendiriyor, tam da sizin konununuz. Bakın,
haksızlık noktasında
Ben Tekirdağ ilinin Milletvekiliyim,
Tekirdağ ilini temsil ediyorum. Benim ilim bu ülkeye ciddi oranda vergi
ödeyen bir il, ilk 10 sıralama içerisinde devlete katkı sağlayan
bir il. Tahakkuk oranları ile tahsilat oranlarının az çok
birbirini dengelediği bir il yani vergi ödeme
duyarlılığını gösteriyor
vatandaşlarımız. İlk 10 sıra içerisinde 9uncu
sırada vergi ödüyor Tekirdağ ama gelinen noktada, kamu
yatırımları noktasında, kamu kaynaklarının
Tekirdağa aktarılması noktasında maalesef Hükûmetiniz son
derece kötü bir profil çiziyor.
Bakın, birçok
bürokratınız -şimdi arkanızda da var, kuliste de var- var,
size söyleyecekler, sorun onlara: Tekirdağ bu ülkeye kaçıncı
sırada vergi ödüyor, kamu kaynaklarından pay alma noktasında
kaçıncı sırada? Ya da şöyle sorun: Kişi başına
düşen kamu yatırımlarında kaçıncı sırada
Tekirdağ? Bakın, bir oran vereceğim: Gelirinin giderini
karşılama oranı Tekirdağ ilinin yüzde 250, 81 il içerisinde
4üncü sırada yani aldığının 2,5 katı kadar fazla
devlete vergi veriyor. Bu açığı nasıl kapatmak zorunda
kalıyoruz? Açık söyleyeyim, devletin, Hükûmetin hizmet etmediği
noktalarda yerel yönetimlerimizle bu açığı kapatmaya
çalışıyoruz ama sizden bir ricam var: Ya bunu düzeltin, bu
adaletsizliği giderin ya da bu adaletsizliği bu bütçede de
gideremeyeceksiniz önce Tekirdağa ödediği vergiler için bir
teşekkür edin, sonra da yaptığınız bu
haksızlık için bütün Tekirdağ halkından çıkıp
özür dileyin diyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Devamla) - Ben bir kez daha bütçeye hayır oyu
kullanacağımızı belirterek Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Nazmi Gür, Van Milletvekili.
Aynı zamanda
şahıs adına da talebiniz olduğu için süreniz on beş
dakika.
HDP GRUBU ADINA
NAZMİ GÜR (Van) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
11inci maddesi üzerine grubum adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
2015 bütçesi
aslında bir güvenlik bütçesidir, bir savaş bütçesidir. Böyle kestirmeden
girmemin, en son söylemem gereken sözü en başta söylememin elbette ki
gerekçeleri var. Çünkü, bütçe, aynı zamanda bir ülkenin bütün
yurttaşları için bir haktır. Bu hakkın
kullanılmasını ve bütün sınıf ve toplumların,
bütün katmanların bu bütçe hakkı yerine getirilirken, bütçe
hazırlanırken katılımını esas alan ülkeler
demokratik ülkelerdir. Sadece bir partinin hazırladığı ve
kendi ihtiyaçlarına binaen inşa ettiği bir bütçe ise militarist
bir bütçedir, güvenlik anlayışıyla hazırlanan bir bütçedir
ve demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir bütçe
niteliğindedir. İşte 2015 bütçesi tam da böyle bir bütçedir.
Toplumun bütün ezilen sınıflarının, katmanlarının
hiçbirinin ihtiyaçlarını, taleplerini gözeterek hazırlanan bir
bütçe değildir bu bütçe ve emeklisinden öğretmenine kadar,
öğretmeninden işçisine kadar, işçisinden memuruna kadar toplumun
her kesimi, yoksulları bu bütçe hakkından mahrum
bırakılmaktadır.
Üstelik bu
bütçenin de biliyorsunuz- denetiminin mümkün olmadığını,
son yıllarda özellikle Sayıştay raporlarının burada
bulunmaması ve Sayıştay raporlarının bu Mecliste
okunmaması da bu denetimin artık
kaldırıldığını gösteriyor.
Bu bize şunu
gösteriyor, bir tek şeyi gösteriyor: Artık, AKP rejimi bunun
altını çizerek söylüyorum- bundan sonraki ömrünü uzatabilmek için,
kurumsallaşabilmek için kendi ihtiyaçlarını gözeterek bir bütçe
hazırlıyor. İşte bu bütçenin en temel konularından
biri militarist yapılara aktarılan, ayrılan bütçedir. Militarist
kurumlara aktarılan ayrılan bütçe ile toplumun temel ihtiyaçlarını
karşılayan kurumların bütçelerini
karşılaştırdığımızda bunların
devede kulak kaldığını söyleyebiliriz.
Elbette ki
şöyle bir gerekçe ileri sürebilirsiniz: İşte, kuzeyimizde bir
Ukrayna sorunu var, savaş tehlikesi var. Orta Doğu yanıyor zaten,
ateşin içindeyiz. Türkiye, elbette ki kendini koruyacak önlemleri almak
zorunda. Bu nedenle, biz, militarist kurumların bütçelerini sıkı
tuttuk, geniş tuttuk, daha fazla para ayırdık. diyebilirsiniz
ama kuşkusuz bu, yine de bu bütçenin tipik bir AKP bütçesi olduğunun
ve esasında AKP iktidarının ömrünü uzatma konusunda giderek
otoriterleşen bir bütçe yapısıyla bunu desteklediğinin
göstergesidir. Nasıl olduğunu küçük birkaç örnekle size göstermek
istiyorum değerli arkadaşlar.
Biliyorsunuz,
geçenlerde bir iç güvenlik paketi geçti bu Meclisten ve polise, öldürme yetkisi
dâhil olmak üzere, makul şüphe adı altında sokakta
kaşını, gözünü beğenmediği, saçının rengini,
tipini beğenmediği herkesi gözaltına alma yetkisini veren bir
yasa geçti. Oysa bu Parlamentoda demokratikleşmenin, oysa bu Parlamentoda
hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi paketlerinin geçmesi
gerekiyordu ama tam tersi, farklı alanlarda demokratikleşmeyi
sağlayacağımıza, giderek otoriterleşen bir Hükûmet
anlayışı, yönetim anlayışı ve giderek otoriterleşen
bir devlet ve bu devletin yurttaş karşısına demir yumrukla
çıktığı bir görüntü.
Değerli
arkadaşlar, birkaç örnek vermekte fayda var: Geçen gün -17 Aralıkta-
Diyarbakırda 16 yaşındaki Kadir Çakmak isimli bir çocuk,
polisin açtığı ateşle kafasından 2 kurşun ve
vücudunun diğer yerinde 1 kurşun olmak üzere delik deşik edildi
ve yaşamını yitirdi bu çocuğumuz. Ve bu, işte bu
güvenlik paketinin ilk uygulamalarından birisidir.
Yine, bugün
Ankarada, belki de bin metre ötemizde, Tandoğan Meydanında
EĞİTİM-İŞ Sendikasının organize ettiği
bir gösteriyi polis gazla, TOMAyla dağıttı ve
yaklaşık olarak 100ün üzerinde eğitim emekçisi gözaltına
alındı. İşte bu da makul şüphe; biliyorsunuz Kim
hakları ve özgürlükleri için sokağa çıkıyorsa, kim sesini yükseltiyorsa,
hangi muhalif iktidarın ezici gücüne karşı sesini
çıkartıp yükseltebiliyorsa gözaltına alınır.
mesajıydı bu. Ve bugün de işte 100 emekçi gözaltında.
Değerli
arkadaşlar, elbette ki bu güvenlikçi politikaların bir geçmişi
var. Hatırlayın, 1999 yılında Türkiye Avrupa Birliğine
aday ülke olarak ilan edildiğinde umudumuz artmıştı çünkü
bu militarist yapıdan kurtulacaktık ve Türkiyeyi refaha
ulaştıracaktık, Türkiyeyi demokratikleştirecektik ve
Türkiyeyi nihayetinde Avrupa Birliği tam üyesi yapmak üzere yola
çıkacaktık. Önceki hükûmetlerin başlattığı kimi
reformları AKP Hükûmeti de yürütmeye başladı ve bu reformlar, 11
Eylül Amerikadaki İkiz Kule saldırılarıyla birlikte,
neredeyse bütün dünyada olduğu gibi, durdu ve giderek geriye gidişler
söz konusu oldu. Bu geriye gidişler elbette sürüyor, şu anda da
sürüyor. AKP Hükûmeti -bu geriye gidişleri- daha önce kaşıkla
verdiğini kepçeyle alarak, bütün hak ve özgürlükler alanını da
daraltarak demokrasiyi âdeta bu ülkede katletmeye başladı.
Değerli arkadaşlar,
bu iç güvenlik paketinin kişi hak ve özgürlüklerini tamamen yok eden,
kişi güvenliğini ortadan kaldıran bir yaklaşımla
hazırlandığını
Elbette ki geçmişte yaşanan
toplumsal olaylarda polisin nasıl acımasızca gösterilerde
ateş ettiğine, gaza boğduğuna, TOMAlarla ezdiğine
hepimiz tanıklık etmekteyiz. İşte bu iç güvenlik paketi
değerli arkadaşlar, polisin kitlesel gösterilerde
kullandığı kimyasal gaz kullanma hakkını
sınırsız hâle getirdi. Bu hakla birlikte bugün Ankarada bir
örneğini yaşadık, eğitim emekçileri hedef alındı.
Yine, polise öldürme yetkisi verildiğini söyledik. Polise doğrudan
gözaltına alma yetkisini veren bu güvenlikçi yaklaşımın
örneğini dün gece benim yaşadığım mahallede, Vanda
Hacıbekir Mahallesinde gördük. Polisin evlerin kapılarını
kırarak onlarca insanı gözaltına aldığını
söylersem herhâlde bu demokratik yaklaşımı, AKPnin ne kadar
demokratik bir yaklaşım içinde olduğunu görebiliriz. Son yirmi
dört saat içinde değerli arkadaşlar, yüzlerce insanın Türkiyede
gözaltına alındığını, makul şüpheli
sıfatıyla şu anda sorgulandığını
söyleyebiliriz. Bütün bunlar işte bu güvenlikçi anlayışın
bir ürünüdür.
Yine, bu ülke
komik başka bir şey daha yaptı. Hasip Kaplan burada belki o
sapanı göstermekle çok güzel bir fotoğraf verdi, kendisi de burada.
Çocuk oyuncaklarını silah olarak göstermeye başladık.
Herhâlde oyuncakları silah olarak gösteren dünyadaki tek ülke biziz.
Yine, değerli
arkadaşlar, toplumsal gösterilerde yaşanan zararlar vatandaşa
yüklendi. Bu da devletin kusursuz sorumluluğunun halka ve yurttaşlara
devredildiğinin, bir yük olarak aktarıldığının en
büyük göstergesidir.
Ama en önemli
konulardan birisi değerli arkadaşlar, düşünce ve ifade
özgürlüğü konusunda yaşanan katliamdı. Bu güvenlikçi
yaklaşım, Türkiyede ne yazık ki düşünce ve örgütlenme
özgürlüğünü, fikir özgürlüğünü neredeyse tümden ortadan
kaldırdı. Sadece son dönemlerde bir cemaate yönelik operasyonlarla
değil, öncesi ve bundan sonrası da öyle gösteriyor ki hem basın
özgürlüğünü yok eden hem düşünce ve fikir özgürlüğünü yok eden
hem toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü -bu dört temel hakkı- yok eden
ve esasında demokratik bir ülkenin en önemli göstergelerinden biri olan bu
hakları daraltan, yok eden dünyada başkaca bir ülke yoktur. Yine, bu,
güvenlikçi anlayışla, zihniyetle yapılan bir girişim.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu güvenlikçi anlayış bu kadar burada
durmuyor, sadece sivil alana dönük olarak devam etmiyor. Yerel yönetimler
üzerindeki baskılar, yerel yönetimler üzerindeki merkezî vesayet, merkezî
Hükûmetin valiler üzerinde, yerel yönetimler üzerinde kurduğu
baskıcı zihniyet burada da kendisini gösteriyor. Örneğin,
valiler bu konuda neredeyse gözaltına alma emrini verecek duruma geldiler.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki bütün bunların dış
yansımaları da var. Türkiyenin içte yaşadığı
bütün bu sıkıntılar elbette dışarıda da,
dış politikada da özellikle Sayın
Cumhurbaşkanının aktif bir şekilde
katıldığı dış politika söylemi ve ona devam eden
Sayın Başbakan ve nihayetinde de diğer ilgili kurumlar,
dış politikada Türkiyenin sıkıntısını
ortaya çıkarıyor. Son iki devlet ziyaretini söylersem herhâlde
Türkiye'nin yönünün nere olduğunu, herkes, bütün halkımız da
görür. Sayın Putin buraya gelmişti. Herhâlde bundan sonra Avrupa
Birliği sürecini ve Avrupa Birliğine tam üyelik perspektifini yitiren
bir Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütüne üyeliğini bir
kez daha dillendirmiştir. İşte bugünlerde Katar Emiri
Türkiyede. Bir hat çizin Rusyadan Katara, böylece Türkiye'nin dış
dünyadaki yerini de tespit etmiş olursunuz. Bu, son derece tehlikeli bir
eksen kaymasıdır değerli arkadaşlar. Sadece dış
politikada değil, iç politikada da ciddi bir eksen kaymasıdır.
Avrupa
Birliği sürecini biz rafa kaldırırsak, Avrupa Birliği
sürecinde tökezlemelere, engellemelere rağmen biz
demokratikleşmezsek, halkımızın gerçekten özlem
duyduğu demokratik yaşamı hayata geçirmezsek, reformları
hayata geçirmezsek Türkiye'nin yeri şimdi bulunduğundan daha geri bir
yer olacaktır. Bunun da AKP siyasetleriyle ilişkisi olduğunu
herhâlde söylemekte fayda var çünkü on iki yıldır bu ülkeyi yöneten
sizlersiniz.
Bu totaliter
yaklaşım, bu otoriter yaklaşım Türkiyeyi hiçbir yere
götürmez, emin olun hiçbir yere götürmez. Avrupa Birliğinden
uzaklaştırdığı gibi Şanghay
İşbirliği Örgütüne de üye yapmaz bizi. Olsa olsa biz, Orta
Doğuda ortalama bir ülke oluruz, Türkiye'nin bölgesel rolü giderek
erozyona uğrar ve bu konuda Türkiye'nin yapacakları varken,
örneğin bütün Orta Doğudaki Kürtlere kucak açacakken onları
tehdit gören bir yaklaşımla yaklaşırsa Türkiye'nin
gideceği yer, değerli arkadaşlar, üçüncü sınıf bir
Orta Doğu ülkesi olmaktır. Oysa biz, bu ülkenin
demokratikleşerek, bu ülkenin özellikle kendi iç sorunlarını
çözerek ve süreç adı altında Kürtlerle barışını
gerçekleştirirse, çevresindeki Kürtlere, diğer halklara doğrudan
el uzatırsa, demokratik ilişkiler kurarsa bunun, Türkiyeyi kendi
bölgesinde lider ülke yapabileceğini ve kendi ülkesinde gerçekten önemli
demokratik bir rol oynayabileceğini öteden beri savunuyoruz. Yoksa bu
güvenlikçi yaklaşımlarla, bu otoriter yaklaşımlarla
Türkiyenin Orta Doğuda lider ülke olma ve kendi bölgesinde güç olma
iddiası da havada kalır, temelsiz kalır.
Değerli
arkadaşlar, özellikle bölgede IŞİDin yarattığı
tehdit karşısında Türkiyenin tavırsız kalması,
özellikle IŞİD konusunda tavırsız kalması ve bir türlü
IŞİDe doğrudan terörist örgüt muamelesi yapmaması -her ne
kadar söylüyorlarsa da ilgililer, yetkililer- Türkiyeyi, uluslararası
alanda çok ciddi biçimde zor durumda bırakmıştır, hem müttefikleri
arasında hem üyesi olduğu Avrupa Konseyi, NATO gibi uluslararası
örgütlerde ve hem de üyesi olmayı düşündüğü Avrupa
Birliğinde ciddi bir dış politika krizine sokmuştur. Öyle
ki Washingtondaki önemli think tankler Avrupa Birliğine çağrıda
bulunarak Türkiyenin bu yönüyle Avrupa Birliğine üye olamayacağını
ve nihayet Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik sürecinin askıya
alınmasını bile önerir duruma gelmişlerdir. Bunu gerçekten
Türkiye açısından büyük bir talihsizlik olarak görmekte fayda var.
Çünkü, bu Hükûmet demokratik bir ülke istemiyor, arzulamıyor herhâlde,
kendi otoriter rejimini kurumsallaştırmak, yerleştirmek
çabasında.
İşte
burada tartıştığımız 2015 bütçesi de Hükûmete bu
olanağı sağlayacak 2015 yılında. Giderek
otoriterizmini yaygınlaştıracak, kurumsallaştıracak;
halkı ezecek, yoksulları görmezlikten gelecek; toplumsal
sınıfları, katmanları görmezlikten gelecek; kendi militer
yaklaşımını, otoriter yaklaşımını ise
yerleştirmeye devam edecek. Bu yaklaşımla böyle bir bütçenin
Türkiyeye faydası olmayacak. Biz elbette ki grup olarak buna Hayır.
diyeceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Tülay Selamoğlu, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Selamoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
11inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sizlere Türk
savunma sanayisindeki ilklerden bahsedeceğim. Altay ana muharebe millî
tankının üretiminin Türkiyede yapılması kararı
alındı, tasarı Mayıs 2014te tamamlandı, seri üretime
2017de başlanacak.
Dost, Umut,
Güven ve Yaşam arama kurtarma gemilerimiz Sahil Güvenlik
Komutanlığına teslim edildi. MİLGEM savaş gemileri Heybeliada
ve Büyükada donanma envanterine girdi. Üçüncü gemi Burgazadanın
inşası devam ediyor.
MELTEM-2 projesi
kapsamında, Sahil Güvenlik Komutanlığının 3
uçağı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 5 deniz
karakol uçağı teslim edildi. 6 deniz karakol uçağının
test ve kabul işlemleri devam ediyor.
Lojistik Destek
Gemisi Projesi kapsamında Deniz Kuvvetleri
Komutanlığımızın ihtiyaçlarını
karşılayabilecek nitelikte 2 adet akaryakıt gemisi ve havuzlu
çıkarma gemisi projesi için sözleşme görüşmeleri devam ediyor.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde özel sektörümüzün ürettiği mini insansız
hava aracı sistemlerinden bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri
envanterine 164 adet insansız uçak ve 4 adet insansız helikopter
alınmıştır. İlk uçuşunu Aralık 2010da
gerçekleştiren insansız hava aracı ANKAnın üretimi devam
etmekte. Hava Kuvvetleri 10 adet ANKA için sözleşme
imzalamıştır.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün vefatından sonra durdurulan
havacılık çalışmaları altmış
yıllık aradan sonra AK PARTİyle tekrar başladı.
İlk Türk tasarım eğitim uçağı HÜRKUŞ Ağustos
2013 tarihinde uçuşunu gerçekleştirdi. 15 adet seri üretim için karar
alındı.
ATAK projesi
kapsamında 5 adet helikopterin teslimatı gerçekleşti. Proje
kapsamında 59 helikopterin Türk Silahlı Kuvvetlerine teslimi
planlandı.
Taktik
sınıfı insansız hava aracı için Bayraktar İHA
sistemi ve Karayel İHA sisteminin 2015 yılı içerisinde Türk
Silahlı Kuvvetlerine teslimi öngörülmektedir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının hafif
sınıf genel maksat helikopteri ihtiyacını ve sürdürülebilir
helikopter sanayisi teşkil edilerek ülkemizin sürekli helikopter ihtiyacını
karşılamak için Özgün Helikopter Programı başladı.
Millî imkânlarla tasarlanacak olan helikopterler hafif sınıf genel
maksat, pilot eğitimi, ambulans, arama kurtarma, keşif, güvenlik ve
sınır güvenlik amaçlı kullanılabilecek.
F-35
uçaklarının uluslararası katılımla tasarımı,
geliştirilmesi, üretimi ve lojistik desteğini kapsayan Müşterek
Taarruz Uçağı Programı kapsamında uçağın
geliştirme ve test faaliyetleri devam etmektedir. F-35lerin
gelişmiş yetenekleriyle 2020li yıllarda Türk Hava Kuvvetlerinin
önemli muharip unsuru olması öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Modern Piyade Tüfeği Projesiyle ilk millî piyade
tüfeği üretildi, ilk üretim Silahlı Kuvvetlere teslim edildi.
Alçak İrtifa
Hava Savunma Füze Sistemi Projesiyle ilk millî füzelerimizin deneme
atışları Ekim 2013te, Millî Orta İrtifa Hava Savunma
Füzesinin ilk uçuş testi Balistik Test Füzesi atışı Temmuz
2014 tarihinde başarıyla gerçekleşti. CİRİT lazer
güdümlü roketimiz Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girdi.
Türk Silahlı
Kuvvetleri, ihtiyaçların uydu üzerinden sağlanması,
istihbaratın millî yazılım uydu üzerinden yapılabilmesi
için İMECE Yer Gözlem Uydu Teknolojilerinin Geliştirilmesi Projesi
başlatıldı. GÖKTÜRK-1 uydumuz 2015te fırlatılacak.
Sayın
milletvekilleri, savunma sanayisinde tam bağımsızlık elde
etmenin yolu, millî imkânlarla AR-GEyi ve kendi silahlarımızı
geliştirmekten geçiyor. Kurtuluş Savaşında
atının mıhını üretemez durumdayken bugün Türk savunma
sanayisi stratejik bir dönüşüm yaşamaktadır. AK PARTİden
önce yüzde 80 oranında dışa bağımlı olan savunma
sanayimiz, kritik teknolojiye sahip savunma sistemlerinin yerli sanayimiz
tarafından tasarlanması ve üretilmesi sayesinde bugün binden fazla
şirketimizin, KOBİlerimizin, araştırma
kuruluşlarımızın, üniversitelerimizin katılımını
sağlayan, Türkiyenin bu alanda bütün üretim gücünü seferber eden bir
yapıya dönüşmüştür. Savunma sanayisinde yerlilik oranı
yüzde 55nin üzerine çıkmıştır. Hedefimiz, savunma sanayisinde
yerlilik oranını çok daha yukarı çıkarmaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Şafak, buyurun.
DOĞAN
ŞAFAK (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bazı sektörlerde, özellikle turizm sektöründe naylon fatura
haksız rekabete neden olmaktadır. Yanlışlar katlanarak
devam etmektedir. Firmaların bankalardan yaptığı
işlemleri, gelen havaleleri ve bunun karşılığında
kesilen faturalar arasındaki farkı denetleyen merkezî bir bilgisayar
sistemi var mı?
İkinci sorum:
Ağrı Dağına gelen turistlerden Türkiye
Dağcılık Federasyonu on yıl boyunca -1 milyon doların
üzerinde- kişi başı 50 dolar ücret alıyordu. Fakat, bir
vali geldi Siz bu ücreti alamazsınız, özel idare kanalıyla ben
alacağım. dedi. Bu, doğru mudur? Maliye
Bakanlığının onayı gerekmez mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, 2002-2014 yılları arasında
toplamda 51,7 milyar dolarlık özelleştirme
yapılmıştır. Bu, tahsil edilen miktar; biraz artı eksi
olabilir birkaç milyar dolar, bilemiyorum. Bu dönemde 102 adet kuruluşa
ait hisse ve varlıklar özelleştirilmiştir. Bu
özelleştirmelerle şeker fabrikaları, çimento fabrikaları,
Sümerbanklar, rafineriler, petrokimya tesisleri, limanlar, enerji dağıtım
şirketleri, TEKEL, TELEKOM, SEKA kâğıt fabrikası,
TÜPRAŞ, İGSAŞ ve bunları daha çoğaltabiliriz, sizin
döneminizde bunların tümünü sattınız ve özelleştirdiniz.
Bunca tesisi satarken on iki yıllık AKP döneminde, Türkiye
Cumhuriyetine kazandırılan ve daha sonra Özelleştirme
İdaresine devredilip satılan bir tesis bulunuyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Keskin
ADNAN KESKİN
(Denizli) Sayın Bakanım, çalışanların
yarısı sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında.
Ekonomide kayıt dışı kalan bölüm de oldukça yüksek,
kronikleşen kayıt dışılık yıllarca
düzeltilemedi. Bu tablo uluslararası rekabetin getirdiği bilinçli bir
yaklaşımın ürünü müdür? Bu sorunun çözümü için kapsamlı,
derinlemesine bir düzenleme yapılması düşünülmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yılda beş ay yirmi dokuz gün çalışan mevsimlik
işçilerin çalışma sürelerinin uzatılması ya da
çalıştığı süreler kapsamında kadroya
alınmaları yönünde bir çalışmanız var mı?
İkinci sorum:
Bu bütçede emeklilerimiz, memurlarımız, kadrolu işçilerimiz,
4/Cliler ve taşeron işçileri ile çiftçilerimiz için hangi tür
iyileştirmeler var? Bunlar 2015 yılında ne elde edecekler?
Bununla ilgili bir özet bilgi verirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
deminki soruma da cevap alamadım. Sayın Başbakanın evvelsi
gün açıkladığı Vergileri artıracağız, lüks
mallara vergi koyacağız. söylemiyle ilgili bir cevap alamadım
ayrıca.
Bir de bu
taşıt araçları
(T) cetvelinde uçakla ilgili geçen
yılın bütçesinde de herhangi bir şey yok, 2015in (T) cetvelinde
de yok. Nerede yer alıyor? Yani 400 milyonun üzerindeki bir alım
nerede gösterilir? Bu bütçeden gerçekten bir şey anlayamadık.
Aradığımızı bulamıyoruz, maliyetleri
bulamıyoruz, harcamaları bulamıyoruz. Bunlarla ilgili biraz daha
bilgi verebilirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
daha önceki turda gıda mühendisleri, ziraat mühendisleriyle ilgili soru
sormuştum.
Sayın
Bakanım, inanın, korkunç derecede bu konuyla ilgili e-mail
alıyorum. Sizden müjdeli bir haber bekliyorlar. Tarım
Bakanının yapamadığını Sayın Maliye
Bakanının mutlaka yapacağı konusunda bir izlenim var.
Bir de şunu
da hemen ilave etmek istiyorum Sayın Bakanım: Bursa özelinde 2/B
arazilerinde gelinen son durum nedir? Ne kadar satış
yapılmıştır, ne kadar gelir elde edilmiştir,
bunların ilçelere göre dağılımı nasıldır?
Çok teşekkür
ediyorum.
Başkanım,
size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Muğla sahillerimizdeki İztuzu ve Sarıgerme plajları
başta olmak üzere dünyaca ünlü birçok plajımız usulsüz bir
şekilde, Anayasa'mıza ve Kıyı Kanununa aykırı
olarak özel sektöre kiraya verilmektedir. Halka açık olması gereken
bu plajlardan vatandaşlarımız nasıl istifade edeceklerdir?
Buraları kiralayan şirketlerin ortakları kimlerdir? Buralara
yüksek kiralar vererek kiralayanlar verdikleri paraları geri alabilmek
için bu güzelim plajlarımıza hangi tesisleri yasalara
aykırı bir şekilde inşa edeceklerdir? Bu plajlar kimlere
kaç paraya ihaleye verilmiştir, ihale nerede ilan edilmiştir?
BAŞKAN
Sayın Torlak
Son soru..
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Türk denizciliği, bildiğiniz gibi, 2008 yılından bu yana
büyük kriz yaşıyor. Dolayısıyla Hükûmetiniz o tarihten bu
yana denizcilik sektörü için ne gibi önlemler aldı? Bu konuda nerelere ne
kadar kaynak aktardınız, aktarmadıysanız sebepleri
nelerdir? Bu konuda 2015 yılındaki planınız nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan buyurun, süreniz beş dakika.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Belli ki önceki
dönemden gelen sorular cevaplandırılmalı.
Şimdi,
müsaade ederseniz, bu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının personel talebini konuşalım.
Tabii, çok
değerli milletvekili kardeşimiz beni gaza getirmeye
çalışıyor ama şöyle, değerli arkadaşlar
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Hayır, estağfurullah efendim, hayır,
doğruları söyledim.
ADNAN KESKİN
(Denizli) Size ayrı bir sempatisi var efendim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Biliyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Süre
geçiyor Sayın Bakan, lütfen.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bugüne kadar Tarım
Bakanımıza veteriner ve ziraat mühendisi almak üzere 10 bin kadro
verdik, 10 bin eleman alındı ama Onlar geçti. diyorsunuz.
Şimdi, 2015
yılında, bu bütçeyle, bu onaylayacağınız bütçeyle
kamuya toplam 74 bin personel alımı noktasında siz kadro
imkânı sağlayacaksınız Meclis olarak. Bunun
yaklaşık 34 bini otomatik olarak gelen eleman; bunlar, doktor, hâkim,
savcı, polis, vesaire. Şimdi, geriye 40 bin kişi kalacak; bu 40
bin kişinin dağılımı için de muhtemelen
yılın başında, ilgili bakan arkadaşların
ihtiyaçlarını da dikkate alarak Sayın
Başbakanımızın onayına bir çerçeve
sunacağız. Ama, şu an itibarıyla böyle bir
dağılım olmadığı için, benim size Hani, şu
bakanlığa veya bu bakanlığa şu kadar kadro
vereceğim. demem doğru olmaz.
Önceki sorulardan
da 26 milyar vergi tahsilatından vazgeçildi. diye bir şey
vardı. Değerli arkadaşlar, hiçbir şekilde vergi
tahsilatından Bakanlık olarak bizim vazgeçme yetkimiz yok,. Orada
aslında arkadaşımızın söylediği husus şu: 26
milyar lira 2015 yılında vergi harcaması yani şu demek:
Muafiyet, istisna ve indirimlerden dolayı yıl içerisinde
vazgeçtiğimiz miktarı gösteriyor, bizim Maliye olarak böyle bir
tahsilattan vazgeçtiğimizi değil, kanunlar çerçevesinde
almadığımızı yani muafiyetler, istisnalar çerçevesinde
almadığımızı; onu da rakam olarak bütçe ekine koyduk.
Şimdi,
Muğlada, Bursada ve diğer, 2/Bye ilişkin bazı sorular
geldi. Tabii, çok spesifik konular, detayları getirirlerse
paylaşırım. Sadece şunu söyleyeyim: 505 bin hak sahibine bugüne
kadar 382 binin üzerinde parselin satışını biz
gerçekleştirdik. Rayiç bedellerin hesaplanmasında da büyük hassasiyet
gösterdik. Mücavir alanda olanlara beş yıl faizsiz taksitlendirme,
mücavir alan dışındaysa altı yıl faizsiz
taksitlendirme, ayrıca, rayiç bedelin de yüzde 50sine kadar indirim
yaptık, hatta 400 metrekare ve altı olana da yüzde 70e kadar indirim
yaptık. Dolayısıyla, hakikaten çok büyük bir toplumsal sorunu
Maliye Bakanlığı olarak bir gelir saikıyla hareket etmeden
bir sorun çözme çabasına girdik. Hatırlarsanız, yıllar
önce, yok 50 milyar, yok 25 milyar diye rakamalar konuşuluyordu, topu
topu, bugüne kadar 2/Bden gelen rakam 3 milyar civarı, yani şu anda
son rakam yok ama, 3 milyarın biraz üzerinde bir rakam.
Şimdi,
sonradan gelen sorulara geçiyorum: Turizm sektöründe bahsettiğiniz anlamda
bir naylon fatura kullanımı söz konusuysa ciddi bir şekilde
Tabii ki bizim bu KDV Risk Analizi Modeli var, arkadaşlar bilgi
getirdiler, Ba-Bs formları sayesinde mükelleflerin alış ve
satış faturaları çapraz kontrole tabi tutuluyor, söz konusu
sistem katma değer vergisi iade sistemimizde etkin bir şekilde kullanılıyor ve sistem
tarafından naylon fatura kullanıldığı veya
düzenlendiğine dair ciddi bir şüphe varsa, mutlaka detaylı bir
şekilde bir denetime tabi tutuluyor.
Tabii,
Ardahandaki ücretle ilgili olarak
DOĞAN
ŞAFAK (Niğde) Ağrıda.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Arkadaşlar soruyu
almışlardır, bir incelesinler, kimin yetkisinde ona bir
bakayım çünkü çok spesifik bir konu; sizi bilgilendirelim.
Değerli
arkadaşlar, bu arada unutmadan şunu da söyleyeyim: Tekirdağ
milletvekilimiz burada veya gitti mi, bilmiyorum. Tekirdağ Türkiyede
vergi tahsilatında 8inci sırada, 9uncu sırada değil,
tebrik ediyorum, Allah razı olsun. Tahakkuk tahsilat oranı yüzde
82,8. Yalnız şöyle bir şey
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Gümüşhane 1inci.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bir saniye.
İlave süre
alabilir miyim? Soruları cevaplandıracağım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama bu önemli bir konu, açıklamam
lazım. Genel bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika Sayın Bakan, lütfen.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, birçok milletvekilimiz, kendi iliyle ilgili olarak Ne kadar
vergi tahsil edildi, ne kadar yatırım yapıldı? diye
soruyor.
Önce şunu
bilmenizde fayda var: Bakın, 2015 bütçesinde toplamda yaklaşık
390 milyar liralık vergi geliri öngörüyoruz ama bunun sadece 48 milyar
lirası yatırıma gidecek. Yani, Türkiye çapında, bütün
Türkiye için yatırımların vergi gelirlerine oranı sadece ve
sadece yüzde 12. Dolayısıyla, illeriniz itibarıyla da
düşünürken Efendim, şu kadar vergi tahsilatı
yapılıyor, şu kadar yatırım geliyor.
yaklaşımı doğru bir yaklaşım değil çünkü
toplam yatırımların bütçe içerisindeki payı, bakın,
vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 12. Dolayısıyla, sizin
ilinizde de yüzde 12yse demek ki Türkiye ortalamasının
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bu soruyu bitireyim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Anladım Sayın Bakanım da sonu gelmiyor.
Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, bizim
sorularımızın cevabı kaldı.
BAŞKAN
Bundan sonraki soru-cevap işleminde cevap verecektir Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
BAŞKAN
12nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Hazine garantili imkân ve dış borcun
ikraz limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin
işlemler
MADDE 12- (1) 2015 yılında, 28/3/2002 tarihli ve
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanuna göre sağlanacak; garantili imkân ve dış
borcun ikraz limiti 3 milyar ABD Dolarını aşamaz.
(2) 1 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi ile belirlenen başlangıç
ödeneklerinin yüzde 1ine kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi
ihraç edilebilir.
(3) 2015 yılında 4749 sayılı
Kanunun 8/A maddesi çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca
sağlanacak borç üstlenim taahhüdü 3 milyar ABD Dolarını
aşamaz.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12nci maddedeki Hazine garantili
imkân ve dış borcun ikraz limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve
borçlanmaya ilişkin işlemler hakkında söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hazine garantisiyle ilgili konuşurken
yap-işlet-devret modeliyle söze başlamanın uygun olduğunu
düşünüyorum. Bu modelin üç önemli özelliği var arkadaşlar.
Birincisi, bu tür yatırımlar kamusal imtiyaz niteliği
taşıyor. Liman işletmeciliği, elektrik üretimi veya
iletişim altyapısı işletmeciliğini buna örnek olarak
göstermek mümkün. Yap-işlet-devretin ikinci özelliği,
yatırımın finansmanı ile işletme riskinin özel sektör
tarafından üstlenilmesi. Üçüncü özellik de yatırımın ileri
teknoloji gerektirmesi ama baktığımız zaman, son zamanlarda
bu üç özelliğin de terk edildiğini görüyoruz. Yap-işlet-devret
modelini düzenleyen 3996 sayılı Kanun kökten değiştirildi.
Önce yüksek finansman şartı kaldırıldı, sonra kongre
merkezinden balıkçı barınağı yapımına kadar
onlarca alakasız iş adrese teslim bir şekilde yap-işlet-devret
kapsamına alındı. İhale usulleri değiştirildi,
ihalede açıklık, eşitlik ve rekabet ilkeleri yok edildi. Bu
konuda esas yanlış nerede yapıldı, biliyor musunuz? Hazine
garantilerinde yapıldı. Projelerde finansman bulamayan
işletmecilerin imdadına yetişen de iktidar oldu.
İşletmecilerin banka kredilerine Hazine garantisi verildi, yani
eğer işletmeci aldığı krediyi ödeyemezse borcu Hazine,
dolayısıyla vatandaş ödeyecek.
Hazinenin
sırtından finansmanı bulan işletmecilerin gözü bununla da
doymadı. İşletme riskini de Hazinenin üstüne yıkmak için
başvurdular, bu talep de geri çevrilmedi. Hazine işletmecilere talep
garantisi de verdi, yani yapılan bir köprüden bir tek araba dahi geçmese,
yapılan havalimanından bir tek yolcu dahi uçmasa Hazine yine de
asgari bir geliri garanti etti.
Özetle,
finansmanda da, gelirde de Hazine işletmeciye rant sağladı.
İşletmeciler hiçbir risk almadan milyarlarca liralık
yatırımdan onlarca yıl yararlanma hakkına sahip oldular. Bu
da yetmedi, ihale aşamasında verilmeyen bazı garantiler ihale
sonrasında verilmeye başlandı. Resmen suç işlendi
aslında. Suçun adı ne? İhaleye fesat karıştırma
suçu ve bu suç milyonlarca insanın gözünün önünde işlendi. Bunun
örnekleri de var.
Bakın, Hazine
garantileriyle ilgili Sayıştay raporundan bir örnek vereceğim
size. Kütahya Zafer Havaalanına yıllık 850 bin yolcu garantisi
verilmiş, Sayın Alim Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Evet, evet.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Ancak bu havaalanını şu ana kadar sadece 85 bin
kişi kullanmış. Bu durum karşısında Hazine
işletmeci şirkete bir yıl için 4 milyon 163 bin avro para ödemek
zorunda kalmış ve bu durum Sayıştayın 2012
yılıyla ilgili düzenlediği rapora göre yeni yapılan birçok
havaalanı için de aynı.
Bu örnekten yola
çıktığımızda, doğa katledilerek yapılan,
bizim defalarca Yapmayın. dememize, Doğayı katletmeyin,
tabiatı, doğal yaşamı bozmayın. diye buradan da
defalarca uyarmamıza rağmen hiçbir şekilde dinlemediğiniz
ve yine de yapmaya başladığınız İstanbulun
üçüncü havalimanı geliyor aklımıza, 22 milyar 150 milyon avroya
ihale edilen İstanbulda üçüncü havalimanına verilen Hazine garantileri
geliyor. Üçüncü havalimanı için verilen talep garantisi ne kadar? 6,3
milyar avro. Finansman garantisinin hangi şartlarda ve ne kadar borç için
verildiğini ise kimse bilmiyor, gizli, saklı, kapaklı bir
iş bu. İstanbulu bir çevre felaketine sürüklemesi muhtemel bu
projeye finansman garantisi verilip verilmediği konusunda zaman zaman
çelişkili açıklamalar yapıldı yetkili ağızlar
tarafından. Özel sektör işi bir şekilde bitiremez ve
zamanından önce devlet buralara el koymak zorunda kalırsa iki
yazışmayla projede kullanılacak betonun da, demirin de,
anaparanın da, faizin de tamamı devletin borcu hâline gelebilir.
Hazine garantisi verilerek yapılan hemen hemen bütün işlerde bu durum
aynı. Buradan altını çizerek özellikle söylüyorum: Gelecek yirmi
yıl içerisinde başımızı en çok ne ağrıtacak
biliyor musunuz, AKPnin hovardaca dağıttığı bu Hazine
garantileri.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın hangi ülkesinde bir
kanun 100ün üzerinde değişikliğe uğrar? Kamu İhale Kanunundan söz
ediyorum. Böyle bir şey ancak Türkiyede olur. Neden? Yapılan
yolsuzlukları kapatmak ve bunların üstünü örtmek için. İktidar
bu kanunu defalarca değiştiriyorsa İhalelerde yolsuzluk,
avanta, peşkeş, rüşvet, iltimas yok. diyebilir misiniz,
şimdi soruyorum size? Yanıt
vermeniz mümkün değil. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğunun
ortaya çıkmasının seneidevriyesindeyiz. Bir yıldır
konuşuyoruz, anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz.
Amacımız bu konuyu unutturmamak değil, zaten istesek de
unutturamayız. Türkiyede, malum, gündem bazen saatte bir
değişir ama bu konu değil yüzyıl, binyıl geçse de
unutulmaz, unutulamaz. Zira, harama el uzattılar, bir şarlatanın
önüne yattılar maalesef. Bu bilindiği için, Hükûmet devamlı
sansasyonel eylemler peşinde.
Bir insan bir kere
hırsız damgası yemeye görsün, hayatının sonuna kadar o
yaftayı boynunda taşır. Yer yarılsa, dünya tersine dönse
bunu değiştiremezsiniz. Bir hırsız hayatının
sonuna kadar her gün bin fakiri de doyursa hırsız
sıfatını üzerinden atamaz. Bizim ısrarla, buradan, bir
yıldır Hırsızlık yapıyorsunuz. diye
bağırdığımız bazıları bu
sıfatları üzerlerinden atamayacaklar. Benim ismini vermek
istemediğim ama bütün dünyanın isimlerini bildiği bu
arkadaşlar, maalesef, üzülerek söylüyorum, çok pişkinler. Hediye
alıp vermek bizim ananelerimizde, örf ve âdetlerimizde var. diyecek kadar
pişkinler. Ancak, ben, Adalet ve Kalkınma Partisi içinde bu
yaşananlardan çok ama çok rahatsız olan arkadaşlar olduğunu
biliyorum. Çeşitli platformlarda bunu defalarca söyledim, bir kez daha söyleyeceğim.
Bu yaşanan yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet
olaylarından Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin
tamamını sorumlu tutamayız, tutmayacağız da. Meclis
kürsüsünde bu konular açıldığında bakan eskisi bazı
arkadaşların yüzü kızarmıyor olabilir ama ben bu durumdan
rahatsız olan Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin
başlarını öne eğdiklerini görüyorum, muzdarip
olduklarının da farkındayım çünkü bizler gibi onlar da
biliyorlar, bir yıl önce çıkan tapeler buz dağının
sadece görünen yüzü. Tapelere yansımayan, yansıyanlardan katbekat
fazla başka yolsuzluklar da var. Şimdi saymaya başlasam zaman
yetmez. Amacım, harama el uzatmaktan sakınan Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarımı rencide etmek değil, aksine, onlara
destek veriyorum, amacım onlara destek vermek. Tek derdi ülkemize hizmet
etmek olan, bu hizmetin karşılığında devletten
aldığı helal parayla ailesinin rızkını
karşılayan bu arkadaşlar hiç üzülmesin. Hırsızların
hırsızlıkları yanlarına kâr kalmayacak. Önce bu
dünyada hukuk çerçevesinde bizler ve hukuk, öbür dünyada da yüce Allah tüyü
bitmemiş yetimin hakkını çalan bu hırsızlardan hesap
soracak. Birileri cebini doldururken olan bu güzel vatana oluyor, soyulan
Türkiye oluyor. Gelin, el ele verin, bizleri reddetmeyin, siyasetteki bu çürükleri
temizleyelim, siyasetin de kirlenmesine izin vermeyelim.
Gündemde olan bir konuyu da bu vesileyle sizlere
hatırlatmak istiyorum. Türkiye yaklaşık bir haftadır bir
basın kuruluşuna yapılan baskın ve gözaltılarıyla
uğraşıyor. Bu basın kuruluşlarından
ismi birinin Zaman, öbürünün Samanyolu Televizyonu. Basın kuruluşuna
baskın yapmanın şartları bellidir ama baskın
yaptığınız bu basın kuruluşunda gözaltına
aldığınız şahsı eğer terörist diye
suçluyorsanız, bu teröristi uçağında taşıyan,
yanından ayırmayan, her türlü meselede ona
danışanları, onu on sene boyuncu koruyup kollayanları da
teröriste yardım ve yataklıktan yargılamanız gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Arif Bulut, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ARİF BULUT
(Antalya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2015
yılı merkezi yönetim bütçesinin 12nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
24üncü Dönemin beşinci bütçesini
yapıyoruz. Bu beş bütçenin ortak özelliği, hepsinin birer ÖTV ve
KDV bütçesi olmasıdır. 442 milyar liralık bütçenin 427 milyar
lirası vergilerdendir. Yalnızca 15 milyar lirası vergi
dışı gelirlerdendir. Gelir ve kazançtan alınan vergiler,
yani gerçek vergiler 124 milyar liradır. Harcamadan alınan, yani
dolaylı vergiler 184 milyara yakındır, neredeyse bütçenin
yarısı dolaylı vergilerdir. Yalnızca ÖTV, yani özel tüketim
vergisi 95 milyar, bu da bütçenin yüzde 21idir, yani bütçenin beşte
1inden fazladır. Bu en büyük adaletsizliktir, bu en büyük
hakkaniyetsizliktir. Asgari ücretin 891 lira olduğu bir ülkede, bordro
mahkûmlarının gelirlerinin son derece düşük olduğu bir
ülkede, taşeron işçiliğin hortladığı bir ülkede,
sendikaların yok edildiği bir ülkede bütçenin en büyük gelir kalemi
olarak ÖTV ve KDVyi oturtmak tek kelimeyle zalimliktir. AKP iktidarlarının
vatandaşa zulmü bu bütçe rakamlarıyla somutlaşmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, petrolden alınan vergi 48 milyar, bütçenin dokuzda
1i.
Tütün mamulleri
23,5 milyar. Yani bütçenin yüzde 5,5luk miktarını sigara içenler
karşılıyor. Buna yalnızca insaf denir!
Motorlu
taşıtlardan 13 milyar lira ÖTV ve 9 milyar lira bandrol vergisi
alınmaktadır. Bu iki verginin toplamı 22 milyar liradır.
Alkollü içkilerden
alınan 6 milyar Türk lirasıdır. Bir taraftan yalnızca
alkolden 6 milyar Türk lirası vergi alacaksın, şarap üreticisini
perişan edeceksin, bir taraftan Antalyadaki Eğitim
Şûrasında kalkacaksın turizm okullarına alkollü kokteyl
hazırlama derslerini yasaklayacaksın, alkol alan herkesi alkolik
olarak damgalayacaksın hem de bunu, yılda 15 milyon turist ağırlayan
bir ilde yapacaksın.
Alkol
satışlarını belli bir saatten sonra yasaklayacaksın,
öbür taraftan uyuşturucuyla yapılması gereken mücadeleyi
yapmayacaksın ve Türk gençlerinin uyuşturucu nedeniyle, bonzai
nedeniyle teker teker ölmelerine seyirci kalacaksın. Bu nasıl bir
zihniyettir, bu ne yaman bir çelişkidir, anlamak mümkün değildir.
Özel iletişim
vergisi 4,7 milyardır.
Para cezaları
bütçede 9 milyara ulaşmıştır. AKP hükûmetleri döneminde
düzenli olarak para cezaları her yıl ortalama 1 milyar
artmıştır. Bu Hükûmetin gözünde vatandaş âdeta potansiyel
bir suçludur. Bunun karşılığı her yıl bütçeye 9
milyar lira katkıdır.
Trafik
cezalarının bütçeye katkısı 2 milyarı geçmiştir.
Her alanda olduğu gibi bu alanda da Hükûmetin eli vatandaşın
cebindedir. Bu rakamların ifade ettiği şey, tek kelimeyle,
adaletsizliktir.
Bu bütçe,
vatandaşı perişan etme bütçesidir. Hükûmet bütçeyi sigara
tiryakilerine, alkol kullananlara, arabası olanlara yani petrolü kullanan
herkese, tarlasını işleyen çiftçiye, nakliye yapan kamyoncuya,
taksiciye, servisçiye, otobüsçüye, şehir içi ulaşım yapanlara,
yeni araç alanlara yüklemiştir. Âdeta bu kesimleri
cezalandırmaktadır.
İşsizlik
oranı, yine, yüzde 11e dayanmış, işsiz sayısı 3
milyon 100 bini aşmıştır. Bütçedeki adaletsizlik sosyal
hayatta karşılık bulmuş, taşeron çalışma
sistemi sosyal adalet anlayışına egemen olmuştur. Grev,
toplu sözleşme, örgütlenme hakkı, sosyal haklar, hatta
yıllık izin hakkı bile rafa
kaldırılmıştır.
Kamuda istihdam
AKPli çocuklarına verilen bir hak hâline gelmiştir. Bunun
ispatı da son günlerde yürütmedeki bakanların yakın
akrabalarının KPSSsiz olarak nasıl kadro sahibi
olduklarıyla ispatlanmıştır. Normal vatandaş için
artık Türkiyede iş güvencesi kalmamıştır çünkü
Hükûmet KPSS sınavlarını geçersiz kılmak için mülakat
adı altında yandaşlarını işe yerleştirme
yolunu açmıştır. Kendileri için istisnai kadrolar
oluşturmuşlardır.
Adalet mülkün
temelidir ama bu iktidar bu inancı yerle bir etmiştir.
Ağır, dolaylı vergiler güzel ülkemizde rüşveti
hortlatmıştır. Dünya yolsuzluk sıralamasında AKP'li
bakanların ve onların çocukları ile diğerlerinin
yolsuzlukları sayesinde 7 puan birden kötüleşmiş, 54üncü
sıradan 61inci sıraya çıkmıştır.
AKP hükûmetleri
Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz, yoksulluğu önleyeceğiz,
yasakları bitireceğiz. diye iktidara geldiler. Ama, görüldüğü
gibi yolsuzluklarla mücadele yerine, yolsuzluğa bulaşanları
yakalayıp yargılamaya çalışan kolluk kuvvetleri ve
yargıyla mücadele eder hâle geldiler. 17-25 Aralığın
yıl dönümü olan bugünlerde anlaşıldı ki adı paralel
yapı olan, Hükûmetin eski ortağı darbe yapmaya
çalışırken Hükûmet onlara darbe yapmıştır. Öyle
anlaşılıyor ki eskiden ortak olan ve hukuksuz iş tutan
Hükûmet ve paralel yapı artık birbirine girmiştir. Yolsuzlukları
beraber yapmışlar ama hukuksuz olan bir ortamda beraber ve paralel yürüyememişlerdir.
Ne istediler de vermedik. diyecek kadar bir beraberlik içinde, hâkim ve
savcı olacak hukukçuları beraber seçmişler, polis okuluna
girecek öğrencileri beraber seçmişlerdir. Böylece, yargı ve
kolluk kuvvetlerini beraber yönetmişlerdir.
Osmanlı
saraylarının zindanlarında şehzadeleri boğarak idam
eden aşağılık cellatlar gibi, bazı savcıları
cellat olarak görevlendirip birçok askeri, basın mensubunu, siyasetçiyi,
öğretim üyesini, polisi, MİTçiyi hapislere
tıkmışlardır. Ortaklık bozulunca da Pardon,
yanlış yaptık. demişlerdir. Artık bu
yanlışları kimlerin ve nasıl yaptığını
Türk milleti bilmelidir. Bugün hedefteki eski ortak ortaya çıkarak her
şeyi anlatmak zorundadır. Söylendiği gibi, ortaklardan birinin
inlerine girilmeye başlanmıştır. Böylece ülkemiz yeniden
bir gerginliğin içine girmiştir. Bir gün birileri çıkıp
diğer ortağın inlerine girmeye kalkarsa acaba ne olacaktır?
AKPli eski bir bakan Her iktidar yöneticisi için hazır bekleyen bir kırmızı
dosya var. demektedir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; sosyal devlet ilkesi
zedelenmiş; bir sadaka toplumu yaratmak, bir ümmet toplumu oluşturmak
için vatandaş, yurttaş gibi özgürlükçü kavramları yok etmeye
yönelik anlayışların temeli atılmıştır.
Kimsesizlerin kimsesi olmaya geldiğini söyleyenler, Sessiz
yığınların sesi olarak yola çıktık. diyenler en
büyük riyakârlık örneği olmuşlardır. Bırakın
sessizlerin sesi olmayı, hakkını arayanların seslerini
kesmişlerdir. Rüşvet hırsızlık değildir. diyen
din adamlarına fetva verdirmişlerdir.
Yolsuzluk
literatürüne ayakkabı kutuları, çikolata kutuları
girmiştir. Şeytanın bile aklına gelmeyen rüşvet alma
yöntemleri icat edilmiştir. Yoksulluğu yok edeceğini iddia
edenler yasak ve kaçak saraylar yaptırmışlardır,
kendilerine uçan saraylar yaptırmışlardır. Gösteriş,
tantana ve şatafat içinde yaşamayı itibar kazanmak gibi, itibar
sahibi olmak gibi göstererek zavallı durumuna düşmüşlerdir.
Yetimi itip
kakanlar; yoksulu, fakiri, muhtaçları doyurmayanlar; gösterişi itibar
kazanmak olarak bilenler; bilin ki yanılmaktasınız, bilin ki
bunun bedeli ağır olacaktır.
Haksız
vergilerden oluşan bu bütçede vergilerin nasıl ve nereye
harcandığını Sayıştay denetleyememiştir,
yani egemenlik kayıtsız şartsız yürütmenin eline
geçmiştir.
Aşevleri
açarak, kömür ve gıda dağıtarak yoksulluk önlenemez. Eğri
okun doğru hedefi olmaz. Nasıl camilerin aşırı
çoğalması gerçek dindarlığın yok olmakta
olduğunun göstergesi ise aşevlerinin sayısının
artıyor olması toplumun yoksulluğunun
arttığının göstergesidir.
Bedava
dağıtılan kömürlerin arkasında nasıl bir dram,
gözyaşı ve vicdan sızlatan acıların olduğu ortaya
çıkmıştır. Hem Soma hem Ermenekte yaşanan acılar
milletin kalbine bir hançer gibi saplanmıştır ve Yoksullukla
mücadele edeceğiz. diye takiye yapanlar gerçek yüzlerini ortaya
koymuşlardır.
Yasaklara gelince,
12 Eylül darbesinden geriye kalmış olan yüzde 10luk seçim
barajı AKP hükûmetlerinin elindeki en büyük koz olmuştur. Yüzde 10
seçim barajının arkasına saklananlar, bilin ki laik,
çağdaş, demokrat, kadın-erkek eşitliğine inanan,
hukukun üstünlüğüne inanan bu Türk milleti cumhuriyete sahip çıkacak,
sizin bu yasaklarınızı mutlaka kaldırıp çöpe
atacaktır.
Değerli
arkadaşlar, gider bütçesine bakıldığında 473 milyar
olduğu gözükmektedir. Açık, görünürde 21 milyar civarındadır.
Esas olarak o açığın daha büyük olduğunu bilmekteyiz. Bu
açık göstermektedir ki Hükûmet bütçenin iki yakasını bir araya
getirememektedir. Hükûmet âdeta vatandaşı soymakta, buna rağmen
aldığı vergilere ihanet etmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ARİF BULUT
(Devamla) Bu hâliyle bu bütçeye Hayır. diyeceğimizi beyan
ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Faysal
Sarıyıldız, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Sarıyıldız. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe tasarısının 12nci maddesine ilişkin
partimizin görüşünü ifade etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zeydan Encü, Orhan
Encü, Nevzat Encü, Hüseyin Encü, Erkan Encü, Mehmet Ali Tosun
HAYDAR
AKAR(Kocaeli) Ben bile öğrendim, Roboski.
FAYSAL SARIYILDIZ
(Devamla)
Serhat Encü, Muhammet Encü, Fadıl Encü, Şerafettin Encü,
Şirvan Encü, Selim Encü, Mahsun Encü, Cemal Encü, Salih Ürek, Celal Encü,
Yüksel Ürek, Adem And, Bedran Encü, Salih Encü, Selami Encü, Nadir Alma, Bilal
Encü, Savaş Encü, Selahattin Encü, Şivan Encü, Cihan Encü, Seyithan
Enç, Özcan Uysal, Vedat Encü, Hamza Encü, Hüsnü Encü, Osman Kaplan ve Aslan
Encü; bunlar, aslında, AKP Hükûmetinin ne bütçesinden ne de adaletinden
nasibini almamış bir coğrafyanın şu an ölü
çocukları, Roboski çocukları. Evet, ismini okuduklarım 2011
yılında, yeni yılın arifesinde, tam da bu vakitlerde, bir
aralık ayında gökyüzünden yağan bombalar sonucu,
yarısı 15 yaşından küçük, diğer yarısı 15
ile 22 yaş arasında 32 yurttaşın öldürüldüğü Roboski
katliamında yaşamını yitirenlere ait.
LEVENT GÖK
(İstanbul) 34, 34.
FAYSAL SARIYILDIZ
(Devamla) Kürtler üç yıl önce o zemheri ve soğuk kış günü
Dersim, Zilan, Lice, Cizre ve Şırnakta olduğu gibi, yine
katliama uğradı ve solgun ölüm suretlerine tanıklık etti.
34 can yoksulluktan ve fukaralıktan atların heybelerine
doldurdukları kaçak sigara ve çay paketlerini taşırken tarihsel
yurtlarını ortadan bölen sınırın hemen dibinde
katledildiler. Bir kuytuluk dibinde katledilen Roboskililerin atların
sırtına ve traktörlerin römorklarına doluşturulan
cenazelerine ait fotoğraf, bu ülkenin ibretlik tarihî vesikalarından
biri olarak kayıtlara geçti. Sekiz gün sonra dördüncü yılına
girecek olan Roboski katliamı Kürtlerin ve insanlığın
yüreğine en derin çentiği attı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; basit bir mantık silsilesi
yürütelim: 34 Roboskili köylüyü kim öldürdü? Askerî uçaklar. Uçaklardaki
pilotlar kime bağlı çalışıyor? Hava Kuvvetleri
Komutanlığına. Hava Kuvvetleri Komutanlığı kimin
emrinde? Genelkurmay Başkanlığı. Genelkurmay Başkanlığı
da kime bağlı? Başbakana. Şimdi, bu hiyerarşinin
tümünün Roboski katliamında siyasi ve askerî sorumluluğu
bulunmaktadır. Bu kadar basit. Peki, ilkokul çocuğunun bile basitçe
sıralayacağı bu hiyerarşik sorumluluğa rağmen
neden failler hâlâ açığa çıkmadı? Çünkü Roboski
katliamıyla ilgili yürütülen soruşturma, failleri ortaya
çıkarmak amacıyla değil, aklamak ve gizlemek kastıyla
yürütülmektedir. En son, savcılığın dosyaya ilişkin
verdiği görevsizlik kararıyla Kürtler Roboskide bir kez daha hukuk
dışına itilmişlerdir. Türkiye-federe Kürdistan bölge
sınırında meydana gelen katliamın siyasi ve askerî
sorumluları üç yıldır hesap vermedi. Hesap vermeyi
bırakalım, sorumlulukları olanlar madalyalarla ödüllendirildi.
29 Aralıkta savaş uçaklarının bombardımanıyla
gerçekleşen katliam, dönemin Başbakanı Sayın
Erdoğanın Dersim katliamından dolayı dilediği
yarım özürden bir ay kadar sonra gerçekleşti. Kendi döneminde
gerçekleşen katliamı görmezden gelen AKP Hükûmetinin Dersim
katliamından dolayı dilediği yarım özür
samimiyetsizliğini göstermeye yetmektedir. Dersim katliamına pilot
olarak katılan Sabiha Gökçene verilen üstün hizmet madalyası ile
Roboskinin sorumlusu sayılması gereken Hava Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Mehmet Ertene başarı madalyası verilmesi
arasında ne fark var? Yetmiş altı yıl önce de Kürtleri
öldürenlere madalya verildi, bugün de 34 Kürtün öldürülmesinde
sorumluluğu bulananlara madalya veriliyor.
AKP ve cemaatin
can ciğer olduğu bir süreçte Roboski katliamı gerçekleşti.
Şimdi, Roboski katliamı nedeniyle birbirini suçlayan iki taraf da
bize göre sorumludur. O dönem bütün kirli işler bir arada yürütüldü. Kirli
iş birliğiniz sonucunda KCK operasyonları adı altında
gazeteciler, belediye başkanları, siyasetçiler, kadın
aktivistler ve sendikacılar gözaltına alındı, tutuklandı.
Dolayısıyla, tahşiyeyi bırakın. Roboski
katliamını kim yaptı? İlk başta siz bunun
hesabını verin. Hükûmet, cemaat, yargı, emniyet ve TSK uyum
içinde katliamın üzerini örtmek istedi. Bugün iktidar kavgasına
tutuşanlar Roboskinin ortak sorumlularıdır.
Eğer
geçmişte yaşanan insanlık suçlarından hesap sorulmuş
olsaydı Roboski katliamı yaşanmayacaktı. Bundan tam yirmi
bir yıl önce yine Şırnakta Kuşkonar ve
Koçağılı köylerine de askerî uçakların
gerçekleştirdiği bombardımanda beşikteki bebekler, çocuklar
ve hamile kadınların da aralarında bulunduğu 38 kişi
katledildi. Eğer AKP iktidarı döneminde bu katliamın hesabı
sorulmuş olsaydı Roboskili 34 yurttaş belki de bugün
aramızda yaşıyor olacaklardı. Bu davada ne oldu biliyor
musunuz? 38 kişinin katledildiği olayla ilgili soruşturma
kapatıldı; bu, uçaklar tarafından vurulan köylerde katledilen
insanlara ilişkin diyorum. Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı, aynı Roboskide olduğu gibi
dosyayı geçtiğimiz yıl zaman aşımına iki gün kala
görevsizlik kararı vererek askerî savcılığa gönderdi.
Genelkurmay Askerî Savcılığı soruşturmanın 26
Mart 2014 tarihi itibarıyla kasten adam öldürme suçu yönünden davanın
zaman aşımı süresinin dolduğunu belirterek
kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verdi.
Roboski
katliamı da aynı şekilde kapatılmak isteniyor ama ahd ve
ant olsun ki Roboski katliamını unutturmayacağız. Katliam
faillerinin aklandığı ve korunduğu bir ülkede
barışı nasıl inşa edeceksiniz? Adaleti tesis etmeden
toplumsal barışı nasıl sağlayacaksınız? Bu
ülkede adalet sadece güçlüye değil herkese adil bir şeklide
dağıtılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Roboski halkının temel
gereksinimi, adalet özleminin karşılık bulması ve üç
yıldır süregiden yas hâline son verilmesinden geçiyor. Yakın
tarihimizde yaşanan ve 34 sivil insanın ölümüyle sonuçlanan Roboski
katliamının sorumlularının yargılanması, adaletin
tesisi açısından önemli bir başlık olduğu
tartışılmaz bir gerçekliktir. Bu katliamın
aydınlatılması, sorumlularının yargı önüne
çıkarılarak cezalandırılması ve toplumdaki
travmanın onarılması adaletin tesisine de katkı
sunacaktır.
Savaşın
yol açtığı acılar veyahut da yıkımlar
barış sürecinin önündeki en önemli engellerdir.
Yakınını kaybeden, evleri yakılan, yerlerinden edilen, kötü
muamele ve işkenceye maruz bırakılan insanların
acıları ve öfkeleri bir arada yaşamayı zorlaştırıyor.
Yaşanan acılar ve travmaların iyileştirilmesi için toplumun
baştan sona geçmişle yüzleşerek barışçıl bir
şekilde bir arada yaşamanın yollarını bulması,
ancak gerçeklerin aydınlanması ve mağduriyetlerin giderilmesiyle
mümkün olacaktır. Bu zahmetli sürecin başlatılması,
hakikatler komisyonunun kurulması için, her şeyden önce, geçmiş
ihlalleri ciddi bir biçimde araştırmayı mümkün kılacak,
aktif bir şekilde destekleyecek ve cesaretlendirecek siyasi iradenin
ortaya çıkması gerekiyor.
Türkiye'deki otuz
yıllık çatışmanın taraflarından biri olan PKK, bu
süreçte yaşanan bütün olayların açığa çıkması
için, hakikatleri araştırma komisyonu kurulması temelinde bir
yüzleşmenin sağlanması çağrısında defalarca
bulundu. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda kimler
sorumluysa açığa çıkarılsın. Acı ve ölümler
sonucunda ortaya çıkan öfkenin ve kırgınlıkların
barışa bağışlanması için hakikatler ve
gerçeklerle yüzleşme komisyonu kurulmalıdır.
Halkımıza
Dersimde, Maraşta, Çorumda, Sivasta, Licede, Şırnakta ve
Roboskide yaşatılan acıları unutursak kalbimiz kurusun.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Ali Sarıbaş, Çanakkale
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Sarıbaş.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bugün, on iki yıllık bir ekonomik tabloyu
halkın gözüyle sunmak istiyorum.
2002
yılından bugüne, özellikle cumhuriyetin on yıllık
değerlerini de satarak, aşağı yukarı 50 milyar
dolarlık bir özelleştirme yaptınız ama bu özelleştirmenin
parasıyla birlikte
2002 yılında, o zaman, bu ülkenin çok
borçlu, batakta olduğu ve Dünya Bankasına da borcunun ödenemeyecek
olduğu gibi bir savla geldiniz ve bugünkü Cumhurbaşkanı, eski
Başbakan şunu ifade etti: Bizim Dünya Bankasına borcumuz
kalmadı. İyi, kalmadı da, başka borcunuz, Dünya
Bankasından başka 373 milyar dolar kime borcumuz var, dış
borcumuz?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) IMF o.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Onun için, halkı algıyla ve rakamlarla
aldatmayınız.
Bakın,
Türkiyenin seksen yıllık birikimlerini
sattığınız gibi, o günden bugüne on yılda 170 milyar
doları aşan bütçe açığınızla birlikte
Halkı
o zamanlar tüketimle birlikte borçlanmaya yönlendirdiniz, herkese bir refah
ülkesi yapmaya çalıştınız. Herkesi on yıl, yirmi
yıl borçlandırarak önce insanlara otomobil aldırdınız,
daha sonra Konut alın. demeye başladınız; insanlar
borçlandı ve pompaladınız. Şimdi, aynı Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan 2002 yılından sonra bunları söylerken,
Borçlanın, alın, her evde televizyon var, herkesin otomobil
sayısı artıyor. dedi ama sonra Tasarruf yapın. Önce
otomobili bırakın, ev almaya bakın, yanlış
yapıyorsunuz. dedi. Şimdi ekonomi çıkmaza girmeye
başladı ve halka şu mesajı veriyorsunuz, diyorsunuz ki:
Aman, ne olur tasarruf yapın, para kalmadı, bulamıyoruz. Çünkü
neden? Deniz bitti, deniz, halkta deniz bitti.
Bakın,
Sayın Bakan, bir örnek: Çanakkalede, Aralık 2013te 3.029 kurumlar
vergisi mükellefi var, 2.998e düşmüş bir yıl sonra yani
2014te, 31 tane firma kapanmış. Nüfus artmış. Ne kadar
artmış? 12 bin nüfus artışına rağmen kurumlar
vergisinde düşüş var.
Yine, 2002de
-nüfusunu da vereyim size- Çanakkalenin nüfusu 464 bin küsurken bugün 2014te
493 bin; aşağı yukarı 30 bin nüfus artmış. Ama
gelin, aynı şekilde 2002de 13.407 gelir vergisi mükellefi varken,
Kasım 2014te 12.690 mükellef kalmış yani azalmış.
Nüfus artmış ama buna rağmen vergi geliri verecek olan gelir
vergisi mükellefi sayısı düşmüş. Şirket sayıları
bir yıl içerisinde düşmüş, 117 tane şirket düşmüş
ama şimdi diyorsunuz ki: Çanakkalede ve Anadoluda refah arttı.
Hangi rakamlarla bunu bana nasıl izah edersiniz?
Çiftçi aç, esnaf
siftah yapamıyorum diyor, benim borçlanacak yanım kalmadı diyor.
Kredi borçlarına, kartlarının borçlarına kaç kez burada
ayarlama çektik. Bugün insanlar borçlu çünkü devlete de borç
yaptıramıyoruz. Bugün borç bulmakta zorlanıyoruz. Şimdi
buradaki yasaları çıkararak diyoruz ki: Sizler gidin kredinizi
bulun, yol inşaatı yaptıracağız, size bu konuda
yap-işlet modeliyle vereceğiz, yeter ki finansmanını bulun,
biz size garanti oluruz. İşte, Türkiyenin ekonomik durumu bu.
Şimdi
geliyorsunuz 2015 bütçesinde pembe tablolar çiziyorsunuz. Hayır Sayın
Bakanım, 2015 bütçesi bu ülkede açlıktır, sefalettir, gelecekte
ekonominin bitmesidir. 2015 bütçesi Türkiyenin, ülkenin
durağanlıktan krize doğru götürüleceği bir bütçedir.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ya, kasada 140 milyar dolar var, daha ne diyorsun sen?
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Bu anlamda, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
bütçeye hayır oyu vereceğiz diyor, hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, şahsı adına söz isteyen Mehmet Erdem, Aydın
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDEM
(Aydın) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
12nci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Sizleri
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bütçeyle ilgili
genel bir değerlendirme yaparsak, AK PARTİnin iktidara geldiği
2002 yılında 119 milyar lira olan Türkiye bütçesi, hamdolsun, 2015te
4 kat artarak 473 milyar liraya ulaştı. Daha önceki AK PARTİ
hükûmetlerinin 12 bütçesinde olduğu gibi 2015 bütçesinin de önceliği
insandır, milletimizin yaşam kalitesini ve refahını
artırmaktır. Bu sebeple bütçeden yine en büyük pay 87,5 milyar
lirayla eğitime ayrılmıştır. Bu rakam 2002ye göre 7
katlık bir artışı ifade etmektedir. Yine, 81 milyar lirayla
ikinci önemli pay sağlık hizmetlerine ayrılmıştır.
Bu rakam 2002 yılına göre 6 kat fazladır.
Bakınız,
2002 yılında Türkiye'nin toplam bütçesi 119 milyar lira iken 2015te
sadece eğitim ve sağlığa ayrılan kaynak 168 milyar TL
olmuştur. Biraz önce arkadaşımızın
yaptığı konuşma, herhâlde bu bütçe rakamlarından
haberinin olmadığını gösteriyor.
Korunmaya muhtaç
çocuklarımız, engellilerimiz, yaşlılarımız
başta olmak üzere sosyal hizmetler ve yardımlar için 32,9 milyar lira
gibi çok önemli bir pay ayrılmıştır. İşte, AK
PARTİnin İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
ilkesinin en güzel ispatı bu rakamlardır.
2015te kamu
yatırımlarına 48,4 milyar lira ayrılmıştır.
2002ye göre 6 kat fazladır.
2015 bütçesinde
tarımsal destekler 2002ye göre 5 kat artarak 10 milyar liraya
çıkmıştır. 2013 yılında Türkiye tarıma
verilen desteklerde OECD ülkeleri içerisinde 2nci sırada yerini
almıştır.
Geçmişe
baktığımızda, ülkemizde 1970le 1980 arasında 12,
1991-2002 arasında 9 hükûmet değişmiştir. Bu dönemler
siyasi ve ekonomik krizlerle geldi ve geçti. 13üncü bütçesini yapan AK
PARTİ dönemi ise güven ve istikrar dönemi olarak daima
anılacaktır. Son on iki yılda gelen 9 sandıktan AK
PARTİ olarak başarıyla çıktık ve milletimizin önünde
hesap vere vere bugünlere geldik ve bir yandan da her türlü vesayet
anlayışını kırarak, son dönemde de paralel vesayetle
mücadele ederek ve etmeye devam ederek bugünlere geldik.
Elbette AK
PARTİ döneminden memnun olmayanlar da var. Bunların başında
faiz lobisi geliyor. 2002 yılında faiz giderlerinin bütçe
içerisindeki payı yüzde 43 idi, bu rakam 2014te yüzde 11e
gerilemiştir. Yani, faize verilen 54 milyar lira, 2002deki yüzde 43
oranı aynen devam etseydi bu yıl 205 milyar lira olacaktı yani
bir yılda faiz lobisine 149 milyar lira fazla para ödemiş
olacaktık.
Yine, en çok
spekülasyon yapılan Türkiyenin borcuna baktığımız
zaman, 2002de 259 milyar lira borcun millî gelire oranı yüzde 73tü.
Şimdi, 2014te 571 milyar lira olan borcun millî gelire oranı yüzde
33tür yani bir yılda 100 liralık gelirimize karşılık
33 lira borcumuz söz konusu ama Avrupa Birliği ortalamasına
baktığımızda 100 birim gelirlerine karşılık
90 lira borçları var. 2001 krizi döneminde batan ve TMSFye devredilen 21
banka ile kamu bankalarının görev zararlarının Türkiyeye
bugünkü rakamlarla maliyeti tamı tamına 525 milyar liradır. Bu
525 milyar lira aziz milletimizin cebinden çıkmıştır. 525
milyar lirayla 380 tane Cumhurbaşkanlığı sarayı
yapılabilir. Bugün Cumhurbaşkanlığı
sarayının maliyetini siyaset malzemesi yapanlar bu 380 tane
sarayı kimlere hediye ettiler acaba? 2001 krizi sonrası
yaşadığımız tüm bu olumsuzluklara rağmen
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
başkanlığındaki AK PARTİ hükûmetleri döneminde IMF'ye
olan 23,5 milyar dolar borç ödenmiştir.
Sayın Ahmet
Davutoğlu başkanlığında yapılan 2015 bütçesiyle
2023e giden yolculuğumuz istikrarlı ve başarılı bir
şekilde devam edecektir.
2015 bütçesinin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, özellikle son
dönemde işleri ve iş yükleri daha da artan polislerin ek göstergesinin
3600e çıkartılması konusunda Hükûmetinizin bir
çalışması olacak mı? Varsa 2015 yılı
programınız nedir bu konuda?
İkincisi, sözleşmeli er ve
erbaşlar, jandarmalar, subay ve astsubaylar konusunda, özlük
haklarının ve sosyal hakların iyileştirilmesi ve
bunların daimî kadrolara atanmasıyla ilgili bir
çalışmanız olacak mı? Olacaksa 2015 yılı
programı nedir Hükûmetin?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Yatağan ilçesi
Yeşilbağcılar, Yeniköy, Bağyaka ve Menteşe ilçesi,
Salihpaşalar Mahallesindeki arazilerin önemli bir kısmı
Yatağan Termik Santraline kömür temini için
kamulaştırıldı. AKP yetkilileri arazileri kamulaştırılan
ailelerin çocuklarına iş sözü verdi, verilen sözlerin çok azı
yerine geldi. Şimdi santral özelleştirildi. Verilen sözleri kim,
nasıl yerine getirecek ve vatandaşın mağduriyeti nasıl
giderilecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, çözüm mercisi
siz olduğunuz için diğer bakanlıklarla olan sorunları da
dile getiriyoruz, kusura bakmayın.
İçişleri
Bakanlığına defaten sormamıza rağmen yanıt
alamıyoruz. Ben il genel meclisinden ve il özel idaresinden emekli olan
birisi olarak Bursa özelinde Büyükşehir yasasıyla kapatılan il
özel idarelerine ait taşınır, taşınmaz mallar
nasıl, kimlere tahsis edilmiştir? diye 2 defa sormamıza
rağmen yanıt alamadık. Bu konuda bize yardımcı
olursanız seviniriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, Temmuz 2014 verilerine göre Türkiyede 10 milyon
795 bin emekli var. Ülkedeki emekli sayısı artarken emeklilerin
sorunları da her geçen gün artmaktadır. En büyük sorun emekli
aylıklarının düşüklüğüdür. Emeklilerimizin çoğu
yoksulluğa hatta açlığa mahkûm edilmiş durumdadır ve
birçoğu da ikinci iş yapmaktadır. Türkiyede 365 euro en
düşük emekli aylığı, İtalyada 1.772 euro,
İspanyada 1.843 euro, Yunanistanda da 2 bin eurodur, hani
battığını iddia ettiğimiz Yunanistanda. Bütün bunlar
yetmezmiş gibi, bir de yaşamlarını idare etmek için
çalışmak zorunda kalan emeklilerden sosyal güvenlik destek primi
kesilmektedir. Bunu kaldırmayı düşünüyor musunuz, emeklilerin bu
cezalandırılmasına son vermeyi planlıyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Torlak
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
soruma cevap alamadığım için tekrarlamak istiyorum: Türk
denizciliği 2008 yılından bu yana büyük kriz yaşıyor.
Dolayısıyla, Hükûmetiniz o tarihten bu yana denizcilik sektörü için
ne gibi önlemler aldı, bu konuda nerelere ne kadar kaynak
aktardınız, aktarmadıysanız sebepleri nelerdir, bu konuda
2015 yılındaki planınınız nedir?
İkinci sorum:
Denizcilik sektörü bu kadar büyük kriz içindeyken yeni ve genç armatörler Bilal
Erdoğan ve Erkan Yıldırımın gemilerinin finansı
sizce nasıl sağlanmıştır?
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu sefer sadece son beş yılda açılan davaları
ve sizin açtığınız davaları, Muhakemat Genel
Müdürlüğünce açılan, Hazinece açılan davaları sorsam cevap
alabilir miyim acaba?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Korutürk
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ben, tekrar, Başbakanlık için satın alınan fakat
Cumhurbaşkanına tahsis edildiği anlaşılan uçak
konusuna dönmek istiyorum. Siz bu uçağın 185 milyon dolara
alınmış olduğunu söylediniz. Bu fiyatın içerisinde
Teksas San Antonioda yapılmış olan tefrişin de bedeli
dâhil mi, değil mi? Dâhil değilse, bu bedel nedir?
Bir de bu uçak
orada tefriş edilirken güvenlik için gerekli tedbirler alındı
mı? Dinleme, izleme, tarassut, vesaire bu uçaktan kolaylıkla
yapılabilir mi orada yapılan tefrişten sonra?
Bir husus daha:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına yapılan yeni konutun
-böyle, Karagöz dekoruna benzer büyük bir bina yapıldı - bedeli nedir
acaba, bir de onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun, süreniz beş dakika.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Müsaadenizle hem
şimdi sorulan hem de önceki seansta sorulan ve cevapları gelen
bazı hususları sizinle önce bir paylaşayım. Bursa ilindeki
2/B taşınmazları sorulmuştu, bilgi vereyim.
Bursa ilinde hak
sahiplerine satılabilecek toplam taşınmaz sayısı
15.564 adet, hak sahibi sayısıysa 16.530 kişidir. Bunlardan
14.493 adet taşınmaz, 15.555 hak sahibine
satılmıştır. Yani, dolayısıyla, burada
satılan taşınmazın toplam satılabilir
taşınmazlara oranı yüzde 94,1dir.
Şimdi,
ilçelere göre dağılımını da sormuştunuz ama
müsaade ederseniz bunu size ileteyim, zaman harcamayayım.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Tabii, hayhay Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) İkinci olarak, bir önceki
soru-cevap seansında özellikle kayıt dışı istihdamla
ilgili bazı hususlar gündeme getirilmişti ve
çalışanların yüzde 50sinin kayıt dışı
olduğu ifade edilmişti. Bu doğru bir rakam değil. Evet,
doğru, 2002 yılında toplam kayıt dışı
istihdamın istihdama oranı yüzde 52ydi ama 2014 Eylül
itibarıyla bu, yüzde 35,7ye kadar düşürülmüştür. Yani, ciddi
bir şekilde kayıt dışılıkla mücadele
edilmiştir ve kayıt dışı istihdam önemli ölçüde
azaltılmıştır ama daha katedeceğimiz mesafe vardır.
Ayrıca, kayıt dışı ekonominin millî gelire oranı
da 2000li yılların başında yüzde 33lerin üzerindeyken
bugün yüzde 26,5e kadar inmiştir ve Avrupa Birliği ortalaması
da yüzde 18,5 civarıdır.
Uçakla ilgili
Sayın Kuşoğlunun sorduğu bir soru vardı. Şimdi,
237 sayılı Taşıt Kanununun 2nci maddesi uyarınca
hava taşıtları kanun kapsamı dışında tutulmuştur.
Yani, arkadaşların verdiği bilgi bu çerçevededir. Bu arada,
yine, uçakla ilgili sorduğunuz soruya şunu söyleyeyim: Plan ve Bütçe
Komisyonundayken bu hususlar gündeme gelince ben Başbakanlığa
bunun maliyetini ve hangi kurum üzerinden veya hangi bütçe üzerinden
alındığını sormuştum. Orada da 185 milyon dolara
Türk Hava Yolları üzerinden satın alınmıştır.
diye bana bilgi verildi ve benim anladığım kadarıyla -ama
check etmem lazım- toplam maliyeti içeriyor. Yani, sizin
bahsettiğiniz sonradan tefrişatı da içeriyor diye biliyorum ama
güvenlik konularına ben vâkıf değilim, onu ilgili birimlere
sorarsanız daha doğru bilgi alırsınız.
Şimdi,
polislerin ek göstergelerine gelince
Değerli arkadaşlar, şu an
itibarıyla ek göstergeyi artırmaya yönelik bir çalışma yok
ama şunu söyleyeyim: Bugün, polis memurlarımızın, hangi
kademede, hangi derecede olduğuna bağlı olarak 1/4ten 9/2ye
kadar maaşları nominal olarak yüzde 296 ile yüzde 320 arasında
artmıştır. Minimum artış yüzde 296, maksimum
artış yüzde 321. Ocak 2003-Kasım 2014 döneminde enflasyon ise
yaklaşık yüzde 183 yani nereden bakarsanız bakın,
polisimizin durumunda ciddi bir iyileşme vardır.
Yine,
emeklilerimizin maaşlarına ilişkin bir soru vardı. Tabii ki
imkânlar ölçüsünde biz refahı emeklilerimizle paylaşacağız
ve bu yönde de aslında çok önemli mesafe katetmişiz. Bakın,
sadece bilginiz olsun diye söylüyorum: SSK emekli aylığı 257
liraymış 2002 yılı sonunda, şu anda 1.047 lira ve artış
oranı yüzde 307. Bu dönemde enflasyon yüzde 183.
Yine, tarım
BAĞ-KUR emeklisi 66 lira alıyormuş, 634e çıkmış;
artış oranı yüzde 863, reel olarak yüzde 240 artmış.
Esnaf BAĞ-KUR emeklisi yine, 149 lira alıyormuş, 849a
çıkmış Temmuz 2014 itibarıyla; yüzde 471 civarında
artış var, reel olarak yüzde 102.
Memur emekli
aylığı, burada da 377 liradan yine, 1.312 liraya
çıkmış ve yüzde 248in üzerinde bir artış söz konusu.
Dolayısıyla,
tabii ki imkânlarımızın artınca bu maaşlar da artacak.
Bu çok açık ve net olarak
Ama İngilterede kişi
başına millî gelir takdir edersiniz ki Türkiye'nin çok çok
üstündedir. Dolayısıyla, o çerçevede bakmak lazım bu
maaşlara. Türkiyede hakikaten
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Çok teşekkür ederim, beş
dakika verdiniz.
BAŞKAN-
Sayın Bakan, cevapları bitirin ki bundan sonraki maddede sayın
milletvekilleri soru sormayacaklar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Tamam.
Dolayısıyla,
imkânlarımız çerçevesinde, biz, refahı, geliri, bütçeden ilave
imkânı hem emeklimizle hem de çalışanımızla
paylaşmışız, rakamlar açık ve net olarak
ortadadır.
Şimdi,
denizcilik sektörüyle ilgili ısrarlı bir soru geliyor, ben de bilgi
notu istedim. Çünkü gelene kadar...
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 2004 yılından itibaren -ilk defa bizim
Hükûmetimiz döneminde- denizcilik sektörüne ÖTVsiz yakıt desteği
veriyoruz. Bu yıldan, yani 2004 yılından bu yana, günümüze kadar
vazgeçilen ÖTV, denizcilik sektörü için 4,1 milyar liradır, bu birinci
kalem.
Son üç yıla
baktığımızda, bu miktarları da vereyim ben: 2012de
517,5 milyon lira, 2013te 613,3 milyon, 2014 Ocak-Ekim döneminde ise 477,4 milyon
lira. 2004 yılında yürürlüğe giren 5266 sayılı
Kanunla Türk uluslararası gemi siciline kayıtlı gemilerin ve
yatların devrinden ve işletmesinden elde edilen kazançlar gelir ve
kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Ayrıca, deniz
yoluyla yük ve yolcu taşımacılığına yönelik
yatırımlar öncelikli yatırım olarak 5inci bölgeye
sağlanan destek ve teşviklerden yararlanmaktadır. Bu destekler
sayesinde, denizcilik sektöründe 2003 yılında 190 milyon ton olan
limanların yükleme kapasitesi 385 milyon tona ulaşmıştır.
2002 yılında 37 olan tersane sayısı 73e yükselmiştir.
Ayrıca, 50 tersanenin de yapımı devam etmektedir. Deniz ticaret
filomuz, 2003 yılında 8,8 milyon dwt kapasiteye sahip ve 19uncu
sırada iken, 2014 yılında 30,4 dwt kapasitesiyle 6 basamak
ilerleyerek dünyada 13üncü sıraya yükselmiştir.
Ayrıca,
şunu da hatırlıyorum: Bir ara gemilerin kendisi teşvik
kapsamında değildi ve o nedenle de bir incelemeye tabi
tutulmuştu, Mecliste bu konuda da o sorunu çözdük ve gemilerin kendisine
de teşvik verilmesi imkânı sağladık.
Şahıslara
ilişkin sorulara
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Sayın Bakan, 100 bin kişiden 17 bin kişiye
düştü. Bu sektörle ilgili istihdamı devam ettirmek
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, siz bana hangi destekleri verdiğimizi sordunuz, ben bütün
destekleri sıraladım.
Şimdi, öbür
arkadaşların soruları da var, onlara geçeyim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Benim ikinci sorum da var Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) İkinci sorunuza gelince
Şöyle, şahıslarla ilgili yorum ve değerlendirmede
bulunamam.
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Bir fikir üretebilirsiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Fikir üretemem değerli
arkadaşlar.
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Üretirsiniz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Yatağanda arazi
kamulaştırması, işte, verilen sözler
Takdir edersiniz ki,
yöneticilerin veya şahısların verdiği sözler devleti
bağlamaz yani ne tür sözler verildi bilmiyorum.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) İş sözü verildi, iş sözü.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Burada devlet, kanunlar çerçevesinde
çalışır, sistem neyi gerektiriyorsa o yapılır.
Değerli
arkadaşlar, bu özelleştirmeler üretimi artırmaya yöneliktir.
Türkiyede enerjide dışa bağımlılık vardır.
Bakın, Türkiyede biz her yıl
Bakın, bu sene içerisinde 56
milyar dolarlık enerji ithal etmişiz.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Santral zaten çalışıyordu Sayın
Bakan, yani değişen bir şey yok ki.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hayır, şöyle: Şimdi,
santrali biz özel
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen sorulara cevap verin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
sektöre devrettiğimizde özel
sektör bu yatırımları yenileyip daha büyük üretimde
bulunduğunda Türkiyenin enerjide dışa
bağımlılığı azaltılacaktır.
Yine, İçişleri
Bakanlığına soru sordum, taşınır
taşınmaz mallar kime tahsis edildi? diye. Eğer Milli Emlak
üzerinden bunlar yapıldıysa bunların listesini
çıkartır bilgisini veririm ama şu an itibarıyla önümde bir
bilgi yok.
Emeklilerle ilgili
soruya cevap verdim.
Türk
denizciliğine ilişkin soruya cevap verdim.
Ha, şurada,
Muhakematın açtığı dava sayısı gelmiş,
Sayın Kuşoğlunun sorusu
Bakanlığımız
tarafından genel ve özel bütçeli
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sorulan sorulara cevap verin, bitirelim Sayın Bakan, lütfen.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Bundan sonra soru yok Sayın Başkan, onun için
ALİM
IŞIK (Kütahya) Var, var, bir soru daha var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, çok naziksiniz.
Tekrarlıyorum:
Bakanlığımız tarafından hem merkezî yönetim hem de
özel bütçeli idareler adına takip edilen tüm dava ve icra -icra da dâhil
buna- dosya sayısı 2014 Eylül sonu itibarıyla 613.977 adettir.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Oylamaya
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi okutuyorum:
Gelir ve
giderlere ilişkin diğer hükümler
MADDE 13- (1) 22/2/2005 tarihli ve
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 51 inci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393
sayılı Belediye Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendi uyarınca il özel idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve
büyük tutarda maddi kaynak gerektiren altyapı
yatırımlarında Kalkınma Bakanlığının
teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen projeleri için yapılacak
borçlanmalar, 5302 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi ile 5393 sayılı Kanunun 68 inci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında
hesaplanan faiz dâhil borç limitinin hesaplanmasına dâhil edilir. Ancak,
il özel idareleri, belediyeler ve bunların bağlı
kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50sinden fazlasına sahip
oldukları şirketler tarafından Avrupa Birliği ile
katılım öncesi mali iş birliği çerçevesinde desteklenen
projelerinin finansmanı için yapılan borçlanmalar, çok taraflı
yatırım ve kalkınma bankalarından doğrudan veya
İller Bankası Anonim Şirketi aracılığıyla
yapılan borçlanmalar ile SUKAP kapsamında yürütülecek işler için
İller Bankası Anonim Şirketinden yapılan borçlanmalarda söz
konusu borç stoku limitine uyma şartı aranmaz.
(2) Türkiye İhracat
Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk kapsamında
yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından
Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve olağanüstü yedek
akçelerinin tamamı veya bir kısmı, Bankanın politik risk
alacağına mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemlerine
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan; mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının
teklifi üzerine mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye
ve bu işlemlere karşılık gelen tutarları bir yandan
bütçeye gelir, diğer yandan da Hazine Müsteşarlığı
bütçesinin ilgili tertibine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(3) 2006 yılından
önce katma bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe
kapsamına alınanların ilgili mevzuatında belirtilen kurum
gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil edilir.
(4) 4/12/1984 tarihli ve 3096
sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki
Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi,
Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında
Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme
haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye
gelir kaydedilir.
(5)
31/12/2014 tarihi itibarıyla, Türk Standartları Enstitüsünün Türk
Lirası ve döviz cinsinden kasa ve banka bakiyesinin Türk Lirası
tutarı ile sahip olduğu tahvil, bono ve diğer menkul
kıymetlerin değerinin Türk Lirası toplamının
100.000.000 Türk Lirasını aşmayacak kısmı,
TÜBİTAK, KOSGEB ve Gebze Teknik Üniversitesinin Muallimköy Teknoloji
Geliştirme Bölgesi Yönetici Şirketinin sermaye artırımlarına
payları oranında katılmaları amacıyla, 2015
yılı Şubat ayı sonuna kadar bu idarelerin Merkez Muhasebe
Birimleri hesaplarına aktarılır. Aktarılan bu tutarlar söz
konusu İdarelerin (B) işaretli cetvellerine gelir ve münhasıran
sermaye katılımına ilişkin ihtiyaçlarını
karşılamak üzere (A) işaretli cetvellerine ödenek olarak
kaydedilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin her türlü
tedbiri almaya ve sorunları gidermeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ensar
Öğüt, Ardahan Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
(Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün üzerinde süt ve çay olan tepsiyle kürsüye
çıkması)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ensar Bey çaycılığa başlamış.
BAŞKAN
Sayın Öğüt, bu yaptığınız doğru değil.
Bunu basın toplantısıyla yapabilirsiniz, lütfen ama. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Ya, kitap götür, defter götür...
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
bütçeyi görüşüyoruz, bütçede hesap yapacağız.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öğüt.
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Tayyip Erdoğan da çay-simit
hesabı yaparak Başbakan oldu. Biz de süt-çay hesabı
yapacağız.
BAŞKAN Ama
doğru olmadığını söylüyorum, buyurun, yapın.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına 2015 bütçesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bu hesaba girmeden önce
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya, üç dönemdir buradasın, aynı şeyleri
söylüyorsun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Kacır, gıcıklık yapma.
Önce
Sarıkamış şehitlerini yıldönümü nedeniyle
saygıyla anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanı keşke kaçmasaydı,
gitmeseydi daha iyi olacaktı. Muhtarlarımız şu anda
BAŞKAN
Sayın Öğüt, bu cümle doğru değil. Sayın Bakana niye bu
tabiri kullanıyorsunuz Kaçtı. diye?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ya, Sayın Bakan ben kürsüye çıktığım zaman
gitti. Ben ona söyledim, hesap yapacağım
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sabahtan beri buradaydı, sen burada mıydın
sabahtan beri?
BAŞKAN
Buradan ayrılması
İnsani ihtiyacı vardır. Bunu
karşılamaması mı gerekir? Lütfen yani.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, siz nereden biliyorsunuz kaçıp
kaçmadığını?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Başkan, benim zamanımı almayın
lütfen.
BAŞKAN Bir
bakana, bir sayın milletvekiline bu şekilde hitap etmeniz doğru
değil yani lütfen.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Bakan o zaman burada olsaydı
Neyse, tutanaktan
okur, peki.
Şimdi,
muhtarlarımızın maaşı yetmiyor, BAĞ-KURu
ödeyemiyorlar. Muhtarlarımızın maaşlarında
iyileşme istiyoruz. Ardahana havaalanı istiyoruz; havaalanı
şart çünkü uluslararası bir havaalanı olacak Ardahandaki.
Değerli
arkadaşlar, Ardahan Gençlik Platformu ve Göle Gençlik Platformu var;
onlara buradan selam, saygılarımı sunuyorum.
Sayın
Bakanım, gençlerimiz evlenemiyor. Doğu Anadoluda gençlerimiz,
gençlik orada vatanı bekliyor, bayrağı bekliyor. Evlenen
gençlerin masraflarını devlet karşılasın; hakikaten
çocuklarımız evlenemiyorlar.
İkincisi: En
önemlisi, değerli arkadaşlar, Doğu Anadoluda şu anda eksi
30-40 derecede esnaf siftah yapmadan dükkân açıp kapatıyor. Bu
esnafımız da
Ben rakamlar vereceğim, Sayın Maliye
Bakanı burada olsaydı diye onun için dedim. Karsta 2002de 3.698
esnaf varmış, 2014te 3.191e inmiş, yani eksilmiş;
Ardahanda 2002de 1.424 tane esnaf varmış, 2014te 1.161e
inmiş; Iğdırda 5.638den 2.800e inmiş. Yani, esnaf
mükellefi olan insanlar göç etmiş, orada yok. Onun için, esnaftan vergi
alınmasın veya yüzde 50 az alınsın, ÖTV ve KDV
alınmasın; bunu istirham ediyoruz, kötü bir şey mi söylüyoruz?
Orada esnaf vergisini ödeyemiyor, kirasını ödeyemiyor, çekini,
senedini ödeyemiyor, esnaf perişan, siftah yapamıyor karda
kışta.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, Türkiye geneline ve Ardahan geneline
baktığımız zaman camilerimiz ve cemevlerimiz var.
Camilerimiz ve cemevlerimizde büyük sıkıntı var. Yakacak ve
elektrik parasını devletin ödemesi lazım, ödemiyor. Ben
imamlarla konuştum, herkes diyor ki: Biz iki haftada bir cemaatten para
topluyoruz, bu paralar yetmiyor. Cemaate yüzümüz kalmadı.
Ayıptır, koskoca devlet, eğer saray yapmasını
biliyorsa caminin de, cemevinin de yakacağını, elektrik
parasını versin. Kötü bir şey mi diyoruz kardeşim?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
O zaman Diyanet İşleri Başkanına araba almasınlar.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet. Saray yapacağınıza caminin elektriğini
ödeyin kardeşim.
Değerli
arkadaşlar, Ardahan Üniversitesi, Kars Üniversitesi ve diğer
üniversitelerde, Ardahan Üniversitesinde eleman dışarıdan
alınıyor. Ardahanda işsiz çocuklar kahvede boş oturuyor,
Ardahan Üniversitesi eleman alamıyor, niye? Maliye Bakanı para
gönderemiyor. Para gönderdiği zaman da Ardahan Üniversitesi
dışarıdan adam alıyor. Ya, Ardahanda oturanlardan niye
almıyorsun? Ardahanda oturuyor, kışını, soğuğunu,
karını, zemherisini çekiyor, oradaki gençleri niye işe
almıyorsunuz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Alsınlar. Niye almıyorlar?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bunu sizden rica ediyorum, değiştirin, KPSSden de,
diğer şeyden de Ardahanda oturanlardan alın.
Değerli
arkadaşlar, okullarımızda taşımacılık
şu anda
Ardahanda kar yağmış, üç aydır, dört
aydır milletin parasını vermiyor devlet. Ya, böyle bir şey
olabilir mi arkadaşlar? Her yere gelince harcıyorsunuz,
taşımacılığa gelince -öğrenci taşıyor
çocuk- parasını vermiyorsunuz. Araçlarına mazot alamıyor
insanlar.
Göleye askerî
birliğin gelmesi lazım, orman müdürlüğünün geri gelmesi
lazım. Gölede bir hastane var, 2011den beri yapılıyor,
bitmedi. Bir tane müteahhide vermişler, o da başkasına
vermiş. Samimi söylüyorum, müteahhidin Gölede takmadığı
adam, dolandırmadığı adam kalmamış, esnaf orada
perişan. Lütfen, sizden rica ediyorum, TOKİ el koysun, orada
teminatına el koysun, Göledeki esnafın parasını ödesin.
Çıldırda
Aktaş Kapısı açılsın.
Kars-Tiflis demir
yolu
Kars-Tiflis demir yolu yapılırken dinamit patlatıyorlar,
samimi söylüyorum, evler yıkılıyor. Yukarıcambaz,
Aşağıcambaz, Damlıca ve Karakale, Taşdeğirmen
köylerimizin evleri yıkılıyor. Mahkemeye vermişler. Ya bu
evleri yapın ya da orada dinamit atmayın. Dinamit atıp da yol
yapıyorsan ve vatandaşın evi yıkılıyorsa, lütfen
devlet yardım etsin, bu insanların evleri yapılsın
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, Hanakta bir doğal gaz istasyonu var, etrafı
kirletiyor. Ya, doğal gaz verin diyoruz, bizim Hanak ilçesinden geçiyor,
dibinde, Hanaka doğal gaz vermiyorlar, Posofa, Damala doğal gaz
vermiyorlar. Yunanistana doğal gaz veriyorlar, bize vermiyorlar ya. Böyle
bir zulüm olmaz ya.
Evet, Damala
gelince
1938de Damallılar askerî birliğin binasını
yaptılar, kazma, kürek ellerinde, suyu getirdiler ve orada, samimi söylüyorum,
o binaları yaptılar, daha sonra AKP geldi, o askerî birliği
oradan kaldırdı. Damaldaki esnaf perişan oldu. Biz
binaları yaptık, Damallı gitti yaptı, alın terini
döktü, 5 kuruş para almadan, 1938de o binaları biz yaptık.
Sizden rica ediyorum ya, askeri gönderin, orada Damallı esnaf
kazansın kardeşim, kötü bir şey mi olur? Sınırda
bekçilik yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, elektrik arızaları ekibi var Damalda, onu
aldılar, başka yere gönderdiler, Damalda sık sık elektrik
kesiliyor ve elektrik tamiratı yapılamıyor. Bu ekibin de geri
gönderilmesini istiyoruz.
Posof, Posofta
arkadaşlar, 59 bin hektarı yaban hayat bölgesi ilan ettiler. Posofun
zaten 64 bin hektar yeri var, 5 bin hektar Posofluya kalıyor. Ya, Posoflu
burada tarım mı yapacak, hayvancılık mı yapacak? Bu
anlamda rica ediyoruz, bu doğal hayatı yeniden
değerlendirsinler. Artı, Posof Tüneli yani Ilgar
Dağının Tüneli mutlak surette yapılsın ve Türkgözü
Kapısı çalışsın.
Değerli
arkadaşlar, şimdi gelelim hesaba. Evet, bu 1 litrelik süt. Bu süt 1
litre Sayın Bakanım. Burada da 10 tane bardak var, 1 tane de çay var.
Bu 1 litrelik sütten tam 10 bardak süt çıkıyor, tam 10 bardak,
şimdi burada, zaten yapacağım. Bu 10 bardak sütü verirseniz 1
bardak çay alabiliyorsunuz, bu Anadoluda. Yani çay 1 lira Anadoluda, burada
10 kuruşa geliyor süt. Şimdi, ne oluyor o zaman biliyor musunuz? 10
tane süt
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ardahanda kahvelerde süt mü var, çay mı var?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Çay içtiğin yerde o bardakta süt kaç lira?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Arkadaşlar, şimdi, bakın, müsaade eder misiniz
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ensar Bey, Ardahanda kahvede çay mı içiliyor, süt mü?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ben sana konuşmuyorum, Genel Kurula konuşuyorum.
Arkadaşlar, bu süt, bu da çay. Bu 10 kuruş, bu 1 lira.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ardahanda kahvede çay içerlerse
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bak, şimdi, dinle ama Anadoluda 1 lira, İstanbulda,
Ankarada alışveriş merkezlerinde bu çay 3 lira. Yani, o zaman
ne oluyor biliyor musunuz? 30 lira çay, 1 lira süt.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Sen şimdi bak, köy kahvesinde çay yerine süt içir, bu
problem çözülür.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bakın arkadaşlar, buradaki hesabı
yaptığınız zaman 10 bardak süt verirseniz 1 bardak çay
alıyorsunuz Anadoluda.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) - Bizim kahvelerde süt çayla aynı.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - İstanbulda 30 bardak
süt verirseniz 1 bardak çay alıyorsunuz ama başka lüks
yerlerde 5 lira çay, 50 bardak süt vereceksin ki bir bardak çay alasın.
Değerli arkadaşlar, Maliye
Bakanı bu hesabı yaparak mı siz bu bütçeyi yaptınız?
Şimdi bakın, şunu söyleyeyim: Bu ne biliyor musunuz? 1950de
ÜNAL KACIR (İstanbul) Meclis
kafesinde süt iç bakalım
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dur
Bir
dur
1950de Amerika bizi kandırmak için
bir süt tozu gönderdi. Dedi ki: Siz araba, uçak yapmayın kardeşim,
gerek yok, tarım ülkesisiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Meclis
kafesinde süt iç bakalım, çaydan ucuz mu?
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Gümüşhanede organik süt var ağabey.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın,
ne oldu biliyor musunuz? Tarım ülkesi dediler. Tamam, şimdi
tarım ülkesi olduk ama Amerika bu defa dedi ki: Ben süt tozuna devam
ediyorum, olmadı, gelip hayvanı da benden alacaksın. dedi.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Yok, yok, organik süt var.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Arjantinden
gidip hayvan alıyoruz lan! Ne konuşuyorsun sen? Neden bahsediyorsun?
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Niye kızıyorsun?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Hayvan etini
bile, kendi hayvan etimizi bile yemiyoruz. Domuzla beslenmiş hayvan eti
yediriyorsun, gelmiş burada konuşuyorsun. Ayıptır sizin
yaptığınız! Şu anda ithal hayvan geliyor. Yani diyor
ki: Şimdi, kardeşim, süt tozu gönderdim, uçak yaptırmadım,
araba yaptırmadım ama -ne yapıyordum- şimdi geleceksin,
hayvanı da benden alacaksın, ben daha ucuza hayvan veriyorum, köylünü
batıracaksın, çiftçini batıracaksın. Bu anlamda bunu
protesto ediyoruz ve diyoruz ki köylümüzü, çiftçimizi
kalkındıralım, ithalatı durduralım. Köylümüz
kalkınsın ki ülke kalkınsın, başka türlü köylü
milletin efendisi olmuyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Kahvelerde süt içelim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen
şimdi sabahleyin kahvaltıda çay mı içiyorsun, süt mü?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Hepsini
içiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Doğru
söyle! Süt mü içiyorsun, çay mı sabahleyin?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ben
tereyağı da yiyorum, süt de içiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hep beraber
süt içersek çözeriz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ben de sana
onu söylüyorum. Hah, şimdi omega 3lü et yediğin belli oldu!
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Üçer. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri grubumuz adına
saygıyla selamlıyorum.
Aslında
iki yönlü değerlendirilmesi gereken bir konu. Ben de bir önceki hatibin
süt ve çay betimlemesi üzerine konuşmak istiyorum. Aslında ülkemizde
insanlar hem süt içebilmeli hem de çay içebilmeli. Süt ve çay
içebilmenin ve hatta doğal içeceklerin çeşidini ve
miktarını artırabilmenin hesabını yapmamız
lazım. Birini biriyle mukayese etmek, birini birine göre değerli
kılmak yerine değişik coğrafyaların değişik
üretim biçimlerini geliştirebilecek bir bütçeyi hazırlama konusunda
tartışalım.
Bence, Ensar Bey
bu konuda iyi bir tartışma zemini oluşturdu. Bunun üzerinden
tarım politikasını tartışabiliriz. Tarım
ekonomisini, tarım bütçesini tartışabiliriz.
Tabii, çocuklar
sağlıklı büyüsün deniyor, süt içsin deniyor, çocuklar okula
gitsin diye sabahın beşinde kaldırılıyor. E,
sabahın beşinde kalkan çocuk süt içebilir mi? Peki, sabah beşte
çocuklar niçin okula gitmek için kalkıyor? Çünkü yeterince okul yok,
okullar sabahçı-öğlenci oluyor. Milyonlarca, milyarlarca liralık
eğitim bütçesi büyüdü, büyüdü, büyüdü, çocukların gideceği bir
okul yok. Aynı okulu, aynı sırayı 2 öğrenci
kullanıyor.
Şimdi, Avrupa
Birliği tarım politikası gereği, siz, Ziraat Bankasına
hayvancılık yapmak üzere bir kredi başvurusunda bulunuyorsunuz,
diyorsunuz ki: Benim ahırım var, hayvancılık
yapacağım, süt sığırcılığı
yapacağım şu kadar kredi istiyorum. Ziraat Bankası sizin
kredi başvurunuzu kabul etmiyor ya da TKDK kabul etmiyor, ilgili kurum.
Neden? İşte hayvanın yaşam alanı dar diye.
Ahırınızın metrajı dar diye sizin ineğiniz için
kredi vermiyor. Niye? İneğin yaşam hakkı düşünülüyor.
Tamam, bu çok doğal, ekolojiyi koruyan insanlar olarak biz bunu kabul
ediyoruz.
Peki, 50
kişilik sınıflarda öğrencilerin yaşam
alanının hesabını neden yapmıyor bu ülke? Bu maliye,
neden 50 kişilik öğrenci sınıflarının teneffüs
ortamını düşünmüyor? Sağlıklı nefes
alamıyor, çocuklar sağlıksız ortamda büyümezler,
sağlıklı eğitim almazlar, iyisi mi biz onlara okul
yapalım diye düşünmüyor? Çünkü düşünmez. Niye? Karakol
yapması lazım. Milyarlarca liralık ihalelerle ve doğrudan
temin ile ihale yaparak kendi yandaşlarına karakol ve kalekol
yapması gerekiyor. Bunu ne zaman yapması gerekiyor? Savaş
ortamında değil. Tam da çözüm ortamının tartışıldığı,
artık silahların devre dışı kaldığı,
savaş politikalarının devre dışı kalması
gerektiği bir süreçte Gerillalar silahı bıraksın,
gerillalar geri çekilsin, barış olacak. diye anlaşmanın,
barışmanın yapıldığı,
tartışıldığı bir dönemde, hurra, milyarlarca lira
örtülü ödenekler, örtüsüz ödenekler savaşa harcansın. Savaşa
bütçenin olduğu, bombalara milyar dolarların
harcandığı bir ülkede siz ne yaparsanız yapın
tarım ekonomisini düzeltemezsiniz, eğitim ekonomisini
düzeltemezsiniz, sağlık ekonomisini düzeltemezsiniz çünkü, sizin
harcamanız gereken milyarları kazanması gereken özel
şirketler var uluslararası kaynaklı.
Özelleştirme
yapılıyor, eğitim özelleştiriliyor, eğitimin
parası devlet tarafından veriliyor ama öğrenci başı 3
bin lira, 4 bin lira özel okula veriliyor. Madem sen öğrencine bu kadar
harcama yapabiliyorsun devlet okuluna harca. Devlet okuluna
harcadığın zaman sen kamusal alana yatırım
yapmış oluyorsun ama özel okula yatırdığın zaman
cemaate
Peki, Cemaat, cemaat
deniyor, burada hiç kimse kusura
bakmasın, MHP iktidar döneminde de, CHP iktidar döneminde de, AKP iktidar
döneminde de Gülen cemaatinin okulları otuz yıldır dünyanın
her tarafında devletin parasıyla yapılıyordu, kimse
gıkını çıkarmıyordu ve burada bir öz eleştiri
vermek lazım. Çocuklar özel okullara yönlendirilirken, bazı
şeylerin tartışması yapılırken cemaatçi
savcılar, hâkimler KCK operasyonu yapıp bizim okul
çağındaki çocuklarımızı terörist ilan ediyor ve
onları vuruyordu.
Şimdi,
bunların ekonomik boyutuyla tartışılması lazım.
Şimdi, böyle bir durumda bu ülkede ekonomi tartışılacaksa sadece
rakamlarla değil, sadece milyarlar
İşte Efendim,
öğretmenin on yıl önce maaşı 400 liraydı da,
şimdi 2.500 lira oldu. On yıl önce 400 lirayla ne
alınabiliyordu, bugün 2.400 lirayla ne alınabiliyordu?yu
karşı karşıya koyun, enflasyon var mı yok mu
görürsünüz. On yıl önceki, yirmi yıl önceki 5 lirayla bugünkü 55
liranın aynı olmadığını herkes bilir ama rakamsal
büyüme ekonomik büyüme demek değildir, refah düzeyinin artmış
olması demek değildir.
Bu ülkede Millî
Piyango diye bir tesis var ve Millî Piyangodan milyarlarca lirayı kazanan
çok insan o kadar parayı kazanmış olmasına rağmen,
sefalet içinde yaşamaya devam ediyor. Neden? Çünkü bir ekonomi bilincine
sahip olmadığı için. Yani haydan gelen huya gitmiş. Türkiye
ekonomisinde de haydan gelen huya gittiği için çocuklar
sağlıklı okullarda eğitim göremiyorlar.
Tarım
politikasında iyi bir tarım ekonomisi geliştirilemiyor.
Çiftçiler memnun değil, üreticiler memnun değil. Tarımda
deniliyor ki: Ülkemizde büyükbaş, sığır sayısı
artmış. E, artmış da büyükbaş, sığır
sahibi sayısı azalmış. Eskiden herkesin 2-3 tane ineği
vardı, şimdi 2-3 kişinin 3 bin-5 bin tane ineği var.
Şirketler aracılığıyla sınır ticareti yapılıyor.
Bu ülkede,
arkadaşlar, bir kuş gribi hikâyesi uyduruldu, tavuk gribiyle
insanların tavukları boğazlatıldı, likit yumurta
satıldı bu millete. Kuru fasulyenin faydalarından bahsedilerek
insanlar et yemekten alıkonuldu; YİBOlarda çocukların vitamin,
protein ihtiyacı kuru fasulyeden, nohuttan karşılandı ama
birileri çocuklarına et entegre tesisleri kurdu ve bu ülkede
yetiştirilen en güzel etler Avrupaya sucuk, sosis, salam diye ihraç
edildi ucuz maliyetle.
Balıkesirde
domates üreten kişi ile Antalyada seracılık yapan kişi
memnun mu yaşamından? Hayır ama Balıkesirde yer altı
kaynakları için şirket kuran ya da Ermenekte maden şirketi
kuran siyasi iktidar yanlısı yaşamından mutlu, madende
göçük altında kalan maden işçisinin çocukları evsiz
barksız. Emeği veren Ermenekteki madenci ama saltanatı süren
Gerek yok söylemeye, herkes biliyor. Herkes artık Kral çıplak.
demeyi bilmeli. Yani bir çocuk mu çıkıp bağırmalı?
Yani burada herkes neyin ne olduğunu biliyor.
Antalyada sera
üretiminden geçimini sağlayan çiftçiler, bir dolu yağıyor,
perişan oluyor, tarım ya da devlet ekonomisi onların zarar ziyanını
karşılayamıyor. Ama bir ortağı Kürt, bir
ortağı Türk, bir ortağı İsrailli, bir ortağı
bilmem Amerikalı, uluslararası şirketler tarafından
yönetilen 5 yıldızlı, 7 yıldızlı oteller
zincirinin sahipleri yan gelip ahkam kesiyorlar. Sahiller satılıyor;
uluslararası şirketlere, yabancı sermayeye satılıyor,
biz Kürdistanda özgürlük olsun. diyoruz, biz terörist oluyoruz, vatan
düşmanı oluyoruz ama sahilleri parsel parsel yabancı sermayeye
satanlar milliyetçi oluyor, vatansever oluyor.
Yani bu ekonominin
halk faydasına olmadığını herkes biliyor. Ama bu
siyasetin de millet ve halk faydasına olmadığını,
artık gerçekçi bağlamda birtakım şeyleri çok ciddi manada
tartışmanın gerekliliğini ifade etmek lazım. Birlikte
olmak için ne yapmalıyız, birbirimizi nasıl kucaklayabiliriz,
nasıl kabul edebiliriz, dilimizi nasıl yaşatabiliriz?
Kültürümüzü yaşatabiliriz. Ne mutlu Türküm diyene. deyip de
insanları kandırmanın bir anlamı yok. Türk olup da
Antalyada 7 yıldızlı otelde komilik yapan adam, onun patronu
Kürtten daha mutsuz. Yani 7 yıldızlı otelin, cemaat
bağlantılı, devlet destekli Kürt diye bilinen patronu Türk
diye komilik yapan adamdan daha mutlu.
Biz niye bir
milleti kandırıyoruz, yoksulluk ve sefalet içinde boğuyoruz,
ondan sonra onları milliyetçi söylemlerle birbirine kırdırmaya
çalışıyoruz. Bu ülkede Kürtler de Türkler de Lazlar da Çerkezler
de Ermeniler de Asuriler de Araplar da, herkes birlikte yaşamalı.
Bunu yaşayabilmek için de
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla)
gerçekçi zeminde, özgürlükçü ve demokratik bir
yaklaşımla bütçe düzenlenmelidir.
Biz özgürlüğü
ve demokrasiyi yaşatmadığımız müddetçe, rakamlarla
oluşturulan bütçelerin sadece sermayedarlara faydası olur,
üçkâğıtçılara faydası olur, halka faydası olmaz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati:
19.58
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, aynı zamanda
şahsı adına söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Konuşma
süreniz on beş dakikadır.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının son maddesi olan 13üncü madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Yaklaşık
on gündür bu yüce Mecliste tüm bütçeyle ilgili müzakereleri hep birlikte
yaptık. Bazı arkadaşlarımız bütçenin çok iyi bir bütçe
olduğunu, Türkiyeyi şaha kaldıracak bir bütçe olduğunu
savundu. Bazı arkadaşlarımız doğal olarak Hayır,
böyle değil. Sizin dediğiniz gerçeği yansıtmıyor, bu
bütçenin şu hataları, şu eksiklikleri var. diye
uyarılarını yaptılar. Yine, partilerimiz gruplar olarak
yazılı ve sözlü her türlü uyarısını yaptı. Kanun
tasarısında, muhalefet şerhlerinde dikkat çekilen noktalar
altı çizilerek yazıya döküldü. İnanıyorum ki müzakereler
sırasında milletvekillerinin iktidarıyla muhalefetiyle burada
yansıttığı her türlü görüşü ilgili bakanlarımız,
kurum temsilcilerimiz, kurum yetkililerimiz ve bürokratlar not ettiler.
İnşallah 2015 genel seçimlerine kadar Hükûmet iş
başında bu bütçeyi doğru yönetir ve milletimizin daha rahat bir
çalışma ortamına kavuşmasına katkı yapar diye
dileklerimi ileterek sözlerime başlamak istiyorum.
Ancak,
bilindiği gibi bütçenin gelir ve gider olarak ikiye ayrılan temel
bileşenlerinden gelirin gidere eşit olması hâlinde bir denk
bütçeden söz edilir. Gelirler eğer giderlerden fazlaysa bütçe
fazlasından söz edilir. Giderler gelirlerden fazlaysa da bütçe
açığından söz edilir. Ne yazık ki bu bütçe de son
söylediğim, bütçe açığı veren bir bütçedir. On iki yıl
boyunca diğer bütçelere benzer şekilde bu bütçe de açık veren
bir bütçe olarak yüce Meclisin huzuruna gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hükûmetlerin hazırladığı bütçelerdeki
temel amaç, milletimizin refah düzeyini artırmaktır. Ancak, ne
yazık ki aynı hükûmetin örneğin geçen yılki bütçesi ile bu
yılki bütçesine baktığımızda Sayın Maliye
Bakanının oluşturduğu tablolarla geçen yıla göre
milletimizin geriye gittiği bir bütçenin olduğunu o rakamları
kullanarak sizlere birkaç örnekle açıklamak istiyorum: Örneğin, en
düşük memur aylığıyla 2013 yılı Kasım ayında
bir vatandaşımız 650 kilogram ekmek alabilirken, 2014
yılında yüzde 10 azalarak 603 ekmek alabilir duruma gelmiştir.
Yine, 2013 Kasım ayında vatandaşımız
aldığı parayla 394 kilogram pirinç alabilirken, 2014
yılı Kasım ayında yüzde 30 eksiğiyle 303 kilogram
pirinç alabilir duruma düşmüştür. Aynı şekilde, 798
kilogram makarna alabilirken, 2014 yılında 712 kilogram makarna
alabilmiştir, yüzde 15 fakirleşmiştir. Buna benzer birçok örnek
var.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Hesapta bir yanlışlık olmasın hocam.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bunlar, Maliye Bakanının geçen yıl ve bu
yıl bize dağıttığı bütçe sunumundaki rakamlara
göredir değerli milletvekilleri. Tabii, siz farklı pencereden
bakabilirsiniz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Yok, yok, aynı kitapta yazıyor.
ALİM
IŞIK (Devamla) Asgari ücretliye baktığınız zaman
-bir örnek vereceğim- örneğin geçen yıl 323 kilogram mercimek
alabilen bir asgari ücretli, bu sene yüzde 40 aşağısıyla
173 kilogram mercimek alabilir duruma düşmüştür. Bu, milletimizin
nasıl fakirleştiğinin ve sıkıntılı
olduğunun bir göstergesidir.
Bir başka
konuyu Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız burada
olduğu için özellikle paylaşmayı uygun buldum. 2012
yılına ait, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü
tarafından verilen istatistiklere baktığınız zaman,
özet olarak, 6,3 milyon hanenin yani 23 milyon kişinin yardım ve
bununla ilgili sosyoekonomik veriler açısından yoksulluk envanteri
içinde bulunduğunu kaydetmiştir. Bu ne demektir? 2012de 23 milyon
vatandaşımız yoksulluk envanterine resmen bu Bakanlık
tarafından kaydedilmiştir. Bugün bu vatandaşın
sayısının en az 25 milyon olduğunu ve daha fazla
olduğunu tahmin ediyoruz ancak Sayın Bakanlık tabii bu verileri
daha sonra paylaşmaktan vazgeçmiştir. Ben
paylaşılmasına devam edilmesinde yarar olduğunu
düşünüyorum.
Yine, aynı
Bakanlığın Türkiyede Aile Yapısı
Araştırması 2011 başlıklı bir bilimsel
araştırmasının sonucunu da sizlerle kısaca
paylaşmak istiyorum. 2011 yılı sonu itibarıyla milletimizin
yüzde 72,3ünün 1.200 TLlik maaşın altında Türkiye geneli
ortalamasıyla gelir düzeyine sahip olduğunu, sadece yüzde 27,7lik
kısmının ise 1.200 TLden fazla maaşa sahip olduğunu
Bakanlık açıklamıştır ve
yayınlamıştır. Diğer taraftan, kentlere
bakıldığı zaman bu değerin yüzde 69u 1.200 TLden
aşağı maaşa sahip olurken, çiftçilerimizin ve
köylülerimizin yaşadığı kırsal kesimde bu oranın
yüzde 83,5a yükseldiğini görüyorsunuz. Bir başka deyişle, bu
ülkedeki her 100 kişiden 84 kişi maalesef 1.200 TLlik
maaşın altında kırsalda geçinme mücadelesi vermektedir.
Aynı araştırmada örneğin konutlara
baktığınız zaman Türkiye genelinde
vatandaşlarımızın yüzde 46,1inin apartman dairesinde
yaşadığı, kentlerde bu oranın yüzde 60a, kırsal
kesimde ise yüzde 29a düştüğü yine bu verilerden
anlaşılmaktadır. Büyük illere ve bölgelere göre bu
rakamların detayı vardır. Isıtma açısından
baktığınız zaman, yaklaşık yüzde 53ünün hâlen
Türkiye ortalaması olarak sobayla -odun ve kömürle-
ısındığı, kent gruplarında bunun yüzde 40
dolayında, kırsalda ise yüzde 86 dolayında olduğunu
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, kimseyi ilzam etmek için söylemiyoruz ama bunlar Türkiyenin
gerçekleri. Biz ne kadar konuşursak konuşalım, neyin doğru
olduğuna, neyin yanlış olduğuna aziz milletimiz yani 77
milyon insanımız karar verecektir.
Şimdi,
hanehalkı gelirlerinin dağılımına
baktığımız zaman, 2002 yılında evine 100 lira
harcanacak gelir giren vatandaşımız bunun sadece 4,7
lirasını o ay borca harcarken, maalesef, 2014 yılında 100
liralık gelirin 62 lirasını borç ödemelerine ayırmak
zorunda kalmıştır. Nereden nereye. dediğiniz cümlelere
lütfen bunları da eklerseniz çok iyi olur. 15 kattan fazla
borçlanmanın olduğunu bu bir rakam göstermektedir.
Yine, bir
başka rakama baktığınız zaman, iç ve dış
borç stokuyla millî gelir artışını birbirine
kıyasladığınız zaman, maalesef bugün doğan bir
bebeğin 10 bin dolar borçla dünyaya geldiğini ve borçtaki
artışın millî gelir artışından daha fazla
olduğunu da görebiliriz.
Vatandaşımızın
toplam banka borçlarına baktığınız zaman, 2002
yılında 54,5 milyar TL olan borcun 2014 yılı üçüncü
çeyreğinde 1 trilyon 200 milyar TLye çıktığını
yani vatandaşın son on iki yılda 20 kat
borçlandığını görebilirsiniz.
İşte
bahsettiğiniz istikrar bu. İstikrar sürsün derken
vatandaşın borçlandığını, 20 kat borç yükü
altında ezildiğini unutmamalıyız, bu gerçeği de
paylaşmalıyız.
Peki, değerli
milletvekilleri, 2015 bütçesinde ne var, rakamlara değinmeden sadece
özetlemek istiyorum. 2015 bütçesi özetlenecek olursa borçlanma var. 22 milyar
TL açık veren, yine dışarıdan borç alan, içeriden borçlanan
bir bütçe olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan, fakirlik var
değerli milletvekilleri, fakirlik. Bu milletin en büyük
sıkıntısı olan fakirliği yine çözemeyeceğiz.
Biraz önce verdiğim rakamları sizler ve vatandaşlarımızla
paylaştık. Maalesef faiz var. Her hafta yine 1 milyar TL faiz
ödeyecek bir bütçeden bahsediyoruz. Maalesef icralar var. 2002
yılında 8,5 milyon olan toplam icra dosyasının bugün 23
milyona çıktığını ve birçok ilimizde maalesef
değerli iktidar partisi milletvekillerinin övünerek icra müdürlüğü kurdelesi
kestiklerini hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz. İcra var. Hapis var
değerli milletvekilleri, hapis. Daha önce, on yıl önce 50-55 bin
kişi hapisteyken, bugün 156 bin kişi hapiste, cezaevlerinde. Bir
yatakta 2-3 kişi yatar duruma geldi. Bu var, bu devam edecek. Tutuklama
var.
Taahhüdü ihlalden
dolayı, çözülemeyen sorunlar nedeniyle kaçak insanlar var; evine
gidemeyen, çocuğunu göremeyen, hanımını göremeyen birçok,
300 bine yakın kaçak insanımız var. Bunlara çözüm bulsaydık
keşke.
Dış
ticaret açığı var bu bütçede. Yani ihracattan fazla ithalat
rakamı var. Arkadaşlarımız geldiler Şu kadar ihracat
rakamına ulaştık... Ama ithalatı söylemekten çekindiler.
Dış ticaret açığı var. Maalesef 22 milyar TLye
yakın -öngörüleni bu, hedef sadece- cari açık var.
Bir başka
deyişle, vatandaşımıza gelen ek vergi var, yeni ÖTV ve
KDVler var. Dolayısıyla, temel tüketim mallarında zamlar var.
Seçim
yatırımı var. Yine özelleştirme var. Daha önceki cumhuriyet
hükûmetleri döneminden kalan son tesislerin satışı var
değerli milletvekilleri. Neler satılacak? Kalan enerji tesislerinin
tamamının satışı planlanıyor. Otoyollar,
köprüler, arsalar, binalar, Halk Emeklilik ve benzeri gibi birçok tesisin ve
hizmetin satışı var.
İyi bir
hikâyedir, herkes bilir. Evlat gelmiş, Arsam var. diye satışa
sunmuş. Alacak adam sormuş, Babandan mı kaldı, kendi
paranla mı aldın? Kendi paramla aldım. deyince, O zaman bir
başkasına git. demiş. İşte, babanızdan yani sizden
önceki cumhuriyet hükûmetleri döneminden kalanları çok rahat
satıyorsunuz, kalanları da bu dönemde satacaksınız.
Değerli
milletvekilleri, maalesef bu bütçede yandaşların zengin olması
var, bu kayırmaların yol açacağı yine yolsuzluklar var,
usulsüzlükler var, maalesef yine rüşvet iddiaları olacak, bunlar var,
işsizlik var, ne yazık ki yine bazı kesimlere seçim rüşveti
var, VIP torpiller olacak.
Keyfî harcamalar
var. Sayın Bakana dedik: Niye bunları aktarıyorsunuz? Kaynak
aktarma var.
Öncekilerde
olduğu gibi başına buyruk yönetim var ama en önemlisi de
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde paralel bir Hükûmet var
değerli milletvekilleri. Değerli Bakanlar, bu sizin için zül
olmalıdır. Başbakanlık genelgesini
Cumhurbaşkanlığında gölge kabineyle tekrar uygulamaya devam
edecek bir anlayış var, buna Hayır. dememiz lazım,
Hayır. demeniz lazım. Yasama, yürütme ve yargı erki bu
şekilde siyasi baskı altına ve tek adam eline veriliyor, bu var,
buna Hayır. demeniz lazım.
Peki, ne yok
değerli milletvekilleri, bu bütçede ne yok? Olmayanları söyleyeyim:
Büyüme yok, refah yok, eşitlik yok, adalet yok, gelir
dağılımı adaleti yok. Yüzde 1lik kesimin yüzde 55lik
paraya sahip olduğu bir bütçeden bahsediyoruz. Tasarruf yok. Son on
yılda 10 puan aşağıya düşmüş
insanlarımızın tasarruf oranı, yüzde 22lerden yüzde
10-12lere düşmüş, dolayısıyla tasarruf yok. Emekli yok,
memur yok, çiftçi yok, işçi yok, maalesef istihdam yok, esnaf yok,
sanayici yok, turizmci yok, dolayısıyla yatırım yok,
yatırımlara teşvik yok, bundan dolayı üretim yok, AR-GE
yok, inovasyon yok, en önemlisi de denetim yok. Özetle, bu bütçede adalet de
yok, kalkınma da yok değerli milletvekilleri. Ne yapmamız
lazım?
NEBİ BOZKURT
(Mersin) Muhalefette de kimse yok!
ALİM
IŞIK (Devamla) Muhalefet var.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sandıkta yok, sandıkta.
ALİM
IŞIK (Devamla) Muhalefeti eğer siz iyi anlarsanız burada
muhalefetin söylediği her şeyi not etmiş olmanız
lazım. Sayın Bakanlar ve bürokratları gayet dikkatli bir
şekilde muhalefetin olduğunu biliyor ama sizler bilmeyebilirsiniz.
Dolayısıyla,
yolsuzluk ve usulsüzlükle mücadeleyi hep beraber yapmamız lazım.
Vatandaşımızın refah düzeyini artırma adına bu
önümüzde kalan süreyi daha iyi değerlendirmemiz lazım. Çiftçimizin,
sanayicimizin, turizmcimizin ve diğer üreticilerimizin yatırımlarını
teşvik etmek zorundayız.
Dolayısıyla,
bu bütçeyi her şeye rağmen, inşallah, milletimizin yararına
olacak bir bütçe olarak değerlendirdiğimizi yine ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla) Ancak bu olmayanlardan dolayı muhalefet olarak hayır
oyu vereceğimizi de belirtiyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına söz isteyen Ahmet Tevfik Uzun, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Uzun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET TEVFİK
UZUN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
görüşmelerinde 13üncü maddede şahsım adına lehte söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçim bölgem
Mersinde yapılacak olan Akkuyu Nükleer Santraliyle ilgili, nükleer
santral Türkiyede niçin gereklidir, turizme, tarıma etkisi nedir, bu
konuda görüşlerimi belirteceğim.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Narenciye fiyatlarını artırır
kesin.
AHMET TEVFİK
UZUN (Devamla) Ülkemiz elektrik talep artışında dünyada
Çinden sonra 2nci, Avrupada 1inci sırada yer almaktadır.
Diğer taraftan, elektrik enerjisi talep artışını
etkileyen bir diğer faktör de nüfusumuzdur. 2023 yılında
nüfusumuzun 84 milyon olması öngörülmektedir. Elektrik tüketim talebimiz
ekonomik büyümemizden yüzde 2 oranında daha fazla artmaktadır. Yani,
2023 yılında 84 milyonluk Türkiyede nüfus artış ve
ekonomik büyüme hızı düşünüldüğünde 500 milyar kilovatsaat
elektrik enerjisine ihtiyacımız var. Şu an tüketimimiz ne kadar?
250 milyar kilovatsaat. Ülkemizin bütün enerji kaynaklarını şu
an tam kapasiteyle kullanmış olsak üreteceğimiz miktar elektrik
enerjisinde 250 milyar kilovatsaat.
Türkiye ile
dünyayı enerji kaynakları dağılımı
bakımından
karşılaştırdığımızda, Türkiye dünya
ortalamasına göre 2 kat doğalgaz, dünya ise Türkiyeye göre 1,7 kat
kömür kullanmakta. Dünya elektrik ihtiyacının yüzde 13,5i de nükleer
enerjiden elde edilmekte. 31 ülkede toplam 437 nükleer reaktör işletmede
bulunmakta. Aralarında daha önce nükleer güç santrali bulunmayan
Birleşik Arap Emirliklerinin de bulunduğu 15 ülkede 72 santral
inşaatı devam etmektedir. 2023 yılında da 164 tane nükleer
santralin yapılması planlanmaktadır. 100 santralden fazla
nükleer santrale sahip Amerikada elektrik enerjisinin yüzde 19u; 58 santralin
bulunduğu Fransada yüzde 75i; 5 nükleer santralin inşaat
aşamasında, 23 santralin işletmede bulunduğu Güney Korede
yüzde 28i; 33 santralin işletmede, 10 santralin inşaat
aşamasında olduğu Rusyada da yüzde 18 oranında elektrik
enerjisi nükleer santrallerden, nükleer enerjiden elde ediliyor. Japonya,
Fukuşima kazası sonrasında kapatmış olduğu
nükleer santrallerden dolayı yıllık yaklaşık 40 milyar
dolar enerji ithal etmek durumunda.
Gelelim Mersin
Akkuyu Nükleer Santralinin ülkemize olan katkısına.
Yaklaşık 3,6 milyar dolar doğal gaz ithal etmekten
kurtulacağız. İnşaat aşamasının en
yoğun olduğu dönemde 10 bin insanımız çalışacak.
İşletme aşamasında 4 bin mühendis, işçi ve teknisyenin
çalışacağı öngörülmekte. Ayrıca, bu santralin
yapımında kullanılacak malzeme ve ekipmanın, mühendislik
hizmetlerinin, onarım ve bakımının 8 milyar dolarlık
kısmı da Türk şirketleri tarafından sağlanacak.
Turizme etkisi
konusunda da, tarım konusunda da birçok şeyler söylendi. Nükleer
santralleri 100den fazla olan Amerika tarım ihracı ürünlerinde
1inci sırada; Fransa 2nci sırada. Yine, Fransada Loire Nehri
etrafında 14 tane nükleer santral var. Bunlar soğutma suyunu nehirden
alıyor, tekrar nehre veriyor ve bu nehrin döküldüğü koyda balık
tutuluyor ve insanlar denize giriyor.
Benim sürem de
azaldı.
Mersine, ülkemize
katkısı olacak Akkuyu Nükleer Santralinin hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
2015
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. Bütçe çalışmalarında başta
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız olmak üzere, üyelerine,
Maliye Bakanımıza, bakanlarımıza,
bürokratlarımıza, emeği geçen tüm milletvekillerimize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru yok.
Soru sormaktan
vazgeçen sayın milletvekillerine teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Programa göre,
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
oylanmamış maddeleri ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının maddelerinin görüşmelerini ve
oylamalarını yapmak için 21 Aralık 2014 Pazar günü saat 11.00de
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.23