TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
21
Aralık 2014 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2015 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
2.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine
Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657)
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner'in, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
20/12/2014 tarihli 35inci Birleşimde 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binicinin 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Van Milletvekili Özdal Üçerin 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Van Milletvekili Özdal
Üçer'in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Adana Milletvekili Mehmet
Şükrü Erdinç'in, Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir'in, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir'in, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6ncı maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
21 Aralık 2014 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 36ncı Birleşimini açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Programa göre 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(*)
2.- 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2013
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (*)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 13üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 14üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 14- (1) Bu Kanun 1/1/2015 tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
OKTAY VURAL (İzmir)
Konuşmacımız yok şu anda, daha sonra
BAŞKAN
Konuşmacınız yok, daha sonra gelince
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Ümit Özgümüş.
Buyurunuz Sayın Özgümüş.(CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Yine bir bütçe görüşmesinin sonuna
geldik. Yaklaşık olarak on gündür burada havada rakamlar uçuştu.
Gerek TÜİKin gerek Tarım Bakanlığının gerek
Maliye Bakanlığının ya da diğer kuruluşların
on binlerce rakamı içerisinden bazı rakamları
alırsanız Türkiye ekonomisi uçar, bazı rakamları
alırsanız batmış durumda görünür.
Harvard Üniversitesi Ekonomi İstatistik
Bölümünün ilk dersinin, ilk saatinde geleneksel olarak hocanın
konuşması şöyleymiş: Çocuklar, rakamlar bir eşektir;
yularından tut, istediğin yere götür. Gerçekten de bu kadar rakam
içerisinde bazılarını alıp uçurabiliyorsunuz,
bazılarını alıp ekonomiyi batmış
gösterebiliyorsunuz. Ama Türkiyede hangi rakamı ortaya koyarsanız
koyun, herkesin bildiği, gördüğü, hissedebildiği bir gerçek var
ki o da Türkiye, özellikle AKP iktidarı döneminde sanayide ve
tarımda üretimden çekiliyor, net ithalatçı konuma düşüyor ve bu
süreç devam ediyor.
Cumhuriyet Halk
Partisinin ekonomi birimi var, ekonomi biriminde çok sayıda rakam ve
analiz var ama onlardan değil devletin resmî rakamlarından birkaç
örnek vermek istiyorum, onlar da şu: Gayrisafi yurt içi hasıla içinde
sanayinin payı 2002 yılında yüzde 21di -bu, 97; 98lerde yüzde
26 civarındaydı- 2012 yılı sonu itibarıyla yüzde
19,2ye geriledi. Sanayinin alt kalemi olan imalat sanayisinde durum daha kötü,
2002 yılında yüzde 17,6daydı, 2013te yüzde 15,3e düştü.
Hâlbuki 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında
temel hedeflerden bir tanesi gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde
sanayinin payını artırmaktı. Tarımda da aynı
gelişme gösteriliyor. 2002 yılında tarımın gayrisafi
yurt içi hasılaya katkısı yüzde 10,1ken 2012 yılı
sonunda yüzde 7,7ye geriledi. Burada çok sevindirici olmayan bir rakam gayrisafi
yurt içi hasıla içerisindeki, millî gelir içerisindeki inşaatın
payı 4,2den 4,4e çıkmış ki inşaat sektörü çok
üretken, verimli, ekmeği büyüten bir sektör değildir.
Zaman zaman burada konuşmalarda işte AKP
şöyle başarılı, böyle başarılı,
ihracatı şu noktaya getirdik. diye rakamlar veriliyor. Çok
doğru, 2002 yılında 36 milyar dolardan 2013 yılında
151 milyar dolara yükseldi ama bu bir şey ifade etmiyor. Burada önemli
olan, bütün dünyada kabul edilen kriter ihracatın ithalatı
karşılama oranı. Yani, ihracatı büyüttüğünüz zaman
aynı zamanda ithalatı küçültebiliyor musunuz, yoksa ihracatla
birlikte ithalat da mı büyüyor? İthalatımız 2002
yılında 51,5 milyar dolardan 2013 yılında 251,6 milyar
dolara yükselmiş ve dünyada kabul edilen ihracatın ithalatı karşılama
oranındaki sarı alarm yüzde 70tir; 2002de yüzde 69,9 yani yüzde 70
sınırındayken 2013 yılında kırmızı
alarm verecek olan yüzde 60 sınırında, yüzde 60,3.
Şimdi, Türkiye için önemli olan bir başka
gösterge, cari açık. Cari açık son dönemlerde azalıyor ama cari
açıkla birlikte büyüme de düşüyor, üçüncü çeyrekte büyüme 1,7. Önemli
olan ekonomiyi küçülterek cari açığı büyütmek değil, önemli
olan ekonomiyi büyüterek, ihracatı büyüterek, ithalatı kısarak
cari açığı düşürmek. Bu yapılabiliyor mu? Evet, Çin
son yirmi yıldan beri bunu yapıyor hem ekonomisini büyütüyor hem de
dış ticaret fazlası ve dolayısıyla cari fazla veriyor.
Değerli arkadaşlar, bu sağlıksız
ekonominin doğal sonucu işsizliğe yansıyor. Bakın,
TÜİK rakamlarına göre işsizlik oranı eylül ayında
yeniden çift haneli rakamlara, yüzde 10,5a geldi, işsiz sayısı
3 milyonu geçti. Özellikle gençlerde, genç işsizlerde bu daha vahim, yüzde
19,1. Bunlar devletin rakamları. Tabii, bunun yanında TÜİKin
bazı çarpıtma kategorileri de var. Bunlardan bir tanesi artık iş
aramayan işsizler bu kategorinin içerisinde değil. Örneğin
iş aramayıp çalışmaya hazır olan 2 milyon 485 bin
kişi var. İş bulma umudu olmayanlar da 593 bin kişi.
Bunları da eklerseniz şu anda Türkiyedeki işsizlik rakamı
6 milyon 142 bin kişi resmî rakamlara göre. Yani şuradan
çıkıp 2 evden 1isine girdiğiniz zaman 1 tane üniversite mezunu
işsiz var.
Yeni bir sanayi kalkınma modeli gerekir, yeni bir
teşvik modeli gerekir, yeni bir kalkınma ajansı modeli gerekir;
bu modelle biz ekmeği büyütemeyiz, sadece inşaatla ve sadece hizmet
sektörüyle Türkiyeyi büyütemeyiz, ekmeği büyütemeyiz. Zaman zaman bu
konularda iyi niyetle araştırma önergeleri veriyoruz ama Kabul
edenler... Etmeyenler... sistemiyle verdiğimiz araştırma
önergeleri hep reddediliyor.
Teşvik sisteminin yanlış olduğunu ve
ekonomiyi büyütmediğini söylüyoruz; araştıralım diyoruz,
hayır diyorsunuz ama TÜİK 2008-2013 dönemi istihdam verilerini
yayınladı, 2008de Türkiye teşvikte 4 bölgeli olduğu için 4
bölge üzerinden analiz yaptığınız zaman; 1inci bölgede
yani İstanbul tarafında, sanayinin gelişmiş olduğu
bölgede işsizlik oranı beş yılda yüzde 11,2den yüzde
10,8e inerken güneydoğuda, 4üncü bölgede yüzde 10dan yüzde 10,7ye
çıkıyor. Bu, teşvik sisteminin fiyaskosudur, bunların
araştırılması gerekir.
Maliye politikası: Sayın Bakanımız
burada. Türkiyede hâlâ -AKP iktidarından önce de, şu anda, on iki
yıllık AKP iktidarında da- maliye sistemi Saldım
çayıra, Mevlam kayıra. sistemidir. AKP iktidarı
kurulduğunda, Hükûmet Programında, Acil Eylem Planında, önceki
Maliye Bakanlarında, Sayın Maliye Bakanımız döneminde
sürekli olarak kayıt dışı ekonominin kayıt içine
çekileceği, vergi oranlarının düşürüleceği, tabana
yayılacağı söylenir, süslü laflar edilir ama bugüne kadar hiçbir
şekilde bir adım atılmaz. İki ay önce Sayın
Bakanın bir demeci var, der ki: Kayıt dışında yeni
eylem planı, yeni eylem alanı yolda. Daha önce kayıt
dışı mücadeleyle ilgili ne yaptınız ki yeni bir
şey olsun?
Barut bitmiş, vergi tabana yayılamayınca
dolaylı vergilere yüklenilmiş -burada rakamlara girmeyeceğim-
ama sistemi ayakta tutan dolaylı vergiler ve dolaylı vergileri ayakta
tutan da bir, akaryakıt pompaları, en iyi vergi daireleri gibi
çalışıyor. İkincisi de sistemi kurtaran kredi
kartları. Kredi kartları olmasa o kayıt
dışılığın ne alana geleceğini görürsünüz.
Şimdi, vergi toplayamayınca tasarruf,
tasarruf diyorsunuz, bizi de gülmekten öldürüyorsunuz. Bir yandan 1,5 milyar
liraya kaçak saray yapıyorsunuz, bir yandan
Cumhurbaşkanlığı bütçesini 397 milyon liraya
çıkarıyorsunuz ki Sayın Abdullah Gül dönenimde bu 199 milyon
liraydı. 300 milyon lira ek niye? Biz biliyoruz niye olduğunu. Öte
yandan bir devlet memuru olan Diyanet İşleri Başkanına 1
milyon liraya araba alıyorsunuz, ondan sonra plaket vermeyi
yasaklıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, her gün 3 tane plaket
verilse 365 günde, yılda 1.000 plaket yapar ya. Ortalama plaket 30 lira,
yapacağınız tasarruf 30 bin lira. Buradan söylüyorum: Devleti
kurtaracaksa benim maaşımdan kesin. Böyle bir tasarruf önlemi mi
olur?
Şimdi, tasarruf için özellikle öğretmen
atamalarını yapmıyorsunuz. Gençler ağlıyor,
işsiz; üniversite bitirmişler, öğretmen olmuşlar,
atamalarını yapmıyorsunuz tasarruf için. Sayın Bakan der
ki: Bütün üniversite mezunlarına devletin iş bulması mümkün
değil. Bu doğru. Bir gıda mühendisi, bir ziraat mühendisi başka
alanlarda iş bulabilir ama öğretmen bulamaz.
Bakın, eğer tasarruf yapmak istiyorsanız
size bir tasarruf öneriyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekili
sayısı 550, vallahi de billahi de yarısı boşta
geziyor. Dün burada bazı arkadaşlar gördük, birbirimize sorduk, dedik
ki: Ya bunlar ne zaman geldi, ara seçimde mi geldi? Eğer tasarruf yapmak
istiyorsanız gelin milletvekili sayısını 300e
düşürün. Bir milletvekilinin, maaşı, iki
danışmanı, sekreteri ve diğer maaşlarıyla devlete
maliyeti 300 bin lira. Eğer bunu 350ye düşürür, 200 tane
milletvekilinden tasarruf ederseniz 60 milyon lira tasarruf edersiniz, bu da
yaklaşık olarak 3 bin öğretmenin atamasını getirir ve
maaşlarını getirir.
Konuşacak çok şey var bütçe üzerine, zaman
bitti.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özgümüş.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Nazmi Gür.
Buyurunuz Sayın Gür.
HDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2015 bütçesi üzerine, 14üncü madde üzerine söz
aldım. Burada bu bütçeyle ilgili düşüncelerimizi, görüşlerimizi
bir kez daha halkımızla paylaşacağız.
Bu bütçenin, aslında, yapısıyla ve
hazırlanış biçimiyle halkın bütçesi olmadığını,
militarist bir bütçe, otoriter bir devlet yapısına uygun bir bütçe
olduğu konusundaki görüşlerimizi daha önce dile getirmiştik. Bu
konuyla ilgili görüşlerimiz muhalefet şerhimizde de genişçe yer
alıyor, halkımızın bilgisine sunuldu. Burada bugün bu
bütçenin bölgeler arası kalkınma konusunda ne kadar ketum ve merkezî
davrandığını ve aslında bölgeler arası
kalkınma farklılığı yaratarak ayrımcı bir
bütçe olduğunu kısa örnekleriyle sizlerle
paylaşacağım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin batısıyla
doğusu arasında, hatta çok uzağa gitmeye gerek yok
Ankarayı ve kimi birkaç ili dışarıda tutarsanız, Orta
Anadolunun kimi illerini de katarsak doğusuna yani ikiye bölersek tam
ortadan Türkiyeyi, batısıyla doğusu arasında ciddi bir
kalkınma farkının olduğunu hemen görürsünüz. Bu
kalkınma farkının cumhuriyetin kuruluşundan bu yana merkezî
hükûmetlerin uyguladığı ayrımcı bütçelerle çok
yakından ilgisi var çünkü halkımızın orada hem iş
edinme hem kalkınma hem insani kalkınma hem de refah düzeyi
seviyesinin artırılabilmesi için bu illerde, bu bölgelerde devletin
uyguladığı politikalarla ayrımcılığı
ortadan kaldırması ve ülkenin her yerine eşit davranarak
eşit kalkınmayı çünkü kalkınma da aslında bir hak-
gündemine getirmesi gerekiyor ve buna uygun bütçeler hazırlanması
gerekiyor. Bu bütçeye baktığımızda, baştan
aşağı hem sanayi açısından hem enerji ihtiyacı
açısından hem istihdam açısından hem üretim
açısından bu bütçenin yine ülkenin belli bölgelerine
yoğunlaştığını görebiliriz. İşte bu
nedenle eğer biz bugün bir iç göçten, ekonomik göçten söz ediyorsak bunun
bu ayrımcı politikalarla çok yakından ilgisi olduğunu
hepimiz görebiliriz.
Değerli arkadaşlar, bugün eğer Çorumda ya
da kimi Orta Anadolu illerinde nüfus düşüklüğü varsa,
nüfuslarında negatife doğru bir gidişten söz ediyorsak, bu,
kuşkusuz insanların, aş ve ekmek ihtiyacını
karşılamak için, o bölgelerden kopup Ankaraya ve nihayetinde
İstanbula ve diğer kalkınmış bölgelere hücum
etmesiyle ilgilidir. Çünkü oradaki gençler, oradaki kadınlar, oradaki
iş gücü işsizlik sorunu nedeniyle geçim sorunu yaşamakta ve bu
nedenle göç etmekte, geldikleri yerlerde de ucuz iş gücü, ucuz emek
pazarları oluşturmakta ve maalesef bu konuda da Hükûmetin özellikle
son on iki yıllık iktidarı döneminde küçük bir adımın
dahi atılmadığını işsizlik rakamlarının
büyüklüğünden görebiliriz.
Değerli arkadaşlar, kuşkusuz ülkemizin her
köşesi, her ili, her bölgesi kendine özgü zenginlikleri,
coğrafyası ve kendine özgü ekonomik yapısı olan bölgeler.
Bizler eğer merkezî Hükûmetin bütün planlamalarını, merkezî
Hükûmetin bütçe hakkını tümüyle elinde tutan bu otoriter
yaklaşımını bir kenara bırakırsak ve eğer
gerçekten her bölgenin diğer bölgelerle birlikte eşit bir
şekilde kalkınması için bir bütçe hazırlarsak ben
inanıyorum ki beş on yıl içerisinde Türkiyenin her yeri hem
insani kalkınma açısından, hem ekonomik kalkınma
açısından, hem refah açısından hem de işsizlik gibi
çok ağır bir sorunun üstesinden gelinebilir. Ama gelin görün ki
Türkiyede öyle büyük bir dengesizlikle oluşturulan bir sanayi var ki, bir
ekonomik yapı var ki, bir rant ekonomisi var ki
insanlarımızın bulundukları bölgelerde, bulundukları
yerlerde onlara iş, aş ve nihayetinde barınacakları bir yer
konusunda bu devlet, bu Hükûmet hâlâ ciddi sorunlarla karşı
karşıyadır.
İşsizlik
oranlarının özellikle o doğu bölgelerindeki yüksekliğini,
batıda ise ucuz emek gücü, ucuz emek pazarı oluşturan
yığınların varlığını göz önünde
bulundurduğumuzda bu çarpık ekonomik yaklaşımın, bu
çarpık zihniyetin gerçekten Türkiyenin ekonomik sorunlarını,
devasa sorunlarını çözmede aciz kaldığını
söyleyebiliriz. Biz, bu bütçe ayrımcı bir bütçedir derken aynı
zamanda kadın-erkek eşitliği bağlamında da
ayrımcı bir bütçe olduğunu söylemekte fayda var. Kimi küçük
kalemler üzerinden, özellikle sosyal kalemler üzerinden kadınlara
aktarılan kimi kaynakların kuşkusuz yetersiz
kaldığı ve dostlar pazarda görsün yaklaşımından
öte olmadığını da burada belirtmekte fayda var.
Kadınlar
açısından da ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Öyle ya,
bizim Cumhurbaşkanımız daha birkaç gün önce, kadın-erkek
eşitliğinin mümkün olamayacağını, bunun aslında
bir yaratılış, bir fıtrat sorunu olduğunu...
Dolayısıyla, böyle bir anlayış, böyle bir zihniyet, böyle
bir ideolojik yaklaşım, böyle bir felsefi altyapıyla
hazırlanan bu bütçenin kadınlar için bir bütçe
olmadığını söylemekte fayda var.
Ayrımcı
bir bütçe dedik değerli arkadaşlar. Emek-sermaye çelişkisi
açısından da son derece ciddi ayrımcılık söz konusu
burada çünkü bu bütçe, değerli arkadaşlar, sermayedarlar bütçesidir.
Bu bütçeyi hazırlarken kuşkusuz emek örgütlerinin, işçi
sınıfının görüşleri bence hiç dikkate
alınmamıştır. Bunu asgari ücretin belirlenmesi
safhasında yapılan görüşmelerde görebileceğimiz gibi asgari
ücretin miktarını da düşündüğümüzde görebiliriz,
işçilerin ücretini düşündüğümüzde görebiliriz, işçi
kıyımlarını gördüğümüzde görebiliriz.
İstanbulda, Somada, Ermenekte işçiler yerin binlerce, yüzlerce
metre altında çalışırken ve canları pahasına
çalışırken hiç de emeklerinin karşılığı
olmayan bir ücrete tabi olduklarını burada söylemekte fayda var.
Dolayısıyla, emekçiler açısından da, işçiler
açısından da son derece ayrımcı, son derece militarist bir
bütçe yapısı var önümüzde ve bu bütçeyi hazırlayan Hükûmetin bu
konuda hiç de duyarlı davranmadığını, ülkemizin
alın teriyle çalışan, emeğiyle çalışan büyük bir
kesimini, en geniş kesimini dışladığını ve
nihayetinde sermayeyi ve sermayedarları koruyan bir bütçe
yapısıyla karşı karşıya olduğumuzu
söyleyebiliriz.
Bu bütçe değerli arkadaşlar,
coğrafyamıza karşı, çevremize karşı, ekolojiye
karşı da ayrımcı bir bütçedir çünkü bu bütçeyle birlikte
hazırlanan 2015 bütçesi, özellikle HESler, barajlar, termik santraller
yatırımını öngören, çevremizi de hiç dikkate almayan
dolayısıyla, çevre katliamlarını gündeme
taşıyacak olan bir bütçedir. Onları, çevreyi katledecek,
sanayiyi, çevreyi yok edecek, ekolojimizi, içinde
yaşadığımız çevreyi yok edecek bir yapıda
olduğunu söylemekte fayda var. Çünkü, bu bütçeyle birlikte değerli
arkadaşlar, bizim çevremiz, ormanlarımız, sularımız,
özellikle ırmaklarımız tehdit altında
dolayısıyla, başta insanlar olmak üzere, bunların üzerinde
yaşayan bütün canlılar da bu tehdidin ana hedefi
durumundadırlar.
Bizler kuşkusuz, gelecekte daha demokratik ve halkla
birlikte, bütün toplumsal kesimlerle birlikte hazırlanacak bütçelerin
Türkiyenin kalkınmasında, Türkiyenin demokratikleşmesinde daha
yüksek düzeyde bir rol oynayacağını düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gür.
Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; evet, dün bütçe üzerinde bir genel analiz
yapmıştım ve insanlara nasıl tozpembe göstermeye
çalıştığınızı söylemiştim ve özellikle
de yalanlar demiştim ki Bana cevap veresiniz. diye, kimse kalkıp
cevap vermemişti. Orada eksiklikler kaldı, bugün o eksiklikleri, o
tozpembeyi, pembeyi nasıl başka renklere dönüştürdüğünüzü
anlatmaya devam edeceğim ama becerebildiğimiz kadar bu süre
zarfında.
Türkiyenin en büyük problemlerinden bir tanesi
işsizlik arkadaşlar. On iki yıl önce geldiniz, Biz, bu ülkedeki
büyük problemlerden bir tanesi olan işsizliği de çözeceğiz.
diye bu millete taahhütte bulundunuz ve her yıl
yaptığınız bütçelerle de bu bütçelerin içerisinde bu
işsizlik problemini çözecek bir yapının
olmadığını, bir yatırım miktarının
olmadığını gördük ve 2015 bütçesinde de bu
yatırım miktarının yeterli olmadığını
görüyoruz. İşsizlik deyince ne geliyor aklımıza? Bütün
meslek grupları geliyor. Sanmayın ki, sadece vasıfsız
dediğimiz işçilik grubunda işsiz insan sayısı çok.
Hayır, bütün gruplarda işsiz insan sayısı çok ve özellikle
son yıllarda sizin iktidarınız döneminde, hani övünüyorsunuz ya,
liseleri üniversiteye dönüştürdünüz, lise binalarında üniversite
eğitimi yaptırıyorsunuz insanlara ve mezun ediyorsunuz. Sonra da
Her üniversiteden mezun olana biz iş bulmak zorunda değiliz. diye
bir de bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin
Başbakanının lafı var. Peki, bu insanlara işi kim
bulacak? Önemli olan soru bu. Bir ülkenin Başbakanı mı iş
olanakları yaratacak, bir ülkenin iktidar partisi mi iş
olanakları yaratacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
milletvekilleri, Türkiyedeki iş probleminin çözülmesi, işsizliğin
çözülmesi için nasıl bir gayret gösterecek? On iki yıla
baktığımızda bu gayreti göstermediğinizi görüyoruz, ki
rakamlar da beni teyit ediyor. Bugün gelinen rakamlar, yüzde 10un üzerine
ulaştı yani çift haneli rakamlara ulaştı. En son ne zaman
ulaştık bu rakamlara? Krizlerde ulaşmıştık bu
rakamlara.
Tabii, bu rakamların detayına
baktığınızda en çok işsizlik oranının
üniversite mezunlarında olduğunu görüyoruz. Nedir bu oran? Yüzde
30ların üzerine çıkmış bir orandan bahsediyoruz.
Gençlerdeki işsizlik oranının, yüzde 19un, yüzde 20lerin
üzerine çıktığını görüyoruz. Bu, on iki yıl evvel
de Türkiye'nin gerçeğiydi, bugün de Türkiye'nin gerçeği. Yani,
işsizlikte hiçbir şey yapmamışsınız, hatta
tüketime dayalı ekonomik modeliniz de, içinde üretim olmayan ekonomik
modeliniz de sadece insanları, rant transferi yapmış
olduğunuz AVMlerde asgari ücretle çalıştırarak iş
problemini çözdüğünüzü düşünüyorsunuz.
Ben sanayinin başkenti Kocaelinde oturuyorum,
Kocaeli Milletvekiliyim. Bana gelen her 10 telefondan -her gün
aşağı yukarı- en az 8 tanesi işsizlikle ilgili ve
istihdam edilmeyle ilgili bir problem. Vatandaşlar sürekli arıyorlar,
sanayinin başkentinde, iş olanaklarının en fazla
olduğu kentte olmamıza rağmen bu vatandaşların
işsizlik problemini çözemiyoruz. Zaten işsizlikte Türkiye
sıralamasına baktığınızda Kocaelinin,
işsizlikte 8inci sırada olduğunu göreceksiniz. Diyeceksiniz ki,
nasıl olur? Türkiyeye yüzde 12 veren bir Kocaeli, Türkiye bütçesinin
gayrisafi yurt içi millî hasılanın yüzde 12sini karşılayan
bir Kocaelide işsizlik olabilir mi? Evet, Kocaeli işsiz bir kent.
Peki, işsiz de
Aynı zamanda yoksul kent, yoksullukla da 6ncı
sırada. Hani diyoruz ya açlık sınırı, yoksulluk
sınırı. İş bulan kardeşlerim de açlık
sınırının altında çalışıyor
arkadaşlar. Neyle çalışıyor? Asgari ücretle, 890 lirayla
çalışıyor. Niye çalışıyor bu? Çünkü sermayeye
öyle peşkeş çektiniz ki ülkeyi, artık insanları bedava
çalıştıracaklar neredeyse. Benim kentimdeki çalışan
insanların yüzde 44ü asgari ücretle çalışıyor.
Her yerde Fordu örnek veriyorum, alınmasın Koç
grubu bana. Ford fabrikasında 5.500 tane işçi
çalışıyor. Bu işçilerin tümü endüstri meslek lisesi mezunu
ve iki yıllık meslek yüksekokulu mezunu ama maalesef bu işçilerin
aldığı maksimum ücret 1.200 lira, 890 liradan başlıyor
1.200 liraya çıkıyor. Sadece bu mu? Bingosunda. Sadece bu mu? O çok
burada övündüğünüz, Demir-çelik fabrikasını kuruyoruz.
dediğiniz, Koreliler geldi, üretim yapıyor. dediğiniz,
Kocaelinin, İzmitin göbeğine oturttuğunuz fabrikalarda da 890
lira ile 1.200 lira arasında bu gençlerimizi
çalıştırıyor.
Şimdi, size arkadaşlar soruyorum: Hani diyor ya
geçmişin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı: En az 3
çocuk yapacaksınız. Bu gençlerin 3 çocuk yapma şansı var
mı, 3 çocuk yapma şansını nasıl yakalayacaklar?
Bırakın, evlenme şansını dahi yakalayamıyorlar.
Geçen gün zannediyorum bir milletvekili arkadaşım bu kürsüden
Gençlere evlendirme yardımı yapın. dedi. Doğru bir
tespitti. Çalışan genç bile evlenemiyor.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Ardahan milletvekili
dedi.
HAYDAR AKAR (Devamla) İşsizlik probleminin
çok hızlı çözülmesi gerekiyor. Bunun için de
kafalarımızı üretime odaklamamız gerekiyor.
Eğer ülkede üretim yaptıramazsak bu problemi
çözemeyiz diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğan.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Haydar Grup Başkan Vekilimin
işsizlikle ilgili konusundan başlamak istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ederim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, küresel krizden sonra hakikaten dünyada işsizlik
noktasında artış oldu; çok doğru yani söylenenler
doğru ancak AK PARTİ Hükûmetini de bu konuda attığı
adımlardan dolayı tebrik etmek lazım. Neden? AK PARTİ
hükûmetleri boyunca 5 milyon 600 bin işsize iş kapısı
açıldı. Sadece son bir yılda 1 milyon 270 bin insan işe
yerleşti. Tabii ki bu işsizlikteki, istihdamdaki
artışı da hakikaten azaltmak, aşağılara indirmek
biraz zor bir süreç içerisinde geçiyor, katıldığım nokta da
odur. Bunun yanında AK PARTİ hükûmetleri hep yatırım
projeleri izledi yani AK PARTİ hükûmetlerinden önce hepimizin bildiği
bir kâğıt ekonomisi vardı; şu parti, bu parti demiyorum,
ekonomi o noktadaydı. Evet, ya paralar borsaya
yatırılıyordu, oradan çıkıyordu devlet tahvillerine,
oradan çıkıyordu üç aylık faizlere
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gene aynı şey.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar,
aynı şey değil. Bizzat yaşadık, ben sanayiciyim. Biz
makine yatırımı yaparken birileri üç ayda yüzde 52,5u net
aldılar, ikinci üç ayda yüzde 37,5u net aldılar; biz bunları yaşadık.
Ama bugün geldiğimiz noktada
Kendi ilimden örnek vereyim
yatırım denildiği için. Gaziantep, bugün organize sanayide
5inci bölgeyi kurdu ve 5inci bölge de bize artık yetmiyor. Bakın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizde on altı tane var.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Değerli
kardeşim, demek ki, bak, iyiye gidiyorsunuz, tebrik ederim. Bugün 5inci
organizede
Öyle laf olsun diye organizeler de kurmuyoruz. Bu yıl sadece
Gaziantep OSBdeki enerji tüketimi yüzde 11,8 arttı. Bu ne demektir?
Sanayi üretiminin yüzde 12 daha Gaziantepte arttığı demektir.
Bunun yanında şu anda Kilisle ortak bir proje geliştiriyoruz.
Bunun ismi Polateli ve şu anda hemen uygulamaya
aldığımız 19 milyon metrekarelik bir alanı OSB
yapacağız ve Gaziantepteki sanayiciler, Kilisteki sanayiciler, bölge
büyük heyecanla bu projeyi bekliyor. Şu anda ÇED raporları bitmek
üzere. 19 milyon metrekare bittiği andan itibaren, biz, ikinci
adımı atmaya çalışıyoruz şu anda. Ne
yapıyoruz? 25 milyon metrekarelik Gaziantep ayağını da
birleştirerek Türkiyede 44 milyon metrekarelik devasa bir OSB
gerçekleştireceğiz ve bakın, bunun yanında ne
yapıyoruz? Onunla kalmıyoruz, bu OSByi Gaziantepteki sanayiyle
birleştirerek Hassa-Dörtyol İskenderun Projesiyle o yolu da 96
kilometre eksilterek limanlara ulaştırıyoruz. Tam 96 kilometre.
Arkadaşlar, biraz, tabii, insaflı bakmak
lazım. 1946 yılından bu yana demir yoluna bir tek çivi
çakılmazken, bakın, bugüne kadar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Demir yollarına girme.
Bilmezsiniz siz, demir yollarının kahramanı burada.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Hiçbir şeye gerek
yok, hızlı trenlere bakalım, yeter. Ben burada
karşılıklı angaje olsun diye konuşmuyorum.
Bugün hava yollarında, sadece İstanbula
yapılan hava limanının, bakın, 150 milyon yolcu
taşıma kapasitesiyle devasa bir yatırım olduğunu
unutmayalım arkadaşlar.
Sadece Gaziantepte bu yıl 1,5 milyar, yani 1,5
katrilyonla yapılan barajlarla, bu yıl sadece ayrılan rakamla,
sadece Çetintepe Barajıyla 710 bin dönüm arazi sulanarak Adıyaman,
Gaziantep, Kahramanmaraş arazileri sulanacak, yılda ek 250 milyon TL
katma değer eklenecek o bölgeye.
Bunun yanında, biz, bir Kılavuzlu
Barajıyla -yine bölgesel- Kahramanmaraş, Gaziantep, Amik
Ovasını sulayarak yine o bölgenin endüstriyel tarımda bile
yılda iki ürün, üç ürün alarak gelişmesinin adımlarını
atıyoruz.
Bunlar neyle yapılıyor arkadaşlar?
Doğanpınar Barajını yaptık,
bakın, Kayacıkla birleştirerek -Kilisle Elbeyliden tutun,
Gaziantepin Oğuzeli ilçesine kadar- bütün o bölgenin
kalkınmasını sağlayacak adımlar attık.
Şimdi, Ardıl Barajı vardı, elli
yıldır lafı edilirdi, barajın temeli de atıldı,
sulama kanalları da yapılıyor.
Şimdi, bunlar hep yapılırken, bunlar neyle
yapılıyor? Demek ki Türkiyede bir üretim ekonomisi var.
Millî harp sanayi kuruldu. Evet. Bugün, şu ana
kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Konuşmam burada
bitmiştir.
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz. Sayın
Erdoğan.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Süremiz on dakikadır. Beş dakikasını
sorulara ayıracağım, beş dakikasını cevaba.
Buyurunuz Sayın Akar, birer dakika.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, zaman zaman
saydamlık ve hesap verebilirlik ilkesi gereği kaçak saray
maliyetlerinde olduğu gibi kamuoyunu bilgilendiriyorsunuz, bazen
bunları yapıyorsunuz. Bu kapsamda Maliye Bakanlığı
bütçesinden belediyelere yardım ödeneği adı altında
ödenek konulmakta, bu ödenekler de yıl içerisinde, cari yılda
kullandırılmaktadır. Ancak Bakanlığınızın
bu dönem ödeneklerden hangi belediyelere, ne kadar ve hangi zorunluluktan
dolayı ödeme yaptığı kamuoyuna
açıklanmadığı gibi, milletvekillerimizin soru önergelerini
de cevaplamayarak TBMMnin anayasal denetim yetkisini hiçe saymakta
Bakanlığınız. Bu kapsamda son beş yılda hangi
belediyelere ne kadar ve hangi zorunluluklar nedeniyle ödeme
yapıldığını açıklamanızı bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısını incelerken 4üncü maddede tekrar detaylı olarak
soracağım ama tamamlayıcı ödeneği sormak istiyorum.
Tamamlayıcı ödenek var burada. Bu ne demektir? Neden ihtiyaç duyuldu?
Bununla ilgili bilgi verebilir misiniz lütfen.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın Akova
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Anayasanın 34üncü maddesine göre herkes önceden
izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Anayasal hakkına
dayanarak demokratik hak arama mücadelesi veren öğretmenlerimiz Ankarada
gaz, şiddet ve ağır bir baskıyla zorbalık rejimi
gördüler. EĞİTİM-İŞ Sendikasının öğretmenlerinin
sömürülen hakları ve eğitimde yaşanan erozyonu protesto etmek
için yaptığı yürüyüşün şiddet ve zorbalıkla
dağıtılması ve yapılan gözaltıları
şiddetle kınıyorum. EĞİTİM-İŞ Genel
Başkanı Veli Demir ve öğretmenlerimizin haklı mücadelesi
diktatörlük rejiminde gibi engellenemeyecek, bu zorbalık düzeni
değişecek mutlaka. Devletin otoritesi eli kalem tutan
öğretmenlere yetiyor. Cumhuriyet değerlerine saygılı,
demokrat bireylerin, farklı düşünenlerin ezilmesi için uygulanan bu
şiddeti esefle kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akova.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yıllardır ısrarla
soruyorum, sormaya devam edeceğim. Türkiye, PISA sınavlarında
neden finansal okuryazarlık sınavını
gerçekleştirmiyor?
Bu sınavın maliyeti bildiğim
kadarıyla 30 bin avronun altında ve bu sınavı
gerçekleştirdiğimiz takdirde Türkiye, finansal okuryazarlık
noktasında OECD ülkelerinin ne kadar gerisinde
kaldığını fark edecek ve de örgün eğitime finansal
okuryazarlık dersleri ekleyecek. Millî Eğitim
Bakanlığına sorduğum bir soruda Bunu öğretmiyoruz ki
sınavını yapalım. demişlerdi. Bu, biliyorsunuz
yalnızca bir eğitim meselesi değil, Türkiyenin orta gelir
tuzağından kurtulmak ve düşük tasarruf oranından kurtulmak
için bir zorunluluğu. Sizden bu konuda adım atmanızı
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Karaahmetoğlu
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Bakan, Doğu Karadeniz illeri içinde ekonomik ve gelişme
açısından en az pay alan il Giresundur.
DOKAP, illerin arasındaki gelişme
farkının ortadan kaldırılması ve geri konumda olan
illerin gelişmişliğinin sağlanmasını amaçlayan
bir kurumdur. Ne yazık ki bu proje kapsamında Giresun ekonomik olarak
bir fayda görememiştir.
Yine özellikle Trabzon, Rize, Ordu illerine göre,
komşularımıza göre Giresun kamu kaynakları
açısından en az pay alan ildir. Giresun ekonomisinin can damarı
FİSKOBİRLİK Hükûmetinizin uyguladığı politikalar
sayesinde ivmesini kaybetti, SEKA Aksu Kâğıt Fabrikası kapandı
ve Giresundan on yıl içinde 110 bin insan göç etti, bu politikalarla göç
etti.
Ben diyorum ki sizin ekonomik haritanızda 28 no.lu
Giresunun yeri yok mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karaahmetoğlu.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün itibarıyla Sayın Bakan, devletin ve özel
teşebbüsün dış borcu ne kadardır? Bu dış borç
içinde özel teşebbüsün borcunun ne kadarına rakam olarak bankalar
kefildir? Bu çok önemli, yani öncelikle rakamlarla belirtmenizi istiyorum.
Sayın Bakan, Tayyip Erdoğan Binali
Yıldırıma bir talimat verdi. Dedi ki: Yahu, bak, biz
müteahhitlere bu kadar para veriyoruz. Sen git bunlardan yüzer milyon dolar
para topla. Bu yüzer milyon dolar, işte, Kolinden alındı,
Cengiz İnşaattan aldı, Limaktan aldı ve bu suretle
toplanan 630 milyon dolar var. Şimdi, bu 630 milyon doların Türk
vergi sistemine göre eğer bağışsa hibe vergisi
alınması lazım, ivazsız intikal vergisi alınması
lazım. Bunun hakkında bir işlem yaptınız mı? Bu
630 milyon lira para şimdi nerededir? Bunları öğrenmek istiyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, belediyelere biz prensip
olarak yardım etmiyoruz. Şöyle söyleyeyim ben size: Çok istisnai,
ağır bir sel felaketi gibi, yangın gibi, terör olayı
dışında bugüne kadar prensip olarak bir yardım
yapılmadı. Mesela 2013 yılında toplam belediyelere verilen
para sadece 11 milyon 608 bin 201 liradır. Bakın, bütçeyle
karşılaştırdığınız zaman muhtemelen yüz
binde 1 civarı falandır. 2014te yine toplam bu çerçevede 11 milyon
378 bin. Şimdi, bu sene bütçe yaklaşık 450 milyar lira olacak,
böldüğünüz zaman
Dolayısıyla burada biz çok istisnai hâller
dışında hiçbir belediyeye yardım etmiyoruz, onun da şu
anda listesi bende yok.
Şimdi, gelelim 2nci soruya, Sayın
Kuşoğlu, tamamlayıcı ödenek
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zorunlu hâlleri de sormuştum
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Söyledim, sel felaketi, yangın gibi, terör olayları vesaire gibi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, onu açıklamakta bir
sıkıntı yok o zaman. Açıklayın, bir
sıkıntı yok o zaman.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tamamlayıcı ödenek
Zaten 11 milyondan bahsediyorsunuz, 11 milyon.
Yani 450 milyar liralık bir bütçede 11 milyon liradan bahsediyorsunuz.
Dolayısıyla çok açık ve net olarak, benim prensip olarak
belediyelere yardım yapmadığımı görürsünüz.
Tamamlayıcı ödenek, 1924
Anayasasının uygulandığı cumhuriyetin ilk
yıllarından beri vardır. Kesin hesap kanunlarının
hemen hemen tamamında yer almıştır. Şimdi yani ben
örnek vereceğim, arkadaşlar 1940ların Resmî Gazetelerini bile
çıkartmışlar ama detaylara girmeyeyim. Hemen hemen her dönemde,
her hükûmet döneminde tamamlayıcı ödenek vardır. Ne demek?
Şu demek: Mesela bu sene diyelim ki vergi gelirlerimiz
öngördüğümüzden daha fazla çıktı ve biz bunu yatırıma
aktardık fakat daha önce böyle bir yatırım öngörülmemişti.
Dolayısıyla, ihtiyaca binaen gelirlerimiz de var. Mesela bu sene
bütçe açığını 33,5 milyar lira öngörmüştük, 24-25
milyar lira civarında kapatacağız. Yani biz bütçede
öngördüğümüz hedefi çok rahatlıkla tutturmuşuz, iki seçime
rağmen, Orta Doğudaki çalkantıya rağmen, Rusyadaki krize
rağmen, Avrupadaki krize rağmen biz bütçe açık hedefini
tutturmuşuz. Fakat burada yatırım harcamalarını
diyelim ki öngörülenden daha fazla yapma imkânı çıkmış ve
bu çerçevede ilave harcama yapıldığı için burada ilave yani
tamamlayıcı ödenek alınıyor ama dediğim gibi bütün
hükûmetler döneminde, 1924ten beri tamamlayıcı ödenek vardır,
ilk defa uygulanan bir şey değildir.
Biz bütün çalışanlarımızın,
sendikalarımızın demokratik haklarını
kullanmalarına son derece saygılıyız. Ben dünkü
olayların detaylarını bilmiyorum, varsa bir yanlış
gereken mutlaka yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Sayın
Erdemirin sorusu çok anlamlı bir soru, teşekkür ediyorum. Finansal
okuryazarlık bu ülkenin bence çok üzerinde durması gereken bir
husustur ve bence okullarda da eğitilmesi gerekiyor çünkü böyle olursa
belki vatandaş zaman zaman çıkıp birçok konuda kamu
kaynaklarının kullanılmasından tutun birçok diğer
boyuta kadar hakikaten daha doğru bir duruş da sergileyebilir. Çünkü
bakın, ben Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu çok yaşıyorum, burada
da bütçe olduğu için yaşamıyoruz ama yani kaynak konusu gündeme
gelmeden ne kadar dağıtabiliriz yaklaşımını ben
hissediyorum. Keşke, finansal okuryazarlık çok çok iyi olsa da bu
kısımlar da sorgulansa Kaynağı nerede? Bakın, en
önemli konu bu. Batıda bence en önemli
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, iki dakika daha süre veriyorum açıklamalarınız
için.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, çok naziksiniz.
Yani, özetle, ben
sizinle hemfikirim. Mutlaka müfredatın bir parçası
olmalıdır. 30 bin değil, 300 bin maliyeti de varsa o
sınavı bizim yapmamız lazım. Fakat, şöyle de bir
intibam var: Bizim vatandaşımız yani bir taksi şoförüyle
bile seyahat ettiğiniz zaman borsadan, döviz kurundan vesaire
Yani, bu
konular 1990lı yılların sonrasında epey hassasiyetle
birikmiş. Birçok insan enflasyonun, reel faizin hatta faiz
dışı fazlanın
Bazı ülkelerde, samimi olarak
söylüyorum, birçok ekonomist bile faiz dışı fazlayı belki
bilmiyorsa bizim vatandaşımız bunu bu süreçlerde öğrendi.
Sayın Gençin
sorusuna gelince. Değerli arkadaşlar, rakamları vereyim ben
size: 2014 yılının ikinci çeyreği itibarıyla devletin
yani kamunun -merkezî yönetim, KİTler vesaire dâhil- toplam dış
borcu 119,5 milyar dolar, Merkez Bankasının da 4,3 milyar dolar;
topladığınız zaman gördüğünüz gibi 123,8 milyar dolar.
2002 yılında kamunun 64,5 milyar dolar, Merkez Bankasının
22 milyar dolar, dolayısıyla 88,5 milyar dolar.
Özel sektörün
borcuna gelince: Özel sektörün borcu 278 milyar dolar. Dolayısıyla,
kamu ve özel sektörün toplam dış borcu 401,7 milyar dolar. Bunu millî
gelire bölerseniz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, özel bankaların kefaleti ne kadar? Özel
teşebbüsün borcuna banka kefaletini istiyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Anlamadım ki yani böyle bir
şey yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, özel teşebbüs krediyi alırken bankalara kefaleti
gösteriyor mu göstermiyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, bazı kredileri
kefaletsiz alırsınız, sadece bilançonuza bakılır,
nakit akışınıza bakılır, yatırım projenize
bakılır; bazı bankalar teminat ister Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Netice itibarıyla, özel teşebbüsün parasına hazine
garantisi var mı, yok mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ha, öyle söylesene. Yani, evet, bugüne
kadar, onu da söyleyeyim ben size, dün gelebilir diye bu garanti
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Lütfen, bir iki dakika daha alabilir miyim?
BAŞKAN Genel Kurul bilgilenmek istediği için
bir dakika daha size süre vereceğim.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hazine 5,3 milyar dolar bir
garanti vermiş, borç garantisi. Bunlar 3 projeyle ilişkilidir:
Birincisi Avrasya Tüneli, ikincisi üçüncü köprü, üçüncüsü de İzmit Körfez
Geçiş Köprüsü. Bunlar da zaten ekonomik olarak makul, mantıklı,
rasyonel projeler oldukları için hiçbir şekilde
KAMER GENÇ (Tunceli) 278 milyarın ne kadarına
hazine garantisi var, onu istiyorum?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, böyle bir usul yok ki, sorudan soruya geçiyorsunuz!
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim sorduğum o yani.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
O zaman şöyle: Tam olarak ne sorduğunuzu bilsem cevap
vereceğim. Şimdi, bakın
KAMER GENÇ (Tunceli) Özel teşebbüs borcunun ne kadarına
hazine kefaleti var?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
İşte, onu anlattım size.
Bakın, proje bazında bugüne kadar 5,3 milyar
dolar, 1999dan beri de bu türden borç üstlenimlerine garanti
verilmemiştir. Ama ondan önceki dönemlerin tamamına ait bütün
yükümlülük yanlış hatırlamıyorsam -arkadaşlar
çıkarsınlar hazine bülteninden- 33 milyar. Hazine her ay bu bülteni
yayınlıyor, bu bültenin bir kopyasını size gönderelim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Şimdi, 14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 15- (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili
hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı ile
ilgili hükümlerini Sayıştay Başkanı,
ç) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile
ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere ilişkin hükümlerini
idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve Maliye
Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin
hükümlerini kendi kuralları ve/veya kurum başkanları,
f) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk.
Buyurunuz Sayın Korutürk . (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli arkadaşlar, uzun bütçe
müzakerelerinin artık sonlarına yaklaştık. Görüşmeler
sırasında bize birçok rakam verildi. Muhalefet birçok konuda
eleştirilerde bulundu. Fakat, verilen rakamlarda hep görülen Kişi
başına düşen millî gelir arttı., Türkiyenin refahı
yükseldi., Türkiyede büyüme var. Şimdi, buna
baktığınız zaman, bu böyle mi? Bunu, esasında -burada
benden önce 14üncü maddede konuşan Adana Milletvekili Sayın
Özgümüşün dediği gibi rakamlarla oynamak kolay- rakamlara değil
de insanlara sormak lazım. Bizi televizyonlarında dinleyen memurlar,
işçiler, çiftçiler, emekliler, hatta işsizler kendi kendilerine
sorsunlar: Hakikaten refahımız arttı mı, paramız
arttı mı? Çarşıya, pazara gittiğimiz zaman geçen sene
cebimizde olan parayla bu sene daha mı fazla alıyoruz daha mı az
alıyoruz? Bana soracak olursanız, bu artışı ben kendi
cebimde görmüyorum. Eğer bir artış varsa bu birilerinin cebine
gidiyor anlaşıldığı kadarıyla fakat o, gelir
dağılımının adaletsizliği dolayısıyla
çok küçük bir zümrenin cebine gidiyor, asıl büyük toplumun cebine
girmiyor.
Bütçe görüşmelerine
ağırlığını vuran benim açımdan, ben
dinlerken, şu oldu: Geçtiğimiz yıl içerisinde çok gereksiz
israflarda bulunuldu. Ben Sayın Maliye Bakanının titiz bir
Bakan, iyi bir bürokrat, iyi bir teknisyen olduğunu biliyorum, bu
israfları içine sindirmediğini de tahmin ediyorum ama halkın
şimdiden kaçak saray adını verdiği, bir dolmuş
durağını çağrıştıracak şekilde
Beştepe Cumhurbaşkanlığı Tesisleri diye
adlandırılan saraya ne gerek vardı? Bu sarayın
açıklanan resmî fiyatı 1 milyar 377 milyon Türk lirası. Bu
korkunç bir rakam arkadaşlar. 890 Türk lirası bugün Türkiyede asgari
ücret. Ha, neymiş? İtibarımıza katkıda
bulunuyormuş. Eski Cumhurbaşkanlığının, Türkiye
Cumhuriyetiyle özdeşleşmiş, Çankaya ismini taşıyan
mekânın itibar açısından bir sıkıntısı
mı vardı?
Şimdi itibarla ilgili sizlere küçük bir hikâye
anlatayım. Ben çok eskilerde Moskovadayken orada bir Brezilya Büyükelçisi
vardı. Bu Brezilya Büyükelçisi zamanında kendi memleketinde Genel
Sekreterlik yapmış, Dışişleri Bakanlığı
yapmış saygın yaşlı bir adamdı. Bize bir hikâye
anlattı Büyükelçiliğe bir yemeğe geldiğinde. Ben o zaman
Büyükelçi değildim. Dedi ki: Sizin, Brezilyada Fuat Carım
adında bir Büyükelçiniz vardı. Bu Fuat Carım İstiklal
Savaşına girmiş, Birinci Mecliste Milletvekilliği
yapmış, Türkiye Dışişleri Bakanlığında
Müsteşarlık yapmış, son görevi de Brezilya Rio de
Janeiroda -o zamanki başkent olan- bir diplomat. Bu Fuat Carım
Brezilyadayken verdiği yemeklere genç parlak diplomatları
çağırır, onlarla dünya meselelerini konuşur, felsefi
konuları tartışı. Büyükelçiliğin oldukça
şatafatlı ortamında bu konuşmalar bizim çok hoşumuza
giderdi. Ben Türkiye'ye bir resmî ziyaret yaptığımda Bakan
sıfatıyla, sorayım dedim Fuat Bey ne olmuş? Dedim ki Fuat
Carım vardı, biliyor musunuz? Dediler ki biliyoruz, emekli oldu
köşesine çekildi, evinde oturuyor. Telefonla bağlattırdım,
kendisiyle görüşmek istediğimi söyledim, beni yemeğe davet etti.
Kalktım bir gece onun evine yemeğe gittim; dört gün kalıyordum
Türkiye'de, bir gece evine gittim. Tunus Caddesinde bir apartmanın çekme
katında oturuyordu, asansör de yoktu, 5 kat çıktık,
kapıyı kendisi açtı, beni içeriye aldı. Evinde
çalışanı yoktu, evde de yalnızdı. Masasının
üzerine temiz beyaz bir kâğıt örtü sermişti. Kendi
yaptığı yemekleri yedik. Orada oturduk ve dünya meselelerinden
konuştuk, dünya meselelerinden bahsettik. O sıralarda Nasır
Mısırda yeni bir girişim içindeydi. Bana Nasırı
anlattı. Orta Doğuya bunun nasıl
yansıyacağını anlattı. Brezilyayı bunun neden ilgilendirmesi
gerektiğini anlattı. Türkiye'yi anlattı, Türkiye'nin
geleceğini anlattı. Bazı felsefi konuları da konuştuk.
Ben evden ayrıldığımda gece yarısını
geçmişti. Ve kendi kendime dedim ki: Sen ne mutlu bir insansın, böyle
bir insan sana bir gecesini ayırıyor, seni evinde
ağırlıyor, kendi yaptığı yemeği sana ikram
ediyor. Fuat Carım o kâğıt serdiği masanın üzerinde,
Rio de Janeiro Büyükelçiliğindeki şatafatlı salonlardaki
rahatlığındaydı hiçbir kompleks duymadan benimle eşite
eşit konuştu. İşte arkadaşlar, itibar bu. Ne saraya
gerek var, ne büyük binalara gerek var, ne altın yaldıza gerek var,
itibar bu. Onun için boşu boşuna bu masarifin içerisine girmenin bir
anlamı yok.
Çankayada Büyük Millet Meclisi Başkanının
konutunu yenilediler. Büyük Millet Meclisi Başkanının çok güzel
bir konutu vardı arkadaşlar. Türkiye'nin en büyük mimarlarından
İsmet Şerif Vanlının yaptığı mücevher gibi
güzel bir bina vardı orada, onu yıktılar, yerine Karagöz dekoru
gibi, hakikaten Karagöz dekoru gibi, Karagöz hayal perdelerini düşünün, o,
Karagöz paşa konakları filan vardır Karagöz dekorunda, ona
benzeyen ucube bir bina yaptılar. O bina da dışarıdan
görülsün diye etrafındaki yüzlerce ağacı kestiler. Sayın
Bakana sordum ne kadar bunun masrafı diye dün ama onun cevabı gelmedi.
Kaça mal oldu acaba o bina? Böyle bir binaya gerek var mıydı? Gerek
olmadığını şuradan da anlıyoruz: Sayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek kasım
ayında verdiği bir söyleşide Ben orada
oturmayacağım." diyor. Peki, arkadaşlar, niye bu masrafı
yapıyoruz?
Cumhurbaşkanına Başbakana alınan
uçağı tahsis ettiler. Bu uçak
Var Türkiye'nin uçakları ama
gidip tefriş edilmek için San Antonioya gitti, Fransadan
alıyorsunuz Airbustan, Teksasa gönderiyorsunuz tefriş
ettiriyorsunuz. Bu arada güvenliği de düşünmek lazım, biz çok
yakın bir geçmişte bir dinleme skandalı yaşadık,
hepimiz biliyoruz. O zamanki Dışişleri Bakanının
-şimdiki Başbakanın- makamında devletin üst kademesinin
konuştuğu, konuşulmaması gereken, sadece gizli değil
hiçbir şekilde konuşulmaması gereken acayip konular dinlenip
dışarıya yansıdı. Şimdi, bu uçağı
Teksasta donattırıyorsunuz. Bu uçağın içerisinde
Başbakanın elini yıkadığı, abdest
aldığı suyu tahlil ederler arkadaşlar. Teknoloji artık
böyle, molekül yerleştirir, siz farkına varmadan, ne
konuşuluyor, ne görüşülüyor herkes alır. Bunlar düşünülüyor
mu yapılırken ve bu masrafı yapmaya değiyor mu?
Şimdi, bütün bunları düşünmemiz lazım
ve Türkiye'de artık israfı kesmemiz lazım. O saraya,
Beştepedeki insanların kaçak saray dediği saraya gelenlerin
orada itibar aradıklarını, itibar gördüklerini hiç
düşünmeyin. Ben size bir meslek bilgisi vereyim Dışişleri
Bakanlığının bir mensubu olarak. Seyahat eden devlet
yetkililerine, büyüklerine her zaman bilgi notları verilir. O bilgi notlarının
içerisinde, hiçbir şüpheniz olmasın ki, Türkiyede asgari gelirin 890
lira olduğu, o sarayın maliyetinin Hükûmet tarafından 1 milyar
377 milyon TL olarak açıklandığı ama daha büyük olabileceği
yolunda da tartışmalar bulunduğu, ciddi tartışmalara
yol açtığı, tepkilere sebep olduğu
yazılıdır. Oraya gelenler onun şaşaasından,
itibarından etkilenmez; oraya gelenler o bilgi notunun içindekilerin
merakı içinde sağına, soluna bakar, Allah Allah, demek ki
buymuş yaptıkları bina. derler. Bunları yapmakla itibarımıza
itibar katmıyoruz, itibarımızı zedeliyoruz. Onun için, biz
bütçemizde, bundan sonraki bütçelerimizde refahın adil
dağılımına çalışalım. Eğer gelirimiz
artıyorsa eğer kişi başına düşen
payımız artıyorsa bunu belli bir zümreye değil
halkımıza yaymaya çalışalım.
Ben
soruşturma komisyonu üyesi olduğum için burada dile getirmek
istediğim başka konular olmakla beraber onlara değinemiyorum,
değinmiyorum. Etik açıdan değinmiyorum ama başka konular da
var arkadaşlar. Bütçeyi görüşürken bütçeyi sadece teknik açıdan
değil insani açıdan ele alalım, insanlarımızın
mutlu ve müreffeh olmalarına çalışalım. 890 lirayla
çalışan insanın yanında, onu dahi bulamayıp
çalışamayan, işsiz olan, demin
arkadaşlarımızın söylediği gibi, her fırsatta,
her yerde, her alanda iş arayan insanlarımızın derdine çare
bulmaya çalışalım ve memleketimizi kimin yönettiğini,
nasıl yönettiğini de açıkça görelim. Geçenlerde Avrupa
Birliğiyle ilgili olarak çok garip bir ikilem yaşadık.
Sayın Cumhurbaşkanı Avrupa Birliğine girmek diye bir derdimiz
yok, aklınızı kendinize saklayın. diyor. Bundan beş
gün önce Başbakan, Avrupa Birliği hedefimiz devam ediyor, bizim için
çok önemlidir. Avrupa Türkiyesiz, Türkiye Avrupasız olmaz. diyor.
Şimdi, yönetim kimin elinde? Kim yetkili? Kimin söylediğine
bakacağız? Avrupalılar kimin söylediğine bakacak, bir de
buna çare bulmamız lazım.
Bu düşüncelerle, bu pazar sabahı hepinizi
saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Korutürk.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Van
Milletvekili Nazmi Gür.
Buyurunuz Sayın Gür.
HDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Sayın Bakan Avrupanın krizinden,
Rusyanın krizinden söz etti. Umarım, özellikle, Rusyanın krizi
bizi gelecekte fazla etkilemez, çünkü daha dün Rusyayla bir enerji
antlaşması, gaz antlaşması imzaladık ve bir kez daha
sıkı sıkıya, özellikle enerji konusunda, tek taraflı
bir biçimde Rusyaya bağımlılığımızı
artıran bir antlaşmayı daha imzalamış olduk. Bunu niye
söyledik, niye gündeme getirdik değerli arkadaşlar? Çünkü aynı
zamanda, Türkiye'nin enerji darboğazını ve enerji
ihtiyacını karşılayabilmesi için birtakım
arayışları var; nükleerden termik santrallere kadar bir
yelpazede şiddetli bir şekilde bu ihtiyacını
karşılayabilmek için çevreyi, insanı, doğayı
dışlayan bir yöntemle, deyim yerindeyse vahşi kapitalizmin
kurallarını devreye sokarak enerji ihtiyacını gidermeye
çalışıyor.
Kuşkusuz, enerjinin kalkınma konusunda ne kadar
önemli olduğunu biliyoruz, bunun farkındayız ama enerjiyi de
çocuklarımızın geleceği olan ülkemizi ve bu geleceği
tehdit edecek teknolojilerle donatarak değil, başka seçeneklerle daha
temiz enerji kaynaklarını sokarak, en azından, bu politikalara
yönelen bir politikayla yürümesi gerektiğini söyleyerek yapabiliriz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, 2 enerji santrali, 2 nükleer enerji santrali yapma
planı yapıyor: Bir tanesi Mersin Akkuyuda, diğeri de Sinopta.
Fakat yapmaya çalıştığı bu enerji santrallerini, bu
nükleer enerji santrallerini 2 farklı ülkenin teknolojilerini kullanarak
yapacak: Bir tanesini Ruslar yapacaklar, onu çok iyi biliyoruz, şimdi
hazırlıkları, ihaleleri filan tamamlandı. Diğerini de,
Sinoptakini ise biliyorsunuz, değişik ülkelerden, Batılı
ülkelerden oluşan bir konsorsiyum, yani Japon ve Fransız konsorsiyumu
gerçekleştirecek. 2 farklı nükleer enerji anlayışı,
yaklaşımı; 2 farklı teknoloji ve dünyada aslında terk
edilen bu teknolojileri biz yeniden ülkemize getireceğiz ve buralardan
enerji elde etmeye çalışacağız.
Nükleer enerji
santralleri değerli arkadaşlar, hem teknolojileri itibarıyla hem
de ortaya çıkacak atıklar konusunda son derece tehlikeli ve son
derece riskler de içeren bir teknoloji. Ülkemizin büyük bir
kısmının deprem bölgelerinde olduğunu söylersek, fay
hatları üzerinde olduğunu söylersek, gelecekte bu teknolojilerin
ülkemiz için yaratacağı riskleri şimdiden görmekte, söylemekte
fayda var.
Değerli
arkadaşlar, bu çevreye yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif atıkların yönetimi
kuşkusuz bu teknolojileri kullanırken, enerji elde ederken
kullandığımız bu teknolojilerin bilinmezliklerinin
altını da çizmekte fayda var. Çünkü bu tehlikeleri görmek ve bu
tehlikelere önlem almak için Türkiyenin hâlihazırda sahip olduğu
hukuk düzeni, hukuk sistemi bu tür kazalar konusunda en azından hukuki
zemin açısından bir müdahaleyi öngören bir durumda değil. Yani
bu konuda hukuki bir körlük yaşadığımızı
söyleyebilirim değerli arkadaşlar. Çünkü örneğin, nükleer suç ve
cezalarla ilgili konular bizim Ceza Kanunumuzda yer almıyor
bildiğiniz gibi. Bu konuda da Hükûmetin özellikle bir
çalışması, bir çabası söz konusu değil.
Yine, değerli arkadaşlar, çevreyi ve
sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerinde halkı katmadı bu süreçlere. Özellikle hem Mersin Akkuyu
ve hem de Sinopta yaşayan bölge halklarının ve çevreci
örgütlerin hiçbirinin ama hiçbirinin düşüncelerini, onların demokratik
eylemlerini, onların demokratik olarak örgütlediği halkın
taleplerini dikkate alan bir yaklaşım sergilemedi. Öyle ya, enerjiye
ihtiyacımız var, nasıl elde edersek edelim bu enerjiyi muhakkak
getirelim. Çünkü, Hükûmetin, özellikle Enerji Bakanlığının
nükleer santral kurma histerisi var. Eğer İran,
barışçıl amaçlarla da olsa
Ki, biliyorsunuz, İranın
bu konuda Batıyla sürdürdüğü bir nükleer müzakeresi var. Bizim de
en azından olması gerekiyor. Sonrası Allah kerim, belki kendi
atom bombamızı da yaparız. gibi bir arka plan düşüncesi,
kuşkusuz, Türkiyenin içinde bulunduğu bölgede yeni politik sorunlar
da yaratabilir.
Yine, değerli arkadaşlar, nükleer enerji
yalnızca sanayi sektörünü değil, tarım, orman, turizm,
sağlık gibi bütün diğer sektörleri de olumsuz etkileyen bir
teknolojidir. Hem Mersin hem de Sinop, biliyorsunuz, biri kuzeyde biri güneyde
çok güzel iki ilimiz, çevreleriyle, ormanlarıyla korunması gereken ve
bizim gelecekte çocuklarımıza miras bırakmamız gereken
illerimiz. Buralarda nükleer santral kurarak bu sektörleri de böylece buralarda
tüketmiş olacağız, bitirmiş olacağız.
Yine, değerli arkadaşlar, küresel
ısınmanın çözümü diye nükleer santral yapımı,
yağmurdan kaçarken bataklığa saplanmak gibi bir durumdur ki
özellikle iklim değişiklikleri konusunda Türkiyenin son derece
yavaş refleksleri var. Hükûmet ve ilgili kurumlar bu konuda çok ciddi
önlemler almıyor. Gelecekte çölleşme başta olmak üzere,
kuraklık ve sahip olduğumuz su kaynaklarının tüketimi ve
yönetimi konusunda da Hükûmetin en azından bir yaklaşımı
söz konusu değil. İşte bu nükleer enerji bütün bu
kaynaklarımızı da gelecekte tehdit eden, belki de yok oluşa
sürükleyecek olan enerjidir. Nükleer enerji santralleri bizim bu konudaki kaygılarımızı
artırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu konuda hazırlanan
ÇED raporları kuşkusuz üzerinde durmamız gereken konulardan
biridir. Çok keyfî bir şekilde ÇED raporları hazırlanıyor,
bilimsellikten uzak ÇED raporları hazırlanıyor ve bu ÇED
raporlarının büyük kısmını da özel kurumlar
hazırlıyor, kimi üniversiteler hazırlıyor. Bunların da
tümüyle Hükûmetin politikaları doğrultusunda ve isteği
doğrultusunda hazırlandığını söylemekte fayda
var. Çünkü, hem çevreci kuruluşların hem de o bölgede yaşayan
halkların hazırlanan bu ÇED raporlarının içeriklerine ciddi
itirazları var ve kimisi de biliyorsunuz yargıdadır.
Değerli arkadaşlar, nükleer santraller hiçbir
ülkede sigorta edilemiyor içinde taşıdığı büyük
riskler nedeniyle. Örneğin, Çernobil felaketinin yarattığı
etkilerin günümüzde de sürdüğünü düşünürsek bu konuda bir güvencenin
olmadığını söyleyebilirim. Bunu ancak ülke bir doğal
afet ya da felaket olarak ilan edilebilir ama geri dönülmez bir biçimde bu ülke
sahip olduklarının çok büyük bir kısmını da yitirmekle
yüz yüze kalacak.
Yine, değerli arkadaşlar, bu kararlarımız
yani Türkiyenin aldığı bu nükleer enerjiden faydalanma ve
santral kurma kararları kesinlikle bilimsellikten uzaktır, tümüyle
siyasi saiklerle alınmış bir karardır ve tümüyle nükleer
enerji konusunda, nükleer teknolojiye sahip olma isteğiyle ilgilidir. Bu
konuda da bizim eleştirilerimiz, çevreci örgütlerin eleştirileri söz
konusu. Birkaç küçük rakam size verirsek nükleer enerjiden niye uzak
durduğumuzu sizler de anlamış olursunuz.
Fukuşima Nükleer Santrali kazasından sonra,
Japonyada kurulu olan 54 nükleer santralin, değerli arkadaşlar,
52si kapatıldı ve Japonya farklı enerji kaynaklarını
tüketme konusunda; farklı, alternatif enerji kaynakları yaratma
konusunda hızla politika değiştirdi ve Fukuşimadan sonra
bu konuda ciddi adımlar attı. Japonyanın da dünyanın en
gelişmiş ülkelerinden biri olduğunu düşünürsek, sanayisinin
şiddetli bir biçimde enerjiye ihtiyaç duyduğunu düşünürsek
nükleer santralleri kapatma konusundaki yaklaşımını
görebiliriz. Hakeza İsviçre, Belçika, Almanya gibi birçok Avrupa
Birliği ülkesi de nükleer enerjiden vazgeçti, alternatif enerji
kaynaklarını devreye soktular, bu konudaki politikalarını
gözden geçirdiler ve nihayetinde de daha temiz enerji, çevreye daha
faydalı enerjileri hayata geçirme konusunda bir politika geliştirdiler.
İşte, bizler de
Nükleere hayır, nükleeri öngören bütçeye
hayır! sloganıyla hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gür.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 14üncü maddesi
üzerinde söz aldım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
arz edeceğim. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu maddenin ismi yürürlük. AKPnin on iki senedir iyi
yürüttüğünü biliyoruz, bunda bir problem yok. Bu, kanunun neyini söylüyor?
Şu tarihte yürürlüğe girer. diyor. Dolayısıyla, bunun
girdiği tarih zaten belli ama olması gereken ne var? Bunun
yürütülmesi. Daha sonra da yürütme maddesi var zaten. Yürütme maddesinde de
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı,
Sayıştay Başkanlığı, genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleriyle ilgili hükümler zaten Maliye Bakanı
ile ilgili bakanlara bağlı, düzenleyici ve denetleyici kurum
başkanlarına verilmiş. Diğer hükümlerini de zaten Maliye
Bakanı yürütüyor, bunda bir şey yok.
Şimdi,
baktığınız zaman, gerçekten, bunun yürürlük tarihi zaten
belli olan bir tarih ama bütçenin nasıl yürütüldüğü önemli. Bununla
ilgili uzun uzun konuşulabilir ancak mevcut, uygulanmakta olan bütçe
hakkında ben size üç gündür, dört gündür soru soruyorum Sayın
Bakanım, cevap alamıyorum. Bu yatırımları
hızlandırma ödeneği ile yedek ödenekten ak saraya ne kadar
kaynak ayırdığınızı, ödenek tefrik
ettiğinizi söylemekten imtina ediyorsunuz, çekiniyorsunuz. Yukarıda
söylediniz bunun bir kısmını, büyük problemle
karşılaştınız. Ben, elinizde olan rakamları çok
açık ve net bir şekilde -hepsini olmasa bile şimdiye kadar
elinizde olanları en azından, bahane olmayacak şekilde- buraya
gelip söyleyebileceğinizi, buradan çok rahat bizim sorularımıza
cevap verebileceğinizi düşünüyordum ama şunu gördüm -size hiç
yakıştırmamakla beraber- çekiniyorsunuz, üzerinizde baskı
var, bundan rahatsızsınız. Türkiye Cumhuriyetinin Maliye
Bakanının üzerinde böyle bir baskı olması bizi de
rahatsız eder çünkü biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir
milletvekiliyiz, Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekiliyiz. Bu gerçekten beni
rahatsız ediyor. Hatta, ben dün zatıalinizle ilgili olarak burada
-Denizlide fahri doktora almanız nedeniyle- AKPden en iyisini
seçtiler. dediğimde, bana AKP Grubundan kızan, öfkesini ifade eden
arkadaşlar oldu. Ben En kötüsünü seçtiler. deseydim, o size hiç
yakışacak bir şey değildi. Biz bir şeyi, içine espri
de katsak, layıkıveçhile yapmaya çalışıyoruz, bizim
bunda bir sıkıntımız yok.
Ben bu sabah ve gece şöyle İnterneti tararken
bir şeye rastladım. Yani bugün bu amaçla havuz hesabı vesaire
söylemeyecektim. Dün de söyledim, 17-25 Aralık olaylarının biz
şu anda seneidevriyesini idrak ediyoruz. Bunu gülmek için falan
söylemedim. Türkiye Cumhuriyetinde AKP hükûmetleri döneminde önemli bir olay
bu. Bunu şunun için söylüyorum, diyor ki: Ben milleti kastetmedim.
Kelimeyi falan ifade etmek istemiyorum, çok egzajere edilebilir, burada komik
hâle getirilebilir ama öyle üzerinde durmak istemiyorum. Benim burada söylediğim,
rakiplerim. diyor. Ben geçen sene burada -hatta siz o ara yoktunuz- aynı
maddeler görüşülürken sizin yerinize bir başka sayın bakan
arkadaşa Bu millete küfrediyor. Siz de Türkiye Cumhuriyetinin
bakanısınız, hiç mi alınmıyorsunuz? Size dokunmamış
mı oluyor? diye ifade etmiştim. Bu sene buraya bakınca
rakiplerine söylediğini ifade ediyor Vahap Munyar Beye. O, zaman zaman
iş adamlarıyla bu tür seyahatleri yapıyor. Belki bu imaj
düzeltme, imaj tazeleme, imaj yenileme, imaj temizleme olayı olabilir ama
bunun bu hâle gelmesi bile Türkiye Cumhuriyeti açısından zül,
hakikaten rahatsızlık verici bir hadise. Türkiye neden bu hâle
düştü?
Şimdi, biz bir tek kişi başına millî
gelir, kişi başına düşen millî gelir hesabı üzerinde
iktidar-muhalefet anlaşamıyoruz. Bu kadar mı zor bu? Siz
diyorsunuz: 10 bin dolara çıktı. Biz diyoruz: Bir gecede
artırdınız. Ama ben sizi tebrik ediyorum. Şu -geçen sene de
belki söyledim- sizin geçen seneki Genel Kurul konuşmanız, burada
söylediğiniz bir husus var: Kişi başına millî gelir
artışını verirken AKP dönemindeki gelişmelerin en
azından birkaç alternatif nasıl hesaplanır onu koymuşsunuz.
Yani, buraya her gelenin hani farklı bir bozuk mekanizma gibi aynı
şeyi tekrar etmesinin bir anlamı yok, farklı bir şey
söylüyoruz. Ne demişsiniz: Kişi başına gelir ne? TL
cinsinden reel 1,4 kat artmış. Geçen seneki söylediğinizi
söylüyorum. Öyle değil mi? Kişi başına gelir satın
alma gücü paritesine göre 2,1 kat artmış. demişsiniz.
Kişi başına gelir 3 kat artmış. demişsiniz.
Doğru, bunu böyle hesaplarsanız hepsi böyle çıkıyor bunun.
Yani ama övünürken de Ya, bunun da bu tarafı var. demekte de bir mahzur
olmaması lazım. Şimdi, 2008den beri kişi başına
millî gelire bakıyoruz, ne olmuş durumda Sayın Bakan? 10.500den
geriye doğru gitmeye başlıyor, öyle değil mi? Patinaj
yapıyor. Ya, gelin bunu açıklayın, Dünya konjonktürü böyleydi.
deyin, Gidişat böyleydi, içerideki şartlar böyleydi. deyin.
Biraz
önce burada AKPli Antep milletvekili arkadaşımız Antepe
yapılan hizmetlerle ilgili düşüncelerini beyan etti. Sanıyorum,
siz Antep milletvekilliği de yaptınız Sayın Bakan. Ben
Antepi de biliyorum ama kasım ayında ihracatı yüzde 43
düştü. Allahtan korkmak lazım. İyisini söyleyin, kötüsünü de
söyleyin. Orada bu kadar işi bozulan insan, sizin
uyguladığınız dış politikanın -Suriyedeki-
bu tarafa yansımasını, orada meydana gelen terör
olaylarını, orada meydana gelen patlamaların can
kayıplarını
Bunlar bizim sayemizde oldu. deyin canım.
Yani biz alkış mı tutacağız ülkemizde böyle olaylar
AKP döneminde oldu diye? Ama siz ülkeyi geriyorsunuz, şahsınızla
ilgili söylemiyorum ama maalesef ülkeyi geriyorsunuz.
Biraz
sonra gelirleri konuşacağız, kesin hesapta vesairede. Ya, koyun
yan yana, tahakkukla tahsilatları koyun. Her sene torba yasa çıkarıyorsunuz.
Torba yasayı bu kanun öngörmüyor ki. Öngörüyor mu Sayın Bakan, Allah
rızası için söyle. Öngörüyorsa Ben şu tarihte öngördüm torba
yasayı. de, 2015 bütçesi için öngördüm de. Öngöremiyorsunuz, yok böyle
bir şey. Her sene bir torba yasa geliyor.
Ondan
sonra şimdi bir de şu çıktı, biz dedik ki: Ödeyenin ne
kabahati var? Sonra siz ona hak verdiniz. Ödemeyeni ödüllendiriyorsunuz.
Öyle söylediniz ve neticede ne oldu? Şimdi, siz yurt dışına
gitseniz, OECDde anlatsanız, Biz de yeni bir yöntem geliştirdik.
Millet ödeyemiyor, ekonomi iyi ama. Ekonomi iyi olmasına rağmen,
millet ödeyemediği zaman biz -o ödenemeyenleri- her sene erteliyoruz ama
ödeyenlere de bir şey yapamıyoruz. Önümüzdeki dönem düşünüyoruz,
onların da vergi oranlarında bir indirime gideceğiz veya bir
taksitlendirme sağlayacağız. deseniz, Akıllı adam
bunlar. derler mi? Allah rızası için söyleyin Sayın Bakan ya!
Alnın secdeye geliyor, söyleyin. O zaman değiştir o oranları
kardeşim ya, değiştir. Millete doğruyu anlatın.
Yani, siz geldiniz, Hükûmetsiniz ve icraat yapıyorsunuz,
yaptığınız icraatı da biz burada değerlendirelim,
ona da kimse bir şey demesin. Bakın, yalnız bir tek şey
var, şu Sayın Başbakanın yeni bir danışmanı
var hanımefendi, vallahi Allah var, geçenlerde çıktı, dedi ki:
O 2001deki yapısal tedbirler bugün özellikle sanıyorum finansal
kesimde bizim çok rahatlamamızı sağladı. Herhâlde ya sizde
problem var ya o hanımefendinin ifadelerinde problem var. Yani,
söylediklerimi de yanlış anlamayın.
Ben teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Şahsı
adına Adana Milletvekili Ümit Özgümüş.
Buyurunuz
Sayın Özgümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekrar sizi saygıyla selamlıyorum.
Benden sonra da rakamlar yine uçuştu,
vatandaşın da kafası karıştı: Türkiye ekonomisi
uçuyor mu? Türkiye ekonomisi batıyor mu? Ama, biraz önce de söyledim, bir
gerçek var, o da şu: Türkiye, işsizlik rakamlarıyla, özellikle
gelir dağılımı adaletsizliğiyle, artık bu
ekonomik modelle gidemez. Yani, 77 milyon nüfusu olan bir ülke, sanayiden ve
tarımdan çekilerek sadece hizmet ya da kendi içerisinde dönen bir çark
model olan inşaat sektörüyle büyüyemez, zenginleşemez ve
ekmeğini büyütemez. Bakın, bu modeli bundan on sene, on beş sene
kadar önce Yunanistan denedi. Yunanistan sanayiden çıktı, Yunanistan
tarımda sadece zeytin ve pamuğu bıraktı, diğer
tarımdan da çıktı, hatta bir ara Biz Avrupanın
şımarık çocuğuyuz. Tarımda da Yunanlılar çalışmaz,
Arnavutlar çalışır. dedi, geldiği nokta bugün budur;
ekonomisi iflas ve tek taş pırlanta gibi borçlarını ödemek
için adalarını satmaya başladı. Türkiye de bu noktaya geldi
sayenizde. AKP iktidarı dönemindeki ekonomi politikalarıyla Türkiye
de şu anda topraklarını, şirketlerini, değerlerini
satıyor, satıyor, satıyor. Satılan şirketler küçük
dükkânlara kadar, sinema salonlarına kadar düştü ama onları geri
alma ihtimalimiz, umudumuz var. Ama Türkiye tarım topraklarını
da satıyor ki işte bu vahamettir. Dünyada nüfus artıyor,
Birleşmiş Milletlerin yaptığı çalışmaya göre
2050 yılında dünya nüfusu 10 milyar civarında olacak. Nüfus
artıyor ama nüfus artışıyla birlikte topraklar ve tarım
toprakları artmıyor. Öyle olunca hem zengin Batı ülkeleri hem de
petrol sahibi toprağı olmayan ülkeler, önümüzdeki süreçte bu trend
böyle devam ederse kıtlık olabileceği ya da tarım
fiyatlarında, gıda fiyatlarında patlama olabileceği
düşüncesiyle bizim gibi gelişmiş olan ülkelerden,
toprağı olan ülkelerden toprak alıyor. Buna,
Batılılar, biraz da bizim gibi ülkelerle dalga geçmek için,
gırgır geçmek için land grabbing diyorlar. Tam olarak çevirirseniz
toprak koparma ama kendi aralarında, argo anlamında toprak
araklamayı kullanıyorlar, bizim gibi ülkelerden toprak
araklıyorlar ve AKP iktidarı döneminde çıkarılan yasalarla
buna sürekli olarak çanak tutuluyor.
Ben buraya ilk çıktığımda
satılan toprak miktarı kayıtlarda var- 90 milyon metrekareydi,
geçen sene, evvelki sene bir daha çıktığımda 137 milyon
metrekareydi, bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
soru önergelerine verilen rakamlarına baktığımda 141,5
milyon metrekareye çıktı. Bunun yaklaşık olarak 130 milyon
metrekaresi kat mülkiyetine tabi değil, yani arsa ve tarla. Buna çanak
tutuyorsunuz diyorum. Daha önce 25 bin metrekareye kadar yabancıya toprak
satılabiliyordu, 6302 sayılı Yasayla 25 bin metrekareden 300
bin metrekareye çıkardınız, bir de Bakanlar Kuruluna bunu 2
katına kadar, 600 bin metreye kadar çıkarma yetkisi verdiniz. Sadece
geçen yıl Suudi Arabistan bizden 635 bin metrekare arsa aldı.
Bunları Çevre ve Şehircilik Bakanlığından soru
önergesiyle alabiliyoruz. Geçmişte bunları TÜİK
yayınlıyordu şimdi yayınlamıyor. Niye? Utanıyor
musunuz? Utanıyorsanız satmayın ama satıyorsanız da
vatandaş bu satılan toprak miktarını görsün,
yayınlayın ya TÜİKte yayınlayın ya da Çevre ve
Şehircilik Bakanlığında yayınlayın. Sürekli
bunları soru önergeleriyle almak zorunda kalıyoruz.
Sayın Bakanın burada olması iyi bir
şey çünkü bir demeci var, bizler gibi düşünenlerle alay ederek diyor
ki: Ben havaalanında yabancının sırtına toprak
alıp dışarı çıkardığını görmedim.
Tam bir kara mizah, içimizi acıtıyor. Topraklarımız
gidiyor, çocuklarımızın geleceği gidiyor. Sayın Bakan,
memlekette 1.000 dönüm arsa bıraktınız çocuğunuza. 100
dönüm, 100 dönüm satıyor, orada burada yiyor. Oğlum, yapma, etme, bu
bizim geleceğimiz, torunlarımızın toprağı.
dediğinizde size şöyle bir cevap verse: Baba, ne oluyor
satıyorsam? Duruyor işte orada. Başkaları alıyor ama
toprak duruyor orada. Buna ne cevap vereceğiz? Bana, yabancıya
toprak satışının Türkiye ekonomisine -burada çok
konuşulduğu için tekrarlamak istemiyorum ama biraz önce söyledim; ak
saray gibi, Cumhurbaşkanlığı bütçesi gibi, Diyanet
İşleri Başkanlığına aldığınız
1 milyon liralık araba gibi- sizin har vurup harman savurduğunuz
bütçeye kısa vadeli olarak katkı koymanın dışında
bir tek yararını gösterebilir misiniz? Mazot ithal, gübre ithal,
sayenizde tohum da ithal ama toprağımız orada duruyor.
Çocuklarımızın geleceğini satıyoruz, bunun durdurulması
gerekir.
Tekrar saygıyla selamlıyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özgümüş.
İzmir Milletvekili Rıfat Sait.
Buyurunuz Sayın Sait. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RIFAT SAİT (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2015 bütçemizin ülkemize, demokrasimize, milletimize hayırlı
uğurlu olmasını yüce Allahtan temenni ediyorum.
Konuşmamın en başında, bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye
Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuza, tüm bakan ve
milletvekillerimize ve tüm değerli arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Teknokrat ve bürokratlara da
şükranlarımı sunuyorum.
Bu yılki bütçe görüşmelerinin nispeten daha
olumlu olduğunu görüyoruz ancak yine de Hükûmetimize karşı bazı
olumsuz eleştiriler var, bugün de burada aynılarını gördük.
Bunları burada anlatırken aslında biz olumlularını
anlatacağız, projelerimizi anlatacağız, hizmetlerimizi
anlatacağız; muhalefet de eleştirilerini yapacak, onlar da
negatiflerini anlatacaklar. Ancak ben burada başka bir şey anlatmak
istiyorum: Zaman zaman buradaki, muhalefetteki arkadaşlarımızla
sohbet ediyoruz, bahçede, mescitte, yemekhanede
karşılaşıyoruz. Dışarıda çok farklı konuşmalarımız
oluyor, içeride çok farklı konuşmalar oluyor. Bir tanesine sordum,
Neden böyle? dedim, bana ilginç bir cevap verdi, Ekmek parası, böyle
olması lazım. dedi. Tabii, bunlar ilginç, burada,
televizyonlarının başında halkımız bunu izlerken
olumsuz bir kanıya kapılıyorlar, aslında çok farklı
olaylar var.
Şimdi, mesela, zaman zaman dış gezilere
çıkıyoruz. Geçenlerde Arnavutluk Dostluk Grubu Başkanı
olarak Sayın Meclis Başkanımızla hem Arnavutluka hem
Makedonyaya gittik, MHPden de, CHPden de çok değerli
arkadaşlarımız vardı bizlerle beraber. Orada sohbet ediyoruz,
her gittiğimiz ülkede de TİKAyı, Yunus Emre Enstitüsü kültür
merkezlerini ziyaret ediyoruz ve orada hem Yunus Emre Enstitüsünün hem
TİKAnın yapmış olduğu çalışmalar
hakkında bize brifing veriyorlar. O brifinglerde ben muhalefetteki
arkadaşları izliyorum, hakikaten onlar da gururlanıyorlar
onları dinledikçe ve onlara soruyorum: Ya, Mecliste eleştiriyorsunuz,
burada nasıl? Orası siyasi, burası başka. dediler. Ama
şunu söylememiz lazım ki hakikaten Türkiye Cumhuriyeti önemli
şeyler yapıyor, önemli hizmetler yapıyor. Mesela, burada
geçenlerde muhalefetten bir milletvekili arkadaşımız geldi, Hep
Makedonyaya gidiyorsunuz. dedi, eleştirdi; bir hafta sonra, yine
kendisinin de olduğu bir heyette Makedonyadaydık, beraber gittik.
Dün Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mustafa
Elitaş salona girdiği zaman, baktım muhalefetten
arkadaşlarımız bizden önce kalktılar, kendisine
başsağlığı dilediler, ben de buradan bir kez daha
başsağlığı diliyorum. Bunlar çok güzel şeyler,
sarıldık, başsağlığı dilediler, kendisinin
gönlünü aldılar. Bunların olması lazım aslında,
birbirimizi kırmadan, birbirimize destek vererek hizmetlerimizi birlikte
yapmamız lazım.
Yine, burada Cumhuriyet Halk Partisinden bir
arkadaşımızla daha geçenlerde havalimanında
karşılaştık, çok güzel bir şey yaptı: Benden
öndeydi, geri durdu, kapının önünde bana yol verdi, Ağabey
buyur. dedi, teşekkür ettim. Aynı arkadaşımızla belli
bir süre sonra burada bir gerginlikte karşı karşıya geldik,
çok gergindi, elini kaldırmıştı, beni gördü,
aşağı indirdi elini, utandı belki biraz. İnanın,
dışarıda başka, içeride bambaşka bir olay var. Bizim
bunları tabii arkadaşlarımıza anlatmamız gerekiyor.
Tüm bunları anlatırken eğer müsaade
ederseniz, burada Türkiye Cumhuriyetinin yurt dışında
yapmış olduğu çalışmalardan da bahsetmek istiyorum
çünkü önemli hizmetler var. 228 dış temsilcilik
açmışız bugüne kadar ve dış temsilcilik konusunda
şu anda dünyada 7nci sırada olan bir Türkiyeden bahsetmemiz
lazım, 2023 yılında da ilk 5 ülke arasına girmeyi
hedefliyoruz bu alanda.
Yurt dışı temsilciliklerimizde şu ana
kadar 6.482 çalışma arkadaşımız var. TİKA 5
kıtada 32 ülkede 35 ofis açmış. On üç yılda 110 ülkede
proje üretmişiz ve yine bu iş birliği projelerine imza
atmışız. Keza, Yunus Emre Enstitüsü, Yurt Dışı
Türkler Başkanlığı önemli çalışmalar
yapıyor. Türk Havayollarının gitmediği ülke neredeyse
kalmamış. İnsani yardımda ilk 4 ülke arasına
girmiş Türkiye.
Şimdi, biraz önce sayın vekillerimiz
konuşurken millî gelir dağılımından bahsettiler. Son
on iki yılda önemli ölçüde iyileşmeler var değerli
arkadaşlar. 2002 yılında en zengin yüzde 10luk kesimle en fakir
yüzde 10luk kesim arasında yüzde 18,3lük bir kat farkı varken bu
fark 2013te yüzde 11,9a düşmüş. Şimdi, yine küresel kriz sonrası
birçok ülkede gelir dağılımı bozulurken Türkiyede Gini
katsayısına bakıyoruz, 2002-2013 döneminde yüzde 44ten yüzde
38lere gerilediğini görüyoruz. İnsani Gelişme Endeksine
bakıyoruz, 2000 yılında 80inci sıradayız, yine daha
sonra 2013e bakıyoruz, 69uncu sıraya gerilemiş. Bunlar hep
pozitif şeyler tabii. İnsani Gelişme Endeksinde en
hızlı gelişme gösteren 3 ülkeden birisi Türkiye olmuş.
Bunlar güzel şeyler, bunları muhalefet de biliyor, Türkiye de
biliyor.
Kendi şehrimden bahsedeyim biraz, İzmirden
bahsedeyim. İzmire son on üç yılda toplam 25 milyara yakın
yatırım yapılmış, destek verilmiş. İzmire
sadece ulaştırmada 4 milyarı geçen bir yatırım
yapılmış, eğitimde 1,6 milyar, sağlıkta 1 milyar TL
yatırım yapılmış, destek verilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIFAT SAİT (Devamla) - Şimdi, bütün
bunları söylerken bugün aslında 21 Aralık ve en uzun geceyi
yaşayacağız. Bugün gidin, rahat rahat uyuyun çünkü bütçe
sağlam, Türkiye sağlam.
Hepinize saygı sunuyorum ve yeni
yılınızı da kutluyorum, tebrik ediyorum.
Sağ olun, teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sait.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Beş dakikayı sorulara ayırıyorum.
Buyurunuz Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben yine aracılığınızla sormak
istiyorum: Sayın Bakan, yedek ödenekten ve yatırımları
hızlandırma ödeneğinden ak saraya ne kadar kaynak tahsis
ettiniz, onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, şimdi bakın, ben, soruma tam
cevap alamadım, diyorum ki: 278 milyar dolar özel teşebbüsün
aldığı borç var. Herhangi bir şirket Türkiyede herhangi
bir şirkete borç vermek için muhakkak bir bankanın aracı
olmasını ister yani benim demek istediğim, bankanın buna
kefil olması demek, Hazinenin kefil olması demektir. Ben bu konuda
açıklık istiyorum.
İkincisi: ATV ve Sabah gazetesinin
alınmasıyla ilgili biliyorsunuz Tayyip Erdoğan Binali
Yıldırıma talimat verdi ve Binali Yıldırım gitti
Cengiz İnşaattan, Kolinden, ondan sonra Limaktan ve birtakım
şirketlerden 630 milyon lira para topladı. Bu bir haraçtır,
haraçtır ama siz Maliye Bakanı olarak bunu vergi kanunu yönünden
incelediniz mi? Bu para şimdi nerededir? Bunun üzerinden veraset ve
intikal vergisini aldınız mı?
Yine, Bodrumda, Cennet Koyunda 687 dönümlük bir arazi
bu Cengiz İnşaata
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Türkiyenin
kronik problemlerinden biri de yoksulluğa, açlığa mahkûm edilen
emekliler. Çıkardığınız Sosyal Güvenlik Yasası
ile emeklilere millî gelir artışından pay verilmemesini bir yasa
hükmü hâline getirdiniz ve o tarihten itibaren de yani sizin
iktidarlarınız döneminde emekliler millî gelirden pay alamıyor.
Bu anlamda 2015 yılında bu yasada bir değişiklik yapıp
emeklilerin refah seviyesini artırma konusunda bir
çalışmanız mevcut mu? Yine, çalışan emeklilerden
kesilen sosyal güvenlik destekleme primini kaldırmayı düşünüyor
musunuz? Emeklilere bankadan aldıkları maaş
karşılığı banka promosyonu verilmesi konusunda daha
önce birtakım söylemleriniz oldu Hükûmetiniz olarak. Bunu hâlledecek
misiniz? Emekliler bu promosyondan yararlanacaklar mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Erdoğan...
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dün de sordum ama cevap alamadım. Muğla sahillerimizdeki İztuzu
ve Sarıgerme plajları başta olmak üzere dünyaca ünlü birçok
plajımız usulsüz bir şekilde, Anayasamıza ve
Kıyı Kanununa aykırı olarak özel sektöre kiraya
verilmektedir. Bu ihale ilanları nerede yapılmıştır?
Halka açık olması gereken bu plajlardan bundan sonra
vatandaşlarımız nasıl istifade edeceklerdir? Buraları
kiralayan şirketlerin ortakları kimlerdir? Buralara yüksek kiralar
vererek kiralayan şirketler, bu paraları çıkartmak için
buralarda hangi gayriyasal inşaatları ve uygulamaları
gerçekleştirecektir?
Yine, Türk Hava
Yolları bütün dünyaya uçuyor. dedi arkadaşlarımız ama Türk
Hava Yolları Ankaradan Dalamana uçmuyor. Türk Hava Yollarının
Ankaradan Dalamana uçması için bir çalışmanız olacak
mı?
Dün emekliler
aradılar. Emeklilerin maaşlarından, geriye dönük olarak, 2008
yılına kadar geçen süre içerisinde...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın
Vural...
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bir iki konuda bilgiye ihtiyacımız var. Kısa vadeli brüt
dış borç stokunun, kamu-özel, 2002 ve 2014 yıllarında
uluslararası rezervlere oranı nedir? İthalatın oranı
nedir yani 2002 ve 2014te ithalatın uluslararası rezervlere
oranı nedir? Ayrıca, 2002 ile 2014teki tarihler itibarıyla
vatandaşın toplam borcunun gayrisafi millî hasılaya oranı
nedir?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Akçay...
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bütün bakanlıklarda müfettişlik yeterlilik sınavlarında
birinci sınavı kazanamayanlara bir ilave hak ve ikmal imkânı
tanınıyor fakat vergi müfettişliği yeterlilik sınavında
bir hak var, kazanamayanlar tamamen memurluğa geri döndürülüyor. Vergi
müfettişliği sınavının birinci sınavını
kazanamayanlar için ikinci bir hak vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Evet, birinci
sorudan başlayacağım. Değerli arkadaşlar, yedek
ödenekten, yatırımları hızlandırma ödeneğinden
aktarımlar henüz kesinleşmedi, yıl sonu itibarıyla
kesinleşecek.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Bildiğin kadarını söyle Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ocak 15 itibarıyla
yayınlayacağız. Kesin hesap çıktıktan sonra biz size
bütün rakamları vereceğiz.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Bildiğin kadarını, imza attığın
kadarını söyle.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bütün rakamlar Sayıştay
denetimine tabidir. Dolayısıyla, bu anlamda ne gerekiyorsa size
bildireceğiz.
Sayın Genç, 278 milyar özel teşebbüs borcunun
sadece 3 projeyle ilişkili olan 5,3 milyar doları -ki
detaylarını gönderdim- Hazine garantisi altındadır; bunlar
üçüncü köprü, Avrasya Tüneli ve İzmit Körfez Geçişidir. Onun
dışında herhangi bir Hazine garantisi söz konusu değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun dışında yok
diyorsun da
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Öbür gündeme getirdiğiniz iddialarla ilgili olarak da, onlar sadece
birer iddiadır, dolayısıyla bu çerçevede bir çalışma
söz konusu değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) İddia olur mu, para ortada,
para, para! Veren şirketler inkâr etmedi, Cengiz 100 milyon dolar
verdiğini, Kolin 100 milyon dolar verdiğini, Limak 100 milyon dolar
verdiğini söyledi.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Şimdi, değerli arkadaşlar, dün de ifade ettim yani gerçekten,
tabii ki imkânlarımız arttıkça emeklilerimize daha fazla kaynak
aktarıyoruz. Bakın, şöyle tekrar edeyim ben size, 2002
Aralık ile 2014 Temmuz döneminde emeklilerimizin maaşı
şöyle değişmiştir; yani aslında gayrisafi yurt içi
hasıladan ciddi anlamda pay almışlardır, onu göstermek için
söylüyorum: Esnaf BAĞ-KUR emekli aylığı 148,7 liradan 848
liraya çıkmış; artış oranı nominal olarak yüzde
471, bu dönemde enflasyon yüzde 176,4. Dolayısıyla, reel anlamda
neredeyse ikiye katlanmış ve dolayısıyla, gayrisafi yurt
içi hasıladan çok çok daha büyük oranda pay almıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Emekliler refah içinde
yaşıyor(!) Hatta, bir Mercedes alabilirler kendilerine(!)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Tarım BAĞ-KUR emekli aylığı aynı şekilde
yaklaşık 66 liradan 633,6 liraya çıkmış ve
artış oranı yüzde 862. Dolayısıyla, burada da
enflasyonun birkaç katı kadar hızla artmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Diyanet İşleri
Başkanı emekli maaşıyla mı aldı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- SSK emekli aylığı 257 liradan 1.047 liraya
çıkmış, buradaki artış da yüzde 307,4. Yine, memur
emekli aylığı 376 liradan 1.311e kadar çıkmış;
yine artış oranı enflasyonun çok üzerinde, yüzde 248,4.
Sayın Erdoğanın sorusuna gelince,
Muğla ilinde bulunan bahis konusu kıyılar özel çevre koruma
alanı olarak ilan edilmiştir. Özel çevre koruma alanlarında
bulunan taşınmazların kiralanması da dâhil her türlü yetki
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aittir. Dolayısıyla
Muğla ilindeki kıyılarda Bakanlığımızca
herhangi bir kiralama işlemi yapılmamıştır. Hafta sonu
da olduğu için ilgili Bakanlığa ulaşıp sizin sorularınızı
iletemedim ama varsa orada bir istismar, varsa orada bir yanlış
uygulama bana da iletseniz, memnuniyetle ben ilgili arkadaşlara iletir,
araştırmasını yaparım.
Türk Hava Yolları Dalamana uçar, uçmaz, onu
Tabii
ki bu bir ticari karardır, mevsimle ilişkili olabilir. Benim herhangi
bir özel çalışmam söz konusu olamaz ama yolcu varsa tabii ki uçulur.
Sayın Vuralın sorularına gelince,
şöyle: Şimdi, toplam rezervler, altın dâhil dış borç
stokuna oranı 2002
OKTAY VURAL (İzmir) Kısa vadeli efendim
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Onu da söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim müsaade ederseniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Onu sadece yani
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tabii, tabii ama borcun
OKTAY VURAL (İzmir) Kısa vadeli olanı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Kısa vadeliyi de söyleyeceğim, toplam borcu da söyleyeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ben onu sordum efendim,
kısa vadeliyi istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Toplamı da ben
istiyorum efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Toplam borca oranı yüzde 21,7 iken yüzde 33,7ye yükselmiş 2013
itibarıyla, 2014 itibarıyla 33,2 yani artmış. Toplam
rezervlerin kısa vadeli borçlara oranı ise düşmüştür, yüzde
171 civarından yüzde 102,2ye. İthalata ilişkin verilere de
bakıyorum, brüt döviz rezervlerinin ithalata oranı 2002de yüzde 52
iken şimdi yüzde 45,9a düşmüştür.
Hanehalkı borçlanmasına gelince ise, tabii
2000li yılların başında, 1990lı yıllarda
enflasyon çift hane, yüksek çift hane olduğu için ve faizler zaman zaman 3
haneye çıktığı için borçlanma imkânı son derece
sınırlıydı. Şimdi burada görebildiğim
kadarıyla, şu an 2014 yılı itibarıyla hanehalkı
borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 22, 2014
itibarıyla. 2002 rakamını arkadaşlar burada
vermemişler ama muhtemelen oldukça düşüktür fakat bu son derece
normaldir.
OKTAY VURAL (İzmir) Yüzde 1,9; onu söyleyin efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Çünkü hanehalkı o dönemde zaten borçlanacak bir faiz
bulamadığı için
OKTAY VURAL (İzmir) - Tasarruf edecek imkânı
mı vardı ya?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
-
enflasyon çok yüksek, faiz çok yüksek olduğu için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, süremizin sonuna geldik.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Son soruya da cevap vereyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz, iki dakika süre veriyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Doğrudur, Maliye Bakanlığında müfettişlere
yeterlilik sınavında sadece bir hak bugüne kadar verilmiş. Ben
arkadaşlara söyledim, ikinci bir hakkın verilmesine ilişkin bir
çalışmayı şu anda yapıyorlar. O çerçevede
çalışmamız tamamlanır tamamlanmaz yüce Meclisi
bilgilendireceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, 2002de toplam
kısa vadeli dış borç stoku neydi?
BAŞKAN - 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının maddeleri kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi, program uyarınca sırasıyla
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının maddelerini görüşüp oylamalarını
yapacağız.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
2013 YILI MERKEZİ
YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 6363 sayılı
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerine 396.705.004.350 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere
45.002.167.100 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumlara 2.363.741.000 Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
(2) Kanunların verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde
eklenen ve düşülen ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap
gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 2013 yılı bütçe giderleri toplamı
397.275.131.828,49 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2013
yılı bütçe giderleri toplamı 57.090.735.703,98 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2013 yılı bütçe giderleri toplamı
2.430.916.918,27 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2013 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gideri
toplamı 408.224.559.856,04 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN 1inci maddeyi daha evvel kabul edilen
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir saat ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati:
12.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.44
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi 2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 6363 sayılı
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (B)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin gelirleri 362.960.518.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
gelirleri 6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir, 38.766.047.450 Türk Lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası öz gelir, 21.591.000
Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 2.363.741.000 Türk
Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 2013 yılı net bütçe gelirleri toplamı 377.342.211.000,76
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2013
yılı net bütçe gelirleri 11.497.846.520,02 Türk Lirası öz gelir,
47.098.907.478,15 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
58.596.753.998,17 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2013 yılı net bütçe gelirleri 2.673.061.379,63 Türk
Lirası öz gelir, 5.000.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak
üzere toplam 2.678.061.379,63 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2013 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe geliri
toplamı 389.681.984.770,79 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Grupları adına ilk olarak
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz Sayın Binici. (CHP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçeler,
sınıflar arası ilişkileri düzenleyen, toplumsal
ihtiyaçların giderilmesini sağlayan ve dolayısıyla,
toplumsal refahı etkileyen, diğer bir yönüyle de devlet ile toplum
ilişkilerini belirleyen dokümanlardır; her ne kadar, rakamlar
yığını ve muhasebe tabloları gibi gözükse de esasen
toplumsal iş bölümüyle yaratılmış değerlerin kimler
arasında ve nasıl pay edileceğinin yazıya dökülmüş
hâlleridir. Hani derler ya, Ayinesi iştir kişinin, lafa
bakılmaz. İşte, bu pencereden bakıldığında
bütçeler, yapıcılarının dillendirdiği söylemlerden
ziyade, gerçek niyetlerin ve gerçek yüzlerin yansıdığı
birer aynadır.
Değerli milletvekilleri, görüşmelerinde sona
doğru geldiğimiz 2015 yılı bütçesi, AKP
iktidarının kesintisiz olarak yaptığı 13üncü bütçe
olacaktır. Bakmayın siz öyle her sene aralık ayında
yaşanan bu seremonilere, dinlemekten artık baygınlık
geçireceğimiz bu retoriklere, ellerine tutuşturulmuş metinlerle
bu kürsüye çıkıp methiye düzenlere.
Üşenmeyin, ertelemeyin, iktidar
sarhoşluğunun teslim aldığı bedenlerinizi bir kez
olsun atın sokağa. Çıkın sokağa, bakın, ayın
sonunu zor getiren memura, bir bir kepenk kapatan esnafa bakın. Eğer
ölmez de sağ kalırsa evine bir lokma götürme derdinde olan
işçiye bakın. Sahi ya, şehitlik payesi vererek elinize
bulaşmış kandan kurtulabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Cinayetlerine yardım ve yataklık ettiğiniz ve sayıları
on binleri aşan emekçilere bakın. Çalışıp
didindiği hâlde ürünü para etmeyen köylüye, kendi yetiştirdiği
ürünün süpermarketteki fiyatını görüp de küçük dilini yutan çiftçiye
bakın. Bir torba kömür, bir paket makarna yolu gözleyen fakire, gecenin
ayazında çöpten nafaka çıkarma telaşındaki garibe
bakın.
Hadi üşenmeyin, çıkın sokaklara bir bakın.
Ermenekte kömür madenlerinde oğlunu iş cinayetine kurban veren Recep
Gökçenin ayağındaki yırtılmış lastik
ayakkabılara çok iyi bakın. O ayakkabılar temizliğin, o
ayakkabılar saflığın, o ayakkabılar dürüstlüğün
ve helalin simgesidir. Biliyor musunuz o ayakkabıların hiçbir zaman
kutusu olmadı. Hani sizin de o meşhur kutularınız var ya,
işte, o kutulardan hiç olmadı. Aslında, Recep Gökçenin yatak
odası da olmadı. Recep Gökçenin olmayan yatak odasında ne para
sayma makinesi ne de para kasası hiç ama hiç olmadı.
Hadi beyler, hadi
hanımlar, üşenmeyin, çıkın sokaklara. Taşeron
sistemine çağdaş köle ettiğiniz, güvencesiz milyonlara, rezidans
ve AVM inşaatlarının tepelerinden yaprak misali düşen
canlara bakın. Atanamadığı için birer birer intiharı
seçen öğretmenlere, ölüm dehlizlerinde bir avuç kömür için bir ömür feda
eden madencilere bakın. Kahve köşelerine mahkûm ettiğiniz
üniversite mezunu gençlere, ödeyemediği kredi kartı yüzünden, Tek yol
ölümdür. diyenlere bakın. Yok ama! Sizler çıkamazsınız bu
sokaklara çünkü sizin gezdiğiniz sokaklarda talan var, yağma var,
rant var, peşkeş var. Sizin gezdiğiniz sokaklarda
sayısını arttırmakla övündüğünüz dolar milyarderleri
var. Tuttuğu altın olan, yatak odalarında bile para sayan, rüyada
bile göremeyeceğimiz milyon dolarları, milyon avroları az bulan,
bir gece ansızın sıfırlayan, girişim dehası
çocuklarınız var. Özelleştirme diyerek Türkiye
halklarının dişiyle, tırnağıyla kurduğu
asırlık fabrikalarını, kurumlarını birer
ikişer peşkeş çektiğiniz yandaşlarınız var.
Sizin gezdiğiniz sokaklarda, eteklerinize yapışmış
çocuklar gibi Hani bana, hani bana? diye sırada bekleyen
candaşlarınız var. O yandaşlarınızın, o
candaşlarınızın minnet borcu niyetine oluk oluk
akıttığı paralarla ha bire doldurduğunuz
havuzlarınız var. Dağ demeden, tepe demeden, dere demeden
Nerede beleş orda yerleş. diyen rantçılarınız var. Diktiğiniz
AVMler ve rezidanslarla talan ettiğiniz, sonrasında da Silüeti
bozuldu. diye timsah gözyaşı döktüğünüz İstanbul var. Sizin
gezdiğiniz sokaklarda İtibardan tasarruf olmaz. diyerek
yaptırdığınız saraylar var. İşte sizin
bütçeniz, işte sizin aynanız budur.
Alıştık
artık yalanınıza, dolanınıza;
şaşırtmıyorsunuz bizleri. Gözünüzü bürüyen İktidar
hırsıyla "Amaca ulaşmak için her yol mübahtır."
diyorsunuz. Ne ahlak tanıyorsunuz ne hukuk ne din tanıyorsunuz ne de
kitap. Yeminler olsun ki bu hâlinizle Machiavellinin öğütler verdiği
prens gibisiniz.
Kıbleniz para
olunca kendi ülkenizdeki asgari ücret ile Almanyadakini mukayese etmiyor, eski
Başbakan Schrödere ne kadar maaş aldığını
soruyorsunuz.
Ayrıca,
katıldığınız 5inci Din Şûrasında Çok
büyük imkânları olan, çok büyük bir zenginin iflası ne denli
acıysa ilimde çok çok güçlü olan bir milletin bu ilmi kaybetmesi ondan çok
daha büyük bir felakettir. diyorsunuz. Kaybedilen ilmin acısı ile
müflis bir tüccarın acısını mukayese eden bu
anlayışınızla vallahi de billahi de şaka gibisiniz.
Genel olarak Orta Doğuda, özelde ise Suriyede
girdiğiniz pis ilişkiler, çetelerle tuttuğunuz her türlü kirli
işlerle 21inci yüzyılda yeniden peyda olmuş iblis gibisiniz.
Azıcık itiraz edenlere,
yaptıklarınızı beğenmeyenlere, sizin gibi
düşünmeyenlere, velhasıl toplumsal her muhalefete yüklediğiniz
darbeci yaftasıyla mumu çoktan sönmüş yalancı çoban gibisiniz.
GAPta, DAPta, DOKAPta bitmeyen eylemleriniz,
tükenmeyen planlarınızla burnu unutulmuş Pinokyo gibisiniz.
Parasız eğitim isteyen öğrencileri
zindanla, hakkını arayan memuru copla, güvence isteyen emekçiyi gazla
terbiye edeceğini sanan; bununla da yetinmeyip ha bire tepemizde sallanan
kılıç gibisiniz.
Roboskide yeni Dersim, Gezide ise Kerbela gibisiniz.
Siz, aslında maskesi çoktan düşmüş cellat gibisiniz.
Tüm servetimiz bir dilim ekmek dahi olsa o bir dilim
ekmeği kardeşçe, eşitçe ve dostça
paylaşacağımız bütçeleri yapmak dileğiyle hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Binci.
ENGİN ALTAY (Sinop) Cevap vermeyecek misiniz ya?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Olmadı ya!
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Oldu. Daha ne diyeyim ben?
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne dinsizliğiniz ne
kitapsızlığınız kaldı ya!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Olmadı ya!
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya, buna cevap
vermiyorsanız, daha sataşma için söz istemeye hakkınız yok!
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova.
Buyurunuz Sayın Akova.
CHP GRUBU ADINA AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, devlet yönetiminde
en önemli politika aracı bütçedir; bütçelerde, gelir ve giderlerinde
yaptıkları değişikliklerle vatandaşın daha mutlu
yaşamasını, daha refah içinde yaşamasını, huzur
içinde yaşamasını sağlamakla görevlidirler. Ancak,
geldiğimiz noktada, incelediğimiz bütçede de benim ilim olan
Balıkesir ilinin geçim kaynağı, saygıdeğer milletvekilleri,
hayvancılıktır, turizmdir, zeytinciliktir.
Hayvancılığın sorunlarını ve çözüm önerilerini
ayrı bir madde konusunda inceleyip hakikaten, sıkıntılar
vardır bu konuda- ayrıca bir dile getirmek lazım.
Ancak, turizmciler de çok dertlidir. Bizim,
kıyı belediyelerinde, turizm ilçelerinde yazlık nüfus
oranlarımız ile kışlık nüfus oranları
arasında çok farklar vardır. Burhaniye ilçesinin kışın
nüfusu 40 bindir, yazın nüfusu 150-200 bindir. Yine, Ayvalık öyle,
Edremit öyle, Erdek öyle. Hakikaten, Marmaris, Bodrum, başka illerde,
ilçelerde de bu sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu konuda,
kış ve yaz nüfuslarının ortalaması alınmak
suretiyle veyahut da hane sayısı, ev, konut sayısı tespit
edilerek mutlaka yasada bir değişiklik yapılmak suretiyle bu
kıyı belediyelerinin, turizm ağırlıklı
belediyelerin devletten aldıkları paylar, kadrolar ve İller
Bankasından aldığı paylar konusunda bir düzenleme
yapılması gerekmektedir.
Zeytincilik konusunda, zeytinci çok dertlidir. Ben kendim
de zeytin üreticisiyim. Kürsüye her çıktığımda zeytincinin
derdini söylemekten vazgeçmiyorum, vazgeçmeyeceğim. Maliyetler çok
yüksektir. Biz zeytin üreticileri diyoruz ki: Nasıl pırlantada,
incide KDV muafiyeti getiriliyor; biliyorsunuz hepiniz, ÖTV alınıyor,
KDV alınmıyor pırlanta ve inciden. Yine, balıkçı
tekneleri ve ticari yük ve yolcu taşımacılık işi yapan
yatlara verilen mazot da ÖTVden muaf. Bizim, çiftçilerin, zeytincilerin
traktöründe kullandığı mazottan da ÖTV alınmaması, bir
muafiyet getirilmesi talebimiz vardır. Bu konuda bütçede bir
iyileştirme görmedik.
Yine, zeytin yağına verilen devlet
desteğinde bir iyileştirme görmüyoruz, tane zeytine devlet
desteğinde bir iyileştirme görmüyoruz.
AKP iktidarı, iktidara gelirken 3Yyle mücadele etme
sözü vererek halktan güven oyu aldı ve iktidar oldu. Neydi bu 3Y?
Yolsuzlukla mücadele edeceğim. Yoksulluğu gidereceğim ve
yasakları kesinlikle önleyeceğim. Şimdi, içinde
bulunduğumuz 17-25 Aralık tarihinde, yolsuzluk ve rüşvetle
mücadele haftasında, yolsuzluk ne safhada arkadaşlarımız
bunu her konuşmalarında dile getirdiler.
2013 yılında Türkiye'de 21 milyon 923 bin
yoksul bulunmaktadır. Nüfusumuzun üçte 1i yoksuldur, nüfusun yüzde 15i
yoksulluk riski altındadır, 2013 yılında sürekli yoksulluk
riski altında olanların oranı yüzde 13tür. Yine, maddi
yoksunluk oranı 2013 yılında yüzde 49,7dir. Bu çok önemli bir orandır.
Halkımızın yarısı, hakikaten, sayın
milletvekilleri, ciddi bir maddi sıkıntı yaşamaktadır.
AKP kendisine kaçak saray yaparken vatandaş -dün de
gördük EĞİTİM-İŞte- yasal hakları olan bir
gösteriyle Anayasanın kendilerine yasal olarak
tanıdığı hakkı kullanırken copla, gazla müdahale
edilmiş, şiddet görmüşlerdir, yaralanmışlardır.
Vatandaşa da reva görülen muamele gaz, şiddet ve coptur.
Bir başka konu da yine açlıktır,
yoksunluktur; yine zeytincilerin zeytinliklerinin kesilmesidir.
Sayın Bakan Faruk Çelik Asgari ücretle
geçinilebilir, büyük para. diye söyledi. Saygıdeğer milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı bütçesi, 445.567 asgari ücretlinin bir
aylık maaşı demektir, 37.131 asgari ücretlinin de bir yıllık
maaşı demektir. Asgari ücret bu kadar büyük para ise
Cumhurbaşkanlığının bütçesi niye bu kadar fazla? Bunun
da zaten Sayın Bakan tarafından hiç dile getirilmediğini
görüyoruz.
Yine, kaçak sarayın inşaatına harcanan
para da hâlen belirsizliğini korumaktadır. Sayın Bakan
Şimşek 1 milyar 370 milyon. demektedir, ancak TOKİ
Açıklarsak ekonomi zarar görür. demektedir, yine bazı
kuruluşlar tarafından da 5 milyar lira değerinde olduğu
ifade edilmektedir. Yine, gazetelere ve açıklamalara göre bir aylık
elektrik faturası da dudak uçuklatan bir rakamdır, 700 milyar lira
değerindedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Çankaya Köşkü 11 cumhurbaşkanına yetti ama
Erdoğana yetmedi. Kaçak saray, Sayın Şimşekin dediği
maliyete çıktıysa bu parayla her ilimize en az 8 okul, toplam 700 okul
yaptırılırdı.
Yine, kendisine sarayları layık gören
Sayın Erdoğan vatandaşın evinin durumunu biliyor mu? Yine,
nüfusun yüzde 40a yakını, konutunda sızdıran
çatısını ve nemli duvarlarını, binalarını tamir
edememektedir. Yine, yüzde 78,5i evden uzakta bir hafta tatil
yapamamıştır. Yine, yüzde 49u beklenmedik
harcamalarını karşılayamamaktadır. Yüzde 75,5i
yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını
yenileyememektedir. Bu rakamlar çok acı ama demek ki her yıl otomatik
olarak buradan onaylanan bütçeyle bizler yoksulluğu çözmüyoruz,
yoksulluğu sürekli hâle getiriyoruz. Bir kere bunun altını
çizmek lazım. Bu nedenle de diyoruz ki: AKP iktidarının bütçesi
gelir eşitsizliğine çözüm üretmiyor, refah yaratmıyor,
yoksulluğa kesinlikle çözüm üretmiyor.
Değerli milletvekilleri, bir yıl önce Türkiye
yolsuzluk algı endeksinde 53üncü sıradayken bugün, maalesef, 64üncü
sırada olduğunu görüyoruz. Yine, Uluslararası Yolsuzluk
Algı Endeksinde AKP Hükûmeti döneminde 2004te 145 ülke arasında
81inci sırada olduğunu görüyoruz. Yine, bu dönemde de yolsuzluklarda
rekorlar kırıldığını görüyoruz. Yolsuzluk
giderilmediği gibi yoksulluğun da giderilemediğini görüyoruz.
Neyi giderdi? Dedi ki: 3 Yden birisi olan yasakları gidereceğim,
çözeceğim, yasaklarla mücadele edeceğim. Ancak
hatırlamamızda yarar olduğunu düşünüyorum, sadece madde
başlıklarıyla hangi yasaklar ile ne yaptıklarını
bir tekrar konuşmak, sizlere anlatmak istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Twitter kafasına göre yasak -AKPnin
yasaklarını sayıyorum- Internet kullanımı kontrollü
yasak, normal doğum yasak, alkol yasak, yayınlar yasak, heykel yasak,
basılmamış kitap yasak, dershane yasak, Cumhuriyet
Bayramlarında ve 19 Mayıs törenlerinde kutlamalar yasak, törenlerde
çelenk koymak yasak, 10 Kasımda Atatürkü anmak dahi yasak, anıtlara
çelenk koymak yasak, öğrencilerin parasız eğitim istemeleri
yasak; gazetecilerin muhalif yazı yazmaları yasak, tabii
bu televizyon kanalları için de geçerli; HES ve nükleerlere
karşı eylemler yasak, mayo ve bikini reklamları yasak,
Başbakanı proteste etmek kesinlikle yasak, stadyuma özgürce
giriş yasak, Taksime çıkmak da yasak; Var olan bir şeyin, bir
durumun var olduğunu iddia etmek de yasak; fezleke incelemek de yasak,
komisyon çalışmalarını yayın yapmak da yasak.
AKP,
yasaklarda, hakikaten, saygıdeğer milletvekilleri, ustalık
dönemini yaşıyor, hani diyorlar ya Ustalık dönemini
yaşıyoruz. Ancak gördüğümüz kadarıyla yasaklarda
ustalık dönemlerini yaşamaktadırlar. Kısaca AKPye
dalkavukluğun dışında her şey yasak.
Yine
AKPnin yayın yasaklarının bazılarını dile
getirmek istiyorum: PKKnın Dağlıca ve Aktütün
baskınlarıyla ilgili yayın yasakları; futbolda şike
davası yayın yasağı, KPSSde kopya skandalı, Gezi
Parkı direnişine canlı yayın yasağı;
Reyhanlı saldırısı, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
operasyonu, Reza Zarraf ve Ebru Gündeş için yayın yasağı,
MİT Yasası için yayın yasağı -biliyorsunuz Adanada
yakalanan MİT tırlarıyla da ilgili yayın yasağı
var- Dışişleri Bakanlığındaki dinlemelerle ilgili
yayın yasağı, 301 madencinin hayatını kaybettiği
Soma faciasıyla ilgili yayın yasağı, IŞİDin
Musul Konsolosluğunu basarak 40 diplomatı rehin almasıyla ilgili
yayın yasağı, Bingöl Emniyet Müdür Yardımcısı
Atıf Şahin ile Başkomiser Hüseyin Hatipoğlunun şehit
oldukları saldırılarla ilgili konuşma yasağı,
Soruşturma Komisyonu çalışma dönemi için bile yayın
yasağı konuldu.
Değerli
milletvekilleri, OECDnin 2014 yılı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
NEDRET AKOVA (Devamla) Teşekkür ediyorum. Bütçenin hepimize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akova.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Şahsınız
adına da söz talebiniz vardır, birleştiriyorum talebiniz
üzerine.
Buyurunuz
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2013 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde söz aldım, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, kesin hesap kanununda mutlaka gelir
tahminlerinin nasıl tutup tutmadığına bakılması
lazım, inceleniyor ama en azından üzerinde konuşulması
lazım. Ama Türkiye'nin gelir politikasında, özellikle bütçede çok
arızalı bir durumun olduğu ortada.
Bunu niçin söylüyorum? Dolaylı vergilerin yüzde
70lere tırmandığı bir ortamda adil bir vergilemenin
olduğunu söylemek mümkün değil. Bir kere vergi yükü artıyor.
2002 yılında, sosyal güvenlik dâhil, yüzde 22lerden 2014
yılında yüzde 28lere yükseliyor. Sosyal güvenlik hariç
baktığınızda, yüzde 17,6dan yüzde 20,5e yükseliyor
aynı dönemde. Dolaysız vergiler de yüzde 35lerden yüzde 29,5a
düşüyor. Dolaylı vergiler de yüzde 65lerden yüzde 70in üzerine
tırmanıyor.
Bu tür bir gelişmenin gerçekten vergilendirme
açısından adil olduğunu söylemek bir kere mümkün değil.
Vergi tabanı genişlemiyor, vergi oranları düşmüyor, ödeme
gücüne dikkat edilmiyor, vergi politikasının sosyal amacı
gözetilmiyor. Vergi esnekliği yüksek olanlar ayrı.
Petrole baktığınız zaman dün, zaten
Sayın Müsteşardan aldım, sağ olsun- 2002 yılıyla
mukayese ettiğinizde, nereden bakarsanız bakın, 94 oktanlı
benzinden 1,14 lira vergi alınırken 2,82 liraya çıkıyor
yani 2 lira 82 kuruş. Bunu böyle söylemekte fayda var, oranlar düştüydü
arttıydı demenin bir anlamı yok. Ne kadar? 1 lira 14
kuruştan 2 lira 82 kuruşa çıkmış. Vergi bu. Bunu
azaltsanız motorin fiyatı daha önceden azalırdı. Başka
ne var burada? Motorine baktığınız zaman, 2002
yılında 76 kuruş vergi alınıyormuş, şimdi 2
lira 18 kuruş alınıyor. Yani bu 2 lira 18e oransal olarak
bakacağınıza 76da bıraksaydınız, fevkalade,
vatandaş bu işten kaç senedir ne yapıyor olurdu? İstifade
ediyor olurdu.
Şimdi, dolaylı vergilerde ne oluyor?
Dolaylı vergilere doğru daha çok yöneliniyor. Sık mevzuat
değiştiriyorsunuz. Mükellef önceden öngöremiyor bu vergileri,
yatırım yapmakta mütereddit oluyor. Ödemeyeni avantajlı hâle
getiriyorsunuz. Mevzuat anlaşılmaz ve karmaşık. Denetimde
etkinlik yok. Diğer taraftan, kayıt dışı
vergilendirmede problem var, orası da sıkıntılı.
Vergilendirmede istisna, muafiyet adaleti zorlaştırıyor,
vergilemede uyum zorlaşıyor, vergi adaleti yok. Mükellefin iyisi
-biraz önce söyledim- cezalandırılıyor. Çalışanlar
umutsuz. Kayıt dışılık ve kaçakçılıktaki
vergi de meydanda.
Biz üç dört gündür belki defalarca sormamıza
rağmen, bir Maliye Bakanının yatırımları
hızlandırmadan nereye ne kadar kaynak tahsis edildiğini
bilmemesi bizi son derece bizar etti. Bilmemesi durumunu düşünmek
istemiyorum, mutlaka biliyordur, bilmiyorsa zaten ayıp. Ama bize
Bilmiyoruz, kesin hesapta vereceğiz., O çıkınca
vereceğiz. vesaire demesine de hiç gerek yok. Ben bundan
sıkıntı duyuyorum. Açıkladığım takdirde
problem olur. Bunun için veremiyorum. diyecek kadar basit bir şeydi.
Bunu, ben, kesin hesapta vereceğim. dediği zaman Şu anda
elinde ne varsa onu ver. dediğimiz hâlde onu veremiyor ise inanın
bir Maliye Bakanı arkasındaki bürokratlara kendini güldürdükten sonra
ne yapar? Onlar gülüyor anlamında söylemiyorum. Onlar, bu işi
Sayın Bakanın bilebileceğini fevkalade iyi bilirler.
Şimdi Ben toparlayamadım. demenin bir
anlamı Kalkınma Bakanlığından bunu temin
edemedim.dir. Cuma günü sorduk, bir bakanın bir bakanı arayıp
Ben şimdi arasam, oradan sanırım ben temin ederim yani Nedir bu
kaynak? dediğim zaman eğer bir talimat yoksa. Neden bundan
kaçıyor, neden bundan korkuyor? Bir Maliye Bakanının
korkması, bu duruma düşmesi bir ülke açısından çok
sıkıntılı, zül bir iştir. Bunu özellikle ne yapmak
istiyorum? İfade etmek istiyorum.
Şimdi -biraz önceki konuşmamda da
değindim- vergisini ödeyemeyenlere imkân tanıyorsunuz.
Tanınsın. Bunun anlamı, ekonomi iyi değil, millet vergisini
ödeyemiyordur; açık ve net. Peki, buna rağmen, bu imkânı tanıdınız,
ödeyenler ne olacak? Biz onu defalarca sorduk komisyonlarda. Peki, ödeyenlere
de şimdi bir imkân sağlamaya çalışıyorsunuz. Ne
yapmaya çalışıyorsunuz? Onlara da ya oransal indirim ya
taksitlendirme vesaire.
Biraz önce Sayın Bakanın kendisine söyledim.
Ya, yurt dışında bir iktisadi kuruluşa gitseniz Biz
vergiyi toplayamıyoruz, burada bir sıkıntı var.
Dolayısıyla her sefer ödeyemeyene bir imkân sağlıyoruz.
Onlar da her sene ödeyemiyor, gidiyor ama öbür tarafta da ödeyenlere de
ayrı bir imkân sağlayamaya çalışıyoruz bu kadar
seneden sonra. deseniz, hakikaten yurt dışında iyi bakmazlar
adama ekonomik çevreler; hele bir de Benim ekonomim iyi. falan diyorsan.
Şimdi, bu olay gerçekten sıkıntılı.
Merkezî yönetim bütçesine zaten
baktığınız zaman, özelliklerine Enflasyonla mücadele
kararlılıkla devam edecek. diyor. Kararlılıkla devam
ettiğiniz bu enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı kimin görevi?
Merkez Bankasının. Peki, Merkez Bankası ne diyor? Sizin
politikalarınız, mali politikalar eğer uygun giderse ben o
enflasyonu dizginlerim. diyor. Onların açıkladıkları bu.
Onlar Maliyeye dönmüş, bakıyorlar, ifadeleri bu; mantıklı
söyledikleri zaten, orada bir anormallik yok.
Şimdi Cari işlemler
açığını tedricî olarak düşüreceğiz. diyorsunuz.
Düşürün. Büyümeyi de 9dan 3e düşürüyorsunuz, 3ün altına
düşürüyorsunuz. Onun endikasyonlara etkisinin ne olduğunu zaten fark
edemeyecek kadar da bu işten uzak değilsiniz. Biliyorsunuz ama buraya
yazmak mecburiyetinde hissediyorsunuz, başka çareniz yok.
Şimdi, petrolden, vesaireden birtakım
avantajlar gelecek diye düşünebilirsiniz ama bu konjonktürel geliş
gidişlerin sürdürülebilir bir şeyi yoktur, kalıcı bir
durumu yoktur. Zaten bu sene eğer ona bel bağladıysanız
şu anda bu bütçenin içinde o yok zaten, bu bütçenin içinde o yok;
sıkıntıya girersiniz, sakın öyle söylemeyin.
Büyümenin potansiyel seviyesine
çıkarılması için gerekli olan politikaları uygulamak.
Demek ki büyüme potansiyel seviyesinde değil, sizin bu ifadenizden o
anlaşılıyor.
Ekonominin verimlilik düzeyini yükseltmek. Zaten
özelleştirmenin amacı verimliliği falan artırmak ama sizin
özelleştirmede falan böyle bir amaç güttüğünüzü değil
Elimizden çıksın, para gelsin, sonra bir yerden alan yandaşa
biz bir şekilde kaynak sağlarız. Bu, Dicle Elektrik olayı
gibi. Yani gayet, böyle -ne diyeyim- ciddi olmayan işler.
Bir de bu Yatırım için tasarruf seviyesini
artırmak. Rezil ettiniz ya, yüzde 24lerden 12lere düştü, özel
kesiminki millî gelirin yüzde 9larına düştü. Şimdi, bu
olayı böyle yorumladığınız zaman
Bakan Beye de
söyledim. Ben bunu ilk söylediğim zaman kinayeli bir şekilde oradan
alkışlıyordu, hiç unutmam. Düştüğü durum bugün
fevkalade kötü, sıkıntılı. Bu tasarrufları öyle
kısa zamanda artırmak falan mümkün değil. Çırpınıyorsunuz,
artmıyor işte öyle hadi dediğiniz zaman. Bir kere,
aldığınız -hem de bu ifadeyi çok seviyorsunuz siz-
makroihtiyati önlemlere rağmen, burada bir düzelme falan yok yani
doğru dürüst bir düzelme yok. Komik bir olay oluyor.
Şimdi Dünya ekonomisinde yaşanmakta olan
belirsizlik ortamının ülkemize etkilerini asgari düzeyde tutmak. Bu
sizden kaynaklanmıyor. Putin geliyor, Ben size bir iyilik yapayım.
diyor, o bir farklı, oraya bakıyorsun; öteki geliyor
Serbest piyasa
rejiminde böyle bir şey olmaz zaten.
Faiz dışı harcamaları kontrol
altında tutmak. Dün, evvelki gün rakamları verdim. Son bütçe
rakamları uygulama sonuçlarına baktığınızda tam
tersi olmuş, geçen seneye göre tersi bir gelişme var.
Şimdi,
bunların dışında Bütçe harcamalarını sağlam
gelir kaynaklarıyla karşılamak ve kaynak-harcama dengesini göz
önünde bulundurmak. Doğru; şimdi, baktığınız
zaman, bu özelleştirme, milletin bu kadar yıldır
biriktirdiklerini topladınız, harcadınız; olan biten belli,
açığın geçen seneye göre nereye geldiği belli. Bunları
tek tek her seferinde anlatmak şey değil.
Biraz önce söyledim, ak saraya ne
ayırdığınızı bile topluma anlatmaktan
sıkıntı duyuyorsunuz. Maliye Bakanını ilk etapta
tebrik ettim, bütçede açıkladı Komisyonda, fakat öyle bir fren yaptırdılar
ki burada ağzını bıçak açmıyor, Kesin hesap
çıkacak. diyor, öyle diyor. Bu işi burada bilenler ile arkadaki
bürokratlar muhtemelen gülüyorlardır, yani bunun ne olacağı
belli.
Şimdi, devam ediyor: Hesap verebilirliği ve
mali saydamlığı güçlendirmek. diyor. Hadi, işte,
güçlendirelim. Şu yatırımları hızlandırmadan
yedek ödenekten ne gitti; bir bakalım, mali saydamlık nasıl
oluyor? Bunlar uzuyor, gidiyor.
Şimdi ama burada şu var, bakın: Bütçe
yönetiminde saydamlığın arttırılması, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütçe uygulamaları konusunda daha iyi
bilgilendirilmesi amacıyla mahallî idareler ve sosyal güvenlik
kurumlarının bütçe büyüklükleri, döner sermayeler ile bütçe
dışı fonlara ve bütçeden yardım alan kuruluşlara
ilişkin bilgiler
diyor. Ben Sosyal Güvenlik Bakanına söyledim,
bütçe transferlerini falan açık kabul etmiyor. Öbür türlü sosyal güvenlik
sistemi
Oradan giden nereden gidiyor? O da oradan gidiyor. Kalkınma
Bakanlığının -eski DPTnin- hazırladığı
rapora bakarsan 80 milyar TLye gelmiş cari açık. Onun da savunulur
bir tarafı falan yok. Hakikaten ne? Problemli.
Diğer taraftan, bakıyorsunuz, enerji
KİTleri zaten eski hâline gelmiş. Yani o dövizle ödemelerde falan
sıkıntıları gidermek için Hükûmet birtakım tedbirler
almaya çalışıyor. Orada da öyle bir problem var.
Bunun
dışında, finans kesiminde sıkıntı var. Neden?
Merkez Bankasına hem Faizi düşür. diyorsunuz hem Krediyi
arttır. diyorsunuz ama öbür taraftan Makroihtiyati önlemlerle buna
bakın. diyorsunuz, Yumuşat. diyorsunuz. O ne yapsın ya,
kaynak maliyeti yüksek. Kamu bankası ile diğerleri arasında
haksız rekabette korkunç bir şey var, teknolojiye ayak uydurmada bir
sıkıntısı var, sıcak para girişi olarak
nitelendirilen yabancı sermaye girişinin yarattığı
belirsizlik var. Ne zaman, ne kadar gireceği belli olmuyor; geldiği
zaman seviniyorsunuz, gittiği zaman şey oluyor. Şimdi, bir de
Türk bankacılık sistemi yabancı para birimlerindeki
dış fonlamaya bağımlı hâle geldi. Bu da çok tehlikeli
bir şey buna baktığınız zaman.
Bankalar
projelerin kredilendirmesinde projeye ortak olarak katılamıyor ve
kredi fiyatlandırmaları sektörel bazda maliyetlerden kaynaklı
olarak yapılamıyor. Orada da birtakım sıkıntılar
devam ediyor.
Zaten Hükûmetin
2023 hedeflerine baktığınız zaman -Hükûmet programında
ortaya koyuyor- 2 trilyona millî gelirin ulaşacağı söyleniyor -2
trilyon dolar bu tabii- kişi başına millî gelirin 25 bin dolara
ulaşacağı söyleniyor. Ama 2017 hedeflerini Sayın
Başbakana söylettiniz. 2017 yılı hedeflerine
baktığınız zaman, orada çok sıkıntılı
bir şeyin ortaya çıktığını söylüyorsunuz. Bir
daha tekrar etmekte kayıtlara geçmesi açısından fayda var. 1,3
trilyon dolar diyorsunuz 2018de, 2017de söylediğiniz rakam da 970 milyar
dolar. İkisi arasında yaklaşık yüzde 35 civarında
mı
Şu anda bölseniz arkadaşlar bulurlar. Herhâlde bunu dünyada
hiçbir yere izah edemezsiniz. Hem de bunu G20 toplantısına giderken
Sayın Başbakana söylettiniz. Orada biri hakikaten sorsaydı
Başbakan ne yapardı? Çok zor durumda kalırdı.
Şimdi,
diyorsunuz ki: Bütün bunları yapacağız ama
Ne zaman
yapacaksınız? Şu Orta Vadeli Program zaten kepaze oldu sizin
elinizde. Çıkardınız, tarihlerini değiştirdiniz, yine
uyum sağlayamadı, Orta Vadeli Mali Planla tarihleri
uyuşmadı. Aynı gün hepsini
yayınladığınız oldu bütçe çağrısıyla
beraber. Hakikaten bu komik bir durum. Bunu Sayın Babacan açıklamaya
çalışıyor ama açıklanacak bir tarafı yok. Böyle bir
rezillik zaten açıklanmaz. Hele bir mali kural dedi, getirdi, Avrupa
Birliği istifade edecek, bizden yararlanacak, OECD yararlanacak. falan.
Kişi başı geliri 30-40 bin dolar olan ülkenin senin
programına ne ihtiyacı vardı da bu hâle getiriyorsun, kendini
komik duruma düşürüyorsun?
Yukarıda,
temmuz ayına gelirken zorla görüştürdü; herhâlde altı yedi sene
oldu, hâlâ öyle duruyor. Rezilliğin daniskası. İnsan bir de
çıkar, söyler Ya, biz de bunları yapamadık, özür diliyoruz.
Biz nasıl sizin yaptıklarınızı tebrik ediyoruz, takdir
ediyoruz; bundan da korkacak bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Ancak Sayın Bakan
benim hâlâ sorularıma cevap vermedi, korkak bir Maliye Bakanı olarak
niteliyorum.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım,
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) İsmini tutanaklardan
çıkarsınlar, korkak Bakan olmadı Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bakan gelsin, cevap
versin, seni ilgilendirmiyor.
BAŞKAN Bursa Milletvekili Canan Candemir Çelik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmeleri üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki iktidara ilk
geldiğimiz 2002 yılından bugüne kadar geçen sürede
hükûmetlerimiz eliyle Bursaya yönlendirilen kamu yatırımları 15
milyar Türk lirası civarındadır. Bu rakam, dolaylı
katkılarla çok rahat bir şekilde 20 milyar Türk lirasının
üzerine çıkmıştır. İşte, bu devasa kamu
yatırımları, kentin tüm ekonomik göstergelerini geçen sürede
3e, 5e, 10a katlayarak kentimizde muazzam bir büyümeye ve kalkınmaya
vesile olmuştur.
Değerli milletvekilleri, farklı düzeylerdeki
yatırımcılara verilen desteklerle Bursanın dış
ticaret hacminde 4 kat artış sağladık. Yapılan kamu
yatırımlarıyla Bursa, üreten, ürettiğini dünyaya pazarlayan
bir dünya markası olma yolunda ilerlemektedir. Her şeyden önemlisi,
Bursa millî bütçeye 2002de 1,4 milyar dolar katkı sağlarken bu rakam
2013 yılında 6 milyar dolara yükselerek 5 kat
artmıştır. Görüldüğü üzere, ulusal bütçeden kentimize
ayrılan her kamu yatırımı 5 kat fazlasıyla millî
bütçemize geri dönebilmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, ruhen ve bedenen
iyi yetişmiş nesiller yetiştirme hedefiyle eğitim
alanında ilklere imza attık. Bursaya son on iki yılda
yaklaşık 1,2 milyar Türk lirası eğitim
yatırımı yaptık. İnsan hayatını her
şeyden çok önemseyen sağlık politikalarımızla
şehirlerin sağlık personeli ihtiyacını gideriyoruz,
yeni hastaneler kazandırıyoruz. Bu anlamda, Bursalı
vatandaşlarımızın sağlığı için
2002-2013 yılları arasında yaklaşık 574 milyon Türk
lirası üzerinde yatırım yaptık. Yapılan bu
görülmemiş miktardaki yatırımlarla hastane sayıları
arttı. Yatağa bağımlı hastaların hastanede
yapılması zorunlu olmayan tıbbi bakım ve
rehabilitasyonlarının ev ortamında yapılması ve
hastane kalış sürelerinin kısaltılması amacıyla
2010 yılında evde sağlık hizmeti uygulamasını
başlattık.
Kentimizdeki tüm kara yollarını yeniden
yapılandırdık. Bursanın kara yolu ağını
1.179 kilometreye ulaştırdık. Türkiyenin kalbi olan
Bursayı diğer şehirlere bağlayan devlet
yollarını 494 kilometreye; ilçe, belde ve köyleri şehir
merkezine bağlayan il yollarını 611 kilometreye uzattık.
Böylece Bursaya erişimi daha hızlı ve güvenli hâle getirdik.
Değerli milletvekilleri, aile ve sosyal politikalar
kapsamında 873 milyon Türk lirası yatırım yaptık.
Etkin, verimli ve daha hızlı hizmet sunmak amacıyla sosyal
yardım ve hizmet alanındaki bütün kurum ve kuruluşlarımızı,
Bakanlık bünyesinde tek çatı altında birleştirdik.
Bakanlık çatısı altında, kadınları,
çocukları, yoksulları, şehit yakınlarını,
gazileri, yaşlıları ve engellileri kapsayan
çalışmaları birbiriyle ilişkili ve bütüncül bir
bakış açısıyla gerçekleştiriyoruz. Bütün
çocuklarımızın hakkı olan aile
sıcaklığı için, yetiştirme yurtlarından ziyade
aile yanında bakım modelini tercih ettik. Evden uzaklaşan
çocukların, ailelerinin yanına dönüşünü sağladık.
Ayrıca, vatanı için canını veren evlatlarımıza
vefa borcunu ödeyen bir Türkiye olmak için, şehit yakınları ve
gazilere tanınan istihdam hakkını 1den, 2ye çıkardık
ve bu hakkı kullanabileceklerin içeriğini genişlettik.
Sonuç olarak
belirtmek isterim ki: On iki yılda, iktidarlarımız döneminde
başkaları için hayal gibi görünen nice hedeflere ulaştık ve
ulaşmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, ilimize millî bütçeden ayrılan
her kuruşun ülkemizin kalkınması ve gelişmesi yolunda büyük
katkı sunacağını bir kez daha belirtmek ve vurgulamak
isterim.
Bu vesileyle tüm milletvekili
arkadaşlarımızı, aziz milletimi ve güzel Bursamın
güzel insanlarını en içten duygularla selamlıyor, 2013
yılı bütçesinin vatanımıza, milletimize hayırlı
ve bereketli olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Soru-cevap bölümüne geçmeden önce, Sayın Metinerin
kısa bir söz talebi vardır, bir dakika ona söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Metiner.
III.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner'in, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
20/12/2014 tarihli 35inci Birleşimde 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dün Genel Kurulda,
Cumhuriyet Halk Partili Tanju Özcan arkadaşımız,
söylemediğim bir şey üzerinden bir eleştiri getirmiş.
Tutanaklara geçmesi için düzeltme talebinde bulundum.
Ben, Genel Müdürün evine paraların polisler
tarafından konulduğunu söylemedim; ayakkabı
kutularının bir mizansen olduğunu, bir algı operasyonu
çerçevesinde kullanıldığını belirttim. Bu ikisi
birbirinden çok farklıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne farkı var?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Paraların
sahipleri bellidir. Önemli bir kısmı alınmıştır,
diğerleri de alınacaktır. Dolayısıyla, Tanju Özcan
arkadaşımızın, bir daha dinlerken çok daha dikkatli
dinlemesini salık veririm.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157
Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Akar...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
paraların oraya konduğunun mizansen olduğunu bilen, aynı
zamanda alınacağını da biliyor, demek ki senaryoyu kendisi
yazıyor. Biraz sonra -cevap hakkı doğdu- yine cevap verir. Bu
paraları, kol saatini, para kasalarını nasıl tarif
edeceğini merak ediyorum. Elini öpmek için sıra bekledikleri
hocaları bugün düşmanları oldu ama burada gidip de bunları
düzeltme gereği duyuyorlar, anlamış da değilim.
Tabii, bu arada sorum da gitti.
Şimdi, Sayın Bakan, on iki yıllık
iktidarınız döneminde, akaryakıt fiyatlarının, petrol
fiyatlarının sürekli tavanda olduğu dönemler de oldu,
düştüğü dönemler de oldu. Hızlı sorayım sorumu. Tavan
dönemlerinde, en tavanda petrol ürünlerinin satış fiyatları
neydi, şimdi dip yaptığı dönemde petrol satış
fiyatlarınız nedir; o tavan ile dip arasındaki fiyat farkı
nedir? Petrol ürünlerinin satış fiyatlarındaki, benzindeki,
mazottaki taban fiyatı ile minimum fiyatı arasındaki
satış farkınız nedir?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Akova
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kurtuluş Savaşımızın
kazanılmasında en önemli kişilerden biri olan İsmet
İnönüyü yıpratmak için bir sürü yalan servis edilmektedir.
Cumhuriyet düşmanı kesimlerin bu yalanları artık şehir
efsanesine dönmüştür. İnönü için Cami kapattı,
yıktı. deniliyor, asıl şimdi sizin iktidarınız
AVM için cami yıkıyor.
Bir sorum var: Çankaya Merkez Camisinin İnönü
ailesi tarafından finanse edildiğini biliyor muydunuz? İnönü
ailesinin yapılmasını sağladığı Çankaya
Merkez Camisinin yıkılması için bir plan yapılmakta
mıdır? Çünkü, İnönü kendi birikimiyle cami
yaptırmıştır, bu camiyi İnönü kendi şahsi
parasıyla yaptırmıştır ancak dini siyasete alet
etmemek için de bunu açıklamamıştır. Şimdi, mimari
kimliğiyle öne çıkan bu Çankaya Merkez Camisi küçük diye
yıkılmak isteniyor. Kim bilir bu alan kimlere rant kapısı
yapılacaktır, neler yapılacaktır? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akova.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öncelikle eleştirilerimizi kötü
niyetli yapmadığımızı, bazı
yanlışları, yanlış uygulamaları düzeltmek
amacıyla yaptığımızı belirteyim.
Dolayısıyla, 1940tan beri yapılan tamamlayıcı ödenek
konusu, yedek ödeneklerin ve ödenek üstü harcamanın bu kadar anormal
olması, ek bütçe gerektirdiği hâlde yapılmaması, bütün
bunlar bunlara gerekçe olamaz. Bunları bir şekilde düzeltmek
lazım, siz de bunun düzeltilmesi gerektiğini gayet iyi biliyorsunuz,
sadece bu amaçla bunları yapıyoruz.
Ben şimdi bu Maliye Bakanlığı kesin
hesabının 263üncü sayfasındaki görev zararlarını
sormak istiyorum. 2 milyar 800 ve 4,6 milyarlık, toplam 7 küsur
milyarlık bu zararlar neyle ilgilidir? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tarihte bugünler incelendiği zaman Türkiyedeki
yolsuzluklara en büyük yardım ve yataklık yapanın Mehmet
Şimşek olduğunu göreceklerdir.
Şimdi ben
-biraz önce- bir şey soruyorum: Bu Çalıkın üzerindeki ATV ve
Sabah gazetesinin mülkiyetinin değiştirilmesi için Binali
Yıldırım, Tayyip Erdoğanın talimatıyla 630
milyon dolar toplamış. Bunu diyorum ki vergi hukuku yoluyla incele.
Diyor ki Ortada bir delil yok. Ben ihbar ediyorum; böyle bir şey var,
bunu incele. Bunu veraset vergisine mi tabi tutacaksın, bu haraç
mıdır, el mi koyacaksın? Onu şey et.
İkincisi,
Bodrumda 687 dönüm devletin en kıymetli arazisini Mehmet Cengiz ile Rixos
otelleri sahiplerine 150 milyon dolara verdiler ve arkasından da gittiler
Ziraat Bankasına, 180 milyon dolar aldılar. Şimdi, devletin en
azından 1 milyar dolar civarında değeri olan bu
arsasını niye bu kadar ucuz fiyatla veriyorlar? Devletin Ziraat
Bankasından gidip buna kredi alıyor.
Daha çok şey
var da söyleyeceğim, sırasıyla.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2 tane sorum var, lütfen bu sorulara cevap verin.
Birincisi: 10
milyon 700 bin dolayında olan emekli vatandaşımızın
maaşlarının yüzde 50 artırılarak yaşam
koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak
mısınız?
İkinci sorum:
İllerimizin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında en
son il 81inci sırada Muştur. Son on iki yılda Muşun
sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi ileri gitmemiştir, daha da geri
gitmiştir. Bu Muş ilinin ve ilçelerinin yolsuz, asfaltsız,
elektriksiz, okulsuz köylerine niye hizmet götürmüyorsunuz? Şu anda
ulaşılamayan köy var mıdır? Onu sormak istiyorum.
Antalya
milletvekiliyim ama Anayasaya göre Türkiyenin her yerinin milletvekiliyiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Müsaade ederseniz
son sorudan başlayayım.
Sayın Kaptanın tabii ki Muşun
sorunlarına ilgi duyması bizi de sevindirir. Doğrusu,
Muşla ilgili olarak bizim dönemde yapılan hizmetleri ben
çıkartırım. Şu anda kar veya başka bir sebeple hani
erişimin zor olduğu bir köy var mı, bilmiyorum. Ama bütün o
bilgileri valilikten talep eder, pazartesi günü gönderirlerse bana, kendisiyle
paylaşırım. Ama Doğu Anadolu Kalkınma Projemiz var,
Muş onun merkezinde. Gerek altyapı gerek eğitim noktasında
hiçbir ayrım gözetmeksizin hem doğuda hem güneydoğuda hem
batıda birçok yatırım yaptık. Bunlara da tabii ki gerekeni
yapacağız.
Bakın, bir rakam önüme geldi; sadece KÖYDES projesi
kapsamında 2005-2014 yıllarında tahsis edilen ödeneğin
coğrafi bölgelere dağılımı geldi bana. Burada,
Doğu Anadolu Bölgesinde 14 ilimiz var. Yani 2 milyar 25 milyon 59 bin 460
lira; bütün Türkiyeye gönderilen paranın yüzde 22,3ü yani Türkiyede en
çok para alan ikinci bölge. Birinci bölge Karadeniz, 2 milyar 636 milyon 62
diye gidiyor, yüzde 29,1. İkinci sırada Doğu Anadolu var, yüzde 22,3.
Dolayısıyla, KÖYDES kapsamında, sizin bahsettiğiniz
hususlar da KÖYDES kapsamına girer.
OSMAN KAPTAN (Antalya) Doğu Anadoluyu sormuyorum,
Muşu soruyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Muş da Doğu Anadoluda olduğu için muhtemelen Muş da
gereğinden fazla payını almıştır ama Muşun
da rakamlarını çıkartırım.
Şimdi, Emeklilerimizin maaşlarını
yüzde 50 artıracak mısınız? diye soruldu. Ülkemizde
imkânlar arttıkça emeklilerimizin maaşlarını
artıracağız. Yüzde 50 değil, maaşlarını
yüzde 250 ile yüzde 800 arasında artırdığımızı,
bir önceki seansta, soru-cevap kısmında emeklilerimizle ilgili
rakamları ben verdim.
Sayın Genç, Türkiye bir hukuk devletidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Eğer bir yanlışlık yapılmışsa
savcılar soruşturur, o konuda gerekeni yaparız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye incelemiyorsun? Maliye olarak
niye incelemiyorsun?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Ben dedikodu üzerine inceleme yapmam, dedikodu üzerine inceleme yapamam.
Şunu da söyleyeyim, hiç kimseye bir arazi
verilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bodrumdaki verilmemiş mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Türkiyedeki bütün satışlar ihaleyle yapılır,
açıktır, şeffaftır, herkese açıktır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Siz de buyurun katılın. Dolayısıyla, o konuda en ufak bir
tereddüt yoktur.
Sayın Kuşoğlu, ben eleştirilerinizi
çok değerli buluyorum; Plan Bütçe Komisyonunda da çok faydalandım,
bunu samimi olarak söylüyorum. Onun için, hiçbir şekilde eleştirinizde
ben bir sıkıntı görmüyorum. Teşekkür ediyorum.
Yapıcı yani rehberlik yapan; onun için çok da takdir ediyorum.
Şimdi, ama bu tamamlayıcı ödenek meselesi hakikaten bütçe var
olduğundan beri zaman zaman olan bir olaydır yani ilk defa bu dönemde
olan bir durum değildir. Şimdi, sorunuza gelince, arkadaşlar
çıkartabilirlerse bu görev zararı diye geçen kalemin dökümünü
verecekler, ben sizinle herhâlde bir sonraki soru-cevap seansında
paylaşırım memnuniyetle.
Sayın İnönünün yaptığı cami
konusunda benim bir bilgim yok, cami yaptıysa Allah razı olsun,
teşekkür ediyoruz ama yıkılmak istendiği konusunda da
herhangi bir bilgim yok. Eminim, muhatabı kimse oraya sorarsanız
cevap verirler.
Akaryakıt konusuna gelince, şöyle, değerli
arkadaşlar, akaryakıt konusu, bir, petrol ithal ettiğimiz bir
üründür. Bu, şu demektir: Onun fiyatını kur belirler, sadece
petrol, fiyatı belirlemez yani petrolü dolar cinsinden ithal ediyoruz.
Kur, mesela, örnek olarak söylüyorum, 2008de diyelim ki 1 küsurdur, şimdi
2 küsur olmuş, onu da dikkate almamız lazım. Ama şunu çok
net olarak hatırlıyorum, verebilirim bu rakamı size, diğer
detayları da sizinle paylaşırım, zaman açısından
sınırlı kaldı: 2002 yılında 95 oktan benzinde
vergi yükü yüzde 70in üzerindeydi, şu anda, hâlâ, bu çok yüksek
dediğiniz hâlde bile yüzde 64 civarıdır yani vergi yükünde bir
artış olmamıştır. Tam aksine, aslında nominal
petrol fiyatındaki, TL cinsinden varil başına petrol
fiyatındaki artış benzinin litresindeki artıştan daha
fazladır. Zaten bu da onu göstermektedir ama ben bütün rakamları
detaylarıyla da çıkartıp size göndereceğim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Cari açık kapanacak.
tezinizi çürütüyor o zaman.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biraz önce HDP
Grubundan İbrahim Binici konuşma yaparken Kıbleniz para olunca
cellat gibisiniz. gibi ifadeler kullanmıştır grubumuza yönelik
olarak. Sataşma dolayısıyla söz hakkı talep ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir saat geçti aradan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Zabıtlar ancak
geldi.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Zaman aşımına
uğradığı için
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben uyarmasam cevap da
vermeyecektiniz siz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binicinin 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya, siz ortaksınız
Hocam!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla)
biz taş atana da gül atmaya çalışan bir
geleneğin sahibiyiz. Burada da bunu yapıyoruz.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Çocuk öldürdünüz, daha çocuk!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O geleneği değiştirdiniz, dolar atıyorsunuz.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Zaman zaman attığımız gülün dikenleri
batıyor olabilir ama gül atmaya çalışıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O gelenek değişmiş.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) İkincisi, iktidar icraat yapar. İktidarın
icraatı konuşur, dünyanın her yerinde ve ülkemizde muhalefet
sadece konuşur ama zannediyorum konuşmasına bir icraat
etkinliği katmak için
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Muhalefet sadece demokrasilerde konuşur.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla)
bazen kelimeleri keskinleştiriyorlar ve daha can
acıtıcı hâle gelmek için dil oyunları yapıyorlar.
Tabii, dil oyunları yapma konusunda rekabete girersek söylenecek çok söz
var ama biz o rekabete girmeyelim. Bu bütçeyi çıkartmak da bir
icraattır. Sağ salim bütçeyi çıkartmaya
çalışıyoruz. O yüzden boğazımızda dokuz
boğum. Nasıl olsa millet yapılanı da görüyor,
konuşulanı da görüyor.
İbrahim Bey
kibar bir insan, zarif bir insan fakat çok kanlı canlı bir metinle
gelmiş buraya. Gerçi grubumuza karşı konuştu ama
başını da metinden kaldırmadığı için bir
bakıma metne karşı da konuştu diye düşünebiliriz.
Kıbleniz para olunca diyor, ben de bir kelime oyunu yapayım benzeri
şekilde. Kıbleyi acaba sadece para kelimesiyle birlikte mi
hatırlıyor arkadaşlar? diyebilirim mesele kelime oyunu ise.
Tabii, bu da can acıtıcı olur.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
O seni ilgilendirmez!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) İkincisi, bu cellat mellat
Yani, bu kelimeler
üzerinden konuşmaya başlarsak burada herkesin söyleyeceği o
kadar çok söz var ki bunları hatırlatmamakta ve memleketin geleceği
için, bir çözüm süreci için uhulet ve suhuletle yürümekte fayda var. Kanaatim o
ki İbrahim Bey Kobaniden yeni gelmiş, öyle öğrendik.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Üç aydır, dört aydır
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Gelirken bu metni okumaya fırsat bulamamış.
Ben eminim ki eğer metni bir kere okumuş olsaydı gelip burada en
azından bazı kelimeleri telaffuz etmezdi diye düşünüyorum çünkü
İbrahim Beyin kişisel tarzıyla çok da uyuştuğu
kanaatinde değilim.
Saygılar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 157
Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577,
3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi B cetvelinin genel toplamlarını okuyup
oylarınıza sunacağım.
B cetvelini okutuyorum:
(B) C E T V E L
İ
(TL)
Bütçe Geliri Tahmini 393.920.654.000,00
Tahsilat 419.653.761.555,03
Ret ve İadeler (-) 42.311.550.554,27
Net Tahsilat 377.342.211.00,76
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi (B) işaretli cetveliyle beraber
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci madde (B) işaretli cetveliyle birlikte kabul
edilmiştir.
Şimdi, 3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2013 yılı bütçe
giderleri ile bütçe gelirleri toplamları arasında, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 19.932.920.827,73 Türk Lirası bütçe gider fazlası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
1.506.018.294,19 Türk Lirası bütçe gelir fazlası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 247.144.461,36 Türk Lirası bütçe gelir fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2013 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gider
fazlası 18.542.575.085,25 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, eğer bir bütçenin vergi gelirleri neredeyse yüzde 70
oranında dolaylı vergilerden oluşuyorsa, eğer bütçenin 12
milyarı özelleştirme gelirlerinden oluşuyorsa, eğer bir
bütçede idari para cezalarından ve trafik para cezalarından dahi
medet umuluyorsa, eğer bir bütçede yatırıma, üretime yeterince
katkı verilmiyorsa, eğer Atatürk Orman Çiftliğinde bir taraftan
16.500 ağaç kesilirken diğer taraftan 280 tır ağaç ithal
ediliyorsa, israf varsa, denetim yoksa, hesap verilemiyorsa hangi dengeden
bahsedeceğiz? E, dengesizlik de bir dengedir. diyorsanız, onu
bilemeyiz.
Ağır ve
üstü örtülemez vahim iddialar var. Burada sayın milletvekilleri defaatle
bu yolsuzlukla ilgili iddiaları dile getiriyor, sayın bakanlar
Bunlar iddiadır. diyor. E, bunlar yenilip yutulmayacak, altında
kalınmayacak vahim iddialar. 630 milyon Türk liralık medya için havuz
oluşturulduğu, salma salındığı iddia ediliyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dolar, dolar.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Dolar
Siz bunları Bunlar iddiadır. diyerek
geçiştiremezsiniz. Maliye Bakanı olarak ne yaptınız?
Üzerinize düşen vazifeler var, Hükûmet olarak ne yaptınız?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yaptılar, muhasebe hesaplarında düzeltme yapabilmek için
kanun çıkarttılar.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Bunların cevabını vermek zorundasınız.
Artık, kesinlikle, halkta ve bizlerde uyanan kanaat, bu yolsuzluk
iddiaları birer gerçektir; bir cürmümeşhut hâline
dönüşmüştür.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 200 milyon dolarını da Ziraat Bankasından kredi
olarak aldılar paraları çıkmadığı için, bir
telefonla.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Evet.
Şimdi, hesap
veremeyen, hesap vermekten kaçan bir iktidarın kesin hesabı
sağlıklı olabilir mi? Tamamlayıcı ödeneklerle ilgili
sorular soruluyor, cevap alınamıyor; yatırımları
hızlandırma ödenekleriyle ilgili bilgiler soruluyor, cevap
alınamıyor. Eğer bu soruların cevabı
alınamıyorsa bu kesin hesap nasıl görülecek veya
şeffaflık, saydamlık nasıl sağlanacak? İlla hesap
sorma meselesi değil, bir de şeffaflık var, bilgi almak
istiyoruz. Demek ki, dengede, Hükûmetin iki yakası bir araya
gelmemiş, dağılmış, dün de değimiz gibi Hükûmetin
şakulü kaymış.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay denetimi
diyoruz. Değerli Komisyon üyesi arkadaşımız Sayın
Bilgiç, bütçenin ilk görüşme gününde -ben çok iyi hatırlıyorum-
konuşmasında Muhalefet yanlış şeyler söylüyor
Efendim, Sayıştay denetim yapmıyor. diyor. dedi. Muhalefet
Sayıştay denetim yapmıyor. demiyor. Sayıştayın
denetim raporları Meclise getirilmiyor ve Sayıştayın
denetim yapma imkânları kısıtlanıyor, dediğimiz bu.
Bizim söylediğimiz doğru, iktidar mensuplarının
söylediği yanlış.
İşte Ödenek üstü harcama, bakanların
yetkileri dâhilinde kullanılmıştır. diyor. Bana birisi
anlatsın bakalım, 5018 Sayılı Kanunda hangi bakana ödenek
üstü harcama yetkisi verilmiş? Ödenek üstü harcama yetkisi diye bir
şey de yok. Onun istisnası, millî savunma ve güvenliğe
ilişkin hususlarda yüzde 15 ödenek üstü sarfiyat yapılabileceği
öngörülüyor, ödenekler sınırlarında bu yetkilerin
kullanılacağı ifade ediliyor yani iktidar sahiplerinin bunları
da bilmemesine doğrusu hayret ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi, rant ve yolsuzluk
üçgeninde ülkenin temel meselelerini bırakmış, günübirlik
idareimaslahatla hareket ediyor ve temel sorunlar da derinleşerek devam
ediyor. Ülkemizin kaynakları, milletimizin refahı, huzuru ve
kalkınması için değil, bir avuç yandaşın
zenginliği ve kendi çıkarları için kullanılmaktadır.
Kamu harcamalarında bir denetim olmadığını defaatle de
belirtik.
Bütçenin bir
ayağı harcama yetkisi ise diğer ayağı da denetimdir.
Hükûmete harcama yetkisi veren Meclis, aynı yetkinin devamı olarak
harcamaları denetleme yetkisini de haizdir. Bu anlamda bütçe hakkı,
aynı zamanda bir denetleme hakkıdır; yetkiyi veren, aynı
zamanda denetim hakkına da sahiptir ancak yetkiyi ben alayım, hiçbir
şeyden de sorumlu olmayayım. Her konuda olduğu gibi, Hükûmet her
şeyde muktedir görüyor kendisini, Ben her şeye muktedirim, her
şeyi yaparım, her şeye yetkim var. Ben millî iradeyi temsil
ediyorum. diyor. Millî iradeyi de temsil etmiyor da
Millî irade bir küldür,
bütündür, bir bütün hâlinde temsil edilir. Fakat her şeye yetkili gören
Hükûmet, kendisini de hiçbir şeyden sorumlu görmüyor. Yetkiyi kullanan,
aynı zamanda sorumludur.
Meclis adına,
millî irade adına denetimleri Sayıştay yapıyor.
Sayıştay sadece bir denetim mekanizması da değil, aynı
zamanda Türkiye'nin demokratik ve şeffaf niteliklerini de ifade etmesi
gereken bir kurumdur. Sayıştayın etkin bir denetim süreci ortaya
koyabilmesi yolsuzlukları büyük ölçüde engelleyecektir. İşte, bu
yaşadığımız süreçte, maalesef,
Sayıştayın pasifize edilmesi ile yolsuzluk hadiselerinin bir
yanardağdan fışkıran volkanlar gibi ortaya
çıkması arasında da bir paralellik vardır. O yüzden,
diyoruz ki: Bir yerde etkin denetim yoksa yolsuzluk vardır. Bu, 2; 2 daha
4 eder bir kuraldır.
Bir yıldır
tartıştığımız ancak kökleri on iki
yıllık geçmişinden de evveline, 1990lı yıllara kadar
giden
Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen dokunulmazlık
dosyalarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi faaliyetleriyle
ilgili raporlarda, açık açık, bir cürüm işlemek amacıyla
suç teşekkülü oluşturulduğu ortaya konulmuş, bunlar
bekliyor. Ee, peki, bunlar
konuşulmazsa, bunlar yargıya gitmezse, bunlar denetlenmezse bunlar
bir yanardağın volkan patlamaları gibi devam edecek demektir.
Yolsuzlukların
ortaya çıkmasını istemeyen Hükûmet, on iki yıldır
Sayıştayı bir tabela kurum hâline getirmek için çabaladı.
Örneğin, 1996 yılından 2010 yılına kadar kamu
kaynaklarının kullanımında performans denetimi de yapan
Sayıştay, 6085 sayılı Sayıştay Kanunuyla
yüzeysel bir performans ölçümüne indirgendi, kanunuyla yüzeyselliğe
indirgendi.
Yine, kamu
kaynaklarıyla kurulan belediye şirketlerinin Sayıştay
denetiminden kaçırılması da bu niyetin bir ürünüdür.
İktidarın tek hedefi, hesapsız, kitapsız bir şekilde
denetimden kaçarak harcamaktır. Ben harcamaya yetkiliyim, istediğim
gibi de harcarım. ama sorumluluk yok, denetim yok, şeffaflık
yok; o zaman, yolsuzluk vardır, kirlenmişlik vardır ve bugüne
kadar konuştuğumuz sorunlar vardır.
Şimdi, AKP
neden bu yaklaşım içerisinde? Demek ki kamuoyunun bilmesini, milletin
bilmesini istemediği bazı faaliyetleri var. Madem sen millî irade
adına görev yaptığını iddia ediyorsun, madem millî
iradeyi temsil ettiğini söylüyorsun, yaptığın faaliyetleri
neden milletten gizliyorsun, saklıyorsun, açık açık
bunların hesabını veremiyorsun? Kaç defadır soruyorum
Maliye Bakanına: 2012 Hazirandaki Başbakanlık Genelgesiyle
devlete ait, devletin hüküm ve tasarrufundaki gayrimenkullerin
satışı, kirası, devri, irtifak hakkı tesisi gibi işlemlerin
Başbakanın uhdesine alınmasının amacı nedir?
Bugüne kadar sonucu nedir? Kaç talep bekliyor, kaç talep geldi? 50 defa
soruyoruz, Maliye Bakanlığından ve Hükûmetten cevap
alamıyoruz. Burada işte apse var değerli arkadaşlar, burada
kirli ilişkiler var. O yüzden cevap da veremiyorsunuz. İddia ediyorum,
burada yolsuzluk var. Bu iddiaların altında da kalmaya mahkûmsunuz,
bunların pek çoğu da iddia değil, tespite dönüşmüş
durumdalar.
Diğer
görüşlerimizi de bundan sonraki maddelerde dile getirmek üzere hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekili Özdal Üçer.
Buyurunuz
Sayın Üçer. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Değerli
arkadaşlar, sizleri grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin gelir-gider dengesi üzerinde konuşuluyor.
Tabii, rakamlarla dengeleri kâğıt üzerinde sayabilmek ya da onu
hesaba oturtabilmek mümkün ama gelir-gider dengesinin toplumun dengesini ne
kadar bozduğunu düşünmek üzerinde biraz kafa yormak lazım.
Kâğıtlar üzerinde milyarlarca liralık bütçenin gelir-gider
dengesi oturtulmuş ama bu ülkede aç yatan insanlar varken akşam
yemeklerinde devletin kamu olanaklarını kullanarak, misafirhanelerini
ya da kamu bütçesini kullanarak milyonlarca lira harcayıp kendi
çocuklarını doyuranlar da var. Tabii, kendisi tokken açın hâlini
anlamayanlar, devlet gücüyle, iktidar gücüyle, hiçbir emek vermeden kendi
çocuklarına yatlar, katlar, kotralar, şilepler alanlar var ama kendi
çocuklarına oyuncak gemi alamayanlar da var. Şimdi, bu
dengesizliği kâğıt üzerinde nasıl oturtacaksınız
bilmek lazım. Çadırlarda yaşayan aileler var ama 1.001
odalı sarayı olan başkanlar da var. Bu saraylarda kimleri konuk
ediyorlar kardeşim? deyip daha sonra o kardeşlerine ilişkin
nasıl hamleler yapıyorlar, nasıl dengesiz duruşlar
sergiliyorlar, bunları tartışmak lazım.
Bu toplumsal dengesizlikleri saymak günlerimizi
alır. Eğitim bütçesiyle ilgili dengesizliği, sağlık
bütçesiyle ilgili dengesizliği, Adalet Bakanlığı bütçesiyle
ilgili, ticaretle ilgili, turizmle ilgili, sanatla ilgili
Yani, milyonlar,
milyarlar havada uçuşuyor ama halk gariban, perişan. Milyonlarca
kredi kartı borçlusu var, milyonlarca insan geçim derdi çekiyor, elektrik
faturasını ödeyemedi diye elektriği kesilen on binlerce, yüz
binlerce aile var ama elektrik şirketi kurup milyonlarca liralık
bütçeyi HESler ya da HES şirketlerine ortaklık yaparak kazanan
siyasiler var. E tabii, milyarlarca lirayı havada uçuranların
kıblesiyle ilgili bizim birtakım söylemlerimiz olacak. Yani Kıble
deyince aklımıza para mı geliyor, Kıble deyince para
mı anlıyoruz?u tartışmak da çok etik değil.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Böyle bir
söylem olur mu ya?
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Kıble ile parayı
karıştırma ya!
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan,
temiz dile davet ediniz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Kıblenin ne olduğunu
bilseydiniz, eğer kıbleniz doğru olmuş olsaydı bu
Hükûmetiniz süresi içinde milyarlarca lira havada uçmazdı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Nasıl
konuşuyorsun ya? Bu nasıl bir
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sadece
yazıklar olsun ya!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Size yazıklar olsun.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Yakışmıyor
kardeşim ya!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Siz çıkıp da Kürsüde
her sözü söyleyeceğiz, kimse bize itiraz etmesin. diyorsanız
Yazıklar olsun. kelimesinin Kıbleniz doğru değildir.den
daha ağır olduğunu bilmek zorundasınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bütçeyle ilgili
konuş varsa.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Daha ağır olduğunu
bilmek zorundasınız.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Hiç
yakışmadı.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ve Biz istediğimizi
söyleriz. Siz bize hiçbir şey söyleyemezsiniz. diyorsanız onu da siz
varın, kendi kendinize hüsnükuruntu edinin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Onu siz diyorsunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Biz doğruyu söylüyoruz.
Muhalefetin işi de zaten budur. Demokrasi sistemlerinde aklı olan
bilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama hakaret etme.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Aklı olan haklı bulur.
Biz bu konuda
Demokrasi sistemlerinde elbette muhalefet konuşur, önerir,
eleştirir ve bu değerlendirilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Konuş
kardeşim, hakaret etme.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Söylediklerimin içerisinde hakaret
içeren hiçbir şey yok.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Nasıl yok?
Kıbleniz diyorsun ya.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ya, teşbih var,
teşbih. Çıkar, cevap verirsiniz. Ne öyle laf atıyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sayın Başkanım,
süremin, arkadaşlar konuşma yapacaklarsa
BAŞKAN Siz devam ediniz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Temiz dile davet etme
hakkımız var.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ama sizin de sorumluluğunuz
Genel Kurulu beni dinlemeye yönlendirmek.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama temiz bir dil
kullan.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Başkana görev mi öğreteceksin?
BAŞKAN Sayın Üçer, siz kendinizi dinletiniz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkür ederiz
Sayın Başkan.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sayın Başkan,
arkadaşların
Eğer hukuktan bahsediyorsak sayın hatip
çıkıp kıble ve para kelimesini gerekçe yapıp söz
istedi. Ben de aynı gerekçeyle söz isteyecektim, bana söz vermediniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İstemedi, istemedi,
söz istemedi Başkanım.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Ben bu tutumunuzun da
antidemokratik olduğunu, bana söz yetiştirmek yerine Genel Kurulu
hatibi dinlemeye yönlendirmenizin daha doğru olacağını
düşünmekteyim. Lütfen Meclisi
BAŞKAN Sayın Üçer, o konuşmayı siz
yapmadınız.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Evet, ama
BAŞKAN - Burada, konuşmanın muhatabı
orada dururken sizin söz isteme hakkınız pek olmaz zannımca.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Grubumuzu genelleyerek
BAŞKAN - Şimdi, siz konuşuyorsunuz,
buyurunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sayın Başkan, grubumuzu
genelleyerek şey yaptıkları için
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Özdal Bey,
konuşmanızı yapın.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Evet, ben konuya dönmek
açısından yeni bir giriş yapayım.
Şimdi, bütçenin gelir ve gider dengesinin hesaplar
üzerinde, kâğıtlar üzerinde birleştirilmesinin mümkün
olduğunu görebiliyoruz tabii. Maliye Bakanımızın da en
büyük başarısı aslında bu, kâğıt üzerinde bir
başarı.
Şimdi, eğitim bütçesine bakın.
Öğretmenler memnun değil -eğitim bütçesinin ana hedefi öğrenciye
iyi eğitim sunmak- öğrenciler memnun değil, idareciler memnun
değil. Peki, eğitim kurumunda üç hedef kitleniz vardır:
Öğrenciler, eğitim emekçileri -öğretmenler, bütün eğitim
emekçileri- ve idareciler. Bunların hiçbiri memnun değil ama
eğitimle ilgili özel şirketlerin, servislerin, efendime söyleyeyim,
güvenlik şirketlerinin memnuniyeti üst düzeyde.
Sağlıkta, yine, hastalar memnun değil,
hasta yakınları memnun değil ama kendi çocuklarına özel
hastane kuranlar, ona tıbbi cihaz satanlar, ilaç deposu sahibi olanlar
memnun. Böylesi bir dengesizlik kabul edilebilir bir şey midir?
İlaçtan bahsetmişken; adaletten
bahsediyorsunuz, doğrudan bahsediyorsunuz. Sayın
Cumhurbaşkanı çıkıp Kobani, Cizir, Afrin kantonları birleşirse
çok büyük bir tehlike olur. diyor. Bu ne öngörüsüzlüktür, bu ne
yanlış bir anlayıştır; yanlış bir
düşmanca zihniyettir!
Bugün güney
Kürdistan Federal Bölgesiyle dünyada en kârlı ticareti yapan Türkiyedir.
Peki, güney Kürdistan federal yönetimi olmadan önce Sayın Barzani,
Sayın Talabani bu ülkeye geldiğinde medyada ne kadar hakaret
edildiğini hatırlasanıza, neler neler söyleniyordu. Ama bugün
Türkiye'nin en büyük ticari ilişkisi orayla ve Türkiye'nin en kârlı
ticari ilişkisi orayla. Yarın bu, Kobani için de mümkündür, Cizir
için de mümkündür, Afrin için de mümkündür ama şu an Kobanide
IŞİD vahşetinden kaçmak zorunda kalan çocuklar eğer orada
Nazi kamplarını aratmayacak AFAD çadırlarında ölüme terk
ediliyorsa yarın onların yüzüne bakabilecek miyiz, bunun
tartışılması lazım. Biz aynı coğrafyada
birlikte yaşayacağız. Bu çocuklar perişan, sadece Kobani
çocukları değil, sadece Kürtler değil, oradan gelen
halkların hepsi, 2 milyon insan mülteci ve sen mültecilik
yasasını bile kabul etmemişsin. Sadece senin gemilerinde 3.600ü
aşkın insan, bu ülkeden kaçmak, Avrupaya mülteci olmak için giderken
insan kaçakçılarının avı olmuş, denizde
boğulmuş ve onların etini balıklar yemiş;
İstanbulda balıklar avlanmış, İstanbulun dört
başı mamur restoranlarında balıklar servis edilmiş
milyar dolarlarca, hangi saraylarda kimlere ikram edilmiş. Bu dönemde o
balıkları yemek neleri neleri anımsatır,
çağrıştırır insana. Şimdi, bunları
düşünmeyeceksiniz, göç idaresinin bütçesini, AFADın bütçesini
yolsuzluklara havale edeceksiniz, konteynerler Vanda çürüyecek, 10 bin
konteyner Vanda çürütülecek, bekletilecek ve orada Suriyeden gelen Kürt,
Arap, Asuri mülteciler için siz çadırı bile çok göreceksiniz. Bu
mudur gelir-gider dengesi? Bir devlet, devlet olmanın gereği ne
olursa olsun, kendi gücünü göstermek istiyorsa bile bunu yapmak
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Eğer birileri ölsün, birileri
yaşasın ve bunun adı da denge olur diyorsanız varın
siz istediğiniz gibi düşünün, halk gereken yanıtı
gerektiği zaman verecektir. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Üçer
konuşurken AFAD kamplarını Nazi kamplarına
benzetmiştir. Bu benzetme doğru, haklı bir benzetme
değildir. Nazi kamplarının ne olduğuna ilişkin
Sayın Üçerin de bilgisinin olması gerekir. AFADın
yapmış olduğu kamplarda insanlar, 2 milyona yakın göçen
Suriyeliye aş vermeye çalışıyorlar; yiyecek, giyecek
vermeye çalışıyorlar. Orada onların hayatlarının
idamesi ve Suriyedeki vahşetten kurtulup hayatlarını
sürdürebilmesi için bir imkân sağlamaya çalışıyorlar.
Birleşmiş Milletlerin Türkiye'nin yapmış olduğu bu
çalışmalara yönelik övgü dolu açıklamaları vardır.
Sayın Üçer o kampları ümit ederim ziyaret etmiştir. Ettiyse
oradaki kampların durumuna ilişkin bu benzetmenin
yanlışlığını kendisi de görecektir, ancak bu
benzetme biraz siyasal bir arzuyla dili keskinleştirme ifadesinin bir
neticesi olabilir. Bunu arz etmek için söz aldım.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Meclisi doğru bilgilendirmek
açısından ben kısa bir söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN - Söyleyiniz efendim, söyleyiniz, tutanaklara
geçsin.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından
söylüyorum. Herkes tarafından da biliniyor ki 2 milyonu aşkın
insan o sınırdan ülkemize gelmiş bulunmaktadır.
AFADın o misafirimizdir denilen insanlardan sadece 14 binini
barındırdığını devletin resmî makamları
ifade etmektedir ve Kobani için bu sayı böyle. Geriye kalan 2 milyonun
üçte 2sinden fazlasının akıbetinin ne olduğunu AFAD bile
bilmiyor ve burada şu soruyu sorarsak AFADın Nazi kampından
farksız olmadığını görmek mümkündür. Neden
milletvekillerinin görmesine izin verilmiyor? Orada
gizlenmeye çalışılan şey nedir? Neden orada insanlara onuru
rencide edici tutumlar sergileniyor? İnsanın onurunu rencide eden
şey Nazidir, Nazi politikasına benzer. Bazen ölmek yaşama
tercih ediliyor ya, insanların çoğu ölmeyi tercih ediyorlar. Neden?
Çünkü kendi onurunu ezdirmek istemediği için. İnsanların büyük
bir çoğunluğu
Depremde de aynısı oldu, AFADda. Bir çok
gence gidip söylüyorduk. Gençler diyordu ki: Keşke ben depremde
kurtulmamış olsaydım, keşke ben ölmüş olsaydım,
bu günleri görmemiş olsaydım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Bizler bu tür diyalogları gören insanlar olarak bu
şekilde söylüyoruz. Yoksa söz sanatı yapmak gibi bir gayemiz yoktur,
gerçekleri söylemekten başka.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, tek cümle, kayıtlara
geçsin.
Sayın
Üçer kesinlikle Nazi kampının ne olduğunu bilmiyor, kesinlikle
bilmiyor.
BAŞKAN
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Mehmet
Ali Ediboğlu.
Buyurunuz
Sayın Ediboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, bütçe dengesi üzerine konuşmak için
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılı da
durgunluğun, enflasyonun, işsizliğin ve borçların
tırmandığı bir yıl olarak bitmek üzeredir. 2015
yılındaysa vatandaşımızı bu basiretsiz ekonomik
anlayış ve öngörüsüz dış politika nedeniyle benzer ve zor
günler beklemekte.
2014
enflasyon hedefini yüzde 5,3 olarak öngören iktidar, neredeyse 2 katı
gerçekleşen enflasyon karşısında ücret
artışlarını frenleme yoluna gitmiş ve
çalışanları enflasyona ezdirmek durumunda
kalmıştır.
2015
yılında, çalışanların ücretlerinde ilk altı ayda
yüzde 3, ikinci altı ayda yüzde 3,63 oranında artış
yapılması da öngörülmektedir. Yani daha bugünden, kamu
çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirleri
enflasyon karşısında erimiş durumdadır.
Sosyal
ve ekonomik sorunların en tehlikelisi olan işsizlik giderek yükselmekte,
fiilî işsizlik yüzde 17leri aşmış, işsiz
sayısı ise 5,5 milyonu geçmiş durumdadır. 2013
yılı itibarıyla resmî rakamlara göre 20 milyon civarında
insanımız yoksulluk sınırı altında
yaşamaktadır. Bütün bu veriler Türkiye'nin durumunu gözler önüne
sermekte, yokluğun, yoksulluğun, işsizliğin ve dışa
bağımlı ekonominin resmini çizmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu yolsuzluk,
hırsızlık, işsizlik, ayrıca ekonomik olarak devlet ve
halkının sıkıntılı bir süreçten geçmesinin
yanında, özel olarak seçim bölgem Hatayda esnaf, tüccar, sanayici, köylü,
turizmci, nakliyeci, ihracatçı, çiftçi, emekli, ev kadını,
öğrenci, üniversiteli işsiz gençler, atanamayan öğretmenler,
taşeron işçiler, yoksul halk kesimleri AKP Hükûmetinin dışa
bağımlı ekonomi ve sıfırcı dış
politikası nedeniyle âdeta sıfırı tüketmiş, kan
ağlamakta. Erzin, Dörtyol, Payas, İskenderun, Arsuz, Belen gibi
ilçelerimizde narenciye para etmiyor, portakal, mandalinalarımız
dalında çürümeye terk edilmiş. Bu ilçelerimizde nakliye sektörü ve
demir çelik sanayisi Orta Doğu'daki yanlış
politikalarımız nedeniyle can çekişiyor, ihracatta büyük
sıkıntılar var, işsizlik hızla artıyor, esnaf
kepenk kapatıyor. Bölgede çok sayıda yazlık ev bu sorunlar
nedeniyle birkaç yıldır kapalı, yazlıkçılar evlerine
gidemiyor, turizm sektörü zararda. Durumun daha vahim olduğu Amik
Ovasında yetişen binlerce ton pamuk, geçen yılki fiyatın
yarısına dahi satılamıyor. Dolayısıyla,
Reyhanlı, Kırıkhan, Kumlu, Hassa gibi ilçelerimizde 300 binden
fazla vatandaşımız borç batağı içinde yüzmekte,
gelecek yıl tarlalarını ekmemeyi bile tartışır
hâle gelmişler. Reyhanlı, Altınözü, Yayladağı ilçelerimiz
Suriyeli sığınmacıların istilası altında
Hükûmetten gördükleri korumacı anlayış nedeniyle başta bu 3
ilçemiz olmak üzere Suriyelilerin yüzlerce iş yeri açması, ticaretle
uğraşmaları nedeniyle de bölgede binlerce
vatandaşımız işsiz kalmış durumda. Hatayda
bulunan, Türkiye'nin en büyük tır filoları sınırların
kapalı olması nedeniyle işsiz kalmış, Antakyada
devasa satılık tır pazarları oluşmuş.
Antakyanın ticaret merkezi tarihî Uzunçarşı esnafı
ekonomik durgunluk nedeniyle kepenk kapatma durumuna gelmiş, ekonomik
durgunluk yetmiyormuş gibi, şehir merkezine açılan 2 tane AVM ve
yine Suriyelilerin ruhsatsız işyeri açmalarına göz
yumulması küçük esnafımızı bitirmiştir.
Bir zamanlar Türkiyenin önemli yaş sebze meyve
üreten ilçeleri Defne ve Samandağda üretim durma noktasında, buna
bağlı olarak nakliye sektörü de yok olmayla karşı
karşıyadır.
Sonuç olarak, son dört yılın faturası
emeğiyle geçimini sağlamaya çalışan Hatay halkına
çıkmış, gelir hızla gerilerken, ilimizde para kazanacak
sektör maalesef ki sadece ve sadece kaçakçılık olmuştur; evet,
sadece kaçakçılar Hatay ilimizde para kazanır hâldedir.
Hataylı hemşehrilerimi aylardır çileden
çıkaran ilginç bir konu da bir süredir çözümlenemeyen elektrik
kesintileri. Trafolardaki kedi yuvalarının bir an önce yok edilmesini
istiyorlar.
Değerli milletvekilleri, bir önemli konudan daha
bahsedeceğim. Türkiye, izlediği taşeron dış politika
nedeniyle Pakistanlaşmaya, Hatay ise Peşaverleşmeye adım
adım sürükleniyor. Birazdan yapacağım
karşılaştırmada nasıl da benzerliklerin olduğunu
göreceksiniz.
Bildiğimiz gibi daha geçen gün Pakistan
Peşaver'de bir okul baskınını haberlerde izledik. Bu
baskında Taliban militanları, bir askerî okulda 500 -çoğu çocuk-
öğrenciyi rehin aldı. Bu baskında da 150 -yine çoğu çocuk
olmak üzere- çocuğu katlettiler.
İnsanlık dışı Taliban,
Afganistan iç savaşı sırasında, hem de Pakistanın
kucağında doğdu, bunu biliyoruz; tıpkı ÖSOnun yani
Özgür Sureyi Ordusunun Türkiyede doğduğu gibi. Pakistan'ın
basiretsiz, öngörüsü olmayan siyasetçileri tarafından kurulmasına
yardım edilen Taliban, çatışmalar sonunda Yontma Taş
Devrine dönen Afganistanda iktidar da oldu bir dönem. Ortaçağda bile
olmayan baskıcı uygulamalara imza attı Afganistanda. Tıpkı
bugün Suriyede sözde ÖSO gibi ılımlısı, IŞİD, Nusra
gibi radikali olan örgütlerin kendi kontrolündeki bölgelerde
yaptıkları uygulamalar gibi.
Zamanın Pakistanlı yöneticileri, ABDnin
başrol oyunculuğunda komşuları Afganistanda rol kapmak
istediler. Tıpkı Orta Doğuda rol kapacağız diye
Türkiyedeki stratejik derinliği olmayan, bir koyup üç alacağız
kolaycılığı ve Neoosmanlı soslu sığ
politikalar gibi.
Afgan iç savaşı nedeniyle Pakistan'a
milyonlarca mülteci yerleşti, tıpkı Türkiye'ye taşınan
2 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacı gibi. Başta
Taliban olmak üzere birçok silahlı örgüt kümelendi Pakistan'ın
kuzeybatı topraklarına, onlarca ülkenin istihbarat örgütünün
ajanları da cirit attı yıllarca o topraklarda, tıpkı
Türkiye'nin güney sınırlarına yerleşen terör örgütleri ve
çeşitli ülkelerin ajanlarının güney illerimizde cirit
attıkları gibi. Bu süreçte Pakistan iç barışını
yitirdi, toplumsal düzeni altüst oldu, eğitim sistemi çöktü. Eğitim,
radikal örgüt ve cemaat tipi örgütlerin kendi siyasal amaçlarına uygun
duruma getirildi. Okullardan bilim yok edildi, hurafe egemen
kılındı, tıpkı Türkiyede bugün
yaşadığımız süreç gibi. Tüm bu olanlar yüzünden
Pakistan ekonomisi altüst oldu. Yolsuzluk her geçen gün arttı, Afganistan
sınırı yolgeçen hanına döndü, güvenlik ortadan kalktı,
tıpkı bugün Türkiye'de yaşanan süreç gibi.
Pakistan güvenlik güçleri, ülkesinde yuvalanan Taliban
teröristlerine karşı operasyon yapması neticesinde Taliban
güçleri son Peşaver saldırısını öç alma adına
gerçekleştirdi. Bu saldırı Pakistan'da Taliban örgütünün
gerçekleştirdiği terör saldırılarının sadece
sonuncusu ve devam edeceği de herkesçe biliniyor. İşte, Pakistan
gibi koca bir ülke terör üssü olmanın bedelini çok ağır ödedi
yıllar boyunca. Bu da gösteriyor ki Pakistan, komşu ülke
Afganistan'ın iç işlerine karışmanın bedelini çok
ağır ödemekte, ödemeye devam da edecek gibi görülmekte.
Değerli milletvekilleri, Pakistan'da yaşananlar
Türkiye'ye ders olmalı ancak ders alacak yetkin bir dış politika
uygulamasını ne yazık ki bu Hükûmette göremiyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kürsüden tarihe
not düşme adına Hükûmeti uyarıyorum: Suriye, Türkiye'nin
Afganistan'ı olma yolundadır; dolayısıyla Türkiye de
Pakistanlaşma yolunda ve benim güzel ilim Hatay da Peşaver olma
yolunda. Cilvegözü, Reyhanlı patlamaları ve istihbarat sayesinde
engellenen birçok terör eylemi bunun açık işareti.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda
bölgemizde yaşananlar maalesef Pakistanlaşma ve
Peşaverleşme tespitimi doğrulamaktadır. AKP Hükûmetinin
dışarıdan dayatmayla aldığı eğit-donat
projesiyle örgütlerin eğitilip donatılması geri dönüşü
olmayan bir yoldur, gelin bu çıkmaz yoldan bir an önce geri dönün. Çünkü
IŞİD, Nusra ve El Kaide gibi, kadın, çocuk, yaşlı,
sivil demeden öldüren, elleri titremeden kör bıçaklarla kafa kesen
teröristler ile Hama İkrimede ilkokul öğrencilerini katleden ÖSO
gibi sözde ılımlı teröristlerin hiçbir farkı yoktur. Daha
bugün CIAnın açıklaması basına düştü, eğitip
donattıkları 2 bin ÖSO militanının IŞİD saflarında
savaştığını bugünkü haberlerden okuyabilirsiniz. Daha
önce de ÖSOya gönderdiğimiz silahların IŞİDin eline
geçtiğini de defalarca haberlerde okuduk.
Emperyalistler kendi çıkarları için İslam
ülkelerini bölüp parçalamakta, bölgeyi istikrarsızlaştırmakta,
sömürgeleştirmekte, bir varil petrol için 10 binlerce insanın
kanı akıtılmaktadır. Gelin bu konuda ABDnin ve
İsrailin değirmenine su taşımayalım, bunun vebali
büyüktür. Bu nedenle, Atatürkün bağımsız akılla ortaya
koyduğu Yurtta barış, dünyada barış. anlayışına
ivedilikle gereksinim vardır. Atatürkün ortaya koyduğu bu
anlayışa dönüş hem ülke barışı hem de bölge
barışı için önemlidir.
Son olarak şu gerçeği de açıklamak
durumundayız: Bölgede emperyalistlerin çıkarları için Truva
atı olmak ne bölge halkları için ne de Türkiye halkı için hiçbir
yarar sağlamaz, tarih bu gerçeği bizlere defalarca göstermiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ediboğlu.
Şahsı adına Tunceli Milletvekili Kamer
Genç.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi, denge kanunu üzerinde söz
almış bulunuyorum şahsım adına. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Hükûmet 2007
yılına kadar ek ödenek için kanun çıkarıyordu fakat
2007den sonra ek ödenek için kanun çıkarmıyor ve ödenek üstü harcama
yapıyor. O zaman, bütçeye ne gerek var? Niye çıkarmaktan vazgeçtiniz?
İşte, Maliye Bakanına soruyorum. Çünkü diyor ki: Yahu,
arkamızda zaten 330 milletvekilinin parmağı var, biz her türlü
kanunsuzluğu da yaparız, usulsüzlüğü de yaparız,
yolsuzluğu da yaparız ama bu grup zaten bizi aklıyor, niye kanun
çıkaralım, yorulalım? Yani burada arkadaşlar, bir bütçe
müzakere etmiyoruz, gerçekten, tamamen -bütçenin tümü üzerinde
yaptığım konuşmada da- Tayyip Erdoğanın ve
ailesinin bütçesini müzakere ediyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar, ben bir iki
tane suistimal iddiasını söyleyeyim. Bakın, Halk Bankası
Meksan adındaki bir şirkete bir kredi veriyor ve
karşılığında Pendik Ballıca köyünde 5 milyon
metrekarelik arazi alıyor. 2009 yılında bu Meksanın
iflasını istiyor, Halk Bankası 137 milyon
alacağını tutuyor bu teminatı paraya çevirmesi gerekirken-
getiriyor, Akabe diye bir şirkete 27 milyon liraya devrediyor,
teminatı da devrediyor. Yani teminatı paraya çevirse o parayı
alacak. Bu Akabenin ortakları kim? Abdullah Tivnikli ve Topbaşlar.
Şimdi, bunlar da bunu alıyorlar, bilirkişiye değerini
tespit ettiriyorlar, 195 milyon değeri var fakat sonradan bunu bir
güvenilir maden şirketi kanalıyla satıyorlar 110 milyon liraya.
Yani böylece devlet, Halk Bankası burada 110 milyon alacağından
vazgeçiyor. Bunu tabii, ayrıntılı anlatmak da istemiyorum, izah
edebilirsiniz.
Peki, Sayın Bakan, yani bu 110 milyon Halk
Bankası alacağını bu suretle bir özel şirkete
devrediyor ve vazgeçiyor. Bunu kim araştıracak? Bize diyorsunuz ki:
Savcılara gidin. Ya, savcı görev yapmıyor ki,
Sayıştay görev yapmıyor ki kardeşim.
Şimdi, Çalıktan bir adam getirdiniz,
Sayıştay Başkanı yaptınız. Adam,
Sayıştay Başkanlığı dışında her
şeyi yapıyor kardeşim, tamamen sizin emrinizde. Raporlar
geliyor, o inceleme komisyonunda, ne kadar usulsüzlükler varsa hepsi
çıkarılıyor, ondan sonra öyle geliyor. Demin sordum, Bodrumda
687 dönümlük çok kıymetli bir arsa, 1 milyar dolar değerindeki bir
arsa getiriliyor Rixos Oteliyle Mehmet Cengize 150 milyona veriliyor.
Arkadaşlar, bu Özelleştirme Yüksek Kurulu
başlı başına bir suistimal kaynağı. Kanun
tanımıyor, denetime tabi değil, üyelerinin her birisi bir yerde
yönetimde, büyük maaşlar, paralar alıyorlar, denetimi yok.
Bunların yaptıkları da denetim değil ve bu
Bakın, 1
milyar liralık o araziyi 150 milyona satıyorlar, hemen iki gün sonra
gidiyor, Ziraat Bankasından 180 milyon dolar kredi alıyor. Yahu,
devlet bu kadar hor kullanılabilir mi arkadaşlar? Böyle bir şey
olur mu? Yani devleti talan ettiniz, talan ettirdiniz.
Şimdi, biraz önce ben size yerimden söyledim.
Geçmişte bugünleri inceleyenler Sayın Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek, bu ülkede yapılan yolsuzlukların ve suistimallerin
tamamen yardım ve yataklık eden kişi çünkü Tayyip
Erdoğanın bütün keyfîliklerine siz şey ediyorsunuz. Devletin
arazileri
Arkadaşlar, siz çanak tutuyorsunuz yani bir dirayet
göstermiyorsunuz. Size soru soruyorum yani Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra on beş gün o görevde kaldı,
kaç lira örtülü ödenek harcadı? Bunu söyleyin diyoruz çünkü orada usulsüz
-yani Başbakanlık sıfatını kaybetmişti- ve
aşağı yukarı herhâlde bir 20 milyona yakın da örtülü
ödenek harcadı. Biz yarın onu mahkemeye vereceğiz, sizi de
bundan sorumlu olarak tutacağız yani bu kişi Başbakan
sıfatını kaybettiği hâlde nasıl oluyor da bu örtülü
ödenekten para veriyorsunuz? Bunun baş sorumlusu da sizsiniz. Hazine
arazilerini bedava veriyorsunuz, hiç engel olmuyorsunuz.
Yahu, şimdi, geçen gün Tunceliden bir vatandaş
gelmiş, bir taş ocağı var. Taş ocağının
oradaki orman mühendisi gitmiş, demiş ki: Bunun şu kadar ufak
şeyi ormanın. Taş ocağını durdurmuşlar.
Efendim, ormandan kiralamış, altı aydır buraya müsaade
istiyor. Gelmiş, Orman Genel Müdürlüğü Başbakanlığa
yazmış. Başbakanlığa soruyoruz: Yahu yazık bu
adama, teminat taahhütleri var; Efendim, Sayın
Başbakanımızın takdiridir, onun için şey ediyoruz.
Yahu, şimdi bunu neden Başbakanlığın iznine
bağladınız? Çünkü hazine arazileri satılırken TÜRGEVe
bağış alacaksınız, bütün mesele bu yani bundan daha
başka bir izahat tarzı var mı? Tabii, zamanımız
yetmediği için söyleyemiyoruz yani Türkiyeyi talan ediyorsunuz ve bunun
yarın da hesabını çok ağır ödeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Sizin cebinize bir şeyin
girmemesi önemli değil ama en büyük yardım ve
yataklığı yapan sizsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hükûmet taş olsa çatlar bu
iftiralar karşısında ya.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak.
Buyurunuz Sayın Dalbudak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURCAN DALBUDAK
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
hemen başında, 2015 yılı bütçe tasarısının
hazırlanmasında Maliye Bakanımız Sayın Mehmet
Şimşeke ve Sayın Bakanım sizin nezdinizde tüm
arkadaşlarımıza, emeği geçen herkese çok teşekkür
ediyoruz.
Bütçe
görüşmeleri ikiye ayrılıyor değerli milletvekilleri, AK
PARTİ hükûmetlerinden önceki faiz bütçeleri ve AK PARTİ
hükûmetlerinden sonraki millet eksenli hizmet bütçeleri diye.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Borç bütçeleri, borç!
NURCAN DALBUDAK
(Devamla) On iki yıl önce, çalışanlarımızdan,
şirketlerimizden ve çiftçimizden, kısacası toplumun tüm
kesimlerinden toplanan vergilerin yüzde 86sı yani 100 liranın 86
lirası devletin iç ve dış borç faizine giderken, şimdi 100
liralık verginin neredeyse 87 lirası hizmete dönüşüyor; yol
oluyor, okul oluyor, hastane oluyor.
Günlerdir burada
özelleştirme uygulamalarına ilişkin eleştiriler
getiriliyor. Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bir, her hükûmet döneminde
özelleştirme yapılmıştır. İki, hiçbir dönemde
olmadığı kadar bu süreçte şeffaf, rekabete açık bir
çerçevede uygulanmaktadır. Üç, özelleştirme diye bilinen birçok
varlık sadece işletme hakkı devridir, örneğin TÜRK TELEKOM
gibi; satılmamıştır, 2026da tekrar devlete geri
dönecektir. Keza, elektrik dağıtım şirketleri de bir
süreliğine şirketlere devredilmiştir. Aynı şekilde
havaalanları da devlete geri dönecektir.
Yine, günlerdir burada, yoksulluğun
arttığı, gelir dağılımının
bozulduğu gibi söylemlerde bulunuldu. Biraz sonra söyleyecek
olduklarımızı biz söylemiyoruz arkadaşlar,
Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası raporları söylüyor. Şöyle
ki: Bugün maalesef dünyada günlük 1 doların altında 1 milyar insan
varken Türkiyede bu oran sıfırdır. Günlük 2 dolar 15 sentin
altında yaşayan vatandaşımız da
kalmamıştır çok şükür. Günlük 4 dolar 30 sentin
altında olan nüfusumuzun yüzde 30 olan oranı şimdilerde yüzde
2,2ye kadar düşmüştür. Ulaşımda, sağlıkta,
eğitimde ve bunun gibi birçok alanda bütçeler artırılarak
insanımıza hizmete dönüşmektedir. Aklını kininde
kaybedenler için yapacak bir şeyimiz yok ancak ezcümle milletimize
şunu söylüyoruz: AK PARTİ hükûmetleri bütçeleri hedeflerini
tutturmuştur. Bütçe açık hedefi 33,4 milyar iken muhtemelen
yılı 25 milyarlık bir açıkla kapatacağız.
Türkiyenin her yerinde olduğu gibi, güzel
Denizlimizde de yatırımlar devam etmektedir. Denizliyi Antalyaya
bağlayacak olan yolda dağları delerek toplam 2.520 metre tüp
tünel yapıyoruz; sağda 152, solda 77 metre olmak üzere toplam 229
metre tünel kazısı yapılarak sadece bu hizmet için 2014te 2,1
milyon TL harcanmıştır. Yenicekent İletim Kanalıyla
Cindere Barajından tüm Pamukkale Ovasının sulanması için
kanal projesinin sonuna doğru gelinmiştir. Diş hastanemiz bitmek
üzere, Denizliye yapılacak olan bölge hastanemizin de ihale
aşamasına gelmiş bulunmaktayız.
Tüm bu hedefler, yapılan hizmetler, doğru
politikalar nelere rağmen; 2 seçim atlatmış olmamıza
rağmen, Orta Doğuda bu kadar çalkantılı bir süreç
olmasına rağmen, Rusya krizine rağmen, hâlâ devam eden AB
krizine rağmen, bizden gibi görünen ama dış
bağlantılardan emir alan hainlere rağmen, Türkiye
istikrarını ve büyümesini koruyacaktır.
Gelişmiş ve zengin ülkelere tüm dünya sadece ve
sadece bakarken Türkiye, bölgesine, bu coğrafyaya ve tüm dünyaya
yardım ve şefkat elini uzattı, uzatmaya devam ediyor. OECD
ülkelerinde en çok kalkınma yapan ülke olmanın gurunu
yaşıyoruz, bunu hep beraber yaşayalım arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Medeniyetimizin kadim değerleri,
inancımızın güzellikleriyle çağdaş değerleri
harmanlayacak asırlık dev projelerle, hizmetlerle bu ülkeyi hak
ettiği noktalara taşıyacağız; bundan kimsenin
kaygısı, şüphesi olmasın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle 2015 yılı
bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dalbudak.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, AKP hükûmetleri
döneminde uygulanan yanlış enerji politikaları sonucu
dışa bağımlı hâle getirilen enerji
politikalarının sonucunda, taş kömürüyle üretimde elektrik
maliyeti 19,4 kuruş; linyit kömüründe 15,95 kuruş -özellikle buraya
dikkat çekmek istiyorum- doğal gazda 28,24 kuruş. Biraz evvel
konuşan arkadaşlar da dinlesinler: Hidrolikte elektriğin
maliyeti 1,91 kuruş. 2014 ortalaması 13,97 kuruş olmasına
rağmen, vatandaşa bu elektriği niye 38 kuruşa
satıyorsunuz? Birinci soru bu.
Bu bağlamda, 2015 yılı bütçesinde
yatırıma ayrılan paydan enerji üretimi için yüzde kaç
ayırdınız? Yatırım içinde enerjiye ne kadar pay
ayrıldığını söyleminizi rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün sorduğum bir soruya 613.977
dava olduğuyla ilgili bir cevap vermiştiniz. Tüm davalar 7 milyonun
üzerinde tahmin ediyorum ama bu 613 bin dava, diğer mahkemelere de, üst
mahkemelere de şamil olunca, belediye ve KİTleri, diğer kamu
kuruluşlarını dâhil edince çok önemli bir bölümünün kamudan
kaynaklandığını görüyoruz davaların. Bunlarla ilgili
Muhakematın, Maliyenin bir çalışması var mı? Yani,
dava sayısının bu kadar çok olması kamudan
kaynaklanıyor özellikle. Bununla ilgili bir çalışmanız var
mı azaltma yolunda?
Bir de, 2013 bütçesi 396 milyardı, gelirler de 362
idi, 34 açık vardı. Yeni rakamları görüyorsunuz 20ye
düşürmüşsünüz açığı ama ödenek üstü harcama 10a
yakın. 38 milyarlık yedek ödenek var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kürsüden de söyledim, 2007 yılına kadar ek
ödenek için kanun çıkarıyordunuz fakat 2007den sonra ek ödenek için
kanun çıkarmadınız; bunun sebebini izah eder misiniz?
İkinci sorum: Şu anda döviz rezervimiz ne
kadardır? Buna göre bu sene ödemek zorunda kaldığımız
kısa vadeli borç miktarı ne kadardır? Bu döviz rezerviyle bu
kısa vadeli borcu ödeyebilecek miyiz, ödemeyecek miyiz? Bunları
öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki gündür hem gazetelerde hem sosyal
medyada Hükûmetin, İmralıda yatan bebek katili Öcalandan kamu
düzeninin sağlanması için yardım istediği iddiaları
dolaşmaktadır. Şu ana kadar Hükûmet yetkililerinden bu konuda
herhangi bir açıklama gelmemiştir. Bu işin aslı astarı
nedir? Parlamento ve milletimizi bilgilendirirseniz sevinirim.
Bu bütçenizde portakalını, limonunu 25
kuruşa satamayan narenciye üreticisi için herhangi bir müjdeniz var
mıdır?
Yine bütçeden önce çıkartılan yargı
paketiyle hâkim ve savcıların özlük haklarında bir
iyileştirme yapıldı ama içlerinde sizin sınıf
arkadaşlarınızın da bulunduğu mülki idare amirleri
sizin iktidarınıza kadar hep hâkimlerden fazla maaş
aldılar. Şimdi bunlar ile hâkimler arasında makas çok
açıldı. Hiç olmazsa mülki idare amirlerinin maaşlarını
hâkimlerle eşitlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Sayın Şafak
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Karayollarında çalışan sizce geçici
sayılan 8 bin işçiye mahkeme daimî işçi kararı
vermiştir. Mahkeme kararına rağmen dört yıldır neden
kadroya alınmıyor? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Şafak.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Tuhaf bir insansınız. Bu
benim sözüm değil, bu Reza Zarrabın sözü. Telefonda diyor ki sizin
için Tuhaf bir insan. Söyleyeyim sana, diğerleri gibi değil. ve
ekliyor: Onlar biliyorsun Ali Babacanla hani şeyler ya, o aynı kafa
yapısındalar.
Siyasi kariyeriniz bittiğinde bence bu iki cümleyi
çerçeveletin ve odanıza asın çünkü bu gerçekten sizin gurur
madalyanız ama bir de öz eleştiri rica edeceğim. Dani Rodrikle
girdiğiniz bir polemik vardı, hatırlarsınız,
Gayrisafi millî hasıla hesabı reel mi yoksa cari mi
yapılır? diye. Bu da size yönelik en büyük eleştirilerden biri
oldu bu dönemde. Madalyanızın yanında bir öz eleştiriyle de
bu konunun üzerine gitmek ister misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Müsaade ederseniz ben de sorulara cevap vermeden önce bir
hususa değinmek istiyorum. Yani bana kalırsa hiçbir vicdan
Türkiyedeki mülteci kamplarını Nazi kamplarına benzetemez.
Bakın, Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri ocak ayında
Türkiyede idi, ocağın ortasında ve şöyle diyor: Büyük
acılar çeken Suriye halkının belki de tek ve en büyük
şansı Türkiye gibi komşulara sahip olmasıdır. Yine,
yakın bir dönemde bölgeden sorumlu, mültecilerden sorumlu
Birleşmiş Milletler temsilcisi -sadece bölgeden sorumlu olan- diyor
ki: Türkiye, olağanüstü bir iş yapıyor. Yani doğrusu hani
siyaset yapalım, eleştirelim ama Türkiyedeki Türkiyenin bu
çabalarını bu kadar çarpıtmak hakikaten hiçbir vicdana sığmaz.
Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi müsaade ederseniz sorulara cevap vereyim.
Enerjide dışa bağımlılık
konusu: Takdir edersiniz ki doğal gaza yatırımlar özellikle
1990lı yıllarda çok yoğundu çünkü petrol fiyatları çok
düşüktü, doğal gaz fiyatları da genelde petrolle link yani
ilişkilidir, o dönemde çok cazip göründü. Ama ben şunu rahatlıkla
söyleyebilirim: Şu anda inşa hâlindeki santralların yüzde 75i
yenilenebilir enerjidir ve muhtemelen 5 ile 7 yıl arasında
bunların tamamlanmasıyla yenilenebilir enerji -ki bunun içinde HES de
var, uluslararası tanımlar farklı olabilir- toplam enerjinin
muhtemelen yüzde 50sine yakın olacak. Ben de tabii ki yerli yenilenebilir
enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi gerektiği
kanısındayım. Elektrik fiyatlarını incelemem
lazım; özellikle Avrupayla nasılız, Türkiyede nasıl bir
gidişat seyretmiştir.
Sayın Kuşoğlunun sorusu, yine, çok
anlamlı. Gerçekten kamunun vatandaşla olan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yatırım var mı,
yok mu söylemediniz. Bütçesinden ayrılan pay nedir?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şöyle, artık yatırımları özel sektör eliyle
yapıyoruz, doğrudur, böyle bir trend var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yani biz bir şey
yapmıyoruz devlet olarak.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, gerçekten bu konunun incelenmesi lazım yani devletle
vatandaş arasında ihtilafa sebep olan temel konuların ortadan
kaldırılması lazım. Dolayısıyla, bu yönde ciddi
bir çalışma yapılması lazım. Arkadaşlar bir not
verdiler. 2011 yılında yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnameyle uzlaşma ve sulh ile vazgeçme hükümleri
getirilmiş; bu çerçevede özel ve tüzel kişilerle kamu arasındaki
ihtilafların davaya dönüşmeden uzlaşma ve sulh ile
sonuçlandırılması hedeflenmektedir. Bunun teşvik edilmesi,
tabii ki, belki bu dava sayısını azaltacaktır. Ama bu
konuda hakikaten detaylı bir çalışma yapmamız gerektiği
de ortada.
Sayın Genç, az önce bana bir soru sordunuz
-detayları geldi- müsaadenizle, önce ona cevap vereyim, sonra da son
sorduğunuz soruya cevap vereyim.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Bodrum-Gölköyde bulunan 678.963,072 metrekare yüz ölçümlü arsa 16/08/2012
tarih vesaire sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla
277 milyon lira bedelle özelleştirilmiştir. Bu özelleştirme
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Bakan
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Müsaade edin lütfen.
Bu özelleştirme, bakın, şeffaf, televizyon
ekranlarından naklen verilerek herkese açık bir şekilde
yapılmıştır. Şimdi, daha sonra, devirden sonra,
Danıştay yürütmeyi durdurdu ve davanın esastan görüşülmesi
devam ediyor. Mahkemenin yürütmeyi durdurma gerekçesi, arazinin bir
kısmının sit alanında olması ve söz konusu
satışın verimlilik artışı ve kamu giderlerinde
azalma sağlamayacağından dolayı, 4046 sayılı
Kanunun amacına uygun olmayacağından kaynaklanıyor.
Şimdi, zaten burasının bir kısmı
-tamamı değil- sit alanı olduğu için inşa yapılamaz;
yani, yer büyük
KAMER GENÇ (Tunceli) Hemen değiştirirler
canım, Hükûmet onların emrinde. Sit alanından
çıkarırlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Ama, Sayın Genç, bakın, şunu tekrar edeyim: Bakın,
Özelleştirme İdaresi yıllardır bu işleri yapıyor.
Şeffaflık noktasında, bu işin herkese açık olması
noktasında, yani burada bir eksiğimiz varsa, bakın, mahkemeye
gitmişler, bundan dolayı iptal edilmemiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) İşte, Cengiz gitti, 180
milyon dolar Ziraat Bankasından bu arazi için kredi aldı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, bunun değerini ben tespit edemem, bunun
değeri onun imarıyla ilişkilidir, onun statüsüyle
ilişkilidir. Bakın, burada, bir kısmı
KAMER GENÇ (Tunceli) Dönen oyun tabii, biliyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi sizin esas sorunuza, müsaade ederseniz, cevap vereyim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bizdeki
kısa vadeli borcun çok büyük bir kısmı bankaların
sağladığı ticaretin finansmanı niteliğindeki
kredilerdir. Yani, dışarıdan mal satılıyor, Türkiyeye
ithal ediyorsunuz, onun finansmanı için döviz gerekiyor, kredi gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz doldu.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bana birkaç dakika verirseniz bütün soruları
cevaplandırırım.
BAŞKAN İki dakika veriyorum.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, dolayısıyla Türkiyede,
aslında, bu, ticaretle ilişkili, dış ticaretle
ilişkili kredilerin çevrilmemesi ihtimali son derece zayıftır
ama sorunuz şu: Bizim yaklaşık 132-133 milyar dolar -en son
rakam ne bilmiyorum- civarında rezervimiz var. Yaklaşık bir o
kadar da kısa vadeli borcumuz var, yaklaşık olarak söylüyorum.
Fakat Türkiyenin bir yıl içerisinde çevrilmesi gereken borcu aslında
kısa vadeden daha fazla çünkü orta-uzun vadeli alınmış
borçlar var, onların da vadesi bir yıl altına inmiş olan
kısmı var. Bir de cari açığı eklerseniz muhtemelen bu
200 milyar doların üzerinde bir rakam ama bugüne kadar bunların
çevrilmesinde bir sıkıntı yaşanmadı. Nedeni de
şu: Türkiyede -siz de biliyorsunuz- bir sabit kur rejimi yok.
İkincisi: Bizde, evet, bir cari açık sorunu var ama biz bütçe
açığı noktasında gerçekten -burada bütçeyi
görüştüğümüz için de söylemiyorum- şu anda gelişmiş
ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırın,
petrol zengini ülkelerle karşılaştırın, en iyi, en
güçlü mali yapılara sahip ülkelerden bir tanesiyiz.
Şimdi, narenciye üreticisine ilişkin bir
şey var mı? Tarım destekleri var, o konu da doğrusu
Tarım Bakanlığımızın inisiyatifinde. Yine,
dış ticarette destekler Ekonomi
Bakanlığımızın inisiyatifinde olan konulardır.
Hâkim-savcı-mülki idare amirleri arasındaki
makas açıldı, bu noktada muhtemelen haklısınız ama
şu an itibarıyla bir çalışmamız yok.
Sayın Şafakın 8 bin Karayolu
işçisiyle ilgili sorusuna gelince, şu anda Ulaştırma
Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı bu
konuyu çalışıyor. Ümit ediyorum ki bu konu da bir çözüme
kavuşturulur.
Şimdi, Dani
Rodrikle bizim polemiğimizde aslında bir yanlış
anlaşılma var. Ben orada şunu söyledim, dedim ki: Bütün
uluslararası karşılaştırmalarda nominal dolar
cinsinden kişi başına millî gelir
karşılaştırması yapılır. Hatta bakın
Birleşmiş Milletlere, Dünya Bankasına, kimse çıkıp
sabit fiyatlarla kişi başına millî gelir rakamından
bahsetmez. Orada benim söylediğimle kendisinin söylediği
arasında çok bir fark yok. Reel olarak ben Türkiyede kişi
başına millî gelirin sabit fiyatlarla tabii ki 3 kat
artmadığını biliyorum. Bunu da geçen seneki bütçe metnine
özellikle koydum. Yani benim bütçe metnime bakarsanız, satın alma
gücü, paritede 2,1 kat artmış, reel olarak yüzde 45 artmış
ama nominal dolar cinsinden evet 3-3,5 kat artmıştır. Ama ben uluslararası
karşılaştırmaların nominal dolar kuru üzerinden
yapıldığını söyledim. Dolayısıyla oradaki
yani polemikte de aslında bizim bakış açılarımız,
perspektifimiz farklı olabilir ama onun söylediğinde de
haklılık payı var, benim de söylediğimde haklılık
payı var. Dolayısıyla Dani Rodrik, Türkiyenin
yetiştirdiği çok önemli bir ekonomist ve kendisiyle Harvardda da bir
kez karşılaştım. Onun için, değer verdiğim bir
insan ama o polemikte tamamen bir yanlış anlaşılma söz
konusu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
Devredilen, iptal edilen ve
tamamlayıcı ödenek
MADDE 4- (1) Merkezi yönetim kesin
hesap gider cetvellerinin ilgili sütununda gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 2013 yılı içinde harcanmayan toplam 428.025.714,23
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2013
yılı içinde harcanmayan toplam 22.989.756,95 Türk Lirası,
ödeneği ertesi yıla devredilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği
üzere, 2013 yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla
devredilen özel ödenekler dışında kalan ödeneklerden, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin toplam 21.235.289.745,26 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
toplam 4.285.538.964,53 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların toplam 308.193.415,81 Türk Lirası,
ödeneği iptal edilmiştir.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği
üzere, kamu idarelerinin 2013 yılı ödenek üstü giderlerini
karşılamak üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri için toplam 9.284.415.318,31 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için
toplam 59.213.292,08 Türk Lirası,
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Müsaadenizle biraz evvelki konuşmamdan devam etmek
istiyorum. Şimdi, 17-25 Aralık yolsuzluk hadiseleri
başladıktan sonra kamuoyuna bazı sözler yansıdı ve
bunlardan birisini hatırlatmak istiyorum.
Dönemin Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili ve şimdi Gümrük ve Ticaret Bakanı olan Sayın Nurettin
Canikli 2012 Sayıştay raporlarının Meclise gelmemesinden
bahisle şu ifadeleri kullanmıştı: İyi ki gelmedi
çünkü raporlar çok berbat. Yani Çok berbat. demek ne demek bir iktidar
partisi grup başkan vekili bakımından? Demek ki çok sağlam,
ciddi birtakım sıkıntıya sokacak hususlar gelmiş. Yani
Hükûmeti ciddi anlamda
diyor. Bu ifadelere dönemin Başbakanı
Erdoğanın Özel Kalem Müdürü Buna bir çözüm bulmak lazım
Başkanım. cevabını veriyor ve Sayın Grup Başkan
Vekili de Beyefendi talimat verdi. diyor. Beyefendi kimse, kim talimat
vermişse bilmiyoruz, onu Meclisin takdirine bırakıyoruz.
talimat verdi. Şimdi, var ya, bu raporlar gelmiş olsaydı Hasan
Bey
demişti,
duman oluruz. ifadeleri
kullanılmıştı ve şimdi, bu münferit bir hadise
değildir; bir zihniyeti, bir oluşumu, olanı, bir ruhu, bir özü
ifade ediyor değerli arkadaşlar.
En son örnek de şimdiki Ulaştırma
Bakanı Sayın Lütfi Elvana ait. 4 Aralık 2014te
Sayıştay Başkanını ziyarette bir diyalog, bir
konuşma geçiyor aralarında. Nedendir bilinmez, bu görüşmede
Bakanlığın harcama ve ihalelerini denetleyen Sayıştay
Ulaştırma Grubu denetçileri de yer alıyor. Ulaştırma
Bakanı Sayıştay Başkanını ziyaret ediyor; bu
ziyarette Ulaştırma Bakanlığının
hesaplarını inceleyen Sayıştay denetçileri, ilgili daire
başkanı vesaire de bulunuyor. Neden bulunur? Bu nasıl bir
ziyarettir? Bakan Elvan görüşmede şu cümleyi kullanıyor, ben
yalanlandığını görmedim: Kanuna aykırı
davranabiliriz, bizi bazen idare edin. Bunların hepsi birer
çürümüşlük ifadeleridir. Hiç kimse kusura bakmasın, ifade
ağır gelebilir ama bu bir gerçektir. Kanuna aykırı davranabiliriz,
bizi bazen idare edin. Siz, neden kanuna aykırı
davranıyorsunuz, neden idareimaslahat peşindesiniz? Doğru düzgün
yapamaz mısınız? Ya kanunları siz çiğnemek için mi
çıkartıyorsunuz?
Bir başka
husus, denetim yapan personelle ilgili yani Sayıştay denetçileriyle
ilgili. Sayıştay dergisinin 92nci sayısında
Sayıştay Denetçilerinin Denetimle İlgili Algıları,
Beklentileri ve Görüşleri Üzerine Bir Anket Çalışması başlıklı
bir yazı var. Bu yazıda Sayıştay denetçilerinin yüzde 54ü
baskı altında denetim yaptıklarını ifade ediyorlar.
Yani yüzde 54ü baskı altındayız. Kimin baskısı
altında? Elbette iktidarın ve Sayıştay üst yönetiminin.
Ankete katılanların yüzde 21i Denetim yapılırken etki
altında kalınıyor. diyorlar ve yüzde 33ü kısmen etki
altında kaldıklarını ifade etmiş. Peki, denetim
yapılırken nasıl etki altında kalınır?
Soruşturma yapılırken nasıl etki altında
kalınır? Değerli arkadaşlar, eğer haklarında
rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla bakanlar istifa etmişse ve
istifa eden bakanları otobüste, balkonda, miting meydanlarında halka
el sallatmışsanız bütün herkese selam veriyorsunuz ve etki
altında bırakıyorsunuz demektir; yargıyı
etkiliyorsunuz, görev yapan görevlileri etki altında bırakıyorsunuz
demektir ve yapılan yanlışlıkların da
arkasındayım demektir bu. Başka türlü örnek verilemez.
Sayın bakanların
çocukları gözaltına alınınca Bir şey çıkmaz.
denildi. Bir şey çıkmaz. mesajı bile etki altına almaya
yöneliktir polisi, hâkimi, savcıyı. Yani Bir şey yok. diyemedi
arkadaşlar, Bir şey çıkmaz. dediler. Şimdi, bir şey
çıkmaması için de hakikaten çok büyük bir gayret içerisinde.
Ve bu ankete
katılanların yüzde 67si, Sayıştayın, bütçenin
uygulama sonuçlarıyla ilgili düzenli aralıklarla kamuoyunu
bilgilendirmediğini ifade ediyor. Şimdi, bu, bir taraftan
bakanların skandal ricaları, diğer taraftan Sayıştay
denetçilerinin baskıdan şikâyetleri; işte, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının yönetim anlayışı
budur.
Devlet yönetimini
milletin verdiği bir emanet değil de aile şirketi gibi görüyor.
Siz ülkeyi tapulu malınız gibi görmeye başladınız bu
on iki yıllık rahat iktidarınız döneminde ve bu
iktidarın getirdiği kibirle birlikte. Ama, şunu unutmayın:
Bu ülke iktidarın tapulu mülkü değildir.
Şimdi, bugüne geldiğimizde,
Sayıştayın 2013 için hazırladığı raporlardan
148i merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerine, 2si sosyal güvenlik
kurumlarına ve 7si diğer kamu idarelerine ait olmak üzere toplam
157si Meclise sunulmuş. Bunların dışında 243 rapor
ise gereği yapılmak üzere ilgili kamu idarelerine gönderilmiştir.
Bu raporlarda neler yazıyordu, hangi tespitler var, bunları
bilmiyoruz. Bu durum, Meclisin kendi yetki ve sorumluluklarını yerine
getirememesine sebep olmaktadır. Bu konunun, bu işin bir
numaralı faili de Hükûmettir.
Değerli arkadaşlar, işte, yaşanan bu
süreçte, mevcut iktidarın, tarihimizin hiçbir döneminde -ne Selçukluda ne
Osmanlıda ne cumhuriyet tarihinde- hiçbir devresinde böyle şaibeli,
böylesine fazilet ve adaletle ters düşmüş bir Hükûmet görülmemiştir.
Bu dönemde yani Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yolsuzluklar bir
virüs gibi ülkeyi sarmış, sosyal ve ekonomik dokuyu tahrip etmeye
başlamıştır. Yolsuzluğun
bulaşmadığı bakanlık, kurum, kuruluş neredeyse
kalmadı gibi bir şey. Deniz Feneri, özelleştirmeler, ihaleler,
belediyeler; kamu bankalarından yandaşlara verilen, hortumlanan
krediler; Enerji Bakanlığında, Sağlık
Bakanlığında ve diğer bakanlıklardaki yolsuzluklar ve
gayrikanuni işlemleri burada saatlerce anlatmamız gerekir. Sadece,
Türkiye Kömür İşletmelerinin maden üzerine yaptığını,
sadece Soma maden ocaklarındaki usulsüzlüklerini burada saatlerce
tartışmamız gerekir.
Sayıştay denetim yapamaz hâle getirilmiş,
teftiş denetim kurulları felç edilmiş, Kamu İhale Kanunu ve
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda 170 defa değişiklik
yapılıyor ve 64 konuda Kamu İhale Kanunu muafiyeti getiriliyor.
Bize göre de bu yolsuzlukların önü de büyük ölçüde bu düzenlemelerle
açılmıştır.
TOKİye verilen, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına verilen imar yetkileri üzerinde, iktidar mensubu
kişilerin ve Hükûmetin tekrar bir gözden geçirmesi ve öz eleştiri
yapması gerekir.
Dün, Sayın
Maliye Bakanı Kamu İhale Kanunuyla ilgili değişiklikleri
izah etmeye çalıştı. Ancak, yaşanan hadiseler maalesef bu
izahı geçersiz kılmaktadır.
Bu
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Ramis Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Topal.
CHP GRUBU ADINA
RAMİS TOPAL (Amasya) Bütçe görüşmelerinin kesin hesap kanununun
4üncü maddesi devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı ödenekleri
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 yılı bütçesinin Amasya üzerinden Türkiyedeki görünümünü
değerlendireceğim. Geçtiğimiz yıllardaki bütçelerden Amasyaya
ne kadar kaynak aktarılmış bunu incelersek, cevabı kocaman
bir sıfırdır. Hükûmet Amasyadan vergisini almış ama
yatırımını yapmamış. Peki, bu sıfıra
karşılık Amasya halkı AKPye nasıl bir mesaj verdi? On
beş yıl sonra Merzifon, on yıl sonra Gümüşhacıköy
belediyelerini alıp Cumhuriyet Halk Partisine kazandırdı. Bu
uyarı 2015 genel seçimlerinde de devam edecek.
Amasyada yapılan ya da yapılamayan, daha
doğrusu, yıllardır eksik yapılan yatırımları
sizlerle paylaşacağım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
sorunlara getireceğimiz çözüm önerileri sunacağım.
Aşkın ve sevdanın şehri, Osmanlıya şehzadeler
yetiştirmiş, cumhuriyetimizin temellerinin
atıldığı bu tarihî şehrin dar olan yollarından
tırlar, kamyonlar, iş makinaları, yolcu otobüsleri geçmekte olup
yoğun bir trafik yaşanmaktadır. Yağmurlu havalarda ve
bayramlarda, özel günlerde bu trafik yoğunluğu daha da artmaktadır.
Bu trafik sorununu rahatlatacak çözümse çevre yolunun acilen bitirilmesi. AKP
Hükûmeti, on yıldır bir greyder bir kamyonla çevre yolu bitirmeye
çalışıyor. Defalarca soru önergesi verdim Bakanlığa.
Bu verdiğim önergelere Ulaştırma Bakanı alay edercesine bir
tarih veriyor Şu tarihte, bu tarihte bitecek. diyor ama dört
yıldır bırakın bitirilmeyi, bir arpa boyu yol gidilemedi.
Amasya da artık bu çevre yolunu AKP iktidarının
bitireceğine inanmıyor. Sözümüz: Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında bu çevre yolunu bir yıl içerisinde bitirip
Amasyalıyı trafik çilesinden kurtaracağız.
Yine, Orman ve Su İşleri Bakanının
görkemli bir şekilde temelini attığı Aydınca
Barajı, ihale problemleri yüzünden senelerdir bitmedi, bitecek gibi de
gözükmüyor. Bu barajı ve sulama kanallarını dâhil, iki yıl
içinde bitirip öz köylerimizin su sorununu çözeceğiz, sulama
sorunlarını çözeceğiz. Amasyanın bütün köylerinin sulama
sorunlarını çözeceğiz. Bütün tarım alanlarını
sulanır hâle getireceğiz. Tarımda zarar eden değil, kâr
eden köylü, çiftçi olacak.
Köylüyü, çiftçiyi bankalara mahkûm ettiniz,
boğazına kadar borç batağına soktunuz. Tarlasını,
traktörünü, evini bankalara ipoteklediniz. Biz köylüyü borç
batağından kurtarıp yine milletin efendisi yapacağız.
Amasya Belediyesi Amasyanın
tartıştığı bir yere otogar yaptı. Otogara giriş
çıkışlarda her gün kazalar oluyor. Otogara giriş
çıkış sağlayacak güvenli bir kavşak bile Amasyaya
yapamadınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sorunlar saymakla bitmiyor. Bir kavşak problemi ise Amasya-Tokat yolu
üzerindeki köylerimizin bağlantı yollarında. Burada da sürekli
can ve mal kaybı olan trafik kazaları yaşanıyor. Bu köylere
sözümüz, iktidarımızda bu köy yollarımızın ana yola
olan bağlantıları gözden geçirilecek, kazaların
yaşanmayacağı kavşaklar yapacağız.
AKPnin Amasyaya en büyük hizmeti de belde
belediyelerini kapatmak oldu. Muhtarlarımızı çöpçü
yaptınız, beldelerin mallarına el koydunuz, iş
makinalarını aldınız özel idare depolarına koydunuz,
orada da çürütmeye terk ettiniz. Hiç düşünmediniz, bu muhtarlar bu
beldelere nasıl hizmet verecek, su arızalarını nasıl
giderecek, cadde ve sokakları nasıl temizleyecek, kanalizasyon
arızalarını nasıl giderecek, çöpleri nasıl alacak ya
da bunları yaptırmak için kaç gün bekleyecek.
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun sözü, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
belde belediyelerimizi yeniden açacağız. Hizmeti Amasya merkezden
değil, kendi yerinden, kendi beldesinden alacak.
AKP'nin Amasya'ya başka bir hizmeti de HESler oldu.
Taşovanın can suyu olan Yeşilırmak Vadisini HESlerle doldurdunuz,
tarımla uğraşan Taşovalının suyunu kestiniz,
geleceğini kararttınız. O dünya markası olmuş
tütününden sonra şimdi de bamyayı yok etmek üzeresiniz.
Taşovaya hiçbir yatırım yapmadınız.
Taşovanın bütün sokaklarını kazdınız, ne
yapacağınızı bilmeden kazdınız.
İnsanlarımızı çamura, toza mahkûm ettiniz. Adnan Menderes
Köprüsünü tamir edeceğiz, bakım yapacağız." dediniz,
pisliğe mahkûm ettiniz.
Sağlık Bakanlığı Taşova
Devlet Hastanesini görmezden geliyor. Başta kadın doğum,
ortopedi, çocuk ve dâhiliye doktorlarımız yok. Atanan doktorlar ya
izin alıyor ya rapor alıyor göreve başlamıyor.
Taşovada sağlık Allaha emanet. Hükûmetiniz Taşovaya üvey
evlat muamelesi yapıyor. Taşova da size bu genel seçimlerde
cevabını verecek hiç merak etmeyin.
Göynücek ve Hamamözü ilçelerimizi Hükûmetiniz
kaderleriyle baş başa bıraktı. Bu ilçelerimizin her
tarafı virane, yıkık dökük, bakımsız bir köy
görünümünde. İlçelerimizdeki kamu kuruluşlarını kapattınız.
Niyetiniz bu ilçelerimizi de kapatıp köye dönüştürmek galiba. On iki
yıllık iktidarınızda bu ilçelerimize en ufak bir
yatırım yapmadınız, kat kat vergileri aldınız.
Genel seçimlerde hangi yüzle bu köylere gideceksiniz,
ilçelere gideceksiniz, ne diyeceksiniz, nasıl oy isteyeceksiniz merak
ediyorum.
Suluova Amasyamızın en verimli arazilerinin
bulunduğu, hayvancılığın en yaygın
yapıldığı ilçemiz. Tarımı ve
hayvancılığı burada da bitirdiniz. Besici ve köylüyü
boğazına kadar borç batağına soktunuz. Kâr eden değil,
zarar eden besici, çiftçi yarattınız.
Siz iktidara gelmeden önce dünyada tarımda kendisine
yeten 8 ülkeden biriydik. Şimdi buğday, arpa, mısır, nohut,
mercimek, canlı et, cansız et, daha da kötüsü saman ithal eden ülke
konumuna getirdiniz. Bir de yetmezmiş gibi Suluovayı zehirli gazlara
maruz bırakacak termik santral için kolları sıvadınız.
Suluova halkı ile beraber sizin yandaşınıza bu termik
santrali yaptırmayacağız.
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun sözü: Köylüye, çiftçiye, tarımla
uğraşanlara mazotu 2 TLden vereceğiz, mazottan ÖTV, KDV almayacağız.
Amasya ve Suluova besici ve çiftçilerine kâr ettirip borçlarını
ödemesini sağlayacağız. Güçlü çiftçi, güçlü Türkiye
yaratacağız.
Merzifon ve Gümüşhacıköyün CHP belediyelerine
geçtikten sonra sosyal belediyeciliğin nasıl olduğunu sadece
Merzifon ve Gümüşhacıköye değil, bütün Amasyaya gösteriyorlar.
Her iki başkanı da tebrik ediyorum.
Sağlık
Bakanlığı diğer ilçelerimizde olduğu gibi hem Merzifon
hem Gümüşhacıköy devlet hastanelerimizi de görmezden geliyor.
Başta kadın doğum, çocuk, ortopedi, dâhiliye, beyin cerrahı
doktorlarımız hastanelerimizde yok. Hastalarımız
kaderleriyle baş başa bırakıldı burada da. Burada da
hastalar Allaha emanet. Bizim iktidarımızda
bu hastanelerimizin tıbbi cihaz, sağlık araç gereç eksikleri
giderilecek, bütün doktorlarımız atanacak. Bundan kimsenin
şüphesi, kuşkusu olmasın.
Gümüşhacıköyde
köy yollarında bağlantı sorunları var. D-100 karayolunda
bağlantısı olan köy yollarımız direkt yola
çıkmadan kilometrelerce ileri ve geri giderek otoyola
bağlanıyorlar. Köylerimize sözümüz: Bu kavşakların, bu
yolların da yapımını sağlayacağız.
İl
özel idare müdürleri, köyün ihtiyaçları için kendisine gelen köy
muhtarlarına iş makinası, hortum, boru malzemeleri tedarik etme
yerine, köyleri fişlemiş, sümen altından seçim
sonuçlarını çıkarıp Sizin köyden AKPye oy
çıkmamış, bütün oyları CHPye vermişsiniz. diyerek
asli görevi olanı yapmayıp muhtarlara Bugün git, yarın gel.
diyor. Bunun da hesabını soracağız. Sanki AKPnin bir il
başkanı gibi, ilçe başkanı gibi, personeli gibi
çalışıyor.
Bizim
iktidarımızda ayrımcılık, kayırmacılık
olmayacak. On iki yıldır AKP iktidarında Amasyamızın
köy yollarına asfalt dökülmedi, yamalarla geçiştirildi. Bu sene
köylülerimiz arsenikli suyu içmek zorunda bırakıldı. Amasya
köylüsüne sözümüz: Köylerimizin yolları sıfırdan asfaltlanacak,
temiz içme suyuna kavuşacak.
Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak söz veriyoruz: Türk çiftçisi mazotu 2 TLden
alacak; Türkiyenin bütün köy yolları yeniden asfaltlanacak; Türkiyenin
bütün köylerine temiz içme suyu getirilecek; kapatılan bütün beldeleri
yeniden açacağız. Köylerdeki kapatılan sağlık
ocaklarını yeniden açacak, sağlık memurları, ebeler
atayacağız. Öğrencilerimizin yurt sorununu çözeceğiz. Bütün
hastanelerimizin eksik olan araç gereçlerini tamamlayacak, eksik olan
doktorları atayacak; atama bekleyen öğretmenlerimizin
atamalarını yapacağız. Cemevlerimize yasal ibadethane
statüsü kazandıracağız. Senetlerin protesto
olmadığı, çeklerin yazılmadığı piyasalar
yaratacağız. İşsiz çocuklarımıza iş
imkânı sağlayacağız. Söz veriyoruz: Mutlu çiftçi, mutlu
köylü, mutlu emekli, mutlu memur, mutlu esnaf, mutlu öğretmen, herkesin
mutlu olacağı bir Türkiye yaratacağız.
Bütçemizin
hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Topal.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Tutanaklara geçsin diye ifade ediyorum. Bir önceki konuşmacı
Sayın Erkan Akçay, özellikle Sayın Ulaştırma
Bakanımız Lütfi Elvan ile Sayıştay Başkanı
arasındaki bir diyaloğu burada ifade etti. Bazen gerekirse
yasaların ihlal edileceğine dair çok haksız ve mesnetsiz bir
iddiada bulundu.
Bu konuyla ilgili, hem Bakanımız Sayın
Lütfi Elvan hem Sayıştay Başkanı bunu yalanlayan
açıklamalar yaptı; bir. İkincisi, bu konuyla ilgili zaten hukuki
süreci de başlatmış bulundular. Bunu ifade etmek istiyorum.
Yine, sayın konuşmacı, sağ olsun,
tabii, ütopik bir CHP iktidarında yapacaklarını ifade ettiler.
Takdir kamuoyunun. diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, şimdi, bir kere, kalktı Sayın Aydın söz aldı,
bir başka konuda tutanaklara geçecek şekilde bir konuşma
yaptı, sonra ütopik CHP iktidarı diye bir söylemde bulunarak bize
sataştı.
Söz istiyorum.
BAŞKAN Evet efendim.
Buyurunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Takdir kamuoyunun. dedim
sadece.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ramis Topal
burada güzel bir konuşma yaptı, Hükûmetin hangi konularında
yetersiz olduğunu tek tek saydı. Atanamayan öğretmenlerden
tarımın sorunlarına, Amasyanın sorunlarına,
Amasyanın kara yolu ihtiyacına kadar hepsini tek tek anlattı ve
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Hükûmetin
yapamadıklarını biz yapacağız. dedi. Bundan neden
rahatsız oluyorsunuz? Yani sanki bunlar yapılamaz gibi bir şey
söylüyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hayır, CHPnin iktidar
olma şansının zor olduğunu
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi,
atama bekleyen 330 bin öğretmenimiz var. Bakın, bunlar atama
bekliyor. Her gün sosyal medyada, gazetelerde, televizyonlarda bu gençlerimiz
hepimize, parti ayrımı yapmaksızın mesaj gönderiyorlar.
Sayın Ramis Topal da Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında atama
bekleyen öğretmen kalmayacak. diyor. Siz de bunu ütopik CHP
iktidarı olarak isimlendiriyorsunuz.
Bundan şunu anlıyorum: Yani, atama bekleyen
öğretmenler boşuna beklemesinler, bizim iktidarımızda
bunlar olmayacaktır. Ama, ben, buradan, atama bekleyen öğretmenlere
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz veriyorum: Gerçekten, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında atama bekleyen öğretmen sorunu kalmayacak ve
öğretmensiz sınıf, çocuk, öğrenci kalmayacak.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Van Milletvekili Özdal Üçer
Şahsınız adına da söz talebiniz
vardır, ikisini isteğiniz üzerine birleştiriyorum.
Buyurunuz, süreniz on beş dakika. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Değerli
arkadaşlar, ben de grubumuz ve şahsım adına sizleri
selamlıyorum.
Biz de söz veriyoruz, Halkların Demokratik
Partisinin iktidarı döneminde hem ataması olmayan öğretmen
kalmayacak hem de sınıfı olmayan öğrenci kalmayacak.(HDP
sıralarından alkışlar)
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Olmayan
dağlarımda bitmeyen sürülerim var benim!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sizler iktidar olmanın,
tabii, heyecanını yaşadınız ama heyecanını,
coşkusunu, zevkini yaşadığınız kadar keşke
sorumluluğunu da yaşayabilseydiniz.
İktidar olma sorumluluğu, hani, iktidar olmaya
özenirken, iktidar olmaya yeltenirken, işte Biz Hazreti Ömerin
adaletinin temsilcisi olacağız., işte Şurada, şunun
hakkını savunacağız; burada, bunun hakkını
savunacağız. derken 76 milyon nüfusa karşı
sorumluluğu ve dünya yurttaşlığı çerçevesinde dünya
halklarına ve tarihe karşı sorumluluğu üstlenmiştiniz
ama gelin görün, bu 77 milyon insana belki zorla okullarda Ne mutlu Türküm
sloganı attırılıyor olabilir ama kaç kişi mutludur,
bunun hesabını yapmak lazım. Sabah beşte kakıp okula
giden öğrenci mutsuz, depremde göçük altında kalıp
yaşamını yitiren insanların yakınları mutsuz,
maden ocaklarında göçük altında kalan insanların
yakınları mutsuz, asgari ücretle geçinmek zorunda olanlar mutsuz,
öğretmenler mutsuz, sağlık emekçileri mutsuz, askerler mutsuz,
polisler mutsuz, polislerin vurduğu çocukların mutsuz olmaya
şansı bile olmuyor.
Şimdi, böylesi bir ülkede maliye
tartışılırken, bütçenin gelir-gider dengesinin, bütçenin
milyarlarla ifade edilen rakamların vatandaşı mutlu
ettiğini, bu konuda, işte Birleşmiş Milletler gelmiş,
AFADı övmüş, efendim, şöyle şöyle demiş. deyip kendi
sorumluluğunu gözden kaybettirmenin bir âlemi yok. Sayın Bakan,
Birleşmiş Milletler bir madalya takmamış size yani madalya
da taksaydı biz diyecektik: Körler, sağırlar; birbirini
ağırlar. 2 milyon insandan, 200 bin, 400 bin insandan 14 bin insana
bakılmaktadır AFAD bünyesinde. Onlara da hangi tür kamp derseniz
deyin, o çocukların, oradaki insanların yaşam standartları
acaba onların istediği doğrultuda mıdır, değil
midir demek için gidip orayı görmeye bile izin verilmiyor. Ne gizlenmeye
çalışılıyor milletvekili olarak bunu soruyoruz.
Türkiyede, bakın, sayılar bazen
önemsizmiş gibi gelebiliyor. Az evvelki konuşmamda belirttim, 3.600
yani 4 bine yakın insan bu ülkeden kaçmak için denizde boğulmuş
yani ölümü tercih etmiş burada kalmaktansa. Siz empati kurun
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Avrupaya gidiyor
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) E, Avrupaya gidiyorsa, bu ülke
Kardeşim, bekleyin. Vanda 10 bin konteyner var. Bu konteynerlerde
kalın, biz sizi barındıramayız ama en azından yol
masraflarınızı karşılayalım, güvenli bir
şekilde Avrupaya gidin. diye medeni bir hizmet sunulsun. Ama Avrupaya
gidiyor diye
Lütfen, bakın, bazı konularda
AHMET AYDIN (Adıyaman) Avrupa kabul ediyor mu?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Avrupa alıyor
mu? Vizeyle mi alıyor? Nasıl alıyor?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Varsa bu konuyla ilgili
görüşleriniz sayın vekilim, buyurun, kürsüde görüşün. Biz de
sizin değerli fikirlerinizi dinleyelim, halk da dinlesin. Bizim
söylediğimiz ne, sizin söylediğiniz ne, halk bilsin. Öyle uzaktan el
kol kaldırıp da yönlendirme yapmanın bir anlamı yok. Sizin
varsa bu konuyla ilgili eleştirileriniz, gelirsiniz, kürsüde
konuşursunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bizler
milletvekiliyiz ve milletvekili sorumluluğunu taşıyorsak
eğer, biz, oy versin ya da vermesin, herkesin hakkını savunmak
sorumluluğundayız. Şimdi, size yüzde 52 insan oy verdi yani hata
mı yaptı? Yolsuzluk olsun, hırsızlık olsun, kimseye
hesap sorulmasın; insanlar gemilerle Avrupaya kaçarken ölsün; askerler, polisler
insanları öldürsün; efendim, okullarda eğitim yapılmasın,
öğretmenler atanmasın, sağlıkçılar atanmasın;
bakan çocukları köşeyi dönsün; asgari ücrete zam
yapılmasın, asgari ücretle çalışanlar sekiz saat
çalışsın ama bakan bin kişilik ücreti koluna saat diye
taksın diye oy vermedi elbette. Tabii ki siz bu yüzde 52 oyun güvencesiyle
rahat konuşuyor olabilirsiniz ama dünya Sultan Süleymana bile
kalmadı, dünya Sultan Süleymana bile kalmadı.
Yani bazı şeyleri biz sadece birilerini
kötülemek
Siz öyle zannediyorsunuz ki her şeyi dört dörtlük
yapıyorsunuz, her şeyi doğru yapıyorsunuz, herkesin
hakkını vermişsiniz, her türlü hizmeti
yapmışsınız ve biz sadece ve sadece iktidarı
kıskandığımız için gelip burada
konuşuyormuşuz gibi lanse etmeye çalışıyorsunuz.
Tabii, bizim sizler kadar televizyonlarımız yok. Hatta bizim
kendimizi ifade edebileceğimiz özgür basının
çalışanlarına ne kadar baskı
yapıldığını bu on iki yılda siz hepiniz gördünüz.
Bizim kendimizi ifade edebileceğimiz bu kürsülerden başka bir alan yok
ve biz bu demokratik hakkımızı kullanıyoruz ve maalesef, bu
hakkı kullanırken bile tahammülsüzlüğünüz üst düzeyde.
Şimdi, Sayıştay raporlarının
açıklanmadığı, Meclis denetiminden uzak tutulduğu
ifade ediliyor. Siz bu konuda, hayır, bu iddiada değilseniz buyurun,
Sayın Başkanım Sayıştay raporlarını
istetsin, Meclis Kâtibimize bütün Genel Kurula okutsun. Sayıştay
hangi raporu tutmuş, bu raporlar nelerdir, hangi konuları içeriyor,
hangi eleştirileri içeriyor; biz yorumsuz bir şekilde oturup
dinleyelim. Yok, efendim, Sayıştay raporunda bu vardı, bu
yoktu. tartışmasına gerek yok. Sayıştay Meclis
adına denetim faaliyeti yapmıyor mu? Yapmış olduğu
denetim faaliyetini getirsin, Genel Kurulda okutsun, dinleyelim ya da
kitapçıklar hâlinde, broşürler hâlinde getirip bütün
milletvekillerinin önüne -Meclis Başkanlığımızdan
böylesi bir şeyi talep ediyoruz- koysunlar, bütün herkes o
broşürlerden Sayıştay ne demiş öğrensin.
Şimdi, AKPnin yaklaşık on üç
yıllık iktidarı boyunca yapabildiği en güzel şey,
yapmış olduğu kötü şeyleri iyiymiş gibi anlatmak.
Tabii, bunun için çok büyük hazırlıklar yapıldı, medya
üzerinde hesaplar yapıldı. Hangi gruplar kime yakındı, ne
zaman gazete aldı, ne zaman televizyon kanalı aldı, hangi
televizyon kanalı kime, ne zaman satıldı ve onlar hangi
yayın politikasına başladı, eğer bunları
incelersek Hükûmetin iktidarı için en büyük hazırlığı
aslında medya alanı üzerinden de yaptığını
şey yapabiliriz.
Şimdi, burada siz en doğru, en güzel şeyi
söyleyin, orada gazeteciler toplanıp, basın sorumluluğu olmaz
Bakın, kürsülere bir bakın. Ne zaman Meclisi farklı gösterecek
bir olay olduğunda hemen oradan koşarlar, gelirler şip şak,
şip şak, şip şak. Vekilleri itibarsız kılmaya
dönük bir medya oyunu yapılıyor. Dikkat ettiniz mi, basın
kuruluşlarının temsilcileri bazen milletvekillerini hiçe
sayıp, böyle, koridorlarda dolaşıyorlar, istedikleri
hakkında istedikleri haberi yapıyorlar.
Ülkenin geleceğiyle ilgili sağlıklı
haber yapan kaç medya kuruluşu var ve bunların kaçına
sağlıklı ekonomik destek sunuldu? Hiçbirine. Ama bugün cemaat
diye baskılara maruz kalan yapı daha önceden yine bu Hükûmetin
desteğiyle milyarlarca liralık teşviklerden faydalandı. O
zaman ortaktılar. Ama iktidar işte böyle bir şey, bir gün birine
kardeşim diyorsun, sonra onun can düşmanı kesiliyorsun. Niye?
İktidar bu. İşte, bu iktidar olgusunun üzerinde durmak
lazım. Biz o yüzden çok da iktidar olma yanlısı değiliz.
Biz Türkiyede demokrasinin gelişmesi için, demokrasinin ilerlemesi için,
hakların sözcülüğünü yapabilmek için demokratik bir muhalefet gücünü
harekete geçirme taraftarıyız. Biz, yöneten olalım, iktidar
olalım, bizim sözümüz geçsin, bizim dediğimizi yapsın herkes,
her şey bizim kontrolümüzde olsun demiyoruz. Biz, hak olsun, halk için hak
olsun diyoruz. Onun için biz iktidar hayalleri de kurmuyoruz. Tabii ki siyasi
partilerin temel programında olmalıdır iktidara gelmek. Ben bu
konuda iktidara gelmek amacında olan CHPyi ya da MHPyi ya da AKPyi
iktidar olmaya dönük çalışmalarından dolayı
eleştirmeyeceğim, böyle bir hakkım da yok. Bizim de
programımızda iktidar olmayı hedeflemek vardır ama illa
iktidar olalım, her şey kontrolümüze geçsin hırsıyla
değil. Halkı ikna edebiliyorsak zaten
Ama ülkede halkı ikna
etmek yerine yoksullukla terbiye etmeye çalışıyorsunuz
arkadaşlar. İnsanların büyük bir çoğunluğu
mecburiyetten oy veriyor, bunu hepiniz de biliyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Evet, size de öyle.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ben bize mecburiyetten oy veren
arkadaşların hepsine söylüyorum, hiç kimse -siz öyle düşünün,
ben öyle düşünmüyorum- lütfen kimse HDPye mecburiyetten dolayı oy
vermesin, gönülden oy versin. Siz de çıkın bu kürsüde, AKP, Lütfen
kimse bize mecburiyetten dolayı oy vermesin. diyebiliyorsanız
buyurun, kürsü burada. Diyemezsiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Deriz, deriz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Diyemezsiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya, çok komik oluyor
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ben Bizim
haksızlığımızı görürseniz bize oy vermeyin.
diyebilecek kadar yürekliyim. Siz de Bizim
haksızlığımızı görürseniz oy vermeyin.
diyebilecekseniz buyurun, kürsü burada. İşte bizim siyaset
münakaşasından önce
Mecliste diyorsunuz
Bazen dinle ilgili bir şey olunca sanki din
birilerinin tapulu malıymış gibi, kimse hiçbir şey
söyleyemezmiş gibi, tekelmiş gibi birilerini itham ediyor, birilerini
yargılıyor. Biz farklı dinlerin, düşüncelerin, inanç
özgürlüklerinin temel varlığına saygı duyuyoruz. Ama
burada, bütçe demek ne demektir? Bütçe sadece matematik, hesap değil, hak
demektir. Çok demagojisi yapılan, istismar edilen İslam dininin de en
temel kavramlarından biri nedir? Haktır. Allahın anılan 99
isminden en büyük kapsamı olan, 1inci ismi Hakktır. Hakka
saygı duymayan binlerce rekat namaz kılsa ne olacak, üç yüz
altmış beş gün, bir ay değil, üç yüz altmış
beş gün, on iki ay boyunca oruç tutsa ne olacak? İşte, Hakka
hizmet o yüzden söyleniyor ya. İşte, biz, din demagojisi
yapmıyoruz, yapmayacağız ve bunun yapılmasına da asla
izin vermeyeceğiz, tasvip etmeyeceğiz ama biz, burada, bakın,
ortak kararlaşabiliyorsak gelin doğruyu koyun ortaya.
Siz asgari ücrete yüzde 500 zam yapın, eğer biz
AKPye Evet, doğru yapıyor. deyip oy vermezsek o zaman gelin
eleştirin ama Avrupanın, dünyanın, Pensilvanyanın
şirketleri gelip 500 milyar dolar para kazansın. derseniz, tabii
hayır diyeceğiz. Siz memura yüzde 200 zam yapın, eğer
AKPye itiraz edersek
Etmeyiz, yapın diyeceğiz ve memurlar da sizden
memnun olsun, oy versin, buna da karşı çıkmayacağız.
Siz işçiler göçük altında kalmasın diye tedbir alın, biz
eğer sizi tebrik etmezsek, bu kürsüde çıkıp sizi
alkışlamazsak hiçbir şey bilmiyoruz, inanın yaparız,
ben kendi adıma söylüyorum, arkadaşlarımın da duygu,
düşüncelerini bildiğim için onlara da kefilim, yaparız. Bunu AKP
yapsın, CHP yapsın, MHP yapsın, kim yaparsa yapsın, bu
ülkede çocuklar ölmesin diye tedbir alan her hükûmeti destekleriz, bu ülkede
mülteciler Avrupaya kaçarken denizde boğulmasın diye tedbir alan her
hükûmeti destekleriz, her iktidarı destekleriz ama bu ülkede çocuk
haklarını, genç haklarını, eğitim haklarını,
sağlık haklarını hiçe sayan kim olursa olsun, onun
karşısında oluruz. Zaten muhalefet olarak biz böyle bir görev,
sorumluluk üstlendik. Umuyorum hak kazanır.
Saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, sayın konuşmacı konuşmasında,
öncelikle AK PARTİ Grubunun en büyük meziyetinin, her
yanlışı çok doğru yapmışçasına ifade ettiğini,
bir de gelip kürsüde birtakım şeyler ifade etmesini söyledi.
Sataşmadan söz almak istiyorum efendim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Başkanım, bu
iyi bir şey.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ya, bu bir
eleştiri yani. Sataşma değil, bir eleştiri bu ya.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bunun için söz verirseniz
hepimiz söz isteriz Başkanım. Bunda ne sataşması var?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yani daha çok şey var,
ben kısa özetini söyledim efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Aydın.
Yeni sataşmaya mahal vermeyiniz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Başkanım, neye itiraz
ediyorlarsa ben baştan her şeyi yanlış
yaptıklarını
BAŞKAN Yani Yanlış yapınca
doğru dediniz. diyorsunuz, onun için.
Buyurunuz efendim.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Van Milletvekili Özdal
Üçerin 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Özdal Bey gerçi İfade
et. dedi yani şimdi bazı şeyleri ifade etmeye gerek yok. Zaten
halkımız çok iyi biliyor, kime mecburiyetten kime gönül
rızasıyla oy verdiğini çok iyi biliyor, buna söyleyecek bir
lafım yok benim.
İkincisi, bakın birtakım şeyleri
çarpıtıyoruz. Türkiyede sanki insanlar Türkiyedeki
sıkıntıdan dolayı kaçıyormuş gibi bir algı
oluşturulmaya çalışılıyor. O kaçan, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı insanlar değil, transit bir geçiş
olarak kullanıyor. Bakın, İtalyaya Afrika üzerinden nasıl
kaçtılar, ne dramlar yaşandığı belli. Meksikadan
Amerikaya, aynı şekilde yaşanıyor. Birçok yerde
yaşanıyor ve Türkiyeyi burada dışarıdan, belki Orta
Doğunun başka ülkelerinden, Afrikadan bir şekilde ya da
Afganistandan güzergâh olarak kullananlar olabilir. Tabii ki bunlar
Türkiyedeki ekonomik sıkıntı ya da Türkiyedeki başka bir
şey varmış gibi değil, kendi ülkelerindeki problemlerden
dolayı kaçıyor. Bir bu.
İkincisi, koca Avrupada barınan Suriyeli
mülteci sayısı yaklaşık 120 bin. Biz sadece Kilis ilimizde
120 bin Suriyeliye ensar muamelesiyle yaklaştık, el insaf be! Nazi
kamplarına benzetiyorsunuz, böyle acımasız bir
yaklaşım olabilir mi?
Bakın, millî gelire oranla dünyada en çok
dış yardım yapan ülke Türkiyedir, millî gelire oranla. 4,5
milyar dolar sadece Suriyelilere Türkiye Cumhuriyeti yardım
yapmış. Peki, koca uluslararası toplum toplamda ne kadar
yardım yaptı biliyor musunuz? Bütün dünyanın yapmış
olduğu yardım toplam 265 milyon dolar. Sadece Türkiye
yaklaşık 2 milyon Suriyeliye 4,5 milyar yardımda bulundu, el
insaf be!
Biraz bazı şeyleri söylerken dikkatli
olalım. Tabii, bu kürsüde geçmişte de önceki dönemlerde de çok
şey vadedenler oldu. İki anahtar diyenler oldu, ev diyenler oldu,
araba diyenler oldu, herkesin her istediği olacak diyenler oldu ama devlet
bu şekilde yönetilmez ki. Devletin belli bir yönetim
anlayışı var, ekonomik kaynakları bellidir. Bu kıt
kaynaklarla en iyi şekilde nasıl bir yönetim sergilenir, işte AK
PARTİ iktidarı onu gösteriyor. İnsanımızın
refahını nasıl yükseltiriz, demokratikleşme adımlarını
nasıl anlatırız, nasıl atarız, bu reformları
nasıl gerçekleştiririz, temel özgürlükler yönünde neler yapabiliriz?
Dünden bugüne attığımız adımlar ortada ki, bu millet
yapılan her 9 seçimde, gönül rızasıyla elini, mührü AK
PARTİye basıyor evelallah ya. Bunda en ufak bir endişesi yok
ki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya, daha dün
yaptığınız ortada, dün Ankarada
yaptığınız ortada.
AHMET AYDIN (Devamla) Milyonları o mitinglere
zorla getirmiyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 9 seçimdir 9 defa
tuş!
AHMET AYDIN (Devamla) O mitinglere milyonlar zorla
gelmiyor, parayla gelmiyor. İnsanların gönlünde bu olmasa bu
işler olmaz. Ve AK PARTİ de Tayyip Erdoğan da Ahmet
Davutoğlu da her şeyden önce o insanların gönlünde tahtı
kurdu, o insanların gönlüne girdi. Benim gibi yaşıyor. dedi
insanlarımız, Benim gibi düşünüyor, halktan biri. dedi ve bu
öz güveni sağladı. (CHP sıralarından gülüşmeler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sarayda mı? Bravo Ahmet be!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 9 defa tuş! 9
defa olimpiyat şampiyonu oldu.
AHMET AYDIN (Devamla) İşte bu güvenle, bu
istikrarla bugüne kadar 13 seçim bütçesi, 13 bütçe görüşüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo Ahmet! Herkes sarayda, bu
odaları onun için yaptırdınız değil mi?
AHMET AYDIN (Devamla) 13 bütçenin 13ünde de bunlar hep
söylendi ama halkımız Nafile. dedi diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkanım...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 9 defa olimpiyat
şampiyonu oldu, 9 defa tuş!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Demek Benim gibi
yaşıyor. dediler ha. Kaç odalı o saray?
BAŞKAN Bir dakika sayın milletvekilleri.
Buyurunuz Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkanım, şu
an ülkemizin ve ülkemizin içinde olduğu bölgenin kaderiyle ilgili
hepimizin doğru bilgi verme sorumluluğu vardır fakat sayın
hatip doğruları çarpıttığımı söyledi. Ben
doğruları çarpıtmadığımı ve bunun bir
sataşma olduğunu, geçersiz bir sataşma olduğunu ifade
ederek söz talep etmek istiyorum doğru bilgileri aktarmak için.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Üçer.
Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yani, kamuoyu takdir
edecek. Sayın hatibin söylediği her şey doğruysa bunu
halkımız takdir edecek.
BAŞKAN Şimdi, siz Doğruyu
çarpıttınız. dediniz. O da diyor ki: Siz yanlış
söylüyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hayır, o söyledi, biz
söyledik.
BAŞKAN Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.
Size söz veriyorum, buyurunuz.
4.-
Van Milletvekili Özdal Üçer'in, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Mecliste hepimiz millete
karşı doğruyu söyleme sorumluluğundayız yani hele ki
toplumsal gerçeklerle, soyut kavramlarla ilgili belki izafi
değerlendirmeler yapabiliriz, kişisel değerlendirmelerimizi
yapabiliriz ama toplumsal gerçeklikle ilgili istatistiki olarak verilebilecek
şeyleri çarpıtma şansımız yok.
Şimdi, herkes de biliyor ki 2 milyonu
aşkın Suriyeli Kürt, Arap, Türkmen, değişik etnik
gruplarından insanlar ülkemize gelmiş. Ülkemizin, devletimizin ve
Hükûmetimizin sorumluluğu nedir? Onların yaşam hakkını
güvence altına almak ve onların insanlık onuruna
yaraşır bir şekilde, ülke olanakları oranında
muhafazasını sağlamak ve onlara, Türkiyeye yerleşmek
isteyenlere yerleşim hakkı vermek, yerleşmek istemeyenlerin de
başka ülkelere sevkini sağlamak ve burada onların can
güvenliğinden, onların haysiyetini korumaktan sorumludur. Böylesi bir
sorumluluğumuz varken 2 milyon insandan kaç kişi şu an neden
AFAD, neden Göç İdaresi tarafından muhafaza edilmiyor? Neden
Türkiyenin, Cenevre Sözleşmesi icabıyla tarafı olduğu
mültecilik yasası tam olarak işlerlik kazanmıyor? Neden
bazı konulara şerh konulmuş? Bu 2 milyon insandan siz 1 milyon
999 bin 999 kişiyi muhafaza etseniz, biz doğal olarak muhalefetten
kaynaklı, 1 kişinin bile ne olduğunu sorma hakkına sahibiz
çünkü Bir âdem bir âlem. diyor. Ama, değil 1 kişi, bu 2 milyon
insandan 1,5 milyonunun akıbetinin ne olduğu belli değil ve ne
konuda
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ya, ne
yalancısınız!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Muhatabım değilsiniz.
TÜLAY BAKIR (Samsun) Allah Allah!
BAŞKAN Lütfen devam ediniz,
karşılıklı konuşmayınız.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Üslubunuza lütfen dikkat edin.
Şimdi, biz muhalefet olarak soruyoruz: Nereye gitti
bu insanlar? Bu insanlar nasıl yaşıyor? Bu insanlar ne yiyor? Bu
insanlar ne içiyor? Bu insanlar nasıl tedavi oluyor? Hükûmetin
sorumluluğudur bu. Yaşam hakkını korumak için ne
yaptınız? İşte, Kobaniden 400 bin kişi geldi, biz 14
bin kişiyi muhafaza ediyoruz, 2 milyon kişi geldi, 500 bini
1,5
milyon insan nerede, bunu soruyoruz. Bunu sormak çarpıtmaksa bence
çarpıtanın kim olduğu açıkça ortadadır. Kimseye
hakaret etmiyoruz, kimseye zulmetmiyoruz ama kimsenin hakaretine ve zulmüne de
maruz kaldığımızda tepkisiz kalacağımız
anlamını da taşımasın.
Teşekkür
ederim.(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN
Şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten.
Buyurunuz Sayın İçten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİden seçilip tuzluk olan vekiller, Meclisten aldıkları
maaşın hakkını verip çalışmaları gerekirken
memleketi karıştırmakla meşguller. Onları protesto
etmek için Meclis kürsüsüne boş bir tuzluk koyuyorum.
(Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten tarafından kürsüye tuzluk
bırakılması)
CUMA İÇTEN
(Devamla) Bütçemiz, kulakları duymayan, gözleri görmeyen, kalpleri
mühürlü olanların anlayamayacağı, hesap yapamayacağı,
kafalarının alamayacağı bir bütçedir. 2015 yılı
bütçesi, insanlık onurunun özgürlük mücadelesini veren ak kadroların
dünya coğrafyasına insanlık dersini verdiği bir bütçedir.
Bu bütçeyi ancak yüreğinde, kalbinde, bakışında
insanlık sevgisini yaşatanlar görür. Bu bütçe, Filistinden Arakana,
Myanmardan Suriyeye, Mısırdan Doğu Türkistana tüm
mazlumların hesabının bir bir sorulduğu bir bütçedir.
Bütçemiz,
Suriyede zalim Esed tarafından katledilen Kürtlerin, mazlumların
hesabının sorulduğu bir bütçedir. Bütçemiz, 2 milyon mültecinin
üç yıldır bizler tarafından misafir edildiği, din, dil,
ırk ve mezhep ayrımı yapmadan mazlumlara kucak açan bir
bütçedir.
Bu bütçede yürek
var yürek, kalp var kalp, adamlık var adamlık.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bütçede tuz var, tuz.
CUMA İÇTEN
(Devamla) Bu bütçede Fatih Sultan Mehmetin bakışı,
Selâhaddin-i Eyyûbî El Kurdinin cesareti, Halîd Bin Velîdin yüreği, Mevlânanın
kucaklaması, Pir Sultan Abdalın Hak Muhammed Ali inancı, Yunus
Emrenin aşkı, Cahit Sıtkı Tarancının memleket
hayali, Sezai Karakoçun ahlaki, derin düşünceleri var; anlamazlar tabii.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Tevfik Fikretin Han-ı Yağması var.
CUMA İÇTEN (Devamla) Bu bütçede terör, silahlar,
kan, gözyaşı, ötekileştirmeler yok. Bu bütçede, Pensilvanyada
patronların kucağında oturup otuz yıldır akan
kardeş kanından beslenen Haşhaşilerle mücadele,
Haşhaşilerin PKKyla birlikte imza attığı faili meçhul
cinayetlerin hesabı var; anlamazsınız ama.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yarınız
Haşhaşi sizin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen on iki senedir
anlamamışsın da
CUMA İÇTEN (Devamla) Bu bütçe, özgürlük
mücadelesini verenlerin, ülkeyi geçmişe mahkûm etmek isteyenlere hesap
sorduğu bir bütçedir.
Bu bütçe, ecdadını Osmanlı olarak gören ve
bundan gurur duyanların, tarihe tekrar imza atmak için gece gündüz
çalışanların, ecdatlarını Marksistler olarak görenlere
hesap sorduğu bir bütçedir.
Değerlerimize, kültürümüze, tarihimize sahip
çıkanların, Osmanlıdan rahatsızlık duyanlara
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu bütçe, 700 milyarlık saat
takanların
CUMA İÇTEN (Devamla)
dedelerini katledenlerin
yolundan gidenlere hesap sorduğu bir bütçedir. Rahatsız olmayın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu bütçe, odalarında para
sayma makinesi bulunduranların
CUMA İÇTEN (Devamla) Bu bütçe, Allahu ekber diyerek
ezan sesiyle güne başlayanların, Bismillahirrahmanirrahim deyip
besmeleyle iş yerlerini açanların, sadaka ve duayla hayata
bakanların, Komşum açken ben nasıl tok yatarım.
diyenlerin, Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.
diyenlere hesap sorduğu bir bütçedir.
Bütçemiz, Kürt ve Türk Baasçılarına, ülkeyi
sadece doğudan ve batıdan ibaret görenlere, din ve dil
milliyetçiliği yapanlara hesap sorduğu bir bütçedir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen yapıyorsun işte.
CUMA İÇTEN (Devamla) Ey ABDdeki bin küsur Beyaz
Sarayı görmeyenler, Almanyanın istihbarat binasına harcanan 1,3
milyar euroyu görmeyenler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Var onların parası,
senin neyin var. Sen borçla aldın. Sen de kazan, sen de harca.
CUMA İÇTEN (Devamla)
Gezi zekâlıların
bu ülkeye verdiği 120 milyar zararı görmeyenler, nükleer santralleri,
duble yolları, Marmarayı, üçüncü köprüyü
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kasaları görmeyenler,
saatleri görmeyenler...
CUMA İÇTEN (Devamla)
üniversiteleri, hava
alanlarını, barajları görmeyen körler, unutmayın, millet
sizi görüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Elbise askılarını,
ayakkabı kutularını görmeyenler...
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Millet sizi görüyor,
sizi.
CUMA İÇTEN (Devamla) Biz gücümüzü makamlardan ve
saraylardan değil, Allahtan ve milletten alırız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çikolata kutularını
görmeyenler
CUMA İÇTEN (Devamla) Güçsüzler ve korkaklar,
güçlerini makamlardan ve saraylardan alırlar. Dolayısıyla,
saraylardan korkanlar makamda değişecek olanlardır. Nefsini
ayaklar altına alanlar makamlara ve saraylara şeref verirler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru söylüyorsun.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Çok doğru
söylüyorsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo(!) Bravo(!)
CUMA İÇTEN (Devamla)
Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız gibi.
Mesele, makamlardan şeref alanların makama
şeref vermelerini çekememesi ve kabullenmemesidir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Devam et.
CUMA İÇTEN (Devamla) Mesele,
kıskançlıktır, adam olmamaktır, adam. Mesele, ülkenin
büyümesini hazmedememektir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mesele, hırsızlara göz
yummamaktır! Adamlık, hırsızlığa izin
vermemektir!
CUMA İÇTEN (Devamla) - Mesele, millet tercihine
saygı göstermemektir. Mesele, Osmanlıyı ecdat görmemendir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Görmem tabii.
CUMA İÇTEN (Devamla) - Kısaca, mesele saray
değil, misyon ve vizyon sahibi olmaktır.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Atatürkü
ağzına al, Atatürkü!
CUMA İÇTEN (Devamla) - Asıl mesele ne biliyor
musunuz arkadaşlar? Seçilmişlerin iktidar olmasıdır.
2015 bütçemizin yeni Türkiyeye, yeni bir medeniyete
hayırlar getirmesini diler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
İçten.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, İç Tüzük gereği
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir konuya
açıklık getirmek istiyorum.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan,
Beyaz Sarayda yalnızca 132 oda var.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Erdemir, bir şey
söylemek istiyorum müsaade ederseniz.
Burada, hepiniz biliyorsunuz ki kürsü masuniyeti
vardır. Kürsüde herkes kaba ve yaralayıcı söz söylememek
şartıyla bütün eleştirileri yapabilir. Ama lütfen, bu çatı
altında milletvekillerinin tuzluğa benzetilmesini, böyle bir
yakıştırmayı kabul edemeyiz. Bunu, doğrusu, uygun
bulmadığımı belirtiyorum yani burada bütün milletvekillerine
karşı yapılmış bir saygısızlık olarak
niteliyorum. Lütfen, dikkat etmenizi rica edeceğim. Onu
kaldırınız lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kendisine iade etsinler efendim.
BAŞKAN Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, emeklilikte
vatandaşlarımız birçok problemle uğraşırken
ağır yaşam koşullarına itilen bir de emeklilikte
yaşa takılanlar mevcut. Ayrıca bir de yaşını
doldurup prim günü sayısı eksikliği nedeniyle emekli olamayanlar
var. Kademeli geçiş ve kademeli yaş koşulu uygulamasıyla
1999 yılından önce işe başlayanların emekli olma
yaşı üç ila on yıl arasında
uzatılmıştır. Bu anlamda, işe başladığı
tarihteki haklara göre çok sayıda vatandaşımız
emekliliğe hak kazanmış olmalarına rağmen yaş koşulu
nedeniyle emekli olamıyor ya da işsiz ise emekli maaşı
alamıyor. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için bir çabanız,
çalışmanız olacak mı yeni yasama döneminde?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Akova
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yarbay Ali Tatarı ölüm yıl dönümünü de
saygıyla anıyorum. Bugün de ölüm yıl dönümü nedeniyle bir
hayır olduğunu biliyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok
değerli bir subayının yalan, iftira ve baskıyla intihara
sürüklenmesi iktidarın büyük ayıbıdır. Dün Ergenekonun
savcısı olanların bugün demokrat kesilmeleri büyük
çelişkidir. Kuddusi Okkır, Ali Tatar, Murat Özenalp sahte belgeler
düzenlenip bizzat hakları yenilerek ölüme sürüklenmişlerdir. Ali
Tatarı ölüme götüren süreç, AKPnin baskıcı süreci sonunda
olmuştur. Hukuksuz Ergenekon davasına bulaştırılmak
istenen Yarbay Ali Tatar ve bu davalar yüzünden ölenler için şimdi
nasıl bir vicdan ve adalet muhasebesi yapılmaktadır? İktidar,
bu hukuksuz davalarla birçok insanın ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
zayıflamasına, darbe almasına neden olmuştur. Bugün yol
arkadaşlarıyla kavga çıkınca geçmişte derin
dedikleri her şeyin sahte olduğu söyleniyor. Sahte delillerle
yıllardır hapiste yatan aydın, asker, gazeteci, doktor, birçok
vatandaşımızın hesabını kim verecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akova.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, deminki sorumu, ikinci sorumu
tekrarlayacağım. Bu 2013 kesin hesabı başlangıçta 397
gider, 362 de gelir olmak üzere bir bütçe yapılmış, 34 de
açık vardı ama sonuçta bu bütçe açığı 19 küsur milyara
geldi. Bu 38 milyarlık yedek ödenekleri de, Sayıştayın
raporunda belirttiği yedek ödenekleri de katınca 38 milyarlık, 9
küsurluk ödenek üstü harcamayı da katınca nasıl bir bütçe
oluşurdu, nasıl bir açık söz konusu olurdu? Bunu uzmanlara
yaptırabilir misiniz lütfen bu çalışmayı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye ile Gürcistan iki dost ülke
birbirine. Özellikle benim seçim bölgemde de Sarp Sınır
Kapısı iki ülke arasındaki dostluğu pekiştiriyor.
Şimdi, Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri, hep gururla
bahsediyoruz. Gürcistan ile Türkiyeyi
karşılaştırdığımız zaman, hem gayrisafi
millî hasıla açısından hem kişi başına düşen
millî gelir açısından büyük bir uçurum var. Bütün bunlara rağmen
ben hukuk fakültesi mezunuyum, hukukçuyum ama ekonomi dersim iyi değildi,
sizden bilgilenmek istiyorum- 2000 yılında bir Türk
vatandaşı Sarp Sınır Kapısından Gürcistana
geçtiği zaman 100 lira veriyordu, onların para biriminden 120 lari
alıyordu Sayın Bakan. Yani, onların para birimi laridir, 120
lari alıyordu. Şimdi, aynı Türk vatandaşı, Gürcistan
Kapısından geçiyor, 100 lira veriyor 79 lari alıyor. Madem biz
dünyanın en büyük ekonomisiyiz, en büyük ekonomilerden bir tanesiyiz
-Gürcistanda da ekonomi filan yok, sanayi ülkesi falan değil- niye bizim
paramız değer kaybediyor Sayın Bakanım? Yani bunu bir
açıklarsanız, ben de gerçekten bilgilenir, Artvine döndüğüm
zaman hemşehrilerime, yurttaşlarıma Bundan dolayı
oluyormuş. derim, ben de onları ikna ederim Sayın Bakanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, dünyanın en değerli
500 markası içinde ne yazık ki Türkiyenin tek bir markası yok.
İlk 500de Malezyanın 1, Suudi Arabistanın 2,
Brezilyanın 5, Hindistanın 6 markası var, Türkiyenin ise 0.
Türkiyenin en değerli 100 markasının değerlerinin
toplamı ne yazık ki bir Toyota etmiyor, bir Coca-Cola etmiyor. On
yılda on dünya markası oluşturmayı hedefleyen TURQUALITY
programı, ne yazık ki 2004ten bugüne tek bir markamızı ilk
500e sokamadı.
Sayın Bakanım, Hükûmetiniz, dünya markası
üretecek ekosistemi neden başaramadı? Nerede yetersiz
kaldığınızı düşünüyorsunuz? Bugün geri dönseniz
neyi farklı yapardınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akar, tabii ki, takdir edersiniz ki emekli
olmak için iki koşulu yerine getirmek lazım, yani
yasalarımız onu gerektiriyor. Bir, prim gün sayısını
dolduracaksınız; iki, yaşı tutturacaksınız.
Yaş, bütün dünyada çok temel, emekliliğin ön koşuludur. Dün de
hatırlarsanız yine değinmiştim, yanlış
hatırlamıyorsam, OECDdeki 34 ülkenin 30unda 65 yaş ve üstü diye
hatırlıyorum, sadece birkaç ülkede 3 veya 4 ülkede, 60-65
arasıdır. Onun altında emekliliğe izin veren tek ülke hâlâ
sadece ve sadece Türkiyedir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama yaşam
koşulları garanti altına alınmıştır, onu da
söyleyin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Buna rağmen, yaşa
takılan meselesi diye bir mesele konuşuluyor. Dolayısıyla,
hazır sosyal güvenlik sistemi bu kadar büyük bir açıkla, büyük bir
finansman açığıyla karşı karşıyayken bu
hususta herhangi bir düzenlemeyi ben doğru görmüyorum.
Sayın Akova,
tabii ki aydınlarımıza, askerlerimize, gazetecilerimize kim
zulüm yaptıysa mutlaka hesabını vermelidir.
AYŞE NEDRET
AKOVA (Balıkesir) Sayın Bakanım, bir de milletvekillerimiz var
biliyorsunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Milletvekillerimiz de dâhil olmak
üzere.
Sayın
Kuşoğlu, şimdi, yedek ödeneğin olması harcama
artışı anlamına gelmiyor. Şimdi, şöyle bir
şey, Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok detaylı bir şekilde
rakamları da verdim, açıkladım, burada da açıklamaya
çalıştım. Bakın, yıl içerisinde kanun
değişti. Kanundan dolayı bir bakanlığın
ödeneğini başka bakanlığa sorumluluk
değiştiği için aktarmak zorunda kaldım. Şimdi, bunu
yaparken bütçe kanunu yetki veriyor ama nasıl veriyor? Diyor ki: Önce
yedeğe alacaksın, ondan sonra o bakanlığa alacaksın.
Dolayısıyla, yedekteki bu büyük rakamlar aslında, yani bir
harcamayı ifade etmiyor. Zaten bütçe üstü bir harcama olsaydı, takdir
edersiniz ki, ne olurdu? Bütçe açığının fazla olması
lazım. Haydi diyelim ki, bütçe açığı düşük kaldı
-çünkü gelirler yüksek kaldı- oradaki tamamlayıcı ödenek
anlamında ve bütçe üzeri harcamadaki tek kalem, en önemli kalem
yatırım harcamalarıdır. Bunların tamamının
detaylarını ben verdim, Sayıştay denetimine tabidir. Ha,
şöyle, sizin arzunuzu da ben saygıyla karşılıyorum.
Yani, bu Hükûmet bu yetkileri almasa bu bütçe kanunuyla -ki 2015te de bütçe
kanunu o şekilde geçti- onun yerine buraya gelse, ek bütçe getirse tabii
ki bu da bir yöntem ama dediğim gibi, yani
yaptığımızın tamamı bütçe kanununa uygundur,
tamamen verilen yetkiler çerçevesinde yapılmıştır, her bir
kuruşu Sayıştay denetimine tabidir, bunu sizler de çok iyi
biliyorsunuz.
Gürcistan, dost bir ülke tabii ki. Şöyle bir
düşünelim nasıl açıklayacağınızı.
Bakın, 2000 yılının başına bir gidin, 1999,
2000e bir gidin, Avrupa, hatırlarsanız, avroya geçti. O zamanlar
neredeyse dolar/avro kuru bir ara 1in de altına indi ama 1 varsayın,
bir an için 1. Bir ara hatırlarsanız 1,37ler; 1,4lere doğru
çıktı. Yani, koskocaman Amerikan ekonomisi dünyanın en büyük
ekonomisi dolar, avroya karşı neredeyse pariteden yaklaşık
yüzde 30-40 bir anlamda değer kaybetmiş; değil mi? Büyüklük ile
para biriminin değer kazanması, değer kaybetmesi arasında
bir korolasyan kurmak zordur, daha çok o dönemde öngörülen ekonomik
performansla ilişkilidir, faiz farklarıyla ilişkilidir, risk
primiyle ilişkilidir hatta politikayla ilişkilidir. Mesela, Japonlar
şu anda bol bol para basıp Japon Yeninin değer kaybetmesi için
çabalıyorlar, enflasyonu yaratmak için çabalıyorlar. Buna da
abenomiks diyorlar. Belki yakından takip eden
arkadaşlarımız vardır. Ona rağmen, maalesef Japonya
işte gördüğünüz gibi hâlâ bu durumda.
Sayın Erdemir, marka konusu hakikaten çok önemli bir
konu çünkü marka olunca kâr marjınız yüksek oluyor, daha çok para
kazanıyorsunuz, bu her yerde böyledir.
Türkiyede tabii, bu beşeri sermayenin kalitesiyle
ilişkilidir. Bu, ekosistemle ilişkili, sermaye piyasasının
derinleşmesiyle ilgili. Keşke, diyelim ki melek
yatırımcı konseptini 2003te getirseydik, bugün daha çok
işler olsaydı, örnek olarak, geriye dönüp bakıp
Örneğin,
girişim sermayesi hususunda keşke çok önceden
Ama bütün bu
teşvikler geldi, getirdik ama son birkaç yılda oldu. Piyasaların
derinleşmesi zaman alıyor. Bu, bir kültür meselesi aynı zamanda.
Bu, aynı zamanda, dediğim gibi, bizim AR-GE yapma
tarzımızla ilişkilidir. Aslında, AR-GE harcamalarını
devlet bayağı yapıyor fakat bu, maalesef arzulanan
sonuçları henüz doğuramadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Soruları cevapladınız
mı efendim? Yoksa
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bir dakika daha verirseniz
BAŞKAN Bir dakika daha
Buyurunuz efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Dolayısıyla, aslında AR-GE harcamalarımız devletin
yaptığı AR-GE harcamasının millî gelire oranı
Avrupadan çok uzak değil. Şirketlerimizin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapmayın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değil arkadaşlar.
Bakın, devletten bahsediyorum, ülkeden
bahsetmiyorum, kamudan bahsediyorum yani ne söylediğimi biliyorum.
Bizim özel sektörü AR-GEye daha çok teşvik etmemiz
lazım ve o AR-GEnin sadece AR kısmını değil GE
kısmının da yani geliştirme kısmının
çoğalması lazım. Bu konuda yoğun çabalar var. Biraz zaman
gerekiyor. Bence, Türk Hava Yolları artık önemli bir marka hâline
geldi. Belki ilk 100de değil, ilk 500de değil ama gerçekten,
önümüzdeki sene muhtemelen Avrupanın en büyük
taşıyıcısı hâline gelecek ve kalite
açısından da son üç dört yılda en iyi hava yolu şirketi
seçiliyor. Ben inanıyorum ki o noktaya doğru gideceğiz.
TURKCELL, yani isim vermek belki doğru değil,
pardon, yani isimlere girdim ama
Yani sonuçta, yavaş yavaş bazı
Türk firmaları hakikaten dünya liginde önemli noktalara geliyorlar,
üniversiteler de geliyor. Başaracağız inşallah.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
Saat 17.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati :
16.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi 5inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 5- (1) Devlet borçlarına
ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2013 yılı sonu
itibarıyla;
a) 403.006.952.902,24 Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç
borcu,
b) 184.013.011.787,62 Türk Lirası Devlet dış borcu,
c) 31.213.830.915,26 Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz Sayın Binici.
HDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinin
neredeyse sonuna geldik. Günlerdir bu kürsüde pek çok konuya değinildi,
bütçeyle ilgili pek çok husus gündeme getirildi. Ancak, kanımca, üzerinde
daha fazla durmamız gerektiği hâlde eksik bırakılan bir
konu oldu. Bu da IŞİD çetelerinin vahşetinden kaçarak
Şengalden, Kobaniden Türkiyeye gelmiş olan sığınmacıların
ihtiyaçlarına ilişkindir.
3 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla Şengalde
gerçekleştirilen katliam ve işgalden dolayı zorunlu olarak
Habur, Yekmal ve Roboski üzerinden Türkiyeye giriş yapan Şengalli
Ezidilerin sayısının 30 bin civarında olduğu
bilinmektedir. 15 Eylül itibarıyla ise IŞİD
saldırıları Kobani kantonu üzerinde
yoğunlaşmış ve artan saldırılar sonucu katliam
tehlikesiyle yüz yüze gelen yaklaşık 200 bin Kobanili kantondan
ayrılmak zorunda kalarak Suruç üzerinden Türkiyeye geçiş
yapmıştır. Savaşa bağlı olarak gerçekleşen
zorunlu göç hareketi toplamda 230 bin civarı nüfusun Kürt illerine
yerleşmesiyle sonuçlanmıştır. Bölgedeki belediyelerimiz ve
duyarlı STÖler yardım koordinasyon merkezleri oluşturarak
sığınmacıların ihtiyacını
karşılamak adına tüm kaynaklarını seferber etmiş,
yardım çalışmalarının sistematize ve koordineli olarak
ilerlemesi için gerekli çabayı göstermiştir. Gıda, giysi, ilaç,
barınma mekânı gibi en temel yaşamsal ihtiyaçlar temin edilip
göç eden halka sunulmuş, bu noktada Türkiye ve uluslararası kamuoyuna
yapılan duyarlılık çağrıları sonucunda
yardım kuruluşları da göç edenler için yardım
sağlamıştır. Yine insani yardım
kuruluşlarının desteği ve bölgedeki koordinasyon
merkezlerinin organize çalışmaları sonucunda Nusaybin, Mardin,
Kızıltepe, Batman, Siirt, Adıyaman, Viranşehir,
Diyarbakır ve Suruçta ortak yaşam alanları kurulmuş,
Şengal'den ve Kobani'den gelenlerin çadır kentler, mahalle ve köylerdeki
uygun ev ve diğer alanlarda sağlıklı koşullarda barındırılabilmesi
sağlanmıştır. Ancak, bölge belediyeleri ve gönüllü olarak
yardım çalışmalarına katılan kurumlar
dışında bölgeye göç eden halklar için Hükûmetten yana uzun
vadeli ve kapsamlı bir politika üretilememiştir. İktidar
sözcüleri mültecilere kucak açtıklarını ifade etse de sivil
toplum örgütlerinin hazırladığı raporlarda da ortaya
konduğu üzere, gelenlerin çok küçük bir kısmı AFAD
kamplarında kalmaktadır. Şengal'den gelen ve 7 ildeki
merkezlerde kalan Ezidilerin sayısı toplam 20 binin üzerindeyken, merkezî
Hükûmetin sorumluluğundaki AFAD kampında yalnızca 2.840
Şengalli bulunmaktadır. Benzer bir durum sayıları kat kat
fazla olan Kobanili mülteciler için de geçerlidir. 120 bin kadarı Suruç ve
çevresinde olmak üzere 200 bine yakın Kobanili Türkiye'ye göç ettiği
hâlde yalnızca 6.120 tanesi AFAD kamplarında kalmaktadır.
Üzerinde söz aldığım 5inci maddeyle,
bütçede öngörülmeyen hizmetler için gerektiğinde aktarma yapılmak
üzere Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinde yedek
ödenek bulundurabileceği ve bu ödeneklerden aktarma yapmaya Maliye
Bakanının yetkili olduğu hüküm altına
alınmaktadır. Değerli milletvekilleri, bu bağlamda,
daha önce de partimizce defalarca dile getirilen soruyu tekrar sormakta fayda
var. Hükümetiniz, Kobani ve Şengal'den göç eden 230 binden fazla kişi
için ne kadar bütçe ayırmıştır? Hükümetinizin, AFAD
kampları dışında kalan Ezidi mültecilerin gıda,
kışlık kıyafet, sağlık malzemesi, hijyen kiti gibi
temel ve acil ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yardım
çalışması bulunmakta mıdır acaba?
Hükümet, belediyeleri ve yardım
çalışmalarını yürüten duyarlı kurumları
ihtiyaçların karşılanması noktasında yalnız
bırakmakta, koordinasyon çalışmalarını yürütenlere ek
bir ödenek aktarımı yapmamaktadır. Özellikle ilçe
belediyelerinin sınırlı kaynak ve yetkileri kış
koşullarının da ağırlaşmasıyla beraber
mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemektedir.
Bunlarla beraber Hükûmetin bazı konulara da
açıklık getirmesi gerekmektedir. Yurt dışı
kurumlarından gönderilen ayni ve nakdî yardımların AFAD
kampları dışındaki mültecilere
ulaştırılamadığı yönünde pek çok iddia
bulunmaktadır. En son geçtiğimiz hafta basına da yansıyan
bir habere değinmek istiyorum. Avrupa Birliği tarafından
Kobanili ve Şengalli mülteciler için kullanılmak üzere Türkiye'ye gönderilen
20 milyon avro yani 58 milyon 354 bin Türk lirası savaş
mağdurlarına ulaştırılmamıştır. Avrupa
Komisyonu yetkililerinin Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği
tarafından hazırlanan rapora verdiği cevaptan anlaşılan
odur ki mağdurların barınma, yemek ve temel bakım
hizmetleri için Türkiye'ye 20 milyon avro tahsis edilmiş, Avrupa
Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı ve Avrupa Birliği
Bakanı Sayın Volkan Bozkır da konudan haberdar edilmiştir.
Bu konuda Hükûmetin acilen konuyla ilgili bir açıklama yaparak gelen 58
milyon 354 bin liralık yardımın nerede ve ne şekilde
kullanıldığı konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi
gerekmektedir. Yüz binlerce insan kış soğuğuna direnir,
binlerce bebek ve çocuk ağır şartlarda yaşam mücadelesi
verirken oldukça yüklü olan böylesi bir yardım miktarının kimler
tarafından harcandığı merak konusudur. Yalnızca AFAD
kamplarında kalanların ihtiyaçları için bu rakamın oldukça
fazla olduğu görülmektedir.
Bir diğer nokta ise yurt dışından
gelen ayni yardımlarla ilgilidir. Suruç ve çevresinde 120 bin
civarında Kobanili kalmakta olduğu hâlde Şanlıurfa
Büyükşehir Belediyesinin Suruç'un köy ve mahallelerinde, ayrıca
buradaki 5 çadır kentte kalanlara dair neredeyse hiçbir desteği
olmamaktadır. Buna ek olarak, yurt dışından gelen büyük
yardım tırlarını bir ilçe belediyesi olan Suruç
Belediyesinin yetkisi olmadığı için Büyükşehir
Belediyesinin gümrükten aldığı ve AFAD dışında
kalan 120 bine yakın mülteciye bu yardımların
ulaştırılmadığı da bilinmektedir. Pek çok
uluslararası kurumun da devlet yetkilileriyle kurduğu temaslarda
bölgede mültecilerin kaldığı tek merkez AFAD
kampıymış gibi oraya yönlendirildiği, diğerlerinin
koşullarından haberdar dahi edilmedikleri görülmüştür. Buna
benzer başka bir durumsa Almanyadan gönderilen 3 tır dolusu
yardımın Alman Konsolosluğunda bekletilerek
Dışişleri Bakanlığı tarafından AFAD
kampına yönlendirilmeye çalışılmasına ilişkindir.
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere,
siyasi iktidar Şengal ve Kobani'den gelenlere kucak açmamış,
aksine onları kaderine terk etmiştir. En son iki gün önce basına
yansıdığı üzere, mültecilere herhangi bir yardımda
bulunmayan Hükûmet, bölgede çalışan belediyelerin de işini
zorlaştırmakta ve karşılarına birçok engel çıkarmaktadır.
Suruç Belediyesi tarafından mahalle ve köylerde kalan Kobanililerin daha
iyi şartlarda barınmasını sağlamak amacıyla
yapımına başlanan ve altyapı çalışmalarında
neredeyse sona gelinen 10 bin kişilik çadır kentin yapımı
valilik tarafından durdurulmuştur. Valilik tarafından ilgililere
herhangi bir resmî yazıyla haber verilmemiş, çadır kente gelen
polisler içeride çalışan işçileri zorla çıkararak
valiliğin çalışmaları durdurduğunu belirtmiştir.
Soğuk kış şartlarındaki en acil ihtiyaçlardan olan
barınma ihtiyacını karşılamak için yapılan
çalışmaların önüne merkezî Hükûmetin temsilcisinin
karşı durması, tıpkı yardımların
yalnızca AFAD kampına yönlendirilmesi gibi kötü niyetli bir
yaklaşımı ortaya koymaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Binici.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan evvel
Bir önceki yaptığım konuşmada bu
Sayıştay raporlarıyla ilgili Sayın Nurettin Caniklinin
konuşmalarına atfen dile getirdim ve daha sonra da şimdiki
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Lütfi
Elvanın söylediği iddia edilen bir cümleyi burada dile getirmiştim.
Şimdi o cümleyi tekrarlamak istemiyorum ama konunun
açıklığa kavuşması bakımından söylüyorum.
İddia şöyleydi: Kanuna aykırı davranabiliriz. Bizi bazen
idare edin. Sayıştay mensuplarına söylediği. Bu
konuşmadan sonra Sayın Ulaştırma Bakanı beni aradı
ve böyle bir konuşmayı yapmadığını çok açık
ve kesin bir dille ifade etti. Ben de Sayın Bakanın bu görüşüne
itibar ediyorum ve böyle bir ifadede bulunmadığına
inanıyorum. Kendisi hukuki süreci de başlattığını
ifade etti. İnşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
geldiğinde kendisi de bu konuda daha tafsilatlı bir açıklama
yapar. Bu konu tamam, bu şekilde anladık, yalnız Sayın
Caniklinin sözleri geçen yıldan beri sürekli dile getirildi ve hâlâ ortada
durmaktadır. Sayın Elvanın bunu söylememiş olması
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Sayıştayla
ilgili görüşünü ve tutumunu da değiştirmez, bizim
görüşümüzü de iktidarla ilgili olarak değiştirmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde durmak istediğim bir husus da ödenek üstü
harcamalar. 5018 sayılı Kanunun 20nci maddesiyle genel veya
kısmi seferberlik, savaş ilanı veya Bakanlar Kurulu
kararıyla askerî hazırlığın
yapıldığı olağanüstü hallerde Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığına başlangıç ödeneğinin yüzde on
beşine kadar harcama yetkisi verilmektedir. Yine, 5018
sayılı Kanunda Kamu idareleri, bütçelerinde yer alan ödeneklerin
üzerinde harcama yapamaz., Bütçede yeterli ödeneği bulunmayan
işler için yüklenmeye girişilemez. Yüklenme süresi mali yılla
sınırlıdır. gibi hükümler de mevcuttur.
2013
yılında kanun hükümlerinin tam tersi uygulamalar görülmüştür.
Ödenek üstü giderler, genel ve özel bütçeli idareler için toplamda 9 milyar 300
milyon lira olarak gerçekleşmiştir. Genel bütçeli idareler için
ödenek üstü giderlerin neredeyse tamamı Millî Eğitim
Bakanlığından kaynaklıdır. Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri için 9 milyar 284 milyondur ve Millî
Eğitim Bakanlığı ödenek üstü gideri de 9 milyar 233 milyon
Türk lirasıdır.
Ödenek
üstü giderler, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (3)üncü fıkrasındaki
tamamlayıcı ödeneklerle ilgilidir. Buna göre bu harcamalar 5018
sayılı Kanunun 20, 26, 31 ve 70inci maddeleri ve 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 8inci maddesi ve Kanuna ekli
(e) cetvelinin 49uncu maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin
takdirindedir. Uygulamada bu durum, Meclisin sayısal
çoğunluğunun bütçe hakkını zedelemesi anlamına
gelmektedir. Bu uygulama Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini yok sayarak
Ben yaptım oldu. anlayışıyla harcama yapma
hakkını kendinde görmektedir.
Netice
itibarıyla, diğer bir husus da değerli milletvekilleri, yedek
ödenek kullanımıyla ilgilidir. Hükûmetin yedek ödenek uygulaması
kanunu âdeta yok saymaktadır. 5018 sayılı Kanunun Yedek
ödenek başlıklı 23üncü maddesinde, yedek ödenek için genel
bütçe ödeneklerinin yüzde 2sine kadar sınır konulmuştur. Yedek
ödenek aktarmalarının tek sorumlusu Maliye Bakanıdır.
2013
yılı için baktığımızda, yedek ödenek için
başlangıçta 948 milyon lira tespit ediliyor. Yedek ödenekten
yapılan aktarmalar ise 35 milyar 900 milyon Türk lirasıdır.
Üstelik bu tutarın 34,6 milyar lirası doğal olarak Maliye
Bakanlığı dışına yapılan aktarmalardır,
diğer kurumlara yapılan aktarmalardır. Öncelikle ifade etmek
isterim ki bu rakam, 5018 sayılı Kanun yüzde 2sine kadar cevaz
verirken genel bütçeli idarelerin yıl sonu toplam ödeneğinin yüzde
8,8ine denk gelmektedir. Dolayısıyla, Hükûmet burada kanuna
aykırı bir faaliyet içerisindedir.
İkinci
olarak, 5018 sayılı Kanuna göre Maliye Bakanı bu
aktarmaların nerelere yapıldığını yılın
bitimini takip eden on beş gün içerisinde ilan etmelidir. Oysa 34,6 milyar
liranın hangi kurumlara ve ödenek kalemlerine
aktarıldığı ısrarla açıklanmamaktadır. Bütçe
ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün açıkladığı bilgiler
sadece başlangıç ödeneği olan 948 milyon lirayı
içermektedir. Bunun dışında, 35 milyon Türk lirası nereden
nereye aktarıldı, nereye harcandı? Sayın Bakan bunları
mutlaka açıklamak durumundadır fakat görüyoruz ki bu
aktarmaların nerelere yapıldığını
açıklamaktan özellikle imtina ediliyor. Burada hiç zihinleri
karıştırmayalım, yapılan harcamaları değil,
aktarmaları soruyoruz. Harcamayı şu aşamada belki
bilemeyebilirsiniz ancak aktarma 1 lira dahi olsa bundan Maliye
Bakanının haberdar olduğunu biliyoruz.
Komisyon görüşmelerinde Kamu kaynağı ile
topluma sağlanan yararlar arasındaki ilişkiyi güçlendiren,
vatandaşa yönelik daha şeffaf ve anlaşılır bütçeler
hazırlamayı hedefliyoruz. ifadesi dile getirildi. Tabii, bunlarda ne
şeffaflık görebiliyoruz ne de anlaşılır bir bütçe
ortaya konulmuştur. Netice itibarıyla denetim yok,
şeffaflık yok, hesap verebilmek yok ve harcamalarda da öngörülmeyen
ve kanun dışı, mevzuata da aykırı artışlar
var ve bunların da hesabı verilemiyor.
Bu düşüncelerle konuşmama burada son veriyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz.
Buyurunuz Sayın Eryılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
5inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben, maddenin
içeriğine geçmeden önce hemen hemen her gün karşılaştığımız
Hükûmetin baskıcı uygulamalarıyla ilgili olarak son iki günde
yaşadığımız iki olayı sizlerle paylaşmak
istiyorum.
19 Aralık 1978de başlayan ve 20 Aralık
1978 tarihine kadar devam eden ve doğrudan Alevileri hedef alan Maraş
katliamının üzerinden otuz altı yıl geçti. Tarihimize kara
bir leke olarak geçen Maraş katliamının yıl dönümünde AKP
Hükûmeti bir kez daha baskıcı yüzünü göstermiştir.
Kahramanmaraş Valiliği, Maraş olaylarının otuz
altıncı yıl dönümü nedeniyle düzenlenecek her türlü basın
açıklaması, yürüyüş ve eylemlerin
yasaklandığını bildirerek Ülkede katliam yapma
özgürlüğü var, şehitlerinizi anma özgürlüğü yok. mesajı
vermiştir. Türkiye, geçmişindeki bu utancı temizleyerek
geleceğini aydınlatmak zorundadır. Acılarla
yüzleşmediğimiz sürece o acı bizi rahatsız etmeye devam
edecektir. Bizler, Maraşın toplumsal belleğimizde
açtığı yarayı, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine,
eşitliğe inanan kesimlerle sarabileceğimize inanıyoruz.
Katliamlarla yüzleşmenin ve gerçek faillerin bulunmasının
gerekliliğine inanıyor, Maraşın unutulması hâlinde
farklı kimlik ve inançtan her insanın can ve mal güvenliğine
yönelik tehditlerin artacağı, devam edeceğini görüyoruz. Tüm bu
baskı ve yasaklamalara rağmen, Maraş katliamının
artık 36ncı yıl dönümünde katilleri bir kez daha lanetliyor,
katliamda şehit olan insanlarımıza bir kez daha rahmet
diliyorum.
İkinci bir olay da dün yaşandı
değerli milletvekilleri. Türkiye'nin değişik şehirlerinden
Ankaraya Tandoğan Meydanına Laik Eğitim ve Emeğe
Saygı adı altında bir basın açıklaması, miting
düzenlemek üzere gelen eğitim emekçilerine karşı uygulanan
baskı kesinlikle kabul edilecek cinsten değildi. Henüz basın
açıklamasına başlanmadan, henüz miting alanına gidilmeden,
hiçbir uyarı yapılmadan öğretmenlerin üzerinde polis
aşırı bir şiddet kullanmış,
öğretmenlerimizin gözüne çok yakından gaz
sıkılmış, coplanmış, bununla da
yetinilmemiş, 100 öğretmen arkadaşımız gözaltına
alınmıştır. Dün biz de bu olaylara tanık olduk. Bu,
ülkemiz açısından, ülkemizin demokrasisi açısından
gerçekten kaygı verici bir durum. Aslında dün
yaşadığımız bu olay AKPnin bundan sonra ülkede
demokrasiyi nasıl işleteceği konusunda da bizlere önemli
ipuçları veriyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede son on iki
yılda AKP iktidarında bütçelerin nasıl
hazırlandığını, kimlere hizmet ettiğini, kimlere
neler sağladığını ve neler
sağlamadığını gayet iyi biliyoruz. AKPnin on iki
yıllık iktidarında hazırlanan bu bütçelerin daha çok rant,
yolsuzluk ve hukuksuzluk üzerine inşa edildiğini biliyoruz. Peki, bu
sonuca nasıl ulaştık? Geçen Sayın Genel
Başkanımızın bütçe görüşmeleriyle ilgili
yaptığı konuşmada altını çizdiği bir tespit
vardı, şunu dedi: Hükûmetin son on iki yılda
yaptığı harcamalara baktığımız zaman, 1946
yılından iktidara geldiğiniz 2002 yılına kadar geçen
elli altı yıllık dönemde görev yapan bütün cumhuriyet
hükûmetlerinin tamamından 1 trilyon dolar daha fazla harcama
yapılmıştır. Yaptığınız bu devasa
harcamaların da hesabını veremiyorsunuz. Millî geliri
artıran, ekonomiye katkı sunan, istihdam yaratacak bir tek
yatırım dahi gerçekleştirilmemiştir. 1946-2002
yılları arasında yani elli altı yılda ortalama büyüme
hızı yüzde 4,7 olarak gerçekleşmiştir. Ancak 2008 yılında
kişi başına millî gelir 10.444 dolar iken 2014 yılında
da 10.537 dolar olarak gerçekleşmiştir. Buna göre, beş
yılda kişi başına düşen millî gelir sadece 93 dolar
artmıştır. Buna karşılık, işsizlik
oranına bakıyoruz, Temmuz 2013te yüzde 9,2ye ve bu yılın
temmuz ayında da yüzde 10,4e yükseldiğini görüyoruz.
İktidarınız döneminde satılan kamu mallarını,
fabrikaları, limanları, arazileri, köprüleri, bunları hiç
saymıyoruz.
Bütçenin gerçekçi bir temele oturmadığı ve
2015 yılı bütçesinin şimdiden 21 milyar daha açık
vereceğinin tahmin edildiğini görüyoruz, tabii, her zaman olduğu
gibi bu hedef tutturulmayıp beklenenin aksine açık 50-60 milyar
dolara ulaşmazsa. Sürekli açık veren bir bütçe, büyüme
hızındaki dengesizlikler, tüketime dayalı ekonomi, bölgeler
arası dengesizlik, gelir dağılımındaki korkunç uçurum,
kazançtan değil tüketimden vergi alma
alışkanlığı, kronik enflasyon, işsizlik, katlanan
iç ve dış borçlar, kayıt dışı ekonominin korkunç
düzeyi, kara delikler ve bütçenin aslan payını alan militer harcamalar.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet Millî Eğitim
Bakanlığı için ayırdığı bütçeyle övünüyor.
Bakıyoruz, ayrılan 62 milyar liralık bütçenin yüzde 78inin
personel harcamalarına gideceğini görüyoruz. Geriye kalan yüzde
22lik payla nitelikli bir eğitimin verilmesinin mümkün olmadığı
çok açık. Sırada atama bekleyen 300 bin öğretmenin de
olduğunu hesaplarsak bunun eğitim camiasına deva
olmadığı açıktır.
Dikkatinizi çekmek istediğimiz bir diğer husus
da 2015 bütçesinde artan askerî ve güvenlik harcamaları.
İçişleri ve Millî Savunma Bakanlıkları ile MİT,
Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğüne toplam 51 milyar 883 milyon lira
ödenek ayrılmıştır. Örtülü ödeneği bilmediğimiz
için onu hesaba katmıyoruz. Savunmaya ayrılan bu bütçenin
demokrasimizin hayrına olmadığı açıktır. Aksine,
bu savunma bütçesinin önemli bir bölümünün muhalif kesimleri baskı
altına almak, sindirmek ve ezmek için kullanılacağı
açıktır. Anlaşılan o ki ayrılan bu paralar gaz
bombası, TOMA, cop, tazyikli su, gözaltı, şiddet, uzuv
kaybı ve ölüm olarak halkımıza geri dönecektir. Hatta,
yakında uygulamaya sokulacak eğit-donat politikasıyla birlikte
Suriyede savaşan terörist örgütlere bu savunma bütçesinden harcama
yapılacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ayrıca, yanlış Suriye politikası nedeniyle son üç buçuk yılda
bütçeden yapılan harcama 6 milyar dolar, uğranılan ekonomik
kayıpları da burada saymıyoruz.
Ben son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Amerika
Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin
yaptığı bir açıklama var mart ayında eğit-donat
politikasının devreye konulacağıyla ilgili olarak. En son
iki gün önce Dışişleri Bakanlığı bununla ilgili
bir açıklama yaptı ve eğit-donat politikasının mart
ayından önce de uygulamaya konulabileceğini ifade etti. Sorduk
bakanlara: Bu eğit-donat politikası nedir? Kimi eğiteceksiniz,
ne için eğiteceksiniz, neyle donatacaksınız, bunlar kimlerdir ve
nereye göndereceksiniz? Basına sızan haberlerden şunu
anlıyoruz: AKP Hükûmeti üç buçuk yıldır uygulamış
olduğu yanlış Suriye politikasının, yanlış
dış politikasının bu ülkeye getirdiği maliyetle
yetinmemiş, şimdi Suriyeden ve diğer ülkelerden getireceği
radikal unsurları Türkiyede eğitip, silahlandırıp,
donatıp komşu ülkelere savaşmaya gönderecektir. Ben buradan
Hükûmeti uyarıyorum, bu yaptığınız, bu
aldığınız karar hem uluslararası ceza hukukuna hem de
Türk Ceza Kanunumuz ve Terörle Mücadele Kanunumuzun 7, 1, 3 ve 4üncü
maddelerine açıkça aykırıdır. Burada bence Hükûmete bir
komplo kuruluyor. Yarın ileride
Hükûmet terör gruplarıyla iş
birliği yapmıştır, dolayısıyla bu iş
birliğinden dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesinde,
Uluslararası Adalet Divanında yargılanmayı dahi
gerektirecek kadar tehlikeli bir işin içine girmiş
bulunmaktasınız. Bu konuda Hükûmeti uyarıyoruz ve kesinlikle
böyle bir şeye tevessül etmemelerini öneriyoruz. Bunun şakası
yoktur, dolayısıyla biz yıllardır zaten bu konuda uyarılarımızı
yapıyoruz ama bizi dinlemiyorlar, inşallah böyle bir hata
yapılmaz.
Yüce Meclisi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Eryılmaz.
Şahsı adına Bursa Milletvekili Aykan Erdemir.
Buyurunuz Sayın Erdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve bizleri ekranları
başında izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Dün, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
için tarihî bir gündü çünkü Cumhuriyet tarihinde ilk defa âdeta faşist bir
manifesto niteliğini taşıyan bir konuşma bu kürsüden
rahatlıkla dile getirilebildi. Ne yazık ki dün görev yapan Meclis Başkan
Vekilimiz Sayın Sadık Yakut, Anayasayı âdeta askıya alan
ve çoğunlukçu otoriter rejimi, despotik rejimi, tek adam rejimini ilan
eden bu son derece yakışıksız konuşmaya seyirci
kaldı. Kuşkusuz düşünce ve ifade özgürlüğüne büyük
saygımız var. Kuşkusuz kürsü dokunulmazlığına
büyük saygımız var ama kimse kusura bakmasın demokrasiyi, temel
hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü, güçler
ayrılığını hedef alan faşizan siyasete
saygımız yok. Kimse kusura bakmasın, bir partinin diğer partiler
üzerinde, bir toplum kesiminin diğer bir toplum kesimi üzerinde, bir
despotun vatandaşlar üzerinde baskı kurmasını amaçlayan
hezeyanlara saygımız yok. Sosyal demokratlar olarak Hitler
Almanyasında, Mussolini İtalyasında, Franco
İspanyasında, Salazar Portekizinde faşist rejimlere
karşı duruşumuz ne olduysa Türkiyedeki faşizan
duruşlara karşı da aynı tavrı gösteririz.
Hukuk fakültesi mezunu olduğunu
şaşkınlıkla öğrendiğimiz AKPli bir vekil dün
Genel Kurulda parti yetkilileri tarafından kendisine verilen notları
bitirdikten sonra irticalen konuşmaya başladı ve gönlünden
geçenleri, en samimi duygu ve düşüncelerini açık yüreklilikle ifade
etti. Bakın, AKPli vekil itiraf niteliğindeki hangi
açıklamaları yapıyor: Anayasa Mahkemesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi üzerindeki varlığını sorguluyorum.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sorgulayamaz
mıyız?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Sorguluyorum. diyor,
tanımıyor. Anayasayı değiştirebilirsiniz, Anayasa
Mahkemesini kaldırabilirsiniz ama Anayasa Mahkemesi görevdeyken onu yok
sayamazsanız. Bir milletvekili bu vesileyle Anayasayı ilga ediyor,
ilga etmekle de kalmıyor, orada da durmuyor, diyor ki: Yargı
sisteminin Hükûmet üzerindeki soğuk vesayetini sorguluyorum. Yani
yargıdan bağımsız, âdeta dokunulmazlığa sahip bir
Hükûmet arzu ediyor ve akabinde de bir tek adam diktasını inşa
etmeye başlıyor, diyor ki: Artık bundan sonra
sorulmayanları soracağız, sorgulanmayanları da
sorgulayacağız, konuşulmayanları da
konuşacağız. Yakın zamanda tümüyle hizmete girecek olan
Cumhurbaşkanlığı sarayımız bu ülkenin, bu
devletin merkezi ve kalbi olacaktır. Kimseye de sormayacak, kimseden de
izin mizin almayacak. Yanlış anlaşılmamak için derdini
daha da açıklıkla ifade ediyor, diyor ki: Devlet kendisine bir arazi
üzerinde bir bina yapıyor, bunu yargıya ve size soracak değil.
Böyle devlet olmaz. Devlet yönetmek çocuk oyuncağı değil,
devletin bir iradesi var. Bununla da yetinmiyor. Asıl derdinin
yalnızca kendi iktidarını kurmak değil, farklı
gördüğü, öteki gördüğü, hor gördüğü kesimleri baskı
altına almak olduğunu, kendisinden görmediklerine eziyet etmek
olduğunu itiraf ediyor ve diyor ki: Rahatsız olacaksınız,
bundan sonra çok daha fazla rahatsız olacaksınız. Siz
rahatsız olacaksınız ki millet rahat edecek.
Yalnızca kendi partililerini milletin üyesi
görenler, diğer parti üyelerini, diğer siyasi görüş sahiplerini
milletin dışında görenler aslında bu ülkenin yegâne
bölücüleridir. Cumhuriyet Halk Partisine gönül verenler bu milletin
evlatları değil mi? Milliyetçi Hareket Partisine gönül verenler bu
milletin evlatları değil mi? Halkların Demokratik Partisine
gönül verenler bu milletin evlatları değil mi? Dünyanın en
yüksek seçim barajı nedeniyle bu Mecliste temsil edilemeyen partilere
gönül verenler bu milletin evlatları değil mi? Bu ülkedeki en büyük
bölücü millî irade diye diye bu milleti ayrıştıranlar, bu
milleti bölenler, bu milleti ötekileştirenler. Bu ülkedeki en büyük
bölücüler parti devleti heveslileri. Bu ülkedeki en büyük bölücüler Bizden
olmayanlar gayrimillîdir. diyenler. Bu ülkedeki en büyük bölücüler farklı
düşüneni, eleştiri getireni milletin mensubu görmeyenler. Bu ülkenin
tek bölücüleri Anayasadaki güçler ayrılığı ilkesini
reddedenler, Kimseye hesap vermeyiz. diyenler. Onlara İspanyadan bir
mesajım var: (
)(x)
Faşizme geçit yok. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Millet faşizmi ne
zaman yaşadı? Millet faşizmin kimin tarafından
yaşatıldığını biliyor.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Başkan, sayın hatip dün yaptığım konuşma üzerine,
dün yapmış olduğum konuşmaları yanlış bir
şekilde ifade etti. Bunu düzeltmek için sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN O sözleri öyle söylemediğinizi mi
söylemek istiyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Farklı bir anlam
yükledi.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Farklı bir
anlam yükledi efendim sözlerime.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Hepsi tutanaktandı
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tutanaklardan okudu ama
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yorum yaptı efendim,
yorum.
BAŞKAN Anlaşılamadı diye
söylüyorsunuz.
Buyurunuz Sayın Erdinç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç'in, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, hatibe teşekkür etmek lazım, dün
burada yapmış olduğum konuşmanın bir
kısmını tekrar etme fırsatı tanıdı,
teşekkür ediyorum. Ama, şunu söylemek lazım: Başta, burada
konuşma yaparken AK PARTİ Grubu tarafından eline
tutuşturulmuş metin. gibi bir ifadeyi açıkçası sizlere
yakıştıramadım. Aslında, bu, sizin ifadeniz,
Cumhuriyet Halk Partisinin bizlere ve topluma bakış
açısını da ortaya koyan bir yaklaşım. Siz toplumu
edilgen bir yapıyla görüyorsunuz, biz toplumu etken bir hâlde görüyoruz.
Biz toplumu özne görürken siz nesne olarak görüyorsunuz, yaklaşım
tarzınız bu. Biz bu tarzı, bu yaklaşımı asla
kabul etmiyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nereden çıkardın bunu
ya? Nereden çıkardın, nereden? Suçlarken adam gibi suçla.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Burada fikir
hürriyetinden, burada düşünce hürriyetinden bahsedenlerin dün
yapmış olduğum konuşmayı tahammül
sınırları içerisinde dahi değerlendiremeyecek kadar
tahammülsüz olmasını da sizlerin takdirine bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdinç.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, hem
toplumu bir nesne olarak gördüğümüzü iddia etti hem de tahammül
sınırları içinde yaklaşmadığımızı
iddia etti. Edilgen gördüğümüzü
BAŞKAN Size de söz vereceğim Sayın
Erdemir ama tekrar sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.
Buyurunuz.
6.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü
Erdinçin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu ifade
etmek istiyoruz: Yüce Meclisin kürsüsü elbette kürsü
dokunulmazlığıyla korunan bir kürsü. Yine aynı şekilde
düşünce ve ifade özgürlüğü de, bizlerin kutsal gördüğü ve çok
sayıda partilimizin de bu uğurda hayatını kaybettiği bir
ilke, bir değer, bir inanç. Bu anlamda elbette ki biz, hem kürsünün
dokunulmazlığını hem de düşünce ve ifade
özgürlüğünü savunacağız ama bu demek değildir ki, bu demek
değildir ki, bu kürsü başta milletvekilleri olmak üzere Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarına, tehditvari üslupla ifadeler
kullanılabilecek bir kürsü olsun, bu yüce Meclisin milletvekillerine bir
anlamda gözdağı verilsin, bir anlamda Sizin görüşünüzün bir
önemi yok, size soracak değiliz. diyerek bu Meclisin otoritesi bizzat bir
milletvekili tarafından burada ortadan kaldırılsın.
Cumhuriyet Halk Partisine yönelik çeşitli ithamlar
var: Toplumu nesne olarak görmek. Kusura bakmayın ama her kim ki
insanlara baktığında nesne görüyorsa, aklına nesne
kavramı geliyorsa ben inanıyorum ki, işte asıl onlar hayata
baktığında yalnızca yeşil dolarlar gören, mavi eurolar
görenlerdir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ne alakası var? Ne
alakası var?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, ne alaka? Ne
alaka?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Öyledir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne alaka?
ENGİN ALTAY (Sinop) Yahu, size söylemiyor
kardeşim, insanı nesne olarak görene söylüyor.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Hayatı
nesneleştiriyorsanız eğer, hayata nesne olarak
bakıyorsanız, insanı düşününce aklınıza nesne
geliyorsa elbette ki hayat sizin için maddiyattan ibaret demektir.
MEHMET ERDEM (Aydın) Ayıp ya!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Biz, burada, dikkat
ettiyseniz, temel hak ve özgürlükler dedik, özgürlükçü demokrasi dedik,
çoğulculuk dedik. Eğer bunlar sizin aklınıza nesne
getirirse, eğer bunlar sizin aklınıza madde getirirse bilin ki
Cumhuriyet Halk Partisi nesnelerin, maddelerin siyasetini yapmıyor,
değerlerin siyasetini yapıyor, ilkelerin siyasetini yapıyor,
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Hangi
değerlerin, hangi ilkelerin?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Özgürlüğün siyasetini
yapıyor, demokrasinin siyasetini yapıyor.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Dönüp tarihinize bir
baksanıza, o ilkelerinizin tarihine bir baksanıza
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bunları
yapıyoruz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) O ilkelerin tarihine
bir bakın, despotizmin, diktatörlüğün, faşizmin dik
âlâsını tarihinizde göreceksin, tarihinizde!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Çünkü İspanyada
olduğu gibi, Portekizde olduğu gibi, Almanyada olduğu gibi,
İtalyada olduğu gibi geçit vermeyeceğiz diyoruz,
(x)diyoruz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Tek parti şeflik
döneminde göreceksin onu!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Tek adam diktasına
geçit yok, saraylara geçit yok, dalkavuklara geçit yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Onların hepsi
sizin tarihinizde var!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bu ülke millet iradesiyle
ama her bir vatandaşını eşit yurttaş olarak gören, her
bir vatandaşını kucaklayan, tek bir insanını
dışlamayan, ötekileştirmeyen bir millet iradesiyle yönetilecek.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Opera ve balo
salonlarında olanlar birinci sınıf, ayağı
çarıklılar ikinci sınıf!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - O millet iradesinde bütün
partilere yer var, her bir insana yer var. Dışlamaya,
ötekileştirmeye, horlamaya geçit yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Klişe;
klişe sloganlarla konuşulmaz!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim, hatip
konuşmasında tabii sataşmaya cevap vermek için bizim grubu da
ilzam ederek Nesne olarak siz yeşil dolarları görüyorsunuz. dedi,
başka birtakım haksız ithamlarda bulundu.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Siz demedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle demedi.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Siz dedi
Siz
dedi
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Tutanaklara bakalım.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Hayır, Siz
dedi Sayın Başkanım.
BAŞKAN Şimdi, tabii, sayın
milletvekilleri...
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, söz
vermeden önce, takdir sizin, biraz önce de bir iktidar partisi milletvekili
burada Osmanlıyı ecdat saymayanlar. dedi. Şimdi bize mi
söyledi bunu? Söylemedi diye düşünüyorum. Bize söylese cevap veririm.
Bizim milletvekilimiz de kesinlikle iktidar partisi grubunu falan kastetmedi,
İnsanı nesne görenin aklına dolar gelir. dedi. Bir
sataşma yoktur. Eğer varsa ben de bir önceki hatibin aynı
Osmanlıyı ecdat görmeyenler. sözünü kendime alırım, ben
de söz isterim. Aynı şey çünkü.
BAŞKAN Sayın Altay, siz üstünüze
alırsınız, almazsınız. Onlar üstlerine aldılar ve
cevap vermek istiyorlar, onu bilemeyiz, takdiri kendilerinin.
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz, çok rica
ediyorum.
7.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok değerli
arkadaşlar, tabii bu kürsüde özgürlükler adına, demokrasi adına,
ifade özgürlüğü bilhassa başta olmak üzere bütün bunlarla ilgili en
iyi konuşmaları millet yapmaya gayret gösteriyor. Özellikle de
arkadaşları dinliyoruz. Ama değerli arkadaşlar, ayinesi
iştir kişinin lafına bakılmaz. Kimin ne
yaptığını, kimin faşizan bir tutum içerisinde olup
olmadığı, kimin bu milleti bütünleştirmeye
çalıştığını, kimin birleştirmeye
çalıştığını, kimin bölmeye
çalıştığını, kimin de ayrıştırmaya
çalıştığını bu millet biliyor. Hakem millettir,
millettir. Siz konuşacaksınız, biz konuşacağız.
Biz sadece konuşanlardan değiliz, biz icraatlarımızla
halkın huzuruna gidiyoruz. Halkın her seferinde
karşısına çıkıyoruz, Ey halkım, yine seçim.
diyoruz. Şöyle tercihler var. Hangisini tercih ediyorsunuz? diyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de değişik bir
şey söyle Ahmet ya.
AHMET AYDIN (Devamla) - Vatandaş tercihini
yapıyor. Kararı millete bırakacağız. Ve bu millet
bugüne kadar hep doğru karar vermiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zamanı gelince o
vatandaş sana dersini verir merak etme.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu millet bugüne kadar
saygılı karar vermiştir ve kimin haklı olup
olmadığının da takdirini millet yapmıştır. Kim
doğruyu söylüyor, kim yanlışı söylüyor; kim ak, kim kara;
bunu millet belirliyor, millete bunun müsaadesini verelim.
Yine değerli arkadaşlar, evet demokrasi dediniz
ama -arkadaşımızın hakikaten konuşmasını
üzülerek söylüyorum- demokrasiyi içinize sindiremediğiniz belli.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, bu memlekete demokrasiyi biz
getirdik Ahmet, bugün onun için oradasın sen. Allah Allah, nasıl
sindirmeyelim.
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer sindirebilmiş
olsaydınız, bu derece özgürlükçü, düşüncelerini ifade eden bir
arkadaşımızın, hele ki çok daha önceleri yapılan bir
konuşmaya kalkıp burada farklı anlamlar yükleyerek ifade
edemezdiniz. Yani şimdi kalkacaksınız
Değerli
arkadaşlar, yani yeşil dolarları, yeşil markları,
euroları kimin götürdüğünü, kimin ne yaptığını bu
millet bilir. Kusura bakmayın yani kalkıp burada edebiyat yapmakla,
kalkıp burada birtakım ithamlarla, birtakım mesnetsiz
iddialarla, hakaretlerle siyaset yapacaksanız bu millet sizi bu siyasetle
iktidar yapmaz. Proje üreteceksiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) Ona siz karar vermeyin, ona halk
karar versin.
AHMET AYDIN (Devamla) - Plan yapacaksınız, program
yapacaksınız. Bu milletin hangi meselesine çözüm getirdiniz Allah
aşkına ya?
MUSA ÇAM (İzmir) Onu biz söyleriz. Onu biz
meydanlarda söyleriz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bütçe konuşuluyor, Şu
şöyle dedi, bu böyle dedi, şu şunu yaptı, bunu yaptı
Siz ne yapıyorsunuz?
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
onları biz meydanlarda söyleriz.
AHMET AYDIN (Devamla) Sizin Türkiyenin geleceğine
dönük ufkunuz, vizyonunuz nedir? Biz 2023 diyoruz, 2053 diyoruz, 2071
diyoruz, sizin yarına ilişkin bu millet adına getirdiğiniz
bir öneri var mı, bir proje var mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çok var, çok var. Dinlemiyorsun
sen bizi galiba. Sen bizi dinlemiyorsun galiba.
AHMET AYDIN (Devamla) Ana muhalefet, o an ne varsa ona
muhalefet. Ana muhalefet, o an ne varsa, o an ne görüşülüyorsa ona
muhalefet. Böyle muhalefet anlayışı olmaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen bizi dinlemiyorsun galiba.
MUSA ÇAM (İzmir) Sizden mi öğreneceğiz?
Muhalefet yapmayı sizden mi öğreneceğiz Sayın Başkan?
AHMET AYDIN (Devamla) Muhalefet de sorumlu hareket
etmek durumunda, muhalefet de sağduyulu hareket etmek durumunda.
Ve yine, asıl bölücü kim biliyor musunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Asıl bölücü,
Reyhanlıda 52 vatandaşa Sünni vatandaşımız
ölmüş. diyen.
AHMET AYDIN (Devamla) Asıl bölücü, bu milletin
karşısında olanlarla paralel hareket edenlerdir, milletin
iradesini gasbetmeye çalışanlarla beraber olanlardır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) Seçim barajını
değiştirelim. Siz gasbediyorsunuz, siz.
AHMET AYDIN (Devamla) Lafım o hocayadır, kim
üzerine alırsa alsın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Buyurunuz Sayın Altay.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Asıl bölücü, Rezanın
gümrükleme işlemlerini yapanlar.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın hatip grubumuzu
kastederek, demokrasiyi içimize sindiremediğimizi söyleyerek çok aleni bir
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
Demin sayın vekillerimizden rica ettim Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz. diye ama...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Vekillerin hiçbir suçu
yok, grup başkan vekillerine söyleyin, grup başkan vekillerinin suçu.
BAŞKAN Lütfen
Tekrar uyarıyorum.
Buyurunuz efendim.
8.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce tartışmaya neden olan iki genç
değerli milletvekilimizin polemiğinde belli hatırlatmaları
yapmak ve sonra Sayın Aydına cevap vermek arzusundayım.
Dün konuşan
sayın milletvekilimin söyledikleri, düşünceyi ifade özgürlüğünde
değerlendirilebilir, makuldür, belki ben de altına imza atarım
ama yanlış olan şu, eksik olan şu: Türkiye bir hukuk
devleti. Bu, elimde gördüğünüz Anayasa. Bu Anayasaya göre de hem burada
hem Hükûmette hem bürokraside hem sokakta, her yerde herkesin, Sayın
Cumhurbaşkanından buradaki milletvekillerimize, validen kaymakama
kadar herkesin buna uyması lazım sayın vekilim. Bunu,
gelirsiniz, değiştirirsiniz, hayhay, başüstüne. Ben şunu
kabul edenlerdenim: Sandıktan ne çıkarsa
başımızın üstüne. Evet, bugün de biraz önce baktım,
2002den beri bütün seçim sonuçlarına baktım. Her şeye
rağmen, bizce birçok olumsuzluğa rağmen, partinize yüzde 34le
başlayan ve yüzde 49lara kadar vuran, arada inişler
çıkışlar da olan bir halk desteği var. Bu halk
desteği, şu veya bu şekilde sağlanmış olan halk
desteği sizin her konuda her şeyi doğru
yaptığınız anlamına gelmez.
İkinci bir
husus, bu Parlamentoda en eskilerden biri olarak söyleyeyim:
İktidarın muhalefetin eleştirilerine karşı hoşgörülü
olması Parlamentonun kurulduğu günden beri var olan bir gelenektir.
Ancak zamanım az kaldı
Demokrasiyi
içimize sindirdik biz. Biz bu ülkeyi demokrasiyle tanıştıran bir
partinin mensubu olmaktan gurur duyuyoruz. Hemen diyeceksiniz ki: Tek parti
dönemi. Peşinen söyleyeyim: Bir imparatorluktan, bir savaştan, bir
işgalden sonra kurulan o dönem Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir. O dönemde
o parti demokrasiye geçiş için birinci adımdır, demokrasiye
geçilmiş falan değildir. O partide rahmetli Menderes de vardı,
Celal Bayar da vardı, sizlerin çok saygın -ölmüşlerse rahmet
dilerim- dedeleri, ataları vardı. O, Türkiyede yeni bir dönemin
açılmasına giden yol idi. Orada sorunlar yaşanmadı. diyen
yok. O sorunlar yaşanmadan Türkiye demokrasiyle
tanışamazdı. Cumhuriyetin demokrasiyle
taçlandırılmasının çok kolay olacağını
düşünenler yanılgı içindedir; bunun da altını çizelim.
Ancak, bak,
şeyi sordu Sayın Aydın. Bizim vizyonumuz ne biliyor musunuz?
Bizim 3 tane vizyonumuz var: Halkı ezmeyeceğiz, devleti
soymayacağız, ülkeyi bölmeyeceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578, 3/1579) (S.Sayısı: 657)
(Devam)
BAŞKAN 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesinin görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi şahsı adına söz
sırası Adıyaman Milletvekili Salih Fırata aittir.
Buyurunuz Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH FIRAT (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 10 Aralıkta
başladığımız bütçe maratonunun neredeyse sonuna
gelmiş bulunmaktayız. Hükûmetimizin 2002den günümüze kadar
yaptığı yatırımların bir özetini yapmak
istiyorum.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca yapılan
yatırımların toplamından daha fazlasını on iki
yıllık iktidarlarımız döneminde yaptık. Her
şeyden önce şunu belirtmek isterim ki son on iki yıllık AK
PARTİ iktidarı döneminde sağlanan siyasi istikrar ülkemizin
gelişmesi açısından önemli bir zemin
hazırlamıştır.
MUSA ÇAM (İzmir) Geçmiş
konuşmalarınızı burada tekrarlasam şimdi size
SALİH FIRAT (Devamla)
İktidarımızın oluşturduğu bu istikrar ve güven
ortamı sayesinde kalkınmamızın önünde engel oluşturan
başta enflasyon ve kamu açıkları gibi temel makroekonomik
istikrarsızlık unsurları iktidarımız döneminde büyük
oranda ortadan kaldırılmıştır.
Ulaştırma alanındaki
yatırımlarımız ve hizmetlerimiz sayesinde mesafelerin gün
geçtikçe kısaldığını, kara yolu, demir yolu ve
özellikle hava yolu ulaşımının artık halkımızın
bütün kesimleri tarafından rahatlıkla kullanılabildiğini
görmekteyiz. Geçmişte hayal dahi edemediğimiz yüksek hızlı
tren ağımız hızla ülke sathına
yayılmıştır. Ankara-Eskişehir arasında
başlayan hızlı tren seferleri şimdi Ankara-İstanbul,
Ankara-Konya ve son olarak bu hafta açılışını
yaptığımız Konya-İstanbul arasında
karşılıklı olarak seferlere başlamış ve
halkımız güvenli ve konforlu bir şekilde yolculuk
yapmaktadır.
1975-2002 yılları arasında ülkemize
yabancı yatırımcılar tarafından ancak 15 milyar
dolarlık bir yatırım yapılmıştı. Son on
yılda ülkemizde sağladığımız istikrar ve güven
sayesinde yabancı yatırım sayısında ciddi
artış kaydedilirken, 150 milyar dolara yakın yatırım
yapılmıştır.
Yine 1955-2005 yılları arasında 212 baraj
ve santral yapılırken iktidarlarımızda 268 baraj ve santral
inşa edilmiştir.
İktidara geldiğimizde ülke genelinde sadece 5
ilimizde doğal gaz var iken günümüzde neredeyse doğal gazın
girmediği il kalmamış ve bugün 72 ilimiz doğal gaza
kavuşmuştur.
Vaktimizin azlığı nedeniyle sizlere seçim
bölgem Adıyamandan da son on iki yılda
yaptığımız yatırım ve hizmetlerden bahsetmek
istiyorum. İktidarımız döneminde Adıyamanımıza
ulaşımdan sağlığa, eğitimden tarıma,
sanayiden ticarete, sosyal politikalardan adalete, üniversiteden kültür ve
turizme, çevre ve şehircilikten orman ve su işlerine, KÖYDESten
gençlik ve spora toplam yaklaşık 6,5 milyar TL yatırım ve
destek yapılmıştır. Yine bitmek üzere olan
yaklaşık 200 milyon değerinde olan Türkiye'nin üçüncü büyük asma
köprüsü ve 400 yataklı eğitim ve araştırma hastanemizin
miktarı buna dâhil değildir.
Ülkemizde sulanabilir arazilerin yüzde 20sinin yer
aldığı GAP kapsamında sulama
yatırımlarının hızla hayata geçirilmesi için 27
Mayıs 2008 tarihinde Diyarbakırda GAP Eylem Planı ilan edildi
ve bununla birlikte ödeneklerde 7 misline varan artış
sağlandı.
2003
yılında 211 milyon Türk lirası olan sulama ödenekleri 2014
yılında 1,36 milyar Türk lirasına
çıkarılmıştır. Özellikle doğu bölgelerimize
yapılan yatırımlar bölge halkının ekonomik ve sosyal
alanda daha da gelişmesini sağlamıştır. Hükûmetimiz
tarafından kararlılıkla yürütülmekte olan çözüm sürecinin,
bölgedeki ekonomik istikrar ve halkın refahı düzeyinde olumlu etkisi
olmuştur. Ayrıca, demokratikleşme alanında her kesimin
beklentilerini karşılayacak doğrultuda âdeta sessiz bir devrim
olarak nitelendirilecek adımlar atıldı. Hükûmetlerimizden önce
tüm değişimlerin yukarıdan aşağıya, merkezden
çevreye doğru benimsetilmeye
çalışıldığını ve dayatıldığını
ancak bugün ise faiz lobilerine, vaiz lobilerine ve kan lobilerine rağmen
tüm değişimlerin halkın iradesine dayalı, çevreden merkeze,
aşağıdan yukarıya şekillendiği bir ülke konumuna
geldiğimizi hepimiz görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bundan önceki bütçelerin olduğu gibi bu bütçenin de
ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Fırat.
Soru-cevap
bölümüne geçeceğim ama sayın milletvekilleri yok. Bir tek Sayın
Akçayı gördüm.
Buyurunuz
Sayın Akçay, sizden başlayalım.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanına ve Hükûmete, 2012 yılında Haziran ayında, 15
numaralı Başbakanlık Genelgesinin uygulama
sonuçlarını ve bunu şimdi Sayın Başbakanın
mı yoksa Sayın Cumhurbaşkanın mı takip ettiğini
ısrarla soruyoruz ve Hükûmette ısrarla cevap vermekten
kaçınıyor. Bu hususta biz de tekraren ve ısrarla bu
Başbakanlık genelgesiyle ilgili sorumuza devam ediyoruz. Acaba, kaç
talep bekliyor? Ve Sayın Cumhurbaşkanı da İdareyi de
bırakmayacağım, Bakanlar Kuruluna da Başkanlık
yapacağım. dediğine göre ve bu akçalı işlemlere de
önem verdiğine göre bu genelgenin idaresini hâlâ şimdiki Sayın Başbakan
mı, Sayın Cumhurbaşkanı mı yapıyor? Bu konuda
aydınlatılması gerekir Meclisimizin.
Bir de taleplerle
ilgili bilgi verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, tarım alanlarının
satışıyla ilgili dün sizden cevap almıştım ancak
Türkiyenin her tarafından, Maraştan, Antepten, Denizliden,
Bursadan mail ve telefon alıyorum. Açık ve net, tarım
alanlarının satışı için vatandaşımız ne
yapsın? Tarım ilçe müdürlükleri ile malmüdürlükleri arasında
gidip geliyorlar. Bir tebliğ gönderilecek mi? On gün önce gönderilen
kıymet takdiri genelgesi yeterli mi? Açıklayıcı, net bir
görüş bildirirseniz seviniriz. Herkes sizi izliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, İller
Bankası, hepimizin bildiği gibi özel idarelere ve belediyelere kredi
sağlamakta, projeleri için kredi sağlamakta. Bu krediler daha çok
dış finanslarla, dışarıdan bulunan kredilerle
sağlanmaktadır; bu nedenle de proje bazında destek oluyor.
Yine, bir gecede Trabzon Belediyesine projesiz 15 milyon
vermiştir ama herhâlde Erdoğan Bayraktar Bakan olduğu için, onun
için vermiştir 15 milyon krediyi.
Benim sormak istediğim soru o değil
aslında. Bir de teminat mektubu veriyor, bankalardan aldıkları
kredilere ilişkin teminat mektubu veriyor belediyelere. Bu belediyeler,
bunları zamanında ödemiyor, hiç ödemiyor aslında bu teminat
mektubu olan belediyeler ve İller Bankası ödemek zorunda kalıyor
bu paraları. Size sorum şu: 2013 yılı ve 2014
yılında İller Bankasının belediyeler adına
ödediği rakam nedir? Hangi belediyelerdir bu borcu ödemeyen?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Bursa
milletvekili olmamın yanı sıra aynı zamanda Batmanın
da gönüllü milletvekiliyim. TOKİ, Gençlik ve Spor Bakanlığı
iş birliğiyle Batmanımıza 15 bin kişilik bir stadyum
inşa ediyor. Batmana yapılan bu yatırım bizi elbette ki
çok mutlu ediyor. Batmanlı hemşehrilerimiz her şeyin en güzeline
layık.
Bursada inşa edilmekte olan Timsah Arena söz konusu
olduğunda ise Bakanlık bütçesinden herhangi bir kaynak
aktarılmadığını, stadın maliyetinin tümüyle
Belediye bütçesine ve Bursalı hemşehrilerimize
yıkıldığını görüyoruz. Bursalı
hemşehrilerimiz de Batmanlı hemşehrilerimiz gibi genel bütçeden
yatırımı hak etmiyor mu? Bursasporlu sporseverler, Batman
Petrolsporlu sporsever kardeşleri gibi her şeyin en güzeline
layık değil mi? Bu çifte standardı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, dün İzmirde, Konak ilçesinde,
Gültepe, Çınartepe Mahallesine bir taziye ziyareti
yaptığımda, Çınartepe Mahallesinde oturan 100 hanenin
sorularıyla karşı karşıya kaldım. Yaklaşık
otuz yıllık bir mahalle, otuz yıldır o insanlar orada
yaşıyorlar. Fakat, 2009 yılından beri beş
yıllık işgaliye ve ecrimisil bedeli diye evlerine 15 ve 20
milyarlık ödeme mektupları göndermişler. Gecekondu bölgesi,
gerçekten insanlar geçinmek için çok zor şartlar altında
yaşarlarken şimdi, almış oldukları bu ödeme
planıyla birlikte oldukça zor durumdalar. Bununla ilgili nasıl bir
çözüm öneriyorsunuz? Vatandaşların bu mağduriyeti nasıl
giderilebilir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çam.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sosyal güvenlik çok önemli bir konu.
Dün işaret ettiniz, 81 milyar 2015 için Maliye Bakanlığı
tarafından, devlet tarafından SGKya aktarılacak.
Sayın Başbakan konuyu bilmiyor maalesef -benim
de yönetiminde olduğum- Sayın Kılıçdaroğlu dönemindeki
SSK açıklarının çok fazla olduğunu vesaire söylüyor. O
dönemdeki SSK açıkları millî gelirin yüzde 1i, yüzde 2si
aralığında, bugünse yüzde 5 mertebesinde. Yüzde 5, 2
katından daha fazla. Bu konuları gündeme getirmemesi gerekiyor. Norm
ve standart birliği sağlanamadı, yapısal reform olarak
takdim edildi, yapılamadı, çok büyük bir yönetim beceriksizliği
var orada. Bunları Maliye Bakanlığı olarak nasıl görüyorsunuz,
nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu, Maliye Bakanlığının
en önemli açıklarından, sıkıntılarından,
sorunlarından biri. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu, Sayın
Akçayın Başbakanlık genelgesiyle ilgili sorduğu soruya
Başbakanlıktan biz bir not aldık. Şimdi, 2012/15
sayılı Başbakanlık Genelgesi kapsamında, hazine
taşınmazları hakkında yapılacak işlemler
konusunda bugüne kadar 3.534 adet yazıyla Başbakanlıktan izin
istenilmiştir. Başbakanlık tarafından bu taleplerin
yaklaşık 3.400 adedine yani yüzde 96sına olumlu,
yaklaşık 30 adedine yani yüzde 1ine olumsuz cevap verilmiş,
hâlen 104 adedi yani yüzde 3üyse normal sürecinde işlem yapılmak
üzere Başbakanlıkta beklemektedir. Dolayısıyla, bu konunun
bir tek muhatabı var, Başbakanlık genelgesinin, o da
Başbakanlıktır. Bütün detayları böylece de vermiş
oldum.
Sayın Demiröz, 6292 sayılı Kanunun 12nci
maddesine göre hazineye ait tarım arazilerinin satışı kapsamında
bugüne kadar 135 bin başvuru alınmıştır. Bunlara
yönelik satışların yapılabilmesi için arazilerin rayiç
bedellerinin doğru ve il ve ilçeler itibarıyla tutarlı bir
şekilde belirlenmesi lazım. Bunun için de değerleme esas ve
usullerine ilişkin yazıyı iki hafta önce yayınladık.
Buna ilaveten herhangi bir tebliğe ihtiyaç olmayacak. Maliye
Bakanlığı teşkilatımız buna göre rayiç bedel
belirleme çalışmalarına başlamıştır.
Rayiçler kontrol ve değerlendirmeleri sonucunda yani rayiçler belirlenecek
ama biz bir de kontrol ve değerlendirmeye
Tabii tutarlılık
açısından. Ondan sonra satışlara
başlayacağız. Şimdi, kış şartları
nedeniyle bir gecikme olmazsa muhtemelen değerlemeler en geç üç ay
içerisinde biter. İş tutarlılığı anlamında
merkezden de kontrol edilmesi muhtemelen maksimum bir ay alır. Yani, en
geç, inşallah, mayıs ayında -belki daha önce olacak ama ben
biraz temkinli davranıyorum- bu satışlar başlamış
olur ve 2/Bde olduğu gibi önemli bir sorunu çözme imkânına
kavuşuruz.
Sayın Akar, İller Bankasıyla ilgili olarak
sorduğunuz soruya ilişkin elimde veri yok. Yani, bu pazar gününde de
o verileri temin etmek imkânsız. Ama, eminim, o soruyu ilgili
bakanımıza iletirseniz mutlaka size cevap verirler.
Şimdi, Sayın Erdemir, Batmanla bu
ilişkinizi bilmiyordum doğrusu. Bir dahaki sefere görüşelim
yani.
MUSA ÇAM (İzmir) Batmanda buluşulsun
efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Evet.
Şimdi, tabii
ki Bursa yatırımların en âlâsını hak ediyor. O konuda
en ufak bir tereddüt yok. Bir çifte standardın söz konusu olduğunu
sanmıyorum. Biz, yanlış hatırlamıyorsam -şimdi
arkadaşlara da sordum, teyit aldım- 2013 yılında Maliye
Bakanlığı olarak Gençlik ve Spor Bakanlığına 50 milyon
lirayı Bursa Büyükşehir Belediyesinde bu stadın
yapımına yardımcı olmaları için -o parayı-
aktardık. Ama Gençlik ve Spor Bakanlığına biz aktardık
çünkü yetkimiz
Gençlik ve Spor Bakanlığına destek için 50
milyon lira para aktardık. Dolayısıyla bir çifte standart yok
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Bakan,
kalanını da rica edelim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
50 milyon lira da muhtemelen Batman stadından çok daha fazladır
yani ben maliyetleri bilmiyorum.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) 2015 yılı
bütçesine de koyalım Sayın Bakan, başka türlü Bursa stadı
bitmeyecek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Zamanım bitiyor arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Çam, İzmirdeki soruna
ilişkin biz Defterdarlıktan bilgi alalım,
aldığımız bilgi çerçevesinde çözüm üretelim, çözüm önerelim
çünkü şu an itibarıyla konunun tam detaylı mahiyetini
bilmediğim için yorum yapmam doğru olmaz.
Sayın Kuşoğlu, tabii, sosyal güvenlik
sistemine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz sona erdi ama size ek bir süre
veriyorum, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
şunu görmemiz lazım: Sosyal güvenlik sistemi Türkiye'de -1990lı
yılların başına kadar- 1990a kadar fazla veriyordu. Nüfusu
genç bir ülkenin aslında sosyal güvenlik sisteminin bu aşamalara
kadar yani en azından dengeye yakın olması, fazla vermesi bile
makul. Mesela bugün bize benzer bazı ülkeler var, nüfusu çok genç olanlar,
oralarda fazla veren sosyal güvenlik sistemleri var. Fakat Türkiye'de,
maalesef, o emeklilik yaşının kaldırılmasıyla bir
süreliğine -99a kadar biliyorsunuz, 99da bir düzeltme yapıldı-
o dönemde çok ciddi bir şekilde sistemde tahribat yaşandı ve bu
tahribatın bugün sonuçlarını biz aslında görüyoruz. Yani
bakın, emekli sayısı 2002 yılında 6,5 milyon iken bu
sene muhtemelen 11 milyon civarına çıkmış olacak. Yani
normal bir sistemde bu kadar emekli sayısı artmaz. Bu şundan
kaynaklanıyor: Aslında 99da da bir adım atıldı, biz
2008de de önemli bir reform çabası içerisine girdik fakat Anayasa
Mahkemesi açık ve net olarak dedi ki: Kazanılmış haklar
var, bunları alamazsınız. O nedenle bir geçiş dönemi
öngörüldü. Şimdi, bu geçiş dönemi nedeniyle maalesef, sistemde iyileşme
sağlanamıyor yani burada, dolayısıyla hani, AK PARTİ
Hükûmeti döneminde açık patladı diyebilirsiniz ama öyle değil.
Emekli sayısını biz kontrol etmiyoruz. Önceden var olan
hakların, kazanılmış hakların, 1990lı
yılların başında getirilen düzenlemelerin bir sonucu olarak
görmek lazım. Ha şunu da yaptık biz tabii ki: 5 puan indirimine
gittik örneğin. Yani sanayiciyi desteklemek için sadece bir 5 puan prim
indiriminin maliyeti bugün yaklaşık 9-10 milyar lira civarında
bir şeydir. Yani net rakam şu anda aklımda değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başbakan bu konuyu politika
malzemesi yapmamalı. Onu söyledim ben.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci
madde kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Grupları adına ilk konuşmacı Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Adil Zozani.
Buyurunuz
Sayın Zozani.
HDP
GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün
itibarıyla HPG, YJA Star, YBŞ ve peşmerge güçlerinin ortak
operasyonuyla Şengalin tamamıyla DAİŞ çetelerinden
temizlendiğini duyduk ve bu müjdeli haberi Meclis kürsüsünden de Türkiye
kamuoyuyla da paylaşmayı bir görev addederek konuşmama
başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz 2013
yılına ait defteri kapatıyoruz. Bir defter kapatıyoruz.
Şimdi milletvekilleri diyecek ki efendim, yargıya intikal eden
mevzular zaten yargı takibindedir, bizim burada
yaptığımız bir aklama sayılmaz. Evet, şu anda bir
aklama yapacağız ve yargıya yansımış
hususları netliğe kavuşturmadan ya da netliğe kavuşturulmasını
beklemeden bir aklama yapacağız. Neye göre yapacağız?
Siyasi bir aklama yapacağız, siyasal sorumluluktan kurtulacak.
Meclis şu anda 2013 yılına ait kesin hesabı kabul
etmiş olacak demek ki. Doğru bir işlem yapmamış
olacağız. Yönetimsel olarak böyle bir işlemin olmaması
gerekir.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki 2013 yılına ait
pek çok hesapta yargısal işlem devam ediyor. Bu yargısal
işlemin sonucunu beklemeden Meclisin kesin hesapta bir aklamaya gitmesi,
bunu kabul etme yolunu tercih etmesi doğru bir uygulama değildir.
Şimdi, hadi, biz Geçmişle çok
takıntılı kalmayalım, geleceğe bakalım, gelecekte
ne var? diyelim. Çünkü pek çok defa bugün sataşmalardan kaynaklı
olarak Hükûmet sözcüleri, iktidar partisi sözcüleri, grup başkan vekilleri
buraya çıktılar, 2023 vizyon hedefleriyle ilgili pek çok nutukta
bulundular burada. Pek çok defa böyle bir propaganda dili kullandılar.
Oysaki kendileri unutuyor, 2023 vizyon hedeflerinde revizyona gittiler daha on
beş gün önce, bir revizyon yaptılar. Başbakan Sayın
Davutoğlu çıktı, 2023 vizyon hedeflerinde bir revizyon
programı açıkladı. Revizyon programını da bir eylem
planı olarak açıkladılar. Ekonomik devrim dediler yani ona da,
bu şekilde ifade ettiler.
Biraz önce, burada, Özdal Bey ifade etti, dedi ki: Sizin
en büyük meziyetiniz, iyi olmayan bir şeyi çok iyi pazarlıyor
olmanız. Bunu ifade etti, Grup Başkan Vekili Sayın Aydın
çıktı dedi ki: Ya efendim, siz bize sataşmada bulundunuz. E
alın bakın, hemen yaşıyoruz, bugün itibarıyla
yaşıyoruz. On beş gün önce Başbakan çıktı 2023
vizyon eylem planında revizyona gittiklerini açıkladı, hedefleri
küçülttü, geriye çekti. Siz hâlâ 2023 vizyon hedefleri diyorsunuz.
Nedir 2023 vizyon hedefi? 2023te 2 trilyon dolar ekonomi
büyüklüğü hedefi var. Uygulanabilir mi? Benim bir şey söylememe gerek
yok. 2018 hedefiniz nedir? Sayın Davutoğlunun
açıkladığı rakamı ben de açıklayayım: 1,3
trilyon dolar. Peki, dört yılda 1,3e ulaşacaksanız sonraki üç
yılda, dört yılda nasıl 2 trilyon dolar hedefini
tutturacaksınız? Bir şartla tutturursunuz; dünyanın hepsi
duracak, dünya dönmeyecek, sadece Türkiye ilerleyecek. Böyle olursa siz
rakiplerinizi geçmiş olursunuz. Oysaki tamamıyla rekabet içerisinde
olduğumuz gelişmekte olan ülkelerin de veriler itibarıyla
gerisinde bir pozisyondayız.
On beş gün önceki açıklamayı bir kenara
bırakıyorum, daha iki gün önceki açıklama. Sayın
Davutoğlu bir açıklama daha yaptı Türkiye kamuoyuna. Bakın,
özellikle bütçe günlerine denk getirildi ki karambole gitsin, kimse
hissetmesin. Hangi gün bu açıklamayı yaptı? Rusyadaki krizden
bir gün sonra bu açıklamayı yaptı. Neye dönük yaptı? Ne
vardı o açıklamanın içerisinde? Kemer sıkma politikası
var. Vatandaşın kemerini sıkacaksınız,
boğazına yapışacaksınız. Neyle
yapışacaksınız? 2015te ilk ekonomik eyleminiz vergileri
artırmaktır, vatandaştan biraz daha vergi almaktır.
Bunları da geçtik, bir kenara koyduk. Şimdi,
ülkedeki gelir dağılımı adaletsizliğini nasıl
ortadan kaldıracaksınız? Makası
daralttığınızı ifade ediyorsunuz. Tersine, Türkiye
yedi coğrafi bölgeye ayrılmış bir yönetim şeması,
iklim şeması içerisindedir, altı bölgeyi bir bölge için sömürge
olarak kullanıyorsunuz. Altı bölgenin tüm kaynaklarını bir
bölgenin kalkınması için kullanıyorsunuz. Aykan Beyin zoruna
gidebilir, bilmiyorum ama, maalesef, Türkiye'nin bütün bölgeleri Marmara
Bölgesinin kalkınması için kullanılıyor, ifade edeyim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapma gözünü seveyim, bütün, biz
size çalışıyoruz ya!
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Türkiye'nin ortalama
kişi başına düşen geliri 10.500 dolar. Marmara Bölgesinde
kişi başına düşen gelir payı itibarıyla en az 17
bindir. Marmara Bölgesindeki illerde kişi başına millî gelir
payı 17 bin ile 25 bin dolar arasındadır. Batmanda kaçtır?
3.500 dolardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Batmanın
aldığı yatırım ile Kocaelinin aldığı
yatırıma bak.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Ha, peki, bu
kalkınmayı neye göre yaptık, neye göre böyle oldu, bu
dengesizlik neye göre bu şekilde gelişti? Ee, varın
düşünün. Eğer bir bölgeyi bütün diğer bölgelerin tepesine
koyarsanız, bütün ülkenin tüm kaynaklarını getirip bu bölgede
bir potada eritmeye kalkışırsanız böyle bir
dengesizliğe sebebiyet verirsiniz. Sadece İstanbul için bu Hükûmetin
ayırdığı yatırım kalemleri Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bir yıllık toplam bütçesinden daha fazladır,
bakın, sadece İstanbul için ayrılan yatırım kalemleri.
Ya, Türkiye İstanbuldan ibaret midir? Öyle bir noktaya getirdiniz ki
İstanbul da artık yaşanamayacak bir şehre dönüştü.
Üçüncü köprü, tüp geçiş, üçüncü havaalanının toplam
yatırım kalemi Türkiyenin, Fıratın doğusundaki
toplam illerin tamamının yatırım kalemlerinden daha
fazladır, tamamından daha fazladır. Böyle adaletsizlik olur mu?
Siz bu makası nasıl daraltırsınız, nasıl
daraltabileceksiniz? Hâlâ çıkıp burada Biz ekonomik
gelişmişlik endeksi itibarıyla iyi bir noktaya geldik.
diyorsunuz. Ee, kusura bakmayın, vallahi bu da bir safsatadır.
Dünyadaki ekonomik
gelişim seyri gelişmiş ülkeler açısından artık
sadece beyinsel üretime dönüştü, adam beyin üretiyor. İtalya
kumaşıyla meşhurdur ama kumaş üretimini İtalyada
yapmıyor, gidiyor Çinde yapıyor. Almanya
arabasıyla ünlüdür, ağır sanayi parçasını Almanyada
üretmiyor, fabrikasını getiriyor Türkiyeye, Çine götürüyor,
Hindistana götürüyor. Neye göre götürüyor? Ucuz iş gücüne göre götürüyor.
Şimdi,
biz de burada Traktör fabrikası kurduk. diye övündük yıllar önce.
Efendim, otomobil fabrikası, montaj fabrikası kurduk, bununla
övündük. Ya, bununla övünmeyelim. Biz bu uygulamalarla dünyanın
varoşu olduğumuzu tescillemiş olduk. Biz şu anda ülke
olarak dünyada varoş pozisyonundayız, gelişen dünyanın
varoşu pozisyonundayız. Bununla neyin övüntüsü içerisindesiniz? Sizin
için bir avuntu olabilir ama ülke kaynakları -özellikle ekolojik denge
itibarıyla- maalesef talan ediliyor, doğamız maalesef yok
ediliyor. Gelişen dünyanın çöplüğüne dönüştük. Bunu da bir
övünç kaynağı olarak ifade ediyorsunuz. 2013 için de bu böyleydi,
2014 için de bu böyledir, 2015in hedeflerinde de bu böyledir.
Dolayısıyla hayırlı olsun diyeceğiz, hayırlı
bir tarafı olmayan bir bütçeden söz ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, Sayın Zozani Aykan Beyin
zoruna gidebilir. diyerek bölgeye yatırımın benim zoruma
gidebileceğine ilişkin bir isnatta bulundu, ismimi de verdi.
İsim vererek sataştığı için söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Erdemir.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
6ncı maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben Sayın Zozaninin iyi niyetinden şüphe etmiyorum, o yüzden kötü
niyetle söylenmiş bir söz olmadığını düşünüyorum.
Aksine, söylediğim cümleyi duymamasından kaynaklanan bir yanlış
anlaşılma olduğuna inanıyorum.
Ben
ne demiştim: Batmanlı hemşehrilerimiz, Batman Petrolsporu
destekleyen taraftarlarımız yatırımların en iyilerine
layıklardır. Ben yatırımları
yarıştırmadım, aksine dedim ki: Bursa da, Batman da yatırımların
en iyisine layık olsun. Zaten, bölgesel eşitsizlikler de ancak böyle bir
siyasetle çözülebilir. Mesele illeri yarıştırmak, illeri rekabet
ettirmek, insanları birbirine düşürmek değil, mesele elbette ki
kamu kaynaklarını etkin ve verimli kullanarak bölgeler arası,
iller arası eşitsizliği en aza indirmek. Buradaki temel ekonomi
politik soru şudur: Kamu yatırımı
yapılmadığı için değil, kamu yatırımı
yapılmasına rağmen neden bölgeler arası eşitsizlikler
düzelmemektedir? Mesele, bir yatırım ekosistemi sorunudur.
Yatırım ekosistemi sorunu da kimlik politikaları kadar kimlik
politikalarını dışlamıyorum- mutlaka ve mutlaka
ekonomi politik paylaşım ve bölüşüm politikaları
gerektirmektedir, sosyal demokrat politikalar gerektirmektir. Çünkü ancak
sosyal demokrat siyaset, çünkü ancak bir bölüşüm ve paylaşım
siyaseti gerek sınıflar arası gerek bireyler arası gerek
bölgeler arası eşitsizlikleri gidererek bir ülkenin Gini
katsayısını da düşürür. Ne yazık ki Türkiye son on iki
yılda Gini katsayısında, değişkeninde çok ufak bir
düşüş yaşadı. Yani, gelir
dağılımımız, ne yazık ki doğru yönde çok ama
çok yavaş ilerliyor ve benzer ülkelerin çok gerisinde.
Eğer Türkiye
için hem bölgede hem sınıflar arasında önemli bir
eşitsizlik sorunuyla karşı karşıyaysak o zaman
Türkiye'nin ihtiyacı sosyal demokrat siyaset diyorum, Cumhuriyet Halk
Partisi diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/978) (S.Sayısı 656 ve 656ya 1inci Ek)
(Devam)
2.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2013
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2013 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 157 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2013 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2013
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/949, 3/1575, 3/1576, 3/1577, 3/1578,
3/1579) (S.Sayısı: 657) (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Doğan
Şafak.
Buyurunuz
Sayın Şafak. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidar partisi milletvekillerinden kürsüye gelen çoğu
arkadaşımız, AK PARTİ döneminde cumhuriyet tarihindeki
hükûmetlerin tümünden fazla hizmet yapılmış ve o dönemler sanki
hiçbir şey yapılmamış gibi bir düşünce içerisindeler.
Ben, bir iki notu burada iletmek istiyorum. 1925-1950 arası Türkiyede
toplam 4 bin kilometre devlet demir yolu yapılmıştır.
1950-2004 arası Türkiyede toplam 872 kilometre devlet demir yolu
yapılmıştır.
Ayrıca birkaç notu daha söyleyip konuyu
geçeceğim. Halk Bankası, İş Bankası, Sümerbank,
Etibank, şeker fabrikaları, tamamı 1930lu yıllarda
amacına uygun şekilde yapılmıştır. Yani Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, Sümerbankı kurarken adını Sümerbank
yapmasının nedeni Sümerlerin tarihte tekstil sektörüyle
uğraştığından dolayıdır; Etibankın
ismini de orijinal bir isim koymuştur, Etibank da Etilerin maden
sektörüyle uğraştığından dolayıdır. Bütün
bankalar ve sektörler amacına uygun kurulmuştur.
Değerli arkadaşlar, öncelikle geçtiğimiz
bahar ayında elma üreticilerinin yaşadığı don
felaketinde aynı koşullarda mağdur olan çiftçilerimizin bir
bölümüne ödeme yapılıp bir bölümüne yapılmaması Niğde
bölgesinde, özellikle Dündarlı, Hacıbeyli, Sazlıca
kasabalarında çok büyük sorunlara yol açmıştır. Bu
mağduriyetin eşitçe giderilmesini kürsüden talep ediyorum ve maddeye
geçiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir ekonomide yurt içi
tasarruf ve döviz sermaye yetersizliği, istikrarlı ve hızlı
bir büyüme sürecinin önündeki temel engeldir. Bunları sağlamadan
sağlıklı ve istikrarlı bir büyüme hızını
yakalamak mümkün değildir. Ülkemiz de istikrarlı bir büyüme
sürecinden çok, oldukça büyük dalgalanmalar gösteren bir süreç içerisinde
büyümekte. Dönem dönem söz konusu olan olumlu büyüme hızlarına ise
kısa süreli dış kaynaklarla hızlanan iç tüketim talep ve
ithalat artışı nedeniyle ulaşılmaktadır.
Ülkemizin temel bazı sorunları hâlâ
çözülmemiştir. Bunlara örnek olarak, ekonominin hızlı ve
istikrarlı bir kalkınmayı finanse edecek kaynakları kendi
yapısı içerisinde yaratmaması, yaratılan kaynakların
etkin bir biçimde kullanılmaması ve bu kaynakların sanayi yatırımlarına
ve beşerî sermaye gelişimine aktarılmaması gösterilebilir.
Politik, ekonomik analizdeki kimi tartışmalar,
bütçe açıklarının zararlı politik sonuçlarıyla
ilgilidir. Kamu açıklarının borçlanma yoluyla finansman
olanağının bulunması, Hükûmetin toplumsal refahı
artırmak konusunda daha az etkin olmalarına neden olmaktadır.
Politikanın kendisi bir çeşit kurumsallaşmamış bir
seçmen miyopluğundan kaynaklanan sıkıntılar
yaşamaktadır. Bu miyopluk büyük kamu harcamalarının
faydalarının seçmenler için açık, görünür ve cebe hitap
etmesidir. Buna karşın, kamu açıkları yüzünden büyüyen
borçları ödemek için ileride yapılacak vergi
artışlarının maliyetleri uzak ve belirsiz olduğundan
çok daha küçük görünmesidir. Bunun ötesinde, henüz doğmamış ya
da yaşı küçük kimseler oy kullanmamaktadırlar. İleride
ulusal borçlardan kaynaklanan faizlerin ödenmesi için vergi vermek zorunda
kalacak bu kişiler bugün oy kullanmamaktadırlar. Temsil olmadan
vergileme olmaz. ilkesi gereği uzun dönemli ulusal borcun
alınmaması ya da daha iyisi, ulusal borcun büyüklüğünün devletin
sermaye stokunu aşmaması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz ekonomisi bugün
sıcak paranın kıskacındadır. Sıcak para,
spekülatif, kısa dönemci, aşırı dalgalanma ve
alışkanlık gibi unsurlar içeren, ulusal piyasalarda faiz ve
döviz kuru arasındaki dengesizliklerden kaynaklanan, arbitraj ögesine
dayanan, yüksek risk, yüksek getiri özelliklerini haiz varlıklara
yatırım yapan kısa vadeli sermaye akımlarıdır.
Sıcak para genelde spekülatif kârların olduğu ülkelere gider.
Sıcak para, uzun vadeli yatırım yapmak, fabrika kurmak, üretim
yapmak için değil, faizden, kurdan ve hazine bonosu, mevduat
sertifikaları, finansman bonoları gibi finansal araçlardan getiri
elde etmek için ülkeler arasında kısa süreli olarak yer
değiştiren paradır. Girdiği ülkeyle ilgili en ufak bir
olumsuz hareket olduğunda kaçar gider. Sıcak para gittiği ülkeye
rahatlık getirir fakat ülkeyi terk ettiğindeyse bu rahatlık
yerini paniğe, hatta krize bile bırakır. Ülkemizde meydana gelen
94, 2001 krizleri sıcak para akımlarının
yarattığı olumsuz etkilerden kaynaklanmıştır.
Sıcak para bugün ülkemizde borsa-döviz-faiz üçgeninde geyik muhabbeti
yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Merkez Bankasının
2012 yılı sonu itibarıyla yayınladığı
verilerde, yabancıların son yirmi beş yılda borsa ve kamu
borçlanma senetlerine yatırım için toplam 102,8 milyar dolar sermaye
getirirken bu araçlardan elde ettikleri yaklaşık 42,8 milyar
liralık kârı ülkelerine transfer etmişlerdir. Bu kâr
transferlerinin rekor bölümü AKP Hükûmeti döneminde olmuştur. 1986-2002 yılları
arasında kâr transferleri toplam 12 milyar 189 milyon olurken 2003-2012
Nisanı itibarıyla 30 milyar 641 milyon dolar olmuştur. Çingene
sermayesi de denen bu düzenin Türkiye halkının cebinden çok
şeyler alıp götürdüğünü görmekteyiz. Bunun cazibesine daha fazla
kapılmamak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, tarım sektörüne
ilişkin de bazı düşüncelerimi açıklamak istiyorum.
Tarım sektöründe tablo vahimdir. Türkiye, gıda alanında kendi
kendine yeten bir ülke olma özelliğini kaybederek çoğu tarım
ürününü ithal eden bir ülke konumuna düşmüştür. İşlenen
tarım alanları 27 milyon hektardan 25 milyon hektara
düşmüştür. Karşı karşıya olduğumuz en büyük
problem, tarımlık arazilerin tüketilmesi, hasta edilmesi, ihmal
edilmesidir. Aile çiftçiliği yok edildi, köyler üretimden koptu. Köy bakkallarında
artık ekmek, yumurta, süt satılmakta, haftada bir sebze
kamyonları uğramaktadır. Büyükşehir Yasasıyla 16.577
köy mahalleye dönüştü. Buralarda tarım ve hayvancılık
sınırlandırılarak vergi, harç, katılım
payları artırıldı. Büyükşehir Yasasıyla bir
gecede, kırsalda yaşayan nüfus 10 milyon 500 binden 6 milyon 600 bin
kişiye düştü. Dünyanın hiçbir yerinde bir gecede kırsal
nüfustan 4 milyon kentli yaratan bir hükûmet yoktur.
Ayrıca, Türkiye GDOlu ürünler konusunda tam bir
kargaşa içindedir. ABDnin GDO lobisinin Türkiyedeki bilinçlendirme
çalışmaları WikiLeaks belgelerine
yansımıştır. Türkiye yabancı, ithal tohumlara ve
çoğunlukla GDOlu gıdalara bağımlı hâle
gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; turizm sektörüyle ilgili de
düşüncelerimi kısaca arz etmek istiyorum. Turizm sektöründe
yapısal sorunlar devam etmektedir. Giderek çevre ve deniz kirliliği
Akdeniz ve Ege kıyılarını tehdit etmektedir.
Yabancıların hızla yağmaladığı
kıyılarımız hızla betonlaşmakta ve doğal
özelliğini kaybetmektedir. Türkiye'nin fiyat odaklı turizm
politikasından kalite odaklı turizm politikasına geçmesi
gerekmektedir. Ülkemize gelen turistlerin yüzde 68i orta gelir seviyesine
sahip iken Türkiyedeki yatak kapasitesinin yüzde 30una yakın bir
kısmı 5 yıldızlı tesislerden oluşmaktadır.
Dolayısıyla, İspanyada gördüğümüz kapasiteyle ziyaretçi
gelir düzeyi arasında tesis edilen orantılı ilişki
Türkiyede hâlihazırda tesis edilmemiştir. Üst gelir grubuna mensup
ziyaretçilere yönelik tesis düzenlemesi yapan yatırımcılar hedef
gruptan beklenen ziyaretçi sayısını yakalayamadıkları
için çareyi fiyatları mecburen aşağı çekmekte
bulmaktadır. Bunun sonucunda, sunulan hizmet kalitesiyle talep edilen
ücret arasında uyuşmazlıklar meydana gelmektedir.
Doyasıyla, Türkiyede yatırım türü, ürün ve kompozisyonunun
müşteri profiliyle doğrudan orantılı olmasına
çalışılmalıdır. Üniversitelerde İngilizce
dışında çeşitli dilleri kapsayacak dört yıllık
rehberlik bölümleri açılmalı ve Turizm Bakanlığı bu
konuda YÖKle iletişime geçmelidir. Turizm firmalarının geçersiz
olan ve yasal dayanağı bulunmayan sigorta mevzuatı yeniden
düzenlenmelidir.
Değerli arkadaşlar, Aladağlara baraj,
göl, orman projesi, Bolkar Dağları kış turizmi kayak
projesi derhâl hayata geçirilmelidir. Kemerhisar Tyana hazinesi kazı
çalışmalarının uzun süredir üstü kapanmaktadır, gün
yüzüne çıkarılması gerekmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şafak.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
kıymetli vatandaşlarımızı saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bir bütçe
maratonunun daha sonuna geldik. Burada on gündür her partinin bütçe kanunuyla
ilgili görüşlerini dinledik, şimdi de en önemli maddeye geldik,
yürütme maddesi. Tabii, bu da iktidarın en iyi bildiği iş ancak
aziz milletimiz de AKPnin hangi gemileri hangi denizlerde nasıl
yüzdürdüğünü de çok iyi bilmektedir.
İktidar partisi mensupları ve bakanlar, her gün
burada rakamlarla kendilerince şov yapmaya çalıştılar.
Türkiye ekonomisi uçuşa geçti, Türkiye yatırım cenneti, biz
hiçbir tesisi satmadık, bunların belirli bir süre sonra geriye
dönecek. gibi hoş sözler söylediler. Keşke biz de bu görüşlere
katılabilsek, keşke gerçekler de böyle olsa ancak gerçekler iktidar
sözlerini çok doğrulamıyor. Yapılan yatırımların
çoğu yap-işlet-devret yöntemi ve Hazine garantileriyle gerçekleşmektedir.
Yapılan tesislerin çoğunun gerçek maliyetiyle sözleşme bedeli
arasında ciddi uçurumlar vardır. Bu işleri yapan firmaların
çoğu aldıkları teşvikler, teşvikli krediler ve
değişik desteklerle yaptıkları işin
faturasını devletimize, milletimize kesmektedir. Yap-işlet
süresi dolup iş devretmeye geldiği zaman bu tesislerin çoğu
ekonomik ömürlerini zaten tamamlamış olacaklardır.
Yine, iktidarın en çok konuştuğu
bölünmüş yollar meselesine de bir göz atmak lazım. İktidar
yaptığı bölünmüş yolları olması gerekenin kaç
katına mal etti? Örneğin, ben kendi bölgemle ilgili sormak istiyorum:
Muğla-Yatağan bölünmüş yolu kaç defa kazıldı, kaç defa
yapıldı? Bunun için ne kadar para ödendi, başlangıçta bu
iş doğru düzgün yapılsaydı bu yol kaç paraya
yapılacaktı? Marmaris-Gökova bölünmüş yolu kaç defa göçtü, kaç
defa yeniden yapıldı, bu yol kaça mal oldu, başından
itibaren düzgün yapılsaydı kaça mal olacaktı? Bu soruları
yapılan yolların önemli bir kısmı için de sormak mümkün ama
burada sorulacak en önemli ve en son soru da şudur: Bu yöntemle hangi
yandaş müteahhitlerinize ne kadar kaynak aktardınız, sonra da bu
müteahhitlerden havuz medyasına ne kadar para topladınız?
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde çalışan insanların yarısı
asgari ücretle çalışmaktadır, bir o kadar da işsiz
vardır. Emeklilerin durumunu konuşmaya bile gerek yok, onlar zaten
perişan durumda. Üniversiteyi bitirmiş gençlerimizin tek derdi var,
hepsi iş diye her birinizin kapısında dolanıyorlar. Böyle
bir ortamda diyorsunuz ki: Herkes mutlu, herkes gül gibi geçinip gidiyor.
Toplumun geniş kesimlerinin mutlu olmadığını
aslında sizler de çok iyi biliyorsunuz. Cinnet geçirenlerin, intihar
edenlerin, boşanma oranlarının her gün
arttığını ve bu sayıların da artarak devam
ettiğini çok iyi bilmektesiniz. Bu da AKPnin en büyük eseridir.
Yine devamla
sormak istiyorum: Bu bütçeniz Muğlada portakalını 25
kuruşa dahi satamayan çiftçimizin sorununu çözebilecek midir? Bu bütçe
limonunu 10 kuruşa dahi satamayan üreticimizin derdine derman olabilecek
midir? Bu bütçeniz narını satamadığı için nar
bahçelerini söken üreticilerimizin, benim hemşehrilerimin derdine derman
olabilecek midir? Bu bütçe emeklimizin geçim derdini ortadan
kaldırabilecek midir? Dün bir de yeni bir şey öğrendik: 2008e
kadar, geriye dönük olarak emeklilerin maaşlarından tedavi
katkı payı adı altında bu aralık maaşında
300 liraya varan kesintiler yapıldığını öğrendik.
Bu bütçe asgari ücretlinin gelirini artırıp onun geçim derdini
çözebilecek midir? Bu bütçe işsiz kardeşlerimize iş temin
edebilecek midir? Bu bütçe BAĞ-KUR primini bile ödemekte güçlük çeken
esnafımızın, çiftçimizin derdine çare olabilecek midir? Bu bütçe
kredi kartı borçları ve tüketici kredisi borçları altında
ezilen vatandaşlarımızın yükünü hafifletebilecek midir? Bu
bütçe Türkiyeyi tüketim ekonomisinden kurtarıp üretim ekonomisine
geçirebilecek midir? Bu bütçe cari açığı kapatabilecek midir? Bu
bütçe ülkemizin enerji açığına çare olabilecek midir? Bu bütçede
bunlara evet demeyi her Türk vatandaşı gibi ben de çok arzu ederdim
ama hepimiz biliyoruz ki bu soruların hepsinin cevabı maalesef
kocaman bir hayırdır.
Değerli milletvekilleri, tabii ki bu bütçe
görüşmelerine damgasını vuran en önemli olay 17 ve 25
Aralık 2013te ortaya savrulan asrın en büyük yolsuzluk
operasyonudur. Maalesef, AKP bu yolsuzlukları ortadan kaldıracak,
bunları tamamıyla ortaya koyup aydınlatacak ve
suçlularını yargılayacak bir yol ve yöntem izleyememiştir.
Bilakis, yayın yasaklarıyla, polis tayinleriyle, hâkim, savcı
tayinleriyle ve bürokraside bu işle ilgili kurumlardaki diğer
bürokratları tayin ederek, gizleyerek ve bu yolsuzlukları ortaya
saçanları paralelcilikle suçlayarak olup bitenlerden kendisini
sıyırıp temize çıkmaya çalışmaktadır. Ancak,
minare kılıfa sığmayacak kadar büyüktür. Ne yaparsanız
yapın, AKP iktidarı hafızalarda bu yolsuzluklarla birlikte
yerini alacaktır. Dün beraber yürüdüklerinizle ilgili olarak Sayın
Cumhurbaşkanı Bunlar faili meçhul cinayetlere bile
karışmışlar. diyebilmekte, yine, Bu paralel yapı var
ya, yaptığı sınav yolsuzluklarıyla devletin bazı
kurumlarını ve bazı okulları ele geçirmişler.
iddiasında bulunabilmektedir. Buradan sormak istiyorum: Eğer bu
iddialar doğruysa faili meçhul cinayetler işlenirken AKP iktidarı
nerede, ne iş yapmaktaydı? Eğer bu iddialar doğruysa
bazı devlet kurumları ve bazı okullar bir cemaat tarafından
ele geçirilirken AKP iktidarı neyle meşguldü? Siz devletin kendi
kurumlarını bile iktidar olarak kontrol edemezseniz bu ülkede huzuru
ve güveni nasıl sağlayacaksınız? Ayrıca, bunları
söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulunu bu
olayları aydınlatmak için neden görevlendirmemektedir? Yoksa
paralelciler Devlet Denetleme Kurulunu da mı ele geçirmişlerdir?
Eğer Cumhurbaşkanı şikâyet ederse vatandaş ne yapacak,
nereye gidecek, derdini kime anlatacak?
Değerli arkadaşlar, iki gündür birçok
basın-yayın kuruluşunda Hükûmetin İmralıdaki bebek
katiliyle yürütmekte olduğu kanunsuz görüşmeler sırasında
İmralı canisinden kamu düzeninin sağlanması konusunda
yardım talep ettiği iddiaları yer almaktadır. Bu, çok vahim
bir iddiadır ve bizi çok üzmüştür. Ancak, bizi esas üzen husus da AKP
iktidarının bu iddia konusundaki derin sessizliğidir. Yani,
şimdi burada, AKP iktidarı, kamu düzenini bozan bozgunculardan kamu
düzeninin sağlanması yönünde yardım ister hâle gelmiştir.
Bu da, iktidarınızın miadının dolduğunun en büyük
göstergelerinden biridir. Artık, AKP iktidarı kendisini tasfiye
edecek seçime doğru hızla yol almaktadır. AKPnin Türkiyeyi
getirdiği noktayı çok iyi gören ve değerlendiren değerli
vatandaşlarımız, ilk seçimde gereğini yapacak, ülkemizin
aydınlığa giden yolunu açacaktır.
Eksiklikleriyle birlikte ben bu bütçenin her şeye
rağmen devletimize ve milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygı ve muhabbetle
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Şahsı adına Eskişehir Milletvekili
Ülker Can.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜLKER CAN (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde şahsım
adına lehte olmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Hükûmetimizin 13üncü bütçesi olan 2015 yılı bütçesi gerek
bütçe rakamları açısından gerekse geçmiş dönemlerle
kıyaslandığında Hükûmetimiz için bir başarı
karnesi olarak kayıtlara geçmektedir. 2002 öncesi bütçe
konuşmalarında hükûmetler, bütçelerinin
başarısızlığına bahane arayan ifadelerle kürsüye
çıkarken, bugün gururla ifade ettiğimiz hizmetlerimizi, milletimizin
artan refah seviyesini anlatmak için kürsüye çıkan bir iktidar var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2002 yılına kadar yetmiş dokuz yıllık cumhuriyet
tarihinde Türkiye'nin eriştiği seviyeyi bu ülkeye reva görenlerin, on
iki yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan
icraatları da anlayıp idrak etmesi zaten beklenemez. Yapay
tartışmalarla, sanal korkularla, kendi milletini kendi devletine
düşman ilan eden bir zihniyetle Türkiye 1940lardan 2002ye kadar
-istisnai dönemler dışında- enerjisini kaybetti ancak milletine
inan AK PARTİ iktidarı, bu enerjiyi tekrar milletinden alarak
Türkiyenin bükülen belini doğrultmuş, başı öne
düşürülen milletin başını dik tutmayı
başarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yeni Türkiye kavramını bugün anlamayan, anlamak istemeyenler için
de 2015 yılı bütçesi bir kılavuz niteliğindedir, eski
Türkiyenin 2002 yılı bütçesiyle yan yana koyulduğunda daha net
anlaşılan bir bütçedir. 2015 bütçemizin büyüklüğü 473 milyar
Türk lirası, 2002de bu rakam 119 milyar Türk lirasıydı.
2023 vizyonu için yapılan bütçe ile faiz lobilerini
zengin eden bütçe arasındaki farkı anlatan rakamları da vermekte
yarar var. 2002de toplam bütçe harcamalarının yüzde 43,2sini faiz
ödemeleri oluşturuyordu, bugün yüzde 12. 1984-2002 döneminde ülkemize
gelen doğrudan yabancı yatırım 14,6 milyar dolar iken 2003
yılından bugüne kadar toplam 145 milyar lira oldu. 2002de IMF borcu
23 milyar dolar iken bugün bu rakam sıfır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2002 yılında milletten alınan vergi gelirlerinin yüzde 85ini
faiz giderlerine veren bu ülkede bugün bu oran yüzde 14lere gerilemiştir.
Faiz ödemeleri olarak o gün milletin cebinden çıkan para bugün milletin
cebine hizmet olarak tekrar geri dönüyor. Türkiye, artık faiz lobilerini
memnun eden bir yönetim anlayışından bugün millete hizmeti ilke
edinmiş bir yönetim anlayışına geçmiştir.
İşte tüm bu huzursuzlukların, rahatsızlıkların
temelinde yatan gerçek de budur.
Türkiye, milletin adamına emanet edilmeyip 2002
öncesindeki gibi yönetilseydi bugüne kadar o günün oranlarıyla faize
ödenen para fazladan 650 milyar gibi bir rakam olacaktı. İşte bu
gerçekleri milletimize anlattığımız için, bu paraları
milletimiz için harcadığımız için biz 13üncü bütçemizi
yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Sayın
Başbakanımızın önderliğinde de biz hizmet siyaseti
yapmaya devam edeceğiz, eserlerimizle milletten
aldığımızı millete vereceğiz.
Ben bu duygularla bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, bütçenin
hazırlanmasında emek veren başta Sayın Bakanımız
olmak üzere tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne
geçiyorum.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dünden bu yana emekliler yoğun bir
şekilde bizi arıyorlar. Bu aralık ayı maaşlarında
2008den bu yana muayene katılım ücreti adı altında
emeklilerin maaşlarından 300 liraya kadar kesintiler olduğu
iddia edilmektedir. Bunun sebebi nedir? Bunu düzeltme konusunda herhangi bir
çalışmanız olacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bugün 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü.
Kooperatifçilik Gününü kutluyorum. Bu bütçede tarım yok, çiftçi yok,
köylü yok, emekli yok, memur yok, dul, yetim yok; kaçak saray var. Acaba
kooperatifçilikle ilgili herhangi bir özendirme veya bir düzenleme var mı,
onu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, 17 Aralık 2014 günü Liberal Demokrat Parti Beyoğlu ilçe
binasına Hindistanın efsanevi Başbakanı İndira
Gandhinin fotoğrafının da yer aldığı
indiragandhi anma haftası pankartı asılmıştır.
Bu pankart parti binasını basan polis tarafından
indirilmiş, pankartı asan gençler tutuklanmak istenmiştir. Dost
ve kardeş ülke Hindistanın tek kadın Başbakanı olan
İndira Gandhinin posterine polisin gösterdiği bu tahammülsüzlüğü
neye bağlıyorsunuz? Kolluk kuvvetlerini İndira Gandhinin
posterine karşı harekete geçmeye teşvik eden bazı eski
bakanların olduğu iddiasını nasıl
değerlendiriyorsunuz? Siyasi partilerin indiragandhi anma haftası
düzenlemesinde siz bir sakınca görüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın
Bayraktutan
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
konuya uzak olduğunuzu biliyorum ama yine de sormak durumundayım.
Artvinin Yusufeli ilçesi, baraj altında kalacak olan, Türkiyedeki ender
ilçelerimizden bir tanesidir. Yaklaşık on beş yirmi
yıldır, belki çeyrek asra yaklaşan bir süredir bu Yusufelindeki
barajla alakalı kamulaştırma işlemlerinin ne zaman
başlayacağına ilişkin bir derin tereddüt vardır.
Vatandaşlar, bir yandan ev yapımlarına devam etmektedirler, bir
yandan da kamulaştırmadan kaynaklanacak olan,
kamulaştırmanın ne zaman başlayacağına
ilişkin tereddüt giderilmemektedir.
Bu nedenle,
hazineden buna ilişkin, kamulaştırmanın yapılması
için herhangi bir ödenek ayrılmış mıdır? 2015
yılında Yusufeli ilçesinde herhangi bir şekilde
kamulaştırma işlemi yapılacak mıdır? Buna
ilişkin herhangi bir tasarrufunuz var mıdır? Bu konuda bilgi
verirseniz sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, perşembe günü Sayın Başbakan sizinle birlikte
yapısal reformları ve tasarruf tedbirlerini açıkladı, siz
de oradaydınız. Çok önemli olduğunu söyledi, ifade etti.
Dün, burada bir
milletvekili arkadaşımız Başbakanın tasarruf
tedbirleri arasında çok önemli gördüğü, Simgesel değil.
dediği plaket tedbiri için Yılda 30 bin lira yapar. diye bir rakam
telaffuz etti. Siz bu konuda ne diyorsunuz? Ne kadarlık bir tasarruf
öngörüyor bu plaketle Sayın Başbakan?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
büyüme oranları düşerken işsizliği nasıl
azaltacaksınız, istihdamı nasıl
artıracaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu anda
Sayın Maliye Bakanı yok ama Sayın Bakan, siz cevap verirsiniz
sanıyorum.
Ben biraz önce Maliye Bakanına bir soru
sormuştum: 10 milyon 700 bin dolayında emeklimiz var;
maaşlarını yüzde 50 artırarak yaşam
koşullarını iyileştirmeyi düşünüyor musunuz,
sağlayacak mısınız? diye sormuştum. Sayın Bakan
da bana şöyle bir cevap verdi, dedi ki: Yüzde 50 değil, emeklilerin
maaşını yüzde 250 ile yüzde 800 arasında
artırdık. İnanamadım, tutanakları getirdim.
Sayın Bakan, tutanaklar böyle, aynen de öyle. Peki, yani bu Bakan
Türkiyenin Bakanı değil mi, anlamadım ben. Yüzde 250 ile yüzde
800 arasında bu emeklilerin maaşı nerede arttı? Bu
Türkiye'de değil herhâlde, değil mi Sayın Bakan? Böyle bir
şey yok, yüzde 3-4 diye bir şey arttırılıyor. Onun
için bu konuda lütfen bir cevap verirseniz memnun oluruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.
Sayın Eryılmaz
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle Hatayda mütekabiliyet ilkesi
hiç dikkate alınmadan yabancılara ciddi anlamda bir mülk
satışının yapıldığını görüyoruz.
Ancak, buna paralel olarak Türkiyenin hemen hemen her yerinde hazine
arazilerinin satışına izin verilirken Hatayda
vatandaşlarımıza hazine arazilerinin
satışının yasaklanmasının sebebi nedir? Bu, bir.
İkincisi de, Hatay ili Samandağ ilçesi 120 bin
nüfuslu bir ilçe, turizm beldesi aynı zamanda. 1970 yılında
çevre yolu projesi hazırlandı, 1989 yılında imar
planına dâhil edildi. Aradan kırk yıl geçti ve hâlâ da bu çevre
yoluyla ilgili herhangi bir gelişme yaşanmadı. Bunun sebebi
acaba oradaki halkın siyasi tercihi olabilir mi? Herhangi bir
çalışmanız olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Eryılmaz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Şimdi, birçok soruyu
Emeklilerin muayene
katılım ücretiyle ilgili yükümlülüklerini Sosyal Güvenlik Kurumundan
hemen sorarak bununla ilgili cevabı yazılı olarak bildirelim.
Bir de, bugün, ben de Dünya Kooperatifçilik Gününü
kutluyorum. Kooperatifler, Türkiyemizde, ülkemizin o gelişiminin yeni
başladığı dönemlerde, bir araya gelerek güzel şeyler
yapma adına çok büyük hizmetler vermiştir.
Tabii Bu bütçede tarım var mı? Evet,
tarıma 10 milyarın üzerinde doğrudan destek var. Emekli var
mı? Evet, emekli de var. Bu bütçede sosyal devlet özelliklerini
taşıyan ödenekler var mı? Haddinden fazla var. Yani bütçemizin
rakamlarına bakacak olursak bu devletin ilk defa bütçesi bundan önceki
dönemlerle
Biraz önce değerli konuşmacılardan bir tanesi
işte Bu Hükûmet kendini Cumhuriyet Dönemiyle kıyaslıyor.
derken
Bu Hükûmet cumhuriyet hükûmetidir, Türkiye Cumhuriyeti inşallah
ilelebet devam ettikçe bu Hükûmetin hizmetleri de o cumhuriyet hükûmetleri
hizmetleri içinde yerini alacaktır.
Ben, bu 17 Aralıkta İndira Gandhi posterlerini
ilk defa duydum. Belki yoğun programımız içinde fark
etmemiş olabiliriz. Yani burada tam olarak anlayamadım ama CHPnin
binasında değil galiba, başka
AYKAN ERDEMİR (Bursa) LDP, Liberal Demokrat Parti.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Liberal Demokrat Partinin binasına asılan İndira Gandhi
posterlerinin bence bir mahzuru yok. İndira Gandhi hakikaten zulme
karşı, bir ülkenin bağımsızlığı
adına müthiş bir mücadele simgesidir. Türkiye'nin İndira
Gandhiden gocunacak veyahut da onu, İndira Gandhiyi bir yerlerde
yasaklayacak
Ben bir anlam veremiyorum.
Artvin Yusufelinin su altında, baraj altında
kalmasından kamulaştırma bedelleri
Çok büyük bir ihtimalle,
sanırım bu özel sektör tarafından yapılacak olan bir
barajdır. Kamulaştırmada, evet, hızlı
kamulaştırma kararı alındığı zaman bunun
bedellerinin de özel sektör tarafından ödenmesi söz konusudur, eğer
özel sektör tarafından yapılacak bir barajsa. Bunun da notunu
aldık, çok daha doğru bir şekilde yani böyle daha kesin
rakamlarla cevabını verelim.
Sayın
Başbakanımızın ikincisini açıkladığı
-önceden 9 kapsamda ve şimdi de 7 kapsamda, toplamda da 1.250 eylem
planı- dönüşüm planında, Yeni Türkiye, Güçlü Türkiye
sloganıyla çıktığımız dönüşüm
planını açıklarken orada maddelerden bir tanesi
Tabii, o 7
planın içinde ithalatı azaltıcı önlemler, lüks tüketimi engelleyici
çalışmalar var, onların içinde bir tane de sembolik anlamda
tabii ki Sayın Başbakanımızın söylediği plaket.
Evet,
doğrudur, gittiğimiz her yerde insanlar, iyi niyetli bir
şekilde, gelen bakanlara veyahut da başbakanlara veya
milletvekillerine veya bir kurum başkanına bir plaket, sembolik bir
şey vermeye çalışıyor. Kesinlikle iyi niyetlidir ama
aynı zamanda da kötü bir gelenektir, öyle söyleyelim. Bundan
kurtulmamız lazım. İnsanlar orada bunu çok daha farklı bir
şekilde yapabilir. Bence, manevi anlamda sevgi gösterileriyle de
yapılabilir. Ne kadar tasarruf sağlanacaktır? Bunun maddi bir
önemi yok ama ben manevi anlamda, sembolik anlamda bir önemi olduğuna
inanıyorum.
Büyüme
oranları düşerken
Değerli arkadaşlar, Türkiye on iki
yıldan bu yana üst üste yüzde 5 oranında, son yirmi çeyrekten beri
yani 2008 krizinden bu yana ortalama olarak yüzde 5,8 büyüdü ve Türkiye
2008den bu güne kadar dünyada istihdam sayısını artırmada
1 numara oldu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, süremizin sonuna geldik.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Dolayısıyla, Avrupa
Birliğinde 6 milyon insan işini kaybederken Türkiye 7 milyon ilave
iş yarattı. Bu sene etrafımızdaki, kuzeyimizdeki,
güneyimizdeki ve çevremizdeki durumlara bakacak olursak toplamda dünyada
ticaret aşağıya giderken, büyüme aşağıya giderken
Türkiye yüzde 3,3 seviyelerinde büyüyecektir. İşsizliğimiz,
istihdam sayımızı arttırmamıza rağmen yüzde
10,1dir. Neden? İş gücüne katılım oranı yüzde
44lerden yüzde 51 seviyesine gelmiştir. Yani, Türkiyedeki nüfusun yüzde
51i Ben çalışacağım. demeye
başlamıştır, iş gücüne katılım oranı
çok yüksektir, sebep de bundandır. Önümüzdeki dönemlerde çok daha farklı
tedbirlerle büyüme oranlarımızı yükselterek
Doğrudur,
Türkiye yüzde 5in altında büyümeyi kabul etmemelidir, yüzde 5in üzerinde
büyümelidir.
Diğer
soruları da, inşallah, yazılı olarak
cevaplayacağız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum.
MADDE 7- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Komisyonda bir ay, sonra burada on iki gün durmadan, yorucu bir
çalışma yaptık. Muhalefet olarak konuştuk, iktidar partisi
daha çok dinledi, bakanlar bazen de cevap verdi.
Ne değişti? Böyle
baktığımız zaman, bizi izleyen
yurttaşlarımız, başta emekliler, 2015in başında
bize ne zam yapılacak?, şu an bize sordukları soru bu. Bu
bütçeden zam çıkmıyor işte.
340 binin üzerinde atanamayan öğretmen soruyor, diyor
ki: Biz daha ne kadar bekleyeceğiz? Ziraat mühendisleri, gıda
mühendisleri, veterinerler, birçok iş kolu, genç işsizler, üniversite
mezunları soruyorlar: Ne olacak durumumuz? İşsizler
arıyor, işsizler diyor ki: Biz ne zaman iş
bulacağız? Bu bütçe buna da çözüm olmuyor.
Peki, sosyal devlet olmanın gereği olarak
toplumun farklı kesimleri, kadınlar, engelliler, çocuklar, hepsi
soruyor: Bu bütçe bize yeni ne getirecek? Yeni bir şey getirmiyor.
Peki, yurttaşlarımız, 77 milyon soruyor:
Sanatta, kültürde, turizmde, ülkenin geleceğinde neler yapılacak?
Bu bütçe sanata, turizme, kültüre de bir şey vadetmiyor.
Cari açık düşüyor. diyorsunuz, rakamlar
büyüdüğünü gösteriyor. On yıllık kalkınma planı
hedeflerinizi tek tek her gün revize ediyorsunuz, tutmuyor büyüme
oranları. Orta Vadeli Program tutmadı arkadaşlar.
2023 vizyonu, kişi başına 25 bin dolar.
diyorsunuz, bu bir hayaldir. Niye hayaldir? Sizin bunu çok iyi bilmeniz
lazım. Eğer İhale Kanunu yüzlerce defa bir iktidarın
döneminde, çıraklık, kalfalık, ustalık döneminde
değişiyorsa, 2015 seçimlerinde bu İhale Kanunu artık
yönetmelikle değil, sözle değişecek duruma gelecek. Yüzlerce
defa
Denetim yok.
Hazineye, beytülmale, yurttaşın kuruşuna
el uzatan için bugün Ankara Kongresinde Sayın Davutoğlu, Başbakanınız
ne diyor biliyor musunuz? Çok açık sözler söylüyor: Eğer harama,
millî hazineye yolsuzluk niyetiyle kim yaklaşırsa onun kolunu
koparmaya hazırız. Arkadaşlar, şeriatta hırsızlık
yapanın eli kesilirdi, onu biliyoruz; Maide Suresi 5/38
Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesiniz.
diyor. Kol nereden çıktı? Kolsuz kahramanlar dolaşır,
ortalık kolsuz dolar. Yapmayın arkadaşlar yani dini de
doğru dürüst uygulamıyorsunuz. Yani, ona dikkat edin. Hukuku
anladık, bari dindeki teraziyi kaçırmayınız. Bakın,
Peygamberimiz ne diyor, bakın: Sizden öncekiler şu sebeple helak
oldular: Onlar, şerefli bir kimse hırsızlık
yaptığı zaman hırsızı serbest
bırakırlar, güçsüz bir kimse hırsızlık yapınca
onu cezalandırırlardı. İşte bu nedenle helak oldular.
Şimdi, buraya deminden beri Sayın Aydın
her fırladığında Biz sandıktan çıktık,
millî iradeyi temsil ediyoruz. diyor. Madem bu kadar millet sizi seviyor,
milletin iradesini seviyorsunuz, sandığa güveniyorsunuz, Bize oy
verecek. diyorsunuz, ya, şu cuntanın, Kenan Evrenin, darbecinin
yüzde 10 seçim barajını niye kaldırmıyorsunuz? Niye ona
sığınıyorsunuz? Niye ondan rant sağlıyorsunuz?
Ya, bu darbecilerin yaptığı her şeyden yararlanmak haramdır
arkadaşlar, haram. Bakın, oradaki hazine yardımını
bile bize çok gördünüz. İki dönemdir grubumuz bu Mecliste, beş
kuruş para almıyoruz, siz 853 milyon lira aldınız. Bizim
seçmenimizin vergisini cebinize koydunuz, bu helal değildir. Bizim
seçmenimiz size hakkını helal etmiyor.
Eğer millî iradeye güveniniz tamsa, halka
inanıyorsanız, buyurun sandığa, milletin iradesinin
önündeki engelleri kaldırıp çıkalım. Biz size şunu
söylüyoruz: İki dönemdir bu Meclisteyiz arkadaşlar, artık biz
Halkların Demokratik Partisi olarak seçime parti olarak gireceğiz ve
doğru olan budur. İki dönemdir bağımsız aday olarak
barajlarınızı yıktık, Vız gelir bize, vız!
dedik, barajlarınızı yıktık, duvarlarınızı
yıktık. Şimdi, biz 2015te
Halkların Demokratik Partisi, sol, radikal bir
birliktir, radikal demokrasiyi savunuyor. Bunun dünya örnekleri yanı
başınızda var, çok uzağa gitmenize gerek yok. Bakın,
Yunanistanda en son 2nci parti oldu, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 1inci
parti oldu. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Kuzey Kıbrıs
Cumhuriyetinde sizin o beğenmediğiniz küçük partiler birleşti;
sol, sosyalist, demokrat, bağımsızlar oturdular, halkın
güçlerini birleştirdiler, Lefkoşa Belediye
Başkanlığını aldılar.
Bu saltanat ne kadar sürer? Hiçbir iktidarın sonsuz
değildir arkadaşlar, sizin de değil. İnsan beşerdir,
siyasi partiler de beşerdir. Sizin temsil ettiğiniz güçler var.
Bakın, size çok açık söylüyoruz: Bizim şu
anki oy potansiyelimiz yüzde 15lerde, yüzde 10 da bizim emanet oyumuz AK
PARTİde var, açık söylüyorum. Metropollerde, İç Anadoluda, batıda
bizim seçmenimizin, emekçilerin oyları sizde emanettir. Biz ciddi bir
politikayla bu emaneti geri almaya çalışacağız. Sizden
yüzde 3
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) CHPde yok mu?
HASİP KAPLAN (Devamla) CHPde de yüzde 10 emanet
oyumuz var çünkü biz özgürlükleri daha radikal savunduğumuz için
emekçilerin, solcuların, devrimcilerin oylarından alacağız.
İç Anadoluda -yeni geldim Cihanbeyli kongresinden-
MHPde de baktım yüzde 2 emanet oyumuz var; Balâdan,
Çiçekdağından, Yozgattan, Çankırıdan -bakın,
açık söylüyorum- Aksarayın köylerinden, Konyadan, bizim
tabanımızdan oy alıyorsunuz. Şimdi artık aslı
çıkınca kimse fotokopiye bakmayacak. Bu hedef reel siyaset
hesabıdır: Yüzde 3 AKPden, yüzde 3 CHPden, yüzde 1 MHPden, yüzde
7; bizim de yüzde 9 küsur oyumuz var
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Siz
iktidarsınız Hasip Bey(!)
HASİP KAPLAN (Devamla)
bu parti en asgari yüzde
15 oyla gelecek seçimde buraya gelecek. Şu köşede
oturmayacağız. Bakın, deyin Hasip Kaplan demişti,
şurada sıramız olmayacak, şu ortalarda oturacağız
ve iktidara ortak olacağız. İktidarı bizimle paylaşmak
zorunda kalacaksınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz zaten ortaksınız
Hasip Bey.
HASİP KAPLAN (Devamla) Birileri diyor ki: Ya
barajı aşmazsanız ne olacak? Siz düşünün kardeşim.
Adamın biri borçlu komşusuna, her gün yatamıyor, yatamıyor,
uykusu kaçıyor, en sonunda çıkıyor, camı açıyor
Komşu, ben ödemiyorum borcumu, bundan sonra sen yatma." diyor. Siz
yatmayın. Eğer buraya bizler gelemezsek, bu Meclise bu çözüm sürecini
iktidar, siz neyle götüreceksiniz? Bu ülkenin barışını
kiminle sağlayacaksınız? 77 milyon
yurttaşımızı nasıl harmanlayacaksınız? Onu
da siz düşünün, kusura bakmayın. Bakın, iki dönemdir
buradayız, çözüm sürecini nasıl zorluklarla götürüyoruz, bu ülkeye
1,2 trilyon dolara mal olan bir süreci, bir çözüm sürecini çözmeye
çalışıyoruz.
Kolay değil arkadaşlar. Biz reel siyasette
iddialıyız ve hiçbir partiyle pazarlığımız yok.
Açık söylüyorum, AK PARTİyle çözüm sürecini konuşuyoruz,
CHPyle zaman zaman bazı araştırma önergelerinde
buluşuyoruz, MHPninki de geliyor, enerjiyle ilgili, çevreyle ilgili
birlikte karar verdiğimiz şeyler oluyor ama size
hatırlatırım
Bakın, Üsküdar Üniversitesi yeni bir yalan
makinesi çıkarmış. Bu yeni yalan makinesi yerli olacak. Hani
diyor ya Karadenizli ile Avrupalının beyni farklı
çalışıyor, tabanca deyince o farklı refleks veriyor, o
farklı veriyor ama bu yerli makineye bağlandığı zaman,
kutu deyince, para sayma deyince, ihale deyince, para deyince,
kazanma deyince, vergi vermeme, zekât vermeme deyince bu makine acayip
çalışacakmış, bizden size uyarı.
Bu son konuşmamda şunu söylüyorum: Bir gün
halkın bütçesini yapmak dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Ali Demirçalı.
Buyurunuz Sayın Demirçalı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ DEMİRÇALI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yürütme maddesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AKPnin maliye politikasının ekonominin
gereksinimlerine duyarsızlığı devam etmektedir. Öncelikler,
mevzuata bağlı zorunlu kalemler ve göstermelik adımların
dışında, bütçenin, kamu kesiminin hizmet kapasitesinin ve
harcamalarının kısılmasıyla gelirlerinin
artırılmasına hasredilmiştir. 2003-2013 döneminde reel
kesim ve hanehalkı kesiminin, özellikle işçi, çiftçi, küçük üretici
gibi kesimlerin gelir elde etme yeteneklerinin giderek örselendiği, bu
kesimlerin finansallaşma ve gevşek kredi politikalarıyla
aşırı borçlandırıldıkları ve buna
bağlı olarak bilançolarının, varlık-yükümlülük dengesinin
bozulduğu görülmüştür. Bununla birlikte, Hükûmetin
uyguladığı maliye politikasının gündeminde bu
kesimlerin yeri yoktur.
AKP, özelleştirme uygulamaları, sonuçları
ve ortaya çıkardığı sorunlarıyla iktisat tarihindeki
ibretlik yerini almıştır. Özelleştirme uygulamalarında
fiyat üzerinden hazine menfaatlerinin gözetilmemesi, ekonominin verimlilik
düzeyinin yükseltilmemesi, özelleştirilen kuruluşlarda başta
teknoloji olmak üzere gerekli yatırımların
yapılmaması, sektörel açıdan ileri-geri
bağlantılarının zayıflaması ve işçilerin
ağır mali ve sosyal sorunlar yaşaması çok sık
karşımıza çıkan olgular olmuştur.
Tarım, tüm
dünyada olduğu gibi Türkiye için de gerek ekonomik gerekse sosyal
bakımından en önemli sektörlerin başında gelmektedir.
Taşıdığı üretim ve pazarlama avantaj
ve riskleriyle dinamik bir özelliğe sahip olan tarım sektörü, beslenme
için gerekli gıdaları karşılayan, sanayiye ham madde temin
eden, toplam istihdamın önemli bir bölümünü karşılayan, ülke
ekonomisine önemli katkıları olan son derece stratejik bir sektördür.
AKP
iktidarları boyunca tarladan sofraya kadar emeği olan tüm
bileşenleriyle tarım sektörü hak ettiği değeri hiç
bulamamış, aksine sektör bir çöküşün içerisine doğru
hızla itilmiştir. Son yıllarda uygulanan olumsuz politikalar
tarım sektöründe de tüm yalınlığıyla kendini
göstermektedir. Bugün ülke nüfusumuzun sağlıklı, yeterli ve
dengeli beslenebildiğini, bunun için gerekli olan tarım ve gıda
ürünlerini uygun fiyatla satın alabildiğini ve ürünlerin
zamanında tüketici sofrasına güvenli bir şekilde ulaşabildiğini,
üreticilerin refahının bir önceki yıla göre arttığını
söyleyebilmek mümkün değildir.
Çiftçiler
ve üreticiler yoksulluğa ve çaresizliğe itilerek tarım kesimi
yok edilmeye çalışılmış, tarımsal ihracat her ne
kadar artıyor gibi gösterilse de ithalatı karşılayamaz
duruma gelmiştir. Ekilen tarımsal alanlar azalmış, emek
yoğun ve işsizliği absorbe eden bu sektörden kaçış
hızlanmıştır.
Oysa
ülkemizin tarım ve hayvancılığına yönelik olarak on
iki yıllık AKP iktidarları sürecinde yürütülen
çalışmalar ve verilen destekler hak ettiği seviyeye
ulaşmamış, bu dönem üretimin ve üretenlerin âdeta
cezalandırıldığı bir dönem olmuştur.
2003-2014
yılları arasında uzun vadeli, sürdürülebilir ve üretenlerin
desteklendiği projelerin hayata geçirilememesi ve uygulanan çarpık,
uzun vadeden yoksun politikalar sonucunda tarım ve hayvancılık
büyük sorunlarla karşı karşıya
bırakılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarının görevde
olduğu on iki yıllık süreç cumhuriyet tarihinin önemli bir
dönemini kapsamasına ve üstelik sekiz yıldır
Bakanlığın aynı Bakan tarafından sevk ve idare
edilmesine rağmen, tarımda yapısal değişim ve
dönüşüm sağlanamamış, verilen destekler sonucunda sektörde
istikrarlı bir büyüme yakalanamamıştır. Ülkenin
hazinesinden verilen milyarlarca liralık destek ve başlatılan
her yeni proje ne acıdır ki sektörde katma değer ve verimlilik
artışı sağlayamamış, öngörüsüz uygulamalar
tarımın sorunlarını ve sektörün tüm
paydaşlarını hüsrana uğratmıştır. Vizyondan
yoksun bakış açısıyla tarım sektöründeki potansiyel
yeterince değerlendirilememiş, kırsalda yaşam seviyesi
yükseltilememiş, bunun doğal sonucu olarak sürdürülebilir refah ve
gelecek nesiller için bereket üretecek sektör bereketsiz bir sektör hâline
getirilmiştir.
AKP iktidarı döneminde çiftçinin eline geçen gelir
azalırken mazot, gübre, enerji, ilaç, tohum gibi tarımsal girdilerin
fiyatlarında çok yüksek oranda artışlar olmuştur. Nitekim
2002-2014 yılları arasında gübre ve mazot fiyatlarında
ortalama yüzde 300'lere varan fiyat artışı olmuştur.
Aynı dönemde ürün fiyatlarındaki artış, girdi
fiyatlarının çok gerisinde kalmıştır. AKP'nin iktidar
olduğu ilk dönem 2002 yılında 1 litre mazot 4 kilogram
buğdayla alınabilirken bugün 1 litre mazotu ancak 6 kilogram
buğdayla alabilmekteyiz. Aşağıdaki tablolardan
izleneceği gibi, bazı ürünlerin fiyatlarındaki artışlar
yüzde 80 gibi çok düşük seviyede kalmıştır. En yüksek fiyat
artışı gösteren ürünler dahi girdi fiyatlarındaki
artış oranlarının gerisinde kalmıştır.
Tarım destekleme politikaları, gelişimi
içinde ağırlık ve kapsamında değişiklikler
olmakla birlikte, AKP döneminde düşük düzeylerde
uygulanmıştır. Türkiye'nin tarımda net ithalatçı
konumu nedeniyle ürün yelpazesi çeşitlenerek
kalıcılaşmaktadır. Tarımsal desteklemelere
ayrılan ödenekler gereksinim duyulan düzeyin çok gerisinde
kalmış ve refah baskılaması yaşayan kırsal
nüfusun yoksulluk düzeyi artmıştır. Çiftçilerin, köylülerin,
üreticilerin refahındaki daralma kentsel nüfusun tükettiği gıda
ürünleri fiyatlarına yansımamış, fiyat farklarına,
ticari marjlara büyük ölçüde toptan ve perakende ticaret yapanlar
-süpermarketler, halciler, bu kesimler- tarafından el konulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AKP, üreticiye kendi döneminde çıkarılan yasayla ödemeyi taahhüt
ettiği destekleme yardımlarını dahi yapmamaktadır.
2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu'nun 21inci
maddesine göre, her yıl tarımsal destekleme için bütçeden
ayrılan kaynağın milli gelirin en az yüzde 1i olması
gerekirken bu rakam binde 5-6'lar civarında gerçekleşmiştir.
Yasanın 2007 yılından itibaren
uygulanması hâlinde tarıma aktarılması gereken
kaynağın 2007-2014 döneminde 98,9 milyar lira olduğu, buna
karşılık aynı yılların tarım bütçesinin 55,5
milyar lira olarak gerçekleştiği dolayısıyla yasa hükmüne
rağmen 43,4 milyar liranın tarıma aktarılmadığı
ortadadır.
Diğer taraftan, sabit fiyatlarla yapılan bir
analiz, üreticiye yapılan eksik ödemenin daha yüksek bir tutar
oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Buna göre, 2007
yılından bu yana üreticiye her yıl yapılan ödemenin ilgili
yılın tarım ürünleri üretici fiyat endeksiyle
artırılarak 2014 yılı fiyatlarına çekilmesiyle
yapılan hesaplamada, 2007-2014 döneminde tarıma yapılan eksik
ödemenin 2014 yılı fiyatlarıyla 57 milyar lira olduğu
görülmektedir.
Tablolardan da görüldüğü gibi, tarım AKP
iktidarında desteklenmemiş kösteklenmiştir,
hayvancılık bitmiştir. Türkiye, AKP iktidarı döneminde
üretmek yerine ithalatı tercih etmiştir. AKP döneminde ilk kez saman
ithal edilmiştir. AKP milletvekillerini Adana'ya çiftçilerimizle
görüşmeye davet ediyorum. İster Karataş'a ister Fekeye ister
Saimbeyliye, isterlerse Karaisalıya birlikte gidelim. Çiftçilerimizin faizle
nasıl ezildiğini, narenciye üreticilerimizin nasıl kan
ağladığını, mandalinanın, portakalın
nasıl dalında kaldığını gelsinler görsünler,
belki insafa gelirler.
Bizi ekranları başında izleyen tüm
Adanalı hemşehrilerime saygılarımı sunuyorum. Bu
bütçenin de ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirçalı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uzunca bir süredir bütçe görüşmelerini yaptık
ve bugün de önemli bir kısmını tamamlamış bulunuyoruz,
yarın da inşallah, tümü üzerindeki görüşmelerden sonra bütçe görüşmeleri
bitecek. Sözümün başında bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye,
maalesef, kurum ve kurallarıyla yönetilemeyen bir ülke hâline geldi.
Türkiye, şu anda şahsi ve keyfî bir yönetim altındadır.
Yasama, yargı, yürütme âdeta tek kişide toplandı, Türkiye bir
polis ve parti devleti hâline getirildi.
Millî irade kavramını bile iktidar
mensupları, maalesef, fevkalade yanlış anlıyorlar ve
yanlış yorumluyorlar. Biraz evvel iktidar partisi adına
konuşan değerli milletvekili arkadaşımız aynen diyor
ki: Türkiye, milletin adamına emanet edilmeyip 2000 öncesindeki gibi
yönetilseydi... Bu bile bir zihniyet tezahürüdür yani ülkeyi... Milletin
adamından kimin kastedildiği belli, bir tek kişi kastediliyor;
o da Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı. Türkiye, milletin
adamına emanet edilmeyip 2000 öncesindeki gibi yönetilseydi... demek
şahsi bir yönetim anlayışının itirafıdır.
Yerel seçimler sonrası -Sayın Başkan, tutanaklarda da var- 30
Mart seçimlerinden sonra, Pursaklar Belediye Başkanının
havaalanına giden yol üzerinde bir teşekkür afişi ve billboardu
vardı, o afişte diyor ki belediye başkanı, seçimleri de
kazanmış: Millî iradeyi seçtiğiniz için teşekkür ederiz.
Yani, muhterem kendini millî irade zannediyor ve Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarının Başbakanında ve
Cumhurbaşkanında, bazı bakanlarında da bu anlayış
var; kendini millî irade zannetme anlayışı. Aslında, millî
irade onu o makama, o mevkiye getiren; seçen millî irade, seçilen kendisi,
seçilen kendini millî irade zannetmeye başlıyor. Bu gerçekten,
tamamen yanlış bir algılamadır ve son derece, düzeltilmesi
gereken bir zihniyettir.
Diğer bir husus: Adalet ve Kalkınma Partisi on
iki yıl boyunca hiçbir zaman tek başına iktidar olmadı. Biz
bunu hep tek başına iktidar gibi tanımladık söyledik ama
bir siyasi realite bakımından Adalet ve Kalkınma Partisi,
esasında, bir paralel yapılar, cemaatler, tarikatlar ve bazı
çıkar gruplarının bir koalisyonundan oluşmuştur.
Aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi tek Hükûmet, çoklu bir iktidar
yapısıdır; bunca birtakım çıkan sorunların,
paraleldi, Haşhaşiydi, feryatlar figanlar, Ne istediniz de
vermedik? sözlerinin altında yatan bu.
Şimdi, paralel yapıları sayalım:
Cemaatler, KCK, en sonunda da bir sendika çıktı
EĞİTİM-BİR-SEN diye; Türkiyede 8 bin okul müdürünün
tayinine karar veren, âdeta Millî Eğitim Bakanlığını
yöneten bir güç hâline geldi. Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi bu
sendikal paralel yapının sıkıntısını
çekiyor, Acaba bundan nasıl kurtulacağız? diye. MİT bir
paralel yapı hâline getirildi. Millî İstihbarat Teşkilatı
Türkiyede, bu son MİT düzenlemeleriyle birlikte bir paralel yapı
hâline getirilmiştir. Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan
bir paralel yapı oldu, oluyor, şimdi onun yapılanmaları söz
konusu. Parti teşkilatlarına, bazı vali ve kaymakamların
icraatlarına da baktığımızda bu parti devletinin
icraatlarını görürüz.
Biraz evvel, değerli Bursa milletvekili
arkadaşımız soru sordu Sayın Bakana, indiragandi
haftasıyla ilgili bir afiş asılmış bir siyasi
partinin, polis tarafından indiriliyor. Sayın Bakanın
cevabından şunu anladım, İndira Gandhi ile Mahatma
Gandhiyi karıştırdı Sayın Bakan. Söz konusu olan,
indiragandi, orada bir ima var; Türkçede, Türkiyede bir deyimdir, biraz da
argolaşmış bir deyimdir İndiragandi yapma. diye.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Ona da cevap veririm, sen merak etme.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdi, ben burada desem ki:
Bugün hava bulutlu., iktidar partisi bana dava açabilir Bize ördek dedin.
diye. Neden?, Hava bulutlu, bulutlu olunca ne olur? Yağmur yağar,
yağmur yağınca su birikir, su birikince göl olur, gölde ördek
yüzer, Ördek dedin bize. Şimdi, bakın, geleceği nokta
şu: Yakında kutu kelimesi yasaklanacak, Bilal, havuz,
ayakkabı kutusu filan deyince yasaklanacak. Vatandaş
bağırıyor, feryat ediyor Hırsız var. diye, polisler
tutup götürüyor. Ya, polis Hırsız nerede? diye
soracağına, bunu haber verene veya tepki gösterene tepkisini
gösteriyor.
Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık
tarihlerini biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yolsuzlukla ve rüşvetle
mücadele haftası ilan ettik ve bu hafta etkinlikleri kapsamında da 9
günde 9 ilimizde toplantılar gerçekleştiriyoruz, programlar
yaptık. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu
toplantılarımızdan müthiş rahatsız oldu. Rahatsız
çünkü yarası olan gocunur ve gocunuldu. Her alanda, her yerde Milliyetçi
Hareket Partisinin bu toplantılarının iptal edilmesi, kiralanan
ve tahsis edilen salonların verilmemesi için bütün gayretleri
gösteriyorlar ve toplantıları yaptırmamak için her türlü
baskı ve faaliyet içerisindeler. Yolsuzluk haberlerine yayın
yasakları getiriliyor. Millî iradeyle iktidara geldiğini söyleyip
duran Adalet ve Kalkınma Partisi, nedense bu yolsuzlukları, rüşvet
hadiselerini sadece 17-25 Aralık itibarıyla değil, geçmiş
müktesebat itibarıyla da konuşulmasını istemiyor. Yani,
millî iradeyle geldiğini söyleyen AKP, millî iradeden bunları
saklıyor ve yolsuzluk ve rüşvet hadiselerinin
soruşturmasının yapılmaması, yayınlanmaması,
halkın bu konuda bilgi edinmemesi için her türlü faaliyeti yürütüyor,
hatta diyebiliriz ki iktidar olarak mesaisinin belki de yüzde 80inde, yüzde
90ında bu örtbas etmeye, soruşturmaları yaptırmamaya
yönelik gayretler içerisinde çünkü kendisinde bu hadiseler çok ciddi
sarsıntılar ortaya çıkarmıştır ve âdeta, kendini
bu zor durumdan kurtarmak için yapmayacağı hiçbir şeyin
kalmadığı anlaşılmaktadır. Herhangi iddia ne
yargıda ne Türkiye Büyük Millet Meclisinde soruşturulamaz bir hâle
gelmiştir. Hükûmet yargının soruşturma yapmasını
engellemek için hukuk düzenini alt üst eden, hatta hukuku yok eden uygulamalara
girmektedir. Yargı takipsizlik kararı veriyor, soruşturmuyor,
Meclis soruşturması engelleniyor. Ondan sonra, oylamada ne gibi bir
sonuç çıkacak, doğrusu merak ediyoruz. Yayın yasağı
getiriliyor. Neticede polis hırsızı kovalarken
hırsızlar polisi kovalamaya başlamıştır. Böyle
bir ortam içerisinde, âdeta, Adalet ve Kalkınma Partisine bütçe emanet
etmek kediye ciğer emanet etmek gibi bir durum meydana gelmiştir
çünkü denetim yok, şeffaflık yok, hesap verebilirlik yok ama bu
yoklukların durumunda yetki var sorumluluk yok.
ENGİN ALTAY (Sinop) Cumhurbaşkanı gibi!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Şahsı
adına Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu.
Buyurunuz
Sayın Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2003 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde aleyhte söz almış
bulunuyorum. Sizleri ve emekçi halkımızı iyi akşamlar
dileyerek saygıyla selamlıyorum.
On üç günlük bütçe
maratonu hayırlısıyla yarın sona eriyor. Bu bütçe
görüşmelerinde rakamlar havada uçuştu, rakamlar ve oranlar üzerinden
herkes birbirini ikna etmeye çalıştı, ne kadar ikna ettiyse.
İlgili
bakanlık, bakanlar ekonominin iyiliğinden, büyümeden ve istikrardan
söz ettiler. Gerçekten, ülkede bir istikrar var, bu doğru;
halkımızın sürekli yoksullaşma istikrarı içinde olduğunu
biliyoruz, bu anlamdaki istikrar doğrudur.
Büyümeden söz
ediliyor. Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu Genel Kurulda yaptığı
konuşmada, hem tarihsel açıdan hem rakamlarla on iki yıllık
AKP iktidarındaki büyümenin kendinden önceki hükûmetler döneminden daha
düşük seviyede olduğunu anlattılar.
Ekonomide iyilikten söz ediliyor, bunu sorgulamamız
için, bu bütçenin kimler için yapıldığını ve iktidar
partisinin gerçekten kimleri temsil ettiğini iyi tahlil etmemiz gerekiyor.
AKP, gelenekleri, halkımızın geleneksel yaşam
tarzını ve inançlarını istismar ederek kendini halktan yana
göstermeye çalışarak aslında, küresel sermayenin ve onların
ülkemizdeki yerli iş birlikçilerinin temsilcisi bir siyasi parti
konumundadır ve bütçeye de bu mantık çerçevesinde bakmaktadır.
Bir örnekle bunu anlatmaya çalışırsak: İktidara
geldiklerinde ülkemizde 4 tane olan dolar milyarderi sayısı 44tür.
İktidar partisinin uyguladığı mali politikalar
marifetleriyle halkımız sürekli yoksullaşarak 4 olan dolar
milyarderi sayısını 44e çıkarmış olması
bunun en bariz örneğidir. Bu ekonomik yapı Ölen ölür, kalan
sağlar bizimdir. ekonomisidir. Bir iş kolunda sürekli
tekelleşme var, ekonomik olarak zayıf olanlar sürekli aradan çıkıyorlar.
Bir gün öyle bir gün gelecek ki iş birlikçi sermaye bile, kendi
altındaki sermaye gruplarını tasfiye ettikten sonra, küresel
sermayeyle karşı karşıya gelecek ve kendi de ortadan
kalkacaktır. Bunun en bariz örneği, seçim bölgem ve ilim Giresunun
temel geçim kaynağı olan fındıkta, en son bölgedeki önemli
bir ekonomik kuruluş İtalyan Ferrero tarafından satın
alınarak aradan çıkarılmış ve fındık
ticaretinin tamamı yabancı sermayenin eline geçmiştir.
Sürekli, burada, dünyanın 17nci büyük ekonomisi
olmakla övünüyoruz hep beraber. Ama, gerçekten, dünyanın 17nci büyük
ekonomisi olan bu ülkenin halkı yaşam standartları
açısından sıralamada dünyada 77nci geliyorsa o zaman, bu
bütçenin kimler için yapıldığını net bir şekilde
anlamış oluruz.
Türkiye bir tarım ülkesiyken artık,
tarımdan vazgeçen ve ithalatçı duruma gelen bir ülke konumunda. Geçen
bütçe görüşmelerinde yaptığım konuşmada da 2 Trakya
büyüklüğündeki arazide tarımdan vazgeçildiğini ve 2013
yılında gıda ve tarım ürünlerine 37 milyar dolar ödeme
yaptığımızı anlatmıştım.
Konya ilinden küçük Hollanda 105 milyar dolar tarım
ve gıda satarken bereketli Anadolu topraklarından ancak 17 milyar
dolar bir ihracat yapmamız, iktidara gelmenin bedeli olarak tarımda
yabancı sermayeye verdiğimiz tavizin göstergesidir.
Zamanım kalmadı. Bu bütçenin kimlere
hayırlar getireceği bellidir. Emekçi halkımız da her
zamanki gibi çile çekmeye devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karaahmetoğlu.
Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak.
Buyurunuz Sayın Bakbak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 7nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
İktidara geldiğimiz günden beri, partimizin en
temel prensibi millete hizmet olmuştur. 2023 hedefiyle
başlattığımız kalkınma hamlemizin temel
basamağı olan 2015 bütçesi, toplumun refahını
artırmak, hayat standardını yükseltmek, istikrar ve güven içinde
daha güçlü bir Türkiye yaratmak için gerekli her türlü ihtiyacı
karşılayacak niteliktedir.
On iki yıl boyunca iktidarımızın en
öncelikli konusu insan, insanda da eğitim olmuştur. 2015
yılı bütçesinde yine en yüksek payı eğitime
ayırıyoruz, toplam eğitim ödeneklerini 87,4 milyar liraya
çıkarıyoruz. Bu, 2002ye göre yaklaşık 7 katlık bir
artış demektir. 77 milyonun sağlığı için 81
milyar lira kaynak ayırıyoruz. OECD ülkeleri arasında bebek ölüm
oranı ve doğumda gerçekleşen kadın ölüm oranlarına
bakıldığında, OECD ülkelerinin otuz yılda
yaptığını biz on yılda yapmışız. Bunu,
biz söylemiyoruz, Dünya Sağlık Örgütü söylüyor.
Bakınız, bütçenin üçte 1ini yani 140 milyar
lirayı memur ve işçiye ayırdık. Emeklilere ise 81 milyar
lira kaynak ayırıyoruz. Bu bütçe, aynı zamanda bir
yatırım bütçesidir. Kamu yatırımlarını, ülkemizin
rekabetini artırma, bölgeler arası gelişmişlik
farkını azaltma ve mahallî idarelerin gelir payını yüzde 15
artırarak 44,7 milyar liraya çıkarıyoruz.
Günlerdir bu kürsüde tekrar tekrar
anlatılmasına rağmen hâlâ çiftçimizin zor durumda olduğu,
devletin çiftçiyi kendi hâline terk ettiği konuşuluyor. Çiftçimize bu
bütçeden 13 milyar lira kaynak ayırdık. Türkiye, tarım
sektöründe dünyada 11inci sıradan 7nci sıraya, Avrupada 4üncü
sıradan 1inci sıraya geldi. Ekonomide ise Avrupanın en büyük
6ncı ekonomisi konumundayız. Dünyada en çok turist alan 6ncı
ülkeyiz. Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, nükleer enerji santralleri, daha
nice dev projeyi hayata geçirmek üzereyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarımız süresince hedeflerimiz ve ideallerimiz doğrultusunda
hareket ederken diğer modern Batılı uluslar gibi yalnız
kendi menfaatimizi gözeten bir anlayışta olmadık. Evrensel kabul
ettiğimiz hiçbir hakkın bir Suriyeliden, bir Filistinliden,
Iraklıdan da alınmasına razı olmadık. Bu anlamda,
insan haklarını kendi vatandaşına hak, diğerlerine
haram görenlere insanlık dersi vermeye de devam ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
millî mücadelenin, vatan savunmasının destanlaşan kalesi
Gaziantepimizin kurtuluş yıl dönümü olan 25 Aralık gününe az
bir zaman kalmışken sizlerle güzel Antepimizin nereden nereye
geldiğini paylaşmak istiyorum.
Son on iki yıl içinde üniversite
sayımızı 4e çıkardık, 5 bin olan derslik
sayımızı 12 bine çıkardık. 7.500ü kentsel
dönüşüm kapsamında olmak üzere 21 bin yeni konut yaptık.
Çiftçimize toplamda 896 milyon tarımsal destek sağladık.
Şehrimizi ziyaret eden turist sayısı 2002de 156 bin iken
2014te 430 bini aştı. Sadece organize sanayi bölgelerimizde 120 bin
kişiye istihdam sağladık. İşte, yapılan bu
yatırımlar ve harcanan onca emek sayesinde Gaziantepli şu anda
6ncı, hatta 7nci organize sanayi bölgesi için gün sayıyor.
Açılacak sanayi alanlarıyla İslâhiyeli, Nurdağılı
genç, gelecek kaygısı taşımıyor. İşte bu
yüzden, Zeugma UNESCO Dünya Kültür Mirası Aday Listesine girebildi.
Yavuzeli tarihî dokusu ve doğal güzelliğiyle, eşsiz
Rumkalesiyle adını dünyaya duyurabildi. Karkamış,
Türkiyenin en çok turist çeken ilçesi olmak için çabalıyor. İşte
bu yüzden, İslâhiyenin üzümü ve kırmızı biberi tüm
dünyayla buluşabildi. Nizipin fıstığı marka hâline
gelebildi. İşte bu yüzden, Oğuzelili ve Arabanlı çiftçi
ürünümü nasıl sularım kaygısını düşünmüyor.
İşte bu yüzden, hızla yenilenen Şahinbey ve
Şehitkamilde insanlar yeni evlerine kavuşmanın heyecanını
yaşıyor. Kısacası, AK PARTİyle Gaziantepli
geleceğe her zamankinden daha fazla umutla bakıyor. Üstat Necip
Fazılın dediği gibi Devler gibi eserler bırakmak için
karıncalar gibi çalışmak lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu düşüncelerle, 2015 bütçemize katkıda bulunan
herkese teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakbak.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne
geçiyorum.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Ekonomi Bakanıyla
birlikteyken bir soru sormak istiyorum. Bu son küresel ekonomideki
gelişmeleri nasıl değerlendiriyor Hükûmetiniz acaba? Bunu bir
yapısal sorun olarak mı, bir yapısal değişim olarak
mı görüyor küresel ekonomide yoksa işte Amerika Rusyaya
yaptırım uyguluyor, petrol fiyatlarını düşürüyor, FED
faizleri de bu dönemde yükselecek, işte onlardan dolayı farklı
bir durum ortaya çıktı
Sizin, Hükûmet olarak bu konuyu
değerlendirmeniz, bunu nasıl gördüğünüz gelecek
açısından çok önemli. Bu konuda bilgi verebilirseniz çok memnun
olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
21inci yüzyılda dünyanın ekonomik ağırlık merkezi
Asyaya kaymaktadır. Dünyanın ekonomik ağırlık merkezi
1980 yılında Kuzey Atlantikte bulunurken 2050 yılında
9.300 kilometre doğuya, Çinin batısına kaymış olacak
ancak kendilerini Asya yüzyılına iyi hazırlayan ülkeler
Asyanın sunduğu ekonomik olanaklardan yararlanıp Asyanın
oluşturduğu risklere karşı kendilerini koruyabilecekler.
Avustralyanın sosyal demokrat hükûmeti muhalefetle iş birliği
içinde, Asya Yüzyılında Avustralya Raporunu yayımlayarak 2025
yılına kadar gerçekleştirilmesi gereken yirmi beş ulusal
hedefi belirledi, Asya okuryazarlığını geliştirmeyi de
içeren somut politikalar önerdi. Hükûmetiniz, son on iki yıl içinde
Türkiyenin Asya stratejisini geliştirmek için muhalefet partileriyle
hangi ortak çalışmaları yürütmüştür? Bu konuda hangi
raporları yayımlamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Evet, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Kuşoğlunun söylediği, evet,
bugün dünyada, dünyanın ekonomik ve ticari haritaları yeniden
çiziliyor. Bakacak olursak yani Sayın Erdemirin de dediği gibi
dünyanın ekonomik merkezi Asya Pasifike, daha doğrusu Atlas
Okyanusundan, Amerikadan, Avrupaya, Avrupadan Akdenize, Doğu
Akdenize, Asyaya hatta Orta Asyaya kadar giden bir süreç izliyor.
Tabii, bunun yanında da ABD ile Avrupa Birliği
arasında sürdürülen TTIP Anlaşması -dünya ticaretinin
yarısı- Sadece basit bir serbest ticaret anlaşması ve
ticaret anlaşması değil, bu bir ekonomik entegrasyon. Diğer
taraftan, Amerikanın aynı şekilde Japonya, Kore, Yeni Zelanda
ve Avustralyayı da içine alan TPP dediğimiz Trans Pacific
Partnershiple beraber de dünya ekonomisinin üçte 2sinin
bloklaştığını görüyoruz. Yani dünya artık,
ideolojik bloklaşmanın dışında ticari anlamda
bloklaşmaya gidiyor. Türkiye de burada çok aktif bir şekilde bunun
içinde yer alıyor. Türkiye dünyada Avrupa Birliğiyle gümrük
birliği anlaşması olan tek ülke ve Türkiye Avrupa
Birliğiyle birlikte TPPin içinde Trans Pacific Partnershipin içinde de
mutlaka ve mutlaka olmak istiyor, bununla ilgili de gereğini
kovalıyor ve gümrük birliğine de ABDye de söylenmesi gereken her
şeyi söyledi. Şu anda, çok aktif bir şekilde de görüşmeler
devam ediyor ve bunun yanında, Türkiye Japonyayla serbest ticaret
anlaşmasını 2015 yılı sonuna kadar bitirmeyi
planlıyor, Güney Koreyle serbest ticaret anlaşmamız
yürürlüğe girdi; yetmiyor ve şu anda, hizmetlerde, tarımda ve
gıdada -genişletmek üzere- görüşmelerimiz devam ediyor,
Singapurla bitmek üzere tam kapsamlı bir şekilde, Malezyayla bitti,
uygulamaya giriyor. İranla tercihli ticaret anlaşmamız yürürlüğe
girdi, Meclisimiz bunu onayladı.
Tabii, Rusyanın önderliğinde devam eden
Avrasya Gümrük Birliğiyle, Rusya, Belarus, Kazakistan,
Kırgızistan, Ermenistan ve Azerbaycanın da yakında
katılacağı bu gümrük birliğiyle -en son Rusya Devlet
Başkanının ziyareti sırasında- Türkiyenin gümrük
birliği kapsamında olmayan ürünler yani gıda, tarım,
metalürji, hizmetler ve yatırımlarda serbest ticaret
anlaşması görüşmelerimizi resmî olarak başlatmak üzereyiz
yani şu anda onun aşamalarını yaşıyoruz. Tabii,
bununla ilgili de Hükûmet muhalefetle nasıl bir iş birliği
yaptı veya yapıyor siyasette? Bu, siyasetin başarısı
aslında. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle
oluşmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bu görüşmelerini
yapıyor, devam ettiriyor. Yani, bir zamanlar, tabii ki söylenen dönemde
doğru söz olabilir ama artık Türkiye yeniden çizilen dünyanın
ticari ve ekonomik haritalarını çizen ülkelerden biri olmak üzere
gayret ediyor.
Bu arada, biraz önce benim şahsi hatamdan
kaynaklanan
Tabii, aklımızdan öyle şey geçmiyor ki bizim.
İndiragandi sözü bizim lügatimizde yok, olmadığı için de
bizim anlamamız da biraz zor oluyor. İndira Gandhi, tabii ki
1960lardan başlayan süreçte 1984 yılına kadar görev yapan ve
suiskasta kurban giden Hindistan Başbakanı. Gandhi deyince tabii
ki, aklımıza gelen efsane, Mahatma Gandhi. Ha, indiragandi sizin
sözlüğünüzde olabilir. O indirmek ve kaldırmak işleri eğer
size aitse onu size iade ediyorum, o anlamda kullanıldıysa da iade
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biraz önce atladığım bir
ERKAN AKÇAY (Manisa) Açık açık indirip
kaldırırken, götürürken, yürütürken
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
O size ait, bu Meclis buna şahit.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Size ait, size, size! Fellik
fellik götürüyorsunuz. Ayıp, ayıp!
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Burada, koalisyon hükûmetleri döneminde KİTlerin nasıl
paylaşıldığı, kürsünün nasıl
paylaşıldığı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hırsız var. diyenleri
götürüyorsunuz.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
kamu bankalarının nasıl paylaşıldığı,
Ziraat Bankasının ve Halk Bankasının
ERKAN AKÇAY (Manisa) 4 bakan niye istifa etti?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
her birinin 20şer milyar TLlik görev zararı
yaptığı, Ziraat Bankası, Halk Bankasının IMFye
kapatılacağını taahhüt edenler, altına imza atanlar
bellidir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hesabını sor,
hesabını!
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Vakıflar Bankasının satılmasının
kararını alanlar bellidir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hesabını sor,
hesabını. Hesaptan kaçmayın.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Vakıflar Bankasını
satışa çıkarıp da sosyete generale 750 milyon
dolarlık hazineden pay aktarılırsa alırım. denen
günler bellidir. Bundan daha çok
Eğer o anlamda kullanıldıysa
-ki siyasete yakıştıramıyorum- bundan daha büyük bir
indiragandi olur mu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Selefinle konuş sen onu.
Selefine sor!
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Bu memlekette iki gecede bankaların talanıyla ortaya çıkan zarar
60 milyar dolardır ve bugünkü değeri de 200 milyar dolardır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye hesabını
sormuyorsunuz?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Soruldu ve sorulmaya da devam ediliyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sorulduysa ne konuşuyorsun?
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Bunların
peşinden gidildi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sen önce kendi
iktidarınızın hesaplarını ver.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Nereye gidiliyorsa ta oraya gidildi ve bunlarla ilgili de tek tek hesabı
soruldu. Bu milletin kaynakları tek tek tahsil edildi.
Biraz önce Sayın Maliye Bakanımızın
kurumundan gelen bir cevabı da sizlere aktarmak istiyorum. Yüzde 700,
800, 400 artış oldu mu? diye. Evet, SSK emekli aylığı
2002de 257 lira, şimdi 1.047 lira, nominal artış yüzde 307.
Tarım BAĞ-KUR emekli aylığı 66 lira, 634 lira, nominal
artış yüzde 863. Esnaf BAĞ-KUR emekli aylığı 149
lira, şu anda 849 lira, artış yüzde 471. Memur emekli aylığı
377den 1.312, artış yüzde 249.
Sayın Başkan, Sayın
Bakanımızın da ilave edeceği birkaç söz var.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hükûmet hakkını
fazla kullandı Sayın Başkan. Soruların hor
kullanılmaması Hükûmetin bu süreyi kullanması anlamına
gelmez. Beş dakika soru için, beş dakika cevap içindir.
Dolayısıyla, Hükûmet cevap hakkını
tamamlamıştır, bir dakika da fazla kullanmıştır.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cevap her zaman daha uzun oluyor efendim, sorular
açıklık kazansın, Genel Kurul bilgilensin diye. Süresi zaten bir
buçuk dakika.
Buyurunuz efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, müsaadenizle, gün içinde sorulup
da cevaplamadığım bir soru kalmıştı, önce ona
cevap vereyim.
BAŞKAN Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Akova sormuşlardı,
Çankaya Merkez Camisiyle ilgili bir sorusu vardı. Bu arada Diyanetten
bize bir bilgi geldi, paylaşmak istiyorum.
Çankaya Merkez
Camisi, cemaatinin çok olması nedeniyle ihtiyaçları
karşılamada yetersiz kalmaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı, gelen talepler doğrultusunda, caminin
kapasitesinin genişletilmesine yönelik bir proje başlatmış
olup ruhsat başvurusu için Çankaya Belediyesine başvuruda
bulunmuş ve ruhsat izni beklenmektedir. Dolayısıyla, söz konusu
caminin yıkılıp yerine ticaret amaçlı bir merkez
yapılması asla söz konusu değildir, sadece ve sadece cami genişletilecektir.
Sayın
Kuşoğlunun -eğer zamanımız varsa- sorduğu soruya
ben sadece şunu ilave etmek istiyorum: Tabii, finans tarihine
baktığımız zaman, 1800lü yıllardan itibaren, bu
türden çok büyük ölçekteki finans krizlerinden sonra genelde normalleşmeye
dönüş on yıl kadar alabiliyor. Varlık fiyatları
şişmişti, özel sektör çok ciddi sorunlar biriktirmişti, o
patlak verince kamunun tabii ki ciddi sorunları ortaya çıktı,
kamunun bilançosu bozuldu.
Şimdi,
küresel krizle birlikte her ne kadar Amerika çok hızlı hareket edip
evini düzene koyduysa da bizim için önemli olan Avrupada ciddi
sıkıntılar devam ediyor. Hatta, Avrupanın Japonya
tarzı bir deflasyonist sürece yani durgunluk içerisinde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Böylece,
sayın milletvekilleri, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının maddeleri kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylama tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde
son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, programa
göre, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarı ile 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının açık
oylamalarını yapmak için 22 Aralık 2014 Pazartesi günü saat
13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.04