TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
4üncü
Birleşim
15
Ekim 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Necdet
Ünüvarın, 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin
Bağımsızlık Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
Türkiyede inşaat ve konut sektöründeki gelişmelere ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, tıbbi malzeme yokluğu nedeniyle duran
ameliyatlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Gazzenin yeniden
imarı için 12 Ekim 2014 tarihinde Mısırın başkenti
Kahirede gerçekleştirilen uluslararası konferansa Türkiyenin neden
katılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza
Kanununda değişiklikler öngören yeni kanun teklifine ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Sağlık
Bakanlığının, diş hekimlerinin ihtiyaçlarına göre
yeni ve katılımcı bir yönetmelik taslağı
hazırlaması gerektiğine ve Emlak Konut projelerinde
çalışan taşeron işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
4.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Cumhurbaşkanının
Marmara Üniversitesi akademik açılış törenine
katılması nedeniyle yapılan uygulamalara ve
Cumhurbaşkanının harem selamlık miting yapmasının
Türkiye Cumhuriyetine yakışmadığına ilişkin
açıklaması
5.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 18 Ekim Azerbaycan
Cumhuriyetinin Bağımsızlık Gününe ve Azerbaycanın
Karabağ ve etrafındaki 8 şehrinin Ermeniler tarafından
işgalinin sonlandırılması konusunda sivil toplum
kuruluşlarının çalışma yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, altı ay önce
yürürlüğe giren Büyükşehir Belediyesi Yasasının
sonuçlarına ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKPnin antidemokratik
ve ayrıştırıcı uygulamaları nedeniyle ülkenin
ateş topuna dönmüş olduğuna ilişkin açıklaması
8.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AKPnin çözüm sürecinin, Türkiyeyi
sokağa çıkma yasağının uygulandığı bir
ülke hâline getirdiğine ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, İstanbul ili
Beşiktaş ilçesi sınırları içinde bulunan 32 dönümlük
polis okulu arazisinin durumuna ilişkin açıklaması
10.-
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahinin, Türkiyede ekonomik büyüklüklerin
gerçekleşmesinde Bursanın önemli katkıları olduğuna
ilişkin açıklaması
11.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, hızlı trenin
Gebzede durmamasının nedenini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
12.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, AKP Hükûmetinin, kendisi gibi
düşünmeyen, kendisine biat etmeyen kamu çalışanlarını
ve işçileri ekmeğinden ettiğine ilişkin
açıklaması
13.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
14.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, İncirlik Askerî Üssünde yapılması
düşünülen askerî eğitime karşı olduğuna ilişkin
açıklaması
15.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmazın, on iki
yıldır uygulanan yanlış tarım politikalarına ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki
atamaların ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
16.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, trafik kazalarının maddi
ve manevi kayıplara neden olduğuna ilişkin açıklaması
17.-
Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin, Mavi Marmara olayı
nedeniyle yaşanan krizde zamanın Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğanın ilişkilerimizin düzelmesi için öne sürdüğü
şartları İsrailin yerine getirip getirmediğini ve
İsraille ilişkilerimizin hangi düzeyde olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul ili Üsküdar
ilçesi Yavuztürk Mahallesinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
19.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, küçükbaş hayvanlarda
görülen mavi dil hastalığı nedeniyle 32 köyde uygulanan
karantinanın kaldırılması için ne yapıldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Van Milletvekili Nazmi Gür ve 22 milletvekilinin, GBT uygulamasının
adli amaçlar dışında kullanılması nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1064)
2.-
Mersin Milletvekili Ali Öz ve 20 milletvekilinin, ülkemizde doğal
kaynakların tüketiminde tasarruf ve geri dönüşüm konularında
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1065)
3.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin,
Şanlıurfa ilinin Akçakale ilçesinde 3/10/2012 tarihinde Suriyeden
açılan top ateşi sonucunda 5 vatandaşın hayatını
kaybetmesiyle sonuçlanan olayın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1066)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/1054) esas numaralı, kaçak olarak ülkemize
gelen ve ülkemiz üzerinden yurt dışına çıkış yapmak
isteyen göçmenlerin sorunları ve ölüm nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Ekim 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002 - 2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından alınan insan
kaynakları hizmetlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/50859)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002 - 2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından alınan medya ve
tanıtım hizmetlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/50861)
3.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, konut satışlarının
düşmesine rağmen fiyatların artmasına ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/51386)
4.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında Bakanlık
tarafından hazırlatılan kamu spotlarına ve bunların
bedellerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/51732)
5.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt'ta
yer alan bağlı kurum ve kuruluşların internet
kullanımına ve hizmetlerini internet üzerinden gerçekleştirmesi
talebine,
Kars,
Iğdır ve Ağrı'da yer alan bağlı kurum ve
kuruluşların internet kullanımına ve hizmetlerini internet
üzerinden gerçekleştirmesi talebine,
Van,
Elazığ, Mardin ve Siirt'te yer alan bağlı kurum ve
kuruluşların internet kullanımına ve hizmetlerini internet
üzerinden gerçekleştirmesi talebine,
Bitlis,
Bingöl ve Batman'da yer alan bağlı kurum ve kuruluşların
internet kullanımına ve hizmetlerini internet üzerinden
gerçekleştirmesi talebine,
Hakkari,
Muş ve Şırnak'ta yer alan bağlı kurum ve
kuruluşların internet kullanımına ve hizmetlerini internet
üzerinden gerçekleştirmesi talebine,
Ardahan'da
yer alan bağlı kurum ve kuruluşların internet kullanımına
ve hizmetlerini internet üzerinden gerçekleştirmesi talebine,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin cevabı
(7/51993), (7/51994) , (7/51995) , (7/51996) , (7/51997), (7/51998)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık tarafından gerçekleştirilen insan
kaynakları hizmet alımlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/52305)
15 Ekim 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 4üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.05
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 4üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini yineleyeceğim.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yetersayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 18 Ekim 1991
Azerbaycan devleti bağımsızlık günü hakkında söz
isteyen Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Buyurunuz Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvarın, 18
Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin Bağımsızlık Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin Bağımsızlık
Günü vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Türkiye ve Azerbaycan tek millet, iki devlettir. Dinimiz
bir, dilimiz bir, kültürümüz birdir. Tarihimizde de çok benzeyen, kesişen
noktalar vardır. Ekim ayı bunların başında gelir. Ekim
ayı hem Türkiye için önemli hem Azerbaycan için önemli. 29 Ekimde biz
Cumhuriyet Bayramımızı kutluyoruz, 18 Ekimde ise
Azerbaycanlı kardeşlerimiz bağımsızlık günlerini
kutluyor. Her iki ülke de geçtiğimiz yüzyılda çok
sıkıntılar çekti, çok zahmetli günler geçirdi ama hamdolsun,
bugün, Türkiye Avrupanın, Azerbaycan ise Güney Kafkasyanın parlayan
yıldızıdır.
Azerbaycan devletinin 1918 yılında
bağımsızlığı ilan etmesi
Nuri Paşa
idaresindeki Kafkas İslam Ordusu Komutanlığında
biliyorsunuz bağımsızlığını
kazanmıştı ama Bolşevik Rusyası maalesef bunu
hazmedemedi, 27 Nisan 1920de Azerbaycan Millî Hükûmetini işgal yoluyla
devirdi. Bolşevik hâkimiyetinin ilk günlerinden itibaren Azerbaycanı
zorlu ve sıkıntılı bir süreç bekliyordu. Bolşevik
Hükûmeti bir yandan kitlesel tutuklamalar ve katliamlar yapıyor, bir
yandan da Azerbaycan petrolünü hoyratça kullanıyordu. Azerbaycan
halkına ise maalesef mazotlu göller, sefalet ve yoksulluk kalıyordu.
Bu, yetmiş yıl kadar devam etti.
80li yılların ortasından itibaren Sovyet
cemiyetinin iktisadi, siyasi ve manevi hayatındaki
sıkıntılardan sonra Azerbaycanda da millî düşünceler ve
kendine dönüş fikri güçlendi. Yıllar boyu millî servetinin talan
edilmesine, millî ve dinî hislerinin tahkir edilmesine isyan eden Azerbaycan
halkı güçlü bir iradeyle ayağa kalktı; önce gruplar hâlinde,
sonra şehirler hâlinde, daha sonra da topyekûn bir direniş gösterdi
ve bu direnişin ilk işaretleri itiraz mitingleriydi. İlk miting
19 Şubat 1988de oldu, daha sonra Kasım ayında
Azerbaycanın neredeyse bütününü kapsayan nümayiş ve miting
dalgası ile bir halk harekâtı başladı. Nihayet 18 Ekim 1991
tarihinde Sovyet Hükûmeti de Azerbaycanın bağımsızlığını
kabul etmek zorunda kaldı. Daha sonra Mecliste yapılan oylamada
Azerbaycanın bağımsızlığı oy
birliğiyle kabul edildi. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki
bağımsız Azerbaycan Hükûmetini tanıyan ilk ülke Türkiye
Cumhuriyeti olmuştur. Azerbaycan zengin doğal gaz kaynaklarıyla
ve petrol kaynaklarıyla kısa zamanda toparladı ve 1990lı
yılların başından itibaren güçlenmeye başladı.
2011 yılındaki IMF değerlendirmesine göre,
son yedi yılın en fazla büyüyen ülkesi Azerbaycandır.
İşsizlik oranı 91de yüzde 50lerden bugün itibarıyla yüzde
6lar noktasına düşmüştür.
Geçtiğimiz ay temeli atılan TANAP Projesiyle
-dün ana hatların sözleşmesini imzaladık, Sayın
Başbakanımız da orada TANAPın aslında bir
barış projesi olduğunu ifade etti- hem Azerbaycan hem Türkiye,
gerçekten, dünyaya enerji üzerinden bir barışa vesile olacaktır.
Azerbaycanın güçlenmesinden hep gurur duyduk çünkü
Türkiyeyle Azerbaycan tek millet, iki devlet ama tek yürektir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle
Azerbaycanlı kardeşlerimizin 18 Ekim Bağımsızlık
Gününü tekrar kutluyorum. Azerbaycanın yüz yıllık
bağımsızlık meşalesinde çok önemli roller
üstlenmiş olan ve Yükselen bayrak bir daha inmez. diyen Mehmet Emin
Resulzadeyi, Kafkas İslam Ordusunun kahraman komutanı Nuri
Paşayı, 1991de yeniden
bağımsızlığını kazanan Azerbaycanın
ilk Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibeyi, Türkiyeyle Azerbaycan
arasındaki ilişkiyi Tek millet, iki devlet. özdeyişiyle
sembolleştiren modern Azerbaycanın mimarı Haydar Aliyevi ve
isimsiz kahramanlarımızı; şehitlerimizi, gazilerimizi
rahmetle ve minnetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünüvar.
Gündem dışı ikinci söz, Türkiyede
inşaat ve konut sektöründeki gelişmeler hakkında söz isteyen
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Türkiyede inşaat
ve konut sektöründeki gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiyede inşaat ve konut sektöründeki gelişmeler hakkında söz
aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Son dönemde Hükûmetin ekonomi yönetiminin bir
kanadından gelen sinyallerde konut ve inşaat sektörünün ekonomideki
etkilerinin sanayinin aleyhine durum oluşturduğunu ve bu mahiyette
açıklamalar yaptıklarını görüyoruz. Şimdi, olaya bu
yönüyle baktığımızda, ekonominin yapısal olarak
bozulduğunu ve bunun devam edeceğini göstermektedir.
2003-2013 döneminde 6,4 milyon daire yapı
ruhsatı izni almıştır; 4,2 milyon daire de yapı
kullanım izni almıştır. Şu anda, 2003 öncesi
başlayanlar da dikkate alırsanız 2,2 milyon daire, fazla,
bitmemiş durumda durmaktadır. Aynı dönemde, üç büyük ilde
yapı ruhsatı alan daire 2,4 milyon, yapı kullanım izni alan
da 1,4 milyondur. Tamamlanmamış 1 milyon konut vardır. Yapı
ruhsatlarının yüzde 37si, yapı kullanım izinlerinin yüzde
33ü üç büyük ildedir. Üç büyük şehirde her 100 inşaat
ruhsatının 56sı İstanbulda, üç büyük ilde yapı
kullanım izni alan her 100 dairenin 43ü Ankarada, 37si
İstanbulda, 20si İzmirde; bu üç ilde başlanılan her 100
dairenin 60ı bitmiş. Türkiyede inşaat ruhsatı alan her 5
daireden 1i İstanbulda, Türkiyede yapı kullanım izni alan her
10 daireden 1i yine İstanbuldadır. Beyan değerlerine göre
metrekare 125-150 metrekare/dolar, yapı kullanım izni alanlara da
baktığımızda da 335-350 metrekare/dolar olarak görüyoruz.
İpotekli konut satışlarının da yüzde 30lar civarında
ağustos sonu itibarıyla düştüğünü görüyoruz.
Konut sektöründe politikasızlık hâkim
vaziyettedir. İnşaat sektörü zaten havuzlara emanet. Allah versin!
TOKİ piyasayı bozuyor. Teslim edildiği söylenen 500 bin konutun
resmî rakamlara göre 144 bini alt ve yoksul gelir gruplarında
yapılmış.
Sayın Davutoğlu yatay mimariye öncelik
vereceğini söylüyor. On iki yıldır dikeyden zevk
alıyorlardı. Aynı şeyi Cumhurbaşkanı da söyledi.
Yeni Türkiye yataya doğru gidiyor.
Şimdi, kredi faizlerinin düşmesine rağmen
kredili konut satışları düştü. Sanayiciler inşaata
yöneldi. Sanayi demode, inşaat şahane. sözleri başladı.
Doğu blokunun işçi evlerine dönecek vaziyete geldi. Sanayinin
payı millî gelirde azalırken o kadar inşaat ve konut sektörünün
arttı.
Her tarafa baktığımız zaman,
Denizlide de dikey yapılaşmada imar rantına yönelik olayların
geliştiği, Başbakan ve Başbakan Yardımcısı
ve Cumhurbaşkanının yeni görüşlerinin aleyhine, kamuoyunda
yoğun bir şekilde konuşulmaya başlandı. Sporu
seviyorlar ama parayı da seviyorlar. Şu anda özel eğitim
kurumunun bulunduğu yerin vasfının değiştirilip
sınırsız kat yüksekliği verilmesi, Göveçlikte daha önce
yoğun taleplere rağmen değişiklik taleplerinin sanayi
alanından ticaret ve konut vasfına dönüştürülmesi, Karakurtta
yer alan tarla vasıflı içme suyu temin edilen Gökpınar
Barajının yakınında bulunan koruma havzası nedeniyle
yapılaşmaya daha önce izin verilmeyen alanların çok katlı
konut alanına dönüştürülmesi gerçekten sıkıntılı.
AKP buradan rant kazanıyor, bu ranta yönelik davranışlar çok,
bununla ilgili araştırma önergesi vereceğiz; hatta öyle bir
şey ki Denizlide apart meselesinden de AKPnin genel başkan
yardımcılarından birisi Rapor var. diye bahsetti, hiç de iyi
bahsetmedi ve o zaman Denizlili gençler zan altında kaldı.
Konut sektöründeki sıkıntıların
giderileceğini Dubaiden birileri söylüyor, KDV indirilebilir. diyor,
AKPnin bakanı da Böyle şey olmaz. diyor. AKPnin içinde de ahenk
yok. Neden? Orada rantları, farklı kesimler farklı şekilde
temsil ediyorlar. Olaya böyle baktığımız zaman gerçekten
bir araştırma önergesiyle hem konut hem inşaat sektörünün ne
yapılması lazım, araştırılması lazım.
Türkiye Büyük Millet Meclisine bu konuda bir araştırma önergesi
vereceğimizi ve aynı zamanda da sayın milletvekillerinden bu
hususta destek isteyeceğimi yüce heyetin takdirlerine sunuyorum. Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Gündem dışı üçüncü söz, tıbbi malzeme
yokluğu nedeniyle duran ameliyatlar hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcıya aittir.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, tıbbi
malzeme yokluğu nedeniyle duran ameliyatlara ilişkin gündem
dışı konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tıbbi malzeme
yokluğu nedeniyle duran ameliyatlar konusunu ve alışkanlık
hâline gelen bu durumun halkımızın sağlığı
üzerine olan olumsuz etkilerini dikkatinize sunmak istiyorum. Para kazanmak
uğruna halkın sağlığını tehlikeye atmayan ve
kendi çocuğuna nasıl bir sağlık hizmeti istiyorsa herkes
için aynı hizmeti isteyen milletvekillerini de saygıyla
selamlarım.
Yıllardır ülkemizin sağlık sistemi
Sağlık Bakanının değil Sosyal Güvenlik Kurumunun yani
SGKnın yani Çalışma Bakanının yönettiği
bilinmektedir. Bu durumu, son bir haftada duran ameliyatlardan bir kez daha
anlamış bulunuyoruz. Sağlık Bakanlığı,
inşaatlardan, üniversite kurmaktan, enstitü kurmaktan ve personelden
sorumlu bir bakanlık hâline gelmiş durumdadır; vatandaşın
derdini ise sadece ama sadece seyretmektedir. Gün geçmiyor ki şu malzeme
ödenmiyor, şu ilaç ödenmiyor, şu ameliyat yapılamıyor,
şu protezi veya ortezi alamıyorum gibi vatandaşın derdiyle
karşılaşmayalım.
Bakın arkadaşlar, 1 Ekim 2014 günü SGK
çıkıyor, hayati öneme sahip olan Kalp, damar ve beyinle ilgili
malzemelerin fiyatlarını düşürdüm. diyor bir anda.
Vatandaşın ameliyatı durmuş mu, vatandaş ölmüş
mü, sakat mı kalmış asla umurunda değil. Be kardeşim!
Zaten malzemeyi sen üretemiyorsun, zaten dövize yani dışarıya
bağımlısın, enflasyonu yüzde 5 tahmin etmişsin,
enflasyon iki kat olmuş, yüzde 9,5. Kalkmış bir de utanmadan bu
malzemelerin fiyatlarını indiriyorsun. Vatandaş da tepki gösterince
kalkıyorsun 100 liradan 70 liraya indirdiğin malzemelerin fiyatını
5 lira artırarak 75 liraya çıkardım. diyorsun, halkı
kandırıyorsun ama ameliyatlar yine yapılamıyor. Bakın,
1 Ekimde bir tebliğ yayınladınız, olmadı iki gün önce
bu tebliği değiştirdiniz. Yine olmadı, ameliyatlar yine
yapılamıyor ama siz kalkmışsınız Biz sorunu
çözdük. diye halkı kandırıyorsunuz. Vatandaşın bir
kısmı da hâlâ size inanıyor ve diyor ki doktora Hükûmet sorunu
çözdü, sen ameliyat yapamıyorsun. ve doktorları dövüyor, şiddet
uyguluyor ve doktorları öldürüyor. Bunun da tek sorumlusu sizsiniz. Çünkü
sağlıktan anladığınız sadece ve de sadece
paradır. Vatandaşın kanser tedavisi durmuş, kanser
ilacını bulamıyor, çırpınıyor, Bakana
ulaşıyor derdini anlatıyor, Bakan cebine üç kuruş para
koyuyor. İşte sizin sağlıktan
anladığınız budur. Her gün çırpınıyor
vatandaş hastanelerde yer bulamıyor. Beni yüzlerce insan arıyor
her gün, sizi de eminim ki arıyordur. Vatandaş diyor ki: Ben
ekmeğe vergi ödüyorum, içtiğim suya vergi ödüyorum, eğer iş
bulursam şanslı olarak SGK primimi ödüyorum ama gün geliyor, ameliyat
masasına yatıyorum, sen benim ameliyatımı
yapmıyorsun. Allahtan reva mı bu?
Bakın, kaç kişiden duymuşsunuzdur,
vatandaş kalp krizi geçiriyor, masaya yatıyor, tam anjiyo
yapılacak, bir tanesi gelip mecburen diyor ki: Efendim, SGK Çin
malını ödüyor, Avrupa malı istersen şu kadar fark
ödeyeceksin. Var mı böyle bir şey, Allahtan reva mı? Hiçbir
şekilde, bunu masada dua okuyan vatandaşa yapmaya hakkınız
yok.
Bakın, protez ve ortez konusunda durum çok daha
vahim. Altı yıldır hiçbir protezin ve ortezin fiyatını
arttırmadınız. Hiç mi enflasyon yok, hiç mi döviz
artışı yok, niye arttırmadınız? Çünkü,
vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak
istemiyorsunuz. Ölen vatandaşın ihtiyacını
karşılamıyorsunuz ki yürüyemeyen vatandaşın
ihtiyacını karşılayın.
Daha da kötü bir şey yaptınız, bakın,
daha da kötü bir şey yaptınız; eğer bir insana takma bacak
lazımsa bu insan gaziyse farklı davranıyorsunuz, normal
vatandaşsa farklı davranıyorsunuz. Allahtan reva
mıdır bu? Yetmedi, gazileri bile ayırdınız. Gazi
eğer Korede veyahut da Kıbrısta gazi olmuşsa ayrı,
doğu ve güneydoğuda terör nedeniyle gazi olmuşsa ayrı
davranıyorsunuz. Sizin Allahtan hiç korkunuz yok mu?
MUSA ÇAM (İzmir) Yok, bunların korkuları
yok hocam!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bakın, bu gazilere bir
kısıtlama yapmadan takma bacak taktırıyordunuz, şimdi
onları da SUTa yani Sağlık Uygulama Tebliğine mahkûm
ettiniz. Adım adım gazilerimizi de bir şekilde geri
götürüyorsunuz. Savaş çıkmayacak, nasıl olsa Kıbrısa
bir daha gitmeyeceğiz diye o gazilere ödemiyorsunuz ama doğu ve
güneydoğudakilere ödemeye çalışıyorsunuz, onu da
yapmayıp bir adım onları da geriye çekiyorsunuz.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Herkese
eşit, kaliteli, ulaşılabilir ve katkı payı ödemeden
sağlık hizmeti sunmak mümkündür. Nasıl mı? Milletin
anasına küfreden adamları zengin yapmayın, çalmayın,
çırpmayın, yolsuzlukları önleyin yeter. En büyük yolsuzluklar
sağlıktadır diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerine
söz vereceğim.
İlk söz Sayın Hamzaçebinin.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Gazzenin yeniden
imarı için 12 Ekim 2014 tarihinde Mısırın başkenti
Kahirede gerçekleştirilen uluslararası konferansa Türkiyenin neden
katılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
12 Ekim 2014 tarihinde Mısırın
başkenti Kahirede Gazzenin yeniden imarı için uluslararası bir
konferans gerçekleşmiştir. Bu konferansa 30 ülkenin
dışişleri bakanı veya temsilcileri
katılmıştır. Konferans sonucunda, İsrailin Gazzeye
yapmış olduğu saldırılar sonucunda Gazzede meydana
gelen büyük yıkımın sonuçlarını telafi etmek için,
yeniden yapılacak binaların finansmanı için milyarlarca dolar
tutarında bir yardım taahhüdü gerçekleşmiştir. Bu
konferansa İsrail davet edilmemiştir çünkü İsrail Gazzeye
saldıran ülkedir, onun davet edilmesi düşünülemez.
Ben şimdi buradan sormak istiyorum: Gazze gibi
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın dilinden düşürmediği bir
kentin imarı için düzenlenen konferansa Türkiye neden
katılmamıştır? Sayın Recep Tayyip Erdoğan Gazzeye
bugün gideceğim, yarın gideceğim. diye kamuoyuna taahhütlerde
bulunduğu hâlde Gazzenin yeniden imarı için düzenlenen bir
organizasyona Türkiyenin katılması için neden öncülük
etmemiştir? Sayın Başbakanın rolünü çalan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan veya aynı soruyu Sayın Ahmet Davutoğluna
soruyorum: Sayın Ahmet Davutoğlu, bu konferansa Türkiye neden
katılmamış, Gazzenin imarı için Türkiye neden görev
üstlenmemiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Erdemir
2.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemirin, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza Kanununda
değişiklikler öngören yeni kanun teklifine ilişkin
açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adalet Komisyonuna dün gece sunulan ve Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Türk Ceza Kanununda değişiklikler öngören teklif, Hükûmetin
yasama sürecini yangından mal kaçırma mantığıyla
sürdürmekte ısrarcı olduğunu göstermektedir. Kamuoyunda
paydaşlarla, Komisyonda layıkıyla muhalefet milletvekilleriyle
müzakere edilemeyen bu teklif, Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna da
gönderilmemiştir. Temel hak ve özgürlükleri sınırlandıran
ve Avrupa Birliği müktesebatına aykırılıklar içeren
teklif, Avrupa Birliği İlerleme Raporunda da eleştirilen
niteliksiz yasama alışkanlıklarının son
örneğidir.
Buradan Sayın Bakan Bozdağa teşekkür
ediyorum çünkü kendisi de Yapboz eleştirisi yapılabilir, ona
itirazımız yok. diyerek âdeta bir itirafta bulunmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Öğüt
3.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Sağlık
Bakanlığının, diş hekimlerinin ihtiyaçlarına göre
yeni ve katılımcı bir yönetmelik taslağı
hazırlaması gerektiğine ve Emlak Konut projelerinde
çalışan taşeron işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sağlık
Bakanlığı son yıllarda diş hekimlerinin
ihtiyaçlarını, sorunlarını ve bunların çözüm
yöntemlerini belirlemek konusunda kendisini tek yetkili saymakta, oda ve
birliklerini görmezden gelmektedir. Meslek gruplarının
temsilcileriyle istişareye gerek duymadan kurallar
çıkarmaktadır. Nitekim, Ağız ve Diş
Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmelikin bazı maddeleri zamanla
değişse de ana kurallar hep korunmuştur. Bugün ise
Bakanlıkça hazırlanan yeni yönetmelikte serbest diş hekiminin
temel sorunlarını çözmek bir yana, muayenehaneler tasfiye edilerek
yerlerine büyük sermayelerle oluşturulan, emek verenlerin değil,
parayı koyanların sahibi olduğu hastane benzeri merkezler egemen
kılınmak istenmektedir. Yönetmelik taslağının bu son
hâli, başkaca diğer kabul edilemez maddeler de içermektedir. Bu
sebeple, mesleğin ihtiyaçlarına göre, derhâl yeni ve
katılımcı taslak oluşturulmalıdır.
Ayrıca, Emlak Konut
Ispartakule satışlarının yapıldığı
yerde, 1inci İstanbul Projesinde çalışan taşeron
işçileri dokuz aydır ödeme alamamışlardır. Bin
kişi genel müdürlük önünde eylemdedir. Bu taşeron işçilerinin
iflas eden şirkete karşı korunması gerekmektedir.
Aynı şekilde,
yine, Kadıköyde Anadolu Yakasında posta dağıtım
merkezlerinde çalışan 1.500 kişi de aynı sorunla
karşı karşıyadır.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Dibek
4.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Cumhurbaşkanının
Marmara Üniversitesi akademik açılış törenine
katılması nedeniyle yapılan uygulamalara ve
Cumhurbaşkanının harem selamlık miting yapmasının
Türkiye Cumhuriyetine yakışmadığına ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanı pazartesi günü Marmara
Üniversitesinin akademik açılış törenine katıldı.
Gelin görün ki o gün gerek üniversite içerisinde gerekse üniversitenin
bulunduğu alanda âdeta sıkıyönetim ilan edildi.
Birincisi, o gün derslerin
hepsi iptal edildi. Üniversite öğrencilerinin hiçbirisi Marmara Üniversitesine
alınmadı. Üniversitenin etrafındaki tüm yollar trafiğe
kapatıldı ve böyle bir akademik açılış oldu. Yani,
bunun adına açılış mı denir kapanış mı
denir, buradan belirtmek istiyorum.
Bu uygulamayı kim
istemiştir? Neden böyle bir uygulama olmuştur? Hele hele üniversite
gibi akademi camiasında bilimin özgürce yaşaması gereken bir
yerde bunu doğru bulmadığımı öncelikle belirtmek
istiyorum.
İkinci olay da,
Sayın Cumhurbaşkanı, yine, bir gün evvel, pazar günü Bayburtta,
Karadenizde geziye çıkmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanı orada ilk kez haremlik selamlık toplantı
yapmıştır. Yani, bariyerler konmuştur -sanıyorum
Bayburttaydı bu görüntü- o da hiç yakışmamıştır
Türkiye Cumhuriyetine ve bu ülkenin Cumhurbaşkanının oradaki
konuşmasına. Türkiye Cumhuriyetinde harem selamlık,
insanların bir arada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Sayın Doğru
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin
Bağımsızlık Gününe ve Azerbaycanın Karabağ ve
etrafındaki 8 şehrinin Ermeniler tarafından işgalinin
sonlandırılması konusunda sivil toplum
kuruluşlarının çalışma yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
18 Ekim, Azerbaycanın
Bağımsızlık Günüdür; tebrik ediyorum.
Azerbaycan, dost, kardeş bir ülkedir. Bir millet,
iki devlet olarak sevinçlerimiz, sorunlarımız beraber
olmalıdır. Bugün Azerbaycanın Karabağ ve etrafındaki
8 şehir Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Hocalı
kasabası şeklinde birçok katliamlar yapılmış ve
akabinde de 1 milyonun üzerinde Azeri şu anda başka yerlerde göçmen
olarak yaşamaktadır.
İşgal mutlaka dünyaya duyurulmalı ve
dünyadaki sivil toplum kuruluşlarının sahip çıkması ve
sonlandırılması noktasında çalışma yapması gerekmektedir.
Biz de buradan diyoruz ki: Azerbaycanlıların öz
topraklarına, bağımsızlıklarında olduğu gibi
mutlaka dönmeleri gerekir diye söylemek istiyorum.
Ayrıca, Azerbaycan halkını da Türkiye
Büyük Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum. Onlarla beraber
olduğumuzu ifade ediyor, bu güzel günlerin hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Havutça
6.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, altı ay önce
yürürlüğe giren Büyükşehir Belediyesi Yasasının
sonuçlarına ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Büyükşehir Yasası
çıkarken uyarılarımızı yapmıştık ancak
Büyükşehir Belediyesi Yasası altı ay önce yürürlüğe girdi
ve acı sonuçlar vermeye başladı. İşte, ilçe
belediyelerimiz tam bir vesayet altına girdi, ilçe belediyelerimizin
gelirleri yarı yarıya düştü. Kanalizasyon, su hizmetleri, hal ve
ulaşım hizmetleri büyükşehir belediyesine geçti ve bu
hizmetlerde çalışan Bandırma Belediyesinde örneğin 120
işçimiz şu anda işsizlikle karşı karşıya.
Yani AKPli belediyeler, CHPli belediyelerin elinde bulunan hizmetleri
aldıklarında, orada çalışan taşeron işçilerin
tamamının işine son vermektedir. Bugün Bandırmada,
Susurlukta bunun acı sonuçları yaşanmaktadır.
Yine aynı şekilde köy yolları tamamen
bakımsız ve hizmetten uzak. Köyün içerisinde bir kanalizasyon
patlıyor, büyükşehir sahiplenmiyor, ilçe belediyeleri sahiplenmiyor,
köylüler ızdırap hâlinde. Köylülerin malına mülküne el koydu AKP
iktidarı ve şu anda köylüler isyan hâlinde Bizim hâlimiz ne olacak?
diye bağırıyorlar.
Parklara, ana caddelere el koydular. Ana caddelerde ikili
park yaparak rant kapısı hâline getirdiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Sayın Atıcı
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKPnin antidemokratik ve
ayrıştırıcı uygulamaları nedeniyle ülkenin
ateş topuna dönmüş olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKPnin
antidemokratik ve ayrıştırıcı uygulamaları
nedeniyle ülkemiz ateş topuna dönmüş durumdadır. Bu aşamada
hepimizin acilen barış dilini konuşması gerekmektedir.
Bunun için de sadece empati yapmamız yeterlidir. Türkiyedeki Türkmenler
için Tuzhurmatu, Telafer ne anlam ifade ediyor ise Kürtler için Kobani
aynı şeyi ifade etmektedir. Türkiyedeki Arap Alevileri için Lazkiye
ne anlam ifade ediyorsa Kürtler için de Kobani aynı şeyi ifade
etmektedir. Hepimiz için Kıbrıs ne ifade ediyorsa, Balkan göçmenleri
için Balkanlar ne anlam ifade ediyorsa Kürtler için de Kobani aynı
şeyi ifade etmektedir. Eğer bu empatiyi yapabilirsek, ancak
birbirimizin sorunlarına, birbirimizin atalarına sahip
çıkabilirsek çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur diyor, sizleri
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Sayın Yeniçeri
8.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AKPnin çözüm sürecinin, Türkiyeyi
sokağa çıkma yasağının uygulandığı bir
ülke hâline getirdiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKPnin çözüm süreci, Türkiyeyi sokağa çıkma
yasağının uygulandığı bir ülke hâline
getirmiştir. Türkiyede kan gövdeyi götürmüştür, ortalık
yakılmış yıkılmıştır. Bu
İçişleri Bakanı ne yapmaktadır, hiçbir şey
beceremiyorsa istifa etmeyi de mi beceremiyor? AKPnin
başlattığı bu süreç bir devlet ile terör örgütü
arasında yapılabilecek bir süreç değildir. Ancak bir terör
örgütü ile başka bir terör örgütü arasında böyle bir sözleşme
yapılabilir. Herkes şunu bilmelidir ki terör örgütüyle tek bir
şey görüşülebilir, o da örgütün silah ve şiddeti
bırakması hususudur. AKPnin süreci, dağdaki PKKyı
elindeki silahıyla kentteki PKKlı hâline getirmiştir.
PKKnın son eylemleri göstermiştir ki çözüm süreci PKKyı
kentlerde eskisinden daha güçlü, etkin ve örgütlü bir konuma
ulaştırmıştır. PKK, barışın namlunun
ucundan geçtiğine inanan faşist bir örgüttür; onunla müzakere
değil, ancak mücadele yapılır. AKP, PKKyı Kürt
vatandaşlarının temsilcisi konumuna getirerek Türk milletine
karşı en büyük suçu işlemiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Eyidoğan
9.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, İstanbul ili
Beşiktaş ilçesi sınırları içinde bulunan 32 dönümlük
polis okulu arazisinin durumuna ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Başkan.
İstanbul Beşiktaş ilçesi
sınırları içinde Etilerde bir arazi var 32 dönüm. Bunun
üzerinde yıllarca emniyet teşkilatına değerli insanlar
yetiştirmiş polis okulu var ve bu polis okulu arazisi 32 dönüm, önce
İBB KİPTAŞa, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
KİPTAŞa, sonra TOKİye, ondan sonra da bir özel şirkete
devrediliyor. Bu süreç içerisinde, bu arazi daha sonra Bakanlar Kurulu
kararıyla afet riski altındaki alanlarda dönüşüm amaçlı
6306 sayılı Yasaya sokuluyor ve burası kentsel dönüşüm
alanı ilan ediliyor. Jeolojik olarak risksiz olan bu bölgeye, polis okulu
depreme dayanıksız diye yıkım kararı veriliyor ve
Buradaki arazide kentsel dönüşüm yapılacak. deniyor. Ne yapacaklar?
Alan şirketin -ki bu devir ve şaibeli durumlar var- buraya rezidans
ve AVM yapacağı ifade ediliyor. Bu kentsel dönüşüm
değildir; bu, gayrimenkul geliştirmedir, ticari amaçlıdır.
Halkımızı kandırmasınlar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Eyidoğan.
Sayın Şahin
10.- Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahinin, Türkiyede ekonomik büyüklüklerin
gerçekleşmesinde Bursanın önemli katkıları olduğuna
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Teşekkür
ederim Başkanım.
Partimiz iktidara geldiği dönemde Türkiyemizin
gayrisafi millî hasılası 230 milyar dolar seviyesindeydi, millî geliri
de 3.500 dolar seviyesinde, ihracatımız da 35 milyar dolar
seviyesindeydi. On iki yıl sonra Türkiyemizin millî geliri 11 bin dolar
seviyelerine, gayrisafi millî hasılamız da 820 milyar dolar
seviyelerine yaklaşmış, ihracatımız da 160 milyar
dolar seviyelerini yakalamıştır.
Bu ekonomik büyüklüklerin gerçekleşmesinde
Türkiyemizin en güzel şehirlerinden Bursamızın da çok önemli
katkıları vardır. Bursamız, sadece Bursanın
yaptığı dokuz aylık ihracatla 10 milyar doların
üzerinde ihracat gerçekleştirmiştir. İnşallah sene sonuna
kadar da 12 milyar doların üzerinde Bursalı sanayicilerimiz
ihracatı gerçekleştireceklerdir. Bu ihracatın
gerçekleşmesinde ve Türkiye ekonomisine katkı koymasında emeği
geçen, başta çalışanlarımız olmak üzere,
sanayicilerimize, iş adamlarımıza, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden teşekkür ediyorum ve inşallah gelecekte Türkiyenin
önünde daha güzel günler olduğunu görüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Sayın Kaplan
11.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, hızlı trenin Gebzede
durmamasının nedenini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yüksek hızlı tren hepimizin bildiği gibi
bayramdan önce faaliyete geçti. Ankara-İstanbul ve İstanbul-Ankara arasında
karşılıklı, günde 6 sefere başladı. Daha önceleri
Gebze son durak olarak -Ankara-Gebze arası düşünüldüğünde- ve
Gebzeden Marmaray Projesi doğrultusunda Avrupa yakasına
geçeceği hesap edilirken son dönemlerde trenlerin son
durağının Pendik olduğunu ne yazık ki
öğrenmiş bulunmaktayız. Ve şu anda bir günde yapılan 6
seferin sadece 1 tanesi Gebzede durmaktadır. Ben, yetkilileri bu konuda
uyarmak istiyorum. Özellikle, organize sanayi bölgesini, TÜBİTAKı,
Bilişim Vadisini ve o bölgedeki Tuzlayı ve diğer ilçeleri göz
önünde bulundurduğunuzda 1,5 milyon kişinin
yaşadığı bir yerde trenin durmamasının ne anlama
geldiği konusunda Hükûmetten açıklama bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Çam
12.- İzmir
Milletvekili Musa Çamın, AKP Hükûmetinin, kendisi gibi düşünmeyen,
kendisine biat etmeyen kamu çalışanlarını ve işçileri
ekmeğinden ettiğine ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir)
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
On iki yıllık
AKP Hükûmeti döneminde, kamuda çalışan kamu çalışanları,
kendilerine biat etmedikleri ve teslim olmadıkları için bir ilden bir
başka ile, Türkiyenin değişik yerlerine sürgün ediliyor,
aileler parçalanıyor.
Bu yetmezmiş gibi, 30
Mart yerel seçimlerinden sonra İzmirde kazanmış oldukları
belediyelerde büyük bir tasfiye operasyonuyla karşı
karşıyayız. Torbalı Belediyesinden 60 işçi gerekçe
bildirilmeden işten atıldı. Menderes Belediyesinden 52 işçi
gerekçe bildirilmeden işten atıldı. Bunların, özellikle
Mendereste, farklı mezhepten, özellikle Alevi mezhebine ait
oldukları bilinen arkadaşlarımız işten
atıldılar. Kemalpaşa Belediyesinden 87 işçi, Ödemiş
Belediyesinden 30 işçi, Kınık Belediyesinden 10un üzerinde
işçi işten atıldılar. Bu insanların farklı
siyasal düşüncelere sahip olmaları, farklı siyasi partilere oy
vermeleri işten atılmalarını gerektirmiyor ama AKP
Hükûmeti, özellikle, kendisi gibi düşünmeyen, kendisine biat etmeyen kamu
çalışanlarını ve işçileri ekmeğinden
etmektedirler. Burada bir kez daha Hükûmeti dikkate davet ediyorum,
insanların ekmekleriyle oynamayın diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Sayın Demiröz
13.- Bursa
Milletvekili İlhan Demirözün, 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, 15 Ekim Dünya Çiftçi
Kadınlar Günü. Tarım, ülkemiz için çok önemli ve vazgeçilmez bir
sektör olarak nasıl varlığını sürdürüyorsa,
kadınlarımız da bu sektörü omuzlayan, vazgeçilmez paydaşlar
olarak varlığını sürdürmektedir. Toprağı eken
onlar, ürünü biçen onlar, harmanda çalışan onlar, ineği
sağan onlar, ekmeği yapan onlar, çocuklarımızın
anası onlar; kısaca, evin direği onlar,
kadınlarımız. Çiftçi kadınlarımız için
eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmet ve haklarından
adalet içinde yararlanmalarının sağlanması için Hükûmeti
sorumluluğa davet ediyor ve tüm çiftçi kadınlarımızın
Dünya Çiftçi Kadınlar Gününü kutluyor, saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Halaman
14.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, İncirlik Askerî Üssünde
yapılması düşünülen askerî eğitime karşı
olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, bizim Adanada
Amerikanın İncirlik Askerî Üssü var. Uzun süredir bu üs görev
yapıyor. Bu, bizim bağımsızlık
anlayışımızı sürekli sıkıntıya sokuyor.
Benim gençken de yaşadığım bir muhit, hep de
karşı çıktım; tabii, ferdî karşı çıkmam çok
önemli de olmadı. Ama, şimdi, bu
bağımsızlığımıza gölge düşüren bu üste
Amerikalılar ile Hükûmetin politikası örtüşerek eğit-donatla
savaşçı asker yetiştireceğini söylüyorlar yani Yıkmak
isteyeceğimiz ülkeye buradaki yetiştirdiğimiz
savaşçıları göndereceğiz, yıkayacağız.
diyorlar. Ya, bu yıkmayı bu Amerika ile bu Hükûmet beraber olup
Adanada yapacağına başka yerlerde yapsınlar da bu
şer, belalardan Adana kurtulsun biraz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Yılmaz.
15.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmazın, on iki
yıldır uygulanan yanlış tarım politikalarına ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki
atamaların ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
On iki yıldır uygulanan yanlış
tarım politikaları ve yanlış tercihler nedeniyle ülkemizin
tarımı her geçen gün kan kaybetmeye devam etmektedir. Çiftçilerimiz
maalesef kooperatiflere ve bankalara muhtaç ve mahkûm olmuşlardır ve
faiz, haciz, ipotek ve icra kıskacında inim inim inlemektedirler.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında
araştırma, yayım, kontrol, eğitim ve denetim faaliyetleri
maalesef eleman eksikliği nedeniyle çok ciddi şekilde
aksamaktadır. Âdeta yılan hikâyesine dönen, atama bekleyen ziraat
mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi ve peyzaj
mimarlarının atamaları ne zaman yapılacak? Atama bekleyen
bu kadroların sesine ne zaman kulak verilecek? Allah aşkına,
doğru dürüst bir cevap verin, savsaklamayın, oyalamayın.
Öncelikle, atama yapılacak mı yapılmayacak mı? Yapılacaksa
ne zaman yapılacak?
Dikkatlerinize sunuyorum.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Demir
16.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, trafik kazalarının maddi ve manevi
kayıplara neden olduğuna ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Trafik kazaları bütün dünyada olduğu gibi
ülkemizde de büyük maddi ve manevi kayıplara neden olmaktadır.
TÜİK 2013 yılı verilerine göre Türkiye genelinde 161.306 ölümlü,
yaralanmalı trafik kazası meydana geldi. 2014 yılının
ilk yedi ayında ise bu sayı 281.355tir.
Muğla ilimizde de ölümlü ve yaralanmalı trafik
kazaları her geçen yıl artmaktadır. Yine, TÜİK 2013
yılı verilerine göre Muğlada3.806 adet ölümlü ve
yaralanmalı trafik kazası meydana geldi. Muğla, 2013
yılında en çok ölümlü, yaralanmalı kaza olan 11inci il oldu.
Muğla ili meydana gelen ölümlü, yaralanmalı trafik kazalarında
en çok can kaybının yaşandığı 15inci il olurken,
yaralı sayısı bakımından da 12nci il oldu.
Geçtiğimiz haftalarda Fethiyede lise öğrencesi 17
yaşındaki Yağmur, 14 Ekimde de Seydikemer-Fethiye-Kaş kara
yolunda meydana gelen trafik kazasında 2 genç hayatını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın Şimşek
17.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşekin, Mavi Marmara olayı nedeniyle
yaşanan krizde zamanın Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğanın ilişkilerimizin düzelmesi için öne sürdüğü
şartları İsrailin yerine getirip getirmediğini ve
İsraille ilişkilerimizin hangi düzeyde olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
31 Mayıs 2010da 9 kişinin hayatını
kaybettiği, kamuoyunca Mavi Marmara olayı olarak da bilinen ve
İsrail ile Türkiye arasında krize neden olan olayla ilgili olarak
zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın İsraille
ilişkilerimizin düzelmesi için öne sürdüğü şartları
vardı.
Bunlar:
1) İsrailin Mavi Marmara
saldırısıyla ilgili özür dilemesi. Bu özrün Obamanın
isteğiyle ve talimatıyla gerçekleştiğini biliyoruz.
2) Ölen 9 kişinin ailelerine tazminat ödenmesi.
3) Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moonun önerdiği uluslararası
soruşturma komisyonunun kurulmasına İsrailin rıza
göstermesi.
4) İsrailin Gazze
Şeridinde uyguladığı
ambargonun kaldırılması.
İsrail bu
şartları yerine getirmiş midir? Hâlen İsraille siyasi,
iktisadi ve diplomatik ilişkilerimiz hangi düzeydedir? Bu olanlar Türk
kamuoyuna unutturulmak mı isteniyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Kamuoyu bu konuyla ilgili Hükûmetten
açıklama beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Sayın Tanal
18.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul ili Üsküdar
ilçesi Yavuztürk Mahallesinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanı da
burada yakalamışken kendilerinden, Sayın Bakanlıktan benim
istirhamım şu: Üsküdar ilçesi Yavuztürk Mahallesinde
Sayın Bakan
dinlemiyor ama herhâlde konuştukları konu çok daha önemli. Hâlen,
Sayın Canikli kendini Bakan olarak görmüyorsa nasıl söyleyeyim? Hâlen
farkında değil Sayın Canikli, herhâlde Bakan sizsiniz
BAŞKAN Sayın
Tanal, siz devam ediniz konuşmanıza.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Özür dilerim ama Bakanı ilgilendiren bir sorun. Efendim,
halkın sorunu mu önemli, milletvekilinin mi Sayın Bakanım?
BAŞKAN Süreniz
bitiyor Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şimdi, Üsküdar ilçesi Yavuztürk Mahallesinde sokaklar karanlık çok eski belediye
otobüsleri çalışıyor ve aynı zamanda, Yavuztürk Mahallesinde
imar sorunu var ve belediye otobüsleri saat on birden sonra
çalışmıyor. Üsküdar Yavuztürk Mahallesi halkı mağdur.
Bu konuyla eğer ilgilenirlerse sevinirim. Acilen Üsküdar ilçesi Yavuztürk
Mahallesi çözüm bekliyor.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Sarıbaş
19.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, küçükbaş hayvanlarda görülen
mavi dil hastalığı nedeniyle 32 köyde uygulanan
karantinanın kaldırılması için ne
yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizlerin
aracılığıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına sormak istiyorum: Çanakkalede küçükbaş
hayvanlarda görülen mavi dil hastalığı şüphesiyle
ağustos ve eylül aylarında 160 köy karantinaya
alınmış, 132 köydeki hayvanlarda herhangi bir ölüm vakası
olmadığı için karantina kaldırılmış, 32
köyde ise karantinanın hâlâ devam ettiği ifade edilmektedir.
İnsana bulaşmadığı gibi hayvandan hayvana direkt
bulaşmayan ve et ve sütleri de insanlar için risk oluşturmayan mavi
dil hastalığına karşı çiftçilerimizin
tedirginliğinin giderilerek 32 köyde uygulanan karantinanın
kaldırılması için ne yapılmaktadır? Ne zaman
kaldırılacaktır? Niçin bununla bu karantina bu kadar uzun
sürmüştür?
İki, Çanakkalenin Bayramiç ilçesinde, AKPli
belediyenin ani bir kararla 23 tane işçiyi birden sokağa
bırakması ve tamamen ideolojik olarak bakması
haksızlıktır ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıbaş.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Nazmi Gür ve 22 milletvekilinin, GBT uygulamasının adli
amaçlar dışında kullanılması nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1064)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve Jandarma
Genel Komutanlığınca uygulanan ve İçişleri
Bakanlığına bağlı Genel Bilgi Taraması (GBT) Büro
Amirliğince yürütülen bir nevi fişleme faaliyetinin adli
amaçların dışında kullanılmasının ve yasal
etkinliklerin dahi kaydedilmesiyle ortaya çıkan hak ihlallerinin
engellenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İç Tüzük'ün 104üncü ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için
gereğini arz ve talep ederim.
1- Nazmi Gür (Van)
2- Pervin Buldan (Iğdır)
3- Hasip Kaplan (Şırnak)
4- Sırrı Sakık (Muş)
5- Murat Bozlak (Adana)
6- Halil Aksoy (Ağrı)
7- Ayla Akat Ata (Batman)
8- İdris Baluken (Bingöl)
9- Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10- Emine Ayna (Diyarbakır)
11- Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12- Altan Tan (Diyarbakır)
13- Adil Zozani (Hakkâri)
14- Esat Canan (Hakkâri)
15- Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16- Sebahat Tuncel (İstanbul)
17- Mülkiye Birtane (Kars)
18- Erol Dora (Mardin)
19- Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20- Demir Çelik (Muş)
21- İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
22- Özdal Üçer (Van)
23- Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu ve bu kanuna
kaynak olan Anayasa'nın 74üncü maddesi kapsamında tüm resmî
kurumlardan vatandaşın talep ettiği bilgiyi edinme hakkı
bulunmaktadır. Ancak bahse konu Bilgi Edinme Kanunu'nun 5inci maddesinde
geçen "istisna" ifadesinden dolayı bilgi
paylaşımı kurumların keyfiyetine kalmaktadır.
Bunların başında ise vatandaşların
kayıtlarının tutulduğu, İçişleri
Bakanlığına bağlı Genel Bilgi Taraması Büro
Amirliği gelmektedir.
Basından edinilen bir haberde polis tarafından
öldürülen Dicle Üniversitesi öğrencisi Aydın Erdem hakkında
"gebertildi" ifadesinin kullanılması ve bir PKK'linin
cenazesine katılımına da "leş cenazesi" ifadesi
bulunması, bu kayıtların hangi yaklaşımla
tutulduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca, demokratik
bir hak olan mitinglerin ve basın açıklamalarının bile
Genel Bilgi Taraması (GBT) sistemine kaydedilmesi, vatandaşların
siyasi görüşlerinden dolayı fişlendiğini ortaya
koymaktadır. Böylesi bir uygulamanın Anayasaya ve AİHS
sözleşmelerine aykırı olduğu açıktır.
GBT uygulamasının şeffaf olmaması ve
kayıtların hazırlanışında öngörülen prosedürün
hukuki temellerden uzak olması, GBT'nin siyasi bir eğilimle
hazırlanmakta olduğunu ortaya koymuştur.
GBT'nin hem kurumsal hem de uygulama boyutuyla meydana
gelen hukuksuzlukların araştırılması ve çözümlerinin
bulunması amacıyla bir araştırma komisyonunun
kurulması anayasal bir sorumluluk hâline gelmiştir.
2.- Mersin
Milletvekili Ali Öz ve 20 milletvekilinin, ülkemizde doğal
kaynakların tüketiminde tasarruf ve geri dönüşüm konularında
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1065)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde doğal kaynakların tüketiminde
tasarruf ve geri dönüşüm konularında Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe
çerçevesinde Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Ali Öz (Mersin)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Özcan Yeniçeri (Ankara)
4) Reşat Doğru (Tokat)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
8) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
9) Sümer Oral (Manisa)
10) Cemalettin Şimşek (Samsun)
11) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
12)Muharrem Varlı (Adana)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Ali Halaman (Adana)
15) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
16) Seyfettin Yılmaz (Adana)
17) Emin Çınar (Kastamonu)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Mehmet Günal (Antalya)
20) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
21) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
Gerekçe:
İnsanoğlu olarak yaşlı
dünyamızı hızla tahrip etmekteyiz. Kötü
kullanımımız sonucu dünyamızın bize kestiği
fatura olan küresel ısınma ve alışılagelmemiş
olayların meydana gelmesi sonucu tüm dünyada artık çevre bilincinin
oluşması zorunlu hâle gelmiştir.
Son yıllarda ülkemizde de geri dönüşüm sektörü
hızla gelişmektedir. Ülkemizin değerli
araştırmacıları üniversitelerimizde bu konu üzerinde
çalışmalarını devam ettirmekte ve meselenin önemini
çeşitli yayınlarla belirtmektedirler.
Atıklar, kelime anlamı olarak faydasız,
işe yaramaz nesneler veya maddeler olarak zihnimizde canlanmaktadır
fakat atık olarak tabir ettiğimiz nesnelerin faydalı
kullanımları sonucu gerek ekonomik veya çevresel katliamın
önlenmesi bağlamında mükemmel sonuçlar alınabilmektedir.
Geri dönüşüm firmalarına sokak
toplayıcılarından ve belediyelerden gelen atıklar burada
türüne göre ayrıştırılıp çeşitli işlemlerden
geçtikten sonra ham madde olarak fabrikalara satılmaktadır. Ekonomik
yönden düşünürsek, ülkemizdeki geri dönüşüm firmalarının
toplam hasılatlarının 1,1-1,2 milyar TL arasında
olduğu tahmin edilmektedir. Bu ciro ülkemiz şartlarında hiç de
azımsanmayacak bir rakamdır.
Ekonomik faydası bir tarafa, fabrikalar ham madde
ihtiyaçlarının bir kısmını geri dönüşüm
tesislerinden sağladıklarından dolayı ham madde
kullanımında ciddi tasarruflar yapmış olup ve
yaşlı dünyamıza daha az zarar vermiş olacağız.
Atıkların özelliklerinden yararlanılarak
içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle başka
ürünlere veya enerjiye çevrilmesi geri dönüşüm olarak tarif edilir.
Geri dönüşümle ham madde ihtiyacının bir
kısmı atıklardan karşılanacağından
doğal kaynaklar korunmuş olur. İthalata
bağımlılık azalır, enerji tasarrufu sağlanır.
Düzenli çöp depolama alanlarında daha az çöp depolanacağından
alan ihtiyacı ve depolanacak çöp miktarı azalır. Bu yüzden geri
dönüşümün kaynağında başlatılması önem arz
etmektedir.
Bazı atıklar ancak kaynağında
ayrı toplandığında geri kazanılabilmektedir.
Kullanılmış ambalajların ve değerlendirilebilir
diğer atıkların genel çöpten ayrı ve temiz olarak
toplanması geri kazanım sürecinin ilk aşamasını
oluşturur. Diğer çöplerden ayrı toplanan geri dönüştürülebilen
atıklar (kâğıt, karton, cam, plastik, metal) tekrar
işlenmekte ve kullanılabilir ürün olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Bir kalem pilin üç yüzyıl, bir plastik
tabağın yüzyıl, bir şampuan şişesinin ya da
teneke kolanın yüzlerce yılda doğada yok olduğu göz önüne
alınarak çevreye gelişigüzel olarak atılan bu
atıkların çevreye verdiği zararı enine boyuna
düşünmemizde yarar vardır.
Özellikle bilinmelidir ki 1 litre benzin ya da 1 litre
kullanılmış motor yağının yaklaşık 800
bin litre içme suyunu içilemez hâle getirdiğini düşünürsek rastgele
atarak imha ettiğimizi düşündüğümüz bu atıkların bir
gün mutlaka doğa eliyle karşımıza çıkacağı
aşikârdır.
Unutmamalıyız ki bizlere armağan edilen
çevre bizlerden aldıklarının
karşılığını bir gün mutlaka geri iade edecektir.
Etrafımıza bakacak olursak bunun örneklerini,
erozyon, sel, taşkın, kirlilik, hastalık, salgın vb.
başlıklar adı altında rahatlıkla görebiliriz.
Kirlettiğimiz çevreyle gelecek nesillere
bırakacağımız doğamız nasıl olabilir?
Konunun TBMM tarafından da
araştırılması, önlem olarak doğal kaynakların
tüketiminde tasarruf ve geri dönüşüm konuları yüksek sesle dile
getirilerek ülkemizi ve halkımızı çok daha duyarlı hâle
getirecektir.
Önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
3.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin,
Şanlıurfa ilinin Akçakale ilçesinde 3/10/2012 tarihinde Suriyeden
açılan top ateşi sonucunda 5 vatandaşın hayatını
kaybetmesiyle sonuçlanan olayın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1066)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hükûmet tarafından alındığı
iddia edilen tüm tedbirlere rağmen Şanlıurfa ili Akçakale
ilçesinde 3 Ekim 2012 tarihinde Suriye'den açılan top ateşi sonucunda
2'si kadın 3'ü çocuk olmak üzere toplam 5 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, 2'si ağır 10 kişi
yaralanmıştır. AKP Hükûmetinin aldığını
iddia ettiği tüm önlemlere rağmen meydana gelen olay, alınan
tedbirlerde zafiyet ve acziyet kuşkusu yaratmaktadır. Muhtemel
ölümlerin önlenebilmesi ve gereken tedbirlerin alınması
amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve
105inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu kurularak
sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Arap Baharı olarak adlandırılan halk
hareketleri Tunus'tan başlayarak neredeyse Akdeniz
kuşağındaki bütün Arap ülkelerini etkisi altına
almıştır. Arap Baharının yol açtığı bu
etki, halk hareketlerinin meydana geldiği ülkelerle sınırlı
kalmamış, özellikle Orta Doğu bölgesinde yer alan diğer
ülkelerle birlikte tüm dünya ülkelerinin yeni pozisyonlar almalarına neden
olmuştur. Arap ülkelerinde domino etkisiyle yayılan bu halk
hareketleri başlangıçta komşu ülkeler açısından
dış politika gelişmesi olarak algılanmıştır.
Ancak yaygınlaşan halk hareketleri etki alanını
genişlettikçe özellikle komşu ülkelerin dış
politikalarından iç politikalarına, ekonomi politikalarından
güvenlik politikalarına kadar birçok alana etki eder duruma
gelmiştir.
Arap Baharının Türkiye açısından en
önemli etkilerinden biri hiç şüphe yoktur ki dış politika
alanında olmuştur. Yaşanan bu süreçte Arap dünyası bir
altüst yaşarken, AKP Hükûmetinin "stratejik derinlik",
"yeni Osmanlı barışı", "sıfır sorun",
"oyun kurucu olmak" gibi kerameti kendinden menkul dış
politika anlayışı çökmüş ve Türkiye neredeyse bütün
komşularıyla çok ciddi sorunlar yaşamaya
başlamıştır.
Türkiye'nin en uzun kara sınırını
paylaştığı ve komşusu olan Suriye'de meydana gelen
halk hareketi 2011 yılının Mart ayından bu yana en uzun ve
en kanlı biçimde sürmektedir. Bölgesel ve hatta küresel güç olduğu
yalanına kendini ve yakın çevresini inandıran AKP Hükûmeti, Orta
Doğu'yu sarmalayan bu yeni duruma "Yeni Osmanlıcı"
çerçeveden bakarak müdahil olmuştur. AKP Hükûmeti, Suriye'nin tarihsel,
siyasi, etnik ve dinî yapısıyla birlikte Orta Doğu'daki büyük
resmi kavrayamadan oluşturduğu Suriye politikası ve Batı
ülkelerinin teşvikiyle Suriye konusunda öncü rol oynamaya
çalışmış, Türkiye'yi taşeron ülke durumuna
düşürmüştür. AKP Hükûmeti, Suriye konusunda egemen güçlerin kendisine
biçtiği başrol gereği olarak topraklarımızı
saldırı üssü hâline getirerek, mülteci kamplarından
bazılarını eğitim kamplarına dönüştürerek muhalif
kanadın toplantılarına kucak açarak, silah ve para
yardımı yaparak âdeta Türkiye'yi savaş
bataklığına sürüklemektedir.
AKP Hükûmeti tüm bunları yaparken
Türkiye kamuoyunu ve hatta TBMM'yi bilgilendirme gereği
duymadığı gibi olan biteni ve gelişmeleri saklama
gayretiyle hareket etmektedir. Sınır ihlali gerekçesiyle Suriye tarafından
düşürülen keşif uçağının nasıl ve neyle
düşürüldüğü, pilotların nasıl öldüğü aradan geçen
bunca zamana rağmen hâlen belirsizliğini korumaktadır. Bu konuda
yapılan çelişkili açıklamalar ve yaratılan kafa
karışıklığı, AKP Hükûmetinin kamuoyundan
gerçekleri saklama telaşıyla içine düştüğü girdabın ne
denli ciddi boyutlara ulaştığının açık
ifadesidir. Bunun yanı sıra, Suriye'deki iç
çatışmaların sınır bölgelerimizde yaşayan
insanlarımız üzerindeki etkilerini ısrarla kamuoyundan gizlemeye
çalışmaktadır. AKP Hükûmeti, Suriye'deki iç
çatışmalara bağlı olarak sınır bölgelerimizde yer
alan yerleşim alanlarında meydana gelen sosyoekonomik sorunları
çözmek bir yana, asayiş ve güvenliği bile sağlayamamanın
acziyeti içerisindedir. Nitekim, 3 Ekim tarihinde yaşanan olayda, 2'si
kadın 3'ü çocuk olmak üzere toplam 5 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Aslında yaşanan bu elim
hadisenin habercisi olan olay, Suriye tarafında yaşanan
çatışmalarda seken kurşunlar ve şarapnel parçalarının
isabet ettiği 1'i çocuk 3 kişinin yaralanmasıyla 18 Eylülde
yaşanmıştır. Basiretsiz ve vurdumduymaz yönetim
anlayışının, geliyorum diyen ölümlerin habercisi olan 18
Eylülde yaşanan olayı unutturma çabaları ve tedbirsizlik
sonucunda 3 Ekimde 5 masum vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
18 Eylülde yaşanan olayın
akabinde, sınırlarımızı koruyacak kudrete sahip
olduğumuzu belirten Dışişleri Bakanı "Akçakale'de
ve diğer sınır boylarında alınması muhtemel bütün
tedbirler alındı. Yapılması gereken çalışmalar
yapıldı, Suriye'ye nota verildi." açıklamasını
yapmıştır. AKP Hükûmetinin aldığı bütün
tedbirlere rağmen 5 vatandaşımızın kaybı oldukça
manidardır. Yaşanan ölümlerin alınan tedbirlere rağmen
gerçekleşmiş olması, Hükûmetin tedbir alma konusunda acziyet ve
eksik kaldığının göstergesidir. Bu nedenle, muhtemel
ölümlerin önüne geçilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması
açısından Meclis araştırması yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler,
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/1054) esas numaralı, kaçak olarak ülkemize
gelen ve ülkemiz üzerinden yurt dışına çıkış
yapmak isteyen göçmenlerin sorunları ve ölüm nedenlerinin tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Ekim 2014 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/10/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 15/10/2014 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmında yer alan 10/1054 numaralı kaçak olarak ülkemize gelen
ve ülkemiz üzerinden yurt dışına çıkış yapmak
isteyen göçmenlerin sorunları ve ölüm nedenlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşülmesinin, Genel Kurulun 15/10/2014
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
Buyurunuz
Sayın Tan.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu aynı mevzuyla ilgili defalarca
huzurlarınıza geldim. İlk milletvekili olduktan sonra,
seçildikten sonra ne zaman bu konuyu ifade edebilecek bir ortam ve zemin
bulduysam sizlere arz ettim ama o günden bugüne kadar maalesef en ufak bir iyileşme
ve bu konuyla ilgili, Hükûmetin üzerine düşeni yapma iradesi ortaya
çıkmadı.
Değerli
arkadaşlar, nedir bu kaçak göçmenler meselesi; çok kısa ve öz olarak
ifade edelim. Gazete manşetlerine bakın, her on günde bir, on
beş günde bir, bir haber görüyorsunuz veya televizyonlarda bir habere
rastlıyorsunuz: Ege sahillerinden, işte Trakya sahillerinden, yine
Ege Denizine kıyısı olan sahillerden Yunan adalarına
gitmekte olan bir taka, bir bot veya bir kayık battı; işte
şu kadar insan denize düştü; şu kadarı çocuk, şu
kadarı kadın, şu kadar insan hayatını kaybetti.
Değerli arkadaşlar, yıllardır bu
haberler aynı şekilde tekrarlanıyor. Yine, aynı
şekilde, bu sefer, kara yolundan giderken yani, maalesef, bunlara bile
rastladık, oldu: Bir tankerin içerisinde, bir kamyon kasasının
arkasında şu kadar insan kapalı kaldı, boğuldu,
hayatını kaybetti...
Yine, bir başka haber şekli: İşte,
Filan evde, filan filan filan ülkelerden gelip Türkiye dışına
gitmeye çalışan şu kadar göçmen işçi, çıkan bir
elektrik kontağında yanarak öldü.
Değerli arkadaşlar, inan edin, bunların
sayısını ben bilmiyorum şu an ama en az birkaç bin, sadece
bu ölüm olayı birkaç bin ve ben yine burada huzurlarınıza
defalarca geldim ve şunu sordum: Sayın İçişleri
Bakanlarına sordum, İstanbul, İzmir, Edirne Valilerine sordum,
dedim ki: Bugün, Mozambikten, Kenyadan, Kongodan çıkıp
İstanbula gelen ve cebinde son 3-5 bin doları da, köyündeki
ineğini satarak, memleketinde eşinden dostundan, ahbabından
dilenerek getirdiği son 3-5 bin doları ve avroyu da Aksaraydaki insan
kaçakçılarını bularak veren insanlar, bu kadar yolu
katediyorlar, Aksarayda, Lalelide, İstanbulda bu işleri yapanlar
kimdir, bulabiliyorlar; bizim İçişleri Bakanlarımız
bulamıyor, İstanbul Valisi bulamıyor, İzmir Valisi
bulamıyor, Emniyet Genel Müdürü bulamıyor! Peki, hadi, Aksaray
Karakolu da mı bulamıyor?
Değerli arkadaşlar, eğer Biz bunları
bulamıyoruz ve bilmiyoruz. diyorsanız inan edin, bu, Türkiye için
bir yüz karasıdır, mümkün değil.
İkincisi, yine bir laf var: Buna kargalar bile
inanmaz. Koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti, sistematik olarak yirmi
yıldır, otuz yıldır süren bu trafiği, bu insan
kaçakçılığını eğer kontrol edemiyorsa, eğer
bu işi yapanları bilmiyorsa, yakalayamıyorsa, Ben acizim, çalışıyorum
ama bir şey yapamıyorum. diyorsa, buna kargalar bile inanmaz.
İkinci bir sonuç: Eğer bu dediğiniz
doğruysa, eğer bu söyledikleriniz doğruysa, siz hakikaten
çalışıyorsunuz, uğraşıyorsunuz, didiniyorsunuz
ama bu işi engelleyemiyorsanız ve bu işi çözemiyorsanız da
inan edin, bu da 80 milyonluk Türkiyeye bir utanç vesilesidir. Mümkün
değildir, böyle bir şey mümkün değildir.
Şimdi, buradan nereye geliyorum değerli
arkadaşlar? Peki, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Yani
bu binlerce insan bu şekilde hayatını kaybedince
vicdanınız sızlamıyor mu?
İkincisi: Hangi gerekçe bunu mazur gösterebilir?
İşte, Efendim, ne yapalım? Türkiye'nin etrafı ateş
çemberi, Kafkaslardan, Iraktan Suriyeye kadar; bu insanlar bir şekilde
kendilerini Türkiyeye atıyorlar, biz de bunların bir
kısmını kendimiz içeriye alıyoruz şu veya bu
şekilde, ondan sonra da nereye gidiyorlarsa gitsinler, bunların
peşine de düşmüyoruz bu kadar; ne hâlleri varsa görsünler. Bir hukuk
devleti, insani, vicdani, İslami endişeleri olan bir yönetim böyle
diyemez. Hani Diclenin kenarında bir kurt, bir koyunu kaparsa sizden
soruluyordu? Hani dünyanın neresinde bir mazlumun ayağına bir
diken batarsa sizden soruluyordu? Aksarayın ortasındaki bu rezalete
son veriniz lütfen; lütfen, rica ediyoruz.
Bir kez daha bu kürsüden sizlere arz ettim, tekrar arz edeyim:
Bayramdan önce Suriyede bir akrabam, eşimin teyzesi raporlar
almış, Mardinden Türkiyeye geçecek yani Şenyurt veya
Kamışlı, neyse. Hükûmet belli dönemlerde izin veriyor. O dönemin
İçişleri Bakanlığı Müsteşarına bizzat
ulaştım ve -ondan sonra Kamu Güvenliği Müsteşarı oldu
bu arkadaşımız- rica ettim, ben hasta olan teyzemizi
getiremedim, hâlen orada. Getiremedim, Mardin Valiliğiyle de getiremedim,
İçişleri Bakanlığı Müsteşarına da rica
ettim, getiremedim. Aynı ailenin, bu teyzenin bir diğer oğlu ve
öbür bir teyzemizin oğlu, bunlar bir şekilde kendi
başlarının çaresine baktılar, Türkiyeye geldiler.
Açtım, aradım, rica ettim, dedim ki: Aman, bu insan
kaçakçılarının ağına düşmeyin, gitmeyin. Biri
şu anda Bulgaristanda, Avrupaya geçemiyor, Almanyaya gidemiyor; öbürü
de Bulgaristanda yakalandı, tutuklu.
Peki, siz kendi sınırlarınızı,
kendi topraklarınızı ve kardeşim dediğiniz
insanları niye bu durumlara sokuyorsunuz? Eğer bu insanlar burada
misafir edilecekse doğru düzgün misafir edilecek, eğer gitmek
istiyorlarsa yine uluslararası normlar, standartlar neyse, canları
tehlikeye atılmadan, ölmeden, öldürülmeden, ölümlerine sebebiyet verilmeden
bu insanlar gönderilecek yoksa Geldiler, ne yapayım?, Gittiler, ne
yapayım?, Ölen ölsün, kalan sağlar benim. dediğiniz vakit,
inan edin, bu cinayetlerin vebali üzerinizde kalır, kalmıyor
diyorsanız, gelin bir izahatta bulunun. Hayır, bunların bu
şekilde gelmesi de normal, bunların gece karanlığında yağmurda,
çamurda, dalgada, fırtınada kayıklara, takalara binip de
kaçmaları ve boğulmaları da normal. Bizi ilgilendirmiyor,
alakadar etmiyor. diyorsanız buyurun, söyleyin, kayda geçsin bunlar,
buradan kayda geçsin.
Değerli arkadaşlar, onun için, kesinlikle
bunlar cinayettir ve bunun da daha vahimi, bence daha da vahimi -keşke
sadece ilgisizlik olsa, keşke sadece alakasızlık olsa,
keşke sadece vurdumduymazlık olsa daha da korkunç olan şekli, bu
cinayetlerden belli bir kesim para elde ediyor, kazanç elde ediyor, rant elde
ediyor. İnsanların hayatıyla oynayan şebekeler var. Bu
şebekeler ceplerini dolduruyorlar ve insanları öldürüyorlar yani en
vahim olanı da budur. Keşke sadece İçişleri
Bakanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünün,
İstanbul Emniyet Müdürünün, Aksaray Karakolunun beceriksizliği veya
lakayıtlığı olsaydı, ilgisizliği olsaydı,
keşke bu kadar olsaydı. Bu kadarla da değil, milyon dolarlar
dönüyor, milyon avrolar dönüyor ve ayrıyeten topyekûn bu yirmi beş
otuz yıllık bilançoyu eğer üst üste koyarsak bu milyonlar,
milyar dolarlara, milyar avrolara tekabül ediyor. Bu da maalesef devlet
güçlerinin bir kısmının cebine giriyor. Girmese bu kadar
lakayıtlık, bu kadar gözardı mümkün değil, mümkün
değil arkadaşlar.
Onun için gelin, bir Meclis araştırması
açalım, bu cinayetlerin vebali boynumuzdan düşsün, doğru düzgün
araştıralım, sorumluları ortaya çıkaralım,
yapılması gerekenleri hep birlikte yapalım.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tan.
Aleyhinde Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay.
Buyurunuz Sayın Alpay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu,
kaçak olarak ülkemize gelen ve ülkemiz üzerinden yurt dışına
çıkış yapmak isteyen göçmenlerin sorunları ve ölüm
nedenleriyle ilgili olarak Meclis araştırması açılması
yolundaki grup önerisinin aleyhinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, geçen günlerde helikopter kazasında ve
yine konvoydaki araç kazasında hayatını kaybeden ve şehit
olan askerlerimize ve içlerinde Elâzığlı Emrah Horoz
kardeşimizin de bulunduğu şehit polislerimize Rabbimden rahmet
niyaz ediyorum. Şehitlerimiz için söyleyecek söz yok, onların
mekânı belli, statüleri belli. Ailelerine ve aziz milletimize de
başsağlığı diliyorum. Ve yine, ülkemizi yeniden kaosa
ve karanlığa sürüklemek isteyen mihrakların sebebiyet
vermiş olduğu terör ve şiddet sebebiyle hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet niyaz ediyorum.
Ve pazar günü bir seçim yapıldı, HSYK seçimleri
sonuçlandı. Ben, HSYK seçimlerinin milletimize, adalet camiasına,
hâkim ve savcılarımıza, yargıya hayırlar getirmesini
niyaz ediyorum. HSYK seçimleri aslında bir sonucu ortaya koydu. Bu seçim ve
sonuçlarıyla aklıselim ve millet kazanmıştır,
yargı kazanmıştır, ehliyet ve liyakat
kazanmıştır; buna mukabil, kin, öfke, garaz ve her türlü
gayrimeşrulukla birlikte fıtri olmayana paralel olan ne varsa her
şey ve herkes kaybetmiştir; bu yönüyle de kıymetlidir.
Grup önerisiyle alakalı olarak, son dönemlerde
giderek ekonomisini hızlandıran, geliştiren, hukukun
üstünlüğünü ve insan haklarını demokratik rejiminin olmazsa
olmaz prensipleri olarak kabul eden, Avrupa Birliği
adaylığı sürecinde her alanda önemli gelişmeler kaydeden ve
gerçekleştiren ve sahip olduğu doğal, beşeri ve ekonomik özelliklerinden
dolayı da jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip olan ülkemiz, bölgesinde
önemli bir mevkide bulunmakta, bölge ülkelerindeki ekonomik ve siyasi
istikrarsızlık nedeniyle de bu ülke vatandaşları için ya
sığınacak bir yer, güvenli bir liman ya başka bir ülkeye
geçmek için kullanılan bir güzergâh olarak kullanılmakta ve böyle
tercih edilmektedir.
Göçmen kaçakçılığında Türkiyenin
tercih edilmesinin birçok nedeni vardır. Türkiyenin doğrudan
sığınılacak güvenli bir liman olarak kabul edilmesinde,
yine, Türkiyenin gelişen ve zenginleşen bir ülke oluşu, ifade
ve düşünce özgürlüğüne, vicdan ve inanç özgürlüğüne önem vermesi
ve bu konuda çok ciddi hukuki reformlar yapmış olması ve bölge
ve Avrupa standartlarında demokrasisini yüksek noktaya
taşımış bir ülke olması, özellikle bu alanlarda
sıkıntı çeken bölge ülkelerinde insanları cezbetmektedir.
Bu nedenle, ülkemiz yasa dışı göçmen, mülteci ve
sığınmacı sorunuyla karşı karşıya
bulunmaktadır. Aslında bölge ülkelerinin ve ülkemizde ya
doğrudan kalmak isteyen ya da ülkemizi geçiş yolu olarak kullanmak
isteyen göçmen ya da kaçak göçmenlerin, Türkiyeyi tercih etmelerinin bir
başka nedeni de Türkiyede bu konuda yakalandıklarında daha az
ceza göreceklerini ve üstelik, insanlık dışı bir muameleye
maruz kalmayacaklarını bilmeleri, bu tercih için de önemli bir neden
olmaktadır. Bu da dikkate değer bir gerçekliktir.
Tabii, Batı ülkelerine geçiş yapmak için de Türkiyenin
tercih edilmesinin bazı sebepleri var. Türkiyenin, coğrafi konumu
itibarıyla Asya-Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunması,
özellikle kuzeyden yapılacak geçişlerde çok fazla ülkenin katedilecek
olması ve bu ülkelerin sayısının fazlalığı
ve oradaki sistemler, yakalandıklarında reva görülecekleri
muameleler, oradaki demokrasi ve hürriyet çıtasının bulunduğu
nokta, ekonomik istikrarsızlık gibi birçok öge, bu yolun tercih
edilmesine imkân vermemektedir. Bununla birlikte yine Orta Doğudaki iç
savaş ve karışıklıklar, bölge ülkelerinin genel
yapısı ve durumları, göçmen ya da kaçak göçmen olarak seyahat edecek
olan insanların bu konuda Orta Doğuyu ve bu güzergâhı da
kullanmaları için bir engel olarak ortada durmaktadır. Buna mukabil,
özellikle Türkiyenin doğuda dağlık, sarp, 900 kilometrelik uzun
bir sınıra sahip olması, özellikle sınır
geçişlerinde tabii şartlar, doğal sebepler dolayısıyla
da sınır kontrolünde gerekli kontrollerin zaman zaman
sağlanamaması gibi nedenler, batı şeridinde ise çok uzun,
girintili çıkıntılı kıyı şeridinin
olması, özellikle Türkiyeyi transit olarak geçecek kaçak göçmenler açısından
bir cazibe olarak görülmesinin önemli nedenlerinden biridir.
Bu itibarla, özellikle son yıllarda üzerinde ciddi
olarak durulduğu gibi, Türkiyenin coğrafi konumu ve demokratik
gelişmesi, ekonomik gelişmesi, bütün bunları da muharrik unsur
olarak gören önemli bir nedendir. Bu itibarla, Türkiye, yabancıların
turistik, bilimsel araştırma, çalışma, öğrenim ve
ticaret amaçlı olarak yasal yollardan gelişinin yanı sıra,
iltica, yasa dışı göçler ve eylemleriyle ülkemiz üzerinden
üçüncü ülkelere yasa dışı yollardan geçme teşebbüslerine,
yoğun olarak konu olmasına neden olmaktadır.
Tabii, ülkemizde yakalanan göçmenlerle ilgili olarak
Aslında,
tabii, grup önerisinin verilme nedenlerinden biri, gerekçelerine
baktığımızda bu olarak gözükmektedir, bunların genel
hâli pürmelaliyle ilgilidir. Ülkemizde yakalanan göçmenlerle ilgili olarak,
öncelikle olayın organize boyutunun olup olmadığı güvenlik
birimlerince araştırılmakta, şayet göçmen
kaçakçılığı tespit edilirse, kaçakçılar hakkında
Türk Ceza Kanununun 79uncu maddesi uyarınca işlem
başlatılmaktadır. Yakalanan göçmenler hakkında ise
mevzuatımızda idari para cezası ve ülkeden sınır
dışı işlemi öngörüldüğünden sınır dışı
kararı alınmaktadır. Bu kararı müteakiben göçmenler derhâl
sınır dışı edilmedikleri takdirde -ki bunun sebepleri
de pasaport veya diğer işlemlerde eksiklikler gibi nedenlerdir-
sınır dışı edilinceye kadar illerde bulunan geri
gönderme merkezlerine yerleştirilmektedir. Bu süre zarfında
göçmenlerin temel ihtiyaçları da ücretsiz olarak ve insani şartlarda
karşılanmaktadır.
Öte yandan, ülkelerindeki iç
karışıklıkları ve insan hakları ihlallerini ileri
sürerek gitmek istemeyenler olduğunda bu talepleri dikkatle incelenmekte,
beyanlarının doğruluğu hâlinde sınır
dışı kararı ertelenmekte ya da iptal edilmektedir.
Dolayısıyla, zorla ülkelerine geri gönderme işlemi
yapılmamaktadır. Ayrıca, göçmenler, işlemlerinin
sürdüğü her aşamada uluslararası koruma başvurusunda yani
iltica talebinde bulunabilmektedirler; bu başvuruları
sonuçlandırılıncaya kadar da sınır dışı
edilmemektedirler. Bunlar önemli güvencelerdir .
Konunun önemine binaen, bilindiği gibi, 11 Nisan
2014 tarihinde tüm hükümleriyle birlikte yürürlüğe giren Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu, insan hakları odaklı ve
uluslararası akdî yükümlülüklerimiz temelinde hazırlanan ve göç
alanını ayrıntılı şekilde düzenleyen bir yasa
olup, göçmenlere önemli güvenceler sağlamanın yanında yasa
dışı göçle de etkin mücadeleyi öngörmektedir. Bununla ilgili
bilindiği gibi İçişleri Bakanlığımız
bünyesinde Göçler İdaresi Genel Müdürlüğü göreve
başlamıştır, kuruluşu tamamlanmıştır.
Bahse konu Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu ve yeni göç sistemiyle ilgili olarak ana olarak söylenebilecek
şeyler şunlardır: Kanun 3 ana kısımdan
oluşmaktadır: 1) Yabancılar 2) Uluslararası koruma 3) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş ve görevleriyle ilgili
Kanunla düzenlenen başlıca konular ve
hedeflenen hususlar da şunlardır: Türkiyeye giriş ve
Türkiyeden çıkış hükümleri, vizelere ilişkin hükümler,
ikamet izni ve çeşitleri, vatansız kişi ve hakları,
sınır dışı etmek -bu çok önemlidir, demin kısaca
bahsetmeye çalıştık- kabul ve barınma merkezleri ile geri
gönderme merkezleri, uluslararası koruma çeşitleri, geri göndermeme
ilkesi -ki bu uluslararası akitlerle, akitleşmemizle de ilgilidir-
geçici koruma, uyum, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş ve
görevleriyle ilgili genel düzenleme, Göç Politikaları Kurulu.
Buradaki temel yaklaşımlarımız ve
üzerinde hassasiyetle durduğumuz mesele; Türkiye bu meseleyi güvenlik
kaygısından da vazgeçmemek suretiyle, güvenlik-özgürlük dengesini
kurmak suretiyle iç hukuktaki temel düzenlemelere, uluslararası hukuktaki
sözleşmelere uygun olarak yerine getirmiştir ve getirmeye devam
edecektir. Yaklaşımımız insan merkezli
yaklaşımdır. Bu konuda iç hukuktaki düzenlemelerimizi esas
alıyoruz. Bununla birlikte, imza koyduğumuz ve bizi
bağladığını düşündüğümüz uluslararası
sözleşmelere de kendimizi bağlı sayıyoruz. Tabii, gönlümüzden
geçen ve arzu edilen, zaman zaman şahit olduğumuz, özellikle mültecilerin
maruz kaldığı insani olmayan muamelelerin son bulması ve bu
konuda bu insanların hedeflerine, belki insani hedeflerine ulaşma
noktasında uygun tedbirlerin alınmasıdır. Türkiye bu konuda
üzerine düşeni şimdiye kadar yapmıştır ve bundan
sonraki süreçte de yapacaktır.
Ben bu duygu ve düşüncelerle göç ve insanlıkla
ilgili bu problemlerin, trajedinin son bulmasını ümit ediyorum ancak
insanlık tarihi kadar eski ve kadim bir problemler karşı karşıya
olduğumuzu da biliyorum. Hepinizi en derin saygılarımla, sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Alpay.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
hatip bu kaçakçıların niye yakalanmadığıyla ilgili bir
cümle söylememiştir, kayda geçilmesini istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz efendim.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Hiç ilgisi yok. Bununla
ilgili olarak güvenlik güçlerimiz uygulama yapıyor, uygulama
yaptığıyla ilgili de kayıtlar var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Buna rağmen de
binlerce insan ölüyor, Türkiye Cumhuriyeti âciz.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Şimdi, Sayın Tan,
istatistiki olarak, bunlarla ilgili olarak beyanlarda bulunmaya gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞUAY ALPAY (Devamla) Arzu ettiğiniz takdirde,
sorduğunuzda bununla ilgili cevap veririz ama hiçbir problem yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Alpay.
Lehinde İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda daha önce de bir
İzmir Milletvekili olarak, Ege Denizinde çaresizlik içerisinde bir
ağaç parçasına tutunmuş olanları, tutunamayanların bir
torbaya konulmuş cesetlerini televizyon kanallarında izlemiş
olan ve vicdanen de büyük bir sorumluluk duyan bir milletvekili olarak
araştırma önergesini Meclise vermiştik
arkadaşlarımızla birlikte.
Bugün arkadaşlarımızın,
HDPnin vermiş olduğu önergeyle birlikte bu konuda da konuşma
fırsatı doğduğu için, bu vicdani sorumluluğumu yerine
getirmek üzere konunun ayrıntılarına da girmek istiyorum.
Sayın Tanın
söylediği söz önemlidir. Şuay Bey çıktı, genel bir
konuşma yaptı. Siz iktidarsınız, on üç yıldır
ülkeyi yönetiyorsunuz. Şu an bir sorun var; bu sorunun bu ülkede Hükûmeti
ilgilendiren kısımları var, Avrupa Birliğini ilgilendiren
kısımları var, dünyanın emperyal sistemini ilgilendiren
kısımları var. Bu, evet, insanlık tarihi gibi eski bir
olaydır ama bu eski olayın günümüzdeki yansımalarını da
çok iyi bir şekilde irdelemeye ve bize düşen taraflarının
yapılması konusunda net tavır koymaya ihtiyaç vardır. Biz
Türkiyenin bugün bir geçiş yolu olduğunun altını
çiziyoruz. Türkiyede, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarında
giderek duvarlar örülerek Avrupa Birliği kendini korumaya
çalışıyor ama Ege Denizinden veya Afrikadan gelen göçler
nedeniyle İspanya, İtalyadan giren kaçak göçmen sorunu ciddi bir
konudur. Uluslararası Af Örgütü de bu konuda Avrupa Birliğini ciddi
şekilde uyaran raporlar yayınlamıştır. Demiştir
ki: Ey Avrupa Birliği, sen göçmenler konusunda ne yeterli bütçe
ayırıyorsun ne bunların engellenmesi konusunda insan
haklarına ve insan hürriyetine ilişkin adımlar atıyorsun. Buna
rağmen, sadece bu kaçak göçmenleri iteleyerek kendi kaderini tayin etme
noktasında tampon bölgeler oluşturmak istiyorsun. İşte,
Türkiye bu tampon bölgelerden bir tanesi. Türkiye tampon bölge hâline
getirilmeye çalışılıyor. Bu konuda Avrupa Birliğinin
söylediği sözler var, yakaladığı göçmenleri getirip
sınırımıza koyma noktasında tavırları var.
Türkiye bu konuda ciddi adımlar atmak zorunda, kendisinin bu konuda önce
iç yapısını düzenlemek zorunda. Burada sorulan soru şudur:
Aksarayda, Basmanede otellerde kalıp, kendilerini sınırdan
geçirecek insanlarla anlaşmalar yapıp, paralar ödeyip sonra da
olmadık teknelerle, olmadık yollarla kaçarken canlarını
kaybeden yüzlerce, binlerce insanın can kaybının önlenememesinin
öncelikle kendi içimizde bir sorgulamasını yapmak zorundayız. O
Basmane otellerindeki insanları İzmir Emniyeti, İzmir
Valiliği, bu ülkenin istihbarat teşkilatları bilmiyorlar
mı, Aksaraydakileri bilmiyorlar mı? Bu, milyonlarca dolara varan
bütçeler oluşturmuş olan, insan kaçakçılığı
üzerinden iş yapan şebekeler, şirketler oluştuğu
konusunda Türkiyede net bilgiler var. Bunların önlenmesi konusunda
adım atmaya ihtiyaç var. Onun için, bu Meclisin bunları
konuşmaya ve bu konuda adım atmaya ihtiyacı var.
Değerli
arkadaşlar, bu kaçak göçmenlerle birlikte, bu kaçak göçmenlerin
yarattığı sorunlarla birlikte, insanlık dramlarıyla
birlikte ülke içerisinde de şu an çok ciddi sorunlarla karşı
karşıyayız. Ülkemizin sınırları hiç de öyle
sadece dağlık bir sınır olduğu için engellenemeyen
geçişlerden değil, sınırımız sınır olma
özelliğini yitirmiş, ciddi bir sıkıntı gelmiştir.
Evet, komşularımızla sorunlar var. O
komşularımızdaki ateş çemberinden kaçan insanları
kucaklamak bu ülkenin, büyük devlet olmanın gereğidir ama bu gelen
insanları bu ülke içerisinde nasıl yerleştireceğimiz
konusunu, bu ülkeye gelen bu insanlarla bu ülkede yaşayan insanların
birbirlerine kardeş olmalarını sağlama görevini yerine
getirmeliyiz. Şimdi düşman oluyorlar. İşte, Gaziantepte
Suriyelilerin oturduğu evleri basıp o insanları o mahalleden
sürme noktasına gelme durumları doğuyor veya o insanların
bu ülkeye geldiklerinde kimliksiz, nereye gittikleri belirli olmadan
yaptıkları bir sürü eylem bu ülkenin huzurunu, iç
işleyişini ortadan kaldırıyor. Bu insanlar
çalışma hayatı içerisine giriyorlar. Bazen, işte
İzmirde, Ayakkabıcılar Sitesinde olduğu gibi Türk
işçiler ayaklanıyor, Suriyeli işçiler burada
çalışamaz. deyip o işçileri oradan sürme noktasına
geliyorlar.
Biz tüm bunları konuşmak ve bunlar konusunda
çözüm üretmek zorundayız; devlet olmanın gereği, bu ülkeyi iyi
idare etmenin gereği budur. Bu yaşanan insanlık dramı
karşısında biz bu insanlara kucak
açtığımızda dünyaya da çıkıp şunu
söylemeliyiz: Ey Birleşmiş Milletler, ey insan hakları
örgütleri, ey Af Örgütü, Türkiyenin bu durumda attığı
adımlar karşısında siz niye adım atmıyorsunuz? Ey
Avrupa Birliği, niye yapmıyorsunuz? Bunu söylerken gerekli olan
girişimler konusunda da bu ülke adım atmak ve bunları
iyileştirmek zorundadır. Onun için, öncelikle, Türkiye -güven veren,
bu konuda politikalar oluşturmuş, bu konuda tedbir almış-
bu kaçak geçişleri seyreden bir ülke olmaktan çıkmalıdır.
Bu noktada ciddi bir şekilde zafiyetimiz, sanki Türkiyenin Avrupa
Birliği ülkelerine kaçak geçiş yollarına müsaade eden ve bunu
organize eden bir noktada olduğunu gösterir durumdadır. Onun için
değerli arkadaşlarım, bu konu ciddi bir şekilde bu Meclisin
işi olmalıdır. Bu Meclis bunu hem insani açıdan hem ülkenin
güvenliği açısından hem de uluslararası ilişkilerinde
uğradığı haksızlık açısından incelemeli
ve ciddi bir tedbir alma konusunda adım atmak zorunda olmalıdır.
Ben bu konunun böyle geçiştirilecek bir konu
olmadığının bilincindeyim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bunun ciddi bir şekilde ele alınmasını
istiyoruz ve bu anlamıyla, bugünkü, arkadaşlarımızın
vermiş olduğu önergeye de destek veriyoruz. Bu Parlamentonun bu
önergeyi destekleyerek bunun geniş bir şekilde incelenmesine
fırsat sağlayıp insanların bu konudaki
durumlarını düzeltmesi lazım.
Bakınız, İtalyaya büyük göçler
başlayınca son dönemde ve en son 400 kişi Akdenizde
öldüğünde İtalya Mare Nostrum diye yani Bizim Deniz diye bir
projeyle gelen göçmenleri kendi kaderine bırakmak yerine bir çözüm önerisi
aldı ve bu çözüm önerisi içerisinde, son bir yıl içerisinde 50 bin
kişiyi kurtardı. Döndü Avrupa Birliğine dedi ki: Benim bunlara
yaptığım masrafla ilgili olarak sizlerden para istiyorum, destek
istiyorum. İşte ciddi devlet politikaları böyle
oluşturulur. Biz de aynı şekilde, Ege Denizinden, diğer
sınırlarımızdan bu tür kaçak göçmen ve kaçak göçmenlerin
uğraştığı sorunlarla ilgili düzgün bir politika
uygulayıp bunun çözüm yollarını tüm uluslararası örgütlerle
birlikte bulma konusunda adım atmalıyız. Bu önerge buna vesile
olacak. Bu anlamıyla, bu ölümlerin önüne geçilerek insanlık
dramının sonuna gelmesine katkı koyacak bir önergedir. Emperyalistler,
geri bıraktırdıkları Afrikayı, Afganistanı,
Orta Doğudaki birçok ülkelerin insanlarının
sınırlarını aşmasına müsaade etmeyip onların
denizlerde boğulmasına göz yummak durumunda olduklarının
hesabını bir insanlık dramı olarak vermelidirler. Biz de
üzerimize düşeni yaparak ülkelere bu konuda en içten, samimi
çalışmayı yapmış ülke olmanın gerektirdiği
tedbirleri almış bir Meclis olmalıyız.
Bu duygularla, önergeyi destekliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Susam.
Aleyhinde Isparta Milletvekili Recep Özel.
Buyurunuz Sayın Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Çok değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin, kaçak olarak
ülkemize gelen ve ülkemiz üzerinden yurt dışına
çıkış yapmak isteyen göçmenlerin sorunları ve ölüm
nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması için
vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım.
Tabii, göçmen sorunu, sadece Türkiye'nin değil
dünyanın bir sorunu. Binbir hayalle yollara düşüp, memleketlerini,
yaşadıkları yeri, yaşadıkları
coğrafyayı terk edip dünyanın çeşitli yerlerinde iş
bulabilmek, rahat bir hayat ortamı bulabilmek için göç etmiş, göç
etmek zorunda kalmış, kimi politik nedenlerle, kimi ekonomik
nedenlerle, bazen de adli nedenlerden kaynaklanan ve son zamanlarda da kendi
güvenlikleri, can güvenlikleri, mal güvenlikleri nedeniyle göç etmek zorunda
kalan, çok değişik ülkelerden insanlarca ülkemizin transit ülke
olarak kullanıldığı veyahut da ülkemizin bir
sığınma yeri olarak kullanıldığı hepimiz
malumu, hepimizin şahidiz.
Evet, göç, dünya kurulalıdan beri kimi zaman
Avrupaya, Batıya fakir ülkelerden göç olmuş ama bu,
Batılılar tarafından da ucuz iş gücü olarak
kullanılmış ve neredeyse göçmenler sömürülür hâle de
Tarihimiz
bunlara hep şahittir.
Ülkemiz -biraz önce söylediğim gibi- bu göç
anlamında hem transit hem de sığınmacı bir ülke ama
hiçbir zaman bir kaynak ülke olmamıştır, ülkesinden bir
başka yere göç veren ülke olmamıştır. Emniyet
kayıtlarına baktığımızda da dünyada en fazla bu
göçle, yasa dışı göçle mücadele eden, kaçakla mücadele eden ülke
olmuştur, yakalama oranları da en fazla ülke olmuştur.
Elbette yerinden yurdundan kopup gelen insanların
ekonomileriyle, sağlıklarıyla, yaşamlarıyla ilgili bir
dünya sorunları vardır. Evet, ölümlerle
karşılaşmaktadırlar. Denizlerde uygun olmayan
koşullarda seyahat ederek hayatlarından olmaktadırlar. Ama buna
en güzel manada, en iyi manada çözüm bulmak için, kendisine -misafirperver
olarak- gelmiş olan Suriyedeki vatandaşa, bütün dünyada, mezhebine,
ırkına, dinine, geldiği yere, coğrafyaya bakmadan
yardım elini açan, kucağını açan da bir Türkiye var,
dünyanın gıptayla baktığı bir Türkiye var. Çoğu
Batı ülkesinin, Avrupa ülkesinin beş yılda, on yılda
alamadığı sayıda insanı on günde, yirmi günde, iki
günde Türkiyeye kabul eden ve çadırlarında barındıran bir
ülke var.
Göçle ilgili bir dünya anlaşma
yapılmıştır. Çokça ülkelerle ikili anlaşmalar
yapılmıştır. Türkiye her zaman için bu anlaşmalarda
kendine düşen yükümlülüğü yapmıştır ama bize
birtakım öğütlerde bulunan Batı, Avrupa Birliği,
Birleşmiş Milletler üzerine düşen yükümlülüğü, görevi
yapmamaktadır. Elbette ki bu sorunlarla ilgili Orada sorunlar dursun, biz
seyredelim. değil
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bizim
zamanımızda kuruldu. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, AFAD,
çeşitli kurumlar, bize göçle gelmiş olan tüm dünya
vatandaşlarına, tüm dünya insanlığına hizmet
etmektedir, sorunlarını çözmeye çalışmaktadır.
Bugünkü Meclis gündemimiz de bellidir.
Ben, sorunlara duyarlı olduğumuzu belirtiyor,
hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Tanal, Sayın
Dinçer, Sayın Canalioğlu, Sayın Susam, Sayın Ören,
Sayın Aygün, Sayın Çelebi, Sayın Köse, Sayın Özkan,
Sayın Akova, Sayın Ekşi, Sayın Ekici, Sayın Korutürk,
Sayın Demiröz, Sayın Keskin, Sayın Onur, Sayın Oyan,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Düzgün.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.50
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 4üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istenen yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini yeniden
tekrarlıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yapılan
ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 16 Ekim 2014 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.09