TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
40ıncı
Birleşim
8
Ocak 2015 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Osman Boyrazın, Enerji Tasarrufu ve Enerji Verimliliği
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mardin Milletvekili Erol
Doranın, kış mevsiminde köy yollarında yaşanan
ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, yem bitkileri ve kadastro çalışmalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, Kocaelinin bazı ilçelerindeki elektrik
kesintileriyle ilgili tedbir alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Ali Aydınlıoğlunun, kaza geçiren Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve kar yağışı nedeniyle Balıkesirin
bazı ilçelerinde çöken hayvan damları için AFADdan yardım
gönderileceğine ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahinin, Pariste bir mizah dergisine gerçekleştirilen ve 12
kişinin öldüğü saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, emeklilere verilen yüzde 2,3lük zammın Merkez
Bankasının belirlediği enflasyon oranının altında
kaldığına ilişkin açıklaması
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Millî Eğitim Bakanlığının
yaptığı şube müdürlüğü sınavı için verilen
yürütmeyi durdurma kararının derhâl uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, gazeteci Metin Göktepenin 19uncu ölüm yıl dönümünde, her
türlü haksız saldırıdan mağdur olan tüm gazetecileri
saygıyla, sevgiyle selamladığına ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, Bulgaristanda Müslümanların ibadet yerlerine
yapılan saldırıların kabul edilemez olduğuna, Pariste
bir mizah dergisine gerçekleştirilen saldırıyı
kınadığına ve kaza geçiren Balıkesir Milletvekili
Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
8.- Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemirin, ağır kış şartları nedeniyle
Hükûmeti acilen tedbir almaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, kara yollarının bakım, onarım ve
tuzlama işlemleri özelleştirildiğinden Karayolları Genel
Müdürlüğündeki iş makinelerinin atıl vaziyette çürümeye terk
edildiğine ve yolların uzun süre kapalı kaldığına
ilişkin açıklaması
10.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, Zonguldak Kozluda 8 madencinin hayatını
kaybettiği kazanın 2nci yıl dönümünde benzeri kazaların
yaşanmamasını dilediğine ve kaza geçiren Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
11.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerinde yolların
kapalı, elektriklerin kesik olduğuna ve ziraat ve su ürünleri
mühendislerine kadro açılması için Hükûmeti göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
12.- İzmir Milletvekili
Musa Çamın, İzmirin bazı ilçelerine yapılacak taş
ocaklarının orada yaşayan insanların geleceğini yok
edeceğine ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bu
konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
13.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, kaza geçiren Balıkesir Milletvekili Haluk
Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve bundan
sonraki süreçte altyapıların devlet eliyle yapılıp
doğal gazın vatandaşa dağıtılacağına
ilişkin açıklaması
14.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demirin, Pariste bir mizah dergisine gerçekleştirilen
saldırıyı kınadığına, ceza infaz kurumlarında
çalışan ikinci müdürlere rütbe tenzili yapılması konusunda
Hükûmetin ne düşündüğünü öğrenmek istediğine ve 5 bin
sınıf öğretmeninin atama beklediğine ilişkin
açıklaması
15.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Halkların Demokratik Partisi olarak, Pariste bir
mizah dergisine gerçekleştirilen ve 12 kişinin öldüğü
saldırıyı kınadıklarına, gazeteci Metin
Göktepenin 19uncu ölüm yıl dönümüne ve kaza geçiren Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde
bulunduklarına ilişkin açıklaması
16.- Çorum Milletvekili Tufan
Kösenin, gazeteci Metin Göktepenin 19uncu ölüm yıl dönümüne ve Çorumun
köylerinde yaşanan yol ve elektrikle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, kaza geçiren
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe acil şifalar
dilediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, Pariste bir mizah
dergisine gerçekleştirilen ve 12 kişinin öldüğü
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, KİT Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/228)
B) Genel Görüşme
Önergeleri
1.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Arap Baharının
yaşandığı ülkelerdeki değişimlerin Türkiyeye ve
bölge ülkelerine etkileri ve sonuçları konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi
(8/15)
2.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, denizcilik ve deniz ticaretinin
sonuçları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/16)
3.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, AKPnin özellikle son
yıllardaki dış politikasıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ekonomik yapısına, ticari ilişkilerine, milletin refahına
ve millî bütçe dengesine kasteden hamlelerinin rakamsal neticeleri konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ve
Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, Kobane'den gelenlere yapılan ve Kobane'ye gönderilen
yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun cevabı (7/54714)
2.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın, Antalya'nın Manavgat ilçesinde 24-25 Ekim 2014
tarihlerinde yaşanan sel felaketine,
- Şırnak
Milletvekili Selma Irmak'ın, Kobani'den Şanlıurfa'nın Suruç
ilçesine gelen sığınmacılara,
- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, Şanlıurfa'daki çadır
kentlerde yaşam koşullarının iyileştirilmesine
İlişkin
Başbakan'dan soruları ve Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuşun cevabı (7/55769), (7/55801), (7/55805)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın
kullanmakta olduğu hizmet binası için ödenen aylık kira bedeline
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/55856)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Artvin'in Hopa ilçesinde yapılan Sosyal Güvenlik Merkezi
hizmet binasının maliyetine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/55858)
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, iş müfettişleri
tarafından inşaatlara verilen iş durdurma kararlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/55863)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan müsteşarlara ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/55916)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan daire
başkanları ve daire başkan yardımcılarına,
2004-2014 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan genel
müdür ve genel müdür yardımcılarına,
Soru önergelerinin
cevaplandırılmasına yönelik çalışmalara ve söz konusu
çalışmalar ile görevli personele,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuşun cevabı (7/56142) (7/56143) (7/56145)
8.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, İstanbul'daki deprem toplanma
alanlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuşun cevabı (7/56144)
9.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/56171)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, soru önergelerinin
cevaplandırılmasına yönelik çalışmalara ve söz konusu
çalışmalar ile görevli personele ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/56178)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan daire başkanları ve daire
başkan yardımcılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/56218)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, soru önergelerinin
cevaplandırılmasına yönelik çalışmalara ve söz konusu
çalışmalar ile görevli personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/56220)
13.- Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz'ın, ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacı
sayısına, Suriyeli sığınmacılara verilen izin ve
desteklere ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun cevabı (7/56302)
14.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel'in, 2010/2 sayılı Başbakanlık
Genelgesi gereği engelli aile ferdi bulunan çalışanlara
sağlanan kolaylıklara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun cevabı (7/56323)
15.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel'in, 2010/2 sayılı Başbakanlık
Genelgesi gereği engelli aile ferdi bulunan çalışanlara
sağlanan kolaylıklara ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/56355)
16.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan'ın, gümrük memurlarının özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/56730)
17.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, son dönemde yapılan kaçakçılık
operasyonlarına yetkilendirilmiş bazı gümrük müşavirlerinin
de adlarının karışmasına ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı(7/56733)
18.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan'ın, Suriye ile yapılan ticarete ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin
cevabı(7/56734)
19.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, ithal edilen gıda ürünleri ile hayvansal ve
tarımsal ürünlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Nurettin Caniklinin cevabı(7/56735)
20.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın'ın, Suriyeliler tarafından Gaziantep'te
açılan iş yerlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/57017)
21.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, gümrük müşavirliği mesleki yeterlilik
sınavlarında haksızlık ve usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/57199)
22.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'daki projelere ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/57200)
23.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, Osmaniye'de bulunan kampta yaşayan
sığınmacı Türkmenlerin sorunlarına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun cevabı (7/57321)
24.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray'ın, bazı limanların ithal edilen mobilya
ürünlerindeki gümrükleme yetkilerinin değiştirilmesine ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/57421)
25.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in, Diyanet İşleri Başkanlığından
Bakanlığa nakil yoluyla geçen personele ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/57422)
8 Ocak 2015 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
40ıncı Birleşimini
açıyorum.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Enerji Tasarrufu Haftası hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Osman Boyraza aittir.
Buyurunuz
Sayın Boyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Osman Boyrazın, Enerji Tasarrufu ve Enerji Verimliliği
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji
Tasarrufu ve Enerji Verimliliği Haftası münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
sevgi, saygı ve muhabbetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Ülkelerin
gelişiminde sürükleyici unsurların başında enerji tüketimi
gelmektedir. Daha doğrusu, ülkelerin gelişmişlik düzeyini
gösteren en önemli parametrelerden biri kişi başına tüketilen
enerji miktarıdır. Ülkenin ve enerji sektörünün başındaki
yöneticiler toplumun ve ekonominin ihtiyacı olan enerjiyi yeterli,
sürekli, kaliteli, düşük maliyetli, çevreyle uyumlu olarak tüketicilere
sunmak zorundadırlar.
Ülkemizin son on
yılda yaşadığı ekonomik gelişiminin ve artan
refah seviyesinin sonucu olarak enerji sektörünün her alanında
hızlı bir talep artışı olmaktadır. Türkiye,
İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
olan OECD ülkeleri içerisinde geçtiğimiz on yıllık dönemde
enerji talep artışının en hızlı
gerçekleştiği ülke durumundadır, ülke ekonomisindeki büyümeye
paralel olarak dünyada 2002 yılından itibaren elektrik ve doğal
gazda Çinden sonra en fazla talep artış hızına sahip 2nci
büyük ekonomi olmuştur. Dolayısıyla, enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak, 2023te 2 katına
çıkacak olan enerji talebi artışını sorunsuz
karşılamak için AK PARTİ iktidarları olarak dur durak
bilmeden gece gündüz enerji sektöründe devrim niteliğinde projeleri bir
bir hayata geçiriyoruz ve geçirmeye de devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu
çalışmalardan özellikle birkaçını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Enerjide özel sektör yatırımlarının önünü
açtık, 2002de yüzde 34 olan özel sektör payını yüzde 70lere
çıkardık, petrol arama çalışmalarını 9
katına çıkardık, rüzgâr enerjisi kurulu gücünü 19 megavattan
yaklaşık 3 bin megavata çıkardık. 2002 yılında 17
megavat olan jeotermal kurulu gücünü 246 megavata çıkardık. Yine,
hidroelektrik santrallerinde 12.240 megavat olan kurulu gücümüzü de 23.500 megavata ulaştırdık.
Elektrik enerjisi kurulu gücümüzü de sürekli artırdık, 129 milyar
kilovatsaat olan üretimimiz 259 milyar kilovatsaate
yaklaşmıştır. Türkiyeyi baştan sona doğal gazla
tanıştırdık. 2002 yılında yaklaşık 5
ilde kullanılan doğal gaz, özellikle son yıllardaki
projelerimizle birlikte bugün hemen hemen ülkemizin tüm şehirlerinde
kullanılmaktadır.
Yine, 2002 yılında 44 bin
kilometre olan doğal gaz iletim ve dağıtım hatlarını
82 bin kilometreye kadar ulaştırdık. 2 tane nükleer santral
kuruyoruz, 2023e kadar 2 nükleer güç santralini devreye alacağız.
Mersin Akkuyu ve Sinop ilimizde kurulacak olan 2nci nükleer santral için Japon
Hükûmetiyle 3 Mayıs 2013 yılında anlaşma
sağlanmıştır.
Dünyada fosil tabanlı enerji
kaynaklarının yüzde 65ine sahip olan Kafkas-Hazar-Orta Doğu
kavşağındaki Türkiye, bir zamanlar Benzin vardı da biz mi
içtik? çaresizliğini politika olarak tanımlarken AK PARTİ
hükûmetleriyle birlikte jeopolitik ve jeoekonomik konumunu imkâna, imkânı
da enerji politikasına dönüştürerek bölgesinde enerji koridoru
olmuştur. Türkiye gerek coğrafi gerekse jeopolitik konumuyla Orta
Doğu ve Orta Asya üretiminin dünya pazarlarına ulaşmasında
hem bir köprü hem de terminal özelliği taşıyor. Bu minvalde
hepinizin de bildiği üzere birçok büyük projelere imza attık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; enerji diplomasisiyle büyük projelere imza atarak doğu ve
batı arasında köprü olduk. Enerji verimliliğiyle üretim
artışını gerçekleştirmek için 2007 yılında
Enerji Verimliliği Kanununu koyarak enerji kaynaklarının
verimli kullanılmasını teşvik eden, zorunlu kılan
düzenlemeleri yerine getirdik. Bütün bu çalışmalarımıza
rağmen hâlâ enerjide yüzde 70 dışa
bağımlığız. Dolayısıyla, dışa
bağımlılıktan kurtulmak, artan enerji talebini minimize
etmek için her türlü enerji kaynaklarının kullanımının
yanında enerji verimliliğinin ve tasarrufunun ne kadar önemli olduğunu
üç ana başlıkta toplamak istiyorum:
Birinci başlık,
taşımacılık. Bireysel araba kullanımının
yerine toplu taşıma araçlarını tercih edersek ortalama
yüzde 15 tasarruf etmiş olmaktayız. Dolayısıyla da AK
PARTİ hükûmetleri, toplu taşımaya yönelik olarak her türlü
metro, metrobüs, tramvay, hızlı tren gibi projeleri hayata sunuyor.
Binalardaki yalıtım:
Özellikle, ithal kalemlerimizin en büyük bölümü olan doğal gazda
-özellikle konutlarda ısınma sistemi olarak
kullandığımız için- tasarrufa gidersek yüzde 30a
yakın tasarruf elde etmiş olacağız.
Son olarak da aydınlatmada. Özellikle
aydınlatmada, konut, iş yeri, AVM, sokak, cadde, parklardaki
aydınlatmalarda LED, tasarruflu ışıklar kullanırsak,
yine evlerde kullandığımız çamaşır makinesi,
buzdolabı ve buna benzer aletler yüksek verimli olursa inanıyoruz ki
büyük tasarruf sağlayacağız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hülasa şunu ifade etmek istiyorum
son olarak: En pahalı enerji israf edilen enerjidir, en ucuz enerjiyse
tasarruf edilen enerjidir.
Bu duygularla hepinizi ve yüce
heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Boyraz.
Gündem dışı ikinci söz,
kış mevsiminde köy yollarında yaşanan ulaşım
sorunları hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Doraya
aittir.
Buyurunuz Sayın Dora.
2.- Mardin Milletvekili Erol
Doranın, kış mevsiminde köy yollarında yaşanan
ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kış aylarında köy
yollarında yaşanan ulaşım sorunları konusunda gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede her yıl olduğu gibi bu yıl da ülke genelinde
yaşanan yoğun kar yağışları nedeniyle içinde
bulunduğumuz kış ayları soğuk ve çetin geçmektedir. Bunun
sonucu olarak, yurttaşlarımız ulaşım,
sağlık, eğitim, barınma ve daha birçok alanda zorlu
şartlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Kış ayları Türkiye
genelinde ve özellikle de doğu bölgelerinde yoğun kar
yağışıyla geçmektedir. Yoğun yağış alan
illerimizin özellikle kırsal bölgelerinde ulaşım
zorlaşmakta, yol açma çalışmalarının ivedi ve
kapsamlı biçimde yürütülmesi gibi nedenlerle halk büyük sorunlarla
baş başa kalmaktadır. Bunun sonucu olarak, maddi
kayıpların yanı sıra, zaman zaman insani trajik dramlar da
yaşanmaktadır. Kar yağışları nedeniyle özellikle
hayvan üreticileri ve çiftçiler büyük maddi kayıplar
yaşamaktadırlar, tıpkı geçtiğimiz günlerde
Manisanın Akhisar ilçesinde aşırı kar
yağışı nedeniyle çöken sıraların altında
kalan mahsullerinden büyük zarar gören çiftçiler gibi.
Değerli milletvekilleri, hemen her
yıl, kış aylarında, kızakla taşınan
hastalar, karlı yollarda doğum yapmak zorunda bırakılan
kadınlar, ulaşım olmadığı için hastaneye
ulaşamayıp yaşamını yitiren yurttaşlarla ilgili
haberler kamuoyuna yansımaktadır. Bunun en trajik örneği, geçen
yıl şubat ayında, Vanın Gürpınar ilçesine
bağlı Yalınca köyünün Çeli mezrasında hastalanan 3
yaşındaki Muharrem Taş, yolların kapalı olması
nedeniyle hastaneye yetiştirilemediği için vefat etmiş ve
babasının sırtında çuval içinde taşınmıştı.
Değerli milletvekilleri, Bingöl,
Bitlis, Dersim, Van, Şırnak, Hakkâri, Muş, Kars, Ağrı,
Erzurum, Erzincan, Iğdır, Sivas illerimiz başta olmak üzere,
daha birçok ilimiz iklim ve coğrafik şartlarından ötürü her
yıl bu manzaralarla yüz yüze bırakılmaktadır. Yoğun
kar yağışları ve soğuk havanın birleşimiyle
ortaya çıkan ve yaşamı olumsuz etkileyen bu tabloların
gerekli tedbirler alınmadığında yaşanacağı
aşikârken, sorunun çözümüne yönelik spesifik çözümler
geliştirilmemesi, gerekli önlemlerin zamanında alınmaması
kabul edilebilir bir durum değildir.
Elektrik hatlarının eski ve
yetersiz oluşu, temiz içme suyu sistemlerinin tam olarak
yaygınlaşmamış olması ve kar
yağışlarının yoğun yaşandığı
bölgelerde köy yollarının oldukça yetersiz oluşunun özellikle
kış aylarının zorlaştırıcı
koşullarıyla birleşmesi sonucunda, halkın
yaşadığı mağduriyetler bir kat daha artmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kapanan
yollar nedeniyle her yıl onlarca hasta, hamile kadın, bakıma
muhtaç yaşlı ve çocuk sağlık hizmetlerine
ulaşamadıkları için ya hayatlarını kaybetmekte ya da
kalıcı sağlık sorunları gibi tüm yaşamı
derinden etkileyen sorunlarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Yaşanan ulaşım sorunları neticesinde
her gün bir köyden başka bir köye gidiş geliş yapmak zorunda
bırakılan ilkokul, ortaokul öğrencilerinin eğitimleri ciddi
düzeyde aksamaktadır.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ sözcüleri her defasında duble yollardan bahsederken yolu
olmayan köylerden bahsetmemektedirler. Biliyoruz ki bu bölgelere her yıl
aynı dönemlerde yoğun kar yağmaktadır ve yine biliyoruz ki
bölgede birçok köy yolu hâlâ asfaltlanmış değildir, köy
yollarının birçoğu iki aracın yan yana geçişinin
mümkün olmadığı darlıktadır. Bu yetersiz yolların
üzerine bir de yoğun kar yağışı eklendiğinde
yaşamlarını köylerde sürdüren halkımız kaderiyle bir
bakıma baş başa kalmaktadır. 2015 Türkiyesinde yolu
olmayan köylerin bulunması, kardan kapanan yolların haftalarca
temizlenememesi, yurttaşların en temel hakları olan elektrik,
temiz su, sağlık, eğitim, beslenme gibi konularda kendi
kaderlerine terk edilmesi asla kabul edilemez. Teknolojinin ve imkânların
bu kadar ilerlemiş olduğu bir dönemde bunları
düşündüğümüzde, buradan Sayın Başbakanımız
başta olmak üzere bütün bakanlarımıza tekrar seslenerek köylerde
yaşayan halkımızın bu önemli sorunları konusunda
acilen her türlü teknik ekipmanı ve personeli harekete geçirerek, önleyici
tedbirler alarak bu çileye son vermelerini bekliyoruz. Ve ayrıca, bu
anlamda da yurttaşlarımızın uğramış
olduğu zararların tazmini yönünde gerekli adımları
atmalarını bekliyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dora.
Gündem dışı üçüncü söz,
yem bitkileri ve kadastro çalışmaları hakkında söz isteyen Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüte aittir.
Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, yem bitkileri ve kadastro çalışmalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; kadastro çalışmaları
ve yem bitkileriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, bölgemiz malumunuz çok
ağır kış koşulları geçiriyor; tipi, kar,
fırtına var, ana yollar, köy yolları tamamen kapalı ama
devletten ve Hükûmetten hiçbir yardım yok, hiçbir şekilde de araç
gerecimiz yok. Dün, Göle Kaymakamı Ardahanla Göle arasında dört saat
mahsur kaldı, kaymakam. Yani gerisini siz düşünün. Araç yok, gereç
yok. Yani Ardahanı terk ettiyse bu Hükûmet, bu devlet gözden
çıkardıysa kardeşim, biz de ona göre davranalım. Ne oluyor
yani, ne olduğunun hakikaten farkında değiliz.
Sularımız kesik, don;
sularımız akmıyor, yollarımızda hastalarımız
ölüyor arkadaşlar. Bu anlamda yolların açılması için araç
gerecin acil gönderilmesi lazım.
İki: 21inci yüzyılda hâlen
daha Ardahan merkezde insanların yüzde 40ı tezek yakıyor
arkadaşlar. Doğal gaz bizden geçiyor, tezeği de biz
yakıyoruz. Kalorisi sıfır olan bir tezek yakıyoruz. Bakın,
Posof, Damal, Hanak, Ardahan, Çıldır, Gölede risk
taşıyoruz; doğal gaz geçiyor, ham petrol boru hatları
geçiyor. Buna rağmen hâlen daha bizim orada doğal gaz sadece merkeze
yarı buçuk verilmiş. Yüzde 50
iskontolu doğal gaz verilmesini istiyoruz, bunu rica ediyoruz ilgililerden.
Onun dışında,
değerli arkadaşlar, elektrik çok sık kesiliyor. Ya, bir bela
oldu. Bu Kiler grubu mu almış, başka grup mu almış
Aras EDAŞı, personel yok. Personel yetersizliğinden her gün
bütün köylerimiz karanlıkta, insanların buzdolapları,
çamaşır makineleri, televizyonları arızalandı,
bozuldu. Bu anlamda rica ediyorum, elektrik kesiliyor, elektrik idaresine
personel gönderilsin ve bakımları yapılsın.
Bunun dışında
değerli arkadaşlar, bizim bölgemizde maalesef bitki örtüleri için
şu anda doğru dürüst ödeme yapılmıyor. Bizim Ardahanda
13.842 tane çiftçimiz var. Bunların toplam 14 milyon lira
alacağı var. Mazot ve gübreden var 7 milyon küsur, bitki örtülerinden
6 milyon lira daha var. Bu paranın acilen ödenmesi lazım. Kar
kış, insanlar hayvanlarını besleyemiyorlar, geçinemiyorlar.
Bu paraların acil ödenmesi lazım; istirham ediyorum, bu ocak ayı
içerisinde ödensin.
Ama onun ötesinde, bu bitki
örtülerinden faydalanamayan köylüler var. Bu tamamen kusura bakmayın-
AKPnin ayıbıdır. Niye ayıbıdır diyorum? Bir
muhtar benimle beraber geldi, burada bir basın toplantısı
yaptı. Bu basın toplantısında satılık köy dedi,
köyünü satılığa çıkartmış. Niçin? Doğrudan
gelir destek parası alamıyor yani mazot parası alamıyor,
gübre parası alamıyor, yem bitkileri parası alamıyor. Bin
dört yüz yıldan beri köy var, Gölenin Dereyolu ve Durançam köyü var, iki köyün de tapusu yok.
Şimdi, bu köylüler diyor ki: Kardeşim, biz vatandaş değil
miyiz, biz bu ülkeye vergi ödemiyor muyuz, asker göndermiyor muyuz; niye bize
doğrudan gelir destek paraları ödenmiyor, niye bize mazot
paraları ödenmiyor? Niye? Tapuları yok? Kadastro geçerken köylünün
üzerine tapu çıkartılmamış.
Ya, on iki
yıldan beri mücadele veriyorum, 3 defa kanun teklifi verdim, reddettiler;
soru önergesi verdim
Ya, gelin, çözelim, köylülerin tapusunu verelim.
Köylüler, insanlar orada kalıyor, mücadele veriyor, arkadaşlar, bu
insanların tapularını verelim ve bu insanlar buradan
faydalansınlar ve doğrudan gelir destek parasını
alsınlar, gübre parasını alsınlar. Hem Durançam hem
Dereyolu köylüleri şu anda beni izliyor. Hakikaten köylü perişan
durumda.
Şimdi,
Hanakta köylüler
Bakın, kadastro çalışmaları
yapmışlar. Kadastro çalışmaları doğru dürüst
yapılmamış. Sadece Hanakta değil, Gölede,
Çıldırda, Damalda, Posofta karmakarışık
yapmışlar; kimse doğru dürüst para alamıyor.
Şimdi,
bakın, sayacağım -zamanım da yok ama- Hanakta 1.900 küsur
köylümüz, çiftçimiz var, 1.200 köylü doğrudan gelir desteğinden
yararlanmıyor. Yani, mesela, örnek veriyorum: Sazlıçayır köyünde
130 kişi müracaat etmiş, 9 kişiyi kabul etmişler.
Güneşgörenden 47 kişi müracaat etmiş, 7 kişiyi kabul
etmişler. Sevimli köyünden 80 kişi müracaat etmiş, 30
kişiyi kabul etmişler. Yani, Geç köyünde, Çavdarlıda,
Avcılarda, Binbaşakta, Yamaçlıda, Sulakçayırda, bütün
köylerde bu eksiklikler var. Derhâl, acilen personel gönderilsin ve bunlar
tespit edilsin, köylülerimizin, çiftçilerimizin parası ödensin, karda
kışta insanlar mahzun kalmasın
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Gündeme geçmeden
önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerine birer dakika söz
vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Akar.
IV.-AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Kocaelinin bazı ilçelerindeki elektrik kesintileriyle
ilgili tedbir alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, Kocaeli, ülkemizin lokomotifi, vergi şampiyonu ancak hizmet
mağduru bir kent. Elektrikte kayıp kaçak oranı dünyada 8,1,
Avrupa Birliğinde 6,2 olmasına rağmen, Kocaelinde 6,1 ve
Kocaeli ülkemizin kayıp kaçak oranı en az olan ili. Ancak, hizmete
baktığımızda, çok uzağa gitmeden
yılbaşından öncesine ve sonrasına
baktığımızda, kar yağışı nedeniyle
kırk sekiz saat, yetmiş sekiz saat elektriğin kesik olduğunu
mahalle ve köylerde görüyoruz. Kartepe, Gölcük, Başiskele, Körfez,
Kandıra ilçelerinde elektrik problemi ile birlikte ısınma
problemi de yaşanmaktadır. Son günlerde mum
ışığı altında lüks hayata dönüşmesi şu
gerçeği de ortaya çıkardı: Artık AKPnin ampulü ne
Kocaelini ne de Türkiyeyi aydınlatıyor. Tüm Türkiye de 3 santimetre
kara teslim oldu diyorum, bir an önce tedbir alınması
gerektiğini ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın Aydınlıoğlu
2.- Balıkesir
Milletvekili Ali Aydınlıoğlunun, kaza geçiren Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve kar yağışı nedeniyle Balıkesirin
bazı ilçelerinde çöken hayvan damları için AFADdan yardım
gönderileceğine ilişkin açıklaması
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) Teşekkür ediyoruz Sayın Başkanım.
Dün akşam Balıkesirden
Ankaraya gelirken CHP Balıkesir milletvekili arkadaşımız
Sayın Haluk Ahmet Gümüş Sivrihisar yakınlarında
arabasıyla bir kaza geçirmiş, dolayısıyla hastaneye kaldırılmış,
Sivrihisarda ilk tedavi yapıldıktan sonra Ankara Başkent
Üniversitesine sevk edilmiş. Sabah yanına ziyarete gittiğimizde
üç tane kaburga kemiğinin kırık olduğunu, 3-4 dişinin
kırık olduğunu, solunum cihazına takılı olarak
orada istirahat ettiğini gördük. Hayati tehlikesi yok ama
arkadaşımız gerçekten büyük bir kaza geçirmiş. Ben bu
vesileyle Haluk Ahmet Gümüş Beye, ailesine ve CHP camiasına
geçmiş olsun diyorum. İnşallah en kısa zamanda
sağlığına kavuşur.
Yine, bu kapsamda, geçtiğimiz
hafta sonu büyük kar yağışı nedeniyle Balıkesirin
özellikle Savaştepe, Bigadiç, Sındırgı ve Dursunbey
ilçelerinde bazı hayvan damları çöküntüye uğramış,
özellikle büyük ve küçükbaş hayvan damlarında oldukça hasar var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) Bu konudaki zarar ziyanı da tespit yapıp AFADdan
bir yardım göndereceğiz inşallah, yaraları sarmaya
çalışacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aydınlıoğlu.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, kaza geçiren
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe acil şifalar
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Biz de Sayın
Gümüşe acil şifalar diliyoruz, bir an önce
sağlığına kavuşmasını temenni ediyoruz.
Sayın Şahin
IV.-AÇIKLAMALAR
(Devam)
3.- Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahinin, Pariste bir mizah dergisine gerçekleştirilen ve 12
kişinin öldüğü saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; dün, Fransanın başkenti Pariste meydana
gelen, bir mizah dergisine yapılan saldırı ve sonucunda 12
insanın hayatını kaybetmesi olayını
kınadığımı belirtmek istiyorum. İslam
Peygamberimizin adı kullanılarak bir intikam duygusuyla yapılan
bu katliam, dünyaya rahmet ve barış elçisi olarak gönderilen
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV)in bütün insanlığa
kazandırdığı ulvi değerleri yok etmeye yönelik
apaçık bir saldırıdır. Başka bir ifadeyle bu
saldırı, yüce dinimiz İslamın ve dinimize mensup
Müslümanların kendisine doğrudan yapılmış bir
saldırıdır. Bu saldırı ne Peygamberimiz adına ne
de İslam adına kabul edilebilir bir hareket tarzı değildir,
şiddetle kınadığımı belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, Pariste bir mizah
dergisine gerçekleştirilen ve 12 kişinin öldüğü
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Biz de bu
saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Düşünce
hiçbir zaman cebirle, şiddetle, topla tüfekle yok edilemez. demiştir
Mustafa Kemal Atatürk ve düşünceye karşı yapılan tüm
saldırıları şiddetle her zaman her yerde
kınadığımızı belirtiyoruz.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
IV.-AÇIKLAMALAR
(Devam)
4.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, emeklilere verilen yüzde 2,3lük zammın
Merkez Bankasının belirlediği enflasyon oranının
altında kaldığına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1 milyon 900 bin memur emeklisine, 8,9
milyon işçi ve BAĞ-KUR emeklisine, toplam 11 milyon emekliye Hükûmet
tarafından yüzde 2,3 zam olanağı
tanınmıştır. Gerekçesi, 2014ün son altı ayında
enflasyonun yüzde 2,33 olarak belirlenmiş olması. Hükûmet
yetkililerine soruyorum: Vergileri alırken ortalama yüzde 10 zam
yapılırken; elektriğe, suya yüzde 15-25 arası zam
yapılırken; temel gıda artışında yüzde 15-20
arası zam yapılırken; hatta Merkez Bankasının
enflasyon oranının yüzde 8,5 olduğu belirlenirken emeklilere
görülen bu -tırnak içerisindeki- büyük ikramiyeden dolayı Hükûmete
teşekkürlerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Işık
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Millî Eğitim Bakanlığının
yaptığı şube müdürlüğü sınavı için verilen
yürütmeyi durdurma kararının derhâl uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği
gibi, Millî Eğitim Bakanlığı, Görevde Yükselme
Yönetmeliği çerçevesinde 1.709 boş kadroya şube müdürü
ataması için 29 Aralık 2013 tarihinde yazılı sınav
yapmış ve bu sınava yaklaşık 40 bin civarında
öğretmen katılmıştır. Millî Eğitim
Bakanlığı, yazılı sınavı kazanan 5.913
kişiyi mülakata almış ve 16 Nisan 2014 tarihinde yaptığı
mülakat sonucunda 1.709 kişiyi
şube müdürü olarak atamıştır ancak
Danıştaya açılan davalar sonucunda bu atamalar için yürütmeyi durdurma
kararı verilmiş ve sadece sözlü sınavına göre atama
yapılamayacağı karara bağlanmıştır. Ne yazık ki Sayın Bakan salı
günü buradaki savunmasında Bakanlığa açılan davalardan
önemli bir kısmının kendileri lehinde sonuçlandığını
ifade etmiş ve Meclisi yanlış bilgilendirmiştir.
Açılan davalar sözlü sınavın içeriğine yönelik
davalardır. Dolayısıyla, TÜRK EĞİTİM-SENin
açmış olduğu dava sonucunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Danıştayca verilen karar ve Ankara 17. İdare Mahkemesinin
kararının derhâl uygulanması gerektiğini ifade ediyor,
yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Gök
6.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, gazeteci Metin Göktepenin 19uncu ölüm yıl dönümünde, her
türlü haksız saldırıdan mağdur olan tüm gazetecileri
saygıyla, sevgiyle selamladığına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bundan tam on
dokuz yıl önce görev yaptığı sırada gözaltına
alınarak polis şiddeti sonucunda hayatını kaybeden Metin
Göktepenin bugün anma törenleri gerçekleşiyor. Tam on dokuz yıl
geçti ama Türkiyede gazetecilere yönelik saldırılar, gazetecilerin
yazdıklarından ve bulundukları ortamda her türlü hakarete ve
özellikle polisin şiddetine ve araştırmasına maruz
kalmaları bugün de bütün hızıyla devam ediyor.
Metin Göktepenin şahsında,
hayatını kaybeden tüm gazetecileri ve gazetecilik yaparken
uğradığı her türlü haksız saldırıdan
mağdur olan tüm gazetecileri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
Sayın Öztürk
7.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, Bulgaristanda Müslümanların ibadet yerlerine
yapılan saldırıların kabul edilemez olduğuna, Pariste
bir mizah dergisine gerçekleştirilen saldırıyı
kınadığına ve kaza geçiren Balıkesir Milletvekili
Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Türkiye-Bulgaristan Dostluk Grubu
Başkanı olarak son zamanlarda Bulgaristanda ırkçı
oluşumlarca Müslümanların ibadet yeri camilere yapılan
saldırıların artış gösterdiğini kaygı ve
üzüntüyle gözlemlemekteyim.
Son olarak Cuma Camiinin ahşap
kısımlarına yanıcı madde dökülerek kundaklama
girişimi yapılmış, cami hasar görmüştür. Bu
saldırılar, inanç özgürlüğü, insan hakları ve
vatandaşlık hakları açısından kabul edilemezdir.
Bulgaristan Hükûmet yetkililerinin bu ve benzeri saldırıları
düzenleyenlere karşı etkin önlemler alacağını umut
ediyorum. Suçlular yakalanarak cezalandırılmalıdır.
Bu vesileyle, Fransada mizah dergisine
yapılan saldırıyı da kınıyorum. Bu olaylar,
terörün dininin ya da milliyetinin olamayacağını ve mazur
görülemeyeceğini bir kez daha acı bir şekilde teyit
etmiştir. Herkesin bu olaylardan ders çıkarması ve dünyada
barış, adalet, paylaşım için çok daha fazla çaba göstermesi
gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Kaza geçiren Balıkesir
Milletvekilimiz Haluk Beye de geçmiş olsun diyorum, Allahtan şifalar
diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Öztürk.
Sayın Özdemir
8.- Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemirin, ağır kış şartları nedeniyle
Hükûmeti acilen tedbir almaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hepimizin bildiği gibi,
ağır bir kış geçiriyoruz ülke olarak. Şu ana kadar
gündem dışı söz alan milletvekili arkadaşlarımız,
yerinden söz alan arkadaşlarımız illerinde kar nedeniyle
elektriklerin kesik olduğunu, yolların kapalı olduğunu
ifade ettiler. Ben de Sivastaki durumun Türkiye'deki tablodan daha
ağır bir tablo oluşturduğunu
Özellikle Kangal,
Divriği, İmranlı ve Zara ilçelerimizdeki köylerde üç dört günden
bu tarafa elektrik yoktur, köy yolları kapalıdır. Köylerimizde
bu mevsimde daha çok yaşlı ve hastalar bulunuyor. Ne yazık ki,
şu ana kadar Genel Kurul salonunda Hükûmetten bir temsilci yoktur. Görünen
o ki, Ardahandan, Karstan ta Kocaeline varıncaya kadar -Sivas dâhil-
ülke genelinde gerçekten çok ağır bir kış geçiriyoruz.
Hükûmeti bu konuda acilen tedbir almaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özdemir.
Sayın Ağbaba
9.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, kara yollarının bakım, onarım ve
tuzlama işlemleri özelleştirildiğinden Karayolları Genel
Müdürlüğündeki iş makinelerinin atıl vaziyette çürümeye terk
edildiğine ve yolların uzun süre kapalı kaldığına
ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, kara yollarında bakım
onarım ve tuzlama işlemlerinin özelleştirilmesi bir yandan
devlete ait binlerce iş makinesinin atıl vaziyette çürümeye terk
edilmesine yol açarken, diğer yandan, zorlu kış
koşularında yol bakım ve onarım
çalışmalarının ihmal edilmesine neden olmaktadır. Bu durum,
kar yağışlarında il ve ilçeleri köyleri bağlayan
şehirlerarası yolların uzun süre kapanmasına ve çok
sayıda trafik kazası yaşanmasına neden olmaktadır.
Karayolları Genel Müdürlüğünün envanterinde 11 bin iş makinesi
atıl vaziyette bekletiliyor. Devlette iş makineleri ve ekipman
özellikle çürümeye terkedilirken taşerona emanet edilmiş kara
yolları kar yağışı sonrası uzun süre
ulaşıma kapanıyor. Buzlandığı hâlde
tuzlanmamış yollar ölüme davetiye çıkaran kazalar
doğuruyor. Maalesef, modern karla mücadele araçları işlevsiz
hâlde bırakılıyor. Karayolları Genel Müdürlüğünün bünyesindeki
modern karla mücadele araçları şube şefliklerinde,
şantiyelerde ve bölge merkezlerinde çürümeye terk ediliyor.
İşlemeyen bu araçların her yıl araç vergileri, sigorta
primleri yatırılıyor, muayene ücretleri ödeniyor. Buna
rağmen Türkiyenin her yanında yollarımız kardan
dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Ulupınar
10.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, Zonguldak Kozluda 8 madencinin hayatını
kaybettiği kazanın 2nci yıl dönümünde benzeri kazaların
yaşanmamasını dilediğine ve kaza geçiren Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, 7/1/2013
tarihinde Zonguldak Kozlu Müessese Müdürlüğüne bağlı maden
ocağında metan gazı püskürmesi sonucu oluşan göçükte 8
madenci kardeşimizi kaybettik. Bu kazanın ikinci yıl dönümünde
şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet, kederli yakınlarına
sabır ve başsağlığı diliyorum.
İnşallah, bu ve benzeri kazaların bir daha yaşanmaması
dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Milletvekili
arkadaşımıza ben de geçmiş olsun diyorum, Allah
şifalar versin.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ulupınar.
Sayın Doğru
11.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerinde yolların
kapalı, elektriklerin kesik olduğuna ve ziraat ve su ürünleri
mühendislerine kadro açılması için Hükûmeti göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilinde Erbaa, Niksar,
Reşadiye, Başçiftlik, Almus ilçeleri başta olmak üzere 130
civarında köy yolu kapalıdır. İnsanlar bizleri arayarak
yolların açılmasını istiyorlar. Ayrıca, elektrikler de
zaman zaman kesiliyor. Buradan konuyu dile getiriyor, ilgilileri göreve davet
ediyorum.
İkinci olarak: Ülkemizde
okullarından mezun olan ziraat ve su ürünleri mühendisleri atama
yapılmamasından dolayı çok büyük mağduriyet içerisinde
bulunuyorlar. Bu insanların mağduriyetlerinin giderilmesi için acilen
kadro açılması ve atama yapılması beklenmektedir. Hükûmeti
bu konuda göreve davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Sayın Çam
12.- İzmir Milletvekili
Musa Çamın, İzmirin bazı ilçelerine yapılacak taş
ocaklarının orada yaşayan insanların geleceğini yok
edeceğine ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bu
konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
İzmirin Selçuk ilçesine
bağlı Gökçealan köyünde, Enerji Bakanlığı
tarafından verilen ruhsat çerçevesinde, taş ocağı
kuruluyor. Gökçealan köyü üzümü, inciri, zeytini ve zeytinyağıyla çok
ünlü bir köyümüz. Oraya kurulmuş olan bu taş ocağıyla köylülerimizin
gelir kaynakları tamamen yok olacak ve burada tarım ve ziraat ortadan
kaldırılacaktır.
Yine, Menderes ilçemizin Karakuyu
köyünde verilen ruhsatla burada taş ocağı ve mıcır
ocağı açılmaktadır. Özellikle Tahtalı Barajına
-İzmir suyu oradan beslenmektedir- çok büyük bir zarar verecektir,
buradaki zeytinlikler ve buradaki tarım yok olacaktır.
Yine, Kemalpaşa ilçemizin Akalan
köyünde verilmiş olan ruhsatla birlikte bu bölgedeki tarım ve ziraat
yok olacak, kurulan taş ocakları ve mıcır ocaklarıyla
buradaki insanlarımızın gelecekleri yok edilmektedir.
Çevre Bakanlığını
bir kez daha bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Sadece
şehircilik bakanlığının değil çevre
bakanlığının da yapmasını istiyoruz.
Verilmiş olan bu ruhsatlara ÇED raporu mecburiyetinin getirilmesini ve bu
tip ruhsatların verilmemesini istiyoruz, diliyoruz ve göreve davet
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çam.
Sayın Çelebi
13.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, kaza geçiren Balıkesir Milletvekili Haluk
Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve bundan
sonraki süreçte altyapıların devlet eliyle yapılıp
doğal gazın vatandaşa dağıtılacağına
ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ben de ilk önce, CHPli milletvekili
arkadaşımız kaza geçirdiği için Allahtan şifalar
diliyorum, buradan kendisine geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
İkincisi ise bir
konuşmacı arkadaş özellikle Doğu Anadoluya doğal
gazın gelmediğini söyledi anladığım kadarıyla.
Geçen sene AK PARTİ hükûmetlerinin torba yasada çıkarmış
olduğu bir kanun vardı, 117nci maddesinde şu yazıyordu
Daha önce devlet eliyle bunlar yapılıyordu ama 117nci maddeye
Tabii, 3 AK PARTİli milletvekili ve grubumuzla birlikte bizim
getirdiğimiz bir teklifti. Bundan sonraki süreçte 3 kez Enerji Piyasası
Kurulu eğer ihale yapıp da rantabl olmayan müteahhitler
katılmazsa, bundan sonra, Enerji Piyasası Kurulu, devlet eliyle
bunların altyapısı yapılacak. Dolayısıyla, bundan
sonraki süreçte de zannediyorum bu tür rantabl olmayan projeler, 7 tane ilimiz
vardı
Bundan sonraki süreçle birlikte hükûmetlerimiz
altyapıları devlet eliyle yapıp daha sonra bu doğal
gazı vatandaşlarımıza dağıtacaklar. Bunu
belirtmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çelebi.
Sayın Demir
14.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demirin, Pariste bir mizah dergisine gerçekleştirilen
saldırıyı kınadığına, ceza infaz
kurumlarında çalışan ikinci müdürlere rütbe tenzili
yapılması konusunda Hükûmetin ne düşündüğünü öğrenmek
istediğine ve 5 bin sınıf öğretmeninin atama
beklediğine ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Paristeki, Fransadaki olayı ben
de insanlık adına kınıyorum.
Ceza infaz kurumları
hakkındaki tasarıyla ceza infaz kurumlarında çalışan
ikinci müdürlere rütbe tenzili
yapılıyor. Maliyenin kadrosunda kurum müdürü olarak geçen, iş
yeri sınıflandırmasında ikinci müdür olarak geçen ikinci
müdürler tasarıyla müdür yardımcısı statüsüne indiriliyor.
Bu durum maaş ve özlük haklarını düşürüyor. Ayrıca
verilmiş bir hak geriye alınıyor. Hukuken verilen bir hak geri
alınamaz. Bu konuda Hükûmetimiz ne düşünüyor?
İkinci bir konu: 5 bin
sınıf öğretmeni öğrencileriyle buluşmak istiyorlar. İkinci
sömestirde Hükûmetin buna özen göstermesini, dikkate alınmasını
talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın Baluken
15.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Halkların Demokratik Partisi olarak, Pariste bir
mizah dergisine gerçekleştirilen ve 12 kişinin öldüğü
saldırıyı kınadıklarına, gazeteci Metin
Göktepenin 19uncu ölüm yıl dönümüne ve kaza geçiren Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşe geçmiş olsun dileğinde
bulunduklarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün
Fransanın başkenti Pariste katliam şebekeleri tarafından
mizah dergisi Charlie Hebdoya yapılan saldırıda aralarında
dergi yazarlarının da olduğu 12 kişi
yaşamını yitirmiştir. Halkların Demokratik Partisi
olarak biz Pariste gerçekleştirilen bu saldırıyı
şiddetle kınıyoruz. Fransa halkına, Fransız
basınına ve tüm insanlığa
başsağlığı diliyoruz. Orta Doğuda Kürtlerin,
Arapların, Asuri-Süryanilerin, Türkmenlerin, birçok etnik topluluk ve
inancın kanını dökenler ve katledenler dün ve bugün Pariste
ortaya çıkmıştır. Bu katliam şebekesinin dünyanın
her tarafında kültürlere, inançlara ve halklara saldırılar
yapmaya, basın ve ifade özgürlüğüne saldırmaya devam
ettiklerini, Kobani ve Şengal başta olmak üzere Türkiyede, Orta
Doğuda ve Avrupada bu şebekelerle mücadele etmek için bütün
inançların, halkların ve kültürlerin öz savunma anlamında
örgütlenmeleri gerektiğini buradan tekrar ifade ediyoruz.
Ayrıca Pariste basın ve
ifade özgürlüğüne yönelik saldırıların olduğu bugün de
gazeteci Metin Göktepenin katledilmesinin 19uncu yıl dönümünü
yaşıyoruz. Metin Göktepe 8 Ocak 1996da haber için bulunduğu bir
olay takibinde polis tarafından gözaltına alınmış ve
işkence sonucu öldürülmüştü. Maalesef Metinin katledilmesinden sonra
da Türkiyede basına ve basın emekçilerine yönelik ölüm, tutuklama ve
baskılar hiç son bulmamıştır. Bizler Metin Göktepenin
anısını mücadelemizde yaşatırken basın ve ifade
özgürlüğünü hedef alıp basın emekçilerine ölüm ve tutuklama
kusan anlayışlara karşı mücadele etmeye devam edeceğimizi
bir kez daha ifade ediyoruz.
Ayrıca dün trafik kazası
geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili Sayın Haluk
Ahmet Gümüşe de ve bütün Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Sayın Köse
16.- Çorum Milletvekili Tufan
Kösenin, gazeteci Metin Göktepenin 19uncu ölüm yıl dönümüne ve Çorumun
köylerinde yaşanan yol ve elektrikle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biz de aramızdan
ayrılışının 19uncu yılında Metin Göktepeyi
hasretle anıyoruz ama o günden bugüne de basın özgürlüğü
adına en ufak bir ilerlemenin sağlanmadığını
esefle izliyoruz.
Çorum, köy sayısı
bakımından Türkiyede 3üncü ildir, 750nin üzerinde köyü
vardır. 750 köyün 250sinin yolu son üç gündür yağan kar nedeniyle kapalıdır.
Buna yakın köyün de elektrikleri kesilmiş, arızalar da
giderilememektedir. Yani, duble yol yapmak muhakkak önemlidir ama var olan
yolları açık tutmak daha da önemlidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan istifa tezkeresi
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, KİT Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/228)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
KİT Komisyonu üyeliğinden
istifa ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 07/01/2015
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Üç genel görüşme önergesi
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Genel Görüşme
Önergeleri
1.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Arap Baharının
yaşandığı ülkelerdeki değişimlerin Türkiyeye ve
bölge ülkelerine etkileri ve sonuçları konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi
(8/15)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
"Arap Baharı" olarak
adlandırılan Kuzey Afrika ile Orta Doğu'daki protestolar sonucu
oluşan yeni ortamının ve Arap Baharının
yaşandığı ülkelerdeki değişimlerin Türkiye'ye ve
bölge ülkelerine etkilerinin ve sonuçlarının değerlendirilmesi
için Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 98 ve İç Tüzükün 101,
102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasını
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Gerekçe:
Tunus'ta üniversite mezunu olduğu
hâlde işsizlik dolayısıyla işportacılık yapan
Muhammed Boazizi isimli bir Tunus vatandaşının zabıta
ekipleri tarafından tezgâhının elinden alınması dolayısıyla
kendisini yakması ve hayatını kaybetmesi Kuzey Afrika ve Orta
Doğu'da bir kısım ülkeleri etkisi altına alan halk
ayaklanmalarının yaşanmasına sebep olmuştur.
Önce Tunus Devlet Başkanı
Zeynel Abidin Bin Ali yaşanan halk isyanı sonucu görevini bırakmak
ve ülkeden kaçmak durumunda kalmıştır. Ardından
ayaklanmalar Mısır'a ulaşmıştır. Ülkenin
Başkenti Kahire başta olmak üzere Mısır genelindeki büyük
çaplı gösterilerin sonucunda Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in de
kırk yıllık iktidarı noktalanmıştır. Kuzey
Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde bir domino etkisi gösteren Arap
Baharı süreci buradan Libya'ya sıçramıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 17 Mart 2011 tarihinde
aldığı 1973 sayılı Kararı sonrası NATO'nun
(North Atlantic Treaty Organization - Kuzey Atlantik Antlaşması
Örgütü) da müdahalesi sonucu 20 Ekim 2011 tarihinde buradaki kırk iki
yıllık Muammer Kaddafi dönemi sona ermiştir. Arap
Baharı'nın bir sonraki durağı Suriye'de Devlet Başkanı
Beşar Esad'a karşı başlayan protestolar ise son derece kanlı
olaylara neden olmuş, ülkede büyük bir karışıklık
başlamıştır.
Söz konusu süreçte Moritanya, Bahreyn,
Cezayir, Fas, Lübnan ve Yemen gibi ülkeler de protestolar nedeniyle Arap
Baharı sürecinden etkilenmiştir. Orta Doğu ve Kuzey Afrikada
yaşayan halkların demokrasinin istenilen standartlarda olmaması,
ekonomik yolsuzluk, ifade özgürlüğünün
sınırlılığı gibi konuları öne sürerek
giriştiği ayaklanmalar, dış müdahalelerden de beslenmiş,
Türkiyenin de yakından ilgilendiği bölge büyük güçlerin de
yönlendirmesiyle yeniden dizayn edilmeye başlamıştır.
Arap Baharı, birçok ülkenin
başındaki kişilerin görevlerini bırakmaya zorlandıktan
sonraki seçimlerin ardından siyasi kadroların değişimine
ortam hazırladığı gibi, bölgede enerji kaynaklarının
kullanımı, iletimiyle ekonomik faaliyetler ve ülkelerin iç
dinamikleri de değişmiştir. Ayrıca, Suriye gibi bazı
ülkelerde çatışmalar iç savaş boyutuna
ulaşmıştır.
Suriye'de de Beşar Esadın
karşısında ABD, AB, Suudi Arabistan ve Katarla birlikte
pozisyon almıştır. Başbakan Erdoğanın 2011
yılı Ağustosunun başında Suriyede
yaşananları iç mesele olarak tarif etmesi ise Türkiyenin
yaşanan krizden etkileneceğinin alarmını vermiş, bölgedeki ani
değişimler istikrarı bozmuş, bu durum Türkiyeyi de
etkilemiştir. Terör olaylarının bu denli artmasının
ardındaki nedenlerden birisi de bölgenin giderek daha karmaşık
bir yapıya evrilmesidir.
Suriyedeki istikrarsız ortamdan
yararlanmak isteyen PYD, Esad yanlılarına ve muhaliflere alternatif
bir güç olmak istemekte, kendi kontrol bölgesini sağlayarak bu
karmaşadan yarar sağlamak istemektedir. Kısa süre önce
teröristbaşı Abdullah Öcalanın Suriyede 15 bin kişilik
bir ordu kurulmasına ilişkin talimatı göz önüne
alındığında Suriyede son derece sakıncalı bir
döneme girildiği görülmektedir.
Bu kritik periyotta Iraktaki Çekiç Güç
harekâtından sonra 36ncı paralelin kuzeyindeki Kürt
yapılanması, 2003 yılındaki Irakın işgali
sonrasında özerkliğini pekiştiren, merkezî hükûmetten kopuk ve
bağımsızlık provaları yapan bir yapıya
kavuşmuştur. Iraktaki bu duruma benzer bir sürecin, Suriye'de de
yaşanma ihtimali maalesef uzak değildir. Türkiye, İran, Suriye
ve Iraktan oluşması hedeflenen 4 parçalı KCK projesinin
hazırlıkları böylece ileri bir noktaya ulaşmış
olacaktır.
Bunların yanı sıra,
Türkiyenin en uzun sınırını paylaştığı
Suriyedeki kargaşa Türkiyeye yasal ve yasa dışı yollardan
birçok mültecinin geçişine zemin hazırlamış, ülkemizde
sayıları 100 bini aşan mültecilerin çeşitli sorunlara neden
oldukları yönünde halkın kaygıları doğmuştur.
Tüm bu yaşananlar çerçevesinde,
Arap Baharı sürecinde bölgedeki değişikliklerle oluşan yeni
düzen, isyanların sonuçlarının bölgemizde ve ülkemizde ne gibi
değişikliklere sebep olduğu ve hangi sonuçları
doğurduğunun anlaşılması gerekmektedir.
2.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, denizcilik ve deniz ticaretinin
sonuçları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/16)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Coğrafi olarak yarımada
şeklinde olan ve üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz
sınırlarının uzunluğu kara
sınırlarından fazladır. Bu sebeple ülkemizde denizcilik ve
deniz ticareti gerek ekonomik gerek sosyal açıdan büyük önem
taşımaktadır. Denizcilik ve deniz ticareti maalesef arzu edilen
noktaya getirilememiştir, sorunlarına çözüm üretilememiştir ve
gerekli destek verilmemiştir. Denizcilik ve deniz ticaretinin
sorunlarının her açıdan değerlendirilmesi için
Anayasa'nın 98 ve İç Tüzükün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasını Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Ülkemizin deniz
sınırları kara sınırlarından uzundur. Denizin
altı ve üstünde olmak üzere petrol, doğal gaz, madenler, yük ve yolcu
taşımacılığı, balıkçılık ve su
ürünleri gibi birçok zenginliklere sahip olan denizciliğimiz, aynı
zamanda seyir güvenliği, deniz emniyeti, boğaz geçişleri, deniz
trafiği ve deniz kirliliği gibi birçok hususun da sürekli göz önünde
bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır.
Mukayeseli üstünlüklere sahip
olmasına rağmen, Türk deniz ticaretinin hak ettiği yerde
olduğunu söylemek son derece güçtür. Üreten ekonomiden ziyade, ithal
bağımlısı bir ekonomik yapıyı teşvik eden
Hükûmetin ekonomi politikaları denizcilik sektörünü ihmal etmekte,
sorunların gittikçe derinleşmesine yol açmaktadır. Deniz
taşımacılığının yurt içi yük
taşımacılığındaki payının yüzde 3,6
gibi değerlere inmiş olması da bunun en önemli göstergelerinden
birisidir.
Aslında bir deniz ülkesi olan
Türkiye'nin denizciliğinin bağımsız çalışan bir
müsteşarlıktan vazgeçilerek devasa bir bakanlık içerisinde genel
müdürlük seviyesinde temsil edilmesinin bu alanda yer alan sektör temsilcilerinin
de gücünü ve etkisini azaltacağı aşikârdır. Bu
görüşler Hükûmetin denizcilik alanındaki vizyon eksikliğini
ortaya koymaktadır. Uluslararası özelliği gereğince
ayrı ele alınması, ulaştırma ve iletişim
başlıklarının sınırlarını
aşması dolayısıyla da ayrı değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Bazı önemli şehirlerimizin
limanlarına demir yolu bağlantısı bulunmaması,
limanlarımızın teknolojik donanımlarının yetersiz
olması gibi ciddi altyapı noksanlıkları hayati önem ve
öncelik arz etmektedir
Deniz ticaret
filosunun gençleştirilememiş olması ve gemi inşa ve
yatçılığın desteklenememesi diğer
sorun alanlarıdır.
Ülkemizdeki 127 tersane
daha düne kadar yaklaşık 1.000 kişiyle çalışır
iken bugün kapasite kullanım oranları yüzde 5'lere kadar
gerilemiştir. Bu tesislerin çoğu, sektöre kredi veren yabancı
bankaların ganimetçi yaklaşımları sebebiyle borç
batağına saplanmıştır. Sıkıntıya
düşüldüğünde kullanılmak üzere oluşturulan "Kredi
Garanti Fonu", siyasi mülahazalarla hükûmete yakın birkaç ihtiyaç
sahibine kullandırılması gibi bir sığlıkla
karşılaşılmıştır.
Türk denizciliğinin
eğitimli gemi adamlarına ihtiyacı vardır.
Kıyılarımızda
birçok kurum (Belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kültür
ve Turizm Bakanlığı gibi) kendi alanlarıyla alakalı
planlamalar yapmakta, etkili bir koordinasyon sağlanamadığı
için kaotik bir ortam oluşmaktadır. Acilen ilgili tüm birimlerin
katkı ve katılımlarıyla kıyı master planları
yapılmalıdır.
Deniz
taşımacılığının oransal
ağırlığı, toplam iç yük
taşımacılığı içerisinde
artırılmalıdır.
Türk deniz ticaret filomuz
hâlâ daha ithal yüklerin yüzde 27'sini taşımakta olup, dış
taşımacılığın artırılması için de
tedbir ve teşvikler üretilmelidir.
Transit olarak ülkemize
gelen ve limanlarımızdan diğer ülkelere gönderilen konteyner ve
yük taşımacılığı desteklenmelidir.
Deniz
taşımacılığının gelişmesine engel
teşkil eden hükümlerin Kurumlar Vergisi Kanunundan acilen
ayıklanması mecburiyeti hasıl olmuştur.
TUGS'a kayıtlı
gemilerde çalışan yabancı uyruklu gemi adamlarının
çalışma ve izin işlemlerinde kolaylıklar
sağlanmalıdır.
Kısa mesafeli deniz
yolu taşımacılığı desteklenmelidir.
Türk
boğazlarında tarifeli sefer yapan gemiler uzun süre
bekletilmemelidir.
Türkiye'de imal ve
inşa edilen gemilerin ihracatı teşvik edilmeli, işlemler
kolaylaştırılmalıdır.
Deniz denetimindeki çok
başlılık ortadan kaldırılmalıdır.
Yatçılık, millî
ekonomi içerisindeki payını büyütebilmiş değildir.
Sektörün en büyük
problemi, yabancı bayraklı Türk gemileri problemidir ki bugün itibariyle
birçok Türk Bayraklı gemi yabancı bayraklarını çekmekte,
onlara sağlanan kayıt dışılık avantajlarıyla
Türk Bayrağından çıkmaktadırlar. Bu oran yüzde 70'lere
ulaşmıştır. Millî denizciliğimiz açısından
bu sorunun aşılması her şeyden önceliklidir.
3.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, AKPnin özellikle son
yıllardaki dış politikasıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ekonomik yapısına, ticari ilişkilerine, milletin refahına
ve millî bütçe dengesine kasteden hamlelerinin rakamsal neticeleri konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2002 yılından bu yana
iktidarda olan AKP'nin, özellikle son yıllardaki dış
politikasıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomik yapısına,
ticari ilişkilerine, milletin refahına ve millî bütçe dengesine
kasteden hamlelerinin rakamsal neticelerini TBMM Genel Kurulunda
değerlendirmek üzere Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün
101inci, 102nci ve 103'üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Dışişleri Bakanı
Sayın Ahmet Davutoğlu'nun 2009 yılından bu yana bizzat
pratiğe aktardığı "stratejik derinlik" adlı
paradigmanın ve onun bir alt söylemi olan "komşularla
sıfır sorun" ölçüsünün 2012 yılı sonu itibarıyla
vardığı nokta fevkalade vahimdir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin
geleneksel dış politikasının ana sütununu teşkil eden
"Yurtta barış, dünyada barış." hikmetinin
pervasızca harcandığını ve kenara itildiğini,
yerine ise nostaljik ve emperyal nitelikli tehlikeli bir vizyonun ikame
edildiğini görüyoruz.
Bugün gelinen aşamada benimsenen
dış politika çizgisinin hem kuramsal hem de maddi planda uzun vadeli
devlet ve millet menfaatleriyle zıtlaştığını
saptıyor, birçok kesimin bu hususla münasebetli haklı
endişelerine tanıklık ediyoruz.
Bu süreçte AKP yetkililerinin iddia
ettikleri gibi Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası arenada itibar
kazanmamış, aksine seksen dokuz yıllık mevcudiyeti
dâhilindeki en büyük hasara ve tahribata maruz kalmıştır.
Söz konusu zararın diplomatik
yankılarının yanı sıra, elbette bir de ekonomik ve
ticari maliyeti mevcuttur. 31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara
hadisesiyle işaret fişeği atılan, aynı yılın
aralık ayından itibaren "Arap Baharı" olgusu ivme
kazanan ve nihayet Suriye kriziyle doruk noktasına ulaşan gerileme
sürecinin ekonomi politiği üzerine TBMM ve medya yeterince
tartışmamış, Hükûmet yetkilileri de müthiş bir
karartma siyaseti yürütmüşlerdir.
Gerçekten de Sayın Davutoğlu
önderliğinde idare edilen dış politikanın ülkemize ve
insanımıza yüklediği mali külfetin aydınlatılması
zaruridir. Sanılanın aksine, Sayın Davutoğlu'nun
mimarlığını üstlendiği tasavvurun etkileri sadece
Suriye meselesi ile bağlantılı değildir ve çok boyutludur.
Karşımızdaki tablonun
birçok değişkeni ve unsuru vardır. Kuzey Afrika ve Orta
Doğu coğrafyasını içine alarak yayılan ve neticede
millî sınırlarımıza kadar dayanan isyan dalgasına
gereğinden fazla müdahil oluşumuz beraberinde çeşitli ekonomik
ve ticarî sorunları getirmiştir. Bu sorunların bir
kısmı Arap Baharı'yla doğrudan ve dolaylı yoldan
ilgili olan devletleri kapsamaktadır. Buna göre özellikle Rusya ve
İran gibi ülkeler üzerinde durmak gerekmektedir ki Çin Halk Cumhuriyeti de
bu listenin içerisindedir.
Meselenin yan etkiler
ayağını da dikkate almak mecburiyetindeyiz. Örneğin, Rusya,
Türk mallarını taşıyan tırlara dönüşte Rus
malı taşıma şartı getirmiştir. Yine, Türk
dünyasının mihenk taşlarından olan Özbekistan, Türk
mallarına tahdit uygulamaktadır. Suriye sınırının
kapanması nedeniyle ihracat navlun maliyetleri katlanmış, Arap
ülkelerine yapılan ihracat önemli oranda sekteye uğramıştır.
Geçtiğimiz haftalarda yaşanan uçak krizleriyle de bu kış
doğal gaz noktasında zor günler yaşamamız muhtemeldir.
Hükûmetin güncelleme
kılıfı altında yaptığı zamlar ve en çok
sıradan insanlarımızı sıkıştıran ilave
vergiler düşünüldüğünde, mülteci kamplarına ödenen paranın,
Özgür Suriye Ordusu'na verilen lojistiğin nasıl
sağlandığının ve dış politikanın
sebebiyet verdiği genel kayıpların nasıl telafi
edileceklerinin Genel Kurulda açıkça tartışılması
gerekmektedir.
Denetim faaliyetinden sorumlu olan TBMM
karşısında Hükûmetin insanımızın ödediği
vergilerle yarattığı bu kaynakların nasıl ve niçin
kullanıldıklarını açıklaması ve eylemleriyle
alakalı millet temsilcilerine hesap vermesi önem
taşımaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik
yapılmasına dair iç tüzük teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
birinci bölümünde yer alan 12nci maddesi kabul edilmişti.
Bugün 13üncü maddeden
başlıyoruz efendim.
13üncü madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 13. Maddesinin 2. Fıkrasındaki
"duraksamadan" ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ömer Süha Aldan Ali Rıza
Öztürk
Uşak Muğla Mersin
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek İsa
Gök
Zonguldak Kırklareli
Mersin
Gürkut Acar Özgür
Özel
Antalya Manisa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13. Maddesinin:
1- 1. Fıkrasının a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
a) Başka tedbirlerle önlenmesi
mümkün olmayan hallerde en son olarak ateş etme tedbirine başvurulur.
2- 2. Fıkrasında bulunan teşebbüs edilmesi ibaresinden
sonra gelmek üzere veya saldırılması
ibaresinin eklenmesini,
3- 2. Fıkrada bulunan duraksamadan kelimesinin madde
metninden çıkarılmasını,
Arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Alim
Işık
Konya İstanbul
Kütahya
Yusuf Halaçoğlu Bülent Belen
Kayseri Tekirdağ
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Kemal Aktaş Pervin
Buldan
İstanbul Van Iğdır
Erol Dora Hasip
Kaplan
Mardin Şırnak
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Buldan, siz mi
konuşacaksınız?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13üncü madde üzerine vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, gazeteci Metin Göktepenin katledilişinin 19uncu
yıl dönümü. Metin Göktepe, İstanbulda gazetecilik yapan bir
arkadaşımızdı, bir yurttaşımızdı. On
dokuz yıl önce bugün, 8 Ocak 1996
tarihinde, Ümraniye Cezaevinde, tutuklulara ilişkin yapılan
saldırı sonucu katledilen insanlarla ilgili bir cenaze töreni
vardı Alibeyköyde ve Metin Göktepe, eline kâğıdını,
kalemini ve fotoğraf makinesini alarak bu cenaze törenini izlemeye gitti
fakat cenazenin yapılacağı ilçeye bile Metin Göktepe
alınmak istenmedi. Dolayısıyla, Metin Göktepenin bütün
ısrarlarına rağmen, sarı basın kartı
olmadığı gerekçesiyle ilçeye bile alınmasına izin
verilmedi. Buna rağmen ısrarcı davranarak Metin Göktepe ilçeye
girdi fakat polisler tarafından kapalı spor salonuna alınarak
götürüldü, yüzlerce insanla birlikte gözaltına alındı ve burada
polisin çok şiddetli coplarına maruz kaldı, vücuduna inen bütün
darbelere karşın Ben gazeteciyim. dedi Metin Göktepe ve gazeteci olduğunu
hatırlattı polislere, güvenlik güçlerine. Buna rağmen Metin
Göktepenin vücuduna, her yerine coplar indi fakat yine Metin Göktepe Ben
gazeteciyim. dedi, Ben görevimi yapıyorum. dedi, Ben haber
yapacağım. dedi ama görgü tanıklarının da ifadelerine
göre Metin Göktepe kapalı spor salonunda -gazeteciler ve oradaki
insanlarla birlikte- polisin şiddetli işkencesi sonucunda
yaşamını yitirdi. Dolayısıyla, Metin Göktepe bugün
aramızda yok.
Değerli arkadaşlar, sadece
Metin Göktepe değil, bugün Türkiyede Musa Anter, Hafız Akdemir,
Ferhat Tepe gibi yüzlerce gazeteci ya basın önünde işini yaparken,
görevini yaparken polislerin, güvenlik güçlerinin şiddetine,
baskısına maruz kaldı ya da faili meçhul cinayetlere kurban gittiler.
Evet, bizler belki yüzler olduk, binler olduk, meydanlara indik, Metin
Göktepelere sahip çıkmaya çalıştık fakat bu ülkede gazeteci
olmanın çok ağır bir bedeli vardı ve bunlardan bir tanesini
yine Metin Göktepe canıyla ödeyerek aramızdan ayrıldı.
Bu ülkede gazeteci olmak her zaman suç oldu
değerli arkadaşlar ve bu ülkede özgür basından yana olmak suç
oldu. Gazeteler kapatıldı, gazeteler bombalandı, sayfalar
sansürlendi, gazetecilere işkenceler yapıldı, gazeteciler
katledildi ve bunun bugün bir örneğini de ne yazık ki Fransanın
başkenti Pariste Charlie Hebdo dergisine yapılan baskın sonucu
yaşamlarını yitiren 12 gazeteci gibi biz de ülkemizde
yaşadık. Bugün Pariste milyonlar sokaklara indi, gazetecilerine
sahip çıkmaya çalıştı. Bizler de bugün yine Metin Göktepe
şahsında tüm gazeteci arkadaşlarımızı, bu
uğurda canını veren, bedenini veren, ömrünü veren tüm gazeteci
arkadaşlarımızı saygıyla, minnetle anıyoruz,
onlara buradan şükranlarımızı iletiyoruz, ailelerine bir
kez daha başsağlığı dileklerimizi ifade etmek
istiyoruz değerli arkadaşlar.
Biz yine bugün buradan Halkların Demokratik Partisi
olarak sadece Metin Göktepenin değil, bugüne kadar öldürülen, katledilen
bütün gazetecilerin faillerinin bir an önce açığa
çıkarılması gerektiğini ve onları kimler katlettiyse
mutlaka bunların yargılanması gerektiğini,
cezalandırılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Ancak
bu şekilde onlara sahip çıkabiliriz, ancak bu şekilde
onların mücadelesini yaşatabiliriz diyoruz. Bugün, AKP Hükûmetinin görevlerinden
birisi de Türkiyede katledilen gazetecilerin cinayetlerinin açığa
çıkarılması. Onları öldürenlerin mutlaka
yargılanması gerektiğini ifade etmek istiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13. Maddesinin:
1- 1. Fıkrasının a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
a) Başka tedbirlerle önlenmesi
mümkün olmayan hallerde en son olarak ateş etme tedbirine başvurulur.
2- 2. Fıkrasında bulunan teşebbüs edilmesi ibaresinden
sonra gelmek üzere veya saldırılması
ibaresinin eklenmesini,
3- 2. Fıkrada bulunan duraksamadan kelimesinin madde
metninden çıkarılmasını,
Arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Gerekçeyi mi okutuyorum?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile saldırıya teşebbüs hâlinde
silah kullanma hâli düzenlenmiştir. Saldırının
gerçekleşmesi hâlinde boşluk bulunmaktadır. Bu
boşluğun doldurulması gerekmektedir. Silah kullanma eylemi
ölçülülük oranı ile sınırlandığına göre
duraksamadan kelimesi maddede yer alması anlamsızdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 13. Maddesinin 2. Fıkrasındaki duraksamadan
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özel
konuşacak, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir kez daha Adana Milletvekilimiz
Murat Bozlaka Allahtan rahmet, sevenlerine ve grubuna
başsağlığı diliyorum.
Dün Pariste düşünce
özgürlüğüne karşı girişilmiş olan katliamı
kınıyorum. Tam bundan on sekiz yıl önce 8 Ocak 1996da
kaybettiğimiz gazeteci Metin Göktepeyi bir kez daha buradan
saygıyla, minnetle ve özlemle anıyorum.
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerinde grubumuzun vermiş
olduğu önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyoruz. Ben,
Cumhuriyet Halk Partisinin -Veli Ağbaba, Nurettin Demir ve Muharrem
Işıkla birlikte- cezaevleri komisyonunda görev yapan bir
milletvekiliyim. Pozantı Cezaevinden başlayarak 50 farklı
cezaevinde 150den fazla ziyaret gerçekleştirmiş ve bununla ilgili
100den fazla rapor yazmış, bunlardan 5 tanesi de
kitaplaşmış olan bir komisyonun üyesiyim. Nerede bir hak ihlali
varsa, nerede bir hukuksuzluk varsa Cumhuriyet Halk Partisi bunların
üzerine kararlılıkla gitti bu dönemde ve bunların üzerine
giderken suçun türünü, suçlunun etnik kökenini, inancını, mezhebini
hiç sorgulamadık, diliyle ya da ırkıyla, işlediği
suçla, menşeiyle de hiç ilgilenmedik, insan hakları temelinden
yaklaştık meseleye. Ve cezaevlerinde yaptığımız
tüm ziyaretler sırasında tespit ettiğimiz üç ana mağdur
grubu, üç ana mağduriyet vardı. Bunlardan bir tanesi mahkûmların
yaşadığı sorunlardı. Diğeri, mahkûm
yakınlarının cezaevi ziyaretleri öncesinde, sırasında
ve sonrasında yaşadığı sorunlardı ama bir
diğeri de cezaevi personelinin mağduriyetiydi. Cezaevi personelinin
ismi değişiyor. Eskiden gardiyan deniyordu, bir devrim
yapıldı, infaz koruma memuru adını aldılar ama
sorunları değişmedi. Şimdi bugün onlara iç güvenlik
memuru ve dış güvenlik memuru adını vereceğiz ama
sorunlarıyla ilgilenmiyoruz. Oysa cezaevinde çalışan personelin
dört yıl önce, on yıl önce, yirmi yıl önce ne sorunu varsa bugün
de benzer sorunları var. Onların yeni bir sıfata değil,
yeni bir statüye, sorunlarının bilinmesine ve çözüm önerileri
getirilmesine ihtiyacı var. Onların bir makyaja, bir yeni isme
değil, onların acil durumlarından dolayı önce nefes
aldıracak bir suni teneffüse, sonra da etkin bir tedaviye ve
rehabilitasyona ihtiyaçları var.
İnfaz koruma memurları,
müdürler, müdür yardımcıları, aday memurlar, teknik memurlar,
hepsinin sorunları dağ gibi ve çözülmeyi bekliyor. Bizler cezaevindeki
mağdurların, mahpusların yanlarına gittiğimizde
gözümüzün içine bakıyorlar girerken ya da çıkarken,
sorunlarını dile getirirler mi, Mecliste bir gün gündeme gelip çözüm
üretilebilir mi diye. Örneğin, cezaevinde çalışan memurlar silah
taşıyorlar -cezaevinde, dışarıda görev
yaptıklarında taşıyacaklar- polisler, jandarmalar gibi
riskli görev yapıyorlar ama yıpranma payları yok. Çok
farklı meslek gruplarına tanınan, gazetecilere tanınan, en
nihayetinde milletvekillerine tanınan bir yıpranma payı cezaevindeki
memurlarda maalesef yok. Oysa cezaevi memurları, cezaevinde
çalışanlar yıpranma almadıkları gibi fazla mesai de
almıyorlar. İşin enteresanı, onlar en çok, örneğin
herkesin dinlendiği bayram günlerinde, yılbaşı günlerinde
çalışıyorlar. Neden çalışıyorlar? Çünkü o
günlerde açık görüş var ve herkes birden, birkaç gün içinde açık
görüş yapacak. İzinlerin hepsi iptal, hiçbir tanesi ailesinin
yanına, yakınlarının yanına gidemiyor ve kader mahkûmları
çocuklarını kucaklarına alabilsin, bir anne evladına belki
son kez sarılabilsin, bayram gününü, yılbaşı gününü
birlikte geçirebilsinler diye onlar kendi ailelerinden, kendi
yakınlarından fedakârlık yapıyorlar. Ne bu özel günlerdeki
çalışmalar için, ne günün herhangi bir saatindeki fazla mesai için,
ne bir isyan çıktığı durumda bütün izinler iptal
edildiğinde gittiklerinde çalıştıkları fazla mesai
için bir kuruş fazla ücret alamıyorlar. Emekli olmaya
kalktıklarında örneğin, 3.800 lira maaş alan bir müdürün
maaşı 2 bin liraya düşüyor; infaz koruma memuru 2.800 lira
alıyor, maaşı 1.500, 1.600 liraya düşüyor. Kredi
kartları dolu, borç boğaza kadar, emekli olmadan yaş haddine
kadar çalışmayı zorluyorlar ve bulundukları koşullarda
devletin 3 öğün için verdiği 4 liralık yemeği mahkûmlarla
birlikte yiyerek, o kötü kaderi birlikte paylaşarak yaşama tutunmaya
çalışıyorlar.
Grubumuzun önerileri var,
değerlendirilmesini ve bu insanların sesinin artık
duyulmasını talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, daha iyi
algılayabilmem için kabul edip etmediğinizi, el işaretlerinizi
daha iyi görmemi lütfen sağlayınız.
14üncü madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 2.
Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) güvenlik görevlilerinin veya kolluk
kuvvetlerinin kuvvet kullanarak müdahale ettiği durumlarda, müdahalede
görev alan personelin can ve mal güvenliği ile ilgili gizlilik kararı
dâhil olmak üzere gerekli tedbirler alınır.
Faruk Bal Alim
Işık Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kütahya Kayseri
Murat Başesgioğlu Bülent
Belen
İstanbul Tekirdağ
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 14. Maddesinin 2.
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk
Uşak Mersin
Mehmet Hilal Kaplan Melda Onur Malik Ecder
Özdemir
Kocaeli İstanbul Sivas
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Pervin Buldan Hasip
Kaplan
İstanbul Iğdır Şırnak
Kemal Aktaş Erol
Dora
Van Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Buldan, buyurunuz efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu dün, soru-cevap bölümünde Sayın Bakana ifade
etmeye çalıştık ve kendisinden de bir cevap aldık fakat bu
konudaki görüşlerimizi her platformda, her zeminde dile getirmeye ve bu
konudaki ısrarımızı bir kez daha ifade etmeye
çalışacağız.
Hasta tutsaklar meselesi dün yine
Sayın Bakana ifade ettiğimiz şekilde çok acil çözülmesi gereken
bir mesele ve çok hayati, çok vicdani
bir mesele olduğu için hiç zaman kaybetmeden hasta tutsaklara
ilişkin bir adımın atılması gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
Dün Sayın Bakan, bir ay içerisinde
bir yasa hazırlanacağını ve bu konudaki girişimlerin
ve adımların atılacağını ifade etmişti fakat
biz yine de buradan Sayın Bakana hatırlatmak istiyoruz: 2014
yılında Seyithan Taşkıran, Şehmus Yetek, Celal
Kılıçaslan, Ramazan Özalp, Lütfü Taş ve Haşem Arduçlu
isimli hasta tutsaklar cezaevlerinde ne yazık ki yaşamlarını
yitirdiler ve bu arkadaşlarımız, tabii ki ölümle pençeleşen
hasta tutsaklardı. Biz boşuna
buradan bir an önce bu konuda adım atılması
gerektiğini söylemedik ve bu konuda hiç zaman kaybetmeden
Bir ay
içerisinde belki de onlarca hasta tutsağı cezaevinde
kaybedebileceğimiz günleri yaşıyoruz. Dolayısıyla
Sayın Bakan, buradan bir kez daha
sizden rica ediyoruz, en kısa zamanda, hiç beklemeden, bir ayı
beklemeden bu konuda bir adım atılırsa en azından onlara
olan görevimizi belki bir nebze de olsa yerine getirebileceğimizi
düşünüyoruz.
Tam da içerisinde
bulunduğumuz barış süreciyle de alakalı olarak aslında
ifade etmek istiyoruz. Sürecin başından beri hasta tutsaklar meselesi
bir pazarlık konusu hâline getirildi ve karşılıklı
bazı polemiklerle birlikte, şu
yapılırsa ancak biz hasta tutsakları cezaevinden
bırakırız ya da bu yapılmadan hasta tutsaklara ilişkin
herhangi bir adım atmayız diye bize ifade edildi ama biz bu meselenin
bir kez daha ne kadar vicdani bir mesele olduğunun, ne kadar insani bir
mesele olduğunun altını da önemle çizmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, elimizdeki
listede tabii ki 500e yakın hasta tutsak var ve bu hasta tutsakların
başında şu anda ölümle pençeleşen Abdullah Kalay
Kandıra 2 No.lu F Tipi Cezaevinde, yine Abdurrahman
Yıldırım Şakran T Tipi Cezaevinde, Avni Uçar Siirt E Tipi
Cezaevinde, Aziz Bayın Edirnede, Aslan Karslı Kırıklarda,
Alaattin Öğet Edirnede, yine Ayfer Ayçiçek Gebze M Tipi Kadın
Cezaevinde, Fatma Tokmak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde
şu anda hasta tutsaklar arasında birinci sıralarda yer almakta.
Dolayısıyla onları
kaybetmeden aileleriyle bir araya gelebilmelerinin, belki de son nefeslerini
aileleriyle birlikte verebilmelerinin olanaklarını
sağlamanın hem bizim hem de Hükûmetin birinci gündemi olması
gerektiğini ifade ediyor ve bu ısrarımızı da
Sayın Hükûmete, Sayın Bakana iletmek istiyoruz. Dolayısıyla
hasta tutsaklar konusunda çok acil atılması gereken adımlar
olduğunu düşünüyor ve barış süreciyle de
alakasını kurarak bu konudaki ısrarımızı
Sayın Bakana ifade etmek istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 14. Maddesinin 2.
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Hilal Kaplan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Onur, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MELDA ONUR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum ama sözlerime
başlamadan önce, dün mizaha uzanan kanlı elleri kalemimi
kaldırarak kınıyorum. Müsaadenizle bu desteği vermemiz
gerekiyor arkadaşlarımıza. Şöyle elimde
tutacağım.
(Hatibin, üzerinde Je Suis Charlie
yazılı bir dövizi göstermesi)
MELDA ONUR (Devamla) - Arkadaşlar,
naçizane olarak bir mizah dergisi yazarı, bir dönem de öğrencilik
yıllarımın geçtiği bir şehirde, dostlarımın
dostları olduğunu bildiğim mizah ustalarının ve Charlie Hebdo
çalışanlarının sevdiklerine
başsağlığı diliyorum.
Bugün Sevgili Metin Göktepenin ölüm
yıl dönümü, katledilme yıl dönümü. 10 Ocak, önümüzdeki günlerde
Çalışan Gazeteciler Günü. Bu vesileyle bugün bir kanun teklifi
sunacağız. Medyanın ve mizahın baskı altında
olduğu ülkemizde 7 Ocak günü mizah gazeteciliğine adansın
istiyoruz ve 7 Ocak haftası basın özgürlüğüne ve mizaha
saygı haftası olsun istiyoruz, mizah silahla, gazla, copla
karşılık görmesin diye.
Sayın vekiller, Sayın Bakan;
bundan bir süre önce cezaevinden bir mektup aldım. Zeynep Bakır, 3
yaşındaki bebeği Poyraz Aliyle, bir de
fotoğrafını göndermişti. Ben size fotoğrafı da
göstereyim, Zeynep ve çocuğu Poyraz Ali. Poyraz Ali otizmli bir bebek, 3
yaşında. Zeynep Bakır, eşi ve oğluyla Trabzonda
oturuyordu. Tamamen yasal olan gösterilere katılmak, tamamen yasal dergi
çıkarmaktan dolayı terör örgütü üyeliğinden hüküm giydi Erzurum
özel yetkili mahkemede. Hani, Türk yargı sistemine zararlı
olduğu düşünülerek bugün lanetlenen özel yetkili mahkemede. Zeynepin
oğlu Poyraz Ali atipik otizm. Atipik otizm iyileştirilebilir bir
otizm ama otizmin ilerlememesi için alınması gereken önlemler var.
3-6 yaş da bunun için çok önemli ancak 3-6 yaşında ne yazık
ki Poyraz Ali cezaevinde olmak durumunda kalacak.
Poyraz Ali
şöyle bir hayat yaşıyor: Trabzonda oturan babası ayda bir
kere açık görüşe geliyor. Açık görüşe gelme nedeni,
kapalı görüşün otizmli bir çocuk için hiç de uygun
olmadığı. Anneden ayrılırken ağlıyor. Baba
bir hafta alıyor, daha sonra geri getiriyor. Her iki ayrılıkta
da ağlıyor. 7/24 eğitim görmesi gerekirken, ne yazık ki
Poyraz Ali haftada 3 kere sadece kırk beş dakika bir
danışma merkezine gidiyor annesiyle. İyi bir danışma
merkezi ama yetersiz. Cezaevinde Millî Eğitime bağlı bir
kreş var. Fena bir kreş değil ama bir otizmli çocuk için uygun
koşullar yok. Özel bir eğitim gerekiyor. Şimdi, çocuğun
üstün yararı için, özellikle bu kreşe çıkışında
annesinden ayrılmaması gerekiyor. Şöyle bir şey
düşünün: Çocuğu bir gardiyan annesinden alıyor ve kreşe
götürüyor. O cezaevi içerisindeki kreşe kadar annesinin gidebilmesi bile
bir otizmli çocuk için son derece önemli. Onun yanı sıra,
eğitimi için kendisine gönderilen materyaller ne yazık ki verilmiyor.
Sayın Bakan, geçenlerde biz
ziyaret etmiştik kendisini. Bilmiyorum, takip edebildiniz mi? Otizmli bir
bebekle ilgili olarak anlatıyorum. Bunun için sizi ayrıca ziyaret
edeceğiz. Ben de ziyaret edeceğim. Bunu da burada not edeyim. Otizmli
bebeğin bir sıkıntısı var. Yani, birçok otizmli çocuk
var -biliyoruz biz- cezaevlerinde. Bu çocuğa gönderilen eğitim
materyallerine el konuyor. Bu nedir? Hamur, puzzle, kalem. Lütfen bunların
bir yönetmelik değişikliğiyle sağlanmasını
teşvik ediniz.
Şimdi, biz şunu öğrenmek
istiyoruz: Acaba bugün cezaevlerinde otizmli ya da engelli ya da kronik
hastalığı olan çocukların sayısı nedir? Bununla
ilgili yapılmış bir araştırma var mı? Otizmle
ilgili yapılmış düzgün bir araştırma
olmadığını biliyoruz. Hani, Kabinenizin dedikodusunu yapmak
istemiyorum ama Sağlık Bakanlığından bu konuda
federasyona gelen yanıt, otizm üzerinde herhangi bir çalışma
yapmak gibi bir amaçları yok. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının da federasyona hâlâ bir randevu
vermediğini biliyoruz. Fatma Şahin Hanım döneminde bir yol
katettiler ama Sayın Ayşenur İslamın federasyona hâlâ bir
otizm eylem planı için bir randevu vermediğini biliyoruz. Özellikle
çocuklarımızın, cezaevindeki çocuklarımızın ve
cezaevindeki otizmi olabileceğini düşündüğümüz çocukların
rahatsızlıklarının ilerlememesi için hassasiyetinizi rica
ediyoruz. Ben bugünden randevu talebimizi size iletiyorum. Önümüzdeki günlerde,
Sayın Müsteşarı, sizi ziyaret edeceğiz otizmli
çocukların cezaevlerinde kalmaması üzerine. Önemli olan, denetimli
serbestlikle ailelerin dışarıda olmalarıdır.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Onur.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 2.
Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) güvenlik görevlilerinin veya kolluk
kuvvetlerinin kuvvet kullanarak müdahale ettiği durumlarda, müdahalede
görev alan personelin can ve mal güvenliği ile ilgili gizlilik kararı
dâhil olmak üzere gerekli tedbirler alınır.
Murat
Başesgioğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde hukuk devleti kuralları içinde
meramına uygun hâle getirilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul
edilmiştir.
15inci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15. Maddesinin 4.
Fıkrasının b) bendinde bulunan (amirinin görüşü
alınmak suretiyle Cumhuriyet başsavcısı tarafından
takdir edilir.) ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,
yerine, (amiri tarafından takdir edilir. Müdahale kararı derhal
Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir.) ibaresi ve
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Alim
Işık Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kütahya Kayseri
Murat Başesgioğlu Bülent Belen
İstanbul Tekirdağ
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 15. Maddesinin 4. Fıkrasının c) bendine
Soruşturma en yakın Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu
yer Cumhuriyet Başsavcısı tarafından yürütülür ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Mehmet
Hilal Kaplan
Uşak Mersin Kocaeli
Melda
Onur Malik Ecder
Özdemir
İstanbul Sivas
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
İstanbul Iğdır Şırnak
Kemal
Aktaş Erol
Dora
Van Mardin
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Buldan, siz
konuşacaksınız.
Buyurunuz efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün belki her maddede verdiğimiz önergeler üzerine
çıkıp bu kürsüde konuşmalar yapmaya çalışıyoruz
ama her birinin de ayrı ayrı önemli olduğunu düşünüyoruz ve
bu önemden dolayı bu kürsüyü bugün bu kadar sık kullanmaya
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
yarın 9 Ocak. Bilindiği gibi iki yıl önce, 9 Ocak 2012 tarihinde
Fransanın başkenti Pariste 3 kadın katledildiler. Evet, Sara,
Sakine Cansız; Rojbin, Fidan Doğan; Ronahi, Leyla Şaylemez. Bu 3
kadın arkadaşımız Fransanın başkentinde, Fransanın
göbeğinde, Pariste karanlık güçler tarafından ne yazık ki
katledildiler. Onların katledilişinin aslında büyük bir
amacı vardı. Onları katledenler bazı amaçları güderek
bu katliamı işlemeye kastettiler çünkü bu 3 kadın
arkadaşımız Kürt özgürlük mücadelesinde önemli isimlerdi. Tam da
Sayın Öcalanla 3 Ocak tarihinde yapılan barış
görüşmelerinin başlamasından bir hafta sonra, 9 Ocak tarihinde
Fransada katledilen bu 3 arkadaşımızı öldürenler, bu
cinayeti işleyenler bu barış sürecinin gelişmesini ya da
ilerlemesini önlemek adına bunu yaptılar ve bu cinayetleri işlediler.
Aslında yapılması gereken tek şey şuydu: Bu
cinayetleri kimler yaptı, bu cinayetlerin arkasında hangi güçler
vardı, bu güçler açığa çıkarılmalıydı. Ne
yazık ki ne Türkiyede AKP Hükûmeti ne de Fransa Hükûmeti, bu cinayetleri
araştırmak bir yana bırakılsın, kimin
yaptığına dair en ufak bir ipucunu bulup kamuoyuna açıklama
yapmadılar; görevlerini yapmadılar. Fransa Hükûmeti de görevini
yapmadı, AKP Hükûmeti de bu konuda görevini yapmadı; oysa ellerde bir
sürü delil vardı değerli arkadaşlar. Türkiyeye gelen Güney
isminde bir şahsın MİTle yapılan görüşmeleri
tapelerle birlikte açığa çıkmasına rağmen, bu
konuşmalar kamuoyuna yansımasına rağmen AKP Hükûmeti bu
konuda sessiz kalmayı tercih etti.
Biz bu 3 kadın
arkadaşımızın şahsında, yaşamını
yitiren bütün kadınları buradan saygıyla anmak istiyoruz.
Onların barış sürecine, onların Türkiye'deki
demokratikleşme sürecine, onların Türkiye'deki Kürt sorununun
demokratik yöntemlerle çözülme sürecine çok büyük katkıları
olacağını herkes çok iyi biliyordu. Onlar bu mücadelede çok
önemli yerlere sahiptiler fakat bu sürecin gelişmesini istemeyenler, bu
süreci sabote etmek isteyenler, engellemek isteyenler, gözlerini bu 3
kadına dikti ve onları katlettiler. Bizler bulunduğumuz her
platformda, bulunduğumuz her yerde, alanlarda, meydanlarda Sakineleri,
Ronahileri ve Saraları unutmayacağımızı bir kez daha
ifade etmek istiyoruz ve AKP Hükûmetine de şunu çok açıkça ifade
etmek isteriz ki bu cinayetler açığa çıkmadığı
sürece bu barış sürecinde ilerleme de çok zor olacaktır.
Dolayısıyla bu cinayetler bu barış sürecinin bir
parçasıdır. AKP Hükûmetinin görevi bu cinayetleri açığa
çıkarmaktır, bu cinayetlerin arkasında olan güçleri
açığa çıkarmaktır ve bunu kamuoyuyla
paylaşmaktır, gerekli cezaları bu insanlara vermektir.
Biz bir kez daha bu konudaki
beklentimizi, ısrarımızı ifade etmek istiyoruz. Yarın
Türkiyenin birçok yerinde, Avrupanın birçok başkentinde bu 3
kadın arkadaşımız anılacaktır, onlara olan bağlılığımız
dile getirilecektir, onların mücadeleleri yaşatılacaktır
diyor ve bu 3 arkadaşımızı bir kez daha saygıyla,
minnetle, şükranla andığımızı ifade ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 15. Maddesinin 4. Fıkrasının c)
bendine Soruşturma en yakın Ağır Ceza Mahkemesinin
bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcısı tarafından
yürütülür ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İnsan Hakları
Cezaevi Alt Komisyonunda birlikte görev yaptığımız, ömrünü
demokrasi ve özgürlük mücadelesine adayan Sayın Murat Bozlaka rahmet diliyorum, partisine ve
ailesine sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, sizin ve
kamuoyunun yakından bildiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi
Komisyonu olarak Türkiye'nin Muştan Edirneye kadar birçok cezaevini
ziyaret ettik. Nerede bir haksızlık var ise orada olmaya
çalıştık. Gittiğimiz her cezaevinde hem mahkûmları
ziyaret ettik hem de cezaevinde çalışan infaz koruma
memurlarıyla, müdürlerle, müdür yardımcılarıyla, aday
memurlarla, teknik memurlarla, şoförlerle toplantılar yaptık,
onların sorunlarını tespit ettik, raporladık ve bu kürsüde
birçok kez dile getirdik. Ama üzülerek söylemek isterim ki 2011
yılında infaz koruma memurlarının sorunları neyse
şimdi de aynı, değişen hiçbir şey yok. 2011
yılından bugüne değişen tek bir şey var değerli
arkadaşlar, daha önce nevresim bezinden gömlek giyiyordu infaz koruma
memurları, şimdi fanila giyiyorlar, o da maalesef fanilalar bir
yıkamada üç beden çekiyor.
Değerli arkadaşlar, problem
aslında basit, şaside problem var, yürüyen aksamda problem var,
motorda problem var ama sadece kaporta değiştiriliyor. Eskiden
gardiyan deniyordu, sonra ceza infaz koruma memuru denildi, şimdi iç
güvenlik, dış güvenlik görevlisi ismi veriliyor. Yani kaporta
değişiyor ama cezaevindeki personelin sorunları
değişmiyor. Cezaevinde çalışan memurların yeni bir
sıfata değil, yeni bir statüye ihtiyacı var değerli
milletvekilleri.
Cezaevinde, değerli
arkadaşlar, iki tür mahkûm var: Biri, sayıları 157 bine
yaklaşan, üst üste yatan, bazen nöbetleşe nefes alan, her türlü
olumsuz koşullarda yatan mahpuslar. İkincisi ise, çalışarak
sınavlara giren, gönüllü olarak cezaevinde yatan mahkûmlar yani infaz
koruma memurları. İnfaz koruma memurları cezaevindeki
olumsuzlukların tamamından etkileniyor. İnfaz koruma
memurları diyorlar ki değerli arkadaşlar, Sayın Bakan: Jandarmanın sahibi var, polisin
sahibi var, bizim sahibimiz yok. Bizi mahpus sevmiyor, bizi mahpus
yakınları sevmiyor, anlaşılıyor ki bizim
bakanlığımız, Adalet Bakanlığı da bizi
sevmiyor. Tartışmasız, devlet memurlarının en
şanssızı infaz koruma memurlarıdır değerli
arkadaşlar.
Polisin yıpranma payı var,
askerin yıpranma payı var, hatta burada hiç çalışmayan AKP
milletvekili arkadaşlarımızın da yıpranma payı
var. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, gecesini gündüzüne
katan, her türlü riski alan infaz koruma memurlarının, maalesef,
yıpranma payı yok. Yıpranma payını size defalarca dile
getirdiler, CİPDER, diğer dernekler defalarca gündeme geldi. Biz, her bütçe konuşmasında,
Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi
Komisyonu olarak, yıpranma payının olması gerektiğini
söyledik. Belki memurlar içerisinde yıpranma payını en fazla hak
eden memurlar infaz koruma memurları. Çünkü, değerli arkadaşlar,
bakın, hapishanede yatan her türlü mahkûmun riskini alıyorlar,
dışarıda her türlü riski alıyorlar ama buna rağmen,
maalesef, yıpranma payları verilmiyor.
Yine, değerli arkadaşlar,
birçok cezaevi biliyorsunuz şehrin dışında, kiminde lojman
var, kiminde lojman yok, kiminin lojmanının fiyatı farklı,
kiminin farklı, kimisi servis bulamadığı için evlerine
gidemiyor ve maalesef, dışarıda lojmanı olan insanlar da
tam bir tecrit hayatı yaşıyor. Ailesi de mahkûm gibi
yaşıyor, oradaki cezaevinde kalan insanların aileleri çünkü
orada, şehrin dışında yapılan lojmanlarda başka
türlü, bir insanla ilişki kuramıyorlar.
Değerli milletvekilleri, memurların tamamı,
emekliliği geldiği zaman herkes düğün bayram emekli oluyor. Tek
emekli olamayan memurlar infaz koruma memurları. Müdürü emekli
olamıyor, infaz koruma memuru emekli olamıyor, uzmanı emekli
olamıyor, müdür yardımcısı emekli olamıyor. Niye
değerli arkadaşlar? Çünkü, 4 bin lira maaş alan müdürün
maaşı emekli olduğu gün 2 bin liraya; 2.500 lira, 3 bin lira
maaş alan infaz koruma memurunun da maaşı emekli olduğu
gün, değerli arkadaşlar, bin liraya, 1.500 liraya düşüyor. O
nedenle, çocukları başka yere gitse de, hasta olsalar da, eşi
hasta olsa da, yatalak da olsa, maalesef, infaz koruma memurları emekli
olamıyor.
Değerli arkadaşlar,
cezaevinin her türlü olumsuzluğundan infaz koruma memurları da
maalesef etkileniyor. Klozet yoksa, maalesef oradaki hastaları, hasta
mahpusları infaz koruma memurları tuvalete götürüyor, her türlü
olumsuzluğu onlar çekiyor.
Yine, değerli arkadaşlar,
şunu da söylemek istiyorum: İnfaz koruma memurları, tek mesai
almayan memur onlar. Bayram yok, yılbaşı yok, gecesi yok, gündüzü yok ama maalesef, hâlâ infaz
koruma memurları fazla mesai alamıyorlar. Sendika hakkı yok,
yemekleri kötü, yaz kış bot giyiyorlar, silah hakları ellerinden
alınıyor, emekli olunca verilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla)
Maalesef, infaz koruma memurlarının sorunları
giderilebilmiş değil. Sayın Bakan, sizden ricamız, infaz
koruma memurlarının sorunlarını biraz daha ciddiye
alıp çözmektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Milet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15. Maddesinin 4.
Fıkrasının b) bendinde bulunan (amirinin görüşü
alınmak suretiyle Cumhuriyet başsavcısı tarafından
takdir edilir.) ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,
yerine, (amiri tarafından takdir edilir. Müdahale kararı derhal
Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir.) ibaresi ve
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı ile
Cumhuriyet Başsavcılığı operasyon amiri gibi bir
konuma getirilmektedir. Dış güvenliğin Jandarma, iç
güvenliğin cezaevi idaresi tarafından sağlandığı,
Cumhuriyet savcılığının idari görevi yanında
yargı görevinin bulunduğu sistemden vazgeçilmesi, kurumlar arası
denge ve denetimi de ortadan kaldırmaktadır. Cezaevi idaresinden ve
müdahale halinde kanuna aykırılıkları tahkik edecek olan
Cumhuriyet savcılığının operasyon amiri gibi görev
alması dengesiz ve denetimsiz bir hal yaratacaktır. Müdahale halinde
kanuna aykırılıkları adli görevi içinde tahkik etmesi
gereken Cumhuriyet savcısının kendi işlemini kendisinin
soruşturması gibi bir hukuki sonuç ortaya çıkacaktır. Öneri
ile yetki ve sorumluluk müdahale birimlerinin en üst amirine
bırakılmaktadır.
BAŞKAN-
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 16. Maddesinin ikinci cümlesindeki "ihtiyaç
halinde" ibaresinin "gerektiğinde" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Mehmet Hilal Kaplan
Uşak Mersin Kocaeli
Melda Onur Malik Ecder
Özdemir Uğur
Bayraktutan
İstanbul Sivas
Artvin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 16ncı maddesinin 2nci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Ayrıca güvenlik hizmetlerinde görev alacak
personeline, masrafları bakanlıkça karşılanmak üzere
Türkiye Barolar Birliği, barolar, insan hakları çerçevesinde faaliyet
yürüten sivil toplum kuruluşları ile hukuk fakültelerinin insan
hakları alanında çalışmalar yürüten kürsüleri
tarafından temel insan hakları eğitimi verilir. "
Sırrı Süriye Önder Pervin Buldan Hasip Kaplan
İstanbul Iğdır Şırnak
Kemal Aktaş Erol Dora
Van Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Dora,
buyurunuz.
EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16ncı maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısı vesilesiyle,
cezaevlerinde bulunan hükümlülerin ailelerinden uzak cezaevlerine
nakledilmeleri konusuna değinmek istiyorum. Hükümlülerin ailelerinden uzak
cezaevlerine istekleri dışında gönderilmeleriyle, hükümlülerin
anne ve babaları, eşleri, çocukları ziyarete gidememekte ve
mahpusla görüşememektedirler. Çocuklar aynı zamanda okula gittikleri
için, cezaevinde bulunan babalarının, annelerinin, abilerinin
ziyaretlerine gidememekte veya eğitimlerini aksatmaktadırlar. Bu
hâliyle ciddi ölçüde sorunlar yaşanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
hükümlülerin ailelerine yakın cezaevlerine nakledilmeleri gerekmektedir.
Zira, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ceza infaz alanındaki tavsiye
kararlarının 22'nci maddesinde Mahpusların aile
bağlarının kopmaması için özel çaba gösterilmelidir. Mahpuslar
mümkün olduğunca ailelerine veya yakın akrabalarına en
yakın cezaevlerine yerleştirilmelidirler." biçiminde bir hüküm
bulunmaktadır. Dolayısıyla, Adalet
Bakanlığının uygulamalarını bu hüküm
doğrultusunda yürütmesi gerekmektedir.
Hükümlü ile aile görüşlerinde bir
diğer sorun görüşme sürelerine ilişkindir. Ailelerin arada bir
gidebildikleri aylık açık görüşlerde görüşme sürelerinin
uzatılması da hükümlü ile ailesi arasındaki bağların
sağlıklı yürümesi açısından önemli bir konudur.
Çeşitli zahmetlere katlanan anne,
baba, eş ve çocuklar bir saatlik görüşte bir şey anlamadan geri
dönmek zorunda kalmaktadırlar. Her ne kadar kâğıt üzerinde her
hafta ziyaret hakkı tanınmış olsa da ailesinden yüzlerce
kilometre uzaktaki cezaevlerine gönderilen mahpuslar için haftalık
görüşler pratik olarak kullanılabilen bir hak değildir.
Değerli milletvekilleri, aile ve
dış dünyayla temas hakkı engellenmemeli, mahpusun yararı
gözetilerek dışarıyla ilişkilerinin güçlendirilmesi
sağlanmalıdır. Bu itibarla, ailelerin mahpusları ziyaret
edebilmesi için, mahpusların ailelerinin ikamet ettikleri yere yakın
bir cezaevinde tutulmaları gerekmektedir.
Mahpusların aileleriyle ve
avukatlarıyla görüşme olanağının
kısıtlanması, öğrenci mahpusların okullarıyla
arasındaki ilişkinin koparılması, duruşması olan
tutukluların her seferinde ring aracında günlerce yolculuk yapmak
zorunda bırakılması gibi şikâyetleri, gerek cezaevlerinden
tarafımıza gönderilen mektuplardan gerek zaman zaman
gerçekleştirdiğimiz cezaevi ziyaretlerinden ve gerekse
mahpusların bu konuyla ilgili olarak sivil toplum örgütlerine
başvurularından net bir biçimde öğrenebilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
mahpusların, ailelerinin ikamet yerlerine oldukça uzağa
taşınması hem uluslararası sözleşmelere hem de insan
haklarına aykırı, kabul edilemez bir uygulamadır. Birçok
aile para bulamadığı için yakınlarını görmeye
gidememekte, bu nedenle mahpuslar da aileleri ekonomik olarak daha fazla
mağdur olmasınlar diye "Ziyaretimize gelmeyin." demek
zorunda kalabilmektedirler. Bu durum, ailesiyle ve yakınlarıyla
görüşemeyen mahpusun stres, bunalım, daha birçok psikolojik sorun
yaşamasına da sebebiyet vermektedir. Bu bunalım cezaevi
personeline de yansımakta, mahpuslara kötü muamelenin artmasına kadar
varabilmektedir. Dolayısıyla, ailelerden uzak cezaevlerinde kalma
sorunu, zincirleme biçimde hapishaneleri daha da çekilmez bir duruma
getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Adalet Bakanlığı cezaevi sistemini tarif
ederken "rehabilite etme, topluma kazandırma"
kavramlarını kullanmaktadır ancak mahpusları ailelerinden
kopartarak, ortak alanları kullandırtmayarak, kitap yasağı
koyarak nasıl bir rehabilitasyon öngörüyor bunu anlamak mümkün
değildir. İnsan onuruyla bağdaşmayan bu uygulamalarla
mahpusun ailesiyle ve toplumla bağını kopartmış
oluyoruz. Bu yaklaşım ve uygulamalar, kısa ve uzun vadede
toplumsal açıdan tehlikeli sonuçlara yol açmaktadır ve yol açmaya
devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Adalet Bakanlığının mahpus nakillerine
mazeret olarak cezaevlerinin kalabalık oluşunu göstermesi kabul
edilemezdir. Cezaevlerinin kalabalık olması sorunu sevk ve nakillerle
değil, cezaevlerinin revize edilmesiyle, mimarilerinin insan
haklarına ve yaşamına uygun şekilde yeniden düzenlenmesiyle
mümkün olabileceğini belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16. Maddesinin ikinci cümlesindeki
"ihtiyaç halinde" ibaresinin "gerektiğinde" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında İstanbuldaki hain
saldırıda şehit olan polis memurumuzu rahmetle anıyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
İnşallah bu olaylar sona erer diyorum.
Dünden beri, iki
gündür yaşanan ilginç bir olay var: Yakalanan bir terörist var; otopsi
masasında, otopside, iki gündür otopsideki kişinin kimliğini
tespit edemedik. Bugün, Sayın İçişleri Bakanı lütfettiler
Kimliğini tespit ettik
Fransadaki olayda poşularla
saldırı yapılıyor, kim oldukları belli değil, dün
akşam. Bir baktık ki bugün sabah çarşaf çarşaf kimlerin
yaptığı ortaya çıktı ama bizim Sayın
İçişleri Bakanımız, kırk sekiz saat sonra, ne
olduğu belli olmayan bir kimlik tespiti ortaya koydu. Gerçekten doğru
mudur, değil midir, onu merak ediyorum. Önce onu paylaşmak istiyorum.
Onun arkasından -daha önceki
konuşmalarımda da söylemiştim- Artvin Cerattepede verilmiş
olan bir iptal kararı var; tüm Türkiyeye, tüm Artvine, tüm çevre
mücadelesine hayırlı uğurlu olsun diyorum, Artvine uzanan
elleri kıracak olan bir hukuk mücadelesidir. Bu mücadelede emeği
olanları kutluyorum.
Değerli arkadaşlarım,
milletvekilinin görevi denetim görevidir. Denetim görevinden daha önemli bir
görev yoktur. Denetim görevi yapıyorken kendisine atfedilmiş olan
bazı görevler vardır, bu görevleri yerine getirebilir. Bunlardan bir
tanesi, örneğin yazılı soru sorabilir, sözlü soru sorabilir,
Meclis araştırması önergesi verebilir.
Ben aslında konuşmamı
başka bir bağlamda yapacaktım ama dün Sayın Meclis
Başkanından bana bir yazı geldi değerli arkadaşlar.
Meclis Başkanına bir soru sordum. Meclis Başkanına
sorduğum soruda, cumhuriyetin bütün değerlerine hakaret eden Kadir
Mısıroğlu diye çok değerli bir zat var, bir vatan
kahramanı var! Bu, Mustafa Kemal Atatürke hakaret etmeyi kendisine görev
addetmiş, küfürler, galiz küfürler yağdıran bir vatandaş bu
vatandaş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Meczup,
meczup!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Evet,
aynen öyle, meczup.
Şimdi, Millî Eğitim
Bakanlığının İnternet sitesine girdiğiniz zaman,
hiçbir şey olmadan, okullarda öğrenciler rahatlıkla bu meczubun
demiş olduğu sözlere erişebiliyorlar değerli
arkadaşlarım.
Sayın Nabi Avcıya dört tane
soru sordum. Şimdi, bu sorular İç Tüzükün hangi maddesine
aykırıdır sayın milletvekillerinin takdirine sunuyorum.
Dedim ki: Sayın Bakan, Bakanlığınıza bağlı
okulların kullandığı akıllı tahtalardaki filtre
neden vardır; hangi amaç için kullanılmaktadır, ne gibi videolar
engellenmektedir? Birinci sorum bu. İkinci sorum: Kadir
Mısıroğlu denen şahsın Atatürk ve cumhuriyetin
değerlerine hakaret eden videoları
Bakanlığınızın filtresine neden
takılmamaktadır? Atatürk ve cumhuriyet değerlerine hakaret eden
videoya filtre uygulamayan program ve filtre uygulanmakta mıdır? Üç:
Konuyla ilgili bir inceleme başlatmayı düşünüyor musunuz?
Dört: Atatürke ve cumhuriyete hakaret eden bu şahsa ilişkin benzer
hakaret içeren videoların kaldırılması yönünde bir
direktifiniz olacak mıdır? diye dört tane soru sordum.
Şimdi, bu değerli Meclis
Başkanımız -ki bu Meclis Başkanımıza ben
milletvekilliğimin ilk günlerinde resmî yazı yazmıştım
çünkü tutuklu milletvekilleri konusundaki vurdumduymaz tavrından
dolayı seni Meclis Başkanı olarak tanımıyorum
demiştim, ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı- bana
bir yazı yazmış değerli arkadaşlarım. Yazıda
diyor ki: Bu yazmış olduğun, sorduğun soruların 2 ile
4üncü maddeleri İç Tüzükün amir hükümlerine uymamaktadır.
Şu Cemil Çiçeke buradan
sesleniyorum: Bu nasıl uymuyor? Yani, bu Kadir Mısıroğluna
ilişkin sorular yorum soruları değil. Bunu engelleyecek misin,
engellemeyecek misin? diye sorular soruyorum Bakana, bu, Meclis
Başkanından geçmiyor.
Ben, buradan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına sesleniyorum: Lütfen, görevinizi objektif kurallar
içerisinde yapınız Sayın Başkan. Bunun gereğini lütfen
yapınız. Bu şekildeki sorularımıza İç Tüzükü
bahane ederek subjektif değerlendirmeler içerisinde
bulunmayınız. Öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.
Bunun dışında birkaç
şey daha söyleyeceğim değerli arkadaşlarım. Buraya
gelmeden evvel, Türk Dil Kurumunun sözlüğüne baktım darbe nedir diye.
17 ve 25 Aralıkla ilişkin olarak en çok
kullandığınız kelimelerden bir tanesi, savunduğunuz
kelimelerden bir tanesi darbe. Türk Dil Kurumunun darbe tanımlaması
şöyle bu, daha sonradan değiştirilmiş, buna bir şey
de eklenmiş- diyor ki: Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya
demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirmek veya rejimi
değiştirmek darbedir.
Değerli arkadaşlarım,
darbenin ne olduğunu bilmeniz için 12 Eylül 1980de Artvinde
olmanızı isterdim. Darbe nedir, nasıl darbe yapılıyor
diye bir gelip görseydiniz. 12 Eylül 1980de, sabahtan kapılara
dayandılar, insanları böyle yaka paça aldılar, Artvin
Öğretmen Okuluna indirdiler; soğuk sulara sokarak, elektrik vererek,
işkence yaparak ve o insanları aileleri belki bir yıl sonra
görerek, belki bir buçuk yıl sonra görerek ancak birbirleriyle
karşılaştılar. Darbenin ne olduğunu görebilmek için,
12 Eylül 1980de askerî darbenin nasıl
yapıldığını, Kenan Evrenin darbesinin nasıl
yapıldığını görmeniz lazım sayın
milletvekilleri.
Darbe şu değildir: Burada bu
tanımlamalar varken, böyle bir baskı ve işkence varken
birilerinin yaptığı gibi Babacığım,
paraları sıfırladın mı? lafı değildir değerli
arkadaşlarım. Bu nedenle, bu darbeyi iyi ayırt etmek lazım.
Hırsızlık ile darbe arasındaki ince çizgiyi eğer
ayırt ederseniz 17 ve 25 Aralığın ne olduğunu iyi
tanımlarsınız diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, o nedenle
söylüyoruz ki sizlerin çocukları ile bizlerin çocukları arasında
bir fark var. Sizlerin çocuklarının, sizlerin evlerinde para sayma
makineleri var, dolarlar var, eurolar var; bizim evlerimizde ise Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün fotoğrafları var, başka bir şey yok.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sizin de Sarıgülleriniz var! Bolca var! Bolca var!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 17. Maddesinin 4. Fıkrasına iaşe
edilir ibaresinden sonra gelmek üzere fazla çalışma ücretleri ve
diğer sosyal hakları ödenir ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Mehmet Hilal Kaplan
Uşak Mersin Kocaeli
Malik Ecder Özdemir Melda Onur Kadir Gökmen
Öğüt
Sivas İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 17 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Pervin Buldan Hasip
Kaplan
İstanbul Iğdır Şırnak
Kemal Aktaş Erol
Dora
Van Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 17nci madde,
dış güvenlik infaz memurlarına verildikten sonra, birden, mevcut
42 bin-45 bin arası olan infaz koruma sayısı 80 bine
çıkacak. Yani 80 bin yeni infaz memuru olacak.
Peki, bu infaz memurlarının
sorunları, beklentileri
Jandarma daha önce dışarıda görev
yaparken silah tazminatı alıyordu, mesai olayı vardı, tatil
günlerini kullanıyordu yani daha başka, dışarıda polis
güvenliği durumlarında alınan haklar, ek zamlar, tazminatlar söz
konusu. Burada dış güvenliği teslim ettiğiniz zaman
-adliyeye gidiş geliş dâhil- tamamen silahlı, adliyenin, Adalet
Bakanlığının adli kolluğuna bağlı, adli
kollukla beraber bir yeni silahlı güç oluşacak; sayı da 80 bin
civarında olacak.
Şimdi, bu silahları
alacaksınız. Diyorsunuz ki: Bu silahların tedariki için, araç
gereç için İçişleri Bakanlığından görüş
alacağız. Ayrıca, iç güvenlikle ilgili kullanılacak
köpekler de Bakanlık tarafından temin edilir. Yani, biliyorsunuz,
burada -güvenlikle ilgili genelde- bu tür görevlerde kullanılıyor.
Şimdi,
burada, bu kanun hükümlerine göre alınacakların -silah, mühimmat-
cinsi, güvenliği, bilmem nesi belirsiz, neyle belirleyeceksiniz?
Yönetmelikle. Bu AK PARTİ hükûmetlerinin en kıyak
yaptığı iş budur; bir kanun çıkarırlar,
vatandaşın durumu belli değil. 80 bin infaz memuru şimdi
bekliyor; ne olacak, Meclis neyi görüşecek? Meclis hiçbir şeyi
görüşmüyor kardeşim, hikâye görüşüyoruz. Bu kanun geçecek, 4
bürokrat oturacak, yönetmeliği çalışacak, ondan sonra Milletin
iradesi. diyoruz, ne iradesi? Yıpranan, yirmi dört saatten fazla mesai
yapan infaz memurunun oradaki özlük haklarını mı burada
konuşuyoruz; bu Meclis mi karar altına alıyor ek ödemelerini,
fazla mesai ücretlerini, bayram tatillerindeki
çalışmalarını? Yani, şimdi düşünsenize,
cezaevinde yatanlar zaten stres içinde, sıkıntı içinde. Bir de
onların başındaki görevlilerin şartlarını
düzenlemediğiniz zaman, eğitimini vermediğiniz zaman,
maaşını vermediğiniz zaman, imkânını
vermediğiniz zaman bu görevliler ile içeride sıkıntı içinde
olanlar, iki sıkıntılı, görevli ve içeridekilerle
nasıl insan haklarını, bir düzeni sağlarsınız?
Sağlayamazsınız. E, burada yönetmelikle yapacağız.
Niye kardeşim yönetmelikle yapıyorsunuz? Jandarmanın kanunu bu
Meclisten geçmiyor mu? Bakın, emniyet kanununu görüşüyoruz güvenlik
paketinde, geçmiyor mu? 80 bin infaz koruma memurundan bahsediyoruz
arkadaşlar, kadroları var, tek tek sayılmış burada. Bu
infaz koruma memurlarının bütün görevi sadece üzerlerindeki üniforma
değildir; en temel insan haklarından bilmem neye kadar,
eğitimlerinden sağlıklarına, sağlıklarından
maaşlarına, maaşlarından güvenliklerine... Şimdi,
bunların hepsi ucuz kirada mecburen oturmuyor mu, bu maaşla gidip
nerede oturacak? Lojmanı yok. Yüksek güvenlikli cezaevinin infaz koruma
memurunu siz mafyaya karşı, suç örgütlerine karşı
nasıl koruyacaksınız? Varoşta bir gecekondu kiralayacak,
suç oranlarına göre de farklı kesimlerden gelenlerin genellikle hâkim
oldukları alanlar. Bu infaz koruma memuru bu tehdit ve bu tehlike
karşısında kaldığı zaman nasıl korunacak?
Bırak korunmasını, mesaisini, ücretini, özlük
haklarını, eğitimini
Yani, bir kere jandarmada mesela
astsubaylar, subaylar belli bir eğitimden geçiyor, bir okuldan, bir
eğitimden geçiyor. Yani, bunu da yönetmelikle mi yapacak Bakanlık?
Adaletin temeli budur arkadaşlar. İnfaz koruma memurları adalet
istiyor, adalet. İnfaz koruma memurlarının, oradaki 159 bin tutuklu
ve hükümlünün başında görev yapanların huzuru
olmadığı zaman içeridekilerin de huzuru olmuyor. Kötü muamele,
bilmem ne, şu, bu, falan, filan, her şey konuşuluyor ama burada
özlük hakları konuşulmuyor. Cezaevinde çatışmalar oluyor, sıkıntılar
oluyor, bilmem neler oluyor. Gelin, bunu yönetmeliğe bırakmayın,
kanunla Mecliste konuşun arkadaşlar, öyle gizli kapaklı bir
şey olmaz. Yanlış yapıyorsunuz, yönetmelik işi
değil, kanun işidir bu iş. Bunu hatırlatıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 17. Maddesinin 4. Fıkrasına iaşe
edilir ibaresinden sonra gelmek üzere fazla çalışma ücretleri ve
diğer sosyal hakları ödenir ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Öğüt,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
İnfaz koruma
memurlarının iaşesini ücretsiz veriyorsunuz, lütfediyorsunuz ancak
hak ettikleri fazla çalışma ücretlerini ödemiyorsunuz. Siz
ödemiyorsunuz, biz de onların haklı taleplerini buralarda sürekli
dile getiriyoruz. Önergelerimizi kabul edin, infaz koruma memurlarına
fazla çalışma ücretlerini ödeyin. Bu kanunun içinde bunun
geçirilmesini diliyor, önergemizi kabul etmenizi rica ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu hafta
başında son derece kritik bir oylama gerçekleşti. Meclis
Soruşturması Komisyonu, adı yolsuzluk skandalına
karışan 4 eski bakanı akladı. Sadece kritik değil,
aynı zamanda tarihî bir gün de yaşadık. Zira her ne kadar
Komisyondan Yüce Divan kararı çıkmasa da sadece bizler değil,
Türk halkı 17 Aralık 2013 tarihini ve devam eden günleri asla ve asla
unutmayacak, tarihte kara leke olarak yer alacak.
Kimse ölümsüz değil. Bu makamlar
geçici. O koltuklar sizlerin babanızın malı değil.
Tıpkı bugün olduğu gibi, o makamlardan indiğiniz gün de
konuşulacaksınız. Ceplerinizi nasıl doldurduğunuzu,
kasalara sığmayan sıfırlamaya
çalıştıklarınızı yarın ve sonrasında da
kimse unutmayacak ve böyle hatırlanacaksınız. Bizler de bunu
unutturmamak için elimizden geleni yapacağız. Tapeler imha
edilecekmiş. Milletin hafızasından nasıl sileceksiniz?
Bakara makaraları nasıl unutturacaksınız? Arkadaşlar,
atalarımız ne güzel söylemiş: Bu mızrak bu çuvala
sığmaz. Sığdıramazsınız.
Değerli milletvekilleri, bu aralar
bir sürü yandaş platform türedi. Sivil Dayanışma Platformu
adında bir yapılanma var; bunun başkanı, Hükûmetin akil
adamlar listesinde de üye. En az bir senedir ve sıklıkla, metroda,
sokaktaki billboardlarda, kara yollarında, yasak olan yerlerde bile bu
platformun verdiği ilanlar var. Neden? Çünkü sağlam irade diyerek
Erdoğanın propagandasını yapıyorlar. Biz de bu
panolardan kiralamak, ilan vermek istiyoruz, yolsuzluk haftasını ilan
etmeye çalışıyoruz. Hayır, konu CHP olunca yasak
kardeşim! 3 misli veririz diyoruz, reklam şirketleri de korkmuş
bir kere Olmaz diyorlar. İş Erdoğan propagandası yapmaya
gelince bütün kapılar ardına kadar açık; ne dokunan var ne de
yasak dinleyen, CHP olunca tu kaka. Ne ödeme yaptıkları bile buralara
muamma.
Şimdi,
kalkmış bu platform, gazetelere yine aynı başlıkla tam
sayfa ilan vermiş; millî iradeye meydan okuyor, Anayasaya ve onun en üst
uygulayıcısı olan Anayasa Mahkemesine, Meclise ve vekillerine
muhtıra veriyor. Siz kimsiniz, sizi kim besliyor? Bu ilanlara
verdiğiniz paraların kaynağı ne? Kimlere hizmet ediyor,
hangi ihalelere katılıyorlar, hangilerini, hangi bedellerle
alıyorlar? Tüm bu soruların yanıtı kamuoyuna mutlaka
açıklanmak zorundadır.
Meclis Başkanı derhâl ve
derhâl hukuki süreci işletmeli, bu çatının tüm mensuplarına
meydan okuma cüretini gösterenlerden hesap sormalıdır. Aksi takdirde,
buna müsaade edenler kadar görmezden gelenler ve gereğini yapmayanlar,
bugün ve yarın, bu suçun ortağı olarak hafızalarda kalacak
ve hatırlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, baş
nereye giderse ayak da oraya gider misali, Erdoğan milletvekillerine
tuzluk deyince, bazı kendini bilmezler de bu kürsüde millet iradesini
aşağılayabilme, buraya tuzluk çıkarabilme cesaretini gösteriyor.
Bunu görenler de bu ilanlarla millî iradeye hakaret etme cüretini
gösterebiliyor. Sosyal medya fenomeni Baattinin bu kişiler hakkında
söylediği bir söz var bu tuzlukla ilgili, ben burada söylemeye cesaret
edemiyorum ama sizler mutlaka takip ediyorsunuzdur, neler söylediğini
görün. Meclis şeylerinde sizin masalarınıza gelen garsonlar
tuzlukları kaldırıyorlar arkadaşlar. Bu utancı
yaşamıyor musunuz, bu dedikoduları duymuyor musunuz?
Değerli milletvekilleri,
şimdi de bu yolsuzluk ve rüşvet filminin başrol
oyuncularının, figüranlarının ve filmin
hazırlanmasında emeği geçen herkesin hedeflerinde Anayasa
Mahkemesi var. Bir süredir yani Yüce Divan lafı zikredildiğinden
beri, yandaş medya başta olmak üzere hepsi Anayasa Mahkemesine
savaş açmış durumda. Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, Anayasa Mahkemesinin kendilerine tuzak kuran sistemin ana
unsuru olduğunu söylüyor, Güvenmiyoruz. diyor. Buna gülerler
arkadaşlar. Güvenmiyoruz. dediğiniz Mahkemenin üyelerinin hemen
hemen tamamını sizler, AK PARTİliler, şimdiki
Cumhurbaşkanı, eski Cumhurbaşkanı atadı. 17 üyeli
Mahkemede görev alan sadece 4 üye 10uncu Cumhurbaşkanı Sayın
Ahmet Necdet Sezer tarafından seçildi, diğer tüm üyeler sizin
döneminizde seçildi. Bugün kalkmış, kendi seçtikleri hukukçulardan
korkuyorlar. Korktukları için de korkutuyorlar.
Yüksek Mahkemenin seçim barajı
kararını açıklaması da asla bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla)
tesadüf değildir, iktidar partisinin baskısının bir
sonucudur.
Hepinize teşekkür ediyorum, millî
iradeye olan saldırıyı da bu Meclisin engellemesi gerektiğini
söylüyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18. Maddesinin 2.
Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Mehmet
Hilal Kaplan
Uşak Mersin Kocaeli
Malik
Ecder Özdemir Melda
Onur Engin
Özkoç
Sivas İstanbul Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır Şırnak İstanbul
Kemal
Aktaş Erol
Dora İdris
Baluken
Van Mardin Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet
Bakanlığıyla ilgili bir yasa tasarısını burada
görüşürken ortada ne kadar adalet kaldığını, ne kadar
hukuk kaldığını, ne kadar bağımsız
yargı kaldığını tabii burada detaylı bir
şekilde aslında tartışmak gerekiyor. Sadece
yargısız infazlar üzerinden bu ülkedeki adaletin, hukukun ne durumda
olduğunu hepimiz eminim ki rahatlıkla çözebiliriz. Bir ülkede
yargısız infazlar varsa ve yargısız infazlar
cezasızlıkla ödüllendiriliyorsa o ülkede yargı da hukuk da
adalet de kaybolmuş demektir, ortadan kalkmış demektir.
Maalesef, Türkiyenin özellikle AKP Hükûmeti dönemindeki pratiği, yargısız
infazların meşrulaşması ve cezasızlıkla
ödüllendirilmesi pratiğidir ve bu koşullarda adaletle ilgili herhangi
bir yasa tasarısının da sorunu çözmesi mümkün değildir.
Bakın, AKP
iktidarı döneminde sadece geçen yıl, 2014 yılında toplumsal
gösterilerde toplumsal gösterilerde polis ve asker kurşunuyla yani
devletin, kamu görevlilerinin kurşunlarıyla katledilen insan
sayısı 54tür, korkunç bir rakam. Son on iki yılda, 2002 ile
2014 yıllarında bu rakam 490dır. Yani, 500e yakın insan
iktidarınız döneminde yargısız infaz edilmiş, sokak
ortasında katledilmiş; bunların yüzde 99u da herhangi bir ceza
almamış, âdeta cezasızlıkla ödüllendirilmişler.
İsimlerini burada saymaya kalksak herhâlde sabaha kadar bitiremeyiz ancak
yakın dönemde, sadece son iki ay içerisinde Uğur Özbay, Baver
Şeyhanlıoğulları, Abdulkadir Çakmak, Davut Nas, Mert
Değirmenci, Emre Ekinci, Ramazan Arif, Yunus Aktaş, Şahan
Dağhan, Rojhat Özdel, işte birkaç gün önce Cizrede Ümit Kurt,
Licede Medeni Yıldırım, Rojava sınırında Kader
Ortakaya, bütün Türkiye kamuoyunun bildiği Uğur Kurt, Uğur
Kaymaz, bütün bunlar, burada daha sayamadığımız pek çok
çocuk ve genç sokak ortasında yargısız infaz edilen bir listeyi
oluşturuyorlar. Bugüne kadar, dediğim gibi, bu yargısız
infazları yapanlarla ilgili kamuoyu vicdanını rahatlatacak,
halkın vicdanını rahatlatacak tek bir yargılama
yapılmadı.
Ceylan Önkolu
hepiniz biliyorsunuz. Ceylan Önkol, Diyarbakırın Lice ilçesindeki
Şenlik köyünde, hayvanları otlatmak üzere araziye
çıktığında, Abalı Karakolundan atılan bir havan
mermisiyle katledildi. Ceylan Önkolun nasıl katledildiğini, kimlerin
katlettiğini, bu katledenlerin bugüne kadar neden ceza
almadıklarını bilmiyoruz. Bugüne kadar herhangi bir şekilde
kamuoyuna açıklanmayan, halka bilgilendirilmesi yapılmayan bu
cinayetle ilgili dün Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi 28.208 TLlik bir
maddi tazminata hükmetti, utanç verici bir karar. Bir yaşam hakkı
gasbı, bir çocuğun yaşamının maliyeti âdeta kan
parası şeklinde mahkeme tarafından belirlendi ve aileye
tebliğ edilecek. Böylesi bir ortamda yargıdan, hukuktan, adaletten
bahsetmek mümkün değildir.
Gezi direnişi sırasında
katledenlerle ilgili, bu ülkenin Başbakanı, çıkıp Benim
polisim destan yazdı. diyebildi. Bu yargısız infazlar
yapılırken, bu ülkenin Başbakanı, çıkıp
Kadın da olsa çocuk da olsa güvenlik kuvvetleri gereği yapacak.
diyebildi. Bunlar söylendiği için yargısız infazlar
pervasızca işlenmeye devam ediliyor.
Bakın, dün, Pariste bir mizah
dergisine yapılan saldırıdan sonra, Fransız Başkan,
çıkıp Biz suçlularla adalet önünde hesaplaşacağız.
dedi ama bu ülkede bir ay önce Bingölde
yargısız infazlar yapılırken, bu ülkenin
Başbakanı, Cumhurbaşkanı, çıkıp Suçluları
hak ettikleri şekilde cezalandırdık. dedi. Anlayış bu
olunca, zihniyet bu olunca bu ülkede hukuktan da, yargıdan da, adaletten
de bahsetmek mümkün değil, sorunlara kalıcı çözümler üretmek de
mümkün değil diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 18. Maddesinin 2. Fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Engin Özkoç (Sakarya) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Özkoç,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Murat Bozlaka Allahtan
rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bazen bir
ülkede, yönetim kendi diktasını hâkim kılabilmek için herkesi
susturmak ister; orduyu susturmak ister; basını susturmak ister;
hâkimleri, hukuku susturmak ister; doktorları, sendikacıları,
gazetecileri susturmak ister; öğretmenleri, aydınları susturmak
ister; Ergenekon der, Balyoz der, onları cezaevine koyar, ondan sonra,
paralel der, Yanlış yaptım. der ama başka yollar bulur,
bu sefer, insanları hak etmedikleri şekilde işten
çıkarmalara maruz kılar; cadı avı başlatır, susturmak
ister; Ben Metin Göktepeyim, gazeteciyim. diyen birisini, 1996
yılının 8 Ocağında katledilen Metin Göktepeyi
coplarla susturmak ister ama Metin Göktepeyi susturamaz, bazı
milletvekilleri çıkar bu kürsüye Ben Metin Göktepeyim, onun sesiyim,
susturamazsınız beni. der. Onlar Oktay Ekşiyi susturmak
isterler, onlar Enis Berberoğlunu, Uğur Dündarı, Yılmaz
Özdili, Emin Çölaşanı susturmak isterler. Onlar sadece,
köşelerinde doğruları yazıyor diye onları
baskıyla, yazdıkları köşelerin gazetelerinden
attırarak kendi basın hayatlarına son verdirmek isterler. Peki,
onların sesleri yok mu olur bu evrende? Hayır, daha güçlü, daha
büyüyerek, daha gür bir şekilde çıkar. Fransada gazeteciler
öldürülerek susturulmak istenir, onlar ölüp yok mu olurlar? Hayır, daha
güçlü bir şekilde dünyada sesleri yankılanır.
Bugün, Anadolu Ajansında insanlar
cadı avına maruz kalıyorlar. Anadolu Ajansı Türkiyenin en
gurur verici ajanslarından bir tanesiydi. En az 20 arkadaşın
iş akdi feshedildi. Oradaki
arkadaşlara, hiçbir sorguya mahal bırakılmadan ellerine sadece
bir kâğıt parçası tutuşturularak Hadi gidin,
hakkınızı arayın. dediler. Kemal Öztürk ve onunla birlikte
atılan Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi eski
başkanı, arkadaşları tek tek gazeteden tasfiye edildiler.
Hepsi müdür, müdür yardımcısı, editör sıfatında olan
kişiler. Tenzilirütbe değil, görevlerinden, bir kâğıt
parçasıyla Hadi, bugün, artık Anadolu Ajansında
değilsiniz. dediler. Sırada sendika üyesi olan 10
arkadaşımız daha var. Diğer arkadaşlarımız
korkuyla bekliyorlar. Doğru gazetecilik yapan, halkın sesini millete
duyurmak isteyen, görevlerinin başında olan dürüst gazetecileri bir
cadı avı başlatarak yok etmek istiyorlar. Peki nereye varacak
bunun sonu? Onlar, gazetecileri, seslerini yok ederek, insanları coplarla
öldürerek, onların iş haklarını feshederek, korkutarak, bir
korku dağı imparatorluğu kurarak Türkiyede özgürlüğün
sesini yok edebilecekler mi? Hayır. Anadolu Ajansındaki gazeteci
emekçi arkadaşlarımızın arkasındayız ve
onların haklarını savunacağız. Ölen
arkadaşlarımızın sesi olacağız, Meclis
kürsüsünden seslerini duyuracağız ve asla özgürlüğün sesini yok
edemeyeceksiniz.
Hepinize saygılar ve sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özkoç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Pervin Buldan Hasip
Kaplan
İstanbul Iğdır Şırnak
Kemal Aktaş Erol
Dora
Van Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ömer Süha Aldan Ali Rıza
Öztürk
Uşak Muğla Mersin
Mehmet Hilal Kaplan Malik
Ecder Özdemir Melda
Onur
Kocaeli Sivas İstanbul
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte işleme alacağım.
Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, önce size söz vereceğim.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, avukatların meslek sırrı diye bir görev ve
yükümlülükleri var biliyorsunuz. Müvekkiliyle görüştüğü zaman
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararları var, bu konuda yorumlanan
birçok karar var. Avukat-müvekkil görüşmelerinin dinlenmemesi gerekiyor
çünkü savunma hakkına yönelik kutsal olan bir hakkın
kullanılmasında bunun olmaması gerekiyor. Peki, durum böyle
midir gerçekten? Devletin hâkimiyetini kurduğu F tipi cezaevlerinde
-dikkat edin, F tipi cezaevleri- devletin Ben devletim. dediği F tipi
cezaevlerinde yani bırakın ring aracından kelepçeli seyahat
kafeslerini, gidiş gelişlerdeki sıkıntıları,
gidip gelirken üstlerinin çıplak aranmasını yani bütün bu arama
noktalarından sonra dışarıdan giderken bile x-ray
cihazından geçişler, göz taraması, el taraması, arkasından
müşahede odası, revir, aile hekimi olayı, hücreler yani odalar,
daracık, 55 metrekare bahçede kaç odanın açıldığı
alanlar, buradaki görüşmeler ve tecrit ve izolasyon, en çok dile getirilen
sıkıntılar. Komşuluk, ortak etkinlikler,
sanat, sohbet, spor, birkaç oda bir araya gelebilme olayı
Bunlar en ufak
disiplin cezasında alınan haklar. Telefon yasakları,
görüşme yasakları, disiplin cezaları o kadar rahat veriliyor ki
İnfaz hâkimliklerinin, biliyorsunuz, yakın zamana kadar, verdiği
kararlar kesindi, hatta savcılar bu konuda, mütalaa konusu
Avukata
savunma hakkının verilmesi yoktu. AİHMde bu kararların
ihlali konusu geldi. Onu düzenleyelim dedik, bir türlü rayına
oturmadı. Açık ve kapalı ziyaretlerin hepsi
sıkıntı olmaya devam ediyor.
Siz milletvekili olarak bu
yakınlarda hiç cezaevine gittiniz mi gerçekten? Mesela, ben gittim. 5
kişiyle görüşeceğiz, milletvekiliyiz, Bakanlıktan izin
alıyoruz. 5 kişiyle ayrı ayrı bizi görüştürüyorlar. 5
kişiyle ayrı ayrı görüşmek için içeri giriyor,
koğuştan geliyor birisi ve beş saat, kişi başına
bir saat zaman geçiyor. On dakika aynı şeyleri
konuşacaksınız, aynı şeyleri soracaksınız.
Aile görüşlerinde çok
ciddi görüşme sıkıntıları
Müdür, savcı
görüşmeleri zaten herkes için mümkün değil,
sıkıntılı. Kütüphaneler, kısmen de olsa kitap almak,
okumak isteyen özellikle siyasi tutuklular için söz konusu bu, önemli. Ama
sayım ve arama düzeniyle ilgili -F tipi- şikâyetler yine bitmiyor.
Mektup okuma, mektup komisyonu ve mektup haberleşmeleri
İşte, bütün bunları beraber ele
aldığımız zaman insanlığın en büyük
sınav alanı cezaevleri oluyor arkadaşlar. Özgürlüğünden
mahrum ettiğin, masumiyet karinesi uyarınca belki beraat edecek,
belki yanlış bir delil sonucu içeride olan, belki ilk duruşmada
tahliye olacak olan bir insan, kim olursa olsun öyle bir cendereden geçiriliyor
ki, öyle bir yaklaşım sergileniyor ki
Gerçekten cezaevlerinde,
yüksek güvenlikli cezaevinden yarı açık cezaevine kadar
aşağılara doğru inilirken farklı bir kural,
farklı bir denetim, farklı bir olay niye oturtulmak istenmiyor? Yani,
burada sorgulanması gereken, niye bu çözülmek istenmiyor? Niye
cezaevlerinde yakın zamanda yangınlar çıkıyor, isyanlar
çıkıyor, insanlar ölüyor, niçin ve niye bitmiyor? Bütün bunların
bir sistem sorunu olduğunu söylemek istiyorum. Bunun sistemini
kurmadığınız sürece bu sıkıntılar devam
eder, ister dışarıda jandarma ister gardiyan olsun fark etmez
diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Sayın Aldan.
Buyurunuz Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasalaşması hâlinde, 19uncu madde bu
tasarının yönetmeliğini düzenleyen bir madde. Bu
yasalaştığı takdirde bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi
beş yıllık bir süreyi alacak. Umarım yönetmelik çok uzunca
bir süre beklenmeden çıkarılır ve hazırlıklara bir an
önce başlanır; bunu önemsiyorum.
Dün bu tasarının geneli
üzerinde yaptığım konuşmaya karşılık olarak
Sayın Adalet Bakanımız bazı açıklamalarda bulundu, ona
da yanıt niteliğinde birtakım değerlendirmeler
yapacağım, bu tapelerin imhası konusuna ilişkin olarak,
buna biraz devam etmek istiyorum. Tapelerin iptali, imhası gerçekten
Ceza Muhakemesi Kanununun 135inci maddesinin 3üncü fıkrasında
düzenlenmiştir fakat burada bir taraf masumane olmalıdır,
eğer iki taraf şüpheli konumundaysa bu takdirde bu düzenleme geçerli
olmaz. Kaldı ki Ceza Muhakemesi Kanununun 138inci maddesinin 2nci
fıkrası vardır, tesadüfen elde edilen deliller söz konusu
olduğunda kolluk güçleri bunları muhafaza altına alıp
cumhuriyet savcısını haberdar etmek durumundadırlar. Mevcut
tapeleri incelediğimizde her iki tarafın şüpheli durumunda olduğunu
görüyoruz. Tanıklıktan çekinme hâli burada söz konusu değildir,
bu tapeler imha edilemez
Öte yandan, bir konuya daha
değinmek isterim ki bu mevut tapeler madem derhâl iptal edilecekti
Komisyon Başkanı neden Komisyon üyelerine bu tapeleri
dağıttı? Yani dört ay, mayıs ayından itibaren
dağıttı, şimdi mi aklı başına geldi? Bu
tapeler zaten herkesin elinde, Mısırdaki sağır
sultanın bile elinde bu tapeler. Bu, şu anlama gelir: Türkiye
çapında filmler oynuyor sinemalarda, bu filmlerden sadece Ankarada
olanlar için yasaklama kararı çıkarıyorsunuz; tabii hedef bu
değil. Hedef, önce aile bağlarını gözeterek, gündeme
getirerek bu tapeleri yasak tape statüsüne sokmak, daha sonra bu
soruşturmanın geneli üzerinde yine yeni bir yasaklama kararı
almak.
Şimdi
ilgilinizi çekeceğini düşündüğüm bir konuya değinmek
istiyorum. Malum, bu 17 Aralık, 25 Aralıkla ilgili cumhuriyet
savcısı takipsizlik kararı verdi. Şimdi, bu savcı, 18
Aralık günü göreve başlıyor, sanıkların hepsinin
tutukluluk hâlinin devamını talep ediyor. Ne zaman tahliye oluyorlar?
28 Şubatta, iki ay cezaevinde kalıyorlar. Bu iki ay süresi içerisinde
bu savcı, tutukluluk hâllerinin devamı yönünde görüş belirtiyor.
Keza, cumhuriyet savcıları eğer ortada suç yoksa resen tahliye
kararını verebilir yani hâkim kararını dahi beklemez ama bu
savcı hâkim kararıyla tahliyeye ortam sağlıyor. Kendisi bu
sanıkların-şüphelilerin- sürekli tutukluluk hâllerinin
devamı yönünde görüş belirtiyor aynı Deniz Feneri olayında
olduğu gibi. Deniz Feneri savcıları da o mevcut tutuklu
şüphelilerin hepsinin tutukluluk hâlinin devamına karar verip ama bir
gün, ne zaman sağlam irade devreye girerse o dakikada düşünce
değiştiriyorlar.
Tabii, bu noktada bir konuya daha
değinmekte yarar görürüm, o da 17 ve 25 Aralık
soruşturmasına ilişkin takipsizlik kararına itiraz
reddedilmiştir sulh ceza hâkimleri tarafından. Fakat bu ret gerekçesi
Sizin başvuru hakkınız yoktur. şeklindedir yani
şeklî bir ret söz konusudur sulh ceza hâkimi tarafından. Takipsizlik
kararları kesin olamaz, takipsizlik kararları günü geldiği zaman
açılır.
Şimdi, mevcut yapı şunu
ortaya koymaya çalışıyor: Önce akrabalık ilişkisinden
bu tapeleri geçersiz kılalım, sonra yasa dışı
kararlarla dinleme kararları verilmiştir diye yine geçersiz kılalım
ki ileride bu tapeler hükme esas teşkil etmesin, kanıt
niteliğinde olmasın. diye böyle bir çaba içine girilmektedir. Ama
tekrar ediyorum: Mahkeme kararları muhkem kaziye hükmündedir, kesindir,
çok olağanüstü bir hâl olmadıkça yeniden görülmez ama takipsizlik
kararları kesin kararlar değildir. Mevcut itirazda da tamamıyla
Bu sanıklar -şüpheliler- suçsuzdur, savcının kararı
doğrudur. şeklinde bir karar da verilmemiştir. Günü gelecektir,
bu kutu yeniden açılacaktır, ayakkabı kutusu değil tabii.
Saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aldan.
Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19uncu madde kabul
edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
On beş dakika ara veriyorum .
Kapanma Saati:
16.19
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, çerçeve 20nci
maddeye bağlı (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkralar, (5)
numaralı fıkranın (a) ve (b) bentleri, (6) ve (7) numaralı
fıkralar; (8) numaralı fıkranın (a), (b), (c), (ç) ve (d)
bentleri, (9) numaralı fıkra, (10) numaralı fıkranın
(a) ve (b) bentleri; (11) numaralı fıkra ile geçici 1,2,3 ve 4üncü
maddeler dâhil, 20 ila 22nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar
adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibeke aittir.
Süreniz on dakikadır.
Buyurunuz Sayın Dibek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tasarının ikinci bölümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktarmak üzere kürsüdeyim
değerli arkadaşlar. Öncelikle, sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Çok değil, bundan
yaklaşık bir ay kadar önce, bütçe görüşmeleri
sırasında da ben Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün bütçesi
üzerinde konuşmuştum burada. Yani aslında cezaevlerinde olup
bitenlerin ve cezaevleri gerçeğinin Türkiyede AKP öncesi yani 2002 öncesi
cezaevleri ve bugün, AKPden sonraki cezaevleri dönemi diye ikiye
ayrılması gerektiğini rakamlarla ve özellikleriyle anlatmaya
çalışmıştım. Bugün yine aynı konu içerisinde
benzer bir tasarıyla karşı karşıyayız, bu kez
cezaevlerinin güvenliğiyle ilgili. İşte, daha önce,
biliyorsunuz, iç güvenlik Adalet Bakanlığına bağlı,
dış güvenlik de İçişleri Bakanlığına,
Jandarmaya bağlı bir şekilde götürülüyordu. Şimdi, iki
güvenlik birimi de Adalet Bakanlığının bünyesine
aktarılacak, bu konuda bir tasarıyla karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlar,
bakın, o yaptığım konuşmadan bir iki cümleyi
satır başlarıyla tekrar hatırlatmak istiyorum, sonra ben de
önemli gördüğüm bir iki hususu sizinle paylaşacağım. Demiştim
ki: Cezaevlerinde rakamlar Türkiyede AKP döneminde karşımıza
çok çarpıcı bir şekilde çıkıyor. Bakın, 2002de
AKP iktidara gelmeden evvel cezaevlerinde 59 bin, bildiğim kadarıyla,
evet, 59 bin insan vardı tutuklu ve hükümlü olarak ama bugün
2014ün ben
Aralık ayının 13ünde sanıyorum konuştum, bir ay dahi
olmamış. Cezaevindeki sayı, Bakanlığın resmî
İnternet sitesinden arkadaşlar; aldığım sayı o
zaman 157 bine yakındı, 156.700 kişi. Dün, Sayın Bakan
burada konuşmasını yaparken, bu tasarıyla ilgili
düşüncelerini açıklarken -bugün itibarıyla ocağın
kaçındayız; işte, ocağın bugün 8i- 7 Ocak
itibarıyla cezaevlerinde 159.400 insanın olduğunu söyledi. Yani
rakamlara bakıyorsunuz değerli arkadaşlar, yaklaşık 3
bin kişi ilave olmuş o son aralık ayının
başından bugüne kadar olan sayıya, öyle diyelim yani bir ayda 3
bin kişi. Hatta, dün soru-cevap kısmında bir şey sordum
Bakana, dedim ki: Ya, Sayın Bakan, böyle giderse bir öngörünüz var
mı, cezaevlerinde 200 bin kişi sınırını ne zaman
öngörüyorsunuz? Bunu niye sormuştum? Cezaevlerinin inşaat
aşaması devam eden bölümleri var, yaklaşık, bildiğim
kadarıyla 90a yakın cezaevi inşaatı devam ediyor ama
kapatılan çok sayıda cezaevi var, ilçe cezaevleri
kapatılıyor. Yani bu 200 bin böyle giderse değerli
arkadaşlar, bir yıl içerisinde karşımıza çıkacak
olan bir rakam, öyle bir artış var. Yani ayda 3 bin kişilik bir
artışı siz yıl içerisine vurursanız yaklaşık
30 bin insanın cezaevine Türkiyede girdiğini görürsünüz.
Bir de farklı rakamları da
burada açıklamıştım, farklı bir cepheden girmiştim.
Bu 156 bin ya da 160 bine yakın
insanımız -bizim vatandaşımız tabii ki bunlar ama-
hangi suçları işlemişler de cezaevine girmişler?
Bakın, o suç kategorilerine de baktığımızda şöyle
bir tuhaflıkla karşılaşıyoruz; yine bir Türkiye, AKP
gerçeği, AKP Türkiyesinin gerçeğiyle, bir fotoğrafıyla
karşılaşıyoruz. En fazla insan cezaevinde
hırsızlık suçundan yatıyor biliyor musunuz,
hırsızlık suçundan. Yaklaşık 33 bin kişi
Türkiyede hırsızlık suçu nedeniyle cezaevinde. Bunu
uyuşturucu suçları takip ediyor, 27 bin. Belki bu rakam
artmış olabilir, arkada bürokrat arkadaşlar var, ben bu
rakamları 2012nin sonu itibarıyla söylemiştim. 27 bin insan;
uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor, uyuşturucu
kullanıyor, satıyor, o suçlarla... Yağma yani gasp
dediğimiz -bizim kamuoyunda veya geçmişten bildiğimiz gasp-
işte o suçlar nedeniyle de yaklaşık 18 bin, 20 bin insan
cezaevinde yatıyor. Bunların hepsi baktığınızda
aslında bir gerçeği de ortaya koyuyor. Değerli arkadaşlar,
80 bin kişi bu suçlar nedeniyle yatıyor ama birinci suç,
hırsızlık. Yani baktığınız zaman bunu neyle
değerlendirirsiniz veya örtüştürürsünüz bunu da kamuoyunun, sizlerin
takdirine bırakayım.
LEVENT GÖK (Ankara) Giderek
artıyor mu hırsızlık?
TURGUT DİBEK (Devamla)
Nasıl?
LEVENT GÖK (Ankara)
Hırsızlık mı artıyor giderek?
TURGUT DİBEK (Devamla) Evet.
Hırsızlık suçu, gerçekten Türkiyenin ana suçu hâline
gelmiş, ana unsuru hâline gelmiş; yani 30 bin, 33 bin, belki 35 bin
insan, şu anda cezaevinde yatanların yüzde 20sinden fazlası
maalesef bu suç nedeniyle yatıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, bunları sizlerle
paylaşmak istedim ancak değerli arkadaşlar, Türkiyenin
karşısında şu anda, birkaç gündür, en son soruşturma
komisyonunun kararıyla da yaşadığımız bir süreç
var, bunu ben değişik platformlarda anlatmaya
çalışıyorum. Bakın, özellikle milletvekili
arkadaşlarımız veya kamuoyundaki kişilerin birtakım
açıklamaları oldu. Olabilir ama Bakanlar Kurulundan Sağlık
Bakanının, Sayın Müezzinoğlunun -ki komşu ilimdir
benim, Edirne ilinin de milletvekilidir, bir anlamda hemşehri de
sayılırız kendisiyle- bu soruşturma komisyonunun
kararı öncesi bir gazetede verdiği röportajda çok tuhaf
açıklamaları oldu değerli arkadaşlar. Kendisi bir Bakan,
Sağlık Bakanı. Hatta dün, evvelsi gün bir programda dedim ki:
Allahtan Sağlık Bakanı bu açıklamaları yaptı.
Yani, konusu değil ama Yani, Adalet Bakanı veya Millî Savunma
Bakanı veya biraz daha bu işleri bilen bir bakan, İçişleri
Bakanı gelip, Adalet Bakanı gelip böyle açıklamalar yapsa çok
vahim, daha vahim bir anlam taşır. diye böyle bir ironiyle
girmiştim konuya. Kalktı dedi ki değerli arkadaşlar...
Soruldu bu olaylar, iddialar. Yani bu iddiaların içeriğine
girmiyorum; ya, bu, işte onlar geldi geçti, tapeler, konuşmalar,
her şeyi biliyoruz, Türk toplumu bunu biliyor. Yapılan anketlerde,
Türkiyedeki vatandaşlarımızın büyük bir kısmı
neyin olduğunu, nelerin olduğunu çok açık bir şekilde
biliyor ama Bakan sanki bunları hiç bilmiyormuş gibi yani
milletimizin aklıyla, zekâsıyla da alay edilecek bir tarzda
açıklamalarda bulundu, kalktı dedi ki: Biz bu iddialar içerisinde
olan arkadaşlarımızı Anayasa Mahkemesine teslim etmeyiz.
Gerekçe olarak da şöyle bir şeyler söyledi, çok ilginç geldi bana,
dedi ki: Bu tuzağı kuranların -kendilerine bir tuzak
kurulduğunu söylüyor soruşturma komisyonundaki iddialarla ilgili
olarak- o sistemin ana unsurudur Anayasa Mahkemesi. Şimdi, bunu, ben bir
hukukçu milletvekili olarak ve bırakın hukukçu milletvekili
olmayı, Parlamentonun bir üyesi olarak, nasıl söyler diye kendi kendime
düşündüm. Bilmiyorum, arkadaşlarımız, sizler de aynı
düşünce içerisinde olabilirsiniz. Ya, Anayasa Mahkemesi nasıl
oluştu diye bilmez mi? Anayasa Mahkemesi son referandumdan sonra, sizlerin
önerileriyle gelen o referandum değişikliğiyle,
halkımızın oylarıyla yeni şekline kavuştu. 17
kişilik bir mahkeme var, yüksek mahkeme. Bunun 4 tanesi sanıyorum
hâlâ Sezer döneminden kalmış yani 10uncu
Cumhurbaşkanımız Sayın Sezerin seçtiği kişiler
ama diğerleri, diğer 13 kişi, bunların 3ünü biz seçtik,
biz derken Meclis seçti, biliyor musunuz? Yani, 2 tane Sayıştaydan, 1
tane de barolardan gelen Anayasa Mahkemesi üyelerini bu Parlamento seçti
burada. Kalan 10 tanesini de içinizden çıkan,
Başbakanlığınızı yapmış olan, daha
sonra da bu ülkenin 11inci Cumhurbaşkanı olan Sayın Gül seçti
değerli arkadaşlar. Yani, 13 kişi yeni dönemde seçildi ve
deniyor ki: İşte, tuzak kuranların, o sistemin ana unsurudur.
Merak ediyorum baba unsuru kimdir diye o zaman ben, böyle bir açıklama
yapıldığında.
Şimdi, Sayın Gül de mi bu
işin içerisinde? diye sormak lazım Sağlık Bakanına.
Yani, 10uncu Cumhurbaşkanı 10 kişi seçmiş oraya. Bu 17nin
10unu Sayın Gül atamış kendi görev süresi içerisinde. Bu
işin, o sistemin ana unsuru, tuzak kuranların ana unsurlarından
biri Sayın Gül müdür Sağlık Bakanının
açıklamasına göre, sormak lazım ya da ben sizlere sorayım
yani böyle bir açıklamayı yaptığına göre.
Değerli arkadaşlar, yani bu
sözleri söylerken çok dikkatli olmak lazım. Buraya Anayasayı
getirdim. Anayasamızda bizim her şey yazıyor yani 2nci
maddesinde devletimizin nitelikleri var demokratik, laik, sosyal, hukuk
devleti diye. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin nasıl seçileceği
burada, son referandumdan sonra; kimlerin seçileceği, hangi yöntemle
geleceği burada.
Şimdi, kalkıyorsunuz, bu
sözleri o kadar söyleyebiliyorsunuz ki
Yani bu iddialar içerisinde olan
kişiler, bakanlar, onların yakınları, neyse
Yani o süreci
hep beraber yaşadık. Yani, yasaları apar topar nasıl
değiştirmeye kalktığınızı, gece gündüz,
şubat ayından itibaren Aman, nasıl bu insanları
kurtaralım? diye uğraştığınızı çok iyi
biliyoruz. Ama, değerli arkadaşlar, bu insanlar pirüpak mı merak
ediyorum ya, sütten çıkmış ak kaşık mıdır
yani bu iddiaların içerisinde olan insanlar.
Şimdi, bu konuşmaları
yaparken Türkiyede vatandaşlarımızın arasında ben
şunların konuşulduğunu düşünüyorum. Bizler her birimiz
adliyeye gidiyoruz, mahkemelere gidiyoruz, artık hangi hâkim
karşımıza çıktıysa, hangi mahkeme heyeti
karşımıza çıktıysa orada yargılanmaya
çalışıyoruz. Yani, Sayın Bakanın aslında
açıklamalarını -bunu bilerek konuşuyorum- Türkiyede kaos
öncesi böyle bir davet gibi gördü mü diye düşünüyorum. Birçok insan
çıkıp Ben bu mahkemeleri istemiyorum. Bunun gereğini biz
kendimiz yapacağız, kendi içimizde halledeceğiz; köyümüzde
halledeceğiz, mahallemizde halledeceğiz, aşiretimizde
halledeceğiz. Kardeşim, yargıyla işimiz yok, biz kendi
çürük dişimizi çekeriz. diyebilir diye bu saatten sonra düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dibek.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz Sayın Işık.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısının ikinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, son
günlerin gündem maddeleri içerisinde yer alan birkaç konuya ilişkin
görüşlerimi paylaşmak istiyorum: Öncelikle 17-25 Aralık
rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonucunda ortaya çıkan iddiaları
araştırmak üzere yüce Meclisin kurduğu soruşturma
komisyonunun kararının ardından komisyonun AKPli üyelerinin söz
konusu iddialarla ilgili tapelerin yok edilmesine yönelik kararının
hukuka ciddi bir darbe ve tarihî bir hata olacağını, özellikle
kayıtlara geçmesi açısından beyan etmek istiyorum. Bu, 4 eski
bakanın Yüce Divanda kendilerini savunma hakkı olarak
kullanacakları hakları elinden alan 9 kişilik bir grubun ikinci
bir hatası olur; buna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
İkincisi, yine son günlerde
Anayasa Mahkemesi ve üyeleri hakkında bazı bakan ve
milletvekillerinin âdeta en yüksek yargı organını linç
edercesine kamuoyuyla paylaştıkları görüşlerin sadece şahıslarını bağlaması
temennimi ifade etmek istiyorum. Bu, AKPnin görüşü değildir
inşallah. diye de bu iyi niyetimi belirtmek istiyorum. Söz konusu Anayasa
Mahkemesinin eleştirilen üyeleri ve yüce kurum, AKPyi 2008
yılında açılan kapatma davasında kurtaran kurumdu. O gün
methiyeler dizdiğiniz Anayasa Mahkemesine bugün linç kararı alınmış
olmasını da tarihî bir çelişki olarak kayıtlara geçirmek
istiyorum.
Üçüncü konu:
Sivil Dayanışma Platformu adı altında, kişilerin ya
da sivil toplum kuruluşlarının onayını almadan, haberi
olmadan birçok isimle yayınlanan bildirinin bir darbe niteliğini taşıdığını
ve gerçekten bunu kesinlikle yüce Meclisin kabul etmemesi gerektiğini,
millî iradeye vurulan bu darbenin şiddetle kınanması
gerektiğini ifade etmek istiyorum ve kendimizin de bunu
kınadığını özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısıyla ilgili birçok değerli milletvekili görüşünü
beyan etti. İkinci bölümde yer alan konularla ilgili olarak özellikle ceza
infaz kurumlarında çalışan görevlilerin özlük
haklarının iyileştirilmesine yönelik olarak önce alt komisyonda
Adalet ve Kalkınma Partisi Komisyon üyesi milletvekillerinin de
önergesiyle ve diğer muhalefet partilerinin de benzer önergeler ve
katkılarıyla kabul edilmiş olan iyileştirmeye yönelik
düzenlemelerin üst komisyonda geri çekilerek yeniden budanmış
olmasını bu yüce Meclisin komisyonlar tarafından
aldığı karara bir çelişki olduğunu ifade etmek
istiyorum. Hem aynı partinin alt komisyon üyeleri Evet, bu
sıkıntının çözülmesi için söz konusu iyileştirmelerin
yapılması gerekir. diyecek, önerge verecek, kabul edilecek, alt
komisyon üyelerinin tamamı buna iştirak edecek, üst komisyona
çıktığımız zaman da Hayır, biz burada
yanlış yapmışız, Maliye bürokratlarının
itirazı var, bütçeye ciddi yük getiriyor. gerekçesiyle bunu
budayacaksınız, geri çekeceksiniz. Bu kabul edilebilir değildir.
Maliye bürokratları alt komisyon çalışmalarında da görev
alıyorlar. Eğer böyle bir gerekçe doğruysa Maliyenin
bürokratları gelip o komisyonda bunun olmayacağını
söylemeleri gerekirdi. Kaldı ki Hükûmetin yaptığı
çalışma ve alt komisyonda kabul edilen değerler üzerinden
yapılan çalışma sonucunda ortaya çıkan maaşlar ya da
elde edilen toplam gelirler kıyaslandığında bu
savunmanın geçerli olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Kişilerin maaşları üzerinde 100, 200, 300 TL gibi olumlu yönde
etkileyecek olan iyileştirmelerin kısılması bu Hükûmetin
bütçesini batıracaksa ve bütçenin de binde 2, 3ü gibi toplamda bir yük
getiren bir konuya bu mazeretle budanma yapılmasının doğru
olmadığını ifade etmek istiyoruz. Bu konudaki önergemizin
yüce Meclis tarafından yeniden değerlendirilerek,
çalışanların özlük haklarına müdahale edilmesine dur
denileceğini ve önergemizin kabul edilmesi talebimizi iletmek istiyorum.
Diğer bir konu: Tabii ki
cezaevlerinde çalışan personelin ek göstergelerinde herhangi bir
iyileştirme yapılmamıştır. Sadece söz konusu maddede
cezaevi müdürü ceza infaz kurumu müdürü olarak isim
değişikliğine tabi tutulmuştur ama ek gösterge cetvelindeki
gösterge rakamlarında herhangi bir değiştirme
olmamıştır. Bu ve müdür ve diğer
çalışanların ek göstergelerinde de hak ettikleri ve normal
olarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında eşdeğer
görevlerde bulunan kamu görevlilerine verilen ek göstergelerin bunlara da
verilmesinin doğru olacağını düşünmekteyiz.
Bir başka önemli mağduriyet,
cezaevlerindeki ikinci müdür olarak görev yapan personelin mağduriyetidir.
Bu mağduriyetin mutlaka giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onlarla ilgili herhangi bir
düzenleme söz konusu değildir ve mutlaka bunun bu tasarı
kapsamına bir şekilde dâhil edilmesinde yarar olduğunu
düşünmekteyiz.
Bir diğer konu, özellikle cezaevlerinde çalışan
personelin bizlere ilettiği ve onların düşüncesi olarak
yansıtacağım konu şudur: Genel idare hizmetleri sınıfı
yerine, yapılan göreve daha uygun
olan emniyet hizmetleri sınıfına dâhil edilme talebi doğru
bir taleptir. Şimdi, ceza infaz kurumu güvenlik hizmetlerini yürütecek
olan personele bu konuda müdahale hakkı veriyorsunuz, gerektiğinde
silahlı müdahale hakkı veriyorsunuz ama bunu genel idari hizmetler
sınıfında bir memur olarak görevlendiriyorsunuz. Bu, uygulamada
çok ciddi sorunlara yol açacaktır; dolayısıyla, emniyet
hizmetleri sınıfında görev alan personel konumuna
taşınmaları daha doğru bir yol olacaktır diyorum.
Yine, yıpranma hakkından tüm
cezaevi personelinin yararlanması ve mümkünse bunun geçmişe yönelik
de yansıtılması yönündeki taleplerin mutlaka
değerlendirilerek bu kanun tasarısına işlenmesinde yarar
olduğunu düşünmekteyiz.
Ek göstergelerin benzer görevleri
yürüten diğer kurumların personeliyle eşit düzeye getirilmesi talebi
yerinde bir taleptir. Bunun da dikkate alınmasında yarar
olduğunu düşünmekteyiz.
Adalet tazminat oranlarının,
alt komisyon kararında kabul edildiği şekliyle, yeniden burada
verilecek önergelere yapılacak destekle düzeltilmesi talebinin son derece
yerinde bir talep olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Yine, cezaevi
çalışanlarına sendika kurma ve sendikalara üye olma
hakkının verilmesi talebi yerinde bir taleptir. Bunun mutlaka kabul
edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Yine, göreviyle ilgili konularda yargılanan
personel için devlet tarafından müdafi atanması talebi doğru bir
taleptir, cezaevi personelini güvence altında çalıştıracak
önemli bir taleptir. Bunun dikkate alınmasında yarar olduğunu düşünmekteyiz.
Ayrıca, fazla çalışma,
yani fazla mesai ücretlerinin verilmesi konusundaki talepler yine doğru
taleplerdir. Onun da dikkate alınmasında yarar olduğunu
düşünmekteyiz.
Ayrıca, ilgili mevzuatta zor
kullanma yetkisiyle ilgili bazı düzenlemeler bulunmasına rağmen,
bunların yeniden bir çatı altında toplanarak
netleştirilmesinde yarar olduğu düşüncesini sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Son olarak da -Sayın Adalet
Bakanı burada yok ama- Kütahya iline yapılma sözü verilen Kütahya
adliyesi, ayrıca Kütahya cezaevi projesi ve Kütahyaya vergi mahkemesi ile
idare mahkemesinin kurulması yönündeki defalarca dile getirdiğimiz
taleplerin en azından son dönemde yerine getirilmesinin Kütahyalı
hemşehrilerim adına doğru bir karar olacağını
sizlerle paylaşıyor, bir kez daha tasarının hayırlara
vesile olması temennisiyle saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Işık.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten Türkiyede adalet var mı
arkadaşlar? İnanıyor musunuz, yani Meclis olarak inanıyor
musunuz? Ben yurttaşın adalet olmadığını
bildiğini biliyorum, söylüyor. Adalet hiçbir dönem bu dönem olduğu
kadar
Bakın, özel yetkili mahkemeler, Terörle Mücadele Kanunu,
basına sansür ve suçlar, dikkat edin, belli suç tiplerine, Millî Güvenlik
Siyaseti Belgesindeki suçlar -Kırmızı Kitaptaki suçlar- o
konuda devlet acayip çalışıyor, savcılar da
çalışıyor. Devlet, Terörle Mücadele Kanununa göre
vatandaşı rahat alıyor. Meclise bizim 1.100 tane fezlekemiz geldi,
savcılar bize çalışıyor, 1.100 tane yani diğer üç
partinin toplam 4 katı. Hepsi düşünce açıklamaları. Peki,
yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet benzeri
ekonomik suçlarda ekonomi teröristleri için bu ülkede işleyen bir hukuk
var mı, bir sistem var mı? Bana bunun bir örneğini
gösteremezsiniz çünkü bu konuda bu tür suçların korunduğuna dair kamu
vicdanında oturmuş bir uygulama var.
Şimdi, ayrımcılık
olan bir yerde adalet olmaz arkadaşlar. Eğer kimliği,
inancı, rengi, bölgesi, bağlı olduğu grup nedeniyle bir
ayrımcılık varsa -ki Anayasada ayrımcılık
yasağı var biliyorsunuz- yani Türkiyede eğer nüfusun yüzde
60ı öteki vatandaşsa, yani sözde vatandaşsa bu ülkede adalet
olmaz arkadaşlar, olmaması doğaldır. Şöyle
düşünün: Türkiyede bazıları cezaevine giriyor,
bazıları girmiyor. Dikkat edin, bazıları çok rahat cezaevine
giriyor, bazıları da girmiyor, çok iyi korunuyorlar; sonradan yasalar
çıkarılıyor, sistemi değiştiriyorlar, hatta
komisyonlardan şeye kadar çok rahatlıkla adaletten kaçabiliyorlar.
Biliyor musunuz -İkinci Dünya Savaşında herhâlde bu meşhur
sözdür- Rahip Martin Kimin kapısı çalınırsa
çalınsın sıra başkalarına gelecektir. sözünü
söylerken kendisine sıra gelmişti.
Askerî vesayet dediler, 463 tane
subay ve general içeri alındı Ergenekondan, Balyozdan. KCK
soruşturmalarından 10 bine yakın Kürt siyasetçi
alındı, hâlâ belediye başkanlarımız, il
başkanlarımız cezaevinde ve il başkanlarımız,
belediye başkanlarımız hem cezaevinde hem de özel yetkili
mahkemeler kapatılmış ama onların verdiği kararlarla
cezaevinde. O özel yetkili mahkemelerin verdiği kararlar nedeniyle Özel
yetkili mahkemeler adil değil. denildi, kapatıldı ama
Yargıtayda, o özel yetkili mahkemenin devamı olan 9. Ceza Dairesinde
bu ay içinde hepsinin cezaları onaylandı. Şimdi sormak
gerekiyor, o dosyalarda öldürme yok, yaralama yok; bir düşünce
açıklaması, bir basın açıklamasından on beş sene,
yirmi sene ceza verilmiş insanlara.
Şimdi, hâlâ beş seneye
yakın süredir bizim İdil Belediye Başkanı Resul Sadak,
Silopi Belediye Başkanı Emin Toğurlu hâlâ cezaevinde ve
dosyaları bir Ankaraya geliyor, bir Uyuşmazlık Mahkemesine
gidiyor, dosyalar yer değiştiriyor. Şu an dosyalar Sincan
Ağır Ceza Mahkemesi tarafında en son gezerken görülmüş. 200
tane ağır cezalık dosya Sincan yöresinde dolaşıyor
arkadaşlar.
Ape Musanın öldürülmesi suikast
dosyasıyla, JİTEMin dosyaları hepsi Ankaraya getirildi,
JİTEMin bütün dosyaları, Dargeçitte de cinayet işleyenler.
Bakın, Silopide cinayet işleyenlerin, 6
yurttaşımızı katledenlerin de dosyası seyahate
çıktı, o da Ankaraya güvenlik nedeniyle geldi. Peki Ankaranın
güvenliği var mı arkadaşlar? Ankarada güvenlik olması için
hukuk olması lazım, adalet olması lazım. Yani şunu
demek istiyorum: Devlet failse, devleti korumak için mi güvenlik vardır?
Onlar için mi adalet mekanizması işleyecek, onlar için mi yargı
işleyecek? Yani fakirse fukaraysa, kimsesizse, dayısı yoksa,
parası yoksa ne olacak? Onlar mı cezaevinde yatacak? İnsanlarda
bir isyan duygusu gelişiyor diyor ki: Kimsesi olmayan, yoksul olan, fakir
fukara olan cezaevinde yatıyor, ceza yiyor ama Türkiyeyi götürenlerin
hiçbirisi tutuklanmıyor, hatta bavul bavul faiziyle geri para veriliyor.
Bu adalet duygusu neyi zedeliyor arkadaşlar? Neyi? Türkiye'de en önemli şeyi, adaletin
olmadığını. Geçen gün Cumhurbaşkanı isyan
etmişti, bağırıyordu bir toplantıda -TOBBundu
herhâlde- Adalet yok mu bu ülkede? diye. Ee, Cumhurbaşkanı da
adalet yok mu diye soruyorsa bu ülkede, üstelik on iki yıl
Başbakanlık yaptıktan sonra, demek ki adalet aranıyor
arkadaşlar. Yani, niye aranıyor adalet? Yani, hıyaneti vataniye
suçu sadece ve sadece Kürt olduğu
için birilerinin alnında mı yazılı olacak yani bu ülkenin
insanlarına karşı işlenen suçları işlemek,
onları hürriyetlerinden mahrum etmek, cezaevlerine girmelerini
sağlamak, özel yetkili olağanüstü mahkemelerde yargılamak? Ya,
bu paralelin güçleri geldi bu insanları
aldı içeri. E, kardeşim niye içerideyken ceza yiyor,
onaylanıyor o zaman?
Ya, bir çözüm süreci
yaşıyoruz, bir barış ve demokratikleşme süreci
yaşıyoruz. Biz sorunları demokratik yoldan çözeceğimizi
konuşuyoruz burada. Eğer benim belediye başkanım bir basın açıklamasından yirmi
sene ceza yiyorsa siz nasıl barışacaksınız bana söyler
misiniz? Cezaevindeki insanların beklentileri var, tutukluların var,
hükümlülerin var, hasta hükümlülerin var.
Şimdi -siz bu sistemi- başından
sonuna kadar sakat olan, adaletsizliği süren bir sistemde, bozuk bir
sistemde siz adaleti nasıl sağlarsınız? Teoride her
şey güzel. Anayasayı açın, adalet vardır içinde, Anayasa
90ıncı maddede vardır. Avrupa Mahkemesi, Avrupa İnsanlar
Hakları Sözleşmesi, Anayasa Mahkemesi, hepsinde adalet, eşitlik,
bağımsız yargı, tarafsız yargı falan
bunların hepsi hikâyedir arkadaşlar.
Gizli dinlemenin hukuku yoksa, gizli
tanığın hukuku yoksa, evinden gecenin bir vakti kelepçelenip
alınıyorsa, bir tweet attı diye basında
tanınmış birisi davetiyeyle
çağırılacağına evi basılıp
alınıyorsa hâlâ o ülkede adalet yoktur. Alınmadan
başlıyor adaletsizlik, sonra savcılıkta başlıyor.
14 yaşında, Cizrede dün bir
çocuk öldürüldü. Hemen savcılık gizlilik kararı koymuş.
Niye? Plakasız zırhlı araçlar Cizrenin sokaklarında insan
öldürecekler. Var mı böyle bir adalet? Buradan birisi de çıkıp
demiyor Kardeşim, ya, 14 yaşında çocuk öldürüldü. Ticaret
sanayi odasının yöneticisi evine giderken öldürüldü. Bunlar
konuşulmuyorsa bu Mecliste, adalet cezaevine de zor gider. İşte,
bütün mesele burada.
Arkadaşlar, bu ülkede adalet
bitmiştir. Yakalamadan kesin karara, cezaevinden yarı açık
cezaevine kadar bu sistemin komple yeniden değiştirilmesi lazım,
bu sistemin bütün mekanizmalarının değişmesi lazım.
Hâkim, savcı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bunların
hepsinin değişmesi lazım. Adalet herkese lazım,
sığınacağı son limandır, başka limanı
yoktur kimsenin arkadaşlar, bunu ifade etmek istiyoruz.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Şahsı adına, Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk. Yok.
Şahsı adına, Konya
Milletvekili Harun Tüfekci.
Buyurunuz Sayın Tüfekci. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HARUN TÜFEKCİ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, ceza
infaz kurumlarının güvenliğini ilgilendiren bu yasa
tasarısıyla alakalı şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
PARTİ iktidarları yargıyla alakalı çok önemli reform
kararlar almışlardır. Öncelikle, yargının içerisinde
bulunduğu sıkıntılar, fiziki imkânlar ve bu konuda neler
yapılabilir bire bir gayret gösterilmiş ve reform nitelikteki
çalışmalara imza atılmıştır.
Adliye binalarının merdiven
altlarından kurtarılarak artık bir saray hâline
getirildiğini herkes biliyor. Bugün ceza infaz kurumlarıyla
alakalı da fiziki anlamda çok önemli çalışmalara imza
atılmakta ve tabii ki hükümlüler de tutuklular da bizim bir insanımızdır,
onların da oradaki hayat standartlarıyla ilgili mutlaka düzenlemeler
yapılması gerekiyor idi. Bu konuda Hükûmetimiz çok önemli
adımlar atarak, ağır ceza merkezlerinde bugün, en ücra bir
ilçede bile, önemli, hem adliye sarayları hem de ceza infaz kurumları
yapmakta, fiziki anlamda iyileştirmelere devam etmektedir.
Sadece bu alanda değil, tabii ki
özellikle kınama ve uyarı cezalarından tutun da Yüksek Askeri
Şûra kararlarının yargıya açılmasına
varıncaya kadar reformist anlamda çok önemli adımlar atılmıştır.
Elbette bunlar yeterli değil. Tabii ki yine yargıçlarımızla
ilgili, savcılarımızla alakalı, özlük haklarıyla
alakalı çok önemli düzenlemeler yapılmış. Bundan on iki
yıl önceki bulundukları konumu kendileri çok iyi biliyorlar ve
şu anda hem yargı camiasındaki hâkim, savcı
açığı giderilmekte hem personel açığı
giderilmekte, kâtiptir, infaz koruma memurudur, mübaşirdir her alanda yeni
alımlar devam etmekte. Tabii ki bu yeni düzenleme de, değerli
arkadaşlar, ayrıca bir yeni istihdam alanı sağlayacak.
Tabii, iç güvenlik bugüne kadar Adalet Bakanlığı tarafından
sağlanırken dış güvenlik de 1937 yılında geçici
bir görevle İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel
Komutanlığına verilmiş, 1983te, bu, teşkilat
anlamında dış güvenlik İçişleri
Bakanlığına bağlanmış. Ama gördük ki gerek
hastaların naklinde yani hükümlülerin hasta olduğu zaman naklinde ve
hastaneye gönderilmesinde ve diğer nakillerde gerekse içeride infaz koruma
memurları tarafından, jandarma tarafından gelen ziyaretçiler
aranacak, o şekilde sorunlar yaşanıyordu. Kısacası, iç
güvenlik ve dış güvenlik birbirinin mütemmim cüzüdür,
tamamlayıcı parçasıdır ve bu husustaki eksikliği
gidermek gerekiyordu. İşte bizler, iktidarıyla muhalefetiyle bu
konuda bir adım atılması gerektiği kanaatine vardık ve
şu an itibarıyla dış güvenliği de Adalet
Bakanlığına bağlamak suretiyle âdeta bir bütünlük, bir
yeknesağı da beraberinde getirmiş olacağız.
Bu düzenleme, değerli
arkadaşlar, sadece bunu sağlamayacak. Tabii ki kurumlar
arasındaki münakaşayı, aralarındaki münazaayı da bir
ölçüde gidermiş olacak, sıkıntıyı ortadan
kaldırmış olacak. Elbette, bu farklı
bakanlıkların farklı çalışması bir sorun olarak
karşımızda duruyordu. Bu sorunu, inşallah, bugün bu
tasarı yasalaştığı zaman beraberce gidermiş
olacağız.
Değerli arkadaşlar, yine,
gereksiz yazışmalardan tutun da her türlü masrafın da
yaşandığı bir gerçekti.
Yine, bu çalışmalar
ışığında Adalet Bakanlığımız
dış güvenlik hizmetlerini de yerine getirebilecek kapasiteye
ulaşmış ve dış güvenlik hizmetlerinin uzman personelce
yürütülecek olması infaz hizmetleri kapasitesini yükseltecektir.
Mukayeseli hukukta da Avusturyada, Almanyada ve birçok değişik
ülkelerde de bu düzenleme böyledir ve bunu, uygun bir düzenlemeyi
gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Ben şimdiden,
yasalaşacağına inandığım bu tasarının
hayırlar getirmesini temenni ediyor, siz değerli heyeti saygı ve
hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tüfekci.
Şahsı adına, Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının ikinci bölümünde şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dersimiz yasa dışı dinlemeler. Aslında
yasa dışı dinlemelerin daniskası Adalet
Bakanlığında ve Adalet Bakanı eliyle, Adalet
Bakanlığı müfettişleriyle yapılmış.
Şimdi, benim şu dosyadaki bu
belgelerin hepsi Adalet Bakanlığı müfettişleri
tarafından talep edilen, hâkim ve savcılarla ilgili talep edilen yasa
dışı dinleme olaylarıdır. Bunların içerisinde
kimler var? Şimdi, o tarihte Ergenekon terör örgütünün üyesi olmakla
suçlayarak bunların dinlenilmesi talep ediliyor o zamanki Adalet
Bakanlığı Başmüfettişi Mehmet Arı
tarafından. Şimdi nerede o bilmiyorum -Bakan olsaydı veya Bakan
Yardımcısı vardır- bu Adalet Bakanlığı
Başmüfettişi Sayın Mehmet Arı şimdi nerede bilmiyorum.
O zaman bazı hâkim ve savcıların terör örgütünün üyesi
olduğu nedeniyle dinlenilmesine karar vermiş ve 250nci madde
kapsamında faaliyet gösteren İstanbulda Özel Yetkili Mahkeme
dosyayı Adalet Bakanlığına geri gönderiyor. Bu, görev
sırasında işlenen suçlardandır, benim görev alanıma
girmiyor." diyor. Adalet Bakanı Başmüfettişi, Sayın
Bakan Sadullah Erginin imzasıyla yazı gönderiyor, Hayır, bu
kişisel suçlardandır terör örgütü üyeliği, görev
sırasında değil, bu sizin görev
alanınızdadır." diyor ve ikinci kez İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı gelen bu şeye direnemiyor
mahkemeye gönderiyor, mahkeme de diyor ki: Kardeşim, bu bizim görev
alanımızda değil, işte kimlerin
yargılanacağı ilgili yasada vardır. Geri gönderiyor.
Şimdi,
bunlarla ilgili dinlemede tabii, ben Faruk Eminağaoğlu
söylemeyeceğim, o baş azılı Ergenekon terör örgütü üyesi, o
biliniyor. Osman Kaçmazı da söylemeyeceğim, o da öyle, o da biliniyor
ama bakın, Aykut Cengiz Engin İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısı o zaman, yine, Ali Çakır o zaman yine hâkim ve
devam ediyor, Aydın Çayan, Cengiz Köksal, Ercan Yalçınkaya, Esat
Toklu, Hayrettin Türe, Hüseyin Boyrazoğlu Ankara o zaman, şimdi
nerede biliyor musunuz arkadaşlar? Şu son atamalarda Yargıtay
üyesi yapıldı. Devam ediyorum, Metin Yandırmaz, kim bu? Bu Metin
Yandırmaz kim? O zaman Ergenekon terör örgütünün üyesi, dinleniyor ve
telefonlarda IMEI numaralarıyla dinleniyorlar. Ben söyleyeyim hemen Metin
Yandırmaz isimli şahsın 532 327 1393 no.lu telefonu veriliyor.
Şimdi, bu beyefendi HSYKnın Başkan Vekili arkadaşlar.
Yine, o
tarihlerde, hepimiz biliyoruz ki iletişimin tespitini gene bu beyefendi,
müfettiş, başmüfettiş istiyor. Bu sefer yetinmiyorlar, bir de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bulunduğu bu Yenişehir Telekom
santraliyle de ilgili dinleme istiyorlar, o da elimde, burada, Nortele
yazı yazılıyor. Bunların hepsi bakan eliyle ya da
bakanların bürokratları eliyle oluyor arkadaşlar bu rezillikler.
O tarihte, hukukçuluğuna güvendiğim sevgili ağabeyimiz, o dönem
Grup Başkan Vekilimiz Hakkı Suha Okay, Ankara Milletvekili, Sadullah
Ergine bir soru önergesi veriyor bu hâkim ve savcıların Adalet
Bakanlığı müfettişleri eliyle dinlenilmesiyle ilgili.
Tabii, her zaman olduğu gibi, Bakanlık uzun uzun matbu cevaplar
verdikten sonra, kanun maddeleri verdikten sonra Efendim, Bakanlık
müfettişi görevini yapmıştır. Görev dışında
işlenen suçlardır, işte bunlar terör örgütü üyesidir. diyor.
Burada var, Sadullah Erginin imzası var orada. Şimdi,
arkadaşlar, terör örgütü üyeleri bugün HSYKnın Başkan Vekili
olmuştur, Yargıtay üyeleri olmuştur.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öztürk.
OKTAY VURAL (İzmir) Sadullah Bey
paralel mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Onu
bilemem.
BAŞKAN Şimdi soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
On beş dakika süreyle bu
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakandan sormak istiyorum,
keşke Adalet Bakanı olsaydı daha iyiydi ama. Cezaevlerinde
teknisyen kadrosunda çalışan arkadaşlarımız var.
Teknisyen kadrosunda çalışan arkadaşlarımız ceza infaz
koruma memurlarının yararlandığı ek mesai
hakkından yararlanamıyorlar. Günlerinin tamamını cezaevi
içerisindeki tutuklu ve hükümlülerle geçirmelerine karşın,
kendilerine yine infaz koruma memurlarına tanınan silah ruhsatı
hakkı tanınmıyor. Bu konuda
Bakanlığınızın bir çalışması var
mı, olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, sizin orada
olmanız daha iyi oldu diye düşünüyorum çünkü soracağım
soruyla ilgili olarak. Şimdi, cezaevlerini konuşuyoruz ama bana
birtakım mesajlar geliyor değişik zamanlarda. Fotoğraflar
da atıyor insanlar, güneydoğudan, kamu görevlilerimizin
yaşadığı lojmanlardan resimler dahi gönderiyorlar
Sayın Bakan. Değişik yerlerden, isim vermeyeyim,
değişik illerden, ilçelerden, bunların içerisinde asker
görevlilerimizin oturduğu lojmanlar var, artı diğer kamu görevlileri
lojmanları var. Odaların içerisinde uzaklardan veya nereden,
yakından ama ateş edilmiş ve çok sayıda kurşun izleri
var, lojmanların içerisinde duvarlarda var ve bu insanlar diyorlar ki:
Biz burada yaşadığımız sıkıntıyı
kime anlatacağız? Yani Türkiye bunu bilmiyor, televizyonlarda yok,
basında yok, medyada yok, konuşulmuyor. Hatta bu konular dile
getirildiğinde, zannediyorum, iç mesele olarak orada da sorun oluyor, yani
kurum içerisinde de sorun oluyor ama böyle sıkıntıları var.
Eşleri var, çocukları var, büyük korku yaşıyorlar. Ama onlar
da orada bir hapishane içerisine sanki tıkılmışlar gibi bir
durum var.
Bu konuyla ilgili
size şikâyetler geliyor mu, bundan haberdar mısınız? Bu
konuda bizleri nasıl bilgilendireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, bugünlerde Libya makamlarınca yapılan
açıklamalarda
Libya makamları diyorum, sizin de zamanında
vermiş olduğunuz destek, bugünkü Başbakanın valizlerle para
taşıdığı Libya parçalanmış, iç savaşa
sürüklenmiş ve ne makam kalmış ne ülke kalmış ama
yapmış oldukları açıklamalarda Türk uçaklarını
düşüreceklerini ifade etmişlerdir. Dışişleri
Bakanı Türk vatandaşlarına seslenerek ülkeyi terk etmeleri veya
gitmemeleri konusunda uyarılar yapıyor.
Şimdi size
sormak istiyorum: Bugünlere gelinmesinde büyük katkı sunduğunuz
Libyanın Türklere karşı takınmış olduğu bu
tavrın nedeni nedir? Bu neden, Müslüman Kardeşler örgütünün
liderliğine soyunmanızdan kaynaklanıyor olabilir mi, yoksa
başka bir nedeni mi var?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın
Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Küçükçekmece Adliyesi 2003-2004 yıllarında Adalet
Bakanlığı Teknik İşler Daire
Başkanlığının yaptırdığı tadilat
sonucunda Tepeüstünde faaliyete başlamıştı. Geçen sene
Bakanlık bu binayı boşaltarak bir vakfa tahsis etti ve
Küçükçekmece Adliyesini Sefaköydeki bir binaya taşıdı. Bu
binanın iktidar partisine mensup bir kişiye ait olduğu ve yüksek
bir kira ödendiği iddia edilmektedir. Bu konuyla ilgili soru önergesi
verdim ve soru önergeme yaklaşık altı aydır cevap
verilmedi. Bu konuda -şu anda sözlü olarak size soruyorum- herhangi bir
açıklama yapacak mısınız? Bu kişi AKPnin üyesi midir
ve ne kadar kira ödemektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özgündüz.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Adalet
Bakanımız yok orada, siz mutlaka bürokratlardan bilgi alarak
vereceksiniz ama.
Cezaevi ikinci müdürü konumunda olanlar
artık bundan sonra müdür yardımcılığı kadrosuyla
alınacaklar ve özlük haklarının, hak kayıplarının
olduğunu düşünüyorlar. Bu konuda, cezaevi ikinci müdürü konumunda
olanların müdür yardımcısı olarak atanmalarına, geçici
maddeyle bu şekilde özlük haklarının ve kadrolarının
gasbedilmesi konusuna tepkileri var. Ne diyorsunuz?
Bir de, Sayın Bakan, Uşak
Adliyesi yeni yapıldı. Onun hemen yanında da Uşak Devlet
Hastanesi var. Ama devlet hastanesinin binasına baz istasyonu kuruldu
Uşakta. Buna sivil toplum örgütleri karşı çıktılar
ancak bunu engelleyemedik. Hastanenin üzerinde baz istasyonu var, adliye de
hemen yakınında. Hem oradaki hastanenin hem de oradaki adliye
çalışanlarının sağlıkları söz konusu. Baz
istasyonunun kaldırılması konusunda herhangi bir
girişiminiz olacak mı, Uşak Devlet Hastanesindeki?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, öncelikle, sorulan sorulardan
cevabını alamamış milletvekili arkadaşlarıma
-bürokratlar notlarını aldılar- yazılı olarak cevap
vereceğimizi belirtmek isterim.
Sayın Kösenin Teknisyenlere
infaz koruma haklarından mesai ve silah ruhsatı niçin verilmiyor?
şeklinde bir sorusu vardı. Teknisyenler güvenlik hizmeti değil,
dolayısıyla teknik bir hizmet vermektedirler. Fazla mesaileri için de
hak var ancak silah hakları yok, ruhsat hakları yok, onu söyleyeyim.
Bir diğeri Küçükçekmece
Adliyesiyle ilgili -Sayın Özgündüz söyledi- soru önergemize cevap
verilmedi. şeklinde. Arkadaşlarım ifade etti, bu hafta
içerisinde imzalandı, sorunun cevabı gönderildi diye
düşünüyorum, eğer ki gelirse, aynı metni buradan da
milletvekillerimize açıp okurum.
Yine, Sayın Yılmazın
bir başka sorusu: 2nci müdürlerin özlük haklarında bir eksilme var
mı? 2nci müdürlerin özlük kaybı olmayacak, 2nci müdürler müdür
yardımcısı olsa bile, hak etmiş oldukları özlük
hakları korunacak. diye bir cevap verildi, bunu belirtmek isterim.
Yine, Sayın Akar Libya
makamlarının en son açıklaması dedi. Bununla ilgili,
bildiğiniz gibi, 7 Ocak yani dün itibarıyla Dışişleri
Bakanlığımızın bir açıklaması var, onu
okumak isterim: Libya Hava Kuvvetlerine ait olduğu iddia edilen Facebook
sayfasından yapılan bir açıklamada, Libya hava sahasına
girecek sivil veya askerî Türk uçaklarının vurulacağı
kaydedilmektedir. Bu sorumsuz ve uluslararası hukuka aykırı
açıklamanın hiçbir şekilde kabulü mümkün değildir. Ülkemizi
hedef alan bu hasmane beyanı şiddetle kınıyoruz.
Kaldı ki Birleşik Arap Emirliklerine ait olan uçak Libyayı
bombaladı. deniyor ve Libyayı bombalamasına rağmen,
siviller de ölmesine rağmen herhangi bir tepki de gösterilmedi.
Dolayısıyla da Libyada kimin ne kadar makul tepki verdiğini de
kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Bu açıklamayı yapanların,
Libyada hava saldırıları düzenleyerek sivil can
kayıplarının yaşanmasına, ülke
altyapısının tahrip olmasına neden olan ve
uluslararası hukuk ile insan haklarını ihlal eden belirli
kesimler olduğu açıktır. Bir şekilde, biz Türkiye olarak
Libyanın toprak bütünlüğünden yanayız. Seçilmiş milletvekillerince
oluşturulan Parlamentonun çalıştırılmasına izin
verilmesini destekliyoruz, savunuyoruz ama bazıları, Libyanın
kargaşa içinde olmasıyla, âdeta Libyanın bölünmesiyle bir
şekilde diğer komşu ülkelerin mali kaynak olarak
kullanılmasını sağlamaya çalışıyorlar. Bunun
doğru olmadığını, eğer Libyada bir zenginlik
varsa bu zenginliğin Libya halkına ait olması gerektiğini
söylüyoruz. Uluslararası toplumun bugüne kadar hava saldırılarına
-o Libyaya yapılan hava saldırılarına- karşı
yeterli ve gerekli tepkiyi vermemesi, bu sorumsuz açıklamayı
yapanları şüphesiz cesaretlendirmiştir. Ülkemiz ile Libya
arasında birçok kentte devam etmekte olan sivil uçuşlar, bu zor
dönemde, kardeş Libya halkının insanî yardım veya ekonomik
ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı
yapmaktadır. Yani Libyaya seyahatlerimiz sadece Türk tarafının
talebiyle değil, Libyalıların talebiyle de olmakta. Çünkü
geliş gidişi, ulaşımı sağlamak da büyük bir
imkândır. Kendi illerimize bile bir uçak gelmese, gerek bakan veya gerek
ilgili kimseden Uçak seferlerini başlatın. diye talepte
bulunuyoruz. Bildiğiniz gibi Somalinin dış dünyayla tek
bağlantısı dahi Türk Hava Yolları üzerinden
yapılmaktadır. Dolayısıyla, Libyaya yapılan uçak
seferleri de bizim değil Libya halkının ihtiyaçlarını karşılar.
Konuyla ilgili gereken girişimler yapılmaktadır. Nitekim, ilk
olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Libya Özel Temsilcisi
nezdinde girişimde de bulunmuştur.
Libyanın bu hâle gelmesinde bizim
hiçbir politikamız söz konusu değildir. Libyanın bu hâle
gelmesine yol açanlar, Libyayı bu duruma düşürenler kimdir? Pekâlâ,
uçaklarıyla gidip Libyayı bombalayanlar -en bariz şekilde
bombaladı- ve bu bombalamaya ses çıkarmayanlar, âdeta,
bombalanmasını teşvik edenler, Libya halkını âdeta
bölerek, ikiye ayırarak -yine
söylediğim gibi- komşularından birisine destek vermeyi
amaçlıyorlar. Uluslararası toplumun bu tepkisizliği, bu
açıklamayı yapanlara destek olarak görülmektedir
tarafımızdan. Doğru olmadığını ifade etmek
isterim.
Yine bir başka soru, Sayın
Turgut Beyindi. Gerçekten, güneydoğudaki bazı yerlerde lojmanlara
karşı zaman zaman saldırılar yapılmaktadır.
Dolayısıyla biz de hep şunu söylüyoruz: Mutlaka kamu düzeninin
sağlanması lazım. Şu anda kamu düzeni sağlandı
mı? Kamu düzeninin sağlanması yönünde adımlar
atılıyor. Zaten birçok sıkıntı da ondan
çıkıyor. İstiyorlar ki bırakalım, kendi bildikleri
gibi orada aynı doğunun Baas partisi olmak istiyorlar yani
tektipleştirmek istiyorlar. Ya kendilerine bağlı olunacak ya da
bunun dışında başkasını kabul etmiyorlar.
Dolayısıyla, biz, demokrasinin Türkiyenin her tarafında, hukuk
düzeninin Türkiyenin her tarafına eksiksiz olarak uygulanmasını
istiyoruz. İster doğuda ister batıda ister kuzeyde ister güneyde.
Ancak bu, bir süreç alacaktır. İnşallah, birlik ve
beraberliğimizi devam ettirirsek bunlar da azalacaktır ve belli bir
süre sonunda da tamamen ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum. Bu ana
kadar hukuka aykırı eylemlerini yapmış olup da yargı
önüne çıkarılmamış hiç kimse yoktur. Dolayısıyla
da şehitlerimiz oldu, işte sokak ortasında arkasından
gidilip öldürülenler oldu ama her birisinin de kimse faili mutlaka yargı
önüne çıkarılmıştır, adalet karşısında,
hukuk önünde mutlaka cevabını verecektir diye düşünüyorum.
Muhterem Başkanım, bendeki
sorular bu kadardı. Arz ederim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Bakan, baz istasyonu demiştim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Özür diliyorum Muhterem Başkanım, baz istasyonunu
sordu.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Hastanenin üzerine baz istasyonu.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Tamam, tamam.
Baz istasyonunu kaldıracak
mısınız? diye
Biliyorsunuz, burada, Yargıtayda da bir baz
istasyonu vardı. Pekâlâ bu baz istasyonunun kurulmasını
kendisine bir tehdit olarak gören veya bunun insan
sağlığına zararlı olduğunu düşünen
Bakın, bunu da bilerek söylüyorum yani, bilimsel olarak tespit
edilmemiştir ki bunun sağlığa zararı vardır diye,
çok net. Bu kullandığımız telefonlar veya bu bilgisayarlar
veya 2 metreden daha yakın televizyonların yaymış
olduğu radyasyon -veya hangi tür tehdit, risk görüyorsak- çok daha fazla
olmasına rağmen baz istasyonları öne
çıkartılıyor. Baz istasyonlarını
aldığımızda iletişim kurulmayacak, acil bir
hastalık olduğunda doktora ulaşamayacaksınız, acil bir
şey olduğunda ambulansı çağıramayacaksınız;
olmadığı zaman da sıkıntı var. Ancak şunu
söylüyorum: Bu, ayrı bir tartışma, bilim adamlarının
raporlarında bir şey ancak inanıyorum ki şundan,
televizyondan ve bilgisayardan az olduğunu söylüyorum. Bunun dışında,
yine de bu mevcuttan -muhakkak ki her teknolojinin bir bedeli var-
rahatsız olan varsa -Yargıtayda da oldu- yargı yolu
açıktır biliyorsunuz her zaman, kapalı değildir,
yargıya başvurabilir, birkaç yerlerde böyle oldu, yargı bunun
kaldırılmasına karar verir, burada da Yargıtayda oldu.
Dolayısıyla da adliyenin illa kendisinde olması da gerekmez, devlet
hastanesinde var. dediniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Yan yana binalar çünkü.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) E öyle. Dolayısıyla da pekâlâ adliyenin içinde
olanlar, hâkimler, savcılar, hukuku daha iyi bilenler, dava açmaya daha
yakın olanlar bir dilekçe verirler, davayı başlatırlar ve
eğer yargı da bunun oradaki Uşak halkına zararlı olduğu
şeklinde kanaate varırsa kaldırma kararı verir diyorum.
Dolayısıyla, bu, daha önce Ankarada yapıldı.
Bilgilerinize sunulur.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Hastanede olduğu için biraz daha duyarlılık var Sayın
Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Bir kısa süremiz var.
Sayın Acar, buyurunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)- Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bizim kanunumuzla
ilgili olmasa bile bu istinaf mahkemelerinin hangi bölgelere kurulacakları
konusunda bir bilgi istiyorum sizden. Çünkü Antalya, Burdur, Isparta hep
aynı kaderi paylaşmış iller olduğu hâlde, bu illerin
Konyadaki istinaf mahkemesine bağlanacağına ilişkin
bazı duyumlar aldık. Bu, doğru mudur? Doğruysa bunun
gerekçesi nedir? Bu kadar mesafeden insanlar nasıl Konyaya gidecektir?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum.
Sayın Acarın sorusunun
cevabını arkadaşlar şimdi hazırlar, onu
vereceğim.
Ancak bu arada Sayın Melda
Onurun, annesinin yanında kalan çocuklarla ilgili bir şikâyeti
olmuştu. Onunla ilgili de şu bilgiyi vermek isterim hem kamuoyuna hem
Meclisimize: Şu an itibarıyla, ceza infaz kurumlarında 0-6
yaş grubunda annesiyle birlikte kalan çocuk sayısı 417dir.
Bunlardan 65 tanesi kreş hizmetlerinden yararlanıyor. Adı geçen
kişi, rahatsızlığı nedeniyle Bakırköy Özel
Rehabilitasyon Merkezine annesiyle birlikte haftada altı saat gitmektedir.
Bu çocukların
kaldığı kurumlar tarandı. 2 çocuğumuzun haricinde
ciddi bir rahatsızlık yoktur. Yine, her türlü çocuk
oyuncaklarıyla ilgili, ne gerekiyorsa çocukların eğitimiyle de
ilgili, hamurdur veya başka bir şey, bunlar da ceza infaz
kurumlarında bu çocuklara sağlanmaktadır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bakan.
Süremiz sona ermiştir.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
Melda Hanımın bu konuda bir randevu talebi vardı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bakan Bey olumlu bakmıştır.
BAŞKAN Bir dakika süre
vereceğim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Adliye mahkemeleriyle ilgili yargı
çevrelerini verdik. İstanbul, Bursa, İzmir. İstanbulda nereye
bağlı yargı çevresi? Kırklareli, Edirne, Tekirdağ
düşünülmekte. Bursa: Balıkesir, Bilecik, Kütahya, Yalova, Çanakkale;
İzmir: Manisa, Uşak, Aydın, Muğla, Denizli; Ankara:
Eskişehir, Karabük, Kastamonu, Çankırı, Kırıkkale,
Kırşehir; Konya: Aksaray, Karaman, Afyonkarahisar; Samsun: Sinop,
Amasya, Tokat, Ordu, Çorum; Adana: Hatay, Mersin, Osmaniye; Erzurum:
Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Iğdır, Kars, Tunceli;
Diyarbakır: Batman, Bingöl, Elâzığ, Mardin, Siirt,
Şırnak; Antalya: Burdur ve Isparta; Gaziantep: Adıyaman,
Maraş, Kilis, Şanlıurfa; Kayseri: Malatya, Nevşehir,
Niğde, Sivas, Yozgat; Sakarya: Bartın, Bolu, Düzce, Kocaeli,
Zonguldak; Trabzon: Artvin, Giresun, Gümüşhane, Rize; Van ise Bitlis,
Hakkâri ve Muşu kapsar şekilde yargı çevreleri belirlenmiş
durumdadır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Rica ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bakan.
Böylece, ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında
Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ve
Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/740) (S. Sayısı: 425)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Ocak 2015 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 17.47