TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43üncü
Birleşim
15
Ocak 2015 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çanakkale ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya İl Özel İdaresine devredilen
taşınmazlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Kars
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Cizrede 12
yaşındaki Nihat Kazanhanın polisin açtığı
ateşle hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
2.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyede 2001de
meydana gelen depremde yıkılan binaların yerine
yaptırılan evlerin bedelinin faiziyle birlikte tahsil edilmek
istenmesine ilişkin açıklaması
3.-
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahinin, Bursada yoğun kar yağışının
yol açtığı sorunlara ilişkin açıklaması
4.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Başbakan Ahmet
Davutoğlunun, yaptığı açıklamalarla Cumhuriyet
gazetesini hedef gösterdiğine ilişkin açıklaması
5.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, orman arazilerine madencilik
ruhsatı verilmesiyle ilgili Orman ve Su İşleri
Bakanının duyarlı olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, ilkokullarda beden
eğitimi derslerine branş öğretmenlerinin girmemesinin doğru
bir uygulama olmadığına ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Nazım Hikmetin
113üncü doğum gününe ve Hükûmetin, don felaketi nedeniyle ürünlerini
kaybeden çiftçilere yardım etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Nazım Hikmetin
113üncü doğum gününe, Cizrede öldürülen 12 yaşındaki
çocuğun katilinin bir an önce bulunması gerektiğine ve
Yaşar Kemale acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
9.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, polisin Cumhuriyet
gazetesinin dağıtımını engelleme girişimini ve
Başbakan Ahmet Davutoğlunun bu konuyla ilgili ifadelerini
kınadığına ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, engellilerin ücretsiz
ulaşım kartlarına sınırlama getirilmesinin hukuksuzluk
olduğuna ilişkin açıklaması
11.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Cizrede çocukların öldürülmesi
olaylarında sorumluluğun Hükûmette olduğuna ve bu nedenle Cizre
halkından özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
13.-
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlunun, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması ile Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
17.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
18.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, tekraren, Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Sinop Milletvekili
Engin Altayın 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
(10/124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130,
1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143,
1144, 1145, 1146, 1147, 1148) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1684)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
milletvekillerinden oluşan bir heyetin, 1915 olaylarının 100üncü
yıl dönümüne ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri çerçevesinde
İsveç ve İtalyaya birer ziyaret gerçekleştirmesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 12/1/2015 tarihli
89 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1685)
B)
Genel Görüşme Önergeleri
1.-
MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
sağlık kurumlarında performansa dayalı ek ödeme sisteminin
baskısı sonucu çalışanların artan sorunları ile
alınması gereken önlemler konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/24)
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin,
taşeron işçilerin problemlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1171)
2.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde
süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde bulunan eylemcilerin
sağlık sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1172)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4-
Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında
Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)
5.-
Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 672)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (CERN)
Arasında CERN'de Ortak Üye Statüsü Verilmesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950) (S.
Sayısı: 676)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin, Türkiye
Cumhuriyetinin herhangi bir bölgesini başka bir devleti ifade edecek
şekilde adlandırmanın milletvekili yeminiyle
bağdaşmayacağına ilişkin konuşması
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Sinop Milletvekili
Engin Altayın 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Şafak Pavey'in, İstanbul'un 2017 Avrupa Yeşil
Başkenti yarışmasına adaylık başvurusuna ve
İstanbul'daki yeşil alanlara ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/56342)
2.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel'in, 2010/2 sayılı Başbakanlık
Genelgesi gereği engelli aile ferdi bulunan çalışanlara
sağlanan kolaylıklara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği
Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/56343)
3.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca satın alınan
kültür, eğlence ve spor hizmetlerine ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/56952)
4.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın, Antalya'nın Kemer ilçesinde bulunan su sporları
parkur alanıyla ilgili Kemer Kaymakamlığı ve Antalya
Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokole ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/57074)
5.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, orman muhafaza memuru alımı için
yapılan sınava,
Açılışlara
uçak kiralayarak gittiğine dair iddialara,
Hazine'ye devredilen Gazi
Yerleşkesi karşılığında Orman Genel
Müdürlüğüne Şap Enstitüsünün bulunduğu alanının
verildiği iddialarına,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda
millete ve devlete karşı suçlar nedeniyle hakkında işlem
yapılan personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/57111), (7/57271), (7/57272), (7/58368)
6.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, son beş yıl içinde bir hediyelik
eşya şirketinden yapılan satın almalara ilişkin sorusu
ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkırın cevabı
(7/57350)
7.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in, Diyanet İşleri Başkanlığından
Bakanlığa nakil yoluyla geçen personele ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/57351)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, son beş yıl içinde Avrupa Patenti Dairesine
yapılan başvuru sayısına ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Volkan Bozkırın cevabı (7/57352)
9.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, mülkiyeti Hazineye ait bazı
taşınmazların Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından
başka kurumlara tahsis edilmesine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/57462)
10.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, eski Artvin Orman Bölge Müdür
Yardımcısı'nın başka bir ile atandığı
halde lojmanı boşaltmadığına dair iddialara
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/57795)
15
Ocak 2015 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 43üncü Birleşimini açıyorum.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.04
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan ilk
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum. Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Çanakkale ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Ali
Sarıbaşa aittir.
Buyurunuz Sayın Sarıbaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çanakkale ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri, bizleri televizyonları
başında dinleyen sevgili vatandaşlarım; bugün Türkiyenin
ve dünyanın en önemli illerinden biri olan Çanakkaleden bahsetmek
istiyorum.
Çanakkale, aslında coğrafyaya
baktığımızda, boğazıyla, 2 tane adasıyla ve
yarımadasıyla gerçekten hiçbir ilde olmayan ve dünyada da olmayan bir
güzelliğe sahip; ancak görüyorum ki hem boğazı hem üç
tarafı denizle çevrili olmasına ve yine Kaz Dağlarıyla ve dağdaki
endemik yapılarıyla oksijeni bol olmasına rağmen en sorunlu
illerden bir tanesidir ve sorunları çok olan bir il olarak bahsetmek
istiyorum.
Bakın, aslında haritada ulaşımı
en kolay il gibi görünür. Aslında her tarafı toplu taşımaya
müsait görünür coğrafya açısından ama gelin şöyle
Çanakkalenin ulaşım sorununa bir bakalım: Kara yolları
hiçbir şekilde bitirilmemiştir. İzmir
bağlantısının Edremitten başlayarak Geliboluya kadar
olan kısmı devam etmektedir. Bandırmadan devam ederek
Çanakkaleye olan bağlantısı hâlâ bitirilmemiştir. Bu, on
sekiz veya yirmi yıldan beri devam eden, on üç yıllık AKP
döneminde atılan ve hâlâ bitirilmeyen bu yollarla, yine Çan-Çanakkale,
Çan-Biga ve bu güzergâh, yine Ezine bağlantısı olan Bayramiç-Çan
güzergâhları hâlâ bitirilmemiştir. Bununla birlikte köy
yollarının daha yüzde 80i asfalt olmamıştır.
Şimdi, bu bir tarafa, kara yoluna
bağımlılıktan ama 1960lı, 1970li yıllarda bile
her tarafa; İstanbula, Karadenize, İzmire, adalara sürekli yolcu
taşıması olan bir deniz ulaşımı varken, bugün, on
üç yıllık zamanda, özelleştirmelerden sonra bu da yok
olmuştur, deniz ulaşımı da yoktur.
Hava ulaşımına gelelim. Hava
ulaşımında biliyorsunuz ki iki tane havalimanımız var
ancak yeni bir tanesi -merkezdeki- yanlış olmasına rağmen
devam eden bu yatırımın
Yine, buradaki uçaklarımız
arasındaki yer üstü hizmetleri tam tamamlanmadığından hâlâ
uçaklarımız hava koşullarında indirilememektedir.
Bandırmaya kadar bir demir yolu var ama
Bandırmada limanımız bitmesine rağmen, çok kısa bir
süre içerisinde o liman dışarıya açılmasına
rağmen, orada toplu taşıma yapılarak ve hızlı
tren de dâhil olmak üzere getirilme imkânı varken, bunu on üç
yıldır söylememize rağmen ve Bu yapılacak. denmesine
rağmen hâlâ çözülmemiştir.
Çok değerli milletvekilleri, bırakın
yatırımları, Devlet Su İşlerindeki barajların
yapılması, 1991de, 1994te temelleri atılan barajlar hâlâ daha
bitirilmemiştir, Taşoluk ve diğer büyük barajlarımız
gibi.
Yine, çok önemli konulardan bir tanesi de bence nedir
biliyor musunuz? Bu yatırımlar tamam, yatırım payı
almadı, hepsi güzel de AKPnin en hızlı çok yatırım
yaptığı dönem içerisinde üç tane bölge müdürlüğümüz
kapatılmıştır. Denizcilik Müsteşarlığı
Çanakkale Bölge Müdürlüğü kapatıldı. Şimdi, dünyanın
en sorunlu olan, geçiş üstünlüğü olan bir yerde, boğazı
olan yerde bunu niye kapatıyorsunuz? Yüzde 53ü ormanlarla kaplı olan
bir yerde orman bölge müdürlüğünü kapattınız ve
yangınların çoğaldığı bir dönemde getirdiniz,
burayı Balıkesire bağladınız.
Yine, bu anlamda tarihiyle ilgili olarak ve Türkiye'nin
en önemli yerlerinden birisi olan bölgemizdeki Vakıflar Bölge
Müdürlüğünü de kapatarak Çanakkalenin içini boşaltmaya
çalıştınız. Bunu cezalandıramazsınız. Kaz
Dağlarındaki altın aramalar, dışarıdan getirilen
kömürlerle 15 tane termik santral yapılması ve turizmi
olabildiğince yok etmek, üniversitenin kötü anlamdaki yönetimini yok etmek
ve altın bilezikle Türkiye'nin 100.000lik haritalarla İstanbulun
bütün o yağmalıklarını, oradaki artıklarının
hepsini Çanakkaleye taşıma projesine de karşı
çıktığımızı bildirmek istiyorum.
Çok değerli arkadaşlar, her seçim öncesi
boğaz köprüsü yapılır, her seçim sonrası da biter ama
görüyorum ki yine boğaz köprüsünü ortaya attınız ama seçime
kadar da bir şey olmayacağını biliyorum. Yine bu vaatlerinizi
sürdürmeye devam ederek Çanakkale halkını
Onun için bu sorunları AKP sorun yumağı
hâline getirmiştir ve bu anlamda çözmemiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıbaş.
Gündem dışı ikinci söz, Kütahya İl
Özel İdaresine devredilen taşınmazlar hakkında söz isteyen
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıka aittir.
Buyurunuz Sayın Işık.
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya İl
Özel İdaresine devredilen taşınmazlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle sizleri ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, tüm itiraz ve
uyarılarımıza rağmen, Kütahya ilinin en büyük
işletmelerinden biri olan Seyitömer Termik Santrali ile Linyit
İşletmesi (SLİ)'nin, özelleştirme adı altında,
birlikte ve bir bütün olarak sadece birkaç yıllık kârı
karşılığında satılıp devir teslim
işlemleri Haziran 2013te gerçekleştirilmiştir.
Bu satışta anılan kuruluşların,
Kütahya il merkezinde bulunan lojman ve sosyal tesislerinin yer
aldığı arazilerin ve diğer taşınmazların
özelleştirme kapsamı dışında tutularak Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına bağlı EÜAŞ üzerinde
bırakılması, Kütahyalılar için kısmen de olsa bir teselli
kaynağı olmuştu. Ancak, kısa bir süre sonra, Kütahya
Yıldırım Beyazıt Mahallesinde bulunan SLİ
lojmanları ve sosyal tesislerinin yer aldığı
yaklaşık 20 dönümlük arsa üzerindeki binalar, depreme
dayanıksız oldukları gerekçesiyle yıkılarak arazinin,
okul yapılmak üzere, Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından kullanılacağı belirtilmiştir. Bu karar,
Kütahyalılar tarafından da olumlu
karşılanmıştır.
EÜAŞ'a ait olan, Kütahya 30 Ağustos
Mahallesinde bulunan ve içerisinde 209 lojman ile sosyal tesislerin yer aldığı
termik siteleri olarak adlandırılan yaklaşık 50 dönümlük
arsa ve üzerindeki taşınmazlarla ilgili olarak ise Ekim-Kasım
2014 tarihlerinde AKP'li bazı siyasilerle, Kütahya Valisi ve TÜRGEV isimli
vakfın yöneticileri arasında bazı kirli pazarlıklar
başlatılmış ve bu pazarlıklara ilişkin gizli
görüşme kayıtlarının yer aldığı tapelerin
medyada da paylaşılması sonucunda anılan
taşınmazların niçin özelleştirme kapsamı
dışında tutulduğu da ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet başsavcılıkları
tarafından hazırlanan "TÜRGEV fezlekesi" isimli
iddianamenin Kütahyayla ilgili bölümünde yer alan tape kayıtları
ve konuşma dökümlerinde, özetle, Kütahya Valisi, zamanın AKP İl
Başkanı ve AKP İl Genel Meclisi Başkanı
tarafından, TÜRGEV yetkililerinin 209 lojman ve sosyal tesislerin yer
aldığı yaklaşık 50 dönümlük arazinin görülmesi için
Kütahya'ya davet edildikleri, TÜRGEV yetkililerinin bu davete icabet ederek söz
konusu taşınmazları yerinde görüp beğendikleri, bu teklifin
Bilal Erdoğan'a ve onun aracılığıyla zamanın
Sayın Başbakanına iletildiği, Sayın
Başbakanın da bundan çok memnun olduğu, Kütahya Valiliğinin
söz konusu taşınmazların İl Özel İdaresine tahsis
edilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına yazı
yazdığı, ancak bunun en üst makamdan verilecek bir talimatla
hızlandırılmasının gerektiği, arkasından da
Konyada olduğu gibi yirmi beş yıllığına bedelsiz
olarak TURGEV'e tahsis edilebileceğinin belirtildiği, aynı
yöntemle bir arazi bulunarak TÜRGEV'e bağışlanması sözü
karşılığında AKP Tokat İl
Başkanının da -Kütahya'da olduğu gibi- Belediye
Başkanı adaylığının kabul edileceğinin ifade
edildiği iddianamede yer almıştır. Bu durum
karşısında konu tarafımızdan Meclis gündemine önergelerle
taşınmış ancak cevap alınamamıştır.
Bunun arkasından Kütahyada bulunan ve EÜAŞ'a ait olan bu
taşınmazların TÜRGEV'e bağışlanma sözü
karşılığında siyasi, idari ve ekonomik çıkar
sağlayan kişilerin, tarafımdan yapılan suç duyurusuyla dava
konusu edilmesi süreci başlatılmış ve dava süreci
Danıştay aşamasına gelmiş olup devam etmektedir.
Bu konuya ilişkin yargı süreci devam ederken,
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olaylarının araya
girmesiyle yarıda kalan söz konusu taşınmazların devir
işlemlerine devam edilmiş ve söz konusu SLİ ve Termik Sitesi
lojmanlarının da içinde bulunduğu toplam 70 dönüm
civarındaki arazinin üzerindeki taşınmazlarla birlikte 22/9/2014
tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla Kütahya İl Özel İdaresine
devri gerçekleştirilmiştir. Bu konu, Sayın Kütahya Valisinin, il
özel idaresinin resmî İnternet sitesinden yaptığı bir
basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurulmuştur.
Şimdi sıra söz konusu
taşınmazların TÜRGEV'e aktarılmasına gelmiştir.
Bu kirli oyunun bozulması için tüm yetkilileri bir kez daha buradan
uyarıyor, söz konusu taşınmazların sadece ve sadece
Kütahyanın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılması
için gerekli her türleü çalışmanın tarafımızdan ve
ilgililer tarafından yapılmasını talep ediyor; bu konunun
takipçisi olacağımızı bir kez daha sizlerle paylaşarak
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, Kars ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Kars milletvekili Sayın Mülkiye
Birtaneye aittir.
Buyurunuz Sayın Birtane. (HDP sıralarından
alkışlar)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Kars ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kars ilinin sorunlarını aktarmak üzere söz aldım. Sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen tüm halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Seçim bölgem olan Kars iliyle ilgili bugüne kadar Meclise
taşıdığım sorunlar hakkında gerçekçi bir
adım, çözümleriyle ilgili atılmadı. Oysaki demokrasinin
gereği olarak muhalefet ya da iktidar milletvekili olma farkını
gözetmek sizin kendi seçim bölgemiz
başta olmak üzere, Türkiye'nin bütün sorunlarına duyarlı olmak,
Meclis gündemine taşıyarak ortaklaşa bir çözüm aramak
kaçınılmaz bir zorunluluktur.
24üncü Dönem boyunca
taşıdığımız sorunlara, ne yazık ki,
kalıcı ve gözle görülür bir çözüm üretilemedi. Halkın sorunlarına
çözüm bulunacağı yönündeki umutlar da giderek azalıyor.
Çocukların geleceği karanlık. Kız çocukları 14-15
yaşında evlendiriliyor. Okuma olanakları yok.
Karsın merkez nüfusu 77 bin kadardır.
Halkın çoğu köylerde yaşıyor. Şehirde esnaf, köylerde vatandaş
perişan hâlde. İş yok, gençler kahve köşelerinde. İl
sosyoekonomik anlamda Avrupadan, Türkiyede gelişmiş illerden
yüz-iki yüz yıl kadar geride.
Ölçülü ve Halefoğlu köyleri defalarca su sorunuyla
basında yer aldı ve çoğu köyde de durum aynı. Köylüler
Dünya uzaya çıkarken devlet bize içme suyu sağlayamıyorsa o
zaman bizi gözden çıkarmış ya da bu devletin bir köye içme suyu
sağlama gücü bile yok. diyor.
İl merkezinde temiz ve kesintisiz içme suyu yok.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan, suyla ilgili
konuşuyor.
MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) - AKP iktidarı
döneminden beri var olan su problemi MHP belediyesi döneminde de devam ediyor.
Merkez köyler, Digor, Sarıkamış,
Kağızman, Selim, Akyaka, Susuz, Arpaçay köylerinin hiçbirinde alt
yapı yok. Su kuyuları için kullanılan elektriğin ücreti
köylülerden alınıyor.
TEDAŞ'ın özelleştirilmesi sonucu Kars'ta
elektrik dağıtımı işini Aras firması aldı.
Devletin şirkete Ben paramı senden alırım, sen de
vatandaşın elektriğini mi kesersin, icraya mı verirsin?
deyip vatandaşı şirketin insafına bırakması kabul
edilebilecek bir durum değildir. Şu an yapılması gereken
tek şey, köylünün ve yoksul halkın borçlarının
silinmesidir.
Sağlık alanında da il oldukça geride. Yeni
bir kadın doğum ve çocuk hastanesi binası hizmete girecek ve
Karslılar eski köhne hastaneden kurtulacak derken, henüz yedi yıl
önce hizmete açılmış devlet hastanesinin
kapatılmasıyla birlikte daha küçük kapasiteli yeni bir binaya
geçildi. Şehir merkezine uzak olan hastaneye ulaşım
zorlaştı. Var olan sorunlara, dolmuşçuluk yaparak geçimini
sağlayan vatandaşların sorunu da eklendi. Kafkas Üniversitesi
Hastanesi devlet hastanesi gibi hizmet vermekte çünkü üniversite hastanesinin
ihtiyaç duyduğu modern tıbbi donanım için bütçe
ayrılmıyor.
Karsta eğitim alanında da bir düzenleme
olmamıştır. Geçici olarak görevlendirilen öğretmenlerin
görev yerleri sık sık değiştirilmektedir. Okulların
elektrik, su ve ısınma sorunları had safhada. Köy okulları
hâlâ tezek sobalarıyla ısıtılıyor. Köy
okullarının çoğu ilk kademe olarak hizmet veriyor. Liseye devam
imkânıysa son derece zor.
İlde elektrik, su, yol yok ama her ilde olduğu
gibi bolca baskı ve gözaltı var. Kobane'ye destek eylemlerinden sonra
ilçe ve il merkezinde birçok eve baskın yapıldı.
Kafkas Üniversitesi öğrencileri sürekli takip
altında ve 2014'ün son günlerinde neticelenen bir davada 14 öğrenciye
toplam yüz beş yıl ceza verildi.
İlin tek geçimi olan hayvancılık
alanında sıkıntılar devam ediyor. İthal et
girişiyle hayvan fiyatları düştü. Mazot, tohum, yem ve
diğer girdi fiyatları dört yılda yüzde 500 arttı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hava kirliliği, Karadağ Mahallesindeki çöplük ve ulaşım
sorununa da çözüm bulunmadı. İlde iş alanı yok. Şeker
fabrikasının kapatılması an meselesi. Organize sanayi
bölgesinin sorunları devam ediyor.
Buradan Hükûmete sesleniyorum: Dönüp de bir Karsa
bakın, halkın ne hâlde olduğunu görün diyor, hepinize saygı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birtane.
Gündeme geçmeden evvel on arkadaşıma 60ıncı
maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Tüzel
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Cizrede 12
yaşındaki Nihat Kazanhanın polisin açtığı
ateşle hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, Hükûmete seslenmek istiyorum.
Halka 3 çocuk, 5 çocuk doğurun. derken siz bu çocukları
öldüresiniz diye mi söylüyorsunuz? diye sormak istiyorum.
En son, 12 yaşında, Cizrede Nihat Kazanhan
bizzat polislerin açtığı ateş sonucu hayatını
kaybetti. Son bir haftada Cizrede 7 çocuk hayatını kaybetti. Cizre
çocuk mezarlığına dönmüş durumda. Çocukların
tanıklıkları var, Biz zafer işareti
yaptığımızda, tepede otururken polis doğrudan gaz
fişeği sıktı, ardından da bizi taradı. diyorlar
ama İçişleri Bakanı da Polis kesinlikle ateş açmadı.
diyor. Bakın, bugünün gençleri, Cizrede yaşayanlar şunu
söylüyor: 90lı yıllarda beyaz Toros dolaşıyordu,
şimdi plakasız akreplerle hayatımız alınıyor.
Devletin bunları açığa çıkarması gerekir. Yoksa bu
cinayetlerin de sonu gelmeyecek, barış da gelmeyecek. Ya devlet
başa ya kuzgun leşe. anlayışı terk edilmelidir.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
2.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyede 2001de meydana gelen
depremde yıkılan binaların yerine yaptırılan evlerin
bedelinin faiziyle birlikte tahsil edilmek istenmesine ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir deprem coğrafyası üzerinde kurulu olan
ülkemizde zaman zaman karşılaştığımız
depremler bizleri büyük acılara ve maddi zararlara
uğratmaktadır. Seçim bölgem Osmaniye de fay hatları üzerindedir,
zaman zaman deprem olmaktadır. 2001 yılında Osmaniyede yine
deprem olmuş, merkezde Şekerdere, Tehçi; Düziçinde Selverler,
Yazlamazlı, Karagedik, Alibozlu gibi köylerde yığma taş
evler yıkılmıştır. Zaten dar gelirli olan
insanların yıkılan evleri yerine, Milliyetçi Hareket Partisinin
de ortak olduğu 57nci Hükûmet ev yaptırarak sorunu gidermiştir.
Şimdi ise bu evlerin bedeli faiziyle birlikte Ziraat Bankası
aracılığıyla icraen tahsil edilmek istenmektedir. Zaten
fakir olan bu insanlardan bu tahsilatın yapılmaması için
Hükûmeti göreve çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin
3.- Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahinin, Bursada yoğun kar
yağışının yol açtığı sorunlara
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; 2014 yılının son günü 31
Aralıkta Bursa ilinde yoğun kar yağışı
başlamıştır. Özellikle şehrin dağlık kesimi
ve İnegöl, Yenişehir ilçelerinde kar yağışı
aşırı bir şekilde gerçekleşmiş, yine bu hafta
başı tüm Bursayı etkisi altına alan kar
yağışı Uludağda 3 metre civarlarında, şehir
merkezlerinde ve köy, mahalle yerleşim yerlerinde 50 santimetre ile 1
metre arasında değişen yüksekliğe
ulaşmıştır. Bu durum şehir içi, şehir
dışı ve köy, mahalle yollarının kapanmasına yol
açmış, elektrik kesintileri meydana gelmiştir. Şehir içi
yolların ve köy, mahalle yollarının açılmasında,
başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere, ilçe belediyelerimiz üstün
bir gayret sarf etmişler ve kapalı köy, mahalle yolumuz ile
şehir içi yolumuz kalmamıştır. Şehirler arası
yolların açılmasında Karayolları ekiplerimiz üstün bir
performans sergilemiş ve şehirler arası
yollarımızı açık tutmuş ve açık tutmaya devam
etmektedirler.
Lakin elektrik kesintilerinin giderilmesi hususunda
dağıtım şirketi, coğrafi şartların
zorluğundan etkilenmiş ve hâlâ elektrik
ulaştıramadığı yaşam bölgeleri
bulunmaktadır. Dağıtım şirketi durumdan vazife
çıkararak gerekli altyapı noksanlıklarını acilen gidermeli
ve ivedi olarak kesintileri sona erdirmelidir.
BAŞKAN Sayın Havutça
4.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Başbakan Ahmet
Davutoğlunun, yaptığı açıklamalarla Cumhuriyet
gazetesini hedef gösterdiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Davutoğlu Cumhuriyet gazetesiyle ilgili
Neredeyse Gelin bize saldırın. diye bir karikatür
basacaksınız, sonra da Basın özgürlüğü
diyeceksiniz.
Basın özgürlüğünü hakaret etme alçaklığı ile yan yana
koyamayız. Başbakan burada açıkça halkı Cumhuriyet
gazetesine karşı isyana ve saldırıya teşvik
etmiştir. Sayın Başbakan Cumhuriyet gazetesini hedef
göstermiş, halkı gazeteye karşı tahrik ve teşvik
etmiştir. Ayrıca, bununla da kalmamış, Cumhuriyet
gazetesinin tüm çalışanlarını, okurlarını tehdit
etmiştir.
Ülkede barış ve kardeşliği,
hoşgörüyü, saygıyı, barışı sağlamakla ilgili
en baş sorumlu olan Başbakan bizzat bu beyanlarıyla ülke
barışına âdeta dinamitle saldırmıştır.
Pariste hoşgörü nutukları atan
Ve 3 milyon basan Charlie Hebdo
dergisini Türkiyede basan ve basın özgürlüğünü savunan Cumhuriyet
gazetesinin burada korunmasıyla ilgili tüm Meclis sorumluluk
altındadır: Onların can güvenliği bugün tehdit
altındadır.
Sayın Başbakanı sorumlu davranmaya davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
5.- İzmir
Milletvekili Musa Çamın, orman arazilerine madencilik ruhsatı
verilmesiyle ilgili Orman ve Su İşleri Bakanının
duyarlı olması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Orman ve Su İşleri
Bakanımız burada, Sayın Eroğlu. Sayın Bakan, yer
altında bulunan madenlerin çıkartılması, işletilmesi
konusunda herhangi bir sorunumuz yok fakat öyle yerlere ruhsat veriliyor ki
orman arazilerinin, temiz içme sularının olduğu bölgelerde
taş ocakları, mıcır ocakları ve maden
araştırmalarıyla ilgili ruhsatlar veriliyor. Mesela,
İzmirin Menderes ilçesinde Kuyucak ve Karakuyu bölgesinde, orman
bölgesinde ağaçlar, çam ağaçları kesiliyor, taş
ocağı ve mıcır ocakları ruhsatları veriliyor.
Yine, Selçukun Gökçealan köyünde -hafta sonu oradaydım- üzüm, incir ve
orman alanları tamamen tasfiye ediliyor, taş ocakları ve
mıcır ocakları ruhsatları veriliyor. Yine, Menderesin
Yeniköyünde
Yine, Kemalpaşanın Akalan köyünde mahkeme
kararıyla burası durduruldu.
Sizden rica ediyoruz, Orman ve Su İşleri
Bakanı olarak orman alanlarının korunması ve
kollanmasıyla ilgili, mutlaka bu konuda bir şerh koymanızı,
orman alanlarının olduğu yerlerde temiz içme
sularının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
6.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, ilkokullarda beden eğitimi
derslerine branş öğretmenlerinin girmemesinin doğru bir uygulama
olmadığına ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İlkokullardaki beden eğitimi derslerinin
kaldırılması ve bunun yerine sınıf
öğretmenlerinin fiziki etkinlikler dersine girmesi, aynı zamanda
haftalık ders çizelgelerinde meslek liselerinde beden eğitimi
derslerinin kaldırılması sonucunda beden eğitimi branşı
öğretmenleri artık atanmamaktadır, onların yerine
sınıf öğretmenleri atanmaktadır. Oysa ki
çocuklarımızın ve gençlerimizin bedensel ve zihinsel
etkinlikleri ve kendi öz güvenli sportif amaçlarıyla dünyaya kendilerini
gösterebilecek gençlerimizin yetişmesi açısından beden
eğitimi dersleri çok önemlidir.
Beden eğitimi öğretmenleri bundan sonraki
atamalarda en az 1.500 atamanın yapılmasını ve beden
eğitimi derslerinin öneminin bir kez daha hatırlanmasını
istiyorlar Sayın Başkan. Umarım bunu yetkililerden birileri
duyar, onların bu haklı taleplerini yerine getirirler diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Sayın Atıcı
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Nazım Hikmetin 113üncü
doğum gününe ve Hükûmetin, don felaketi nedeniyle ürünlerini kaybeden
çiftçilere yardım etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün büyük ozan Nazım
Hikmetin 113üncü doğum günü. Aynı topraklarda doğmaktan,
aynı havayı solumaktan, aynı değerleri paylaşmaktan
onur duyuyorum.
Eğer Nazım Hikmet yaşasaydı Mersinde
yaşanan don felaketi nedeniyle ürünlerini kaybeden, çaresiz kalan ve
devletin el uzatmadığı çiftçilerin dramını mutlaka
yüreğinde hisseder ve yüreğinden dökülen dizeleri kaleme
alırdı.
AKP Hükûmeti çiftçilerin yaşadıkları
acıyı yüreğinde hissetmese bile aklıyla davranıp
onlara el uzatmalıdır. Sadece TARSİMe kayıtlı olan
çiftçilerin değil, gariban çiftçilerin de, ürünlerini kaybeden bu
çiftçilerin de yardımına koşmalı ve el
uzatmalıdır. Bunu yapacak kadar güçlü bir devlete sahibiz. AKP
Hükûmetini bu konuda göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öğüt
8.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Nazım Hikmetin
113üncü doğum gününe, Cizrede öldürülen 12 yaşındaki
çocuğun katilinin bir an önce bulunması gerektiğine ve
Yaşar Kemale acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz
yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin
içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse
açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan
kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı
içmekse vatan,
Vatan, tırnaklarıysa
ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse,
Vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse,
maaşlarınızsa vatan,
Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan
donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş
karanlığımızdan, ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran
puntolarla:
Nâzım Hikmet bugün 113 yaşında ve
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
O şartların değişmediğini
görüyoruz. Devlet, Cizrede öldürülen 12 yaşındaki çocuğun
katilini bir an önce bulmalıdır.
Bu arada dün gece hastaneye yatan büyük
yazarımız Yaşar Kemale de acil şifalar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan
9.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, polisin Cumhuriyet gazetesinin
dağıtımını engelleme girişimini ve Başbakan
Ahmet Davutoğlunun bu konuyla ilgili ifadelerini
kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Polisin Cumhuriyet gazetesine yönelik sansür
girişimini şiddetle kınadığımı ifade etmek
istiyorum. Dün Türkiyenin birçok ilinde emniyet yetkilileri Cumhuriyet
gazetesinin dağıtımını birkaç saat engelledi.
Bazı illerde de toplatıldı. Bu, basın özgürlüğüne
karşı Hükûmetin bilinçli olarak bir antidemokratik uygulamasıdır.
Şöyle ki, bugün bir basın mensubu sorduğu soruyla Sayın
Başbakanın Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanan insanların
dağıtılmasıyla ilgili yaşananlar hakkında
düşüncesini alırken Sayın Başbakan bunun bir tahrik unsuru
olduğunu, provokasyon olduğunu ve bu provokasyonu yapanların,
bedellerine katlanacağı şeklinde ifadede bulunarak âdeta
Cumhuriyet gazetesine karşı bir saldırının
başlangıç emrini vermiştir ki bunun Hükûmetin en yetkilisine
yakışmadığını ve kınadığımı
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan
10.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, engellilerin ücretsiz
ulaşım kartlarına sınırlama getirilmesinin hukuksuzluk
olduğuna ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
2015 yılı engelliler için bir kayıpla
geldi. İstanbulda engellilerin ücretsiz ulaşım kartlarına
günlük 10, aylık ise 220 kullanım sınırlaması
getirildi. Aylık 220 olduğu söylenen bir hak nasıl olur da
günlük 10 kullanıma tekabül eder? Bu düpedüz Engelliler hafta
sonları evden çıkmasın. demektir. Bu nasıl bir
anlayışsızlıktır. Engellilere sağlanan bu
kolaylığın suistimal edildiği gerekçesiyle bu kararın
alındığı belirtiliyor. Bu hakkı suistimal eden
insanlar yüzünden suçu bütün engellilere mal ederek ulaşım
kartlarına getirilen bu sınırlama hukuksuzluktur. Bu nedenle
engellilerin hepsi suçlanabilir mi? Turnike görevlilerinin işi usulsüz
kullanımı tespit etmektir. Onların önüne geçemedikleri
suçları, işledikleri suçu bütün engellilere mal etmek
yanlıştır. Engelliler soğuk kış, sıcak yaz
mevsiminde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonunun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/124,
226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131,
1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144,
1145, 1146, 1147, 1148) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1684)
13/1/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Komisyonumuz; başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 13/1/2015 Salı günü saat 18.00de toplanmış ve
kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24üncü maddesi
uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Binnaz Toprak
İstanbul
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan
: Alev Dedegil İstanbul : (11) Oy
Başkan Vekili : Vural Kavuncu Kütahya : 10) Oy
Sözcü :
Sevde Bayazıt Kaçar Kahramanmaraş:(11)
Oy
Kâtip :
Mehmet Kerim Yıldız Ağrı :(11) Oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Genel görüşme açılmasına ilişkin bir
önerge vardır, okutuyorum:
B) Genel
Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
sağlık kurumlarında performansa dayalı ek ödeme sisteminin
baskısı sonucu çalışanların artan sorunları ile
alınması gereken önlemler konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sağlık kurumlarında performansa
dayalı ek ödeme sisteminin baskısı sonucu
çalışanların artan sorunları ile alınması gereken
önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek amacıyla
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 101, 102 ve 103üncü maddeleri
uyarınca genel görüşme açılmasını Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
"Hasta-hekim
ilişkisi" rahatlık ve güvene dayalı olup, sağlık
hizmeti sunumunda hastanın bilgilerini paylaştığı bir
süreçtir. Sağlık hizmetlerinin başarısı, bu hizmete ihtiyacı
olan hasta sayısının azalmasıyla ölçülür.
2004
yılından bu yana ülkemizde uygulanan performansa dayalı ek
ödemeyle, sağlık hizmetlerine ulaşım kolaylaşmakla
birlikte, hasta-hekim ilişkisini zora sokmuş ve daha fazla hasta
muayene etme endişesi içinde olan hekimin, hastasını tatmin edecek
ölçüde bilgilendirebilecek düzeyde vakit ayırmasını
güçleştirmiştir.
Performansa dayalı ek ödemenin hekimin
kazancının büyük çoğunluğunu oluşturması,
performans puanlarını olması gerekenden daha önemli hâle
getirmiştir. Hekimlik uygulamalarında puan/para odaklı bir
bakış açısı hâkim olmuş, hekim her hastasından
"Nasıl daha fazla puan alırım?" baskısı
altına sokulmuştur.
Hekimler ve diğer sağlık
çalışanları daha fazla puan/gelir elde edebilmek için
aşırı iş yükü altına girmektedir. Sağlık
çalışanları yıllık izin, tatil, sağlık
raporu gibi özlük haklarını kullanmaktan ve bilimsel kongre ve
toplantılara, eğitim etkinliklerine katılmaktan ve emekli
olmaktan kaçınmaktadırlar. Özellikle, eğitim kurumları olan
üniversite hastanelerinde öğretim görevlileri araştırma
çalışmaları ile öğrencilerin eğitim ve uygulama
faaliyetlerinde yer almak yerine, hasta muayenesi ve tıbbi
girişimlere yönelerek puan toplamak zorunda
bırakılmıştır.
Bir hekimin sabahtan akşama kadar hiç durmadan
çalıştığı hâlde kendisine göre çok daha az
çalışan başka uzmanlık alanındaki
meslektaşının aldığı ek ödemenin 1/4'ünü
alabilmesi hakkaniyete uygun değildir. Bir uzman hekimin bir işlem
karşılığında aynı işlemi yapan aynı
hastanede başka bir klinikte ya da başka bir hastanedeki kendi
uzmanlık alanından diğer meslektaşına göre yarı
parayı alması da adil bir paylaşım değildir.
Performans ölçümü için sadece sayı üzerinden
değerlendirme yapıldığından tıbbi işlemlerin
kalitesi, komplikasyonları, faydaları ve benzeri dikkate
alınmamaya başlanmıştır. İşini iyi yapan,
hasta ve çalışan güvenliğine uygun davranan, komplikasyon, risk
oluşmaması için dikkatli ve kontrollü çalışan,
hastasına yeterli zaman ayırarak eksiksiz değerlendiren,
eğiten hekim bu sistemde zarar ederken; hızlı, seri iş
yapan, yaptığı işlemden dolayı komplikasyon
geliştiğinde ikinci, üçüncü işlem uygulayan hekim kazançlı
çıkmaktadır.
Bu puanlama sonucu hekimler zor, zaman alıcı,
riskli işlemleri yapmaktan imtina etmeye başlamış,
hatalı tanı ve tedaviler sebebiyle hastaların hastanede kalma
süresi ve doktora gitme sayısı artmıştır.
Bu nedenlerle sağlık kurumlarında
performansa dayalı ek ödeme sisteminin baskısı sonucu
çalışanların artan sorunları ile alınması gereken
önlemler Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmek suretiyle, Anayasa'nın
98, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103üncü maddeleri uyarınca
"Genel Görüşme" açılması kaçınılmaz bir hâl
almıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Baluken, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
11.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Cizrede çocukların öldürülmesi
olaylarında sorumluluğun Hükûmette olduğuna ve bu nedenle Cizre
halkından özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uzun bir süredir Cizrede çocukları, gençleri malum kurşunlarla
katleden kanlı bir süreç işliyor. Ülkenin gündeminde akan kanı
durdurmaya yönelik çözüm süreci ve barış süreci varken Cizrede
neredeyse her gün bir çocuğun katledilmesi haberiyle güne uyanmaya
başladık.
Öncelikle, bu durumu kabul edilemez bulduğumuzu ve
şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Dün katledilen 12 yaşındaki Nihat Kazanhanın son bir ay
içerisinde Cizrede katledilen 6ncı genç olduğunu ve buradaki bütün
sorumluluğun AKP Hükûmetinde olduğunu belirtmek istiyoruz.
Bir aydır Hükûmetle yaptığımız
bütün görüşmelerde yaptığımız bütün uyarılara
rağmen Hükûmetin bu uyarıları dikkate
almadığını, ölümleri önlemeye yönelik tedbirler
geliştirmediğini, etkin bir soruşturma yürütmediğini ve
dolayısıyla, bu yönüyle de bütün bu cinayetlerin vebalini boynunda
taşıdığını altını çizerek ifade etmek
istiyoruz.
Cizreye Hrant Dink cinayetinde şüpheli olan bir
emniyet müdürünü atayarak zaten var olan kaygıları
artırdığını, ortaya çıkan cinayetlerin de bu
kaygıların haklılığını ispatladığını,
kanıtladığını tekrar ifade ediyoruz.
Başbakanın ya da Hükûmetin sorumlu
bakanlarının da Cizrede işlenen her cinayetten sonra
provokasyon demesini, birtakım paralel yapılara göndermeler
yapmalarını da büyük bir ciddiyetsizlik olarak burada gördüğümüzü
ifade ediyoruz. Bu tavrın kabul edilemez olduğunu, Hükûmete
düşen sorumluluğun, bu tetiği çekenlerin ve bunların arka
planında olan sorumluların bir an önce adalet önünde
yargılanacak şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) -
bu süreçleri
işletmek olduğunu ifade ediyoruz. AKP Hükûmetini de, bu cinayetlerden
dolayı Cizre halkından özür dilemeye çağırıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin,
taşeron işçilerin problemlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1171)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Taşeron işçilerin problemleri konusunda
araştırma yapılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçüzüğünün 104 ve 105inci maddeler uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ve talep ederim.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Cemalettin Şimşek (Samsun)
5) Ali Öz (Mersin)
6) Ali Uzunırmak (Aydın)
7) D. Ali Torlak (İstanbul)
8) Muharrem Varlı (Adana)
9) Bülent Belen (Tekirdağ)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Ali Halaman (Adana)
13) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
14) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Tunca Toskay (Antalya)
17) Meral Akşener (İstanbul)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Alim Işık (Kütahya)
20) Oktay Öztürk (Erzurum)
Gerekçe:
Kamu hizmet maliyetini düşürmek amacıyla ilk
olarak yerel yönetimlerde başlatılan taşeronlaşma,
ülkemizde hemen hemen her alanda yaygın bir şekilde uygulanmaya
başlamıştır. Yerel yönetimlerden sonra
taşeronlaşmanın yaygın olduğu yerlerin
başında hastaneler, üniversiteler ve diğer kamu kurum ve kuruluşları
gelmektedir. Bu kamu kurum ve kuruluşlarında temizlik, güvenlik ve büro
hizmetleri taşeron personel tarafından hizmet alımı yoluyla
verilmektedir. Güvenlik ve temizlik hizmetleriyle dar bir alanda başlayan
taşeronlaşmanın boyutları her geçen gün
artmıştır. Artık hastanelerde doktor, hemşire, ebe ve
sağlık memuru hizmetleri, diğer kamu kurumlarında yemek ve
ulaştırma hizmetleri hizmet alımı yoluyla
sağlanmaktadır.
Kamu İhale Kurumunun hizmet alımı verileri
dikkate alındığında, 1 milyona yakın işçi hizmet
alımı yoluyla kamu hizmeti vermektedir. Yine, kamu hizmeti veren her 100
işçiden 60-70'i taşeron olarak çalışmaktadır. Adalet
Bakanlığı merkez birimlerinde temizlik ve yemekhane
hizmetlerinde 102 taşeron personelle bu hizmetler yürütülürken, yurt
genelindeki adalet saraylarında 2.265 temizlik ve 335 güvenlik personeli
taşeron olarak çalışmaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde 320 temizlik, 96 güvenlik, 10 teknik, 18
yemekhane ve 18 ulaştırma olmak üzere toplam 469 taşeron firma
elamanı görev yapmaktadır. Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığında da diğer tüm bakanlıklarda
olduğu gibi taşeronlaşma artmış durumdadır. Bu
Bakanlığımızda 668 güvenlik, 110 temizlik, 98 adet
çağrı, 284 yol kenarı denetim, 48 adet minibüs, 29 adet bölge
müdürlüğü hizmet aracı ve 29 adet bu araçlara ait 29 şoförlük
hizmeti olmak üzere 1.269 kişi hizmet satın alma yöntemiyle
taşeron firma elamanı olarak
çalıştırılmaktadır. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığında 918 temizlik, 468 güvenlik, 87 tadilat ve 5 matbaa
elemanı olmak üzere toplam 1.478 kişi taşeron elaman olarak
çalışmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığında temizlik ve güvenlik gibi hizmetlerde toplam 18.296
kişi, yine Kültür ve Turizm Bakanlığında benzer hizmetlerde
2.820 kişi taşeron eleman olarak çalıştırılmaktadır.
Diğer bakanlıklarda da temizlik, güvenlik, ulaştırma,
yemekhane ve bazı büro hizmetleri hizmet alımı
karşılığında taşeron firma elamanları
tarafından verilmektedir.
Hükûmet taşeronlaşmayı âdeta teşvik
eder hale gelmiştir. Ülkemizde neredeyse hemen hemen her hizmette
çalıştırılan taşeron işçiler büyük
sıkıntı içinde görev yapmaktadır. Öncelikle sendikasız
bir şekilde çalıştırılan taşeron işçiler her
zaman işten çıkarılma kaygısı yaşamaktadır.
Bu işçilerin çalışma süreleri çok uzundur. Kurumlarda bu
işçiler çok az ücretle çok fazla iş yapmaktadır. Senelik izin ve
günlük izinler konusunda da önemli sıkıntılar yaşayan bu
kesim, kıdem ve ihbar tazminatı ile ilgili de problem
yaşamaktadır. Taşeron işçilerin çalışma süreleri
de yıllık olarak yapılan ihalelere bağlıdır.
Firmaları ihaleyi kaybettiğinde taşeron işçiler de
işini kaybetmiş oluyor.
Bu nedenle taşeron işçilerin problemleri
konusunda araştırma yapılarak, gerekli önlemlerin belirlenmesi
için Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğünun 104 ve 105inci
maddeler uyarınca bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması yerinde olacaktır.
2.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde
süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde bulunan eylemcilerin
sağlık sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1172)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Siyasi ve meşru
taleplerle elli beş gündür cezaevlerinde açlık grevi başlatan 64
ve daha sonraki katılımlarla sayılan 682'yi bulan
tutsağın süresiz-dönüşümsüz olarak devam ettikleri açlık
grevinde, eylemcilerin sağlık sorunlarının
araştırılarak, deneyimli doktorlar tarafından düzenli
olarak kontrol altında tutulmaları ve gerekli tedavilerinin eksiksiz
ve uygun yöntemlerle yapılması için Türk Tabipleri Birliği (TTB)
gözetiminde, bu konuda uzmanlık yapmış hekimlerle cezaevlerinde
sağlık taramalarına başlanması, cezaevi hekimlerinin
bu uzman hekimler tarafından bilgilendirilmesinin sağlanması;
Karadeniz, Doğu Anadolu ve diğer taşra cezaevlerinde bu
çerçevede taramaların sıklaştırılması, tüm
cezaevlerine ücretsiz B1 vitamini sağlanması, bu ilaçların TTB
gözetiminde her cezaevine düzenli ve yeterince dağıtılması,
yanlış tedavilerin uygulanmaması için denetimlerin
aralıksız sürdürülmesi ve gerekli tüm sağlık önlemlerinin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakik (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
12 Eylül 2012 tarihinden itibaren 8 cezaevinde 64 siyasi
tutsakla başlayan açlık grevleri, Adalet
Bakanlığının son resmî açıklamalarına göre 67
cezaevinde 682'yi bulan bir sayıyla devam ediyor. Siyasi tutsaklar bu
eylemlerini, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin
kaldırılarak Kürt sorununda müzakerelerin
başlatılması, ana dilinde savunma yapılmasının
önündeki engellerin kaldırılması ve Kürtlere ana dilde
eğitim hakkının tanınması olmak üzere iki taleple
başlatmışlardır. Ölümle burun buruna gelmiş,
sağlıkları geri dönülmez bir şekilde bozulmuş yüzlerce
tutsağın bu taleplerinin ne şekilde karşılık
bulacağına dair Hükûmetten tek açıklama gelmiş
değilken, eylemci sayısının binlere çıkmasından
endişe ediliyor.
Sayın Başbakanın yaptığı
açıklamalar onların bu durumu üzerinde daha çok olumsuz şekilde
tesir yapıyor. Sayın Başbakanın "Açlık grevi diye
bir şey yoktur, bu bir şovdur. Bakanımı gönderdim, bir
şeyler yiyorlarmış" açıklamalarından sonra
açlık grevindeki eylemcilerin bazılarının sıvı
dahi almayı kabul etmedikleri, doktor kontrollerini reddettikleri
haberleri gelmiştir. Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ tarafından ise sağlıklarının
değişken olduğu yönünde açıklamalar yapılmıştır.
Eylemcilerle görüşen milletvekilleri de durumu kritik olan, ayakta
duramayan, ses ve ışık hassasiyeti başlamış olan
eylemcilerin çok sayıda olduğu, B1 vitamini, temiz su, limon, bal,
tuz ve şeker gibi ihtiyaçlarının düzenli olarak
sağlanmadığını ileri sürmüştür. Bu nedenle Türk
Tabipleri Birliği (TTB) gözetiminde, bu konuda uzmanlık
yapmış hekimlerle cezaevlerinde sağlık taramaları
yapılmalı, cezaevi hekimlerinin uzman hekimler tarafından
bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Özellikle, Karadeniz, Doğu
Anadolu ve diğer taşra cezaevlerinde bu çerçevede taramalar
sıklaştırmalı, tüm cezaevlerine ücretsiz B1 vitamini
sağlanmalı, bu ilaçlar TTB gözetiminde her cezaevine düzenli ve
yeterince dağıtılmalıdır.
Aynı zamanda, cezaevleri yönetimlerinin eylemcilerin
sağlık durumlarının hassasiyetini göz önünde
bulundurmadığı, ihtiyaçlarını ise kantinden parayla
aldıkları belirtiliyor. Gerekli hijyen ortamın
sağlanmadığı, durumu ağırlaşanların
uzanma, kalkma gibi durumlarda yalnız oldukları, onlara
karşı özenli davranılmadığı gelen haberler
arasındadır. Sağlıklı bir insanın kalmakta
zorlandığı ve kısa sürede sağlık problemi
yaşadığı Türkiye cezaevlerindeki mevcut
koşulların bu aşamada eylemcilerin hayatı üzerinde daha
açık bir risk hâline geldiği açıktır. Cezaevlerinde
çalışan sağlık ekiplerinin genelde hassasiyetten uzak,
geçiştirmeci bir yöntemle çalıştıkları biliniyor.
Böylesi bir durumda cezaevinde görevli doktorların ve diğer
sağlık görevlilerinin hassasiyetle hareket etmeleri için ne
gerekiyorsa yapılması gerekiyor. Görev yapan doktorların
açlık grevi sonucu sağlık problemi yaşayan kişilere
nasıl bir tedavi yöntemi uygulayacağı konusunda bilgi sahibi
olması gerekiyor. Bu süreçte uygulanacak rastgele bir tedavi geri dönülmez
sağlık problemleri yaşatacaktır. Eylemcilerin ciddi bir
tedavi takibinde tutulması gerekiyor.
Sağlık
uzmanları, açlık grevi sonucunda ortaya çıkan sağlık
bozukluklarında büyük ölçüde geriye dönüş
sağlanabileceğini, bununsa B1 vitamininin sürekli olarak
alınmasıyla mümkün olabileceğini belirtiyor. Uzmanlar, B
vitamini kullanılmadığı takdirde hafıza
kaybının giderilemeyeceğini ve kısa sürede akciğer
enfeksiyonu yaşanacağını, bunun da bir bütün olarak
sağlıklarında geri dönülmez tahripler
oluşturacağını vurguluyor. Tıp literatürüne göre,
açlık grevinde B vitamini, tuz, şeker, limon, bal ve
sıvıların alınmasının beslenme anlamına
gelmeyeceği konusunda eylemcilerin bilgilendirilmesi gerekiyor. Uzmanlara
göre, Wernicke-Korsakoff hastalığı B1 vitamininin
kullanılmaması durumunda oluşuyor. Serumların kesinlikle B1
ya da B6, B12 vitaminleri katılarak verilmesi gerekiyor. Bu açıdan
sağlık denetimlerinin düzenli yapılmasını
sağlamak için Mecliste bir komisyon kurulmasını Genel Kurulun
takdirine sunuyoruz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler
(Devam)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
milletvekillerinden oluşan bir heyetin, 1915 olaylarının
100üncü yıl dönümüne ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri
çerçevesinde İsveç ve İtalyaya birer ziyaret
gerçekleştirmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 12/1/2015 tarihli 89 sayılı Kararıyla uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1685)
14/1/2015
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
1915 olaylarının 100üncü yıl dönümüne
ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri çerçevesinde
milletvekillerinden oluşan bir heyetin İsveç ve İtalya'ya birer
ziyaret gerçekleştirmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 12.01.2015 tarihli ve 89 sayılı Kararı ile
uygun bulunmuştur.
Söz konusu ziyaretler,
28.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 10'uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün
Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4- Türkiye
Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında
Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı: 425)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Millî Mayın Faaliyet
Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Milli
Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 672)(X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu 672 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde oy isteyen
Seçim
yaklaşınca oy demeye başladım bende.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, oy da istiyoruz
vatandaştan. Onun için, zaten burada görüşlerimizi söylüyoruz, onlar
da değerlendirecekler, inşallah gerekli kararlarını
verecekler.
Ben konuşmama başlamadan önce, Antalyada,
özellikle batı ilçelerimizde geçtiğimiz günler içerisinde
yaşanan sel ve hortum felaketi nedeniyle zarar gören bütün
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Buradan da
Hükûmetten onların birtakım borçlarını -diğer
şeylerde olduğu gibi- ötelemelerini; çiftçilerimizin,
esnaflarımızın borcunu bir süre nefes alacak şekilde
ötelemelerini ve bununla ilgili gerekli çalışmaları
yapmalarını istirham ediyorum. Sayın Bakana da Hükûmetin bir üyesi
olarak burada duyurmuş olalım. Tekrar, bütün
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Çünkü orası
bütün sebze, meyve üretiminin yapıldığı, ihracatın
büyük bir bölümünün yapıldığı bir bölge. Bu vesileyle
tekrar hatırlatmış olalım.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili olarak,
tabii, millî mayın faaliyet merkezinin kurulması denmiş ama
birçok değişik düzenleme de içeriyor. Biliyorsunuz, bedelli askerlik
diye gelmişti. Bu çerçevede, tabii, kamuoyunda en çok bu tarafı tartışıldı.
Bedelli askerlikle ilgili hem Sayın Genel Başkanımız hem
buradaki arkadaşlarımız komisyonda görüşlerini belirttiler.
Tabii, esas itibarıyla hem o konuyu hem de millî mayın faaliyet
merkezinin kurulmasını genel itibarıyla olumlu bulduğumuzu
belirtmek istiyorum.
Ama mayın konusuna girmeden hızlıca
bedelli askerlikle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu ücret belirlemesi
konusunda bazı önerilerimiz olmuştu muhalefet olarak. Özellikle,
yoksul vatandaşlarımız açısından bunların ücretlerinin
devlet tarafından ödenmesi, belli bir gelir seviyesinin altında olan
vatandaşlarımıza farklı bir tarife uygulanması gibi
alternatif önerilerimiz olmuştu adalet açısından, bu talepler
yerine getirilmedi. Ayrıca, sürekli olarak da bedelli askerlik konusunun
gündeme getirilmesi hususu, bir yanda, parası olanın askerlik
yapması, parası olmayanın da sürekli bir şekilde uzun dönem
askerlik yapması vatandaş açısından askerlik görevinin
kutsallığını ve bir vatani görev olduğu hususunu yaralayacaktır.
Bu nedenle, bu konuda genel bir düzenleme yapılarak Türk Silahlı
Kuvvetlerinin hem asker ihtiyacının belirlenmesi hem de askerlik
süresinin bu çerçevede yeniden düzenlenerek adil bir uygulamanın
sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu hususların
dikkate alınmasını, bu vesileyle de esas itibarıyla olumlu
baktığımız düzenlemenin bu kısmındaki eksiklerin
giderilmesini bir talep olarak Hükûmete iletmiş olalım. Biz bu konuda
hep aynı duruşumuzu yine 2011 yılında yapılan
düzenlemede de belirtmiştik. Vatandaşlarımızın
yararına olan düzenlemeleri de destekliyoruz ancak eksikliklerin
giderilmesini de hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasını da
Hükûmetin yetkililerinden talep ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, onun dışında, bu millî mayın merkezinin
kurulması hususu bugünün konusu değil, aslında çok gecikmiş
bir düzenleme. Siz de hatırlayacaksınız ikinci dönem
milletvekilliği yapan arkadaşlarım, 2009 yılında
uzunca bir tartışmadan sonra burada Suriye
sınırlarındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili kanun
tasarısını görüşmüştük ve o kanun görüşülürken de
bu merkezin bir an önce kurulması gerektiğini hep beraber
tartışmıştık. Tabii, o gün, sanki ertesi gün hemen
mayınlar temizlenecekmiş gibi, bütün AKP Grubu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından baskı
altına alınmıştı; 3-4 maddelik bir kanun olmasına
rağmen Genel Kurulda ve Komisyonda haftalarca görüşmek durumunda
kalmıştık ve bugün o eksikliği gideren bir millî mayın
merkezinin kurulmasıyla ilgili kanuni düzenlemeyi burada görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu gecikmiş bir düzenlemedir dedik, isterseniz o
günlerle ilgili birkaç şeyi sizlerin hafızasını tazelemek
açısından söyleyeyim. O yapmış olduğumuz mücadeleyi,
Sayın Bakanım, bir kitap hâline getirerek sizlere de sunmuştum.
Sayın Bakan sonra geldiği için önceki bakanımıza da teslim
etmiştim. O süreçteki eksiklikleri, nelerin
yapıldığını, Suriye sınırındaki
mayınların temizlenmesiyle ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinin
ısrarının arkasında, bugün Suriyede yaşanan
gelişmelere baktığımız zaman, nelerin olduğunu
daha iyi anlayabiliyoruz. Onun için, bu konularda, şimdi, en azından
kanun şu anda çıkarılırken bazı düzenlemelerin
zamanında yapılması gerektiğini söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, o gün biz bu
eleştirileri yaptığımız zaman Sayın Erdoğan
Ne var bunda? İsrailli firmalara verilecek. diyorsunuz. Burada
İzak çalışmayacak. demişti. Biz de kendisine sorduk Niye
John ya da Jack demiyorsunuz da İzak diyorsun? diye. Yani,
mayın kanunu çıkarılırken -Niye bugün geriye döndüm-
Hükûmetin değerli yetkililerine söyledik -Sayın Bakanım, siz o
zaman bürokrasideydiniz, arkadaşlarımız arkada,
hatırlayacaktır, yetkililer var- Suriye sınırındaki
mayınların temizlenmesi diye kanun olmaz dedik.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
5903.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ne yapalım? dediler. Bir
mayın temizleme kanunu çıkaralım, millî mayın merkezini
kuralım, o işleri oraya havale edelim dedik, arkanızdaki
arkadaşlar hatırlıyorlar. Ama, aceleyle Biz Suriye
sınırını hemen temizleyeceğiz ve kırk dokuz
yıllığına birilerine vereceğiz. dediniz. Onun için bu
gördüğünüz kitap o süreci, mayın temizleme kanununu anlatıyor,
eksiklikleri anlatıyor. Şimdi bugün tamamlıyoruz yine eksik
geliyor. Ne var dedik. Efendim, 2014ün Nisan ayına kadar Ottawa
Sözleşmesine göre temizlememiz lazım. dediler. Burası sürekli
iki hafta, üç hafta boyunca baskı altında tutuldu. Şimdi,
Sayın Bakanın sorularımıza verdiği cevaplara
bakıyoruz: Valilikler emriyle temizlenen belli yerler hariç hâlâ o
ihaleler devam ediyor. Hâlâ! 2022ye kadar da zannediyorum, Birleşmiş
Milletler Ottawa Sözleşmesi çerçevesince yapılan sözleşmede
uzatma aldık, onları bilahare temizleyeceğiz.
Şimdi, yine eksik yapıyoruz Sayın Bakan.
Onun için bu kitaba ve geriye döndüm. Yine yanlış yapıyorsunuz.
Neden? Bir taraftan bunları yapıyoruz. Dedik ki o gün: Bakın, Suriye
sınırı diye bir şey olmaz, hepsini yapın.
Ağrı var, Iğdır var, Ardahan var, oradan buraya
döşenmiş mayınlar var. Peki, ne olacak? Genel bir şey
çıkarın, toprakları temizleyen firmaya verelim. dedik.
Kavgamızın sonucunda bu hâle geldi. Onun da ilgili maddelerini
Anayasa Mahkemesi iptal etmeseydi şimdiye kadar bir firmaya verip
temizletmiş olacaktınız. Söylediğimiz
yanlışlığın bir kısmını Anayasa
Mahkemesi toprakların temizleyen firmaya verilmesiyle ilgili
kısmını iptal etti de ondan kaldı böyle. Yoksa ertesi gün
başlayıp
Ne olurdu diye düşünüyorsunuz? Ben size söyleyeyim.
Kitabın içinde de bir bölüm onunla ilgili. Sadece şu anda Suriyede
yaşananları düşünün ve dönün, o ihale o gün yapılmış
olsaydı, İsrailli firmalara verilmiş olsaydı ve onlar da
şu anda yerleşmiş olsaydı, IŞİDle
yaptığınız mücadeleyi, oradaki terör örgütünün, oradaki
PYDnin hareketlerini, Kobaniyi düşünün, o zaman ne dediğimiz, niye
uyardığımız daha açık bir şekilde ortaya
çıkıyor. Şimdi, orada İsrailli firmalar tarımsal
şeyle veya mayın temizleme firması diye Suriye
sınırına yerleşmiş olsaydı acaba ne olurdu?
Kaldı. Niye kaldı? Çünkü, karşılığında
topraklar verilmeyeceği için normal mayın temizleme faaliyeti olarak
devam etti ve bunlar kaldı.
Dolayısıyla, kanun çıkarken eğer bunu
kapsamlı bir şekilde çıkarmazsak değerli arkadaşlar,
böyle bir sonuçla karşılaşırız. Bugün bu kanun o zaman
çıktığında ortada henüz BOPun aşamaları tam
ilerlememiş durumdaydı, Arap Baharı
başlamamıştı ve bütün bu ülkelerde, Orta Doğuda
yaşanan kargaşalar henüz başlamamıştı. Sadece o
ülkedeki sınırlarla ilgili birtakım çalışma
faaliyetleri olmak üzere bu kanun çıkarılmıştı.
Şimdi nereye geldik? Bütün Orta Doğu bu çerçevede dizayn edilirken o
gün söylediğimiz şeylerin önemi daha açık bir şekilde ortaya
çıkmış oldu.
Yani, şimdi, yine bakıyorum -bu kanunla ilgili
de arkadaşlarımızın görüşleri var- yapılanlara,
yazılanlara bakıyorum, ihalelerde oluşan fiyatlara
bakıyorum Sayın Bakanım, 400-500 milyonluk bir şeyden, 2
dolardan, birtakım şeylerden bahsediyorlar. Şimdi, o gün biz
Ya, niye Türk Silahlı Kuvvetleri temizlemiyor? dedik. Onlar
temizleyemez. dediler. Niye ihaleyi Millî Savunma Bakanlığı
yapmıyor? dedik. Biz yapamayız, elemanımız yok. dediler.
Sonra baktık, Niye? dedik; Sayın Unakıtan kulakları
çınlasın- dedi ki: Ya, bunun 3,5-4 milyar dolara varan maliyeti
varmış. Dedim ki: Ama daha üç ay önce yapmışlar. Yani,
sizin iptal ettiğiniz şey de 350-400 milyona
çıkıyormuş. Nasıl oluyor da 3,5 milyara çıkıyor?
Çünkü 3,5 milyar dolar söylemezlerse, o zaman kırk dokuz
yıllığına o toprakların işletmesini veremiyorlar
birim maliyeti yükseltmek için. Bu hususları tekrar gündeme getirerek
kamuoyu oluşturmuşlardı. Şimdi, bakıyoruz, eğer
Sayın Bakanın bize verdiği bilgiler ve kamuoyuna
yansıyanlar doğruysa, toplam olarak bakıldığı
zaman yeni yapılacak ihaleyle ilgili fiyatlar var, artı -biraz sonra
değineceğim yine- Ermenistan sınırında olan
birtakım temizleme faaliyetleri, projeler var. Demek ki o zaman bizim
söylediklerimiz doğruymuş ve bu maliyetler bilinçli olarak
şişirilmiş. Bunun önemli bir husus olduğunu ve bir kanun
çıkarılırken bir şeyler söyleniyorsa bunların dikkate
alınması gerektiğini hem Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
hususlara hem de bugün geldiğimiz noktada hâlâ mayınların
temizlenememiş olduğuna bakarsak anlamış
olacağız. Onun için, gelin, muhalefetin söylediklerini dikkate
alın değerli arkadaşlar. Bunları dikkate
almadığınız zaman yarın tekrar geliyor, tekrar
geliyor. Üzerinden beş sene geçmiş, hâlâ ortada temizlik
bitmemiş. Yeni bir kanun getiriyoruz, bunda da eksiklik,
yanlışlık yapmayalım diyoruz.
Şimdi, tabii, bunu söylerken hemen başka bir
şeye geçiyorum değerli arkadaşlar. Enteresan bir şeyler
oluyor. Sayın Bakana ben Komisyonda da söyledim, ilgili bakanlara da
söyledim. Burada bir mayın temizleme kanunu çıkarıyoruz.
Sayın Bakanım, bu kanunu çıkarırken
öbür taraftan İçişleri Bakanlığı ayrı kanun
çerçevesinde çalışıyor gibi yapıyor ama farklı bir
yöntem uyguluyor, Avrupa Birliği ayrı bir şey yapıyor.
Açıkçası ben bunları anlamakta zorlanıyorum Sayın
Bakanım. Biz sınır güvenliğini acaba Avrupa Birliğine
mi devrettik? Yani, İçişleri Bakanlığı bünyesinde
Sayın Komisyon Başkanımız orada, uzunca süre hizmet
ettiği için daha iyi bilir- eski adı ESYPUM olan -2008den sonra
adı değişmiş- bir Sınır Yönetimi Bürosu var.
Şimdi, bunun başında da mülkiye başmüfettişi
sorumlusu- arkadaşımız var, benim de okul arkadaşım
-küçümsediğim için söylemiyorum ama konu mayın temizliği, onun
için öyle söylüyorum- o Sınır Yönetimi Bürosunun başında ve
proje şöyle diyor: Türkiye'nin Doğu Sınırlarında
Sınır Gözetleme Kapasitesinin Artırılması ve
Mayın Temizlenmesi Projesi. Projenin adı bu. Geçen yıl bütçe
görüşmelerinde gündeme getirdim, bu sene de getirdim. Fakat projenin
içinde asker yok, Kara Kuvvetleri yok. Kara sınırlarının
korunmasıyla ilgili 3497 sayılı Kanuna göre
sınırların sorumluluğu Kara Kuvvetlerine ait. Peki, Kara
Kuvvetleri Komutanlığı İçişlerine mi bağlı?
Değil -askerlerimiz burada- Millî Savunma Bakanlığına
bağlı. Jandarma sadece İçişleri Bakanlığına
bağlı. Ya da ben mi yanlış biliyorum bilmiyorum. Peki,
nasıl oluyor da sınırlardaki mayının temizlenmesinin
sorumluluğu İçişleri Bakanlığında, hem de AB bürosunda
oluyor, aklım ermiyor. Ha, yani niye öyle dedim,
Sınırların güvenliğini ABye mi emanet ettik? dedim:
Temizlenecek yer boydan aşağı Ermenistan sınırı.
Dedim ki: Sayın Bakan, benim aklıma başka sorular geliyor, 2015
geliyor, onların toprak tanıma talepleri var, tazminat talepleri var.
E, bunun yanı sıra dedim ki bakın, burada Yabancılara
açacağız. Diyorsunuz, öbür tarafta Kâzım Karabekir
Çiftliğini TİGEM ihaleye çıkmış, diyor ki: Ben
bunları özel sektörün kullanımına açacağım yani
yabancılar da alabilir. Adı Kâzım Karabekir. Çiftliğin
adının Kâzım Karabekir olmasının nedeni o mücadelede
göstermiş olduğu başarılardan dolayı, o
sınırdaki çarpışmalarından dolayı verilmiş,
sembolik bir şey. Şimdi hem bunu özel sektöre açacağız
diyorsunuz hem askerî yasak bölgelerle ilgili tasnifleri değiştirip
özel sektörün kullanımına açabilecek şekilde
geliştiriyorsunuz, öbür taraftan da Avrupa Birliği Sınır
Yönetimi Bürosu İçişleri bünyesinde mayın temizliyor. Bu
nasıl iş? Madem bir kanun çıkarıyoruz, bütün mayın
temizleme işlerini bu Millî Mayın Merkezine koyalım da
Ha,
derseniz ki Efendim, yok, o olmadı., peki, o zaman başka örnek
vereyim Sayın Bakanım: Daha taze, süreç devam ediyor, aralık
ayının içerisinde teklifler alındı, UNDP bu sefer o projeyi
üstlenmiş.
Bakın, şimdi, geçen sefer söylediğim
Avrupa Birliği Sınır Yönetimi yapamamış, ihale olmamış,
Birleşmiş Milletlerin Kalkınma Programı Türkiye'nin
sınırındaki mayınları temizleme projesini yürütüyor.
Nasıl bir iş bu? Herkes niye meraklı Türkiye'nin
sınırındaki mayınların temizlenmesine, hem de oralara,
ben anlamıyorum. Yani Birleşmiş Milletlerin şeyine mi
kaldı? Burada NAMSA yapsın. dediğimiz zaman bir sürü
tartışma çıkmıştı O yapacak, bu yapacak; ihaleyi
Maliye mi versin, askeriye mi versin? diye. Uzun olmasın diye
söylemiyorum. Yani girdim, burada, mayınların temizlenmesi bilmem ne
diye koymuş -52 milyon avro- ötekisi ayrı, bütçesini koymuş,
hepsini koymuş, Avrupa Birliği Projesi yazıyor ama yine
bakıyorum şimdi, şu anda on beş gün ertelemişler.
İçinde yerli firmalar yok, yeterlilik alamıyorlar. 22 firma mı
ne dosya almış, 10-11 tanesi ancak teklif vermiş yani
Birleşmiş Milletlerinkinden bahsediyorum.
Şimdi biz
burada eğer bir şey yapacaksak değerli arkadaşlar, bunu bir
çerçeve kanunla hepsini yapmamız lazım. 2009da söylediğime
ondan geri dönüyorum. Verirsiniz millî mayın merkezine yetkiyi, gerekli
şeyleri, Maliye Bakanlığı, kim girecekse içine girer ama
İçişleri Bakanlığı mayın temizlemez.
Birleşmiş Milletler bizim için mayın projesi ihalesi açamaz. Siz
ihaleyi açarsınız, onlardan yetkilerini sorabilirsiniz, birtakım
NAMSAyla ilgili, denetleyici birimlerle ilgili kriter koyabilirsiniz. Acaba ne
oluyor, onlar nasıl bakıyor diye Genelkurmay
Başkanlığının web sitesine de baktım, Çevre ve
doğa koruma faaliyetleri: Genelkurmay Başkanlığının
26 Ocak 1998 tarihli direktifi çerçevesinde mayın döşemesine son
verilmiş, mayın temizliği faaliyetine
başlanmıştır, taraf olmuştur. diyor. Ottawa
Sözleşmesi kapsamında depolanmışlar, onlar imha edildi, onu
biliyoruz ama Döşenmiş mayınlarla ilgili yurt içinde bulunan
mayınlı alanların temizliği belirlenen öncelikler
doğrultusunda TSK birlikleri vasıtasıyla -bunlar daha önce küçük
küçük yapılan yerler- Suriye sınırında bulunan
mayınlı alanların temizliği 5903 sayılı Kanun
kapsamında MSB koordinatörlüğünde
Evet, o da devam edenler.
Şimdi, üçüncü kısım Ermenistan, İran ve Irak
sınırında bulunan mayınlı alanların
temizliği ise AB Entegre Sınır Yönetimi Projesi kapsamında
İçişleri Bakanlığı koordinatörlüğünde
yürütülmektedir. Genelkurmayın web sitesinde de hâlâ bu bilgi not
olarak duruyor. Yani lütfen bu düzenleme yapılırken bunların
hepsini bir araya alalım. Birleşmiş Milletlerin yapmış
olduğu bu ihale ertelendi ama yarın punduna getirilip yeniden bu
şeyler yeterli bulunarak komisyon toplanabilir. Bizim
dışımızda olan bir şey. Bununla ilgili de bu işin
hukuki boyutu nedir? Millî Savunma Bakanlığımızın ve
Genelkurmay Başkanlığının temsilcileri burada. Bu
işi buradayken düzeltelim, yeniden yeni bir yanlış
yapmayalım. 2015 Nisanı yaklaşırken birçok ülkenin
parlamentosunda yine bu hususlar gündeme gelirken
Az önce okundu
Başkanlık tezkeresi. Arkadaşlarımız bu konuyla ilgili
yurt dışındaki toplantıya gidip Türkiye adına belli
hususlarda bilgilendirme yapacakken bizim kalkıp Ermenistan
sınırındaki mayınların temizlenmesini Avrupa
Birliğine veya Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programına havale etmemiz Türkiye Cumhuriyeti devletini küçültücüdür.
Hani, itibarımız yok diye saraylar yaptırmakla olmuyor.
İtibar, kendi mayınlarımızı temizleyecek iradeyi
kendimiz gösterirsek, onun ihalesini de, sürecini de, kaynaklarını da
kendimiz bulursak o zaman olur.
Şimdi burada baktım, demin
söylediğimi özellikle söyledim: 50 küsur milyon avroyu veremiyor mu
Türkiye Cumhuriyeti devleti de Ermenistan sınırını Avrupa
Birliği Projesi kapsamında temizliyor? Benim aklım ermiyor.
Bunun altında -eski tabirle- bir çapanoğlu var diye bakıyorum. O
zaman birilerine bir şey mi yapılıyor, siyasi bir
peşkeş mi var, ticari bir peşkeş mi var diye düşünmeye
başlıyoruz.
Gelin, yol yakınken bütün
bunların hepsini kapsayacak şekilde millî mayın merkezinin
faaliyetlerini buna göre genişletelim. Artı, o şirketlerin
yanı sıra Türk şirketlerinin de katılımını
sağlayacak, onların da bu mayın temizleme pastasından -ki
dünyada çok önemli bir sektör bu- pay almasını sağlayabilecek
düzenlemeleri yaparak ihalelere onların da katılımını
sağlayalım ve bütün düzenlemeleri -millî mayın merkezi
aracılığıyla gerekli çalışmaları yaparak-
burada tek bir düzenleme hâline getirelim. Aksi takdirde, yine bu eksikleri
tamamlamak üzere bu Meclise gelmek zorunda kalacağız. Eğer bu şekliyle
devam ederse kanun eksik çıkmış olacak değerli
arkadaşlar. Bu konuda da Sayın Bakan bizlere bilgi verebilirse
Birkaç önerimiz daha var düzeltilmesiyle ilgili, onu
ilgili maddelerde ve bölümlerde konuşacağız diyor,
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 672 sıra sayılı Milli Mayın
Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Halkların Demokratik Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, dün
Cizrede polis tarafından başından vurularak katledilen 12
yaşındaki Nihat Kazanhanın faillerinin derhâl
bulunmasını talep ediyoruz. Ailesine
başsağlığı diliyorum ve kendisine Allah rahmet
eylesin.
Bundan iki yıl önce 9
Ocakta Pariste katledilen 3 can, 3 özgürlük çiçeği Leyla, Sakine,
Fidanı saygıyla anıyorum ve onlara Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum. Bu 3 Kürt kadının şahsında bütün Kürtlere
Ey Kürtler, siz nerede olursanız olun özgürlükten, demokrasiden,
eşitlikten, kardeşlikten, insanlıktan, barıştan söz
ederseniz size yaşam hakkını tanımayız
Evet, ne
yazık ki iki yıldan beri failleri yakalanmadı, katilleri
yargılanmadı, adaletin önüne çıkarılmadı. Neden hâlâ katiller
bulunmadı, merak ediyoruz. Acıyla, üzüntüyle ifade etmek istiyorum ki
eğer failleri bulunsaydı bugün Parisin göbeğinde 17 kişi
kesinlikle ölmeyecekti. Başka bir deyişle, bu saldırı
sadece Kürt halkına yönelik değildir, Türkiye halklarının
eşitliğine, özgürlüğüne, barışa, kardeşliğe
duyulan özleme sıkılan kurşundur ve demokrasiyi savunanlara
gözdağıdır. Susanlar, iş birlikçiler, suç işleyenler,
tetik çekenler hâlen sessizliklerini koruyorlar ya da korunuyorlar. Bu
sorumluluğun
Türk ve Fransız istihbaratçılarının
marifeti olduğu artık kuşku götürmüyor. Sorunun açığa
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizin bildiği gibi, Türkiyede 12 Eylül 1980 askerî darbesi öncesi ve
sonrasında çok acılı günler yaşadığımız
bilinmektedir. Türkiyenin Kürdistan bölgesi 1978den bu yana, 1987-2000
yılları arasında OHALle, bu hâlle, sıkıyönetimle
susturulmaya çalışıldı. Neden? Bu temelde
baktığımızda ve mayınların tarihini de
değerlendirdiğimizde, mayınların döşenme zaman
aralığına dikkat çekmek istiyorum. İlk
aralığın İkinci Dünya Savaşının hemen
sonrasına denk gelmesi, akabinde Kürt sorununun çözümsüzlüğünü
derinleştirilecek olan şiddet eksenli devlet politikalarının
merkezî konuma geldiği sürece rastlanması manidardır. Bu
açıdan, ulusal sorunların demokratik çözüm yerine şiddet
ekseninde ele alınması var olan sorunları
derinleştirmiş, mayın sorunu da bu durumdan payına
düşeni almıştır.
Türkiyede 1950-1955,1984-1994 yılları
arasında toprağa bir milyonun üzerinde mayın döşendi. Yine,
aynı dönemde güvenlik gerekçesiyle Kürdistan bölgesinde bulunan güvenlik
tesislerinin etrafına da 39 bin mayın döşenmiştir.
Mayınlar, savaş koşulları ve sınır güvenliği
gerekçe gösterilerek üretilmiş ise de barış dönemlerinde ciddi
bir tehdit oluşturmaktadır. Çünkü, kurulduğu ve
döşendiği yerlerde imha edilmediği sürece yetmiş beş
yıl su ve benzeri dış etkilerden etkilenmemektedir. Daha
doğrusu, aktif hareket hâlindedir ve bu süreç içerisinde patlaması
sonucunda da yine değişik tahribatları yaptığı bilinmektedir.
Tabii ki, bu mayınların patlamasında en
çok zarar görenler çocuklardır, yaşlılardır ve diğer
canlılardır, burada askerler de vardır. Çünkü, ellerinde
herhangi bir harita yok, bir yön yok. Bu açıdan, girdikleri yerlerde de
mutlaka basılan toprakta veya bulunan alanlarda bu mayınların
patlaması sonucunda insanlar yaşamını yitirmektedir.
Barış hâlindeyken kara
mayınlarının öldürdüğü ya da sakatladığı
sivil insan sayısı, savaşlarda ölen ya da yaralanan asker
sayısından daha fazladır.
1994 yılında köye dönüş yasası
çıkarıldı ama zorunlu göçe tabi olan bu insanların büyük
bir çoğunluğu köylerine dönemediler çünkü
boşaltılmış olan köylerin büyük bölümünün etrafı
mayınlarla döşenmişti. Köylerine dönen insanlarımız
yaşamlarını mayınlar ve ortalığa
saçılmış patlamamış mühimmatlarla sürdürmek durumunda
kalmışlardır.
Türkiyede mayın sorunu, verimli toprakların
kullanılmaması, kaçakçılık gibi konuları gündeme
getirerek ertelenmek istenmektedir.
Mayınlı arazilerin yıllarca
kullanılmaması ve tarıma elverişli olduğu ortadadır.
Temizlenen mayınlı arazilerin öncelikle bölgede ikamet eden
topraksız çiftçilere ve hak sahiplerine verilmeleri gerekir. Yoksa,
yandaşlarına peşkeş çekmek gibi bir niyetleri varsa
şimdiden uyarıyoruz.
Türkiye'de hâlâ insanlar mayından ölmekte ya da sakat
kalmaktadır. 2012 yılından bu yana, son yirmi altı
yılda, Türkiye'de mayın nedeniyle 1.296 kişi öldü, 5.091
kişi ise hâlen yaralı hâlde ve engelli bir durumdadır.
2014 yılı ilk on bir ayında ise 19
kişi kara mayınları nedeniyle yaşamını yitirdi.
Türkiyede mayınlardan ötürü hayatını kaybeden siviller
hakkında herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Fakat
mayınlarla ilgili bu istatistiklerin bir rakamı değil, bir
yaşamı işaret ettiğini vurgulamak istiyorum.
Mayından etkilenmiş bölgelerin
yakınlarında kurulacak olan mağdur desteği tesisleri de
dâhil olmak üzere rehabilitasyon merkezlerine erişimin
geliştirilmesini ve mağdurlara ilişkin olarak kapsamlı ve
verimli bir tesisin kurulmasını talep ediyoruz. Bu nedenle, kara
mayını nedeniyle engelli olan mayın mağdurlarının
hem Uluslararası Engelli Hakları Sözleşmesi hem de Mayın
Yasağı Sözleşmesi çerçevesinde hakları verilmelidir. Çözüme
yönelik iradesizliğin bizlere getirisi ve götürüsü ise savaş
döneminden daha fazla sayıda insanı barış döneminde
mayınlar yüzünden kaybettiğimiz gerçeğidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ottawa Sözleşmesi gereği Türkiye'nin 1 Mart 2014'e kadar ülke
topraklarına döşeli olan mayınları temizlemesi
gerekiyorken, mayın temizleme süreci oldukça yavaş işlemektedir.
Türkiye -mayın temizlemeyi uzatması- kara mayınlarından
askerî ve güvenlik amaçlı faydalanmaya devam etmektedir. Türkiyenin
Suriye sınırında yaşanan mayın vakaları son on
yılın en yüksek seviyesine ulaştığı bir
gerçektir.
Suriye savaş koşullarında barınamayan
insanların sınırı geçerken bir de mayınlı
arazilere takıldıkları, mayınlarla mücadele ettikleri bir
kader olmamalıdır. Sınır boyunca 1.300 kilometre
alanın 1957-1998 yılları arasında 615.419 antipersonel
mayını döşendiği söylenmektedir.
Rojava'dan savaştan kaçan insanların bu bölgeye
sığındığı tespit edilmiş, kesin
sayısı olmamakla birlikte tahminen 2 binin üstünde sivilin bu
mayınlı bölgede çaresiz kaldığı İnsan
Hakları İzleme Örgütü tarafından tespit edilmiştir. Bu
siviller hem araçları hem de hayvanlarıyla burada zorlu bir
yaşam mücadelesi vermektedirler. Bazıları hâlen Çanakçı
köyünün yakınındaki mayınlı arazide
yaşamlarını idame ettirmektedirler. Ayrıca işin ilginç
tarafı, mayınlarla ilgili uyarı levhalarının
olmaması ayrıca manidardır.
Türkiye'nin, Kobani'den kaçan
sığınmacılara ilişkin izlediği politika nedeniyle
birçok kişi mayınlardan ötürü sakatlandı ve birçok kişi de
yaşamını yitirmiştir. Rojava devrimi
başladığından beri, devrimi boğmaya çalışan
bölgesel ve küresel güçler, sivil insanlara yönelik katliamlarına devam
etmektedirler. Özellikle Türkiye'nin, Rojava devrimine karşı
takınmış olduğu hasmane tutum sivillere karşı
katliam yapan El Kaide bağlantılı El Nusra ve DAİŞ
çetelerine verdiği destek somut bir biçimde görülmektedir.
Kamışlı sınır hattında 18 Kasım
2013 günü özel harekât timleri Nusaybin'in Yeni Yol köyü mevkisinde bulunan
mayınlı alanı geçerek İpek Yoluna gelen 3 Rojavalı
yurttaşı askerî zırhlı araçlarla ateş ederek
katletmişlerdir.
Sivil insanların bu denli keyfî öldürüldüğü
başka bir sınır yoktur. Öldürülen insanların Kürt
olmalarından dolayı soruşturma yok, araştırma yok,
inceleme yok, mahkeme yok, adalet yok, yok.
Bu şekilde Kürt sorununun çözümüne yönelik gereken
barış dili hiçbir etnik ve inanç gurubunu ötekileştirmemelidir.
Barış ve demokrasi için gereken ortam sağlanmalıdır.
Barışın dili içte ve dışta ötekileştirici
olmamalıdır. Türkiye, Orta Doğudaki politikasının alt
emperyal anlayışına son vermelidir. Önüne açılan
fırsatları kaçırmamalı, kapsamlı demokratikleşme
adımlarını zaman geçmeden atmalıdır.
Görüldüğü gibi son dönemde bölgesel ve
uluslararası gelişmeler, AK PARTİ iktidarının üç
yıldır sürdürmekte olduğu iç ve dış politikanın
ciddi bir fiyaskoyla sonuçlandığı gün gibi açıktır. Bu
lejyon ve paramiliter güçlere gereken lojistik kolaylık
sağlanmıştır. Bu çetelere yönelik politik
yaklaşım Orta Doğuda fiilen Rojava devrimiyle boşa
çıkarılmıştır. Başta Kürt halkı olmak üzere
tüm halklar, bu vahşete ve şiddete karşı özgür ve
demokratik bir mücadele sonucunda bu başarıyı sağlayabilmiştir.
Farklılıkların Rojava kantonlarında
eşit, özgür ve çoğulcu, demokratik açıdan temsil edildiği
herkes tarafından görülüp takdir edilirken Türkiye başka bir gözle
değerlendirmeye çalışmaktadır.
Türkiyede askerlik yapan hiçbir
yurttaşımız kendi can güvenliğinden emin değildir.
Askere alınan yurttaşlara askerlik şubelerinde yapılan
muayeneler sonucunda beden ve ruh sağlığı
elverişlidir. raporu verilmekte ancak askerlik
koşullarının yol açtığı psikolojik
değişimlerden dolayı olumsuz durumlar yaşanmaktadır.
Son olarak, Ceylanpınarda Boztepe karakolunda 2
arkadaşını vurduktan sonra intihar eden askerin durumu nedir?
Zorunlu askerlik görevi yapılırken
karşılaşılan büyük sorunlardan biri de, özellikle son
yıllarda artan şüpheli asker ölümleridir. Son on iki yılda 1.036
askerin şüpheli bir şekilde intihar ettiği
açıklanmıştır. 2014 Kasım ayından itibaren 27
şüpheli asker ölüm vakası bulunmaktadır.
Devletin yapması gereken insanları zorla askere
almak değildir, halkın taleplerine cevap verip vicdani ret hakkını
güvence altına alması gerekmektedir. Hiç kimse iradesinin
dışında zorunlu askerliğe tabi tutulmamalıdır.
Yapılan düzenlemede şüpheli asker ölümlerinin
avukatlık ücretlerinin Bakanlık tarafından
karşılanmasını tabii ki olumlu karşılıyoruz
ancak bu yeterli değildir.
Devletin ve Millî Savunma
Bakanlığının şüpheli asker ölümleri ve asker
intiharlarını önlemek amacıyla ciddi ve kapsamlı bir
çalışma yürütmesi gerekmekte ve gerekli bütün
çalışmaları en kısa sürede hayata geçirmesi gerekmektedir.
Ayrıca, zorunlu askerlik görevi sırasında sakat kalan askerlere
ücretsiz sağlık hizmeti, tazminat ve aylık gibi bazı
katkılar sunması gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki, burada, mayın temizleme konusunda istenilen sekiz
yıllık ek sürede kara mayınlarının temizlenmesi için
detaylı bir takvim ve program da ortada yoktur. Ellerinde ayrıca bir
harita bile söz konusu değildir.
Şimdi, çalışmanın nasıl
yapılacağı, hangi tarihlerde, nerede, nasıl, niçin ve ne
biçimde gerçekleştirileceği için bir tahmin, ellerinde bir program,
bir plan da olmadığı ortadadır.
Türkiye'nin iç kesimlerinde mayın temizleme
çalışmaları için herhangi bir takvimleri de bulunmamaktadır
çünkü kitapçıkta böyle bir şey yok.
Peki, bu mayınları temizleme işinde daha
önce değişik zamanlarda ihaleler yapıldı ama bu ihalelerde
sonuca ulaşılmadı. Neden? Çünkü orada, o tarıma
elverişli olan arazileri birilerine peşkeş çekmek için mutlaka
bir planlama yapılmıştı. Ama bu planlama başarıya
ulaşmadı çünkü o dönemlerde bu planlamanın, bu politik
yaklaşımın, evdeki hesabın çarşıdakine
uymadığı bir gerçektir.
Mayınlı arazilerin bulunduğu yerler de en
kısa sürede işaretlenmeli, sivillerin ve canlıların bu
alanlara girişinin engellenmesi gerekirken, hem Suriye
sınırında hem Irak sınırında hem İran
sınırında özellikle Kürtlerin yoğun olduğu bir alanda
böyle bir işarete rastlamak mümkün değildir. Oysaki siz kendi
vatandaşlarınıza karşı böyle nasıl
acımasız davranabiliyorsunuz? Nasıl olur da bu alanları
işaretlemeden
Zaman zaman duyuyoruz, Askerler mayına bastı.
ama başka televizyonlarda veya radyolarda yetkililerin verdiği demeç
başka bir şekilde ifade edilmektedir. Öncelikle bu
anlayıştan vazgeçilmeli, doğruyu söylemek gerekir, objektif olmak
gerekir.
Mayınlı arazilerin bulunduğu yerlerde buna
benzer alanların temizlenmesi eğer gerekiyorsa öncelikle bu konuda
profesyonel olan elemanların alınması gerekir ama görünen odur
ki böyle bir çalışma da yok. Çünkü bu mayınlardan dolayı en
çok zarar görenlerin başında çocuklar gelmektedir.
Dolayısıyla, mayınlı bölgelerde eğitim alanları
olan okullarda özellikle öğretmenler bu konuda görevlendirilmeli ve
öğretmenler de hem çevreyi aydınlatmalı hem de öğrencileri
bu konuda bilinçlendirmelidirler. Böylesi alanlarda dikkatli bir şekilde
davranmalarını öneriyoruz.
Bu açıdan değerlendirdiğimizde görünen
odur ki, ne askerî sorumluların ne de İçişleri
Bakanlığı sorumlularının ya da o çevrede bulunan
kişilerin böyle bir amaçları, böyle bir kaygıları da
olmadığı gün gibi açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısal sorunlarından birinin de
zorunlu askerlik olduğunu defalarca burada dile getirdik. Devletin
vatandaşına bu konuda eziyet yapmaması gerekir çünkü devlet
vatandaşına sorumludur, vatandaşını korumak
zorundadır. Ama görünen odur ki devlet her zaman kendisini
korumuştur, vatandaşını hiçbir zaman koruma tedbiri
almamıştır.
Bu açıdan, Türkiye de Avrupa Birliği Konseyi
üyesi olmasına rağmen vicdani ret konusunda hâlen tereddüt
içerisindedir. Bırakın, eğer askere gitmek istemiyorsa insani
açıdan ona gereken hukuki hakkı ne ise o hak
tanınmalıdır. Zorlayarak askere götürmenin ne faydası
vardır? Onun için, bu, askerde psikolojik travmaları
yaşayanların çoğunun neden intihar ettiğini hâlen
açıklamakta zorlanıyorsunuz. Hâlen bu konuda Savunma
Bakanlığının böyle bir, konuyla ilgili bir
açıklaması yok. Çünkü neden? Birçok alanda
İşte geçen gün
gördük, Nusaybin alanındaki Boztepe köyündeki yapılan bu intihar
sonucunda birileri kendine bunu malzeme yapmaya çalıştı ve
birçok alandan da basına, diğer kesime başka çeşit lanse
edilmeye çalışıldı. Yani burada bazı şeyleri
saklamanın bir anlamı yoktur. Çünkü mademki böyle bir yasa
çıkarılıyor; bu yasanın vatandaşına, özellikle
vatandaşına öncelik tanıması ve vatandaşının
rahat yaşayabilmesi için bu konuda yardımcı olması
gerekirken engel çıkarmanın da bir faydası yoktur.
Gidin, bakın, doğu ve güneydoğuda, tabiri
caizse, her evde bir sakat insan vardır, engelli insan vardır. Neden?
Çünkü bir günde bu sınırlar çizilmiştir; sabahleyin
kalktığında bir kardeş sınırın öbür
tarafında, bir kardeş sınırın bu tarafında
kalmıştır. Onun için, gidiş gelişlerinde, döşenen
o mayınlar sonucunda birçok insan şu anda engelli durumdadır; ya
gözü yok ya ayakları yok ya kolu yok. Yani her yönüyle bir insan vücudunun
parçalarının o sınırlarda kaldığını
ifade etmek istiyorum.
Bu nedenle, eğer yapılacaksa bu yasayla, bu
millî sıfatın millî mayın temizleme
Buna Mayın
temizleme kurumu da denilebilir, illa da bir millî katarak mı
yapacaksınız? Ben ona anlam veremiyorum. Millî savunma, millî
eğitim, millî
Bu mayına da bir millî eklenmek isteniyor. Yani
artık bu şoven duygularınızdan vazgeçin. Objektif olarak,
gerçek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) -
olarak neyi ifade etmek istiyorsanız açık ve net olarak ifade
etmekte fayda gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin, Türkiye
Cumhuriyetinin herhangi bir bölgesini başka bir devleti ifade edecek
şekilde adlandırmanın milletvekili yeminiyle
bağdaşmayacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda
söz alan her bir milletvekilinin yemin ettiği Anayasanın 81inci
maddesine sadakat sorumluluğunu hatırlatmak isterim. Türkiye
Cumhuriyetinin herhangi bölgesini başka bir devleti ifade edecek
şekilde adlandırmanın milletvekili yeminiyle
bağdaşmayacağını düşünüyorum.
Bu hassasiyetimi Genel Kurulla paylaşmak istedim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
12.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi, sayın
konuşmacı demin birkaç kere konuşmasında Türkiyenin
Kürdistan bölgesi tabirini kullandı. Anayasaya aykırı olan
böyle bir tabirin kullanılmasını, Meclis tutanaklarına
girmesini kabul edemiyoruz. Bunun çıkarılmasını talep
ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis)
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Bir
şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Müsaade
ederseniz ona bir açıklık getireyim.
BAŞKAN Buyurun.
13.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlunun, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis)
Şimdi, gerçekten ben anlam vermekte zorlanıyorum. Ya, bir
coğrafyanın adı illa da senin istediğine göre mi olacak?
Siz Fransaya Kürdistan diyebilir misiniz, siz Fransaya Türkiye diyebilir
misiniz, siz İngiltereye Türkiye diyebilir misiniz veya Türkiyeye
İngiltere diyebilir misiniz? Bu coğrafyanın adı budur,
Mustafa Kemal bu adı koydu.
Bundan daha önce, 1040lı yıllarda buraya,
İran sınırına gelirken diyor ki: Burası neresidir?
Diyorlar ki: Burası Kürdistandır. Bunu ben koymadım ki.
Araplar El Ekrad diyor. Yani bunların isimlerini biz koymadık, bizden
öncekiler koymuş. Şimdi niye gocunuyorsunuz, ben ona anlam
veremiyorum.
BAŞKAN Şimdi, bunlar kayıtlara geçsin
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Bu
Meclisin zabıtlarında var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Zenderlioğlu
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Bu
Meclisin
BAŞKAN Bir saniye
Anayasanın 81inci
maddesi açık. Dolayısıyla, her birimiz, ben de başta olmak
üzere, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin her bir üyesi üzerine yemin
ettiğimiz o Anayasaya uymak zorundayız. Dolayısıyla,
Türkiyenin coğrafi bölgeleri ayrılırken böyle bir isimlendirme
hukuki olarak yapılmamış. Dolayısıyla, ona bu
çatının altında uymak zorundayız. Benim de bunu size
hatırlatmak gibi bir görevim mevcut.
Önce Sayın Lütfü Türkkan, buyurunuz.
Sonra sırayla söz vereceğim.
14.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bir milletvekili olarak böyle bir
aymazlığı asla ve kata kabul etmediğimi bizatihi belirtmek
istiyorum. Buna sessiz kalan güruhu da lanetliyorum! Burada, kürsüde Kürdistan
diyecekler ve ses çıkarmayacaklar. Bu lanet olası tavrı
lanetliyorum!
Teşekkür ederim.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis)
Altı yüz yıl beraber yaşamış.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bırak be o beraber
yaşaması hikâyesini! Türkiyeyi bölmeye müsaade etmeyeceğiz!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Öyle
bağırmayın, öyle bağırmayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunlara rağmen müsaade
etmeyeceğiz.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Milli
Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 672) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
burada.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, söz talebimiz var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, deminki söylediğimiz metnin, cümlenin
çıkarılması talebimizi yineliyoruz.
BAŞKAN Şimdi bunlar
kayıtlara geçiyor Hocam. Dolayısıyla, benim Çıkarın
şunları bakayım oradan. demek gibi bir hukuki hakkım yok.
Ben fikrimi söyledim, siz fikrinizi söylediniz. Dolayısıyla
bunların hepsi geçti. Sonra ben ayrıca ne olup ne
olmayacağına Başkanlık Divanı çerçevesi içinde
bakacağım. Bunların hepsi kayıtlara geçti.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Buyurun, sıra sizdeydi, söz talebiniz
vardı.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
15.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması ile Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ben
de tutanaklara geçmesi açısından bazı hususları vurgulamak
istiyorum.
Gerek Anadolu topraklarında gerek
Mezopotamya ve Orta Doğu topraklarında Kürdistan gerçeği
toplumsal, sosyal, tarihî ve coğrafi olarak kabul edilen bir realitedir.
Bu topraklarda da Sultan Sencer döneminden Yavuz Sultan Selime kadar,
Osmanlının her döneminden ilk Meclisin kuruluş
tutanaklarına kadar, bu Meclisin arşivlerinde bulunan kitaplara kadar
Kürdistan realitesinin net olarak tanındığını çok
rahatlıkla ifade edebiliriz. 24 Anayasasının inkârcı,
retçi, asimilasyoncu politikalarından, maddelerinden sonra Türkiyede Kürt
ve Kürdistan realitesi yasaklanmıştır. Bizim
açımızdan, yasaklanmış olan bir tarihî, coğrafi,
toplumsal realiteyi telaffuz etmek ülkeyi bölmek
değil, tam tersine ülkenin kendi değerleriyle, tarihiyle tekrar
buluşmasını sağlayacak bir bütünleşme
aracıdır. O yönüyle milletvekili arkadaşımızın
Kürdistan kelimesini telaffuz etmesi aymazlık değil, tam tersine bu
tarihsel realiteyi inkâr etmenin aymazlık olduğunu buradan ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Baluken, işte
81inci maddeye göre her birimizin, her bir milletvekilinin ettiği yemine
sadakat göstermesi gerektiğini ben de sizlerle paylaştım.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
16.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkana çok teşekkür ediyorum. Burası demokratik bir
şekilde teşekkül etmiş bir Meclis. Burada her bir üye kendi
görüşlerini açıklama hakkına sahiptir. Duyarlılıklarını
da söyleyebilir, görüşlerini de söyleyebilir ama
duyarlılıklarının ve görüşlerinin tahakkümünü kurmaya
kalkışamaz. Ama, devletin kuralları vardır, siz de o
kurallar çerçevesinde, yasanın gerektirdiği şekilde bir açıklama
yaptınız; arkadaş öyle konuştu, siz de açıklamayı
yaptınız. Kalkıp burada Ben şöyle düşünüyorum, siz de
öyle düşünmek zorundasınız. şeklindeki bir
yaklaşımı demokrasiyle, buradaki Meclisin atmosferiyle,
kurallarıyla bağdaştırmak imkânsızdır.
Ayrıca, Değerli Lütfü Bey grubumuza dönerek
güruh kelimesini kullanmıştır. Bu kelimenin anlamını
kendisi muhtemelen bilmiyordur, eğer bilseydi saygıdeğer ve
beyefendi birisi olarak böyle bir kelimeyi söylemekten utanç duyardı diye
düşünüyorum. O yüzden, bu kelimeye herhangi bir cevap verme lüzumunu
görmüyorum.
Çok teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O sessizliğinizle sizin
utanç duymanız gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Bir saniye, şimdi Sayın Altay
sistemde.
Siz de girin Sayın Halaçoğlu.
Sayın Altay
17.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Osmanlıda ve ondan önceki dönemlerde de Kürdistan
kavramının kullanıldığına dair bende de bilgi
var. Ancak, 1923ten sonra Türkiyede yeni bir dönem başladı, Türkiye
Cumhuriyeti devleti inşa edildi ve kuruldu. Bu, Kürt gerçeğini, Kürt
realitesini inkâr demek değildir, öyle algılanmamalıdır,
öyle de olmamalıdır. Türkiyede Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Laz, Çerkez
halklarının varlığı bir gerçektir. Bu halkların
içinde Kürt halkına yönelik, yıllara sâri, geriye dönük çok olumsuz
uygulamaların yapıldığı da, Kürt halkının
çok olumsuz uygulamalara maruz kaldıkları da bilinen bir gerçektir ki
onun için otuz yıldır gereksiz ve anlamsız bir kan
akmaktadır bu ülkede. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz,
Türkiyede, aynı bayrak altında, tek devlet çatısında,
barış içinde, birlikte yaşama arzu ve irademizi beyan ve teyit
ederiz.
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu
18.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, tekraren, Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, eğer
burada gerçekten tarih konuşacaklarsa tarihte Anadoluda hiçbir zaman
Kürdistan olmamıştır. Hangi kaynağı göstereceklerse
getirip göstersinler. Haritaları getirip göstersinler. Kamûsül-alamdan
bahsediyorlar. Kamûsül-alamın çizdiği Kürdistan coğrafyası
Anadolu dışındadır. Herhangi bir şekilde Anadoluyla
alakası yoktur. Anadoluda sadece 1847 yılında bir Kürdistan
eyaleti kurulmuştur. O zamana kadar hiçbir zaman Kürdistan eyaleti
olmamıştır. O da 1864 yılında ortadan
kaldırılmıştır. Çünkü Batılıların
arzusu üzerine 1839dan sonra kurulmuştur. Tek bir eyalet
kurulmuştur. O tarihten önce olmadığının da zaten o
tarihte kurulması delilidir. Dolayısıyla, ta Sultan Mesudt
zamanından, Selçuklulardan itibaren Kürdistanın
sınırları çizilmiştir. O Kürdistan Anadolu
coğrafyasında değildir, Irak ve İran coğrafyasındadır.
Dolayısıyla, burada çıkıp tarihî realitelerden söz etmeye
kalkışanlar bunların kaynaklarını göstersinler,
birincisi.
İkincisi, madem o
kadar, bir beylik niye yoktu? Niye beyliğin herhangi bir millî kültür
değeri yoktu? Niye bu bölgelerde onunla ilgili başka bir örnek yoktu?
Niye tarih kitapları yok? Neden buna benzer birtakım hususlar yok?
Şimdi, burada,
siyaseten bunu söylemeyi kabul etmemiz mümkün değil. Ama asıl,
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde herkes Anayasa üzerine yemin
etmiştir. Anayasada olmayan bir şeyi burada dile getirmek zaten ettiği
yemine sadık kalmamak demektir, yeminini bozmak demektir. Onun için itiraz
ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Milli Mayın
Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 672) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğlu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
672 sıra sayılı Milli Mayın Faaliyet
Merkezinin Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısını
ve Bazı Kanunlarda Değişikliğe İlişkin Kanun
Tasarısını görüşmeye devam ediyoruz. Bununla ilgili
görüşlerime geçmeden önce iki konuyu hem milletvekili
arkadaşlarımın hem duyarlı, sorumlu her kişinin hem de
yurttaşlarımızın dikkatine sunmak istiyorum.
Türkiyede tehlikeli işler oluyor, bunu her gün
yaşıyoruz. Hızla bir çatışma ortamına doğru
sürükleniyor Türkiye. Bu sürüklenişte en büyük rolü ve çabayı da
maalesef Türkiyeyi yönetiyoruz. iddiasında bulunan
Cumhurbaşkanı, Başbakan, özellikle onlar tetikliyor ve
onların direktiflerini bir uygulama olarak algılayan bütün yürütme
organları tetikliyor.
Bugün sabah uyandığımda televizyonda
Başbakan konuşuyor ve Cumhuriyet gazetesini hedef gösteren
açıklamalarıyla âdeta, Cumhuriyet gazetesine, iki gündür çok az
sayıda kişinin Cumhuriyet gazetesi önünde birikerek
saldırmalarını teşvik eder, tetikleyici konuşmalar
yapıyor.
Anlaşılan o ki adında cumhuriyet olan
her şeye, her fırsatta saldırmak ve ona karşı
halkı, yurttaşları tahrik etmek gibi bir sorumluluğu yerine
getirmeye devam ediyor Başbakan.
İkinci tehlikeli iş de, aslında birbiriyle
çok bağımsız gibi görünen ama birbiriyle çok ilgili olan ikinci
gerçek de şu: Son günlerde, özellikle son bir hafta içerisinde Türkiye'nin
bir parçasında, işler Cizrede tehlikeli işler oluyor. Dört gün
sonra Biz bu toprakları bölmeye değil, bu topraklarda gömülmeye
geldik. diyen Hrant Dinkin ölüm yıl dönümünü anacağız. Hrant
Dinkin ölümünde şaibeli olan ve o suçu azmettirenlerle iş
birliği içinde olduğu konusunda şüpheler bulunan Ercan Demir
adlı bir emniyet mensubu adli kolluk gerekçesiyle ifadesi alınıp
serbest bırakıldıktan sonra, Cizre Emniyet Müdürlüğüne
atandıktan sonra orada 12 yaşında, 14 yaşında, 16
yaşında çocuklar öldürülüyor ve sadece onların ifadesiyle
Başbakan da İçişleri Bakanı da o çocukların ölümüne
Polis kurşunuyla ölüm yoktur. diyerek, anında, hiçbir inceleme
yapmadan, hiçbir araştırma yapmadan açıklamalar yapıyor.
Ben şahsen bugüne kadar polis kurşunuyla öldürülen her
yurttaşın arkasından herhangi bir polisin ya da emniyet
müdürünün Bu kişi polis kurşunuyla öldürülmüştür. diye bir
açıklama yaptığını duymadım. Bunları
gizlemek bir Başbakana, bir İçişleri Bakanına düşmez.
Aslında bu iki olay da demokrasiyle
taçlandırılmış bir cumhuriyete karşı ve halkın
birlik ve beraberliğini yok etmeye yönelik çünkü öyle ortamlarda,
şiddetin olduğu, terörün olduğu, çatışmanın
olduğu ortamlarda hukuktan, özgürlükten, adaletten bahsetmek mümkün olmaz
ve o toplumları yönetmek daha kolay olur. Başbakan,
Cumhurbaşkanı ve yürütme maalesef bu yöntemlerle tehlikeli
işlerle uğraşıyor. Bunu niye söyledim? Bu yasalar
konuşulur, bu yasalar çıkar ama bu yasaların
uygulanacağı huzurlu, demokrasiyle taçlanmış bir cumhuriyet
korunmazsa, güçlendirilmezse hepimiz bu yasaların içinde boğulur
kalırız ve bu ülkede çok acı çekeriz, acı çekmeye devam
ederiz.
Evet, yine alelacele, bir konuyu bir kanunla çözmeye
çalışıyoruz. Zannediyoruz ki bir kanun görüşülür,
yasalaşırsa o konuyu tam anlamıyla çözmüş oluruz. Oysa o
konuya ilişkin tasarı yasalaşmadan, bir tasarı hâline
getirilmeden, bu yasayla neyi çözmek istiyoruz, çözmek istediğimiz sorun
başka ülkelerde nasıl çözülmüş, evet, biz bu millî mayın
merkezini kurduktan sonra ve bu mayınları temizledikten sonra
elimizde ne kalacak, burayı nasıl değerlendirebiliriz, bunu
elimizden kaçırmamak için ne yapmalıyız, başka ülkeler bu
sorunları nasıl çözmüş diye araştırmadan,
konuşmadan; bu millî mayın merkezi faaliyetini kuracak olan
teşkilattan sonra bu mayınları temizlemenin kaça mal
olacağını, acaba Türk Silahlı Kuvvetleri bu
mayınları temizleyebilir mi, temizleyebilmesi için ne kadar teçhizat
gerekir, bunları konuşmadan, tartışmadan, yine bir
tasarıyı yasalaştırdıktan sonra bir sorunu
çözeceğimizi zannediyoruz. Asıl yanılgımız burada
başlıyor ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ve Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri olarak her dönemde yaptığımız
gibi sadece komisyonlarda bu konulardaki uyarılarımızı
yapmakla ve Mecliste de verdiğimiz önergelerle bazı
değişiklikleri yaparak bu tehlikeleri önlemeye
çalışıyoruz ve bu ölçüde sorumluluğumuzu yerine getirmeye
çalışıyoruz. Evet, bu sorumluluğumuzu yerine getirirken
milletvekili arkadaşlarım -umarım bürolarında
dinliyorlardır- bu uyarılara kulak asarak Bu millî
mayınların nasıl temizlenileceğine ilişkin
tasarıda bazı değişiklikler yapabiliriz. diye
düşüneceklerse bu konudaki gelişmeyi, bu süreci kısaca anlatmak
istiyorum.
1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe giren bir Ottawa
Sözleşmesi var. Meclisimiz bu sözleşmeyi 12 Mart 2003 tarihinde kabul
etmiş ve kabul ederken de personele karşı konulan, tanklara
karşı konulan mayınların imha edilmesine ilişkin
sözleşmeyi imzalamış ve bunu 2014e kadar yerine getireceği
konusunda bir taahhütte bulunmuş. Depolanan mayınların imha
edilmesini 2010a kadar yapacağım, döşenen mayınların
imha edilmesini de 2014e kadar yapacağım. sözünde bulunmuş.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da sözlerimizi yerine getirememişiz.
Tıpkı engelliler meselesinde olduğu gibi, başka konularda
olduğu gibi, bir sözleşmeyi kabul ediyoruz, o sözleşmeye ilişkin
yükümlülüklerimizi şu tarihe kadar yerine getireceğiz diyoruz ama o
tarih geliyor, bir kez daha uzatma istiyoruz. Şimdi bir kez daha uzatma
istemişiz ve 2020 yılına kadar bu mayınları
temizleyeceğimizi tekrar taahhüt etmişiz. Dilerim, bu ülkenin faydasına
ve köylülerimizin yararına ve o toprakları kaybetmeden, başka
ülkelerin denetimine geçirmeden ya da onların kullanımına
vermeden 2020 yılına kadar bu mayınları temizlemiş
oluruz.
Bu araziler 1956 yılında
Dikkat çekmek gereken
konulardan birisi bu, hem sayın Komisyon üyelerinin hem Bakanın hem
milletvekillerinin, dikkate alacaklarsa. Çünkü, birazdan bizim önergemize ret
oyu vereceksiniz bu konuyla ilgili.
ENGİN ALTAY (Sinop) Biz de yoklama
isteyeceğiz.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) Biz bir şey
önerirken bunun tarihine bakarak
Hani o çok tarih, tarih, tarih lafı
edenler dikkatle dinlesin. Bu topraklar 1956 yılında köylülerden
alınmış, kamulaştırılarak alınmış.
Merak edenler kaç lira bedelle alındığına bakabilirler. Ve
216 bin dekarlık bir arazinin 178 bin dekarı
mayınlanmış, Suriye ve Irak sınırında. Yani, bu
topraklar köylülerden alınmış 1956 yılında. Bu
gerçeği bir kenara, kafanızın bir köşesine not etmenizi
rica ediyorum. Çünkü, birazdan, bu mayınlar temizlendikten sonra
köylülerin kullanımına verilsin dememizin gerekçesi bu. Yani,
köylülere devletin malını verin demiyoruz. Ayrıca,
verebilirsiniz de. Köylüler bundan faydalanacaksa, yurttaşı
düşünüyorsanız, orada tarım gelişecekse, orada ak,
kırmızı buğdaylar yeniden yetişecekse, sebzeler,
meyveler boy verecekse verebilirsiniz. Ama başka bir gerçek var; köylüden
aldığınızı temizledikten sonra yine köylüye verin
diyoruz. Bununla ilgili bir önergenin oylamasında bu konuyu dikkate
almanızı rica ediyorum değerli arkadaşlar.
Bununla ilgili bir süreç de şu, bugünkü çıkacak
tasarıya ilişkin davranışlarınızı etkilesin
diye söylüyorum: Sanırım, 2009 yılında bu tasarı yine
görüşülüyor ve görüşülürken yine bizim CHP Grubundaki
arkadaşlarımız, özellikle Muğla Milletvekilimiz Gürol Ergin
arkadaşımız Siz bu mayınları temizledikten sonra
buraları köylülere vermenizi istiyoruz ama siz vermeyeceksiniz. Bu ihaleyi
verirken kırk dokuz yıllığına ihale ediyorsunuz, bunun
beş yılını temizleme süresi olarak ele alıyorsunuz,
kırk dört yılını da temizleyen şirkete, firmaya vermek
istiyorsunuz. Piyasada algılanan konu da şu: Bu toprakları
İsrailli bir firmaya vereceksiniz. O firmaya beş yılda
temizletmeyi taahhüt edeceksiniz, öyle bir süre vereceksiniz, kırk dört
yıllığına da burada tarım yapabilirsin diye o
şirkete ihale edeceksiniz. Bu doğru değil. Birbiriyle
bağlı olmayan iki konuyu aynı şirkete ihale edemezsiniz,
bunu böyle yaparsanız Danıştaydan döner. diye uyarıyor ama
dinlenmiyor. Çünkü hesap yapılmış kitap yapılmış,
ölçülmüş biçilmiş. Ama, bizim itirazımız sonucu
Danıştaydan bu karar iptal edildi. Yani, o ihalenin bu şekilde
yapılması doğru olmadığı için iptal ediliyor.
Hani diyorsunuz ya: Cumhuriyet Halk Partisi ne hizmet ediyor? Cumhuriyet Halk
Partisi aslında öyle hizmet ediyor ki
Sadece iktidar olarak hizmet
edilmiyor; ana muhalefet partisinin ya da muhalefet partilerinin görevleri
işte tam da bu noktada iktidarın yaptığı
yanlışlıkları hatırlatmak, onların Anayasaya
uygunluğu, yurttaş haklarına uygun olup olmadığı
konusunda mücadele yürütmek. Bu konuda çok örneğimiz var ama bu konuya
ilişkin bu örnek gerçekten ibret vericidir ve bütün milletvekili
arkadaşlarımın bu tasarıya ilişkin
tavırlarını belirlerken bir ibret, bir tecrübe olarak dikkate
almalarını rica ediyorum.
Bütün bu süreçlerin
sonucunda, bu tasarıyı görüşürken dikkat etmemiz gereken 3
önemli konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Bunlardan birincisi, bütün gelişmelerden, bu süreçlerden
anlaşılacağı gibi
Ha, unuttuğum bir konu daha var. 2000
yılından önce de, yani AKP iktidara gelmeden önce de bu mayın
temizleme işi gündeme gelmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri,
Genelkurmay demiş ki: Bizim bu mayınları temizleyecek
personelimiz var, tecrübemiz de var, sadece -o günün fiyatlarıyla- 35
milyon dolarlık bir ek teçhizata gereksinimimiz var, eğer bu bize
sağlanırsa biz bu mayınları temizleyebiliriz.
Yine, şu an, aslında, bütün Meclisin ve
yürütmenin karar vermesi gereken konu şu: Bu mayınları Türk
Silahlı Kuvvetleri temizleyebilir, gerekli donanıma sahiptir, gerekli
tecrübeleri vardır, ilave donanımlarla Türk Silahlı Kuvvetlerine
verilmelidir. İşte, demin, bu tasarıyı konuşurken
neler konuşmamız gerektiği konusunda uyarılarım bundan
ötürü. Ne kadar para lazım? O gün 35 milyon dolardı, şimdi
teknoloji gelişti, daha fazla para mı lazım? Türk Silahlı
Kuvvetlerine ne lazım? Acaba Bu mayınlar sadece Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından temizlenebilir. diye bir yasa mı
çıkarmalıydık? Bunların hepsini konuşabilirdik ama
konuşamadan geldi, geçti, geçecek.
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
temizlenmelidir, dikkat edeceğimiz konu budur. Eğer Türk Silahlı
Kuvvetleri Bunu ben yürütemem. diyorsa ya da yürütme Türk Silahlı
Kuvvetlerine Sen bunu yürütme, biz başkalarıyla beraber bu işi
yürütürüz. diyorsa burada da dikkatle üzerinde duracağımız bir
konu şudur: Mutlaka bu iş yerli firmalara verilmelidir. Onunla ilgili
bir önergemizi de verdik, sanırım Sayın Bakan ve Komisyon
üyeleri de kabul edecek. Eşitlik hâlinde, bu işler Türk
firmalarına verilmelidir yani şartlar yabancı firmalarla
eşitse mutlaka yerli firmalar tarafından yapılması
sağlanmalıdır diye düşünüyorum.
Üçüncü önemli nokta ise demin kısaca tarihini
anlattığım konu. Burada, 200 bin dekarın üstündeki bir
arazi tarıma uygun hâle gelecek ve yıllardır tarım
yapılmadığı için de, dinlenmiş toprak olduğu için
de organik tarıma uygun hâle gelecek. Onun için, mutlaka, bu araziler
tarım amaçlı kullanılmalıdır, bir. İkincisi, bu
araziler mutlaka köylülerin elinden alındığı için, bir hak
olduğu için, ayrıca onların elinden alınmamış olsa
bile en fazla ihtiyacımız olan bir konu tarım olduğu için tarım
amaçlı kullanılmalı ve köylülere kurdurulacak kooperatifler
vasıtasıyla köylülerin toplu tarım yaptığı
alanlar hâlinde kullanılmalıdır ve bu kooperatiflere özel bir
yasayla mutlaka devlet tarafından her türlü teşvik, her türlü destek
verilmelidir. Bugün bu uyarılarımıza kulak tıkamanın
hakikaten, bir vatana, bir toprağa ve o toprağın üzerinde
yaşayan insanlara karşı bir vicdansızlık çok
ağır gelecek belki ama- bir ihanet belgesi gibi bizim Meclisimizin
üzerinde durduğunu, duracağını bilmemiz gerekiyor diye
düşünüyorum.
Ama şöyle bir umutsuzluğa da
yurttaşlarımızın kapılmasını istemiyorum:
Eğer bu iktidar döneminde bu yasa böyle çıkarsa
Unutmayın,
bugün iktidarda olanlar yarın iktidardan inecekler ve Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında bu mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından temizlenecek ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bu temizleme için gerekli olan her türlü araç ve
gereci titizlikle yerli firmalardan ikmal edilecek. Ve toprakların yüzde
100ü Anayasa'mızın 44üncü maddesinde ifade edildiği gibi,
kooperatifler vasıtasıyla işler hâle getirilmesi için köylülere
dağıtılacak ve bu köylerde, bu topraklar da Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında -sadece o topraklar değil, ekilmeyen bütün topraklarımız-
ekilecek ve o topraklarda, demin de ifade ettiğim gibi, ak,
kırmızı, esmer buğdaylar yetişecek ve bu ülke
dışarıdan buğday ithal etmek zorunda kalmayacak ve
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bütün eşitsizlikler ortadan
kalkacak değerli arkadaşlarım, değerli
yurttaşlarım.
Sırası gelmişken -zamanımız da
azalıyor- Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bütün eşitsizlikler de
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kalkacak. Türk Silahlı
Kuvvetlerine ilişkin bütün yasa tasarıları görüşülürken hep
ifade ettiğimiz gibi, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ordudan
şûra kararları dışında atılan bütün askerlerin,
bütün öğrencilerin hakları iade edilecek. Resen emeklilerin
zalimlikle varılan bir uygulamayla karşı karşıya
kalmaları son bulacak.
Sevgili Bakanım,
dikkat edeceğinizi umuyorum, saat birde, Resen Emeklilerle ve ADAM-DERin
üyeleriyle Dikmen Kapısındaydık, size bir mektup gönderdiler,
mektupla da bir not ilettiler, dediler ki: Herhâlde Bakanımız bundan
sonra, bu sorunu bu yasama mevsimi bitmeden
Mektubu aynen okuyorum: Yıllarca
bu vatana hizmet etmiş şu 1.500 insanla alıp veremediğiniz
nedir? Sizinle yapılan her görüşmede hep bir bahane öne sürdünüz,
Sadece yargı yolu açık. dediniz; somut bilgi ve belgelerle bunu
bertaraf ettik. Genelkurmaydan görüş alacağız. dediniz; dört
yıldır ne hikmetse bu görüşü bir türlü alamadınız.
Komisyon görüşmelerinde verilen her önergede Bunu daha geniş
kapsamlı ele alalım. diyerek geçiştirdiniz. Söyler misiniz
Sayın Bakan, siz neyin peşindesiniz? YAŞ kararlarıyla
atılan askerleri sütten çıkmış ak kaşık gibi
akladınız, aynı gerekçelerle ve kararnameyle atılan
askerlere sırt çevirdiniz. İnsanların umutlarıyla
oynamayınız. Artık, oyalanmak ve bahane duymak istemiyoruz
diyoruz Sevgili Bakanım.
Ve son söz değerli arkadaşlarım: Bu son
söz, aslında benim söylediğim son söz değil, 2009
yılında yine mayınların temizlenmesine ilişkin kanun
tasarısı görüşülürken Muğla Milletvekilimiz Gürol Erginin
söylediği son sözdür. Tarih tekerrürden ibaret değildir ama tarih
sizin uygulamalarınızla tekerrürden ibaret hâle geliyor çünkü her kanunda
aynı hatayı yapıyorsunuz. Şöyle diyor Gürol Ergin: Bu
tasarıyı getirenlerin, bu tasarıya parmak
kaldıracakların amacı bu vatanın toprağını
temizleyerek yabancıların hizmetine sunmak mıdır, yoksa bu
toprakların binlerce yıldır sahibi olanlara vermek midir? Biz bu
konuda çok büyük bir duyarlılık içindeyiz. Bu
duyarlılığı biz göstermezsek, siz iktidar milletvekilleri
göstermezseniz, biliniz ki ileride Türkiye çok ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalır,
sürekli vicdan yarası içinde kalırsınız. Kim bilir,
şair bunun için şunları söylemişti:
Sahip olunmayan vatanın batması haktır.
Sen sahip olursan bu vatan
batmayacaktır.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet
Yılmaz, buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bakanlığımızca hazırlanan Milli
Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Tasarıda, mevzuatımıza ilk kez girecek
Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanunun
yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetlerini ilgilendiren 19 kanunda
değişiklik öngören düzenlemeler yer almaktadır. Bilindiği
üzere, ülkemiz Ottawa Sözleşmesine 1 Mart 2004 tarihinde taraf olmuş
ve depolardaki mayınların Kasım 2010a kadar imhasını,
döşenmiş mayınların ise Mart 2014e kadar temizlenmesini
taahhüt etmiştir. Depolarda bulunan antipersonel mayınların imha
işlemleri Haziran 2011 itibarıyla tamamlanmıştır.
Döşeli mayınların temizlenmesine ilişkin süre Türkiyenin
talebi üzerine 1 Mart 2022 tarihine kadar uzatılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Ottawa Sözleşmesine göre mayınların temizlenmesine ilişkin
süre uzatımını talep eden tek ülke Türkiye değildir.
Gerekli teknik yeterlilikleri, hazırlıkları
tamamlayamamış olmasından dolayı birçok ülke de ek, ilave
süre almıştır, Kolombiya da bu ülkelerden biridir.
Yine, bu mayınların yasaklanmasına
ilişkin Ottawa Sözleşmesine 133 ülke taraftır. Ancak, şunu
açıkça belirtmeliyim: Amerika taraf değil, Çin taraf değil,
Rusya taraf değil, daha bunlar gibi birçok ülke de taraf değil.
Türkiye olarak bugün itibarıyla, toprağa döşeli mayınlardan
28.309 adedi Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından temizlenmiştir.
Ülkemiz sınırları içinde toprağa döşeli 975.674
mayın bulunmaktadır. Tasarıyla, Birleşmiş Milletler
tarafından yayımlanan Uluslararası Mayın Faaliyet
Standartları Dokümanında tavsiye edilen ve mayın temizliği
yapılan ülkelerin büyük çoğunluğunda mevcut olan mayın
faaliyet merkezi teşkilatı Türkiyede de kurulacaktır.
Ülkemizdeki mayın ve patlamamış mühimmat temizleme faaliyetleri
tek merkezden, planlı ve uluslararası mayın faaliyeti
standartlarına uygun olarak yürütülecektir. Merkezde 50 kişiyi
geçmemek üzere de sözleşmeli personel
çalıştırılabilecektir, diğer kamu kurum ve
kuruluşlarından da görevlendirme yapılabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerek 2009 tarihinde çıkarılan 5903 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
İle İhale İşlemleri Hakkında Kanun hakkında
gerekse de bu çıkarılacak kanun hakkında kamuoyuna gerçek
durumla ve kanunun içeriğiyle uyuşmayan durumlar ifade edilmektedir.
Birinci husus şu: Bu mayınlı araziler temizlendikten sonra ne
olacak? Kanunda apaçık maddesi var; Mayından temizlenen alanlardaki
hazine taşınmazlarının tasarrufu Maliye
Bakanlığına geçer. Bir başka yere söz söyleyebilmek
kesinlikle doğru değil.
Yine bir başka şey yani rivayet vehimdir. Vehmi
doğru olmayan şeyi yüz sefer söyleyince gerçek olmaz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis)
Bakanım, köylülere verilmesi gerekir, hazineye değil.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yine, , 5903 sayılı Kanundaki bir başka ibareyi söylüyorum: Bu
alanlar yüklenicinin kullanımına bırakılamaz. Diye,
kanunda açıkça hüküm var. Dolayısıyla, bir milletvekili -burada
okuduğunu- bu kanunu gördükten sonra İşte, yükleniciye
verilecektir. diye nasıl diyebilir ki?
Yine bir başka husus, deniliyor ki: Bu mayın
temizleme işi niye Türk firmalarına verilmiyor? Şimdi,
partilerimiz bir değişiklik önergesi verecektir; biz de uygun
görüyoruz, yerli firma olursa da bu tercih edilsin diye ama bilin ki
temizlemiş olduğu mayınlı alana Bu mayından
arındırılmıştır. şeklinde sertifika
verebilecek yeterliliğe sahip tek Türk firması yoktur. Bundan
dolayıdır da
Bakın, ihaleye çıktık, bu Suriye
sınırındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili. Hiçbir
tane sertifika verecek olmadığında, yabancı firmaların
yanında konsorsiyum hâlinde, Türk firmalarıyla birlikte giren
olmuştur. Giren firmalar Azerbaycandan, İngiltereden,
Hırvatistandan, Koreden, Bosna-Hersekten, Amerikadan, Slovakyadan,
Hindistandan, İsviçreden, Almanyadan, Güney Afrikadan, Slovenyadan ve
Rusyadan vardır. Dolayısıyla, geri kalan bütün Türk
firmalarının her birisi bu firmalarla birlikte. Neden? Mayından
arındırma sertifikasını verebilecek firmalar bu tip akreditasyona
sahip olan firmalar. Türkiyede olmayan bir şeyi siz nasıl
istersiniz? Hadi -daha önce temizleyen de oldu- sana sertifika vermezse, ola ki
tek bir mayına bir insan girdiğinde hayatını kaybetse o
zaman sormazlar mı: Siz, nasıl oldu da sertifikası olmayan
yüzde 100 temizlendi diye size güvence vermeyen bir insana ihale
yaptınız, ihale yaptıktan sonra Temizlendi. diyerek bunu
vatandaşın kullanımına açtınız? Ondan sonra da
bir can kaybına yol açıldığında Sorumlu idarecilik bu
mudur, sorumlu Hükûmet olmak bu mudur? Vicdanınız yoktur. denmez mi?
Dolayısıyla, Türkiyede yok ancak şu arada görüyorum ki
Biz bu
ihaleyi yaptıktan sonra, Suriyedeki olaylar nedeniyle süreç iptal
edilmiştir. Ancak, şu ana kadar hiçbir tane Türk firması yoktu.
Bu arada, gelip gidenler yeni yeni yurt dışında akredite edilme
çalışmalarını başlatmış, bir firma da
Aldım. veya Başlattım. veya Yakında sahip
olacağım. diyor. İnşallah, bu millî mayın merkezi
kurulursa hem sertifika işlemli hem de yetkin firmalarla
çalışacağız. Eğer yerli firmalar da yabancılarla
eşit olursa tercih edeceğiz, yabancılardan üstün nitelikli
olursa da zaten bundan biz faydalanırız diye düşünüyorum.
Yine, bu kanunda Silahlı Kuvvetlerimizin
Bir
arkadaşımız şunu söyledi: Geçici 1inci maddeyle, hepsini
bu yapı alsın, başka bakanlıklar mayın temizleme
işine girmesin. Geçici 1inci maddede çok açık hükmümüz var:
Kuruluş işlemlerinin tamamlanmasını müteakip, ihalesi
karara bağlanmış olan projelere ait işlemler, ihaleyi yapan
kurum tarafından yapılan her türlü işlem hakkında Merkeze
rapor vermek suretiyle yürütülmeye devam edilir. Ancak, ihalesi
yapılmamış olanların hepsini artık, bu merkez yerine
getirecektir.
Son olarak da yine, bu kanunda birçok
değişiklik getiriyoruz teknik bakımdan ama bunlardan en
önemlisi, 32inci maddeyle ilgili olarak 211 sayılı Kanuna bir ek
madde ekliyoruz. Bu ek madde şöyle: Asker kişilerin kıta,
karargâh ve kurumlarda ya da görev sırasında veya görev yerlerinde
ölümü hâlinde, soruşturma ve kovuşturma süresince yasal mirasçılarını
temsil etmek üzere kendilerinin seçtiği bir avukat vekil olarak
görevlendirilir. Fiilî veya hukuki imkânsızlık nedeniyle
görevlendirme yapılamaması hâlinde bu görev, baro tarafından
belirlenecek bir avukat tarafından yürütülür. Yasal mirasçıların
avukatının gelmesi hâlinde baro tarafından seçilen avukatın
görevi sona erer. Görevlendirilen vekilin savcılıkça yapılacak
olay yeri inceleme, ölü muayenesi ve otopsi ile tanık ve bilirkişi
dinlenmesi işlemleri sırasında da hazır bulundurulması
zorunludur.
Ölenin yasal mirasçıları tarafından
seçilen veya baroca görevlendirilen vekilin ücreti ilgili bakanlık
tarafından ödenir. Avukat tutma, baro tarafından seçim ve bu
avukatlık ücretinin ödenmesine ilişkin usuller Millî Savunma ve
İçişleri Bakanlığı tarafından üç ay içerisinde
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Bu kanunla şunu amaçlıyoruz: Silahlı
Kuvvetlerde intiharlar veya şüpheli ölümler sonrasında ailelerine biz
kurum olarak her ne açıklama yaparsak yapalım kendilerini ikna
edebilmek, kalplerinin sekînete uğraması, mutmain olmaları
mümkün değil. Dolayısıyla, böyle bir olay olduğu andan
itibaren, ailenin göndereceği bir avukat olayın ilk
başından itibaren, otopsisinde, soruşturmasında, bilirkişi
aşamasında, ilk soruşturmasında olaya dâhil olur. Ola ki ailesine
ulaşılamıyor veya Bir avukat görevlendirmiyoruz. diye ifade
etmiş olsalar dahi, bu sefer de baro tarafından bir avukatın
görevlendirilmesini talep edeceğiz ve bu olayın olduğu ilk andan
itibaren, o kimse de hukuki işlemleri, süreci tamamlayacaktır. Dava
aşamasına geçerse, dava aşamasında da aile gönderirse
onlarınkinin avukat olarak masrafını biz ödeyeceğiz, yok
eğer onlar göndermez, bizim avukat devam ederse de biz onun
masrafını ödeyeceğiz.
Dolayısıyla, bu kanuna Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan tüm partilerimizin vereceği destekler için
şimdiden teşekkür ediyorum. Hem millî mayın merkeziminiz hem de
diğer kanunlarda yapılan değişikliklerin ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Şimdi şahıslar adına Sinop
Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Esasen hem dünya hem Türkiye oldukça hassas, kritik
günlerden geçiyor. Âdeta -hep korkulan, bir komplo teorisi gibi bile söylense
de- medeniyetler çatışması, dinler savaşı
algısının, tehdit algısının
yaygınlaştığı hassas bir süreç yaşıyoruz,
biraz sonra bu konudaki anlayışımızı da sizlerle
paylaşacağım. Az önce, millî mayın faaliyet merkezi
kurulması hakkındaki kanunla ilgili Sayın Moroğlu parti
olarak görüşlerimizi açıkladı.
Sayın Bakan, dün ve önceki gün burada Perakende
Satış Kanunu da geçti ve çok seri, pratik bir şekilde
tasarı yasalaştı. Demek ki muhalefet, kamu yararına,
vatandaşlarımızın menfaatine, devlet, ülke menfaatine
gördüğü kanunlarla ilgili iktidarı bunaltmıyor yani Meclis
İçtüzüğünden kaynaklı bize verilen obstrüksiyonları ve
hakları gereğinde kullanmayabiliyoruz. Bu, dün geçen kanundan
Hükûmetin, bir ders demeyeyim ama bir çıkarsama yapması gerekir.
Yani, Bizim sayısal çoğunluğumuz var. Biz istediğimiz
kanunu öyle de böyle de geçiririz. anlayışından Hükûmet bir an
önce vazgeçmelidir. Bu Parlamentonun birinci partiye, seçimlerde en çok oy alan
partiye tahsis edilmemesi, daha az oy alan partilere de burada sandalye
ayrılmasının sebebi de demokrasinin önce bir uzlaşma
işi olduğudur ve hep söyleriz, siyaset bir nezaket ve vicdan
işidir. Bu bakımdan, biraz sonra arkadaşlarımızın
size sunacağı değişiklik önerileri de bizim partilerimize
bir menfaat sağlamayacaktır, kamu yararı bakımından,
ülke menfaatleri bakımından öyle öngördüğümüz öneriler
olduğu için bunları da sizlerle paylaşacağız, uygun
görülmesi hâlinde bu kanunda sizi bu Parlamentoda çok uzun süre tutmayız.
Gene de kanunun tümü bakımından ciddi bir rezervimiz
olmadığı için olabildiğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin
de müspet görüşü olduğu için olabildiğince seri geçmesine
yardımcı olacağız. Bu, birincisi.
İkincisi: Hükûmete bir sözüm var. Hükûmet devlet
işlerini idare eden organın adıdır. Bugün
Sayın İdris Baluken dedi ki: Cizrede ölen 5-6 çocuğun
sorumlusu Hükûmettir. Bu ciddi bir ithamdır, bu önemli bir iddiadır.
Esasen Cizrede olup bitenlerin de ne olduğunu Türkiyede bilen yoktur.
Dün giden heyet ne kadar biliyor bilmiyorum, bugün de bakamadım ben.
Cizrede ne oluyor Sayın Hükûmet? Cizrede PKK ile Hizbullah şehri
ikiye bölmüş -burası senin, burası benim- Hükûmet seyrediyor. Bu
Hükûmet için büyük bir aczdir. Başbakan dün şeffaflık paketini
açıkladı, programını açıkladı. Eğer bir
Başbakan şeffaflıktan bahsedecekse önce bu ülkenin bir yerinde
olup biteni çıkıp halka, Parlamentoya anlatması lazım. Bir
ilçede olup bitenden bu Parlamentodaki sayın milletvekillerinin hiçbirinin
haberi yok. Hükûmetten bu konuda bir izahat istemek, beklemek bizim bir
milletvekili olarak, muhalefet partisi olarak en doğal hakkımız.
Sayın
milletvekilleri, gelelim son ve sıcak konuya. Önce şunun altını
çizmemiz lazım: Hazreti Muhammed hepimizindir; 1,5 milyarın üstündeki
Müslümanlarındır. Başkalarının dinî
duygularını, değerlerini, Allah sevgisini, inançlara
bağlılığını ölçecek bir terazi kimsenin elinde
yoktur, iyi ki de yoktur, böyle bir ölçüme gerek de yoktur. Bunun
altını çizmek isterim.
Elbette,
karikatür kriziyle başlayan ve adi bir terör saldırısıyla
sonuçlanan durumdan dünyanın çıkaracağı dersler olduğu
gibi Türkiyenin çıkaracağı dersler de vardır, Meclisimizin
çıkaracağı dersler de vardır. Şimdi, hükûmetlerin
görevi de gerilimi körüklemek değil gerilimi minimize etmektir, gerilimi
sıfırlamaktır. Ancak, geldiğimiz noktada, Sayın
Başbakanın yaptığı açıklamalar âdeta bir
kışkırtıcılık, bir provokasyon, bir tahrik unsuru
olmuştur. Açıklamaları yanımda getirmedim, orada var, siz
de okuyun lütfen. Bir Başbakan -bir gazete velev ki yanlış
yayın bile yapmış olsa- böylesine
hassas bir dönemde böyle bir açıklama yapabilir mi Sayın
milletvekilleri? El insaf! O gazetede çalışanlar da şüphesiz
Müslüman. Hatalar, yanlış değerlendirmeler, haber
akışında ya da haber planlamasında, gazetenin
mizanpajında, dizaynında velev ki hata yapıldı, bir
başbakan böyle konuşmamalı sayın milletvekilleri.
AHMET YENİ (Samsun)
Gazeteye bir şey diyecek misin?
ENGİN ALTAY (Devamla)
Diyeceğim. Deminden beri dinlemiyor musun beni sen?
AHMET YENİ (Samsun)
Dinliyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Ne diyorum? Mizanpajı, şusu busu demedim mi? Gel, sen de fikrin
varsa söyle burada. Şimdi bir laf söylerim sana, ayıp olur. Bak,
sakin sakin konuşuyorum. Ayıp ediyorsun. Bir de Karadenizlisin.
AHMET YENİ (Samsun)
Komşuyuz, yapma!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Tepkilerimiz olacak. Elbette, bir yüce dinin peygamberine karikatür yoluyla
alay, hakaret ve benzeri bir yaklaşım yapılamaz arkadaşlar,
olmamalıdır.
AHMET YENİ (Samsun)
Bak, alkışladım seni.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Ancak, buna yönelik tepki de ele silah almak değildir, hele hele eline
silah alıp 12 kişiyi öldüreni makul, masum, meşru göstermek hiç
değildir.
Bana Senin dinini bir
kelimeyle özetle. diye sorsalar, herkes değişik bir şey
söyleyebilir, İslam dini eşittir, önüne bir kelime yazacaksın.
deseler, ben hoşgörü yazarım. Hoşgörü dinidir bizim dinimiz.
Bu tepkileri medeni şekilde, makul şekilde, bir hoşgörü iklimi
içerisinde ifade etme imkânı yok mudur? Vardır. Yani, IŞİD
yöntemiyle, Türkiyede tepki oluşmasına neden olacak iş ve
işlemleri yapmak Hükûmetin görevi değildir.
Cumhuriyet gazetesiyle
ilgili hikâyede, bu mizanpaj, baskı belli olduktan sonra, güya güvenlik
tedbiri adı altında, polisin oradaki abartılı
yığılması ve tertibatı Cumhuriyet gazetesini
açıkça hedef yapmıştır. Daha sonra yapılan bazı
açıklamalarla Türkiye çok kritik bir an yaşamıştır.
Allah esirgesin, orada bir kişinin burnu kanasa, bir kişi
hayatını kaybetse... Arkadaşlar, tıkıt oynamıyoruz, hassas konular bunlar. Herkesin
değeri, inancı elbette kendine. Bazıları bunun
dozajını öyle ayarlar, bazıları böyle. Türkiyede hep
söylediğim bir şey var: Bizim yüce kitabımızı insanlar
keşke kendi ana dilleriyle, anladıkları dille okusalar, zaten
siz barajı bile aşamazsınız. Türkiyede, ben, kutsal
dinimizin okunmadığını,
anlaşılmadığını, Cenab-ı Allahın ne
emrettiğini, neyi menettiğini toplumun bilmediğini, birilerinin topluma
Allah böyle emrediyor, Peygamberimiz böyle söyledi. diye yanlış,
yalan, tahrifle, çeşitli şekillerde... Anadoluda Allahın
emirlerinin gerçek anlamda kavranılmadığını
düşünenlerdenim. Ben, Sayın Bostancıya dün telefon açtım,
bir konu için dedim ki: Allah için ne yaptın bugün? Buradan bir
sataşma da çıkabilir. Namazı saymadık, o, görevin zaten.
Namaz kılmanın dışında Allah için ne yaptın?
dedim. Yani, bu önemlidir arkadaşlar. Ama, hani Orta Doğuda
bazı dinci terör örgütleri Allah adına iş
yaptığını düşünüyor ya, siz de Türkiyede AKP olarak
kendinizi Allahın tahsildarı yerine koymaya kalkmayın.
AHMET YENİ (Samsun) Öyle bir şey olur mu ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Allahı hangimizin çok
sevdiğinin ölçüsü -demin söyledim- kimsede yok, buna tevessül etmeyin. Bu
tepkiler... Başbakan Pariste gitti, Charlie Hebdoya destek verdi, e güzel.
Charlie Hebdoya verilen destek o karikatür doğruydu diye değildi
tabii, oraya yapılan terör saldırısınaydı. Aynı
Başbakanın Ankaraya gelip Cumhuriyet gazetesini hedef göstermesi
kabul edilebilir değildir, anlaşılabilir değildir, samimi
değildir. Bunun da altını çizmek istiyorum.
Ve son olarak: Başkan 81i hatırlattı;
Sayın Bostancıya cevap hakkı çıksın diye bir daha
ismini kullanıyorum. Sayın Bostancı Altı yüz
yıllık filmin doksan yıllık reklamıdır
cumhuriyet. sözüne katılıyor musunuz? O sayın milletvekili de
burada bu cumhuriyete ve değerlerine bağlı kalacağına
dair namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş bir sayın
milletvekilidir. Bilinmelidir ki cumhuriyet kanla kuruldu, kanla
yıkılır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, bir saniye Sayın
Bostancı
Ben şu sistemi bir tamamlayayım. Tamamdır, sizi
dinleyeceğim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Partimizin Genel
Başkanının bu son olaylarla ilgili yapmış olduğu
açıklamaları provokasyon ve kışkırtma olarak
nitelemiştir açıkça.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tahrik de dedim ayrıca,
provokasyon, kışkırtıcılık ve tahrikçilik
dedim.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Sinop Milletvekili Engin
Altayın 672 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; provokasyon ve
kışkırtma Leninist propagandanın temel ilkeleridir.
Sayın Başbakan Ahmet Bey Leninist değil, öncelikle onu
söyleyeyim.
İkincisi: Sayın Başbakanın
konuşmalarına baktığınızda, gazeteye bu manada
provokasyon olarak addedilebilecek siyasal angajmanınız ne olursa
olsun- herhangi bir beyanı yoktur. Peygamberimizin adı üzerinden
herhangi bir tahrikle birileri bir şey yapmaya kalkarsa gerekli tedbirleri
biz alırız. diyor, Engin kardeşim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sen o metni bir daha oku.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama,
Peygamberimize de hakaret yapılmasına izin vermeyiz. diyor.
Elbette, bu izin vermeme hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde olacaktır,
başka türlü olmayacaktır.
Üçüncüsü: Engin kardeşim burada konuşma
yaparken dedi ki: Halkımız İslamı bilmiyor, bilse siz
barajın altında kalırsınız. Ben tabii, Engin Beyin
ne kadar mütevazı bir insan olduğunu biliyorum ama bu sözün
nasıl farklı bir yere savrulabileceğini anlatmak isterim.
Halkımızın neyi bilmediğini bilen kişi Engin Beyin
kendisi oluyor bu durumda. Yani, doğru İslamı bilen, hakkaniyete
yaslanan, asıl kitabı doğru okuyan ama halkımızın
doğru okumadığını da bu bilgisiyle teşhis eden
bir kişi yerine koymuş olur kendisini.
ENGİN ALTAY (Sinop) Okumuyor. Bilmeyince ne
okuyacak?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu tabii,
kesinlikle Engin Beyi öyle görmem ama sözleri itibarıyla megalomani
anlamına gelir, bunun da altını çizmek isterim.
Halkımız İslamı biliyor, bin dört
yüz küsur yıldır bu halk İslamı biliyor,
yanlışıyla doğrusuyla, sevabıyla günahıyla
yaşıyor, cennet de var, cehennem de var, sevap da var günah da var; o
çerçevede bir hayattır. Söyleyeceklerim bunlar.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın hatip
konuşmasında benim sözlerime atfen, Türkiyede yaşayan 77
milyonun dinimizle ilgili, anlayışıyla ilgili yanlış
bir tez ortaya sunduğumu ve 77 milyonun
BAŞKAN Aslında siz, Kuran-ı Kerimi
kendi dilinden okumak üzerine demiştiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, onu söyledim.
BAŞKAN Evet, buyurun.
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, söylediğimin altına
tekrar imza atıyorum. Türkiyede yaşayan
vatandaşlarımız, Allahın kitabı Kuran-ı
Kerimin ne emrettiğini, neyi menettiğini gerçekten okuyup bilseler,
anlasalar Türkiyede her şey farklı olur, onu söylüyorum. Kuranda
şiddet var mı, Kuranda masum insanları taramak var mı?
Müslümanlık namaz kılmak ve hacca gitmekten ibaret değildir. Hak
yemeyeceksin, hukuku çiğnemeyeceksin, komşun açken sen tok
yatmayacaksın, fakiri fukarayı
Bırak fakiri fukarayı, dili
dışarıda, susamış köpeğe su içereceksin yeri
geldiğinde. Müslümanlık bu kadar büyük bir şey. Sizin
dediğiniz, anladığınız gibi ya da -sizin diyeyim,
hepinize sataşmış olmamayayım en azından- sadece
İslamın 5 şartını yerine getirmekle Müslüman olunmaz,
o bir kuraldır, kaidedir, o dinin mensubuysan onu yapacaksın,
yapmazsan hesabını başka yerde vereceksin, bu dünyada değil
ama kul hakkı yiyorsan sen Müslüman değilsin. Buradaki sen, sen
değilsin! Kul hakkı yiyen Müslüman değildir, gıybet eden
Müslüman değildir, can alan Müslüman değildir. Sonra, şu oldu,
bu
Hoşgörüsü olmayan Müslüman değildir, hoşgörüsü olmayan
Müslüman değildir.
Ben dini böyle anlıyorum, keşke bütün
milletimiz de böyle anlasa. Kul hakkı yiyenin Müslüman
olmadığını bilse bütün milletimiz, Türkiye bambaşka
bir yerde olur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (Sinop) Bitmez böyle ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır,
hayır, açıklama için değil, bir hususu ifade etmek için söz
alıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İç Tüzükte böyle
hüküm yok ki efendim!
BAŞKAN En çok siz kullanıyorsunuz bu yöntemi
Sayın Tanal, bir dahaki sefere hatırlatacağım size.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Sinop Milletvekili Engin
Altayın 672 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Engin Beyin burada
yapmış olduğu konuşmayı, bu güzel konuşmayı,
şu son konuşmasını milletimiz camilere gittiğinde her
zaman dinliyor. Güzel bir hutbe mahiyetinde bir konuşmadır, önce onu
belirteyim.
İkincisi: Doksan yıllık cumhuriyet
reklamdır. şeklindeki tweete de hiçbir şekilde
katılmıyorum. Bir tweetten bir makale çıkartmanın da
manası yok. Sosyal medyayı bu kadar önemli bir şekilde gündelik
hayata dâhil etmeyi de çok anlamlı bulmam.
Saygılar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, tweet
değil, basın açıklaması. Gayet rahat, basında
çıkan, tweet filan değil yani.
BAŞKAN Yani, kendi aranızda arıza çıkaracaksanız
dışarıda lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kendi aramızda olan
bir sorun değil Değerli Başkanım.
BAŞKAN Hayır, hayır, o şimdi
konuşuldu; Sayın Altay söyledi, Sayın Bostancı da
katılmadığını söyledi; tamam, bitti.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Milli
Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 672) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 29uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Turhan Tayan.
Mümkün olduğunca saat 19.00a kadar
arızasız götürmeye çalışıyorum ki televizyonlar sizi
izlesin, ondan sonra her şey serbest.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURHAN TAYAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 672 sayılı Milli Mayın
Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Yasa Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarının görüşülmesine
başlandığı andan itibaren, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaralandığımız ve bunun yanı sıra
üzüldüğümüz bazı tartışmalara şahit olduk. Az önce,
İslamiyet üzerinde karşılıklı görüşmeler
yapıldı, felsefik birtakım konuşmalar yapıldı.
Ben, bu konuda belki faydalı olur düşüncesiyle, bundan evvelki
Diyanet İşleri Başkanı Profesör Doktor Ali
Bardakoğlunun önceki gün verdiği mülakatı herkesin
okumasını öneririm. Hatta, mümkün olsaydı da, İç Tüzükümüz
el verseydi de Genel Kurulda550 milletvekilinin burada bulunduğu bir
sırada, eski Sayın Başkan bu konuşmasını biraz
daha açarak tüm milletvekillerine anlatabilse ve dinletebilseydi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisi ortak aklın arandığı, bulunduğu ve milletin
hizmetine sunulduğu bir yerdir. Ortak akıl, ortak çözüm bütün siyasi
partilerin katılımıyla ortaya çıkar. Ancak, son
yıllarda, maalesef, iktidar birbiriyle ilgisi olmayan değişik
konuları bir torbanın içine atarak torba yasa çerçevesinde yüce
Meclise sunmakta ve konular yeterince tartışılamamaktadır.
Bugün, konuşmakta olduğumuz bu yasa tasarısı da bir torbaya
benzemektedir.
Şimdi, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu
tasarının ihtiva ettiği konularla ilgili yapıcı
birtakım değişiklik önergeleri getirdik fakat Komisyonda, bundan
evvelki konularda olduğu gibi, yeteri kadar ilgi ve alaka göremedik.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 2004
yılında onayladığımız, dâhil olduğumuz
antipersonel mayınların temizlenmesiyle ilgili Ottawa
Sözleşmesiyle alakalı olarak, 2014 yılına kadar
bunları temizleyeceğimize dair taahhütte bulunmuş olmamıza
rağmen bunu yapamamışız. Şimdi bunu 2022ye kadar
uzatmak suretiyle yani yirmi yıllık bir süre içerisinde bunu
yapabileceğimizi itiraf etmiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, başka ülkelerin
de bu konuda erteleme istemelerini kendi erteleme talebimize ve
kararımıza bir mazeret olarak ortaya koyamayız. Türkiye
Cumhuriyeti devleti örnek gösterilen ülkelerden çok farklıdır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi biz
hudutlarımızdaki mayınların temizlenmesiyle meşgulüz.
Biz bu konudaki somut tedbirlerimizi, uygulamalarımızı ortaya
koyuncaya kadar Suriyeyle aramızdaki dostluk, halvet havası ortadan
kalkmış ve en uzun hududumuz Suriye hududu yol geçen hanına
dönmüştür. Şimdi, Suriye hududunda, Irak hududunda antipersonel
mayın değil, personel mayınlar var. Şu anda bu hudutlardan
maalesef, Türkiyeyi dünyanın gündemine oturtan çok acı birtakım
olayların oluştuğu, geliştiği ve bütün dünyaya konu
olmamıza sebebiyet teşkil eden birtakım hadiselerle, somut
olaylarla karşı karşıyayız.
Şimdi, benden evvel bu konularla ilgili olarak
konuşan arkadaşlarımın görüşlerine önemli ölçüde
katılıyorum. Özellikle Sayın Moroğlu ve diğer
arkadaşlarımızın katıldığım bazı
görüşleri var.
Arazilerin değerlendirilmesi konusunda, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, topraksız köylünün bu arazilerden yararlanması
konusu fevkalade önemlidir.
Yine, bu konuda, ihale konusunda, ihalelerin
yapılmasındaki şeffaflık arzusu ve düzenlemesi taleplerimiz
üzerinde durulması gereken konulardır.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde özellikle
er ve erbaşlar arasında son yıllarda artan intihar
olayları, intihar eden er ve erbaşların ailelerine sosyal ve
mali destek konusu ayrı bir konu olmakla beraber, Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde intiharların oluşmasını önleyecek
ortamı ortadan kaldırmak, gerekli tedbirleri almak konusunda her
zamankinden daha ciddi, daha insancıl ve daha bilimsel
çalışılması gerektiğine işaret etmek istiyorum.
Yine, silah altındaki er ve erbaşların
görev sırasında sigortalı olmaları ve daha sonra, hayat
boyunca, sosyal güvenlik güvencesine ulaşabilmelerinde askerlik süresince
primlerinin devlet tarafından karşılanmasının sosyal
devlet anlayışıyla eşdeğer olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Yine, bu yasa tasarısını biraz torba
yasaya benzettiğimi ifade etmiştim. Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin
yapılanmasıyla alakalı birtakım düzenlemeler var. Son
zamanlarda anlaşılır nedenlerle, iktidar, gerek Yargıtay,
Danıştay gerekse askerî yüksek mahkemelerin yapılanmaları
ve işleyişleriyle ilgili özel bir tutum ve tavırla bu konularda
yeni birtakım düzenlemeler peşindedir. Ben bu konuların
ayrı bir yasa tasarısıyla bu Meclise gelmesini ve daha
detaylı, daha geniş zamanlı
tartışılmasını arzu ederdim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu
tasarıyla ilgili konuları bu şekilde geçiştirdikten sonra
sizlere malul sayılmayan gazilerin sorunlarıyla ilgili birkaç cümle
söylemek istiyorum. Diyeceksiniz ki: Nedir bu malul sayılmayan gaziler,
bu ne demektir? Değerli arkadaşlarım, gazi ve şehit
aileleriyle ilgili çıkarılan kanun, kanun hükmünde kararname,
yönetmelik ve tüzükler kapsamında değerlendirilmeyip askerlik ve kamu
görevini yerine getirirken yaralanan kişiler malul sayılmayan
gaziler olarak adlandırılmaktadır. Bugün İstanbulda
savcılık yapan bir arkadaşımız bir operasyon sırasında
ağır yaralanmış, tedavisini görmüş fakat GATA
tarafından zayiat oranı, uzuv kaybı oranı yüzde 40ın
altında olduğu için tedaviden sonra askerlik süresini tamamlamak
üzere kışlasına gönderilmiş, terhis olmuş, şimdi savcılık
yapmaktadır. Sol elinin tamamını kaybetmiş er ve
erbaş, uzvun yüzde 40ından azını kaybettiği
gerekçesiyle kendisi askerlik süresini tamamlamak ve hayata atılmak
durumundadır. Bu şekilde Türkiyede 9.600 vatan evladı ilgi
beklemektedir. Yapılacak tek şey, Türk Silahlı Kuvvetleri
Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin
değiştirilmesidir. Bu konuda Bakanlığın bazı
çalışmalar içerisinde olduğunu hissediyorum ama eski bir Millî
Savunma Bakanı olarak, Sayın Bakan, döneminizde, devrinizde bu
haksızlığın giderilmesini istirham ediyorum. Gerçekten
9.600 vatandaşımız şu anda büyük bir travma
altındadır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tayan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Ali Öz; buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 672
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı, tabii ki sadece
mayınların temizlenmesi dışında, millî mayın
temizleme faaliyetlerinin dışında askerlikle alakalı,
askere almayla alakalı, askerdeki sağlık sorunlarıyla
alakalı konuları da içeren karmaşık bir tasarı hâlinde
önümüze gelmiş durumda.
Temelde, özünde baktığımız zaman,
aslında eksikliği olmasına rağmen, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak bu kanun tasarısına karşı
olmadığımızı öncelikle ifade etmek isterim.
Tabii ki, burada, bizden önceki
konuşmacıların da bahsettiği gibi, özellikle Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, gazilerimizin ve askerde
birtakım olaylarla karşılaşan, askerlik görevi yapması
esnasında birtakım sorunlarla karşılaşanların
sorunlarının kanuni bir, yasal bir statüye bağlanmaması da
ayrı bir sorun olarak karşımızda durmakta.
Bu vesileyle, öncelikle, şunu ifade etmek istiyorum:
Millî Savunma Bakanına daha önceden gerek vermiş olduğumuz
yazılı önergelerde veya gerekse Mecliste yapmış
olduğumuz söz alma ve konuşmalarda söylediğimiz gibi, özellikle
uzman çavuşların Türkiyede önemli bir sorunu olduğunu, bu
sorunun çözülmesi noktasında çok geç kalındığını,
bunun kanayan büyük bir yara olduğunu ifade etmek istiyorum. Özellikle,
orada görevin yapılması süresiyle alakalı
tanımlanmış sürenin yetersizliği ve belli bir süre görev
yaptıktan sonra, şartlarını başlangıçta kendileri
kabul edip bilmelerine rağmen, ama yasanın kendine vermiş
olduğu imkânlar münasebetiyle uzman çavuşluktan ayrılıp
başka kamu kurumlarında görev bekleyen ve bu görevi
bulamadıkları için de kendilerini tamamen toplumdan
dışlanmış gören ve ne yapacaklarını bilemez hâlde
evine ekmek götüremeyen çok sayıda uzman çavuş, er ve
erbaşın olduğunu biliyoruz. Yani bu sorunun çözülmesi bu
Parlamentonun
Bu alanda görev yaptırılmış olan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarının bu sorununun
bir an önce çözülmesinin gerektiğine inanıyorum.
Rakamlarını vermek gerekirse: Son bir yıl
içerisinde sayısı 80 bin civarında olan bu grubun 20 binden
fazlası Silahlı Kuvvetlerden ayrılmakla karşı
karşıya ve dolayısıyla -fırsat bulsalar- neredeyse
orada adam kalmayacak. Yani başka bir kuruma geçeceklerinin garantisi
kendilerine tanınmış olsa ayrılmak için hepsinin can
attığını biliyoruz. Çünkü bize, inanıyorum ki iktidar
partisi grubundaki milletvekillerine de başka kurumlara geçirmelerinde
yardım noktasında sonsuz sayıda talep mutlaka geliyordur.
Bu kanun tasarısı içerisinde karşı da
olduğumuz bir şeyi ifade etmek istiyorum: Askerlik görevini
yapması esnasında intihar eden askerlerin savunulacak avukatlık
giderlerinin Bakanlık tarafından karşılanması, baronun
görevi üstlendikten sonra ailelerin kendi isteğiyle çekilmesi,
ücretlerinin devlet tarafından karşılanacak olması olumlu.
Ancak burada askere alma aşaması öncesinde ve askerlik görevi
esnasında bu insanların neden intihara meylettiği çok ayrı
bir konudur. Dolayısıyla intihardan sonra oluşan ölümlerin ve
intihara bağlı kalınan sakatlıkların mutlak suretle
devlet tarafından tanzim yoluna gidilmesi gerekir. Yani buradaki bu
insanlar oralara gezmeye gitmiyorlar. Bunları siz askere almadan önce
kendi kurmuş olduğunuz sağlık kurumlarında
değerlendiriyorsunuz ve diyorsunuz ki: Siz askerliğe
elverişlisiniz. Bu, hem psikolojik yönden hem de fiziki yönden
etraflı bir değerlendirme sonucunda verilen bir karar.
Dolayısıyla bunların askerlik süresi içerisindeki fiziki ve
psikolojik emanetleri tamamen size aittir. Dolayısıyla eğer
burada bir sorun yaşanıyorsa bu sorunu sosyal devlet mutlaka
üstlenmelidir.
Bedelli askerlik konusunda yeni düzenlemeler var. Bedelli
askerlik yapılabilir ancak bu bedeli karşılayamayacak olan
insanların da sosyal devlet olma gereği, parasını
veremeyecek durumda olan insanların askerlik yapmış
oldukları süre içerisindeki Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin devlet
tarafından desteklenmesi gerekir. Bu iş artık, tamamen
Parası varsa bedelli yapar, yoksa mecburi askerlik yapar. hâline
gelişen, dönüşen bir noktaya geldi. En azından imkânı
olmayan, askerî görevini mecburen yapmakla yükümlü olan insanların mutlak
suretle askerlik yaptıkları süre içerisindeki sosyal güvenlik
primlerinin devlet tarafından karşılanması,
diğerlerine tanınan imkânların yanında bunlara da
tanınan bir fırsat olur diye düşünüyorum.
Askerî okullardan ayrılan çocuklar var. Askerî okul
sınavına girdikten sonra bu gençlerimiz, çocuklarımız askerî
personel statüsünde değerlendiriliyor. Buradan ayrılan, bir
gerekçeyle, gerek kendilerine ait sebepler gerekse kurumun kendilerini
askerlikten ayırdığı vatandaşlarımız
Bu
örnekte sayısını tam net hatırlamamakla beraber ama
gerçekten ciddi sayıda bir öğrenci grubunun olduğunu biliyorum.
Dolayısıyla, bu öğrencilerin askerî okullardan
ayrıldıktan sonra -geçenki torba yasada biraz fiyatlar düşürüldü
ama- ödemeleri gereken bu tazminatları -düşünün Anadoludaki fakir
fukara çocuklarını- inanın ki ödeyecek durumları yok. Hele
ki ödemeleri gecikenlere, mutlak suretle, bir de tefecilerde bile görülmeyen
oranda faiz uyguluyorsunuz, yüzde 20 oranında faiz var. Bununla ilgili
bize gelen çok sayıda bilgiler var. Bu aileler bu çocuklarının
geri ödemelerini ödemekte zorlanıyorlar ve gerçekten ciddi
sıkıntılar çekiyorlar. Bunun da düzeltilmesi noktasında
taleplerini Sayın Millî Savunma Bakanına iletmek istiyorum. Bu harp
okulu öğrencilerinin aslında bu durumunu giderebilseniz veya bununla
alakalı bir rahatlık sağlanabilse belki de bir kısmı
ailelerini de zor durumda bırakmamış olacaklar ve başka
yönlere meyletmemiş olacaklar.
Az önceki
konuşmacının ifade ettiği bir şey vardı;
özellikle askerlik görevini yapma esnasında, bu, engel ve özür durumu
oluşanların devlet imkânlarından
yararlandırılması konusu. Bu konu da son derece önemli bir konu.
Millî Savunma Bakanlığının, özellikle Sağlık
Dairesinin bununla ilgili yeni düzenlemeler yapma girişimi içerisinde
olduğunu biz de biliyoruz.
Türkiyede normalde zaten
Avrupa standartlarından farklı olarak engelli
tanımını vücuttaki anatomik özür derecesine göre
sınıflandırmanın dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir
garabet olduğunu ifade etmek istiyorum. Yani özür dereceniz, özürlü, bir
gözünüzü kaybediyorsunuz, bunun özür derecesi -aranızda hekim
arkadaşlar var, bilirler- tam ışığı dahi
görememesinin oranı yüzde 32 Sayın Bakan. Dolayısıyla,
birtakım haklardan istifade etme noktasında yüzde 40ın
altındaki özür derecesine sahip olanların bu hakları hiçbir
şekilde elde edemediğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla,
bunlara farklı bir düzenlemenin yeniden yapılma mecburiyeti var.
Yine, Gülhane Askerî
Tıp Akademisinde görev yapan hekimlerin, özellikle daha önce
Sağlık Bakanlığının tam gün yasasıyla
yasalaşan bir düzenlemesinde, tam gün yasasında, GATAda
çalışan öğretim görevlilerinin eğitim ve
araştırma hastanelerinde ve üniversitelerdeki, tıp
fakültelerindeki profesör ve doçentlerden farklı bir statüye tabi
tutulmasını da şiddetle eleştirdiğimizi ifade etmek
istiyoruz. Siz aynı zamanda Millî Savunma Bakanı olarak gerekirse
Sağlık Bakanıyla da durumu görüşürsünüz,
dolayısıyla kendinizin de sorumlu olduğu bu Bakanlıktaki bu
hekimlere siz destek vermek zorundasınız. Orada çok ayrı bir
düzenleme yapıldı. Eğitim ve araştırma hastanesindeki
öğretim görevlilerinin tam gün uygulamasını Bakanlar Kuruluna,
üniversitelerdekini tamamen belli bir yasaya ama GATAdaki, Gülhane Askerî
Tıp Akademisindeki hekimlerin ise bu hakların hiçbirinden
faydalanmaması gibi bir yasal düzenleme yapıldı. Bunun da büyük bir
adaletsizlik ve haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Temelde, kanunla alakalı olarak bu millî mayın
faaliyet merkezinin kurulması elbette ki olumlu. Ancak mayından
temizlenmiş olan arazilerin hazineye devredildikten sonra kimler
tarafından kullanılacağının yasal bir
altyapısının oluşması elbette daha doğru olurdu.
Yani bu temizlenecek olan araziler, yine verimli tarım arazileri
başta olmak üzere, bu alanı içeren araziler eğer yine bir ranta
vesile olacaksa o zaman bu yapmış olduğunuz düzenlemelerin bu
memlekete, yüce Türk milletine çok fazla fayda sağlamayacağı
kanaatinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyor, tasarının hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına,
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Erol Dora
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Erol Dora, buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milli Mayın Faaliyet Merkezi
Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Mayın eylem faaliyetlerinin kapsamının
genişliği ve bu faaliyetlere katılan tarafların
çokluğu nedeniyle ülkenin mayın problemine çözüm bulmak ulusal ve
yerel düzeyde koordinasyon gerektirir. Bu bağlamda, 2014 yılı,
mayınsız bir dünya ve mayınsız bir Türkiye hedeflerinin
gerçekleştirilmesinde özel bir önem taşımakta idi.
Bildiğiniz gibi, 2014 mayın yasaklarını düzenleyen Ottawa
Sözleşmesinin on beşinci yılı, Türkiyenin de
anlaşmaya taraf olmasının onuncu yılı idi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyedeki mayınlar, 1950li yıllarda Suriye, Ermenistan, İran
ve Irakla olan sınırlara, 1990lı yıllarda da askerî
tesislerin etrafına döşenmiştir. Verilere göre Türkiyenin
sadece Yunanistan ve Bulgaristanla olan batı sınırları ve
Gürcistanla olan sınırında mayın bulunmamaktadır.
Mayınlar Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır,
Gaziantep, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Kars, Mardin, Siirt,
Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli ve Van illerinde olmak üzere,
toplam 3.174 alanda bulunmaktadır. Türkiyedeki mayınlı arazilerin
toplamı yaklaşık 215 milyon metrekaredir. Kara
mayınları sınırlarda daha fazla bulunsa da
sınırlardan uzaktaki yerleşim birimlerinde, iç bölgelerde
bulunun mayınlar, başta çocuklar olmak üzere, siviller için büyük
tehlike oluşturmaktadır. Kayıpların neredeyse tamamı
az önce saydığımız illerde gerçekleşmektedir.
Sınır bölgeleri haricinde, iç bölgelerde özellikle geçici
karakolların etrafına döşenen mayınlar karakollar
taşındıktan sonra temizlenmemiş, uluslararası
standartlarda işaretleme de yapılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, 2010 yılında
İçişleri Bakanlığının
açıkladığı bilançoya göre 1984-2009 yılları
arasında 1.269 kişi mayınlar nedeniyle hayatını kaybetmiş,
5.091 kişi ise mayınlar nedeniyle yaralanmıştır.
Ottawa Sözleşmesini imzalayan Türkiye, taraf devletlere 1 Mart 2008e
kadar stoklarındaki mayınları imha edip 2014 yılına
kadar da toprağa döşeli mayınları temizlemeyi taahhüt
etmişti. Stoklardaki mayınlar imha edilmiş, ancak toprağa
gömülü olanlarla ilgili henüz ciddi bir yol alınamamıştır.
Türkiyedeki savaş artığı patlayıcı maddelerin
sayısı ise bilinmemektedir.
Değerli milletvekilleri, 1998 ile 2012
yılları arasında toprağa gömülü bulunan 1 milyonu
aşkın mayından sadece 26 bin mayın imha edilmiştir.
Türkiye, bundan dolayı sekiz yıllık ek süre talebinde bulunarak
2022ye kadar tüm mayınlarını temizleyeceği sözünü verdi.
Türkiyenin süre uzatım talebi raporunda, mayın temizliği
çalışmalarının 2015te başlatılacağı
belirtilmektedir. Bu açıklamalar, özellikle, mayın temizliğine
başlamanın mücbir sebeplere bağlanması ve tarihin
değişebileceği, ertelenebileceği ifadeleri mayın
temizliği konusundaki taahhütlere ilişkin ciddi kaygılar
yaratmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede, Mayın
Yasağı Anlaşması doğrultusunda ulusal mevzuatta
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu
bağlamda, üzerinde görüştüğümüz bu kanun tasarısı
çerçevesinde mayın faaliyet merkezi kurulmasının öngörülmesi,
Ottawa Sözleşmesine ve taraf devletlere karşı verilen
taahhütlerin yerine getirilmesinde yol açıcı olması
bağlamında önemli ve olumlu bir gelişmedir. Mayın faaliyet
merkezinin kuruluyor olması, tek başına bir anlama sahip
değildir elbette. Bu merkezin uluslararası sözleşmelerde
belirtilen esaslar doğrultusunda çalıştırılması
gerekmektedir. Yine, mayın faaliyet merkezinin çalışmalarının
nitelikli biçimde denetlenmesi için ilgili sivil toplum örgütlerinin de yer
aldığı etkin bir denetim mekanizması
kurulmalıdır.
Ayrıca, Türkiyenin mayın temizliği
konusunda 2022 yılına kadar tüm mayınları
temizleyeceği yönünde süre uzatım talebinde bulunması,
mayınların insana, hayvanlara ve doğaya verdiği zararlarla
birlikte ele alındığında çok uzun bir süredir.
Dolayısıyla, Hükûmet önümüzdeki bu yedi yıllık süreyi
kısaltacak önlemler almalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede mayınlar,
insanların yaşamına kastetmenin yanı sıra
altyapının geliştirilmesi, tarımsal kullanım ve
diğer amaçlarla bu arazilerin kullanımını
engellemiştir. Türkiye sınırları boyunca kilometrelerce
uzanan bu mayın tarlaları verimli arazilerdir ancak mayınlar
nedeniyle tarım ve kalkınma gibi amaçlarla
kullanılmamaktadırlar. Sınır boyu köylerin bir
kısmının hayvanlar için otlak alanları bu mayınlı
arazilerde bulunuyor ve köylü yetişkin ve çocuklar hayvanlarını
otlatmak, su ihtiyaçlarını gidermek için mayınlı arazilere
gitmek zorunda kalıyor. Birçok küçükbaş ve büyükbaş
hayvanın mayın patlamaları neticesinde telef oldukları da
bilinmektedir. Köylüler geçimlerini sağlama zorunluluğu nedeniyle
büyük risk altında yaşamaya devam etmektedir. Ayrıca,
mayınlar, Türkiyenin sınırlarında arkeolojik
çalışmalar yapılması, kültürel zenginliklerin ortaya
çıkarılması gibi akademik araştırmaların
yapılmasını da engellemektedir. Mayınlı
sınır bölgeleri hem yerel halk hem de mülteciler için tehlike
yaratmaya devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede ne kadar mayın kurbanının bulunduğu ve
bunların tedavi sorunlarının boyutu, tekrar topluma entegre etme
programları ve bu yurttaşlarımızın ekonomik
sorunlarıyla ilgili bir çalışma şimdiye kadar herhangi bir
kurum tarafından yapılmamıştır. Çeşitli
araştırmalarda da ortaya konulduğu üzere, mayın
patlamasına maruz kalan insanların sakatlanmaları, iş
göremez duruma gelmeleri beraberinde işsizliği ve ekonomik
yoksulluğu da getirmektedir. Bu kapsamda, mayın kurbanları ve
mağdurlarına ilişkin, yaşadıkları sorunların
çeşitliliğine uygun veri toplama, rehabilitasyon, intibak ve ekonomik
destek programlarına dönük ciddi ve somut çalışmalar acilen
başlatılmalıdır.
Dünyada yüzlerce sivil insanın ve askerin ölmesine,
binlercesinin ömür boyu izlerini taşıyacak biçimde
sakatlanmasına yol açan, dünyanın en sinsi silahlarından biri
olarak kabul edilen kara mayınların ve serbest
patlayıcıların üretilmemesi, kullanılmaması ve
temizlenmesi mücadelesi güncel bir mesele olarak karşımızda
durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, mayın
tarlalarının varlığına, buralara ayak basanların
ölüm hikâyelerine, yersiz, yurtsuz, kolsuz, bacaksız, hatta
bakışsız kalmalarına artık dur denilmelidir. Tüm
mayınlı alanlardaki mayın temizleme işlemleri
hızlandırılmalıdır, mayınlı araziler net bir
şekilde işaretlenmelidir. Mayın mağdurlarının
rehabilitasyonu ve topluma entegrasyonunun sağlanması ve mayın
mağdurlarının ihtiyaçlarının karşılanıp
haklarının korunması konusunda somut adımlar atılmalıdır.
Mayın mağduru ve desteğe ihtiyaç duyan yurttaşların
sayısının düşürülmesi ve sonlandırılması
için başta mayın risk eğitimi olmak üzere, diğer destek
programlarının oluşturulması ve hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uluslararası standartlarda tek
rehabilitasyon merkezi, Ankarada bulunan askerî rehabilitasyon merkezidir. Bir
öncelik olarak, ulaşılabilir, ücretsiz ve uygun protez ve
rehabilitasyon hizmetlerinin mayınlı bölgelerde yaşayan
mağdurlar için de sunulması gerekmektedir.
Türkiye, Mayın
Yasağı Anlaşmasına taraf devlet olmakla ve
anlaşmanın uluslararası toplantılarına aktif bir
şekilde katılmakla mayınsız bir dünya hedefine
ulaşılmasına önemli bir katkı sunmuştur. Mayın
Yasağı Anlaşması, taraf devletlere mayınların
imhası ve mağdurlarına yardım konusunda genel bir çerçeve
çizmektedir. Mayın Yasağı Anlaşması Gözden Geçirme
Konferansları da anlaşmanın uygulanmasına ilişkin
eylem planlarını, diğer bir deyişle yol
haritasını oluşturmaktadır.
Kara
mayınlarının yol açtığı acıları
sonlandırmak için Mayın Yasağı Anlaşması
yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde ve Cartagena Eylem Planının
yaşama geçirilmesinde Türkiye adımlarını
hızlandırmalıdır, gerekli şartları acilen
uygulamalıdır, yerine getirmelidir.
Yine, Türkiyenin
antipersonel mayınların kullanımının
yasaklanmasına ilişkin hangi ulusal yasaların
uygulandığı noktasını açığa
kavuşturması gerekmektedir. Mayın kullanımı konusunda
denetleyici ve cezai yaptırımlar içeren gerekli yasal düzenlemeler
yapılmalı ve yasal boşluklar bir an önce giderilmelidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle konuşmamı sonlandırıyor ve Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Şahıslar
adına Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu millî mayın meselesiyle ilgili zaten
partimizin görüşünü daha önce de belirtmiştik; bu konuda, özellikle
de askeriyenin bu konuyu üstlenmesi gerektiğini de daha önce
belirtmiştik. Dolayısıyla, bu çerçeve içerisinde bir
değerlendirme yapılmasından son derece memnun olduğumuzu
özellikle belirtmek istiyorum. Ama, diğer taraftan, sağlık
meseleleriyle ilgili hakikaten o kadar çok bize şikâyet geliyor ki...
Şimdi bu gençler askere gidiyorlar, askerde bir tarafını
kaybediyorlar, az da olsa, yüzde 30 da olsa kaybediyorlar, artık, tam
anlamıyla kamuda görev alma meselelerinde de sıkıntılara
giriyorlar. Özellikle görme duyuları açısından son derece etkili
oluyor. Bu gibi arkadaşlarımıza işte yüzde 40ın
altında olması hâlinde gibi birtakım konular var. Bunların
düzenlenmesinde son derece büyük fayda olacağını
düşünüyoruz çünkü vatan hizmetinde bulunan insanların vatanı
için verdiği bir kaybı telafi etmek de yine o ülkenin yöneticilerine,
o devlete düşer diye düşünüyoruz, bunun bu şekilde
uygulanması son derece önemlidir diye düşünüyoruz.
Öte yandan şunu belirtmek istiyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, Hükûmetin, şu sıralarda doğu ve
güneydoğuda neler olduğunu Millet Meclisine anlatması gerekiyor.
Cizrede, Silopide, Hakkâride meydana gelen olaylar söz konusu. Buralarda
neler meydana geliyor, nasıl oluyor bunlar? Buralarda devletin gücünü
hangi ölçüde kaybedip kaybetmediğini görmek istiyoruz.
Şimdi, çeşitli insanlar burada
çıkıyorlar, birtakım ifadelerde bulunuyorlar, görüşler
ortaya koyuyorlar. Şimdi -bana gelen- 10 Ekim 2014te meydana gelen bir
olayı bir de özel kuvvetlerden aldığım bilgiler
çerçevesinde değerlendirmek istiyorum; hani bir komiserimizin şehit
olduğu, polisimizin şehit olduğu bir olay vardı bu Bingöl
bölgesinde.
Şimdi, aynen şu şekilde belirtiliyor: Bu
Bingöl ilinde bölücü terör örgütü tarafından pusuya düşürülerek,
açılan silahlı saldırıda, Bingöl İl Emniyet Müdürü ve
1 polis memuru yaralı, İl Emniyet Müdür Yardımcısı ve
1 başkomiser şehit edilmişti. Bu konuyla ilgili provokasyonlar
veyahut da Devlet tarafından yapılmıştır. gibi
birtakım ifadeler söz konusu ediliyor. Hâlbuki operasyon başlatılmış
bu saldırı sonrasında, Bingöl Genç ilçesinde geçici görevli
bulunan polis özel harekât ve diğer güvenlik görevlilerine de bilgi
verilmiştir, Genç istikametine doğru araç içerisinde silahlı 4
örgüt mensubu geldiği talimatı verilmiş. Polis derhâl, özel
harekât ve askerî görevliler Genç ilçesi girişi yol ayrımı
üzerinde belirtilen araç ve diğer şüpheli araçlar üzerinde uygulama
ve kimlik kontrolleri yaparken bahse konu araç uygulama noktasına
geldiğinde güvenlik güçleri tarafından durdurulmuş,
şahıslara kimlik sorulduğu sırada ellerinde uzun namlulu
silahları olan bölücü terör örgütü mensupları Teslim ol.
çağrısına uymayarak operasyona katılan görevlilere silahla
ateş etmeye başlamışlar, çıkan çatışmada 4
terörist ölü ele geçirilmiş. Şimdi, operasyona katılan
polislerin ise ilginçtir ki Bingöl Cumhuriyet Savcılığında
müşteki şüpheli olarak ifadelerinin alınmasına
geçilmiştir. Şimdi, bu olayı farklı şekilde
anlatmanın ne faydası vardır ülkeye, bu birincisi.
İkincisi, artık
bu bölgelerde -herkes biliyor ki- işte, sadece Cizrede meydana gelen
olaylarda değil, o bölgede meydana gelen olaylarda aslında haraç olan
vergi koyma, tebligatta bulunma, bunları ödemedikleri takdirde tehdit etme
gibi olaylarla karşı karşıyayız. İş,
boyutundan, çığırından çıkmıştır.
Yarın ortaya çıkabilecek olayların sorumlusu doğrudan
doğruya bu konuda Hükûmet olacaktır. Eğer siz, bir şekilde
anlaşma yoluna gidiyorsanız PKKyla o zaman PKKnın bu konularda
her şeyden önce iyi niyetli davranması ve silahlarını terk
etmesi gerekir ama tam aksine, artık zannediyorum ki Abdullah
Öcalanı da dinlemiyorlar ve bu şekilde yarın Türkiyenin
başına büyük bir felaket geleceğini de buradan dile getiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahısları adına son söz,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Vazgeçtim.
BAŞKAN Tamam.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu tasarıda çok fazla millî mayın
kavramı geçiyor. Yani, gayrimillî mayın da var mı, yok mu? Bu
deyim nereden çıktı? Burada gayrimillî mayınlar getirilirse bu
millî mayınlar mı sadece temizlenecek, nedir? Bu konuda bir
açıklık getirirler mi acaba arkadaşlar?
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Komisyon Başkanı, siz
mi cevap verirsiniz, Sayın Bakan mı?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Buyurun Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim Sayın Tanala.
İlginç bir soru.
Tabii, Türkiye yasama Meclisinde önemli bir konu
görüşüyoruz Türk Silahlı Kuvvetlerimizin faaliyet alanlarıyla
ilgili. Millî kelimesinin kullanılması aynen millî savunma, millî
eğitim gibi -daha ne söyleyeyim- yani bunu anlatması
bakımından, göstermesi bakımından ancak bu
kullanılabilir. Yoksa ifadenin, buyurduğunuz şekliyle,
mefhumumuhalifinden Gayrimillî mayın var mıdır? şeklinde
anlamamak gerekir.
Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Sayın Başkanım, ben
bir ilave edeyim Sayın Bakanıma.
Bu mayınların bulunduğu yer
itibarıyla Türkiye sınırları içerisinde olması
hasebiyle millî mayın deniyor oraya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Millî sınır
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Varmış demek ki.
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
Ya, Sayın Bakanım, Millî Savunma Bakanı
yok gerçi ama Sayın Bakanım verir herhâlde. Bu paralı askerlik
çıktı, birçok insan parasını ödeyip askere gidecek. Bir de
paralı olmayan, askere giden, gönüllü, mecburiyetten mütevellit; bunlara
sigorta primlerini, bir de ayda cüzi bir para verme imkânı yok mu, bu
paralı askerliğin karşılığını biraz
laftan, sözden kaçınmak için?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben de aracılığınızla Sayın
Bakanıma
Biraz önceki siyasi parti hatiplerinden bir
arkadaşımız mayınlı arazilerin bulunduğu iller
içinde Batmanı da saydı. Ben Batman ilinin arazileri içinde
mayının olup olmadığıyla ilgili Bakanımdan cevap
istiyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ali Halaman arkadaşımızın sorusu:
Şüphesiz, son çıkardığımız kanunda da
sözleşmeli erbaş ve diğerleriyle ilgili bazı hükümler
geldi. Bunlar belli bir ücret karşılığında,
şartları taşıdıkları takdirde istihdam
edilebilecekler. Bir yeni düşünce olarak da üç yıl sözleşmeli
erbaş ve erlik yapmaları hâlinde sigorta primleri devletçe
karşılanacaktır. Bunun dışında herhangi bir
düzenleme düşünülmüyor.
Ziver Özdemir arkadaşımızın sorusu:
Batmanda 182 mayın görülüyor listemizde.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 1de bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 672 sıra sayılı
kanun tasarısının 1inci maddesinde yer alan ilişkin
ibaresinin dair ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Hasip
Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Hüsamettin
Zenderlioğlu Erol
Dora
Bitlis Mardin
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, 100 maddeden
fazla bir torba kanun bu aslında, sadece mayınlar konusu değil
ve bunun için de birkaç noktada görüşlerimizi açıklamak istiyoruz
Halkların Demokratik Partisi olarak.
Elbette ki Ottawa Sözleşmesine uygun olarak
mayınların temizlenmesi önemli. Suriye hududu söz konusu olduğu
zaman, dikkat edin, ta Antakyadan bizim Habur Sınır
Kapısına kadar Suriye sınırıdır, en uzun Türkiye
sınırıdır bu. Peki, sınırın ötesinde ne var?
Sınırın ötesine baktığımız zaman, gerçekten,
bir devlet yok artık. Bir tarafta Kobani direnişi var, bir tarafta
Afrin kantonu var, bir tarafta Cizire kantonu var, bir tarafta da
Ceylânpınarın, Akçakalenin, Kilisin karşısında
IŞİDin elinde olan, Antakyaya doğru da Suriye muhaliflerinin
elinde olan bölgeler var. Şimdi, burada millî mayın politikası,
faaliyet merkezi oluşturulurken bu mayınlı alandaki verimli
toprakların bir de malikleri var, bunlara bunların devri, orada
yaşayan insanların ve köylülerin bundan yararlanma konusu var. Ve en
önemlisi, örneğin, Şırnak ve Mardinde Dinçer ve Kozluca
mevkisinde petrol ve doğal gaz var. Bu mayın alanında, petrol ve
doğal gaz alanında eğer şu an mayınlar temizlenirse 50
metrede 1 kuyu açılır, 1.500 metrede doğal gaz çıkar, 2 bin
metrede petrol çıkar, 2 bin metrenin üstünde de karbondioksit çıkar.
Yani, biz maden araştırma komisyonu olarak gittik, bu raporu da
Hükûmete verdik, bunun bu dosyanın içinde olmaması büyük eksikliktir.
Burada, elbette ki, belli bir süreye ertelenmesi bu
noktadan kaynaklanıyor ama Hükûmetin şuna dikkat etmesi lazım:
Serseri mayınlar ne olacak? Her IŞİDli canlı bomba gibi
dolaşıyor, artık bu serseri mayınları nasıl
tutacaksınız? Huduttaki mayınları biliyoruz, huduttaki belli.
Bu serseri mayınlar Reyhanlıda patladı, Pariste patladı,
İstanbul Sultanahmette patladı; her taraftan giriyorlar,
çıkıyorlar. İşte, Paristeki failin kız
arkadaşı, eşi Hayat, Urfadan giriyor, çıkıyor ve
herkes bir canlı bomba, canlı mayın. Bence, artık,
mayın politikasını da biraz farklı düşünmek gerekir.
Şimdi, Iraktan, Habur Kapısından İrana kadar olan
bölgede de Kürdistan bölgesel yönetimiyle ortak sınırlar var, çok
zikzaklı, çok sarp dağlık bir sınır alanı, oradan
İran, İrandan sonra da Kafkaslara kadar giden bir sınır
olayı. Elbette ki bunların temizlenmesi konusunda kendi
imkânlarımız ve ihaleyi bir başkasına havale etmeme son
derece önemlidir. Bunun için de biz Evet. diyoruz.
Tabii, hemen arkasından şunu da ifade etmek
istiyoruz: Asker intiharları konusundaki duyarlılığa
teşekkür, ailelere ücretli avukat tutulacak. Peki, bu ailelerin
mağduriyeti ne olacak? 6 bin tane intihar eden asker ailesi tespit ettik.
Bunların ailelerine, ana babalarına maaş bağlanması
olayı
Çünkü Hükûmete şunu söylemek istiyoruz: Siz bedelli
askerliği çıkardınız. Vicdani reddi kabul etmiyorsunuz.
Vicdani reddi kabul etseniz -AHİM kararı da kesin bu konuda- yoksul
olan birisi belki askerlik yapmak istemeyecektir, bedelli parası da
olmadığı için bu hakkı kullanacaktır. Şimdi,
yoksul olana askerlik yaptırılıyor, parası olana da vallahi
enteresan bir şekilde bedellimatik tezkere veriliyor bedellimatik.
Parayı yatırıyor, tezkereyi alıyor. Yoksul olunca
Anadolunun çocukları da gidip askerlik yapacak. Bu, çok eşitlikçi
olmayan bir yaklaşım tarzıdır. İşte, bu
eşitliğin yakalanması lazım. Hükûmet eğer bu
eşitliği yakalamazsa kutsal olan askerlik görevi eziyete döner ve
bundan herkes kaçmaya başlar. Bunun tehlikeleri çok büyüktür, ifade etmek
istiyorum. Bu konudaki düşüncelerimiz, önergelerimiz var. İntihar
eylemlerinin açıklığa kavuşturulması hem adalet
açısından önemlidir hem ailelerine sahip çıkılması
önemlidir.
Bir diğer önergede iki nokta daha var,
açıklayacağım.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 2de iki önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 672 sıra sayılı
kanun tasarısının 2inci maddesinde yer alan kapsar ibaresinin
içerir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Erol Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu
Mardin Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Mayın Faaliyet
Merkezinin Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için
gereğini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Mustafa Moroğlu Turhan
Tayan Mehmet Şeker
İzmir Bursa Gaziantep
Mahmut Tanal İlhan
Demiröz
İstanbul Bursa
(2) Milli Mayın Faaliyet Merkezi, Millî Savunma Bakanının
teklifi, Bakanlar Kurulu kararı ile görevlendirilmesi halinde yurt
dışında da faaliyet gösterebilir.
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Mehmet Şeker, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Millî Mayın Faaliyet
Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri ve
ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, millî mayın faaliyet
merkezi kurulmasını genel anlamda olumlu buluyoruz ancak bazı
sorulara da cevap verilmesi gerekiyor. Birincisi: Ermenistan, Irak, İran
gibi sınırlarımızda da mayınlı alanlar olmakla
birlikte, en önemli ve en büyük alanın Suriye sınırı
olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, şimdiye kadar bu alandaki
mayınlı arazinin temizlenmesi Suriyedeki
karışıklıklar nedeniyle gerçekleştirilemedi. Esada
bir yıl ömür biçme, Şama üç saatte girme gibi öngörüleriniz de
tutmadı. Suriyedeki karmaşa bitecek gibi de görülmüyor.
Peki, kimin elinin kimin cebinde olduğu bilinmeyen,
güvenliğin kalmadığı, ajanların cirit
attığı bu bölgedeki mayınlı arazileri kurulacak millî
mayın faaliyet merkezi temizleyebilecek mi? Altı yedi yıldır
bir arpa boyu kadar mesafe katedilmeyen bu konu, 2020ye kadar nasıl
gerçekleşecek ya da temizlenecek, bitirilebilecek, şu anda
bilemiyoruz. Kevgire çevirdiğiniz bir sınırda, teröristlerin kol
gezdiği bir sınırda, bombaların, silahların buradan
oraya oradan buraya rahatlıkla gidip geldiği bir sınırda
mayın temizleme işini salimen başarabilecek miyiz belli
değil.
Şimdi, eminim, daha
önce olduğu gibi, Suriye sınırına hâkim
olamadığınızı, burada bir güvenlik zafiyeti
oluşturduğunuzu kabul etmeyeceksiniz ancak ben daha önce bu kürsüden
ülkemizin hudutları içerisinde yakalanmadan dilediği gibi hareket
eden bomba yüklü araçların bir gün vatandaşlarımızın
canına mal olacağını ve bu olaya ilişkin uyarıda
bulunduğumda da bu durumu maalesef kabul etmemiştiniz. Nitekim,
Gaziantepin merkezinde, Karşıyaka Mahallemizde polis merkezi
yakınında bayramın ikinci günü 20 Ağustos 2012de bir
araçta bomba patladı, 10 vatandaşımız hayatını
kaybetti. İktidarı tekrar uyardım, iktidarın dikkat etmesi
gerektiğini, sınır güvenliğimizin
olmadığını, bu bombaların Hatayda veya başka
yerlerde patlatılabileceğini söyledim ancak Adalet ve Kalkınma
Partisi bunları da yine dinlemedi. 11 Şubat 2013 günü Cilvegözü
Sınır Kapısında patlama yaşandı, 13
vatandaşımız hayatını kaybetti. Reyhanlıda 11
Mayıs 2013 günü bomba yüklü araç patladı, 53
vatandaşımız hayatını kaybetti. 15 Şubat 2012de
yine bu kürsüden yine Hükûmeti uyardım, Kiliste sınırın
sıfır noktasına kurulan kampın provokasyona zemin
hazırlayacağını, karşı taraftan av tüfeğiyle
bile yapılan atışın bu taraftaki insanların
canına mal olacağını söyledim; yine kabul etmediniz ve
dinlemediniz. Konuşmamın üzerinden iki ay geçmeden, açılan
ateş sonucu 2 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Gelin, bu sefer uyarılara kulak verin, sınır güvenliğini
sağlayın, kimsenin canı yanmasın, mayınlı arazi
temizliği de hızlı ve güvenli bir şekilde
yapılsın.
Üçüncü olarak da, bu kanun
tasarısı sonrası başlatılacak mayın temizleme
işinde Türk firmalarının durumu ne olacak? Türkiyede mayın
konusunda uzman yüzlerce subay ve asker var ama tek başına bu
büyüklükte bir mayın işini yapmış bir Türk şirketi
maalesef yok. Getireceğimiz bir düzenlemeyle yabancı mayın
temizleyicilerini Türklerle ortaklık yapmaya zorlayarak hem ülkemizin hem
de yerli firmalarımızın kazanmasını
sağlayabiliriz. Bu tasarıya ülkemiz sınırlarındaki
mayın temizleme işinde Türk ortakların yüzde 51iyle ihalelerde
yer almasına dair bir şart getirmeliyiz.
Değerli arkadaşlar, dünyada 4 trilyon dolar
kapasiteli mayın temizleme işi var. Eğer Türk
firmalarının ülkemizdeki mayın temizleme işinin içinde
olmasını sağlarsak bu işte deneyim kazanırlar, dünya
mayın temizleme sahasında da ciddi bir oyuncu olurlar. Geçen gün
kanun teklifimiz vardı, orada da çok net olarak söylemiştim:
Bunları mayın döşenirken köylülerden, hak sahiplerinden
aldık. Mayınlar temizlendikten sonra oradaki topraksız köylülere
verilmesi konusunda da bir düzenleme yapılması lazım,
burayı o bölgedeki Türk çiftçilerine armağan etmemiz lazım,
onların kullanımına açmamız lazım.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 672 sıra sayılı
kanun tasarısının 2inci maddesinde yer alan kapsar ibaresinin
içerir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gerçekten Hükûmete bazen şaşıyorum
arkadaşlar. Niye şaşıyorum? Bu mayın temizleme
işini önce İsraile ihale etmeye çalıştılar. Tepkiler
olunca muhalefetten, sonra millî mayın merkezi oluşturmaya
başladılar. İçişleri Bakanlığı da doğu
bölgesi sınırındaki mayınları Avrupa Birliği
fonlarıyla temizlemeye çalışıyor. Arkadaşlar, biz bu
coğrafyada yaşıyoruz. Her biriniz -burada asker
çoğunluğu da var- sınırınızda IŞİDi mi
istersiniz; PYDyi, orada yaşayan halkları, Türkmenleri, Süryanileri,
Asurileri mi istersiniz? Orada güvenli bir sınır komşunuz varsa
mayın hikâyedir. Mayın işini de verin, millî merkez kurmaya da
gerek yok, otuz günde hepsini temizletelim. Bakın, bir muhalefet partisi
olarak da söylüyoruz. Yani niye? İstenirse temizlenir. Ben Suriye
sınırında ilçesi olan bir yerde yaşadım. Nasıl
temizlendiğini biliyorum, kaçakçılar nasıl temizlemiş,
zamanında nasıl temizlenmiş ama inanın, elleriyle 700 tane
mayını temizleyen insanları da biliyoruz. Yani, demek ki biraz
kafa yorulursa bu iş çözülür. O zaman güvenli bir komşu, güvenli bir
müttefik, güvenli bir dost, güvenli bir strateji, bin yıllık. Öncesi
olduğu gibi bin yıl sonrası için de
Bunu kurduğunuz zaman
mayın sorununu da çözersiniz, beraber de çözersiniz çünkü iki tarafta da
topraklar var.
Şimdi, diğer bir konu, hemen şuna getirmek
istiyorum: Şimdi, mültecilerin ve yabancıların
vatandaşlığa alınması
22 yaş olunca, askerlik
yapmışsa askerlik muafiyeti getirilecek. Bunu biraz daha açık
konuşsak olmaz mı? 2 milyon Suriyeli misafirimiz var. Bizim
sözleşmeye koyduğumuz çekince nedeniyle doğudan gelen,
zamanında Osmanlının topraklarında yaşamış
olan insanların hiçbirine mülteci statüsü vermiyoruz. Niye bunu,
yasasını değiştirmiyorsunuz? Verin mülteci statüsünü.
Doğudan gelene yok, Avrupadan gelen mülteci olur. Niye? Bir kere bunun
adını koyun. Misafir; dört yıllık, beş yıllık
misafirlik olmaz. Mülteci diyeceksiniz, hakkını da, hukukunu da
teslim edeceksiniz, vatandaş olunca da hakkını teslim
edeceksiniz. Burada bir yanlışlık var. Sadece Askerlik
Kanunuyla bu sağlanmaz.
Bakın, bir şey daha söyleyeceğim: Bu NATO
POL, 37 noktada 3.200 kilometre boru hattı. Limanlardan boru hattı
döşemişsiniz, Zahodan boru hattı döşemişsiniz uçaklar
için, NATO için yakıt, araçlar için, askerî araçlar için falan. 1 milyon
metreküp de bunları depolamışsınız. Burada
yaşanan kaçağın haddi hesabı yok arkadaşlar. Burada
yaşanan kaçağın miktarını alırsanız, sadece
kaçağı önlemekle bu olayın ekonomisini çözersiniz. Yani,
şunu demek istiyorum: Allah aşkına, akaryakıt almak, depolamak
askerin işi midir ya? Bırakın, pompacılık işini
başkaları yapsın, benzinlik işini. Yani, yemek
işlerini verdiniz zaten özel sektöre, bunu da teslim edin, o şekilde
çözün. Burada bir yanlışlık var çünkü akaryakıtta büyük
para oynuyor.
Diğer bir konu, burada yine askerler var, sormak
istiyorum: Biz ne zaman ki çözüm süreciyle ilgili çok somut adımlar
atıyoruz, olaylar dursun diyoruz, görüşmeler sağlıklı
yürüyor, Adadan Kandile, Kandilden Cizreye kadar gidiyoruz, tek tek
konuşuyoruz aman olaylar olmasın
Arkasından, plakasız
zırhlı araçlar ateş ediyor rastgele, boyacılık yapan
14 yaşındaki çocuk ölüyor, ticaret odası çalışanı
ölüyor. Dün de 12 yaşındaki bir çocuk top oynarken öldürüldü
Cizrede. Üstelik de bizim eş başkanlarımız Cizrede
açıklama yaparken öldürülüyor. Açıklama yaptıktan sonra
gidiyorlar, Sakin olun, olaylar olmasın, süreç iyi işliyor.
derlerken otopsi raporunda çıkan malzemeyi söylüyorum: 5 santim
uzunluğunda, 2 santim eninde plastik. Buyurun -bu kadar asker oturuyor
burada- Sayın Arınç, bu malzeme nedir, plastik mermi midir, neyin
nesidir? Çocuğun beyninden, kafasından çıkan -otopsi raporunda-
5 santim boyunda, 2 santim eninde plastikten bahsediyoruz. Tıp böyle
diyor. Bunu çıkarmak Hükûmetin görevidir. Provokatör var, içinde bilmem
kimler var. deyip ötelenecek bir durum değil. Bakın, herkes
açıklama istiyor, muhalefet de istiyor, biz de istiyoruz. Yarın da
orada olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bunu yapan kim? Hükûmetin
emrinde yanlış yapanlar olabilir. Bunu da çıkarmak Hükûmetin
görevidir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3te bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Mayın Faaliyet
Merkezinin Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 1 nci fıkrasının
(d) bendine etkinliği bozmayacak şekilde ibaresinden sonra gelmek
üzere oluşturulacak bir kurul ile ibaresi eklenmesi için gereğini
saygılarımla arz ve teklif ederim.
Mahmut Tanal Mustafa Moroğlu Mehmet
Şeker
İstanbul İzmir Gaziantep
İlhan Demiröz Ramazan Kerim Özkan
Bursa Burdur
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarı, tabii, sınırlarımızda
bulunan mayınların temizlenmesine ilişkin ama biraz önce, tabii,
sorular kısmında Değerli Bakanımıza sordum: Yani,
mayının millîsi mi olur, gayrimillîsi mi olur? Bir kavram daha
çıktı, Sayın Hasip Bey ifade etti: Serseri mayın. Yani,
netice itibarıyla kanun koyucunun kullandığı
kavramların belirli, net, anlaşılabilir olması lazım.
Bir mayının millîsi, gayrimillîsi, serseri mayını,
vesairesi hakikaten doğru olan bir kavram değil çünkü kanun koyucunun
boş işlerle uğraşmaması lazım,
kullanacağı deyimlerin belirli ve net olması lazım.
Mesela, yine, aynı tasarının 11inci
maddesinde belirli bir limite kadar Bakanlığa yetki veriyoruz
buradaki planlamalarla ilgili, projelerle ilgili, yine bütçeyle ilgili, para
konusuyla ilgili. Şimdi, belirli bir limite kadar
Bu nedir yani bunun
limiti nedir? Bunun bir kıstasının olması lazım.
Hukukta kıstas olmaksızın, belirli kavramlar
kullanılmaksızın bu şekilde belirsiz düzenlemelerin, müphem
düzenlemelerin yapılması hem yasama faaliyetine aykırı hem
kanun yapma tekniğine hakikaten aykırı.
Yine geliyoruz 8inci maddenin yine (2)nci
fıkrası: Millî mayın faaliyet planında yer alan projeler
kapsamında gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişmeye
Bakan yetkilidir. Yani, burada yine bir ihale, yine bir proje vesaire
olayı kokuyor. Peki, bu mayın temizleme işi yapıldı,
ne olacak? Buradaki araziler kimin? Devletin, Anayasamızın 44üncü
maddesi açık ve net, der ki: Devlet, toprağın verimli olarak
işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini
önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan
çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla
gerekli tedbirleri alır. Peki, bu yasada normal koşullarda
düzenlenmesi gereken de, bu mayın temizleme olayından sonra
topraksız olan vatandaşa bu toprakların da Verilmesi.
Zaten ülkemizde servet ve gelir eşitliği yok. Servet ve gelir
eşitliği olmayınca aynı zamanda bu toprak mülkiyetindeki
eşitsizlik de gelir eşitsizliğine sebep olmaktadır. Onun
için, toplumdaki bu uçurumu azaltmanın, bu mesafeyi azaltmanın yegâne
yolu, mevcut olan bu mayınlı arazilerin temizlendikten sonra
topraksız olan vatandaşımıza ücretsiz olarak verilmesidir
ve Anayasamızın 44üncü maddesi uyarınca hem zorunludur hem
gereklidir, bunun yapılması lazım. Mevcut olan düzenlemede bu
boşlukta kalmakta, havada kalmakta. Siyasi iktidarın, biraz önce okuduğum
gerek 8inci maddede gerek 11inci maddede bazı plan ve projeleri var. Bu
plan ve projelerin de yetkisini Bakanlığa bırakmış
durumda. Bu açık ve net bir kavram değil, belirsizlik söz konusu. Bu
belirsizliğin bir an önce düzeltilmesi lazım.
6ncı
maddenin (2)nci fıkrasında, hatırlarsınız, bu VIP
atamalar vesaireler vardı. VIP atamalarla ilgili yani 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun istisnai yolla memur alınmasıyla
ilgili 59uncu maddesine benzer bir hükümle, 6ncı maddenin (2)nci
fıkrasında Bakanlığa sınavsız memur alınma
yetkisi veriliyor. Yani sözleşmeli personel alımının bir
başka versiyonunu biz burada, (2)nci fıkrada yine görüyoruz. Neden?
Vatandaş sınava girecek de yine iktidarı
kayırmacılıkla, torpille
(2)nci fıkrada
Bakanlığa böyle bir yetki veriyoruz. Yine burada yapılması
gereken, sınav sisteminin esas alınması lazım. Aksi
takdirde kayırmacılık sistemi burada da kendisini hissettirir,
vatandaşımız bunda da mağdur olur.
Bu
arz ettiğim eksikliklerin nazaradikkate alınarak belirttiğim
şekilde düzeltilmesini arz ederim.
Hepinize
teşekkürler, iyi çalışmalar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde 4ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 5te bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Mayın Faaliyet Merkezi'nin Kurulmasına İlişkin Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 5 inci maddesinin 1 nci fıkrasının
(b) bendine "yürütülen faaliyetleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"oluşturulacak bir kurul eliyle" ibaresi eklenmesi için
gereğini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Mehmet
Şeker Mahmut
Tanal
İzmir Gaziantep İstanbul
Aykan Erdemir Ramazan Kerim Özkan İlhan Demiröz
Bursa Burdur Bursa
Aykut Erdoğdu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Aykan Erdemir, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bu, son derece önemli bir
kanun tasarısı. Türkiye Cumhuriyeti, 1 Mart 2004te Ottawa
Sözleşmesine taraf oldu, dört yıl içinde stoklardaki ve on yıl içinde
toprağa döşeli bütün mayınların imha edilmesini, ortadan
kaldırılmasını bir anlamda taahhüt etti. Ama, ne yazık
ki sene 2015 yani sözleşmeye taraf olmamızın üzerinden on bir
yıl geçti ama toprağa döşeli mayınlar hâlâ
toprağın altında ve can almaya devam ediyor. Öncelikle, burada
bir kusur, bir eksiklik olduğunu ve Türkiye'nin yetersiz
kaldığını kabul etmemiz gerekiyor. Evet, şu an için
2022ye kadar süre almış durumdayız ve Türkiye 2022ye kadar altına
girdiği bu yeni yükümlülüğün üstesinden gelmek zorunda. Milli
mayın faaliyet merkezinin kurulması da bu yönde önemli bir adım.
Ama, gönül isterdi ki bu faaliyet merkezinin kanun tasarısı bir torba
mantığıyla istismar edilmesin ve bu tasarının içine
ilgili ilgisiz pek çok diğer madde mayın faaliyet merkezinin
öneminden faydalanılarak sıkıştırılmasın.
Bunu da artık bir alışkanlık hâline gelen niteliksiz yasama
mantığının ve yasama teamüllerine
saygısızlığın bir diğer yansıması
olarak görüyorum. Türkiye bir an önce mayınlarla birlikte bu torba
mantığından da kurtulmak zorunda.
Mayınlara ilişkin fazla bir şey söylemeye
gerek yok. Ben, Ülkü Tamerin ağzından, onun dilinden, onun
türküsünden, onun ağıdından Türkiye'nin mesajını
vermek istiyorum:
Kilise haber saldım
Hekim gelecek bildim
Kanı bir yana bırak
Revan içinde kaldım.
Haber saldım kuş ile
Gagasında yaş ile
Yol gözledim ardından
Bir sıcacık düş ile.
Işık vurmaz karama,
Bende şifa arama,
Ellerim yok ki artık,
Tütün basam yarama.
Evet, bir dönem olağan kabul edilen mayınlar
bugün artık insanlık suçu olarak görülüyor ve umuyorum ki Türkiye'nin
geleceğinde mayınsız, barış dolu günler var.
Bu vesileyle, mayın kadar olmasa da
vatandaşlarımızı yakından üzen, rahatsız eden,
mağdur eden bir diğer tehlikeye de dikkat çekmek istiyorum, bu da
kişisel verilerin korunması meselesi. Biliyorsunuz, bu hafta içinde
Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna Kişisel Verilerin Korunması
Kanun Tasarısı geldi. Önümüzdeki hafta da Adalet Komisyonunda, asli
komisyonda görüşülecek.
Bu tasarı, en hafif dille, Avrupa Birliği
müktesebatına açık aykırılıklar içeren, Avrupa
Birliği direktiflerine açık aykırılıklar içeren ve
Avrupa Birliği Adalet Divanının pek çok kararıyla
doğrudan çelişen bir kanun tasarısı. Gönül isterdi ki
Adalet Bakanlığı, Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısını hazırlarken Avrupa Birliğinin
yönetişim anlayışını, katılımcılık
anlayışını içselleştirsin, sivil toplumla, sektör
temsilcileriyle ve son kullanıcı paydaşlarla bir araya gelsin ve
kişisel verilere ilişkin kanunu ortak akılla hayata geçirsin. Ne
yazık ki Adalet Bakanlığı hem yönetişim ve
kapsayıcılık ve katılımcılık
anlayışında yetersiz kalmış hem de Avrupa Birliği
müktesebatına ilişkin belli ki yetersiz kalmış. Eğer
Avrupa Birliği müktesebatının farkında olsaydı bu
Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısında başta
kurulun bağımsızlığı olmak üzere pek çok konuda
bu vahim hatalar yapılmazdı.
Biz bugün buradan uyarmak istiyoruz: Tıpkı bu
kanunda olduğu gibi iş işten geçtikten sonra, mesele Genel
Kurula geldikten sonra düzeltmenin mümkün olmadığı bir anda konuşmak
yerine, henüz Genel Kurula gelmemiş bir kanun tasarısının
son derece büyük hatalarla dolu olduğunu, Avrupa Birliği
müktesebatına aykırı olduğunu ve de ortak aklı
yansıtmadığını belirtmek istiyoruz.
Yol yakınken ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda da bir alt komisyon kuramamışken Adalet Komisyonu
öncesinde bu tasarıyı gelin, geri çekelim, kişisel verilerin
korunması kanununu Avrupa Birliği müktesebatına uygun, evrensel
insan haklarına uygun, temel hak ve özgürlükleri güvence altına
alacak bir şekilde, ortak akılla, sektörle, sivil toplumla ve
vatandaşlarımızla birlikte yazalım.
Umarım bu uyarım da duymayan kulaklara,
görmeyen gözlere düşmez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 6yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 7yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 8i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 9da bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Mayın Faaliyet
Merkezinin Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında yer
alan 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ve
teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Mehmet
Şeker Turhan
Tayan
İzmir Gaziantep Bursa
Mehmet
Günal Mahmut
Tanal Aykan
Erdemir
Antalya İstanbul Bursa
İlhan
Demiröz Yusuf
Halaçoğlu Refik
Eryılmaz
Bursa Kayseri
Hatay
MADDE 9- (1) Merkez tarafından mayın
faaliyetlerine ilişkin yapılacak mal ve hizmet alımları,
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
yapılır.
Eşit koşullarda yerli firmalara öncelik
verilir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Eryılmaz, buyurun.
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Madde üzerinde değişiklik önergesini olumlu
buluyoruz, önemli buluyoruz ve destekliyoruz. Tabii,
sınırlarımızdaki mayınlı arazilerin temizlenip
ihtiyaç sahiplerine dağıtılması konusundaki yasal düzenleme
bizim daha önceden aslında Meclis gündemine getirdiğimiz bir talepti,
bunun yürürlüğe konulmak istenmesi elbette ki bizleri de mutlu
etmiştir.
Yalnız, şunu ifade etmek istiyorum: Elbette ki
sınırlarımızda mevcut bulunan mayınların
temizlenip arazilerin ihtiyaç sahiplerine dağıtılması
önemlidir ancak sınırlarımızı kuşatan iki
ayaklı mayınların temizlenmesi konusunda da Hükûmetten acil bir
çaba beklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bugün
sınırlarımız maalesef, 83 ülkeden devşirilen, ipini
koparmış radikal, köktenci grupların kuşatması ve
istilası altındadır. Topraklarımızın altında
bulunan mayınları temizlerken en az onlar kadar tehlike arz eden,
ülkenin güvenliği açısından risk oluşturan bu terör
gruplarının tasfiye edilmesi, sınırlarımızdan
uzaklaştırılması ve sınırlarımızın
güvenli bir alan hâline dönüştürülmesi için de Hükûmetten acil bir
uygulama, bir politika istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Fransada mizah dergisi
Charlie Hebdoya düzenlenen ve 12 kişinin yaşamını
yitirmesine neden olan silahlı saldırı olayı bütün dünyada
tepkilere neden oldu, kınandı. Aynı şekilde, biz de bu
saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Sayın
Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı da yaptıkları
açıklamalarda en güçlü şekilde kınadıklarını,
Türkiye Cumhuriyeti olarak her türlü teröre -gerekçesi ne olursa olsun-
karşı olduklarını, net tavır aldıklarını,
terörün dini ve milletinin olmadığını ifade ettiler. Ancak,
gelin görün ki uygulamada bu açıklamaların hayata geçmediğini,
bu kınama mesajlarının samimi olmadığını
görüyoruz. Siz bir tarafta Fransada gerçekleşen bir terör
saldırısı için kınama masajları yayınlarken kendi
ülkenizde, hemen yanı başınızdaki bir komşu ülkeye 83
ülkeden devşirilen teröristleri bir karargâh hâline getiremezsiniz, onlara
sınırlarınızı açamazsınız, onlara silah
sevkiyatı yapamazsınız. Bir tarafta Terörün dini, dili,
ırkı olmaz. diyeceksiniz, öbür tarafta, komşu bir ülkeye,
oradaki yönetimi değiştirme adına, terör gruplarına destek
vereceksiniz, onlara lojistik destek sağlayacaksınız,
onları 5 yıldızlı otellerde
ağırlayacaksınız, onları özel hastanelerde tedavi
edeceksiniz.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu iddialar
soyut iddialar değildir. Bu iddialar mahkemelerin dosyalarına, resmî
kayıtlarına girmiştir. Açın, bakın, Adana 7.
Ağır Ceza Mahkemesinde, sözüm ona, Suriyedeki Türkmenlere gıda
yardımı gönderdiği iddia edilen o MİT
tırlarının içerisinde yakalanan silahların kimlere, kimler
tarafından gönderildiği o mahkemenin resmî kayıtlarına
girmiştir.
Değerli milletvekilleri, o tırları
durduran savcıların, askerî personelin başına neler
geldiğini bütün dünya gördü, hepsi sürüldü, çoğunun hakkında da
vatana ihanet gibi çok ağır bir suçlamadan dava açıldı.
Şu anda Adanada 32 vatansever askerî personel, her rütbeden askerî
personel yargılanıyor. Geçen duruşmayı izlemek için gittik
milletvekili arkadaşlarımızla, o duruşmayı bile
izlememize izin vermediler. İşte onun için diyoruz ki: Eğer siz
gerçekten teröre karşı bir duruş içindeyseniz öncelikle
teröristlere üç buçuk yıldır verdiğiniz bu desteği geri
çekeceksiniz. Türkiye'nin bu anlamda hiçbir
inandırıcılığı kalmamıştır ve bütün
dünyada Türkiye teröristlere destek veren bir ülke konumuna sokulmuştur.
Bu politikalarınızdan derhâl vazgeçmenizi, ülkeyi de teröristlerle
iş birliği yapan bir ülke konumundan derhâl vazgeçirecek
politikaları devreye sokmanızı bekliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylamaya sunmadan evvel, Komisyon
Başkanının bir düzeltme talebi mevcuttur.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Sayın Başkanım, burada
anlamı tamamlamak için bir düzeltme yapmak gerekiyor.
kapsamında
yapılır ve bu alımlarda
BAŞKAN Evet, anlaşıldı.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
bu alımlarda
ibaresini
koyarsak daha bir anlamlı oluyor cümle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şunu tekemmül ettireyim Sayın
Bostancı, bir saniye.
Komisyonun bu talebiyle birlikte, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge çerçevesi içinde 9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Türkiye, terör
karşısında çifte standarda sahip bir ülke değildir,
Pariste yaşanan teröre karşı olduğu kadar Orta Doğu
coğrafyasında yaşanan teröre de karşıdır.
Kaynağı ister çete olsun ister resmî görünümlü devlet olsun
Türkiyenin tavrı nettir.
FARUK BAL (Konya) PKK dâhil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bizim Suriyeye
ilişkin ilgimiz insani yardımlar çerçevesindedir.
FARUK BAL (Konya) Buna PKKnın terörü dâhil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunun
dışında herhangi bir lojistik destek, herhangi bir yardım
söz konusu değildir.
FARUK BAL (Konya) IŞİD dâhil mi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben de tutanaklara geçsin diye
bir şey söylemek istiyorum Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Suriyede 100 binin
üzerinde sivil vatandaşını öldüren bir rejim vardır.
Terörist olan o rejimdir. Bunun altını çizmek isterim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Beşinci dakikayı dolduruyoruz.
Tamam, sağ olasınız.
Şimdi madde 10u oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 14ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 15 üzerinde bir önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 672 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını ve müteakip maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Amasya İstanbul İstanbul
Kemalettin
Aydın Sevim
Savaşer Türkan
Dağoğlu
Gümüşhane İstanbul İstanbul
Ramazan Can Hakan
Çavuşoğlu
Kırıkkale Bursa
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Bedelli askerlik uygulaması, 6582 sayılı
Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe giren
maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 17yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 18i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 19u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 20yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 21i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 22yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 23ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 24ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 25i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 26yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 27yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 28i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 29u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Grup başkan vekilleri,
kararınızdasınız değil mi? Ara veriyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet, evet,
doğrudur.
BAŞKAN Tamam, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 43üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
672 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (CERN) Arasında CERN'de Ortak
Üye Statüsü Verilmesi Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (CERN) Arasında
CERN'de Ortak Üye Statüsü Verilmesi Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950) (S. Sayısı: 676)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Ocak 2015 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Grup başkan vekilleri başta olmak üzere bütün
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ederim, iyi hafta
sonları.
Kapanma Saati: 18.24