TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
46ncı
Birleşim
22
Ocak 2015 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Uşak ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kars Milletvekili Yunus Kılıçın,
dünyadaki ilk veterinerlik fakültesinin açılış yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, terör ve
bölücülüğe ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Aydın Güven Gürkanın 9uncu ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
MHP Grubu olarak, Aydın Güven Gürkana Allahtan rahmet dilediklerine ve
her türlü terör ve insanlık suçunu lanetlediklerine ilişkin
açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, insanlığa karşı suç işleyen herkesi
kınadıklarına ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Başkanlık Divanı olarak, Aydın Güven Gürkanı
saygıyla andıklarına ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin, cezaevlerinde
açlık grevi yapan tutukluların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1176)
2.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve 21
milletvekilinin, Türk kamu yönetimi yapısının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1177)
3.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve 21
milletvekilinin, büyükşehir belediyesi
modelinin kuruluş ve işleyişinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1178)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4- Milli Mayın Faaliyet
Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S. Sayısı: 672)
5.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı
Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S.
Sayısı: 425)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (CERN) Arasında CERN'de Ortak
Üye Statüsü Verilmesi Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950) (S. Sayısı: 676)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı
Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/968) (S. Sayısı: 648)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç
Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri
Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin
Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/806) (S. Sayısı:
565)
IX.- OYLAMALAR
1-
(S. Sayısı: 672) Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına
İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 676) Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Nükleer
Araştırma Örgütü (CERN) Arasında CERN'de Ortak Üye Statüsü
Verilmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı: 648) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon
Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yayın yasaklarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağın cevabı (7/55008)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2004-2014 yılları
arasında Bakanlıkta görev yapan müsteşarlara ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
(7/56060)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, tarım arazilerinin
kullanımına dair hazırlanan kamu spotunun gerçeklerle
örtüşmediği iddiasına ve acele kamulaştırma yöntemine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/56855)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son on iki yıl içinde
kaybedilen tarım arazilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/56875)
5.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz'ün, Akhisar Sigara Fabrikası arazisinin kullanımına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/56882)
6.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran'ın, elektrik abonelerine ve elektrik faturalarındaki
çeşitli kesintilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/56983)
7.- Van Milletvekili Nazmi
Gür'ün, Van'ın Tuşba ilçesine bağlı bir köyde yaşanan
elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/56985)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'daki
bağlı kurum ve kuruluş binalarının depreme
dayanıklılığına ve alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/56986)
9.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk'ün, MİGEM'in kullandığı MYBS sisteminin
devre dışı bırakılmasına ve yeni sisteme
geçiş ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/56987)
10.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, Soma Kömür İşletmeleri AŞ.'nin Türkiye Kömür
İşletmelerinden olan alacağına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/56988)
11.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz'ün, bir maden firmasının TKİ Genel Müdürlüğü ve
ELİ Müessese Müdürlüğü kayıtlarında hakedişinin
görünüp görünmediğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/56989)
12.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in, İzmir'in Bergama ilçesindeki altın madeninde
meydana gelen siyanürlü atık kazasına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/56990)
13.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunay'ın, İstanbul'un Esenyurt ilçesinde bulunan
bir mahalledeki elektrik kesintisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/56991)
14.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca satın alınan
kültür, eğlence ve spor hizmetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/56992)
15.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca satın alınan matbaa
ve yayıncılık hizmetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/56993)
16.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, İstanbul'un Esenyurt ilçesinde bulunan
bir parktan geçen yüksek gerilim hattına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/56994)
17.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, balıkçılık ve su ürünleri
alanındaki teşkilatlanma ile ilgili çeşitli hususlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/57153)
18.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, 2013 ve 2014 yıllarında tarım alanında
meydana gelen daralmaya ve etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/57157)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Susurluk Şeker Fabrikası ile
ilgili çalışmalara,
- Mersin Milletvekili Ali
Öz'ün, imara açılan tarım arazilerine ve tarım arazilerinde en
çok kayıp yaşanan illere,
- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün, Toprak Mahsulleri Ofisinin Hazine'yi zarara
uğrattığına dair iddialara ve hububat alımına,
Toprak Mahsulleri Ofisi
tarafından üreticiden hububat alımına ve hububat
ithalatına,
Daha fazla tarım
alanının sulanmasına ve fındıktan kaynaklı görev
zararına,
2002-2014
yıllarında tahıl, buğday, çeltik, pirinç, mısır
ve ayçiçeği rekoltelerine ve üreticiye ödenen miktara,
- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın, Çankırı'da gıda, tarım ve
hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren iş yeri ve kişi
sayısına,
İlişkin
soruları ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/57192), (7/57193), (7/57194), (7/57195),
(7/57196), (7/57197), (7/57198)
20.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan'ın, Türkiye'ye sığınan
Doğu Türkistanlıların sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuşun cevabı (7/57304)
21.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan'ın, Türkiye'den başka ülkeye gitmek
isteyen Suriyeli sığınmacılara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuşun cevabı (7/57305)
22.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık istisnai
kadrolarına yapılan atamalara,
- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel'in, Tarımsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumunda çalışan sözleşmeli personele,
- Niğde Milletvekili
Doğan Şafak'ın, Niğde'de yaşanan don olayı
sebebiyle elma üreticilerinin uğradığı zararın
giderilmesine,
- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, 2003-2014 yılları arasında Bakanlık
ile bağlı kurum ve kuruluşların kadrolarına
yapılan açıktan atamalara,
2003-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların
istisnai kadrolarına yapılan atamalara,
İlişkin
soruları ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/58024), (7/58025), (7/58026), (7/58027), (7/58028)
22 Ocak 2015 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Uşak ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Uşak ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün,
size, milletvekili olduğum Uşakın, âşıklar
diyarı Uşakın hem sorunlarını anlatmak hem de
Uşakın tanıtılması amacıyla söz almış
bulunuyorum.
Uşak, 1953
yılında Kütahya'dan ayrılarak il oldu. Son verilere göre,
Uşak ilimiz 347 bin nüfusa sahip; Eşme, Banaz, Sivaslı, Ulubey,
Karahallı ve merkez ilçe olmak üzere 6 ilçeden kurulu ve 256 köyümüz
bulunuyor. Ankara-İzmir kara yolu üzerinde bulunan ilimize komşu olan
kentler Manisa, Denizli, Kütahya ve Afyondur. Yani Uşak, iç Ege'de olan bir
ildir aslında. Ancak, plakamızın (64) olması nedeniyle
ilimizi (63) Şanlıurfa civarında zannedenlere bu
açıklamayı her zaman yapmak durumunda
kaldığımızı bilmenizi isterim.
Uşak küçük
bir kent olmasına rağmen, 3 organize sanayi bölgesi bulunuyor. Merkez
ilçede bulunan 2 organize sanayi bölgesinin alanı dolduğundan
dolayı Karahallı ilçemizdeki Organize Sanayi Bölgesine yeni
yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Ancak
Karahallı Organize Sanayi Bölgesinin en önemli sorunu Uşak ile
Karahallı arasındaki dere yolunun genişletilmemesidir. Biz çok
daha fazla yatırım yapılması için, Uşakta istihdam
sağlanabilmesi için en kısa zamanda bu yolun genişletilmesini ve
artık, bu talebe Bakanlığın bir cevap vermesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Uşak
sanayisinin en önemli üretim sektörleri tekstil, deri ve seramiktir. Tekstil
sektöründe ise geri dönüşüm çok önemli bir yer tutmaktadır. Tekstil
teleflerinden iplik, pet şişeden elyaf ve araba lastiklerinden kauçuk
üretmekteyiz. Türkiye'deki battaniye üretiminin yüzde 90ı Uşak'ta
yapılmaktadır. Uşak, geri dönüşümde dünyada 3üncü kent
durumundadır. Yani, dünyanın nereye atacağını
bilemediği atıklarını biz geri dönüşümle yeniden
ekonomiye kazandırıyoruz. Ancak, binlerce işçiye istihdam
sağlanan bu sektörde KDV indirimi, enerji ve prim desteği gibi
gerekli destekleri ne yazık ki alamıyoruz. Umarım buradan
sesimiz duyulur, Hükûmet yetkililerinden tek bir Bakan var ama sesimizin
duyulacağını zannediyoruz.
Deri ve tekstil
sektöründeki diğer önemli sorun ise Rusya-Ukrayna ve Suriye pazarlarını
kaybetmiş olmamızdır. İhracat Uşak için durma
noktasına gelmiştir. Ayrıca, son günlerde ülkemize Pakistan ve
Çin'den ithal ham bez girmeye başlaması nedeniyle, büyük firmalara
fason üretim yapan ve 12 bin civarındaki kişinin geçimini
sağlayan ham bez üreticileri çok zor durumdadır. Bu şekilde
giderse Uşaktaki fabrikaların kapanma riski vardır. Bu nedenle,
zor durumda olan bu işletmelere borç ertelemelerinin, enerji ve prim
desteklerinin yapılmasını, dokumacılar için ise Pakistan ve
Çin'den ham bez ithalatına son verilmesini talep etmekteyiz.
Uşak'ın
tüm bu üretimi nedeniyle Türkiye bütçesine katkısı 399 milyon
liradır ancak aldığı kamu yatırımı ise 83
milyon liradır. Örneğin, tarımsal destekte hâlen daha 2013
yılının ekilen ürünlerinin desteği alınamamıştır.
Tütünde, pancarda, haşhaşta, üzümde, hayvancılıkta
çiftçilerimiz emeklerinin gerçek karşılığını
alamamaktadırlar.
İlkler kenti
olan Uşak'ta, 1926 yılında Uşaklı müteşebbislerce
Nuri Şekerin önderliğinde kurulan anonim şirket ilk şeker
fabrikasını yani Nuri Şeker Uşak Şeker
Fabrikasını kurmuştur ancak bu şeker fabrikamız da
çiftçiye, hayvancılığa, nakliyeciye, işçiye ödemeleriyle
Uşak ekonomisine 40 milyon lira civarında katkı
sağlamasına rağmen özelleştirilmek ve kapatılmak
istenmektedir.
1998de
açılan ve son zamanlarda sadece seçim dönemleri öncesinde uçak seferleri
yapılan Uşak Havaalanı atıl durumdadır. Karahallı
ve Ulubey ilçelerimizin adliyeleri ne yazık ki
kapatılmıştır.
Avrupa liginde ve
Türkiye'de Birinci Ligde oynayan Uşak Sportif Basketbol
Takımına ne yazık ki bir destek alamıyoruz. Cumartesi günü
Galatasaray Basketbol Takımıyla maçımız vardır.
Gelebilecek arkadaşlarımızı bu basketbol maçına
bekliyoruz.
İlkler kenti
olan Uşak'ımızda Lidya uygarlığı döneminde ilk
paranın kullanılmasına, 1909da sokakların
aydınlatıldığı ilk Anadolu kenti olmasına
rağmen, biz Uşak olarak yeterince
tanıtıldığımız ve devletten yatırım
alabildiğimiz kanaatinde değiliz.
Uşak'ın
halısının bütün dünya saraylarında tercih edildiğini,
Eşme kilimlerini, Uşak tarhanasını Karun hazinelerinin
Uşak'ta bulunduğunu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) -
dünyanın 2nci uzun kanyonunun Uşak Ulubey
Kanyonu olduğunu hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Biz de bunları yeterince
tanıtabilmiş değiliz. Ancak, bundan sonraki dönemlerde ve bu
dönemde yer alan bürokratlarımız ve siyasetçilerimizle, Uşak
ilinin tanıtılması konusunda ve devletten yatırım
alması konusunda daha fazla çaba sarf edeceğimizi bilmenizi isteriz.
Saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akagün Yılmaz.
Gündem
dışı ikinci söz, veteriner fakültesinin açılış
yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Kars Milletvekili Yunus Kılıça
aittir.
Buyurun Sayın
Kılıç.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın, dünyadaki ilk veterinerlik
fakültesinin açılış yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; dünyada
veteriner hekimlik mesleğinin eğitiminin başlamasının,
bu yıl yaklaşık iki yüz elli üçüncü yılının
kutlandığı bir günü vesile kılarak veteriner hekimlik
mesleğinin dünyadaki ve Türkiyedeki durumuyla alakalı sohbet
imkânı bulmuşken bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Veteriner
hekimliği, ta hayvanın evcilleştirilmesiyle beraber
başlayan, ampirik tarzda devam eden, 1750li-1800lü yıllarda
özellikle Avrupada büyük hayvan ölümleriyle ortaya çıkan hayvansal
protein eksiğinin giderilmesi amacıyla, Fransada Lion kentinde
başlayan, daha sonra Avrupada yayılan ve bundan yaklaşık
seksen yıl sonra da Türkiyede ilk veteriner eğitiminin
başlamasıyla devam eden bir süreç.
Tabii, veteriner
hekimlik zor bir meslek. Veteriner hekimlikle, genellikle insanların
anladığı şekilde sadece hasta olan hayvanları
iyileştirmeye yönelik bir meslekten öteye, daha çok halk
sağlığı, veteriner halk sağlığı, hayvan
sağlığı, hayvan refahı ve gıda güvenliğini
de içerisine alacak kadar geniş bir alanda geniş bir spektrumu olan
bir meslek grubundan, meslek mensuplarından bahsediyoruz.
Cumhuriyetin ilk
kurulduğu yıllarda topluma, toplumun
sıkıntılarına, özellikle hayvansal protein eksiğinin
giderilmesine yönelik ciddi katkılar sunmaya devam eden ve 1980li yıllara
kadar bu verimliliğini artıran bir meslek grubuyken ne yazık ki
1980li yıllarda, yanlış ihracat politikalarıyla ve
hayvansal ürünlerin destekleme kapsamından çıkarılmasıyla
beraber, hayvancılık sektöründe meydana gelen ciddi bir küçülme,
köylümüzün hayvancılıktan çıkması, gelirlerinin
düşmesi, hayvan varlığının azalmasıyla birlikte,
meslek mensuplarının da özlük hakları ve gelirlerinin
zayıflamaya başladığı ve
sıkıntıların başladığı bir dönem
başlıyor bu meslek için. Üstelik, bir de, o yıllardan sonra çok
fakülte, fazla mezun, az istihdam politikalarının da izlenmesiyle
beraber, ziraat fakültesi mezunları gibi, su ürünleri fakülteleri,
gıda mühendisliği ve bunların teknisyenleri, teknikerleri gibi,
veteriner hekimlik mesleği de ülkemizde her geçen gün biraz daha
sıkıntı yaşamaya başlayan bir meslek grubu hâline
geliyor.
Ta ki 1989
yılından 2002 yılına kadar istihdam edilmeyen bu
mesleklerde, 2002 yılından itibaren yeniden devlette veteriner hekim
istihdamları başlıyor. Bugüne kadar Tarım
Bakanlığı bünyesinde çalışmakta olan veteriner
hekimlerin -hemen hemen 6.500 kişiye yakındır- tamamı 2002
yılından sonra alınan veteriner hekimleri içeriyor. Ayrıca,
diğer meslek gruplarından da yine Tarım Bakanlığı
içerisinde, o yıldan sonra 12 binin üzerinde istihdam başlıyor.
Ancak, bu fazla
fakülte, fazla mezun ama az istihdam politikaları bu mesleklerin
sıkıntılarını ortadan kaldırmaya yetmiyor.
Ayrıca, veteriner hekimliğin kaybetmiş olduğu bir hak, gene
1981 YÖK Kanunuyla beraber, veteriner hekim uzmanlık eğitimi de ne
yazık ki ortadan kaldırılıyor. Ülkemizde ihtiyaç olan
spesifik alanlarda daha eğitimli, daha donanımlı
insanların, veteriner hekimlerin yetişmesinin önündeki kapı ne
yazık ki kapatılmış oluyor. Şükürler olsun, Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının
kurulmasıyla beraber, veteriner hekimliğinde uzmanlık
eğitimini de yine bu yıl, tekrar meslektaşlarımıza
kazandırmış olmanın huzuru içerisindeyiz.
Veteriner
hekimlerin aynı zamanda özlük haklarıyla alakalı da şöyle
bir sıkıntısı var saygıdeğer milletvekilleri:
Eskiden Hıfzıssıhha Kanunuyla, Belediye Kanunuyla aslında
veteriner hekimler Sağlık Bakanlığı içerisinde temel
unsur olarak kabul edilmiş ve özlük hakları tabiplerle birlikte
seyrederken daha sonra çıkarılan yasalarla sağlık
meslekleri grubundan çıkarılmış. Yani, bunu çıkaran
hangi kafaydı bilemiyorum ama dünyada sağlık içerisindeki
veteriner hekimliklerin yerini iyi kavrayamamış insanlar
tarafından çıkarıldığı açık. Yani,
Sağlık Bakanlığı içerisinde sağlık personeli
grubundan çıkarılmış, aynı zamanda Tarım
Bakanlığı içerisinde de ne yazık ki teknik
sınıfın imkânlarından yararlanamayan bir meslek grubu
olarak ortada duruyor. Umarım, gelecek zamanlarda, dönemlerde hep
birlikte, bütün Parlamentoda milletvekillerinin katkılarıyla
veteriner hekimlerin önünde duran bu sıkıntıların
aşılması noktasında gerekli yasal düzenlemeleri
yaparız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Gündem
dışı üçüncü söz, terör ve bölücülükle ilgili söz isteyen Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurun Sayın
Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, terör ve bölücülüğe ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terör ve bölücülük, Türkiyenin bugün en acil ve en önemli
sorunudur. Terör Türkiyede yapısallaşmaktadır, terör Türkiyede
kurumsallaşmaktadır, terör Türkiyede devletleşmektedir.
Herkesin
aklını başına devşirmesi için bu konuşmayı
özellikle ifade etmek istiyorum. Türkiyenin sınırları kevgire
dönmüş, serseri mayın gibi dolaşan milyonlarca göçmenin
sığınağı hâline gelmiştir. Bugün, Türkiye'nin
güneydoğusu, sokaklarında silahlı adamların
dolaştığı bir yerdir. Yine burada şanlı bayrak
askerî karargâhlardan indirilmiş, bölücülük, yıkıcılık
ve terör gemi azıya almıştır. Çözüm süreci sayesinde
güneydoğuda güvenlik, düzen ve kontrol PKK milislerinin eline
geçmiştir. AKP Hükûmetinin bölgede meydana gelen olaylar
karşısında yaptığı tek şey Öcalan, HDP ve
Kandil'den yardım talep etmektir. AKP Hükûmeti 26 gün
şehirlerarası bir yolun PKK çeteleri tarafından
kapatılmasına ses çıkarmamıştır. Devletin
egemenlik hakkı bu PKKlı teröristlere kullandırılmıştır.
Mahallelerin giriş ve çıkışını hendeklerle
kapatan ve özerklik ilan eden PKKlı eşkıya sürüsüne AKP
müdahale ettirmemiştir. Çözüm süreci zarar görmesin. diye devletin ve
milletin bölgeden sürülmesini AKP seyretmektedir. AKP, devletin egemenlik
hakkını PKKyla paylaşarak büyük bir suç işlemiştir.
HDPnin 6-7 Ekimde Sokakları Kobaniye çevirin. talimatlarıyla
başlayan ve 50 civarında vatandaşın öldürülmesiyle sona
eren eylemler dolayısıyla AKP, suç ortağı HDP hakkında
işlem dahi yaptırmamıştır. PKK silahlı
mücadeleyle iradesiz AKPye diz çöktürmüştür. AKP ise Çözüm silahla
değil müzakereyle olur. diyerek bölge halkını PKKnın
silahlı militanlarına teslim etmiştir. AKPnin bu
politikası bölgede korucuları, devlete bağlı halkı ve
devleti sahipsiz bırakmıştır. Sonuçta, bölgeden batıya
göç hızlanmıştır. PKK bölgeden haraç almakta, yargı
yapmakta, yol kapamakta, kimlik sormaktadır. Devletin güvenlik güçleri ise
AKP tarafından eli kolu bağlı, olanı biteni seyretmektedir.
Güneydoğuda bıçak kemiğe dayanmıştır. Halk Ya
devlet başa ya PKK leşe! sloganı atmaya
başlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Cizre'de HÜDA-PAR ile PKK on saati aşkın
ağır silahlarla çatışıyor, orta yerde devlet ve
güvenlik güçleri yok. Aynı şey Kobani'de yaşanıyor; orada
da YPG ile IŞİD çarpışıyor, orada da Suriye güçleri
yok. AKP yönetiminde Cizre ile Kobani, Türkiye ile Suriye arasında hiçbir
fark kalmamıştır.
Yalçın
Akdoğan: "Cizre'de yaşanan olaylara HDP müdahale etmeli."
diyor. Bundan daha utanç verici bir açıklama olabilir mi?
Yaşananlardan çok daha tehlikeli bir gelişme Türkiye'yi bekliyor: PKK
bölgede silah dağıtmadık ev bırakmamıştır.
Uyarıyorum buradan özellikle, dikkatle izleyin bunu. Örgüt çok
güvendiği YDG-H unsurlarına Kalaşnikof yerine Bixi
silahlarını dağıtmıştır.
Dağıtılan silah ve mühimmat içerisinde suikast silahları
Kanaslar da vardır. Son bir aydır Cizre, Silopi ve Yüksekova'da her
akşam silahlar ateşleniyor, molotoflar atılıyor, gece
saatlerine kadar çatışmalar sürüyor. Bütün bunlar spor olsun diye
yapılmıyor beyler.
PKK/YDG-H'nin
şehirlerde açtıkları hendekler güvenlik güçlerinin değil,
PKK'nın talimat ve müdahalesiyle kapatılmıştır. PKK
kentlerdeki milislerine şu talimatı veriyor: "Artık,
hendekleri kapatın. Hendek açtığınızda sadece bir
mahalle bizim oluyordu. Artık, şehirlerin tamamı bizim,
hendeklere gerek yok, kapatın." Bu talimat üzerine, YDG-H timleri
açtıkları hendekleri kapatıyor. Bütün bunların ne anlama
geldiği açıktır.
PKK, tüm
şehirlerde son isyan ve devrimci halk ayaklanması için tüm silah ve
teçhizatını tamamlamış durumda. Her şey Hükûmetin
gözleri önünde, hatta onun göz yummasıyla yapılıyor.
İktidar Aman çözüm ve seçim süreci zarar görmesin. diye olanı
biteni sineye çekiyor. Çözüm süreci terörü değil, devleti çözmüştür.
AKP döneminde bölücülük tavan yapmıştır. PKK iç
çatışma için bütün hazırlıklarını
tamamlamıştır, AKP ise büyüklere çözüm masalları
anlatmaktadır.
Durum hem acil hem
de vahimdir. Türk milletini AKP'den hesap sormaya, devletine ve
bayrağına sahip çıkmaya çağırıyorum. Halkın
tercihi ya AKP'den ya da Türkiye'nin bütünlüğünden yana olacaktır.
Üçüncü bir yol kalmamıştır. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Partimizi telaffuz ederek sataşmada bulundu
sayın konuşmacı. Cizrede sokakları kana boğdunuz
BAŞKAN Suç
ortağıdır. dedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika...
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu arada, siz niye ekliyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN Ben
dinliyorum, onu da söylüyorum, ben de dinliyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır, siz soruyorsunuz Gerekçesi nedir? diye, siz gerekçe
buluyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen, müdahale etmeyin.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sayın hatibi dinlerken sanki Türkiyede yaşamıyor, Malide,
Afganistanda yaşıyor -veya Boko Haramın- gibi şeyler
söyledi.
Evet, Türkiyede
hiçbir şey güllük gülistanlık değil ama burada söylenenlerin
hepsi külliyen doğru değil. Açık söyleyeyim, Cizrede bir
sıkıntı var, doğrudur ve bu sıkıntının
bizzat kamu düzenini, devletin güvenlik güçleri içinde çöreklenmiş ve 7
kişiyi öldürenler yapıyor. Sizin burada kalkıp Nihat
Kazanhanın -12 yaşında bir çocuk- top oynarken kafasına
fişek sıkıp öldüren kişileri kınamanızı beklerdik.
Asıl terör bu değil mi? 12 yaşındaki bir çocuğu, son
bir haftada
14 yaşında, 15 yaşında, 16 yaşında,
19 yaşındaki çocukların kafasına sıkanlar teröristtir.
Biz, her gün, burada Adalet gerçekleşsin, failleri bulun. demiyor muyuz?
Şimdi, kalkıp bir de bizi burada sorumlu tutmaya kalkarsanız
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hasip Bey, gelin, hem PKK terörünü -nereden gelirse gelsin- hem bu
terörü de lanetleyelim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) -
yanlış yaparsınız. Yanlış
yaptığınız için de siyaseten doğru bir yere
varamazsınız. Evet, biz bunu çözeceğiz. Çözüm süreci
barışa ve çözüme kavuşacak, Cizre olayları da bitecek. Bu
ülkeye huzur gelecek. Bu ülkede birlikte yaşama arzusu güçlüdür ve bu
ülkede birlikte demokratik çözümü bulacağız. Bu ülke kimsenin
babasının tapulu malı değildir; 784 bin metrekaresinde
yaşayan her yurttaşın iştirak hâlinde hissesi vardır
ve herkes eşit yurttaştır; herkes için adalet, herkes için
özgürlük, herkes için eşitlik olacaktır, bundan hiç kimsenin
tereddüdü olmasın.
Bunların
doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Buyurun,
Cizreye gelin, inceleme, araştırma yapın. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Yeniçeri, buyurun.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Benim söylediklerimin gerçeklerle ilgisi
olmadığını söyleyerek son derece yanlış bir
beyanda bulundu; hem bu beyana hem de sataşmaya
BAŞKAN
Sizin için de
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Nihat Kazanhanı kim öldürdü? Çıksın
söylesin.
BAŞKAN
Sizden de 12 yaşındaki çocuğun kafasına kurşun
sıkanları eleştirmenizi beklerdim. dedi.
Size de iki dakika
söz veriyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ümiti kim öldürdü 14 yaşında? Kim?
Çıksın söylesin! Yani o kadar basit değil bu, burada bir partiyi
şey yapmak!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) PKK terörünü de lanetleyelim, hadi!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben devletin terörünü, failini hepsini de lanetliyorum.
Böyle laf olmaz! Polemik değil!
BAŞKAN
Sayın Kaplan ile Sayın Korkmaz
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Polemik değil. En büyük terörizm bir halkı inkâr
etmektir.
BAŞKAN - Buyurun,
size de iki dakika söz veriyorum.
2.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyede terör
PKKnın ürünüdür. Türkiyede, dağların başında elinde
silahla
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sürekli, devlet terörüyle bu ülke terörize edildi.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) -
her tarafa mayın döşeyen, insan
kaçıran, yol kesen, sokakları savaş alanına çeken bir unsur
vardır o da PKK terör örgütüdür, YDG-Hdir, KCK da bunu organize
etmektedir. Sizler de bunları kınamanın yolunu
bulacağınız yerde, bunlardan kurtulmanın yolunu
bulacağınız yerde demagojiyle işin içerisinden
sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Çıkın buraya, PKK
terör örgütünü ve katlettiği onlarca Mehmetçiki önce bir rahmetle
anın, ondan sonra da PKK terör örgütünü adam gibi bir kınayın,
ondan sonra bize laf söyleme hakkını kendinizde bulun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) PKKnın öldürdüğü çocukları bir konuşalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunlar çocuk değil mi?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Biz, elbette, kimin kafasına kim silah
sıkmışsa, kim öldürmüşse bütün bunların hepsini
lanetliyoruz ve kınıyoruz, ondan hiç kimsenin kuşkusu
olmasın ama bölgede terör örgütü ciddi bir biçimde kalkışma
içerisindedir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Dünkü öldürülen çocuk daha kaç yaşındaydı?
Nihat kaç yaşındaydı? Çıkın söyleyin bakalım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) PKK niye diyemiyorsunuz Hasip Bey? Eliniz,
ağızınız mı bağlı, niye PKK diyemiyorsunuz?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Milleti uyuttunuz, efsunladınız. Ben
çok net bir şeklide söylüyorum: Bugünkü bu PKK terör örgütü yarın
sizin başınıza bela olacak. Hasip Kaplanın memleketinde
de, Şırnakta da, Hasip Kaplanın siyaset yapmasını da
bu terör örgütü engelleyecektir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Herkes geliyor benim memleketime.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Aklınızı başınıza
devşirin; sağduyudan yana, akıldan yana, ahlaktan yana ve
memleketten yana olun.
Bu devlet
kimsenin tapulu malı değildir. sözü de doğru bir söz
değildir. O devlet
O, devletin toprağın altına
koyduğu şehitlerin verdiği tapudur ve o tapu da Türk milletine
aidiyet hissedenlerindir. Bu topraklar Türk milletinindir; bu topraklar
üzerinde operasyonu, bu topraklar üzerinde hiçbir hak iddiasını da
kabul etmiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sataşma çok açık.
BAŞKAN
Gerekçesini söyleyin, kızıyor sonra Sayın Korkmaz bana!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hatip bu sefer direkt bizim partimizi hedef alarak
BAŞKAN
Pardon
Ama, ben,
Sayın Yeniçeriye de gerekçeyi söyledim, siz duymadınız.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İç Tüzükte böyle bir şey yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın hatip direkt partimizi hedef alarak sanki bütün
Türkiyede olanların sorumlusu gibi anlatmaya kalkıyor burada. Buna
cevap vermek istiyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Parti demedi, PKK dedi.
BAŞKAN
PKK dedi ama HDPyi de suçladı, evet. Yani, Bu yolu açıyorsunuz ve
destekliyorsunuz. dediniz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Hayır
Kobaniye çevirin! dedi mi, demedi
mi? Açıkça söylesin.
BAŞKAN
Buyurun.
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu ülkede otuz yıldır bir çatışma
süreci yaşandı. Bu Meclis, bu siyaset kurumu bunu çözemediği
için hep güvenlik güçlerine havale etti.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayenizde.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Müsebbibi PKK.
HASİP KAPLAN
(Devamla) 1990lı yıllarda, 4 bin tane köyünü yakıp
yıkan, bombalayan bir dönemi yaşadık arkasından, 17.500
faili meçhul cinayet işlendi. Bu ülkede, bu ülkenin
yurttaşlarına kendine görev bilip dışkı yedirenler
oldu. Bu ülkede, düşünceleri nedeniyle, kimliği nedeniyle, etnisitesi
nedeniyle, inancı nedeniyle, mezhebi nedeniyle insanlar kurşuna dizildi.
Demin de çıktınız, burada dediniz ki: Bu ülkenin 784 bin
metrekaresi sadece Türklerindir. Değil mi?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Toprağın altındakilerindir. Kim ki
toprağın altında, vermişse hayatını, onundur.
Türk milletine ait olanlarındır bu toprak. Türkiye Cumhuriyeti'dir
buranın adı. Burası herkesin üzerinde tasarruf
yapacağı kadavra değildir. Haddinizi bilin! Hukukunuzu bilin!
Adamlığınızı bilin!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Türkiye'de, Anadoluda 77 milyon insan yaşıyor, Türkü
yaşıyor, Kürtü yaşıyor, Çerkezi yaşıyor,
Arapı yaşıyor, Boşnakı yaşıyor, Lazı
yaşıyor, Arnavutu yaşıyor, bu ülkenin her
yurttaşı şereflidir, bu ülkenin her vatandaşı bu toprağın
sahibidir. Bu ülkenin, kimliği, inancı, mezhebi
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Toprağa, vatana sahip çıkın! Vatana sahip
çıkın, vatana!
HASİP KAPLAN
(Devamla)
ne olursa olsun, herkes bu ülkenin en az senin kadar sahibidir.
Senden daha çok hak sahibidir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) O zaman, ellerinde silahlarla bebeklere
kurşun sıkanları, katilleri lanetleyin.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sen kimsin ki bu halkın evlatlarına, bu ülkenin
yurttaşlarına burada nefret kusacaksın,
ayrımcılık yapacaksın, aşağılayacaksın!
Ne hakla siz bunu konuşuyorsunuz?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Tamamen yalan konuşuyorsunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ayrımcılığı siz
yapıyorsunuz, PKKyı lanetlemiyorsunuz! Tamamen sana ait onlar.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sorunu çözmek silahı bırakmaktır.
Gidin adalete teslim olun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Gelin, sorun çözelim. Burada bir Kürte Yoksun. dediğiniz
zaman
Bu kürsüden bir Kürte Yoksun. diyemezsiniz, bir Arapa, bir
Süryaniye, bir Arnavuta, bir Boşnaka, bir Çerkeze Sen bu ülkenin
yurttaşı değilsin. Ben bu ülkenin sahibiyim. diyemezsiniz bu
ülkede.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Herkes bu ülkenin yurttaşı, ondan kimsenin kuşkusu
yok. Saptırıyorsun konuları.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bu ülkenin bütün yurttaşları bu Meclisin sahibidir, bu
çatının altında kurulan ilk Meclisin anayasasını
okuyun. Türkiye ahalisi diyordu, Türkiye halkı diyordu, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı diyordu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tabii ki
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Türkiye halkı, Türkiye
vatandaşı deniyor o zaman! Kürdistan demiyordu ama!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hadi Yeniçeri, hadi bakalım, bu kafayla...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla)
Mussoliniyi de Hitleri de sollarsınız, bu kafayla bir
yere varamazsınız! Ben bunu açık söyleyeyim size.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Vatana sahip çıkın, vatana!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, bir cümle sarf
edeceğim.
BAŞKAN Ben
konuşmamı yapayım, sonra sizlere söz vereceğim.
Birbirimizle
ilişkilerimizi kin üzerinden değil, kardeşlik hukuku üzerinden
ilişkilerimizi tanzim etme dileğimi sunuyorum ve bu
tartışmayı burada kapatıyorum. Lütfen
Sayın
Hamzaçebi, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Aydın Güven Gürkanın 9uncu
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Türkiye'nin ve sosyal demokrat siyasetin önemli
isimlerinden değerli insan Sayın Aydın Güven Gürkanın
9uncu ölüm yıl dönümü. Ölüm yıl dönümünde Sayın Aydın
Güven Gürkanı rahmetle, şükranla anıyorum.
Sayın Gürkan
kişiliğiyle, birikimiyle, güven veren tarzıyla,
çalışmasıyla, sosyal demokrat harekette birlik sağlama,
sosyal demokrat hareketi daha güçlü kılma yönündeki çabalarıyla
Türkiye'nin siyaset tarihine ismini yazdırmış çok değerli
bir insandır. Bu vesileyle kendisini tekrar anıyorum, eşine,
çocuklarına sabır diliyorum.
Teşekkür
ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak,
Aydın Güven Gürkanı saygıyla andıklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Evet, ben de Divan olarak Aydın Güven Gürkan için aynı dileklere
katılıyorum. Kendisi Türkiye'nin yetiştirdiği ender
entelektüellerden biriydi, saygıyla anıyorum kendisini.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, MHP Grubu olarak, Aydın Güven Gürkana Allahtan
rahmet dilediklerine ve her türlü terör ve insanlık suçunu
lanetlediklerine ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Gürkana Allahtan rahmet diliyoruz parti grubu olarak.
Ayrıca,
şunu ifade edeyim, bugüne kadar Türkiye'de kim ki köyleri
basmış, çoluk çocuk demeden katletmişse, kim ki insanları
herhangi bir şekilde insanlık dışı hareketlere maruz
bırakarak, hukuk dışı onlara eziyet etmişse, bu ülkede
kim ki yine hak ve hukuku çiğneyerek cebini doldurmuşsa, kim ki
milletin malını yemişse hepsini toptan lanetliyorum, 12
yaşındaki çocuğu öldüreni de.
Ama, şunu da
herkes söyleyebilsin: Kim ki eline silah alıp hukuksuz olarak dağa
çıkmış ve terörü yaratmışsa, kim ki köyleri
basmışsa, mezraları basmışsa, çoluk çocuk demeden
bütün insanları katletmişse, PKK terörünü aynı şekilde
lanetlesinler şuraya çıkıp. Bakın, hepsini biz
söyleyebiliyoruz, hepsini lanetliyorum, parti olarak lanetliyoruz,
insanlık adına lanetliyoruz. Çıksınlar, desinler ki: PKK
terörünü biz de lanetliyoruz. Ben söylüyorum, 12 yaşındaki
çocuğu öldüreni de lanetliyorum. Kim ki bu milletin evlatlarını
öldürmüşse hepsini lanetliyorum, bunu açıkça söyleyebilsin birileri.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçsin.
BAŞKAN
Mikrofondan lütfen
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, insanlığa karşı suç
işleyen herkesi kınadıklarına ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Biz insanlığa karşı işlenen her
suçtan, insana karşı işlenen her suçta
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) İsmini söyleyin, PKK deyin.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) -
herkesi, eşit ve kimliğine, örgütüne, görevine
bakmaksızın bu kürsüde kınadık. Araştırma
önergeleri verdik geçmişle, hakikatlerle, adaletle yüzleşelim. Bunu
söyledik.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, siz de
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İsmini söyleyemiyorsunuz. Bakın, ben
söylüyorum, hepsini söylüyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hasip Bey, bir de PKK deyin.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben katillerden bahsediyorum!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben de katilden bahsediyorum. PKK katil değil
mi?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Ali İhsan Korkmazı dün öldürenler var ya
Siz
görmüyorsunuz gözünüzle.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz, Cizrede, burada çıkıp biz söyleyene kadar burada
lanetlemediniz!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hepsini söyledik. Hepsini söyledik.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Aynen öyle diyorum.
Bir gün
çıkın şu kürsüden de
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ederim. Anlaşıldı
(MHP ve HDP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Uyuşturucu ticareti yapan cinayet şebekesidir.
BAŞKAN -
Teröre ve şiddete karşı kardeşlik hukuku içinde
ilişkilerimizi düzenlememiz gerektiği konusunda bir ortak payda var.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Kitle katliamcısıdır PKK. PKKyı
kınamadan Katilleri kınadık orada. diyorsunuz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) PKK diyemiyorsunuz.
BAŞKAN - Bu
konuyu herkes paylaşıyor diye düşünüyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Başkatiller PKKlılardır! Örgütlü,
katil çetesidir!
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Kitle katliamı yapan terör örgütüdür!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kürtleri öldüren PKK ya.
BAŞKAN -
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin, cezaevlerinde açlık grevi yapan
tutukluların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1176)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cezaevlerinde bulunan Kürt siyasi tutuklularca 12/09/2012
tarihinde başlatılan, 683 tutuklu tarafından sürdürülen
açlık grevleri elli beşinci güne girmiş olup 5 Kasım 2012
tarihi itibariyle bu sayının 10 bine ulaşacağı
açıklanmaktadır. Tutukluların aileleri yürekleri
ağzında, açlık grevinin bitirilmesi ve çocuklarının
taleplerinin kabul edilmesi için siyasi partileri ziyaret etmekte, basına
açıklamalar yapmaktadır. Tüm bu insani çabalar güvenlik güçlerinin
saldırılarına maruz kalmaktadırlar. Türkiye'de 1981
yılından bu yana cezaevlerindeki açlık grevlerinde 110
yurttaşımız yaşamını kaybetmiş, binlercesi
sakat kalmış, sağlık sorunlarıyla karşılaşmıştır.
Geçmişteki açlık grevi örneklerinde görünen tek gerçek, ölümler
olmadan sonlanan grevlerin, tutukluların taleplerinin kabul edilmesiyle
sona eren açlık grevleri olmasıdır. Kürt siyasi
tutukluların taleplerinin toplumun büyük çoğunluğunca makul,
kabul edilebilir olduğu bilinmektedir.
Bugüne kadar cezaevlerinde açlık grevi yapan
tutukluların talepleri, kendileri ve ailelerinin
yaşadıkları psikososyal, ekonomik sorunların
araştırılmasının, devam eden açlık grevlerinin
sona erdirilmesi bakımından önemli olduğu kanaatiyle
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
06/11/2012
1) Abdullah Levent
Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris
Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10 Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Adalet
Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre,
66 cezaevinde 683 Kürt siyasi tutuklu süresiz dönüşümsüz açlık
grevinin elli beşinci gününde bulunmaktadır. 5 Kasım 2012 tarihi
itibarıyla 10 bin tutuklunun açlık grevine başlayacağı
açıklanmaktadır. Türk Tabipleri Birliği ve İnsan
Hakları Örgütünün açıklamalarında açlık grevcilerinin
kritik sınırı aştıkları, ölümlerin an meselesi olduğu
gibi, pek çok tutuklunun da beyin ve hayati organlarında kalıcı
sakatlanmalara yol açmasının kaçınılmaz olduğu
kaydedilmektedir.
Başbakan ve
AKP yetkilileri, cezaevlerinde açlık grevlerinin olup olmamasını
da önemsemeyen tutumlarını sürdürmektedir. Başbakan ve AKP
sözcüleri bir yandan BDP'lileri suçlarken öte yandan "Yiyorlar, içiyorlar;
bir sorun yok." gibi konuşmalarla açlık grevcilerini
şekerli su, tuz ve vitamin almaktan vazgeçirecek bir çizgi izlemektedir.
Diğer yandan,
açlık grevine destek veren tutuklu yakınlarının, BDP ve
açlık grevcilerinin taleplerinin kabulünü isteyen demokrasi güçlerinin,
insan hakları savunucularının miting, basın
açıklaması gibi eylemlerine de Emniyet güçleri cop, gaz, tazyikli
suyla müdahale etmektedir. Diyarbakır'da, İstanbul'da
cezaevindekilere destek amaçlı düzenlenmek istenen mitingin yasaklanmasına
tepki gösteren halka karşı vahşice
saldırılmıştır. Başbakan ve AKP yetkilileri bu
tutumlarıyla siyasi tutukluların ölmesi ya da kalıcı
biçimde sakat kalmalarını umursamadıklarını
göstermektedirler. Ancak hiç kimse BDP'yi, KCK'yı suçlayarak işin
içinden sıyrılamaz çünkü cezaevlerindeki sorun, bir sistem sorunudur
ve Hükûmetin sorumluluğundadır. Meclis de bu sorumluluktan azade
değildir.
Açlık
grevcilerinin iki talebi bulunmaktadır. Bu talepler, seksen dokuz
yıldır inkâr edilen Kürt sorunu ve yurttaşlarımızın
talepleridir. Nedir bu talepler? Ana dilde eğitim ve savunma
hakkının tanınması, Kürt halkının lider kabul
ettiği Abdullah Öcalan'a bir buçuk yıldır uygulanan avukat
yasağının ve tecridin kaldırılması;
sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının düzeltilerek
müzakere sürecinin başlatılmasıdır.
Ana dilde
eğitim ve savunma hakkı, evrensel insan haklarından ve
doğuştan sahip olunan haklardandır. Çok uluslu pek çok ülke bu
sorunları geçmiş yüzyılda çözüme kavuşturmuştur.
Demokratik ve çağdaş ülkeler böyle bir sorun
yaşamadığı gibi, ileri demokrasiyle yönetildiği iddia
edilen Türkiyede, 21inci yüzyılda bile insanların
doğuştan sahip olunan haklarını talep ettikleri için
binlercesi birden cezaevlerine doldurulmaktadır. Kürt siyasi tutuklular,
Kürt sorununun çözümünde bir adım atılması ve müzakerelerin
başlatılması için cezaevlerinde hayatlarını ortaya
koymaktadır. Gelinen noktada, Meclisin, insanların temel hakları
için açlık grevlerinde cezaevlerinde ölümlerine seyirci kalmaması
gerekir.
Türkiyede 12
Eylül askerî faşist darbesinden sonra cezaevlerinde siyasi tutuklular
tarafından açlık grevleri yapılmıştır.
İşkence ve yaşanan katliamlarla hafızalardan silinmeyen
Diyarbakır Askerî Cezaevinde, 1981 ve 1984 yılları arasında
açlık grevlerinde 34 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca
kişi sakat kalmıştır. 1996 yılında
yaklaşık 43 cezaevinde, toplam 2.174 tutuklu açlık grevi, 355
tutuklu da ölüm orucuna katılmış ve 12 kişi
hayatını kaybetmiş, onlarcası ise açlığa
bağlı sağlık problemleriyle
karşılaşmıştır. 1996 ve 2000li yıllarda
açlık grevleri nedeniyle pek çok mahkûm, özellikle Wernicke Korsakoff
sendromuna yakalanmıştır. Bugüne kadar yapılan açlık
grevlerinde 110 kişi hayatını kaybetmiş, binlercesi sakat
kalmıştır.
Açlık
grevlerinin en kötü sonucu ölümdür. Ölümlerin ve sakat kalmaların
önlenmesi için açlık grevcilerinin taleplerinin dikkate alınması
en önemli adım olacaktır. Yine açlık grevlerinin diğer bir
boyutu da sakatlanma ve sağlık problemleridir. Meclisin, açlık
grevleri sonrasında kalıcı sağlık sorunları nedeniyle
tutukluların ve ailelerinin yaşadığı psikososyal,
ekonomik ve sağlık problemlerini giderme koşullarının
tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için Meclis
araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
2.- İzmir
Milletvekili Birgül Ayman Güler ve 21 milletvekilinin, Türk kamu yönetimi
yapısının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1177)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türk kamu yönetimi
yapısının, halkımızın gerçek gereksinmelerini
eşitlik ilkesi temelinde ve iktisadi kalkınma hedefimizi ülkemizin
bağımsızlığını güvence altına alarak
karşılayabilecek biçimde örgütlenip geliştirilmesi hakkında
Anayasamızın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
2) Muharrem
Işık (Erzincan)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
5) İzzet
Çetin (Ankara)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
10) Musa Çam (İzmir)
11) Kazım
Kurt (Eskişehir)
12) Osman Taney
Korutürk (İstanbul)
13) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
14) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
15) Ali Haydar
Öner (Isparta)
16) Orhan Düzgün (Tokat)
17) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
18) Rıza
Türmen (İzmir)
19) Atilla Kart (Konya)
20) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
21) Alaattin
Yüksel (İzmir)
22) Celal Dinçer (İstanbul)
Gerekçe:
Ülkemizin kamu
yönetimi yapısı küreselleşme, özelleştirme ve yerelleşme
süreçlerinin baskısı altında farklı zamanlarda parça parça
yapılan yönetsel değişikliklerle iç dengesini ve varlık
nedeni olan gerçek amaçlarla bağını büyük ölçüde
koparmıştır.
1) Merkezî
yönetimin merkez örgütü, kuruluş ve kuralları bakımından,
2) Merkezî yönetimin merkez örgütü ile taşra
örgütü kuruluş ve ilişkileri bakımından,
3) İl ve
ilçelerin kuruluş ölçütleri bakımından,
4) Merkezî yönetim
-merkez ve taşra örgütleri- ile yerel yönetim ilişkileri hizmet
iş bölümü ve ilişkileri bakımından,
dört temel boyutta
kapsamlı bir biçimde araştırma konusu
yapılmalıdır.
Merkezî yönetimin
geleneksel özünü, devlet işlerini üstlenmiş olan bakanlıklar
oluşturur. Bakanlıklar, günümüzde kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenmiş yapılar olarak kuruluş ve işleyişleri TBMM
değerlendirmesinden kaçırılmış olan
yapılardır. Bunlara 2000'li yıllarda ortaya
çıkmış üst kurullar eklenmiş, bakanlıklar ile üst
kurullar merkezî yönetimin merkez örgütünde farklı esas ve usullere
açık yapılarıyla denetlenemez bir karmaşaya sürüklenmiştir.
Merkezî yönetimin
Ankara'da yerleşik merkez örgütü ile bunun taşradaki hizmet sunan
birimleri arasındaki iş bölümü bakanlıktan bakanlığa
ve bölgeden bölgeye farklılıklar göstermektedir. Bazı
bakanlıkların taşra örgütlenmesi yokken bazıları bölgesel
düzeyde örgütlenmiş, Anayasa'da öngörülen "il esasına
dayanmak" temel kuralı uygulanamaz hâle gelmiştir. Bu yapı
GAP, DAP, DOKAP gibi idarelerin kurulmasıyla, öbür tarafta kalkınma
ajansları gibi bölgesel kuruluşların ortaya çıkmasıyla
yönetimin halk tarafından denetlenme olanağını da ortadan
kaldırmış durumdadır.
Tüm yönetim
sisteminin Anayasa gereğince dayanması gereken iller ile yasa
gereği dayanması gereken ilçeler, günümüzde sınırları
bakımından sürekli tartışma konusudur. Çok sayıda
beldenin ilçe olması, bazı ilçelerin ise il olma talepleri, TBMM
arşivinde uzun zamandan bu yana beklemekten sararmış
durumdadır. İktidarlar bu talepleri çoğu zaman göz önüne almadan
yeni ilçeler kurma kararları almaktadırlar. Ne var ki il ve ilçe
kurma ölçütleri belirlenmemiştir; yönetimin ülke genelinde yükseldiği
bu zemin için kullanılabilir ölçütler yoktur.
Merkezî
yönetim ile yerel yönetimler arasındaki ilişkiler, Anayasa ile ilgili
yasa hükümleri arasındaki çelişki başta gelmek üzere,
tanımsız ve kişiliksiz bir duruma gelmiştir. Anayasa, yerel
yönetimleri idarenin bütünlüğü temelinde "idari vesayet"
çerçevesinde tanımlarken 5216, 5393 ve 5302 sayılı yasalar yerel
yönetimleri "idari ve mali özerklik" çerçevesinde tanımlamıştır.
Bu durum, yasalarda getirilen kuralların birbirini tamamlamak bir yana,
anlaşılması, açıklanması, yorumlanması
olanaksız bir hâle sürüklemiştir. Böyle bir karmaşa geçerli iken
merkezî yönetim, yerel yönetim ve yerel yönetim türleri -il özel idaresi,
belediye, köy- arasındaki iş bölümü ve akçal denkleştirme
sisteminin işlerliğinden söz etmek âdeta olanaksızdır.
Anayasa'nın
"İdarenin esasları" başlıklı 123üncü
maddesinin birinci fıkrasına göre "İdare, kuruluş ve
görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir." Yönetsel
kurumlaşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görev
alanlarından sayan Anayasa'nın bu emri, kısmi ve dar zamanlarda
çıkarılan yasalarla yapılmamalıdır. Daha önemlisi, bu
görev kanun hükmünde kararnamelerle sürekli bir yetki devrine konu
edilmemelidir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin temel görevini olması gerektiği gibi
hakkıyla yerine getirmek üzere, kamu yönetimi örgütlenmemiz bilimsel,
hukuksal, günün ve geleceğin gereklerine uygun biçimde bir Meclis
araştırmasına konu edilmelidir. Böyle bir çalışma,
24üncü Dönem milletvekillerinin hem kendi görevlerini hem gelecek dönem
milletvekillerinin yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayacak, TBMM
kararlarının uzun erimli güçlü yasalar hâline gelmesine katkıda
bulunacaktır.
3.- İzmir
Milletvekili Birgül Ayman Güler ve 21 milletvekilinin, büyükşehir belediyesi modelinin kuruluş ve
işleyişinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1178)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Büyükşehir
belediyesi modelinin kuruluş ve işleyişi hakkında
Anayasamızın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1)
Birgül Ayman Güler (İzmir)
2)
Muharrem Işık (Erzincan)
3)
Ali Serindağ (Gaziantep)
4)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
5)
İzzet Çetin (Ankara)
5)
Hasan Akgöl (Hatay)
7)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8)
Musa Çam (İzmir)
9)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
10)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
11)
Ali Haydar Öner (Isparta)
12)
Kazım Kurt (Eskişehir)
13)
Osman Taney Korutürk (İstanbul)
14)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
15)
Orhan Düzgün (Tokat)
16)
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
17)
Rıza Türmen (İzmir)
18)
Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
19)
Atilla Kart (Konya)
20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21)
Alaattin Yüksel (İzmir)
22)
Celal Dinçer (İstanbul)
Gerekçe:
Büyükşehir belediyesi modeli, ülkemizde 1960'lı
yıllarda başlayan arayışların sonuçlanmasıyla
1984 yılında 3030 sayılı Yasayla yürürlüğe
girmiştir.
Başlangıçta Ankara, İstanbul ve İzmir
için öngörülen model, bu 3 kentin merkezlerinde uygulamaya girmiştir.
Sonraki yıllarda uygulandığı il merkez sayısı
bunlarla birlikte 16'ya çıkmış, aynı zamanda uygulama
alanı da pergel yasasıyla genişletilmiştir. Günümüzde 8 Ekim
2012 günü TBMM Başkanlığına Hükûmet tarafından verilen
bir yasa önerisiyle il sayısı 29'a çıkarılmak ve alan ise
il mülki sınırlarına çakıştırılmak
istenmektedir.
Büyükşehir modeli, metropoliten bölge/kent için
yaratılmış bir model olmaktan çoktan çıkmış,
hatta son girişimlerle büyük şehirler için olmaktan bile
uzaklaşmıştır. Yönetim modelleri eğer yönetmekle
sorumlu tutuldukları alanların nitelik ve özelliklerine uygun
değilse sosyoiktisadi yapı ile yönetsel yapı arasında kan
uyuşmazlığı doğmakta, bunun maliyetini ise bütün halk
ve koca bir ülke ödemektedir.
Ülkemizin gayrisafi yurt içi hasılasının
çok büyük bir bölümünü oluşturan illerin tümü için son derece önemli sonuç
ve etkiler yaratacağı tartışılmaz olan bu model, otuz
yıldan bu yana denenmiş ve hemen tüm çevrelerce sorunlu olduğu
dile getirilmiş bir yapıya sahiptir.
Günümüzde 5216 sayılı Yasa çerçevesinde
uygulanan büyükşehir modeli 2 kademeli bir modeldir. Üst kademe,
koordinasyon sağlamakla görevlendirilmesine karşın, tam
anlamıyla icracı belediye görevleriyle donatılmıştır.
Yalnızca bu nedenle ister farklı partilerden ister aynı partiden
olsun üst-alt kademe belediyeler arasındaki çatışma bitmek
tükenmek bilmez. Yasanın eş güdümden sorumlu diye
tanımladığı üst kademeler, yine yasanın verdiği
görevleri yerine getirmeye girişince çatışma yaratıcı
aktörlere dönüşmektedir. Bu özellik, 3030'dan yani 1984 yılından
beri geçerlidir; şimdi alan genişletilerek eş güdüm gereği
daha da yakıcı hâle gelmekle birlikte, çatışmanın
temelini oluşturan yanlış yapı olduğu gibi
varlığını korumaktadır.
Büyükşehir modeli, benzer gelişme dinamiklerine
sahip olan gelişmiş ülkelerde 1970'li yıllarda yükselmiş,
1980'li yıllarda geri alınmaya başlanmış bir yönetim
modelidir. Türkiye'de ise kendi içinde tanım sorunu olan model, 2010'lu
yıllarda hesapsız bir biçimde genişletilmektedir. Bu tercih,
gerçekte yalnızca büyükşehir modelinin kentlere daha fazla akçal
kaynak çekmek olanağı vermesiyle ilgilidir. Bu bir gerçektir ama
aynı zamanda büyükşehir olmak harcama, yatırım sürecinde
savurganlık ve yerel halk için de daha yüksek maliyete ve daha pahalı
bir yerel yaşama katlanmak anlamına gelir.
Ülkemizde kentleşmenin niteliği ve özellikleri
belirlenmelidir. Yönetim modeli bu özelliklere uygun olarak
kurulmalıdır. Aksi hâlde akçal denkleştirme sistemi, şimdi
olduğu gibi adaletsiz ve savurgan bir sistem içinde amaçlarından
iyice uzağa savrulacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin geleceği yönlendiren yasaları doğru ve
açık kararlar olarak kaleme alması ancak ve ancak sağlam ve
kapsamlı bir karar süreci temelinde çalışmasıyla mümkündür.
Önerilen araştırma komisyonu, ülkemizin kentsel üretim,
dağıtım, tüketim, kısaca tüm yaşam sistemini gerçek ve
akılcı bir biçimde kurmamıza doğrudan hizmet edecektir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S.
Sayısı: 616)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4- Milli Mayın Faaliyet
Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/996) (S. Sayısı: 672) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının 15
Ocak 2015 tarihli 43üncü Birleşiminde birinci bölümün maddelerinin oylama
işlemleri tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
çerçeve 34üncü maddeye bağlı 70/A ve 70/B maddeleri dâhil 30 ile
58inci maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi, ikinci
bölümde söz isteyen konuşmacılardan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Osman Faruk Loğoğlunu
kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır Sayın Loğoğlu.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Milli Mayın Faaliyet Merkezi
Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının maddeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama
Göreve geldiğimde artık torba yasa olmayacak. sözünü veren
Başbakan Davutoğluna, görüşülen torba yasanın 19 ayrı
kanunda değişiklik önerdiği gerçeğine işaret ederek
başlamak isterim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yukarıda bir daha var Sayın Loğoğlu, şu
anda görüşüyoruz.
OSMAN FARUK
LOĞOĞLU (Devamla) Öyle mi?
Başbakan
Davutoğlu verdiği sözü tutmak ister. varsayımından
hareketle, bu torba ya kendisinin bilgisi dışında Genel Kurula
getirilmiş ya da ona rağmen getirilmiş olmalıdır gibi
garip bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun izahını herhâlde
kendisi ileride bize verecektir.
Ancak, bu
bağlamda daha ciddi olan sıkıntı ise iktidar partisinin,
Adalet ve Kalkınma Partisinin torba yasa yöntemini bir
alışkanlık hâline getirmiş olmasıdır. Torba yasa
iyi işleyen parlamenter sistemlerde, olağanüstü hâllerde belirli bir
ihtiyaca yanıt vermek için başvurulan bir yöntemdir. AKP ise
aklına her gelen ve birbiriyle ilgisi bulunmayan konularda bu istisnai
vasıtayı sıradanlaştırmış ve bu nedenle,
sağlıklı, iyi düşünülmüş, dört dörtlük yasalar yerine,
sürekli tadil edilmesi gereken, eksik, yanlış, yetersiz yasalar
çıkartılmasına sebep olmuştur. Torba yasa
ihtiyacının bu kadar sık ve yoğun olması, AKPnin
planlı bir yönetim tarzı yerine, fırsatçı, perakendeci bir
yönetime kendisini mecbur hissettiğini göstermektedir.
Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak millî mayın faaliyet
merkezinin kurulmasını gecikmiş bir adım olarak görüyor ve
Hükûmetin getirdiği tasarının eksiklerle dolu olduğunu
gözlemliyoruz. Bu nedenle, konuşmamın ilk bölümünde millî mayın
faaliyet merkezine ilişkin olarak 15 Ocak tarihinde yapılan
görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisinin dikkat çektiği hususlara ve
söz konusu tasarının eksiklerine vurgu yapacağım.
Suriyeyle 1998
yılında imzalanan Adana Mutabakatından beri
mayınların temizlenmesi konusu Türkiye'nin gündemindedir. O zaman
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı
olduğum için bu konunun geçmişini gayet iyi hatırlıyorum.
Bildiğiniz gibi, Türkiye, 1 Mart 2004 tarihinde taraf olduğu Ottawa
Sözleşmesi uyarınca Nisan 2014 tarihine kadar temizlenmesi gereken
döşeli kara mayınlarını on yıl içerisinde
temizleyememiş ve sekiz yıllık ek bir süre almıştır.
Döşeli kara mayınlarının taahhüt edilen sürede
temizlenememiş olmasının iki vebali vardır. Bunlardan
birincisi ve en önemlisi: Toplamda 1 milyon civarında mayının
döşeli olduğu 17 ilimizde vatandaşlarımızın ve
son yıllarda ülkemize gelen sığınmacıların can
güvenlikleri tehdit altındadır, tehlike içindedir.
İkincisi:
Altında imzamızın olduğu uluslararası bir
sözleşmenin gereklerini zamanında yerine getirmemek Türkiye'nin
dünyada zaten kötü bir durumda olan itibarını daha da
sarsmaktadır. Ek süre isteyen başka ülkeleri örnek göstermek
Türkiye'nin itibarını kurtarmaz, sadece ve sadece yapmanız
gereken bir işi layıkıyla ve zamanında
yapmadığınızı gösterir.
Genel Kurulda 15
Ocak günü yaptığımız görüşmelerde, kurulması
planlanan millî mayın faaliyet merkezinin çalışmaları
konusunda iki husus öne çıkmıştı. Bunlardan birincisi, temizlendikten
sonra tarıma elverişli hâle getirilecek topraklar meselesi; ikincisi
ise temizlik çalışmalarında Türk firmalarının yer
alması konusudur.
Cumhuriyet Halk
Partisinin bu konulardaki görüşlerini kısaca hatırlatmak
isterim. Birincisi: Hükûmet, Anayasanın 44üncü maddesinin gereğini
yapmalıdır. Bir başka ifadeyle, temizlenerek tarıma
elverişli hâle getirilecek topraklar topraksız ve az topraklı
köylülerimizin kurdukları kooperatiflere ya da birliklere
dağıtılmalıdır. Bu yönde atılacak bir adım
toplumsal barışa da hizmet edecektir, bölge ekonomisine de yarar
sağlayacaktır. Bu bağlamda, ihtiyaç duyulursa tarıma
yatkın olan Ahıskalı Türklerden de yararlanma imkânı
üzerinde durulabileceğine işaret etmek isterim. Bu başka bir
konu ama burada sırf Ahıska Türkleri tabirini kullanmak
istediğim için bu konuya işaret ettim.
İkincisi:
Sayın Millî Savunma Bakanı mayın temizleme işinin neden
Türk firmalarına verilmediği sorusunu Temizlemiş olduğu
mayınlı alan için Bu alan mayından
arındırılmıştır. şeklinde sertifika
verebilecek Türk firması yoktur. diyerek yanıtlamaya
çalışmıştır. Bunu anlamak veya kabullenmek mümkün
değildir. Mayınları temizleyecek tecrübesi olduğunu beyan
eden ve bunu 1999 yılında açıklamış olan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin mayınları temizlemesi neden hâlâ
sağlanamamaktadır? Öte yandan, Hükûmet ve iktidar partisi
mensupları, mayınlı arazilerin bulunduğu illerde
yaşayan vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren
mayın temizleme faaliyetlerinin denetimine ilişkin bir bilgi
şimdiye kadar vermemişlerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
mayın temizleme faaliyetlerinin bu alanda uzmanlaşmış
uluslararası ve ulusal kuruluşlar tarafından izlenmesinin,
tekrar ediyorum, izlenmesinin yararlı olacağını
düşünüyoruz.
Kısacası,
ülkemizdeki mayın temizleme işlemleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ve yerel unsurların katkısıyla hızla
sonuçlandırılmalı, tarıma elverişli hâle gelen
toprakların topraksız ya da az topraklı çiftçilere verimli
işletme gerekçeleriyle kurulacak kooperatifler yoluyla verilmesi
sağlanmalı ve bu işlemler için güvenilir bir denetim
mekanizması kurulmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu torba yasa asker intiharları konusunda önemli bir
noktaya temas etmektedir. Asker kişilerin görev esnasında veya görev
yerlerinde ölümü hâlinde, ölenin mirasçılarının seçtiği ya
da baro tarafından görevlendirilen avukatın ücretinin ilgili
bakanlık tarafından karşılanacak olmasını olumlu
buluyoruz fakat bu düzenleme aynı zamanda eksik ve yetersizdir. Daha önce,
Meclis çatısı altında da ifade edildiği gibi, son on
yılda askerde intihar eden gençlerimizin sayısı şehitlerin
sayısını geçmiştir. Bu torba içindeki küçük düzenlemeler,
toplumun kanayan yarası hâline gelen asker intiharlarına çözüm
bulmaktan uzaktır. Ayrıca, askerlik görevinin yerine getirilmesi
sırasında gerçekleşen intihar olaylarında ölenlerin
yakınlarına, sakat kalınması durumunda da asker
kişinin kendisine tazminat ödenmemesi adil, hukuki ve eşitlikçi bir
davranış değildir.
Öte yandan,
Cumhuriyet Halk Partisinden Komisyon üyesi arkadaşlarımızın
ifade ettikleri gibi, sadece parası olanın askerlik hizmetinden muaf
tutulmasına ilişkin düzenleme eşit ve adil değildir. Bu
konuda sosyal adaletin sağlanmasına, farklı gelir
gruplarında yer alan gençlerimizin arasında adaletin tesis edilmesine
ihtiyaç vardır. Anlaşılan iktidar partisi milletvekilleri bu
ihtiyacı ciddiye almıyorlar ki konuya ilişkin verdiğimiz
önerge ve tasarıları bugüne kadar hep reddetmişlerdir.
Değerli
arkadaşlar, tasarıdaki eksikliklerden biri de disiplin kararları
ve yargı denetimine açık olan idari işlemler nedeniyle Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilenlerin özlük
haklarının iadesi ve bu nedenle yaşadıkları
mağduriyetlerin giderilmesi hususudur. Tasarı, bu konuyu neden
içermemektedir? Ayrıca, resen emekliler için de yapılan
düzenlemelerin bu torba yasa tasarısı içinde yer alması
gerekirdi.
Sözlerime son
verirken görüştüğümüz yasanın Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
haksız düzenlemelerin eşitlik temelinde giderilmesi için adım
attığını teslim ediyorum fakat bedelli askerlik, resen
emekliler, er ve erbaşların silah altında olduğu dönemde
sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi, subay ve
astsubayların ek göstergelerinin düzenlenmesi, intihar vakalarında
mirasçılara tazminat ve maaş sağlanması gibi konular hâlâ
eşitlikçi bir anlayışla ele alınmayı beklemektedir. Bu
konularda halkımızın beklentileri doğrultusunda adım
atmadığımız sürece bu tasarı eksik bir şekilde
yasalaşacaktır ve bunun giderilmesi için vakit geç değilse
gerekenin yapılmasını istirham ediyorum ve hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal
konuşacak.
Buyurun Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, daha önce de geneli üzerinde görüşlerimizi söyledik ama
bir kısmı dikkate alındı, bir kısmıyla ilgili
Sayın Hükûmetten, bakanlardan biraz daha destek ve açıklama bekliyoruz.
Öncelikle tekraren
söylüyorum: Millî mayın merkezinin kurulması konusu gecikmiş bir
husustur, 2009 yılında mayın kanunu
çıktığından beri kurulmalıydı. Hâlâ bu konuda
yapılan çalışmalar olmakla beraber bir koordinasyon
olmadığını görüyoruz. Bu nedenle, yapılan mayın
ihaleleri sonucunda maalesef mesafe katedilemediğinden 2022ye kadar
uzatma alındı Ottawa Sözleşmesi çerçevesinde. Hâlâ, sanki üç
ayda temizlenecekmiş gibi o gün Meclisi sıkıştıran
irade ortadayken Suriye sınırındaki mayınların
temizlenmesi, son çalışmalardan sonra Suriye
sınırındaki tartışmalarla beraber askıya
alınmış durumda. Bu çerçevede, bu kanunun gelmesini vesile
kılarak, millî mayın merkezinin bundan sonra yapılacak bütün
ihalelerde, denetim işlerinde, sertifikasyonda tek yetkili kurum olması
gerektiğini, onlarla beraber ilgili kurum ve kuruluşların da bu
sürece girerek bu mayın temizleme işini yapması gerektiğini
düşünüyoruz. Onun için, tabii, burada arkadaşlarımız
söylüyor ama mayın merkezi millî derken uluslararası literatürde
national center dendiği için söyleniyor, mayınlar değil
merkezin kendisi genel bir merkez olduğu için bunlar söyleniyor.
Öncelikle,
doğu sınırlarındaki temizlemelerle ilgili, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakana da uyarıda bulunmuştum, umut
ediyorum o ihale süreci tamamlanmaz çünkü şimdilik geciktirilmiş
durumda Ermenistan sınırı, doğu sınırlarıyla
ilgili yapılan bir mayın temizleme ihalesi var ve bunu
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı yapıyor. Bu
kapsamda, bu çalışmaların şimdilik durdurulması
gerektiğini düşünüyorum, bilmiyorum, o konuda
Bakanlığımızın bir girişimi var mı?
Onları da niye uyarmıştım değerli arkadaşlar?
Şu anda söz konusu olan Ermenistan sınırı, bildiğiniz
gibi, tehcirin yüzüncü yılı nedeniyle daha önem kazanmış
durumda. Bu çerçevede de birtakım uluslararası çalışmalar
yapılıyor. Şu anda bir heyetimiz bunlarla ilgili yurt
dışına gidecek. Onun ötesinde, birçok ülkenin parlamentosunda
sözde Ermeni soykırımı yasa tasarıları görüşülüyor
veya teklifler bekliyor. Bu kapsamda dikkatli olunması gerektiğini
düşünüyorum. Sayın Bakana da onun için uyarıda bulunmuştum.
İnşallah, bu UNDPnin yaptığı ihale tamamlanmadan
millî mayın merkezine devredilir. diye bir daha temennide bulunuyorum.
Neden önemli
değerli arkadaşlar? Burada birtakım şeyler oluyor. dedim.
TİGEM Ermenistan sınırıyla ilgili kiralama ihalesine
çıkıyor aynı anda. Yani, hassas olmamızın nedenlerini
başlıkları itibarıyla söylemiştim ama birkaç örnek
size vermek istiyorum: Şimdi, Dilucunda, TİGEMin, tarımsal
faaliyeti açma adı altında Ermenistan-İran-Nahcivan
arasındaki sınırda askerî yasak bölgedeki Kâzım Karabekir
Çiftliğini otuz yıllığına özel sektöre devretmek üzere
ilana çıktığını söyledim. Maalesef, Tarım
Bakanımızdan bu konuda tatmin edici bir cevap gelmedi, tabii,
Hükûmetimizin Millî Savunma Bakanı burada ama. Yani, Sayın
Bakanım, ben bunları tam anlayamıyorum. Yani, arkadaşlar
buradayken şunu soracağım: Bu söylediğimiz çiftliğin
olduğu bölgeyi Otuz yıllığına kiraya vereceğiz.
diyorlar. Kaçıncı derece askerî yasak bölgededir acaba diye merak
ediyorum çünkü buralar hep askerî bölge. Geçtiğimiz yıllarda Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün sizlerle belki istişareli olarak askerî
yasak bölgeleri yeniden bir elden geçirip tapularıyla
Tabii, daha
açık söyleyeyim. Çünkü, biri dedi ki: Ya, bu Kara Harp Okulunun burada ne
iş var, Ankaranın en güzel, en verimli yerinde? Biz hemen alarma
geçtik herhâlde burayı da AVM yapacaklar diye. Onun için, şimdi böyle
bir sınıf kaydırmaca olunca askerî ihtiyaçtan mı
kaynaklanıyor, ticari ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor, siyasi
ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor açıkçası kafamız
karışıyor. Onun için, askerî yasak bölgede olan yerler, tamam,
bir kısmı ekiliyor, dikiliyor olabilir ama, bunların
Daha önce
de Ceylânpınarda olmuştu biliyorsunuz, Suriye
sınırındaki mayınlar temizlenirken bunları da hep
beraber müştemilatı diye buraya kanuna yazdılar bir de yani
mütemmim cüzleri diye. Eğer Allah göstermesin, o şekliyle geçseydi
kanun, Anayasa Mahkemesi o maddeyi iptal etmeseydi şimdiye çoktan belki de
oralara birileri yerleşmiş olacaktı dedim. Onun için bu
konularda hassasız çünkü yabancı ortak
Özel kesime
açtığınız zaman Ben yabancıya vermem. deme
şansınız yok arkadaşlar. Açtınız, geldi bir
yabancı şirket, kiraladı. Daha net söylüyorum, Ermenistan
sınırında, Amerikada yaşayan bir Ermeni uyruklu
vatandaş gelmiş, bir şirket kurmuş, geldi aldı
Sınırda tarım yapacağım. diye. Şimdi, bizim bu,
sınır güvenliğimiz açısından önemli bir husustur. Hele
hele bu konuda çalışmalar yapılıyor, basından
izliyoruz, birtakım konferanslar, paneller, işte kapalı
sınır açılsın diye. Bizim bu konuda hassas olduğumuzu
bir defa daha belirtmek istiyorum. Neden? Bugün ayın 22si. İki gün
önce 20 Ocak Bakünün işgalinin yıl dönümüydü. Onun arkasından
yaşanan katliamları, artı Karabağda hâlâ devam eden
işgali biliyorsunuz. Şimdi, Karabağ sorunu çözülmeden, bu konu
tartışılmadan onunla ilgili birtakım siyasi veya ticari
faaliyetler oluyorsa buna şiddetle hep birlikte karşı
çıkmamız lazım. Böyle birkaç tane şey üst üste geldiği
zaman değerli arkadaşlar, hem askerî yasak bölgelerin
sınıflandırmasının değiştirilmesi hem
çiftliğin buradan birtakım çalışmalarla özel sektöre
açılması için ihalelere çıkılması ve en önemlisi -daha
önce de belirttim Sayın Bakana, değerli arkadaşlar da ifade
ettiler- buradaki mayın temizleme faaliyetinin önce -Avrupa Birliği-
Sınır Yönetimi Bürosu diyelim İçişleri
Bakanlığının, sonrasında olmayınca da, şimdi
yine UNDP projesi olarak devam ettiğini söyledim. Ve komiktir
arkadaşlar yani hadi Avrupa Birliğine veriyorsunuz, niye diyoruz? 56
milyon eurocuk, onun da 39unu Avrupa Birliği verecekmiş, onun için
ulusal katkıyla yapacağız. Yani Bunu vermekten âciz miyiz?
diye sordum. İnşallah bu kanun bir an önce yürürlüğe girer ve
millî mayın merkezi bütün bu mayın temizleme faaliyetlerini tek elden
yürütmek üzere yapar. Ama hâlâ eksiğimiz var Sayın Bakanım.
Aslında, bu
vesileyle, Suriye Sınırındaki Mayınların Temizlenmesi
Kanununda olanları da alıp da genel bir hüküm hâline getirmemiz
lazım. Yani genel bir yetki alıyormuşuz gibi görünüyor millî
mayın merkezinin tanımında ama gerekirse geçici maddelerle bir
ekleme yaparak ilave şeylerle o özel çıkardığımız
hükümler, yani Suriye sınırı diye yaptığımız
şeyleri millî mayın merkezine vermemiz gerekiyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Niye millî? Millîsiz olamaz mı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Mayın merkezi, ulusal mayın merkezi fark etmiyor.
Uluslararası, national diye geçtiği için arkadaşlar öyle
çevirmiş.
Dolayısıyla
bu mayın merkezinin bu konularda tek otorite olması gerekiyor. Bunları
yapmadığımız zaman, farklı farklı, yeni yeni
teklifler ortaya çıkacaktır. İnşallah, demin dediğim
gibi, Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin devreden
çıkarılması, burada yapılan ihalelerde de diğer bir
husus -önergeyle kısmen düzeltti arkadaşlarımız- millî
şirketlerin, Türk şirketlerinin de bu mayın temizleme sürecine
dâhil olması ve tecrübe kazanması. Çünkü bu patlayıcılar ve
mayın temizliği sektörü dünyadaki en önemli, 3-4 trilyon
dolarlık büyük bir sektör. Bu çerçevede, tecrübe kazanmaları, yabancı
şirketlerle beraber de olsa bir ortaklık kurarak bu sektörde yer
almaları gerektiğini düşünüyoruz. Kısmen yapılsa da
inşallah bunlar ikincil düzenlemelerde, yönetmelikte, esaslarda ve ihale
şartnamelerinde dikkate alınacaktır diye umut ediyorum.
Diğer bir
husussa bununla ilgili Sayın Bakanım, temizlikle ilgili
yapıyoruz ama buna bağlı olarak sınır fiziki güvenlik
sistemi çalışmalarımız maalesef tam tamamlanamadı. Bir
taraftan mayını temizledikten sonra, bunun arkasından da o
güvenliği sağlamamız lazım. Sadece elektronik değil
kimi yerde fiziki olarak birtakım şeylerle bu
çalışmaların yapılması gerekiyor. Paralel bir
şekilde, Millî Savunma Bakanlığımızın da, ilgili
kuruluşların, sınırdaki fiziki güvenlik sistemini
güçlendirecek, olmayan yerlerde tesis edecek çalışmaları bir an
önce yapması sınırlarımızın yol geçen hanı
olmasını da engelleyecektir. Bu yaşanan kriz sürecinde,
özellikle Suriyeyle, Irakla olan sınırlarımızda bu
sorunları yaşadık. Mayınlar temizlendikten sonra da bu
fiziki güvenlik sisteminin tesis edilmesi gerekir. İnşallah kanun,
daha önce yapılan yanlışları da önleyerek şu anda
devam eden süreçleri de alıp ülkemizin çıkarları
doğrultusunda yapılacak bir merkezin kurulmasına vesile olur
diyorum.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Somalide heyetimize yapılan bomba yüklü araçlı saldırı
nedeniyle Geçmiş olsun. diyoruz. Orada hayatını kaybedenlere
de Allahtan rahmet diliyoruz.
Gerçekten
Afrikanın her tarafı mayın gibi ve çok dikkatli olunması
gereken bir alan. Bizler, mayın konusunda, 4 parti grubu da,
akıl-mantık, ülke çıkarları, toplum çıkarları bir
olunca demek ki ortaklaşa bildiğimiz bazı konular var. Daha
önceleri çok sert mayın tartışmaları yaptık, ihalesini
tartıştık, sonra bu Suriyedeki mayınların
sökülmesiyle ilgili Ottawa Sözleşmesi dedik ancak şunu gördük ki
Orta Doğudaki gelişmeler apayrı bir evreye getirdi ve Türkiye
dünyanın en büyük, 16ncı büyük ekonomisi ise bu işini kendisi
yapmalı. Ben ceza avukatlığı yaptım otuz sene,
inanın, ben kaçakçıların nasıl mayın söktüğünü
elleriyle bilirim. Onun için bunu, güvenlik nedeniyle de olsa, Türkiyenin
kendi silahlı güçleri kontrolünde yapması son derece önemli.
Ancak otuz
yıllık çatışmanın getirdiği bir de askerî
güvenlik bölgeleri var, oraya konulan mayınlar var. O konuda çok ciddi bir
harita olayı yok. Bakanlığın bu konuda çok dikkat etmesi
lazım. Süre olayı değildir, yani süreyi uzatmak, Suriyede
IŞİD, El Nusra, El Kaide, ortalıkta bombalı
saldırılar, Reyhanlı
Bu kadar şeyler yaşanırken
tabii ki Suriyede ne bir ihale yapılabilir ne bu mayınlar
çıkarılabilir. Bunun farkındayız, bu gerçekliğin ama mayınsız
giriş kapılarından da herkesin çok rahatlıkla girip
çıktığı bir sınır olmaktan da
alıkonulması gerekiyor. Çünkü bütün dünyanın gözü Paris
saldırısından sonra
Sanki herkes Türkiyeyi kullanıyor,
Türkiye bir köprü, Suriye sınırından geçişler turistik,
böyle bir konum söz konusu.
Tabii, bu
mayınları hangi ihtiyaç koyduysa günümüzde
kaldırılması da son derece
Doğu sınırı
açısından farklı, güney sınırı
açısından farklı önlemlerin alınması gerekir. Ancak
şuna inanıyorum ki doğru bir dış politikayla Türkiye,
çok doğru bir siyasetle, stratejiyle kendi bütün
sınırlarında dostluk ve güveni halklarla sağlayarak en
büyük güvenli sınırları oluşturabilir. Bu en önemli
konudur. Doğru politika budur. Bu komşularımızın
içinde on binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan kadim halklar
bizim de komşularımızdır.
Şurada biraz
önce Mecliste grubumuzu ziyarete gelen askerde- Şüpheli Ölümler ve
Mağdurları Derneği Başkanı, Yönetim Kurulu, onlar daha
önceleri de çok sık geliyordu ve bizim de kanun tekliflerimiz var. Yani
bazı hassasiyetlerini burada tekrar vurgulamak istiyorum:
Birincisi; Millî
Savunma Bakanlığının avukat tutma olayını, evet,
gerçekten doğru buluyorlar. Zaten onların da istediği,
onların istediği, bir avukat değilse baronun atayacağı
bir avukat çünkü güven sorunudur biraz avukatlık olayı ve bu
şekildeki düzenleme bence doğru. Çünkü ailenin güvendiği birini
avukat tutması son derece önemlidir.
Yine askerde
yaşamını yitirenlerin ailelerinin toplam
sayısının son on yılda 6 bin -bilmiyorum Sayın Bakan
bize doğru bir rakam telaffuz edebilir mi- küsur civarında
olduğu söylendi ve bunlara şehitlik maaşının
güvencesinin bağlanması, ailelerinin korunması, evli iseler
çocuklarının ki en önemlisi
Bunların sayısı çok
değil. Askerde hayatını kaybeden kazara olsun, intihar olsun,
başka nedenle olsun evli askerler var. Yani bunların 1 veya 2
çocukları var genellikle yaş itibarıyla, bu çocukların
sosyal güvencesi son derece önemli. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının ilgi alanında ama tabii, şehitlik
statüsü olmadığı için
Bir de yani
şuna sitem ediyorlar: İntihar edenler hariç. diyorlar ve de
psikolojik sorunu olanlar kavramını da doğru bulmuyorlar.
Zaten askere alınmada heyet raporuyla alınıyor insanlar.
diyorlar. Bütün askerlerin bu şekilde kategorize edilmesini de yani
kolektif bir tanımlamayı da doğru bulmuyorlar, inciniyorlar.
Yani Pekâlâ asker de olabilir, üstlerde de aynı tür sorun ve
rahatsızlıklar olabilir. diyorlar. Bu kavramın
kullanılmamasını özellikle, hassasiyetle istiyorlar, onu ifade
etmek istiyorum.
Yani Bedelli
askerlik varsa biz yoksul olan askerlere zorunlu askerlik mecburiyeti
getirilmesi son derece haksız. diyorlar. Vicdani reddin mutlaka
olmasını ifade ediyorlar. Çünkü yoksul olmak demek illa zorunlu
askerlik yapmayı gerektiriyorsa parası olanın benden ne ayrıcalığı
var? Vatan borcu parayla mı ölçülüyor? diyorlar. Yani haklılar bu
konuda yoksul, emekçi insanlar, bu konuda özellikle de
ayrımcılığa uğrayanlar.
Bu şüpheli
asker ölümlerinde adalet arayışı vardır, bunu çok
doğal karşılamak lazım. Aslında askerî yargı -ben
sıkıyönetim mahkemelerinde de görev yaptığım için
bilirim- birlik mahkemeleri biraz daha düzenli ve özenli de
çalışır, dikkat eder bu tür konulara ama özellikle askerlik
göreviyle ilgili olmayan şüpheli ölümlerde adli yargıyı mutlaka devreye
koymak lazım. Bu, güven açısından önemli çünkü farklı bir
nedenle, asker, kışla içinde de ölü olsa
Ama askerlik göreviyle
ilgili değilse onu ayırmak lazım, bunu diyorlar.
Zaman
aşımı konusunda da tereddütlü onlar var. Yani bu tür suçlarda
zaman aşımı olmamalı diyorlar çünkü yaşam hakkı,
bir kutsal vatan borcu nedeniyle
Böylesi bir sıkıntıyı
ifade ediyorlar.
Şuna
baktığımız zaman: Ben -Türkiye'de bütçeye- daha önceki
bakanla beraber ve özellikle uzmanlarla, hatta buradaki, Komisyonda görevli
değerli asker arkadaşlarla da bu konuyu konuştum, -askerde 6 bin
civarında yaşamını yitiren, intihar, kayıp, kaza ne
dersek diyelim farklı biçimlerle- bunun mali boyutu -borç olarak, yük
olarak- bütçeye çok değil. Yani bakın, yüzde 5 işveren primini
ödediğimiz zaman yüzde 5 prim, 5 milyar lira bir yük getiriyor. Oysaki bu
6 bine yakın ailenin anne babaları genellikle
yaşlıdır, onların bir sosyal güvenceye
kavuşturulması veya -bir önerge vereceğiz zaten yeri
geldiği zaman- o aileden birinin işe alınması veya sosyal
güvenlik nedeniyle çocuklarının güvence altına
alınması, maaş bağlanması, bu son derece yani sosyal
devlet olmanın gereğidir. Yani bilmiyorum, bütün devletlerde, bütün
ülkelerde kendi askerlerine, böylesi bir yaşam hakkı ihlali söz
konusu olduğu zaman, kusurlu olsun olmasın; dikkatsizlik, tedbirsizlik
olsun olmasın
Bakın, önemli, altını çiziyorum. Yani tabii
ki her kesimden insanlar askere gidiyor ve çok farklı vakalar da var ama
zaten askerliğin bir süzgeci de var yani vakası olan insanı
askere almıyor. Çürük raporu denilen bir olay vardır,
sağlık raporu denen bir olay vardır, bir heyet var. Eğer
almışsa ki normal bir insandır diye almıştır. O
objektif sorumluluk dâhilinde olayları değerlendirmek lazım.
Onların bu beklentileri olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakan,
maliyeden bir görüş isterseniz, ne kadar yük getiriyor ne kadar evli olan,
hayatını yitiren, askerlik görevini yapan yurttaşımız
vardır? Ben bunun çok büyük bir yük getirmediğini ifade ediyorum. Bu
yarayı sarma konusunda da sizlere büyük görev düşüyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim.
Şahsı
adına konuşmalar yok.
Sistemde soru
olmadığı için soru-cevap bölümünü de geçiyoruz.
Böylelikle ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeleri tamamlamış bulunmaktayız.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
30uncu maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezi'nin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 30 uncu maddesi ile düzenlenen 211
sayılı Kanunun 66 ncı maddesinin son fıkrasında
"askerlik hizmeti yapmakta iken" ibaresinden sonra gelmek üzere
"her ne şekilde vefat ederse etsin" ibaresi eklenmesi için
gereğini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Haluk
Eyidoğan Ramazan
Kerim Özkan
İzmir İstanbul Burdur
Turhan
Tayan Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Serindağ
Bursa Uşak Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, esasen önergede yapılmak istenen husus
madde metninin içinde var olduğundan bu önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, biz de Komisyon
Başkanımız gibi diyoruz. Mevcut kanun, verilmek istenen
önergeyle istenilen amacı sağlayacaktır. Dolayısıyla,
askerdeyken görev başında her ne sebeple olursa vefat edenlerin
Hepsini, bu cenazeyle ilgili, Bakanlığımız
karşılayacaktır.
Arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde
kim konuşacak?
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Getirilen bu
düzenleme ile intihar eden ya da ettiği söylenen erbaş ve erlerin de
mezarlarının yapım giderlerinin bu kapsamda değerlendirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
On beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
672 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
31nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
672 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 31. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan sivil personel ve askeri öğrenciler
ibaresinin sivil personel, askeri öğrenciler olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl
Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile bir cümlede çok sayıda bağlaç kullanımının Türkçe
yazım kurallarına göre düzenlenerek maddede anlam bütünlüğü
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
32nci maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
672 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 32. maddesinin a) bendinde
yer alan bunların emeklileri ibaresinin bu kadrolardan emekli olanlar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl
Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile maddenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde 33te bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
672 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinde yer alan
mensupları ibaresinin personeli olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl
Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile maddenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Çerçeve 34üncü
maddeye bağlı madde 70/Ada iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezi'nin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 34 üncü maddesi ile düzenlenen 211
sayılı Kanunun 70/A maddesindeki "askeri ihtiyaçlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve asker hastanesi bulunmayan yerler"
ibaresinin eklenmesi için gereğini saygılarımla arz ve teklif
ederim.
Mustafa
Moroğlu Haluk
Eyidoğan Ramazan
Kerim Özkan
İzmir İstanbul Burdur
Turhan
Tayan Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Serindağ
Bursa Uşak Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
672 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 34. maddesinin Madde 70/A
bendinde yer alan "maksadıyla askerî ihtiyaçlar dikkate alınarak
Genelkurmay Başkanlığınca asker hastaneleri kurulur."
ibaresinin "amacıyla Genelkurmay Başkanlığınca
ihtiyaçlar dikkate alınarak asker hastaneleri kurulur" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile maddede anlam bütünlüğü sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezi'nin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 34 üncü maddesi ile düzenlenen 211
sayılı Kanunun 70/A maddesindeki "askeri ihtiyaçlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve asker hastanesi bulunmayan yerler"
ibaresinin eklenmesi için gereğini saygılarımla arz ve teklif
ederim.
Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ
konuşacak.
Buyurun.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına
İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 34üncü
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz, sınırlarımızın önemli
bir kesiminde mayınlar bulunmakta. Şimdi, bu mayınlar
döşenmeden evvel bu topraklar çiftçilerden kamulaştırma yoluyla
alınmış ve daha sonra mayın döşenmiştir.
Şimdi, bu arazilerin bu mayınlardan temizlenmesi gündemde. Bunun için
önemli olan şudur: Araziler mayından temizlendikten sonra bu
arazilerin kullanımı nasıl olacaktır?
İkinci bir
soru, ikinci bir husus: Bu arazilerin mayından temizlenmesi hususunda
ihale süreci şeffaf ve saydam olabilecek midir?
Birincisi, tüm
konuşmalarımızda da belirttiğimiz gibi bu hususta da ihale
sürecinin şeffaf ve saydam olması, o mayınların
temizlenmesinden sonra buradan yararlanacak olanlar açısından da önem
arz etmektedir.
İkinci husus
da mayınlardan temizlenecek olan arazinin bölge yakınında
yaşayan ve bugüne kadar bu mayınlardan şu veya bu şekilde
mağdur olmuş insanlara, muhtaç insanlara
dağıtılması meselesidir. Bu nedenle bu konu üzerinde bu
açıdan önemle durmak gerekmektedir. Biliyorsunuz, Gaziantep önemli ölçüde
bu mayınlardan etkilenmiş, Gaziantepte yaşayan insanlar bu mayınlardan
önemli ölçüde etkilenmiş ve zarara uğramışlardır.
Ve Gaziantep
açısından önemli ikinci bir husus, daha doğrusu Gaziantepi ve
Gaziantepte yaşayan insanları mağdur eden husus Suriye
olaylarından sonra Gaziantepin ve Gazianteplilerin içine
düşürüldüğü durumdur. Bu konuda en zarar gören ilimiz Gaziantep
olmuştur. Şu anda ülkemizde 1 milyon 700 bini aşkın
Suriyeli yaşamaktadır. Bunların bir bölümü kayıt
altına alınmış, bir bölümü de kayıtsız olarak
şu veya bu şekilde dolaşmaktadır. Gaziantepte de
zannediyorum 350 bine yakın insan kayıt altında bulunmakta ama
ona yakın veya en azından 100 bin civarında Suriyeli insan da
kayıtsız olarak Gaziantepte yaşamını sürdürmektedir.
Sayın
milletvekilleri, işte böyle bir ortamda, Gaziantepi de çok ilgilendiren
bir konunun gündeme getirilmiş olduğunu görüyoruz. Biliyorsunuz, bu
konu çok daha önce de gündeme getirilmiş ancak sonuca
ulaştırılmamıştı. Bugün, bu konunun bir sonuca
bağlanması ve özelikle de temizlenecek olan arazinin orada
yaşayan, etkilenmiş olan, mayından şu veya bu şekilde
zarar görmüş olan insanlara dağıtılmasıdır.
Özellikle mayından temizlenme işlemiyle beraber bir rehabilitasyon
merkezinin kurulması ve mayından etkilenen insanların bu
rehabilitasyon merkezinde rehabilite edilmesi de önem arz etmektedir çünkü
şu veya bu şekilde organlarını yitirmiş, yaşam
alanında zorluklarla karşılaşmış insanlarla
karşı karşıyayız.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, söz almışken bir hususu dikkatinize
sunmak istiyorum: Biz, hukuk devletinde
yaşadığımızı zannediyoruz. Dün, Kayseride bir
dava görüldü. Olayın cereyan ettiği yer Eskişehir, ailenin
oturduğu yer Hatay, duruşmanın yapıldığı yer
Kayseri. Duruşmadan sonra, televizyonlara yansıyan görüntüler
hepimizin içini burktu. Adliye binasının etrafı bariyerlerle
çevrilmişken, insanların oraya hiçbir müdahalesi yokken, tamamen bu
bariyerlerin dışında aile ve onun avukatları,
yakınları, arkadaşları sadece basın
açıklaması yapmak üzere oraya toplanmışken büyük bir gaz
bombardımanıyla karşı karşıya kaldılar. O
bembeyaz gaz bulutundan tüm yurttaşlarımız hatta gaz sıkan
polislerimiz bile etkilendi. Öncelikle, bu iklimin bir
an önce Türkiyeden gitmesi ve Hükûmetin yaşanabilir bir iklim
yaratması hepimiz için, herkes için önem arz etmektedir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Çerçeve
34üncü maddeye bağlı madde 70/Byi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
35i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Madde
36yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde
37yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
38inci
maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
672
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 38. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Genelkurmay
Başkanlığı bünyesinde görev yapan asker kişilerin her
ne sebeple olursa olsun yaşamını yitirmesi durumunda; yasal
mirasçılarına 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun ile 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri uygulanır."
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Gülser Yıldırım Adil Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, Maliye Bakanlığı da dâhil
olmak üzere mali bir husus olduğu için- onlardan görüş almamız
lazım, üzerinde ilave çalışma yapılması lazım.
Ancak şu aşamada katılmıyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'de darbe mekaniği hem siyasi hem de devleti
temsil eden kurumlar üzerindeki hegemonyasını sürdürmeye devam
etmektedir. Askerlik kurumu darbelerin planlandığı ve
uygulandığı kurum olarak ülkedeki yönetim sisteminin üreticisi
olmuş ve yapısını bu doğrultuda korumaya devam
etmiştir. Bu nedenle siyasal iktidarlar tarafından yasama
faaliyetleri kapsamında getirilen palyatif değişiklikler sistemin
büyük çıkmazlarını çözmekten çok uzak kalmaktadır.
Demokrasi kurumunun hayat şansı
bulamamasının en büyük nedeni darbeler ve kurumlaşan darbe
mekaniğidir. Rejimin her krizinde bu mekanik kolaylıkla harekete
geçmekte ve demokrasi kurumunu tehdit etmektedir. Dolayısıyla
Türkiye'de gerçekleşen darbelerle yüzleşmek kaçınılmaz bir
hâl almıştır. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın
göstermelik mahkemeleri Türkiye'deki darbe mekaniğini çözmeye yetmeyeceği
bilinmelidir.
Askerlik kurumu günümüzde darbe işlevini
yitirmiş gibi görünse de yürütmenin emriyle sivil insanları
katletmeye devam etmektedir. Roboski'de gerçekleşen bombalama neticesinde
yaşamını yitiren yurttaşların dosyası hükümetin
bilgisi dahilinde Genelkurmay tarafından karartılmış ve
katliamın detaylarının açığa çıkmasının
önüne geçilmiştir. Roboski katliamı ile birlikte 90'larda
gerçekleşen sivil katliamlar açığa çıkarılmadan
askerlik sistemini ilgilendiren yasal düzenlemelerin yasama faaliyeti konusu
yapılması çözüm değildir.
Askerlik sisteminin kanuni alt yapısının
değiştirilmesinden önce ilk olarak ele alınması gereken
konu askerlik görevinin bir zorunluluk olmaktan
çıkarılmasıdır. Gelişmiş demokrasilerin
tanıdığı temel insan hakkı olan "vicdani
ret" hakkının tanınmaksızın atılacak
adımların demokrasi kültürü açısından ve
barışı arayan bir parti olarak tarafımızdan kabulü
mümkün değildir. Vicdan sahibi bütün siyasi parti ve örgütler de bu fikri
paylaşmaktadır. Vicdani Ret hakkının kamusal bir hak olarak
tanınması için de gerekli yasal değişiklikler öncelikli
olarak gündeme alınmalıdır.
Ülkemizde varlığını sürdüren
savaş kurumlarından olan koruculuk sistemi diğer önemli sorun
alanlarından biridir. Kurulduğu günden bugüne kadar sayısız
faili meçhul cinayetin faili olarak bilinen koruculuk sisteminin lağvedilmesi
sürdürülen müzakere maddelerinden biri olduğu bilinmektedir. Koruculuk
sisteminin çözülmediği bir askeri yapı için önerilen yasal
değişiklikler sistemi etkileme kapasitesinden yoksundur.
Hâlen muvazzaf personel şaibeli bir şekilde
öldürülmekte ve askeri kanunlar koruyucu zırh olarak
kullanılmaktadır. Temel yaklaşım zorunlu askerlik görevini
yerine getirirken yaşamını yitiren yüzlerce askerin ölümlerini
açığa çıkaracak bir yapının oluşturulması ve
faillerin yargılanmasını sağlayacak bir sistemin kurulması
olmalıdır.
Askerlik sorunsalının ülke gündeminde makul
yaklaşımlar çerçevesinde çözülebilmesi için yukarıdaki ana
maddeler Anayasal çerçevede ele alınmalı ve darbe
kurumlarının etkileri yok edilmelidir. Ana sorunların
varlığı kabul edilmeden askeri bürokrasiyi ilgilendiren küçük
değişiklikler toplumsal taleplere cevap olmayacak ve yasama
faaliyetlerinin etkisi darbe mekaniğine karşı çıkmaya
yetmeyecektir.
Önerilen küçük
değişiklikler ülkenin askerlik sorununu çözmekten yoksundur. Ancak
silahaltındayken yaşamını şüpheli bir şekilde
yitirenlerin ailelerinin taleplerinin bir kısmını
karşılanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
39uncu maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezi'nin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 39 ncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılması için ile gereğini saygılarımla arz ve
teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Haluk Eyidoğan Ramazan Kerim Özkan
İzmir İstanbul Burdur
Turhan
Tayan Dilek Akagün
Yılmaz
Bursa Uşak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan
konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, 22 Mart 2011 tarihli 6191
sayılı Kanunla 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa geçici madde 32 eklendi. Bu düzenlemeyle darbe süreçlerinde
Türk Silahlı Kuvvetlerinden haksız ve hukuksuz biçimde
ilişiği kesilen askerlerin yaralarının sarılması
amaçlanmış idi. Ancak iktidar partisi AKPnin engellemeleriyle,
amaçlanan düzenleme maalesef kadük oldu. 28 Şubat sürecinde YAŞ
kararlarıyla atılan askerlerin hakları verilirken 12 Mart 1971
sürecinde atılan askerlerin tamamı ve 12 Eylül 1980 darbe sürecinde
atılan askerlerin çoğunluğu kapsam dışında
bırakıldı. Bu askerlerin mağduriyetleri hâlâ sürüyor ve
sorumlusu AKP iktidarıdır. Hükûmet darbe deyince 28 Şubatı
anlamakta, gerçek darbe olan 12 Mart ve 12 Eylülü görmezden gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Millî Savunma Bakanının bir dediği bir
dediğini tutmuyor. Yargı denetimine açık işlemle
ilişiği kesilen askerler için yargı yoluna gitsinler.
demiştir maalesef Sayın Bakan. Ancak askerî yargı yolunun
çıkmaz sokak olduğunu Bakan da bilmektedir. Eğer
Sayın Bakan aksini iddia ediyorsa 32nci maddeyle neden yargıya
başvuru hakkı değil de YAŞ mağdurlarına
doğrudan özlük hakkı iadesi tesis edildiğini
açıklamalıdır. Diğer taraftan, 12 Mart ve 12 Eylül darbe
dönemlerinde sıkıyönetim altında yargı denetimine açık
olduğunu söylemek mantık dışıdır. Yine, askerî
öğrencilerin subay ve astsubaylar gibi 926 sayılı TSK Personel
Kanununa tabi asker olduklarını, mecburi hizmete tabi
olduklarını, İç Hizmet Kanununun 92nci maddesi hükmüne göre
harp okulu öğrencilerine subaylar gibi muamele olunacağını,
Emekli Sandığı Kanununa tabi olduklarını; mevzuata ve
yargı kararlarına göre hangi muvazzaf statünün öğrencisiyseler
onlar gibi emeklilik dâhil, tüm sosyal güvenlik haklarına sahip
olduklarını bildiği hâlde Bakanlık neden konuyu
anlamazlıktan geliyor? Neden asker statüsünde olan öğrenci askerler
ile statüleri tamamen farklı olan tıp ya da mühendislik
öğrencilerinin aynı statüde oldukları söyleniyor? Dört yıl
okuduktan sonra subay çıkmasına bir hafta kala haksız ve
hukuksuz bir şekilde okullarından atılan harp okulu
öğrencileri işkence görmüşler, er olarak askerlik yapmışlar,
sonra tekrar üniversiteye gidip dört yıl daha okumak zorunda
kalmışlardır. Sayın Maliye Bakanı da geri
kalmıyor, sözde Yargı yolu açık. Yaklaşımıyla,
ilişiği kesilen öğrenci ve rütbeli askerlere hak verilir ise
1960tan bu yana ilişiği kesilmiş askerler, polisler,
öğretmenler, öğrenciler, 1402liklerin de kapsama gireceğini, bu
durumda altından kalkılamayacak bir mali yük
çıkacağını anlatıyor.
Sayın Bakana
soruyoruz: Bütün bu saydığı kişilere haklarının
defaten verildiğini, darbe mağduru olup da haklarını
alamayan sadece bir kısım asker kaldığını ve
sayılarının 1.500-2.000 civarında olduğunu biliyor
musunuz? 12 Eylül ve 12 Mart mağdurlarının yaş
ortalamasının 60 civarında olup çoğunun emekli
olduğunu, yapılacak işlemin sadece emeklilik intibakı
olduğunu biliyor musunuz? Bal gibi biliyorsunuz ama derdiniz solcu
dediğiniz askerlere haklarını vermemek olduğundan,
bildiklerinizi bir anda unutuveriyorsunuz Sayın Bakan. Kaldı ki mali
yük çıkacak diye adaletsizlikleri görmezlikten gelmek demokratik hukuk
devletine yakışmaz Sayın Bakan. Tabii sizin hukuk devletinden ne
anladığınıza bağlı bu durum.
Sayın
milletvekilleri, vicdanları sızlatan bu
ayrımcılığın telafisi yüce Meclisimizin görevidir.
Ayrımcılığa uğrayan askerler üç yıldır
Meclis koridorlarını arşınlıyorlar, ilgili gördükleri
çok sayıda kişiyle, parlamenterle ve hatta bakanla görüşüyorlar
ama iktidar partisi oyalama taktikleriyle ayrımcılığı
unutturmaya çalışıyor, buna izin vermeyeceğiz.
Sayın AKP
milletvekilleri size sesleniyorum: Ayak sürümelere son verin,
ayrımcılıktan dönün, 28 Şubatta atılan askerlere tanınan
hakların 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbe süreçlerinde atılan
öğrenci askerler dâhil tüm askerlere verilmesini sağlayacak,
kırk dört yıldır süren bu mağduriyeti giderecek yasal
düzenlemelerin yapılması için engellemeyi bırakın. Aksi
durumda, bu ayrımcılığın vebali boynunuzadır.
Sizler bu vebali taşırken vicdan huzuruyla yaşayabilecek misiniz
diye de sormak istiyorum.
Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
40ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
42nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
43üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
44üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
46ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
47nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
48inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
49uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
50nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
51inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
52nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
53üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
54üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
55inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
56ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
57nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
58inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylelikle ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm,
çerçeve 80inci maddeye bağlı ek 2 ve ek 3üncü maddeler dâhil 59 ile
87nci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi konuşacak.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bölümle ilgili
değerlendirmeme geçmeden önce, dün Kayseride görülen rahmetli Ali
İsmail Korkmaz davasına ilişkin birkaç görüşümü,
değerlendirmemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeyden
önce şunu ifade edeyim ki dün mahkemenin vermiş olduğu karar
kamu vicdanına oturmamıştır. Basına
bakıldığında, yorumlara bakıldığında ya
da vatandaşla konuşulduğunda bu cezanın gerçekte
işlenen suçların karşılığı olduğunu
söylemek mümkün değildir. Üzücü olan birkaç olayı da söylemek
istiyorum.
Ali İsmail
Korkmaz, Gezi olayları nedeniyle o protestolar çerçevesinde
hayatını kaybetmiş, hayatına kastedilmiş,
katledilmiş olan bir gencimizdir. Bu davanın sanıklarından
birisi, bir polis şöyle bir değerlendirmede bulunmuş, şöyle
bir savunmada bulunmuş mahkemede, cümlesi aynen şöyle: Gezi darbe
girişimidir. Halkın malına canına kastetmişlerdir. Gerçek
katil varsa o çocukları sokağa çıkaranlardır. Bu, son
derece önemli bir cümle; elbette, yargılanan kişiler savunma
kapsamında her türlü açıklamayı, her türlü değerlendirmeyi
yapabilirler. Anayasanın 138inci maddesi çerçevesinde, yargı
yetkisinin kullanılmasıyla ilgili olarak, savunmayla ilgili olarak
bizim burada herhangi bir değerlendirme veya yorum yapmamız söz
konusu değil. Ancak, bir polisin olaya bakış
açısının ne olduğunu ve o günlerdeki iklimin ne
olduğunu hatırlamak açısından bu beyan son derece
önemlidir. Hatırlayacaksınız dönemin Başbakanı
Sayın Erdoğan Polise emri ben verdim ve Gezi, bir darbe
girişimidir. dedi. Yani bu polis Ben Sayın Başbakanın,
zamanın Başbakanının bu açıklaması çerçevesinde
Geziyi bir darbe girişimi olarak aldım ve yine Sayın
Başbakanın talimatı çerçevesinde hareket ettim. demek
istemektedir. Bu kadar vahim günler yaşayan bir ülkedeyiz ve toplumun
vicdanına oturmayan, o vicdanı kanatan bir karar söz konusu
olmuştur. Elbette yargı süreci bitmemiştir ama bu üzüntümü,
acımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu tasarıda
özlük haklarına ilişkin düzenlemeler de var. Bu vesileyle bir konuyu
Sayın Millî Savunma Bakanının ve Hükûmetin dikkatine sunmak
istiyorum. Konu şudur: Bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetleri Darbe mağdurlarının mağduriyetini
gideriyoruz. başlığı altında birçok yasa
çıkardı, listesini çıkardım, hepsi burada. Toplam 4 yasa
çıkarmıştır Hükûmet bu konuda. Birincisi: 22/6/2006 tarihli
5525 sayılı Yasa. İkincisi: 4 Temmuz 2012 tarihli ve 6353
sayılı Yasa. Üçüncüsü: 21 Temmuz 2013 tarihli ve 6495
sayılı Yasa. Dördüncüsü de 28/8/1999 tarihli ve 4445 sayılı
Yasa kapsamındaki birtakım disiplin cezalarına ilişkin
olarak yeniden düzenlenen bir yasa. Bu yasaların hepsinin ortak
özelliği, ana özelliği 28 Şubat mağdurlarının
haklarının iade edilmesidir, ağırlık budur.
Şimdi, Hükûmet darbe deyince, darbe teşebbüsü deyince, darbe
girişimi deyince aklına sadece 28 Şubatı getiriyor,
aklında sadece bu var. Türkiyede 27 Mayıs yaşandı, 12 Mart
yaşandı, 12 Eylül yaşandı, 21 Mayıs var, 22
Şubatlar var, bütün bunlar bir kenara atılıyor; 28 Şubat
sonrasında kim memuriyetten atıldı, kim disiplin cezasıyla
memuriyetten çıkarıldı, kimin hakkı ihlal edildi, bütün
bunların hakları birer birer iade edildi. Elbette o memurlar da, o
uygulamadan, 28 Şubattan mağdur olanlar da bizim
vatandaşlarımızdır. Hiç kuşku yok, onların
mağduriyetinin giderilmesi devlet olmanın gereğidir, devletin
görevidir, bunda herhangi bir tartışma yok ama sıra 12 Mart
mağdurlarına, 12 Eylül mağdurlarına, diğer darbelerin
mağdurlarına gelince Hükûmet bu konuda adım atmıyor. Bu
kürsüden bunları birçok kez konuştuk. Düzenlenen yasalar,
çıkarılan yasalar bu kişilerin memuriyete iadesi, işe
iadesi, artı, memuriyetten ayrı kaldıkları süreler için
emekli keseneklerinin, sigorta primlerinin ve bunların devlete düşen,
kurumlara düşen karşılıklarının devlet
tarafından ödenmesi, bütün bunları kapsamına aldı ve
ödemeleri yaptı. Ama bir yandan idari yargıya kapalı olan
birtakım işlemler nedeniyle görevi sona erdirilenler var,
bunların küçük bir bölümü döndü ama bunların yaklaşık 3
bini dönebilmiş değildir. Ya da bakan onayıyla görevi sona
erdirilenler var. Bu görevi sona erdirilen kişiler çeşitli nedenlerle
idari yargıya başvurmamış veya başvurmamış
veya başvuramamış; Türkiyenin iklimi o günlerde ona uygun
değil, görevi sona erdirilenlerin bu işlemlerle ilgili yargı
yolunun açık olduğuna ilişkin bilgileri yok. Birçok konu var bu
şekilde. Bütçe konuşmasında, burada, Başbakan Sayın
Davutoğlu Cumhuriyet Halk Partisine yönelik bir darbeci suçlamasında
bulundu. Ben burada çıktım, bütçe konuşmasında bir konuyu
açıkladım. O da şu: Sayın Başbakan siz Cumhuriyet Halk
Partisine darbeci suçlamasını yaptınız. Biz bütün darbeleri
reddediyoruz. Ama, siz darbeleri reddederken bile bir açık hava
toplantısında, mitingde- darbeleri sayarken 12 Eylülü
saymıyorsunuz dahi. Ve sıra darbe mağdurlarının
haklarının iadesine gelince, bundan da sadece 28 Şubatı
anlıyorsunuz, 28 Şubat sonrasında kimin işine son
verilmişse onların haklarının iadesini anlıyorsunuz.
Eğer siz gerçekten darbelere karşıysanız darbelerin bütün
olumsuz sonuçlarını, darbelerden mağdur olan kişiler,
memurlar, çalışanlar, kimler varsa bütün bunların
yaşadığı mağduriyeti gidermek zorundasınız.
Darbelere karşı olmak budur. Ama, şu ana kadar Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri darbeler arasında ayrım yapan bir
politika izlemişlerdir. Yani, hangi darbeler bizim tabanımıza
zarar vermiştir, hangi darbeler bizim tabanımıza zarar
vermemiştir? Bu ayrım yapılmıştır. Sizin
tabanınıza zarar vermediğinizi düşündüğünüz darbelerin
sonuçlarını, o darbelerden mağdur olan kişilerin
haklarını iade veya bu olumsuz sonuçları giderme konusunda
hiçbir adım atmadınız. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda
kanun teklifi var. Gelin, bu kanun teklifini yasalaştıralım.
Hayır, o kanun teklifini biz doğru bulmuyoruz, biz başka bir
düzenleme yapacağız. diyorsanız Sayın Bakan gelin, bunu
açıklayın; getirin, sizin getirdiğiniz kanunu biz destekleyelim,
çıkaralım. Ama, böyle ikili oynamak yok. Meydanlarda Darbelere
karşıyım. diyeceksiniz, buraya geleceksiniz, yasa
çıkarırken diğer bütün darbelerin sonuçlarını
görmezlikten geleceksiniz.
Güvenlik
soruşturması mağdurları vardır bu ülkede. 1402
sayılı Sıkıyönetim Kanunu uygulamasının mağdurları
vardır. Görevlerine 28 Şubat değil, daha başka diğer
saydığım darbeler sonrasında son verilenler vardır.
Yargı yolu kapalı olmuş olanlar vardır. Yargıda
hakkını arayamamış olanlar vardır. Bütün bunları
kül hâlinde değerlendirip bir yasayı çıkarmak gerekir.
Zamanım
bitiyor
Kumpas mağdurlarının haklarının iadesi konusunda
da bir kanun teklifimiz var. Türkiye, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas
davalarını yaşadı. Burada Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
Türkiye'nin çok değerli insanlarının hakları gasbedildi,
unvanları gasbedildi, hayatları çalındı. Bunların
şimdi serbest bırakılmış olması, özgürlüğüne
kavuşmuş olması yeterli değil. Bunların
haklarını iade etmek de devletin görevidir. Bu konudaki kanun
teklifimiz de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekliyor; gelin, bunları
yasalaştıralım. Bu dönem sona ermeden bu hakları iade
edelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz
konuşacak.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi millî mayın merkezinin
kurulması yönündeki görüşlerini sizlerle ve kamuoyuyla
paylaştı. Ben bu bölümde Türk Silahlı Kuvvetlerinin maalesef
yıllardır sorunları bir türlü çözülemeyen, hatta
bırakın çözülmesini, dönüp bakılmayan ve bu sorunlarla tüm
ömrünü boğuşarak geçiren iki çalışan kesiminden
bahsedeceğim. Gerçi artık her fırsatı değerlendirip bu
sorunları dillendirişimiz onları, yüzleri buldu.
Kendi
çocukları, eş dost akrabalar için neredeyse asırlık
mevzuatları bile değiştiren AKP ve onların anayasal
açıdan sorumlu ama vicdani açıdan sorumsuz bakanları, bu
sorunları dillendirdiğimizde ya kulaklarını kapadılar
ya da havaya tavaya bakarak dikkat dağıtmaya
çalıştılar.
Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının tümünün sorunları var. Onları da
anlattık, çözüm önerilerini sunduk ama ben bu sınırlı
zamanda uzman erbaşlar ile sivil memurların sorunlarını
sizlere ve elbette Askerin bakanıyım. diye ortalıkta
dolaşan Sayın Millî Savuma Bakanına bir kez daha
hatırlatacağım ki birazdan bu konuşmalarımıza vereceği
cevaplarla da samimiyet derecesini hep birlikte ölçeceğiz. Gerçekten ordunun
temsilcisi olarak onların sorunlarının çözümüne liderlik eden,
nezaret eden anlamında bakan mı, yoksa meseleleri herkes gibi
seyredip, bu meselelerin kangrenleşmesine arkadan bakakalan mı,
göreceğiz.
Sayın Bakana
sözlü, yazılı birçok kez kürsülerden de bu sorunları
aktardık, hükûmet sıralarına kadar gidip yine kendisine bu
sorunları hatırlattık, çözüm beklediğimizi ifade ettik. Bu
sorunların çözümünün bir kısmı gerçekten yasal değişiklikler
gerektiriyor. Gerçi böyle bir değişikliğe destek olacağımızı
her defasında yineledik. Bizler kanun teklifleri de getirdik Meclise ama
ne kendisi bir tasarı getirdi ne de verdiğimiz tekliflere bir destek
açıkladı. Bir milim ilerlemeden sorunlar büyüdü gitti.
Kaldı ki,
değerli milletvekilleri, bu sorunların bir kısmı yasal
değişikliklere ihtiyaç göstermiyor bile, sadece bu kesimlere
birazcık insani yaklaşımla bakışınızı
değiştirerek çıkaracağınız yazılı tebliğ
ve talimatlarla halledilebilecek şeyler ama ne yaparsınız ki
Sayın Bakanın bu konuda ne bir inisiyatif alası var ne de
değiştirme kudreti.
Sayın Bakan,
Sayın Hükûmet; bininci kere söylüyoruz, bu sorunları daha da
ötelemeniz mümkün değil. Öfke sel gibi, çığ gibi. Bir an önce
tedbir üretmeniz gerekiyor. Aksi takdirde ordumuzun en önemli gücü olan iç huzurunun,
dayanışma duygusunun yerinde yeller esecek.
Sivil
memurlarımız diyor ki: Sayın Bakan, biz de sizin gibi siviliz.
Evet, askerî bir teşkilatta hizmet veriyoruz ama asker değiliz. Bizim
ya sorumluluk ve yükümlülüklerimizi sivilleştirin ya da özlük haklarımızı
askerleştirin.
Ortada kocaman bir
Anayasa Mahkemesi kararı var. 20 Eylül 2012de, 2012/54 esas, 2012/125
karar sayısı ile vermiş kararını Sivil memurlar asker
kişilerden değildir. diye. Senin bir şey söylemene gerek yok Sayın
Bakan, ortada Anayasa Mahkemesi kararı var, sadece gereğini iste.
Bunu da söylemiyorsan Sayın Yılmaz sevsinler sizin Askerî vesayeti
kaldırdık. nutuklarınızı.
Kurumunuzda
Sayın Bakan, bu bünyede çok kıymetli elemanlarınız var,
doktorlar, mühendisler, uzmanlar birçoğu master, doktora yapmış.
Özlük hakları maalesef yerlerde sürünüyor, sefalet ücretleri neredeyse,
bunları muadillerine bakarak görebilirsiniz. Gitsin başka yerlerde
çalışsınlar. da diyemezsiniz çünkü başka kurumlar için
muvafakat da vermiyorsunuz, şehit çocukları, kardeşleri dâhil.
Çağdaş kölelik sistemi değil de nedir bu? Geride kalan
yakınlarıyla birlikte olmak istiyorlar. Hayır diyorsunuz.
Halbuki bunun için dört yıl önce bu kürsüden Halledeceğim. diye söz
verdiniz Sayın Bakan.
2010
yılında memurların hastalıkları neredeyse
sağlık kuruluşlarına gitmelerinde kurumlarından sevk
alma zorunluluğu kaldırılmış olmasına rağmen
bu kolaylık Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sivil memurlar için geçerli
değildir. Niye? Bunun için yasa yapmış Meclis, bunu niye
uygulamıyorsunuz Sayın Bakan? Askerî kurumlara bir hatırlatma
yazısı gönderme konusunda bu kadar mı âcizlik içerisindesiniz.
Yoksa Askerin bakanıyım. derken, sivil çalışanları
personeliniz mi saymıyorsunuz? Emeklilik intibak işlemleri, lojman
hakkı, askerî sosyal tesisler ve servislerde yaşanan adaletsizlikleri
kim kaldıracak Sayın Bakan? Sivil çalışanların
örgütlülük haklarına niye saygı göstermiyorsunuz? Astsubay ve subay
dernekleri kamu yararına dernekler ama sivil memurların derneklerine
niye bu hakkı çok görüyorsunuz? Hâlâ daha bazı karargâh ve
birliklerde âdeta mobbing unsuru olarak sivil memurlara nöbet, içtima, ücretsiz
ve sınırsız çalışma şartları
dayatılıyor. Sorduğunuzda Siz de askerî kurumun personelisiniz.
diyorsunuz. Sorumluluk var ama özlük haklarına gelince sıra,
örneğin, kariyer planlaması, görevde yükselme, fiilî hizmet
zammı, asayiş tazminatına gelince sıra Siz sivilsiniz.
deyip çıkıyorsunuz.
Sayın Bakan,
Millî Savunma Bakanını biz aydan mı getireceğiz, aydan
mı ithal edeceğiz? Bunlar için iki satırlık bir yazı,
Meclise getireceğiniz 2 maddelik bir kanun teklifi sorunu çözmez mi? Bal
gibi biliyorsunuz çözeceğini ama derler ya: Geçinmeye gönlünüz yok. 50
bin sivil memur, aileleriyle birlikte bu ilgisizliğin hesabını
sormak için 7 Haziranı bekliyor, El mi yaman, bey mi yaman?
göreceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, uzman erbaşlar da bahsetmek istediğim ikinci kesim:
Sanal âlemi açtığınızda gerçi hep sizden bahsediyorlar,
kürsüden bir de ben hatırlatayım dedim. Kuş uçmaz, kervan geçmez
yerlerde vatan bekçiliği yapan, terörle mücadele eden bu yiğit
Anadolu çocuklarının içinde bulundukları şartlar son derece
zor. Terör tehdidini kastetmiyorum. Zaten gönüllü talip olmuş,
taşı yastık, toprağı yorgan bilmiş bu
kardeşlerimiz. Kaygıları can değil, sevdiklerinin ve
ailelerinin geleceği. Onları güvenli bir geleceğe
kavuşturmadan ortada bırakmaktan korkuyorlar. Can pazarında
kelle koltukta görev yapanlar için sözleşmeli çalışma zulümdür.
Herkese kadro verilirken uzman erbaşların unutulması, terörle
mücadele edenleri cezalandırmak değil ise, değerli
milletvekilleri, olsa olsa gaflettir, dalalettir. Hiç olmazsa belli bir hizmet
süresinden sonra bu arkadaşlarımıza derhâl kadro verilmelidir.
Üniformaları
ile emekli olma hakkını istiyorlar. Sanki sivil memurların
sorunlarını çözmüşsün gibi, üniformalarını
çıkardıktan sonra uzman erbaşı sivil memur
yapıyorsunuz, yani Çile çekmeye devam et. diyorsunuz. Sivil
memurluğa giriş derecesi 13, uzman erbaşlığa ise
10dur. Sivil memurluğa geçtiğinde bir geriye gidiş yaşanıyor
ki hakikaten uzman erbaşın geçmişi yok kabul ediliyor. Sivil
memurların giriş derecesi 10 olarak belirlenir ise her iki kesimin de
sorunu çözülmüş olacak. Ayrıca çoğu üniversite mezunu bu
kardeşlerimizin 1inci dereceye kadar ilerlemesinin önündeki mâniler
kaldırılmalıdır, yine tahsil durumlarına göre
intibakları verilmelidir.
Aldıkları
disiplin cezaları, hastalandıklarında verilen raporlar
sözleşmelerini etkiliyor. Bu, insanlık dışı bir
uygulamadır. Hiçbir uzman erbaş hasta olduğu hâlde doktora gitmek
istemiyor. Bu insanlık dışı uygulamayı kaldırmak
çok mu zor Sayın Bakan? Ne hastalanma lüksleri var ne de üstlerinden
aldıkları disiplin cezaları için hak arayabilecekleri merciler.
Doğu garnizonlarındaki görev süreleri subay ve astsubayların
ikişer yıl ama uzman erbaşların beş yıl.
Dolayısıyla üçüncü doğu hizmetinde verilen ek ödemelerde de
sıkıntı yaşıyorlar, bir haksızlıkla
karşı karşıyalar.
Lojmanlardaki ve
sosyal tesislerdeki eşitsizlikler, emeklilik maaşındaki
haksızlıklar, daha bunlar ne kadar devam edecek? Yani gözlerinizi
kapatmışsınız. Aileleriyle birlikte, efendim, binlerce
kişi sizin bu sorunlara el atmanızı bekliyor, bu sorunların
çözümünü bekliyor ama hâlâ daha kılınızı kıpırdatmama
konusunda istikrarlı bir biçimde devam ediyorsunuz yolunuza. PKK ile
müzakerelerde taraf olan askerin bakanı âciz, suspus, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sorunlarında maalesef sessiz ve dilsiz.
Sizi, Sayın
Bakan, inisiyatif almaya ve devletin, milletin bakanı olmaya Milliyetçi
Hareket Partisi olarak davet ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Şahsı
adına ilk konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
672 sıra
sayılı Kanun Tasarısının üçüncü bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, kanun,
millî mayın temizleme merkezi kanunu ve askeriyelerle ilgili kanundur. Bu
vesileyle ben de sözlerimin başında kahraman Türk Silahlı
Kuvvetlerini, emniyet güçlerimizi, devlet memurlarımızdan, Türk
milliyetçilerinden bu vatan için, millet için, bayrak için şehit olan
insanlarımızı, şehit ve gazi olan insanlarımızı
minnet ve şükranla anıyorum. Onlar bir kahramandır, onları
yüce Türk milleti hiçbir zaman unutmayacaktır demek istiyorum.
Tabii, kanunla
birçok konu gündeme getiriliyor. Biz kanunun tamamını Milliyetçi
Hareket Partisi grubu olarak destekliyoruz. Kanunun şimdiden ülkemize ve
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Biraz önce,
kanunla ilgili konuşma yapacağımı söyleyince
arkadaşlarımızın bazılarından telefon geldi. Yine
değerli arkadaşım, biraz önceki konuşmacı da zaten
gündeme getirdiler. Özellikle uzman erbaşlardan, Tokattan Mehmet Güzel ve
Ahmet Taştan, kendileri uzman erbaş olarak çalışırken
ayrılmışlar, devlet memurluğuna geçmek istiyorlar. Maalesef
bu geçmeleri esnasında da birçok engelle
karşılaşıyorlar ama kapı kapı
dolaştıklarını ve bir türlü geçemediklerini ifade
ediyorlar.
Sayın
Bakanımdan arzımız odur ki en azından bu kanunun içerisine
konulmasa bile bundan sonraki kanunlar içerisine bunlarla ilgili en
azından kolaylaştırıcı bir hüküm yani orada uzun bir
süre çalışmış olan insanlar oradan
ayrıldıkları zaman, çeşitli sebeplerle
ayrıldıkları zaman başka kurum ve kuruluşlara
geçişlerinde kadro tahsisi istenmeden, direkt olarak geçişlerle
ilgili bir madde konulmuş olsa herhâlde bunları daha fazla
kazanmış oluruz diye düşünüyorum. Çünkü bunlarla ilgili on
binlerce insan bunu bekliyor ve aileleriyle, çocuklarıyla beraber iş
kapısı bekliyorlar, iş imkânı bekliyorlar. Bunu da buradan
bir vesile iletmek istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii askeriyeyle ilgili bir kanun olunca bazı
şeyleri söylemek mecburiyetindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti devleti
dünyanın en güzel, en müstesna yerlerinin başında
bulunmaktadır. Yani atalarımız dünyanın en güzel yeri olan
Anadolu coğrafyasına gelmiş yerleşmişlerdir. Bu
coğrafyada yaşamak, bu coğrafyada hayatını devam
ettirmek, devletini devam ettirmek de ne kadar zordur. Dostlarımız
olduğu kadar düşmanlarımızın da yoğun bir
şekilde olduğunu unutmamak mecburiyetindeyiz. Yani Türk devletini bu
coğrafyadan atmak, bu coğrafyadan Orta Asyaya veyahut da diğer
yerlere gönderme noktasında da yoğun faaliyetler
yapılmış olduğunu da görüyoruz. Son zamanlarda, özellikle
ülkemizdeki, doğu ve güneydoğuda olan olayları da bu yönlü
olarak değerlendirmek gerekmektedir. Yani bölücü terör örgütleri, bölücü
güçler hem içte ve hem dışta yoğun bir faaliyet göstererek bu ülkeden
insanlarımızı, yüce Türk milletini atmaya
çalışıyorlar.
Devletimizin
sınırları içerisinde, kardeşlerimizin
yaşadığı bölgelerde, maalesef bazı yerlerde
kanunların hâkim olmadığını ve
insanlarımızın da büyük bir mağduriyet içerisinde
kaldığını görüyoruz. Yani olaylar oluyor, dükkânlar
kapanıyor, esnaf fakruzaruret içerisinde ve insanlar mağdur oluyor.
Bakınız,
son zamanlarda Cizre bu bölgelerin başında geliyor. Cizre ilçesi
neredeyse tamamıyla teröristlerin eline geçmiş bir durumda görülüyor.
Devlet bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir kenara itilmiş,
korumasız bir şekilde bölge terör örgütünün insafına terk
edilmiştir. Şırnak ilinin Cizre ilçesinde çıkan olaylar,
oradaki fiilî durumun sorumlusu, değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden söylemek isterim ki AKP iktidarı ve Hükûmetidir.
Hükûmet suçların, cinayetlerin, kanunsuzluğun hesabını,
devlet gibi olmalı, devlet gibi sormalı ve de gereğini
yapmalıdır. Ancak yapılabilir mi? Merakla bekliyoruz. Habur
Sınır Kapısında terör örgütü militanlarının
ülkemize kahraman edasıyla girişiyle beraber, AKP Hükûmetinin terörle
mücadelesinin de bitmiş olduğunu değerlendiriyoruz. Daha sonraki
dönemlerde yapılan açılım fiyaskoları bu durumun sebebidir.
Açılımlar adı altında her geçen gün terör örgütü ve
uzantılarına taviz üzerine tavizler veriliyor. Kandil ve
İmralıdan gelecek olan haberler heyecanla bekleniyorsa durumun ne
kadar vahim olduğunu da hep beraber görmek mecburiyetindeyiz.
Bölücü terör
örgütü kardeşliğimizi bozmaya çalışıyor, bin
yıllık kardeşliğimizi ortadan kaldırmaya
çalışıyor. Hâlbuki Atatürk bu ülkeyi Ne mutlu Türküm diyene!
ilkesi içerisinde kurmuş, o temeller üzerinde oturtmuştur. Ancak
gördüğümüz kadarıyla terör örgütü önce dağlara hâkim oldu,
akabinde bölgelere hâkim oluyor, şehirlere hâkim oluyor ve Cizre gibi
ilçelerimizde mahallelerin etrafında hendekler kazıyor, oralara
giriş ve çıkışları kontrol ediyor. Yani şehirlere
eşkıyaların hâkim olmakta olduğunu görüyoruz.
İşte, bu mealde bu toprakları bizlere emanet eden o gazilerimizin
ve şehitlerimizin de herhâlde yürekleri sızlıyordur diye
düşünmek mecburiyetindeyiz. Ama onun yanında da devlet gibi
olmalıyız ve devlet gibi hareket ederek oraları terör örgütüne
bırakmamalıyız, oradaki insanlarımızı
kucaklamalıyız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına diğer konuşmacı Ramazan Can.
Konuşacak
mısınız?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hayır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Süremiz
on beş dakikadır. Sisteme giren milletvekillerimize söz veriyorum.
Sayın
Doğru, soru soracak mısınız?
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim. Ben soracağım soruyu sordum.
BAŞKAN
Sordunuz.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bingöl ilinde Millî Emlake ait olan bir arazi, size yani Millî Savunma
Bakanlığına tahsis ediliyor ve bu arazi, bir kişiye
kiralanıyor. Bu kişi, bizim Cumhuriyet Halk Partisi Bingöl İl
Başkanımız. Yirmi yıl buranın ecrimisilini,
kirasını, her şeyini ödeyerek faaliyetlerini sürdürüyor. Ancak,
biz, Bingölde bazı yolsuzluk iddialarını ortaya atar atmaz
birisi düğmeye basıyor ve Bingöl İl
Başkanımızın yirmi yıldır parasını
ödeyerek kiracı konumundaki işletmesine el koyuluyor, askerî bölge
ilan ettiriliyor ve buradan apar topar atılıyor.
Şimdi,
Sayın Bakan, burada çok ciddi bir hukuksuzluk var. Bu hukuksuzluğun
mutlaka ortadan kaldırılması gerekiyor, kamu vicdanı burada
yaralanıyor ve sanki, bu insan, orada işgalci konumuna
düşürülüyor. Bu konuya dikkat çekmek istiyorum. Bu konuya da el atıp
eğer gereğini yaparsanız da memnun olacağız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sözleşmeli uzman er ve erbaşlara sözleşme süresi bitince Siz
belediyelere gidin, belediyelere girin. Size, öncelikle, belediyeler hak
verecek, işe gireceksiniz. diyorsunuz. Bu insanlar, belediyelerin
kapısında aylarca, yıllarca helak oluyor. İnsanın
vicdanı sızlıyor.
Sayın Bakan,
bu sözleşmeli uzmanlar hayatlarını bu ülke için koymuş
insanlar. Teröre karşı savaşıyorlar, sözleşme süreleri
bittiği zaman diyorsunuz ki: Gidin, size iş versinler. Yani, buna
bir çözüm bulmuyor musunuz? Millî Savunma Bakanlığı, kendisi
için çalışan, bu ülke için hayatını koyan insanlara sahip
çıkmayacak mı? Bunların iş sorunlarını nasıl
çözeceksiniz Sayın Bakan?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bir yazılı soru önergeme vermiş olduğunuz cevapta -ben
gıda maddeleriyle ilgili, 2013 yılında alımı
yapılan gıda maddelerinin miktarını, tutarlarını
sormuştum- şöyle bir yanıt aldım: Gıda maddeleri
sırayla gelmiş hepsi ama yumurta, sebze, meyvenin
karşısına Millî Savunma Bakanlığı
tarafından tedarik edilmemektedir. diye yazıyor. Bunu
anlayamadım. Nasıl tedarik ediliyor, mahallinde mi? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, Sayın
Atıcı, Bingöl ilinde Millî Emlakçe tahsis edilmiş bir arazinin
daha sonra tahsisi iptal edilmiş, dolayısıyla burada bir hukuka
aykırılık olduğunu ifade ediyor. Tabii, biz
detayını Millî Emlak Genel Müdüründen yazılı olarak
sorarız, alırız, birinci husus bu.
İkincisi:
İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi;
doğru, yanlış bir işlem yapılırsa yargıya
gidilir. Yargı da doğru veya yanlış karar verir ama hukukun
üstünlüğü veya hukuk devleti, yargının vermiş olduğu
kararı doğru olarak kabul edip neticesine göre hükmetmek,
gereğini yerine getirmeyi gerektirir.
Yine, bir
başka, Sayın Acarın uzman erbaşlarla ilgili: Burada bir
problem var, burada bir problem var ama sorun kolay değil. Neden? 10 binin
üzerinde bir şey var. Eğer, biz bunları devlete
Çünkü onun da,
devletin de her yıl alacağı bir memur sayısı var.
Eğer bunları alırsak hâkim alamayacak, bunları alırsak
yerine göre polis alamayacak, bunları alırsak öğretmen alamayacak.
Bir kanun çıkmış, işte İki yıl görev
yaptıktan sonra ayrılanlar boş kadro olmak kaydıyla kamuda
istihdam edilebilir. diye bir kanun konulmuş ancak bugüne
geldiğimizde sayı o kadar artmış ki bunlara bir iş
bulabilmek kolay değil. Ancak sadece sizin değil, hepimizin de ortak
karşılaştığı bir sorun. Nasıl çözülebilir?
Bizim de üzerinde hâlen çalıştığımız bir mesele.
Bir başka,
Sayın Demirözün, gıdalar, yumurtayla ilgili: Yerel, mahallî olarak
temin ediliyor diye arkadaşlar bilgi verdiler, dolayısıyla Millî
Savunma Bakanlığı olarak ihaleyi biz yapmıyoruz.
Bilgilerinize.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
elbette yargıya güveniyoruz ve yargı kararını verecektir
ancak yargı bu kararı verene kadar geçecek olan yıllar
içerisinde, Bingöl gibi bir yerde, 30dan fazla işçi
çalıştıran ve katma değer elde eden bu şirket şu
anda kapatılmıştır. Hiçbir gerekçe yokken, sırf biz
Bingöle gittik, bazı konuları gündeme getirdik diye böyle bir
işlemin yapılmasını bir, etik bulmayız, iki, hukuk
eğer tecelli edecekse bu zamana kadar da bu işletme yok olup
gidecektir. Ee, hukuk tecelli ettikten sonra da yani bunun bir anlamı kalmamış
olacaktır.
İstirhamımız,
lütfen bir talimat verin ve size gerekli bütün bilgileri getirsinler. Uygun
görürseniz, ilgili kişiyle de beş dakika siz veya uygun
göreceğiniz birisi görüşürse bu sorun çözülmeyecek bir sorun
değil efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, bu konuyla ilgili Sayın
Atıcıdan gerekli bilgileri alın, gerekiyorsa ilgili
kişiyle görüşün. Bu konuyla ilgili gereken bilgileri
alacağım. Yani, gereği ne kadar yapılabilir o konuda
kararı veririm.
Bilgilerinize.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben Sayın
Bakana Gaziantep ili İslahiye ilçesinde bir önceki dönemde göreve
başlatılan uzman erbaşların yani ordudan
ayrılmış uzman erbaşların, AKPli Belediye
Başkanı koltuğa oturduktan sonra işten
çıkarıldıklarını daha önce Mecliste
dillendirmiştim. Şimdi, bu arkadaşlarımız idare
mahkemesinden kazanmışlar ancak İslahiye Belediye
Başkanı bu arkadaşlarımızı göreve
başlatmamakta ısrar ediyor. Yani, bu karda kışta ortada
kalmış bu kardeşlerimize -ki bunlar sizin eski personeliniz-
bunların hukukuna mutlaka sahip çıkmanız gerektiğini
düşünüyorum. Kendi partinizin belediyesiyle ilgili bir girişimde
bulunursanız memnun olurum. Benimki sadece soru değil, bir taleptir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sistemde
başka soru yok.
Sayın
milletvekilleri, böylelikle üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
60ıncı
maddede bir adet önerge vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
672 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 60. maddesinde yer alan
yardımcı doçent" ibaresinin,
yardımcı doçent, okutman ve uzman" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile ders ücreti ödenebilecek öğretim elemanlarına yardımcı
doçent, okutman ve uzmanların eklenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
61inci maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 61. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman Ahmet Duran
Bulut Mehmet Günal
Adana Balıkesir Antalya
Oktay
Vural S. Nevzat
Korkmaz
İzmir Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Nevzat Korkmaz konuşacak, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha
huzurlarınızdayım.
Ben bu
değişiklik önergesiyle, iki farklı hususu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bir tanesi: Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa ek madde eklendi
6522 sayılı Kanunun 11inci maddesiyle. Bu madde, birçok kurumda
hizmet alımı yöntemiyle çalıştırılmakta olan ve
bu kurumların asli işlerini yürüten personeli ilgilendiriyordu. Bu
madde çıkarıldı ama bu hükmün yürürlüğe girmesi ve
detayların ortaya çıkarılabilmesi için yine aynı yasa
gereği bir Bakanlar Kurulu kararı ve yönetmelik
çıkarılması isteniyordu. Fakat, bugüne kadar bu yönetmelik ve
Bakanlar Kurulu kararı yayımlanmadı. Bu eksikliğe
rağmen durumdan vazife çıkaran işgüzar bazı kurum ve
üniversiteler, uygulama yönetmeliği ve Bakanlar Kurulu kararı
olmamasına rağmen, taşeron şirketler üzerinden
çalıştırılan, bürolarda çalıştırılan
idari personeli bürolarından çıkarmaya ve temizlik işlerine
gönderme konusunda bir talimat verdiler. Aşağı yukarı,
Türkiye'de birçok kurumda bu hadise yaşanıyor, Ispartada da Süleyman
Demirel Üniversitesinde yaşanıyor. Üniversitemizde taşeron
şirket üzerinden hizmet alımı yöntemiyle bürolarda
çalışan ve kurumun asli işlerini yürüten 250 personel, temizlik
işlerine gönderilmeye çalışılıyor, aksi hâlde,
işten çıkarılacakları kendilerine beyan edilmiş.
Yayımlanacak olan Bakanlar Kurulu kararıyla hizmet alımı
yöntemiyle hangi işlerde personel
çalıştırılabileceği belirlenecek. Bu kararda kurumlara
yardımcı büro hizmetleri şeklinde bir hizmet satın alma
imkânı sağlanır ise işten çıkarılmaların
önüne geçilecek.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin derhâl diğer düzenleyici işlemleri
çıkartması ya da bu kurumları Benim işlemlerimi bekleyin.
diye talimatlandırması gerekiyor. Aynı talimatı YÖK de
verebilir. Aksi takdirde hem idarede boşluklar oluşacak hem de
personelin hak kayıpları gündeme gelecek. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu sorunun takipçisiyiz. Bu hususta da bir an önce Hükûmeti adım
atmaya davet ediyoruz.
Yine bir
başka husus değerli arkadaşlar, basında da yer aldı:
Efendim, insanlığın ortak değerleri üzerine inşa
edilen ve milletin bağışlarıyla ayakta tuttuğu
Kızılay, sanal âlemde, AKPnin iş ortağı Rıza
Sarrafı eleştiren karikatürü paylaştığı için
Isparta Kan Bağışı Merkezi Müdürü Doktor Şerafettin
Kılınçeli işten çıkardı. Yakından da takip
ettiğim birisi bu Doktor Bey, bölgede kan
bağışını, değerli arkadaşlar, yüzde 70
artırmış, bu çalışmalarıyla da bölgede takdir
toplamış bir kişi, düşünen, konuşan, eleştiren
Ne olacaktı yani bildiğini söylemeyecek, gördüğünü görmeyecek
miydi? Beğendiği karikatürleri paylaşmış, suçu bu.
Sorsanız Siyaset ile uğraşıyor. diyeceksiniz. Allahtan
korkun. Uzun adam diye sanal âlemde vıcık vıcık
yağcılık, yağdanlık yapanlar hakkında
bırakın işlem yapmayı, terfi ettirdiniz. Bu
yağcı, yağdanlık şahsın görevi siyaset
yasağı olan bir de hâkimdi; hâkimi koru kolla, terfi ettir, doktora
siyaset yasağı koy. Herhâlde ileri demokrasi
anlayışınız bu.
Değerli
arkadaşlar, Bu ülkede ifade hürriyeti var mı, yok mu? diye bir
anket yapılıyor, geçen sene yüzde 34 çıkan İfade hürriyeti
vardır. oranı, bu sene yüzde 27 çıkmış. Bu, olsa olsa
AKP Hükûmetinin ayıbıdır. İşte bu da en önemli
tezahürlerinden birisi. Bu adaletsizliğin hesabı mutlaka sorulur, hem
Kızılay Genel Merkezinden sorulur bu işleme imza atan, bu
talimatı verenler ile ilgili hem de
Şunu da sizlerle paylaşmak
istiyorum: Bakın, bir gün gelecek, Uzun Adam diye methiyeler düzen
şahıs, mahkûm olmamak için işten
çıkardığınız doktordan rapor almak zorunda kalacak.
Burası Türkiye, herkes hesabını kitabını buna göre
yapsın. Niye mi böyle söylüyorum? İlahi adaletin tecellisine yürekten
inandığım için. Herkes hesabını buna göre yapsın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
62nci maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 62. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman Ahmet Duran
Bulut Mehmet Günal
Adana Balıkesir Antalya
Oktay
Vural S. Nevzat
Korkmaz
İzmir Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba önerge üzerinde?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Eski düzenleme
daha uygun olduğu için aynen kalması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
62nci madde
kabul edilmiştir.
63üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
64üncü maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezinin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nda yer alan 64 üncü maddenin tasarı metninden
çıkarılması için gereğini saygılarımla arz ve
teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Turhan
Tayan İlhan
Demiröz
İzmir Bursa Bursa
Dilek
Akagün Yılmaz Ramazan
Kerim Özkan Haluk
Eyidoğan
Uşak Burdur İstanbul
Ali
Serindağ
Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın İlhan Demiröz konuşacak, Bursa Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 672 sıra sayılı Milli Mayın Faaliyet
Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Milli Savunma Komisyonu
Raporu üzerine Cumhuriyet Halk Partisi görüşlerini belirtmek için söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Yasa
tasarısına geçmeden, Sayın Millî Savunma Bakanının
25/12/2014 tarihindeki bir açıklamasıyla başlamak istiyorum.
Türkiyenin ilk çip fabrikasının temeli başkentte
atıldı. Fabrikanın hayata geçmesiyle 1 kilogram çipin ihraç
edilmesinin 10 milyon ton patates üretiminden daha kârlı olduğunu
söyledi. İşte, şeyi de yanımda getirdim, gazete de burada.
Burada şuna gelmek istiyorum: Tabii ki çipin ne kadar kârlı
olduğunu, teknoloji katma değerinin ne kadar yüksek olduğunu
kabul ediyoruz ama bu tarafta da, bunu karşılaştırırken
elmayla armudu veya oransız şekildeki bir
karşılaştırma olduğunu ifade etmek istiyorum.
Biz dekara
ortalama 2.700 kilogram düşünürsek, 10 milyon ton patates için 400 bin
hektar bir alana ihtiyacımız var. Diğer bir ifadeyle, 4 milyon
dönümlük bir alanda patates ekmemiz gerekir. Hâlbuki ülkemizdeki patates
üretimi 4 milyon ton civarında. Yani ekilebilen arazi miktarımız
154 bin hektar. Ülkemizde kişi başına patates tüketiminin,
yıllık tohumluk ve depo kayıpları gibi kısımlar
çıktıktan sonra 50 kilogram olduğunu söylemek isterim.
Patatesle ilgili
bu bilgileri verdikten sonra, gıda ürünü, hayvan yemi, endüstriyel
nişasta ve tohumluk olarak kullanıldığını,
Türkiye'de hemen her ilde patates üretildiğini eklemek isterim.
Ayrıca, üretim yoğunluğu olarak Niğde, İzmir, Konya,
Afyonkarahisar, Kayseri, Bolu, Adana illerinde gerçekleştiğini de
söyledikten sonra, Türkiye'de 40 bin civarında çiftçi ailesinin erken ve
ikinci ürün patates tarımı yaptığını da
unutmayalım.
Altını
özellikle çizerek söylemek istediğim husus şu: Telefonlar aldım
bu konuyla ilgili, köylülerimizin, çiftçilerimiz hassas
davrandıklarını, üzüldüklerini ifade ettiler, ben de bunu
sizinle paylaşmış oldum Sayın Bakanım.
Yine, bu konu
açılmışken, az önce bir dakikalık sorular
kısmında bir soru sordum; Sayın Bakan, meyve sebze,
yumurtanın yerelden tedarik edildiğini söyledi, yerelin de oradaki
alay komutanlıkları vasıtasıyla olduğunu anladım.
Şimdi,
şuna gelmek istiyorum Sayın Bakan, daha önce de
konuşmuştuk. Bursa için söylüyorum, özellikle bugünlerde
ihracatın durması -ziraat oda başkanının ifadesiyle
söylüyorum- sıfırlanması söz konusu. Ellerinde bol miktarda
armut var, deveci armudu, santa maria; inanın hâlâ götürüyorlar,
bırakıyorlar, kaç kuruş verirlerse bir ay sonra gidip
alınıyor.
Buradan ifadem
şu: Yerelde oluyorsa, bu konuda talimat vererek bu ürünlerin
alınması sağlanamaz mı? Bunun örneğini Aydın
Belediye Başkanımız yaptı. Aydında narenciye, 25
kuruştu, 30 kuruşa bunu aldı. En azından çiftçilerin bu
kadar sıkıntılı olduğu bir dönemde, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanının çiftçilerden tarafa hiç
bakmadığı bir dönemde, lütfen, bu konuda onların ellerinden
tutarsanız, zannediyorum ki Millî Savunma Bakanına minnettar olacaklardır.
Bunu arz etmek istedim.
Mayınlı arazilerle ilgili söyleyeceklerim
de vardı ama zamanı bu şekilde kullandığım için
sadece bir cümleyi söylemek isterim. Orta Doğunun en zengin su
kaynaklarına sahip olan bu bölge için Avrupa Birliği tarafından
2004 yılında yayınlanan ve kamuoyundaki adıyla etki
değerlendirme raporunda Türkiye'den kaynaklanan suyla ilgili Dicle ve
Fırat üzerinde su yönetiminin devredilmesi gerektiğini ifade ediyor, dikkatinizi buraya çekiyor ve hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demiröz, sağ olun.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
65inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
66ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
67nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
68inci maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezinin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısında yer alan 68 inci maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi için gereğini saygılarımla
arz ve teklif ederim.
Mustafa Moroğlu Haydar
Akar Dilek Akagün
Yılmaz
İzmir Kocaeli Uşak
Ramazan Kerim Özkan Haluk
Eyidoğan Turhan
Tayan
Burdur İstanbul Bursa
MADDE 68:
17/11/1983 tarihli ve 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Kanununun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (f) ve (g)
bentlerinde yer alan hükümlü olmamak ibareleri hükümlü olmamak veya bu
suçlardan dolayı haklarında hükmün açıklanmasının geri
bırakılması veya buna bağlı düşme kararı
verilmemiş olmak şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Haydar Akar konuşacak, Kocaeli Milletvekili.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Olması gereken bir kanun, zaten
bir mutabakat da var, onun için de Meclis sıralarımız boş
hepinizin gördüğü gibi. Güzel bir şekilde götürüyoruz, bu kanunun
bütün maddeleri konuşuluyor ama en az bunun kadar önemli olan, yine benim
kentimi, İstanbulu ve Sakaryayı ilgilendiren bir konudan bahsetmek
istiyorum. İnşallah, Sakarya ve Kocaeli milletvekilleri de
buradadır.
Gerçekten
otuz altı aydır bu kesimdeki vatandaşların seyahat etme
özgürlükleri ellerinden alındı. Gerekçe hızlı trendi,
yüksek demiyorum çünkü hız limiti 250nin üzerindeki trenlere yüksek
hızlı tren denir. Bunu da bilmenizde fayda var diye
düşünüyorum. Hızlı tren gerekçesiyle otuz altı aydır
Adapazarı-Haydarpaşa arasında yolcu
taşımacılığı yapılmıyor. Günde
yaklaşık 30 bin kişi bu işten yararlanıyordu. Bunun
içinde Kocaeli Üniversitesinde okuyan 70 bin öğrencinin büyük bir
kısmı, yine Sakaryada okuyan öğrencilerin büyük bir
kısmı, artı, İstanbula alışverişe giden
gelen memur, işçi birçok insan tam otuz altı ay süreyle mağdur
edildi. Tabii, bu mağduriyet belediye otobüsleriyle önlenmeye
çalışılsa da yeterince önlenemedi. Ben kendi köyümden de
biliyorum, birçok insanın işi bıraktığını
biliyorum.
Bunları
geçtik. Bu yılbaşı itibarıyla banliyö trenlerinin
çalıştırılacağı söylendi. Banliyö trenleri, evet,
çalıştırıldı. Eskiden beri biliyoruz ki bu banliyö
treni yani Adapazarı Ekspresi diye adlandırılan tren daha
önceki yıllarda -kapanmadan önceki yılda- Adapazarı merkezden
kalkıp Haydarpaşaya giden bir trendi. Yani Adapazarı merkezden
binen bir arkadaşımız, bir vatandaşımız, bir
kardeşimiz tek bir vasıtayla Haydarpaşaya ulaşıyordu.
O Haydarpaşa -görkemli manzarası edebiyat kitaplarına
geçmiştir, şiirlere konu olmuştur- bir kültür, TCDDnin kültürü
diye adlandırılıyor ki dünyada hep böyledir merkezlerdeki tren
istasyonları, gerçekten öyle muhteşem bir yapı. Orada inerler ve
Avrupaya bir selam çakarlardı oradan, vapurla karşıya
geçerlerdi.
Şimdi
Teknolojiyi kullanıyoruz, hatları yeniliyoruz, zamandan tasarruf
ediyoruz. diye Adapazarından binen bir vatandaş önce bir Adaray
treniyle -banliyöyle- Arifiyeye gidecek, Arifiyede inecek, binecek
Adapazarı Ekspresine Pendike gidecek, Pendikte inecek, oradan Kartala
minibüs, dolmuşla gidecek, Kartaldan metroya binecek, Kadıköye
gidecek, Kadıköyden vapura binecek, karşıya geçecek. Eskiden 1
vasıtayla yaptığımız şeyi, şimdi 5 ayrı
vasıtayla yapıyoruz. Teknoloji yenileme bu değil
arkadaşlar. Maliyetleri düşürme, kaliteyi artırma bu değil.
Evet, maliyetleri düşürmüyorsunuz, vatandaşın cebini
sıfırlıyorsunuz; zamandan tasarruf etmiyorsunuz,
vatandaşın zamanını sıfırlıyorsunuz.
Gerçekten her şeyi sıfırladınız, bir de kültürü ve
tarihi sıfırlıyorsunuz.
Şimdi sizden ricam
Bakın, o hatta
sinyalizasyon eksik olduğu için daha önce on dakikada bir veya günde 12
sefer karşılıklı yapılırken sırf
konuşmayalım diye 4er sefer kondu -4 sefer gidiş ve 4 sefer
geliş kondu- nedeni de hızlı trenlerle
çakışmaması gerektiği çünkü sinyalizasyon yok. Gerçekten,
Gebze-Pendik arasında sinyalizasyon olmadığı için
hızlı tren seferleri artırılamıyor, banliyö ve
Adapazarı Ekspresi tren seferleri artırılamıyor ve yük
trenleri çalışmıyor. Evet, Yük treni çalışmayabilir.
diyebilirsiniz ama TCDDnin en büyük gelir kaynağı yük
taşımacılığı olmasına rağmen sizin
döneminizde yük taşımacılığı -Allah rahmet
eylesin- o da bitti, en büyük geliri olmasına rağmen. Tamam, yolcu
taşımacılığına önem veriyorsunuz,
hızlı tren diyorsunuz; bu, gerçekten olması gereken bir
şey ama bunu yaparken, diğer insanların, başka kentlerde
yaşayan insanların mağdur edilmemesi gerekiyor. Özellikle ben
TCDD Genel Müdürünü alarak Arifiyeden Adapazarı merkeze kadar
hızlı treni getirdim, birlikte inceledik, raylar eski, Adarayın
çalıştığı kısımda, 9-10 kilometrelik
kısımda raylar eski ve tek yol, Burayı yenileyebiliriz. diyor,
4 tane hemzemin geçit var, Battı çıktı ve üst geçit
yapabiliriz. diyor. Bunun hepsini TCDD üstlenmesine rağmen Sakarya
Büyükşehir Belediyesi bu trenlerin oraya gitmesini istemiyor.
Sizden, Sakarya
milletvekillerinden ricam, bizim çocukluğumuzun, anılarımızın
hikâyesi olan Adapazarı ve Haydarpaşa hattındaki banliyöleri
kaldırmayın ve eski yöntemlerle, yöntemlerle demeyeyim,
lokasyonlarla çalıştıralım, Adapazarı merkez ve
Haydarpaşadan çalıştıralım, aradaki diğer
köylerde, beldelerde insanlar da Adapazarı merkeze gidip
alışveriş yapma imkânına sahip olsunlar. Niye söylüyorum?
Ben İzmite bağlı beldede yaşamama rağmen her hafta
sonu veya hafta arasında ailem Adapazarına gider, pazar
yaparlardı, oradan alışveriş yapar ve dönerlerdi.
Şimdi bu da bitti, Adapazarı esnafı da mağdur edilmiş
oldu. Bunun çok önemli bir konu olduğunu düşünüyorum, bunu da sizin
desteklerinizle çözmek gerektiğine iniyorum.
Teşekkür
ediyorum beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
69uncu maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezinin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nda yer alan 69 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılması için gereğini saygılarımla arz ve
teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Haluk
Eyidoğan Ramazan
Kerim Özkan
İzmir İstanbul Burdur
Turhan
Tayan Dilek Akagün
Yılmaz Aytuğ
Atıcı
Bursa Uşak
Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı
konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 672 sıra sayılı Milli
Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Mayın
temizlemesinden bile rant elde etmeyi düşünmeyen milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 69uncu maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ediyoruz. Bununla birlikte kara
mayınlarının yarattığı
sıkıntıları ve özellikle kadın ve çocuklar üzerindeki
etkilerini de sizlere kısaca özetlemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, kara mayınları aslında çok çok ucuza mal
edilebiliyor ancak bunların temizlenmesi yüzlerce misli fiyata mal oluyor
ve bu gerekçelerle de yüz yıla kadar da temizlenmesi zor hâle geliyor.
Toprak altında, temizlenmediği için yüz yıla kadar sinsice
kurbanlarını bekleyebiliyor. Savaş sonrası barış
dönemlerinde daha çok kendini gösteriyor bu sinsi düşmanlar ve
masumları da katlediyor veya sakat bırakıyor.
Antipersonel kara
mayınları ne yazık ki coğrafyamızda yüz karası
bir ilkelliğin yani ölüm kültürünün yani acının
araçlarındandır. Hepimizin bildiği gibi, öldürmek insan suçudur.
Bu konuda meşru müdafaa dışında hiçbir gerekçe geçerli
olamaz. Peki, emperyal ülkeler bizim gibi ülkelere acaba neden mayın
satarlar? Bunun bir tek cevabı vardır, o da sömürüdür. Mayın
üretip satarken emperyal güçler bizden para kazanıyorlar.
İnsanlarımız öldüğünde insanlarımızın
kaybından dolayı kazanıyorlar. Patlayan mayınlar nedeniyle
uzuvlarını kaybeden vatandaşlarımızın
tedavilerinden, protezlerinden para kazanıyorlar ve kendi
sattıkları ve döşettirdikleri mayınları temizlerken de
en çok parayı oradan kazanıyorlar.
Peki, Türkiyedeki
duruma bir bakalım. Türkiye, Ottawa Sözleşmesini 2003
yılında imzaladı, 2004 yılında da taraf devlet oldu. Bunun
anlamı şuydu: Ülkemiz 2008 yılı 1 Martına kadar
stoklardaki mayınları imha edecek, 2014 yani geçen yıla kadar da
toprağa döşeli bütün mayınları temizleyecek ve -en az bunun
kadar önemlisi- mayın kurbanlarına yardım için gerekli
adımları atacaktı. Peki, böyle mi oldu? Hayır, böyle
olmadı. Geçen yıl yine AKP Hükûmetinin aldığı bir
kararla bu temizleme işi 2022 yılına kadar uzatıldı ve
mayın mağdurları için de bir tek adım dahi atılmadı.
2010 yılında sizin verdiğiniz verilere göre, toprağa
döşenen 1 milyon mayından sadece 25 bininin temizlendiği
açıklandı ve gerçekten mayın temizlemesi de rant konusu hâline
getirildi. Yüksek ücretlerle NATOnun temizlemesi istendi. Hatta temizleme
bedeli olarak da İsraile bölgenin en verimli toprakları elli
yıllığına yine sizin tarafınızdan
peşkeş çekiliyordu, neyse ki Cumhuriyet Halk Partisinin
girişimiyle bu vahim hatadan dönüldü. Bu vahim hatadan dönüldü ama AKP mayın
temizleme konusunda yine sınıfta kaldı ve her üç günde bir 1
sivilin mayınlar nedeniyle ölümüne neden oldu. Bakın, bu önemli bir
şeydir. Ben Bingölün gönüllü milletvekilliğini yapıyorum ve üç
yıl içerisinde Bingölde 2 çocuğun ben Bingöldeyken ölümüne
şahit oldum. Bulduğu bir mayını bir oyuncak zannedip
ağzına götürdüğünde çocuğun elinde patlayan mayın hem
kendisinin hem de kardeşinin hayatını maalesef
almıştı.
Ottawa
Sözleşmesinin yükümlülüklerini yerine getirmediniz ama Cartagena Eylem
Planı hakkında da ciddi bir atılım yapılmadı. Bu
acil mayın eylemi ya da mayın faaliyet merkezi önemli bir
adımdır ancak buradan sizlere sesleniyorum: Bu sadece kuruluş
şekliyle kalmamalıdır, toprağa döşeli
mayınların temizliğiyle ilgili programı derhâl
açıklamalısınız. Yani bu merkezi kurmanın bir
anlamı var ama yeterli değil, esas programınızı
açıklayacaksınız. En az bunun kadar önemli, mayın
patlamasından sağ kurtulanların ihtiyaçlarını
gidermeli ve haklarını yasal güvence altına
almalısınız ve bu konuda da bir veri tabanı
oluşturmalısınız diyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
70inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
71inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
72nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
73üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
74üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
75inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
76ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
77nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
78inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
79uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 80inci
maddeye bağlı ek madde 2yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 80inci
maddeye bağlı ek madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
81inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
82nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
83üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
84üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
85inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
86ncı
maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezinin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısında yer alan 86 ncı maddenin tasarı metninden
çıkarılması için gereğini saygılarımla arz ve
teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Turhan
Tayan Dilek
Akagün Yılmaz
İzmir Bursa Uşak
Haluk
Eyidoğan Ramazan
Kerim Özkan Levent
Gök
İstanbul Burdur Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök konuşacak.
Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 672 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Burada Hükûmetten
hazır bir Bakanımızı da bulmuşken
Ankaramızın çok önemli birkaç konusuna da dikkat çekmek istiyorum.
Sayın Bakan,
Ankara son derece ağır geçen kış koşullarında
herkesin doğal gazla çok ciddi sorunlar yaşadığı bir
süreçten geçmektedir. Bildiğiniz gibi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
2007 yılında bu konuşmayı yaptığımız
Meclisin arka kapısında bekleyerek kendisinin
hazırlattığı bir kanunu buraya getirdi ve Ankaradaki
Başkent Doğalgazının özelleştirmesinin önü
açıldı. O gerekçede BAŞKENTGAZ özelleştirilince
yıllardır yapamadığı metrolara kaynak aktarılacak
ve bu şekilde Belediyeye bir gelir sağlanacaktı. Bu kanun
buradan geçti ve sonunda Ankaradaki BAŞKENTGAZ önceki yıl bir özel
şirkete satıldı.
O zaman buradan
defalarca söz ettim. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de
olsa Ankarada yakıtta tek seçenek olan doğal gazda doğal
gazın idaresinin, fiyatlarının belirlenmesinin bir kamu
otoritesinin elinde kalması en makul yoldur. Kim olursa olsun, bu Melih
Gökçek dahi olsa fiyatları artırırken ya da uygulamada, abonelik
işlemlerinde herhâlde bir siyasi endişeyle hareket eder diye buradan
bas bas söyledik ama dinleyen olmadı. O zaman Melih Gökçek bunun
ısrarla özelleştirilmesini istiyordu ve BAŞKENTGAZ
özelleştirildi ve Ankara bugün doğal gazda Türkiyenin en yüksek
sorunlarının yaşandığı bir şehir hâline
gelmiştir.
Doğal gazdaki
aboneliklerin Melih Gökçek döneminde elektronik sayaca dönüştürülmesinden
sonra şimdi mekanik sayaca dönüştürme furyası
başlamıştır Sayın Bakan. Ankaralı
yurttaşlarımıza Elektronik sayaçlarınız
arızalı, derhâl değiştir. diye kendilerine bildirimler
yapılmakta, yeniden abonelikler kurulmakta, bunun üzerinden para
alınmakta ve Ankaralılar mağdur edilmektedir. O zaman
özelleştirilmesin diye ben burada haykırırken
özelleştirilsin diye sizlerden bu kanunun çıkmasını
isteyen Melih Gökçek, bugün, Ankaralılara diyor ki: Gidin,
BAŞKENTGAZı alan şirketi savcılığa şikâyet
edin. Bu, ne yaman bir çelişkidir. Siz elinizde bulunan bir şirketi
yok pahasına satacaksınız, üstelik Metroya kaynak
aktaracağım. diye satacaksınız ve metroyu da yapmayacaksınız,
metronun yapım işini Bakanlığa devredeceksiniz, o
kaynağı da nerede kullandığınız belli değil
ama Ankaralılar ciddi bir sorun yaşıyor. Şimdi, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu ne işe yarar? Yahu bu konuda bu şirket
yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa, Ankaradaki 2 milyon abonenin bu
feryadını kim duyacaktır Sayın Bakan? Bu konuya lütfen bir
el atın.
Kota
uygulanıyor, insanlar istediği kadar doğal gaz alamıyorlar,
sayaçları değiştirmeye zorlanıyor. Yeni aboneliklerde yeni
paralar alınıyor. Bunu Ankaralıların kaldırması
mümkün değildir. Bakın, metro yapılacak diye
özelleştirildi, metroyu Ulaştırma Bakanlığı
yaptı, Hükûmetiniz yaptı ama metroda da devasa sorunlar var. Metroda herhâlde
iyi hesaplar yapılamadığı için şu anda Ankara metrosu
Türkiyede ulaşımın en zor olduğu bir ulaşım
aracı hâline gelmiştir. Çayyolu metrosu, Sincandan gelenlerle,
Etimesguttan gelenlerle son durak dolmakta, arabalar yolları işgal
etmektedir. Trafik sorunu artmıştır, insanlar trenlere
binememektedir ve metro, Ankara bir kâbusa dönüşmüştür. Önceden
kırk dakikada otobüsle gidilen yerler metroda uygulanan aktarmalar
nedeniyle bir buçuk saate çıkmıştır Sayın Bakan,
lütfen bunlara müdahale edin. Ankarada metro ulaşımda bir kolaylığın
aracı değil, tam tersi, insanların işkence çektiği bir
ulaşım aracı hâline gelmiştir. Şimdi, bunun
hesabını sormayacak mısınız? Ortada devasa sorunlar
vardır, Ankaralı yurttaşlarımız bu sorunların
çözülmesini bekliyor.
Doğal gaz ve
metroda yaşanan sorunlar gerçekten artık tahammül edilir
boyutları aşmıştır. Bu konuya dikkat çekmek ve sizin
de bu konuda en azından Ankaralıları rahatlatmak adına bir
şeyler söyleyebilmeniz amacıyla söz aldım.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
87nci maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Mayın Faaliyet Merkezinin Kurulmasına İlişkin
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısında yer alan 87 nci maddenin tasarı metninden çıkarılması
için gereğini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Turhan
Tayan Dilek
Akagün Yılmaz
İzmir Bursa Uşak
Haluk
Eyidoğan Ramazan
Kerim Özkan Levent
Gök
İstanbul Burdur Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğlu
konuşacak.
Buyurun Sayın
Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, sayın Meclis üyeleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanunun bizim
en hoşumuza giden ve en önemsediğimiz taraflarından birisi,
bütün verimli topraklarımızın mayınlardan temizlenecek
olması yani ülkemizde tarıma yapılacak yatırımın
daha da fazlalaşması ve verimli arazilerimizin tarıma
açılması. Bunu söylerken elbette
Bunu, vekillerimizin ve
Komisyonumuzun çabasıyla bir an önce yasalaşacak ve bir an önce de faaliyete
geçireceğiz. Ama, bir taraftan da tarıma ilişkin bazı
endişeleri dile getirdi yurttaşlarımız yasa
görüşülürken; onu hemen ifade etmek için söz aldım Sayın
Bakanım, ilgilenirseniz sevinirim. Bunlardan birincisi, Tarım
Bakanlığımız TBS diye bir sistem kurmuş, 30-40
milyon dolar harcanarak kurulmuş bu sistem. Fakat, bu sistem yeni
yılın başından beri çalışmıyormuş; bu
sistem çalışmayınca çiftçilerin kaydolduğu ÇKS diye bir
sistem var, buna kaydolmadan da çiftçiler herhangi bir işlem yapamıyorlar
bankalarla ilgili. Bunun bir an önce giderilmesini istiyorlar. Şimdi
görüşülüyor diye Kirazdan aradı çiftçi kardeşlerimiz,
onları iletip bunları bir çözüme bağlamanızı ve bu
sorunu çözmenizi talep ediyorlar. Ben de onların sözcüsü olarak bu
dileklerini dile getirmiş oldum.
Bir başka
dileğimiz, elbette, arazilerimizi mayından temizliyoruz ama bizim son
günlerde İzmir ve çevresinde
karşılaştığımız en önemli sorunlardan birisi
de taş ocakları meselesi. Çünkü, biz bir taraftan mayınlar
temizlenerek tarım arazilerimizi çoğaltıyoruz derken, tarım
arazilerimizin yok edilmesiyle karşı karşıya bırakan 3
işlemle karşı karşıya kaldık İzmirde.
Bunlardan birisi Kemalpaşanın Akalan köyü, size daha önceki
konuşmamda da ifade ettiğim gibi, 1 kilometre köy merkezine,
çocukların öğretim gördüğü okulu da 680 metre. Bunun bir an önce
yürütmesini durdurdu idare mahkemesi ama Çevre ve Şehircilik
Bakanlığından görüş istiyor ÇED raporu gerekli mi,
değil mi, bunun bir mahzuru var mı? diye. Bu konuda
Bakanımız köylülerin dileklerini yerine getirmede yardımcı
olursa ve bunların ÇED raporu kapsamında değerlendirilmesini
sağlarlarsa bu yasayla kazandığımız sevinç bir kat
daha artacak diye düşünüyorum.
Yine, aynı
şekilde Menderesin Karakuyu köyünde de tarım arazilerine 100 metre,
zeytinliklere de 3 kilometre olması gerekirken, zeytinliklere 1 kilometre
yakında yeni bir taş ocağı açılması için izin
verilmiş. Bu izin de ÇED gereklidir. kapsamında
değerlendirilseydi, o izin verilmeyecekti; bunun dikkate
alınmasını istiyoruz.
Bir ayrı
isteğimiz de, köylülerin talebi de, yine, Selçukta Gökçealan köyünde de benzer
bir uygulamayla köye çok yakın bir alanda taş cağı
açılıyor. Yani, bir taraftan biz tarım arazilerini
kazanıyoruz diye sevinirken bir taraftan da tarım arazilerimizin
dibinde taş ocakları açılmasına lütfen izin vermeyiniz
diyoruz.
Bunları
iletmiş oldum. Ama ocak ayı bizim için gerçekten üzücü bir ay olmaya
devam ediyor. Üzücü günlerimiz bütün toplum olarak, ülkemizin ayıbı
olarak tarihe geçen günlerimiz ocak ayında çok fazla. Üç gün sonra
Uğur Mumcuyu anacağız katledilişinin, 1993 yılında
katledilişinin 21inci yılında. Ocak ayında Onat
Kutları kaybettik, ocak ayında Muammer Aksoyu kaybettik, ocak
ayında -biraz önce Grup Başkan Vekilimizin dediği gibi-
özellikle temiz siyaset konusunda çok önemli adımlar atmış
Aydın Güven Gürkan Genel Başkanımızı kaybettik.
Hepsini saygıyla anıyoruz ama dün bir kez daha ülkemizin bir
ayıbı olarak bizi üzen bir karara daha imza attı Türkiyedeki,
maalesef, yargıçlar. Nedeni de şu: Artık bu ülkede çocuklara
sokağa çıkmayın, hakkınızı aramayın, ararsanız
siz bir biçimde baskıyla karşı karşıya
kalırsınız, gazla karşı karşıya
kalırsınız, plastik kurşunlarla karşı
karşıya kalırsınızı cesaretlendirecek bir karara
ve bu kararın sonrasında da o yaşlı annelerin ve onlarla
dayanışmaya gelmiş insanların üstüne gazla müdahale
edildiğini gördük ama bu gençler, bu çocuklar mutlaka
başlarını eğmeyecekler ve hak aramaya, özgürlüklerini
aramaya devam edecekler. Ocak ayında
karşılaştığımız bu ayıbı da
üzüntüyle izlediğimizi ve Türkiyemizin, ülkemizin bu ayıbı bir
daha yaşamaması için Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun dileklerini
iletmek için söz aldım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Moroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Üçüncü bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm
çerçeve 88inci maddeye bağlı ek 2 ve ek 3üncü maddeler ile çerçeve
100üncü maddeye bağlı ek 3 ve ek 4üncü maddeler ile geçici 1inci
madde dâhil 88 ila 114 üncü maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüme
geçmeden on beş dakika ara verelim.
Kapanma Saati: 17.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
672 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Dördüncü bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın
Orhan Düzgün konuşacak.
Buyurun Orhan Bey.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî mayın faaliyet merkezinin
kurulmasıyla ilgili grubumuz adına söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki bir ülkede hâlâ yer altında
mayınların bulunması, insanların art niyetli olsun ya da
olmasın bu mayınlarla yaralanıyor olması ya da ölüyor
olması artık modern ülkeler için açıkçası bir yüz
karası. Dolayısıyla da Ottawa Sözleşmesine de uyarak
ülkemizdeki mayınların temizlenmesi -ki bizim önerimiz inşallah
ciddiye alınır- bu, mayından temizlenen sahaların da o
bölgedeki toprağı olmayan fakir köylüye
dağıtılması son derece insani, akılcı bir
yaklaşımdır. O nedenle, bu yaklaşımı
desteklediğimizi de açıkça belirtmek istiyorum.
Ancak, değerli
arkadaşlarım, tabii, ülkemizdeki ordunun sorunları sadece
sınırdaki mayınları temizlemekle bitmiyor. Maalesef
yanlış uygulanan dış politikalar, bugün artık,
geçmişte Irak ve İran sınırımızda sorun varken,
oldukça da düz bir arazi olan ve geçişe müsait olan 800 kilometrelik
Suriye sınırımızı da güvenlik açısından son
derece tehlikeli bir boyuta getirmiş durumdadır. Artık, Suriye
sınırından kimin girdiğini, kimin çıktığını
hiçbirimiz tespit edemiyoruz. Bu şartlar altında tespit etmemiz de
mümkün değil. İşte, en yakın örneğini geçen günlerde
gördük. Pariste eylem yapan kişilerin Türkiye üzerinden Suriyeye
geçmiş olması ülkemizi uluslararası alanda da son derece zor bir
durumda bıraktı. Umarım bu yanlışlıklar
düzeltilir.
Gene, değerli
arkadaşlarım, bu kürsüye her geldiğimde anlatmaya
çalıştığım bir şey var; asker intiharları.
20 yaşında, sağlıklı, muayene edip Evet, bu
pırıl pırıl adamdır, askerlik edebilir. diye
aldığımız çocukları bir gün bir tabut içerisinde,
kimini şehit sayarak kimini saymayarak götürüp annelerine, babalarına
teslim ediyoruz ve bu aileler, kendi çocuklarını kaybetmenin
acısı bir yana, birçok da ekonomik zorluklarla karşı
karşıya kalıyorlar. Bugün burada alınan karar gereği
cenazelerinin götürülmesi, mezarlarının yapılıyor
olması olumlu bir adımdır ancak bu yeterli bir adım
değildir. Eğer siz 20 yaşındaki bir çocuğu ailesinden
teslim alıp ona cenazesini teslim ettiyseniz bu çocuğun ailesinin
yaşam şartlarını düzeltmek zorundasınız. Bunu
daha önce de söyledim: Ölüm nedeni ne olursa olsun, askerde ölen
çocukların şehit sayılması ülkemiz adına bir onur
meselesidir. Kaldı ki bunların ekonomik maliyetinin de çok yüksek
olduğu falan değil, bunlar sayılabilecek kadar az miktarda
insanlar. Umarım Sayın Bakan bu konuda daha olumlu
çalışmaları düzenlemek için gayret edecektir.
Yine, değerli
arkadaşlarım, bedelli askerlik görüşülürken burada bir önergemiz
vardı. Dedik ki: Askerliğini yapan kişiler er olarak ya da
subay olarak, her ne şekilde yaparsa yapsın, sigorta bedellerini
devlet ödesin. Sayın Bakan bunun ekonomik nedenlerle mümkün
olamayacağını söyledi. Ancak buradan bir kez daha tekrarlamak
istiyorum: Eğer gerçekten Türkiye bir hukuk devleti olursa, hukuku egemen
kılabilirsek, o günlerde birisi Millî Savunma Bakanlarının
hepsini dava edip sigortasız işçi çalıştırmaktan,
eleman çalıştırmaktan mahkûm ettirebilir ve bu tazminat devletin
çok ciddi sorunlar yaşamasına sebep olabilir. Yani bunun ben çok
ciddi bir maliyet de getireceğini düşünmüyorum çünkü sonuçta bu
insanların zaten birçok masrafını devlet
karşılıyor. Hastalandığında
karşılıyorsunuz, yemeğini veriyorsunuz,
sigortasını da yapın bu iş bitsin, boşu boşuna
devletin başı ağrımasın. Bu insanlar da ileride
işe girdikleri zaman hiç olmazsa sigorta tarihlerinin belli bir
başlangıcı olur. Bunu hep beraber bir kanunla düzenleyebiliriz.
Bu şekilde gelecek bir kanuna destek vereceğimizi de şimdiden
açıkça belirtmek istiyorum.
Yine, değerli
arkadaşlarım, bu kanun kapsamında NATO POL diye bir kurumu var
ordunun. Bununla ilgili, bir boru hattının sivil ticarete de
açılmasıyla ilgili bir teklif gelecek.
Arkadaşlar,
son derece akıllı ve mantıklı yapılmış bir
proje. Bakın, doğru yapılan şeylere Doğru
yapılmış. diyoruz ancak şunu da açıkça söylemek
istiyorum Sayın Bakanım siz de buradayken: Bu projeyi
gerçekleştiren insanların -bununla ilgili size soru önergesi de
gönderdim, henüz cevap alamadım- böylesine olumlu bir projeyi
gerçekleştiren insanların bu kurumdan diskalifiye edildiklerini
öğrendik. Ne için ediliyorlar arkadaşlar? İşte, falan
vekilin akrabası, filan bakanın bilmem nesi. Yani devletin bu kadar
yetişmiş bürokratlarını, bu kadar faydalı
bürokratlarını sırf birilerini kayıracağız diye
heba etmenin ne size bir faydası olur ne de bu ülkeye bir faydası
olur. Bunu da buradan açıkça söylemek istiyorum.
Yine, değerli
arkadaşlarım, bu kürsüden defalarca ifade ettim. Bu ülkede askerin ve
polisin sendikası yok. Neden yok? Aman siyasete bulaşırlar.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın orada asker
arkadaşlarımız oturuyorlar; bizim hiçbirimizde silah yok onlarda
var. Yani Türkiye Büyük Meclisine silahla girebilecek kadar güveniyoruz biz bu
arkadaşlarımıza ama sendika kurduklarında Aman siyasete
bulaşırlar da görevlerini yapmazlar. diye sendika
haklarını engelliyoruz ve dünyanın hiçbir modern, aklı başında
memleketinde, demokrasinin oturduğu memlekette askerlerin ve polislerin
sendika kurmasına engel hiçbir şey yok, hepsinin sendikası var
ama biz her nedense bu konuda askerimize, polisimize güvenmiyoruz.
Arkadaşlar,
bir ülkenin en önemli unsuru bana sorarsanız ordudur. Ordular da
itibarlarıyla savaşırlar.
Şimdi, evet,
bizim ordumuzun zaman zaman darbeler yaptığı olmuştur bu
ülkede ve biz bunlara şiddetle karşı
çıktığımızı da her platformda söylüyoruz. Ancak
bundan birkaç yıl önce, biliyorsunuz bu ülkede askerler kimi Ergenekoncu,
kimi Balyozcu, kimi askerî casusluk, fuhuş muhuş diyerek yaka paça
cezaevine atıldılar. Bu insanlar yıllarca cezaevinde
kaldılar. Aileleri dağıldı, çolukları çocukları
perişan oldu, meslek haklarını kaybettiler. Hatırlayın
o zaman Sayın Başbakan demişti ki: Ben bu davanın
savcısıyım. Şimdi kalkıp diyorsunuz ki: Yahu bize
kumpas kurmuşlar.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, onlarca insanın hayatı
karartıldı. Bırakın, maddi manevi zararlarını
bırakın, bir kere, bu Meclis bu insanların
Darbe
girişiminde bulunanlar varsa hiçbir sözüm yok yargılansınlar,
cezalarını çeksinler ama bu işe bulaşmayan insanların
itibarlarını iade etmek zorundayız. İnsanlar itibarlarıyla
yaşar. Bunların komşuları var, akrabaları var,
çolukları çocukları var. Bu insanlar sokağa çıkamaz
durumdalar. Madem suçları yoktu, madem bu kumpastı, o zaman neden bu
adamların itibarlarını iade etmiyoruz? Meclisin bu konuda
çalışma yapmasının şart olduğunu düşünüyorum
arkadaşlar.
Yine az önce benim
hemşehrim, Tokat milletvekilimiz bahsetti, ordudan ayrılan
astsubaylar var, erler, erbaşlar. Bir yasa çıkarılmış,
diyor ki: İki yıl sonra gidersin sivilde
çalışırsın.
Değerli
arkadaşlarım, samimiyetle söylüyorum, mutlaka sizlerde de var, her
milletvekiline en az 100 tane müracaat var, Bize iş bulun. ve bu
insanlar işlerinden istifa ettikleri için de çoluğu çocuğu aç
kalmış, perişan durumdalar. Bu Meclisin bunu çözmesi lazım;
ya bu maddeyi kaldıralım -eğer öyle yapılması
gerekiyorsa bunu kaldıralım- ya da bu insanlara bir iş
sahası açalım. Yani bunu mutlaka düzeltmek zorundayız çünkü
yüzlerce insan, yani toplam sayının 10 bin civarında
olduğunu biliyorum, bu insanların hepsi mağdurlar. Yani
bunların mağduriyetini de lütfen giderelim çünkü biz bunun için
buradayız, bu insanlar bizi bu nedenle buraya gönderiyorlar.
Şimdi,
bakın, arkadaşlar, hep darbe, darbe, darbe, darbe
Darbeden hepimiz
şikâyetçiyiz, hiç şikâyetçi olmayan kimse yok. Bakın, birkaç gün
önce Mecliste bir oylama yapıldı, yaklaşık 40 küsur AKP
milletvekili bu oylamalara evet dedi. Ne oldu arkadaşlar? Hani bu
darbeydi? Demek ki darbe marbe yokmuş, demek ki ortada bir şeyler
varmış; bunu biz söyleyince suç oluyor ama AKPli milletvekilleri
gelip oy kullanınca suç olmuyor. Bu darbe lafından falan vazgeçin. Bu
işin sorumlularını, bu ülkede kim yolsuzluk yaptıysa, kim
tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediyse onları
yargının önüne çıkarın.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı
konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 672 sıra sayılı Tasarının
dördüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev
yapan, aile fertlerinin de aynı kaderi kendileriyle
paylaştığı cefakâr ve fedakâr mensuplarının ciddi
ve birikmiş sorunları acil çözümler beklemektedir. Çoğu kanayan
yara hâline dönüşen sorunlara bu tasarı da maalesef bir çözüm
getirmemektedir. Her geçen yıl artan sorunlarına çözüm bulamayan ve
çaresiz kalan bazı Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve emeklileri,
medyada ve sosyal paylaşım sitelerinde sorunlarını dile
getirerek, gazetelere ilan vererek, aileleriyle birlikte Ankara'ya gelip eylem
yaparak seslerini duyurmaya çalışmaktadır. Türk ordusunun
şerefli mensuplarını bu hâllere düşürmeye hiç kimsenin
hakkı yoktur.
Sayın Bakan,
biraz sonra değineceğim sorunların çözümü çok da zor
değildir. Yalnız, şunu da peşinen söyleyeyim: Bu
arkadaşlarımız yıllardır
"Sorunlarınızı biliyoruz, kısa sürede
çözeceğiz." şeklindeki sözlerden bıkmıştır.
Şöyle iyileştirmeler yapıldı, böyle iyileştirmeler
yapıldı." gibi cevaplardan usanmıştır. O nedenle,
buraya gelip aynı nakaratı bir daha tekrarlamayın.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinde huzursuzluğa neden olan, personeli mutsuz eden adaletsiz ve
ayrımcı uygulamalar ortadan kaldırılmalı, hiçbir personel
ötekileştirilmemeli, yok sayılmamalı, eşitsizlikleri ve
haksızlıkları gidermeye yönelik gerekli düzenlemeler acilen
yapılmalıdır. İfa edilen görevde etkinlik ve
verimliliğin artırılması açısından, personelin
moral ve motivasyonunu artırıcı önlemlerin bir an önce hayata
geçirilmesi kaçınılmazdır.
Uzman jandarmalar
ve uzman erbaşlar feryat etmekte ama AKP Hükûmeti duymazdan gelmektedir.
Bu arkadaşlarımız çok ciddi sorunlar yaşamaktadır.
Uzman jandarma ve
uzman erbaşlar orduevlerine girememekte, kapıdan çevrilmektedir.
Sayın Bakan, uzman jandarma ve uzman erbaşların orduevlerine,
sosyal tesislere girmesini, bir bardak sıcak çay içmesini
yasaklamanın nasıl bir gerekçesi olabilir?
Türk Silahlı
Kuvvetleri personelini bir aile olarak görüyorsanız -ki öyle olmalıdır-
hangi aile evladını kapıdan çevirir? Esasen bütün sosyal
tesisler ve orduevlerine giriş, tüm personele hizmet edecek şekilde
açık olmalıdır.
Ayrıca,
lojman dağıtımında adalet tesis edilmeli ve lojmanda
oturması şart olan personele rütbesine bakılmaksızın
tahsis yapılmalıdır.
Uzman jandarmalar,
mesleğe girişte lise mezunu olma şartı bulunduğu
hâlde, ortaokul mezunu gibi derece ve kademeyle mesleğe başlamakta ve
buna göre emekli olmaktadırlar. Tahsil düzeyinin altında bir
seviyeden ortaokul mezunu olarak emekli edilen tek devlet memuru, tek Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu uzman jandarmalardır. Uzman jandarmalar
meslek öncesi ve görevleri sırasında yüksek tahsil yapabilmektedir
ancak 10 tane üniversite dahi bitirseler 11/1den başlayarak 3/8den emekli
edilmektedirler.
Yine, uzman
jandarmaların nasıptan önceki bir yıllık askerî
eğitimleri emeklilikten sayılmamaktadır. Dolayısıyla,
bir ayrımcılık ve hak kaybı söz konusudur.
Uzman
jandarmaların 10uncu derece 1inci kademeden işe
başlamaları, askerî eğitimde geçen sürelerinin hizmete
sayılması, yükseköğretim yapanlara diğer personel ve
memurlarda olduğu gibi kademe ve derece verilmesi için gerekli düzenleme
mutlaka yapılmalıdır.
Uzman
jandarmaların statüsüne uygun olarak özlük hakları
iyileştirilmeli, hakkaniyete uygun bir şekilde ve kendilerine has ek
göstergeler belirlenmeli ve tazminat puanı yukarı çekilmelidir.
Uzman
jandarmaların ve uzman erbaşların aldığı
maaşla evini nasıl geçindireceği, çocuklarını
nasıl okutacağı görmezden gelinmemelidir.
Uzman erbaşlarımız
katlanılamayacak boyutta sorunlarla karşı
karşıyadır. Özlük hakları yok denilecek kadar yetersiz olan
uzman erbaşlar, 45 yaşına kadar görev yaptığı
Türk Silahlı Kuvvetlerinden, maalesef, üniformalarıyla emekli
olamamaktadır.
Uzman
erbaşlar, kıdemine mütenasip maaş artışı
alamamaktadır. Örneğin, on beş yıldır uzman erbaş
olanla yeni giren uzman erbaş arasında çok fazla bir maaş
farkı yoktur.
Uzman
erbaşların derece, kademe ilerlemesi yok, ek göstergesi yok,
tazminatı yok, apoleti yok, görev tabancası yok, zor alım
hakkı yok, orduevlerine, kamplara, gazinolara girişi yasak. Uzman
erbaşa hasta olmak bile yasak. Doksan günden fazla hasta olursa meslekten
atılmaktadır.
Sayın Bakan,
uzman erbaşlar Türk ordusuna değil de acaba başka bir orduya
mı hizmet ediyor? Niye sahip çıkmıyorsunuz? Hükûmet olarak uzman
erbaşların yaşadıkları sorunları görmüyor
musunuz? Açıkça insan hakkı ihlali niteliğindeki
uygulamaları neden düzeltmiyorsunuz?
2011 seçimlerinden
önce o günkü Başbakan bir televizyon programında uzman
erbaşların sıkıntılarını bildiklerini ve
seçimlerden sonra halledileceğini söylemesine karşın, verilen
söz tutulmamıştır.
Uzman
erbaşların sorunlarının çözümü ve ihtiyaçlarının
karşılanabilmesi için öncelikle 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanunu baştan sona gözden geçirilerek, günün
şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Askerliğin
temeli disiplin olduğuna göre elbetteki disiplini bozucu
davranışlar cezalandırılmalıdır. Ancak, hürriyeti
bağlayıcı cezaların hâkim kararı olmadan verilmesi
hukuk dışıdır. Muhakemesiz, şahsi hürriyeti
kısıtlayan ceza sistemi mutlaka kaldırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, muvazzaf ve emekli astsubaylarımızın da çok
ciddi ve birikmiş sorunları vardır. Astsubay okulları 2002
yılında yüksekokul seviyesine çıkarılmış olmasına
rağmen astsubayların intibakları yapılmamış,
verilen sözler tutulmamıştır. Bu intibakın
yapılmaması nedeniyle, 2nci ve 3üncü derecelerden emekli olmuş
astsubaylarımız yıllardır 400-500 lira civarında daha
az emekli aylığı almaktadır.
Aslında,
kamuda benzer durumdaki herkesin yararlandırıldığı
intibak hakkı astsubaylarımıza ve emeklilerine de
tanınıp bunların yüksekokul mezunu olarak intibakları
yapılmalıdır. Bu eşitleme bir an önce yapılmalı
ve göz göre göre yapılan bu haksızlık giderilmelidir.
Astsubaylar
uygulama başladığından beri yani on üç yıldır
makam ve görev tazminatı alamamakta ve emekli olduklarında
maaşları önemli oranda azalmaktadır. Makam ve görev
tazminatı konusunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
tarafından uygulamanın adil olmadığı gerekçesiyle
iptaline karar verilmiş olmasına rağmen, 2008 yılında
çıkarılan yeni düzenlemeyle aynı haksızlık devam
ettirilmiştir.
OYAK yönetimindeki
temsil yıllardır tartışma konusudur. Uygulama hukuka uygun
hâle getirilmeli, bu kapsamda OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve denetim
kurullarında, OYAK iştirakçisi herkesin iştirakçiliği
oranında temsil edilmeleri sağlanmalıdır.
Millî Savunma
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde
çalışan sivil memurlar da yaşadıkları sorunlara çözüm
aramaktadır. Sivil olmalarına karşın askerî ceza
kanunlarıyla yargılanıyorlar. Görevde yükselmeleri hemen hemen
imkânsız. Mali hakları emsallerine göre çok düşüktür. Sivil
memurların yargılanmalarının devlet memurları gibi
sivil yargıda yapılmasının sağlanması, sivil memurların
birlikte çalıştıkları askerî personele tanınan fiilî
hizmet zammından yani yıpranma hakkından
yararlandırılması, çalışma şartları ve
hukuki statü farklılıkları göz önünde bulundurularak ayrı
bir hizmet sınıfı altında ek göstergelerinin yeniden belirlenmesi,
yaptıkları görevler yeniden değerlendirilerek farklı özel
hizmet tazminatı oranlarının belirlenmesi, makam, temsil ve
görev tazminatı gibi ödemelerden yararlandırılması için
düzenleme yapılmalıdır. Ayrıca, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda yer alan kısıtlamalar
kaldırılmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, sözleşmeli subay ve astsubayların
sorunlarına da kalıcı çözümler üretilememiştir.
Sözleşmeli subay ve astsubayların emsal personele kıyasla özlük
haklarındaki farklılıklar, sözleşmelerinin yenilenmesinde
güvence verilmemesi, OYAK kesintilerini nemasıyla alabilme ve bedelsiz
silah taşıma ruhsatı alma hakkı için daha uzun süre
çalışma şartı aranması, hizmet süresi dolduğunda
sınavsız memurluğa geçme hakkına sahip olmamaları,
kamuda çalışan sözleşmeli personelin kadrolara geçirilmesine
yönelik düzenlemeler kapsamı dışında tutulmaları
başta olmak üzere pek çok sorunların yaşanması anılan
personelin maddi ve manevi yönden mağduriyetine yol açmış ve
açmaya devam etmektedir. Sözleşmeli subay ve astsubaylar
sağlıklı bir kariyer planlaması yapamamakta, uzun vadede
karamsarlığa ve gelecek kaygısına itilmekte, moral ve
motivasyonu bozulmakta, zamanla ailesiyle ve iş arkadaşlarıyla
ağır sorunlar yaşamalarına sebep olmaktadır.
Sözleşmeleri kurum tarafından veya sağlık sebepleriyle
yenilenmeyen personel toplumda disiplinsizlik veya gayriahlaki sebeplerle
ayrılmış gibi kabul edilmekte, baskı ve
aşağılamaya maruz kalmaktadırlar.
Tasarının
hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani
konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının dördüncü bölümü üzerine grubumuz
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
çoğunlukla sınırlarımızda ve ülke içinde pek çok
bölgede döşendiği bilinen mayınların temizlenmesine niyet
edilmiş olmasını önemli buluyoruz. Diliyoruz ki bu yasa Parlamento
tarafından kabul edildikten sonra, yürürlüğe girdikten sonra
yasanın gerekleri yerine getirilir ve gerçekten bu arazilerdeki
mayınların temizlenmesine başlanır diye umut ediyoruz.
Böyle bir beklentimizi konuşmamızın başında ifade
etmek istiyorum çünkü daha önce niyetlenildi, hatta yanılmıyorsam,
tarihi yanlış hatırlamıyorsam 2008de Mardinde bir
kısım arazideki mayınların temizlenmesine dönük bir ihale
de gerçekleşti ama o ihale iptal edildi ve gerekleri hiçbir zaman yerine
getirilmedi. Dolayısıyla, yasayı çıkarmak ile
mayınları temizlemenin aynı şey
olmadığını başta ifade etmiş olayım.
Diliyoruz ki gerçek anlamda bu defa mayınların temizlenmesine
başlanacaktır.
Öncelikle, bu
mayınların temizlenmesiyle ilgili, büyük bir kısmı
Türkiye'nin Suriye sınırında olan bir bölgede çoğunlukla da
elli yıldan fazla bir süredir döşeli olan mayınların
temizlenmesiyle birlikte ülke ekonomisine çok ciddi bir artı değer
katacağını hepimiz biliyoruz. Bunların üzerinde
ayrıntılarıyla konuşmaya gerek yok.
Burada yasada
olmayan ama tanık olduğum kadarıyla
konuşmacıların da değinmediği bir hususu da Sayın
Bakanın ve ilgililerin dikkatine getirmek istiyorum. Türkiye'de arazide
pek çok yerde döşeli bu mayınların haritaları yok
ortalıkta. Bu haritalar ivedilikle çıkarılmalıdır.
Neredeyse bu haritalar, bu mayınları kim, ne şekilde
döşemiş ise ortaya çıkarıp hem o bölgelerde, orada
yaşayan insanlara mayınlı bölge olduğuna dair
uyarıların yapılması gerekir hem de acilen oralardaki
mayınların da temizlenmesi gerekir.
Niye bu hususu
dikkatinize getiriyorum Sayın Bakanım? Tarih olarak vereyim, 27
Mayıs 2009da Çukurcada Tugay Komutanlığına yakın bir
bölgede mayın patlaması gerçekleşti. Kamuoyuna PKKnin
mayınları patladı, 7 askerimiz şehit oldu. şeklinde
haber servis edildi. Herkes Çukurcadaki o mayın patlamasının,
infilakının müsebbibinin PKK olduğunu ifade etti, herkes öyle
bildi. Ancak, gerçeklik o değil. Sonradan Çukurca Tugay Komutanı
isim vermeyeceğim, isimleri de belli- Hakkâri Tümen Komutanı
-dönemin Tümen Komutanı, dönemin komutanlarından söz ediyorum, isim
vermeyeceğim, onun da ismi belli- sonra Van Asayiş Kolordu
Komutanının onun da ismi belli, burada yazılı, onu da
vermeyeceğim- ve ayrıca bir yarbay onun da ismi belli- kendi
aralarındaki telefon konuşmalarında o mayınların
askerin döşediği mayınlar olduğu gerçeği ortaya
çıktı. 2009dan beri Türkiye bu gerçekliği biliyor. 7 asker
orada yaşamını yitirmiş, kendi döşediği
mayına basmış ve yaşamını yitirmiş. O gün bu
gündür bu konu yargıya intikal etti mi etmedi mi kamuoyuna hiçbir
şekilde bir bilgilendirme yapılmış değil. Sayın
Bakan bu konuda bizi bilgilendirirse çok sevineceğiz.
O
mayının patlaması tesadüf değildi bize göre, geldik
buralarda o dönem de ifade edildi, sonraki dönemlerde de biz bu konuyu gündeme
taşıdık ve üzerinde konuştuk. O mayının
patlaması Hükûmetin meşhur demokratikleşme paketinin
açıklandığı dönemdir. Demokratikleşme paketi
açıldı. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Gülün İyi
şeyler olacak. açıklamasının hemen akabinde
gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ile dönemin Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı
Sayın Ahmet Türk arasında demokratikleşme ve Kürt sorununun
çözümü esaslı görüşmenin gerçekleştiği dönemde bu mayın
patladı. O nedenle biz tesadüf olarak bakmadık. Nasıl ki geçen
hafta buradan Cizreyle ilgili uyarılarımızı yaptık ve
hemen bir gün sonrasında, iki gün sonrasında burada
yaptığımız uyarıların ne kadar yerinde ve gerçek
olduğunu teyit eden gelişmelere bildiklik, tanıklık
ettiysek, o dönemde bu mayınların patlaması bir tesadüf
değildi.
Bakın,
şimdi AK PARTİli olmadığı için kimse
açıklamalarını sahiplenmiyor ama dönemin İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin iki gün önce çok ciddi açıklamalar
yaptı. Kendisi çıktı, bu kürsüden resmini gösterdi, Serap
Sezerin resmini bizim gruba yöneltti, bu şekilde gösterdi, Siz bu
kızın katilisiniz. dedi. O mealde açıklamalar yaptı. Bu
kürsüden o açıklamayı yaptı. İki gün önce, sanki o
konuşmaları bu kürsüde yapmış olan kişi kendisi
değilmiş gibi açıklama yapıyor: İstanbul
Küçükçekmecede 8 Kasım 2009 tarihinde İETT otobüsüne
patlayıcı madde atan ve o eylemleri neticesinde Serap Sezer isimli
kızımızın yaşamını yitirmesine sebebiyet
veren şahısların istihbarat elemanları olduğunu
söyledi. Hükûmet suspus! Bu konuyla ilgili 2 kişi yargılanmış,
mahkeme ceza kesmiş hem de her birine
ağırlaştırılmış müebbet cezası
vermiş, KCK tutuklusu olarak. İtirafta bulunan, açıklama yapan
sıradan bir insan değil, bu ülkenin İçişleri
Bakanlığını yapmış ve bu ülkenin istihbarat
arşivine vâkıf olan bir şahıs bunu
yapmıştır. Bu nedenle sıradan bir insan
olmadığını ifade ediyorum, yoksa sıradan insanlardan
çok daha geride olduğunu biliyorum.
Hükûmet üç gündür
suspus. İçişleri Bakanı bir açıklama yapmıyor,
Başbakan bir açıklama yapmıyor, hiç kimse bu konuda bir şey
söylemiyor. Söylemeniz gerekmiyor mu? Daha başka nelere bu ülkenin
istihbarat birimleri, güvenlik birimleri karıştı da sonradan
birilerine işler havale edilip üstü örtüldü? Bu konuda
açıklamaların yapılması gerekir.
Tekrar ediyoruz.
Eninde sonunda bu karanlık işlerin failleri kimlerse, kim ne
şekilde ne tür karanlık oyunlar tezgâhlamışsa günyüzüne
çıkacaktır. Eninde sonunda gizli kapaklı hiçbir şey
kalmayacaktır.
Hükûmete
çağrımızdır. Bu konuda Hükûmetin elinin altında
bilgiler var, biliyor. Gelsin, bunları açıklasın, kamuoyu da
rahatlasın, bir daha bu karanlık oyunları tezgâhlayanlar
aynı oyunlara tevessül etmesinler, cesaret bulmasınlar. Hükûmetin
sessizliği bu karanlık odaklara cesaret oluyor. Bu nedenle, biz,
Hükûmeti bu konuda eleştiriyoruz, eleştirmeye devam edeceğiz;
uyarıyoruz, uyarmaya devam edeceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Levent Bey, konuşacak mısınız?
LEVENT GÖK
(Ankara) Evet efendim.
BAŞKAN
Şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök
konuşacak.
Buyurun. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 672 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz aldım. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmamda Karaman ilimizin
Ermenek ilçesinin Balkusan köyü ve Güneyyurt beldesinin çok önemli bir mülkiyet
ihtilaflarını gündeme getirmek üzere söz aldım. Bizi dinleyen
bütün yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan,
gördüğünüz gibi, yapıcı bir muhalefet anlayışı
içerisinde bugün burada görüştüğümüz Milli Mayın Faaliyet
Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısında biz de
ülke yararına gördüğümüz bir konuda iktidara destek oluyoruz ve
yardımcı oluyoruz. Şimdi, aynı konuyu ülkemizin pek çok
yöresinde ihtilafları içeren konularda da birlikte halletmeliyiz diye
düşünüyorum.
Bakın
değerli milletvekilleri, Karaman ilinin Ermenek ilçesinin Güneyyurt
beldesinde ve Balkusan köyünde yaşayan yurttaşlarımız çok
önemli bir ihtilafla, arazi sorunuyla uğraşmakta ve haklarında
her biri için ayrı ayrı ecrimisil gönderilmek suretiyle icra takibine
maruz kalmışlardır.
Konu şudur
sayın milletvekilleri: Bildiğiniz gibi bu beldemiz, Karaman ilinin bu
yanındaki beldeler, Güneyyurt beldesi ve Balkusan köyü Karamanoğlu
Mehmet Beyin yaşadığı yerlerdir, hüküm sürdüğü
yerlerdir. Ne zaman? Ta 1300 yıllarında, bundan tam yedi yüz on üç
yıl önce yaşadığı yerlerdir. Burada, yaklaşık
-Karamanoğlu Mehmet Beyden intikal eden bir fermanla- 25 bin hektar arazi
tam yedi yüz on üç yıldır, bugüne kadar gelinen süreçte, şu anda
Balkusan köyü ve Güneyyurt beldesinde yaşayan
yurttaşlarımız tarafından kullanılmaktadır. Bu,
elbette bir vakıf arazisidir ancak cumhuriyetten önce kurulduğu ve
şu anda herhangi bir yöneticisi ve mirasçısı da
bulunmadığı için 2007 yılında yapılan bir
kadastro tespitinde Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil
edilmiş tam 25 bin hektarı konuşuyoruz.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü adına tescil ediliyor ama bu taşınmazın
ortasında 40-50 parselin tapusu veriliyor, bir maden şirketine
kamulaştırma adı altında trilyonlarca para ödeniyor. E,
peki, benim gariban çiftçimin, köylümün suçu ne? Onlar burayı
kullanıyorlar. Bu vakfın, Sayın Bakan, artık bir mazbut
vakıf olarak hayrat niteliği kalmamıştır. Yani
kişilerin bir dinî amaçla ya da başka amaçla kullanmasına,
vakfedilmesine dönük bir amacı ortada kalmamıştır. Ne
kalmıştır? Akar niteliği kalmıştır. Akar
niteliği de kişiler, kendileri ürettikleri taşınmazlardan
yıllardan beri ecrimisilini de ödeyerek bu taşınmazları
kullanmakta ve arazilerin tapusunu beklerken bir yandan ecrimisil gibi
haksız bir müdahaleyle karşı karşıya
kalmaktadırlar.
Şimdi, bu
bahsettiğim Balkusan köyü ve Güneyyurt beldesi Sayın
Başbakanın ilçesinin hemen yanındadır, Taşkent
ilçesinin hemen yanındadır. Şimdi, böyle bir konuda
iktidarın, Başbakanın kendi hemşehrilerinin hukukunu
öncelikle koruması gerekir. Bakın, yüzlerce belge var, bütün yurttaşlarımıza
ecrimisil gönderilmiş. Ne isteniyor bu ecrimisillerden? Her birinden 800
lira, 1.000 lira, 1.500 lira paralar isteniyor değerli
arkadaşlarım, ocak ayında; 2013ün Aralık ayından
2014ün Ocak ayına. Bu konuda Yargıtayımız, Sayın
Bakan, 2004 yılında önemli bir karar verdi ve dedi ki: Artık
hayrat niteliği kalmamışsa, yöneticisi belli değilse,
kanunumuzda değişen bir maddeye göre, 1967 yılına kadar
zilyetlik edilen taşınmazların tapusu zilyetlikle
kazanılabilir.
Şimdi,
vatandaşlarımız dava açıyor, davayı kazanıyor ama
biz 2.500 kişiyi, her birini ayrı ayrı mahkemeye göndermeyelim.
Muhalefet olarak elimizi uzatıyoruz size ve diyoruz ki: Gelin bu sorunu,
bu mülkiyet sorununu beraber çözelim. 2.500 kişinin ayrı ayrı
mahkemeye giderek bu kararları almasının çok ciddi bir mali
külfeti vardır. Bu konuda hazine de ayrıca zarara uğrar. Bu
konuda iktidar olarak, muhalefet olarak ne gerekiyorsa beraber yapalım ve
Balkusan köyünde, Güneyyurt beldesinde yaşayan
yurttaşlarımızın bu mülkiyet sorununu hep birlikte çözelim
diyorum, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Şimdi
soru-cevap bölümüne geldik. Sisteme giren sayın milletvekillerine soru
sormaları için söz vereceğim.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kanun teklifinin
110uncu maddesinin, erbaş ve erler tarafından uyuşturucu ve
uyarıcı madde kullanımıyla ilgisi olduğunu gördük.
Ülkemizin en önemli sorunlarının başında madde
kullanımı, uyuşturucu
bağımlılığının geldiğini
düşünüyorum. Özellikle de uyuşturucuyu gençler daha fazla
kullanıyor ve gençler hedefleniyor. Her geçen gün uyuşturucudan
dolayı insanlarımız ölüyor, ailelerin yürekleri yanıyor ve
birçok insanımızı maalesef kaybediyoruz. Cezaevlerinde yatan
mahkûmların neredeyse yüzde 30-40ının da uyuşturucu
suçundan dolayı yatmakta olduğunu da görüyoruz. Millî Savunma
Bakanlığı olarak kanuna bu maddenin konulmasından
dolayı Sayın Bakanımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Uyuşturucudan
hüküm giymiş, sonra askere gelmiş gençlerimizle ilgili, Millî Savunma
Bakanlığı olarak veyahut da askeriye olarak ne tür
çalışmalar yapılıyor? Uyuşturucu
kullanımıyla ilgili, askerlerimize uyarıcı bilgiler ve
kontroller yapılıyor mu, bunu öğrenmek istiyorum.
Bir diğeri
de, askerî hastanelerde AMATEM merkezleri dediğimiz, yani alkol ve madde
bağımlılığıyla ilgili tedavi merkezleri var
mıdır, yoksa kurmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Çok teşekkürler.
Sayın
Bakanım, yarın Sivasa gideceğiniz haberini aldım Zaranın
muhtarlarından. Öncelikle şunu arz etmek istiyorum: Sivasta 18in
üzerinde karakol kapatıldı. Zaradaki, özellikle, köy
muhtarlarımızın yarın sizden bir randevu talepleri var ve
bu kapatılan karakolların yeniden açılıp
açılmayacağı konusunda, daha doğrusu açılması
için yoğun talepler var. Bu konuda bir aydınlatıcı bilgi
sunabilir misiniz?
Çok
teşekkürler Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, öncelikle
Sayın Doğrunun sorusuna: Bugün Adalet Komisyonunda kabul edilen bir
tasarımız oldu. Burada bir önergeyle uyuşturucu tedavisi
görenlerin askerliklerinin ertelenmesine, askerlik sırasında
mahkemece tedavi kararı verilenlerin geçici olarak terhisine imkân
tanınmaktadır. Bu, iyi bir şey.
Bir de genel
olarak, yeni, Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlunun
da Başkanlık yaptığı, uyuşturucuyla mücadeleyi
ilkokullardan başlayarak üniversitelere kadar ve bu silahlı kuvvetler
dâhil, mutlaka yeni bir bilinç oluşturulma yolunda bir faaliyet, bir
çalışma programı hazırlandı. Her bakanlığa
da bir görev konuldu. Hatta, bizim Bakanlığın bütçesinde bile
ilave eğitim amacıyla 400 bin TL de ilave eklenmesi olarak
Dolayısıyla, her bakanlığa bir görev verildi. Burada
farkındalığı, bir bilinci harekete geçirmek lazım,
uyandırmak lazım. Bu konuda bir faaliyet var.
AMATEM: Biz
kendimiz kurmuyoruz ancak Sağlık Bakanlığının
var. Dolayısıyla AMATEMleri de daha etkin şekilde kullanmak
istiyoruz.
Malik Ecder
Özdemirin de
Tabii, hemşehrilerim hoş geldi, safa geldi. Sivasa
gidiyorum. Tabii, Malik Ecder Özdemiri de davet ediyoruz. Pir Sultanın
köyünün baktığı, Banaz köyünün karşısındaki
Yıldız Dağında bir kayak merkezini inşallah faaliyete
geçiriyoruz, açılışını yapıyoruz, temel atma
değil de açılışını yapıyoruz. Dolayısıyla,
Sivasa bir değer kazandırdık diyoruz. Malik Ecder Özdemiri
orada görürsek seviniriz. Pir Sultan Abdala bir Fatiha okuruz beraber.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Muhtarların talebi konusunda ne
düşünüyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Onları da, muhtarların talebi
konusunu da dinleriz.
Teşekkür
ediyorum Muhterem Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Dördüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Çerçeve 88inci
maddeye bağlı ek madde 2yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 88inci
maddeye bağlı ek madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 89u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 90ı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 91i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 92yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 93ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 94ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 95i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 96yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 97de bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 672 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 97
nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve
müteakip maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Amasya İstanbul İstanbul
Kemalettin
Aydın Sevim
Savaşer Türkan
Dağoğlu
Gümüşhane İstanbul İstanbul
Ramazan
Can Hakan
Çavuşoğlu
Kırıkkale Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, daha önce bu maddeyi bedelli
askerlikte çıkardığımız için dolayısıyla
buradan çıkarılması uygundur.
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
6582
sayılı Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe giren
maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bu şekilde
kabul edilen önerge doğrultusunda 97nci madde Komisyon metninden
çıkartılmıştır.
Bir
karışıklığa mahal vermemek için tasarının
mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun
yazımı sırasında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
98inci maddede
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 672 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 98
inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Amasya İstanbul İstanbul
Kemalettin
Aydın Sevim
Savaşer Türkan
Dağoğlu
Gümüşhane İstanbul İstanbul
Ramazan
Can Hakan
Çavuşoğlu
Kırıkkale Bursa
"Madde 98-
6191 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"c) Son
olarak verilen de dahil olmak üzere, kararın kesinleştiği
tarihten itibaren geriye doğru son bir yıl içinde toplamda otuz gün
ve daha fazla oda hapsi veya hizmet yerini terk etmeme cezasına mahkum
olmak veya en son aldığı disiplin cezasından geriye
doğru son bir yıl içinde en az iki disiplin amirinden toplam sekiz
defa veya daha fazla disiplin cezası almak."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sözleşmeli
erbaş ve erlerin yedekte erbaş ve er kaynağına ayrılmalarına
ilişkin değişiklik, 6582 sayılı Askerlik Kanunu ile
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe girdiğinden, önerge
ile buna ilişkin düzenlemenin madde metninden çıkartılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 98inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
99uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 100üncü
maddeye bağlı ek madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 100üncü
maddeye bağlı ek madde 4 üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 672 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
100 üncü maddesi ile 6191 Sayılı Kanuna eklenen Ek-4 üncü maddenin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Recep
Özel Hacı
Bayram Türkoğlu
Kayseri Isparta Hatay
Mehmet
Doğan Kubat Suat
Önal Osman
Aşkın Bak
İstanbul Osmaniye İstanbul
Ramazan
Can Hakan
Çavuşoğlu
Kırıkkale Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Daha önce bedelliyle
çıkarttığımızdan katılıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sözleşmeli
erbaş ve erlerin sevk tehiri ve askerlik yükümlülüğünü yerine
getirmiş sayılmalarına ilişkin düzenlemeler, 6582
sayılı Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe
girdiğinden, önerge ile buna ilişkin düzenlemenin madde metinden
çıkartılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Böylece, çerçeve
100üncü maddeye bağlı ek madde 4 Komisyon metninden
çıkartılmıştır.
Madde 101i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 102yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 103ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 104ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 105i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 106yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 107yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 108i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 109u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 110u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 111i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 112yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici Madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 113ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 114ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Dördüncü bölümde
de yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Tasarının
oylanmasından önce iki sayın milletvekiline söz vereceğim
İç Tüzük madde 86ya göre.
Lehte Ali
Ercoşkun
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Vazgeçtik.
BAŞKAN
Vazgeçti.
Aleyhte Mahmut
Tanal? Yok.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için
beş dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Oylama işlemi sona ermiştir.
Şimdi, pusula veren sayın milletvekilleri var,
onların isimlerini okuyorum:
Vural Kavuncu? Burada.
Sebahattin Karakelle? Yok.
Salim Uslu? Burada.
Hasan Karal? Yok.
Önder Matlı? Yok.
Muzaffer Çakar? Yok.
Uğur Aydemir? Yok.
Hilmi Bilgin? Yok.
Kemalettin Aydın? Yok.
Ahmet Salih Dal? Yok.
Salih Kapusuz? Yok.
Süreyya Sadi Bilgiç? Yok.
Mustafa Bilici? Yok.
Yalçın Akdoğanın yerine vekâleten
Sayın İsmet Yılmaz oy kullanmıştır.
Sayın Gürsoy Erol? Burada.
Sayın Mehmet Şimşek? Vekâleten Sayın
Taner Yıldız oy kullanmıştır.
Gülşen Orhan? Burada.
Ali Aydınlıoğlu? Yok.
Mehmet Akyürek? Yok.
Sayın milletvekilleri, yapılan oylamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
672 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tasarının tümünü tekrar
açık oya sunacağım.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu veriyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
193 |
|
|
Kabul |
: |
193 |
||
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
Böylelikle
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum herkese.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Gündemin 5inci
sırasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi
Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı
Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/740) (S.
Sayısı: 425) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
425 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
425 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Nükleer
Araştırma
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, hangisi Yok,
ertelenmiştir. dediniz?
BAŞKAN 425
sayılı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Ürdünle ilgili siz Komisyon burada. dediniz.
BAŞKAN Ara
verdim, açtım, Komisyon yerinde yok, ne yapabilirim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani yarıda kalmış iş olarak mütalaa
edilecek, onu söylüyorum.
BAŞKAN
Herhâlde öyle olacak.
6ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Nükleer
Araştırma Örgütü (CERN) Arasında CERN'de Ortak Üye Statüsü
Verilmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (CERN) Arasında CERN'de Ortak
Üye Statüsü Verilmesi Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950) (S. Sayısı: 676) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
676 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA NÜKLEER
ARAŞTIRMA ÖRGÜTÜ (CERN) ARASINDA CERNDE ORTAK ÜYE STATÜSÜ
VERİLMESİ HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 12
Mayıs 2014 tarihinde Cenevrede imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Nükleer Araştırma Örgütü (CERN) Arasında CERNde Ortak Üye
Statüsü Verilmesi Hakkında Anlaşma ve Anlaşmaya dair
beyanımızı içeren Mektupun onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan konuşacaktır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi İkinci Dünya
Savaşı sonrası dağılan Avrupayı bilim çatısı
altında toplamak amacıyla kurulan büyük bir nükleer
araştırma merkezidir. 1954 yılında Cenevrede kurulan CERN,
bugün dünyanın her yerinden gelen araştırmacıların
çalışabildiği, din, dil ve ırk farklılığının
hissedilmediği bir bilimsel ortama sahiptir. Çünkü CERNde önemli olan
hangi ülkeden geldiğiniz değil orada ne yapabildiğinizdir.
CERN, evrenin
sırlarını ve oluşumunu anlamak amacıyla kurulmuş
devasa bir araştırma altyapısına sahiptir. CERNin nükleer
fizik araştırma cihazları yerin 100 metre altında 27
kilometrelik dairesel bir tünel içindedir. Evrenin en küçük yapı
taşlarının evrenin şekillenmesine nasıl katkıda
bulunduğunu öğrenmek için, bir amaç uğruna
çalışılmaktadır. Basına Tanrı parçacığı
olarak yansıyan Higgs parçacığı ve karanlık madde
üzerinde burada yoğun çalışmalar vardır. Bu
parçacığı bulma adına yapılan
çalışmaların sağlayacağı katkıları
şimdiden öngörmek kolay değildir. Ancak, belki yüz yıl sonra bu
konuda önemli fikirlere sahip olacağız. Bu çalışmalardan
bilime ve teknolojiye önemli katkılar ortaya çıkmaktadır.
Tıptaki MR makineleri bu sayede ucuzlamıştır. Daha az
radyasyon yayan röntgen cihazları geliştirilmiştir. Bugün
hepimizin kullandığı dünya çapında İnternet servisi
burada ortaya çıkmıştır. Kısaca, CERN'den birçok
teknoloji ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır.
Şu anda
CERN'le ilişkilerimiz sadece fizikçiler bazında yürüyor. Mühendisler
ve şirketler bu anlaşmanın bir parçası olamıyor. Bu
nedenle, Türkiye-CERN arasında sadece bilgi transferi yapılabiliyor.
Türkiye CERN
adlı bu kuruluşa 1961'den beri gözlemci üye statüsündedir. CERN'e
üyelik konusu, Türkiye'deki ilgili bilim alanı mensupları
tarafından sıklıkla gündeme getirilmiştir. Şimdi ise
önü açık ortak üye olmak durumundayız. Gönül ister ki çok geç
kalınmış bu sürecin sonunda tam üye olalım.
Türkiye de CERN
deneylerine deney bazında 1995 yılından beri
katılıyor. Tabii, Türkiye'nin maddi katkısı çok az bu
deneylere ama son 20 yılda birçok Türk fizikçisi bu deneylerde
çalıştı ve güzel işler yaptılar.
CERN konsey
kararı ile artık gözlemci statüsünü sonlandırmak ve bu üyeleri
karşılıklı müzakerelerle ortak üye veya tam üye statüsüne
geçirmek istemektedir. İktidarın bu konudaki tercihi tam üyelik için
değil, önü açık ortak üyelik doğrultusunda olmuştur. Bu
tercih, kamu kaynaklarını idareli kullanma dikkati ya da
kaygısıyla yapılmış olsaydı, gerçekçi ve
basiretli bulup tebrik ederdim. Ancak, bu iktidarın öyle bir hevesi ve
isteği olmadığını hepimiz artık çok iyi
biliyoruz. Dolayısıyla, bu konuda bir açıklama beklemek
hakkımız: Neden epeyce yol alınmış tam üyelik başvurusunu
Ekim 2012'de geri çekip ortak üyeliğe dönme kararı verdiniz?
Tam üye
olduğumuzda bu elit bilim kulübünde yer almamız için, birçok ülkenin
toplamı kadar İsviçre frangı ödememiz lazım. Örneğin,
İsrail, Finlandiya, Portekiz, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristanın
ödediği üyelik aidatı toplamı 55 milyon İsviçre
frangıdır. Biz tam üye olsaydık bu kadar aidat ödeyecektik.
Ancak bu meblağ, ülkemizin hangi harcamalarıyla
kıyaslandığına bağlı olarak yüksek ya da alçak
denebilir. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı sarayı
olarak yapılan kaçak külliye harcamalarıyla birlikte ele
alındığında CERN aidatı o kadar yüksek değil.
Eğer CERNden
neler beklendiği, kimler tarafından neyin, nasıl
yapılacağı önceden gerçekçi bir şekilde belirlenmezse,
koordinasyon sağlanmazsa yalnızca paranın değil, zaman ve çabanın da çarçur
edilmesi riski vardır. Ne yapıp edip, ülkemizin geç kalmış
bu üyeliğinin ülkemizin bilimsel gelişmesine maksimum yararı
sağlaması gerçekleştirilmelidir. CHP olarak bunun mutlaka
izleyicisi olacağız.
Şimdi, bu
bağlamda şu hususların iyi anlaşılması gerekiyor:
Önü açık ortak üyelik şimdiye kadar sürdürülen statüye kıyasla
çok fazla bir hak sağlamıyor. Karar organlarında eskiden olduğu
gibi oy hakkı yok. Sınırlı süreli pozisyonlara başvuru
hakkı var ancak istihdam garantisi yok. İstihdam için bir tavan var,
bu da Türkiyenin finansal katkısıyla sınırlı. Yani,
az ve sınırlı sayıda genç bu çerçevede
sınırlı sürelerle, ortalama iki yıl, çalışma
şansı bulacak. Umarız burada da VIP torpil listeleri devreye sokulmaz.
Genç ve istekli bilim insanlarımızı ülkemize maksimum yarar
açısından değerlendirmemiz gerekiyor.
Önü açık ortak üyelik bir ara statüdür. Bu
evrede ülke düzeyinde yapacağımız hazırlık
çalışmalarıyla tam üyeliğe hazır hâle gelmemiz ve
Konseyi buna ikna etmemiz gerekiyor. Yoksa "Al bu yıllık 60
milyon İsviçre frangını ya da ortak üyelikte Al bu 4 milyon
İsviçre frangını beni üye yap." demekle olmuyor. Hükûmetin
elinde bu konuda stratejik bir plan var mı onu merak ediyoruz.
Biraz eskiye dönelim, 2004'te tasfiye
ettiğiniz eski ve gerçek TÜBİTAK ne yapıyordu? Bunlarla
uğraşıyordu, bu üyelikle ilgili çalışmalar
yapıyordu. Yerlerinden ettiğiniz, o çalışanların
yerine doldurduğunuz, sizin deyiminizle bugün Haşhaşi ve
darbeci dediğiniz kişilere de bugün benzer tasfiyeleri
yapıyorsunuz. 2004 de, sizin tasfiyenizden önceki TÜBİTAK, üyelik
aidatı olarak ödenecek meblağın adil bir
karşılığının bilimsel, teknolojik ve ekonomik
katma değer olarak ülkemize geri dönmesini sağlayacak
koşulların oluşturulması için çok yoğun
çalışmalar yapmıştı. Bunun için o yıllarda
TÜBİTAK bünyesinde özel bir birim bile kurulmuştu. Neydi o? Yüksek
Enerji Fiziği Etkinlikleri Çalışma Grubu. O zaman tasfiye
ettiğiniz bu arkadaşlar, bu birimi kararlılıkla
desteklemiş ve CERN politikaları konusunda da merkezî bir konuma
yükseltmişti.
Bu noktada elimizdeki en önemli konu nitelikli
bilimsel insan gücüdür. Bu bağlamda kritik sayılar ve koşullar
oluşmadan tam üyeliğin gündeme getirilmesi herhâlde söz konusu
olamayacaktır. Yani önceliklerimizden ilki insan gücü
altyapısının oluşturulması olmalıdır.
Olabildiğince kısa bir süre içinde CERN'deki çalışmalardan
etkin bir şekilde yararlanabilecek düzeyde 150-200 kişilik yüksek
enerji hızlandırıcı fizikçisi ve teknisyeninden oluşan
bir grubun yetiştirilmesi gerekiyor. CERN'deki çalışmalara
teknik açıdan destek verebilecek elektronik, bilgisayar ve diğer
alanlara mensup mühendislerin yetiştirilmesi gerekiyor. YÖK'ün kadro
tahsisinde ve çeşitli ulusal burs kurumlarının yurt içi ve yurt
dışı lisansüstü burslarından özellikle bu amaç için çok
sayıda kontenjan ayırması bu bağlamda büyük önem
taşıyor.
Gelin görün ki bu ciddi bir anlayış
değişikliği gerektiriyor. Elimde çarpıcı bir örnek
var. Türkiye'nin en tepedeki üniversitelerinden birinin CERNle ilişkili
eğitim ve araştırma yapan oldukça büyük bir bölümünde toplam ve
topu topu 8 araştırma görevlisi var. Bunların 3'ü de CERNle
ilgili alanda araştırma ve lisansüstü eğitim içinde. Bunu tüm ülkeye
genellerseniz bu profilde sadece 40-50 genç araştırıcı aday
çıkıyor karşımıza. Bu ortak üyelik statüsü, büyük bir
olasılıkla bunların tümünün, hatta bir kaç mislinin CERN'de
belli sürelerle eğitim görmek için çalışmalarına finans ve
mevzuat çerçevesi sağlayacaktır.
Sorumuz şu:
Söz konusu üniversiteler bu denli üretken insan gücü eksikliğiyle
çalışırken bu genç kardeşlerimizin bir kaç
yıllığına devreden çıkmalarına izin vermek
isteyecekler midir?
Değerli
milletvekilleri, sorunlara stratejik ve öngörü yaklaşımıyla
yaklaşmak gerekiyor. Bu adımı atarken eğer YÖK nezdinde hem
bir büyüme projeksiyonu hem de eğitime gönderileceklerin eksikliğini
giderecek yeni araştırma görevlileri kadroları ihdas etmezseniz
CERN'e kimseyi gönderemeyiz ve yapacağımız yıllık
ortak üyelik aidatı -ki, bu 1 milyonla 4 milyon İsviçre frangı
arasındadır- boşa ödenmiş olacaktır. Böylece, bu yeni,
cidden saygın ve önemli olması gereken girişim de yeni bir israf
sürecinden başka bir şey olmaz. Bu CERN girişimini ciddiyetle
ele alalım, eğitimde FATİH Projesinin akıbetine benzetmeyelim.
Gerçi orada çarçur edilen paralar tabii milyar TL'ler mertebesindeydi.
Hazır bilim,
teknoloji konuşurken konumuza hiç de uzak olmayan başka şeyler
hatırlıyoruz. Bugünlerde yine operasyon yaptınız ve
Türkiye'ye çağ atlatan hizmetler yapan şerefli ve vatansever
insanları 2003 yılında TÜBİTAK'tan tasfiye ettiniz.
Kabahatleri neydi o insanların? Bilişim devriminin önemli organı
İnternetin Türkiyeye getirilmesi, e-Türkiye sisteminin
kurulmasındaki çok önemli katkıları için mi onları
attınız? Vergi gelirindeki neredeyse yüzlerce kata ulaşan
artış ve konjonktürel finansal rahatlığınız o
çalışma sayesinde olmuştu. Bu insanlara minnettar olmanız
gerekirken 2003 yılında onları linç ettiniz ve mahkemelerde
sürüm sürüm süründürdünüz. Vizyon 2023 Projesini hazırlamış
oldukları için mi onları attınız? Ne tuhaf, yenilerde
aynı ismi kullanan bir projeyi epeyce dillendirdiniz. Hiç bir ilgi ve
benzerlik yok. O projenin oluşturulmasında Türkiyenin dünya
çapındaki pek çok bilim, teknoloji ve sanayi adamı katkı
yapmıştı ve entelektüel değeri çok yüksek bir projeydi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK
EYİDOĞAN (Devamla) Bu projeyi gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi
olarak önemsiyoruz ve bunu her yönüyle takip edeceğimizi burada özellikle
ifade etmek istiyorum. Türk bilim dünyasına, teknoloji dünyasına
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eyidoğan.
1inci madde
üzerinde başka söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Nükleer Araştırma
Örgütü (CERN) Arasında CERN'de Ortak Üye Statüsü Verilmesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu bildiriyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
186 |
|
||
Kabul |
: |
186 (x) |
|
||
|
|
||||
|
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
|||
Böylelikle
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gündemin 7nci
sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gençlik ve Spor
Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin
Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı
Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/968) (S.
Sayısı: 648) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
648 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI YURTDIŞI KOORDİNASYON OFİSİNİN
KURULMASI VE FAALİYETLERİNE İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 12 Mart 2014 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon
Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor
Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin
Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
186 |
|
|
||
Kabul |
: |
186 (X) |
|
|
||
|
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
||||
Böylelikle kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8inci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı
Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret,
Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre
Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve
İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/806)
(S. Sayısı: 565)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, gündemdeki konuları
sırasıyla görüşmek için, 27 Ocak 2015 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.26
(X) 672 S. Sayılı Basmayazı 15/01/2015 tarihli 43üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 425 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 676 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 648 S. Sayılı Basmayı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.