TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
48inci
Birleşim
28
Ocak 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzelin, İstanbul Esenyurttaki yüksek gerilim hattı
faciası ile genel olarak yüksek gerilim hatlarının
yarattığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Balıkesir ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin,
Malatya ilinde yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Fransa Ulusal Meclis Başkanı
Claude Bartolonenin vaki davetine icabet etmek üzere 28-30 Ocak 2015
tarihlerinde Fransaya resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun
13/1/2015 tarihli 41inci Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1689)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçükün,
Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/232)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu ve 25 milletvekilinin, İğneadaya
kurulması planlanan entegre termik santral ile nükleer santralin çevreye
vereceği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1182)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 33
milletvekilinin, Turkish Ground Service ile Türk Hava Yollarındaki
personel-aile ilişkisi iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1183)
3.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 20
milletvekilinin, uzaktan eğitim konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1184)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına,
bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu
kısmın 6ncı sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 683
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
2.-
Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(1/983) (S. Sayısı: 653)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
3.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
4.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
5.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi
Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/740) (S. Sayısı: 425)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S.
Sayısı: 335)
7.-
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili
Mülkiye Birtanenin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın; Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S. Sayısı: 683)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti
Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve
İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporlarının (1/806) (S. Sayısı: 565)
X.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 653) Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 335) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, bir havayolu kargo şirketi
hakkında yapılan inceleme ve işlemlere ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/57674)
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca
satın alınan telekomünikasyon ekipmanı ve malzemelerine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/57678)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık
istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/58029)
4.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son on iki yılda imara açılan
tarım arazilerine ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/58181)
5.-
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, Balıkesir'in içme
sularında yüksek derecede arsenik bulunmasına ve sorunun çözümüne,
-
Van Milletvekili Özdal Üçer'in, Bakanlık bünyesinde istihdam edilen
gıda mühendislerine,
Ziraat
mühendislerinin istihdamına,
Kütahya
Milletvekili İdris Bal'ın, ÇAYKUR'un bazı faaliyetlerine,
Manisa'nın
Soma ilçesinde termik santral inşası için alınan acele
kamulaştırma kararına,
-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluş personeline yönelik fişleme
iddialarına,
-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlık bünyesindeki
istisnai kadro mevcuduna,
-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları
arasında Bursa'da Bakanlık tarafından yapılan
yatırımlara,
-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, aile işletmeleri ve orta ölçekli
işletmelerin projelerinin desteklenmesi, yem ekiminin
artırılmasına ve mera alanlarının ıslahına
yönelik projelere,
Tarımsal
amaçlı kömür kullanımında devlet desteğine,
Süt
üretimi ve kalitesinin artırılmasına, tarımsal
işletmelerin fiziksel şartlarının düzeltilmesine ve
kırsal kalkınma yatırımlarına,
Et
ve süt tüketiminin artırılmasına, gençlerin
hayvancılıkla uğraşmasının teşvikine ve
hayvan gübresinin alternatif enerji olarak kullanımına,
Ahırların
modernize edilmesine ve üretici örgütlerinin pazarda daha etkin olmasına,
Bakanlığın
modern sera ve büyük alanlarda üretim yapılmasına yönelik
projelerinin olup olmadığına,
Yem
bitkisi teminine, hayvancılık işletmelerinin arazi
kullanımına ve fiyatlardaki dalgalanmaların önlenmesine yönelik
projelere,
-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, meyve üretici birliklerinin
mali denetimlerine ve meyve üreticilerine verilen desteklerin
artırılmasına,
İlişkin
soruları ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/58273), (7/58274), (7/58275), (7/58276),
(7/58277), (7/58278), (7/58279), (7/58280), (7/58281), (7/58282), (7/58283),
(7/58284), (7/58285), (7/58286), (7/58287), (7/58288)
6.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, 2002-2014 yılları
arasında Bursa'da Bakanlık tarafından yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/58291)
7.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'ın, Milli Botanik Bahçesi
projesinin yapıldığı alanda bir sosyal tesis projesi olup
olmadığına,
-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, Konyaaltı Sahili'ndeki trol
avcılığına,
Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, kontrol laboratuvarlarının
eksikliklerine,
Et
ve et ürünleri sanayiinde yapılan denetimlere,
Et
ve et ürünleri teknolojisi konusunda yapılan AR-GE
çalışmalarına,
Et
ve et ürünleri sanayiinde faaliyet gösteren firmalara yönelik teşvik ve
projelere,
Hijyenik
açıdan uygun olmayan kombina ve mezbahanelerin modernize edilmesine ve
tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanmasına yönelik projelere,
-
Muş Milletvekili Demir Çelik'in, Muş'un bazı köylerinde yer
tespitlerinin yapılmaması nedeniyle vatandaşların
desteklerden faydalanamamasına,
-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son bir
yılda Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından satın alınan otomobillerin sayısına,
İlişkin
soruları ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/58497), (7/58498), (7/58499), (7/58500),
(7/58501), (7/58502), (7/58503), (7/58504), (7/58505)
28 Ocak 2015 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İstanbul Esenyurttaki yüksek gerilim
hattı faciası ile genel olarak yüksek gerilim hatlarının
yarattığı sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzele aittir.
Buyurun Sayın
Tüzel.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, İstanbul Esenyurttaki yüksek
gerilim hattı faciası ile genel olarak yüksek gerilim
hatlarının yarattığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi günler
diliyorum.
Sayın Başkan, hızlı
başladık Genel Kurula.
Evet, sözünü ettiğiniz gibi
İstanbul Esenyurtta can alan, yaşam hakkını ortadan
kaldıran yüksek gerilim hattına değineceğim ama ondan önce,
hayata tutunan, direnen Yaşar Kemalden sonra Fikret Otyam da ciddi bir
sağlık problemi yaşıyor, her iki değerli
yazarımıza da sağlık diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
iyi şeyler olmuyor ne yazık ki ama bunlara inat,
yaşadıklarımıza inat, komşularımızda güzel
şeyler oluyor, iyi şeyler oluyor. Güneyde Kobanede, Egenin öte
yakasında Yunanistanda halklar birleşiyor, güçlerini
birleştiriyor, el ele veriyor; emperyalizme, kapitalizme, savaşa,
sömürüye ve insanlık değerlerini ortadan kaldıran sisteme
karşı ayağa kalkıyor.
Yunanistanda, bildiğiniz gibi,
sol koalisyon büyük bir başarı elde etti. Yunanistan halkları,
Avrupa Birliğinin, IMFnin ve büyük bankaların, Troykanın
kuşatması karşısında talepleri için el ele verdi.
Şimdi, inanıyorum ki bu başarının arkasında
duracaklar ve Yunanistanda kapitalist sisteme karşı emekçi
halkların birliği için yürümeye devam edecekler.
Daha sonra gelen haber: Rojava devrimini
boğmaya çalışan IŞİD çetelerine karşı
dünyanın yüreğini, sevgisini kazanmış Kürt
kadınları, gençleri büyük bir dayanışma, birlik içerisinde
büyük bir direniş sergilediler ve Düştü, düşecek. diyenlere
inat, çetelerin arkasındaki güçlere inat orada büyük bir zafer elde
ettiler; Kobanede devrimi yaşatmak, Kobanede yeni, demokratik, özgür,
eşitliğe dayalı halkların bir arada
yaşayacağı bir toplumu inşa etmek için büyük bir güç sarf
ettiler. Onları kutluyoruz, selamlıyoruz.
Yine selamlayacağımız
bir şey, elbette, alın teri için, emek hakları için,
çocukların geleceği için grev kararı alan 15 bini aşan
metal işçisi. Metal işçileri, MESSin dayatmaları
karşısında ekmeklerini büyütmek için ve 866 liranın üzerine
100 liralık bir zamla karın tokluğuna çalışmaya, üç
yıllık sözleşmelerle itirazsız bir sömürü düzenine
karşı kararlarını verdiler ve böyle bir yola koyuldular. Bu
grev, sadece metal işçilerinin değil, bütün Türkiye işçilerinin,
emekçilerinin, halkların sahip çıkacağı ve önümüzde
yapılması gerekenleri gösteren büyük bir direniş olacak. Onlara
da başarılar diliyorum, metal işçilerini buradan
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkan; evet, kan ter için ömür tüketenler şimdi
ayağa kalkmış durumdalar. Enerji Bakanlığını
sorgulamamız gerekiyor bütün bu gelişmeler karşısında.
Bakanlık bu sistemde sadece yer altındakilerin canını
almıyor, yer üstünde de özellikle bu yüksek gerilim iletim
hatlarındaki anlayış ve yapım bozuklukları nedeniyle
can almaya devam ediyor.
Seçim bölgemiz İstanbul
Esenyurtta -15 milyon emekçinin yaşadığı İstanbulun
önemli bir kesimi- göç eden işçilerin, emekçilerin olduğu yer
Esenyurtta, özellikle 2 mahallede, Saadetdere ve Namık Kemal
mahallelerinde peş peşe insan ölümleri oluyor. Ekim 2013 tarihinde,
bir tabela düzenlemesi yapan genç işçi Eren Eroğlu yüksek gerilim
hattına temas ettiği için hayatını kaybetti. Birkaç gün
önce, 21 Ocak tarihinde, 37 yaşındaki
bir fabrika işçisi Haydar Sarı aynı şekilde
hayatını kaybetti.
1960lardaki iletim hatları
artık çarpık yapılaşma nedeniyle kentin içinden geçiyor.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu manzaralar Esenyurttaki mahalle
içerisinden geçen elektrik tellerinin manzarası. Burada Bakanlığın
da Belediyenin de sorumluluğu var. Artık yaşam hakkına,
kent hakkına, sağlıklı geleceğe sahip
çıkması gereken Bakanlığın bu hatları güvenli
hâle getirmesi için derhâl gecikmeksizin yer altına
taşıması gerekiyor. Çarpık rant ve yapılaşma
nedeniyle bu ölümler artık son bulmalı. TMMOBa bağlı
Enerji Mühendisleri Odası da benzer tespitler yapıyor. Sadece
yaşam hakkı açısından değil, bu hatların
geçtiği elektromanyetik alanlarda çocuklar kan kanseri oluyor, lösemi
oluyor, hücreleri peş peşe zehirleniyor. Bunlara son vermek
gerekiyor.
Yatırımları ranta değil,
yatırımları insan hayatına, çocuklarımızın
geleceğine yapalım. Bakanlığın sorumluluğuna
dikkat çekmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
Balıkesir ilinin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçaya aittir.
Buyurun Sayın Havutça. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutçanın, Balıkesir ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesirin
sorunları üzerinde gündem dışı söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakın, Balıkesir, AKP iktidarı döneminde ne yazık ki hep
kaybetti. Nelerini kaybetti? SEKAsı vardı, 54 milyon dolar muhammen
bedelle belirlenmiş bir SEKA fabrikası vardı; 1,1 milyon dolara
satıldı ve SEKAyı Balıkesir kaybetti. SEKA, hâlâ, şu
anda ne idüğü belirsiz, üretimsiz... Balıkesir bunu kaybetti.
Bandırma Limanını
kaybetti. 175 milyon dolarlık bir yatırım yapılması
sözü verildi Bandırmaya ancak bugüne kadar bir tek çivi
çakılmadı.
Bakın, Balıkesir -devlete
verdiği yatırımların- 2014te verdiği vergilerle
sadece binde 42 oranında, 0,42 yatırım aldı; oysa, bu,
2015te binde 31e düştü.
Değerli milletvekilleri,
Balıkesirde bir Susurluk Şeker Fabrikası var. Bu Susurluk
Şeker Fabrikasında yirmi yedi yıldır çalışan
işçiler hâlâ emekli olamıyorlar. Geçici işçi, mevsimlik
işçi olarak yirmi yedi yıl çalışan bir işçi nasıl
emekli edilmez? AKP iktidarı, Susurluk Şeker Fabrikasını
atıl tutarak bölge tarımına çok ağır bir darbe indirdi
ve bu sorun devam ediyor.
Bakın, daha önce buradan
uyardık: Beyaz et üretiminin yüzde 25ini Balıkesir Bandırma
karşılıyor. Orada bir Şeker Piliç vardı. Şeker
Pilicin iflası öncesi biz buradan KDV alacaklarıyla ilgili yüce
Meclisi ve Bakanı uyardık, Değerli Bakan, eğer bu KDVler
ödenmez ise Şeker Piliçte iflas yaşanacak, sektörde iflaslar
yaşanacak. dedik. Bakın, ben dün Bandırmadaydım;
Şeker Piliçten atılan 1.700 işçi kardeşimiz, bankalara
borçları, evlatlarının okul harçları sebebiyle hepsi
şu anda aile faciaları yaşıyor. Bizi Bandırmada
dinliyorlar, değerli milletvekilleri, 1.700 işçimiz iki yıldan
beri kıdem tazminatlarını alamadı ne yazık ki.
Patronlar aldı, herkes rahat yaşıyor ama fatura emekçiye
kesildi.
Bakın, yine, Eti Bor AŞ,
Genel Müdürlüğü Bandırmadaydı. Eti Bor AŞnin giderek
özelleştirilmesiyle ilgili, taşeron, redevans sistemi gibi, Eti Borun
kıyısından köşesinden Eti Borun özelleştirilmesi ya da
bazı hizmetlerin taşerona verilmesiyle ilgili çabaları devam
ediyor.
Değerli milletvekilleri, Toprak
Mahsulleri Ofisi çiftçinin kara gün dostuydu, orada yazar; Bandırma
bölgesinde Toprak Mahsulleri Ofisi de kapatılarak çiftçi yeniden tüccara,
tacire, tefeciye teslim edildi. Bununla da kalmadı, şimdi de
Balıkesir, Çanakkalede 1/100.000lik planlamalar yapılıyor
değerli arkadaşlarım, 1/100.000lik. Bu planlamalarda 2006
yılında 35 bin dönüm yer birilerine geçti. Ben soruyorum:
1/100.000lik plan belirlenmeden önce, 2006 yılında -daha geçen sene
belirlendi bu plan- 35 bin dönüm araziyi köylünün elinden kim aldı? Bunu
Sayın Bakana soruyorum, mahremiyet sebebiyle bana cevap veremediğini
söylüyor. Ya, memlekette 35 bin dönüm yer, Bandırmada, birtakım
sanayiciler almış. Kime dayanarak, kime güvenerek aldı
burayı? Sanayi alanı olacağını önceden biliyor muydu?
Herhâlde biliyordu. Buradan bir kez daha soruyorum: Oraları kimler
aldı?
Balıkesirin 60 mahallesinde
arsenikli su içildiğini söylüyor Büyükşehir Belediye
Başkanı. Arkadaşlar, bu arkadaşımız kim biliyor
musunuz? On iki yıl burada iktidarın milletvekili, genel başkan
yardımcısı. Ya, sen bu ülkenin sularının zehirli
olduğunu, arsenikli olduğunu yeni mi öğrendin? Balıkesirde
tablo bu.
Bir de buradan Balıkesir Milletvekili
Babuşcuya bir sözüm var. Laik ve demokratik cumhuriyete bağlı
kalmaya namusu ve şerefi üzerine ant içen ve 600 yıllık
Osmanlı İmparatorluğunun 90 yıllık reklam arası
olarak nitelendiren, çağdaş görünümlü, saltanat saplantılı
Tülay Babuşcuya buradan seslenmek istiyorum: Sen o cumhuriyet
olmasaydı bugün burada olacak mıydın? Eğer cumhuriyet
olmasaydı Başbakan burada olacak mıydı? Eğer
cumhuriyet olmasaydı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilecek
miydi, sizler burada milletvekili olabilecek miydiniz? O nedenle, cumhuriyet
bir reklam arası değil. Bakın, reklamdan önceki durum buydu.
Sevr haritasının yırtılmasıydı, kadın-erkek
eşitliğiydi, çağdaş cumhuriyetin yaratılmasıydı
cumhuriyet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) O nedenle, Kuvayımilliye
şehri Balıkesirden Babuşcuya haddini bil diyorum. (CHP
sıralarımdan alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Malatyada
yapılan yatırımlarla ilgili söz isteyen Malatya Milletvekili
Mustafa Şahine aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Mustafa
Şahinin, Malatya ilinde yapılan yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malatyamızda yapılan yatırımlarla alakalı söz
almış bulunmaktayım.
Malatya ilimiz değişimle birlikte
gelişimini sürdüren nadide bir ilimizdir. Selçuklular döneminde
darülrifa yani huzur ve barışın yeri olan ilimiz hiçbir zaman
terör ve terör örgütlerine prim vermemiş. Bu saiklerden dolayı özel
sektörün yoğun tercih etmesiyle birlikte, 1, 2 ve 3üncü organize sanayi
bölgemizde ticari hayatın yoğunluğunu rahatlıkla
görmekteyiz. Malatyamız 2014 yılında farklı sektörlerden
toplamda 470 projesiyle yatırım programında yer almakta ve bu
projelerin toplam tutarı ise 3 milyar 955 milyon TLdir.
Değerli milletvekilleri, ilimizde 2014
yılında 33 yeni okulumuzun sisteme dâhil edilmesiyle derslik
başına düşen öğrenci sayısı Türkiye
ortalamasının altına inmektedir.
Malatya kendisine has olan florası sayesinde
tarım alanlarında özellikle kayısının
yetiştirildiği özel bir havzaya sahiptir. Malatya, çiftçimizin
yaşamış olduğu don olayına karşı mağdur
olmaması için çiçeği de poliçe kapsamına
aldığımız bu süreçte Malatya ilimizde poliçe
sayısının bir önceki yıla göre yüzde 100ün üzerinde bir
artış olduğunu da görmekteyiz.
Tarımsal kredide, 2002
yılında ilimizde 4 milyon lira kredi
kullandırılmış iken 2014 yılında toplam kredi 140
milyon TLyi aşmıştır. İlimizde tarımsal
kredilerde geri dönüş oranlarına da baktığımızda
bu kadar artışa rağmen 2002 yılında Ziraat
Bankasında yüzde 24 iken 2013 yılında yüzde 98,4e
yükselmiştir.
2003ten günümüze kadar sulama
alanında tamamlanan tesislerle 123 bin dekar tarım arazisi sulamaya
açılmıştır. 14 adet göletimizin bitirilmesi ve planlama ve
proje safhasında olan 13 göletimizle beraber, ayrıca Yoncalı ve
Aliağa barajları ile sulama projelerinin de neticelendirilmesiyle 281
bin dekar alanın suyla buluşacağını görmekteyiz.
Malatyanın birçok ilden en büyük farkı, yeterli su kaynaklarına
sahip olduğu için, boşa akan her su kaynağını üretime
ve katma değerlere dönüştürmek zorundayız.
Ayrıca, ulaşımda
2002den önce 36 kilometre olan bölünmüş yol miktarımız şu
anda yapılanlarla birlikte, projeleri bitirilenlerle beraber 400
kilometreyi aşması beklenmektedir.
2013 yılında
ihracatımız 402 milyon TL iken 2014 yılında 406 milyon
TLye yükselmiştir. İhracatta bölgesinde birinci olan ilimizi
inşallah 2015 yılında ise yeni hedeflerle daha da
yukarılara çekmenin gayreti içerisinde olacağız.
Değerli arkadaşlar, ilimize
yapılan yatırımlarla yetinmeyip 2023 hedeflerine
ulaşabilmek için 2017 yılında Divriği demir-çelik
madenlerinin rezervlerinin bitmesiyle Türkiyenin rezerv bakımından
göz kamaştıran bir bölgesi olan Malatya ilimizin cazibe merkezleri
arasına alınması, Cumhuriyet Döneminde yapılan ve
yenilenen demir yollarımızın maden
taşımacılığına uygun hâle getirilmesi için de çalışmalar
yapılmaktadır.
Ayrıca kanun teklifini vermiş
olduğumuz Battalgazi yerleşkesinde ikinci bir devlet üniversitemizin
yapılmasını da beklemekteyiz.
Sağlık turizminde ciddi bir
öneme sahip olan ilimizde inanç turizminde önem arz eden Battalgazi ve Darende
ilçelerimizde bir potansiyel olduğunu görmekteyiz.
Ayrıca arkadaşlar, özellikle
son günlerde Charlie Hebdo denilen bir belanın dünya
Müslümanlarını ayağa kaldırdığını
görmekteyiz. Bizler terörün her türlüsüne tereddütsüz karşıyız,
Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıyı ve işlenen
cinayetleri de hiçbir zaman için tasvip etmemekteyiz. Ayrıca,
Müslümanların terörle yan yana gelmesi asla mümkün değildir ancak
işgal altındaki toprakları için vatanlarında vermiş
oldukları kurtuluş mücadelelerine de herhâlde sessiz kalmamamız
gerekir. Ayrıca, kan döken Batının da buradaki rolünün ne
olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Lakin, Batı, Peygamber Efendimize
yapılan hakareti basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü
diye göstermiş, yüce dinimizi hedef seçip bütün İslam âlemine büyük
bir saygısızlık cesaretini de gösterebilmiştir.
Müslümanların değerlerine saldıran Charlie Hebdo denilen dergiyi
ve Türkiyedeki uzantıları olan tüm medya kuruluş ve
yandaşlarını da şiddetle kınıyoruz. Ayrıca,
dünya üzerinde, Mısırda, Arakanda, Doğu Türkistanda,
Suriyede, Somalide, Afganistanda, Irakta milyonlarca insanımız
katledilirken Batının da sessiz kalmaması ve bizler
Batıyla birlikte Batıdaki olaylara ağıt yakarken
Batının ve aydınlarının da Müslüman ülkelerde işlenen
cinayetlere, katliamlara sessiz kalmaması gerektiğini, özellikle İsrail
başta olmak üzere, İslam coğrafyasından kanlı ellerini
çekmelerini beklemekteyiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Fransa Ulusal Meclis
Başkanı Claude Bartolonenin vaki davetine icabet etmek üzere 28-30
Ocak 2015 tarihlerinde Fransaya resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel
Kurulunun 13/1/2015 tarihli 41inci Birleşiminde kabul edilen Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1689)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek'in, Fransa Ulusal Meclis Başkanı Claude
Bartolone'nin vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento
heyetiyle 28-30 Ocak 2015 tarihlerinde Fransa'ya resmî ziyarette bulunması
TBMM Genel Kurulunun 13/1/2015 tarih ve 41inci Birleşiminde kabul
edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2nci maddesi
uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili
Adı
Soyadı: Seçim
Çevresi:
1) Uğur
Bayraktutan Artvin
2) Ziver Özdemir Batman
3) Mustafa
Kalaycı Konya
4) Mehmet Kasım
Gülpınar Şanlıurfa
5) Dilek Yüksel Tokat
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
komisyonundan bir istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Sedef Küçükün, Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/232)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonundaki görevimden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim. 27.01.2015
Sedef
Küçük
İstanbul
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet S. Kesimoğlu ve 25 milletvekilinin, İğneadaya kurulması
planlanan entegre termik santral ile nükleer santralin çevreye vereceği
zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1182)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ekolojik
özellikleri nedeniyle koruma altında olması gereken
İğneada'ya kurulacak olan entegre termik santral ve kurulması
planlanan nükleer santralin çevreye vereceği zararların tespiti,
alınacak önlemlerin araştırılması ve doğabilecek
sorunların engellenmesi için Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Mehmet Siyam
Kesimoğlu (Kırklareli)
2) Turgut Dibek (Kırklareli)
3) Engin Altay (Sinop)
4) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
5) Gürkut Acar (Antalya)
6) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
7) Hasan Ören (Manisa)
8) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
9) Muharrem
Işık (Erzincan)
10) Celal Dinçer (İstanbul)
11) Ali Serindağ (Gaziantep)
12) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
13) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
14) Yıldıray
Sapan (Antalya)
15) Ali Haydar Öner (Isparta)
16) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Birgül Ayman Güler (İzmir)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
21) İhsan Özkes (İstanbul)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Haluk Ahmet
Gümüş (Balıkesir)
24) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
25) Mevlüt Dudu (Hatay)
26) Hasan Akgöl (Hatay)
Gerekçe:
Kırklareli
Demirköy'de ekolojik özellikleri, doğal ve turistik değerleriyle öne
çıkan İğneada beldemize entegre termik santral kurulması
için ÇED süreci başlamıştır. Bölgenin adı Türkiye'de
kurulacak nükleer santral için de öne çıkmaktadır.
İğneada Longoz Ormanları
Avrupada birinci, dünyada da tek parçalı olması açısından
birincidir. Bölgenin can damarıdır. Bilimsel raporlara göre, hâkim
kuzey rüzgârları bütün baca gazlarını koruma altında
olması gereken Longoz Ormanlarına ve su kaynaklarına çöktürecek,
doğal kaynakları kirletecektir.
Ayrıca, bu ormanlara zarar vermek
uluslararası antlaşmalara ve bizzat bakanlıkların eylem
planlarına aykırıdır. Türkiye Turizm Stratejisi (2023)
Eylem Planında "10 yeni turizm kentinin araştırma ve planlama
çalışmaları tamamlanacak" denilmektedir.
"İğneada Kıyıköy Eko-Turizm Kenti" birinci
sıradadır. Taraf olduğumuz Ramsar Sözleşmesine göre
İğneada Longoz Ormanları yıl sonuna kadar uluslararası
koruma altına alınmalıdır. 1/100.000 ölçekli Trakya Alt
Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planına göre de,
İğneada ve Kıyıköy doğa ve spor turizminin
geliştirileceği alanlar arasında sayılmaktadır.
1/25.000 ölçekli planda da İğneada- Kıyıköy beldelerinin
"eko-turizm" kenti olarak değerlendirileceği belirtilmektedir.
Türkiye Turizm Stratejisi (2007-2013) Eylem Planında ise
İğneada, Karadeniz yat turizmi merkezlerinden sayılmakta, yat
turizminin İğneada'dan Hopa'ya kadar geliştirilmesi
öngörülmektedir.
Küresel Çevre Fonu (GEF) hibe
katkısı ile Çevre ve Orman Bakanlığı-Dünya
Bankası arasında 01/08/2000'de imzalanan "Biyolojik
Çeşitlilik ve Doğal Hayat Yönetimi" projesi kapsamında ise,
Dünya Bankası 8,2 milyon dolar, Orman Bakanlığı ise 3,2
milyon dolar para katkısı sağlayarak, "longozu koruma
projesi" oluşturmuşlardır.
Ayrıca,
programı AB'nin Bulgaristan-Türkiye Sınır Ötesi
İşbirliği kapsamında desteklenen, Çevre ve Orman
Bakanlığı; Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel
Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen
Kırklareli ilinin Karadeniz'e bakan kısmını oluşturan
Yıldız Dağlarında uygulanan "TR 06 02 16
Yıldız Dağlarında Biyolojik Çeşitliliğin
Korunması ve Sürdürülebilir Geliştirilmesi Projesi" Aralık
2008 tarihinde uygulanmaya başlanmış ve Aralık 2009
tarihinde tamamlanmıştır.
Dahası bu
bölgeye santrallerin kurulması, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
(Rio Konferansı), Karadeniz'in Kirliliğe Karşı
Korunması Sözleşmesi, Uzun Vadeli Sınır Ötesi Hava
Kirliliği Sözleşmesi gibi taraf olduğumuz uluslararası
anlaşmalara da aykırıdır. Santral Bulgaristan
sınırına çok yakın olduğundan, uzmanlar gelecekte
ciddi uluslararası sıkıntılar
doğuracağını ifade etmektedirler.
Ayrıca yine
bilimsel raporlara göre, termik santralin silolarındaki küller yer
altı sularına karışarak zehir saçacak, bölgede
balıkçılığı bitirecek, santral akciğer
hastalıklarına neden olacak ve turizm bitecektir. Nükleer santralin
yaratacağı daha ciddi riskleri aktarmaya gerek bile yoktur.
Bu gerekçelerle,
İğneada'ya kurulacak olan entegre termik santral ve kurulması
planlanan nükleer santralin çevreye vereceği zararların tespiti,
alınacak önlemlerin araştırılması ve doğabilecek
sorunların engellenmesi için Meclis araştırma komisyonu
kurulması gerekmektedir.
2.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan ve 33 milletvekilinin, Turkish Ground Service ile Türk Hava
Yollarındaki personel-aile ilişkisi iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1183)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türk Hava
Yollarında Hükûmetiniz döneminde yönetime getirdiğiniz kişilerin
kendi dost ve akrabalarını işe alarak aile şirketiymiş
gibi yönettiğini ve birçok vatandaşın önüne geçerek hiçbir
kritere tabi tutulmadan yakınlarının THY'ye işe
sokulduğu iddiaları yazılı, görsel ve işitsel
basını ve kamuoyunu yoğun bir şekilde meşgul
etmektedir.
Akla hayale
sığmayan personel aile ilişkisi iddialarının
belirlenip araştırılması amacıyla Anayasa'nın
98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
2) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Ensar Öğüt
(Ardahan)
5) Atilla Kart (Konya)
6) İlhan
Demiröz (Bursa)
7) Orhan Düzgün (Tokat)
8) Sena Kaleli (Bursa)
9) Haydar Akar (Kocaeli)
10) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
11) Turgut Dibek (Kırklareli)
12) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
13) Süleyman
Çelebi (İstanbul)
14) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
15) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
16) Ayşe Eser
Danışoğlu (İstanbul)
17) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
18) Osman Oktay
Ekşi (İstanbul)
19) Bihlun
Tamaylıgil (İstanbul)
20) Vahap Seçer (Mersin)
21) Turhan Tayan (Bursa)
22) Ali Özgündüz (İstanbul)
23) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
24) Muharrem
İnce (Yalova)
25) Muharrem
Işık (Erzincan)
26) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
27) Engin Altay (Sinop)
28) Namık
Havutça (Balıkesir)
29) Turgay Develi (Adana)
30) Veli Ağbaba (Malatya)
31) Hasan Ören (Manisa)
32) Mehmet Ali Susam (İzmir)
33) Faik Öztrak (Tekirdağ)
34) Hüseyin Aygün (Tunceli)
Gerekçe:
Sözcü gazetesinin
araştırmacı, gazeteci usta yazarı Uğur Dündar'ın
14/10/2012 tarihli köşe yazısında AKP'nin bir çiftliği var;
THY... Topçu Havayolları başlıklı yazıda yönetim kurulu
başkanı Hamdi Topçu ile hemşehri ve akrabalarından
oluşan yönetici kadro THY'yi AKP'nin çiftliği gibi kullanıyor
şeklindeki yazısında THY yönetimi ve TGS yönetiminin nasıl
kadrolaştığını, nasıl haksızca eşini ve
dostunu işe aldığını tek tek isim vererek iddia
ediliyor.
AKP İstanbul İl
Başkanı Aziz Babuşçu'nun yeğeni Kadir Babuşçu THY'nin
yer hizmetleri sunan TGS'de muhasebe şefi olarak
çalıştığını...
TGS (Turkish Ground Service) Genel
Müdürü Bayram Özçelik'in akrabası olarak aynı yerde Turan Özçelik,
Can Özçelik, Ahmet Kemal Özçelik, Ali Haydar Özçelik, Ayhan Özçelik, Ayşe
Özçelik, Hüseyin Emre Özçelik ve Recep Özçelik isimli akrabalarının
çalıştığını...
TGS Genel Müdürü Bayram Özçelik'in
kayınbiraderi Mehmet Şişman isimli bir kişi Genel Müdürlük
özel kalem müdürlük görevine terfi ettiğini...
Mehmet Şişman'ın Sabiha
Gökçen Hava Limanında atölye şefliği yapan Turgay
Şişman adında bir akrabasının
çalıştığını...
Bilişim
Teknolojileri Müdürü Kamil Kartal'ın Genel Müdür Bayram Özçelikin
yakın akrabası olduğunu...
Türk Hava Yollarına yer hizmetleri
sunan Turkish Ground Service'te (TGS), torpilli ortaokul ve lise
mezunlarının şef, üniversite mezunlarının da memur
olarak çalıştırıldıkları...
Rize
AKP teşkilatıyla, AKP'li Çayeli Belediyesi'nin, THY ve TGS için adeta
bir iş bulma kurumu gibi çalıştığını...
AKP
Rize İl Başkanı Hikmet Ayar'ın oğlu Yusuf Alperen
Ayar'ın önce TGS'ye alındığını, oradan da THY'ye
kaydırıldığı...
TGS'de
çalışan Katibe ve Enes Topçu'nun babalarıyla amca çocuğu
olduğu, Katibe ve Enes Topçu'nun dayıları Mehmet Demirkapu'nun
da THY'de müdürlük yaptığı
Eyüp
Sultan Topçu'nun ise Londra THY Müdürlüğü bünyesinde Ticaret Şefi
olarak görev yaptığı...
Kamil
Kartal'ın kızı Hayriye Kartalın Yönetim Sistemleri
Müdürlüğünde memur olarak çalıştığını...
Kamil Kartal'ın oğlu Fatih
Furkan Kartalın aynı yerde bir müddet çalışıp daha
sonra bu yerden kendi isteğiyle ayrıldığı ve Trabzon,
İzmir, Antalya havalimanları başta olmak üzere bir çok akraba,
dost ve arkadaşlarının, aile şirketiymiş gibi TGSyi
ve THY'yi işgal ettiği kamuoyunu yoğun bir şekilde
meşgul etmektedir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Türk Hava Yollarında ve (Turkish
Ground Service) TGS'de aile şirketi kuruluyor. iddialarının
doğruluğunun kurulacak bir Meclis Araştırma Komisyonu
tarafından görülmesi ve tespit edilmesi THY ve TGS'nin geleceği ve
kurumsal kimliği açısından önem arz etmektedir. İşe
girme sırasında birçok vatandaşın hakkı âdeta gasp
edilerek Hamdi Topçu, Bayram Özçelik ve birçok AKP yöneticisinin
akrabaları bir çiftlikmiş gibi, koşulsuzca işe alınmıştır.
İddia edilen usulsüzlüklerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın
98inci ve İçtüzüğümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
3.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve
20 milletvekilinin, uzaktan eğitim konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1184)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Uzaktan eğitim dünyada üzerinde
önemle durulan ve gelecek vaat eden bir eğitim
yaklaşımıdır. Uzaktan eğitime olan talep ve bu konuda
yapılan araştırmalarla ilgili Anayasanın 98inci İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe
çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Ali Öz (Mersin)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural
(İzmir)
4) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
5) Sadir Durmaz (Yozgat)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
8) Bülent Belen (Tekirdağ)
9) Özcan Yeniçeri (Ankara)
10) Seyfettin Yılmaz (Adana)
11) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
12) Sinan Oğan (Iğdır)
13) Alim Işık (Kütahya)
14) Ali Halaman (Adana)
15) Reşat Doğru (Tokat)
16) Mehmet Günal (Antalya)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Mustafa Kalaycı (Konya)
19) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
20) Enver Erdem (Elazığ)
21) Mehmet Erdoğan (Muğla)
Gerekçe:
Bilgisayar ve
İnternet çağı olan günümüzde bilgi ve teknolojideki
değişme ve gelişmeler yaşantımızı da tümüyle
değiştirmektedir. Artık tüm bilgiler ulaşılabilir ve
yenilenebilir bir hâl almıştır. Dünyanın dört bir
yanından insanlar İnternet ağları sayesinde birbirleriyle
iletişim kurmakta, bilgi paylaşımında bulunmaktadır.
Bilgisayarlar
yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası hâlini
almıştır. Bu değişime paralel olarak bilgisayar
okuryazarlığı gündeme gelmiş ve bu ihtiyaca cevap
verebilmek için okullarda bilgisayar eğitimine ağırlık
verilmeye başlanmıştır. Eğitim sistemleri de
bilgisayarların sağladığı imkânlardan faydalanmaya
başlamış ve çağımızın eğitim sistemi
hâlini alan "uzaktan eğitim sistemi gelişmeye
başlamıştır.
Uzaktan eğitim, öğretmen ve
öğrencilerin coğrafi olarak ayrı oldukları ortamlarda
aralarındaki bağın teknolojik araçlarla kurulduğu
eğitim sistemidir. Dünyada çağdaş uzaktan eğitimin kökeni
mektupla öğretime dayanmaktadır. İlk uzaktan eğitim
çalışması 1728de Amerika'da yayınlanan bir reklam ile
başlamaktadır. Söz konusu reklamda bir öğretmen haftalık
ders notlarını göndererek "steno (daktilo) dersleri"
vereceği öğrencileri aramaktadır.
Uzaktan eğitimin gelişim
evreleri teknolojideki gelişmeyle paralel seyretmektedir. Mektupla
başlayan uzaktan eğitim çalışmaları radyo ve
televizyonun kullanılmasıyla devam etmiş ve günümüzde kişisel
bilgisayarların ve İnternetin kullanıldığı "web-tabanlı"
bir eğitim sistemi hâlini almıştır.
Çeşitli sebeplerle yüz yüze
eğitim veren kurumlara devam edemeyen öğrencilere hizmet veren
uzaktan eğitim programları, yükseköğretimde daha fazla
öğrenciye ulaşılarak eğitimde fırsat eşitliğinin
sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Çalışmak
zorunda olduğu için eğitimini tamamlamayanlara, cinsiyet
ayrımcılığı yüzünden eğitim hayatının
dışında bırakılan kadınlara, bedensel
engellilere, mahkûmlara eğitim hakkı tanımaktadır.
Bireyler yaşantıları
süresince ailevi ya da ekonomik engeller, sağlık sorunları,
yaşanılan bölgede eğitim kurumları olmaması gibi
sebeplerle devam edemedikleri eğitimlerine dönme şanslarını
uzaktan eğitimle tekrar kazanmakta, eğitim hayatları için ikinci
bir şans elde etmektedirler; evlerinden ayrılmadan, mesleki
yaşamlarını kesintiye uğratmadan eğitimlerine devam
etmektedirler.
Dünya ülkeleri teknolojik
altyapılarının elverdiği şekilde uzaktan eğitim
çalışmalarına yön vermektedirler. Bu doğrultuda bütün
dünyada uzaktan eğitim veren birimlerin sayısı giderek
artmaktadır. Bu okullarda burslu eğitim verilebildiği gibi,
tamamen öğrencinin maddi durumuyla ilişkili olarak seçilebilecek
bölüm ve programlar da vardır. Türkiye'de uzaktan eğitim veren okulların
hiçbirinde burslu eğitim yoktur. Fakat ABD'de yerleşik okullarda
bunun örneğine rastlanılabilir.
Yurdumuzda uzaktan
yükseköğretimi temsil eden başlıca yükseköğrenim kurumu Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesidir. Bu güzide ve köklü
yükseköğrenim kurumumuz, dünyadaki diğer örnekleri de hesaba
katılınca, global anlamda en tecrübeli kitlesel uzaktan
yükseköğrenim kurumlarından birisidir.
Sonuç olarak, uzaktan eğitim
dünyada üzerinde önemle durulan ve gelecek vaat eden bir eğitim
yaklaşımıdır. Uzaktan eğitime olan talep ve bu konuda
yapılan araştırmalar gün geçtikçe artmaktadır.
Konunun TBMM tarafından da
araştırılması başta yükseköğretim kurumları
olmak üzere eğitimin her alanında etkinlik kazandıracaktır.
Önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına,
bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu
kısmın 6ncı sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü
sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
28/01/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 28/01/2015
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına;
bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise 48 saat geçmeden yine bu kısmın
6ncı sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
29 Ocak 2015 Perşembe günkü
birleşiminde 683 sıra sayılı Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi; bu birleşimde 683 sıra sayılı Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık
çalışma günlerinin dışında 30 Ocak 2015 Cuma günü saat
14.00'te toplanması ve bu birleşiminde "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 683 sıra
sayılı Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi,
03, 10, 17 ve 24 Şubat 2015
Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorularla diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi,
04, 11, 18 ve 25 Şubat 2015
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi,
03 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde 15.00-24.00; 04 ve 05 Şubat 2015 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-24.00 saatleri arasında,
10,
17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00 saatleri
arasında;
11, 12,
18, 19, 25 ve 26 Şubat 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında;
çalışmalarına devam
etmesi;
683 sıra sayılı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
683
Sıra Sayılı Maden Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/1012) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE
SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 18 inci maddeler arası |
18 |
|
19 ila 30 uncu maddeler arası |
|
2. BÖLÜM |
(Çerçeve 23 üncü maddeyle ihdas olunan ek
madde 10 ile ek madde 11 ve Çerçeve 24 üncü madde ile ihdas olunan
geçici 21; geçici 22; geçici 23; geçici 24; geçici 25; geçici 26; geçici 27;
geçici 28; geçici 29 ve geçici 30 uncu maddeler dahil) |
22 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
40 |
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.37
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Biraz önce okunan Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinde
değişiklik olduğundan şimdi öneriyi tekrar okutup bu
şekliyle işleme alacağım:
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına,
bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu
kısmın 6ncı sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü
sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; 683 sıra sayılı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
28/01/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 28/01/2015
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına;
bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise 48 saat geçmeden yine bu kısmın
6ncı sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
29 Ocak 2015 Perşembe günkü
birleşiminde 683 sıra sayılı Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi;
03, 10, 17 ve 24 Şubat 2015
Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorularla diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
04, 11, 18 ve 25 Şubat 2015
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi,
03, 10,
17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00 saatleri
arasında;
04, 05, 11, 12, 18, 19, 25 ve 26 Şubat 2015 Çarşamba ve Perşembe
günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında;
çalışmalarına devam
etmesi;
683 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
Önerilmiştir.
683
Sıra Sayılı Maden Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/1012) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 18 inci maddeler arası |
18 |
|
19 ila 30 uncu maddeler arası |
|
2. BÖLÜM |
(Çerçeve 23 üncü maddeyle ihdas olunan ek
madde 10 ile ek madde 11 ve Çerçeve 24 üncü madde ile ihdas olunan
geçici 21; geçici 22; geçici 23; geçici 24; geçici 25; geçici 26; geçici 27;
geçici 28; geçici 29 ve geçici 30 uncu maddeler dahil) |
22 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
40 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Grup önerimizde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi ile şubat ayı çalışma saatlerine
ilişkin öneriler yer
almaktadır. Buna göre, Güney Afrikayla ilgili bir uluslararası
sözleşme var, aciliyeti olduğundan dolayı onu bugün 5inci
sıraya almayı öneriyoruz.
Yine, Maden Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin -dün sıra
sayısı alıp dağıtılan- Kanun Tasarısının
da bugün, 6ncı sıraya almak suretiyle, görüşmelerine
başlamayı planlıyoruz. Yarın, perşembe günü Maden
Kanununun bitimine kadar çalışma önerilmektedir.
Şubat ayı içerisindeki
salı ve çarşamba günleri sözlü soruların
kaldırılması, salı günleri 15.00-21.00, çarşamba ve
perşembe günleri ise 14.00 ile 21.00 saatleri arasında
çalışmasını yine öneriyoruz.
Bildiğiniz üzere, dün,
değerli arkadaşlar, Veterinerlik Hizmetleri Hakkındaki Kanunun
oylamasında yeter sayı bulunamamıştı. Şimdi, bu
grup önerimizin oylamasından sonra, inşallah, onu oylayıp
akabinde Güney Afrikayla ilgili uluslararası sözleşmenin de
görüşmelerini yaptıktan sonra Maden Kanununun görüşmelerine
başlamayı ve yarın da kısmet olursa bitirmeyi
planlıyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde söz aldım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin çok önemli sorunları var, çok önemli
problemleri var. Bu problemleri Meclis çatısı altında çözmek
mümkün ama uluslararası standartları yakalamış, tüm
dünyanın kabul ettiği ölçülerde, en ileri ülke hangi yasada ne
uygulamışsa onu Türkiye için yapmamız mümkündür. Ancak, iktidar
partisinin sürekli çoğunluğuna güvenerek dayattığı
yasalarla, bu, ülkemizde gerçekleşmiyor. Biz, burada, muhalefet partileri
olarak olanca gücümüzle yapılan yanlışları
anlatıyoruz, bunların bütün dünya tarafından izlendiğini ve
herkesin gördüğünü de ifade ediyoruz ama ne yazık ki Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, çoğunluk oylarını sanki
demokrasinin bir gereğiymiş gibi sunarak ve onun arkasına
sığınarak birbiri ardına kendi dayattığı
yasaları getiriyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye dış dünyada itibarını
kaybetmiştir. Türkiyenin komşuları kalmamıştır,
komşularıyla huzuru kalmamıştır. Türkiyenin
itibarını artırmamız, Adalet ve Kalkınma Partisinin,
iktidarın bu tutumundan vazgeçmesine bağlıdır.
Bugün Türkiye, Başbakan
Yardımcımız şu anda, dün Birleşmiş Milletlerde,
Cenevrede bir sınavdan geçiyor değerli milletvekilleri; kan ter
içinde, sorulan sorulara cevaplar verilemiyor. Pek çok yasa burada
görüşülürken bizler muhalefet olarak ne söylemişsek
karşınıza bir bir çıkıyor.
Bakın, bugün Türkiye,
Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İnceleme Kurumunun
yılda 2 kez yaptığı toplantılarda sorguya çekilen bir
ülke hâline gelmiştir ve aldığı notu da önümüzdeki günlerde
göreceksiniz, çıkacak raporda. Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç şu anda ve dünkü yapılan toplantılarda sorulan
sorular karşısında cevap veremiyor. Bakın,
karşısına birer birer neler çıkıyor:
Yargı
bağımsızlığında Türkiye çok geri noktalarda.
diyorlar. Bunun cevabını
verin. Bunun cevabı verilemiyor.
Çocuk hakları ihlalleri; tüm
dünyanın üzerine titrediği çocuklar konusunda dünyanın evrensel
standartlarının çok altında görülüyor Türkiyemiz ve bunun
cevabı verilemiyor.
Kadına yönelik şiddet; her gün artan kadın cinayetleri,
öldürülen ya da yaralanan kadınlarla Türkiye neredeyse dünyada kadın
cinayetleri konusunda birinci ülke durumuna geldi değerli
arkadaşlarım. Bunları önleyemiyorsunuz. diye bizlere
soruyorlar.
İnternet, ifade özgürlüğü,
dünyanın en hassas konuları. Başbakan Yardımcısı,
Türkiyedeki 31 tutuklu ya da mahkûm gazetecinin neden orada tutuklu
kaldığını anlatmaya çalışıyor, onlar
anlamıyorlar, Bizde ifade özgürlüğü vardır, biz bir tek
gazetecinin içeride kalmasını, mahkûm olmasını
anlayamıyoruz. diye Başbakan Yardımcınıza
söylüyorlar. Hukukun üstünlüğü diyorlar hukukun üstünlüğü.
Bakın, burada önceki yıllarda
bir Ombudsman Yasası çıkardık, İnsan Hakları Kurumu
Yasası çıkardık. Biz buradan söyledik Bunlar Paris
İlkelerine aykırı. Siz bunları
çıkarırsınız ama Birleşmiş Milletler bunu kabul
etmez. Şimdi Birleşmiş Milletlerde Başbakan
Yardımcısı bunların hesabını veriyor değerli
arkadaşlarım ve Paris İlkeleri çerçevesinde Ombudsman
Kurumunuzu, İnsan Hakları Kurumunuzu uyarlamanız
lazımdır. diye Başbakan Yardımcısına sert
eleştiriler yapılıyor. Önümüzdeki günlerde yayınlanacak
Türkiye raporu Türkiyenin çok ağır insan hakları ihlalleriyle
karşılaştığının çok acı ve ibret verici
bir tablosu olarak önümüze sunulacaktır.
Bunların tüm nedeni
iktidardır değerli milletvekilleri. Bütün bu yasalar çıkarken
söylediklerimizi yapmadınız, uygulamaları hep kendi
iktidarınız lehine kullandınız. Şimdi,
İçişleri Komisyonundan geçmiş bir iç güvenlik paketi var.
Buradan hepinize tarihî bir uyarıda bulunmak istiyorum: Bu yasa, iç
güvenlik paketi adıyla adlandırılan bu yasa, Türkiyenin elinde
patlamaya hazır bir bomba gibidir. Bu yasayla Türkiyedeki tüm
kişisel hürriyetlerin, temel hak ve özgürlüklerin olağanüstü
kısıtlandığı, valilere, polise olağanüstü
yetkilerin verildiği bu yasayı bütün modern dünyanın kabul
etmesi söz konusu değildir.
Bu yasayı biz bütün dünya kabul
etmedi diye değil, kendi insanlarımızın özgürlük ve
hürriyet anlayışlarından dolayı kabul etmeyelim ve buraya
getirmeyelim değerli arkadaşlar. Kendi emniyetinizi yaratmak
istiyorsunuz, kendi silahlı kuvvetlerinizi kurmak istiyorsunuz. O yasayla
İçişleri Bakanına illerde jandarma alay komutanlarını,
ilçelerde jandarma bölük komutanlarını atama yetkisi veriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
yargının yürütmeye, emniyetin tamamının yürütmeye,
Silahlı Kuvvetlerin bir kısmının yürütmeye bağlı
olduğu bir yerde siz neden bahsediyorsunuz? Demokrasinin adı kalmaz.
Türkiye koşar adım diktatörlüğe doğru gidiyor. Bu tarihî
uyarımızı lütfen dinleyiniz. Bu yasayı geri çekin, bu yasa
Türkiye'de iç barışı zorlayan bir yasa olarak
karşımızda duracaktır ve Türkiye'de çatışmalara
neden olacaktır. Yani, siz en basit bir barışçıl gösteride
dahi polise ve valiye olağanüstü yetkiler verirseniz, yargıyı
devre dışı bırakırsanız Türkiye'de demokrasinin,
temel hak ve özgürlüklerin korunmasından asla söz edemezsiniz.
Türkiye önemli sınavlardan
geçiyor. Adalet diyorlar, hukukun üstünlüğü diyorlar.
Bakın, üç yıl önce Uluderede
elim bir olay yaşandı ve 34 yurttaşımız öldürüldü.
Bugüne kadar iktidar sözcüleri Konu yargıda, bu olay karanlık
dehlizlerde kalmayacak. diye sunumlarda bulundular, konuşmalar
yaptılar. Geçtiğimiz günlerde, değerli arkadaşlarım,
Hükûmetiniz adına, Adalet Bakanlığı adına, mağdur
ailelerin Anayasa Mahkemesindeki bireysel başvurusuna verilen cevapta,
maalesef, iktidarın tutumu da ortaya çıktı. Elimde bulunan
Adalet Bakanlığının göndermiş olduğu bu
yazıda iktidar, Uluderede gerçekleşen olaya makul bir olay gözüyle
bakıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir olay olabilir mi?
Kaçınılmaz hata yorumuna o da katılıyor.
Kaçınılmaz hata ve makul bir olay. Bunu kabul etmek mümkün
değildir. 34 yurttaşımızın kanı daha hâlâ
yerlerdedir.
İktidar sözcülerine sesleniyorum:
Bu savunmayı geri çekiniz. Bu savunma iktidarınızın bugüne
kadar Karanlık dehlizlerde kalmayacak. sözünün tam da
aynısını belgeleyen bir yazıdır, bir savunmadır.
Uludere bu savunmayla karanlık dehlizlere iletilmek istenmektedir. Buna
hakkınız yok. 34 gencin -parçalanmış cesedinin-
annelerinin, babalarının yanık yüreklerini, onların adalet
duygularını tatmin etmek hepimizin görevi. Bütün ölümler
acıdır. Bütün ölümlerde, herkesin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
herkesin faili kim olursa olsun yargılanmasını talep etme hakkı
vardır. Niçin Uludereden esirgiyorsunuz bunu? Aileler mahkeme mahkeme
sürünüyor ve hâlâ bir adım atılamamıştır.
Yine, Başbakan
Yardımcısına dün Cenevrede deniyor ki Gezi olayları
kastedilerek: Pek çok kişi öldürüldü, çocuk öldürüldü. Başbakan Yardımcısı
cevap veriyor: Ama Ali İsmailin davasında mahkeme on yıl ceza
verdi. Bunun arkasına sığınıyor. Değerli
milletvekilleri, Ali İsmail Korkmazın davasındaki Kayserideki mahkeme,
adam öldürmeden dolayı değil, kasten yaralama neticesinde ölüme sebebiyet
vermekten dolayı ceza verdi. Düşünün siz, bir insan bedeni yerlerde
duracak, onlarca tekmeye, onlarca şiddete, onlarca sopaya maruz kalacak,
bu bir yaralama olarak nitelendiriliyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Türkiye bunlardan birer birer mahkûm olur değerli arkadaşlarım.
Türkiyemizi biz İnsan
Hakları Mahkemesi kapısı önünde süründürmeyelim, adaleti tesis
edelim. Türkiye insanı buna layıktır. Türkiye
insanının, her yöresinde yaşayan insanlarımızın
adaletten aynı ve eşit ölçüde pay almaya hakkı vardır;
Gezidekilerin de vardır, Cizrede ölenlerin de vardır.
Cizreyi konuşmuyoruz. Ne oldu
Cizrede? 7 vatandaşımız öldürüldü önceki hafta, kim vurdu, kim
öldürdü daha belli değil. Polis kurşunu çıkıyor, o
gizleniyor. Sonra polis kurşunu olduğu ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, insan hayatı bu kadar bedava
değil. İnsanlarımızı böyle karanlık
ilişkilerde, karanlık oyunlarda birer birer yok eden bir
anlayışı mahkûm etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin önünü ancak böyle
açabiliriz. Cizredeki olaylar konusunda daha kamuoyu
aydınlatılmayı bekliyor.
Değerli milletvekilleri, toplumun
yararına gördüğümüz her noktada destek olmaya varız ama
iktidarın dayatmalarında her zaman da
karşınızdayız.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde söz isteyen Süleyman
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Bu, tabii, son dakika
değişiklileri bizim yeni
karşılaştığımız bir şey değil,
gene bunun bir benzerini şimdi görüyoruz. Bu, açıkçası, Meclis
Genel Kurulunu çalıştırma yükümlülüğü olan çoğunluk
partisinin plansızlığıdır, programsızlığıdır,
beceriksizliğidir. Bizim bu durumda, tabii, defalarca
uyarılarımız bugüne kadar hâlâ dikkate
alınmamıştır.
Değerli arkadaşlar,
Tarım Bakanlığının biraz sonra oylaması da
yapılacak bir tasarısı Genel Kuruldan muhtemeldir ki geçecek.
Ancak bu kanunun müzakere süresinin yeterli olmadığı da, bize
özellikle, muhalefet milletvekillerine iletilen taleplerden ortaya
çıkıyor.
Burada dün itibarıyla muhalefet
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri, Tarım
Bakanlığına Türk çiftçisinin, köylüsünün sorunlarını
defalarca dile getirdi ama Allaha çok şükür Türk çiftçisinden,
köylüsünden değil de Fransız Hükûmetinden Fransaya hizmet edilenlere
verilen Şövalye Nişanı almış bir Tarım
Bakanımız var. Beyefendi, muhalefetin her eleştirisine Bunlardan
istifade edeyim. Bir dinleyelim bakalım, çözüme bir önerileri var mı,
katabilir miyiz bu önerileri. diye böyle bir gayret gösterme yerine her lafa,
maşallah, bir cevabı var.
Bu dünyanın, bu ülkenin
adamları değil sanki, Sayın Bakanı, Hükûmet üyelerini
dinlediğimiz zaman, her şey güllük gülistanlık. Çiftçimiz
altın dönemini yaşıyor, efendim, köylümüzün hiçbir problemi yok.
Kendisinin de meslektaşları olan, değerli arkadaşlar, 70
bini aşkın ziraat, gıda, su ürünleri, balıkçılık
teknolojisi mühendisleri, veteriner hekimler, teknikerler, teknisyenler
muzdarip. Eminim ki sadece muhalefet milletvekillerine gelmiyor, sizlere de,
iktidar partisi milletvekillerine de ulaşıyor bu sorunlar. Bir
taraftan, okumuş yazmış bu insanlar hizmet etmek için atama bekliyorlar,
kendilerine İş yok. deniliyor, bir taraftan da plansızca
üniversiteler, eğitim kurumları iş olmadığı
söylenen alanda her yıl binlerce mezun vermeye devam ediyor. Yine, bir
taraftan da ülkede ciddi bir işsizlik problemi yaşanırken
Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri Sayın Davutoğlu, Avrupaya
İşsizlerinizi bize gönderin. diyor, bizde işsizlik problemi
yoktur gibi. Gerçekten, kendisiyle mi kafa buluyor, milletle mi kafa buluyor,
anlaşılır gibi değil. Ya bu ülkenin adı Türkiye
değil değerli arkadaşlar ya da bu bakanlar başka bir
ülkenin bakanları olsa gerek.
Tarım Bakanlığı
alımları son derece yetersiz; son on yılda Bakanlığa
TARGEL alımıyla birlikte küçük çaplı alımlar olmuşsa
da şu anda gıdasını, ürününü ithale çevirmiş bir ülke
için son derece düşük rakamlar bunlar. Ziraat mühendisi yoktur, veteriner
yoktur ama ithal hayvan, ithal saman, ithal buğday vardır. Bir bilen
olmayınca çiftçi de teknolojik gelişmelerden habersizdir, hâlâ
babadan, dededen kalma yöntemlerle tarım yapmaya ve karnını
doyurmaya gayret etmektedir. Hizmet satın alsın. da diyemezsiniz
çiftçiye, zaten çiftçinin elinde avucunda bir şey
kalmamıştır ki özel muayenehanelere, efendim, özel bürolara
gidip bu hizmeti talep etsin.
Gıda mühendisleri için de son
derece sıkıntılı; gıda denetimleri, efendim, gıda
zehirlenmeleri ülkenin en önemli konusu olmasına rağmen devletin
elinde yeteri kadar bu denetimi yapacak gıda mühendisi yoktur. Tekniker ve
teknisyenler içinse gerçekten durum vahamettir. Taşeron şirketlerde,
eğitimleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan hususlarda asgari
ücretlerle istihdam edilmeye çalışılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Tarım Bakanlığına, bu mesleklerden özellikle teknik eleman
vasfındakilerin mutlaka daha fazla alınması, Bakanlıkta
daha çok istihdam edilmesiyle ilgili önerimizi yineliyoruz. Eğer bu
hususta muhalefetten bir katkı, bir destek de isterse Milliyetçi Hareket
Partisi olarak özellikle ziraat mühendislerimizin, gıda mühendislerimizin,
teknisyen ve teknikerlerin istihdam edilmesiyle ilgili elimizden gelen
desteği de vereceğimizi beyan ediyoruz.
Yine, bir başka konu, değerli
milletvekilleri, bu kanun görüşülürken üretici birliklerinin
sorunları da dile getirildi ama söylediğim gibi Bu birliklere bir
dokun, bin ah işit. demişler, sıkıntılar had safhada.
Arkadaşlar, bu kanunun görüşülmesi süresi bu sorunları
dillendirmeye ya da bir çözüm üretmeye asla yeterli değil. Örneğin,
meyve üreticileri birlikleri var. Bazı sorunları dillendirmemizi
istediler, hemen belirteyim: Osmaniye Düziçi Meyve Üreticileri Birliği
Başkanı İsmet Topal Bey Yönetim Kurulu adına bir talep
göndermiş. Bunun Genel Kurul gündeminde dillendirilmesini istiyor.
Burada, tabii, Isparta
milletvekillerimiz de var. Isparta, bildiğiniz üzere çekirdekli meyvenin
başkenti yani elma üretimi Türkiyedeki üretimin, toplam üretimin yüzde
25i yani sofranıza gelen her dört elmadan 1 tanesi Ispartalı
değerli arkadaşlar, kayısı üretimi yüzde 8, yine kiraz
üretimi yüzde 13. Bu bakımdan tüm iller için önemli olan meyve üreticileri
birlikleri Isparta için çok daha fazla önemli.
Meyve üreticileri birlikleri için,
genel kurul öncesi mali denetimlerinin yeminli mali müşavirlerce
yapılabilmesi şartını getirdi AKP 2011de
çıkardığı bir yasayla. Bir kere değerli
arkadaşlar, her ilde, özellikle küçük illerde yeminli mali müşavir
bulmak konusunda sıkıntı duyuluyor. Bulsanız da zaten
elektrik ve su parasını ödemekten aciz bu birliklerden denetim
parası olarak, değerli arkadaşlar, 3,5 milyar lira isteniyor. Bu
birliklerin, gönüllülük esasına dayalı birlikler olduğunu,
aidatlarla ayakta kalmaya çalıştıklarını ben size
hatırlatmak istiyorum. Bir taraftan, hakikaten ayakta kalmaya
çalışan bir birlik, bir taraftan da efendim tarım dostu, ziraat
dostu olduğunu iddia ederek ortalıkta dolaşan bir Tarım
Bakanı. Diğer birliklere dayatılmayan bu zorlama, meyve
üreticileri birlikleri için değerli arkadaşlar, bir zulümdür. Ya
yeminli mali müşavir denetimi dayatmasını kaldırın
yahut da hiç olmazsa belirli bir bütçenin üzerine çıkmış
birlikler için getirin bu denetimi.
Bir de değerli milletvekilleri,
diğer üretici birliklerinde olduğu gibi meyve üreticileri
birliklerinde de üyeliğin, destekleme primleri alınabilmesinde
zorunlu hâle getirilmesini temin edelim. Niye? Çünkü, temsilî demokrasilerde örgütlülük
esası son derece önemlidir. Devlet, meyve üreticileri birliklerini korumak
ve gelişmelerini temin etmek için bu üyelik şartını mutlaka
getirmelidir diye düşünüyorum.
Tarım arazilerinde yine, dönüme
göre maliyet çıkartılmaktadır ama değerli arkadaşlar,
meyve bahçelerinde ağaç başına bir maliyet ve bakım
masrafı hesaplanmaktadır. On yıllık ve 10 dönümlük bir
bahçede ortalama 400 ağaç olduğunu düşünürseniz, bunlara
Tarım Bakanlığının vermiş olduğu destek
mazotta 4 lira 6 kuruş, gübrede 6 lira, değerli arkadaşlar, yani
toplam 1 dönümde 10 lira 6 kuruş verilmektedir. Bu, hakikaten şaka
gibi bir rakam, bu rakamın en az 150 ila 160 lira olması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, yine bir
başka garabeti paylaşmak istiyorum sizlerle: Osmaniye milletvekilimiz
bir soru soruyor Ermenek faciasından sonra, maden alanında
yaşanan facialar ve can kayıplarıyla alakalı. Bakanlık
bir cevap veriyor değerli arkadaşlar, Çalışma
Bakanlığı, yıl yıl dökümlerini yapmış; 2011,
2012, 2013 ama değerli arkadaşlar, 2014 yılına gelince
haziran ve eylül arasında kendisine bir zaman dilimi belirlemiş, bu
rakamları veriyor. Kıymetli arkadaşlar, niye? Çünkü, Soma ve
Ermenekteki rakamları vermek istemiyor Bakanlık çünkü bu
rakamları verdiği zaman rakamlar patlayacak.
Değerli arkadaşlar, bu, tam
bir şark kurnazlığıdır; bu, milleti, muhalefeti hafife
almak demektir; değerli arkadaşlar, bu, millî iradeye, sadece
muhalefete değil ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
iradesine saygısızlıktır. Yani, kandırmaya çalışıyor,
işte kanmadığımız ortada. Hakikaten şu soruyu
millet adına sormak istiyorum: Değerli Bakan, bu rakamları
gizleyerek huzura ereceğinizi mi düşünüyorsunuz? Yani, bunun,
kafasını kuma gömen deve kuşunun tavrından ne farkı
var? Devlet adamlığı, ciddiyeti, onuru, dürüstlüğü nerede,
bunu bizim sorgulamamız lazım.
Değerli arkadaşlar, bu
rakamlar bundan sonra muhalefet tarafından çok daha titizlikle
incelenecektir. Zerre güvenimiz kalmamıştır. Bugüne kadar
muhalefetin sormuş olduğu suallere cevap vermediğinizi
biliyorduk ama böyle bilerek yanlış rakamlar verdiğinizi de
buradan gördük, gözümüz üzerinizde.
Yüce milleti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri lehinde söz isteyen Ahmet
Aydın, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlar; bugün, çarşamba günü itibarıyla, AK PARTİ Grubu
olarak Meclisin gündemini belirlemek ve aynı zamanda bundan sonraki
çalışma sürelerine dair bir grup önerisi getirmiş bulunuyoruz.
Bu grup önerisi, bundan önceki grup önerileri ve yine
bundan sonra getireceğimiz grup önerilerinin tamamı da milletimizin
gündeminde olan konulara ilişkindir. Dolayısıyla,
halkımızın talebi, beklentisi, umudu ne ise Meclis olarak burada,
iktidar grubu olarak, özellikle AK PARTİ olarak bizler,
halkımızın beklentisi içerisinde olan bu tür taleplerin,
sorunların çözümüne yönelik halkımızın daha rahat bir
ortamda yaşaması, birliği, beraberliği,
kardeşliği, adaleti ve milletimizin kalkınması, Türkiyenin
gelişmesi adına getireceğimiz önerilerdi ve bundan sonra da
aynı şekilde, yine, bu beklentilere dair önerileri getirmeye devam
edeceğiz.
Zira, bugün, madencilerin çokça beklediği, hem
işverenlerin hem de işçilerin, işçi kardeşlerimizin özellikle
bu noktada sıkıntılarını giderecek olan çok önemli bir
kanunu, Maden Kanununu burada hep birlikte görüşeceğiz. Ve biz bunu
görüşürken de dün de diğer muhalefet parti gruplarıyla da
görüşmüştük, bugün ve yarın bu konuyu gündeme
alacağımızı söylemiştik. Dolayısıyla, bizim
de arzumuz, bizim de isteğimiz milletimizin beklentisi olan konularda,
milletimizin sorunlarını çözecek olan her noktada, aynı
şekilde, muhalefetin bu noktada duyarlılığını görmek.
Özellikle değerli arkadaşlar, bugün, tabii,
birçok şey ifade edildi belki burada ama AK PARTİyle birlikte on
iki-on iki buçuk yıllık iktidar sürecinde artık eski Türkiyenin
söylemlerinin burada olmayacağını, yeni Türkiyenin
söylemleriyle gelişen, büyüyen, modernleşen bir Türkiye, bireysel hak
ve özgürlüklerin ön planda olduğu, toplumsal bütünleşmenin,
birliğin, beraberliğin, kardeşliğin merkezi bir Türkiye
noktasında yeni söylemler geliştirmek gerektiği noktasında
birtakım ifadeler ben de kullanmak istiyorum.
Zira, Türkiye bir
hukuk devletidir. Türkiye eğer bir hukuk devletiyse yasama, yürütme ve
yargı erklerinin görevleri Anayasada bellidir, ilgili yasalarda bellidir.
Bu yasalar çerçevesinde herkes kendi görevini kendi yetkisi çerçevesi
içerisinde yürütmek durumundadır. Dolayısıyla, özellikle
yargının görmüş olduğu konular noktasında, yürütmeden
ya da yasamadan yargıya baskı yapılmasını beklemenin
de doğru bir şey olmadığını ifade etmek
istiyorum. Zira, defalarca, özellikle tutuklu gazeteciler konusu hep gündeme
getiriliyor. Avrupada da gündeme getirildi, Sayın
Başbakanımıza da bu konu soruldu.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede sadece ve sadece gazetecilik görevinden dolayı, sadece ve
sadece yazdığı yazıdan dolayı içeride olan kaç
kişi var? Bunun özellikle sorgulanmasını istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hidayet
Bey içeride.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bunun üzerinden
siyaset devşirmeye çalışanların buna dikkat etmesini
istiyorum.
Şunu özellikle herkes bilsin:
Türkiyede hiç kimse layüsel değildir, hiç kimse sorumsuz değildir.
Her kim olursa olsun, görevi, mevkisi, makamı ne olursa olsun, eğer
söylediği söylem, işlediği fiil kanunlar nezdinde suç
oluşturuyorsa, bu, gazeteci de olsa
karşılığını görmek durumunda. Gazetecilik
mesleğinden dolayı değil de ama başka birtakım
suçlamalardan, hırsızlıktan gasba kadar, başka başka,
adını burada sayamayacağım birçok suçlamayla
karşı karşıyaysa ve o suçlardan dolayı mahkûm
olmuşsa, değerli arkadaşlar, kusura bakmayın, yani
kalkıp burada savunmanın da hiçbirimize faydası yok. Burada
kimseyi kayıracak durumda değiliz. Bu ülkede yaşayan herkes bu
kanunlara uymak zorundadır.
Dolayısıyla, bizler,
özellikle gazeteci kardeşlerimiz, arkadaşlarımız
açısından birçok yasada, birçok noktada ciddi değişiklikler
yaptık. Yazdığı yazıdan dolayı suç olmaması
noktasında, işlenen suçun beş yıl süreyle ertelenmesini
sağlayan bizler olduk. İfade özgürlüğündeki engelleri
kaldıran bizler olduk. Demokratikleşme yolunda
attığımız adımlar, yapmış olduğumuz
reformlar ortadadır. Dün konuşamadıklarımızı
eğer bugün burada konuşuyorsak, dün yapamadıklarımızı pekâlâ yapabiliyorsak, kusura bakmayın
arkadaşlar, biraz da geldiğimiz nokta açısından,
Türkiye'nin geldiği nokta açısından yapılanların da
biraz takdir edilmesini beklemesek ama yapılan düzgün şeyleri de en
azından olumsuz bir şekilde de kamuoyunun gündemine getirmemek
lazım.
Varsa olumsuzluklar yargı
nezdinde, evet, biz de üzerimize düşeni yapalım, herkes üzerine
düşeni yapsın, yargı da üzerine gitsin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ortada
yargı mı bıraktınız Ahmet Bey ya!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Yanlışa hiçbirimiz sahip çıkmayız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen
hukukçusun. Ortada yargı mı bıraktınız ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
kardeşlerim, yine burada çok ağır, çok yanlış bir
ifade kullanıldı. Bu ülkenin Başbakanı, yeni Türkiye'nin
yeni Başbakanı, AK PARTİnin Genel Başkanıyla ilgili
olarak Bakanlar Kurulunun Genel Sekreterliğini yapıyor. denmesini
ben şiddetle kınıyorum, reddediyorum ve bunu ayıplıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz! Koltuğuna sahip
çıksın, koltuğuna!
AHMET AYDIN (Devamla) Bu ülkede
Başbakanın da, Cumhurbaşkanının da, Bakanlar Kurulunun
da kimlerden müteşekkil olduğu ve görev ve yetkileri Anayasada, o
beğenmediğimiz Anayasada bile bellidir, ilgili yasalar çerçevesinde
bellidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Koltuğuna sahip çıksın!
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Başbakanlık binasını niye teslim etti Ahmet Bey?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yasaları Cumhurbaşkanına hatırlatın!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Arkadaşlar, dolayısıyla, bakın, kendi ülkenizin
geldiği noktayla biraz gurur duyun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Parlamenter demokrasinin gereklerini Cumhurbaşkanına
hatırlatın!
AHMET AYDIN (Devamla) - Gurur duyun,
gurur duyun. Anayasaya açın, bakın, Anayasada kimin, ne görevi
varsa
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anayasa
Cumhurbaşkanı tarafsızdır. diyor. Hâlâ AKP Genel
Başkanı gibi konuşuyor.
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer
Sayın Cumhurbaşkanı Ben bu görevimi kullanacağım.
diyorsa ve Anayasa bu noktada gerekli gördüğü hâllerde
Cumhurbaşkanını Bakanlar Kurulunu toplamaya çağırma
yetkisi vermişse ve bu yetki, 10 Ağustosta da bir kez daha,
Anayasanın ötesinde, halk tarafından tescil edilmişse
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anayasaya
uysun Cumhurbaşkanı!
AHMET AYDIN (Devamla) - Çünkü Ben bu
görevleri kullanacağım. Anayasanın ve yasaların
vermiş olduğu yetkiyi ben kullanacağım. Ben artık
Cumhurbaşkanı olarak statükonun bekçiliğini yapmayacağım,
kutsayan devlet anlayışından öte, milleti önceleyen, insani
merkezî olan ve Türkiye'nin tüm sorunlarıyla ilgileneceğim. dedi
Cumhurbaşkanı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ortada
devlet mi bıraktınız Ahmet Bey ya! Kutsaması mı
kaldı? Ortada devlet bırakmadınız ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Ve Sayın
Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakanla da istişare etmek
üzere gününü belirleyerek Bakanlar Kurulunu toplantıya
çağırdı. Bundan sonraki sürede çağırabilir mi? Anayasa
o yetkiyi vermiş, gerek gördüğü hâlde bir kez daha
çağırır, çağırabilir, bu yetkisi var. Dolayısıyla,
açıp o Anayasaya bir defa bakmanız lazım. Kimseyi bu noktada
tahkir edemezsiniz, hele ki kendi ülkenizin Başbakanını,
Cumhurbaşkanını bu şekilde Milliyetçiyim. diyen
birilerinin bunu yapmaması lazım. Bunu ayıplıyorum, bunu
kınıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Cumhurbaşkanına söyle, Başbakanın hukukuna
saygı duysun!
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Başbakan kendi hukukunu savunur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ben
Meclisin bir milletvekili olarak parlamenter sistemin gereğini söylüyorum.
AHMET AYDIN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı da hem kendi hukukunu hem de Başbakanın
hukukunu gözetir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başbakanlık binasına sahip çıkamadı.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Başbakanın hukukunu savunmak size kalmadı, size düşmedi
arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Nasıl bize düşmedi ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Siz de kendi
haddinizi bilin, hukukunuzu bilin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O zaman
bizim Başbakanımız değil madem, bizim
Başbakanımız değil bilemeyeceksek.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Dolayısıyla, bu ülkede herkes kendi hakkını bilecek, kendi
haddini bilecek.
Yine, aynı şekilde
arkadaşlar, tarım sektörüyle ilgili olarak çok şey ifade edildi.
Ben birkaç rakam vereceğim. 1998-2002 arası, on iki, on üç
yıllık süreçle AK PARTİ iktidarındaki süreçleri bir
mukayese edeceğim.
1998-2002 döneminde tarımsal yurt
içi hasılamız yüzde 34 azalmış, 33,8 milyar dolardan 23,7
milyar dolara düşmüş. Bizim dönemde ne olmuş? 23,7 milyar
dolardan 61 milyar dolara çıkmış, yüzde 156 artmış.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, tarımda kişi
başı gelir, 1998-2002 döneminde 1.450 dolardan 1.064 dolara
düşmüş. Bizim dönemde ne olmuş? 1.064 dolardan
almışız 3.475 dolara yükseltmişiz, yüzde 227
yükseltmişiz.
Tarımsal hasılada Avrupada
biliyorsunuz 4üncü sıradaydık, şimdi Avrupada 1inci
sıraya yükseldik.
Tarımsal ihracat noktasında
1998-2002 arasında aldığınız yerden yüzde 20
düşürmüşsünüz. 5 milyar dolardan 4 milyara düşerken biz onu 4
milyar dolardan 17,7 milyar dolara çıkardık, artış oranı
yüzde 338.
Tarımsal kredi faiz oranları
Ziraat Bankasında yüzde 59, tarım kredi kooperatiflerinde yüzde 69
iken, biz bunu yüzde 0 ile yüzde 8,25 aralığına çektik.
Yine, tarımsal kredilerin geri
dönüş oranları arttı, üreticimiz aldığı krediyi
artık rahatlıkla ödeyebiliyor. 2002de geri dönüş oranı
Ziraat Bankasında yüzde 38miş, tarım kredide de yüzde
71miş. Bizim dönemde geri dönüş oranı Ziraat Bankasında
yüzde 99a çıktı, tarım kredide de yüzde 97ye çıktı.
Sonuç ortada, kim
çalışıyor, kim çalışmıyor; kim bu ülkeye, bu
millete, çiftçiye, esnafa, köylüye hizmet ediyor, kim etmiyor; zaten bu da her
gittiğimiz seçimde millet tarafından tescil edilir diyorum, tekrardan
hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kim
yolsuzluk yapıyor onu da bir anlat. Kim yolsuzluk yapıyor Sayın
Başkan? Hiç yolsuzluklara değinmedin Başkan ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet,
69a... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
IMFye taahhütte bulunmuşlar destekleri kaldıracağız diye.
BAŞKAN Bir saniye sayın
milletvekili.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
İmza atmışlar, imza, Cottarellinin önünde.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, isterseniz ara verelim, siz konuşmalara devam edin.
Buyurun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
İki tarafın da rızası var.
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri, lütfen... Grup Başkan Vekili konuştu, daha niye söz
ediliyor, anlaşılır gibi değil gerçekten ya.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, sayın hatip, benim sözlerimle ilgili, resmen
Başbakana saygısızlık yaptığımla ilgili bir
ifade kullandı. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bir:
Muhalefet elbette eleştiri hakkını yerine getirecek. Sizin
muhalefetin her sözüne cevap yetiştirme gibi bir zorunluluğunuz yok.
İktidar ancak icraatlarıyla kendini ortaya koyar. Demek ki icraatlar
konusunda sıkıntınız var ki muhalefetin her sözüne cevap
yetiştirmeye çalışıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun)
Saygılı olacaksın biraz, saygılı olacaksın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
Bakın, bilmeyen arkadaşlara söylüyorum, hukukçular bunu çok iyi
bilir: Türkiye Cumhuriyeti parlamenter sisteme tabi bir rejime sahiptir.
Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı yetkisiz ve sorumsuzdur.
Bildiğiniz üzere, Cumhurbaşkanının almış olduğu
her türlü karar ilgili bakan ve Başbakan tarafından sorumluluk
uhdesinde bulundurulur.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yetkisi
var, sorumluluğu yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Hatta tek
başına atacağı imzalardan dahi sorumsuzdur.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ama
yetkisi var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
Kıymetli arkadaşlar, şimdi, Cumhurbaşkanını halk
seçti. diyor, doğru, Cumhurbaşkanını halk seçti.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Kim seçti? Halk seçti tabii.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bir
şey demiyorum, bir sakin ol.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Yüzde 52yle halk seçti kardeşim, seçmedi mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bir sakin
ol kardeşim, bir sakin ol.
Cumhurbaşkanını halk
seçti ama Cumhurbaşkanına Başkanlık sisteminin
Başkanı diye oy vermedi ki, yahut sen vatandaştan
Başkanlık sistemine geçmeyi kabul ediyor musun? diye yetki
istemedin ki. Cumhurbaşkanının yetkileri 2014
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de aynı, sonra da
aynı. Eğer Anayasanın bu hukukunu, bu çerçevesini zorluyorsanız,
o zaman Anayasanın 101inci maddesindeki, Cumhurbaşkanının
o niteliklerini ve o tarafsızlığını zedelemiş
olursunuz. Bu istisnai yetki genelleştirilemez,
genelleştirildiği zaman Sayın Erdoğanın
ortalıkta âdeta AKP Genel Başkanı gibi özellikle muhalefete
yüklendiği görülüyor, muhalefet de cevap hakkını kullanıyor.
Cumhurbaşkanına saygı, önce Cumhurbaşkanının
kendi yetkileri çerçevesinde hareket etmesiyle mümkün, bir partinin genel
başkanı gibi hareket ediyor ise diğer partiler de o partinin
genel başkanı muamelesi yaparlar.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yetki
var, yetki, Anayasanın 104üncü maddesine göre yetki var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bırakın Anayasayı, Anayasa mı bıraktınız da
siz, Anayasa mı kaldı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın,
konuşmam üzerine yaptığı açıklamalarda Türkiyedeki
tutuklu ya da mahkûm olan gazetecilerin ifade özgürlüğü kapsamında değil
başka suçlardan dolayı tutuklanmış ya da mahkûm olmuş
olduklarını açıkladı. Bu konuda ben bir açıklama yapma
gereğini duyuyorum.
BAŞKAN Yerinizden söz
verebilirim Sayın Gök.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, Türkiyede özellikle ifade hürriyeti
konusundaki sınırlamalar ve bunu uygulayan gazetecilerin
karşılaştıkları -yargısal boyutuyla- tutuklanma
ve mahkûmiyet boyutu şu anda Türkiyeyi ne yazık ki gazetecilik
alanında dünyada en çok mahkûm olan ve tutuklanması bulunan ülkeler
arasında birinci dereceye çıkarmıştır. Bu övünülecek
bir konu değildir. Elbette ifade özgürlüğünün
sınırları cebir ve şiddetin dışında kalmakla
ilintilidir ama bugün pek çok gazeteci arkadaşımızın
yazdıklarından dolayı yargısal tacizlere ve tehditlere
uğradıklarını biliyoruz ve tam 31 gazetecinin de
tamamına yakınının cebir ve şiddet
olmaksızın ifade hürriyeti kapsamında cezaevlerinde hem mahkûm
hem de tutuklu olduğunu kayıtlara geçirmemiz gerekiyor. Zaten
sorgulanan da budur, yoksa kimse bir şiddeti savunur hâlde değildir.
Ama ifade özgürlüğü tüm dünyanın, Birleşmiş Milletlerin,
insan hakları kuruluşlarının aradığı bir
kıstastır, bizim karşı olduğumuz da zaten budur, ifade
özgürlüğünü sağlamaktır.
Bu konuda ben de
bir düzeltme gereğini duydum. İçeride bulunan gazetecilerin
tutuklanma sebebi ya da mahkûmiyet sebebi ifade özgürlüğüne getirilen
ağır ihlallerden dolayıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Dağoğlu, söz talebiniz var, ne için
söz istiyorsunuz?
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Efendim, biraz
evvel Sayın Levent Gök, sayın milletvekili konuşurken çocuk
hakları konusunda Türkiye'nin çok kötü bir durumda olduğunu
BAŞKAN Sayın Dağoğlu, AK PARTİ
grup önerisini görüşüyoruz, böyle bir
Lütfen
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Ama, çocuk
hakları konusunda fikir beyanında bulundular efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim efendim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına,
bastırılarak dağıtılan 683 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu
kısmın 6ncı sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 3, 10, 17 ve 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 683 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Nevşehir Milletvekili Murat
Göktürk aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda
boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Oylaması Yapılacak İşler
kısmına geçiyoruz.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (1/983) (S. Sayısı: 653)(x)
BAŞKAN - Bu kısımda yer alan Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylamasına başlıyoruz.
Daha önce açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılması kabul edilmişti.
Oylama için beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı:
207
Kabul :207(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Bayram
Özçelik
Bartın Burdur
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker teşekkür
konuşması yapacaktır.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı biraz önce yapılan
oylamayla kanunlaşmıştır. Bununla, bu tasarıyla
Türkiyede gerek sığır yetiştiriciliğinde gerek koyun,
keçi yetiştiriciliğinde gerek manda yetiştiriciliğinde
gerek arı yetiştiriciliğinde yaklaşık 500 bin
civarında üretici 81 vilayette daha rahat örgütlenebilecek ve
bunların örgütlenmesiyle daha iyi hizmetler üretilmesi mümkün
olacaktır.
Tabii, bu tasarının
hazırlanması esnasında ve Mecliste dün görüşülmesi
esnasında, muhalefet partisi milletvekilleriyle de hem ana muhalefet
partisi Cumhuriyet Halk Partisiyle hem Milliyetçi Hareket Partisiyle hem de
HDPyle müşterek önergeler verdik ve kendilerine de katkıları
için çok teşekkür ediyorum. Partilerin müşterek çabasıyla bu
tasarı yasalaştı. Ben, gerek iktidar partisi milletvekillerimize
gerek muhalefet partisi milletvekillerine teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, dünkü konuşmalar
esnasında sadece kayıtlara geçmesi açısından düzeltilmesi
gerekiyor, onun için bazı bir iki noktada bilgi arz etmem gerekiyor.
Öncelikle şu: Bizim Avrupa Birliği ülkeleriyle -tarımsal büyüklük açısından- sadece küçük
ülkelerle mukayese yaptığımız söylendi; bu, doğru
değil. Ben mukayeseyi Fransayla, Avrupanın en büyük tarım
üreticisi ülkesiyle yaptım, İtalyayla, İspanyayla yaptım.
2002 tarihinde Türkiye, Fransadan, İtalyadan, İspanyadan sonra,
tarımsal hasıla bakımından Avrupanın 4üncü büyük
ülkesiydi, öbürlerinin zaten ilerisinde. 2013 yılında Türkiye 61
milyar dolar hasılayla Fransanın, İspanyanın, İtalyanın
önünde ve 2008 tarihinden bu yana
-sadece 2013 değil- Avrupanın
en büyük tarımsal hasılasına sahip ülkesi. Denildi ki: Sadece
cari fiyatlar söyleniyor. Hayır,
cari fiyatları sadece söylemiyorum, dolar olarak yüzde 156, sabit
fiyatlarla da yaklaşık yüzde 28 oranında bir büyüme oldu.
Bir de benim
şahsıma atfen dün birkaç kere söylendiği için onu düzeltmem
gerekiyor. İşte Fransadan benim nişan almamla ilgili, ithalat
yapmam gerekçesiyle nişan aldığıma dair
Aslında ben
bunu Mecliste daha önce arz etmiştim. Eğer bunun üzerinden bir
nişan verilecekse Türkiye'nin Fransaya vermesi lazımdı bu
tarım alanında başarı nişanını. Niye
söylüyorum? Şundan: 2011 yılında Türkiye 487 milyon dolar
Fransaya gıda ve tarım maddesi ihraç etti, 361 milyon dolar ithal
etti, 126 milyon dolar dış ticaret fazlamız var. 2012de 130
milyon dolar dış ticaret fazlamız var. 2013te 197 milyon dolar
dış ticaret fazlamız var. Yani, lütfen bu konuda ne Türkiyeye
ne Türk çiftçisine, üreticisine ne de Türkiye'nin tarım sektörüne
haksızlık yapmayalım. Yani bu ödül de bana G20 sürecinde
yaptığım katkı ve küresel açlıkla mücadelede Türkiye
Cumhuriyetinin Tarım Bakanlığının
sağladığı katkılar
sebebiyle bu tarım alanında şövalye nişanı
verilmişti 2012 yılında. Bunu işte Oradan ithalat
yaptınız da onun için verildi. demek insafsızlıktır
ve Türkiyeye de zarar veriyor.
Şimdi, Türkiye, net
ihracatçıdır tarımda, ithalatçı değildir. Bunu tekrar
tekrar kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bütün rakamlarıyla, bütün
detaylarıyla bunu benim söylemem mümkün. Harmonize Sisteme göre, 2002
yılında Türkiyenin tarımsal
ihracatı 3,8 milyar dolar, 2013 yılında 17 milyar dolar.
Türkiyenin dış ticaret dengesinde, buğdayda dün söylendi,
Efendim, Türkiye daha fazla buğday ithal ediyor. dendi, bu da doğru
değildir. 2002den bu yana Türkiyenin toplam ithalatının
tutarı 10 milyar dolar, toplam ihracatının tutarı ise 16
milyar dolar yani 6 milyar dolar fazlası var Türkiyenin buğday
ticaretinde, dünyaya sattığında.
Hollandayla ilgili mukayese
yapıldı. Hollandanın kendi tarım üretimi sadece 15 milyar
dolardır. 76 milyar dolar ithal ediyor, bunu ihraç ediyor. Biz de benzeri
şekilde ithalat yapıp, ihracat yapıyoruz. Bizimkine Siz niye
ithalat yapıyorsunuz? deniyor ama Hollanda bu ticareti sebebiyle
alkışlanıyor. Bunu da yadırgadığımı
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, yasa
görüşüldü biliyorsunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Peki.
Ben bunları kayıtlara geçmesi
açısından ifade etmek istedim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hayırlı uğurlu olsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı:
616)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Arasında
Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ve Ürdün
Haşimi Krallığı Arasında Hükümlülerin Nakline Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/740) (S. Sayısı: 425)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/663) (S. Sayısı: 335) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 335 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
İKİLİ ULUSAL KOMİSYON KURULMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7 Haziran 2012 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, yapılan oylamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
335 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün açık oylamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi açık oylamayı
elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama için beş dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
207 |
|
|
Kabul |
: |
207 |
||
|
|
|||
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muhammet Rıza Yalçınkaya Bartın |
Böylece tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
6ncı sıraya alınan,
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili
Mülkiye Birtanenin; Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın; Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin; Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın; Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (1/1012, 2/423, 2/2309, 2/2481) (S.
Sayısı: 683)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
Raporu 683 sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Susam, süreniz yirmi dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün madencilikle ilgili bir yasal
düzenlemeyi hep beraber burada konuşuyoruz. Madencilikle ilgili kanun
tasarısını konuşurken, öncelikle, madencilik konusunda
ülkemizin 2014 yılı ile 2015 yılı başı
itibarıyla zorlu bir süreç geçirdiğinin altını çizmek
istiyorum. Birçok kazayla birlikte
dünyada ve ülkemizde bir daha yaşanmasını hiç istemediğimiz
Soma gibi bir faciayı ve onunla birlikte diğer birçok ilimizde
yaşanan kazaları, ölümlü kazaları, hepsini yaşama
olumsuzluğuyla karşı karşıya kaldık.
Öncelikle, bu kazalarda
yaşamını yitiren bütün madencilerimizi, maden
çalışanlarımızı, mühendislerimizi ve tüm bu konuda
emek verenleri, hayatını kaybedenleri saygıyla, rahmetle,
minnetle, şükranla anıyorum. Allah başka acılar göstermesin
ve bu ülkede maden kazaları sona ersin.
Bildiğiniz gibi, böyle kazalardan
sonra madencilik ülkede birçok alanda ciddi bir şekilde
tartışılır noktaya geldi. Başta iş
güvenliği, işçi sağlığı, maden
ocaklarının çalıştırılması, madenlerdeki
teknoloji, ruhsatlar, redevans ve madencilikle ilgili diğer tüm konular
masaya yatırıldı ve bu masada ciddi şekilde bir
tartışmaya açıldı. İşte, böyle bir ortamda
Türkiyenin madenciliği çok ciddi prestij kaybetti. Uluslararası
kurumlar tarafından artık böyle ölümlerin ve böyle kazaların
dünyada yaşanmadığı ama Türkiyede
yaşandığından dolayı ciddi eleştirilere tabii
tutulduğu bir dönemde madencilik yasasını konuşuyoruz.
İş
sağlığı, işçi sağlığı ve iş
güvenliğiyle ilgili çalışmalarla ve bu kazalarla ilgili Soma
Komisyonu kuruldu. Bu Komisyon ciddi çalışmalar yaptı. Bu
çalışmaların sonucunda oluşturulan ciddi tedbirler,
Başbakanlık Denetleme Kurulunun raporları ve bununla
ilişkili tüm raporlar önümüzde. Şimdi, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının önerisiyle bir çalışma daha
tekrar yapılıyor. Ancak, şu açık bir gerçek ki Türkiyede
madencilik yapılırken öncelikle çağdaş bir madencilik
anlayışının; insanların madencilikte
çalışırken çalışma koşullarını, iş
güvencesini, iş yaşamındaki kalitesini ve insan
sağlığını düşünen; doğayla uyumlu bir
madenciliği öngören; ülke kaynaklarından en verimli bir şekilde
yararlanmayı düşünen ve bunlar yapılırken devletin
denetimini ve düzenlemesini hiçbir zaman elinden
bırakmadığı bir madenciliğin öngörülmesi gerekiyor.
Böyle bir çerçeve çizdikten sonra, bu
maden yasasında da şunu bekliyorduk: Madencilik son dönemde dünyada
ve ülkemizde giderek fiyatlar açısından düşen bir noktada. Her
ne kadar düşse de ülkemiz 60 milyara yakın maden ithalatı
yapıyor. Bu anlamıyla önemli bir sektör. Türkiyenin madencilikte
kaynakları var, oluşan belirli bir birikimi var, bu birikimin üzerine
oluşmuş devletin ciddi kurumları var. Tüm bu kurumlarla birlikte
madencilik sektörünü içinde bulunduğu koşullarda daha iyi yönetmek
mümkün. Eksikleri bir yasal düzenlemeyle yerine getirme konusunda da bir çaba
içerisinde olunabilirdi ancak bu kanun geldi. Madencilik sektörünün geçen sene Türkiyenin
büyüme oranından
2013te Türkiye 4,1 büyüdü, madencilik sektörü 4,8
küçüldü. Bu küçülmenin altında yatan neden Haziran Genelgesi
dediğimiz tüm ruhsat ve başvurularla ilgili düzenlemeleri
Başbakanlığa veren genelgedir. Bu genelge hâlâ ortada duruyor,
bu genelgede bir değişiklik yok. Bu genelge, devletin bütün bu
noktadaki yetkisini tek bir kişiye ve tek bir ele bağlayan bir
genelgedir. Bu genelgenin bu anlamıyla olduğu bir ortamda madencilik
kanunu geldi.
Biz, sektörün talepleri madencilikte
çalışan unsurlardan mühendislerin, jeofizikçilerin, teknik
elemanların görüşleriyle birlikte bir maden kanunu
çıkarılarak, bu kanunla sektörün içinde bulunduğu durumdan
çıkmasını ve iyileşmesini bekleyen öneriler için Komisyonu
çalıştırdık. Komisyon çalışmalarıyla
şöyle bir durum ortaya çıktı ki gelen tasarı ve komisyon
çalışmaları
karşılaştırıldığında
tasarının üç tane bakış noktası var.
Bir: Bu tasarıyla madencilikteki
fiyat düşüşleri ile devletin gelirlerindeki düşüşün önüne
geçebilmek için Enerji Bakanlığı gelirleri artırma
noktasında bir anlayış içerisinde. Ruhsat harçlarını
artıran, devlet hakkını artıran, benzeri parasal gelirleri
de artırma noktasında bir anlayışı var.
İki: Ruhsatlandırma ve
buluculuk hakları dâhil, her konuda temel bakış açısı
Ben, bu işlerde, kime verecek konusunu Bakanlığın
takdirine bırakıyorum. anlayışı. Bu konuda
Bakanlığın temel yaklaşımı bu. Onun için,
ruhsatların devri ve ruhsatlarla ilgili konular Bakanın onayına,
bu kanun tasarısında, bırakıldı.
Üçüncüsü: Redevans konusu bu kanunda
önemli bir konuydu. Redevans konusunda bu kazalardan elde edilen sonuç
noktasında devlet büyük oranda, kamu işletmelerinden ve kendi
çalıştırdığı madencilikten çekilerek Ben bu
işlerden elimi ayağımı çekeyim, özel sektöre devredeyim,
devrettiğim bu madenlerde de özel sektör çalışmaları
madenciliğin temelini -özellikle
kömür işletmelerinde- oluştursun. mantığı.
Bununla birlikte, aynı şeyi
gene denetim konusunda yapıyor. Yetkilendirilmiş tüzel
kişiliği getirerek maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin, bu
konudaki firmaların yıllarca yetişmiş
elemanlarının madende proje çizmesi, denetleme hakları ve
benzeri tüm yetkilerini Bakanlığın izniyle kurulmuş
yetkilendirilmiş tüzel kişilik dediğimiz bürolara vererek Ben
devlet olarak denetim hakkımdan vazgeçiyorum, bütün bunları büyük
oranda yetkilendirilmiş tüzel kişilik dediğim bürolara
devrediyorum. mantığıydı. Bu noktada tasarı bizim
Komisyonumuzun önüne geldi.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bununla ilgili Komisyon çalışmasında -başta
Komisyon Başkanı olmak üzere şöyle bir yöntem izledik, bu yöntem
izlendiğinden dolayı da teşekkür ediyorum- her maddede ve
genelinde sektörü de konuşturduk, maden mühendislerini de
konuşturduk, jeoloji mühendislerini de konuşturduk.
Konuşmalarından bazı pasajları sizinle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Soma
hepimizin içini yakan, acıtan, acıları
yaşadığımız bir olay. Bu olayın nasıl bir
olay olduğunu deneyimli bir madenciden Komisyonda yaptığı
konuşmalardan size sunmak istiyorum.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Türkiye Madencilik Meclis Başkanı: Somada herkes üzüntüsünü dile
getiriyor. Ben Soma Kömür İşletmeleri AŞnin kurucusuyum.
Başkan, ama on beş sene evvel kurucusuydum, bu iş böyle olmaz
dedim ayrıldım. Burada birinci sorumlu devlettir. Somada kömür çıkarılmıyor,
yer altından para çıkarılıyor. Bizim kendi ruhsatlı
sahamızdan çıkardığımız kömür devlete
yarıyor, Yarı fiyatına alın, 500 metre ileride santral.
Hayır, biz özel sektörden kömür almayız. diyorlardı on
beş sene önce, şimdi gelinen noktada devlet Kendi kömürünü sen
çıkar, nasıl çıkarırsan çıkar, gel bana ver,
parasını al. O zaman ne oluyor? Bu insanları baştan
çıkartıyorsunuz ve böyle olunca tabii dayıbaşılık
ortaya çıkıyor. Şimdi, bu yasayla bu
dayıbaşılığını madenlerin denetimine kadar
taşıyorlar. Bu şirketler yarın kimlerin eline geçecek?
Akıl almaz bir düzenlemedir. TOBB Madencilik Meclis Başkanı
İsmet Kasapoğlu söylüyor bunu, ben değil.
Değerli arkadaşlar, bu ne
demektir biliyor musunuz? Devletin, bugün, madencilik ve kömür işletmeleri
konusunda çok güçlü kuruluşları vardır; Türkiye Taşkömürü
Kurumu ve ETİ Maden İşletmeleri ve benzeri kuruluşlar ciddi
birikimlere sahip kuruluşlardır. Somadaki maden
işletmeciliğinin temel nedeni olan Biz işletmeyelim,
taşerona redevansla verelim, onlar da daha çok çıkarabilmek için alt
taşeronlar ve dayıbaşılığı
uygulamalarını yapsın, bize ucuz kömür versin.
mantığı Somadaki temel yanlışlardan bir tanesidir. Bu
mantık, sonuç itibarıyla denetimsizliği de beraberinde getirince
bu noktaya gelmiştir.
Bu kanunda tehlikeli bir noktanın
da altını çizmek istiyorum: Aynı olay Zonguldakın
başına gelebilir, buradan Bakanlığı uyarıyorum.
Bakanlık, bütün olaylarda olduğu gibi, bu işlerden elini
ayağını çekip özel sektöre devredince her şey düzelecek
anlayışı içerisinde. Hiçbir şekilde
katılamayacağımız bir durumdur. Devlet Anayasaya
koymuş, 168inci madde: Madenler, doğal kaynaklar devletin tasarrufu
altındadır. Onlar, eğer işletmeye, ruhsatla birilerine
verilse de devlet bunların üzerindeki hüküm ve tasarrufunu, denetim ve
kollama görevini hiçbir zaman bırakmamalıdır. Bu Anayasa
maddesine göre sizler, bu Bakanlık hiçbir zaman madencilik
işletmelerinde devletin işlevini ortadan kaldıran bir noktada
olmamalısınız. Bu anlamıyla genel bir mantık burada bu
noktadadır.
Denetim konusunu da
yetkilendirilmiş tüzel kişilik diyerek alıp, sizin tayin
ettiğiniz bürolara verip olacak bir kazada Bizim suçumuz yok, denetim
yetkisi yetkilendirilmiş tüzel kişiliktedir, onlar denetliyordu.
diyebilme noktasına geliyorsunuz, hem de aynı zamanda Türkiyede
madencilik konusundaki mühendisimizin ve bu konudaki yetişmiş
elemanlarımızın yetkilerinin tüzel kişilikler
vasıtasıyla bir sermaye şirketine dönüştürüp onların
birer maden mühendisinden daha çok, bir şirketin çalışır
elemanı noktasına gelmesini sağlıyorsunuz. Bunlar, bu Maden
Yasasında eleştirdiğimiz konulardan bir tanesidir.
Yine, buluculuk ve ruhsat konusundaki
eleştirilerimiz konusunda belirli adımlar
atılmıştır. Ruhsatların devrinin,
Bakanlığın kesin müsaadesi altında olması; siyasetin,
sadece ulusal çıkarlar dışında, ulusal çıkarlar hariç,
madencilik sahasında seçici ve tayin edici durumdan çıkması
gerekmektedir. Bu noktada, bu kanunda tehlikeli olan noktalardan bir tanesi de
bu durumdur.
Değerli arkadaşlar, aynı
şekilde bir mantık daha vardır ki az önce söyledim, devlet bu
kanunu çıkartırken burada daha çok Maliye Bakanlığı
gibi düşünerek, para üzerine kurduğu bir madencilik politikası
yapmıştır. Yine, Komisyon konuşmalarından bir tanesini
okuyayım size, diyor ki Komisyondaki sektör temsilcilerinden bir
arkadaşımız: Bizim, işleyen kurumumuzda Maden
İşleri Genel Müdürlüğümüz var. Bu, bugüne kadar önemli bir
şekilde çalışıyor. Biz ne söyledik? Biz, özele
bırakmak yerine kamunun yetkisini ve kamunun gücünü artıralım.
Size kadro verelim, MİGEMi geliştirelim, mühendis sayısını
artıralım. Bu işletmelerde hem madencilik gelişsin hem de
denetim istenilen düzeyde olsun. Ama bu kanun çıkarken, bu noktada
hazırlıklar değil, daha çok yapılan şey sektör
temsilcilerinin de sözleriyle şudur: Şu kanuna bir bakın, biraz
evvel bir arkadaşım söyledi. Bu kanunu Maliye
Bakanlığı getirseydi
Bu tasarının bir
kısmını Maliye Bakanlığı getirdi ama Enerji
Bakanlığının bunu getirmesi bize biraz abes geliyor. Kusura
bakmayın yani burada Daha fazla nasıl para alırız?ı
Maliye Bakanlığı yapacağına Enerji
Bakanlığı yapıyor.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun
ruhunda olanları bir daha sıralıyorum:
1) Madenciliği devlet eliyle daha
geliştirmek, yönetmek değil, sorumluluktan kaçarak özel sektöre
redevansla devretmek; birinci nokta bu.
2) Yetkilendirilmiş bürolar
vasıtasıyla denetim yetkilerini ve haklarını genel olarak
yetkilendirilmiş tüzel kişiliklere vererek bu anlamıyla
sorumluluktan kaçmak.
3) Madencilikte daha çok kazanç, daha
çok para elde edebilmek için devlet hakkını artırma, ruhsat
harçlarını artırma ve gelirleri artırma temeline
oturmuş bir yapılanmayı koymak.
4) Redevanslarla yeni alanları
özel sektöre verip, devletin bu noktadaki burayı
karşılamasının, buraya yatırım
yapmasının önüne geçmek.
Enerji Bakanlığının
temel eksikliği şudur: Yatırımı kamu yapacaktır.
Bakınız, Almanyada kömür yıllarca devlet tarafından
sübvanse edilmiştir. Şu an, Zonguldakta kömür sübvanse ediliyor diye
bundan vazgeçip o ocakları özel sektöre açtığınızda,
yeni kazaları, yeni faciaları davet edersiniz. Onun için, bu kanunun
geneli üzerinde konuşurken söyleyeceğim mantık şudur:
Devletin, madenler üzerindeki Anayasa'nın emrettiği hüküm ve
tasarruflarını kullanmasını, bilimsel bir madenciliği
yapmasını, mühendisliğin ve bilimin bu alandaki
katkısını almayı, başta işçi
sağlığı, iş güvenliği ve hiç kimsenin burnunun
kanamadığı sağlıklı bir çalışma
ortamının sağlanmasını, aynı zamanda çevreye
uyumlu, çevreyi gözeten yani Yerin altındaki değer yerin
üstündekinden fazlaysa ben ona bakarım. diyen anlayışla
değil, Kaz Dağlarını koruyan, Salihlide nikel
işletirken Salihli Ovasını, Gedizi koruyan anlayışla
bir madencilik yapmasını birinci öncelik saymalıyız.
Değerli
arkadaşlarımız, bu anlamıyla biz bu yasada
olabildiğince Komisyonda düzenlemeler yapmaya çalıştık,
sektörün katkılarını aldık ama yukarıdaki ses, genel
mantık bu saydığım gerekçelerle yeteri kadar düzeltme
yapmamıza imkân sağlamadı. Genel Kurulun takdiriyle,
inşallah, bu düzeltmeleri yapar, bu kanunu madencilik sektörünün
gelişmesine, insan sağlığıyla çağdaş bir
madencilik işletmesinin yapılmasına uygun bir kanun hâline dönüştürür
ve buradan gönül rahatlığıyla ayrılırız.
Bu duygularla hepinize saygılar
sunuyor, hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi de söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Maden Kanunu İle
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum ve tasarının, sektörün ihtiyaçlarını
her ne kadar tam olarak karşılamasa da en azından var olan
bazı sorunların çözümü konusunda sektöre hayırlı
olması temennilerimi dile getirerek sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu vesileyle, iki hafta önce, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının yine Genel Kurula getirdiği
Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı
görüşmeleri sırasında teşekkürü mevcut Bakana yaparken,
kendisinden önceki 3 sayın bakanın bu sözü verdiği hâlde Genel
Kurula kanun tasarısını getiremediği eleştirisinde
bulunmuştum. Bu eleştiri üzerine Sayın Gümrük ve Ticaret eski
Bakanı Hayati Yazıcı Bey sitemlerini kendime iletmişti bir
ara. Bundan dolayı da son kanun tasarısının
hazırlık döneminin kendi Bakanlığı döneminde
tamamlandığını ifade eden Sayın Hayati
Yazıcı Beye de teşekkürlerimi geç de olsa iletmek istiyorum, onu
düzeltmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı
Komisyonumuza geldiğinde Sayın Bakan acilen bu tasarının
yasalaşması isteğini Komisyon üyelerimize aktardı. Tüm
üyelerimiz sektörün içinde bulunduğu sorunların bilincinde olarak
böyle bir düzenlemenin bir an önce yasalaşması konusunda
görüşlerini iktidarıyla muhalefetiyle beyan ettiler ve yoğun bir
Komisyon çalışması sonucunda hızla Genel Kurul gündemine
tasarı indirildi.
Özellikle, Komisyon çalışmalarının
başlangıcında sektörün temsilcileri, sivil toplum
kuruluşlarının ve meslek odalarının temsilcileri
geniş bir şekilde sektörde yaşanan sorunları dile
getirdiler. Hepsinin ifade ettiği konularda kısa kısa notlar
aldık. Toplam 17 konuşmacı, genel olarak sektörün içinde
bulunduğu temel sorunun birinci nedeninin 2012 yılında, 16
Haziran tarihinde Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanan
2012/15 numaralı genelgenin olduğunu özellikle altını
çizerek ifade ettiler.
Nedir bu
genelge? diye belki genelgeyi okumayan değerli
arkadaşlarımız ya da bizi dinleyen değerli
vatandaşlarımız olabilir. Sizlere bu genelgeyi aynen okuyorum.
16 Haziran 2012 tarihinde 28325 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan genelge Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın imzasıyla yayımlanmış olup aynen
şöyledir: Kamu kurum ve kuruluşları (Belediyeler ve il özel
idareleri hariç) ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamu kurum ve
kuruluşlarına ait şirketlerin, kendi mülkiyetlerinde veya
tasarruflarında bulunan taşınmazlarıyla ilgili olarak; kamu
kurum ve kuruluşları, vakıf, dernek veya bunların
şirketlerine, gerçek veya tüzel kişilere; satış, kira,
irtifak, takas, tahsis, devir vb. her türlü tasarrufa yönelik işlemleri
için Başbakanlıktan izin alınacaktır.
Genelge budur. Bu genelgeye istinaden
özellikle en çok etkilenen alanlardan birisi madencilik sektörü,
dolayısıyla bu sektördeki ruhsatlarla ilgili kısıtlamalar
olmuştur. Aradan geçen bir yıl sonra, 24 Eylül 2013 tarihli bir medya
organında yayınlanan haberde, Geçen bir yıllık süre içerisinde
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın İşte
padişahlık bu dedirtecek genelgesi başlığıyla,
yaklaşık bir yılda 12 bin dolayında iznin
Başbakanlıkta beklendiği ve aradan geçen süre içerisinde bir
olur bile verilmediği ifade edilmiştir.
Dolayısıyla, sektör
sıkıntıya bu genelgeyle girmeye başlamış ve
genelgede yer alan hükümler doğrultusunda gerekli izinlerin zamanında
verilmemesinden kaynaklanan sorunlar giderek artarak maalesef
Bugün bu
tasarının görüşmelerinde bazı konuların
çözülebileceği umuduyla hâlen büyük bir beklenti içerisindedir.
İkinci ana sorun, bu genel
konuşmalarda dile getirilen ikinci ana sorun, 10 Eylül 2014 tarihli ve
6552 sayılı torba yasa düzenlemeleriyle yer altı maden
işletmelerinde çalışan işçiler lehine geliştirilen bazı
düzenlemelerin ardından yaşanan sorunlar olmuştur. Bu
düzenlemelerde dört ana konu sektörü etkilemiştir. Birincisi, yer
altı maden işletmelerinde çalışacak işçilerin
ücretlerinin asgari ücretin en az 2 katına çıkartılmasıyla
ortaya çıkan bir artış; ikincisi, sosyal güvenlik katkı
primlerinin aynı oranda yüzde 100 artması; üçüncüsü, yer altı
maden işletmelerinde çalışan işletmelerin geriye yönelik de
olmak üzere kıdem tazminatlarının aynı oranda artışa
maruz kalması ve dördüncüsü de yer altı işletmelerinde
çalışma saatlerinin günlük altı saat, haftalık da toplam
otuz altı saati geçmeyecek şekilde sınırlamaya tabi
tutulması olmuştur. Bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesini
takiben sektörde birçok maden işletmesi ya kapatılmak zorunda
kalmış ya da getirilen bu düzenlemelere uymadan acaba yeni
düzenlemelerle önümüz açılabilir mi bekleyişi içerisinde bugüne kadar
ayakta durmaya çalışmıştır.
Değerli milletvekilleri, benim
seçim bölgem Kütahyada bu düzenlemelerin ardından işletmelerin
kapatılması nedeniyle bugüne kadar yaklaşık 2 bin
işçinin işsiz kaldığını, Türkiye genelinde de bu
rakamın 10 bini aştığını tahmin etmek zor
değildir. Dolayısıyla, sektör bu iki ana konuda bir çözüm beklemektedir.
Biz de bu gelen tasarı kapsamında acaba bu ana konularda dile
getirilen sorunlara çözüm getirilebilir mi düşüncesi içerisinde elimizden
gelen katkıyı yapmaya çalıştık. Ancak, maalesef, bu
ana konuda yaşanan sorunları giderecek bir düzenlemenin tasarı
içerisinde yer almadığını, alanların da kısmen
çözüm getirdiğini söylemek zorundayız.
Nedir kısmen çözüm getirenler?
Devletin adına yani TKİ ya da Türkiye Taşkömürü
İşletmeleri adına redevansla çalışma yapan
işletmelerde bahsettiğim bu torba yasa nedeniyle ortaya çıkan
mali yüklerin devlet tarafından karşılanması düzenleme
kapsamına alınmış, ancak özel sektör kendi kaderiyle
baş başa bırakılmıştır. Sayın Bakana
bunu özellikle hatırlattık. Özel sektöre de bir rahatlatma getirecek
bir düzenleme yapmak zorunda olduğumuzu söylediğimizde, haklı
olarak, kendisi bunun özel sektör adına bu tasarı içerisine
konamayacağını ancak Çalışma
Bakanlığında yapılan çalışmalar nezdinde, belki
ithal kömüre getirilecek bazı sınırlamalarla piyasada
oluşturulacak dengeleme sonucu çözülebileceğini ifade etti. Bu
görüşüne de saygı duyduk ama bu sorunun çözülmeyeceğini bir kez
daha kendisine hatırlattık.
Değerli milletvekilleri, tabii,
tasarıda önemli düzenlemeler var. Sayın Susam da ifade etti, bu
tasarıyla temelde bir mantık ileri sürüldü. Şu anda maden
sektöründe var olan ruhsatların devrinde sıkıntıların
yaşandığı, kanunun yükümlülüklerini yerine getirmede
bazı ihmallerin yaşandığı, dolayısıyla
bunlara bir tedbir getirilmesi gerektiği ifade edildi. Elbette ki
mantık olarak doğru ancak bu tedbirlerin, ruhsatların iptal
edilmesi yerine veya teminatların irat kaydedilmesi yerine, para
cezasına çevrilmesiyle giderilebileceği hükmü üzerinden
tartışmalar devam etti ve getirilen cezalara
baktığınız zaman da gerçekten, sektörde yaşanan bu
ciddi sorunların üzerinde önemli yükler oluşturacağı ortaya
çıktı. 50 bin lira, 30 bin lira gibi, tekrarlanması hâlinde 2-3
kat artan cezaları görmektesiniz tasarının içerisinde.
Şimdi, zaten sektör üç yıldır can çekişirken, bir çok
sorunla boğuşurken arkasından bu tür ciddi para cezalarının
da ortaya konmasıyla sonuç şu olacaktır, bunu tahmin etmek zor
değildir: Sektörde bugüne kadar ciddi anlamda istihdam
katkısında bulunan, maden sektörüne önemli ekonomik katkılarda
bulunan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin neredeyse tamamı bu
cezai yükümlülükleri yerine getiremedikleri takdirde kapatılmak zorunda ya
da kapanmak zorunda kalacak ve böylece Türkiyedeki madencilik sektörü -belki
sayıları parmakla sayılacak kadar az sayıda ama- mali
yönden güçlü birkaç şirketin eline terk edilecek ve madencilik sektörünün
kaderi bu büyük şirketlerin insafına kalacaktır. Bunu özellikle
uyarı olarak ifade etmek istiyoruz.
Tabii, bu tasarıda bazı
madenlere ilişkin işletme ruhsat gruplarında
değişiklik getirildi. Makul bir değişiklikti, buna
katıldık. Maden sınıflandırmasında aynı
özelliklere ya da saha çalışmaları açısından aynı
faaliyetleri gerektiren maden türlerinin aynı grupta yer almaları ve
getirilecek cezalardan da aynı oranda bunların muhatap
kılınması önerisi doğruydu, böyle bir düzenleme
gerçekleştirildi.
Diğer taraftan, yeni bazı
tanımlar eklendi ve bazı eski tanımlar değiştirilerek
güncellendi. Bu da bizim açımızdan olumlu bir değerlendirme
olarak sizlere sunulabilir.
Bir başka yenilik, arama
ruhsatı grupları, alan büyüklükleri, ruhsat süreleri ve
yıllık arama ruhsatı harç miktarlarında değişiklikler
içeren düzenlemeler yapıldı. Bunun da makul olduğunu ancak
özellikle ruhsat harçlarındaki yüksekliğin, artışın
çok fazla olduğu önerimizi dile getirdik. Sektör temsilcileri de aynı
şekilde sıkıntılarını ifade ettiler ancak
buradaki düzenleme, maalesef, orijinal hâlinde kaldı ve yenilik
getirilemedi.
Yine, arama ruhsatı harçları
1.000 ile 5.000 TL arasında kademelendirilerek yeni bir şekle sokuldu
ve 6 kata kadar yükselen bir düzenlemeye tabi tutuldu. Arama ruhsatı
bedellerinin alan büyüklüğüne bağlı olarak ön arama, genel arama
ve detay arama bedeli olmak üzere 3 grup altında kademelendirilmesi
sağlandı. Böylece, her gruba giren değişik alanlarda
farklı uygulamalar gündeme getirildi. Bunu da makul karşılamak mümkündür.
İşletme ruhsatı
grupları, yine alan büyüklükleri, ruhsat süreleri ve yıllık
işletme harç miktarlarında değişiklikler içeren
düzenlemeler yapıldı. Burada da 15 bin TL ile 150 bin TL
arasında değişen ve 1,5 kat ile 15 kata varan bedel
yükseltmeleri gündeme geldi. İşletme ruhsatı bedellerinde
ortalama 7 kata varan bir artış sağlandı. Şimdi, bu
şunu getirmektedir: Küçük ve orta büyüklükteki bir işletme herhangi
bir şekilde bu durumla karşı karşıya
kaldığında eğer yükselen bedelleri ödeyemez ve
sıkıntıya düşer ise bunların ruhsatları ya iptal edilecek
ya el konulacak. Dolayısıyla, bugüne kadar Başbakanlık
genelgesiyle bekleyen birçok ruhsat yeni sahiplerine Bakan onayıyla
devredilecek. Dolayısıyla, Başbakanın genelgesindeki
sorunlar bu defa Bakanlık kapısında yığılmalara
yol açacak ve Bakan onayını bekleyen belki yüzlerce, binlerce
işletmecinin oralarda mağdur olmasına yol açacaktır.
Devlet hakkı oranları yeniden
belirlenerek yine yüzde 50ye varan, ortalama düzeyde bir artış
sağlandı. Bu da madencilerin rahatsızlık duyduğu
konular arasında yer almaktadır. Ruhsat devirlerinin bakan
onayıyla gerçekleşmesi, en çok rahatsızlık konusu olarak
gündeme geldi. Ancak, bir şekilde, her ne kadar biraz
yumuşatılma sağlanmış olsa da sonuçta Bakanın
yerine Bakanlığın kurumsal olarak bu konudan sorumlu olması
önerimiz sıcak görülmedi ve hâlen tasarıya Bakan onayı
şeklinde konmuş oldu.
Teminat irat cezaları
kaldırılarak idari para cezasına dönüştürüldü ancak
dönüştürülen cezaların oldukça yüksek olduğunu başta
belirttim.
Maden işletme ruhsatı
süreleri maden gruplarına göre yeniden düzenlendi. Altmış
yıl olarak düzenlenen süreler elli ve otuz, kırk yıl gibi
sürelere çekildi. Bunun da bazı mazeretler nedeniyle bir kısmı
makul görülmekle birlikte, birçok hak mağduriyetine yol açacağı
konusunu da yine sizlerle paylaşmakta yarar görmekteyim.
Yetkilendirilmiş tüzel
kişilikler oluşturularak bazı iş ve işlemlerin bu
yetkilendirilmiş tüzel kişilikler tarafından
gerçekleştirilmesine yönelik yeni bir düzenleme getirildi. Özellikle bu
konuda meslek odalarının ve uygulamada bugüne kadar yetkinliğini
ispat etmiş birçok gerçek kişinin sıkıntılarına
çözüm getirecek bir düzenlemeye maalesef gidilemedi. Bu yetkilendirilmiş
tüzel kişiliklerin kimler olacağı, usul ve esaslar elbette ki
yönetmelikle belirlenecek ancak bu konuda baştan ciddi endişelerin
olduğu konusu da yine Bakanlığa iletildi; inşallah Genel
Kurul aşamasında bu tereddütlerin de giderilmesi
sağlanacaktır.
Yine, Türkiye Taşkömürü ve
TKİnin redevans ve hizmet alımı işleri için fiyat
farkı verilmesine yönelik düzenlemeyle orada çalışanların
mağduriyetleri giderildi ancak özel sektördeki mağduriyetlerin
giderilmesi konusunda bu Genel Kurulun kararı önemli olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu ve
benzeri düzenlemeler içeren bu tasarının kanunlaşması
hâlinde şu şekliyle sektöre bir nefes aldıracaktır:
Şimdiye kadar ruhsatı iptal edilen ya da teminatı irat
kaydedilen veya bu aşamaya gelmiş olan işletmeler, eğer
öngörülen idari para cezalarını öderlerse, ruhsatlarının
iptal edilmesinden ya da paralarının irat kaydedilmesinden
kurtulacaklar. Ancak yarının ne beklediğini, kendilerini
nasıl bir sıkıntının beklediğini sektör
görememektedir. Özellikle Başbakanlık Genelgesi, bu tasarı
kanunlaştığı andan itibaren yine yürürlükte kalmaya devam
ettiği sürece, ayrıca Cumhurbaşkanlığı
makamında âdeta gölge kabine olarak değerlendirilebilecek
bugünlerde medyada yer alan düzenlemeler Hükûmetin ve Bakanlar Kurulunun
üzerinde bir gölge olarak kalmaya devam ettiği sürece bu sektörün rahat
nefes alması mümkün görünmemektedir.
Bizim arzumuz ve önerimiz, özellikle
Sayın Bakanın, bu tasarının kanunlaşması
anından itibaren madencilik sektörüyle ilgili tüm yetki ve
sorumluluğu kendi üzerine ve beraber çalıştığı
bürokratların üzerine alması yönünde özel bir çabaya girmesidir.
Hâlen Başbakanlık Genelgesi ayrı bir hüküm olarak tepede
durduğu sürece, bu düzenlemelere rağmen Sayın Bakan kendi
yetkisini Başbakana kullandırdığı sürece bu sektörde
yaşanan sorunları çözmek mümkün
değildir ve yeni sorunların da iki başlılıktan
kaynaklanacak yeni mağduriyetlere yol açacağını sizlerle
paylaşmaktan kendimi alamıyorum. Özel istirhamım ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına önerimiz, Sayın Bakanın, Enerji
Bakanlığının başı olarak, bu sektörün tek
yetkilisi olarak ağırlığını koymasıdır.
Orada yıllarca emek vermiş, kurumsallaşmış Maden
İşleri Genel Müdürlüğü, TKİ, TTK gibi kurumlar varken bu
kurumları hiçe sayan ve bir kişinin iki dudağının arasından
çıkacak sözle ruhsat devri, işletme hakkı verilmesi yürürlükte
kaldığı sürece sorunlar çözülmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) Bunu da
hatırlatarak tasarının tekrar sektöre ve ülkemize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, emeği geçenlere bir kez daha teşekkür
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683
sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında konuşma yapmak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada madenle ilgili çok şey
konuştuk, Somayı konuştuk, Ermenek konuşuldu, Zonguldak
konuşuldu, Bartın konuşuldu, Afşin konuşuldu,
Şırnaktaki kömürler konuşuldu ve çevre felaketleri konuşuldu.
Turgutludaki nikel madeni konuşuldu, birçok yerde ruhsatlar konuşuldu,
çantacılar konuşuldu, her şeyi konuştuk. Fakat bu
tasarıya baktığımız zaman, 10 Haziran 2010 tarihindeki
kanunun uygulamasından çıkan bazı sorunlarla
karşılaştığını söylüyor Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı. Neyle ilgili çıkmış
sorunlar? Bakıyoruz, insan sağlığıyla ilgili. Hayret
bir şey değil mi arkadaşlar? Allah aşkına, bu
tasarının içinde insan sağlığıyla ilgili bir
şey var mı? Birisi çıkıp Şu tasarının
içinde insan sağlığıyla ilgili bir şey var, insan
sağlığı için tedbir var, şu maddede şöyle
deniyor
Var mı bunun içinde? Yani, bu gerekçeyi niye yazıyorsunuz?
Dalga mı geçiyorsunuz? Kiminle dalga geçiyorsunuz? Somada 301 kişi
yaşamını yitirdi -daha demin grupta yanımdaydı Soma
işçileri- 2.831 kişinin işine son verildi. Neymiş? Maden
sektöründe, kömür ocaklarında çalışan işçilerin biraz
durumu iyileştirildi diye. Eğer sizde vicdan ve siyasi, ahlaki
sorumluluk varsa, eğer bu sorumluluk insani bir sorumluluksa Somada ölen
301 işçinin ve işine son verilen 2.831 işçinin kıdem ve
ihbar tazminatları niye bugüne kadar ödenmedi? Niye ödenmedi Sayın
Bakan? Niye ödenmedi? Niye ödenmedi ey iktidar boş sıraları, ey
Meclis, ey yüce irade? Sadece patronlara mı
çalışacaksınız? Sadece işverenlerin, oradaki işverenlerin
mağduriyetine mi çalışacaksınız? Bu işçilerin
hakkı ne olacak? Bu ölenlerin hakkı ne olacak?
Çocuklarının, eşlerinin hakkı ne olacak söyler misiniz?
Ama siz, ölen işçinin
hakkını değil onları öldüren işverenin
mağduriyetini gidermek için, ücret artışları için kanun
teklifi getirdiniz. Biz bunu tartıştık burada, bu Mecliste
tartışıldı ve bu kanun teklifi hem Komisyonda geri çekildi
hem Hükûmet tarafından burada geri çekildi. Bu ne yüzsüzlüktür, bu ne
arsızlıktır, bu ne aymazlıktır, bu ne kabul
edilmezliktir! Kaç ay geçti aradan, tekrar getirdiniz bunu. Yapmayın!
Yapmayın bunu, yapmayın, yapmayın, yapmayın! Niye
getirdiniz bunu tekrar? Eğer doğruysa niye önergeyle geri çektiniz?
Eğer doğruysa o zaman niye çektiniz? Komisyonda niye çektiniz?
Sayın Çalışma Bakanı burada oturuyordu, o kanun maddesini burada
niye geri çektiniz, şimdi niye geri getiriyorsunuz? Dalga mı
geçiyorsunuz? Somada öldürülen, o ocakta öldürülen 301 işçiyle, 3 bin de
işten atılan işçiyle dalga mı geçiyorsunuz?
Şimdi, o işverenlere, onlara
ölüm kusanlara, onlara ücret artışlarıyla ilgili düzenleme
yapıyorsunuz. Bu kanunun adı bu, öldür, sana para vereyim kanunudur
bunun adı. Öldür, öldür, sana kanun çıkarayım, para vereyim,
daha çok öldür, daha çok işçi ölsün, daha çok para kazan.
Nasıl kazan? TKİnin,
TTKnın ihalesini siz veriyorsunuz, bu ihaleyi siz veriyorsunuz Enerji
Bakanlığı olarak ve ihaleyle verdiğiniz o taşeron
işçileri ölüme sürüklüyorsunuz. İş güvenliğini
sağlamıyorsunuz, maden sektöründe güvenliği sağlamıyorsunuz.
2010da yaptığımız maden araştırma komisyonu
raporunu burada görüşmediniz bile. Meclis dört ayını verdi,
dünya kadar çalışma yaptık, dünya örneklerini koyduk ne oluyor
ne bitiyor diye. Yazık değil mi, bu Meclisin mesaisine yazık
değil mi? Bizim dört ay boyunca Soma dâhil, Şırnak dâhil,
Zonguldak dâhil, Manisa Turgutlu nikel madeni dâhil, Kütahya dâhil, Afyon,
Eskişehir, Bursa dâhil bütün illerde yaptığımız
çalışmaların, Batmanda yaptığımız
çalışmaların, Mardinde fosfat fabrikasında
yaptığımız çalışmaların hepsinin raporunu
sunduk Meclise. Ya, doğru dürüst bir iş yapasınız diye
dünyadan örneklerini koyduk; Güney Afrikadan koyduk, Kanadadan koyduk,
dünyada maden sektöründe ne varsa onunla ilgili şeyleri koyduk. Bu böyle
işliyor, en güvenli, en iyi iş sağlığı, en iyi
tedbir, en iyi ruhsatlar, en iyi denetim böyle yapılıyor diye bir
rapor yazdık, yüzlerce klasör beyanlar aldık. Attınız,
sümen altı ettiniz, şimdi gelmişsiniz burada bize maden kanunu
çıkarıyorsunuz. Madencilik sektöründe sadece insanları ölüme
götürenlere ve onların şirketlerine burada yasa yapıyorsunuz.
Hani çevre konusu? Bu kanunun içinde
çevreyle ilgili madde var mı arkadaşlar, gördünüz mü? Çevreyi koruyan
bir madde var mı bunun içinde? O zaman bu gerekçeyi niye koydunuz?
Ilısu Barajında su tutmaya başladınız, Rizenin
dereleri gitti, Turgutluda nikel madeninde 2 milyon ağacı
İngiliz şirketine bir kararla peşkeş çektiniz. Yani
şurada 5 bin, 10 bin, 20 bin lira idari para cezası verdiğiniz
zaman ne olacak? 2 milyon ağacın kaçta kaçı eder ki, söyler
misiniz Allah aşkına? Söyler misiniz, nikel madeni dokuz
yıllığına Gediz Ovasını olduğu gibi
sülfürik aside boğduğu zaman İngiliz Kraliyet Ailesi
paraları götürecek, millet de zehri soluyacak. Bu mudur maden kanunu
anlayışı? Bu maden kanunu anlayışı değil
arkadaşlar. Bakın, çok açık söylüyorum: Bu, vahşi
kapitalizmin en berbat yüzünün tezahür ettiği yerdir burası.
Şimdi, Sayın Enerji
Bakanı hakkında iki tane ihalenin bu Somadaki işverenlere
ihalesiz iş verildiğiyle ilgili gensoru var; 4-5 milyar liralık
bir olay var.
Şimdi, bu madencilik faaliyetleriyle
ilgili ruhsat konusunda defalarca buraya gelip size Çantacıların
eline ülkenin madenlerini verdiniz. demedik mi arkadaşlar? Demedik mi?
Şimdi burada, bu kanunda, çantacılığı ve maden
buluculuğunu resmîleştirip meşrulaştıran bir
yaklaşım tarzı getiriliyor. Kanun maddesi çantacıları
korumak üzere. Bakın, çok açık hüküm, hemen göstereceğim,
alın: Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir. Ne
güzel değil mi arkadaşlar? İktidar kendi yandaşlarına
48 bin tane ruhsat vermişti. Bunları da tasnif edin.
İşletme ruhsatları ayrıdır, arama ruhsatları
ayrıdır, alan ruhsatları ayrıdır, bilmem ne
ruhsatları ayrıdır. Şimdi burada kendine göre bir
yapılanma getiriyor ya. Demin hatipler bahsettiler -muhalefet
partilerinden- dediler ki: İmtiyazlı tüzel kişilikler
getiriyorlar, şirketler. Hikâye arkadaşlar! Ne hikâyesi bu ya?
Bizimle dalga mı geçiyorsunuz? 2010da bütün madenlerin iznini
Başbakana bağlamadınız mı? Başbakana
bağladıktan sonra bu getirdiğiniz hikâye nedir? Kiminle dalga
geçiyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz milletle? Yani buraya neyin
düzenlemesini getiriyorsunuz?
Şimdi, bu düzenlemeye bakın,
Maden Kanunu, değil mi? Maden Kanunu değil arkadaşlar.
Bakın, 10 Eylül 2014 tarihli o torba kanun vardı ya, hani maden
işçilerine saat ayarı, kısa saat, kısa emeklilik ve biraz
daha ücret getiriyordu ya, işte onun için hemen geçici madde 29:
meydana
gelen maliyet artışları fiyat farkı olarak ödenir. Kim
yapacak bu tespiti? Soma AŞ, 301 işçi öldü. Şimdi
çalışmıyor da, kapalı ocak. Oradaki işçilerin,
işten atılan 3 bin kişinin ücret ve maaşları ne kadar
arttı ki siz bunlara kalkıp maliyet artışı diye özel
kanun çıkarıyorsunuz? Böyle özel kanun çıkarılır
mı? Cinayet işleyenden hesap sorulur. İsterse iş
kazası olsun, isterse dikkatsizlik sonucu olsun, ister tedbirsizlik sonucu
olsun, isterse kasten olsun. Eğer bir ülkede, eğer bir ülkenin
Parlamentosunda vicdan varsa bunun hesabını sorar, onları
ödüllendirmez. Bu ödüllendirme ahlaki değil arkadaşlar, siyasetin
dibe vurduğunun anıdır, siyaseten ahlakın dibe vurma
anıdır, Somadaki 301 işçiyi tekrar tekrar öldürmenin
adıdır. Somadaki işçiye kıdem tazminatını, ihbar
tazminatını bugüne kadar verme ama onları öldüren
işverenlere ücret artışı kanun teklifi ver! Ya AK
PARTİde vicdan yok mu arkadaşlar ya? Biraz olsun insani olarak,
biraz olsun, biraz olsun insani olarak düşünün. Sizin
evlatlarınız değil mi bu işçiler? Sizin
çocuklarınız, kardeşleriniz değil mi bu
çalışanlar? El insaf ya, el insaf! Ya insaf, vicdan diyoruz ya,
insaf, vicdan! Daha ne diyelim? Nasıl anlatalım bu kürsüden bu
halkın
Somadaki işçiler ahirette, öbür
dünyada yakanıza teker teker yapışacaklar. Buna Evet oyu veren
kim varsa -bu maddelere- bunun vebalinden kurtulamaz, bak, açık
söylüyorum. Bunlar ki
Bedava kömürün yarısı da taş kömürü
çıkıyor, gördünüz, taş çıktı taş. Belediyeler
aracılığıyla kömür dağıtılıyor ya,
bunlarınmış, taş çıktı, müfettiş
raporları ortada. Şimdi anlatır mısınız niye
TKİ ile TTKnın ihale verdiği redevans sistemi konusunda bunlar
yapılıyor, söyler misiniz? Çünkü direkt Enerji
Bakanlığına bağlı. Enerji Bakanlığı ne
yapıyor? Bu kazaları önleyeceğine, bu ruhsatları
denetleyeceğine, bu güvenliği alacağına bunu yapanları
daha da ödüllendiriyor. Bu ödül verme, bu maden ocaklarındaki ölümleri
yapanlara ödül verme yasasıdır bunun adı arkadaşlar, maden
kanunu değil. Zaten şu yasanın başına bakarsanız
anlarsınız. Maden Kanunu 1, dikkat edin, (a) fıkrası: Kalsit, Dolomit,
Kalker, Granit, Andezit, Bazalt gibi kayaçlardan agrega, hazır beton ve
asfalt yapılarak kullanılan kayaçlar... Agrega, moloz, halk dilinde
bunun adı moloz, moloz. Moloz ile uranyumu -(c) fıkrasında-
toryumu aynı maddeye koymuşlar. Şimdi, Allah aşkına
söyler misiniz; agregayı -moloz, moloz, hani asfaltı kesiyorlar ya
tamir ederken, bir makine tır tır tır kesiyor, ondan sonra
yüklüyor, onu dönüştürüyorlar, onun adı agrega- uranyum da atom
nükleer alanda kullanılan bir maden, koymuşlar aynı kefeye.
Uranyum yok Türkiye'de.
Şimdi bakın, bir noktaya daha
geleyim, devlet payı konusuna, devlet hakkı konusuna. Devlet
hakkını düzenliyor. Bu yasa tasarısını getiren
Hükûmete göre devlet kimdir biliyor musunuz? Devlet AK PARTİdir, bir
partidir. Belediyeler, yerel yönetimler, muhalefet, kurumlar, hiçbirisi yok. Niye yok? Olmaz arkadaşlar. Neden olmaz?
Beştepede bir saray
yapıldı. Beyaz Saraya benzetiyorlar ya, bugün de sarayın
sözcüsü İbrahim Kalın Beyaz Saray sözcüsü gibi çıkmış
konuşma yapıyor. Olduk başkanlık sistemi. diyor. Hadi ya!
Bunun adı naylon başkanlık sistemidir, yahu naylon, naylon,
naylon! Böyle başkanlık sistemi olur mu arkadaşlar? Ağayla
başkanlık sistemi de olmaz, böyle maden kanunu da olmaz.
Şimdi, devlet hakkı olarak
yüzde 5i getirdiniz, yüzde 5. Belediyelerin bu madenlerden devlet payı
alma hakkı var. Soma Belediyesinin var, Şırnak Belediyesinin
var, Diyarbakır Belediyesinin var, hepsinin var, büyükşehir
belediyelerinin hepsinin. Ya biz kanunen verilen devlet payını
istedik diye Memleketi bölüyorlar. dediniz mi? Dediniz. Bölücü dediniz mi?
Dediniz. Demediğinizi bırakmadınız. Hatta bu Enerji
Bakanı çıktı söyledi. E be kardeşim, senin belediyen
alıyorsa benim belediyem almayacak mı? Devlet hakkı da, yerel
yönetimler, belediyeler devletin bir parçası değil mi? Almayacak
mı? Niye sen aldığında hoş da, bu çalan çırpan
kesime özel kanunlar çıkarınca hoş da devletin hakkı olan
payını almak istediği zaman bir belediyemiz bölücü oluyor?
İşte, maden kanununun en
temel noktalarından biri şudur ki: O madenin
çıktığı topraklarda, orada yaşayan halk plebisitle,
referandumla oradaki madenler hakkında karar sahibi olacak. Orada üretilen
madenin en az yüzde 15i o bölgeye yatırılacak ve o bölgede hem
merkezî hükûmetler hem de yerel yönetimler devlet payını alarak orada
kendi
Sadece zehir, sadece çevre kirlenmesi, sadece yıkım
değil. Oradan çıkıyorsa, o topraktan, o toprakta yaşayan
herkes ondan hak sahibidir. Trakyada da, Egede de, Karadenizde de, İç
Anadoluda da, Akdenizde de, doğuda da, güneydoğuda da böyledir. Biz
bunu anlatmaya çalışıyoruz. Biz bunu anlata anlata
öğreteceğiz. Bu hükûmetlerin Türkiyede, tıpkı
Yunanistanda SYRIZAnın gelişi gibi, gidişi de çok
yakındır arkadaşlar, bakın, dikkat edin. SYRIZA
iktidarı aynı bizim partimiz gibi. 2002de seçime girdik barajı
aşamadık; sonra 2007de barajsız seçime girdik,
bağımsız girdik ve şimdi parti olarak giriyoruz. SYRIZA da
öyle başlamıştı. Evet, halkın birliğini
sağladığınız zaman başarmamanız için bir
neden yok.
Şimdi, ithal kömürü burada
ayrı bir sayfa olarak konuşmak lazım, orada dönenleri ve
kaçırılan vergileri.
Yine, Sayın Enerji Bakanı -enerjiyle ilgili özel
şirketlerin hepsine enerji, elektrik verilmiş- çıkıyor
tahsildar gibi her gün açıklama yapıyor. Kardeşim sen
özelleştirdin, sattın artık elektriği, gitti, niye tahsilat
yapıyorsun? Tahsilat sizin işiniz mi? Parayı onlar alıyor.
Siz niye tahsilat yapıyorsunuz? Bırakın
tahsilatçılığı, bırakın bu ölüm
işverenlerine para yardımı yapmayı. Bırakın,
halkın hakkını yurttaşın hakkını hukukunu
yedirmeyin bu ülkede, yeter artık. Bırakın insanları da,
çevreyi de, zeytinleri de, canlı hayatı da, kültürü de, turizmi de
yaşatalım, insanca yaşayalım.
Biz buna külliyen
karşıyız arkadaşlar. Böyle maden kanunu olmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına söz isteyen
Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım. Maden Kanununun tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, Soma faciası
yaşandı. Soma faciasına kadar muhalefet partileri, meslek
örgütleri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar bir tehlikeye dikkat
çekiyorlardı, diyorlardı ki: Türkiyede madenler güvenli değil,
madencilerin hayatları Allaha emanet ama bir facia yakın. Onlarla
aynı fikirde olmayan birileri vardı, o birileri bugün de Bakanlar
Kurulu sıralarını şereflendiriyorlar. Onlar, özellikle
ramazanın ilk gününde iftar sofralarında oturup bu madenin
dünyanın sayılı, Türkiyenin en güvenli madenlerinden biri
olduğunu diyor, yüksek teknolojisini övüyorlardı. Sonra, o
Bakanlığa bağlı olan müfettişler ya da bir başka
denetim alanından sorumlu olan Çalışma
Bakanlığının müfettişleri o madenlerde gidip denetim
yapıyorlardı ve biz onlardan bağımsız
olmalarını, cesurca yazmalarını bekliyorduk. Güneş
çarığı, çarık ayağı sıkıyordu. Yukarıdan
aşağıya doğru gelen bu telkinlerle aşağıdan
yukarıya gidecek raporlar arasında bir ilinti, bir bağ
olması, aynı dilden konuşmaları, çelişkili
olmamaları normaldi; maalesef de öyle oldu.
Soma yaşandıktan sonra bir
tepki yasası geldi. Soma Yasası öyle bir lanse edildi ki kamuoyuna:
Madenler artık güvenli olacak. Hepimiz, bütün gruplar, yaşlı
gözlerle, düğümlenen gırtlaklarla bundan sonra
evlatlarımızı ölüme yollamamaya karar vermiştik, ant
içmiştik. Somaya gelip de iktidar partisinin temsilcileri Başbakan
adına ya da Somadan 10 tane madencinin getirilip de Başbakanla
görüştürülmesi bakanlarla görüştürülmesi sırasında verilen
sözler hep aynı şeye vurgu yapıyordu: Somadan ders
alındı, bir daha aynı şeyler yaşanmayacak. Soma
Kanununun geçmesi için süre istedi madenciler, İki üç günde geçer mi?
dediler. İktidar partisi genel başkan yardımcısı On
gün. dedi, uyardılar, On Meclis günü olsun arkadaşlar. dedi. Ama
31 Mayısta başlanan kanun 10 Eylülde yasalaşırken güya
içindeki bütün sorunlar çözülecekti. Soma ve madencilikle ilgili 16 tane madde
vardı ama 145 maddeyle bir torba kanun oldu. İçinde tüp bebeğin
üçüncü kez uygulanması durumunda katılım payının yüzde
kaç olacağı dahi belirlendi.
Maden kanunuyla ilgili, madencilikle
ilgili, iş güvenliğiyle ilgili, Somayla ilgili
yapacaklarımız ve vaatler üç ana eksen altında
toplanıyordu. Bunlardan bir tanesi, hayatını kaybeden -Bakan o
günlerde ısrarla şehitlerimiz dedi- şehitlerimize
yapılacaklar. Bu sözler kısmen tutuldu ama uygulamada büyük
aksaklıklar var. Dün çocuklarını madende kaybetmiş anneler
babalar Mecliste grupları geziyorlardı,
sıkıntılarını anlatıyorlardı, verilen
sözlerin tutulmamasından yakınıyorlardı.
İkinci ana eksen mevcut
madencilere verilen sözlerdi. O sözlerin hemen hiç birisi tutulmadı.
Tutulan, bir tek maaş artışıyla ilgili bir
kısımdı. Dönemin Başbakanı 6 maaş ikramiye, 2 bin
lira vaat ederken, daha sonra 6 maaş ikramiyeden vazgeçildi, 2 bin lira
maaş 2 asgari ücrete döndü, onun bile bazı maden şirketlerinin
iflasına sebebiyet vereceği düşünülerek şimdi ondan da geri
adımlar atılmaya çalışılıyor. 6 saatlik
çalışma, 36 saatlik haftalık çalışmadan geri adım
atılıp, bakanlar belki kırk, kırk iki saat olsun diyor,
muhalefet, sendikalar itiraz ediyor ama görünen o ki burada da geriye gidiş
söz konusu.
Öyle bir noktadayız ki, akıl
almaz bir şekilde eş zamanlı olarak maden kanunu Enerji
Komisyonunda ve Çalışma Komisyonunda da iş güvenliği kanunu
görüşülüyor. Birbiriyle konuşan politikalara, birbiriyle
konuşan, birbiriyle iletişimi olan bakanlıklara, birbiriyle
konuşan kanunlara ihtiyaç var. diye uyarılmasına rağmen,
Denetimdeki çok başlılık ortadan kalkmalı, ikincil,
üçüncül mevzuattaki çok başlılık olmamalı. uyarılarına
rağmen inadına iki komisyon aynı anda çalışıyor
ki konuyla ilgili milletvekilleri iki tarafa birden katkı veremesinler.
Bakanlık biz ne dersek o olsun diyor. Muhalefet gruplarının
inanılmaz çabasına şahit olduk her iki komisyonda da ama
Bakanlığın iletişime kapalı hâlini Komisyon
Başkanlığı telafi etmeye çalıştı. Komisyon
Başkanlığının yönetimi bir yana ama Bakanlık
iletişime kapalıydı. Sadece Komisyondaki iletişime
kapalılıktan, sivil toplumla iletişime kapalı olmaktan
bahsetmiyorum, hep yüzde 47 oy alıp, millî irade deyip, neredeyse rejimi
değiştirecek yetkinliği kendinde gören AKP Grubuna seslenmek
istiyorum. Yüzde 47 millî irade ya, size yüzde 100lük bir millî iradeden
bahsedeceğim: 4 partinin birlikte kurdukları Soma Komisyonu dedi ki
Briket kadar bir rapor yazdık. Aha,
Cumhuriyet Halk Partisi de ona tuğla kadar bir muhalefet şerhi
yazdı. Ama, buraya hepimiz katkı verdik ve vermiş olduğumuz
katkılarla Soma Komisyonunun raporu kendi içinde 110 sayfa önerileri
barındırıyor. Öneriler çok uzun oldu diye oturduk 11 sayfalık
özetini yazdık Meclis yarın yasama yaparken bunlardan
faydalansın diye. İnanır mısınız,
Çalışma Komisyonuna geldi Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Biz Soma Komisyonunun raporunu bulamadık. dedi. Ya, bundan
beş hafta önce kaldırdık salladık bunu, Meclis
Başkanlığına verildi, bütün İnternet sitelerinde var,
beyefendiler bunu bulamamış. Çalışma
Bakanlığı bulmuş mu? Vallahi de billahi de buldu mu gördü
mü bilinmez ama sayfasını çevirip de içinden bir şeye
bakmamışlar. Bir tane bakanlık önerisi yoktur ki
Bu milletin
parasını harcayarak, 4 partinin milletvekilleri emek vererek,
Girilmez. denen madende hayatlarını tehlikeye atıp sürünerek
girerek yaptıkları araştırmalardan sonra çıkan bu
raporun sayfasını Çalışma Bakanı da Çalışma
Bakanlığı da çevirmemiş. Bulmadık., Görmedik.,
Bilmiyoruz. diyorlar.
Diğer
taraftan, hani Soma Komisyonunun Başkanı? Burada o
konuşsaydı ya. AKP Grubu adına konuşma yapılmadı
bu kanunda, Bakan da konuşmadı. Akılların,
hafızaların almayacağı işler oluyor ya. Şöyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir Komisyonun Başkanı AKP Grubu
adına çıkıp konuşmuyor. Neden? Bakan iletişimsiz. Bir
sorun bakalım arkadaşınıza neden bu salonda yok.
Bir sürü önerge
sıraladık. Sıraladığımız önergelerde
madencilik bakanlığı var, bütün gruplar tavsiye ediyor,
Bakanın hoşuna gitmiyor, yetkisi bölünecek. Kömür kanunu yoksa kaza
olur diyoruz. Kömüre özel kanun bütün dünyada var, 20 sayfalık
mevzuatı var arkadaşın. ABDde 5 bin sayfa, Ukraynada 3 bin
sayfa, Almanyada 2 bin sayfa, Beyefendide 19,5 sayfa. Onu söylüyor Soma
Komisyonu, gelip de oradan bir şeyler alıp kanuna koymuyor. Soma
Komisyon Başkanı hepimize metan drenajının önemini
kavrattı. Metan drenajı; alçaldıkça metan yükseliyor,
dışarıdan bir boruyla metanı dışarı
çıkaracağız, bunu yapmak isteyen kömür işletmesine
Beyefendi Doğal gaz çıkarma ruhsatı
almalısınız. dediği için mevzuat yoğun ve hem emek
yoğun hem parasal olarak güç olduğu için o ruhsat olmuyor.
Kolaylaştırılacak bir şey yapılacak, iletişime o
kadar kapalılar ki bir metan drenajını şuraya koymadan bu
Meclis maden kanunu çıkarıyor. Metan drenajı olsaydı Soma
faciası olmazdı.
Ve eski maden alanlarının
MİGEM tarafından her yılın nisanının 15ine kadar
haritaya işlenme zorunluluğunu uygulamayan Bakanlık Ermenekteki
su patlaması, Manisadaki birikmiş olan yanıcı gazlarla
ilgili meseleye önergeleri dinlemiyor. Bizim tuğla kadar muhalefet
şerhini dikkate almazsınız ona bir şey demem ama şu
Soma Komisyonunun ortaklaşılmış kısmını da
okumamak gerçekten bu Meclise de, bu vatandaşlara da, bu şehit
ailelerine de, bu sektöre de büyük saygısızlıktır.
Basit bir şey
daha söyleyeyim: Verilmiş onca söze rağmen 301 madencimizin
ailelerine tutulmayan sözler bir yana 2.831 kişi işsiz kaldı.
Bunlara karşı Bülent Arınçın açıklamaları
ortada, Kışın ortasında açta açıkta bırakacak
değiliz, devletimiz güçlüdür, Hükûmetimiz duyarlıdır.
diyordunuz. Ne oldu bu insanların durumu? Bir kuruş tazminat
almadılar. Şu kadarcık ortak akla inansanız o
tazminatları bir küçük ek çıkarırsınız şurada
devlet bir seferde öder, ondan sonra gider kamu alacağı olarak
tahsilat yaparsınız. Bütün mal varlığı üzerinde tedbir
var bunu görmezden geliyorsunuz. Sözünüz var Uyar Madencilike. Gözlerini
kaybetmiş olan Ali Kandemire, ayaklarını kaybetmiş olan
kardeşimiz İdris Sarıkayaya, 800 tane Uyardan mağdur olan
çocuğa sözünüz var ama hâlâ daha tazminatları ödenmedi. Her seferinde
müsteşarınız not alıyor biraz daha çalışalım
diye.
Bu Bakanı, bu Meclisin ve
milletimizin vicdanlarına havale ediyoruz. Söyleyecek söz
bulamıyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Müsteşar, madencilerin listesi ne oldu, gönderecektiniz?
Komisyonda söz verdiniz, ne oldu? Ona değil size güveniyoruz. Enerji
Bakanına hiç güvenmiyoruz.
BAŞKAN Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Mehmet Erdoğan, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Maden
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısı madencilik sektöründe önemli düzenlemeleri içermektedir.
Madencilik sektörünün yeniden yapılanması, modern ve hızla
gelişmekte olan dünyadaki madencilik uygulamalarına benzer uygulamaların
ülkemizde de başlatılması amaçlanmaktadır.
Bu kanunla asıl hedefimiz,
sektörde iş sağlığı ve güvenliği
çıtasını da yükseltmektir.
Değerli milletvekilleri, mevcut
kanunda 5 farklı maden arama ruhsat grubu bulunmaktadır. Kanun,
aynı jeolojik ortamda birlikte bulunan farklı maden kaynaklarının
birlikte aranması, işletilebilmesi imkânını
sunmaktadır.
Tanımlar, dünya uygulamaları
dikkate alınarak yeniden yapılmıştır. Fizibilite
dönemi, fizibilite raporu, yetkilendirilmiş tüzel kişi gibi yeni
tanımlar eklenmiştir.
Bugüne kadar uygulanmayan ancak son
derece önemli olan fizibilite hazırlık dönemi imkânı
getirilmiştir. Bu uygulama sayesinde madencilerimiz arama ruhsat süresini
çok daha etkin ve verimli biçimde kullanabilecektir. Bu dönemde elde ettikleri
verileri kullanarak verimli, emniyetli bir maden işletme planlaması
ve uygulama projesi yapabileceklerdir.
Bu uygulamanın bir diğer
etkisi de, verilecek olan maden işletme uygulama projelerinin gerçekçi
olmasıdır.
Yetkilendirilmiş tüzel kişi
kavramı madencilik sektörüne getirilen yeni bir uygulama olacaktır.
Bu uygulamayla mühendislik-müşavirlik hizmeti veren yapılar uyumlu
hâle getirilecektir.
Yetkilendirilmiş tüzel
kişiyle hedeflenen bir başka önemli amaç da Enerji
Bakanlığına sunulan rapor, proje ve diğer teknik belgelerin
gerçeğe ve bilime uygun sunulmasının
sağlanmasıdır. Bu yeni yapıyla, aramadan işletmeye
kadar olan süreç bir bütünlük içinde, düzenli olarak raporlanacaktır. Bu
yeni kurumsal yapıyla daha dinamik bir yapı
oluşturulacaktır.
Uygulamada bulunan teminat
uygulaması kaldırılacak, yerine ruhsat bedeli uygulaması
getirilecektir. Özellikle arama dönemi ruhsat bedellerinin düşük
tutulmasına önem verilmiştir. Buradaki amaç
Madencilikte önemli olan
arama dönemidir. İşletme ruhsatları için alınacak olan
ruhsat bedelinin yüzde 30luk bölümü ayrı bir hesapta toplanacak ve
işletme sonrası maden sahasının iyileştirilmesi
amacıyla kullanılabilecektir.
Madencilik faaliyetleri
sırasında madenciden kurumlar vergisi, gelir vergisine ilave olarak
ayrıca devlet hakkı alınmaktadır. Bu değişikliklerle
yeni bir uygulama olarak, dünya fiyat değişikliklerine duyarlı
olan maden türleri için kademeli artış
yapılmıştır. Böylece hem işletmeci korunmuş
olacak hem de devlet olabilecek artışlarda da ilave devlet hakkı
alabilecektir. Devlet hakkı uygulamasına esas olacak yıllık
asgari artış tutarları MİGEM tarafından ilan
edilecektir. Böylece, devletin alacağı bedelin gerçeğe uygun
olması sağlanmış olacaktır.
Küçük kaynak tuzlaları için ruhsat
bedelinden muafiyet getirilmektedir. Diğer kamu kurumlarından
alınması gereken ancak çeşitli nedenlerle alınamayan
izinler nedeniyle iptal konumuna gelen yaklaşık 3 bin civarında
ruhsatın iptal edilmemesine dönük düzenleme yapılmaktadır.
Bu kanunla getirilen yeni bir uygulama,
teknik nezaretçilik sisteminin kaldırılmasıdır.
Altmış yıl önce yeterli sayıda maden mühendisi
olmaması nedeniyle o günkü şartlarda ihtiyaca binaen
oluşturulan, fennî nezaretçi olarak da adlandırılan
nezaretçilik uygulaması kaldırılmaktadır. Bu düzenlemenin
nedeni, yeterli sayıda maden mühendisinin olmasıdır.
Mevcut kanunda, arama döneminde
yapması gereken arama harcamalarını yapmayan işletmelerin
arama ruhsatları iptal ediliyordu. Bu uygulama kaldırılmakta
olup ruhsat iptali yerine 20 bin Türk lirası idari para cezası
verilerek ön arama döneminden genel arama gibi bir üst dönemlere geçiş
imkânı verilmektedir.
Sayın milletvekilleri, kanunla
ruhsat verme usulü değiştirilmektedir. Doğal taş, mermer,
kömür, demir, krom, bakır, seramik killeri, uranyum ve benzeri madenlere
yine eskiden olduğu gibi ilk müracaatta ruhsat verilecektir. Ancak ariyet
malzemesi, agrega, mıcır malzemeleri, çimento, kireç ham maddeleri
ise ihale yöntemi ile ruhsatlandırılacaktır.
Komşu maden işletmelerinin
iş güvenliği, verimlilik ve benzeri nedenlerle birlikte ortak proje
ile işletme faaliyeti yapmaları imkânı getirilmektedir.
Mevcut ruhsatların
kazanılmış hakları korunmak suretiyle bundan sonra
verilecek ruhsatların süreleri grubuna bağlı olarak otuz ile
elli yıl şeklinde değiştirilmiştir. Mevcut maden
işletme faaliyeti için gerek duyulması hâlinde ilave tesis
yatırımını mümkün kılmak üzere aynı kişi,
şirkete ait farklı ruhsat aşamasındaki arama, işletme
sahaları birleştirilecektir.
Yer altı kömür madenciliğinde
redevans uygulaması yasaklanmaktadır. Açık işletmelerde
yasak söz konusu değildir. Torba kanunla gelen maliyet
artışlarını telafi etmek üzere Türkiye Taşkömürü
Kurumu ve Türkiye Kömür İşletmelerinin daha önce
başlattığı redevans işleri için düzenleme
yapılmaktadır.
Bu kanun tasarısının
ülkemiz madencilik sektörüne ve ekonomisine hayırlı
olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maden
yasasını Komisyonda görüşürken muhalefetin ve iktidarın tüm
milletvekilleri olağanüstü seviyede gayret gösterdiler ve muhalefetin
verdiği önergelerin çoğu da orada kabul edildi. Tabii, bu edilirken
orada -müzakereler- 4 defa toplantı yapıldı. Şimdi, muhalefetin
bu çalışmalarını ben burada takdirle izlerken -ancak
muhalefet partilerinden HDPnin milletvekili sadece bir defa katıldı-
ve bizler sabaha kadar çalışarak bu kanunu çıkarırken;
önergeleriyle, destekleriyle, katılımlarıyla diğer iki
muhalefet partisi büyük destek olurken, katkı sağlarken HDPnin
hiçbir katkısı olmadığı gibi, maalesef, biraz önce
burada milletvekilleri de şov yaptılar. Keşke kamuoyunun
karşısında, burada şov yapacaklarına, bunu haksız
bir kazanç elde etme şekline dönüştüreceklerine Mecliste Komisyon
çalışmalarına katılsalardı da, burada söylediklerini
önerge olarak orada getirselerdi de haklı bulunanları hep beraber
kabul etseydik.
Ben maden yasasının
hayırlı olmasını dilerken bir şeyi hatırlatmak
istiyorum. Arkadaşlar, unutmayalım ki
Dünya enerjisinde nükleer
santralle ilgili özellikle bir vurgu yaparak yerime geçmek istiyorum, o da
şu: Bugün Avrupa Birliğinin ve dünyanın merkezi Brüksel ve
Brükselin ortasında, unutmayalım ki, tam ortasında, şehrin
göbeğinde nükleer santral var. Dünyada da -bir inceleyin-
kalkınmış, gelişmiş olan ülkelerin hepsi bu nükleer
santrallerden faydalanmakta ama bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ve az
gelişmiş ülkelerde de senaryolarını gerçekleştirip
bundan uzaklaştırmanın yollarını aramaktadırlar.
Evet, madenlerin aranması
lazım, madenci sayısını çoğaltmamız lazım,
çantacılığa da son vermemiz lazım diyor, kanunun
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
683 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi tasarının tümü
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hep
konuşmacılar dediler ki: Somada 2.831 kişinin işten
çıkarıldığı söyleniyor. Gerçekten 2.831 kişi
işten çıkarıldıysa ve
bunların tazminatları verilmediyse iktidar bununla ilgili bir
çalışma yapmıyor mu? Yani, Somadaki bu
insanlarımızın mağduriyeti,
vatandaşlarımızın bu açlık durumu giderilmeden, geçen
hafta yurt dışında Sayın Cumhurbaşkanı Somalide
konut yapıyoruz. vesaire... Somadaki insanlar konutsuz. Somadaki
insanlar konutsuzken Somaliye niye konut yapıyoruz? Ben buna bir anlam
veremiyorum, bu konuda bir yardımcı olur musunuz bana, bir
açıklama getirir misiniz.
Bir başka sorum: Türkiye'de kaç
tane maden ocağı var? Maden ocaklarında kaç kişi çalışıyor?
Bu maden ocaklarının bulunduğu yerlerdeki adresler ne zaman...
Bunların ruhsatları ne zaman verildi? İçinde iptal edilenler var
mıdır?
Son sorum: Bu redevans -sizin de
konuşmalarınızda geçti- bunun uygulaması vatandaşa,
çalışana ne getiriyor, ne götürüyor? Bunun faydaları var
mıdır bize, bu tür sözleşmelerin yapılmasında? Bu
sorulara açık, net cevap verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan, yakın zamanda
ilgili kurum tarafından yaptırılan bir bilimsel
araştırma raporuna göre, Akkuyu Nükleer Santralini orta yakın
alanda etkileyecek aktif deprem faylarının olası
varlığından bahsedilmektedir. Elde edilen jeolojik, jeofizik,
sismik verilere göre, aktif olduğu öğrenilen ve denizde uzanan
Ayaş fayına dair müspet bulgular vardır. Raporda, bu fayla
ilgili ayrıntılı yeni jeolojik, jeofizik ve sismik
araştırmalar önerilmiştir. Bu araştırmalar
yapılacak mı? Yapıldıysa sonuç nedir? Şu anda santral
yerine yakın çalıştırılan deprem istasyon
ağı var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Bakan, elektrik dağıtımının
özelleştirilmesiyle birlikte faturalara ilişkin şikâyetlerin her
geçen gün arttığı bir gerçektir. En son okumalarla ilgili ciddi
bir şikâyet ortaya çıkmış, iki ay süreyle okumalar
doğal olarak tüketim miktarını, bu paralelde de tüketimden
kaynaklanan ödeme miktarını artırmıştır. Size
basın mensuplarının bu soruyu sorduğunda, verdiğiniz
yanıtta dağıtımla ilgili şirketlerin
uyarıldığını söylemişsiniz. Ancak,
uyarının ötesinde vatandaşların ciddi şekilde ekonomik
durumunu etkileyen elektrik faturalarının geç okunması belki
dağıtım şirketlerine bu anlamıyla ekonomik bir kazanç
getirirken, tüketicilere ekonomik bir kayıp getiren durumu önleme
konusunda Bakanlık olarak kesin, kati yaptırım konusunda ne
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Somada basın
mensuplarına bir açıklamada şöyle diyorsunuz: Bu maden
kazası için tüm sorumluların cezalandırılması,
soruşturmanın nereye gidecekse oraya kadar gitmesinin teminatı
benim. Bu ifadeniz üzerine ben de gensoru görüşmesinde diyorum ki Afşin-Elbistanda
9 kişi daha toprak yığının altında, 11 kişi
hayatını kaybetti. Oradaki sorumlu bürokratların
yargılanmasına izin vermediniz. Ben kürsüden yerime gelirken
kızmıştınız ve demiştiniz ki: Somadaki
tavrımı göreceksiniz. Başka yerlerde verdiğim izinleri niye
söylemiyorsunuz? Geçen gün sizin imzanızla soru önergesine bir cevap
geldi 16 Ocakta, Somadaki olumlu rapor veren müfettişlerin
sorgulanmasına izin vermemişsiniz.
Şimdi, gensoru görüşmesinden sonra
peşimden sesleniyordunuz: İzin verdiklerimi niye söylemiyorsunuz?
Somadaki tavrımı göreceksiniz diye. Tavrınızı
gördük, ne diyeceksiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu son günlerde elektrik ve doğal
gaza zamla ilgili devamlı açıklamalar yapılıyor. Bu
konudaki yetki sizde midir? Son durum nedir?
Bir ikinci sorum da bu maden izinleri Sayın Recep
Tayyip Erdoğan Başbakanken Başbakanlığa
alındı. Bizim görev yaptığımız dönemlerde, maden
izinlerine yerel yöneticiler karar veriyordu yani oradaki orman bölge
müdürlerine kadar bu yetki vardı. Bu niye Başbakanlık bünyesine
alındı? Başbakanın Adananın Aladağındaki,
Pozantıdaki, Karaisalıdaki, Tufanbeylideki sahaları, oradaki
ekosistemi, ekolojiyi, faunayı bilmesi mümkün mü? Bunları bilmemesine
rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının bu kadar iş
yoğunluğu varken maden izinlerinin Başbakanlığa bağlanmasının
altında yatan ana neden nedir? Bu, kamuoyunda söylenen, işte,
bunların belli bir yapıya kavuşturulması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen 2012/15 sayılı
Başbakanlık Genelgesi nedeniyle izin bekleyen maden arama ve
işletme ruhsatı sayısı ne kadardır? Bu kanunun
yürürlüğe girmesiyle bu ruhsatlarda bir hızlanma beklemekte misiniz?
İkinci sorum
da elektrik dağıtım işletmelerinin kayıp kaçak
bedellerini bilindiği gibi, ülkesel tarife üzerinden 77 milyon
vatandaşa yayarak bugüne kadar tahsil ettiniz; acaba, bu ülkesel tarifeden
bölgesel tarifeye geçiş konusunda bir çalışmanız var
mı? Şu anda gelinen son durum bu konuda nedir, açıklarsanız
sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Antalyaya 3.500
taş ocağı ve maden arama ruhsatı verildi. Bunun sonu var
mı Sayın Bakan? Daha kaç adet verilecek Antalyaya? Her taraf delik
deşik oldu, bütün dağlarımız bembeyaz oldu, ormanlar
kesildi. Bu alanlardan terk edilenler yani görevini tamamlamış olan
maden ocakları ve taş ocakları eski hâline nasıl
getirilecek? Böyle bir rehabilite edilmiş bir maden alanı veya
taş ocağı var mı, bir örnek verebilir misiniz?
Bir de bu alanlar içindeki tarihî
yapıları korumak için ne gibi tedbirler alıyorsunuz? Bu yerler
teslim edilirken içindeki tarihî harabelerin ve şehirlerin tespiti
yapılıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ayhan
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Basına yansıyan elektrik
dağıtım şirketlerinin elektrik alacaklarının
tahsiliyle ilgili Diyanetten hutbe yardım taleplerine Sayın Bakan
yardımcı olacaklar mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan,
biraz önce konuşmamda ısrarla söyledim ama burada soru sormazsam
biliyorum ki cevap vermeyeceksiniz. Somadaki 2.831 kişiyi aç açıkta
bırakmayacaktınız. Onlarla ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Kıdem tazminatları, hem o
2.831 kişinin hem de hayatını kaybeden 301 kişinin hâlâ
ödenmedi. Bu konuda nasıl bir adım atmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu mevcut olan Maden
Kanunu Tasarısı, insanlarımızın
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı açısından,
iş güvenliği açısından her türlü derde deva
mıdır? Değilse, hangi konularda sorun yaratacaktır bu
tasarı ve bununla ilgili bu sorun yaratacak olan hususları engellemek
için, gidermek için bir çalışmanız olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle son iki
aydır Adana ilimiz başta olmak üzere Türkiyenin çeşitli yerlerinde
bu özelleştirilen elektrik şirketleriyle ilgili çok ciddi
sıkıntılar var. Ben yıllarca Adanada bu şekilde
şehrin tamamının elektriksiz kaldığı ve uzun
süreli elektriksiz kaldığı, günlerce elektriksiz
kaldığı bir döneme rastlamadım. Bu özelleştirme politikalarınızda
ciddi bir sıkıntı var. Adanada vatandaşlar elektrik
arızaya ulaşmaya çalışıyor ama bir yetkili
bulamıyor. Milletvekili olarak benim aramama rağmen günlerce
ulaşamıyoruz. Yani, özelleştirmede bu
özelleştirdiğiniz şirketlerle ilgili herhangi bir
yaptırım var mı? Bunlarla ilgili çözüm öneriniz nedir? Yoksa
Adana ve Türkiyede bu elektrik kesintileri sık sık devam edecek mi?
Bununla ilgili, özellikle Adana için söylüyorum, ciddi bir çözüme
kavuşturulması lazım, çok büyük sıkıntıları
beraberinde getiriyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çok güzel bir soru
ama bu maden ruhsatlarında hiç bakan çocukları veya
damatlarından bu işi yapan var mı? Yapan varsa bugüne kadar kaç
tane ruhsat sattı, devretti?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şu ana kadar konuşmalarıyla
tavsiye, eleştiri ve katkı koyan bütün milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Şu ana kadar
sorulan sorulara da sürem içerisinde cevap vermeye
çalışacağım.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Somada hepimizi derinden üzen bir maden kazası oldu ve
bunun ilgili kurumlar açısından da, özel şirketler
açısından da ciddi bir sorumluluğun olduğunu defalarca
söylemiştim, bir kez daha burada söylemek istiyorum. Bunun -kimi suçludur,
kimi suçsuzdur- hem yargıya intikal eden yanları var hem de
teftişe dayalı olan yanları var. Şimdi, 2.831 işçi
kardeşimizin işten çıkartılmasının sebeplerini
öncelikle bir konuşmak, ondan sonra da kıdem tazminatlarıyla
alakalı konuya geçmek lazım. Hatırlarsanız, orada birçok
demeçler verildi ve o maden ocaklarının bu şekliyle
çalıştırılmaması lazım geldiğine ve
kapatılması lazım geldiğine dair demeçler de verildi.
Tabii, iş sağılığı ve iş güvenliğine
uymayan ocakların, oradaki belli şartlara uymayan ocakların
kapatılması lazım. Biz de böyle yaptık. Yani, gerek
kazanın olduğu Eynezde gerekse Atabacasıyla alakalı
konularda yapılan denetimler, teftişler, orada işçi
kardeşlerimizin farklı bir riske daha girmesini önlemek üzerineydi.
Şimdi, o arkadaşlarımızın gerek yeni istihdam
alanlarıyla alakalı gerekse Psikolojik olarak kendimi hazır
hissetmiyorum. diyenlerin bir kısmı memleketlerine döndüler, bir
kısmı Somada kaldılar ve bir kısmı da yeni iş
alanları buldular. Elimizdeki mevzuat, onun ancak özel sektör bünyesinde
çalıştırılanların özel sektör tarafından
ödenmesiyle alakalı konuyu amir kılıyor. Nasıl bir yol
izlenebilir? TKİnin şu anda şirketten, şirket adına
ödeyip bir kanuni düzenlemeyle beraber, ondan sonra onu şirkete rücu
ettirmesi, şirketten almasına dönük bir düzenleme yapılabilir.
Bu, Genel Kurulun onayına kalmış bir konudur. Orada konut
yapılmasıyla alakalı taahhütler yine aynı şekilde
devam etmektedir. O taahhütlerden, oradaki fiilî durumdan herhangi bir vazgeçme
söz konusu olmaz. Toplanan bütün 48-50 milyon TLlik yapılan 77
milyonumuzun bağışları da diğerlerine bu manada yine
kanun çerçevesinde ulaştırılmıştır.
Şu ana kadar
Başbakanlıkta bekleyen izin sayısını sordu arkadaşlarımız.
1.224 civarında ruhsattan bahsediyoruz ve maden ruhsatlarının
kime ait olduğu bilgisi sorulmuştu hem Komisyonda hem de burada.
Bunlar hem Sayın Tanalın hem de Sayın Erdoğdunun e-mail
adreslerine gönderildi. Bunu da aslında ben İnternetten normalde
yayımlamalarını istedim arkadaşların çünkü Bunun
gizlisi saklısı yok. Ticari bir sır varsa ancak onun gizlisi
saklısı olur ama bunun gizlisi saklısı
olmadığı için rahatlıkla yapılabilir. dendi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bizim yaptığımız soruşturmalarda,
soruşturma izin talebi yazısında, maden kazası sebebiyle
5/9/2014 tarihli bilirkişi raporu çerçevesinde, ilgililerin bu
aşamada sorumluluklarının görülmesi veya görülmemesi üzerine
yapılan bilirkişi raporu sonrasında, Soma Cumhuriyet
Başsavcılığı iddianamesinin Akhisar Ağır
Ceza Mahkemesince reddedilmiş olması ve daha ileriki aşamalarda
sağlıklı tespitlerin yapılarak
Bakanlığımıza müracaat edilmesi hâlinde tekrar soruşturma
izniyle alakalı konular gündeme gelecektir.
Şimdi, burada, özen ve itina
gösterdiğimiz iki temel prensip var. Eğer gerçekten orada
sorumluluğunu hissettiğimiz görevli arkadaşlar varsa, bunlarla
alakalı soruşturma izni verdiğimiz konular vardır -bunun
birçok örnekleri var- ama gerçekten o konuda suistimali olduğuna
inanmadığımız arkadaşlara da soruşturma izni
vermediğimiz konular var. Bunların her birisini kendi içerisindeki
denetimlerle beraber gerçekleştiriyoruz.
Redevans uygulamasının
faydası var mıdır, varsa nedir, ne değildir; kamudan
çıkartılıyor, kamuda kalıyor, özel sektörden
çıkartılıyor, bunun ne gibi getirisi olacaktır diye soru
soruldu. Değerli arkadaşlar, şu anda redevansla alakalı
temel prensibimiz şu, bunu komisyonda kısmen izah etmeye gayret
etmiştik: Bir kere, redevansla gerçekten bunu
çalıştırabilecek yatırımcı varsa bizatihi o
alsın ama gerçekten bunu yapamayacak birisi varsa, gelmiş bunu ruhsat
sahibinden almışsa o, aradan çekilsin, gerçek yapabilecek olan varsa
o yapsın diyoruz. Temel mantık bu. Bu, belli alanlarda hizmet almayacağı
anlamına gelmiyor, ne bileyim, havalandırmayla alakalı
taşeronluk hizmeti veya dinamitlemeyle alakalı bir hizmet
alımı. Bugün belli ehil kişiler bunu çok daha iyi yapabilmekte
ama bu redevansçı anlamına gelmiyor. O konuyla alakalı hizmet
alımı yapılacak olması, o kömür işletmesinin
tamamını devretmek anlamına gelmiyor. O yüzden, bu iki konunun
ayrıştırılmasından yanayız.
Nükleere ait, yeni deprem
faylarıyla alakalı, Ayaş faylarıyla alakalı sorulan
soruda da
Değerli arkadaşlar, MTAnın 1979 yılındaki
fay haritaları biliyorsunuz geçtiğimiz yıl içerisinde
güncellendi ve Türkiyede toplam 25 bin yeni, diri faydan bahsediyoruz, bunlar
12 bin küsur civarındaydı, o yüzden bunlar güncellendi. Biz her ne
kadar bu alanda güncellenmemiş haritaları önceden firmaya, IGA
yaptığımız firmaya vermiş olsak da firma diyor ki:
Ben buraya 22 milyar dolar yatırım yapacağım. Ben
bunların her birini güncelleyeceğim ve tekrar yapacağım.
Japonlar Sinopta hakeza aynı şeyleri yaptılar ve 12 kilometre,
20 kilometre, 25 kilometre açıkta dahi onlarla alakalı sismiklerini
yaptılar, onlarla alakalı araştırmalarını
yaptılar. Gerek Rusyanın Akkuyuda yapacağı gerekse
Sinopta yapılacak, yeni fay haritalarıyla alakalı bütün
işlemleri şirket yapıyor. Biz Burada yoktur. desek bile, o
Hayır, olma ihtimali vardır çünkü buraya para gömecek olan, riski
alacak olan benim. diyor ve bunların her birini yapıyor. Bizden daha
fazla riske girmeyecek olan onlardır.
Elektrik dağıtım
şirketlerinin özelleşmesiyle beraber faturaların okunması
konusunda bir kısım ikazlarımız oldu. Sayın
milletvekilim, burada ekonomik kayba uğrayacak olan zam gelmediği
için, elektrik fiyatlarına zam gelmediği için şirketin
kendisidir. Geç tahsilat yapılacak olması
Bir kere dönemselliğe
riayet etmelerini istedik, döneminde faturalarını çıkartmalarını
istedik. Bununla alakalı şu veya bu gerekçeyle eğer geç
okunmuşsa bundan ekonomik kayba uğrayacak olan vatandaşın
kendisi değil şirketin kendisi olacaktır.
Özellikle Afşin Elbistanla
alakalı, 11 kişinin vefatıyla alakalı soruşturmaya
izin verilmemesi konusunda soru soruldu. Evet, biz o konuda izin vermedik çünkü
onun gerekçelerini de sunduk. Şimdi, değerli arkadaşlar,
Afşin Elbistanda, orada, iki gün önce normalde 300 küsur kişi
çalışan vardı. Özel şirketin
çalıştırdığı bir alan ve karşı topuk da
kaybolunca bütün işçiler çıkartılıyor ve deniyor ki:
Burayla alakalı ne tür bir kayma var, hangi gerekçeyle oluyor ve bu ne
tür riskler içeriyor
çalışması sırasında bu kaza
oldu. Orada normal kömür işletmeciliğiyle alakalı bir işlem
yapıldığında kaza olmadı, bunların tespiti
sırasında kaza oldu.
Elektrik ve doğal gaza zam var
mıdır? diye bir soru soruldu. Değerli arkadaşlar, ben
bununla alakalı artık açıklama yapmıyorum, ancak televizyon
programlarında veya basın toplantılarında soru
sorulması hâlinde açıklama yapıyorum, şu anda da soru
sorulduğu için cevap vereceğim: Şu anda, bu ay itibarıyla
elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yeni bir düzenlemeye
gitmediğimizi söylüyorum buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kez
daha bunu belirtiyorum. Yetkinin otomatik fiyatlama mekanizmasıyla veya
kendi kuralları içerisinde olduğunu da bir kez daha belirtmek
istiyorum.
Başbakanlığa özellikle
genelge kapsamında bunun, bu yetkinin alınmış olması
herhangi bir ormanla alakalı, çevreyle alakalı, ÇEDle alakalı
yetkileri askıya aldığımız anlamına gelmiyor
arkadaşlar. Bunlar yine bir yandan devam ediyor.
İzin bekleyen
Başbakanlık genelgesiyle alakalı sayıları size arz
ettim.
Ulusal tarife mi bölgesel tarife mi
olacak? Şimdi, siyaseten Türkiye'nin buna hazır
olmadığını, en fazla kayıp kaçakların bölge
itibarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadoluda olduğunu
Bölgesel
tarifeye geçiyor olmamız hâlinde elektrik fiyatları
Şırnakta 45 kuruşken Kocaelinde de 20 kuruş olacaktır.
Bunun şu anda doğru olmadığını ve ulusal tarifeye
de normal devam ettiğimizi söylemem lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Bakan.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Elektrikte normalde bu devam ediyor.
Diğer sorulara diğer
kısımlarda cevap vereceğim Sayın Başkanım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hani kayıp kaçakla ilgili
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal,
biliyorsunuz soru-cevap işlemi tamamlandı.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Soru-cevap değil Sayın Başkan, Bakana yanlış bilgi
veriyorlar, maille Mahmut Tanala gönderdik denildi, yani maille bize gelmedi.
BAŞKAN Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan ama bu nezaketsizlik, olmaz, bir milletvekili
konuşuyor. Rica ediyorum! Ama ya milletvekillerini bu kadar küçük
görmeyin.
BAŞKAN Hayır efendim,
İç Tüzükte belli, biraz önce de başka bir sayın milletvekili
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, rica ediyorum, doğru tavır mı ya, bir
milletvekili konuşuyor.
BAŞKAN Lütfen ama
MAHMUT TANAL (İstanbul) İç
Tüzük
BAŞKAN Sayın Tanala süresi
içerisinde 3 defa söz verdim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Efendim, önemli bir şey varsa açıklamayacak mı milletvekili,
rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Süre tamamlandı
efendim, bu ne zamana kadar devam edecek?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, İç Tüzükte diyor ki, Sayın Bakan sorulan
soruya açıkça doğru bilgi verecek. Sayın Bakanı da
yanıltıyorlar.
BAŞKAN Evet, Diğerlerine
yazılı cevap vereceğim. dedi Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bana
hangi personeliniz maille gönderdi? Kaç tane maden ocağı var? Kaç
kişi çalışıyor? Yani bana burada rakam vermek çok mu zor
bir şey?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Sayın Türkan Hocama ne yaptıysanız aynısını
yapın Sayın Başkanım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Doğru söylüyor, bana da gelmemiş. Bakan Bey Gönderdik. diyor,
gelmedi, belki eksik bir şey vardır yani, bir dakikalık iş.
BAŞKAN Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 18inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Kemal Değirmendereli, Edirne
Milletvekili.
Buyurun Sayın Değirmendereli.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
madencilik sektörü, ülkemizde de dünyanın birçok yerinde olduğu gibi
en yüksek artı değeri üreten sektörlerin başındadır,
özellikle de en yüksek istihdamı sağlayan sektörlerin
başındadır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler içinde en
çok ihtiyaç duyduğumuz sektörlerden biridir ve dışa
bağımlılığımızı da azaltan sektörlerin
başında gelmektedir. Ancak yeterli desteği görmediği için,
maalesef, madencilik sektörü gayrisafi millî hasıla içerisinde yüzde 4
civarında bir pay alabilmektedir. Oysa, yer altı zenginliklerimiz
açısından bu payın çok daha yüksek seviyelerde olması
pekâlâ mümkündür. Bu nedenle, bizlere sektörün önünü açma, sektöre
ihtiyacı olan destekleri verme, teşvikleri verme sorumluluğu
düşmektedir.
Durum böyleyken,
2014 yılında, maalesef sektör için kara bir yıl yaşanmıştır.
2014 yılında, madencilik sektörü ve ülke olarak sektör
açısından büyük acılar yaşadık. Ancak bu
acılardan gerekli dersi alıp soğukkanlılıkla
sorunları çözmek yerine, olayın sıcaklığıyla
acele birtakım kararlar verilip, acele davranılıp, belki iyi niyetle
sektörün önü açılmak istenilirken sektörün önü tamamen
tıkanmıştır. 11 Eylül 2014 tarihinde çıkarılan
torba yasayla madencilere bazı haklar sağlanmış olmakla
birlikte, sektörün geneli zarara uğramıştır değerli
arkadaşlar.
Burada, bu torba yasayla mağduriyet
yaşayan madenciler bizim grubumuza da geldi, iktidar partisi grubuna da
geldi, muhalefetteki arkadaşlara da dertlerini anlatmaya
çalıştılar.
Neydi buradaki temel konu? Birincisi,
ücretlerin asgari ücretin 2 katına çıkarılması konusu.
Sektör buna itiraz etmiyor, ancak ikinci konu bununla bağlantılı
olarak sigorta primlerinin 2 katına çıkarılmış
olması ekstra bir yük getirdi. Bu kanunda sadece kamudaki
işletmelerle ilgili olarak bir düzenleme yapılarak yük
hafifletiliyor, ama kamunun dışındaki özel sektörle ilgili
maalesef bir düzenleme söz konusu değil.
Çalışma saatlerinin altı
saate indirilmesi, yine kıdem tazminatlarının yüzde 100e
çıkarılması ve ülkemizde üretilmeyen, temininde güçlük çekilen
bazı malzeme eksikliğinden dolayı da durdurmaların yapılması,
durdurma sırasında da çalışan işçilerin ücretlerinin,
yani daha doğrusu işletmede görünen ama çalışamayan
işçilerin ücretlerinin de işveren tarafından
karşılanması gibi konular sektörün önünü büyük ölçüde
tıkadı. Şimdi, bu konuyu aşalım derken hep beraber
yani iktidar partisindeki arkadaşlarda da sözde bu konuda bir hevesin
olduğunu, görüntü olarak bir samimi yaklaşımın
olduğunu görmekle birlikte, birçok konuda olduğu gibi, uygulamaya
geldiğimizde maalesef burada da sonuç alıcı adımları
göremiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu
uygulamalar sektörün önünü kapattı dedim. Bakın, sizlerle
rakamları paylaşmak istiyorum. Bu kapanan ocaklarda veya bundan sonra kapanacak olan ocaklarda yaklaşık
10 milyon ton civarında kömür üretiliyor. Bu ocaklar kapatıldığı
zaman, bu 10 milyon tonluk kömürün karşılığı olan
yaklaşık 6 milyon ton kömürü dışarıdan ithal etmek
durumunda kalacağız. Bu noktada da dünya kömür piyasasına hâkim
olan tekeller, bugün 80 dolar olan kömürün fiyatını merak etmeyin ki
120-140 dolarlara çıkaracak. Yani, bu sıkıntının
ceremesini yine Türk halkı çekecek değerli arkadaşlar. Bu konuyu
ivedilikle çözmemiz gerekirken -daha önceki konuşmasında Özgür Özel
arkadaşımızın da söz ettiği gibi- aynı anda Maden
Kanunu görüşülürken öbür taraftan Çalışma Bakanlığı
da İş Güvenliği Kanununu görüşüyordu. Maalesef, bu konunun
bu kadar aceleye getirilmesini anlamak mümkün değil. Yani, biri biter,
ondaki eksikleri diğer tarafta pekâlâ tamamlayabilirdik. Şimdi, Maden
Kanununu yaptık ama İş Güvenliği Kanununda neler var, onu
da bilmiyoruz. Nitekim, Maden Kanunundaki birtakım maddeler torba yasada
da getirilmişti. Ondan sonra şimdi çıkarılıyor torba
yasa gündeminden.
Burada bir konunun altını
çizmek istiyorum, yüce Meclisin bilgisine sunmak istiyorum. Biraz önce 10
milyon ton kömürün karşılığında 6 milyon ton kömürü
ithal etmek durumunda kalacağımızı ve 80 dolar olan
fiyatın 120-140 dolarlara çıkacağını söyledim. Ya,
serbest piyasa. denebilir ama hayır arkadaşlar. Dünyada kömür
ticareti sadece 5-6 tane büyük tekelin elinde maalesef.
Bakın, 2 tane çarpıcı
örnek paylaşmak istiyorum sizinle. Avustralyadaki bir üretici Japonyaya
40 dolara sattığı kömürü -aynı kömürü, aynı kalitedeki
kömürü- Türkiyeye 70 dolara satıyor. Çünkü, o kömürü o üretici
satmıyor zaten. O kömürü üreticiden o tekeller alıyor. Yani, tekel,
Sibiryadaki fiyata veya bir başka bölgedeki başka kömürün
Türkiyedeki fiyatına göre ayarlıyor Avustralyanın kömürünü.
Bir diğer çarpıcı konu
Çok yakın, on beş gün önce, bu işle uğraşan bir
dostumuz bu kanun görüşmeleri sırasında Ya vekilim, böyle böyle
bir şey yaşadım. Bu konuya lütfen dikkat edin. dedi. Neydi o
konu? Bu arkadaşımız Kolombiyadan kömür ithal etmek istiyor.
Kolombiyadaki bir üretici firma ona sözleşme gönderiyor. On gün sonra
firma Ya, kusura bakmayın, ben bu sözleşmeyi
imzalayamayacağım. Onu geri gönderin. diye yapacağı
alışverişten vazgeçiyor. Niye? İş
kurcalandığında, işte o 5-6 tane büyük tekelden birinin
baskısı sonucunda bu anlaşmayı geri çektiğini
görüyoruz. Yani, bu anlamda bunların önünü açmamız gerekirken
bunlarla ilgili, maalesef, bu kanun bu konuları aşacak bir düzenleme
getirmemekte.
Şimdi, Somayla ilgili olarak
Soma kanununun yaptığı öneriler, 2010 yılı içerisinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Madencilik Araştırma Komisyonunun
yaptığı öneriler de maalesef burada ele alınmış
değil; bunlardan da yeterince faydalanılmış değil.
Bu sektörün kabuk
değiştirmeye ihtiyacı var, evet, kabuk değiştirmeye
ihtiyacı var. İş güvenliği kültürünün işçisiyle,
işvereniyle gelişmesine, geliştirilmesine ihtiyaç var.
İş güvenliği ekipmanlarının geliştirilmesine
ihtiyaç var. Ama, bu ekipmanların da yurt dışından
gümrüksüz, KDVsiz gelerek madencinin desteklenmesine ihtiyaç var. Öbür taraftan,
yine çok önemli bir konu, madencilikte teknolojiyi geliştirmeye
ihtiyacımız var. Madencilikte teknolojiye yapılacak
yatırımları geliştirmeye ihtiyacımız var.
Şimdi, devlet buradan bir ruhsat bedeli alıyor, ruhsat bedelinin
yüzde 70i hazineye gidiyor, yüzde 30u çevre uyum teminatı olarak
kalıyor ama teknoloji geliştirmeye yönelik olarak bir teşvik
yok. Yani, burada bu önemli eksiklik var, bunları tamamlamamız
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KEMAL DEĞİRMENDERELİ
(Devamla) - Bundan sonraki konuşmalarımda bunlarla ilgili de önerilerimizi
sunacağım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Zozani. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de birinci bölüm üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şu hususu belirteyim,
altını çizeyim: Biz, Türkiye'nin yer altı zenginliklerinin, ülke
ekonomisinin, ülke insanının yararına, çalışma
koşulları insanileştirilerek bu zenginliklerin ülke ekonomisine
kazandırılmasından tarafız. Bunun için yapılacak
düzenlemelerden de taraf olduğumuzu ifade edeyim. Ancak, yer altından
kömür ya da maden çıkaracağız diye insanların
hayatlarını yok sayan, hiçe sayan, çevreyi hiçe sayan düzenlemelerden
taraf olmadığımızı ifade etmek isterim. Bugüne kadar
yapılmış düzenlemelerin bu perspektifle
yapılmadığını gördüğümüz için itiraz ettik, buna
da itiraz ettiğimiz üzere.
Şimdi, yer altı
çalışma koşulları, madenler vesaire, birçok konuda
arkadaşlar burada ayrıntılarıyla birçok hususu ifade
etmiştir.
Tabii, Sayın Bakana sadece yer
altı zenginlikler bağlı değil, yer üstü zenginliklerimiz de
Sayın Bakana bağlı ve oradaki işletmelerle de doğrudan
doğruya ilgili bir Bakanlık ve sıkıntıları olan
bir alan. Bu sıkıntılı olan alanlardan bir tanesi elektrik
üretimi. Son dönemlerde, gördünüz, belediyelerin vesaire, elektriklerinin
kesilmesine kadar, hastanelerin elektriklerinin kesilmesine kadar pek çok
sıkıntı var, konuşmamın içerisinde bunlara
ayrıntılarıyla değineceğim. Ancak, biraz önce
dikkatimi çekti, bir sayın vekilin sorusu üzerine Sayın Bakan
bölgesel tarifeye geçmediğini, geçmeyeceğini ifade etti. Değil
mi Sayın Bakanım, ifade ettiniz, değil mi?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Öyle.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben sizinle bir bilgiyi
paylaşacağım. Plan ve Bütçe Komisyonu şu anda bir kanun
teklifi görüşüyor. Kanun teklifinin 21inci maddesi, ilginçtir, Sayın
Bakanı doğrulamıyor. Sayın Bakan eğer o teklif
kendisine rağmen verilmişse, bilgisi dışında
verilmişse eleştirilerimizin muhatabı değildir ama
kendilerinin bilgisi dâhilinde verilmişse pekâlâ bu eleştirilerimizin
muhatabıdır. Kanun teklifinin 21inci maddesi şu, müsaade
ederseniz ben aynen okuyayım, yukarıda görüştüğümüz 21inci
madde şöyle diyor: 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:
Dağıtım sistemindeki
kayıpların azaltılmasına ilişkin tedbirler
Geçici Madde 18 - 1/1/2016 tarihine
kadar, teknik ve teknik olmayan kayıpların oranı ülke
ortalamasının üzerinde olan dağıtım bölgelerinde,
diğer dağıtım bölgelerinden farklı düzenlemeler yapılmasına,
hedef kayıp- kaçak oranlarının bir önceki yılın
gerçekleşmeleri dikkate alınarak ve sonraki uygulama dönemleri de
dahil olmak üzere yeniden belirlenmesine Kurul yetkilidir.
Sayın Bakan, bundan haberiniz yok
değil mi? Bu maddeden haberiniz yok değil mi? Bu neyi getiriyor?
Bölgesel farklılık getiriyor.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) O konu ayrı, o konu ayrı.
Onunla alakası yok ki.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Nasıl ayrı ya? Vallahi, siz birbirinden ayırabiliyorsanız
helal olsun derim size ama birbirinden ayrı değil. Bölgesel tarife
farkı; apaçık ortada. Sayın Bakan, bu teklif, biraz önce
okuduğum madde, sizin biraz önce, yaklaşık yirmi dakika önce
Meclise sunduğunuz bilgileri doğrulamıyor. Diyarbakırdaki
vatandaş ile Rizedeki vatandaş aynı elektriği
kullandığı, aynı kilovat elektriği
kullandığı zaman aynı parayı ödemeyecek. Bu madde bunu
diyor, Kurul belirleyecek. diyor. Kurul neye göre belirleyecek? Kayıp
kaçağı fazla olan bölgedeki faturalar biraz daha kabarık olacak.
diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, bizim günahımız
ne? Doğru.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Açık bu, Türkçesi bu. Çözüm mü? Çözüm olmadığını siz
biliyorsunuz, gördünüz.
Şimdi birkaç tane resim sizinle
paylaşmak istiyorum. Sayın Bakan, 1970li yıllarda çekilmiş
resimler değil bunlar. Yakından göremiyor olabilirsiniz. Bu
fotoğraf dün Yüksekovada çekilmiş, resmin çekildiği yer
Yüksekova Devlet Hastanesi. Hadi anladık, vatandaş kayıp kaçak
kapsamında değerlendiriliyor, onun elektriği kesiliyor, ona
elektrik verilmiyor, onu anladım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizde
ameliyatlar olmuyor, ameliyatlar; Türkiye'nin göbeğinde, Marmarada.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Burası devlet hastanesi, devlet hastanesi Sayın Bakan. Devlet
hastanesinde şu anda doktor ne yapıyor, biliyor musun?
Vatandaşın tansiyonunu ölçüyor. Neyin
ışığında yapıyor? Lüks
ışığında.
21inci yüzyılda bu ülkenin
bazı bölgelerinde insanlar çıra ışığında
aydınlanıyor; sayenizde, politikalarınızın sayesinde.
Hadi, bir evden, bir dükkândan size resim getirseydim diyecektiniz ki:
Parasını ödesin, elektriğini alsın. Ki nihayetinde Bakan
öyle diyor son dönemlerde ama bu öyle bir şey değil.
Bir resim daha, tek bir kare
değil. Sizi temin ederim ki bu mizansen değil. Yine bir hastane
resmi, bu gördüğünüz bir lüks, bu gördüğünüz bir sağlık
personeli, bu gördüğünüz bir hasta ve iğnesi yapılıyor.
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Allah şifa versin.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Evet,
Allah şifa versin ama şifa sağlıklı koşullarda
verilir, muska yaparak şifa dağıtılmaz. Bu koşullarda
ona Allah şifa versin. dediğin zaman, Ya, git bir de kendine muska
yaptır. demektir. Bu koşullarda insanlar şifa bulmaz.
Raporunu mum
ışığında, lüks ışığında
hazırlayan bir sağlık personelinden söz ediyoruz. Her
defasında geliyoruz, diyoruz ki: Sayın Bakan -Sağlık
Bakanına diyoruz- bölgede doktor kalmıyor, sağlık personeli
kalmıyor; hastane yapmışsınız, fiziki koşullar
tamam da personel gitmiyor, doktor gitmiyor. Atama yapıyoruz,
gitmiyorlar. diyor. Sebebini anlatayım: Sebep bu, insanlar mum
ışığında mesleklerini icra etmek istemiyorlar.
Türkiye'nin belirli bölgelerine
aşkınızı biliyoruz, sevdanızı biliyoruz, sadece
kendinizi gördüğünüzü, Türkiyeyi kendinizden ibaret
varsaydığınızı biliyoruz ama yazıktır;
bakın, yazıktır, 21inci yüzyıl resmi, 21inci yüzyıl
resmini size veriyorum. Gelip burada artık, kayıp kaçak meselesini
temcit pilavı gibi sürekli dillendirmeyin. Siz çözemiyorsanız, verin
biz çözelim. Teklif ettik, siz çözemiyorsunuz, verin biz çözelim. Çok açık,
net teklifimizi yaptık size.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sıraya geç, ana muhalefet var daha.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Sizin bu yöntemle
çözebileceğiniz bir şey yok, ancak ve ancak bazı şirketleri
zengin edersiniz. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı
gereği nasıl yol yapmayı, sokak, kaldırım
düzenlemelerini belediyelere veriyorsanız bu hizmeti de belediyelere
verin, belediyeler muhatap olsun. Belediye elektrik üretiyorsa kullanır,
sen gidip elektriğini kesmek durumunda kalmazsın. Vatandaş talep
ediyorsa elektriğini belediye götürsün, versin, bu hizmeti belediye
yapsın. Niye başımızı ağrıtıyorsunuz
sürekli?
Şirketlere dönük burada uygulama yapıyorsunuz,
düzenleme yapıyorsunuz, ertesi gün Vay, şirketler batıyor.
Şirketleri kurtarmaya dönük ne yapabiliriz? diye Meclis komisyonlarını
toplantıya çağırırsınız. Şu anda
yukarıda görüştüğümüz şey de odur. Varsanız, getirin,
bu düzenlemeleri bu şekilde yapalım ama yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
bunda ısrar
ederseniz işte sizin ısrarınızda vatandaş hastanede
lüks ışığında tedavi görmek durumunda kalıyor.
Yoğun bakımdaki vatandaşlar ne oluyor, onu da varın siz
düşünün.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne mutlu tedavi görüyorsan, bizde
ameliyatlar iptal ediliyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
ve şahsı adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan.
Süreniz on beş dakika, birleştiriyorum.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 683 sıra sayılı Tasarının
birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek
üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Konu, ülkemizde dramatik olayların
yaşandığı bir sektör. Bu kadar üzücü olayların
geçtiği bir dönem ve yaşandığı sektörle ilgili bir
düzenleme yapılmaya çalışılıyor.
Bu bir tasarı, Hükûmet
tasarısı. Yapılan işin ciddi olarak analiz edilerek kamuoyu
önüne taşındığını söylemek maalesef mümkün
değil. İlk olarak genel gerekçenin bu tasarıyı
karşılamaktan uzak olduğunu söylemeliyim. Ben bunu Komisyonda da
söyledim. Gerçi bu AKPnin klasik bir davranış biçimi; sistemli
olarak bu olayı, tasarı olayını böyle değerlendiriyor.
Hâlbuki, daha önce Komisyonda ifade ettiğim gibi, Bakanlık gerçekten
insan kaynakları açısından, kalitesi açısından daha
iyi bir gerekçe sunacak yeterli personel ve kaliteye sahip. AKPnin ciddi bir
izahat yapmaya ihtiyacı yok. Bunu, sadece bu Bakanlığa
ilişkin de bu olayı söylemiyorum, her hususta aynı şeyi AKP
ve Hükûmeti yapıyor. AKP, bütün tasarılarda benzer olayları
yaşattırıyor. Maalesef, AKPnin, Hükûmetin tasarı ve teklif
getiriş şekli aynı. Ülke ihtiyaçlarından ziyade, ülkeye
katkı sağlamaya yönelik değil, mükemmele ulaşmaya yönelik
değil, mükemmele yaklaşmaya yönelik değil, yandaş
ihtiyaçlarına cevap verecek ve onlara yönelik bir düzenleme
tasarlıyor.
Genel gerekçede sektöre ilişkin
bir bilgi yok, yukarıda da söyledim. Sektörün ekonomik alandaki yeri,
katkısı, dış ticaretteki yeri, sağlanacak kaynak, bu
düzenlemenin yaratacağı kaynak Hak getire, Allah selamet versin. Bunu
şunun için söylüyorum, bu önemli: Yarın, yıllar sonra bu genel gerekçe
okunduğu zaman, neyi ne için söyledi bu Bakanlık veya Hükûmet
dendiği zaman hiçbir şeyin anlaşılacak tarafı yok.
Gayet açık ve net söylüyorum Sayın Bakanım, üzüntü de duyuyorum.
Neticede bir düzenleme getirdiniz, bu Türkiye Cumhuriyetinin uygulayacağı
bir kanun olarak buradan çıkacak.
Yarın birisi baksa bu
tasarıya, Neden getirmişler? diye genel gerekçeye baksa hayretler
içinde kalır. Hükûmetin -biraz önce de ifade ettiğim gibi- sadece
maddelerde, kime ne ihtiyaç varsa ona yönelik bir düzenlemeyi dikkate
aldığını ortaya koyar. Sektörle ilgili genel bir
düşüncesinin burada ifade edilmediğini, Hükûmetin böyle bir
kaygısı olmadığını da ne yapar? Düşünür.
Şimdi, biz de böyle düşünüyoruz zaten.
Bakınız, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kanun yapım sürecine ilişkin sempozyum yapıldı,
buna iktidar partisinin mensupları da katıldı, ben de
katıldım. Şimdi, hiç olmazsa buna yönelik veya hukuki mevzuat
gereği bu tasarının katkısının ne olacağını
veya sektörler açısından, sektördeki oyuncular açısından
farklı getirilerinin veya kayıplarının ne
olacağını bir şekilde ifade etmek gerekirdi, anlatmak
gerekirdi.
Komisyonun tutumuysa evlere
şenlik, bunu buradan söylemekten hicap duyuyorum. Komisyon daha önce bir
toplantı organize ediyor -Başkan beni bağışlasın-
bundan AKPli komisyon üyesi arkadaşların haberi yok. Ben gruptan
koşuyorum, karşımdan geliyor AKPli arkadaş, soruyorum:
Ya, siz toplantıya gitmiyor musunuz? Onun, ondan bir haberi yok. Allah
var, adamcağız çok zor duruma düştü. Kaldı ki biz geldik.
Toplantının yapıldığı saat bizim grup
toplantımızın olduğu bir saat, işin ciddiye
alınmadığı buradan belli. Tamam, sizin vaktinize uyulsun
ama yani başkasını da yok saymak mümkün değil. O
toplantıyı yapmaya mecbur da değilsiniz ayrıca. Yani, oyun
oynuyormuş gibi komik duruma düşmenin, ciddiyeti muhafaza etmeden bu
hâle düşmenin hiç iyi bir şey olmadığını bir kere
ifade etmek istiyorum.
Sektör ve Türkiye prestij kaybediyor.
Maalesef, geçen sene sektörde meydana gelen olaylar işi
sıkıntıya soktu. Şimdi, siz geçen yıl neyle ilgili
anıldınız? En çok doğalgaz, en çok neyle ilgili? Elektrik
fiyatları açıklama, artı, maden kazaları sonucunda
kamuoyunu aydınlatmayla ilgili ne yaptınız?
Anıldınız, görüldünüz. Kamuoyunda ne yaptınız? Bu
şekilde intiba uyandırdınız. Hâlbuki, biz, bu sektörün,
Bakanlığın ismini taşıdığı alanlarda
Türkiye Cumhuriyetinin, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin neler yapması
gerektiğini öğrenmek, bilmek isterdik. Bu, gerçekten çok önemli.
Soruyoruz size Komisyon
çalışmasında -ben başka işlerim nedeniyle fazla
katılamadım ama- tasarıda yönetmelikle detayının
belirleneceğini söylüyorsunuz. Ben soruyorum: Yönetmelik
taslağınız hazır mı? Milletvekillerine hakaret olur
diye Yok böyle bir şey. diyorsunuz. Hâlbuki, ciddi bir hükûmet, ciddi
bir bakan, getirdiği bir tasarının yönetmelikle belirlenecek
hususlarını, eğer tasarıdaki şekliyle
-bırakın değişiklikleri, muhalefeti falan-
yönetmeliğini hazırlamayacak durumdaysa, bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisine, komisyonlara arz edemeyecek durumdaysa o gerçekten çok sıkıntılı
bir durum. Ben biraz önce söyledim: Bakanlık, insan kaynakları açısından, personel
açısından fevkalade bu
işleri yapabilecek neye sahip? Güce sahip, insan kaynaklarına sahip
ve kalitesine sahip. Yanınızdakilere sorsanız, siz bu işin
rahatlıkla böyle olacağını bilirdiniz. Bu, gerçekten çok
üzüntü verici bir cevap olarak önüme geldi. Buna hazır değilseniz
Allah selamet versin.
Zatıalinizin
Bakanlığı döneminde Türkiye 2 Recepi mukayese etme
imkânına erişti. Bir tanesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, bir tanesi de oğlu maden kazasında şehit olan
-kardeşimizin babası- Ermenekli Recep amca. Ben daha fazla detaya
girip bu konunun fazla üzerinde şu anda yorum yapmak istemiyorum ama bir tanesine 10 liraya satın
alınabilecek bir lastik ayakkabıyı devlet gönderiyor -eğer
yazılanlar çizilenler doğruysa- bir tanesine de devlet bir
bardağı, bir kadehi -ne içerseniz için- bin liraya alıp oraya
gönderiyor, bir tane de değil. Şimdi, siz Hükûmetsiniz, siz
yaptığınız Başbakanlık binasını başka
bir tarafa devrediyorsunuz, yaptığınız işe de sahip
olamıyorsunuz.
Bunları ifade ettikten sonra, bu
bölümde şunları da söylemeye çalışıyorum: Bu bölümde
ruhsat iptali ve ceza, ruhsat taban
bedeli, ruhsat bedeli, çevre için pay ayrımı, para cezaları
vesaire ne yapılıyor? Görüşülüyor.
Şimdi, aslında bu tasarıda özellikle ifade etmek
istediğim ve tutanaklara geçmesini arzu ettiğim bir husus var. Bir
tanesi, bu tasarıyla siz Sayın Başbakanı devre
dışı bırakıyorsunuz. Hangi genelge olursa olsun, hangi
madeni yukarıda tutarsa tutsun, yetkiyi Bakanlığa değil
şahsınıza alıyorsunuz. Bakın, burası önemli. Siz,
başka tasarılarda da başka bakanlar, yetkileri Başbakana
değil, neredeyse olağanüstü hâl ilan edecek yetkileri doğrudan
bakana alıyorlar. Siz Başbakanı hoplatıyorsunuz,
Başbakanı atlatıyorsunuz. Bundan haberi var, bu tasarı da,
o kadar detayının farkında olabileceği kanaatinde
değilim. Bunu bir kere söylüyorum, bu geçsin.
Şimdi, burada
özel sektörde mevcut küçük ruhsatları tasfiyeye yönelik bir durumunuz var.
Bir diğer hikâye: Havza havuzu denilen bir olay burada meydana çıkabilecek.
Bunu, ileriki günlerde ortaya çıkar, görürüz. Bununla neyi kastediyorum?
Yandaş şirketlerin rezervlerinin daha değerli gösterilmesi için
makyaj yapılmasına yönelik bir olayın önünü açıyorsunuz.
Bunu siz biliyorsunuz veya bilmiyorsunuz ama ben bunu çok rahatlıkla
söylüyorum, bu, havzanın havuza dâhil edilmesiyle ilgili bir olay. Bir
kere, bunu özellikle söylemek istiyorum.
Sektörle ilgili
baktığınız zaman, 2015 Yılı Programında
millî gelir içindeki payı aynı, üretim artışı
ocak-haziran, altı ayda aşağı yukarı 7,3; ihracatta
düşüş var, ihracat içindeki payında düşüş var,
ithalatta düşüş var, negatif, baktığınız zaman,
toplam ithalat içindeki payında da farklı bir şey var.
Yatırımlara gelince
Bu da
sizin Yüksek Planlama Kuruluna sunduğunuz bir doküman. Sektörler
itibarıyla sabit sermaye yatırımlarına
baktığımız zaman, cari fiyatlarla ne yapıyorsunuz?
2014 yılında yüzde 29,5 artacağını söylüyorsunuz ama
bu artış yüzde 8e düşüyor 2015 yılında.
Şimdi, gelelim, sabit sermayeyle
toplam baktığınız zaman madencilik sektörüne, reel olarak
yüzde 12,2 artacağını öngördüğünüz -2014 yılında-
2015 hedefiniz nereye geliyor madencilikte? 1,7. Elektrikte bu eksi 3,7ye
düşüyor.
Gelelim kamuya
Baktığınız zaman, kamuda yüzde 61 madencilik artıyor
-artış oranı kamu yatırımlarının, cari
fiyatlarla- 2015te de bu 9,3e
düşüyor. Buna, madencilikte kamuya 1998 fiyatlarıyla
baktığınız zaman artış yüzde 2,5a düşüyor,
yok gibi bir şey.
Gelelim başka bir şeye
Elektrikte de eksi 15,1
yatırım artışı. Gelelim özele
Baktığınız
zaman, madencilikte yüzde 25 artış öngörmüşsünüz, 2014te yüzde 25 artış
gerçekleşecek. diyorsunuz, 2015 hedefiniz 78.
Dönelim özel
sektörüne
Baktığımız zaman, Yüzde 8 gerçekleşecek.
dediğiniz -2014- madencilik nereye gelmiş biliyor musunuz? Yüzde
1,6ya.
Şimdi, bunları
düşündüğümüz zaman bu sektörün iyiye gittiğini söylemek mümkün
mü Sayın Bakan? Biraz önce size bir soru sordum. Türkiye yönetilemiyor.
Özelleştirme yapıyorsunuz. Vatandaş parayı ödemiyor.
diyorsunuz. Özelleştirdiğiniz şirketin hamiliğine kimse
soyunmasın. Dün aradım, onlarla görüştüm, Sizin
avukatınız yok mu? dedim. Başbakan oraya geliyor, bu mevzuyu
konuşuyor. Bu işi hutbeye kadar niye düşürüyorsunuz Sayın
Bakan? Bu, bu ülkenin yönetilemediğini açık ve seçik gösteren bir
olaydır. Biraz önce sordum, hutbe talepleri var şirketin. Bu hutbe
talebine yardımcı olacak mısınız Diyanetten? Bu duruma düşmek sizin açınızdan
sevindirici, gurur verici bir olay mı?
Biraz önce burada birtakım
tablolar ortaya çıktı. Bu, ülkenin bir parçasının açık
seçik yönetilemediğini gösteriyor. Ben o şirketle görüştüm,
özelleştirme esnasında kayıp kaçak oranlarının
düşük gösterildiğini söylediler. Oradaki memurlara hata bulunmaya
çalışılıyor belki ama Özelleştirme Yüksek Kurulunda,
Başbakan dâhil bakanların imzası var. Bu sorumlulukla sizin
toplumu aydınlatmanız lazım. Biz burada eksik yaptık, hata
yaptık, şimdi de zaten bu güneydoğuda müzakere ettiğimiz
olaydan dolayı başını belaya soktuk ülkenin, şimdi de
bu nedenle bu meseleyi çözemiyoruz. diyecek kadar açık ve net
konuşun. Bundan sıkıntı duymazsınız; açık
net konuştuğunuz zaman sonuna kadar da arkanızda dururuz.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum Sayın Başkan. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahsı adına
söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; size biraz Türkiyenin
gerçeğinden bahsetmek istiyorum. Türkiyenin gerçeğini 27-28
Aralık akşamı ve ondan sonraki hafta gördük. Nerede gördük?
Kocaelinde gördük. Hani, Kocaeli Türkiyenin en büyük sanayi başkenti.
diyoruz, Türkiyeye 12 verip 1 alan bir kent. diyoruz ve 1
aldığını da burada gösteriyoruz. Nasıl gösteriyoruz?
Elektrikten.
Şimdi, Sayın Bakan geldikten
sonra ve AKP hükûmete geldikten sonra bir elektrik dağıtım
politikası uyguladılar veya enerji politikası uyguladılar.
Dediler ki: Devlet olarak biz vatandaşa hizmet edemiyoruz, onların
ayağına elektriği getiremiyoruz, ucuz, kaliteli, teknolojiyi
kullanan bir elektriği getiremiyoruz, biz onun için bu elektrik
dağıtım şirketlerini özelleştireceğiz,
TEDAŞı veya TEİAŞı, elektrik dağıtım
şirketlerini özelleştirerek vatandaşın elektrik
hizmetlerinden daha iyi yararlanmasını sağlayacağız.
Dedi, değil mi? Bunu hepimiz biliyoruz ve Türkiyenin göbeğinde,
kalbinin attığı yerde, kırk sekiz saatlik, yetmiş iki
saatlik elektrik kesintileri oldu. Peki, ne getirdiler? Kaliteyi mi getirdiniz?
Ee, kalitesizlik diz boyu değil mi? Elektrik kırk sekiz saat
kesiliyorsa, yetmiş iki saat kesiliyorsa, gelişmiş ülkelerde bu
oluyorsa, inanın, hükûmet düşer. İnanın, Amerikada
kırk sekiz saat elektrik kesilsin, yetmiş iki saat elektrik kesilsin
hükûmet düşer orada, bizim Enerji Bakanının umurunda değil!
Gündüz on birde aradım, gece on birde çıktı, doğru. 40 tane
de gazeteci vardı. Selamünaleyküm dedi, Aleykümselam dedim, Ya,
Sayın Bakanım, durum bu, hastanelerde hasta ameliyat edilemiyor,
bebekler üşüyor, yaşlılar üşüyor. Çünkü Kocaelinde yüzde
70 insan doğal gazla ısınıyor ama o da elektriğe
bağlı. Eskisi gibi Mum ışığını
yakarız, lüks yakarız, otururuz. diyemiyoruz ki
Her şeyimiz
elektrik olmuş, hayatımızın bütün alanına girmiş.
Bakan diyor ki: 24 ilde felaket var. Beklentilerin üzerinde kar yağışı
var. Ee, yöneticilik hangi zamanda ortaya çıkar? Krizi yönetmekle ortaya
çıkar. (CHP sıralarından alkışlar) İşte,
elektriği siz Soma gibi yönettiniz o gün, elektriği siz Ermenek gibi
yönettiniz ve hiçbir şeyi üzerinize alınmadınız. Eskiden,
bundan daha önceki yıllarda, devlet eliyle elektrik
dağıtımı yapılırken biz hiç bu yetmiş iki
saatlik, kırk sekiz saatlik elektrik kesintilerine şahit
olmadık.
Yine, burada, 25 milyonluk
yatırım yaptık. dediniz ama kentime gittiğimde o
yatırımı göremedik. Kocaeli gibi bir kentte 10 bin tane
ağaç direk bulunuyor, yirmi beş senelik, otuz senelik elektrik
telleri bulunuyor. Nerede teknolojiniz, nerede kaliteniz, nerede
istihdamınız?
SEDAŞı yerle bir ettim,
yerle bir ettim gerçekten ama hakkını da vermek istiyorum, taşeronluğu
kaldırdı bu şirket. İstihdamı azalttı, yarı
yarıya, belki üçte 1 oranına kadar düşürdü,
dışarıdan hizmet alıyordu ama devletin
yapamadığını -hani bor madenlerinin de üretimini
özelleştirmeye çalışıyorlar ya, taşerona vermeye
çalışıyorlar- SEDAŞ yaptı ve oradaki taşeron
işçilerini kadrolu hâle getirdi. Hakkını da vermek lazım
ama elektriği yönetemiyor Kocaelinde ve Sakaryada.
Şimdi, bunu niçin anlattım
ben burada? Gerçekten Türkiyenin hâli felaket. Enerji Bakanlığı
bir felaket; madenlerde felaket, elektrik üretiminde felaket. termik
santrallerde felaket; elektrik dağıtım hatlarında, iletim
hatlarında bir felaket. Bir tek başarısı yok. Tek
başarısı, 35 bin megavatlık enerji üretimini gerçekleştirdiğini
söylüyor. Onu da özel sektör eliyle gerçekleştirmiş çünkü alım
garantisi veriyor. Herkes parasını nereye
harcayacağını düşünüyor, En güzel kaynak devlet. Böyle de
bir Enerji Bakanı var, kucağını açmış bize,
Alın, devleti yağmalayın. diyor. diyor. Ee,
yağmalamışlar. Gerçekten devlet yağmalanıyor. Peki,
vatandaş hizmet alıyor mu? Tabii ki vatandaş hizmet
almıyor.
Dediğim gibi, yöneticilik böyle
zamanda ortaya çıkar. Siz 24 kente bu elektriği getirmeyi
beceremiyorsanız, gelişmiş ülkelerde, demokratik ülkelerde
olduğu gibi, SYRİZAnın Yunanistanda hükûmet olduğu gibi
siz de çıkarsınız, dersiniz ki: Ben bu krizi yönetemedim.
Somada demediniz, Ermenekte demediniz. Sayın Bakan, merak ediyorum ya,
ne zaman diyeceksiniz? Ne zaman diyeceksiniz Ben bu krizi yönetemiyorum, ben
bu işi beceremiyorum. diye? İşte, dediğiniz gün Türkiye
kendini geliştirmeye başlayacak, dediğiniz gün elektrikteki
problemlerimiz çözülecek, madenlerdeki problemlerimiz çözülecek, diğer
alanlardaki problemlerimiz çözülecek.
Ama vatandaş da kendilerine
sandıkta hesap sormak zorunda. Eğer hesap sormazlarsa
karanlığa mahkûm olmaya devam edecekler diyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Soru olmadığı için
soru-cevap işlemi yapılmayacaktır.
Böylece birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
19.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
683 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İsveç
Krallığı Hükûmeti Arasında Çevre Teknolojileri
Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin
Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç
Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri
Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin
Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/806) (S.
Sayısı: 565)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 29 Ocak 2015 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.04
(x) 653 S. Sayılı Basmayazı 27/1/2015 tarihli 47nci Birleşim Tutanağına eklidir
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 335 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 683 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.