TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
11
Şubat 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili
Sebahattin Karakelle'nin, Erzincanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu'nun, Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun, Tokatta çalışan sağlık
personelinin sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın, Mersinde işsizlik oranının
giderek artmasının nedeninin Hükûmetin Mersine yapılacak
yatırımları engellemesi olduğuna ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan'ın, çocuklarımıza
yaşanabilir mekânlar ve şehirler bırakmamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından, doping kullanılmış cezalı atların
koşturulduğu bir yarış olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın, Millî Eğitim
Bakanlığından, angarya olarak düzenlenen öğretmenlere nöbet
tutma görevini yasal bir zemine oturtmayı düşünüp
düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın, özellikle güney illerinde yaşanan
elektrik kesintilerine tedbir alınmasını istirham ettiğine
ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal'ın, Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
8.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün'ün, Hükûmetin Tokatın tanıtımını iyi
yapamadığına ve bu işi Tokatlılara
bırakmasını rica ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun Özel Eğitim Mesleki Eğitim
Merkezi Okulunun bazı ihtiyaçlarına ve Giresunda kültür ve sanat
etkinliklerinin yapılacağı bir salona ihtiyaç bulunduğuna
ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam'ın, askerlikte geçen sürelerin sigorta bedellerinin
devlet bütçesinden karşılanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, AKP iktidarı döneminde Adanaya verilen
sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, kültür ve turizm koruma ve
gelişim bölgelerinin belirlenmesinde dikkat edilen hususların ve
Diyarbakır, Mardin, Midyat ve Hasankeyfin bu bölgelere dâhil
edilmemesinin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1200)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna ve 20 milletvekilinin, 22/10/2011 tarihinde Hakkârinin
Kazan Vadisinde yaşanan çatışmalarda kimyasal silah
kullanıldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1201)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, EMO, ESM, İHD
Diyarbakır Şubeleri ile TES-İŞ 1 no.lu Şube
yetkililerinin elektrik kesintileriyle ilgili açıklamalarından sonra
sürgün edilmelerinin gerekçelerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1202)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Belçikanın başkenti
Brükselde 4-5 Mart 2015 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Uluslararası
Dünya Kadınlar Günü kutlaması çerçevesinde Batı Balkanlar ve
Türkiyede Siyasi Katılım ve Eğitim
Aracılığı ile Kadının ve Kızların
Güçlendirilmesi konulu seminerlere katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/1696)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.- Askeri Hakimler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
685)
5.- Kültürel İfadelerin
Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S.
Sayısı: 54)
VIII.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 685 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Anayasa ve İç Tüzük
hükümlerine aykırılığı nedeniyle görüşmelerinin
yapılıp yapılamayacağı hakkında
11
Şubat 2015 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz
Sayın milletvekili arkadaşlarım,
şimdi üç milletvekili arkadaşımız hazırlık
yaptılar, gündem dışı konuşma yapacaklar. Eğer bu
uğultuyu Genel Kurulda hafifletebilirsek çok iyi olacak.
Gündem dışı ilk söz, Erzincanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü nedeniyle
söz isteyen Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelleye aittir.
Buyurunuz Sayın Karakelle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan
Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, Erzincanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; can Erzincanımızın
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü
münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu anlamlı günümüzde Erzincanlı
hemşehrilerimin ve 17 Şubatta kurtuluşunu
kutlayacağımız Tercanlı hemşehrilerimin
bayramlarını tebrik ediyorum.
13 Şubat, yanmış,
yıkılmış Anadolunun külleri üzerinde yeniden kurulan
Türkiye Cumhuriyeti devletinin temellerinin harcına binlerce
Erzincanlı yiğitlerin kanını döküp canlarını
verdikleri gündür. Üstat Necip Fazıl bu yiğitlere seslenirken diyor
ki: Ölümden ileride varış dediğin, geride ne varsa bırak
utansın. Bu ulvi anlayışla, dünden bugüne, gözünü
kırpmadan vatan toprağına düşen şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize hayırlı uzun ömürler diliyorum.
İstiklal ve istikbal mücadelemizin şanlı bir cephesi olan can
Erzincanımızı bizlere tekrar kazandıran, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını
şükran ve rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Elesem toprağın candır Erzincan, mekânın yiğitlere
handır Erzincan. diyor Ozanımız. Evet, tarih boyunca bir çok
medeniyetlere ev sahipliği yapmış, Yavuz Sultan Selim Hana,
Fatih Sultan Mehmet Hana han olmuş Erzincanımız, Birinci Dünya
Savaşından sonra Ruslar tarafından işgal edilmiş,
onların çekilmesinden sonra Ermeni eşkıyalarına teslim
edilmiştir. Rusların ve Ermenilerin yaptığı mezalimler
ve katliamların üzerinden hemen hemen bir asır geçti. Bir asır
değil, birkaç asır da geçse o günlerin acısını
Erzincan ve Erzincanlının şahsında yüce milletimiz asla
unutmayacaktır.
İktidarımızla siyasi, sosyal, ekonomik
olarak kalkınan, büyüyen yeni bir Türkiyeyle Erzincanımız da büyümekte,
kalkınmadan payına düşeni ziyadesiyle almaktadır.
Eğitimde, sağlıkta, tarımda, turizmde,
ulaştırmada, güvenlikte çok önemli yatırımlara imza
atılmıştır. Sağlık hizmetlerinde
hemşehrilerimiz kalp ameliyatları, anjiyo tetkikleri gibi en
ağır ameliyatları bile artık Eğitim ve
Araştırma Hastanemizde almakta, sadece ilimize değil, çevre
iller de dâhil, aylık ortalama 17 bin hastaya hizmet verilmektedir. 200
yataklı ek bina inşaatımızın temeli de inşallah
bu yıl atılacaktır. Erzincan üniversitemiz, doğuda bir
dünya üniversitesi vizyonuna doğru hızla ilerlemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
birliğin, kardeşliğin şehri, canların diyarı
Erzincan, iktidarımızla özellikle son on üç yılda kamu
alanında 5 milyarı aşkın yatırım ve destek
almıştır. Eğitimde, ilimiz ve ilçelerimizdeki
okullarımız çağın gerektirdiği eğitim
teknolojileriyle donatılmıştır, 649 yeni derslik
kazandırılmıştır. DAP ve GAP projelerinin yanında
yapımı hızla devam eden Turna Çayırı Barajıyla
149 bin dekar arazimiz suyla buluşacaktır. Kentsel dönüşüm ve
TOKİ uygulamalarıyla ilimiz 8.643 yeni konuta kavuşmuştur.
Büyük katma değer ve istihdam oluşturacağına
inandığım Et ve Süt Kurumu marifetiyle ilimizde saatte 8 bin
adet kesim kapasiteli beyaz et tavuk entegre tesisi inşaatı
hızla devam etmektedir.
Bütün bu yatırımların
gerçekleşmesinde, partimizin kurucusu, davamızın lideri,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana ve ondan
yeni Türkiye için milletimize hizmet bayrağını devralan Genel Başkanımız
ve Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğluna, tüm
bakanlarımıza ve her yatırımda ayrı bir emeği
olan, bir önceki Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme
Bakanımız Sayın Binali Yıldırıma minnet ve
şükranlarımı arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ortak tarihimizin, ortak kültürümüzün bizi kardeş ilan ettiği bin
yıllık bu coğrafyada birlik ve beraberliğimizi bozmaya
kimsenin gücü yetmemelidir, yetmeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, kurtuluş gününde aziz
hemşehrilerimi saygı ve muhabbetle selamlıyor, ayrıca yüce
heyetinize de saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz,
Kahramanmaraşın kurtuluşunun yıl dönümü nedeniyle söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğluna
aittir.
Buyurunuz Sayın Dedeoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu'nun, Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kahramanmaraşımızın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümü
etkinlikleri kapsamında söz aldım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
doksan beş yıl önce bugün, yabancı güçler Anadoluyu işgal
etmeye başlamışlar ama maalesef ki başarılı
olamamışlar. Kahramanmaraşı ilk önce 22 Şubat 1919da
İngilizler, daha sonra 29 Ekim 1919da da Fransızlar işgal
etmişler. Fransızlar Kahramanmaraşa çok büyük zulümler
yapmışlar ama bu zulmün altından Kahramanmaraş halkı
başarıyla kalkmış, şehrin müdafaasını yerine
getirmiş ve Fransızlardan kurtulmayı
başarmıştır.
Ve yine doksan beş yıl önce Kahramanmaraş
halkı tek bir yürek hâlinde Maraş bize mezar olmadan düşmana
gülzâr olmaz. demiş ve bu felsefeyle de Fransızlarla mücadele etmeye
başlamışlar.
Bağımsızlığın ilk
mücadelesini Kahramanmaraştan Kahramanmaraş halkı
yapmış. Kahramanmaraşımızın doksan beş
yıl önceki bugünlerde kurtuluşuna ana unsur olan iki olay var.
Bunlardan bir tanesi, Türk kadınına uzatılan ele, Sütçü
İmam tarafından Fransız askerlerine sıkılan
kurşun.
İkincisi, bayrak olayı. O dönemlerde cuma
namazını kılmak üzere Kahramanmaraşımızın
Ulu Camiinde toplanan halk Kahramanmaraş Kalesinde dalgalanan
Fransız Bayrağını gördükten sonra, o zamanki
hocalarımızdan Rıdvan Hoca aynen şu cümleyi kullanıyor:
Memlekette, ülkede yabancı bayrak dalgalanırken cuma namazı
kılmak caiz değildir. diyor ve halk galeyana gelerek kalede bulunan
Fransız Bayrağını aşağıya indirerek Türk
Bayrağını oraya asıyor ve nihayetinde cuma namazı
kılınıyor. Bu olaydan sonra Kahramanmaraş halkı yirmi
iki gün, yirmi iki gece Fransızlarla mücadele veriyor o zamanki
teknolojiyle; nacaklarla, kazmalarla, küreklerle ve dolma tüfeklerle. Bu
Kurtuluş Savaşı, Kahramanmaraşın vermiş olduğu
bu mücadele dünya literatürüne geçiyor. Bu Kurtuluş
Savaşını verdikten sonra Fransızlar
Kahramanmaraşı terk etmek zorunda kalıyorlar. Yine,
Kahramanmaraş halkının Fransızları
Kahramanmaraştan kovduktan sonra mücadelesi bitmiyor bugün olduğu
gibi, çevre illere yardıma koşuyorlar oranın kurtuluşuna
omuz vermek üzere, oraya yardım etmek üzere.
12 Şubat Kahramanmaraşımızın
düğünüdür, bayramıdır, haklı gururudur çünkü işgal
altına alınmış bir şehrin yabancı devletlerden
kendi imkânlarıyla kurtuluşunun mücadelesini verdiği gündür.
Bugün Kahramanmaraşın düğünü, bayramı dedim.
Kahramanmaraşa bu düğün, bayram hayırlı olsun. Bu
Kahramanmaraşın bu düğünü, bu bayramı her zaman, her
dönemde olduğu gibi büyük etkinliklerle devam etmektedir ama bakıyoruz,
şu son on iki yıldan beri Kahramanmaraşın vermiş olduğu
bu mücadeleyi, bayrak adına verilen mücadeleyi, ezan adına verilen bu
mücadeleyi ve kurtarıcı adına verilen bu mücadeleyi şimdi
göremiyoruz. Bayrak var adı yok, millet var adı yok,
kurtarıcı var adı yok. Dış güçlerle ve teröristlerle
mücadele edilmesi gereken yerde müzakere yapılıyor.
Bayrağın adı Türk Bayrağıdır, milletin adı
Türk milletidir ve kurtarıcının adı Yüce Önder Atatürktür.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, Giresun ilinin
sorunları hakkında söz isteyen, Giresun Milletvekili Sayın
Selahattin Karaahmetoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Karaahmetoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Şubat Erzincan ilimizin
olduğu gibi benim doğum yerim Giresunun Görele ilçesinin de
kurtuluş günüdür. Bu sebeple Erzincanlı ve Göreleli
hemşehrilerimin kurtuluş gününü kutluyorum.
Giresun ilinin sorunlarını anlatmak için söz
aldım. Giresun ili sanayi açısından gelişmemiş,
ekonomisi tarım ağırlıklı olan ama buna
karşılık sosyal yaşam kalitesi, seviyesi, kültür düzeyi ve
doğal güzellikleriyle Doğu Karadeniz Bölgesinin önemli illerinden
biridir.
Giresun ili düşman işgali görmediği hâlde
ulusal Kurtuluş Savaşında en çok şehit veren illerimizin
başında gelmekte olup bunun yanında, Mustafa Kemal Atatürke
42nci ve 47nci muhafız alaylarını veren bir ildir.
On iki yıllık AKP iktidarı döneminde
Giresun ekonomisi önemli kayıplar yaşamıştır.
Bunların başında Giresun ekonomisinin can damarı olan
FİSKOBİRLİK gelmektedir. 2.521 çalışandan bugün 160
çalışana düşmüştür. SEKA kâğıt fabrikası
kapanmış, 1.500 işçi çalıştıran kapasitedeki bir
fabrikayı kaybetmiştir. Bunun yanında, özel sektöre ait 800
işçinin çalışacağı bir kapasitesi olan gıda,
fındık ve entegre tesisi ne yazık ki kapanmış, bunun
yanında ufak ölçekli fındık kırma fabrikaları da
Giresunda kapanmıştır. Yine, özel sektöre ait 3 tane un
fabrikası kapanmak zorunda kalmıştır. Orman
İşletmeye ait tamirhane kapanmış, Kıyı Emniyet
Müdürlüğü kaldırılmış, Kalkınma Bankası
kaldırılmış ve Giresun Limanı
özelleştirilmiştir. Giresun Limanı Karadeniz Bölgesinin 3üncü
büyük limanı olduğu hâlde ne yazık ki bugün otopark olarak
kullanılmaktadır. Giresun Limanının
işlevselliğini kazanması için mutlaka gümrük ihtisas kapısı
özelliğini alması gerekmektedir. Bu dönemde ciddi bir istihdam
sağlanmamış, Giresunda 15 bin kişi işsiz
kalmış, Giresun nüfusu da 110 bin-120 bin arası
azalmış ve Giresunda göç ciddi olarak öne
çıkmıştır.
Giresunun bu
sorunlarının çözülmesi için bazı altyapıların
yapılması gerekmektedir. Bunların başında Erzincan-Torul-Tirebolu-Trabzon
demir yolu gelmektedir. Bu yolun yapılması lazımdır ve
Tirebolu demir yolu hem ekonomik açıdan hem mesafe açısından hem
tüneller ve viyadük sayısının azlığı açısından
ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayacak bir demir yolu ağı
olacaktır.
Giresun
ayrımı-Dereli 25 kilometrelik yolu yeterli değildir. Bu yolun
Suşehri ve Sivasa ulaşması ve buradan Orta Asyaya ve
İrana gidecek yolun önemi, aynı zamanda Akdenize ulaşması
Giresun ekonomisi için çok önemli bir husus arz etmektedir.
Giresunun tıp
fakültesi vardır, ne yazık ki hastanesi yoktur. Bu sorunun bir an
önce çözülmesi gerekmektedir.
Ayrıca, Giresunda
yabancı sermayeli 70 market vardır. Bu marketler yüzünden Giresun
esnafı ölümle karşı karşıyadır, ekonomik ölümle
karşı karşıyadır.
2012 yılında
Giresunda ilamlı icra takibi 2.423 dosya, ilamsız 15.368 dosya
vardır. 2014 yılında verdiğimiz bu konudaki soru önergemize
hâlâ cevap alamadığımızı da belirtmek isterim.
Sosyal güvenlik prim borcu
olan esnaf sayısı 6.740tır, borç tutarı 96 milyon 231 bin
268 TLdir.
DOKAP, kalkınmada
iller arasındaki gelişmişliği düzeltmek için yapılan
bir kurum olmasına rağmen Giresuna bir katkısı
olmamıştır ve komşu iller gelişirken Giresun
olduğu yerde ne yazık ki saymıştır. Turizm Master
Planı Giresunda yeniden dikkate alınmalıdır.
Rahmetli Uğur
Mumcunun Vurulduk ey halkım, unutma bizi! diye seslendiği yoksul
Giresun köylüleri bugün daha da yoksullaşmıştır. Ve Giresun
ilimizin Hakkâri ilimizden farkı sadece denizin kenarında olmasıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, 60ncı maddeye göre pek kısa söz
taleplerini yerine getiriyorum.
Sayın Doğru
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokatta çalışan
sağlık personelinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Tokat ilinde
çalışan sağlık personeli çok büyük sıkıntı
içerisindedir. Özellikle sağlık personeline yapılan şiddet
artık çekilmez boyutlara ulaşmıştır. Şiddet
giderek artmaktadır. Sağlık personeline yapılan şiddet
mutlaka önlenmeli ve gereken yasal düzenlemeler yapılmalı, kanunlar
da tavizsiz uygulanmalıdır.
Ayrıca, sağlık personeli özlük
haklarının yetersiz olmasından dolayı mağduriyet
yaşamaktadır, ağır nöbetler, görevde zorluklar çekilmez
boyutlardadır. Bir de bunun yanında, yeterli özlük hakları
olmayınca durum gittikçe ağırlaşmaktadır.
Ayrıca, sağlık personeli çok az maaş
bağlanmasından dolayı emekli olmaktan korkmaktadır.
Sağlık personelinin aldığı döner sermaye payları
emekli aylıklarına yeterli oran ve zamanda sayılmayınca
mağduriyetler de ortaya çıkmaktadır.
Şiddet, özlük hakları konusunda
sağlık personeline yardımcı olmak için gerekli düzenlemeler
Hükûmet ve Meclisten beklenmektedir. Biz de yetkilileri bu çalışkan
ve fedakâr insanların sesini duymaya, gereğini de yapmaya davet
ediyoruz diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Atıcı
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Mersinde işsizlik
oranının giderek artmasının nedeninin Hükûmetin Mersine
yapılacak yatırımları engellemesi olduğuna
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Mersinde işsizlik
oranı yüzde 13e dayanmıştır. Bu oran, Türkiye
ortalamasının 3-4 puan üstündedir. 2011 yılında
işsizlik yüzde 9,2yken bugün 12,4tür. Her gün, birçok vatandaşımız
iş için bizi arıyor, hatta bazıları maalesef intihar ediyor.
Peki, Mersinde işsizlik neden artıyor? Çünkü AKP Hükûmeti pek çok
yönden Mersini cezalandırmış ve Mersindeki
yatırımları engellemiştir. Örneğin, Mersin
Limanının büyümesi engellenmiştir. Örneğin, organize
sanayi bölgesinin otobana bağlanması engellenmiştir. Çukurova
Havaalanı seçim vaadi olarak verilmiş,
yapılmamıştır. Mersin-Antalya yolu seçim vaadi olarak
verilmiş, yapılmamıştır.
Şimdi, AKP, seçim dönemi gelip bunları
pişirip pişirip halkın önüne gene koyacaktır ancak
halkımız bunları yemeyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan.
3.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan'ın, çocuklarımıza
yaşanabilir mekânlar ve şehirler bırakmamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür
ederim Başkan.
Hükûmete, bakanlıklarına, belediyelerine
sesleniyorum: Ormanları, su havzalarını,
kıyıları, meraları, koruları ve kent içi yeşil
alanları ve meydanları betonla doldurmayın,
yağmacıların, talancıların eliyle çevreyi tahrip eden
vahşi inşaatlara izin vermeyin. Çocuklarımıza ve
torunlarımıza yaşanabilir mekânlar ve şehirler
bırakalım. Siluet bozan ve havamızı zehirleyen beton
yığınlarıyla, doğamızı ve şehirlerimizi
mahvedenlere itibar etmeyin. Şehirlerin kimliklerini bozmayın.
Yaşanabilir mekânlar için plan yapmak yerine, planlı tahribat ve
talan yapanları engelleyin. İmar hakkı değil yaşam
hakkı istiyoruz, marka şehirler değil kimlikli şehirler
istiyoruz. Dönüşüm halkla birlikte yapılsın istiyoruz. Yarışan
şehirler değil, paylaşan şehirler istiyoruz. Bina
tasarımı değil, yaşam tasarımı istiyoruz. Bizim
mahalleyi istiyoruz. Yeşil şehirler istiyoruz,
sağlıklı şehirler istiyoruz. Çocuk parkları istiyoruz.
Temiz hava ve su istiyoruz. Proje ve yatırımlar insan ve daha iyi bir
yaşam içindir, doğayı mahvetmek için değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demiröz
4.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından, doping kullanılmış
cezalı atların koşturulduğu bir yarış olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sizin aracılığınızla Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanına sormak istiyorum. 4
Şubat 2015 tarihinde, seçim bölgem olan Bursa ilçelerinde
gerçekleştirdiğim ziyaretler sırasında, İznik
ilçemizde bir yarışsever vatandaşımız, at
yarışlarında, doping kullanılmış olan cezalı
atların, ceza süreleri bitmeden koşturulduklarını ve
yarış kazandıklarını iddia etmiştir. Böyle bir
durum söz konusu mudur? Cezalı atların koşturulduğu bir
yarış olmuş mudur? Bu konuda bir inceleme, araştırma
yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Havutça.
5.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Millî Eğitim
Bakanlığından, angarya olarak düzenlenen öğretmenlere nöbet
tutma görevini yasal bir zemine oturtmayı düşünüp
düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Millî Eğitim
Bakanlığında görev yapan öğretmenlerimiz,
yaklaşık bir aydır nöbet görevini tutmayarak, nöbet görevlerinin
angarya olduğu gerekçesiyle eylemdeler. Bu eyleme,
EĞİTİM-İŞ kolundaki tüm sendikalar
katılmaktadır; EĞİTİM SEN, TÜRK
EĞİTİM-SEN, EĞİTİM-İŞ, AKTİF
EĞİTİM-SEN gibi. Gerçekten de 1739 sayılı Millî
Eğitim Temel Kanununda öğretmenlerin görevleri kanun maddelerinde
sayılmıştır, bunların arasında nöbet görevi
bulunmamaktadır.
Öğretmenlerin karşılıksız bir
angarya olarak
Angarya uluslararası hukukta bile düzenlenmiş ve kamu
görevlilerinin yapmaması gereken bir uygulamadır. Sayın Millî
Eğitim Bakanımıza -az önce buradaydı- seslenmek istiyorum.
Aylardır Millî Eğitim Bakanlığında, okullarda
öğretmenlerimiz bununla ilgili haklı taleplerini ortaya koyuyorlar.
Bakanlığınız angarya olarak düzenlenen bu nöbet görevini
yasal bir zemine, ücretli bir zemine oturtmayı düşünüyor mu?
Sayın Bakanın bununla ilgili talimat vererek, yasal düzenleme yaparak
angaryanın yani nöbetin ücretli hâle getirilmesi öğretmenlerimizin
talebidir ve bu, haklı bir taleptir, uluslararası hukukta
karşılığı olan bir taleptir. O nedenle, Sayın
Bakandan bunun düzeltilmesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır
6.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın, özellikle güney illerinde
yaşanan elektrik kesintilerine tedbir alınmasını istirham
ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle güney illerimizde, muhtemelen de Türkiyenin her bölgesinde
yaşanan ve son günlerde sık sık yaşanan uzun süreli
elektrik kesintilerine dikkatinizi çekmek istiyorum, sayın bakanların
da dikkatini çekmek istiyorum. Türkiyeye yakışmayan, gerçekten on
saate ulaşan elektrik kesintileri üretimi, sanayiyi, esnafı, çiftçiyi
mağdur ettiği gibi, çadır kentlerde yaşayan, ülkemize
sığınmış Suriyeli ve Iraklı
sığınmacıların da hayatını yaşanmaz
hâle getiriyor. Bu ağır kış şartlarında,
çadırın altında elektrikle ısınan, elektrikle
beslenen, onunla sobasını yakan, onunla aşını
pişiren o insanların bu kar kış altında elektrik
kesintilerinden dolayı yaşadığı
ızdırabı tüm Türkiyenin özellikle Hükûmetin ve Meclisin dikkatine
sunuyorum. Tedbir alınmasını, kısa sürede tedbir
alınmasını istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünal
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, Kahramanmaraşın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın
Kahramanmaraşımızın kurtuluş yıl dönümü. 12
Şubat 1920de Kahramanmaraşımız Fransız işgalinden
kurtuldu. Kurtuluş mücadelesinin meşalesinin
yakıldığı ilk yerlerden bir tanesi Maraş. Daha Türkiye
Büyük Millet Meclisi kurulmadan kendi gayretiyle, çabasıyla, kendi
irfanıyla, sevdasıyla, Rıdvan Hocanın Kalesinde
Fransız Bayrağı dalgalanan bir yerde cuma namazı
kılmak caiz değildir. sözüyle birlikte ayağa kalkan Maraş,
Aslan Beyiyle, Sütçü İmamıyla, Rıdvan Hocasıyla ve daha
ismini sayamayacağımız birçok meçhul kahramanıyla
işgalden kendisini kurtardı. Aslında sadece Maraş
değil, millet olmanın
Çanakkalelisi, Maraşlısı,
Anteplisi, Elâzığlısı, Edirnelisi; Yemeninden, Halepinden,
Libyasından, Bingazisinden, Tajurasından, her yerden aynı
millete mensubiyetin verdiği adanmışlık, aidiyet ve
aşkla kucak kucağa yatan kardeşlerimiz, şehitlerimiz,
şühedamız, aslında Kahramanmaraşın o gün verdiği
mücadelenin büyük bir örneğini oluşturuyor.
Yarın Kahramanmaraş bir düğünü
yaşayacak. Kahramanmaraş yeniden tarih bilinciyle, her 12
Şubatta olduğu gibi, o günü hatırlayacak, istiklalini
hatırlayacak, bağımsızlığını hatırlayacak,
o al bayrağın gölgesinde yaşamanın saadetini
hatırlayacak ve bunu bir düğün bilecek.
Bu duygularla, Mercimek Tepede savaşmış
gazilerden dedem Ali Hafızoğlu Mehmet Efendiyi de rahmetle yâd
ediyorum. Bugünü kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Düzgün
.
8.- Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün, Hükûmetin Tokatın
tanıtımını iyi yapamadığına ve bu işi
Tokatlılara bırakmasını rica ettiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, bu Hükûmet geçtiğimiz seçim
öncesinde Tokatı 4Tyle meşhur edeceğini söylemişti,
bunlar; ticaret, tarım, turizm ve tanıtımdı. Ticarette
Tokattaki esnaflar birer birer batıyorlar. Tarımda çiftçi ürününü
toplamıyor artık, çünkü para etmiyor. Turizmde Hükûmet
başarılı oldu? Nasıl başarılı oldu?
Tokatı Türkiyenin en çok göç veren 2nci ili yaparak Tokatta bir turizm
faaliyeti sağladı. Tanıtımda ise Tokatlı sivil toplum
örgütlerinin kendilerinin organize edip emek, çaba harcayarak,
finansmanını da kendileri sağlayarak İstanbulda
yapmayı planladıkları Tokat Tanıtım Feshane Günleri
maalesef iktidarın baskısı nedeniyle iptal edildi.
İstanbuldaki bütün sivil toplum örgütleri, Tokat sever bütün insanlar
teyakkuz hâlindeler, isyan hâlindeler. Hükûmetten ricamız, bu
baskıyı kaldırın; Tokatı hiç olmazsa
bırakın, Tokatlılar tanıtsın. Sizden Tokata bir fayda
gelmeyeceği açıkça ortada zaten.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karaahmetoğlu
9.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun Özel Eğitim
Mesleki Eğitim Merkezi Okulunun bazı ihtiyaçlarına ve Giresunda
kültür ve sanat etkinliklerinin yapılacağı bir salona ihtiyaç
bulunduğuna ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Başkan, Giresun Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi Okulumuzda
105 hafif düzeyde engelli, 70 orta, ağır ve otistik engelli
öğrencimiz eğitim görmektedir. Okulun acil olarak bir spor salonuna,
bir araca, bir minibüse ve okul içi bir asansöre ihtiyacı vardır;
ilgili bakanlığa duyuruyorum.
Ayrıca, kültürel ve sanatsal etkinliklerin
yüzyıllardır sürdürüldüğü sanat dostu Giresunda tiyatro,
konferans ve diğer tüm eğitim, kültür, sanat etkinliklerinin
gerçekleştirilebileceği, yeterli kapasiteye sahip bir salona ihtiyaç
bulunmaktadır; bu konuda da ilgili bakanı bilgilendirmek istiyorum.
Saygılar sunarım, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Susam
10.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam'ın, askerlikte geçen sürelerin sigorta
bedellerinin devlet bütçesinden karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkanım, aracılığınızla burada bulunan
Sayın Millî Savunma Bakanımıza da sormak istiyorum: Bedelli
askerlik uygulamasını başlatıp bazı bedelli bekleyen
arkadaşlarımızı mutlu ettiniz; kasaya da belirli bir para
aldınız.
Daha önce sizinle de paylaştım: Bu imkâna
kavuşamayan ama genç yaşta işini bırakarak askerlik yapan
insanların, askerlikte geçen sürelerini ancak kendi paralarını
ödeyerek borçlanma ve emekliliğe saydırma hakları var. Bu
insanlar devlete hizmet ediyorlar. Paraları yok diye bu insanların
işlerini bırakıp askerlikte geçen sürelerinin bedelini devletin
ödemesi gerekir diye düşünüyorum. Bu noktada kaynağınız da
var, bedelliden elde ettiğiniz bu kaynağı bu insanların
sigorta bedeli olarak karşılamak en doğrusudur ve hakkaniyet
ölçüsüdür. Hem vatana hizmet duygusuyla bu işi yapan hem de işlerinden
güçlerinden olan bu insanların sigortalarının devletin bu
bütçesinden karşılanması gereklidir. Bu konuda iyi niyetli
gayretlerinizle bir sonuç almanızı bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
11.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, AKP iktidarı döneminde
Adanaya verilen sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türkiye'nin en gelişmiş illerinden birisi olan
Adana, özellikle AKP iktidarının on üç yıllık
politikaları neticesinde gerek tarımda gerek sanayide gerekse
ticarette her geçen gün kan kaybederek bugün işsizlikte Türkiye'nin en
işsiz kentlerinden biri hâline gelmiştir. Sanayisi, son çıkan
teşvik yasasıyla ciddi manada darbe almış, yeni
yatırımların olmadığı bir kent hâline
gelmiş; bu arada, kredi kartı kullanımında ve geri ödenmesinde
çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor;
taşeronlaşmanın yaygın olduğu bir kent hâline
gelmiş vaziyette.
2011 Haziranında,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstasyon Meydanında 11 tane
söz vermişti. Yine 2007 yılında dönemin Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğanın bu bölgenin enerji ihtisas
bölgesi olacağını ve on binlerce insanın iş sahibi
olacağı bir kent hâline geleceğini ifade etmelerine rağmen,
üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen herhangi bir faaliyetin
olmadığı bir kente dönüşmüştür.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgelerinin belirlenmesinde dikkat edilen
hususların ve Diyarbakır, Mardin, Midyat ve Hasankeyfin bu bölgelere
dâhil edilmemesinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1200)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinin
belirlenmesinde dikkat edilen hususlar ile bu bölgeler arasında
Diyarbakır, Mardin, Midyat ve Batman-Hasankeyf gibi yerlerin gösterilmeme
nedenleriyle ilgili olarak Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104üncü
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından
hazırlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm
Merkezlerinin Belirlenmesine ve İlanına İlişkin
Yönetmelikle Türkiye'nin bazı bölgeleri turizm merkezleri olarak
belirlenmiştir.
Bu
yönetmelikte yer alan kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, tarihî
ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve
turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı
ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek
üzere sınırları Bakanlığın önerisi ve Bakanlar
Kurulu kararıyla tespit ve ilan edilen bölgelerdir.
Kültür
ve turizm gelişim bölgeleri 28 ayrı yerden oluşmaktadır.
Bunlar arasında Antalya'dan 5 ayrı bölge; Elâzığ, Mersin,
İzmir ve Rize'den ikişer bölge; Samsun, Ordu ve Sakarya gibi illerden
de birer bölge bulunmaktadır. Listede yer alan diğer şehirlere
de bakınca ne yazık ki Güneydoğu Anadolu Bölgesinden sadece
Şanlıurfa ilimizi görmekteyiz. Özellikle Diyarbakır, Mardin,
Midyat ve Batman gibi son derece önemli tarihî ve turistik yerlere sahip olan
illerimizin bu turizm koruma ve gelişim bölgeleri içerisinde yer
almamasının nedenleri açıkça ortaya koyulmalıdır.
Mardin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer almaktadır. Listeye
alınması için de 2014 yılında başvuru
yapılacaktır. Diyarbakır Surları dünyada Çin
Surlarından sonra en uzun surlar olarak bilinmektedir. Midyat ve Hasankeyf
gibi ilçeler ise tarihî dokusu ve şehir yapılarıyla Türkiye'deki
sayılı turistik alanların başında gelmektedir.
Rize'den 2 ayrı bölgeye bu listede yer verilmesi ve buna karşın
saydığımız bölgelerin hiçbirinin Kültür ve Turizm Koruma ve
Gelişim Bölgesi içerisine dâhil edilmemesinin gerekçelerini
araştırmak için Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
2.-
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna ve 20 milletvekilinin, 22/10/2011
tarihinde Hakkârinin Kazan Vadisinde yaşanan çatışmalarda
kimyasal silah kullanıldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1201)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
22 Ekim 2011 tarihinde Hakkâri'nin Kazan Vadisinde
yaşanan çatışmalar sonucu birçok kişi hayatını
kaybetmiştir. Çatışmalarda belirtilen en önemli iddialardan biri
de, bu çatışmalarda kimyasal silah kullanıldığına
dair iddialardır. Yine, bir diğer iddia da askerlerin
çatışma bölgesinde olduğu sırada askerî uçakların
bombardımana başlamasıdır. Tüm bu iddiaların
araştırılması ve Meclisin konuya müdahil olup, tüm
gerçekleri sorgulaması adına Anayasa'nın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Emine Ayna (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Erol Dora (Mardin)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
22 Ekim 2011 yılında Hakkârinin
Kazan Vadisinde yaşanan çatışmalarda 36 PKK'linin
hayatını kaybettiği açıklanmıştı. Aradan
geçen bir yıl sonunda basında yer alan bazı itiraflara göre
aynı çatışmalarda askerlerin de hayatını
kaybettiği ve bu kayıpların kamuoyundan
saklandığı belirtilmektedir. Yine, itiraflarda,
çatışmalarda kimyasal silah kullanıldığı iddia
edilmektedir. Kürt sorununun çözümsüz bırakılması bu ölümleri
her geçen gün arttırmaktadır. 1984 yılından bugüne kadar
PKK ile devlet arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle tam
olarak tespit edilemeyen ölümlerin de varlığı göz önünde
bulundurularak tahmin edilen rakam 50 bin kişinin hayatını
kaybettiği yönündedir. Tüm bu ölümler coğrafyamızda
yaşanmış ve tüm kesimleri derinden etkilemektedir.
Yirmi sekiz yıldır
yaşanan bu çatışmalar nedeniyle savaşın boyutları
henüz tam olarak bilinmemektedir. 1990'lı yıllarda yapılan köy
yakmalar, köy boşaltmalar kentlerdeki yapılanmayı da
etkilemiş ve zorunlu göçün yarattığı etkiyi günümüzde hâlen
tartışmaktayız.
Yine, yaşanan
çatışmalarda ne tür yöntemler uygulandığı bir türlü
açıklanmamakta, savaş hukukunun hiçe sayıldığı
uygulamaların olduğu tüm kesimlerin kanaatine kavuşmuş
bulunmaktadır. Hemen hemen her gün çatışmalarda
hayatını kaybeden insanların varlığı hepimizi
derinden üzmektedir. Bunların yanında, gözaltında
hayatını kaybedenlerin ne şekilde hayatlarını
kaybettikleri hâlen ortaya çıkarılmamıştır.
Gözaltında yaşanan kayıplar ise toplumu yaralayan bir diğer
konudur ve bu konuda da herhangi bir çalışma
yapılmamıştır.
Çatışmalarda hayatlarını
kaybeden insanların yaşadıkları ise bambaşka bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayatını
kaybedenlerin cesetlerine işkenceler yapıldığına
yönelik çok ciddi iddialar vardır. Savaş ortamının
yaratmış olduğu psikolojik etkilerin ne boyutlarda devam
ettiğini tahmin etmek yaşadığımız an
itibarıyla çok zor bir durumdur.
Kazan Vadisinde yaşanan bu olayda
en önemli iddialardan biri de askerlerin çatışma için
bulundukları alanın bombalanmasıdır. İddiaya göre,
askerlerin PKK'lilerle çatışmak için Kazan Vadisinde
bulundukları sırada savaş uçakları tarafından
bombardıman gerçekleştirilmiş ve birçok asker bu
bombardıman sırasında hayatını kaybetmiştir. Yine
kullanıldığı iddia edilen kimyasal silahtan da askerlerin
etkilendiği, bir kısım askerin yaralandığı, bir
kısmının da kimyasal silahlar nedeniyle hayatını
kaybettiği belirtilmektedir. Bu iddialar şüphesiz
araştırılmaya muhtaçtırlar. Bu sadece Kazan Vadisinde
yaşananlarla ilgili iddialardır.
Kamuoyunda şüpheli asker ölümleri
olarak da bilinen asker intiharları ciddi bir problemdir. Genelkurmay
Başkanlığının açıkladığı on
yıllık rakamlara göre 934 asker intihar etmiştir. Yine on
yıllık dönemde Genelkurmay Başkanlığının
açıkladığı rakamlarda çatışmalarda
hayatını kaybeden asker sayısı 834'tür. Hemen hemen her gün
çatışmaların olduğu ülkemizde, asker
intiharlarının çatışmalarda hayatını kaybeden
askerlerden fazla olması oldukça düşündürücü bir konudur. Bu askerler
gerçekten intihar mı etmektedir yoksa öldürülmekte midir, bu konu
belirsizdir.
Kazan Vadisinde yaşanan
çatışmalarla ilgili tüm gerçekler gün yüzüne
çıkarılmalıdır. Yine, hayatını kaybeden
insanlarla ilgili olarak hayatlarını kaybetme nedenleri
araştırılmalıdır. Gerek tüm bu iddiaların
araştırılması gerekse de kimyasal silah
kullanımının ne sıklıkta gerçekleştiğinin
ortaya çıkarılması bakımından Meclis
araştırması açılması
gerekmektedir.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, EMO, ESM,
İHD Diyarbakır Şubeleri ile TES-İŞ 1 no.lu Şube
yetkililerinin elektrik kesintileriyle ilgili açıklamalarından sonra
sürgün edilmelerinin gerekçelerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1202)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
25/07/2012 tarihinde EMO Diyarbakır
şubesi, ESM Diyarbakır şubesi, TES-İŞ 1 no.lu
şube ve İHD Diyarbakır şubesi tarafından, başta
Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa olmak üzere, bölge illerinde
yaşanan elektrik kesintilerine ve gerilim dalgalanmalarına dikkat
çekmek amacıyla düzenlenen basın açıklamasında adı
geçen şubelerin yetkililerine sürgün kararı
çıkmıştır. Bu kararın gerekçeleriyle ilgili olarak
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Başta Diyarbakır, Mardin, Batman ve
Şanlıurfa gibi iller olmak üzere bölgede uzun süreden beridir
yaşanan elektrik kesintileri hayatı olumsuz yönde etkilemektedir.
Daha önceden de bu konu hakkında verdiğimiz soru önergelerine ve
Meclis araştırmalarına yeterli duyarlılık
gösterilmemiş ve sorunun bölgedeki kaçak elektrik kullanımı
olduğu tekrar vurgulanmıştır. Bölgedeki sivil toplum
kuruluşları ve yetkililer de elektrik kesintileri hakkında
DEDAŞ yetkililerinin karıştığı yolsuzlukları
ve sorumsuzlukları vurgulayan açıklamalarda bulunmuşlardır.
Sivil toplum kuruluşlarının bu
açıklamalarına Dicle Elektrik Dağıtım AŞ de
(DEDAŞ) bu kişiler hakkında sürgün kararları alarak cevap vermiştir.
Yaptığı usulsüz faaliyetleri müfettiş raporlarıyla
tespit edilen ve haklarında TEDAŞ Genel Müdürlüğünce suç
duyurusunda bulunulan DEDAŞ yöneticileri makam koltuklarında oturmaya
devam ederken bölgedeki elektrik kesintileri ve gerilim dalgalanmaları
sorununu ortak basın açıklaması yaparak gündeme getiren
demokratik kitle örgütleri hedef seçilmektedir.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), KESK'e
bağlı Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM)
ile İnsan Hakları Derneğinin Diyarbakır şubeleri ve
TES-İŞ Diyarbakır 1 no.lu şubenin 25 Temmuz 2012 tarihinde
yaptıkları ortak açıklamayla dile getirdikleri, Diyarbakır
başta olmak üzere, bölgede yaşanan elektrik kesintileri ve gerilim
dalgalanmalarına çözüm bulunması taleplerine sürgünle yanıt verilmiştir.
EMO Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Başkanı İdris
Ekmen, Başkan Yardımcısı Murat Çelik, ESM Diyarbakır
Şube Başkanı Alican Çetinkaya, TES-İŞ Diyarbakır
1 no.lu şube Mali Sekreteri Hüseyin Pınar, EMO ve aynı zamanda
ESM üyesi olan Uğur Yaka ile Onursal Turgut,
çalıştıkları Dicle Elektrik Dağıtım
AŞ'den (DEDAŞ), 18 Ekim 2012 tarihinde gerekçesiz olarak çeşitli
illere tayin edilmişlerdir.
İleri demokrasinin her geçen gün başka bir
ileri örneğini yaşadığımız ülkemizde kamunun
çıkarlarını korumak üzere hareket eden örgütler ve yöneticileri
yalnızca fikirlerini beyan ettikleri için
cezalandırılmışlardır. AKP Hükûmeti döneminde
yanlış enerji politikalarının bedeli, elektrik
kullanıcılarına pahalı ve kalitesiz elektrik sunumu
nedeniyle can ve mal kaybı olarak yansırken, çalışanlar da
liyakat esası yok sayılarak, siyasal yandaşlık gözetilerek
atanan yöneticilerin elinde pek çok baskıya maruz kalmaktadırlar.
Hakkında TEDAŞ Teftiş Kurulu
Başkanlığı tarafından savcılığa suç
duyurusu yapılması ve disiplin cezası uygulanması istenen
DEDAŞ yöneticilerinin bu denli koruma altına
alınmasının nedenleri kamuoyuna açıklanmalıdır.
Bölgedeki enerji sorunu giderek artmakta, sorunların
çözümü için uğraşmak yerine, bu sorunların çözümü için çaba
harcayan, bu sorunları dile getiren kişiler ve kurumlar
cezalandırılmaktadır. Burada cezalandırılan
yalnızca kişiler değil, bugüne kadar aldıkları
tavırla kamu çıkarlarını korumaya çalışan emek ve
meslek örgütleridir. AKP Hükûmeti doğrudan hak arama mücadelesi yürüten
demokratik kitle örgütlerini hedef almaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı başta olmak üzere, TEDAŞ ve DEDAŞ,
çalışanların, emek ve meslek örgütlerinin sesini kısmaya
çalışmak yerine, ülkenin enerji sorunlarını çözmek,
yolsuzluk ve usulsüzlükleri önlemek için mesai harcamalıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçikanın
başkenti Brükselde 4-5 Mart 2015 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu
Uluslararası Dünya Kadınlar Günü kutlaması çerçevesinde
Batı Balkanlar ve Türkiyede Siyasi Katılım ve Eğitim
Aracılığı ile Kadının ve Kızların
Güçlendirilmesi konulu seminerlere katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/1696)
10/02/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Belçika'nın başkenti Brüksel'de 4-5 Mart 2015
tarihlerinde Avrupa Parlamentosu "Uluslararası Dünya Kadınlar
Günü" kutlaması çerçevesinde "Batı Balkanlar ve Türkiye'de
Siyasi Katılım" ve "Eğitim
Aracılığı ile Kadının ve Kızların
Güçlendirilmesi" konulu seminerler düzenlenecektir.
Söz konusu seminerlere katılım sağlanması
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN- Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.49
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Dördüncü sırada yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir şey mi var?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kanunu
görüşmeye başlamadan bir talebim var.
BAŞKAN Şu,
tasarının tümü
üzerinde söz isteyen
e kadar okuyayım, ondan sonra konuşalım.
Komisyon Raporu 685 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Evet, Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkanım, Askeri Hakimler Kanununa dair tasarı
Anayasamızın pek çok maddesine ve İç Tüzüke aykırı
olarak düzenlenmiş ve Meclis Genel Kuruluna getirilmiştir. Bunun geri
çekilmesi gerekir çünkü hem Anayasa hem kuvvetler ayrılığı
nedeniyle burada getirilen bazı düzenlemeler var ki yargıyı
yürütmeye bağlıyor, yürütme yargının başına
geçiyor. Yürütme suç işliyor, yürütmede karar veren merci, örneğin,
bakanlık, vali kendi emri altındaki kollukla ilgili soruşturma
izni konusunda izin sahibi oluyor. Yani bu durumlar hem Anayasaya hem taraf
olduğumuz sözleşmelere hem 90ıncı maddeye aykırı
olduğu için bunun geri çekilmesi gerektiğini biz talep ediyoruz, bunu
açıklamak istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, o zaman usul tartışması
açabiliriz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Usul
tartışması açmak zorundayız bu durumda, evet.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Kaplan, aleyhte.
Sayın Kubat, lehte.
Sayın Hamzaçebi, aleyhte.
Sayın Halaçoğlu, lehte.
Beşer dakika veriyorum, herkes rahat rahat fikrini
ifade etsin.
Lehte, Sayın Kubat, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 685
sıra sayılı Kanun Tasarısının Anayasa ve İç
Tüzük hükümlerine aykırılığı nedeniyle
görüşmelerinin yapılıp yapılamayacağı
hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlar;
açılan usul görüşmesinde Başkanlığın tutumu
lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Sayın Hasip Kaplan
tasarının Anayasaya aykırılığını iddia
etmek suretiyle bugün görüşülemeyeceği, Meclisin bunu gündeme
almaması yönünde bir görüş ileri sürdü ancak bu görüş İç
Tüzük hükümleri dikkate alındığı zaman geçerli bir
görüş değildir. Zira, bir tasarı veya teklifin Anayasaya aykırılık
iddialarının ne şekilde inceleneceği ve ne gibi muamele
yapılacağı İç Tüzükün 38, 84, 87 ve 88inci maddelerinde
düzenlenmiştir. Komisyon aşamasında böyle bir
aykırılık iddiası varsa 38inci maddeye göre komisyonlar
bunu resen de yapabilir, itiraz üzerine de yapabilir. Anayasanın sözüne
ve özüne açık veya örtülü biçimde aykırı olup
olmadığı yönlerinden değerlendirmeyi yaptıktan sonra
zaten işin esasına girmek suretiyle görüşmelerini
tamamlayıp kararını rapora yansıtmaktadır, bu aşama
geçmiştir.
Genel Kurul aşamasında da buna benzer itirazlar
ileri sürülebilir mi? Elbette sürülebilir ancak bunun nasıl, ne
şekilde ileri sürüleceği yine 87nci maddede düzenlenmiştir.
Tasarının tümünün Anayasaya aykırılığı
iddiasıyla komisyona iadesi noktasında bir hak ve yetki
milletvekillerine tanınmamıştır. 87nci maddenin (1)inci
fıkrasına göre Kanunlarda veya İç Tüzükte aksine bir hüküm
yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde yer alan bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin
değiştirilmesi, önergeyle istenebilir. diyor. Dikkatinizi çekiyorum,
kanunlarda ve İç Tüzükte aksine bir hüküm yoksa
Metnin veya maddenin
geri istenmesi başlıklı 88inci maddede Esas komisyon veya
Hükümet, tasarı veya teklifin tümünün, belli bir veya birkaç maddesinin,
komisyona geri verilmesini isteyebilir. diyerek buna bir istisna hükmü
getirdiğinden dolayı milletvekillerinin bu tür, Anayasaya
aykırılık iddiasıyla tasarının tümünün komisyona
iadesi noktasında bir yetkisi yoktur. Burada yapılması gereken,
zaten tümü burada görüşülürken İç Tüzük hükümlerine göre, eğer
yüce Genel Kurul burada çeşitli, Anayasaya aykırılık
iddiaları gündeme getirilebilir, Genel Kurul bu iddiaları ciddi
görürse maddelere geçilmesini reddedip zaten bunu akamete uğratabilir.
Bu aşama geçildikten sonra da maddeler üzerinde
Anayasaya aykırılık sebebiyle önergeler verilebilir, bunun da
usulü 84üncü maddede belirlenmiştir. Bir kanun tasarı veya
teklifinin Genel Kuruldaki görüşmeleri sırasında tasarı
veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya
aykırılığı iddia edilirse diğer önergelerden öne
alınarak işlem yapılır, ki burada sayısız
uygulamasını yaptık. Bu usul görüşmesi de aslında son
birkaç yıl içerisinde 7 8 defa, benzer konuda,
tartışılmış, aslında Genel Kurulun da,
Başkanlığın da bu konuda yerleşik hâle gelmiş bir
uygulaması var. Başkanlığın zaten -buraya inen
tasarı ve teklifle ilgili- resen bunu komisyona iade etme gibi bir yetkisi
de bulunmadığından, kanunun görüşmelerine devam edilmesinin
Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olacağı düşüncesiyle
Sayın Başkanımızın tutumu yerindedir diyorum, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte, Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlar, bu Mecliste yasa yapacaksanız bir
Anayasa var, bir İç Tüzük var bir de hukukun evrensel kuralları var.
Şimdi, burada askerî hâkimler yüksek kurulu kurulacak. 4 tane üyesini
Millî Savunma Bakanı atayacak, kendisi de bu kurulun başkanı
olacak. Şimdi, dikkat edin, Millî Savunma Bakanlığı Hükûmet,
yürütme. Askerî yargı da Anayasanın 145inci maddesi uyarınca
yargıdır. Gerçi biz yargı birliğini hep savunuruz ama o da
yargıdır, orada da hâkim ve savcı var. Şimdi,
yargının başına siz yürütmeyi koyduğunuz zaman
baltayı taşa vuruyorsunuz arkadaşlar. Yani, şurada
Anayasanın 138inci maddesi Mahkemeler bağımsızdır.
derken, Hiçbir makam diyor.
Sayın Kubat, dinim imanım gibi biliyorum,
söylediklerine kendin de inanmıyorsundur.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Ama idari bir
kurul bu.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bak, açıkça
söylüyorum, bir hukukçu olarak -bak, Sayın Tunç da burada, Şahin de
burada mı- bütün hukukçularınıza söylüyorum: Yargının
başına Millî Savunma Bakanını koyacaksınız,
HSYKnın başına Adalet Bakanını
koyacaksınız. Yahu, yargının başına bir Orman
Bakanını koymadığınız kaldı ha, bir Orman
Bakanı eksik. Orman kanununa döndürdünüz arkadaşlar, olmaz. Kuvvetler
ayrılığını, Antik Yunanda, Romada, Montesquieunun
meşhur güçler ayrılığı teorisini, daha sonra günümüz
demokrasilerinde, kadim 1215 Magna Cartadan bugüne İngilterede,
Britanyada, yarı başkanlık sistemini Fransada, başkanlık
sistemini Amerikada, fren ve denge sistemini alt üst ediyorsunuz. Hem fren hem
denge sizde olacak, hem fren hem denge yok. Ya, siz Başkanlık
sistemine karşı mısınız? Başkanlık
sisteminde kuvvetler ayrılığı var, siz kuvvetler
birliğini getiriyorsunuz. Sizi burada anlamakta zorlanıyorum.
Bakın, dünyanın hiçbir yerinde değil,
bütün hukuk fakültesi 1inci sınıf talebelerini alıp
soralım: Yürütme yargının başında vesayet eder mi,
başında emir komuta olur mu? diye. Bu bir.
İkincisi, ikinci hatayı söylüyorum:
Düşünün ki Genelkurmay Başkanı bir suç işleyecek;
emredecek, uçaklar bombardıman edecek, insanlar ölecek. Ve o emri kim
verecek? Diyelim ki Başbakan. Onun yargılama, soruşturma iznini
kim verecek diyor bu kanun? O emri veren Başbakan. O Başbakan suçu
işlerse emrini verir mi? Siz kiminle kafa buluyorsunuz arkadaşlar ya?
Allahınızı severseniz yani hukuk adına da bu yapılmaz
ki. Nasıl, suç işleme emrini veren Başbakan, Genelkurmay
Başkanı ile Kara, Hava, Deniz kuvvet komutanlarının
soruşturma iznini kendi verecek? İçişleri Bakanı da -dikkat
edin, tecrübeli bir İçişleri Bakanı burada oturuyor, çıkar
söyler- Sahil Güvenlikle Jandarmanın suç işlemesi durumunda soruşturma
izni verecek. Bu güvenlik paketinin alt kademe paketidir arkadaşlar. Bunun
üstünde güvenlik paketi inşa ediyorsunuz. Çünkü, bununla, siz bunu
çıkardığınız zaman, bırakın Bakanı,
bakan adına valiler Jandarmaya, Sahil Güvenliğe Gidin
şunları dağıtın, vurun, kırın, gösteri,
toplantı
diyecek. E, sonra, o vali izin verecek, valinin bakanı
izin verecek. Bu nerede görülmüş yani? Bu ikinci hata.
Üçüncü hata: Uluslararası hukuk, Anayasa 90, Anayasa
138, Anayasa 145. Diyorsunuz ki: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,
6ncı maddede de böyledir. Ya siz okumasını bilmiyorsunuz ya da
hakikaten hafıza sorunu yaşıyorsunuz. Dünyanın hiçbir
yerinde bu tür bir bağımsız mahkeme yoktur, başında
Savunma Bakanının olduğu mahkeme yoktur arkadaşlar. Kimi
kandırıyorsunuz? Yapmayın bunu, bunu geri çekin. Hakikaten çok
çok yanlış bir yasal düzenleme, çok tehlikeli. Bu paketin, güvenlik
paketinin taşlarını döşüyor, güvenlik paketinin A
aşamasıdır bu. Güvenlik paketi de bunun B
aşamasıdır. Onun için bu paketin geri çekilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Ya, parmak
çoğunluğunuz var diye her şey doğru değil ki, bu kadar
gerçek.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Lehte, Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi bu yasada tenkit edeceğimiz çok
husus var, özellikle Anayasaya aykırı konular var. Yine, yargı
bağımsızlığıyla ilgili problemler söz konusu.
Özellikle, bu yasanın bu hususlarının değişmesi ve
düzeltilmesi gerekiyor.
Şimdi, genel olarak şu şekilde ele
alabiliriz: Tasarıya göre Askerî Hâkimler Kurulu 5 kişiden
oluşacak ve Kurulun Başkanı da Millî Savunma Bakanı
olacaktır. diyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, yürütme
organının bir elemanının bir yargı kurulunun
başında olması yürütmenin yargıya doğrudan müdahalesi
anlamına gelir. Daha doğrusu, yargılananların adil
şekilde yargılandıklarını düşünmeleri mümkün
değildir, dolayısıyla bu konunun muhakkak düzeltilmesi gerekir.
Yine, kurulun 4 üyesi ise Millî Savunma Bakanının
önereceği birinci sınıf hâkimler arasından Başbakan
tarafından seçilecektir. Böyle bir seçim, herhâlde kurulun gündemini tek başına
Millî Savunma Bakanının da belirleyecek olduğunu ve
toplantıya çağıracak olduğunu göz önüne alacak
olursanız artık o kurulun, o hâkimler kurulunun kendi özgür
iradesiyle karar verebilecek bir hukuk kurulu olmaktan
çıkacağını herkes tabii olarak bilir.
Dolayısıyla, bu, Anayasaya aykırıdır, kuvvetler
ayrılığına aykırıdır, yargı
bağımsızlığına aykırıdır, hâkimlik
teminatına da aykırıdır.
Zira, biraz önce söylediğimiz gibi, sadece kurulun
oluşturulması Millî Savunma Bakanına bağlı olarak
devam etmiyor, aynı zamanda, kurul, mesleğe kabul etme, atama ve
nakletme, birinci sınıfa ayırma, disiplin cezası verme ve
cezaları silme, görevden uzaklaştırma gibi esaslı konularda
yine doğrudan doğruya bağımsız bir hüviyet
taşımıyor. Hâliyle, bu açıdan
baktığımızda, Anayasa Mahkemesi de 4 Haziran 2014
tarihinde, askerî hâkimlerin meslekte yükselmelerini doğrudan etkileyen
disiplin cezalarını verme yetkisinin yürütme organının
üyesi olan Millî Savunma Bakanına ait olmasını, yargılamanın
taraflarında askerî hâkimlerin tarafsızlığı ve
bağımsızlığı konusunda şüphe
uyandırabileceği ve böyle bir güvensizlik ve şüphenin ortaya
çıkma olasılığı söz konusu olduğu için ve ayrıca
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı ilkesine aykırı olduğu için bu hükmü iptal
etmiştir. Dolayısıyla, siz tekrar aynı hükmü burada ortaya
çıkarıyorsunuz. Hâliyle böyle bir durum, bu oluşturulacak kurul,
özgür iradesiyle karar verebilecek bir kurul olmaktan çıkan, yürütmenin
tamamen kontrolü altına verilen bir hüviyet taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine tasarının
4üncü maddesinde Millî Savunma Bakanına kurula yapacağı
atamalar dışında Askerî Adalet Teftiş Kurulu
Başkanlığı, Askerî Adalet İşleri
Başkanlığı ve yargıyla ilgili diğer idari görev
kadrolarına muvafakat aranmaksızın tek başına atama
yetkisi verilmektedir. Yani şimdi bunları göz önüne
aldığınız zaman bu askerî kurulu oluşturmanıza
gerek yok. Doğrudan doğruya yürütme bu konularda kararı versin
ve konu kapansın. diyebiliriz.
Şimdi, tabii tenkit edecek daha birçok konu var ama
şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bir hukuk devleti gerek sivil hukukta
olsun gerekse askerî hukukta olsun muhakkak kendi bağımsız
iradesiyle hareket etmek mecburiyetindedir. Yani kuvvetler
ayrılığına dikkat edilmeyen bir devlet yönetimi asla
demokrasi olarak adlandırılamaz ve böyle yönetimler eninde sonunda o
devletin çöküşüne sebep olur. Dolayısıyla, bunun aslında
lehinde yer almakla beraber, burada konuşmakla beraber, aslında
Anayasaya aykırılığın ve sözünü ettiğimiz
konuların düzeltilmesi, düzeltilmeden bu yasanın tamamen Türkiyenin
ve Askerî Hâkimler Kurulunun bağımsız hareketinin önünde bir
engel olacağını belirtiyor, size saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte son söz İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Hâkimler
Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısı Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu bir iptal kararı üzerine
hazırlanmış olan bir tasarıdır. Bu sırada tabii
ki Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine yapılması gereken
düzenlemeler yanında başka birtakım düzenlemeler de
tasarıya dâhil edilmiştir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının
gerekçesine baktığımızda bu gerekçenin bu tasarıda
karşılandığını söylemek mümkün değildir;
işin esası budur, bu tasarıya ilişkin olarak temel itiraz
noktamız da burada düğümlenmektedir.
Konu şudur: Anayasa
Mahkemesi 2014 yılında vermiş olduğu bir iptal
kararıyla yürütme organının bir mensubu olan Millî Savunma
Bakanının askerî hâkimler üzerinde disiplin cezası vermeye
yetkili bir amir olarak tanımlanmış olmasını
Anayasaya aykırı bulmuştur çünkü Anayasanın 145inci
maddesinin ikinci fıkrası mahkemelerin hâkimlik teminatı ve
bağımsızlık esaslarına göre kurulacağını
öngörmüştür. Bu, kuvvetler ayrılığının
gereğidir.
Şimdi, Sayın
Bakan şöyle bir savunmada bulunabilir, Mevcut sistemde hâkimler üçlü
kararnameyle atanmaktadır. Biz onun yerine Millî Savunma
Bakanının başkanlığında 4 kişiden
oluşan bir kurul kuruyoruz ve bütün hâkim atamalarını bu kurul
yapacaktır. Yani eskiye kıyasla bir iyileşme
sağlıyoruz. şeklinde bir açıklama, savunma yapabilir. Ama
bu savunma da Anayasanın yargı bağımsızlığı,
kuvvetler ayrılığı ilkesi karşısında geçerli
bir savunma olmayacaktır, çünkü o 4 kişilik kurulun tüm üyelerini
Millî Savunma Bakanı tayin edecektir ve kurul üyeleri arasında
herhangi bir hiyerarşi tanımı da yoktur.
Binbaşının üzerindeki bütün rütbelerin mensuplarından
Sayın Bakan istediği, takdir ettiği kişileri kurul üyesi
olarak atayacaktır. Mesele buradadır. Bu, 2010 yılı
öncesindeki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşumundan bile daha
geride olan bir düzenlemedir. Eğer Anayasaya uygun bir düzenleme
yapacaksak Millî Savunma Bakanının takdiriyle belirlenecek olan bir
kurul düzenlemesinden kesinlikle vazgeçmek zorundayız. Tasarı bu
nedenle Anayasaya aykırıdır, bu hükmüyle Anayasaya açık
bir aykırılık oluşturmaktadır.
Kuvvetler
ayrılığı insanlığın uzun mücadeleler sonunda
ulaştığı bir kavramdır, bir gelişigüzel kavram
değildir. Bütün güçlü demokrasiler, gelişmiş ülkelerin sahip
olduğu demokrasiler kuvvetler ayrılığı ilkesi üzerine
yükselir. Kuvvetler ayrılığı, 267 yıl önce Montesquieu
Kanunların Ruhu kitabını yazdığında, orada bu
kavramı ortaya attığında, insanlık için bu henüz yeni
bir kavramdı. Ama ondan çok değil kırk bir yıl sonra, 1789
yılındaki Fransız Devriminden sonra yayınlanan İnsan
ve Yurttaş Hakları Bildirgesinde kuvvetler ayrılığı
temel bir kural olarak yer almıştır. 16ncı maddesi bugün
bütün demokrasilerin temelini oluşturan kuvvetler
ayrılığı ilkesini bir insanlık ilkesi olarak, bir
temel ilke olarak bütün insanlığa mal etmiştir. 16ncı
madde der ki: Kuvvetler ayrılığının
bulunmadığı, hakların güvence altında
olmadığı toplumlarda anayasa yoktur. Yani 82 Anayasasında
kuvvetler ayrılığı kural olarak var ama yasalarla bunu
ortadan kaldırıyorsanız aslında Türkiyede anayasa yok
demektir.
Onun için, bu, benim buradan Hükûmete ve Genel Kurula
önerim şudur: Bu Anayasaya aykırı düzenlemede ısrar etmeyin.
Bunu düzeltecek bir önerge taslağımızı iktidar partisi
grubuna verdik, şimdi diğer muhalefet partilerine de vereceğiz.
Hükûmete sanıyorum bu önerimiz ulaşmıştır. Bu bir
öneridir. Ama en azından bugünkü Anayasaya aykırı konumdan daha
iyi, daha bağımsızlığı sağlayacak olan bir
öneridir, üzerinde çalışabiliriz. Ben Sayın Bakana bu
tasarıdaki yapıdan vazgeçmesini buradan tavsiye ediyorum.
Sayın Bakan, tasarı Anayasaya
aykırıdır. Bu şekliyle görüşülmemelidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, tasarının
Anayasaya aykırılığı nedeniyle
başkanlığımızın tasarıyı
görüştürmeme yönünde bir yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle
görüşmelere devam ediyoruz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685) (Devam)
BAŞKAN.-. Tasarının tümü üzerinde söz isteyen
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili
Sayın Turgut Dibek.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Askeri Hakimler Kanunu,
Askeri Ceza Kanunu ve yine Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanunlarında değişiklik yapan tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle
sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, yaklaşık on iki yılı
aşkın bir süre geçti AKP iktidarında. Özellikle son dönemde
yargıyla ilgili, mahkemelerimizle ilgili, hâkimlerle ilgili, işte
kurullarla ilgili, HSYK geçmişte oldu, tasarılar, teklifler geldi. Bu
teklifler içerisinde, değerli arkadaşlar, öncelikle sözlerimin
başında bunu belirtmek istiyorum, kesinlikle, şöyle bir rahatça,
efendim, Anayasamızda yer alan hükümlerin korunduğu,
içselleştirildiği
İşte, Anayasamızın 2nci
maddesinde cumhuriyetimizin, devletimizin temel nitelikleri sayılı,
hukuk devleti var, kuvvetler ayrılığımız var 7, 8,
9da. İşte 9uncu maddede Yargı yetkisi, Türk Milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. deniyor.
İşte 118inci madde var, Mahkemeler görevlerini yaparken hiçbir
makamın talimatına, telkinine maruz bırakılamaz.
140ıncı madde var. Bu gelen düzenlemelerin, yıllar içerisinde,
tümünde, değerli arkadaşlar, Anayasayla sorunlu düzenlemeler
vardı.
Şimdi, bir alışkanlık hâline
gelmiş artık bu iktidar grubunda yani öyle bir hâldeler ki Biz
içinde hâkim, mahkeme, yargı, adalet, işte, HSYK veya şu anda
oluşturulan bir askerî hâkimler kurulu var, böyle bir kurul
oluşturacaksak, Türkiyede böyle bir düzenleme yapacaksak, böyle bir
teklif getireceksek mutlaka Anayasamıza aykırı olması
gerekir. Böyle bir alışkanlık hâline gelmiş. Az önceki usul
tartışması aslında bence yerinde bir
tartışmaydı.
Biz bunu Komisyonda da söyledik yani bu
tasarının içindeki düzenlemelerin büyük bir kısmı demeyeyim
de önemli bir kısmı, tasarının ana gövdesini oluşturan
önemli bir kısmı Anayasamıza aykırı değerli arkadaşlar.
Anayasa Mahkemesi zaten birtakım hükümleri iptal etmiş, süre
vermiş, 17 Martta bu süre doluyor. O, Anayasa Mahkemesinin kararında
belirtilen gerekçelerin bu düzenlemenin içerisinde dikkate alınması
gerekir, ona göre yeni hükümler, işte, Anayasa Mahkemesinin kararına
göre, Anayasamızdaki bu hükümler gözetilerek düzenlenir diye
bekliyorsunuz ama hayır, az önce bahsettiğim o tespiti burada da
tekrar ileteyim: Hayır kardeşim, biz bildiğimizi yaparız,
bildiğimizi okuruz. anlayışı var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
tasarıda ne var? Biraz teknik bir tasarı yani düzenlemeleri
itibarıyla, belki dinleyen milletvekili arkadaşlarımız
baktılarsa, işleyişi farklı çünkü askerî mahkemeler biraz
farklı. Ana hatlarıyla, anlayabileceğiniz şekilde
söyleyeyim: Şimdi, temelde üç tane askerî kanunda düzenleme yapıyor.
İşte, Askeri Hakimler Kanununda çok önemli değişikler var.
Az önceki usul tartışmasında belirtildiği gibi, o kurulun
oluşumu, değerli arkadaşlar, tümüyle Anayasaya
aykırı. Askeri Ceza Kanununda değişikler var, Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği hükümler var. Orada aslında bir
çalışma, daha böyle toptan bir çalışma
yapılmış, o çalışma maalesef bu dönem gelmedi, onun
içinden bazı maddeler alınarak buraya getirilmiş ve askerî
mahkemelerin yeniden kuruluşuyla ilgili düzenlemeler var. Yani şu
anda bizde, Türkiyede askerî mahkemeler, komutanlıkların
bulunduğu yer, deniz askerî mahkemeleri, hava askerî mahkemeleri, kara
askerî mahkemeleri; bunlar ayrı ayrı sınıflarda. Bunları
tek hâle getiren, hepsini kaldıran, müşterek mahkeme hâline getiren
yeni düzenlemeler var.
Komisyonda bunları ayrıntılarıyla
görüştük değerli arkadaşlar, orada önerilerimiz de oldu;
kısmen bir iki madde değişti. Ana komisyonda, kanun buraya
inerken bazı notlar almışım. İşte, Sayın
Bakan -belki biraz sonra o da düşüncelerini açıklayacak- bazı
maddeler üzerinde, bizim çekincemiz olan ve az önce belirtilen maddeler
üzerinde biz de bir çalışalım, Genel Kurul aşamasına
kadar bunları yeniden bir revize edelim düşüncesiyle notlar
almışım. Umuyorum tasarı görüşülürken, maddelerine
geçtiğimizde bu kaygıları ortadan kaldıracak düzenlemeleri
hep birlikte yaparız, böyle bir düşüncem var.
Değerli arkadaşlar, şimdi tasarıyla
ilgili biraz işin esasına girmek istiyorum. Aslında esası,
Askerî Hâkimler Kurulu değerli arkadaşlarım. Yani bu Askeri
Hakimler Kanununun önemli değişiklikleri bunu kapsıyor.
İşte, HSYKya benzer bir yapı oluşturulmak istenmiş.
Askerî hâkimlerin ataması mevcut mevzuatta, düzenlemede üçlü kararnameyle
oluyor. Yani Bakan, Başbakan birlikte kararname yazıp
Cumhurbaşkanın onayıyla, üçlü kararnameyle bu atamayı
yapıyorlar.
Şimdi, bir kurul oluşacak. Bu kurulu tabii,
aslında Bakan belirliyor, Başbakan onaylayacak.
Cumhurbaşkanını baypas etmişler. Yani Sayın
Cumhurbaşkanı bu kurulun yapısını görünce ya beni
baypas etmişsiniz kardeşim, beni niye dışarı
çıkardınız diye şikâyet ederse arkadaşlar ona göre
önlem alsın, iktidar grubu, bilginiz olsun. Tabii bu, işin esprisi,
söylediğim konu.
Bakın, kurul, değerli arkadaşlar,
Sayın Bakanın belirleyeceği birinci sınıf hâkimlerden
oluşacak. Sayın Bakan 4 tane birinci sınıf hâkimi
Az önce
belirtildi kimler olabilir diye. Baktığımızda birinci
sınıfa ayrılma süresi var, on yıl-on iki yıl, bu
süreyi tamamlamış olan, rütbe olarak da yani askerî rütbe olarak
binbaşı düzeyini aşmış olan binbaşı, yarbay,
albay ve diğer generalleri de kapsayacak şekilde birinci
sınıf hâkimler arasından belirlenecek. Herhangi bir
sınırlama yok, herhangi bir kıdem sınırlaması
yok. Şimdi, bu 4 kişilik kurul, bir de Sayın Bakan 5, ne iş
yapar, ne iş yapacak diye düşündüğünüzde
Niye bu kadar
konuşuyoruz değerli arkadaşlar, bütün işleri bunlar
yapıyor. Şimdi, o bahsettiğim müşterek kararnameyle
atamayı bu 4 kişilik kurul yapacak ama önce mesleğe kabul etmeyi
de kurul yapacak. Yani askerî hâkimleri, mesleğe en son kararı
verecek olan, işte, bir sınava tabi tutulacaklar, sonra onların
mesleğe kabulünü bu kurul yapacak. Şimdi, askerî hâkim diyoruz yani
savcılar da var. Yani askerî literatürde savcı, hâkim hepsi hâkim
diye geçiyor. Yani o yüzden askerî savcı yok mu diye belki kafanızda
bir soru işareti uyanabilir. Değerli arkadaşlar, savcı
hâkim hepsi askerî hâkim olarak niteleniyor. Bu askerî hâkimlerin tümünün
atamasını kurul yapacak. Bunların nakillerini, nakletmelerini
kurul yapacak. Bu hâkimlerin tümünün birinci sınıfa
ayrılmalarını, birinci sınıf olmalarını, bu
hâkimlerle ilgili disiplin cezası vermeyi -o yetkiyi- disiplin
cezalarını silmeyi, onları görevden uzaklaştırmayı,
anlayacağınız, her şeyi onlar yapacak. Bir tek
HSYKnın bu adli yargıdaki teftişe yönelik işi burada yok,
onu ayırmışlar yani o, Bakanın yine uhdesinde
kalmış. Oradaki Askerî Adalet Teftiş Kurulunu yine Bakan
belirliyor, askerî, adalet, idari işleri yine Bakan belirliyor yani
Bakanlığın yargıyla ilgili tüm idari işlemleri
Bakanın uhdesinde. Gerçi onunla ilgili bir önerge
hazırlanmış, ben onu kanun görüşmeleri başlamadan
evvel gördüm, bir önergeyle onu belli bir noktaya getirmişler yani orada
Bakanın yetkisinden alınmış önergeyle, üçlü kararnameye
yani Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanının yetkisine
gelmiş, onu maddelerde göreceğiz.
Şimdi, bu kurul, değerli arkadaşlar,
belirttiğim görevleri yapacak. Anayasa Mahkemesi ne demiş? Sayın
Akif Hamzaçebi de az önce belirtti, diğer arkadaşlar da belirtti,
Bakanın bu yetkilerini tek başına kullanmasına Anayasa
Mahkemesi zaten Anayasaya aykırıdır. demiş. Mesela,
askerî hâkimlerle ilgili olarak Bakanın uyarma ve kınama cezası
vermesi Bakanın uhdesindeydi mevcut yasaya göre, Anayasa Mahkemesi Olmaz
böyle bir şey." diyor. Yani, aykırıdır, az önce
bahsettiğim hâkimlik teminatına aykırı, yargı
bağımsızlığına aykırı, her şeye
aykırı. Dolayısıyla, diyor ki: Bunu siz veremezsiniz.
Şimdi, bunu kurul verecek. Kurul verirken uyarma var, kınama var,
kademe ve derece ilerlemesinin durdurulması var, yer
değişikliği cezası var, meslekten ihraç cezası da var
yani tümünü kurula vermiş. Az önce bahsettim yani kurulu tek
başına Sayın Bakan belirledikten sonra
Aslında
arkadaşlar, anlayasınız diye, anlaşılsın diye
söylüyorum işin vahametini, Bakana sen uyarı cezasını dahi
veremezsin, Anayasaya aykırıdır. diyen Anayasa Mahkemesi,
Bunu düzeltin. diyen Anayasa Mahkemesine karşı tasarıda
meslekten ihraç kararına kadarı da kurula veriyor ama kurul kimin?
Kurulun sahibi Sayın Bakan. Kusura bakmasın yani ben Komisyonda da
söyledim, emir komuta zinciri içerisinde yani Sayın Bakan kurulun tümüne
bir anlamda hâkim, çünkü o belirliyor 4 kişiyi.
Sonra, değerli arkadaşlar, bu kurul -Bakan ne
zaman isterse demeyeyim de- yılda iki kere toplanıyor, kanunda iki
kere toplanma şekli var ama onun dışında eğer
olağanüstü toplanacaksa Bakan isterse toplanıyor, Sayın Bakan
istemezse kurulun diğer üyelerinin Ya, biz bunu toplayalım. deme
yetkisi yok.
Şimdi, kurulun
gündemini Sayın Bakan belirliyor, diyor ki: Şunları,
şunları görüşeceğiz. Şimdi, geldiler, Sayın
Bakan Evet demezse o kurul içerisinde gündeme yeni madde ilavesi yok. Yani,
oradaki 4 kişi Sayın Bakan siz gündemi böyle belirlemişsiniz
ama biz de bu gündeme yeni ilaveler yapmak istiyoruz, bunları da görüşelim.
dese, hayır kardeşim böyle yetkileri yok. Ee ne iş yapar o kurul
üyeleri Sayın Bakan? Yani, kusura bakmayın da konu mankeni mi onlar
orada? Yani, bir kurul üyesi bunlar, sizinle beraber eşit oy hakkına sahip
bu insanlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Meclis komisyonları da öyle çalışmıyor mu?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Arkadaşlar, anladım da en azında toplanmayla ilgili,
olağanüstü toplanmayla ilgili veya gündem değişiklikleriyle
ilgili dahi, siz kurula çoğunlukla... Ya, kuruldan biri der ki: Şunu
da ilave edelim. Oylanır, değerlendirilir, işte 3e 2 bir oyla
o, gündeme ilave edilebilir. O dahi yetkisinden alınmış kurulun,
anlatmaya çalışıyorum. Tek Bakan; Bakan isterse toplanır,
Bakan ne isterse o konuşulur, o değerlendirilir. Arkadaşlar,
şimdi, böyle bir yapı Anayasamızın o ilgili hükümlerinin
neresinde var yani, neresinde var?
Şimdi,
bakıyorum, arkadaşlarımız az önce söylediklerime belki
oradan laf atmaya çalışıyorlar. Değerli arkadaşlar,
benim anlatmaya çalıştığım, bir yasa
tasarısı hazırlanıyorsa yani burada bizi bağlayan
mevzuat var, en başta Anayasamız var. Yani, şu Anayasada
yazılanları çıkarıp hepimiz okuyabiliyoruz, bunun için
hukukçu olmaya da gerek yok. Ya, bu düzenlemeleri ortalama her vatandaşımız
okuduğunda ne anlatmak istediğini anlıyorlar burada.
Şimdi, bu kurul dört
yıl süreyle görev yapacak. Herhangi bir sınırlama da yok, dört
yılın sonunda ikinci kez, üçüncü kez bu arkadaşlar
seçilebilirler. Değerli arkadaşlar, işin
mantığına bakalım: Şimdi, Bakanın seçtiği
bir kurul, her türlü yetki Bakanda, dört yıl sonra tekrar seçilme
hakları var. Bu dört yıllık süre içerisinde o kurul üyeleri
eğer bir bağımsızlıkları yoksa yani Sayın
Bakanla herhangi bir didişme, efendim işte herhangi bir ters
düşmeyi -öyle söyleyelim yani üslup olarak- zaten göze dahi alamazlar,
dört yıl sonra tekrar seçim yok çünkü. Bakanın ataması, bakanla
ilgili
Gerçi dört yıl sonra Sayın Bakan olacak mı diye de
düşünebilirsiniz ama neyse, orada bir makam olacak, bir kişi olacak
orada nihayetinde. Ama, dört yıl sonra o insanlar yine bakanın
tercihiyle orada göreve devam edeceklerse edecekler.
Şimdi, bu 4 kişinin, dediğim gibi,
kıdemiyle ilgili olarak bir sınır yok. Az önce söyledim, bir
binbaşı bu kurulun üyesi veya 4 binbaşı da olabilir yani
öyle olacak diye bir şey yok ama bir sınırlama yok. Şunu
diyebilirler: Ya, nereden çıkarıyorsunuz? İşte,
binbaşı olmaz, albay olur, general olur yani onlar da olabilir. Ama,
öyle bir sınırlama yok.
Şimdi, bu kurulun üyeleri herhangi bir
hiyerarşik
Değerli arkadaşlar, işte, böyle bir
sınır olmadığı takdirde, az önce bahsettiğim,
askerî hâkimlerle ilgili yapacağı işleri, tayinleri
yapıyorlar, atamaları yapıyorlar, disiplin cezasını
veriyorlar, birinci sınıfa ayırıyorlar, disiplin
cezalarını ortadan kaldırıyorlar, mesleğe kabul
ediyorlar. Yani, bir binbaşı bir generalle ilgili disiplin
cezası verecek. Yani, Sayın Bakan, dünyanın neresinde var böyle
bir uygulama? Yani, vermez mi? Verebilir, yetkisi var. O zaman, toptan bir
sakatlık var işin içerisinde.
Bunu şöyle söylemiştik biz Komisyonda, dedik
ki: Bu böyle olmaz. Askerî Hâkimler Kurulunun mutlaka -işin özü bu çünkü
değerli arkadaşlar- bir bağımsızlık ve bir
tarafsızlık
Az önce bahsettim, işte, Anayasamızın 9,
118, 140, 145, bu maddeleri içerisinde düzenlenmesi gerekir. Mümkünse makam
bazında o kurulda görev yapacak olan kişilerin makamlarının
belli olması lazım. Bununla ilgili ne yapabiliriz? Şimdi, bir
Askerî Yargıtay var, oraya gelişler farklı. Askerî Yargıtay
yani yüksek mahkeme olarak anayasal bir kurum var, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi var, Anayasamızda yeri var. Şimdi, onların
başkanları var, onların başsavcıları var.
Şimdi, O başkanlar bu kurulun üyesi olmalı. dedik, bunu yine
söylüyoruz. Başka? Genelkurmayın burada adli müşaviri var. Ben
az önce, konuşmadan, buraya çıkmadan önce şöyle bir öneri de
getirdim, dedim ki: Kuvvetlerin de adli müşavirlerini
düşünebiliriz. Sayın Bakanım, yani Kara Kuvvetlerinin, Hava
Kuvvetlerinin, Deniz Kuvvetlerinin -eğer uygun görürseniz hep beraber
konuşalım- Jandarmanın da -belki idari görevler ama- çünkü kuvvetlerin
de görüşlerini, düşüncelerini onlar alarak burada görev yapabilirler.
Bu kurul sayısını 7 yapabiliriz, 4ten 7ye çıkabilir ama
sizin -az önce bahsettiğim- bu kaygılarınızı
giderecek, atamanızı ortadan kaldıracak ve anayasal bir
sakınca da ortaya çıkarmayacak düzenleme hâline getirebiliriz diye
düşünüyorum.
Tabii, şimdi
görüşmeler başladı, biraz sonra belki bir araya gelebiliriz,
bununla ilgili düzenlemeleri yaparsak aslında yasanın, daha
doğrusu tasarının büyük bir kısmını çözeriz diye düşünüyorum.
Onun dışındaki düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi iptal etmiş,
uyarlamalar var, Askerî Ceza Kanunundan gelen uyarlamalar var, askerî
mahkemelerin tek elde, bir havuzda kuruluşu var yani artık Deniz
Mahkemesi yok, Hava Askerî Mahkemesi yok işte kolordular bünyesinde. Üç
kişilik bir askerî ağır ceza mahkemesi olacak yani heyet hâlinde
bir de tek kişilik askerî ceza mahkemesi olacak. Şimdi, onunla ilgili
sakıncalar vardı, kısmen onları görev yapacak hâkimlerin,
oraya gelen özellikle Deniz, Hava hâkimlerinin yasalardan gelen, güven
duygusuyla gelen hakları var. Yani bir Deniz hakimi, Hava hâkimi
mesleğe girerken o hâkimliği yapmak üzere giriyor, başvuruyor,
sınavına giriyor ve o görevi yapıyor. Şimdi, aldık
onları, hepsini bir havuza attık, o havuzda diyeceğiz ki: Sen
buraya, sen buraya, sen buraya. Ben Deniz hâkimiyim, ona göre mesleğe
girdim. Görev yapacağım yerleri bilerek girdim." diyor.
Hayır, sen bundan sonra her yere gidebilirsin." diyor. Bu
kaygılar vardı, kısmen bunları gidermeye
çalıştık. Ha, burada şunu da söyleyeyim, süre yavaş
yavaş azalıyor, askerî hâkimler, savcılar ne kadar var, kaç
kişi var diye düşündüğünüzde, değerli arkadaşlar, ben
sayılara baktım, daha doğrusu Komisyonda da sormuştum, yani
yaklaşık 450 civarı yüksek yargıdaki askerî hakimleri,
savcıları düşündüğümüzde 456 diye ben not
almışım, belki bu sayı 1, 2 oynayabilir. Şimdi,
Denizde 62 hâkim var, Havada 51, gördüğüm kadarıyla yüksek de bir 50
civarı var yani Askerî Yargıtay dairelerde, başkanlar, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinde, geriye de bir 300 civarı Kara askerî hâkim
kalıyor, ana arter Kara askerî hâkimler ama 450 civarı askerî hâkim
var. Şimdi tabii böyle sayı küçük olunca, yani adli yargı, idari
yargı düşündüğümüzde, işte 13 bin-14 bin hâkimin görev
yaptığı bir kurul, organdan bahsediyoruz, yani Türkiyedeki
adalet mekanizması içerisinde 13 bin-14 bin hâkim görev yapıyor,
yükseklerle beraber, Anayasa Mahkemesine kadar. Yani burada 450 kişinin
görev yaptığı bir askerî yargı -kendi işleyişi de
var- çok fazla önemsenmeyebilir ama tasarının ruhunda
Anayasamızdaki şu yargıyla ilgili, hâkim teminatıyla
ilgili hükümler sadece adli yargı için var; askerî yargı için bunlar
geçerli değildir: gibi bir anlayış ortaya çıkmış
değerli arkadaşlar. Yani şimdi, tasarının şu
13üncü maddesinin, kuruluşuyla ilgili, yani Askerî Hâkimler Kurulunun
kuruluşuyla ilgili, Kimlerden kurulurdan sonraki iki
fıkrasını okuyayım size. Bunları yazmışlar
da niye yazmışlar, onu anlamadım. Diyor ki dördüncü fıkra:
Askerî Hâkimler Kurulu, kanunlarla verilen görevlerini yerine getirirken ve
yetkilerini kullanırken bağımsızdır. Hiçbir organ,
makam, mercii veya kişi, Kurula emir ve talimat veremez.
Askerî Hâkimler Kurulu, mahkemelerin
bağımsızlığı ile hâkimlik teminatı
esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık, doğruluk ve
dürüstlük, tutarlılık, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkeleri
çerçevesinde görev yapar.
Yani komedi gibi bir şey değerli
arkadaşlar. Buraya yazmışlar, Anayasadaki ve işte
diğer kanunlardakini yazmışlar, yani tarafsızlık var,
bağımsızlık var, işte her şey var. Teminat var.
Kimse talimat veremez, telkinde bulunamaz. E bulunamaz da Sayın Bakan, 4
taneyi siz belirliyorsunuz. Yani işin işleyişini biliyoruz. Yani
orada sizin seçtiğiniz insanlar sizinle nasıl kötü olacaklar? Var
mı böyle bir şey?
Bunu mutlaka, değerli arkadaşlar,
değerlendirelim ve tekrar düzenlemeye çalışalım. Biz
yapıcı olarak yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Yoksa önergelerimizle sonuna kadar kanunla ilgili itirazlarımızı
sunacağız.
Bakın, bundan bir süre evvel Yargıtayda 128 tane yeni üye
seçildi, seçimler yapıldı, başkanlar seçildi. Gidin
Yargıtaya, seçilen başkanlar eski dairesinde oturuyorlar
arkadaşlar. Tetkik hâkimleri atandı. Yargıtayın o 128 tane
üyesinin oturacağı yeri yok, Hâkimlerin yeri yok, evlerinde
oturuyorlar. Yani bir şeyi tasarlamadan,
hazırlığını yapmadan
Şimdi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının Yargıtayın
yanındaki binasını almaya çalışıyorlar. Ama öyle
bir hâle gelmiş ki yargı, değerli arkadaşlar, Yargıtay
üyeleri, Yargıtay Başkanları seçilmiş, eski dairelerinde oturuyorlar
yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) Bunu şunun için anlatıyorum:
Hesapsız kitapsız önceden yapılan bu düzenlemeler veya bu yasa
değişiklikleri daha sonra, değerli arkadaşlar,
karşımıza bu sorunları getiriyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Murat Başesgioğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Hakimler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının gerekçesinde ölüm
cezası ve ölüm cezasının infazına ilişkin hükümlerin
yürürlükten kalktığı, 2010 yılında yapılan
Anayasa değişikliklerinde askerî yargıyla ilgili önemli
değişiklikler yapıldığı ve Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu iptal kararlarının yaratmış
olduğu hukuki boşlukların doldurulması amacıyla bir
düzenleme yapıldığı ifade edilmektedir.
Buraya kadar bir itirazımız yok. Anayasal ve yasal
boşlukların doldurulması ve düzenlenmesi konusundaki yasal
faaliyetlere herhangi bir itirazımızın
olmadığını Komisyonda da ifade ettik. Ancak
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, tasarıda
yeni kurullar ve yeni uygulamalar sisteme girmektedir. Bunlardan en önemlisi de
-biraz evvel değerli grup başkan vekillerimizin ve Turgut Beyin de
ifade ettiği gibi- bir askerî kurulun, yüksek kurulun kurulması
meselesi bence en çok tartışmaya muhtaç ve üzerinde durulması
gereken bir konudur.
Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri ve askerlik mesleği özellik arz
eden bir kurumumuzdur, bir hiyerarşisi, bir disiplini vardır ama
mesele yargı olduğu zaman bunu sivil yargıdan ayırmak da
pek mümkün değildir. Belki bu vesileyle askerî yargıyı da yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esasları üzerinde dizayn etmek için elimize bir fırsat geçmiş de
olabilir çünkü askerî yargı dava yoğunluğu itibarıyla her
geçen gün kapasitesi artan bir yargı hâline dönüşmüştür. Gerçi
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim yargı mimarisi konusundaki özgün
görüşlerimizi Anayasa Komisyonuna katılan Konya Milletvekilimiz
Değerli Faruk Bal ve Isparta Milletvekilimiz Sayın Nevzat Korkmaz Bey
bölümler üzerindeki konuşmalarında ifade edecekler, askerî
yargıya ilişkin düşüncelerimiz nedir, bunları ifade
edecekler. Ama ben izninizle burada sadece bir iki konuya dikkatinizi çekip
yargı sistemimizdeki genel aksaklığa ilişkin
görüşlerimi daha çok yüksek kurulla paylaşmak istiyorum.
Evet, burada herkesin dikkatini çeken konu kurul
meselesidir. Komisyonda da ifade ettik, bu kurulun kurulması belki
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna benzer bir kurulun da askerî
yargıda kurulma düşüncesi iyi niyetli olarak karşılanabilse
de buradaki kuruluş kompozisyonu tamamen yargı
bağımsızlığından uzak, yürütmenin etkisinde bir
kurul oluşturulmaktadır. Sayın Bakanımızın
şahsıyla ilgili bir konu değil. Millî Savunma
Bakanının bu 5 kişilik kurulun başkanı olması, bu
kurul üyelerini bizzat Sayın Bakanın önerip Sayın Başbakan
tarafından atanmış olması ileri demokrasilerde yargı
bağımsızlığı adına hiç kimseye
anlatamayacağımız bir çıkmazdır. Ki askerî yargı
da olsa işleyişinin yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı üzerine
işleyeceği Anayasamızda da hüküm altına
alınmıştır ve tüm dünyada da bu yüksek yargı
konseylerinin kuruluşu anayasal teminat altındadır ve yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esasları üzerine kurulmuştur.
Dolayısıyla bu maddenin düzenleniş
şeklinin Anayasaya aykırı olduğu inancındayız.
Yani muhtemelen bu -bir önyargı, bir peşin hüküm olmasın,
mahkemeyi de bağlayıcı bir ifade olmasın ama- Anayasa
Mahkemesinden dönecektir çünkü askerî hâkimlere verilen disiplin
cezalarına ilişkin yasayı Anayasa Mahkemesi hâkimlerin mesleki
kariyerlerine müdahil olarak görmüş ve iptal etmiştir. Ki bu bundan
daha ağır bir hükümdür, direkt olarak hâkimlik teminatına ve
yargı bağımsızlığının
işleyişine ilişkin bir hususa müteallik olması
dolayısıyla Anayasa'ya da ilgili hükümlerine de
aykırılık teşkil etmektedir. Peki çözüm ne, ne
yapılabilir, yani bizim genel olarak askerî yargı konusundaki
görüşlerimizi muhafaza etmek kaydıyla? Bu kurulun yürütmenin
etkisinden kurtarılması lazım, Sayın Bakanın,
yürütmenin, Başbakanın etkisinden kurtarılması lazım.
Bunu nasıl bir formülasyon yapacağız?
Cumhuriyet Halk Partisi bir önerge hazırladık
diyor. Bunu grup olarak grup başkan vekilimiz de ifade etti,
tartışmaya açığız. Eğer hâkimlik teminatı ve
yargı bağımsızlığı konusunda bizi de tatmin
edecek bir noktaya gelirse bu konudaki görüşlerimizi
ortaklaşabiliriz. Ama olmaz ise buna karşı
çıktığımızı ve Anayasaya aykırı
olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
İtiraz ettiğimiz ikinci konu
tasarının 4üncü maddesinde, Millî Savunma Bakanına kurula
yapacağı atamalar dışında Askerî Adalet Teftiş
Kurulu Başkanlığı, Askerî Adalet İşleri
Başkanlığı ve yargıyla ilgili diğer idari görev
kadrolarına muvafakat aranmaksızın tek başına atama
yetkisi verilmektedir. Bu düzenlemeyi de hâkimlik teminatı ve yargı
bağımsızlığı esaslarına aykırı
bulmaktayız. Muhtemelen bir önerge, herhâlde, hazırlandı,
arkadaşlar inceliyorlar. Üçlü kararnameye dönüşebilirse en
azından askerî hâkimler açısından bir güvence geleceği
kanaatindeyiz.
Evet, kurula ilişkin görüşlerimi arz ettim. Bu
tasarının çok önemli bir maddesidir. Bunun bu şekilde yasal
yapıya kavuşması hem Parlamentomuz açısından hem de
Anayasa içtihadımız açısından, geleneklerimiz
açısından uygun olmayacaktır. Mutlaka ve mutlaka bir hâl yolu
bulunmasında fayda var diye mütala etmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konu yargıdan açılmışken tüm toplum olarak hem bugünümüzü
hem de geleceğimizi ilgilendiren yargı, bağımsız
yargı ve hukuk devleti konusundaki görüşlerimizi de ifade etmeden
geçemiyoruz. Yargıya güven konusunda maalesef toplumumuzda çok menfi bir
düşünce var; bu, istatistiklerde de ortaya çıkıyor. Yüksek
yargı seçimleri yeni yapıldı, yargı mensupları da bu
güvensizlik konusundaki rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Son zamanlarda mevcut sorun stokumuza son zamanlar derken
üç yıl, beş yıl, neyse, geriye gitmek mümkün- çok önemli iki
tehdit de eklendi. Bunlardan birincisi: Millî bütünlüğümüz, milletimizin
millet bütünlüğü ve devletimizin üniter yapısı büyük bir tehdit
altındadır. Bu tehdidin varlığını,
boyutlarını Sayın Genel Başkanımız defalarca,
üzerine titreye titreye anlatıyor kamuoyuna, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak milletimize bu tehdidin boyutlarını, bizi götüreceği kötü
noktaları, karanlık noktaları defaatle ifade ediyoruz, ifade
etmeye devam edeceğiz ama bugünkü konumuz daha çok yargıyla
ilişkili bölüm, demokrasiyle ilişkili bölüm.
İkinci tehdit: Genel anlamda demokrasinin, özelde de
parlamenter demokrasinin karşı karşıya olduğu
tehdittir. Bugün Türkiye 1876den beri kazanmış olduğu
parlamenter demokrasi konusundaki içtihatlarını,
kazanımlarını, müktesebatlarını hızlı bir
şekilde kaybediyor. On yıl evvel, on ay evvel, on gün evvel bu
konudaki kazanım 3 ise bugün maalesef 1e inmiş vaziyette. Nedir?
Kuvvetler ayrılığı, yasama-yürütme ilişkisi; emin
olun, uzun bir süredir yasama-yürütme birlikteliğine, temerküzüne
şahit oluyoruz; Hükûmetin yerine bazen yürütme, yürütmenin yerine yasama,
yasamanın yerine yürütme. Artık toplantı mekânlarında bile
hassasiyetimiz kayboldu. Devletin bir işini parti teşkilatında
görmekten çekinmiyoruz, parti binasında görmekten çekinmiyoruz veyahut da
devlet adına bir açıklamayı hiç üzerine vazife olmayan bir
kişinin, bir kurumun açıklama yaptığına şahit
oluyoruz.
Hukukun üstünlüğü konusunda çok büyük gedikler
açıldı, yargı bağımsızlığı, hâkim
teminatı konusunda çok büyük sıkıntılar var. Yabancı
ülkelerden, yabancı kültürlerden örnek vermekten hiç hazzetmiyorum ama
dikkatlerinizi toplamak adına bir örnek vermek istiyorum, basına da
yansıdı: Geçenlerde, Obama, kongrede birlik günü dolayısıyla
bir konuşma yapıyor. 300-500 kişilik büyük bir salon kongre
salonu. Bütün millet ayağa kalkmış, ön tarafta 6 kişi
ayağa kalkmıyor. Kim bu kalkmayanlar? Yüksek mahkeme
yargıçları. Kim atıyor yüksek mahkeme
yargıçlarını? Devlet Başkanı atıyor. Niçin kalkmıyorlar?
Bağımsızlıklarına halel gelmemesi için
kalkmıyorlar ve alkışlamıyorlar, bir kısmı da o
toplantıya gelmiyor. Amerikada birlik günü toplantıları çok
önemlidir, çok onurlu günlerdir, herkes canıgönülden katılmak ister.
Ama, orada 6 tane yüksek yargıç çok önemli bir ders veriyor yargı
bağımsızlığı ve teminatı adına.
Şimdi, bizim ülkemize geldiğimiz zaman, bizim
kültürümüzde de Hazreti Ömer adaletinden, işte huzura çıkan
padişahı reddeden kadılardan örnek vermek pek kabil ama
yakın tarihimizde bu güzel hasletlerden maalesef bahsedemiyoruz. 800
kişilik kararname çıkıyor. Ne kararnamesi hâkim ve
savcılarla ilgili, mevsimi değil, zamanı değil? Bu mevsimde
ancak mazeret kararnamesi çıkar, hâkim, savcının çocuğu
hastadır, kendi hastadır, bir mazereti dolayısıyla yer
değişikliği söz konusu olur. 880 hâkim ve savcının
tayini çıkıyor, yeri değiştiriliyor. Şöyle bir
anlayış var: Efendim, biz bir yapıyla mücadele ediyoruz. Bu
mücadeleyi yaparken arkadaş, bana hukuk devletinden bahsetme, yargı
bağımsızlığından bahsetme, hâkim
teminatından bahsetme. Ben bu yapıyı temizleyeceğim. Peki,
bu yapıyı temizledikten sonra temizlik sırası kime gelecek?
Bizim yargımız hep böyle temizleme ameliyesi üzerine ömrünü, enerjisini
tüketip, gerçekten yapması gereken yargısal faaliyeti,
yargının güvenliğini hayata geçirmeyecek mi? Onun için, bu
anlamda da çok sıkıntılı bir süreç yaşıyoruz
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
adına.
Mesela, 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları var,
yüzyılın belki çok önemli iddiası, yolsuzluk iddiası.
Şimdi, bir yürütme organı hem hâkim hem savcı hem mübaşir
hem infaz koruma memuru olamaz. Şu anda 17-25 Aralık operasyonunu
yürütme şekli budur; hem savcısınız hem
davacısınız hem de yargının bütün personeli adına
görev yapıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bir kere yolsuzlukla mücadele Hükûmetin görevi
değildir. Hükûmetin nasıl görevidir? Kendi nefsine karşı
sorumluluğundan dolayı görevidir. Onun dışında,
yolsuzlukla mücadele Türkiyede yargının görevidir. Hükûmete
düşen nedir? Al kardeşim, elimdeki delil bu. Senin önünü
açıyorum, bu iş nereye kadar giderse gitsin bu işi
neticelendir. diye ona cesaret vermektir, zeminini hazırlamaktır.
Bizde öyle olmuyor, Yargı, sen bir kenara çekil bakalım, ben
halledeceğim bu işi. deniyor. Sen halletmeye
kalktığın zaman, hukukta buna ihkakıhak denir, kendi
hakkını kendin almak gibi çok ilkel bir anlayış söz konusu
olur. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Değerli
arkadaşlarım, ben 2013 yılı Aralık ayında Adalet
Bakanlığı bütçesi üzerine bir konuşma
yapmışım. O konuşmanın bir paragrafını
tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum: Ülkemizin
yaşadığı siyasi kriz ve kaoslardan
çıkışlarda bazen yürütme bazen yasama organı öncülük
etmiştir. Bugün ise bu öncülük görevini Türk yargısı
yapacaktır. demişim 2013 yılında. Bugün, hâlâ, bütün
eksikliklerine, noksanlıklarına rağmen kanaatim
aynıdır. Çünkü -sıkılarak söylüyorum- yasama bu kaosu, bu
toplumsal bozulmayı onaracak bir performans gösteremiyor. Yürütme,
maalesef bütün Türkiyenin Hükûmeti olma konusundaki özelliğini
toplayamadı; kamplaşma, bölünme ülkede söz konusu. Sayın
Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar içerisinde hareket
etmesi lazım ama diyor ki: Ben farklı bir cumhurbaşkanı
olacağım.
Peki, o zaman, bu kadar
kaosun, bu kadar krizin hüküm sürdüğü bir ülkede bu sistemin hakemi kim
olacak? Anayasa, Sayın Cumhurbaşkanına Devlet organları
arasındaki uyumu, koordinasyonu sağla. diye görev vermiş. Ama
siz Cumhurbaşkanlığı makamı olarak bir taraf
olursanız o zaman hakemlik misyonunuz bitmiş demektir. Onun için
yargıyı adres olarak gösteriyorum. Bütün eksikliklerine rağmen,
bütün noksanlıklarına rağmen içinden geçmiş olduğumuz
devlet krizini, siyasal krizi azaltacak, çözecek Türk
yargısıdır. Yeni seçimler oldu, Anayasa Mahkemesi Başkanımız
değişti, Yargıtay Başkanı değişti;
hayırlı uğurlu olsun. Bağımsız yargı
adına, hukukun üstünlüğünü koruma adına yapacakları
görevlerde üstün başarılar diliyoruz. Önceki
başkanlarımıza da teşekkür ediyoruz; Anayasa Mahkemesi Başkanına
ve Yargıtay Başkanına teşekkür ediyoruz. Yeni seçilen
Yargıtay Başkanı çok ümitvar sözler söyledi yargı
bağımsızlığı adına, hâkimlik teminatı
adına. İnşallah bu sözlerini devam ettirecekler. Ama bu konuda
yargıya biz bayrak görevi veriyorsak yargının yargısal
cesareti ve yargısal dürüstlüğü hiç kimsenin gözünün yaşına
bakmadan sergilemesi lazım. Bu konuda kendini vazifeyle addetmesi
lazım. Siyaset olarak bizim de, Hükûmet olarak bizim de yargının
bu mukaddes işleyişine müdahil olmamamız lazım.
Yargıyı ele geçirme adına, yargıyı
siyasallaştırma adına hiçbir adım atmamamız lazım.
Değerli
arkadaşlarım, bugün itibarıyla yargının şu
bölümünü, bu bölümünü ele geçirebilirsiniz. Bu çözüm değil. Hukuk hepimize
lazım, bunu herkes acı tecrübesiyle yaşadı. 12 Eylülden bu
tarafa, 1960 ihtilalinden bu tarafa görev yapan siyaset kadroları hukukun
bir gün herkese lazım olacağını acı tecrübelerle
gördü. Onun için, ne olur, şu hukukun siyasallaşması,
yargının siyasallaşması konusundaki emellerimizden
vazgeçelim. Bırakın, doğru dürüst işleyen, herkesin mutmain
olduğu bir yargı sistemini bu ülkeye kazandıralım. Bence en
büyük önceliğimiz budur. Onun için de tutulur tutulmaz ama Hükûmete ve
siyaset kurumuna da yargının işleyişine sakın ola
müdahale etmeyelim diye bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok kritik
süreçlerden geçiyoruz. 7 Haziranda ülke olarak bir seçime gidiyoruz.
Yanlış anlamayın, seçim neticesi sorunlarımızın 8
Haziranda biteceği bir döneme girmiyoruz. Esas Türkiyenin problemi 8
Hazirandan sonra olacak, temmuzda olacak, ağustosta olacak, sair devam
eden aylarda olacak. Bir parti ne kadar oy alırsa alsın bu
sorunları aşma konusunda tek başına yeterli kalamaz. Onun
için, bunca yılın siyaset tecrübesine dayanarak izninizle
düşüncem şudur ki: Ülkemizin büyük bir siyasal uzlaşmaya,
toplumsal uzlaşmaya ihtiyacı var. Bir koalisyon formatını
aşan, partilerin oy oranlarıyla ilgili olmayan ama toplumda büyük
toplumsal uzlaşmayı sağlayacak bir anlayışın
ülkemizde hakim olmasını istiyorum. Ve üzerinde anlaşacak,
ülkemizin önemli konularını birlikte kararlaştıracak bir
manifestoyu, bir millî programı hayata geçirebiliriz. Ne yapabilir bu
büyük uzlaşma? Anayasamızın 1, 2 ve 3üncü maddeleri var,
devletimizin bütünlüğü, birliği, dili; bunlarda uzlaşmayı
tekrar tekrar kuvvetlendirebiliriz. Hâkim teminatı, yargı
bağımsızlığı var, hukukun üstünlüğü var,
parlamenter demokrasi var. Bunlar üzerindeki mutabakatlarımızı,
iradelerimizi yenileyerek topluma deklare edebiliriz. Diyebiliriz ki:
Çocukları terör alanlarına sürmeyin. 13 yaşındaki, 15 yaşındaki
çocukları polisin, askerin karşısına dizmeyin. Veyahut da
Artık bütün savaşlarda, şunda bunda kalkmış bu
mayın işinden, kahpe mayın tuzaklarından vazgeçilsin, bu
konudaki uluslararası sözleşmeler uygulansın. diyebiliriz. 13
yaşına düşmüş uyuşturucu kullanmayla birlikte mücadele
edebiliriz. Bütün bunlar gibi bunlara ilave edilecek bir listeyle biz bir
toplumsal uzlaşma üretebiliriz ama bunu sokaktaki vatandaştan
bekleyemeyiz. Bunu partiler yapacak; başka iktidar partisi olmak üzere,
muhalefet partileri bir araya gelip bu toplumsal birlikteliği
sağlamak için topluma bir deklarasyon sunacaklar. Bunun için de
evvelemirde Sayın Cumhurbaşkanımız anayasal
sınırlar içerisinde kalmak zorunda. 103, 104, 105inci maddelerde
Anayasanın tarif ettiği bir misyonla görevine devam etmek zorunda
çünkü sistemin hakemi yok. Bir, bu olacak.
İkincisi, eğer milletimiz de bu tarif
ettiğim büyük uzlaşmaya taraftarsa 7 Haziranda siyasi partileri
masaya bu güçle oturtacak. Evet, ben bu ülkede uzlaşma istiyorum. Ben
bıktım artık bu kamplaşmadan, bu bölünmeden. diyorsa o
zaman siyasi partilere bu uzlaşma karşısında rol vermesi
lazım, rol vermesi için de destek vermesi lazım.
Evet, bu samimi duygularımı değerli
milletvekillerimizle paylaştım. İnşallah, önümüzdeki süreç
ülkemizin birliği, dirliği ve vatandaşlarımızın esenliği
adına hayırlara vesile olur diyor, Sayın Başkanım
başta siz olmak üzere bütün yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başesgioğlu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekili Sayın Erol Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 685 sıra sayılı
Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde parlamenter demokrasi kavramının
içerdiği prensipler olan hukukun üstünlüğü, insan
haklarının devredilmezliği, sivil demokratik denetim, kuvvetler
ayrılığı ve benzeri ilkeler göz önüne
alındığında, Türkiye'de ordunun devlet
yapılanması içindeki konumu ve sivil demokratik denetimi
açısından birçok sorunun varlığını sürdürdüğü
aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin siyasi
sisteminin genel karakteri itibarıyla, çeşitlilik ve çoğulculuk,
özgürlük ve adalet, açık toplum, sorumlu ve sınırlı
yönetim, hoşgörü ve saygı, farklılıkları tanıma
gibi temel insani değerlere yönelmiş, insan haklarına dayanan
demokratik bir hukuk devleti idealinden epeyce uzak olduğu
tartışma götürmez bir realitedir. Bu rejim, resmî olarak içinde
demokratik kurum ve mekanizmaları barındırıyormuş gibi
görünmeye çalışmakla beraber işleyişi bakımından
önemli ölçüde oligarşik bir nitelik göstermektedir. Egemenlik anayasal
olarak her ne kadar millete aitmiş gibi gösterilmeye
çalışılsa da, egemenliğin kullanımında
halkın demokratik temsilcilerinin başka ortakları da
vardır. Cumhurbaşkanı yanında Silahlı Kuvvetler ve
yargı bürokrasisi halkın egemenliğinin fiilî
kullanıcıları arasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepimiz çok açık bir biçimde görmekte ve yaşamaktayız ki, bugün Türkiyede
bütün toplumu ilgilendiren temel siyasal kararlar halkın demokratik
temsilcileri tarafından alınamamakta, bürokratik oligarşinin
değişmez programı demokrasi görüntüsü altında siyasi
sisteme esas olarak hâkim kılınmaktadır.
Değerli milletvekilleri, tasarıyı
incelediğimizde, Millî Savunma Bakanı ile birinci sınıf
askerî hâkimler arasından seçilen 4 üyeden müteşekkil Askerî Hâkimler
Kurulunun kurulması öngörülmektedir. Bu kurul askerî hâkimlerle ilgili
mesleğe kabul etme, atama, nakletme, izinler, birinci sınıfa
ayrılma ve birinci sınıf olma, disiplin cezası verme ve
görevden uzaklaştırma konularında karar vermeye yetkili
kılınmaktadır. Tasarıyla öngörülen bu düzenlemeyi
yorumlamak gerekirse: Yürütme organının üyesi olan Millî Savunma
Bakanının kurulda yer alıyor olması ve diğer kurul
üyelerinin Bakanın teklifi üzerine Başbakanın onayıyla
kurula seçilmesinin öngörülüyor olması yürütmenin kontrolünde yeni bir
adli kurul oluşturulması amacına hizmet etmektedir.
Dolayısıyla, yürütmenin emrinde oluşturulan bu Askerî Hâkimler
Kurulunun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, demokrasileri
gelişmiş ülkeler incelendiğinde, son iki asırda
yaşanan siyasi, ekonomik ve toplumsal gelişmelere paralel yürütülen
tartışmalar ve mücadeleler ekseninde askerî yargının
konumunun bu ülkede geldiği noktaya baktığımızda
şunu görmekteyiz: Gelişmiş Batı demokrasilerinin
birçoğunda genel itibarla, barış dönemlerinde askerî yargı
alanının teknik-iç disiplin konuları dışında
neredeyse tüm iş ve işlemleri sivil adli makamlarca yürütülmektedir.
Başka bir söyleyişle, bu ülkelerin birçoğunda askerî suçlar,
askerî hizmetin neticesinde oluşan suçlar ve ordu mensuplarınca
işlenen bütün adi suçlar bakımından sivil mahkemeler
görevlendirilmiştir. Örneğin, barış döneminde İspanya
askerî ceza yargısı sadece askerî alanla sınırlı olup
askerî ceza kanununda askerî oldukları belirtilen suçları
yargılamaktadır. Yine, İsviçrede barış döneminde
askerî mahkemeler, askerî hizmet içerisinde kalmak koşuluyla görev
başında veya görevi dışında işlediği
suçları yargılamakla yetkilidir. Söz konusu ülkelerde bir diğer
önemli uygulama istinaf mahkemeleridir ki bu uygulama da ilgili mahkeme
kararlarının denetlenebilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir.
İstinaf mahkemelerine örnek olarak Belçikayı da zikredebiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Hükûmetinin söz konusu tasarıyla uygulamaya koymak
istediği düzenleme ise, askerî yargı mekanizmasının
alanını daraltmak ve denetime açmak suretiyle demokratik bir hukuk
devletinin gereğini yapmak değil; aksine, askerî yargıyı
âdet olduğu gibi koruyup yürütmenin kontrolüne sokmak ve hükûmetin
yargıya müdahale alanlarına bir yenisini eklemek biçimindedir.
Dolayısıyla, bu tasarı, ülkenin ihtiyaç
duyduğu demokratikleşme, şeffaflaşma, yargı
bağımsızlığı gibi ilkeleri güçlendirmek
adına hiçbir makul düzenleme içermemektedir; aksine, hâlihazırda
zaten oldukça tartışmalı olan ve meşruluğu sorgulanan
askerî yargının kapsam ve yetkileri korunmakta ve bu yargı
erkinin direkt biçimde yürütmeye bağımlı hâle getirilmesiyle
ülkede daha otoriter bir yürütmeye yol açacak nitelikler
barındırmaktadır.
Türkiye'de yürütme, yasama ve yargı erkleri
arasında olması gereken kuvvetler ayrılığı ilkesi
AK PARTİ hükûmetleri öncesinde de zaten
aşındırılmış bir olguydu. AK PARTİ
hükûmetlerinin müdahaleleri sonucunda da artık, maalesef, yürütme, yasama
ve yargı erkleri arasında bir kuvvetler
ayrılığından söz edemez duruma gelmiş
bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri, yargının ana
işlevi adaletin gerçekleştirilmesini sağlamaktır.
Yargı bağımsızlığı ise, özce,
yargının siyaset ve iktidara bağımlı olmamasını
ifade etmektedir. Yargı bağımsızlığının
gerekçesi, yargının kendisine verilen görevleri yerine getirirken
iktidar sahiplerinden gelecek müdahalelere karşı
korunmasının sağlanmasıdır. Bu ise,
anayasal-demokratik devlet anlayışının olmazsa olmaz
prensibidir, çünkü herhangi bir haricî etki veya baskıya karşı
korunmadığı sürece, hâkim, adaleti hukuka uygun olarak ve
tarafsızca dağıtacak bir konumda değildir. Hâkimin
referansı hukuk, yalnızca hukuk olmalıdır. Bu
bağlamda, yargının bağımsız olması
özgürlüğün de en büyük güvencesidir.
Buradan hareketle, Millî Savunma Bakanının
Başkanlık edeceği ve üyelerinin de yine yürütmenin bir üyesi
olan aynı Bakanın teklifiyle Başbakanca atandığı
bir Hâkimler Kurulunun bağımsızlığından söz
edilemez. Bu yöntemle oluşturulacak Hâkimler Kurulunun evrensel hukuk
normları çerçevesinde de makul bir karşılığı
bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla ayrıca
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kanununun 9uncu maddesinde
değişikliğe gidilmektedir. Söz konusu maddede şöyle
denilmektedir: Askerî mahkemeler, asker kişiler tarafından
işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya
askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara bakmakla görevlidirler. 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesinin (D) fıkrası kapsamındaki
görevler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi veya Bakanlar Kurulu kararları
kapsamındaki görevler nedeniyle görev veren ya da bu nitelikteki bir
görevi ifa eden asker kişilerin görevlerini yerine getirirken, görevin
niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak şartıyla
görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan
dolayı adli yargının görevine girdiğinden bahisle
haklarında soruşturma yapılması Genelkurmay
Başkanı ve kuvvet komutanları için Başbakanın,
Jandarma Genel Komutanı için İçişleri Bakanının,
diğer personel için Millî Savunma Bakanının (Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
personeli için İçişleri Bakanının) iznine tabidir.
biçiminde bir düzenlemeye gidilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz
konusu düzenlemede atıfta bulunulan 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununun 11inci maddesinin (D) fıkrası
kapsamındaki görevler neymiş hep birlikte inceleyelim.
Evet, İl İdaresi Kanununa göre; Valiler, ilde
çıkabilecek veya çıkan olayların emrindeki kuvvetlerle
önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri, aldıkları
tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya
uygulayamadıkları takdirde diğer illerin kolluk kuvvetleri ile
bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla
İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel
Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri
Komutanlığının sınır birlikleri dâhil olmak
üzere, en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından
mümkün olan en hızlı vasıtalarla müracaat ederek yardım
isterler. Bu durumlarda ihtiyaç duyulan kuvvetlerin İçişleri
Bakanlığından veya askerî birliklerden veya her iki makamdan
talep edilmesi hususu, yardım talebinde bulunan vali tarafından
takdir edilir. Valinin yaptığı yardım istemi
geciktirilmeksizin yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek sonradan yazılı
şekle dönüştürülmek kaydıyla sözlü olarak da yapılabilir.
Evet, değerli milletvekilleri, valilerin, mecbur
kaldıklarında gerek Emniyet gerekse Jandarmaya bağlı kolluk
güçlerinden destek isteyebileceği ve bu kolluk güçlerine amirlik
edebileceği, il sınırları içerisinde yaşanabilecek
toplumsal olaylara kolluk vasıtasıyla yapılacak müdahaleleri
yönetebileceği İl İdaresi Kanununun 11inci maddesiyle
düzenlenmiştir. Bu düzenleme zaten 1949 yılından bu yana
yürürlüktedir. Peki, Şu an üzerinde görüştüğümüz tasarıyla
getirilmek istenen düzenleme yeni olarak ne getirmektedir? diye soracak
olursak, getirilmek istenen yeni düzenleme şudur değerli
milletvekilleri: Vali amirliğinde toplumsal muhalefete müdahale edecek
gerek Emniyet mensubu gerekse Jandarma Komutanlığı ve gerekse
Genelkurmaya bağlı diğer komutanlıklara bağlı
güvenlik güçlerinin müdahale esnasında işleyeceği suçların
soruşturulmasının önü kesilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
toplumsal muhalefete karşı işlenen suçların
soruşturulması binlerce faili meçhul cinayette olduğu gibi,
Roboski katliamında olduğu gibi, Gezi eylemlerinde katledilen çocuk
ve gençlerde olduğu gibi, Kobane eylemlerinde katledilen 50yi
aşkın yurttaşımızın akıbetinde olduğu
gibi hâlihazırda zaten fiilen engelleniyordu. Eğer bu tasarı
yasalaşırsa, kolluk güçlerinin halka karşı,
yurttaşlara karşı işlediği suçların
soruşturulması yasal olarak da engellenmiş olacaktır.
Toplumsal muhalefete karşı kolluk güçlerince yapılacak müdahale
esnasında kolluk güçlerince işlenecek hak ihlallerinin
soruşturulmasının Başbakan, Jandarma Genel Komutanı,
Millî Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanının iznine tabi
tutulması hak ihlallerine açıkça zemin hazırlamak ve hak ihlallerine
izin vermek anlamına gelmektedir.
Bu tasarıyla devlet vatandaşını
koruyan bir pozisyonda değil vatandaşına karşı
işlenen suçları koruyan, suçların
soruşturulmasını engelleyen, dolayısıyla suçları
örten bir pozisyona iyice yerleştirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıda asker kişilerce işlenecek suçların
soruşturulması ve hakkında suç işlediği konusunda
iddialar bulunan asker kişilerin yargılanabilmesini Başbakan,
İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı gibi, yürütme erkinin
üyelerinin iznine tabi tutan bir düzenlemeye yer verilmesi, toplumsal hafızamızda
tazeliğini koruyan ve üzerinden üç yıl geçmiş olmasına
rağmen katliamın failleri olan kamu görevlileri ve ordu mensubu
sorumlu askerler konusunda herhangi bir kovuşturmaya gidilmeyen Roboski
katliamının toplumda açtığı derin yarayı
pekiştirecek niteliktedir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Hükûmetçe
özellikle son zamanlarda yoğun bir biçimde hazırlanan güvenlikçi ve
güvenliği sağlarken kolluk güçlerince işlenecek suçları
cezasız bırakma politikası güden kanun tasarılarından
birisi niteliğindedir. Geldiğimiz noktada, yurttaşlar devlet
gücü karşısında savunmasız
bırakılmaktadırlar. Bireysel veya kolektif olarak bir
itirazını dile getirmek isteyen vatandaşın
karşısına âdeta sınırsız yetki ve güçle
donatılmış bir kolluk gücü çıkarılmaktadır. Hak arayan
yurttaşa karşı işlenen ve işlenebilecek
karşı suçlara ise koruma getirilmektedir. Yargının
yürütmenin denetimine geçmesiyle vatandaşlar haklarını adli
makamlar vasıtasıyla da arayamaz duruma getirilmek istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geldiğimiz noktada Türkiye yargısına devletin
cezasızlık politikası damgasını vurmuş
durumdadır. Türkiyede kolluk kuvvetlerinin vatandaşlara
karşı gerçekleştirdiği hak ihlallerinde âdeta bir norm
hâline gelmiş olan cezasızlık sorunu âdeta bir kangren hâline
gelmiştir. Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında
cezasızlık sorununun temel sebebi, Türkiyede toplumun devletin
gerçekleştirdiği eylemlerden ötürü sorgulayabileceği araçlardan
mahrum olması biçiminde de özetlenebilir. Bu görevi yerine getirmesi
gereken yargı erki ise tarihsel olarak edindiği devlet ideolojisini
koruma ve kurumlarını kollama işlevinden ötürü, mağdur
edilen birey ya da grupların devletle hesaplaşmasına açıkça
engel olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
örneğin 2014 yılı, kadın katliamlarının, iş
cinayetlerinin ve doğa talanlarının en yoğun olarak
yaşandığı yıllardan biri olarak tarihe geçerken bu
katliamlara karşı direnen ve adalet talep eden halklar için de
adaletin sağlanmadığı bir yıl oldu. Yargı, ne
iş cinayetlerinde yaşamını kaybedenlerin adalet
arayışına ne kadın cinayetlerindeki sorumluların
yargılandığı davalarda ne de polis şiddetiyle
yaşamını kaybedenlerin adalet çağrılarına
vicdanı rahatlatan kararlarla yanıt verememiştir.
Değerli milletvekilleri, güvenlik güçleri
tarafından işlenen suçlarda uygulanan cezasızlık
politikasının en önemli etkilerinden biri de toplum nezdinde adalete
ve hukuk sistemine olan güveni yok etmesidir. Yurttaşların ve genel
olarak toplumun hukuk sistemine güven duymaması, aslında,
yurttaş olarak mensubu olduğu devlete güven duymaması
anlamına da gelmektedir. Cezasızlık politikalarının
önemli sonuçlarından biri de bu olayların sürekli artarak yaşanmaya
devam etmesidir. Cezasızlık politikalarından beslenen birçok
zihniyet halka karşı suç işlemekte bir engel görmemektedir.
Sorumluların yargılanıp
cezalandırılmamasının toplumsal barışın
sağlanmasının önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu
hepimiz biliyoruz. Elbette bunu bilmek yeterli değildir, Hükûmet
cezasızlık politikasından vazgeçmelidir. Yurttaşları
devlet karşısında savunmasız bırakan politikalardan
bir an önce vazgeçmesi gerektiğine inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarıyı önümüzdeki günlerde Hükûmetçe Genel Kurula getirilmesi
planlanan iç güvenlik paketiyle birlikte düşündüğümüzde Hükûmetin
oluşturmak istediği güvenlikçi devlet tehlikesini daha somut biçimde
görebiliyoruz. Hükûmetin çok iyi kavraması gerekiyor ki toplumsal
barış, kamu güvenliği gibi toplumsal istikrarı gözeten
politikalar güvenlikçi kanunlarla sağlanamazlar. Bunu gelişmiş
ülkelerin siyasi tarihlerini incelediğimizde çok net biçimde
görebiliyoruz. Bu gerçeklik ortadayken güvenlikçi politikalardan medet ummak,
yargıyı yürütmeye bağlamaktan medet ummak, demokratik bir ülke
hayali olanların yöntemleri olmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
21inci yüzyıl Türkiye'si, yurttaşların bireysel ve kolektif
demokratik haklarından doğan özgürlüklerini kullanmaları yönünde
alan açması gereken bir devlet olmak durumundadır. Oysa bu ve benzer
tasarılar silahlı kolluk mekanizmalarını sivil
yurttaşlar aleyhinde yetkilerle donatmaya yol açmakta ve silahlı
kolluğun halka karşı işlediği suçların üzerini
örtmeyi öngörmektedir. Hükûmetçe geliştirilen bu tasarı benzeri hamleler
ise ülkenin sağlam bir demokrasiye evrilmesinin önüne yeni engeller
inşa etmekten başka bir anlam ifade etmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin kendini evrensel değerler doğrultusunda yenileme hem de
kendi toplumunun ihtiyaçlarını daha medeni ölçülerde ve etkin biçimde
karşılamaya olan ihtiyacı tartışmasızdır.
Öte yandan, Türkiye toplumunun kendi iç dinamikleri de bu türden bir uyum ve
yenilenme çabasını hem zorunlu kılmakta hem de bunu
kolaylaştırıcı bir nitelik arz etmektedir. Bu şartlar
altında Türkiyenin, yönetim düzenini daha demokratik, ilerici,
akılcı, uygar ve insani yönde dönüştürmesi acil bir ihtiyaç
durumundadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demokratikleşme ve sivilleşme perspektifinden ayrı
düşünülemeyecek olan bu dönüşümün demokratik bir anayasadan, sivil
toplumun güçlendirilmesine, eğitim öğretimin doğru anlamda
çağdaşlaştırmasından kültürel olarak kendini ifadenin
ve çeşitliliğin desteklenmesine kadar uzanan birçok boyutu
bulunmaktadır. Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine
başlamış bir ülkenin gerçek demokrasi ve özgür bir toplum
inşasına yol açacak düzenlemelere acilen ihtiyacı
bulunmaktadır.
Devlet güvenliğini önceleyen ve cezasızlık
politikalarını pekiştiren ve yeni adaletsizliklere yol açacak bu
ve benzeri kanun tasarılarından bir an önce vazgeçilmesi
gerektiğine inanıyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına Mersin Milletvekili
Sayın Ali Rıza Öztürk.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarı üzerinde
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, genel olarak hâkim bağımsızlığı
kavramıyla aynı anlamda kullanılan yargı
bağımsızlığı hâkimlerin kararlarını
verirken özgür olmaları, hiçbir dış baskı ve etki altında
bulunmamaları, baskı yapılması kadar yapılma
olasılığının ve tehlikesinin de bulunmaması,
hâkimin kimseden emir almaması, hukuka ve vicdana göre karar vermesi
biçiminde tanımlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
yargının bağımsızlık ve
tarafsızlığına iki açıdan bakıyor; objektif
yönden ve subjektif yönden. Subjektif bağımsızlık ve
tarafsızlık, yargılamayı yapan hâkimlerin kendi
şahıslarına ilişkin olup bu hâkimlerin kişisel anlamda
ön yargılı olmamaları ve tarafsız olmaları ya da ön
yargılı olup olmamaları ya da tarafsız olup olmamalarına
ilişkin bir husus. Çünkü yargı
bağımsızlığında önemli olan kurallardan bir
tanesi, yargılama faaliyetini yürüten hâkimin kendi iç dünyasından
gelen yanlı rüzgârlara karşı da direnebilmesidir. Objektif
bağımsızlık ise -buna kurum
bağımsızlığı da denilmektedir- genel olarak
yargılama organının her türlü kuşkudan uzak
olmasını sağlayacak biçimde hâkimlerin ve savcıların
gerekli güvencelere sahip olup olmadıkları yönündedir. Aslında,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, baktığımız zaman,
yargılamanın objektif yönden bağımsız ve tarafsız
olmasını o ülkelerde anayasaya, yasalara ve vicdanlara göre karar
verilip verilmediği noktasında değerlendirmektedir. Bu noktada,
yargı bağımsızlığının objektif olarak
sağlanması demek yargının yürütme organına ve yasama
organına karşı kurumsal anlamda bağımsız
olması demektir.
Değerli milletvekilleri, adli ve idari yargı
açısından getirilen bu düzenleme aslında askerî yargı
açısından da hayli hayli geçerlidir. Aslında bizde öteden beri
klasikleşmiş bir anlayış, bu, askerî hâkimlerin tayin, terfi,
atama ve disiplin cezaları gibi özlük işleri konusunda doğrudan
yürütme erkinin etkin olduğu ya da olması gerektiği gibi
yanlış bir görüş hâkimdir. Askerî yargı da
yargıdır, idari ve adli yargı da yargıdır. İdari
ve adli yargı için getirilen güvenceler ya da yapılan düzenlemeler
askerî yargı için de yapılmalıdır. Anayasamızın
145inci maddesinin son fıkrasında Askerî yargı
organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin
özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî
hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir. hükmü öngörülmektedir.
Yani, Anayasamız şunu söylüyor: Bu konuda siz kanun yaparken bir
şeye bakmak zorundasınız -sınırlama- hâkimlik
mesleği ve teminatını gözetim altında, önünüzde
tutacaksınız. Eğer bu yasal düzenlemeyi yaparken siz hâkimlik
mesleği ve teminatının güvencelerini dikkate almazsanız bu,
Anayasaya aykırı olur.
Değerli milletvekilleri, aslında -bu
tasarının odak noktasını- tasarının 13üncü
maddesindeki kurul bence eleştiri konusudur. Burada, aslında,
getirilen kurulla işte, Millî Savunma Bakanının teklifiyle ve
Başbakanın onayıyla atanacak 4 kişi var. Burada,
mevcudundan daha geriye gidiş söz konusu. Burada resmen askerî hâkim ve
savcılar siyasi iradenin gölgesinde bırakılmaktadır. Yani,
siyaset, askerî kışlaya girdiğinden daha fazla askerî yargı
ve savcılar arasında nüfuz etme olanağı bulmuştur.
Aslında, kanundaki tanımıyla yapılan şey şudur
değerli arkadaşlarım: Burada resmen öyle bir kurul var ki bu
kurul, bakana, onun da ötesinde Başbakana terk edilmiş bir siyasi
heyettir. Yani, burada resmen siyasetin müdahalesi vardır.
Şimdi, öyle bir kurul düşünün ki bu kurulun
üyelerini Millî Savunma Bakanı teklif edecek, Başbakan atayacak.
Esasen, burada getirilmek istenen düzenlemenin bağımsız ve
tarafsız bir kurul oluşturmak olduğu ifade edilse de işin
özünde öyle olmadığı, Bakanın ve Başbakanın
yürütme organının doğrudan üyeleri olduğu dikkate
alındığında ve ayrıca, bu üyelerin belirlenmesi
hususunda anayasal bir düzenleme olmadığı gibi kanunda da hiçbir
düzenleme getirilmiyor, sadece birinci sınıf olma şartı
getiriliyor.
Ayrıca, bu kurulda geniş tabanlı temsil
ilkesine dayanmayan, demokratik ve çoğulcu bir yapıya hizmet yapmayan
ve tamamıyla oluşumu ve işleyişi itibarıyla yürütme
organına bırakılan bir kurul yapısı söz konusudur. Bu
yönlerden baktığımızda, bu kurul, aslında,
Anayasamızın başta 145inci maddesi olmak üzere pek çok
maddesine aykırıdır. Çünkü, bu kanun her şeyden önce
hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmemiştir, dikkate alınmamıştır.
Nitekim, gerek Avrupa Birliği müktesebatı ve ilgili belgelerde
gerekse Anayasa Mahkemesinin kararlarında askerî hâkim ve
savcıların da diğer hâkim ve savcılar gibi özlük
hakları bakımından güvenceye kavuşturulmaları
gerektiği belirtilmektedir. Bu noktada, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkesiyle hâkimlik teminatı ve hukuk devleti ilkesi açıkça
çiğnenmektedir. Bu bakımdan, mesleğe kabul etme, atama,
nakletme, izin, terfi, disiplin, görevden uzaklaştırma, genelge düzenleme,
yönetmelik çıkarma gibi özlük ve kariyer hakları bakımından
önemli yetkilerle donatılan Askerî Hâkimler Kurulu ile oluşumuna dair
bir maddenin ve Askerî Hâkimler Kuruluna verilen yetkilerin düzenlendiği
diğer maddelerin açık biçimde Anayasaya aykırı
olduğundan kuşkum bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin
kararları ışığında söz konusu düzenlemelerin
Anayasaya aykırılığına baktığımız
zaman bu hususların aslında giderilmesi gerekmekteydi.
Değerli milletvekilleri, aslında, hâkimlerin
bağımsız ve tarafsızlığını sağlayabilmek
için bunların lafla ya da Anayasaya, yasalara konulan maddelerle
olamayacağı çok açıktır. Hâkimlerin her şeyden önce
tarafsız ve bağımsız olabilmeleri için güvenceye sahip
olmaları lazım yani yargı güvencesine sahip olması
lazım. Öyle bir şey düşünün ki, kurula atanmaları ya da
kuruldan çıkarılmaları bakanın ve Başbakanın iki
dudağı arasından çıkacak söze bağlı olan
hâkimlerin hiçbir güvenceye sahip olmadıkları çok açıktır
ve bu Askerî Kurulda görev almak isteyen hâkimler, iktidar partisinin parti binalarında
dolaşırsa şaşırmamak lazım çünkü o noktada,
Askerî Kurul üyesi olmak için bakanın ya da Başbakanın takdirini
alması gerekir. Bunun için de bundan sonra Askerî Kurul üyeleri iktidar
partisinin parti binalarında dolaşacaktır. Bu da
yargının görüntüde bile tarafsız olmadığına dair
toplumda bir kuşku yaratacaktır yani yargının görüntüde
bile tarafsız olması ilkesine aykırı olacaktır.
Dolayısıyla Anayasaya aykırı olan bu
hükümlerin değiştirilmesi gerektiğini, en azından bu
kurulun demokratik yapıya kavuşturulmasını ve çoğunluk
temsil esasına dayandırılması gerektiğini, yürütme
organının buradan alınması gerektiğini
düşünmekteyim. Burada HSYKnın yapısına benzetilmiş
ama teftiş hakkı verilmemiştir.
Ben, ileriki maddelerde sözlerimi devam ettireceğim.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı Sayın
İsmet Yılmaz
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızca hazırlanan Askeri Hakimler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisin önüne gelen bu tasarı Anayasada
2004te ve 2010da yapılan değişikliklerin zorunlu bir
gereğidir çünkü 2004te yapılan Anayasa
değişikliğiyle, Anayasanın 15, 38 ve 87nci maddelerinde
yapılan değişikliklerle ölüm cezası ve ölüm
cezasının infazına ilişkin hükümler yürürlükten
kaldırılmıştır. Bu değişiklikler neticesinde
Askerî Ceza Kanununda yer alan ölüm cezasına ilişkin hükümler
Anayasaya aykırı hâle gelmiştir.
Yine, 2010 yılında yapılan halk
oylaması neticesinde kabul edilen Anayasa değişikliğiyle de
Anayasanın askerî yargıya ilişkin 145inci maddesinde önemli
değişiklikler yapılmıştır. Bu kapsamda askerî
yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî
hâkimlerin özlük işleri ve askerî savcılık görevlerini yapan
askerî hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlıkla
ilişkilerinin düzenlemesi ölçütlerinden biri olan askerlik hizmetinin
gerekleri kavramı madde metninden
çıkartılmıştır.
Yine, askerî hâkimlerin yargı hizmeti
dışındaki askerî hizmetler yönünden askerî hizmetlerin gereklerine
göre teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan
ilişkilerinin kanunla düzenleneceğine dair cümle de madde metninden
çıkarılmıştır.
Yine, Savaş hâli haricinde asker olmayan
kişilerin askerî mahkemelerde yargılanmayacağı ilkesi
benimsenmiş, asker kişiler tarafından askerî mahallerde
işlenen bazı suçlar ile devletin güvenliğine, anayasal düzene ve
bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davaların adli
yargıda görüleceği hususları düzenlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öte
yandan Türk Ceza Kanunundaki yeni düzenlemeyle birçok müessese ceza hukukuna
girmiş ve ceza hukukunun temel felsefesi değişmiştir. Türk
Ceza Kanunu sistematiğinde, genel hükümlerinde ve ceza türlerinde önemli
değişiklik yapılmış, bu değişikliklerde
Askerî Ceza Kanunuyla uyumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Bu
ihtiyaçları da karşılamak üzere, birkaç örnek vermem gerekirse:
Askerî Ceza Kanununun 49/a fıkrasının
fiilleri hakkında
dava müruru zamanı, bütün askerî mükellefiyetlerin
bitmesinden itibaren
işlemeğe başlar. Hükmünü, bakaya suçu ve firar suçu
bakımından Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir.
Yine, bazı askerî suçlar yönünden erteleme
hükümlerinin uygulanmayacağı, kısa süreli hapis
cezasının seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceğine
ilişkin hükümler ile hükmün açıklanmasının geri
bırakılması hükümlerinin askerî suçlar yönünden
uygulanmayacağına ilişkin maddeler de iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin bir diğer iptali ise: Millî
Savunma Bakanı tarafından askerî hâkimlere verilen disiplin
cezasını da iptal etmiştir ve bu iptal gerekçesinde altı
aylık da süre vermiştir, bu süre içerisinde bu boşluğu
doldurun diye. İşte, askerî hâkimlere Millî Savunma
Bakanının disiplin cezası verme yetkisinin Anayasa Mahkemesince
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesiyle
çıkan boşluğu bu yasayla dolduruyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yasayla Millî Savunma Bakanlığının almış
olduğu hiçbir yetki yoktur. Askeri Hakimler Kanununun 2nci maddesi Bu
kaynaklardan faydalanmaya ilişkin şekil ve esaslar Millî Savunma
Bakanlığınca tespit olunur
3üncü maddesi Muvazzaf subayların hangi
şartlara tabi olacakları Millî Savunma Bakanlığınca
çıkartılacak yönetmelikle belirlenir
8inci maddesi Millî Savunma Bakanlığınca
yapılan sınavla alınır. Sınav, hukuk fakültesini
bitirenlerin adaylık öncesi intibak eğitimi, adaylığa kabul
ve ayrılanların eksik kalan askerlik hizmetini tamamlamaları ile
ilgili usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığı tarafından
konulan yönetmelikle düzenlenir...
Yine, Adayların göreve bağlılık
dereceleri ile ne suretle denetleneceği, sicil işleri, nerede
görevlendirileceği, adaylıkla ilgili diğer hususlar Millî
Savunma Bakanlığınca yapılan yönetmelikle yapılır...
Yine, 13üncü maddesi Sicil belgeleri Millî Savunma
Bakanlığınca konulan yönetmelikle düzenlenir...
Yine, askerî hâkimlerle ilgili meslekte sicil notu her
yıl ağustos ayı başında kuvvet
komutanlıkları personel başkanlıklarınca Millî Savunma
Bakanlığı Askerî Adalet İşleri Başkanlığına
bildirilir.
15inci madde, Askerî hâkimlerin birinci
sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olma işlemleri
Millî Savunma Bakanlığınca yapılır
Yer
değiştirme, atama, işte en çok buna şey ediyorsunuz.
Şu an mevcut Millî Savunma
Bakanlığında olan yetki, Askerî hâkimlerin atanmaları ve
bu kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla Silahlı Kuvvetler
mensuplarının nakil ve tayinleri hakkında hükümler esas
alınarak Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın müşterek
kararnamesiyle Cumhurbaşkanının onayına sunulur ve Resmî
Gazetede yayınlanır
Yine, Millî Savunma Bakanlığı Askerî
Adalet İşleri Başkanlığı kadrolarına özel
atanma şartları: Millî Savunma Bakanlığı Askerî Adalet
İşleri müfettişliklerine yine atamanın yapılacağı
söylenilir.
Yine, izinlerin, askerî mahkeme, kıdemli hâkim ve
askerî savcı izinlerinin Millî Savunma Bakanlığı
tarafından verileceği belirtilmiştir.
İhbar ve şikâyetler üzerine Millî Savunma
Bakanı tarafından müfettiş görevlendirileceği 23üncü
maddede konulmuştur.
Yine, 24üncü maddede askerî adalet müfettişlerinin
Millî Savunma Bakanı tarafından görevlendirileceği ve onun
adına işlem, teftiş yapacağı, Millî Savunma
Bakanından istemde bulunulması üzerine Millî Savunma Bakanı
tarafından yerine getirilen işten el çektirme işlemi de yine
Millî Savunma Bakanı tarafından yapılıyor.
Yine, soruşturma ve kovuşturma mercisi: Madde
25 Millî Savunma Bakanı, inceleme yapmakla görevlendirilen askerî adalet
müfettişince düzenlenen ve düşüncesini de kapsayan evrakı
inceler ve disiplin cezası tayinine veya soruşturma
yapılmasına lüzum görmezse evrakın işlemden
kaldırılmasına karar verir. diyerek... Hülasa bu kanunla Millî
Savunma Bakanlığına verilen bütün yetkileri, biz Anayasa
Mahkemesinin Millî Savunma Bakanının ceza veremeyeceğine
ilişkin hükmünü esas alarak, 4 tane birinci sınıfa
ayrılmış hâkimin oluşturacağı ve Millî Savunma
Bakanının da başkanlık yapacağı bir kurula
devrediyoruz.
Şimdi, burada en çok şikâyet, Bu Kurula niçin
Millî Savunma Bakanı giriyor? diyerek, bakın, en çok
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, atama da
yapıyor aynı zamanda.
FARUK BAL (Konya) Atama da yapıyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Niye atıyor? Millî Savunma Bakanı girsin -Faruk Bey öyle diyor- ama
kimisi Millî Savunma Bakanı da niye giriyor? diyor. Bir sefer bu
Hâkimler Kurulu yargısal bir işlem değildir, idari bir
işlemdir. Hollandadaki hukuki sistemi söylüyorum.
FARUK BAL (Konya) Sayın Bakanım, burası
Türkiye.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Bir tane Yüksek Yargı Konseyi vardır Hollandada, Yargı Konseyi
Yasasıyla Yargı Konseyinin tüm üyelerini Adalet Bakanı
altışar yıllık dönem için atar. Eğer ki Yargı
Konseyinin üyesini Hollanda Adalet Bakanı atarsa bu evrensel insan
haklarına, hukuka uygun da ama Türkiyede, kaldı ki birçok ülkede
-şunu tamamlayayım, ondan sonra ona geçeyim- Adalet Bakanı
atıyorsa, Türkiyede Bakan atamasın. derseniz yine Avrupaya
anlatamazsınız. Danimarkada Konsey üyeleri vardır; Yüksek
Yargı Konseyi, Adalet Bakanınca dört yıl süreyle atanır.
Danimarkaya anlatamazsınız.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Keşke
oradaki demokrasi bizde olsa.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Çek Cumhuriyetinde hâkimlerin atanması, tayinleri, görevden
uzaklaştırılması Adalet Bakanlığının
teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından yapılır.
Biraz önce konuşan hatiplerden birisi, Eğer idare yargıyı
-bu idari bir kurum, yargısal bir kurum değil, idari bir kurum
Hâkimler Kurulu- atarsa burayı idareye bağlamış olursunuz.
diyor. İsveçte Yargı Konseyini parlamento atıyor. O zaman
Yargı Konseyini siz parlamentoya mı bağlamış oluyorsunuz?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) İsveçte
bu yolsuzlukları örtebilir miydiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Onlarla hiçbir alakası yoktur. Bir başka yerde, Estonyada, Adalet
Bakanı Kurulun üyesidir. Litvanyada sadece Adalet Bakanı değil,
Maliye Bakanı ve Devlet Başkanı da Kurulun üyesi, Maliye
Bakanı da katılıyor. Yine, Fransada Konseyin
başkanlığını Cumhurbaşkanı yapıyor,
yardımcılığını da Adalet Bakanı
yapıyor. Dolayısıyla da bir başka ülkede Adalet
Bakanına veya bakana verilen yetkinin Türkiyede verilemeyeceğini
söylemek ve bunun da Avrupaya izah edilemeyeceğini söylemek doğru
bir yaklaşım değildir.
Yine bir başka husus, sistemin iyi işlemesinden
öncelikle bakan sorumludur çünkü bu millete hesap verecek bakandır. Meclis
araştırması vardır, gensoru vardır ve hepsinden de
önemlisi, dört yılda bir milletin huzuruna gitmek vardır;
vatandaşın hakkını ihlal ederseniz, o zaman ne yüzle
çıkacaksınız? Ama buradaki bazı arkadaşlarımı
görüyorum Bürokrasi atarsa normal, siyaset atarsa yanlış. diyen
var. Eğer bunu bu kürsüden birisi söylüyorsa burada bulunma
gerekliliğini inkâr etmiş demektir. Siyasetin yönetemediği
Türkiyede bir kurumun olmaması lazımdır.
FARUK BAL (Konya) Hesap veren siyaset, hesap veren
Sayın Bakan, yolsuzluk yapan siyaset değil.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yine bir başka husus, birinci sınıf hâkim atıyoruz buraya.
Birinci sınıf hâkime siz hâkimlik görevini yaparken, cübbesini
giymişken, kürsüdeyken güveneceksin. İdari bir göreve
aldığın zaman Ben buna güvensizlik izhar ediyorum. derse bu da
doğru bir yaklaşım değildir.
FARUK BAL (Konya) Sayın Cumhurbaşkanına
da söyle bunu! Sayın Cumhurbaşkanına da söyle, Anayasa
Mahkemesine güvenmiyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yine bir başka husus da, burada Binbaşı gelecek albaya ceza
verecek. Ee, bu hiyerarşiye uygun mudur? diye de bir
arkadaşımız söyledi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda
biliyorsunuz tetkik hâkimi seçildi. Danıştayda tetkik hâkimi olanlar
pekâlâ şeyde seçildi.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Askerî
hiyerarşiyi göz ardı ediyorsunuz Sayın Bakan. Olmaz böyle bir
şey.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yok, eğer askerî hiyerarşi diyorsanız, başında Bakan
var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Olmaz öyle
şey!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) O
zaman bakanın tek başına yetkili olması lazım.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hayır,
sizin söyledikleriniz gerçeklerle bağdaşmıyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yok, aynen tetkik hâkimi pekâlâ ceza verirken siz ağır ceza
mahkemesinin başkanına veya ticaret mahkemesinin başkanına
ceza veremezsiniz diye bir eleştiri getirmediniz. Dolayısıyla da
burada bir kıdem aranmazsa sivilde askeriyede de böyle bir durum yoktur;
kaldı ki bir binbaşı bir albaya ceza vermiyor, bakanın
başkanlığındaki bir kurul ceza veriyor.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Bakan veriyor
yani.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bakan veriyor,
bakan.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Bakan,
gerek yok o kurula!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Evet, eğer birinci sınıfa atanmış o 4 hâkime, birinci
sınıftan gelen o 4 hâkime kürsüdeyken, dosyaya bakarken, hâkimlik
görevini yaparken güveneceksiniz de ama idari bir işleme, göreve
çektiğinde güvenmeyecekseniz o ayrı bir şey.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Bakan, siz Yargıyı paralel yapı ele geçirdi. demiyor musunuz?
Hâkimlerden siz şikâyet ediyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yine bir başka husus Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; dünyanın en iyi üniversiteleri Amerika Birleşik
Devletlerindedir.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Paralel
yapı yargıyı ele geçirdi. diyen siz değil misiniz?
Hâkimlerden siz şikâyet ediyorsunuz. Siz güveniyor musunuz hâkimlere?
BAŞKAN Sayın Köktürk, tamam, tamam; yeteri
kadar anlattınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Ama Amerika Birleşik Devletlerinde hiçbir rektör seçimle
gelmemiştir. Dolayısıyla seçimle gelmek o yeri iyi
çalıştırmak için gerekli şart değildir. Biraz önce de
burada konuşan hatiplerden biri de Türkiye'de yargıya olan güvenin en
düşük seviyede olduğunu söyledi. E, bizim HSYKnın da seçimle
geldiğini herkes biliyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Değişikliği siz yaptınız
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Hep beraber yaptık, Meclisten geçenleri hep beraber yaptık.
FARUK BAL (Konya) Hiç beraber yapmadık.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Biz
yapmadık.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Biz onay vermedik.
FARUK BAL (Konya) Külliyen karşıydı MHP.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Yine, bir başkası izin müessesesi: İzin müessesesiyle ilgili
şikâyet de oldu. Bakın, önümde 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun var.
Bu Kanunda diyor ki: Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri
sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için
izin alınması gereklidir. İlçelerde kimden? Kaymakamlardan.
İlde kimden? Valilerden. 3üncü madde (e): Bakanlar Kurulu kararı
ile veya Başbakanlık ve bakanlıklar ile bağlı
kuruluşların merkez teşkilâtında görevli olup, ortak
kararla atanan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında ilgili
bakan veya Başbakan tarafından verilir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yani hâkim
memur mu oldu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Dolayısıyla da 657 sayılı Kanuna tabi sivil memurlara
tanınan bir hakkın Silahlı Kuvvetlerde çalışan
askerlerimize de tanınmasından doğal hiçbir şey yoktur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yani hâkim
memur mu oldu şimdi? Olmuyor, olmuyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Bizim amacımız, en temel değer insandır, İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. diyoruz dolayısıyla biz
insanı koruyacağız.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) O doğru bir söz
değil. Onu yanlış biliyorsunuz, İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. değil o söz, yanlış biliyorsunuz, hep
yanlış söylüyorsunuz. Süründürerek de yaşatırsın
insanı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Bunu yaparken de sistemin, güvenliğin, istikrarın devamı için bu
kararları alıyoruz. Eğer bir yanlış yaparsak, bu da,
yine öncelikle idarenin bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine
tabi. Bakın, HSYKnın her işlemi yargı denetimine tabi
değil ama bu yeni düzenlemedeki bütün yapmış olduğumuz
işlemlerin hepsi yargı denetimine tabi. Yaptığınız
bir işlem yargı denetimine tabiyse bundan böyle kaygı duymaya
gerek var mı?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) O zaman niye
siz yargıdan şikâyet ediyorsunuz? Güvenmiyorum. diyorsunuz
Sayın Bakan, siz söylüyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Bunu nasıl ilan edeceksiniz? demeye imkân var mı? Biz İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. diyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hâlâ yanlış
söylüyorsunuz Sayın Bakan. İnsanı yaşat diye bir şey
söz konusu değil. İnsana değer verme
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Bu yasayla hem Silahlı Kuvvetlerimizin mensuplarına ilave bir güvence
getireceğiz hem de bu Askerî Hâkimler Kanununda Millî Savunma
Bakanlığına verilmiş olan yetkiler Bakandan alınarak
birinci sınıfa ayrılmış, kürsüde çalışırken
güvendiğimiz hâkimlerden oluşan, Bakanın da bulunduğu 5
kişilik bir heyet marifetiyle yapılacaktır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Süründürerek de
yaşatırsın insanı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Bu yasanın vereceğiniz desteklerle birlikte ülkemize, millete
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri arkadaşlarım; Askeri Hakimler Kanunu
İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Her devlet kendi varlığını korumak için
orduya ve millî savunmanın düzenlenmesine muhtaçtır. Bu ihtiyaç
sebebiyle Anayasamızın 117nci maddesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin vazifesi Yurt dışından gelecek tehdit ve
tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak,
caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün
muhafazasını ve güçlenmesini sağlanmak ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak.
şeklinde düzenlenmiştir. Bu vazifelerin yerine getirilmesi
Silahlı Kuvvetlerle ilgili farklı düzenlemeler
yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk
nedeniyle Anayasamızın 145inci ve 156ncı maddelerinde askerî
yargının varlığı kabul edilmektedir. Gerek
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi mahkemelerin
bağımsız ve tarafsız olması hükmünü içermektedir.
Avrupa Birliği üyelik süreci kapsamında gerçekleştirilen birçok
hukuki düzenleme esasen adli ve idari yargıda değişiklikleri
gündeme getirmiştir. Bu kapsamda, Anayasamızın 145inci
maddesinde düzenlenen askerî yargı da bu değişikliklerden
etkilenmiştir. Anayasanın 145inci maddesinde yapılan
değişiklikle; bir, askerlik hizmetlerinin gerekleri; iki, askerî
hâkimlerin görevde bulundukları komutanlıkla olan ilişkileri
Anayasadan çıkarılmıştır. Ayrıca, savaş
hâli haricinde asker olmayan kişilerin askerî mahkemelerde
yargılanamayacağı ilkesi belirlenmiş ve asker kişiler
tarafından askerî mahallerde işlenen bazı suçlar ile devletin
güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine ve suçlara
ait davaların adli yargıda görüleceği hususları Anayasa
değişiklikleriyle düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararında da ifade edildiği gibi, doğası
itibarıyla Silahlı Kuvvetler mensuplarının belli hak ve
özgürlüklerine, sivillere uygulanması mümkün olmayan
sınırlamalar getirilebileceği ve bu konuda ayrık
düzenlemeler yapılabileceği kabul edilmektedir.
Gerçekten de Askerî Ceza Kanunuyla korunan hukuki
menfaate baktığımızda, hukuk devleti ilkesine uygun olarak
Türk Silahlı Kuvvetlerinde kişi hak ve özgürlükleriyle astın ve
üstün hukukunu korumak, askerî disiplini muhafaza etmek ve suç işlenmesini
önlemek şeklinde görülmektedir. Bu nedenle genel ceza kanunlarında
yer verilmeyen millî savunmaya özgü bir kısım suçlar yönünden
farklı düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; diğer yandan, 1632 sayılı Askerî Ceza
Kanununun bazı hükümleri Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına konu
olmuştur. Anayasa Mahkemesi değişik tarihli kararlarında
bazı askerî suçlar yönünden erteleme hükümlerinin
uygulanamayacağı ve kısa hapis cezasının seçenek
yaptırımlara çevrilemeyeceğine ilişkin ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının bazı
askerî suçlar yönünden uygulanamayacağına ilişkin, aynı
zamanda asker kişiler hakkında statüleri devam ettiği sürece bu
kanunda belirtilen denetimli serbestliğe ilişkin hükümlerin
uygulanamayacağına dair düzenlemelerin Anayasaya aykırı
olduğuna ve bu düzenlemelerin iptaline karar vermiştir.
Yine, Anayasanın 38inci maddesinin
değiştirilmesiyle ölüm cezası verilemeyeceğine dair
düzenleme gerçekleştirilmiştir. Anayasada yapılan bu
değişiklikler neticesinde, Askerî Ceza Kanununda yer alan ölüm
cezasına ilişkin hükümler Anayasaya aykırı hâle
gelmiştir.
Yine, Anayasanın 145inci maddesi, 2010 tarihli
Anayasa değişikliğiyle değiştirilmek suretiyle
devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
ait davaların her hâlde adliye mahkemelerinde görüleceği hüküm
altına alınmıştır. Bütün bu gelişmeler 1632
sayılı Askerî Ceza Kanununda bazı değişiklikler
yapılmasını zorunlu hâle getirmiştir. Adalet Komisyonumuzun
kabul ettiği tasarıyla, bir; Askerî Ceza Kanununun erteleme ve
kısa süreli hapis cezasına, seçenek yaptırımlara çevrilme
hükümlerinin askerî suçlar için uygulanmayacağına ait kanun maddesi
Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki gerekçeler doğrultusunda
orantılı şekilde düzenlemeye konu edilmiştir. İki:
Kanunlarda bulunmasına rağmen, hiçbir kanunda tarifi bulunmayan
sırf askerî suçun tanımı yapılmıştır. Üç:
Ölüm cezası kaldırılmış, yerine
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
öngörülmüştür. Dört: Zaman aşımı hükümleri Türk Ceza
Kanunuyla uyumlu hâle getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ayrıca, Anayasa Mahkemesi tarafından 3053
sayılı Kanunun birçok hükmü de iptal edilmiştir. Bunlardan
askerî mahkemelerin görev alanını düzenleyen askerî mahallerde
ibaresi iptal edilmiştir ve yine müşterek işlenen suçlarda
yargılamayı düzenleyen 12nci madde de iptal konusu edilmiştir.
Bu nedenle Komisyonumuz 353 sayılı Kanunda değişiklik yapan
tasarıyı da bu hâliyle kabul etmiştir. Buna göre, askerî
mahkemelerin kuruluşunun, askerî birliklerin teşkilat
yapıları ve bulundukları coğrafi durum ile iş
yoğunluğu göz önünde tutulmak suretiyle yapılması
öngörülmüştür. Askerî mahkemelerin görev alanı Anayasa
değişiklikleri doğrultusunda tasarıyla yeniden
düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması hükümleri Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
doğrultusunda tasarıda orantılı olarak düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, tasarının
en önemli maddelerinden olan ve Adalet Komisyonumuzda da en çok
tartışılan husus: Tasarıyla, bağımsız ve
kararları yargı denetimine açık bir Askerî Hâkimler Kurulu
oluşturulmaktadır. Bu kurul mahkemelerin bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatı esaslarına göre çalışacak bir kurul
olup bağımsız bir kuruldur. Bu kurulun görevleri: Askerî
hâkimlerin disiplin soruşturmaları ve bu soruşturmalar sonunda
verilebilecek disiplin cezaları konusunda bu kurul yetkili olacaktır.
Ayrıca, kurul, mesleğe kabul, atama, nakil, izin, birinci sınıfa
ayırma, birinci sınıfta olma, görevden uzaklaştırma
gibi konularda yetki ve görevlere sahip olacaktır.
Tasarının 32nci maddesinde düzenlenen Askerî
Hâkimler Kurulu, Millî Savunma Bakanı ile Millî Savunma
Bakanının teklifi ve Başbakanın onayıyla birinci
sınıf askerî hâkimlerin arasından seçilen 4 üyeden
oluşacaktır.
Tasarının 9uncu maddesi askerî hâkimlere
uygulanacak disiplin cezalarını, 10uncu maddesi disiplin
cezalarına ilişkin usul ve esaslar ile yargı yolunu, 11inci
maddesi de askerî hâkimlere ait görevden uzaklaştırmaya ilişkin
esasları düzenlemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tasarı tümüyle ele alındığında
esasen tasarının Anayasa değişiklikleri, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
doğrultusunda oluşan yasal boşlukları ortadan
kaldırmak amacıyla sivil yargıdaki kurum ve kurallara,
Anayasamıza, evrensel hukuk kurallarına uygun düzenlemeler
yapıldığını görmekteyiz.
Tasarının bu hâliyle hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, siz bu tasarıyla Millî Savunma
Bakanı olarak şu anda şahsınızda var olan yetkilerin
bu kurula verildiğini söylüyorsunuz ve daha demokratik olduğunu
söylüyorsunuz. Ancak, bu işin özünde, askerî hâkim ve savcıların
nasıl seçildiği, gerçekten onların bu kurul tarafından
kabul edilmesi nedeniyle siz kabul edeceksiniz, onlar o kurul kararları
çerçevesinde karar verecekler, böyle kaygıları taşıyoruz.
Askerî hâkim ve savcıların kabulü nasıldır? Bunu bir
açıklayabilir misiniz.
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, geçen gün size telefon açtım,
aradım sizi ama maalesef, telefonumdan sonra yurt dışına
çıkacağınız bildirildiği hâlde bir daha bana
dönmediniz Sayın Bakan. Ben günlerdir sizin telefonunuzu bekliyorum. Ve
konuşacağım konu da şuydu: Bu bedelli askerlikle ilgili
konuda görüşecektim sizinle ve bedelli askerlikle ilgili daha önce para
yatırmış olan insanların paralarını
tamamlayamadıkları için yeni başvurularında bu kez o
paralar yok sayılarak yeniden tamamı yatırılmak üzere
kendilerine talimat verildiği öngörülmüştür. Devlet hiçbir insanın
parasının üstüne yatmamalıdır. Daha önce 30 bin lira olan
bedel 18 bin liraya indirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Antalya) 15 bin lirasını
vatandaş yatırmıştır, kalan 3 bin lirayı da
yatırması gerekirdi. Bu konuyu görüşecektim ama lütfetmediniz,
beni aramadınız.
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Bakanım, şimdi, kürsüde söyleyecektim ama zaman yetmedi.
Şimdi, tasarıda bu askerî hâkim ve savcı
yardımcılıkları kaldırılıyor yani mevcut
askerî hâkim ve savcı yardımcılıkları var, şimdi,
burada şöyle bir sakınca olacak mı diye bir kaygım var:
Tabii, o yardımcılıklar gereği göreve başlayan
hâkimler kürsüde, orada istihdam ediliyorlar yani kürsüde yer alıyorlar,
hâkimlik yapıyorlar. Şimdi, kaldırılınca
bakıyorum, yerine bir şey koymuyoruz, koymuyorsunuz. Bu
yardımcılıklar kalkınca mesleğe ataması
yapılan hâkimler hiç kürsüye gitmeden, orada yer almadan idari görevlere
atanabilirler gibi bir durum da var yani bu bir sıkıntı
yaratmayacak mıdır? Bunu aslında arkadaşlarımızla
da konuşmaya çalıştım. Bunun yönetmelikle
düzenlenebileceği belirtildi bana ama yardımcılıkların
kalkması kürsüde onların o tecrübe sahibi olmaları, hâkimlik
yapmalarını da engelleyecek midir diye bir kaygı
taşıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle bu kurul tarafından
verilecek olan cezalara ilişkin ben bazı görüşlerinizi
öğrenmek istiyorum. Yer değiştirme cezasıyla ilgili olarak
bu cezanın verilebilmesi için şöyle bir şey öngörülüyor: Somut
deliller elde edilmemiş olsa bile rüşvet aldığı veya
irtikapta bulunduğu kanısını uyandırmak. Şimdi,
böyle bir iddia çok ciddi bir iddiadır Sayın Bakan. Böyle bir
kanı uyanmak gerekçesiyle yer değiştirme cezasının
verilmesi doğru mudur, hukuki midir, hakkaniyete uygun mudur?
BAŞKAN Sayın Köktürk
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önce yapmış olduğunuz
konuşmada askerî hâkimler kurulunun evrensel hukuk normlarına uygun
olduğunu söylediniz. Oysaki bu konuda Avrupanın hâkimlerle ilgili
konseylerinin değişik kararları var. Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin hâkimlerin bağımsızlığı,
verimliliği ve rolü hakkındaki tavsiye kararında, hâkimlerin
seçim ve kariyerleri hakkında karar verecek makamların yasama ve
yürütmeden bağımsız olması,
bağımsızlığının sağlanması için
kurul üyelerinin yargı tarafından seçilmesi ve çalışma
usullerinin bizzat bu makamlar tarafından belirlenmesi gerektiği
belirtilmiş. Yine Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyinin
kararında da Kurul üyeleri yargı kökenli olsun veya olmasın
aktif politika içerisinde yer almamalı, parlamenterler, hükûmet üyeleri,
idare mensupları kurulda yer almamalı. diyor. Avrupa Konseyinin ve
Bakanlar Komitesinin bu kararlarından haberiniz var mı Sayın
Bakan?
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Bakanım, deminki
sözlerim yarım kaldı. Şimdi, ben şunu sormak istiyorum:
Daha önce bedelli askerlik için bedel yatırıp sonra onu
karşılayamadığı için parası devlette
kalanların üstüne mi koyacaksınız yoksa onları yok
sayıp yeniden para mı talep edeceksiniz? Bu doğru bir şey
olur mu? Bu durumda kaç kişi vardır Türkiyede? Onu sormak istiyorum.
Bir de Jandarma teşkilatının ortadan
kaldırılması ve İçişleri Bakanlığına
bağlanmasıyla ilgili bazı söylentiler var. Bu konu çok tehlikeli
bir konudur. NATOya bağlı olmayan tek ordumuz Jandarmadır.
Jandarmanın bu şekilde ortadan kaldırılması hangi
iradenin eseridir? Osloda bu konu görüşülmüş müdür? Onu soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim.
2012 tarihli ve 6318 sayılı Kanunla Askeri
Hâkimler Kanununda değişiklik yapılarak birinci
sınıfa ayrılmada rütbe terfi esası terk edilmiştir. Bu
değişiklikle hizmete geçirilen yıl süresi esas alınmış
ve askerî hâkimlikte mesela on iki yılını dolduran ve diğer
şartları da taşıyan askerî hâkimler birinci
sınıfa ayrılmaya hak kazanmıştır. Bu lehte
değişiklik de 2000 yılı öncesinde kendi istekleriyle emekli
olan askerî hâkimlere yine uygulanmamış ve sadece yine görevde olan
askerî hâkimlere uygulanmıştır. Hâlen 2000 yılı
öncesinde emekli olan askerî hâkimlerin mağduriyetleri devam etmektedir.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Önüme gelen cevaplara göre cevaplandırmak istiyorum.
Önce Sayın Yılmazın Meslekten çıkarmaya ilişkin
hüküm adil midir, hukuki midir? diye
Tabii, kurulumuzun vermiş
olduğu bütün kararların yargı denetimine tabi olduğunu
belirterek şunu söylüyorum: Bu hükmü nereden aldık? Mevcut Hâkimler
ve Savcılar Kanunu var, HSYK Kanunu; 69uncu maddesindeki aynı hükmü
biz aldık. Dolayısıyla onlardan farklı bir hüküm
getirmedik. Yani düşündük ki mevcut bu yasa Parlamentonun süzgecinden
geçmiş ve yasalaşmış. Aynısını buraya
geçirdik, ilave bir şey getirmedik. Ancak bizimkinin diğerinden bir
farklı iyi tarafı da var, yargı denetimine tabi. Bir öncekinde,
HSYKlarda böyle bir yargı denetimi de yok.
Yine, Sayın Turgut Beyin
Yardımcılıkların kalkması sıkıntı
yaratır mı? Çünkü kürsüde görev almadan idari işlemlere
getireceksiniz
Stajını bitiren adaylar kürsüde hâkim ve savcı
olarak görevlendirilecek, bunu yönetmelikle düzenleyeceğiz ve
doğrudan idari göreve atanmayacaktır. Ben de avukatlık
yaptım. En iyi hâkimlerin de avukatlardan gelenlerden
olacağını düşünüyorum. Neden? Şundan: Masanın iki
tarafını da görmesi lazım yani hem oradan hem buradan.
Dolayısıyla burada da böyle bir şey yoktur.
Yine, Sayın Gürkut Acar, öncelikle özür diliyorum,
NATO toplantısındaydım. Döndükten sonra benim sekreterlerimin
mutlaka bana bildirmesi lazım ki, yoksa ben şu ana kadar
Veya sizin
dışınızda bir milletvekili de diyemez ki: Sayın
Bakanı aradım ama dönmedi. Meclise olan saygıdan, millî iradeye
olan saygıdan... İlla her söylediğinizin cevabı evet
olacak demek değildir, hayır da bir cevaptır ama
hayırı söyleriz.
Şimdi, bir önceki çıkarılan bedelli yasada
bedel 30 bin liraydı, iki taksitle ödeme imkânı getirmiştik. Bir
taksidi ödediler, 15 bin ancak ikinci taksidi ödemediler. Bizim arkadaşlar
işte, Hukuk Müşavirliğimiz var, Genelkurmaydan da görüş
alıyorlar- bir görüş verdiler. Onlara bu talep geldi,
Bakanlığa da: 15 bin ödemiştim, dolayısıyla da 3 bin
daha ödeyeyim de ben de bu bedelliden yararlanayım. diye talepler
vardı. Hukuki görüş şu şekilde verildi: Yasada böyle bir
talep olmadığından, siz 18 bin lira yatırın. diye.
Ancak siz söylediniz, devlet el koymaz. Biz bir Bakanlar Kurulu kararı
çıkardık çünkü verilmemiş olan hizmetten dolayı bir bedel
alınmaz. Yani devlet bir şey alacaksa mutlaka bir hizmet vermesi
lazım. Dolayısıyla, biz bedelli askerlikten dolayı 15 bin
lira ödeyip ancak üstünü ödemediği için bedelli askerlikten yararlanamayan
insanların bu parasını iade ediyoruz. Demek ki iade
edeceğiz, alacak, 3 bin lira da üzerine koyacak, geri bize yatıracak;
durum bu.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Niye
kulağı tersten tutuyorsunuz Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ya,
dediğiniz çok doğru, aynen öyle. Dedim Niye böyle? diye, işte,
hukukçuyum, hukuk doktoruyum
Hatta bir husus daha diyeyim, bazen bakan da her
şeye de karar vermiyor, onu da çok net söyleyeyim yani. Nasıl
diyeyim? İşte, hukuk müşavirlikleriniz var, işte, her
yerden görüş geliyor, önünüze gelen görüş şu:
Diplomasının denkliği sayılmamış, askerliğini
bitirmiş, tezkere de vermişsiniz; daha sonra, bitirdikten sonra
diploması iptal edildiğinden dolayı veya
sayılmadığından dolayı Sizin askerlik süreniz eksik
kaldı. diyerek askere çağırıyoruz. Bu insanlar diyor ki:
Bak, hiç askerlik yapmamış olanı bedelliden
yararlandırıyorsunuz. Ben ise askerliğimin bir
kısmını yaptım, hiç değilse bedelle -18 binin
tamamını değil de- hepsini de ödeyeyim. Ancak hukuk
müşavirliğinden gelen görüş
Aynen, çok net de söyledim, bana
gelen yazıyı ben de imzalamadım ama bir şekilde Millî
Savunma Bakanı namına Müsteşarımız, işte, bir
şekilde cevap vermek durumunda kaldı. Doğru bir
yaklaşım değil ancak bazen hukuk müşavirliğinden gelen
o görüşlere de uymak durumunda kalıyorsunuz. Yani benim şahsi
görüşüm
Haa, bunlar ne yapacaklar? İdarenin kabul etmeme
işlemlerine karşı yargıya gidecekler, yargıda da benim
yapmış olduğum bu açıklama da onlar lehine ilave bir delil
olacak diyoruz. Dolayısıyla, diploması herhangi bir şekilde
denkliği kabul edilmediği için iptal olanların da bedelli
askerlik yasasından yararlanması gerektiğini söylüyorum ancak
Bakanlığımdan verilen cevap bunun
karşısındadır. O, biraz önceki
arkadaşlarımın söylediğinin
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Yani buradan
şu çıkıyor Sayın Bakan: Yani kurulu ben seçiyorum ama beni
de dinlemiyorlar.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yani bazen usul vardır, Vali Bey de bilir, işte, bürokrasiden gelen
arkadaşlar da bilir ki bürokrasinin de ağırlıklı
eğilimine uymak durumundasınız.
Yine, Sayın Akagün Yılmazın
BAŞKAN Demek ki sonsuz millî irade yokmuş.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
İşte, ne diyelim efendim? Onun için, biz diyoruz ki: Burada siyaseti
güçlendirin. Bakan size hesap verir, yanlış yaptığında
söylersiniz, vatandaşa şikâyet edersiniz. Siz bürokratı kime
şikâyet edeceksiniz?
Dilek Akagün Yılmazın Askerî hâkimlerin
savcılık kabulü nasıl oluyor? Kuvvet
komutanlıklarınca belirlenen ihtiyaçlar çerçevesinde Millî Savunma
Bakanlığı
Yani diyor ki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
10 tane hâkime ihtiyacım var., Hava Kuvvetleri
Komutanlığı 15e ihtiyacım var. Dolayısıyla
kuvvetlerin ve Genelkurmayın, Kara Kuvvetlerinin talepleri dikkate
alındıktan sonra Millî Savunma Bakanlığı tarafından
açılan sınavla staja kabul edilen adaylar bir yıllık staj süreleri
sonunda üçlü kararnameyle hâkim ve savcı olarak mesleğe
atanıyorlar.
Yine, Sayın Eyidoğanın 2010
yılından önce meslekten ayrılmış hâkimler için
düzenleme yapılması konusunda
2010 yılında askerî
hâkimlerin özlük haklarına yönelik yapılan düzenlemeler adli
yargıda olduğu gibi bu tarihten önce emekli olmuş askerlere
yansıtılamamıştır.
Başkanım, bu kadar diye düşünüyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN Peki, zamanınız vardı da
III.-Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Toplantı yeter
sayısı
BAŞKAN Evet, toplantı yeter sayısı
arayacağım.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi yoklama yapıyorum.
Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Köktürk,
Sayın Yılmaz, Sayın Eyidoğan, Sayın Serindağ,
Sayın Demiröz, Sayın Acar, Sayın Küçük, Sayın Tunay,
Sayın Özgümüş, Sayın Aygün, Sayın Özkan, Sayın
Özdemir, Sayın Öner, Sayın Kaptan, Sayın Ekşi, Sayın
Loğoğlu, Sayın Öz, Sayın Özgündüz
Evet, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve de
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-Y O K L A M A
BAŞKAN - 685 sıra sayılı Kanun
Tasarısının maddelerine geçilmesi oylamasından önce
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
FARUK BAL (Konya) Bakan yok Sayın Başkan,
Bakan yok efendim.
BAŞKAN Yoklama yapıyoruz önce, daha o
kısma geçmedik, sadece yoklama faslındayız, ondan sonraki
şeyde
Yoklamayı başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685) (Devam)
BAŞKAN Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
685 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 25inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına 685
sıra sayılı Askerî Hâkimler Kanunu Tasarısıyla ilgili
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben burada gerçekten bir şey söylemek istiyorum.
Avrupa Birliği üyelik sürecinde, müzakere sürecinde olan bir Türkiyede
sürekli olarak bir darbe mağduriyeti edebiyatı yapıldı her
seçimde. Darbeciler, Darbe yaptılar., Vesayet, Askerî vesayet hep
bunlar söylendi. Zaten Avrupa Birliği Kopenhag Kriterlerine göre, silahlı
güçlerin sivil otoritenin emrinde olması gerekiyor, doğru olan bu.
Ama her nedense Türkiyede Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma
Bakanına bağlı olacağına Başbakana
bağlı.
Şimdi, dikkat edin, Genelkurmay Başkanı,
Başbakana bağlı olduğu için Millî Savunma Bakanı,
Genelkurmay başkanlarının katıldığı
toplantılara katılamıyor Bakan olarak. Başbakan da, dikkat
edin, bu toplantılara katılmıyor çünkü Başbakan düzeyinde
toplantıları yok, bu, bir boyutu.
İkinci boyutu da şudur: Ben, 80li
yıllarda genç bir avukat iken -353 sayılı- askerî mahkemelerin
kuruluşuyla ilgili bir kitap çalışmasında yer aldım.
Sonra askerî darbe oldu. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu
uyarınca askerî mahkemelerin işleyişi, çalışması
ve çok tartışmalar oldu. İşte, hukukçu olmayan subay
hâkimler vardı hatırlarsınız, disiplin hâkimi ama subay
hâkimler de mahkeme başkanlığı yapardı. Sonra Anayasa
Mahkemesince bu iptal edildi, hatta sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine gitti, orada da iptal edildi, hatta devlet güvenlik
mahkemelerindeki askerî yargıç konusu da ihlal
sayıldığı için, koalisyon hükûmetleri döneminde -Sayın
Bal hatırlarlar o dönemi- DGMlerdeki asker üye nedeniyle mahkûmiyet
kararı çıkınca asker üye de DGMlerden çıkarıldı,
sonra DGMler kapandı, ÖYMler geldi falan filan.
Şimdi, Allah aşkına, bu manzara
karşısında Hükûmet bize öyle bir taslakla geliyor ki askerin
vesayetini kendisi devralıyor. Yani sözde, askerin üstünde vesayet kuracak
ama değil, yürütmenin yargı üzerindeki vesayetini kurmak için Anayasa
Mahkemesinin kararını baypas ediyor.
Şimdi bu kanunu geçirdiğiniz zaman bütün askerî
yargıçların, savcıların Millî Savunma Bakanını
gördüğü zaman yapması gereken bir tek şey var, üniformalı
olunca, esas duruşa geçip Sivas; emret komutanım! Hani çekiyoruz ya
askerde, yaptınız hepiniz bunu değil mi? Askerî
yargıçların ve savcıların Millî Savunma Bakanını
gördüğü zaman, işte Ahmet Ay, Sivas; emret komutanım! diye
durması lazım. Niye? Çünkü Askerî Hâkim Kurulunun 4 üyesini
Sayın Savunma Bakanı atayacak. Yetmedi, kendisi de Başkan.
Bundan daha ötesi var mı? Arkadaşlar, bu, hangi hukukta var ya?
Şimdi, benim anlamadığım bir
çelişkiyi daha söyleyeyim size: Mademki Millî Savunma Bakanı, Askerî
Hâkimler Kuruluna 4 tane üye atıyor, bir de kendisi Başkan, 5. Bu
kadar kıymetli, takdirli komutanlar, hâkimler, savcılar, asker, hepsi
Millî Savunma Bakanının emrinde ama soruşturma iznine
geldiği zaman -dikkat edin- Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanlarının soruşturma iznini Başbakan verecek, Jandarma
Genel Komutanı ve Sahil Güvenlikle ilgili
soruşturma iznini İçişleri Bakanı verecek, geri kalan
personel ve memurun soruşturma iznini de Sayın Savunma Bakanı
verecek. Bu, ne yaman çelişkidir arkadaşlar? Hem mahkemenin hem
Askerî Hâkimler Kurulunun Başkanı olacak hem bütün hâkimler,
savcılar ondan korkacak hem sicilleri, liyakatleri, terfileri,
disiplinleri Sayın Bakanın elinde olacak, sonra sadece
kışladaki patates soyan personelin soruşturma izni için Bakana
gideceksiniz, bu ne? Şimdi, Bakanın fiyakası bu kadar da
çizilmez ki, arkadaş, bu da yapılmaz ki yani ne yapıyorsunuz?
Bu hukuk, bu bürokratlarınız bu yasaları
düzenlerken, getirirken bunun ayarını bilmez mi yani? Madem bu kadar
kudretli bir bakan olacak, kurulun başkanı olacak, soruşturma
izninde niye memurların, personelin, yok şoförün, araç getirenin,
levazımcısının, onların, lojistik bilmem ne
elemanının iznini veriyorsunuz? İçişleri Bakanı,
valiye, jandarma kolluğuna ve sahil güvenliğe, zaten polis onda;
Başbakana Genelkurmay ve kuvvet komutanlarının iznini
vereceksiniz
Peki ya, Başbakan ve Hükûmet bu kuvvet komutanlarıyla
beraber suç işlerse ne olacak, onların iznini kim verecek? Bu Meclis
verecek, değil mi? Bu Meclis verecek Anayasa 100e göre soruşturma.
Yolsuzluk dosyalarında gördünüz, verdi mi? Vermedi. Yani, bir şey
var. Sizi anlayamıyoruz, sizi anlamakta zorluk çekiyoruz, diyorsunuz ki:
Bu seçim, başkanlık sistemi ile şimdiki sistem arasında
geçecek. Mademki başkanlık yarışıdır, kuvvetler
ayrılığı var -yargı, yürütme, yasama; bunun tarihsel
adı var, Montesquieuye kadar gidebilirsiniz- şimdi, niye bu
kuvvetler ayrılığını güçler birliğine
çeviriyorsunuz? Zaten Mecliste çoğunluksunuz, yasama; hükûmet sizden
çıkıyor, yürütme; kalıyor yargı, yargıyı da bu şekilde,
HSYKyı da Adalet Bakanlığının emrine
aldınız, Askerî Hâkimler Kurulunu da Savunma Bakanının
emrine aldınız. E, bunun adı demokrasiyse yani kusura
bakmayın, size bu demokrasi dersini kim anlatıyor, kim sizi bu
dersten geçirdi? Onu iyi öğrenmek lazım.
Şimdi, yargı birliği, demokratik ülkelerde
geçer kuraldır. Askerî suçlar, özel mahkemeler olabilir ama getirirsiniz,
Yargıtayın bir dairesinin içinde bu özellikli suçlarla ilgili bir
daire olabilir, askerin içinde disiplin mahkemeleri olabilir, o, ayrı bir
konudur ama askerî yargıyı ayrı koyamazsınız,
koyduğunuz zaman yargı birliğini
dağıtırsınız. Ondan sonra da -Millî Savunma
Bakanı ezkaza şimdi hukukçu- Yılmazı nerede
bulacaksınız? Ne savunma bakanları gördük, geldi geçti. Her
zaman da hukukçu bir bakan başlarında olmaz demek istiyorum.
Şimdi, farz edin, Suriyede IŞİD, Türkiyeye
saldırdı ve olağanüstü bir durum oldu ve Meclis
sıkıyönetim kararı aldı, olağanüstü hâl kararı
aldı. Ne olacak şimdi? Başbakan ne olacak? Sıkıyönetim
komutanı olacak arkadaşlar. Niye? Çünkü komutanların
soruşturma izni ondan geçiyor. Düşünün ki bir hükûmetin
başbakanı sıkıyönetim komutanı oluyor. Eskiden kuvvet
komutanları vardı, üstlerinde de Genelkurmay vardı.
Bunların hepsinin soruşturma izni mahkemede kime geçiyor? Hükümete,
Başbakan ve bakanlara, onlara devredilmiş olacak.
Şimdi, buradan hemen şuna geçmek istiyorum:
Şimdi, sivil denetim değil bunun adı. Buna, kusura
bakmayın, sivil denetim denmez. Buna bal gibi Askerî yargıyı
da, savcıyı da, herkesi de kendime bağlıyorum. denir. Ya,
onu kendinize bağlayacağınıza yargıyı
bağımsız kılın, yargı bağımsız
olsun, yargının birliğini sağlayın. Askerî
Yargıtay olmasın, askerî mahkemeler Genelkurmay mahkemesi gibi
Roboskide katliam yapan komutanları rahatlıkla soruşturabilsin.
İşte, özel yetkili savcının, özel yetkili mahkemenin
takipsizlik kararı, görevsizlik kararı verdiği, Genelkurmaya
gönderdiği Roboski davasında olduğu gibi artık
savcılara kadar kimse yorulmayacak. Sadece, Başbakan kuvvet
komutanıysa -ki Roboskide Genelkurmay Başkanı vardı-
çıkıp diyecek ki: İzin vermiyorum arkadaş. Topluca katliam
olmuş, uçak, bombaları indirmiş, ben size izin vermiyorum.
Yani, Meclis komisyonuna da gerek yok, soruşturmalara da gerek yok, hâkime
de gerek yok, savcıya da gerek yok. Davutoğlunun ağzından
çıkacak, olacak kanun. Bu kanunla ancak siz kanun çalabilirsiniz! Bu kanun
farklı kanun olur, o, başka bir kanundur. Bu kanundan da siz kâr,
halk kâr sağlamaz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak
Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 685 sıra
sayılı Askeri Hakimler Kanunu Tasarısının birinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Görüşlerimizi burada bildireceğiz.
Şimdi, bu tasarı hazırlanırken
-notlarına baktığımızda- Anayasa Mahkemesinin iki
iptal kararının olduğunu görüyoruz. Birisi, Millî Savunma
Bakanının askerî hâkimlerle ilgili disiplin cezaları
veremeyeceğine ilişkin. Bunun askerî hâkimlerin hâkimlik
teminatı ve bağımsızlığına aykırı
olduğuna dair bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Bu, biraz önce de
arkadaşlarımızın söylediği gibi Anayasa Mahkemesinin
bu iptal kararı dolanılarak yeniden konulmuş oluyor bu
tasarıya. Nasıl dolanılarak konulmuş oluyor? Millî Savunma
Bakanı vermeyecek ama Millî Savunma Bakanının
atadığı, daha doğrusu, önerdiği ve
Başbakanın atadığı, yine yürütmenin etkisinin,
ağırlığının olduğu Askerî Hâkimler Kurulu
tarafından bu cezalar verilecek, tayinler, atamalar, nakiller, cezalar,
hepsi verilecek. Bu, şimdi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına
uyulmuş anlamına mı geliyor?
Şimdi, bununla
beraber, bu tasarıyla beraber askerî hâkimlerin bağımsız ve
tarafsız karar vermeleri mümkün olmayacak. Bundan sonra askerî hâkimler,
belli makamlara yükselebilmek için siyasilere daha yakın davranmak
durumunda kalacaklar. İktidar, siyasi amaçlar uğruna aynı sivil
yargı gibi askerî yargıyı da mahvedecek, öyle görünüyor. Bugüne
kadar Türkiyede hep yargının iki başlılıktan kurtarılması,
askerî yargının bir uzmanlık mahkemesi olarak sivil
yargının içine dâhil edilmesi, askerî yargıçların üniforma
giymemesi gibi ihtiyaçlardan bahsedilmiştir. Oysa bu tasarı, askerî
mahkemeleri askerî komutanlıkların etkisinden kurtarırken
siyasilerin etkisi altına sokmuştur. İktidar gerçekten askerî
yargı hakkında olumlu bir şey yapmak isteseydi bu yönde bir
adım atması gerekirdi ama bunu yapmamıştır. Hükûmet
şöyle demek istemektedir: Benim kontrolümde olsun da nasıl olursa
olsun, Anayasa Mahkemesi kararlarını da yok sayarım.
Şimdi, biraz önce ben Sayın Bakana şunu
sordum, dedim ki: Sayın Bakan, siz diğer ülkelerden örnekler
verdiniz, diğer ülkelerde de bu kurulları yine bakanların
atadığından bahsettiniz, bunun demokratik olduğunu
söylediniz. Peki, diğer ülkelerde hâkim ve savcıların
mesleğe alınma koşulları nedir, bizim ülkemizde nedir?
Şimdi, eğer, siz, askerî hâkim ve savcıları da, normal
sivil yargıç ve savcıları da bakanlığın
denetimindeki bir komisyonla alıyorsanız, kendi siyasi
düşüncenize uygun insanlar olsun diyorsanız, bunlardan
bağımsız bir tavır bekleyemezsiniz Sayın Bakan. Siz, o
Avrupadaki örnekleri gösterirken oradaki o demokratik tavrı, hâkimlerin
ve savcıların seçilirkenki siyasi polemiklerin dışında
gerçekten hukukçu olmaları, gerçekten verimli ve liyakat sahibi
olmalarının istendiğini herhâlde görmezden geliyorsunuz.
Asıl, hâkim ve savcıların bağımsız olması
teminatları, mesleğe alımlarından itibaren politik gerekçelerle
değil, gerçekten hukukçu olmalarına bakılarak
alınmasıyla olur. Bizim hem adli yargımızda hem askerî
yargımızda ne yazık ki idarenin vesayeti, idarenin
baskısı, Hükûmetin baskısı oradan başlamaktadır.
Bu ayrıntıyı, bu önemli püf noktasını göz ardı
ediyorsunuz, bunu anlatmak istiyorum.
Bir de bu Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından
bir tanesi de özellikle sırf askerî suçlarla ilgili olarak erteleme,
seçenek yaptırımlara başvurma ve aynı zamanda hükmün
açıklanmasının geri bırakılması gibi bazı
konuların Türk Ceza Kanununda olan ve Ceza Muhakemeleri Kanununda var
olan normal adli mahkûmlara, adli sanıklara uygulanan bu düzenlemelerin
Askerî Ceza Kanununda olmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı var. Anayasa Mahkemesine iptal davası için bu sefer Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz gitmemişiz, bunun yerine, Askerî
Yargıtayın değişik daireleri gitmiş ve Anayasa
Mahkemesi de 17/1/2013 tarihinde bu konuda kararlarını vermiş.
Nasıl kararlar vermiş, ne demiş bu konuda? Bir gerekçesine
bakarsak aslında olay çok net anlaşılacaktır. Asker ve
sivil kişiler arasında eşitsizlik yarattığı,
askerlik hizmetinin özelliği, askerî disiplin ve askerî yargının
kendine mahsus özellikleri gibi soyut gerekçelerin bu ayrımı
haklı gösteremeyeceği, bu düzenlemenin mahkemelerce suça etki eden
faktörlerin yeterince değerlendirilip failin ve fiilin özelliklerini
dikkate alarak hükmolunacak cezanın kişiselleştirilmesi
imkânını ortadan kaldırdığı belirtilerek,
kuralın Anayasa madde 2 ve madde 10a yani eşitlik ilkesine
aykırı olduğu belirtilmiş ve Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir.
Ölçülülük derken elbette askerî cezanın ya da
askerler üzerinde uygulanabilecek bazı düzenlemelerin ayrık
durumları olabilir çünkü orada belli bir disiplinin sağlanması
gerekebilir, ülke güvenliği söz konusudur ama en ufak cezalarda dahi bu
şekilde ertelemenin, seçenekli yaptırımların ve hükmün
açıklanmasının ertelenmesinin ortadan
kaldırılması ya da şimdi kuşa çevrilerek tasarıya
konulması yine Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının hiçe
sayıldığını göstermektedir.
Ben, size şöyle kısaca örnekler vermek
istiyorum: Şimdi, çerçeve 26ncı maddede 1632 sayılı Askerî
Ceza Kanununun 47nci maddesinde değişiklik yapılıyor,
ertelemeyle ilgili bir değişiklik bu. En başta şöyle
deniyor: Türk Ceza Kanununun ertelemeye ilişkin hükümleri burada da uygulanır.
Bu, (1)inci fıkrası. Ancak deniyor, ondan sonra ayrık hüküm
denilerek asıl olması gereken şey burada ortadan
kaldırılmış oluyor, kuşa çevrilmiş oluyor.
Sırf askerî suçlardan dolayı yargılama sonucunda üç ay veya daha
fazla hapis cezası söz konusu olduğunda erteleme yapılamayacak.
Peki, Türk Ceza Kanununun
Uygulanır. denilen hükmü nedir, 51inci madde? İki yıl ve daha
az ceza alıyorsa, veriliyorsa sanığa, daha önce üç aydan fazla
cezası olmuyorsa ve yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık
ve tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede kanaat olursa iki
yıl altında olan cezalarda erteleme verilebiliyor.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş,
demiş ki: Bir ölçülülük olsun burada. Sen ertelemeyi Askerî Ceza
Kanunundan tamamen çıkartamazsın. Şimdi, bir tarafta normal
adliye mahkemelerinde iki yıllık bir ceza söz konusu olduğunda
erteleme olabiliyor ama askerî mahkemeler söz konusu olduğunda Askerî Ceza
Kanununa göre üç ay. Yani şimdi bu ölçülülük müdür, ölçülü bir yaklaşım
biçimi midir? Yine, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı hiçe
sayılmıştır, arkasından
dolanılmıştır.
Aynı şekilde, seçenek yaptırımlarla
ilgili de çerçeve 29uncu maddede bir düzenleme yapılmakta. 1632
sayılı Yasanın, yani Askerî Ceza Kanunuyla ilgili yasanın
ek madde 8indeki uygulama aynen şöyledir, diyor ki: Türk Ceza Kanunu
seçenek yaptırımlarındaki madde 50ye göre aynı
şekilde seçenek yaptırımlara başvurulabilir. Yine, ancak
denilerek ayrık bir hüküm konuluyor: Sırf askerî suçlardan
dolayı yapılan yargılama sonucunda netice ceza dört ay ve daha
az ise o zaman seçenek yaptırımlara başvurulabilir. deniyor.
Şimdi, atıf yapılan Türk Ceza Kanunu madde
50deki bu seçenek yaptırımlara başvurabilme nedir
arkadaşlar? Bir yıl ve daha az süreli cezalar söz konusuysa seçenek
yaptırımlara başvurulabiliyor. Bu konuda hâkime takdir
hakkı tanınıyor ama siz, askerî mahkemelerdeki hâkimlere hiç
güvenmiyorsunuz ki elini ayağını bağlıyorsunuz. Burada
seçenek yaptırımlar ne olabilir, neden bunlar olmasın? Yani bir
yıllık bir süreci
Yani bunun çok büyük bir ceza gerektiren bir suç
olmaması lazım, özellikle bir yıllık bir ceza ise, neden
burada dört ay yerine bir yıllık ceza öngörülmemiştir?
Zararın giderilmesi koşuluyla, örneğin iki yıllık
süreyle belli eğitim kurumlarında çalışabilme, neden askerî
mahkemelerde yargılanan sanıklara tanınmamaktadır?
Yine, Anayasa Mahkemesince Eşitlik ilkesine
aykırıdır. diye iptal edilen seçenek yaptırımlara
başvurmayla ilgili konuda askerî hâkimlerin eli ayağı
bağlanmaktadır, burada da doğru bir tavır yoktur.
Üçüncü olarak, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması da aynı şekilde, çerçeve 39uncu maddede
bu konu düzenleniyor. Deniliyor ki 353 sayılı Askerî Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun ek madde 4ünde, yine
231inci madde uygulanır., yani Hükmün açıklanmasının
ertelenmesi uygulanır. İki yıla kadar cezalarda
uygulanıyor, hukukçu arkadaşların bildiği gibi, ama burada
ne yapılıyor, nasıl bir düzenleme getiriliyor? Altı ay
gibi bir ceza alırsa ancak hükmün açıklanmasının
ertelenmesi söz konusu olabilir. deniliyor.
Burada da yine aynı şekilde askerî hâkimlerin
takdir haklarına el konulmuş oluyor, Anayasa Mahkemesinin
Eşitlik ilkesine aykırıdır. diyerek iptal etmiş
olduğu bu maddeler göz ardı edilmiş oluyor. Bu konuda, her
birinize, özellikle Anayasa Komisyonu üyelerine gelen başvurular mutlaka
vardır, özellikle askerî doktorluktan ayrılmak isteyen ya da belli
mesleklerde olup da askeriyeden ayrılmak isteyenlere verilen
cezaların çok ağır olduğu ve bu nedenle de onların bu
seçenek yaptırımlara ya da hükmün açıklanmasının
ertelenmesine başvurulamaması nedeniyle, çok ciddi anlamda
mağdur oldukları bizlere iletilmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
ve Anayasa
Mahkemesinin kararları çerçevesinde de bu cezaların
artırılması gerektiğini ve Türk Ceza Kanunuyla aynı
paralelde olması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Faruk Baldadır.
Sayın Balın aynı zamanda şahsı
adına da söz talebi bulunmaktadır, bu iki söz talebi
birleştirilerek kullandırılacaktır.
Konuşma süresi on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Huzurunuza getirilen kanun tasarısı Anayasa
değişikliklerine uyum sağlamak ve Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarına göre askerî yargıda birtakım düzenlemeler yapmakla
ilgilidir. gerekçesiyle geldi. Bu iki gerekçeye
bakıldığında, Milliyetçi Hareket Partisi olumlu
katkılarını bununla sınırlı olmak üzere kanun
tasarısına verecektir. Ancak, bu gerekçe bahane gösterilerek AKP,
Danıştaydan sonra, Yargıtaydan sonra, Anayasa Mahkemesinden
sonra, HSYKdan sonra askerî yargıyı da AKPlileştirmek istiyor.
Sayın Bakanın konuşmalarında ifade
ettiği hususlara geçmeden önce
Askerî yargı Türkiyede bir sorundur.
Sıkıyönetim mahkemeleriyle sorun olmuştur, askerî mahkemelerle
sorun olmuştur, daha sonra DGMlerle sorun olmuştur, özel yetkili
mahkemelerle sorun olmuştur. Sonra 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonuyla
gidilen yoldan dönülmesiyle birlikte Danıştay, Yargıtay, Anayasa
Mahkemesi, HSYKdan sonra askerî yargının da AKPlileştirilmesi
projesiyle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bu sorunun
giderilmesi için Sayın Bakanın ifade ettiği gibi Hollandaya
gitmeye gerek yok, İsveçe gitmeye gerek yok, İngiltereye, Fransaya
gitmeye gerek yok, bunların hepsini hepimiz biliyoruz. Gidilecek yer AKP
Genel Merkezidir. Orada, AKP Genel Merkezinin tayin etmiş olduğu
Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyelerinin imzasıyla askerî yargıyla
ilgili AKPnin tekliflerine bakılması yeter. Milliyetçi Hareket
Partisi de bu komisyonda bulunmuştur ve askerî yargının
demokratik değerlere uygun hâle getirilebilmesi için özgün önerilerini
sunmuş ve büyük bir bölümü de kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, AKPnin Uzlaşma Komisyonuna
verdiği öneriye göre askerî yargı yok, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi yok, askerî Danıştay yok, askerî temyiz mahkemesi yok;
sadece askerî disiplin mahkemesi vardır, asker suçu da yok.
Dolayısıyla, bir U dönüşü yapılmıştır. Bu U
dönüşünün sebebihikmetini bilmemiz lazım. Sebebihikmetini
anlayabilmek için de bu kanuna bakmak yeter.
Şimdi, HSYK benzeri HSYKnın nasıl
siyasallaştırıldığını hepimiz biliyoruz- bir
Askerî Hâkimler Kurulu kuruluyor. Bu kurulun Başkanı Sayın
Bakan. Bu, kabul edilebilir bir şeydir, buna bir itirazımız yok
ama üyeleri kim? Bakanın önerdiği, Başbakanın tayin
ettiği kişiler olacaktır. Değerli arkadaşlarım,
buraya geldiğimizde bu yaşadığımız olaylarla
sabittir ki AKPye yandaş olmayan, oraya üye olamayacaktır.
Bu kurul ne yapacak? Bu kurul, askerî hâkimlerin özlük
haklarıyla ilgili atama, nakil, terfi, izin, disiplin, geçici görev gibi
tüm yetkilerine bakacaktır. Bu kurulun gündemini sadece Bakan
belirleyebilecektir; Askerî hâkimlerle ilgili soruşturmaya sadece Bakan
izin verebilecektir. Bunun anlamı: Askerî yargı
AKPlileştirilecektir.
Geçmişe dönüp baktığımızda,
örneklerinin birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir hâkim var; bu hâkim tweet atıyor, Facebooktan
yazıyor: Seni seviyoruz RTE (Recep Tayyip Erdoğan) çünkü seni
sevmeyenler bu milleti hiç sevmedi; çünkü siyonist İsrail ve iş
birlikçileri seni sevmedi; çünkü sen bizden, milletinden biri olduğun
için, Allah seni korusun, muzaffer etsin bizim için. diyor. Kim bu hâkim?
Sayın Bakan, bu hâkim, şimdi AKPnin yoğun bakım ünitesi
olarak çalışan sulh ceza hâkimi. Kim bu hâkim? Bu hâkim, 17-25
yolsuzluk operasyonunda delilleri yakalayan polisleri tutuklayan hâkim.
Şimdi, AKPnin yargı anlayışı bu. Askerî yargıda
da benzerinin olacağından kaygı duyuyoruz.
Bir başka hâkim
Bu hâkim de Uzun yaşa uzun
adam. diyor. Uzun adamın kim olduğunu biliyoruz, kısa adamdan
belli. Bu hâkim kim? Bu hâkim de yargıda kumpas kuran bir hâkim; 17-25
yolsuzluk operasyonlarında delilleri elde etmiş olan polislerle
ilgili işleme bakan, soruşturmaya bakan ve o kumpasta Kaç
İsmail, kaç! söylemiyle dillere düşen bir hâkim. Böyle bir hâkimin
askerî yargıya yansımasından korkmaktayız.
Başka örneklerini vereyim: Baro başkanı
sıfatıyla seçimlerde gösterdiği üstün başarıdan,
AKPye hizmet başarısından dolayı AKP Kayseri İl
Başkanının teşekkürüne mazhar olan bir avukat HSYKya üye
seçildi. Bu, işte yargının
siyasallaştırılmasıdır. Bir başka örnek: Pendik
Kadın Kolları Başkanınız -AKPnin- Pendik Belediye
Meclis üyeniz HSYKya üye seçildi. Sizin seçiminiz böyle olacaktır, siz
böyle hâkimler oraya getireceksiniz.
Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık
tarihinde hakkı, hukuku, adaleti ve disiplini gözeterek
kahramanlıklar yapmış, çağ açmış, çağ
kapatmış bir kurumdur. Bu kurumun AKPlileştirilmesine
şiddetle ve hiddetle karşıyız, karşı olmaya devam
edeceğiz.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonuna sunmuş
olduğu önerisi gayet makuldür ve herkes tarafından da takdirle
karşılanmıştır. Elbette ki Askerî Yargıtaya gerek
yoktur, elbette ki Askerî Yüksek İdare Mahkemesine gerek yoktur. Bunlar,
normal yargıda, Yargıtayda ve Danıştayda birer daireye
dönüştürülmek suretiyle askerî işlere bakabilecek daireler olarak
oluşturulabilir. Şimdi, HSYKsını düşünüyorsunuz
Askerî Yargıtayın. Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa Uzlaşma
Komisyonuna alternatif modeller sunmuştur. Gelin, bu alternatif
modellerle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik
yapısını, geleneklerini, teamüllerini ve disiplinini de dikkate
alarak -hepimizin Silahlı Kuvvetleri olduğuna göre, yargı da
hepimizin yargısı olduğuna göre- buna uygun müşterek bir
çözüm yolu bulalım. Ama siz bunu bulamazsınız, çünkü sizin buna
ihtiyacınız var, çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl
darbe mağduru, Damdan düştüm, tekrar düşürecekler beni, darbe
yapacaklar, suikast yapacaklar. gibi mağdur yaratma algı yönetimiyle
oy devşirme hastalığına yakalanmış ve bu çerçeve
içerisinde Türk yargısının 2010 tarihinde belini
kırmış ise şimdi de askerî yargının belini
kırmak istiyor.
2010 yılında burada Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına yaptığım konuşmada, kendi içinde denge ve
denetim organlarını ortadan kaldırmış, dengesiz ve
denetimsiz bir yargı yaratıyorsunuz, bu Jurassic Parka benzer
demiştim. Şimdi siz o noktaya geldiniz. Şimdi, siz, 2010
yılında, ortaya çıkmış olan grubun, sizin kasalarda,
kutularda, bakanların çocuklarının yatak odalarında,
bakanların kollarındaki saatlerle ilgili delilleri ortaya çıkarınca,
yargının bağımsızlığı asla değil,
yargının tarafsızlığı asla değil, sadece ve
sadece bu suçtan kurtulabilmek için 2014 yılında HSYKyı
siyasallaştırdınız. Daha dün yapılan seçimle Anayasa
Mahkemesini siyasallaştırdınız. Yargıtay üye
sayısını çoğunluğu ele geçirebilmek için 516ya
çıkardınız, dünyanın en obez, en şişman, en
hantal Yargıtayını yarattınız. Yine, yapılan
dünkü seçimle Yargıtay Başkanlığına daha önce
Sayın Cumhurbaşkanının bir yolsuzluk olayında
takipsizlik ve beraat kararı veren bir şahsı Yargıtay
Başkanı seçtiniz. Danıştay Başkanının
seçiminde ve Birinci Başkanlık Kurulunda çoğunluğu elde
edebilmek için Danıştayın üye sayısını 195e
çıkardınız, çoğunluğu elde ettiniz ve orada yeni AKP
yandaşı daireler kuruyorsunuz. 16. Daire, neyi şey yapacak?
Yargıtayda yeni oluşturduğunuz, 9. Ceza Dairesinin yerine
oluşturduğunuz ikinci bir 16. Daire ne iş yapacak? Bunların
bütün işi gücü, AKPnin yolsuzluğunu ve pisliğini temizleme
daireleri olarak görev yapacaklardır. Biri idari yargıda, biri de
17-25 yolsuzluk operasyonları ve birtakım suistimallerle ilgili.
Yargıyı siz böyle eğip büküyorsunuz, böyle
mıncıklıyorsunuz. Günü gelecek, Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri, siz o yargıda yargılanacaksınız. Günü
gelecek, hiç kimse baki değildir, bu koltuklar da size baki değildir,
bu iktidar da baki olmayacaktır, gideceksiniz. Firavunlar
gitmiştir, krallar gitmiştir, despotlar gitmiştir, diktatörler
gitmiştir, Saddamlar gitmiştir, siz de gideceksiniz. Gittiğiniz
zaman da gelin, gök kubbede bir hoş seda bırakın. Gelin,
adınız şu iyiliklerle anılsın, hiç olmazsa yargının
işleyişiyle ilgili hayırlı bir iş yapabilin. Gelin,
yolsuzluğu, hırsızlığı kapatmak üzere,
başkalarının günahı için ahiretinizi yakmayın. Gelin,
haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan
olmayın.
Değerli arkadaşlarım,
işte, bu çerçeve içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi bu
tasarıyı, bir: Evrensel değerlere aykırı
bulmaktadır. Bu, insanlığın geliştirmiş
olduğu, yargının ve adaletin kutsiyetine ilişkin evrensel
değerlere aykırıdır. İki: Bu, Avrupa Birliği
müktesebatına aykırıdır. Üç: Bu, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Anayasa Komisyonuna sunmuş olduğu anayasa teklifine
aykırıdır. Dört: Bu, Anayasanın hâkimlerin
teminatıyla ilgili, mahkemelerin
bağımsızlığı, tarafsızlığıyla
ilgili ve hukuk devletiyle ilgili ilkelerine aykırıdır.
Bu aykırılıkların
düzeltilmesi mümkün olmaz. Bu aykırılıkların burada
müzakerelerle düzeltilmesi de mümkün olmaz. Komisyona bu tasarı iade
edilsin. Elbette ki Silahlı Kuvvetlerin kendi iç disiplini içerisindeki,
hiyerarşisi içerisindeki ilkeler de gözetilerek -askerî yargı-
21inci yüzyılın kurallarına uygun hâle gelebilecek bir
mutabakatla bu tasarıyı geçirelim diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabii ki bunda ısrar edeceksiniz. Israrın sebebini biliyorum, bu
tasarıda yazılı. Diyor ki bu tasarı: Anayasadaki
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine uygun
olarak Askerî Hâkimler Kurulu karar verecektir. Bu, kâğıt üzerinde
kalacaktır. Çünkü, AKPnin
yargının bağımsızlığından
anladığı, yargı AKPye bağlı bir
yargıdır, AKP karşıtlarına karşı da
bağımsızdır. AKPnin yargının
tarafsızlığından anladığı, AKPye biat eden
yargı tarafsızdır, AKPnin karşıtlarına
karşı ise elbette ki tarafsız olarak nitelendirilmektedir.
AKPnin hâkimlik teminatından anladığı, AKPnin
söylemleriyle hüküm tesis eden, karar veren hâkimler AKPnin
başındaki şahsiyetinin şahsi teminatı
altındadır, Anayasanın değil, mevzuatın değil.
Dolayısıyla, hâkimliğin temelinde tarafsızlığı
ve bağımsızlığı teminat altına
almış olan müessese, evrensel bir değerdir, Avrupa Birliği
müktesebatına uygundur, AKPnin Anayasa Uzlaşma Komisyonuna
sunduğu önerilere uygundur.
Şimdi, biraz önce
örneklerini verdiğim ve burada basına düşmüş hâllerini
sizlerle paylaştığım hâkimleri nasıl tarafsız bir
hâkim olarak tanımlayabilirsiniz? Kaç İsmail, kaç. diyen, Uzun
yaşa uzun adam. diyen, Seni sevmeyenler İsrailci, neoconcu, biz
onları sevmiyoruz. gibi gayet ideolojik, net tarafını ortaya
koyan hâkim nasıl bağımsız olabilecek? Bu hâkimler taraflıdır,
bu hâkimler bağımsız değil biat etmiştir ve bu
hâkimlerin teminatı AKPnin en tepesindeki şahsın kişisel
teminatı altındadır. Dolayısıyla, AKPnin
öngördüğü böyle bir yargı, büyük Türk milleti adına yargı
yetkisini kullanabilecek bir yargı değildir. Bunlar, ancak, AKP
adına yargı yetkisini kullanan AKPlileştirilmiş
kişilerdir. Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin, Askerî
Yargıtayın ve diğer askerî yargı
kuruluşlarının da AKPlileştirilmesine Milliyetçi Hareket
Partisi olarak karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) - Bu
kanunun bu bölümlerine olan itirazlarımız Anayasaya
aykırılık önergeleri sunularak tekrar yüce Meclisin huzuruna
getirilecektir ve önümüzdeki süreç içerisinde de gerçekten
bağımsız, gerçekten tarafsız bir yargıya kavuşmak
ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Şahıslar adına son söz, Denizli
Milletvekili Sayın Bilal Uçara ait.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BİLAL UÇAR (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 685 sıra sayılı Askeri Hakimler
Kanunu hakkında şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tarihten günümüze her devlet,
varlığını korumak için orduya ihtiyaç duymuştur. Türk
milleti, tarihte, güçlü orduları sayesinde dünya tarihine damga
vurmuş, cihan devletleri kurmuştur. Son yüzyılda gerek
Çanakkalede gerekse Kurtuluş Savaşında destansı bir
mücadele örneği veren Türk Silahlı Kuvvetleri,
bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun temelini
oluşturmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Anayasanın
117nci maddesine dayanarak 211 sayılı Kanunun 35inci maddesinde
görevleri belirlenmiştir. Bu vazifelerin yerine getirilmesi Silahlı
Kuvvetlerle ilgili farklı düzenlemeler yapılmasını zorunlu
kılmaktadır.
Askerî Ceza Kanununun ancak belirli bir durumda bulunan
kimseleri ilgilendirmesi ve genel olarak koruduğu hukuki menfaatin hukuk
devleti ilkesine uygun olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde kişi hak ve
özgürlükleri ile astın ve üstün hukukunu korumak, askerî disiplini
muhafaza etmek ve suç işlenmesini önlemek olması nedeniyle, genel
ceza kanunlarında yer verilmeyen millî savunmaya özgü bir kısım
suçlar yönünden farklı düzenlemeler ihtiva etmesi de
kaçınılmazdır.
Avrupa Birliği üyelik süreci kapsamında
gerçekleştirilen birçok hukuki düzenleme, adli ve idari yargıyı
etkilediği gibi, Anayasanın 145inci maddesinde düzenlenen askerî
yargıyı da etkilemiştir. Bu bağlamda, Anayasanın
askerî yargı ile ilgili bazı maddelerinde önemli
değişiklikler yapılmıştır. Bu uyum
değişiklerinin yanı sıra, Askerî Ceza Kanununun bazı
hükümleri Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına konu olmuştur. Bu
iptaller ile özellikle disiplin ve ast-üst ilişkileri gibi konularda ciddi
boşluklar oluşmuştur. Bu gelişmeler askerî ceza
kanunlarında bazı değişiklikler yapılmasını
zorunlu hâle getirmiştir.
Bu tasarıyla, günün şartlarına uygun
olarak, askerî mahkemelerin kuruluşunun, askerî birliklerin teşkilat
yapıları ve bulundukları yerlerin coğrafi durumu ile mahkemelerin
iş yoğunluğu göz önünde tutulmak suretiyle yeniden
yapılandırılması öngörülmektedir.
353 sayılı Kanunda yapılacak
değişiklikle, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması hükümlerinin askerî suçlar için
uygulanmayacağı yönündeki kanun maddelerinin Anayasa Mahkemesince
iptali sonrasında oluşan disiplin zafiyetini gidermek amacıyla,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki gerekçeler doğrultusunda
orantılı düzenlemeler yapılmıştır.
Yine, 353 sayılı Kanunda yapılacak
değişikliklerle, asker kişilerin askerî mahkemelerin yargı
yetkisine tabi bir suçu asker olmayan kişilerle iştirak hâlinde
işlenmesi durumunda yargılamanın, asker kişiler için askerî
yargıda, asker olmayan kişiler içinse adli yargıda yapılacağı
öngörülmüştür.
Askerî hâkimlerin disiplin soruşturmaları ile
bu soruşturmalar sonunda verilebilecek disiplin cezaları ve bu
cezaların, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı esaslarına göre bağımsız bir kurul tarafından
verilmesi gerekmektedir. Bu gereklilikten yola çıkılarak, 357
sayılı Kanunda yapılacak değişiklikle, askerî
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre, bağımsız ve kararları
yargı denetimine açık bir Askerî Hâkimler Kurulu kurulmuş,
askerî hâkimlerin Genelkurmay Başkanlığınca ihtiyaç
görülecek uluslararası karargâh, kurum, kuruluş ve benzeri yurt
dışı görev yerleri ile uluslararası mahkeme ve
kuruluşlarda ve yurt dışı geçici görev yerlerinde
görevlendirilebilmelerine imkân tanıyacak düzenlemeler yapılmıştır.
Bu kanun tasarısının hayırlı
olmasını dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
685 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümünün görüşmelerinin devamı
hususunda İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğün 72. Maddesi uyarınca,
görüşülmekte olan 685 Sıra Sayılı Askeri Hakimler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. bölümü üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
İstanbul Kırklareli
Zonguldak
Ali
Serindağ Gürkut
Acar
Gaziantep Antalya
Gerekçe:
Bu tasarının ana unsurunu 13'üncü, 14'üncü,
15'inci ve 16'ncı Maddelerinde düzenlenmiş olan Askeri Hakimler
Kurulu (ASHK) oluşturmaktadır. Bu düzenlemeler ile askeri
yargının tümüyle siyasi iradenin kontrolüne geçmesi istenmiştir.
Tasarının özünü oluşturan ASHK düzenlemelerinin bu haliyle kabul
edilmesi Anayasamızın 2'nci Maddesinde yerini bulan Cumhuriyetimizin
demokratik hukuk devleti niteliklerine yeni sorunlar çıkartacaktır.
Son yıllarda AKP iktidarının sayısal çoğunluğunu
gözeterek yapmış olduğu çok sayıdaki yasa değişikleri
ve bunların uygulanması sonucunda hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü, tarafsız ve bağımsız yargı
süreçlerinde ortaya çıkan sorunlara bir yenisi bu düzenleme ile
eklenecektir.
1- Öyle bir
yapı düşünülmüştür ki, 5 kişiden oluşacak bu kurulun
başkanı Milli Savunma Bakanı olacaktır. Kurulun diğer
dört üyesini ise Başbakan; Milli Savunma Bakanının
önereceği birinci sınıf hakimler arasından seçecektir.
2- Bu kurulun
gündemini Bakan tek başına belirleyecektir. Kurulun diğer
üyelerinin gündemi belirlemede ve kurulu toplantıya çağırmada
hiçbir yetkileri yoktur.
3- Bu kurula
Bakanın önereceği alt rütbeli askeri hakimlerin seçilmesi halinde, bu
üyeler kendilerinden kıdemli askeri hakimlerin tayin, ceza ve terfi gibi
işlemlerinde söz sahibi olacaktır. Bu durum, askeri
düzeni/hiyerarşiyi olumsuz etkileyecektir.
4- Kurul üyelerinin
dört yıllık görev sürelerinin sonunda yeniden seçilmeleri
tasarıda hüküm altına alınmıştır. Bu da dört
askeri hakim üyenin yeniden seçilmek için kararları alırken
bakanın sözünden dışarı çıkmamalarına neden
olacaktır.
5- Tasarıda
öngörülen bu Kurul oluşumu itibariyle, 2010 anayasa
değişiklikleri öncesindeki HSYK'dan dahi geriye gidiş
niteliğindedir.
6- ASHK'nın bu
yapısının; mahkemelerin
bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerine
aykırılığı göz önüne alındığında,
Kurul tarafından yapılan atamalar da bu ilkelere uygun
olmayacaktır.
7- Tasarı ile
oluşturulmak istenen bu kurul üstleneceği görevler itibariyle askeri
yargıyı istediği gibi kontrol edebilecek ve istediği gibi
de düzenleyebilecektir.
8- Anayasa
Mahkemesi (04 Haziran 2014 tarihli ve 2013/82 E., 2014/100 K. sayılı)
kararı ile, "askeri hakimlerin meslekte yükselmelerini doğrudan
etkileyen disiplin cezalarını verme yetkisinin yürütme
organının üyesi olan MSB'ye ait olması, yargılamanın
taraflarında askeri hakimlerin bağımsızlığı
ve tarafsızlığı konusunda güvensizlik ve şüphe
uyandırabilir. Böyle bir güvensizlik ve şüphenin ortaya çıkma
olasılığı
mahkemelerin
bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerine
aykırı..." olduğu gerekçesi ile Milli Savunma
Bakanının askeri hakimlere disiplin cezası vermesine
ilişkin hükmü iptal etmiştir.
9- Mevcut kanundaki
uyarma ve kınama cezalarının MSB tarafından verilmesinin
AYM tarafından iptal edilmesinden sonra, bu cezalara ilave olarak bu
Tasarı ile öngörülen (Madde/9) çok daha ağır nitelikli (kademe ve
derece ilerlemesinin durdurulması, yer değiştirme ve meslekten
çıkarma) cezaların, yargılamanın taraflarında; askeri
hakimlerin bağımsızlığı ve
tarafsızlığı konusunda güvensizlik ve şüphe
uyandırabilecek yapıdaki bir (MSB ve onun seçtiği 4 üyeden
oluşan) Kurul tarafından verilmesi, hükmün hâkimlik teminatı ve
mahkemelerin bağımsızlığına aykırı
görülerek bir kez daha Anayasa Mahkemesi tarafından iptaline neden
olabilecektir.
Bu gerekçelerle ve kelime sınırlaması
nedeniyle önergede yer verilemeyip Muhalefet Şerhinde yazılı
diğer gerekçelerle, Tasarının 1. Bölümü üzerindeki
görüşmelere devam edilmesi büyük önem taşımaktadır.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Çelebi, Sayın
Köktürk, Sayın Yılmaz, Sayın Akar, Sayın Serindağ,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar,
Sayın Güven, Sayın Akova, Sayın Küçük, Sayın Tunay,
Sayın Haberal, Sayın Kaptan, Sayın Aygün, Sayın Öztürk,
Sayın Çıray, Sayın Aygün Hüseyin Aygünden bahsediyorum bu
sefer- Sayın Gök.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.22
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilen görüşmelere devam edilmesine dair önergenin oylamasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Askeri Hakimler
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S.
Sayısı: 685) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
685 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi, Tasarının birinci bölümü üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Daha önce sisteme girmiş olan Sayın
Yılmaz, Sayın Köktürk, Sayın Doğru ve Sayın
Şimşek var; tekrar sisteme girmeleri için isimlerini okudum. Şimdi,
ben başlıyorum, diğer arkadaşlar da sisteme girebilirler.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımıza sormak isterim: Son
beş yılda Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzman erbaş ve er
olarak çalışırken ve daha sonraki zamanlarda sözleşme
yapmayıp ayrılan personel sayısı ne kadardır? Bu
personelden ne kadarı başka kurumlara memur olarak
başlayabilmiştir? Önümüzdeki zaman sürecinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde
belirli bir süre çalışmış ve ayrılmış olanların
devlet memurluğuna direkt, kadro aranmadan veyahut da boş olan
kadrolara atanmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır?
Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben, biraz önce size, bizim askerî
mahkemelerdeki hâkim ve savcıların nasıl
alındığını sormuştum ama bir de diğer
ülkelerdeki örnekleri arkadaşlarımızda mutlaka vardır, onu
iletebilirseniz...
Bir de ben şunu sormak istiyorum: Bu kumpas davalar
nedeniyle Deniz Kuvvetlerinden, Hava Kuvvetlerinden ve Kara Kuvvetlerinden pek
çok yetişmiş eleman ayrıldı. Bunu, size verdiğimiz
soru önergeleriyle de siz bildirdiniz. Bunların geri dönüşleriyle
ilgili, yetişmiş elemanların geri dönüşleriyle ilgili
herhangi bir girişiminiz olacak mı? Çünkü korkutuldular, tehdit
edildiler bu insanlar. Türk Silahlı Kuvvetleri yetişmiş
elemanlarını, insanlarını kaybetti. Özellikle millî
projelerde çalışan insanlara bu tehditler yapıldı. Bu
konuda bir girişiminiz olacak mı?
Bir de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
çerçevesinde seçenek yaptırımlar, hükmün
açıklanmasının ertelenmesi ve erteleme konusunda Türk Ceza
Kanunundaki ve Ceza Muhakemeleri Kanunundaki uygulamaya biraz daha paralel
herhangi bir düzenleme getirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, bu tasarıyla
öngördüğünüz sistemi, acaba Millî Savunma Bakanlığı kuvvet
komutanlıklarından bir görüş alarak mı yapmaktadır?
Genelkurmay Başkanlığından bir görüş sormuşsunuz
ancak bunların ne kadarına itibar ettiniz? Bu Genelkurmay
Başkanlığının önermiş olduklarının ne
kadarını değerlendirdiniz? Bunları merak ediyorum.
Bir de Sayın Bakan, bu getirdiğiniz sistemde tamamen, askerî
yargıçlar sizin, Millî Savunma Bakanının âdeta emir ve
komutasına verildiğine göre, yargı yetkisinin Türk milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağına
ilişkin 9uncu madde ihlal edilmiş olmuyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köktürk
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, yargı
bağımsızlığından söz edebilmek için, aynı
zamanda mahkemeler ve hâkimler üzerinde yetki kullanan üst kurulların da
bağımsız olması gerekir. Sivil yargı açısından
bakıldığında bu üst kurul, Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kuruludur. Şimdi, bu tasarıyla, HSYK benzeri bir kurulu askerî
yargıda oluşturmaya çalışıyorsunuz.
Sorum şu: Sadece temsili değil, aynı zamanda yönetimi
yürütmenin bir üyesi olan Millî Savunma Bakanlığına ait olan,
gündemini dahi yürütmenin bir üyesi olan Bakanın belirlediği,
yargıç üyelerinin gündem değişikliği konusunda talepte
bulunma hakkının dahi olmadığı bir askerî yargı
kurulunun yargı bağımsızlığındaki etkisi ne
olacaktır? Böyle bir durumda askerî yargı, bağımsız
yargı olarak kabul edilebilir mi, yoksa tamamen bu tasarıyla
yürütmenin kontrolünde bir askerî yargı ve Türk Silahlı Kuvvetleri mi
hedeflenmektedir?
BAŞKAN Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, bu Ergenekon, Balyoz, İstanbul Casusluk diye
anılan davalarda Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı vermesinin
üzerine yeniden yargılanma süreçleri başladı ve mahkemelerde
yargılanıyorlar bu arkadaşlarımız. Bu yargılama
sürecinde yalnız mahkûmiyetleri adli sicile işlendiği için, çok
ciddi sorun yaşıyorlar. Bu konuda herhangi bir girişimde
bulunmayı düşünüyor musunuz?
Bir de, bu süreç içerisinde, tutuklu kaldıkları süreç
içerisinde zannederim özlük haklarının bir kısmını
alamadılar. Onlarla ilgili, mağduriyet gidermeyle ilgili herhangi bir
düşünceniz var mıdır?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Doğrunun işte son beş yılda
uzman erbaş olarak çalışmış ve ayrılan personel
sayısıyla
Devlet Personele bir sorarak
-Bakanlığımızla birlikte- onun sayısını
yazılı olarak vermek isterim.
Başka kurumlarda ne kadarı hizmete başladı? Yine,
Sadece ayrılmış olanların atanmasıyla ilgili bir
çalışma var mı? Onu biliyoruz ki böyle bir çalışma
yok.
Şundan yok: Bir problem olduğunun
farkındayız ama sayıları çok fazla. Eğer bunları
alırsak doktor alınamayacak, bunları alırsak öğretmen
alamayacağız, bunları alırsak polis alamayacağız.
Dolayısıyla, devletin de her yıl bütçe yasasıyla verilen
bir açıktan atama izni var, belli bir personel alma sayısı var.
Dolayısıyla da kolay bir problem değil ama ortada da bir sorun
var, bunun farkındayız.
Sayın Bakanım, bunun üzerine -atanması
konusunda- bir çalışma yapılmıyor ancak mevcutlarla ilgili
böyle bir talep de var, neler olabilir? Bazı yerel belediyeler
alabiliyor. Ben daha önceden kamuda çalışırken tarihî sit
alanlarının korunmasıyla ilgili güvenlik elemanı olarak
bunlar istihdam ediliyordu ancak sayı fazla olunca doldu. Böyle bir talebi
karşılayabilmek her zaman mümkün olmuyor.
Sayın Yılmazın Askeriyeden
ayrılanların geri dönüşüne ilişkin bir çalışma
var mı? sorusu. Bir çalışmamız yok. Genelde, herhangi bir
sebeple, Silahlı Kuvvetlerden ne şekilde ayrılmış
olursa olsun bir daha tekrar Silahlı Kuvvetlere kabul edilmiyorlar.
Biliyorsunuz, milletvekilliği için de her kurumdan ayrılıp
seçilemediği zaman geri dönebilmek mümkün. Bunun iki istisnası var: Birisi
yargı, birisi Silahlı Kuvvetler. Dolayısıyla, Silahlı
Kuvvetlerden hangi nedenlerle olursa olsun ayrılan kimselerin geri dönmesi
doğrultusunda bir çalışma yapmıyoruz.
Yine Sayın Acarın Bu kanunla ilgili
Genelkurmay görüşü alındı mı, kuvvet komutanlıklarının?
diye sorusu. Genelde, Millî Savunma Bakanlığımızdaki kanun
çalışmaları Genelkurmay
Başkanlığımızın ihtiyaçları dikkate
alınarak yapılır. Yani Millî Savunma Bakanlığında
kendiliğinden bir ihtiyaç istisnai durumlarda olmaz. Dolayısıyla
Genelkurmay Başkanlığı kuvvet komutanlarından
görüşü alır, Millî Savunma Bakanlığına gelir, bütün
diğer bakanlıklara görüşe gönderilir; oralardan alınan
görüşle birlikte Bakanlar Kuruluna gider. Genelkurmay
Başkanlığımızdan, diğer bakanlıklardan gelen
Bakanlar Kuruluna girer. Bakanlar Kurulunda hemen hemen bu atanma maddesi yani
üst kurul maddesi hariç geri kalanlar Genelkurmay
Başkanlığımızla mutabakat içinde olunan maddelerdir
diye düşünüyorum o Hâkimler Kurulu hariç. Orada da Bakanın yine
başkanlığında olması vardı. O üyeler başka
yerlerden sayılıyordu; o uygun görülmedi Bakanlar Kurulunda.
Yine, bir başka şey Yargı
bağımsızlığıyla alakası üst kurullarla
diye. Bu bir idari birim. Dolayısıyla, idari birimin yargı
bağımsızlığıyla bağlantısını
kurmamak gerekir diyorum. Biz, hâkimlerin dosya önüne geldiğinde
vicdanı ile mevcut hukuk düzenini de dikkate alarak bir karar vermesini
isteriz. Öyle deniliyor, bu oraya çıkıyor. Diyelim ki bu, hâkim
Hakkâride olursa, dosya ne olursa olsun, hukuk düzeni ne olursa olsun, hukuka
uygun karar vermez ancak eğer İstanbulda olursa hukuka uygun, dosya
içeriğine uygun karar verir demektir. Oysa diyoruz ki atama çünkü atama
olduğundan dolayı
Dolayısıyla, biraz önce de söyledim, bu yasayla
Millî Savunma Bakanlığına alınmış hiçbir yetki
yok. Aksine, Millî Savunma Bakanlığında olan bütün yetkileri
hâkimlerin olduğu bir kurula atadık. Orada da, kurul da ne? Peki, 4
tane birinci sınıf hâkimin olacağı kurul karar verecek,
Millî Savunma Bakanı da var. Biz sizin atayacağınız
hâkimlere güvenmiyoruz. Ama bu hâkimleri ben dışarıdan gelip
atamıyorum, sivilden. Hâkim görevini yapıyor, on iki yıl görev
yapmış, masada olurken, kürsüde olurken, yargı görevini
yaparken, dosya önündeyken güveniyoruz ama Ya, bunu bırak da gel, idari
göreve katıl. deyince Kusura bakma, güvenmiyoruz. denildiğinde ise
biz de bunu pek makul görmüyoruz.
Bir başka şey, yine, sabıkalarındaki
hükümlülükle ilgili. İnfazın geri bırakılması
durumunda, bu 312nci maddede Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün
infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri
bırakılmasına veya durdurulmasına karar verir. diye bir
şey vardır. Dolayısıyla, hukuki bir işlemdir,
yargılama sonucunda ne karar verilirse o karar doğrultusunda gerekli
işlemler yapılacaktır.
Teşekkür ediyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Diğer
ülkelerdeki hâkim, savcılar
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Diğer ülkelere arkadaşlar baksınlar, çalışsınlar;
size yazılı olarak iletelim Sayın Yılmaz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Mardin Bitlis Van
Demir
Çelik Halil
Aksoy
Muş Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Ali
Serindağ
Uşak Mersin Gaziantep
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir; okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1. maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Münir
Kutluata
Konya Mersin Sakarya
Ali
Halaman Reşat
Doğru Yusuf
Halaçoğlu
Adana Tokat Kayseri
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Doğru, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte
olan 685 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biz, 685 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin Anayasaya
aykırılığı sebebiyle bu önergeyi hazırladık,
dolayısıyla yüce Meclisin takdirine sunuyoruz.
Gerekçemizde de, bu
maddeyle askerî hâkimlerin sicil belgeleri düzenlenmekte, sicil notunun
belirlenmesinde esas alınacak hususların Millî Savunma
Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikte
belirleneceği ifade edilmekte, bu durumun askerî yargıyı yürütme
organının kontrolüne tabi kılmak, siyasallaştırılmış
adli ve idari yargı gibi askerî yargıyı da
siyasallaştırma amacını taşımakta olması
münasebetiyle bunun tasarı metninden çıkarılmasını
teklif ediyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii, kanunla Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin bir
kısmına bazı haklar veriliyor. Ancak, şurası gerçektir
ki askerî personelin erinden generaline kadar birçok sorununun olmuş
olduğunu görüyoruz. Bu manada da bu sorunlardan bir tanesi -biraz önce
yine Sayın Bakanımıza sormuş olduğum soruda da dile
getirmeye çalıştım- özellikle askeriyede sözleşmeli er
veyahut erbaş olarak çalışırken ayrılan insanlarla
ilgilidir. Bu insanlarımız çalıştıkları süre göz
önüne alınarak devlet memurluğuna geçme hakkı kazanıyorlar,
ancak kanuni bir boşluktan dolayı da atamaları keyfiyete bırakılıyor
ve bu insanlar siyasilerin peşinde yoğun şekilde dolaşmaya
başlıyorlar, Bir yerde kadro bulacağım da oraya atama
yapılacak. diye de ısrarlı bir şekilde takip etmeye
çalışıyorlar. Bunun doğru olmadığı
kanaatindeyim çünkü bu insanları kapı kapı
dolaştırarak böyle, mağduriyetlerin giderilmesi noktasında
Yaşadıkları o sıkıntıları bir görseniz
veyahut da bir yaşamış olsanız, tahmin ediyorum ki herhâlde
sizler de aynı şeyleri düşünmüş olursunuz.
Dolayısıyla, en azından belirli bir süre çalışmış
olan insanlarımıza bu yönlü olarak yatay geçişle ilgili bir hak
verilebilirse, hepsine değilse bile yani belli bir süre
çalışmış, başarı durumuna göre olmuş olan
insanlarımıza bir hak verilebilirse bu insanların
mağduriyetlerini gidermiş oluruz.
Bakın, bugün
itibarıyla, bu kanun görüşülürken yine, Tokattan, ilçelerinden
birçok değerli hemşehrimiz bu atamadan faydalanmak istediklerini
ifade ediyorlar. Bu kanunun içerisine veyahut da başka bir kanun
getirilerek, onun içerisine bir şeyler konularak atamanın
kolaylaştırılmasını bekliyorlar. Ben de buradan
değerli hemşehrilerimizin söylemlerini dile getirmeye
çalışıyorum.
Tabii, bunların
yanında, ayrıca, sözleşmeli subay ve astsubayların emsal
personele kıyasla özlük haklarında çok ciddi manada
farklılıklar var; bunların giderilmesi de yine o meslek grubu
tarafından isteniyor. Ayrıca, sözleşmelerinin yenilenmesinde
güvencenin olmaması da çok ciddi manada birtakım
haksızlıkları ortaya koyuyor ki bu da insan haklarına bir
noktada aykırı bir hadisedir. Çünkü, bu insanlar
sağlıklı bir yaşam planlamaya çalışıyorlar
ancak acaba sözleşme tekrar onaylanabilir mi, onaylanmaz mı
şeklinde de ciddi manada moral ve motivasyonlarının
düşmekte olduğunu da görüyoruz, sonucunda da psikolojik bozukluklar
geliyor. İnsanların çalışma şevkleri ve aşklarının
kırılmış olduğunu da görüyoruz.
Bunların
yanında, muvazzafların, emekli astsubaylarımızın çok
ciddi manada sorunları da var. Astsubay okulları 2002
yılından itibaren yüksekokul seviyesine
çıkarılmış olmasına rağmen, emekli olan bu insanların
hâlâ intibaklarının yapılmamış olduğunu da
görüyoruz. İntibaklarının olmamasından dolayı da
emekli askerlerimiz arasında çok ciddi manada farklılıklar
oluştuğunu, hatta neredeyse 500 lira civarında bir paranın
da intibakların yapılmamış olmasından dolayı
haksızlık şeklinde, başkalarına ödendiğini fakat
kendilerine ödenmediği şeklinde söylemleri var.
Bunların
yanında, Millî Savunma Bakanlığında veyahut da Türk
Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlarımız var.
Sivil memurların da birçok sorunlarının olduğunu söylemek
mecburiyetindeyiz. Sivil memurlarımız, özellikle hukukla ilgili
çeşitli konularda sivil mahkemelerde yargılanmak istiyorlar.
Ayrıca, bunların da görevde yükselmeyle ilgili çok ciddi manada
sıkıntıları var yani bu konularda da bazı emsallerine
göre iyileştirme yapmak mecburiyetindeyiz.
Ayrıca, uzman jandarmalar özlük haklarının
yeniden düzenlenmesini istiyorlar.
Sosyal tesislerden bütün askerî personelin
-astsubayından tutun da sivil memuruna kadar hepsinin, emeklisiyle
beraber- faydalanmak istemekte olduklarını da söylemek istiyorum.
Tabii, bunları söylerken şunu da ifade etmek
mecburiyetindeyiz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyanın en güzel
coğrafyasında bulunuyor; Anadolu coğrafyası herkesin
gözünün üzerinde olduğu bir coğrafyadır. İşte, bu
ortamda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bizim göz bebeğimizdir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesi, onun yıpratılmaması
da hep beraber isteklerimiz içerisinde olmalıdır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizdeki son
gelişmeleri çok ciddi bir şekilde kaygıyla izliyoruz.
Dolayısıyla, bu mealde etrafımıza baktığımız
zaman, Türk devleti üzerinde oynanan oyunlara bakıldığı
zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok güçlü bir konuma gelmesi
gerektiği düşüncesindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 685 sıra sayılı Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Dora
EROL DORA (Mardin)
Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarıyla
Millî Savunma Bakanı ile birinci sınıf askerî hâkimler
arasından seçilen dört üyeden müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun
kurulması öngörülmekte olup yürütme organına mensup olan Millî
Savunma Bakanının Kurulda yer alması ve diğer kurul
üyelerinin Bakanın teklifi üzerine Başbakanın onayıyla
Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması, yürütmenin kontrolünde bir adli
kurul oluşturulması öngörülmektedir. Öngörülen düzenlemede kurulun,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün
değildir. Kaldı ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi
daraltılarak sivil mahkemelerin yetki alanına sokulan uzmanlık
mahkemeleri niteliğinde bir yapıya dönüştürülmeksizin bir
sivilleşmeden söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle işbu kanun
tasarısı Anayasa'ya, kuvvetler ayrılığı ilkesine,
yargı bağımsızlığına, doğal hakim
ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay
karşısında dahi failler bulunup yargılanmamışken,
tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir
yapıda bu tür katliamların faillerinin yargılanması daha
fazla bürokratik kurallara bağlı kılınacak ve yargı
kendi başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN Sayın Serindağ, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 685
sıra sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
1inci madde, askerî yargıçların sicil
işlemlerini düzenlemektedir. Şimdi, Sayın Bakan, ben, sözlerinizden
hareketle bazı hususları sizin dikkatinize sunmak istiyorum: Siz
konuşmanızda, İsveçte Yargı Konseyini Parlamentonun
seçtiğini söylediniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hepsi değil
8 tanesi
Bir kısmı yargıçların
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Söylediniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Evet, söyledim.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Şimdi,
keşke İsveçteki demokrasi kültürü, Parlamento kültürü Türkiyede
olsa da Türkiyede de böyle işlem yapabilsek. Siz, İsveçte yüzde 34
almış olan bir partinin Parlamentoda yüzde 65 çoğunluğu
elde ettiğini gördünüz mü görmediniz mi? Var mı, İsveçte öyle
bir şey görebilir misiniz? Göremezsiniz.
İkincisi: İsveç Parlamentosunda, Anayasa
Komisyonu Başkanının, Sayın Burhan Kuzunun, 4 sayın
bakanın soruşturma komisyonu raporuyla ilgili söylediklerini göz
önüne getirirseniz, orada bir anayasa komisyonu başkanı Sayın
Kuzunun söylediklerini söyler mi, söylemez mi? Ne diyor? Oğlan bizim,
kız bizim. O zaman, biz Parlamentoyu bu şekilde, böyle bir sözle anacaksak
İsveç Parlamentosu ile bizim Parlamentoyu maalesef
karşılaştıramıyoruz. Keşke aynı demokrasi
kültürü bizde olsa. Ne diyor? Ben deli miyim? Siyasi hayatım biter.
Bazıları kankam, bazıları benim dünürüm. Deli mi ne?
diyor. Şimdi, mealen söylüyorum, bunu hepiniz de okudunuz. Bizim
Parlamentomuzun Anayasa Komisyonu Başkanı, maalesef, böyle bir
değerlendirmede bulunuyor.
Siz değerlendirmelerinizi keşke ülkemizde var
olan demokrasi kültürüyle ilişkilendirseniz. Siz, İsveçte bir
başbakanın bir yargı kararı üzerine Güçleri yetiyorsa
gelsin, yıksınlar; içine gireceğim, oturacağım.
dediğini duydunuz mu? Siz öyle bir şey tahayyül edebilir misiniz,
öyle bir şey hayal edebilir misiniz? İsveçte öyle bir şey
olabilir mi? Olamaz. Sayın Bakan, maalesef, bizim ülkemizde bunlar var.
İsveçte kurumlar güçlü. İsveçte her şey tek adamın iki
dudağı arasından çıkan söze göre yapılmıyor. O
nedenle, ben bunu sizin dikkatinize sunmak istedim.
Bir başka husus, diyorsunuz ki: Yargı denetimi
varsa buna güvenmek gerekir. Doğru, öyle mi? Ama, yargıya güvenmeyen
sizdiniz, Yargıda paralel yapı vardı. diyen sizdiniz.
Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Yargıda kendi paralel
yapınızı oluşturmaya çalışıyorsunuz ve
Silahlı Kuvvetleri de buna alet etmeye çalışıyorsunuz. Bu
nedenle, bu tasarıyı buraya sevk ederken bunların göz önünde
bulundurulması lazımdı.
Gene, başka bir konuşmanızda, daha
doğrusu konuşmanızın bir bölümünde 4482 sayılı
Kanunu örnek gösterdiniz. Biliyorsunuz, 4482 sayılı Kanun
memurların ve diğer kamu görevlilerinin yargılanma usulünü
gösteren bir kanundur. Bakın, memur. Siz yargıçları memur
statüsüne getiriyorsanız o zaman bizim söyleyecek bir şeyimiz yok
zaten. O zaman, biz ne söyleyeceğiz? Şimdi yargı
bağımsızlığından nasıl bahsedeceğiz? O
nedenle, bunu da dikkatinize sunmak istedim.
Yani, kısaca,
Sayın Bakan, siz bu yasaları değiştirmeden önce bir
zihniyet değişikliğine gitmek zorundasınız. Zihniyet
değişikliği lazımdır, olması gereken odur. Siz
yasaları toplumsal bir ihtiyaçtan doğduğu için değil,
AKPnin ihtiyaçlarına göre buraya getiriyorsunuz ve hep de
yanlış yapıyorsunuz. Dikkat edin, 2010 yılı
referandumuna kadar tüm Anayasa değişiklikleri bu Parlamentodan oy
birliğiyle geçmiştir, ta ki 2010 yılına kadar. Ondan sonra,
artık yasalar ve Anayasa değişikliği bir gerilim
vasıtası olmaktadır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.-
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Yoklama
BAŞKAN Yoklama
talebi vardır.
Sayın Dibek,
Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Yılmaz, Sayın
Serindağ, Sayın Özgündüz, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar,
Sayın Çam, Sayın Aygün, Sayın Küçük, Sayın Demiröz,
Sayın Işık, Sayın Değirmendereli, Sayın Onur,
Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Moroğlu, Sayın Haberal,
Sayın Akar, Sayın Bayraktutan.
İki dakika süre
veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 2de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Üç tane oylama yapacağız, isterseniz gitmeyin.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2. Maddesinin son fıkrasındaki
Askerî hâkimin ibaresinden sonra gelmek üzere , işaretinin
konulmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin
Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan İsa
Gök
Uşak Muğla Mersin
Ali
Özgündüz
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Mardin Bitlis Van
Halil
Aksoy
Van
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2. Maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Yusuf
Halaçoğlu
Konya Adana Kayseri
Mehmet
Şandır Münir
Kutluata S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Sakarya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 2nci maddesiyle askerî hâkimlerin sicil
notlarının nasıl düzenleneceği
kanunlaştırılmak istenmektedir. Tasarının 1inci
maddesine dönüp baktığımızda, Sicil notunun belirlenmesine
esas olacak hususlar Millî Savunma Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir. diyor. Yani, Millî Savunma
Bakanı siyasi bir şahsiyettir, siyasi bir iradenin emrindedir,
yürütme organı olarak o siyasi iradenin gereğini yapacaktır.
Şimdi, yargıyla ilgili böyle bir sicil notunu belirleyecek
şekilde yönetmelik çıkarma yetkisinin verilmesi hukuk devletine
aykırıdır. Anayasanın sicille hâkimleri korkutma, sicille
hâkimleri hizaya getirme, sicille yandaş yargı mensubu yaratma diye
tanımladığımız yargının
siyasallaşması için 1inci madde düğümü bağlamış
durumdadır. 2nci maddeyle askerî hâkimlerin sicilinin bu şekilde
düzenlenmiş olması hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz.
Zaten bunun bir Anayasa ihtiyacı olmadığını hepimiz
biliyoruz tasarının genel gerekçesine göre. Zaten bunun yargıyla
ilgili, yargının bağımsızlığını,
tarafsızlığını sağlama amacıyla
getirilmiş bir düzenleme olmadığını da biliyoruz. Bu,
doğrudan HSYKdan sonra, Anayasa Mahkemesinden sonra, Yargıtay ve
Danıştaydan sonra askerî yargının ve askerî yargı
marifetiyle de Türk Silahlı Kuvvetlerinin
siyasallaştırılması amacına yönelik bir
tasarıdır. Bu, vahim bir sonuç doğurur. Çünkü, bir yanda
yargı olması sebebiyle, herkesin güvenebileceği bir liman
olarak, sığınabileceği bir merci olarak yargının
bir siyasi partinin görüşleri doğrultusunda şekillendirilmesi
her türlü insani değere aykırıdır, evrensel değerlere
aykırıdır, peşinden gidilen Avrupa Birliği müktesebatına
aykırıdır, AKPnin kendi öz metni olan Anayasa Uzlaşma
Komisyonuna sunduğu metinlere aykırıdır, şimdiki
Anayasamıza aykırıdır ama diğer taraftan, başka
bir şeye aykırıdır. O da, devletler çöker, bu tabii bir
şeydir. Devletlerin çöküşünde iki tane unsur ayakta kalır ise o
takdirde o devletlerin çökertilmesi içeriden veya dışarıdan mümkün
değildir. Bunlardan bir tanesi silahlı kuvvetler, diğeri de
yargı ve yargı bürokrasisidir. Tarihe bakın ve yakın tarihe
bakın. Çökertilememiş devletler var ise ya silahlı kuvvetleri
çok güçlüdür ya yargısı çok güçlüdür ancak mesele, AKPnin devletin
ayakta tutulması, onun fonksiyonlarını ifa edebilmesi
amacına yönelik bir çalışma değil. Aksine, devletle sorunu
olan bir anlayışı ile siyasi düşüncesini devlet
organlarına empoze etme anlayışı içerisinde olan AKP,
maalesef böyle bir yanlışı yaparak ileride silahlı
kuvvetler açısından iç huzursuzluklara, iç çatışmalara ve
bu çatışmaların ve huzursuzlukların neticesinde de büyük
patlamalara neden olabilecek bir tohumu ekiyor. Ama siz bundan korkmuyorsunuz
AKP olarak. Bülent Arınç Bey uyarıyor, Çok kutuplaştırdık
toplumu, çok nefret söylemimiz var. diyor. Bizim değil, AKPnin. Bu hayra
alamet bir iş değildir. Yarın huzursuz olan,
kutuplaşmış olan ve sizden olmayanlar yani
ötekileştirmiş olduklarınız hakkını hukukta
arayamazsa, hakkını adalette arayamazsa, demokratik bir
çıkış yolu bulamazsa ne olacak? Olacak gayet basittir: Herkes
hakkını kendi almaya çalışacak. Çeteleşme,
mafyalaşma, sosyal çatışma, bunun etnik ve inanç bazına
dönüşmesi, işte bu sebeple olacaktır. Dolayısıyla,
gittiğiniz yol, yol değildir. Bu, ileri demokrasi değildir. Bu,
kelimenin tam anlamıyla ileri diktatörlüğün inşası için
atılmış bir adımdır. Tarih sizi böyle yazacak ve
gelecek nesiller sizi böyle değerlendirecek diyor, önergemizin yüce Meclis
tarafından olumlu değerlendirileceğini ümit etmek istiyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı istiyorsunuz,
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede şu an en
önemli sorun adalet sorunu. Türkiyede adalet yok. Adaletle ilgili yapılan
son düzenlemelerin hepsi yargının
bağımsızlığını ortadan kaldırmak, hem
askerî yargının hem adli sivil yargının hepsini sivil
otoritenin emri altına almaktan ibarettir. Bu da sonuç olarak,
dayısı olanın, arkası olanın, iktidarın yanında
olanın korunduğu, onun dışındaki muhaliflerin,
mağdurların ezdirildiği bir durum yaratıyor. Bu, şu
demek: Adaletin olmadığı bir yerde toplumsal barış
olmaz. Duvergerin meşhur sözüdür: Adaletin olmadığı bir
yerde herkes suçlu duruma düşebilir. Herkes düşebilir. Yani, bu
yasalarla, bu çıkardıklarınızla, bu denetimlerinizle, bu
kontrollerinizle evrensel hukuku yok sayarsanız, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesini yok sayarsanız ve üstelik
yok sayarken, tahrip ederken, değiştirirken bir de oraya atıfta
bulunursanız siz askerî yargıda 6 bin askerin şüpheli ölümünde
adalet bulabilir misiniz? 6 bin kişi ölmüş. Peki, Ceylânpınarda
son öldürülen 3 askerle ilgili yargılama konusunda, niye birdenbire kamuoyuna
yansıtılan Yok telefon geldi, yok bilmem kişisel meseleydi,
birbirini vurdular.ın arkasından sınır görüntüleri
çıktı ortaya? Ki birileri gelmiş, orada askerleri vurmuş.
Şimdi, burada da çocuğunu askere gönderen birisinin sığınacağı
bir liman yoksa ve sivil otorite tarafından kapatılıyorsa ne
yapacaksınız? Nereye sığınacaksınız?
Anayasa Mahkemesinde görev değişikliği
oldu, ne oldu? 11 yargıç atanmıştı iktidar döneminizde,
onların içinden birisi seçildi. Ben kuvvetler
ayrılığından yanayım. diyor. O dönemde Anayasa
Mahkemesinin 2007 kararlarını darbeci olarak niteliyordu.
Yargıtay Başkanı değişti, o da Kuvvetler
ayrılığından yanayım. diyor ama gel gelelim buraya
geldiğimiz zaman bakıyoruz ki, kuvvetler birliği. Kuvvetler
birliğini tek adamın emrine verme, tek partinin emrine verme ve adaleti
tamamen ortadan kaldırma, adaletsiz bir ülke yaratma toplumun
DNAsıyla oynamak demektir arkadaşlar. Hepimiz bunu gördük,
yaşadık. Kişi güvenliği ve özgürlüğü yoksa, yaşam
hakkı tehdit altındaysa, işkence görecekse, adil yargılanma
hakkı yoksa, hak arama özgürlüğü yoksa, kişilik
haklarını koruyamıyorsa, düşünce ve ifade hürriyeti yoksa,
inanç özgürlüğü yoksa, mülkiyet hakkını koruyamıyorsa,
hakkını, hukukunu arayamıyorsa, kapılara gittiği zaman
kapılar kapanıyorsa karşısında ve o ülkede adalet
bittiği zaman, adaletin bittiği yerde ihkakıhak başlar. Bu,
çok tehlikelidir. İhkakıhak, her hukukçu olanın bilmesi gereken
bir konudur. Bu yargı düzenlemeleri öyle konjonktürel olarak siyasi
iktidarların hesabına, lehine yapılacak şeyler değil.
Bir ülkenin adaleti evrensel hukuk kurallarına göre şekillenir,
Anayasanın 90ıncı maddesi bunun için konuldu, getirirsiniz
Avrupa İnsanları Mahkemesinin ve Sözleşmesinin değerleri
ışığında bir yargı sistemi kurarsınız,
her dört parti de buna katılırız ama maalesef bunu, bu
şekilde yok ediyorsunuz. Bunun vebali sizin boynunuzadır.
Bunu ifade etmek için söz aldım.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2. Maddesinin son fıkrasındaki
Askerî hâkimin ibaresinden sonra gelmek üzere , işaretinin
konulmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özgündüz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa, genel
olarak askerî yargıyı da siyasi iktidara bağlama
yasasıdır. İşin özü budur, hiç ayrıntıya girmeye
gerek yoktur.
Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi, sizin
istediğiniz, iktidarın istediği bir kişi; hayırlı
olsun. Yargıtay Başkanı seçildi, yine siyasi iktidarın
istediği, desteklediği bir kişi; hayırlı olsun.
Şimdi de askerî yargıyı bu yasayla birlikte yine siyasi iktidara
bağlayacaksınız.
Burada bu kanun HSYK benzeri bir düzenleme getiriyor
Askerî Hâkimler Kurulu olarak. Hâlbuki, aslında siz HSYKdan
şikâyetçisiniz yani 2010 değişikliğiyle birlikte 159uncu
maddeden şikâyetçisiniz, Adalet Bakanı da şikâyetçi Gelin
düzeltelim. derken siz buna benzer bir düzenleme getiriyorsunuz. Niye? Çünkü
oradan farklı olarak burada kurulun başkanı Millî Savunma
Bakanı, efendim, üyeleri de, 5 üyeyi de Millî Savunma Bakanı önerecek
birinci sınıf hâkimler arasından, Başbakan da onaylayacak
ve kurul olacak. Bu kurul neye karar verecek? Hâkimlerin mesleğe
alınmasına, yer değiştirmesine, cezalandırmasına,
meslekten ihracına kadar bu kurul karar verecek. Sayın Bakan, Allah aşkına,
şu anda size sorsam birinci sınıf hâkimlerden 5 tane sayın.
Bilir misiniz? Bilmezsiniz, bilemezsiniz; işin mahiyetine
aykırı. Kime soracaksınız önereceğiniz bu
kişileri, Genelkurmay Başkanına mı, yoksa adli
müşavire mi? Bakın, yanınızdaki asker arkadaşlar,
askerî yargıçlar, efendim, bunda sizi uyarmamış olabilirler
çeşitli mülahazalarla; bu, kesinlikle Anayasaya aykırıdır.
Anayasa diyor ki: Askerî yargı organları da mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına
göre görev yaparlar. Siz, siyasi iktidarın bir üyesi, Millî Savunma
Bakanı bu kurulun başkanı olduğu sürece yargı
bağımsızlığı yoktur. Biz hukuk fakültesine
girdiğimiz zaman bile hocalar derdi ki: Bir ülkede hâkimlerin
atamasını, yer değiştirmesini, sicilini, cezasını
düzenleyen bir kurulun başında siyasi iktidardan, hükûmetten bir
kişi var ise -yani Adalet Bakanı- kurulun üyesi de müsteşar ise
burada yargı bağımsızlığından söz edilemez.
Böyle denirken siz getiriyorsunuz askerî yargıyı tamamen kendinize
bağlıyorsunuz; kendinize değil aslında, Başbakana;
Başbakana da değil aslında, Cumhurbaşkanına.
Başbakan sadece orada duruyor şimdilik hiç etkisiz, yetkisiz bir
eleman gibi.
Siz, şimdi, buraya önereceğiniz kişilerle
ilgili bilgiyi nereden alacaksınız Genelkurmaydan, adli
müşavirlikten almadığınız anda? Millî istihbarattan
mı alacaksınız? Hakan Fidan da gitti, yerine gelen kişi mi
belirleyecek? Yani ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Arkadaşlar, hiç o, bu, efendim, işte, teknik
ayrıntı, yok, işte, Askerî Mahkemeler Kuruluş Kanununun bu
maddesi var
Bunların hepsini geçin, bunların hepsi hikâye. Bu yasa
-onay verin ya da vermeyin, ben söyleyeyim, bilin- askerî yargıyı
tamamen tek kişiye bağlıyor. Tek kişiye bağlıyor,
şu anda yukarıdaki kişiye bağlıyor. Yani
Başkanlık sistemini isteyen ve Başkanlık sistemini
istemesinin nedenini de Efendim, ben istediğim elemanla
çalışmak istiyorum. Bir kamu görevlisini görevden alıyorum,
gidiyor, yargıdan karar alıp geliyor, oturuyor. Böyle bir şey
olur mu? diyen, yani yargıyı kendisine ayak bağı olarak
gören, Başkanlık sistemi böyle bir model, padişahlık sistemini
isteyen kişi askerî yargıyı da kendisine bağlıyor.
Anayasa Mahkemesi zaten tamam, Yargıtay tamam, HSYK tamam, ee, Millî
Savunma Bakanı, Başbakan konu mankeni olacak, askerî yargı da
bana bağlı olacak. Yani Allah aşkına ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Bakın, bu döner, yarın sizi vurur.
Siz, bununla Askerî yargı içinde bir
kısım kişileri tasfiye edeceğiz. falan, filan
Öyle
değil, arkadaşlar, sistemin cıvatalarıyla
uğraşıyorsunuz. Uğraşmayın, bunun altında
kalırsınız. Bu düzenlemelerden vazgeçin. Anayasaya
aykırıdır, kesinlikle aykırıdır, mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesine aykırıdır,
yargı bağımsızlığı ilkesine
aykırıdır, Türkiye'nin altına imza attığı
Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırıdır. Yarın, bu kanuna göre meslekten ihraç edilen,
cezalandırılan kişiler gidecek Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Türkiye'yi mahkûm ettirecek, şimdiden söylüyorum,
uyarıyorum, kesinlikle.
Yani siz, kendiniz, Kendi başıma ben kanun
yaptım, Anayasam bu. diyemezsiniz. Anayasaya göre Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi iç hukuk hükmündedir ve kanunlarla, Anayasayla
hükümlerin çatışması hâlinde Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi hükümleri uygulanır. Dolayısıyla, oradan
dönecektir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3te üç adet önerge mevcuttur, sırasıyla
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Mardin Bitlis Van
Halil
Aksoy
Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3. maddesinin kanun metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Ali
Serindağ
Uşak Mersin Gaziantep
Haluk Eyidoğan
İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3. maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Mehmet
Şandır
Konya Adana Mersin
Yusuf
Halaçoğlu Münir
Kutluata S.
Nevzat Korkmaz
Kayseri Sakarya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Komisyonun ve Sayın Bakanın
katılmadığı önergemizle ilgili görüşlerimi
açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nasıl katılmadıklarını ben de
anlayabilmiş değilim ama benim söylediklerimi umarım sizler
anlarsınız.
Şimdi, bu maddeyle, askerî hâkimlerin birinci
sınıfa ayrılması veya birinci sınıf olması
işleminin askerî hâkimler kurulunca yapılacağı
düzenlenmektedir. Ancak, 1inci maddeyle, Askerî Hâkimler Kurulunun bu
işlemine esas olmak üzere askerî hâkimlerin sicil notlarının
hangi usul ve esaslara bağlı olarak düzenleneceği Millî Savunma
Bakanının çıkaracağı yönetmeliğe
bağlıydı. Yani, Millî Savunma Bakanı Şu şu usul
ve esaslar dâhilinde askerî hâkimler birinci sınıf olur. veya
olmaz diye bir yönetmelik çıkaracak, bu yönetmeliğe göre bu kurul
işleyecek. Peki, bu kurul kim? Bu kurul Sayın Bakanın
başkanlığında ve Sayın Millî Savunma
Bakanının önerdiği kişiler arasından Başbakan
tarafından atanan 4 kişiden müteşekkil. Yani, şimdiki
tanımıyla ifade edecek olursak AKPnin Millî Savunma
Bakanının çıkaracağı yönetmeliğe göre AKPnin
Millî Savunma Bakanının başkanlığında, AKPnin
Millî Savunma Bakanının önereceği 4 tane askerî hâkimin
Başbakan tarafından atanmasıyla oluşacak kurul
yapacaktır. Peki, değerli arkadaşlarım, askerî
yargının bu kadar siyasallaşmış olmasının
Anayasaya aykırı, evrensel değerlere aykırı, Avrupa
Birliği müktesebatına aykırı, AKPnin bizzat kendi Anayasa
taslağına aykırı hâlini bir kenara bırakalım,
askerî disiplin içerisinde görev yapacak olan hâkimler ve askerî savcılar
her askerî birim üzerinde çok önemli bir otoriteye sahiptir. Her askerî
birimde, her savcı isterse istediği subayın, komutanın,
efendim, yetkili kişinin mutlaka bir eksiğini bulabilir. Mesele
siyasallaştığı takdirde Silahlı Kuvvetler içerisinde
hedef alınan kişiler veya gruplar
siyasallaştırılmış askerî yargı marifetiyle
bertaraf edilebilir. İşte bu tasarının en önemli
tarafı Türk Silahlı Kuvvetlerinin geçmişinde ve bugününde
şimdiye kadar görülmemiş bir fitnenin yargı eliyle Silahlı
Kuvvetlerin içerisine sokulması demektir.
Değerli arkadaşlarım, bu yanlıştır.
Bu yol, dönülmez bir yol değildir; bu yol dönülebilecek bir yoldur.
Döndürecek merci de işte Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Ancak, burada,
vicdanlarını AKP Genel Merkezinde bırakmamış, gök kubbede
hoş bir seda bırakacak bir eğilimi maalesef göremiyoruz.
Göremiyoruz, çünkü geçmişten beri şimdiye kadar yapılan
oylamalarda ortaya çıkmıştır ki sivil yargıda
Danıştayından, Anayasa Mahkemesinden, Yargıtayından,
HSYKsına kadar Adan Zye
siyasallaştırılmıştır. Bu
siyasallaştırmanın gerekçesi olarak da Anayasa Mahkemesine
güvenmiyorum. Ben yargıya güvenmiyorum. diyebilen bir
Başbakanın talimatıyla yapılmıştır. O
Başbakan şimdi Cumhurbaşkanı.
17-25 yolsuzluk operasyonunda ortaya
çıkmış olan bavullarla, sırt çantalarıyla, bakan
çocuklarının yatak odalarındaki kasalardaki milyon dolarla
ilgili Yüce Divana 4 bakanın sevkine ilişkin görüşmeler
yapılırken de aynı şeyi konuşmuştuk, Anayasa
Mahkemesine güvenmiyoruz. Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinden çoğunluğunu
bu iktidar seçmedi mi? Kendi seçtiği yargıca güvenemeyen bir
iktidarın özü, sözü şundan ibarettir: Kendine güvenemiyor. Yolsuzluk,
hırsızlık sabit, yargıya gitmekten korkuyor.
İşte, bu mantığın Türk
Silahlı Kuvvetlerine, askerî yargının da
siyasallaştırılması şeklinde yansıması
önümüzdeki günlerde çok büyük ve ciddi hareketlenmelere neden olacaktır
diyor, önergemizi yüce Genel Kurulun takdirine sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Öztürk, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Eyidoğan, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Acar,
Sayın Serindağ, Sayın Çam, Sayın Yüceer, Sayın Seçer,
Sayın Küçük, Sayın Haberal, Sayın Onur, Sayın
Atıcı, Sayın Akar, Sayın Bayraktutan, Sayın
Moroğlu, Sayın Varlı, Sayın Bal, Sayın Halaçoğlu.
Evet, iki dakika süre veriyorum ve de
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Muhteremler, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve
arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önerge imza sahipleri:
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Şimdi, bu
yasayı kim düzenledi diye merak ediyorum. Bakın, 2nci maddeyi demin
okudunuz değil mi? Sicil, terfi
Hâkimlerin, askerî hâkim ve
savcıların sicil ve terfileri nasıl yapılacağı
burada yazıyor. Geçtiğimiz maddede, çok açık bir şekilde,
askerî hâkimlerin sicilleri için Mesleki sicil notları; Askerî
mahkemelerde görevli askerî hâkimler için Askerî Yargıtay daireleri ve
daireler kurulunca
diyor. Savcılar için de askerî hâkimin
başsavcılığı ve askerî başsavcılıktan
askerî mahkemeye atanması konularından önce Askerî Yargıtay
Başsavcılığı ve askerî adalet müfettişlerince.
Şimdi, sicil notunu kim veriyormuş? Bir kurul, koskocaman bir kurul.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle geniş kurullar sicil notu vermez
arkadaşlar. Bu, bir.
İki: Gelelim diğer maddeye. Şimdi bu ne
perhiz bu ne lahana turşusu diyeceksiniz. Diyor ki 3üncü maddede, yeni
kanun: Askerî hâkimlerin birinci sınıfa ayrılması.
Nasıl ayrılacaklar? Hele gel gel, şu sicil notlarına bir
bakalım, ne kadar çalışmışsın, ne kadar
doğru karar vermişsin, bulunduğun yerlerde nasıl görev
yapmışsın, ne kadar kararın temyizde isabetli dönmüş?
Bunların hepsini sormayacaklar mı? Soracaklar. Peki, kim buna karar
verecek? 5 kişilik kurul karar verecek. Sicil notuna başka kurullar
karar verecek, birinci derecede hâkim olmaya da 5 kişilik kurul karar
verecek. Söyleyin bakayım bana hadi! Böyle bir terazi nerede var? Böyle
bir adalet terazisi nerede var, söyler misiniz?
Biz 12 Eylülde askerî darbe döneminde, o
sıkıyönetim askerî mahkemelerinde avukatlık yaptık. Belli
bir vicdan vardı, bir hukuk anlayışı vardı. Sonra
sivil yargıçları, askerleri verdiler yani darbe sıkıyönetim
mahkemelerinde askerî yargıçları aramaya başladık çünkü
gelen sivil yargıçlar daha zalim kararlar veriyordu, daha zalimlerdi.
Sendikalara, derneklere, yok paralel örgütmüş gibi, basıyorlardı
cezayı. Sonra DGMlerde bunu yaşadık. DGMlerde de askerî hâkim
vardı. Strazburgtan ihlal kararı aldık, onları
çıkarttık, özel yetkili mahkemeleri getirdiniz. O
özel yetkili mahkemelerle ilgili önergede şu köşede bana 100
kişiyle saldırdınız. Sonra bu özel yetkili mahkemelerin
paralelin mahkemeleri olduğunu siz söylediniz, siz
kaldırdınız bir sene geçmeden. Allahtan biz 10 kişiydik,
siz 100 kişiydiniz ama hasar sizde daha çoktu.
Şimdi,
bu yasayı da, özel yetkili mahkemeyi de kaldırdınız, yine
hasar sizde daha çok. Yapmayın kardeşim! Gelin, adaletle
oynamayın. Adalet altın gibi 24 ayar olmak zorundadır, öyle 18
ayar adalet olmaz. Adalet herkes içindir, evrenseldir, kuralları
vardır, yargı birliği vardır. Siz bunu yapmak
zorundasınız.
Avrupa
Birliğine gireceğim. diyorsunuz, Anayasada değişiklik
yapıyorsunuz. Rahmetli Ecevit döneminde bağımsız
yargıyı Anayasaya koydunuz, 138inci maddeyi koydunuz. Sizler de
90ıncı maddeyi koydunuz iktidarınız döneminde, 2004-2005
yıllarında. Sizin koyduğunuz 90ıncı madde doğru
bir maddeydi çünkü Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesini kabul ettiniz,
orada adil yargılanma var. Ekonomik, Sosyal Sözleşmeyi kabul
ettiniz, orada adil yargılanma var. Bunlar Birleşmiş Miletlerin
yasaları.
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinde de
bağımsız, tarafsız, hakkaniyete uygun mahkemeler adil
mahkemelerdir arkadaşlar. Böyle siyasi otoritenin emrinde olan mahkemeler
ile engizisyon mahkemeleri arasında bir fark yoktur. Orta Çağ
derebeyleri ve kiliseler kendi mahkemelerinde otoriteydiler. Şimdiki
kravatlı, sivil siyasetçiler bunların görevini, vesayetini, yerini
almış, kendi devri iktidarına uygun emir verip uygulayacaklar.
Yazık, günah! O YAŞ kararlarını size anlatmak isterdim,
ondan sonrasını da anlatmak isterdim. Adaletle oynarsanız
altında kalırsınız arkadaşlar, açık söylüyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bir önerge daha vardı.
Sayın Eyidoğan, buyurunuz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2000 yılından önce o zamanın yasalarına göre meslekte
ortalama on beş yılını dolduran ve kıdemli
binbaşı oldukları tarihte birinci sınıfa ayrıldıktan
sonra askerî hâkim yarbay rütbesindeyken ve kendi istekleriyle emekli olmuş
bulunan emekli askerî hâkimlerimizin mağduriyetleri bulunmaktadır. On
beş yıldan bu yana çözüm bekleyen askerî hâkimlerin mali yönden
uğramış oldukları bu mağduriyetin sona erdirilmesini
istiyoruz. Sivil ve asker tüm hâkimlerimizin birinci sınıfa
ayrılmaları ve bunun için yapmaları gereken toplam hizmet süresi
önemli bir kriterdir biliyorsunuz. Yine, bildiğiniz gibi, sivil ve askerî
hâkimlerin, mesleki yükselmeleri ve bazı mali haklar yönünden kazanım
elde edebilmeleri, birinci sınıfa ayrılmalarıyla mümkün
oluyor. Birinci sınıfa ayrıldıktan sonra altı yıl
daha hizmet edenler emekli olurlarken de yararlandıkları tavan ek
gösterge, tavan yüksek hâkimlik tazminatı ve temsil tazminatı gibi en
üst mali hakları elde ederler. Bu itibarla birinci sınıfa
ayrılma tarihini, hizmet sürelerini kısaltarak öne çeken, daha
kısa sürede birinci sınıfa ayrılma imkânı getiren
yasalardan yararlanan sivil ve askerî hâkimler, birinci sınıfa
ayrılmanın sağladığı mesleki ve mali olanaklara
daha erken ve daha genç yaşta sahip olurlar.
Değerli milletvekilleri, Askeri Hakimler Kanununda
2000 yılında 4583 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikle askerî hâkimlerin birinci sınıfa
ayrılmaları için artık meslekte geçen yaklaşık on
beş yıla tekabül eden kıdemli binbaşı oldukları
tarihi bekleme mecburiyetleri kaldırılmış, meslekte
yaklaşık on iki yıla tekabül eden binbaşı
oldukları tarihe geri çekilmiştir. Ancak bu lehte kanun
değişikliği, bu yasanın çıkmasından önce emekli
olmuş ve birinci sınıfa üç yıl daha geç
ayrılmış olan askerî hâkimlere uygulanmamıştır.
Bu haktan sadece o tarihte görevde olan askerî hâkimler
yararlandırılmıştır. Bu düzenlemeyle bu yasadan önce
yarbay rütbesindeyken kendi isteğiyle emekli olan askerî hâkimler
açıkça mağdur edilmektedir. Daha sonra, 6318 sayılı
Kanunla Askeri Hakimler Kanununda değişiklik yapılarak birinci
sınıfa ayrılmada rütbe terfi esası terk edilmiştir. Bu
değişiklikle hizmette geçirilen yıl süresi esas
alınmış ve askerî hâkimlik mesleğinde on iki
yılını dolduran ve diğer şartları da
taşıyan askerî hâkimler birinci sınıfa ayrılmaya hak
kazanmıştır. Bu lehte değişiklik, 2000 yılı
öncesinde kendi istekleriyle yine görevde olan askerî hâkimlere maalesef yine
uygulanmamış ve sadece yine görevde olan askerî hâkimlere
uygulanmıştır. Hâlen 2000 yılı öncesinde emekli olan askerî hâkimlerin
mağduriyetleri maalesef devam etmektedir.
Şimdi,
görüşülmekte olan Askeri Hakimler Kanununu değiştiren kanun
tasarısının 20nci maddesi ile Askeri Hakimler Kanununa eklenen
geçici 13üncü maddeye bakıyoruz ve görüyoruz ki yine kanunun
yürürlüğe gireceği tarihte görevde olan askerî hâkimlere
ayrıcalık tanınıyor.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; bu mağduriyetin giderilmesi için burada
görüşülmekte olan yasanın 20nci maddesi ile Askeri Hakimler
Kanununa eklenecek olan geçici 13üncü maddenin birinci fıkrasında
değişiklik yapılmasını öneriyoruz. Bu önerinin kabulü
hâlinde kangren hâline gelen ve eşitlik ilkesini ortadan kaldıran ve
aynı hizmeti, aynı şekilde ve aynı süreyle yaptıktan
sonra emekli olan iki grup askerî hâkimler arasında eşitlik ilkesine
aykırı olan çarpıklığa ve mağduriyete son
verilebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, örnek olarak söylüyorum: Diyelim ki milletvekillerinin emekli
maaşlarını artıracak ve emekli olduklarında da
yararlanmaya devam edecekleri bir düzenlemeye gidelim. Diyelim ki bu
düzenlemeye Şu anda görevli olan ve daha sonra seçilecek olan
milletvekilleri yararlanacaktır. diye hüküm ekleyelim, bu kabul
edilebilir mi? 24üncü Dönemden önceki dönemlerde milletvekilliği yapan arkadaşlar
ayağa kalkmayacaklar mı?
Değerli
milletvekilleri, geçici 13üncü maddenin birinci fıkrasında
yapılmasını önerdiğimiz değişiklik teklifinin
kabul edilip yasalaşmasının mali boyutu bütçeye önemli bir yük
getirmeyecektir. Şu
anda o mağdur askerî hâkimler sizi seyrediyor, takdir sizlerindir.
Değişiklik teklif ve önerimizin kabul edileceğini umuyor,
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.39
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
685 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi, madde 4te dört adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra Sayılı
Askerî Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü
maddesi ile değiştirilen 357 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile aynı maddenin
altıncı fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Şirin
Ünal
Kayseri İstanbul İstanbul
Salim
Uslu Oğuz
Kağan Köksal Erol
Kaya
Çorum Kırıkkale İstanbul
Osman
Kahveci Zülfü
Demirbağ
Karabük
Elâzığ
"Ancak Askerî Adalet İşleri
Başkanlığı, Askerî Adalet Teftiş Kurulu
Başkanlığı ve Millî Savunma
Bakanlığının yargı ile ilgili diğer idari görev
kadrolarında müsteşar adli işler yardımcısı,
başkan ve daire başkanı olarak görev yapacak askeri hakimlerin
atamaları zorunlu haller hariç ilgililerin muvafakatleri alınarak
Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın müşterek kararnamesi ile
Cumhurbaşkanının onayına sunulur ve Resmî Gazete'de
yayımlanır. Müsteşar adli işler yardımcısı,
başkan ve daire başkanı olarak görev yapan askerî hâkimler
bakımından azami garnizon hizmet süresi dikkate alınmaz."
"Bunlar, muvafakatleri alınmak ve Askerî
Yargıtay üyeliği hukukundan feragat etmek şartı ile
başka göreve atanabilirler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür Halil
Aksoy
Bitlis Van Ağrı
Erol
Dora
Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök
Uşak Mersin
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4. maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Yusuf
Halaçoğlu
Konya Adana Kayseri
Mehmet
Şandır Münir
Kutluata S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Sakarya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ben
konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, bu kürsüden birçok kez özellikle Türk
Silahlı Kuvvetleri içerisindeki sivil memurlarla ilgili sorunları
paylaştım. İdari ve özlük haklarıyla ilgili, efendim,
ücretleri ve çalışma şartlarıyla ilgili birçok sorunu dile
getirdik. Ancak, değerli arkadaşlar, bu sorunlarla ilgili şu ana
kadar en küçük bir ilerleme kaydedilemedi. Ben bu maddede, bunu da fırsat
bilerek özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde görev yapan sivil
memurların askerî yargıda yargılanmamasıyla ilgili
görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Yine bunu daha önce de dillendirmiştik ama bu konuda
da sadece dinlediniz, sustunuz, Bakanınız da öyle yaptı, bu
adaletsizliği görmezlikten, duymazlıktan geldi. Niyetiniz hak arama
hürriyetini genişletmek olsaydı hakikaten Milliyetçi Hareket Partisi
ne diyor bu kürsüde? şöyle dönüp bir bakardınız, lütfedip bir
ciddiye alırdınız.
Değerli arkadaşlar, demek ki niyetiniz üzüm
yemek değilmiş. 657 sayılı Kanuna göre çalışan
sivil memurlar hâlen kendi idari ve özlük haklarıyla ilgili yapılan
işlemler hakkında Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde hak aramaya
mecbur ediliyorlar. 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
Kanununun 20nci maddesi şöyle diyor: Bu Kanunun uygulanmasında
asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya
hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri
öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve
erler ile diğer erbaş ve erler şimdi dikkatinizi çekiyorum,
ekliyor- ve sivil memurlardır.
Adı üstünde değerli arkadaşlar, sivil
memurlar, keşke özlük haklarında da hatırlansalar. Yok, sadece
yargılamada ve cezalandırmada akla geliyorlar. Ortada Anayasa
Mahkemesi kararı var, karar şöyle diyor: Sivil memurların
diğer sivil kamu çalışanları gibi idari davalarında
sivil idare mahkemelerinde yargılanmaması başta Anayasanın
10uncu maddesine aykırı olmak üzere 36ncı, 37nci ve 145inci
maddelerine de aykırıdır. Bu durum aynı zamanda Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı ve 14üncü maddelerine de
aykırılık teşkil etmektedir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 31 Mayıs 2012 tarihinde aldığı kararda sivil
kişilerin askerî mahkemelerde yargılanamayacağı
gerekçesiyle, değerli arkadaşlar, devletimizi 15 bin euro tazminat
ödemeye mahkûm etmiş durumda. Anayasa Mahkemesi kararına
bakıyorsunuz 20 Eylül 2012 tarihli.
Sayın Bakan, yani sizin Bakan olduğunuz
zamanda, üzerinden iki buçuk yıl geçmiş, ortada Anayasa Mahkemesi
kararı varken siz ne yapmışsınız? Hiç.
Kılınızı bile kıpırdatmamışsınız.
Ne hukukun ne de sivilleşmenin yanında durmuşsunuz. Şimdi,
bugün askerî yargıya müdahalenizi açıklarken bu gerekçenizin
arkasına gizlenmeyin lütfen çünkü gördüğüm kadarıyla ne
zihninizde sivilleşme düşüncesi var ne de yüreğinizde Anayasa
Mahkemesi kararını uygulama cesaretiniz var.
Değerli arkadaşlar, bakıyoruz,
Anayasanın 145inci maddesinde açıkça şöyle diyor: Savaş
zamanı dışında sivil kişilerin askerî mahkemelerde
yargılanamayacağını belirtiyor. Yine Anayasanın
157nci maddesi de Askerî Yüksek İdari Mahkemesinde sadece asker
kişilerin ve askerî yükümlülüğüyle ilgili -örneğin askerî
kaçaklarını verebiliriz burada- sivillerin
yargılanmasını belirtiyor.
Değerli arkadaşlar, Millî Savunma Bakanı
Sayın İsmet Yılmaz denilince, kusura bakmasın lütfen, bu
kadar konuyu dillendirmemize, bu kadar konuyu kürsü gündemine
taşımış olmamıza rağmen, değerli
milletvekilleri, aklıma ne geliyor biliyor musunuz? Hiçbir işlem
yapmadığı için, sadece bakan olarak, gören değil dikkatinizi
çekiyorum, meselelere bakan olarak, oturduğu yerden nezaret ettiği
için ve ne şiş yansın ne kebap, idareimaslahat dediği için
bunları eleştiriyoruz, bu durumu eleştiriyoruz. Sayın
İsmet Yılmaz deyince, kusura bakmasın, benim aklıma bunlar
geliyor. Bugüne kadar gündeme taşıdığımız
meselelerin hiçbirini çözmeyen ve uzaktan meseleleri izleyen biri geliyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.37
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
685 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerindeki, Isparta Milletvekili
Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hükûmet
katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Dibek, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, tasarının 4üncü maddesi önemli
maddelerden biri. En çok konuştuğumuz Kurul, bu Askerî Hâkimler
Kurulunun görevleriyle alakalı bir madde, daha doğrusu hâkimlerin
atanmasıyla ilgili olan madde. Bu, Askerî Hâkimler Kanununun ilgili
maddesinde hâkimlerin nasıl atanacağı mevcut düzenlemede müşterek
kararnameyleydi -bunu söylemiştim zaten- onu Kurula veriyor.
Gerçi tasarı hazırlanırken ikiye bölmüşlerdi.
Şimdi, hâkimleri Kurul atayacak, kürsüde olanları Kurul atayacak
fakat onun dışındakiler, yani Askerî Adalet İşleri
Başkanlığı, Askerî Adalet Teftiş Kurulu
Başkanlığı ve üyeleri ve yine idari
kısımları Bakanın uhdesine vermiş tasarı. Ve bunu
yaparken de oralara atanacak olan kişilerin muvafakatleri
aranmayacaktı değerli arkadaşlar. Böyle bir
sıkıntı var. Bunu Komisyonda çözememiştik.
Aşağıda çözeriz dedik. Bununla ilgili bakıyorum, birazdan
iktidar partisinin de bir önergesi var, yani ehvenişer, kötünün iyisi gibi
bir düzenleme yapmışlar. O da kısmen
İşte, zaten yasanın mevcut hâli Sayın Bakan. Yani bu
size verilen yetkiler zaten tasarıda size verilmişti, mevcut hâlinde
üçlü kararnameyle atanıyordu, tekrar onları üçlü kararnameyle
atanır hâle getirmişsiniz ama muvafakatleriyle ilgili orada yine bir
açıklık tam yok. Yani zorunlu hâller dışında
Zorunlu
hâller varsa muvafakat gene aranmayacak ama zorunlu hâller
dışında muvafakatleri olmaksızın bu atamalar
yapılmayacak gibi bir ibare var.
Şimdi, burada, her durumda zorunlu hâl olabilir.
Yani, şimdi, oraya onu koyarsanız, o zorunlu hâli koyarsanız
hangi hâl zorunlu değildir diye bu sefer düşünmeye
başlayacağız. Yani muvafakat aramadan atama
yapıldığında Ya, zorunluydu, o nedenle yaptık.
diyebilirsiniz. Yani hangi durumda o hâkimlerin, o kişilerin
muvafakatlerini arayacaksınız? Bunu nasıl bileceğiz, kim
nasıl bilecek? Yani siz birini oraya uygun görürsünüz, dersiniz ki: Ya, zorunluydu,
sizi atıyorum. Ama muvafakat meselesi orada da işlememiş
olabilir.
Şimdi, arkadaşlar ısrarla şunu
söylüyorlar: Buradaki işleyiş yani buralara atanacak olan hâkimlerle
ilgili olarak yani teftiş kuruluna, idari işlere, bu idari
kısımlara çok fazla talep yok. diyorlar. Çok fazla hâkimin oraya
Ya, ben buraya atanayım
Yani HSYK gibi veya diğer, Adalet
Bakanlığının ilgili mevcut 2802 sayılı Hâkimler
ve Savcılar Kanununda, orada da Adalet Bakanlığı idari
kadrolarına atamalar yapılıyor. E tabii orada muvafakat
şartı var yani onu söylüyoruz. Orada muvafakat aranmaksızın
böyle kalkıp da birileri atanmıyor yani mutlaka muvafakati
alınarak Adalet Bakanlığı atama yapıyor. E tabii orada
çok sayıda talep var, insanlar istiyorlar. Dolayısıyla askerî
mahkemeler, askerî hâkimlerle ilgili çok fazla istek yok yani seçme imkânı
da yok. Bir anlamda Muvafakatlerini ararsak oraya atayacak, daha doğrusu
görevlendirecek adam bulamayız, hâkim bulamayız. gibi gerekçeler
söylüyorlar. Ben bunu çok doğru bulmuyorum Sayın Bakanım.
Mutlaka oralara görev yapmak üzere atanmak isteyen çok sayıda, ben
inanıyorum ki, istekli, talipli olacaktır.
Buradaki bu zorunlu hâli kaldırmamız
lazım. Biz buna karşıyız. Mademki kanunun içerisinde de var
bu, işte HSYKyla bunu bir anlamda muadil yapıyorsunuz,
HSYKnın düzenlemeleri buraya aktarılıyor. diyorsunuz. Oradaki
muvafakat şartı burada da şartsız, koşulsuz
olmalı diye düşünüyorum.
Tabii, ben, tümü üzerinde konuşurken şunu
söylemiştim, demiştim ki: Belki bu kurulun yapısıyla ilgili
bir otururuz, konuşuruz, belki düzenleme yapılır. Ama az önce
gördüm ki iktidarın hiç böyle bir niyeti yok. Bu kurul yapısı
böyle geçecek. Sayın Bakanın da konuşmasını
izlediğimizde Hollandadan, İsviçreden, oradan örnekler verince;
Sayın Cumhurbaşkanı da İngilterede kraliçe var,
krallık var
Hollandada da krallık var bildiğim kadarıyla
Sayın Bakan. Yani, oralardan böyle örnekler veriyorsunuz ve
İşte, efendim, orada da bakan atıyor, burada da biz o işleri
yapıyoruz. diyorsunuz. Baktık ki böyle bir niyetiniz yok. Bu Kurul,
anladığım kadarıyla, sizin istediğiniz gibi, bu
şekilde, bu yasal düzenlemeyle geçecek ama sonra 13, 14, 15,
sanıyorum o maddelerde de gelecek, orada da bizim önergelerimiz var. Bu
Kurulu mutlaka, değerli arkadaşlar, Anayasamıza uygun hâle
getirelim ve bu Kurulun da Anayasaya uygun hâle geldikten sonra
yaptığı bu atamalar da Anayasaya uygun olsun. Bu atamalar da
tartışılacaktır, tartışılmaması mümkün
değildir çünkü Kurulun kendisi sakat.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı ile birinci
sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün değildir. Kaldı
ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi daraltılarak sivil mahkemelerin
yetki alanına sokulan uzmanlık mahkemeleri niteliğinde bir
yapıya dönüştürülmeksizin bir sivilleşmeden söz etmek mümkün
değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı Anayasa'ya,
kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı
bağımsızlığına, doğal hakim ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay
karşısında dahi failler bulunup yargılanmamışken,
tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir
yapıda bu tür katliamların faillerinin yargılanması daha
fazla bürokratik kurallara bağlı kılınacak ve yargı
kendi başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685
Sıra Sayılı Askerî Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen
357 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi ile aynı maddenin
altıncı fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Ancak Askerî Adalet İşleri
Başkanlığı, Askerî Adalet Teftiş Kurulu
Başkanlığı ve Millî Savunma
Bakanlığının yargı ile ilgili diğer idari görev
kadrolarında müsteşar adli işler yardımcısı,
başkan ve daire başkanı olarak görev yapacak askeri hakimlerin
atamaları zorunlu haller hariç ilgililerin muvafakatleri alınarak
Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın müşterek kararnamesi ile
Cumhurbaşkanının onayına sunulur ve Resmî Gazete'de
yayımlanır. Müsteşar adli işler yardımcısı,
başkan ve daire başkanı olarak görev yapan askerî hâkimler
bakımından azami garnizon hizmet süresi dikkate alınmaz."
"Bunlar, muvafakatleri alınmak ve Askerî
Yargıtay üyeliği hukukundan feragat etmek şartı ile
başka göreve atanabilirler."
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılıyoruz Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile; Askerî Adalet İşleri
Başkanlığı, Askerî Adalet Teftiş Kurulu
Başkanlığı ve Millî Savunma
Bakanlığının yargı ile ilgili diğer idari görev
kadrolarına müsteşar adli işler yardımcısı,
başkan ve daire başkanı olarak yapılacak askerî hâkim
atamalarının, zorunlu haller hariç ilgililerin muvafakatleri
alınarak üçlü kararnameyle yapılması ve bu görevlerde bulunan
askeri hâkimler bakımından azami garnizon hizmet süresinin dikkate
alınmaması; Askerî Yargıtay Başkanlığına,
İkinci Başkanlığına, daire
başkanlıklarına, üyeliklerine ve
başsavcılığına seçilen askeri hâkimlerin muvafakatleri
alınmak ve Askerî Yargıtay üyeliği hukukundan feragat etmek
şartı ile başka göreve atanabilmelerine imkan
tanınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Sayar mısınız arkadaşlar.
Şimdi, biri Var., biri Yok. dedi.
Elektronik yapıyoruz, iki dakika süre veriyorum ve
de başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 5te aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Erol Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Mardin Bitlis Van
Halil Aksoy
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Ali
Serindağ
Uşak Mersin Gaziantep
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Şimdi önce HDPnin gerekçesini okuyun,
sonra Sayın Serindağ konuşacak.
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı ile birinci
sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün değildir. Kaldı
ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi daraltılarak sivil mahkemelerin
yetki alanına sokulan uzmanlık mahkemeleri niteliğinde bir
yapıya dönüştürülmeksizin bir sivilleşmeden söz etmek mümkün
değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı Anayasa'ya,
kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı
bağımsızlığına, doğal hakim ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay
karşısında dahi failler bulunup yargılanmamışken,
tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir
yapıda bu tür katliamların faillerinin yargılanması daha
fazla bürokratik kurallara bağlı kılınacak ve yargı
kendi başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN Diğer önergenin imza sahibi Sayın
Serindağ, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 5inci maddesi askerî
yargıçların izin durumlarını düzenliyor. Aslında bu
tasarının can alıcı birkaç noktası var. Bu
tasarının can alıcı noktası, Askerî Hâkimler Kurulunun
kuruluşuna ilişkin maddelerdir, diğerleri de bunu
tamamlayıcı maddelerdir. Sayın Bakan, bu Askerî Hâkimler
Kurulunun teşekkül tarzına bakınca bunun yargı
bağımsızlığıyla bağdaşır hiçbir
yönü yok. Sayın Bakan Başkan; Sayın Bakanın önerdiği,
Başbakanın atadığı 4 üye var ve kurul bu zevattan
müteşekkil. Böyle bir kurulun yargı
bağımsızlığına uygun bir kurul olarak
düşünülmesi, öyle görülmesi, buraya bu şekilde konması bana göre
akla ziyandır, öyle bir şey olamaz.
Siz zaten, kusura bakmayın ama, demin de ifade
ettim, biraz evvelki konuşmamda da söyledim, bu değişiklikleri
yaparken, yasal düzenlemeleri getirirken toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanan bir
sebepten ötürü getirmiyorsunuz; konjonktür neyi gerektiriyorsa, AKPnin o anki
konjonktüre bakışı nasılsa değişikliği ona
göre getiriyorsunuz. Mesela size örnek vereyim: Yargıtay üyelerinin
sayısı fazla, azaltılmalı. dediniz, ona göre bir girişimde
bulundunuz. Konjonktür değişti, Yargıtay üyelerinin
sayısı az, artırılmalı. dediniz, ona göre
değişiklik getirdiniz. Baktınız ki olmadı, evdeki
hesap çarşıya uymadı, bu sefer üye sayısını bir
daha artırdınız. Yanlış hatırlamıyorsam,
şimdi Yargıtay üye sayısı 516 falan, siz dünyada 516 üyeli
bir yüksek mahkeme biliyor musunuz, bilmiyor musunuz? Türkiyenin
dışında yok. Çünkü, AKPnin o günkü ihtiyacı buydu, ona
göre getirdiniz; şimdiki ihtiyaç bu, buna göre getiriyorsunuz.
Yalnız, sayın milletvekilleri, hepinizin
dikkatine sunuyorum, yanlış bir iş yapıyorsunuz.
Kurumların içini boşaltıyorsunuz, kurumları parti kurumu
hâline getiriyorsunuz yani devlet kurumu olmaktan çıkarıyorsunuz,
parti kurumu hâline getiriyorsunuz. Bu da buna benzer bir şeydir. Siz tüm
kurumları bu şekilde dizayn ederseniz, içini
boşaltırsanız demokrasiyi yaşatamazsınız. Çünkü,
hep söylüyoruz: Demokrasi, bir kurumlar ve kurallar rejimidir. Demokraside
kurumlar güçlü olmalı, kurallar olmalı ve kurallar işlemelidir.
Aksi hâlde demokrasi gelişmez, demokrasi yaşamaz, demokrasiyi
yaşatamazsınız. Ama şu var tabi: Demokrasiyi yaşatmak
gibi bir derdiniz yoksa elbette kurumların içini boşaltabilirsiniz.
Demokrasiyi bir tramvaya benzetir, zamanı geldiğinde, uygun durak
geldiğinde inecek bir faaliyet gibi görürseniz elbette bu tür bir
düzenlemeyi getirebilirsiniz. Ama demokrasiyi devlet yaşamında hâkim
kılmak istiyorsanız, bu tür düzenlemeler yanlış
düzenlemelerdir ve bundan vazgeçmeniz lazım. Kaldı ki başka bir
tehlikeli şey yapıyorsunuz, bazı kurumlar üzerinden bazı
kurumları siyasallaştırıyorsunuz. Yani, şunu demek
istiyorum: Askerî hâkimler üzerinden, askerî yargıçlar üzerinden Türk
Silahlı Kuvvetlerini siyasallaştırmaya
çalışıyorsunuz. Bu çok yanlış bir değerlendirme,
çok yanlıştır bu. Bugün sizin işinize öyle gelmiş
olabilir ama çok yanlıştır. Bakın, çok sık
verdiğimiz bir örnek var. Balkan Savaşını o zamanki
Osmanlı Devleti niye kaybetti biliyor musunuz? O zaman Türk Silahlı
Kuvvetleri siyasallaştığı için, daha doğrusu Türk
Silahlı Kuvvetlerine siyaset bulaştığı için Balkan
Harbini kaybettik, tüm Balkanları kaybettik. Şimdi, bundan ders
almıyorsunuz, tarihten ders almıyorsunuz. O nedenle, sizi uyarma
ihtiyacı hissediyorum.
Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı
kadrolarına Sayın Bakan dilediği hâkimi, savcıyı
muvafakatini almaksızın görevlendirebilecek. Şimdi, bir davaya
bakan bir hâkim var, bir savcı var. Sayın Bakan o davada o hâkimin ya
da savcının -tabii, şahsınızı kastetmiyorum,
genel söylüyorum- bulunmasını uygun görmüyor. Ne yapacak? Millî
Savunma Bakanlığı kadrosuna alacak, oraya başka bir hâkim
veya savcı görevlendirecek. Diyeceksiniz ki: Olmaz. Olur, çok gördük;
Deniz Feneri davasında gördük, 17-25 Aralık operasyonlarından
sonra gördük, bunun örnekleri çok. Deniz Feneri unutulmaz bir şeydir.
Bakın, Deniz Feneri hepinizin vicdanını sızlatmalı.
Deniz Fenerinin başsanığı, şimdi
Cumhurbaşkanının uçağında gazeteci sıfatıyla
yer alıyor. Bu sizin hiç vicdanınızı kanatmıyor mu?
İşte burada da olacak odur diyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Serindağ.
Aynı mahiyetteki önergeleri
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, yoklama talebi var, hemen
başlayalım.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Öztürk, Sayın
Küçük, Sayın Moroğlu, Sayın Dibek, Sayın Işık,
Sayın Düzgün, Sayın Acar, Sayın Serindağ, Sayın Tunay,
Sayın Yıldız, Sayın Yüceer, Sayın Köktürk, Sayın
Haberal, Sayın Şimşek, Sayın Akar, Sayın Onur,
Sayın Atıcı, Sayın Çirkin, Sayın Türkkan.
İki dakika süre veriyorum ve de
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6da üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askerî Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ıncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Gülser
Yıldırım
Bingöl Bitlis
Mardin
Nazmi
Gür Hasip
Kaplan Erol
Dora
Van Şırnak Mardin
Halil
Aksoy
Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin
Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz Muharrem Işık İsa
Gök
Uşak Erzincan Mersin
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6. maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Yusuf
Halaçoğlu
Konya Adana Kayseri
Mehmet
Şandır Münir
Kutluata S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Sakarya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, aslında burada
yapılmak istenen, Askerî Hâkimler Kurulunu sivilleştirmek ama
ilginçtir ki burada askerî hâkimlerin istifaları nedense Millî Savunma
Bakanı tarafından kabul ediliyor ama diğer meseleler
doğrudan doğruya Askerî Hâkimler Kurulu tarafından yerine
getirilirken istifa yine burada yapılmıyor. Değişik bir
biçim verilmiş. Yani bu, Askerî Hâkimler Kurulu tarafından
onaylanabilirdi, daha güzel olurdu -zaten siz de oranın
Başkanısınız- herhangi bir şey değişmezdi.
Bunun ötesinde şunu söyleyeyim arkadaşlar:
Bakın, eğer askerî herhangi bir kurula bir şekilde siyaseti
sokacak olursanız bunun sonuçları çok ağır olur.
Bakın, çok beğendiğiniz, hep Osmanlıya özendiğiniz bir
yapı vardır. Osmanlıda da askerî hâkim vardır, ordu
kadısı ismini taşırlar. Ordu kadıları, bunlar,
Divan-ı Hümayunda da yer alırlar. Ordu kadılarının
Anadolu ve Rumeli kısmı var. Bunlar orduyla ilgili işlere
bakarlar ama sadece kendileri kendi evlerinde topladıkları heyetlerle
bakarlar. Herhangi bir şekilde Divan-ı Hümayunun diğer üyeleri
bu işlere karışmaz. Dolayısıyla, orada bile, Osmanlı
Devletinde bile buna son derece dikkat edilmiştir. Nitekim askerî
herhangi bir konuda yine Osmanlı Devletinde bir sivil işi dâhil
ettikleri asla görülmemiştir, buna son derece dikkat etmişlerdir.
Hatta şöyle bir şey söyleyeyim, bakın, başka bir işle
uğraşmaları bile askerlerin kabul edilmemiştir. Nitekim
Kanuni Sultan Süleyman Viyana Seferinden dönerken atının üzengisi
kırılmıştır, üzengi bir yeniçeri tarafından
onarılmıştır. Bunu Kanuni Sultan Süleyman
öğrendiği andan itibaren yeniçeriyi askerlik görevinden
atmıştır. Çünkü, herhangi bir şekilde esnaf hüviyeti
taşıyacak, sivil bir iş taşıyacak veyahut da kendi
mensubu bulunduğu askerlik görevi dışında bir işle
iştigal etmek gibi bir konumda olacak bir kişinin siyaseten
askeriyede birtakım yanlış işler yapacağını
düşünmüştür. Bakın, burada adalet son derece önemlidir.
Sivilleştirelim derken bazı şeyleri bozmanız son derece
tehlikelidir. Osmanlı Devleti ta Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren
Teşrifat-ı Kadime adı altında bir kanun
çıkarmıştır. Bu kanun öylesinedir ki hangi göreve hangi
görevlerden sonra gelinebileceğini belirlemiştir. Yani, söz gelimi,
şeyhülislam olmak için kesinlikle Rumeli kadıaskeri olmanız
gerekir, ordu kadısı yani. Buradaki kadı, bakın,
şeyhülislam diyorum ve kadıasker diyorum yani hukukçu, en üst
düzeydeki bir hukukçu olan kadıasker şeyhülislam olmaktadır yani
din adamı falan değil, hukukçudur. Nitekim en üst düzeydeki
sadrazamdan sonra veya onunla eş değer olan şeyhülislam
Divan-ı Hümayunda yer almamıştır, Divan-ı Hümayunun
üyesi değildir. Bakın, Osmanlı Devleti bunlara bu kadar dikkat
etmiştir, rastgele bir devlet sistemi kurmuş olsaydı altı
yüz sene ayakta kalamazdı. Nitekim hepiniz İstanbulu bilirsiniz,
şöyle Üsküdardan Topkapı Sarayına doğru bir bakın,
en yüksek kule orada, sarayda hangi kuledir? Kasr-ı Adl denilen Adalet
Kulesi dediğimiz Divan-ı Hümayunun toplandığı yerdir
yani her şeyin üstünde adalet vardır anlamına gelir Kasr-ı
Adl. Orada toplanılır, kanunlar orada yapılır ama
bakın, adaleti de bir şekilde yerine getirir. Nitekim devlet yeni bir
bölgeyi kendi topraklarına kattığında, orada adaletnameler
neşrederdi. Yani, orada yaşayan insanların, herhangi bir dine
mensup insanın can ve mal güvenliğinin, inanç hürriyetinin
padişahın güvencesi altında olduğunu belirten
adaletnamelerdi bunlar. Böylesine hukuk sistemine bağlı olan bir
devletin
Nitekim şeri mahkeme kayıtlarına
baktığınız zaman, orada da şunu görürsünüz: Kesinlikle
mahkemeyi denetleyen bir Şühûdü'l-Hâl adı altında mahkeme
denetçileri jürisi vardır. Davalara müdahale etmezler ama davaların
doğru yürütülüp yürütülmediğini kontrol eden bir sistemdir.
Bakın bizim kaç asır öncemizde kalmış bir devletimizin
yaptıklarına, bir de sizin yaptıklarınıza.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyette iki önergeyi okutuyorum, ayrı
ayrı işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6. maddesinin kanun metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Işık (Erzincan) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
önergelere?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önce Sayın Balukenin önergesini
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı ile birinci
sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün değildir. Kaldı
ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi daraltılarak sivil mahkemelerin
yetki alanına sokulan uzmanlık mahkemeleri niteliğinde bir
yapıya dönüştürülmeksizin bir sivilleşmeden söz etmek mümkün
değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı Anayasa'ya,
kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı
bağımsızlığına, doğal hakim ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay
karşısında dahi failler bulunup yargılanmamışken,
tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir
yapıda bu tür katliamların faillerinin yargılanması daha
fazla bürokratik kurallara bağlı kılınacak ve yargı
kendi başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Madde 6da askerî hâkimlerin istifalarını
düzenleyen bir madde getirilmiş. Tabii, her şeyi
sivilleştireceğiz derken
İstifa, tek taraflı bir
haktır normalde. Niye Bakanın yetkisine bırakılıyor?
İstifa ediyorsa adam, istifa etsin gitsin diye de bir madde getirmek
gerekir diye düşünürüm.
Tabii, bütün çıkan yasalarda gördüğümüz, kuvvetler
ayrılığına uymak gerekirken ne yazık ki kuvvetler
ayrılığına uyulmasını boşverin, tam
manasıyla bir elde toplandığını görmekteyiz.
Kuvvetler ayrılığı sistemi dediğimiz zaman Yasama,
yürütme ve yargı olarak tanımlanan kuvvetlerin değişik
yollardan göreve gelen ve aralarında fren ve denge mekanizması
bulunan farklı organlara verilmesi. olarak tanımlanmış.
Bunu hukuk kitabından aldım yazdım, böyle
tanımlamışlar, hukukçulara da böyle öğretmişler.
Tabii, yürütmeye baktığımız zaman,
yürütmenin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Yürütme tek elde, iyi de
beceriliyor, hiçbir sonuç alınmadan tek bir kişi Türkiyedeki bütün
yürütmeyi tek başına idare ederek götürüyor.
Yasama organına baktığımız
zaman, üzülerek söylüyorum, muhalefetin getirdiği o kadar iyi önergelere
rağmen bile, yukarıdan gelen talimatla, ne olursa olsun hiçbirisinin
kabul edilmediğini gördük. Yasama ne yazık ki görevini yerine
getirmiyor; getirmeye kalktığı zaman da neler olduğu
görülüyor zaten. Dolayısıyla, yasama organımız da tek elde
toplanmış oluyor.
Yargıyı sorduğumuz zaman, zaten içler
acısı. Her gün getirilen yasalarla
Dün böyle bir yasa geldi,
işlerine yaradı, bugün yaramadığı için yarın
değiştirildi. Hâkimlerin, savcıların hiçbirinin güvencesi
kalmadı; hakimler, savcılar istendiği anda, çıkarılan
yasalarla, hallaç pamuğu gibi etrafa dağıtıldı. Daha
önce birlikte hareket edilip cemaatle birlikte atadıkları
kişiler zarar verdikleri için tekrar dağıtıldı.
Yargıda da dolayısıyla hiçbir zaman için güvence
kalmadığını görmekteyiz.
Burada, özellikle 17-25
Aralık operasyonlarından sonra çıkan MİT
Yasasını düşünün, HSYK Yasasını düşünün,
Yargıtay, Danıştay yasalarını düşünün, makul
şüphe yasasını düşünün, Twitter mwitter yasasını
düşünün, bu yasayı düşünün, şu askerî hâkimler için
çıkan yasayı düşünün ve gelecek olan iç güvenlik
yasasını düşünün
Bu yasalara baktığımız
zaman bunların altında yatan tek şey 17-25 Aralıktaki
yolsuzlukları nasıl kapatacağız, bunları nasıl
bir daha gündeme getirmeyeceğiz, ilişkileri yok edeceğiz?
İkinci bir sebep de Otoriter, totaliter bir yönetime gitmek için
elimizden gelen her şeyi nasıl yapacağız? diye demokrasiyi
rafa kaldırdık, resmen tek adam yönetimine doğru gidiyoruz.
Böyle bir şey olması mümkün değil.
İç güvenlik
yasasına baktığımız zaman, keyfî aramaları
getirmişler; keyfî gözaltına almalar; keyfî silah kullanmalar -en
tehlikesi- keyfî, toplantıları, yürüyüşleri keyfî yasaklamalar;
keyfî olarak, basın açıklaması yasaklamaları,
engellemeleri, örgüt yaratmalar
Bunu Gezi olaylarında özellikle çok
gördük. Bir kişiye 9 tane örgüt yaftalayıp 9 örgütten 1 tanesine
sokulduğunu gördük ama 9u için de iddianame
hazırlandığını gördük. Keyfî gözaltılar,
gözaltındayken kaybolmalar yine gündeme gelecek, faili meçhuller yine
gündeme gelecek, işine gelmeyen memuru sürmeler gündeme gelecek,
işine gelmeyen emniyet müdürlerini görevden alıp hemen emekli ettirme
gündeme gelecek. İstediği valiyi getirip orada emniyet müdürü
yapacak. İşte, İstanbulda örneklerini yaşıyoruz, atadığınız
valinin neler yaptığını yaşıyoruz. Polise ceza
vermede; istediğin polise ver, istediğin polise koruma şeyi
gelecek. Atamalarda liyakat kesinlikle aranmayacak. Adam
kayırmacılık diz boyu alıp gidecek. En tehlikelisi de
jandarma. Yine, köylerde jandarmaya karşı belli bir tutum var,
jandarmaya güvenenler var ama jandarmayı İçişlerine
bağladığınız zaman ben şuna eminim ki, köylerde
kesinlikle baskı ortamı oluşturulacak. Bunlarla bir yere
gidilmeyeceğini siz de biliyorsunuz, herkes de biliyor ama yukarıdan
gelen emirler bunu götürüyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada
özellikle AKPye oy veren değerli seçmenlerime seslenmek istiyorum: Bu
Hükûmet artık bu ülkeyi idare edemez hâle geldi, ekonomi gümledi, bunu siz
de biliyorsunuz. Hocam gülüyorsunuz ama siz de biliyorsunuz. Hani faiz lobisi,
faiz lobisi diyorsunuz ya, bakın, yirmi iki yılda, 1982-2002
arasında 135 milyar faiz ödenmiş, sizin döneminizde 598 milyar faiz
ödenmiş. (CHP sıralarından alkışlar) Şu anda
artan bu dolar artışında kimlerin köşeyi döndüğünü ve
Sayın Cumhurbaşkanın bir tek kendi egosunu tatmin etmek için
Merkez Bankasına -altında bir şeyler vardır onun, kesin de-
durmadan hakaret etmesiyle ülkenin ne kadar zarar ettiğini herkes gördü
ama şu var: Artık sizin yapacağınız şey AKPye oy
veren seçmeni de yarın ekonomik bunalımdan dolayı, diğer
sıkıntılardan dolayı eğer ki en ufak bir ses
çıkarırlarsa -bu yasanın en büyük sebebi de o -biz korkmuyoruz,
çünkü zaten bizi gazlıyorsunuz, zaten bizi içeri atıyorsunuz, zaten
muhalefeti yok ediyorsunuz- asıl tehlikeyi onlar görecek, onların
asıl bunu iyi düşünmeleri lazım, buna göre hareket etmeleri
lazım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 7de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askerî Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Hüsamettin Zenderlioğlu Nazmi Gür Erol
Dora
Bitlis Van Mardin
Halil
Aksoy
Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali İhsan
Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek Akagün Yılmaz İsa
Gök Sedef Küçük
Uşak Mersin İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7. maddesinin Anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman Mehmet
Şandır Faruk Bal
Adana Mersin Konya
Yusuf Halaçoğlu Münir
Kutluata Nevzat Korkmaz
Kayseri Sakarya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki günlerde iç
güvenlik tasarısı gelecek. Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının yönetimi AKP siyasetinin emrine tahsis
ediliyor.
Şimdi, gördüğümüz kadarıyla, bu
tasarıda da askerî yargıya yine siyasi müdahaleler yoluyla Türk
Silahlı Kuvvetlerinin işleyişine el atıyorsunuz. Buradan
Hükûmete soruyorum: İki bin beş yüz yıllık gelenekleriyle
Türk ordusunu politize etmekten
muradınız nedir? İmbikten süzülmüş kıvamıyla
asırların birikimlerini yok sayarak, bu coğrafyada
varlığımızın teminatı Türk Silahlı
Kuvvetlerini günlük kısır siyasi çekişmelerin içine çekmekle
neyi amaçlıyorsunuz? Askerî yargı zaman zaman oluşumu, muhakeme
süreçleri ve mahkeme kararlarıyla, yine iç mekanizması içerisine
hapsedilip itiraz ve temyiz yollarını içeren sivil
anlayışın dışarıda bırakılmasıyla
kesinlikle objektif bir gözden geçirmeyi yani revizyonu, yeniden
yapılanmayı zorunlu kılıyor. Kaldı ki mevcut kanundaki
bazı hükümlerin mutlaka güncelleştirilmesi lazım ama Meclise
getirdiğiniz bu tasarının bırakın sorunlara çözüm
getirmeyi yeni sorunlar ortaya çıkaracağı da aşikâr. Sorun
belli değerli arkadaşlar, askerî yargının sivil,
çağdaş hukukun denetimine açılması gerekiyor. Bunu yaparken
de hak arama hürriyetinde bir iyileşme hedeflenmelidir, hukukun
üstünlüğü vurgulanmalıdır ama bu tasarı mahkemeleri
militer olmaktan çıkaralım derken siyasileştiriyor. Tüm
kurumları felç ettiğiniz gibi askerî mahkemeleri de felç ediyor ve
siyasetin emrine sokuyorsunuz. Ülkeyi elbette, değerli arkadaşlar,
siyasi iktidar yönetecektir ama kamu gücü kullanan, kamu kaynağı
kullanan iktidarların da hesap vereceği bir yer olacaktır, o da
mahkemelerdir. Demokrasiyi işlevsel kılan hukuk devletine olan
bağlılığıdır, yoksa birçok diktatörlüğün
adı demokratik cumhuriyettir zaten. Ayrıca, AKPye de şunu
hatırlatmamız lazım: Çağdaş demokrasilerde yönetim
birlikte yönetimdir. Son sözün millette olduğu, yetki ve sorumlulukların
paylaşıldığı sistemin adıdır demokrasi. Ben
her alanı düzenlerim, tek başıma yönetirim.
anlayışı tekçi yönetim anlayışıdır.
Çoğulculuk, saray sakininin dediği gibi, çok başlılık
değildir. AKPnin bu realiteyi sindirmede başından beri problemi
vardır. AKP, mahkemelerin ve Silahlı Kuvvetlerin kendisine özgü
işleyiş kurallarını başından beri
kabullenmediği ortada. Ebet müddet devlet ülküsü gereği
kalıcı olanın devlet ve millet olduğunu, hükûmetlerin
geçici kurulduğunu, bir ömrü olduğunu bir türlü benimseyemedi.
Değerli arkadaşlar, özellikle AKPli milletvekili
arkadaşlara sesleniyorum. Başbakan yardımcısı
Sayın Bülent Arınçın sözlerine kulak verin. Ne diyor? Yüzde 50
bize oy verdi ama diğer yarısı bizden nefret ediyor. Türkiye
yönetilebilir olmaktan çıkıyor. diyor. On üç yıllık bu
sakil yönetim anlayışından başından beri aslında
kendisi de sorumlu. Bu sözleri de daha öncekiler gibi eğer yalayıp
yutmazsa, sonradan tevil etmezse söyledikleri hakikat, gecikmiş itiraflar.
Olsun, olsun, yine de kulak verelim.
AKPnin Her alanı siyasi bakış
açımla düzenlerim, bunu yaparken de meşveret etmem, kimselere
danışmam, uzlaşma beyhudedir. yanlışları,
herkesi tek tipleştirme gayretleri bir arada yaşamayı ortadan
kaldırıyor, tasada, kıvançta birlik duygusunu yok etmek,
ayrışma ve kutuplaşmayı hızlandırıyor.
Askerî mahkemelerle ilgili bu kanun şayet objektif
bir niyetle önümüze getirilmiş olsaydı, belki de bu eleştirileri
yapmamıza da gerek kalmayacaktı, ama kıymetli arkadaşlar,
hem önceki uygulamalarınıza bakıyoruz hem bu kanunun
arkasındaki, bilinçaltındaki o duygulara bakıyoruz, maalesef iyi
niyetli olmadığınızı görüyoruz. Bu bakımdan da
özellikle askerî mahkemelerin siyasallaştırılması sürecine
hayır dediğimizi bir kez daha ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyette iki önerge var, onları
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önce HDPnin önergesinin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı ile birinci
sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün değildir. Kaldı
ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi daraltılarak sivil mahkemelerin
yetki alanına sokulan uzmanlık mahkemeleri niteliğinde bir
yapıya dönüştürülmeksizin bir sivilleşmeden söz etmek mümkün
değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı Anayasa'ya,
kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı
bağımsızlığına, doğal hakim ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay
karşısında dahi failler bulunup yargılanmamışken,
tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir
yapıda bu tür katliamların faillerinin yargılanması daha
fazla bürokratik kurallara bağlı kılınacak ve yargı
kendi başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN Şimdi, diğer önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 685 sıra sayılı Kanun Tasarısının
7nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bugün
Yargıtay Başkanlığında devir teslim töreni vardı.
Hem görevden ayrılan Yargıtay eski Başkanı hem yeni seçilen
Yargıtay Başkanı Korkusu ve beklentisi olanların cüppesini
çıkarması gerekir. diyerek yargı üzerinde bir korku ikliminin
hüküm sürdüğüne yönelik bir vurgu yaptılar. Bu vurgu içinde büyük bir
haklılığı barındırsa da ülkemizde
yargının düştüğü durumu göstermesi bakımından
utanç verici bir duruma işaret etmektedir. Bu utanç bize ait
değildir. Bu utanç yargıyı yandaş hâle getirmeye
çalışanlara, yargıyı siyasallaştıranlara,
yargıyı belli bir siyasi görüşün arka bahçesi hâline getirmeye
çalışanlara aittir. Bu utanç, tarafsız olması gereken
yargıya Bitaraf olan bertaraf olur. mantığıyla
yaklaşanların utancıdır. Bakınız, Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı görevinden ayrılan Sayın
Haşim Kılıç giderayak düzenlediği basın
toplantısında Yargının ne kadar zorda olduğunu söylemek
lazım. En ücra köşeye gidin, orada hâkim ve savcıların
hangi siyasi görüşe yakın olduğunu bütün vatandaşlar
biliyor. Böyle bir yargıyla devam edemeyiz. diyor. Bu haksız bir
saptama değildir. Çünkü, yargı siyasallaşmıştır,
siyasallaşmak zorunda bırakılmıştır ve bu durumun
da sürdürülebilir bir tarafı yoktur. Son on yıl içinde
yaşananlar, Ergenekon ve Balyoz gibi davalar, yolsuzlukların üzerinin
örtülmesi için savcılar ve hâkimlere uygulanan baskılar artık
adalete olan güveni tamamıyla sarsmıştır. E adalete olan
güven tamamen sarsılmışsa o sistemden de hayır beklemek
hayal olur.
Değerli milletvekilleri, yanlış
anlaşılmaların önüne geçmek adına şunu da
belirtmeliyim: Doğrudur, yargının içinde kraldan çok kralcı
olanlar vardır. Doğrudur, yargının bir kısmı
siyasallaşmıştır. Doğrudur, yargının bir
kısmı bu siyasallaşmayı büyük bir coşkuyla
alkışlamıştır. Ama yargıçlarımızın
büyük bir kısmı da onurlu duruşları ve kararlarıyla
tüm bu olumsuzluklara karşın hâlen hukuku ve adaleti
savunmaktadır. Örneğin, bir yargıç, kararının
gerekçesine Demokratik hukuk toplumunda yaşayan her birey
hoşnutsuzluğunu, itirazını ve taleplerini toplanarak,
gösteri ve yürüyüş yaparak, bu şekilde kamuoyuna sesini duyurarak,
korku ve baskıyla gizlenip hukuka aykırı faaliyetlere kalkışma
ihtiyacı duymadan dile getirebilmelidir. diyebilmiştir. Bunun
denilmesi çok önemlidir. Çünkü, bu ülkede insanlar seslerini
çıkardıkları için, muhalefet ettikleri için, izinsiz gösteri
düzenledikleri için yıllarca hapse atılabilmektedir. İşte
bu nedenle, demokratik bir hukuk devletinde yargıçların önüne dosya
olarak getirilemeyecek bir konuda bir yargıcımızın böyle
bir kararın altına imza atması bile takdire şayandır.
Gerçekten de hayalî bir ileri demokrasi iddiasında olmayan ama gerçek
demokrasiyle yönetilen herhangi bir ülkede insanlar anayasalarında, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinde yazan bir hakkını
kullandı diye hâkim karşısına çıkarılamazlar. Bu
konuda iddianame düzenleyen savcılara rastlanmaz böyle ülkelerde. Böyle
demokrasilerde yargı kararlarını tanımayan, her
bulduğu fırsatta yargıyı yerden yere vuran
başbakanlara ve cumhurbaşkanına rastlanmaz çünkü gerçek
demokrasinin olduğu ülkelerde yargıya ve kararlarına saygı
duyulur. Böyle ülkelerde görevinden ayrılan bir anayasa mahkemesi
başkanı giderayak Yargı intikam aracı değildir,
yargı birilerinin hedefine ulaşacağı kamu gücü de
değildir. Bunlar ülkeye kötülük getirir. demek ihtiyacı hissetmez.
Umarım ve dilerim ki günün birinde bizim ülkemizde
de böyle bir yargı ve demokrasi kurmak mümkün olur diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 8de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür Erol
Dora
Bitlis Van Mardin
Halil
Aksoy
Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan İsa
Gök
Uşak Muğla Mersin
Melda
Onur
İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir. Okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarının 8. maddesinin anayasaya aykırılık
sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Yusuf
Halaçoğlu
Konya Adana Kayseri
Mehmet
Şandır Münir
Kutluata S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Sakarya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ
(Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önemli bir maddeyi daha görüşüyoruz. Bu maddeyle,
kurulmuş olan Askerî Hâkimler Kurulunun yapacağı
soruşturmalara izin verme yetkisi Sayın Bakana veriliyor yani askerî
hâkimlerin, askerî savcıların işlemiş oldukları
disiplin suçu ve diğer suçlarla ilgili olmak üzere bir soruşturma
yapılacaksa bu, Millî Savunma Bakanının ağzından
çıkacak Evet. veya Hayır. lafına bağlı. Bundan
daha vahim, bundan daha ağır ve hukuk devleti ilkesine göre bundan daha
vahşi bir hüküm olabilir mi? Bundan daha vahim, bundan daha vahşi bir
hüküm olamaz çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin yargı mercilerinde
görev yapan hâkim ve savcıların soruşturulmalarıyla ilgili
siyasi irade karar verecektir. O zaman, askerî hâkimlerle ilgili kurulu niye
kuruyorsunuz? Bakanın astığı astık, kestiği kestik.
deyin bitirin. Zaten öyle olacaktır, bakanın teklif ettiği
kişiler kurul üyesi olacağına göre yine
Bakanlığın astığı astık, kestiği kestik
olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu bizde bir
şüphe uyandırıyor, zihnimizde bir şüphe
uyandırıyor. Bu şüphe de Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sindirilmesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu yetki kullanılmak
suretiyle sessizleştirilmesi ve içlerinde birtakım operasyonlarla
ilgili ele yasal bir silah alınması şüphesini uyandırıyor. Böyle bir durum Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde moral ve motivasyonu bozacaktır. Böyle bir durum
Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasi iradeye değil, siyasi iradenin
temsil ettiği siyasi fikre tabi kılacaktır. Bu Silahlı
Kuvvetlerin siyasallaşması demektir. Silahlı Kuvvetlerin
yargı unsurları marifetiyle siyasallaştırmak üzere bir araç
olarak kullanılması demektir. Gelin bundan dönün. Bu Silahlı
Kuvvetler milletin bağrından çıkmıştır. Bu
Silahlı Kuvvetler bir partinin, bir siyasi düşüncenin, bir zümrenin
Silahlı Kuvvetleri olamaz, Türk milletinin şerefli, haysiyetli, tarih
sahnesine çıktığı andan beri geçmişi şan ve
şereflerle dolu bir kurumudur. Bu kurumu inşa etmekte olduğunuz
tek adam siyasi rejimine uygun hâle getiremezsiniz. Bu, eşyanın tabiatına
aykırıdır. Bu, eşyanın tabiatına
aykırılık başka sonuçlar doğuracaktır. Bu kadar
ifade edebiliyorum. Bu sonuçların işaretini Bülent Arınç Bey
verdi. Ötekileştirdiğiniz insanlara kin ve nefret söyleminiz, bu
maddeyle ele alınacak olan soruşturma izni, yetkisi Türk Silahlı
Kuvvetlerine aynen yansıtılacak ve orada da
ötekileştireceğiniz, susturacağınız,
sindireceğiniz, pıstıracağınız bir kitle
yaratacaksınız. Bu, Silahlı Kuvvetler içerisinde olmaz. Bu, ülke
savunmasını hem içeride hem dışarıda üstlenmiş
olan ve Türk milletinin her ailesinden erkek evlatlarını
kınalayarak göndermiş olduğu Silahlı Kuvvetler içerisine
fitnenin, fesadın sokulması demektir, siyasi bir irinin
sokulması demektir. Bunun çok yakın bir gelecekte vebali
ağır olacaktır. Bu vebale karşı da siz hem öbür
dünyada hem bu dünyada sorumlu olacaksınız.
Yüce Genel Kurula
önergemizi saygıyla arz ediyoruz. Umarız vicdanlar AKP Genel
Merkezinin etkisinden kurtulur.
Teşekkür ediyorum.(MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyette iki önerge var,
onları da sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Melda
Onur (İstanbul) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahibi:
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önce HDPnin önergesinin
gerekçesini okuyalım.
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı
ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün değildir. Kaldı
ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi daraltılarak sivil mahkemelerin
yetki alanına sokulan uzmanlık mahkemeleri niteliğinde bir
yapıya dönüştürülmeksizin bir sivilleşmeden söz etmek mümkün
değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı Anayasa'ya,
kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı
bağımsızlığına, doğal hâkim ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay karşısında
dahi failler bulunup yargılanmamışken, tasarıda öngörülen
ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir yapıda bu tür
katliamların faillerinin yargılanması daha fazla bürokratik
kurallara bağlı kılınacak ve yargı kendi
başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN Sayın Onur,
buyurunuz.(CHP sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Görüşmekte olduğumuz askerî yargıyla ilgili kanun tasarısı
üzerine söz almış bulunuyorum.
Sayın Bakanı da
burada bulunca şu konudan söz etmeden geçmek istemedim: Sayın Bakan,
ordumuzda çok sayıda muvazzaf var, erler var, erbaşlar var.
Öncelikle, bütün bu ordu mensuplarının en üst yöneticisi olarak bütün
bunları sizin evladınız olarak kabul ediyoruz. Siz de öyle
görüyor musunuz, bilmiyorum. Bir şeyi öğrenmek istiyorum: Bunlar
orduda olduğu müddetçe evladınız. Peki, ordudan
ayrıldıktan sonra da aynı şekilde sizin evladınız
mıdır? Öyle olsa gerek diye düşünüyorum. Çünkü sonuçta bu
insanlar vatani görevlerini yaparken kimi zaman uzuvlarını
kaybediyorlar, kimi zaman şehit oluyorlar, gazi oluyorlar. O yüzden, ben
Millî Savunma Bakanlığının bu sürede gazi olan
vatandaşlarımızdan ellerini çekmemesi gerektiğini
düşünüyorum.
Bunlardan bir tanesi de
Nazım Özen. Nazım Özen, bir güneydoğu gazisi. 1998
yılında Kuzey Irak operasyonu dönüşü mayına basıp sol
ayağını kaybediyor ve şu anda sol diz altı protezi
kullanıyor. Nazım Özenin sorunu şu: Nazım Özene ne
yazık ki SGK kötü davranıyor. Yani, şunu söyleyeyim: Hani,
kabine üyelerinize dedikodu olacak ama ne yazık ki SGKdan sorumlu olan
Bakan sizin evladınıza aynı ilgiyi göstermiyor çünkü proteziyle
ilgili sıkıntıları var. Az önce Nazım Özeni arayarak
dedim ki: Nazım Bey ben bir konuşma aldım, lütfen
mesajınızı bana gönderin, ben ileteceğim. Müsaadenizle
Nazım Özenin mesajını, hem kendisiyle ilgili hem de gazilerle
ilgili mesajını sizi burada bulmuşken ileteceğiz.
Nazım Özen diyor ki: Ülkemizdeki gazi toplamının yüzde 92si er
ve erbaştan ibarettir. Hükûmet, devlet ve halkımız şunu çok
iyi bilsin ki: Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği
gazilerinin haklarını bir zahmet Googleden girip bir
araştırsınlar ve görsünler. Ülkesi için gazi olmuş askerlerine
nasıl haklar verilmiş ve yaşantıları nasıl görsünler.
Bulundukları her yerde saygı, sevgi görüyorlar, ekonomik
sıkıntının ne olduğunu bilmiyorlar, bizlerinse durumu
ortada. Bizleri temsil ettiğini iddia eden vakıf ve derneklerin
başarısı da ortada. Böyle de bir şikâyeti var. Geliyor
proteze ve diyor ki: Güneydoğu gazilerinin kullandığı
protez ve diğer iyileştirme araçlarının ödenmesi konusunda
lütfen tarafımıza zorluk çıkarılmasın.
Nazımın protez bedeli 68 bin TL ama SGK bunu
pahalı buluyor ve 22 binini ödüyor yani bacağın üçte 1ini
ödüyor. Mahkemelik oldu, altı aydır mahkemelik. Bakalım ne
yapacak? Lütfen, bu tür konularda Millî Savunma Bakanlığı da
gazilerimize sahip çıksın.
Diyor ki: Kanun bize İyileştirme
araçları ve protezleri en iyi şekilde yaptırılır. Yurt
içinde yoksa yurt dışından temin edilir. demesine rağmen,
SGK tarafından ödeme konusunda birçok gazi arkadaşım mahkeme
kararıyla ödettiriyor. Yani mahkeme zoruyla protez ödeniyor. Bu olacak
iş değil.
Bunun dışında, ne talep ediyor gaziler?
Güneydoğu gazilerine kamuda ikinci iş hakkı verilsin.
diyorlar. Dört duvar içinde yoklukla yaşanmıyor, biliyorsunuz,
ülkemizde hayat şartları çok acımasız. Güneydoğu
gazilerinin açlık sınırındaki emekli maaşları en
azından yoksulluk sınırı seviyesine
çıkarılsın. Güneydoğu gazilerinin doğal gaz tüketiminde
en az yüzde 40 indirim yapılsın. Ödeme konusunda çok
zorlanıyoruz, biz de ısınmak istiyoruz. Güneydoğu
gazilerinin eğitim gören çocuklarına burs verilsin, eğitim ve
kırtasiye masraflarını karşılamakta
zorlanıyoruz. Ve diyor ki: Sayın vekilim, subay, astsubay
gazilerinin sosyal hakları ile er, erbaş gazilerinin birçok
hakkı farklıdır. Onlar şu an görevdeki emsalleri ne
maaş alıyor ise o maaşı alıyorlar. Sonra, gazilerin
maaşı 3 bin, 5 bin gibi lanse ediliyor.
Ben size son bir ilave yapmak istiyorum, madem gazilerden
açıldı. Ben de bir gazi kızıyım, benim babam
Kıbrıs gazisi. Her zaman için onun dost sohbetlerinde şunu
biliyoruz: Gazi maaşları arasında da biliyoruz ki bir
eşitsizlik var. Aslında gaziler için ödenen para bir maaş
değil, bir taltiftir, bunu siz de biliyorsunuz ama ne yazık ki orada
bir adaletsizlik var. Bu konuyu Sayın Maliye Bakanına da dile
getirmiştik. Şimdilik yapabileceğimiz bir şey yok.
demişti.
Ben tüm gazileri buradan selamlıyor ve özellikle
Millî Savunma Bakanlığının gazilerin kaderini
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına teslim
etmemesini rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Onur.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 9da üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl
Mardin
Şırnak
Erol
Dora Halil
Aksoy Nazmi
Gür
Mardin Ağrı
Van
Hüsamettin
Zenderlioğlu
Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz Mustafa
Moroğlu İsa
Gök
Uşak İzmir Mersin
Ömer
Süha Aldan
Muğla
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9. maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Mehmet
Şandır
Konya
Adana
Mersin
Münir
Kutluata Yusuf
Halaçoğlu S.
Nevzat Korkmaz
Sakarya
Kayseri
Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Isparta Milletvekili Sayın Nevzat
Korkmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize hem
saygılarımı sunuyorum hem de hayırlı geceler
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz tasarı Millî Savunma Bakanının Başkan
olduğu ve tüm üyelerinin Başbakanca atandığı Askerî
Hâkimler Kurulu öneriyor. Askerî hâkimlerin atama, değerlendirme, yer
değiştirme gibi tüm özlük ve idari işlemlerini yapacak bu kurul.
Âdeta herkesin aklıyla dalga geçer gibi, kurulun bağımsız
olduğu da yazıyor bu tasarıda. Değerli arkadaşlar,
Hükûmet ve Millî Savunma Bakanı bağımsız mıdır ki
de Başkanlığını Millî Savunma Bakanının
yaptığı, üyelerinin tamamının Başbakanca
atandığı kuruldan bağımsız hareket etmesini
bekliyorsunuz? Başkanlığını Adalet
Bakanlığının yaptığı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun durumu çağdaş hukuk
anlayışı tarafından henüz sindirilmemişken, çok sert
eleştirilere muhatap olurken yeni bir garabet yaratmıyor musunuz bu
Askerî Hâkimler Kuruluyla? Buradan bile AKP iktidarının sorun çözücü
değil de sistemde arıza çıkarmak üzere yeni sorunlar
ürettiğini söyleyebiliriz. AKP, henüz demokrasi yanlısı
göründüğü yıllarda, HSYKnın siyasi etkilerin altında
çalıştığını ve bakanın kuruldan
ayrılması gerektiğini söylemiyor muydu? Ne oldu? Dün dündür,
bugün bugündür. mü diyorsunuz yoksa kontrolü ele geçirdikten sonra? Yahut,
Ben müdahale edersem yargıya doğrudur. mu demek istiyorsunuz? Bu
ikilemi nasıl içinize sindiriyorsunuz değerli AKP milletvekilleri?
İçinizdeki ömrünü hukuka adamış hukukçu vekiller hakikaten
neredeler merak ediyorum. Cüppelerini çıkardılar da acaba
vicdanlarıyla ne zaman vedalaştılar?
Askerî Hâkimler Kurulu bu yapısıyla tamamen
Hükûmetin denetimi altına girmektedir. Hâlbuki 2014 tarihli Anayasa
Mahkemesi kararı Millî Savunma Bakanının askerî hâkimlere
verdiği disiplin cezalarına karşı çıkıp bu durumu
yargı bağımsızlığına aykırı
bulmuştu.
Değerli milletvekilleri, bu sorunu nasıl
çözeriz diye havaya, tavaya bakmanıza gerek yok, çözümü Milliyetçi Hareket
Partisi söylüyor. Askerî yargıyla ilgili dillendirilen sorunların
çözümü Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki
önerisinde mevcut. Milliyetçi Hareket Partisinin her söylediği
yanlıştır. kompleksinden bir kurtulsanız siz de okuyup
öğreneceksiniz. Bir bakın neler demiş Komisyonda askerî
yargıyla ilgili olarak.
Yargının tüm alanlarında önerilerimiz var
ama madem askerî yargıyı konuşuyoruz, sadece askerî yargı
kısmıyla ilgili önerilerimizi sunuyorum. Askerî yargı, asker
kişilerin sadece askerlik hizmeti ve görevleriyle ilgili olarak
işledikleri askerî suçlara bakacak, Danıştayın bir dairesi
askerî idari yargı işlerine, Yargıtayın yine en az bir
dairesi askerî yargı mercilerinden gelen işlere bakacak. Özetle,
verdiğimiz bu açıklama gösteriyor ki askerî yargı meselesini,
görev alanını sadece askerî suçlarla sınırlandırarak,
temyiz işlerini de sivil adli ve idari yargı üst
kuruluşlarına yani Yargıtay ve Danıştaya bırakarak
sorunu çözüyor Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi. Gelin laf dinleyin,
işleri çetrefilleştirmeyin Milliyetçi Hareket Partisinin bu teklifi
askerî yargı alanında yaşanan tüm tartışmaları
sona erdirecektir.
Değerli arkadaşlar, yargıdaki
iyileşmeden, adaletin tesisine yönelik atılacak adımlardan
herkes, sizler de istifade edeceksiniz. Yoksa zapturapt altına almaya
çalıştığınız yargı yarın siyasal
iktidarın değişmesiyle bu yaptıklarınızın
hesabını sorar hâle gelecektir. Üzgünüz ki o zaman kurunun
yanında yaş da yanacaktır. Umarım, başta içinizdeki
hukukçular olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün milletvekilleri
akıllarını başlarına alır ve
vicdanlarının seslerini dinlerler, yargı üzerinden yeni bir
hesaplaşmanın önüne şimdiden geçilmiş olur diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyette iki önerge var, onları
sırasıyla okutup beraber işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Moroğlu (İzmir) ve
arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
önergelere?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN HDP önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı ile birinci
sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatı esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün
değildir. Kaldı ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi
daraltılarak sivil mahkemelerin yetki alanına sokulan uzmanlık
mahkemeleri niteliğinde bir yapıya dönüştürülmeksizin bir
sivilleşmeden söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı
Anayasa'ya, kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı
bağımsızlığına, doğal hakim ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim bu yöntemle
oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk normları çerçevesinde de
bir karşılığı bulunmamaktadır. Üstelik Roboski
Katliamı gibi toplumsal bellekte önemli bir yeri olan bir olay
karşısında dahi failler bulunup yargılanmamışken,
tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi altına sokulan bir
yapıda bu tür katliamların faillerinin yargılanması daha
fazla bürokratik kurallara bağlı kılınacak ve yargı
kendi başına görev ifa edemeyecektir.
BAŞKAN İzmir
Milletvekili Sayın Moroğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Millî
Savunma Bakanımıza büyük yetkiler ve sorumluluklar veren 685
sıra sayılı Tasarıyı görüşüyoruz.
Bakanımızın mizacı bu yetkileri ve sorumlulukları
kullanmaya çok uygun değil. Komisyonlarda beraber görev yapıyoruz. Sanırım
bu yetkilerden ve sorumluluklardan sonra, beraber görev
yaptığımız komisyonlardan da benim edindiğim izlenime
göre bu Bakan bu yetkileri kullanıp kullanmama konusunda bir tereddüt
taşır diye düşünüyorum.
Bunu ilettikten sonra da 9uncu maddeyi okurken hem
Meclisimize hem de bizi dinleyen yurttaşlarımıza ve özellikle de
Bakanımıza bir konuyu daha hatırlatma gereği duydum. Çünkü,
bu 9uncu madde, askerî hâkimlere görev yaparken disipline uygun olmayan,
mazeretsiz işe gelmeyen, hatır gönül için iş yapan konularda
verilecek cezaları düzenliyor ve bu cezaların içerisinde Mazeretsiz
görev yerine gelmeme, aşırı borçlanma nedeni gibi
disiplinsizliklere sadece uyarma cezası verilir. diye bir maddesi var.
İster istemez bu maddeyi okurken geçmişte disiplinsizlik nedeniyle,
emre itaat etmeme nedeniyle ya da aşırı borçlanma nedeniyle Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilen askerlerimizin
eşitsizliklerini nasıl gidereceğiz diye bir kez daha
sormayı bir görev saydım. Çünkü, 2011 seçimlerinden sonra, 24üncü
Dönemde görev yaptığımız süre içerisinde Türk Silahlı
Kuvvetlerini ilgilendiren bütün kanunlarda hem komisyonda hem bütçe
görüşmelerinde hem de Mecliste bu konuyu defalarca dile getirmişiz.
Biraz önce Bakanımızla yüz yüze de görüşme olanağı
buldum. Bakanımız da bu konuda her zaman iyi niyetle bu sorunun
çözülmesi gerektiğini -hatta burada da- ifade eden açıklamalarda
bulundu. Bunu bir kez daha Maliye Bakanıyla
Çünkü, hep bu tür konular
gündeme geldiğinde Maliye Bakanlığı izin vermiyor, Bütçe
buna müsaade etmiyor. deniliyor. Burada vaktimiz olmadığı için
uzun uzun bütçede nelere müsaade edildiğini açıklamamıza gerek
yok çünkü bunu hem Sayın Bakan biliyor hem de bütün yurttaşlar ve
milletvekili arkadaşlarım da biliyor. Yani sayıları 1.500ü
aşmayan bu arkadaşların bu eşitsizliklerini giderme,
Türkiye Cumhuriyetinin maliyesini batırmaz ama sadece şu kanunla,
9uncu maddede görüldüğü üzere, askerî hâkimlerle bile ortaya
koydukları eşitsizlikleri kaldırmak gerekiyor. Bunu bir an önce
yasalaştıralım, iki satırlık bir yazıyla -6191
sayılı Kanundu sanıyorum- diğer şûra kararıyla
atılan askerlerin tekrar göreve dönmelerini sağlayan olanak neyse,
resen emekli edilen, hem siyasi nedenlerle hem de disiplinsizlik nedenleriyle
hem de borçlanma nedenleriyle Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkileri
kesilen arkadaşlarımızın bu eksiklerini giderelim.
Sayın Bakan, değilse bu dönem sonunda hem sizi hem de beni resen
emekli edebilir seçmenler. Yani bunu çok açık bir şekilde ifade etmek
istiyorum. Bu sorunu mutlaka çözelim. Çünkü hakikaten büyük bir yara.
Bir başka sorunu daha dile getirmeyi, yine Millî Savunma Komisyonunda
partimiz adına görev yapan bütün arkadaşlarım adına
belirtmeyi bir görev sayıyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
eşitsizliğin en önemli nedenlerinden birisi de Türk Silahlı
Kuvvetlerinde görev yaparken gazi olmuş, hayatını kaybetmiş
bütün asker yakınlarına, özlük hakları, emekli
maaşları, tazminatları, bu haklar verilirken intihar ettiği
düşünülen, intihar eden ya da intihar ettiği sanılan askerler bu
haktan mahrum edildi ve defalarca biz, asker kardeşlerimiz askere gelirken
gayet sağlam olarak askere alındıklarını ama intihar
etme nedenlerini ortadan kaldırmadan bunları önleyemeyeceğimizi,
kimin ne şekilde intihar ettiğinin ya da ettirildiğinin de her
zaman bir soru işareti olduğunu ifade ederek bu eşitsizliği
de gidermelerini
Çünkü, aklıma şu geliyor mesela: Albay
Tatarın intiharını, bunu nasıl unuturuz ya da askere
gittiğinde ya dışarıdaki nedenlerden ötürü ya da oradaki
yaptıkları zor koşullardan ötürü intihar eden asker
kardeşlerimizin yakınlarına niye bu hakları vermeyiz, hâlâ
cevap bulabildiğimiz bir soru değildir.
Onun için, bu sorulara cevap aramak yerine bu eşitsizlikleri
giderecek düzenlemeleri bu dönem sona ermeden yapmak, hem Türk Silahlı
Kuvvetleri adına görev yapan komutanların hem Millî Savunma
Bakanının hem de Meclisimizin yüce bir görevidir diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 10da üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10. maddesinin ikinci fıkrasındaki
"%90" ibaresinin "%80" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli
Mersin
Zonguldak
Kemal
Değirmendereli Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök
Edirne
Uşak
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı Askeri Hâkimler
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Gülser
Yıldırım Hasip
Kaplan
Bingöl
Mardin
Şırnak
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Halil
Aksoy
Mardin
Bitlis
Ağrı
Nazmi
Gür
Van
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge Anayasaya
aykırılık önergesidir; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı Kanun
Tasarının 10. maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Halaman Mehmet
Şandır
Konya
Adana
Mersin
Yusuf
Halaçoğlu Münir
Kutluata S. Nevzat
Korkmaz
Kayseri
Sakarya
Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe: Bu madde ile disiplin cezası almış hakimlerin
belirli şartlarda cezalarının silinmesi Askeri Hâkimler
Kurulunun yetkisine bırakılmaktadır.
Tasarının 13. Maddesi ile Askeri Hâkimler Kurulunun
Başkan ve üyelerinin atanması tamamen Milli Savunma Bakanı ve
Başbakana bırakılmaktadır.
Bu durum Askeri Yargının Yürütme organının
kontrolüne tabi kılmak, siyasallaştırılmış adli
ve idari yargı gibi askeri yargıyı da siyasallaştırma
amacını taşımaktadır.
Hâkim teminatı, yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
düzenleyen Anayasanın 138,139 ve 145. Maddeleri ile hukuk devleti ilkesine
aykırıdır.
Anayasa mahkemesinin hâkimlerin özlük işlerinin
yürütme organının yetkisi içine alınamayacağına dair
kökleşmiş içtihatlarına, AİHM kararlarına
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 sıra sayılı
Askeri Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülser
Yıldırım (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz
önergelere?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Tasarıyla Millî Savunma Bakanı ile birinci
sınıf askerî hâkimler arasından seçilen dört üyeden
müteşekkil Askeri Hâkimler Kurulunun kurulması öngörülmekte olup
yürütme organına mensup olan Millî Savunma Bakanının Kurulda yer
alması ve diğer kurul üyelerinin Bakanın teklifi üzerine
Başbakanın onayıyla Kurula seçilmesinin öngörülüyor olması,
yürütmenin kontrolünde bir adli kurul oluşturulması öngörülmektedir.
Öngörülen düzenlemede kurulun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına uygun olarak görev ifa etmesi mümkün değildir. Kaldı
ki askeri mahkemelerin yargı yetkisi daraltılarak sivil mahkemelerin
yetki alanına sokulan uzmanlık mahkemeleri niteliğinde bir
yapıya dönüştürülmeksizin bir sivilleşmeden söz etmek mümkün
değildir. Bu nedenle işbu kanun tasarısı Anayasa'ya,
kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı bağımsızlığına,
doğal hâkim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Nitekim bu yöntemle oluşturulacak bir üst kurulun evrensel hukuk
normları çerçevesinde de bir karşılığı
bulunmamaktadır. Üstelik Roboski katliamı gibi toplumsal bellekte
önemli bir yeri olan bir olay karşısında dahi failler bulunup
yargılanmamışken, tasarıda öngörülen ve yürütmenin denetimi
altına sokulan bir yapıda bu tür katliamların faillerinin
yargılanması daha fazla bürokratik kurallara bağlı
kılınacak ve yargı kendi başına görev ifa
edemeyecektir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 685 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10. maddesinin ikinci fıkrasındaki
"%90" ibaresinin "%80" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Değirmendereli (Edirne) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Değirmendereli, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 685 sıra sayılı
Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, gecenin bu ilerleyen
saatlerinde yani hafif, böyle, kestirmeye doğru gidiyoruz ama ben biraz
özellikle iktidar partisi milletvekillerinin keyfini
kaçıracağım; bu, milletvekili sorumluluğumuzun gereği
olarak bunu yapmak durumundayım.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle, 10uncu
maddeyle askerî hâkimlerin disiplin cezalarına ilişkin hükümler
getiriliyor ama benden önce konuşan değerli hatiplerin de
altını çizdiği bir konu var, bu yasa tasarısının
özünde Askerî Hâkimler Kurulunun esas itibarıyla siyasi iradeye
bağlanması söz konusu. Bunu hukukçu olan
arkadaşlarımız gayet net olarak ortaya koydular.
Bu yasaları çıkarıyoruz ama yasaları
ne kadar uyguluyoruz, bu çok önemli. Şimdi, hukuk alanında, demokrasi
alanında, özellikle de ekonomi alanında son günlerde çok büyük
sorunlarımız var değerli arkadaşlar. Ne kadar yeni yasalar
da yapsak artık AKP Hükûmeti Türkiyeyi yönetememektedir arkadaşlar.
Son on günde doların ve dövizin yükselişinin farkında
mısınız iktidar partisi milletvekili değerli
arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanı uçağa binerken
konuşuyor, dolar yükseliyor; uçakta konuşuyor, dolar coşuyor.
Özel sektörün borcu bir ayda
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Tüm dünyada
yükseliyor, tüm dünyada.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Devamla) Siz
söylüyorsunuz ama özel sektörün borcu, değerli arkadaşlar, bir ayda
ne kadar arttı, biliyor musunuz? Birçoğunuz biliyorsunuzdur, iş
adamı olan arkadaşlar iyi biliyordur. Özel sektörün borcu son bir
ayda 36 milyar TL arttı arkadaşlar. Bu ne demek? 15 milyar dolar
demek. Bakın, seviniyorduk cari açık azalıyor diye. Niye? Petrol
fiyatları düşüyor, cari açığımız azalıyor;
evet, güzel. Petrol fiyatları 10 dolar düştüğünde cari açığımız
4-5 milyar dolar düşüyordu. Güzel, bu hepimiz için mutluluk verici bir
şeydi. Şimdi ne oldu? Son bir ayda 15 milyar doları kaybettik.
Niye kaybettik? Hani iyi yönetiyorduk, hani ekonomimiz iyi gidiyordu
değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, Merkez Bankası
Başkanı -okuyorsunuz arkadaşlar- lojmanını topluyor,
gidiyor. Sonra bu ülkenin finans dünyasına dünyanın hangi finans
çevreleri güven duyarlar? Sayın Cumhurbaşkanı diyor: Faizler
düşsün. Ama ekonominin başındaki Sayın Bakan da Merkez
Bankası Başkanına sahip çıkıyor ve doğru
politikalar izlediğini söylüyor.
Değerli arkadaşlar, bu gidiş, gidiş
değil. Sayın Cumhurbaşkanı hep eleştirdiğimiz
gibi tek adamla
Merkez Bankası Başkanı da o olacak,
Danıştay Başkanı da, Sayıştay Başkanı
da, Yargıtay Başkanı da, Anayasa Mahkemesi Başkanı da.
Olmaz arkadaşlar, olmaz, olmaz yani bu. Ha, Askerî Yargıtayın da
Askerî Hâkimler Kurulunun da başkanı olacak neredeyse.
Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı? Hukuk
devletinde olması gereken en önemli konu, kuvvetler
ayrılığı prensibi, bize ayak bağı oluyor.
diyordu. Değerli arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki kaliteli
demokrasinin ve kaliteli bir hukuk sisteminin olmadığı
ülkelerden sermaye kaçar ve bu tehlike kapımızdadır.
Bunları buradan paylaşmak ve sizlerin de, iktidar partisi
milletvekillerinin de, hepimizin, bütün Meclisteki milletvekillerinin, hukuku
hiçe sayan, demokrasiyi hiçe sayan, tek adamcı yönetim
anlayışına itiraz etmek sorumluluğudur değerli
arkadaşlar.
Bu düşüncelerle yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.14
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
685 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Kültürel İfadelerin
Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Kültürel
İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı:
54)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
(11/44) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapmak ve kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 12 Şubat 2015 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.19