TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57nci
Birleşim
18
Şubat 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürgenin, AK PARTİ iktidarı
döneminde Balkanlarla ilişkilere ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, demokratik gösteri ve
yürüyüşlerde meydana gelen olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, gençlerde uyuşturucu madde
bağımlılığı ve Kocaelisporun sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, 17 Şubat 2015 Salı günkü 56ncı Birleşimde
Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
2.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, 17 Şubat 2015 Salı günkü
56ncı Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara
ilişkin açıklaması
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, 17 Şubat 2015 Salı günkü 56ncı
Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
4.- Eskişehir
Milletvekili Salih Kocanın, MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, 17
Şubat 2015 Salı günkü 56ncı Birleşimde Genel Kurul
salonunda yaşanan olaylara ilişkin konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önerğeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu ve 21 milletvekilinin, Afşin-Elbistan Termik
Santralinden kaynaklanan hava, toprak ve su kirliliği konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1209)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, okullarda uyuşturucu kullanma
ve madde bağımlılığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1210)
3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, yerli sanayinin ve
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1211)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin (10/436) ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, 12/6/2014
tarih ve 6280 sayıyla Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve
arkadaşları tarafından, tarımsal kuraklıktan zarar
gören çiftçilerin sorunlarının araştırılması ve
çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması;
25/6/2013 tarih ve 15368 sayıyla Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
arkadaşları tarafından, çiftçilerin tarımsal sulama
sorunlarının araştırılarak çiftçilerin
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi; 20/10/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki tarım ve
hayvancılıkla uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu
sorunların araştırılarak çiftçimizin üretim
sıkıntılarının giderilmesi, üretilen ürünlerin
değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin
araştırılması (10/191); amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18 Şubat 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 2/12/2014
tarihinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 24 milletvekili
tarafından, sağlık hizmeti verilmesinden kaynaklı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1605 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18
Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 684 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17, 24 ve 31 Mart 2015 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek bu birleşimlerinde gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25
Mart 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Mehmet
Ali Ediboğlu'nun, Suriye ile açılan yeni sınır
kapılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Nurettin Canikli'nin cevabı
(7/59273)
2.- Van Milletvekili Özdal
Üçer'in, Van'da kaçakçılık iddiasıyla yediemin
otoparklarında tutulan araçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Canikli'nin cevabı
(7/59278)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın
satın aldığı bir dijital casusluk programına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/59334)
18 Şubat 2015 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, AK PARTİ iktidarı döneminde Balkanlarla
ilişkiler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hüseyin
Bürgeye aittir.
Buyurun Sayın
Bürge. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürgenin, AK
PARTİ iktidarı döneminde Balkanlarla ilişkilere ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; AK PARTİ iktidarımız döneminde ülkemizin
Balkanlarla ilişkileri konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulumuzu bilgilendirmek üzere gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle milletvekili arkadaşlarımı,
aziz milletimizi ve Balkan coğrafyasındaki bütün kardeşlerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca,
menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Özgecan Aslan
kardeşimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilerken -başta
kadınlarımız olmak üzere- nereden gelirse gelsin, nerede olursa
olsun insana yapılan bu insanlık dışı cinayetleri
nefretle kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bizler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın ifadesiyle: Nerede bir kardeşimiz,
soydaşımız ve dindaşımız varsa, nerede
atalarımızın aziz hatıraları varsa orada olmaya
ahdimiz var. diyen bir anlayışın mensubu olarak, bu veciz
ifadeden hareketle neden Balkanlar bizim için önemlidir sorusuna cevap aramak
istiyoruz. Çünkü bizler, kökleri Orta Asyada, gövdesi Anadoluda, sürgünleri
Balkanlar ve Orta Doğuda yaşayan bir ulu çınarın
dallarıyız. Dokusuna atalarımızın terleri sinmiş
coğrafyanın, velhasıl imparatorluk yorgunu bir
coğrafyanın özlemini hisseden kardeşlerimizi, unutulmaya yüz
tutmuş geçmişimizi, dostluğumuzu hatırlayalım istedik.
Bu yüzden, AK PARTİ iktidarı olarak Sarı Saltukun geniş
gönlüne, Sultan Muratımızın mahzun kalbine, Balkanların
yalçın dağlarına, Neretvanın, Tunanın,
Vardarın soğuk sularına ve dedelerimizin torunlarına olan
özlemimizi gidermeye, vefa borcumuzu ödemeye yeminimiz var.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu anlayışla başta Bayrampaşa Belediye
Başkanlığı olarak Bereket Konvoyu adıyla
kardeşliğin sınır tanımadığını
haykıran Belediye Başkanlığımıza ve evladı
fatihana hizmet etmek amacıyla yola çıkmış, hizmet eden
bütün belediye başkanlıklarımıza teşekkürü bir borç
biliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu bağları güçlendirmek için var gücüyle mücadele eden
iktidarımız, çeşitli kurumlarımızın vesilesiyle,
yaptığı yatırımlarla ve diğer
çalışmalarla Türkiye ve Balkanlar arasında kardeşlik ve
gönül köprüsü kurmanın mücadelesini vermiştir. Balkanlarda
yaptığımız faaliyetlerde en önde gelenlerinden tabii ki
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü kurumlarını
saymak mümkündür. Özellikle, Balkanlarda yaptığımız
faaliyetlerde TİKAnın başı çeken bir kurum olduğunu
ifade etmek istiyorum. İktidara geldiğimiz dönemde toplamda 85 milyon
dolar olan resmî kalkınma yardımlarımızın,
TİKAnın dış ülkelerde yaptığı çok
kıymetli yatırım ve çalışmalarla on iki yılda
toplam 3 milyar 307 milyon dolara çıktığı
aşikârdır. Ayrıca, son on iki yılda TİKA yurt
dışı ofis sayımız 12den 49a
çıkartılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Balkan coğrafyasındaki tarihî eserler noktasında söylenmesi
gereken söz ise 2008/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi
doğrultusunda, yurt dışındaki kültür
varlıklarımızın restorasyonuyla ilgili olarak yürütülecek
çalışmalarda kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum
kuruluşları arasında iş birliği koordinasyonu
doğrultusunda yapılan çalışmalar, Sinan Paşa
Camisinden, Prizrenden Mustafa Paşa Camisine kadar tarihine uygun bir
sürü tarihî eserler aslına uygun olarak imar edilmiştir. Oradaki
kardeşlerimizin ifadesi: Siz buraya geldikten sonra çocuğum, bizim
yürüyüşümüz bile değişti. Recep Tayyip Erdoğanın ve
Ahmet Davutoğlunun Üsküp sokaklarındaki tarzını ve
tavrını görmenizi özellikle istirham ediyorum.
Bu vesileyle saygıdeğer
kardeşlerimiz, saygıdeğer milletvekillerim; bu hususta
kıymetli Cumhurbaşkanımıza, saygıdeğer
Başbakanımıza, Balkan coğrafyasına verdikleri emekler doğrultusunda
TİKAya ve onun uç beylerine özellikle çok teşekkür ediyor, her
birinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum, Allaha emanet olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı diğer
söz, demokratik gösteri ve yürüyüşlerde meydana gelen olaylar
hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Biniciye aittir.
Buyurun Sayın Binici. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin,
demokratik gösteri ve yürüyüşlerde meydana gelen olaylara ilişkin
gündem dışı konuşması
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, adım
adım tedavüle konulan hukuk tanımaz anlayışın iç
güvenlik paketiyle tavan yapacağı günlerin arifesindeyiz. Bu paket,
zaten hibrit sayılan demokrasinin köküne kibrit suyu dökecek kadar
kurulmak istenen polis devletinin ibretlik belgesi gibidir. 6-8 Ekim Kobani
olaylarını gerekçelendirme zırvalarını bir kenara
bırakacak olursak, bu paketle esasen sindirme, baskı ve inkâra
kodlanmış geleneksel yönetim anlayışının AKP
eliyle yeniden üretilmesi veya uygulamaya konulacağı daha net anlaşılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, paketi detaylı bir şekilde inceleme
fırsatı bulduğum gün gözüm bir ara ekranda kaldı. Hiç
şaşırmadım, zatışahaneleri gene ekrandaydı
ve izlemeye koyuldum. İzledim ama gerçekten şok oldum.
Cumhurbaşkanı -kendi deyimiyle- külliyesinde kabul ettiği TESK
Genel Başkanı ve beraberindeki heyete ateşli nutuklar
atıyordu. Kırşehirde isim vermeden AKPye oy istemesi
eleştirilen, verip veriştirilen Cumhurbaşkanının o
cümlelerini sizlere aynen aktarıyorum, tabii, bunlar Cumhurbaşkanlığı
yeminini, muhtevasını herhâlde pek iyi bilmiyorlar: Her zaman
söylüyorum, ben tarafım. Ama, bu bir siyasi partinin tarafı olmak
anlamına gelmeyecek. Nedir? Ben milletin tarafındayım, onlar bunu
görmüyorlar mı? diyor. Beni şok eden, 77 milyonun aklıyla alay
eden Cumhurbaşkanından daha çok, bu lafları ayakta
alkışlayan koca koca adamlar. Emin olun, bu toplantıda kelli
felli, yaşlı başlı adamlar vardı. İnanın, bu
sözleri ayakta alkışlayan koca koca adamlardan sonra insan bir an
aklından şüphe etmeye başlıyor. İbretle izlediğim
bu mizansen vicdanımı sızlatmakla kalmamış, güç
karşısında bu kadar küçülen insanların tavrı âdeta
duygumu da zedelemişti.
Evet arkadaşlar, dürüstlüğün
olmadığı bir yerde vicdan barınamaz. Vicdanın
barınmadığı bir yerde ise adalet hiç olamaz. Gücün gözleri
bu kadar kör ettiği, kutsandığı ve
tapınıldığı bir ortamda ne vicdan kalır ne
adalet. Bu vicdansızlık ve adaletsizliğin hâlini, ne yazık
ki kötü huylu bir ur gibi toplumun bütün hücrelerine
yayıldığını düşünüyorum. Bu vicdansızlık
ve adaletsizlik hâlidir ki Uğur Kaymazları, Ceylan Önkolları,
Encü ailesinden onlarca çocuğu, Berkinleri, Nihatları ve
sayıları 240ı aşan çocukları öldürüyorlar.
İşte, bu vicdansızlık hâlidir ki yere göğe
sığdırılmayan MİT, 18 yaşındaki Serap Eseri
yakıyor, Serap Eserin yanık bedenini seçim meydanlarında tepe
tepe kullanıyor. İşte, bu vicdansızlık hâlidir ki
birileri sermaye aktaracağım diye, göz göre göre Somadaki 301
emekçiyi bir avuç kömüre kurban ediyor. İşte, bu
vicdansızlıktır ki her gün ortalama bir kadın ölüyor,
şimdilik son olarak da Özgecan ölüyor. Çocuklarınıza
çığlık atmayı öğretin. diyen Sayın Bakan,
Özgecan tecavüze uğrarken çığlık atıyor, Özgecan
alevler içinde çığlık çığlığa
Duyuyor
musunuz beyler? İşte, bu vicdansızlık hâlidir ki her
itiraza darbeci yaftası, hakkını arayan herkese terörist
damgası yapıştırılıyor. Siz hiç, Antepte
esnafın üzerine zorla gaz sıktıran polis şefinin öfkeden
kudurmuş yüzünü gördünüz mü? Görmediyseniz, lütfen, en yakın aynaya
bakın.
Dün gece bu Parlamentoda Sayın
Elitaşın 2 parlamenterimize saldırısını nefretle
kınıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Binici.
Gündem dışı son söz,
Kocaeli ilinin sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili
Haydar Akara aittir.
Buyurun Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, gençlerde
uyuşturucu madde bağımlılığı ve
Kocaelisporun sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime dün gece şiddeti
Meclise taşıyan, gözü dönmüş ve vahşice muhalefet
milletvekillerine saldıran saldırganları kınayarak
başlamak istiyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
El kol hareketi yapma oradan
Konuma geleyim. Madde
bağımlılığı bugünkü konumuz, aslında
gençlerimiz konumuz, hunharca öldürülen gençlerimiz ve madde
bağımlılığı. Madde
bağımlılığının gençlerin en büyük sorunu
olduğunu biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Akar, sözünüzü
kesmek durumundayım. Siz Kocaeli ilinin sorunları hakkında söz
istediniz.
HAYDAR AKAR (Devamla) Geleceğim
oraya.
BAŞKAN - Konunuzu
değiştiriyor musunuz, yoksa oradan oraya mı geleceksiniz?
HAYDAR AKAR (Devamla) Hayır,
değiştirmiyorum.
BAŞKAN Tamam, sürenize
ekleyeceğim.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, bu ne? Anlık denetim mi yapıyorsunuz, kime
yapıldı bugüne kadar? Anlık denetim mi yapıyorsunuz, içerik
denetimi?
HAYDAR AKAR (Devamla) Başkan da
Türkiyenin her bölgesinde, her alanında olduğu gibi Mecliste sansür
uygulamaya başladı, ne konuşacağımı bilmeden bir
dakikamı yedi.
Madde
bağımlılığı Türkiyenin en büyük sorunu hâline
geldi. Özellikle sentetik uyuşturuculara kolay ulaşılabilir
olması ve kolay satın alınılabilir olması gençlerimizi
esir aldı. 2010 yılında Eskişehirde yakalanan sentetik
uyuşturucu, 2012 yılında 26 ile, 2014 yılında da 71
ile yayılarak tavan yaptı. Bu sıralamada da Kocaeli 2nci
sırada yer alıyor. Çok önemli bir konu olduğunu
düşünüyorum. Peki, gençlerimizin bu tür olumsuz işlere
bulaşmasını, teröre bulaşmasını ya da
uyuşturucudan uzak kalmasını neyle sağlayabiliriz? Önce
eğitim diyoruz, her zaman hepimizin söylediği gibi, sonra da spor
diyoruz. Tabii, spor ve eğitimle bunu yapabilmek için de sporda nerede
olduğumuzu görmek önemli. Yani, bunu neyle başarabiliriz? Amatör spor
kulüpleriyle başarabiliriz. Fransada 63 milyon nüfus, İngilterede
64 milyon nüfus var. Bunlarda yaklaşık amatör kulüp sayısı
160 bin seviyesindeyken bizde 12 bin seviyelerinde. Bizim nüfusumuz 77 milyon.
Yine, bu, kulüp başına düşen sporcu sayısı 79 ve
40larla ölçülürken bizde 201 sporcu düşmekte. Niçin amatör spor kulüpleri
gelişmiyor, niçin gençlerimiz bu spor kulüplerinde spor yapmıyor?
Bunun en büyük nedeni, amatör spor kulüplerindeki kaynak yetersizliği.
Yine, yüksek miktarlardaki borçları yer alıyor.
Tabii, bu zor şartlar altında
bütün amatör spor kulüpleri, hangi branşta olursa olsun, bulundukları
liglerde tutunma ve orada spor yapma mücadelesi veriyor. Daha büyük halk
kitleleriyle buluşturabilmek için de bu amatör spor kulüplerine yeterince
destek sağlanmalı diyoruz. On iki yıllık AKP hükûmetleri
döneminde çok küçük belediyelere binde 7 gibi bir rakam ayrılmış
olmasına rağmen, doğru destek bulduklarını, doğru
olduğunu düşünmüyorum. Bununla ilgili, özellikle borçlarıyla
ilgili bir teklif verdim, bir kanun teklifi hazırladım ve
Parlamentoya verdim. Maliye Bakanı, aynı zamanda Spor Bakanı da
bu teklife sıcak bakıyor. İnşallah, bu Parlamento süresi
içerisinde vergi borcu, sosyal güvenlik prim borcu ve ecrimisil borçları
olan amatör spor kulüplerini bu borçlarından
arındırırız hep birlikte diyorum.
Niçin bunu söylüyorum? Evet, hepinizin
bildiği gibi, Kocaelispor aslında Türkiyede tarih yazmış
bir spor kulübümüz. Kocaelispor 1966 yılında bir amatör spor kulübü
olarak kurulmuş, Süper Lige kadar yükselmiş, 2 kez Türkiye
kupasını kazanmış, hatta 1 kezinde de sizin Büyükşehir
Belediye Başkanınız hiç emeği olmamasına rağmen,
futbolculardan, antrenörden önce bu kupayı kaldırmış ama
ondan sonra Kocaelispora hiçbir katkısı olmamış.
Yaptıkları katkıları da tüm bireyler üzerinden
yapmışlar, bireylerin istikbalini, geleceklerini garanti altına
almışlar.
Bugün Kocaelispor yaklaşık
ortalama 10 bin taraftarla oynuyor. Nerede oynuyor? BAL liginde yani Bölgesel
Amatör Liginde. Hatta deplasmanlara izin verilmiş olsa bilin ki en az 2
bin kişiyle, 3 bin kişiyle gelecek bir taraftar sevgisiyle
Kocaelispor desteklenmektedir. Kocaelisporun bugün 30 milyon borcu var.
Eğer bu teklifim kabul edilirse ve bakanlar da onay verirse -ki pozitif
görüş bildiriyorlar- bu projeyi hayata geçirebilir ve Kocaelisporu
layık olduğu yere taşırız diyoruz.
Kocaelisporun en büyük
sorunlarından bir tanesi de, daha önce kendi tesisleri olan ve Türkiyede
Millî Futbol Takımının da kamp yaptığı, bugün
kendi tesislerinden uzaklaştırıldığı KEV Tesisleridir.
İnşallah kısa bir zaman sonra KEV Tesislerini de Kocaelispora
kazandıracağız. Evet, bugün Kocaelispor atkısıyla
çıktım. (CHP sıralarından alkışlar)
İnşallah Kocaelispora da bu KEV Tesislerini
kazandıracağız ve borçlarını da bir şekilde
hallederek tekrar Süper Ligde göreceğiz çünkü Kocaelisporu gerçekten bir
kentin ruhu, bir ortak ideali olarak görüyorum.
Evet, süremi uzattınız, ben o
süreye göre
BAŞKAN Bir dakika veriyorum.
HAYDAR AKAR (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Kocaelisporu kentin ortak ruhu olarak
görüyorum ve vermiş olduğumuz teklifi -biraz evvel yeniledim-
bakanların desteklediği bu teklifi, 12 bin amatör spor kulübünü
ilgilendiren ve onların borçlarını halledecek olan bu kanun
teklifimi de AKP Grubunun da destekleyeceğini düşünüyorum ve birlikte
Türkiyede spor yapma alanlarını hep birlikte açabiliriz diye
düşünüyorum. Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman 12 bin spor kulübü
değil, belki 160 bin -İngilteredeki ve Fransadaki gibi- spor kulübü
sayısına erişeceğiz, belki o gelişmiş ülkelerdeki
sporcu sayısına erişeceğiz. Biz, kendi istikbalimizden
ziyade çocuklarımızın istikbalini düşünerek kötü
alışkanlıklar yerine spor yapmalarına imkân vereceğiz
diyorum ve Kocaelisporu Birinci Ligde, Süper Ligde görmek ümidiyle hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ben sadece bir maddi hatayı
düzenlemek için sözünüzü kesmiştim, onu da belirteyim.
Şimdi gündeme geçiyoruz ancak
sisteme giren grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Levent Gök, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 17 Şubat 2015 Salı günkü 56ncı
Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, dün Meclis tarihimizin en ağır ve
hepimizi üzen oturumlarından birini yaşadık. Bu oturumda
maalesef başlangıçta şiddeti protesto ederek başlayan
milletvekillerinin, daha sonra muhalefetin İç Tüzükten kaynaklanan
haklarını bir kenara bırakarak iktidar grubunun muhalefet
partilerine bir saldırısını izledik. Bu
saldırılar sonucunda 4 milletvekili arkadaşımız
-üzüntüyle belirtiyorum ki- yara, bere içinde kalmış, kiminin eli
kırılma noktasına gelmiş ve kiminin de kaburga kemiklerinde
kırık vardır. Böyle bir tablo bu Meclisin kabul edebileceği
bir tablo değildir. Bu konuda, kamera kayıtlarının
incelenerek her kim ne yaptıysa bu konunun Meclis
Başkanlığınca soruşturulmasını talep eden
dilekçemizi Meclis Başkanlığına gönderdik. Sizlerden
talebimiz: Bu konuda, kavgada bu ağır saldırıları
gerçekleştiren her kimse hakkında soruşturma açılması ve
gerekli işlemlerin yapılmasıdır. Ben, bu olayı
gerçekleştiren saldırganların tümünü kınıyorum ve bu
konuda da bir özür bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 17 Şubat 2015 Salı
günkü 56ncı Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Dün Mecliste yaşanan
olayların sevimsiz olaylar olduğu, Meclisin olağan müzakere
şartlarına uymadığı konusunda hepimiz hemfikiriz.
Ancak, bu tür olaylar yaşanırken hangi süreçlerden geçilerek oraya
gelindiği hususu önemli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak dedin mi
olmuyor işte, şiddeti amasız kınayacaksınız,
amasız.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sus ya, bir sus, saygılı ol ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Ortada bir konu var. Burada muhalefet
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ancak dedin mi
kınayamıyorsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
Dinler misin kardeşim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancaksız
kınayacaksın, ancaksız.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Bir sus, ne kadar saygısızsın!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Bir sus Özgür, bir sus artık ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Muhalefet ortak bir biçimde bizim grup önerisinin geçmemesi için bir çaba
gösterdi. Bu, sadece burada, Mecliste olan bir durum değildi; aynı
zamanda öteden beri mevcut iç güvenlik yasasına ilişkin engelleme
yapacaklarını ve İç Tüzükten kaynaklanan bütün
haklarını kullanacaklarını ifade ediyorlardı. Bu,
onların yaklaşımıydı; bizim grup önerimizin geçmemesi.
Zamana oynamak, zamanın bitmesi neticesinde bu grup önerisinin geçmemesi
yaklaşımlarıydı. Elbette, İç Tüzükten kaynaklanan
bütün hakların kullanılmasını biz saygıyla
karşılarız ancak fiilî durumlar yaratılmasını ve
fiilen birtakım müdahalelerle kürsü işgali gibi birtakım
müdahalelerle engelleme yapılmasını kabul etmeyiz. İç
Tüzük diyen, yasa diyen, hukuk diyen insanların kendilerinin de
İç Tüzüke, yasaya ve hukuka uyması gerekir.
Bu çerçevede, yaşanan o sevimsiz
olaylar bir süreç neticesinde yaşanmıştır. Baştan
itibaren Meclisin olağan şartlarının dışına
çıkmasını temin eden bir atmosfer kuran, gerginlik stratejisi
yürüten, fiilî durum yaratan insanların ve stratejilerin, siyasetlerin
yaşanan olaylarda kesinlikle sorumluluğu ve payı vardır.
Bir arbede çıktığında orada artık kimin haklı
kimin haksız olduğu önemini yitirir. O arbede çıkıncaya
kadar o süreci yaşatanlar, o gerilimi yaratanlar, insanları
kışkırtanlar kesinlikle bundan sorumludurlar. Bugün bizim hepimizin
akıl etmesi gereken, çıkarılması gereken husus
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Affedersiniz
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bostancı.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Devam etsin efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Affedersiniz
BAŞKAN İki dakika süre
verdim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Çıkarılması gereken ders şudur: Herkes bu tür olaylar
yaşanmaması için kendisine düşen sorumluluğu bilecek.
Adalet isteyenler kendileri adil olacaklardır.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Baluken
3.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, 17 Şubat 2015 Salı günkü
56ncı Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dün akşam Meclis Genel Kurulunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihine kara leke olarak geçecek olaylar
yaşanmıştır. Siyasi partilerin grup önerileri
görüşülürken AKP Grup Başkan Vekili, 2 kadın vekilimizi darbetmeye
yönelmiş, kendisini takip eden bazı AKPli vekiller de, başta
kadın milletvekillerimiz olmak üzere pek çok muhalefet milletvekilini
darbetmiştir. 5 milletvekili gördükleri şiddet nedeniyle
yaralanmış, 3 milletvekili saatlerce Meclis revirinde müşahede
altına alınmışlardır. Dün yaşanan tüm bu
olayların başlangıcının malum AKP Grup Başkan
Vekilinin kadın vekillere yönelik şiddet girişimiyle
başladığını burada tekrar ifade etmek istiyoruz.
Kadına şiddet ve kadın katliamlarının
gündemleştiği bir haftada bir siyasi partiyi temsil eden bir grup
başkan vekilinin kadın milletvekillerine yönelik şiddet
eğilimini buradan şiddetle kınıyoruz. Sayın
Başbakanın Kadına uzanan elleri kıracağız.
dediği bir dönemde AKP Grubunun kadına Meclis çatısı
altında şiddet uygulama eğilimine
yaklaşımını takip ettiğimizi ifade etmek istiyoruz.
AKP Grubunun, başta kadın vekillerimiz olmak üzere tüm
kadınlardan özür dilemesini, Grup Başkan Vekiliyle ilgili disiplin
süreci işletmesi gerektiğini, beklentimizin bu olduğunu ifade
etmek istiyoruz.
Yine, özellikle Genel Kurulda
şiddet olaylarıyla özdeşleşmiş olan birkaç
milletvekili açısından da AKP Grubunu burada uyarıyoruz. Biz tüm
bu gerçeklerin açığa çıkması için kamera kayıtlarının
incelenmesi amacıyla Meclis Başkanlığına dilekçeyle
başvurduk. Bu kamera kayıtlarının incelenerek bu
şiddet olaylarının müsebbibi olan yaklaşımların
ortaya çıkarılması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) -
ve
gerekli müeyyidelerin uygulanması hususunu Genel Kurulun bilgisine sunuyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 17 Şubat 2015 Salı günkü 56ncı
Birleşimde Genel Kurul salonunda yaşanan olaylara ilişkin
konuşması
BAŞKAN Grup başkan
vekillerimizin söylediği gibi, dün burada gerçekten burada bulunan hiç
kimsenin tasvip etmediği durumlar yaşandı. Dün burada
kadına karşı şiddeti lanetledik ve Meclis tarihinde ilk
defa, 75 milletvekiline kadına karşı şiddetin
eleştirilmesi ve lanetlenmesi için, Özgecanın şahsında
bunu gerçekleştirmesi için söz verdim fakat tam da bu arada söylemek
isterim ki, bütün bunları konuşurken, bütün, Meclis çalışma
süreci içinde bir kadın olarak ben de müthiş bir sözlü şiddete
maruz kaldım. Yetmedi, kürsü işgal edildi; yetmedi, burada bulunan
bütün evraklarımız yırtıldı, şu gördüğünüz
gonk kırıldı ve ben bütün bunlardan etkilenerek -grup
başkan vekili arkadaşlarımın hepsi bilir- içeride hepimizin
gerildiği bir oranda ben de rahatsızlandım. Ben bütün bu davranışların
bir kadın olarak bana gösterilmiş olan bir şiddet olduğunu
kabul ediyorum. Üzülerek belirtmek isterim ki, grup başkan vekili
arkadaşlarımın da bunu belirtmesini beklerdim. Gerçekten müteessirim,
gerçekten yaşananları, şahsıma yönelik yaşananları
da esefle karşılıyorum. Eğer kamera kayıtları
incelenecek olursa orada görülecek, bana hem sözlü sataşmalardan, hem de
bu kürsüye müdahale etmenin getirdiği birtakım sonuçlardan
dolayı ben de hukuki haklarımı saklı tutacağım.
Bu kürsü hepimizin korumasının gerekli olduğu bir kürsüdür, Gazi
Meclisin kürsüsüdür. Eğer ben burada görev yapıyorsam, kadına
karşı şiddetin lanetlendiği bir günde aynı tavrın
bana gösterilmesini de beklerdim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Yani, bizim konuşmamızı iki dakikayla
sınırlandırıp böyle zan oluşturmanız doğru
değil. Grup başkan vekillerini iki dakikayla
sınırlandırmasaydınız sizin hakkınızdaki
görüşlerimizi de söylerdik. Ayıp yani!
OKTAY VURAL (İzmir) Yani,
Elitaşın yaptığı tacizden bahsetti.
NAZMİ GÜR (Van) Sözlerinizle siz
bize şiddet uyguladınız Sayın Başkan!
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önerğeleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 21 milletvekilinin,
Afşin-Elbistan Termik Santralinden kaynaklanan hava, toprak ve su
kirliliği konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1209)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Afşin-Elbistan Termik
Santralinden kaynaklanan bölgedeki hava, toprak ve su kirliliği konusunda
araştırma yapılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ve talep ederim.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Enver Erdem (Elâzığ)
8) Sinan Oğan (Iğdır)
9) Özcan Yeniçeri (Ankara)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Emin Çınar (Kastamonu)
12) Seyfettin Yılmaz (Adana)
13) Reşat Doğru (Tokat)
14) Mehmet Erdoğan (Muğla)
15) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) D. Ali Torlak (İstanbul)
18) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Sadir Durmaz (Yozgat)
21) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
22) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
Gerekçe:
Bilim ve teknoloji alanında ortaya
çıkan gelişmeler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji
tüketimini artırmıştır.
Enerji tüketiminde ortaya çıkan bu
artış tüm dünya ülkelerini yeni enerji kaynaklarına yöneltmektedir.
Pek çok ülke öteden beri, enerji ihtiyacının neredeyse tamamına
yakınını fosil yakıt kaynaklarından
karşılamaktadır.
Enerji olarak fosil enerji
kaynaklarının kullanılmasıyla birlikte yeryüzünde çevre
kirliliği de artmaya başlamıştır. Çevresel etkileri
dikkate almayan teknoloji seçimi kirlenmeyi daha da artırmaktadır.
Kömür ve nükleer enerji gibi enerji
kaynaklarının kullanımı toprakları ve doğal
suları doğrudan kirletmektedir. Kömüre dayalı termik
santrallerin külleri atık olarak çevre konusunda sorun teşkil
etmektedir.
Küllerin toprak üzerinde
depolanması sonucunda kül içerisindeki zararlı bileşenler,
yağmur sularıyla birlikte toprağa sızmakta ve yer altı
suları ile geniş bir alanı etkilemektedir.
Termik santraller için gerekli
madencilik ve taşıma faaliyetleri de çevre sorunlarına sebep
olmaktadır. Bütün bu olumsuz etkilere rağmen kömür hâlen enerji
üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Yapılan bazı
değerlendirmeler, Afşin-Elbistan Termik Santrali bacalarından
çıkan emisyon gazlarının çevre topraklarda kirlenmeye sebep
olduğunu ortaya koymaktadır. Afşin-Elbistan Termik Santrali
bölgesinde önemli ölçüde hava kirliliğinin yanı sıra, toprak
üzerinde fiziksel, kimyasal ve biyolojik anlamda kirlenmelere de rastlanmaktadır.
Zaten Kahramanmaraş İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
tarafından yapılan en son denetimlerde Afşin-Elbistan Termik
Santrali'nin havayı kirlettiği net bir şekilde ortaya
çıkmıştır.
Kasım ayı içinde
Kahramanmaraş İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
tarafından yapılan denetimler sırasında,
Afşin-Elbistan A ve B Termik santrallerine havayı kirlettiği
gerekçesiyle toplam 113.088 lira ceza kesilmiştir.
Bu nedenle, Afşin-Elbistan Termik
Santralinden kaynaklanan, bölgedeki hava, toprak ve su kirliliği
konusunda araştırma yapılarak gerekli önlemlerin
alınması için Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105inci maddesi uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması uygun olacaktır.
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, okullarda
uyuşturucu kullanma ve madde bağımlılığı
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1210)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde uyuşturucu madde
bağımlılığı her geçen gün daha fazla artmaktadır.
Uyuşturucu kullanma yaşının 11 yaşına yani
ilköğretim çocuklarına kadar yaygınlaştığı
araştırmalarda ortaya konmuştur. Buna rağmen 2003
yılından itibaren okullarımızda bu konuda çalışma
yapılmamaktadır. Okullarımızda uyuşturucu kullanma ve
madde bağımlılığı durumunun tespit, varsa
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Bahattin Şeker (Bilecik)
5) Özcan Yeniçeri (Ankara)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Mustafa Erdem (Ankara)
8) Ali Halaman (Adana)
9) Mehmet Erdoğan (Muğla)
10) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
11) Mehmet Şandır (Mersin)
12) Enver Erdem (Elâzığ)
13) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
14) Cemalettin Şimşek (Samsun)
15) Bülent Belen (Tekirdağ)
16) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
17) Ali Öz (Mersin)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Necati Özensoy (Bursa)
21) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Akıl ve beden
sağlığının en büyük düşmanı olan
uyuşturucu ve madde bağımlılığını,
başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen; biyolojik,
ruhsal, psikolojik ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunu
olması yanında, toplumu ve geleceğimizi çürüten bir sorun olarak
da tanımlamak mümkündür.
Uyuşturucu ve madde
kullanımı dünyada her geçen gün artmaktadır. Madde
bağımlılığı sorunu sadece ülkelerin kendi
sorunları değildir. Bütün dünyadaki toplumların ortak sorunu
olmuş ve acil müdahale durumuna da geçilmeye
başlanmıştır.
Genellikle çocuk, ergen ve geç
erişkinlerde görülen madde bağımlılığı
dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeni
karşılaştığımız bir sorun değildir.
Uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı sorunu ülkemizde gün geçtikçe
büyümekte, yaşlı, genç, fakir, zengin, erkek, kadın, toplumun
bütün fertlerini etkisi altına almaktadır. Dünyada olduğu,
ülkemizde de önümüzdeki yıllarda en önemli sorunların
başında madde kullanımı ve
bağımlılığı olacaktır.
Madde kullanımı ve
bağımlılığı yalnızca bireyi değil onun
ailesini, yakın çevresini ve toplumu da psikolojik, sosyolojik, ekonomik
ve sağlık sorunlarına yol açarak ağır bir biçimde
etkileyen bir olgudur.
Toplumun, yapısını
zedeleyen, insanların amaçlarını ve umutlarını yok
eden bu maddeleri, en çok, gençler kullanıyor. Bunu incelediğimizde,
yoğunluğun, 15-25 yaş arasında olduğunu görmekteyiz.
Uyuşturucu kullanma ve madde
bağımlılığı yaşının sürekli olarak
aşağıya doğru düşmesi, genç bir nüfusa sahip olan
ülkemiz açısından önemlidir. Yapılan araştırmalar,
ülkemizde, uyuşturucu kullanımının 11 yaşa yani
ilköğretim çocuklarına kadar yaygınlaşmış
olduğunu göstermektedir.
Yine, araştırmalar
göstermiştir ki, gençlerin uyuşturucu kullanmaya
başlamaları ile bu durumdan, ailelerinin haberdar olmaları
arasında belli bir süre söz konusudur.
2008 yılında, Türk Psikoloji
Derneği tarafından, ülkemizde yapılan madde kullanımı
ve profili araştırmasında, 15-24 yaş grubunda 7.681
kişide yapılan incelemede; yüzde 27,4ü ilk defa 14 yaşında
başlamak üzere düzenli sigara kullandığını, yüzde
9,2si ilk defa 17 yaşında olmak üzere alkol
kullandığını, yüzde 2,9u da arkadaşlarından en
az birinin madde kullandığını ifade etmişlerdir.
Ayrıca Ankara'da 7 farklı
lisede yapılan araştırmada ise lise öğrencileri
arasında yüzde 13,2 sigara, yüzde 23,5 alkol, yüzde 2,3 hayatta en az 1
kere madde kullandığını ifade etmişlerdir.
Bu büyük tehdide rağmen,
okullarımızda yaklaşık dokuz yıldır uyuşturucu
ve madde kullanımı konusunda araştırma
yapılmamaktadır. Avrupa da uygulanan ve ülkemizde uygulanması
istenen ESPAD (Avrupa Gençlerde Madde Kullanımı Değerlendirme
Projesi) 2003 yılından itibaren Millî Eğitim
Bakanlığı izin vermediğinden dolayı yapılamamıştır.
Yani okullarımızda gençler arasında istatistiki genel bilgiler
2003 yılına dayanmaktadır.
Bu nedenle; okul çağındaki
gençlerimizde, uyuşturucu kullanma ve madde
bağımlılığına ilişkin verilerin elde
edilmesi ve alınabilecek önlemlerin tespiti amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisince Meclis araştırması açılması yerinde
olacaktır.
3.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, yerli
sanayinin ve çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1211)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bugün yetersiz sermaye birikiminin
dışında, makroekonomik istikrarı sağlamaktaki
güçlükler, yüksek vergiler, sermayenin ve temel sınai girdilerin yüksek
maliyetleri, teknolojik gelişmelere ayak uydurma konusundaki zorluklar,
yenilik ve yeni teknoloji üretmede yetersizlik Türk sanayisinin rekabet gücünü
olumsuz olarak etkilemekte ve bu durum başta özel sektör
çalışanlarımızda olmak üzere tüm ekonomimize negatif etki
yaratmaktadır.
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz ve
araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle yerli
sanayimizin ve çalışanlarının sorunlarını tespiti
ve çözüm önerilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98inci TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederim.
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
7) Münir Kutluata (Sakarya)
8) Ali Uzunırmak (Aydın)
9) Mehmet Şandır (Mersin)
10) Ali Halaman (Adana)
11) Sadir Durmaz (Yozgat)
12) Reşat Doğru (Tokat)
13) Mehmet Erdoğan (Muğla)
14) Enver Erdem (Elâzığ)
15) Ali Öz (Mersin)
16) Emin Çınar (Kastamonu)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Sinan Oğan (Iğdır)
19) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
Bugün; yetersiz sermaye birikiminin
dışında, makroekonomik istikrarı sağlamaktaki
güçlükler, yüksek vergiler, sermayenin ve temel sınai girdilerin yüksek
maliyetleri, teknolojik gelişmelere ayak uydurma konusundaki zorluklar,
yenilik ve yeni teknoloji üretmede yetersizlik Türk sanayisinin rekabet gücünü
olumsuz olarak etkilemekte ve bu durum başta özel sektör
çalışanlarımızda olmak üzere tüm ekonomimize negatif etki
yaratmaktadır.
Geldiğimiz noktada; başta
yerel yönetimlere, Savunma Sanayii Müsteşarlığına, Türk
Silahlı Kuvvetlerine araç tedarik eden yerli üreticimiz zor duruma
düşmüş, çalışanları ise mağduriyetleri
hakkında seslerini duyurmaya çalışmaktadır.
Kamuda yerli üretim kullanma konusunda
Hükûmet tarafından birçok genelge yayınlanmışsa da bu
genelgeler göz ardı edilerek hâlen kamuda ithal ürünler tercih edilmekte,
bu da yerli girişimcimizi daha zor durumda bırakmaktadır.
Bu yüzden reel sektörümüzün
dış borçlanması, yurt içinde üretim yapılabilmesi için
uygun makroekonomik şartların girişimcilere
sağlanamamasından dolayı artmaktadır. Girişimcilerimiz
kendilerine yurt içinde kolay ve uygun finansman şartları
sağlanamamasından dolayı işletme ve öz sermayelerini
eritmemek için dış kaynağa yönelmektedirler.
Bu kısır döngüyü
durdurabilmek, Türk girişimcisine ve dolayısıyla
çalışanlarımıza destek olabilmek ve Türkiye'nin üretim
gücünü daha da artırmak için yerli sanayimizin ve
çalışanlarının sorunlarının tespiti ve çözüm
önerilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98'inci TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması bu alandaki yapısal
sorunların çözümüne büyük katkı sunacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin (10/436) ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
18/2/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 18/2/2015
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/436) Uludere (Roboski)
katliamının tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesini Genel Kurulun 18/2/2015 Çarşamba günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk konuşmacı Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına sizleri selamlıyorum. Ancak sözlerime
başlamadan önce şunu söylemek istiyorum çünkü demin Meclis
Başkanlığına bizzat dilekçe verdim: Sayın Başkan,
sizin önünüzdeki tokmak kanlı bir tokmak, suç delilidir,
tutamazsınız orada, adli emanete alınması lazım.
Oradan kan örnekleri, tahlilleri için, parmak izi için, lütfen, o suç delilini
derhâl kavaslara teslim edin çünkü dilekçe verdik.
BAŞKAN Neden, nereden bahsettiniz,
hangi araçtan?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bir de -o
çelik kasayla ilgili de- çelik kasa da darp aracı olarak
kullanıldı, onun da alınmasını istiyorum çünkü dünkü
torba görüşmelerine bu suç aletleriyle kan bulaşmıştır,
suç delilidir onlar. Hukuk devletlerinde -siz de bir hukukçusunuz, ki
bilirsiniz- bu tür deliller güvence altına alınır ki ileride
-failler bunu- delil olarak bunun değerlendirmesi yapılsın.
Değerli arkadaşlar, beni üzen
bir şey oldu: Dün 72 milletvekiline verilen söz gerçekten güzel bir
davranıştı, kadına şiddeti burada herkes konuştu,
duyarlılık istendi ama Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Pervin Buldan ve Halkların Demokratik
Kongresi Eş Başkanı Sebahat Tuncel, bu kürsüde AK PARTİnin
erkek Grup Başkan Vekili Sayın Elitaşın
saldırısına uğradı ve fiilî darp edildi, Sayın
Tuncel yaralandı. Dilerdim ki, bu, kadına şiddetin
konuşulduğu, 72 kişinin konuştuğu bu Mecliste, kadın
olan başkan vekilinin önce, sonra kadın olan grup başkan
vekilinin, sonra AK PARTİnin bütün kadın vekillerinin bunu
kınamasını beklerdim ama lal olduklarını gördüm, lal,
lal. Kadına karşı şiddeti 72 kişinin
konuştuğu burada kadın saldırıya uğruyor ve bir grup
başkan vekili, erkek, çıkıyor, televizyonlarda diyor ki:
Kadınların saldırısına uğradım. Bu kamera
görüntüleri, bu gök kubbe, buradaki 400 milletvekili, Tanrı buna
tanıktır ki, bu görüntüler bütün kamuoyuna
dağıtılacaktır. Yalancıların,
iftiracıların, kadına şiddeti bu Meclisin çatısı
altına taşıyanların İç Tüzükten disipline, cezaya kadar
ve toplum vicdanında mahkûm edilmesine kadar bunun takipçisi
olacağız.
Değerli milletvekilleri, biz bu
Mecliste elbette ki muhalefet partisi olarak, İç Tüzükten gelen,
iktidarın bütün keyfî uygulamalarına karşı sesimizi
çıkaracağız, bütün İç Tüzük haklarımızı
kullanacağız ve elbette ki istemediğimiz yasaların
çıkmaması için engelleyeceğiz. Bu anayasal bir
hakkımızdır, bu İç Tüzük hakkımızdır. Bu
araştırma önergelerini de bunun için indiriyoruz, dört parti grubu
indiriyor. Biz üç parti grubu, bunları, güvenlik paketiniz, kanlı
tokmak paketiniz geçmesin diye getiriyoruz, bu faşist paketin geçmemesi
için getiriyoruz. Ayrıca, önemli konularda getiriyoruz.
Sizin önergeleriniz gelecek birazdan
buraya, mart ayının sonuna kadar yirmi dört saat Meclise
çalışma takvimi koyuyorsunuz. Mobbingdir bunun adı,
angaryadır bunun adı; insan haklarının, hukukun,
demokrasinin, insan sağlığının, insan onurunun ayaklar
altına alınmasıdır. Siz köle misiniz? Siz biat eden emir
kulları mısınız? Siz bu Meclisin birilerinin emri
altında Kunta Kinteleri misiniz? Siz talimatla esas duruşa gelen
Terracotta askerleri misiniz? Bu Meclis, bu milletin iradesi bu kadar esir,
bu kadar teslim, bu kadar suskun kalacak mı? Biz kalmayacağız,
Halkların Demokratik Partisi kalmayacak. Gerçekler için, hakikat için,
insanlık için, demokrasi için konuşacağız,
konuşacağız, konuşacağız. Biz milletin vekiliyiz,
milletin gücüyle geldik bu kürsüye oturduk.
Dün -İç Tüzük için, tam on iki
sayfa- İç Tüzük hakkımı kullanmak istedim, başkan
vekilinden söz alamadım. Başkan vekili burada, kendi iktidar
partisinin talimatıyla burayı yönetmeye çalışıyordu,
başkan vekili burada bize söz hakkı vermiyordu. Başkan vekili
burada milletvekillerinin milletin iradesiyle gelmesini unutmuştu,
milletvekillerinin de oy alarak seçildiğini unutmuştu, onların
temsil ettiği milyonları unutmuştu, halkı
unutmuşlardı, İç Tüzük haklarını yok saydılar,
Anayasayı yok saydılar, hukuku yok saydılar. Burada, bu
Başkanlık kürsüsünün önünde ben dururken buraya gelen
arkadaşlarımız
Söz hakkı konusunda, centilmenlik
gereği önceki söz hakkının ana muhalefet partisi grup
başkan vekiline verilmesi gerekirdi, doğru olan budur, benim
vicdanım, benim erdemim, grubumun ahlaki durumu bunu gerektiriyordu. Sayın
Göke söz sıramı verip sonra konuşacakken buraya
Elitaşı davet edip kürsüyü işgal ettiniz.
Şimdi, hiçbir şey
olmamış bu çatının altında, kan dökülmemiş,
yaralı yok, kafa kırma yok, insan onurunu kırma yok, şu
gördüğünüz çiçeklerin arasında bayılan milletvekili yok, hâlâ
hastanede milletvekili yok, hiçbir şey olmamış değil mi?
Özür dileme de yok mu? Ya disiplin yok mu? Ya ceza yok mu? Ya müeyyide yok mu?
Ya kural yok mu? Orman kanunu mu, dağ kanunu mu; ne uygulanıyor bu
Meclisin içinde arkadaşlar? Bu kadar tutarsız, bu kadar
duyarsız, bu kadar keyfî, bu kadar zalim olursanız -bakın,
Birleşmiş Milletlerin 666 sayılı Kararı var, zalim
diktatörlüklere ve keyfî yönetimlere karşı halkın meşru
direniş hakkı vardır- bundan sonra bizi bu noktaya çekerseniz
meşru direniş hakkını kullanırız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Konuşmanda
bile şiddet var.
HASİP KAPLAN (Devamla) 350
kişiyle burada bize terör estiremezsiniz, Mecliste devlet terörünü
estiremezsiniz. Bu terörü Roboskide, Uludere katliamında da
uyguladınız, Uludere katliamında 34 insanımızı
öldürdünüz. Uludere katliamında gelen dosyayı kapattınız
burada, kapattınız, Uluderedeki katliamı Meclis İnsan
Hakları Alt Komisyonunda boğdunuz, zorunlu hata dediniz. Sonra ne
çıktı ortaya biliyor musunuz? Namuslu insanlar var, Albay Eker, 23
Aralık 2013, büyük bir gazetenin sürmanşetindeydi, ifadeleri
olduğu gibi çıktı ve orada Yarbay Taner ve orada Tuğgeneral
Halil Erkek, ben bu insanları arazide gezen bir milletvekili olarak
tanıyorum, iyi tanıyorum, bunlar vicdanlı insanlar, bunlar
Kaçakçı grubu bunlar, tanıyoruz. dediler çünkü Bilican Tepesinin
en uç noktasında bu yarbaylardan biri görev alıyordu. O noktada kimin
gelip kimin gittiğini biliyordu ve 2. Ordu Komutanlığına,
istihbarata bildirdiler: Kaçakçı grubudur, vur emrini durdurun. dediler.
Arkasından ne oldu? Topçu ateşi yapılsın. diye
söylüyorlar, Genelkurmayın hava harekâtına karar verdiği
söylendi. Tekrar uyardılar: Vahim bir şey olacak. dediler, oradaki
bu üst rütbeli, oranın hayatının içinde olan insanlar.
Malatyadaki 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığını aradılar
Yanlış yapıyorsunuz, top ateşlerini durdurun,
sınırı geçince alırız. dediler. Bu kadar basit fakat
predatorleri de izledik, insansız hava araçlarını, Heronları
yani kumandası birisi Washingtonun, birisi Tel Avivin elinde olan,
birisi de MİTin elinde olan araçlardan birileri Genelkurmay
Başkanı Necdet Özele -burada da o gün MGK toplantısı
vardı- Hükûmete, dönemin Başbakanına bilgi veriyor ve bütün
bunlar yok sayılarak vur emri veriliyor; 34 can paramparça oldu, 34
kardeşimiz. Şimdi, bu soruşturmayı kapattılar, bu
soruşturmayı Mecliste siz kapattınız, önce siz
kapattınız. Bu vicdansızlık, bu vicdan cehennem
azabında sizi diri diri yakacak, cehennem azabından inancı olanlar
kurtulamaz, buna imza atanlar kurtulamaz. Sonra, bu dünyada bunun
hesabını biz soracağız, siyaseten soracağız,
hukuken soracağız, insan olarak soracağız, vicdanen
soracağız, anladığınız dilde soracağız.
Ve Anayasa Mahkemesine sesleniyoruz. Bireysel başvurulara derhâl ihlal
kararı verin, derhâl dosyaları gönderin. Meclise sesleniyorum,
vicdanınız varsa, cüzdan olmadıysa sizde, vicdanınız
nasır tutmadıysa gelin buna imza verin, tekrar kuralım
komisyonu. Bu kadar basit, bu kadar basit, anladınız mı?
İnsanlık için bir adım atın,
insanlığınızdan utanmayasınız diye bunu söylüyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kısa bir
şey söylemek isterim: Sayın Hasip Kaplanla otuz yıldan beri
tanışırız. Bana şimdi elbette ki bazı
eleştirilerde bulundu ama ben de kendisinin bu kürsüye gelip Deli! diye
bağırdığını -herkes bilsin ve kayıtlara
geçsin diye söylüyorum- Sen görürsün bundan sonra. dediğini bilmenizi
isterim. Ben, dostane ilişkilerin siyasetin üstünde yer almasını
tercih eden bir insanım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) O tutanaklar burada, o tutanaklar burada Başkan.
BAŞKAN
Dostluk ilişkileri, tanışıklık ilişkileri
siyasetin üstünde yer almalıdır diyorum.
Teşekkür
ederim.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Ya, siz bundan sonra hâlâ mağduru mu oynuyorsunuz, ayıp
değil mi yani? Ayıp değil mi ya, herkes izliyor ya?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, madem konuştunuz, bakın,
10 sayfa tutanak burada.
BAŞKAN
Tamam, bakarız.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Otuz yıldır sizi tanıyorum. Siz hukukçu
vicdanınızı AK PARTİye satmasaydınız dün İç
Tüzük hakkımı kullanırken beni susturmazdınız. Size
Elitaş buradan emretmeseydi siz oradan beni burada
susturmazdınız.
BAŞKAN Ben
burada konuşarak değil, şu söylediğiniz laf için dahi hukuk
yoluyla hakkımı arayacağımı belirtmek isterim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz tarafsız davranmadınız. Bakın,
tutanaklar burada, herkes okusun. Arkadaşlar, o tutanaklar burada, herkes
alsın, lütfen okusun. Sayın Başkan yalan söylüyor, söyledikleri
tutanaklarda yok.
BAŞKAN
Evet, arkadaşlar, Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde Sayın Ramazan Can konuşacak, Kırıkkale
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
HDP grup önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum: AK PARTİ ve AK PARTİ hükûmetleri,
tarihimizde, geçmiş dönemimizde yaşanan bütün karanlık
olayları şeffaf bir biçimde, hukuk prensiplerine, demokratik düzenin
gereklerine uyarak, karanlık dehlizlerde yaşanan hukuk
dışı, garabet vehmeden bütün olayları toplumumuza
göstermiştir, toplumumuzun önüne çıkarmıştır. AK
PARTİnin en önemli başarılarından bir de... Geçmişte
yaşanan hukuk dışı olayları, darbe teşebbüslerini,
karanlık dehlizlerdeki senaryoları AK PARTİ gün yüzüne
çıkarmıştır...
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Kapalı oturum talep edip bize saldırıyorsun yani sen
neredeki karanlığı şey yapacaksın?
RAMAZAN CAN
(Devamla) ...milletin bilgisine, dağarcığına
sunmuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi kanaatle
onu yargılıyorsunuz?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ya, darbeyi siz yapıyorsunuz, anayasa darbesi yaptınız.
Anayasa uygulanmıyor, Anayasa askıda şimdi.
RAMAZAN CAN (Devamla) AK
PARTİyi birtakım olayları kapatmakla suçlamak doğru bir
iddia değildir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim derdimiz anaların gözyaşını
dindirmek, gençlerin akan kanını durdurmak ve samimiyet, huzur
ortamını tesis etmekten ibarettir. Biz, insanımızı
yaşatmak için demokratik düzenin gereklerinden, hukuk düzeninin
gereklerinden, temel hak ve hürriyetlerden azami derecede
insanımızın istifade etmesi için gerekli altyapıyı,
gerekli siyasi düzeni sağlamaya çalışan bir partiyiz. Biz, ne
millî iradeye gölge düşürmeye ne de bu gölge düşürme gayreti içinde
olanlara izin veririz ne de devleti şamar oğlanına çevirmek
isteyenlere çanak tutarız.
Terörle mücadelede, çok hassas
olduğunu kabul etmekle birlikte, zaman zaman yapılan
yanlışlar olduğunu da kabul ediyoruz. Dünyanın her yerinde
buna benzer trajik hatalar maalesef yaşanıyor, ülkemizde de
yaşanmıştır. Devlet olarak biz bu hatalardan, bu
trajedilerden ders çıkararak yaraları sarmaya gayret etmek
Otuz
yıldır terörle mücadele ederken de terör örgütünün kalleşçe
saldırıp vurup kaçarak defaatle bu hadiseleri
yaşatmasının bu olaylarda da maalesef payının
olduğunu hep beraber kabul etmek durumundayız.
Yakın tarihimizde,
Karlıovada dur ihtarına uymayan bir vatandaşımız
maalesef canlı bomba sanılarak vuruldu, buna benzer olaylar
yaşandı. Bu olaylarda polis kasten adam öldürmekten
yargılanıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, konuşmacıyı niye uyarmıyorsunuz Konusuyla
ilgili konuşsun. diye? Az önce bizim arkadaşımızı
uyardınız Konuya gelin. diye.
RAMAZAN CAN (Devamla) Güvenlik mensubu,
hukuk kuralları içerisinde hareket etmek durumundadır. Bir tarafta
BAŞKAN Bakın, beni
eleştirdiğiniz şeyi siz yapıyorsunuz Sayın Gök,
lütfen
Karışmıyorum artık.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, ben
tam tersine yani size
Arkadaşımızı uyardınız az önce.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ama konuya ne
zaman gelecek?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Başkan işine gelene karışıyor.
BAŞKAN Sürenize ekleyeceğim
Sayın Can.
Ben arkadaşınızı
uyarmadım, buradaki beyanda maddi bir hata olup
olmadığını sordum Sayın Gök, lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Farklı bir
muamele olmasın istiyorum da o yüzden söylüyorum.
BAŞKAN Ama şimdi
bakın, arkadaşınızın bende yazan belgelerdeki
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Arkadaşımız ne konuşacağını bilmiyor mu da
karışıyorsunuz yani?
BAŞKAN
konuşma
içeriğinin ve adının maddi bir hataya uğrayıp
uğramadığını kontrol etmek için sordum.
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, Farklı bir muamele olmasın. diye söyledim.
BAŞKAN Devam edin, artı bir
dakika vereceğim size.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım, Grup Başkan Vekili neye itiraz etti onu
anlayamadım, ben zaten Uludereyle ilgili konuşuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne?
LEVENT GÖK (Ankara) Devam et, devam
et, peki.
RAMAZAN CAN (Devamla) Geçmişte
yapılan hadiselerden, yapılan hatalar varsa bu hatalardan devlet
olarak bizim dersler çıkarmamız gerektiğine inanıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
konuştuğunu kendin bile bilmiyorsun.
RAMAZAN CAN
(Devamla) Fakat, bu hatalara neden olan olaylara da değinmek
gerektiğine inanıyorum ben. Güvenlik mensupları hukuk
kuralları içerisinde hareket etmek durumundadır. Eğer güvenlik
mensupları hukuk kuralları içerisinde hareket etmeden olaylara neden
oluyorsa yargılanmalıdır; bunu da takip etmeliyiz hep beraber. Burada herhangi bir sıkıntı yok.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Niye kapattınız?
RAMAZAN CAN (Devamla) Uluderede 34
vatandaşımızı maalesef trajedik bir olay sonucunda
kaybettik, Allahtan tekrar onlara rahmet diliyorum, yakınlarına da
taziye dileklerinde bulunuyorum.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) 34 tane adam
öldü ya, hâlâ trajedi diyor ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) Allah
sabır versin, Allah milletimize böyle olayları tekrar
yaşatmasın.
NAZMİ GÜR (Van) Ama siz
yaşattınız, yaşattınız. AKP yaşattı, 34
kişiyi AKP öldürdü.
RAMAZAN CAN (Devamla) Ama şunu
da özellikle söylemeden geçemiyorum ben: Gerek yargılama sürecinde gerekse
maddi gerçeğin ortaya çıkması anlamında yeni deliller
ortaya çıkmışsa -Sayın Hasip Kaplan da buna değindi-
bu yeni deliller ceza muhakemesi anlamında, yargılamanın yeniden
iade edilmesi anlamında da gerekli şartları oluşturabilir;
bunları da Meclis olarak, hukukçular olarak takip etmek durumundayız.
LEVENT GÖK (Ankara) Buyurun, buyurun
onaylayın, getirelim bunu o zaman.
RAMAZAN CAN (Devamla) Biz, iktidar
olarak mağdurların yanındayız, yanında olduk,
yanında olmaya da devam edeceğiz. Biz hiçbir zaman dosyayı
kapatan olmadık, aksine bütün karanlık dosyalar AK PARTİ döneminde
açılmıştır, açılmaya da devam edecektir.
LEVENT GÖK (Ankara) Ramazan Can,
şimdi dosyayı açmanın tam zamanı, tam zamanı
gerçekten, dosyayı açalım, gel hadi, gel hadi. Ya, siz
hırsızları bile akladınız burada.
RAMAZAN CAN (Devamla) Maddi gerçekler ne kadar örtülmeye
çalışılsa da AK PARTİ bu maddi gerçeklere ulaşma
anlamında elinden geleni yapacaktır.
LEVENT GÖK (Ankara) Hadi buyurun,
buyurun kabul edelim bunu.
NAZMİ GÜR (Van) Bu kadar yalan
söylemeyi nasıl beceriyorsun? Ayıp ayıp, halkın
kürsüsündesin, yalan söyleme!
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla Mecliste komisyon
kuruldu, komisyon gerekli çalışmaları yaptı. Bu komisyon ve
adli yargılama neticesinde varılan neticeler kamu vicdanını
tatmin etmemiş olabilir. Kamu vicdanını tatmin etmediyse bu
manada adımlar atılabilir. Bu adımları atmakla beraber,
siyasiler olarak hep beraber üzerimize ne düşüyorsa yapmak
durumundayız.
LEVENT GÖK (Ankara) Hadi gel
atalım, beraber atalım gel. Gel gel, beraber atalım. Gel
destekleyelim bu önergeyi.
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurul gündemi belirlenecek
grup önerimizle, iç güvenlik yasasını gündeme alacağız. Bu
konuda yeni deliller varsa hep beraber tartışıp adliyeye de
intikal ettirmek durumundayız diye düşünüyorum.
Genel Kurulun takdirine
bırakıyorum grup önerisini. Tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın
Levent Gök.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi
televizyonlarından izleyen değerli yurttaşlarım; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Uludere konusu dün bu Mecliste bir kez
daha gündeme geldi. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine
yapılan görüşmelerde bütün yurttaşlarım ve Uluderede
yakınlarını kaybedenler bilmelidir ki AKP Grubunun verdiği
kapalı oturum önergesi üzerine bu görüşmeler sizlerden,
yurttaşlarımızdan kaçırılmıştır,
gizlenmiştir. Dün de burada bu konuyu konuştuk, önemli konular
konuştuk ama yurttaşlarımızdan
kaçırılmıştır, gizlenmiştir çünkü kapalı
oturum dilekçesi verilmiştir AKP Grubu tarafından, bilinmesini istemedikleri
gerçeklerin duyulmasını engellemeye
çalışmışlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün bu Mecliste yaşanılan son derece üzüntülü
olaylarda AKP Grubunun ve Sayın Başkanlık Divanının
çok önemli katkıları bulunmaktadır. Muhalefet partileri, elbette
çok önemli gördükleri bir yasa karşısındaki eleştirilerini,
düşüncelerini paylaşacaklardır. Bu yasa ne getiriyor ne
götürüyor, bu anlatılacaktır. Biz, bu yasayla Türkiyenin bir polis
devletine götürülmek istendiğini, Türkiyenin iç
barışını bozacağını biliyoruz. Bu yasa
çıktıktan sonra Türkiyede polisin şiddetinin
artacağını, kan akacağını biliyoruz.
Ama, sayın milletvekilleri, daha
dün bu Mecliste bu yasa görüşülmeye başlanmadan, gündeme
alınmadan bu yasanın üzerine şiddet düşmüştür, kan
düşmüştür. Bu yasa artık lekeli bir yasadır. Derhâl çekin
bu yasayı, derhâl çekin! (CHP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) - Emredersiniz! Var mı başka emriniz?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Emrin olur!
LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, 5 milletvekili yaralanmış, hastanede. Arkada
konuşuyoruz, Erteleyin bu yasayı. diyoruz, Bugünkü
konuşmaları erteleyin. diyoruz, AKP Grubu Bizim bu önerimiz önemli,
derhâl geçmeli. diyor. Yazıklar olsun size! 5 milletvekili
arkadaşın canı bu yasadan daha mı önemsiz, daha mı
önemsiz?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bu yasa geçecek, geçecek!
LEVENT GÖK (Devamla) Milletvekili
arkadaşlarına sahip çıkamayan bir Mecliste konuşuyoruz.
Sayın Başkan, bu kamera
kayıtlarını istiyoruz. Bunun sorumluları hakkında en
şedit ceza neyse o uygulansın, bunlar yapılsın, gerçek
ortaya çıksın.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) - Olur!
LEVENT GÖK (Devamla) - Bu Mecliste
şiddet olmasın ama tüm halkımızla paylaşıyoruz ki
iç güvenlik paketi bir atom bombasıdır. Bu atom bombası
Türkiyeyi yakacaktır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak demokrasiyi,
insan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunmak için
halkımız adına, Türk milleti adına bu yasa
karşısında göğsümüzü siper etmeye hazırız, herkes
de bunu böyle bilsin. Tehditlerinizle bizi korkutamazsınız,
yıldıramazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Tehditlerinize rağmen geçecek bu yasa.
LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun tavrına
bakın.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) - Allah Allah
LEVENT GÖK (Devamla) Uludere, üç
yılı aşkın bir zaman geçti, şimdiki
Cumhurbaşkanı söz vermedi mi? AKPli İnsan Hakları
Komisyonu üyeleri nerelerdesiniz? Söz vermediniz mi? Uluderedeki ailelerin
yanına gittiğimiz zaman, onların o ağlayan gözlerinde onlarla
kucaklaşmadık mı? O annelere söz vermedik mi?
Yavrularınızın, evlatlarınızın faillerini ortaya
çıkartacağız, yargılayacağız. demedik mi? Ne
yaptınız? Hepiniz Uluderenin kapatılmasına,
karartılmasına, soğutulmasına, unutturulmasına
aracı oldunuz. Yazıklar olsun! Onlar cumhuriyetimizin vatandaşları
değil mi? Adaletten pay almayacaklar mı?
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Gözlerimiz yaşardı.
LEVENT GÖK
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, Uludere basit, sıradan bir
hadise değil, işin içinde Millî Güvenlik Kurulu var, Başbakan
var, Genelkurmay Başkanı var ve üstelik öldürülen 34 kişinin
kimliği çok netti, biliniyordu, kaçakçı oldukları biliniyordu,
esas acı olan taraf budur değerli arkadaşlarım. Kaldı
ki, terörist dahi olsa bir hukuk devletinde devletin adam öldürmeden yakalama
hakkı vardır. Yakalayacaksınız, sonuna kadar
yakalayacaksınız ve adalete teslim edeceksiniz. Ama işin ilginci
34 kişinin kim olduğu biliniyordu değerli
arkadaşlarım. Kaçakçı olduğunu bizler
saptamıştık insansız hava araçları görüntülerinden,
bunu açıklamıştık daha o zamanlarda. Şırnaktan
Şırnak Emniyet Müdürü bizim Komisyona yazı gönderdi değerli
milletvekilleri. Sadece önceki gün bir albayın çıkıp Biz
onların kaçakçı olduğunu biliyorduk. demesinin ötesinde
dosyamızda başka deliller, belgeler de vardı. Bakın,
23üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı bize hangi
yazıyı göndermiş: Bu kişilerin -yani olayın
geçtiği yerin- kullandıkları güzergâh, aynı zamanda yaprak
toplama, odun toplama, avlanma ve bunun gibi sebeplerle vatandaşın
kullandığı bir yerdir. diyerek bize yazı gönderdi.
Yine, Şırnak İl Emniyet
Müdürlüğünün gönderdiği yazı aynen şöyledir: Elimizdeki
verilere göre olayın olduğu yer bölücü terör örgütü
mensuplarının geçişi açısından yoğun bir bölge
değildir, genellikle halkın kaçakçılık faaliyetleri
açısından kullandığı bir bölgedir. Daha ne delil
olsun?
Az önce çıkmış buraya
bir arkadaşımız ahkam kesiyor; yeni deliller ortaya
çıkacakmış da, kendileri gereğini yapacaklarmış
da
Hadi, buyurun gereğini yapın. HDP Grubu bir önerge vermiş.
Meclis bu konuda elini çekti. İçişleri Bakanlığı
soruşturma izni vermedi. Adli yargıda dosya kapatıldı.
Şimdi, aileler, Anayasa Mahkemesinde hak ihlalleri kararının
verilmesini bekliyorlar. Niye onları bekletiyorsunuz? Sayın Bakan,
buyurun, çıkın önümüze, işte meydan, işte Meclis, işte
milletvekilleri! Bir önerge var. Arkadaşımız ne diyor AKP
adına? Bunun gereğini yaparız. E, yapmanın tam
sırası. Ne zaman yapacaksınız? Gelin, bu önergeyi
destekleyelim. Bu komisyonu yeniden kuralım, üzerine gidelim, e,
kaçmayın. Birazdan göreceksiniz, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
önergeyi destekleyeceğiz arkadaşlar, siz isteseniz de istemeseniz de
destekleyeceğiz. Bizim o annelere borcumuz var.
O anneler, o çocuklarını
kaybeden anneler o kadar onurlu ki değerli arkadaşlarım. 28
Aralık 2011de 34 kişi öldürüldükten tam sekiz ay sonra o bölgede,
Şırnakın Ortasu köyünde bir askerî araç devrildi değerli
arkadaşlarım. O köyde, 34 yurttaşını kaybeden
köyümüzün içinde tam 9 asker, 1 korucu trafik kazasından dolayı
hayatını kaybetti. Onların yardımına kim koştu
biliyor musunuz değerli milletvekilleri? O aileler koştu, derhal koştular.
O askerlerimizi araçlardan çıkarttılar, hastanelere götürdüler.
Bakın, çocuğunu kaybetmiş bir anne ne diyor? Kimdir bu anne?
Emine Ürek, oğlunu kaybetti, daha 14 yaşındaydı, diyor ki:
Kazada ağır yaralanan bir askerin anne diye
bağırdığını duydum, gittim, aldım askerin
başını, yardım gelene kadar dizime koydum. Yerde
yaşamını yitiren askerleri görünce oğlum aklıma
geldi. diyor. Ne diyor? Oğlum aklıma geldi. Askerin
başını dizinin üzerine koyunca oğlunu hatırlıyor,
düşmanlık duymuyor askerimize, onu oğlu gibi benimsiyor,
bağrına basıyor. Köy Muhtarı Haşim Öncü diyor ki: Biz
bunları, askerleri hastaneye götürürken teşekkür edilmesi için
değil, insanlık adına yaptık. Onlar bizim
evlatlarımız. Kim söylüyor bunu? Köy muhtarı söylüyor
değerli arkadaşlarım.
Bakın değerli
arkadaşlarım, bir yanda 34 yurttaşını kaybetmiş
bir köyün duyarlılığına bakın bir yandan da güçlü
devlet olma iddiasında bulunan devletin adalet anlayışına
bakın. Bir yanda insaf bir yanda bağrına basma bir yanda
reddetme. Var mı bu ailelere bu hakkımız? Bu ailelere hepimizin
bir borcu var değerli arkadaşlarım. Onla,r bizi dinleyen aileler
Sesimizi duyun. Bu ses hiç bitmeyecek ve sonsuza kadar, adalet sağlanana kadar
devam edecek değerli milletvekilleri. Adalet gerçekleşene kadar,
failler yargı önüne çıkartılana kadar bu konu
kapanmayacaktır, insanlık vicdanı Uludereyi
unutturmayacaktır, unutturmayacağız değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
devletin bu tavrı karşısında biz şimdi gelen bir
önergeyi Meclis olarak niye benimsemeyelim? Niye benimsemiyorsunuz? Dün paralel
yapıyla ilgili bir önerge geldi. Bizleri suçluyorsunuz Paralel yapıyla
iş birliği yapıyorsunuz. diye. E, hepimiz kalktık, oy
kullandık Gelin, bu paralel yapıyı araştıralım.
diye.
Sevgili yurttaşlarım, burada,
dün gelen bir önergede, AKPliler paralel yapının
araştırılmasını reddetmiştir; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu, MHP Grubu, HDP Grubu paralel yapının araştırılmasını
istemiştir, AKP reddetmiştir. Tanıyın bunları.
NURETTİN DEMİR (Muğla)
İkiyüzlü bunlar, ikiyüzlü!
LEVENT GÖK (Devamla) Bunlar paralel
yapının ta kendisidir.
Bugün de gelen önergeyi biz
destekliyoruz. Dün getirdiğimiz önergeyi kapalı toplantı yaparak
sizlerden kaçırdılar ama vicdanlar büyüktür, vicdanlar gerçekleri
elbet görecektir. Uluderedeki ailelerimiz sakın ümitsizliğe
kapılmasın, arkasında demokratlar var, yurtseverler var,
devrimciler var, Cumhuriyet Halk Partililer var. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Sayın Naci
Bostancı, Amasya Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NAZMİ GÜR (Van) Naci Bey,
konuşacak bir şey bulacak mısın, yoksa on saniye mi
konuşacaksın?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uludere, geçmişteki otuz
yıllık çatışma döneminin halkalarından biridir. Bu
ülkede hayatını kaybeden 36 bin insan var. Bunların bir
kısmıyla görüştük gerek İnsan Hakları Komisyonunda
gerekse Çözüm Komisyonunda, ne tür acılar
yaşadığını gördük. Şırnakta bu
görüşmeleri yaparken Uludereden gelen insanlar da vardı, onlarla da
görüştük ve kucaklaştık. Bir ülkede barışı kurmak için acıları da ortak kılmak gerekir; bir ülkede
barışı kurmak için
geleceğe yönelik adaleti sağlamaya çalışırken
aynı zamanda geçmişe yönelik de bir adaleti sağlama
çabasına girmek gerekir. Acıları siyasal
çatışmanın, iktidar mücadelesinin bir kalkanı hâline
getirmek, Bu acılar sadece bize aittir. anlamı taşıyacak
şekilde üstüne kapanarak siyaset yapmak son derece yanlış olur.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Ya, Naci Hocam, acıları kapatalım diye, yaraları
saralım diye uğraşıyoruz be! Ne siyaseti ya! Adalet istiyor
insanlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Bu ülkede bu otuz yıllık süreye ilişkin yaşanmış
olan travmaları, acıları aşmaya çalışıyoruz,
hepimiz bunu yapmaya çalışıyoruz. Esasen çözüm süreci
dediğimiz hadise, birkaç yıldır devam eden bu olay, hepimizin de
neticelerinden memnun olduğu ve bir daha bu ülkede kanın
akmadığı bir güzergâhta yürümemizi sağlıyor. Burada
herkesin dikkat etmesi gerekir.
Elbette ki -biraz önce de söyledim-
geçmişe yönelik adalet ve geleceğe yönelik adalet, acıları
ortak hâle getirmek ve bu yaşanmış olanlara ilişkin
hesabı sormak, bir hukuk ve adalet anlayışını egemen
kılmak; bizim çabamız bu istikamettedir çünkü çözüm süreci
dediğimiz, o güzergâhın da gerektirdiği, bu ülkede yaşayan
herkesin hakkını ve adalet arayışını cevaplamak
şeklindeki bir siyasettir. Biz bunun farkındayız ama herkes
bilir ki, şu kürsüde konuşmanın ötesinde herkes aklıselimiyle
bilir ki bu güzergâhta yürümek kolay değildir. Bu ülkede çok çeşitli
karanlık dehlizler vardır, provokasyonlar vardır,
girişimler vardır; bunların bazen
şaşırtıcı yerlerden
kaynaklandığını da biliriz. Önemli olan bunları
aşmaktır, burada da iş birliği yapmaktır.
Aklıselim sahibi olan insanların, sağduyu sahibi olan insanların,
gerçekten bu ülkede bir daha kan akmasın, bir daha Uludereler
yaşanmasın isteyen insanların benim kanaatime göre yapması
gereken de budur.
NAZMİ GÜR (Van) Yani bir kere
yaptık bir daha olmaz mı diyorsunuz Naci Bey?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dün, biz burada Uludereyi gizlemek için o kapalı oturumu istemedik.
NAZMİ GÜR (Van) Ayıp,
ayıp! Böyle davudi bir sesle konuşuyorsunuz, kimseyi
inandıramazsınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Burada, Uludereye ilişkin birçok
tartışma yaşandı, hiç birinde kapalı oturum istemedik.
NAZMİ GÜR (Van) Timsah
gözyaşları dökme!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Kim ne söyleyecekse söylüyor. Şimdi de zaten Uludere üzerine
konuşuyoruz; kapalı oturum mu istedik? Hayır.
NAZMİ GÜR (Van) Senin
konuşmaya hakkın yok, hesap vereceksin; Uluderenin
hesabını vereceksin Naci Bey.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Niçin? Dün yaşanan başka bir şeydi.
NAZMİ GÜR (Van) Uluderenin
talimatını veren de hesabını verecek.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Dün burada yaşanan, muhalefetin öteden beri iç güvenlik yasasına
ilişkin olarak Biz bunu geçirmeyeceğiz. Bu yasa Meclisten
çıkmayacak. şeklindeki stratejisi neticesinde yaşanan bir
durumdu. Şunu anlarız: İktidar bir iç güvenlik yasası
getirmek istiyor muhalefet de itiraz ediyor. Programları farklı,
yaklaşımları farklı; elbette itiraz edecekler. Meclis ne
için var? Bu işlerin müzakeresini yapmak için var. Ama nasıl
yapacağız bu müzakereyi? Bağırarak çağırarak
yapmayacağız; sözle yapacağız, konuşarak
yapacağız, birbirimizi ikna etmeye çalışarak
yapacağız. Levent Bey diyecek ki Siz polis devleti kurmak
istiyorsunuz. Biz de diyeceğiz ki Getirdiğimiz yasanın polis
devleti kurmakla hiçbir alakası yok. Polisin devleti olmaz ama devletin
polisi olur. Bir ülkede asayişe, güvenliği ihtiyaç varsa
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Polis
devleti olmaz mı yani? Böyle bir kavram yok mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
iktidarın görevi, o asayişi ve güvenliği sağlamak için
gerekli yasaları çıkartmaktır. Biz de bunu söyleyeceğiz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Siz de buna inanıyor musunuz? Yani buna inanıyor musunuz Hocam?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Siz de söyleyeceklerinizi söyleyeceksiniz. Peki, sonuç ne olacak? İktidar
yaptıklarından sorumludur, muhalefet de yaptıklarından sorumludur.
Millet de kararını verecek, millet; yoksa Ben haklıyım,
ben güçlüyüm, sayımın azlığına çokluğuna bakmam
benim dediğim olacak. şeklindeki bir yaklaşım demokraside
olmaz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hitleri de seçtiler, Hitler de seçimle geldi canım. Hep millet
Elbette
milletin kararı önemli de, Hitler de seçimle geldi, Hitler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Diktatörlük, diktatörlük diye konuşanların kendi
kullandıkları yöntemin ve sonunda murat ettikleri neticelerin de
farkında olmaları lazım. Ben sayıma bakmam. Ben bunu
geçirtmeyeceğim. şeklinde bir yaklaşım olabilir mi?
Sonuçta millet karar verecek. Siz söyleyeceklerinizi söyleyeceksiniz, biz de
söyleyeceğiz. Bu yasa da yüce Meclisin takdirine gelecek, millet de
kararını verecek. Eğer uygulamalardan memnun olmazsa bize
diyecek ki: Kardeşim, siz diktatörlük kurmak istiyorsunuz -o
söylediğiniz laflar var ya, eleştiriler var ya- onları yapmak
istiyorsunuz. Siz iş başından gidin.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Diyor zaten, diyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Siz, ne güzel, demokrasiden yanasınız, sizi getirecek. Ama on üç
yıldır aynı lafları söylüyorsunuz, bu millet size prim
vermedi, sizin söylediklerinize inanmadı, bu tür sözleri gerçekçi
bulmadı.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara)
İnanmadığı için o kadar polis alıyorsun değil mi?
İnanmadığı için polis devleti kuruyorsun değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dolayısıyla adil olacağız, adil, siyasetin kurallarına
uyacağız. İç Tüzükten kaynaklanan bütün
haklarınızı kullanabilirsiniz elbette.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sağ ol,
sağ ol!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Sağ ol, Allah razı olsun!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ama kürsü işgali İç Tüzükten kaynaklanan bir hak mıdır?
Şimdi burada arkadaşlar diyorlar ki: Kürsünün başında 2
tane bayan milletvekili, bir de Mustafa Elitaş var. 3 kişi kürsünün
başında ne geziyor arkadaşlar?
SAKİNE ÖZ (Manisa) Mustafa
Elitaşa soracaksın.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Elitaşa sor, Elitaşa sor Hoca, Elitaşa sor, niye geziyor.
NAZMİ GÜR (Van) Mustafa
Elitaşın kürsünün yanında ne işi var? Utanmıyor mu
Mustafa Elitaş kadınları taciz ediyor?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Bir konuşma yapılırken 3 kişinin ne işi var?
Başkaları da etrafta. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 2 tane hanımefendinin kürsünün başında ne
işi var?
NAZMİ GÜR (Van) Nerede, nerede;
Elitaş nerede, onu söyle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Burada Meclisi yöneten Sayın Başkanımız konuşmak üzere
Elitaşı çağırmış. Gelmeyecek mi Elitaş?
NAZMİ GÜR (Van) Çağır,
buraya gelsin, yüzü varsa Meclise çıksın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Sizin sözcünüzü defalarca çağırmış, gelmemiş çünkü
oyalama taktiği güdüyorsunuz. Sonuçta çağıracak, kurallar belli,
sizin de uymanız gereken kurallar. Sayın Elitaş gelince de
burada konuşmasına fiilî bir müdahaleyle engelleme var, yaşanan
bu. Şimdi onu başka bir şekilde takdim etmenin manası yok.
Arkadaş, fiilî uygulamalara biz rıza göstermeyiz. İç Tüzükten
kaynaklanan haklarınızı sonuna kadar kullanın ama Biz bunu
geçirtmeyeceğiz. bunu kabul etmeyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Konuşursunuz, söylersiniz, sizi
dinleriz ama dinlerken de öyle bağırmak çağırmak, burada
bir tür tiyatro havası içerisinde konuşmak bunlar kıymeti olan
şeyler değildir, onu söyleyeyim. Şiddet, şiddet diyoruz
arkadaşlar. İnsanlar içi dolu sözler söyler ise kulaklar
açılır onları dinlemek için, bağırmasına gerek
yok ama anlamsız, böyle bağırarak çağırarak birtakım
kelimeleri zorla insanlara anlatmaya çalışırsanız,
insanın sadece aklı değil kulakları da şiddete itiraz eder
ve ben burada kimi konuşmaları dinlerken kesinlikle dinlemek
istemiyorum. Benim kulaklarım o şiddete itiraz ediyor, bu kadar
bağırmaya çağırmaya itiraz ediyor.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kendi
şiddetinize itiraz etmiyorsunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Onu Anayasayı askıya alanlara söyle.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) O
konuşmadan başka şiddet görmüyor musun, farklı şiddet
yok mu? Bu kadar mı yalan olur ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Shakespearen bir sözü var
arkadaşlar, Shakespeare diyor ki: Tiyatroyu öldüren tiyatro
yapmaktır. Öylesine teatral davranırsanız ki gerçekte burada
sadece tiyatro yapmış olursunuz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Tiyatro yapma öyleyse Hoca.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ve millet bunu görür.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Yapma öyleyse!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Gerçekten siz feveran mı ediyorsunuz, acı mı çekiyorsunuz, yoksa
acı üzerinden burada siyasal bir tiyatroyu mu sergiliyorsunuz? Millet bunu
görür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Biraz utanmak lazım ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) O
yüzden eğer bize söz söylemek istiyorsanız veya bir
başkasına veya kendi tabanınıza lütfen, bu söz söylemenin
şiddetten uzak, nüfuz edici bir dille olmasına dikkat edin.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ya onu Anayasayı askıya alana söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendi grubuna
söyle, dön onlara da söyle. Kim şiddet uyguluyor görüyorsun. Dön o tarafa
söyle Hocam.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bize
şiddet uygulayanlar bunu söylüyor ya, şiddet uyguluyorsunuz
akşamdan beri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dön o tarafa
söyle o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Biz, sizi dinlemek isteriz. Sizin konuşmalarınızı dinlemek
ve kıymetli muhalefetimiz acaba hangi tür katkıları yapacak diye
kulaklarımızı sonuna kadar açmak
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sen onu Anayasayı askıya alana söyle.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Dön şöyle, dön şöyle, şöyle bak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
o katkılarınızı beklemek isteriz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Edebiyat yaparak şiddetinizi örtemezsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ama böylesine kulaklarımıza bile blokaj yaptıran şiddet
dolu bir konuşmayı kabul etmeyiz, öyle bir konuşmayı insan
dinlemez, hiç kimse dinlemez.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Hoca, bu tarafa söyle.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Aynaya bak
şiddet arıyorsan.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Ya,
dün siz burada insanlara şiddet kullandınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dolayısıyla, arkadaşlar nezahet ve nezaket içerisinde
konuşmak, tartışmak ve bütün bu işleri bu şekilde
yürütmek, nihai hakemliği de millete bırakmak en adil
olanıdır. Hem söyleyeceksin hem yargılayacaksın hem hâkim
olacaksın hem de neticeyi söyleyeceksin. Böyle bir şey yok.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ya, onu Anayasayı askıya alana söyle, niye buraya söylüyorsun?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Yavuz
hırsız ev sahibini sorumlu çıkarır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Biz, Sebahat Hanım, sizinle komisyonda çalıştık.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Evet,
birlikte çalıştık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Çok nazik ve zarif bir insansınız.
NAZMİ GÜR (Van) Hadi oradan!
LEVENT GÖK (Ankara) Dün perişan
ettiniz bu kadını ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ondan mı
yere düşürdünüz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Çok da iyi müzakereler yaptık, iyi konuşmalar yaptık ama Allah
için sizin kürsünün başında olmamanız gerekirken ne işiniz
vardı?
NAZMİ GÜR (Van) Hadi oradan! Git
Elitaşına sor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Kadına şiddetten bahsediyorsunuz. Sayın başkan vekiline
buradan neler yapıldığını unuttunuz mu?
NAZMİ GÜR (Van) Başkan
vekili Elitaştan talimat
alıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dün siz yaptınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Fiilî durum yaratmak istediniz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Yaratan o.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Şiddet, sadece gözlerini açıp Başkası ne yapıyor?
diye bakmak değildir. Aynı zamanda ben ne yapıyorum, benim
yaptığım şiddet mi, değil mi? Ona da bakmak gerekir,
onu da değerlendirmek gerekir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Onu Anayasayı askıya alana söyle, Anayasayı askıya
alana!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Tabii, fiilî durum yaratmak, burada şiddet uygulamak, iktidarın
önerisi geçmesin diye her türlü tekniği, stratejiyi İç Tüzükten
kaynaklanmadığı hâlde kullanmaya kalkışmak kabul
edilemez. Yaşanan olaylar üzüntü vericidir ama unutmayın en
başta
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Süre bitti, devam ediyor daha!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
sizin olmak üzere herkesin sorumluluğu var.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bostancı.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın hatip ismimi
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika.
Sayın Buldan, aynı konuda
mı söz istiyorsunuz?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, hem grubumuza bir sataşma var hem de
Sayın Sebahat Tuncele ilişkin
bir sataşma var. Sayın Tuncele ayrı, bana da Grup Başkan
Vekili olarak ayrı
BAŞKAN Sebahat Tuncele söz
hakkı var. Sizin de gerekçenizi öğrenebilir miyim?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Grubumuza ilişkin de bir sataşma var, ben de ayrıca bir söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun, iki
dakika.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün burada
kadın iradesine yönelik yaşanan saldırıyı
kınayarak başlamak istiyorum.
AKP Hükûmeti sadece HDPli vekillere
değil, aslında kendi vekiline de Başkan Vekili olan Sayın Bahçekapılıya
yönelik de büyük bir şiddet uygulamıştır. Mustafa
Elitaş oturduğu yerden sürekli Ayşe Nur
Bahçekapılının burayı nasıl yönetmesi gerektiği
üzerinden sadece kendi önerileri konuşulsun diye baskı
uygulamış ve yaşanan sorunların temel nedeni bu hâle
gelmiştir.
Şimdi, sevgili arkadaşlar,
biz daha dün Özgecanın katliamı üzerinden burada kadına yönelik
şiddet konusunda o kadar laf söyledik ama bu ülkede bu Parlamento, bir kez
daha kadına yönelik şiddet uyguladı.
Şimdi, güzel sözler söyleyerek,
buradan edebi şeylere atıfta bulunarak bu şiddeti
gizleyemezseniz. AKP Hükûmeti sokakta, Mecliste, her yerde halka şiddet
uyguluyor. İç güvenlik yasa tasarısı yeni bir şiddet
yasasıdır. denildiği için, buna itiraz edildiği için,
burada bunun muhalefeti yapıldığı için, İç Tüzükten
kaynaklı haklarımız kullanıldığı için bugün
aslında şiddetle karşı karşıya kalıyoruz. Bu
kürsüyü dün AKP Hükûmetinin grup başkan vekili işgal etmiştir.
Sayın grup başkan vekilimiz burada konuşma yaparken gelip bizi
iterek burada işgal etmeye çalışmıştır ve
vekillerimizi darbetmiştir, bunun adı budur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Üstelik, bugün yanlış
beyanlarda bulunarak Kadınlar bizi taciz etti. deyip klasik erkeklik
siyaseti yürütmüştür.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Hasip Kaplan çiçek mi veriyor orada?
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Çünkü, bütün
erkekler kadınları öldürdüğünde, taciz ettiğinde, tecavüz
ettiğinde aynı şeyleri mahkemeler karşısında
ifade ediyorlar. Bugün, bir kez daha erkeklik gösterisi olarak, Elitaş
ekranların karşısına çıkarak aynı şeyi ifade
etmiştir.
Buradan bir kez daha ifade ediyoruz:
Biz, kadına yönelik her türlü şiddetin karşısında
duracağız. Biz, kadına yönelik şiddeti
meşrulaştıran paketlere de karşı olacağız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, burada hepiniz bağırıyorsunuz,
şiddet uyguluyorsunuz ve aslında bu şiddetin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL (Devamla)
mağdurları sizin belki eşleriniz ve çocuklarınız
aynı zamanda.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Buradan bir
kez daha bu saldırıyı kınadığımızı
ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Hasip Kaplan çiçek mi verdi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çiçek mi veriyordu Hasip Kaplan!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kes
ya!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çiçek mi veriyordu Hasip Kaplan?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kes
sesini be! Kes sesini!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen şiddet uyguluyorsun şimdi!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sen ne
diyorsun be!
BAŞKAN Sayın Tuncel!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sabahtan beri, dünden beri şiddet uyguluyorsunuz. Ayıp ya, ayıp!
Bir tane erkek şurada
Kadınlara yönelik saldırdınız
ya!
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim,
Elitaş kravat takmış, ceza indirimi talep edecek herhâlde
kadına karşı şiddetten!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, konuşmacı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kravat
taktığı için ceza indirimi yapabilir iyi hâlden!
NAZMİ GÜR (Van) Hangi suratla
konuşacaksın söyle bakalım!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen kendi suratına bak!
NAZMİ GÜR (Van) Tacizci!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
NAZMİ GÜR (Van) Hangi yüzle
konuşacaksın sen!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen!
NAZMİ GÜR (Van) Terbiyesiz adam!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sensin terbiyesiz! Ahlaksız!
NAZMİ GÜR (Van) Ahlaksız
sensin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ahlaksız!
NAZMİ GÜR (Van) Hangi yüzle
konuşuyorsun burada sen!
BAŞKAN Sayın Gür!
NAZMİ GÜR (Van) Dün iki
kadın arkadaşımızı darbettin sen, hangi yüzle
konuşuyorsun burada!
BAŞKAN Sayın Gür!
NAZMİ GÜR (Van) Hangi yüzle
konuşuyorsun burada!
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İnsan yüzümle konuşuyorum, terörist yüzümle değil!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kesin
sesinizi ya!
NAZMİ GÜR (Van) Senin yüzünü
biliyorum!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Bir
terörist varsa o da sizsiniz!
NAZMİ GÜR (Van) Faşist
yüzünü de biliyoruz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, hatip adımdan bahsederek Mustafa
Elitaş, bizim konuşmamızda, kürsüden bizi
uzaklaştırmıştır, bizim kürsüdeki söz
hakkımızı engellemiştir. demiştir.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Aynen
öyle yaptınız. Dünkü görüntüler çıksın, o görüntüler de
çıksın bakalım, Meclis Başkanımız
çıkartsın bu görüntüleri.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dün burada hiç hoş olmayan bir
hadise yaşadık. Terörle ilgili, terörün önlenmesiyle ilgili, toplum
huzurunun sağlanmasıyla ilgili yasaları düzenlerken
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Asıl terör sizin yaptığınız; sokakta
yapıyorsunuz, Mecliste yapıyorsunuz, her yerde yapıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
maalesef sokaktaki hareketin aynısını burada uygulamaya
çalışan bir zihniyetle karşı karıya geldik.
NAZMİ GÜR (Van) Dün ne
yaptığını anlat, ne yaptığını.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Meclis
başkan vekili beni kürsüye çağırdı. Ben kürsüye geldim,
konuşmama başlamak üzereyim
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Hakkın mıydı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
her zaman yaptıkları gibi, çocukları polisin önüne sürdükleri
gibi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Kürsüde başka birisi vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
panzerlerin önüne çocukları sürdükleri gibi iki kadın milletvekilini
burada getirip beni kürsüden indirmeye çalıştılar. (CHP
sıralarından Aaa sesleri, gürültüler.) Tutanaklar burada. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; HDP
sıralarından gürültüler)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kes
sesini ya! Yalan söylüyorsun. Ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yalanın kırk tanesi bir arada söylenmez. Tutanaklar ortada.
Ben buraya geliyorum, Meclis başkan
vekili beni konuşmaya
(Gürültüler)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Yalancı! Yalancı!
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) Hadi oradan, diktatörlük yapma ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Oturun yerinize, ben burada konuşuyorum! Kürsüye ne yapıyorsun sen, kürsüye
ne yapıyorsun? Kürsüde konuşan birini engellemeye
çalışıyorsun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Oradan inince AK PARTİ kulisine geç, oraya gelelim.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Yalan
söylüyorsun! Yalan! Yalan!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Dün kadın milletvekilleriyle gelip burada benim konuşmamı
engellemek üzere o kadın milletvekillerini malzeme olarak
kullandınız. Yazıklar olsun size! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Kadın haklarının konuşulduğu günde kadın milletvekillerini
tıpkı çocukları kullandığınız gibi buraya
getirip bana şiddet uygulamayı kendinize nasıl reva
görüyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar.)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Hâlâ
yalan söylüyor ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yazıklar olsun size!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sana yazıklar olsun! Sana yazıklar olsun!
Alkışladığınız için size de yazıklar olsun!
NAZMİ GÜR (Van) Yüzsüzlük!
Halkın önündesin, yüzün kızarsın, yüzün!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siz
burada sokakta yaptıklarınızın aynısını
burada uygulamaya çalışıyorsunuz ama biz buna müsaade
etmeyeceğiz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) İntikam alıyorsun, AK PARTİden de intikam
alıyorsun. Bakan olamadığın için yapıyorsun bunu,
bakan olmadığın için yapıyorsun.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Siz de
sokakta insanlara uyguladığınızın
aynısını burada uyguluyorsunuz. Devlet terörünü buraya
taşıdınız ya! Her gün şiddet uyguluyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Biriniz kafanıza mihver takıyorsunuz, biriniz başka bir şey
yapıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde terör estirmeye
çalışıp terörü yapanı biz olarak göstermeye
çalışıyorsunuz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Terörü
siz estiriyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sürekli yaptığınız mağdur edebiyatı gibi şu
anda da yaptığınız iş, tamamen Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, aynı, sokakta olduğu gibi, burada da terör estirmeye
çalışıyorsunuz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) Bakan olamadığın için yapıyorsun, AK
PARTİden de intikam alıyorsun.
NAZMİ GÜR (Van) Terörü sen
yapıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Buldanın bir söz
hakkı vardı, onu yerine getiriyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Ayrıca sataşma var Sayın Başkan. Ayrıca grubumuza
sataşma var.
BAŞKAN Müsaade ederseniz bir
derdimi anlatayım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Ayrıca ikinci bir sataşma da var.
BAŞKAN Siz buyurun kürsüye.
Gürültülerden dolayı hiçbir
şey duymadım, Sayın Buldanın konuşmasından sonra
tutanakları isteyeceğim, ona göre söz hakkını
değerlendireceğim.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Ne
tutanağı istiyorsun ya, hepsini açıkça söylediler yani.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Buldan.
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bir kere Elitaşın
-sayın demeyeceğim- şu anda burada yaptığı bile
bize sataşmadır, bize tacizdir, şiddettir; kadına yönelik
şiddettir sizin yaptığınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hadi
oradan!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
On kere çağırdı, on kere.
PERVİN BULDAN (Devamla) Dün
burada ben ve Sebahat Hanım kürsüdeyken geldiniz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kürsüde ben vardım!
PERVİN BULDAN (Devamla)
burada
ikimizi de iteklediniz ve bize şiddet uyguladınız.
HARUN KARACA (İstanbul) Kürsüde
ne işiniz vardı, önce onu söyleyin?
PERVİN BULDAN (Devamla) Sen
yalancının tekisin! Kamuoyuna bugün yalan bilgiler verdin! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
On kere kürsüye çağırdılar
PERVİN BULDAN (Devamla) Bugün
televizyon ekranlarına çıkarak kamuoyunu yanlış
bilgilendirdin ve yalan söyledin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Siz yalan
söylüyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayret bir
şey ya!
PERVİN BULDAN (Devamla) Sizin
yaptığınız sadece kadına yönelik değil, Türkiye
toplumuna, tüm Türkiye halklarına bir şiddettir, diktatörlüktür;
diktatörlüktür sizin yaptığınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yuh olsun
size, yuh! Ayıptır be!
PERVİN BULDAN (Devamla) Dün
burada İç Tüzük ve Anayasa ihlal edilmiştir. Bunun tek sorumlusu
sizsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Siz yaptınız, siz! Siz yaptınız bunu!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kürsüyü
işgal eden kim!
PERVİN BULDAN (Devamla)
Bakınız, bugün Elitaş televizyonda şöyle demiştir:
Sebahat Tuncel beni iteklemiştir. (AK PARTİ sıralarından
Doğru sesleri) Külliyen yalan. Buraya geldiniz ve bizi iteklediniz.
Yalan söylüyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Birisini yumrukluyordu, birisini orada!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sebahata sor,
Sebahata! Sebahat, doğruyu söyle!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Şiddet uygulayan sizsiniz, üzerine alçaklık yapmayın! Taciz eden
sizsiniz!
PERVİN BULDAN (Devamla)
Kadın milletvekilleri kendileri kendi kendilerini darbetmiştir.
dediniz, bu da yalan. Yalan söylüyorsunuz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sebahat,
doğruyu söyle!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Alçaklık yapıyorsunuz, alçaksınız! Doğruyu siz
söyleyin! Alçaksınız!
PERVİN BULDAN (Devamla)
Bakın, Sayın Musa Çam o arbede sırasında ayakları oradaki
mermere takıldı ve düştü. dediniz. Bu da yalan, siz
iteklediniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah, Allah!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yalan
söylüyorsun, yalan!
PERVİN BULDAN (Devamla) AKPli
milletvekilleri Sayın Çamı itekledi ve düşürdü, darp uyguladınız.
Dün akşam bu Mecliste kan döküldü! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sebebi sizsiniz!
PERVİN BULDAN (Devamla) Bütün
sorumlusu sizsiniz, sebebi sizsiniz! Açık söyleyelim, bu yasayı size
çıkarttırmayacağız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın
Buldan.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Hadi be! Hadi bakalım, göreceğiz kim
çıkarıyor kim çıkarmıyor! Tehdit ediyorsunuz be!
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tutanakları
inceleyeceğim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, inceleyecek bir şey yok, zaten açık
sataştı.
BAŞKAN Var çünkü hiçbir şey
duymadım.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Niye
duymuyorsunuz? Bize gelince duymuyorsunuz!
BAŞKAN Yirmi dakika sonra söz
hakkınız bakidir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sokakta yaptığı gibiyi nasıl duymadınız!
BAŞKAN Yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.27
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Demin kürsüden konuşan sayın milletvekili grubumuza yönelik
sataşma değil, ağır hakaretlerde bulunmuştur. Grubumuz
adına Sayın Sırrı Süreyya Önder cevap verecektir.
BAŞKAN
Sayın Buldan ona cevap vermemiş miydi?
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Hayır, Naci Bostancı Beyin yaptığı
konuşmaya cevap vermişti.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Önder.
Süreniz iki dakika.
Yalnız
konuşmanıza başlamadan önce şunu söylemek istiyorum.
Tutanakların bir bölümü elime geldi, diğer bölümü geldiği zaman
da durumu değerlendiririz. Sürenizi başlatıyorum.
Buyurun Sayın Önder.
4.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
kısa ve öz konuşacağım, iki üç şey. Bir: Sayın
Elitaş, bizim çocukları öne sürdüğümüzü ve terörist
olduğumuzu söyledi. Bir, Sayın Elitaş gelecek, grubumuzdan
kamusal alanda özür dileyecek. Dilemeli. demiyorum, bakın dileyecek.
İki: Kendisinin bakanı,
Başbakanı, Cumhurbaşkanı onun bu değerlendirmesini
taşımıyor olsa gerek, biz gittiğimiz her yerde terörist
olarak değil seçkin, saygın, demokrat halk temsilcileri olarak
muamele görüyoruz. Bu sözü bize değil, Başbakanına sorsun Sen
bu teröristlerle niye görüşüyorsun? diye. Ona göre de haysiyetli bir
tavır belirlemesini diliyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Üç: Çocuklara kimin ne
yaptığını
Kendi Başbakanının birinci gün
Polis burada hiçbir şey kullanmadı. deyip ikinci gün polis
kurşunuyla katledilen çocuklarımızın hesabını
önce bir kendi vicdanında versin.
Son olarak, bir daha
hiçbir vekiliniz, başta kadın arkadaşlarımız olmak
üzere -bu bir erkek egemen söylem değildir, bu bir yoldaşlık söylemidir,
bizim de müktesebatımızı en iyi siz bilirsiniz- hiçbir
vekilimize şiddet amaçlı bir kılıç mesafesinden fazla
yaklaşmayın, pişman olursunuz. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından Vay be! sesleri)
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin (10/436) ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım
III.-
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yalnız
yoklama talebi var.
Sayın
Gök, Sayın Aygün, Sayın Özgündüz, Sayın Çelebi, Sayın Toptaş,
Sayın
Serindağ, Sayın Akgöl, Sayın Öz, Sayın Demiröz, Sayın
Günaydın, Sayın Akar, Sayın Çetin, Sayın Susam, Sayın
Develi, Sayın Düzgün, Sayın Kaplan, Sayın Ekinci, Sayın
Tayan, Sayın Serter, Sayın Türmen.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin (10/436) ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- MHP
Grubunun, 12/6/2014 tarih ve 6280 sayıyla Adana Milletvekili Muharrem
Varlı ve arkadaşları tarafından, tarımsal
kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli
önlemlerin alınması; 25/6/2013 tarih ve 15368 sayıyla Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları tarafından, çiftçilerin
tarımsal sulama sorunlarının araştırılarak
çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi; 20/10/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki tarım ve
hayvancılıkla uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu
sorunların araştırılarak çiftçimizin üretim
sıkıntılarının giderilmesi, üretilen ürünlerin
değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin
araştırılması (10/191); amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18 Şubat 2015
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunda 18
Şubat 2015 Çarşamba günü (bugün) oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
12 Haziran 2014 tarih, 2014/6280
sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz,
Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşlarınca,
tarımsal kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli
önlemlerin alınması amacıyla,
25 Haziran 2013 tarih, 2013/15368
sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarınca, çiftçilerin
tarımsal sulama sorunlarının araştırılarak
çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla ve
20 Ekim 2011 tarih, (10/191) esas
numaralı, TBMM Başkanlığına vermiş
olduğumuz, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
arkadaşlarınca, ülkemizdeki tarım ve hayvancılıkla
uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu sorunların
araştırılarak çiftçimizin üretim
sıkıntıların giderilmesine, üretilen ürünlerin
değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin
araştırılması amacıyla verdikleri Meclis
araştırma önergelerimizin 18 Şubat 2015 Çarşamba günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu
önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, çiftçilerimizin konuşulacak
o kadar çok problemleri var ki bu ne on dakikaya ne yarım saate ne de bir
saate sığacak gibi değil ama mümkün mertebe on dakika
içerisinde, önemli gördüğümüz, en öne çıkan problemleri sizlerle ve
milletimizle paylaşmak istiyorum.
Şu anda çiftçilerimiz
dünyanın en pahalı gübresini, en pahalı mazotunu tüketmeye devam
ediyorlar hâlâ. Defalarca buradan dile getirdim. Hep
çıktığınızda diyorsunuz ki: Hep
eleştiriyorsunuz, eleştiriyorsunuz, eleştiriyorsunuz. Öneriniz
nedir? Hep önerileri de söyledim fakat bu önerileri alıp değerlendirecek,
bu önerileri kullanacak ve yerine getirecek bir vizyona da sahip değil bu
Hükûmet.
Şimdi, dedik ki: Bu çiftçiye
kullanabilmesi için ucuz mazot verelim. On iki seneden beridir ucuz mazot
vereceksiniz, hâlâ bununla ilgili bir adım atmadınız. Gübre
çiftçiye lazım olmadığı zaman 850 lira, çiftçiye lazım
olacağı zaman bir bakıyorsunuz 1.250 liraya çıkıyor.
Peki, 850 liraya kurtaran gübre nasıl oluyor da 1.250 liraya
çıkıyor? İşte serbest piyasada bunu regüle edecek bir
tedbiriniz olmadığı için çiftçi ne yazık ki dünyanın
en pahalı gübresini ve mazotunu kullanıyor.
Yine, burada defalarca söyledim, pamuk
üreticilerini koruyalım, pamuk ekimini teşvik edelim, pamuk
üreticileri mutlaka bu ülkede teşvik edilmeli ve pamuk ektirilmeli dedim,
bununla ilgili çözüm önerilerini de söyledim ama bir kulağınızdan
girdi, öbür kulağınızdan çıktı, hiçbirini dikkate
almadınız ama çıktığınız zaman diyorsunuz
ki: Eleştiriyorsunuz. Çözüm ne? Çözümü söylüyorum: Bakın, pamuk mutlaka
çiftçiye ektirilmeli. Pamuk bu ülkede hem endüstriyel bir bitki hem de istihdam
sağlayan bir bitki. Eğer biz pamuk üreticilerini koruyamazsak, bu
üreticileri pamuktan uzaklaştırırsak
Ki şu anda
yaptığınız politikalarla, uyguladığınız
politikalarla ne yazık ki çiftçi artık pamuk ekmekten vazgeçti.
Bakınız,
eskiden sadece Çukurova bu ülkenin pamuk ihtiyacını
karşılayabilecek kadar pamuk ekerken şu anda geçen yıl
üretilen pamuğun ancak yüzde 10unu karşılayabilmiş. Niye?
Çünkü pamuktan para kazanamıyor çiftçi, dolayısıyla da pamuk
ekmekten vazgeçiyor. Dedim ki burada: Gelin, pamuk hasadı başlamadan,
dışarıdan ithal gelen pamuğa fon koyalım ki ülkemize
rahat, kolay giremesin ama hâlâ hak getire, bir fon filan yok, hâlâ aynı
Suriye sınırı gibi kevgir olmuş durumda, hatta isteyen
istediği gibi pamuğu sırtına hararla vurup, getirip
Türkiyede işleyebiliyor. Ya, bu kadar basit bir şey olabilir mi?
Yani bizim çiftçimiz bu pamuğu üretebilecekken, bu gücü varken, bu bilgi
birikimi varken biz Yunanistanın, ABDnin, Hindistanın çiftçisine
para akıtıyoruz oluk gibi. Şu anda Türk çiftçisi ne yazık
ki pamuk ekmekten vazgeçmiş durumda.
Türkiye tekstil
ülkesi diyoruz değil mi? Bununla da övünüyoruz. Hakikaten Türkiyede iplik
fabrikaları, kumaş fabrikaları, özellikle birçok dokuma
fabrikası Türkiyenin ihracatına katkı sağlıyor. Peki,
kendi ihracatına katkı sağlayan bir kurumu, ham maddesini bir
başka ülkenin eline teslim eden bir ülke gördünüz mü siz hiç ömrünüz
boyunca? Ne yazık ki Türkiye şu anda bunu yapıyor. Biz diyoruz
ki Biz tekstilde dünyayla rekabet edeceğiz. ama ham maddeyi
dünyanın başka ülkelerinden alıyoruz kendimiz üretebilecek
durumdayken. Türkiye'nin 1 milyon 400 bin ton lif pamuğa ihtiyacı
var, Türkiye geçen yıl bunun 700 bin tonunu üretebildi, önümüzdeki
yıl 300 bin ton bile üretemeyecek Türkiye çünkü çiftçi pamuk ekmiyor
kardeşim, niye eksin ki yani zarar ediyor.
Yine çözüm
diyorsunuz ya, geçen burada Maliye Bakanı da vardı, ben oturdum,
yerimden söz aldım, söyledim, dedim ki: Çiftçinin pamuk priminin
artışıyla ilgili bir beklentisi var, gelin bu pamuk primini 75
kuruşa çıkartalım. Sayın Maliye Bakanı da buradan
kafa salladı Tamam. dedi. Hatta, Ekonomi Bakanı Adanaya
geldiğinde, orada ziraat odası başkanlarıyla, çiftçilerle
yapmış olduğu toplantıda Siz 1 lira diyorsunuz, biz 55
kuruş diyoruz, gelin bunun ortasını bulalım, 75
kuruşta anlaşalım. demişti. Ama, Hak getire, bu söz de
yerine gelmedi, dolayısıyla prim desteği de şu anda geçen
yılki fiyatın aynısı. Hani çözüm diyorsunuz ya, işte
çözüm, artıralım prim desteğini. Hâlâ çiftçi, bak, mısır
ekmedi, pamuk ekmedi. Ekim zamanı yaklaştı, on-on beş güne
kadar artık Çukurovada her şey ekilmiş bitmiş olur. Gelin,
bir Hükûmet kararnamesiyle bu rakamı 55 kuruştan 75 kuruşa çıkartalım
ve çiftçinin pamuk ekmesini sağlayalım. Eğer çiftçi pamuk ekmezse
yerine mısır ekecek. Türkiye'nin 6 milyon ton mısıra
ihtiyacı var, 10 milyon ton mısır üretecek.
Dolayısıyla, bir de açıyorsunuz ithalatın önünü,
Romanyadan, Ukraynadan, bilmem şuradan buradan tonlarca mısır
getiriyorsunuz -11-12 milyon ton mısır- bu ülkede mısır da
çiftçinin elinde kalacak, mısır üreticisi de zarar edecek. Aynı
zamanda, birkaç yıl sonra, mısır ekile ekile, ekile ekile
topraklar çoraklaşacak. Pamuk toprağı korur, pamuk toprağı
gençleştirir ama bunların hiçbirini anlayabilecek ne vizyon var bu
Hükûmette ne de uygulayabilecek zekâ var. Eğer uygulasaydı zaten,
bugüne kadar çiftçi bu mağduriyeti yaşamazdı. Defalarca
söylüyorum, gırtlağımı patlattım, burada
bağıra çağıra söylüyorum, buradan giriyor buradan
çıkıyor kardeşim, nasıl bir mantıktır bu ya?
Yani, çiftçi bu ülkede Suriyeliler kadar kıymetli değil mi? Çiftçinin
bu ülkede Rıza Sarraf kadar kıymeti yok mu? Çiftçinin bu ülkede
ayakkabı kutusunda para saklayanlar kadar kıymeti yok mu? Çiftçinin
bu ülkede milyarlarca dolarlık saray yaptıran birileri kadar
kıymeti yok mu? Hep çiftçiyi elinizin tersiyle öteliyorsunuz, ondan sonra
da buraya çıkıyorsunuz Efendim, biz şu kadar verdik, bu kadar
verdik
Kardeşim, biz sizin verdiğinizi istemiyoruz, üstelik cebinizden
de vermiyorsunuz, bu milletten aldığınızı, hatta
çiftçiden aldığınızın onda 1ini bile çiftçiye
vermiyorsunuz. Keşke çiftçiden aldığınızın onda
1ini çiftçiye verseniz çiftçi yine ihya olur ama çıkıyorsunuz, sanki
cebinden veriyormuş gibi Tarım Bakanı Ben şunu veriyorum,
ben bunu veriyorum
Ne veriyorsun sen kardeşim? Sen çiftçiye zulümden
başka bir şey vermedin.
Şimdi, bakın, yine sulamayla
ilgili defalarca söyledim, Çukurovada hâlâ sulanamayan bir sürü arazi var. Bir
Yedigöze Barajından bahsediyorsunuz, yıllardan beridir hep Yedigöze
Barajı bitecek, Yedigöze Barajı o bölgedeki toprakları
sulayacak. Önümüzdeki sene geliyor, önümüzdeki sene geliyor
Bu önümüzdeki
sene ne hikmetse, 30 Şubatta filan herhâlde, bir türlü gelmeyi bilemedi.
750 bin dönüm arazi susuz bekliyor, 750 bin dönüm arazi. Adam ekseniz adam
biter, bizim orada öyle bir tabir vardır. Böyle mümbit topraklar su
bekliyor, siz hâlâ bunun üzerinden yalan yanlış politikalarla
Efendim, önümüzdeki sene gelecek, önümüzdeki sene gelecek
Yeter artık yani
bir an önce bu Yedigöze Barajını tamamlayıp çiftçilerimizi
suyla kucaklaştırmamız lazım, o toprakların sulu
araziyle ekilip dikilmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, ben buradan söylemekten usandım, herhâlde siz
dinlemekten hiç usanmadınız ama çiftçinin problemlerini, çiftçinin
sıkıntılarını mutlaka çözmemiz lazım. Narenciye
üreticisi perişan, mısır üreticisi perişan, pamuk üreticisi
perişan -affedersiniz- hayvancılık yapan perişan, herkes sıkıntı
içerisinde. Bugün Ziraat Bankasından kredi alamazsa vallahi 1 dönüm tarla
ekecek çiftçi kalmaz ya yani bu duruma getirdiniz çiftçiyi. Lütfen bu
söylediklerimizi Hükûmet dikkate alsın, lütfen pamuk üreticilerini
desteklesin. Eğer biz endüstriyel manada iş yapmak istiyorsak,
efendim, tekstil sanayimizi daha da geliştirmek, daha çok para
kazandırmak istiyorsak pamuk ekimini desteklememiz lazım. Pamuk
ekiminde Türkiye bir dönem pamuk ihraç eder durumdayken şu anda
dünyanın en büyük pamuk ithalatçısı. Biz çiftçimizi Çin kadar
bile koruyamadık, Çin kadar. Çin Ben bu sene pamuk ithalatını
yasaklıyorum. dedi, dünyada pamuk fiyatları birdenbire dibe vurdu.
Biz bunu bile yapamadık, bir fon bile koyamadık ya. Allahtan korkun.
Yani, bunu yapmak bu kadar zor mu? Bir fon koymak bu kadar zor mu?
Çiftçi perişan, çiftçi
sıkıntı içerisinde. Sizin bir eliniz yağda bir eliniz
balda. Efendim, 1.100 odalı saraylarda oturmaya devam edin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili
Sayın Altan Tan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçici tarım
işçilerinin sorunlarıyla ilgili bu kürsüden defalarca konuştuk;
tüm muhalefet partilerinin bu konuyla ilgili önergeleri geldi ama maalesef,
yine, AK PARTİ her zaman yaptığı gibi bu önergeleri gündeme
almadı.
Değerli arkadaşlar,
Tarım Bakanlığının kendi rakamlarına göre,
şu an Türkiyede 1 milyonun üzerinde geçici tarım işçisi var.
Mevsimi geldiği vakit, bunlarla ilgili haberler bir müddet için
basında yer alıyor, ondan sonra da bu insanlar yine maalesef
kaderlerine terk ediliyor.
Biliyorsunuz, en son, yine, tarım
işçilerini taşıyan bir minibüs devrildi. 20 kişinin
üzerinde şahıs doldurulmuştu bu minibüsün içerisine. Normalde 9-10
kişi alabilecek bir araca 20 kişinin üzerinde kişi binince
dengeyi kaybetti ve 18 kişi hayatını kaybetti.
Tabii, her zaman
yaptığımız gibi, işte, en son Mersindeki cinayet
gibi, üç gün, beş gün bütün ülke bu mevzuyu konuşuyoruz, tartışıyoruz,
ağlıyoruz, ah vah feryat ediyoruz; ondan sonra da o gündemden
çıktıktan sonra bir kenara bırakıyoruz, bir daha da dönüp o
konuyla ilgilenmiyoruz.
Geçici tarım işçilerinin
önemli bir kısmı da Kürt vatandaşlarımızdan
oluşuyor. Bunlar kendi memleketlerinde iş bulamadıkları
için, yoksul ve perişan bir durumda oldukları için mevsiminde
fındık toplamak veya diğer meyveleri, sebzeleri toplamak, ekmek,
pamuk hasadında, pamuk toplanmasında bulunmak üzere ülkenin
değişik yerlerine gidiyorlar. Bir dönemde,
hatırlarsınız, bunların Ordu iline girişleri
yasaklandı. Yani, sorunlar sadece ekonomik değil. Ve bunlara verilen
günlük yevmiye 25 lira ila 30 lira civarında. Bu konular çok gündeme
geldikten sonra 2010 yılında Hükûmet bir genelge yayımladı
ve bu genelgeye göre il koordinasyon kurulları kuruldu ve bu koordinasyon
kurulları belli bir fiyat belirlemeye başladı. Bu fiyatlar bile
geçen sene itibarıyla en yüksek olan illerde ve yerlerde 30-35 lira
civarında.
Bu insanların barınma
sorunları var, düşük ücret sorunları var. Mevsim içerisinde
henüz okullar tatil edilmediği için aileleriyle beraber çalışmak
zorunda kalan, bırakılan 10, 12, 13 yaşlarındaki
öğrenciler var. Yani, dolayısıyla, bir eğitim öğretim
sorunları da var. Bunların sağlık sorunları var.
Bunların gittikleri yerdeki çevrede bulunan köylülerle, halkla,
şehirle sosyal problemleri var; var, var, var, var. Bütün bunları
defalarca rakamlarla, belgelerle, evraklarla, hatta daha dikkatinizi çeksin
diye -çünkü magazinden hoşlanıyorsunuz- gazete kupürleriyle önünüze
koyduk ama maalesef bugüne kadar bunlarla ilgili ciddi hiçbir düzenleme
yapılmadı.
Bu işçi
ihtiyacı da hâlen devam ediyor. 1 milyonun üzerinde geçici tarım
işçisine ihtiyaç var. Bugün bu işçileri çalıştıranlar
da ya bu işçileri kendi bölgelerinden bir şekilde temin edecekler
veya dışarıdan getirecekler. Tersinden düşünelim, kendi
ilinden, kendi ilçesinden çıkıp 1.000 kilometre, 1.500 kilometre
öteye çalışmaya gidenler ya kendi bölgelerinde bir iş sahibi
olacaklar veya mecburiyetten dolayı tekrar başka bölgelere gidip
çalışmak zorunda kalacak. Onun için, bu makûs kaderi, bu kötü talihi
düzeltmek bizim elimizde. Kimin? Hükûmetin, iktidarın, siyasetin elinde.
Bununla ilgili doğru düzgün bir Meclis araştırması
eğer yapılabilirse
Ki bundan evvel komisyonlar kurulmuştu
burada fakat yine maalesef Hükûmet bununla ilgili ciddi kanunlar, yönetmelikler
çıkarmadı, çıkaramadı.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, yine 2010 senesinde Hükûmetin çıkardığı
genelgede aracıların bu işçilerden para alamayacağı
hükmü getirildi. Peki, bunu nasıl kontrol edeceksiniz? Nasıl
toparlayacaksınız? Veya aracısız, bu işleri organize
eden kurumlar, kuruluşlar, birimler olmadan bu insanlar nasıl
toplanıp nereye gidecek, nerede kalacak, nasıl çalışacak,
ne kadar ücret alacak? Dolayısıyla, çalakalem bir yönetmelik
çıkarmanızla Ben yaptım, oldu; ben yazdım işte, bunu
yasakladım. demenizle de bu işler yasaklanmıyor, olmuyor. Bu
işin ciddiyetine uygun bir çözüm bulmanız lazım. Tabii, bunun
esas, en doğrusu ne? En doğrusu, insanların kendi
yaşadıkları yerlerde, doğdukları yerlerde,
hayatlarını devam ettirdikleri yerlerde iş sahibi olmaları.
İşte, biraz evvel Türkiyedeki pamuk üretimiyle ilgili,
mısır üretimiyle ilgili Çinden Mısıra kadar mukayeseli
örnekler verildi.
Türkiyede 24 milyon hektar ekilebilir
tarım arazisi olduğu söyleniyor istatistiklere göre. Bunun maalesef ancak
5 milyon hektarı sulanabilir arazi ve bu 5 milyon hektara ilaveten, bu,
yıllardır bütün hükûmetlerin dillerine doladığı,
Güneydoğu Anadolu Projesi, GAP projesi bitirilebilmiş olsaydı,
sadece GAPın birinci kısmında sulanabilecek alan miktarı 1
milyon 800 bin hektar yani 18 milyon dönüm. Daha sonra, Suruç Projesi buna
ilave edildi, birkaç proje daha ilave edildi. Şu an, bu ilave edilen
rakamlarla birlikte bu 5 milyon sulanabilir araziye 2,5 milyon hektar daha bir
ilave söz konusu ve yine, bütün cumhuriyet hükûmetlerinin verdikleri rakamlara
göre, böyle bir sulama gerçekleştiği vakit 3 milyon 800 bin
kişiye iş imkânı doğacak. Bu, bugün yaklaşık bir
aileyi 5 nüfus olarak hesaplarsanız ki bölge ortalaması bunun çok
üzerindedir- 20 milyonluk bir nüfusun kendi yaşadığı yerde,
doğduğu yerde iş imkânı bulup hayatını devam
ettirebilmesi demektir. Şu an bu bölgede yaşayan nüfus 7 milyon, yani
13 milyon da yine dışarıdan tersine göç gelmesi gerekiyor
eğer bu tüm cumhuriyet hükûmetlerinin verdikleri rakamlar doğru ise.
Değerli arkadaşlar, peki, bu
kanallar niye bitmiyor, niye bitirilemiyor? Defalarca burada dile getirdim:
Bakınız, AK PARTİ Hükûmeti Şu kadar bin kilometre duble yol
yaptım, bu kadar otoyol yaptım, İstanbulda Marmarayı
şu kadar ayda bitirdim, üçüncü boğaz köprüsünü seneye açıyorum,
dünyanın en büyük havaalanını şu kadar zamanda
bitiriyorum. diye sürekli propaganda yapıyor, halk tabiriyle hava
atıyor. Peki, GAP bünyesindeki 20 milyon nüfusa hitap edecek, 3 milyon 800
bin kişiye iş imkânı sağlayacak bu kanallar,
barajların kanalları niye bitmiyor, niye bitirilemiyor? Hükûmetin
verdiği rakam bunlar için 12 milyar doların lazım olduğu.
Peki, bu 12 milyar doları bu on üç senede niye bulamadınız,
nasıl bulamadınız? İzahat yok, maalesef izahat yok.
Barajların yüzde 90a yakını bitirilmiş durumda şu an,
sulama kanallarının ise yüzde 20si bitmiş durumda. Yüzde 80i
bitmedi, bitirilemedi, bitirilmiyor, çünkü batıya göç tekrar teşvik
ediliyor.
Urfada Arap
vatandaşlarımızın yoğunluklu olarak
yaşadığı Harrana ilk olarak su verildi ve şu an
Urfanın göçü durduğu gibi, Türkiye'de nüfus artış
hızı en yüksek illerden biri Urfa; göç durdu Urfada, rakamsal olarak
durdu. Evvelki sene bütün bir Diyarbekir vilayetinin nüfusu 15 bin
artmışken Urfanın nüfusu 45 bin arttı. Yan yana 2 vilayet,
bütün sosyoekonomik değerleri, yapıları, coğrafyası
aşağı yukarı birbirine yakın.
İşte, değerli
arkadaşlar, maalesef, bilinçli bir şekilde bölgedeki halkın
yerinde kalıp varlığını, kültürünü
korumasını engellemek için bu kanallar yapılmıyor,
asimilasyondan dolayı, bölgenin kalkındırılmak
istenmemesinden dolayı göç özendiriliyor, göç kapısı açık
tutuluyor ve bu sulama kanallarının yüzde 80i de hâlâ, koskoca
Türkiye Cumhuriyeti için komik bir rakam olan 12 milyar dolar yüzünden duruyor,
ki kaldı ki bu kanallar yüzde 50 indirimle yapılıyor, gerçek
rakamı, bitirilme rakamı 6 milyar dolar. Ve bir elektrik sorunu var,
evlere şenlik; elektrikler her gün kesiliyor, firma ile halk
karşı karşıya, devlet ortada yok; topraklar
tuzlanıyor, pamuk primi artırılmıyor, mazot desteği
verilmiyor; dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor çiftçiler.
Dert çok, inşallah tekrar bir fırsat olursa huzurlarınıza
gelirim.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tan.
Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın
Gökhan Günaydın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara)
Teşekkür ederim.
Türkiyenin
yaşadığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yaşadığı bu sıcak gündem içerisinde tarımı,
hayvancılığı konuşmak belki Ankara siyasetçilerine
garip gelebilir. Kravat takıp buralarda gündemden kopan insanlar Niye
tarımdan, hayvancılıktan, köylüden, işçiden bahsediliyor?
diye sorabilirler. Oysa, Türkiyede milyonlarca insan bu alanda yaratılan
inanılmaz yanlış ve kasıtlı politikalar nedeniyle
sürüm sürüm sürünüyor. Bizim de görevimiz burada kavga etmek, burada bir
kayıkçı kavgasının tarafı olmak değil,
memleketin, halkın gerçek sorunlarını dile getirmek.
İşte, onun için bazı şeyler anlatacağım, ancak
geçen konuşmamızda, bir hafta evvel, bu gökyüzü altında söylenmemiş
bir şey bırakmamıştık.
Ben kabaca tekrar edeyim. AKPnin
devriiktidarında, on iki yılda, tarım ve gıda
ithalatına bu memleketin ödediği para 300 katrilyon liradan
fazladır. Ben, AKPli vekillerin önemli bir bölümünün matematikle
arasının kötü olduğunu çok iyi biliyorum. Açsınlar
TÜİKin rakamlarına baksınlar, biraz utanma varsa
utansınlar. Bu memleket on iki yılda 310 katrilyon lira tarım ve
gıda ithalatına sizin yüzünüzden para ödedi. Bundan daha büyük utanç
olur mu? Bu memleket her yıl 4 milyon ton buğday ithal ediyor.
ÖNDER MATLI (Bursa) Un, un!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ya,
bilmeden bağırma Un, un. diye, 50 kere anlattım, bir kez daha
söyleyeyim sana; un ihracatından kazandığınız para 6
milyar dolar, buğday ithalatından kaybettiğiniz para 9 milyar
dolar. Bir daha söyleyeyim mi? Buğday ithal etmek için 9 milyar dolar para
ödüyorsun, un ihracatından 6 milyar dolar para kazanıyorsun. Bu AKP
modeli dış ticaret, oradan bağıracağına
azıcık rakamlara bak ya! Azıcık sorumluluk sahibi ol ya!
Yeter ya, bu kadar anlattık, hâlâ mı bu yalanlar!
Bazı rakamları daha söyleyeyim,
sadece on iki yılda 800 bin ton soya ürettiniz, 12,5 milyon ton, yani 15
katı soya ithal ettiniz. On iki yıldaki başarınız
budur, hiç utanmıyor musunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) O
nasıl laf ya?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Gelirsin
lafını söylersin.
Bir daha söylüyorum, hiç utanmıyor
musunuz?
800 bin ton soya üretip de 12,5 milyon
ton soya ithal etmekten utanmıyor musunuz? Bir kez daha söylüyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Ayıp bir şey ya!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ayıp
olan bunları sorgulamamanız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hayret bir şey ya!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ben
pamuktan bahsedeyim. 9,5 milyon ton pamuk ürettiniz, 8 milyon ton pamuk ithal
ettiniz, çünkü siz bu memlekette üretimi unuttunuz, çiftçiyi unuttunuz. Yat
sahiplerine 1,5 liradan mazot verirken, çiftçiye 4 liradan mazot satmaktan
utanmadınız. Onun için bu memleket üretimden koptu. Kaynak nerede?
diye bize sorarken, kendinize saraylar yaptırmakta hiçbir tereddüt
göstermediniz. İşte, bunları ben buradan söylemek
zorundayım.
Şimdi, ben bakıyorum bu
tabloya, on iki yıllık iktidarda bir memleket nasıl bu kadar
kötü yönetilebilir? Bu Tarım Bakanlığının kadrosu kim?
Mehmet Mehdi Eker, Diyarbakır Milletvekili, on bir yıldır Tarım
Bakanı olmakla övünüyor; işte
bu tablonun ana sorumlusu. AKP milletvekilinin görevi buradan saçma sapan laf
atmak değil, On bir yıldır ne yaptın? diye bu adama
sormak. Yardımcısı kim? Yardımcısı mimar, eski
AKP Milletvekili Kutbettin Arzu; mimar Bakan Yardımcısı. Mimar
ne kadar anlarsa tarımdan o da o kadar anlıyor.
Devam edeyim: Hayvancılık
Genel Müdürü Mustafa Kayhan. Kim bu arkadaş? İstifa etti AKPden
milletvekili olmak için. Hayvancılığı mahvettiği
yetmedi, şimdi bir de gelsin, Meclisi mahvetsin. Döneminde yaptığını
söyleyeyim: 3,5 milyon baş hayvan ithal edildi döneminde. Eskiden Türkiye
dışarıya hayvan satarken, 1980de 1 milyon mandası varken
bu memleketin şimdi 118 bin mandası var. 1980de bu memleketin 29
milyon keçisi var, bugün 19 milyon keçisi var. Hepsi sayenizde olmuştur.
Şimdi, Mustafa Kayhan bu başarılarını Mecliste devam
ettirecek, AKPden vekil olacak, hiç şaşırmadım. Peki, bu
arkadaş sizce genel müdür maaşıyla yetinmiş midir? Elbette
yetinemez. Bir zavallı genel müdür maaşıyla nasıl
yetinebilir? Ne yapmış? Hemen gitmiş, Jokey Kulübünde Yönetim
Kurulu üyesi olmuş.
Devam edelim: Mehmet Halis Bilden,
TİGEM Genel Müdürü. Nereli arkadaş, nereli? E, Tarım
Bakanlığında genel müdürse Diyarbakırlı.
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa)
Mardinli, Mardinli, Diyarbakırlı değil.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Diyarbakırlı.
Mardin doğumlu, kardeşim. İlkokulu, ortaokulu, liseyi
Diyarbakırda okumuş.
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa)
Mazıdağılı.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Gelirsin,
beraber bakarız.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Yazık,
kendi adamlarını bile tanımıyorlar.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bu Mehmet
Halis Bildenin müktesebatı nedir? Bu arkadaş da mimar, bu da
mimarlıkta kazandığı engin birikimi TİGEMe
aktarıyor. Sadece TİGEM değil ki, yaptıklarını
ben size söyleyeyim: Adana, Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlıklarında İmar Daire Başkanlığı
yapmış, Et Balık Kurumu Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu
Başkanlığı yapmış. Tarım
Bakanlığında İdari ve Mali İşler Daire
Başkanı, Tarım Bakanlığında Personel Genel
Müdürü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Diyarbakır Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu Üyesi, TİGEMin Genel Müdürü.
Yani, bu arkadaş personelden anlar, idari ve mali işlerden anlar,
etten anlar, mimarlıktan, imardan anlar, en son da TİGEMden
anlıyor. Niye Türkiye'de tohumculuk yerlerde sürünüyor? Çünkü Mehmet Halis
Bilden orada Genel Müdür. Bu kadar açık. Yani, bu memlekete
verdiğiniz zararı şu kadroları okuduğumuz zaman
işte sizlere gösterebiliyoruz.
Devam edelim: Nizamettin Ekinci,
Personel Genel Müdürü. Bu arkadaş -şimdi beni düzeltebilirler- istifa
etti. Elbette istifa etti. Ne için istifa etti? AKPden milletvekili olmak
için. Hangi ilden, hangi ilden? Diyarbakırdan, başka nereden olur,
Diyarbakırdan milletvekili olacak. Peki, bu vatandaş acaba
başka yerlerde yönetim kurulu üyelikleri yapmış mı? Dünya kadar
yerde yönetim kurulu üyelikleri var bu arkadaşın çünkü tek
maaşla bunların hiçbiri geçinemez. Personel genel müdürlüğü
yapmış, ÇAYKUR Yönetim Kurulu Üyesi, TMO Yönetim Kurulu üyesi.
Şimdi ben soruyorum: Bu vatandaş ayda kaç para maaş alıyor?
Asgari ücretin 890-940 lira olduğu bir yerde bir genel müdürün 3 yerde
yönetim kurulu üyeliği yaparak 20 bin lira maaş alması hak
mıdır, adalet midir? Ben size soruyorum bunları. (CHP
sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Sayın vekil, doğru bilgi vermiyorsunuz, bir
tanesinden alır sadece.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) -
Arkadaşlar, at yarışlarında yaptıklarınız
orta yerde.
Bir de ben şunu söyleyeyim: Ben
diyorum ki
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Bile bile yanlış bilgi veriyorsunuz yani.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ne
diyorsunuz anlamıyorum da biraz sonra söylerseniz, söylediğiniz her
şeye cevap veririm, hiç merak etmeyin. Bizde iftira olmaz, biz
olanları söylüyoruz.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Doğru bilgi verin bizlere.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ayda 20 bin
lira maaş alıyor, 19 bin lira alsın, sen haklısın,
anlatabiliyor muyum? Bu kadar açık söylüyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) 3 tane birden alamaz. Alamayacağını
biliyorsunuz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ha, 20 bin
lira ne ki, helal olsun. diyorsan, onu ayrıca anlatmamız lazım
size.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Alamayacağını biliyorsunuz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şimdi
devam edelim arkadaşlar. Bu vatandaş
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Yalan bilgi veriyorsun.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bak, yalan
bilgiyi sen verebilirsin ama ben burada söylüyorum
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Yanlış bilgi veriyorsunuz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) -
sen bana
gel deki
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Sen diyemezsin, siz deyin.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
ÇAYKURdan maaş almıyor, TMOdan maaş almıyor. de ben de
burada özür dileyeyim, anlatabiliyor muyum? Öyle laf atarak bir yere
varamazsınız.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Sayın
vekil, doğru bilgi vermiyorsun, 3 yerden birden alamaz.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Bir müdahalede bulunmayacaksınız herhâlde Sayın
Başkan. Başkan meşgul, Başkanın kafası
dağınık, orada sorun yok.
Peki,
arkadaşlar, ne yaptınız? Bu kadar Diyarbakırlı
çalıştığına göre GAP bölgesinde önemli yatırımlar
yapmış olmalı, değil mi? Hemşehrilerine
yardımcı olmalılar. GAPa 11,5 milyar lira para
aktardınız. Nereden, biliyor musunuz? İşsizlik Fonundan
aldınız, İşsizlik Fonundan. Yani, kendinize yemeye gelince
para var ama GAPa gelince gözünüzü diktiğiniz tek yer İşsizlik
Fonu. Ne yapmışsınız? GAPta 1 milyon 700 bin dönüm alan
sizden su bekliyor. Ne kadar alana su getirilebilmiş? 411 bin hektara.
Yani, yılda ortalama 19 bin hektar alana su götürebiliyorsunuz. Bu
yatırım hızıyla gidilirse altmış altı
yıl sonra GAPtaki bütün alanlar sulanabilecek. Siz neyle övünüyorsunuz
kardeşim? Yatmakla mı övünüyorsunuz? Yediğiniz paralarla mı
övünüyorsunuz? Bunların hepsini açık açık ifade etmemiz
gerekiyor, çok açık söyleyelim.
Bakın, ben bir
şiirle bitireceğim, o şiir de şöyle:
Yiyin efendiler yiyin, bu
han-ı iştiha sizin,
Doyunca,
tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı
memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu,
hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı
hâlini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun
düşünmeyin haramını, helalini...
İşte, siz
busunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı
Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN AKGÖL (Hatay)
Bir sürü uyduruk kâğıt getirdin.
SALİH KOCA
(Eskişehir) Evet, arkadaşlar, bir sürü uyduruk kâğıt
getirdim, doğru söylüyor.
HASAN AKGÖL (Hatay)
Bir sürü uyduruk kâğıt.
SALİH KOCA
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi grup önerileri.
HASAN AKGÖL (Hatay)
Şimdi dinleriz, rakamları dinleriz.
SALİH KOCA
(Devamla) Hepsi, hepsi.
HASAN AKGÖL (Hatay)
Dinleriz, dinleriz.
SALİH KOCA
(Devamla) Tamamı 5 tane birleşmiş grup önerileri;
doğrudur, teşekkür ederiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Birleşen grup önerileri
farklı konuları ele almakla birlikte, bunların içerisinde en
önemlisinin mevsimlik işçiler konusu olduğunu belirtmek istiyorum.
Gerçekten, Türkiyenin, 2002-2015 yılları arasında her alanda
çağ atladığı gibi, tarım alanında da çağ
atladığını tüm milletimiz takdir ediyor. Burada bu takdiri
milletimiz yapıyor ve milletimiz de inşallah birkaç ay sonra
yapılacak olan önümüzdeki seçimlerde de bunu tekrar yapacak, bunu hepimiz
görüyoruz.
İktidarımız döneminde
ülkemizin tarımı yıllık ortalama Avrupa Birliği
tarımına göre 10 kat daha fazla büyümüş durumda ve tarımsal
hasılamız da Avrupada 1inci sıraya yükselmiş durumda.
2002 yılındaki toplam tarımsal hasılamız 23,7 milyar
dolarken bugün 61 milyar dolara çıkmış durumda. Bugün
birtakım çalışmalarla birlikte düne göre çok daha iyi bir
noktaya geldiğimizi hepimiz görüyoruz ve tarımın istikrarlı
bir şekilde büyüyerek çiftçilerimizin yüzünü güldüren güçlü bir ekonomik
sektör hâline geldiğini de bugün görüyoruz. Yine, 2002 yılında
1,8 milyar lira tarımsal desteğin 2015 yılında
yaklaşık 15 milyar liraya çıkacağını ve tüm
çiftçilerimize verileceğini burada belirtmek istiyorum.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Bütçeyi de
bilmiyorsun, bütçeyi de!
SALİH KOCA (Devamla) - 2003-2014
yılları arasında da yaklaşık 70 milyar liralık
tarımsal destek verildiğini özellikle ben belirtmek istiyorum.
HASAN AKGÖL (Hatay) Sen fiyat ver,
fiyat, desteği boş ver!
SALİH KOCA (Devamla) - 2023
hedeflerimiz kapsamında ise tarımsal hasılamızın 150
milyar dolara, tarımsal ihracatımızın ise 40 milyar dolara
çıkmasını beklemekteyiz. Evet, bu hasılalarımız,
bu hedeflerimiz de yine AK PARTİnin hedefleri.
HASAN AKGÖL (Hatay) Bu söylediklerine
sen inan, ondan sonra konuş!
SALİH KOCA (Devamla) - Birileri
için rüya bile olsa, birileri için hayal bile olsa, AK PARTİ bugüne kadar
göstermiş olduğu hedeflere nasıl ulaşmışsa, ben
inanıyorum, milletimiz de inanıyor ki bu hedeflere de inşallah
hep birlikte ulaşacağız, çıkacağız. Yine, bu
dönemde tarımsal faizsiz finansman destek ödemeleri başladı,
tarımsal kredilerimiz artırıldı ve Türk tarımı
artık küresel bir aktör hâline geldi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; elbette ki mevsimlik çalışan işçilerimizle
ilgili olarak, çalışanlarımızla ilgili olarak birtakım
sıkıntılar varsa, birtakım problemler varsa bu problemlere
çözümü de, bu problemlere çareyi de yine AK PARTİ bulacak, AK PARTİ
iktidarları bulacaktır. Bu anlamda, bundan önceki dönemde mevsimlik
işçilerimizin sorunlarıyla ilgili olarak 4 grubumuzun da ortak
önerisiyle bir araştırma komisyonu kuruldu ve şu anda
araştırma komisyonumuz, mevsimlik çalışan
işçilerimizin sorunlarıyla ilgili olarak
çalışmalarını yürütüyor ve inşallah, hem Genel
Kurulumuzu hem de kamuoyunu çalışmaları sonucunda detaylı
olarak bilgilendireceklerine inanıyoruz. Dolasıyla, ben, Meclis
araştırmasına gerek görmüyorum çünkü şu anda fiilî olarak çalışan
bir komisyon var.
Ben bu vesileyle tekrar yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bizim imzalarımızın havi olduğu,
milletvekillerimizin ıslak imzasını havi ve Meclis
Başkanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
havale edilmiş bu Meclis araştırma önergelerini uyduruk olarak
nitelendiren bu milletvekilinin, bu
imza sahiplerinden ve Milliyetçi Hareket Partisinden, kürsüde özür dilemesini
rica ediyorum.
SALİH KOCA (Eskişehir) -
Sayın Başkanım...
BAŞKAN Buyurun Sayın Koca.
SALİH KOCA (Eskişehir)
Sayın Başkanım, şimdi, benim burada söylemiş
olduğum, Milliyetçi Hareket Partisinin durumuyla ilgili değil.
Değerli
arkadaşımızın -elimde herhangi bir belge olabilir, bilgi
olabilir- bu belge ve evrakların ne olduğunu bilmeden bu şekilde
sataşmış olmasına karşı söylenilmiş bir
sözdür, bir cevaptır.
HASAN AKGÖL (Hatay) Söylediğim
haklı çıktı. Ben önergelere uyduruk demedim, elinde saçma sapan
bilgiler var dedim.
FARUK BAL (Konya) - Açıkça
uyduruk dedi efendim, açıkça.
BAŞKAN Dinliyorum.
Lütfen...
OKTAY VURAL (İzmir) Zırva,
tevil götürmez efendim. Lütfen sözünüzü geri alın.
BAŞKAN Bir dakika...
OKTAY VURAL (İzmir) Uyduruk
sensin.
BAŞKAN - Sayın Koca, siz,
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisiyle ilgili kâğıtlar
hakkında mı uyduruk belgeler dediniz?
SALİH KOCA (Eskişehir)
Hayır Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Önergeler
dedi.
BAŞKAN Sayın Vural, bir
dakika, dinleyeyim.
FARUK BAL (Konya) Özür dileyecek.
SALİH KOCA (Eskişehir)
Arkadaşlar, Sayın Başkanım, kastım, bu değildi
ama yanlış anlaşılmışsa bunu düzeltirim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yanlış anlaşılmış değil. Uyduruk kelimesini
geri alıyorum ve özür diliyorum diyeceksiniz. Yanlış
anlaşılma...
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Niye bağırıyorsun?
SALİH KOCA (Eskişehir) - Ben
ne söyleyeceğimi biliyorum. Sana soracak değilim, ne söylediğimi
biliyorum ve şunu söylüyorum
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, o zaman, bu kelimeyi geri almadığına göre,
işlem yapın.
BAŞKAN Sayın Vural, bir
dakika, sorunu çözmedik.
Sayın Koca,
kastınızın bu olmadığını mı
söylüyorsunuz?
SALİH KOCA (Eskişehir)
Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Kasıt
değil efendim.
BAŞKAN Peki, uyduruk
kelimesini hangi belgeler için kullandınız?
SALİH KOCA (Eskişehir)
Arkadaşımız, elimde birtakım uyduruk belgelerle
çıktığıma dair ifade kullandılar, ben de
arkadaşımın söylemiş olduğuna binaen söyledim.
Elimdeki belgeleri bilmeden, görmeden bunu söyledi.
BAŞKAN Yani MHP grup önerisiyle
ilgili
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, MHP Grubunun imzaladığı bu
araştırma önergeleri bir araya getirilmiş. dedi. Yahu,
tutanaklar var ya!
BAŞKAN Tutanağı
inceleyeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yahu, insaf
ya, gözler ve kulaklar şahadet edecekler.
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Korkmuyor
musun yani yalan söylemekten, tutanaklara girdi ya!
BAŞKAN Tutanaklara
bakacağım şimdi Sayın Vural. Kastım, o değil.
diyor, bakacağım tutanaklara.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
kasıt meselesi değil bu.
BAŞKAN O belgeler için
söylemedim. diyor, Sayın Vural, MHP grup önerisi için söylemedim.
diyor. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
tarımla ilgili bir inşaat yüksek mühendisinin yaptığı
konuşma ve ifadeleri, aynen, uyduruktur zaten, uyduruk olan kendisidir
zaten, kendisi inşaat yüksek mühendisi, tarımla ilgili konuşuyor
zaten.
BAŞKAN Hayır, hayır,
Gösterdiği belgeler için söyledim. diyor, Sayın Vural, grup önerisi
için söylemediğini beyan etti.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ne
demek beyan etti?
BAŞKAN E, söylüyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanaklara
bakacaksınız efendim.
BAŞKAN Bakacağım
ayrıca tutanaklara Sayın Vural, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Tutanakları hemen alın.
BAŞKAN Bakacağım
diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Terbiye
sınırlarını aşıyorsunuz be! Ne bu ya!
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Bizim yoklama
talebimiz olacak da
OKTAY VURAL (İzmir) Yani grup
başkan vekili olarak niye söylemiyorsunuz Sayın Satır?
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Sayın Başkan, Değerli vekil
arkadaşımın açıklamasında yer alan sözle ilgili,
şeyleri istiyorum. dedi Başkan, daha ne yapabilirim?
OKTAY VURAL (İzmir) Yazıklar
olsun ya!
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Hayır, anlatıyorum ama anlamak istemiyorsunuz ki.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
milletvekilleri, tutanağı alıp inceleceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylayacağız
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN Sayın Gök, talebiniz
nedir?
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, biz,
bittiyse yoklama talebinde bulunacağız, onu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Oylamadan önce yoklama
talebi vardır Sayın Levent Gökün.
Sayın Gök, Sayın Aygün,
Sayın Akgül, Sayın Çelebi, Sayın Toptaş, Sayın
Moroğlu, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın Susam, Sayın
Özcan, Sayın Demiröz, Sayın Günaydın, Sayın Acar,
Sayın Ören, Sayın Çetin, Sayın Tayan, Sayın Develi,
Sayın Akar, Sayın Ekinci, Sayın Tunay.
20 kişiyi tamamladık.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP
Grubunun, 12/6/2014 tarih ve 6280 sayıyla Adana Milletvekili Muharrem
Varlı ve arkadaşları tarafından, tarımsal
kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli
önlemlerin alınması; 25/6/2013 tarih ve 15368 sayıyla Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları tarafından, çiftçilerin
tarımsal sulama sorunlarının araştırılarak
çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi; 20/10/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki tarım ve
hayvancılıkla uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu
sorunların araştırılarak çiftçimizin üretim
sıkıntılarının giderilmesi, üretilen ürünlerin
değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin
araştırılması (10/191); amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
3.- CHP
Grubunun, 2/12/2014 tarihinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
24 milletvekili tarafından, sağlık hizmeti verilmesinden
kaynaklı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1605 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18
Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
18/02/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 18/02/2015
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı
ve 24 milletvekilinin, Sağlık hizmeti verilmesinden kaynaklı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 02/12/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1605 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 18/02/2015
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
lehinde ilk konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ
Atıcı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sağlık hizmetleri sunumundaki kötüleşmenin Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından ele alınarak sorunların saptanması ve
çözüm önerilerinin geliştirilmesi için bir Meclis
araştırması komisyonu kurulması gerektiğine dair verdiğimiz
önerge lehine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, lütfen bir sükûneti tesis edelim, arkadaşlarımız
iş takibi yapıyor, bakanları yalnız bırakmıyor.
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar
Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Siyasi
kariyerlerini ve kazanımlarını sağlam iradenin gölgesine
borçlu olmayan ve şiddete bulaşmamış milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamıza göre devlet, her bireyin sağlıklı
doğması, sağlıklı büyümesi ve sağlıklı
kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Devleti yöneten Hükûmet, acaba
sesimi duydu mu? Bu ülkede doğan her bireyin sağlıklı
ortamda doğması, büyümesi ve sağlıklı kalması
anayasal görevdir, bir ticari hizmet değildir. Sosyal devlet
anlayışından uzak politikalarınızla maalesef
devletimizi öyle bir duruma getirdiniz ki halkın sağlık
ihtiyaçlarını, sağlık hakkını, en önemli
yaşam hakkını karşılayamaz duruma getirdiniz.
Ayrıca, katkı ve katılım payları nedeniyle yoksul
vatandaşın sağlık hizmetlerine erişimini de
engellediniz. Peki, acaba topladığınız vergiler yetmiyor
mu? Acaba doktor mu yetersiz? Acaba insanlar hastaneleri beğenmiyorlar
mı? Hayır, doktorlarımız canhıraş
çalışıyorlar, sağlıkçılarımız
canhıraş gece gündüz çalışıyorlar ama siz
sağlığı iyi yönetemiyorsunuz. Bunu sadece kuru bir
muhalefet söylemi olarak lütfen ele almayın. Bunu istatistiklere bakarak
siz de yorumlayabilirsiniz, herkesin belirli bir seviyesi var bu Mecliste.
İstatistiklere yansıyan bozulmalar, sağlık alanındaki
bozulmalar artık sizin sağlığı yönetemediğinizi,
bu nedenle de bu işi Türkiye Büyük Millet Meclisine havale ederek, bir
komisyon kurarak Nasıl daha iyi yönetebiliriz ve halka nasıl daha
iyi hizmet edebiliriz?in yollarını bulmanız lazım.
Arkadaşlar,
sağlık hizmeti doğrudan yaşam hakkıyla ilgilidir. Bu
nedenle diğer kamu hizmetlerinden farklıdır. Bu hizmet asla
devredilemez, asla ötelenemez. En önemli insan hakkıdır. Şimdi,
siz iktidara gelirken Sağlıkta reform yapacağız, devrim
yapacağız. diye bir söylemde bulundunuz ve halk size inandı,
sizlere oy verdi. Sağlıkta Dönüşüm adı altında bir
balon çıkardınız. Bu balonun daha sonra, Dünya
Bankasının az gelişmiş ülkelere dayattığı
bir program olduğu anlaşıldı. Dönemin Sağlık
Bakanı, Dünya Bankası ve IMFnin ortak bir şekilde
hazırladığı ve ileri sürdüğü bu raporun tercümesinin
başeditörü oldu, ne kadar gurur duysa azdır. Ve siz, yıllar
içinde, bu Sağlıkta Dönüşüm Programıyla Anayasaya, insan
haklarına, daha da ötesi ahlaka ve vicdana aykırı bir
şekilde, sağlık hizmetlerini sadece para ile
ulaşılabilir bir hizmet hâline getirdiniz.
Örnek mi istiyorsunuz? Çok basit,
bakın bakalım, nasıl parayla ulaşılabiliyor, gariban
vatandaş nasıl sağlık hizmetlerine ulaşamıyor.
Örneğin, bir emekli hastaneye gidiyor. Hastaneye 2002 yılından
önce gittiğinde bazı sıkıntılar yaşıyordu
ancak cebinden sadece yüzde 10 ilaç katılım payı
çıkıyordu. Sağlıkta bazı iyileştirmeler
yapacağız. diye yola çıktınız ve tamı
tamına 11 noktada gariban emeklinin cebinden para çektiniz. Vatandaş
önce bunu anlamadı çünkü siz bu işi çok iyi biliyorsunuz.
Maaşlarından kesmeye başladınız yani vatandaş,
randevu alırken para ödemeye başladı, devlet hastanesine gitti,
merhaba dedi, kayıt yaptırdı, 5 lira kestiniz. Doktor, reçete
yazdı, ilave 3 lira kestiniz. E, yaşlı hasta, 4 kalemden fazla
ilaç yazıldığında her bir kalem için artı 1 lira para
kestiniz. Eş değer ilaç farkı dediniz, özel hastane
farkı diyerek yüzde 200 bindirdiniz, tetkik farkı ücreti dediniz,
erken muayene ücreti dediniz
Ne yapsın emekli gariban? Eğer o
parayı vermezse ölecek, mecburen verdi. Öncelikli tetkik parası,
istisnai sağlık hizmeti yetmedi -Allah gözünüzü doyursun- otelcilik
hizmeti adı altında emekliden tam 11 noktada para kesmeye
başladınız. Allahtan reva mı?
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir konuşma olabilir mi
ya?
AYTUĞ ATICI (Devamla) -
Şimdi, Emekliye sağlık hizmeti vereceğiz. diye geldiniz,
emekliler kandırıldıklarını anladılar. Ne zaman
biliyor musunuz? Maaşlarından paralar kesilmeye başlayınca.
Şimdi yengem diyor ki: Hastayım. Emekli amcam diyor ki: Eyvah,
eyvah nasıl götüreceğim? Bir kere Eyvah! deyince yengem bu sefer
Ya, ben hastayım. demeye çekiniyor. Karnı ağrıyor,
gizliyor, sırtı ağrıyor, Yaşlılıktandır,
geçer. diye eşine söyleyemiyor çünkü maaştan para kesilmesini
istemiyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen
2002den öncesini söylüyorsun.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - O nedenle, emeklilere bu hizmeti fazla gördünüz, onları
kandırdınız ama bunu artık çok net bir şekilde
anladılar.
Bakın arkadaşlar
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Ekranları başında dinleyenler gülüyor size, gülüyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Sataşmalar başladığına göre, size bir iki rakam
vereyim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Dinleyenler gülüyor size şu an.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bakın, ben bir muhalefet milletvekiliyim, ömrüm sağlıkta geçti,
birazdan grubunuz adına çıkacak ve konuşacak olan
arkadaşım, şu söylediklerime cevap versin sizin yerinize.
Ben diyorum ki, ben demiyorum TÜİK
diyor aslında: 2002de emekli veya vatandaş, cebinden 56 lira para
harcıyordu, 2012de 157 lira para harcıyor. Çıksın,
zatımuhterem veya hanımefendi desin ki: Hayır, böyle
değil. Peki, Türk parasına güvenmiyor musunuz, dolar bazında
hesapladım: 2002 yılında Amerikan doları bazında 37
dolar harcayan vatandaşımız cebinden bugün 87 dolar
harcıyor. Hani hizmetiniz? Bu emekli nasıl gidecek doktora, bunu
düşünmeniz lazım. Ha, peki, sağlıkta harcamalar azaldı
mı? Hayır, tam tersi, sağlıktaki harcamaları çok
artırdınız ama artırdığınız bu para,
birilerinin cebine gitti, emeklinin sağlık ihtiyacını
karşılamaya değil. Rakam mı istiyorsunuz, buyurun,
bakın, 2013 sağlık harcamaları. Yine sizin TÜİKinize
yani Türkiye İstatistik Kurumunun, devletin kurumunun rakamlarına
göre söylüyorum: 85 milyar lira para harcadınız ama nereye
harcadınız? Bunun 54 milyar lirasını SGK eliyle tedavi
edici sağlık hizmetlerine yani yurt dışına, yani ilaca
harcadınız, yüzde 65ini, bu paranın yüzde 65ini tedavi edici
sağlık hizmetlerine harcadınız. Oysa sizden bizim
beklentimiz nedir, vatandaşın beklentisi nedir?
Hastalıkları engelleyin, hastalıklardan koruyun. Peki, buna ne
kadar para harcadınız? Sadece, toplam harcamanın binde 1ini. Ne
dediniz: Vatandaş hastalanırsa hastalansın, biz ondan
katkı payını alırız, vallahi billahi zengin oluruz.
Bunu bu
şekilde söylediniz, neden biliyor musunuz? Çünkü
topladığınız vergiler, bizim ödediğimiz
sağlık primleri sizin sağlık giderlerinizin yüzde
90ını karşılıyor, yanlış
duymadınız, sağlık primi, ödediğimiz sağlık
primleri devletin harcadığı sağlık parasının
yüzde 90ını karşılıyor. Bunun üzerine siz bir de
katkı ve katılım payı aldığınızda kâra
geçiyorsunuz. Bunları yine ben söylemiyorum, Sayın Sağlık
Bakanı söylüyor. Nerede söylüyor? Bütçe konuşmasında söylüyor.
Diyor ki: Ben, harcadığım paranın yüzde 90ını
vergilerinizden, sağlık priminden alıyorum, katkı,
katılım payı da alıyorum, kâra geçiyorum. Ne güzel! Niye
vatandaşın sağlığını koruyayım,
hastalansın gelsin, ben de buradan para kazanayım!
Peki, hâl böyle olunca ne oluyor? Siz
eğer koruyucu sağlık hizmeti yapmazsanız bebekler ölüyor,
bebek ölüm hızı artıyor ve yılda 600 bebek fuzuli yere
ölüyor sizin bu sağlık politikalarınız yüzünden, anneler doğumda
ölüyorlar. 1945 yılından sonra ilk defa bu sene Türkiyede bebek ölüm
hızları artmıştır. O nedenle, siz
sağlığı iyi yönetemiyorsunuz. Siz
sağlığı iyi yönetemeyince yok olmaya yüz tutmuş
hastalıklar hortluyor. Yine ben söylemiyorum. Sağlık
Bakanınız diyor ki: Geçen sene 7 bin kızamık vakası
çıktı. 7 bin
Aşıyla önlenebilir bir
hastalıktır. Sizin sağlık politikanız budur.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı, Mehmet Süleyman Hamzaoğulları,
Diyarbakır Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET S. HAMZAOĞULLARI
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine grubum adına söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup
önerisinin gerekçesine baktığımız zaman sosyal devlet
anlayışından uzaklaşılarak vatandaşların
sağlık hizmetlerine erişiminin engellendiği ve
sağlık hizmetlerinin kötüleştiği ve bunun da istatistiklere
yansıdığı iddia edilmektedir. 2002 yılında, AK
PARTİ iktidarımızdan önce vatandaşlarımızdan
hastası için kullanılacak serumun talep edildiği,
hastaların, yeni doğan bebeklerin ve hatta cenazelerin hastanelerde
rehin kaldığı, hastalarımızın ilaç
bulamadığı veya fiyatının yüksek olması nedeniyle
alamadığı, Kalp ve benzeri ameliyatlar için arabasını,
evini ve hatta tarlasını sattığı, karda ve
kışta kızak üstünde taşımak suretiyle zor
şartlarda doğumların yaşandığı,
hastasının veya cenazesinin taşınması
karşılığında mazot parasının talep
edildiği günlerden, artık, ücretsiz sağlık hizmetlerinin
verildiği, uçak ve helikopter ambulanslarla yurdun en ücra köşelerine
kadar hastaların taşındığı, yatağa
bağımlı hastalarımıza evde bakım hizmetlerinin
verildiği, anne oteli hizmetinin sunulduğu günlere gelinmiştir.
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla sağlık
hizmetlerinin kapsam ve derinliğinin artırılmasıyla
halkımızın sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı
yüzde 39dan yüzde 75e yükselmiştir.
Gündemimizin yoğun olması
nedeniyle, CHP grup önerisini Meclisimizin takdirine sunar, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde ikinci konuşmacı, Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin Türkiyede sağlık hizmeti sunumundaki kötüleşmenin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verdiği araştırma önergesinin lehinde
söz aldım. Bu vesileyle siz saygıdeğer milletvekillerini
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bugün
Türkiyede uygulanan sağlık sistemi gerçekten ele alınıp
araştırılması gereken bir hâle gelmiştir. Temel bir
hak olan sağlık hizmetinde yaklaşık son on üç
yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı
kapsamında birçok değişiklik yapılmış, kendi mantığı
içerisinde yapılan bu değişiklikler, sağlık
hizmetlerini, maalesef, istenilen noktaya bir türlü getirememiştir.
Bugün
sağlık hizmetlerindeki en önemli sorun, nitelikli bir hizmet
sunumundan gün geçtikçe uzaklaşılmasıdır. Daha önce de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündem dışı söz alarak dile
getirmeye çalıştığım sağlık sisteminin
sorunları giderek ağırlaşmaktadır. Gelinen noktada
vatandaşlarımızın sağlık konusunda en önemli
sorunu nitelikli bir sağlık hizmetini maalesef
alamamalarıdır. Ayrıca, sistemin, finansmanı yönüyle de
sürdürülebilirliği yoktur.
Değerli milletvekilleri,
sağlıkta dönüşüm adı verilen ve on üç yıla
yakın bir süredir uygulamaya çalışılan bu program,
beraberinde birçok sorun yaratmış, asıl amacı nitelikli bir
sağlık hizmeti sunmak olması gereken bu programın kendi
içerisindeki mantığı nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan
dolayı sistemden en çok da hastalar zarar görmüştür.
Yine, sistemden kaynaklanan nedenlerle
hekimlerin malpraktis korkusu artmış, defansif tıp
uygulamaları gelişmiştir. Sistemde hekimler, gelir elde edebilme
duygusuyla puan peşine düşmüş, dolayısıyla, yine,
nitelikli sağlık hizmetleri sunumundan maalesef ikinci plana
itilmiştir.
Türkiye, bugün, Dünya Sağlık
Örgütü ve OECD raporlarına göre kişi başına düşen
hekim, hemşire, hasta yatak sayısı ve kişi başına
düşen harcamalarda AB ve OECD ülkeleri arasında en son
sıradadır. Ancak, hasta müracaatında ise bu ortalamanın
üzerindedir. Bu da sistemin çarpıklığını ortaya
koyması bakımından çok önemlidir.
Bu, bize şunu gösteriyor:
Hastalar, sağlık kurumlarına çok müracaat ediyor, çok ilaç
kullanıyor, ama az tedavi görüyorlar. Sistemin teşvikiyle oluşan
bu yükü sağlık kurumları da kaldıramıyor. Hastalar,
hastane hastane dolaşıyor, dertlerine derman bulamıyorlar.
Gelinen noktada hekim-hasta ilişkisi bozulmuş, hasta, hekime; hekim,
hastaya güvenemez hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, kurulan
kamu hastane birlikleriyle, sadece bürokrasi artırılmış,
hastanelere birer işletme gözüyle bakılıp ne kadar para
kazanıp kazanmadığı yönüyle değerlendirilmiş, bu
da kamu hastaneleri, dolayısıyla hekimler ve diğer
sağlık çalışanları üzerinde ayrı bir baskı
oluşturmuştur. Kamu hastanelerinde ihaleyle alınan ve ucuzu
tercih edilen hastane ihtiyaçlarının temininde de kaliteli malzeme
alma imkânı maalesef yoktur. Ayrıca, kamu hastane birliklerine
yapılan atamalarda liyakat esas alınmamış, sadece siyaseten
yandaş ataması yapılmıştır.
Yedi yıl boyunca SGK
tarafından hastanelere ödenen girişimsel işlem ücretleri hiç
artmamış, hatta, bazılarında yüzde 70e varan indirimlere
gidilmiştir. Ancak hastanelerin bu süre içerisindeki girdi maliyetleri bazı
kalemlerde yüzde 100e varan oranda artmıştır. SUT
fiyatları göz önüne alındığında, üniversite
hastaneleri giderek daha çok borç batağına batmakta ve eğitim ve
araştırma faaliyetlerini yeteri kadar yerine getirememektedir.
Dolayısıyla, gelinen noktada en önemlisi de bilimin değeri
kalmamıştır.
Ayrıca, sağlıkta
dönüşüm denilen bu süre içerisinde yine,
baktığımızda, çıkarılan yasa ve yönetmelikler
Anayasa Mahkemesi tarafından 85 defa iptal edilmiş ve
Danıştay tarafından yürütmesi durdurulmuştur. En son
çıkarılan tam gün yasası da Anayasa Mahkemesi tarafından
kısmi iptal edilmiş, sağlıkta yine bir belirsizlik dönemi
başlamıştır. Esasen bu sağlıkta dönüşüm
sistemi, hastane çalışanlarının çok çalışıp
iş üretmediği, işi yapanların değil, işini
bilenlerin para kazandığı verimsiz bir sistem hâline dönüşmüştür.
Bunlar siyasi polemikler değil, sistemin gerçekleridir. Eskiden hekimle
hasta arasına paranın girdiğini söyleyenler, bugün hekimle hasta
arasına maalesef puanın girdiğini bilmelidirler. Bu sistem,
hasta istismarına daha müsait hâldedir.
Değerli milletvekilleri, bu
dönemde ülkemizdeki gelişmelere bağlı olarak sağlık
alanında önemli değişiklikler yapılmış, ancak her
alanda olduğu gibi bu alanda da bir algı yönetimi olarak sanal bir
hasta memnuniyeti üzerinden Ben yaptım oldu. mantığıyla
hareket edildiğinden, geçen süre içerisinde maalesef üzerine bir şey
konulamamıştır.
Hâlbuki gelinen noktada
sağlıktaki gelişmelerin tüm yönleriyle sorgulanmaya
ihtiyacı vardır. Gerçekte sistemin hastayı doğru
yönlendirmesi ve hastanın doğru hekimini sistem içerisinde
bulabilmesi gerekirken bugün hastalar hekimlerini mahalle sohbetlerinden,
arkadaş tavsiyelerinden seçmekte, sonuçta hastane hastane dolaşarak
derdine derman aramakta, bu arada, devletin kıt olan kaynakları da
boşa harcanmaktadır.
Ayrıca Hükûmet, gelişmiş
ülkelerde genel sağlığın bir parçası olarak küçük
yaşlardan itibaren gerek koruyucu hekimlikte gerekse tedavi edici
hekimlikte büyük önem verdiği ve olağanüstü programlarla
desteklediği ağız ve diş sağlığı
hizmetlerini, tam bir çağ dışı anlayışla, sadece
bir külfet olarak görmekte, kamu ağız ve diş
sağlığı merkezlerinde nüfusun sadece yüzde 9-10una
ulaşarak, sözde, bu konuda da vatandaş üzerinde bir algı
yaratılmak istenmektedir.
Diğer ülkelerle
kıyaslandığında ağız ve diş
sağlığı konusunda çok geride olduğumuz ortaya
çıkmaktadır. Dünyadaki sağlık sistemleri
incelendiğinde ülkelerin halk sağlığı ve koruyucu
hekimliği öne çıkararak daha çok bu konulara önem verdiğini,
hastalıkları daha baştan önleyerek sağlık
harcamalarını azaltmayı hedeflediğini görmekteyiz. Tedavi
edici hekimlikte ise devletin daha çok koordine edici ve denetleyici olarak
görev aldığını, ödeme gücü olmayan veya sigorta
dışı ödemelerde ise vatandaşına sosyal devlet
anlayışı içerisinde yardımlar yaptığını
görmekteyiz.
Ayrıca, aynı zihniyet, önce
özel hastanelerin açılmasını teşvik etmiş, ancak daha
sonra gerek Sağlık Bakanlığı politikaları gerekse
SGK uygulamalarıyla özel hastanelerden hekim kadroları, bakılan
hasta sayıları, özel bölümlerde istenen şartlar, katkı
payları gibi birçok uygulamalarla, kamu hastanelerinden istenmeyen
birtakım şeyler istenerek hastaneler açısından kötü rekabet
uygulamaları yapılmıştır. Bu, hakikaten
anlaşılabilir değildir. Asıl amacının vatandaşına
kaliteli sağlık hizmeti vermek olması gereken devlet, bu
uygulamalarıyla âdeta bu amacından uzaklaşmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
dolayısıyla, sağlık sistemimizde gelinen noktada kamu
nezdinde şeffaf sağlık politikalarının etkin bir
diyalog ortamında tüm paydaşlarla paylaşılarak kaliteli bir
sağlık hizmetinin sunumunun ve finansmanının
planlanmasına ihtiyaç vardır. Bunun için öncelikle hizmet
kullanımındaki kontrol mekanizmaları ve planlama için veri
kullanılması konusunda, öncelikli olarak hastalıkların
insidans ve prevelans bilgileri gibi verilere ulaşılarak toplum sağlığında
karşılaşılan sorunların doğru bir şekilde
tespit edilmesi, mevzuatın yeniden düzenlenerek sağlık
alanında mali açıdan sürdürülebilirliğin sağlanması, ayrıca
yatırımların teşvik edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, Sağlık
Bakanlığı, hizmet sunumundan çok, anayasal görevi olan
denetleyen ve koordine eden bir konuma getirilmelidir. Hizmet sunanla
denetleyen, koordine edenle rekabet edenin aynı olması hizmetin
kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün,
elbette, daha evvel AK PARTİ değerli milletvekillerinin buraya gelip
söyledikleri gibi, 2002den bu tarafa bir Sağlıkta Değişim
Programı uygulanmış ama bu, ifade ettiğim gibi hiç
sorgulanmamıştır; sorgulanmayınca, ortaya çıkan
sorunlar da tartışılmıyor. O bakımdan, bugün
sağlık sunumundaki, sağlık hizmetleri sunumundaki en önemli
sorun, bu konunun içerisinde de özetlediğim gibi, nitelik sorunudur,
kalite sorunudur. Hastanelere gidin bakın, hastaneler dolup
taşıyor, hastanelere girilmiyor ancak insanlar netice
alamıyorlar, doktor doktor geziyorlar; devletin kıt olan
kaynakları da boşuna harcanmakta.
Mutlaka bu değerlendirilmeli ve
sağlığın bir sistematiğinin ortaya konulması
gerekmektedir diyor, hepinizi saygılarla selamlıyorum tekrar. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde son konuşmacı Bolu Milletvekili Sayın Ali
Ercoşkun.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, sağlık hizmetleriyle
alakalı, mesleğinin de vermiş olduğu bir avantajla,
değerli milletvekilimiz bazı görüşlerini paylaştılar.
Muhakkak önem veriyoruz, değer veriyoruz ama bu hizmetin
muhataplarının yani bu hizmeti alan kişilerin görüşleri bu
noktada herhâlde çok daha önemli. Belki bilimsel rakamlar, TÜİK verileri
bir şeyler ifade edebilir ama asıl sahada vatandaş bu manada ne
düşünüyor?
Ben Bolu milletvekiliyim, küçük bir
ilin milletvekiliyim. Dolayısıyla bu küçük ilde eğer
Kıbrıscıkın Çökeler köyündeki Mehmet ağabey bu
hizmetten memnunsa veya Mudurnunun bir köyündeki, Göynükün bir köyündeki
vatandaş bundan memnunsa bu en büyük ölçüdür diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, sağlık
hizmetlerindeki bu değişimin, dönüşümün getirmiş
olduğu memnuniyetten dolayı, bu konuda imzası olan herkese
teşekkürlerimizi buradan bir kez daha ifade etmek lazım. Değişecek
şeyleri de hep birlikte değiştirmeyi arzu ettiğimizi
düşünüyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Karar yeter
sayısı mı, yoklama mı?
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama efendim.
BAŞKAN Şimdi yoklama
dediğiniz zaman, lütfen milletvekili arkadaşlar ayağa kalkarsa
daha sağlıklı bir işlem yapmış oluruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Tabii, biz,
şundan dolayı Sayın Başkan, bir arkadaşımız
söz talebinde bulunduğu için onu bekledik.
BAŞKAN Kim söz talebinde
bulundu?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Salih Bey efendim.
BAŞKAN Sayın Gök, özür
dilerim.
Sayın milletvekilleri, özür
dilerim.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın, MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SALİH KOCA (Eskişehir)
Sayın Başkanım, biraz önce olaylar yine gerildi. Biraz önceki
toplantıda da ben söyledim.
BAŞKAN Duymuyorum.
SALİH KOCA (Eskişehir)
Sayın Başkanım, biraz önceki oturumda söyledim ben; Cumhuriyet
Halk Partisindeki arkadaşın sözü üzerine ona cevaben vermiş
olduğum şeyler, yoksa Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerileri
aleyhine ben bir şey söylemedim. Daha doğrusu, evraklarıyla, önerileriyle
ilgili bir şey söylemedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama
BAŞKAN Yoklama talebiyle ilgili
işlemi yapalım.
Sayın Gök, Sayın Bayraktutan,
Sayın Özdemir, Sayın Tunay, Sayın Şeker, Sayın Susam,
Sayın Çetin, Sayın Acar, Sayın Akgöl, Sayın
Atıcı, Sayın Öner, Sayın Akar, Sayın Moroğlu,
Sayın Düzgün, Sayın Korutürk, Sayın Onur, Sayın
Erdoğdu, Sayın Türmen, Sayın Loğoğlu, Sayın
Günaydın.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP
Grubunun, 2/12/2014 tarihinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
24 milletvekili tarafından, sağlık hizmeti verilmesinden
kaynaklı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1605 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18
Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati:17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
4.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17, 24 ve 31
Mart 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerinde
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
4, 11, 18 ve 25 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
08/02/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 18/02/2015
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mihrimah Belma
Satır
İstanbul
AK PARTİ Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 20, 21, 22, 23 ve 27 Şubat 2015 ile 02
ve 06 Mart 2015 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşimlerinde "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi,
03, 10, 17, 24 ve
31 Mart 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorularla diğer
denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerinde
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
04, 11, 18 ve 25
Mart 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi
Çalışma
saatlerinin;
19 Şubat 2015 Perşembe günkü
birleşiminde 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Şubat 2015 Cuma günkü birleşiminde
296 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
21 Şubat 2015 Cumartesi günkü
birleşiminde 422 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
22 Şubat 2015 Pazar günkü birleşiminde
501 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
23 Şubat 2015 Pazartesi günkü
birleşiminde 401 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde 308 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
25 Şubat 2015 Çarşamba günkü
birleşiminde 582 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
26 Şubat 2015 Perşembe günkü
birleşiminde 494 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Şubat 2015 Cuma günkü birleşiminde
599 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
02 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde 58
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
03 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde
375 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
04 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
saat 14.00'te toplanarak 290 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
05 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde
saat 14.00'te toplanarak 182 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
6 Mart 2015 Cuma günkü birleşiminde 386
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Çalışmalarına
devam etmesi;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların
tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar,
10, 17, 24 ve 31 Mart 2015 Salı günkü
birleşimlerinde 15.00-24.00 saatleri arasında,
11,
12, 18, 19, 25 ve 26 Mart 2015 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-24.00 saatleri arasında,
Çalışmalarını
sürdürmesi;
684 Sıra sayılı kanun
tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
Önerilmiştir.
|
684 Sıra Sayılı Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/995) |
||
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila
20nci maddeler |
20 |
|
2. Bölüm |
21 ila 46ncı maddeler |
26 |
|
3. Bölüm |
47 ila 72nci maddeler |
26 |
|
4. Bölüm |
73 ila 102nci maddeler |
30 |
|
5. Bölüm |
103 ila 132nci maddeler |
30 |
|
Toplam
Madde Sayısı |
132 |
|
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlarım;
grubumuzun önerisi lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, grup
önerimizde Genel Kurulun şubat ve mart ayı çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki bir kısım kanun tasarı ve tekliflerinin
ön sıralara alınması önerilmektedir. Buna göre, 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının gündemin 5inci
sırasına alınmak suretiyle yarından itibaren
görüşmelerine başlanması teklif edilmektedir. Bu tasarı 5
bölüm ve 132 maddeden ibarettir.
Öte yandan, 19 ila 27 Şubat ve 2
ila 6 Mart tarihleri arasında Genel Kurulun öneride belirtilen
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışması; yine, 10 Marttan 31 Marta kadar ise saat 24.00e
kadar, salı günleri 15.00-24.00, çarşamba ve perşembe günleri de
14.00-24.00 saatleri arasında çalışılması
önerilmektedir.
Önerimize desteklerinizi bekler, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
ve Kalkınma Partisi iç güvenlik yasası olarak isimlendirilen,
gerçekte polis devleti yasası olarak isimlendirmeyi daha doğru
bulduğum bir yasa tasarısının görüşmelerini hemen
başlatmak amacıyla bir grup önerisi getirmiş bulunuyor. Bu
nedenle, iç güvenlik yasa tasarısına ilişkin bazı
değerlendirmelerimi, görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önce şu tespiti yapmak istiyorum:
Siyasetin çok temel bir kuralı vardır siyaset bilimcileri tarafından
ifade edilen; bu kural şudur: Bir hükûmetin, bir iktidarın iktidar
süresi uzadıkça otoriterleşme eğilimi yani kamu gücünü giderek
kullanma eğilimi artar, otoriterleşme budur. İktidardakilerin
ellerinde bulunan kamu gücünü kullanması, giderek kamu gücüne yaslanarak
ayakta kalmaya çalışması otoriterleşmedir.
13üncü iktidar yılında,
Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'yi otoriter bir yönetime
taşımak isteyen bir yasa tasarısını Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirmiştir. Unutmayalım ki her otoriter düzenleme
veya otoriterleşme yönünde her adım aynı zamanda bir tepkiyi de
tetikler, bir tepki birikimine yol açar ve bu tepkiler nedeniyle toplum
kutuplaşır ve ülke yönetilmez, yönetilemez hâle gelir; Türkiye buraya
doğru gitmektedir. Bu yasa tasarısı eğer yasalaşırsa
Türkiye otoriterleşme yönünde bir adım daha ileri gidecek, öte
taraftan ülkenin yönetilmesi sorunu ortaya çıkacaktır. Yani,
çoğunluk hükûmeti, Parlamentoda tek başına yasa çıkarma
çoğunluğuna sahip olan bir hükûmet olması yetmiyor. Ülkeyi
yönetmek için bütün bunlar yeterli değil. Toplumda tepkiye yol
açıyorsanız, tepkiyi hedefliyorsanız, tepkiyi
tetikliyorsanız ülke yönetilemez hâle gelir.
Şimdi, birçok şey söyleniyor.
Bu yasayı kamuoyuna anlatmak, kamuoyu desteğini arkasına almak
için Hükûmet diyor ki: Molotofkokteyli, sapan, taş atma, kamu
binalarının yakılması yıkılması
Molotof
kullanmaya karşı bir önlem alınmasına kimse hiçbir şey
demiyor, bunun önlemleri yasalarda zaten var. Mesele, kamuoyu desteğini
arkasına almak amacıyla söylenen bu cümlelerin arkasına
saklanarak hukuk dışı, demokrasi dışı
düzenlemelerin bu tasarının içerisine sokulmuş
olmasıdır. Bunlar Avrupa Birliği ülkelerinde var. deniliyor.
Hayır, Avrupa Birliği ülkelerinde söylenilen şekilde herhangi
bir düzenleme yok.
Üzüntüm şudur: Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu bir broşür hazırlamış, tüm
milletvekillerine dağıtmış; özgürlük paketi demiş
bunun adına.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Çok komik.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bunun adına özgürlük paketi demiş, özgürlükleri korumaya
yönelik bir paket. Aklıma şu geldi: Fransız Devriminin ünlü
devrimcilerinden Robespierrenin güzel bir lafı vardır; Biz
tiranlığa karşı özgürlüğün despotluğunu kurduk.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Saint Just onu diyen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Hükûmet de şimdi, buradan hareketle, jakoben bir anlayışla
kendi hükûmet anlayışını, kendi
anlayışını topluma dikte etmek, toplumu şekillendirmek
için böylesi otoriter bir yasayı Türkiye'ye getirmektedir.
Teknik bir iki değerlendirme
yapmak istiyorum. Bakın, mevcut Anayasamıza aykırı olan bu
düzenlemeleri sizlere sunmak istiyorum. Anayasa Mahkemesine iptal davası
açılması hâlinde iptal edilmesi mukadder olan düzenlemeler var.
Şimdi,
tasarının 1inci maddesiyle Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda bir
değişiklik yapılmak suretiyle polise arama
yetkisi veriliyor; kişinin arabasında, üzerinde, eşyasında
bir arama yetkisi veriliyor. Şu anda, polis bir kişinin suç
işleyeceği konusunda bir şüpheye sahip olur ise o kişiyi
kontrol etmek ve suç işlenmesini önlemek amacıyla gerekli tedbirleri
alma yetkisine zaten sahip, bu yetki var. Deniliyor ki: Efendim suç
işleyecek. Vatandaş önlem alıyor. Zaten bu önlem var. Polisin
durdurma, kimlik sorma yetkileri var ve suç işlenmesine yönelik bir
hareket seziyor ise bir fiil, bir eylem olacak ise buna yönelik tedbirler alma
yetkisi zaten var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Arabanın bagajını açabiliyor mu? Torpidoyu açabiliyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi getirilen düzenlemeyle kişinin
arabasında, torpido gözünde, bagajında, üstünde her türlü
aramayı yapma yetkisi olacak.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Mahkeme kararı olmadan arayabiliyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Yapma yetkisi olacak.
Bakın,
Anayasamız ne der? Anayasamız Özel hayatın gizliliği
diye, 20nci maddesinde çok temel bir hükme sahiptir. Kural bir, bir kişinin
üzerinde, özel hayatına yönelik eşyalarında arama
yapacaksanız hâkim kararı gerekir. Nerede hâkim kararı?
Atladınız. Hâkim kararı gerekir.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) 20nci maddenin devamını da
okuyun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, hâkim kararı gerekir.
20nci maddenin
devamını ben size okuyayım.
Hatırlattığınıza memnun oldum. Yanımda getirdim.
20nci madde diyor ki bakın: Usulüne göre verilmiş bir hâkim
kararı olmadıkça
Bir kere arayamazsınız. İki
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Devam edin.
MEHMET AKİF
HAMAZÇEBİ (İstanbul) Devam ediyorum, merak etmeyin, onun için
getirdim Anayasayı.
yine bu sebeplere bağlı olarak -yani
kişinin suç işlemesinin önlenmesi vesaire, vesaire- gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerde kanunla yetkili kılınmış
merciin yazılı emri bulunmadıkça
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) İşte şimdi kanunla yetkili
kılıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Nerede kanunla yetkili kılınmış
merci? İçişleri Bakanlığının belirleyeceği
esaslar dairesinde kolluk amirleri. Bir şeyin
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Acele hâllerde esasları
belirliyoruz, kolluk amirlerine arama yetkisi veriyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, hukuk devletiyiz
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hâkim kararı demiyor, yetkili merci diyor.
BAŞKAN Laf
atmayın lütfen.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hukuk güvenliği denen bir kavram
vardır. Bir şeyin kanunla düzenlenecek olması, Anayasanın
bu emri somut bir düzenlemeyi gerektirir. Muğlak bir şekilde
İçişleri Bakanlığının düzenleyeceği
esaslar dairesinde kolluk amirinin vereceği yetkiyle, talimatla vesaire,
olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ama, o zaman hâkim
kararı der oraya Anayasa.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Yazacaksınız oraya: Vali bu konuda yetkilidir.
Bakın, eğer, bunlar var ise
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Kanunun
göstermiş olduğu kolluk amirine veriyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Devam
ediyorum.
İki: Yazılı emri bulunmadıkça...
Siz ne diyorsunuz? Sözlü emir. Nerede, Anayasada sözlü emir var mı?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Acele hâllerde
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Nerede?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Acele hâllerde.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hayır,
hayır
Bakın, Anayasa burada. Anayasanın 20nci
maddesinde sözlü emir diye bir şey yok; acele hâllerde şöyle
şöyle olur diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sözlü emir uygulanıyor zaten.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hayır,
sizde böyle bir şey yok. Bu maddede yok. Anayasayı burada çok
açık bir şekilde çiğniyorsunuz.
Anayasa hukukçularınız var. Herhâlde Anayasa
hukukçularınız ya buna bakmadılar ya da Ya, bunu Başbakan,
Cumhurbaşkanı istiyor, boş verin böyle geçirelim, polis devleti
kuralım yeter ki. Böyle bir şey olmaz.
Devam ediyorum
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Başkan, siz söylemeden ne söyleyeceğinizi biliyoruz biz, merak
etmeyin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Siz, önce
Anayasanın 20nci maddesini okuyun. Siz
okumamışsınız. Okuduğunuzu
anlamamışsınız. Okusanız böyle
konuşmazsınız.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Okuduğumuzu yazdık oraya.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın,
bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yetkili merci ile hâkim
aynı şey mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Lütfen,
okuyun. 20nci maddeyi okuyun bir daha. Özel hayatın gizliliği.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Hamzaçebi,
yetkili merci ile hâkim aynı şey mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Gelelim
gözaltı süresine: Yirmi dört saatten kırk sekiz saate kadar kolluk
amirine gözaltına alma yetkisi veriyorsunuz. Nerede bu? Bir hukuk
devletinde bu olabilir mi? Yasalarda ne eksik? Nerede?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Almanyada var, Belçikada
var.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Hangi hâllerde gözaltı yetkisi var, onu da söyleyin Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim,
Anayasamız burada. Yapamazsınız, kanunilik ilkesi bunu
engeller.
Bir hukuk devletinde, bir devlette, bir demokraside, o
ülkeyi, o demokrasiyi demokrasi yapan iki kavram vardır: Birisi
seçimlerdir, öbürü kuvvetler ayrılığıdır.
Kuvvetler ayrılığında, hiçbir kuvvet birbirine müdahale
etmez. Eğer bir hükûmet hangi davaya hangi mahkemenin, hangi hâkimin
bakacağını belirliyor ise orada kuvvetler
ayrılığından söz edilemez.
Burada, diyorsunuz
ki tasarının 6ncı maddesinde: Yetkili ve görevli hâkim, Ankara
Ağır Ceza Mahkemesi hâkimi. Kuvvetler
ayrılığını yok ettiniz. Belirleyemezsiniz, kanunla Bu
davaya şu hâkim bakacak. diyemezsiniz. Bu, doğal hâkim ilkesine
aykırıdır. Biliyor olmanız lazım. Yani hukukçular,
değerli Adalet ve Kalkınma Partili hukukçu arkadaşlarım;
doğal hâkim ilkesini herhâlde hukuk fakültelerinde okudunuz. Ona uygun
mudur?
82 Anayasasının bile
gerisine gidiyorsunuz. 61, 71, o
sıkıyönetim düzenlemelerinin getirildiği o anayasal düzene geri
dönüyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
size teşekkür ediyorum. Son derece şık bir şekilde
eleştirilerinizi sundunuz. Ayrıca da teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Isparta Milletvekili Sayın
Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Parti grubumuzun gündeme dair, Meclisin çalışma
takvimine dair getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Biliyorsunuz, haftalardan beri
gündemimizi meşgul eden iç güvenlik yasa tasarısını
gündemimizin 5inci maddesine bu önerimizle getiriyoruz ve mart
ayının sonuna kadar da günlük, haftalık çalışma
saatlerini, çalışma programını getiriyoruz. Toplumumuzun
bir beklenti içerisinde olduğu huzur toplumunu oluşturabilmek için
kişinin yaşam hakkını önceleyen bir özgürlük paketini, evet
özgürlük paketini gündemimize getiriyoruz. Birilerine göre bu özgürlük paketi
olmayabilir.
Şimdi, yaşam hakkı
kişinin en doğal hakkıdır. Toplantı ve gösteri
yürüyüşleri de en doğal hakkıdır, anayasal
hakkıdır ama en önde gelen, yaşam hakkıdır. Biz, sade
vatandaşın, suça karışmayan vatandaşın bir güven
içerisinde bu toplum içerisinde yaşamasını arzu ediyoruz. Bütün
siyasi partilerin de bu arzuda olduğunu biliyoruz. Bütün bu paketle ilgili
tartışmaları yarın, yarından sonra, önümüzdeki
günlerde detaylı bir şekilde, etraflı bir şekilde bütün
gruplar gelecek, burada söyleyecekler; biz de istifade edeceğiz. Eğer
tasarının, teklifin bir yerinde bir aksaklık varsa el
birliğiyle düzeltiriz, değiştiririz. Yeter ki burada bir daha
Gezi türü olaylar, eylemler olmasın, yeter ki bir daha Kobani türü olaylar
Türkiyemizde, ülkemizde olmasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim amacımız bu; vatandaşlarımızın
güvenliğini sağlamak, huzur içerisinde, yarınından
endişesi olmayan, anarşist olmayan bir ülke olmak, huzur içerisinde
yaşamayı temin etmek.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Geziden de, Kobaniden de siz sorumlusunuz, AKP sorumlu! Hepsinden siz sorumlusunuz,
siz!
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu yasa da bunu
getiriyor. El birliğiyle muhalefetin de buna destek vermesini, şu gök
kubbe içerisinde muhalefetin de, iktidarın da bir hoş seda
bırakmasını
Gelecek nesillere güzel bir Türkiye bırakmak
ortak hedefimiz olsun diyoruz.
Grubumuzun bu önerisine muhalefet
partilerinin de destek vereceğini ümit ediyor, saygılar sunuyorum
efendim. ( AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı Sayın Oktay Vural, İzmir
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
iç güvenlik olarak adlandırılan bu paketin gündeme
alınmasına ilişkin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisinin bu tasarı
hakkındaki görüş ve düşüncelerini değerli milletvekilleri
ve aziz milletimizle paylaşmak istiyorum.
Her şeyden önce, bu tasarı
görüşmeleri yapıldığı zaman, gerek alt komisyon gerek
üst komisyonda Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekilleri
açık olarak tavırlarını ortaya koymuşlardır ve bu
çerçevede itirazlarımızı yaptık, yanlış olan
hususları belirttik, birazdan belirteceğim. Ancak, ondan sonraki süreç
içerisinde, özellikle bu tasarının gündeme alınmasını
çözüm süreci paketinin pazarlık aracı olarak kullananların
yaptığı erteleme sırasında Sayın
Başbakanın Muhalefetin şeyleri varsa bunları getirsinler,
düzeltmeleri yapalım. ifadesine karşılık Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu konuda endişelerimizi ve bu endişeleri
giderecek şekilde, ortak bir şekilde bir tavır
oluşturulmasına ilişkin, gerektiğinde gerekli düzenlemeleri
yaparak Türkiye'nin ihtiyacı olan bir kanunu çıkarma konusunda
açık çek verdik, söyledik. Maalesef, bu konuda Adalet ve Kalkınma
Partisinden hiç kimse, Hükûmetten hiç kimse Milliyetçi Hareket Partisinin bu
konudaki görüş ve düşünceleri nedir? Ne yapabiliriz? diye hiçbir
irtibatta bulunmadılar. Ancak, bu tasarının, bu paketin özellikle
HDPyle görüşüldüğünü, İmralıyla görüşüldüğünü
açık bir şekilde biliyoruz. Bunlarla yapılan müzakerelerde bu
paketle ilgili HDPyle görüşme ihtiyacı olanların, doğrusu,
terörle mücadele konusunda bir tavır oluşturmuş Milliyetçi
Hareket Partisiyle görüşmemelerini de gerçekten, milletimizin, zannederim,
o üstün aklıyla idrak edebildiğini düşünüyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) HDP niye
itiraz ediyor o zaman?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ya,
sen orada otururken HDP kavga ediyor. Bu ne çelişki!
OKTAY VURAL (Devamla)
Dolayısıyla, bu müzakerenin neticesinde neler oldu, neler
yapıldı, neler görüşüldü, bunları elbette muhatapları
bilir ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz Terörle mücadele konusunda
mücadele edin, müzakere etmeyin, terörü meşrulaştırmayın,
Terörle Mücadele Kanunundaki düzenlemeleri gevşetmeyin. dedik.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Neye itiraz
ediyorsun yani?
OKTAY VURAL (Devamla) Bütün
bunları yaparsanız terörü azdırırsınız.
KCKnın içini boşalttınız, taş atan çocuklar
adı altında halkın kullanılmasının önünü
açtınız. Terör örgütü mensuplarının, terör örgütü
adına suç işleyenlerin terör örgütü mensubu olarak
suçlanmasını engellediniz, onu suç olmaktan
çıkarttınız. Terör örgütü sembolleriyle miting yapmanın,
taşımanın, bölücülük propagandasının önünü
açtınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tamam da
neye itiraz ediyorsun, onu söyle.
OKTAY VURAL (Devamla) Operasyon yapma
yetkilerini valilere bağladınız, valilere Operasyon
yapmayın. dediniz. İç güvenlik yasasında
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen bu
kanunda neye itiraz ediyorsun, onu açıkla.
OKTAY VURAL (Devamla)
Türk
Silahlı Kuvvetlerini iç güvenlikten çektiniz, terörle mücadelede
meşru güçleri, hukukun gücünü ortadan kaldırdınız ama
alanı PKK terör örgütüne bıraktınız. Silahlarını
bıraksınlar, silahlarıyla gitsinler, süreç ancak başlar.
dediniz ama ona rağmen müzakereleri sürdürdünüz.
Ne hazindir ki bugün PKK-KCK devleti
mahkemeler kurmuş, hâkim atıyor, istinaf mahkemeleri kuruyor, vergi
topluyor, asayiş birimleri kurmuş, Kalaşnikoflarla
toplanıyorlar, asayiş birimleriyle, tüfekleriyle gösteri
yapıyorlar. Şimdi, bütün bunlarla ilgili tedbir almayan, terörle
mücadelede müzakereyi öngörenlerin kalkıp demir bilye üzerinden, molotof
üzerinden Biz terörle mücadele etmek istiyoruz. demeleri gerçekten komik. Neden?
Çünkü, siz demir bilye ile demir sapanla uğraşalım derken
Kalaşnikofları meşrulaştırdınız, siz terör
örgütüyle mücadele edelim derken müzakereyi
meşrulaştırdınız. Bugün geldiğimiz bu noktada, bu
Hükûmetin terörle mücadele, şiddetle mücadele iradesi söz konusu bile
değildir.
Bu eksende, buradan, açık bir
şekilde sesleniyorum Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak: Terörle
mücadele ekseninde bugüne kadar bu teröristleri cesaretlendirip size ev ödevi
verecek kadar hadsiz bir şekilde cesaretlendiren bu müzakere sürecinden
vazgeçin, iradenizi terör örgütüne, silaha teslim etmeyin. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz bu eksende eğer molotofla ilgili bir düzenleme
yapıyorsanız hodri meydan, Milliyetçi Hareket Partisi burada.
Sizin zamanınızda bonzaiyle
milletimizi buluşturan, 13 yaşına kadar
kullanılmasının zeminini hazırlayanlara karşı
-sadece bonzai değil, onun benzeri tüm uyuşturucularla ilgili ortaya
koyduğumuz tavır karşısında- da gerekli
girişimlerin yapılmasını istiyoruz.
Poşu bağlama, maske
takarak
Siz maskelilerin asayiş birimleri kurmasına izin verdiniz,
siz maskelilerle birlikte oturdunuz. Şimdi, kalkıp millete Bonzai,
molotof
Bunlara biz tedbir almak istiyoruz. diyerek bu tasarıyı
böyle pazarlıyorsunuz.
Buradan açık bir şekilde AKP
Grubuna sesleniyorum: Bu yasayla ilgili
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hangi
maddesine itiraz ediyorsun?
OKTAY VURAL (Devamla)
derdiniz
molotofsa -ki biz de bunu destekliyoruz- yetmez, Molotof ve benzeri
Diğerlerinin de alınması lazım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Öyle diyor
zaten.
OKTAY VURAL (Devamla) Demir bilye:
Peki, bakır olduğu zaman ne olacak, cam olduğu zaman ne olacak?
RECEP ÖZEL (Isparta) Benzeri diyor,
benzeri.
OKTAY VURAL (Devamla) Yetmez, bonzai
yetmez. Bonzai de yetmez. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunlara tam destek
veriyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yazıyor zaten orada, tasarıda var.
OKTAY VURAL (Devamla) Ama bunlar
ekseninde, sen kalkıp istihbari dinleme adı altında bizi
izleme ve dinlemeyi meşrulaştırıp ağır ceza
mahkemesine kendinizin tayin ettiği, tabii hâkim ilkesine aykırı
olarak tayin ettiğiniz birisi tarafından dinlenilmesine,
vatandaşların gözaltına alınmasına; İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. diyen bir parti olarak insanın
hürriyetini kısıtlayan, ceberut, korku devleti oluşturan bu
devlet yönetimi anlayışına karşı demokrasiyi, hukuk
devletini savunuyoruz. Cumhuriyet savcısına ait soruşturma
yetkisini kolluk yetkilerine göndererek bununla ilgili yargıyı
yürütmeye bağlayan bir girişim karşısında bizim için
milletin hukuku üstündür, güç sahibi olanın değil. Gücünüz olabilir
ama unutmayın ki milletin hukuku daha üstündür.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Milletin hukukunu korumak için bu tasarıyı getirdik.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu kanunun
bunlarla ilgili kısımlarına karşıyız ama
milletimizin özgürlüğünü kısıtlayan, istediğini
istediği gibi yakalayan, istediği gibi dinleyen
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) HDPyle beraber hareket ediyorsunuz, öyle mi?
OKTAY VURAL
(Devamla) -
istihbarat devleti kurmak için
çalıştığınız, istihbarat devletini yönetmek için
de milletvekili adayı yapmak üzere istifa ettirdiğiniz zihniyete
karşılık milletin hukukunu, hukukun üstünlüğünü ve
özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
devlet millet için vardır, milleti korkutmak, sindirmek için değil.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen bu tasarıyı okudun mu hiç? Hangi maddeye itiraz
ediyorsun?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Siz PKKyla, terör örgütüyle
müzakere edeceksiniz, ondan sonra elinize aldığınız
devletin güçleriyle de milleti korkutmaya çalışacaksınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hangi maddeye itiraz ettiğini söyle.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu tasarıyla, silahla,
doğu ve güneydoğuda PKK-KCK devleti kurmak isteyenlerle beraber, birlikte
iş birliği yapanlar ile Türkiyeyi, vatandaşı ve milleti
korkutup, sindirip despot bir yönetim anlayışını getirmek
isteyen paralellerin arasında milletin özgürlüğünü, hukukunu,
birliğini ve bütünlüğünü feda ettirmemek üzere siyaset
aracılığıyla bunu iletiyoruz, açıkça
çağrımız budur.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çok zor durumdasınız, izah
edemiyorsunuz Sayın Vural.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Olmadı, açıklayamadın.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Parti olarak duruşunuzu izah edemiyorsunuz,
çok zor durumdasınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Duruşumuz açık ve
nettir. Yüreğiniz yetiyor idiyse biraz önce sizin hakkınızda
söylenen sözlere bir kelime söyleyebilseydiniz.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siyaseten zor durumdasınız. Buna
açıklama bulamıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
HDPyle birlikte hareket ediyorsunuz şu anda.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Onun için, PKK terör
örgütünün maşaları olanların, Kürdistan kurmak isteyenlerle
iş birliği yapanların, terörü
meşrulaştıranların, asayiş birimleri kuranların
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çok zor durumdasınız.
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu
OKTAY VURAL
(Devamla) -
kamu düzeni için PKKdan ve Kandilden medet umanların
terörle mücadeleyle, şiddetle mücadeleyle ilgili hiçbir iradesi yoktur. Bu
eksende, özellikle işgal zamanında Millî Mücadeleye karşı
Heyet-i Nasihaları kuran Damat Feritin müsveddesi olarak yine aynı
şekilde akil adamları getirenler, Heyet-i İnzibatiyeyi kuran,
Kuvayımilliyeye karşı yine aynı şekilde polisi ve
askeri kendi inzibatı ve güvenlik görevlisi olarak kullanmak isteyenler
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Zor
durumdasınız Sayın Vural, zor durumdasınız, izah
edemiyorsunuz.
OKTAY VURAL (Devamla) -
yine aynı
şekilde Damat Feritin Kuvayımilliye ve işgal kuvvetlerine
karşı mücadeleyi güçlendiren jandarma teşkilatını
İçişleri Bakanlığına bağlayan şu Damat
Feritin kararnamesinin, işgal kuvvetlerine karşı açıkçası
vatandaşın direnmesini engelleyen Damat Feritin bu kararnamesinin
tıpkısının aynısıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bunlar çağdaş
Damat Ferit bunlar, çağdaş!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kimse
inanmaz sana, millet sana inanmaz.
OKTAY VURAL (Devamla) - Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Hükûmeti terörle mücadeleye davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Hukuka ve
adalete, milletin özgürlüğüne aykırı gerekli
değişiklikleri yapmasını arz ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Açıklayamadın, açıklayamadın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sanki
anlayacaksın açıklasa, anlayacaksın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Milliyetçi Hareket Partisini bu mücadelede desteğe davet ediyorum ama siz
başka yerde tarafsınız artık!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Bu
korsan tasarı, eşkıya tasarısı, hukuksuz tasarı!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
OKTAY VURAL (Devamla) - Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisini oylamaya sunacağım
III.-
Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yalnız yoklama
talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök,
Sayın Dinçer, Sayın Serindağ, Sayın Toptaş, Sayın
Toprak, Sayın Özdemir, Sayın Moroğlu, Sayın Öz, Sayın
Kaleli, Sayın Canalioğlu, Sayın Acar, Sayın Ekinci,
Sayın Tayan, Sayın Turan, Sayın Aygün, Sayın Susam,
Sayın Akar, Sayın Küçük, Sayın Tanal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 3, 10, 17, 24 ve 31
Mart 2015 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerinde
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
4, 11, 18 ve 25 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için...
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN ...19 Şubat 2015
Perşembe günü, alınan karar gereğince...
OKTAY VURAL (İzmir)
Yanlış işlem yaptınız.
BAŞKAN ...saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi...
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, yanlış işlem yaptınız.
BAŞKAN Ne yaptım?
Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.56