TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
6ncı Birleşim
21 Ekim 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, güvenlik
güçlerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın, Çanakkale ve
Balıkesir illerini kapsayan çevre düzeni planına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı
Çığlık'ın, Parlamentolararası Birliğin 12-16 Ekim
2014 tarihlerinde Cenevrede yapılan 131inci Genel Kurul
Toplantısına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Kültür ve
Turizm Bakanlığının isteği doğrultusunda
Fazıl Sayın eserlerinin Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası 2014-2015 programından çıkartılmasına
ilişkin açıklaması
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, üniversite
öğretim elemanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin eksik ve yetersiz olduğuna
ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın,
Başbakanın, YÖKteki bir toplantıda üniversite öğretim
üyeleriyle ilgili sarf ettiği bazı ifadelerinden dolayı özür dilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in, barışa,
kardeşliğe, huzura yelken açan bütün Bingöllülere Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altından selamlarını
gönderdiğine ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, Adanada
sağlık alanında yaşanan sıkıntılara
ilişkin açıklaması
6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili
Sağlık Bakanlığından ve Hükûmetten
duyarlılık beklediklerine ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, PKKlıların
köylerde baskınlar yaptığına ve insanları
kaçırdığına ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, kiracı
vatandaşların Borçlar Kanunundan kaynaklanan mağduriyetlerinin
giderilmesi için hazırladıkları kanun tekliflerine destek
verilmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
9.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Gençlik ve
Spor Bakanından, üniversiteli öğrencilerin yurt sorunuyla ilgili
bazı konuları öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, AKP
hükûmetlerinin devleti kayıt dışı alanlarda yönettiklerine
ve Hükûmeti bu konuda uyarmak istediğine ilişkin açıklaması
11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, (9/8) esas numaralı
Soruşturma Komisyonu Başkanının görevini suistimal
ettiğine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 17-25 Aralık
yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili görevsizlik kararı verilen
dosyanın tekrar ele alınarak takipsizlik kararı verilmesinin bir
hukuk skandalı olduğuna ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Güney Kore Ulusal Meclisi Başkanı Chung Ui-hwa'nın vaki davetine
icabet etmek üzere 19-22 Ekim 2014 tarihlerinde Güney Kore'ye resmî bir
ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 14/10/2014 tarihli 3üncü
Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Cemil Çiçek başkanlığındaki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu
isimlere ilişkin tezkeresi (3/1607)
2.- (9/8) esas numaralı Meclis Soruşması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin iki ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1608)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının; Kars Milletvekili Yunus Kılıçın,
Avrupa Birliği Konseyi İtalya Başkanlığınca 26-27
Ekim 2014 tarihlerinde İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek
Tarım, Endüstriyel Kalkınma ve Küçük-Orta Ölçekli Teşebbüsler Komitesi
Başkanlar Toplantısına katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1610)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının;
Ağrı Milletvekili Fatma Salman ve Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaza, belirtilen neden ve sürelerle izin verilmesine ilişkin
tezkeresi (3/1609)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin,
eğitim sistemi ve öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1070)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23
milletvekilinin, ülkemizde kayıt dışı ve ruhsatsız
silah kullanımının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1071)
3.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekilinin,
Yatağan Termik Santralinin çevreye verdiği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1072)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyurusu
D) Önergeler
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, (2/62) esas
numaralı 12 Eylül 1980 Darbe Sürecinin Yol Açtığı
Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4203)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
645, 240 ve 640 sıra sayılı Kanun Teklifi ve
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4, 5 ve
6ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 21 Ekim 2014
Salı günkü Birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesine; 30 Ekim 2014 Perşembe günü
toplanmamasına; 640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
3.- Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve
Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (2/2301) (S. Sayısı: 645)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay'ın, Hakkâri
Milletvekili Adil Zozaninin 645 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2013-2014 yıllarında
Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/46597)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, bazı kamu görevlilerinin istifaya
zorlandığı iddiasına,
Bazı kamu görevlileri
hakkında soruşturma açılarak mobbing uygulandığı
iddiasına,
Bazı kamu görevlilerinin
emekliliğe zorlandığı iddiasına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/46598), (7/46599), (7/46600)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarına
karıştığı gerekçesiyle haklarında işlem
yapılan kamu görevlilerinin sayısına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/46601)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşların hizmet alımı yoluyla yaptığı
harcamaların artmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/46803)
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşların yaptığı harcamaların bütçe
kalemlerindeki ödeneklerle uyumlu olmadığına ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/46804)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, taşeron şirketlerde çalışan
işçilerin iş akitlerinin feshedildiği iddialarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/47534)
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, idari yargıda açılan davalara,
Bakanlık ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar aleyhine
açılan tazminat davalarına,
Bakanlık ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluş personeli
hakkında açılan ceza davalarına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/47535), (7/47822), (7/47823)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 17 Aralık 2013 ile 1
Ağustos 2014 tarihleri arasındaki personel hareketlerine ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/48030)
9.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlu'nun, Bandırma 6. Ana Jet Üssü'nde sistematik bir
şekilde şiddet uygulandığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/48228)
10.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında TBMM ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca satın alınan
lojistik hizmetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/48671)
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, tanıtım ve reklam harcamalarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/49974)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlığın satın aldığı
fuarcılık ve tanıtım hizmetlerine ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/49977)
13.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, maden ocaklarına yönelik denetimlere ve
176 no'lu ILO Sözleşmesi'nin imzalanmamasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/50315)
14.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir gazeteye yönelik
yapılan vergi incelemelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/50386)
15.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın, Orman Genel Müdürlüğünün bir yönetmeliğinde
yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/50417)
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında
gerçekleştirilen insan kaynakları hizmet alımlarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/50484)
17.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, tarımda istihdam edilenlerin önemli bir
bölümünün sigortasız çalıştırıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/50997)
18.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, 17 Aralık sonrasında yer değiştiren
personele ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/51177)
19.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, Şanlıurfa'nın Hilvan
ilçesindeki içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/51179)
20.- Van Milletvekili Özdal
Üçer'in, Van'ın Özalp ilçesinde Morçiçek Barajı'ndan su gelmemesi
sonucu üreticinin mağdur olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/51315)
21.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş'ın, personele hukuksuz olarak rotasyon
uygulandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/51474)
22.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan yabancı ülke vatandaşlarının ve çifte
vatandaşların sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/51731)
23.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, TBMM'de görevli iken görev süreleri dolmadan
tayinleri çıkartılan polislere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/52191)
21 Ekim 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Sayın ve değerli
milletvekili arkadaşlarım, gündem dışı söz vermeden
evvel, Genel Kurulumuzda ciddi bir uğultu var, sükûneti sağlayabilirsek
Gündem dışı
ilk söz, güvenlik güçlerinin yaşadığı sorunlar
hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin
Türkoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, güvenlik güçlerinin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; güvenlik personelinin
sorunlarına ilişkin hususları dile getirmek üzere gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
fırsatı veren Sayın Başkana ve yüce heyetinize
saygılarımı sunuyorum.
Güvenlik ve esenlik içinde
yaşayabilmemizin en önemli sebebi güvenlik güçlerimizdir. Güvenlik
güçlerinin görevlerini başarıyla yerine getirebilmesi için
şüphesiz, onların eğitimli, donanımlı, disiplinli ve
sorunlarının giderilmiş olması gerekir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinden polise, jandarmadan köy korucularına varıncaya kadar,
ister ülke isterse toplumun güvenliği için çalışan her kurumun
personelinin önce kendisi mutlu ve huzurlu, moral ve motivasyonu yüksek
olmalı ki toplumda huzur ve esenliği sağlayabilsin. AKP
hükûmetlerine, bu kürsüden defalarca, dilimizde tüy bitercesine bu
sorunları, hatta önceki Başbakan Tayyip Erdoğan ve diğer
Hükûmet yetkililerinin verdiği sözleri gündeme taşıdık
ancak bir netice almak mümkün olmadı.
Astsubayların ve
uzman çavuşların askerî hiyerarşi içindeki sorunları,
polislerin ek gösterge talepleri, fazla çalışma saatleriyle ilgili ve
diğer sorunları öylece durmaktadır. Emekli astsubay ve polislerimiz
fakirliği bırakın, açlık sınırı altında
yaşam mücadelesi vermektedirler. Emekliliklerini, dinlenerek geçirmek
yerine güvenlik elemanı olarak ya da işportacılık yaparak sağlamaktadırlar.
Köy korucuları terörle mücadele için kanlarını akıtıp
canlarını vermişken hâlâ terör örgütü tarafından şehit
edilmekte, rehin alınmaktadırlar. Daha geçen hafta 2 korucumuz yine
PKK terör örgütü tarafından kaçırılmıştır.
Hükûmet, bırakın korucuların statüsünü düzeltmeyi, özlük
haklarını iyileştirmeyi, bu korucuların can ve mal emniyetini
teminden âcizdir.
Kabaca özetlemeye çalıştığım bu
tablo tüm güvenlik güçlerimizi üzmektedir. Ancak, güvenlik güçlerimizi
asıl üzen ve kahreden, moral ve motivasyonu yok eden, AKP Hükûmetinin PKK
terör örgütüyle muhatap olmasıdır. Yıllardır, doğu ve
güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli insanlarımız başta
olmak üzere, asker, polis, korucu, kamu görevlisi, sivil vatandaş
ayrımı yapmadan herkesi katleden bu kanlı örgütün muhatap
alınması güvenlik güçlerimizi kahretmektedir. Ülkemizi bölme
hedefinden bir an bile vazgeçmeyen bu örgütle, üstelik elindeki silahı
bırakmamışken müzakerede bulunulması tüm toplumla beraber
güvenlik güçlerini de moral ve motivasyon açısından olumsuz
etkilemektedir. Açılım zarar görmesin. safsatasıyla,
arkadaşlarını şehit eden katillere müdahale edememek, hele
hele bunun hukuksuz ve kanunsuz bir emirle yerine getirilmesi güvenlik
güçlerini manen bitirmektedir.
Yıllardır, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
silahlarını bırakmayan teröristle müzakere olmaz, Kürt kökenli
insanlarımızın temsilcisi bu katiller olamaz; bu, Kürt kökenli
vatandaşlarımıza hakarettir, bu insanları PKKnın
inisiyatifine bırakmayın demiştik, bize kandan beslenen
imasında bulunulmuştu. 6-7 Ekim olaylarında da herkes gördü ki
asıl PKK canavarının beslenmesi için kan ve korku gerekmektedir.
Yıllar önce PKKya 2-3 çapulcu diyen yanlış
anlayışın, 6-7 Ekim olaylarında 3-5 sokak serserisi
diyerek yeniden tezahür ettiğini görmekteyiz. AKPnin PKKnın bir
terör örgütü olduğunu unutturup o canilerden bir melek çıkarma politikası
iflas etmiştir. Ancak, ortada, PKKnın silahlı baskısı
ve şiddetine maruz kalarak tehditle yönlendirilen bir kısım
insanımız ve gençlerimiz kalmıştır. İşte
güvenlik personeli bu tabloya kahrolmaktadır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sınır güvenliğinden asayişe, özel hayattan
can ve mal güvenliğine kadar her alanın tehditle dolu olduğu
bugünlerde AKPnin öncelikleri içeride paralel yapı,
dışarıdaysa Esadtır. Devletin tüm kurumlarında,
özellikle güvenlik birimlerinde paralelle mücadele adıyla
başlatılan uygulamalar maalesef cadı avına dönmüştür. Paralelci
yaftası, asılsız ihbar ve şikâyetlerle terfi ve tayinlerde
belirleyici olmuştur. Özellikle görevden alınan personelin yerine
getirilen vasıfsız personel istihbarat, suçun önlenmesi ve takibinde
ciddi zafiyetlere sebep olmaktadır. Önceki Başbakan Tayyip
Erdoğan Bu paralelciler bana geldiler. dediğine göre ve onları
tanıdığına göre, onlarla ilgili bir işlem yapmak
yerine tüm kamu personelinin zan altında bırakılması
arızalı bir anlayışın ürünüdür. Daha bir yıl
öncesine kadar, tayin ve terfilerde cemaatin mutlak sözünün geçtiği
emniyette birçok personelin cemaatten referans araması hiç de garip
değildir. Garip olan, emniyetin böyle bir yapıya teslim edilmesidir.
Hükûmetin, devletin dışa karşı güvenliğinde, içeride
ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla)
asayiş
ve düzenin sağlanması için, barışın temini için
atması gereken önemli adımlar vardır.
Bu duygu ve düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
Gündem dışı ikinci söz, Çanakkale ve
Balıkesir illerini kapsayan çevre düzeni planı hakkında söz
isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Serdar Soydana aittir.
Buyurun Sayın Soydan. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın, Çanakkale ve Balıkesir
illerini kapsayan çevre düzeni planına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Çanakkale ve Balıkesir illerimizi kapsayan
1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Kentlerin anayasası olan çevre düzeni
planlarında şehirlerin geleceklerine ilişkin mekânsal ve
sektörel kararlar belirlenmektedir. Balıkesir ve Çanakkale illerini
kapsayan ve 2040 yılını hedefleyen Balıkesir-Çanakkale
Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, bölgemizde
yaşayan yaklaşık 1 milyon 700 bin kişinin
yaşamını direkt olarak etkilerken bölgeyi dünyanın dört bir
yanından ziyaret eden milyonlarca kişiyi de dolaylı olarak
etkilemektedir.
Çevre düzeni planları hazırlanırken
alınan tüm mekânsal ve sektörel kararların temelini hedef
yılı için belirlenen nüfus projeksiyonları belirlemektedir.
Balıkesir ve Çanakkale illerini kapsayan ve 2040 yılını
hedefleyen planda, bölgenin nüfusunun yirmi beş yıllık bir
projeksiyon içinde yaklaşık 3 kat artması ve
artışın büyük bir bölümünün de kentlerde gerçekleşmesi
öngörülmektedir.
Önemli tarım ve orman alanlarının
bulunduğu bir bölgede kırsal yapıdan uzaklaşmayı
planlamak, üreticiyi ve çiftçiyi yok ederek şehirlerin
varoşlarına göçe zorlamaktır. Biga Ovasının verimli topraklarında
üretim yapan Biga çiftçisi artık Kozçeşme-Selvi biberi
üretemeyecektir. Çeltik, pirinç, kaynarca fasulyesi üreten çiftçimiz bölgesini
terk etmeye zorlanacaktır. Biga etini yemek, Biga sütünü içmek artık
hayal olacaktır.
Hazırlanan planla doğal açıdan hassas
alanlar, özellikle de bölgenin oksijen deposu Kaz Dağları ve
tarım alanlarının yoğun olduğu bölgeler sanayi, enerji
ve maden tesislerinin tehdidi altında kalmaktadır.
Hükûmetin öngördüğü plansız ve çarpık
sanayileşmeden Kaz Dağları ve Biga Ovası başta olmak
üzere, tüm bölge olumsuz etkilenecektir. Verimli tarım alanlarından
yerleşim alanlarına kadar çok geniş yaşam alanlarında
telafisi mümkün olmayan çevre sorunlarıyla karşı
karşıya kalacağız.
Bu anlayış ve kararla, Hükûmetin dünyanın
eşsiz doğa mirası, oksijen deposu Kaz Dağlarını
uluslararası maden şirketlerine peşkeş çektiğini ve
çekmeye de devam edeceğini görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, planla Bozcaada'nın
güney kıyıları konut alanı olarak imara açılmakta, tüm
tarım alanları bağevi adı altında ikinci konut
yapımına uygun hâle getirilmektedir. Bu durum, büyük bir
kısmı sit alanı olan ve önemli ölçüde üzüm üretilen adanın
tamamen tarımsal üretimden koparılarak turizm ve inşaat
sektörüne teslim edilmesidir. Gökçeada'da
mahkeme kararlarıyla yasallığı ortadan kalkan Bademli
köyündeki otel alanının plana işlenmiş olması bile,
tek başına, planın nasıl rant odaklı olduğunu
göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, planın amacında
doğal değerlerin korunması ifadesi bulunmasına
rağmen, uygulama ve hazırlıklar belirtilen ifadenin tamamen
tersi yönündedir. AKP, önümüzdeki yirmi beş yıl içerisinde Çanakkale
ve Balıkesirde ekolojik dengeyi yok ederek koruma ve kullanma dengesini
kullanma, talan ve yok etme olarak belirlemiştir.
Çevre Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri olarak Bozcaadada yaptığımız
çalışma ziyareti sonrası Sayın Bakanın
açıkladığı Bozcaada için referandum yapalım.
önerisi, en kibar ifadeyle, olayı geçiştirmektir.
Sorunun sadece Bozcaadada yapılacak referandumla çözülmeyeceğini
Sayın Bakan çok iyi bilmektedir. Sorun sadece Bozcaadayı değil,
Çanakkale ve Balıkesiri de kapsamaktadır. Sayın Bakan
ivedilikle planı geri çekmeli ve iptal etmelidir. Plan, bölge
halkının görüş ve önerileri doğrultusunda, demokratik, katılımcı
ve bilimsel verilere dayanarak yeniden hazırlanmalıdır.
Bizler, Çanakkaledeki dünyanın sayılı
tarih ve kültür miraslarını, verimli topraklarımızı
uluslararası maden şirketlerinin, demir çelik, çimento ve termik
santral işletmecilerinin inisiyatifine bırakmayacağız;
şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış toprağımıza,
suyumuza ve havamıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Aklın ve bilimin söylediği, Çanakkale
halkının istediği, yaşadığımız
eşsiz coğrafyanın korunup kollanmasıdır, Çanakkale'nin
doğal zenginliklerinin dünya kültür ve turizm sektörünün hizmetine sunulmasıdır.
Unutmayalım ki havasını, suyunu ve
toprağını kaybettiğimiz yaşam alanlarında
medeniyetten söz etmek mümkün değildir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Soydan.
Gündem dışı üçüncü söz, 12-16 Ekim 2014
tarihlerinde İsviçrenin Cenevre şehrinde gerçekleşen
Parlamentolararası Birliğin 131inci Genel Kurul toplantısı
hakkında bilgi sunmak için söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın
Fazilet Dağcı Çığlıka aittir.
Buyurun Sayın Çığlık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Erzurum
Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık'ın,
Parlamentolararası Birliğin 12-16 Ekim 2014 tarihlerinde Cenevrede
yapılan 131inci Genel Kurul Toplantısına ilişkin gündem
dışı konuşması
FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentolararası
Birliğin 12-16 Ekim 2014 tarihleri arasında Cenevrede yapılan
131inci Genel Kurulu ve bu kapsamda Türk Grubu üyeleri olarak yapmış
olduğumuz çalışmalar hakkında bilgi vermek üzere söz
almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
PAB, bağımsız 163 ülke parlamentosunun üye
olduğu uluslararası bir örgüt olup Birleşmiş Milletlerle
yakın iş birliği içinde çalışmalarını
yürütmektedir. Bu çerçevede, PAB, yılda 2 kez düzenlenen Genel
Kurullarında uluslararası gündemde yer alan güncel, siyasi ve
ekonomik meseleleri görüşmekte ve her Genel Kurul toplantısı
sonunda da aldığı kararları dünya kamuoyunun dikkatine
sunmaktadır. Türkiye olarak da 5 AK PARTİden, 2 CHPden ve 1de
MHPden olmak üzere 8 milletvekiliyle temsil edilmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; PABın son Genel Kurulunda ana gündem maddesi,
cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadına yönelik
şiddetin önlenmesi konusu olmuştur. PAB üyelerine hitaben ülkemizde
bu konularla ilgili yapılan çalışmaları ve gelişmeleri
aktaran bir konuşma yaptım. Bu kapsamda, başta Anayasa olmak
üzere, Türk Ceza Kanununda, Türk Medeni Kanununda ve İş Kanununda
pek çok düzenleme gerçekleştirildiğini ve bu düzenlemelerle 2004
yılında yüzde 20,7 olan kadın istihdam oranının 2013
yılında yüzde 27ye yükseldiğini, kadınların siyasal
katılımlarına ilişkin olarak 2002 genel seçimlerinde
Parlamentodaki kadın temsil oranı yüzde 4,4 iken Haziran 2011 genel
seçimlerinde temsil oranının yüzde 14,4e yükseldiğini
belirttim. Kadınların politikaya etkin katılımını
göstermek bakımından AK PARTİ Kadın Kollarının
oluşumunu iyi bir örnek olması açısından PAB
delegasyonlarıyla paylaştım. Şu anda 3,9 milyon
kayıtlı kadın üyesi bulunan AK PARTİnin, dünyadaki en
büyük politik örgüt olma özelliğini
taşıdığını ve kurumsal yapısı
itibarıyla her şehirde, her kasabada ve her köyde kadınlara
ulaşma şansı bulunduğunu vurguladım.
Avrupa Konseyinin Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi olarak bilinen İstanbul Convention
ilk olarak Türkiye tarafından imzalanmış olup ve Parlamentomuzda
da oylanarak 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmeye uyumun sağlanması çalışmalarının Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızca ilgili
bakanlıklarla iş birliği içinde yürütüldüğünü belirttim.
PABın da üyesi olduğu Dünya Gelecek Konseyi tarafından
İstanbul Sözleşmesine Genel Kurul esnasında da bir vizyon ödülü
verilmiştir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Parlamentolararası Birliğin 131inci Genel Kurul toplantısı
için önerilen 6 acil gündem maddesi üzerinde yapılan oylama sonucunda,
Zambiya ve Belçika delegasyonlarının ortak olarak verdiği Ebola
Salgınına Uluslararası Müdahalede Parlamentoların Rolü
acil gündem maddesi olarak kabul edilmiştir. Türkiye de bu gündem
maddesine tam oy vererek destek olmuştur. Malumlarınız
olduğu üzere, geçtiğimiz aylarda Batı Afrikada ortaya
çıkan Ebola salgını birçok insanın ölümüne sebep
olmuş; özellikle de kadın, çocuk ve yaşlıları tehdit
etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinden, uluslararası barış ve güvenliğe
tehdit olarak kabul ettiği Ebola salgını için acil müdahale
grubu kurulması kararı çıkarılmıştır. PAB
üyesi ülkeler, gecikmeden uluslararası desteğin sağlanması
yönünde bu kararı büyük bir çoğunlukla desteklemiştir.
Ayrıca, ülkemizin büyük bir hassasiyet
gösterdiği Gazze için verilen Filistin Halkının Haklarının
Dünyada Tanınması İçin Parlamentoların Girişimleri
konulu acil gündem maddesini tam oyla grubumuz desteklemiştir ancak Ebola
salgınıyla ilgili madde kabul edilmiştir.
Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2011 yılındaki Genel Kurulda PAB
Başkanı seçilen Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın
Radinin dört yıllık görev süresi bittiğinden bu Genel Kurulda da
PAB Başkanlık seçimi yapılmıştır. Seçimlere,
Asya-Pasifik bölgesinden Endonezya, Maldivler, Bangladeş ve
Avustralyalı adaylar katılmıştır. Başkanlık
seçimini, Türkiye'nin de destek verdiği Bangladeş adayı
Sayın Chowdhury kazanmıştır.
Bu vesileyle, yüce Parlamentomuza
çalışmalarımızı aktarmaktan memnuniyet duyduğumu
belirtir, aziz milletimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çığlık.
Gündeme geçmeden, 60ıncı maddeye göre 10
arkadaşıma birer dakika söz vereceğim.
Sayın Tüzel
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Kültür ve Turizm
Bakanlığının isteği doğrultusunda Fazıl
Sayın eserlerinin Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası 2014-2015 programından çıkartılmasına
ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Osmanlının torunları, günümüz
hükümdarları, despotluk ve baskılardan vazgeçmiyor. Bu kez hedefte,
dünyanın tanıdığı, onur duyduğumuz piyanist
Fazıl Say var. Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası 2014-2015 programında yer alan Fazıl Say eserleri,
Bakanlığın isteği doğrultusunda
çıkartılmıştır. Sanatçının 3 eseri İstanbul
Senfonisi, Su piyano konçertosu, Yunus Sırtındaki Çocuk-Hermias
eserlerinin, açılış konseri öncesi Bakanlıkça bildirimde
bulunularak, programdan çıkartılması hâlinde onay verileceği
söyleniyor. Ambargo, sansür, görevden alma, bu Hükûmetin kültür ve her alanda topluma
yaklaşımıdır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürleri de
istenmeyen insan ilan edilmişti. Kültür Bakanlığının
sevdiği eserler, sanatçılar, sevmedikleri var. Hani, kimsenin
görüşüne, hayatına, felsefesine karışılmayacaktı?
Ama hem karışırlar hem de halkla buluşmasını
engellerler. Baskıların, yasakların, sansürün adı olan AKP
rejimi artık son bulmalı diyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, üniversite öğretim
elemanlarının özlük haklarının iyileştirilmesiyle
ilgili kanun teklifinin eksik ve yetersiz olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
On iki yıllık AKP hükûmetleri
döneminde unutulan üniversite öğretim elemanlarının özlük
haklarının iyileştirilmesi konusu nihayet on iki yıl sonra
yüce Meclisin gündemine gelmiş bulunmaktadır. Ancak gelen teklif,
maalesef, eksik ve yetersiz gelmiştir. Özellikle akademik personel
içerisinde yer alan uzmanlar, eğitim öğretim planlamacıları
ve çevreciler bu iyileştirmelerden mahrum
bırakılmışlardır. Bu eksikliğin giderilmesi için
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz kanun
teklifinin dikkate alınarak bu konunun gündeme alınmasında yarar
olduğunu yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Atıcı
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Başbakanın,
YÖKteki bir toplantıda üniversite öğretim üyeleriyle ilgili sarf
ettiği bazı ifadelerinden dolayı özür dilemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başbakan dün YÖKteydi; hani, şu kaldırmayı vadettikleri
ancak arka bahçeleri hâline getirmeyi tercih ettikleri YÖKte. Kendisi de
öğretim üyesi kökenli olan Başbakan, üniversitelerin bütün
sorunlarını öğretim üyelerine yükleyerek bir AKP klasiğine
imza atmış ve kendi meslektaşlarına ihanet etmiştir.
On iki yılda üniversite sayısının 73ten 184e
çıktığını belirten ve bununla gurur duyan Başbakan,
üniversitelerin içini boşaltmak için yaptıklarını
unutmuşa benziyor, öğretim üyelerini niteliksiz olarak tanımlamaktan
da geri durmuyor.
Sayın Başbakan, öğretim
üyeleri arasında niteliksiz olanlar varsa sizin siyasi olarak
atadığınız jet profesörlerdir. Sizi tüm öğretim
üyelerinden acilen özür dilemeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
4.- Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin'in, barışa, kardeşliğe,
huzura yelken açan bütün Bingöllülere Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altından selamlarını gönderdiğine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz
hafta sonunu, bir sebeple, Doğu Anadolumuzun güzel, huzur,
barış ve kardeşlik şehri Bingölde geçirme
fırsatım oldu. Bingöllü hemşehrilerimizin, Bingöllü
kardeşlerimizin misafirperverliğini alabildiğine
yaşadığım iki günü geçirdim orada. Yaklaşık iki
hafta önce yaşadığımız elim hadiseden dolayı
şehit edilen 2 polis memurumuzla ilgili Bingöllü hemşehrilerimize,
Sayın Valimize ve Emniyet Müdürümüze de geçmiş olsun dileklerimizi
iletme fırsatımız oldu. Son on iki yılda merkezî
Hükûmetimizin, belediyemizin ve özel idaremizin yatırımlarıyla
yarınlara hazırlanan Bingölün, yeşeren umutlarını
yeniden karartmaya çalışanlara prim vermediğini, taviz
vermediğini bizatihi gördüm ve müşahede ettim.
Buradan,
barışa, kardeşliğe, huzura yelken açan bütün Bingöllü
hemşehrilerime ve kardeşlerime Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altından selamlarımızı gönderiyor, onlara
daha güzel günler diliyorum.
Tekrar,
aracılığınızla teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Halaman
5.- Adana
Milletvekili Ali Halaman'ın, Adanada sağlık alanında
yaşanan sıkıntılara ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, son zamanlarda özellikle bizim Adana tarafında
hastanelerin önünde daha çok kuyruk oluyor yani bir
yığınlaşma, yoğunlaşma var. Bu
yoğunlaşmanın gerekçesi de bu 65 yaş üzerindekilerden, bir
de emeklilerden alınan payın katkı payı diyorlar buna-
çok yüksek tutması. Sağlıkta iyi olduğunu söyleyen
iktidarın milletvekilleri, bürokratları Adanada bu konuya biraz ilgi
duysalar da bunu bir düzeltseler olmaz mı Sayın Başkanım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun, sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili
Sağlık Bakanlığından ve Hükûmetten
duyarlılık beklediklerine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sağlık çalışanı
son on yılda çok büyük kayıplara uğramıştır.
Özellikle ülkemizde emekli olan doktor aylık gelirinin yüzde 75ini,
hemşire ve ebe yüzde 55ini, diğer sağlık çalışanları
da yüzde 42sini almaktadır; çalışanların ancak yüzde 1i
emekli maaşlarıyla geçinebilmektedir. Sağlık
Bakanlığının bu konuda acil çalışma yapması
gerekmektedir yoksa sağlık çalışanı emekli olmaktan
korkmakta, emekli olmamaktadır. Sağlık
çalışanının hayatının zehir olmaması ve
emekli olunca da yaşamını sıkıntı çekmeden devam
ettirebilmesi için özlük haklarının mutlaka iyileştirilmesi
gerekmektedir. Sağlık Bakanlığından ve Hükûmetten bu
yönlü duyarlılık bekliyoruz diyor, teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri...
7.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, PKKlıların köylerde baskınlar
yaptığına ve insanları kaçırdığına
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Muş Bulanık Kurganlı köyünde İrfan Sucu evinden PKKlılar
tarafından alınarak dağa
kaldırılmıştır. Vatandaşın ellerini
kelepçeleyerek işkence yapmışlar, alınan fidye sonunda da
serbest bırakmışlardır. Kurganlı köyüne PKKlı
teröristler tekrar baskın yapmış, bu defa Hayrettin Aceri kaçırmak
istemişlerdir. Silahlı çatışma çıkmış,
vatandaş kaçarak izini kaybettirmiştir. Şu anda PKKlılar
bu vatandaşı ele geçirmek için Sarıpınar köyünde kimlik
kontrolü yapmaktadır. Vatandaşlar köylerini bırakarak bölgeden
kaçıyor. PKK her evden bir kişi kaçırarak fidye istiyor.
Malazgirt Yozbaşı köyü Kördegür mezrasını PKK basıyor,
Ahmet Acarı kaçırıyor, işkence yapıyor; vatandaş
110 bin lira ödeyerek canını kurtarıyor. Aynı mezra on gün
sonra tekrar baskına uğruyor, Mustafa Acar PKKlı teröristlere
karşı koyuyor, sonra da köyünü terk etmek zorunda kalıyor.
Şu anda bu mezradan PKKnın elinde 15 kişinin olduğu ifade
ediliyor. PKK fidye istiyor. Bölgedeki yetkililerle görüştüm, durumu
doğruladılar, ellerinden bir şey gelmediğini söylediler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal...
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, kiracı vatandaşların Borçlar
Kanunundan kaynaklanan mağduriyetlerinin giderilmesi için
hazırladıkları kanun tekliflerine destek verilmesini
beklediklerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Bakanın burada olması sevindirici,
kendisine teşekkür ediyorum geldikleri için.
Borçlar Kanununun 347nci maddesi diyor ki: On
yıllık kiracı olan bir kişiyi herhangi bir sebep ileri
sürmeksizin mal sahibi derhâl tahliye eder. Değerli Bakan, bu, hakikaten
adaletsiz bir uygulama. On yıldan beri kiracı olan tüm kiracılar
bu Kanun nedeniyle mağdur durumda. Bu mağduriyetin giderilmesi için
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir
kanun teklifi verdik, sebep olmaksızın insanların mevcut olan
yerden çıkarılmamasına ilişkin. Sizden istirham ediyorum,
bu mağduriyetin giderilmesi için bu kanun teklifimize destek veriniz.
Mevcut olan kiracı vatandaşlarımızın bu
mağduriyetinin bir an önce giderilmesini ve desteğinizi bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıbaş...
9.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Gençlik ve Spor Bakanından,
üniversiteli öğrencilerin yurt sorunuyla ilgili bazı konuları
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, Gençlik ve Spor Bakanıma sizlerin
aracılığıyla aşağıdaki soruları sormak
istiyorum:
Bu sene Yurtlar Kurumuna başvuran öğrenci
sayısı ne kadardır?
Bunlardan ne kadarı yurtlara
yerleştirilebilmiştir?
Açıkta kalıp şu anda eş dost ve
tanıdıklarının yanına sığınan, her an
yurt çıkabilir umuduyla bekleyen bu öğrencilerimiz
yerleştirilebilecekleri bir yurt bulabilecekler midir yoksa
Umutlanmayın, başınızın çaresine bakın. mı
denilecek?
On iki yıldan beri Ülkeye çağ atlattık.
diyorsunuz. Siz daha üniversiteli öğrencilerin yurt sorununu çözemediniz,
neyin çağını atlattınız?
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
10.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, AKP hükûmetlerinin devleti
kayıt dışı alanlarda yönettiklerine ve Hükûmeti bu konuda
uyarmak istediğine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP hükûmetleri devleti kayıt dışı
alanlarda yönetmektedir. İhaleler ve havuzlar perde arkasında
ayarlanmakta, yolsuzlukları kapatan savcı ve hâkimler karanlık odalarda
tespit edilmekte, imar rantları toplumdan gizli
dağıtılmakta, Barzani PYDye yardım ettik ama AKP kimseye
söylemememizi tembih etti. demekte, Joe Biden perde arkasında
konuşulanları anlattığı için özür dilemekte, Danimarka
Hükûmeti vatandaşını vuran IŞİDçinin Türkiyeden
kayıt dışı kaçırıldığını
söylemekte. AKP Hükûmetine devleti daha fazla kayıt dışına
çıkarmaması hususunda uyarıda bulunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Güney Kore Ulusal
Meclisi Başkanı Chung Ui-hwa'nın vaki davetine icabet etmek
üzere 19-22 Ekim 2014 tarihlerinde Güney Kore'ye resmî bir ziyarette
bulunması TBMM Genel Kurulunun 14/10/2014 tarihli 3üncü Birleşiminde
kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1607)
16/10/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek'in, Güney Kore Ulusal Meclisi Başkanı Chung Ui-hwa'nın
vaki davetine icabet etmek üzere beraberinde bir Parlamento heyetiyle 19-22
Ekim 2014 tarihlerinde Güney Kore'ye resmî ziyarette bulunması TBMM Genel
Kurulunun 14/10/2014 tarih ve 3üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2nci maddesi uyarınca heyetimizi oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı: Seçim
Çevresi:
1) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
2) Mine Lök Beyaz (Diyarbakır)
3) Ünal Kacır (İstanbul)
4) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
5) Faruk Nafiz Özak (Trabzon)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı
okutacağım.
3üncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer
alacaktır.
Okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, eğitim sistemi ve
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1070)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de eğitim sisteminin sorunlarının
tespit edilmesi, öğretmenlerin yaşadıkları sorunların
araştırılması, öğretmenlerin kendi mesleklerini icra
etmede gerekli koşulların belirlenmesi ve sözleşmeli, kadrolu
öğretmen istihdamının eğitim sistemimize verdiği
zararların tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
Gerekçe:
Türkiye mevcut eğitim sistemindeki yapısal
sorunlarla ve 4+4+4 sisteminin getirdiği sorunlar birlikte sorunlu bir
eğitim öğretim dönemine başlamıştır.
Okullaşma oranları, fiziksel şartlar, müfredattaki sıkıntılar,
eğitim bütçesinin yetersizliği ve eğitim alanında en önemli
görevi üstlenen öğretmenlerin sorunları hâlen
varlığını korumaktadır. AKP Hükûmetinin eğitim
sisteminin ticarileştirme yönündeki yaklaşımından
dolayı öğretmenler sosyal güvencelerinin altı
boşaltılarak pek çok çalışma haklarından yoksun bir
şekilde çalışır hâle gelmiştir.
2011 yılında yayınlanan Dünya Bankası
Eğitim Raporunda Türkiye'de eğitim sisteminin nasıl
ticarileştirildiği gözler önüne serilmiştir. Raporda, sınav
odaklı sistemin dershane ve özel dersi körüklediği belirtilirken
Türkiye'de dershane sayısının genel lise sayısıyla
neredeyse eşit olduğu belirtilmektedir. Rapora göre dershanelerin
öğrenci başına yıllık harcamaları 400-10 bin ABD
doları arasındadır. Dershaneler gayrisafi gelirin
yıllık yaklaşık 1 milyar dolarlık bölümünü
oluşturmaktadır. Türkiye'de çocukların on yaşından
itibaren özel ders almaya başladığı belirtilen raporda, bu
durumun yoksul ailelerle geliri yüksek ailelerin özel ders alma derecelerinin
farklılaşmasından dolayı eğitimde
eşitsizliği daha da derinleştirdiği vurgulanmaktadır.
Türkiye'deki aileler çocuklarının eğitimi için ortalama bir OECD
ailesine göre gelirleriyle kıyaslandığında 2 kat daha fazla
para harcamaktadır. Macaristan ve Türkiye ortaöğretime 4 bin dolar
verirken, buna rağmen Türkiye Macaristan'daki öğrencinin iki okul
yılı gerisindedir. En zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde 20'nin
arasında eğitim harcamaları bakımından 14 kat fark
bulunmaktadır. Aileler gelirlerinin yüzde 1 ile yüzde 1,5'ini eğitim
harcamalarına ayırmak zorunda kalmaktadır. OECD ülkelerinde
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
ortalama 17 iken, Türkiye'de 26 öğrenciye çıkmaktadır. OECD
ülkeleri içerisinde Türkiye, Meksika ve Macaristan gibi ülkelerle birlikte
öğretmenlerin en düşük ücret aldığı ülkeler
arasında bulunmaktadır. Ancak, bu kıyaslamalar kadrolu
öğretmenlerin durumuna göre yapılmıştır. AKP
Hükûmetiyle esnek çalışma koşullarının getirildiği
öğretmenlik mesleğinde, ücretli öğretmen sayısı
116.317 öğretmen açığı olmasına rağmen, 52.616'ya
çıkmıştır. Ücretli öğretmenler kadrolu
öğretmenlerin dörtte 1 maaşını alırken, pek çok sosyal
ve çalışma haklarından da mahrum bırakılmaktadır.
İş güvencesinin olmadığı ücretlerin
yetersizliğinden dolayı öğretmenleri ikinci bir işte
çalışmaya iten bu uygulama sosyal devlet anlayışından
uzak durmaktadır.
Bugün olan öğretmen açığına
rağmen, öğretmenlerin atamalarının yapılmaması ve
esnek istihdam uygulamalarıyla çalıştırılması
eğitimin piyasalaştığının göstergesidir.
Diğer yandan, iş güvencesi ve devlet memuru olarak
çalışamayan öğretmenlerin, keyfî olarak işten
çıkarılmalarına, aldıkları ücretlerin asgari ücret
düzeyinde iken geçim kaygılarından dolayı yaptıkları
görevi sağlıklı bir şekilde icra etmelerinin önünde engel
görülmektedir. OECD ve diğer kuruluşların yaptığı
araştırmalar Türkiye'de eğitimin ticarileştiğini
açıkça gösterirken öğretmenlik mesleğinin geldiği vahim
durumu da göstermektedir. Türkiye'de eğitim sisteminin
sorunlarının tespit edilmesi, öğretmenlerin
yaşadıkları sorunların araştırılması,
öğretmenlerin kendi mesleklerini icra etmede gerekli koşulların
belirlenmesi ve sözleşmeli, ücretli öğretmen istihdamının
eğitim sistemimize verdiği zararların tespit edilmesi
amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını
önermekteyiz.
2.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin,
ülkemizde kayıt dışı ve ruhsatsız silah
kullanımının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1071)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede cinayetler, soygunlar, adam yaralamalar, sokak
ortasında meydana gelen çatışmalar her gün medyada geniş
bir biçimde yer almaktadır. Bu durum vatandaşlarımızı
iyice tedirgin etmiş, kendi güvenliğini kendi sağlama
isteği ile vatandaşlarımızın tabancaya olan ilgisi her
geçen gün artmıştır.
Türkiye de 1 milyon 120 bin kişinin ruhsatlı
tabancası olduğunu, yaklaşık 8 milyon civarında da
ruhsatsız silah bulunduğunu medyadan öğreniyoruz. Bireysel
silahlanmaya karşı büyük mücadele veren Umut Vakfı'nın
rakamlarına göre ise Türkiyede ruhsatlı silah sayısı 2,5
milyondur.
Silah teminindeki zorlukların, insanları,
ruhsatsız, kayıt dışı silaha yönlendirdiğini ve
ruhsatlı silahlarla beraber Türkiye'nin silah cenneti olduğunu
artık rakamlarla ve yaşanmakta olan olaylarla görüyoruz. Suç
oranlarındaki artışın nedenlerinden en önemlisi
vatandaşlarımızın artık silahın gölgesine
sığınması olmuştur.
Kaygı verici bu durum nedeniyle insanlar her an bir
cinayete veya serseri bir kurşuna yenik düşebilmektedir. Şu
söylenebilir ki, bireysel silahlanma beraberinde daha çok silahlanmayı ve
daha çok ölüm getirmektedir. Türkiyede özellikle düğünlerde ve spor
müsabakalarından sonra sevinç amacıyla atılan silahlar maalesef
kazalı ölümlere neden olmaktadır.
Her yıl yaklaşık 20 bin kişinin
silahlandığı ülkemizde, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu da
kampanyayla silah satışları yapmakta, aynı zamanda silah
ithal etmektedir. Kurum, 2005 yılında 18.577, 2006 yılında
18.575, 2007 yılında 19.994, 2011 yılında ise 19.575 silah
satmıştır. Yine, 2011 yılında 5.881 adet
tabancayı da ithal etmiştir.
Türkiyede üretilen silahların yaklaşık
yüzde 80'i ihraç edilmesine rağmen ve üretilen bu silahlar birçok dünya
ülkeleriyle rekabet edebilecek düzeyde olmasına rağmen, maalesef Makine
Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından silah ithaline devam edilmektedir. Bu
durum ülkemiz ekonomisi açısından da oldukça düşündürücü olup,
millî servetimize ve sektöre sahip
çıkamadığımızın en büyük
kanıtıdır. Ürettiği silahı satmak isteyen üretici güvenlik
kuvvetlerinin yerli silah kullanmasını istemektedir. Bu
sağlanamadığı takdirde bu defa ortada kayıt
dışı silahlar dolaşmaya başlamaktadır.
Ülkemizde kayıtlı ve kayıtsız oldukça
fazla miktarda silahın bulunması maalesef insanların
yaşamlarından ürkmesine neden olmaktadır. Bu sebeple silaha
erişimle ilgili oldukça önemli adımların atılması,
eğitim programlarının hayata geçirilmesi ve yeni düzenlemelerin
yapılması gerekmekte olup, ülke ekonomisi düşünülerek, yerli
silah kullanımına geçilmeli, sektör geliştirilmeli ve kayıt
dışı kullanımın önüne geçilmesi gerekmektedir.
Güvenli bir toplum, güvenli bir yaşam için devletin
silah konusunda gerçekçi kararlar alması ve toplumun huzurunu, güvenini en
iyi şekilde, bireysel silahsızlanmayla sağlaması
gerekmektedir.
Yukarıda kısaca özetlenen nedenlerle,
Türkiyede kayıt dışı ruhsatsız silah
kullanımının önüne geçebilecek nedenlerin
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci
maddeleri ile Anayasanın 98inci maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Özgür Özel (Manisa)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara)
9) Doğan Şafak (Niğde)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Ali Serindağ (Gaziantep)
12) Mehmet Şeker (Gaziantep)
13) Namık Havutça (Balıkesir)
14) Ali Haydar Öner (Isparta)
15) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
16) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
17) Candan Yüceer (Tekirdağ)
18) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
19) Nurettin Demir (Muğla)
20) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
21) Hasan Ören (Manisa)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Gürkut Acar (Antalya)
24) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
3.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekilinin, Yatağan Termik
Santralinin çevreye verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1072) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Muğla'nın Yatağan ilçesini tehdit
eden termik santralin atık küllerinin depolandığı
Kapubağ köyünde çevre felaketi yaşanmaktadır. Yatağan kül
dağı ıslahında kullanılan suyun olumsuz etkileri ile ilgili
olarak köylülerimiz mağdur durumdadır. Kül bastırma suyunun
bölge zeminini yumuşatmasından ve oluşturduğu
basınçtan dolayı taşkın oluşturarak kül göletindeki
suyun Kapubağ köyüne boşalması yakın zaman içerisinde
gerçekleşebilecek bir felakettir. Doğanın ve köylülerin
korunması ve mağduriyetlerin giderilmesi" amacıyla,
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca "Meclis araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Nurettin Demir (Muğla)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Doğan Şafak (Niğde)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) İlhan Demiröz (Bursa)
7) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
8) Umut Oran (İstanbul)
9) Ali Serindağ (Gaziantep)
10) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
11) Haydar Akar (Kocaeli)
12) Mehmet Şeker (Gaziantep)
13) Aytun Çıray (İzmir)
14) İhsan Özkes (İstanbul)
15) Namık Havutça (Balıkesir)
16) Ali Haydar Öner (Isparta)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
19) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
20) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
21) Hasan Ören (Manisa)
22) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
23) Gürkut Acar (Antalya)
Gerekçe özeti:
Yatağan Termik Santrali, 1982 yılından bu
yana faaliyet göstermektedir. Eskihisar, Tınaz, Bağyaka,
Yeşilbağcılar bölgelerinden Türkiye Kömür İşletmeleri
Güney Ege Linyitleri Kurumu tarafından santrale sağlanan düşük
kalorili, yüksek kül ihtiva eden ortalama 15.000 ton/gün kömürün
yakılmasıyla elektrik enerjisi elde edilmektedir. Üretilen enerji,
Ege Bölgesi'nin birçok yerleşimine iletilmektedir. Santral, Yatağan
İlçe merkezine 4 kilometredir. Termik santralden kaynaklanan küller
santralin 2 km güneybatısında, Yatağan ovasının
bittiği yerde Kapubağ Köyü'nün 1 km kuzeybatısında
Alazeytintepe, Bakacaktepe, Peynirlitepe'nin oluşturduğu vadi
içerisinde bulunan "kül dağı ıslah alanına"
boşaltılmaktadır
Kül üzerine, termik santralin soğutma suyu,
sızıntı suları verilmektedir. Yani kül bastırmada
kullanılan su, zaten "kirleticiler" içermektedir. Zaten kirli
olan su, kül üzerine boşaltıldıktan sonra daha çok kirlenerek
gölet suyuna karışmaktadır. Kül dağı ıslah
çalışmaları neticesinde milyonlarca metreküp su kül üzerine
dökülerek alana verilmiştir. Önemli sorunlardan birisi, kül dağı
ıslah çalışmalarında kullanılan milyonlarca metreküp
suyun yer altı suyundan karşılanmasıdır. Yıllar
boyunca yeraltından çekilen milyonlarca metreküp su termik santralde
kullanılmış ve bu alanda depolanarak bir göl
oluşturulmuştur. Yer altından çekilen bunca suyun, "1.
derece deprem bölgesi" olan Yatağan Ovasını olumsuz yönde
etkileyeceği, hafif sarsıntı hâlinde taşkın
olabileceği ve Kapubağ Köyü'nün milyonlarca metreküp su ile
boğulacağı ve verimli tarım arazilerine sahip Yatağan
Ovasının sular altında kalacağı aşikardır.
Yatağan Ovasında tarımsal faaliyetlerde
yer altı suyu kullanılmaktadır. Bölgede güçlü bir yeraltı
su rezervi mevcuttur. "Kül dağı ıslah
çalışmaları" neticesinde oluşan gölet çevresinde, daha
önce açılmış sondaj kuyularından zeminin
"geçirimli" olduğu anlaşılmaktadır. Ve uzmanlar
tarafından yapılan gözlemler ve araştırmalar neticesinde,
kül göletindeki suyun yer altı suyuna karıştığı
ispatlanmaktadır. Netice olarak, kül göletini oluşturan su içerisinde
"kadminyum, kurşun, mangan, demir" gibi ağır metaller
ve bunun yanında eser miktarda da olsa "siyanür" tespit
edilmiştir.
Aynı zamanda yapılan analizler sonucunda suyun
pH değerinin 12 civarında (bazik) olduğu gözlemlenmiştir.
PH'sı 12 olan acı bir su, ne içmek için ne de tarımsal sulama
için uygundur.
Yüksek pH'lı sıvılar, bırakın
insan vücudunu metallerde bile tahriş edici özelliktedir. Su
pH'sının yüksek olması su içerisinde aynı zamanda amonyak
ve amonyum bulunduğunun işaretçisidir. "Amonyak",
gümüş takımların temizlenmesine, kumaş lekelerinin
çıkarılmasına yarar. Tıpta yakıcı olarak
kullanılır. İçmek veya tarla sulamak için kullanılmaz.
Köy halkı, bölgede açılan kuyulardan su
ihtiyacını karşılamaktadır. Parası olan
arıtma cihazı (osmoz) kullanarak su içmektedir. Köy alanında
bile su içmek için arıtma cihazı kullanılması, köylünün su içebilmek
için para ödemesi bu ülkenin hâlini ortaya koymaktadır. Cihaz kuramayan
fakir köylü ise hastalıklarla boğuşmaya belki yavaş ve
acılı bir ölüme mahkûm hâle gelmiştir. Gerek bizim
tarafımızdan ve gerekse uzmanlar tarafından bölge halkı ile
yapılan görüşmelerde, su içerken metal tadı aldıkları,
suyun şişkinlik yaptığı, dilde yanma, kramplar ve
benzeri şikâyetler yaşadıklarını ifade etmektedirler.
Sadece su içerek bu zehirli maddeleri vücuda almayız. Buranın suyu,
Yatağan Ovasının tarımsal sularına da
karışmaktadır. Bitkiler de insanlar gibi bu maddeleri
vücutlarında biriktirmektedir. İnsanlar ve diğer canlılar
da bu bitkileri yediklerinde doğal olarak bu maddeleri bünyelerine
alır ve biriktirirler.
Bu bilgiler ışığında,
Muğla'nın Yatağan ilçesini tehdit eden santralin atık
küllerinin depolandığı Kapubağ Köyü'nü ziyaretimizde
yaptığımız incelemeler ve uzmanların görüşleri
neticesinde, burada bir çevre felaketi yaşandığını
tespit etmiş bulunmaktayız. Yatağan ve bölge halkı
tehlikededir. İvedilikle kül gölünde önlem alınması ve bu
konuyla ilgili bir "Meclis Araştırması"
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
(9/8) Esas Numaralı Meclis Soruşması
Komisyonu Başkanlığının Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
A) Tezkereler (Devam)
2.- (9/8)
esas numaralı Meclis Soruşması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin iki ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1608)
16/10/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
09/07/2014 tarihinde çalışmalarına
başlayan Komisyonumuzun 16/10/2014 tarihli toplantısında
aldığı karar gereğince görev süresinin Anayasanın 100üncü
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110uncu maddeleri
uyarınca 27/10/2014 tarihinden itibaren iki ay uzatılması
hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Köylü
Kastamonu
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç Tüzükün 110uncu maddesinde yer
alan Soruşturmayı iki ay içinde bitiremeyen komisyona iki aylık
yeni ve kesin bir süre verilir. hükmü gereğince komisyona iki aylık
ek süre verilir.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben de bu
konuda 60ıncı maddeye göre yerimden kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç'in, (9/8) esas numaralı Soruşturma Komisyonu
Başkanının görevini suistimal ettiğine ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
aşağı yukarı bir buçuk ay sonra bu 17 ve 25 Aralık
yolsuzluk ve hırsızlık olaylarının üzerinden bir sene
geçmiş olacak. Bu olayları örtbas etmek için başta Cemil Çiçek
görevini suistimal ederek, savcıların gönderdiği fezlekeleri
gizleyerek bu yolsuzluk ve hırsızlıkları örtmeye
çalıştı. Arkasından, bir soruşturma önergesi geldi, AKP
uzun zaman bu soruşturma komisyonunu çalıştırmamak için üye
vermedi. Arkasından, bu soruşturma komisyonu kurulduktan sonra
şimdi süre uzatmak isteyen Köylü görevini suistimal ederek gelen
fezlekeleri sırf milletvekilleri görmesin
Temel amaç 30 Mart seçimlerini
atlatmak, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimini
atlatmaktı ve bunda da başarılı oldular. Bu Köylü en büyük
yolsuzluğu yapmış ve görevini suistimal etmiştir, suç
işlemiştir. Gelen fezlekelerde dizi pusulası olduğu hâlde
Dizi pusulası yoktur. diye dosyaları savcılara iade
etmiştir. Savcılar da - kendilerine göre buldukları
savcılar da- bu dosyadaki belgelerin bir kısmını yok
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN Hayır, daha açmadım. Nedir konu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Konu pardon- bu oylamaya
sunacağınız tezkereyle ilgili
BAŞKAN Oylamaya sunma yok, bilgilerinize sunduk.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bilgi açısından
Onunla ilgili 60ıncı maddeye göre ufak bir açıklama
yapacaktım.
BAŞKAN Size ben daha evvel 60ıncı
maddeye göre verdim ama şimdi de veriyorum bir söz. O 60ıncı
madde işi bitti.
Veriyorum sözünüzü, buyurunuz.
12.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonuyla ilgili görevsizlik kararı verilen dosyanın tekrar ele
alınarak takipsizlik kararı verilmesinin bir hukuk skandalı
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, teşekkür
ederim Değerli Başkanım, saygılarımı sunuyorum.
Bu tezkereyle ilgili, takdir edersiniz, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı görevsizlik kararı verdi.
Bu görevsizlik kararı nedeniyle Cumhuriyet Başsavcısı
olaydan el çekmiş iken dosya buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi.
Ancak, görevsizlik kararı verildiği hâlde, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonuyla ilgili -bir güç, nerede, hangi güç dediyse- o dosyayı tekrar
ele aldı ve takipsizlik kararı verdi geçen hafta cuma günü.
Netice itibarıyla bu tam bir hukuksal
skandaldır. Sayın Bakan da bir hukukçudur. Yani bir Cumhuriyet
Savcılığı ve bir mahkeme görevsizlik kararı verip
eğer dosyadan el çekmişse bir daha o dosyayı ele almaması
lazım ve bu tezkere şu anda Mecliste.
Şimdi, bir yandan tezkere Mecliste, bir yandan
aynı savcılık görevsizlik verdiği kararı bir daha ele
alıp takipsizlik kararı vermekte. Bu skandalın
sonlandırılması açısından, hani deriz ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Adalet devletin
düzenidir., bu düzenin sağlanması açısından mümkünse
Hükûmetin tekrar, yine, bu konu üstüne eğilmesini istirham ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyurusu
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak
isteyen, siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 3 Kasım
2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının; Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın, Avrupa Birliği Konseyi İtalya
Başkanlığınca 26-27 Ekim 2014 tarihlerinde
İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek Tarım, Endüstriyel
Kalkınma ve Küçük-Orta Ölçekli Teşebbüsler Komitesi Başkanlar
Toplantısına katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1610)
16
Ekim 2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği
Konseyi İtalya Başkanlığınca 26-27 Ekim 2014
tarihlerinde İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek
Tarım, Endüstriyel Kalkınma ve Küçük-Orta Ölçekli Teşebbüsler
Komitesi Başkanlar Toplantısına Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın katılması hususu, 28/03/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 9uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin
izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
4.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının; Ağrı
Milletvekili Fatma Salman ve Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaza,
belirtilen neden ve sürelerle izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1609)
21/10/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı
milletvekillerinin belirtilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları,
Başkanlık Divanının 13 Ekim 2014 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Ağrı Milletvekili Fatma Salman, mazereti
nedeniyle 06/05/2014 tarihinden itibaren 19 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz, mazereti
nedeniyle 03/04/2014 tarihinden itibaren 14 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 645, 240 ve 640 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 4, 5 ve 6ncı sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 21 Ekim 2014 Salı günkü Birleşiminde
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
30 Ekim 2014 Perşembe günü toplanmamasına; 640 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
21/10/2014
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 21/10/2014 Salı günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Sadık
Yakut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Mahir Ünal Engin
Altay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Yusuf
Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Halkların Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
645, 240 ve 640 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının
bu kısmın sırasıyla 4, 5 ve 6ncı sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
21 Ekim 2014 Salı günkü (bugün) Birleşiminde
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve
bu birleşiminde 645 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
22 Ekim 2014 Çarşamba günkü Birleşiminde 240
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
23 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde 640
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00te
günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi,
30 Ekim 2014 Perşembe günü toplanmaması,
640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
640 Sıra
Sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı (1/758) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 9uncu maddeler
arası |
9 |
2. Bölüm |
10 ila 18inci maddeler
arası (Geçici 1inci madde dâhil) |
10 |
Toplam Madde Sayısı |
19 |
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisinin lehinde
ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüzün.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulunun
lehinde söz aldım ancak malum Türkiyenin gündeminde olan 17 Aralık
yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararı
hakkında konuşarak Genel Kurula bilgi vermeyi bir milletvekili
olarak, dosyayı bilen birisi olarak görev kabul ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet savcısı verdiği takipsizlik
kararında diyor ki: Efendim, bu menfaat temin etme işleri
vardır, ancak rüşvet anlaşması
Yani, bakanlarla,
hakkında soruşturma komisyonu kurulan 4 bakanınız ile bu
mama dağıtan Rıza Sarraf arasında bir iş
yapılması ya da yapılmaması için, bir rüşvet
anlaşması olmadığı için rüşvet suçunun
unsurları oluşmaz. bir. İki: Efendim, mahkeme tarafından
verilen teknik takip ve izleme, dinleme kararları usulüne uygun
olmadığı için ben bunları da delil saymam. Bu, tabii,
ikinci argümanı çok tehlikeli bir argüman. Mahkeme kararları
yanlış dahi verilmiş olsa uygulanmak zorundadır hukuk
devletinde, aksi takdirde kaos olur. Yarın başka bir savcı
başka bir mahkeme kararını, bir mahkûmiyet kararını
Siz usule aykırı davrandınız, savunma hakkını
ihlal ettiniz. diyerek ben bunu infaz etmiyoruma götürebilir.
Gelelim, efendim, bu
gerçekten sadece dinleme midir, dinleme kararları mıdır?
Değil arkadaşlar yani size daha önce göstermiştim. Şimdi,
sizin kendi bakanınız Zafer Çağlayan 700 bin liralık saat
meselesini de zaten kabul ediyor, diyor ki: Ben bu saati beğendim,
Rıza Sarraf aldı, bana gönderdi, ben parasını ödedim
kendisine -işte, bir de evrak gösterdi buradan- bu da mal beyanım. 300
bin frank değerinde bir saat. O zaman bunun sorulması gerekmiyor mu?
Bakan Bey, Zafer Bey, sen 300 bin frangı cash olarak cebinde mi
taşıyorsun ya da bankada bir frank hesabın mı var? Hangi
hesaptan ne zaman transfer ettin? Bunun bir dekontunu göster. Ya da kolundaki
bu saati, TL hesabından 700 bin liralık saati oradan mı
aldın? Tekrar göstereyim. Meşhur bu saat, 700 bin liralık saat.
E, bunun sorulması lazım. Bunlar tespit edilmiş mi, özel kalem
müdürüne teslim edilmiş mi? Evet, kesin, kendisi de kabul ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bu paralar çıktı mı Halkbank Genel Müdürünün
evinden? Çıktı. Bunlar yok. demiyor ki savcı. Yani, sizin baştan
beri dediğiniz, Hükûmetin daha doğrusu, sizin değil, ben
grubunuzu tenzih ediyorum, bir kısım Hükûmet üyelerinin ve bu
işe bulaşanların. Hükûmet üyelerinin tümü de değil.
Daha önce de söylemiştim, yine Rıza Sarraf bir
konuşmasında diyor ki: Ya, bu Mehmet Şimşek ile Ali
Babacan diğerlerine benzemiyor, bunlar tuhaf adam. Bu nedenle de ben bu
olaya bulaşmadıkları için, temiz oldukları için Mehmet
Şimşek ve Ali Babacana da teşekkür etmiştim. İki
bakanınız, onlar da sizin bakanınız ama yolsuzluğa,
hırsızlığa karışan adama da sahip
çıkılmaması gerekir diyorum.
Dolayısıyla bu paralar var mı? Var, bu
kesin. Bu valizle bu para gitti mi; 2 milyon dolar, 2 milyon euro, 1,5 milyon
TL? Gitti. Savcı Bu yok. mu diyor, Dublaj, montaj. mı diyor?
Hayır. Bu gerçek, ancak bu parayı alan bakan görev alanına
giren bir iş için bunu almadığı için rüşvet verme suçu
oluşmaz. diyor. Kim açısından? Rıza Sarraf
açısından rüşvet verme suçu. Niye? Rüşvet konusunda
anlaşma, özel anlaşma olmadığı için. Olursa
başka suçlar olur. diyor. Yani, işte, efendim, usulsüz hediye alma
ya da işte nüfuzu suistimal, görevi kötüye kullanma gibi bir değerlendirme.
Şimdi, burada, özellikle şu anda bakanlarla ilgili
kurulan bu Meclis Soruşturma Komisyonunun, bugün de görev süresi iki ay
uzatılan bu Komisyonun buna dikkat etmesi lazım. Bu olayı
Yani,
efendim, bu görev alanına mı giriyor
Yani, örneğin Egemen Bağış. Egemen
Bağışın evindeki hizmetçi Marinaya hani çikolata
kutusunda teslim edilen 500 bin dolar var ya! Deniyor ki savcı tarafından:
Egemen Bağışa niye verildi bu? Çünkü, işte, efendim bir
haber, Rıza Sarraf hakkında, aleyhinde çıkacak bir haberin
önlenmesi ya da bir yerle ilgili bir ihale işi var ya da işte efendim
babasına vize alınmasıyla ilgili. Bu konular Egemen
Bağışın görev alanına girmediği için rüşvet
suçu oluşmaz çünkü göreviyle ilgili bir konu değil. E, o zaman ne
olur? Görevi kötüye kullanma olur, nüfuzu suistimal olur, ne olursa
Bunu kim
değerlendirecek? Bunu yargı değerlendirecek. Savcının
verdiği takipsizlik kararı bakanlara ilişkin suçsuz demiyor
arkadaşlar, iyi okuyun. Bunlar var, bunlar sabit ama suç unsurları
yönünden, rüşvet suçu açısından
Çünkü, bakanları
soruşturan savcı değil. Savcı kimi soruşturuyor? Bakan
çocuklarını, Rıza Sarrafı, Halk Bankası Genel
Müdürünü. Halk Bankası Genel Müdürünün evinde çıkan bu paralara diyor
ki: Yardım Toplama Kanununa muhalefet. Hani demişlerdi ya:
İmam-hatip lisesi yaptıracağız, yardım topluyoruz.
Yardım Toplama Kanununa muhalefetten, oradan devam edecek. Şimdi,
komik yani, tabii, haram parayla yardım toplama. Ne yapacaktı,
efendim, makbuz mu kesecekti?
Değerli
arkadaşlar, Ganadan gelen 1,5 ton altın olayı var
mıdır? Evet, vardır. Doğru mudur? Kesinlikle doğrudur.
Kim diyor? Sizin Bakanlığınız diyor. Sizin Gümrük
Bakanlığınızın müfettişleri diyor ki: Ganadan
-müfettişlerin raporu var dosyada- 1,5 ton mineral sample, değersiz
maden, numune olarak yurda sokulan, Atatürk Havalimanına gelen ve
yapılan kontrolde altın olduğu anlaşılan, daha sonra
1.208 kilosu dışarıya çıkan
Yani 292 kilosu içeride.
Nerede bu 292 kilo altın? 16 milyon 500 bin TL borsa değerinde
altın yok. Sabit midir? Sabittir. Sizin Bakanlığınız
diyor, Hükûmetinize bağlı müfettişler diyor. Bu altınlar ne
oldu, 292 kilo altın? Kaçakçılık Kanununa muhalefet yok mu?
Var. Efendim, niye gitti bu altınlar, nasıl gitti? İşte
sahte belgelerle, bakanların girişi, bir
Bakanlığınızın, Gümrük Bakanlığınızın
Müsteşarının devreye girmesi, Zafer Çağlayanın Özel
Kalem Müdürünün devreye girmesi ve usulsüz evraklarla bu tekrar Dubaiye
gönderildi ama giderken 1,5 ton olarak gitmedi, 1.208 kilo olarak gitti, 292
kilosu şu anda kayıp, yok. Bundan dolayı da ilgili firmaya
Bakanlığınız ceza kesti, sabit.
Efendim, ben uzun süre
savcılık yaptım biliyorsunuz. Savcılık yaparken
hırsızlar karşımıza gelince biz
hırsızları ikiye ayırırdık. Bir: Basit, adi
hırsızlar yani gitmiş yankesicilik yapmış,
vatandaşın cebinden parasını çalmış;
arabanın camını kırmış, teybini çalmış;
evine girmiş, şey yapmış. Bu insanlar geldiği zaman
boynu bükük yani suçunu kabul eder bir şekilde adalete teslim olurdu.
Genelde de itiraf ederlerdi yani Yaptık işte. falan derlerdi.
Parmak izi senin mi? Benimdir. Yapacak bir şey yok. Basit, adi
hırsızlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Namussuz hırsızlar var!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Bir de, biz, beyefendi
hırsızlar, beyaz yakalı hırsızlar gördük. Adam gelir
grand tuvalet, kravatlı, beyefendi Efendim, ben işte bu kadar
ihracat yaptım, -ben bu kadar vergi- bu ülkeye bu kadar döviz
kazandırdım
. İşte, hayali ihracat yapmış,
haksız yere vergi iadesi almış, Efendim, ben bu kadar istihdam
yaratıyorum. diyerek, kendilerini böyle pazarlarlardı. Şimdi,
Allah bu tür hırsızlardan bu ülkeyi korusun. Bu ülkenin
başına ne geldiyse bu tür hırsızlardan geldi. Asıl
problem buradadır, basit hırsızlıkta değildir, bu
hırsızlardadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şu anda bu yüce Meclisin de bu tür hırsızlardan bu Meclisi
kurtarmaları gerekiyor.
Diyor ki bu adam: Bakanlara mama vermek lazım.
Şimdi, savcı hediye olarak nitelemiş ya, Efendim, görevine
girmiyor, rüşvet anlaşması yok, bu nedenle de bu rüşvet
suçunun unsurları oluşmaz. diyor ya; Rıza Sarraf ne diyor
burada: Nenem derdi ki: Oğul, memurla bilmem kimin bahşişini
peşin ver. Böyle görüyor sizin bakanlarınızı. Sayın savcım,
sen bunu mu hediye kabul ettin, bunun için mi Hediyedir. dedin?
Yine -bir bakanınızın
kayınbiraderinin oğlu yanında ya, çalışıyor-
Bakan olarak atandığı zaman -şimdi ismini söylemeyeyim-
diyor ki: Gücümüze güç geldi. Maşallah! E, bunları baştan
mamayla beslemek lazım, beslemek lazım. diyor ve savcı
arkadaş bütün bu delilleri görmüyor, daha doğrusu farklı bir
yorum yapıyor, Deliller var. diyor, Bunlar sabit. diyor, Okey, ancak
rüşvet suçu için bu kişiler arasında özel anlaşma
olmadığı için, bu nedenle suçun unsurları
oluşmadığından ve usulsüz mahkeme kararları
olduğundan dolayı takipsizlik kararı veriyorum. diyor. Fakat bu
Meclis bu kararla bağlı değildir. Soruşturma Komisyonu
üyelerinin görevini hakkıyla yapacağına inanıyor, Meclisi,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde Kayseri
Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu; buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Başkanım.
Ben şunu söyleyeyim: Kuran-ı Kerim
basılır, satışa sunulamaz, fiyat biçilmez biliyorsunuz,
hediyesi diye yazar sadece. Dolayısıyla hediyesi denir ama
aslında satılır, satılmış olur. Bu işler de
ona benziyor galiba. Ama ben bunların üzerinde durmak yerine başka
bir konu üzerinde durmak istiyorum.
Her ne kadar aleyhinde diye yazıyorsa da, imza
attığımız için aleyhinde değiliz tabii ki
Danışma Kurulu önerisinin. Fakat şunu özellikle belirtmek
istiyorum: Şimdi, son bu Kobani meselesinde peşmergelerin Türkiye
üzerinden geçişleriyle ilgili açıklamalar yapıldı ve
Dışişleri Bakanı da bunu resmen teyit etti.
Biliyorsunuz daha önce bu konuda bir tezkere geçmişti
ve tezkerede aynen şunlar yazıyordu: Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca
Ki 92nci maddeyi biliyorsunuz açık ve nettir. Şöyle
söylüyor: Milletlerarası hukukun meşrû saydığı
hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye'nin taraf olduğu
milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket
kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya
yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına izin verme
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Yani Türk Silahlı
Kuvvetlerinden bahsederken
Yabancı silahlı kuvvetler dendiği
zaman da yine, burada, devletlere ait, meşru devletlere ait silahlı
kuvvetlerden söz edilmektedir. Nitekim tezkerede de şöyle söylüyor: Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, gerektiği takdirde sınır ötesi
harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve
aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiyede bulunması
Türkiyeden geçirilmesi değil, Türkiyede
bulunması.
Şimdi, değerli arkadaşlar, birkaç gündür
Kobanideki IŞİDle olan çarpışmalar dolayısıyla
büyük problemler yaşıyor Türkiye. 6-10 Ekim tarihleri arasında
113 binanın yakıldığı ve tahrip edildiği; yine
1.177 aracın yakıldığı; 220 okulun
kundaklandığı ve yakıldığı; kan
merkezlerinin ve birtakım çocuk yuvalarının
yakıldığı, yıkıldığı ve resmî
kayıtlara göre de 36 insanımızın hayatını
kaybettiği bir süreç yaşadık.
Tabii, bu süreç içerisinde bahane olarak ortaya
atılan konu Kobaniye Türkiye'nin yardım etmemesi üzerine
oturmuştu ve bundan dolayı bir ayaklanma provası
gerçekleştirildi; ortalık kan gölüne döndü, yakıldı,
yıkıldı ve tahrikler meydana geldi.
Değerli arkadaşlar, biz tezkereye onay verirken
Türkiye'nin bir şekilde dışarıdan gelebilecek etkilerini
azaltmak, işte, gerekiyorsa göç ve göçmen meselelerini çözebilmek için
Suriye cihetinde, tarafında güvenli bölgeler oluşturmasına onay
vermek üzere tezkereyi onayladık; Türk Silahlı Kuvvetlerini
rahatlatmak için, Türkiye Cumhuriyetini rahatlatmak için. Ama Hükûmete ait bir
Başbakan Yardımcısı çıktı Türkiye tarafında
güvenli bölge oluşturabiliriz. gibi bir söz sarf etti. Türkiye
tarafı güvenli bölge değil midir? Yani
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Öyle bir şey söylemedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bilmiyorum, gazetelerde
Tekzip edilmediği için söylüyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Şöyle söyledi: Aynı açıklamayı yaptı, 19 kişi
doğru anladı 1 kişi yanlış anladı!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Sayın Bakanım,
tekzip edilsin o zaman, tekzip edilmesi gerekir.
Dolayısıyla böyle bir söz söylendiği
belirtiliyor basında.
Şimdi, diğer taraftan, bugün
Dışişleri Bakanı açıklama yaptı, herhâlde bu da
yanlış değil. Peşmergelerin geçişine izin verdik ve
bir kısım peşmergeler de Türkiye topraklarını
kullanarak geçti. dedi. Buna izin verdiğini söyledi.
Şimdi, az önceki okuduğum Anayasa maddesine,
92nci maddeye ve tezkereye tamamen aykırı bir durum söz konusudur ve
Anayasa suçu işlenmiştir bu hareketle çünkü Anayasa doğrudan
doğruya devletleri muhatap almaktadır; birtakım güçleri,
silahlı güçleri değil. Türk Silahlı Kuvvetleri veya
yabancı silahlı kuvvetler diyor. Şimdi, Anayasa maddesine göre
ve tezkereye göre, Irak devletine ait bir ordu birliğinin Türkiye
üzerinden geçişine veya Türkiyeye gelişine izin verilebilir ama
devlete ait olmayan bir silahlı gücün Türkiye üzerinden geçirilmesine
müsaade edemezsiniz.
Kaldı ki hem Cumhurbaşkanı hem
Başbakan yaptığı açıklamada PYDyi PKKnın
eş değeri ve bir terör örgütü olarak nitelendirdi. Öyleyse bir terör
örgütüne -yardım etmek için- Türkiye yardım ve yataklık mı
yapıyor? Bunun anlamı nedir? Bunun altından nasıl
kalkacaksınız? Bunları göz önüne almak zorundasınız
çünkü bir gün önce, bir saat önce, iki saat önce PYDnin de PKK gibi terör
örgütü olduğunu söyleyeceksiniz, Obamadan gelen telefonla işin rengi
değişecek. Neymiş efendim, Amerika Birleşik Devletleri
Kobani tarafına 14 ton silah atmışmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 20 ton.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) 20 mi? 14 ton diye
okudum ben, öyle söylüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, Amerika Birleşik
Devletleri PYDyi muhatap alıyorsa PKKyı da muhatap alıyor
anlamına gelir. Siz o zaman kiminle iş birliği yapıyorsunuz
ve kimin sözleriyle hareket ediyorsunuz? Bunların açıklığa
kavuşması gerekir. Dolayısıyla, bu yürüttüğünüz
operasyonda, maalesef, geçmişte olduğu gibi, dış politikada
yine büyük hatalar içerisine düşmüş durumdasınız, ne
yapacağınızı şaşırmış
durumdasınız.
Esadı ön plana çıkararak IŞİDe
müdahale etmemek veya Kobaniye müdahale etmemek gibi bir politikanız,
ABDyi ve Avrupa Birliğini nasıl olsa Esada karşı harekete
geçiremeyeceğinizi düşünerek böyle bir gerekçeyle ortaya
çıkmanız aslında tutmamış; farklı bir siyasetle,
farklı bir politikayla aslında Amerika Birleşik Devletleri âdeta
Türkiyeyle oyun oynamıştır. Dolayısıyla, buna
bağlı olarak sizin şu sırada yarın kime
döneceğini bilmediğiniz bir silahlı gücü Türkiye
sınırında PYDye destek verir hâle getiriyorsunuz.
Açıklamalara bakacak olursak, efendim, Suriyede alınmış ve
yetiştirilmiş peşmergeler tarafından Suriyelilerin buraya
gönderildiği
Eğer böyleyse daha da kötü bir duruma
düşmektesiniz, yok, Irak üzerinden, Iraklı Kürtlerin,
peşmergelerin eğer bu bölgeye naklini söz konusu ediyorsanız -ki
bunlar şu açıklamayı yapıyor: Birleşmiş
Milletlere kayıtlı olan silahlarla gidemeyiz, gitmiyoruz.-
yarın o silahları orada bırakmayacaklarını nasıl
garanti edeceksiniz o zaman, kayıtlı silah değilse? Orada
bıraktığında bunların PKKnın eline
geçmeyeceğini nasıl garanti edeceksiniz? Bunları edemezsiniz.
Yarın iş Türkiyeye döndüğü takdirde bunun altından da
kalkamayacağınızı düşünüyorum. Dolayısıyla
bu konuyu tekrardan gözden geçirmenizde büyük bir fayda vardır. Ama yine
üzerinde özellikle durmak istiyorum: Anayasanın 92nci maddesi
peşmergenin Ceylanpınar üzerinden de olsa, nereden olursa olsun
Türkiye topraklarına girmesine ve bunun üzerinden geçmesine asla müsaade
etmemektedir ve kesinlikle bunun karşılığında Anayasa
suçu işlenmektedir ve bunun hesabını eninde sonunda vermek
zorunda kalırsınız. Bu bakımdan, sizleri özellikle
uyarmayı bir görev addediyorum, yanlış yapmayın
arkadaşlar.
Bakın, bugün Suriyeden Türkiyeye girmiş 1
milyon 800 bin kişi arasında kaç IŞİD militanının
olduğunu, kaç PYD militanının olduğunu, genel anlamda ne
kadar terörist olduğunu nasıl tespit edeceksiniz? Yarın bombalar
patlamaya başlarsa Türkiyede bunun hesabını kim verecektir,
bunun altından nasıl kalkacaksınız? Ve tezkerenizde
belirttiğiniz gibi IŞİDin ve PKKnın
dışında Suriyedeki diğer terör örgütleri olarak isim
vermeden belirttiğiniz terör örgütlerinin kaç tane olduğunu ve bunların
ne kadarının Türkiye içerisinde yer aldığını
bilemezsiniz. IŞİD bir terör örgütüdür, PYD bir terör örgütüdür ve
PKKnın uzantısıdır. Zaten flamalarında da bunlar
görülmektedir. Öyleyse, iki terör örgütünün çarpışması
sırasında ve ikisini de terör örgütü olarak nitelendiriyorsanız
terör örgütlerinin birine yardım ederek hangi işlemi
yaptığınızı, nasıl kanunsuzluk içerisine
düştüğünüzü görmeniz gerekir ve siz terör örgütü dediklerinizle
masaya oturuyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Danışma Kurulu önerisinin lehinde İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
Danışma Kurulu önerisi lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, dört siyasi parti
grubumuzun ortak önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu haftaki
çalışma takvimi düzenlenmiştir. Buna göre, inşallah bugün
Kocaeli Milletvekili Mehmet Ali Okur ve arkadaşlarının
vermiş olduğu YÖK kanununda değişiklik yapılmasına
ilişkin kanun teklifini, Gebzemize, Kocaelimize Gebze Teknik
Üniversitesinin kazandırılmasına ilişkin teklifi
görüşeceğiz. Ben şimdiden bu üniversitenin Kocaeline,
eğitim camiamıza ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Yarın, 22 Ekim Çarşamba günü Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının gündeme
alınarak görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına Meclisin devam etmesi önerilmektedir. Yine bu
kanun da, biliyorsunuz, teknolojinin gelişmesi karşısında,
özellikle İnternet ortamında yapılan alışverişe
ilişkin hukuki altyapı eksikliklerinin giderilmesine yönelik çok
önemli ve acil kanunlardan biridir. Bunun da inşallah yarın
görüşmelerinin yapılması, 23 Ekim Perşembe günü de
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının
görüşülerek Meclisimizin çalışması önerilmektedir.
Önerimize desteklerinizi bekliyor yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan, buyurunuz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bugün en önemli gündem maddelerinden birisi 17
Aralık sürecinde başlayan yolsuzluk operasyonunun üstünün örtülmesi.
Değerli arkadaşlar, Vardı, yoktu., İftiraydı,
düzmece bir plandı., Paralel yapının bir
tezgâhıydı., İşte, bunca kasetlerin tamamı
montajdı, eklemeydi., Ciddi bir belge vardı, yoktu., bütün
bunları Türkiye yaklaşık on aydır
tartışıyor. Yüzlerce yazı yayınlandı, yüzlerce
makale, yorum, televizyon programı yapıldı ama neticede kamuoyunun
önüne açık, net, mahşerî vicdanı rahatlatacak bir netice ortaya
konulamadı. Ben bu teferruatlara girmek istemiyorum yani Ne
yazıldı, ne çizildi?, Ne oldu?, Kim ne dedi? fakat cumhuriyet
tarihinin en büyük yolsuzluk iddialarında geldiğimiz nokta sadece
kamuoyu açısından büyük bir tatminsizliktir. Tekrar ediyorum:
Vardı, yoktu., Doğruydu, yanlıştı.
iddialarının ötesinde gelinen en önemli nokta bu dosya şeklen
kapanmış olabilir ama ne zaman olsa, hangi tarihte olursa olsun bir
gün Türkiye tekrar bu dosyaları açacaktır.
Tabii, hiçbir şey yoktu ise 4 bakan neden istifa
etti? Yani öncelikle bu 4 bakan eğer hakikaten aklandılarsa tekrar
bir günlüğüne bile olsa görevlerine iade edilmeleri lazım.
İkincisi: Yine aynı tarihte istifa eden bir Bakan, Sayın Erdoğan
Bayraktar televizyonların karşısına çıktı. Biz
-kendimce, bence- yanlış bir şey yapmadık ama ne
yaptıksa bunları -o tarihteki Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın adını vererek- onun talimatıyla
yaptık. dedi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir demokratik
devlette, üstelik de 80 milyonluk bir devlette yani 1 milyonluk, 2 milyonluk,
3 milyonluk aşiret devletleri var dünyada, düzmece demokrasilerle
yönetilen devletler de var- ve bölgesinde örnek olma, lider olma
iddiasında olan bir devlette bu iddiaları bu kadar basitçe
geçiştiremezsiniz. 1 milyar doların varlığından
bahseden telefon konuşmaları ve yine aynı şekilde bu
işlerin içerisinde yer almış sözde bir iş
adamının tapeleri bu kadar basit bir şekilde
geçiştirilemez. Bu Meclis kürsüsünde de Türkiyede de hiç kimse, en fazla
bu parasal ilişkilerin içinde olan, tabiri caizse, devletin
kasasını elinde bulunduran Sayın Mehmet Şimşek ve Ali
Babacanla ilgili tek kelime itham edici bir ifadede, beyanatta bulunmadı.
Niye bulunmadı? Yine bu operasyonların içinde adı geçen ve
tapeleri yayınlanan sözde iş adamı beyanatlarında Ya bu
adamlar çok acayip adamlar, bir türlü nüfuz edemedik. dedi kendi
tapelerinde.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bu mevzu hakkında da böyle çok fazla gidip
gelmeden evvel, üzerinde fazla konuşmadan evvel ve sonrasında da ilk
ve son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar,
her şeyi bir yana bırakın yani bu işlerin
doğruluğunu, yalanlığını bir tarafa
bırakın; Allahınızı severseniz bu çoluk çocukla ne
işiniz var? Bunlarla VIPlerde ne işiniz var? Bunlarla devlet
protokolünde yan yana otururken ne işiniz var? Yani siz kendinize
bakıp taşıdığınız sıfatlara, devlet
adamı sıfatlarına ve oturduğunuz makamların önemine
bakarak kendi kendinize sorun, Allahınızı severseniz bu
insanlarla ne işiniz var? Hani kişiye soruyorlar, diyorlar ki: Bana
arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim. Gezdiğiniz
insanlar, oturup kalktığınız insanlar, yemek yediğiniz
insanlar, şakalaştığınız insanlar, bir dönüp
bakın eğer sizin bulunduğunuz yerin
ağırlığıyla mütenasip değilse, hele hele bu kadar
karanlık ışık içindeyse, bu kadar magazin
dünyasının içindeyse sizin bırakın bunlarla yan yana
oturmayı, kilometrelerce kaçmanız lazım.
Onun için, değerli
arkadaşlarım, tekrar söylüyorum: Hiçbir şey aklanmadı,
hiçbir şey kapanmadı, hiçbir şey de kamuoyunun
vicdanını ikna etmedi, teskin etmedi. Ne zaman olursa olsun bu
dosyalar tekrar açılacak, bunun bilinci ve hesabıyla
yaptıklarınızı tekrar gözden geçirin.
Değerli arkadaşlar, yine bu kürsüden defalarca
sizlere hitap ettim ve gündeme getirdim; İstanbuldaki imar
değişiklikleri, feryat figan bütün bir İstanbul talan edildi.
İnan edin, Bizanstan bu yana bu kadar bir talan olmamıştı
İstanbulda. Çocukluğundan beri İstanbulda yaşayan, fiilen
yirmi beş yıl oturmadan önce de bütün yaz tatillerini
İstanbulda, Boğaziçinde geçiren bir kardeşiniz olarak
söylüyorum, benim yüreğim yanıyor, kendimi bir İstanbullu olarak
hissediyorum. Ve İstanbulda bu yapılanlarla ilgili verdiğim
Meclis araştırma önergesinde çok basit bir şey istedim, dedim
ki: Ne kadar imar değişiklik dosyası varsa, 1994ten bu yana,
sizin sorumluluğunuz altında, bu imar değişikliği
yapılan parsellerin, adaların, paftaların -neyse- ilk sahipleri
kim? Yani, bu imar değişiklikleri yapılmadan önceki sahipleri
kim, imar değişikliği yapıldıktan sonraki sahipleri
kim, lütfen bunları bir açıklayın.
Ve yine aynı şekilde Çok doğru bir
şey yapıyoruz, bunlarda hiçbir yolsuzluk yok, biz bu
değişikliklerin tamamını belli bir kurala göre
yaptık. diyorsanız, o zaman buralarda oluşan rantın
değeri ne kadar? Yani, imar değişikliği yapmadan önceki
değeri ne, imar değişikliği yaptıktan sonraki
değeri ne? Bunu da sordum.
Üç: Dedim ki: Arkadaşlar, eğer bu
yaptıklarınızdan bu kadar emin ve vicdan
rahatlığı içerisindeyseniz, o hâlde gelin bir imar
değişikliği rant vergisi koyalım. Bununla ilgili de bir
kanun teklifi verdim Meclise. Bir komisyon kurulsun, o imar
değişikliği yapılan parselin imar değişikliğinden
önceki değeri ne, sonraki değeri ne; bundan oluşacak rantın
yüzde 20si devletin hazinesine girsin.
Benim söylediklerime itiraz ettiniz ve -buradan
sayın iktidar milletvekillerine sesleniyorum, az sayıda beni dinleyen
arkadaşa sesleniyorum- ellerinizi kaldırarak Hayır. dediniz
ama bugün Sayın Ali Babacan geldi, kameraların
karşısına geçti, iki aydır bu rant vergisinden bahsediyor.
Ama, ne zaman bahsediyor? Bütün İstanbul satıldıktan sonra.
Hiç Esenyurta gittiniz mi sevgili arkadaşlar? Böyle
bir rezalet gördünüz mü? Orada neler oldu hiç baktınız mı? Ama
döndük dolaştık, yine benim bu kanun teklifini vermemden iki yıl
sonra, şu an Sayın Ali Babacan, Sayın Mehmet Şimşek bu
rant vergisinden bahsetme durumuna geldiler.
Değerli arkadaşlar, yine aynı
şekilde, bu tapelerde milletin anasına avradına küfreden
iş adamıyla geçenlerde VIP salonunda yüz yüze geldim,
karşılaştım, hacca gidiyormuş -tabii, VIPye nasıl
girmiş, o da ayrı- hacca giden AKPli milletvekilleriyle birlikte.
Dedi ki: Çok aleyhimizde konuşuyorsun. Hayır, siz bu hesabı
verin. dedim; bir. İki: Siz İş adamıyım, otuz
beş yıllık mühendisim -böyle söylüyor, İş adımıyım.
diyor- ben bunların tamamını hakkımla aldım.
diyorsunuz. Ben Meclis kürsüsünden Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırıma seslendim, Bu Hasankeyf Köprüsü 1.090 metre,
birinci Boğaziçi Köprüsü 1.070 metre, Boğaziçi Köprüsünden daha
uzun. Yarı fiyatına ver, Diyarbakırlı iş adamları
bütün bu teknik ve mali şartları da yerine getirerek buna talip.
dedim, tatminkâr bir cevap vermedi. Döndü bana ne dedi biliyor musunuz? Ya,
zaten o köprülerden birisi 130 milyon TL. Bu da benim için iş mi? Ben bunu
zaten keyfine yapıyorum. Sakın yorulma, keyfine de yapma.
Bırak, bak bunu yarı fiyatına yapabilecek iş adamları
var. dedim.
İşte, değerli arkadaşlar, bakın
kimlerle yol yürüyorsunuz, kimlerle hacca gidiyorsunuz, kimlerle iş
yapıyorsunuz. Onun için, AKP içindeki milletvekillerine sesleniyorum,
vicdanı olan arkadaşlara sesleniyorum: Eğer bunlara bugün Dur.
diyemezseniz, sesinizi yükseltemezseniz, inan edin, siz de yarın az da
olsa kalan vicdanınızda büyük acılar çekeceksiniz.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, (2/62) esas numaralı 12 Eylül 1980
Darbe Sürecinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine
İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4203)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/62) sıra
sayılı Kanun Teklifim ile ilgili İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca işlem yapılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN Teklif
sahibi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül 1980
darbe sürecinin yol açtığı mağduriyetlerin giderilmesine
ilişkin bir kanun teklifi verdik. Aslında 23üncü Dönemde de bunu vermiştik
fakat 23üncü Dönemde Adalet Komisyonunun raflarında kirlendi. Ve 24üncü
Dönem verdik, 24üncü Dönemin sonuna geldik. Fakat 12 Eylül 1980 darbesine
yönelik halkın tepkilerini istismar etmeyi her fırsatta dile getiren
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı nedense bu teklifi görmemezlikten
geldi. AKP milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri yirmi dört saat
içerisinde Komisyona gelirken, bu teklif hâlen daha raflarda.
Şimdi, bu kanunu ben
çok detaylı anlatmayacağım ama 1inci maddesi: Türkiye
Cumhuriyeti devleti, 12 Eylül 1980 darbesini demokrasiye, hukuka ve millete
karşı yapılmış bir hareket olarak kabul eder. Devlet,
uygulamaları, sonuçları ve yol açtığı gerek
kişisel gerekse toplumsal yıkıntılar nedeniyle 12 Eylül
1980 darbe sürecinde maddeten ve manen zarar görmüş kişilerden ve
ailelerinden özür diler.
Şimdi, AKPli vekil
arkadaşlarıma soruyorum: Bu maddenin neresi size dokunuyor? Niye
kabul etmiyorsunuz? Bir yandan 12 Eylül 1980 darbesinin
karşıtlığını yapıyorsunuz ama bir yandan 12
Eylül 1980 darbesi ve tüm darbe hukukunu yok etmeye çalışan
anlayışa destek vermiyorsunuz.
Şimdi Sayın Başbakan -şimdiki
Cumhurbaşkanı, o dönemin Başbakanı- Sayın Recep Tayyip
Erdoğan 20 Temmuz 2010 AKP grup toplantısı
konuşmasında ağlamaktan konuşamadı. deniyor. 12
Eylülcülere -kendi ifadesiyle- hesap soracağını söylüyor ve
diyor ki: İşte, solcularla sağcılar denge kurmak için idam
ettiler. Mustafa Pehlivanlıdan, Necdet Adalıdan, Erdal Erenden
bahsediyor, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da iki
gözü iki çeşme ağlıyor.
Tabii, 12 Eylül 2010 referandumunda Anayasaya evet
dedirttirmek için bu istismarlar yapılıyor ama biz de sandık ki
Sayın Başbakan samimi, 12 Eylüle yönelik böyle bir kanun teklifi
verdik ve bu kanun teklifimizi, o tarihte grup başkan vekili olan Suat
Kılıçtı sanıyorum, onunla da görüştük; bugünün Adalet
Bakanı Sayın Bekir Bozdağ da görmüştü. Böyle bir kanun
teklifinin doğru bir kanun teklifi olduğunu söylediler ama bir türlü
kabul etmediler.
Hatta değerli arkadaşlarım, bakın, bu
elimdeki kitap, Adalet Komisyonu Başkanı Sayın
İyimayanın Siyaset Kurumunun Ortak Günahı Yasama Reformu
adlı kitapçığı. Burada diyor ki yani darbelerle
hesaplaşma konusunda, demokratik iradenin egemen olması konusunda
Sayın İyimaya diyor ki: Aynı konuda Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün 12 Eylül 1980 Darbe Sürecinin Yol Açtığı
Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi (Adalet
Komisyonunun 2010 t, 2/767 Esası). Teklif, bilebildiğim kadarıyla
darbe dönemi sonrası rehabilitasyon alanında somut önerileri içeren
ilk veya ilklerden olma özelliğini taşımaktadır.
Sayın Mahir Ünal da dinlerse -AKP Grup Başkan
Vekili- iyi olur.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ne oldu,
hayırdır?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bakın, Adalet
Komisyonu Başkanı Sayın İyimayanın bu kitapta bu
teklifle ilgili bahsettiği şeyi söylüyorum Sayın Ünal.
Sayın İyimaya, sizin Adalet Komisyonu Başkanınız diyor
ki darbelerle hesaplaşma adına: Aynı konuda Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün 12 Eylül 1980 Darbe Sürecinin Yol Açtığı
Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi. Teklif,
bilebildiğim kadarıyla darbe dönemi sonrası rehabilitasyon
alanında somut önerileri içeren ilk veya ilklerden olma özelliğini
taşımaktadır. Öztürkün teklifinin 1inci maddesi tarihsel
hüküm niteliğindedir. diye devam ediyor. Diyor, diyor da teklif Adalet
Komisyonunun raflarında duruyor.
Şimdi, eğer gerçekten sizler darbe
karşıtlığını sadece kendi egemenliğinizi
kurmak için istemiyorsanız, darbe hukukundan hesap sormak
istiyorsanız böyle bir kanun teklifini reddetmenizi, karşı
çıkmanızı anlayamıyorum. Bu kanun teklifi siz
istediğiniz zaman burada bir saatte geçer.
Yani, buradaki tarihsel hüküm şudur, bir daha
okuyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 12 Eylül 1980 darbesini; demokrasiye,
hukuka ve millete karşı yapılmış bir hareket olarak
kabul eder. Bu tarihsel hükmü kabul ediyorsanız bu teklifi gündeme
almamız gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi,
buyurunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Önemli bir yasa teklifini verdi
arkadaşımız. Bazılarınız dinlediniz,
bazılarınız dinlemezden geldiniz. Aslında, Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk arkadaşımızın
verdiği yasa teklifi sizin bugüne kadar her zaman buralarda, bu kürsüde
ifade ettiğiniz değerlendirmelere yönelik bir yasa teklifiydi.
Şimdi, daha önce, biliyorsunuz, bu Mecliste yine darbeler
komisyonu kuruldu. Sayın Bostancı da bu komisyonda raportörlük görevi
yaptı, şimdi grup başkan vekili. Saatlerce
çalıştık, günlerce çalıştık. Çok yeterli olmasa
da bir rapor çıktı. Bu raporun gereğinin yapılması
konusunda bu Mecliste şu ana kadar tek bir adım
atılmış değil. Sayfalarca yazıyoruz. Yani, komisyonlar
kurulması, raporların oluşması bu Meclis için hiçbir
şey ifade etmiyor. Yazın, hazırlayın, bir tarafa atın.
Bu komisyonların bunun için oluştuğunu, aslında bu
darbelerle ilgili hesaplaşmak gibi bir hedefin olmadığı
burada da çok net gözüküyor.
Bu kanun teklifinde ne öneriliyor değerli
arkadaşlar? Bakın, burada birçok vakfın mallarını iade
ettiniz. Yandaş diye tanımlayacağım artık, birçok
vakfın, derneğin mallarını iade ettiniz ama TÖB-DERin mal
varlığını, yıllarca söylememize rağmen, o Darbeler
Komisyonunda özel bir paragraf açmamıza rağmen, buradaki sayın
bakanlar, Adalet Bakanı, Başbakan Yardımcısı, bu
yasalar görüşülürken Bunu gidereceğiz, biz bu yasadaki
değişikliği en kısa zamanda yapacağız, bu
haksızlığı gidereceğiz. demesine rağmen, o
sözlerin hepsi buza yazıldı ve asla ve asla o yasanın
değişimine ilişkin buraya getirilen önerilerin hiçbirisi dikkate
alınmadı değerli arkadaşlarım.
Şimdi, 12 Eylülle, darbelerle ilgili sürekli hesaplaşacağını
ifade eden AKP iktidarının aslında -çok net söylüyorum- buradan
beslendiğini, bunun yalnız politikasını
yaptığını, yalnız bu konudaki
yaklaşımını ortaya koyduğunu çok net bu uygulamada da
göreceğiz. Biraz sonraki oylamada Ali Rıza Öztürkün verdiği
yasa teklifine Hayır oylarınızla bunu bir kez daha
göreceğiz, bir kez daha halkın önünde sizi teşhir etmiş
olacağız.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım, 12 Eylül devam ediyor. Bakın, ODTÜlü Onur Yaser arkadaşımız
polis işkencesine dayanamayarak intihar etti değerli arkadaşlar.
Onunla beraber annesi Hatice Can intihar etti. Niye etti? Polis
işkencesine dayanamadıkları için. Polis işkencesi şu
anda birçok uygulamada devam ediyor. Şu anda getirilmek istenen yasal
düzenleme bu ve benzeri işkenceleri, polis uygulamalarını daha
yaygın hâle getirmek ve baskı altında tutmak için
yapılıyor. Bir taraftan Erdal Erenden bahsediyor AKP, bir taraftan
da 14 yaşındaki Berkin Elvanın önündeki sorumluluğu hâlen
ortadan kalkmış değil.
Bu anlamda
bakıldığında şunu somut olarak öneriyorum: Gelin, en
azından TÖB-DERin mal varlığının verilmesi
İşte, burayı ihtiva ediyor bu yasa. Bugüne kadar yapılan
haksızlıklar ve bizim Komisyonun, Darbeler Komisyonunun raporuna en
azından grup başkan vekili olarak siz bir el kaldırın, bir
sadık kalın. Gelin, bakın, bu yasa teklifi bununla ilgili. Ben
şimdiki sınavınızı
Özellikle, grup başkan vekili
başta olmak üzere siz el kaldırdığınızda, burada
diğer Komisyon üyeleri de var aramızda onlar da el
kaldırırlarsa sizin grubunuzun el kaldıracağına
yürekten inanıyorum. Hayırlı bir iş yapın, gelin,
bugün bir defa daha bu sınavı hayırlı bir noktaya
taşıyın diyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki bir kanun teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya
Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan, Kocaeli Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2301) (S.
Sayısı: 645) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 645 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra
sayılı Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına görüşlerimi ifade etmeden önce gündemdeki bir konuyu
hatırlatmak istiyorum.
Kişinin doğru ya da iyi olanı yapmak için
kendi davranışlarını, amaçlarını ve karakterini
ahlaki açıdan değerlendirmesini sağlayan şeye vicdan
diyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın
milletvekillerine sormak istiyorum: Şimdi sizin gibi düşünelim.
Tamam, 17 Aralık bir darbe girişimidir. Tamam, 17 Aralık
İran ile Türkiye arasında Halk Bankası
aracılığıyla gerçekleştirilen, Hükûmetin 260 milyar
dolarlık bir transferden binde 34lük bir payla 8,5 milyar dolar
kazandığı bir sürecin deşifre edilmesi ve devletin zarara
uğratılmasıdır. Anladık, böyle olsun. Ancak, bu 8,5
milyar dolardan tırtıkladığı iddia edilen
bakanları, çocukları ve ortadaki rüşvet iddialarını ne
yapacağız? Bu tırtıklama iddialarını nasıl içimize
sindireceğiz? 17 Aralık soruşturmasının
başladığı günden on ay sonra bir yargılama
yapılmadan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından takipsizlik kararı verilerek dosyanın
kapatılması konusunda vicdanımızı nasıl
rahatlatacağız? Eğer iddia edilenler doğruysa ve
kayıtsız kalmış isek yarın ruzimahşerde suallere
nasıl cevap vereceğiz? Adalet ve Kalkınma Partisinin çok
değerli milletvekilleri, sizleri bu konuda vicdanlarınızla baş
başa bırakıyorum.
Yolculuk için arabanıza binip kontağı
açtığınızda benzinin göstergesine göz atmayan neredeyse yok
gibidir. Bu bakışla, depodaki benzinle ne kadar yol
gidilebileceği hemen hesaplanmıştır bile. Benzin bir
kaynaktır ve aracın alacağı yol mesafesi açısından
önemlidir. En iyi araca sahip olunsa dahi benzin yoksa hareket mümkün
değildir. Peki, bu durumu ülkeler için düşünürsek mevcut insan
gücüyle nereye varılır, hangi gelişmişlik düzeyi
yakalanır? Bugünkü yetişmiş insan gücü için bir hedef
oluşturursak bu hedefin gerçekleşmesi ne kadar zaman alır?
Sorularla aslında Nereden nereye geldik, varmak istediğimiz hedef
için gerekli olan kaynak nedir? sorusuna cevap aramaktayız.
Önce çerçeveyi Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı UNDPnin 2014 yılı İnsani
Gelişme Raporu üzerinden değerlendirelim. 187 ülkeyi kapsayan İnsani
Gelişme Endeksine göre en üstte Norveç, en yüksek insani
gelişmişlik endeksi puanıyla ilk sırada yer aldı.
Avustralya, İsviçre, Hollanda, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya,
Yeni Zelanda, Kanada, Singapur ve Danimarka ilk 10 arasına girmeyi
başardı. En son 10a gelince, hayatını artık
varlığını sürdürmeyi başarmak hâline getiren, hayat
şartlarının en zor olduğu Nijer, Kongo, Orta Afrika
Cumhuriyeti, Çad, Sierra Leone, Eritre, Burkina Faso, Burundi, Gine, Mozambik
yer almaktadır. Türkiye ise 0,759luk değerle 69uncu sırada yer
alarak yüksek insani gelişme gösteren ülkeler arasındaki yerini
korumuştur.
Ekonomik olarak ilk 20 arasında sayılan bir
ülke gelişmişlik göstergelerinde 69uncu sırada ise ülkeyi
yönetenlerin şapkayı önlerine koyup bir değerlendirme
yapması gereklidir.
Raporda Türkiye için doğumda ömür beklentisinin 75,3
yıl olduğu, okulda geçen ortalama yıl sayısının
7,6 yıl, beklenen eğitim süresinin 14,4 yıl olduğu tespiti
söz konusudur. Az sonra aktaracağım rakamlar sözün nereye
varacağını göstermesi açısından önemlidir.
Şimdi, birtakım güncel verilerle Nereden
nereye? sorusuna cevap aramak istiyorum. Öncelikle istihdam verileri tabii ki.
Bunun için elimizdeki en sağlıklı verilerin TÜİK verileri
olması hasebiyle değerlendirmeleri bu göstergeler üzerinden
yapalım.
2013 yılı ihracat verisi yaklaşık 150
milyar dolar. Şimdi, bu veri üzerinden bir gözlem yapmakta fayda var. Bu
üretim düzeyini ve sonuçta mevcut ihracat potansiyelini yakalamak için
Türkiyede 25,5 milyon kişi çalışmıştır.
İstihdamın 1,1 milyon kişisi okuma yazma
bilmemekte. 1,1 milyon kişisi okuma yazma bilir ama ilkokul mezunu
değildir. 8,8 milyon kişisi ilkokul mezunu, 2,5 milyon kişisi
ilköğretim mezunudur. 2 milyon ortaokul mezunu da bu sayıya
eklendiğinde toplam 15,5 milyon kişinin sadece bu ilköğretim
düzeyi civarında bir eğitime sahip olduğu görülmektedir.
İstihdamın bu yapısı son on yılda ihracatı 50
milyardan 150 milyar dolara sıçratmıştır.
Bu rakamlar kabaca değerlendirildiğinde,
Türkiye'nin bugünkü üretim düzeyine ortaokul ve altı eğitim seviyesi
ile geldiği görülecektir. İstihdamın ortalama eğitim düzeyi
hâlâ yedi yıl civarındadır. İstihdamdaki ilkokul
civarı grubun toplam içerisindeki payı ise yüzde 65tir.
2023 hedefini açıklayan bir ülke olarak Türkiye'nin
cumhuriyetin 100üncü kuruluş yıl dönümüne ilişkin ihracat
hedefi 500 milyar dolardır. Ancak, bir gerçek var ki istihdamın
bugünkü yapısı ve bu görülen yüzüyle ancak 150 milyar doları
gerçekleştirebilmiştir. Türkiye ortalama gelir olarak tarif edilen
bir seviyeye ulaşmıştır. Ortalama geliri bu seviyeye
ortalama insan kalitesi getirmiştir. Bunu daha ileri götürmek, buradaki
insan faktörünü iyileştirmek, geliştirmek ve daha donanımlı
hâle getirmekle mümkün olacaktır. Ortalama istihdamı ve ortalama
insanı geliştirmeden ortalama geliri artırmak mümkün
değildir. Sonuçta bu üretim potansiyeli ve istihdamın bu eğitim
düzeyiyle gelinen nokta bellidir. Yeni mezunlar ve sayısal
artışlar nitelikle desteklendiği takdirde sonuç almak mümkün
olabilecektir. Yıllık 5 bin bile olmayan doktora eğitimini
tamamlayanlar sayısının ülkemizi 2023 vizyonuna
taşıması ne yazık ki oldukça güç görülmektedir.
Hedefi, iddiası ve amacı olan Türkiye gibi bir
ülkenin sadece ekonomik göstergelerini iyileştirmesi de yetmeyecektir.
Sosyal göstergelerinin, politik çevre ve demokrasi kültürüyle mezcedilmiş
yapısının da bu çerçevede geliştirilmesi öncelikli
olmalıdır. Kişi başına ortalama 10 bin dolar
civarında olduğu ifade edilen millî gelirin 25 bin dolar seviyelerine
yükselebilmesi için yatırımı gençliğe yapmamız
gerekmektedir.
İnsani Gelişme Raporunda yönetime
ilişkin algı konulu bir endekse de yer verilmiştir. Ulusal
yönetime güveniyor musunuz? sorusuna Evet. cevabı verenlerin
ülkemizdeki oranının yüzde 53 olarak çıkması gayet
manidardır. Siyasi kristalleşmeyle de uyumlu bu verinin raporda bu
şekilde yer alması, siyasi iktidarın potansiyel
sınırlarını da göstermektedir. Gelişmişliğin
göstergesi ortalama gelirle belirlenirken ortalama insanla gelinen bu
aşamayı gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Ekonomik gelişme
insani gelişmeyi de beraberinde getirecektir. Ortalama gelir tuzağından
çıkış, ortalama insan tuzağından kurtulup
insanımıza ve gençliğimize yatırım yapmakla mümkün
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak üniversitelerimizin hem sayılarını hem de niteliklerini
artırmak için atılacak her adımda bugüne kadar destek verdik ve
bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. İlk imza sahibi olduğum
30 ilde 41 tematik üniversite kurulmasını içeren kanun teklifim ise
hâlâ komisyonda görüşülmeyi beklemekte ve devam etmektedir. O kanun
teklifinde açılması istenen üniversitelerden birinin burada canlandığını,
hiç olmazsa isim olarak canlandığını görmenin benim için
ayrı bir mutluluk kaynağı olduğunu belirtmem gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, beklemeye devam eden ve
ülkemiz açısından önem taşıyan 41 tematik üniversite
kurulmasını içeren kanun teklifimizde neler var, kısaca
hatırlatayım: Sağlık sektöründeki gerek
yatırımlar gerekse sağlık politikaları sonucu
Afyonkarahisar ili önemli gelişmeler kaydetmiştir. Bu gelişmenin
devamlılığı için Afyonkarahisarda kurulacak
sağlık bilimleri üniversitesi yerinde bir karar olacaktır.
Yine, Bursa ilimizde sağlık bilimleri
üniversitesi adıyla bir üniversite kurulması ülkemizin doktor
başta olmak üzere sağlık personeli ihtiyacını
karşılayabilecektir.
İzmir Bergamada kurulacak sağlık
bilimleri üniversitesi de bölgedeki yoğun termal hareketlilik ve
kaplıca turizminin gelişmişliği ve Bergamanın antik
dönemden bugüne olan misyonuyla bütünleşecektir. Bergamaya kurulacak bir
sağlık bilimleri üniversitesi bu misyonu uygulamayla
birleştirecektir.
Ankara Beypazarı son yıllarda turizme
dayalı projeleri hayata geçirme çabasındadır. Alternatif turizm
türlerine yönelik bölümlerle uyumlu bir yapısı bulunmaktadır. Bu
yapının ülkemiz turizmine katkı sağlaması Ankara
Beypazarına bir turizm üniversitesi kurulmasıyla sağlanabilecektir.
Tokat ilimizde kurulacak bir tarım üniversitesi ilin
gelişmiş tarım olanakları nedeniyle üniversiteyi
gelecekteki gelişmiş tarım üniversitelerinden birisi hâline
rahatlıkla getirebilecektir.
Ankara Kızılcahamam, spor faaliyetleri için
uygun bir doğaya sahiptir. Ankaraya yakınlık, ilçenin göreli
avantajını teşkil etmektedir. Kızılcahamama kurulacak
spor bilimleri üniversitesi, bölgenin
tanınırlığını artırmasının
yanı sıra gelişmesine de önemli katkılar
sağlayacaktır.
Bursa İnegölde kurulacak bir tasarım
üniversitesi, Türkiye genelinde hem mobilya hem de tekstil sanayisinde sözü
geçen bir ilçe olmasının artılarını daha da
markalaştıracaktır.
Isparta Eğirdirde doğa bilimleri üniversitesi,
Türkiye'nin meyvecilik bahçesi olması, ilçedeki katma değerin
artırılması için toprağa bağlı üretim
teknolojileri konusunda bir altyapının oluşturulmasını
sağlayacak ve bu alandaki üretim, refah ve sosyal hareketliliği
artıracaktır.
Isparta Yalvaçta kurulacak sosyal bilimler üniversitesi,
Yalvaçın tarihten getirmiş olduğu birikimi, o bölgenin sosyal
bilimler alanında bir cazibe merkezi olmasını
sağlayacaktır.
Eskişehirde hem askerî hem de sivil
havaalanının bulunması, yüksek hızlı tren seferlerine
sahip olması, kara ve demir yolu
taşımacılığının birbirine bağlı
bir yapıda bulunması, bu şehrimizde bir ulaştırma
üniversitesinin kurulması gerekliliğini ortaya
çıkarmaktadır.
İzmirin gelişmiş şehir
yapısının kurulacak bir İzmir hukuk bilimleri
üniversitesinde değerlendirilebilmesi; Ankaranın bürokratik yapısının
vereceği bilgi birikimi, Ankara hukuk bilimleri üniversitesiyle
sağlanacaktır.
Denizlide girişimcilik ve teknoloji üniversitesi,
yerel halkın sahip olduğu girişimcilik duygusunun yönetilmesi ve
bu girişimci potansiyelin harekete geçmesini de sağlayacaktır.
Yine, İzmirde kurulacak olan bir turizm
üniversitesi, güzel İzmirin geçmişindeki tarihî izleri ve deniziyle
bütünleşmiş yaşam şeklini, aynı zamanda ilin
gelişmiş ulaşım, eğitim ve sağlık
hizmetleriyle bütünleştirerek uygulama açısından çok büyük bir
avantaj sağlayacaktır.
Mersin ve Sinopta kurulacak denizcilik üniversitesi,
Akdenizde ve Karadenizde her yönüyle güçlü bir deniz ülkesi konumuna
gelmemizin eğitim altyapısını oluşturacaktır.
Zonguldakta yer bilimleri üniversitesi, bölgenin sahip
olduğu yer altı zenginliğinin daha iyi değerlendirilmesini
sağlayacaktır. Bu sayede, bölgede yaşanan maden
facialarının önlenmesi için bilimsel araştırmalar ve
bunlara bağlı uygulamalar rahatlıkla yapılabilecektir.
Teknoloji ve AR-GE koridorunda bulunan
Kocaelinde bilişim teknolojileri üniversitesi kurulmalıdır.
Tekirdağda güzel sanatlar
üniversitesi, ilin sahip olduğu çok kültürlü sanat yapısını
daha rahat ifade edebilmesini sağlayacaktır.
Vanın sahip olduğu tarım
ve hayvancılık merkezli ekonomik yapı, ildeki sanayi
gelişimini gıda endüstrisi patikasına yönlendirmiştir.
Kurulacak doğa bilimleri üniversitesiyle bu alanda uzman olacak bir
eğitim kurumu şüphesiz bölgenin kalkınmasında önemli rol
oynayacaktır.
Muğla merkezli bir turizm
üniversitesi, Bodrumda güzel sanatlar üniversitesinin kurulması hem bölge
hem de ülke turizmine katkı sağlayacak, yerel özelliklerinin ulusal
turizm politikamıza ivme kazandırmasını
sağlayacaktır.
Gaziantepte girişimcilik ve
teknoloji üniversitesi ilin hinterland özelliklerinin en iyi şekilde
değerlendirilmesinin yolunu açacaktır.
Kayseri, Erzurum, Malatya, Kütahya ve
Ispartada kurulacak havacılık üniversiteleri, havacılık
sektörümüzün ihtiyacı olan nitelikli elemanların yetişmesini
sağlayarak ülkemize özgü bir havacılık kültürünün temellerini
oluşturacaktır.
Antalya'da kurulacak olan turizm
üniversitesi ve tarım üniversitesi ilimizi Akdeniz'in çekim merkezi hâline
getirecek, turizm ve tarımın yaratacağı kontrollü ekonomik
güç ülkemizin Akdeniz'de tek ve en büyük güç hâline gelmesini
sağlayacaktır.
Aydın Nazilli'de Nazilli Sümer
girişimcilik ve teknoloji üniversitesinin kurulmasıyla, Nazilli'nin
Denizli ve Aydın gibi girişimciliğin yüksek olduğu iki ilin
arasında bulunması ve İzmir Limanı'na yakınlığı
değerlendirilecektir.
Aydın Söke'de Milet sosyal bilimler
ve doğa bilimleri üniversitesinin kurulmasıyla Beşparmak
Dağlarının zengin bitki örtüsü ve uygun iklim
koşullarının bölgedeki tarımsal çeşitliliği artırması
değerlendirilecek, bölgenin bu özelliğinin turizmle iç içe
geçmiş olması doğa araştırmaları ve turizm için
de bir fırsat yaratacaktır. Ayrıca, felsefenin kurucusu Miletli
Thales bu üniversiteyle tekrar hatırlanmış olacaktır.
Aydın Kuşadası'nda turizm
üniversitesinin kuruluşu Kuşadası'nın turizm potansiyelini
artıracak ve potansiyelin geliştirilmesinde büyük bir öneme sahip
olunmasını sağlayacaktır.
Konya'da kurulacak tarım ve
endüstri üniversitesi, yüzölçümüyle eş değer olan Hollanda'dan
Patriot istememizin önüne geçecektir.
Adana'daki tarım üniversitesi de
-bereketli ovaların- hem halka hem de ülke ekonomisine katkı
sağlayacak, pamuğu, ithal edilen bir
üründen ihraç edilen bir ürün hâline dönüştürecektir.
Yalovada doğa
bilimleri üniversitesi, süs bitkisi üreticiliği ve
arıcılığın gelişimini değerlendirerek AR-GE
faaliyetleri için doğal bir ortam oluşturacaktır.
Manisa Turgutluda
kurulacak ekonomi ve endüstri üniversitesi, şehrin İzmir gibi bir
metropole yakınlığını, ulaşım
ağına çok yakın olmasını ve ekonomisinin
canlılığını kullanarak ekonomi ve işletme
alanlarında nitelikli eleman yetiştirilmesini
sağlayacaktır.
Edirnede kurulacak
sağlık bilimleri üniversitesi, Balkanlara ve Trakyaya
sağlık hizmetleri sunan ilin sahip olduğu potansiyelinin
geliştirilmesine ve ileri düzeyde çalışmalar yapılmasına
imkân sağlayacaktır.
Son olarak, Sakarya
Geyvede bir doğa bilimleri üniversitesinin kurulması, tarımsal
ürünün yetiştirilebilmesine olanak sağlayan verimli bir alanda
kurulmuş olması, Geyveyi sadece tarım ürünleri
yetiştirilmesi bakımından değil, bu ürünlerin
yetiştirilmesi için gerekli bilginin ve teknolojik girdinin üretimi ve
analizi bakımından da önemli bir yer hâline getirecektir.
Siirt
Üniversitesinde Veysel Karani tıp fakültesi kurulması için
verdiğim kanun teklifimiz de hâlâ Komisyonda beklemektedir. Burada
kurulacak bir üniversite hastanesi, yalnızca Siirt, Şırnak,
Hakkâri, Bitlis değil, aynı zamanda Kuzey Iraka da hizmet verebilen
bir bölgesel sağlık merkezi olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, son olarak üniversitelerle ilgili
tartışılmasını istediğim ve
tartışılmasının başlamasını gerekli
gördüğüm bazı önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Üniversitelerin ne
yazık ki sahibi yoktur. Akademik personelin maaşları yetersiz
iken, yapılacak düzenlemede uzmanlara maaş zammı unutulmuş
iken YÖKün sesini duyan yoktur. YÖK derhâl kaldırılmalı,
yükseköğretimin planlama ve koordinasyonunu sağlayacak, bütçesine
sahip çıkacak bir yükseköğretim bakanlığı
kurulmalıdır.
Üniversiteler torba
bütçeyle ekonomik özerkliğe kavuşmalı, her yıl
yetiştirdiği öğrenci sayısı ve kalitesine göre
devletten bütçe almalı ve kendi yarattığı kaynakları
özgürce kullanabilmelidir. Nasıl harcama ve yatırım
yapacağına kendisi karar vermelidir.
İdari özerklik için devlet
üniversitelerinde mütevelli heyetler oluşturulmalı ve mütevelli
heyetin kimlerden oluşması gerektiği tartışmaya
açılmalıdır.
Akademik özerklik güvence altına
alınmalıdır.
Yükseköğretim ve gençlik seferberliği
başlatılmalı, tüm devlet ve vakıf üniversite harçları
devlet tarafından karşılanmalıdır.
Gençleri belirli grupların yönlendirmelerinden
korumak için tüm üniversitelerdeki yurt sayıları
artırılmalı ve yurtlar öğrencilere bedava
olmalıdır.
Toplu taşım, tüm üniversite öğrencilerine
ve öğrencilere bedava olmalıdır.
Sözlerime burada son verirken Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak Gebze Teknik Üniversitesi adıyla var olan üniversitenin
adının değiştirilmesini desteklediğimizi belirtir,
sevgi ve saygılarımı sunarım.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baydar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle ilgili grubum adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifiyle seçim bölgem Kocaelinin 2nci büyük
ilçesi Gebzeye üniversite yapılması planlanmaktadır. Gebze 400
bine yaklaşan nüfusuyla pek çok ilimizden daha kalabalık bir
ilçemizdir. Nüfusu her geçen gün biraz daha da artmaktadır. Haritaya
baktığımızda Gebze, İstanbula en yakın ilçedir,
âdeta bir geçiş güzergâhındadır. Lojistik özelliğinden dolayı
yaklaşık 200 milyon araç geçmektedir Gebzede. Gebze ve çevresinde
bulunan Çayırova, Darıca, Dilovası, Körfez ilçeleri ile Gebzeye
yakın İstanbulun ilçeleri Pendik, Sultanbeyli, Kartal ve Tuzlada
liselerden mezun öğrenci sayısı yaklaşık 500 bini
bulmaktadır. Sırf bu tablo göz önüne alındığında
bile Gebzeye üniversite yapılması zorunlu bir ihtiyaçtır.
Türkiye'nin nüfusuna baktığımızda nüfus olarak Gebzeden
çok daha küçük illerde bile 2 üniversite vardır, Gebze üniversiteyi çoktan
hak etmiştir. Ben 2013 Haziranında bir soru önergesiyle Millî
Eğitim Bakanına konuyu iletmiştim, şu ana kadar herhangi
bir yanıt alamadım. Bakın, o zaman kendisi de bir eğitimci
olan Sayın Nabi Avcıya şu soruları iletmiştim:
Konyada 5inci üniversitenin şehre kurulması
hazırlıkları yapılırken Kocaelinde neden hâlâ bir
üniversite bulunmakta? 1 milyon 600 binden fazla insanın
yaşadığı bu sanayi kentine 2nci bir üniversite fazla
mı görülmektedir? İktidar partisinin söz verdiği ancak hâlâ
yapılamayan Gebze Üniversitesinden vaz mı geçilmiştir?
Vazgeçilmediyse bu üniversitenin ne zaman yapılması planlanmakta,
hangi eğitim öğretim döneminde öğrencilerine
kapılarını açması düşünülmektedir? demiştim, Gebze
Üniversitesinden vazgeçildiyse Kocaelinde bu üniversitenin yerine ne
yapılması planlanmaktadır? diye sormuştum. Az evvel
söylediğim gibi, o zaman bu sorularıma ne hikmetse Sayın Millî
Eğitim Bakanından yanıt alamadım ama bugün iktidar
partisinin vermiş olduğu Gebze Teknik Üniversitesinin
kurulmasına ilişkin kanun teklifini görüşüyoruz. Biz grup olarak
daha önceden defalarca söylediğimiz ama gündeme
aldırtamadığımız bu teklife destek veriyoruz ancak
şu da bir gerçek ki iktidar partisi yine en iyi bildiği işlerden
birini yapmıştır, güzel bir seçim yatırımı olarak
kamuoyuna sunmuştur.
Gebzeye üniversite kurulacağı sözü Adalet ve
Kalkınma Partililer tarafından ilk olarak 2011 seçimlerinden sonra
verilmiştir. Bu söz üç yıldır ertelenmiştir. Ne hikmetse
Hükûmet seçimlere sekiz aydan az bir zaman kala bunu Meclis gündemine sunuyor.
Hepimiz biliyoruz ki bu, Adalet ve Kalkınma Partililerin en güzel
yaptığı işlerden biridir. İçinde bulunduğumuz
yasama döneminde geçen üç yılda bu teklifi Meclis Genel Kuruluna getirmek
gerçekten zor muydu? Elbette değildi ama sizin size göre çok önemli
işleriniz vardı, PKKlıları pohpohlamakla meşguldünüz,
açılım zırvasıyla uğraşarak şehit
analarını, şehit babalarını ağlatmakla
meşguldünüz, güneydoğuyu terör örgütüne teslim etmek için
uğraşıyordunuz, adaleti katletme misyonunuzu yerine getirmeniz gerekiyordu.
Siz, vatan ve millet için hayırlı işler yapsaydınız
ayakkabı kutularını kim dolduracaktı, paraları kim
sıfırlayacaktı, Reza denilen o şarlatanın önüne kim
yatacaktı? Yolsuzluklarınızı unutturmaya
çalışıyorsunuz ama asla unutturamayacaksınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gebzeye üniversite yapılması geç kalınsa da yerinde bir
uygulamadır ama teklifin maddelerine baktığımız zaman
eksiklikler olduğunu görüyoruz. Gebzeye üniversite yapılıyorsa
kesinlikle bu üniversitenin uhdesinde bir tıp fakültesi olması
zorunludur. Sanayinin başkenti bir şehrin en büyük 2nci ilçesine
yapılan üniversitede tıp fakültesi olması elzemdir. Hele ki
Dilovası gibi, kanser vakalarının tavan yaptığı
bir ilçenin komşusuna yapılacak bir üniversitede tıp fakültesinin
olması olmazsa olmazdır.
Kanun teklifinden gördüğüm kadarıyla Gebze
Teknik Üniversitesinin TÜBİTAK ile yakın iş birliği
yapması planlanmakta. Ben açıkçası TÜBİTAK ile iş
birliği yapılmasını tavsiye etmiyorum çünkü bu iktidar,
TÜBİTAK gibi güzide bir kurumu da diğer kurumlar gibi
mahvetmiştir. TÜBİTAKın hâli içler acısıdır, son
dönemde imza attığı raporlar ortadadır. Sayın
Erdoğana ait raporlara montaj diyen TÜBİTAK skandala imza
atmış bir kurumdur. İşin üstadı ses mühendislerinin
tamamı raporu komik bulmuştur. Amerikalı ve Avrupalı
uzmanlar rapor için Montaj değil. yorumunu yapmışlardır.
TÜBİTAKın bağlı olduğu Sanayi ve Ticaret
Bakanının hissiyatından sonra bu karar verilmiştir.
Gebzeye yapılacak üniversitenin TÜBİTAK ile
iş birliği yapmamasını istememin en büyük nedeni ise bu
kuruma yapılan atamalardır. Tek bir örnek vermek gerekirse
TÜBİTAKın Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezinin müdür
yardımcılığı görevine Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü
atanmıştır. Böyle bir atamanın ne kadar hayırlara vesile
olacağı ortadır.
Ülke her geçen gün biraz daha geriye gitmektedir. OECD
raporlarına göre Türkiyenin durumu içler acısı hâldedir. Deyim
yerindeyse Türkiye ölmüştür ama ağlayanı yoktur. İçeride ve
dışarıda mihraklar bu duruma sinsice gülmektedirler. Rapora göre
Türkiye eğitimde 34 ülke arasında en son sıradadır. Ben bu
durumu içime sindiremiyorum. Eğitim seviyesi ayaklar altında olan bir
ülkenin geleceği parlak değildir. Yarınlara umutla bakmak imkânsızdır
ama bu duruma çok da şaşırmamak lazım. Perşembenin
gelişi çarşambadan bellidir. Türkiye genelinde hiçbir gerekçe
gösterilmeden okul müdürlerinin görevden alınmasının
faturasının ağır olacağını söylemiştik.
Bir gecede yaklaşık 7.500 milliyetçi okul müdürü görevden
alındı bu ülkede. Millî Eğitim Bakanı âdeta
soykırım uyguladı. Hayatlarını öğrencilere adayan
bu müdürlerin görevden alınması bir Millî Eğitim
Bakanının ülkesine yapacağı en büyük kötülüktür.
Yine, OECD raporuna göre, Türkiye 34 ülke arasında
kendisine 31inci sırada yer bulmuştur sağlık sisteminde.
Sağlık sistemi de çökmüştür Türkiyede. Hükûmetin
sağlık konusunda yaptığı tek şey, yine
yandaşlarını memnun etmek olmuştur. Yandaş iş
adamları arka arkaya hastaneler açmışlardır. Güya, acil
servisten giriş yapıldığında vatandaştan para
alınmıyordu. Gidin, bir bakın, vatandaştan para
alınıyor mu alınmıyor mu?
Kocaeli gibi sanayi kentinde iş kazaları
oldukça sık yaşanmaktadır. İş kazalarının
büyük bir bölümü de el, parmak kopmalarıdır. Bu yaralanmalara sadece
mikrocerrahi uzmanları müdahale edebilmektedir ve Kocaelinde mikrocerrahi
uzmanı sadece bir yerde, Derince Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde vardır. Ben merak ediyorum, bu muhterem izinli olduğu
zaman ne yapacak Kocaelinde yaralanan, parmağı, kolu kopan
vatandaş?
Kocaelinin birçok köyüne sağlık hizmeti vermek
üzere sağlık ocağı da açtınız. Bunların çok
önemli bir kısmı kapalıdır veya hiç doktor gelmemektedir,
bahçesinde ektiğiniz çiçekler kurumakta, çimler yok olmaktadır;
hastalar iğne yaptırmak için bile kilometrelerce yol gitmek zorunda
kalmıştır.
Türkiye, OECD raporunda çevrede de 30uncu
sıradadır, güvenlik konusunda da 30uncu sıradadır.
Güvenlik deyince, Cumhurbaşkanının,
Başbakanın güvenliği için söylemiyorum bunu zira kendileri âdeta
birer orduyla gezmektedir, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiklerinde dahi
çevrelerinde etten duvar örülmektedir.
Cumhurbaşkanlığının bütçesinin Sayın
Erdoğanın Cumhurbaşkanı olmasından sonra yüzde 97
artması sizin hiç dikkatinizi çekmedi mi? Sayın
Cumhurbaşkanının bütçesi, yeni bütçesi, Türkiyede 250 bin
işçinin maaşına denk gelmektedir. Yazıktır,
günahtır! Bu insanlar bu parayı sizlere haram etmektedir.
İşçi, getirdiğiniz sistemde ilaç bile alamazken bu bütçe size
haramdır, reva değildir. İşsizliğin olduğu bu
ülkede, bu yaptıklarınızı anlamak çok zor.
Son olarak, 17-25 Aralık soruşturmalarıyla
ilgili takipsizlik kararına sözü getirmek istiyorum. İşte, sözün
tam bittiği yer burası, söyleyecek söz bile bulmak mümkün değil.
Bu yolsuzluk iddialarına adı karışan sayın bakanlar
göstermelik görevden alındılar, uyduruk bir fezleke
hazırlandı, bu takipsizlik kararıyla da o fezlekeler
aklınızca çöpe atılacak. Yani özetle
ve leddâllîn. Amin.
diyeceksiniz. Nasılsa biz yol yaptık, o yüzden yolsuzluk yapmak da
bize mübah diyeceksiniz. Bu kadar pişkinliğe bu millet müsaade
etmeyecek. Devleti soyanlar, rüşvet alanlar, evlerinden kasalarla,
kutularla rüşvet paraları çıkanlar hem kendilerince
aklandılar hem de utanmadan devletten tazminat alacaklar. Bu ödenecek
tazminat da ayın sonunu getiremeyen gariban vatandaşın cebinden
çıkacak. Artık, mızrak çuvala sığmamaktadır.
Verilen takipsizlik kararı da hırsızlığın üstünü
örtmemektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de HDP Grubu olarak Kocaeli ilimizin Gebze ilçesinde
bir teknik üniversitenin açılmasını memnuniyetle
karşıladığımızı sözlerimin başında
ifade etmek istiyorum.
Kurulacak üniversitenin, hem Kocaeli ilimize, Gebze
ilçemize hem de Türkiye eğitim öğretimine olumlu katkılarda
bulunacağına olan inancımızla şimdiden
hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir üniversitenin
kuruluşuyla ilgili söz almışken bu vesileyle Türkiyedeki
eğitim öğretim sorunlarıyla ilgili olarak da birkaç şey
söylemek isterim. Şimdi, Türkiyede eğitim öğretim eğer
sorgulama konusu yapılacaksa, eğer tartışma konusu
yapılacaksa ve özellikle de üniversiteler konuşulacaksa YÖKten
başlamak gerektiğini ifade etmek isterim. Türkiyede artık
Yükseköğretim Kurulunun yani YÖKün, 12 Eylül askerî darbesinin ürünü olan
bu kurumun lağvedilmesi gerektiğini, ortadan
kaldırılması gerektiğini YÖK Başkanının
kendisi teklif ediyor, işlevini yitirdiği ve Türkiyede eğitim
öğretimin demokratikleşmesi, üniversitelerin özerkleşmesi anlamında
artık bu kurumun engelleyici faktör olmaktan çıkarılması
gerektiğini ifade ediyor. Uzun süredir bizler de müteaddit defalar bu
talebi dillendiriyoruz, YÖKün her kuruluş yıl dönümünde de bu konu
mutlaka gündeme gelir ve tartışma konusu olur. Bugün
açısından tekrar, bugün yeniden bu tartışmanın
güncellenmesi gerektiğini ve özellikle üniversitelerde bilimin özerk
yapısının, üniversitelerin özerk yapısının
tartışma konusu olması gerektiğini ifade etmek isterim.
Tartışma konusu etmekten kastım şu:
Üniversitelerin artık askerî vesayet tarzı bir uygulamayla
yönetilemeyeceğini, yönetilmemesi gerektiğini bilmek gerekiyor. Bu
nedenle, üniversitelerin özerk yapısına ilişkin olarak bizim
artık cesaretli kararlar almamız gerekiyor, olması gereken
kararları almamız gerekiyor.
Türkiyede özellikle üniversitelerin kuruluşu ve
fonksiyonları itibarıyla baktığımız zaman, birçok
ilimizdeki üniversitelerin, üniversiteler bünyesinde kurulan fakültelerin
işlevsiz olduğunu görmekteyiz. Siz maden çıkarılan yerde
madencilikle ilgili fakülte açmanız gerekirken farklı bir üniversite,
sosyal bilimler adı altında bir fakülte kuruyorsunuz, edebiyat
bilimlerini kuruyorsunuz, madenle hiç alakası olmayan yerlerde ise
madencilik fakültesi kuruyorsunuz. Dağlık arazilere sahip
yerleşim birimlerinde ziraat fakültelerini kuruyorsunuz, ziraatla
uğraşan, geçimini ziraat üzerine inşa eden kentlerimizde
farklı fakülteler kuruyorsunuz. Dolayısıyla, üniversite aç,
adı üniversite olsun da ne olursa olsun şeklinde
yaklaşıldığı için, bilimsel bir perspektiften uzak
yaklaşıldığı için birçok ilimizdeki, birçok üniversite
maalesef işlevsiz, fakülteler işlevsiz, amaca hizmet etmiyor.
Şimdi, üniversite konusuna liseye
yaklaşımla yaklaşıldığı zaman böyle sonuçlar
ortaya çıkar. Esasında şu anda Türkiyedeki birçok üniversite
tabeladan ibaret üniversitedir. Var, adı üniversite ama tabela
üniversitesi. Hatta bazı yerlerde tabela var, bina yok. Bu
üniversitelerden herhangi birisine Meclisten zarf içinde bir kutlama
mesajı göndermek isterseniz göndereceğiniz bir adres yok.
Rektörlüğü kirada, öğrencileri başka kentlerde okuyor ama o kentte
üniversite var, adı üniversite. Tek tek isme girmek istemiyorum ama böyle
üniversitelerimiz var, birçok kentte var, hem de tek bir örnek yok, birden
fazla örnek var. Birçok kere dile getirdim, Millî Eğitim
Bakanımız, ben bu konuyu dile getirdiğim zaman biraz
alınıyor da ama örneğin Hakkâri Üniversitesine
Sayın
Bakana burada defalarca söyledim, dedim ki: Siz Hakkâri Üniversitesine bir
mektup gönderseniz, nereye gönderirsiniz? Önerdim o zaman da. Üzerinden bir
yıl geçmiş, aynı öneriyi tekrar yapacağım çünkü
değişen bir şey yok, bir yıl içerisinde değişen
bir şey yok. Geçen sene bu zamanlar burada konuşmuştum, bunu
söylemiştim. Depin polis noktasına. deyip ancak öyle bir şey
ulaştırabilirsiniz üniversiteye. Eskiden asker mektupları
şöyle gelirdi, işte bakkallara mektup gönderirlerdi, Falan kimsenin
eliyle falan kimseye. diye mektup gönderirlerdi askerden. Şimdi
üniversiteye, mesela Hakkâri Üniversitesine siz bir mektup gönderdiğiniz
zaman ya Hakkârideki bir bakkalın adresini vermek durumunda kalırsınız
ya da Depin polis noktası eliyle üniversite rektörlüğüne. demek
durumunda kalırsınız çünkü üniversitenin, gerçekten
-abartmıyorum- bir adresi yok, çünkü üniversite yok.
Öğrencileri Çukurova Üniversitesinden mezun oluyor.
Şu anda Hakkâri Üniversitesinin öğrencileri bu sene mezuniyet
diplomalarını Çukurova Üniversitesinden alacaklar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zozani, ortaokul binası yok
mu?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Okul binası olsa
adres verecekler, yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İmam hatibe
vermişlerdir!
ADİL ZOZANİ (Devamla) Şimdi, tabela
asacak bir yer bulamadıkları için nereye yazı yazmışlar
biliyor musunuz? Dağa üniversitenin ismini yazmışlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dağı taşı
üniversite yapmışlar bunlar ya!
ADİL ZOZANİ (Devamla) Hakkâriye
gittiğiniz zaman, cepheden baktığınız zaman,
dağın tepesine Hakkâri Üniversitesinin ismini yazmışlar,
inşaat yok, bir şey yok, üniversite yok. Ama Hakkârideki en büyük
tabela da bu, dağa yazılan yazı Hakkâri Üniversitesi, nereden
bakarsanız bakın göreceksiniz. Bir ucube olarak o tabela orada
duruyor. Bakın dördüncü yıla girdik, burada her defa, her
fırsatta bunu dile getiriyoruz. Sayın Bakana söylüyoruz, diyoruz ki:
Ya, ilgilenin. Orada üniversite yapıyorsunuz, engelleyici bir faktör
yok. Herkes o üniversitenin bir an önce bitmesini istiyor ama hâlâ işler
yerinde duruyor. Baharda bu konuyu gündeme getirdik, komisyonda Sayın
Bakanla konuştuk. Bana oradaki inşaatın
fotoğraflarını gönderdi. Birkaç gün sonra o inşaatın
fotoğraflarını aynı şekliyle, bugün çekilmiş
hâliyle kendisine iade edeceğim, çünkü değişen hiçbir şey
olmamış, hiçbir şey yapılmamış. İki
yıldır TOKİ bu üniversite kampüsü alanında yapılacak
olan 500 yataklı öğrenci yurdunu ihaleye çıkaracak. İki
yıldır uğraşıyoruz TOKİ Başkanının
kendisine giderek. Ya, parası var, ilgili bakanlık, Gençlik ve Spor
Bakanlığı parayı vermiş, ihale yetkisini size
vermiş, e bunu ihaleye çıkarın. İki yıldır daha
oradaki, üniversite kampüsü alanındaki yurt binası ihalesi
yapılacak.
Bunun dışında, rektörlük şehir
merkezinde bir binada kiracı olarak duruyor. Allahtan belediye bir bina
yapmış, o belediye içerisinde, üniversitenin ilgili birimleri içinde
barınıyor, belediyenin bir iş merkezinde üniversitenin ilgili
birimleri barınıyor. Bunun dışında bir şey yok.
Diğer illerde durum bundan farklı
mıdır? Diğer illerde durum bundan farklı değildir.
Dolayısıyla, şimdi, eğitim
öğretim işine el attığınız zaman ciddiyetle ele
almamız gerekir. 4+4+4ü biz burada tartışırken de
söyledik. Evet, Türkiyede eğitim öğretim sistemi sorunlu bir
sistemdir. Mevcut olandan kimse memnun değil ama muradınıza
hizmet edecek şekilde düzenleme yapmak yerine bilimsel metotlarla
eğitim öğretim sistemini yeni baştan inşa edelim dedik.
Bugün de bu önerimiz bakidir, bugün de aynı öneriyi yapıyoruz.
4+4+4e geçtikten sonra Türkiyede eğitim öğretim sisteminde ne
değişti? Sadece 3 tane 4ü peş peşe koyduk, bunun
dışında başka bir amaca hizmet etmedik. Murat
ettiğimiz bazı amaçlar var mıydı? Subjektif bir
değerlendirme içerisinde olmayacağım ama hiçbir şeye hizmet
etmedi. Sadece çağrı merkezlerinin telefonlarının
başındaki 3 tane 4ten ibaret kaldı. Sistemden iyileştirme,
sistemin restorasyonundan kastınız eğer buysa, bu hiçbir
şeye hizmet etmedi. O 3 tane 4 çağrı merkezi
telefonlarının başında da zaten vardı. Başka da
bir şey olmadı burada.
Gelin, bu işe sil baştan el atalım,
eğitim öğretim sistemimizi olması gereken, bir daha yazboz
tahtasına dönüştürülmeyecek bir noktaya taşıyalım
deriz. Bunu yapalım derim. Teklifimizi o zaman da açık yaptık
size. Dünyanın başka ülkelerinde iyi örnekler varsa onları
alalım. Mesela bazı İskandinav ülkelerindeki modeli önerdik.
Onlarda da 4+4+3 var, +4 var, +5 var. Öğrenciyi daha ilköğretimden sonra
kabiliyetlerine göre yönlendiriyorlar ve üniversitelerden mezun olduktan sonra
işsiz olmuyorlar. Ama bu ülkede sadece eğitim fakültesi bitirip
eğitim formasyonunu tamamlamış 300 bin iş bekleyen
öğretmenimiz var. Mühendisi, diğerine vesaire hiçbirine girmiyoruz.
Fen-edebiyat fakültelerinden mezun olanların işleri zaten içler
acısı. İş veremediğiniz için öğretmeni polis
yapmak durumunda kaldınız, öğretmeni güvenlik görevlisi yapmak
durumunda kaldınız, mühendisi güvenlik görevlisi yapmak durumunda
kaldınız. Bugün birçok mühendis iş bulabilmek için taşeron
firmalarına müracaat etmek durumunda kalıyor.
Şimdi, Gebzedeki teknik üniversitede de teknik
elemanlar yetişecek. Nerede istihdam edeceksiniz? Buna ilişkin bir
perspektifiniz var mı? Maalesef yok. Ama burada işi seçim
reklamına dönüştürmek, seçim yatırımına
dönüştürmek siyasetin mahareti gibi gösteriliyor. Bundan artık bu
aşamadan sonra kimsenin kazançlı çıkamayacağını
herkesin bilmesi gerekir. Bu tür işler seçim propagandasına, seçim
yatırımına dönüştürüldüğü zaman ters teper.
Göreceksiniz ki bunlar da ters tepecek.
Bu vesileyle bir başka konuya daha değinme
ihtiyacı duyuyorum. İki gün önce Şanlıurfanın Suruç
ilçesinde yabancı bir televizyon kanalının muhabiri şüpheli
bir kazada yaşamını yitirdi. Bugün soru önergesiyle ilgili
bakanlığa da sorduk ama bu, Lübnan asıllı Amerikalı
gazetecinin ölümünden bir gün veya iki gün önce dile getirdiği iddialarla
-ki o gazeteci, bağlandığı televizyon kanalında, haber
bülteninde Türkiye Millî İstihbarat Teşkilatının gözetiminde
Suriyeye, IŞİD çetelerine yardım tırlarının
geçtiğini iddia etmiştir, dile getirmiştir ve bir gün sonra bir
mikser altında kalarak yaşamını yitirmiştir- bu
kazayı bir tesadüf olarak kabul edip, es geçmek mümkün değildir. Bu
olayın, özellikle de bu kazanın araştırılması
gerekir. Serana isimli bu gazetecinin ölümüyle ilgili hiçbir şüpheye mahal
vermeksizin, hiçbir şüpheye zemin bırakmayacak şekilde bu
olayın ve onun dile getirdiği iddiaların
araştırılması gerekir.
Dile getirmek istediğim üçüncü bir husus daha var:
Zaman zaman, kürsüye çıkan hatiplere milletvekilleri, biz de yerimizden
sataşmalarda bulunuruz, konsantrasyonunu bozucu davranışlar
içerisine gireriz. Haklı ya da haksız yerinden müdahaleler bu
Mecliste sık sık oluyor. Geçen hafta bunlardan bir tanesine de ben
maruz kaldım. Konuşma tutanağım burada; sataşmada
bulunan milletvekilimiz Sayın Şuay Alpay kendisine
haksızlık ettiğimi ifade etmiştir sonrasında.
Kendisini incitici bir ifadede bulunmuşsam o ifadeyi geri alıyorum
ancak şu konuşma tutanağında -saydım- on
dakikalık konuşma sürem içerisinde Sayın Şuay Alpay 29 defa
benim konuşmama müdahale etmiş. Tek tek saydım, 29 defa buradan
benim konsantrasyonumu bozucu, tahrik edici ifadelerle konuşmama müdahale
etmiştir. Ben kendisine 11inci sataşmadan sonra cevap vermişim.
Tek tek saydım, tutanaklar burada. Tutanağı da kendisi bana
getirdi. Buna rağmen diyorum ki eğer kendisini incitici bir şey
sarf etmişsem geri alıyorum ama milletvekillerinin kendi yerinde
otururken ya da milletvekili kürsüdeyken, birisi burada konuşurken
sırf insicamını bozmak için, konsantrasyonunu bozmak için,
sırf bir adım öne geçmek için yerinizden
yaptığınız bu tarz sataşmalar, özellikle iktidar
partisi milletvekilleri açısından bir sorundur. Çok talep ediyorlarsa
ben, her konuşma hakkımdan, iktidar partisi milletvekillerinden kim
arzu ediyorsa, her konuşmamdan konuşma süremin
yarısını kendilerine veririm, buyursunlar burada kendilerini
ifade etsinler, bizim dile getirdiğimiz iddialara cevap versinler.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Bu kadar mert olma,
boş ver.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu kadar açık ve
net söylüyoruz ama sırf konuşma şansı bulamayıp oradan
kendini göstermeye çalışmak, oradan Bir şeyler söylemiş
olayım, kayıtlara geçsin. diye söylemek herhâlde doğru bir siyaset
yöntemi değildir, bizim de burada itiraz ettiğimiz nokta
burasıdır.
Zaman zaman buradan dile getirdiğimiz konuların
tamamında haklı olduğumuzu iddia etmiyoruz. Bakın, Serana
Shimle ilgili biraz önce dile getirdiğim iddiayı, bak, diyorum ki
kendi iddiası olarak ifade ediyorum. Yardım tırlarının
görüntüsüyle ilgili olarak bir değerlendirmede bulunmuş ve bir gün
sonra kazada ölmüş. Biz bunu burada dile getirdiğimiz zaman size
oradan baskın çıkmanız için laf atmak düşmez, bu iddianın
peşine düşmek düşer çünkü diyoruz ki Gelin, birlikte
bunları araştıralım.
Mesela 6-7 Ekim olayları deniliyor. Burada da
bugün
Bakın, olaylar 6-7 Ekim olayları değildir, 7-8 Ekim
olaylarıdır. Niye 7-8 değil de, 6-7 şeklinde ifade
ediliyor biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanının Antepteki
konuşması karambole gitsin diye ifade böyle yapılıyor.
Olaylar konuşmadan bir gün önce başlıyor. Oysaki 7-8 Ekim
olaylarında ölümlü hadiseler 7sinde ve 8inde
başlamıştır, 7sinde ve 8inde olmuştur. Yani bu kadar
ince düşünüyorsunuz da, bu kadar ince kurguluyorsunuz da,
karşınızdakilerin de bu kurguyu çözebileceklerine ihtimal
vermiyor musunuz bunu merak ediyorum.
Dolayısıyla, ben demin ifade ettim. Bu kürsüden,
benim tarzım değildir, hiçbir zaman, hiçbir kimseyi incitme
taraftarı değilim. Birisini incitiyorsam da çıkarım burada
derim ki: Evet, söz maksadını aşmıştır. Ama bu
tablonun da görülmesi gerektiğine inanıyorum.
Sözlerimin sonunda tekrar Gebze teknik üniversitesinin
Kocaelimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim!
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
milletvekili ismimi zikretmek suretiyle göndermelerde bulundu. Kürsüden söz
talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Şimdi, sataşmadı, hangi
nedenle
Size sataşmadı, ben dikkatle izledim,
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye. Hatta Yanlış bir
şey söylediysem onu geri alıyorum. gibi de sözler etti.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Hayır hayır,
onu söyledi ancak Sürekli tahrik ederek, taciz ederek konuşmama müdahale
etti.
BAŞKAN Yani siz şimdi Ben
arkadaşımı tahrik etmedim. diye mi söz alıyorsunuz?
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Evet efendim.
BAŞKAN Onu söyleyeceksiniz.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 645
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben öncelikle, tabii, sayın milletvekilinin sözünü
geri almasıyla ilgili özrünü kabul ediyorum, bu konuda teşekkür
ediyorum ancak Meclis tutanaklarından
araştırılacağı üzere kişiliğimizi ispata
gerek yok. Hemen hiçbir konuşmacının konuşmasına çok
çok zaruret olmadıkça asla hakaretamiz laf etmeden çok mevzi şeyler
söylediğimiz doğrudur ama çok nadiren yaptığımız
bir şeydir. Genelde tüm milletvekili arkadaşlarımız da bu
yönümüzü bilir. Ancak, Sayın Konuşmacı
konuşmasını yaparken, HDP Grubu, lehinde konuşuyordu,
Misliyle mukabele ederiz. deyince ben bulunduğum yerden Misliyle
mukabele etmekten kastınız daha fazla ölüm olsun, daha fazla yakma,
yıkma mı olsun, bunu mu kastediyorsunuz? dedim. Israrla bu konuda
devam ettirince tekrar Ölümler mi olsun, yazık değil mi, günah
değil mi? şeklinde, bu şekliyle konuşmasına müdahalem
söz konusu olmuştur. Müdahalemin gerekçesi buydu. Yoksa hiç kimseye ya da
başkalarına kendimizi ispat gibi bir zaruret içerisinde hiç
olmadık, olmayız da. Allaha hamdolsun, bu konuda kendimizden de
eminiz, ne söylediğimizi de biliyoruz.
Ben kendisine bu konuda hatırlatmada
bulunduğumda hâkimlik mesleğimle ilgili olarak bir beyanda bulundu,
çok talihsizdir, kendisi o talihsizliğini kabul etti. Çünkü, Sayın Milletvekili
18 yaşındayken ben ceza hâkimi olarak onurla, şerefle,
haysiyetle bu millete hizmet eden bir arkadaşınız olarak
hâkimlik mesleğimi yürüttüm. Kendisi de bunu fark etti ama söylenen
müdahalenin karşısında bunu söylemek durumunda
kaldığını ifade etmişti. Ben bunu yüce Meclisle
paylaşmak istedim.
Çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2301) (S.
Sayısı: 645) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet
Ali Okur.
Buyurun.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ALİ OKUR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Gebze ilçe
sınırlarımız içerisinde 1992 yılında Türkiyenin
sanayi alanında gelişimi ve ekonomisinin geleceği, yeni
teknolojilerden yararlanılması ve bu teknolojilerin
geliştirilmesinde aktif rol oynamak için özellikle teknolojik alanda
yükseköğretim seviyesinde eğitim, öğretim ve araştırma
yapma temel amacıyla Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü kurulmuştur.
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, yaklaşık
yirmi iki yıl önce bölgemizdeki sanayimize katkı sağlayacak
ileri teknoloji araştırmaları yapmak ve sanayimizin
problemlerine millî çözümler üreterek bölgemizdeki kalkınmanın
ivmesini artıracak şekilde düşünülmüş ve sadece yüksek
lisans ve doktora eğitimi verecek biçimde oluşturulmuş bir
yapıdır. Ancak, bu yapı zamanla değişmiş, enstitü
kuruluş amacının haricinde bir butik üniversite hâlini
almıştır. Biz, gerek bölgemizin ihtiyacı gerekse dünyadaki
gelişmeleri de baz alarak mevcut enstitünün yeniden
yapılandırılması gerektiğini gözlemledik ve
arkadaşlarımızla detaylı bir çalışma
başlattık. Yapmış olduğumuz bu
çalışmaları olgunlaştırdıktan sonra, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsünün eğitimini öğretimini Gebze teknik üniversitesi
olarak devam ettirme noktasında Meclisimize kanun teklifi sunduk.
Ben, bu çalışmamızın geniş,
detaylı olarak yapılmış bir çalışma olduğunu
özellikle vurgulamak istiyorum. İnşallah sizlerin de destekleriyle
yapmış olduğumuz bu çalışmayı nihai sonuca
ulaştırıp bölgemizde Gebze teknik üniversitesi adı
altında, araştırma ve geliştirme yeteneği yüksek,
eğitim ve öğretim kalitesiyle saygın ve yeni kurulacak bölüm ve
laboratuvarlarıyla da dünyada rekabet edebilir bir üniversiteyi ülkemize
kazandırmak istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eğitim öğretim milletimiz ve insanlık açısından büyük
önem taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin eğitim
alanındaki nihai hedefi insan yetiştirmektir. Dünyayı ve dünyadaki
gelişmeleri doğru anlayan, yorumlayan, dünyayla
barışık ama aynı zamanda bilimde, sanatta, sporda,
teknolojide dünyayla boy ölçüşebilen insanlar yetiştirmektir.
Çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmanın yolu
eğitimden geçmektedir. Bizler, hayalleri büyük ve güçlü nesiller sayesinde
medeniyetimizi geleceğe taşıyabiliriz. Eğitim
alanındaki her yatırımın Türkiye'nin aydınlık
geleceğine açılan bir kapı olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Üniversiteler bulundukları yerler açısından bilim, kültür,
sanat, eğitim, insan kaynakları, iş ve sosyal hizmetler gibi
konularda önemli etkileri olan kurumlardır. Toplumun bir bütün olarak
gelişmesinde üniversitelerin desteğine her zaman ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlar, Kocaeli, nüfusu 1 milyon
700 bine yaklaşmış, sanayi, teknoloji, finans, lojistik gibi
konularda Türkiye'nin en gelişmiş ve her geçen gün büyümeye devam
eden merkezlerinden biridir. Kocaelinde çok önemli bir yeri olan Gebze
bölgemiz, Darıca, Çayırova ve Dilovası ilçelerimizle birlikte
600 bin nüfusu aşan büyüklüğe ulaşmış,
yatırım, üretim ve teknolojinin yoğunlaştığı
bir merkez hâline gelmiştir. Bulunduğu konum itibarıyla da her
geçen gün daha da gelişmektedir.
Geçimini 1960lı yıllara kadar tarıma
dayalı ekonomiyle karşılayan Gebze, günümüzde önemli bir sanayi
bölgesi hâline gelmiş durumdadır. 600 bini aşan nüfusu,
coğrafi konumu, sınırları içinde yer alan organize sanayi
bölgelerinde faaliyet gösteren firmaları, serbest bölgeleri,
teknoparklarıyla Gebze, her geçen yıl artan ivmeyle ülkeye
sağladığı katma değeri de artırmaktadır.
Türkiye'nin en büyük ulaşım
ağlarının merkezinde olması dolayısıyla bir
lojistik merkezi hâline de gelen Gebze, Türkiye'nin en önemli sanayi
kuruluşlarının yanı sıra, yabancı sermaye tarafından
da tercih edilmektedir.
Günümüzde sahip olduğu değerlerin yanı
sıra, ilerleyen zamanlarda yapılacak yeni
yatırımlarıyla birlikte büyük bir merkez olacağı
gerçeğini de ortaya koyan Gebze, ekonomik başarıların
yanı sıra, bilim ve teknoloji alanında çok daha önemli bir
merkez olabilme yolunda hızla ilerlemektedir.
Gebze, yapılan çalışmalarla bölgede
yaşayan vatandaşların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını
da üst seviyede karşılayacak bir konuma gelmeye devam ediyor.
Bölgemizde TÜBİTAK, BİLGEM, MAM, TÜSSİDE, UME gibi birimleri ve
ayrıca TSE laboratuvarları da bulunmaktadır.
Yine, bölgemizde 2011 yılında Bakanlar Kurulu
kararıyla ilan edilen Bilişim Vadisi de bulunmakta olup
çalışmalara devam ediyor ve yakın zamanda faaliyetlerine
başlayacaktır. Gebze ve çevresinde bulunan 9 organize sanayi bölgesi ve
2 teknoparkta birçok AR-GE merkezi mevcuttur.
Gebze bölgesi Türkiye ihracatının yüzde
2,65ini, ithalatının ise 9,11ini karşılamaktadır.
Kocaeli tek başına Türkiye'nin dış ticaretinde yüzde 17lik
bir paya sahiptir. Gebze ve çevresinin tüm bu potansiyeli göz önüne
alındığında bir üniversite ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Ülkemizin kalkınmasında, üretim ve
istihdam imkânlarının geliştirilmesi ve ileri teknoloji
ürünlerinin üretilebilmesinde üniversite-sanayi iş birliği önem arz
etmektedir. Söz konusu kanun teklifimiz ile Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün
mevcut fakülte ve enstitülerini de bünyesine alarak TÜBİTAK ile yakın
iş birliği yapacak şekilde, rektörlüğe bağlı
olarak temel bilimler fakültesi, mühendislik fakültesi, mimarlık
fakültesi, işletme fakültesi, enerji teknolojileri enstitüsü,
biyoteknoloji enstitüsü, nanoteknoloji enstitüsü, yer ve deniz bilimleri
enstitüsü, ulaşım teknolojileri enstitüsü, savunma teknolojileri
enstitüsü, bilim teknolojileri enstitüsü, fen bilimleri enstitüsü ve sosyal
bilimler enstitüsü açarak Gebze teknik üniversitesine dönüştürülmesini
öngörmekteyiz.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
Gebze, tarihin geçtiği, kısa bir süre de olsa mola verdiği,
konakladığı, doğanın güzelleştiği, sanayinin
ise devleştiği kavşağın adıdır.
Ulaşım kolaylığı, devasa sanayi tesisleri ve önemli
kuruluşları bünyesinde barındırması nedeniyle 1985li
yıllardan sonra Türkiye'nin ve dünyanın hep cazibe merkezlerinden
biri olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Gebzenin bir diğer önemli özelliği de
Türkiye'nin mozaiği olmasıdır, ülkemizin hemen her bölgesinden,
her il ve ilçesinden göç almasıdır. Bu nedenle de içinde her
çeşit çiçeğin yer aldığı bir bahçe gibidir Gebze. Anadolunun
farklı örf ve âdetlerinin, gelenek ve göreneklerinin birbirleriyle
tanışıp kaynaştığı, birbirleriyle entegre
olduğu, farklı kültürlerin el sıkışıp
kucaklaştığı ve güzel bir birliktelik
sağladığı bir yerleşkedir Gebze.
Değerli arkadaşlar, Allaha hamdolsun 2002
yılında aziz milletimizin büyük desteğiyle iktidara gelen, on
iki yıldır büyük hizmetler ve yatırımlar yapan AK
PARTİ iktidarıyla ülkemizde çok işler yaptık, çok eserler
ürettik. Milletimizin desteği ve hayır duasıyla Türkiye için,
milletimiz için, insanlık için çok daha fazlasını yapmaya gayret
edecek, uzun ince bu yolda gece gündüz gidecek, gece gündüz koşmaya devam
edeceğiz.
Hayat ileri doğru yaşanıyor ama geriye
bakınca anlaşılıyor. Bizler geçmişten ders alarak
geleceğimizi inşa etmek zorundayız. Türkiye Cumhuriyetini
modern devletler safında en güçlü yerlere oturtmak bizim en başta
gelen görevimizdir.
Ülkemizin 2023 vizyonuna ulaşma noktasında hep
birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Daha kat edecek uzun bir
yolumuz, projelerimiz ve hedeflerimiz var. İnşallah milletimizin
desteği devam ettiği müddetçe de bu hedeflerimizi
gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Sözlerime son verirken Gebze teknik üniversitemizin
vatanımıza, milletimize, Kocaelimize, evet, heyecanla bekleyen
Gebzeli hemşehrilerimize hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Özellikle üniversitemizin kurulumunda emeği geçen
başta Sayın Başbakanımıza, bakanlarımıza,
Millî Eğitim Komisyonu üyelerimize, vermiş oldukları destekten
ötürü iktidar milletvekillerimize ve muhalefet milletvekillerimize, özellikle
tüm Kocaeli milletvekillerimize, Bakanlık bürokratlarımıza, YÖK
Başkanlığımıza teşekkür eder, tüm yasama
çalışmalarımıza özellikle örnek bir çalışma
olarak gözükmesini temenni eder, hepinize saygılarımı
sevgilerimi sunarım.
Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Okur.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI
KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun ek 19 uncu
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Gebze Teknik Üniversitesi
EK MADDE 19- Kocaeli'nde Gebze Teknik Üniversitesi
adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur.
Bu üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Temel Bilimler Fakültesinden,
b) Mühendislik Fakültesinden,
c) Mimarlık Fakültesinden,
ç) İşletme Fakültesinden,
d) Enerji Teknolojileri Enstitüsünden,
e) Biyoteknoloji Enstitüsünden,
f) Nanoteknoloji Enstitüsünden,
g) Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsünden,
ğ) Ulaşım Teknolojileri Enstitüsünden,
h) Savunma Teknolojileri Enstitüsünden,
ı) Bilişim Teknolojileri Enstitüsünden,
i) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
j) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
oluşur."
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Hurşit Güneş.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; iktidar partisinin 7 milletvekili
Gebzede bir üniversite kurulması için bir yasa teklifini Meclisin Genel
Kuruluna getirmişler. Şimdi, hâliyle, bu getirilen yasa teklifinin
biraz ayrıntılarına bakmakta yarar görüyorum.
14/12/2011 tarihinde Meclise bir yasa teklifi verdim
Kocaeli milletvekili arkadaşlarımla birlikte; 2/1/2012 tarihinde
Meclis Başkanlığına sevk edilmiş ve 29/5/2012
tarihinde Meclis Genel Kuruluna inmiş. Gebze üniversitesi kurulması
için bir yasa teklifini getirmişiz, burada anlatmışız, niye
böyle bir ihtiyaç olduğunu anlatmışız ve o tarihte yani
bundan tam iki buçuk yıl önce Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekilleri buraya gelip Böyle bir yasaya gerek yok, biz zaten bir
hazırlık içindeyiz, yakında getireceğiz. dediler.
Şimdi, e, tabii, içimizde merak hasıl oldu İki buçuk
yıldır bunlar ne yaptılar? diye; ne yaptıkları ortaya
çıktı. Gebzede 1992 yılında yani Doğru Yol Partisiyle
Sosyal Demokrat Halkçı Parti koalisyonu döneminde rahmetli Erdal
İnönünün teşvikiyle ve inisiyatifiyle kurulan Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsünün ismini değiştirelim, adına Gebze teknik üniversitesi
diyelim, biz de bu işi yapmış olalım, bu işin de
başarısı Hükûmete ve iktidar partisine ait olsun.
demişler.
Şimdi, tabii, büyük hazırlık, iki buçuk
yıl sürmüş, az buz değil; bütün Hükûmet, iktidar partisi;
olağanüstü bir hazırlık. Acaba ne yapıldı, içinden ne
çıktı, neler içine konuldu, iki buçuk yıl önce bizim verdiğimiz
teklifte ne eksik vardı da iki buçuk yıl sonra, iki buçuk yıl
içinde olağanüstü hazırlıkla nasıl bir üniversite kuruldu;
merak ediyoruz.
Şimdi, ben yasa teklifine baktım,
ayıptır söylemesi öğretim üyesiyim de. Gerçi emekli olalı
çok oldu ama bir üniversite nasıl olur biliyorum. Üniversiteler 3 hedef
taşır. Bir, araştırma hedefi taşır. Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsünün temel amaçlarından bir tanesi oydu,
araştırmaydı. Bir ikincisi eğitimdir. Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü eğitimi sadece yüksek lisans düzeyinde
Lisans
düzeyinde de öğrencileri var ama daha ziyade teksif olduğu, kendini
yönlendirdiği ve yoğunlaştığı yer yüksek lisans
eğitimiydi. Ve bir üçüncüsü de vardır -Türkiyede çok önemli,
Türkiyede özellikle önemli- kurulduğu yerlerde sosyal gelişmeye
yardımcı olması, elvermesi.
Şimdi, Gebze teknik üniversitesi bu anlamda neleri
sağlıyor bir bakalım. Birincisi, yeni bir üniversite asla
kurulmuyor; kadro sayısı olduğu gibi aynı, fakülte
sayısı Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsüyle tamamıyla aynı,
hiçbir değişiklik yok. İki buçuk yıl ne
yapmışlar, insan merak ediyor ya çıka çıka bu mu
çıktı diye. Sadece 9 enstitü var bu sefer, enstitü sayısı
artmış. Enstitüleri saymayayım; enerjiyi koymuşlar,
biyoteknolojiyi koymuşlar, işte, nanoteknoloji, savunma, bilişim
filan; birtakım bir şeyler koymuşlar. Enstitü kurmak zor bir
şey değil ki üniversitelerde enstitü istediğiniz kadar
kurarsınız, yeter ki ülkede o konuda tek enstitü olasınız.
Şimdi, diyorlar ki yasanın gerekçesinde:
TÜBİTAK ile entegrasyon sağlanamadı. Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsüyle ilgili. Bu doğru değil, bu asla doğru değil,
bununla ilgili hiçbir gerekçe, somut bir gerekçe yok. İkincisi
Üniversite-sanayi iş birliği gelişemedi. diyorlar. İyi de
sizin bu getirdiğiniz yasa teklifinde başka bir fark yok ki,
aynı şey, tabelası değişmiş sadece. Bölgenin yetişmiş
insan kaynağına ihtiyaç var. diyorlar. O zaman niye bizim yasa
teklifimizi reddettiniz ki? Onun içinde birçok başka şey vardı.
Bakınız, bu çok önemli bir konu, Gebzede eğer ki ayrı bir
üniversite kurulsaydı Gebzede iki üniversite olacaktı. Şimdi ne
yaptınız? Gebzenin üniversitesini teke indirdiniz. Bilahare Gebzede
ciddi bir üniversite kurulmasının da önüne ket vurmuş oldunuz.
Gebzelilere aslında büyük bir kötülük yaptınız uzun vadede,
çünkü Gebzede hem Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü olacaktı hem de bir
üniversite olacaktı ve o Gebze üniversitesinin içinde başka birçok
alanlar daha olacaktı. Mesela, baktım ben, işletme fakültesi
var, niye iktisadi ve idari bilimler fakültesi yok? Çünkü iktisadi ve idari
bilimler fakültesi olduğu zaman içinde ekonomi de oluyor, siyaset bilimi
de oluyor, uluslararası ilişkiler de oluyor, birçok başka sosyal
alanlar da oluyor. Olsaydı kötü mü olurdu? Yani siz işletmenin
altına uluslararası ilişkileri veya siyaset bilimini mi
sokacaksınız? O fakültenin altına o girmez, ona YÖK de müsaade
etmez zaten.
Şimdi, bakıyorum, fen edebiyat yok. Bizim yasa
teklifimizde bir güzel sanatlar fakültesi vardı. Gebzeyi iyi bilenler
bilir, anlaşılan AKPli milletvekilleri Gebzeyi iyi bilmiyorlar,
Gebzenin çok tarihî bir ismi var: Osman Hamdi Bey. Dedik ki o zaman: Gelin,
şuraya, bu yasa teklifine bir güzel sanatlar fakültesi kuralım ve
Osman Hamdi Beyin de ismini taşısın. Gebzeye ne kadar büyük
bir güzellik olurdu. Gebzenin çok ciddi bir mimarlık fakültesine de
ihtiyacı var. Evet, Gebze, biraz önce milletvekili
arkadaşımın söylediği gibi, Türkiyenin çok çeşitli
yerlerinden gelen insanlarla kozmopolit bir bölge ama bir şey daha var,
kentsel gelişimi ve sosyal dokusu gelişmemiş bir yer. Gebzede
bir tek sinema var, bir tek sinema, başka hiçbir şey yok, o da yeni
kuruldu. Gebzede hiçbir tiyatro yok, hiçbir sosyal alan yok, hiçbir kültürel
gelişme yok. Niye yok? Niye bu yeni kurulan üniversite teknik üniversite
olarak kuruluyor da daha geniş bir üniversite kurulmuyor? İçinde mühendislik
olsun.
Bir başka konuyu söyleyeyim. Evet, yine o tarihte
kurulmuştu Kocaeli Üniversitesi yani aynı koalisyonun kurduğu
bir üniversiteydi, sosyal demokratların öncülük ettiği bir
üniversitedir Kocaeli Üniversitesi. Orada tıp fakültesi var. Geliyorsunuz,
burada anlatıyorsunuz, 100 binlerce nüfus var Gebzede. diyorsunuz, bir
tıp fakültesi yok. İhtiyaç yok mu? İnsanlar Gebzeden,
Darıcadan, Çayırovadan İzmite tıp hizmeti almaya
çalışıyorlar ve ne yazıktır ki kuyruklarda bekliyorlar
çünkü Kocaeli Üniversitesinin tıp hizmetleri artık Kocaelinin tümüne
yetmiyor. Ne yazık ki bu da yok tasarının içinde.
Şimdi, bakınız, 190 memur
düşünüyorsunuz, 9uncu derece koymuşsunuz, 127 kişinin
tamamı şu anda Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde
çalışanlar yani bir değişiklik aslında önerilmiş
değil.
Şimdi, insan hâliyle merak ediyor. Bu yasa teklifine
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hayır. demeyeceğiz elbette çünkü
Hayır. dediğimiz takdirde gideceksiniz Kocaeliye Biz getirdik
Kocaelinde bir ikinci üniversite kurulması için, Cumhuriyet Halk
Partililer ve muhalefet Hayır. dedi. diyeceksiniz. Biz onu der miyiz?
Tabii ki Evet. diyeceğiz, tabii ki destekleyeceğiz ama asla bu
bizim istediğimiz şey değil. Biz Kocaeli'ne çok daha fazla, çok
daha iyi bir şey istiyorduk. Ne yazıktır ki onu
yaptırmadınız bize ve şimdi gelip geçiştirici,
ortalığı yatıştırıcı, Ya, biz verilen
sözü yerine getirdik. diyerek
Ya, hakikaten çok memnunum, gidip oradan bir
liseyi seçip ismini üniversite tabelasıyla değiştirmediniz, yine
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünü seçtiniz de onun tabelasını
değiştiriyorsunuz. Hiçbir değişiklik yok; hiçbir
değişiklik olmayacak, yeri değişmeyecek, kadroları
aynı kalacak, yapı aynı yapı, hiçbir fark yok,
değişen hiçbir şey yok, sadece tabela değişiyor. Sonra
ne olacak? Biz Gebzeye Gebze teknik üniversitesi kurduk. diyeceksiniz. Siz
Gebzede teknik üniversite kurmuş olmayacaksınız, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsünün tabelasını değiştirip üniversite
kurduk diye bu halka anlatmaya çalışacaksınız ve
hemşehrilerimi de aldatmaya çalışacaksınız, bu
doğru değil. Gebzenin ciddi bir üniversiteye ihtiyacı
vardır, çok daha geniş bir üniversiteye ihtiyacı vardır ve
içinde tıp fakültesi bile olmalıdır. Bunun yeri bile
hazırdır Gebzede. Bunun yeri, Gebzede, şu anda askerî bölge
olmaktan çıkarılan fakat duyduğumuza göre sizin toplu konut
yapmak istediğiniz, rant yeri olarak açmak istediğiniz bir bölgedir.
Oraya üniversite olsaydı kötü mü olacaktı? Niye gidip de Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsünü darmadağın etmeye
çalışıyorsunuz?
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü aslında istisnai bir yerde değildir. California
Teknik Enstitüsü vardır, MIT vardır, California Institute of
Technology vardır ve dünyada bunun benzerleri vardır. Ne yazık
ki bir tanesini, aslında yeni bir üniversite kurma adına
katletmiş oluyorsunuz.
Biz, açıkçası -tekraren söyleyeyim,
arkadaşlarım da ifade edecekler diğer maddelerde- bu
üniversitenin kuruluşuna, aslında kuruluşuna değil tabela
değişikliğine Hayır. demeyeceğiz ama doğrusunun
bu olduğunu düşünmüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güneş.
1inci madde üzerinde, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan,
buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645
sıra sayılı Yasa Teklifi bir üniversite kurulmasıyla
ilgili. HDP olarak biz, üniversiteler ve okullarla ilgili gelen bütün
tekliflere hem komisyonlarda hem Genel Kurulda Evet. dedik ama bazı
noktalara da dikkat çektik. Üniversiteler kuruluyor ama o ülkenin o
şehrinde altyapısı, ekonomisi, sanayisi, sosyal durumu,
imkânları, hiçbirisi hesaplanmadan, inceleme yapılmadan, oranın
sivil toplumu, oradaki insanlar, onların görüşleri alınmadan
bölümler konuyor. Ne oluyor sonuçta biliyor musunuz? Şu an Türkiyede
işsizlik oranı içinde en yüksek işsizlik oranı üniversite
mezunlarından oluşuyor. Yani, sonuçta, üniversite mezunu ve özellikle
350 binin üzerinde atama bekleyen öğretmenler ve bu bölümlerle ilgili
maalesef tekrar sıkıntılar oluyor.
Peki, bunun değerlendirilmesi yapılmadan
yapılan bir üniversite istenen amaca ulaşabilir mi? Bilim, öğretim
eğitim konusunda eğer siz özgürlükleri sağlayıp halkın
ve orada yaşayan bütün sivil toplum örgütlerinin, oranın
seçilmiş insanlarının, yerel yöneticilerinin, tümünün
görüşünü dikkate almadan bir kanun teklifiyle İşte, kurdum bir
üniversite. derseniz sonra sıkıntı oluyor. Bizim burada dikkat
çekmek istediğimiz konu bu.
Birçok şehirde üniversiteler açıldı,
birçok vakıf üniversiteleri de açılıyor ama şöyle bir
İstanbuldan çıkıp Gebzeden geçince bir Dilovasına
doğru gidiyorsunuz ya
Türkiyenin çevre kirliliği
açısından en yoğun noktası burası, Dilovası. Her
gün oradan geçiyoruz arabayla. Deniz kenarında ama orada kurulan sanayi
türlerine baktığınız zaman, hakikaten orada yaşayan
insanların sağlığını tehdit eden bir durum var.
Şimdi, siz çevre sağlığını dikkate almadan yani
kurulan sanayinin, insan yaşamını -ki temel hak ve özgürlüklerin
başında gelir- dikkate almadan yapılan her
çalışmanın, gerçekten, bazen faydasından çok zararı
oluyor, belki birkaç şirket, birkaç kişi para kazanıyor ama
üniversitelerle iş birliğini nasıl
sağlayacaksınız, bütün olay burada.
Burada büyük bir kopukluk
görüyoruz arkadaşlar. Ve bir şehre üniversite yaparken o şehrin
görüşünü almayan anlayışa, yerel yönetimlerin, yerelin
görüşünü almayan merkezci anlayışa karşı bizim burada isyanımız
var, temel sorun burada. Eğer iktidarı siz hep merkezden Ben
biliyorum, iki kanunla, sayımla yaparım. noktasına
taşırsanız planlı bir büyümeden, planlı bir
eğitimden, planlı bir gelişmeden ve ihtiyaca göre bir
üniversiteden, ihtiyaca göre bölümlerden bahsedemezsiniz, gerçekten bunu
görüyoruz.
Şırnakta da
üniversite kuruyorlar. Şırnaktaki üniversitelere bakıyoruz,
kömür ocakları var her tarafta, her tarafta santraller kuruluyor ama
Maden mühendisliği niye yok? diye sorduğun zaman, onun önüne sosyal
bilimler, ticari eğilimler falan filan konuluyor. Yani niye ihtiyaç olan
alanlar değil? Veya Gebzede kurulacak üniversitenin o çevrenin hangi
temel dalda ihtiyaçlarına cevap vereceği
araştırılmadı.
Bu, şöyle bir
anlayış olabilir: Bugün kuralım üniversiteyi, yarın o
ihtiyaçlara göre tekrar onu da kurarız, böyle böyle gider, hep böyle
olmuştur. Bu anlayış, G-20 içinde en büyük 17nci ekonomi olan
Türkiye açısından kabul edilir bir yaklaşım biçimi
değildir arkadaşlar. Üniversiteleri kurarsınız, şu an
sayıları 200e ulaştı ama dünya üniversiteleri içinde sizin
kaç tane üniversiteniz sıralamaya giriyor, ilk 100e, ona
bakarsınız.
Sayın Meclis
Başkanı üniversite hocası, Kocaelinde üniversite
hocalığı yaptı, bu işleri bilir. Yani, 100 tane
üniversite saymak gerektiği zaman bu üniversitelerin hangisi standart
olarak ilk 1.000in içine girebilir? Hiçbirisi girmez, sorun bu.
Şimdi, tabii,
Mecliste biz bunu konuşuyoruz arkadaşlar. İşte, canlı
yayın 7ye kadar. Demin güvenlik paketiyle ilgili Adalet Komisyonun
görüşmeler vardı. Asıl Türkiye gündemi orada ama Türkiye gündemi
kapalı oturumda yapılıyor arkadaşlar. Komisyonda basın
geliyor, görüntü alıyor ve çıkıp gidiyor. Muhalefetin sesi
çıkmasın istiyorlar.
Bu ülkede şu an ekmek kadar, su kadar, hava kadar
adalete ihtiyaç var arkadaşlar. Adalet, son derece hassas bir konu ve
Türkiyede en çok yıpranan, en çok değiştirilen, en çok
yasası değiştirilen konu da bu. Altı ay önce biz yasa
değiştirdik, zorunlu şüphe hâlini getirdik, kuvvetli şüphe
hâlini. Burada AKP milletvekilleri çıkıp bu kürsüde yargı
reformunu anlata anlata bitiremediler ve biz buna Doğru bir şey.
dedik. Arkasından ne oldu? Bugün hemen onu değiştirmeye
kalkıyorsunuz, makul şüpheye getiriyorsunuz. Ne demek makul
şüphe? Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tarafı
olacak, bu Meclis çıkaracak, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesini
çıkaracaksınız; Ekonomik Sosyal Sözleşmeyi
çıkaracaksınız, hepsinde adil yargılanma olacak,
Anayasanın 90ıncı maddesinde de Uluslararası sözleşmeler
ve çıkarılacak kanunlar bunlara aykırı olamaz.
diyeceksiniz. Sonra bakıyoruz ki bütün bunlardan sonra gelip hem
Anayasaya hem sözleşmeye aykırı olarak, üstelik de Avrupada
böyle. deyip kamuoyunu yanıltarak soruşturma başlamadan zorunlu
şüphe hâlini kaldırıp makul şüpheye getireceksiniz. Makul
şüphe, suç işlendikten sonraki ciddi ibareler olayı.
Şimdi burada şunu söylemek istiyorum: Bu
düzenlemeyi niçin getiriyorsunuz arkadaşlar? Çok açık açık
soruyorum. Bütün yasalarda, kolluk kuvvetlerinin istediği gibi arama yapma
imkânı var.
Gizli dinleme olayı Türkiyede ayyuka
çıktı, dinlenmeyen kalmadı. Bu Mecliste anlattılar;
cumhurbaşkanları, bakanlar, herkes dinlendi. Allah aşkına
bana söyler misiniz, Dinlenmedim. diyen bir tane makam söyleyebilir misiniz?
Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi
yargıçları ve bütün milletvekilleri, hepimiz dinleniyoruz.
Yetmemiş ki Hükûmet gizli dinlemede yasada olan, önleyici dinleme olarak
geçen bakın, dikkat edin ki yasa da var- bir uzatmalı
başçavuş dahi, bir bekçi dahi gizli dinleme yapabilir bu yasaya göre.
Bu var, buna rağmen yeni düzenleme getiriyor. Arkadaşlar, hukuku,
evrensel hukuku allak bullak eden bu anlayışta, siz paralel,
paralel deyip, Bizi dinlediler, dinlediler. deyip kıyameti
koparmadınız mı? Peki, sizin getirdiğiniz bu şimdiki
yeniden gizli dinleme olayı nedir, sınırsızlık.
Hukuksa var, kanunsa var; istediğiniz kadar sınırsız
dinleme var. Ne istiyorsunuz Allah aşkına? Zaten dinliyorsunuz, bunun
ötesinde ne istiyorsunuz? Var bunlar.
Şimdi, sadece bu değil, gizli
soruşturmacı ne demek? Bütün muhalefeti susturacağım.
demek, Muhalefeti susturacağım... Cumhurbaşkanı da
Başbakan da çıkıyor Herkes haindir. diyor, Bütün muhalif partiler
haindir. Hain olunca makul şüpheli olmuyor mu insan? Oluyor. Makul
şüpheyi de emrindeki polis, zabıta, jandarma ne yapar? Muhalefete
uygular.
Arkadaşlar, biz 3 teklif verdik HDP olarak.
Avukatların dosya incelemesini artırın. dedik, maalesef aksini
getirdiler. Biz bu dikta yasalarına karşı her 3 teklifimizi de
geri aldık ve bunu kamuoyuyla burada paylaşmak istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Zühal Topcu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun 1inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, on iki yıldır, gerçekten, millî
eğitim alanında yapılan uygulamalar artık
canımıza tak dedirtecek hâle gelmiştir. Çünkü, söyleniyor ama
söylenenlerin hepsine bu iktidar on iki yıldır kulak tıkamıştır.
O kadar çok şeyler söylendi ki artık biz de yorulduk ama
yorulmayı bir kenara bırakıp biz söz söylemeye devam
edeceğiz. Nereden başlayacağımızı bilmiyoruz ama
Sayın Başbakanın dünkü Yükseköğretim Akademik Arşiv
Projesi Tanıtım Toplantısında yaptığı
konuşmalardan, bunları baz alarak konuşmama başlamak
istiyorum.
Sayın Başbakan YÖKteki açılışta
yaptığı konuşmada, on iki yıllık AKP
iktidarının âcizliğini gösterirken hâlâ mağdur
edebiyatı ile siyaset üslubunun sürdürüldüğünü de gözler önüne
sermiştir. YÖKte yaptığı konuşmada, yıllar önce eşinin
girdiği sınavda hakarete uğramaması için kapıda
beklediğini belirtirken hâlâ gizli başörtüsü mağduriyetini de
dile getirmiştir. Şimdi soruyoruz: Acaba bugün üniversitelerde veya
birçok kurumlarda, sokakta, kamusal alanlarda hakarete uğrayanların
farkında mısınız? Bugün, işe alınmayıp bütün
yeteneklerinin bir kenara atıldığının, bu
insanların bütün yeteneklerinin dikkate
alınmadığının farkında mısınız?
Bugün, artık, iktidar kendinden olmayanları veya farklı fikir
beyan edenleri hain olarak ilan etmektedir. Davutoğluna sormak istiyoruz:
Acaba bunların farkında mısınız Sayın
Başbakan?
Yine, Sayın Başbakan dünkü
konuşmasında diyor ki: Üniversitelerde her türlü fikir
tartışılmalıdır veya üniversiteler bu fikirlerin
tartışıldığı mekânlar hâline getirilmeli ve bu
gençlere de bu ahlakı bizler yani üniversite öğretim üyeleri ve biz
siyasetçiler kazandırmalıyız. diyor. Şimdi, diyoruz ki biz
de hangi ahlaktan bahsediyorsunuz Sayın Davutoğlu? Rektör
atamalarındaki tercihlerde acaba hangi ahlaki kriterleri kullandınız?
Atamalar yaparken, asistan alırken hangi ahlaki kriterleri
kullandınız? Bunları tekrar bir gözden geçirmeniz
gerektiğini ifade ediyoruz. Yıllarca eleştirdiğiniz ve
darbe kalıntısı olarak ifadelendirdiğiniz YÖKün
imkânlarını dibine kadar kullandınız.
Sayın Başbakan Birbirinin adamı, ferdi
gibi görülen bir üniversite üniversite değildir. diyor. Bunun yorumunu
milletimize bırakırken diyoruz ki şu anda AKPnin adamı
olmayanlar, AKPliler tarafından adam kabul edilmemektedir.
Sayın Davutoğlu, üniversiteye akademisyen olmak
için yaptığı başvuru sonucunda kendisine talihsizce bir
ifadenin söylendiğini belirtirken ayrımcılığa
uğradığını da bildiriyor. Kendisine şu ifade
kullanılmış: Ahmet Bey, uzun lafın kısası, biz
burada bir ekibiz, sizin bu ekibe uyum gösteremeyeceğinizi
düşünüyoruz. Biz de Sayın Davutoğluna soruyoruz: Acaba şu
anda üniversitelerde oluşturulan ve aleni olarak da iktidar partisinin
tetikçiliğini yapan akademisyen unvanlı arkadaşlar kimin
ekibinden? Bunların yine Sayın Davutoğlu tarafından
cevabının verilmesini istiyoruz.
Davutoğlunun kendisi de akademisyen, bazı
problemleri gerçekten biliyor ama bunun cevaplandırılmasında
veya çözüm üretilmesinde ne kadar muktedir olduğunu da zamanla
göreceğiz aslında.
Yine, temel bilimlerde bir reform yapmadan AR-GEnin
gelişmeyeceğini söylüyor Sayın Davutoğlu ama bakıyoruz
ki hemen hemen bütün üniversitelerde ve yeni açılan üniversitelerde temel
bilimlerin, açılmasına rağmen tercih edilmediğini,
bazılarının boş kaldığını hatta
bazılarının da bir tane tercihle açılış
yaptığını görebiliyoruz.
Ülkemizde üniversite sayısının gittikçe
artmasına rağmen öğretim üyelerinin sayılarının
belirli ölçülere ulaşmadığını da görebiliyoruz.
Üniversitede çalışan akademisyenlerin özlük
hakları hâlâ sorunlu ve sorunlu kalmaya da devam edecek gibi
görülmektedir. Çünkü, üniversitedeki akademisyenler hâlâ açlık ve
yoksulluk sınırında maaş almaktadır. Akademisyenlerin
maaşlarına yönelik olarak yapılan düzenlemelerin iyi, ihtiyacı
giderebilecek ölçüde olmadığını da belirtmek istiyoruz.
Çünkü, yapılan akademik zamlara rağmen, elektriğe ve doğal
gaza yapılan yüzde 9 zammın bu yapılan zamları büyük ölçüde
alıp götürdüğünü de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yine burada akademik zam olarak ifade edilen bu akademik
zamdan, üniversitelerde akademik kadro olarak ihdas edilen, uzman kadrosuyla
ihdas edilen arkadaşlarımızın
faydalanamadığını görebiliyoruz. Bu hatadan bir an önce
vazgeçilmesi lazım. Üniversitelerde uzman kadrosuyla çalışan
arkadaşlarımızın da bu zamlardan faydalanması gerektiğini
burada vurguluyoruz. Çünkü, binlerce arkadaşımız bu konuda
mağdur olmuştur ve şu anda panik vaziyettedir. Bunların da
aldığı maaşlara bakıldığında,
gerçekten, hayatlarını devam ettirebilmeleri için yeterli seviyede
olmadığını da söyleyebiliriz. Bunun da acilen düzeltilmesi
ve mağduriyetlerinin de giderilmesi gerekmektedir.
Şu anda yine karşımızda önemli
problem olarak duran araştırma görevlilerinin 2547 sayılı
Kanuna göre üç değişik maddeyle alındığını
biliyoruz; 33üncü, 35inci ve 50/d maddelerine göre alınmaktadırlar.
Bunların da artık hem çalışmalarında hem statülerinde
-maaş farkı bulunmamasına rağmen- bu
farklılığın tek kadroyla giderilmesi gerektiğini
belirtiyoruz, bu problemin de gitmesi lazım.
Yine önemli problemlerden bir tanesi olan yurtlar konusu
hâlâ çok büyük problem olarak karşımızda durmaktadır.
Üniversite sınavını kazanıp başka şehirlere giden
öğrenciler yurt ihtiyaçlarını
karşılayamamaktadır. Bu konuda yaptığımız
konuşmalarda ve araştırma önergelerinde, yurtlarla ilgili belirttiğimiz
sorunların hâlâ giderilmediğini de görebiliyoruz. 2014 yılı
Aralık ayı sonuna kadar 390 bin öğrenciye
ulaşılacağı Bakanlık tarafından
belirtilmiştir. Acaba üniversitelerde okuyan ne kadar öğrenci var? Bu
sayıya baktığımızda, 2014 yılı
itibarıyla üniversitelerde 5 milyon 470 bin öğrencinin okuduğu
dikkate alındığında 390 bin yurt ihtiyaca ne kadar cevap
vermektedir? Acaba, bir ara evlere muhtaç edilen çocuklar şu anda da
TÜRGEVe mi peşkeş çekilmektedir, onu söylemek istiyoruz. On iki
yılda yapılan çalışmalara baktığımızda,
2002 yılında 188 bin öğrenciye yatak sağlanırken
şu anda bunun çok fazla artırılmadığını da
görebilmekteyiz. Üniversite sayısı 73ten 184e
çıkarıldı ama yatak sayısının bu şekilde
dikkate alınmadığını da görmekteyiz.
Yine, akademisyenlerin problemlerine
baktığımızda, öğretim üyeleri derse girmekten makale
yazacak zaman bulamamaktadır. Verilen maaş zammının
yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Projeler için yeterli ödenek
ayrılmamaktadır.
Ayrıyeten, işsizlik oranlarına
baktığımızda, üniversite mezunları arasında bunun
had safhaya çıktığını çok rahatlıkla
görebilmekteyiz. Üniversite mezunlarına yeni istihdam
imkânlarının yaratılması ve üniversitelerin bunlara uygun
olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini burada açıkça belirtmek
istiyoruz.
Şu anda, özellikle gündemde olan ve
görüştüğümüz Gebze teknik üniversitesinin hayırlı
olmasını diliyoruz ama bunun da yine sorunlarla beraber, böyle bir
çalışma olduğunu da burada vurgulamak istiyoruz.
Ben hepinize teşekkür ediyorum böyle bir imkân da
sunulduğu için. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topcu.
Şahıslar adına, Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
645 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Gebzemize güzel bir teknik üniversitenin
kurulmuş olmasından hepimiz memnun olmamız gerekmektedir. Ben de
kurulmakta olan bir üniversiteyi tebrik ediyorum; hayırlı
olmasını, ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni
ediyorum.
Tabii, bunların yanında, özellikle, ben de bir
Tokat Milletvekili olarak Tokatımıza da, tarımın çok
yoğun olduğu, kendisine mahsus Kazova domatesinin olduğu, Kelkit
Vadisinde fasulyesiyle, her şeyiyle tarımın bambaşka bir
görüntü içerisinde bulunduğu, elmasıyla, sebzesiyle, meyvesiyle
farklı bir ilimize de bir tarımla ilgili üniversitenin de
kurulması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum. Yani, tarımı
ilgilendiren, her noktasında tarım fuarlarının
kurulduğu, tarımın her türlüsünün yapılmış
olduğu ve belirli bir mesafenin alınmış olduğu
tarım potansiyelinde Tokatımıza da bir tarım üniversitesi
yakışır diye ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii, ilim
adamlarının esas görevi araştırma yapmak, bilgi ve
beceriyle donatılmış, vasıflı insan gücü
yetiştirmektir. Ülke ve dünya sorunlarını çözecek, teknoloji
geliştirecek yeni önerilerde bulunmalıdır. Bunlar bilim
insanının asli görevleri içerisindedir.
Bilim insanı yirmi beş otuz senede yetişmektedir.
Yetişme sırasında da ne kadar zorluklarla
karşılaşıldığı unutulmamalıdır.
Ancak üniversite öğretim üye ve elemanlarının birçok
sorunları yanında ücret azlığı ve düşüklüğü
en büyük sorun olarak karşımızda durmaktadır. Her
gitmiş olduğumuz yerde üniversitedeki öğretim elemanları
özellikle bu konuyu devamlı olarak dile getirmemizi ve bu konuda ciddi
mesafeler alınmasını istemektedirler. Ancak üniversitelerdeki
maaşların düşük olmasının en önemli sebebinin de
ülkemizin bilime verdiği önemle doğrudan ilişkili olduğunu
da söylemek mecburiyetindeyiz.
Türkiye 2023 yılında lider ülke olmak istiyorsa
bilime ve AR-GEye çok önem vermeli, bilim insanı yetiştirmelidir.
Öyleyse, bunları yapacak olan üniversite personeline insanca
yaşayacağı maaşlar vermek de görevimiz olmalıdır.
Ancak AKPnin on iki yıllık iktidarında unutulan ve mağdur
bırakılan meslek gruplarının başında üniversite
öğretim üyelerinden sade memura kadar çalışanlar gelmektedir.
1.017 öğretim elemanı arasında
yapılan araştırmada en önemli sorunlar şöyle
sıralanmıştır: Ücret düşüklüğü yüzde 52,5;
yükselme zorlukları yüzde 22,6; çalışma koşulları
yüzde 16,9; prestij kaybetmesi yüzde 8 olarak değerlendirilmiştir.
Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının
yarısından fazlası en önemli sorunlarının ücret
düşüklüğü olduğunu ifade etmişlerdir. Ülke olarak bilim
insanı yetiştirmedikçe hiçbir dünya hedefine
ulaşamayacağımız gibi teknolojimiz de ülkemizde
gelişemez.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan
araştırmalarda üniversite elemanlarının yoksulluk
sınırı altında maaş almakta olduğu ortaya
konmuş. Bugün de aynı tabloyu maalesef yaşıyoruz. Dünyadaki
eş değer meslek gruplarıyla
karşılaştırdığımızda ülkemizin ne kadar
az maaş verdiği ve öğretim üyelerimizin ne kadar büyük sıkıntı
içerisinde olduğu da görülmelidir.
Ülkemizde artık yeni bir yükseköğrenim reformu
yapma zamanı gelmiştir. YÖKten, öğretim üyelerinden
çalışanlarına kadar birçok konu artık gündemde olmalı
ve sorunlar bir bir çözülmelidir. Akademik personelin maaşı,
Türkiyeyle aynı ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyiyle
gelişen ülkelerin verdiği oranda olmalıdır. Ek performans
uygulamasına mutlaka ama mutlaka geçilmelidir. Üniversite verimliliği
ve yaratıcı çalışmalar mutlaka desteklenmelidir.
Öğretim üyesi, geçimini temin edemiyor diye, üniversite
dışında iş aramamalıdır, üniversitesinin
içerisinde kalmalı, araştırmasında, gelişmesinde ve
çalışmalarında desteklenmelidir.
Üniversite öğretim üyelerinin durumunun düzelmesi
için AKP iktidarını yıllardır ama yıllardır
uyarıyoruz ancak bir türlü ikna olmuyorlar. Şu anda da
hazırlanan bir kanun tasarısı olduğunu basından
öğreniyoruz. Hazırlanan kanun çok iyi değerlendirilmelidir.
Belki de bu bir son şans olarak karşımızda
bulunmaktadır ki eğer bu iyi bir şekilde değerlendirilmezse
bundan sonra bu şekilde bir kanunun çıkması da hayal
olabilecektir. Ondan dolayı da öğretim üyesinden uzmanına,
okutmanına, çalışanına kadar herkesin maaşı ciddi
manada değerlendirilmeli, iyileştirilmeli, artık bu konu bir kez
daha gündeme getirilmemelidir çünkü her gidilen yerde, her görüşülen yerde
bu konular gündeme getiriliyorsa demek ki buradaki sıkıntı had
safhaya ulaşmıştır, herkes SOS şeklinde
bağırmaktadır. Kanun detaylı şekilde, beklentilerine
karşılık verecek konumda olmalı, artık bu insanları,
ailelerini ve çocuklarını üzmekten vazgeçmeliyiz. Ülkemiz de onlara
ve onların vermiş olduğu değere katma değer
şeklinde karşılık verecektir diyor, hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tokat ilinde Kazova, Zile, Kelkit ve Artova çiftçileri
bizleri arayarak bu yıl kuraklıktan dolayı ürün elde
edemediklerini, üretilenlerin de değerinde satılmadığı
için zarar ettiklerini ifade ediyorlar. Özellikle tarlaların önümüzdeki
döneme hazırlanması için sürülmesi, tırmıklanması
gerekiyor. Mazot fiyatlarının çok yüksek olması traktörlere
mazotu koyduramıyor. Çiftçi kıvranıyor. Çiftçi Hükûmetten
çiftçinin desteklenmesi ve zararların telafisi için ciddi, reel
çalışmalar bekliyor. Bununla ilgili bir çalışmanız var
mıdır? Çiftçi umutlanmaktadır. Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün birçok medya organında da
yer aldığı gibi, ABD Başkanı Sayın Obamanın
bir telefonuyla -Sayın Cumhurbaşkanı görüştükten sonra-
Türkiye Cumhuriyeti toprakları peşmerge silahlı güçlerine
açılarak Suriyeye geçişine izin verildi. Bunu hangi yasaya ya da
anayasal hükme dayanarak yaptınız? Yapılan bir Anayasa suçu
değil midir? Suriyenin kuzeyine Irakın kuzeyinden gelen
peşmerge güçleri bir devlet gücü değildir. Dolayısıyla, bu
hangi yetkiye dayanarak verilmiştir? Kamuoyundaki bu tedirginliği
nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz? Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti devletini
Obamayla Sayın Cumhurbaşkanı mı yönetmektedir? Buna
cevap bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma şunu
sormak istiyorum: Denklik sınavı yapıyor YÖK ÖSYM
aracılığıyla zaman zaman. Bu yıla kadar, 2014
yılına kadar senede 2 defa yapıyordu. 2015 yılından
itibaren bunu teke düşürdüğüne ilişkin
YÖKün yeni sınav
programında, sınav takviminde teke düşürüldüğü görülüyor.
Özellikle diş hekimi olarak yurt
dışında okuyup da denklik sınavını bekleyenler
2nin 3, 4 olmasını beklerken teke düşürülmesiyle sukutuhayale
uğradılar ve bu konuda Hükûmetten yardım için bizden ciddi
derecede yardım istiyorlar. Bu konuda bir düzenleme yapılacak
mı, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Vazgeçtim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Vazgeçtiniz, tamam.
Sayın Bakan, buyurunuz.
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan, sorulara
yazılı olarak cevap vereceğiz, not aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
645 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 1. Maddesine aşağıdaki bendin eklenerek diğer
bent numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep
ederiz.
b) Tıp fakültesinden
Ali
Halaman Reşat
Doğru Lütfü
Türkkan
Adana Tokat Kocaeli
Alim
Işık Muharrem
Varlı
Kütahya Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SUAT
ÖNAL (Osmaniye) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel
yaptığım konuşmada, Gebzede kurulacak bir üniversitede
tıp fakültesinin olmazsa olmaz olduğunu söylemiştim. Burada
defaten bir daha tekrarlamak istiyorum. Tıp fakültesi o bölgenin gerçek
ihtiyacıdır. Kocaelinde bir tek tıp fakültesi var, o da
Umuttepede. Gebzeden Umuttepeye bir insanın gitmesi için tam iki saat
yol gitmesi lazım. Bir de o Ankara yolunun
kalabalığını düşünün, acil bir vakada Kocaeli Tıp
Fakültesine ulaşmak mümkün değil.
Bana daha önce
Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği bir şey vardı:
Tıp fakültelerinin üniversiteler nezdinde kurulması Bakanlar Kurulu
kararıyla da mümkün olabilir. diye bir şey söyledi. Ne kadar mümkün
bilmiyorum ancak Grup Başkan Vekilinin bu ifadesini sözü olarak kabul
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı istiyorsunuz, arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Kocaeli Milletvekili
Sayın Lütfü Türkkanın 1inci madde üzerindeki önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
645 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Kocaeli Milletvekili
Sayın Lütfü Türkkan ve arkadaşlarının önergesinin ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
645 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Ek MADDE 18- Gebze Teknik Üniversitesinde
kullanılmak üzere ekli (I) sayılı listede yer alan öğretim
elemanlarına ait kadrolar ihdas edilerek, bu kanun hükmünde kararnameye
bağlı cetvellere Gebze Teknik Üniversitesi olarak eklenmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir üniversite kurma kanunuyla
karşı karşıyayız. Bu kanun, Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsünü kapatıyor, yerine gebze teknik Üniversitesini kuruyor.
Şimdi buraya nasıl geldik, ona bir bakmak lazım.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
dinlemiyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sükûneti
sağlayabilirsek.
HAYDAR AKAR (Devamla) 2011de sokağa
çıktığımızda hem iktidar partisi milletvekili
adayları hem muhalefet partisi milletvekili adayları Gebzede bir
üniversite kurulması konusunda Gebze halkına taahhütte bulunduk. Niye
bulunduk? Toplamda 642 bin nüfusa sahip Gebze bölgesi, daha sonra
Büyükşehir Yasasıyla birlikte dört parçaya ayrıldı ama
toplamda 642 bin nüfusa sahip bir bölge Gebze bölgesi. 81 il yaşıyor
Gebzede, herkes kendinden birini Gebzede bulabilir. Gebze böyle bir bölge.
Yine 8-9 tane organize sanayi bölgesi, 2 tane teknoparkı ve ayrıca
AR-GE merkezleriyle de Türkiyenin ve sanayinin kalbinin attığı
bölge Gebze bölgesi.
Şimdi, Gebze bölgesi için bu sözleri verdik. Geldik
Meclise, AKPli milletvekili arkadaşlarımıza, bölge milletvekili
arkadaşlarımıza Siz de söz verdiniz, biz de söz verdik, gelin
birlikte şu üniversiteyi kuralım Gebzede. dedik. Onlar bize
Hayır. dediler. Biz de Gebze için Gebze teknik üniversitesi
kurulması konusunda bir kanun teklifi hazırladık ve komisyona
sunduk. Yasa gereği komisyonda kırk beş gün
görüşülmediği için ve Kocaeli milletvekilleri, iktidar partisi
milletvekilleri bu üniversiteyi desteklemediği için biz İç Tüzükün
37nci maddesiyle Genel Kurula getirdik; yine siz AKP milletvekilleri ve
Kocaeli milletvekillerinin ret oyuyla üniversite kurma talebimiz reddedildi.
Bu üniversite kurma talebimiz orada mevcut bir üniversitenin
tabelasını değiştirmek değildi. Yanlış
anlamayın, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü bir üniversitedir şu anda
Gebzede. Bakın, size okumak istiyorum: 1994 yılından bu yana
çeşitli disiplinlerde yüksek lisans ve doktora ve düzeyinde eğitim
veren Enstitü, 2001 yılından itibaren Elektronik Mühendisliği ve
Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinde, 2002 yılından itibaren Malzeme
Bilimi ve Mühendisliği ile Matematik ve Fizik Bölümleri, 2008
yılında ise Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü,
İşletme Fakültesi İşletme Bölümü, 2010 yılında da
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü İngilizce destekli lisans
eğitimine başlamıştır. Bunun anlamı, üniversite
hâline dönüşmüştür.
Bugün Enstitüde 945 üniversite öğrencisi ve 1.420
yüksek lisans öğrencisi okumaktadır. Üye başına düşen
uluslararası yayın sayısı bakımından da devlet
üniversiteleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Bunlar,
YÖKün sayfasında ve Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün sayfasında
yer alan bilgiler.
Yani bir üniversitesinin tabelasını indiriyoruz
başka bir tabela asıyoruz; Gebzelilere diyoruz ki: Size söz
verdiğimiz Gebze teknik üniversitesini açıyoruz. Hayır, Gebze teknik
üniversitesi, Gebzelilere söz verdiğimiz bir üniversite değil.
Gebzedeki üniversite sayısını 1den 2ye
çıkarmıyoruz. Gebzedeki üniversite sayısını 1de
tutuyoruz. İleride Gebzede bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin veya siz
iktidar partisi milletvekillerinin de desteğiyle gerçek bir üniversite,
yani Gebzenin tümüne hitap edebilecek, bölgeye hitap edebilecek; Tuzladan,
Pendikten, Sultanbeyliden tutun da Çayırova, Darıca, Dilovası
ve Körfez ilçelere kadar hitap edebilecek -2 milyon insanın
yaşadığı bir alandan bahsediyoruz- büyük bir üniversite
açılmasına imkân verme olayının önünü kesiyorsunuz. Yani
Gebzede 1e indiriyorsunuz.
Şimdi, bu milletvekili arkadaşımla çok
konuştuk, çok tartıştık, çok da emek sarf etti bu işi
yapabilmek için. Şimdi kanun teklifine baktığım zaman
Görebiliyor musunuz? Sarı işaretli olanlar mevcut fakülteler.
Bakıyorum, yeni bir fakülte yok, sadece 5-6 tane enstitü eklenmiş.
Bunun için kanun çıkarmaya da gerek yok. Bakanlar Kurulu kararıyla o
Enstitüye yeni enstitüler ekleyebilirdik. Bunda bir sıkıntı yok.
Keşke arkadaşım kanun teklifini Gebze
bölgesini içine alacak şekilde hazırlasaydı, Gebzenin
sosyokültürel yapısına hizmet edecek bir üniversite teklifi
hazırlasaydı ve lokasyonunu da Gebzeyi kullanacak şekilde
hazırlasaydı da hep beraber burada destekleyerek
çıkarsaydık. Biz yine destekliyoruz bunu. Biliyorum ki gidecekler
Gebzede Biz Gebze teknik üniversitesi kurduk ama Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri desteklemedi. diyecekler. Bu nedenle de bunu destekliyorum.
Ama bir kez daha söylüyorum: Gebze üniversitesinin, gerçek Gebze teknik üniversitesinin,
ikinci bir üniversitenin önü kesilmiştir.
Şimdi, bu Enstitünün bulunduğu alana
baktığımızda İstanbula en yakın olandır;
Çayırova mevkisinde, D-100 kara yolunun altında. Ne oradaki Enstitüde
çalışanlar ne hocalar ne de öğrencilerin hiçbiri Gebzede,
Çayırova bölgesinde, Darıca bölgesinde, Gebzenin kendisinde,
Dilovasında oturmuyorlar; hepsi İstanbuldan gidip geliyor.
Yarın bu teknik üniversite, adını değiştirdiğimiz
teknik üniversitedeki öğrenci de oradan gidip gelecek, öğretim üyesi
de oradan gidip gelecek çünkü yeri yanlış. O Enstitü, Türkiyede 2 enstitüden
1 tanesiydi kapatmaya çalıştığınız. Yüksek lisans
ve doktora öğrencileri vardı, daha sonra lisans öğrencisi de
aldı. Araştırma ve geliştirme için kurulmuş bir Enstitüydü.
Kapatılması doğru değil. O Enstitü gerçek amacına
uygun çalıştırılmalıydı. Gerçekten Türkiye'nin
buna ihtiyacı var ama Gebze teknik üniversitesi Gebze şehrini
kapsayacak şekilde, öğrenciyi orayla ilişkilendirecek
şekilde başka bir alana kurulmalıydı. O alanlar da mevcut
arkadaşlar. Biraz evvel bir milletvekili arkadaşım
açıkladı. 600 dönümlük, 700 dönümlük, 900 dönümlük 2 tane askerî alan
boşaltıldı Gebzede. Bunlar Kent Konuta veya bunlar TOKİye
rant için peşkeş çekileceğine, orada gerçek anlamda bir Gebze üniversitesi
kurulabilirdi.
Gebze bölgesi şu anda gayrisafi millî hasılaya
yüzde 4 katkıda bulunuyor. Bu, çok büyük bir rakam. Türkiyedeki patent
sayısı, 50 ildeki patent sayısı 250yken sadece o bölge 129
tane patent üretiyor AR-GE merkezlerinde. Böyle bakın bu bölgeye. Bu bölge
gerçek bir üniversite yatırımını çok fazlasıyla hak
ediyordu ama bir aldatmacayla karşı karşıyayız, bir
yanlışla karşı karşıyayız. Sadece
tabelasını indirip, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün
tabelasını indirip Gebze Teknik Üniversitesi yazıp,
içeriği aynı, her şeyi aynı, detayı aynı olmakla
Gebzeye bir üniversite kazandırmış olmuyoruz.
Evet, zamanım daraldı.
Arkadaşlarımın bu teklifine evet diyeceğiz, biz grup
olarak da evet diyeceğiz Gebze teknik üniversitesine ama Gebzedeki
üniversite sevdasının ben bu teklife evet demekle bitmeyeceğini
düşünüyorum.
Niye bu böyle olmamalı? Çünkü Gebzede, biraz evvel
söylediğim gibi, 81 il mevcut diyorum. Gebzede illerden göç eden
vatandaşlarımız şöyle yaşıyor arkadaşlar:
Gebzenin belli bölgelerinde, aynı Avusturyadaki Türklerin, Almanyadaki
Türklerin yaşadığı gibi gettolar şeklinde
yaşıyor. Hiç kimse Ben Gebzeliyim. demiyor, hiç kimse Ben
Kocaeliliyim. demiyor. Sorduğunuz zaman Ben Sivaslıyım., Ben
Bayburtluyum., Ben Sinopluyum. diyor vatandaşlarımız;
Gebzelilik ruhunu yakalayamadık. Niye yakalayamadık, biliyor musunuz?
Üniversiteyi Gebzenin dışına kurarsanız -ki şu andaki
mevcut yeri öyle- yakalayamazsınız. Sosyal donatı
alanlarını genişletmezseniz, 600 bin nüfusun yaşadığı
bir kentte bir tek sinema varsa, 600 bin kişinin
yaşadığı bir kentte 1 tane tiyatro yoksa, 600 bin
kişinin yaşadığı kentte akşam altıdan sonra
insanları sokağa çıkarıp oturtabileceğiniz bir alan
yok ise orada kentlilik bilincini geliştiremezsiniz. Bu kentlilik
bilincinin gelişmesine en büyük katkıyı ne yapacaktı? Gebze
teknik üniversitesi yapmalıydı ama bulunduğu lokasyonda,
bulunduğu alanda, Enstitünün teknik üniversiteye çevrilmesi sadece ve
sadece isim olarak kalacaktır; yine öğrencisiyle, yine öğretim
üyeleriyle İstanbuldan gidip gelmeye devam edeceklerdir; benim Gebzelim
yine bir üniversite var mı yok mu kentinde, bunun farkında
olmayacaktır.
Onun için, sevgili arkadaşım burada oralardaki
şeyleri söylerken, Bir özlemimizi giderdik. derken, keşke
giderebilmiş olsaydık, keşke Gebzeye Enstitünün
dışında -ki o da bir üniversitedir- ikinci bir üniversiteyi hep
birlikte kazandırabilseydik, keşke bizim önerimizi reddetmemiş
olsaydınız, keşke iki buçuk yıl kaybetmemiş
olsaydık ve bugün, orada cıvıl cıvıl bir üniversite
şehri olarak Gebze ilçemizin geleceğiyle hep birlikte övünç
duysaydık diyor, hepinize sevgiler saygılar sunuyor, teşekkür
ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gebzede bir teknik üniversite kurulmasına yönelik
bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız.
Öncelikle, bu üniversitenin Gebzemize ve milletimize hayırlı
uğurlu olmasını diliyoruz.
Üzerinde durulması gereken husus, bu üniversitelerde
ne yapıldığıdır. Üniversitelerde bilimsel eğitim
yapılır, üniversitelerde insan eğitilir. Yetişmiş
insan, geleceğin ve bugünün en kıt elementidir. Yetişmiş
insanı ancak eğitim yoluyla elde edebilirsiniz. İnsanın
ekmekten sonra en çok ihtiyaç duyduğu şey eğitimdir. Hem birey
hem de ülke için hayati öneme sahip eğitim sürecini rastlantılara
bırakmak gibi bir lüksümüz olamaz. Eğitimde uygulanacak politikalar
toplumların millî ve stratejik hedeflerine uygun olarak
şekillenmelidir. Millî hedefler, vatanın dününü, bugününü ve
yarınını ortak paydada buluşturarak garanti altına
alan, o topluma has hedeflerdir.
İnsan şahsiyetinin teşekkülünde etkili
olan başlıca unsurları bu vesileyle bir kez daha
hatırlatmakta yarar var. Genel olarak insan şahsiyetinin
teşekkülünde etkili olan başlıca faktörler genetik, aile, çevre,
grup, medya ve eğitimdir. Eğitim, insan şahsiyetinin ve ülkenin
geleceğini şekillendiren en önemli unsurdur. Eğitim bireyin
kimliğini bilinçli olarak fark etmesini sağlar, eğitimsiz insan
potansiyel değerlerini olumlu ve sistematik olarak kullanma imkânına
sahip değildir. Bu yüzden, günümüzde eğitimsiz insana birçok yerde
sakat muamelesi yapılmaktadır. New Yorkta, on iki yıldan az
okula gitmiş kişilere sakat muamelesi yapılır; işe
alınmaları zordur, nasıl yaşayacaklarına onlar
adına karar veren sosyal hizmet uzmanları vardır. Bu,
gelişmiş ülkelerin eğitime ne denli önem atfettiklerini
göstermesi bakımından önemli bir göstergedir. Üniversiteler yüksek
eğitimin örgütlü mekânlarıdır. Bu kadar önemli olan insan
eğitimi ve öğretiminin en üst düzeyde verildiği yer
üniversitelerdir. Biz de şu ana kadar bir yüksek teknoloji enstitüsünün
üniversiteye dönüştürülmesi gibi hayırlı bir konu üzerinde
konuşuyoruz. Ancak, toplum yararına hayırlı olacak bu
konuya girmeden önce üniversite ve akademik sorunlar üzerinde biraz durmak
istiyorum.
On iki yıldır iş başında olan
AKP iktidarı bol miktarda üniversite açmış ama üniversitelerin
eğitim kalitesini düşürmüştür. AKP iktidarı döneminde,
üniversite akademik personelinin maaş ve ücretleri utanılacak bir
seviyede kalmıştır. AKP döneminde üniversiteler
susturulmuştur, Türkiyede inanılmaz gelişmeler
yaşanırken üniversitelerden ses çıkmamaktadır. Bunun nedeni
iktidarın baskıcı ve totaliter uygulamalarıdır. AKP
iktidarı, özellikle yargı ve eğitim alanını üzerinde
her türlü tasarrufu yapabileceği bir kadavra olarak görmektedir. Bu iki
alanda da Koy-kaldır, yap-boz, dene-yanıl, olmadı eskiye dön.
şeklinde bir strateji uygulanmaktadır. Bir yasa maddesiyle Millî
Eğitim Bakanlığı millî eğitimin bütün deneyimlerini,
bütün birikimlerini, bütün uzmanlık alanlarını devre
dışı bırakmıştır. Ne yapmıştır
geçen sefer çıkardığımız o dershaneler yasasıyla?
Bu yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren, bütün okul müdürlerinin,
millî eğitim müdür yardımcılarının, millî eğitim
müdürlerinin, müsteşarların, yardımcılarının,
genel müdürlerinin, şube müdürlerinin görevleri düşmüştür. Bu,
korsan bir kafa yapısıdır. Böyle bir yasa teklifi ve
tasarısı, Castroyu bilmiyorum ama Stalin dönemine has bir
tasarıdır ve siz 8 bin okul müdürünü bir anda görevden
alıyorsunuz. Okul müdürlüğünü herkesin yapabileceği ya da
yöneticiliği herkesin yapabileceği bir iş olarak değerlendirme
durumunda ve noktasında oluyorsunuz. Bunun kabul edilebilir bir yanı
ve tarafı yoktur.
Diğer yandan, AKP, sürekli olarak üniversitelerle
ilgili bina, yapı, inşaat ve ihale yapmış ancak
üniversitelerin içinde öğretim üyesinin ve akademik personelin
ücretlerini, psikolojisini ve sosyolojisini görmezlikten gelmiştir.
Bugünlerde, akademik personelin ücretlerinin artırılmasına
yönelik bir çalışma vardır ancak akademik personelin ücretlerine
yapılacak zammın da çok küçük seviyede tutulduğu
anlaşılmaktadır.
Ayrıca, AKPnin teklifinde, üniversitede akademik
personel arasında olan uzmanların maaş ve ücretlerinin
artırılması da unutulmuştur. Akademik personele
yapılacak zammın, üniversitelerden kaliteli elemanı
kaçırtmayacak düzeyde olması ve uzmanların da bu ücret
artışından yararlanması gerekmektedir.
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsüyle birlikte, kurulan
Gebze teknik üniversitesi, eğitim bağlamında doğru ve
aslında ileriye doğru atılmış bir adımdır.
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün bulunduğu bölgeye
bakıldığında, kara, hava, deniz ve demir yolunun kesiştiği
ender bölgelerden biri olan Marmara Bölgesinde yer almaktadır. Mevcut
tasarıyla enerji teknolojileri Enstitüsünün kurulması yararlı
olmuştur ve olacaktır. Özellikle dış ticaret
açığımızın en başta gelen sorumlusu enerjidir.
Türkiye'nin kuracağı termik gaz, HES, rüzgâr ve hatta nükleer
santrallerle bu bağımlılığın minimize edilmesi
ihtiyaçtır. Doğal gaza bağlı bir elektrik üretimi
sürdürülebilir durum değildir. Bu darboğazın, kendi kömür
kalitemize dayalı termik ve kaynak
bağımlılığı göreceli olarak çok daha düşük
nükleer santrallerle aşılması şarttır.
Özellikle, TÜBİTAKın tecrübesi ile Gebze teknoloji
enstitüsü veya Gebze teknik üniversitesi
kaynaştırılmalıdır. En kısa zamanda, bu alandaki
gerek akademik gerekse mevcut insan gücü yetiştirilmelidir. Kurulması
planlanan fakültenin bu hedefi gerçekleştirebileceği söylenebilir.
Biyoteknoloji ve nanoteknoloji, bugün, dünyada bilimin
şu an için geldiği son nokta olarak ifade edilebilir, bundan
kaçış yoktur. 27nci Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda önümüzdeki
döneminalanlarının biyoteknoloji, biyomekanik ve biyomalzeme
olacağı kararı çıkmıştır. Ayrıca,
nanoteknolojiyi de bundan ayırmak mümkün olmayacaktır. Artık,
nano seviyelerde cihazlar, malzemeler dünyanın her tarafını
sarmıştır. Bu anlamda, kurulacak fakültelerde Gebze teknik üniversitesi
âdeta bir pilot üniversite olacaktır.
Yine bu tarz fakülteler, TÜBİTAK enstitüleriyle
yakın iş birliği yoluyla ihtiyaç duyulan insan gücü de
yetiştirebilecektir. Bu eğitimleri başarıyla
gerçekleştirebilecek yegâne kurum, TÜBİTAK enstitülerinin
desteğiyle kurulacak olan biyoteknoloji ve nanoteknoloji fakülteleri
olacaktır. Temiz üretim, yer ve deniz bilimleri fakültesi,
ulaşım teknolojileri fakültesi, yönetim sistemleri fakültesi, savunma
teknolojileri fakültesi, bilişim teknolojileri fakültesi, mimarlık,
tasarım ve yapı teknolojileri fakültesi kurulacak olan diğer
fakültelerdir. Bu sahalarda ülkemizin ihtiyacı olan AR-GE hizmetleri büyük
ölçüde TÜBİTAK enstitüleri tarafından sağlanmaktadır.
Öncelikle, enstitülerin ihtiyaç duyduğu insan gücünün
karşılanması ve enstitülerce üretilen bilgi ve teknolojinin
sanayimize aktarılması için enstitülerle birebir koordinasyon hâlinde
çalışacak eğitim kurumlarına ihtiyaç vardır, bu
fakülteler ihtiyaç duyulan koordinasyonu sağlayabileceklerdir.
Öğrencilerin eğitimleri esnasında gerçek problem ve projelerle
uğraşması temin edilerek, tecrübelerin öğrencilere ve
oradan da sanayiye aktarılması mümkün olacaktır.
Sonuç olarak, bu kurulacak yeni fakülteler ancak ve ancak
TÜBİTAK ile Gebze teknik üniversitesinin entegrasyonuyla birlikte
başarılabilecek bir husus olacaktır. Bu nedenle, Gebze teknik üniversitesinin
ideolojik, politik, yandaşlık, paydaşlık şeklindeki
rektör atamalarından azade tutularak kurulmasının memleketimize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
645 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2. maddesi ekinde verilen Ekli (1)
sayılı listede 10 olarak yer alan Doçent kadrolarının
12, 8 olarak yer alan Yardımcı Doçent kadrolarının 10
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Okur Ali
Halaman İlyas
Şeker
Kocaeli Adana
Kocaeli
Lütfü
Türkkan Reşat
Doğru Alim
Işık
Kocaeli Tokat
Kütahya
Ahmet
Duran Bulut Sümer
Oral Haydar
Akar
Balıkesir Manisa
Kocaeli
Zühal
Topcu
Ankara
BAŞKAN Önergeye katılıyor mu Komisyon?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SUAT ÖNAL (Osmaniye) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılıyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Doçent ve yardımcı doçent
kadrolarının artırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki madde eklenmiştir.
EK MADDE 16- Gebze Teknik Üniversitesinde
kullanılmak üzere ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar
ihdas edilerek, bu kanun hükmünde kararnameye bağlı cetvellere Gebze
Teknik Üniversitesi olarak eklenmiştir.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı cetvelin
"Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji
Enstitüleri" bölümünün 39 uncu sırası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"39) Gebze Teknik Üniversitesi"
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
"39) Gebze Teknik Üniversitesi"
MADDE 5- 20/12/2013 tarihli ve 6512 sayılı 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 78 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 190 sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede; Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsüne yapılmış olan atıflar Gebze Teknik
Üniversitesine yapılmış sayılır.
BAŞKAN Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 645 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Mahir
Ünal Haydar
Akar Lütfü
Türkkan
Kahramanmaraş Kocaeli Kocaeli
Adil
Zozani İsmail
Kaşdemir Mehmet
Ali Okur
Hakkâri
Çanakkale Kocaeli
Madde 5 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 157 20/12/2013 tarihli ve 6512
sayılı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda, 78
sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsüne yapılmış olan
atıflar Gebze Teknik Üniversitesine yapılmış
sayılır.
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SUAT ÖNAL (Osmaniye) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe
Maddeye kanun yapım tekniğine uygun olarak
çerçeve eklenmiştir. Böylece düzenlemenin 2809 sayılı Kanuna ek
madde olarak ilavesi sağlanmış olacaktır. Aksi takdirde
maddenin kanuna eklenemeyen hükümler şeklinde mevzuatta yer alması
sonucu doğacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6yı okutuyorum:
MADDE 6- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 45- Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde kayıtlı
bulunan öğrencilere verilecek mezuniyet belgeleri ile diplomalar,
istekleri hâlinde Enstitünün adıyla Gebze Teknik Üniversitesi
tarafından verilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte adı
değiştirilen fakülte ve enstitülerin öğrencileri bu Kanunun
yayımından önceki mevzuata göre öğrenimlerini sürdürürler. Bu
Kanunun uygulanmasında ortaya çıkacak sorunlar Yükseköğretim
Kurulu kararıyla çözümlenir.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Yalnız, bir şey söylemek istiyorum sayın
milletvekilleri. Bu Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü hakkında emeği
geçenler konuşuldu
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Alaettin Kurt
BAŞKAN
ama ben rahmetli Alaettin Kurtu buradan
anmak isterim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Eyvallah. Allah razı
olsun.
BAŞKAN Çok büyük gayretleri olmuştu Gebzede
bu Yüksek Teknoloji Enstitüsünün kurulmasında. Allah kendisine rahmet
eylesin. Hepiniz adına anmak isterim.
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 22 Ekim 2014 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum. Hayırlı geceler.
Kapanma Saati: 19.19