TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63üncü
Birleşim
24
Şubat 2015 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, PKK
yapılanması ve Ege Üniversitesinde şehit edilen Fırat
Yılmaz Çakıroğluna ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Erzincan ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Mehmet Yükselin, Denizli
iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- ÖLÜM, SAYGI
DURUŞU VE TAZİYELER
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Ege Üniversitesinde meydana gelen olaylarda hayatını
kaybeden Fırat Yılmaz Çakıroğluna Allahtan rahmet,
ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Adana Milletvekili Ali
Küçükaydının İçişleri Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/237)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
(2/332) esas numaralı 5682 Sayılı Pasaport Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel
ve 22 milletvekilinin, taşeron
işçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1224)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel
ve 22 milletvekilinin, çocuk emeği
sömürüsünün boyutlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1225)
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21
milletvekilinin, Türkiyede çocuk hakları ihlallerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1226)
C) Duyurular
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyuruda bulunuldu.
Ç)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Sırbistan Ulusal Meclisi Kadın Parlamenter Ağı
tarafından Avrupa Güvenlik ve İş Birliği
Teşkilatı Sırbistan Misyonu iş birliğiyle 2-3 Mart
2015 tarihlerinde Sırbistanın başkenti Belgradda düzenlenecek
olan Güneydoğu Avrupa Kadın Parlamenterler Konferansına
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1704)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 9-20 Mart
2015 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri New Yorkta
Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde gerçekleştirilecek
toplantılara katılması Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 16/2/2015 tarihli ve 92
sayılı Kararıyla kabul edilen Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun 4 üyesinden oluşan heyetin 7-11 Mart 2015 tarihlerinde bu
toplantılara katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1705)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 12/2/2015 tarihinde Van Milletvekili Özdal Üçer ve
arkadaşları tarafından, 9/10/2014 tarihinde Gaziantep ili
Şahinbey ilçesinde çıkan eylemler esnasında omzundan,
bacağından ve kalçasından almış olduğu mermiler
veya saçmalar nedeniyle belden aşağısı felç olan doğuştan
işitme ve konuşma engelli Şehriban Sertkalın durumunun
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1507 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, 24/2/2015 tarih ve 4902 sayıyla Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, millî menfaatlerimizi ve
millî onur ve haysiyetimizi içinde barındıran, Türkiye Cumhuriyeti
toprakları statüsünde kabul edilen vatan toprağı Süleyman
Şah Türbesi ile Saygı Karakolunun boşaltılması
suretiyle geri çekilmesi hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin,
Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, 18/4/2013 tarihinde Erzincan Milletvekili Muharrem Işık
ve arkadaşları tarafından, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinden
itibaren günümüze kadar yaşanan olaylardan kaynaklanan
mağduriyetlerin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (848 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, Isparta Milletvekili Recep Özelin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Şırnak Milletvekili
Selma Irmakın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının yaptığı
açıklaması sırasında CHP Grup Başkanına ve
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ile
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün geçen tutanak hakkında
yaptıkları konuşmaları sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşmaları nedeniyle konuşması
IX.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Süleyman Şah
Türbesinin IŞİDe teslim edilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin
oradan geri çekilmesinin bir hezimet olduğu değerlendirmelerine iktidar partisi grubunun susarak
katılmış olduğuna ilişkin açıklaması
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Süleyman Şah Türbesi
operasyonu nedeniyle bir toprak kaybının olmadığına ve
Hükûmetin milletimizin hukukunu en iyi şekilde savunduğuna ilişkin
açıklaması
3.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Türkiyenin Suriye ve Rojava
politikasıyla ilgili ciddi yanlışlıklar
yapıldığına ilişkin açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Malatyada 2 savaş
uçağının düştüğüne ilişkin haberlerle ilgili
Hükûmetin Parlamentoya bilgi vermesini istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
5.-
İçişleri Bakanı Efkan Alanın, Malatyadan havalanan 2
savaş uçağıyla daha sonra irtibatın kesildiğine, 2
pilotun şehit olduğu haberini aldıklarına ve şehit
pilotlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve
Süleyman Şah Türbesi operasyonu sırasında şehit olan
Başçavuş Halit Avcıya Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
7.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve
Süleyman Şah Türbesi operasyonu sırasında şehit olan
Başçavuş Halit Avcıya Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
8.-
Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahinin, Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
9.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
10.-
İçişleri Bakanı Efkan Alanın, Malatyada düşen 2
savaş uçağının enkazına
ulaşıldığına ve şehit olan 4 pilota Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
11.-
Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu 4 pilotun şehit olmasına
ilişkin açıklaması
12.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu 4 pilotun şehit olmasına
ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu 4 pilotun şehit olmasına
ilişkin açıklaması
14.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı İç Tüzükün 13üncü maddesi uyarınca
daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz
edilen oylamayla ilgili kararını vermeden 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı İç Tüzükün 13üncü maddesi
uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia
edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili kararını vermeden 684
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı İç Tüzükün 13üncü maddesi uyarınca
daha önce yanlış yapıldığı iddia edilerek itiraz
edilen oylamayla ilgili kararını vermeden 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı İç Tüzükün 13üncü maddesi
uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia
edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili kararını vermeden 684
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
XI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
Malatyada 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit
olan pilotlara Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması
XII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
2.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
3.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
4.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
5.-
Muş Milletvekili Demir Çelikin, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
6.-
Van Milletvekili Nazmi Gürün, 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
7.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
8.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
10.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
11.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, 21/2/2015 tarihli
60ıncı Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması
XIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.-
Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685)
5.-Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin
Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684)
6.-
Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve
Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 54)
XIV.-
OYLAMALAR
1.-
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesinin oylaması
XV.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, elektrik zammına ve
kayıp-kaçak oranının zamma etkisine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/57647)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2014
yılları arasında açılan ve Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlara ait olan tesisler ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/58952)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Dicle Elektrik
Dağıtım A.Ş.'nin abonelerinden tahsil ettiği
kayıp kaçak bedellerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/58954)
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'daki
elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/58955)
5.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, 2003-2014 yılları arasında
Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda KPSS
şartı aranmadan yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/58957)
6.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarda
millete ve devlete karşı suçlar nedeniyle hakkında işlem
yapılan personel sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/58958)
7.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, Konya'nın Selçuklu
ilçesinde Karaömerler Mahallesi etrafındaki taş ocaklarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/58959)
8.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, Antalya, Burdur ve Isparta
illerindeki elektrik dağıtım işinin
özelleştirilmesinin ardından yaşandığı iddia
edilen sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/58960)
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, doğal gaz
santrallerinin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/58961)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, kamu iktisadi
teşebbüsleri ile özelleştirme programındaki kuruluşlarda
çalışan işçilere ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/59071)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, elektrik
tellerinin yarattığı tehlikelere ve Ankara'da yaşanan bir
olaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59233)
12.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, araç satın
alımları ve kiralamaları ile diğer araç giderlerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59237)
13.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, Sakarya'da uzun süreli elektrik
kesintisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59242)
14.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'e yönelik
proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59247)
15.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin, Kütahya'nın Gediz ilçesine
bağlı bir mahalleye elektrik verilmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59248)
16.-
Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Yozgat'ta yapılan kömür
yardımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59483)
17.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 2015 yılı bütçesinden
yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59484)
18.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 2002'den beri yapılan
kömür yardımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59657)
19.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Bakanlığın
2014 yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59664)
24 Şubat 2015 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, PKK yapılanması ve Ege Üniversitesinde
şehit edilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Oktay Vurala aittir.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, PKK yapılanması ve Ege Üniversitesinde şehit
edilen Fırat Yılmaz Çakıroğluna ilişkin gündem
dışı konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Ege Üniversitesi kampüsünde bölücüler tarafından
saldırıya uğratılarak şehit edilen Ülkü Ocakları
üniversite başkanı kardeşimiz Fırat Yılmaz
Çakıroğlu hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var, lütfen ayaktaki milletvekilleri
de yerlerine otursunlar, istirham ediyorum. Sayın milletvekilleri...
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) Evet,
Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşime buradan tekrar
Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum, acılı ailesine sabırlar
niyaz ediyorum. Tüm ülkücü hareketin, gençliğin başı sağ
olsun. Türkiyenin her yerinde, Fırat Yılmaz Çakıroğluna
yönelik olarak yapılan bu menfur saldırıyı
kınayanlara, rahmet dileyenlere teşekkür ediyorum.
Evet, Fırat Yılmaz
Çakıroğlu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde formasyon dersleri
alıyor. Formasyon dersleri için imza attıktan sonra Edebiyat
Fakültesinden çıkarken maalesef organize bir güç tarafından
saldırıya uğruyor. Aslında, ondan birkaç gün önce de
gerilimler var. Üç aydan bu yana gerilimler var. Bu gerilimlerden üniversite
rektörlüğünün ve Emniyetin haberi var. Ve oradaki bir kantine gittikten
sonra o kantinde bıçaklanıyor ve maalesef, bıçaklandıktan
sonra gelen ambulans zamanında yetişmediği için kan
kaybından ölüyor. Bu saldırının, medya tarafından
aslında karşıt görüşlü öğrenciler arasındaki bir
çatışma olarak lanse edilmesine rağmen maalesef eğitim
hakkını elinden almak isteyenlerin, bölücü terör örgütünün propagandasını
yapmak ve Ege Üniversitesinde burayı bir üs olarak kullanmak isteyenlerin
menfur saldırısı olduğu gayet açık ve nettir.
Aslında üniversitelerdeki bu bölücü baskıların giderek
arttığını ve özellikle de bu yapılanmayla birlikte
açıkçası üniversite koridorlarının terör örgütü
sloganlarıyla dolu olduğunu... Bu konuda çadır kurmak suretiyle
orada terör örgütünün posterlerinin ve flamalarının konulduğu
bir Ege Üniversitesi oldu. Türkiyenin birçok üniversitesinde maalesef böyle
yapılanmalar var. Böyle yapılanmalara karşı üniversite
rektörleri ile emniyet zamanında tedbir almıyor, bir denge
politikası gütmek suretiyle bu yapılanmanın meşruiyetini
sağlamaya çalışıyorlar.
Gençlik üzerinde oynanan oyun
açıktır. Bu gençlik üzerinde oynanan oyunla açıkçası toplumu
birbirine kışkırtmak isteyen, gençliğin heba edilmesini
sağlamak isteyen kirli ve pis bir tuzak var. Ülkücü hareket, milliyetçi
hareket, vatanseverler bu tuzağa hiçbir zaman düşmedi; sadece ve
sadece eğitim görmek, okula gitmek istiyorlar. Ne hazindir ki Fırat
Yılmaz Çakıroğlu tehdit altında olmasına rağmen
böyle bir organize hareket karşısında emniyet tedbir
almamış, üniversite rektörlüğü tedbir almamıştır.
Eğer bir üniversite rektörü çocuklarına, öğrencilerine sahip
çıkamıyorsa, böylesine bir gerilimli ortam varken eğer emniyet
tedbir almıyorsa burada ciddi bir provokasyon olduğu gayet açık
ve nettir. Soruyorum ben size, bu emniyet bizi dinler, izler, peki, orada böyle
bir yapılanmanın organizasyonu konusunda hiç mi bilgi almadı? Bu
rektör ne yapar? Neden böyle bir yapılanmaya izin verir? Neden bu güvenlik
tedbirlerinin alınmasına ilişkin açıkçası
girişimlerde bulunmaz? Maalesef, Türkiyenin birçok ilinde böyle bir
yapılanma karşısında rektörlük ve emniyet, gençleri,
açıkçası, bir tuzağa düşürecek şekilde,
çatıştıracak şekilde bir zemin hazırlamaktadır.
Üniversitelerin bölücü terör örgütü
yuvası olmasına göz yuman ve çocuklarımızı
koruyamayan
Fırat Yılmaz Çakıroğlunun hesabını
kim verecek? Bunlar, bu kardeşimiz yoldan geçerken birileriyle kavga etmedi.
Ondan iki gün önce zaten gerilim vardı. Okula gittiği zaman,
Herhangi bir sorun yok, okula gidebilirsiniz. dendi. Okula gitti,
imzasını attı, saldırıya
uğradı. Saldıranlardan birinin kantinde olduğunu gördü,
oraya gitti, orada bıçaklandı. Bıçaklandıktan sonra kanlar
içinde yerde yatarken maalesef, bu ambulans, gelen ambulanslar, ilk ambulans
onu almadı, ondan sonraki ambulansların geç gelmesinden dolayı
kan kaybından öldü.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Hem
rektörlüğün hem de emniyetin böyle bir olayın meydana gelmesi
konusunda önemli zafiyetleri ve sorumlulukları olduğu
açıktır.
Ben, tekrar Fırat Yımaz
Çakıroğluna Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum,
başımız sağ olsun.
Hepinize saygılarımı arz
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
Erzincan ilinin sorunları hakkında söz isteyen Erzincan Milletvekili
Muharrem Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Erzincan ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Erzincanın
sorunlarını dile getirmek için gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben Erzincan daralıyor, Erzincan halkı
bunaldı; esnafın, köylünün, işçinin, memurun hâli perişan,
gençler işsiz. diyorum, defalarca gündeme getiriyorum, önerilerimi
sunuyorum, çözüm yollarını gösteriyorum, araştıralım
diyorum, Niye yapmıyorsunuz? diye
soruyorum, duvardan ses çıkıyor ama Erzincanı sözde çok
sevenlerden maalesef ses çıkmıyor. Erzincanın kaderi
birilerinin dudakları arasına sıkışmış
durumda. Yazık oluyor Erzincana gerçekten.
Seçim zamanları Erzincanlı
olanlar, Erzincanı çok
sevdiğini söyleyenler ne yazık ki Erzincana en büyük zararı
vermiştir, vermeye devam ediyorlar.
Her şeyden önce Erzincanda yapılan bölgecilik Erzincanı
iyice kutuplaştırdı. Hem bölgecilik yapılıyor hem de
başka ilden gelip Erzincana yerleşen vatandaşlar
Erzincanlı kabul edilmiyor, ayrıştırılıyor. Ama o
kadar çelişki yaşıyorlar ki, hem bölgecilik yapıyorlar hem
de kendi bölgelerine en büyük
zararı yine kendileri veriyorlar ve dört yıl boyunca da vermeye devam
edecekler.
Nefretleri öylesine
yükselmiş ki, amirlere Kapı kapı dolaşın, baskı
yapın. diye talimat veriyorlar, seçilmiş kişiyi de yok etmek
için bütün kurumlara emirler
yağdırıyorlar. Tüm
devlet kurumlarını AKPye oy isteyin. diye baskı yapıp çalıştıracaksın,
bir belediye başkanının kardeşi belediye seçimlerinde
sırf Hayırlı olsun. demeye geldi
diye 30 Martta sürgünü yapılıyor, başka kuruma gönderiliyor. Erzincana
ayda yılda bir geliyorlar ama tüm kaderini bunlar belirliyorlar. Erzincan parsellenmiş, kim nerede ne
iş yapacak, kararı yalnızca bunlar veriyorlar. Hangi kuruma
hangi müdür atanacak, hangi yönetici atanacak, hiç liyakat önemli değil,
önemli olan onların verdiği karar. İstediğiniz kaymakamı,
valiyi atıyorlar ama vali Belediye seçimlerini kaybettirdi. diye
görevden alıyorlar, kaymakamı İlçe başkanının
sözünü dinlemedi. diye sürdürüyorlar. Spor kulüpleri üzerinde oyun oynuyorlar.
Erzincanspor, siz iktidara gelmeden önce neredeyse Birinci Lige çıkacaktı,
şu anda spor tarihinin sayfalarında yerini aldı.
Sözde Erzincanı çok seviyorsunuz.
Köy muhtarlarını toplayıp Oy vermezseniz hizmet yok. diye
tehdit savuruyorlar, sonunda kalkıp Ayrımcılık
yapmıyoruz. diyorlar. 800
metre asfaltı döktürmeyeceksiniz, Biz güçlüyüz. diyeceksiniz, hava
atacaksınız ama ayrımcılığın en
büyüğünü yapacaksınız.
Ey halkım, Erzincandaki
vatandaşlarım; on iki buçuk yıldır Erzincanı yöneten
kim? Dört yıldır milletvekiliyim, on sekiz yıl doktorluk
yaptım, bir gün ayrım yapmadım, ayrımcılık yapanı
da kınıyorum. Erzincan için çok şey yapmak istedik, her konuda
tekliflerimizi verdik, işte bu Erzincanı sözde çok sevenler yüzüne
bile dönüp bakmadılar. Erzincanı çok sevenler Erzincanın
kalkınması için bir çivi bile çakmadılar. Tek sanayi
kuruluşu olan şeker fabrikasını kapatmaya kalktılar,
hastaneyi yok ettiler, adliyeleri kapatmaya kalktılar, köylere hizmet
götürmemek için ikinci dilim parayı göndermediler. Tarım,
hayvancılık biterken bir tek bakıp izlediler. Meralar yüzünden
Şavaklılar neredeyse birbirine düşecekti. Kemaliyenin
Yayladamı-Aslanoba-Dolunay grup yolu 12 kilometre. Her seçim öncesi Bu
yol yapılacak. diye söz verildi. 17 bin kilometre duble yol
yaptık. diye övünenler 12 kilometre yolu yapmada tıkanıp kaldılar.
İş talepleri ya da diğer taleplerle gelenlere karşı
Bıktık artık bu Erzincanlılardan. diyenleri siz
tanıyorsunuz.
Buradan siz Erzincanlı
hemşehrilerime seslenmek istiyorum: Artık gerçekleri görme
zamanı geldi. Hedefleri Erzincana hizmet etmek falan değil, gücü
ellerinde tutsunlar yeter. Erzincanda değil başka yerlerde büyük
işleri var, önemli makamlarda, önemli mevkilerdeler. Erzincan
umurlarında bile değil. Çok söz verdiler, hiçbirini tutmadılar.
Örneğin Ersevenler Mahallesine her seçimden önce
Tapularınızı vereceğiz. diye söz verip oyları
aldıktan sonra verdiler mi? Vermediler. Yine seçim gelecek, yine söz
verecekler, yine tutmayacaklar.
Değerli hemşehrilerim,
Erzincanı düşünüyorsanız, eğer Erzincanın
kalkınmasını istiyorsanız,
eğer Erzincan bu darboğazdan çıksın istiyorsanız
yapacağınız şey belli. On iki yıldır bir şey
yapmayanlar bu saatten sonra hiçbir şey yapmayacaklar, bol söz verip yine
kandıracaklar. Sizin inançlarınızı kullanarak, sizi Bak
biz güçlüyüz. diyerek, sizi Her şey
onun elinde. diyerek, sizi
Yüzyılın projelerini yapanlar. diyerek, sizi on iki
yıldır iktidarda oldukları hâlde Erzincana şunları
şunları yapacağız.
diye tehdit edenlere oy
vermeyeceğinizi biliyorsunuz.
Biz
dört yıldır canla başla
sizin yanınızda olduk, sizin için hizmet verdik, emrinizde
olduk. Kendi menfaatlerimiz için değil sizin menfaatleriniz için
çalışmaya çalıştık. Yaprak gibi oradan oraya
savrulanlardan olmadık. Kendimizi değil hep sizin
sorunlarınızı gündeme getirdik. Bir de şunu sormak
istiyorum: Seçilmek için bu kadar para
harcayanlara bu değirmeni nereden bulduklarını bir
sorarsanız çok memnun olurum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
Denizli iline yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekili Mehmet Yüksele aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Yüksel.
3.- Denizli Milletvekili Mehmet
Yükselin, Denizli iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi,
yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Denizli ilimize yapılan
yatırımlarla ilgili 2002 yılında 3 Kasımdan itibaren
iktidara gelen AK PARTİ devrim niteliğindeki düzenlemeleri hayata
geçirdi ve milletimizin desteğiyle tarih sayfasında yerini alacak.
Bizler de Denizli ilimizi güçlendirecek düzenlemeler hayata geçirdik ve
milletimizin desteğiyle de bugünlere kadar geldik.
Değerli
arkadaşlarımız, Denizli, sanayisiyle, tarımıyla,
ticaretiyle, turizmiyle ünlü olan bir ilimiz ve bu sektörlerde de elinden
geldiği kadar Türkiyede ilkleri
başaran, ilkleri yapan bir ilimiz.
Tarımda en
önemli konunun sulama olduğuna, tarımda en önemli konunun da üretim
olduğuna baktığımız zaman verimliliğin
artabilmesi, üretimin kalitesinin artabilmesi için de mutlaka sulamanın da
kaliteli olması gerekir. Yıllarca vahşi sulamayı biz
doğru bir yöntem olarak kullandık, doğru olduğunu bilerek
kullandık ama vahşi sulama sonrasında toprakların gerçek
minerallerinin, madenlerinin yok olduğunu,
çoraklaştığını gördük. Şu anda, Hükûmetimiz,
Tarım Bakanlığı vasıtasıyla, DSİ
vasıtasıyla ciddi bir şekilde sulama işinin kapalı
sisteme, basınçlı sisteme dönüşebilmesi için ciddi destekler
vermektedir. Bilhassa sulama birliklerimize yüzde 80lere varan destekler
vermektedir.
Bunun yanında, Denizli, şu
anda, Türkiyede pompajla sulanan pek çok illerdeki elektrik paralarından
dolayı tarım kesiminin girdi maliyetlerini artıran bu önemli
girdi konusunu bir nebze olsun çözmüş bulunmaktadır ve
Türkiyeye örnek bir iş
yapmıştır; Cindere Barajından, uzun, 5 bin metreden
fazlası 3 tane ayrı tünel olan ve toplam uzunluğu 15 kilometre
olan bir kanaletle, tam 32 beldeyi ve 11 hektarı aşan bir alanı
yeni sistemle cazibeyle sulamaya kavuşturmuştur. Bu yöntemle de
pompajla sulamadaki maliyetleri düşürmüş, cazibeyle sulamayla da
tarım kesimindeki çiftçilerimizin girdi maliyetlerini
düşürmüşlerdir.
Bunun yanında, yine, tarımda
sulanamayan arazilerin de bulunduğunu görüyoruz, sulanamayan
topraklarımızın olduğunu da biliyoruz. Yani bunlara biz
kıraç araziler diyoruz. Kıraç arazilerin de değerlenebilmesi
için Tarım Bakanlığı bir seferberlik
başlatmıştır. O da alternatif ürünlerdir. 1999
yılında tütüne kota getirildiği dönemden itibaren alternatif
ürün olarak ilk gündeme gelen kekik ürünüdür. Şu anda kekik ürününde
Türkiyede ihracatın yüzde 70i Denizliden desteklenmekte, Denizliden
toplanmaktadır.
Bunun yanında, şu günlerde
yine Denizlide Tarım İl Müdürlüğümüz marifetiyle ilçelerimizde,
kaymakamlıklarımızda, muhtarlarımızla, ziraat
odası başkanlarımızla toplantılar yapıyoruz. Her
ilçemizin toprak deseninde, her ilçemizin sulanabilen ve sulanamayan
arazilerinin ve kıraç arazilerinin değerlenebilmesi için de orada
hangi alternatif ürünün değerlenebileceğini tespit etmeye
çalışıyoruz. Bu anlamda da çiftçilerimizi yönlendirmeye
çalışıyoruz. Şu anda, kekikten sonra ada çayı ve
lavanta bitkisini tespit etmiş bulunmaktayız. Bunun yanında,
badem ve ceviz ağacının dikimiyle de ciddi bir gelir elde etmeye
ve ürün desenini de çeşitlendirmeye doğru gitmekteyiz.
Evet, seracılık konusunda
jeotermal kaynağın olmasından dolayı ciddi bir gelir
kaynağı sağlayan Denizli sanayicisi, iş adamları,
çiftçilerimiz, köylülerimiz ortak bir çalışma sonrasında
jeotermalle birlikte seracılığın yanında bir de bu
çorak topraklarda, kıraç arazilerde, suyun gelmediği yerlerde
Örnek
veriyorum, lavanta bitkisi tam on beş yıl dayanabilen ve on beş
yıl ürün verebilen bir bitki. Kilosu nereden baksanız bugün için -ihracat
direkt gidiyor- 6-7 liraya satılıyor. Dolayısıyla,
artık sadece tek ürün bazında kalmamak gerekir ve mutlaka ürün
çeşitlendirmesi yapmak zorundayız.
Bu arada, doğayla baş
başa olan, doğayla karşı karşıya olan tarım
kesiminin, TARSİM dediğimiz tarım sigortası konusunda da
ciddi gelişmeler vardır. 2005 yılında çıkan bir
yasayla ve 2006 yılında uygulamaya geçilen TARSİM (tarım
sigortası) konusu da tarım kesimindeki çiftçilerimiz için önemli bir
durumdur çünkü afetin, selin, dolunun, donun ne zaman geleceği belli
değil. Dolayısıyla mutlaka bunlara Allahın verdiği
aklı kullanarak bu tedbirleri almak zorundayız. Önemli olan ürünün,
alın terinin değerlendirilmesidir. Bu noktada üzerimize ne
düşerse bunu yapmaya hazırız.
Denizliye yapılan
yatırımları anlatacaktım ama tarımda kaldık. Daha
pek çok konuda, sanayide, sağlık kesiminde önemli
yatırımlarımız var.
Ben yine de bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
V.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ege Üniversitesinde meydana gelen olaylarda
hayatını kaybeden Fırat Yılmaz Çakıroğluna
Allahtan rahmet, ailesine başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ege
Üniversitesinde çıkan olaylarda hayatını kaybeden öğrenci
Fırat Yılmaz Çakıroğluna Allahtan rahmet diliyorum.
Ailesine, yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan istifa tezkeresi
vardır, okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Adana
Milletvekili Ali Küçükaydının İçişleri Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/237)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
23.02.2015 tarihi itibariyle
İçişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini takdirlerinize arz
ederim.
Ali
Küçükaydın
Adana
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge var, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin, taşeron işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1224)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği üzere, 2002 yılında AKP Hükûmeti
tarafından 4857 sayılı İş Kanununda yapılan
değişiklikle kamu ve özel sektörde "taşeron işçi
çalıştırılması" yasal olarak düzenlenmiştir.
Ancak, özel sektörün yanı sıra, merkezî ve yerel idarelere ait
işyerlerinde çalıştırılan taşeron işçilerin
açtığı davalarda verilmiş pek çok mahkeme kararları
mevcuttur. Giderek sayılarıyla birlikte sorunları da artan
taşeron işçilerinin öncelikle iş güvencesi olmak üzere, mali ve
sosyal hakları ile çalışma koşullarına, işçi
sağlığı ve güvenliğine dair sorunlarının
tespiti ve alınacak önlemlerin saptanması için Anayasanın
98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederim. 20.11.2012
1) Abdullah Levent Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy
(Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Emine Ayna
(Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan
(Diyarbakır)
12) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
13) Adil Zozani
(Hakkâri)
14) Esat Canan
(Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora
(Mardin)
19) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik
(Muş)
21) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye'de Haziran
2012 Kamu İhale Kurumu verilerine göre, kamuda 585.788, özel sektörde ise
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 419.466 olmak üzere toplam 1 milyon 5
bin 254 alt işveren işçisi çalışmaktadır.
İş Kanununun
2nci maddesine göre, alt işverene verilecek asıl işin bir
bölümünün "işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden" olması
gerekmektedir. Teknolojik uzmanlık gerektirmediği hâlde
işverenler işçilerin haklarını kısıtlamak ve kimi
yükümlülüklerinden kaçmak için asıl işin bir bölümünü alt
işverene vermektedir.
İşverenlerin
maliyeti düşürmek amacıyla tercih ettiği alt işverene
bağlı taşeron işçiler çalıştıkları
hastanelerde, belediyelerde, kara yollarında, üniversitelerde iş
güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız
çalıştırılmaktadır. Taşeron işçilerin
çoğunluğunun yaptıkları iş, yürüttükleri hizmet, görev
pozisyonu ile uyumlu bulunmamaktadır. Örnek vermek gerekirse, hasta
bakıcı, röntgen mütehassısı olmalarına rağmen temizlik
elemanı pozisyonunda gösterilmekteler. Bunların yanı sıra,
taşeron işçiler bir yıl dolmadan yapılan giriş
çıkışları, uzun çalışma süreleri, düşük
ücret ve yıllık ücretli izin kullanamama, sosyal ve sendikal haklar
bakımından sorun yaşamaktadır.
2008
yılında kamu işverenlerini kanunda yer alan yükümlülüklerden
muaf tutan bir düzenleme yapılmasına rağmen Yargıtay kamu
için farklı bir uygulamaya gidilmesinin muvazaayı
kaldırmadığına karar vermektedir.
Son yıllarda özellikle
hastanelerde, belediyelerde, üniversitelerde yıllarca
çalışıp kapının önüne konulan taşeron
işçiler, açtıkları binlerce dava sonucu ya işe iade
kararı almakta ya da o iş yerinin kadrolu işçisi işten
atılmış gibi; işe girişinden
çıkarıldığı tarihe kadar olan kıdem, ihbar
tazminatları ile izin hakları; alacakları hesaplanarak ödenmesi
istenmektedir.
Yargıtay kararlarında, bir
iş yerinde taşeron işçi çalıştırılabilmesi
için işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle
uzmanlık gerektiren işler
şartının birlikte bulunması gerektiğine dikkat
çekilmektedir. Kamu kurumlarının taşeron işçilerin hak ve
alacaklarından, toplu iş sözleşmesinden doğan
yükümlülüklerinden taşeron işverenle birlikte sorumlu olduğunun
altı çizilmekte, asıl işverenin (örneğin kamu hastanesi)
işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak
çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları
kısıtlanamaz veya daha önce o iş yerinde
çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi
kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren
ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul
edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren
asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler.
İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle
uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş
bölünerek alt işverenlere verilemez." denilmektedir. Muvazaalı
işlem olduğu anlaşılırsa, alt işverenin
işçilerinin o iş yerinde çalışmaya
başladıkları tarihten itibaren asıl işverenin
işçisi olarak sayılacağı ve haklarının buna göre
hesaplanacağı hüküm altına alınmış
olmaktadır. Ancak, Yargıtayın kararları ne kamuda ne de
özel sektörde uygulanmamaktadır. Yargıtay kararlarının
uygulanmaması nedeniyle, taşeron işçileri öncelikle ücret ve
sosyal haklar, izin, tazminat, fazla çalışma ücreti, güvenceli
çalışma, işçi sağlığı ve güvenliği,
toplu sözleşme hakları bakımından hak kaybına
uğramaktadır. Yargıtay kararları uyarınca taşeron
işçilerin hak kayıplarının giderilmesi için yeni bir yasal
düzenlenmeye ihtiyaç duyulduğu açıktır.
Giderek sayıları ve
sorunları artan taşeron işçilerin sorunlarının tespit
edilmesi, alınacak önlemlerin saptanması ve Meclis denetim
çalışmaları bakımından büyük önem
taşımaktadır.
2.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin, çocuk emeği sömürüsünün boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1225)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çocuk emeği sömürüsünün
boyutlarının tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin
saptanması için Anayasanın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederim. 20/11/2012
1) Abdullah Levent Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18 ) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
2006 TÜİK verilerine göre, Türkiye
genelinde 6-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 16 milyon 264 bindir.
Bu yaş grubundaki çocukların yüzde 60,9'u kentsel, yüzde 39,1'i
kırsal yerlerde bulunmaktadır. Bu çocukların yüzde 84,7'si bir
okula devam ederken, yüzde 15,3'ü okula devam etmemektedir. Okula devam etmeyen
çocukların yüzde 58,8'ini kız çocukları
oluşturmaktadır. 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin
çocuktan yüzde 5,9'u (958 bin kişi) çalışmaktadır. Türkiye
genelinde 6-17 yaş grubunda çalışan çocukların yüzde
47,7'si kentsel, yüzde 52,4'ü kırsal yerlerde yaşamaktadır.
Çocuk işçilerin yüzde 66'sını erkek, yüzde 34'ünü kız
çocukları oluşturmakta ve yüzde 68,5'i öğrenimine devam
etmemektedir. Çalışan çocukların yüzde maaş veya yevmiye
dahi verilmemektedir.
Sözü edilen rakamlar bile
başlı başına dehşet vericidir fakat daha da kötü
olanı gerçek rakamların araştırmada geçen rakamlardan daha
yüksek olmasıdır. Hepimizin bildiği gibi, çocuk işçilerin
birçoğu tezgâhtarlık, işportacılık, ayakkabı
boyacılığı, çöp-kâğıt
toplayıcılığı ve benzeri işlerde
çalıştırılmakta. Bu yüzden bu gibi işlerde denetleme
şansı az olduğundan gerçek rakamların verili
rakamların çok üstünde olduğu başka bir gerçek.
Çocuk emeği sömürüsünün temelinde
kapitalizmin azami kâr sağlama amacı vardır. Bu duruma en iyi
örnek sistemin çocuk işçiliğinin önlenmesi noktasında
çıkarttığı yasalar ve imzalanan kimi uluslararası
anlaşmalardır. Bugün Türkiye'de çıraklık eğitimiyle
ilgili kurumlar ve Çıraklık Yasası gibi yasalar varsa bu zaten
bir olgu olarak çıraklığın yani çocuk işçiliğinin
devlet tarafından kabul edildiğini hatta sistemin bir parçası
olarak formüle edildiğini gösterir.
Herhangi bir yasayla çocuk
emeğinin sömürülmesinin engellenmesi noktasında bazı
adımlar atılsa da bunlar hayatta karşılığı
olmayan adımlardır. Türkiye'nin ILO gibi uluslararası
kuruluşlarla imzalamış olduğu birçok anlaşma
vardır fakat, yapılan bu anlaşmalar her ne kadar çocukların
çalıştırılmasının engellenmesine ilişkin
maddeler içerse de işlev bakımından çok bir şey ifade
etmemektedir. Bunun sebebi ise özellikle Türkiye gibi ülkelerde küçük ve orta
ölçekli işletmelerin yaygınlığı, denetime tabi
işletmelerin azlığı, denetimlerin sağlıklı
yapılmaması ve bu durumu engellemede işlev görebilecek sendikal
örgütlenmenin zayıf olmasıdır.
AKP Hükûmeti, meslek liselerinde ilkel
koşullarda eğitim yapılır, sanat okullarının
iş içinde iş yaparak eğitim almasının hiçbir fiziki
koşulu yok iken, Hükûmet, patronlara öğrenci başına 5 bin lira
ödenek vermek için kolları sıvamıştır. Organize Sanayi
Bölgelerinde (OSB) açılacak özel meslek liselerine öğrenci
başına para verilmesi yasalaşmıştır. Buna göre
OSB'lerde kurulacak özel mesleki ve teknik eğitim okullarında
öğrenim gören her bir öğrenci için öğrencinin devlete
maliyetinin 1,5 katına kadar ödeme yapılacak. Bilgi veren yetkililer,
meslek ve teknik liselerde okuyan bir öğrencinin devlete maliyetinin 3 bin
300 TL olduğunu ifade ediyor. Buna göre OSB'lerde kurulacak okullar için
öğrenci başına yaklaşık 5 bin TL ödenecek.
Siyasi iktidar eğitime de ticaret
mantığıyla bakmakta, âdeta, eğitimi üzerinden atarak
tamamen piyasanın insafına bırakmaktadır. Böylece yoksul
aile çocuklarının okuyamayacağı koşullar
yaratılıyor. Daha önceki mevzuatta çalışan işçinin
yüzde 10u ancak meslek liselerinden stajyer olarak
çalıştırılabilirken, son değişiklikle bu
sınırsız hâle getirilmiş durumdadır. Patronlar
istedikleri sayıda meslek lisesinde okuyan öğrenciyi
fabrikalarında stajyer adı altında sömürebilecekler.
Çocuk emeği sömürüsünün önlenmesi
için öncelikle çıraklık eğitimi ve Çıraklık
Yasasının yeniden düzenlenmesinin yanı sıra, hürriyetin
kısıtlanması dâhil caydırıcı cezai
yaptırımlar etkili olabilir. Çocuk emeği sömürüsünün
boyutlarının tespiti ve ortadan kaldırılması için
alınacak önlemlerin saptanması Meclis denetim
çalışmaları bakımından büyük önem
taşımaktadır.
3.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiyede çocuk hakları
ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1226)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de çocuk hakları
ihlallerinin kategorik olarak veri tabanının oluşturulması
için çalışmaların yürütülmesi, evrensel sözleşmelere uyumlu
olarak Türkiye yasalarında ve Anayasada yapılması gereken uyum çalışmalarının
tespit edilmesi ve çocuklara yönelik hak ihlallerinin ortaya konularak önleme
mekanizmalarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe Özeti:
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Günü olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip
olduğu; eğitim, sağlık, barınma; fiziksel, psikolojik
veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini
kapsayan bir mücadele günü olarak dünyaca kabul edilmektedir.
Birleşmiş Milletler, genişletilmiş BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi'ni 20 Kasım 1989 yılında kabul etmiştir ve
Türkiye dâhil 193 ülke sözleşmeye taraf bulunmaktadır. Çocuk
haklarının korunması ve çocuklara yönelik hak ihlalleriyle
mücadeleyi görev olarak taraf ülkelere yükleyen sözleşmelerde taraf ülke
olan Türkiye çocuk hak ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı
ülkelerden biridir.
BM Çocuk Hakları Komitesi
Türkiye'ye ilişkin veriler üzerinden hazırlanan sonuç gözlemlerinde,
aile içi şiddetten eğitime erişim hakkına dair yaşanan
sorunlara kadar bir dizi sorunu ortaya koyarak eksiklikler üzerinden önerilerine
sunduğu raporu Ekim 2012 ayında yayınlamıştır.
Komite ayrımcılık yapmama ilkesinin Lozan Barış
Antlaşması'nda kapsanmayan azınlıklara ait çocuklar,
özellikle Kürt; engelli çocuklar, kızlar; mülteciler ve
sığınmacı çocuklar için ve onların doğu ve
güneydoğu bölgelerinde, kırsal kesimlerde özellikle yeterli
sağlık ve eğitime erişimlerine ilişkin tam olarak
uygulanmadığı konusunda kaygılarını dile
getirmiştir. Türkiye'de çocuk haklarına dair verilere
bakıldığında, en son güncel verinin 2006 yılına
ait olduğu çocuk emeği istatistiki bilgilere göre çocuk
işçiliği 1 milyona ulaşmıştır. 2012'de
İstanbul'da 440 ilköğretim öğrencisiyle yapılan bir
araştırmaya göre ise son bir yılda çocukların yüzde 67,9'u
duygusal şiddet, yüzde 63'ü fiziksel şiddet, yüzde 74,3'ü ise ihmal
edilmeyle karşılaşmıştır. Göç Vakfının
farklı kategorilerde 2012 yılı ilk on ayında çocuk
hakları ihlalleri raporunda, 68 çocuğun gözaltına
alındığı ya da tutuklandığı, cinsel
istismar, şiddet, erken yaşta zorla evlendirmeyi içeren çocuğun
korunma hakkının ihlaline yönelik 276 vaka olduğu
belirtilmektedir.
Türkiye, Lozan
Antlaşması'nı gerekçe göstererek Birleşmiş Milletler
(BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalarken çocukların
eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini
kullanma haklarını içeren 17, 29 ve 30uncu maddelerine koyduğu çekince hâlen
korunmaktadır. Kürt çocuklarının ana dilde eğitim
hakkını engellemek için konulan bu çekince, devletin ana dilde
eğitim ve kamusal hizmetlerde ana dilini kullanmaya yönelik temel hakları
engelleyen tavrının bir devamıdır. Kürt çocukları,
iktidarların çözümsüzlük yaklaşımlarından kaynaklı
çatışmalı ve şiddet ortamında psikolojik ve fiziksel
şiddete yoğun olarak maruz kalmaktadır. Sadece AKP iktidarı
döneminde 183 çocuk güvenlik güçleri tarafından öldürülmüştür.
TMKyla, tüm muhalif kesimlerin "terörist" ilan edildiği kanunla
çocuklar hâlâ çok uzun senelerce cezalandırılarak cezaevlerine
konulmaktadır.
Türkiye, Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeye Ek Bireysel Başvuru Protokolü'nü onaylamalıdır.
Paris İlkelerine uygun, bağımsız, çocuklar tarafından
ulaşılabilir ve etkili bir mekanizmanın oluşturulması,
çocuk haklarının anayasal güvence altına alınarak özellikle
çocuğa yönelik şiddetin bir an önce suç kapsamına alınması
sağlanmalıdır. Pozantı Cezaevinde yaşanan tecavüz
vakasında da gözler önüne serildiği gibi, devlet sorumluluğunda
olan çocuklar en ağır hak ihlallerine maruz kalmaktadır.
Cezaevlerindeki ve tüm kamu kurumlarında çocukların durumları
sivil toplum örgütlerinin gözlemlerine açılması önemli bir adım
olacaktır. En büyük eksiklik olan çocuklara dair veri eksikliğinin
giderilmesi, çocuk ve kadınlara yönelik yetersiz olan
sığınma evlerinin artırılarak şiddetle mücadelede
kapsamlı politikalar oluşturulmalıdır.
Bu bağlamda Türkiye'de çocuk
hakları ihlallerinin kategorik olarak veri tabanının
oluşturulması için çalışmaların yürütülmesi, evrensel
sözleşmelere uyumlu olarak Türkiye yasalarında ve Anayasada
yapılması gereken uyum çalışmalarının tespit
edilmesi ve çocuklara yönelik hak ihlallerinin ortaya konularak önleme
mekanizmalarının araştırılması amacıyla bir
araştırma komisyonunun kurulmasını önermekteyiz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
C) Duyurular
Başkanlıkça, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu
komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin 2 Mart 2015 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak
müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Ç) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Sırbistan Ulusal Meclisi
Kadın Parlamenter Ağı tarafından Avrupa Güvenlik ve
İş Birliği Teşkilatı Sırbistan Misyonu iş birliğiyle
2-3 Mart 2015 tarihlerinde Sırbistanın başkenti Belgradda
düzenlenecek olan Güneydoğu Avrupa Kadın Parlamenterler
Konferansına katılım sağlanmasına ilişkin
tezkeresi (3/1704)
17 Şubat 2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Sırbistan Ulusal Meclisi Kadın
Parlamenter Ağı tarafından Avrupa Güvenlik ve İş
Birliği Teşkilatı Sırbistan Misyonu iş birliğiyle
2-3 Mart 2015 tarihlerinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da
"Güneydoğu Avrupa Kadın Parlamenterler Konferansı"
düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Şimdikinde
arayacağım efendim, ikinci bir oylama var.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 9-20 Mart 2015 tarihleri arasında
Amerika Birleşik Devletleri New Yorkta Birleşmiş Milletler
Genel Merkezinde gerçekleştirilecek toplantılara katılması
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 16/2/2015
tarihli ve 92 sayılı Kararıyla kabul edilen Kadına Yönelik
Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun 4 üyesinden oluşan heyetin 7-11
Mart 2015 tarihlerinde bu toplantılara katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1705)
23/2/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun dört üyesinin 09-20 Mart 2015 tarihleri arasında Amerika
Birleşik Devletleri New York'ta Birleşmiş Milletler Genel
Merkezinde gerçekleştirilecek toplantılara katılma talebinin
kabulü ve söz konusu talebin Genel Kurulun onayına sunulması TBMM
Başkanlık Divanının 16/02/2015 tarihli ve 92
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Buna göre, anılan
Başkanlık Divanı Kararı doğrultusunda bu Karara konu
adı geçen Komisyonun 7 ila 11 Mart
2015 tarihlerinde aşağıda isimleri belirtilen 4 kişilik
heyetle söz konusu toplantılara katılması hususu Genel Kurulun
onayına sunulur.
Ayşe Nur
Bahçekapılı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Liste:
1) Komisyon Başkanı
İstanbul Milletvekili Alev Dedegil
2) Komisyon Başkan Vekili Kütahya
Milletvekili Vural Kavuncu
3) Komisyon Sözcüsü Kahramanmaraş
Milletvekili Sevde Bayazıt Kaçar
4) Komisyon Üyesi İzmir
Milletvekili Hülya Güven
BAŞKAN Evet,
oylarınıza sunacağım
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Ben karar yeter
sayısı arayacağımı söyledim zaten Sayın Akar.
Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.38
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlık tezkeresi üzerinde
yapılan oylamada karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi üzerinde yapılan ikinci oylamada
da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 12/2/2015 tarihinde Van Milletvekili Özdal
Üçer ve arkadaşları tarafından, 9/10/2014 tarihinde Gaziantep
ili Şahinbey ilçesinde çıkan eylemler esnasında omzundan, bacağından
ve kalçasından almış olduğu mermiler veya saçmalar
nedeniyle belden aşağısı felç olan doğuştan
işitme ve konuşma engelli Şehriban Sertkalın durumunun
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1507 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 24
Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
24/2/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24/2/2015
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
HDP Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Şubat 2015 tarihinde Van
Milletvekili Özdal Üçer ve arkadaşları tarafından verilen (1507
sıra no.lu), "9/10/2014 tarihinde Gaziantep ili Şahinbey
ilçesinde çıkan eylemler esnasında omuzundan, bacağından ve
kalçasından almış olduğu mermiler veya saçmalar nedeniyle
belden aşağısı felç olan, doğuştan işitme ve
konuşma engelli Şehriban Sertkalın durumunun
araştırılması" amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 24/2/2015 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Üçer. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) Önergemiz hakkında
grup önerimiz lehinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
bugün yaşıyor olan bütün yurttaşlarımızı, şu
andan itibaren doğacak, gelecekte yaşayacak bütün
yurttaşlarımızın bütün yaşamını etkileyecek
bir torba yasanın görüşüldüğü bu süreçte çok önemli bir konuya
dikkat çekmek üzere bu önergeyi indirmiş bulunmaktayız.
İç güvenlik yasa
tasarısıyla Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda güvenlik güçlerinin
yetkilerini artıran, onların keyfî davranışlarını
destekleyen ve onların keyfî davranışları sonucunda
yapmış oldukları infazlar, yaralamalar, işkenceler
sonucunda cezasız kalmalarını sağlayacak antidemokratik,
vicdanları sızlatacak nitelikteki düzenlemenin derhâl geri
çekilmesinin bir kanıtı olarak ben bu ibretlik olayı aktarmak
istiyorum: 9 Ekim 2014 tarihinde Gaziantep ili Şahinbey ilçesinde
çıkan ya da halkın sergilemiş olduğu demokratik tepkilere
polis güçlerinin, güvenlik güçlerinin gayriinsani, gayrivicdani müdahaleleri
sonucunda yaşanan ölümlerden sorumlu tuttukları bir gencin hikâyesini
anlatmak istiyorum.
Polis tutanaklarında
savcılığa rapor düzenlenmiş ve bütün olayların
sorumlusu olarak gösterilmiş bu genç, vücudunun değişik
yerlerinden yaralanmış, şu an ömür boyu felç kalma tehlikesiyle
ameliyat olduğu hastanede iyileşmeyi beklemektedir. Tabii, polis
raporunda, yapılan çalışma sonucu, polis raporunda geçen
ibarelerle belli fiziki özelliklerini tanımlayarak, bu genç
kızın eylemleri yönlendirdiğini, bir
dan(x)
yaptığını, bu eylemler sürecinde slogan
attığını, bu sloganları atarken polis güçleri
tarafından veyahut da kim olduğu belirsiz kişiler
tarafından vurulduğu ve savcılığa bu kişinin
yargılanması, tutuklanması, cezalandırılması
talebiyle bir fezleke düzenlenmiş durumda.
Evet, Slogan atıyor. diye
vurdukları, yaraladıkları genç kız, 18 yaşında ve
10uncu sınıf öğrencisi ve daha da vahim olan bir durum var:
Slogan attığı gerekçesiyle tutuklamaya teşebbüs ettikleri,
kaldırıldığı hastanede gidip hastane yetkililerini,
doktorları, hemşireleri, sağlık
çalışanlarını baskılayarak Bu kişi bir
teröristtir, buna insani muamele göstermeyin. diyerek o kızın
haftalarca hastanede bakımsız kalmasına neden olmuşlar ve
nihayetinde bu genç kız, tedavi görmesi gereken hastanede yeterli tedavi
göremediği, ameliyat edilmediği için yatak hastalığına
yakalanmış. Yatak hastalığına yakalanmak, tıp
dünyasında çok iyi bilinen bir şeydir ki
bakımsızlığın temel ispatıdır. Evet, bir genç vurulmuş, yasal
mermisiyle birileri bu genci vurmuş, yaralamış; hastaneye
kaldırılmış, hastanede, tedavi edilmemesi için, ölüme terk
edilmesi için baskılar yapılmış ve bunun hakkında
fezlekeler düzenlenmiş ve bu kişi, kamuoyuna terörist olarak lanse
edilmiş.
Şimdi, çok iyi ve dikkatle
dinlemenizi istediğim bir konuyu dile getireceğim: Okulda tahtaya ismini yazan ve o
yazdığı yazı yanında resim çektiren bu genç kız,
Şehriban Sertkal. Şu anki hâli: Babası, hastanede koridorda
tekerlekli sandalyeyle felçli hâlde dolaştırıyor. Bu genç
kız hastanede tedavi görmedi; bu genç kız, paramiliter güçler, derin
devlet güçleri tarafından vuruldu ve terörist ilan edildi slogan
attığı gerekçesiyle ama bir gerçek var ki, Türkiye'nin hazin
gerçekliğinin resmidir; bu 10uncu sınıf öğrencisi genç
kız sağır ve dilsiz. Daha
ne söyleyeyim? Slogan atıyor, terörist ilan ediliyor, slogan
attığı gerekçesiyle vuruluyor ve hastaneye gidiliyor, hastanede
bu genç kıza bakılmaması konusunda baskı
yapılıyor ve kamuoyuna medya aracılığıyla bu
kızın terörist olduğu lanse ediliyor ama gerçekte bu kız,
sağır ve dilsiz.
Peki, bunu vuranlar nerede? Böylesi gençleri katledenler
nerede, onlar hakkında kim fezleke düzenleyecek, onları kim
yargılayacak? Antepte elinde palalarla, silahlarla gezen, medyaya boy boy
resim çektirenleri kim yargılayacak? Polis panzerlerine binip
insanları tarayanları kim yargılayacak? Çıkıp polis panzerleri üzerinde İnsanları
katlettik. sevinciyle bayrakları dalgalandıranlar ne kadar bu
bayrağın manevi değerlerine sahip çıkıyor olmuş
olacak?
Arkadaşlar, sözün bittiği
noktadayız. AKP iktidarı, kendi iktidarını koruyabilmek
için çıkıp halkın karşısına vaatler verebilecek
bir durumda değil çünkü on iki yıllık Hükûmet tecrübesi, bu
halkın ilk seçimde ona bir tavır geliştirmesini sağlayacak
niteliktedir. İşte, sandıklarda baskı kurabilmek, toplumu
şiddetle bastırabilmek ve kendi saltanatı için, toplumu
baskılamak için iç güvenlik yasası çıkarılıyor. Bu iç
güvenlik yasalarında nice
Bu yasalara dayanarak, nice karanlık
güçler, devlet adına devletin silahını kullanarak bu gençlerin,
bu çocukların annelerinin, babalarının ödemiş olduğu
vergilerle alınmış silahları, panzerleri kullanarak
çocukları katledecekler. Belki, Şehriban, Kürt olmasaydı bugün
Türkiyede yer yerinden oynayacaktı.
Şehriban, Kürttü; eğer
sağır ve dilsiz olmasaydı, Kürtçe konuşuyor olacaktı.
Eğer sağır ve dilsiz olmasaydı bugün Havar, havar, havar!
diye bağırıyor olacaktı ama Şehriban, sağır
ve dilsiz, hastanede tedavi ediliyor. Umuyoruz ki Şehriban iyileşir.
Umuyoruz ki hiçbir genç, hiçbir çocuk Şehribanın
yaşamış olduğu kaderi yaşamaz.
Bu yasalar, bu tür
katliamları, bu tür cinayetleri, bu tür infazları çoğaltacak
niteliktedir. Yetmedi mi binlerce, on binlerce faili meçhul cinayet? Yetmedi mi
yüzlerce çocuğun katledilmesi? Yetmedi mi binlerce ananın yüreğinin
yanması?
Bugün eğer
AKP, bu kanunu geri çekmezse, bu yasayı çıkarırsa insanlara tek
bir çare kalacaktır, o da dünyadaki en temel haklardan biri, meşru
müdafaa hakkı. Devletin terörüne karşı, halkın kendini
savunmaktan başka hiçbir alternatifi kalmayacaktır. Sizin
çıkaracağınız yasa, iç gerginliğe, iç
çatışmalara hatta iç savaşa neden olabilecek niteliktedir.
İşte, bizler de böylesi
çocuklarımız vurulurken, gençlerimiz katledilirken sessiz
kalmayacağız, kayıtsız kalmayacağız ve ne
gerekiyorsa yapacağız.
Saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Isparta Milletvekili Recep Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özel.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
9 Ekim 2014
tarihinde Gaziantep ilinin Şahinbey ilçesinde eylemler ve gösteriler
sırasında Şehriban Sertkal isminde bir kardeşimizin, bir
vatandaşımızın, polisin birtakım yanlış
tutumuyla yaralandığı, bu kişinin yürüme, konuşma
engelli olduğu yönünde bir beyan var. Evet, öncelikle bu kardeşimize
biz geçmiş olsun deriz. Bu olayla ilgili olarak kimin bir suçu, kabahati
varsa da cezasını sonuna kadar çekmesi, hepimizin ortak
dileğidir ama kimlikler üzerinden Eğer bu, bir Kürt olmasaydı
yer yerinde oynar. gibi kelimeler de, cümleleri de burada kabul etmemiz mümkün
değil. Biz acılarımızı kimlikler üzerinden mi paylaşacağız?
Bir Türk yaralandığında çok fazla acı duyup bir Kürt
yaralandığında ya da bir yabancı, bir Müslüman olmayan,
daha doğrusu, hiçbir dine mensup olmayan ateist biri bile yaralansa acı
duymayacak mıyız? Acılarımız da bir olmalı,
sevinçlerimiz de bir olmalı. Kimlikler üzerinden böyle birtakım
çıkarsamalar, Siyaseten ben ne kazanabilirim., hem o kişinin,
yaralanan bu işin mağdurlarına yapılacak en büyük
haksızlık oluyor hem işin gerçeğini, hakikati görme
noktasında gözümüze perde çekiyor. Lütfen, kimlikler üzerinden biz bunu
yapmayalım deriz.
Ayrıca, burada, gelip, bir devlet
teröründen bahsedilmesinin de bu kürsüde yapılmamasını arzu
ederiz. Devlet terör yapmaz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Yapılan nedir?
RECEP ÖZEL (Devamla) Devlet,
birtakım yasa dışı eylemlere karşı meşru
şiddet uygulayabilir
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Yapılanı, o zaman, izah edin Sayın Hatip.
RECEP ÖZEL (Devamla)
ama bu
meşru şiddetin de hukuk kurallarıyla bir denetimi vardır,
kanunlarla denetimi vardır. Meşru şiddetin dışına
devlet çıkarsa, o noktada hukuk kuralları yine hukuk içerisinde
işler. Biz, devlet terörüne karşı, burada, bir halkın
isyanı noktasında, meşru müdafaa hakkımızı
kullanacağız. ifadesinin özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden söylenmesini
de yadırgadığımızı burada beyan etmek istiyorum.
Şimdi, böyle bir olay
yaşanmış. Bununla ilgili olarak idari soruşturma devam
etmekte, adli soruşturma devam etmekte. Eğer adli soruşturma
içerisinde bir hata, bir yanlış, delillerin değerlendirilmesi
noktasında bir kusur var ise, bunun denetimi yine yargı içerisinde
mevcuttur. Yargının yapmış olduğu bir işleme
gelip, bizim, burada, yasama organı olarak Doğru
yaptınız., Yanlış yaptınız., Şurada hata
yaptınız. deme şansımız, imkânımız maalesef
yok.
Üç erkin bağımsızlığından
bahsediyoruz. Bizim, burada, Anayasanın 138inci maddesinde Yasama
Meclisinde devam eden bir soruşturmayla ilgili olarak soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz, Meclis araştırma komisyonu kurulamaz.
diye Anayasanın amir hükmü var. Eğer yargı mercisi burada bir
yanlış, hata yapıyorsa, yine yargı mercisi içerisinde onun
bir denetimi vardır, o denetim içerisinde bunun neticelenmesi gerekir.
Bunun tek şüphelisi olarak bu
kardeşimizin -Şehriban Sertkalın- fezlekelerde geçtiği
noktasında cidden bir hata varsa da yine o kendi sistemi içerisinde
düzeltilebilir, düzeltilmelidir.
Bizim amacımız,
isteğimiz, bu olaylarda kimin kusuru, kabahati varsa sonuna kadar ceza
alsın, hiçbir olay kapanmasın, örtbas edilmesin ama kimseyi de,
devletin resmî güvenlik güçlerini de, töhmet altında bırakacak
söylemleri de bırakalım. Maddi gerçek neticeye ulaşsın,
kesin hüküm karşımıza çıksın, ondan sonra,
diyeceğimizi burada diyebilme şansımız olabilir diyorum.
Bugünkü gündemimiz belli
olduğundan dolayı bu araştırma teklifine maalesef
katılamıyoruz, katılamamakla birlikte maddî gerçeğin de bir
an önce ortaya çıkması ortak dileğimiz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Biz de Şehriban Sertkal
vatandaşımıza acil şifalar dileyip Allah
yardımcısı olsun diyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, az evvelki hatip, benim etnik kimlik üzerinden, bu olay üzerinden
siyasi rant sağlamaya dönük bir çaba içerisinde olduğumu belirten bir
beyanda bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Üçer.
İki dakika söz veriyorum
sataşma nedeniyle.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Isparta Milletvekili
Recep Özelin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Değerli
arkadaşlar, az evvelki hatip, benim, bu konuyu dile getirirken, etnik
kimlik üzerinden siyasi rant sağlamaya dönük bir çaba içerisinde
olduğumu ima eden söylemde bulundu. Bunun böyle
olmadığını bizi gerçek yaşamda bilenler bilir. Biz,
Kürt olsun, Türk olsun, Laz olsun, Çerkez olsun, Ermeni olsun, Arap olsun,
Süryani olsun, dünyada kim olursa olsun, hangi milletten, hangi dilden olursa
olsun herkesin temel hak ve hürriyetlerini savunur ve onların
eşitliği ilkesini benimseriz. Sadece insanlar değil, doğada
birlikte yaşadığımız bütün canlılarla birlikte de
ekolojik bir yaşamı savunan bir düşünceye sahibiz.
Bu olay, Türkiyede çözülmemiş
Kürt sorunundan kaynaklı, devlet güçlerinin Kürtlere düşmanca
yaklaşımının bir sonucudur. Bunu ifade etmeye
çalışıyoruz. Evet, terör, vurmak, öldürmekse, bu Şehriban
kızımızı vuranlar terördür. Bu, devletin görevlisi de olsa,
valisi de olsa, kaymakamı da olsa, kim olursa olsun, polisi de olsa,
öğretmeni de olsa, doktoru da olsa. Terör nedir? Amaçsız bir şekilde
veya amaçlı bir şekilde, hiçbir insani değeri gözetmeksizin
insanların canına, malına zarar vermektir. İşte,
katledilen çocuklar, devlet terörünün kurbanıdır. Eğer devlet,
bu ithamdan arınmak istiyorsa, derhâl bütün çocuk katillerini, bütün çocuk
tecavüzcülerini yargılayıp cezai müeyyideyi uygulamak
zorundadır. Biz bunu söylüyoruz, bunu söyleyeceğiz.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 12/2/2015 tarihinde Van Milletvekili Özdal Üçer
ve arkadaşları tarafından, 9/10/2014 tarihinde Gaziantep ili
Şahinbey ilçesinde çıkan eylemler esnasında omzundan,
bacağından ve kalçasından almış olduğu mermiler
veya saçmalar nedeniyle belden aşağısı felç olan
doğuştan işitme ve konuşma engelli Şehriban
Sertkalın durumunun araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (1507 sıra no.lu),
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Şeker, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, AKP iktidarları, yaptığı
hataları, neden olduğu kaos ortamlarını ya sehvene
bağlayarak ya da hayali lobilerden, masum vatandaşlardan suçlu
yaratarak kurtulmaya çalışmakla ünlü. Genel Başkanımız
da dâhil olmak üzere insanları sehven ifadeye
çağırırsanız, ÖSYM sehven şifreleme yapar,
atamaları sehven yaparsınız, belediye başkanınız
mahyaya sehven isim yazdırır, Ergenekon davasında, askerî
casusluk davasında hınç için, öç için tutukladığınız
şerefli askerlerin telefonlarına sehven yükleme yaparsınız,
Çanakkale 2015 Ajandasına Erivandaki sözde Soykırım
Anıtının fotoğrafını sehven
yerleştirirsiniz, Türkiye Cumhuriyetinin önüne iddia edilen ifadesini
sehven yazarsınız. Bu sehven listesi böyle devam eder gider.
Despotlaşmada sınır
tanımazsınız, vatandaşı sokağa dökersiniz,
ekonomiyi dibe sürüklersiniz, suçlu olarak değişik değişik
lobiler yaratırsınız, robot lobisi, faiz lobisi, Yahudi lobisi,
borsa lobisi, sermaye lobisi, medya lobisi, aydınlıktan gözleri
kamaşan kan lobisi, karanlığı özleyenler lobisi,
kaybedenler lobisi, huzurdan, barıştan rahatsız olanlar lobisi,
içki lobisi, porno lobisi, patates lobisi, kuru fasulye lobisi, vaiz lobisi,
milletten yüz bulamayanlar lobisi, ananas lobisi, savaş lobisi, terör
lobisi, kaos lobisi gibi maalesef pek çok lobi yaratırsınız.
Cenazesini kaldıracak parası
olmayan insanları, yarattığınız terör örgütünün
kasası ilan edersiniz, şimdi de, doğuştan sağır
ve dilsiz olan 20 yaşındaki Şehriban Sertkalı geçen
Kasım ayında 5 kişinin öldüğü Gaziantepteki Kobani olaylarının
tek şüphelisi ilan ediyorsunuz. El insaf demekten başka bir şey
bulamıyoruz.
Kobani protestolarının
şiddet olaylarına dönüşmesinde en büyük yarayı alan
kentlerden biri maalesef Gaziantep; bunun tek sorumlusu da iktidarın
almış olduğu kararlar. 2 milyondan fazla insanı üstelik de
kontrolsüz, denetimsiz bir şekilde ülkeye yığarsanız domino
etkisiyle yüzlerce sorunu tetiklersiniz; silah, uyuşturucu, organ ve insan
ticaretinin önünü açarsınız, fuhuşun önünü açarsınız,
dilencilerin sayısını artırırsınız,
hastalık ithal edersiniz, terörist ithal edersiniz, kanlı terör
eylemlerini ithal edersiniz. Kurduğunuz kamplarda insanca bir hayat için
gerekli olanakları sağlayamazsanız, gelenler kiralık evlere
hücum eder, ev kiraları 2-3 katına çıkar, kiracı
konumundaki vatandaşlarımız ile Suriyeli kiracılar
arasında düşmanlığı tetiklersiniz; aç kalmamak için üç
kuruşa kayıtsız, sigortasız çalışmaya razı
olan Suriyeli ile işsiz vatandaşınız arasında
düşmanlık ekersiniz. Vatandaşınıza
çıkardığınız zorlukları Suriyeliler iş yeri
açarken çıkarmazsanız, vergi gibi zorunlu ödemeleri
yaptırmazsanız, esnaf ile Suriyeli arasında düşmanlık
ekersiniz. Suriyelileri sadece beyanıyla üniversitelere
yerleştirirseniz üniversite kapısından girmek için senelerce ter
döken öğrenci ile Suriyeli arasında düşmanlık ekersiniz. Üç
beş kuruşluk başlık parasıyla satın alınan
Suriyeli genç kızların ikinci eş olmalarına göz
yumarsanız, Türk kadını ile Suriyeli arasında
düşmanlık ekersiniz. Bu liste uzar gider, yüzlercesini
söyleyebiliriz. Çoğunluğu Alevi vatandaşlarımızdan
oluşan bölgelere Sünni Arap kökenli Suriyelilerin yerleşmesine göz
yumarsanız, Kürt kökenli vatandaşlarımızın
yaşadığı Şanlıurfa ilimize Arap Sünni kökenli
Suriyelilerin yerleşmesinde bir sorun görmezseniz, Suriyeli Türkmen
Alevileri, Sünni Arapların yerleştirildiği kamplara
gönderirseniz, buralarda yaşanan gerginliklere de mâni
olamazsınız. Kıvılcımı kocaman bir yangına
dönüştürecek öngörüsüzlüklerdir bunlar. Bunu nereye bağlarsanız
bağlayın, hangi lobiye bağlarsanız bağlayın, bunlar
hiçbir yere sığmaz.
Değerli arkadaşlar, 6-7 Ekim
olaylarında Türkiye çok ciddi bir sınavdan geçti, çok ciddi olaylar
yaşandı, 40a yakın vatandaşımız
hayatını kaybetti.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) 51; 51.
MEHMET ŞEKER (Devamla)
Bunları araştırmak lazım değerli arkadaşlar.
Niçin oluyor, niçin bunlar bu ülkede yaşandı, niçin bu kadar insan
hayatını kaybetti, bunları mutlaka araştırmamız
lazım. Hep söyledik, Türkiye'de hepsinin üstü örtüldü bugüne kadar. Çok
kıymetli çalışmalar oldu bugüne kadar ve bu kıymetli
çalışmalar da maalesef değerlendirilmedi. Başlayalım
bir tarafından; faili meçhul cinayetlerin bu ülkede hep üstü örtüldü.
Değerli arkadaşlar, hiçbir
vatandaş, bu ülkede faili meçhul cinayet işleyemez. Eğer bunu
işlerse, devletin içinde ve birilerinin koruduğu kişiler, bu
işi yapabilir, vatandaşın faili meçhul cinayet işleme lüksü
yoktur ama maalesef, Türkiye'de toplumsal olayların, 12 Eylül öncesi 1
Mayıs 1977 olaylarının, Maraş olaylarının, Çorum,
Sivas olaylarının ve pek çok faili meçhul cinayetin üstü örtülerek
toplumdan gizlenmişti.
Bugün geldiğimiz noktada da
aynı şeyleri yaşıyoruz. Balyoz, Ergenekon davası
adı altında, pek çok insan mağdur edildi. Sonuçta ne oldu?
Efendim, paralel örgüt bunu yaptı.
dediniz. Gezi olayları yaşandı, dediniz ki: Bir faiz
lobisi var, onlar bunu gerçekleştiriyor. Biz de öneri verdik, gelin,
bunları ortaya çıkaralım, kimmiş bu paralel, faiz lobisi,
bu işleri organize edenler, insanları birbirlerine düşürenler,
Kürt-Türk diye ayıranlar, Alevi-Sünni diye ayıranlar kimlerse ortaya
çıkaralım, halkın karşısına çıkaralım,
gerekli cezaları verelim, toplumun önünde de onları mahkûm edelim.
Maalesef, bu işlere hiçbir zaman gelmediniz değerli arkadaşlar
ve 6-7 Ekim olayları da Türkiyenin yine öngörüsüzlüğünden oldu.
Siz, eğer IŞİD terör
örgütünü desteklerseniz, IŞİD terör örgütü de Kobanideki Kürt
vatandaşlara, bu tarafta oturan Kürtlerin akrabalarına
saldırırsa buradaki insanlarla ilgili ciddi bir sorun
olacağını öngörmeniz lazımdı, maalesef bunu
yapmadınız.
6-7 Ekim olaylarında karanlık
kalan pek çok şey var. Devlet büyüklerimiz de hep şunları söylediler:
Bir üst akıl var, birileri bu işi yapıyor. Evet, yapıyor,
yıllardır söylüyoruz. Bu ülkede paralel yapı var mı, yok mu? Var. Ne zamandan beri var? 1952den
beri var. Ne oldu 1952den sonra? Türkiye, NATOya girdi; Türkiyenin
bürokrasisine, siyasetine, Türkiyenin bütün kurumlarına, maalesef, bu
yerleştirildi. Bu paralel yapıya, buna -peki girdiyse-
karşı o günden beri hiçbir iktidar bir cephe almayı
düşünmedi. Maalesef, iktidarlar bunları kullanmayı düşündü.
Ben, işte, işlerimi yoluna koyayım, bir sonraki seçimde daha
başarılı olayım, rakiplerimi ekarte edeyim.
Mantığıyla, maalesef, bu yapılara kimse müdahil
olmadı.
Bugün geldiğimiz noktada da 6-7
Ekim olaylarında bunlar yaşandı. Bundan sonra tarih hangisi
olursa olsun, bunlar tekrar yaşanacak. Niçin yaşanacak? Bütün
iktidarların öngörüsüzlüğünden dolayı yaşanıyor
değerli arkadaşlar. Bunları çözmemiz lazım. Eğer bu
ülkede faili meçhul cinayetleri çözseydiniz, 1 Mayıs 1977nin faillerini
bulsaydık, Sivas ve Çorumda yaşanan katliamı, yaşanan toplumsal
olayları çözebilseydik, 1990lı yıllarda işlenen faili
meçhul cinayetlerin faillerini bulup kanun önüne çıkarabilseydik, bugün bu
6-7 Ekim olmayacaktı, bundan sonra da olmasının önü
kapatılmış olacaktı ama maalesef, biz ne yaptık? 12
Eylülle hesaplaşıyoruz diye Kenan Evreni yatağında
yargıladık, generallik rütbesini erliğe düşürdük.
Bunların hepsi hikâye, korumasıyla Kenan Evren meydanda. Kimse kusura
bakmasın, 12 Eylülün getirdiği bütün yasalar bu Parlamento
çatısı altında hâlâ duruyor, 12 Eylülün getirdiği bütün
kurumlar maalesef hâlâ yaşıyor. Peki, biz neyle
hesaplaşıyoruz? Şahıslarla hesaplaşıyoruz.
Şahıslarla hesaplaşarak hiçbir yere varamayız.
Evet, bu ülkede paralel yapıyla
Paralel yapının olduğunu hep söyledik. Nedir? 1952den beri,
NATOya Türkiye girdikten sonra bu ülkenin yapısına, bürokrasisine,
siyasetine, her yerine bir organizasyon yerleşti. Bunu nasıl ekarte
edeceğiz? El ele ekarte edeceğiz. Yarın başka çocuklar
ölmesin diye, kimse hayatını kaybetmesin diye bu yapıyı ortaya
çıkarmamız lazım; varsanız biz hazırız. 6-7 Ekim
olaylarının failleri ortaya çıksın. dediğimizde de
önerimiz vardı, reddedildi. Bunlarla, faili meçhul cinayetlerle ilgili
önerimiz vardı, reddedildi. Bu Meclisin en önemli komisyonlarından
birisi olan Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunun bu
konuda raporu var, onu da getirmediniz iki sene bitti, bizim de
milletvekilliğimiz bitiyor; sadece duyduklarımızla, kendi
kafamızda kalanlarla yetineceğiz. Bunlar doğru değil
arkadaşlar.
Ülkenin demokrasisi için, insan hak ve
özgürlükleri için, geleceğimiz için, kim suçluysa kanun
karşısına çıkarılması lazım, kimin
parmağı varsa yargılanması lazım; bunu yapmazsak
başarılı olamayız, gelecekte 6-7 Ekim olaylarını
tekrar yaşarız.
Hepinize saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
9 Ekim 2014 tarihinde, henüz yirmi
yaşında, hayatının baharında genç bir kız
kardeşimiz, Gaziantep Şehitkâmil ilçesinde Kobani eylemleri
sırasında yaralanmıştır. Tabii, kendisinin aynı
zamanda işitme engelli olması ve konuşamaması,
acıyı daha da dramatik hâle getiriyor. Kendisine geçmiş olsun
diyoruz, Allah şifasını versin.
Bu arada, mağdurlarımız
arasında ayrım yapmak doğru değil. Netice itibarıyla
her birey, Türk vatandaşıdır, kardeşimizdir; vicdani,
insani ve ahlaki olarak olaya bakmak durumundayız.
Demin de belirttiğim üzere,
konuşma ve işitme engelli bir insan yaralanıyor. Bu olaya siyasi
bakmak doğru değildir. Maddi gerçek ortaya çıkmalı,
eğer hazırlık tahkikatında hukuksuzluk varsa bu hukuksuzluklar
giderilmeli, yargılama sürecinde bir hukuksuzluk varsa bu hukuksuzluklar
giderilmeli. Gerek adli yönden gerek idari yönden tahkikat takip edilmeli.
Mağdureye hukuki yardımda bulunulmalı. Süreç nereye varırsa
varsın, kimin dahli varsa, kimin kusuru varsa tetkik edilsin ve takip
edilsin. Bizler, insan olarak olaya bu şekilde bakmak durumundayız.
Diğer taraftan, siyasi olarak da bu olayı takip etmeliyiz. Bu manada,
grup önerisinin gündeme gelmesini de bir vicdani görev olarak kabul ediyorum.
Bu grup önerisini anlamlı buluyorum, bu grup önerisini vicdani buluyorum,
ahlaki buluyorum. Grup önerisiyle konuyu Meclise taşıyan Van
Milletvekili Sayın Özdal Üçere de teşekkür ediyorum.
Gündemimiz bellidir. Gündemimiz belli
olduğundan dolayı grup önerisini Genel Kurulun takdirlerine sunuyor,
hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Karar yeter sayısı isteyeceğiz Başkanım
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama talebimiz var efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yoklama varsa tamam.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
İnce, Sayın Özcan, Sayın Şeker, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Moroğlu, Sayın
Ediboğlu, Sayın Toptaş, Sayın Öner, Sayın Ören,
Sayın Güven, Sayın Loğoğlu, Sayın Tayan, Sayın
Demiröz, Sayın Türeli, Sayın Düzgün, Sayın Işık,
Sayın Haberal.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 12/2/2015 tarihinde Van Milletvekili Özdal
Üçer ve arkadaşları tarafından, 9/10/2014 tarihinde Gaziantep
ili Şahinbey ilçesinde çıkan eylemler esnasında omzundan,
bacağından ve kalçasından almış olduğu mermiler
veya saçmalar nedeniyle belden aşağısı felç olan
doğuştan işitme ve konuşma engelli Şehriban
Sertkalın durumunun araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (1507 sıra no.lu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir. Kabul edilmemiştir, düzeltiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ok yaydan çıktı ya, Başkan.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Kaplan
ya. Yani yanlışlık olmaz mı, hata olmaz mı? Bir hata,
düzelttik yani. Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi
Ve herkesin gözü önünde yani.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Neyse
BAŞKAN Hiç kimse Kabul
edilmiştir. diye kaldırmadı üstelik.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, kamera görüntülerini inceleyelim, Kabul
edilmiştir. dediniz.
BAŞKAN Efendim?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Kabul edilmiştir. dediniz, biz içeride duyduk; kamera görüntülerini
inceleyelim.
BAŞKAN Evet, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, 24/2/2015 tarih ve 4902 sayıyla Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, millî
menfaatlerimizi ve millî onur ve haysiyetimizi içinde barındıran,
Türkiye Cumhuriyeti toprakları statüsünde kabul edilen vatan toprağı
Süleyman Şah Türbesi ile Saygı Karakolunun
boşaltılması suretiyle geri çekilmesi hususunda Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
24/2/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24
Şubat 2015 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
24 Şubat 2015 tarih, 4902
sayıyla TBMM Başkanlığına verilen, İzmir
Milletvekili ve MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural'ın, millî
menfaatlerimizi ve millî onur ve haysiyetimizi içinde barındıran,
Türkiye Cumhuriyeti toprakları statüsünde kabul edilen vatan
toprağı Süleyman Şah Türbesi ile Saygı Karakolunun boşaltılması
suretiyle geri çekilmesi hususunda verdiğimiz genel görüşme
açılması önergemizin 24/2/2015 Salı günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen, Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birkaç gündür kamuoyunu meşgul eden
ve gerçekten kamuoyunun bilgilenmeye ihtiyaç duyduğu bir hususu genel
görüşme konusu olarak Meclis Genel Kuruluna getirmek üzere bir grup
önerisi verdik.
Değerli AKP milletvekilleri, vatan
neresidir, ne ifade eder; önce bunu bir sorgulayarak sözlerime başlamak
istiyorum. Hiç düşündünüz mü değerli arkadaşlar, bu millet için
bu vatan, candan, canandan bile aziz bilinen ve uğruna can verilen
topraklar, hafızasında taşıdığı,
hatırasında yaşattığı her yerdir. Bu yüzden,
göğsünü gere gere Ben Müslüman Türküm, Müslüman Türk
evladıyım. diyen herkes der ki: Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne
Türkistan / Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan. Sizler Olmasa da
olur, işimi yürüttüğüm, gemimi yüzdürdüğüm her yer uygundur.
diyebilirsiniz ama Müslüman Türk milleti için vatansız olunmaz,
vatansız kalınmaz, vatanın yoksa ibadetin bile kabul olunmaz.
Aziz milletimiz bu yüzden asırlardır semaya ellerini açarak hep
şöyle dua etmiş ve demiştir ki: Allahım beni vatansız
bırakma, Allahım devletime, milletime zeval verme.
Değerli milletvekilleri, AKP
Hükûmetinin talimatlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı
unsurlar bir gece operasyonuyla Suriyede yer alan ve Türk toprağı
olduğu 1921 Ankara Antlaşmasının 9uncu maddesiyle teyit
edilen, asker bulundurma ve bayrak çekme hakkının olduğu
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu doksan dört yıl sonra
IŞİDe terk edilmiştir. Dönerken de türbe ve karakol yerle bir
edilmiştir. Hemen yeri gelmişken sorayım: Bu kürsüden defalarca
cami, türbe istismarı yapan kimdi? Camileri, türbeleri
yıktınız, yaktınız. diyen kimdi? Senin şu
yaptığına bak ey AKP, ecdadın yaptığı
türbeyi yıkma emrini verirken hiç Allahtan korkmadın mı, hiç
vicdanın sızlamadı mı?
Lozanı bile tartışmaya
açan AKP Hükûmeti, bu ricat operasyonu ile Lozanın kazanımlarından
fersah fersah ülkeyi geriye götürmüştür. Bir asırdır
mağlubiyet yüzü görmeyen Türk milleti, ne acıdır ki 26
Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruzdan beri ilk kez geri
çekilmiştir, ilk defa vatan kabul ettiği toprakları
kaybetmiştir. Çekilmiş de ne olmuştur? Ecdat yadigârı
emanetler, Türkiyeye 200 metre uzaklıktaki PKKnın
uzantısı PYDnin kontrolündeki Eşme köyüne defnedilmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin tapusu olan Lozan Anlaşmasının Türkiye
Cumhuriyetine tanıdığı haklardan vazgeçilerek PYDnin
insafına kalınmıştır. Göz göre göre aziz vatan
toprağından vazgeçilmiştir, millete sorulmadan, milletin
onayı alınmadan. Millî güvenliğimiz ve millî
kazanımlarımız yok sayılmıştır. Millî
onurumuz ayaklar altına alınmıştır.
Soruyorum ey
AKPli milletvekilleri: Orta Doğuda bizden habersiz yaprak bile
kımıldamaz. diyen kimdi? Hükûmetimizle beraber Türkiye hem Orta
Doğuda hem de dünyada oyun kurucu hâline geldi. diye böbürlenen kimdi?
Genel Başkanını dünya lideri olarak ilan eden kimdi? Süleyman
Şah Türbesine yönelik bir tehdit olursa gereği
yapılacaktır. Bu topraklarda yapılacak bir saldırı,
Türkiyeye yapılmış bir saldırı olarak kabul
edilecektir. diyen kimdi? Oradaki askerimizin güvenliği için her türlü
tedbir alınacaktır, her adım atılacaktır. diyen
kimdi? Şamdaki Emevi Camiinde namaz kılacağız,
Selahaddin Eyyubinin kabri başında Fatiha okuyacağız,
Bilâli Habeşînin türbesinde dua edeceğiz. diyen kimdi? Kim olacak?
Başta Erdoğan, onun genel sekreteri Davutoğlu, kahraman Türk
Silahlı Kuvvetlerinin içinde başka paşa kalmamış gibi
Genelkurmay Başkanı yapılan kendine özel paşa. Ülke
bekası açısından âdeta Bermuda şeytan üçgeni.
Bırakın bölgede oyun kurmayı, oyunda küresel ve bölgesel
güçlerin, en acısı da besleyip büyüttüğü, sonra da iş
tuttuğu terör örgütünden yediği dayak neticesinde, oyun kuruculuktan
mezar nakliyeciliğine soyunmuş, kimseler görmeden, gecenin
karanlığında ecdat yadigârı Süleyman Şah Türbesini
IŞİDe terk ederek izine dönmüştür. Bunu Hükûmetlerinin
başarısı gibi göstermeye çalışan AKPye diyorum ki:
Kabadayılık gösterini Türk milletinin evlatlarına değil,
devlet, millet düşmanlarına yapabiliyorsan, Ecdat yadigârı
türbenin tek taşına zarar gelirse tüm Suriyeyi başınıza
yıkarım. diyebiliyorsan ve dediğini yaptırabiliyorsan
işte o zaman devletsin.
İstismarına yeltendiğin
Osmanlı işte bunu yapıyordu. Yoksa senin gibi zoru, tehdidi
görünce atasının mezarını kapıp başka yere
taşımıyordu. Tek bir gerçek var burada: Bunun adı
ricattır, toprak kaybetmektir, bulunduğu yerden bayrak indirmektir.
Üç saatte Şama ineriz.
diyordunuz, üç buçuk saatte 37 kilometre ötede, önde PKKnın Suriyedeki
uzantısı PYDnin kılavuzluğunda, ancak Süleyman Şah
Türbesine kadar gidebildiniz ve bulduğunuz çözüm, kutsal emanetleri alıp
gizlice sıvışmak oldu.
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Aynen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
Yarın, güvenliği tehlikede diye, Kıbrısı, savunmak
yerine Konyaya mı taşıyacaksınız, merak ediyoruz.
Sizin kahramanlıktan, mertlikten,
erkeklikten anladığınız nedir ey AKP? Erkekliğin onda
dokuzu kaçmaktır. mı diyorsunuz? Daha fazla bu millete utanç
yaşatmayın. Hükûmet bu rezalete savunma getirirken Efendim,
askerimizin burnu kanamadı, emanetler alındı, gelindi, orada
bırakmadık. diyor. 1 şehit var, Allah rahmet eylesin.
Askerimizin burnunun kanamaması ayrıca teselli konumuz.
Anlaşılıyor ki sizin için vatan toprağının bir
önemi yok. Yarın bu ülke, Allah muhafaza, bölünürse diyecekler ki: Orada
tarihî eserlerimiz vardı, kamu binalarımız vardı, birtakım
maddi zenginliklerimiz vardı, aldık geldik, orada bir şey
bırakmadık. Evet, kafa bu! Cumhurbaşkanı da bu,
Başbakanı da bu, gönüllerinin paşaları da bu. Bu millet
kime güvensin, kendini kime emanet etsin?
Askerî ve siyasi gereklilikler bu
millete samimiyetle anlatılmalıdır. Kışlada sorarlar
askere Vatan kimdir? Asker de Anamdır komutanım. der. Özel
Paşam, vatan senin neyin olur, bir söyle bakalım. Sayın
Genelkurmay Başkanına bir sözüm var: Kendisine özel paşa,
binlerce askerini şehit eden PKK, Suriyede ilerlerken, askerinin önünden
giderken ne hissettin? Cudide, Gabarda, Tendürekte şehit edilen ve
Vatan benim anamdır. diyen Mehmetçiklerimiz aklına geldi mi ve
biraz yüzün kızardı mı? Bu nasıl bir zillettir, bu
nasıl bir aymazlıktır? PKK ile Mehmetçiki aynı güzergâhta
yürütürken şanlı askerimizi emperyalizmin katil sürüsü PKKyla
aynı kefeye koymuş olmadınız mı? Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en önemli rütbesine yakıştı mı bu? Türk Ceza
Kanununda vatana ihanet diye bir hüküm var. Bana söyler misiniz gazi
Meclisin sayın milletvekilleri, vatana ihanet daha nasıl olur? 7
Haziran seçim, inşallah, 8 Haziran da hesap günüdür. Bu hesaptan kaçmak
mümkün değildir. Bu hesap sorulduğunda üç kafadar artık gezici
mezar nakliyecilik şirketi mi kurar, yoksa strateji enstitüsü kurup stratejik
derinlik masalları mı anlatır, onu bilemem ama bu hesabı
tarih önünde vereceksiniz.
Bir de âdeta büyük bir zafer
kazanmış gibi bir fotoğraf veriyorlar basına; ortada, hangi
sularda yüzdüğü bir türlü anlaşılmayan
(x) Ahmet,
sağında kendine özel paşa,
solunda gece yarısı sıvışmayı Meclis
kürsüsünde ballandıra ballandıra anlatan Savunma Bakanı; Allah
muhabbetinizi artırsın. Bu resim bana, tarihte, İstanbulu
İngilizlerin işgalinden sonra Anadoluya bunu bir diplomasi zaferi
gibi sunan Damat Feriti hatırlattı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Damat
Ferit Hükûmeti, bu rezil işgali bir kurtuluş, bir aydınlanma
gibi sunmuş, bu şekilde anlaşılması için de Anadoluya
kafile kafile heyetinasihalar göndermişti. Herhâlde sayın AKP'li
milletvekilleri, bundan sonraki göreviniz bu, hepinize de bu görevinizde
başarılar diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Selma Irmak, Şırnak
Milletvekili.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Konuşmacı Üç kafadar, Bermuda şeytan üçgeni vesaire gibi
aşağılayıcı bir dille grubumuza
sataşmıştır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Damat Ferit
Paşa benzetmesi de yaptı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Damat Ferit Paşa
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, evet, bir sataşma
var ama Hükûmete bir sataşma var Sayın Başkan, gruba bir
sataşma yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Başbakana. Başbakan aynı zamanda bizim Genel
Başkanımız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hükûmet orada oturuyor, Hükûmet söz isteyebilir Sayın
Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, Hükûmet
orada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, zaten Adalet ve Kalkınma Partisi kendi
görüşlerini açıklayacak. Orada benim görüşlerime de cevap
verebilir. Şimdi, ben de hazır kıta bekliyorum. Grup Başkan
Vekilinin her söylediğinin arkasındayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bostancı, sataşma nedeniyle iki dakika söz verdim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Nevzat Bey her zaman
böyle kışkırtıcı bir dille konuşuyor. Herhâlde
siyasette kariyer yapmayı da bunun üzerine kurmak istiyor Dilim ne kadar
keskin olur, ne kadar bir tür sokak diline yakın olur isem MHPde o kadar
ilerlerim. diye. Doğrusu kendisine baktığımda,
kişisel olarak Sayın Oktay Vuralın çok kötü bir kopyası
olma yolunda ilerlediğini görüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, sataşma değil, hakaret ediyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hakaret ediyor, hakaret.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ama böyle bir çizginin, böyle bir
dilin ne MHPye ne buradaki siyasete bir faydası olmaz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sen
yakışıyorsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Erkeklikten bahsederek, Bermuda şeytan üçgeni diyerek devletin tepesinde
bulunan ve oraya meşru yollarla gelmiş olan insanları
aşağılamaya kalkmak, üç kafadar diye, yine, sokaktaki,
sokağa ait, o duvarlara yazılan küfürlere benzer, aynı bağlamdaki
bir dille konuşmak; bu bir siyasi analiz değil, bu doğrudan
doğruya hakaret. Hakarete dayalı
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, bu lisana müdahale etmeyecek misiniz, bu dile müdahale
etmeyecek misiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dinlesene kardeşim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Dinleyecek sözler söylesen dinleyeceğim, hakaret ediyorsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Senin kullandığın dil
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sokak
ağzıyla hakaret ediyorsun. Bir Grup Başkan Vekiline
yakışmaz bu üslup.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Aslında sen konuştuğunda, bu arkadaş konuştuğunda
söz almak istemiyorum çünkü böyle konuşarak kendisine cevap verilmesini ve
bunun üzerinden meşhur olmayı bekliyor ama maalesef konuşmak
durumunda kalıyoruz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Meşhur olmayı bekleyen sensin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Derdi meşhur olmak çünkü siyasete katkı yapmak isteyen insanın
dili böyle olmaz. Böyle bir sokak diliyle, böyle maço bir dille, böylesine
henüz az gelişmişliğin dilinden kurtulamamış,
uluslararası politikanın usundan anlayamayan bir dille
konuşmak olmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yeter,
yeter, hakikaten yeter!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, hakaret ediyor.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, uyarın bu arkadaşınızı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Suriyeyi başına geçirmek, Bermuda şeytan üçgeni diye
Cumhurbaşkanını, Başbakanı kastetmek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Tabii, bunlar aynı zamanda mahkeme konusudur, kendisiyle mahkemelerde de
hesaplaşacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, ne biçim konuşuyor! Niye müdahale etmiyorsunuz
yahu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın
Korkmaz, sataşma nedeniyle
Baştan söylediniz zaten, buyurun.
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada biraz önce bir siyasi
konuşma yapılmadı, tam bir sokak ağzıyla bir
milletvekiline sataşıldı, hakaret edildi. Üzüntüm şudur: Bu
konuşmayı yapan, hakikaten, belki de yüzlerce öğrencisi olan bir
akademisyen. Yani, bu akademisyen beyefendinin öğrencilerine ne
anlattığını, neler söylediğini gerçekten merak
ediyorum, bunun üzerine gideceğim.
Sayın Oktay Vuralın kötü
bir kopyası. dedi. Sayın Oktay Vural Bey bizim son derece
kıymetli Grup Başkan Vekilimizdir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Senin için onur olması lazım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Ben seni
hayatımda hiç ülkücü olarak görmedim. Sen olsa olsa kötü bir türkücü
olursun Sayın Hoca.
ALİM IŞIK (Kütahya) Türkücü
de olamaz, türkücü dediğin adamın güzel bir sesi olur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
Ayrıca, benim öyle şöhret olmak falan gibi bir niyetim yok.
Hocam, sen daha yeni dönemde
milletvekili oldun, benim ikinci dönemim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Tebrik ederim, sen böyle devam edersin zaten!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Sen gelir
gelmez birtakım tribünlere oynayıp bak, oturdun grup başkan
vekilliğine hâlâ devam ediyorsun. Milliyetçi Hareket Partisine gönül
vermiş Nevzat Korkmaz iki dönemdir ülkücü milliyetçi hareket için elinden
gelen her şeyi yapmaya devam ediyor. Bizim öyle şöhret olmak, bizim
öyle bir yerlere oynamak gibi bir düşüncemiz olamaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Beyefendi bir dille konuşanlar da var, sizin gibi konuşmayanlar da
var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bizimle
bir ara beraber yürümüş, ondan sonra ülkücülük taslayarak
ALİM IŞIK (Kütahya)
Satmış, satmış!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
Devlet Beyin zarafetinin bir kısmı da sende olsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
o etiket
üzerinden bir yerlere gelmiş birilerinin şimdi buraya çıkıp
sahibinin sesi sıfatıyla Türk milliyetçilerine, ülkücülerine laf
söylemesi ancak, olsa olsa senin işindir, senin işindir, senin
işindir Hoca.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Ülkücülere değil, sana söyledim, sana. Lafı dağıtma, öyle
hedefi genişletme.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Sana
sadece akademisyen kimliğinle beyefendi konuşmalar yapmanı
tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
Devlet Beyin zarafetinin zekâtı kadar zarafet olsun sende.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi,
hadi, bu laflar sana yeter.
ALİM IŞIK (Kütahya) O bir
sığınmacı, o bir sığınmacı. Şimdi
artık ülkücü falan değil, o şimdi bir
sığınmacı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Türkücü, türkücü o.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 24/2/2015 tarih ve 4902 sayıyla Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, millî
menfaatlerimizi ve millî onur ve haysiyetimizi içinde barındıran,
Türkiye Cumhuriyeti toprakları statüsünde kabul edilen vatan
toprağı Süleyman Şah Türbesi ile Saygı Karakolunun
boşaltılması suretiyle geri çekilmesi hususunda Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Selma Irmak, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın Irmak. (HDP
sıralarından alkışlar)
SELMA IRMAK (Şırnak)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; MHPnin Meclis
gündemine açtığı tartışmasında grubumun görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Süleyman Şah Türbesinin
taşınmasına ilişkin bir operasyonla Türkiye, önünde
gerçekten çok geri tartışmalara yol açan, Türkiyenin dış
politikasını, Orta Doğu politikasını, Suriye politikasını
gözler önüne seren, buradaki iflası ve buradaki dibe vurmayı
aslında gözümüzün önüne seren bir tartışmayı da
başlatmış oldu.
Süleyman Şah Türbesinin
taşınmasını AK PARTİ Hükûmeti ne yazık ki
kamuoyuna büyük bir başarı olarak ifade ediyor ve yapılan
tartışmalar, vatan toprağının
bırakılması ya da vatan toprağının başka bir
yere taşınması, bayrağın dikilmesi, dikilmemesi
üzerinden yürüyor. Bu tartışmanın çok geri bir tartışma
olduğunu düşünüyoruz. Bu tartışma yerine, Türkiye Orta
Doğuda nasıl bir siyaset izliyor, Türkiyenin Suriye politikası
ne kadar başarılıydı ve bu sonuç bize neyi ifade ediyor,
Türkiyenin bundan sonra özellikle güney sınırına ilişkin,
komşularıyla ilişkilerine ilişkin nasıl bir politika
düşünüyor, nasıl bir politika önüne koymuş, asıl
yapılması gereken tartışma budur. Çünkü, önümüzde sadece
Süleyman Şah Türbesiyle ilgili tartışmalar değil, buna
benzer çok tartışmalar da bizleri bekliyor, önümüze
çıkacaktır. Çünkü, biz biliyoruz ki Türkiye, Orta Doğuda ne
yazık ki Neoosmanlıcı politikalarını sürdürme emelini
her seferinde, her fırsatta vurgulamıştır ve bu
politikanın ne kadar desteksiz, ne kadar çağ dışı ne
kadar sonuç almaktan uzak olduğunu da biliyoruz ve bu nedenle de her
seferinde ne yazık ki bir hezimetle ülkemiz karşı
karşıya kalmıştır. İçeriği çok boş,
toplumu geren, toplumu kutuplara ayıran bir tartışmayla ancak
yüz yüze kalmışızdır, yarattığı sonuç budur.
Biz biliyoruz, Suriye politikası
baştan beri -AKPnin uyguladığı politika- yanlış
bir politikaydı, ülkemizi, ülkenin geleceğini, ülkenin gençlerini
belki de savaşa sürükleyebilecek yanlış politikalar bütünü idi.
Savaşa taraf olma ya da taraf olmama, burada yürütülen kirli savaşa
el altından destek verme yöntemlerini biz kamuoyunun gözü önüne çok
defalar sürdük. Burada yürütülen politikada görüyoruz ki, IŞİD'e
destek, MİTin tırları, sınırdan IŞİD
askerlerini geçirme, sınırdan geçirilen IŞİD çete
örgütlerini burada tedavi ettirme, askerî kamplarda eğitim gördürme ve IŞİD
çete mensuplarının ülkemizde ellerini kollarını sallaya
sallaya dolaşmaları gündeme gelmiş ve bunlar defalarca
kamuoyunun gündemine getirilmiş, bu konular tartışma konusu
olmuştur. Ancak, tek bir önlem alınmadığı gibi tek bir
açıklama da yapılmamıştır, defalarca uyarmamıza
rağmen.
IŞİD
insanlığın ortak düşmanıdır, IŞİD
sadece burada var olan halkların ve özelde de Kürtlerin değil,
aslında dünyanın başına bela bir örgüttür ve bugün
Suriyede bir çatışma, bir savaş başlamışsa
IŞİD'in burada başarılı olması hâlinde bu
çatışma ve savaş ülke sınırlarına da
sıçrayacaktır. Bunu partimiz, milletvekillerimiz, örgütlerimiz
defalarca dile getirdiler, bunun tehlikesine işaret ettiler. Ancak,
ısrarla ve inatla burada kazanılacak bir menfaat, buradan,
IŞİD'in kazanması üzerinden kurulacak bir İslam ülkesi ve
bu İslam ülkesine, hayali İslam ülkesine liderlik etme hayali ne
yazık ki işte burada gördüğümüz pek çok
tartışmayı da beraberinde getirdi. Bunları doğuran bu
sebeplerdir, bu politikanın ta kendisidir.
Evet, Güneyde Türkiyenin Kürtlerle
komşu olması, Kürtlerle Türklerin bin yıllarca beraber
yaşamış olması gibi bundan sonra da yaşamaya devam
etmesi, ortak kaderlerini birleştirmiş olmaları ve bundan sonra
da birleştirmeye devam etmeleri her zaman için halkların
yararınadır, halkların çıkarınadır. dedik.
Burada Kürtler tarafından kazanılacak bir mevzi aynı zamanda
Türkiyenin de kazanımıdır. dedik. Kobaninin düşmesi
aynı zamanda Türkiyenin geleceğinin tehlikeye düşmesidir.
dedik. Bugün de bu söylediklerimiz, evet, hayat bulmuştur. Eğer
Kobani kurtarılmamış olsaydı, eğer burada Kürt güçleri
IŞİDi oradan defedip atmamış olsaydı bugün biz
bunları konuşuyor olmazdık, Şah Süleyman Türbesinin
buradan başka bir yere taşınması söz konusu bile
olamazdı.
Burada, biz biliyoruz, Türk
Silahlı Kuvvetleri kazanılan, IŞİDden boşaltılan
bir alana girmiştir, buradaki yerel güçlerle mutlaka bir irtibat hâlinde
bu gerçekleşmiştir ve bu talep, bu istem doğal olabilir, bir
manevi değerdir Şah Süleyman Türbesi, bu türbenin daha güvenlikli bir
yere taşınması ve burada bulunan askerlerin güvenliğinin
sağlanması gerçekleşmiştir. Bu iyi bir şeydir, kötü
bir şey değildir. Bizim de aylarca anlatmaya
çalıştığımız buydu zaten. Kobani düşerse
siz IŞİDe komşu olacaksınız ve IŞİDe
komşu olmanız sizin bir belayı kucağınızda
bulmanız. demektir dedik ancak bu konuda ne yazık ki
karşılaştığımız şey Kobani düştü
düşecek. sevinç naraları, alttan alta IŞİDi destekleme
yöntemleri ve Kürt düşmanlığı üzerine kurulu olan politikanın
uluslararası arenada da sürdürülmesi oldu.
Kürtler
kazanmasın da ne olursa olsun. politikası Türkiyeye her zaman
kaybettirmiştir. Bugün de olan budur. Bundan sonra da eğer bu
politika terk edilmezse olacak olan da budur. Bu nedenle, vatan
toprağı kurtarıldı ya da kurtarılmadı tartışmasından
ziyade, bundan sonra biz dış politikaya ilişkin nasıl bir
yol izleyebiliriz, burada bir yerel güç var ve bu yerel güçle biz nasıl
bir ilişki geliştirebiliriz, nasıl bir politik hat
izleyebiliriz, asıl tartışmamız gereken budur. Bunun
dışındaki tüm tartışmaların bize çok büyük bir
kazanç sağlayacağı kanaatinde değiliz. İşte,
belirtildiği gibi, milliyetçi kimi tartışmalara yol açacak,
belki de kutuplaştırıcı kimi tartışmalara yol
açacak, evet, afaki, suni zafer naralarının atılmasına yol
açacaktır; bunu da toplum yutmayacaktır, nitekim de yutmuyor zaten.
Şimdi, bizim önerimiz, bundan
sonraki süreçte, buradaki PYD güçleri, buradaki Kürtlerle beraber, halklardan
oluşan koalisyon güçleriyle ortak çalışma yürütülmesidir. Burada
insani koridorun açılması ve hızla bu bölgenin
inşasına geçilmesidir, Türkiye'nin burada üzerine düşen görevi
ve sorumluluğu yerine getirmesi konusudur; üzerinde
tartışmamız gereken, belki de karara bağlamamız
gereken şey budur. Bundan sonraki siyaseti bu yönüyle yürütme çabası
olmalıdır.
Evet, buradaki kazanım,
dediğimiz gibi, sınırların Kürtlerden, Süryanilerden,
Ermenilerden, Araplardan, kısacası halklar koalisyonundan ve
halkların ortak, komünal yaşamından ve düşüncesinden
oluşan kanton yapılarının tanınması, ileride
Türkiye'nin de büyük ülke olma, Orta Doğuda lider ülke olma ve en
azından Orta Doğu komşularıyla daha rahat ve daha güçlü bir
ilişki kurmasını beraberinde getirecektir. Bizim buradan ifade
ettiğimiz şey budur.
Evet, bu tartışma
kuşkusuz çok geri bir tartışma, ancak bu tartışmada
bir de cinsiyetçi vurguları da ifade etmek gerekiyor. Erkeklikten
anladığınız bu mu?, Sizin bu
yaptığınız erkeklik mi? ve benzeri cinsiyetçi
kavramların, birbirine karşı kullanılan sözlerin de
buradaki savaş zihniyetiyle, toprak fethetme ya da ganimet alma ya da
toprağı sahiplenme, yani toprak eksenli eril düşüncenin tezahürü
olan eril ve cinsiyetçi kavramların kullanılmasını biz bu
şekilde görüyoruz, karşımızda buluyoruz. Evet, bu zihniyet
böyle bir dili de beraberinde getiriyor, bu vesileyle de kullanılan bu
eril ve cinsiyetçi dili de eleştirdiğimizi ifade etmek istiyoruz.
Bundan sonrası, dediğimiz
gibi, Salih Müslim başta olmak üzere, gelecek olan PYD yetkililerinin ve
diplomatik ilişkilerin daha güçlü sürmesi, IŞİD gibi
belaların engellenmesini de beraberinde getirecektir.
Bu vesileyle de diyoruz ki: Türkiyenin
büyük ülke olması, Kürtlerle ortak geleceğini yeniden kurması,
barış sürecini ve müzakere sürecini hızla olumlu ve gerçekten
toplumun istediği bir neticeye kavuşturması, Türkiyenin de her
anlamda güçlü ve bayrağını her yere dikebilen bir ülke
olmasını beraberinde getirecektir.
Bu anlamıyla da
düşüncelerimizi böyle ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Ne sataşması
Sayın Yılmaz?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yani,
sayın konuşmacı ifadesinde, hatibimizin
konuşmalarından dolayı erkeksi, öteleyici
buna benzer
ifadeler kullandı. Bakarsanız
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yılmaz.
İki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Şırnak Milletvekili Selma Irmakın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sayın hatip konuşmasında, Sayın konuşmacımız
Nevzat Beyin konuşmasıyla ilgili birtakım ifadelerde bulundu.
Süleyman Şah Türbesiyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşünden ziyade, Türk milletinin burada tek yürek olması gerekir.
Ama, şunu bekliyorsa birileri, bugün Hükûmetin yaptığı
gibi, orada Türk vatanını, Türk toprağını terk edip,
oradan Süleyman Şah Türbesini ve naaşını alıp gitmeyi
bir zafer ve başarı olarak göstermeye çalışıyorsa bunu
kabul etmemiz mümkün değildir. Bundan bir sene önce Sayın
Erdoğanın ve Sayın Davutoğlunun ifadeleri vardır.
Sayın Davutoğlu -bugün
Başbakan- o ifadelerinde şunu kullanmıştır: Hiç kimse
gücümüzü sınamasın. Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu
topraklar bir vatan toprağıdır. Ankara neyse, Konya neyse
orası da odur. Tezkere çıkarken Milliyetçi Hareket Partisinin de
tezkereye evet oyu vermesinin en önemli faktörü budur; orada türbemize
yönelik, vatan toprağına yönelik, bayrağına yönelik
olabilecek her türlü operasyonu bertaraf etmektir. Bugün yapılan nedir?
IŞİD terör örgütünün birtakım baskısından, tehdidinden
korkarak, çekinerek zafer narasıyla Süleyman Şah Türbesini, diğer
tarafta bir terör örgütünün kontrolünde olan, PYDnin kontrolünde olan bölgeye
getiriyorsunuz. Kiminle getiriyorsunuz? PYDnin öncülük yaptığı
bir ekiple getiriyorsunuz. Bizim kabul etmediğimiz budur. Türkiyede
cumhuriyet tarihinde ilk defa bir toprak kaybı olmuştur. Biz,
üzerinde durulması gereken konunun bu olduğunu ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİM IŞIK Sayın
Başkan, bu konuyla ilgili 60ıncı maddeye göre kısa bir söz
talebim var.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
(*)Bu sözü hepiniz
hatırlıyorsunuz herhâlde; eden bulur.
Cumhurbaşkanınızın, Başbakanınızın çok
sevdiği bir sözdü bu. Cami yıktınız, türbeleri
kapattınız. diye yıllardır Cumhuriyet Halk Partisine
iftira ediyordunuz. Ne oldu şimdi? Kapattınız Süleyman Şah
Türbesini, tası tarağı topladınız, hatta
yıktınız, bombaladınız. Şamda camiye giderken
evdeki türbeden de oldunuz.
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Aynen.
LEVENT GÖK (Ankara) Bravo Tufan.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi,
bıraktık Şamda namaz kılmayı, arkamıza bakmadan
ordumuzu kaçırttınız. Kendi başınıza da
kaçamadınız ya, yıllardır PKKyla eş değer
tuttuğunuz, düne kadar PKKyla eş değer tuttuğunuz YPGyle,
PYDyle iş birliği yaparak onların kucağında ancak
kaçabildiniz, onların koltuğunun altına girerek ancak
kaçabildiniz. Hatta uluslararası basında konuşuluyor.
Independenttaki Orta Doğu uzmanı açıklamış, Robert Fisk.
IŞİDle de iş birliği yaptığınız
söyleniyor, IŞİDden de icazet almışsınız.
Değerli arkadaşlar, AKPnin
ve onu yönetenlerin kıblesi şaşmıştır,
kıblenizi şaşırttınız. Çırpındıkça
batıyorsunuz, çırpındıkça batıyorsunuz.
İlk düğmeyi yanlış
düğmelemek diye bir şey var, biliyorsunuz. İlk düğmeyi
yanlış düğmelediniz ancak şimdi ortaya çıkıyor
ilk düğmeyi yanlış düğmelediğiniz.
Yemende, Suriyede, İsrailde
büyükelçiliklerimiz var mı? Bir tanesinde büyükelçiliğimiz
kalmadı.
Hatırlıyor musunuz, bundan
dört yıl kadar önce, 2011 yılında, 300 milyon dolar parayı
Libyadaki isyancılara göndermiştiniz, üstelik de uçakla
taşımış, uçak düşer diye de 3 parçaya
bölmüştünüz; gittiği gün oradaki çapulcuların elinde
kalmıştı o paralar. Ne oldu Libya, biliyor musunuz? Dün
basına yansıdı: Libyadaki yeni iktidar İç işlerimize
karışıyor. diye Türk şirketlerini sınır
dışı etme kararı aldı. Yani, ilk düğmeyi
yanlış düğmelediniz. Stratejik ortaklığınız,
stratejik derinliğiniz maalesef, sığ sularda bile boğuldu.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, bunlar oluyor ama bir taraftan Cumhurbaşkanının ayar
verdiği bir basınımız var, iktidarın propaganda
makinesi. Manşetlerine bakıyoruz şimdi, dünkü manşetlerine.
Akşam demiş ki: Dünya
Saygı Duruşunda. Bak, bak, bak, bak!
Güneş demiş ki: Dokuz Saatte
Şah Mat. Kim mat oldu ya dokuz saatte?
Sabah demiş ki: Bayrak inmedi.
Ya, kimi kandırıyorsunuz siz? Amerikadan
aldığınız sahte görüntülerle Bayrak inmedi.
Star demiş ki: Bayrak inmeden
bayrak dikildi. Vay, vay, vay!
Takvim demiş ki: Nefes Kesen
Dokuz Saat.
Nazilerin Propaganda Bakanı
Goebbels bile bugün bu manşetlere şapka çıkarırdı
vallahi. Siz daha iyi bilirsiniz ama hatırlatayım Goebbelsi,
Nazilerin Propaganda Bakanını: Kazanırken propaganda kolaydır.
derdi Nazilerin Propaganda Bakanı. Şapka çıkarttırırsınız
dedim ya, şapka çıkarttırıyorsunuz. Siz kaybederken de
mağlubiyeti zafer olarak satabiliyorsunuz, onun propagandasını
bile yapabiliyorsunuz. Herhâlde bahsettiğiniz ustalık dönemi bu
olsa gerek: Kaybederken propaganda yapabilmek.
Toprağımız
orada duruyor. diyorsunuz. Ya, dünyada bütün topraklar yerinde duruyor, zaten
toprak bir yere gitmiyor ki! Bir yere mi gidiyor toprak? Rumeli nerede, yerinde
durmuyor mu Rumeli? Rumeli de yerinde. (CHP sıralarından
alkışlar) Ahmet Paşa demiş ki
Ahmet Paşa diyorum
çünkü Osmanlıda isimleriyle anılırdı. Ahmet Paşa,
önceki Hariciye Nazırı, şimdiki Başvezir, Veziriazam:
Bizim için cumartesiyi pazara bağlayan gece bir onur gecesiydi.
Sanırsın Başkomutanlık Meydan Muharebesini yönetiyor,
yanına almış Genelkurmay Başkanını, Hava
Kuvvetleri Komutanını, Varlığımızı
güçlendirdik. diyor. Nasıl güçlendirdiyse? (AK PARTİ
sıralarından Kıskanmayın sesi) Kıskanılacak
iş yapın da kıskanalım, ibretle bakarız, gıptayla
bakarız. Adam gibi Toprağımızı korumaya gücümüz
yetmedi. diyemiyor Başvekil, insanları aptal yerine koyuyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu bir kahramanlık destanı değildir. Bu
işin her şeyle ilişkisi olabilir ama asla kahramanlıkla
ilişkisi olamaz. Kahramanlık arıyorsanız, gideceksiniz,
Kuvayimilliye Destanını okuyacaksınız; kahramanlık
arıyorsanız Beşparmak Dağlarına gideceksiniz,
Geliboluya gideceksiniz; kahramanlık arıyorsanız İnönü
Savaşlarına gideceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Son Veziriazam Ahmet Paşa yüzme bilmeden stratejik derinliklere daldı
-ki bu derinliğin kökü 38 kilometre, benim evden Meclis kadar
aşağı yukarı, çok uzak
bir yer değil yani Çankayadan çıkıyorsunuz, 38 kilometre
sonra Çayyoluna varıyorsunuz- şimdi boğulmamak için
sığ sulara çekilmeye çalışıyor. 38 kilometre ilerideki
vatan toprağını koruyamayacaksın sen, bunu da
kahramanlık diye bu millete satacaksın, pazarlayacaksın! Bunu
Goebbels bile düşünmemişti. Senin stratejik derinliğin de yeni
Osmanlıcılığın da YPGlilerin yardımıyla,
hatta IŞİDcilerin yardımıyla Suriyenin Eşme köyüne
gömülmüştür. Bununla kalsa iyi -Genel Başkanımız diyordu
Tarihin gördüğü en çapsız Hariciye Nazırı. diye,
şimdi icazetli olarak Başbakanlık yapıyor- Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk kez toprak kaybı yaşatarak Türkiye
Cumhuriyetinin yüz yıldır sürdürdüğü onurlu dış
politikasını da Suriyenin Eşme köyüne gömdünüz.
Kahramanlık bunun neresinde? Bakın, arkadaşlar, İngilizler
tam 12 bin kilometre ötede bulunan Falkland denilen bir kara
parçasını işgalci Arjantine bırakmadı. Sen neden
bahsediyorsun, neyin kahramanlığından? 38 kilometre ilerideki
vatan toprağını terk ettin gittin, sen ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çayyoluna
gittiler, Çayyoluna.
TUFAN KÖSE (Devamla) Çayyolunu
bıraktın gittin sen, Çayyolunu! Çırpındıkça
batıyorsunuz, çırpındıkça da batacaksınız. Bu
kafayla daha çok güvenlik paketleri çıkartmak zorunda
kalacaksınız, günlerdir uğraşıyorsunuz ya, daha çok
güvenlik paketleri çıkartmak zorunda kalacaksınız ama o da
yetmeyecek size, önceden komiktiniz, şimdi trajikomik olmaya
başladınız.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle -konuşmama başlarken söyleyecektim ama şimdi
söyleyeyim- bu operasyonda, aslında operasyon da sayılmaz,
hayatını kaybeden Başçavuşumuz Halit Avcı var; onu
buradan rahmetle anıyorum, kederli ailesine
başsağlığı diliyorum.
Şimdi, Çok taraflı
dış politika, stratejik ortaklık. diyordunuz. Bir taraftan
Çinlilerle savunma sistemi anlaşması yapıp Amerikayı
kızdırırken bir taraftan da eğit-donat anlaşması
yaparak Amerikanın gönlünü almaya çalışıyordunuz.
Şimdi duyuyoruz ki, MİT
açıklamış, Millî İstihbarat Teşkilatı
açıklamış; bu IŞİD militanları var ya, hani
Kobaniden kaçtılar, Kobaniden kaçan IŞİD militanları
nereye gelmişler biliyor musunuz? Şu anda, Türkiye'ye
sızmışlar, Türkiyeye, uyuyan hücre konumundalarmış.
Demek ki çok taraflı ve stratejik dış politikanızın,
maalesef, bir tarafı bize girmiş, İstanbulda uyuyan hücre
olmuşlar. Stratejik derinlikte boğulmuşuz!
Şimdi, biraz da hukukçu olarak konuşmak
istiyorum. Türk Ceza Kanununun 302nci maddesi var, bunu hepimiz biliyoruz,
hukukçular bilir 302nci maddesini. Memleket toprağını, yurt
toprağını başka bir ülkenin egemenliği altına
bırakmak ya da memleket toprağının bir
kısmını başkalarının, başka bir devletin
egemenliğine vermek suçu bizim Türk Ceza Kanunumuzda
ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasını gerektiren bir suçtur.
Şimdi, siz, tası tarağı
toplayıp Bayrak indirdik, bayrak taktık. diyerek, oradaki
sandukaları alıp türbeyi de bombalayarak, Türkiyenin
sınırındaki, 150 metre ilerideki Eşme köyüne Süleyman Şah
Türbesini getirerek oradaki Süleyman Şah Türbesinin
topraklarını başka bir ülkenin egemenliği altına
bırakmış olmuyor musunuz? Türk Ceza Kanununda tarifi
yapılan ve ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasını gerektiren suçun tarifine tam uymuyor mu bu?
Arkadaşlar,
yargılanacaksınız, bütün telaşınız bundan; iç
güvenlik paketiniz de bundan, diğer MİT Kanununuz da bundan ama
Türkiyede yargılanacaksınız ama uluslararası
ağır ceza mahkemeleri sizi yargılayacak; bundan
kaçışınız, bundan kurtuluşunuz yok. Ancak, buradan,
Meclis sıralarından buna mütebessim bakıyorsunuz ama sonunuz iyi
değil, bütün çırpınışınız bundan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Şirin Ünal,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, Süleyman Şah Türbesi ile Saygı
Karakolunun yerinin değiştirilmesi hususunda bir genel görüşme
açılmasına yönelik vermiş olduğu grup önerisi hakkında
aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu
coğrafyanın bin yıldan beri bu aziz millete vatan olduğunun
göstergelerinden biri olan Süleyman Şah Türbesi, ata emaneti olarak dönem
dönem yenilenmiş, bakım ve onarımı yapılmış
ve 2 defa yeri değiştirilmiştir. Suriye sınırları
içinde Türkiyenin toprağı olarak uluslararası alanda kabul
edilen, tarihî bir türbe özelliği taşımakta olan bu türbenin
yeri önce 1939 yılında Kale içerisinde değiştirilmiş,
daha sonra Suriye Hükûmeti tarafından Fırat Nehri üzerine
yapılan barajın sularının Caber Kalesini su altında
bırakacağının görülmesi üzerine, 1975 yılında
Süleyman Şah Türbesi Caber Kalesinden alınarak, Halepe
bağlı Karakozak köyündeki Fıratın doğu yakasına
taşınarak 2nci kez değiştirilmiştir. Yani,
sınırlarımızdan 90 kilometre uzaklıktaki türbe, 37
kilometre yakına getirilmiştir. 21 ve 22 Şubat tarihlerinde
yapılan Şah Fırat Operasyonuyla atalarımızın
emaneti korunmuş, uluslararası hukuk çerçevesi içerisinde yeri
değiştirilmiştir. Suriyede yaşanan son gelişmeler,
Süleyman Şah Saygı Karakolunun güvenliğini her geçen gün daha
da riskli bir duruma sokmuştur. Ülkemizin Suriyedeki belirsizlik
ortamına çekilmesi yönünde önemli bir konumda bulunan Süleyman Şah
Türbesinin ve Saygı Karakolunun, herhangi bir provokasyona maruz
bırakılmadan tahliye edilerek sınırımıza
bitişik emniyetli bir bölgeye taşınması son derece
doğru bir hamledir. Bu mukaddes değerlerimizin
sınırlarımıza bitişik bir bölgeye
taşınmasıyla Ankara Anlaşmasından doğan
hakkın muhafazası sağlanmış, karakolda bulunan
personelin güvenliğinin daha etkin sağlanması
gerçekleştirilmiş, Türkiye Cumhuriyetinin beklenmedik bir
provokasyonla karşılaşmasının önlenmesi
sağlanmıştır. Muhalefetin Süleyman Şah Türbesi ile
Saygı Karakolunun yerinin değiştirilmesine ilişkin
değişik konularda eleştirileri olmuştur, olmaktadır.
Bu eleştirilere yönelik söylenmesi gereken tek bir cümle vardır.
Değerli milletvekilleri, şunu
asla unutmayalım: Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz.
Yapılan harekât da son derece başarılıdır.
Yapılan bu başarılı operasyonla hem vatan
toprağına sahip çıkılmış hem de askerlerimizin
zarar görmesi engellenmiştir. Ayrıca, türbe terör örgütlerine
bırakılmamış, daha önce de 2 kez yapılmış
olduğu gibi, sadece nakledilmiştir.
Değerli milletvekilleri, vatan
toprağı için hepimizin her türlü bedeli ödemeye hazır
olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Fakat, bedel ödemeye
hazır olmak tedbirsiz olmayı da gerektirmez. Gece
şartlarında Kara Kuvvetlerimiz ileHava Kuvvetlerimizin
müşterek harekâtı kusursuz olarak planlayıp, icra etmeleri Türk
Silahlı Kuvvetleri açısından bir şeref
dosyasıdır. Ben, başta komutanlarımız olmak üzere,
Kara Kuvvetleri Komutanımıza, Hava Kuvvetleri Komutanımıza,
Sayın Genelkurmay Başkanımıza şükranlarımı
sunuyorum.
Devletimiz
heyecanla ve tahriklere kapılmadan, sağduyulu bir şekilde,
devlet aklı ve öz güveniyle bu millî kararı almış ve
başarıyla icra etmiştir. Kahraman askerlerimizin
gerçekleştirdiği bu harekât sayesinde ata mirası koruma
altına alınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son verirken, gündemimizdeki iç güvenlik reformu
tasarısı görüşmelerine öncelik vermek maksadıyla, verilen
bir önergenin aleyhinde olduğumuzu beyan ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup
önerisini oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök,
Sayın Köse, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın Toptaş,
Sayın Ekinci, Sayın Çelebi, Sayın Aygün, Sayın Akar,
Sayın Çıray, Sayın Atıcı, Sayın İnce,
Sayın Oran, Sayın Tamaylıgil, Sayın Haberal, Sayın
Tayan, Sayın Tunay.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 24/2/2015 tarih ve 4902 sayıyla Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, millî
menfaatlerimizi ve millî onur ve haysiyetimizi içinde barındıran,
Türkiye Cumhuriyeti toprakları statüsünde kabul edilen vatan
toprağı Süleyman Şah Türbesi ile Saygı Karakolunun
boşaltılması suretiyle geri çekilmesi hususunda Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Hamzaçebi, açılıyor.
IX.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Süleyman Şah Türbesinin IŞİDe teslim edilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerinin oradan geri çekilmesinin bir hezimet olduğu
değerlendirmelerine iktidar partisi
grubunun susarak katılmış olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Süleyman Şah Türbesinin
IŞİDe teslim edilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin oradan geri
çekilmesi Hükûmet tarafından bir başarı olarak sunuluyor,
aslında bu bir hezimettir. Bu hezimeti, muhalefet
konuşmacıları, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk
Partisi konuşmacıları kürsüden ifade ediyor. Biraz önce Çorum
Milletvekilimiz Sayın Tufan Köse de çok önemli değerlendirmeler
yaptı. İktidara, Hükûmete yönelik içeriği çok ağır
olarak değerlendirebileceğimiz cümleler kullandı. Ben iktidar
partisi grup başkan vekillerinin sataşmadan dolayı söz
almalarını bekliyordum ama almadıklarına göre,
arkadaşlarımızın bu değerlendirmelerini iktidar
partisi grubunun kabul ettiği varsayıyorum çünkü sükût ikrardan
gelir.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım...
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır diyecektim...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Ahmet Bey gerek yok ya! Siyaset bu kadar basit bir şey değil ya!
BAŞKAN
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, az önce de sataşmadan söz istedim; tabii,
Şirin Bey kürsüye çıktıktan sonra bana o sözü vermediniz. Hiç
olmazsa yerimden ben de bir açıklama yapmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının,
Süleyman Şah Türbesi operasyonu nedeniyle bir toprak kaybının
olmadığına ve Hükûmetin milletimizin hukukunu en iyi
şekilde savunduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, kürsüdeki
arkadaşımız, AK PARTİ Grubu adına konuşan
Sayın Şirin Ünal aslında bir kısım cevaplar verdi, bir
kısmını da zaten cevaplandırmaya dahi gerek görmüyoruz zira
kamuoyu hepsini çok iyi biliyor.
Birincisi: Evet, bir toprak
kaybından bahsetti, haksız ve mesnetsiz bir şekilde. Süleyman
Şah Türbesi bu zamana kadar 3üncü kezdir yer değiştiriyor; biri
1939da, diğeri 1975te, açıp baksınlar, o tarihlerde hangi iktidarlar
vardı.
İkincisi: Şu an
itibarıyla, Süleyman Şah Türbesi münasebetiyle kesinlikle, asla ve
asla bir toprak kaybımız olmamıştır.
Bayrağımız Suriyede yeni gösterilen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim gösterdi,
kim?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
yeni
bulunan güvenlikli alanda dalgalanıyor ve türbe de orada inşa
edilmeye başlandı.
Tabii ki birileri bekliyordu ki o
yangın çemberindeki emanetlerimizin, oradaki subay,
astsubaylarımızın
Olabilir mi ki o yangının
içerisinde, acaba birtakım -Allah muhafaza- şehit haberleri gelir de
burada bir şekilde bir rant elde edebilir miyiz?in hesapları
içindeler miydi?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yazıklar olsun, yazıklar olsun Ahmet sana!
AHMET AYDIN (Adıyaman) O
yangının içerisinde tereyağından kıl çeker gibi
-bakın bir daha söylüyorum- o emanetlerimizi mübarek emanetlerle,
sandukalarla beraber emin bir yere almışız,
taşımışız ve dünya bunu alkışlıyor. Ama
birilerinin, özellikle, Sayın Kılıçdaroğlunun
açıklamaları eğer Suriye rejiminin resmî ajansında
manşet olabiliyorsa asıl sorgulanması gereken, asıl
yargılanması gereken budur diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, Suriyede bir
toprak kaybımız yoktur.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Nasıl toprak kaybı yok ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Hükûmetimiz milletimizin hukukunu en iyi şekilde savunmuştur ve
şu anda, Suriyede gene bayrağımız, şanlı
bayrağımız dalgalanmaya devam ediyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Türk
Ceza Kanununun 302nci maddesine göre yargılanacaksınız
hepiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Aydın konuşmasında, daha önce
Süleyman Şah Türbesinin olduğu alanın 1939 ve 1975
yıllarında 2 kez yer değiştirdiğini söyledi ve O
tarihte iktidarda kimin olduğuna bakalım. demek suretiyle Cumhuriyet
Halk Partisine yönelik bir sataşmada bulunmuştur.
Ayrıca, Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlunun
ismini de vermek suretiyle bugünkü grup konuşmasını tamamen
farklı bir istikamette, farklı bir anlama gelecek şekilde
değerlendirmiştir.
Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun.
İki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının yaptığı açıklaması
sırasında CHP Grup Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün okuduğum bir
şeyi size tekrar okumak istiyorum; Ankara Anlaşmasının
9uncu maddesi. Tarih 20 Ekim 1921. Büyük Millet Meclisinin yönetiminde,
Mustafa Kemal Atatürkün önderliğinde Türk milleti Kurtuluş
Savaşını veriyor, millet olma, devlet olma mücadelesini veriyor.
Madde şu: Osmanlı sülalesinin kurucusu Sultan
Osman'ın dedesi Süleyman Şah'ın Caber Kalesinde bulunan ve
Türk mezarı ismiyle belirli türbesi müştemilatıyla birlikte Türkiye'nin malı olacak ve
Türkiye oraya muhafızlar koyacak ve Türk Bayrağı çekecektir.
İşte cumhuriyetin, Mustafa Kemal Atatürkün Osmanlıdan miras
Süleyman Şah Türbesine bakışı. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz, Osmanlıdan miras cumhuriyetin koruması
altında olan bir vatan toprağını bir başka ülkeye,
ülkeye bile diyemeyeceğim, IŞİDe terk ettiniz,
kaçtınız, geldiniz, bunu burada bir de başarı diye
anlatıyorsunuz.
Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Yıl 1996. Kardak
Kayalıkları diye Ege Denizinde bir kayalık vardı.
Kayalık size göre vatan parçası değildir. Kayalık, ne
olacak? Verelim gitsin. dersiniz siz, Yunanlılara, Yunanistana.
Zamanın Başbakanı dedi ki: Yunanlılar oraya bayrak
çekince
İBRAHİM KORMAZ (Düzce) Onu İsmet
Paşaya sor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Sen sus, sen
bir şeyden anlamazsın, sen hiçbir şeyden anlamazsın! Senin
işin gücün laf atmak!
Zamanın Başbakanı dedi ki: O bayrak iner,
o asker gider. Bu tavrı gösterebilen bir Başbakan yok.
Kaçmış, gitmiş oradan, PYD onlara kılavuzluk
yapmış. Sayın Aydın konuşmasında da söyledi Bize
gösterilen yere koyduk bunu. diyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hayır, öyle demedim.
Biz tespit ettiğimiz yere koyduk.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu tam bir
rezalettir, tam bir skandaldır. Türk Ceza Kanununun 302inci maddesine
göre Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğinde bulunan bir toprağı
bir başka ülkeye terk ederseniz
ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla
cezalandırılırsınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Davutoğlu ve ekibi bu cezayı görecektir bu
ülkede, bunu yaşayacağız ve göreceğiz, bunun adı
vatana ihanettir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.28
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
18.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Bostancı, zannediyorum
sataşma nedeniyle bir söz talebiniz vardı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Evet. Sayın Hamzaçebi Süleyman Şah Türbesi operasyonuyla ilgili
yapmış olduğu konuşmanın sonuna doğru vatana
ihanetten söz etmiş ve AK PARTİ Grubunu, operasyonu yürütenleri
bununla suçlamıştır. Bu, açık bir hakaret ve
sataşmadır, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bostancı, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
6.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Süleyman Şah Türbesi 3üncü defa yer değiştirdi ama doğrusu
daha önceki 2 yer değiştirmede hiç kimsenin aklına vatana ihanet
gibi bir söz gelmedi. Bugün niçin geliyor? Bugün gelmesinin nedeni Süleyman
Şah Türbesinin yerinin değiştirilmesi değil, içerideki
siyasi mücadele, o siyasi mücadelenin keskin dili. Öfke ve
kızgınlık, maalesef, kendisini son derece abartılı, son
derece toplumu keskinleştirici bir dile kadar uzanıyor. Sayın
Hamzaçebi gibi buraya çıktığında her zaman
soğukkanlı bir şekilde konuşan bir
arkadaşımızın, son derece önemli bir iddia olması ve
muhakkak bununla ilgili arkasının doldurulması gereken bir
konuda, âdeta şoven bir milliyetçilik anlayışını
hatırlatır bir tarzda vatana ihanetten bahsetmesini öncelikle çok
yadırgadım, bunu belirteyim. Böyle bir siyasi dil olmaz.
Uluslararası politikada yapılıp edilenleri
eleştirebilirsiniz ama böylesine önemli suçlayıcı iddialarda
bulunmak için, arkasını doldurmak lazım, ulu orta böyle laflar
söylenmez; bunun adı da siyaset olmaz.
Öte taraftan, tarihe ilişkin bir
değerlendirme yaptı. Arkadaşlar, tarih üç cümleye
sığmayacak kadar geniştir ve tarihî hakikatler bazen, bazen
değil her zaman güncel siyasi mücadelede kullanılan dilin
dışında çok daha farklı bir şekilde akıp gider.
Sayın Hamzaçebi eğer tarihle bir ölçüde daha
uğraşmış olsaydı, böyle Bugünkü siyasi mücadele için
ne kadar kullanışlı malzeme çıkarırım.
anlayışıyla değil, gerçekten yüzünü tarihe dönerek o
metodolojiye uygun bir şekilde tarihe bakmış olsaydı, böyle
değerlendirmeler yapmazdı. O yüzden, siyasi öfkeyle tarihi kullanan
bu mantığın da faydasız olduğunu belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, Sayın Bostancı benim tarih bilmediğim
anlamına gelecek bir konuşma yaparak sataşmada bulunmuştur.
Söz istiyorum efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Tarihî malzemeyi siyasi mücadelede kullandığınızı
söyledim. Kullanacak kadar biliyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi Sayın Bostancı
Foucaultyu bilir. Foucault der ki Aydın kime denir?, Entelektüel kime
denir? diye bir tanım yapar: Bilgisini, birikimi siyasi mücadele
alanında kullanan kişiye denir. Yani, ne biliyorsanız, bunu
siyasi dile dönüştürebiliyorsanız bu, aydın tanımına
girer. Sayın Bostancıdan ben burada, akademik kimliği nedeniyle
aydınca bir konuşmayı beklerdim ama maalesef vermiş
olduğu bilgiler tarihî gerçeklere aykırı.
Sayın Bostancıya, ben,
şimdi Caber Kalesi olsun, Süleyman Şah Türbesinin daha önce
bulunduğu yerlerdeki gelişmeler olsun, bütün bunları içeren bir
bilgi notunu birazdan göndereceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Teşekkür ederim, ben biliyorum. Teşekkür ederim, sağ olun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Ama, bilseniz buradan bilgi verirdiniz, öyle
konuşmadınız. Bakın, daha evvel, orada
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
3üncü defa değişmedi mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bakın, bir kere Süleyman Şah Türbesinin nerede
olacağı konusu bugüne
kadar Suriye Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında
karşılıklı anlaşmalarla
kararlaştırılmıştır. Eski türbe harabeye
dönmüştür, onun yerine, hemen,
yapılan karakolun yanına yeni bir türbe inşa edilmiştir.
Suriye ile Türkiye hükûmetleri arasında karşılıklı
mutabakatla bütün bunlar gerçekleştirilmiştir.
Şimdi,
karşılıklı mutabakat var mı? Hayır. Korkudan,
Orayı koruyamayacağız. diyerek kaçılıyor. Yani Esad yıkılacaktı, türbe
yıkıldı. Türkiyeyi getirdiğiniz nokta budur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Birazdan da
AKP yıkılacak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bakın, en son anlaşma 23 Ocak 2003 tarihinde yani sizin
Hükûmetiniz, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde Ankarada
imzalanan Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına
İlişkin Ana Tutanak.
Bakın, 2003te bile imzalamışsınız, Burada bu
Süleyman Şah Türbesi kalsın, bunu tahkim edelim, güzelleştirelim,
iyileştirelim. Kendi yaptığınız anlaşmayı
bile koruyamadınız, bırakınız cumhuriyetin
anlaşmalarını ve eserlerini.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sataşmalar çerçevesinde gidiyor ama
Tarih bunu, Vatan
toprağını terk etmek. olarak yazacaktır. Gerçek budur ve
böyle bir utanç tarihimizin kara bir sayfası olarak yer alacaktır.
BAŞKAN Grup önerinizde de zaten
konuşmacılar belirttiler.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
IX.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Türkiyenin Suriye ve Rojava
politikasıyla ilgili ciddi yanlışlıklar
yapıldığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, önemli bir konu
konuşuluyor. Bu önemli konunun doğrusu ele alınış
düzeyi bizi rahatsız ediyor; o nedenle ben söz almış
bulunmaktayım.
Biz, aslında Türkiye'nin, Suriye
ve Rojava politikasıyla ilgili başından beri çok ciddi
yanlışların yapıldığını ve bu
yanlışların Türkiye'nin başına büyük felaketler
getirebileceğini defalarca bu Meclis kürsüsünden de ifade etmiştik.
Maalesef, Türkiye, tüm Suriye politikasının omurgasını
IŞİD, El Nusra gibi
birtakım örgütlerle birlikte hareket etmek ve Rojavadaki
kazanımlara karşıtlık üzerinden ortaya koymuştu.
Rojavadaki kanton yönetimlerine, PYDye, YPGye düşmanlık temelinde
geliştirilen ilişkilerin
Türkiye'nin yararına olmayacağını, halklarımızın
yararına olmayacağını, hem içeride hem
dışarıda barışımızı ciddi anlamda
tehdit edeceğini söylemiştik. Gelişmeler bizi
doğruladı. Demek ki Türkiye için tehlikeli olan Rojavadaki yönetim
değil, Rojavadaki kazanımlar değil, IŞİDin
kendisiymiş. Türk Silahlı Kuvvetlerinin oradaki
varlığına yönelen tehdit PYDden ya da kanton yönetiminden
değil, IŞİDden geldi.
Biz, bu yaşanan son
gelişmelerle beraber Türkiyenin bir yüzleşme sürecine girmesi,
dış politikayla ilgili temel birtakım kararları vermesi
gerektiğini düşünüyoruz. PYDye ve YPGye buradan birilerinin
farklı tanımlamalar yapmasının hiçbir önemi yok. Bütün
dünya, IŞİD gibi bir vahşi terör örgütüne karşı
insanlık onurunu koruyan güç olarak bakıyor; PYDye, YPG, YPJye
bütün dünyanın bakış açısı budur. Türkiye de
doğru bir Suriye politikası, doğru bir Orta Doğu
politikası oturtmak istiyorsa bu gerçeği artık kabul etmek
zorunda ve buna göre bir dış politika belirlemek zorundadır.
Bakın, Fransa Hükûmeti bile,
Fransa yönetimi bile bugün Elysee Sarayında YPG, PYDli yetkililerle
bölgenin geleceğini istişare etme zorunluluğu hissediyor.
Dolayısıyla, ülkemiz açısından da toprak verme, toprak alma
üzerinden dar yaklaşımlarla birtakım polemikler üzerinden,
birtakım demagojiler üzerinden gitmek değil, tam tersine
ayakları yere basan gerçekçi dış politikalar üzerinde
yoğunlaşmak kazandırır diye düşünüyorum.
Biz, Rojavadaki, Suriyedeki
halkların geleceğinin ortak olduğunu, demokratik
geleceğinin ve kalıcı barışının
halkların iradesinin tanınmasından geçtiğini
düşünüyoruz. Türkiyenin de yapacağı en akıllı
işin bir an önce Rojava kanton yönetimlerini tanımak ve o kantonlarla
ilişkileri geliştirmek olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, 18/4/2013 tarihinde Erzincan Milletvekili Muharrem Işık
ve arkadaşları tarafından, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinden
itibaren günümüze kadar yaşanan olaylardan kaynaklanan
mağduriyetlerin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (848 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Sayı:1149 24/2/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24/2/2015
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık ve arkadaşları tarafından, "Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı eğer mağdur olduğunu ifade
ediyorsa TBMM olarak bunun ciddiye alınması gerekir. Bu nedenle 12
Eylül 1980 askerî müdahalesinden itibaren günümüze kadar yaşanan
olaylardan kaynaklanan mağduriyetlerin
araştırılması" amacıyla 18/4/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (848 sıra no.lu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 24/2/2015 Salı günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi lehinde söz isteyen Erzincan Milletvekili Muharrem Işık.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Işık,
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubumuzun önerisi lehinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yalnız daha önce, bugün gündem
dışı yaptığım konuşmadan sonra özellikle
köylülerimizden ve diğer vatandaşlarımızdan çok telefon
geldi Bizim de eksiklerimizi söyleyin. dediler. Özellikle Kemah Karadağ
köyü -Sayın Bakanımız da burada-
Göletimiz ne zaman yapılacak, söz vermişlerdi. diyorlar.
Karadiğin, Hancıçiftliği Denizdamı, Ganiefendi köylüleri
Su yok. Diyorlar, Geçen yıl susuz kaldık, bu yıl
inşallah bu sıkıntı olmaz. diyorlar. Akyazı beldesi
aynı şekilde su sıkıntısı çekiyor. Tercan Sulama
Birliği, Sol Sahil Sulama Birliği
Cazibeli suya çok basit bir şekilde 2 kilometreyle
kavuşuruz. diyorlar, oradan yardım istiyorlar. Bunları da
duyurmuş olayım.
Tabii, değerli milletvekilleri,
önergemizin konusu sürekli, özellikle Sayın eski Başbakan yeni
Cumhurbaşkanının mağdur olduğunu gündeme getirerek bu
mağduriyet üzerinde sürekli bir siyaset yapması ve her zaman Ben
mağdur oldum. deyip durması. On iki yıl bir iktidarda olan bir
hükûmet ve bunun devamı nasıl oluyor sürekli mağdur duruma
düşüyor, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Tabii mağduriyet yaparken
de algı yönetimi çok iyi yapıldığı için
mağduriyet sanki doğruymuş gibi anlaşılıyor ve
bundan da sonuçta bir şeyler kazanılıyor ama kaybeden herhâlde
toplum oluyor.
Küreselleşme düzenine
baktığımız zaman, özellikle kapitalizmin, dünya
çapında büyük sermaye kesimlerinin sömürü alanlarının
daralması nedeniyle içine düştükleri krizden kurtulmak için öne
sürdükleri bir oyun aslında bu. Emekçi kesimin sürekli olarak ezilmesi ve
bunun sonucu olarak da sermayenin sömürüye dönüştürülmesi aslında.
Özellikle 12 Eylülden sonra başlayan süreçte, Türkiyede, bu, çok güzel bir
şekilde uygulandı ve kademe kademe gelindi. AKP için de bu, bu
politikanın içindeki bir iktidara geliş yöntemi oldu. Özellikle
dindarlık ve muhafazakârlık üzerine siyaset yapıp, Büyük
Orta Doğunun eş başkanı olduğunu -kendi deyimleriyle-
söyleyip ama buna baktığınız zaman da Iraktaki 1,5 milyon
Müslüman öldürüldüğü zaman, orada 150 bin Müslüman kadına tecavüz
edildiği zaman, Suriyede ölenlere
bakıldığı zaman ve IŞİDin geldiği duruma
bakıldığı zaman ne kadar gerçek olduğunu da görmek
lazım. Tabii, özellikle, sürekli 12 Eylülün mağduru olduğunu
söylüyorlar ama 12 Eylülde mağdur olmadıklarını herkes çok
iyi biliyor. Çünkü, biraz önce söylediğim gibi, 12 Eylülden sonra gelen
süreçte iktidara getirilen bir hükûmet oldu.
Eski Başbakan Sayın
Erdoğan, özellikle dört ay hapis yattıktan sonra bunu sürekli
ballandıra ballandıra anlatıp çok büyük bir mağduriyet gibi
sundu. Keşke hiç yatmasaydı. Bunu hiç kimse gönülden istemez.
Tabii, bu süreçte, 27 Nisan
e-muhtırası, özellikle Yaşar Büyükanıtla Dolmabahçe görüşmeleri
ve bunun mezara birlikte gitmesinin söylenmesi, ondan sonra bu
muhtıranın nasıl yayınlandığını ve iyi
bir algı yönetimi olduğunu görmekteyiz.
Tabii, Sayın Bülent Arınça
yapılan suikast ama
Daha sonra askeriyenin ne hâle geldiğini,
askerlerin nasıl hepsinin Silivriye gönderildiğini görmekteyiz.
Burada da mağduriyetten bir sonuç çıkarıldı. Bunlarla zaten
kendisine muhalif olabilecek kesimler özellikle susturuldu.
12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda
özellikle Özgürlükleri getireceğiz. derken
Gerçi parti kurulurken de
Üç Yyle mücadele edip özgürlükleri getireceğiz. demişlerdi ama 12
Eylülden sonra da neler olduğunu zaten herkes yaşadı, gördü.
17, 25 Aralık mağduriyeti:
Zaten hiç kimse ne hırsızlığı ne yolsuzluğu ne
rüşveti ne rantı inkâr etmiyor. Yalnızca
kızdıkları şey, mağdur oldukları şey, Bir
Başbakan, bir bakan nasıl dinlenir? diye mağdur oluyorlar,
mağduriyetlerini buradan getiriyorlar. Bizi nasıl dinlersiniz? diye
bu şekilde mağduriyet oluşturuyorlar ve topluma bu algı
yaptı.
En önemli konulardan bir tanesi
Sürekli cami yıkıldı. yalanları. Cumhuriyet tarihinde,
baktığımız zaman, en fazla cami
yıkımının Menderes döneminde olduğunu ve yol
yapılması için olduğunu, ikinci dönemin de zaten AKP Hükûmeti
döneminde olduğunu ve AVMlerin yapılması için onlarca caminin
yıkıldığını görmekteyiz.
Tabii, özellikle Camide içki içtiler.
olayında prim oluşturulmaya
çalışılması
İçki içtiler. olayında imamın
çıkıp Bu iş yalan, içmediler. diye söylemesine rağmen
başına neler geldiğini görüyoruz zaten,
adamcağızın burnundan getirildi ama bu da bir mağduriyet
olarak kullanılıp yine politika yapılmaya
çalışıldı.
En kötüsü de bu toplumu iç savaşa
bile götürebilecek, kutuplaşma yaratabilecek Bacımızı
dövdüler. yalanı. Bunun yalan olduğu görüntülerle açığa
çıktığı hâlde, onun üzerinden yine mağduriyet
yaratılıp, onun üzerinden siyasi prim yaratılıp toplumu
germeyi hiçbir zaman için göz önüne almadan sürdürdüler.
Tabii, en son, özellikle -bunu
gerçekten söylemek istemiyorum ama- işte Sayın
Cumhurbaşkanının kızına suikast yapılacak.
söylemi; gerçekten bunlar olmaması gereken şeyler.
Diğer taraftan, dönüyorsunuz: Faiz
lobisi. İşte, faize ne kadar para ödediğiniz belli, 600
milyardan fazla para ödenmiş. Özellikle Merkez Bankasının faiz
indirimi
Cumhurbaşkanısınız, bu ülkeyi yönetiyorsunuz,
ülkenin başısınız, Merkez Bankasının
Başkanını çağırın yanınıza -herhâlde
Gel. dediği zaman gitmeyecek değil- orada özel, gizli bir odada
konuşun; faiz indirilmesi gerekir mi gerekmez mi onu konuşun ama
çıkıp medyanın huzurunda, özellikle, fırçalayarak, parmak
sallayarak doları nereye fırlattığınız burada da
ortaya çıkıyor. Faiz lobisinde de mağdur olduğunuzu
söylüyorsunuz, dolar lobisinde mağdur olduğunuzu söylüyorsunuz ama
bunu yine aynı şeye
Dış mihraklar diyor. Bu
dış mihrakların kim olduğunu bir türlü bulamadık
tabii. Mavi Marmara keza,
(x) olayı keza; bunlar tamamen
mağduriyet gibi gösterilen ama siyasi olarak yapılan şeyler.
İsrail lobisi dediler,
Yahudilerden nişan ödülü aldılar. İsraille ticareti bu dönemde
tepe yaptırdılar, rekor kırdılar.
Özellikle MİT
tırlarının yakalanmasından sonra yine bir mağduriyet
oluşturup Oradaki Türkmen kardeşlerimize giden battaniyeleri,
yiyecekleri, yardımları nasıl engellerler? dediler, oysaki
IŞİDe giden silahlar olduğu ortaya çıktı ama onu da
başardılar.
Musul Konsolosluğu tam bir rezalet
oldu. Oradaki, konsolosluktaki rehinelerin can güvenlikleri
olmadığı daha önceden söylendiği hâlde, yine ısrarla
sürdürülüp
Ama kimlerle pazarlık yapıldığı daha sonra
açığa çıktı. Oradakiler sanki kurtarılmış
gibi, çok büyük bir olaymış gibi konuşuldu.
Biraz önce anlatılan, özellikle
üzerinde çok durulan Süleyman Çelebi Türbesi
AHMET AYDIN (Adıyaman) Süleyman
Çelebi değil!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Süleyman
Şah Türbesi.
MUHARREM IŞIK (Devamla) Süleyman
Şah Türbesi
Ne yazık ki kabul etseniz de etmeseniz de ilk defa
toprak kaybedilme oldu ve herhâlde dünyada ilk defa, daha doğrusu Türkiyede
doksan iki yıllık süreçte ilk defa cumhuriyetin toprak kaybı
olmuş oldu.
Şimdi, burada bir teklifim var
benim çünkü özellikle Sayın Cumhurbaşkanına her türlü unvan
veriliyor. Mavi Marmara zaferi, askerin başına çuval geçirilmesi
olayı başarıyla çıktığınız, Musul
Konsolosluğuyla ilgili olan zafer, bundan da zaferle
çıkıldı ve son olarak da Şah Fırat ismini
verdiğiniz Süleyman Şah Türbesindeki olay; bunların hepsini
topladığımız zaman 3ü de geçiyor, 3 tane büyük savaş
başarısı(!) Dolayısıyla, benim buradaki teklifim,
özellikle mareşallik unvanını da vermiş olalım,
mareşallik unvanı da verilmiş olsun.
Değerli milletvekilleri, tabii
burada, özellikle algı yönetimi yaparken toplumu gerçekten germe
pozisyonuna geliyorsunuz. Her türlü medya, özellikle yandaş medya sürekli
olarak bazı şeyleri pompalayıp insanların ne yazık ki
kutuplaşmasına sebep oluyor. Bu ülkede her şey gelip geçici
olacak
Şu anda bir iç güvenlik yasasını tartışıyoruz.
Bu yasaya baktığımız zaman, yasanın neler
getireceği ortada ama çıkıp sürekli televizyonlarda, özellikle
medyada bonzai, molotofkokteyli, bonzai, molotofkokteyli
kullanılıyor. Ama, dün, özellikle burada, sizin verdiğiniz o
bonzaiyle ilgili önergeden daha ciddi bir şekilde verilen teklifimiz ne
yazık ki oylarınızla reddedildi; molotofkokteyliyle ilgili
verildiği zaman da reddedilecek, kabul edilmeyecek. Dolayısıyla,
maalesef, samimiyet testinde kalıyorsunuz ama algı yönetimini çok
güzel yapıyorsunuz, bununla ilgili çalışmalar güzel. Bu yeni
başlayan bir şey değil ama toplum şu anda gerçekten çok
geriliyor ve şu anda germeye devam ediyorsunuz. Ne derseniz deyin,
Cumhurbaşkanlığı Sekreteri çıkıp PYDye terör
örgütü dese de Süleyman Şah Türbesine nasıl gittiğinizi herkes
çok iyi biliyor. Üstelik şu anda türbeyi yerleştireceğiniz o
arsa da sahipli bir arsaymış, adamın parasını da
vermemişsiniz; bari parasını verin adamın, oraya
yerleştirmişsiniz ama oraya nasıl gittiğinizi, işte,
IŞİDle ne pazarlıklar yapıldığını,
bunu artık herkes biliyor. Ondan dolayı bence ülkeyi artık germeyelim,
seçime gidiyoruz. Ben de seçime doğru gidiyorum. Belki bundan sonra
görüşemeyiz, hakkınızı helal edin diyorum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, grup
önerisiyle, 12 Eylül darbe sürecinde Sayın Başbakanın yani
şu andaki Cumhurbaşkanımızın nasıl mağdur
edildiğine ve 1980 darbesinde kimlerin mağdur edildiğine ilişkin
hususların araştırılmasına yönelik önergenin bugünkü
gündemde yer almasını istiyorlar. Tabii, isterdik ki Cumhuriyet Halk
Partili sözcü arkadaşımız önergesiyle ilgili biraz
açıklamalarda bulunsun ancak aynı, bildiğimiz hususlarda bir
konuşma yaptı. Önergeyle ilgili ben konuşacağım.
Geçmiş uygulamalara
baktığımızda, 1990 yılında, aynı, benzer
önerge merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal hakkında da
verilmiş. O dönemki Genel Kurul, görevdeki bir Cumhurbaşkanının
geçmişteki göreviyle ilgili de olsa siyasi sorumluluğunun
olmayacağı gerekçesiyle -Genel Kurul kararıyla- o
araştırma önergesini gündeme almamış; bunu da bir tarafa
koyuyoruz.
Araştırma önergesiyle
Sayın Cumhurbaşkanımızın 12 Eylül darbe sürecinin
mağduru olmadığını iddia ediyorsunuz. Sayın
Cumhurbaşkanımız o dönemlerde hem 12 Eylül darbe süreci
öncesinde hem darbe sırasında hem de darbe sonrası devam eden
vesayetçi sistemin mağduru olmuştur. Hatta üniversiteye kaydolabilmek
için bile imam-hatip lisesinden sonra normal liseyi de bitirmek, fark
derslerini vermek zorunda kalmıştır, iki liseyi bitirdikten
sonra üniversiteye kaydolabilmiştir.
Sayın
Cumhurbaşkanımız 1976 yılında MSP Beyoğlu Gençlik
Kolları Başkanıydı. Ardından 1980 yılına
kadar da MSP İstanbul Gençlik Kolları İl
Başkanlığı görevini yaptı. 12 Eylül darbesi, bütün
partileri kapattığı gibi, o dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın
Gençlik Kolları Başkanı olduğu partisini de kapattı ve
siyaset yapmasını engelledi. 12 Eylül darbe süreci 1980
yılıyla elbette ki sona ermedi. AK PARTİnin kurulduğu 2002
yılına kadar 1990lı yıllar ekonomik ve siyasi krizlerin
yanı sıra, temel hak ve özgürlüklerin
kısıtlandığı yıllar oldu. 1994 yılında
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi Sayın Cumhurbaşkanımız. Millî
Eğitim Bakanlığının ders kitaplarında yer alan
Ziya Gökalpın şiirini okuduğu için Belediye
Başkanlığından indirildi ve hapse atıldı. Yine bu
süreçte, üyesi olduğu, yönetim kademelerinde görev yaptığı
partileri birer birer kapatıldı. Milletimizin çektiği
katsayı adaletsizlikleri, başörtüsü problemleri gibi sorunları,
çocukları ve ailesiyle birlikte yaşadı. 2001de parti kurdu, iki
hafta sonra partisi hakkında kapatma davası açıldı. 2002de
Genel Başkanı ve kurucusu olduğu AK PARTİde milletvekili
adaylığı düşürüldü. Partisi Parlamentoya girdi ancak
kendisi antidemokratik bir şekilde dışarıda kaldı.
Daha sonra Başbakan oldu, ülkenin kronik sorunlarına çözüm
üretirken, çözülemeyen sorunları
bir bir çözerken türlü türlü darbe girişimleriyle karşılaştı,
27 Nisan bildirileriyle karşılaştı, 2008de yine parti
kapatma davasıyla karşılaştı. Gezi olayları,
Kobani provokasyonları, 17, 25 Aralık operasyonlarına maruz
kaldı. Ancak, iktidarda on iki yıl boyunca hem darbeci zihniyeti,
vesayetçi sistemi hem de önüne konulan tüm engelleri milletimizin
desteğiyle aşarak Türkiyeyi ekonomide 4 kat büyüttü, demokrasinin
çıtasını yükseltti.
12 Eylül darbesinin izlerini silen de
yine Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan oldu. 12 Eylülün mirası olağanüstü
hâli kaldırdı ilk kez, göreve gelir gelmez AK PARTİ. 12 Eylül
darbecilerinin yargılanmasının önündeki engeli Anayasanın
geçici 15inci maddesini değiştirerek kaldırdı. 12 Eylül
darbesinin ürünü olan kamu kurum ve kuruluşlarında askerî üye
uygulamasına son verdi. Darbelere gerekçe olarak gösterilen Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi yine onun döneminde
değiştirildi. Yıllardır hiçbir iktidarın
başaramadığı, 1 Mayısı, Emek ve
Dayanışma Bayramı, resmî tatil ilan etti. 12 Eylül
darbecilerinin yurda giriş yasağı koyduğu
aydınların ülkemize dönüşünü sağladı.
Vatandaşlıktan çıkarılanlara hakları iade edildi.
Yine, bu dönemde, en kapsamlı
şekilde çalışmalarını sürdüren Darbeleri
Araştırma Komisyonu muhalefetin de desteğiyle önemli tespitlerde
bulundu. Parti kapatmalar muhalefetin hayır oylarına rağmen
zorlaştırıldı. Askerî vesayete son verildi. Millî Güvenlik
Kurulunun yapısı sivilleştirildi. Yüksek Askerî Şûra
kararlarına karşı yargı yolu açıldı. EMASYA
Protokolü bu dönemde kaldırıldı. Askerî yargının alanı
demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hâle getirildi. 28 Şubat
mağdurlarına işe geri dönüş imkânı sağlandı.
Devlet güvenlik mahkemeleri ve ardından özel yetkili mahkemeler bu dönemde
kaldırıldı. Türkiye İnsan Hakları Kurumu kuruldu,
temel hak ve özgürlükler genişletildi. On üç yılda ülkemiz her alanda
gelişti, kalkınma sağlanırken diğer taraftan
demokratikleşme hamleleri de peş peşe geldi.
İşte, bir haftadan bu yana görüşmelerini
sürdürdüğümüz iç güvenlik paketinde de önemli reformlar var, özgürlük ve
güvenlik dengesini gözeten önemli düzenlemeler var. Anayasamıza, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine uygun düzenlemeler bunlar. Bu düzenlemelerin
burada yasalaşması için çalışıyoruz. Keşke,
muhalefet partileri de 132 maddeyle ilgili burada görüşlerini ifade
etseler olumlu ya da olumsuz. Haklı eleştirilerini, yapıcı
eleştirilerini kendi pencerelerinden burada
vatandaşlarımıza aktarsalar aslında çok daha güzel olur.
Hangi açılardan bu madde yanlıştır, milletimiz de onu sizin
pencerenizden -baktığınız pencere ne ise- burada
öğrenme fırsatı bulsa. Keşke o yöntemi izleyebilseniz ama fırsat
da kaçmış değil, 132 maddeyi burada hep beraber daha da
olgunlaştırarak yasalaştırabiliriz.
Jandarmanın İçişleri
Bakanlığına bağlanması yine önerge
bağlamında düşündüğümüz zaman çok önemli bir reform. Bu
reformu bu Meclis gerçekleştirecek, tarihî bir adım
gerçekleştiriliyor.
O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, hatip, iç güvenlik yasasıyla ilgili muhalefetin olumlu ya da
olumsuz görüşlerini ifade etmediğini söylemek suretiyle
sataşmıştır. Grubumuz adına söz talep ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, aynı gerekçeyle biz de talep ediyoruz, tüm
muhalefet partilerini kastetti çünkü.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, aynı gerekçeyle biz de istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Hasan Hüseyin Türkoğlu
BAŞKAN Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili
Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk milletinin saygıdeğer
milletvekilleri, bu tasarıyla ilgili düşüncelerimizin ne olduğu
hususunda merak edilecek hiçbir şey yok, ulaşmak da gayet kolay. Biz,
bu tasarı İçişleri Komisyonuna havale edildikten hemen sonra hem
alt komisyonda hem esas Komisyonda düşüncelerimizi açıklıkla ve
tüm endişelerimizle beraber, yapıcı önerilerimizi de eklemek
suretiyle paylaştık. Bu açıdan, muhalefetin bir
katkısının beklenme ihtiyacı yok. Kaldı ki
tasarıyla ilgili hem alt komisyon raporuna hem de esas Komisyon raporuna
eklemiş olduğumuz muhalefet şerhimiz de düşüncelerimizi
gayet açık olarak belirtmekte. Hem hukuki anlamda
sakıncalarını -Anayasaya aykırılık- hem
diğer kanunlarla beraber uygulanması noktasında ortaya
çıkabilecek arızaların hepsini tek tek ifade ettik ve onlar
yazılı yani muhalefetin bu konudaki düşüncesi belli. Ama,
iktidar partisinin gerçekten muhalefetin düşüncesini bekleyip
beklemediği, merak edip etmediği çok tartışmalı. Bir
kere, burada, bu Meclis çatısı altında bu yasaya muhalefet
edenler için suç eğilimleri olduğu ifade edildi. Bu yasaya muhalefet
edenler vatan hainidir. diyen bir AKP Grup Başkan Vekili oldu ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun Başkanı Başbakan Davutoğlu
dedi ki: İki hafta bekledik muhalefet düşüncelerini bize bildirsin
diye. Bize bu konuda bir temas ya da müracaat olmadı.
Dolayısıyla, bunların hepsi doğru sözler değil,
bunların hepsi kamuoyunu aldatmaya yönelik sözler. Kaldı ki bu tasarının
AKP adına geneli üzerine konuşan kişi bile sahip
çıkamadı bu tasarıya çünkü iki dakika konuştu geneli
üzerine. 01.44te başladığı konuşmasını
01.46da tamamlamış. Kendisinin sahip çıkamadığı,
kendi partisinin, Hükûmetinin tasarısına sahip çıkamayan bir
grup başkan vekili var, bizim hâlâ düşüncelerimizi merak ediyorlar.
Bu doğru bir yaklaşım değildir.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Hamzaçebi, size de
sataşma nedeniyle söz veriyorum iki dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
9.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün gece yarısı burada iki maddeyi oy birliği
ile kabul ettik, tüm siyasi partilerin katılımıyla oy
birliğiyle kabul ettik. İki maddeden birisinin
değiştirilmesine ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini
yine oy birliği ile kabul ettik. Neydi o düzenleme? Bonzai ismi verilen
sentetik uyuşturucuya karşı Türk Ceza Kanunundaki cezanın
artırılması ya da cezasız olan bu maddenin
kullanılmasının bir cezaya bağlanmasıydı;
kullanılması, ticareti, satışı. Gayet olumlu, hatta
bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir önergemiz vardı, o da
Okul, cami, kışla gibi alanlara 200 metre mesafede bu maddelerin
satılması hâlinde ceza yarısı oranında
artırılır. şeklinde hükmü 200 metreyi 300 metre, yarısı
oranında artırılır hükmünü de dörtte 3 oranında
artırılır şeklinde değiştirmek suretiyle öneren
önerge. Bu önergemiz kabul edilmedi. Bize Sayın Davutoğlu muhalefet
ediyordu ki İşte bak bunlar bonzaiye karşı. Hayır,
bakın, olumlu bir düzenlemeyi 4 siyasi parti grubu kabul ettik. Birçok kez
söyledik, burada bir kez daha söylüyorum: İhtiyacınız molotofla
ilgili bir düzenleme ise onu da süratle getirin gerçi bu maddeleri geçirdiniz-
onu da yapalım, onu da yasalaştıralım. Terör
karşısında güvenlik kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu
birtakım önlemler varsa bunları getirin, hepsini konuşabiliriz,
ihtiyaç neyse bunları yasalaştırabiliriz. Ama
Vatandaşın üstünü, arabasını, eşyasını
hâkim kararı olmadan ararız; polis dilediği kişiyi,
kafasını attıran kişiyi kırk sekiz saat içeri atar...
Bu düzenlemelere hayır. Bunların hepsini, bakın, biz Komisyonda
bu kadar ifade ettik.
Bu kadar uzun konuşmaya gerek yok.
İstiyorsanız gelirsiniz, bu yasaya birkaç gün ara verilir -bugün
8inci gündeyiz, karınca hızıyla ilerliyor- ara verirsiniz,
yeter ki demokrasiye bir dönüş yapın.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Buldan, kim
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Ertuğrul Kürkcü konuşacak.
BAŞKAN Evet, sataşma
nedeniyle Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
10.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; AKP Grubu adına
konuşan hatibin muhalefetin herhangi bir biçimde tasarıyla ilgili
lehte ya da aleyhte görüş belirtmediğini söylemesi için kendisinin
bir total cahil olması gerekir. Şu kitabı
açtığınız zaman içinde bütün parti gruplarının,
gerek komisyonlarda gerekse alt komisyonlarda bu yasayla ilgili ortaya
koydukları itirazları, gerekçeleri görebilirsiniz.
Bütün mesele şudur: Onların
görüş beyan etmek dedikleri şey Bizim yanımıza gelerek
görüş beyan edin yani deyin ki siz, poşuyu bağlayana Terörle
Mücadeleden ceza verilsin ama yedi sene değil de altı sene
verilsin. Eğer böyle demezseniz görüş beyan etmiş
sayılmıyorsunuz.
Biz kendilerine komisyonlarda da
söyledik onlarca defa. Siz herhangi bir devletin ceza kanunundaki herhangi bir
maddeyi alıp buraya getirdiğiniz zaman Avrupa ayarında bir
iş yapmış olmazsınız. Sizin
dayanacağınız en önemli dayanak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarıdır, içtihatlarıdır. Avrupanın bütün
devletleri bu mahkemede yurttaşlar tarafından
yargılatılmaktadır ve hâlâ Avrupadaki bütün devletlerin ceza
kanunları, polis yasaları durmaksızın AİHM
standartları itibarıyla değişmektedir.
O nedenle, Bizim
karşımıza Avrupanın en gerici yasalarını bir
araya getirdiniz ve bundan bir polis vazife ve salahiyetleri kanunu ortaya
çıkardınız, bir polis eğitimi kanunu ortaya
çıkardınız. dememiz herhangi bir itiraz sayılmayacak ama
sizin yanınıza geleceğiz; sizin dilinizden, sizin
ağzınızdan konuşacağız, ama diyeceğiz ki:
10 tane vurma, 5 tane vur. Biz de diyoruz ki: Kimseye vurma kardeşim,
kimseye vurma; halkın haklarını gözet. Sen devletin şiddet
yoluyla egemen olacağını sanıyorsun, biz ise bunun
imkânsız olduğunu söylüyoruz. Lütfen bunu dinlemeyi ve elinizdeki
metinleri okumayı öğrenin. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, 18/4/2013 tarihinde Erzincan Milletvekili Muharrem Işık
ve arkadaşları tarafından, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinden
itibaren günümüze kadar yaşanan olaylardan kaynaklanan
mağduriyetlerin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (848 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilmiş olan, özellikle, dünün Başbakanı,
bugünün Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğanın
uğradığı mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılması konusu
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önce iki konuyu şurada bir
açıklamak istiyorum. Bunlardan birincisi, Süleyman Şah Türbesindeki
konu. Arkadaşlar, iki kere iki dört eder. Bu, ta başından beri,
iki bin yıldır, matematikte bu kadar kesinlikle ifade edilen bir
kavram. 90 kilometre ötesindeki ecdadınızın mezarını
yerinde muhafaza edememişsiniz, uluslararası anlaşmalarla orada
bulunan mezarı IŞİDle PYD kavga edecek, bu arada biz onlarla
baş edemeyiz, oradan defakto bir biçimde alıp başka bir yere
koyalım. demişsiniz ve IŞİD usulü bir yöntemle
ecdadımızın mezarını havaya uçurmuşsunuz ve
oradan da mezarı alıp Türkiye sınırlarına yakın
bir yerde bir başkasına ait olan arazinin üzerine getirmiş,
koymuşsunuz. Yani bunun mantığı var mı?
Kaçmak zaferdir. Çok yiğit bir
biçimde kaçtık, korktuk, tırstık ve oradaki Türkiye Cumhuriyeti
devletinin egemenlik hakkı olan toprağı, uluslararası
anlaşmalarla sağlanmış toprak yerine geldik başka bir
yerde, işgal edilmiş bir toprak üzerine bu türbeyi koyduk.
diyorsunuz, gelip bunu da savunuyorsunuz. Formel mantık kurallarına
davet etmek gerekiyor, önce bunu söyleyeyim. Yani, illüzyonist ve Rasputin
modeliyle, âdeta defalarca tekrarlayarak -çünkü çok söz alma hakkınız
var- kamuoyunu yönlendirmeye ve efsunlamaya çalışıyorsunuz. Bu,
çok görünen bir şeydir, bunun tartışılır bir
tarafı yoktur.
Diğer taraftan, iç güvenlikle
ilgili paketle ilgili olarak, İçişleri Komisyonu üyesi olmayan bir milletvekili
olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına oraya
katıldığımda, yalnızca benim oradaki
konuşmalarımın tutanakları 22 sayfa. Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerinin bütün konuşmalarının
tutarının 22 sayfa olduğuna inanmıyorum. Açın
tutanakları, kim orada ne kadar konuşmuş, hangi
katkıyı sağlamış, neler getirmiş orada
görürsünüz.
Değerli milletvekilleri,
mağduriyetlere ilişkin olarak söylememiz gereken husus şudur:
Bir defa mağduriyetler giderilmek için vardır, mağduriyetler
istismar edilmek için var değildir. Ve size şunu söyleyeyim:
Mağduriyeti istismar ederek siyaset yapmak ilkel bir tutumdur.
Mağduriyet söylemini ağzından düşürmeyen AKP zihniyeti
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerini mağdur etmektedir. AKP,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini tehdit ve şantaj aracı
olarak kullanmaktadır. Bugün karşınızda, zorunlu olarak
kırk iki saat uykusuz bir milletvekili olarak bulunuyorum sizin
getirmiş olduğunuz gündem yüzünden, dayatmış olduğunuz
gündem yüzünden. Yani, milletvekilinin kendisini mağdur eden bir
zihniyetin hiçbir şey konuşmaya hakkı yoktur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, sessiz
biraz; Hocam, bağırma; Hocam, sağlığın bozulacak.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Bir de çıkıp diyeceksiniz ki: Efendim, biz şurada mağdur
olduk, burada mağdur olduk. Kırk iki saat siz beni bu elbisenin
içerisinde tutacaksınız, tıraş olma imkânı bana
sağlamayacaksınız
RECEP ÖZEL (Isparta) Niye Hocam?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Recep, otur oturduğun yerde canımı sıkma, mesafemiz çok
yakın!
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Recep, tarihin ayarını yedin Recep!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sıhhatler olsun Hocam, tıraş olmuşsunuz!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben çok samimi ve çok
içten konuşuyorum. Elimle, kolumla, beynimle bildiğim ve inandıklarımı
konuşuyorum. Ben inanmadığım hiçbir şeyi
konuşmuyorum.
Bakın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde sabaha kadar milletvekillerinin tutulması; bir, peki, aile
yapısından sosyal yaşantıya ve insan ilişkilerine
kadar her şeyi olumsuz etkilemektedir. Milletvekillerini Türkiye Büyük
Millet Meclisinde mağdur eden bir zihniyetin halkı nasıl
mağdur edeceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Değerli milletvekilleri, AKP
zihniyeti, mağdurluğu siyasetinin öznesi yapmış bir
iktidardır.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) -
Asla.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Hem kendi mağdur ediyor hem de mağdur olduğu iddiasıyla
yakınıyor. Bu şuna benziyor: AKP hem dövüyor hem de Yandım
Allah! diye bağırıyor.
Halkın siyasal tercihlerinde
mağdurluğun, muğberliğin ve mazlumluğun önemli bir
yeri vardır. Türk halkının siyasi davranışlarına
büyük ölçüde mağdurluk duyguları yön vermektedir. 12 Eylül 1980de
AKP yoktur. Darbenin mağdurları ülkücüler ve devrimciler
olmuştur; darağaçlarında hem de.
Değerli milletvekilleri, 28
Şubat ve 27 Nisan olaylarında neler olduğu da belli
değildir ama AKPnin palazlandığı bellidir. AKP
mağduriyetin yalnızca sömürüsünü yapmaktadır: Mağdurum,
mağdursun, mağdur, mağduruz, mağdursunuz, mağdurlar.
İşte AKP. AKP, mağdurluk edebiyatı sayesinde ciddi kazançlar
sağlamıştır. Bu yüzden, siyasetini mağdurluk üzerine
bina ederek sürdürmektedir. Başörtüsü ve imam-hatiple başlayan
mağdurluk edebiyatı, darbecilerin ve bürokratik oligarşinin
vesayetiyle uzun süre devam etmiştir. Ardından faiz lobisinden, daha
sonra da vaiz lobisinin mağduru olarak AKP iktidarı kendisini
acındıracak bir siyaset izlemektedir. Gelinen aşamadaysa, AKP
kendisini paralel mağduru olarak görmektedir. Mağduriyet, paranoyak
AKP politikasının yakıtıdır. AKP, meydana gelen her
siyasi ve sosyal olayı paralelle açıklamaktadır. AKPde ciddi
ciddi bir paralel paranoyası türemiştir. Erdoğan, devlette
paralel bir çete olduğunu söylemektedir, işin ilginç tarafı da
paralel diye tarif ettikleri insanlara Ne istediniz de vermedik? diyen de
kendisidir. Devleti paralele teslim etmenin hesabını da vermekten hiç
söz etmemektedirler.
Ya, biz size demokratik, hukuk,
anayasal bir devlet teslim ettik. Siz o
devletin derinliklerine götürmüş,
sızdırmışsınız bir takım çeteleri tabir
yerindeyse
Ve o Anayasa değişikliğine biz o yönü
itibarıyla karşı çıktığımızda
söylemediğiniz söz kalmamış, ondan sonra, şimdi,
Yandım Allah, paralel beni yedi, paralel beni dövüyor, paralel
örgütlendi, beni dinliyor, beni izliyor, beni kayıt altına
alıyor. diye konuşuyorsunuz. Sizin konuşmaya ne
hakkınız var ya? Sizin hesap verme gibi bir göreviniz var.
Çıkın, bunun doğru dürüst hesabını verin. En güzel
hesap da Devleti biz idare edemedik, istifa ediyoruz. deyin çekilin.
Beceriksizsiniz, yetersizsiniz, yeteneksizsiniz, basiretsizsiniz, sizsiniz,
sizsiniz
Yani negatif bir tavır ve durum içerisindesiniz. (MHP
sıralarından alkışlar)
AKP on iki yıldır
iktidardadır, ancak kendisini hâlâ muhalefet sanmaktadır. AKPnin
eski Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, doğrudan onlarca
insanı -kendi tabirleriyle- kumpas sonucu hapishaneye
tıkmıştır ve bu hapishaneye tıkılan
insanların da savcısı olduğunu söylemiştir. Bu da
yetmemiş, siyaseti kasetle dizayn etmek isteyenlerle birlikte kasetçiler
için Özel değil, genel demek suretiyle de onlarca insanın
mağdur edilmesini de istismar ederek sürdürmüştür.
Değerli
milletvekilleri, AKP, yolsuzluk ve
rüşvet kültürü yönünden de Türk milletini mağdur etmiştir. 1831
yılında ABDli senatörün senatoda söylediği Siyasi savaşta
yenilenler görevlerinden çekilmelidir. Ganimet, savaşı
kazananların hakkıdır. sözü AKP türü bir ganimet sisteminin
esasını ortaya koymaktadır. Ganimet sistemi, kısaca,
memurlukların, liyakat, ehliyet, uzmanlık ve eşitlik ilkelerine
dayalı olmaksızın, siyasal iktidara destek olan ve yardım
sağlayan kimselere bir ödül olarak dağıtılması
anlamına gelmektedir. Biliyorsunuz, VIP torpil sistemini bu bağlam
içerisinde ele alıp irdeleyebilirsiniz. Bu sisteme, AKPnin dini, devleti
ve ahlakı alet etmesi de ibret verici bir tutumdur. Ar ve hayâ duygusu
insanlara özgüdür. Bu duygu, insani olan ile insani olmayanı birbirinden
ayırır. İnsanın iman zafiyeti, hayâ ve ar duygusunun
kaybıyla başlar. Anadoluda Ar damarı çatlamış. sözü
de bunun için söylenir.
17, 25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet operasyonları sonrasında meydana gelen gelişmeler,
yalnız malum kişilerin değil, toplumda da ar ve hayâ
duyguları bağlamında ciddi bir travma
yaratmıştır. Ayrıntısı yolsuzların kendisine
kalsın, ama adamlar, şüyuu vukuundan beter bir olguyla Türk milletini
karşı karşıya bırakmıştır.
Zaman çabuk bitti. Şunu söylemek
istiyorum: Eğer gerçekten bir mağduriyet varsa bu mağduriyetin
araştırılması için Meclis araştırması
açılmasında fayda vardır diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisi üzerinde değerli
hukukçu, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç, gerekli,
gerekçeli, doyurucu açıklama yaptı, safahattaki bütün
açıklamalarına da iştirak ediyorum.
Diğer taraftan, 684 sıra
sayılı iç güvenlik paketini yaklaşık bir haftadır
görüşüyoruz. Geldiğimiz nokta 17nci madde. Bu gidişle
-nisanın 7sinde YSKya listeler verilecek- nisanın 7sine kadar,
bunu, muhalefetin de destekleriyle inşallah yasalaştırmayı
düşünüyoruz, ama gelinen nokta o ki bu biraz sıkıntılı
olacağa benziyor, ama inşallah Genel Kurula aklıselim sahip
gelir, bu yasa 7 Nisana kadar yetişir ve yasalaşır, 7 Nisandan
sonra milletvekillerini çalıştırmak gerçekten zor olacak diye
düşünüyorum.
Diğer taraftan, komisyonlarda yine
toplumun belli kesimlerini ilgilendiren yasalar görüşülmekte, onlar da
Genel Kurula inecek inşallah. Toplumun ihtiyacına binaen bunları da el birliğiyle
yasalaştıracağız diyorum.
O nedenle, grup önerisi talebini Genel
Kurulun takdirlerine sunuyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök,
Sayın Öğüt, Sayın Tunay, Sayın Toptaş, Sayın
Ediboğlu, Sayın Çıray, Sayın Ayaydın, Sayın Öz,
Sayın Tayan, Sayın Öner, Sayın Kaplan, Sayın Ekinci,
Sayın Türmen, Sayın Danişoğlu, Sayın Onur, Sayın
Özkes, Sayın Çetin, Sayın Aydın, Sayın Tamaylıgil.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, 18/4/2013 tarihinde Erzincan Milletvekili Muharrem Işık
ve arkadaşları tarafından, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinden
itibaren günümüze kadar yaşanan olaylardan kaynaklanan
mağduriyetlerin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (848 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
(2/332) esas numaralı 5682 Sayılı Pasaport Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/332) esas numaralı kanun
teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre, kırk beş gün
içerisinde ilgili komisyonda görüşülmemesinden dolayı doğrudan
gündeme alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Bülent
Tezcan
Aydın
BAŞKAN Teklif sahibi Ali
Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifimiz,
kamuoyunda yeşil pasaport olarak bilinen hususi damgalı pasaporttan,
belirli sürede avukatlık yapmış avukatların
yararlanabilmesine yöneliktir.
Hepimizin bildiği gibi,
avukatlık, bir yandan serbest meslek olmakla birlikte bir kamu hizmetidir.
Yargılama sürecinde savunma en önemli ögelerden birisidir, hatta
yargılamanın olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla,
yargılamanın temel süreci olan savunmanın temsilcileri de
avukatlardır. Aslında demokrasi ve hukukun gelişimi avukatlar
sayesinde olabilmektedir ve gelişen günümüzde uluslararası hukuk
ilişkilerinin de arttığı dikkate
alındığında avukatların sık sık yurt
dışına çıkma ve bu hukuksal uyuşmazlıklarla uğraşma
zorunluluğu gündemdedir. Dolayısıyla, bugün kamuoyunda belirli
hizmet süresini tamamlayan devlet memurları yeşil pasaporttan
faydalandıkları hâlde, süresinin tamamını geçirmiş
bile olsa avukatlara böyle bir olanak tanınmamaktadır. Bu çok ciddi
bir hukuksuzluktur, haksızlıktır. Türkiyede adaletin
gerçekleşmesi ve hukukun egemen kılınması yolunda her türlü
özveriyi gösteren avukatların devlet memurlarına tanınan bir
haktan faydalandırılmaması büyük bir
haksızlıktır. Bu nedenle belirli süre hizmet yapmış,
bizim yasa teklifimizde on yıl süreyle avukatlık yapmış
arkadaşlarımızın bu haktan yararlandırılması
öngörülmektedir.
On yıllık süre avukatlık
için ve avukatlık mesleğinin icra edilmesi için önemli bir süredir.
Bugün Türkiyede on yıl avukatlık yapmış
meslektaşlarımızın uluslararası davalara girdiği,
uluslararası hukuk ilişkilerini çözmeye çalıştığı
ve sık sık yurt dışına gittiği bilinmektedir. Bu
da uygulamada zorluklara neden olmaktadır.
Efendim, Dışişleri
Bakanlığı bu konuda dolmuş. Canım, onun çözümü var.
Yani, yeşil pasaport dediğimiz pasaportu herkese vermeyelim, biraz
altlardan kısalım, biraz da avukatlara verelim. Yani, siz bugün
belirli meslekte memurluk yapmış herkese yeşil pasaport
veriyorsunuz, buna vermiyorsunuz.
Öte yandan, vakıf üniversiteleri
var değerli arkadaşlarım. Yani, bu kanun teklifimiz avukatlara
ilişkin. Ha, denilir ki: Ya, on yıllık süre çok az bir süre, bu
on beş yıl olsun. Olabilir.
Burada baro
başkanlığı yapmış arkadaşlarımız
var, hem AKPde hem CHPde hem MHPde. Bu ciddi bir konudur, buna
avukatların eğilmesi gerektiğini düşünüyorum. Parlamentonun
büyük bir kesimi avukat olmasına rağmen bugüne kadar bu Parlamentoda
avukat kökenli milletvekillerimiz kendi mesleklerine bir türlü sahip
çıkmadılar.
Değerli milletvekilleri, biz
milletvekiliyiz ama her şeyden önce avukatız. Dolayısıyla,
avukatların sorununu çözmek avukat kökenli milletvekillerinin asli
görevidir.
Öbür taraftan, şu konunun da
altını çizmek istiyorum: Bugün üniversitelerde, vakıf
üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışan kişiler
işçi statüsünde hizmet akdiyle çalışmaktadırlar. Oysa
devlet üniversitelerinde yeşil pasaport aldıkları hâlde
vakıf üniversitesinde çalışan öğretim üyeleri bilimsel,
akademik çalışmalar için yurt dışına gitmekte çok
zorluk çekmektedirler. Bu da büyük bir adaletsizliktir, eşitsizliktir;
yani, vakıf üniversitesinde çalışan da profesördür, devlet
üniversitesinde çalışan da profesördür ya da doçenttir. İkisi de
bilim alanında inceleme için yurt dışına gitse birisi
normal pasaport yani gri pasaporttan ama öbürü yeşil pasaporttan faydalanmaktadır,
bu da bilimsel çalışmaların önünü engellemektedir.
Bu iki konunun birlikte düşünülerek ben bu dönem
çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Avukatlara ilişkin bu yasa
teklifimizin bu yüce Meclis tarafından kabul edilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Özellikle AKPnin içerisindeki avukat kökenli
meslektaşlarımızın artık kendi mesleklerine ve kendi
meslektaşlarına sahip çıkmalarını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir milletvekili adına söz isteyen
Mahmut Tanal? Yok.
Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce konuşan sayın
konuşmacımız kanun teklifimizin gerekçesini açıkladı.
Avukatlık önemli bir meslek; savunma, yargı
ayağının ve süjelerinin bir parçası; hâkim, savcı,
avukat. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün modern
toplumlarda avukatlar, savunmanlar hak ettiği yeri ve ilgiyi görmektedir.
Modern toplumlarda avukatlar ceza yargılamasında savcıyla
aynı düzlemde yer almaktadır. Bizdeki gibi değil, hâkim, savcı üstte, avukat
aşağıda, sanıklarla ya da müştekilerle aynı
platformda değil. Savcı da avukatla aynı düzlemde
iddiasını ifade etmekte, avukatlar da savunmalarını
yapmaktadırlar.
Şimdi, bence öncelikle Türkiyede bu problemi de
çözmemiz gerekiyor. Baro adı işte bu düzlemden gelmektedir yani
savcı ile avukatın aynı düzlemde olduğu bir platformu ifade
eder baro. Oysa Türkiyede avukatlık mesleğinin -ben da avukat
kökenli bir kardeşiniz olarak- pek çok sorununa her zaman tanık
olduk. Anlaşılıyor ki bu iç güvenlik paketiyle daha da
ağırlaşan sorunlarla karşılaşacağız.
Yine, dünyada insan hakları
düzleminin geldiği nokta devletin bireye karşı korunması
değildir, bireyin devlete karşı korunmasıdır. Zaten
devlet kendini korumaktadır ama bireyin başına bir şey
gelirse onu nasıl koruyacaksınız, soru budur. Şimdi, bu iç
güvenlik paketiyle artık Türkiye'de bütün bireyleri tehdit eden bir
devletin aşırı baskıcı, tehditkâr ve herkesi sindiren
uygulamaları başlayacak. Bu paketle birlikte Türkiye'de adı
konulmamış bir sıkıyönetim ilan edilecek değerli
arkadaşlarım. Yargı kararı olmadan aramalar, cumhuriyet
savcısının devre dışı
bırakıldığı, valinin, kolluk kuvvetlerinin öne
geçtiği ve üst aramalarının, arabalardaki aramaların
yapılabileceği keyfî bir düzen önümüze geliyor. Yargı mercisi
olarak da Ankarada bir hâkim belirleniyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, böylesi bir tabloda valilere, kaymakamlara gözaltına alma
yetkisi tanınması ve mülki amirlerin de savcıyı öteleyerek
soruşturmada savcının üzerine konumlandırılması
Türkiye'de savunma mesleğine olan ihtiyacı her zamankinden çok daha
fazla arttıracaktır. Şu anda bütün 77 milyon
insanımızı tehdit eden bu uygulamalar karşısında
valinin, kolluk kuvvetlerinin öne geçtiği ortamda artık
bırakınız avukatı, yargı ve özellikle de savcı
devre dışı bırakılmaktadır. Çok vahim bir tabloya
doğru gidiyoruz. Bu vahim tablonun içerisinde bakın Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarında bizler nezaretten başlamak üzere herkesin
sorgu aşamasında avukat bulundurması zorunluluğunu
getirdik. Kişi, eğer avukatı yoksa barolardan getirilecek
avukatla kolluk kuvvetlerinde, savcılıkta, mahkemelerde bir avukat
marifetiyle ifade vermek suretiyle bir güvenceye kavuşturulmuştu.
Şimdi, bu bütün güvenceleri elimizden alan, savcıyı da devre
dışı bırakan bu uygulamalar karşısında
avukatlara ve avukatlık mesleğine çok büyük önem düşmektedir ama
avukatların bu mesleğini sürdürebilecekleri bir ortam
kalmayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri, Türkiye, yoluna demokrasiyle mi gidecek, insan
haklarına dayalı olarak mı gidecek, insan haklarına
saygılı olarak mı gidecek, hukukun üstünlüğünü mü
gerçekleştirecek, savunmayı mı güçlendirecek;
mağdurları, bireyi mi koruyacak yoksa devletin otoriter, totaliter
yapısını mı güçlendirecek? Türkiye bir yol
ayrımında.
Bu kanun
teklifimizle de son derece güç şartlarda çalışan avukat
meslektaşlarımıza bir yeşil pasaport olanağı
getiriyoruz. Ama, elbette bu yeterli bir tablo değil. Avukatlık
mesleğini daha da güçlendirmek, kolluk kuvvetlerinin, valinin,
kaymakamın, yargıçların, savcının
karşısında daha fazla yetkin kılmak,
soruşturmanın her evresinde avukatın istisnasız ve çok
güçlü bir şekilde yer almasını temin etmek hepimizin görevi
olmalıdır. Bundan kaçınan, yargıyı ve özellikle
savunmayı ayaklar altına alan iç güvenlik paketiyle bunları
gerçekleştiremeyeceğimiz ortadadır. Bu nedenle, yol
yakınken geri dönün diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.-
Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Öğüt, Sayın Tunay, Sayın
Öztürk, Sayın Toptaş, Sayın Ediboğlu, Sayın
Çıray, Sayın Öz, Sayın Kaplan, Sayın Öner, Sayın
Danışoğlu, Sayın Türmen, Sayın Aydın, Sayın
Onur, Sayın Sayın Özkes, Sayın Bayraktutan, Sayın Çetin,
Sayın Tamaylıgil ve Sayın Haberal.
İki dakika
süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
(2/332) esas numaralı 5682 Sayılı Pasaport Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN İçişleri
Komisyonunda boşalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat, 20.45e kadar
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati:20.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal Macit
(İstanbul), Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 58inci maddesine göre, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, geçen birleşim tutanağında yer alan
beyanını düzeltme talebi vardır.
Daha sonra, Sayın Baluken,
Sayın Kürkcü, Sayın Zozani ve Sayın Çelikin talepleri var ama
öncelikle Sayın Vural söz istemişlerdi.
Buyurun Sayın Vural.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Malatyada 2
savaş uçağının düştüğüne ilişkin haberlerle
ilgili Hükûmetin Parlamentoya bilgi vermesini istirham ettiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, biraz önce haberlerde 2 F16 uçağının
düştüğüne, 4 pilottan 1inin şehit olduğuna ilişkin
bir haber geldi. Bazı İnternet sitelerinde de askerî helikopterin
düştüğü ifade ediliyor. Bu konuda Hükûmet acaba bu olan bitenle
ilgili bir bilgi verebilir mi? Eğer öyle bir şey olmuşsa,
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Umarım, bulunamayan
pilotlarımız da sağ salim bulunur. Bu bakımdan, böylesine
önemli bir konuda Hükûmetin eğer bir bilgisi varsa Parlamentoyla
paylaşmasını istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
Sayın Bakan, buyurun.
5.- İçişleri Bakanı Efkan Alanın,
Malatyadan havalanan 2 savaş uçağıyla daha sonra irtibatın
kesildiğine, 2 pilotun şehit olduğu haberini
aldıklarına ve şehit pilotlara Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
maalesef, bugün, akşamüstü Malatyadan havalanan 2 savaş
uçağımızdan daha sonra irtibat kesilmiş ve haber alınamamıştır.
Ama, şu anda, Jandarma Komutanımız olay yerine ulaştı,
oradan biraz önce rapor etmeye başladı. Kesin bilgi vermek üzere,
şu anda oradan kesin rapor bekleniyor. O bakımdan, elimizde bana
ulaşan bilgi, pilotlarımızdan 2sinin şehit olduğu,
diğer 2sine ilişkin de henüz şu anda bir bilgi yok ama çok
kısa zamanda bilgi elde edilecek. Genelkurmayımız da olay
netleşince bize bilgi gönderecek. O zaman daha detaylı ve kesin
bilgiyi arz ederim Genel Kurulumuza.
Şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Milletimizin, Meclisimizin başı sağ olsun.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, Malatyada 2 savaş uçağının
düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de şehitlere
Allahtan rahmet diliyoruz, yakınlarının başı sağ
olsun. İnşallah, diğer pilotlar da bulunur diye temenni
ediyoruz.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Malatyada 2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit
olan pilotlara ve Süleyman Şah Türbesi operasyonu sırasında
şehit olan Başçavuş Halit Avcıya Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Malatyada düşen askerî
helikopterde şehit olan pilotlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, yaralı askerlerimize şifa diliyorum. Ailelerine ve silah
arkadaşlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Yine, Süleyman Şah Türbesindeki
karakolun, orada bulunan birliğin nakliyesi sırasında şehit
olan Maçkalı Başçavuş Halit Avcıya da bir kez daha
Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine, silah arkadaşlarına,
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
7.- Ankara Milletvekili Levent Gökün Malatyada 2 savaş
uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara ve
Süleyman Şah Türbesi operasyonu sırasında şehit olan
Başçavuş Halit Avcıya Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, biz de basından takip ettik, basın 1 şehit diye
haberi verdi ama Sayın Bakan 2 diye bildirdi bu rakamı. Gerçekten
üzücü bir hadise. Bu düşen askerî helikopterde hayatını kaybeden
askerlerimize ben de Allahtan rahmet diliyorum ve yaralılara da acil
şifalar dilerken yine, aynı şekilde, Süleyman Şah
Türbesinin nakli sırasında hayatını kaybeden başçavuşumuza
da Allahtan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Şahin.
8.- Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahinin, Malatyada
2 savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan
pilotlara Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ŞAHİN
(Karabük) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Biz de eğitim uçuşu
esnasında düştüğünü biraz önce haberlerden
öğrendiğimiz, Sayın Bakanımızın da biraz önce bu
doğrultuda teyit bilgiler verdiği bu kaza dolayısıyla
hayatını kaybetmiş olan şehit pilotlarımıza
Cenab-ı Haktan rahmetler diliyoruz.
Tabii, ateş, düştüğü
yeri yakıyor, ailelerine de başsağlığı diliyoruz.
Tüm milletimizin başı sağ olsun ve bu tür kazalardan
milletimizi, Türk Silahlı Kuvvetlerini korusun diye temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Baluken.
9.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Malatyada 2
savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan
pilotlara Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz de Halkların Demokratik
Partisi olarak Malatyada meydana gelen bu kazadan dolayı üzüntülerimizi
ifade etmek istiyoruz. Yaşamını yitiren personele Allahtan
rahmet, ailelerine ve bütün Türkiye halklarına başsağlığı
diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan, İç Tüzükün
58inci maddesine göre bir düzeltme talebiniz vardı.
Buyurun.
XII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
23/2/2015 tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, Başkanlığa verdiğim önergede iki noktada
düzeltme istiyorum. Bir, 60ıncı sayfa diye geçiyor, taslak
olabilir, orada doğrusu bulunur. Çakallar(x) kavramı geçiyor.
Bir eleştiri yapılırken maksadı aşan bir durum olarak,
o daha çok iki ayaklılar için düşündüğümüz bir kavram olarak
geçiyor. Onun için, onun çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.
Hayvan hakları savunucularını incittiğini düşündüm.
Bir diğer nokta da Sayın Başkanım,
gerçekten çok ciddi bir konu yani Doğru mu yaptım? diye hep kendimi
sorguladım çünkü Başkan Vekilinin sözlerini, beyanlarını
tutanaktan okudum Nasıl olur bu? diye. Bir grup başkan vekiline
yönelik kavramlar, çok ağır, şerefsizsin, hainsin gibi 4-5
kavram iki ayrı yerde. Ben üzüldüm. Bir Meclis Başkanlık
Divanında vekil olarak görev yapan kadın bir Başkan Vekilinin bu
sözlerinin bir tutanakta yer alması kabul edilemez bir şeydir. Yani
ben de tekrar ederek buna dikkat çektim, Belki kendi kendine düzelir,
kendileri çağırır, kendileri tutanakla ilgili beyanda bulunur,
düzeltme yapar. diye fakat bu saate kadar olmadığını da
gördüm. Ben kendi adıma o tutanaklardan okuduklarımın tutanaktan
çıkmasını istiyorum ve tabii ki çağrıda bulunuyorum.
Sebebi ne olursa olsun, hangi ortam, psikoloji içinde olursa olsun Meclis
Başkanlık Divanına böyle bir söz söyleme hakkı yoktur.
Bunun düzeltilmesini, çıkartılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Bingöl Milletvekili Sayın Baluken,
yine 58inci madde gereğince
düzeltme talebiniz var.
Buyurun.
2.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, 23/2/2015
tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen oturumla ilgili tutanakta
Cumhuriyet Halk Partisini muhalefet yapmamakla (x)itham eden bir
açıklamam olmuştu, onun düzeltilmesi gerekiyor. Tabii, ben,
Halkların Demokratik Partisinin Grup Başkan Vekiliyim. CHP gibi
kurumsal bir partiye, muhalefet yapmamak değil, etkin ve sonuç
alıcı muhalefet yapmamak üzerinden bir eleştiri yönelttim ama
tutanaklara bu şekilde yansıyınca farklı bir
anlaşılma oluyor. Yani CHPnin bu konuda etkin bir muhalefet
yapmadığı zaten ortada. Bugüne kadar sadece
Cumhurbaşkanına ya da Başbakana laf yetiştirme üzerinden
bir muhalefet anlayışı olmaz. Türkiyede -ben, dün de belirttim-
sosyal demokrat bir partinin iktidara gelmesi için bütün koşullar var; açlık,
yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, savaş, can kayıpları, her
şey var ama iktidarda sosyal demokrat bir parti yok. İktidarda on üç
yıldır AKP var, dolayısıyla etkin ve aktif bir muhalefet
yapamamanın, çözüm projeleri üretememenin öz eleştirisini bizce CHP
yapmalı. Dün de bu kapsamda ben görüşlerimi dile getirdim yani
salı günleri de genelde grup toplantılarını takip ediyoruz.
Bütün bir grup toplantısı Cumhurbaşkanı bunu söyledi,
Başbakan bunu söyledi. üzerinden giderse, yürütülürse bu ülkede AKPnin
iktidarına hizmet etme dışında hiçbir şey
yapmamış oluruz.
Hepimizin, muhalefet partilerinin
görevi, Türkiyenin en köklü meseleleriyle ilgili çözüm projeleri üretmektir.
Kürt meselesiyle ilgili, demokrasi meselesiyle ilgili, işsizlikle,
eğitimle, sağlık politikalarıyla ilgili temel meselelerde
çözüm projeleriyle kendimizi halkımıza tanıtmalıyız
düşüncesindeyiz. Dolayısıyla, dünkü eleştirimin de bu
çerçevede ele alınması gerektiğini düşünüyorum,
tutanaklarda da bu yönlü bir düzeltme yapılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Ertuğrul Kürkcü, Mersin
Milletvekili.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Bir saniye, Sayın
Kürkcüye söz vereyim önce. Söyledik, size de söz vereceğim Sayın
Gök.
3.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, 23/2/2015
tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması(x)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ben, dünkü
tartışmalardan sonra tutanakları inceledim ve burada bu
tutanakların gösterdiğine göre, esasen kanun maddesi hakkında
tartışırken öteki muhalefet partilerinin de bir
değerlendirmesine girişmişim. Bu çerçevede şöyle
dediğimi görüyorum: Ben bu koşullar altında muhalefet
partilerimizin itirazlarını yeterli görmüyorum. Özellikle Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekillerinin bu konuda çok daha atak ve sert bir muhalefet
yürütmelerini beklerdim ama bu da sonuçta bu sürecin mağdurları
olarak bizlere kaldı. Şimdi, tabii, bu ifade aslında dört
gündür Mecliste sürüp giden tartışma göz önüne
alındığında biraz gereğinden sert kaçıyor. O
nedenle ben bu tutanakların düzeltilmesini istiyorum. Ne şekilde
düzeltileceği konusunu da masayla görüşeceğim ancak bu sertlikte
değil. Gerçi muhalefet partileri derken herkesi aynı kaba da
koyduğumun farkındayım. Bazı eleştirilerin
aslında CHPye, bazı eleştirilerin MHPye
ayrıştırılması daha yerinde olacaktı ancak gene
de burada bir düzeltme ihtiyacı gördüm, bunu da Meclisle ve
Başkanlığınızla paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Gök, söz istediniz,
ne için istediniz efendim?
LEVENT GÖK (Ankara) Her iki
konuşmacı da partimizi etkin muhalefet yapmamakla suçlayarak bir
isnatta bulundular, onlara cevap vermek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Başkan, duyamıyoruz.
BAŞKAN Ne söyledi de
sataştı Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, her 2
konuşmacı da etkin muhalefet yapamadığımızı,
iktidarda bir sosyal demokrat partinin olmasına neden
olamadığımızı ifade etti.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök,
iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ile Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün geçen
tutanak hakkında yaptıkları konuşmaları
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşmaları nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az önce konuşan Halkların
Demokratik Partisinin Grup Başkan Vekili Sayın İdris Baluken ve
Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşmalarında Cumhuriyet Halk
Partisinin etkin bir muhalefet yapamadığını ve iktidarda
bir sosyal demokrat partinin olması gerekirken AKPnin iktidara gelmesine
neden olduğumuzu ifade etti.
ÜNAL KACIR (İstanbul) İki
ayrı söz alman lazımdı.
LEVENT GÖK (Devamla) - Cumhuriyet Halk
Partisi, kurulduğundan bugüne değin, Türkiyede çağdaş
demokrasinin gerçekleşmesi, Türkiyede kadın haklarının,
işçi haklarının ilerlemesi, sanayileşmenin
sağlanması, fırsat eşitliğinin tesis edilmesi,
bölgeler arasındaki uçurumun sona erdirilmesi, laik cumhuriyetin korunması
yönünde kurulduğu günden bu yana önemli çalışmalara imza atmış
bir partidir. Sahip olduğumuz milletvekili sayısıyla da
iktidarın her antidemokratik gördüğümüz yasalarını Anayasa
Mahkemesine götürmek suretiyle, sadece kendi açımızdan değil,
gerek MHPnin gerekse HDPnin ve tüm milletimizin adına bu iptal
davalarını açmak suretiyle kanunların Anayasaya
uygunluğunun denetlenmesini temin etmeye çalışıyoruz. Bu
nedenle, hem siyasal anlamda hem hukuki anlamda Cumhuriyet Halk Partisi üzerine
düşen görevi fazlasıyla yerine getirmektedir. Bundan sonra da
Cumhuriyet Halk Partisinin 7 Haziranda bir sosyal demokrat iktidarı
nasıl kuracağına bütün partiler tanık olacaklardır. Bu
nedenle böyle bir sataşmayı reddettiğimi belirtir, hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlarım.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Reddederek
sataştı efendim.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili,
sizin de İç Tüzükün 58inci maddesine göre düzeltmeniz vardı.
Buyurun.
XII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)
4.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, 23/2/2015 tarihli
62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben bu sözü gerçekten
zaman kazanayım diye almadım. Buradan sarf edeceğim cümlelere de
samimiyetle inanmanızı arzu ediyorum.
Burada yaklaşık on gündür
hararetli tartışmalar oluyor, birbirimizi
hırpaladığımız oluyor, zaman zaman birbirimize
maksadı aşan sözler sarf ettiğimiz oluyor; bunların hepsi
işin doğasında var. Benim de kendi payıma düzeltilmesini
istediğim bir sözüm var burada, onun çıkarılmasını
arzu ediyorum, gerisini, herkes ne söylemişse kendi takdirine
bırakıyorum.
Şimdi, buradan, dün bir söz
alışımda iktidar partisi milletvekili sıralarından 2
milletvekili bana Yalan söylüyorsun. diye ithamda bulundu; bir tanesi
Sayın Recep Özel, bir tanesi Sayın Yılmaz Tunç. Bana
yakışmayan bir
karşılık verdim, onu ifade edeyim. Yani -zaten dün mikrofon da
cacık çıktı- ben O mikrofonu yedireceğim!(x) falan
laflarının tutanaklardan çıkarılmasını arzu
ediyorum. Yanlıştı, maksadı aşan bir ifadedir, arkadaşlar
açısından bunu ifade edeyim.
Değerli arkadaşlar,
bakın, herkesin psikolojisi bozuldu, herkes yorgun. İktidar partisi
milletvekillerine, grup başkan vekillerine bir önerim var. Gelin,
bakın, bekleyen daha önemli bir tasarı var. Ya, bir tasarı bir
tasarıdan daha önemlidir demek istemiyorum ama bir torba kanun teklifiniz var bir
üniversitenin kurulmasıyla ilgili olarak. Üniversite kuruluyor,
Yeşilay ve Kızılayda düzenlemeler yapılıyor. Tüm grup
başkan vekillerine önerimdir: Buyurun gelin, bir toplantı yapın,
bu toplantıda, yarın ve öbür gün bu torba kanunu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Meclis Genel Kuruluna
getirelim, üniversitenin kuruluşuyla ilgili hususları görüşelim,
böylelikle gerilime ve psikolojimizin bozulmasına sebebiyet veren bu yasaya da ara vermiş
olacağız. Önünde sonunda, yarın veya öbür gün siz gensoruya da cevap vermek
durumundasınız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, bir yarım dakika ek süre verebilir misiniz,
sözlerini toparlasın.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Sayın Başkan, önemli bir husus...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Sayın Başkan, en azından arkadaşlar duyuyorlar,
müsamahanıza sığınıyorum.
Şunu da ifade edeyim: Siz
yarın ve öbür gün önünde sonunda gensoruyu da gündeme almak
durumundasınız. Bu hafta bu şekilde geçer. Önümüzdeki salı
gününden itibaren bir hafta içerisinde enine boyuna istişareler
yapıldıktan sonra Hükûmet de, en azından Komisyon da önümüzdeki
tasarının girdisini çıktısını biraz daha
aklıselim düşünüp önümüzdeki salı gününden itibaren bu kanun
tasarısının görüşmesine devam edebiliriz ama en
azından kendimize bir hafta zaman tanımamızı teklif
ediyorum. Kendi grubuma da, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna da, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna da, iktidar partisine de bunu öneriyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zozani,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Sayın grup başkan vekillerini
davet ediyorum görüşmek üzere.
Kapanma
Saati: 21.06
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:21.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, İç Tüzükün 58inci
maddesine göre söz isteyen Muş Milletvekili Demir Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, 23/2/2015 tarihli
62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 23 Şubat tarihli 62nci Birleşimde grubumuzun
araştırma önergesi üzerine konuşmamda polisin görev, sorumluluk
ve haklarının yeterince olduğunu, buna karşın toplumun
özgürlüklerine el koyma yetkisini de tanıyan mevcut yasanın
antidemokratikliğini vurgulamak adına, 1nci sayfanın 3üncü
paragrafının son cümlesinde kadük olan haklar kadim(x)
olarak geçmiştir. Bunu düzeltmek adına söz aldım. Bu vesileyle
öncelikle Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun, AKPnin ürünü ve eseri olan bu
kanunun yıllar öncesinde özgürlüklerimizi,
barışımızı gasbetmek adına devreye
konulduğunu, bununla yetinmeyen iktidarın yeni gasp ve hak
ihlallerine gitmeye dönük çalışmalarının demokratik çözüm
ruhu ve anlayışıyla
bağdaşmadığını, hele hele
barışçıl, demokratik bir hukuk devleti normuyla uyuşmadığını
ifade etmek istiyorum. Ama görünen o ki, yüz yıllık cumhuriyetin
çözemediği Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi kimlik, etnik ve cinse
dayalı sorunların çözümüne yaklaşımda hâlâ, başta
Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere, birçok siyasi partinin, aktörün sorunun
çözümüne dayalı güvenlikçi algıdan ve anlayıştan
kendilerini kurtaramamış olması, devletin kutsiyetine biçilen
misyondan kendini kurtaramamış olmasının ortaya
çıkardığı anlayıştır ki AKP iktidarı da
bunu fırsata dönüştürerek her seferinde özgürlükten yana görünüp her
gün de barışımızı, özgürlüğümüzü gasbeden, çalan
bir noktada kalmayı kendisine hak görüyor diyor, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan uçak kazasıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendireceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İçişleri Bakanı Efkan Alanın,
Malatyada düşen 2 savaş uçağının enkazına
ulaşıldığına ve şehit olan 4 pilota Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekillerimiz; 2 uçağımızın da enkazına
ulaşıldı. Maalesef, 4 şehidimiz var. F4 Fantom
uçakları 2si de. Şehitlerimize yüce Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine, milletimize ve yüce Meclisimize başsağlığı
diliyorum.
Saygıyla arz ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Bakan, kazanın nedeni hakkında bir bilgi var mı?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Sayın Milletvekilim, kaza kırım raporundan sonra
kesin nedeni açıklanabilir, şu anda bu mümkün değil ama Türkiye
sınırları, Malatya sınırları içerisinde,
Akçadağ mevkisinde. Tabii, tahminlerimiz var; birbirine çarpma olabilir
büyük bir ihtimalle ya da hava şartları. Onun için
dışarıdan bir şey söz konusu değil. O bakımdan
Malatya sınırları içerisinde olmuş, 2 uçak
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Şehit sayısı 2 mi?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ÂLÂ Şehit sayısı 4, hepsine ulaşıldı. 2
uçak enkazına da ulaşıldı. Maalesef 4 pilotumuz da
şehit olmuştur. Allahtan rahmet diliyorum, başsağlığı
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gür, kusura kalmayın,
buyurun.
XII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)
6.- Van Milletvekili Nazmi Gürün, 23/2/2015 tarihli 62nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması(x)
NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Biz de bir kez daha taziyelerimizi
sunuyor, bu elim kazada yaşamını yitirenlere Allah rahmet
eylesin, ailelerine, sevenlerine başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın Başkan, dünkü
konuşmalarda tutanakta 62nci Birleşimin 14üncü sayfasında
-okuduğumda- bir hata gerçekleşti. Onu, yanlış anlamalara
meydan vermemek için düzeltmek istiyorum.
Süleyman Şah Türbesinin
taşındığı Eşme köyünün bulunduğu bölge ve
türbe için hazırlanan alan elbette ki Kobaninin Eşme köyünün
sınırları içerisinde dolayısıyla Kobaninin
sınırları içindedir, oradaki Kobani hükûmetinin ve kantonunun
denetimi altındadır. Ayrıca, oradaki toprak, çevrilen toprak da
özel mülkiyet konusudur. Oradaki bir Suriye yurttaşı -Kürt- o toprağın sahibidir.
Bunu da Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum.
Yine, orada yerel güçlerden söz
etmiştim. Aslında burada kasıt şu: YPG/YPJ Kobanide
epeyce, altı ay süren direnişi DAİŞe karşı tek
başına vermedi elbette ki peşmergeler de vardı, ÖSO güçleri
de geçip orada savaştı ve Suriyedeki kimi diğer yerel gruplar,
özgürlükçü gruplar, hem DAİŞe karşı savaşanlar hem de
Esat rejimine karşı muhalefet edenler de bu mücadelede yerlerini
aldı. Dolayısıyla, bu Süleyman Şah Türbesine gidilip
gelinirken bu güçlerin de bilgilendirildiğini ve bunların da
katkısının olduğunu ve göz ardı edilmemesi
gerektiğini vurguladım. Bu nedenle, adı geçen 62nci
Birleşim sayfa 14teki bu sözlerimin düzeltilerek tutanakta yer
almasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan; sizin de düzeltme talebiniz var.
Buyurun.
7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 23/2/2015
tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, dünkü Genel Kurul sırasında, iç güvenlik paketi
tartışılırken bu yasayla alakalı Hitlerin yasası
şeklinde bir tanımlamam oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çıkan bir yasanın Hitler yasası olarak değerlendirilmesinin
tabii ki çok uygun olmayacağını düşünüyorum ama günlerdir
yaşadıklarımız 23 Mart 1933te Almanyada da
yaşanmıştı, onları hatırlattı bana.
Bu tarihte, Almanyada ismi Halkta ve Almanyadaki
Sıkıntıların Kaldırılmasına Dair olan bir
kanun hazırlandı. NSDAP demokrasinin bütün açıklarını
da kullandı, aynı bugünkü gibi, Almanyadaki yetkilerin
tamamını ele geçirdi bu kanunla beraber. Bu kanunla Reichstagın
yani o zamanki Alman Meclisinin bütün yetkileri dört yıl süreyle Nazi
Kabinesine devredildi ve çalışmalarına bu süre içinde ara
verilmişti. Böyle bir kanun çıkması için o günkü Mecliste üçte 2
bir çoğunluk gerekiyordu. Faşist Hitler bunun da önlemini aldı,
bu kanun görüşülmeden önce 81 tane milletvekilini gözaltına
aldırdı o dönem. Yani, bu tutanaklarda, Nürnberg Ceza Mahkemesi
tutanaklarında hâlâ var bu yapılanlar. O dönemki seçimde
inanılmaz bir finansal destek ve propagandayla yüzde 43 oy alan Hitler,
Parlamentoyu bu şekildeki manipülasyonlarla âdeta kuşattı.
Hitlerin bu yaptıklarını daha sonra Alman halkı çok
ağır ödedi. Faşist, diktatöryal bir rejimle Alman halkına
çok büyük zulüm yaşattı Hitler.
23 Mart 1933te Almanyada
yaşananlar, bize bu Mecliste yaşadıklarımızı
hatırlattı. Dolayısıyla, bu Meclisin belki de hak
etmediği bir tanımlamaydı ama o günkü ve hâlâ devam eden
şartlar içerisinde böyle bir tanımlamada bulundum. Bu
tanımlamamın Meclis Genel Kurul tutanaklarından
çıkarılmasını arz edeceğim.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adana Milletvekili Sayın Seyfettin
Yılmaz, sizin de düzeltme talebiniz var.
Buyurun.
(MHP sıralarından
alkışlar)
8.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
23/2/2015 tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle, uçak
kazasında şehit olan pilotlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Bir daha böyle kazaların yaşanmamasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de dünkü oturumda söylediğim bir kelimenin
yanlış anlaşılmalara neden olabileceğiyle ilgili söz
aldım. Burada Sizin terörle mücadele etmek için hangi yasaya
ihtiyacınız varsa, getirin burada uygulayalım.(X)
denmiş; uygulayalım ifadesi yanlış olmuş, onun
Burada getirin, bu yasaları el birliğiyle çıkaralım.
şeklinde düzeltilmesini talep ediyorum.
Şunu da ifade etmek istiyorum:
Yani bu getirilen yasayla iç güvenliğin sağlanmasına yönelik bir
çalışma olmadığı ortada. Ne yazık ki başta
Sayın Başbakan olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisini Teröre
destek veriyor. gibi, Bonzaiye destek veriyor. gibi, Molotofa
karşı
gibi, Poşuya karşı
(xx)
gibi ifadelerde bulunuldu ama dün de burada gördünüz ki bununla ilgili
tüm düzenlemelere Evet. dedik.
FARUK BAL (Konya) Farkında
değiller.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
Şimdi, bu ifadeleri kullanan Sayın Başbakanın -ki il
başkanları toplantısında yapmıştır bunu- ben
öyle tahmin ediyorum ki Milliyetçi Hareket Partisine bir özür borcu
vardır.
Burada getirdiğiniz yasalar da
terörle mücadele yasası değil, sizin terörle mücadele etmek gibi bir
amaç ve hedefiniz yok. Terörle mücadele etmek isteyen bir Hükûmet öncelikle
terör örgütüyle oturup kalkmaz. 35 bin kişinin katlinden sorumlu
teröristbaşıyla pazarlık yapan bir anlayıştan güvenlik
yasaları beklemek doğru değildir. Sizin burada, size muhalefet
olabilecek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
ve
birtakım kişilerin sesinden ürküp dev gözüktüğü ortamda,
onların geleceğini kurtarmanın peşinde olduğunuzu
belirtmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
9.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, 23/2/2015
tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün burada
yaptığım konuşmada AKP Grup Başkan Vekili Mustafa
Elitaşın ismini Mustafa Delitaş(x) diye ifade
etmişim. Tutanaklarda böyle yazıyor, bunun
çıkarılmasını öneriyorum.
Tabii, AKP Hükûmetinin
çalışma koşullarını bu kadar yoğun yapması,
aslında sağlıklı bir tartışma ortamının
olmaması, sürekli kavga gürültünün olması, İç Tüzükün ve
hukukun sürekli ihlal edilmesi ister istemez dil sürçmesine de neden oluyor.
Ben bu kelimeyi hem kendi siyasetimize, bir kadın olarak kadın
politikamıza yakıştırmadığım için, bunun
tutanaktan çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.
Sevgili arkadaşlar, gerçekten, kaç
gündür burada iç güvenlik yasa tasarısına muhalefetimizi ifade
ediyoruz. Sadece biz değil, sokaktaki herkes, hukukçular, ekoloji
mücadelesi verenler, kadın mücadelesi verenler, siyasi partilerin
temsilcileri ısrarla Bu yasayı geri çekin. Bizim
ihtiyacımız olan iç güvenlik yasası değildir, özgürlükler
yasasıdır. diye ifade ediyor.
Bugün, sevgili arkadaşlar,
Türkiyede ciddi anlamda bir kaos yaşanıyor. Orta Doğuda
yaşanan kaos süreçlerini birkaç gündür burada konuşuyoruz, Suriyede
yaşananları, Kobanide yaşananları burada konuşuyoruz,
Türkiyede de ciddi anlamda bir kaos yaşanabilir. Bunun temel çözümü, Kürt
sorununun demokratik ve barışçıl çözümüdür. Bu konuda AKP
Hükûmeti, müzakereleri başlatmak, burada barış
yasasını konuşmak, çözümü konuşmak, biz halklar olarak
nasıl bir arada yaşayabilirizi tartışmak yerine;
halkları nasıl ayrıştırabiliriz, milliyetçiliği,
ırkçılığı nasıl kanun hâline getirebiliriz
tartışmasını yürütüyor.
Biz buradan bir kez daha AKP Hükûmetine
çağrıda bulunuyoruz: Önümüzde bir seçim var. Bu seçim sürecinde
özellikle çözüm diye hep ismini söylediğiniz ama çözümsüzlükte
ısrar ettiğiniz siyaset, sizi sandıkta gömecektir. Yol
yakınken gelin, bundan vazgeçin, iç güvenlik yasa
tasarısını geri çekin. Yapmanız gereken şey, buraya
barış yasasını getirmektir. Bakın o zaman nasıl destek
veriyoruz göreceksiniz çünkü Halklarımızın çıkarı
barıştadır. diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erkan Akçay, buyurun.
Sizin de 58inci madde gereğince
düzeltme talebiniz var.
10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 23/2/2015
tarihli 62nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, günlerdir, uzun saatlerce süren yoğun
konuşmalar ve tartışmalar nedeniyle bazı
konuşmalardaki ibarelerde düzeltme yapma ihtiyacı da doğuyor.
Benim de yaptığım bir
konuşmada, Milliyetçi Hareket Partisinin politikalarını,
çizgisini, ilkelerini ve politika anlayışını ortaya koymaya
çalışırken bizim partimizin pergelinin sivri ucu
diyeceğime partimizin sivri ucu(X) şeklinde bir
ifadem var; bunu, bizim pergelimizin sivri ucu veya partimizin pergelinin
sivri ucu olarak değiştirme gereği duyuyorum. Malumunuz,
pergelin sivri ucu, Hazreti Mevlânanın da ifade ettiği gibi
hayatın, politikanın, anlayışın, zihniyetin merkezinin
neresi olduğunu ifade eder.
Bu konuşmam vesilesiyle ifade
etmek isterim ki bu, çeşitli parti sözcüleri tarafından Milliyetçi
Hareket Partisinin politikalarına ilişkin günlerdir yapılan
değerlendirmelerle ilgili bir cümleyle şunu söylemek isterim: Hiç
kimse Milliyetçi Hareket Partisine istikamet vermeye çalışmasın.
Kırk altı yıldır Türk siyasi hayatının ilkeli,
sorumlu ve sorun çözen siyaset anlayışını biz muhalefette
sürdürdüğümüz gibi, iktidarda da, geçmiş dönemlerde de, bundan sonra
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında da sürdüreceğimizi ifade
ederiz.
Görüştüğümüz, tabii,
güvenlikle ilgili bir konu olduğu için güvenlikle ilgili hususlar,
değerlendirmeler ağırlık taşıyor. Oysa, biz,
Milliyetçi Hareket Partisinin devlet ve kamu hayatında
vatandaşlarımızın devletten beklediği başta
güvenlik -güvenlik olmazsa özgürlük olmaz- adalet ve refaha ilişkin
politikalarını her daim anlatmaya devam edeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın Çalık, uçak kazası
nedeniyle zannediyorum söz talebiniz var.
Buyurun.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın,
Malatyada 2 savaş uçağının düşmesi sonucu 4 pilotun
şehit olmasına ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım;
Malatyada Erhaç Havaalanından 2 uçağımız
havalanmış ve saat 20.00 civarında, maalesef, 2 uçağımızın
düştüğünü öğrenmiş bulunmaktayız. 4 kahraman
pilotumuzun şehit olduğu haberini aldık. Hem Malatya Valimiz hem
Millî Savunma Bakanımız hem İçişleri Bakanımız
konuyu yakinen takip ettiler ve arama kurtarma çalışmaları
neticesinde 4 şehit askerimize ulaşılmış vaziyette.
Ben başsağlığı
dileklerimi iletiyorum ve Allah'tan rahmet diliyorum. Bütün ülkemizin başı
sağ olsun, milletimizin başı sağ olsun dileklerimi
iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, Hükûmet temsilcilerinin cevap vermesi gerekmiyor mu?
BAŞKAN Sayın Bal, sizin de
söz talebiniz var.
Buyurun Sayın Bal.
12.- Konya Milletvekili Faruk Balın, Malatyada 2
savaş uçağının düşmesi sonucu 4 pilotun şehit
olmasına ilişkin açıklaması
FARUK BAL (Konya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Malatya'da 2
uçağımızın düşmesi ve 4 askerimizin şehit
olması hepimizi üzmüştür. Benim bu olay nedeniyle bilgisine
başvurduğum kişiler, uçakların otomatik uçabilme
kabiliyetlerinin, yan yana uçtukları takdirde birbirine olan mesafelerinin
elektronik ortamda ölçülüp otomatik olarak ayarlanması ve yüksekliklerinin
de birinin diğerine çarpmayacak şekilde ayarlanmış
olması nedeniyle çarpışma ihtimalinin son derece düşük
olduğunu ifade etmişlerdir. Bunun dışında olabilecek
ihtimalleri Sayın Bakan bize açıklarsa memnun oluruz. Yoksa bu gibi
durumlarda şüphe dedikoduyu, dedikodu da fitneyi doğurur. Dolayısıyla,
uçakların içine konmuş çiplerden filan bahsedenler de olabilir.
Dolayısıyla, açık ve ayrıntılı bilgi vermesini
rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, bir önceki
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Işık.
Sayın Özgündüz, buyurun, son söz.
13.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Malatyada 2
savaş uçağının düşmesi sonucu 4 pilotun şehit
olmasına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de Malatya'da düşen uçakta
şehit olan pilotlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum ama bazı şüphelerimiz
var bizim de.
Sayın Bakan, bu uçakların
dışarıdan herhangi bir müdahaleyle düşüp
düşmediğine ilişkin bir bilgi var mıdır uçaksavar ya
da güdümlü füze şeklinde? Eğer böyle bir durum varsa çok vahim bir
durumdur dolayısıyla başka bir olaya ülkemiz sürükleniyor
demektir.
İki: Bu Kürecikteki radar üssüyle
herhangi bir irtibatı var mıdır bu uçaklarımızın
düşmesinin?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurun, söz talebiniz var.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkanım, bir önceki günkü birleşimde
yaptığım konuşmayı düzeltme talebim vardı dün;
söz vermediniz, onunla ilgili bir düzeltme talebim var.
BAŞKAN Hayır, söz vermedim
değil Sayın Işık, konuşmanız yok.
Tutanakları...
ALİM IŞIK (Kütahya)
Yerimden söz almıştım.
BAŞKAN Hayır
Yerinizden,
oturduğunuz yerden konuşmanız var.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Beyan." diyor.
BAŞKAN Tutanaklar söz konusu
değil, onun için söz vermedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanakta
yok mu?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Oturduğum yerden konuştum.
BAŞKAN Tutanakta yok efendim.
Oturduğu yerden konuşmasından dolayı diyor, tutanakta yok.
ALİM IŞIK (Kütahya) Onun
yanlış anlaşılması
BAŞKAN Tutanakta
konuşması yok.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergeleri ile denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, söz talebimiz var.
BAŞKAN 3üncü sırada yer
alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı:
616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
5.-Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik
Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve
Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşimde birinci
bölümde yer alan 17nci maddesi üzerinde Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın verdiği önerge kabul edilmemişti.
Şimdi, diğer iki önergeyi
okutup işleme alacağım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Ne talebiniz var efendim?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Söz
talebim vardı efendim.
BAŞKAN Şu işlemleri
yapayım
Söz talebi nasıl başladı
Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hayır, yasa tasarısına geçmeden önce istedim. Onunla ilgili bir
itirazımızı dile getirecektik.
BAŞKAN Ne zaman istediniz
Sayın Baluken? Ben de size söz vereceğim
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bana
dediniz ya: Şu cümlemi bitireyim, ondan sonra söz vereceğim.
BAŞKAN Hayır, öyle bir
şey söz konusu değil hatırladığım kadarıyla.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Nasıl
hatırlamazsınız?
BAŞKAN Yani, istediğiniz
kadar söz verdik herkese. Zaten biraz önce düzeltme talebi de verdik ama sonra
söz talebini hatırlamıyorum, onu demek istiyorum yani.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hayır, yasa tasarısına geçmeden önce, dün yapmış olduğumuz
bir itirazın sonucuyla ilgili
BAŞKAN Nedir o itiraz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
bizimle bugün paylaşmanız gereken bir açıklama olması
gerekiyordu.
Biz, dün, 21 Şubattaki oturumla ilgili belli
itirazlar yönelttik. 21 Şubattaki oturumda Meclis Başkan Vekilinin
oturumu doğru yönetmediğini karar yeter sayısı ve yoklama
taleplerine cevap vermediğini, dolayısıyla bu tasarıdaki
bazı maddelerle ilgili görüşmelerin geçersiz sayılması gerektiğini
ifade etmiştik. Yani, Milliyetçi Hareket Partisi adına grup
başkan vekili Karar yeter sayısı
diyor, Başkan Karar
yeter sayısı mı? diye soruyor, Evet, karar yeter
sayısı... diyor grup başkan vekili. Başkan karar yeter
sayısı aramadan direkt oylamaya geçiyor. Böyle, ihtilaflı olan
3-4 maddenin durumuyla ilgili yanlışlıkları tespit
etmiştik ve İç Tüzükün 13üncü maddesine göre Genel Kuruldaki
oylamalarda ve seçimlerde önemli bir yanlışlık olduğu iddia
edilirse, Başkan usul görüşmesi açabilir ve gerekirse oya
başvurarak düzeltme yapar. Yanlışlık birleşimden sonra
anlaşılırsa Meclis Başkanı, Divanı toplayarak
takip edilecek yolu kararlaştırır. diye arka odada da,
sanırım sizin de bulunduğunuz toplantıda
konuşmuştuk.
Bu konuyla ilgili Meclis
Başkanının Divanla toplanarak bu maddelerle ilgili ihtilafı
ortadan kaldırması, aslında geçersiz olan bu maddelerle ilgili
görüşmelerin tekrar edilmesi gerektiği talebimizi iletmiştik.
Siz de bize Meclis Başkanının Kanadada olduğunu, Meclis
Başkanlık Divanının da şu anda fiziki olarak toplanma
durumunun olmayacağını ancak bu talebin en kısa sürede
iletilerek sonucun sizinle paylaşılacağını ifade
ettiniz.
Şimdi, burada şöyle bir durum
var: 2nci maddeyle ilgili bir netleşme olmadan, bir karar olmadan Genel
Kurul 12nci maddeyi tartışıyor, 17nci maddeyi
tartışıyor. Böyle bir usul, kanun görüşmeleri
sırasında uygun değildir. Yani, normalde biz bir yasa
tasarısını görüşürken 2nci maddeyi atlayarak 17nci
maddeyi eğer görüşemiyorsak, burada da 2nci maddeyle ilgili durumu
netleştirmeden aslında 17nci maddeyi görüşemememiz gerekir.
Birinci konu bu.
BAŞKAN Evet
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
İkinci konu da, Meclis Başkanı, Divanı toplayarak
yanlışlıklarla ilgili bir karar almış mıdır?
O kararı almışsa Genel Kurulla paylaşmanızı
özellikle istiyoruz.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın Kaplan zaten Meclis
Başkanlığına müracaat etmişti. Dün bu konular
tartışıldı efendim. Söz konusu itirazlara ilişkin,
Başkanlığımız birimlerince tutanak ve kamera
kayıtları karşılaştırılmak suretiyle bir
çalışma başlatılmıştır. Söz konusu inceleme
sonuçları Başkanlığımızca
değerlendirildikten sonra İç Tüzükün 13üncü maddesi çerçevesinde
işlem yapılacaktır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne
zaman değerlendirilecek, yasa tasarısı bitince mi?
BAŞKAN Efendim, Meclis
Başkanlığı çalışmasına devam ediyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, şu anda 1inci madde
BAŞKAN Sayın Baluken, dün
bunları konuştuk efendim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
2nci madde, 3üncü maddeyle ilgili usulsüz işlem
yapılmıştır, usulsüz işlem var.
BAŞKAN Dün bunları konuştuk
diyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hayır, bu önemli bir konu yani. Anlaşmamız nasıldı?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, dün de bu konuda dün Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına müracaatlarımızı vermiştik
yani Divana verdik.
BAŞKAN Evet, doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu
müracaatlarımız Meclis Başkanlığına Divan
tarafından iletildi mi acaba?
BAŞKAN Sayın Kaplan zaten
Meclis Başkanına ayrıca
Onu dün konuşma
sırasında da belirttik efendim.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Soruya
cevap versene.
OKTAY VURAL (İzmir) Benim
imzaladığım, usule aykırı olan işlemlerle ilgili
şeyleri ben Divana verdim. Divan acaba
BAŞKAN Sayın Vural, Meclis
Başkanlığına yazılan her şey zaten Meclis
Başkanına gider. Divanın ayrıca
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, ben bir şey söylüyorum.
BAŞKAN Evet, dinliyorum
dediğinizi.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Dinliyorsun da cevap vermiyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) Buradaki
önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazıyoruz yani Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına diye yazıyoruz önergeleri. Bunları
herhâlde Meclis Başkanına göndermiyorsunuz. Ben diyorum ki: Bu
işlemler, bu müracaatlar acaba sadece Divanda mı kaldı,
gereği yapılmak üzere Meclis Başkanına gönderildi mi?
Sadece bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Haberi
yok ki!
BAŞKAN Hayır, haberimiz
var, yok, o ayrı bir konu ama dün bunu tartıştık efendim.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Cevap
verin o zaman.
BAŞKAN Dün bunu
tartıştık efendim. Meclis Başkanına intikal
ettirilmiştir, çalışması devam ediyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hayır, tartıştık da
kararlaştırdığımız şekilde bir tutum yok
ortada, onu söylemeye çalışıyoruz.
BAŞKAN Şimdi diğer
önergeyi okutup işleme alacağım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Konu kapandı
efendim. Dün konuştuk bunları.
Önerge işlemlerini
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hayır, hayır, şu anda geçemezsiniz.
BAŞKAN Nasıl geçemem? Dün
konuştuk efendim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Şu anda 2nci maddeyle ilgili, 3üncü maddeyle ilgili bir önerge olmadan
17nci maddeyi görüşüyoruz.
BAŞKAN Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 sıra
sayılı "Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma
Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının" 17. Maddesi
ile 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 13 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen metnin son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Erdoğan D. Ali Torlak Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Muğla İstanbul Osmaniye
Ahmet Duran Bulut S. Nevzat Korkmaz Münir Kutluata
Balıkesir Isparta Sakarya
"bu kanun kapsamındaki Rücu
istemlerine karşı zaman aşımı süreleri
uygulanmaz"
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17. md.nin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
olunur; Devlet, bu zarar nedeniyle olayların gelişmesine neden olan
İçişleri Bakanına rücu eder
Haydar Akar Fatma
Nur Serter Atilla
Kart
Kocaeli İstanbul Konya
Binnaz Toprak Ali
Rıza Öztürk Ali
Özgündüz
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 17nci madde üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili konuşmak istiyorum.
Orada, bazı olaylarda meydana gelen zararların
devlet tarafından tazmin edilmesinden sonra işleyecek zaman
aşımı süresine ilişkin. Yani, devletin bireylerden
alacağına ilişkin zaman aşımı süresini düzenliyor
ve bu zaman aşımı süresini 2 katı olarak düzenliyor.
Şimdi, özel hukukta, Borçlar Kanununda zaman aşımı rejimi
bellidir. Haksız fiilden doğan zaman aşımı bir ila on
yıldır. Yani, haksız fiilin doğduğu tarihten itibaren
bir yıl, her hâlükârda on yılda sona erer. Yani, öğrenme
tarihinden itibaren bir yıl, olayın oluş tarihinden itibaren de
on yıldır. Şimdi, özel hukukun böylesine temel bir
kuralını devlet alacakları yönünden bu zaman aşımı
rejimini bozacak bir şekilde değiştirmek ve devlet
alacağını bireyin, vatandaşın alacağına göre
üstün kılmak hukukun temel prensiplerine aykırıdır. Bu
nedenle, bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını
istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu görüşmekte
olduğumuz adına iç güvenlik paketi denilen bu paketin faşist
bir devletin örgütlenmesinin argümanı olduğu çok açıktır.
23 Mart 1933 tarihi Almanyada Nazi Parlamentosunda neyi ifade ediyor ise bu
yasanın görüşülme haftası, tarihi aynı zamanda Türkiye
Parlamentosu için onu ifade ediyor demektir.
Şimdi, özellikle, Sayın Efkan
Alanın İçişleri Bakanı yapılmasından sonra daha
sert, daha şiddeti içeren, daha baskıcı yasaların
getirilmesi öngörülmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisinin özgürlükçü
anlayışından çark ettiğini, baskı ve şiddete
yöneldiğini görüyoruz. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi,
iktidarını sürdürmek için, kendisine yönelik toplumsal muhalefeti
kırmak için, toplumsal muhalefeti kanla, şiddetle, silahla, tankla,
tüfekle bastırmak için kendi faşist düzeninin yasalarını
çıkartıyor. Aslında, Efkan Alanın 300 küsur AKP milletvekili
varken dışarıdan İçişleri Bakanı
yapılmasının özel bir anlamı vardır. Bugün, Adalet ve
Kalkınma Partisi içinde emniyet genel müdürlüğü yapan, valilik yapan
pek çok insan varken, İçişleri Bakanlığı yapabilecek
pek çok insan varken Efkan Ala özel bir görevle buraya getirilmiştir;
dışarıdan, millet tarafından seçilmediği hâlde buraya
getirilmiştir ve geldiği günden beri baskıyı, şiddeti
ve terörü bir yöntem olarak benimsemiştir.
Eski Adalet
Bakanı Sadullah Ergin, geçmişteki Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasasındaki cezaların miktarını ve
kapsamını azaltırken şunu söylemiştir: Eski ceza
adalet anlayışında suçluyu cezalandırma ve toplumdan
dışlama anlayışı hâkim iken, modern ceza adaletinde
suçlunun ıslahı ve topluma yeniden kazandırılması
anlayışı öne çıkmaktadır. Bu paketle, siyasi iktidar,
eski hukuk anlayışını, eski ceza
anlayışını, ilkel ceza anlayışını
benimsemiştir, modern ceza anlayışından sapmıştır.
Bu iç güvenlik paketi, tamamen faşist bir devletin örgütlenmesinin
çatısını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla, bu ülkedeki tüm
yurtseverlerin, tüm devrimcilerin, demokrasiden yana olanların,
özgürlükten yana olanların bu pakete karşı çıkmaları
asli görevleridir. O nedenle, 3 muhalefet partisi bu pakete karşı
öteden beri direniyor, Avrupa Konseyi bu pakete şiddetli tepki gösteriyor
ama Sayın Başbakan Bizim bu yaptığımız düzenleme
Avrupa standartlarına uygun. diyor. Ben, öyle anlıyorum ki
İçişleri hukuk devleti anlayışından sapmıştır,
tamamen faşist devleti kurmanın yol ve yöntemlerinin
arayışı içindedir. Ellerinden gelse yargılamayı da
valilere ve kaymakamlara verecekler. Bunu kabul etmemiz asla mümkün
değildir ve bu paketin bir an önce geri çekilmesi gerekmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 684 sıra
sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat,
Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17. Maddesi ile 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen
metnin son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları
"Bu kanun kapsamındaki Rücu
istemlerine karşı zaman aşımı süreleri
uygulanmaz"
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kutluata.
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Önce, şehit olan 4 pilotumuza
Allahtan rahmet diliyorum, milletimize başsağlığı
diliyorum. 2 savaş uçağımızın birden düşmüş
olmasının çok manidar olduğunu, hele bugünlerde çok daha anlamlı
olduğunu, dolayısıyla incelemelerin çok ciddi, acele
yapılıp kamuoyunun aydınlatılması gerektiğini
ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 684 sıra sayılı bu
Tasarının 17nci maddesi üzerindeki önergemiz vesilesiyle söz
aldım. Bu tasarının önemine dikkatinizi çekmek için AKP
iktidarının yasa yapma sürecine birkaç cümleyle temas etmek
istiyorum.
Gerçekten, on iki buçuk
yıldır ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi sabahlara kadar
çalıştırıldı ise, ne zaman geceleri geç vakitler
meşgul edildi ise mutlaka hukuk devletinin tahribine yönelik, Türk
milletinin aleyhine olacak yasaların
çıkarıldığını gözledik. Bu bir sabit tespittir,
bunun istisnası aşağı yukarı yoktur. O bakımdan,
bu tasarı da bunlardan bir tanesidir. Bu süre içerisinde, on iki buçuk
yıl içerisinde hukuk devletinin tahribi, parti devletinin
oluşturulması, daha doğrusu Türkiyenin bir kabile devletine
doğru götürülmesi istikametinde atılan adımların 17 ve 25
Aralıktan sonra fevkalade acil hâle ve çok daha yıkıcı hâle
geldiğini görüyoruz. 17 ve 25 Aralık tarihine kadar Türk devletini
pasifize ettiğini, bloke ettiğini, çalışamaz hâle
getirdiğini, onun paralelinde bir parti devleti kurduğunu
düşünen iktidarın 17 ve 25 Aralıkta devletin nefes
aldığını görmesi üzerine, o gün bugündür panik içinde, Türk
hukuk sisteminin ve Türk devletinin hançerlendiğini görüyoruz. Bu yasa, bu
hançer yasalardan bir tanesidir, bu panik içinde yürütülen sürecin bir
adımıdır.
Diğerleri nelerdi? diyecek
olursanız PKKyla iş birliği yapmaya zorlanan kamu
görevlilerinin yargılanamamasına dair getirilen zırh kanunu
buydu; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ele geçirilip mahkemelerin parti
mahkemesi, parti kontrolüne verilmesi yasası buydu; yüksek mahkemelerin
üye sayılarının çoğaltılıp,
sulandırılıp partizan hâle getirilmesi yasası buydu; Millî
İstihbarat Teşkilatı gibi çok önemli bir kuruluşumuzun özel
maksatlarla kullanılmasına elverecek MİT Yasası
değişikliği de buydu. Ve bu istikamette gelişmeler
Türkiyeyi sonunda bu yasayı çıkaracak noktaya getirdi. Bunun hem
çalışma süreci hem de bu saydığım yasalardan sonra
gelmiş olması, bu endişelerimizi artık ciddi tespitler
hâline dönüştürmüş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
zamanım çok dar olmakla birlikte, temas etmeden geçemeyeceğim bir
başka konu, Türkiye, iktidarın sebep olduğu çok büyük
skandallarla dünya çapında sarsıntılar geçirmektedir. Son sarsıntı,
son skandal, iki gün önce bizim bir vatan toprağını terk edip
dünyaya rezil olduğumuz bir olayın yaşanmış
olmasıdır. Şimdi, buradan sormak istiyorum. Bir vatan
toprağının terk edilmesi
39 tank, 57 zırhlı araç, 572
askerle bir vatan toprağı terk mi edilir, savunulur mu? Bunu milletimizin
dikkatine sunuyorum. Türkiyeyi bu kadar küçük düşürecek, vatan
toprağını savunmaktan âciz bir iktidarın 39 tankı, 57
zırhlı aracı, 572 askerimizi orayı savunmak üzere rahat
bırakması
ALİM IŞIK (Kütahya) 39
askeri tahliye etmek için kullandığı
MÜNİR KUTLUATA (Devamla)
Eğer geri kaçacaklar idi ise, kaçmadan bunu yapamıyorlar idi ise,
böyle bir görüntüyü içine sindirebiliyor idi ise Başbakan ile Genelkurmay
Başkanının bunu yapmasında hiçbir mahzur yoktu. Nitekim,
yakıştırdılar ve yaptılar ama dikkat ediyor musunuz,
ecdadımızın, büyük atamızın, büyük
atalarımızdan bir tanesinin kemiklerini, naaşını,
mezarını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) -
getirip terör örgütünün kontrolünde olan bir yere bırakacak kadar bir
aciz sergilenmiştir. Bunun en önemlisi, en acısı,
skandalların üzerine skandal eklenmesinin bir tezahürü de dün burada bu
toprakları savunmak zorunda olan Millî Savunma Bakanının bu
kaçışı kahramanlık şiirleri eşliğinde
söylemeye çalışmasıdır.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ancak bu yanıltma, üç beş
dakika sonra bir başka milletvekilinin burada PYDnin, PKKnın
açıklamalarını söylemesiyle, Bu ricati bile bizim sayemizde
yaptınız. demesiyle iyice fiyasko hâline getirilmiştir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kutluata
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - Bu
ayıbın en önemlilerinden bir tanesi -her kim laf ediyorsa- en yüz
kızartıcılarından bir tanesi, burada bu rezalet
yaşanırken oradan alkışlar almasıydı.
Alkışlamayan çok az sayıdaki AKP milletvekillerini
şahsiyetli duruşlarından ötürü tebrik ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kutluata,
lütfen
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) -
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
Yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Serindağ, Sayın Öğüt, Sayın Toptaş, Sayın Küçük,
Sayın Atıcı, Sayın Özkan, Sayın Öner, Sayın
Tanal, Sayın Özgündüz, Sayın Balbay, Sayın Güven, Sayın
Türmen, Sayın Aygün, Sayın Toprak, Sayın Koç, Sayın Susam,
Sayın Onur, Sayın Tamaylıgil ve Sayın
Danışoğlu.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,
2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tasarının 17nci
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, Grup Başkan Vekilimiz
söz talebinde bulundu.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, söz istedim
ya.
BAŞKAN Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve
Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili
İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 17.
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Mehmet Volkan
Canalioğlu? Burada.
Sayın Oktay Ekşi? Burada.
Sayın Faik Tunay? Burada.
Sayın Bülent Kuşoğlu?
Burada.
Sayın Osman Aydın? Burada.
Sayın Özgür Özel? Burada.
Sayın Mustafa Ali Balbay? Burada.
Sayın Aydın Ağan
Ayaydın?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Tekabül ediyorum.
BAŞKAN Sayın Mahmut Tanal?
Burada.
Sayın İzzet Çetin? Burada.
Sayın Ensar Öğüt? Burada.
Sayın Ali Özgündüz? Burada.
Sayın Sedef Küçük? Burada.
Sayın Melda Onur? Burada.
Sayın Ayşe Eser
Danışoğlu? Burada.
Sayın Sakine Öz? Burada.
Sayın Tanju Özcan? Burada.
Sayın Aytuğ Atıcı?
Burada.
Sayın Ali Rıza Öztürk?
Burada.
Sayın Mustafa Moroğlu?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Tekabül ediyorum.
BAŞKAN Sayın Rıza
Türmen? Burada.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 17nci maddenin açık
oylama sonucu:
"Oy sayısı : 279
Kabul : 223
Ret : 56(X)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Mine
Lök Beyaz
Bartın Diyarbakır"
Böylece madde kabul edilmiştir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Baluken.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı İç Tüzükün 13üncü maddesi
uyarınca daha önce yanlış yapıldığı iddia
edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili kararını vermeden 684
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, demin yasa tasarısıyla
ilgili görüşmelere geçerken 21 Şubatta yapılan oturumlarla ilgili
itirazımızı dile getirmiştik. Aslında, grup
başkan vekilleri olarak sizinle yapmış olduğumuz
toplantıda da orada- belli kararlar çıkmıştı. Şu
anda mevcut durum şöyledir: Yani, bu tasarının 1, 2 ve 3üncü
maddesi başta olmak üzere, muhtelif maddeleriyle ilgili uygun olmayan
oturum yönetimi neticesinde bazı kararlar alınmıştır.
Bu kararların kesin durumuyla ilgili normalde, İç Tüzükün 13üncü
maddesine göre, Meclis Başkanının Divanla birlikte takip edilecek
bir yolu kararlaştırması gerekiyordu. Bunu takip etmek de
Başkanlık Divanının görevidir. Sizin de bunu takip etme
sorumluluğunuz şundan dolayı vardır: Bu
görüştüğümüz kanun tasarısında -17 madde görüşüldü- 17
maddenin birkaç maddesi dışındaki tüm maddeleri birbiriyle
bağlantılıdır. Dolayısıyla, 1, 2 ve 3üncü
maddedeki usulsüz bir karar, kanun
tasarısının diğer maddeleriyle ilgili süreçleri de
doğrudan etkileyen bir durumu ortaya çıkarıyor. Yani, düğme
baştan yanlış iliklenmiş ve görüşmeler de o şekilde
şu anda devam ettiriliyor. Demin de ifade ettim, nasıl ki normal bir
yasa tasarısı görüşmesi sırasında ilk 3 maddeyi
atlayarak 18inci maddeyi görüşemiyorsak, şu anda da aslında bu
pozisyonda olmamız gerektiğini ifade etmiştim ama siz bu itirazımızı
dikkate almadınız. Açıklamanızı da biz yeterli
bulmadık doğrusu.(X) Toplantıda
kararlaştırdığımız Meclis Başkanlık
Divanının yapmış olduğu toplantının bir
sonucu da bize yansıtılmadı. Dolayısıyla, uygunsuz bir
durumda şu anda Genel Kurul görüşmeleri devam ediyor. O nedenle, biz
bir usul tartışması açacağız.
BAŞKAN
Evet, Sayın Baluken, teşekkür ediyorum.
Dün
bu konu konuşuldu, usul tartışması da açıldı.
Dünden
bu tarafa yapılan...
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Açılmadı, bu konuyla ilgili açılmadı.
BAŞKAN
Açıldı efendim, dün açıldı, konuşuldu.
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Bu konuyla ilgili açılmadı.
BAŞKAN
- Hayır, siz sonucuyla ilgili diyorsunuz, sonucuyla ilgili benim
yapacağım bir şey yok ki usul tartışması
yapalım.
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Devam edemezsiniz.
BAŞKAN
- Şimdi, efendim, İç Tüzükün 13üncü maddesi göre, geçen
birleşime ilişkin bir işin düzeltilmesi, Başkanlık
Divanının değerlendirmesi ve önerisi sonucu Genel Kurulun
kararıyla mümkündür.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) - Meclis Başkanı gelinceye kadar ara verelim.
BAŞKAN
- Başkanlık Divanını çağırma, gündemini oluşturma
Meclis Başkanının yetki ve görevindedir. Konu, Meclis
Başkanlığına intikal etti. Oturumu yöneten Başkan
Vekili olarak konuya ilişkin bir yetkim bulunmamaktadır.
Biraz
önce belirttim, söz konusu itirazlar
Başkanlığımızın kaydına girmiş ve
üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Sayın Başkan, ama bakın...
BAŞKAN
- Meclis Başkanı, konuyu değerlendirdikten sonra,
Başkanlık Divanıyla birlikte değerlendirdikten sonra Genel
Kurula sunacak.
Şimdi,
bu...
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Sayın Başkan, şimdi, görüştüğümüz
yasa tasarısındaki maddeler birbirinden bağımsız,
birbiriyle ilişkili olmayan maddeler olsaydı biz bunu
beklemeyebilirdik.
BAŞKAN
İşte, tam bu noktayı
dün görüştük diyorum ben, dün konuştuk ve üzerinde usul
tartışması açıldı, bu nokta dün konuşuldu.
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Ama bu maddeler tamamen birbiriyle ilişkili,
dolayısıyla görüşmelerin, maddelerin görüşmelerini
etkileyeceği bir boyut taşıyor. Kanunlar ve Kararlara da
danışabilirsiniz. Bu konuda eğer maddelerin birbiriyle
ilişkisi varsa, ilk 3 madde üzerindeki görüşmeler usulsüz
yapılmışsa bu, diğer maddelerle ilgili görüşmeleri de
doğrudan etkileyecek bir durum yaratıyor. Dolayısıyla, bu
görüşmelerin aslında yapılmaması gerekiyor. O nedenle...
BAŞKAN İşte Sayın
Baluken, tam bu noktayı dün konuştuk ve üzerinde usul
tartışması açıldı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ama
bu konuyla ilgili usul tartışması açmadık.
BAŞKAN - Yapabileceğimiz bir
şey yok ki. Muhatap ben değilim; muhatap olan makama, Meclis
Başkanına gönderdik.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı İç Tüzükün
13üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış
yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili
kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13üncü madde uyarınca, geçen hafta cumartesi günü
yapılan oylamalarda usulsüzlük olduğu Cumhuriyet Halk Partisi,
Milliyetçi Hareket Partisi ve Halkların Demokratik Partisi tarafından
iddia edildi. Bu iddia o güne ilişkin tutanaklarla somut bir şekilde
kanıtlandı ve Meclis Başkanlığına Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak başvurduk, dün de burada
yaptığımız tartışmalarda bunu gündeme getirdik.
Toplantıya, görüşmelere ara verdiniz, arka tarafta sizin
Başkanlığınızda toplandık. Evet, görev Sayın
Meclis Başkanınındır ve ona vekâlet eden Meclis
Başkanı Vekilinindir. Onun, Başkanlık Divanını
süratle toplayıp bu konuda izlenecek yolu belirlemesi gerekir. Görev onun
ancak bir yandan da teklife ilişkin görüşmeler devam ediyor. Oysa
görüştüğümüz her yeni madde, oylamasında usulsüzlük
yapıldığını iddia ettiğimiz maddelerle
ilişkilidir, birçoğu onunla ilişkilidir. Ona ilişkin bir
düzeltme yapmadan maddelere devam etmeyi yasama faaliyeti açısından
ben yanlış buluyorum.
Sizden talebim şudur: Siz, lütfen,
Sayın Meclis Başkanını, Meclis Başkanı Vekilini
arayın, Meclis Başkanlık Divanının bir an önce
toplanması konusundaki muhalefetin talebini kendilerine bildirin efendim.
Görev benim değildir. demekle sorun çözülmüş olmuyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, tamam.
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Meclis Başkanı
Vekiline konuyu iletmek için beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.29
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Vural, söz talebiniz var
galiba.
Buyurun.
16.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı İç Tüzükün 13üncü
maddesi uyarınca daha önce yanlış yapıldığı
iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili kararını vermeden 684
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, biraz önce grup başkan vekillerine söz verdiniz, benim
de o çerçevede söz talebim vardı. O bakımdan, Başkanlık
Divanının yapacağı bu görevin ivedilikle yerine getirilmesi
gerektiğine ilişkin bir talebimiz vardı.
Usule aykırı işlemler
tamamlanmadan diğer işlemlere geçilemeyeceği gayet açık ve
net. Önce usul görüşülür ve açıkçası, bu usul de Meclis
Başkanı tarafından yapılacağına göre önce usulün
ele alınması ve kararlaştırılması gerekir, ondan
sonra esasa girilir. Bu bakımdan, usul tartışması da takdir
edersiniz ki zaten ivedilikle açılması gereken bir husus
olduğuna göre Meclis Başkanının da bu usulle ilgili
belirlemeyi yaptıktan sonra müzakerelerin devam etmesi gerektiğine
ilişkin ifadelerini doğru bulduğumuzu, bizim de o yönde bir
müracaatımızın olduğunu belirtmek için söz aldım.
Söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Kaplan.
17.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı İç Tüzükün
13üncü maddesi uyarınca daha önce yanlış
yapıldığı iddia edilerek itiraz edilen oylamayla ilgili
kararını vermeden 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İç Tüzük 13üncü maddeyle ilgili talebi yapan bendim ve bu talebi hem
burada dile getirdim hem dilekçeyi Meclis Başkanlığına
verdim. Sayın Çiçek Kanadadaydı, muhtemelen dönmüştür ama
öğrendik ki Başkan Vekili de Ayşe Nur Bahçekapılı;
onun döneminde, 21 Şubatta bu usulsüzlükler yapıldı. Yani
şimdi, bizim verdiğimiz dilekçe Başkan Vekili Ayşe Nur
Hanımda yani biz kadıyı kadıya şikâyet etmiş
durumdayız şu an. Bu usulsüzlük giderilmeden diğer maddelerde
ilerleme şansımız yok. Yani öyle, zamana yayacak bir keyfiyeti
yoktur, 13üncü maddenin takdir marjı da yoktur, direkt
Başkanlık Divanının toplanıp karar vermesi lazım.(x)
Bu öyle çok zor bir olay değil, hemen toplanabilir ve bu kararı verip
bunu giderebilir, bir çözüm bulabilir. Eğer bu çözümü
sağlayamıyorsak o zaman biz muhalefet olarak başka önlemlerimizi
almak zorunda kalırız.
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkür ederim.
Sayın grup başkan vekillerine, ben, Meclis
Başkanlığına vekillik yapan Sayın Başkan
Vekiliyle görüşeceğimi söyledim. Telefonla görüştüm,
çalışmaların başlatıldığını ve
Meclis Başkanı geldikten sonra değerlendirileceğini
İDRİS BALUKEN (Bingöl) O zaman usul
tartışması
BAŞKAN Sizin bahsettiğiniz konularla ilgili
de efendim, dün hem içeride konuşuldu hem usul tartışması
yapıldı. Şu anda bizim Meclisi idare eden Başkan Vekili
olarak yapabileceğimiz
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, o zaman usul tartışma talebimizi dikkate alır
mısınız?
BAŞKAN Efendim, dün usul tartışmasını
açtık, açtığımız bir konuda niye usul
tartışması açacağız?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
gözden kaçırdığınız bir şey
BAŞKAN - Ama, maksat sadece vakit geçirmek içinse
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Vakit geçirme niye
olsun Sayın Başkan?
BAŞKAN Dün açtık bu konuyu, konuştuk
efendim. Dün bu konuyla ilgili usul tartışması açıldı
mı, açılmadı mı?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır,
açılmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
aslında, sizin usulle ilgi yapacağınız şey
bitmiştir artık, Meclis Başkanına devredilmiştir.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani buradaki usul
tartışması artık bitmiştir, bununla ilgili
tartışmanın Divanda yapılması gerekir. O
bakımdan, Bununla ilgili usul belirlenmeden görüşülmesi olamaz.
irademiz buradan kaynaklanıyor.
HALUK İPEK (Ankara) Meclis kapanmaz.
BAŞKAN Dün bunu kararlaştırdık
ancak görüşülmesi olmaz değil, buranın devam edeceği,
Başkanın Başkanlık Divanını toplayarak bir usul
belirlemesi hususunu dün kararlaştırdık.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, işte yani usul
belirlenmeden devam edemez. Biraz önce siz usul tartışması
açsaydınız ve kabul edilseydi ne olacaktı? Divan sizde,
Başkanlık sizde, Divan çoğunluğu var. E, Divanda
yatıyor değildir herhâlde bunlar.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yani burada sizin
tavrınızla ilgili de bir usulsüzlük söz konusu. Usul
tartışması talebimizi dikkate almanızı rica ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, dün bu talebi dikkate
aldık, konuştuk, usul tartışması açtık
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır, usul
tartışması bu konuda açılmadı.
BAŞKAN
Meclis Başkanlığına
intikal ettirilmesi gerektiğini konuştuk ve bu işlem
yapılırken de görüşmemizin durmasının herhangi bir
sebebi olmadığını konuştuk ve kararlaştırdık
usul tartışmasının neticesinde. Dünkü tutanakları
getirteyim, okuyayım efendim, ondan sonra tekrar gerekirse usul
tartışması açacağız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Tamam, bir getirin o
zaman.
BAŞKAN - Dünkü tutanakları getirtiyorum, usul
tartışmasının neticesindeki görüşlerimi söylüyorum.
XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik
Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve
Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonunun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları'nın
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) 17/7/2004
tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 13 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Devlet, ödeme nedeniyle genel
hükümlere göre sorumlulara rücu eder. Bu Kanun kapsamındaki rücu istemine
ilişkin zamanaşımı süreleri bir kat artırılarak
uygulanır.
şeklindeki 17 nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz
OKTAY VURAL (İzmir) Geri
çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Vural...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Önergemizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN Evet.
18inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporunun 18. maddesiyle 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 1 inci
maddesinin 1 inci fıkrasında yapılan değişikliğin
ayrılanlar ile araç kiralayan gerçek ve tüzel kişilerin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan D. Ali Torlak Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Muğla İstanbul Osmaniye
S. Nevzat Korkmaz Ahmet Duran Bulut
Isparta Balıkesir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporunun,
"26/6/1973 tarihli ve 1774
sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ayrılanların ibaresi ayrılanlar
ile araç kiralayanların şeklinde
değiştirilmiştir."
şeklindeki 18. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sedef Küçük Ali Rıza
Öztürk Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul Mersin İstanbul
Mehmet Hilal Kaplan Ali Özgündüz Aytuğ
Atıcı
Kocaeli İstanbul Mersin
Mahmut Tanal Rıza
Türmen
İstanbul İzmir
BAŞKAN
Şimdi, okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair -torba- Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına
ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti -tek adam-
diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili "savaş
hali" uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının
18 inci maddesinin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Nazmi Gür Gülser
Yıldırım
Iğdır Van Mardin
Abdullah Levent Tüzel Hüsamettin
Zenderlioğlu Demir
Çelik
İstanbul Bitlis Muş
Erol Dora
Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye uyuyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ayla Akat Ata
BAŞKAN Ayla
Akat Ata, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ata.
(HDP Grubu
milletvekillerince poşu takılması)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Ama yakışmış yani!
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Hiç şık değil, hiç şık
değil!
AYLA AKAT ATA
(Batman) Teşekkür ederim.
Evet, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Halkların
Demokratik Partisinin görüşülen yasa hakkındaki görüşlerini
ifade etmek üzere söz hakkı almış bulunmaktayım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYLA AKAT ATA
(Devamla) Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa her ne
kadar görevi ve sorumluluğu olmadığı hâlde Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından, yine Sayın Başbakan
tarafından ve ilgili Bakanımız Sayın İçişleri
Bakanı tarafından toplumun güvenliği adı altında
çıkarıldığı iddia edilse de, bu yönüyle kamuoyuna
bilgi verilse de bu yasanın AKP Hükûmetinin güvenliğini sağlama yasası
olduğunun altını çizerek başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
kürsüye poşuyla çıktık. Poşu nedir? diye Türk Dil Kurumu
ne demiş ona bir bakalım: Kenarları saçaklı ipek, pamuk,
yün ve benzerinden yapılmış bir başörtüsü türü, dolama. Ve
herkes biliyor ki aynı zamanda son on yıldır bir aksesuar olarak
da kullanılmakta.
Peki, bir aksesuar olan, aynı
zamanda bir başörtüsü olarak kullanılan poşu ne zaman bir korunma aracına döndü, bunu bir
tartışalım, bunu bir değerlendirelim: Öğrenciler
sokağa çıktılar, YÖKü protesto ettiler, ana dilde eğitim
istediler, eğitimde eşitlik istediler, devletin cevabı
gazdı, TOMAlarla tazyikli suydu; kendilerini korumak için
poşularını şöyle yaptılar.
Yine, işçiler, emekçiler
sokaktaydılar, iş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasını
istediler, işçi ve emekçi haklarının korunmasını
istediler, sokakta onları bekleyen devletin gazıydı, copuydu,
tazyikli suyuydu; yüzlerini böyle kapatmak zorunda kaldılar.
Yine, değerli arkadaşlar,
kadınlar sokaklara çıktılar 8 Martlarda, 25 Kasımlarda,
Özgecanlar katledildiğinde cinayetlere karşı. Her
defasında onları bekleyen devletin gazıydı, copuydu; o
yüzden aksesuarlarıyla yüzlerini kapatmak ve korunmak zorunda
kaldılar.
Değerli arkadaşlar, esnaf
sokaktaydı, tabii ki sorunları vardı, seslerini
duyuramıyorlardı Hükûmete, birleştiler, bir araya geldiler ama
bir baktık ki televizyonda birisi
Sık ulan sık. diyor. Ne yapacaktı esnaf? Tabii ki yüzünü
kapatmak zorunda kaldı.
Değerli arkadaşlar, yine
çiftçiler, yine akademisyenler bu ülkede devletin terörünün mağduru
oldular. Devletin uyguladığı şiddetin mağduru oldular
ama ne denildi: Biz bu yasayı, özgürlükleri güvence altına almak
için çıkartıyoruz.
Hükûmetin politikalarını eleştiren ve
özgürlük isteyen herkes esasında bu şiddetin mağduru
olmuştu. Gerçek neydi? Sokakta sıkılan gazdı ve bu gazdan
korunmak için bu puşiyle yüzünü kapatan
milletvekili, akademisyen, öğrenci, gazeteci, bunların hepsi mevcut yasalar gereği
suçlu sayıldı. Bu yasadan önce kaç kişinin, yüzünü
kapattığı için ilgili yasaların hedefi olduğu ve
cezalandırıldığını lütfen Sayın
Bakanımız açıklasın. Daha bu yasayı görüşmedik
ama bugün İstanbulda 3 gencimiz, Oktay Çakatay, Ömer Bozdağ, Emrah
Çeçen, kuvvetli suç şüphesi, soğuk havadan korunmak için
taktıkları puşi kuvvetli suç şüphesi
sayıldığı için tutuklandılar. Bugün, tam da bugün
sadece
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ellerinde
bir şey var mıydı?
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Sadece bu gerekçeyle tutuklandıklarına inanıyor
musun ya, bir hukukçusun Sayın Ata?
AYLA AKAT ATA (Devamla) Tabii ki
inanıyorum, basına yansıdı, gidip tutanaklardan
okuyabilirsiniz. O tutanaklarda yazanlar
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Avukatsın sen, takip etmiyor musun?
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Ayıp ya, ayıp! Poşu tek başına
bir suç aleti, öyle mi?
AYLA AKAT ATA (Devamla)
Katılıyorum, katılıyorum size, ayıp ama AKP
Hükûmetinin ayıbı!
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Yazık ya!
AYLA AKAT ATA (Devamla) AKP
Hükûmetinin ayıbı!
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Bu kadar da bu vatandaşın gözünün içine baka
baka yanlış söylenmez!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ellerinde
ne vardı, elinde?
AYLA AKAT ATA (Devamla) - Bizde bir söz
var, biz Türkmen halkından öğrendik bunu, birlikte
yaşadığımız Türkmen halkından Diyarbakırda.
Şunu söylüyorlar, diyorlar ki: Dünya
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Poşu taktı diye ceza almış,
tutuklanmış, şuna bak!
AYLA AKAT ATA (Devamla) - Biliyorsunuz,
egemenlik ilişkisi, ilk kadın erkek arasında çıktı ama
egemen hep Sözüm -ben- senden daha fazla olacak. dedi. Bizdeki söz de yani
Türkmen halkından öğrendiğimiz söz de şu, diyorlar ki
Kulağını tutup sana bütün dünyayı gezdiririm.
Karşısındaki de diyor ki: Sen de benimle beraber.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) Evet, puşi
taktı diye, Kürtçe halay çekti diye tutuklanan binlerce genç var. Ne
konuşuyorsunuz?
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Edepli ol ve edeplice konuş!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Elinde ne
vardı?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Konuşma, edepli
ol! Sen ol!
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Haddini aşma!
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
(Kâtip Üye İstanbul Milletvekili
Muhammet Bilal Macit tarafından önergenin okunmasına
başlandı)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın
ÖZDAL ÜÇER (Van) Haddini aşma!
Haddini aşarsan
BAŞKAN Sayın Üçer, lütfen
oturun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Avukatsın
ÖZDAL ÜÇER (Van) Bir daha böyle
konuşma!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
On beş sene ceza yemedi mi puşiden insanlar? On beş sene ceza
yediler puşiden. Hukukçusunuz, ayıp ya, hukukçusunuz! Yasa
çıkmadan ceza yediler on beş sene. Haddinizi bilin ya, her şeyin
usulü var!
ÖZDAL ÜÇER (Van) Gençler puşiyi
ve şal-şepiği giydiği zaman sen konuşamazsın!
Şal-şepik giydiğimiz zaman konuşamıyorsun! Hepimizi
gerilla mı yapacaksın?
(Kâtip Üye İstanbul Milletvekili
Muhammet Bilal Macit tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
2559 Sayılı Polis Vazife ve
Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun,
"26/6/1973 tarihli ve 1774
sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ayrılanların ibaresi ayrılanlar
ile araç kiralayanların şeklinde değiştirilmiştir."
şeklindeki 18. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sedef
Küçük (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sedef Küçük. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Küçük.
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesi üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce
şehit pilotlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına ve
ülkemize sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, haklar ve
özgürlüklerin yasal korunmaya alınmasının ve hukukun
üstünlüğünün en temel metinlerinden birisi olan Magna Cartada Özgür hiç
kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir
şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek,
mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak. denilmektedir. Magna
Cartanın bu maddesi tam sekiz yüz yıl önce yazılmış.
İnsanlık o günden bu yana özgürlük mücadelesinde daha fazla mesafe
kat etmiş, özgürlüklerin alanını genişletmiş ve
insanı merkeze alan bir bakış açısı
gerçekleştirmiş. Bu sözleşmenin akdedilmesinden tam sekiz yüz
yıl sonra, insanlık hak ve özgürlükler konusunda bu kadar mesafe
almışken, 21inci yüzyıl Türkiyesinde insan haklarını
askıya alan böyle bir tasarıya ilişkin temel soru şudur: Bu
tasarıyla amaçladığınız nedir? Çağdaş dünya
toplumları özgürlükleri genişletmeye çalışırken, bütün
bu demokrasi ve insan hakları birikimini yok sayan bu tasarıyla
ülkemizi hangi karanlığa doğru sürüklüyorsunuz? Ya da bunun
farkında mısınız? Aslında bu karanlığın
sonunda ne olduğu sorusunun yanıtı hiç de zor değil. O
karanlığın sonunda polis devleti var, o karanlığın
sonunda korkunun, baskının ve kontrolün
olağanlaştığı, suskun bir toplum var; o karanlığın
sonunda devlet eliyle uygulanan terör var. İşte biz buna
karşıyız diyoruz, işte biz buna geçit vermeyeceğiz,
karanlığa suç ortağı olmayacağız diyoruz. Biz bu
karanlığa, geçtiğimiz günlerde tanıklık ettik.
Milletvekillerine bile pervasızca saldıran zorba zihniyeti gördük.
Kendi sesinden başka bir sese tahammül edemeyen bir ilkellik
geçtiğimiz günlerde bu çatı altındaydı. Bu,
yaratılmaya çalışılan topluma dair açık bir ipucuydu,
geçirilmeye çalışılan bu kanunun aleni bir provasıydı.
Farklılıkları kabullenemeyen, Ya benden olursun, benim gibi
düşünürsün ya da yok olursun. zihniyetinin bir
yansımasıydı bu çatı altında olanlar. Ama yalnız
bu çatı altında değildi ki bu zihniyet? Geçtiğimiz
haftalarda protesto hakkını kullanan
kadınlarımızı sokakta sürükleyen de aynı zihniyetti,
geçtiğimiz yıllarda Uluderede kendi halkına bomba atan da,
sokakta çocukları vuran ve cenazelerini yuhalatan da aynı zihniyetti.
Demokrasiye tahammülü olmayan, şiddetin dilini konuşan bir zihniyetti
bu çatı altında olan. Bu çatı altında olanlar yalnızca
bir şiddet zihniyetinin yansıması değildi, aynı
zamanda dehşetli bir korkunun tezahürüydü. Kendi toplumundan, her
kıpırtıdan, farklı her sesten duyulan bir korkunun
ifadesiydi. İşte bu korku yüzündendir ki birileri
insanlarımızı bu kadar kamplaştırıyor, bu yüzden
Senden, benden diye ayırıyor, toplumu yüzdelere bölüyor; işte
bu yüzdendir ki kendini korumak için kardeşi kardeşe düşman
ediyor, işte bu yüzden komplo teorilerinin ardına saklanıyor bu
zihniyet. Korkuyla ve komplo teorileriyle gerçeklikten uzaklaşan,
gerçeklikle bağını koparan bir yönetim
anlayışının da toplumu nereye götüreceği
açıktır. Bakın bütün otoriter ülkelere, güvenlik adına
özgürlükleri askıya alan iktidarlar göreceksiniz; baskıyla
bunalmış toplumlar ve eninde sonunda sosyal bir patlama olması
kaçınılmaz ülkeler göreceksiniz; mutlak bir iktidar kurmak için
demokrasiyi, insan haklarını kurban veren keyfî yöneticiler
göreceksiniz.
İşte bu kanun
tasarısının amacı budur, ülkenin sürüklendiği yer de
burasıdır, bunun yükü de çok ağırdır,
taşınamaz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Serindağ, Sayın Toptaş, Sayın Öztürk, Sayın Özkan,
Sayın Atıcı, Sayın Akar, Sayın Küçük, Sayın
Şeker, Sayın Öner, Sayın Özel, Sayın Öz, Sayın Toprak,
Sayın Acar, Sayın Türmen, Sayın Balbay, Sayın Susam,
Sayın Koç, Sayın Kaplan, Sayın Tamaylıgil, Sayın
Danışoğlu.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve
Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporunun 18. maddesiyle 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 1 inci
maddesinin 1 inci fıkrasında yapılan değişikliğin
ayrılanlar ile araç kiralayan gerçek ve tüzel kişilerin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, gerekçeyi okutuyorum o zaman.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacak mısınız?
Hükûmet katılıyor Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Konuşayım,
istemiyor musunuz?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Konuşsun ya!
BAŞKAN Usul, şimdiye kadarki usul
Ama bir
usul var yani.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hangisi usule uyuyor
Sayın Başkan?
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Daha önce
kestiklerinizin yerine olsun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 18inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu sadece gerçek ve tüzel
kişiler ilavesini yapıyoruz, bu da kabul gördü. Bu demek ki bizim
yaptığımız değişikliklerin, önerilerin doğru
olduğunu gösteriyor.
Burada ifade etmek istediğim bir
husus var. Tasarı görüşülürken partimizin görüşleri açıkça
ortaya konmuştur. Başbakan muhalefetin taleplerini istediğinde
görüşlerimiz net bir şekilde ifade edilmiştir, beyan
edilmiştir. Bu tasarının görüşülmesi 2 kere
ertelenmiştir. Kim, kim ile pazarlık etti, açıkça ortaya konulması
gerekir. Gerek alt gerekse komisyonda görüşlerimizi açıkça beyan etti
arkadaşlarımız. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle
mücadele konusunda, mücadele edin, terörle müzakere etmeyin dedik Sayın
Bakan; terörü meşrulaştırmayın dedik, Terörle Mücadele Kanunundaki
düzenlemeleri gevşetmeyin diye çok söyledik. Bunları grup yöneticisi
arkadaşlarımız da burada defalarca ilettiler, dile getirdiler.
Teröre müsamahayla terör azdırıldı. Terör örgütünün simgeleriyle
miting yapmayı, taşımayı, bölücülük yapılmasını
normal hâle getirdiniz. Operasyon yetkilerini valilere verdiniz, valilere de
Operasyon yapma! talimatı verdiniz. Ayrıca Türk Silahlı
Kuvvetlerini iç güvenlikten çektiniz. PKKya Silahlarını
bıraksınlar, silahlarıyla gitsin. dediniz ancak müzakereye de
devam ettiniz. İç güvenliği PKKya teslim ettiniz. PKK mahkemeler
kuruyor, hâkim atıyor, vergi topluyor, asayiş birimlerini kuruyor;
sizden çıt yok, hiçbir şey söylediğiniz yok. Size rağmen
Jandarma müdahale etmedi mi 6-7 Ekim olaylarında? Kim müdahale etti?
Kanunu değiştirmenize rağmen kim müdahale etti? Orduya müdahale
ettirdiniz.
Şimdi, bunlara
baktığınız zaman yaptığınız
işlerin düzgün olmadığı, Sayın Bakan, net bir şekilde
anlaşılıyor. Ama, sizin istediğiniz önce ak saraydı,
sonra ak polisti, sonra ak jandarma, ak ordu, ak yargı, ne varsa böyle
gidiyorsunuz ama bunun sonu sizin açınızdan da iyiye gitmiyor.
Sayın Başbakanı belki farklı
yönlendiriyorsunuz, belki aldatmaya çalışıyorsunuz ama mümkün
olmuyor. Önüne ne koyuyorsanız onu okumak zorunda kalıyor. Ben bunu
söyledim. Biraz önce burada Sayın
Babacan vardı. Hiç insan 10 bin dolardan 19 bin dolara çıkan
millî gelir diye Sayın
Başbakana söyletir mi? Yazık değil mi, günah değil
mi, el âlem takip etmiyor mu? Nerede, 2017de millî gelir 970 milyar dolar
olacak. diyorsunuz. Ondan sonra da ne oluyor? 1,3 trilyon dolar, 2018 için
söylüyorsunuz. Ayıptır, günahtır! Bütün dünya bunu seyrediyor,
ajanslardan izliyor, Başbakanın böyle söylediğini duyuyor. Bunu
ben söylesem insan içine çıkacak hâlim kalmaz. Niye adamı
yanıltıyorsunuz, niye Sayın
Başbakanı yanıltıyorsunuz? Biz bundan zevk mi
alıyoruz? Bu sadece AKPnin Başbakanı mı? Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanıysa bu yanlışı bu bakanlar
yaptırmayacak. Bunu yaptırıyorsunuz ve zevk alıyorsunuz.
Böyle şey olmaz, ikaz edeceksiniz, söyleyeceksiniz, bilmediğini
öğreteceksiniz, öğrenmesi lazım.
Şimdi, hem de bu 1,3 trilyon dolar
millî geliri G20 toplantısına giderken söylüyor. El âlem güler ya,
Buraya kim geldi, ne konuşuyoruz. der. Türkiyeyi bir senede, götürme
liginde 11 basamak birden atlattınız. Tabii ki o zaman ne
yapıyorsunuz, tedbir almaya çalışıyorsunuz.
Hırsızlık artıyor, yolsuzluk artıyor, şiddet
artıyor, kadına şiddet artıyor, sağlık
çalışanlarına şiddet artıyor,
bağımlılık yaratan maddelerin kullanımı
artıyor; cezaevleri dolmuş, taşmış, yargı iflas
etmiş vaziyette, rezil bir hâlde bu iş gidiyor. İstediğiniz
tedbiri getirin, adam gibi icraat yapmadıktan sonra hiçbir netice
almanız mümkün değil.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı istendi, arayacağım.
Kabul edenler
Evet, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır.
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair bir
önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım, katılmaması hâlinde ise
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin
Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları'nın (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632,
2/2443, 2/2469) 26/6/1973 tarihli ve 1774 sayılı Kimlik Bildirme
Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"ayrılanların" ibaresi "ayrılanlar ile araç
kiralayanların" şeklinde değiştirilmiştir."
şeklindeki 18 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin ihdas edilmesini diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık Mehmet
Erdoğan
Osmaniye Kütahya Muğla
Erkan Akçay Ahmet Duran
Bulut Mehmet
Günal
Manisa Balıkesir Antalya
Mustafa Erdem Mustafa Kalaycı
Ankara Konya
"MADDE 19- 26/6/1973 tarihli ve
1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir
OKTAY VURAL (İzmir) Geri çektik
efendim.
BAŞKAN Önerge geri
çekilmiştir.
19uncu madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Komisyon Raporunun 19 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Erdoğan Sinan
Oğan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Muğla Iğdır Osmaniye
Mustafa Kalaycı Bülent Belen
Konya Tekirdağ
"MADDE 19 - 1774 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 3- Araç kiralama
şirketlerinin sorumlu işleticileri ve yöneticileri, kiralanan araç
bilgileri ile aracı kiralayanların kimlik bilgileri ve kira
sözleşmesi kayıtlarını usulüne uygun şekilde günü
gününe tutmak ve bu kapsamda mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel
kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmak
zorundadırlar. Ancak araç kiralayanın kamu kurum veya kuruluşu olması
hâlinde sadece kamu kurum veya kuruluşuyla yapılan sözleşme ile
araç bilgileri sisteme kaydedilir.
Araç kiralama esnasında
gerçeğe aykırı kimlik kullananlar ile birinci fıkra
kapsamında elde edilen bilgi ve kayıtları, hukuka
aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan veya ele
geçiren kişi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre
cezalandırılır.
Birinci fıkrada belirtilen
yükümlülüklere aykırı hareket edenlere beşbin Türk Lirası,
gerçeğe aykırı kayıt tutan veya bilgi verenlere onbin Türk Lirası
idari para cezası, mülki idare amirlerince verilir. Bu Kanuna göre verilen
idari para cezaları tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde ödenir.
İşlenen bir suçun gizlenmesi amacıyla bilgilerin yok edilmesi
halinde işletme ruhsatı iptal edilir. Bu fıkraya göre idari
yaptırımların uygulanması ceza soruşturması ve
kovuşturması yapılmasına engel değildir.
Bu maddenin uygulanması ile görevi
gereği bu verileri kullanan kamu personelinin denetimine ilişkin esas
ve usuller İçişleri Bakanlığı tarafından
belirlenir.""
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporunun 1774 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"EK MADDE 3- Araç kiralama
şirketlerinin sorumlu işleticileri ve yöneticileri, kiralanan araç
bilgileri ile aracı kiralayanların kimlik bilgileri ve kira
sözleşmesi kayıtlarını usulüne uygun şekilde günü
gününe tutmak ve bu kapsamda mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel
kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmak
zorundadırlar. Ancak araç kiralayanın kamu kurum veya kuruluşu
olması hâlinde sadece kamu kurum veya kuruluşuyla yapılan
sözleşme ile araç bilgileri sisteme kaydedilir.
Araç kiralama esnasında
gerçeğe aykırı kimlik kullananlar ile birinci fıkra
kapsamında elde edilen bilgi ve kayıtları, hukuka
aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan veya ele
geçiren kişi, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
hükümlerine göre cezalandırılır.
Birinci fıkrada belirtilen
yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki bin Türk lirası,
gerçeğe aykırı kayıt tutan veya bilgi verenlere beş
bin Türk lirası idari para cezası, mülki idare amirlerince verilir.
Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren 1 ay
içinde ödenir. İşlenen bir suçun gizlenmesi amacıyla bilgilerin
yok edilmesi hâlinde işletme ruhsatı iptal edilir. Bu fıkraya
göre idari yaptırımların uygulanması ceza
soruşturması ve kovuşturması yapılmasına engel
değildir.
Bu maddenin uygulanması ile görevi
gereği bu verileri kullanan kamu personelinin denetimine ilişkin esas
ve usuller İçişleri Bakanlığı tarafından
belirlenir." Şeklindeki 19.
Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Aytuğ
Atıcı Aydın
Ağan Ayaydın
Mersin Mersin İstanbul
Mustafa
Balbay Ali
Özgündüz Mehmet
Hilal Kaplan
İzmir İstanbul Kocaeli
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesi.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -Torba- Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri
ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına
aykırı olup tek parti-tek adam-diktatörlük rejimi ve polis devletinin
ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması getirdiğinden
kanun tasarısının 19 uncu maddesinin Anayasa'ya
aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Nazmi Gür Gülser
Yıldırım
Iğdır Van Mardin
Demir Çelik Hüsamettin
Zenderlioğlu Erol
Dora
Muş Bitlis Mardin
Abdullah Levent Tüzel
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Nazmi Gür, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Gür.
NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ilgili
madde üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Biliyorsunuz, bu yasanın
-eğer kanunlaşırsa ve geçerse- uluslararası alanda
yaratacağı sakıncaları bir bir anlatmıştık
bu kürsüde, bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Biraz önce bir hatip
daha, CHPden bir arkadaşımız dile getirdi. Sık sık
dile getirmekte fayda var çünkü bu tasarıyla birlikte Türkiye'nin hem
uluslararası sözleşmelere koyduğu imzalar ve hem de
Anayasanın 90ıncı maddesine aykırılık
Aynı zamanda, Avrupa Birliği sürecinde aday ülke sıfatı çok
ciddi darbe alacak. Bu konuda biz muhalefet olarak
uyarılarımızı dile getirmeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Avrupa
Konseyinin bir basın açıklaması var, olduğu gibi
okuyalım ki meramımızı daha iyi anlatmış
olalım. Şöyle bir düşünceyi ileri sürüyor: Türkiye
Parlamentosunu mevcut uluslararası standartlar, benim tavsiyelerim ve
ulusal insan hakları yapılarının tavsiyeleri
ışığında yeniden değerlendirmeye, Türkiyede
polisin insan hakları kayıtlarını iyileştirmeye
yönelik bir mevzuatın tasarlanması için bir fırsat olarak
değerlendirmeye davet ediyorum. Bu daveti yapan kim? Avrupa Konseyi
İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks. Yani, bu konuda en ciddi
açıklamalarından birisi. Öyle sanıyorum ki bu yasa Strazburgdan
dönecek ve Türkiye bu yüz karası yasayla, temel hakları,
özgürlükleri, yaşam hakkını hiçe sayan bir yasayla Avrupa
Konseyinde de ciddi tartışma konusu olacak.
Biliyorsunuz, Türkiye yine aynı
zamanda Avrupa Birliğinin aday ülkesi olarak Kopenhag Siyasi Kriterleri
başta olmak üzere diğer bütün hukuk sistemini -başta
Anayasası olmak üzere- Avrupa kriterlerine göre reforme etmek,
değiştirmek zorunda. Böyle bir zorunluluk ortadayken, Hükûmetin hem
çözüm süreci açısından hem Türkiyenin demokratikleşmesi açısından
radikal demokratik adımlar atması gerekirken böylesine otoriter,
âdeta bir faşizm rejimini, dikta rejimini getirecek olan, polise
doğrudan öldürme yetkisi verecek olan, önleyici gözaltı ya da
önleyici tutuklama gibi kendinden menkul kavramlarla Türkiyeye açık bir
hapishaneye çevirecek bu tasarının bir an önce geri çekilmesi
gerekir.
Tabii, Türkiyede vicdanı olan,
Türkiyede demokrasinin güçlendirilmesi için çalışan çok önemli
kurumlar da bu konudaki düşüncelerini dile getiriyor. Örneğin,
Türkiye İnsan Hakları Vakfı bu yasanın getirileri
götürüleri konusunda ciddi açıklamalar yapıyor ve bu yasanın
çekilmesini istiyor. Yine, önemli bir insan hakları kuruluşu olan,
benim de onurla on beş yıl hizmet ettiğim İnsan
Hakları Derneğinin bu yasanın sakıncalarını dile
getiren ve bu yasanın bir an önce çekilmesi ve demokrasi
açısından sakıncalarını dile getiren düşünceleri
var.
Yine, dün, Grup Başkan Vekilimiz
Sayın İdris Baluken Avrupa çapında -dünya çapında hatta-
Uluslararası Af Örgütünün ciddi bir kampanya
başlattığını söyledi. Doğru, bu kampanyaya bugün
ben de katıldım, Amnestynin bir üyesi olarak gururla bu imzayı
koydum. Hem Mecliste hem Meclis dışında bu yasanın
geçmemesi için biz elimizden geleni yapacağız. Uluslararası Af
Örgütü, dünya çapında global bir kampanya başlattı. Bu
yasanın başta yaşam hakkını olmak üzere, düşünce
özgürlüğünü, toplanma özgürlüğünü nasıl topyekûn yok
ettiğini gösteren bir açıklama ve kampanya yürütüyor.
Yine, çok farklı insan
hakları örgütlerinin bir araya geldiği ve aralarında
MAZLUMDERin de olduğu İnsan Hakları Ortak Platformunun
yayımladığı bir rapor var burada, bu rapor da bunu dile
getiriyor. Aynı şekilde, yine, barolar, insan hakları örgütleri,
meslek kuruluşları bu yasanın sakıncalarını dile
getiriyor. Dolayısıyla, Türkiyenin tamamı karşı,
üyesi olduğumuz uluslararası örgütlerin büyük bir kısmı
karşı. Bu yasayı bu şekilde siz ne uluslararası hukuk
açısından, bağlantıları açısından
anlatabilirsiniz ne de iç hukuk açısından anlatabilirsiniz. Çünkü bu
yasa, açıkçası, Anayasanın 90ıncı maddesine
açıkça aykırılık gösteriyor.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.32
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati
: 23.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Van Milletvekili Özdal Üçer ve arkadaşlarının 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi üzerindeki
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 sıra
sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 1774
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 3- Araç kiralama
şirketlerinin sorumlu işleticileri ve yöneticileri, kiralanan araç
bilgileri ile aracı kiralayanların kimlik bilgileri ve kira
sözleşmesi kayıtlarını usulüne uygun şekilde günü
gününe tutmak ve bu kapsamda mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel
kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmak
zorundadırlar. Ancak araç kiralayanın kamu kurum veya kuruluşu
olması hâlinde sadece kamu kurum veya kuruluşuyla yapılan
sözleşme ile araç bilgileri sisteme kaydedilir.
Araç kiralama
esnasında gerçeğe aykırı kimlik kullananlar ile birinci
fıkra kapsamında elde edilen bilgi ve kayıtları, hukuka
aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan veya ele
geçiren kişi, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
hükümlerine göre cezalandırılır.
Birinci fıkrada belirtilen yükümlülüklere
aykırı hareket edenlere iki bin Türk lirası, gerçeğe
aykırı kayıt tutan veya bilgi verenlere beş bin Türk
lirası idari para cezası, mülki idare amirlerince verilir. Bu Kanuna
göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren 1 ay içinde
ödenir. İşlenen bir suçun gizlenmesi amacıyla bilgilerin yok
edilmesi hâlinde işletme ruhsatı iptal edilir. Bu fıkraya göre
idari yaptırımların uygulanması ceza soruşturması
ve kovuşturması yapılmasına engel değildir.
Bu maddenin uygulanması ile görevi gereği bu
verileri kullanan kamu personelinin denetimine ilişkin esas ve usuller
İçişleri Bakanlığı tarafından
belirlenir." Şeklindeki 19.
Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Mustafa Balbay konuşacak efendim.
BAŞKAN Mustafa Balbay, İzmir Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 43 madde olarak gelen, daha sonra 132
maddeye çıkan bu iç güvenliği imha paketiyle ilgili söz
almış bulunuyorum ve 19uncu madde üzerinde
konuşacağım ağırlıklı olarak.
Bu paketin pek çok maddesi gibi 19uncu madde de George
Orwellın 1984 kitabına rahmet okutacak bir şekilde, toplumun
bütün kesimlerinin kontrol altında tutulmasının, fiilen
gözaltında tutulmasının ve yine, bu yasada getirilen, yeni
tutuklama ya da gözaltını anımsatan tehlike yakalaması,
koruma altına alma gibi kavramlarla birlikte, toplumda gerçekten çok
ciddi bir gözaltı havası yaratacak bir madde.
Bu maddenin ayrıntılarına
baktığınızda, sayın milletvekilleri, örneğin bir
tatil beldesine gittiniz, araç kiraladınız, polis sizin
peşinizde olabilir. Çünkü, bu aracı kiraladığınızda
bütün bilgileri sizden isteyecekler ve araç kiralayan kişi, kolluk
kuvvetlerinin, polisin her an denetiminin hazır olduğu duygusuyla
hareket edecek.
Sayın milletvekilleri, zaten bu
yasanın bütününe baktığınızda, gerçekten sizler de iç
güvenlikle ilgili anlatılamayacağını düşündüğünüz
için daha sonra dediniz ki: Özgürlükleri koruma paketi. Gerçekten doğru,
burada bir özgürlükleri koruma paketi gerekiyor ama özgürlükleri Adalet ve
Kalkınma Partisinin mantığından korumak gerekiyor. Çünkü,
bu yasanın maddelerine baktığınızda, her alanda
öncelikle vatandaşın suçlu ve polisin, her an ensesine bineceği,
ensesinde olacağı bir mantıkla hazırlanmış.
Sayın milletvekilleri, sizler de
pek çok polisle muhatapsınız,
korumanız var, güvenlik elemanlarınız var. Eğer
onlar, belki, sizlerin yüzünüze söylemiyorsa, İçişleri
Bakanının da dikkatinde olması dileğiyle, bu paketin bundan
sonraki maddelerinde polisle ilgili de son derece sağlıksız
diyeceğim yeni bir düzenleme yapıp emniyet teşkilatının
baştan sona değişmesini gündeme getiren maddeler var. Yani, bir
yanıyla jandarmayla ilgili düzenlemeler yaparken polis
teşkilatını da baştan sona ayrı bir polis gözetiminde
olacak şekilde düzenlemişsiniz sayın milletvekilleri.
Buradan ben bu sabah saat sekizde
konuşma yaparken -İçişleri Bakanının da dikkatinde
olması dileğiyle- 2007 yılında Polis Vazife ve Salâhiyet
Kanununda yapılan değişiklikle polisin silah kullanma
hakkının biraz daha genişletilmesi sonrasında 183
kişinin yaşamını yitirdiğini
paylaşmıştım. Elimde bu konuda 28 sayfalık bir rapor
var. Bunu İçişleri Bakanının fiilî bir soru önergesi olarak
da kabul etmesini
Eğer bu raporda yanlış bir cümle varsa benim
de o cümleyi tekrar sizlerin huzurunda, evet, burada galiba farklı bir
düzenleme yapılmış diye ayrıca gündeme getirme sözünü
verebileceğim bir rapor sunacağım.
Sayın milletvekilleri, burada,
polisimizin olağanüstü yetkiler almasıyla birlikte, 2007
yılından bu yana 183 kişinin yaşamını ortadan
kaldırdığını göreceksiniz. Şimdi, sizler bu düzenlemeyle
birlikte polise yaralayıcı bir madde karşısında bile
silah kullanma yetkisi vermektesiniz. Yaralayıcı bir madde her
şey olabilir; cam bardak olabilir, tokmak olabilir, her şey olabilir.
Bunun karşısında, silah kullanılmasını istemek,
sayın milletvekilleri, çekiçle sinek öldürmeye benzer. (CHP
sıralarından alkışlar) Benzetmede kusur olmaz. Siz
eğer çekiçle sinek öldürmeye kalkarsanız vurduğunuz yeri ortadan
kaldırırsınız; masaysa masayı ortadan
kaldırırsınız, camsa camı ortadan
kaldırırsınız, eğer iç güvenlikse söz konusu olan, iç
güvenliği ortadan kaldırırsınız.
Sayın milletvekilleri, Komisyon
çalışmaları sırasında pek çok milletvekili
arkadaşımız, Afyon Milletvekilimiz Ahmet Beyin, Mersin
Milletvekilimiz Ali Rıza Beyin, Ali Serindağın önerileri doğrultusunda
bu yasada küçük değişiklikler yapmışsınız. Gelin,
bu Genel Kurulda tekrar dikkate alın. Bu yasada baştan sona,
gerçekten samimiyseniz, özgürlükleri artırıcı yönde tekrar
düzenlemeler yapın ve kimi maddeleri en azından yeniden düzenleyin.
Örneğin, sadece dinlemelerde bile vatandaşın sözünü
dinleyeceğinize telefonunu dinleyeceğiniz, sınırsız
dinleyeceğiniz bir düzenleme getirmişsiniz ve bu kırk sekiz
saatin süresiz uzayabileceği ve sadece Ankaradan belirlenecek bir
düzenleme getirmişsiniz.
Sayın milletvekilleri, 132
maddelik bu iç güvenliği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) -
imha yasasının yeniden gözden geçirilmesini dikkatinize sunuyorum.
Saygılarımla teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım. Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.54
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati
: 23.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesi üzerindeki İzmir Milletvekili
Mustafa Balbay ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet,
karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 684 Sıra Sayılı Komisyon raporunun 19 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
MADDE 19 -
1774 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
EK MADDE 3-
Araç kiralama şirketlerinin sorumlu işleticileri ve yöneticileri,
kiralanan araç bilgileri ile aracı kiralayanların kimlik bilgileri ve
kira sözleşmesi kayıtlarını usulüne uygun şekilde günü
gününe tutmak ve bu kapsamda mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel
kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmak
zorundadırlar. Ancak araç kiralayanın kamu kurum veya kuruluşu
olması hâlinde sadece kamu kurum veya kuruluşuyla yapılan
sözleşme ile araç bilgileri sisteme kaydedilir.
Araç
kiralama esnasında gerçeğe aykırı kimlik kullananlar ile
birinci fıkra kapsamında elde edilen bilgi ve kayıtları,
hukuka aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan
veya ele geçiren kişi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine
göre cezalandırılır.
Birinci
fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenlere
beşbin Türk Lirası, gerçeğe aykırı kayıt tutan
veya bilgi verenlere onbin Türk Lirası idari para cezası, mülki idare
amirlerince verilir. Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları
tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde ödenir. İşlenen bir suçun
gizlenmesi amacıyla bilgilerin yok edilmesi halinde işletme
ruhsatı iptal edilir. Bu fıkraya göre idari
yaptırımların uygulanması ceza soruşturması ve
kovuşturması yapılmasına engel değildir.
Bu maddenin
uygulanması ile görevi gereği bu verileri kullanan kamu personelinin
denetimine ilişkin esas ve usuller İçişleri
Bakanlığı tarafından belirlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Katılıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle 2 tane uçağımızın düşmesi sonucu şehit
olan 4 pilot kardeşimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Allah,
ailelerine ve Türk milletine sabır versin.
Kabul edilen önergeler hakkında
grupların konuşma yapması normalde teamüllere aykırı
ama bu kanun başladığından beri ne kanun ne Tüzük ne
Anayasa ne usul ne adap ne erkân, hepsi rafa kalktı maalesef, çok üzülerek
beyan ediyorum, hepsi rafa kalktı. Yoksa, bizim, burada, kabul edilen
önergemiz üzerine konuşmamamız gerekiyordu ama gasbedilen
konuşma haklarımızın yerine konuştuğumuzu
düşünün, öyle kabul edin. Ne kadar gergin günler yaşıyoruz, ne
kadar sıkıntılı anlar yaşıyoruz. Dün burada daha
önce Orhan Düzgün Beyin başına gelen Metin Külünk kardeşimizin
başına gelecekti, anlamsız bir yere, iten yok, kakan yok. Metin
Külünkün evlatlarının günahı ne arkadaş? Buraya
babası, atası bu millete hizmet etsin diye göndermiş, Metin
Külünk oradan aşağı gidiyordu. Niye? Bir tane başkan vekili
hanımın hukuk tanımaz tavrı yüzünden. Yani, bu kanunlar
geçer, biter ama kalan yaralar devam eder arkadaşlar. Hayatın
tamamı tek bir kanunda da toplanmıyor. Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
sadece bir kanunda ihtiyacınız yok, bundan sonra çok daha fazla var.
Aslında, bu kanuna
baktığınızda, iktidar için bulunmaz bir nimet. Her iktidar
böyle bir kanundan elde ettiği hakları ister. Niye? Ali kıran
baş kesen gibi. Yani, biraz evvel arz ettim, 23 Mart 1933te Hitlerin
Alman Meclisinden çıkarttığı kanun gibi. Ama
unutmayın, bu kanundan kaynaklanan hakları bir gün bir
başkası daha kullanacak. O başkaları her zaman sizin iddia
ettiğiniz gibi iyi niyetli olmayabilir. Başörtülü bir
bacımızın üstünü, Açıl, ben seni arayacağım.
dediğinde ne diyeceğiz, söyler misiniz bana. Mesture bir hanıma
Sen soyun bakalım, ben seni arayacağım. dediğinde ne
diyeceğiz arkadaşlar? Yani, hep bu insanların iyi niyetine mi
terk edeceğiz? Yanlış işler yapıyorsunuz. Sadece
hadiseyi molotofa, vesair kilitlediniz, gerçeği
uzaklaştırdınız.
Bakın, ben size
anlatacağım: Bu kanunda öyle bir madde var ki kamuda denetmen,
müfettiş, herhangi birisi birisini denetlemeye gitti; garezi var, onunla
ilgili aksi rapor tutacak ve görevden alacak. Daha önce siz kendisiyle ilgili
mahkemeye müracaat ediyordunuz, idare mahkemesi. Şu anda bu
hakkını elinden aldınız. Siz kamuyu mahkemeye vereceksiniz,
kamu eğer dilerse memura rücu edecek. Bakın, bu neyi
getirir biliyor musunuz? Kamuda görev yapan bütün görevlileri o iktidarın
kayıtsız şartsız emri altına getirir. Bir daha tekrar
ediyorum: Bir gün iktidar olmadığınızda bu kanunla ilgili
ciddi pişmanlıklar duyarsınız.
Bir başka konu daha:
Polisler her merhalede sınava girecek. Komiser yardımcısı,
Karagümrük Karakolunda komiser yardımcısı komiser olacak.
Sınava girecek, mülakata gidecek. Mülakatta istediği ne olacak
biliyor musunuz? Fatih İlçe Teşkilatına, Adalet ve Kalkınma
Partisine gidecek, diyecek ki: Ne olur, bana referans ol. Ben mülakata
gidiyorum, bir sınıf atlayacağım. Zaten emniyet müdürleri
arasında mevcut bu hadise artık karakolda görev yapan komiser
yardımcısına kadar indirgenecek. Bunun sonu bir parti
devletidir, bir Baas rejimidir, muhaberat devletidir. Bununla ilgili
sancıyı şu anda hissedemeyebilirsiniz ama bir gün karşınıza
bundan kaynaklanan hakları kötü anlamda kullanan birisi
düştüğünde Yandım anam! dersiniz ve biz belki de
yanınızda olamayız o dönem.
Ama, size yemin ediyorum,
size de söz veriyorum, biz hiçbir zaman bu
kanundan edindiğimiz hakları sizin gibi kötü
kullanmayacağız. Sizin verdiğiniz, birilerine verdiğiniz
Üstü başı mesture bir hanımefendiye Gel buraya soyun, seni
arayalım. demeyeceğiz. Ama siz bu kanunla birilerine böyle bir hak
veriyorsunuz, böyle bir yanlışlık yapıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporunun 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan Sinan
Oğan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Muğla Iğdır Osmaniye
Alim Işık Bülent
Belen Mustafa
Kalaycı
Kütahya Tekirdağ Konya
MADDE 20- 1774 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 5- Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde araç
kiralama şirketleri tüm kayıtlarını bilgisayarda tutmak ve
bilgisayar terminallerini genel kolluk kuvvetlerinin ek 1 inci maddeye göre
kurulan bilgisayar terminallerine bağlamak zorundadırlar. Bu
şartı yerine getirmeyen işletmelere mülki idare amirlerince on
bin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu fiilin tekrarı
halinde işletme ruhsatları iptal edilir. Bu madde uyarınca
ruhsatı iptal edilenlerin, yeniden ruhsat başvuruları iptal
kararının tebliğinden itibaren 5 yıl geçmedikçe işleme
konulamaz."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra Sayılı
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili
Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4
Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu Raporunun,
"1774
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4 - Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı
ay içinde araç kiralama şirketleri tüm kayıtlarını
bilgisayarda tutmak ve bilgisayar terminallerini genel kolluk kuvvetlerinin ek
1 inci maddeye göre kurulan bilgisayar terminallerine bağlamak
zorundadırlar. Bu şartı yerine getirmeyen işletmelere mülki
idare amirlerince on bin Türk lirası idari para cezası verilir. Bu
fiilin tekrarı hâlinde işletme ruhsatları iptal
edilir."" şeklindeki 20. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Aytuğ
Atıcı Aydın
Ağan Ayaydın
Mersin Mersin İstanbul
Mehmet Hilal Kaplan Ali Özgündüz Mahmut Tanal
Kocaeli İstanbul İstanbul
İzzet Çetin
Ankara
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 sıra sayılı
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri
ile evrensel hukuk normlarına ve temel insan haklarına
aykırı olup tek parti -tek adam- diktatörlük rejimi ve polis
devletinin ötesinde, fiili "savaş hali" uygulaması
getirdiğinden kanun tasarısının 20 nci maddesinin
Anayasa'ya aykırılık nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Nazmi Gür Gülser
Yıldırım
Iğdır Van Mardin
Demir Çelik Hüsamettin
Zenderlioğlu Erol
Dora
Muş Bitlis Mardin
Abdullah Levent Tüzel
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET ERSOY (Sinop) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ertuğrul
Kürkcü, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlar; bu kanun tasarısının tamamı
hakkında itirazımız olduğunu biliyorsunuz.
Biraz önce Ayla Akat Ata arkadaşımız
burada poşunun nasıl bir suç aletine dönüştürüleceğine dair
tezini, aslında bu somut hakikati ortaya koyarken İdris Şahin
arkadaşımız oradan Bugüne kadar poşu
taktığı için mahkûm olan kimse var mı? diye sordu.
Değil mi, öyle sordunuz? Aslında var. Örneğin, Cihan
Kırmızıgül, başka pek çok insan, taş
attığı için hapsedilen çocuklar, koşarken polisin eline
geçtiği için yürekleri muayene edilen ve kalpleri hızlı
çarptığı için hapse atılan bebeler. Bunların hepsi
vardı, fakat bunların hepsi yasaları zorlayarak hapse
atılıyorlardı. Şimdi, siz aslında getirdiğiniz
yasayı bilmiyor gibi davranıyorsunuz çünkü bu yasada
yaptığınız değişikliklerle yüzlerini gizlemek
maksadıyla bezle örtenlere iki yıldan dört yıla kadar ceza
veriyorsunuz. Demek ki bundan sonra yüzünü örten, poşu takan herkes mahkûm
edilebilecek. Niçin? Kastını siz varsayıyorsunuz. Nereden, neyi,
niçin taktığını, niçin yüzünü örttüğünü nereden biliyorsunuz?
Mesela, şimdi, ben şu anda suç işliyorum, değil mi? (AK
PARTİ sıralarından Şimdi değil. sesleri) Şimdi
işlemiyorum. Böyle mi? Siz bu
yasayla beraber, sadece ve sadece politik protestolara katılanları
değil, mesela iş yerlerinde protestolara katılan tarım
işçilerini, inşaatlarda protestolara katılan inşaat
işçilerini, Egeli Yörüklerden mor yemenili, Siirtli köylülere kadar, Hatay
Araplarından Batmanın Kürtlerine kadar herkesi, bir emek
ihtilafında, bir sosyal ihtilafta, boyunlarında, yüzlerinde poşular
olduğu için pekâlâ hapse atabilirsiniz. Kasıt unsuruna siz karar
verdiğiniz için, siz kimi hedef alıyorsanız onu
hapsedebilirsiniz.
Şimdi, bu şartlar altında aslında
pratikte şu oluyor: Bu yasayı elinde tutan Hükûmet halka
karşı bir savaş açma hakkını ve yetkisini elinde
bulunduruyor çünkü herhangi bir sebeple kalabalıklara, onların
taleplerinin ne olduğuna bakmaksızın, sadece ve sadece giysileri
nedeniyle son derece sert yaptırımlar uygulayabilir. Üstelik, bunları,
Terörle Mücadele Kanununda yaptığınız
değişikliklerle birlikte -son derece muğlak bir terimle- terör
örgütünün propagandasına dönüşen eylemlerde bu cezaları 2
katına çıkartıyorsunuz. Bunu nasıl
ispatlayacağız, terör örgütünün propagandasına
dönüştüğünü? Örneğin, bugün her yerde, gösterilerde, kendilerine
saygı duydukları devrimcilerin posterleriyle gezen gençlerin,
onların bir arada bulundukları yüzlerce posteri bir arada
taşıyan gençlerin toplantısına pekâlâ Terör örgütünün
propagandasına dönmüştür. diyebilirsiniz ve orada, boyunlarında
poşu bulunan, atkı bulunan, fular bulunan gençleri de pekâlâ bu
şekilde suçlayabilirsiniz. Bu, tamamen idarenin kastına
bağlıdır; insanların, yürüyüşçülerin, devrimcilerin,
gençlerin kastına değil, Hükûmetin kastına, idarenin
kastına bağlıdır ve idare bu kastı nasıl
kullandı, 2011-2013 arasında sürüp giden KCK tutuklamaları
döneminde bunları gördük. İdare kastettiği zaman, herhangi bir
şeye gerek olmaksızın, bir e-maili okuduğu gerekçesiyle
eski milletvekilimizi aylarca hapsetti ve şimdi, niçin üzerinde bir
poşu bulunduğu için bir emekçiyi, bir inşaat işçisini, bir
gösterici genci hapse koymaktan caysın?
Esasen bu, gençliğine
karşı harp açan bir devletin ve Hükûmetin yasasıdır. Bu
harbin kazanılamayacağını size anlatmaya
çalışıyoruz fakat anlamak istemiyorsunuz. O zaman, dönün önceye
bakın; Özal hükûmetlerinin kaybettikleri harplere bakın, Çiller
Hükûmetinin kaybettiği harplere bakın, Mesut Yılmazın
kaybettiği harplere bakın, Bülent Ecevitin kaybettiği harplere
bakın. Halka karşı harp açan hiçbir yerde kazanmadı, daima
kaybetti ama siz ne yazık ki kendinizi devletle
özdeşleştirdiğinizden beri bu tarihin bir parçası oldunuz.
Siz artık tarihe, maziye aitsiniz, gelecek bizim olacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu Raporunun,
"1774
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4 - Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı
ay içinde araç kiralama şirketleri tüm kayıtlarını
bilgisayarda tutmak ve bilgisayar terminallerini genel kolluk kuvvetlerinin ek
1 inci maddeye göre kurulan bilgisayar terminallerine bağlamak
zorundadırlar. Bu şartı yerine getirmeyen işletmelere mülki
idare amirlerince on bin Türk lirası idari para cezası verilir. Bu
fiilin tekrarı hâlinde işletme ruhsatları iptal edilir.""
şeklindeki 20. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET ERSOY (Sinop) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
İzzet Çetin.
BAŞKAN İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu madde 1774
sayılı Kimlik Bildirimi Kanununa geçici bir madde eklenmesini
öngören bir düzenleme. Bir haftayı aşkın zamandan bu yana gece
gündüz konuştuğumuz bu tasarının belki de en kritik
maddelerinden birisi. Tabii, ülkemizin giderek demokrasiden uzaklaşıp
temel hak ve özgürlüklerin baskılanmaya
çalışıldığı ve kişinin ötelenerek otoriter
devlet baskısının giderek artmaya başladığı
bir dönemde böylesi bir düzenleme
Yani araç kiralama şirketlerinin tüm
kayıtlarının da emniyet birimlerine, güvenlik birimlerine
entegre bir sistemle bağlanması belki demokratik bir düzende can
güvenliği ve mal güvenliği açısından iyi gibi gözükebilir.
Nitekim, bu kanunun 2nci maddesinde, 1774 sayılı Yasanın 2nci
maddesinde özellikle konaklama yerlerine ilişkin benzer bir düzenleme
2008de yapıldı ama Türkiye o gün bugünkü noktadan daha demokratik
idi. Yani demokrasiden uzaklaşıldığının,
otoriter, baskıcı düzenin giderek arttığının
yansımalarını Cumhurbaşkanının her günkü
söylemlerinde, Hükûmetin her türlü uygulamalarında görüyoruz ve toplanma
ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullananların biber
gazıyla, copla sindirilmeye, baskılandırılmaya
çalışıldığı bir dönemde böyle bir düzenleme
elbette kuşku yaratıyor, kaygı yaratıyor. Tabii ki böyle
bir maddeye bakıldığı zaman, insan ister istemez
yasanın tümünü bir bütün olarak ele alıyor ve o zaman da ister
istemez, kalıcı bir sıkıyönetim hükümleri ihtiva eden bir
düzenlemeden, hele hele Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet
teşkilatına doğrudan hükmetme yetkisine sahip, ne
yaptığı belli olmayacak bir İçişleri
Bakanının uygulamaları akla geldiğinde, ister istemez bu
tür düzenlemelerden kaygı duyuyor.
Bütün arkadaşlar söyledi, şu
ana kadar, gerçekten, bu kanun tasarısı, Meclisi gerdiği gibi toplumu da gerdi. Bu kanun
tasarısını gölgelemek için türbenin taşınması
olayı bile bilinçli bir biçimde bu tasarının görüşmelerine
rastlatıldı. Acaba gündemi saptırabilir miyiz, konuyu lehimize
çevirebilir miyiz? Ama bumerang etkisi yaptı, o da bütün kamuoyu
tarafından bunun bir bastırma, bunun bir gündem
değişikliği yaratma amaçlı olduğunu kamuoyunun önüne
serdi.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, Türkiyenin ihtiyacı antidemokratik düzenlemeler değil
yani otoriter bir rejime doğru ülkeyi götürmenin hiç kimseye bir
yararı yok. Bütün siyasal partiler, bütün demokratik kitle örgütleri,
hukuka inanan, hukuk devletinin kurallarına göre ülkenin yönetilmesini
isteyen, savunan, çağdaş demokrasiyi isteyen herkesin bu yasadan
muzdarip olduğu, rahatsız olduğu ve bunun çekilmesi
gerektiğini söylemesine rağmen, yürütmenin neredeyse yasama
faaliyetlerini yürütmeye başladığı, yürütenlerin yasama
yetkisini de kullanmaya başladığı bir dönem
yaşıyor Türkiye. Bu Parlamento son on üç on dört yıldan bu yana
hiç bu kadar taciz edilmedi, milletvekilleri hiç bu kadar tartaklanmadı,
kaba kuvvet ve güç kullanılmadı. Gerçekten, Meclisi yöneten
başkan vekillerinden milletvekillerine, bakanlarından
Cumhurbaşkanına kadar bir anlayış yani sultanizmi,
padişahlığı yeniden ülkeye getirebilme sevdası ülkeyi
karanlığa doğru hızla sürüklüyor. O nedenle, bu sevdadan
bir an evvel vazgeçilmesi Türkiyenin de halkımızın da
menfaatine. O nedenle, bu yasayı lütfen geri çekiniz, lütfen güven
veriniz.
Bakınız, 2nci maddeden
2008de kaygı duymayan toplum eğer bugün bu maddeden, kiralık
araçların entegre sistemle emniyet birimlerine bağlanmasından
kaygı duyar noktaya geldiyse, geldiğiniz noktayı ve
yarınlarda başınıza gelecekleri düşünün diyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili
İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporunun 20 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları
MADDE 20 - 1774 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 5- Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde araç
kiralama şirketleri tüm kayıtlarını bilgisayarda tutmak ve
bilgisayar terminallerini genel kolluk kuvvetlerinin ek 1 inci maddeye göre
kurulan bilgisayar terminallerine bağlamak zorundadırlar. Bu
şartı yerine getirmeyen işletmelere mülki idare amirlerince on
bin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu fiilin tekrarı
halinde işletme ruhsatları iptal edilir. Bu madde uyarınca
ruhsatı iptal edilenlerin, yeniden ruhsat başvuruları iptal
kararının tebliğinden itibaren 5 yıl geçmedikçe işleme
konulamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ERSOY (Sinop) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
684 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
söz aldım. Bu vesileyle gecenin bu saatinde yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
kanunla ilgili bir dayatmanın sonucu olarak maalesef bu yüce Meclise hiç
yakışmayan birçok manzarayı hep beraber yaşadık ve hep
beraber üzüldük. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun değerli
milletvekilleri grup toplantısını sizlere beyan etmesine
rağmen, maalesef kırk saattir işkence çektirdiğiniz bugün
için herhâlde bu işkenceyi çektirenlere grup olarak bir sözümüz olacak:
Allah size de aynı işkenceyi çektirsin. diyorum. Kırk saattir
uykusuz olan bu grubu bu şekilde çalışmaya zorlayan
anlayışı kınadığımı ve
Başkanlık Divanının maalesef yaşanan olaylar
karşısında gerekli
tedbirleri almadığı için de bu görevini yerine
getirmediğini, bundan dolayı da bu uyarımı ifade etmek
istiyorum.
Sözlerimin başında,
Malatyada düşen 2 uçağımızda şehit olan 4 pilotumuza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve aziz Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, Süleyman Şah Türbesi
ve Saygı Karakolunun boşaltılarak yerinin
değiştirilmesini sağlayan Hükûmet görevlileri başta olmak
üzere tüm icracı unsurların Türk Ceza Kanununun 302nci maddesinde
yer alan Devletin topraklarının tamamını veya bir
kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına
koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında
bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden
ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak
amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verilir. hükmünü hatırlatarak, er ya da geç vatan topraklarını
terk edenlerin bu cezayla muhatap olacağını da sizlere
hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi bu tasarıda uzlaşmayı aradı,
insanlığı aradı, herkesin düşüncelerine saygı
duyarak bu Meclisin bir kanunu olacak şekilde bu tasarının
çıkmasını arzu etti ama ne yazık ki bugüne kadar böyle bir
ortamı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve Hükûmet sağlayamadı,
bundan sonra da sağlayacağa benzemiyor.
Milliyetçi Hareket Partisi bu
tasarının hangi maddelerine ve getirilen hangi düzenlemelere
karşıdır derseniz, kısaca özetlemek istiyorum: Vali ve
kaymakamlara verilen yargıçların yetkisini asla kabul etmemiz mümkün
değildir. Bu, hukuk devleti ilkelerini çiğnemek ve hukuku yok
saymaktır. Kırk sekiz saate kadar varan kolluk kuvvetleri
aracılığıyla vatandaşın gözaltına
alınma yetkisi bu çağda bu ülkeye yakışmaz, kimseye de
yarar sağlamaz.
Niçin getirmiş olabilir Adalet ve
Kalkınma Partisi bu düzenlemeyi? Sizlere buradan tarihe not düşmek
üzere hatırlatıyorum: Yaklaşan 7 Haziran 2015 seçimlerinde
bazı sandıklara el koymak için getirmiştir. Bu uyarıyı
sizlere hatırlatıyorum. Ama bu millet buna müsaade etmeyecektir, bir
gün bu size ters dönecektir.
Diğer bir konu: Polis kolejlerinin
kapatılmasına, emniyet personelinin kıyılmasına,
emniyet teşkilatının tamamen bir bakanın yetkisine ve iki
dudağının arasına verilmesine yönelik düzenlemelere
karşıdır Milliyetçi Hareket Partisi.
Yine, jandarma
teşkilatının ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının siyasi iradenin emrine terk edilmesine
karşıdır Milliyetçi Hareket Partisi.
Kamu görevlilerinin işlerine son
verecek şekilde teftiş yapanlara tazminat davası
açılması durumunda(x) bunun devlet hazinesinden ödenmesi
uygulamasına karşıdır Milliyetçi Hareket Partisi. Yani, bu
uygulamayla, sizin emrinizdeki bir müfettiş istemediğiniz herhangi
bir devlet memurunu istediği şekilde düzenlediği raporla
görevinden alacak, tazminat doğması hâlinde de hazine bunu
karşılayacak. Kusura bakmayın, hazine AKPnin çiftliği
falan değil. Onun için, bu tasarının mutlaka geri çekilip
Komisyonda gerekli düzenlemelerin yapılmasından sonra yeniden Genel
Kurula indirilmesi doğru olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına ait bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 684 Sıra
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın
OKTAY VURAL (İzmir) Geri
çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Çekiyor musunuz
Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Çekiyoruz.
BAŞKAN Önerge çekilmiştir.
Böylece birinci bölüm üzerinde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın Işık, 58inci
madde gereğince söz istemiştiniz.
Buyurun.
XII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
21/2/2015 tarihli 60ıncı Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24
Şubat 2015 tarihinde yapılan birleşiminde grubumuz adına
din görevlilerinin sorunlarının araştırılmasıyla
ilgili Meclis araştırması önergesi üzerinde konuşan
Sayın Mustafa Erdemin konuşmalarına karşılık
Sayın Recep Özelin söz alarak yaptığı konuşmada din
görevlilerinin diğer sorunlarını unutarak sadece AKP
iktidarları hükûmetleri döneminde din görevlilerinin maaşlarında
artışların olduğu ve Maaş skalalarında üst
sıralara bizim dönemimizde gelmiştir. ifadesine
karşılık, yerimden Dininiz imanınız para. (x)
diyerek bir sataşmada bulunmuştum. Bunun yanlış anlamalara
yol açabileceği düşüncesiyle bu düzeltmeyi yapmak üzere söz
aldım.
Burada, gerçekten konuya sadece maddi
yönden bakarak biz din görevlilerinin maaşlarını yükselttik
dolayısıyla tüm sorunlarını çözdük
anlayışının doğru bir anlayış
olmayacağını bunun düzeltilmesi gerektiğini gerçekten,
vekil imamlar başta olmak üzere, Diyanette yapılan birçok
görevlendirmenin doğru olmadığını birçok insanın
haksız yere rotasyon uygulamasından dolayı
sıkıntılara muhatap olduğu bir dönemde, sadece konuya para
açısından, maddi açıdan bakarak sorun yoktur demenin bu yüce
Meclisin bir milletvekiline doğru bir değerlendirme olarak
söylenemeyeceğini ifade etmek istedim. dolayısıyla dininiz
imanınız para diyerek söylemiş olduğum bu sataşmanın
doğru anlaşılması bu düzeltmenin yapılması
gerektiğini düşünüyorum.
Söz verdiği için de Sayın
Başkana her ne kadar geç de olsa, bir gün sonra da olsa teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik
Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve
Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun;
Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,
2/2469) (S. Sayısı: 684) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 21 ila 46ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir haftayı
aşkın bir süreden beri, polis devleti inşasına yönelik bu
tasarıyla ilgili olmak üzere Mecliste görüşmeler
yapılmaktadır. Bunun en ağırı 21 Şubat günü
cereyan etmiştir. 21 Şubat günü Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
muhalefet partilerinin İç Tüzükte yer alan birtakım
haklarını gasbetmiş ve kaba kuvvet kullanmıştır.
Bu gasbın ve kaba kuvvet kullanmanın neticesinde, sadece demokratik
ülkelerde olan muhalefetin söz söyleme, kanunlar hakkında genel
görüşlerini beyan etme, yürütmeyi sorularla denetleme, önergelerle kanun
maddelerine yön verme gibi hakları olduğu gibi ortadan
kaldırılmıştır. Böyle gelen bir kanunun polis devleti
inşasına yönelik olduğu ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
muhalefetin sadece demokrasilerde olduğunu hepimiz biliriz ve muhalefetin
sözünün kısıldığı, hareket alanının
daraltıldığı yerin de demokrasi olmadığını
hepimiz biliriz; Türkiyenin gidişatı da buraya doğrudur ve
üzerinde söz aldığım ikinci bölüm de tam bu noktayla ilgilidir.
Şimdi, ikinci
bölümde, polislerle ilgili birtakım düzenlemeler yapılmaktadır.
Bu düzenlemeleri ayırdığımız zaman, birinci olarak
ifade edilen şudur: 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonunda delilleri
elde etmiş olan polisler, mensup olduğu inanca veya düşünceye
bağlı olmak üzere, İnlerine kadar girilip hesap sorulacak
lafıyla bir muameleye tabi tutulmaktadır. İşte, o
muamelenin neticesinde de bu kanunda polis okulları, polis koleji ve
akademisi külliyen kaldırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bunun adı olduğu gibi intikam alma amacıyla devlet
organlarının kullanılmasıdır. Yasama meclisi abesle
iştigal etmez, yasama meclisi intikam aracı olarak kullanılamaz.
Yine, suçlarda şahsilik ve
cezalarda kanunilik prensibi gereği, her kim ne suç işlemiş ise
o suçun cezasını elbette ki hukuk önünde verecektir. Varsayalım
ki polis okullarından kaynaklı, polis kolejlerinden ve akademisinden
kaynaklı ve varsayalım ki Hükûmeti ortadan kaldırmaya yönelik
bir çalışma yapılmıştır, o zaman bu, kanun
indinde suçtur. Bunun delillerini bulun, bağımsız ve
tarafsız mahkemede yargılayın. Onun yerine, tamamen
aşiretçilik, kabilecilik hukukunun geçerli olduğu dönemde olduğu
gibi bir düşünceye mensup olanların tamamını suçlu
sayıp onlara karşı yasa çıkarmak müktesep hak
kuralını ihlal etmek demektir.
Değerli arkadaşlarım, bu
bir tasfiye kanunudur. Bu tasfiye edildikten sonra boşalan yere
bileşik kaplar misali AKP polisi gelecektir. İşte AKP polisinin
gelmeden önce eline sözlerimin başında ifade ettiğim gibi
demokratik toplum gereğine inanmış hiçbir ülkede bulunmayan
aşırı yetkileri veriyorsunuz. İfade hürriyetini, fikir
hürriyetini, toplu gösteri hürriyetini, siyasi faaliyet hürriyetini, adil
yargılanma hakkını, mahkemelerin
bağımsızlığını, kuvvetler
ayrılığı ilkelerini halk ile yeksan edecek şekilde
polise büyük güç veriyorsunuz. Polisin elde etmiş olduğu bu güç ile
sizin siyasi yönlendirmelerinizin neticesinde polis devletinin inşası
için tüm malzemeler hazır bulunmaktadır. Oysa polis,
maaşında, fazla mesaisinde, kadro ve ilerlemelerinde,
emekliliğinde, ek göstergesinde AKP Hükûmetinden bir adım atmayı
beklemektedir. Başpolisler rütbe ve statü beklemektedir, rütbeli Emniyet
mensupları, emeklilikleriyle ilgili birtakım düzenlemeleri
beklemektedir. Bunların hiçbiri yok; aksine, polisleri AKP polisi hâline
getirecek yeni bir terfi sistemi getirilmekte ve bu terfi sistemi de polis
teşkilatını karakolundan Genel Müdürlüğüne kadar AKPnin
ilçe ve genel merkez teşkilatlarına kadar bağımlı hâle
getirecektir.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamızın bu bölümünde size bir fotoğraf
göstereceğim. AKP milletvekilleri, lütfen buna iyi bakın: Bu
fotoğrafta, şu görmüş olduğunuz, sizin Süleyman Şah
Türbesi için yeni bulduğunuz yerdeki diktiğiniz bayrak. Şu
görünen, orayı koruyan Türk ordusunun tankı, üzerinde Türk
Bayrağı var. Şuradakiler ise PKK işareti yapan -şu
bayrak da Abdullah Öcalan posteri- ellerinde kalaşnikof
Ne
yaptığınızın farkında mısınız siz?
Değerli arkadaşlarım,
bunları aklı başında olarak dinleyin. 1921
yılında bu devlet yeni kurulurken Suriye topraklarına bir bayrak
dikebilmek için Ankara Anlaşmasıyla Süleyman Şah Türbesi
üzerinde hak iddia edilmiş ve alınmıştır. O bölge bir
Türkmen bölgesidir, Türkmen bölgelerinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvencesi
altında olduğuna ilişkin bir bayraktır bu. Daha sonra, bir
baraj yapımı nedeniyle, bunun tabii bir nedenle nakli
gerektiğinde yine -şimdi sizin naklettiğiniz yer bir Türkmen
bölgesidir- Türkmen bölgesine nakledilmiştir Süleyman Şahın
Türbesi ve onun etrafında 16 tane Türkmen köyü vardır. Onlar, o
türbeyle birlikte kendilerinin Türkiyenin teminatı altında
olduğunu hissetmektedirler. Şimdi, siz naklettiğiniz bölgenin
PYD kontrolü altında olduğunu gördünüz. Yine, siz PYDyi,
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Başbakan olmak üzere
Kandilden farkı yok, terörist. olarak ilan ettiniz ve siz Osmanlı
İmparatorluğunun kurucusunun dedesinin naaşını
bulunduğu yerden getirebilmek için terörist ilan ettiğiniz
kişilerin eskortluğunda türbeye kadar gittiniz(X),
onların korumasına ihtiyaç duydunuz. Onların koruması
bittiğinde dünya âlemin terörist ilan ettiği IŞİDçilerin
koruması altında gittiniz ve bulunan türbeyi hâk ile yeksan edip
yıktınız. Arkasından, aynı korumayla gelip terörist
ilan ettiğinize, Osmanlı Devletinin kurucusunun dedesinin
naaşını bu PKK terör örgütlerine emanet ediyorsunuz. Ne anlama
geldiğinin farkında mısınız? Bu şu anlama
geliyor: Ben Suriyede oluşturulabilecek olan yeni bir oluşum için
şimdiden evet diyorum. Bunun anlamı budur. AKP Hükûmetini
kastediyorum, ben asla onu kabul etmem. Bu, AKP Hükûmetinin şimdiden
Süleyman Şahın türbesini oraya gömmekle, orada oluşmuş
olan fiilî hâkimiyeti uluslararası hukuk açısından
tanıyacağına işarettir ve bu, değerli
arkadaşlarım, herkesin övündüğü,
Cumhurbaşkanının, Başbakanın kolları
sıvayıp beyaz gömleklerle operasyon filan yönettiği bir iş
değildir. Aha, burada askerler var, bir tanesi de burada. Sorun
bakayım askerlere
Ordunun 3 tane harekâtı
vardır: 1) Hücum, 2) Savunma, 3) Ricat. Ricatın en önemli
özelliği de bulunduğu yerden çekilirken oradaki malzemeleri,
binayı, aracı gereci yok etmektir; işte, sizin
yaptığınız. Türbeyi yok etmekle ricat hareketi
yaptınız. Bu, asla bir başarı değil, asla bir zafer
değildir, olduğu gibi bir hezimettir ama boyalı basın,
emrinizdeki Alo Fatihlerle Türkiyeye bunu dünyanın gözünün
kamaştığı bir zafer olarak sunabiliyorsunuz. Yani,
söyleyecek laf bulamıyorum, söyleyecek laf bulamıyorum içine
düşülen kepazelikle ilgili, içine düşülmüş olan millî, manevi
değerlerin çukur içerisinde, irin içerisinde erimesiyle ilgili diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen
Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun Sayın Toptaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684
sıra sayılı Yasa Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Yalnız, 684 sıra
sayılı Tasarının ikinci bölümüne geçmeden önce, Malatyada
düşen uçakta şehit olan pilotlarımıza Allah rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum, Türk milletinin
başı sağ olsun diyorum.
Yine, yasa tasarısına
geçmeden önce, Süleyman Şah Türbesinden kaçış operasyonuyla
ilgili birkaç söz söylemek istiyorum çünkü söylemeden bu kürsüden ayrılmak
mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, Süleyman
Şah Türbesi dokuz yüz yıl önce şehit olmuş bir Türk
büyüğünün ve korumalarının defnedildiği kutsal bir emanet
iken IŞİDle ortaklığınız yüzünden müdahale
edemediğiniz için kaçırmak zorunda kaldığınız bir
türbe oldu. Kaçırdınız ama bu kaçışı
kahramanlık olarak sunuyorsunuz, haram medya da bu konuda size epeyce
yardım ediyor. Ben kaçışın kahramanlık olduğunu
da ilk kez AKP iktidarının sözcülerinden ve
Cumhurbaşkanından duydum, hayretle karşıladım.
Şimdi,
kaçırdığınız yer nasıl bir yer? Bir tarafta
PKKnın Suriye uzantısının bayrağının
asılı olduğu bir direk, bir ucunda Abdullah Öcalanın
posterinin asılı olduğu bir direk, bir tarafında da
Süleyman Şaha yeni hazırladığınız şehitlik
ve Türk Bayrağı direği. Yarın PKKnın Suriye kolu
Bunu buradan kaçırın. dediği zaman -memlekete de,
sınıra da yaklaştırdınız, 180 metreymiş galiba-
oradan kolayca kaçırabileceğiniz bir alana getirdiniz sanıyorum.
Son kaçıracağınız buraya kadar olsun da bundan
sonrasına fırsat kalmasın, bu kadarı yeter diyorum.
Değerli arkadaşlar, yine, 684
sıra sayılı Tasarının ikinci bölümüne gelmeden önce,
birinci bölümde oylayarak konuşma haklarımızı gasbedip,
Kabul edenler
Etmeyenler
diyerek hakkında söz söyleme
fırsatı bile vermediğiniz bazı maddelerle ilgili
görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Şimdi, bu tasarıyı sunan
İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala Komisyondaki sunuş
konuşmasında 1inci maddeyle ilgili yani kişilerin üstü,
görünmeyen yerleri, eşyaları ve araçlarının görünmeyen
yerleriyle ilgili aramalar konusunda bakın ne diyor: Birincisi, suçun
önlenmesine ilişkin arama yetkisi bu konulara ilişkin düzenlemeler
getirmektedir. Suçun işlenmesinin önlenmesi, kaçan faillerin
yakalanması
Bakın, arabanın görünmeyen yerlerini neden
arayacakmış ya da kişinin görünmeyen yerlerini neden
arayacakmış.
için, kişilerin hayatına, mal
varlığına veya topluma yönelik tehlikenin önlenmesi
amacıyla durdurulan kişinin üstünün, eşyasının ve
aracının aranması. Bu tasarıyı hazırlarken,
takdim ederken bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum: O da belli suçlarda ve
suçüstü hâllerinde düzenleme yapılmıştır. Bunun nedeni de
vatandaşlarımızın sokaklarında, mahallelerinde,
gerçekten suçluların olduğu kanaatine vardıklarında, devlet
görevlilerinin bu suçlarla mücadelede yani hırsızlık, gasp
yapanla, uyuşturucu satanla, bunlarla mücadelesinde bir zafiyet
olmamasını sağlamak için. diyor. Yani, araçların
kapalı bölümleri niçin aranıyormuş? Gasp yapanı yakalamak
için, uyuşturucu kaçıranı yakalamak için. Yalan! Bunun için
değil bu yasa çünkü bunların müeyyidesi var değerli arkadaşlar,
bunların müeyyidesi var. Türk Ceza Kanununun
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Karıştırdın onu sen, gözaltı ile aramayı
karıştırdın.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Sen dinle
de öğren karıştırdım mı! Sen bir öğren!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin
söylediğin gözaltıyla ilgili.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Dinle de
bir öğren sen! Önce bir dinle de öğren sen!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Karıştırdın, gözaltıyla ilgili.
BAŞKAN Sayın Tunç, lütfen
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Efkan
Alanın kendi ağzından okudum bunu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Gözaltıyla ilgili
BAŞKAN Sayın Tunç, niye
müdahale ediyorsunuz?
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Efkan
Alanın sözleri bunlar, ben söylemiyorum. Efkan Alanın sözleri
bunlar. Ne diyor?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Gözaltıyla ilgili o.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) İyi
dinlersen öğrenirsin!
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Bağırmadan konuş!
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Niye bağırıyorsun?
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
Öğrensin diye!
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Allah, Allah!
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Yeteri
kadar anlatamamışım! Sen de dinle!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Gözaltıyla ilgili ya senin dediğin.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bak, bak
Bir suçun işlenmesine ilişkin arama yetkisi
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şuna
bak, şuna
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Efkan
Alanın söylediklerine bak sen, Efkan Alanın. Senin Bakanın yalan söylüyorsa onu ben
bilmem, sen ona sor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Metne bak,
metne.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Efkan
Alanın söylediği tutanak bu, tutanak!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Tasarıya bak! Hukukçusun, tasarıya bak!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Tasarıya baksana!
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bu,
Bakanın söylediği tutanak. Sen Bakanına söyle onu!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Düzgün
konuş. Tasarıya bak.
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
Bakın, diyor ki arkadaşlar
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Çalışmadan çıkmışsın!
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Senin
Bakanın çalışsın gelsin öyleyse!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Tasarıya bak be!
BAŞKAN Sayın Tunç...
Sayın Tunç
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bana
saygılı davranacaksın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen de bana
saygılı davranacaksın.
BAŞKAN Sayın Tunç,
sayın hatibe niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Ben senin
Bakanının sunuş tutanağını okuyorum burada. Senin
Bakanının sunuş tutanağı bu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Tasarıya bak diyorum sana.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, gitsin yatsın ya! Sayın Başkan, bu provokatör ne
arıyor burada ya!
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, Ceza Muhakemesi Kanunu Yakalama ve
Yakalanan Kişi Hakkında Yapılacak İşlemler madde 90:
Aşağıda belirtilen hâllerde herkes tarafından geçici
olarak yakalama yapılabilir. Yani, polis tarafından değil,
herkes tarafından. Hangi hâllerde? Kişiye suç işlerken
rastlanması hâlinde. Yani, bir kişi -Bakanın dediği-
mahallede uyuşturucu kaçakçılığı yapıyorsa, gasp
yapıyorsa, hırsızlık yapıyorsa bırakın
polisi herkese yakalama hakkı veriyor yasa, herkese, sıradan
vatandaşa bile.
Tabii, vatandaşı
kandırmak için, demokrasi paketi, özgürlük paketi diye vatandaşa
yutturmak için böyle söylersiniz, ondan sonra açığa düşersiniz,
Tasarıya bak. dersiniz, Bakanınızın lafına bakmazsınız.
Şimdi, Başbakanın sözlerine geliyorum.
Değerli arkadaşlar,
Giresunda il kongresinde konuşuyor Davutoğlu.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Bayağı dinliyor ama! Görüyor musun hepsini dinlemiş!
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
Bakın, diyor ki: Polise olağanüstü yetki tanınıyor.
İşte buradan soruyorum: Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Bahçeli, Sayın Demirtaş, hiç AB yasalarını
tetkik ettiniz mi? Teklifte, şiddet uygulanması hâlinde yirmi dört
saat polise, yirmi dört saat savcıya yetki tanıyoruz.
Okumamış! Tasarıdan
haberi yok! Yalan üzerine
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Ama tasarıdan konuşmuyorsunuz siz de!
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
Savcı devre dışı bırakılmış yirmi dört
saatte de, kırk sekiz saatte de. Orta yerde savcı yetkisi yok ama
Başbakan ikinci yirmi dört saatin savcının yetkisinde
olduğunu söylüyor. Yani, Başbakanın okumadan savunduğu, bir
de Ey Bahçeli, Ey Kılıçdaroğlu, Ey Demirtaş
diye ey
dediği konuşmayı, kendi konuşmasından, Giresun İl
Başkanlığı seçimindeki konuşmasından
aktardım. Yalan üzerine devam edeceksiniz, ne kadar yutturabilirseniz
vatandaşa; bugüne kadar yutturduğunuz gibi yutturabilirseniz devam
edeceksiniz.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Muhalefet sağ olsun, yardımcı oluyor bize!
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, gelelim tasarının ikinci bölümüne.
Tasarının ikinci bölümünde polis teşkilatını
darmaduman ediyorsunuz. Ak polis kuruyorsunuz, Adalet ve Kalkınma
Partisine bağlı bir polis teşkilatı, bir diktatörlüğün
elinde sopa olarak kullanabileceği bir diktatörlük polisi kuruyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Onu siz
yaparsınız!
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bu
polisin size hayrı olmaz. Bu polise vatandaş sizin verdiğiniz
yetkileri kullandırtmaz, direnir. Bu polis, diktatörlüğü de korumaya
yetmez.
Aklınızı
başınıza toplayın, polisi ak polis ederek,
jandarmayı ak jandarma hâline getirerek, MİTi muhaberat hâline
getirerek bu ülkede insan haklarını ortadan kaldırmayı
düşünüyorsanız, insanları terbiye etmeyi, korkutmayı,
sindirmeyi düşünüyorsanız buna gücünüz yetmeyecek, merak etmeyin. Bu
halk buna izin vermeyecek.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Abdullah Levent Tüzel,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi selamlıyorum, iyi geceler diliyorum.
Öncelikle, değerli
milletvekilleri, bugün görüşmelere başladığımızda
üzücü bir haber aldık. Malatya Erhaçta 2 F4 yani
halkımızın bildiği deyimle Phantom savaş
uçağı düştü ve 4 pilot şehit oldu, biz yine üzüntülerimizi
ifade ettik ama esas sorgulamamız gereken, herhâlde, Silahlı
Kuvvetler yönetimi, Millî Savunma Bakanlığı ve Hükûmet.
Zamanı dolmuş, teknolojisi eskimiş, birçok ülkenin,
Amerikanın, Almanyanın kullanmaktan artık geri
bıraktığı, enkaza dönüştürdüğü uçakları biz
pilotların ölümü pahasına kullanmaya devam ediyoruz yani
çarpıştı mı, nasıl düştü
açıklamasını çok kurcalamaya gerek yok herhâlde. Bu konuda
Hükûmetin ve Bakanlığın bir hesap vermesi gerektiğini
düşünüyorum.
Diğer şey değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, bu sabah saat
dokuza doğru Genel Kurul kapandı. Neyse ki bu akşam herhâlde bu
bölüm görüşmelerinden sonra Genel Kurul kapanacak. Ama, ister istemez
hepimizin aklına herhâlde şu soru geliyor: Ülkenin milletvekillerine,
halkın temsilcilerine bu şekilde zulmeden bir iktidar kafası, bu
iç güvenlik adını verdiği yasayla vatandaşa neler yapmaz
ki, sokakta zaten neler de yapılmıyor ki? Bunu çok iyi biliyoruz.
İşte, bugün Özgecan kızımızın öldürülmesini
protesto eden kadınlara bir kez daha polis müdahalesi oldu. Sokaklar
şiddetten geçilmiyor ama bu şiddetin kaynağında, Kamu
düzenini sağlayacağız. diyen, Sokaklardaki gösteriler
vatandaşın can ve mal güvenliğini tehdit ediyor, bunu önlemek
için bu yasayı getiriyoruz. diyen bu iktidar aslında şiddeti
doğuruyor, şiddet buradan neşet ediyor. Ondan sonra da AKPnin
Grup Başkan Vekili diyor ki: Eğer biz bu yasayı zamanında
çıkarmış olsaydık o Kobani olaylarında 50 tane
yurttaşımız ölmezdi. Aslında, hakikaten utanmadan
sıkılmadan bu laflar ediliyor. 50 tane yurttaşın ölümünün
arkasında -biz araştırılsın dedik- bu ölümün
arkasında yine devletin manipülatif ve bu şekilde sokaklarda
İnsanlar orada Kobaneyle dayanışalım, Kobane ölmesin,
Kobane düşmesin. IŞİD katliamına seyirci kalmayalım.
diye sokaklara çıktığında devlet terörüyle,
provokasyonlarıyla, manipülasyonuyla 50 yurttaş hayatını
kaybetti. Yine, o yurttaşların can güvenliğini ortadan
kaldıran, bu iktidar zihniyetiydi. Şimdi bu yasayla bunları çok
daha iyi görüyoruz.
Hatırlarsınız, AKP
iktidarı ilk Hükûmet olduğunda dönemin Başbakanı
meydanlarda miting yaparken ne diyordu? Göğsünü gere gere Biz
olağanüstü hâli kaldırdık, bu ülkeye demokrasiyi getirdik.
diyordu. Peki, ne oldu on üç yıl sonra? Ne oldu? Niye olağanüstü hâl
uygulamaları yeniden geri getiriliyor? Öyle ya polise, kaymakama, valiye,
bakana sokaktaki yurttaşın demokratik eylemini yasaklama, engelleme,
engelleyemiyorsa yok etme yetkisi veren; yürütmeye açık yargı yetkisi
veren; durdurma, arama, dinleme, önleme, ifade alma; sokaktaki polise bütün bu
yargı yetkilerini veren
Bunun adı çok açık ki bir
olağanüstü hâl rejimidir, sıkıyönetim rejimidir.
Şimdi, yasayı
değerlendiren arkadaşlarımız çoğunlukla bir polis
rejimi falan diyor, polis devleti diyor ama zaten sokakta bir polis devleti
uygulaması var. Sokakta, yaptığı her suçun, her insan
hakları ihlalinin hesabını vermeyen, Benim memurum, ben onu
korurum, destan yazdılar. deyip devlet koruması altında olan
bir polis var zaten cezasızlıkla korunan. Ama bu yasayla ne
getiriliyor? Aferin evladım, sen daha çok devam et. Vatandaşın
can güvenliğini değil, yeter ki benim düzenimi, benim iktidarımı
koru. Ne gerekiyorsa ben yapacağım, arkandayım. diyen bir yasa
düzenlemesi söz konusu. Değerli milletvekilleri, çok açık, bu kamu
güvenliği falan değil, bu iktidarın güvenliğini, bu kara
düzenin güvenliğini getiren bir şey.
Yani, şimdi, tabii, Verin
oyları, 400 vekil çıkartayım, başkanlık rejimini
getireyim. diyen bir iktidar, Her şeyi sorgusuz sualsiz, hesapsız
kitapsız, sınırsız yapayım. İstediğimi
atayayım, istediğimi alayım; istediğimi asayım,
istediğimi keseyim. diyen bir iktidar
Bu iktidar neyle yürür? Bu iktidar
polis gücüyle yürür, zor gücüyle yürür, despotizmle yürür. Alın işte
size bunun yasası.
Şimdi, bunu en iyi görmesi gereken
herhâlde grevleri yasaklanan metal işçileridir. Metal işçileri grev
yasağı kalksın diye dava açtıklarında bakın,
Hükûmetin, Bakanlar Kurulunun savunmasına: Bizim TOMAlara
ihtiyacımız var, bu TOMAlar yapılıyor yani millî
güvenlikle ilgili. Bu TOMAlar ne yapıyor? Sokakta su sıkıyor,
basınçlı su sıkıyor üniversite gençlerine, işçilere,
çevrecilere, kadınlara, Gezicilere, Kobanede dayanışma
içerisinde olanlara. Ama TOMAnın basınçlı suyu yetmemiş ki
bir ara -biliyorsunuz, o, Taksimdeki fotoğraflar var- TOMAnın
basınçlı suyuna bir bidonla zehirli bir şeyler
akıtıldı, o kimyasal kondu. Şimdi, işte bu kimyasal
koymanın da yolu açılıyor, yasal bir kılıfa kavuşuyor.
Değerli milletvekilleri, dünya bu
gaz bombalarının yol açtığı felaketleri ve
insanlık suçlarını konuşup yasaklanmasını
öneriyor -sağlık örgütleri ve bizim Türk Tabipleri Birliği- ama
siz, gaz bombası yetmiyor, gaz bombaları alınıyor, bir de
buna kimyasal karıştırılmış basınçlı su
katıyorsunuz.
Polise çok açık Vur. yetkisi
veriyorsunuz. Polis zaten vuruyordu Taş mı attın, bilye mi
kullandın, sapan mı taşıdın, yüzünü mü örttün,
poşu mu bağladın; sen suçlusun, sen hem vurulmayı hak ettin
hem de üç yıl, beş yıl cezaya çarptırılmayı hak
ettin. deniyor. Birinci bölüm daha çok bunlara dair. Şimdi
görüşeceğimiz ikinci bölümde bunu yapacak bir polis
teşkilatının nasıl organize edileceği, yeniden
organize edileceği
Yani, biraz önce de söylendiği gibi, polis
teşkilatında bir kadrolaşmayı, Hükûmet, kendi
güvenliğini sağlayacak bir polis uygulamasını
sağlıyor.
Şimdi, bütün bunların neydi
gerekçesi? Kobane olmasın, bir daha 6-8 Ekim Kobane olayları
olmasın, vatandaşımız ölmesin. Neydi insanları
sokaklara çıkartan? Cumhurbaşkanın söylediği Düştü,
düşecek. konuşması. Ama iki gündür konuştuğumuz,
Süleyman Şah Türbesinin geri taşınması meselesi.
Muhalefetten birçok milletvekili arkadaşımız
hesaplaşmayı buradan yapıyor; yine, Kürtlere
saldırılıyor, Kobanede IŞİDe karşı,
katliamcılara karşı direnen, onurluca savaş veren Kürtlerin
hakkı teslim edilmiyor PKK şöyle, PKK böyle. diye
saldırılıyor. Şimdi, altı aydır orada mahsur
kalan askerler var mı? Var; Orası vatan toprağı. denilip
durulmadı mı? Duruldu ama dış politikadaki hatalar,
yanlışlar, IŞİDi gizli kapaklı destekleme, sonuç
itibarıyla, oradaki Süleyman Şah Türbesini ve karakolu güvencesiz
hâle getirmiştir, güvenliksiz hâle getirmiştir ve Hükûmet orayı nakletmek
zorunda kalmıştır. Ama işin garibi, bunu büyük bir
kahramanlık edasıyla, çarşaf çarşaf böyle destansı
haberlerle yapıyor. Niye? Bu iç güvenlik yasasının üzerini
örtmek. Niye? Hüsrana uğramış dış
politikasını sanki muzaffer olmuş, büyük bir zafer
kazanmış edayla göstermek. Büyük bir zavallılık.
Başbakan da oradan halkı
tehdit ediyor, Küstahlık yapıyorsunuz, küstahlık. diyor.
Neresi küstahlık? Yanlışların eleştirilince, hata
yapmanın cezası bu şekilde gösterilince bunda küstahlık
yok. Aslında, sen orada Kobane üzerinden kendi askerlerini kurtarma operasyonu
yapıyorsan bir hakkı teslim edeceksin; milliyetçilik,
ırkçılık, düşmanlık yapmayacaksın.
Halkların, dostluk içerisinde, barış içerisinde
yaşamanın ve çeteci güçlerden nasıl kurtulacağının
derslerini çıkartması gerekir.
Değerli milletvekilleri, burada
grup başkan vekili Kim ki bu yasaya karşı çıkıyor,
suç işleme eğilimindedir. dedi, hepimiz ayağa kalktık. Biz
de diyoruz ki: Bu yasayı çıkartmak isteyenler aslında suçu ve
suçluyu ha bire toplumda örgütlemektedir. Bu çok açık.
Bakın, sizin bir dindar gençlik
yetiştirme projeniz var, dinine bağlı, ecdadına
bağlı, işte, o gençler şimdi nasıl yetişiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Mini
etekli kızları engelleyin, taciz edin. diyen kadın müdür muavinleri
bu ülkede atanıyor. İşte, o çocuklar, o gençler, o akılla
yetişen gençler yarın katil de olur tecavüzcü de olur; bunu görün, bu
sevdadan vazgeçin diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Münferit o, görevden alındı; münferit bir olay.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Dolu, dolu, onlardan dolu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bugün yaşanan elim kazada
hayatını kaybeden pilotlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın milletvekilleri, eğer
bir parlamentoda görev yapıyorsanız ve yaptığınız
kanunlar bir demokraside uygulanacak ise sizden, esaslı bir demokrasi
bilincine sahip olmanız beklenir. Ama bugün ortaya konan kanun
tasarısını Meclis gündemine getiren iradenin bırakın
esaslı bir demokrasi bilincini, asgari bir demokrasi bilincini bile
barındırdığını söylemek gerçekten güç.
Bir parlamentoda
yasama ve yargıyı yürütmenin emrine verecek, yürütmeye
bağlayacak, yürütmeyi de âdeta bir kişinin insafına ve
uygulamalarına terk edecek bir kanun yapamazsınız. Parlamentonun
yasa yapma yetkisi, parlamentoların yasa yapma yetkisi anayasasıyla,
iç tüzükle ve en önemlisi evrensel hukuk normlarıyla
sınırlıdır. Demokrasilerde yaşam hakkını
ortadan kaldıracak yasa olmaz, böyle bir yasa teklifi veremezsiniz.
Demokrasilerde, demokrasiyi askıya alacak bir yasa olmaz, bunu yasalaştıramazsınız.
Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracak
yasaları parlamentonun gündemine getiremezsiniz. Bir yasa yapıp,
polise, kolluk güçlerine, vatandaşın seyahat özgürlüğünü,
vatandaşın özel hayatının gizliliğini, toplantı
ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayacak, askıya alacak yetkiler
veremezsiniz. Ancak üzerinde görüştüğümüz bu yasa, âdeta ülkenin
gündemine polis devletini getirmektedir. Suriye ve İranda dahi
tartışılan ve eleştirilen maddelerin 2015 Türkiyesinin
gündemine getirilmesi, tartışılması fevkalade üzücüdür.
Sürekli bir algı yönetimine
alışmış ve gerçeklerle değil, yarattığı
algı üzerinden ülkeyi yöneten iktidarın, Başbakan,
İçişleri Bakanı, hatta Cumhurbaşkanı eliyle ve ağzıyla,
bu ülkede bu yasaya karşı çıkanları bonzaiciler diye
nitelendirmesi, siyasi nezaket bir yana genel ahlak kurallarına da
aykırıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu dün verilen önergelerde gördük.
Sizin dışınızda, asgari sizin standartlarınıza
bütün muhalefet partileri iştirak etti, ama onların bonzaiyle daha
etkin mücadele etmek için verdikleri önergeleri sizin grubunuz reddetti.
Şimdi, o meydanlara çıkıp Sayın Genel
Başkanımızın adını ağzına alarak Sizi
gidi bonzaiciler! diyen Başbakan, bakalım o meydanlardaki
insanların suratına bundan sonra nasıl bakacak?
Bu yasaya karşı
çıkanlar molotofçudur. diyecek kadar meseleyi ileriye götüren
Başbakana cevap İdris Naim Şahinden geldi. Bu dönem
Bakanınızdı, buradaydı. Bizler eleştiriyorduk, siz onu
savunuyordunuz. Dedi ki İdris Naim Şahin: 2009da, İstanbul
Küçükçekmecede, lise öğrencisi Serap Eserin İETT otobüsünde yanarak
ölmesine sebebiyet veren molotofu MİT mensupları
atmıştı. Bunu yalanlamadınız, bunun üzerine bir
soruşturma açmadınız, bunu kabullendiniz. Şimdi, siz kim
oluyorsunuz da dönüyorsunuz, muhalefet partisine molotofçular diyorsunuz.
Bir de Başbakanın ifadesi,
diyor ki: Hangi Avrupa demokrasisinde molotof suç değil? Sanki
Türkiye'de mevcut mevzuatta suç değilmiş gibi. Bunlar vicdanla
bağdaşacak yaklaşımlar değil.
Şunu da çok açıkça
söyleyelim: En büyük yanılgı, en büyük yanıltmaya
çalışma, en büyük algı operasyonu. Bu yasadaki pek çok madde,
hatta daha fevkindeki maddeler Avrupada var, Alman hukukunda var. Açtık
baktık Alman hukukuna, gerçekten de Alman hukukunda koruyucu gözaltı
yetkisi diye bir şey var polisin ama uygulamadaki örneğini
yazmışlar vakalarla. Alman kolluk hukuku, parkta donma tehlikesindeki
alkollü bir şahsı, direnmesine rağmen, donmasın diye
gözaltına alıp hastaneye götürmeyi koruyucu gözaltı yetkisi
olarak tanımlamış. Yine, aynı Alman kolluk hukuku diyor ki:
Kendini elinde benzin bidonuyla yakmak üzere olan ve psikolojik
bunalımdaki bir şahsı direnmesine karşı gözetim
altına almak önleyici gözaltı yetkisine örnektir. Şimdi siz ne
yapmaya çalışıyorsunuz? Alman kolluk hukukunda, Angela Merkeli
protesto edeceğinden şüphelenip Uşaktan Ankaraya doğru
gelen öğrencileri bir gece otobüsün içinde tutma diye bir şey yok
veya Ermeneke giden madencileri gözaltına almak diye bir şey yok.
(CHP sıralarından alkışlar)
Valilere, kaymakamlara olağanüstü
hâl bölge valisi yetkileri veren, savcının ve hâkimin yetkilerini
veren yani yargı yetkisiyle donatan ve devlet adamı olması
gereken valileri Hükûmetin ve Recep Tayyip Erdoğanın adamı
yapan bu yasaya sonuna kadar karşıyız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkanım, bu yasayla alakalı, bir eczacı
milletvekilinin, iktidarın bu kadar hukukçu milletvekili varken bütün
Parlamentoyu hukuk konusunda aydınlatmasını zapta geçirmek
istiyorum iktidar partisinin düştüğü durumu göstermek
açısından.
BAŞKAN Zapta geçti zaten Sayın Erdoğdu, teşekkür
ediyorum.
Şimdi, bölüm üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.12
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
01.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin On
Birinci Oturumunu açıyorum.
684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan,
Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve
Geliştirilmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin
Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı: 54)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, Meclisin itibarını yerlere serdiniz. Yalandan
kapattınız, yalandan açtınız ya Meclisi! Böyle bir Meclis
olur mu? Yani, olayı kanuna uyduruyorsunuz. Yakışıyor mu bu
size?
BAŞKAN
25 Şubat 2015
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.14
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62inci Birleşim Tutanağının 259uncu sayfasında yer almıştır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 243üncü sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltemeye ilişkin ifade 23/02/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 506ncı sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 391inci sayfasında yer almaktadır.
(x) (x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 168inci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 54 ve 56ncı sayfa aralığında yer almaktadır.
(X) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 272nci sayfasında yer almaktadır.
(xx) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 25/2/2015 tarihli 64üncü Birleşim Tutanağının 288inci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 283üncü sayfasında yer almaktadır.
(X) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşim Tutanağının 281inci sayfasında yer almaktadır.
(x) 684 S. Sayılı Basmayazı 19/2/2015 tarihli 58inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 25/2/2015 tarihli 64üncü Birleşim Tutanağının 207nci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 25/2/2015 tarihli 64üncü Birleşim Tutanağının 23üncü sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 25/2/2015 tarihli 64üncü Birleşim Tutanağının 332nci sayfasında yer almaktadır.
(x) (x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 21/2/2015 tarihli 60ncı Birleşim Tutanağının 139uncu sayfasında yer almaktadır.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 25/2/2015 tarihli 64üncü Bileşim Tutanağının 204üncü sayfasında yer almaktadır.