TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
67nci
Birleşim
2
Mart 2015 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, Bursa ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Rize Milletvekili Hasan
Karal'ın, Rizenin kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan'ın, emeklilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Yaşar Kemalin vefatına
ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, Hükûmetin, PKK terör örgütünü muhatap almasının
ve AKP-PKK anlaşmasının siyasi ve hukuki bir meşruiyetinin
olmadığına ilişkin açıklaması
3.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, MHP Grubu olarak, Rizenin kurtuluşunun 97nci
yıl dönümüne ve Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın'ın, AK PARTİ Grubu olarak, Yaşar Kemalin
vefatına, Necmettin Erbakanın ölüm yıl dönümüne, 28
Şubatın millet iradesine ihanet olduğuna ve çözüm süreciyle
atılan adımın devamının gelmesini beklediklerine
ilişkin açıklaması
5.- Hakkâri Milletvekili Adil
Zozani'nin, HDP Grubu olarak, Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
6.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, Adanadaki metro ve tramvay hattının
yapımı için söz verilmiş olmasına rağmen herhangi bir
adım atılmadığına ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, üniversitelerde milliyetçi, ülkücü gençlere şiddet
uygulandığına ve bu konuda Hükûmet yetkililerini göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, talep etmesine rağmen Bursa Demirtaş Organize
Sanayi Bölgesine kurulmak istenen termik santralle ilgili bilgi
alamadığına ilişkin açıklaması
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun, Avrupada gençlik daireleri tarafından koruma
altına alınan Türk çocuklarının durumuna ilişkin
açıklaması
10.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
11.- Muş Milletvekili
Demir Çelik'in, Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
12.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, Yaşar Kemalin vefatına ve Artvinin
Yusufeli ilçesinin Zeytinci köyünde çıkan yangın felaketine maruz
kalanlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan'ın, Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
14.- Isparta Milletvekili Ali
Haydar Öner'in, Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
15.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Balıkesirde köy yollarının
durumuna ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili
Fatoş Gürkan'ın, Yaşar Kemalin vefatına ilişkin
açıklaması
17.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, AKP ile PKK arasındaki kirli
pazarlıkların kamuoyuna açıklanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
18.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Yaşar Kemalin vefatına
ilişkin açıklaması
19.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in, 1994te DEPli milletvekillerinin tutuklanmasının
Türkiyede demokrasiye ve hak taleplerine yönelik darbelerden biri
olduğuna ve 28 Şubat sürecinin Türkiyede demokrasi tarihine kara
harflerle yazıldığına ilişkin açıklaması
20.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Hükûmeti, Merkez Bankası Başkanı ile
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın istifa
ettiğine dair haberlerle ilgili bilgi vermeye davet ettiğine
ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, Adana Şakirpaşa Havaalanının
kapatılmasıyla ilgili son durumu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
22.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın, Mersinin Yeşilovacık beldesine
yapılması düşünülen termik santral ile yanında kurulacak
çimento fabrikasının tarımı öldüreceğine ilişkin
açıklaması
23.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Marmarayın MHP iktidarı döneminde
başlatılan bir proje olduğuna ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, İçişleri Bakanı Efkan Alanın (11/45)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ilk 3 maddesinin usulsüz görüşüldüğüne
yönelik itirazlar Başkanlık Divanında karara bağlanmadan
görüşmelere devam edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
26.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısının
ilk 3 maddesinin usulsüz görüşüldüğüne yönelik itirazlar
Başkanlık Divanında karara bağlanmadan görüşmelere devam
edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
27.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ilk 3 maddesinin usulsüz görüşüldüğüne
yönelik itirazlar Başkanlık Divanında karara bağlanmadan
görüşmelere devam edilemeyeceğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının ayrımcılık yaparak vekâletini sadece
iktidar partisinden Başkan Vekillerine vermesini
kınadığına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Avrupa Birliği Konseyi
Letonya Başkanlığınca 4-6 Mart 2015 tarihlerinde
Letonyanın başkenti Rigada düzenlenecek Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Parlamentolar
Arası Konferansına katılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1706)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan ve 19 milletvekilinin, kamuda çalışan
avukatların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1233)
2.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı ve 20 milletvekilinin, afetlerden zarar görmüş
üreticilerin tarımsal kredi borçlarının ötelenmemesinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1234)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, nefret
suçlarında yaşanan artışın ve nefret
suçlarının toplumda yarattığı ayrışma ve
travmanın araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1235)
C) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Belçika Eyalet Meclis Başkanı ve
beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan ve arkadaşları
tarafından, Adıyaman ilinin Kömür beldesinde faaliyet gösteren maden
ocaklarının yarattığı çevre tahribatının
belirlenmesi amacıyla 11/12/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından,
Cumhurbaşkanının faizlerin indirilmesi konusunda
yapmış olduğu beyanların ve Merkez Bankasıyla ilgili
açıklamalarının Türkiyenin ekonomisi üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi amacıyla 2/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına; İçişleri Bakanı Efkan
Ala hakkında verilen gensoru önergesinin de Genel Kurulun 3 Mart 2015
Salı günkü birleşiminde saat 15.00te görüşülmesine ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekili tarafından, Mersinin
Yeşilovacık ve Akdere beldelerine yapılması planlanan termik
santrallerin çevreye ve insanlara vereceği zararların belirlenmesi
amacıyla 20/3/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 688, 687, 673, 658 ve 686 sıra
sayılı Kanun Teklif ve Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 6, 7, 8, 9 ve 10uncu sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; bastırılarak dağıtılan
(11/45) esas numaralı Gensoru Önergesinin 2 Mart 2015 Pazartesi günkü
gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu
birleşimde yapılmasına; 687 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ile 688 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk'ün, İstanbul Milletvekili Erol Kayanın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde ve sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmaları sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kırıkkale
Milletvekili Beşir Atalay'ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Kırıkkale Milletvekili
Beşir Atalayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın'ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
(11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz'ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın (11/45) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde MHP Grubu adına ve sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmaları sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal'ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yerinden
sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ile Antalya Milletvekili
Mehmet Günalın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına
sataşmaları nedeniyle konuşması
15.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal'ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, kamu düzenini
sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK/KCKnın faaliyetlerini
engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin
hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk
soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde
bulunduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/45)
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.- Askeri Hakimler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
685)
5.- Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili
İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684)
6.- Konya Milletvekili Kerim
Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/2616) (S.
Sayısı: 688)
XI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun, İç Tüzükün 13üncü
maddesine göre yapılmış itirazlarla ilgili 3 Mart 2015 Salı
günü Başkanlık Divanının toplanarak karar vereceğine
ancak şu anda görüşmelere devam edileceğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun, yapılan usul
görüşmesinden sonra 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edilmemesi yönündeki
tutumunda bir değişiklik olmadığına ancak bir önceki
oturumda Komisyon ve Hükûmetin yerinde olduğunu tespit etmiş
olduğu için tasarının görüşmelerine devam edileceğine
ilişkin konuşması
XII.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, İç Tüzükün 13üncü
maddesine göre yapılmış itirazlarla ilgili Başkanlık
Divanının kararını vermeden görüşmelere devam etmesinin
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine geçtikten
sonra Bingöl Milletvekili İdris Balukene İç Tüzükün 58inci maddesine
göre söz vermesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
XIII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Mliletvekili
İdris Baluken'in, 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
3.- Hakkâri Milletvekili Adil
Zozani'nin, 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
4.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz'ın, 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
XIV.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, İzmir'in Kiraz ve Beydağ
ilçelerindeki rüzgâr elektrik santrali çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59234)
2.- Manisa Milletvekili Sakine
Öz'ün, Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesinin muhasebe
kayıtlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59235)
3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'in Tire ilçesine bağlı bir
mahalledeki maden ocağının olumsuz etkilerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59245)
4.- Adana Milletvekili Ümit
Özgümüş'ün, Adana'daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59651)
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 2015
yılı bütçesinden yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59652)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun 2015 yılı
bütçesinden yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59653)
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün 2015
yılı bütçesinden yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59654)
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 2015
yılı bütçesinden yapılacak harcamalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59655)
9.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk'ün, 2002 yılından beri İşsizlik
Sigortası Fonu'nda biriken paraya ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/59876)
10.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, 2007-2014 yılları arasında
Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarından ilişiği kesilen
öğrencilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/60245)
2 Mart 2015 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşimini
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Bursa ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Bursa Milletvekili İlhan Demiröze aittir.
Sayın
milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursanız kürsüdeki sayın
milletvekilini daha iyi duyabileceğiz.
Buyurunuz
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursa ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
Anadolunun efsanesi Yaşar Kemali kaybetmenin üzüntüsüyle
başlıyor, rahmet ve başsağlığı diliyorum.
1927
yılında 400 bin kişi, 2014 yılında 2 milyon 790 bin
kişi Bursa; Güney Marmara Bölgesinde tarih, turizm, sanat, ticaret,
sanayi kenti Bursa; coğrafi konumu ve ekolojik yapısının
getirdiği avantajlar nedeniyle önemli bir tarım kenti Bursa;
verimlilik düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde olan, tarıma
dayalı sanayisi gelişen Bursa; Ankara ve İstanbul gibi
metropoller başta olmak üzere Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgesinde
birçok ili besleyen Bursa; Uludağıyla, ovalarıyla, deniziyle
harmanlaşan Bursa.
Bu güzellikleri
dikkate almayan AKP iktidarıyla devam edersek, Uludağına sahip
çıkmayanlar; sanayi kenti mi, tarım kenti mi, turizm kenti mi
olduğuna karar vermeyenler; Gürsu, Kestel, Karacabey,
Mustafakemalpaşa ovalarının drenaj kanalları
yapılmadığından, temizlenmediğinden ovaları su
içinde bırakanlar; Orhangazi, Gemlik, Mudanya ilçeleri başta olmak
üzere ortalama 100 bin ton sofralık zeytin üretenlere destek vermeyenler;
Bursada yetiştirilmeyen pamuk ve kanolaya destek verip sofralık
zeytini dikkate almayanlar; Karacabeyde, Mustafakemalpaşada sular
altında kalan domatesine, mısırına sahip çıkmayan,
Bandırma Limanında gemileri selamlayanlar; dolu, yağmur, dondan
nasibini alan İnegöl ve Yenişehir ilçelerine sahip çıkmayanlar;
Yenişehirde 137 kuruş ilan ettiği şeker
pancarını 97 kuruşa alanlar; armuduna, kara incirine,
kirazına sahip çıkmayan, tüccarın elinde bırakanlar; köylerde
on beş gün elektrik arızasını gideremeyenler. Bu
olumsuzluklar AKP iktidarı döneminde yaşanmakta değerli
Bursalı hemşehrilerim. Bizler bunu hak ediyor muyuz?
30 dönüm bahçesi,
binası, ekipmanlarıyla, teknik kadrosuyla Bursa
İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsünü kapatanlar; Bursa
Polis Kolejimizi kapatanlar, adliye binasını kapatanlar; hastaneleri
olur olmadık yerlere taşıyanlar; Nilüfer Çayı sahipsiz,
kirli, ağır metallerle akmaya devam ederken yapılacak hiçbir
şey olmadığını belirtenler; kaderine terk edilen,
çalıştırılmayan Yenişehir Havalimanı; 140 bin
ağacın kesilerek Orhangazi Ovasının hançerlendiği,
Orhangazi, Karacabey, Mustafakemalpaşa ovalarından geçirilen
-istimlak bedeli ödenmeden- alternatif güzergâh olmasına rağmen
uygulanamayan Bursa-İstanbul-İzmir otoyolu; Bursa-Ankara
hızlı tren hattı fiyasko, Balat-Yenişehir hattı ikmal
inşaatı bekliyor, Yenişehir-Bilecik hattı henüz etüt, plan,
proje safhasında.
2013
yılında Bursalı hemşehrilerimizin ödediği vergi
miktarı 6 milyar 765 milyon TL, buna karşın 2014
yılında aldığı yatırım miktarı
yaklaşık 534 milyon değerli milletvekilleri. Sulama ve
toplulaştırma yatırımları durmuş, il özel
idareleri kapatılmış, Bin Köye Bin Gölet sloganıyla
çıkanlar Bursaya hiçbir şey yapmamışlardır. Bursa
Teknik Üniversitesinin arazi konusunu hâlâ çözemeyenler, Atatürk Kent
Ormanına hizmet hırsızlığı(X)
yaparak el koyanlar, BESOBun devam etmesine göz yumanlar, DOSABta termik
santral kurmayı alkışlayanlar, İnegöl Tüfekçikonakın
HESine sessiz kalanlar, Orhaneli Başköyde mermer ocaklarının
açtığı yaraları sarmayanlar, Keles Kozağacı
Vadisindeki termik santral uğruna köyleri gözden çıkaranlar.
Değerli
milletvekilleri, 7 Haziran seçimlerinde Bursalılar size sessiz kalmayacak.
AKPyi Bursadan başlayan sandığa gömme
kararlılığı, Türkiyenin her tarafında Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarını, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun başbakanlığını
müjdeleyecektir.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Gündem
dışı ikinci söz, Rize ilinin kurtuluş günü nedeniyle söz
isteyen Rize Milletvekili Hasan Karala aittir.
Buyurunuz
Sayın Karal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Rize Milletvekili Hasan Karal'ın, Rizenin kurtuluşunun 97nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN KARAL (Rize)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gündem
dışı konuşmak için şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Millî Mücadele
döneminde, Rize üzerinde Rum Pontus ve Ermeni talepleri ortaya
atılmıştır. Karadeniz kıyılarında
kurulması düşünülen Rum Pontus devleti sınırları
içinde gösterilen Rize, aynı zamanda, kurulmaya çalışılan
büyük Ermenistanın yaşayabilmesi için Karadeniz kıyılarında
önemli bir çıkış limanı olarak görülmüştür.
Osmanlı-Rus
Savaşı başlayınca, Ruslar 8 Mart 1916da Rizeyi işgal
ederler. Her işgal ne anlama geliyorsa bu işgal de onlardan pek
farklı değildir. İki yıl boyunca, yerli halkın
ızdırap ve çileleri ağıtlara, türkülere konu olmuştur.
Ne var ki, Ekim 1917de Rusyada Lenin tarafından Bolşevik
İhtilali gerçekleştirilir. Bu durumda, Rusya kendi iç
sorunlarına düşünce, Rusya-Almanya-Avusturya-Bulgaristan
arasında 15 Aralık günü bir anlaşma imzalanarak Osmanlı
İmparatorluğu ve Rusya arasındaki savaş da sona erdirilir.
İşte bu anlaşma üzerine, Ruslar, iki yıl
kaldıkları Türk topraklarından yani Rizeden 2 Mart 1918de geri
çekilirler. Bugün 97nci kurtuluş yıl dönümünü
kutladığımız Rizemizin çok kısa kurtuluş
hikâyesi budur.
Tarih, ibret
alındığında derslerle dolu en kapsamlı bir kitap
hükmündedir. Savaşlar kadar barışların, yenilgiler kadar
zaferlerin sergilendiği bir meydandır tarih. Bundan ibret alıp
kendilerini geleceğe hazırlayanlar hep başarılı
olmuşlar ve tarih de bize bunların aydınlık günlerinden
bahsetmiştir.
Konumuz Rize
olduğu için, bugünün Cumhurbaşkanı, dünün Başbakanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın öncülüğünde Rizemizin
asıl kurtuluşunu ve medeni dünya içinde saygın yerini nasıl
aldığının çok kısa bir dokümanını sizlere
sunmak istiyorum.
Rize, tarihinde
olmadığı kadar, Hükûmetimizin on üç yıllık
icraatları içinde diğer kentlerimiz gibi hizmet almış bir
kentimizdir. Asıl kurtuluş fukaralıktan, kimliksizlikten,
miskinlikten kurtulmaktır bir bakıma. Bu amaçla yola çıkılarak
ilimize hizmetler götürülmüştür. Dünyanın sayılı projelerinden
yüz yirmi yedi yıllık hayalimiz Ovit Tünelinden tutun, Güney Çevre
Yolundan, Rize Limanından, organize sanayi bölgesinden, Salarha
Tünelinden Doğu Karadeniz endüstriyel yaşam bölgesine, Rize
Havalimanına varıncaya kadar ulaşımda, sağlıkta,
eğitimde, sporda birçok devasa yatırımı Rizemize
kazandırdık ve kazandırıyoruz. Burada yatırım
kalemlerini tek tek zikredemeyeceğim birçok projeyle cennet Rizemizi
geleceğe taşımanın gayreti içindeyiz.
Ayrıca,
bölgemizin tek geçim kaynağı olan çayımızın ve kurumsal
olarak sektörün önündeki birçok problemi çözüme kavuşturduk. Artık
üreticilerimiz yaş çay budama ve destekleme bedellerini süresi içerisinde,
gecikmeksizin alabilmektedir. Bölgemizin en önemli kuruluşu ÇAYKURumuzun
fabrikalarında yapılan günlük kapasite artırımı ve
yaş çay alımlarındaki randevulu sistemle üreticilerimizin daha
rahat çay satabilmesinin önü açılmıştır. Ayrıca,
ÇAYKUR ve özel sektörümüz, son yıllarda, organik çay, yeşil çay,
beyaz çay ve soğuk çay gibi birçok çeşitlendirmeyle Türk çayını
dünya markası yapma yolunda çok ciddi mesafeler katetmişlerdir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizler halkımızı temsilen buralarda
bulunmaktayız, bugün var yarın yokuz, fânilik şemsiyesi
altında nefes alıp veriyoruz. İnsanların her iki
dünyası için çalışanlar daima kazandılar ve halkları
tarafından sevildiler. Halklarını açlığa, sefalete
mahkûm edenler, en önemlisi de onların manevi değerlerine bigâne
kalanlar ve âdeta düşmanca davrananlar tarihin derin kuyuları içine
düştüler. Toprak kaybetmek, vatan parçası kaybetmek elbette çok
acı bir şeydir ama ondan da acı olan neslini kaybetmektir. Niçin
ve ne amaçla yaşadığını bilmeyen gençlerin ileride bir
vatana sahip olabilmeleri biraz şüphelidir. Bu nedenle diyoruz ki: Gelin,
gerçekten insan fıtratına uygun olan hizmetleri hep birlikte
gerçekleştirelim ve tarih de bizi selamlasın.
Yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyor, bu vesileyle tüm Rizeli
hemşehrilerimi de Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karal.
Gündem
dışı üçüncü söz, emekli vatandaşlarımızın
sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplana aittir.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, emeklilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hafta sonu
yaşamını yitiren Türk edebiyatının büyük ustası
Yaşar Kemali saygıyla anıyor, rahmet diliyorum; hepimizin
başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, bir tablo
göstereceğim size, iktidarınızın utanç tablosu, görmenizi
istiyorum. Bugün, Türkiyede 11 milyona yakın emekli
yurttaşımız var. Emeklilere Hükûmetiniz döneminde yapılan
zam yüzde 2,32. Gerekçesi, neymiş efendim, 2014ün son altı
ayında enflasyon yüzde 2,32 çıkmış.
Değerli milletvekilleri, buna
kargalar güler. Eğer böyleyse
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Niye? Rakam var
ortada.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla)
Gülen varsa karga olduğunu üstlenir.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Rakam var
ortada, rakam.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla)
Eğer böyleyse vergilerin, harçların ödentisini niye yüzde 10dan
alıyorsunuz? Yine, size sormak istiyorum: TÜİKin verilerinde
gıdanın yıllık artışı ne kadar? Yüzde 15.
Suya zam yapılıyor, yüzde 15-yüzde 20; elektriğe, doğal
gaza zam yüzde 20; ulaşıma zam yüzde 15. Peki, bir şey
soracağım. Bunları hesap ederken neden enflasyonun yüzde 2,32si
alınmıyor? Kaldı ki her gün kavga ettiğiniz Merkez
Bankasının verilerinde yıllık enflasyon ortalama yüzde
7,5-yüzde 8.
Değerli milletvekilleri, bir
şey sormak istiyorum. Birileri bu memlekette saray yapmak isteyebilir, bu
sarayı yaparken enflasyon olmayabilir; malzemeleri yurt
dışından gelir, en lüks malzeme gelir, bunlarla ilgili herhangi
bir enflasyon rakamı yok. Ama emekliye gelince Dur. diyorsunuz.
Size hatırlatmak istiyorum,
bakın, bu tabloda görülüyor. BAĞ-KUR emeklisine, tarımda
çalışan emeklisine 2015 yılında
yaptığınız aylık zam 14 lira yani bir günde 50
kuruş. Bir günde 50 kuruş nedir biliyor musunuz? Bir emekli
yurttaş bir çay içemeyecek demektir. Ya, yazık değil mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Nasıl bir
iktidarsınız? Nasıl Halktan güç alıyorum. diyorsunuz?
Emeklinin bir çayına göz diken bir iktidar olabilir mi?
Değerli milletvekilleri,
vicdanınız eğer bu konuda rahatsa ben bir şey demiyorum.
Kaldı ki Anayasamız yaşlıların devletçe
korunması gerektiği, emeklinin geçim kaygısı olmadan
onurlu, yakışır bir hayat sürdürmesi noktasında da güvence
veriyor. Peki, o zaman emekliyi neden aç ve sefil bırakıyorsunuz,
neden başkasına muhtaç ediyorsunuz?
Bakın, size
bir veri vereyim: Emeklilerin yüzde 73ü çocuklarından, yüzde 16sı
yakın ailelerinden, yüzde 6sı da belediye ve vakıflardan destek
alarak geçinmek durumunda kalıyorlar.
Şimdi, emekli
maaşlarının yoksulluk sınırının altında
olduğu bir ülkede, yüzde 60ı civarında da açlık
sınırında olduğunu bilmenizi istiyorum. Aslında bunları
biliyorsunuz. Siz, sadece oy almaya geldiğinizde emeklileri
düşünüyorsunuz ama rakamlar bakalım ne yapar?
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) Vatandaş memnun Hilal Bey.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) - Sayın Başbakanı uyarmak istiyorum. Ben
birilerinden umut kestim, birileri sarayların, hanların peşinde
olabilir. Eğer Sayın Başbakan bu ülkenin Başbakanıysa,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin yetkilisiyse, ben Sayın
Başbakandan bir ricada bulunuyorum: 11 milyon emeklinin sesine kulak
versin, onların taleplerini dile getirsin, onların neden iki
yakalarının bir araya gelmediğine bir karar versin. Kaldı
ki bu ülke bugüne geldiyse, bugün emeklerini sarf eden bu emekliler
sayesindedir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) İki maaş ikramiye vereceğiz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) İki maaş ikramiye vereceğiz hazirandan
sonra. dedi.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, emekliler
kalkınmadan, millî gelirden pay almıyor. Cumhuriyet Halk Partisi
döneminde alacak. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı defalarca
ifade ediyor; inşallah, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında her iki
dinî bayramımızda emeklilere birer maaş ikramiye vereceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Kaldı ki
bakın, ben bir kanun teklifi verdim. Geçinemeyen emekliler
çalışıyor. Değerli milletvekilleri, çalışan
emeklilerden yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kesiyorsunuz. Ya, bu reva
mı? Yüzde 15 sosyal güvenlik destek primini zaten daha önceden
çalıştığı için hak etmiş. Niye kesiyorsunuz bunu?
İnşallah, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, kesilen bu yüzde
15 sosyal güvenlik destek primini biz emeklilerimize geri vereceğiz. Bir
intibak yasası düzenlediniz, hep beraber düzenledik. İntibak
yasasının 2000 ila 2008e kadar olanlarının düzeltmesini,
hâlâ, ne yazıktır ki bir türlü beceremediniz.
Ben, bu Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetini, 7 Haziranda yapılacak seçimlerde emekli
vatandaşlarıma teslim ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) - Eğer bu şartlardan memnunlarsa Adalet ve
Kalkınma Partisine oy vermeye devam etsinler
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) Üç ay kaldı, üç ay.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) -
ama Cumhuriyet Halk Partisine oy verirlerse Cumhuriyet Halk
Partisi, emeklileri, yakışır, onurlu bir şekilde
yaşatacağının güvencesi olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren sayın
milletvekillerine söz vereceğim, ilk sözleri de sisteme girmiş olan
grup başkan vekillerine vereceğim ve ikişer dakika söz
vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Yaşar Kemalin
vefatına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim kitaplarımı
okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar. Yoksulluk bütün
insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı
okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar. Eğer bir ülkede adalet
yozlaşırsa o memleketin dibi oyulmuş demektir. Adaleti
çökmüş bir milleti yok olmaktan hiçbir güç kurtaramaz. Kanun
karşısında eşkıya İnce Memed de birdir,
Başvekil İsmet Paşa da.
Onun eserlerinden
yani Yaşar Kemalin eserlerinden, söyleşilerinden Yaşar Kemali
anlatmak için seçtiğim sadece iki cümle. Binlerce, on binlerce cümle, bu
ülkenin sorunlarını, insanımızın
duygularını, öfkesini, hırsını, umudunu,
umutsuzluğunu, üzüntülerini anlatabilmek için on binlerce cümle
bulabiliriz. Edebiyatımızın dev adamı, aydın insan
Yaşar Kemali Hakkın rahmetine uğurladık. Kendisine
Allahtan rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine ve tüm milletimize sabır
ve başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Vural
2.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Hükûmetin, PKK terör örgütünü
muhatap almasının ve AKP-PKK anlaşmasının siyasi ve
hukuki bir meşruiyetinin olmadığına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; AKP ile PKKnın Dolmabahçe
Sarayında yaptıkları anlaşma ve beyanlar, PKK terör
örgütünü resmen AKP Hükûmetinin muhatap aldığını,
PKKnın silahlı mevcudiyetini ve siyasal amaçlarını kabul
ettiğini göstermektedir. Bölücü ve din düşmanı bir terör
örgütüyle AKP Hükûmetinin anlaşması, terörle ve bölücülükle mücadele
adı altında kaybettiğimiz şehitlerimizin ve gazilerimizin koruduğu
vatan, cumhuriyet, kimlik, millet gibi değerleri yok saymış,
ruhunu incitmiştir. AKP Hükûmeti, PKKnın verdiği ev ödevini
hazırlayarak, taleplerini kabul etmiştir. Vatan, cumhuriyet, millet
ve kimlik, bölücü ve din düşmanı PKKnın isteklerine terk edilmiştir.
PKK kamu düzeninin sağlanmasında ortak kabul edilmiş,
PKKnın öz savunma güçleri olarak
meşrulaştırılmasının önü
açılmıştır. PKK terör örgütüne af taahhüdü ve özerklik
vadedilmiştir. Milletin anayasasının PKKnın anayasası
hâline getirileceğini AKP kabul etmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden güvenoyu alan Hükûmet, bu anlaşmayla, millî irade, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin güveni ve millet egemenliğini PKKya teslim
ettiğini ortaya koymuştur.
Bu konuda Terörle
Mücadele Yüksel Kurulu Başkanı ve açılım süreci
koordinatörü Bülent Arınçın yerine Hükûmet içi darbeyle Yalçın
Akdoğanın açıklama yapması aslında meşru bir
görev dağılımı çerçevesinde yapılan bir açıklama
olmadığını da ortaya koymaktadır. AKP ile PKK
arasında varılan anlaşma Millî Kurtuluş Savaşı
sonucunda kurduğumuz millî ve üniter devlette yaşam hakkını
sonlandırma taahhüdüdür.
AKP ile PKK
arasındaki anlaşma ABD-İsrail yapımı Büyük
Ortadoğu Projesi sürecinin dayatmasıdır. Türk milletinin
varlığını, Türk devletini, millî ve üniter Türkiye
Cumhuriyetini sonlandırmayı amaçlayan AKP-PKK
anlaşmasının siyasi ve hukuki meşruiyeti yoktur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, tutanaklara girsin.
Bölücü ve din
düşmanı PKKnın emperyalizmin taşeronu olarak sözde silah
bırakma adı altında vatanımıza, milletimize,
cumhuriyetimize yönelik bir iş birliği, milletimiz tarafından,
aynen Sevr Barış Anlaşması gibi yırtılıp
atılacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Halaçoğlu
3.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, MHP Grubu olarak, Rizenin
kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ve Yaşar Kemalin vefatına
ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Rizemizin
kurtuluşunun 97nci yıl dönümüdür bugün. Tüm Rizeli
kardeşlerimizi bu kurtuluş mücadelesi dolayısıyla
kutluyorum. Öncelikle bunu belirtmek istedim.
İkinci olarak
-Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına- Türk edebiyatında önemli bir
şahsiyet olan Yaşar Kemal ebediyete intikal etmiştir. Eser
bırakan insanlar unutulmaz, kendisi eserleriyle yaşayacaktır.
Kendisine rahmet, yakınlarına başsağlığı ve
sabır niyaz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.
Sayın
Aydın
4.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, AK PARTİ Grubu
olarak, Yaşar Kemalin vefatına, Necmettin Erbakanın ölüm
yıl dönümüne, 28 Şubatın millet iradesine ihanet olduğuna
ve çözüm süreciyle atılan adımın devamının gelmesini
beklediklerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, AK
PARTİ Grubu olarak bizler de Çukurovanın bağrından
çıkıp tüm dünyaya barış mesajlarını sunan, bunu
yaygınlaştıran, toplumsal meselelere duyarlı ve
barışa en yakın bir zamanda kaybetmiş olduğumuz
Yaşar Kemali, usta yazarı, İnce Mehmedi rahmetle, minnetle
anıyoruz, ruhu şad olsun diyoruz.
Yine, aynı
şekilde, eski Başbakanlarımızdan, Savunan Adam, rahmetli
Necmettin Erbakanın da vefatının seneidevriyesindeyiz. Milletin
adamı olarak, haksızlığa karşı hakkı
savunan, gönül ve dava adamı rahmetli Erbakanı da şükranla ve
minnetle anıyoruz, mekânı cennet olsun diyoruz.
Yine, Bin
yıl sürecek. denilen, bu halkın değerlerini hiçe sayan ve
milletin iradesini gasba dönük 28 Şubatı da geride
bıraktık. Milletin iradesine ve ülkenin geleceğine yapılan
en büyük ihanetin adıdır 28 Şubat. Bin yıl sürecek.
diyenler, bugün kendilerini tarihin çöplüğünde buldular.
Dolayısıyla, zulüm ile abat olanın ahiretinin berbat
olacağının en büyük kanıtıdır.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; tamamen millî, yerli ve özgün
olarak Hükûmetimizin inisiyatifiyle başlatılan ve devam eden Birlik,
Kardeşlik ve Barış Projemizde kritik eşik
aşılmıştır. Silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye
geçiş, demokratik siyasetle çözüm arayışı aslolandır.
Silahların bırakılmasından, kanın, şiddetin,
acıların son bulmasından rahatsızlık yerine, tüm
milletimizle birlikte keyif alalım. Memleketin dağlarına
artık bahar gelsin, ağıtların yerine kardeşlik
türküleri söylensin; hepimizin ortak özlemi, arzusu budur. Bizim bir tek
muhatabımız vardır bu konuda, o da aziz milletimizdir.
Milletimizin talep ve beklentileri bizim için asıldır. Yüz
yıllık sorunun çözüm arifesine yakınken, milletimizde de ciddi
karşılık bulan bu çözümün mutlu sona ermesi noktasında, yine
devam eden sıkıntıların bitmesi anlamında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
bu
ülkenin olmazsa olmaz toplumsal bütünleşmesinin sağlanması
adına atılan adımı önemsiyoruz ve bu adımın
devamının gelmesini de bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Sayın Zozani
5.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, HDP Grubu olarak, Yaşar Kemalin
vefatına ilişkin açıklaması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de
Halkların Demokratik Partisi Grubu olarak, büyük yazar Yaşar Kemalin
ölümü dolayısıyla üzüntülerimizi dile getiriyoruz. Kendisine
Allahtan rahmet, sevenlerine, tüm okurlarına, daha doğrusu
Türkiyeye başsağlığı dileklerimizi ifade ediyoruz.
Yaşar Kemal, Anadolu ve Mezopotamya halklarının sesiydi.
Yaşamı boyunca çok zorbalık gördü, çokça darbe yaşadı,
zindanlar yaşadı ama hep mazlumların yanında, hep
ezilenlerin yanında olmayı bildi ve yaşamıyla da Türkiye
halklarına, onu takip eden herkese yol gösterici oldu. Bu nedenle, ölümü
de bizler açısından bir vasiyet niteliğini
taşımaktadır. Âdeta son kırk beş gün, yoğun
bakım ünitesindeki yatağında barışın sesini
duyana kadar ölüme karşı da direnmesini bilmiştir. Yaşar
Kemal barışın sesini bu coğrafyada duyduktan sonra gözlerini
hayata yumdu. Biz de gözün arkada kalmasın büyük çınar, senin
kitaplarınla büyümüş yeni nesiller bu coğrafyaya, bu topraklara
barışı da elbette ki getirecekler, ruhun şad olsun diyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
Sayın
Yılmaz
6.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adanadaki metro ve tramvay
hattının yapımı için söz verilmiş olmasına
rağmen herhangi bir adım atılmadığına
ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen hafta
Bakanlar Kurulu kararıyla AKPli 3 büyükşehir belediyesinin metro
hattı ve bir tramvay hattı Ulaştırma
Bakanlığına devredildi. Hükûmet burada açıkça
partizanlık yapıyor. 2011 seçimlerinden önce, haziran ayında, İstasyon
Meydanında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Adanalıların
gözünün içine baka baka, metronun Ulaştırma
Bakanlığına devredileceğini ve geri kalan 8,5 kilometrelik
yerin de yapımını üstleneceğini ifade etmesine rağmen,
aradan dört yıl geçti, AKPli 3 büyükşehir belediyesinin metro ve bir
tramvay hattı Ulaştırma Bakanlığı tarafından
üstlenilirken, her ay gelirlerinin yüzde 40ı metrodan dolayı kesilen
Adanada 8,5 kilometrelik Akıncılar-Çukurova Üniversitesi
hattının yapımıyla ilgili herhangi bir adım
atılmamıştır. On gün önce alınan kararda da yine Adana
yoktur. Buradan, bugün Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen
dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanı İstasyon
Meydanında Adanalılara verdiği sözü bir an önce tutmaya davet
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Halaman
7.-
Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, üniversitelerde milliyetçi, ülkücü
gençlere şiddet uygulandığına ve bu konuda Hükûmet
yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, geçen ay Ege Üniversitesinde olayların
yoğunlaşması dolayısıyla milliyetçi, ülkücü gençlerden
Fırat Çakıroğlu isminde bir delikanlımız Hakkın
rahmetine kavuştu. Gerekçesi, Hükûmetin, siyasi sebeplerden dolayı...
Bu bölücü, ırkçılık yapan, daha çok gruplar hâlinde, küme
hâlinde kendisine zemin hazırlayan bölücü örgütler tarafından
yapılıyor. Diğer üniversitelerde de -İstanbul ve Marmara
Üniversitesinde özellikle- bu milliyetçi, ülkücü genç olarak ifade
ettiğimiz vatansever çocuklara son zamanlarda aynı şeyler,
müthiş bir baskı, anarşist tehdit, şiddet uygulanıyor. Ben Hükûmetin yetkililerini, özellikle
üniversitenin rektörünü, yönetimini, İçişleri
Bakanlığını, valilikleri, emniyet müdürlerini, il emniyet
müdürünü bu mevzuda göreve davet ediyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ HALAMAN
(Adana)
istikbalde, ileride olabilecek sorumluluklardan kendilerinin sorumlu
olacağını söylüyor, size teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Demiröz
8.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, talep etmesine rağmen Bursa
Demirtaş Organize Sanayi Bölgesine kurulmak istenen termik santralle
ilgili bilgi alamadığına ilişkin açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bursa Osmangazi
Demirtaş Organize Sanayi Bölgesinde (DOSAB) kurulmak istenen bir termik
santralle ilgili, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı gibi ilgili diğer
bakanlıklardan hem soru önergesi hem de Bilgi Edinme Kanunu yoluyla kurum
ve kuruluşların ÇED süreci içinde hazırladıkları
görüşlerini bir milletvekili olarak talep etmeme rağmen
verilmemektedir. Bu talebim için Bilgi Edinme Kanununun 19 ve 23üncü
maddelerinin mazeret gösterilmesi ne anlama gelmektedir? Bu bir ticari sır
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın
Doğru
9.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Avrupada gençlik daireleri
tarafından koruma altına alınan Türk çocuklarının
durumuna ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Avrupada gençlik
daireleri tarafından koruma altına alınan Türk
çocuklarının durumu çok önemlidir. Avrupadaki Türk çocukları
ailelerinden çeşitli sudan sebeplerle Siz çocuklara iyi
bakamıyorsunuz. denilerek zorla ellerinden alınıyor.
Alınan çocuklar da Türk ailelere değil, yabancı ailelere
veriliyor. Küçük çocuk o verilen aile yanında büyürken ismi ve
inançları değiştirilip tam bir asimilasyon uygulanıyor. Bu
tam bir insanlık faciasıdır. Bu çocukların sayısı
da on binleri buluyor. Bundan dolayı, önümüzdeki yıllarda ülke olarak
çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalabileceğiz.
Hükûmet olarak acilen önlemler alınmalıdır. Bu konuyla ilgili
olarak çalışma yapan Umut Yıldızı gibi çeşitli
sivil toplum kuruluşları Avrupada yoğun faaliyet gösteriyorlar.
Onlarla beraber, Hükûmetin de beraberliğiyle çok şey çözülebilir diyor,
yüce Meclise teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Türkoğlu
10.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Yaşar Kemalin
vefatına ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Edebiyat
dünyamızın önemli isimlerinden Yaşar Kemalin kaybı
hepimizi derinden üzmüştür. Edebiyatçı kimliği ve eserleriyle
herkesin takdirine şayan olan Yaşar Kemal Çukurovalı ama daha
çok Osmaniyelidir, Gavurdağılıdır dolayısıyla
benim de hemşehrimdir. Tüm Osmaniyeliler olarak edebiyatçı
kimliğine ve eserlerine saygı duyduğumuz Yaşar Kemale
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyoruz, hemşehrilerime de
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Sayın Çelik
11.-
Muş Milletvekili Demir Çelik'in, Yaşar Kemalin vefatına
ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Kitaplarını
okuyarak büyüdüğümüz büyük edebiyatçı, ulu çınar Yaşar
Ağabeyimizi kaybetmiş olmanın hüznünü yaşıyorum.
Barışın sesi, özgür düşüncenin kendisi ama umut tazeleyen
bu ulu çınara Allahtan rahmet dilerken Türkiye'nin ve
insanlığın başı sağ olsun diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Sayın
Bayraktutan
12.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Yaşar Kemalin vefatına
ve Artvinin Yusufeli ilçesinin Zeytinci köyünde çıkan yangın
felaketine maruz kalanlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Türk
edebiyatının, sadece Türk edebiyatının değil dünya
edebiyatının önemli yazarlarından Yaşar Kemali kaybetmenin
derin üzüntüsü içerisindeyim. Aziz hatırası önünde saygıyla
eğiliyorum. Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Işıklar içerisinde yatmasını temenni
ediyorum.
Bunun
yanında, yine, seçim bölgem Artvinin Yusufeli ilçesinin güzel köylerinden
Zeytincik köyünde geçen hafta içerisinde bir yangın felaketi meydana
geldi. Bu yangın felaketinde köyün neredeyse yarısından
fazlası, 20ye yakın ev yandı. Sevindirici olan, herhangi bir
şekilde can kaybının yaşanmamış
olmasıdır. Bu nedenle, bu 20 evden geriye hiçbir şey
kalmadı. Bu 20 evde yaşayan yurttaşlarımızın
şu anda içinde bulundukları mağduriyetin giderilmesi için
Hükûmetin bir an önce Zeytincik köyüne gerekli yardımı yapmasını,
gerekli istişarelerde bulunmasını temenni ediyorum. Orada
yangın felaketine maruz kalan yurttaşlarıma da Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir kere daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
İnşallah, bundan daha beter bir olayla karşılaşmazlar,
bunu bir kere daha temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın
Kaplan
13.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, Yaşar Kemalin
vefatına ilişkin açıklaması
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Edebiyatımızın
büyük ustası, Çukurovanın İnce Memedi, barışın
temsilcisi, öncüsü, Anadolunun yiğit evladı, Anadolunun sevgi sesi
Sevgili Yaşar Kemali saygıyla, minnetle anıyorum. Türkiyenin
başı sağ olsun.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın
Öner
14.-
Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner'in, Yaşar Kemalin vefatına
ilişkin açıklaması
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Kürt
kökenli olmasına karşın en güzel romanlarından biri olan
İnce Memedi Türkçe yazan, yaşamı boyunca Türk-Kürt
kardeşliğini ve barışı savunan hemşehrim, aile
dostumuz Kemal Sadık Gökçeliyi güzel duygularla ve rahmetle anıyor,
barışçı düşüncelerinin ülkemizde de egemen
olmasını diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öner.
Sayın
Bulut
15.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Balıkesirde köy
yollarının durumuna ilişkin açıklaması
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Balıkesirin
birçok köyünde hâlâ stabilize yol bulunmaktadır. Gönen-Yenice baraj yolu
üzerinden her gün Gönene taşınmakta olan öğrenciler çok berbat
yollardan gelmekte. Bilhassa taşıyıcılar beni aramakta.
Yıllardır bu yollara el sürülmemekte, bakılmamakta. İkide
bir başka bölgelerin mağduriyetinden bahsederlerken iktidarın on
ikinci yılında gelip Balıkesiri görmesini, bu berbat yollara
bir an önce çare bulmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Sayın Gürkan
16.-
Adana Milletvekili Fatoş Gürkan'ın, Yaşar Kemalin vefatına
ilişkin açıklaması
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Türk ve dünya edebiyatının önemli
yazarlarından -her ne kadar biraz önce bir arkadaşımız
Osmaniyeli dedi ama Osmaniye de daha önce Adanaya bağlıydı-
Adanalı merhum Yaşar Kemale Allahtan rahmet diliyorum. Edebiyat
dünyamızın başı sağ olsun ve sevenlerine,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ruhu
şad olsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gürkan.
Sayın
Işık
17.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, AKP ile PKK arasındaki
kirli pazarlıkların kamuoyuna açıklanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanı son yurt dışı seyahatinden önce, PKK
terör örgütü ile Hükûmet arasında yürütülen müzakerelerle ilgili olarak
yaptığı bir değerlendirmede On iki yıllık
Başbakanlığım döneminde PKK ne dedi de yapmadık?
şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Bu açıklama, AKP ile
PKK arasında kirli pazarlıkların bugün değil on iki-on üç
yıldır devam ettiğini tescillemiştir.
Buradan Hükûmete
açık çağrıda bulunuyorum: Gerek Sayın
Cumhurbaşkanının Başbakanlığı döneminde
gerekse şimdiki Davutoğlunun Başbakanlığı
döneminde AKP ve PKK arasındaki kirli pazarlıkların ne olduğunu
kamuoyuna açıklamaya ve Türkiye Büyük Millet Meclisini bu konuda
bilgilendirmeye davet ediyorum. Bunu da milletimizle paylaşıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Canalioğlu
18.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Yaşar Kemalin
vefatına ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de
yaşamı boyunca eserleriyle yurdumuzun ve dünyanın gerçeklerini
paylaşan büyük edebiyat ustamız Yaşar Kemali rahmet ve minnet
duygularıyla anıyor, Allahtan rahmet diliyorum. Ülkemizin ve
edebiyat dünyamızın başı sağ olsun.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canalioğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Avrupa
Birliği Konseyi Letonya Başkanlığınca 4-6 Mart 2015
tarihlerinde Letonyanın başkenti Rigada düzenlenecek Ortak
Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma
Politikası Parlamentolar Arası Konferansına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1706)
2/3/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Birliği Konseyi Letonya Başkanlığınca 4-6 Mart 2015
tarihlerinde Letonya'nın başkenti Riga'da düzenlenecek Ortak
Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma
Politikası Parlamentolar Arası Konferansı'na
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin katılması
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 19 milletvekilinin, kamuda
çalışan avukatların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1233)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamuda
çalışan avukatların mevcut sorunlarının tespit
edilmesi, bu sorunların giderilmesi ve yapılacak yasal düzenlemeler
de dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin
araştırılması için Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ve talep ederiz.
1) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Ali Öz (Mersin)
4) Emin Çınar (Kastamonu)
5) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
6) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
7) Muharrem
Varlı (Adana)
8) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
9) Zühal Topcu (Ankara)
10) Bahattin
Şeker (Bilecik)
11) Sadir Durmaz (Yozgat)
12) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
13) Oktay Öztürk (Erzurum)
14) Bülent Belen (Tekirdağ)
15) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
16) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
17) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
18) Faruk Bal (Konya)
19) Reşat
Doğru (Tokat)
20) Atila Kaya (İstanbul)
Gerekçe:
Kuvvetler
ayrılığı prensibinin üç erkinden biri olan yargı, üç
temel organdan oluşmaktadır; bunlar, iddia, savunma ve karar
organlarıdır. Kamuda çalışan hâkimler karar makamı,
cumhuriyet savcıları iddia makamı ve kamu avukatları da
savunma makamı olarak devlet tarafından kendilerine yüklenen
yargısal fonksiyonu ifa etmektedirler.
Kamuda
çalışan avukatlar bu görevlerinin yanında yürütme
organının yargı yerlerinde temsili ve savunuculuğu görevini
de üstlenmiş olduklarından, yargısal görevlerinin yanı
sıra idari görevlerini de ifa etmektedirler. Kamu avukatları,
yürütmekte oldukları dava ve icra takibi dosyaları nedeniyle son
derece büyük bir sorumluluk üstlenmişken, idari birtakım görevleri de
yürüterek idarenin hukuka uygun hareket etmesini sağlamakta ve hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesinde önemli rol oynamaktadırlar.
Aynı zamanda, devletin hukuk danışmanlığı
görevini de ifa eden kamu avukatları, yerine getirdikleri tüm bu görevler
itibarıyla devletin adalet sistemi içinde çok önemli bir yer
kapsamaktadır. Ancak, kamu avukatlarının hukukçu
meslektaşları olan hâkim ve savcılar için tanınan özlük,
mali ve sosyal haklar yönünden aralarında yıllardır
kapatılmayan büyük bir uçurum vardır. Oysa, yargının iddia
ve karar organlarına tanınan
bağımsızlığın ve meslek güvencesinin
aynısının, savunmanın kamudaki temsilcileri olan kamu
avukatlarına da tanınması anayasal bir zorunluluktur.
Bu bağlamda,
kamuda çalışan avukatların mevcut sorunlarının tespit
edilmesi, bu sorunların giderilmesi ve yapılacak yasal düzenlemeler
de dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin
araştırılması için yüce Meclisimize çok büyük görevler
düşmektedir.
Yüce Meclisimizin
bu görevi yerine getirmesi için Anayasanın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
2.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve 20 milletvekilinin, afetlerden zarar
görmüş üreticilerin tarımsal kredi borçlarının
ötelenmemesinin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1234)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çeşitli afetlerden zarar
görmüş üreticilerin T.C. Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının Bakanlar Kurulu
kararı olmasına rağmen ötelenmemesinin nedenlerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Muharrem Varlı (Adana)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Seyfettin Yılmaz (Adana)
5) Bahattin Şeker (Bilecik)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Özcan Yeniçeri (Ankara)
8) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
9) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Oktay Vural (İzmir)
12) Ali Öz (Mersin)
13) Mehmet Erdoğan (Muğla)
14) Emin Çınar (Kastamonu)
15) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
16) Koray Aydın (Trabzon)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
19) D. Ali Torlak (İstanbul)
20) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
21) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
Gerekçe:
Tarım, gelişmişlik
düzeyine bakılmaksızın bütün ülkeler için hayati bir öneme
sahip, vazgeçilemez stratejik ve hassas bir sektördür. Millî gelire önemli
katkıları yanında, genellikle toplumun gelir düzeyi en
düşük kesiminin üretici olarak yer aldığı ve geçimini
sağladığı tarım ürünleri itibarıyla hayatı
devam ettirmenin en önemli kaynağıdır.
Bilindiği gibi, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 28
Ağustos 2012 tarihinde 2012/3570 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla 1/1/2012 tarihinden 28/8/2012 tarihine kadar sel, su
baskını, fırtına, aşırı
yağış, aşırı kar yağışı, don,
dolu, kuraklık, yıldırım düşmesi ve hortum afetlerine
maruz kalan ve bu afetler sebebiyle ekilişleri, ürünleri, hayvan
varlıkları, tesisleri veya seraları zarar gören Çiftçi
Kayıt Sistemine kayıtlı gerçek veya tüzel kişi
üreticilerin T.C. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
tarımsal kredi borçları, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Müdürlüğüne ve kredi kullandıkları kuruma
28 Eylül 2012 tarihine kadar müracaat etmeleri durumunda 1 (bir) yıl süre
ile erteleneceği belirtilmişti.
Anılan bu
süreçten sonra üreticilerin -edinilen bilgilere göre- borçlarının
ertelenmesi için kredi kuruluşlarına gittiklerinde hayal
kırıklığına uğradıkları, borçların
ertelenemeyeceği ifade edilmiştir. Tekrar ilçe tarım ve
hayvancılık müdürlüklerine giden çiftçiler eli boş dönerken
işin arka planında Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının bürokratlarının olduğu,
Bakanlar Kurulu kararındaki tarihler konusunda birtakım yorumlar
getirmek suretiyle ilçe hasar tespit komisyonlarında yapılan
tespitlerin geçerli olamayacağı dolayısıyla Bakanlar
Kurulunun almış olduğu kararın uygulanamayacağı
ifade edilmiştir.
Anılan
konuyla ilgili bir başka iddia ise daha da vahimdir. Borç ertelemesiyle
ilgili hemen hemen diğer çoğu ilde böyle bir sorunla
karşılaşılmadığı ancak Adana başta
olmak üzere bazı illerde sorun yaşandığı
belirtilmektedir.
Vatandaşlar,
"Teşvikte, kamu yatırımlarında negatif
ayrımcılığa tabi tutulan, işsizlikte şampiyon
yapılan Adana acaba şimdi de hak edilen borç ötelemesinin iptaliyle
mi cezalandırılıyor? Böyle bir Hükûmet işleyişi, böyle
bir devlet idaresi olabilir mi? Uygulamalarda Bakanlar Kurulunun kararı
mı, yoksa bürokratların yorumları mı geçerlidir? Yoksa,
vatandaşa şirin gözükmek isteyen AKP Hükûmeti, önce kararı
alıp sonra bürokratlara 'Uygulamayı engelleyin.' talimatı
mı vermektedir?" şeklindeki soruları kendilerine
sormaktadırlar.
Bakanlar Kurulu
kararının eksiksiz ve adaletli bir şekilde ülke
vatandaşlarının hepsine eşit olarak uygulanması
gerekliliği hepimiz tarafından kabul edilmesi gereken bir gerçektir.
Netice olarak,
Bakanlar Kurulu kararına rağmen bazı illerde ve özellikle
Adana'da çeşitli afetlerden zarar görmüş üreticilerin kredi
borçlarının ötelenmemesinin altında yatan gerçeklerin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulmasını
arz ederiz.
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin,
nefret suçlarında yaşanan artışın ve nefret
suçlarının toplumda yarattığı ayrışma ve
travmanın araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1235)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Nefret suçlarında yaşanan
artışın ve nefret suçlarının toplumda
yarattığı ayrışma ve travmanın tüm
boyutlarıyla araştırılarak sorunun çözümüne yönelik gerekli
önlemlerin belirlenmesi ve Türkiye'de nefret suçlarının önlenmesi
için acil olarak yapılması gereken düzenlemelerin tespit edilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Aykut
Erdoğdu (İstanbul)
4) Veli
Ağbaba (Malatya)
5) Melda Onur (İstanbul)
6) Süleyman Sencer
Ayata (Ankara)
7) Musa Çam (İzmir)
8) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
9) Rıza
Türmen (İzmir)
10) Osman Oktay
Ekşi (İstanbul)
11) Binnaz Toprak (İstanbul)
12) Ayşe
Gülsün Bilgehan (Ankara)
13) Erdal Aksünger
(İzmir)
14) Ayşe Eser
Danışoğlu (İstanbul)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Ali
Serindağ (Gaziantep)
17) Faik Tunay (İstanbul)
18) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
19) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
20) Ensar
Öğüt (Ardahan)
21) Hüseyin Aygün (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de son on
yılda ırkçılık, cinsiyetçilik, yobazlık, yabancı
düşmanlığı ve benzeri saiklerle işlenen nefret
suçlarında bir artış yaşanmaktadır. Nefret
suçlarında, fail ile kurban arasında doğrudan bir ilişki
dışında kurban, sırf sahip olduğu grup
kimliğinden ötürü hedef seçilebilmektedir. Genel olarak nefret
suçları, mağduru ve mensup olduğu grubun diğer üyelerini
korkutmakta ve kendilerini tecrit edilmiş, savunmasız ve hukuk
tarafından korunmasız olarak hissetmelerine yol açmaktadır. Öte
yandan, söz konusu suçların doğurduğu bu öldürücü hissiyat ve
psikolojik etki, ırksal, dinsel ve etnik gerilimleri daha da
tırmandırmakta, misillemelere ve zorunlu göçe neden olabilmektedir.
Birleşmiş
Milletler (BM), Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve AGİT gibi
uluslararası kuruluşlar ve Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerin denetim organları, bugüne kadar
Türkiye hakkında çok sayıda tavsiye kararı yayımlamıştır.
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Avrupa Komisyonu (ECRI) ve
BM Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Komitesi (CERD)
tarafından hazırlanan Türkiye raporlarında, Hükûmetin nefret
suçlarıyla mücadele için gerekli acil adımları atması
tavsiye edilmektedir.
Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesi, nefret söylemini "hoşgörüsüzlük temeline
dayalı, yabancı düşmanlığını,
ırkçı nefreti, antisemitizmi ve diğer nefret biçimlerini yayan,
kışkırtan, öven ya da haklı gösteren her tür ifade
biçimi" olarak tanımlamaktadır. Bu hoşgörüsüzlük,
saldırgan milliyetçiliği ve kendi grubunu diğer gruplardan daha
üstün görmeyi, azınlıklara, göçmenlere ve diğer göçmen
kökenlilere karşı ayrımcılığı ve düşmanlığı
da kapsamaktadır.
Son on
yıllık süreçte ülkemizde, Trabzon'da Rahip Santoro cinayeti (2006),
Hrant Dink cinayeti (2007), Malatya Zirve Yayınevi katliamı (2007),
Selendide Roman yurttaşlara (2010), İnegölde Kürt yurttaşlara
(2011) yönelik linç girişimleri, Türkiyenin değişik yörelerinde
Alevi yurttaşların evlerinin işaretlenmesi (2012) ve LGBT
cinayetleri gibi nefret temelli şiddet olayları meydana
gelmiştir. Ayrıca, pek çok kişi inancı, etnik kimliği,
cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliği yüzünden şiddete maruz
kalmakta, yaralanmakta ya da hayatını kaybetmektedir.
Bu nefret
suçlarıyla bir arada yaşama iradesini tehdit eden derin toplumsal
yaralar açılmış, adalete güven sarsılmıştır.
Türkiyede, nefret suçlarına karşı mücadele veren sivil toplum
kuruluşlarının medya ve takip ettikleri davalardan elde
ettikleri sonuçlara göre nefret suçunun işlendiği kategoriler din ve
inanç, etnik köken, cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliğidir. Çok kültürlü
ve kimlikli bir coğrafyada bulunan ülkemizde Kürtler, Aleviler, translar,
Romanlar ve pek çok farklı gruba karşı ayrımcılık
ve nefret suçu işlenmektedir.
Nefret söylemi
mağdurlarının yaşadıkları topluma
bağlılıkları sarsılır, kişilikleri
örselenir. Nefret söylemi, mağdurlarında derin ve kalıcı
psikolojik travma yaratır. Mağdur, kendisini nefret söylemi
tarafından dayatılan kimlik dışında göremez hâle
gelir. Dayatılan kimlik nedeniyle ötekileştirilen ve
saldırıya uğrayan kimse artık, toplumla ilişkisini bu
dışlanmışlık üzerinden kurmaya mahkûm edilir.
Nefret söylemi ve
nefret suçları bir arada yaşamı tahrip eder. Bu tahribat belirli
bir topluluk üzerinde yoğunlaştığı takdirde,
baskıcı toplum iklimini ve kolektif şiddeti egemen kılar.
Üzülerek görmekteyiz ki Türkiye hızla böyle bir ortama kaymaktadır.
Bu nedenle, bir an önce nefret suçlarım izleme ve raporlama
mekanizmaları oluşturulmalı, bu alana ilişkin olarak kamuya
veri toplama ve arşivleme görevi verilmelidir. Kapsamlı bir nefret
suçları yasası çıkarılmalı ve nefret
suçlarının önlemesi için gerekli politikaların belirlenmesi
sağlanmalıdır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
C)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Belçika Eyalet Meclis
Başkanı ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî ziyarette bulunan Belçika Eyalet
Meclis Başkanı ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi
ziyaret etmiş bulunmaktadırlar. Kendilerine Meclisimiz adına
Hoş geldiniz. diyoruz. (Alkışlar)
Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan ve
arkadaşları tarafından, Adıyaman ilinin Kömür beldesinde
faaliyet gösteren maden ocaklarının yarattığı çevre
tahribatının belirlenmesi amacıyla 11/12/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/3/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 2/3/2015 Pazartesi günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Aralık 2014 tarihinde Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan ve arkadaşları tarafından (1186
sıra no.lu), Adıyaman ilimizin Kömür beldesinde faaliyet gösteren
maden ocaklarının yarattığı çevre
tahribatının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 2/3/2015 Pazartesi günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Lehinde Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar.
Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
Adıyamanın bir ilçesi veya bir beldesi hakkında vermiş
olduğu araştırma önergesi üzerinde konuşacağız.
Tabii, bu belde bana göre özel bir
belde; çok sayıda mermer ocağının bulunduğu ve çok
sayıda mermer ocağı taleplerinin bulunduğu belde.
Tabii, Adıyaman ili deyince,
Adıyaman ilini aslında Cumhuriyet Halk Partili Adıyaman
milletvekilinin konuşması gerekiyor doğal olarak ama bizim,
Cumhuriyet Halk Partisine oy veren insanların oylarını çalarak
başka bir partiye transfer olduğu için önce o
arkadaşımı kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Sonra, ben de mecburen Adıyaman ilimiz hakkında
konuşmak durumunda kaldım ama elimden geldiğince de
Adıyaman ilindeki sıkıntıları sizlerle paylaşmaya
çalışacağım tüm Adıyamanlılardan özür dileyerek
ve onların sorunlarını da dile getirmeye elimden geldiğince
gayret edeceğim.
Türkiyedeki
mermer madenlerinin yüzde 15e yakın kısmı Adıyamanda
bulunuyor ve yaklaşık 2 milyar tonluk bir mermer üretimi var. Bu da
doğal olarak Adıyamanın ekonomisine büyük katkı
sağlıyor. Tabii, mermer üretimi deyince mermer üretiminin
yaratmış olduğu büyük sorunlar var. Burada bir belde geçiyor ama
aynı mermer üretimi Bilecikte de var ve Türkiyenin başka
kentlerinde de var. Gittiğiniz zaman, o Kömür beldesindeki -beldenin
adı Kömür- sıkıntılara Bilecikteki mermer madenlerinde de
rastlıyorsunuz, başka bir kente gittiğinizde mermer madenlerinde
de rastlıyorsunuz. Nedir bunlar? En büyük problemler, genelde oralarda
beldelere ve köylere yakın olduğu için, o köy ve belde
yollarının hızla bozulması, insanların böyle rahat
seyahat özgürlüklerinin elinden alınması ve uzun süre tamirat
yapılmaması. Bunun nedeni de ağır tonajlı
kamyonların o yolları kullanıyor olması. Şimdi,
mermerde bunu diyoruz. Baktığınız zaman, bütün Türkiyedeki
maden sektöründe -hangi cins maden çıkarılırsa
çıkarılsın- bu problemle
karşılaşıldığını görüyoruz. Yani,
köylere yakın, beldelere yakın maden ocaklarında mermer
çıkarın, granit çıkarın, kömür çıkarın,
aklınıza hangi tür maden gelirse gelsin, bu yolların hızla
bozulduğunu ve bir tedbir alınmadığını görüyoruz.
Demek ki burada yapılması gereken bazı işler var. Köylere
çok yakın mermer -maden- ocaklarına böyle, siyasi iltimas geçip
ruhsat verilirken çevresel etki değerlendirmede bunları düşünmek
zorunda olduğumuzu bir kez daha görüyoruz burada.
Yine, mermerin en
büyük problemlerinden birisi, toz ve parça hâline getirilmiş olması.
Mermerin ham maddesinden, alındığı zaman, yüzde 30a
yakın toz çıkıyor. Şimdi, toz deyince birçok etkisi var
tozun; hem insan yaşamına etkisi var hem çevrede yaşayan
hayvanlara etkisi var hem bitki örtüsüne etkisi var hem de doğal su
kaynaklarına büyük etkisi var. Çünkü, mermer suyla
karıştığı zaman su kanallarını bloke ediyor,
gerektiğinde su kanallarının, doğal su bölgelerinin
yerlerinin değişmesine neden oluyor. Burada yapılması
gereken bu yüzde
30luk atık maddenin Avrupa Birliği standartlarına göre
kazanılmasıdır ki bununla ilgili, Adıyamandaki mermerlerle
ilgili 2014 yılında güzel bir rapor hazırlanmış;
birkaç maddede bu mermer tozlarının ve mermer
parçacıklarının nasıl değerlendirileceği, ülke
ekonomisine nasıl katkı sağlayacağı konusunda ciddi
çalışmalar, raporlar üretilmiş. Ama, bu raporları önemseyen
kim? Bir MİGEM var, siyasilerin etkisinde çalışan bir kurum ve
direkt maden arama ruhsatları dönemin Başbakanına
bağlı olduğu için siyasi torpillilerin öne geçtiği,
çevresel etki değerlendirme raporunun göz ardı edildiği, hatta
mahkeme kararlarının bile hiçe sayıldığı bir
dönemi yaşıyoruz. AKP döneminde gerçekten, köyler, dağlar,
ovalar talan edilmiştir. Sadece ovalar değil Adıyamanda
aynı zamanda meralar talan edilmiştir. Meralar talan edildiği
için Adıyamanda -yanlış söylüyorsam Adıyamanlı
arkadaşlarım düzeltirler ki raporlarda da var- hayvancılık
bitme noktasına gelmiştir, en önemli tarımsal gelir
kaynaklarından hayvancılık bitme noktasına gelmiş,
tarımsal alanlar daralmaya başlamıştır. Tabii, bunun
sonucu olarak da insanlar göç etmeye başlamış. Adıyaman ili
-biraz evvel Adıyamanlı arkadaşlarımla
konuştuğumda- çok fazla nüfus artışının
olmadığı, daha çok göç veren iller hanesine yazılan
illerimizden biridir. O güzelim toprakların aslında
değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, tabii yolların
dışında, sadece yollarla problem bitmiyor, aynı zamanda da
sulu tarımla ilgili sıkıntılar oluşuyor. Orada, daha
önceleri yapılan sulu tarımda, mermer madenleri yüzünden kapanan
yollar ve mermerlerin oluşturduğu bloklar nedeniyle hızla
gerileme başlamış, suların yönleri
değişmiştir.
Şimdi, arkadaşlar, bu sadece
Adıyamanın değil, bütün Türkiye'nin problemi dedik. AKP
döneminde bu tür tesisler, bu tür madenler hiçbir önlem
alınmaksızın yani iş güvenliği, iş
sağlığı tedbirleri alınmadan işletmeye
açılmaktadır ki bunun en büyük örneklerini 2014 yılında
Türkiye içi acıyarak yaşadı. Nerede yaşadı? Somada
yaşadı. Nerede yaşadı? Ermenekte yaşadı ve bütün
arkadaşlarımız çıktı, burada, bir daha bu
olayların tekrarlanmaması için gerekenlerin
yapılması gerektiğini ifade ettiler ama hiçbir zaman da
gerekenler yapılmadı. Mermer ocaklarında da bu durum devam
ediyor. Hiçbir iş güvenliği ve iş sağlığı
tedbiri alınmadan o ocaklarda üretim yapılıyor.
Yine bir
başka konu
Sadece bununla da bitmiyor. Peki, bunları nasıl
önlememiz gerekiyor? Bunlar için ciddi tedbirler, ciddi projeler
hazırlamamız gerekiyor. Eğer Adıyamanda Türkiyedeki
mermerin yüzde 15i üretiliyor ise buna göre mermer organize sanayi bölgeleri
oluşturulmalı. Bu dönemde bu sanayi bölgelerine karşı biraz
daha bir ilgi, alakanın olduğunu görüyoruz ama yetmiyor. Yani her
isteyen her istediği yerde bir tesis açamamalı, mutlaka çevre şartları
değerlendirilmeli ve Çevre Bakanlığı da bu çevresel etki
değerlendirme işlerini sadece bir hayal olarak yapmamalı
diyoruz.
Şimdi,
Buradan sularımız kirleniyor. dedik. Doğal gaz Adıyamana
yeterince gelmediği için, sadece mermerden kaynaklanan problemleri yok,
doğal gaz bütün ilçelere gelmediği için aynı zamanda bir hava
kirliliği problemi yaşıyor Adıyaman şehrimiz ama
doğal gaz gelse de bunu yaşamaya devam edecek. Niye bunu
yaşamaya devam edecek? Çünkü doğal gaz pahalı arkadaşlar.
Adıyamandaki köylü vatandaşlarımızın, emekçi
kardeşlerimizin, emeklilerimizin bu doğal gazı yakması
mümkün değil. Temennimiz şudur ki: Doğal gazın
fiyatını düşürmek. Hatta başka bir önerim var: 4 milyar
dolar yakmadığımız doğal gaza ödeyeceğimize, 4
milyar yakmadığımız, taahhüt ettiğimiz doğal gaza
ödeyeceğimize -bu doğal gazı kullanmak için- insanlara bedava
kömür vereceğinize doğal gaz kullandırtın diyorum.
Vereceğiniz miktarda kullandırtabilirsiniz tesisatı olan
insanlara. Bunu daha önce de önermiştik, bu doğru öneri. Bedava para
ödeyeceğimize bunu kullanalım diyoruz.
Şimdi,
buradan, biz ne yapacağız bu işlerle ilgili, hemen buna gelmek
istiyorum. Önce sudan başlayayım, çevre konusu olduğu için bu
iş sudan başlayayım. Su herkesindir diyoruz ve Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında, inşallah, 7 Haziranda bu millet sizi tekme tokat
-aynen böyle söylüyorum- kovaladığında
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Daha önce size öyle mi yaptılar?
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Hiçbir problemi çözemediniz.
su kullanım
hakkı kamuya ait olacak ve asla devredilmeyecek. Bu, HESler için sizin
bir kulağınızı çekmek anlamına geliyor. HESlerde de
insanları kandırıyorsunuz. İki tür HES var biliyorsunuz;
barajlar ve dereler üzerine kurulan HESlerdir.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Bu millet tekme tokat kovalamaz kimseyi, sandıkta
cevap verir.
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Dereler üzerine kurulan HESler doğal su
kaynaklarımızı kurutmakta ve çevreye zarar vermektedir, ki
HESlerde üretilen yüzde 34lük enerji üretiminin içerisinde bunun payı
sadece yüzde 2dir. Bunu daha detaylı anlatabilirim. Tüm tarafların
katılımıyla bilimsel ölçütler çerçevesinde hazırlanacak
adil bir su kanunu çıkartacağız arkadaşlar. HES
facialarına Dur. diyeceğiz. Uluslararası koruma altında
olan alanlarda maden araması ve HES yaptırmayacağız. Bunu
herkesin bilmesi gerekiyor.
Meralarda özel
mülkiyet kesinlikle olamayacak çünkü meraları özel mülkiyete
açtınız ve hayvancılığımızı,
tarımcılığımızı bitiriyorsunuz, ki bunun da
örnekleri çok fazla.
Çevreciler ve yöre
halkı toplantı ve gösteri hakkını kullanacaklar,
Anayasadan almış oldukları toplantı ve gösteri
hakkını kullanacaklar, hiçbir şekilde engellenmeyecekler.
Yeşil Yol
Projesinin maden araması ve HES için yapıldığını
tekrar değerlendirilecek, bu konuda endişeler giderilecektir diyorum.
Gelecek
kuşakların bunun üzerinde olan hakları korunacaktır
diyoruz. Çevre yatırımlarında ÇED raporları bilimsel olarak
hazırlanacak. Çevreyi korumayla ilgili mahkeme kararları kesinlikle
uygulanacak. En başta bunun uygulanmasını Cumhurbaşkanına
öğreteceğiz, sonra iktidardan düştüğünüzde size
öğreteceğiz nasıl uygulanacağını. Çevre
davalarında mahkeme masrafları alınmayacak, bilirkişi
masraflarını hazine karşılayacak diyor, hepinize sevgiler
saygılar sunuyor, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında buluşmak
üzere diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Aleyhinde
Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurunuz
Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bundan tam iki bin
yıl önce Makedon ve Perslerin mücadelesi devam ederken bir medeniyet
vardı Adıyamanda: Barışı, huzuru, istikrarı
sağlayan, kesinlikle savaştan uzak duran bir medeniyetin
adıydı Kommagene. Hazreti Safvanın yurdudur Adıyaman;
Abdurrahman Erzincaninin, Mahmut Ensarinin, Ebu Zer el-Gıfarînin
yurdudur. Adıyaman darülamandır; adı yamandır, soyadı
huzurdur. Barışın dalga dalga Anadolu coğrafyasına
estirildiği bir coğrafyanın adıdır Adıyaman.
Adıyaman, kardeşliği, barışı, huzuru bir iklim
olarak yaşayan beldenin adıdır.
Adıyaman,
hizmetleri AK PARTİyle gördü. Adıyaman, AK PARTİyle
hizmetlerle tanışmaya başladı. Bugün Sayın
Başbakanımızın bütün coğrafyaya ifade ettiği,
Aranızda muhabbetin, huzurun, kardeşliğin
yayılmasını söyleyeyim mi, size bir şey tavsiye edeyim mi?
nasihatini Sayın Başbakanımız da ifade etti, Aranızda
muhabbetin artmasını isterseniz selamı yayınız. dedi.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Cumhurbaşkanı Sözlere değil uygulamaya
bakarım. diyor.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Tam bin dört yüz yıl önce Hazreti Peygamberin o
selam çağrısına Adıyaman yıllardır
karşılık vermiş bir beldemizdir.
Değerli
milletvekilleri, Adıyaman yatırımlarla tanıştı.
Adıyaman, AK PARTİyle, bir küçük vilayet görünümünden büyük bir
şehir görünümüne kavuştu. Adıyamanda içme sularından yollarına,
tarımsal faaliyetlerinden sanayi yatırımlarına, turizmden
havaalanına, hasılı bütün alanlarda, eğitim
kurumlarından sağlık kurumlarına varıncaya kadar, bu
eğitimler, bu çalışmalar AK PARTİnin ülkemize
kazandırdığı çalışmaların Adıyamanda
birer yansımasıdır.
Cumhuriyet Halk
Partili değerli milletvekili konuşmalarında bahsettiler
Adıyamana doğal gaz gelmiyor, Adıyamanda hava kirliliği
var. diye. Adıyamanda da, ilçelerinde de, Gölbaşında,
Besnide, Kâhtamızda da doğal gaz faaliyetleri var. Adıyamana
doğal gaz geldi de siz gelemediniz. Siz de gelin. Sizi de Adıyamana
davet ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben gelmedi demedim ki, gelmedi mi dedik? Hangi ilçelerinde var,
söyler misiniz?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Özelde, Kömür beldemizle ilgili ifade etmek isterim.
Kömür beldemizde 2013 yılında yollarda çalışmalar
yapıldı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kaç kişi yakıyor? Kaç tane abonen var söyler misin?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, doğrudur, mermer
faaliyetlerinin içme sularına, yollara verdiği tahribatların
farkındayız ama bu tahribatların asgari düzeye indirilmesi için
de geçerli çalışmalar, gerekli çalışmalar zaten
yapılmakta. Sadece Kömür beldemizde 2013 yılında yollarla ilgili
çalışma yapıldı. 4 kilometresinin birinci kat asfaltı
yapıldı; bu, mermerciler tarafından karşılandı
çünkü Yolu sizler bozuyorsunuz, o zaman bu noktada da destek
olacaksınız. denildi. 2014te ikinci kat sıcak asfalt serilerek
tamiratlar yapıldı, yolun tamamı elden geçirildi. 2015
yılı programında tam 1 milyon liralık ödenek
aktarıldı, yolun ihale hazırlığına
başlandı. 17 kilometrelik yolun 11 kilometresine müdahale edilecek,
bu yolun standardı daha da yükseltilecek. Aslında bu yolda, tam 2.800
metre gidiş, 2.800 metre de geliş olmak üzere bir duble yol var Kömür
beldesinin içerisinde. Belediye hizmet alanı içerisinde olmasına
rağmen, özel idare marifetiyle, bundan önce yapıldığı
gibi, bu yıl içerisinde de bu ihale hazırlığında da
belediye hizmet alanı içerisindeki bu yol da özel idare tarafından
yapılacak.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Özel idarenin bütçesi yurt dışından
mı geliyor?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Hatta bugün genel sekreterimizi aradım sabahtan.
Özel idarenin araç ve ekipmanları, 6 tane aracımız, kepçe,
kamyon, silindir olmak üzere, şu anda o bölgede sabahtan beri
çalışmalarına devam ediyorlar. Artı, Kömür beldesinin
içerisinden geçen bu yolla ilgili bir çalışmamız var, yolu bir
çevre yolu olarak beldenin dışına alıyoruz. Burayı da
rahatlatmak için çalışmalarımız devam ediyor.
Mermer
ocaklarının bulunduğu alanlar, değerli milletvekili, mera
alanı değildir; bunun düzeltilmesi lazım. Meralara mermer
ocağı için izin verilmemiştir.
İhalesi
yapılan Koçali Barajı sulama alanı kapsamında olan Kömür
beldemizin toprakları da bu cazibeli sulamadan faydalanacak. Dedim ya
konuşmamın başında da Adıyaman,
yatırımları AK PARTİyle görmeye başladı.
Çelikhan sulaması ihalesi yapıldı. Koçali Barajı
sulamasının ihalesi yapıldı, çalışmalar devam
ediyor. Çetintepe Barajında ihale yapıldı, çalışmalar
devam ediyor. Gömükan, Büyükçayla birlikte yapacağımız Besni
Barajıyla, diğer çalışmalarla birlikte toplam 800 bin
dönüm alanı Adıyamanda cazibeli suya kavuşturacağız
inşallah.
Artı, SUKAP dediğimiz bir
proje var. SUKAP kapsamında, Kömür beldemizin kanalizasyonu
yapıldı; 2011 yılında ihalesi yapıldı, 2013
yılında tamamlandı. 1 milyon 473 bin liraya yapılan bu
ihalenin yüzde 50sini Bakanlık karşılıyor, İller
Bankası; yüzde 50si de on beş yıl vadeyle
borçlandırılıyor.
İçme suyuyla ilgili talepleri
vardı; İller Bankası nezdinde bu talepler
değerlendiriliyor, etüt ve proje çalışmaları
hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu çalışmalar biter
bitmez Kömür beldemizin SUKAP kapsamında yüzde 50 hibeli bu
çalışması da neticelenecektir diyorum.
Bu vesileyle huzurun,
barışın, kardeşliğin başkenti olan, şehri
olan, Türküyle Kürtüyle, Alevisiyle Sünnisiyle, bütün
şarkıların, bütün türkülerin kardeşçe, dostça
söylendiği Adıyaman beldesine, darülamana bütün dostları,
değerli milletvekillerini bekliyor, sizleri saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdoğan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
hatip benim söylediklerimi çarpıtarak, doğal gaz geldiğini
Benim gelmediğini söylediğimi, kendisi geldiğini ifade
etmiştir; düzeltmek istiyorum müsaade ederseniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gelmedi.
demedi ya!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; teşekkür ediyorum, sevgili
milletvekili arkadaşım bizi Adıyamana davet etti.
İnşallah en kısa zamanda gideceğiz ama keşke bu
milletvekili arkadaşım Adıyamanlı olmasına rağmen
benim kadar Adıyamanı merak etseydi de sorunlarıyla
ilgilenseydi. (AK PARTİ sıralarından Aaa sesleri) Şimdi,
evet, sataşıyorum.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Haritada bile bulamazsın yerini.
HAYDAR AKAR (Devamla) Adıyaman
ili İl Genel Meclisi Çevre ve Sağlık Komisyonunun 2014e 12
Sayılı tespitlerini sizlerle paylaşmak istiyorum doğal gaz
konusunda: Kâhta, Besni ve Gölbaşı ilçelerimizde doğal gaz
kullanılmaktadır. Ki ben de bazı ilçelerimizde
kullanıldığını söyledim.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Gölbaşı, Maraşın yalnız!
HAYDAR AKAR (Devamla) İmkânlar
dâhilinde diğer ilçelerimize, beldelerimize doğal gaz verilmesi ve
aynı zamanda ilçelerimize yakın veya doğal gaz boru hattı
geçen güzergâhta bulunan köylerimize de doğal gaz verilmesi hem
halkımızın yararı için hem de doğa kirliliğini
önlemek için doğanın akciğeri olan ormanlarımızın
yakıt için kesilerek yok edilmesini önleyecektir. Bu konu üzerinde
durulması gerekmektedir. İki ay önceki İl Genel Meclisi Çevre
ve Sağlık Komisyonunun raporu. Kimlerin
katıldığını da okumak isterim ama
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Onun bilgisi dâhilinde o yapılanlar.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Yine çevreyle ilgili olarak Çevremizde rastgele -Adıyamandan
bahsediyor bunlar- çöplükler oluşturuluyor. Bazı köylerimize oldukça
yakın olan bu çöplüklerin hem görüntü kirliğinden hem
yaymış olduğu kötü kokulardan dolayı o civarda ikamet eden
halkımız rahatsız olmaktadır. Komisyonumuz bu konuda
üzerinde durulması gerektiğini ifade etmişlerdir. diyor.
Yine, sütlerin,
yoğurdun, peynirin hijyen olmadığı konusunda tespitleri var
bu raporda. Eğer sayın milletvekilimin, Adıyaman milletvekilimin
bu rapor hakkında bilgisi yoksa ben ona raporu takdim edebilirim.
Umarım 7
Hazirana kadar olan iktidarınız döneminde bu değişiklikleri
Adıyaman için yaparsınız, Adıyamanın hem hijyen bir
üretim yapmasını süt ürünlerinde, hayvansal ürünlerde hem de çevre
kirliliği konusundaki dertlerinden kurtulmasını
sağlarsınız diyor, teşekkür ediyorum.
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Seni Adıyamana bekliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan ve
arkadaşları tarafından, Adıyaman ilinin Kömür beldesinde
faaliyet gösteren maden ocaklarının yarattığı çevre
tahribatının belirlenmesi amacıyla 11/12/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Lehinde Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz
Sayın Binici. (HDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman ilimizin Kömür
beldesinde faaliyet gösteren maden ocaklarının
yarattığı çevre tahribatının nedenlerinin bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla grubumuz
tarafından verilen araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Meclise ve ekranları
başında bizleri izleyen halkımıza saygı ve
selamlarımı iletiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yer altı zenginliklerimizin işletilmesi ve ülke
ekonomisine katkı sağlaması konusundaki politika ve uygulamalar
iki temel ilke esas alınarak hayata geçirilmelidir. Bunlar: Bir, ekolojik
dengenin gözetilmesi; iki, insan faktörünün gözetilmesi.
Maalesef, AKP
iktidarının bugüne kadar madenler konusundaki
yaklaşımında bu iki ilkenin mevzubahis
olmadığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. AKP
iktidarının işletmeye açtığı tüm maden
ocaklarında yoğun bir doğa tahribatı
yapılmaktadır. Madenlerin bulunduğu her alan devasa birer
şantiyeye dönüştürülerek canlı yaşamı hiçe
sayılmaktadır. Doğaya ve canlı yaşama verilen zarar
sadece şantiye alanlarıyla sınırlı kalmamakta, havaya,
toprağa ve suya karışan atıklarla geniş bir tahribat
alanı meydana gelmektedir.
Ayrıca, maden
şantiyeleri, o bölgede yaşayan insan yaşamını da
olumsuz bir şekilde etkilemektedir. İnsanlar, yaşam
alanlarının doğasıyla doğrudan bir bağ kurarak
binlerce yıllık tarihsel süreçte bir kültür geliştirirler.
İnsan faktörünü gözetmeden çalıştırılan maden
ocakları bu kültürü ve kültürel mirası yok etmektedir.
En son
geçtiğimiz aylarda Yırca köyünde yaşananlar ortadadır.
Hükûmet tarafından desteklenen bir şirket yargı
kararlarını hiçe sayarak yürütmeden aldığı güçle bir
gecede 6 bin zeytin ağacını katletti. Hepimiz ekranlarda
katledilen zeytin ağaçlarının başında ağlayan,
isyan eden köylüleri izledik. Sadece Yırca'da değil, Türkiye'nin
neredeyse her ilinde benzer bir resimle, ekolojik felaketlerle
karşılaşmaktayız maalesef.
Değerli
milletvekilleri, bu politika sadece doğayı değil, insanları
da katletmektedir. Soma'da, Ermenek'te yaşamını yitiren
madencilerimizin acıları tüm tazeliğiyle bizlerin ve kamuoyunun
hafızasındadır. Ermenek'te maden kazasında eşini
kaybeden bir yurttaşımızın
çığlığına yansıdığı üzere
"Yaptıklarınızda gurur duyulacak hiçbir şey yok."
diyordu. Bugün alelacele yaptığınız yasal düzenlemeler,
sorunu öteleyen sahte açıklamalarınız, doğa ve insan katliamlarındaki
sorumluluğunuzdan sizleri kurtaramayacaktır.
Bugün
baktığımız zaman neredeyse bütün maden işletme
ruhsatları AKP'ye yakın şirketlere verilmektedir. Bu
şirketlerde emekçiler insanlık dışı kölelik
koşullarında çalıştırılmaktadır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda
tam bir denetimsizlik hâkim durumdadır. Maalesef, AKP iktidarı ile
şirket sahipleri arasındaki çarpık ilişkilerin
faturası öncelikli olarak emekçilerimize kesilmektedir. AKP'nin iktidar
olduğu dönemlerde 1.100'ün üzerinde madenci, bu politikalar sonucu
maalesef yaşamlarını yitirmişlerdir. Ayrıca,
Türkiye'de madencilik, iş kazası ve meslek hastalığı
açısından en sorunlu üç sektörden biri hâline gelmiştir.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; siyasal sorumluluğunu inkâr
eden AKP iktidarı, Türkiye'nin her yerine maden ocakları açmaya devam
etmekte, mevcut maden ocaklarının doğaya ve insana verdiği
zararları görmezden gelmektedir.
Adıyaman
ilinin Kömür beldesi mermer ocaklarıyla kuşatılmış
durumdadır. Şu an 24 faal ocak bulunmakla birlikte, ruhsat bekleyen
ocak sayısı 56'dır. Bu ocakların tamamının
işlemesiyle birlikte Kömür beldemizde insan ve canlı
yaşamının sona ereceği ortadadır. Buradan iktidar
partisini uyarıyoruz: Yol yakınken kâr ve rant odaklı
politikalarınızdan bir an önce vazgeçin, aksi takdirde Kömür
beldemizde 56 maden ocağının daha faaliyete geçmesi durumunda
bir çevre felaketi kaçınılmaz olacaktır.
Bu beldemizde
12.500 küçükbaş, 5 bin büyükbaş hayvan beslenmekte olup mermer
ocakları nedeniyle hayvancılıkta hızla bir azalma
olduğu ve yakın bir zamanda hayvancılığın tamamen
öleceği belirtilmektedir. Çünkü ocakların faaliyet gösterdiği
alanlar aynı zamanda mera alanlarıdır. Ocakların faaliyete
geçmesiyle bu mera alanları yok edilmektedir. Mermer ocaklarıyla
sermayedarlara büyük paralar kazandırılırken
yaşamını hayvancılıkla güçlükle idame ettiren Kömür
beldesi halkı ekonomik darboğaza sürüklenmektedir.
Aynı zamanda,
mermer ocaklarındaki faaliyetler hiçbir altyapı oluşturulmadan
yürütülmektedir. Örneğin, ağır tonajlı araçlar yollara
büyük zarar vermekte, yollarda oluşan tahribatlar kazalara neden
olmaktadır.
Bununla birlikte,
yer altı suları azalmakta ve içme suları kirlenmektedir. Kömür
beldesinde yaşayan halkın geçim kaynaklarından biri de sulu
tarımdır. Mermer ocakları nedeniyle yer altı
sularının azalması sonucu tarımcılık faaliyetleri
durma noktasına gelmiştir.
AKP'nin maden
ocakları politikaları, insanları ya köle gibi
çalışmaya ya da öz topraklarını terk etmeye
zorlamaktadır. Kömür beldemizde yaşayan 3.800
yurttaşımızın karşı karşıya olduğu
bu sorunun kaynağı hiç kuşkusuz kâr ve rant odaklı maden
politikalarıdır. Bu politika bizlere Soma'yı, Ermenek'i ve
Zonguldak'ı hatırlatmaktadır. Geçim kaynakları ellerinden
alınan insanlar, ucuz iş gücü olarak insanlık
dışı koşullarda madenlerde çalışmaya âdeta
zorlanmaktadır. Bu koşullarda insanlar yaşamlarını
yitirirken AKP'ye yakın sermayedarlar servetlerine servet
katmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, hep birlikte, doğayı ve insan
yaşamını yok eden maden politikalarına karşı mücadele
yürütmeliyiz. Başta Adıyaman ili Kömür beldesi olmak üzere, maden
ocaklarının doğaya, insana ve ekolojik yaşama verdiği
zararlar ve bu zararların en aza indirilmesi için ivedilikle bir
araştırma komisyonun kurulması gerekmektedir.
Bu temelde, önergemize
ekoloji bilinci ve duyarlılığı olan;
doğasını, toprağını ve insanını seven
milletvekili arkadaşlarımızın destek vereceği
inancımla hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Binici.
Aleyhinde,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Buyurunuz
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarımız, bugün HDP grup önerisi
Adıyamanın Kömür beldesine ilişkin mermer ocaklarına
yönelik olduğu için, ben de AK PARTİ Grubu adına söz almak
istedim, hem aynı zamanda benim ilim. Adıyamanı konuşmak
burada bizler için de mutluluk verici.
Öncelikle
şunu ifade edeyim: Tabii ki Kömür beldemiz, bizim, hakikaten, şirin
bir beldemiz, güzel bir beldemiz, dünya mermer rezervinin büyük bir
oranına sahip olan bir beldemiz
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kömür diye belde olmaz Ahmetçiğim ya, değiştirelim
adını.
AHMET AYDIN
(Devamla)
ve bu beldede eğer gerçekten sıkıntılar varsa
bu konuda hiç kimsenin endişesi olmasın. Evet, mermerden dolayı
ağır tonajlı araçlar yolu harap edebiliyor mu? Edebiliyor, buna
katılıyorum ben.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Araştıralım
Başkan, araştıralım.
AHMET AYDIN
(Devamla) Birtakım eksiklikler, sıkıntılar, toz toprak
olabilir; bunu ben özellikle söylemek istiyorum ama buna yönelik olarak da
şunu da ifade edeyim ki bu konulara asla ve asla duyarsız
değiliz. Bugüne kadar Kömür yolunu birkaç kez yeniledik.
İnşallah, il özel idaremizle ortaklaşa, belediyemizin de
desteğini almak suretiyle, biz Kömür beldemize çok daha güçlü, çok daha
ağır tonajlara müsait o yolun yapımını da
sağlayacağız. Çünkü, daha önce de yapıldı ama
ağır tonajlı araçlar gittiği için, evet, yol harabe oluyor,
birtakım sıkıntılara sebebiyet verebiliyor.
Sizler de takdir
edersiniz ki tabii ki kolay değil yani bir bölgenin tamamı mermer
rezervi. Şu anda, Adıyaman, dünya mermer rezervinin yüzde 4üne sahip
çok önemli bir kaynak ve bu kaynağın Adıyaman adına,
Türkiye ekonomisi adına bir şekilde de işletilmesi lazım.
Tabii ki bunu işletirken de bölge halkının zarara
uğrayacağı değil, bölge halkının kâra
geçebileceği, istifade edebileceği şekilde bunun
işletilmesi lazım. Bütün bunları, bütün bu dengeleri dikkate
alarak oradaki -varsa- sıkıntıların, sorunların
birçoğunu bugüne kadar giderdik. Bundan sonra da yine zaman içerisinde
gelişebilecek olan arızi durumları,
sıkıntıları biz Adıyaman milletvekilleri olarak 5
arkadaşımızla hep birlikte engin bir takiple, derin bir
hoşgörüyle dikkate alarak bugüne kadar birçoğuna çözüm
getirdiğimiz gibi, bundan sonraki süreçte de çözüm getireceğiz.
Organize sanayinin
olması noktasında da gayretlerimiz ortada. Adıyamanda bir
mermer organize sanayi bizim de talebimizdi. Bu konudaki altyapı
çalışmalarını da başlattık,
katılıyorum. Yavaş yavaş Adıyamanda ham madde
kaynağı orada olmasına rağmen, çıkarılan mermerin
tabii ki birçoğu dışarı gidecek ama en azından bir
kısmının Adıyamanda işletilmesi ve orada Kömür
beldemiz başta olmak üzere, Adıyamanlıların gerek istihdamına
yönelik gerek başka türlü oradan istifadesine yol açabilecek birtakım
işletmeleri de açıyoruz, açmak da durumundayız. Bunların
hepsini de dikkate alacağız.
Öncelikle
şunu ifade edeyim ki: Mera alanlarında -tabii, çok ifade edildi-
mermer ocağı izni verilmez. Dolayısıyla, ocak olan alanlar
mera alanları değil. Tarım ve hayvancılığa büyük
bir önem veriyoruz. Ki AK PARTİ iktidarı döneminde bugüne kadar
sadece tarımda Adıyamana gelen destek tutarı, toplamda 600
milyon, eski parayla 600 trilyon Adıyamana tarımda destek
sağlanmış. Yine, aynı şekilde, toplamda, AK PARTİ
iktidarı döneminde Adıyamana yaklaşık 7 milyarlık,
eski parayla 7 katrilyonluk yatırım yapmışız.
Biz şunu çok
iyi biliriz değerli arkadaşlar: Hepimiz kendi yöremizde görüyoruz,
bundan on sene, on iki sene önceki ilimizin, bölgemizin
gelişmişliği ile bugünü mukayese edemeyecek derecede bir
artış söz konusu. Bakın, 2002de Adıyamana gelen
yıllık kamu yatırımı tutarı totalde 10 milyon,
eski parayla 10 trilyon. Şu anda -7 katrilyonu 12ye böldüğünüzde-
yıllık toplamda 500 milyonu geçen kamu kurumu adına gelecek olan
yatırımların toplam tutarı var.
Bütün bunlara
baktığımızda, özel sektörde de aynı gelişmeyi
görmek mümkün. 2002de organize sanayimiz 1 taneydi ve o 1 tanede 2-3 tane
yarım yamalak fabrika vardı. Şu anda Adıyamanda merkezin
dışında, Kâhta, Besni ve Gölbaşı olmak üzere 4 tane
organize sanayimiz var. Merkez organize sanayi tamamen doldu taştı, yeni
alanlar kamulaştırdık, o parsellerin de hepsi tahsis edildi. Ve
Adıyaman âdeta tarım ve tarıma dayalı sanayi de dâhil olmak
üzere sanayi noktasında da cazibe merkezi olma yolunda ciddi
adımlar atıyor, ileri adımlar atıyor ve bunların da
hep birlikte inşallah takipçisi olacağız çünkü Adıyaman
bunu hak ediyor.
Adıyaman,
gerçekten bin yıllar, uzun yıllar boyunca farklı dillerin,
farklı kültürlerin, farklı etnik yapıların, farklı
inançların bir arada yaşadığı, hemhâl olduğu bir
huzur beldesi. Birçok kaynağımız var. Dünya mermer rezervinin
yüzde 4ü dedik; petrol kaynağı, Türkiyede en çok üretimin
yapıldığı il dedik; turizmden sulama alanlarına kadar
birçok kaynağımız var ama bunlardan da en önemlisi bence insan
kaynağı. İnsan kaynağı bakımından
Adıyaman, hakikaten görülmeye değer bir şehir, incelenmeye
değer bir şehir, bir rol model. Hani çözüm sürecini konuşuyoruz
ya Adıyaman çözümü içerisinde hissetmiş. Alevisiyle Sünnisiyle,
Kürtüyle Türküyle, Süryanisiyle, metropoliti de dâhil olmak üzere orada bir
muhabbet var, insanlar arası bir diyalog var. Bir kültür mozaiği
Adıyaman, bir barış beldesi, bir huzur beldesi ve bugüne kadar
hiçbir şekilde hiçbir radikal gruba prim vermemiş, teröre prim
vermemiş; milletine, inançlarına bağlı, sadık,
güvenli, emniyetli bir şehir.
Adıyamana
da davet ediyorum. Gelin, sabahın erken saatlerine kadar gece tek
başınıza dolaşabilirsiniz, karnınız
acıkırsa yemek yiyebilirsiniz. Gezilecek, görülecek çok da yerler
var. Bizler de sizleri misafir etmekten büyük bir keyif, büyük bir onur
duyarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Geleceğiz, geleceğiz.
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) İşkembe de yiyebilirler
gece saat üçte.
AHMET
AYDIN (Devamla) Yani işkembesinden ciğerine kadar
Sabah saatlerine
kadar, emin olun, tek başınıza, o aydınlık o huzur
beldesinde bir bayan da tek başına çok rahat dolaşabilir, bir
bey de, birlikte de dolaşabilirsiniz ve sabahın erken saatlerine
kadar gün boyu bir huzur beldesi, barışın, kardeşliğin
hâkim olduğu bir belde.
Yine
aynı şekilde, dünyada güneşin en güzel doğup en güzel
battığı bir belde. 2.200 metre yükseklikte Nemrutun ufkundan o
güneşin doğuşunu izlemek, o batışını
seyretmek emin olun müthiş doyumsuz bir haz veriyor insana, büyük bir
keyif veriyor. Ki en büyük kültür varlıklarından bir tanesidir UNESCO
Dünya Miras Listesinde yer alan Nemrut Dağı ve Altın Elmayla ödüllendirilen
bir dağ. Yine aynı şekilde birçok tarihî ören yerleri
Bütün
ilçeleriyle, merkezinden Pirinden, Perreden tutun da Kâhtasına, Samsat, Sincik,
Gerger, Besni, Gölbaşı, Çelikhan, Tut ilçelerimiz, bütün ilçelerimiz
farklı güzelliklere sahip ve şu anda doğunun, güneydoğunun
parlayan bir yıldızı konumunda Adıyaman. Emin olun böyle
bir yıldız parlıyor. On iki-on üç sene öncesine göre muazzam bir
atılım yaptı.
Evet Şarki
özellikleri, kültürünü muhafaza ediyor ama yüzü de Batıya dönük,
inovasyona açık bir şehir Adıyaman, yeniliklere açık bir
şehir Adıyaman ve bizler de Adıyaman adına hizmet etmekten,
bütün milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, büyük bir onur
duyuyoruz. O insanlara, o güzel insanlara hizmet etmek, onlarla beraber bu
ülkenin, bu şehrin kalkınmasına bir şekilde katkı
sunmak hepimize büyük bir haz veriyor. Adıyaman işte böylesine güzel,
hakikaten sayamayacağımız nice özelliklere sahip
Bakın,
Türkiyede Eyüp Sultandan sonra yeri sabit iki sahabeden biri, Safvan bin
Muattal Hazretlerinin makamı Adıyamandadır, makamı
değil yeri sabittir, mukimdir orada. Türkiyede iki sahabe var yeri sabit
olan, kaynaklarca doğrulanan: Biri Eyüp Sultan İstanbulda, biri de
Samsattaki Sahabe Safvan bin Muattal.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir önceki konuşmacı Ebu Zer
el-Gifariden söz etmişti. O yok mu?
AHMET AYDIN
(Devamla) Gergerde Gerger Kalesinden tutun da Kâhtadaki tüm tarihî ören yerlerine
kadar, Sincikteki o eski tarihî alanlara
kadar
Yine, aynı
şekilde, değerli arkadaşlar, Çelikhanda bir doğa
harikası Yüzen Adalarımız var. Bunları turizme
kazandırıyoruz. Gölbaşında tabiat parkımız var,
göletlerimiz var, göllerimiz var. Besnide hakeza muazzam, eski, Sofraz denilen
tarihî kalıntılar var. Gölbaşı yine aynı şekilde.
Tutuyla birlikte, yeşillikler beldesi Tut ilçemizle birlikte bütün
Adıyaman gerçekten muazzam bir şehir, güzel bir şehir.
Her şeyden
önemlisi GAPın bu cazibe merkezinin, bir taraftan sanayisinin
gelişmesi öbür taraftan tarımının gelişmesi adına
muazzam adımlar attık.
Bakın,
Adıyamanın asırlık rüyaları vardır. Çetintepe
Barajı sulama projeleri katrilyonluk projeler, onun inşaatı
hızla devam ediyor, temelini attık, inşaatı hızla
devam ediyor. Koçali Barajı yer teslimi yapıldı, işe
başlandı, inşallah, yakın zamanda, Sayın
Bakanımızla temelini de atacağız. Yine Gömükan Projesi
yatırım programına alındı. Yine güney
ovalarını sulayacak olan pompaj istasyonları, Kâhta Büyükçay
Projesi gibi, Çelikhan sulama projeleri gibi
Su kaynaklarının
olmadığı yerde de bir damla dahi bir kaynak bulabilirsek oraya
ya göl yapıyoruz ya gölet yapıyoruz ya da kaynak biraz fazlaysa baraj
yapıyoruz. Bütün alanlara muazzam hizmetler yapıyoruz, büyük
yatırımlar yapıyoruz.
Yine de şunu
ifade edeyim ki, Adıyamana ne yaparsak da azdır. O güzel insanlara
hizmet etmek mutluluğun en büyüğüdür, yeter ki bizlere Allah
razı olsun. desinler. Bizim de tek bir hazzımız budur. O
insanları mutlu etmek bizleri mutlu eder diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yok görünüyor ama
(CHP, MHP ve HDP sıralarından
Yok, yok
sesleri)
Bir dakika süre
veriyorum, tartışma çıktı.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.41
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Bir
tartışmaya mahal olmasın diye oylamayı elektronik olarak
gerçekleştireceğim.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu
tarafından, Cumhurbaşkanının faizlerin indirilmesi
konusunda yapmış olduğu beyanların ve Merkez
Bankasıyla ilgili açıklamalarının Türkiyenin ekonomisi
üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi amacıyla 2/3/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına; İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında verilen gensoru önergesinin de Genel
Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde saat 15.00te
görüşülmesine ilişkin önerisi
2/3/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 2 Mart 2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
2 Mart 2015 tarih,
5078 sayıyla TBMM Başkanlığına MHP Grup Başkan
Vekili ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Cumhurbaşkanı tarafından faizlerin indirilmesi konusunda
yapmış olduğu beyanların ve Merkez Bankasıyla ilgili
açıklamalarının Türkiyemizin ekonomisi üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi hakkında verdiği genel görüşme
açılması önergemizin 2/3/2015 Pazartesi günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması,
İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında verdiğimiz gensoru
açılması önergemizin de 3/3/2015 Salı günü (yarın) saat 15.00te
görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
Lehinde Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurunuz
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, son dönemde Sayın Cumhurbaşkanı
yeniden faiz tartışmalarını alevlendirdi. Bu husus Türkiye
ekonomisi üzerinde ciddi sonuçlara yol açıyor. Bugün bu konunun
araştırılması için bir araştırma önergesi sunduk.
Tabii, bu,
Sayın Erdoğanın en son başekonomist olmaya karar
vermesiyle ilgili bir konu ama ben daha önce, geçen ay yazdığım
bir makalede de kendisini uyarmıştım Ey Erdoğan, Merkez
Bankasından ve bankalardan elini çek. diye. Ama görüyoruz ki hâlâ
karıştırmaya devam ediyor Sayın Erdoğan. Bir taraftan
da faiz lobisi diyor. Defalarca burada konuştuk.
Ben şimdi
anlamıyorum, bu ekonominin yönetimi kimde? Ekonomiden sorumlu
Başbakan Yardımcısı kim? Tamam Başbakanı
anladık, o bırakmış Cumhurbaşkanına, onun yerine
Başbakanlık yapıyor. Ama Ekonomi Koordinasyon Kurulunun
Başkanı olan Sayın Ali Babacan bu Hükûmetin Bakanı mı,
değil mi? Onun imzasını kim attı? Yeniden Bakan olarak
uzatılırken yine kararnameler gibi aynen imzalayan
Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi yeni Kabinede? Her
kafadan bir ses çıkıyor. Şimdi, ben buradan iddia ediyorum:
Sayın Cumhurbaşkanı bunlara vatan haini diyor, Faizleri
düşürmemek vatana ihanettir. diyor. Peki, faizlerin yükseltilmesi ne o
zaman? Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasından
sonra gösterge faizleri 6,5tan 8 küsurlara çıkmış. O zaman,
şimdi, biz, Sayın Erdoğan için vatan haini mi diyeceğiz?
Sayın
Başkanım, bir uğultu var, arkadaşlar herhâlde yoklamaya
gelmişler, çıkamadılar gibi arkalardan ama.
Bakın
-diyorum ki tekraren, sizin Cumhurbaşkanınıza diyorum- diyor ki:
Faizleri düşürmeyenler vatan hainidir. Peki, yükseltenler nedir?
diyorum. Kendisinin açıklamasından sonra faizler yükselmiş, bir.
Faiz lobisi diyor, ben şimdi buradan soruyorum
ALİM
IŞIK (Kütahya) Döviz lobisini sor, döviz lobisini.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Döviz lobisi kim? Sayın Erdoğanın ve ailesinin ne
kadar döviz hesabı var? Daha doğrusu, kayıtlı olmayan, sıfırlanamayan
dövizler nereye gitti? Dövizdeki 1 birimlik artıştan Erdoğan
ailesi ne kadar kâr elde ediyor? Acaba bilerek mi bunları yapıyor?
Çünkü her seferinde dolar yükseliyor. Ne zaman Tayyip Erdoğan konuşsa
dolar metre gibi anında tekrar çıkıyor. Şimdi, biz
kendisine döviz lobisi mi diyeceğiz? Ne oldu o eurolar, dolarlar?
Biliyorsunuz, kutularda sıfırlandı,(x)
sıfırlanamadı, 30 milyoncuk kaldı, bunun gerisi ne oldu,
gerçekten anlamıyoruz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının konuşması millete çok pahalıya
mal oluyor, kendisi kâr ediyor, ailesi kâr ediyor, faiz lobisi doğru, kâr
ediyor, döviz lobisi kâr ediyor ama sadece kasımdan bu yana özel sektörün
borcuna baktığınız zaman toplamda 82 milyar TLye
yakın kur zararı yazılmış. Şimdi,
arkadaşlar, bakıyorsunuz, sadece son üç haftada borç stokundan
dolayı 71 milyar TLlik maliyet artışı var.
Peki, sürekli
olarak oran veriyorsunuz. Sizin döneminizde faize ne kadar para ödendi?
Dış borç 129ken ödediğimiz para bellidir, dış borç
400ken ödediğiniz para, o sürekli olarak suçladığınız
hükûmetler döneminden 2-3 kat fazla, her yıl 55-60 milyar faiz ödüyoruz.
Kime gidiyor? Yani şimdi Faizi düşürdük. derken düşürdünüz mü,
ödediğiniz faiz parası
Sayın Erdoğan, kendisi Gezi
olaylarında itiraf etmedi mi arkadaşlar? Hepiniz
hatırlamıyor musunuz? Sizin döneminizde 5 kat zengin olduk.
diyenler
diye başladı cümle, Şimdi bize karşı
çıkıyorlar. dedi. Peki, bunlar hangi dönemde 5 kat zengin
olmuşlar? diyorum; AKP hükûmetleri döneminde. Kimmiş faiz lobisi?
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Merkez Bankasını, Merkez Bankası
Başkanını, ekonomiden sorumlu Bakanı, Maliye
Bakanını günah keçisi ilan ederek on üç yıllık ekonomik
başarısızlığınızın üstünü
kapatamazsınız, kusura bakmayın. Ya, bir
çıktınız, Efendim askerî vesayet var, kumpas. dediniz, sonra
döndünüz başka bir şey çıktı. Döndünüz, hep beraber oldunuz
paralel çıktı. Şimdi çıktınız, Vallahi bunlar
faiz lobisi. Ya, kim faiz lobisi? Ya, bu Hükûmet sizin hükûmetiniz değil
mi arkadaşlar, bu bakanlar sizin değil mi? Niye öyle
bakıyorsunuz? Ali Babacan sizin bakanınız değil mi, Mehmet
Şimşek sizin bakanınız değil mi? Erdem
Başçıyı kim atadı, ben mi atadım? Yani ben Merkez Bankasındayken
Erdem Başçı diye kimse yoktu, Durmuş Yılmaz vardı.
Erdem Başçı, Ali Babacanın ekibinden geldi Başkan
Yardımcısı oldu, sonra Başkan oldu. Yoktu öyle birisi
Merkez Bankasında. Şimdi niye tu kaka ediyorsunuz? Evet, faizler
düşmeli; evet, yatırımlar artmalı ama günaydın be ya!
Sekiz senedir burada ben söylüyorum, bütün arkadaşlarımız
söylüyor, size diyoruz ki: Gelin yapısal önlemleri alalım, eylem
planlarını, programlarını bırakın,
bırakın bu açılım saçılım mavralarını,
beraber tören düzenlemeleri bırakın, gelin ekonomik önlemleri
alalım. Siz bunu almadan faizi düşürmeyle, kâğıda yazmayla
bu düşmez ki.
Şimdi,
Sayın Erdoğan milleti kandırıyor. Gerçek faiz lobisi de
gerçek döviz lobisi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın kendisidir. Niye? Size buradan hodri meydan diyorum,
hepiniz burada gelip kanun tekliflerine imza atıyorsunuz, yolunu
gösteriyorum, Cumhurbaşkanınızı yormayın, Merkez
Bankası Başkanını yormayın, yolunu gösteriyorum
arkadaşlar, gelin... Merkez Bankası Kanununun, 1211 sayılı
Kanunun 4üncü maddesinde yazar: Merkez Bankasının görevi, temel
amacı fiyat istikrarıdır. Kaldırın bunu, beş
dakikalık iş, bir kanun maddesi getirin. Ne bağırıp
duruyorsunuz Merkez Bankası Başkanına, Bakana, bilmem ne?
Biriniz çıkıyor, Sayın Zeybekci: Şu şöyledir, bu
böyledir. diyor, Numan Kurtulmuş çıkıyor: Efendim, bu az oldu.
diyor. Ya, verdiğiniz görev bu. Merkez Bankasının görevi fiyat
istikrarıysa, ona uygun olarak enflasyon düşmüyorsa o da doğal
olarak faizleri indiremiyor. Bir de başkan değil sadece, Para
Politikası Kurulu var, orada üyeler var, sizin döneminizde atanan üyeler
var. Yani, böyle mugalata yapıp da bağırıp
çağırıp üstüne bir de ekonomiye bir sürü maliyet yüklüyor.
Değerli
arkadaşlar, bunlar bir siyasi risktir. Sonra kalkıp uluslararası
kuruluşlara kızıyorsunuz. Bugün Türkiye'nin en büyük ekonomik,
siyasi risk unsuru Recep Tayyip Erdoğandır. Evet, aynen böyle oluyor
şimdi. Bakın, rakamları veriyorum: 81 milyar maliyet
artışı oldu bu açıklamalardan sonra, artan döviz kurundan.
Yani, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Ya, hakikaten yani bu
işlerde
Bakın, söylüyorum bir daha, buyurun bir kanun teklifi
imzalayın -her şeye imza atıyorsunuz, hatta imzası
yetişmeyip kaşe basan arkadaşlarımız var; onun yerine
sekreterleri mi atıyor, arkadaşları mı atıyor
bilmiyorum- Merkez Bankası Kanununun 4üncü maddesini değiştirin,
Merkez Bankasına da Faizi Hükûmet indirir. deyin, kafanıza göre
indirin, sorumluluğunu da siz alın. Böyle bir şey olur mu ya?
Ekonominin esini okumuş olan kimse böyle bir şeyi söyleyemez,
söylemez.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Bunlara ders verin, ders.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Onun için, bakın, Merkez Bankası Para Politikası
Kurulunun faizi indirmesiyle faiz inmez, o gösterge faizidir. Bakın,
diyorum ki size: Bundan sonra 2 puana yakın yükselmiş, 6,5dan
8,25lere çıkmış; böyle bir faiz düşüşü olmaz. Siz,
hedeflediğiniz enflasyon yüzde 5 diye, yüzde 5,5 diye faizi oraya
çekemezsiniz çünkü gerçekleşen enflasyon yüzde 7,5-8 olursa bunun
altında verdiğiniz negatif reel faiz olur. Hele hele on iki
yıldır, on üç yıldır bu ülkeyi sıcak paraya mahkûm
etmişseniz ve her seferinde o sıcak paranın size gelmesi
lazımsa zaten yüksek faiz vermek zorundasınız. Şimdi, kendi
yaptığınız şeylerin üstünü kapatıp temizlemek
için yeni bir günah keçisi arıyorsunuz. Sayın Erdoğan da onun
için geliyor, kendi bürokratlarını, kendi Bakanını milletin
önünde azarlıyor. Böyle bir şey olur mu ya? Bu nasıl bir
anlayıştır, benim aklım ermiyor arkadaşlar. Yani,
Sayın Babacan Sanayiye geçmek lazım. deyince bunda kızacak bir
şey yok ki. Yapısal önlemleri alalım. diyoruz, bir daha
söyledik, burada da söylüyoruz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, kur rejimini değiştirmek Hükûmetin
elinde, Merkez Bankası Kanununu değiştirmek Hükûmetin elinde.
Merkez Bankası sadece araç bakımından
bağımsızdır, amacını Hükûmet kanunla burada
koyuyor, kimseyi kandırmayalım. Gelin, hep birlikte, eğer
düşürmek istiyorsanız faizleri, üretime dönük yüksek teknolojili,
yüksek katma değerli, inovasyona, yeniliğe yönelik bir üretim
anlayışına ilişkin önlemleri burada alalım,
yapısal önlemleri alalım, aksi takdirde bu iş böyle devam eder
ve o zaman Sayın Erdoğanın kendisi vatan haini ilan edilir.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Aleyhinde Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani
Buyurun Sayın
Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Usulen aleyhinde
söz aldım ama bu konunun aleyhinde konuşmam mümkün değil.
Dolayısıyla, içerikte bu araştırma önergesinin lehinde
konuşacağımı peşinen beyan etmiş olayım.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, ekonomi yönetimiyle ilgili olarak, son dönemlerde
Türkiyede deflasyon tehlikesinin artık kapıdan içeriye
girdiğini bize gösteriyor, bize yansıtıyor.
Cumhurbaşkanının Başbakan gömleğini giyerek ekonomi
yönetimine doğrudan doğruya talimat vermeye kalkışması,
ekonomi yönetimiyle ilgili tahakküm kurmaya çalışması bir
tehlikedir. Bakın, bu oluşan döviz kurundaki dalgalanmadan
Cumhurbaşkanı olumsuz yönde hiç etkilenmiyor, hatta olumlu yönde
etkileniyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kazanıyor, kazanıyor, dövizler artıkça
ailecek kazanıyor.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Aylık kârı 18 bin dolar civarında bu krizde.
Dolayısıyla, krizden hiçbir zararı yok; o, kâr elde ediyor.
Bakın, aylık 18 bin dolar civarında zaten kazancına kazanç
katmış oluyor. Ama yoksul vatandaşı düşündüğünüz
zaman, asgari ücrete tabi yaşamını sürdürmek durumunda olan
vatandaşı düşündüğünüz zaman, evet, bu kriz ortamında
vatandaşın sofrasındaki ekmek her geçen gün biraz daha
küçülüyor. Her geçen gün, bu faiz lobisine, bu spekülatörlere
vatandaşın sofrasından bir parça daha ekmeği
peşkeş çekmiş oluyorsunuz.
Merkez Bankasıyla ilgili olarak,
yani, birbirimize artık çok şey anlatacak durumda olmamamız
gerekir. 2001 krizini aşmanın bir yolu olarak, bir yöntemi olarak
Merkez Bankasının tam bağımsızlığı konuşuldu,
tartışıldı ve Türkiye o defteri kapattı. Yetkileri
yasayla belirlenmiş, çerçevesi yasayla belirlenmiş Merkez
Bankası -Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi-
eğer gerçekten bir dış mihrakın tahakkümü altındaysa
ve talimatını oradan alıyorsa derhâl Meclisin görevini yerine
getirmesi gerekiyor. Bu, az buz bir itham değildir, az buz bir itham
değildir. Merkez Bankasının bu durumuna derhâl el konulması
gerekiyor eğer uluslararası spekülatör piyasasının
denetimindeyse ve ona hizmet ediyorsa -ki Sayın Cumhurbaşkanı
bunu söylüyor- o zaman, Hükûmetin bir an önce Merkez Bankası
Başkanlığıyla ilgili işlem yapması gerekiyor.
Bizim yasal olarak bildiğimiz,
Merkez Bankası Başkanı, Merkez Bankası Meclise hesap verir
ki nihayetinde altı ayda bir gelir, Plan Bütçe Komisyonunda, Merkez
Bankasının para politikasıyla ilgili, para-kur
politikasıyla ilgili Türkiye ekonomisinin gidişatına
ilişkin tahminlerini, değerlendirmelerini orada paylaşır.
Bunu altı ayda bir yapıyor. İhtiyaç durumunda Hükûmete de benzer
bir sunumunu yapıyor ama her defasında
Cumhurbaşkanının Faizleri indir; indirmedin.
tartışması üzerinden Merkez Bankasını bu şekilde
sorgulama konusu etmiş olması, kelimenin tam anlamıyla
talihsizliktir. Bundan derhâl Hükûmetin ve dolayısıyla
Cumhurbaşkanının vazgeçmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, biz sizin başkanlık sistemi
tartışmanızı anlıyoruz, tartışmayın da
demiyoruz; tartışın ama şöyle bir kanaate sahibiz: Galiba,
başkanlık sistemiyle ilgili olarak Sayın
Cumhurbaşkanının önüne konulan dokümanlarda bir problem var.
Sayın Cumhurbaşkanının okuduğu dokümanlarda
anlatılan başkanlık sistemi, dünyada uygulanan bir
başkanlık sistemi değildir. Bence, bu konuda artık
danışmanının değişmesi gerekir. Sayın Burhan
Kuzunun bu konuda yazdığı kitabı okudum,
ayrıntılarıyla inceledim. Sayın Cumhurbaşkanı
eğer Sayın Kuzunun kitabı üzerinden bu işleri
değerlendiriyor ise emin olun ki kılavuzu yanlıştır.
Dolayısıyla,
bu başkanlık sistemi tartışmasından bir
başkanlık çıkmaz, ona emin olabilirsiniz çünkü Merkez
Bankasına müdahale tarzından bile bu anlaşılıyor.
Dünyadaki bütün başkanlık sistemlerinde şu vardır: Tümünün
ekonomi yapılarını, bütçe yapılarını inceleyin,
başkanlık sistemindeki en ayırt edici nokta
şurasıdır: Bütçe yapma hakkı ile bütçe yönetme hakkı
aynı mekanizmalar tarafından işletilmiyor. Bütçeyi farklı
bir mekanizma yapıyor, uygulamasını farklı bir mekanizma
yapıyor. O fren balans sistemi burada düğümleniyor, esprisi budur.
Ama Sayın Cumhurbaşkanı ya bilmeyerek ya birileri önüne
yanlış dokümanlar vererek yanlış konuşmasına
sebebiyet verilmektedir.
Evet, Sayın
Cumhurbaşkanı ülkenin ekonomisiyle ilgilenmeli ama şu
boyutlarıyla ilgilenmek durumundadır Sayın
Cumhurbaşkanı: Bakın, Türkiyenin Marmara Bölgesi ile Doğu
Karadeniz Bölgesi arasında gelir farkı, gayrisafi kişi
başına düşen gelir payı itibarıyla bariz bir
örneklemeyi içeriyor. Marmara Bölgesinin ortalaması 19 bin dolardır,
İstanbulun 27 bin dolar civarındadır, Kocaeli ilinin 28 bin
dolar civarındadır. Doğu Karadenizde yaşayan bir
vatandaşın gayrisafi millî hasıladan aldığı gelir
payı ne kadardır? 3.500 dolar civarındadır. Arada ne kadar
fark vardır? Bunun hesabını siz rahatlıkla yapabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı eğer bir yerde ekonomiye müdahale edecekse
müdahale alanı burasıdır; gelir paylaşımındaki
adaletsizliği ortadan kaldıracak uygulamaya dönük, hükûmete dönük
tavsiyelerde bulunmaktır. Cumhurbaşkanının yapması
gereken bu ama Cumhurbaşkanı işin bu noktasında
değildir. Dolar zengini sayısını artırabiliyor muyuz,
artıramıyor muyuz, Cumhurbaşkanının ilgili olduğu
tek nokta burasıdır. Allah var, siz, AK PARTİ hükûmetleri bu
konuda çok maharetlisiniz. Sizden önceki dönemlerde Türkiyenin dolar
milyarderi sayısı 5ti. Yani, sizin hükûmeti
devraldığınız 2002 yılında Türkiyenin dolar
milyarderi sayısı 5ti. On üç yılda bu sayıyı 10a
katladınız. Şu anda Türkiyenin dolar milyarderi
sayısı 63 civarındadır. Bu konuda maharetlisiniz.
Sayın Cumhurbaşkanının da ilgili olduğu alan
burası. Türkiyede birileri servetine servet katabiliyor mu,
katamıyor mu, işin bu tarafından bakıyor meseleye. Para-kur
politikasını da bu eksende değerlendiriyor çünkü -biraz önceki
sayın hatip de ifade etti- on üç yıllık ekonomi
politikanızı, piyasa politikanızı sıcak paraya
endeksli olarak ayakta tutma gayreti içerisinde oldunuz. Reel ekonomiye hiçbir şekilde
yatırım yapmadınız. Yatırıma, dar gelirli veyahut
da orta ölçekli işletmeye hiçbir zaman ayrıcalık
sağlayamadınız, önünü açamadınız. Teşvik
politikaları getirdiniz, teşvik politikalarınız dahi orta
ölçekli işletmelere yaramadı. Sözüm ona, orta ölçekli
işletmelerin reel ekonomi içerisindeki gücünü artırmaya dönük bir
hamleydi ama işin bu tarafıyla hiç ilgili olmadınız,
getirdiğiniz bütün teşvik paketlerinde yine dolar milyarderlerine
pozitif ayrımcılık yaptınız; politikanız bu.
Politikanız bu olunca Sayın Cumhurbaşkanının ikide bir
Merkez Bankasının para-kur politikasıyla ilgili olarak görev
alanına doğrudan doğruya müdahale ediyor olmasına herhâlde
itiraz geliştirmenizi beklemek bizler açısından saflık
olur, biz o kadar saf değiliz. Emin olun, siz biraz sonra bu önergeyi
reddedeceksiniz çünkü bu önergeyi kabul edecek salahiyette değilsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Zozani.
Lehinde, Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın.
Buyurunuz Sayın Günaydın.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanının son günlerde Merkez Bankasına yönelik
söylemlerini hep beraber dinliyoruz. Özelde, faiz indirimini isteyen, bunu
acele ve radikal bir şekilde isteyen ve bunu da Bize karşı
bağımsızsınız da başkalarına bağlı
mı çalışıyorsunuz? şeklinde veciz sözlerle süsleyen
bir Cumhurbaşkanı var Türkiyede. Nihayet, en sonunda da Sen
bağımsızsan, ben de bağımsızım. dedi. Yani
Cumhurbaşkanı faizlerin indirilmesini istiyor.
Arkadaşlar,
hangi siyasi kimliği taşırsanız taşıyın,
bilinmesi gereken şudur ki: Talimatla faiz inmez de çıkmaz da. Bu
neye benzer, biliyor musunuz? Bir zamanlar bir belediye meclisi bir bölgeyi
imara açacak ama oradan önemli bir deprem fay hattı geçiyor. Belediye
meclisi toplanmış Fay hattının 30 kilometre kuzeye kadar
taşınmasına
Cumhurbaşkanının
mantığı da budur, talebi de budur. Dolayısıyla, bir
kez daha ifade edelim ki, siyasi kimliğiniz ne olursa olsun bilmelisiniz
ki faiz kararları genel ekonominin yapısı, doğası
gereğince oluşur, bunu zorlayan her türlü dayatma da genel ekonominin
bizatihi kendisine zarar verir. Bunları söylerken kişisel olarak
duruşumu söyleyeyim: Ben, Türkiyede yüksek faizlerden yana değilim
ama şunu biliyoruz ki siz on iki yılı aşkın
iktidarınızda bu memlekette yüksek faiz düşük kur
politikası izlediniz. Hatta TLyi bu politika çerçevesinde
aşırı değerli tuttunuz, bu çerçeve içerisinde Türkiyede
üreten kim varsa cezalandırıldı, ihracatçı zorlandı ve
Türkiyeyi bir ithalat cenneti hâline getirdiniz. O zamanki
Başbakanınızın sözlerini ne çabuk unuttunuz; diyordu ki:
Ya, biz Türk lirasını değerlendirdik, bundan şikâyet
edenler var. Bizden evvel Türk lirası sürünüyordu, şimdi Türk
lirası değerlendi.
Sevgili
arkadaşlarım, eğer bu, ekonomiyi bilmemek değilse
meseleleri açıkça çarpıtmaktır çünkü Merkez Bankasının
döviz kurunu faiz üzerinden kontrol ettiğini biliriz ve Türkiyedeki
aşırı değerli Türk lirasının, aslında genel
ekonomiye zarar verdiğini ve ithalatı teşvik ettiğini de
biliriz ama şunu da biliyoruz ki siz on iki, on üç yıldır bu
politikaları izleyerek bu memleketin ekonomisini çökerttiniz.
Şimdi
diyeceksiniz ki: Ya, neden bahsediyorsun, Türkiye ekonomisi uçuyor. Ben size
bazı rakamlar vereyim
Her zaman söylüyorum, AKPli milletvekili
arkadaşlardan bazılarının Hükûmetin
anlattıklarına inandıklarını biliyorum, onun için bu
sözleri tekrar etmeyi onlar adına da bir yarar olarak sayıyorum.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, doksan bir yıllık Türkiye
Cumhuriyetinin ortalama büyüme rakamı yüzde 5tir, sizin
iktidarınızın on iki yıllık ortalaması yüzde
4,8dir, 2007 yılından bu yana ortalamanız yüzde 3,5in
altındadır. En son, bu yıl yüzde 3ü görürseniz mucize olacak.
Yani sizler, ekonomiyi uçurmakla övünen AKP, altını çizerek
söylüyorum ki, doksan bir yıllık tarihî ortalamanın 1,5-2 puan
altında Türkiye'yi büyüme baskısı altında
bıraktınız, daha az büyüttünüz, birincisi bu. Üstelik de bu
büyüme üretime dayalı bir büyüme değil, sıcak paraya ve ithalata
dayalı bir büyümedir.
Devam edelim, siz
söylüyorsunuz ki: Bizim döneminizde yurt dışında da büyüme
olmadı. Aynı dönemde Çin yüzde 7,5 büyüdü; Filipinler, Malezya yüzde
6,4 büyüdü, Endonezya bile yüzde 5 büyüdü; Kolombiya, Macaristan, Tayvan,
İsveç, Amerika, Kanada, Mısır, Singapur, bunların
tamamı, AKP yönetimindeki Türkiye'den çok daha hızlı büyüyen
ülkeler.
Bakın, yüksek
faiz düşük kur bir dış borç sarmalı yarattı.
Osmanlının 145 milyon altın lira borcunu biz ödedik. Siz,
1950den sonra borçlanmaya başladınız, 1950den 2002
yılına kadar Türkiye'nin bütün borcu 130 milyar dolardı, bugün
Türkiye'nin borcu 400 milyar dolardır. Yani değerli
arkadaşlarım, sizin iktidarınız döneminde Türkiye 270
milyar dolar ilave borçlandı, sizden evvelki altmış
yıllık hükûmetlerin 2 katından fazla borçlandınız.
Eserinizle övünebiliriz!
Değerli
arkadaşlarım, iç ve dış borç stoku -bunları not
alırsanız gerçekleri görürsünüz- 243 milyar liraydı sizden
evvel, bugün 603 milyar lira. Yani döneminizde iç ve dış borç stoku
360 milyar lira arttı. Ama bir başarınız var, onu
söyleyeyim size: Siz, Türkiye'nin IMFye olan 22,1 milyar dolarlık
dış borcunu kapattınız. Doğru mu? Evet, doğru;
doğruya doğru söylemek lazım.
Değerli
arkadaşlarım, fakat 2002de, bu 22 milyar dolar da dâhil olmak üzere
toplam 86 milyar dolar Merkez Bankası ve kamunun dış borcu
vardı. Bugün ne kadar biliyor musunuz? Bugün 115 milyar dolar Merkez
Bankası ve kamunun dış borç stoku var. Yani siz, Merkez
Bankasına borcunuzu başka kaynaklardan daha yüksek faizle borç alarak
kapattınız, bunu da bir başarı gibi tezgâhlayabiliyorsunuz,
pazarlayabiliyorsunuz.
Dolar milyarderi
sayısı; Japonyanın 15 dolar milyarderi var; Türkiye'nin, 4
katından fazla, ama bir işçi emeklisine 24 lira zam verebiliyorsunuz.
Bugün sizin
TÜİKe göre yüzde 10,5tur işsizlik oranı, iş bulmaktan
ümidini kesen 2,5 milyonla beraber bu memlekette 5,5 milyon insan
işsizdir, oran yüzde 17,2dir ve tarihî rekor sizdedir. Enflasyon çift
hanelerdedir, tarihî rekor sizdedir. Genç işsizlikte tarihî rekor yine
sizdedir. Sizin döneminizden evvel kredi kartı borcu 4,3 milyar
liraydı, bugün 75 milyar lira; ne kadar övünseniz az. Batık tüketici
kredisi borcu, sizden evvel 278 milyon liraydı, şimdi 12,1 milyar
lira; ne kadar övünseniz az.
Hep 2001e
atıf yaparsınız; 2001de, kriz koşullarında icra
dosyası sayısı 10 milyondu, bugün 22 milyon; ne kadar övünseniz
az memleketi getirdiğiniz noktayla.
Yılda
ortalama 50 milyar lira faiz ödüyorsunuz, iktidarınız döneminde
memleketin ödediği toplam faiz parası 600 milyar liradan fazla.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en büyük faiz lobisi bizzat
sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) 2002de bu memleketin
dış ticaret açığı 15 milyar dolardı, bugün 100
milyar dolar. Lütfen iyi dinleyin arkadaşlar, siz bu memleketi her hafta
4,5 katrilyon lira dış ticaret açığı veren bir ülke
hâline getirdiniz.
Türkiye 65 milyar
dolarlık özelleştirme yaptı 1986-2014 arasında. Bunun 57
milyar dolarını siz yaptınız; 12 milyar doları borca
gitti, ilan giderine gitti, reklam, danışmanlığa gitti. 45
milyar dolara bu memleketi sattınız. 45 milyar dolar nedir biliyor
musunuz arkadaşlar? Bu ülkenin iki yıllık faiz
parasıdır. Yani, bu ülkenin bütün tarımsal altyapı
tesislerini bu ülkenin iki yıllık faiz parasına
sattınız ve bu paraları çarçur ettiniz. Tarım öldü, sanayi
öldü. Kişi başına gelir sıralamasında 2005te bu
memleket 56ncıydı bugün 64üncü. Ne kadar övünseniz azdır.
Bütün bunları niye söylüyorum? Bütün bunlar yüksek faiz düşük kur
politikası nedeniyle yani sizin bu ülkede
uyguladığınız yanlış ekonomi politikalarıyla
oldu. Böylece iç üretim baltalandı, böylece ihracat gelişemedi,
böylece ithalat arttı, dış ticaret açığını
frenleyemediniz, cari açığı frenleyemediniz. Bugün faizi
düşürmeye çalışıyorsunuz, doğru mu? Evet, aslında
faizi düşürmek doğrudur ama faizi düşürebilmek için talimat
değil ekonomiyi düzeltmek gerekir. Yani, mahvettiğiniz tarım
altyapısını, yok ettiğiniz sanayi
altyapısını yeniden kurmak gerekir. Türkiye yeniden üretmeli,
üstelik de tekstille, çimentoyla, taşa toprağa sanayiyle olmaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) AR-GEye dayalı sanayiyi geliştirmek
zorundasınız. Bunları yapamadığınız için bir
tek şeye sığınıyorsunuz: Seçimden evvel faizleri
düşürelim de bu seçimlerde bir avantaj sağlayalım. Bu kafayla
bu ülke yönetilmez, bu kafayla bu ülkenin sonu hayra gitmez.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günaydın.
Aleyhinde,
Eskişehir Milletvekili Salih Koca.
Buyurunuz
Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın
yaşamış olduğu ekonomik krizin üzerinden yaklaşık
altı yıllık bir süre geçti ve bu sürenin geçmiş
olmasına rağmen, başta gelişmiş ülke ekonomileri ve
avro bölgesi olmak üzere birçok ülkede ekonomik sorunlar hâlâ çözülebilmiş
değil. Bugün bir kısım ülkelerde çıkan sorunların
temel kaynağında mali disiplinsizliklerin
yattığını hepimiz biliyoruz. Bu anlamda, bu tabloya
rağmen, dünyada yaşanılan bu tablolara rağmen, özellikle
Orta Doğuda, Avrupada yaşanılan bu sıkıntılara
rağmen AK PARTİ iktidarı dönemindeki Türkiye ekonomisine bir göz
attığımızda, gerçekten, dünya ekonomilerine rağmen çok
iyi bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu burada
açık yüreklilikle belirtmek istiyorum.
AK PARTİ
Hükûmetinin uygulamış olduğu ekonomi politikaları sayesinde
ülke olarak küresel krizden en az seviyede etkilenen, hem de 2010-2011
yılları arasında ortalama yüzde 8,8 büyümeyle kriz
sonrasında dünyanın en hızlı büyüyen 2nci ekonomisi olduk
ve bu anlamda da tüm dünyanın gıptayla baktığı, örnek
aldığı ve AK PARTİ iktidarının ekonomi
politikalarındaki bu başarısını konuştuğu
bir dönemi yaşadık. 2002 yılında iç
istikrarsızlık nedeniyle ekonomik çöküntüler yaşayan bir Türkiye
vardı ve tüm dünya ülkelerinin bu ekonomik yıkıntılardan
etkilendiği bir dönem vardı. Özellikle 2002 yılına
baktığımızda, devlet olarak gerçekten çok ciddi bir
ekonomik kriz yaşıyorduk ve bu ekonomik krizle birlikte artık
milletin, devletine, birtakım sorunları çözememesi konusunda
endişelerle baktığı bir dönemi de
yaşamıştık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Şimdi nasıl Salih Bey, şimdi?
SALİH KOCA
(Devamla) -
ve o dönemde IMFye olan borcumuzun 25 milyar dolarlara
çıktığı, Merkez Bankası döviz rezervlerimizin, bir
anlamda dip yaptığı, kişi başı millî
hasılanın 3.500 dolarlarda olduğu
ALİM
IŞIK (Kütahya) Şimdi nasıl, şimdi?
SALİH KOCA
(Devamla)
gayrisafi millî hasılanın 3.500 dolarlara kadar
düştüğü ve toplam ekonomimizin, millî hasılamızın 250
milyar dolarlarda olduğu bir dönemi yaşadık. Tüm bu dönemlerden
sonra AK PARTİ iktidarı döneminde, biraz önce söylediğim gibi,
Orta Doğuda birtakım ekonomik krizler yaşandı, tüm dünyada
yüzyılın ekonomik krizleri yaşandı ve
iktidarımızın, bir anlamda, sürdürülebilir, öngörülebilir politikaları
sayesinde
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tabii canım!
SALİH KOCA
(Devamla)
Türkiyedeki istikrarlı iktidarlar sayesinde bu ekonomik
krizlerden de en az seviyede etkilenerek büyüdüğümüz bir dönemi
yaşadık.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Suçladığınız Merkez Bankası
aldıydı o önlemleri.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Vatandaşlar bir gecede 3 kat nasıl zengin oldu,
onu bir açıklasana.
SALİH KOCA
(Devamla) Bakın, biraz önce işsizlik rakamlarıyla ilgili
bazı şeyler söylendi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İşsizlik kaç olmuş Salih Bey?
SALİH KOCA
(Devamla) AK PARTİnin Türkiyede uyguladığı politikalar
sayesinde işsizlik oranında son on yılın en düşük
seviyesinin yaşandığı bir dönem oldu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yüzde 11e çıkmış ama.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Nasıl en düşük ya? 10,7 oldu, 2002de 10,3tü.
SALİH KOCA
(Devamla)
ve son on yılda en düşük seviyeyi bu dönemde
yakaladık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) 2002de nasıldı onu bir söylesene, 2002de.
SALİH KOCA
(Devamla) Uygulanan başarılı ekonomik politikalar sayesinde
yalnızca geçtiğimiz yıl içerisinde
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yüzde 15in üstüne çıkardınız siz ilk defa ya.
SALİH KOCA
(Devamla) Mehmet Bey, sen dinlemeyi seversin.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hayır, soruyorum ama, 10,7 şu anda, 2002de 10,3tü.
SALİH KOCA
(Devamla)
1 milyon 500 binin üzerinde yeni istihdam sağlandı bu
ülkede.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Metin eski mi diye merak ettim de onun için soruyorum.
SALİH KOCA
(Devamla) Yine küresel kriz ortamında büyümeye devam eden ve milyonlarca
insanımıza yeni istihdam imkânları sunan ekonomimizin temel
öncelikleri arasında işsizliğe çare bulma yer aldı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) O 1,5un içinde 400 bin VIP işe alınma var
mı?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ama 10,7 oldu.
SALİH KOCA
(Devamla) Genel olarak baktığımızda, ülkemizin
yaşadığı büyük ekonomik krizlerin merkezinde yer alan
bankacılık sistemimize de baktığımızda
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne kadarı sınavsız işe girdi
bunların, onu da bir açıklasana.
SALİH KOCA
(Devamla)
AK PARTİ döneminde, gelişmiş ülkelerin
bankacılık sisteminden bile daha iyi bir seviyeye geldiğimizi
görüyoruz.
Yine 2002de bu
ülkede 30-35e yakın bankanın battığı, milletin
kaynaklarının hortumlandığı bir dönemi
yaşadık ve çok şükür, bugün, sağlanan bu ekonomik
gelişmeler sayesinde Türkiye, Dünya Ekonomik Forumunun
yaptığı küresel rekabet gücü sıralamasında en
hızlı ilerleyen 2nci ülke konumuna geldi. Bu anlamda
baktığımızda, tüm bu ekonomik başarıların
altında, elbette, 2002 yılından beri ülkemizi yöneten ve hem
ülkemizin ekonomisine hem ülkemizin her bir alanına damga vurmuş olan
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğanın imzası
yatmaktadır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bank Asya ile İş Bankasını ne zaman
batıracaklar, takvimini söyle.
SALİH KOCA
(Devamla) - Ben bu sebeplerle şunu söylemek istiyorum: O dönemde
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğanın sürdürmüş
olduğu istikrarlı politikalar sayesinde bugün ülke ekonomimiz bu
noktaya gelmiş durumda ve bugün de ülkemizin seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı olarak ülkesini düşünen, milletini düşünen,
ülkesinin geleceğini düşünen bir Cumhurbaşkanı olarak
elbette ülke ekonomisiyle ilgili, elbette ülkemizdeki gidişatla ilgili
Sayın Cumhurbaşkanımız görüşlerini açıklayacak,
düşüncelerini söyleyecek ve bu düşünceleri doğrultusunda da ülke
ekonomimize, ülkemize yön verecektir ve bu da Sayın
Cumhurbaşkanımızın en doğal hakkıdır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ama hakaret etmeyecek, Merkez Bankası Başkanına
vatan haini demeyecek. Kendi Bakanına, Merkez Bankası
Başkanına vatan haini denir mi?
SALİH KOCA
(Devamla) - İşte, Sayın Cumhurbaşkanımızın
bırakmış olduğu bu ekonomi çıtasının
üzerinde
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Enkaz, enkaz!
SALİH KOCA
(Devamla) -
Sayın Başbakanımızın
devraldığı bu ekonomi politikalarıyla beraber Sayın
Başbakanımız da inşallah sağlam ve emin adımlarla
birlikte ülkemizin ekonomisini daha da ileri taşıyacak ve ekonomi
yönetiminde gerekli kararlı adımları atacaktır.
Ekonomi
yönetimimiz on iki yıl boyunca her zaman doğru adımları
atmıştır
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu sene atamıyoruz ama, Ali Babacan başında
değil mi?
SALİH KOCA
(Devamla) -
ve tüm dünyada ekonomik krizlere rağmen, öngörülebilir
ekonomik adımlarla birlikte, yüzyılın ekonomik krizi Türkiye'yi
teğet geçmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Alkış kabul görmedi, demek ki
inanmıyorlar.
SALİH KOCA
(Devamla) - Bu da atılan erken adımlarla, yapılan erken
müdahalelerle birlikte olmuştur; bu da Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde, Sayın
Başbakanımız Ahmet Davutoğlu sayesinde olmuştur.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ekonominin başı Cumhurbaşkanı mı, Babacan
mı, onu söyle sen bize.
SALİH KOCA
(Devamla) - Ve onların çizmiş olduğu ekonomik politikalarla
birlikte Türkiyemiz 2023 vizyonuna daha güvenli bir şekilde ilerleyecek
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yanlış mı uyguluyor Ali Babacan ile ekibi,
yanlış mı uyguluyor? Onu da söylesene. Uygulamada
yanlışlık var, ekonominin başı Cumhurbaşkanı
değil ki.
SALİH KOCA
(Devamla) -
ve inşallah, dünya ekonomisine yön veren bir ülke olarak
2023-2053 vizyonuna da bu ülkeyi yine bu politikalar
taşıyacaktır diyorum.
Ben Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koca.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır, yerine getiriyorum.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Toprak, Sayın Günaydın, Sayın
Toprak, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öner, Sayın Toptaş,
Sayın Balbay, Sayın Günal, Sayın Işık, Sayın
Ekşi, Sayın Korutürk, Sayın Akar.
Üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlıyorum ve üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu
tarafından, Cumhurbaşkanının faizlerin indirilmesi
konusunda yapmış olduğu beyanların ve Merkez
Bankasıyla ilgili açıklamalarının Türkiyenin ekonomisi
üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi amacıyla 2/3/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına; İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında verilen gensoru önergesinin de Genel Kurulun
3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde saat 15.00te görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bir söz talebim var yerimden.
BAŞKAN Söz
talebiniz var. Giriniz sisteme lütfen, vereceğim size sözünüzü Cumhuriyet
Halk Partisinin önerisine geçmeden önce.
Buyurunuz
Sayın Baluken.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 1994te DEPli milletvekillerinin
tutuklanmasının Türkiyede demokrasiye ve hak taleplerine yönelik
darbelerden biri olduğuna ve 28 Şubat sürecinin Türkiyede demokrasi
tarihine kara harflerle yazıldığına ilişkin
açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede demokrasiye ve hak
taleplerine yönelik darbelerden biri de 2 Mart 1994 tarihinde
gerçekleştirilmiştir. DEP milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip
Dicle 2 Mart 1994te Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkışta
sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına
alınmışlardır. Aynı gün, yine, Parlamentoda
yapılan oylamada Demokrasi Partisi milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip
Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Bağımsız
Milletvekili Mahmut Alınakın dokunulmazlıkları kaldırılmış
ve Ankara 1 no.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Kürt milletvekilleri hakkında
derhâl sorguya alma emri vermişti. Orhan Doğan ve Hatip Diclenin
ardından 4 Mart 1994te Leyla Zana ve diğer milletvekilleri gözaltına
alındı ve 17 Martta Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevine
konuldular. Böylece, Kürt halkının, demokrasi
taraftarlarının sesi kısılmak istendi ama tarih
DEPlilerden bu yana mücadele eden bizleri bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan bir siyasi gelenek olarak yazıyor. Bizler 1994
yılından bu yana süren demokrasi, özgürlük ve hak mücadelemizi Orhan
Doğan ve tüm DEPlilerin şahsında yürüttüğümüzü ifade
ediyor, yirmi bir yıl önce gerçekleşen bu bürokrasi ve Meclis
darbesini kınadığımızı ifade ediyoruz.
Yine, 28
Şubat 1997de Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu
açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı ordu ve
bürokrasi merkezli darbe süreci Türkiyede yine demokrasi tarihine kara
harflerle yazılmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Bu darbe girişimine maruz kalanların bugün MGK
kararlarıyla antidemokratik ve hukuk dışı uygulamaları
sürdürmeleri bizlere demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkma bilincini bir
kez daha hatırlatıyor. Bizler 28 Şubat darbesini de buradan
kınıyor, tüm darbe kurumlarının bir an önce
kaldırılması ve Türkiyedeki darbe ayıbının
ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekili
tarafından, Mersinin Yeşilovacık ve Akdere beldelerine
yapılması planlanan termik santrallerin çevreye ve insanlara
vereceği zararların belirlenmesi amacıyla 20/3/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/3/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 2/3/2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekili tarafından Mersinin
Yeşilovacık ve Akdere beldelerine yapılması planlanan
termik santrallerin çevreye ve insanlara vereceği zararların
belirlenmesi amacıyla 20/3/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1310 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
2/3/2015 Pazartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacak.
Buyurunuz
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin
ili ve ilçelerindeki sorunlar ile Silifke ilçesi Akdere ve
Yeşilovacık beldesinde yapımı öngörülen termik santralin
çevreye verdiği zararların ve etkilerinin
araştırılması için verdiğimiz Meclis
araştırması önergesi üzerinde söz aldım.
Sözlerime
başlamadan önce, 2 Mart 1994 günü bu Mecliste yapılan bir darbeyle
gözaltına alınan ve ardından yıllarca hapis cezasına
çarptırılan DEP milletvekillerinin o gözaltına alınma
olayını ve o darbeyi kınadığımı belirtmek
istiyorum. Rahmetli Orhan Doğanın gözaltına alınırken
Murat 124 arabaya bindiriliş şekli hâlâ benim gözlerimin önündedir.
Şimdi geldiğimiz noktada o milletvekillerinin neden gözaltına
alındığının sorusunun yanıtı
bulunamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, her seçim zamanında, her seçim öncesi Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı çeşitli vaatlerde bulunur, halka
senetler verir, ancak seçim bittikten sonra o senetleri ödemez, halka
verdiği vaatlerini yerine getirmez, tıpkı 2011 seçimlerinde
İstanbulda Marmara ile Karadenizi birleştirecek Kanal İstanbul
Projesinde olduğu gibi. O tarihin gündemini hatırlarsanız tüm
televizyona çıkan AKP yetkilileri ve dönemin Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan ikide bir bu Kanal İstanbul Projesinden övgüyle
bahsediyordu ve bu projeye mega proje adını veriyordu, AKP
yandaşları da bu projeyi anlata anlata bitiremiyorlardı.
Şimdi, 2015 yılına geldik, ne oldu projeye; ben soruyorum, Kanal
İstanbul Projesi ne oldu? 2011 seçim sürecinin temel propaganda aracı
olan Kanal İstanbula ne oldu? Şimdi bir palavra daha ortaya
attılar, AKP palavrası; şimdi 3 katlı geçit
yapacaklarmış. 2019a kadar da böyle idare edersiniz.
Şimdi, bakın, değerli
milletvekilleri; işte bu AKPnin yalanlarından Mersin ili ve ilçeleri
de nasibini almıştır. 2002 yılında iktidara gelen
Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiyede olduğu gibi Mersinin de
sorunlarını çözmemiştir. Sorunların üzerine sorunlar
eklenmiştir. Genel iktidarın, AKP iktidarının
yarattığı bu sorunlar yetmiyormuş gibi şimdi de yerel
iktidarın doğurduğu sorunlar gündeme oturmuştur.
2007 yılının 16
Haziranında, Mersinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin aday
tanıtım toplantısında o dönemin Devlet Bakanı
Kürşat Tüzmen diyor ki: Mersin 5 Tyle kalkınacak. Neymiş bu
Tler? Bunlar ticaretmiş, tarımmış, turizmmiş,
taşımacılıkmış ve Tüzmenmiş. Vallahi
arkadaşlar, bu Tlerin hepsi öldü, hepsi öldü; başta Tüzmen olmak
üzere hepsi gitti bunların. Tarım öldü, turizm öldü, ticaret öldü,
taşımacılık öldü, Tüzmen de kaçtı gitti.
Şimdi, Sayın Tüzmen diyor ki
o tarihte gene: Mersin, Akdenizin ticaret merkezi olacak. Bizim ekibi iyi
tanırsınız, bu Mersini hak ettiği yere getireceğiz ve
canımızla, kanımızla sonuna kadar çalışacağız.
Önemli bir ticaret merkezi hâline gelecek. Mersin ihracatı milyar
dolarları bulacak. Hatta 1 rakamını bulduktan sonra yanına
sıfırları siz koyun. Değerli milletvekilleri, herkesin
ekmek yiyeceğini ve herkesin zenginleşeceğini söylüyor ve
Limanı, demir yolu, kara yolu var, hava yolunu da Mersine biz
getireceğiz. diyor. Tekrar ediyorum, Hava yolunu da Mersine biz
getireceğiz. diyor. Ben de o dönem gazetelere demeç verdim, Bu AKP
iktidarı bu hava yolunu yapsın, ben milletvekilliğinden istifa
edeceğim. dedim, yıl 2007. Yıl kaç şimdi? 2015. Mersine
havaalanı yapmadığınız gibi, o projeyi terk
ettiğiniz gibi, gittiniz milleti kandırır gibi Adana
Şakirpaşa ile Tarsus Çiçekli arasına bölge havaalanı
yapacağız. dediniz ve ihaleye çıktınız, müteahhit de
kaçtı, gitti; gözünüz aydın.
Şimdi,
Kürşat Tüzmen gene o sözlerinde diyor ki: Biz geliyoruz, biz size
şimdiye kadar gerçek vekillik yaptık, başkaları kaçtı,
biz oradaydık; biz efendi siyaset yapacağız. Vallahi,
kulakları çınlasın Sayın Tüzmenin, Mersinde o yok ama ben
varım, ben Silifkede varım hâlen.
Şimdi, AKPnin
Mersine getirdiği sorunlar bitmiyor, çözüm yok. Mersinde işsizlik
oranı Türkiye ortalamasının 2 katı. Genç işsizler daha
çok. Eğer resmî oran yüzde 10-11 civarındaysa fiilî olarak
Mersindeki işsizlik oranı yüzde 20lerdedir.
Değerli
milletvekilleri, Mersinin bölgesel, ulusal ve uluslararası havaalanı
inşaatı derhâl tamamlanmalıdır. Liman ve organize sanayi
bölgesi genişletilmelidir. Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi direkt
mevcut otobana bağlanmalıdır. Turizm alanı ilan edilen
yerler yatırıma açılmalıdır. Mevcut otoban
Taşucuna kadar uzatılmalıdır. Lojistik merkezler
oluşturulmalıdır. Mersin-Antalya sahil yolu
tamamlanmalıdır. Karboğazı Kayak Merkezinin takibi
yapılmalı, termal sağlık turizmine açılmalı ve
inanç turizmi yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bu elimde bir
önerge var. Bu, Antalya-Mersin arasındaki duble yol mu, otoyol mu
diyorsunuz onun ne zaman bitirileceği konusunda bir önerge vermişim.
Çok verdim de, bu önergelerin hepsi Mersin ve ilçeleriyle ilgili verilen
önergeler. Burada diyorum ki: Bu yol ne zaman bitecek? Binali Bey cevap
vermiş: Bu yol, 2013 tarihinin sonunda bitecek. Vallahi kulakları
çınlasın Binali Beyin, 2013 değil, 2023e kadar bitmez o yol
daha.
Gitti, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan Taşucunda bir yol açılışı
yapıyorum. dedi, 5 kilometrelik kısmına asfalt döktüler,
açtı. Maşallah, gerisi öyle duruyor, Gazipaşaya kadar duruyor,
tünelleri duruyor. 2013te bitecekti yol, 2015, hâlâ daha biteceği yok,
bitecek gibi de değil, 2023e kadar da bitmez o. Yani siz iktidardan
gideceksiniz, o yol gene bitmeyecek değerli arkadaşlarım.
Şimdi, ama buna rağmen
Mersinin batısında turizm alanı olduğu hâlde ve büyük bir
turizm potansiyeli olduğu hâlde bu iktidar döneminde bir nükleer santral
konduruldu oraya. Yani hediye edildi bir nükleer santral. O zaten bir rezalet.
O nükleer santral -hep söyledim- yani evimizin misafir odasına hela yapmak
gibi bir şey yani kabul edilebilirliği yok onun. Hem teknoloji
bakımından kabul edilebilirliği yok çünkü VVER-1200 denilen
teknoloji, üretime ve denetime alınan bir teknoloji değil;
denenmiş, sınanmış bir şey değil. Uyduruk bir ÇED
raporu düzenlediler, o ÇED raporundaki imzaların başkasına ait
olduğu tartışılıyor, ÇED raporu mahkemelik.
Bunlar yetmiyor değerli
milletvekilleri, üç tane daha oraya termik santral planlandı. O termik
santralin ÇED rapor toplantısı bölge halkının tepkisine yol
açtı. Şimdi, Yeşilovacıkta ve Akderede kömür yok. Bu
termik santraller kömürün yakılması yoluyla elektrik üretiminde
kullanılır. Orada kömür yok, o termik santralin orada ne işi
var? Orası tarım ve turizm alanıysa o termik santralin
tarıma, turizme vereceği etkiler, vereceği zararlar
hesaplanmış mıdır?
Yine, orada değerli
milletvekilleri, Monachus (Akdeniz, keşiş foku) dediğimiz
foklar var. Oraya bir liman yaptılar. O liman
Bu kürsüde günlerce
söyledim, Liman yapılıyor. dedim, Bakan Biz durduruyoruz. dedi.
Bitti, bitti, liman bitti şimdi, gözünüz aydın. Bakan hâlâ durduracak
ve orayı Akdeniz fokları terk etti çünkü Akdeniz foklarının
üretim mağaraları imha edildi arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten Silifkenin sorunları var. Önergeler verdik,
Karakaya Barajı yapılacak. dedik. 2007de milletvekilleriniz
çıktı vaatte bulundu, Bu baraj yapılacak. dedi. Aksıfat
Barajı var, yapılacak dedi. Yeni milletvekili olmuştuk o zaman,
2007.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) 2015, daha hâlâ yer fizibilitesi yapmakla meşguller. Bu
sorunların çözümüyle uğraşıyorlar.
Ekonomiyi çok iyi
idare ettiğinizi söylediniz. Ekonomiyi çok iyi idare ediyorsanız
Cumhurbaşkanı niye ikide bir Erdem Başçıya, Ali Babacana
veya Mehmet Şimşeke saldırıp duruyor, onu anlamadım.
Gerçi Cumhurbaşkanının konuşmasından da bu millete
gına geldi. Fazla konuşmasın diye Cumhurbaşkanı yaptılar,
hâlâ orada konuşuyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Bari yurt dışına gittiği zaman
kafamız dinlensin; konuşmasın, bol bol yurt
dışına gitsin.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Aleyhte
İstanbul Milletvekili Erol Kaya.
Buyurunuz
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EROL KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin, Mersine termik santral kurulması, denize dolgu
yapılması, Akdeniz foku, termik santralin kirliliği, turizme
olumsuz etkileri gibi hususları ifade eden önergesinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum.
Tabii, ben, Ali
Rıza Beyi dinlerken Acaba yanlış bir konuyla mı ilgili
söz aldım? diye de tekrar önergeyi okumak zorunda kaldım çünkü
yaklaşık dokuz dakikaya yakın Mersindeki havaalanı,
organize sanayi bölgesi, AK PARTİnin icraatlarıyla ilgili bazı
hususları gündeme getirdi ama ben müsaade ederseniz önergeyi ciddiye
alıp bu konuyla ilgili hakikaten neler söylenmesi gerekiyorsa bunları
ifade etmek istiyorum. Öncelikle doğal hayatın korunmasıyla
ilgili Hükûmetin yaptığı birkaç hususu ifade edeyim.
Tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması alanında
son on yılda önemli çalışmalar yapılmış ve
bunlardan bir tanesi de Akdeniz foklarıyla ilgili yapılandır. 14
deniz kaplumbağası üreme alanında 202 bin caretta yavrusuyla 166
bin deniz kaplumbağası denizle buluşturuldu. Ülkemizin bitki
örtüsünün korunması, tabiat ve hayvan çeşitliğiyle ilgili
diğer hususlarda ise Hükûmetin, Nuhun Gemisi Ulusal Biyolojik
Çeşitlilik Veri Tabanı Projesi kapsamında 518 bin veri
girişini yaptığını görmekteyiz. Dolayısıyla
Hükûmetin gerek yaban hayatı gerekse bitki örtüsüyle ilgili üzerine
düşeni yaptığına hep birlikte şahidiz.
Asıl
önergenin konusunu oluşturan çevreye hassasiyeti ve enerjiyle ilgili,
termik santralle ilgili ise birkaç hususun altını çizmek istiyorum. O
da enerjinin kendi hayatımızdaki etkisidir. Doğan her
çocuğumuz anne baba şefkati kadar, yemek kadar, teneffüs edeceği
hava kadar enerjiye ihtiyaç duymakta. Hepimiz evimize girdiğimizde
ısınmamızda, aydınlanmamızda, yeme içmemizde,
iletişimimizde, ulaşımımızda ve
sağlığımızda hatta eğitimimize varıncaya
kadar her noktada enerjiye ihtiyaç duymaktayız. Bu paradigma doğru
bir paradigma değil ancak acı bir gerçek, bugün enerjinin,
üretiminden tüketimine kadar her noktada maalesef bizi esir
aldığı hatta neredeyse köleleştirdiğini ifade etmemiz
mümkün. İnanıyorum ki bu acı gerçek hepimizin kabul ettiği
bir veridir.
Bir örnek verecek
olursak: Bugün sordum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin doğal gaz
sarfiyatı 3 milyon metreküp, elektrik sarfiyatı ise 20 milyon
kilovatsaattir. Dördüncü Yasama Yılında Parlamento 800 saat
çalıştı. Bu çalışma esnasında bir günlük
değil bir saatlik hatta bir anlık dahi elektrik kesintisine
tahammülümüz söz konusu değil. Türkiyenin enerji fotoğrafına
baktığımızda ise ülkemizin enerji ihtiyacının
maalesef dışa bağımlılığını hep
birlikte bilmekteyiz. 60 milyar dolarlık bir enerji ithalatımız
ya da enerjiye dönük ithalatımız söz konusudur.
Ağırlıklı olarak ülkemiz hidroelektrik, doğal gaz,
kömür ve rüzgâr gibi enerji üretim kaynaklarını kullanmakta.
Sevindirici bir gelişme ise yenilenebilir enerjide Türkiyenin yüzde 4,5a
yakın -hidroelektrik hariç- enerji ihtiyacını artık
yenilenebilir enerjiden kullanmasıdır ya da kazanmasıdır.
Şimdi,
önergenin ana konusu -hani, Cumhuriyet Halk Partisi pek ciddiye almadı ama
ben ciddiye alarak devam etmek istiyorum- termik santrallerle ilgili, kömürle
ilgili verilere baktığımızda, ülkemizin 14 milyar tonluk
kömür rezervi ve 63 milyon tonluk da yıllık üretim kapasitesi söz
konusu. Siyaset yapıyoruz, acaba partilerimiz Türkiyenin enerji
politikaları ve kömür rezervleriyle ilgili neler söylüyorlar diye ben
merak ettim, bir bakayım dedim.
Milliyetçi Hareket
Partisinin parti programına baktığımızda, sayfa 79da,
enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması, yerli kaynakların kullanılması, nükleer
başta olmak üzere enerji çeşitliliğinin sağlanmasından
bahsedilmekte.
Cumhuriyet Halk
Partisinin parti programına baktığımızda, sayfa
196da, sanayi politikasını destekleyen bir enerji
politikasının inceleneceğinden bahsediliyor ve taş kömürü,
linyit, rüzgâr ve güneş enerjisine öncelik verileceği, sayfa 241de
yerli kömür kaynaklarına öncelik verileceği, 251de ise Türkiye Kömür
İşletmelerinin yerli ve yabancı sermayeyle
geliştirileceğinden bahsedilmekte.
AK PARTİnin
parti programında ise, yerli kömüre dayalı, yeni teknolojilerle
donanımlı, çevreye zararı olmayacak termik santrallerin özel
sektör tarafından kurulmasından bahsedilmekte, dışa
bağımlılık yerine ikame yatırımlarının
yapılacağı, enerjide tek kaynağa
bağımlılık yerine onun ortadan
kaldırılacağı bir politikanın izleneceği ifade
edilmektedir.
Yani, kısaca,
Hükûmetin yaptığına baktığımızda, hem AK
PARTİyi hem de muhalefet partilerini dikkate aldığını
ifade etmek mümkün.
Şimdi,
Hükûmetin dışa bağımlılığının
azaltılacağı, yerli kaynakların önemseneceği ve alternatif
kaynakların çoğaltılacağı bir politika
izlediğinden dolayı, bütün partiler olarak, kendi parti
programlarını da teyit ettiği için bence tebrik etmek gerekiyor.
Bir başka
husus ise, Türkiye Büyük Millet Meclisinde takip edilmesi gereken konulardan
önemli bir husus, acaba bu termik santraller geçmişte tasfiye edilmesi
gereken termik santraller midir, yoksa yeni nesil teknolojiler mi
kurulmasıdır? Bu önemli bir husus ve görüyoruz ki Hükûmetçe, burada,
termik santrallerle ilgili de çevre hassasiyetinin dikkate
alındığını ifade etmemiz mümkün.
Değerli
arkadaşlar, yine, çevre faslı ya da çevreyle ilgili süreçte Avrupa
Birliği çevre faslı bizim için önemli hususlardan bir tanesi. 2009da
açtığımız bu fasılla ilgili Hükûmetin ne
yaptığına baktığımızda, mevzuat
uyumlaştırmasını büyük oranda gerçekleştirdiğini,
uygulamada ise merkezî yönetim ve yerel yönetim olarak, yaklaşık 58
milyar avroluk bir yatırımla ilgili, 2011 yılında merkezî
yönetim ve yerel yönetim 4,2 milyar, 2012 yılında 4,9 milyar, 2013
yılında 6,5 milyar liralık çevre
yatırımlarını gerçekleştirdiğini ve artarak bunun
sürdüğünü görmekteyiz. Dolayısıyla, Türkiyenin Avrupa
Birliği uyum sürecinde ve kalkınma ile çevre arasında dengeyi korumada
hassasiyetle hadiseyi takip ettiğini ifade etmemiz mümkün.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin kendi kaynaklarını kullanmasındaki
önceliği tüm partilerimizin ittifak ettiği bir husustur.
Hükûmetimizin uygulamalarında bunu teyit ettiğini de görmekteyiz.
Bu
düşüncelerle, Sayın Ali Rıza Beyin buna karşı
olduğunu ifade edip Kanal İstanbul ne zaman yapılacak? Üç
katlı geçit bir yalan. ifadesiyle ilgili de birkaç şey söyleyeyim
müsaade ederseniz. O da şudur değerli arkadaşlar
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Palavra dedim, yalan demedim ya.
EROL KAYA
(Devamla) İfadeniz zabıtlarda öyle Ali Rıza Bey, maalesef.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Palavra dedim, palavra.
EROL KAYA
(Devamla) Palavra mı dediniz?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Evet.
EROL KAYA
(Devamla) O zaman kendi palavralarınızla baş başa kalmak
gibi bir durum söz konusu.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ee ne oldu, hani ne oldu? Kanal İstanbuldan bahset.
EROL KAYA
(Devamla) Üç katlı geçidin ne zaman yapılacağını
Marmaraya, yüz elli yıllık bir hayale bakarak görmeniz mümkün.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yahu Kanal İstanbuldan bahset bana. Önce geçmişte
verdiğiniz sözü tutun.
EROL KAYA
(Devamla) Üçüncü Boğaz köprüsünü, İzmir Körfez geçişini,
ORGİ havaalanını yani Ordu-Giresun havaalanını,
Türkiyenin tüm havaalanlarını, üniversitelerimizi
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Beyefendi, önce geçen seçimde verdiğiniz sözü bana
anlat.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, siz gelmeden
Marmarayın sözleşmesi yapılmıştı.
EROL KAYA
(Devamla)
her şehirdeki üniversiteleri, duble yolları,
hızlı trenleri ve bence, isterseniz şöyle bitirelim: Siz bizi
izlemeye devam edin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi, sayın hatip benim termik santrallere
karşı olduğum şeklinde bir beyanda bulundu; bir de yerli
üretime karşı çıktığım şeklinde bir beyanda
bulundu; onun doğrusunu söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, İstanbul Milletvekili Erol
Kayanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle ben söyleyeyim, arkadaşımız belki bilmiyor, ben maden
mühendisiyim. Evet, yani yerli maden yataklarının
değerlendirilmemesini, etkin ve verimli bir şekilde
değerlendirilmemesini savunmak bir kere benim mesleğe olan ilgim
nedeniyle mümkün değildir. Ben şunu söyledim: O termik santrallerin
orada ne işi var? dedim. Orada kömür yok. Diyorsunuz ki: Bu termik
santralleri
İşte, yerli 12-14 milyon ton kömürümüz var, bunları
değerlendirip
Orada kömür yok beyefendi. Siz oraya gittiniz mi hiç?
Kömür yok orada. Kömürün olmadığı bir yerde hangi yerli kömür
yatakları değerlendirilecek? Oraya o limanın gelme nedeni de
şu: Afrikadan kömür getirilecek, ithal edilecek; yerli kömür değil.
Termik santraller
kurulsun ama son, modern akışkan teknolojilerle birlikte ve kömür
yatakları olan yere kurulsun. Turizm alanı olan yere, turizm
potansiyeli olan yere, tarım alanı olan yere bu kurulamaz; bu bir.
İki; dünyadaki
enerji politikasını ben bilirim, dünyadaki enerji politikası arz
güvenliği olan politikaya doğru gidiyor ve bugün sizin
getirdiğiniz nükleer santralle, bilmem nelerle
bağımlılığınız daha da artıyor.
Rusyaya bağımlılığınızla ilgili
Davutoğlunun yaptığı konuşmalar var, Rusyaya
bağımlılık başka şeye benzemez. diyor
Davutoğlu. Yüzde 80-90lara varıyor
bağımlılığınız. Bugün yüzde 94ün yüzde
6sını, 7sini kendimiz üretiyoruz. Siz neden bahsediyorsunuz ya? Siz
hangi bağımsızlıktan bahsediyorsunuz?
Şimdi,
başka bir şey, ben size dedim ki: 2011deki Kanal İstanbul
Projesinden bahset. Niye bahsetmedin?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yapılacak ya!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Boş ver kardeşim, o seçim döneminde
Niye
unutuyorsunuz?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Unutmadık.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Niye televizyonlara çıkıp da Kanal İstanbulu
anlatmıyorsunuz da, şimdi üçüncü mega palavrasını
atıyorsunuz? Ondan bahset, bahsedemedin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hepsini yapacağız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Siz değil misiniz, Tayyip Erdoğan değil mi bu
halka televizyondan çıkıp çıkıp işte Mega
İstanbul Projesi, Kanal Projesi diyen.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Marmaraya da palavra diyordunuz!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Marmarayın siz gelmeden sözleşmesi
yapılmıştı ya! Git öğren kardeşim,
sözleşmesi yapılmıştı ya! Finansmanı da
sağlanmıştı.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Yeter artık, yeter! Sizin yalanlarınızdan,
dolanlarınızdan, palavranızdan bu millet bıktı.
Bıktı, bıktı; sizden bu millet bıktı. Hadi gidin
artık, yeter! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bağırın, bağırın ancak bağırırsınız
işte. Sizin Cumhurbaşkanınız da bağırıyor,
başka bir iş yaptığı yok.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Buyurunuz
Sayın Zozani.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Hükûmeti, Merkez Bankası
Başkanı ile Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın istifa ettiğine dair haberlerle ilgili bilgi vermeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son iki haftadır Türkiyenin
ekonomi yönetiminin gündeminde olan, Merkez Bankası Başkanı ve
Ekonomi Koordinasyon Kurulu Başkanı Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacanla ilgili bugün de medyada
istifa ettiklerine dair bilgiler dolaşıyor. Malumunuz, son iki ayda
Türkiyede dolar 4/1 oranında artarak 2 liradan 2,5 liraya kadar yükseldi.
Her geçen gün birileri daha fazla kaybediyor, birileri daha fazla kazanıyor
Türkiye'de. Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçıyla ilgili olarak
Hükûmeti Parlamento ve Türkiye kamuoyuna doğru bilgiler vermeye davet
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
Sayın
Halaman
21.-
Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, Adana Şakirpaşa
Havaalanının kapatılmasıyla ilgili son durumu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ben bu sözü
şundan dolayı aldım: Şakirpaşa Havaalanı var
Adanada; ta 2007 yılında, bu Şakirpaşa
Havaalanını kapatıp Mersine havaalanı açmayı
düşünen zihniyet
Ya, Adanaya bunlar düşman mı? Yani şimdi
Adanada elli senedir, altmış senedir havaalanı görevi yapan,
cep havaalanı olan
Müteahhidi niye kaçmış şimdi?
Keşke hep kaçsa da Şakirpaşa yerinde kalsa. Ben bu konuyu bir
daha dillendirmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Şandır, buyurunuz.
22.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Mersinin
Yeşilovacık beldesine yapılması düşünülen termik
santral ile yanında kurulacak çimento fabrikasının
tarımı öldüreceğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, Mersinde 1 milyon 700 bin insan yaşar. Bu
insanların büyük kısmı tarımdan geçinir. Mersinin en
değerli tarım bölgesi olan Yeşilovacıka getirip termik
santral yapmak, oradaki halkın ekmeğini elinden almak demektir. O
termik santralin kömürü Mersinde bulunmamaktadır. Yapılan termik
santral ve yanında kurulan çimento fabrikası orada hem
tarımı öldürecektir hem turizmi öldürecektir ve Mersin halkına
AKPnin zulmü olacaktır.
Bilgilerinize
sunar, teşekkür ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Bulut
23.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Marmarayın MHP
iktidarı döneminde başlatılan bir proje olduğuna
ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Marmaray konusu
üzerine bilgi vermek istiyorum. Marmaray, Milliyetçi Hareket Partisi
iktidarı döneminde projesi yapılmış, finansı temin
edilmiş, MHP tarafından başlatılmış, AKP
iktidarları döneminde bitirilmiş bir projedir.
Genel Kurulu
bilgilendiririm.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekili
tarafından, Mersinin Yeşilovacık ve Akdere beldelerine
yapılması planlanan termik santrallerin çevreye ve insanlara
vereceği zararların belirlenmesi amacıyla 20/3/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Lehinde, Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları
tarafından 20 Mart 2014 tarihinde verilen ve ülke genelinde
yapılması planlanan termik santrallerin, HESlerin ve nükleer
santrallerin doğal çevreye ve insanlara olan zararlı etkilerinin
incelenip tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince vermiş oldukları Meclis araştırma önergesi
lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce Mersin Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Şandırın da ifade ettiği gibi, bu önerge içerisinde de yer
alan özellikle Yeşilovacık ve Akdere beldelerine kurulması
öngörülen 3 termik santralin yapılmasıyla ilgili olarak o bölgede
kömür rezervinin bulunmadığı ve termik santrallerin
yapılmak istendiği yerin bir tarım arazisi olduğu
uyarısını özellikle konuşmamın başında
sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Böyle bir alana, kömür
rezervinin bulunmadığı bir bölgede, ülkemizin çok değerli
bir turizm bölgesinde bu termik santrallerin kurulmasının bilimsel
gerçeklere uygun olmadığını ben de özellikle yüce Meclisin
değerli milletvekillerine hatırlatmak istiyorum.
Bu
hatırlatmanın arkasından, özellikle AKP döneminde dışa
bağımlılık oranı yaklaşık 2/3ten 4/3e(X) yükselen yani son on yılda
yaklaşık 10 puan dışa bağımlılık
oranının arttığı bir enerji sektöründe Hükûmetin
arayışlarının birbiriyle çelişki içerisinde olduğunu
ifade etmek istiyorum. Bir taraftan dışa
bağımlılığın azaltılması
gerektiğini hepimiz savunuyoruz ama bu iddialarla iş başına
gelen AKP hükûmetlerinin son on yıllık dönemde dışa
bağımlılık oranını
artırdığını görüyoruz. Kolay yolu seçmiş, günlük
politikalarla enerji sektörünü idare etmeyi tercih etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Akkuyu nükleer güç santralinin yapımıyla
ilgili 2010 yılında Türkiye ve Rusya arasındaki ikili
anlaşma çerçevesinde yüce Meclisten geçirilen kanunun beşinci
yılına gelmekteyiz. Beş yılık süre içerisinde bu güç
santraliyle ilgili yani nükleer güç santralinin yeriyle ilgili bazı
çalışmaların yapıldığı ve yaklaşık
550 sondaj çalışması yapıldıktan sonra yer tespiti
aşamasında yeni bir sorunla
karşılaşıldığı Hükûmet yetkilileri
tarafından belirtilmiştir. Bu nedenle Başbakan Sayın Ahmet
Davutoğlunun imzasıyla 28 Ocak 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine bir kanun tasarısı sevk edilmiştir. 6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
başlığıyla Komisyonumuza gelen bu tasarıda iki önemli
değişikliğin yer aldığını görmekteyiz.
Bunlardan birisi, 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanununun ilgili maddesine bir ek madde ilavesidir. Bu ek madde
ilavesi de özetle şunu söylemektedir: Askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerinde
rafineri, petrokimya tesisi ve eklentileri ile milletlerarası anlaşma
hükümleri uyarınca yapılması öngörülen tesisler hakkında
3621 sayılı Kıyı Kanununun, kıyılar, sahil
şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere
ilişkin yapı ve yapılaşmaya dair hükümler dâhil olmak
üzere, sınırlayıcı hükümleri uygulanmaz. Yani, AKP
Hükûmeti beş yıllık çalışma sonunda Rusyayla
yapmış olduğu ve burada sözleşmenin imzalanması
sürecinde şiddetle karşı çıktığımız bir
kanunun gereği olarak Mersin Akkuyuda tesis etmek istediği nükleer
güç santralinin yer tespit çalışmalarında tespit edilen yerin
Kıyı Kanununa müdahale edilecek bir alan olduğunu ortaya
koymuş ve şimdi bu tesisle ilgili alanın Askerî yasak bölgeler
ve güvenlik bölgeleri
bölümünden yararlanarak Kıyı Kanununa
muhalif maddelerden dışarıda tutulmasını
öngörmektedir. Sadece bununla ilgili de değil, kime ne söz verdiğini
bir türlü Hükûmetin ağzından duyamadığımız,
eğer ileride rafineri, petrokimya tesisi ve benzeri tesisleri kurmak
isteyenler olursa aynı bölgede veya Sinopta onlara da bu maddelerden
yararlanma imkânı tanıyalım düşüncesiyle bir tasarı
gündeme getirmiştir. Bu, şunu ortaya koymaktadır: Hükûmet, günü
kurtarma adına, bugün aldığı kararın yarın
önümüze ne sorunlar getirebileceği konusunda herhangi bir
çalışma yapmadan buradaki sayısal gücüne güvenerek kanunu
getirip geçirmekte ama uygulama sürecinde
karşılaştığı sorunlar için yeniden geri dönmek
zorunda kalmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir düzenleme, maalesef, Türkiyenin enerji
politikasının emin ellerde yürütülmediğini göstermektedir.
Komisyonumuza geldi, geneli üzerinde bazı konuşmalar
yapıldı bu konuda ama bir sonuç alınamadı çünkü Hükûmet bu
düzenlemeyi ne için getirdiğini dürüstçe, açık bir şekliyle,
bilimsel verilerle Komisyonun önüne seremedi.
Bir başka
önemli düzenleme daha yer almakta bu getirilen tasarıda. Bu ikinci
düzenleme de, maalesef, Hükûmetin yine yanlış enerji
politikaları gereği, enerji faturalarında kayıp kaçak belli
bölgelerde çok yüksek değerlere ulaşmasına rağmen tüm vatandaşlarımıza
yani 77 milyon insanımıza eşit paylaşacak şekilde
siyasi bir tercihte bulunmasının sonucudur. Mahkemeye başvuran
vatandaşların, söz konusu kayıp kaçak bedellerinin kendilerinin
tüketimi olmadığı gerekçesiyle mahkemeden ödememe kararı
aldırıp yapılan ödemelerin de iade edilmesi kararı
yargı mercilerince onanınca
Şimdi tedbir almak için getirilen
düzenlemede, mahkeme kararlarının uygulanmaması, bundan sonraki
tarihte de vatandaşların bu gerekçelerle mahkemeye
başvurmalarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Yani, bir
taraftan geriye yönelik hak kazanmış vatandaşlara para
ödemeyecek hem de bundan sonra, artık, kayıp kaçak ödemesi nedeniyle
vatandaşların mahkemeye yani yargıya başvurma hakkını
elinden alacak bir düzenleme getirmektedir. Bu maddeyle ilgili gerekçeyi aynen
sizlerle paylaşıyorum:
Yargıtayca
oluşturulan içtihat karşısında teknik ve teknik olmayan
kayıp bedellerinin tüketiciye iade edilmesi söz konusudur. Tüketiciye
sunulan her türlü mal ve hizmette olduğu gibi, elektrik için de oluşan
tüm maliyetlerin tüketiciye yansıtılması gerekmektedir. Aksi
durumda söz konusu faaliyetlerin yürütülmesi imkânsız hâle gelecektir. Bu
sebeple kayıp ve kaçak bedellerinin fiyata giydirilmesi suretiyle
uygulamanın devamlılığı açısından
tereddütler giderilecek, tüketici lehine verilen tüketici hakem heyeti ve
mahkeme kararlarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, burası hukuk yapan bir müessese. Siz bu hukuku
vatandaşın Anayasadan ve evrensel insan haklarından
aldığı hakları elinden alacak şekilde düzenlerseniz,
işte, AKPnin enerji politikalarının ne kadar yanlış
olduğunu buradan da tescillemiş olursunuz. Yapılacak olan
yatırımların çevreye zarar vermeden, vatandaşın
talepleri dikkate alınarak ve mutlaka Türkiye'nin gerçeklerine uygun
yapılması gerekir. Siz Mersinde veya Türkiye'nin başka bir
ilinde sadece enerjide dışa bağımlılığı
azaltma gerekçesiyle vatandaşın tüm itirazlarına rağmen
buradan çıkaracağınız yasalarla bu dayatmayı
vatandaşa uygulayıp orada bir tesis yapmaya kalkarsanız
Türkiye'nin sorununu azaltmaz, çoğaltırsınız.
Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen ve Türkiye'nin gerek
HESler gerek nükleer güç santralleri gerekse termik santrallerle birlikte
yaşadığı sorunların araştırılması
konusunun yerinde bir öneri olduğunu belirtiyor, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu araştırma önergesinin gündeme alınması
yönünde görüşümüzü ifade ederek tekrar hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Aleyhinde,
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın
Buyurunuz
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinden Ali Rıza Öztürk Bey'in vermiş olduğu
Meclis araştırma önergesi hakkında görüşlerimi sizlerle
paylaşmak için söz aldım.
Türkiye'nin,
büyüyen, gelişen ve hedefleri olan bir ülkenin, mutlaka büyümesi ve
gelişmesi için enerji kaynaklarına ihtiyaç vardır. Enerji
kaynaklarının ihtiyaçları alternatif enerji kaynaklarıyla
giderilmektedir. Önemli bir oranda ithal enerji kaynaklarına
kaynağımız harcanmaktadır. Yerli enerji
kaynaklarının temini açısından da mutlaka bölgesel ve
çevresel etkileri bilimsel ve kamu değerlendirmeleriyle yapılarak
yürütülmelidir. Bu doğrultuda da Hükûmetimizin ve kamu yönetimlerinin
çevre etkileşim değerlendirmesinde milletin de sözü dinlenerek ve
millete rağmen hiçbir şey yapılmayacağı
düşüncesinin her konuda hâkim olduğu AK PARTİ
iktidarlarında bunlar topluca değerlendirilerek
yapılacağı inancına sahip olduğumu bildirir ama
bu arada, bu aşamadan sonraki gensoru ve akabinde de iç güvenlik
yasası ve akabinde de yine Meclis kapanmadan önce milletin beklediği
birçok kanun söz konusudur. Bunların çalışılması
açısından, daha sonra konuşulması adına, şimdilik
gerekli olmadığını düşünüyor; hem önerge sahiplerine
hem de konuyla yakinen ilgilenen bütün milletimize sevgi ve
saygılarımızı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
RECEP
ÖZEL (Isparta) Vardır efendim.
BAŞKAN
Peki, bir dakika süre veriyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kâtip arkadaşlar, siz Yok. mu diyorsunuz?
BAŞKAN
Çelişkiye düşüyoruz, o yüzden efendim.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi kabul edilmemiştir. Tam
sınırda karar yeter sayısı vardır.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
688, 687, 673, 658 ve 686 sıra sayılı Kanun Teklif ve
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 6, 7, 8, 9
ve 10uncu sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
bastırılarak dağıtılan (11/45) esas numaralı Gensoru
Önergesinin 2 Mart 2015 Pazartesi günkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmına alınmasına ve Anayasanın
99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde
yapılmasına; 687 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile 688 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
02/03/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 02/03/2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri :
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 688, 687, 673, 658 ve 686
sıra sayılı Kanun teklifi ve Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 6, 7, 8, 9 ve 10uncu sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 9, 13, 16, 20, 23, 27, 28,
29 ve 30 Mart 2015 ile 3, 4 ve 5 Nisan 2015 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi
günleri saat 14.00te toplanması ve bu birleşimlerinde "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
Bastırılarak
dağıtılan (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesinin, 2
Mart 2015 Pazartesi günkü (bugün) gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına alınması ve Anayasanın
99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde
yapılması,
Çalışma
saatlerinin;
9 Mart 2015
Pazartesi günkü birleşiminde 344 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
10 Mart 2015
Salı günkü birleşiminde 4 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
11 Mart 2015
Çarşamba günkü birleşiminde 46 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
12 Mart 2015
Perşembe günkü birleşiminde 95 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
13 Mart 2015 Cuma
günkü birleşiminde 148 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
16 Mart 2015
Pazartesi günkü birleşiminde 374 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
17 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde
412 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
18 Mart 2015 Çarşamba günkü
birleşiminde 470 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde
511 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Mart 2015 Cuma
günkü birleşiminde 519 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
23 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde 549
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
24 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde 557
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
25 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde
566 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
26 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde
568 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
27 Mart 2015 Cuma günkü birleşiminde 575
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
28 Mart 2015 Cumartesi günkü birleşiminde 583
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
29 Mart 2015 Pazar günkü birleşiminde 600
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
30 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde 607
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
31 Mart 2015
Salı günkü birleşiminde 621 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
1 Nisan 2015 Çarşamba günkü
birleşiminde saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesi ve 627 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
2 Nisan 2015 Perşembe günkü
birleşiminde saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde 634
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
3 Nisan 2015 Cuma
günkü birleşiminde 636 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
4 Nisan 2015 Cumartesi günkü birleşiminde
678 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
5 Nisan 2015 Pazar günkü birleşiminde 51
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
çalışmalarına
devam etmesi;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük programların
tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına
kadar;
çalışmalarına
devam etmesi;
688 ve 687
sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması önerilmiştir.
|
687 Sıra Sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/1006) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 30 uncu maddeler |
30 |
|
2.
BÖLÜM |
31 ila 60 ıncı maddeler |
30 |
|
3. BÖLÜM |
61 ila 89 uncu maddeler (
Geçici 1 inci madde dahil) |
30 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
90 |
|
|
688 Sıra Sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2616) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 16 ncı maddeler arası |
16 |
|
2. BÖLÜM |
17 ila 36 ncı maddeler
arası (Geçici 1 inci madde dahil) |
21 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
37 |
|
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat.
Buyurunuz
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; grubumuzun önerisi lehinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, grup önerimizde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
Nisanın 5ine kadar olan çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki
bir kısım işlerin ön sıralara alınması
önerilmektedir.
Buna göre, 688
sıra sayılı Konya Milletvekili Kerim Özkul ve
arkadaşlarının vermiş olduğu kanun teklifi ile 687
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu ile Bazı KHKlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının gündemin 6 ve 7nci
sıralarını alınması önerilmektedir ki bu 2 kanun da
temel kanundur. 688 sıra sayılı kanun 3 bölümden ve 90 maddeden
ibarettir. 687 sıra sayılı Kanun Teklifi ise 2 bölüm, 37
maddeden ibarettir.
Bunun dışında,
değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanımız
Sayın Efkan Ala hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
tarafından verilen (11/45) sıra sayılı Gensoru Önergesinin
bugün Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
alınarak görüşmelerinin de bugün tamamlanması yine
önerilmektedir.
Öte yandan, mart ayı içerisinde
7-8,14-15 ve 21-22 Mart Cumartesi ve pazar günleri hariç olmak üzere Genel
Kurulun 5 Nisana kadar; diğer günlerde hafta sonları da dâhil olmak
üzere toplanarak öneride belirtilen işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi
önerilmektedir.
Önerimize desteklerinizi bekler, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kubat.
Aleyhinde Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi hakkında
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yine Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun klasik bir çalışma takvimiyle karşı
karşıyayız. Burada, bugünden başlayarak 5 Nisana kadar
aralıksız çalışma takvimini ortaya koyan bir
çalışma planlanmış.
Şimdi, Meclisin
çalışmasının ana sorumlusu, yürüten, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu çoğunluk partisi olması hasebiyle.
Şimdi,
elimizi vicdanımıza koyduğumuzda çoğu zaman Meclisin
aç-kapa yaptığı ve herhangi bir görüşmenin
yapılmadığı sürede, on üç-on dört gündür iç güvenlik yasa
tasarısı diye adlandırdığımız bir yasa
tasarısını görüşüyoruz. Yine, seçim arifesine
girdiğimiz bu dönemde, Milliyetçi Hareket Partisinin Olağan Büyük
Kongresinin olduğu tarih de dâhil olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisinin
birçok ilde ön seçim yaptığı bir süreçte bunların hiçbirisi
dikkate alınmadan sadece ve sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin
kendi anlayışına göre Meclisi çalıştırmaya
yöneldiği bir süreçten geçiyoruz. Yani demokrasi
anlayışınız da bu zaten, demokrasi sadece kendiniz için
var.
Cuma, cumartesi,
pazarı tatil yaptınız çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin
illerde temayül yoklaması vardı, cuma gününden itibaren tatil
yaptınız. Peki, Mecliste grubu bulunan diğer partilerin çalışmaları
ne olacak? Bunları niye dikkate almıyorsunuz? Demokrasi sadece sizin
için mi geçerli? Türkiyede uyguladığınız demokrasi de bunu
gerektiriyor yani kendinize demokrasinin bütün sınırları sonuna
kadar açık ama bu ülkede muhalefet yapıyorsanız yok olmaya
mahkûmsunuz, bütün yasalarınız, bütün uygulamalarınız bunu
gösteriyor. Şimdi buradan soruyorum: On iki-on üç gündür bu Mecliste iç
güvenlik yasa tasarısı diye bir tasarı görüştük, gün geldi
on dokuz-yirmi saat aralıksız çalıştık, on üç saat,
sabah namazlarına kadar bu çalışmalarımız devam etti.
Peki, şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisine buradan soruyorum: PKKyla anlaşmaya
varacaktınız, bu yasalarda birtakım düzenlemeler
yapacaktınız, bu yasa ve düzenlemeleri PKKnın talepleri
doğrultusunda, terör örgütü oluşturmaktan İmralıda yatan
Abdullah Öcalanın talimatıyla iç güvenlik yasa
tasarısını düzenleyecektiniz de bu Meclisi on üç gündür
aralıksız niye çalıştırıyorsunuz, niye çalıştırma
gereğini hissediyorsunuz? Yani bu milleti zorlayarak
Yazık
değil mi bu milletin ışığına, elektriğine,
suyuna, burada çalışanların fazla mesaisine? Bu on üç günde, bu
memlekette iş bekleyen, aş bekleyen, atanamayan öğretmenlerden
esnafına, çiftçimize kadar, o kadar sorun varken on üç gün boyunca bu
Meclisi geceli gündüzlü, alınan talimat gereğince Bu yasa ya
çıkacak, ya çıkacak. deyip de 7 milletvekilinin
yaralandığı, milletin burada birbirini
kırdığı, döktüğü süreci yok yere yaşatmaya ne
hakkınız vardı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak?
Şimdi,
Abdullah Öcalanla yapılan görüşmelerde tehdidi ve talimatı
aldınız, açık söylüyorum, bu bir tehdit ve talimattır seçim
öncesinde ve bugün, 28 Şubatta, Dolmabahçede açıklanan süreçte ne
deniyor? Denilen şudur: İç güvenlik yasa tasarısındaki
bazı maddeler, bizim istemediğimiz maddeler geriye çekilecek. Hatta
burada kavga dövüş geçen maddelerin de görüşmeleri yeniden
yapılacak ve düzenlenecek. Yani neye el kaldırdınız? Bugün
akşam görüşeceğimiz ve bundan sonra yapılacak
düzenlemelerde neye el kaldıracak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu?
Ve buradan, Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkan sözcüleri, Sayın
Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı diyordu ki: Milliyetçi
Hareket Partisi HDP ile beraber olmuş, bonzaiyi, molotofkokteylini savunuyor.
Şimdi, gelip buradan -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
sesleniyorum- sözcüleri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Türk
milletinden özür dilemelidir. Evet, biz milleti yanılttık, biz
millete yanlış söyledik, biz millete yalan ifadede bulunduk. PKKyla
görüşen, Öcalanla görüşen biziz, HDP Grubuyla bu görüşmeleri
yapan, pazarlığı yapan biziz. demesi gerekmez mi? Bu bir ahlaki
tutum olmaz mı? Siyaseten ahlaki tutumu gerektirmez mi?
Şimdi, kendi
içinizde istikrar yok değerli milletvekilleri. Hükûmetin içerisinde
istikrar yok. Şimdi burada İçişleri Bakanı oturuyor, ben
buradan soruyorum: 26 Şubatta Başbakan Yardımcısı, bu
süreçten sorumlu, PKKyla yapılan görüşmelerden sorumlu Başbakan
Yardımcısı siz bu açıklamaları yapmadan önce açıklama
yapıyor. Ne diyor sayın milletvekilleri? Hükûmet adına
konuşuyor bu, bu Hükûmetin söylemidir, bu Hükûmetin ifadesidir:
Bunları yazmak kolay, birtakım ifadeleri ortaya koymak kolay. Biz
hiçbir zaman için HDPyle bir araya gelerek aynı masanın
etrafında açıklama yapmayız. diyor. Kim diyor bunu?
Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Bülent Arınç.
Şimdi buradan
İçişleri Bakanına soruyorum, İçişleri Bakanı
olarak buradan cevap versin: Siz, bu HDPyle yaptığınız
açıklamayı, Abdullah Öcalanın mesajlarını Hükûmet
olarak mı yaptınız Sayın İçişleri Bakanı?
Ama, bunu dinleme gereği de duymuyorlar yani bu milletin gözünün içine
baka baka yalan söyleniyor, bu milletin gözünün içine baka baka
kandırılıyor. Üç gün önce, dört gün önce Sayın
Cumhurbaşkanı Malatyada kükrüyordu, Elâzığda kükrüyordu,
Bölücü terör örgütünün Meclisteki uzantıları. diyordu HDPye,
Onlar terörün önlenmemesi için orada direniş gösteriyorlar. diyordu.
Bugün ne oldu?
Değerli
milletvekilleri, ben size soruyorum: Hani terör örgütü vardı, hani onun
uzantıları olan HDP vardı? Bunu kim söylüyor? Bunu Cumhurbaşkanı
Erdoğan söylüyor. Bugün ne değişti? Dün ona da Evet.
diyorsunuz, dün yapılana da Evet. diyorsunuz, bugünküne de Evet.
diyorsunuz. Bu ülkeyi getirdiğiniz son noktadır.
Değerli
milletvekilleri, her seçimden önce algı yönetimiyle şunu
oluşturuyorsunuz: 2+2 4tür ama siz algı yönetimiyle 2+2yi 7
gösteriyorsunuz, 8 gösteriyorsunuz. 2013ün nevruzundan önce yine Abdullah
Öcalan Diyarbakır meydanlarında mesaj verdi: PKK silahı
bırakacak. dedi. Dönemin Başbakanı Erdoğan, Hükûmet
sözcüleri bir bahar havası estirdiler, dediler ki: Silahlar
bırakılıyor. Türkiye'de otuz yıl sonra barış
geliyor. Nerede barış? 2013 yılından 2015 yılına
geldik, PKK silah bıraktı mı değerli milletvekilleri? PKK,
bırakın silah bırakmayı, gittikçe silahlandı.
Dağdaki silahlı adamların yanı sıra, KCK
yapılanmasıyla beraber şehirdeki militanlarını
yapılandırdı ve hatta -iddiaların içerisinde- ellerinde
500e yakın uçaksavar olduğu iddia ediliyor. Bugün siz inanıyor
musunuz PKKnın silah bırakacağına? PKK terör örgütünün
silah bırakacağına nasıl inanabilirsiniz? Ben buradan
İçişleri Bakanına soruyorum -arkada oturuyor- Ey
İçişleri Bakanı, Abdullah Öcalan ne diye içeride? Abdullah
Öcalan terör örgütü kurmak ve yönetmekten içeride. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? İçişleri Bakanı da yargılanacak,
açık söylüyorum çünkü bu ülkede terör örgütü kurmak ve yönetmekten
dolayı ömür boyu hapse mahkûm olan Abdullah Öcalana İmralıdan
terör örgütünü yönettiriyorsunuz Sayın İçişleri Bakanı.
Yani, bu ülkeyi bir kaosun içerisine sokuyorsunuz, bu ülkeyi çıkmaz bir
yola sürüklüyorsunuz, bu ülkede dün yaptığınız gibi
yarın da aynısını yapacaksınız. PKK paralel
devletini kurdurdunuz Hükûmet olarak.
Bu Hükûmetin
üyelerine sesleniyorum: Doğuda, ülkemizin belli bir bölümünde PKK terör
örgütü paralel yapılanması vardır. Orada güvenlik güçlerini
kurdular, kendi asayiş birimlerini kurdular, kendi hukuk sistemlerini
kurdular, mahkemeler oluşturdular, vergi topluyorlar, asayişi
sağlıyorlar ve silahlı güçlerini oluşturdular.
Bırakın silahların bırakılmasını, bu ülkede
6-7 Ekim olaylarında da gördük ki Kobani bahane edilerek bir iç isyan
hazırlığı vardır. PKK, hiçbir dönemde
olmadığı kadar sizin döneminizde güçlendi. PKK silah
bırakmaz, bunu aklınızın bir tarafına koyun, PKK
toprak almadan silah bırakmaz. Bunu kim söylüyor? Karayılan söylüyor,
Çünkü, silah bizim tek güvencemizdir. Biz hayatta silah bırakmayız.
diyor. Bunu görmeyenlerin bu ülkede Hükûmet olması doğru
değildir. Bu ülke sizin babanızın malı değildir, bu
ülkede şehitlerin kanı vardır. Açık söylüyorum, yarın
pişman olacağınız hiçbir olayın içerisine girmeyin. Bu
sıralarda oturanların dedeleri de bu bayrak için, bu vatan için
canlarını vermiştir, kanlarını dökmüştür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bugün 3-5 kişinin yanlış öngörüsüyse,
ihtirasları nedeniyle bu ülkeyi bir çıkmaza sürükleyemezsiniz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
Lehinde
İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu ülkede kaos çıkarıyorsunuz, krize
sokuyorsunuz. gibi, grubumuzu itham eden birtakım açıklamalar
yaptı. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; öncelikle şunu ifade edeyim ki biz bu ülkeyi
kaosa koymuyoruz, kriz çıkarmıyoruz. Tam tersine, bu ülkede uzun
zamandır var olan bir kaosu ortadan kaldırmaya
çalışıyoruz, bir krizi çözmeye çalışıyoruz.
Âdeta, bu milletin ayaklarına pranga teşkil eden bir meseleyi ortadan
kaldırıyoruz. Yüz yıllık bir meseleyi çözme arifesindeyiz.
Böyle bir noktaya geldik. Bu açıdan tarihî adımlar atıldı
ve bu adımların mutlak surette alkışlanması gerekiyor.
İkincisi, biz bunu yaparken
tamamen Hükûmetimizin inisiyatifiyle bu işe başladık. Ve bu
sorun burada sadece AK PARTİnin, sadece Hükûmetin ya da sadece belli bir
bölgenin sorunu değil; bu sorun devletin ve muhatabı da 77 milyon
insandır. Dolayısıyla, bu sorunun çözümünde de bizim bir tek
muhatabımız var, o da milletimizin ta kendisidir
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) PKKdır sizin muhatabınız.
AHMET AYDIN (Devamla)
milletimizin
talep ve beklentileridir, milletimizin çekmiş olduğu bu acılara
son vermektir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Muhatabınız PKK. PKKdan dinliyorsunuz,
İmralıdaki katilden dinliyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, tarihî adımlar atılıyor. Eğer
silahlar bırakılacaksa
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Silah falan bırakan yok.
AHMET AYDIN (Devamla)
eğer kan,
şiddet duracaksa, acılar bitecekse
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Doğru söyle, silah bırakan filan yok.
AHMET AYDIN (Devamla)
gözyaşı
dinecekse alkışlanması gereken bir şeyde niye bu kadar
rahatsız oluyorsunuz Allah aşkına, niye rahatsız
oluyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Doğru söyle, silahı bırakan yok! Millete
doğruları söyleyin, silah bırakan yok Silah
bırakmayacağız. diyorlar.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, bu
ülke çok çekti; canıyla çekti bu millet, malıyla çekti. 35 binin
üzerinde can verdik. Daha bir otuz yıl daha, kırk yıl daha, yüz
yıl daha bekleyelim, 40 bin insanımızı daha mı
kaybetsin?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Süleyman Şahtaki yalanın yeni versiyonu.
AHMET AYDIN (Devamla) Bir tek
insanımızın canı, bir tek insanımızın bir
damla kanı bütün siyasetlerin üzerindedir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Her gün yeni bir tür yalan.
AHMET AYDIN (Devamla) Burada siyaset
yapmayalım.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Edebiyat yapıyorsun, edebiyat.
AHMET AYDIN (Devamla) Hiçbir
istismara da meydan vermeyelim. Burada, siyaset üstü bir mesele. Ama
uzlaşarak ama çözerek ama milletimizin taleplerine
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) PKK ne istediyse verdim. diyor Tayyip Erdoğan.
AHMET AYDIN (Devamla)
beklentilerine
uygun bir şekilde davranarak çözelim.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Ahmet Aydın, siyaseti nerede yapacağız?
AHMET AYDIN (Devamla) Bu hepimizin
ortak sorunu, bütün bir milletin ortak sorunu. Eğer kan duracaksa,
şiddet bitecekse bundan niye rahatsız olalım?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Bayraktan mı vazgeçeceğiz?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Şiddetin bitmesinden kimse rahatsız olmaz, milleti
kandırıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu gücü, bu
enerjiyi bir arada tutarak niye sinerjiye dönüştürmeyelim diye sormak
istiyorum diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkanım, kanın durmasından ve silahların
susmasından bizim rahatsız olduğumuzu ifade etti. Bunu bir
hakaret olarak kabul ediyoruz ve söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
4.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Değerli milletvekilleri, bu ülkede Milliyetçi Hareket
Partisi silahların susmasından ve kanın durmasından asla
rahatsız olmaz. Biz, bu ülkede bir tane bile
vatandaşımızın tırnağına zarar gelmemesi
için gövdemizi ortaya koyan bir siyasi anlayıştan geliyoruz.
Tarihimize baktığımız zaman, mücadelemize
baktığımız zaman, bunu Türk tarihi mutlaka yazacaktır.
Fakat, her seçim öncesinde bir algı operasyonuyla Silahlar susacak.
diyerek milleti kandırmaya hakkınız yok Ahmet Aydın.
Bunları ben söylemiyorum, aç oku Sayın Başbakanın ifadelerini.
Yine, Oslo
görüşmelerinden sonra, yaptığınız anlaşmalardan
sonra aynı lafları çıktınız söylediniz burada ama bu
ülkenin Başbakanı, dönemin Başbakanı, Şemdinlide
PKKlı militanlarla HDPli milletvekilleri kucaklaştı diye yeri
göğü inleterek Bu ülkede teröre asla prim vermeyeceğiz. dedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teröre prim vermeyeceğiz, eyvallah.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Eline kan değmiş, eline silah değmiş
terör örgütüyle oturanların, pazarlık yapanların, bu
şerefli Meclisin içerisinde, altında, yaşamalarına müsaade
etmeyeceğiz. diyen Başbakan Erdoğandır, biz demiyoruz.
Lütfen tutarlı olun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Doğru, teröre prim vermeyeceğiz, terörü
bitireceğiz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bu mücadeleyi nasıl yapacaksanız o mücadeleyi
hakkıyla yapın ama günü geldiğinde siyaseten oy devşirmek
amacıyla HDPye bile Terör örgütünün yan kuruluşu. diyeceksiniz,
PKKlı teröristlerle pazarlık yapılıyor. diyerek seçim
meydanlarında, İç Anadoluda milliyetçilik nutku
atacaksınız, bugün geleceksiniz bunları söyleyeceksiniz.
Şimdi, Ahmet
Aydın, bak, burada, KCKnın yürütme kurulu üyesi Murat Karayılan
var.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bizim muhatabımız değil o.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Sizin muhatabınız Karayılan, Abdullah Öcalan.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bizim muhatabımız siyaset. Siz muhatap
alıyorsunuz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Abdullah Öcalanı muhatap alan, Karayılanı
da muhatap alır, şeyi de alır.(X)
Evet, silahlar bunlarda. Diyor ki
2013te
silahları bıraktırabildiniz mi Ahmet Aydın? Silahlar
gittikçe arttı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bizim muhatabımız millettir, millet.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Bu milletin gözünün içine baka baka yanlış bilgi
vermeyiniz, doğruları söyleyiniz, halktan yana olunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Eyvallah, doğru. Doğruyu söylemeyen
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, grubumuza terör uzantısı
demek suretiyle bir sataşma oldu. Hatip hem bir önceki
konuşmasında hem bu konuşmasında terör uzantısı,
terörün yan kuruluşu demek suretiyle sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
5.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın AK PARTİ grup önerisi üzerinde ve sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmaları sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden defalarca ifade
ettiğimiz bir hususun altını tekrar çizerek söyleyelim.
Halkların Demokratik Partisi bu ülkenin yasaları çerçevesinde
kurulmuş, demokratik siyasetin çözüm gücüne inanmış ve bu Meclis
çatısı altında Türkiyenin en köklü sorunlarına çözüm için
çaba gösteren bir siyasi partidir. Bu siyasi partiye herkesten saygı
beklemek en doğal hakkımızdır. Biz buraya çıktığımızda
hiçbir zaman bir siyasi partiye hakaret edecek söylemlerde bulunmuyoruz,
diğer siyasi partilerden de bu tavrı bekliyoruz.
Partimizin
yapmış olduğu en onurlu iş, en önemli görev ve çaba çözüm
süreciyle ilgili kalıcı barışı açığa
çıkaran çalışmalardaki yoğunlaşmasıdır.
Bununla onur duyuyoruz, bununla bütün partililerimiz onur duyuyor. Biz bunu
yaparken dişimizle, tırnağımızla âdeta
toprağı kazarcasına, kalıcı barışı
sağlamak için bir tünelin ucundaki ışığı görmeye
çalıştık. Çok şükür, bugün, tünelin ucundaki
ışık barış açısından eğer görülüyorsa,
eğer silahların bırakılmasıyla ilgili bazı
süreçler gelişiyorsa bundan herkesin hoşnut olması gerekiyor.
Burada önümde bir
metin var. Bu metinde tanımlanan başlıkların -ya da metnin
tümünün- tamamı Türkiyenin demokrasi sorunlarıyla ilgilidir. Bu
ülkede demokratik siyasetin, demokratik çözümün, özgür
vatandaşlığın, demokratik devlet ve toplum
ilişkisinin, kimlik statüsünün, kadın, kültür ve ekoloji
sorunlarının, ortak vatan ve demokratik cumhuriyet temelinde
sorunların çözümüne bu Parlamentoda hangi milletvekili karşı
çıkabilir? Savunduğumuz şeyin arkasındayız.
Dediğim gibi, eğer kalıcı barış adına
tünelin ucundaki ışığı görmüşsek daha fazla çaba
gösterme sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Allahın
izniyle, halkımızın desteğiyle inşallah bu ülkeye
barışı getireceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, bir şey ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Demin
Milletvekilimiz Seyfettin Bey konuşmasını yaparken Sayın
Cumhurbaşkanın o dönemin Başbakanı olarak
yaptığı bir açıklamayı sadece dile getirdi. Bunu
özellikle belirtmek istiyorum. Yani, HDPnin PKKyla eş değer
olduğu sözünü Cumhurbaşkanı söylemiştir.
BAŞKAN Evet, tutanaklarda
düzeltilmiştir tekrar.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
688, 687, 673, 658 ve 686 sıra sayılı Kanun Teklif ve
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 6, 7, 8, 9
ve 10uncu sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesinin 2 Mart
2015 Pazartesi günkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin bu birleşimde yapılmasına; 687 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile 688 sıra sayılı
Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Lehinde İstanbul
Milletvekili Osman Aşkın Bak.
Buyurunuz Sayın Bak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince verdiği grup önerimiz
lehinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Grup önerimiz, Meclis Genel Kurulunun 5
Nisan 2015 tarihine kadar çalışma gündemini düzenlemektedir.
Halkımızın talep ve beklentileri doğrultusunda bazı
kanun tasarı ve teklifleri gündemin ön sıralarına alınıyor.
688, 687, 673, 658 ve 686 sıra sayılı Kanun Teklifleri ve
Tasarıları gündemin 6, 7, 8, 9 ve 10uncu sıralarına
alınıyor. Bunlardan 688 sıra sayılı ve 687 sıra
sayılı Kanun Teklifleri temel kanun olarak görüşülecektir.
Grup önerimiz, ayrıca,
bastırılarak dağıtılan (11/45) esas numaralı,
İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala hakkında
verilen gensoru önergesinin 2 Mart 2015 Pazartesi (bugün) görüşülmesini
önermektedir. Bugün gensoru görüşmelerinden sonra 684 sıra
sayılı iç güvenlik paketi kanun teklifinin görüşmelerine devam
edilecektir.
Grup önerimizin lehinde olduğumu
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bak.
Aleyhinde İstanbul Milletvekili
Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi, hâlen görevde olan İçişleri Bakanı hakkındaki
gensorunun görüşülmesiyle ilgili olarak gensoru önergesinin öne çekilmesi
ve buna paralel olarak Meclis gündeminin yeniden düzenlenmesini
kapsamaktadır.
Görevde olan İçişleri
Bakanıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
kürsüye çıkacak olan arkadaşımız Gaziantep Milletvekilimiz
-eski Bolu Valimiz- Sayın Ali Serindağ etraflıca
açıklayacak. O nedenle o konuya girmeyeceğim ama bir eski
İçişleri Bakanıyla ilgili olarak, bir dönem Başbakan
Yardımcılığı da yapmış bir eski İçişleri
Bakanıyla ilgili olarak burada bir değerlendirmede bulunmak
istiyorum. Bu eski İçişleri Bakanı -ismi Beşir Atalay-
geçen hafta bir yandaş televizyon kanalında bir değerlendirme
yapıyor, bir konuşma yapıyor, bu, Cumhuriyet Halk Partisini
paralelle ilişkili göstermeye yönelik devletin istihbarat birimi içindeki
bir yasa dışı yapılanmanın ürettiği belgeleri
kullanarak uygulamaya konulan o senaryoya ilişkin olarak şöyle diyor:
MİT kurgusu diye bir şey yok. Başbakanın
dolayısıyla haberi olması gereken bir şey yok. Parti
sözcümüz açıklama yaptı, Davutoğlunun bilgisi yok,
doğrudan doğruya sarayın talimatlarıyla, sarayla
ilişkili bir bakan tarafından bu operasyon yürütülüyor. Sayın
Davutoğlunu da göreve çağırmıştı Sayın
Haluk Koç, buradan ben de Sayın Davutoğlunu göreve
çağırıyorum: Bu yasa dışı yapılanmaya
müdahale edin. Devam ediyor Beşir Atalay: Ama o tweetler, Fuat Avni ile
CHP milletvekillerinin bu irtibatları, CHP Grup Başkan Vekilinin o
yazışmaları
-Beni kastediyor-
bunları kendileri çok iyi
biliyorlar, bunun ne kadar sağlam delillerle basında yer
aldığını da biliyorlar. Şu günlerde o konularda daha
yeni şeyler de yazılacağını zannediyorum, arkası
gelecek. Televizyondaki televizyoncu soruyor: Bilerek mi söylüyorsunuz?
Biraz bilerek söylüyorum. Bunların bu yazışmalarının
daha devamı da çıkacak. Biz, o istihbarat birimi içindeki yasa
dışı yapılanmanın bir bakan kanalıyla sarayla
irtibatlı olduğunu biliyorduk, meğer bu senaryo içerisinde bu
zat da varmış, Beşir Atalay. Bir dönem köstebek unvanını
bileğinin hakkıyla almış olan bu bakana, bu eski bakana ben
buradan bir sıfat daha yakıştırıyorum: Müfteri. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya, öyle bir laf olur mu şimdi? Öyle bir laf olabilir mi ya?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Recep, sus, dinle!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Devam ediyorum, dinle!
Bunu söyleyen
kişi müfteridir. Bu bakana, bu Beşir Atalaya buradan çağrı
yapıyorum: Elinde olduğunu söylediğin, o bildiğini
söylediğin belgeleri açıklamazsan namertsin, müfterisin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben bugün
buradayım, bu hafta buradayım, Beşir Atalayı bekliyorum,
buraya gelmeye, bu kürsüye çıkmaya cesareti varsa gelsin bunları
söylesin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Gelir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Arzu ediyorsa, hangi televizyon kanalında
konuşmak, çıkmak istiyorsa kendisiyle o televizyon kanalında
konuşmaya hazırım. Bu Twitter yazışmalarının
tamamı düzmecedir, bunun açıklamasını yaptım, gazete
denilen o paçavralara tekziplerimi gönderdim, gerekli suç
duyurularını da yaptım, tazminat davamı açtım.
Alnım ak. Hodri meydan Beşir Atalay, gel, bunları burada
açıkla. Yoksa köstebek unvanının yanına bileğinin
hakkıyla bir de müfteri unvanını almış
olacaksın.
Siyaset bu kadar
basit olmamalı arkadaşlar, bu kadar basit olmamalı, bu kadar
ucuz olmamalı, bu kadar seviyesiz olmamalı. Birbirimizi elbette
eleştirebiliriz, siyasi partiler olarak birbirimize her türlü
eleştiriyi yapabiliriz ama bu kadar iftira olmaz arkadaşlar, bu
iftiradır.
Bilerek
söylüyorum. diyor, demek ki bu senaryonun içerisinde kendisi de var, bu
merkezde görev almış. Biz oysa onun görev
aldığını bilmiyorduk, onu itiraf ediyor.
Değerli
arkadaşlar, aslında, asıl konuşacağım konu bu
değildi ama İçişleri Bakanıyla ilgili gensoru önergesi
olunca bu konuya değinme ihtiyacı duydum. Değineceğim konu
Merkez Bankasının bağımsızlığı. Cumhurbaşkanı,
Merkez Bankası Başkanına, onun
bağımsızlığına yönelik büyük bir
saldırı gerçekleştiriyor. Bu saldırı 12 Aralıktan
bu yana gerçekleşiyor. 12 Aralıktan bu yana, Cumhurbaşkanı
Erdoğan, düzenli olarak Merkez Bankası Başkanına, onun
bağımsızlığına bir saldırı yöneltiyor.
Cuma sabahı
Türkiye Büyük Millet Meclisinde basın toplantısı yaptım,
dedim ki: Cumhurbaşkanının Merkez Bankası
Başkanına bir vatan haini demediği kaldı. Bunu, ben saat
on birde söyledim; evet, bu eksiği de öğleden sonra kendisi tamamladı,
öğleden sonra Merkez Bankası Başkanına vatan haini dedi,
yurt dışına giderken de buna ekonomiden sorumlu Başbakan
Yardımcısını dâhil etti, o da vatan haini oldu.
Şimdi, ben
merak ediyorum, Sayın Davutoğlu ne iş yapar acaba? Bir ülkenin
Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanına, ekonomiden
sorumlu Başbakan Yardımcısına büyük bir itham yöneltiyor,
vatan haini diyor.
Sayın
Davutoğlu, bu arkadaşlar, Sayın Babacan ve Merkez Bankası
Başkanı vatan hainiyse bunları görevden alın, yok vatan
haini değilse, çıkın, bunları savunun, sizin söyleyecek bir
şeyiniz yok mu? Yani Erdoğanla görev
paylaşımınızda size çizilen dairenin içerisinde bunlar yok
mu? Sadece size Kılıçdaroğluyla polemik görevi mi verildi,
Başbakanlık göreviniz yok mu sizin?
Cumhurbaşkanına
bir çağrı yapıyorum, emrinizde Devlet Denetleme Kurulu var,
görevlendirin; eğer vatan hainliği varsa tespit etsinler. Bir
Cumhurbaşkanı devletin bürokratına vatan haini deme
hakkına sahip değildir.
Ne diyor?
Faizleri indir. diyor. O, her Faizleri indir. deyişinde faizler
yükseliyor. Bakın, 28 Ocaktan bu yana, sadece 28 Ocaktan bu yana, bugüne,
faizler 6,7den 8,6ya yükseldi, 2 puan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Faiz lobisi 6 kat kazanacak, onun için!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) 2 puan. Bak, Faiz indir. dedikçe, Merkez
Bankasına saldırdıkça faiz lobisi kazanıyor. Peki,
Cumhurbaşkanı bunu bilmeden mi konuşuyor?
Cumhurbaşkanının bunları bilmeden konuştuğunu ben
düşünmek istemem. Bunun sonuçlarını biliyor olması
lazım. Yani, aksini düşünmek istemem. Bilerek konuşuyorsa o
zaman faiz lobisine bir hizmet var. Yani, görünüşte güya faize
karşı çıkıyorsunuz, aslında faiz lobisine hizmet
ediyorsunuz. Her konuşmasında dolar yükseliyor. Vatandaş sabah, Cumhurbaşkanının
nerede konuşacağına bakıyor, TOBBda mı
konuşacak, hemen dolarını alıyor. TOBBda veya bir sivil
toplum örgütünün toplantısında konuşuyor, Merkez Bankasına
yükleniyor, dolar yükseliyor, vatandaş dolarını satıyor.
Tabii, vatandaş derken, milyar dolarları olanlar var. Kazanan iki
lobi var, faiz lobisi, dolar lobisi. Cumhurbaşkanın
konuşmaları faiz lobisine ve dolar lobisine hizmet ediyor, başka
hiçbir sonucu yoktur.
Ben Sayın
Davutoğluna buradan bir çağrı yapıyorum, ya Başbakan
Yardımcınıza, Merkez Bankası Başkanına sahip
çıkın ya da onları görevden alın, aksi kabul edilemez.
On iki yıl
süreyle Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede Başbakanlık yaptı.
On iki yıl süreyle ekonomideki yapısal sorunları
çözemediğin için Merkez Bankası faizini indiremiyor. Senin ekonomi
politikandaki eksiklikleri faiz politikasıyla gidermeye, telafi etmeye
çalışıyor, hepsi bu. Ama, aksini iddia ediyorsanız,
eğer onların görevlerini yapmadığını
düşünüyorsanız Başbakanın onları görevden alması
lazım ya da çıkıp Cumhurbaşkanına demesi lazım
ki: Hayır, bu arkadaşlar görevini yapıyor. İkisinden
biri, susmak olmaz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
BEŞİR
ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Atalay.
BEŞİR
ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan, sataşma var, söz
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Atalay. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Kırıkkale Milletvekili Beşir Atalay'ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BEŞİR
ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın
Grup Başkan Vekili burada hiddetli, şiddetli bir şekilde hakaret
ederek konuştu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hakaret etmedim.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) İki dakikada, iki buçuk dakikada, onun on dakikada
konuştuğuna cevap vermek zor ama şunu söyleyeyim: Paralel
yapı ile Cumhuriyet Halk Partisinin ilişkisini herkes biliyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Dünya âlem biliyor.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Kendi milletvekiliniz Paralel yapıyla
yardımlaşıyor. diye istifa etti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sana yazıklar olsun, sana yazıklar
olsun!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Belge nerede belge, belge, belge?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Belge çıkar, belge!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) İzmir Milletvekiliniz dedi ki: Bizim partimiz paralel
yapının uşağı oldu, paralel yapının
oyuncağı oldu. Paralel yapı ellerine bir şey veriyor, onlar
da onu okuyor. Benim dediğim o.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Belge bekliyorum. Elimde belge var.
diyordun, belge bekliyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) İftiracılar sizi!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Sizin tweetleriniz ise dillere destan, gazetelerde
çarşaf çarşaf yer aldı. Benim de dediğim odur, başka
bir şey değil.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Suç ortağı!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Ben yeni bir şey eklemedim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) İftira atmaya utanmıyorsun ya!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Onun için, söylediğiniz sözleri iade ediyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Belge çıkar, belge!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Köstebek konusuna gelince, burada bunu çok konuştuk. Bu
bir iftiraydı, yargı da bunun iftira olduğunu söyledi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, hayır.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Sonra ben Sayın Kılıçdaroğluna o
yargı kararından sonra tazminat davası açtım.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Belge çıkar, belge!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kaybettiniz, davayı kaybettiniz.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Her gün onu söylüyor.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Köstebek, dava kaybettin!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Tazminat davasında, mahkeme ne dedi kararda: Siz
siyasiler eleştiriye tahammül etmelisiniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ee?
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Onun için, bu bir eleştiridir, hakaret değildir.
dedi, benim lehime karar verdi.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yok ya!
LEVENT GÖK
(Ankara) Davayı reddetti.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Şimdi, Kılıçdaroğlu her gün diyor ki:
Davayı ben kazandım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Davayı reddetti, davayı.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Asıl davada mahkeme şunu dedi: Sizin
söylediğiniz yalandır, yanlıştır. Böyle bir şey
yoktur. Ben o karara dayanarak tazminat davası açtım ama mahkeme
diyor ki, kararda bu yazıyor. Normal vatandaş için köstebek dense
bu bir hakarettir ama siyasetçilere denince bu bir hakaret değildir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Bu kararda yazıyor bu cümle. Onlar bunlara tahammül
etmelidir. diyor. Sayın Genel Başkan her gün çıkıyor,
Davayı ben kazandım. diyor bunun üzerine.
LEVENT GÖK
(Ankara) Kazandı tabii.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, kazandı. Kaybettiniz o davayı.
Köstebekliğiniz tescil oldu.
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Bakın, ben o söylendiğinde şunu dedim: Kendi
onuruna düşkün olmayanlar, başkalarının onuruyla kolay
oynarlar. O köstebek lafında bunu dedim. Ben onuruyla yaşayan bir
siyasetçiyim ve ben her zaman
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hadi canım sen de!
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Hadi, hadi, hadi!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bravo, bravo!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Ben on iki yıl bakanlık yaptım.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Haydi! İftira atıyorsun, iftira!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) Benim alnım açık, başım diktir
Allahın izniyle. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) İftira atmak günahtır! İftira atma!
BEŞİR
ATALAY (Devamla) - Onun için, buraya çıkıp böyle iftiralara ve
hakaretlere de aynı şiddetle cevap veriyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Belge ver, belge. Belge nerede?
BEŞİR
ATALAY (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atalay.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (Gürültüler)
Lütfen sessiz
olun, duyalım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Konuşmasında bana sataşmada
bulundu efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Kırıkkale
Milletvekili Beşir Atalayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Atalay, orta sahada top çevirmek
yok. Size hodri meydan dedim, elinizdeki belgeleri açıklayın.
BEŞİR
ATALAY (Kırıkkale) Ben buradayım, buradayım, hodri
meydan!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bilerek söylüyorum. diyorsunuz televizyon
programında.
Ben buradan
söylüyorum: O tweetlerin hiçbirisi benim değildir. Hiç kimseyle
yazışmadım, bu dediğiniz kimseyle
yazışmadım. Bu bir iftiradır, düzmecedir. Tekzibimi
gönderdim paçavra denen o gazetelere, paçavra olarak isimlendirdiğim o
gazetelere tekziplerimi gönderdim; tazminat davası açtım, suç
duyurusunda bulundum.
Size hodri meydan
diyorum, elinizdeki belgeleri gösterin, değilse siz müfterisiniz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Bu kapıyı siz açtınız Sayın
Başkan, tapeleri yayınlayarak.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Kendisi de söyledi, köstebek ve müfteri
kelimeleri hakaret değildir. Mahkeme kararıyla da kendisinin müfteri
olduğu
Şey, pardon, düzeltiyorum. Elbette müfteriyle ilgili de bir
dava açabilir, bekliyorum tabii ki; ben de bilerek söylüyorum bu müfteri kelimesini,
müfteri! Hadi, Sayın Atalay, sizi hakkımda dava açmaya davet
ediyorum, sizi hakkımda dava açmaya davet ediyorum, bakın, bu bir
hakaretse dava açmaya davet ediyorum. Dava açın, kazanın, ben de
geleyim, deyim ki: Evet, Sayın Atalaya ben istemeden hakaret
etmişim. Niyetim hakaret etmek değil ama bir insana olmayan bir
şeye dayanarak iftira atarsanız size o insanın müfteri deme
hakkı vardır. Ben üzüntü duyarım. Sizden beklerdim ki
O
köstebek kelimesine karşı buralarda isyanlarda bulundunuz,
kendinizin haklı olduğuna inanıyorsunuz. Peki, niye siz grup
başkan vekiliyle ilgili veya partimizle ilgili bu uydurma tweetlere,
mesajlara itibar ediyorsunuz, yakışıyor mu hiç? Siyaset böyle mi
olmalı arkadaşlar?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Kapıyı siz açtınız tapelerle ilgili.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Turan, siz de o gün aldınız,
burada bir gazete kupürü göstermeye çalıştınız. Bakın,
bunlar olmaz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, bu kapıyı siz
açtınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Siz gerçi başka bir şey söylemediniz,
biliyorum, başka bir şey söylemediniz, sadece bir iddia söylediniz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Okumadım, masumiyete inanıyorum ama siz bunu ihlal
ettiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Peki.
Hepinize
saygılar sunuyorum arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
688, 687, 673, 658 ve 686 sıra sayılı Kanun Teklif ve
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 6, 7, 8, 9
ve 10uncu sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
bastırılarak dağıtılan (11/45) esas numaralı
Gensoru Önergesinin 2 Mart 2015 Pazartesi günkü gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınmasına ve
Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde
yapılmasına; 687 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile 688 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini
LEVENT GÖK
(Ankara) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi kabul edilmiştir.
On beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına grup
başkan vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun kamu düzenini sağlamada görevlerini
yürütemediği, PKK/KCKnın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel
devlet yapılanmasına zemin hazırladığı,
rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma
girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere
başlıyoruz.
IX.-
GENSORU
A)
Ön Görüşmeler
1.-
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği,
PKK/KCKnın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet
yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde
bulunduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/45)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 23/2/2015 tarihli 62nci Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre bu görüşmede
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi
olarak Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Demir Çelik,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Süleyman
Nevzat Korkmaz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal, Hükûmet
adına da İçişleri Bakanı Efkan Ala konuşacaktır.
Şimdi ilk söz
olarak önerge sahibi Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu
konuşacaktır.
Süresi on
dakikadır.
Buyurunuz
Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın
Efkan Ala hakkında vermiş olduğumuz, kamu düzeni, huzur ve
asayişi sağlamakta acziyet gösterdiği, sahip olduğu
yetkileri kullanmayarak üniter devlet yapısının fiilen
bozulmasını ve ülkemizin belirli bölümlerinde paralel devlet
yapısının kurulmasına zemin hazırladığı
gerekçesiyle vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
İçişleri Bakanlığı, iç
güvenliğin ve asayişin sağlanmasından sorumludur. Kamu
düzeni ve genel ahlakın korunması, kaçakçılığın
men ve takibi, trafik düzeni, suç ve suçlularla mücadele gibi konular
İçişleri Bakanlığının görev sahası
içerisindedir. Bu ve benzeri görevlerin hep birlikte değerlendirilmesi
sonucu ortaya çıkan İçişleri Bakanlığının
görevi, güvenlik kuruluşlarını yönetmek suretiyle ülkenin ve
milletin bölünmez bütünlüğünün, Anayasada yazılı hak ve
hürriyetlerin korunmasıdır. Kısaca, İçişleri
Bakanlığı anayasal düzenin bekçisidir. Bakan ise bu
kuruluşun başındaki en üst amir olarak kendisine Anayasa ve
kanunlarla verilen vazifeleri yerine getiren, bu konuda iş birliği ve
koordinasyon fonksiyonunu icra eden makam olmaktadır.
Son dönemde PKK terör örgütüyle yapılan
müzakereler çerçevesinde Kürt açılımı, çözüm süreci gibi
isimlendirilen ve PKK terör örgütü tarafından kontrol edilen süreçte
gelinen nokta, terör örgütünün egemenlik tesis ettiği bir alanın
ortaya çıkmasıdır. Bu alanda PKK terör örgütünün
uzantıları asayiş timleri oluşturmuş, kimlik
kontrolleri, yol kontrolleri, umuma açık yerlerde aramalar
yapmaktadırlar.
Yine, PKKnın şehir
yapılanmasının mensupları bir yargı sistemi tesis
etmişler, mahkemeler kurmuşlar; alacak verecek davalarına, tarla
davalarına, boşanma davalarına ve diğer davalara bakmaktadırlar.
Kamu görevlilerine bile bu mahkemelerde görülen davalar için tebligat
yapılmaktadır.
PKK terör örgütünün şehir
yapılanması, vergi sistemi kurmak suretiyle
vatandaşlarımızdan vergi adı altında haraç
toplamaktadır.
Terör örgütünün silahlı unsurları ellerinde
silahlarıyla dağlardan şehirlere inmişler, haftalarca
şehirler arası yolları kesmişler ancak asayişten
sorumlu güvenlik birimleri İçişleri Bakanının emirleri
doğrultusunda Anayasanın 137nci maddesini de çiğneyerek
müdahale etmemişlerdir.
Terör gibi sadece
Türk toplumunu değil, bütün insanlığı yakından
ilgilendiren bir sorun karşısında İçişleri
Bakanının görevini yapmadığı, seyirci
kaldığı hepimizce malumdur. Milliyetçi Hareket Partili Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durakı beş yıl
için seçilmiş iken dört yıl boyunca açıkta tutan
İçişleri Bakanlığı, terör örgütüne destek mahiyetinde
güvenlik güçlerinin ulaşımını engellemek amacıyla
şehirlerin cadde ve sokaklarını çukurlarla dolduran belediye
başkanlarına kayıtsız kalmakta, vazifesini yerine getirmemektedir,
Diyarbakırda 6-7 Ekim olaylarında vazifesini yerine getirmeyen
belediye başkanını görmezden gelmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin terör örgütlerine operasyon yapma taleplerinin, valiler
tarafından Bakan talimatı olduğu için reddedildiği
kamuoyunca bilinen hususlardandır. Şırnak Valisinin Cizrede
asayişi temin etmek için PKKlılara ricacı olduğu,
Diyarbakır Emniyet Müdürünün daha fazla olay çıkmaması için
terör örgütünün liderlerine âdeta yalvardığı kamuoyuna
yansıyan birkaç örnektir.
Emniyet ve
asayişten birinci derecede sorumlu İçişleri
Bakanlığı, bu vazifesini batıda eli satırlı,
kalaslı AKPli milislere, doğu ve güneydoğuda eli silahlı
PKKya havale etmiştir.
İçişleri
Bakanlığı, paralelle mücadele etmemektedir. Kendine yakın
olanlar paralelci de olsa şefkatli kanatlar altında yer
bulabilmektedir.
İçişleri
Bakanlığı, Türk milliyetçiliğiyle, Türk milliyetçileriyle
mücadele etmektedir.
İçişleri
Bakanlığı, ülkenin güvenliğini sağlamak yerine Recep
Tayyip Erdoğanın güvenliğini sağlamayı görev
bilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı, âdeta tapınak şövalyeliğine
soyunmuştur.
Hırsızlık,
yolsuzluk, terör, kadın cinayetleri, uyuşturucu ticareti ve
kullanımı gibi suçlarla mücadelede İçişleri
Bakanlığı sınıfta kalmıştır. Toplumda
infiale sebep olan bu suçlar önlenemediği için yoğun olarak ortaya
çıkmakta, ortaya çıktıktan sonra cezalandırılmaya
çalışılmaktadır. Suç ve suçluluk toplumda bir salgın
hastalık gibi yayılmaktadır. Bu durumu ortadan kaldıracak
olan önleyici kolluk faaliyetleri yerine getirilmemekte, önleyici kolluk sadece
Tayyip Erdoğanın ve AKPnin siyasi muhaliflerinde
varlığını göstermektedir.
İçişleri
Bakanlığının hukuksuz uygulamaları tarihin hiçbir
döneminde bu kadar olmamıştır; neredeyse bütün iş ve
işlemler yargıdan dönmektedir. Bakanlık hukuk birimleri savunma
vermekten hizmet üretmeye zaman bulamamaktadırlar, davalar sürekli
kaybedilmektedir. Diğer bakanlıklarla beraber İçişleri
Bakanlığındaki bu hukuk dışı anlayış o
kadar yaygınlaşmıştır ki bu durumu kurtarmak için
Anayasaya aykırı düzenlemeler gündeme gelmiştir. Bu
anlayış, Türkiye Büyük Millet Meclisini alet ederek hukuk
dışılığa yasal kılıf hazırlamaya
çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından bozulan yargı
kararlarının iki yıl sonra uygulanmasına ilişkin
düzenleme örneklerden biridir. Özelleştirme uygulamalarıyla ilgili
yargı kararlarını işlevsiz hâle getiren düzenleme bir
diğeridir. Şimdiyse İçişleri Bakanlığı
tarafından Parlamentoya sunulan, iç güvenlik paketi diye bilinen
tasarıda hukuksuz uygulamalar yasal hâle getirilmeye
çalışılmaktadır. Örneğin, polis müdürlerinden uygun
görülenlerin görevde bırakılması, diğerlerinin emekli
edilmesi gibi ya da Emniyet personelinin keyfe göre yer
değiştirmeleri ya da atama makamı emrine alınmaları
gibi. Yine, iç güvenlik paketinin içerisinde bulunan 126ncı ve 127nci
maddeler 4483 sayılı Kanunda değişiklik yaparak kin, garez
ve hatır saikiyle rapor düzenleyen müfettiş, denetmen ya da ön
incelemecileri koruma altına almaktadır. Bu düzenlemeyle tetikçi
müfettişlerin sayısı artırılacak, kin, garez ve
hatır için rapor düzenleyenlerin tazminatları devlet tarafından
karşılanacaktır.
Hukukun,
Anayasanın ve kanunların bu kadar ayaklar altına
alındığı bir başka dönem olmamıştır.
İşte gensoru vermemizin sebepleri bunlardır. Bu gerçeklerden
hareketle gensoru verdik. Umarım vicdan sahipleri gensorumuza evet
derler.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizce malum olduğu üzere, bir
süreden beri Hükûmet AKP ile PKK arasında yapılan bir müzakere söz
konusudur. Bu müzakere çerçevesinde, terör örgütüyle görüşmenin bir
şerefsizlik olduğu ifade edilmiş, gelinen noktadaysa, terör
örgütüyle görüşmenin şerefsizlik olduğunu söyleyen
ağız, Ne istendi de on iki yıllık Başbakanlık dönemimde
verilmedi? şekline dönüşmüştür.
Devletin askerinin ve polisinin
itibarsızlaştırıldığı,
işlevsizleştirildiği, terörle mücadele etmekten
alıkonulduğu, rüşveti, yolsuzluğu,
hırsızlığı tespit eden polislerin, hâkim ve savcıların
paralelci, darbeci diye yaftalandığı bir dönemde, PKK terör
örgütüne, onun İmralıdaki bebek katili liderine güç veren, itibar
kazandıran bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Sizin
oylarınızla güvenoyu alan AKP hükûmetleri PKKyla müzakere etmekte,
bunu kamuoyundan ve sizlerden gizlemekteydi. Bu görüşmeler deşifre
edildiğinde de görüşenlerin şerefsiz olduğu ifade
edilmiş idi. Bu ifadenin sahibi Recep Tayyip Erdoğan, şimdi,
bırakın görüşmeyi, Başbakanlığı döneminde
PKK ne istediyse onu verdiğini itiraf etmektedir.
PKKyla
müzakerelerin koordinatörleri arasında İçişleri
Bakanlığı vardır, bu Bakanlığa bağlı
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı vardır. PKK
terör örgütünün silahlı unsurlarının Türkiye
topraklarını terk edeceği ortaya atıldıktan sonra
geçen süre zarfında bu teröristlerin Türkiyeyi terk etmediklerini
Başbakan Davutoğlu PKKlı teröristler Türkiyeyi terk etmedi ve
biz bunu halktan gizledik. diyerek halka yalan söylediklerini itiraf
etmişlerdir.
PKKnın
hedeflerine ulaşmadan silah bırakmayacağı
açıktır. PKKnın silahlı unsurlarının, o
katillerin kendileri için güvence olduğu, sigorta olduğu bizzat
PKKnın siyasi uzantıları tarafından dile getirilmektedir.
PKK bugüne kadar silah bırakacağını, pişman
olduğunu hiç söylememiştir.
Şimdi ise
yaklaşan seçimler dolayısıyla PKKlı teröristlerin
talepleriyle 10 maddelik bir mutabakat ortaya atılmıştır.
Bugüne kadar AKPden istediği her tavizi alan PKK bu anlaşmayla,
Demokratik siyasetin içeriği tartışılmalı. derken
PKKlı teröristlerin siyaset yapmasından bahsetmektedir. Demokratik
çözümün ulusal ve yerel boyutlarından bahsederken PKKnın birleşik,
bağımsız Kürdistan hedefinin yoluna taş döşemekten
bahsetmektedir. Özgür vatandaşlıktan bahsederken PKKlı
olmanın hukuka uygun kabul edilmesi, PKKlıyken yapılan katliam,
ırza geçme, gasp, yağma dâhil her türlü fiilin suç kapsamından
çıkarılması kastedilmektedir. Demokratik siyasetin devletle,
toplumla ilişkisi derken PKKlı sivil toplum
kuruluşlarının meşrulaştırılması
hedeflenmektedir. Kimlik kavramı ve tanınmasına dönük çoğulcu
demokratik anlayıştan kasıt ana dilde eğitimdir. Demokratik
cumhuriyet, ortak vatan kavramından anlaşılan, alt kimliklerin,
özellikle Kürt kimliğinin Anayasaya girmesi, Türklük kavramının
Anayasadan çıkarılması hedeflenmektedir. Tayyip Erdoğan ve
hükûmetleri buna razıdır. Yapılan şey Türk milletini
kandırmaktan ibarettir. AKP, koyunları ürkütmeden kurda teslim etmek
niyetindedir. PKKlı ateist teröristler mütedeyyin Kürt
kardeşlerimizin temsilcisi hâline getirilmiştir. AKP oy
hesabıyla millî, manevi, dinî değerleri işportaya çıkarmıştır,
karşılığında, ne olursa olsun iktidarda kalmak
istemektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Bu düşüncelerle gensorumuzun kabulünü diler,
Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Demir Çelik.
Buyurunuz
Sayın Çelik.
HDP GRUBU ADINA
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
Başkanım, çok saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle selamlayarak
İçişleri Bakanımız hakkında verilen gensoruyla ilgili
partimizin düşüncelerini paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın yeniden
şekillendiği, yeniden şekillenen dünyanın parçası olan
Orta Doğunun stratejik savaşlar, beraberinde de vekâlet
savaşlarıyla yeniden şekillendirme durumuyla karşı
karşıya kaldığımız son beş yılı
analiz edip incelemeye tabi tutmak, beraberinde de yüz yıllık Türkiye
Cumhuriyeti devletinin serüvenini, dünden bugüne, bugünden yarına
nasıl olması gerektiğini, bu manada da İçişleri
Bakanlığı söz konusu olduğundan Türkiye'nin mevcut var olan
idari, siyasi yapısına nasıl
yaklaştığımızı ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, dünya, ulus, üniter devletlerle
tanıştığından bu yana artı değere el koyan
küresel emperyal güçler tarafından her seferinde paylaşılmaya,
bölüşülmeye muhtaç kılınmıştır. Gerekli gereksiz
gerekçelerle başlatılan savaşlar, toplumsal, siyasal, ekolojik
yıkımlarla, halklar kaosuyla karşı karşıya
bıraktığı dünya savaşları, Birinci Dünya
Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve bugün yaşanan da
yine bir paylaşım savaşı, dünyanın üçüncü paylaşım
savaşı. Bu paylaşım savaşını doğru
okumadan, beraberinde küreselleşmenin ortaya çıkardığı
yeni dinamikler nezdinde pozisyon alamadan sadece ve tek başına
reflekslerle karşı çıkmak bizi rutinin tekrar edildiği ve
rutinin tekrarına dayalı tartışmalara mahkûm olan bir
yasama faaliyetiyle karşı karşıya
bıraktıracaktır ki Meclisin ruhuna da, Türkiye
halklarının, ezilenlerin, yönetilenlerin beklentilerine de cevap
olamayacağız.
Birinci Dünya
Savaşının yol açtığı tehlikelerin hemen
ardından parçalanan, bölünen ve paylaşılan Osmanlı
İmparatorluğu, beraberinde idari, siyasi manada burjuva
demokrasisiyle, burjuva demokratik devrimiyle
buluşamadığından kurucu irade olan asker bürokrasisinin yol
açtığı ve bu manada da tekçiliğin, katı
merkeziyetçiliğin esas alındığı devlet ve o devletin
yol açtığı zihniyetin bugün yaşanan parametrelerinin,
sıkıntılarının, problemlerinin
tartışıldığı bir Meclise şahitlik ediyoruz.
Kurucu Meclis her şeyden önce bürokrat olunca, asker olunca, algı;
düşman ile dost, mavi kuvvetler ile kırmızı kuvvetler
ayrımına giderek her şeyi ama her şeyi bu
karşıtlık üzerine biçimlendiren, şekillendiren bir
algıyla yaklaşmıştır. Sorun mu var, problem mi var,
aşılamayan siyasal, sosyal, kültürel problemlerimiz mi var?
Onları kaşıdığını iddia ederek bir
dış düşmana havale ettiğimiz, içeride de o dış
düşmanların uzantısı olduğunu söylediğimiz bir
kısım yapıların, kurumların, siyasal aktörlerin
arkasına gizlenerek halka da bu dış düşmanlıktan
hareketle ihanet ya da vatan hainliği yaftası sıfatını
yapıştırarak halktan özgürlüklerini, barışını
ve haklarını almayı yüz yıldır başardık,
becerdik. Halklar sussun, kimliğinden, kültüründen, dilinden,
özgürlüğünden, barışından mahrum kalsın diye; korksun,
sinsin, sadece ve tek başına şiddetten değil, polisten,
kolluk kuvvetinden değil, aynı zamanda o sıfattan,
yakıştırılan sıfattan korktuğundan oraya
yakıştırmadığından kendiliğinden
susmuştur, suskunlukları oynamıştır, hâlâ da oynuyor.
Yüz yıldır merkezî devletin çevreyle ilişkisini demokratik
noktada çözememesinden, yüz yıldır devletin dinle ilişkisini
demokratik ve katılımcı anlayışla çözememesinden, yüz
yıldır merkezî devletin tekçi yapısıyla kimlik ve kültürler
arasındaki sorunu çözememesinden kaynaklı, devasa,
karşısında zaman zaman ürktüğümüz, korktuğumuz, geri
adım attığımız sorunlarımız var. Etnik
kimlik temelli sorunumuz var, kültürel, inançsal temelli sorunlarımız
var, sınıfsal temelli sorunlarımız var, cinsî temelli
sorunlarımız var. Kadın-erkek çatışması,
çelişkisi, günde birkaç tane kadının katliamlara ve cinayetlere
kurban edildiği gerçeğiyle hâlâ yüzleşmiş, bu yönüyle de
kadın katliamlarının önüne geçmeyi başarabilmiş
değiliz. Hâlâ çocuk katliamlarının, cinayetlerinin önüne
geçebilmiş değiliz. Düşününüz ki AKPnin on iki yıllık
iktidarı boyunca polis kurşunlarıyla katledilen 255 çocuk. Bu,
Türkiye İnsan Hakları Vakfının rakamıdır ama
bağımsız bir kısım sivil toplum örgütleri bunun 477
civarında olduğunu iddia etmektedir. Keza, Alevilerden Gezide 8
civarında vatandaşın katledilmiş olması, Kürtlerin her
demokratik kalkışmasının, her hak arayışı
mücadelesinin gazla, copla, kurşunla sonuçlanmış olması;
onlarca, yüzlerce, binlerce sivilin katledilmiş olması işte bu
yüz yıllık refleksin sonucudur. Hâlâ devlet Kürtünden Türküne,
Arapından Çerkezine, Alevisinden Sünnisine herkesi eşit, özgür
vatandaş görmüyor, görmek istemiyor; ötekileştiriyor, iradesini
kırıyor, asimilasyonist politikalara tabi tutarak Kürtü
Türkleştirmenin, Aleviyi Sünnileştirmenin politikalarıyla bu
ülkede insanların haklarını gasbediyor, etmeye devam ediyor. Hak
isteyen düşmanlaştırılıyor. Hak ve talep mücadelesini
veren -emekçisinden çalışanına- insanların grev
hakkını gasbediyor. Bu konudaki bir kısım özlük
haklarını, emek sömürüsüne itirazlarını görmezlikten
geldiğiyle kalmıyor, her yerde şiddet, her yerde baskı, her
yerde zulüm. Bu, son dönemlerde daha da çoğaldı. Stratejik
çıkarlarını, politik ve ekonomik çıkarlarını Orta
Doğu halklarına dayatan küresel emperyal güçler, düşününüz ki
dört yıldır yanı başımızda Suriye
savaşıyla Kürtü Arapa, Arapı Türkmene, Sünniyi Aleviye,
Aleviyi Sünniye karşı konumlandırarak stratejik vekâlet
savaşlarıyla kendilerine yeni alanlar, yeni stratejik hedefler
çizmektedirler. Dört yıldır bitip tükenmeyen toplumsal ve siyasal
yıkımlarla, ekolojik yıkımlarla bizi karşı
karşıya bıraktıran bu sorun yanı
başımızda Rojavada, Kobanide üç yılı aşkın
bir zamandır sürüyor. Üç yıldır bahçesinin içini
temizleyemeyenin dışarıdaki uluslararası
politikasının da tutarlı olmayacağından hareketle,
Rojava Kürtüne nasıl yaklaşacağını bilememenin, bu
çelişkiyi derinliğine yaşıyor olmasının
ikircikli, kendine göreci yaklaşımı neticesinde Türkiye
uluslararası ilişkilerde derin yalnızlığı
yaşıyor; içeride de vatandaşıyla barışık bir
ortamı sağlayamamanın açmazlarını, çelişkilerini,
çatışmalarını yaşıyor.
Düşününüz, 3
Ocak 2013te başlatılan demokratik çözüm sürecinin iradesinin
arkasında duran güçlü bir halk desteği vardı. Hâlâ da var
olduğuna inandığımız bu halk desteği o gün
itibarıyla sahiplenilmiş olsaydı, bu sahiplenmeye
bağlı olarak onurlu bir barışa, nitelikli bir müzakereye
fırsat verilmiş olsaydı, bugüne kadar, iki yılı
aşkın bir zamandır kaybettiğimiz canlar kaybedilmemiş,
onlar da aramızda yaşamaya devam ediyor olacaklardı. Ama devleti
biriktirmenin, iktidarı ve sermayeyi biriktirmenin aracısı durumuna
gelen hükûmetler halka yabancılaştığından halka
rağmen, topluma rağmen devleti esas alan politikalarından
dolayı halkı kaybediyor, halkları kaybediyor. Bunu 6-7-8 Ekim
tarihlerinde, 2014ün Ekim aylarının
başında sıkça gördük. Bir hükûmet düşününüz ki, 3 Ocak
2013te demokratik çözümden yana olduğunu söylemiş olacak, demokratik
çözümün nitelikli bir müzakereye evrilmesi açısından Meclisi devreye
koyması gerekirken, şeffaf, açık, aleni, sürecin demokratik
kamuoyu tarafından yürütülebilen, denetlenebilen bir noktaya
taşınması gerekirken ikircikli davranmıştır,
kendine göre davranmıştır, keyfî
yaklaşmıştır. Keyfî yaklaşmakla
kalmamıştır, vekâlet savaşının yanı
başımızda sürüyor olmasına yeri geldiğinde sessiz
kalmış, yeri geldiğinde vekâlet savaşını
yürütenlerden medet ummuştur. El Kaide, El Nusradan umudunu kesince, son
iki yıldır gündemimize ve güncelimize gelen DAİŞ ve
IŞİD çeteleriyle âdeta danışıklı dövüş
değilse bile bir kısım vahşi, kirli savaş
yürütücülerinin uygulamalarına, pratikteki vahşi savaş
pratiğine sessiz kalınmıştır. Ama insani
yardımı ulaştırmak isteyen, el uzatmak isteyen ve insani
değerlerin düşürülmemesi adına bir gayretin çabası
içerisinde olan başta Kürtler olmak üzere bütün demokratik kamuoyu bu
konuda el ve yüreğini ortaya koymuştur. Ortaya konulan el, ortaya
konulan yürek ters tepmiş, yeri geldiğinde Suruçta,
Ceylânpınarda ya da sınır hattı boyunca Nusaybinde,
Cizrede yine kurşunlar sıkılmış, gaz, cop,
basınçlı suyla kitleler yıldırılmış,
kitlelerin üzerine hükümranlık kuran güvenlik güçleri Cizrede en son ocak
ayı dâhil olmak üzere 8 çocuğun ölümüyle sonuçlanan olaylarla
karşı karşıya kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; küreselleşmenin bu vekâlet savaşlarını
yürütüyor olmasını anlamamız gerekiyor. Askeri yok, askerin
yanı sıra savaş aygıtları, araçlarıyla ortada
gözükmeyen ama halkların bir kısım açmazlarını,
çelişkilerini fırsata dönüştürerek onlar üzerinden vekâlet
savaşlarını yürüten küresel emperyal güçlerin oyununa gelmemenin
kestirme yolu var. Bilinen en kestirme, en zararsız, en risksiz yol. Bu
yol demokratikleşmedir. Bugüne kadar çözemediğimiz etnik temelli,
kültürel temelli, inançsal temelli, emek temelli ya da sınıflara
dayalı problemlerimizi çözebiliriz ama tek şart var; oligarşik,
bürokratik devlet mekanizması yerine demokratik bir devleti,
demokratikleşmeye açık bir devleti, demokrasiye açık bir devleti
yerine getirdiğimizde, harekete geçirdiğimizde bizim yüz
yıldır kanayan yaralarımızı tedavi edip
iyileştirebilmemizin koşulları da olanakları da
vardır. Ama yüz yıldır iyileştirme çabası ve gayretini
göstermediğimiz gibi, kanayan yaramızı her gün
kaşıyarak yeniden kanamaya ve kanatmaya devam ettiğimizde de
vallahi de billahi de emeği de, kaynağı da biz israf ederiz,
israfın üzerine yeni ölüm savaşlarının tacirliğine
alet olmaktan da başka iş görmeyiz.
Düşününüz ki
kırk yıldır 60 binin üzerinde insan ölmüş, kırk
yıldır 2 trilyon harcama yapılmış. 2 trilyonluk askerî
harcama bugün eğitimimize, sağlığımıza seferber
edilmiş olsaydı, 2 trilyon kaynağımız bugün
çalışanların asgari ücrete bin liranın altında bir
rakama mahkûm kılınmış olması yerine onların
yoksulluk sınırı düzeyinde maaş almalarının
yolunu açmış olabilirdik. Bugün 2 trilyonu savaşa, ölüm ve
öldürmeyi kusan makinelere harcıyor olacağımıza bugün
emeklilerimize, çalışanlarımıza vermiş olsaydık
bu müreffeh, huzur ve zenginlik içerisindeki toplumun kime ne zararı
olabilirdi? Biz kendi kendimize yapıyoruz;
ayrıştırıyoruz,
karşıtlaştırıyoruz, ötekileştiriyoruz,
düşmanlaştırma politikalarından nemalanıyoruz. Bunu
birileri yapabilir, sokaktaki Ahmet amca, Ayşe teyze yapabilir ama
demokratik siyasete inanan, demokratik siyasetin gereği olarak halktan
vekâleti alan biz milletvekillerinin, siyasi partilerin aktörlerinin
farklı ve daha ileri düşünmesi gerekiyor. Biz, sıradan insan
gibi düşüneceksek, onun refleksleri ve tepkileriyle soruna
yaklaşıp ölme-öldürme üzerine, düşman- dost güçler üzerine
kendimizi konumlandırdığımızda yüz yıldır
katedemediğimizin bir benzerini bir yüz yıl sonrasına
ertelemiş olmanın vicdani muhasebesini yapmak durumundayız. O
nedenle, demokratik siyaset herkese lazım. Savaş
yıkımdır, ölümdür, yoksulluktur, açlıktır, sefalettir,
gözyaşıdır, kandır. Ama barış özgürlüktür,
yaşamdır, yeni yaşama tutunmaktır, özgürlükten yana
olmaktır, müreffeh, zengin ve mutlu bir toplum demektir. O nedenle, demokratik
siyaseti devreye koymak, demokratik siyaset üzerinden birikmiş olan
tarihsel sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor. İçişleri
Bakanlığının da, Hükûmetin de bu anlayışla
yaklaşması gerekiyor. Söz konusu olan Güvenlik mi, özgürlük mü?
ikilemi, söz konusu olan Demokrasi mi, otoriterizm mi?, söz konusu olan
Savaş mı, barış mı? sorularına
cevabımız barıştan, özgürlükten, demokrasiden yana
olmaktır. Ötekileri kaybettirmiştir, kaybettirmeye devam eder.
Kürtün Türkle
barışması yüzyılın adımıdır. Kürtün
Türkle ortaklaşması geleceğimizin ortak vatanında
barış içerisinde yaşamamızın en temel güvencesidir.
Alevinin Sünniyle, Hristiyanın İslamla buluşması,
ortaklaşması bu ülkenin çoklu kimliğine, çoklu kültürüne denk
düşen günümüz demokrasisinin, 21inci yüzyıl demokrasisinin tek çözüm
parametresidir. Artık kimlikler, inançlar, kültürler binlerce, on binlerce
yıllık insanlık değerlerinin ortak mirası olarak bizim
sahiplenmemizi bekliyor. Süryaniye, Ermeniye, İslama, Hristiyana,
Arapa, Kürte, Türke, ezilene, yoksula, emekçiye bir gözle
bakmadığımızda, onların da bizim kadar
haklarının olduğu bilinciyle hareket etmediğimizde, bir
düşmana ihtiyaç duyuyor olmaktan kaynaklı devletin güvenlik
politikalarına sığındığımızda ölümlerin
sonu gelmez, gözyaşı dinmez, analar da ağlamaya devam eder.
Samimiysek annelerin ağlamamasında, samimiysek
gözyaşının dinmesinde, savaşın ölüm kusan makineleri
yerine özgürlüğün seslendiği, barış
çığlıklarının ve şarkılarının
yükseldiği bir ülke istiyorsak dündeki bütün
argümanlarımızı, dilimizi ve yaftalanmış
ötekileştirilmiş sıfatlarımızı bir yana
bırakacağız. Güvenlik politikalarından medet ummak yerine,
1 milyona yakın askeriyle NATOnun 2nci askerî gücü olmakla övünmek
yerine, demokrasimizle, barışımızla, özgürlüğümüzle
övünmeliyiz. Bizim, Avrupada en nicel polis gücüyle övüneceğimize, var olan
polis gücüyle yetinmeyip yeni polisler, yeni imamlar istihdam edeceğimize,
öğretmene, doktora, mühendise, entelektüel birikimi olan aydına,
aydınlanmacı bir ülkeye ihtiyacımız var.
Bu ülke hepimizin.
Bu ülkede barış içerisinde, bir arada yaşamak isteyen
çiçeğe de, ota da, kuşa da, insana da ihtiyacımız var.
İnsanın rengi, dili, kimliği, inancı, düşüncesi
sorgulanmaksızın herkesin ama herkesin bir cumhurbaşkanı
kadar, bir başbakan kadar, bir bakan kadar, bir milletvekili kadar
hakkı var. Düşüncenin önünü açalım. İnsanlar
düşünceleri ve fikirleriyle istedikleri gibi düşünebilmeli,
düşündüklerini örgütleyebilmeli, örgütlendiği yapılarla halka
dokunabilmeli. O nedenle de biz diyoruz ki: Demokratik siyasetin öne çıkacağı
günümüz Türkiyesinde İçişleri Bakanlığından
başlayarak, biz, belediyelere, yerel yönetimlere idari, mali
özerkliği vererek, Avrupa Konseyi Bölgesel, Yerel Yönetimler Özerklik
Şartındaki çekinceleri kaldırarak öncelikle belediyelerimizin,
yerel yönetimlerimizin önünü açmalıyız. Yetinmeyeceğiz.
Türkiyenin sulak havzalarında yaşamını binlerce yıl
sürdüren kadim medeniyetlerin izlerine, ekolojinin ayak izlerine, toprak
ananın haklarına saygılı olma temelinde, saygıyı
esirgemeden harekete geçirerek bölgesel yönetimlerle, bu ülkede, kimlikler, inançlar,
kültürler, düşünceler kendisini Meclisinde, yönetiminde ve bütçesinde
temsil edebilme, yönetebilme hakkına sahip olabilmeli.
Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; birinin bizimle yönetimi
paylaşıyor olmasından, birinin bu Mecliste söz ve yetki sahibi
olmasından, birinin bütçenin hazırlanması, yürütülmesi ve karar
süreçlerine katılmasından korkmayalım, ürkmeyelim; onun da bizim
kadar hakkı var. O hakkı sonuna kadar kullanmanın önünü
açtığımızda demokratik siyasete yol açmış oluruz,
demokratikleşen devletin, demokratikleşen ülkenin demokratik siyaset
aracılığıyla eşit, özgür vatandaşa
ulaşmasının yolunu sağlamış oluruz.
Bu duygularla bir kez daha hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlarken bu gensoruyla ilgili düşüncelerimi
paylaşmama fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çelik.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İçişleri
Bakanlığı Teşkilat Kanunu ülkenin genel asayiş ve kamu
düzeninden İçişleri Bakanlığının sorumlu
olduğunu söyler. Bakanlık bu görevini -jandarma ve polis- binlerce
şehit vererek yerine getirmiştir. Tüm şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukuk
düzenimizin kendisine ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve
sınırlarımızı korumak görevini verdiği İçişleri
Bakanlığı, bu görevini yerine getirmekten fersah fersah uzak
düşmüştür, PKK tandanslı çözüm sürecinin asıl aktörlerinden
biri hâline gelmiştir maalesef. Şehitlerimizin aziz hatırasının,
binlerce terör gazisinin kopmuş eli, kolu, kör olan gözleri, tanınmayacak
şekilde yanmış yüzlerinin üstüne basa basa bu coğrafyada
sayısız iş birliği ve ihanetler
yaşanmıştır. Bu milletin canını emanet
ettiği bir teşkilatın ülke ve milletinin bekası konusunda
terör örgütüyle pazarlığa oturmuş olması bu milletin gördüğü
en büyük ihanetlerden birisidir. Hepimizin ceddinin kanıyla kurulan bu
devlet, bu cumhuriyet AKPyle yıkım üstüne yıkım
yaşamaktadır. Bir gün yoktur ki tarihî müktesebatımızdan
bir parça kopmasın, mukaddesatımız sorgulanmasın. AKPyle
bu milletin alın yazısı millî meselelerde maalesef hezimet ve
utanç olmuştur. Bugün, ülkenin önüne getirilen Sevr şartları
dayatılmaktadır. Bunun müsebbibi, kurulan cumhuriyeti, millî ve
üniter devleti içine sindirememiş ve rövanş alma amacıyla devlet
ve millet düşmanlarıyla bile iş birliğine girmekten
çekinmemiş bugünkü iktidardır. Batılı devletlerin
kuklası olan PKK ve onun siyasal sözcüsü olan HDP, hamisi AKP aynı
karede buluşmuşlardır ve ne acıdır ki bu fotoğraf
karesi bir ülkenin kurucusunun son nefesini verdiği Dolmabahçeden servis
edilmiştir, âdeta milletimize son nefes mesajı iletircesine. Bu
şer ittifakının ortak amacı farklı saiklerle millî ve
üniter devleti yıkmak, Türklüğü sonlandırıp bunu Anayasa
değişikliğiyle hukuki zemine oturtmaktır. Dolmabahçedeki
ihanet buluşması ve açıklaması çözüm sürecinin sonuç
bildirgesidir. Akşamdan sabaha gelinmemiştir bu noktaya.
2002
yılında iktidara gelen AKP, kendisini iktidar eden güçlere
verdiği sözler gereği olarak terörle mücadeleden vazgeçip müzakere
etmenin yollarını aramaya başlamıştır. Bu
arayış 2002de mağaralara sıkışmış
PKKya yeni ufuklar açmış, cesaretlendirmiştir.
AKP iktidara gelir
gelmez önce güvenlik güçlerini ve askerimizi itibarsızlaştırmak,
etkisizleştirmek yolunu seçmiştir. Bölge bir taraftan
asılsız iftiralarla devletine, milletine karşı
cepheleştirilirken diğer taraftan da özel harekât kuvvetleri bölgeden
çekilmiştir, geçici köy korucuları yalnız
bırakılmıştır.
Yerel yönetimleri
güçlendiriyoruz. istismarıyla devletin belediyeler üzerindeki tüm denetim
ve kontrol yetkileri kaldırılmış, kamu kaynağı
kullanan belediyelerin bu kaynaklarını bölücülük çizgisinde
kullanmaları zemini hazırlanmıştır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en büyük gücü olan komuta kademesi Ergenekon, Balyoz gibi birçok
ipe sapa gelmez isnatlarla tutuklanmış, ordumuza büyük darbeler
indirilmiştir.
Osloda PKK terör
örgütüyle görüşmeler başlatılmış, onların her
isteği Meclise taşınmış,
yasalaştırılmıştır.
Terör
kitleselleştirilmiş,
siyasallaştırılmıştır.
Anayasanın
değiştirilemez hükümleri hedef alınarak PKKya devletin
kuruluş felsefesinin pazarlığının bile
yapılabileceği mesajı verilmiştir. PKK, bu süreçte
kış öncesi ateşkesler önerip baharda eylemlerine devam
etmiştir. Örgüt böylece sürekli dağ kadrosunu güçlendirmiştir.
Bir taraftan barış teraneleri dillendirilmiş, diğer
taraftan da tehdit ve şantajlarla bölge insanı üzerinde baskı
kurularak sahadaki psikolojik üstünlük ele geçirilmiştir.
Yakalandığında
Hayatımı bağışlayın, ne isterseniz
yaparım. diyen bölücübaşı, AKP-PKK cilveleşmesiyle
pazarlık masasına oturmuş, İmralıdan PKKyı sevk
ve idare eder hâle gelmiştir.
Devletimizin ve
milletimizin düşmanı PKK, AKPnin izlediği basiretsiz ve
sığ dış politika sayesinde uluslararası alanda muhatap
bulmaya başlamıştır. Türkiye'nin müzakere masasında
muhatap kabul ettiği PKKyı bugün neredeyse hiçbir devlet terör
örgütü olarak görmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, 28 Şubat günü İstanbulda, Dolmabahçe
Sarayında AKP rezaletlerinin son perdesi sahneye konulmuş ve 40 bin
kişinin katili Öcalanın hazırladığı 10 maddelik
ihanet metni müzakereye açılmıştır. Bölücübaşı
verdiği mesajında bahar aylarında silahlı eylemden
vazgeçtiğine dair karar almak üzere PKKyı olağanüstü kongresini
toplamaya çağırmıştır. Bu çağrıyla sözde
demokratik siyaset yapma niyetlerini beyan etmiştir. 10 maddelik Öcalan
metni, PKKnın siyasal bir parti olarak siyasete girmesinin ve böylece
genel af çıkarılmasının, demokratik özerkliğin ilan
edilmesinin ve bölge ekonomisinden pay alınmasının, bölgede
PKKnın kolluk güçleri şeklinde
meşrulaştırılmasının, Anayasada Kürt
kimliği tanınarak millî devletten vazgeçilmesinin, Türk milletinin
egemenlik haklarının paylaştırılmasının ve
tüm bu hususların yeni bir anayasayla güvence altına
alınmasının ilanından başka bir şey değildir
ve Sevr Barış Antlaşmasının yüz yıl sonra
hortlamış hâlidir. Sanki Türkiye savaştan mağlup
çıkmış devlet, PKK ise muzaffer bir örgüttür. Hükûmetin sözde
başı Davutoğlu bu tablodan çok mutlu ve mesuttur, Artık
gençlerimiz dağlarda ya da sokaklarda değil demokratik siyasette yer
alacaklar. diye açıklamada bulunmuştur. Başbakan
Yardımcısı Akdoğan, İçişleri Bakanı Ala, AKP
Grup Başkan Vekili Mahir Ünal Mondros mütarekecileri gibi poz
vermişlerdir. Havuz medyası aldıkları talimat gereği
barış türküleri söylemeye başlamıştır. Bu
görüntüler Türklerin ölüm fermanı olan Mondros Mütarekesinin imza
töreninde çekilen görüntülerden farklı değildir. PKKnın silah
bırakmayacağını bu fotoğraf karesinde yer alanlar bile
çok iyi bilmektedirler. Kaldı ki bu, PKKnın ne ilk ne de son silah
bırakma çağrısıdır. Öcalanın teröristlerin
sınır dışına çekileceğini ve silahtan
vazgeçeceğini duyurmasından sonra ne bir terörist sınır
dışına çıkmış ne de silah
bırakmıştır. Bizzat bakanlar değil midir Bu
çağrıdan sonra 2 bin kişi daha örgüte
katılmıştır. diyen. İçişleri Bakanı
Sayın Ala değil midir Artık kontrolümüz dışına
çıkmak üzeredir olaylar. diye dert yanan.
Silah bırakma
çağrısı onlarca kez Türkiyeye karşı
oynanmış oyunun tekrarından başka bir şey
değildir. 29 Mart 2013te Erdoğan bir televizyon programında
PKK silahları Türkiyede bırakarak çekilecek. demişti, hatta
tarih vermişti 15 Ağustos 2013 diye. 21 Ocak 2012de Beşir
Atalay PKKnın silahı bırakacağını ifade
etmişti. O zaman da Milliyetçi Hareket Partisi PKKnın silah bırakmayacağını,
bunun iç siyasette kullanılmak üzere AKP-PKK yalanı olduğunu
söylemişti. O dönemde Milliyetçi Hareket Partisine Şehit
kanlarıyla besleniyorlar. diye alçakça iftiralar atılmıştı.
2013te Silahlar
susuyor. diye milleti aldatanlar, izleyen yıllarda asker ve
polislerimizin şehit edilmesine korkakça seyirci
kalmışlardır. AKP, Dolmabahçede PKK talepleri dillendirilirken
boyun bükmüş, gözlerini yere eğmiştir. PKKnın siyasete
taşınmasına, genel affa ve caninin serbest kalmasına acz
içinde Evet. demiştir.
PKK her zamanki
gibi daha çok taviz koparmak için yetmez ama evetçidir. Nisan ayına
kadar Öcalanın serbest bırakılmasını talep
etmektedir, aksi takdirde silahlı eylemlere devam edeceğini
açıklamıştır. PKK toprak almadan silah bırakmayacaktır
çünkü PKKnın kuruluş ve var oluş amacı budur. Zaten
PKKnın ağzından silah bırakacağını duyan da
yoktur. Bugün bir kez daha söylüyoruz: PKK, nihai hedefleri ortada durduğu
sürece ne suç örgütünü lağvedecektir ne de silah bırakacaktır.
Tüm bunlar olup biterken
İçişleri Bakanı Efkan Ala nerededir, neler yapmaktadır?
Tek bir şeyimiz var, devletin yapısını
değiştirmek, dönüştürmek. Mevcut anayasal düzen, düzen
değil. diyordu Sayın Ala yani anayasal düzeni korumaktan sorumlu
Bakan. Bu anayasal düzeni ayakta tutan tüm güçleri Hükûmet talimatlarıyla
hırpalama, örseleme faaliyetlerinde hep o vardır. AKP
iktidarının kadrolaşması ve şimdi paralel diye
kötülediği kadroların işbaşına getirilmesi hususunda
her şey bilgisi dâhilindedir ve bugün rüzgârların tersine dönmesiyle
paralel yapının en büyük düşmanı olarak öne
çıkmıştır.
Devletin düzeni
nasıl değişirdi? Önce hukuk, eşitlik, özgürlük ve adalet
kavramlarıyla dünyanın hoşuna giden kelimeler bulacaksın,
sonra da hukuku Erdoğan ve Hükûmetin emirleri altına sokacaksın.
Önce Türk Silahlı Kuvvetlerini demokrasi düşmanı ilan edip
komutanlarını bir bir içeri almak, sonra da Kandırılmışız.
deyip kumpas kurmuşların takipçiliğini yapmak lazımdı.
Sayın Ala için hukuk düzeni, demokrasi hepsi araçtı. Bir taraftan
demokratikleşme paketi yürütülebilir, öte taraftan hürriyetlere
kısıtlamalar getirilebilirdi; gerekiyorsa özgürlükler askıya
alınabilir hatta kaldırılabilirdi, yeter ki Erdoğanın
saçının teline zarar gelmesin. Bunun için hukuk sistemini, anayasal
düzeni değiştirmeyi bile göze alabilirdi. Terörle mücadele neydi ki?
Sorun müzakerelerle çözülmeliydi. Kendisinin de bilgisi dâhilinde Hakan Fidan
Osloya gönderildi, PKKyla müzakereler başlatıldı. Osloda
söylendiği gibi, Hükûmeti anlamayıp da devlet refleksleriyle teröristlere
mukavemet gösteren tüm görevliler yerlerinden edildi, yerlerine PKK için sorun
olmayacak adamlar atandı. Polis müdürleri suçla mücadele etmek yerine
bölgede PKKlılara yalvar yakar ricacı oluyorlardı, Sizden rica
ediyoruz, süreci zarara sokmayalım. diyorlardı. Bölgeye gönderilen
görevliler sürece hizmette birbirleriyle âdeta ihanet yarışına
girmişlerdi. 7 Ekim 2012de Diyarbakır Emniyet Müdürü Dağda
ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz! diyordu.
PKK'nın önünü açan yaklaşımlarla Güneydoğu Anadolu Bölgesi
yavaş yavaş idare ve hukuk düzeninden, genel ekonomik
işleyişten uzaklaşmaya, farklılaşmaya
başlamıştı. Devletin boşalttığı her
alan PKK tarafından dolduruluyordu. Buna göz yumuluyor, hatta teşvik
ediliyordu. Merkezî idare bölgeden çekiliyordu. PKK'nın desteklediği
belediyeler bir bir bu alanları dolduruyorlardı. Köyler ve
kasabalardan sonra ilçeler, iller de PKK'nın kontrolüne geçmeye
başlamıştı. Cizrede, Silopide demokratik özerklik ilan
ediliyor, devlet buralara sokulmuyordu. Asayişten sorumlu Bakan Sayın
Ala sessizdi. Sadece kendisi susmakla kalmıyor, tüm güvenlik birimlerini
de sessiz kalmaya zorluyordu. PKK'nın gençlik teşkilatı YDG-H
sokaklara hâkim olmuştu. Artık, PKK paçavraları ve
bölücübaşı posterleriyle dolaşılıyor, insanlar
öldürülüyor, dükkânlar yakılıyor, her köşede PKK kontrolü
sağlıyordu. Bakan Ala dikkatleri başka taraflara çekmek
istercesine paralel lafını dilinden düşürmüyordu. Ülkemizin
doğusunda paralel bir devlet yapısı kuruluyordu ama bu onu
kaygılandırmıyordu bile, yeter ki Recepine bir halel gelmesin.
Algı
operasyonlarıyla PKK'nın katettiği mesafe kamuoyundan gizlenmeye
çalışılıyordu. Güvenlik güçlerinin ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin operasyon yapma ihtimaline karşı, operasyon
talimatları il valiliklerine bırakılmıştı.
Valiler de gözünü Ankaraya dikmiş, oradaki süreç simsarlarının
duruşlarıyla hiza alıyor, operasyon talimatı
veremiyorlardı, nitekim Şırnakta da böyle olmuştu. İçişleri
Bakanı Ala bölge valileriyle yaptığı toplantıda
Dağda 100 kişilik bir terörist birliği görseniz dahi
dokunmayacaksınız. demişti.
Sadece güvenlik ve
asayiş faaliyetleriyle yetinmiyordu PKK, mahkemeler kuruyor, kamu
görevlilerini ifadeye çağırıyor, para cezaları veriyor,
bölgeden insanları sürgün ediyordu. PKK bölgeye yerleşmiş, kendi
kolluk güçlerini kurmuş, yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyordu.
Artık, polisten, jandarmadan istenen, tahliye gününe kadar
kışlalarından, karakollarından
çıkmamalarıydı. PKK bölgede petrolden, vergiden pay istiyordu.
Kürt kimliğine sahip olmayan iş adamlarını bölgeden
kovuyor, iş makinelerini yakıyor ya da el koyuyordu. KCKdan belge
getirmeyenler ihalelere alınmıyordu. Binasına Türk
Bayrağı çeken kamu kurumu bile kalmamıştı neredeyse.
Resmî dil olan Türkçe kamu kurumlarında ikinci dil hâline geliyordu. Örgüt
sadece ilçede güvenlik kameralarını yasaklamakla kalmamış,
polise, askere sokağa çıkma yasağı getiriyor, hatta Türk
Silahlı Kuvvetlerine silah bırakma çağrısı
yapıyordu. Türk milletinin egemenliği ikiye ayrılıyor ve
bütüncül egemenlik anlayışı yerine egemenliğin
ortaklaşa kullanılacağı vurgusu yapılıyordu.
Dolmabahçedeki ortak vatan tabiri yeni millet tanımı tam da bunu
kastediyordu. Cumhurbaşkanı sessizdi çünkü her şey, başkanlık
sistemi rüyalarına uygun bir şekilde planlandığı gibi
yürüyordu. PKKnın yavaş yavaş devletini kuruyor olması ise
umurunda bile değildi.
Davutoğlu
sessizdi, ses vermişti ama bölgeye Türk milletinin
bakışıyla bakıp lisanıyla hitap etmek yerine Güzel
Kürtçemizi ben de öğrenmek istiyorum. diye vıcık
vıcık popülizm kokan sözlerle.
İçişleri
Bakanı gözlerini yummuştu ama AKPnin Afyon kampında itiraf
ediyordu bölgede devlet hâkimiyetini kaybettiklerini. Şehirlere
sızmaya, hâkim olmaya başladılar. diyordu. Diyordu da bunun
müsebbibinin AKPnin on üç yıldır uyguladığı PKKyı
muhatap alıp pazarlığa oturma olduğunu söyleyemiyordu.
Sayın Bakan,
bu sözün üzerinden iki ay geçti. Ne değişti? Bölgeye hâkim mi
oldunuz, yoksa PKK emellerinden mi vazgeçti? İkisi de değil. Peki, bu
şartlarda PKK ile 10 maddelik mutabakat sağlamak tam da Milliyetçi
Hareket Partisinin dediği gibi teslimiyetçilik değil de nedir?
Değişmez yazgı zaten bunu işaret ediyordu. Terörle müzakere
edenler teslimiyet mütarekesine razı olurlar. PKKnın defalarca
Silah bırakmayacağız. söylemlerine karşın sırf
seçim kazanmak adına, bile bile ladeslenildiğini, millete pembe
tablolar çizdiklerini, bunun için bir algı yönetimi
uyguladıklarını itiraf edemiyordu Sayın İçişleri
Bakanı.
Milliyetçi Hareket
Partisi tüm bu yaşananları milletiyle paylaşmış ve
bugüne kadar yüzlerce kez uyarmıştı Çözüm denilen melanet
milletin hayrına değildir. diye. AKP Hükûmeti Milliyetçi Hareket
Partisinin bu uyarılarına kulak vermedi ve bölücülük dehlizinde
ilerlemeye devam etti. AKP bundan sonra artık HDPdir ve PKKnın
siyasal sözcüsüdür.
Erdoğanın,
Davutoğlunun HDP-CHP-MHP ittifak hâlinde diye yürüttükleri propaganda
suçüstü yakalanmışlığın utancı ile
suçlarını bastırmak üzere yürütülen iftira
kampanyasıdır. Bölücülük AKPnin tüm bünyesini sarmış ve
AKPde somutlaşan milletimizin tertemiz iradesi bu hastalıklı
bünyede kangrenleşmiştir.
AKP, Dolmabahçede
şehidinin, gazisinin yanında durmamış, şehit
analarını ağlatmıştır. Batı emperyalizmi
Hükûmetin 3 bakanının yüzüne PKK ağzıyla Türkün ölüm
fermanını okumuştur. Yüz yıllık hesap AKP üstünden
milletimize kesilmiş; Çanakkalede, İstiklal Savaşında tek
dişi kalmış canavara Türkün gücünü gösteren
Kuvayımilliyenin bedeli milletimizin önüne konulmuştur.
Bu olup biten
karşısında millî güvenlik ve savunmamız için yemin
etmiş Genelkurmay Başkanı acziyet görüntüsü içerisinde sessizce
beklemektedir. Özel Paşanın işi Milliyetçi Hareket Partisine
laf yetiştirmektir. 40 bin kişinin katili PKKyla neden pazarlık
yapıldığı, komutanların neden hapishanelere
atıldığını sorgulamayan birkaç eski komutan Milliyetçi
Hareket Partisinin sözlerinden gocunmuşlardır. Kim nasıl
gocunursa gocunsun, Milliyetçi Hareket Partisi milletin hissiyatına
tercüman olmaya devam edecektir. Sayın Özelin
tırnağını bile kutsayan Cumhurbaşkanı bölücülük
karşısında tırnaksız bir duruşu kendisine
yakıştırmıştır.
Bu gensoru, devlet
bütünlüğü ve millet birliğinin ortadan kaldırılmasına
seyirci kalan, hatta terör örgütünün emelleriyle uygun adım yürüyen
İçişleri Bakanının istifasının
sağlanması için aziz milletimizin talebi üzerine verilmiştir.
İçişleri Bakanı 3152 sayılı Kanunun kendisine
verdiği vazifeleri yerine getirmemiş; terör, asayişsizlik
almış başını gitmiştir.
Memlekette,
İçişleri Bakanı sadece 17-25 Aralık yolsuzluk hadiselerini
kapatmak üzere kolluk güçlerine ayar veren Bakan hâline dönüşmüştür.
Hırsızlık ve yolsuzlukla mücadele eden binlerce polis ve amirini
zapturapt altına alma, bastırma, kanunsuz dinlemelerle tehdit etme
gibi bir rol üstlendiği görülmüştür. Suç ve suçluyla mücadele görevi
olan İçişleri Bakanı, 17-25 Aralıkta muhalif web sitelerini
kapattığını açıklayan BTK Başkanı Tayfun
Acarere Sen endişelenme, bir kanunla, yaptığımız
şeyi suç olmaktan çıkarırız. diyebilmiştir.
Hırsızlık operasyonunun yapıldığı gün,
savcı talimatıyla Bilal Erdoğanı almaya gelen polislere
karşı özel harekât polislerine vur emri verdiği havuz
medyasında dahi yer almıştır. Bu zihniyetle, devletin iç
güvenliğini tesis etmek ve devlet-millet bütünlüğünü sağlamak
mümkün gözükmemektedir.
Bu düşüncelerle, Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu gensorunun kabulü, devlet-millet
bekası ve çoğulcu demokrasimiz açısından da son derece
önemlidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu gensoruda kendisinden beklenen
tarihî duruşu sergilemesini beklediğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Korkmaz.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Korkmaz, konuşmasında AK PARTİ, PKKnın siyasal
sözcüsü gibi çok ağır bir ithamda, haksız bir eleştiride
bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Haksız
mı bu eleştiri ya?
BAŞKAN Nasıl?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Eleştiri. dedi Sayın Başkan. Sayın Başkanım,
eleştiriye olmaz ki.
BAŞKAN - Grup olarak mı,
anlayamadım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet, AK
PARTİ dedi AK PARTİ Grubunu kastederek.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hükûmet
cevap verecek efendim, Hükûmet cevap verecek.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Bahsettiği son sözlerde de bir kere Bakan henüz
Bakan değildi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Defalarca
HDP-CHP ve MHP eşittir. dedi AKP, ben de söz alacağım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sataşma
demiyor, eleştiri diyor, eleştiri olur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yahu siz
eleştiri kabul etmiyorsunuz, biz niye edeceğiz?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Eleştiri diyor kendisi, Sataşmıştır. demiyor,
eleştiriden söz verilmez.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde MHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli arkadaşlar,
Sayın Başkanım; tabii, ısrarla biz kardeşlik dedikçe,
birlik beraberlik dedikçe, toplumsal bütünleşme dedikçe birileri maalesef
hep ihanetten, hep bölücülükten bahsetti. Bu ülke o kadar basit bir ülke
değil değerli arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aynen öyle
işte.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu ülke kolay
bir lokma değil, öyle bölünecek bir ülke de değil.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sokaklara döktünüz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Ama birileri de
sürekli kuru edebiyatla, hamasetle, bu tür söylemlerle insanlar üzerinde korku
yaratmaya çalışmasın.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Allah, Allah!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Süleyman Şahta gördük.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın,
bizim bir tek derdimiz var.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Dolmabahçede ne oldu, onu söyle.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bizim derdimiz,
bu ülkede birliğin, kardeşliğin sağlanması, toplumsal
bütünleşmenin sağlanması. Bizim derdimiz, bu ülkede bir tek
şehidimizin daha olmaması.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Yahu
sizin işiniz ayrıştırmak Ahmet Aydın;
birleştirmek değil, ayrıştırmak.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bizim derdimiz,
bu ülkede bir tek insanın bir daha burnunun kanamaması.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Nereye
gömdürdün silahları, söyle o zaman bakalım. Silahları nereye
gömmüşler?
AHMET AYDIN (Devamla) Bizim derdimiz,
bu ülkenin enerjisinin heba olmaması, kardeşliğinin, toplumsal
bütünleşmesinin sağlanmasıdır ve bunun için
çalışıyoruz ve yeter ki bu sorun çözülsün diyoruz. Gerekirse
baldıran zehri içmeye hazırız. Bu derece kararlı bir tutum
ortaya sergiliyoruz. Ne iş var bunda? Burada, bu kadar ithama, bu kadar
söyleme ne gerek vardı?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Siz zehir içmezsiniz, bal içersiniz!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanımız dimdik işinin başında, (MHP
sıralarından Ooo sesleri) gerektiği gibi de hareket ediyor ve
etmeye de çalışacaktır. Biz, terörle sonuna kadar mücadele
diyoruz, mücadele ederiz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Paralar sıfırlandı mı, paralar?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Ama siyasetle de müzakere ederiz, meşru siyasilerle de
müzakere ederiz değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından
gürültüler)
Bu ülkede,
yıllarca, sizin söyleminizle bu sorun çözülmedi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Önceki Bakanın adamların önüne yatmıştı,
bu ne yapacak bakalım!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu sorun, siz söyledikçe büyümeye başladı, artmaya
başladı, insanlarımızı kaybetmeye başladık
ve bu artışlar bir daha olmasın, bu kayıplar bir daha
olmasın
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hiç dinlemiyorsun değil mi? Zarrabın önüne yatandan
bahsetmiyorsunuz değil mi! O da İçişleri Bakanıydı.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye, demokratik siyasetle,
her fikre saygı duyulacak şekilde burada eleştirilerin
yapılması pek tabiidir ama kalkıp da burada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Doğruyu söylemiyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Her seferinde Siz ülkeyi bölüyorsunuz vatanı bölüyorsunuz,
ihanet ediyorsunuz. diye böyle sözlere, sataşmalara, kusura
bakmayın, hiç kimse aldırış etmiyor.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Zarrabın önüne yatan da İçişleri
Bakanıydı. Hatırlarsanız, o yatmıştı yatay
bir şekilde.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
Önce onu
dinleyelim Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ben, Nevzat Beyin konuşmasına istinaden
BAŞKAN
Hepsini dinleyeceğim, merak etmeyiniz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Belki toplu cevap verme ihtiyacı olabilir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Size de ayrı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Evet, önce onu dinleyiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Benim haksız bir isnatta bulunduğumu, AKP ile PKKyı
yan yana getirdiğimi söyledi. Onunla ilgili cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sor bakayım, o yatan bakan hangisiymiş?
9.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz'ın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın AKP Grup Başkan Vekili Ahmet Bey, bakın, çok
değil, Dolmabahçedeki görüşmeden yirmi dört saat önce Sayın
Bülent Arınça soruyor gazeteciler, diyor ki: Onlar Kandil
ağzıyla konuşuyor, bizim onlarla yan yana gelmemiz mümkün
değil. Kandilde kim var? PKK var, öyle mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kandille yan yana gelmiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Kandilde PKK var, bunu senin Hükûmet üyen söylüyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Siyasetle yan yana geliyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Peki, kardeşim, burada, AKPnin PKKyla yan yana geldiği
hususunu kabullenmek istemiyorsunuz ama biz HDPye PKKnın siyasal sözcüsü
olduğunu söylediğimizde hiçbir itirazları olmuyor. Aristo mantığıyla,
HDP eğer PKKnın siyasal sözcüsüyse sen ne oluyorsun burada HDP'yle
iş birliğine girerek?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) HDP bir siyasi parti mi değil mi?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Evet, Bir tane şehit olmasın. dediniz, 40 bin tane
şehidin hukukunu kim savunacak? Soruyorum, 40 bin tane şehidin
hukukunu kim savunacak?
Ne pahasına
olursa olsun
çözüm olmaz Ahmet Bey.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Niye olmasın? Niye olmasın?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Bakın, Ne pahasına olursa olsun
olmaz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Meseleye böyle bakılmaz. Çözüm niye olmasın?
İstersek olur.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Devlete onuruyla, haysiyetiyle, şerefiyle davranmak
düşer.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Şerefli davranılıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti değil.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Evet, evet.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sizin anlamak istemediğiniz o zaten.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Sizin zaten on üç yıldır
anlamadığınız husus bu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çözüme yaklaştık, çözüme yaklaştık.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Türk milletinin, Türk devletinin sürekli başını
belaya sokmasındaki cehaletiniz buradan kaynaklanıyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Devlet gibi duracak, devlet dediğin devlet gibi duracak.
Karşısındaki terör örgütüne karşı gerdan
kırmalar, boyun bükmeler, göz süzmeler yapmayacak. İşte, zaten,
2002de sıfır terörle almış olduğunuz
PKK bugün gelip
başınıza oturdu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tek taraflı ateşkes imzalanmıştı o
zaman.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Gelip size barış antlaşması dikte edecek kadar
büyüdü. Bunun sebebi, işte, sizin bu devlet konusundaki cehaletinizdir.
Devleti yönetmeyi bilmemenizden kaynaklanıyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biz yönetiyoruz ya, sen mi yönetiyorsun?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın
Baluken, sizi dinleyeyim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Açık sataşma var her iki konuşmada da. İhanetin
bir tarafı olarak değerlendirildi, Sayın Adil Zozani
cevaplayacak.
BAŞKAN
Sayın Zozani mi cevap verecek?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Zozani.
10.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
(11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde MHP Grubu adına ve
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmaları
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumartesi günü Dolmabahçede
Türkiye'nin geleceğini tayin eden, Türkiye'nin geleceğine
ışık tutan, bin yıldır bu coğrafyada,
Mezopotamyada, Anadoluda bir arada yaşayan halkların
geleceğini yeniden tayin eden tarihî bir açıklama yapıldı.
Bu açıklamanın bir tarafı olarak, biz HDP Grubu, bu
açıklamada azıcık da olsa payımızın bulunmuş
olmasından bahtiyarlık duyarız, mutluluk duyarız.
Biz, ölümü
değil, yaşamı konuşmanın tarafıyız. Biz,
cenazeler üzerinden hamaset nutukları atmak yerine, bu coğrafyaya
barış gelsin çabası içerisindeyiz. Tersini savunmak, 4 milyon
insanı yerinden yurdundan göç ettirmektir. Tersini savunmak,
insanları asit kuyularında yakmaktır. Tersini savunmak,
güpegündüz şehir sokaklarında insanların ensesine namluyu dayatıp,
katletmektir. Tersini savunmak, insanlara dışkı yedirmektir.
Tersini savunmak, çocukları öldürmektir. Tersini savunmak, bu halklara
kurşun sıkmaktır. Biz bu düşüncedeyiz. Bu nedenle, biz, bir
ihanet belgesine değil, Türkiye'nin geleceğine imza
attığımızı düşünüyoruz. Bir ihanet belgesine değil,
Türkiye'nin geleceği belgesine imza attığımızı
düşünüyoruz. Türkiye'den toprak koparma değil, Türkiye'yi büyütmeyi
düşünüyoruz.
Evet, 28
Şubat 2015 tarihi, büyüyen Türkiye'nin başlangıç tarihidir;
tarihî bir açıklama olmuştur, bu tarihî açıklamanın
tarafı olmuş olmaktan da mutluluk duyarız. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, ben, biraz önce konuşan hatip
arkadaşımıza, benim sözlerime yönelik olarak bu cevabı
verip vermediğini soracağım önce, ona göre talep edeceğim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bir şey yok efendim
BAŞKAN
Evet, genel bir açıklama yaptı Sayın Zozani.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hiç kimseye bir şey demedi efendim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Efendim, benim açıklamam son derece açık ve
net, hiç kimseye sataşma kastım yoktur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, benden sonra konuştuğu için, yanlış
anlamalara mahal verebilecek açıklamalardır
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Korkmaz.
Yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.
11.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz'ın, Hakkâri Milletvekili Adil
Zozaninin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evet, değerli milletvekilleri, biraz önce buraya gelen hatip,
bin yıllık coğrafyada barış ve kardeşlik kurmaya
çalıştıklarını söyledi. O
arkadaşlarımızın anlamadığı bir şey var,
Türk milleti, Kürtüyle, Yörüküyle, Çerkeziyle, Lazıyla hepsiyle bir
bütün ve zaten bir kardeşlik var, bin yıldır bir kardeşlik
var. 4 milyon 200 bin aile var bu memlekette, ya karısı Kürt ya
kocası Kürt. Bunların çocukları var. Dolayısıyla,
cenazesinde bir, düğününde bir, bu insanlar tasada, kıvançta,
üzülmüşler, sevinmişler, hep bir olmuşlar. Ama, ne zaman ki PKK
terör örgütü etnisite üzerinden ayrımcılık yapmaya
başladı ve bunu da terörle dayatmaya başladı, 2002
yılında dişine uygun, 36 alt kimliği de ağzından
düşürmeyen bir AKP bulunca bugünlere gelindi.
PKKnın
silahlarının gölgesinde barış olmaz. PKK gibi eli
kanlı bir terör örgütünün himayesinde, onların yönlendirmesiyle
barış olmaz. İşte bu bakımdan diyoruz, her ne
pahasına olursa olsun barış dayatması bir kere Türkiye
Cumhuriyeti devletine, Türk milletinin tarihine büyük bir
saygısızlıktır. Türk milleti bunları hak etmiyor Ahmet
Bey. Adalet
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çözümün ne, çözümün?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Çözüm bulunmuştu, 2002de terör örgütü
sıfırlanmıştı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bırak Allah aşkına!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Terör örgütünü cesaretlendiren, terör örgütünü besleyip, büyütüp
bugünlere getiren AKPdir. AKP politikalarıdır. Bugün PKKnın
dayatmasıyla AKPnin her istediğini meşrulaştırmaya
çalışıyorsunuz. Bu bakımdan söylüyoruz, PKKnın
siyasal sözcüsü hâline gelmiştir AKP diye.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) PKKnın taleplerini orada sen dile getiriyorsun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Çocukları kim öldürdü, çocukları?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
IX.-
GENSORU (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği,
PKK/KCKnın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet
yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma
girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/45) (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağ. (CHP sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İşte bak, çocuğu bomba
atılıp öldürülen yanında duruyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bir çocuk daha öldürülmesin diyoruz.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Tamam da bir çocuk daha ölsün istemiyoruz
Başkanım.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama öldürülmesin de dağda elinde silahıyla
durana bakın.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Asıl çocuğu ölenler katkı sunuyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ne işleri var dağda o zaman silahla?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kürsüye söz vereceğim, lütfen sessiz
olursanız
Buyurunuz
Sayın Serindağ.
CHP GRUBU ADINA
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin başında yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında
verdiği gensoru önergesini biraz sonra açıklayacağım
nedenlerle uygun görüyoruz ve kabulü yönünde oy
kullanacağımızı ifade ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
İçişleri Bakanlığına çok önemli görevler
vermiştir. Keza, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 2559
sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, 2803 sayılı
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunuyla İçişleri
Bakanlığına ve bağlı birimlerine önemli görevler vermiştir.
Maalesef, üzüntüyle belirtmek gerekir ki İçişleri Bakanı Efkan
Alanın bu görevlerle ilgili sergilediği tutum ve
davranışlar bu görevlerin layıkı veçhile yerine
getirilmesine yetmemiştir. Sayın Bakan, Bakan olmadan önce
Başbakanlık Müsteşarı idi, kamuoyu bu dönemden
tanımaktadır. Başbakanlık Müsteşarlığı,
bürokrasinin tepe noktasıdır. Bu görevde iken bazı Hükûmet
üyelerine ve yakınlarına yönelik 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk,
hırsızlık ve rüşvet operasyonları
yapılmıştır. Bu operasyonlar sırasında dudak
uçuklatan hırsızlıklardan söz edildi. Ayakkabı
kutularında milyon dolar ve milyon eurolar, bakan çocuklarının
evlerinden adam boyu, dizi dizi para kasaları ve para sayma makineleri,
bakanların kollarında 10 daire tutarında saatler, elbise
torbalarında ve çikolata kutularında milyonlarla ifade edilen
paralar, sıfırlanamayan eurolar ortalığa bir bir
saçıldı. 20li yaşlarda İranlı bir iş
adamının bakanları -amiyane deyimle- nasıl
bağladığı insanlarda şaşkınlık
yarattı.
Sayın Bakan,
siz bu dönemde Başbakanlık Müsteşarıydınız.
Müsteşar olarak tüm soruşturmalara müdahale ettiniz; delilleri
karartmaya, yok etmeye, soruşturmayı mecrasından
saptırmaya, valilere ve emniyet müdürlerine kanunsuz emirler vermeye, adli
soruşturmalarda kolluğun cumhuriyet savcılarının
emrini dinlememe yolunda talimatlar vermeye o dönemde
başladınız.
Bir gazetecinin
gözaltına alınması için valiye kanunsuz talimatlar veriyorsunuz,
valinin tereddüt geçirmesi üzerine Mahkeme kararına gerek yok,
kapısını kırın, o adamı alın. diyorsunuz.
Demek ki sizin için mahkeme kararının hiçbir anlamı yok. Hatta,
talimatınıza devam ediyorsunuz Savcıyı da alın.
diyorsunuz. Resmî konutta toplantıda olduğunuzu da özellikle
belirtiyorsunuz, böylece talimatları kimin emriyle verdiğinizi de
karşıya hissettiriyorsunuz. Yargıyı ne hâle
getirdiğinizin farkında mısınız Sayın Bakan?
Bilgi
Teknolojileri Başkanına gazetecinin sitesinin kapatılması
talimatını veriyorsunuz. Başkanın bununla ilgili mahkeme
kararının gelmediğini belirtmesi üzerine Ya, kardeşim, biz
yasa yapan yeriz. Gerekirse, hangi yasa yapılıyorsa onu yapar sizin
yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız.
Savcıdan korkmayın, size koca yüzde 50 oy almış partinin
iradesini söylüyorum, gerisini s
et. diyorsunuz. Öyle ya, hani yasaları
Meclis yapıyordu? Demek ki Meclis yerine yasaları siz
yapıyorsunuz. Hani, hatırlar mısınız, Enver
Paşanın bir sözü vardı, ne diyordu? Yok kanun, yap kanun.
İç güvenlik paketini de niçin getirdiğiniz böylece ortaya
çıkıyor. Demek ki, Sayın Bakan, siz yüzde 50 oy almayı
yolsuzluk ve rüşvet için yeterli görüyorsunuz.
Bilal
Erdoğanın evine mahkemenin arama, el koyma, yakalama, gözaltı
kararıyla polisler gidiyor. Başbakanlık koruma ekibi gelen
polislere silah çekiyor. Yaklaşanı vurun. talimatını
veriyorsunuz ve böylece mahkeme kararı uygulanamıyor. Biraz önce
ifade ettiğim gibi, sizin için mahkeme kararının ne önemi var
ki?
Daha sonra
İçişleri Bakanı oldunuz, Bakan olduktan sonra da aynı
pervasızlık artarak devam etti. Yolsuzluk, rüşvet ve
hırsızlık operasyonunu engellemek için, bu operasyonları
yapanlara eziyet çektirmek için güvenlik bürokrasisini tarumar ettiniz;
görevden aldınız, yerlerini değiştirdiniz, operasyona tabi
tuttunuz. Bunu yaparken de paralel yapı diye bir düşman
yarattınız. Devlet içerisinde iddia ettiğiniz gibi bir paralel
yapı oluşmuş ise bunun baş sorumlusu, iddia edilen
yapının devlet içerisinde oluşmasına zemin hazırlayan,
buna imkân veren, fırsat sağlayan ve bunu teşvik edenlerdir.
Sayın Bakan, siz de bu sorumluların dışında
değilsiniz. Başbakana, Başbakanlık Müsteşarına,
İçişleri Bakanına, Adalet Bakanına rağmen Adalet
Bakanlığında ve Emniyet Genel Müdürlüğünde paralel bir
yapılanma olabilir mi?
Kurumları
karşı karşıya getirdiniz, MİT ve Emniyet
istihbaratını âdeta birbirine rakip hâle getirdiniz. İstihbarat
birimleri arasında iş birliği ve koordinasyon
sağlayacağınıza tersini yaptınız. MİTe
görevleriyle bağdaşmayan fonksiyonlar yüklediniz. Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri tarafından gönderilmiş gibi, MİT
içindeki bir ekip tarafından fabrikasyon mesajlar üretilmesine kapı
araladınız. Bunun en tepedeki sağlam iradenin talimatıyla
yapıldığı, Parti Sözcümüz ve Genel Başkan
Yardımcımız tarafından da
açıklanmıştır. Keza, bundan Başbakan
Davutoğlunun haberinin olmadığı da gene açıklamada
yer almıştır.
MİT
içerisinde bu işlere bulaşmayan, namuslu, onurlu, yurtsever MİT
mensuplarını tenzih ediyorum. İçinde CHP'yi paralel yapıyla
ilişkilendirmek için istihbarat ve tezgâh mühendisliğine
soyunanların olduğu, MİT içinde bunların var olduğu
uzun süredir bilinen bir gerçektir. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi değil,
diğer muhalefet partilerinin de bu tezgâha sokulması için
çalışıldığını basın da hem işledi
hem yazdı. Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi etrafında ortaya konulan
iftira ve yalanların, bu merkezdeki ekip tarafından kaçak saraya
sıkı sıkı bağlı, hukuk tanımayan,
Anayasayla da pek barışık olmayan ünlü bir bakanın
onayından geçtiği, en tepedeki muktedire sunulduğu ve daha sonra
havuz medyasında bunun yayınlandığı da dile
getirilmektedir. Sayın Bakan, bunu soruyorum: Bu sayın bakan kimdir?
Acaba bu konuda da bilginiz var mıdır? İçişleri eski
Bakanlarından İdris Naim Şahin Küçükçekmecede otobüse
molotofkokteyli atılması sonucunda 18 yaşındaki Serap Eser
kızımız hayatını kaybetmişti. Otobüse
molotofkokteyli atarak otobüsü kundaklayan kişilerin ne yazık ki
istihbarat elemanı olduğu bilgisini edindim. Aynı zamanda
istihbarat elemanıydılar. Bu kişiler istihbarat elemanı
oldukları için korunup yargılanmadılar. şeklinde bir
açıklama yapmıştı. Buna ilişkin Serapın ölümüne
sebep olanlar MİT mensubu muydu, görevi kim verdi? sorularını
bir türlü yanıtlamıyorsunuz ve yanıtsız
bırakıyorsunuz. Açıklamalarınızın bir süre sonra
da doğru olmadığı ortaya çıkıyor, hangi
açıklamayı yaparsanız yapın.
Sultanahmette
Emniyet Turizm Şube Müdürlüğüne yapılan
saldırının önce DHKP-C örgütü tarafından yapıldığını
açıkladınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Ben öyle bir şey söylemedim.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Daha sonra bu intihar
saldırısının IŞİD mensubu bir kadın
tarafından yapıldığı ortaya çıktı. Bundan
sonra dut yemiş bülbüle döndünüz ve herhangi bir açıklama
yapmadınız.
Şırnakın
Cizre ilçesinde 14 Ocak 2015te yaşanan olaylarda Nihat Kazanhan isimli 12
yaşındaki bir çocuk başından vurularak hayatını
kaybetti. Bununla ilgili olarak Bugün orada polis silah da kullanmamış,
herhangi bir gaz da kullanmamış, dolayısıyla açık bir
provokasyon var. dediniz. Sayın Davutoğlu da muhtemelen sizden
aldığı bilgi üzerine Burada net olarak ifade ediyorum, bunun
herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla
öldürülmesi söz konusu değil. Orada ne fiilî bir müdahale ne de gaz
kullanımı söz konusu oldu. şeklinde bir görüş beyan etti.
Ancak, böyle olmadığı sonradan ortaya çıktı.
Sayın Bakan,
siz mevcut Anayasayı referans alarak düzenleme
yapamayacağınızı ifade ettiniz. Genel Kurulda da sözünüzün
arkasında durduğunuzu açıkladınız. Bir
İçişleri Bakanının, Anayasaya ve kanunlara uymak zorunda
olmadığını ifade etmesinin Türkiyeyi nereye
götüreceğini biliyor musunuz? Tarafsız olacağına namusu ve
şerefi üzerine yemin etmiş bulunan, Anayasanın
uygulanmasını gözetmekle yükümlü olan Cumhurbaşkanı
tarafından Anayasanın fiilen askıya alınmasını
mı örnek aldınız, bundan mı cesaret ve ilham
aldınız Sayın Bakan?
Sürekli kamu düzeninden bahsediyorsunuz, ancak
kamu düzenini siz bozuyorsunuz. Yollarda terör örgütü mensuplarının
kimlik kontrolü yapmasına, şehirlerde hendekler kazmasına,
seyahat özgürlüğünün yok olmasına, güneydoğuda devlet
hâkimiyetinin ortadan kalkmasına uygulamalarınızla siz sebep
olmadınız mı? Ülkemizin radikal terör örgütleriyle
anılmasına siz yol açmadınız mı? IŞİDin her
yerde hücrelerinin ortaya çıkmasına, yurdun dört bir
yanının IŞİD hücreleriyle donanmasına siz zemin
hazırlamadınız mı?
Sayın Bakan,
yaptığınız düzenlemeler ve Meclise sevk ettiğiniz
tasarılar kamu düzenini sağlayıcı değil, tam tersine
kamu düzenini bozucu nitelik taşımaktadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşmeleri devam eden ve kamuoyunda iç güvenlik paketi
olarak bilinen tasarının içerdiği hükümler de böyledir. Bu
tasarıyla, zaten AKP Hükûmeti tarafından tahrip edilmiş olan demokrasinin
son kırıntıları da yok edilmek istenmektedir. Acaba
birilerinin söylediği gibi, demokrasi tramvayından inmenin
zamanı mı geldi? İnsanlar bunu çok merak ediyor. Bu
tasarıyla temel hak ve özgürlükler daha da kısıtlanmakta, âdeta
kullanılamaz hâle gelmektedir. Oysa siz tüm demokratik yolları
kapatırsanız, hak arama yollarını tıkarsanız, tüm
demokratik kanalları ortadan kaldırırsanız sokağı
ve meydanları meşru hâle getirirsiniz. Sizin bir meydan fobiniz var.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, şunu bir kere daha söylüyorum:
Hiçbir demokratik ülkede iktidarlar meydanlarda
değişmemiştir ama otoriter, despotik ve faşist yönetimler
meydanlarda iktidarlarını kaybetmişlerdir. Bunu hiç
unutmamanızı öneririm.
Huzuru,
barışı ve kamu düzenini sağlamanın yolu, demokrasiyi
tüm kurum ve kurallarıyla işletmek, demokrasinin önündeki tüm
engelleri kaldırmaktan geçer.
Bu tasarıyla
yani iç güvenlik paketiyle(X)
Emniyet teşkilatında da bir tasfiye hareketi
başlatıyorsunuz. Jandarma Genel Komutanlığında ve
Sahil Güvenlik Komutanlığında da ileride yapılabilecek olan
bir tasfiyenin yolunu açmak istiyorsunuz. Bu gidişle iç güvenlik birimleri
siyasallaştırılacak ve majestelerinin güvenlik birimleri
kurulacaktır.
Ayrıca, bu
tasarıyla valilere yargısal yetkiler tanınmaktadır. Valilerin
görevlendirdikleri kolluk amirleri tarafından
yurttaşlarımızın gözaltına
alınmalarının ve bu yolla hürriyetlerinden yoksun
kalmalarının yolu açılmaktadır. Demokrasinin olmazsa olmazı
kuvvetler ayrılığı yok edilmektedir. İdari ve adli
görevler birbirine karıştırılmaktadır. Bir kaos
ortamı yaratılmaktadır. Hâkim kararı veya mülki idare amiri
kararı olmaksızın polise önleme, arama yapma, kolluğa tek
bir sözlü emirle üst, eşya ve araç araması yapma imkânı
tanımaktasınız. Cumhuriyet savcısına ait yetkiler valilere,
valilere ait yetkiler kolluğa devredilmektedir. Ceza
soruşturmasını yapma tekeline sahip olan cumhuriyet
savcıları, belirli durumlarda devre dışı
bırakılmaktadır. Valilere sıkıyönetim ve
olağanüstü hâl uygulamalarını aratacak yetkiler verilmektedir.
Bu
tasarının yasalaşması hâlinde, zaten AKP Hükûmeti eliyle
çok zorlaştırılmış olan toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkı tamamen kullanılmaz hâle gelecektir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, terörist bir faaliyete
dönüştürülmek ve kriminalize edilmek istenmektedir.
Barışçıl toplantı ve gösterilerde bile kolluk,
Güvenliğiniz tehlikede. diye kişileri uzaklaştırabilecek
veya Koruma altına alıyorum. diye sizi işleme tabi
tutabilecektir. Polisin silah kullanması
kolaylaştırılmakta, yurttaşların yaşam hakkı
tehdit altına alınmaktadır. Sapan ve demir bilyenin hiçbir
olayda kullanılmasa bile silah gibi değerlendirilmesinin yolu
açılmaktadır. İletişimin hâkim kararı olmadan
dinlenmesinde süre kırk sekiz saatten yetmiş iki saate
çıkarılmaktadır. Gencecik insanların öldürülmesiyle ilgili
davalar il il dolaştırılmakta ve karartılmaktadır.
Yapılan değişiklikle bu davalarda yargılanan polislerin
ceza almamaları mı acaba sağlanmak istenmektedir diye,
yurttaşlarımız endişe etmektedirler.
Hükûmetin esas
amacı, Hükûmetin baskıcı, kanun dışı, otoriter
uygulamalarına karşı, yurttaşların yapacağı
barışçıl gösterileri önlemektir, muhalefeti susturmaktır,
toplumu baskı altına almaktır yani toplumsal muhalefeti yok
etmek ve birilerinin istediği otoriter, despotik ve faşist bir
yönetim kurmaktır. Bunun somut örneği, Gaziantepte
rastladığımız, gördüğümüz Sık ulan, sık.
uygulamasıdır. Emniyet teşkilatında tasfiyenin bahanesi
olarak gene paralel yapıyı kullanıyorsunuz. Bu tasfiye
yapılırken cadı avı mantığıyla hareket
edilmekte, ehliyet, liyakat ve tecrübe göz ardı edilmekte, eşitlik
ilkesi çiğnenmekte, kazanılmış haklara riayet edilmemekte,
hiyerarşik yapı ters yüz edilmekte, mezuniyetlerine kısa bir
süre kala öğrenciler kapı dışarı edilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Recep Tayyip Erdoğanın paralel yapı
hakkında söylediklerini biliyorsunuz. Peki, biz şimdi soruyoruz:
Sizin aklınız başınıza yeni mi geldi? Ve gene
şöyle diyorsunuz yani Recep Tayyip Erdoğan söylüyor: CHP ve MHP
Pensilvanyanın arkasında duruyorlar. Son kullanma tarihleri geçince
onları da sırtlarından hançerleyecekler. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak kimsenin arkasında durmuyoruz da şunu soruyoruz
yalnız: Sizin deyiminizle, sizleri arkadan hançerlediklerine göre, son
kullanma tarihiniz mi geçti değerli arkadaşlarım? Siz
Başbakan Yardımcısı Arınçı Fethullah Gülenin
emir ve talimatlarını almak üzere Pensilvanyaya göndermediniz mi?
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ methiyeler düzmedi mi? (CHP sıralarından
alkışlar) Haşhaşi dediğiniz paralel yapı
mensubu kişiler o makamlara zorla mı geldiler? Onları o
makamlara AKP Hükûmeti atamadı mı? Siz o zaman Başbakanlık
Müsteşarı değil miydiniz? Onlara methiyeler düzmediniz mi?
Bunlar destan yarattılar. demediniz mi? Ve tüm bunları halkın
gözünün içine baka baka söylemediniz mi? Böylelikle insanların
geleceklerinden ve bundan sonraki görevlerinden ayrılmalarına sebep
olmadınız mı? Askerî Şûra kararlarına muhalefet
şerhini siz koymadınız mı? Millî Güvenlik Kurulunun 2004
yılında Gülen hareketiyle ilgili aldığı kararı
öyleyse neden uygulamadınız? Millî Güvenlik Kurulu böyle bir karar
aldı ama uygulamadık. demediniz mi? Sayın Erdoğan
Pensilvanya çetesi hakkında kitap yazma hazırlığı
yaptı diye insanlar mahkûm ediliyor. diyor; peki, gazeteci Ahmet
Şık bu nedenle hapse düştüğünde Bazen kitaplar bomba
gibidir. demediniz mi? Ne oldu da şimdi tasfiye hareketi
yapıyorsunuz? Sebep, 17-25 Aralık operasyonları.
Bakın,
Arınç ne diyor? Diyor ki: Kendilerine her türlü imkânı bahşeden
AKP iktidarına ihanet edenleri affetmeyeceğiz. Demek ki sorun devlet
içerisinde paralel yapılanma değil, AKP iktidarının,
özellikle de Hükûmetin foyasının ortaya
çıkarılmasıdır.
Keza, bu
tasarıyla Jandarma Genel Komutanlığını ve Sahil
Güvenlik Komutanlığını da
siyasallaştırıyorsunuz. Bu yolla da Türk Silahlı
Kuvvetlerinin siyasallaştırılması yolunu açıyorsunuz.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaştırılmasının
tarihte nelere yol açtığını, hangi facialara yol
açtığını hepiniz biliyorsunuz. Tüm Balkanları biz
elimizden nasıl çıkardık? Balkan Harbini ordunun
siyasallaşması yüzünden kaybettik ve şimdi, siz bunun yolunu
açıyorsunuz. Size şunu diyoruz: Gelin bundan vazgeçin.
İl ve ilçe
jandarma komutanlarının, general olmayan daire
başkanlarının atanmalarında, görevden
alınmalarında, cezalandırılmalarında, yer
değiştirilmelerinde Jandarma Genel Komutanını tamamen devre
dışı bırakıyorsunuz, böyle bir hiyerarşik
yapılanma olabilir mi, böyle bir kurum kültürü olabilir mi diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.
Sayın
milletvekilleri, bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.58
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyoruz.
İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında verilen (11/45) esas numaralı Gensoru
Önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere devam ediyoruz.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksala aittir.
Buyurunuz
Sayın Köksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan ve değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunca İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkında
Anayasanın 99uncu maddesi uyarınca verilen gensoru önergesi üzerine
yapılan görüşmede AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Eski bir Adana
valisi olarak da edebiyatımızın mümtaz siması Yaşar
Kemalin vefatından duyduğum üzüntüyü burada ifade ediyor, kendisine
Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru konusuna girmeden önce AK
PARTİ olarak güvenlik yaklaşımımızdan bahsetmek
istiyorum. AK PARTİ hükûmetleri olarak 2002den itibaren sivil,
çoğulcu ve demokratik bir Türkiye için bütün gücümüzle çalışmaya
devam etmekteyiz. Farklılıklarımızla hep birlikte yeni
Türkiyeyi oluşturduğumuzun bilincinde olarak halkımıza
olan güven ve inancımızla ilk günden itibaren siyasetin merkezine
milleti yerleştiren bir anlayışı benimsedik. Siyaset
anlayışımız millet odaklı bir siyaset anlayışıdır.
Tüm vatandaşlarımıza eşit değer ve önem veriyoruz.
Kökenlerine veya nerede yaşadıklarına bakmaksızın tüm
vatandaşlarımızı kucakladık ve kucaklamaya devam
ediyoruz. Şüphesiz ortak tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz ve gelecek
tasavvurumuz milletimizi bir arada tutan en önemli unsurlardandır. Millet,
içinde barındırdığı tüm farklı renkler ve
seslerle zengin ve güçlüdür.
Temel kamu hizmetlerinden biri olan
güvenlik hizmetlerinde gerek nicelik gerekse nitelik olarak önemli
değişimler yaşanmaktadır. AK PARTİ iktidarı
olarak güvenlik politikalarıyla yerleşik güvenlik anlayışında
köklü bir paradigma değişikliği yapılmış ve
özgürlük için güvenlik yaklaşımı benimsenmiştir. Bugün
toplum olarak her zamankinden daha çok uyanık olmaya, provokasyonlara karşı
duyarlılığa, sabra, millî birlik ve beraberliğe
ihtiyacımız vardır. Terör örgütleri karşısında en
büyük gücün milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu çok iyi
biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti büyük ve güçlü bir devlettir. Ülkemizin huzuruna
ve bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü saldırıya
karşı mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir, bundan kimsenin
kuşkusu olmasın.
Demokratikleşme süreci devlete
bakan yönüyle bir zihniyet değişimini ifade etmektedir. Mevcut
yasalardaki değişiklikler yanında bu yasaları
uygulayanlarda yaşanacak zihniyet devrimiyle birlikte daha özgür, daha
demokratik, daha ileri görüşlü politikalar hayata geçirilmeye
başlanmıştır. Bu çerçevede, güvenlik bürokrasisi
Türkiyedeki paradigma değişiminin en önemli yüzüdür. Zira, bölgede
insanı devletin soyut varlığı kamu görevlileriyle
somutlaştırmaktadır. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin
doğruları ya da yanlışları halktaki devlet
algısının karşılığı anlamına
gelmektedir. Özellikle, güvenlik güçlerimiz gibi kurumların görev alanına
giren yerlerde geçmişin yanlışlarını terk ederek
ortaya koyduğu, halk için halkla beraber yaklaşımı
devlet-vatandaş yakınlaşmasının önemli bir
örneğini teşkil etmektedir.
Sayın
Başkan ve değerli milletvekilleri; milletimizin terörle mücadelesinin
sadece silahla mücadele yöntemiyle çözülmeyeceğini, ret ve inkâr
politikalarıyla doksan yılda bir noktaya gelinmediğini ve
özellikle bu politikaların AK PARTİ iktidarı döneminde
tedavülden kaldırıldığını, halkın talepleri
doğrultusunda halkla birlikte hareket etmek suretiyle çözüm odaklı
siyaset anlayışının yanında saf tuttuğumuzu her
zaman dosta ve düşmana da göstermiş bulunuyoruz. İktidara
geldiğimiz ilk günden itibaren, güvenlik ve özgürlüğün birbirine
zıt kavram olmadıklarını, biri olmadan diğerinin anlam
taşımayacağını ifade ettik. Keza biliyoruz ki en
güvenli ve huzurlu ülkeler vatandaşlarına en geniş hak ve
özgürlükler çerçevesini sağlayan ülkelerdir. Ülkemizde, kamu düzeni
konusundaki hassasiyet korunmakta ve bu konuda taviz verilmemektedir; çözüm
sürecinin nihai perspektifi olan silahsızlanma da dâhil olmak üzere,
şiddetin terk edilmesi ve demokratik ortamda siyasi hayata geçilmesi
konusunda da net bir tavır sergilenmektedir. AK PARTİ iktidarı
olarak, çözüm sürecini kendi eylem planlarımız içerisinde
yürütüyoruz. Bu konuda aldığımız mesafe de herkes
tarafından görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti
bir hukuk devletidir ve tabi olduğu ulusal ve uluslararası kurallar
vardır. Hukuk kuralları, günlük, sosyal, ekonomik ve siyasal
yaşamımızı düzenleyen kuralların bir bütünü olarak suç
ve suçluyla mücadeleyi düzenleyen hükümler içermektedir. Hukuk kuralları,
güvenlik güçlerinin terörle ve genelde suçla mücadele ederken uyması
gereken koşulları belirler. Bu, güvenlik güçlerinin keyfîliğinin
ve duygusallığının önünde önemli de bir engeldir. Bu
kurallar güvenlik güçlerinin kendisi için de ayrıca bir garantidir. Her
olayda güvenlik güçlerimizi karşılık verirken zor durumda
bırakmak ve orantısız güç kullanmaya zorlamak terör örgütünün
sinsi bir oyunundan başka bir şey değildir. Güvenlik güçlerinin
hukuk dışına çıkarak terör örgütüyle değil, bir halkla
mücadele ediyor izlenimini verecek davranışlardan şiddetle kaçınıldığını
burada önemle vurgulamak isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörle mücadele demokratik toplumlarda hiçbir zaman ve hiçbir
mekânda kolay olmamıştır. Terörle mücadelede en önemli
unsurların başında halkın güveni gelmektedir. Güvenlik
güçlerine, toplumun tüm kesiminin ama özellikle de terör bölgesinde
yaşayan vatandaşlarımızın güvenmesi gerekmektedir.
Terörle mücadelede duygusallıktan uzak, aklıselimin galip
geldiği her hareket sağlıklı sonuçlar doğuracak bir
nitelik taşımaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin korunarak
terörle mücadele edilmesi bu noktada en önemli ölçüt olarak
karşımıza çıkmaktadır. Terörle mücadelede çok boyutlu
yaklaşım ise üç alanın, güvenlik boyutlu politikalar, sosyal,
ekonomik yatırımlar ve demokratikleşme bütününü içeren politika, strateji ve programların birlikte
uygulanmasını da zorunlu kılmaktadır.
Bu son dönemde Türkiye, öncelikle,
sorunların doğru tespitini yaparak geçmişin hatalarından
ders çıkartmayı, sivil inisiyatif öncülüğünde ilgili aktörlerin
etkin koordinasyonunu ve çözüme yönelik atılacak adımlarla
kararlı olmayı gerçekleştirmiştir. Türkiye,
yaklaşık otuz yıldır demokrasimizi tehdit eden, binlerce
can ve milyarca maddi kayba neden olan terörle mücadele etmektedir. AK
PARTİ iktidarı olarak bu mücadeleyi demokrasi ve hukuk
prensiplerinden taviz vermeden kararlı bir şekilde sürdürdük ve
sürdürüyoruz. Terör sorununu demokratik yöntemle çözmek için 2009da millî
birlik ve kardeşlik sürecini, 2013 yılında çözüm sürecini
başlattık. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın 2005 yılında Diyarbakır
konuşmasıyla başlayan millî birlik ve kardeşlik süreci
Analar ağlamasın. ifadesiyle özdeşleşmiş ve
kamuoyuna mal olmuş bir süreçtir. Bu sürecin yürütülmesinde,
Hükûmetimizin, Başbakanımızın ve İçişleri
Bakanımız Sayın Efkan Alanın fedakârlıkları da
takdire şayandır.
Devlet kurumları eliyle ve
Hükûmetin siyasi vizyonu ve iradesiyle sürdürülen çalışmalar, demokratikleşme,
kamuoyu algısı, çözüm vizyonunun toplumsallaşması ikna ve
katılım noktasında etkili olmuştur. Bu süreç
vatandaşımızın devlete olan güveninin
artırılmasını, terörün istismar ettiği toplumsal
zeminin ortadan kaldırılmasını, demokratikleşme
adımlarıyla oluşan olumlu psikolojik ortamın toplumun
barış ve kardeşliğini güçlendirmesini
sağlamıştır. Yıllardır kangren hâline gelmiş
sorunun çözüm perspektifinin önü açılmıştır.
Hükûmetimiz, tüm
sabotaj girişimlerine ve engellemelere rağmen demokratikleşme
adımlarını ve çözüm sürecini kararlı bir şekilde devam
ettirerek Sayın Cumhurbaşkanımızın 15 Şubat
2013te deklare ettiği görüşme sürecine
başlamıştır.
Çözüm süreci,
şiddeti ve silahı aradan çıkarma, sözü, düşünceyi ve
siyaseti devreye alma sürecidir. Bu süreçle, terörün, şiddetin sona
ermesi, buna mukabil söyleyecek sözü olan herkesin düşüncelerini
açıkça ifade edebilmesi ve özgürce siyaset yapabilmesi hedeflenmiştir.
Çözüm süreci yerli ve millî bir süreçtir. Bu süreç 21 Mart 2013te somut
karşılık bulmuş, Hükûmet farklı mekanizmalarla sürecin
devamını sağlamıştır. Çözüm sürecinin devamı
uğruna, İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala göreve
geldiği günden bu yana bölgede huzur ve güvenin sağlanması,
insanların birbirini sevmeleri ve kardeşlik için büyük bir gayret de
göstermiştir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Onun için mi hendek kazıyorlar?
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; çözüm sürecinin ulusal usul ve esaslarını düzenleyen
Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair
Kanun 16 Temmuz 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla
Hükûmete verilen görevlerin hayata geçirilmesi amacıyla çözüm süreci
kurulu ile kurumlar arası izleme ve koordinasyon kurumları
oluşturularak yapılacak çalışmalara ve alınacak
tedbirlere ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Çözüm süreci,
şiddeti ve silahı aradan çıkartma, sözü, düşünceyi ve
siyaseti devreye alma sürecidir. Bu süreçte terörün, şiddetin sona ermesi,
buna mukabil söyleyecek sözü olan herkesin düşüncelerini
açıklıkla ifade edebilmesi ve özgürce siyaset yapabilmesi
hedeflenmektedir. Çözüm süreci ve güvenliğin sağlanması birbirinin
alternatifi değildir. Güvenliği, vatandaşların hak ve
özgürlüklerini korkusuzca, hiçbir endişe duymadan kullanabilecekleri rahat
bir ortamın sağlanması için gerekli bir kamu hizmeti olarak
görüyoruz. Gelinen son durumda silahları bırakma dâhil pek çok olumlu
açıklamaların yapıldığı şu günlerde, çözüm
süreci artık milletin malıdır, çözüm süreci millî bir süreçtir,
yerli bir süreçtir, bu ülkenin bütün vatandaşlarının
sahiplendiği bir süreçtir. Önümüzdeki günlerde çözüm süreci konusunda daha
da sağlam adımlar atılacağına inancımız da
devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik güçlerimiz kamu düzenini
bozan, insan hayatı ve sağlığı için tehlike arz eden,
siyasi, ekonomik ve sosyal düzeni olumsuz yönde etkileyen, toplumsal
yapıyı derinden zedeleyen ve haksız rekabete yol açan, toplumun
huzurunu bozan bütün suç örgütlerine karşı mücadeleyi
başarıyla sürdürmektedir. Bu mücadeleyi yürütürken güvenlik
güçlerimiz suç ve olay aydınlatmada büyük başarılar göstermekte
ve bu konuda en ileri teknolojileri de kullanmaktadır. Son yıllarda
suçların aydınlatılmasında da büyük başarılar
elde edilmiştir. Suç ve suçluyla mücadeleyi yürütürken en önemli
hedefimiz, gözettiğimiz en önemli nokta mağdurun zarar görmemesine ve
provokasyon olmamasına büyük özen göstermek ve özveriyle
çalışmaktır.
İçişleri
Bakanlığımız ülke genelinde, vali ve
kaymakamlarımız ise görevli bulundukları il ve ilçelerde
halkımızın huzur ve güvenini sağlamak için gece gündüz
demeden, yirmi dört saat çalışmaktadırlar. Bu kapsamda,
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 2nci maddesinde, iç güvenlik
kuruluşlarını idare etmek suretiyle ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu
düzenini, genel ahlakı, Anayasada yazılı hak ve hürriyetleri
korumak Bakanlığın temel görevlerinden
sayılmıştır. İçişleri Bakanlığınca
bu görevler, taşrada il valisi, ilçelerde de kaymakamlar tarafından
yerine getirilmektedir. Tabii, kamu düzenini sağlamaya yönelik bu görevler,
aynı zamanda, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtasıyla yerine
getirilmektedir.
Kesinlikle
unutulmamalıdır ki kamu düzeninin temini,
vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini özgür ve
rahat bir ortamda kullanabilmeleri için vazgeçilmezdir.
Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden,
hak ve özgürlükleri baskı altına alan şiddet eylemlerine asla
müsaade edilmedi ve edilmeyecektir. Güvenlik güçlerimiz her toplantıya
veya gösteriye katılan vatandaşı değil, sadece olaylara
karışanları ayırt etmektedir ve bunlar hakkında
gereğini yapmaktadırlar. Çalışmalarımız da
diğer vatandaşları rahatsız etmeden tespit edilmekte ve
adli makamlarca tespit edilmektedir. Özellikle, bu olayları onaylamayan
bölge insanına zarar vermek suretiyle çözüm sürecinden
uzaklaştırılmakta ve umutsuzluğa sevk edilmeye
çalışılmaktadır. Bu bağlamda, İçişleri
Bakanımız Sayın Efkan Ala bütün konuşmalarında ve
açıklamalarında kamu düzenini sağlamanın en önemli husus
olduğunu ifade etmiş ve görevlileri bu konuda duyarlı olmaya
davet etmiştir. Ancak, kamu düzeni sağlanırken suçsuz
insanların zarar görmemesi için de azami gayretin sergilenmesi
istenmiştir. Bu bağlamda, Sayın Bakanın görevini yerine
getirmediğini ifade etmek doğru bir yaklaşım
olmadığı gibi, haksız ve mesnetsiz bir iddiadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terör örgütünün doğu ve
güneydoğu illerinde devlete ait fonksiyonları üstlendiği
iddiaları ise tamamen asılsız ve mesnetsiz iddialardan
ibarettir. Devletin güvenlik güçlerinin giremediği bölge yoktur.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Nasıl yok? Dicledeki sınavları niye iptal ettiniz? Utan!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Devlet tamamen olaylara hâkimdir ve yeri geldiğinde gereği
yapılmaktadır.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Onun
için mi üniversite sınavını iptal ettiniz? Diclede üniversite
sınavı yapamıyorsunuz. Yazık, yazık! Bu ülkede valilik
yaptın!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Nitekim, sayısal olarak ifade etmek gerekirse, 2014 yılı içinde
terörle mücadeleye yönelik olay ve operasyonlarda 7.373 şahıs
yakalanmış, bu şahıslardan 1.555i de
tutuklanmıştır.
Göreve geldiği günden bu yana
İçişleri Bakanımız tarafından yapılan her
uyarının başında kamu düzeninin korunması
gelmiştir. Son olarak düzenlenen valiler toplantısında da gerek
Bakanımız gerekse Başbakanımızın vurgu
yaptığı en önemli konu kamu düzenidir. Buna zarar verecek
Vandallığa asla müsamaha edilmeyecektir. Bunun yanında,
Vatandaşlara sevgiyle yaklaşılacaktır. ifadesi bu
iddianın asılsız olduğunu bir kere daha ortaya
koymaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emniyet teşkilatında, bildiğiniz gibi, tayinler
Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümlerine göre
yapılmaktadır. Her yıl şarktan dönenler ve şarka
gidenler için mayıs ve haziran aylarında rutin tayinler
yapılmaktadır. Bunların dışında, eş durumu,
sağlık, boşanma, can güvenliği, eğitim mazereti gibi
tayinler de yapılmaktadır. Ayrıca, soruşturma geçiren ya da
suça karışan personel, müfettiş veya vali teklifiyle
yılın her döneminde atamaya tabi olabilmektedir. Yıllar
itibarıyla atamalara baktığımızda, 2011 yılında
63 bin kişi, 2012 yılında 61 bin kişi, 2013
yılında 58 bin kişi ve 2014 yılında da 61 bin
kişinin ataması yapılmıştır. Bu sayılar
karşılaştırıldığında, kasıtlı
olarak bir tayin yapılmadığı, hizmetin batı ve
doğu illeri arasında aksamadan yürütülmesi için ihtiyaçtan
yapıldığı görülmektedir ve kesinlikle şu bilinmelidir
ki kolluk kuvvetlerine, hukuka ve kanunlara aykırı bir talimat
verilmesi de söz konusu değildir. Ancak, görevlerini kötüye kullanan,
usulsüz dinlemeler yapan, üst düzey kamu görevlilerinin, siyasetçilerin,
iş adamlarının, dinî kanaat önderlerinin özel hayatını
takip eden, telefonlarını dinleyen, bağlı olduğu kurum
yerine paralel mahfillerden emir alan kamu görevlileri hakkında da elbette
soruşturmalar yapılacaktır ve bu işlemler de
başlatılmıştır.
Bunun
dışında, haklarında soruşturma yapılanların,
ceza alanların, 270 bin personel içerisinde elbette ki bu tür
cezaların da olacağı aşikârdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru önergesindeki konular
incelendiğinde, basına yansıyan ve gerçek delillerle
desteklenmemiş, kulaktan duyma ifadeler taşıyan bir nitelik
taşıdığı görülmektedir.
İçişleri
Bakanı Sayın Efkan Ala titiz, kararlı, kurallara
bağlı, çalışma hayatında tüm anlamıyla
profesyonel, planlı ve programlı, sonuç odaklı çalışmaları
yürüten bir arkadaşımızdır. Delilsiz ve mesnetsiz olarak
Sayın Bakan hakkındaki gensoru önergesini vermek açıkçası
Bakana yapılmış bir haksızlıktır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Az bile, az!
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) 7 Hazirandan sonra Türk hâkimlerinin önünde hesap vereceksin.
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle, Milliyetçi Hareket
Partisinin İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkındaki
gensoru önergesinin gündeme alınması hususunda AK PARTİ Grubu
olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köksal.
İçişleri
Bakanı Efkan Ala.
Buyurunuz
Sayın Ala. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerimin başında sizleri saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, büyük bir devletin mirasçısıyız ve büyük bir
devletin görevlileriyiz. Dolayısıyla, Türkiyenin sorunları da
fırsatları da tehditleri de büyüktür.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Ecdadını koruyamayan nasıl büyük devlet oluyor
Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Risklerde ve bu tehditlerde
başarılı olmanın temel nedeni, milletimizin kabul
ettiği, kabul edebileceği siyasi inisiyatifi alıp milletimizin
ihtiyaçlarını karşılayacak olan politikaları üretip ve
o politikaları milletimizin onayına sunup onların
onayını aldıktan sonra kararlılıkla uygulamaktır.
Türkiye küçük bir
devlet gibi davranamaz. Türkiye basit hesapların arenası olamaz.
Çünkü
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Bırak bunları!
ADNAN YILMAZ
(Erzurum) Bir dinle ya!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Dinle ya!
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Süleyman Şah Türbesini onun için mi terk ettiniz?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Neden bağırıyorsun sayın
milletvekilim? Ben hiç sesimi çıkarmadan konuşuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Doğruyu konuş! Kürsüye çıktın,
doğruyu konuş!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Susalım mı yani? Polis mi göndereceksin
bağırırsak, ne olacak?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Şimdi, tabii, meseleyi basite indirgeyip
polis raporlarıyla, memur, müfettiş raporlarıyla son derece
yüzeysel analizini yapmak ve bazı değerlendirmelerde bulunmak
mümkündür ama bu milletin bize verdiği emanetin karşılığını
bu kadar düşük bir seviyede değerlendirme lüksüne sahip değiliz.
Bizim zihnimizi rahatlatabilir, zihinsel konforumuz için bu yararlı
olabilir ama evinde çocuğunun geleceğini düşünen, eşinin
geleceğini düşünen, kendi milletinin geleceğini düşünen
insanlara haksızlık yapmamak için daha yüksek bir siyaset
anlayışının tezahürü olan bazı değerlendirmeleri
izninizle sizlere sunmak, sizlere arz etmek istiyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sizin dışınızda herkes maraba zaten! Herkes
maraba, yüksek siyaseti sen yaparsın! Buradakilerin hepsi maraba zaten!
Yüksek siyaset senin işin!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Değerli milletvekillerimiz, elbette
Türkiye'nin en önemli kazanımı bu Meclistir. Bu Meclis ve bu Mecliste
görev yapan arkadaşlarımız, gerçekten Türkiyenin varlığı
itibarıyla hiçbir şey yapmasa bile -ki bu cümle kurulamaz- bu Meclis
burada olduğu için, açık ve çalışır olduğu için,
etrafımızda, bu coğrafyadaki bütün o olumsuzlukların buraya
sirayet etmesini önlemiştir ve önlemektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Ona gerek kalmadan siz veriyorsunuz zaten.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Diğer ülkelere, yanı
başımızdaki ülkelere baktığımızda görüyoruz
ki doğal kaynakları daha fazla ve görüyoruz ki nereyi kazsanız
petrol fışkırıyor ama maalesef bir facianın
eşiğindeler ve bir facia yaşıyorlar. Bizim yer
altından çıkan petrolümüz yok
OKTAY VURAL
(İzmir) Yapma ya!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) -
bizim doğal kaynaklarımız çok
zengin değil ama bizim siyasi istikrarımız var ve o siyasi
istikrarı sağlayan işte bu Meclis. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Tabii, fakirleştir vatandaşı, maraba yap,
ondan sonra siyasi istikrar!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Onun için, geç kalmış bir ifadeyi,
cümleyi burada izninizle kurmak istiyorum: Zaman zaman oturduğumda benim
-haşa- talimat verdiğim gibi birtakım cümleler
kullanıldı. Şunu söyleyeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisinden
talimat alırım ve bu benim için onurdur. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Hiç kimse de bu
Meclise, bu Meclis Başkan Vekiline ve başkanlarına talimat
veremez.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Aldım. diyor, senin Başkan Vekilin Aldım. diyor.
Sadık Yakut Aldım. diyor, tutanaklarda var.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Verecek olanın karşısında,
daha önce darbe girişimlerinde bulunanların karşısında
durduğumuz gibi dururuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Dinliyor musun burayı? Madem talimat alıyorsunuz
Sadık Yakut Ben alırım. diyordu burada, tutanaklarda var.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir
başka hususu da söyleyeceğim, o da şu: Darbe hangi enstrümanla
yapılıyorsa onunla karşısında durulur; tankla yapılıyorsa
üzerine çıkılır, kılıf uyduruluyorsa kılıf
yırtılır atılır. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teröre de yapsana onu bir! Terörle nasıl mücadele edilir, bir
de onu söyle bakalım.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Söyle söyle! Terörle nasıl mücadele edilir? Bir de onu
yırt at bakalım da bir görelim!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) -
Türkiye çok önemli bir siyasi geleneğe
sahip. Türkiyede milletin
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Terörle nasıl mücadele edilir, bize onu anlat. Güzel
anlatıyor, bir de terörle mücadeleyi anlatsın.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Türkiyede milletin iktidar olacağı
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yazılmış, söylenmiştir
Kayıtsız, şartsız egemenlik milletindir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) O eskidendi.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Ama millet hep bunu bekledi, zaman zaman
fırsat eline geçti, Hükûmet oldu, tam iktidar olacağı zaman
1960, 1970, 1980, 28 Şubat ve 27 Nisan gibi dolaylı ve doğrudan
darbelerle bu milletin iktidar olmasının önü kesilmeye
çalışıldı.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Terör örgütüne yalvarıyorsunuz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Geç o mavalları! Geç onları, geç.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Yerine ne kuruldu? Yerine kapalı bir sistem
kuruldu.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ya, bırak bunları Allah aşkına, sen kendi
yaptıklarına baksana Mecliste. Mecliste yaptığın
darbeye bak sen.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Ne demek? Kapalı sistemin bir statükosu var
ve bu statükonun sistem içerisinde müttefikleri var.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Senin, 12 Eylül generallerinden ne farkın var ha? Kenan
Evrenden farkın ne?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bu müttefikler statükoyla iş birliği
yaparak milletin iktidarının önüne engel çıkarmayı millet
adına yapmışlardır zaman zaman ama bundan sonra bir daha
başarılı olamayacaklar.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çıkarttığın yasaya bak. Savunduğun
yasaya bak, yasaya. Savunduğun faşist yasaya bak sen.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bu kapalı sistemde çoğu aktörler
problemden beslenir
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Polis devleti kuruyorsun bu ülkede, polis devleti. Özel
görevle geldin, özel görevle geldin sen.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
yani sorundan beslenirler ve bu kapalı
sistem düşmandan beslenir, düşman yoksa bile üretir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Paralel, paralel!
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Aynı sizin gibi.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çok iyi biliyorsun!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) İşte, dindarların başörtüsünün
yasaklanması bu düşman üretme refleksinin bir sonucuydu.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Kendinizi tarif ediyorsunuz Sayın Bakan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Aynen öyle, düşman üretmek için yaptınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Yani, hiçbir şey yok, sorun yok, düşman
lazım ama ayakta durması için sistemin, statükonun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Tamam işte, size lazım.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Başörtüsünü yasakladı ki düşman
olarak tanımlasın ve onu tüketerek ayakta dursun. Bunun gibi, hiçbir
aklın izah edemeyeceği, hiçbir vicdanın izah edemeyeceği
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ergenekondu, oldu paralel.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Ne karıştırıyorsunuz başörtüsünü?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ya, sen kendine gelsene, boşver bunları. Şu
faşist yasaya bak.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Gelip de, 1980de darbeden sonra, insanların ana
dilinde anasına Kürtçe merhaba demeyi yasaklayan bir aklın
getirdiği 1990lı yıllara şimdi döneceğim, Türkiyeyi
nereye getirdiğine
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Şerefsiz onlar, şerefsiz! Onu kim yasakladıysa
şerefsiz.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Sen hakkındaki suçlamalara cevap ver.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
ve değerli arkadaşlar, o zaman da bu
akla aykırı, vicdana aykırı işleri yapanlar işte
orada da düşman üretmek için insanları bir yerlere ittiler.
Diyarbakır Cezaevinin zulmünü bilmeyen bu meseleyi çözümde bir
katkıda bulunamaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnsanların ana dillerini yasaklamayı
kınayamayanlar burada bu meselenin çözümüne katkıda bulunamaz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Saygılı ol, kürsüyü yumruklama.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Ben Bulgaristanda Türklerin isimleri
yasaklandığında, Bulgaristanda insanların dili
yasaklandığında Siyasal
OKTAY VURAL
(İzmir) PKKya kamu düzenini nasıl teslim ettin onu anlat.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
Bilgiler öğrencisiydim ve o Saraçhanede en
önde yürüyordum, yine yürürüm. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Protesto ediyordum çünkü benim dilim
yasaklanıyordu. (Gürültüler)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Palavra sıkma!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Benim dilim yasaklandığı zaman
hangi tepkiyi koyuyorsam benim kardeşimin -o Kürtler de benim
kardeşimdir- onların dili yasaklandığında aynı
tepkiyi koyarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Demagoji yapma be! Konuya gel, gensoruya gel.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Demagoji yapma! O hendekleri kim kazdı? Senin polisine kim
kimlik soruyor onu söyle, senin polisine kim kimlik soruyor? Senin
kaymakamına kim talimat gönderiyor onu söyle bakalım biraz da.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Beyler, önemli bir mevzuyu konuşuyoruz, çok
önemli bir mevzuyu konuşuyoruz. Biz Devlet-i Aliyye-i Osmâniyyenin
mirasçısıyız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Söyle, söyle! Senin polisine kim kimlik soruyor, söyle.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Biz Devlet-i Aliyye-i Osmâniyyenin
mirasçısıyız, biz küçük düşünemeyiz. (Gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen biraz sakin olalım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Uluslararası kara yolunda sana kimlik soruyorlar be! Nasıl
devletsin sen? Nasıl İçişleri Bakanısın?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Küçük düşünen kardeşlerimiz olabilir,
onlara da bir şey demeyiz
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tabii, tabii!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
ama biz oralara inip küçük düşünemeyiz, biz
büyük düşünmek zorundayız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tabii, küçük, küçük
Devlet elden gitmiş sen hâlâ küçük
diyorsun!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Size bir şey demiyorum, siz niye
bağırıyorsunuz arkadaş ya!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Soruyorum sana: Senin polisine kim kimlik soruyor? Kim kimlik
soruyor madem o kadar da?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, sorunlarımız olabilir, büyük sorunlarımız da
olabilir ama biz büyük düşünüp milletimizin desteğini arkamıza
alıp daha sonra daha büyük problemler üretmeyecek şekilde
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sonra da milleti satarsınız, önce desteği alın.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
çözümler üretmek zorundayız. Neden?
Bakın, 1990lı yıllarda ben yine o bölgedeydim. Arkadaşlar,
1990lı yıllarda köylere -vatandaşın tabiriyle ve bizim
tabirimizle- ambargoyla yani o zamanki yönetimlerin, gıda
kısıtlamasıyla gıda götürülürdü; 250 gram çay, 100 gram
şeker, 1 tane ekmek, şehirler arasında, iller arasında
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Vali değil miydin?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Yok, değildim, vali
yardımcısıydım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kaymakam değil miydin? Gücün yok muydu?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) İller arasında ancak konvoyla yolculuk
yapılabilirdi. İlçelerin yolu tamamen kapalıydı.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kaymakamlıkta da sosyal yardımlaşma var. Ağla
ağla! (MHP sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Değerli kardeşlerim, o zaman milyonlarca
insan, yüz binlerce insan köylerinden, yerlerinden sürüldü,
aşağıya indirildi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu yapan da sensin! (MHP sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bakın, açık konuşacağım,
tarihî bir gündür. Size de bunları söyleme fırsatı
verdiğiniz için teşekkür ediyorum, gensorunuza.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Batmanda ne yaptın söyle bakalım!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bizim derdimiz, milletten gensoru almayalım.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Verecek verecek, üç ay kaldı üç. Götürecek sizi!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bizim oralardaki oylarımıza bakın.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, sen milletin iradesiyle mi geldin ki buraya
konuşuyorsun bir defa ya!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Şimdi, 12 tane büyük il var, problemin en çok
yaşandığı yer, en çok bu konuda konuşanların
oylarına bakıyorsun yüzde 1. E, o zaman millet gensoruyu çoktan
vermiş. Onun için, ben bu gensoruyu teşekkürle
karşılıyorum, bunları milletimizle ve Meclisimizle
paylaşma, arz etme fırsatını bulduğum için. (MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Seni buraya millet getirmedi millet!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bakınız, köyler
boşaltıldı, yüz binlerce insan, çoluğu çocuğu nereye
gideceği söylenmeden köylerinden edildi.
Şunu
yapmadılar, şunu yapacak bir siyasi inisiyatif yoktu, siyaset
darmadağındı. Onun için siyasi inisiyatifin, siyasi
istikrarın kıymetini bilmek ve bunu baş üstünde tutmak
lazım.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Kendi sorumluluğunu anlat, yirmi sene öncesini niye
anlatıyorsun? Hakkındaki iddiaları cevapla.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Bu Meclisi saygıyla selamlıyorum, on
senedir, on üç senedir siyaseti dimdik tuttu her türlü saldırıya
karşı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çünkü siyasetin nasıl bir alternatif iyilik olduğunu ve onun yerine,
olmadığı zaman o siyasi istikrarın, neler
başımıza geldiğini bu millet çok iyi
yaşamıştır. 90lı yıllarda arkadaşlar bir
miktar
ERKAN AKÇAY
(Manisa) 2014e gel, 2013e gel, 2012ye gel!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
biraz insanlar siyasi inisiyatifi alabilip
politika üretebilseydi o insanlar köylerinden göç ederken şehirlerin
etrafına bugün TOKİyle yaptığımızın yüzde
10u yapılabilseydi, 650 bin
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ne oldu, silah mı bıraktılar yaptın da?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla)
yüzde 10u yapılabilseydi o çocukları
biz okula alırdık. Şehirlerin etrafında perperişan
olmazlar, bu kadar göç olmazdı. Oralarda, köyde madem koruyamadın,
şehrin etrafına koy kardeşim, şehrin etrafına. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Şimdi niye göç oluyor o zaman?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Diyarbekire gelip de o kadar insan
Mezra gibi
evler yapacağına, biz evler yapabilirdik ve o insanlar oralarda
doğru dürüst eğitim alırlardı, şimdi de bu kadar
büyük, devasa problemle karşılaşmaz, gittikçe meseleyi çözerek
yolumuza devam ederdik.
Şimdi,
90lı yılları bırakalım, 2000li yıllar:
Bakın, Türkiye 2000li yıllarda her türlü konuda, yani bu meseleleri
çözerek, 2002den beri, OHALin kaldırılması, bütün o kültürel
hakların önündeki engellerin kaldırılmasıyla şunu
sağladı
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Olağanüstü hâl ilan etme yetkisi veriyorsun be!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Şimdi, bazı
arkadaşlarımız demokrasiyle terör arasındaki ilişkiyi
doğru dürüst kuramıyor olabilirler. O, şudur
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Neyle neyin arasında?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Demokrasi teröre olan desteği azaltır.
Dünyadaki her terörle mücadele eden ülkenin tecrübesi budur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Onun
için mi faşist bakanı getiriyorsun? BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Hadi canım!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Teröre olan desteği azaltır, halkın
sisteme olan, halkın adalete olan güvenini artırır.
Dolayısıyla, size meseleyi topyekûn çözme zemini ortaya
çıkarır. Çünkü, temel hak ve özgürlükler insanın
Beyler, insanlar
temel hak ve özgürleri için birçok sıkıntıyı göze
alırlar. Onun için oraya müdahaleye hep birlikte karşı
durmalıyız, siyasete müdahaleye hep birlikte karşı
durmalıyız. Bunlar temeldir, yoksa diğer her koyduğunuz
şey 0dır, başına 1i, 2yi koyacaksınız.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) İç güvenlik paketiyle mi yapıyorsun bunları?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - O bakımdan, şimdi, biz, geldik, 2000li
yıllarda ekonomiyi en iyi şekilde götürmeye
çalışıyoruz. Kaç darbe hazırlığı ve darbe
girişimi atlattık, en iyi biliyoruz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi Babacan darbe yapıyor, Erdem Başçı
ile Babacan.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Geldik, 2010 referandumundan sonra halka gittik,
halk referandumla siyaseti garantiye aldı, ondan sonra da biz
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yarın da sen darbe yaparsın.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Ne oldu? HSYK işinize yaramadı, tekrar
değiştirdiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Türkiyenin kurulduğundan beri iki temel
problemi vardır. Birincisi, din ve vicdan özgürlüğünün önündeki
engellerin kaldırılmasıdır. Bu konuda 28 Şubatın
bütün teferruatını, yasasını, mevzuatını,
İrticayla Mücadele Belgesini yırtıp çöpe attık, üstüne de
kapağı örttük. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İkincisi,
bakın, hiçbir şey olmadı, herkes burada. Hani Şu gelecek,
bu gelecek. diyordu, güzel.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Tabii, tabii, onun için faşist paket getiriyorsun.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Siyaset yapma, sana sorulan sorulara cevap ver!
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Şimdi de, o zaman, o siyaset kendisini garantiye
alıp, inisiyatif almaya başlayınca işte bu etnik kimlik,
Kürt sorunu meselesinde de hemen inisiyatif aldı. Bizim demokratik
açılım sürecinin başlaması 2009. Arkadaşlar, ondan
sonra Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi, ondan sonra çözüm süreci ama
hepsi de, şahidiz ki, inanılmaz provokasyonlarla sekteye
uğratılmaya çalışıldı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Altı
yılda geldiniz, süreç teslimiyet oldu, terör örgütüne teslim edildi.
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Birinde Oslo görüşmeleri devletin kendi birimi
içerisinden sabote edilerek dışarıya
sızdırıldı.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Görüşen şerefsizdir. dediniz.
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Birinde, Habur provokasyonu oldu. Birinde, MİT bu
işleri yürütüyor diye mahkemeye çağrıldı, MİT 7
Şubat darbesi oldu. Birinde -zaman az, onun için kusura bakmayın
hızlı hızlı gidiyorum- 8 Mayısta, değerli
arkadaşlar, terör örgütü dedi ki: Ben dışarıya
çıkıyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Yargılayacaklar, yargılanacaksınız.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Siz üniversitelerdeki olaylardan bahsedin.
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Görüşmeler yapıldı, 8 Mayısta
dışarı çıkma kararı aldı, 28 Mayısta Gezi
olayları başladı bu ülkede ve bir büyük provokasyon.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tabii
canım, Dolmabahçe olayını anlatsana; Dolmabahçe, Kabataş
olayını.
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Ondan sonra, o provokasyon olunca bu sefer yine kesintiye
uğradı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Kabataş olayını anlatsana, Kabataşı, nasıl oldu?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Bu sefer tekrar toparladık; 17-25 Aralık darbe
girişimi. Sonra yine toparlandı, değerli arkadaşlar, bu
sefer de 6-7 Ekim olayları.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Kabataş olayını anlat, Kabataş olayının failleri
nerede?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Beyler, ben, bir dahaki dönem için adayım,
inşallah, Allah fırsat verir, milletimiz de evet der, onaylarsa,
milletimiz tamam derse aranıza katılma şerefine nail
olacağım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Normal
seçil de gel yahu, niye geliyorsun şimdi?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) Burası elbette Parlamentodur, çeşitli
görüşler olacak, sonuçta millet hangisini onaylarsa o uygulamaya konacak.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Seçil
de gel, seçilmeden niye geldin?
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA (Devamla) İstirhamım şu, şunu yapalım:
Böyle temel problemlerde -Allah aşkına, rica ediyorum- milletimizin
geleceğini düşünerek -yine ayrı politikalar olabilir, yine
ayrı değerlendirmeler olabilir ama- birbirimizi hırpalamadan,
kimseyi ötelemeden, bir yere itelemeden, 78 milyonun devlet olduğunu hiç
unutmadan
Yani, hazineden maaş alanlar sadece devlet değildir,
hazineye vergi verenler de devlettir, onlar biraz daha fazla devlettir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hukuk nedir
biliyor musun İçişleri Bakanı, hukuk nedir biliyor musun?
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Onun için, önce, oralarda teşkilatlanmaya
bakın, o bölgede de teşkilatlanmaya bakın lütfen, bakalım.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sen kendi işine bak, kendi işine!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) Herkes, o bölgede daha fazla insanla nasıl
hemdert olurum, sıkıntısı ne, nasıl onlarla onu
paylaşabilirim; buna baksın.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Senin polisin giremiyor, teşkilattan bahsediyorsun. Sen kendin
gidemiyorsun oraya!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Yoksa, burada, çok önemli ama sadece salon
siyasetiyle elbette milletin derdine deva bulmak çok zordur. Onun için de
Ben
Burada bunu yapan var. demiyorum.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Onu siz yapıyorsunuz işte.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Bakın, altını çiziyorum ama genel
ilkeler üzerinden, Türkiye'nin genel hedeflerine doğru yürümezsek, basit
meseleleri çok büyütür, çok büyük meseleleri basite indirgersek sadece
kendimize yazık etmiş olmayız, memlekete, millete yazık
etmiş oluruz çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi kurumlardan herhangi bir
kurum değildir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bırak ders vermeyi!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Yine, bana arkadaşlarımız diyor ki:
Anayasa. Anayasaya, evet, yemin ediyoruz, uyuyoruz
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Sayın Bakan, bırak ders vermeyi!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) -
ama bu Anayasanın kötü bir anayasa
olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Cumhurbaşkanı yeminine uymuyor kardeşim!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Bu Anayasa, darbe anayasasıdır, kötü bir
anayasadır, doğru dürüst bir anayasa değildir. Onun için,
Türkiye Büyük Millet Meclisini
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Mevcuduna uyacaksın! Mevcuduna uyacaksın, ondan sonra
yenisini yapacaksın.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Bakın, son bir şey söyleyeceğim:
Anayasada diyor ki: Milletindir egemenlik.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hepiniz uyacaksınız mevcut Anayasaya!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Millet bu egemenliğini devletin anayasal
kurumları eliyle kullanılır.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) O Anayasa sayesinde Bakan oldun.
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA (Devamla) - Katılıyor musunuz buna Allah
aşkına? Millet bu egemenliğini milletvekilleri eliyle
kullanır ve referandum yoluyla kullanır. Hiçbir anayasal kurum millet
egemenliği kullanma yetkisine sahip değildir, tanımıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Bunda ne var? Bu Anayasa, onun için,
behemahâl ve derhâl değişmelidir. Milletin iradesini gasbetmiş,
satır aralarına gizlemiştir, söküp çıkarıp millete
teslim etmek bizim görevimizdir.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ala.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen millet iradesini mi temsil ediyorsun Sayın Bakan?
Millet kim, sen kimsin!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Vural.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, İçişleri Bakanı
Efkan Alanın (11/45) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakan bu kürsüye çıkarak Anayasaya sadakatten
ayrılmayacağına namus ve şeref yemini etmiştir. Bugün
de bu Anayasa'yı tanımayacağını ifade etmek suretiyle
Anayasa'yı tebdil ve ilga etmek üzere PKK terör örgütüyle iş birliği
yaptığını itiraf etmiştir.
Bizim gensoru önergemizin özü
şudur: Sayın milletvekilleri, doğu ve güneydoğuda PKK-KCK
paralel devlet yapılanmasının oluşması, mahkemeler
kurması, sözde asayiş birimlerini oluşturması, vergi
toplaması, kamu ihalelerinin dağıtılması, sosyal
yardımların dağıtılmasıyla ilgili bir gensoru
verdik. Ama Sayın Bakan bunlarla ilgili hiçbir şeyi ifade etmeyerek
bütün bunların çözümün bir parçası olduğunu itiraf
etmiştir. Yazıklar olsun!
İÇİŞLERİ BAKANI
EFKAN ALA Size yazıklar olsun!
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu ifadeyle,
bu savunmayla, PKKyla KCK paralel devletini meşrulaştıran bir
bakan vardır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Ortağı zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Dolayısıyla bu Bakanın bu iddialara cevap vermek yerine, 17-25
Aralık süreciyle ilgili, soruşturma sürecini akamete uğratmakla
cevap vermek yerine bunlarla ilgili iddiaların üstünü örtmek amacıyla
Efendim, büyük düşünelim. demek suretiyle onun ne kadar küçük
düşündüğünü ortaya koymuştur.
Bu bakımdan,
bugün, millî ve üniter devlete yönelik olarak doğu ve güneydoğudaki
bu fiilî durumu Bakan defakto olarak kabul ettiğini, Dolmabahçede
imzaladıkları PKKyla iş birliği anlaşmasıyla da
bunu, bu vaatleri yerine getirmeyi taahhüt ettiğini itiraf etmiştir.
Böyle birisinin Türkiye'nin İçişleri Bakanı olması kadar
zül yoktur.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Sayın Başkan, müdahale edin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) PKK mahkeme kuruyor, buna bir şey demiyorsun. PKK vergi
topluyor, buna bir şey demedin. PKK adam kaçırıyor
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Vural
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA - Siirtli değil misin? Siirt de memleketin bir
parçası. Sen de Siirtten aday ol, yüzde 0,8le gel.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüreğin yetiyor mu? Hadi, yüreğin yetiyorsa söyle,
yüreğin yetiyorsa bunlara cevap ver bunlara, masal anlatma.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) - İradeni PKKya teslim etmişsin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
IX.-
GENSORU (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği,
PKK/KCKnın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet
yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma
girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/45) (Devam)
BAŞKAN
İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkındaki gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeleri böylece tamamlamış bulunuyoruz. Bu hususu
oylarınıza sunacağım
III YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Altay, Sayın Serindağ, Sayın Öner,
Sayın Öztürk, Sayın Demiröz, Sayın Günaydın, Sayın
Bayraktutan, Sayın Çıray, Sayın Dinçer, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Kaplan, Sayın Akar,
Sayın Aygün, Sayın Çetin, Sayın Özkes, Sayın Düzgün,
Sayın Topbaş, Sayın Toprak, Sayın Küçük.
Evet, üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen saraydan talimatlı bir bakansın zaten!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Ayıp oluyor!
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi kardeşim, PKKyla anlaşma imzalamaktan
utanmıyorsunuz da bize Ayıp oluyor. diyorsunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Siz utanmadınız mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayıp arıyorsan Dolmabahçeye bak! Ayıp
arıyorsanız saraya bakın! Utanmadan, sıkılmadan bunu
nasıl meşrulaştırırsınız?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Size ayıp yok! Siz utanmıyorsunuz çünkü!
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sana ne oluyor?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Hadi oradan be! Ayıp utananlar içindir, ayıp size yok!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin Van milletvekili açıkladı eyalet olarak
nasıl toplandığını! Bunlara cevap vermeyen,
kalkıp burada Meclisin kürsüsünü işgal ediyor
dışarıdan atanmış adam.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan, Artvin Valiliğine
aldığın yeğenini konuş, yeğenini! Özel kalem
müdürü yaptığın yeğenini konuş! Açıktan
aldığın yeğenini konuş, yeğenini!
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu da mı almış?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Barış Demirhan kimdir Sayın Bakan?
Barış Demirhan kimdir, Artvin Valiliğine aldığın
yeğenin, özel kalem müdürü yaptığın?
OKTAY VURAL
(İzmir) Öyle mi? Yeğeni mi oluyor?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan, Barış Demirhan kimdir?
Artvin Valiliğine özel kalem müdürü yaptığın yeğenini
anlat!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Var mı öyle bir şey Sayın Bakan?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Cevap yok!
FARUK BAL (Konya)
Yüksek siyaset!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Yok, yok!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Niye açıktan aldın, bari onu anlat,
Barış Demirhanı! O tarafa bakma, bana bak! Sayın Bakan,
Artvin Valiliğine özel kalem müdürü yaptığın yeğenini
anlat!
İÇİŞLERİ
BAKANI EFKAN ALA Ya, yok öyle bir şey! Yalan ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlatamaz, Rezanın önüne nasıl
yatıldığını anlatsın!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Bütün kayıtları var bende!
OKTAY VURAL
(İzmir ) Anlat ya, şu Rezayla nasıl...
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Barış Demirhanı anlat bir dinleyelim,
Artvin Valiliğine özel kalem müdürü yaptığın yeğenini!
Bu tarafa baksana! Bak, ben açık açık söylüyorum, Barış
Demirhan. İsim belli. Oğdar köyünden yeğeni var, biliyorum ben
hepsini. Artvinli olduğunu gizliyorsun, Erzurumlu zannediyor millet seni!
Sayın Bakan,
millet seni Erzurumlu zannediyor, bir söylesene Oğdarlı
olduğunu. Yeğenini Artvin Valiliğine nasıl özel kalem
müdürü yaptığını bir söylesene. Niye bakmıyorsun?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakamaz, bakamaz, Rezayla ilgileniyor o! Rezayı kurtarma görevlisi!
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
GENSORU (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği,
PKK/KCKnın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet
yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma
girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla İçişleri
Bakanı Efkan Ala hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/45) (Devam)
BAŞKAN
Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından Bravo! sesleri)
On beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.49
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.06
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Bilal Macit (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Askerî
Hâkimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.-
Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve
Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin
Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
5.-
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,
2/2469) (S. Sayısı: 684) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
26/2/2015 tarihli 65inci Birleşiminde ikinci bölümde yer alan 33üncü
maddesi kabul edilmişti.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, söz talebimiz var.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ilk 3 maddesinin usulsüz görüşüldüğüne
yönelik itirazlar Başkanlık Divanında karara bağlanmadan
görüşmelere devam edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, eminim ki dışarıdan
Meclis Genel Kurulunu iki hafta boyunca sizler de takip etmişsinizdir.
Burada tarafsız yönetim sergilemeyen 2 Meclis Başkan Vekiliyle ilgili
3 siyasi partinin dile getirmiş olduğu bazı talepler vardı.
Bu talepler, görüşülmekte olan yasa tasarısının
görüşmelerini doğrudan etkileyen taleplerdi. Şöyle ki: Özellikle
ilk iki günde yapılan oturumların çoğunda kabul edilen
maddelerle ilgili Genel Kurulda İç Tüzükün işletilmediği ve
İç Tüzüke aykırı bir şekilde maddelerin kabul
ettirildiğine dair tespitlerimiz vardı. Bu tespitler
doğrultusunda, hem Meclis Başkanlığına hem de oturumu
yöneten Meclis Başkan Vekiline biz itirazlarımızı İç
Tüzükün 13üncü maddesine göre yönelttik. İç Tüzükün 13üncü maddesi de
bu konuda der ki: Yanlışlık birleşimden sonra
anlaşılırsa Meclis Başkanı, Divanı toplayarak
takip edilecek yolu kararlaştırır. Başkan, kendisine ait
görevlerin yerine getirilmesi bakımından gerekli görürse,
Divanın görüşünü alabilir.
Biz iki hafta
boyunca özellikle ilk 3 maddeyle ilgili görüşmelerin usulsüz
yapıldığını, bu konuda Meclis
Başkanının bir an önce Divanı toplaması
gerektiğini, takip edilecek yolu belirlemesi gerektiğini ve
dolayısıyla ortaya çıkan tutumun yasa tasarısının
diğer maddelerini doğrudan etkileyeceğini ifade ettik. Çünkü ilk
3 madde ve itirazımız olan diğer maddeler yasa
tasarısının diğer maddeleriyle doğrudan
ilişkilidir. Şu anda şöyle bir durumla karşı
karşıyayız: Usulsüz olarak görüşülmüş olan maddelerle
ilgili durum netleşmeden Genel Kurul 33üncü maddeye kadar gelmiş
durumda. Hiçbir yasa tasarısında ilk 3 madde ya da itiraz edilen maddelerin
durumu netleştirilmeden peşi sıra gelen maddeler
görüşülmeyeceğine göre buradaki itirazımızın da
netleşmesi gerekiyor. Meclis Başkan Vekilleri bugüne kadar bizim
itirazımızla ilgili sürecin
başlatıldığını, bir çalışmanın
başlatıldığını ve bunun sonuçlarıyla ilgili
Genel Kurula bilgilendirme yapılacağını ifade ettiler.
Meclis Başkanının Kanadada olmasından dolayı bu
sürecin geciktiğine dair söylenen gerekçeler de Meclis Başkanının
yurda dönmesiyle ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla, biz
ilk 3 madde başta olmak üzere, usulüne uygun olarak görüşülmeyen bu
maddelerle ilgili durum netleşmeden yasa tasarısının
33üncü maddesinden itibaren bu görüşmelerin
yapılamayacağını tekrar ifade etmek istiyoruz. Bu durumu
netleştirmenizi, Genel Kurulu bilgilendirmenizi... Bu maddelerle ilgili
yeniden mi görüşülecek... Yoksa mevcut itirazlarla ilgili nasıl bir
yolun belirlendiğini açıklamak üzere sizi Genel Kurulu
bilgilendirmeye davet ediyoruz. Dolayısıyla bu görüşmeler
yapılamaz Sayın Başkan, bu durum netleştirilmeden
yapılamaz.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Baluken, bu konuda usul tartışması da
açılmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, açılmadı, Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Açılmadı mı efendim?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, açılmadı. Usul
tartışması taleplerimize cevap verilmedi. Biz Meclis
Başkanının yurt dışında olmasıyla ilgili
gösterilen gerekçe nedeniyle... Yani usul tartışması istedik ama
böyle bir gerekçe ileri sürüldüğü için usul tartışması
açılmadan bu iş geçiştirildi. Eğer devam ederseniz tutumunuz
hakkında usul tartışması açacağız.
BAŞKAN -
Şimdi size şimdiki bu konuyla ilgili kısa bir bilgi vereyim.
Hepiniz biliyorsunuz ki Meclis Başkanı Kanadadaydı. Ve Meclis
Başkanı yurt dışına çıktığı zaman
diğer partinin yani iktidar partisinin Meclis başkan vekillerine
vekâlet bırakıyor, bizlere vekâlet bırakmıyor efendim. Onun
için bizim Meclis Divanını toplama yetkimiz -bize
bırakmadığı için- yok. İktidardaki Meclis başkan
vekillerine, birine ya da diğerine bıraktıysa eğer onun
toplaması gerekirdi, o da toplamamış efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bırakmıştı, evet, doğru.
Dolayısıyla, bu yasa tasarısı görüşülemez efendim.
BAŞKAN
Şimdi, onun için, bizim, Meclis Başkanı da yurt
dışından döndüğüne göre -şu anda daha Ankaraya
dönmemiş, herhâlde cenazeye katılmıştı- onun
Divanı toplamasını beklememiz gerekecek.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) İki
hafta geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, o Divanı
topladığı zaman -ki toplaması gerekir- o zaman görüşe
başvuracak ve nasıl bir yol izleyeceğimize karar vereceğiz.
Öyle anlıyorum sizin demenizden. Şu anda bu konuda benim
yapabileceğim bir şey yok, bunu izah ettim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ancak, yasa
tasarısı görüşülemez Sayın Başkanım çünkü itiraz
ettiğimiz maddeler ile şu anda görüşülmekte olan maddeler
birbiriyle doğrudan ilişkilidir. Eğer ilk 3 maddedeki
usulsüzlüklerde farklı bir sonuç ortaya çıkmış olsaydı
bu sonraki maddelerle ilgili görüşmeleri de etkileyebilirdi.
Dolayısıyla, şu anda bu yasa tasarısının
görüşülmesi İç Tüzüke aykırıdır. Yani bunu Kanunlar
ve Kararlarla da danışabilir ya da konuşabilirsiniz. Bu yönlü
itirazımızın değerlendirilmesini talep ediyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben de söz istedim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (Sinop) Söz, istem
sırasına göre verilir, İç Tüzük orada.
BAŞKAN Şimdi dinleyeceğim
diğer grup başkan vekillerini, sonra tekrar
konuşacağız.
Buyurunuz Sayın Altay, sizin talebiniz
nedir?
26.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ilk 3 maddesinin usulsüz görüşüldüğüne
yönelik itirazlar Başkanlık Divanında karara bağlanmadan
görüşmelere devam edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, görüştüğümüz kanun tasarısını 17
Şubat itibarıyla bu Parlamentoda görüşmeye başladık
yanlış hatırlamıyorsam. Bugün 2 Mart, ciddi bir yol
alınmış değil. Sabahlara kadar Parlamentomuz mesai
tükettiği hâlde hâlen 33üncü maddesine geldik.
Ancak,
Sayın Balukenin itiraz ettiği husus, zatıalinizin nöbetçi
olmadığı dönemde yaşanmış vahim bir İç Tüzük
ve Anayasa ihlalidir. 3 siyasi parti grubunun tasarının tümü
hakkındaki görüşleri serdedilmeden, 3 gruba da bu hak verilmeden,
tanınmadan bir oldubitti
Tıpkı 4+4+4 Komisyon
görüşmelerinde yapıldığı gibi, maalesef, çok kural
dışı bir manzarayla karşılaştı Meclis. O
arbede içinde malum, bilinen olaylar- yaralanmalar, kırıklar olunca
milletvekillerinde, o esnada biz arkadaşların
sağlıklarıyla da meşgul olduğumuz için İç
Tüzükün 13üncü maddesine göre bir işlem başvurusunda
bulunmadık. Ancak, 13 çok açık Sayın Başkanım. Madde
13te Bir yol belirlenir. diyor. Takip edilecek yol belirlenene kadar böyle
bir manzara karşısında, daha önceki oturumları yöneten
başkan vekilleri Adalet ve Kalkınma Partisi menşeli
oldukları için çok açık tarafgir bir tutum izlemişler, âdeta
kanuna sanki kanunun sahibi Hükûmet değil de Adalet ve Kalkınma
Partisi mensubu Meclis başkan vekilleri
Özellikle Sayın Yakutun
belki çok hakkını yememek lazım ama Sayın
Bahçekapılı Meclis tarihine yakışmayacak, o makama
yakışmayacak bir taraf örneği göstermiş ve İç Tüzükü
ayaklar altına almıştır. Sayın Bahçekapılı
keyfî bir tutum takındı diye sizin de böyle bir tutum
takınacağınıza ihtimal vermiyoruz. Yani, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Başkanlık Divanı
toplanır ve takip edilecek yolu belirler. hükmünden hareketle, bu
Parlamentonun 4 siyasi parti grubundan teşkil edildiği düşünüldüğünde,
3 siyasi parti grubu aynı taleple başvuruyor ve sonuç alamıyorsa
bu trajik siyasi duruma artık sizin bir son vermenizi talep etmekteyiz. Bu
Divan ister şimdi toplansın ister bu gece yarısı
toplansın. Ara verin, birer saat ara verin, hiç sorun değil. Bir saatten
fazla ara verilemeyeceği için diyorum. Ama, milletvekillerimiz
çalışmaya hazır. Ancak bu usulsüzlüğü, bu
kanunsuzluğu, bu hukuk dışılığı sizin
sürdüreceğinize ben ihtimal vermiyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın milletvekilleri, grup başkan vekillerini
arkaya çağırıyorum ve yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
XI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun,
İç Tüzükün 13üncü maddesine göre yapılmış itirazlarla
ilgili 3 Mart 2015 Salı günü Başkanlık Divanının
toplanarak karar vereceğine ancak şu anda görüşmelere devam
edileceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN -
Şimdi, sayın milletvekilleri, daha önce grup başkan vekillerinin
İç Tüzük 13e göre yapmış olduğu itirazlarla ilgili Meclis
Başkanıyla yaptığım görüşme sonucunda yarın
sabah saat 10.30da Divanı toplayacağız ve bu konudaki izlenecek
yol konusunda bir karara varacağız. Fakat bu karara varmadan -yani o
konuda karara varacağız ama- görüşmelerimize de şimdi devam
edeceğiz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkanım, görüşmelere devam
edemeyiz çünkü İç Tüzük 13üncü madde Takip edilecek yolun belirlenmesi
gerekiyor. diyor. Takip edilecek yol şu anda belirlenmemiştir. Tam
iki haftadır devam ediyor. Eğer devam edeceksek tutumunuz
hakkında usul tartışması açılması...
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, ben de bir şeyler
söyleyebilir miyim.
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, 684 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ilk 3 maddesinin usulsüz
görüşüldüğüne yönelik itirazlar Başkanlık Divanında
karara bağlanmadan görüşmelere devam edilemeyeceğine ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının ayrımcılık
yaparak vekâletini sadece iktidar partisinden Başkan Vekillerine vermesini
kınadığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, açıkçası Sayın
Meclis Başkanı eğer Başkanlık Divanını
toplamaya karar vermişse hukukun gerektirdiği tek bir karar
vardır, bu oldubittilerle, İç Tüzüke aykırı olan
hususlarla ilgili bu görüşmelerin keenlemyekûn olduğuna, yok
olduğuna karar vermektir. Dolayısıyla, olmamış bir görüşmeye
istinaden bugün 33üncü maddeye gelmemizin bir anlamı yoktur.
Dolayısıyla, Sayın Meclis Başkanının Meclis
Başkanlık Divanını toplamak suretiyle, bununla ilgili,
sadece toplamış olma iradesi bizce yeterli değildir. Bu
iradenin... Bizim İç Tüzükten kaynaklanan haklarımızı ve
hukukumuzu aynen geri iade edecek bir karar oluşmadan böyle bir
müzakerenin yapılması kabul edilemez.
Sayın
Başkan, bu çerçevede, çok önemli bir hususu da burada değerli
milletvekillerine milletimizin huzurunda açıklamak istiyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Meclis başkan vekilleri İç
Tüzük çerçevesinde görev yapar. Dolayısıyla, İç Tüzük
çerçevesinde, Meclis Başkanının yurt dışına
gittiği zaman ya da olmadığı zaman bu konuda vekâlet verme
görevini sadece iktidardan birisine vermek gibi, iktidar partisinden bir Meclis
başkan vekiline vermek gibi bir ayrımcılığın, bu
konuda, muhalefetin, muhalefet Meclis başkan vekillerinin
hakkını, hukukunu gasp olduğunu ifade etmek istiyorum. Meclis
başkan vekilleri İç Tüzük çerçevesinde görev yapar, İç Tüzük
çerçevesinde yaptıkları bu görev iktidar ya da muhalefet Meclis
başkan vekilliği değildir. Hukuku uygulayacak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı vekilidir. Dolayısıyla, bu eksende,
Meclis Başkanının yurt dışına gittiği zaman
bu konudaki vekâleti muhalefetten oluşan Sayın Meral Akşener ile
size bu yetkiyi vermemesi ayrıca bu görevi yaparken ayrımcı bir
düşünceyle hareket ettiğini ortaya koyar. Bu çok vahimdir, çok
yanlıştır. Bu durumda, Meclis başkan vekili âdeta
iktidarın her istediğini yerine getiren, bu konuda İç Tüzükte
bize tanınan hakları yok sayacak bir iradeyi ortaya
koymasını da meşrulaştırmasıdır. Huzurunuzda
Meclis Başkanının bu konudaki iradesini ve tercihini
kınadığımı, bundan sonraki süreç içerisinde, bunlarla
ilgili, Meclis Başkanlığı görevini vekâleten vereceği
zaman da bu ayrımcılığı yapmaması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Baluken, usul tartışması açacaktınız, buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Aleyhte
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lehte
OKTAY VURAL
(İzmir) Aleyhte
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Aleyhte
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Aleyhte
BAŞKAN
Şimdi, tekrar söylüyorum: Sayın Ahmet Aydın, lehte; Sayın
Engin Altay, aleyhte; Sayın İdris Baluken, aleyhte; Sayın Oktay
Vural, lehte...
Buyurunuz
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
XII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun,
İç Tüzükün 13üncü maddesine göre yapılmış itirazlarla
ilgili Başkanlık Divanının kararını vermeden
görüşmelere devam etmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında iki
haftadır çoğu kez tartışma konusu hâline gelen ve özellikle
de burada âdeta bir engelleme vasıtası olarak kullanılmaya
çalışılan bir husus bugün yine aynı şekilde maalesef
dile getirildi. Bu konu, İç Tüzükün 13üncü maddesi, daha önceki oturumlarda
da çokça tartışıldı. Bu konu yine aynı şekilde
usul tartışması konusu da yapıldı. Aslında, usul
tartışması konusu yapılan ve usul
tartışmasıyla da karara bağlanan bir konunun yine aynı
şekilde usul tartışması hâlinde görüşülüyor
olmasını doğru bulmuyorum.
Sayın
Başkanım, siz az önce ifade ettiniz, tabii ki Meclis
Başkanlık Divanı toplanacak, yöntemi belirleyecek ama bu arada
görüşmelere mutlak surette devam edilmesi gerektiği hem İç
Tüzükün açık hükümleri hem sizin ifadeniz hem daha önceki beyanlar, usul
tartışması kararları ve Meclisin teamüllerine göre çok
açık ve net ortadadır.
Şimdi,
Sayın Başkanım, İç Tüzükün 13üncü maddesi -tabii ki
birleşimden sonra böyle bir yanlışlığın
olduğu iddia edilirse bu konuda ne yapılır- diyor ki: Eğer
yanlışlık birleşimden sonra anlaşılırsa
Meclis Başkanı Divanı toplayarak takip edilecek yolu
kararlaştırır. Eyvallah. Hukukta asıl olan
yasaklayıcı bir hüküm var ise onu buraya dercetmek, eğer yasaklayıcı
bir hüküm ya da Meclisin çalışmalarına ara veren ya da bu konuyu
bekletici mesele yapan bir husus eğer yok ise olağan olan nedir?
Olağan olan, birleşime devam etmektir, Meclisin
çalışmalarına devam etmektir. Meclis olağan gündemini takip
eder, devam eder, çalışır, bu arada Meclis Başkanlık
Divanı toplanır, toplanmaz, geç toplanır, eğer Meclis
Başkanlık Divanının toplanmasını ön koşul
olarak kanun koyucu böyle bir hüküm koymuş olsa idi onu buraya dercederdi.
Bu konu karara bağlandığı ana kadar birleşime ara
verilir. denilirdi.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; böyle bir husus
olmadığına göre, çok açık bir şekilde İç Tüzük
zaten bunu beyan etmiş, Meclis Başkanlık Divanı bu konuda
toplanacak, kararını verecek ama bu arada da birleşime devam
edilecek, görüşmeler devam edecektir. Doğru olan, olması
gereken, iki haftadır da yapmış olduğumuz konu zaten bu,
usul tartışmasıyla da bu daha önce hükme bağlandı.
Tabii ki, sizin bu kanaatinizin lehinde ben de söz aldım, bunun devam
etmesi gerekiyor ama arzu ederseniz bu kanaati Genel Kurulun takdirine de
sunabilirsiniz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Aleyhte Sinop
Milletvekili Engin Altay konuşacak.
Buyurunuz
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, tabii, 17 Şubatta başlayan ve bugüne kadar kavga
dövüş Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına da halel getiren bir
kanun tasarısının görüşmeleri esnasında sizden önce
oturum yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan vekillerinin, mensubu
bulundukları partiyle ilgili aidiyetlerinden kaynaklı olarak bir
taraf tutmak... Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun acelesi olabilir
kanunu geçirmek için ama orada oturan Meclis başkan vekillerinin asla
böyle bir hakkı olmamalıydı. Bu yanlış yönetim
uygulamaları sonucunda geçtiğimiz iki hafta içinde 3-4
milletvekilimiz ağır darp aldı, hastanelik oldular, Parlamentoda
çirkin görüntüler yaşandı. Bunlar işin bir boyutu ama bir
başka boyutu var. Hep söylediğimiz bir şey var: Burası
kanun yapılan yer. Eğer kanun burada da çiğneniyorsa Allah
Türkiyeyi korusun. Burada kanundan kastım, İç Tüzük de burası
için bir kanundur, kanun niteliğindedir, hatta daha ileri gidiyorum, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü aynı zamanda buranın
çalışma usul ve esasları bakımından Anayasa
niteliğindedir.
Sayın Başkan
-İç Tüzük 13 gayet açık- önce şunu söylememe izin verin:
Sayın Çiçekle ne görüştünüz bilmiyorum ama Sayın Çiçek Türkiye
Büyük Millet Meclisinin sadece ve sadece Başkanı, bir İç Tüzük
otoritesi değil kendisi.
İkincisi:
Başkanlık Divanı toplanmadan, İç Tüzükün 13üncü
maddesindeki amir hüküm yerine getirilmeden yani izlenecek yol belli olmadan bu
kanun görüşülemez Sayın Başkanım. Efendim, bugüne kadar
görüşüldü... Bugüne kadar oturumu yöneten başkan vekilleri
açık, aleni bir şekilde taraf tuttular. Ne yaptılar? Bu İç
Tüzükü ayaklarının altına alıp çiğnediler. Karar
yeter sayısı istendi, o oylama yaptı; yoklama istendi, görmezden
geldi. Sayın Başkan, bir şeyi tekrar arz ediyorum
zatıalinize: Bu kanunun tümü üzerinde siyasi parti gruplarına
tanınan yirmişer dakikalık konuşmalar yapılmadı
bu kürsüde, böyle bir şey olabilir mi?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Çağırdı da gelmedin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Yapılmadı. Açın tutanakları bakın.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Çağırdı, gelmedin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Eşkıyalık yaptınız. Onun için burası
nereye döndü? Harp sahasına döndü burası. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Eşkıyalık sen yaptın.
BAŞKAN
Lütfen tartışmayınız, sakin dinleyiniz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, bu şartlarda bu kanun...
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Eylem yapıyordunuz, eylem.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün daha fazla
çiğnenmesine de müsaade etmek istemiyoruz.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Çiğneme o zaman.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet, bugüne kadar burada yaşanan görüntülerin
yaşanmasını da istemiyoruz ama demokratik tepki
hakkını kullanacağımızı da buradan beyan
ediyorum.
Tutumunuz
doğru değildir. Şimdi sizin yapmanız gereken, 684 sıra
sayılı Tasarıyı atlayıp peşinde hangi kanun
varsa onun görüşmelerine başlamaktır. Aksi bir durum bu
Parlamentoda gene hoş olmayan görüntülere sebep olacaktır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tehdit mi bu?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bunu bir tehdit diye söylemiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Seni İç Tüzüke uymaya davet ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Bunu bir tehdit diye söylemiyorum ama ben 50 defa söyledim. Ben bu
milletin oyuyla geldim buraya, bunu çiğnemem, çiğnettirmem.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) İç Tüzüke uygun hareket et.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Bundaki haklarımı sonuna kadar kullanırım.
Sayın
Başkan, sizi de uyarıyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural.
Buyurunuz efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler milletvekilleri
olarak buraya çıkıp yemin ettik, hukukun üstünlüğüne yemin
ettik; sadakatten ayrılmayacağımıza namusumuz ve
şerefimiz üzerine yemin ettik. Dolayısıyla, bugün burada bu
İç Tüzükte ve Anayasada yazılan hususlar aslında milletin
hukukudur. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin ortaya koyduğu
tavırlarla Meclis başkan vekilleri bizim İç Tüzükten
kaynaklanan haklarımızın kullanılmasını
engellemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun tümü üzerindeki
konuşması engellenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
bölüm üzerindeki konuşmaları engellenmiştir. Karar yeter
sayısı olmamasına rağmen, yoklama istememize rağmen,
çoğunluk olmamasına rağmen fiilî durumla Meclis başkan
vekili milletin hukukunu ayaklar altına alarak bunları var
göstermiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Doğru söylemiyorsunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Gerekçesi okunmadan önergeler oylatılmıştır.
Burada üçte 2 çoğunlukla ilgili Komisyon üyelerinin çoğunluğunu
aranmadan Komisyon Başkanının Salt çoğunluğumuz
vardır. demesiyle olmayan bir çoğunluk var gibi kabul edilmiş
ve böylelikle Milliyetçi Hareket Partisinin önergeler üzerinde konuşma
hakkı kısıtlanmıştır. Burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde gürültü olmasına rağmen, bu gürültülere rağmen
68inci madde uygulanmamıştır.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kim yaptı onları?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Fiilen milletin hukuku gasbedilmiştir. Darbeci bir zihniyetle
yönetilmiştir.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Hangi hukuk?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Darbeci bir zihniyetle milletin egemenliğini burada susturmak
isteyenler aslında millî iradeyi temsilden giderek
uzaklaştıklarını, emir-komuta zinciri hâlinde hareket
ettiğini ortaya koyar. Bizim bir tek gücümüz var: Bu hukuk. Bu hukuka
uyulmasını temin etmesi gereken de Meclis başkan vekilidir.
Meclis başkan vekili bunu yapmamıştır.
Dolayısıyla, yapılması gereken husus: Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, Divanı toplayarak bu usulsüzlükleri gidermeden bu kanun
görüşülemez. Bu konuda Meclis Başkanlık Divanının
alacağı başka bir karar da yoktur. Olmayan, açıkçası
keenlemyekûn bir görüşme burada var gibi kabul edilemez. Çoğunluk
diktasının, çoğunluk iradesinin hukuka aykırı
iddialarına ve elinde gücü olanın, milletin hukukunu ve
egemenliğini ayaklar altına alması, bir darbeci zihniyettir;
dolayısıyla, bir darbeci zihniyete hukuk teslim edilemez. Bu
çerçevede bunlarla ilgili görüşlerimizi açık ve seçik ortaya koyduk.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunlarla ilgili tavrımızı
ortaya koyduk. Meclis Başkanlık Divanının yapması
gereken, bunlarla ilgili görüşmelerin başa dönülerek yeniden
yapılmasını temin etmektir. Bu eksende doğrusu Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizler Komisyonda, siyasi partiler Komisyonda bunlarla
ilgili iddialarını ortaya koymuştur, önergelerini ortaya
koymuştur. Bunlar dikkate alınmaksızın, bunlarla ilgili
adım atmayanlar, hukukumuzu ayaklar altına alanlar ne yazık ki
bu iç güvenlik yasası hakkında İmralıdan gelecek talimatla
hareket edeceklerini beyan etmişlerdir; bu da, Meclis hukukuna ve millet
egemenliğine karşı gerçekten ciddi bir eylemdir.
Dolayısıyla burada siyasi partilerin tavırlarına dikkat
edin, İmralıdan gelecek talimatla hareket etmeyin diyor,
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Bingöl Milletvekili İdris Baluken
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki haftalık görüşmeler
boyunca burada İç Tüzükün ihlal edildiği ve hukukun hiçe
sayıldığı bir gerçek. Aslında AK PARTİ
içerisindeki pek çok milletvekili de hukuksuzluğun olduğunu kabul
ediyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Burada tekrar edelim: Birincisi, karar
yeter sayısı istenmiş, karar yeter sayısı
aranmamış. Yoklama talepleri istenmiş, Meclis başkan vekili
AK PARTİden aldığı talimatlar doğrultusunda bu
yoklama taleplerine cevap vermemiş. Bu yöntemle ilgili usul
tartışması istenmiş, Meclis başkan vekili usul
tartışması açmamış. Kanunun tümü üzerine
konuşmalarla ilgili siyasi parti gruplarının söz hakları
gasbedilmiş, soru-cevap kısmıyla ilgili muhalefet partilerinin
Sayın Bakana yönelteceği sorularla ilgili söz hakkı
gasbedilmiş, gürültü ve kavgadan dolayı burada milletvekilleri
hastaneye kaldırılacak düzeyde darp edilmiş, travma
yaşanmış, oturum aynı şekilde devam ettirilmiş.
Dolayısıyla
burada 6-7 maddede özetleyeceğimiz net bir İç Tüzük ihlali var.
Şimdi, bu İç Tüzük ihlali olduğu zaman birleşimden sonra
anlaşıldığında izlenecek yol bellidir. Biz üç siyasi
parti olarak bunu Genel Kurulda defalarca dile getirdik. Meclis
Başkanı, Divanı bir an önce toplasın, bu olayla ilgili
takip edilecek yolu kararlaştırsın. Şu anda, Meclis
Başkanı iki hafta geçmesine rağmen Divanı
toplamadığı için takip edilecek yol diye bir şey ortada
yok. Dolayısıyla ilk 3 madde ya da 10 maddenin çoğunda ortaya
çıkan usulsüzlükle başlayan yanlışlar zinciri 33üncü maddeye
kadar bütün maddelerin görüşülmesini etkilediği için bu tasarı
görüşülemez.
Sayın
Başkan, yani biz de Meclis Başkanıyla ne görüştüğünüzü
bilemiyoruz ama içeride sizin yapmış olduğunuz yorum da daha çok
bu paraleldeydi. Anlaşılıyor ki Meclis Başkanı da
herhâlde AK PARTİden yana bir tavırla bu oturumun devam ettirilmesi
yönünde karar vermiş. Bu oturum devam ettirilse bile bu yasa
tasarısının bu durum netleşinceye kadar görüşülmemesi
gerekiyor. Madem Meclis Başkanı sabah Divanı toplayacak, madem
bu usulsüzlüklerle ilgili bir durumu görüşecek, o zaman, bu akşam
Genel Kuruldan kaçan kimse yok, biz buradayız, sıradaki
kanunları getirirsiniz, Genel Kurul sıradaki kanunları
görüşür, bu yasa tasarısıyla ilgili yarın Meclis
Başkanlık Divanı durumu netleştirir, ona göre de Genel
Kurul çalışmalarına devam eder. Meclis Başkanının
tek başına size istikamet belirleme yetkisi de yoktur, kesinlikle
Başkanlık Divanıyla yapmış olduğu
toplantıdan sonra ancak bir karar belirtir diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
milletvekilleri, yapılan bu görüşmeler sonucunda, bu tutumum
hakkındaki görüşmeler konusunda, görüşmelere devam edilmesi
konusundaki tutumumu değiştirdim. Görüşmelerin devam etmemesinin
daha uygun olacağını, Meclisin daha sağlıklı
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Sayın Başkan, Genel Kurulun onayına
sunulması lazım!
BAŞKAN -
gerginlikten uzak
(CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, böyle bir hukuksuzluk olmaz!
BAŞKAN -
müzakere bilincine daha yakın bir şekilde devam edileceğini
düşünüyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Sayın Başkan, Genel Kurulun onayına
sunarsınız. Böyle bir hukuksuzluk olmaz!
BAŞKAN -
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.23
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.10
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
İç Tüzükün 58inci maddesine göre, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin geçen birleşimin tutanağında yer alan
beyanını düzeltme talebi vardır.
Buyurun Sayın
Baluken.
Süreniz üç
dakikadır.
XIII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Bingöl Mliletvekili İdris Baluken'in, 26/2/2015 tarihli 65inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması (x)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen birleşimin
tutanağında yer alan bazı ibarelerimi değiştirmek
üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçen
toplantıda, geçen oturumlarda, Hasip Beyin bir AKPli milletvekili
tarafından fotoshoplanan fotoğrafıyla ilgili bir yorum ve
değerlendirmede bulunmuşum, yapılan şeyin hem MHPye hem
HDPye saygısızlık olduğunu belirtmişim. Bu konuda,
tabii, bizim partili arkadaşlarımızdan yoğun bir tepki de
aldık MHPnin burada savunuculuğunu yapmak size mi düştü?
diye. Biz onun HDPye saygısızlık olarak düzeltilmesini talep
ediyoruz. MHPyi savunmak, MHPye yapılan
saygısızlığı dile getirmek MHP sözcülerinin işi
olsa gerek. O nedenle, tutanakta bu düzeltmenin yapılması bizim
açımızdan son derece önemlidir. Çünkü MHPnin genel olarak partimize
karşı tavrı bellidir. Bugün de Genel Kurul görüşmeleri
boyunca buraya çıkıp partimize her türlü hakareti MHP milletvekilleri
yaptılar. Biz MHPyi hep bu düzeysiz hakaretlerden çıkarak çözüm
projeleri üzerinde bu kürsüden konuşmaya, siyasi projeleri burada
tartışmaya davet ediyoruz. Bu çağrımız yine
geçerlidir. O nedenle, özellikle MHPyi ilgilendiren konularda Halkların
Demokratik Partisinin herhangi bir şey söylemeye ihtiyacı yoktur.
Açıktır ki, burada Hasip Beyin parti tabanımızın
yoğun olarak kullanmış olduğu bir zafer işaretini
yapması fotoshoplanarak farklı bir şekilde kamuoyuna
yansımıştır. Burada aslında, AK PARTİ Grubunun da
kendi içerisinde bir disiplin süreci yürütmesi gerekir çünkü neticede burada
ciddi bir iş yapıyoruz, her milletvekilinin de buradaki her şeye
bir ciddiyetle yaklaşması gerekiyor. Katılır ya da
katılmaz, tasvip eder ya da tasvip etmez o ayrı bir şeydir ama
Genel Kurulda var olan bir durumu farklı bir şekilde yansıtmak,
farklı bir şekilde sunmak, kitlelerin kafasında soru
işareti yaratmak, sanki partili bir milletvekilimiz MHP
tabanının sıkça kullandığı bir işareti
yapıyormuş gibi bir algı yaratmak her şeyden önce siyasi
etiğe uymaz. Bunun daha sonra AK PARTİli bir belediye
başkanı tarafından sosyal medyada yayılmış
olması da yine siyasi etik açısından sorunludur. Burada,
dediğim gibi, fikirleri yarıştırma konusunda varız,
yapmış olduğumuz konuşmaları, ortaya koyduğumuz
çözüm projelerini getirip eleştirebilirsiniz ama böyle kamuoyunda
yanlış algı yönetimi üzerinde birtakım manipülasyonlar
yapmak siyasi partilerin ciddiyetiyle uyuşmaz diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Baluken.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tutumunuz hakkında 63üncü maddeye göre görüş beyan etmek istiyorum.
Çünkü Sayın Başkanım, şu anda biz, kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmeye geçtik. İç Tüzükün 58inci maddesine göre
geçen tutanak hakkında bir milletvekilinin talebi olmamasına
rağmen söz verdiniz.
BAŞKAN Bir milletvekilinin
talebi yok. diyemezsiniz; burada var efendim, yollamış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında 63üncü madde açık ve net.
Bakın, okuyorum 63üncü maddeyi
ENGİN ALTAY (Sinop) Niye? Sen
Her zaman usul tartışması açılmaz her isteyene. diyordun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Görüşmeye yer olup olmaması
Bu tutanaklara geçiyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Herkesin
istediğine göre usul tartışması açılmaz. diye sen
demiyor muydun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
CHP Grup Başkan Vekili Her zaman keyfî olarak usul
tartışması açılmaz. diyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sen diyordun
Herkesin istediğine göre usul açılmaz. diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ben de Grup Başkan Vekiliyim.
BAŞKAN Lütfen sayın
milletvekilleri, sakin olun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama şu anda, tam yerinde usul tartışması açıyorum.
Görüşmeye yer olup
olmaması
madde 63. Sayın Başkan, dinliyor musunuz?
BAŞKAN Dinliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet.
Gündemimiz, 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısını görüşmeye
başladık; onunla ilgili Komisyon ve Hükûmet yerinde.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kanunun
görüşülmeyeceğine dair Başkan bir karar ortaya koydu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama Komisyon ve Hükûmet yerindeyken geçmiş tutanakla ilgili 58inci
maddeye göre söz veremezsiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Verir,
verir, her zaman verir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu
konuda tutumunuz hakkında söz istiyorum.
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Yani
milletvekillerinin taleplerini yerine getirebiliriz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Başkan,
anlaşılan o ki siz 68inci maddeye göre, içeride, kapatma kararı
almışsınız. Eğer öyle bir niyetiniz varsa -az önce
içeride de söyledim- Ben burayı kapatıyorum. deyin.
BAŞKAN Siz
de niyet okuyorsunuz herhâlde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, cesaretiniz varsa kapatın
burayı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne demek? Sayın Başkan, bu cesaret meselesi
değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Sayın Elitaş, Türkiye Büyük Millet Meclisi cesaretlerin
sınandığı bir yer değildir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu sınamayın diyorum. Onun için
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tahrik ediyorsun! Resmen tahrik ediyorsun!
BAŞKAN
Burada İç Tüzük uygulanır, burası İç Tüzüke göre
yönetilir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 63e göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Burası cesaretin hodri meydanı yeri değildir, burada fikir
tartışılır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sözünü geri alsın. Ne var; dipçik
mi var, silah mı dayıyorlar yani öldürtecekler mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 63e göre söz istiyorum.
BAŞKAN Çok
rica ederim.
Şimdi,
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozaninin bir düzeltme talebi
vardır, onu yerine getireceğim Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Başkan,
öncelikle 63e göre bana söz vermeniz lazım.
BAŞKAN Size
de söz vereceğim ama Sayın Zozani daha önce istedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz? Ama
ben bu işin yanlış olduğunu söylüyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, benim bir söz talebim var.
Sataşmadan söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Onu
yerine getireyim, size de vereceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ben onlardan önce söz
istedim. Şu anda yaptığınız iş usule
aykırı diyorum. Bakın, Sayın Başkan,
yaptığınız işlemin usule aykırı
olduğunu söylüyorum.
BAŞKAN Size
de söz vereceğim ama önce ona söz vermeye söz verdim. Lütfen, siz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Başkan,
bakın, bir sakin olun, sakin olun, bir sakin olun.
BAŞKAN Ben
sakinim, siz olun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
Bakın, şu anda
BAŞKAN Size
usul tartışması açacağımı söyledim ama Sayın
Zozaninin talebi sizden önce geldi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
Efendim, bakın, Sayın Başkan
BAŞKAN Çok
rica ederim Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ben de sizden istirham
ediyorum.
BAŞKAN
Lütfen
Size
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Beni bir dinleyin! Beni bir dinleyin!
BAŞKAN
Dinliyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Beni bir dinleyin!
BAŞKAN
Dinledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, Sayın Başkan, yaptığınız
iş usule aykırı. Şu anda 58inci madde uygulamanız
yanlış diyorum. Onun için usul tartışması istiyorum.
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Vurmayın öyle!
BAŞKAN
Buyurun o zaman Sayın Elitaş.
Başka kim
konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Lehte
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Lehte
ENGİN ALTAY
(Sinop) Lehte
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Lehte
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Aleyhte
RECEP ÖZEL
(Isparta) Aleyhte
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhte
BAŞKAN
Tutumumun aleyhinde
ENGİN ALTAY
(Sinop) İşaretle ben kâtip üyelerin ikisine de gösterdim, en önce
gösterdim.
BAŞKAN
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Lehte
OKTAY VURAL
(İzmir) Açtığınız usul tartışması
58e göre söz
BAŞKAN Söz
veremezsiniz. diyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tamam, oldu. Onu ifade edin çünkü ona göre her partiye birer
BAŞKAN 58e
göre söz veremeyeceğimi söyledi, onun için usul tartışması
açacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, tutanaklara bakar
mısınız, tutanaklarda kim istemiş bakar mısınız?
Sayın Başkan, tutanaklara bakar mısınız, kim talep
etmiş?
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz talep ettik efendim.
BAŞKAN
Talep ettiler efendim, getirdiler buraya, daha önce.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kim talep etmiş, neyi etmişler?
BAŞKAN
Sayın Baluken
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Talimat verme, talimat.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, bakın
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kardeşim, ben elimle işaret ettim, 2 Divan üyesi de gördü.
Senden önce söz istedim ben.
BAŞKAN
Sayın Altay
Talep etti efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Görmedik. desinler. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar ve gürültüler)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Tutanakları inceleyin, yarım saat ara verin,
tutanakları inceleyin Sayın Başkan.
İDRİS
BALUKEN (Sinop) Böyle şey olur mu ya! Meclisi siz mi yöneteceksiniz?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Vermedik. desinler.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Talep ediyor, basılacak gelecek. Yahu
görülmüş şey değil Sayın Elitaşın
yaptığı ya.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, tutanaklara bakmak için ara verin.
BAŞKAN
Lehte Sayın Altay, Sayın Vural
Aleyhte Sayın
Elitaş, Sayın Zozani
Buyurunuz
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
XII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun,
684 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine geçtikten sonra Bingöl Milletvekili İdris Balukene
İç Tüzükün 58inci maddesine göre söz vermesinin İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ya Elitaş, işte, hukuk herkese bir gün lazım olur.
(CHP sıralarından alkışlar) Nasıl hopluyorsun! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama biz oraya saldırmıyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kaldı ki
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüye çıkmıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Cesaretin varsa dedin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüye çıkmıyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kürsüyü taciz ettin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Başkana hakaret etmiyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kürsüye meydan okudun sen.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, sakin olun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ahlaksız demiyoruz.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Rol yapıyor.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Cesaret sınavına tabi tuttun kürsüyü.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ahlaksız, şerefsiz demiyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ne ayıp şey
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Eşkıya dedin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Eşkıya dedim, gene yapsa gene derim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ahlaksız, şerefsiz demiyoruz.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Çok güzel rol yapıyorsun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ahlaksız demedim ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dedin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Eşkıya dedim. Siyaseten yapılan iş
ahlaksızlıktır. Gene söylüyorum, Ayşe Nur
Bahçekapılının yaptığı
eşkıyalıktır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Siyaseten de siyasi ahlaksızlıktır. Ama ben Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kürsüsünün önüne gelip de Başkana Cesaretin varsa
şunu yap demedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Eşkıya da demedim.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ya, ya, ya, düştüğün duruma bak! Daha bunlar iyi
günleriniz. Bu hukuku öyle bir arayacaksınız ki bu İç Tüzük için
öyle bir çırpınacaksınız ki ama korkmayın, o zaman
bizim iktidarımızda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
ihlallerinin yaşanmadığı bir Meclis olacak. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, on gündür orta yerde süren
bir tartışma var. Biraz önce yapılan usul
tartışmasından sonra da oturumu yöneten Sayın Başkan
Vekili Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13üncü maddesi çerçevesinde
yapılan usul tartışmasından sonra ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekle yaptıkları
-bildiğim kadarıyla- görüşmeden sonra, usul
tartışması çerçevesinde yarın on buçukta bu
tartışmalı konuyla ilgili Sayın Cemil Çiçek
Başkanlık Divanını toplayacağı için Başkan
şöyle bir kanaate vardı: O vakit bu 684ün görüşmelerinin devam
etmemesi gerekir. Doğru bir karardır; karar, doğru bir
karardır. 13üncü maddenin son fıkrasını açıp
okuduğunuzda buradan sadece bu anlam çıkar. Siz de şu şeye
girmeyin: Efendim, biz çoğunluğuz, nasıl olur da Mecliste bizim
istediğimiz olmaz. Hep söylüyorum, bir daha söyleyeyim: Demokrasi el
kaldıran iki ördeğin bir file üstünlük sağladığı
rejimin adı değildir, böyle bakın bu işe.
Bırakalım
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Çok ayıp ya!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Hiç ayıp değil, hiç ayıp değil.
Başkanın
tutumu doğrudur, 684 görüşülemez bence. Usul
tartışmasından sonra alınmış bir kanaat var, bu
kanaat çerçevesinde iki şey yapılabilir: Ya sıradaki 688e
geçeriz ama komisyon gelmezse Meclisin kapanması gerekir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Aleyhte,
Sayın Elitaş.
Buyurunuz
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce içeride yaptığımız
konuşmanın
Ben televizyon başında izlerken şöyle bir
ifade kullandınız: Meclis Başkanıyla
yaptığımız görüşme çerçevesinde yarın saat on
buçukta Başkanlık Divanı toplanacak ama görüşmelerin devam
etmesine karar verdik. dediniz. Geldiniz usul tartışması
açtınız, usul tartışmasından sonra Benim
görüşmelerin devam etmesi yönündeki kanaatim değişti, onun için
beş dakika ara veriyorum. dediniz. Bakın, Sayın Başkan,
siz Meclis Başkanıyla bir görüşme yaptınız. İç
Tüzükün 15inci maddesini okuyorum size
Siz orada Meclis Başkanı
adına görev yapıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Oku bakayım, oku.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Meclis Başkanıyla
yaptığınız görüşme çerçevesinde yapmanız gereken
şudur
Önünde var, oku.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen de oku. Tam oku, tam, tam.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Başkanvekillerinin görevi Başkanın
yerine Genel Kurul görüşmelerini yönetmek ve yönettiği oturumla
ilgili tutanak dergisi ile tutanak özetinin düzenlenmesini gözetmektir.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 58den siz görüşmek istediniz. 58de görüş
istedi Sayın Başkan, hatırlatın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, yapacağınız
iş şu: Meclis Başkanı demiş ki: Yarın saat on
buçukta ben bu Başkanlık Divanını topluyorum ama 684
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmesine
devam etmeniz gerekir.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 58e göre tutumunuz hakkında söz istedi.
BAŞKAN Siz
58e göre usulü açmıştınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkanım, bana müdahale etme
hakkına sahip değilsiniz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 58e göre istedi Sayın Başkan.
BAŞKAN
Değilim ama ben hatırlatıyorum size.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Niye konuşmuyorsun? Bize buradan bağırırken bir
şey demiyordun ha. Ayşe Nur bize bağırırken
gıkın çıkmıyordu, hoşuna gidiyordu oradan bize
bağırması.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) 58e göre istedi Sayın Başkan, 58e göre
konuşması gerekir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, bakın, şimdi
sizin yapmanız gereken olay şu: Sayın Meclis Başkanı,
Sayın Cemil Çicek, ben sizden aldığım talimatları
uygulamıyorum. Onun için, ya Türkiye Büyük Millet Meclisini
kapatıyorum ya da gelin, ben devam etmiyorum, siz devam edin.
diyeceksiniz. Yapacağınız çağrı bu. Sayın Cemil
Çicek buraya gelecek, oturumu yönetecek.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Alıştın aşağıdan talimat vermeye.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Eğer bunu yapmıyorsanız şu
anda siz, Meclis Başkanlığının size verdiği
görevi ihlal ediyorsunuz demektir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hukuksuzluğa alıştınız. Bu
kadar ihlale sesinizi çıkarmadınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İçeride Ben kapatacağım. dediniz
ama ben Kapatamazsınız, kapatmak istiyorsanız keyfî bir iş
yapacaksınız. dedim, Ben kapatacağım. dediniz ama her ne
hikmetse birdenbire bir 58inci madde çıktı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kapatacağım demedi ya, nereden çıktı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, Sayın Başkanım, şu
anda biz bir kanun tasarısını görüşmeye başladık.
Onunla ilgili eğer usulüne ilişkin tartışmalar varsa onu
yaparsınız. Nitekim, sizin Meclis Başkanıyla
yaptığınız görüşme doğrultusunda yarın on
buçukta olacağını ifade ettiniz ama Görüşmelere devam
edeceğiz. dediniz. Niye? Meclis Başkanıyla
yaptığınız mutabakat çerçevesindeki işlem buydu.
Şu anda o kürsüde, sizin makamınızda Sayın Cemil Çiçek
oturmuş olsaydı yapacağı iş kanun
tasarısının görüşmelerine devam etmekti.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Gelsin otursun.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Gelseydi. Konuşsaydı yani ne olacaktı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben size tavsiye ediyorum, diyorum ki: Ara verin,
açın Sayın Cemil Çiçeke Ben sizin istediğiniz gibi
yönetmiyorum
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ha, talimat alsın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
onun için, ya gelin buraya oturun ya da
başka bir arkadaşı görevlendirin. Ben bu görevi
yapmıyorum. demeniz gerekir. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hadi yeter artık, hadi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, yapmanız gereken
işlem budur. Ben bu şekle geçmek istiyorum. Size hakarette
bulunmadık, ahlaksız demedik, eşkıya demedik, geldik,
burada sesimizi duyurmaya çalıştık ve o yüce makamı da
işgal etmedik, oraya da çıkmadık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Talimatla yönettiniz, talimatla!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
AK PARTİye edep yakışır, AK
PARTİye şiddet yakışmaz; AK PARTİye hayâ
yakışır, AK PARTİde hayâsızlık olmaz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
Yalnız, bir
şeyi söylemek istiyorum sayın milletvekilleri, talimat sözünü uygun
görmediğimi belirtmek istiyorum. Buraya gelen Meclis başkan vekilleri
sadece İç Tüzükün hükümlerini uygularlar, talimatlarla hareket etmezler
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben ağzımdan yanlış söz çıkarsa özür
dilemeyi bilenlerdenim. Babam bize derdi ki: Özür dilemeyin, özür dilenecek
iş yapmayın. Eşkıyalığın bendeki
karşılığı şudur: Kanun dışına
çıkmaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüye çıkmak yani.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ayşe Nur Bahçekapılı oturumu yönetirken İç
Tüzükün dışına çıkmıştır. Bunun benim
lügatımdaki karşılığı da
eşkıyalıktır, gene söylüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi Sayın Vural, lehte sizi çağırıyorum kürsüye.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, ben bir şey
söyleyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lanet olsun sana be! Yazıklar olsun sana!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sana yazıklar olsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Utanmadan bunu söylüyorsun, utanmıyorsun!
Yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sana yazıklar olsun, sen utan! Ben neyden utanacağım,
sen utan!
BAŞKAN
Lütfen sakin olunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkanım, provokatör görevde.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Baban çok iyi adammış ama
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Meclis başkan vekilleri
ENGİN ALTAY
(Sinop) Benim adamlığımı sorgulamak sana düşmez!
Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN
Sayın Altay
Lütfen, sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Baban diyorum
ENGİN ALTAY
(Sinop) Babansa gerisi ne olur?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Baban çok iyi adammış. diyorum, Baban
da senin gibi. demiyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Terbiyesizlik yapma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sensin terbiyesiz! Otur yerine!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Beni hasta etme Elitaş! Babamı mabamı
karıştırma sen! Kendi babana bak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Baban iyi adammış. diyorum, Baban
senin gibi değilmiş. demiyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne demek? Ben neyim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Baban iyi adammış. diyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) O lafın arkası bellidir. Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Eşkıya demiyorum, haysiyetsiz demiyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Diyorum, gene diyorum!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Eşkıya da sensin, haysiyetsiz de sensin.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen, sakin olunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ve Meclis
başkan vekillerine verilen görev İç Tüzük çerçevesinde hareket
etmektir. Bu eksende Meclis başkan vekilleri birisinin talimatıyla
değil, milletin talimatı olan hukuku uygulamakla mükelleftir. (AK
PARTİ sıralarından Vay be! sesleri, gürültüler) Bu
bakımdan milletin hukukunu ayaklar altına alanların, emir
komutayla hareket edenlerin açıkçası millî irade gasbı
yaptığı gayet açık ve nettir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sizi tarif ediyor
aslında.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada şunu ifade etmek istiyorum: Eğer bu konuda
talimatla hareket edildiği ifade ediliyorsa Ayşe Nur
Bahçekapılı Cemil Çiçekin talimatıyla bunları
yapmışsa, ki Meclis Başkanı talimatı değil, AKP
grup başkan vekili talimatıyla hareket etmiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, şu anda sizi tarif
ediyor. İçeride aldığınız talimatları tarif
ediyor.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, çok rica ederim, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Niye bana
BAŞKAN
Konuyu saptırıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tam sizi tarif ediyor, hiç
saptırmıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, ben, Ayşe Nur
Bahçekapılının Meclis Başkanının
talimatıyla değil, AKP grup başkan vekilinin talimatıyla
hareket etmesini doğrusu yadırgadığımı ifade
etmek istiyorum. Asıl burada önemli olan, bir Meclis başkan vekilinin
açıkçası bir başka partinin talimatıyla hareket etmesidir.
Bu bakımdan, Meclis başkan vekili olarak sizlerin İç Tüzük
çerçevesinde uygulamaya itina göstermesi önemlidir. İç Tüzüke uygun
hareket edelim.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Vural, usul
Sayın
Halaçoğlu, buyurunuz efendim.
Buyurunuz
Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bundan önceki hafta Sayın Sadık Yakut
tarafından yönetilirken Mecliste 58inci madde hep
uygulanmıştır. Şimdi, maddelere geçilmeden önce bir önceki
oturumlarda yapılmış hataların düzeltilmesi konusunda
58inci madde aynen şunu söyler: Bir milletvekili veya bakan kendisine
ait olup geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın
düzeltilmesi hakkında söz isterse, Başkan, beş dakikayı
geçmemek üzere söz verir. Dolayısıyla, yani bu daha önce de
uygulanmış bir konuyu bugün neden uyguluyorsunuz, diye bir baskı
unsuru olarak kullanılması son derece, Tüzüke aykırı ve
hukuk dışıdır.
Şimdi,
diğer taraftan, 15inci maddeyi ileri sürüyor Sayın Elitaş.
Evet, 15inci madde: Başkanvekillerinin görevi, Başkanın yerine
Genel Kurul görüşmelerini yönetmektir. Ama burada 14üncü maddenin
10uncu fıkrasına baktığınızda, Kendisine
Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince verilen görevleri yerine
getirir. Yani bu ne demektir? Aynı şekilde, Başkanın Tüzüke
uygun olarak hareketiyle başkan vekilinin Tüzüke uygun hareket etmesi
anlamına gelir. Hiç kimseden emir almaz, ne grup başkan vekillerinden
alır ne de Başkandan herhangi bir talimat alır. Tüzük neyi
emretmişse onu yapar çünkü Tüzük Millet Meclisinin anayasasıdır.
Şimdi,
burada, siz, kendi başınıza -daha önceki- sizin kendi
partinizden olan başkan vekillerine istediklerinizi
yaptırdınız, burada hukuku çiğnediniz, Tüzükü
çiğnediniz. Siz, 58inci maddeyi değil, 68inci maddeyi
uyguladınız mı bu kadar kavga çıktığında?
Uygulatmadınız. Kan gövdeyi götürürken neden 68inci maddeyi
uygulatmadınız? Niye ikaz edip, kavga çıktığında,
gürültü çıktığında ara verdirip ondan sonra tekrar Meclisi
kapatma yoluna gitmediniz de birçok insan hatta şuradan aşağıya
düştü? Birazcık, şu kadar vicdan yok muydu? Ya bir şey
olsaydı, başına bir şey gelseydi? Ama siz işinize
gelmediği zaman Tüzük diyorsunuz. Bakın, size da yarın
lazım olacak.
Buradan ben davet
edildim, Geliyorum Sayın Başkan ama şu gürültüyü önleyin.
dedim. Bir daha, ikinci kere tekrar etmeden, hemen AKP sözcüsüne döndü. Zaten o
konuşmuştu, onun bile farkında değildi. O kadar
kızmıştı ki Tüzük müzük hepsi hak getire. Şimdi siz
burada tutup da Tüzükten bahsediyorsunuz, hukuktan bahsediyorsunuz. Önce siz
kendiniz Tüzüke uymaya çalışın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.
Sayın Zozani,
buyurunuz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek ifade ediyorum, Sayın
Elitaş, sizinle aynı minvalde kürsüyü kullanıyoruz ama sizin
gibi düşünmediğimi peşinen söyleyeyim.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Konuşma o zaman.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Ben
bekledim ki Sayın Elitaş kalkıp, usul tartışması
açtığında Sayın Başkana Siz biraz önce oturumu
kapatırken Bu konuyla ilgili görüşmeleri kapatıyorum. dediniz,
niye tekrar hiçbir şey olmamış gibi görüşmelere devam
ediyorsunuz? Bu, İç Tüzüke aykırı bir işlemdir. demesini
beklerdim, Sayın Elitaş 58inci maddeye gitti. 58inci madde ne
diyor? İşte, bir önceki birleşimdeki tutanakların
düzeltmeleriyle ilgili olarak şey var. Benim de, Sayın Balukenin de
önceden verdiğimiz dilekçeler var, çıkacağız, burada
-ifadelerimiz var- düzeltme yapacağız. Ama Sayın Elitaş
kürsüye çıktı, 58i unuttu. 58den görüşme, usul hakkında
görüşme istediğini unuttu, 15e gitti, 15in ikinci
fıkrasına gitti. 15in ikinci fıkrası ne biliyor musunuz?
Sayın Elitaş orada bir tehditte bulundu. 15in ikinci
fıkrasını Sayın Elitaşın burada dillendirmesi bir
tehdittir. Bak, Sayın Başkan Vekili, unutma, orada oturacak
kişiyi Meclis Başkanı görevlendirir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Doğru.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bugün orada oturursun, yarın orada oturmazsın. demek için
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Doğru.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Doğru değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Doğru.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Ha,
öyle diyor. (AK PARTİ sıralarından İç Tüzük öyle demiyor.
sesi)
Bir saniye, kendisi Doğru.
diyor, siz itiraz etmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İç Tüzük onu diyor.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ha,
tehdit unsuru olarak ifade etti.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Muhalefeti de kaldırın, muhalefeti de.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Güzel, doğru, tamam, kabul ediyorsun. Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş, en azından bunu kabul ettiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İç Tüzük onu diyor, başka bir şey mi diyor?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Hayır, tehdit ettiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Okuduğumuzu anlıyoruz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Sayın Başkan, Sayın Elitaş; İç Tüzükün 72nci
maddesini çok iyi biliyorsunuz. Bu kanunun görüşmelerine geçerken İç
Tüzük 72 uygulanamamış, İç Tüzük 81 uygulanamamış,
gruplar konuşmalarını yapamamış, şahıslar
konuşmalarını yapamamış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yapmamış.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Değil mi? Yapamamış, bunların hiçbirini yapamamış?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Tutanakları oku, tutanakları.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Niye
yapamamış, niye yapılamamış? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Aç tutanakları oku.
ADİL ZOZANİ (Devamla) E
müsaade edin, müsaade edin. Allah bize bu günü gösterdi, sizi burada eylemci
yaptık ya, Allah bize bu günü gösterdi, bu yeter.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Tutanağın tamamını oku.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bakın,
çoğunluğunuzu, burada demokrasinin gücünü kullanarak direnme
hakkımızı kullanarak sizleri burada eylemci pozisyonuna soktuk
ya, bu bize yeter.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şiddet uygulayarak.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Meclis tarihine geçti. Bu, Meclis tarihine geçti.
Şu anda, hem komisyon sıralarını işgal
pozisyonundasınız hem Meclis gündemini kilitleme
pozisyonundasınız, alenen diyoruz. Meclis gündemini kilitlediniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Tutanakları oku. Kaç defa çağrıldı.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Gelin, buyurun, sıradaki kanunu tartışalım.
Varız, sabaha kadar, bitimine kadar varız, 688in bitimine kadar
konuşalım. Var mısınız?
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Ona biz karar veririz.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Var mısınız? Getirin. Şu anda
gündemi kilitlediniz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ona da sıra gelecek.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Vallahi, siz kendi elinizle kendinizi bu pozisyona
soktunuz, biz yapmadık, kendiniz bu işi yaptınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, İç Tüzük maddelerini birbirimize
karşı şantaj ve tehdit unsuru olarak kullanırsak bu duruma
geliriz.
Sayın Grup
Başkan Vekili, Genel Kurulda bizim ifadelerimiz bu anlamdaydı.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
Sayın
milletvekilleri, bu, tutumum hakkındaki görüşme 58inci madde
üzerine, geçmiş tutanakları düzeltme konusunda
açılmıştır. Bu konuda daha önceki oturumlarda da aynı
şekilde davranılmıştır. Onun için, tutumumda bir
değişiklik yoktur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Görüşmeler sırasında olmuş mu
Sayın Başkan?
BAŞKAN
58inci maddeye göre
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanun görüşmeleri sırasında
olmuş mu?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Evet, olmuştur. Oldu Sayın Başkan.
BAŞKAN
Olmuştur.
58inci maddeye
göre Zozaninin söz talebi vardır düzeltme için.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, benim
konuşmamdan sonra 2 sayın milletvekiline söz verdiniz. Benim
konuşmam üzerine kalktı burada, parti
BAŞKAN Siz
58e göre tutum hakkında şey açtınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutumunuz hakkında değil 58inci madde.
BAŞKAN 58
diye açtınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 63. 58i uygulayamazsınız. diye
OKTAY VURAL
(İzmir) 58le ilgili açtınız.
BAŞKAN-
Uygulayamazsınız. diye tutumum için açtınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, benimle
tartışmayı bırakın. Ben sizden şunu istirham
ediyorum. [CHP sıralarından gürültüler, MHP sıralarından
Emredersin(!) sesleri]
Bir de şu
parazitleri susturursanız memnun olurum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Parazit sensin ya, ayıp!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Parazit sensin ya! Baş parazit! Baş parazitsin sen!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Elitaş buraya karıştırmaya geldi.
BAŞKAN Neye
memnun olacaksınız? Duyamıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, daha önceki uygulamalarda
kanun tasarısı görüşülürken, görüşülmeye
başlandıktan sonra
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ayıp ya! Ne demek parazit ya!
Sayın
Başkan, bu bütün muhalefet milletvekillerine sataşmadır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri ) Beni dinlemiyorsanız
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Parazit demek muhalefet milletvekillerine
sataşmadır.
BAŞKAN
Dinliyorum ama duyamıyorum Sayın Elitaş. Susmalarını
rica ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O zaman mikrofonu açar mısınız.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, ya sözünü geri alacak ya da
sataşmadan söz istiyoruz.
Sayın
Başkan ya sözünü geri alacak parazit demekten kaynaklı ya da
BAŞKAN Ne
söyledi? Duyamıyorum, lütfen söyleyiniz. Ne dediniz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Tutanakları isteyin, muhalefet milletvekillerine
parazit diyor, sözünü geri alacak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Mikrofonu açın da söyleyeyim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Neye göre açacak mikrofonu?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Susturun parazitleri. dedi, ya sözünü geri alacak ya
da sataşmadan söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bitti mi sözünüz Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlatsın efendim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Daha önceki uygulamalarda var. dediniz. Daha
önceki uygulamalarda kanun tasarısı görüşmesi esnasında
58inci maddeye göre uygulama var mı?
BAŞKAN Var.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Var, var.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Var, sen yoktun, Sadık Yakut biliyor.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Var, Sadık Yakuta sor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var mı efendim?
BAŞKAN Var
efendim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 65inci Birleşimde var.
BAŞKAN Var,
sordum efendim, var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanun tasarısı görüşülürken
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 65inci Birleşimde var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bir saniye
BAŞKAN -
Sayın Elitaş, siz 58e göre tutumum hakkında 63üncü madde
uyarınca
OKTAY VURAL
(İzmir) Tekrar ara verin.
BAŞKAN -
58inci maddeyi uygulamamam gerekliliği konusunda tutumum hakkında
usul tartışması açtınız ve o usul
tartışması sona erdi ve ben bu konuda devam edeceğimi
söylüyorum, 58e göre söz vermeye devam edeceğim, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bir soru soruyorum,
Sayın Başkan bir soru soruyorum.
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Zozani, sataşmadan dolayı söz vereceğim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, öncelikle, bir talebimiz oldu.
Biraz önce sayın grup başkan vekili muhalefet partisi
milletvekillerinin tamamını parazit olarak niteledi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
Sayın Başkan, beni dinler misiniz?
58inci maddeyle
ilgili konuda, eğer bir kanun tasarısı görüşülmeye
başlandığı anda 58inci madde daha önce
uygulanmış mı uygulanmış mı?
BAŞKAN
Uygulanmış dedim efendim, evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakacağız, arkadaşlar göstersin
BAŞKAN
Göstersinler, onlar bana gösterdiler şimdi, verdiler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ara verin, bakın.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, ara verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hangi oturumda olmuş?
BAŞKAN
Lütfen...
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, tutanaktan tespit edin bundan önce böyle
bir uygulama olup olmadığını
BAŞKAN Var
efendim, size göstersinler.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Tutanakları isteyin, 65inci Birleşimde var
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, biliyorum, sayın arkadaşlar söylediler.
Sataşmadan
dolayı Sayın Zozani, siz buyurunuz, söz istemiştiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ara verin, iradeyi ortaya koyun, yani ciddi bir karar, bu ciddi
bir talep, bunu yerine getirin efendim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önceki bu
hararetli tartışmalar içerisinde AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın Mustafa Elitaş muhalefet partisi milletvekillerine
dönerek, grup farkı göstermeksizin herkese parazit suçlaması
yaptı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sesini kim çıkardıysa ona, sen
konuşuyor muydun?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hayır, herkese değil, oradan sözünü kesmek
isteyenlere dedi.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bak, pek çok milletvekili o esnada size itiraz
ediyordu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bizi dinlemiyordu yani. Ama itiraz
hakkımızı kullanıyorduk, ben Başkanla
görüşüyordum.
ADİL
ZOZANİ (Devamla)
çünkü Sayın Elitaş, bu akşam sürekli
kendinizle çelişiyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok canım!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Tutanakları incele
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Evet.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Lütfen, alın bakın tutanakları, son
yirmi dakika içerisinde kendinizle en az 20 defa çelişmişsinizdir.
Böyle olmaz. Böyle olmaz. Tamam, son döneminizdir, anlıyoruz sizi
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Anla hâlini!
ADİL
ZOZANİ (Devamla)
çok özlem duyacaksınız, onu da biliyoruz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Senin de öyle, kürsüyü
bırakmadığından belli.
ADİL ZOZANİ
(Devamla)
ama bu Mecliste 3 dönem milletvekilliği yapmış
birisi olarak -benim bildiğim 3 dönem- bari giderken bir hayır
duası bırak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Senden dua almak bana beddua sayılır.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Ciddi diyorum, giderken bari bir hayır duası
bırak; bütün Meclisin ortasına ateş topu bırakarak gitme,
kötü anılacaksın.
Bakın, o
lafların hiçbirini üzerime alınmadığım için İade
ediyorum. da demeyeceğim, size parazit suçlaması da
yapmayacağım; tarzımız, üslubumuz da değildir
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Geçen hafta söylediklerinizi gördük! Neler dediğinizi
biliyoruz!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Biz, geçen hafta da bu hafta da önceki hafta da burada
İç Tüzükten kaynaklı haklarımızı kullandık.
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) Tiyatro oynuyorsunuz, tiyatro!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Tiyatroyu esas şimdi siz oynuyorsunuz. Ya, tiyatro
işte bu! Ciddi söylüyorum, tiyatroysa bu, gerçekten. Eğer siz tiyatro
diyorsanız, tiyatro bu.
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) Angaryayla meşgul ediyorsunuz Meclisi!
ADİL ZOZANİ
(Devamla) İktidar partisi, Meclisin gündemini belirleyen iktidar partisi
Meclisin gündemini kilitliyorsa, başkasına tiyatro demesine gerek
yok. Dolayısıyla
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 7 Haziranda bu millet tiyatro nasıl yapılır,
gösterecek!
ADİL ZOZANİ
(Devamla) Emin misin?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Eminim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) 8 Haziranda bunu elbette ki size söyleyeceğiz, bu
kürsüden bunu size söyleme fırsatımız olacak. Göreceğiz,
hep birlikte göreceğiz ama gerçekten korkunun ecele faydası yok. (AK
PARTİ sıralarından Ne korkusu ya! sesleri, gürültüler)
Bu halk 7
Haziranda size ense tıraşınızı gösterecek, buna emin
olabilirsiniz, ama şu anki durumu
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Size de gösterebilir!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) AKP Grubu, hepiniz topyekûn topa giriyorsunuz, karambol
oluyor, topu göremiyorsunuz, birbirinize vurmaya başlıyorsunuz.
Sayın
Elitaşta problem var bu akşam. Müsaade edin, giderken
helalleşelim Sayın Elitaşla, müsaade edin. Sayın
Elitaş Meclisten giderken arkasında bir hayır duası
bıraksın, kendisine bu fırsatı veriyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, aynı sebeple
sataşmadan söz istiyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bütün hepimiz istiyoruz parazit demiş.
(Gülüşmeler) Dolayısıyla bütün milletvekilleri istiyoruz.
Parazit nasıl denir?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Günal konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Günal, buyurunuz.
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Başkan, böyle bir usul yok, nereden
çıktı? Hayret ya!
BAŞKAN
Sataşma olunca usulü var efendim.
Buyurunuz
Sayın Günal.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sadık Yakut 95 tane isim kaydettirdi.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Zozani
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sadık Yakut, Sayın Ahmet Aydının
sözünden dolayı, burada söz almak üzere 95 milletvekilinin ismini
kaydettirdi. Cumhuriyet Halk Partili veya MHP Grubu
BAŞKAN
Sayın Zozani, lütfen, kürsüdeki sayın milletvekiline söz verdim.
Buyurunuz
Sayın Günal.
13.-
Antalya Milletvekili Mehmet Günal'ın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, gecenin bu saatinde o kadar bağırmayın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Yani, şimdi birisi parazit
diyecek, Elitaş gelecek burayı gerecek. Gecenin bir köründe bir
yerden çıkıp geliyor, bir gidiyor, burada ne olduğundan haberi
yok, sonra diyor ki: Ya, 58
Ya, bir gün boyunca konuşuldu,
yanındaki arkadaşına bir sor, ayıp olur sonra.
Tutanağı bırak, yanında Doğana sor, Mahir Beye sor
Arkadaşlar, 58 görüşüldü mü? diye.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Kanunun görüşmelerine geçmeden önce
konuşuldu 58e göre.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ya, hepiniz buradaydınız, pardon, çoğunuz yoktunuz
ama burada kendi grup başkan vekiliniz, kendinizin söylediği,
sayın
MUHARREM VARLI
(Adana) Bakan olamadı ya gözü açık gidecek!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, Sadık Yakut Bey
burada. Bunların hepsi konuşuldu.
Ben Sayın
Elitaşı anlıyorum, Adil Beyin dediği gibi, şimdi bir
jübile yapmak istiyor ama jübile maçında böyle kırmızı kart
görerek, millete tekme tokat girilmez. Başlama vuruşunu yapacaksın,
son maç olduğunu bileceksin, yavaş yavaş
Sen ne
yapıyorsun, girdin, başlarken bir hakeme tekme, dönüyorsun bir
futbolcuya tekme
Böyle jübile maçı olur mu ya?
MUHARREM VARLI
(Adana) En çok da bakan olamamak dokundu ona!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani, şimdi, anlıyoruz, tamam ama bu kadar da olmaz.
Yarın ne olacak, üç dönemin bitiyor. Tamam, biten bir sürü
arkadaşımız var. Hiçbiri senin kadar agresif değil vallahi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Halk size bundan oy vermiyor. Üsluba bakar
mısınız ya!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ya, burada hakikaten bir şey yok mu? Ben ekonomi yönetimiyle
ilgili, demin söyledim arkadaşlar, bir kafa
karışıklığı var diye ama grup başkan
vekilinin biri geliyor başka bir şey diyor, öbürü çıkıyor
başka bir şey diyor. Şimdi, söylerken en azından bir
tutarlılık olması lazım. Siz şimdi o hukuksuzluğu
yapınca biz itiraz ediyoruz, bu sefer parazit diyorsun. Dön, bak
bakalım, o zaman, şimdi, hepsine -konuşuyorlar- ne
diyeceğiz? Biz konuşurken de onlar araya giriyor. Yani, tamam,
kızıyorsunuz, biliyorum ama bu şekliyle olmaz. Yani, bu saatten
sonra gelip gerilim yaratarak bir şeyleri yapabileceğinizi
zannediyorsanız onun olmayacağını gördük.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Onu yapan sizsiniz, gerilen sizsiniz. Gerilmeyin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Burada geleceksiniz, İç Tüzüke hepimiz uyacağız.
Sayın grup başkan vekilleri de burada
İç Tüzüke uygun
şekilde 58e göre de söz istenir, 69a göre de söz istenir, 63e göre usul
tartışması da açılır, hepsi yapılır. Yani,
eğer kanunun görüşmesi tekemmül etmemişse, bu şekliyle
tamamlanmadan başlamışsa bununla ilgili
tartışmamızdan da daha doğal bir şey olamaz.
Onun için, gelin,
her seferinde kendimize göre hukuk uydurmaktan vazgeçelim. İllaki
kalkıp karşıdaki Meclis Başkan Vekilini taciz ederek
Daha
önce sizin Sayın Bahçekapılıyla yaptığınız
tartışmaları da hatırlıyoruz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Siz yaptınız, siz!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ben tutanaktan çıkarayım; siz ona ne dediniz, o size ne
dedi, bir gösterelim bakalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Orada duruyor, orada bayan milletvekili duruyor,
bak!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani, sadece hanımefendiye değil
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oraya dön, bir bak, oradaki milletvekiline bak,
oraya.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ha, ne olmuş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onun o elindeki mikrofonu kim kırdı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Getirmeyen, göstermeyen namerttir! Kim atmış, görsün
bakalım. Ben kırmadım.
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayınız.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hadi bakalım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sor bakalım.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yalan söyleyen ne olsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Namert olsun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Geç yerine!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Tamam, getirin. Yalan söyleyen namerttir, kim kırdıysa
onu. Sor bakalım, kim kırmış? Nerede Hasip Bey?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Elitaş kırdı, Elitaş
kırdı.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bayram Bey kırdı, Bayram Bey kırdı.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşma, namert olursun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ne alaka? Sabahın köründe kırıldı. Ben yoktum
bile o oturumda. Böylece ne kadar doğru olmayan şeyleri
söylediğin belli olmuş oldu Sayın Elitaş. O
söylediğinde o arkadaşımız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Günal, teşekkür ediyoruz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkanım, hâlâ gerçek dışı
konuşuyor. O oturumda kendisi de yoktu ben de yoktum.
BAŞKAN
Bakacağız efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ben geldiğimde kırılmıştı o zaten.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Üsluba bak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 2 konuşmacı da
benim ismimi anarak Üç dönemi olmasından dolayı farklı
farklı şeyler yapıyor, kendi kalesine gol atıyor, jübile
yapacak. vesaire diye
BAŞKAN
Evet, buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
14.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Hakkâri Milletvekili Adil
Zozani ile Antalya Milletvekili Mehmet Günalın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, az önce ben burada Sayın Başkanla bir
konuyu istişare ederken bazı milletvekili arkadaşlarım beni
susturabilmek adına ses çıkardılar, gürültü yaptılar. Hani,
radyonun
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yok, tehdit ettiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz benimle konuşuyorsunuz,
kanalınız benimle. Hani, radyonun kanalını
değiştirirken, o ara başkasına dönüyorsunuz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Özür dile geç ya, Maksadımı
aştım. de git ya.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Döndüğünüz anda, kanal
değiştirirken oradaki frekanslar arasında geçiş
olduğunda bir cızırtı olur, buna parazit denir.
Bakın, Türk
Dil Kurumu da paraziti şöyle tanımlıyor: Herhangi bir olayda
sorun çıkaran kimse.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Asalak demektir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yani, ben burada sizinle muhatabım, sizinle
konuşuyorum; birileri benim sesimi kesmeye uğraşıyor,
sözümü durdurmaya uğraşıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O zaman parazit sensin Elitaş, madem öyle.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Parazit sensin Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, AK
PARTİde on iki yıl görev yaptım, şerefimle yaptım ama
bizim tüzüğümüzün gereği biz üç dönemden sonra milletvekilliği
yapamayacağız. 7 Haziran tarihine kadar, alnımın son terine
kadar, tutanaklar Seçim Kuruluna verilinceye kadar bu partiye olan borcumu
ödeyeceğim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Arkadaşlar, kuvvetli bir alkış yollayalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu benim borcumdur. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Millete borcunu ne zaman ödeyeceksin, millete?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama birileri gibi, kamuoyunda
konuşulduğu gibi Ya, ikinci dönem olur mu olmaz mı? veya Bana
ekstra bir izin kullanılır mı kullanılmaz mı? diye bu
kürsüyü gereksizce işgal edip birilerine mesaj vermek olarak
kullanmıyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Zozani, Zozani.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şu anda ben AK PARTİ Grup Başkan
Vekiliyim. Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışıp benim
milletvekilliğim devam ettiği sürece AK PARTİ Grubunun
hakkını, hukukunu korumak benim görevimdir. Benim dönemim bitti,
benim görev sürem bitti. diye bazılarının
yaptığı gibi köşeye çekilip durmam.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kim onlar, kim? Bizde yok. Sizde kim onlar, bir söyle bakayım,
kimlermiş onlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİde bulunan 70 milletvekili
arkadaşımız 7 Haziran tarihine kadar, seçim kurullarına
tutanak gidene kadar
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Kim o bazıları?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Örneğini göreceksiniz, örneğini
göreceksiniz, bakacaksınız.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Yönetim kurulu üyeliğini hak ettin! Kaçak
sarayda sana özel bir görev
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ erdemliler hareketidir; AK
PARTİ Milletvekilliği varsa ben bu partideyim, milletvekilliğim
bittiği anda bu partiyle ilişiğim bitmiş. demek
değildir, AK PARTİde olan insanlar bu erdem içerisinde hareket
ederler. Ama şunu söylüyorum: O kadar hakaret ediyorsunuz. Meclis
Başkan Vekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılıya burada
gerçekten bir mobbing uyguladınız ama ona rağmen hiçbir zaman
kürsüyü işgal etmedik. Şu anda Sayın Başkan İç Tüzüke
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının kendisine
verdiği göreve aykırı hareket etmesine rağmen sadece usul
tartışması açıyoruz, Başkandan biz söz
hakkımızı istiyoruz. Gelip burada oturma eylemi yapmadık,
konuşma sırasında, AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak
ben, burada, Meclis Başkanının çağrısı üzerine
konuşmam sırasında başka milletvekilleri tarafından
omzuyla itilip kürsüden uzaklaştırılmadım, grup başkan
vekili tarafından yumruk sallanmadım ve hiç kimseye de yumruk
sallamadık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sallamadın mı? Sallamadık. deme yahu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ, erdemliler hareketidir; AK
PARTİ, edepliler hareketidir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Elitaş düzeltme yapacağım derken yeniden
bizi farklı sorun çıkaran
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Tanımlarda biz sorun çıkarmıyoruz Sayın
Başkan. Böyle bir sataşma yok, lütfen
Bize sorun çıkartan
gözüyle bakıyor ve tanımı yaparken yine bize
sataşıyor.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Günal.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Ne dedi buna ya?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sorun çıkartıyorlar. dedi, paraziti
tanımladı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, çok güzel
anlaşmışsınız, tebrik ediyorum, anlaşmaya çok
uygun davranıyorsunuz!
15.-
Antalya Milletvekili Mehmet Günal'ın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Elitaş, tanımları düzgün
yapmıyorsunuz. Sorun çıkaran kim? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi söyledik size, tutanakları
alın, bakın. Yapılan usul tartışması
Değerli arkadaşlar, soruyorum size, sataşmadan önce neyle ilgili
tartışıyorduk? 58inci maddeye göre düzeltmeyle ilgili.
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) Kanun çıkmasın diye tartışıyorsunuz,
başka bir şey yok.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sayın Elitaşın açtığı usul
tartışması
Sonra kendisi ne dedi? Bununla ilgili uygulama var
mı? dedi. Ben de size soruyorum: Çoğunuz buradaydınız,
sırayla arkadaşlarımız geldiler, burada, bir önceki günkü
oturumda yapılan şeyleri 58e göre düzelttiler. Şimdi, kim sorun
çıkarıyor, burada sorunu çıkaran kim? Meclis Başkan
Vekilimiz İç Tüzüke uygun olarak 58inci madde hükmünü uygulamak istiyor.
Sayın Elitaş söz alıyor, ortalığı geriyor,
provoke ediyor, sonra da sorun çıkaran biz oluyoruz. Nasıl oluyor bu
iş? Dönün bakın, dönün bakın, burada tartışmalı,
kavgalı geçen oturumların yüzde 80-90ında Mustafa
Elitaşın imzası yoksa ben bütün söylediklerimden geri adım
atıp özür dilerim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yavuz hırsız
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bir daha söylüyorum, bakın, Sayın
Bahçekapılıyla tartışmalarda da diğerlerinde de
gelip, hele hele belli bir saatten sonra önceki tartışmaları
bilmeden gelip söylediğiniz zaman asıl sorun çıkaran siz
oluyorsunuz. Bu saatten sonra, Sayın Sadık Yakut orada oturuyor, hiç
bilmiyorsa dönüp hemşehrisine sorsun. Sadık Bey orada, 58i uygulayan
oydu, kendisi nöbetçiydi, 58i kaç defa uyguladı Sayın Başkan
Vekilimiz. Ya, yanında grup başkan vekilleri de duruyor, onlara da
sormuyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ya, İç Tüzük yazıyor, İç Tüzük. Niye
Sadık Yakuta sorsun, İç Tüzükte var.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani, buna gerek yok, bunun için kalkıp tartışmaya
da gerek yok. İç Tüzükteki bir şey, uyarız uymayız,
başkan vekili o anda dinler, isterse Genel Kurulun oyuna sunar, isterse
kanaati değişmemişse uygulamaya devam eder. Bundan daha doğal
bir şey yoktur.
Onun için, ben
tekraren söylüyorum: Biz burada sorun çıkaran değil, tam tersine
İç Tüzükün herkese eşit bir şekilde uygulanmasını
savunan tarafız. İç Tüzükten kaynaklanan haklarımızı
da, nasıl ki Sayın Elitaş diyor ki Bitinceye kadar
İnşallah biz de bitinceye kadar, sonrasında da devam
edeceğiz ve sizin hakkınızı da, bir dahaki dönem
geldiğimiz zaman, tek başına iktidar olduğumuzda sizin
muhalefet hakkınızı da biz yine savunacağız.
Elitaş olmayacak ama burada olacak arkadaşlarımız
vardır.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) 2011de de aynı şeyleri söylediniz ama olmadı.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Biz onlar için de savunacağız. Allahın da bir
hesabı var, bunların hepsinin hesabını görecek. 8
Hazirandan sonra da inşallah yeni dönemde, 25inci Dönemde o hukukun size
de lazım olduğunu göreceksiniz ama biz öyle yapmayacağız,
biz provoke etmeyeceğiz, biz parazit demeyeceğiz,
Arkadaşlarımızdır, farklı görüşleri olabilir,
bize düşer. diyeceğiz ve sizi anlayışla
karşılayacağız.
Hepinize iyi
akşamlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, sizin talebiniz nedir?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Şimdi, bu paraziti açıklarken radyo
cızırtısına dayalı olarak açıkladı yani
parazit dediğini resmen söylemiş oldu. Şimdi, bir
milletvekiline ister radyo cızırtısı olarak parazit
desin, isterse asalak olarak parazit desin bu söylenecek söz değil.
Dolayısıyla da buna cevap vermek istiyorum. Sataşma var hem de
uluslararası sataşma var.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yeniçeri.
16.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Şimdi, çok değerli milletvekilleri, Sayın
Başkan
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hocam, hangi frekansta konuşuyorsun önce onu söyle,
kısa dalga mı, uzun dalga mı?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Etik, estetik, edep ve adaba sizi
davet ediyorum. Haddinizi bilin, sağdan ve soldan laf atmayın;
çıkar, burada konuşursunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, çok açık bir biçimde ifade edeyim ki bu kürsüde grup
başkan vekillerinin özel imtiyazı var, bu İç Tüzük öyle diyor.
Dolayısıyla, yapılan saldırılara ve hakaretlere onlar gelip
buradan cevap veriyorlar. Fakat milletvekillerine yönelik toptan, külliyen
yapılan böyle genelleyici bir değerlendirmeye milletvekillerinin de
söz söyleme hakkı vardır. O bakımdan, şunu açıkça
ifade etmek gerekir ki maalesef burada İç Tüzükten kaynaklanan haklar da
yeteri düzeyde milletvekillerine kullandırılmıyor. Çünkü yasalar
çarçabuk gitsin, ilerlesin, bir an evvel maddelere geçilsin, sonuç
alınsın diye var güçleriyle milletvekillerinin görüş ifade
etmeleri ve iradelerini ortaya koymaları bir biçimde engelleniyor.
Şimdi, bu parazit dediğimiz
şey, çok açık söyleyeyim ki sosyal psikolojide ya da sosyolojide
simbiyotik community diye bir şey vardır. (AK PARTİ
sıralarından Neymiş o? sesi) Öğreneceksiniz işte,
anlatıyoruz, patlamayın, söylediğim zaman
anlayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu
simbiyotik community her şeyden önce çift taraflı faydalanma
anlamına gelmektedir. Orada parazitin birisi yani asalağın
birisi şeye girer, ama bir yönünü gerçekleştirir ana faydalanıcılarından,
diğeri de başka bir yönünü gerçekleştirir. Yani bu, Adalet ve
Kalkınma Partisi ile PKK arasındaki ilişki simbiyotik
community ilişkisidir. Yani bu ilişkide şöyle bir şey var:
Siz, seçim süreci, çözüm sürecinden faydalanıyorsunuz, PKK da
devletleşme sürecini yerine getiriyor. İkinizin de değişik
alanlarda ortak bir faydalanması var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bu yönü itibarıyla şunu net olarak
söylemek gerekiyor ki burada değerlendirme yaparken
karşınızdakileri böcek gibi görerek, Sayınız
azdır. ya da Siz muhalefettesiniz, siz bizim dediğimiz
gibi hareket ederseniz size biz her şeyi uygun görürüz. derseniz
yanılırsınız. Gerçeğin, doğrunun ve hakikatin
kimde olduğu tartışılır. Ben açık ve net olarak
ifade ediyorum. Gerçeğin tekeli, doğrunun tekeli, İç Tüzükün
tekeli kendisinde olanlara ben meydan okuyorum, çıksınlar, gelsinler,
beraber oturup tartışalım. O bakımdan, herkesin fikrinin
burada sisteme dâhil edilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bu bakımdan, eğer siz bunu yerine
getirmezseniz, buna yönelik olarak ortaya çıkan itirazları da ister
istemez hak edersiniz. Bunu özellikle ifade etmek istedim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Oradan durmadan
laf atıyorsunuz, laf atacağınıza çıkın
dışarıya da dışarıda konuşalım. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Işıkın 58e göre bir düzeltme talebi vardır, yerine
getireceğim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ben düzeltme yapmadım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Adil Zozani 58e göre yapmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Atladım. Sayın Işıktan sonra size söz vereyim.
Buyurunuz
Sayın Işık.
XIII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 26/2/2015 tarihli 65inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi geceler diliyorum.
Tabii, gece saat
on ikiden sonra konuşma yapan birçok milletvekilinin ertesi gün mecburen
bazı beyanlarını düzeltme zorunluluğu ortaya
çıkıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben de
yine böyle sizin gibi çok parazitlerin yüzünden(X)
yanlış yaptığım, yanlış
anlaşılmaya yol açacağına inandığım bir
beyanımı düzeltmek için buradayım.
Önceki günkü birleşimde
Sayın Davutoğlunun destan yazan AKP milletvekilleri var.(XX)
diye ifade ettiğim cümlemi Sayın Davutoğlunun kendine göre
destan yazan AKPli milletvekilleri var. diye düzeltmek istiyorum. Çünkü grup
toplantısında sizlere destan yazdığınızı
söylemişti. Eski Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Gezi
olaylarından sonra polislere destan yazan polisler olduğunu
söylemişti ama o destan yazan polislerin hepsi bu sizin
çıkardığınız iç güvenlik yasasında gittiler,
herhâlde siz de yakında başka çıkacak bir yasayla da gitmiş
olacaksınız.
Değerli
milletvekilleri, sayın grup başkan vekili bu 58inci madde
uygulamasının daha önce olup olmadığı konusunu sordu.
Ben bizzat Sayın Sadık Yakut Beyin Başkan Vekilliği
yaptığı birkaç günde bu maddeden yararlandığımı
ifade etmek istiyorum.
Bu maddede
polislerin tarih olduğunu söyledim çünkü o madde birçok polisin
mağdur olmasına yol açan bir maddeydi. Ancak, AKP Grubundan gelen
bilgiler doğrultusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş
olduğu önergenin söz konusu maddeyi tasarıdan çıkarmaya yönelik
olduğu, bunun da kabul edileceğini söylemişlerdi ama AKP Grubu
olarak ve Hükûmet olarak bizi şaşırtmadınız, önce söz
verdiniz, sonra Hayır. dediniz, polisleri mağdur ettiniz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hangi polisleri mağdur etmişiz?
ALİM
IŞIK (Devamla) Bugün bir talihsiz konuşmaya bu yüce Meclis hep
beraber tanık oldu. Kimin ettiğini sonra görürsünüz. Bu ülkenin...
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Paralelciler mağdur etti.
ALİM
IŞIK (Devamla) Paralelci dediğiniz o polisler düne kadar sizinle
beraberdi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizinle değillerdi yani?
ALİM
IŞIK (Devamla) Sizinleydi, sizinleydi. Özellikle seninleydi, özellikle
seninle.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkenin İçişleri Bakanı Anayasayı
tanımadığını söyledi.
ADNAN YILMAZ
(Erzurum) Öyle söylemedi.
ALİM
IŞIK (Devamla) Tutanaklar burada, okuyorum: ...ama bu Anayasanın
kötü bir Anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da
tanımıyoruz. Meydan okuyor size. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Bu faşist Anayasayı tanımıyoruz.
ALİM
IŞIK (Devamla) Anayasayla Bakan oldu, iki gün sonra gidecek. Babayasa
olmadan Anayasayı yırtıp gidiyor. Bunu kendisine iade ediyorum,
kınadığımı söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Türkiye Cumhuriyetinin Bakanlık
koltuğunda oturan birinin kendisini Bakan eden Anayasayı
tanımama gibi bir hakkı yoktur. Sizin anlayışınız
budur.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Kötü bir Anayasa değil mi? İyi bir Anayasa
olduğunu mu söylüyorsun?
ALİM
IŞIK (Devamla) Tutanaklar burada. Beyefendi, bir oku, oku!
Okumasını bir öğren, ne anladığını gel de
burada anlat!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla) Buradan çıkan budur. Derhâl bu ifadesini düzeltmeye
ve geri almaya davet ediyorum.
Bu Bakan bu
ülkenin İçişleri Bakanı olamaz. Yarından itibaren derhâl
bunun istifasını alıp... (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Zozani,
siz buyurunuz, demin atlamıştım, tutanakları düzeltme
konusunda.
3.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin, 26/2/2015 tarihli 65inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
65inci
Birleşimde 33üncü maddeyle ilgili olarak grubumuz adına
verdiğimiz önerge üzerine yaptığım konuşmada
Molotofla ilgili düzenlemeye karşı çıkıyoruz.(x) şeklinde bir ifade var, bunun
şu şekilde düzeltilmesini arzu ediyorum: Biz esasında, yasada
molotofla ilgili getirilen düzenlemenin sadece bir kılıf düzenleme
olduğunu ifade ediyoruz. Türkiyede mevcut yasalarda molotofla ilgili
olarak bir düzenlemeye ihtiyaç yok. Çünkü mevcut yasalarda zaten molotof
ateşli silah olarak kabul ediliyor ve şu anda, Türkiye cezaevlerinde
molotof atmak suçundan cezaevinde yatmakta olan ve yirmi sekiz yıla kadar
ceza almış insanlar var. Dolayısıyla, buraya böyle bir
düzenlemenin getirilme ihtiyacı yoktur şeklinde bir beyanda
bulunacaktım, bu nedenle, sadece sanki molotof atmaya karşı
çıkıyor şeklinde bir ifade var orada, ona karşı
çıkıyorum.
Şimdi,
bakın
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kaçıncı birleşimde?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Son birleşimde.
RECEP ÖZEL
(Isparta) 65 dedin.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) 65inci Birleşimin son oturumundan söz ediyorum,
son oturumdan bir önceki.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) O zaman olmaz Sayın Başkan, 65le ilgili söz alamaz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) 65le ilgili söz alamazsın.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bir saniye
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 66yla ilgili alabilir.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bir şey daha söyleyeyim: Şimdi, bu itirazda
bulunabileceğinizi varsayarak önümde Tüzük maddesini açarak geldim buraya
çünkü bizi kâhin pozisyonuna getirdiniz çok şükür.
Şimdi,
bakın, Sayın Elitaş demin 58e göre bir itirazda bulundu. Bir
yerden tutsak hak vereceğiz, üzülmeden gitsin diyeceğiz ama gerçekten
yok. 58 ne diyor? Bir önceki birleşimle ilgili olarak milletvekilleri ilk
birleşimde düzeltme hakkını kullanır. diyor, başka
bir ifade yok. Ama öyle bir noktadan itiraz ediyor ki nereden tutarsan
yanlış. Bakın, 65inci Birleşim tam on iki oturum
sürmüş, on iki oturum; bakın, tutanaklara bakın Sayın
Elitaş. İnceledim, kabataslak baktım, 65inci Birleşim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda hangi birleşimdeyiz?
Kaçıncı Birleşimdeyiz?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Şimdi, Sayın Serindağın 65inci
Birleşimin Dokuzuncu Oturumunda, Sayın Sadık Yakutun
yönettiği birleşimin dokuzuncu oturumunda 58e göre düzeltme
hakkını kullandığını göreceksiniz. Bakın,
bir daha da bu şekilde ulu orta Meclisin gündemini işgal etmeyin
lütfen. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın milletvekili
kürsüde konuşurken sizdeki dilekçesi nedir bilmiyorum ama- 65inci
Birleşimdeki yaptığım konuşma diye söyledi.
BAŞKAN
Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu yaptığınız
Birleşim, 67nci Birleşim. Biz eğer 58inci maddeye göre
yapıyorsak son tutanak hakkında konuşması gerekir yani
66ncı Birleşimde yapması gerekir.
Bir de Kanunlar
Kararlardaki arkadaşlara bakarsanız
58inci maddenin gerekçesini
okuyorum: Geçen tutanak hakkında konuşma. Bu maddeyle geçen tutanak
hakkında konuşma sadece bir birleşim önceki tutanakta kendisine
ait bir beyanın düzeltilmesiyle ilgili olarak ve beş dakikayı
geçmemek üzere birleşimin başında yapılacaktır.
Sayın
Başkan, kanun maddeleri veya tüzük maddeleri gerekçesiyle birliktedir.
Gerekçede açık ve net yazıyor, birleşimin başında
ancak 58inci maddeye göre yapılabilir. Bunu hangi Meclis başkan
vekili uyguladıysa yanlış uygulamıştır ama
İç Tüzüke aykırı bir uygulamadır. O anlamda, diyorum ki:
İç Tüzükteki 58inci maddenin gerekçesine bakarsanız sadece
birleşimin başlangıcında, hatta gündem
dışına geçmeden konuşulması gerekir.
Bu bilgiyi arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz aydınlattığınız için Sayın
Elitaş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclisin uygulaması bu yönde efendim.
BAŞKAN -
Şunu düzeltmek isterim: 65inci Birleşimde diyor
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayı yanlış, son oturumla ilgili.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Son oturumla ilgili.
BAŞKAN
Hayır, şöyle söylemek istiyorum, bir dakika dinlerseniz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, sayı yanlış
olmuş.
BAŞKAN Bir
dakika dinler misiniz, lütfen.
66ncı
Birleşim olmamıştır, açılıp
kapanmıştır, onun için bir sonraki 65inci Birleşimde
görüşme yapıldığı için de bu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan ama 65 diye konuştuk.
Sayın Başkan, son oturum odur.
BAŞKAN Çok
rica ederim, görüşülmemiş bir oturumun tartışması
olmaz, bir öncekini düzeltecektir herhâlde.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, 66da herhangi bir
birleşim söz konusu olmamıştır.
BAŞKAN Daha
önce usul tartışması yapmıştık efendim.
Şimdi,
Sayın Yılmazın bir düzeltme talebi vardır.
Buyurunuz
Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
4.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, 26/2/2015 tarihli 65inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
geçen birleşimdeki bir beyanımı düzeltmek istiyorum. Orada
oylamaya ve kabul etmeye(x) ifadesinin
çıkartılarak yerine de müzakere sonucunda diye düzeltilmesini talep
ediyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne kadar büyük bir hata ya!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, değerli milletvekilleri, şimdi, sakin sakin
konuşacağım; Recep Bey, onun için, laf atmazsanız
Şunu ifade
etmek istiyorum. Bakın, bir şeyi iyi belirlemek lazım. Sadece
çoğunluk iradesiyle Biz her şeyi yaparız. dediğiniz zaman
-Allah göstermesin- şartlar değiştiğinde hukukun herkese lazım
olduğunu bugün bir defa daha gördünüz. Bakın, gönül ister ki bu
Meclisin saygınlığını -çünkü burası millî
iradenin temsil edildiği bir noktadır- korumak hepimizin görevi.
Şimdi, burada, Adalet ve Kalkınma Partili başkan vekillerinin
yönettiği ortamda İç Tüzükü biz hakkıyla uygulamış
olsaydık, bugün sizin, başkasının yönettiği,
başka partili bir Meclis başkan vekilinin yönettiği Meclise laf
söyleme hakkınız olurdu. Ama burada, İç Tüzüke
aykırı, hiç olmaması gereken, Meclisin
saygınlığına gölge düşürecek birçok olay olmasına
rağmen -şimdi, bunu şu haklı bu haklı mevzusu için
söylemiyoruz- burada dedik ki: 7 kişi yaralandı, bunlarla ilgili bir
disiplinin işlemesi gerekiyor; kim haklıysa, kim haksızsa ama
bunun bir incelemeye konulması gerekiyor. Burada muhalefet partisi, biz,
bu yasaya karşıyız, bu yasanın belli maddelerine
karşıyız ve bu İç Tüzük muhalefete birtakım haklar
vermiş, bu hakları da sonuna kadar kullanarak hukuk çerçevesi
içerisinde bunun engellenmesi noktasında bir gayret sarf ediyoruz. Bunu biz
aleni söylüyoruz, başka bir şey söylemiyoruz.
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa)
Orada işgal etmek var mı? Kürsüyü işgal etmek var mı
orada?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ama
siz bunu, Efendim, İç Tüzükü biz size uygulattırmayız. Meclis
başkan vekilleri -bakın, iyi düşünün, on dördüncü gündeyiz, on
beşinci gündeyiz- ilk iki gün yöneten Meclis başkan vekilleri burada
İç Tüzüke gayet uyarak muhalefetin İç Tüzükten doğan bütün
haklarını yerine getiriyordu ama Cumhurbaşkanının
Malatyadan, Elâzığdan Bu yasa ya çıkacak, ya çıkacak.
dediği andan itibaren burada İç Tüzükün ayaklar altına
alındığı ve uygulanmadığı bir pozisyonla
karşılaştık. Yani, bu Meclise Cumhurbaşkanı
talimat veremez, bu partinin eskiden Genel Başkanı olsa da talimat
veremez.
Hukuk herkese lazım.
İşte bugün gördünüz. Burada sizin işinize gelmediği zaman
-başta Elitaş olmak üzere- nasıl böyle neredeyse bir isyan (X) noktasına geldiğini gördük.
İşte, muhalefet bunu dört senedir yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
Yarın 8 Hazirandan sonra muhalefete düştüğünüzde bunu çok iyi
anlayacaksınız. İnşallah o zaman sizin
uyguladığınız, uygulamaya
çalıştığınız bir hukukunuz olmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah
göstermesin, şartlar değişirse. dedin. Sen bile
inanmıyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen Allah
göstermesin. dedin, niye? (AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Isparta Milletvekili Ali
Haydar Önerin de aynı yönde bir talebi vardır.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Sayın Başkanım, Sayın Elitaşın ortamı
germesi nedeniyle düzeltme hakkımı kullanmıyorum. Bu ortamı
geren tutumu protesto ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öner.
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulutun 58e göre bir düzeltme talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, 26/2/2015 tarihli 65inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hiç mi doğru söylediğiniz olmayacak sizin?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Geçen oturumda yapmış olduğum konuşmada, AKP
iktidarları döneminde sıfır terörle alınan ülkenin
nasıl teröre batırıldığında Siz
günahkârsınız.(x)
dedim, onu Siz kanunlar karşısında suçlusunuz. diye
düzeltiyorum sayın milletvekilleri.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Millet sizi toptan düzeltecek.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Gerçekten, çok zor noktaya getirdiniz ülkeyi. Bugün
İçişleri Bakanı hakkında verilen gensoru önergesi
Hiç Ege
Üniversitesinde okuyan çocuğu olan yok mu? Marmara Üniversitesinde
çocuğu olan yok mu? Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde çocuğu
olan yok mu içinizde? Görmüyor musunuz oraları? Hiç sizi arayan yok mu?
Okula gidemiyoruz, sınavlara giremiyoruz, güvenlik tedbiri alın.
diyen yok mu sizlere değerli milletvekilleri?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayenizde, sayenizde.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Bu kadar partizanca neden bakıyorsunuz? Bu ülke hepimizin. Ege
Üniversitesine gidin, sanki Kandil gibi, her tarafa PKKnın amblemleri,
resimleri yapışmış. Fırat evladımız orada
şehit oldu.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onun için mi yasaya karşısın?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Marmara Üniversitesi aynı şekilde, gidin, sınavlara
giremiyorlar. Konuşacağınıza iş yapın iş,
milleti bağırttırmayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yasaya niye karşısınız? Yasaya niye
karşı çıkıyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) PKKyı niye savunuyorsunuz ya?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Burada geliyor İçişleri Bakanı kendini
savunamıyor. Bunların hesabını vereceksiniz sayın
milletvekilleri.
İçişleri
Bakanını onayladınız, burada onun hesap vermesi
gerekiyordu; görevini yapmadı. Bugün Türkiyede PKK sokak
yapılanması içerisinde.
OKTAY VURAL
(İzmir) PKKyı savunuyorlar ya. PKKya laf atıyor, bunlardan
ses çıkıyor ya.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - İçişleri Bakanlığında istihbarat denen bir
şey kalmadı. Paralel dediniz, herkesi
uzaklaştırdınız. Şimdi nerede, ne oluyor emniyet
bilmiyor. Çok kötü bir vaziyette, emniyetten bir komiserle, bir müdürle
görüşün, Nedir emniyetin hâli? diye bir sorun. Kara düzen gidiyor.
Herkes birbirini şikâyet ediyor, hoşlanmadığını
birini Bu paralelci. diye ispiyon ediyor; bir ispiyon
bakanlığı hâline geldi. Sayın Bakan burada, parlamenter de
değil, seçilerek de gelmemiş, Parlamentoya ders veriyor,
alkışlıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Amerikadan bakan getirdin sen. Sen Kemal Dervişi nereden
getirdin? Bakan getirdin sen, Amerikadan bakan getirdin sen, milletvekili
miydi?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) - Seçil gel, ondan sonra burada ders ver, bu Meclise ders veremez.
İşte, bunu böyle kabul ediyorsunuz, bunu üstleniyorsunuz; bu
yanlıştır. Meclisin saygınlığına zede
vermeyin, Meclisin saygınlığını koruyun. Sizin döneminizde,
şu dönemde emin olun, bu saygınlık
dibe vurdu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Derviş
milletvekili miydi?
AHMET DURAN BULUT (Devamla)
Bakın, İç Tüzükü uygulamıyorsunuz. Geçen birleşimde ana
muhalefet partisinin grup başkan vekili burada ne hâle geldi,
hakkını alamıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne hâle geldi?
Vay be!
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Yani,
kimi kime şikâyet edecek? En ufak bir şeyi alkışlayan bir
AKP Grubu, muhalefetin haklarını hiçe sayan bir anlayış;
böyle bir şey olmaz değerli milletvekilleri. Seneye siz orada oturacaksınız,
biz burada oturacağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah
AHMET DURAN BULUT (Devamla)
Göreceksiniz, işte o zaman değerlendireceksiniz.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bulut.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 01.16
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:
01.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
XI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun,
yapılan usul görüşmesinden sonra 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edilmemesi yönündeki
tutumunda bir değişiklik olmadığına ancak bir önceki
oturumda Komisyon ve Hükûmetin yerinde olduğunu tespit etmiş
olduğu için tasarının görüşmelerine devam edileceğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
İç Tüzükün 13üncü maddesine göre yapılan itirazlar üzerine
yarın Başkanlık Divanı toplanacaktır. Bu nedenle
tasarının görüşmelerine bugün devam edilmemesi yönündeki
tutumumda bir değişiklik olmamıştır. Ancak bir önceki
oturumda Komisyon ve Hükûmeti aramış ve yerinde olduğunu tespit
etmiş olduğum için şimdi tasarının görüşmelerine
devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
34üncü madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısıyla
değiştirilen "25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis
Yüksek Öğretim Kanununun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (s) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"s)
Öğretim Elemanları: Akademi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi
Müdürlüğü, enstitü, polis meslek eğitim merkezi müdürlükleri, polis
meslek yüksek okulları ve dönüştürülen polis meslek yüksek
okullarında görevli öğretim üye ve yardımcıları ile
öğretim görevlileri ve okutmanları.
Mehmet Erdoğan Mehmet
Şandır Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Muğla Mersin Osmaniye
Kemalettin Yılmaz Ruhsar
Demirel Adnan
Şefik Çirkin
Afyonkarahisar Eskişehir Hatay
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 684 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 34.
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali Serindağ Ahmet
Toptaş Tanju
Özcan
Gaziantep Afyonkarahisar Bolu
Celal Dinçer Mehmet
Hilal Kaplan Ali
Sarıbaş
İstanbul Kocaeli Çanakkale
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 684 Sıra Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Torba- Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi; Anayasa ve İçtüzük Hükümleri ile evrensel hukuk normlarına
ve temel insan haklarına aykırı olup tek parti tek adam-
diktatörlük rejimi ve polis devletinin ötesinde, fiili savaş hâli
uygulaması getirdiğinden kanun tasarısının 34 üncü maddesinin
Anayasaya aykırılık nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Nazmi
Gür Gülser
Yıldırım
Iğdır Van Mardin
Demir Çelik Hüsamettin
Zenderlioğlu İdris
Baluken
Muş Bitlis Bingöl
Erol Dora Hasip
Kaplan Levent
Tüzel
Mardin Şırnak İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İDRİS ŞAHİN (Çankırı) -
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, Türkiyede hukuku ortadan kaldıran bir yasa
tasarısının görüşmeleri sırasında, iki hafta
boyunca Meclis Genel Kurulunda hukukun ortadan
kaldırıldığı bir Meclis tablosunda bize tekrar bu
Genel Kurulda hukukun işletilebileceğini bugün
hatırlattığınız için size özellikle teşekkür
etmek istiyorum. İki haftadır bizim talebimiz İç Tüzükün
gereklerinin yerine getirilmesi ve hukukun işletilmesiyle ilgiliydi.
Maalesef, iki haftadır, dediğim gibi, İç Tüzük ve hukuk burada
rafa kaldırılmıştır. Siz demin burada
açılışı yaparken de hukukla ilgili, İç Tüzükle ilgili
ortaya koyduğunuz tavrı devam ettirdiğinizi, ancak oturumun
başında yaptığınız küçük bir
yanlışlıktan dolayı -dürüstçe burada ifade ederek- oturumu
devam ettiriyorsunuz. Biz buna saygı duyuyoruz. Hepimiz insanız. Ufak
tefek yanlışlar olabilir. Önemli olan hukuku, İç Tüzükü burada
işletmektir düşüncesindeyiz.
AK PARTİ
Grubunu da sadece Meclis Genel Kurulunda değil, Türkiyedeki bütün
sokaklarda, alanlarda hukuku ortadan kaldıracak bu düzenlemeyle ilgili
tekrar bir düşünmeye davet ediyoruz. Siz iktidara gelirken, bu halktan oy
alırken, bu toplumun ezilen, dışlanan bir kesimini temsil ederek
buraya geldiğinizi söylemiştiniz, devlete karşı bireyi ve
toplumu koruyacağınızın sözünü vermiştiniz. Ama
şimdi getirdiğiniz yasa bireye ve topluma karşı devleti
koruma yasasıdır. Bu yanlıştan bir an önce dönmenizi temenni
ediyoruz. Bunun için de bir an önce bu yasayı Komisyona çekerek Meclisteki
diğer muhalefet partilerinin uzlaşmasını
aramanızı önemsediğimizi, doğru yolun bu olduğunu
hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.42
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.46
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.-
Konya Milletvekili Kerim Özkul ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ile 45 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (2/2616) (S. Sayısı: 688)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyon bulunamayacağından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 3 Mart 2015 Salı günü saat 15.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.47
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 327nci sayfasında Geçen Tutanak Hakkındaki Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 299uncu sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 303üncü sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 31inci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 51inci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(x) 684 S. Sayılı Basmayazı 19/2/2015 tarihli 58inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşim Tutanağının 65inci sayfasına eklidir.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 34üncü sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(XX) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşim Tutanağının 350nci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşim Tutanağının 454üncü sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşim Tutanağının 144üncü sayfasında yer almaktadır.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 3/3/2015 tarihli 68inci Birleşim Tutanağının 57nci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 26/2/2015 tarihli 65inci Birleşim Tutanağının 322nci sayfasında yer almıştır.