TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci
Birleşim
23
Ekim 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, Adana ve ilçelerindeki güncel olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Sabahat Akkiray'ın, muharrem ayı ve Alevi
vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kilis Milletvekili Fuat
Karakuş'un, Kilise yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın, öğrenci affıyla ilgili yasa
tasarısının bir an önce çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbul Üsküdardaki
Validebağ Korusunun durumuna ilişkin açıklaması
3.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki oylamalarda
mükerrer oy kullanılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, kamu düzeninin sağlanması için
devlet otoritesi dışında başka bir otoritenin olmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Öz'ün, 18-21 Ekim tarihlerinde Mersinin Gülnar ilçesinde çiftçilerin rüzgâr
nedeniyle oluşan zararının giderilmesi için Hükûmetin
duyarlılığını beklediğine ilişkin
açıklaması
6.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş'ın, Çan-Çanakkale ve Çan-Biga kara
yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
7.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar'ın, şeker pancarı üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
8.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, besilik canlı hayvan ithali
ve 2014 yılındaki arpa ve buğday rekoltesiyle ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 550 milletvekilinden yalnız 58nin
Genel Kurul çalışmalarına katılmasının büyük bir
israf olduğuna ve İstanbul Üsküdardaki Validebağ Korusunun
durumuna ilişkin açıklaması
10.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın termik santrallerle ilgili sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve 21 milletvekilinin, meme kanserinin giderek
yaygınlaşmasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1076)
2.- HDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, gizli
tanıklık sisteminin yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1077)
3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin, ülkemizin önümüzdeki dönemde
ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1078)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Dışişleri
Komisyonu Başkanı Ahmet Berat Çonkar ve Tokat Milletvekili Orhan
Düzgünün, Avrupa Birliği Konseyi İtalya
Başkanlığınca 5-7 Kasım 2014 tarihlerinde
İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
Parlamentolar Arası Konferansına katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1612)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından,
9/10/2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine yönelik
gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat
sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması
olaylarının araştırılması amacıyla 17/10/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Yozgat
Milletvekili Sadir Durmaz ve arkadaşlarının, şeker
pancarı ve şeker üretimiyle ilgili sorunların
araştırılarak yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak
üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/364) görüşmelerinin, Genel
Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 50 milletvekili tarafından, Artvinin
Murgul ilçesinde yapılması planlanan siyanür havuzuyla ilgili
sorunların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sinop Milletvekili Mehmet
Ersoyun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoyun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın, Bursa Milletvekili İlhan
Demirözün MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın 240 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır'ın, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve
Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229)
(S. Sayısı: 615)
4.- Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S. Sayısı: 240)
5.- İstanbul Tahkim
Merkezi Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640)
X.-YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, 2011-2014 yılları arasında hakkında
inceleme ve soruşturma başlatılan personele ve çözüm süreci
çalışmaları nedeniyle personele baskı yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuş'un cevabı (7/48692)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Türkiye'nin savunma
harcamalarının GSYİH'ye oranına ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/48815)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, terör örgütü aleyhinde ifadelerde bulunan veya
yapılan usulsüz iş ve işlemlere karşı çıkan
personel üzerinde baskı yapıldığı iddialarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/48931)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında kamu sektöründe
istihdam edilen kimselerin sayısına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/48948)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında görev yapan özel kalem müdürü, müşavir ve basın ve
halkla ilişkiler müşavirlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/49018)
6.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın, elektrik borcunu ödemeyen çiftçilerin destekleme primi
alamamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/49019)
7.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu'nun, tarımsal üretimde kullanılan enerjiden kaynaklanan
giderlerin azaltılması yönündeki çalışmalara ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/49020)
8.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu'nun, Hatay ili özelinde tarımsal sulamadan kaynaklı elektrik
borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/49021)
9.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu'nun, Kuzey Irak petrolünün Türkiye üzerinden İsrail'e
satıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/49022)
10.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün'ün, ev, bağ ve bahçelerine elektrik bağlatma konusunda sorun
yaşayan vatandaşlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/49023)
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, YAŞ kararlarıyla görevlerine son verilen
personelin sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/49068)
12.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Soma'da kaza yaşanan maden ocağında
gerçekleştirilen denetimlere ve bu denetimler kapsamında uygulanan
idari para cezalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/49190)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
satın alınan temizlik hizmetleri kapsamında yapılan
harcamalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/49366)
14.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından hazırlatılan
kamu spotlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/49542)
15.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, Diyarbakır 2nci Hava Kuvvet
Komutanlığının lağvedilmesine ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/49972)
16.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, 2003-2013 yılları arasında
yeraltı maden işletmelerinde gerçekleştirilen usulsüz fazla
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/50314)
17.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya'nın, Paris'te düzenlenen bir fuarda Makine Kimya
Endüstrisi envanterine kayıtlı bir silahın
çalındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/50703)
18.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı
mevzuatları arasında farklılık olduğu için
mağduriyet yaşandığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/50994)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında
gözaltı ve tutuklulukta geçen süreleri için prim kolaylığı
sağlanmayanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/50995)
20.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Botan Çayı'nın
yükselmesiyle hayatını kaybeden vatandaşlara,
Siirt'teki bir barajda
yaşanan taşkın vakasına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/51037), (7/51180)
21.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, Siirt'te Botan Çayı üzerinde kurulu
Alkumru Barajı'ndan su bırakılması sonucu yaşanan
ölümlere,
Siirt'te Botan Çayı
üzerinde kurulu Alkumru Barajı'ndan su bırakılması sonucu
yaşanan ölümlere,
Diyarbakır'ın
Bismil ilçesinde Dicle Nehrinin kum ocakları tarafından tahrip
edildiği iddiasına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/51039), (7/51185), (7/51601)
22- İstanbul
Milletvekili Sabahat Akkiray'ın, büyükşehirlerdeki içme
sularının denetimine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/51178)
23.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur'un, Siirt'in Tillo ilçesinde Alkumru Barajı'nda yaşanan
taşkında DSİ'nin sorumluluğuna ve barajın teknik
özelliklerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/51181)
24.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in, 2001 yılı öncesi vergi mükellefi olup kendi
hesabına bağımsız süreleri bulunanların bu süreleri
tescil ettirememesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/51236)
25.- Van Milletvekili Nazmi
Gür'ün, Van'ın Muradiye ilçesinde DSİ'ye ait sulama kanalında
hayatını kaybedenlere ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/51316)
26.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Siirt'te Botan Çayı üzerinde kurulu
Alkumru Barajı'ndan su bırakılması sonucu meydana gelen
ölümlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/51473)
27.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Irak'tan kaçan Ezidilere yönelik olarak
AFAD'ın yardım sağlamadığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş'un cevabı (7/51519)
23
Ekim 2014 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.04
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan ilk
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adana ve
ilçelerindeki güncel olaylar hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamana aittir.
Buyurun Sayın Halaman. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, Adana ve ilçelerindeki güncel olaylara
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan,
teşekkür ederim. Adananın güncel konularını gündeme
taşımak için gündem dışı söz verdiğiniz için de
teşekkür ederim. Yüce heyetinizi, Türk milletini saygı, sevgiyle
selamlarım.
Adana, güncel noktasında çok sorunlu, problemli bir
memleket hâline geldi.
Adananın Saimbeyli ilçesi vardır. Adana, millî
mücadelenin soluk aldığı bir yer olması
dolayısıyla
Seksen senedir Saimbeylinin kurtuluşu
kutlanır. Ben Saimbeylilerin kurtuluş bayramını kutluyorum.
Yani 1918 yılında Adanaya Mersin Limanından, İskenderun
Limanından Fransız askerleri gelmişti, o bölgeleri işgal
etti.
Güncel olarak bugün baktığımızda,
bugünkü Hükûmetin de vesile olduğu, Adananın etrafında
değişik değişik ülkelerin askerlerini görme imkânımız
var. Adana, bu Hükûmet döneminde büyümesi gerekirken küçülen,
işsizliği çoğalan, üretimin düştüğü, emeğin,
alın terinin kaybolduğu, sanayisinin, tarımının,
nakliyesinin bittiği, taşımacılığın,
terörün, dolayısıyla şiddetin çok
yoğunlaştığı bir coğrafya parçası hâline
geldi. Bundan dolayı bizim sık sık Adananın
sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getirip, Türkiye
Büyük Millet Meclisini vesile ederek, icrada bulunan bakanların
Adananın sorunlarıyla ilgili yani toplumsal sorunlarla ilgili, yani
sırf nemaya dayalı, müteahhide dayalı, sırf kişisel
işlere dayalı Adananın sorunlarını halletmekten
ziyade, Adananın temel sorunlarını aşağı çekip
iyileştirme noktasında tekliflerimiz oldu.
Son zamanlarda, Adanada pamuk hasat dönemi olmasına
rağmen, kütlü pamuğun kilosu 1.200 lira. Dolayısıyla, koca
Adana tarafında bu dâhilde işleme belgesi alan 12 tane un
fabrikası varken bugün 1 tane var. Dolayısıyla, Dâhilde
işleme belgesi alarak ihracata dayalı ihracat yapacağız.
diyerek Türkiyede, Adanada özellikle, pamuğu işletip, ilk piyasada
satıp vergi iadesi alan fabrikalara Adana teslim edildi. Bundan
dolayı pamuk fiyatları da artmıyor.
Diğer bir iş, bizim Kozanın bir
barajı vardı. Kozanın yukarısı dağlık
bölge, ormanlık, alt tarafı da ova. Genelde sulu tarım
yapılır. Sulu tarımdan dolayı narenciye bahçesi çok.
Dolayısıyla, pamuğu, soyası, mısırı çok
olmakla birlikte, bu kuraklıktan ve iklim şartlarından
mütevellit, epeydir bu baraj su olarak dolmuyor, dolayısıyla ikinci
ürün ekilmesine müsaade edilmiyor. Ben muhtarlar kanalıyla, bu Kozan
Barajının beslenmesiyle ilgili muhtarlara dilekçe verdirtip
yukarısında akan ırmaklar üzerinde kurulan HESlerden bir pay
çıkararak -bu Kozan Barajının ters akan dediğimiz, üst
tarafta, suyu cazibeli bile gelebilir- bunların bu bizim baraja
aktarılması noktasında
Yani, Orman ve Su İşleri
Bakanlığına zaman zaman halkla, sulu tarım yapanlarla
ilgili teklif, dilekçe verdirmemize rağmen bölge müdürlüklerinde
İmkânımız yok, dolayısıyla sonra düşünelim,
şimdilik bunu yapamayız. denilerek sürekli olarak alta çekme var.
Ben buradan, Meclisten bir defa daha sesleniyorum: Yani,
bizim bu Kozandaki sulama dediğimiz tarımsal amaçlı
barajın, sudan dolayı beslenmesi için bu Bakanlığın bu
konuşmamızdan dolayı duyarlı olmasını bekler;
hepinize saygı, sevgi sunar; hoşça kalın derim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Gündem dışı ikinci söz, muharrem ayı
ve Alevi vatandaşlarımızın sorunları hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sabahat Akkiraya aittir.
Buyurun Sayın Akkiray. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiray'ın, muharrem ayı ve Alevi
vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
SABAHAT AKKİRAY (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, muharrem ayı ve Alevi
halkının talepleri konusunda söz almış bulunuyorum.
Yarın muharrem ayının ilk günü yani bin üç
yüz otuz dört yıldır Müslüman topluluğu için matem günlerinin
başlangıcı. Neden matem günü? Hazreti Muhammedin öz torunu
Hazreti Hüseyin ve Hazreti Muhammedin ailesinden 72 canın
alındığı kara günler olduğu için. Niçin katledildi
Peygamberimizin ailesi ve neden bin üç yüz otuz dört yıldır sanki
dün yaşanmış gibi acı veriyor? Acı veriyor çünkü
Kerbelaya akan kan Peygamberimizin kanı; Peygamber ailesi iktidar
uğruna, zenginlik uğruna, kabilecilik adına, Müslüman halkı
parçalamak pahasına katledildi. Bin üç yüz otuz dört yıldır oruç
tutuluyor, gözyaşı dökülüyor ve yas çekiliyor.
İktidarın uygulamalarıyla Alevi olmaksa
artık neredeyse suç; ibadethaneleri yok sayılıyor, Alevilere don
biçeceğiz demek yetmeyince devletin tüm imkânlarıyla
saldırıyorlar. Mecburi din dersleri yetmeyince sözde mecburi
olmayanıyla saldırıyorlar. Öğretmen atamalarını
bile buna göre ayarlıyorlar. İnanç özgürlüğünü sadece kendi
inancı için istemek en büyük zulümdür, zulüm. Sizin gibi inanmayan ve ibadet
etmeyen vatandaşlarınızı yok sayamazsınız. Bugün
parmak hesabıyla yapacağınız her engelleme, gelecekte daha
büyük ayrışmalara, çatışmalara, bölünmelere yol
açacaktır. Bunu engellemeye çalışıyoruz.
Peki,
iktidar neden Alevilere karşı acımasızca
ayrımcılık uyguluyor, taleplerini yok sayıyor? Çünkü
mezhepçilik yapıyor, kendisi gibi olmayanı devletin imkânlarıyla
asimile etmeye çalışıyor. KPSSde başarılı olan
Alevi çocuklar mülakatları geçemiyor. Bunlarla ilgili yüzlerce
şikâyet ortada. Yıllardır soruyorum, hâlâ cevap vermediniz:
Sizin kamuda, bürokraside Alevi olan kaç vatandaşınız var?
Askerî üst düzey görevlerde, valiliklerde, kaymakamlıklarda, üniversitelerde,
belediyelerde kaç Alevi görev yapıyor? Millî takımda oynayan
futbolculardan birisi için bile Alevidir, Hataylıdır. diye
ayrımcılık yapılmadı mı? İktidar, Alevileri
kamunun dışına, açlığa, yoksulluğa,
ötekileştirmeye terk etti. Bunu da sistematik olarak yapmaya devam ediyor.
Bu da başka bir yönüyle katliam değil mi?
Ülkemizde
kimsenin dinimizle sıkıntısı yok. Sıkıntı,
din tüccarlarıyla, din adına, iktidar adına Peygamber ailesini
katledenlerle, Bugün Kerbela olsaydı biz Yezidden yana oluruz.
diyenlerledir, IŞİDe sesini çıkartmayıp
sırtını sıvazlayanlarladır. Kerbela mı
arıyorsunuz? Hamaya, Lazkiyeye, Telafere bak; Kobaniye, Şengale
bak. Kerbela orada hâlâ yaşanıyor, insanlar ölüyor, kadınlar
pazarlarda satılıyor, çocuklar katlediliyor. Kobaniyi de,
Hamayı da, Şengali de korumak her şeyden önce insanlık
görevimizdir.
Zalimin
karşısında durmak İslamın en önemli emri değil
mi? Bugün zamanın Yezidleri coğrafyamızı kana buluyor,
yaptıkları şiddet Türkmen, Kürt, Arap, Ezidi dinlemiyor.
İslamla en ufak bir alakası olmayan
bu iğrençlik, nefret, çirkinlik sona ermeli.
Alevi
halkının diğer halklar gibi devletin uygulamalarından
payını alması için ne gerekiyorsa yapmak bizim görevimizdir.
Bunu mezhepçilik için, particilik için, ötekileştirmek için yok sayanlara
son söz olarak şunları söylemek isterim: Alevi halkının bir
sözü vardır: Her devrin Yezidi varsa, her devrin Hüseyini de
vardır. Zalimin karşısında durmak için ihtiyacımız
olan tek güç Hazreti Muhammedin, Hazreti Alinin, Hazreti Hüseyinin yolundan
yürümektir. İktidar mensubu bazı bazı vekiller ne diyordu?
Bugün Kerbela olsa biz Yezidden yana olurduk. ve bugün Kerbela olsa -ben
buradan söylüyorum- biz Hüseyinden yana olurduk, biz Hüseyinden yana olurduk,
yine Hüseyinden yana olurduk.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkiray.
Gündem
dışı üçüncü söz, Kilise yapılan yatırımlar
hakkında söz isteyen Kilis Milletvekili Sayın Fuat Karakuşa
aittir.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Kilis Milletvekili Fuat Karakuş'un, Kilise yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
FUAT KARAKUŞ
(Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilise
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle sahabeler şehri, ensar
şehri Kilisli hemşehrilerim başta olmak üzere aziz milletimizi
ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
ülkemize büyük bir gelişim ve değişim süreci
yaşatmıştır. 2013 yılı itibarıyla on
yılda Kilise 1,6 milyar TL yatırım ve destek
sağlanmıştır. Yatırım ve desteklerin
dağılımı şöyledir: Ulaştırma ve
haberleşme 79 milyon TL, eğitim 82 milyon TL, sağlık 60
milyon TL, adalet 6 milyon TL, orman ve su işleri 143,5 milyon TL, enerji
ve tabii kaynaklar 35,7 milyon TL, çevre ve şehircilik 92 milyon TL,
TOKİ 179 milyon TL, İlbank 252,5 milyon TL; gıda, tarım ve
hayvancılık 124 milyon TL, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 155,8 milyon TL, gençlik ve spor 92 milyon TL, kültür
ve turizm 20,7 milyon TL, vakıflar 5,7 milyon TL; bilim, sanayi ve
teknoloji 45 milyon TL, KOSGEB 1,2 milyon TL, KÖYDES 45 milyon TL,
Kalkınma Ajansı 7,7 milyon TL, üniversite 94,5 milyon TL.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
okul ve kurum sayısını 143ten 241e yükselttik, derslik
sayısını 138 artırdık. 2013e kadar 6.500
öğrencimize 10 milyon TL destek sağladık. 2.373 adet bilgisayar,
179 akıllı tahta, 1.289 -genişletilmiş pilot- tablet
gönderdik. 2008 yılında 2.170 olan öğrenci sayısı 2014
yılında 8.500e ulaşmıştır.
200 yataklı Merkez Devlet Hastanesi, Kilis Devlet
Hastanesi Diyaliz Ünitesi, halk sağlığı laboratuvarı,
Elbeyli Aile Sağlığı Merkezi, 5 aile sağlık
merkezi, 5 yataklı Musabeyli Hastanesi, 50 yataklı prefabrik hastane,
gençlik ve kültür merkezi, kapalı yüzme havuzu ve spor salonu, 2 adet
sentetik çim yüzeyli futbol sahası yaptırmış olduk.
Yurtların konfor ve kapasitesini artırarak kapasitemizi 432den
2.390a çıkardık.
Kara yolu ağını 148 kilometreye
ulaştırdık. Bölünmüş yolu 2 kilometreden 34 kilometreye
çıkardık. PTT yatırımlarını 1,3 milyon TL ile 52
kat artırdık.
Sosyal güvencesiz 1.133 kadınımıza
maaş bağladık. Şartlı eğitim yardımıyla
6.820 öğrencimize destek sağladık, 181 engellimizi istihdam
ettik. Evde bakım ve rehabilitasyon için 34,6 milyon TL ödenek
sağladık.
96 dar gelirli vatandaşımızı konut
sahibi yaptık. 2050 yılına kadar yetecek olan içme suyumuzu
temin ettik. 13,1 milyon yeni fidan diktik. TOKİ öncülüğünde 1.152
konut, 2 lise, 6 ilköğretim okulu, 1 kreş, 1 sağlık
ocağı, 2 aile sağlık merkezi, 5 cami, 2 ticaret merkezi
yaptırdık.
Köy yolu ağının yüzde 47sini asfalt ve
betonla kapladık. 880 kilometre asfalt yol yaptık.
Tarımsal destekleri 5,1 milyon TLden 18,7 milyon
TLye çıkardık. 16 milyon TL prim desteği sağladık.
Hayvancılık desteğini 5 milyon TL ile rekor seviyeye çıkardık.
8,1 milyon TL hibe desteğiyle 39 yeni tarımsal sanayi tesisi kurduk.
1.927 adet yeni makine ekipmanıyla 8 milyon TL hibe desteği verdik.
20 kooperatife 20,2 milyon TL kredi desteği sağladık. Kilisi
doğal gazla tanıştırdık. Vakıf eserleri
restorasyonu için 5,7 milyon TL harcadık. Atık su arıtma
tesisini açtık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devam eden yatırım projeleri ise şöyledir:
Polateli-Şahinbey Tekstil İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Projesi,
Musabeyli, Yukarı Afrin ve Doğanpınar Barajları, gölet ve
sulama projeleri, taşkın koruma tesisleri, yeni cezaevi, Denetimli
Serbestlik Müdürlüğü kompleks hizmet binası, Kilis-Gaziantep kara
yolu, Kilis-Hatay kara yolu, 115 yataklı hastane ek hizmet binası,
112 çağrı merkezi, spor salonları, kapalı yüzme havuzu,
Tapu ve Kadastro Müdürlüğü hizmet binası, yıllık 75 bin
tonun üzerinde zeytin üretimi olan Kiliste organik
zeytinyağının tanıtım ve markalaşması
projesi bunlar arasında sayılabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugüne kadar yapılan hizmetleri yeterli görmüyoruz. Ülkemizin,
milletimizin ve ilimizin refah ve mutluluğu için gece gündüz demeden tüm
gücümüzle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Durmak yok,
çalışmaya devam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karakuş.
Gündeme geçmeden önce 10 arkadaşımıza
60ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Havutça
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, öğrenci
affıyla ilgili yasa tasarısının bir an önce
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; kamuoyunda üniversite öğrenci affı
yasası olarak bilinen yasa tasarısı komisyonda gündeme gelmeyi
bekliyor ve Genel Kurul gündemine gelmesiyle ilgili burada benim
tarafımdan verilen üniversite öğrencilerinin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırma önergesi
görüşülürken o dönemin Millî Eğitim Komisyonu Başkanı öğrencilere
buradan söz vermişti, Evet, ekim ayı içerisinde biz bu öğrenci
affı yasasını çıkaracağız. demişti. 2011
yılında çıkan öğrenci affı yasasından sonra
yaklaşık 200 bin öğrencimiz şu anda herhangi bir
şekilde, sağlık sebepleri, ailevi sebepler,
devamsızlık gibi, herhangi bir suça bulaşmamış
öğrencilerimizin gözleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde. 200 bin
gencimizin üniversite kapılarında örgün eğitimin
dışına bırakılması, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir sorunu değil midir? O nedenle, ben buradan çağrı
yapıyorum iktidar milletvekillerine ve Millî Eğitim Komisyonu üyelerine:
Gençlerimizin hayatını karartmayalım.
BAŞKAN Sayın Öğüt
2.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbul
Üsküdardaki Validebağ Korusunun durumuna ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu Validebağ Korusunun etrafındaki olaylar üç
aydır, dört aydır sürekli devam etmekte, Üsküdar Belediyesi ve
iktidarın desteğini alan yapılar orada bu koruyu yok etmenin
peşindeler. Orada halk direniyor, onun için Validebağdan
şimdilik geri çekildiler. Validebağın yanında 1.000
metrekarelik bir alanda 450 metrekare üstüne bir dinî tesis kurmaya
çalışıyorlar, inşaata açıyorlar. Sabah beşte
dozerlerle giriyorlar, ruhsat yok, tabela yok, hiçbir şey yok, insanlar
saçlarından sürükleniyor. 2.500 metrekareden aşağı
olmaması gereken dinî alana 600 metrekare bir dinî alan yapmaya
çalışıyorlar. Bu bölgede 500 metre içinde 4 tane dinî alan var,
depremde toplanma merkezi yok. Buralar otopark olmasın yeşil alan
olsun istiyoruz, herhangi bir inşaata açılmasın istiyoruz.
İSKİ olumsuz rapor veriyor, trafik olumsuz rapor veriyor, bilir
kişiler olumsuz rapor veriyor, 7 mahkeme devam ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
3.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulundaki oylamalarda mükerrer oy kullanılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin dikkatini çekmek istediğim bir şey var. Dün, 312 sandalyeye
sahip olan Adalet ve Kalkınma Partisi toplantı yeter
sayısını birinci yoklamada bulamadı, ikinci yoklamada da
181 elektronik oy, 3 pusula geldi ve o 3 pusuladan bir tanesi tespit edildi ki
bir milletvekili arkadaşımızın hem elektronik yoklamaya girip
hem de oy kullandığı. Dolayısıyla, bu Meclis acı
günler de yaşadı, belki geçmişle bağdaştırarak
İşte, geçmişte de oluyordu bunlar. diye savunma getirebilir
arkadaşlarımız ama bu işin savunulacak hiçbir tarafı
yoktur. Eğer hem elektronik oy girmeyi hem de oy pusulası göndermeyi
beceremeyecek arkadaşımız varsa gitsin tarlada çift sürsün,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde halk iradesini temsil etmesin. Halk iradesi bir
oyla falan kandırılarak burada toplantı yeter sayısı
sağlanıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
4.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, kamu düzeninin
sağlanması için devlet otoritesi dışında başka
bir otoritenin olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Birkaç gündür kamuoyunu meşgul eden, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine gelen bazı tasarılarla ilgili
değerlendirmeler var. Sayın Başbakan bu tasarılarla ilgili,
özellikle yargı ve güvenlikle ilgili tasarıları kastederek, kamu
düzenini sağlamak gayesiyle bazı değişiklikler
yapacağını ifade ettiler.
Şimdi, bu kamu düzeninin sağlanması
noktasında herkes, özellikle, 6-7-8 Ekimde olan olaylardan sonra,
mutabık. Ancak, bu kamu düzenini sağlarken hangi merkezin, hangi
kaynağın otoriteyi kullanacağı da çok önemli. Biz, devlet
otoritesinden başka bir otoritenin olmayacağına inanan bir
siyasi partiyiz. Bugünkü gazetelere yansıdığına göre,
kısa bir mesafede asker, polis ve PKKlılar tarafından kimlik
kontrolü yapılan gazeteciler olmuş. Sayın Başbakan bu
otoritenin devlet otoritesi dışında başka bir otorite
olmayacağını da vurgulamalı ve onun için de
çalışmalı, gayret göstermeli diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
5.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, 18-21 Ekim tarihlerinde Mersinin Gülnar
ilçesinde çiftçilerin rüzgâr nedeniyle oluşan zararının
giderilmesi için Hükûmetin duyarlılığını
beklediğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
18-21 Ekimde Mersinin Gülnar ilçesinde rüzgâr
hızını devletin yetkili organları -orman ve meteorolojinin
verileri olarak baktığımızda- 84 kilometre/saat olarak
belirtmişler. Sizin zamanınızda Hükûmetiniz tarafından
kurulmuş olan, çiftçinin zararını tazminle sorumlu olan
TARSİM, çiftçinin mağduriyetini gidermeme adına, akreditasyonu
olmayan başka yerlerden hava raporunun sonuçlarını alarak bu
rüzgârın hızını 35 kilometre/saat olarak rapor etmiş,
62 kilometre/saatin altında olduğu için de çiftçinin
zararını ödeme cihetine gitmemiştir. Bu konuyla alakalı
Hükûmetiniz tarafından duyarlılık beklediğimi ifade etmek
istiyorum.
Yine, Mersin Erdemli ilçesinde
Güzeloluk-Güneyli-Sarıaydın-Kırobası-Ayrancı yol
güzergâhı kara yolları yol ağı içerisine
alınmış, Ulaştırma Bakanından da 2015
yılı yatırım programına dâhil edilmesini, Mersini
Karamanla birleştirecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sarıbaş
6.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Çan-Çanakkale ve Çan-Biga
kara yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yapımına on dört yıl önce
başlanıp yılan hikâyesine dönen Çan-Çanakkale arasındaki
kara yolu aradan onca yıl geçmesine karşın ve yetkililerin 2013
yılında bitirileceğine dair ifadeleri ve sözlerine rağmen
hâlâ bitirilememiştir.
Yapımına on dört yıl önce başlanan
Çan-Çanakkale, Çan-Biga kara yolunun son durumu, ne zaman bitirileceği
kamuoyunca özellikle beklenmektedir. Ayrıca, Çanakkale
savaşlarında yapılmış ve ondan sonra ele alınmayan
Çan-Bayramiç-Ezine kara yolunu yapmak düşünülüyor mu? Her seçim boyunca
bunun için söz veriliyor ama hiçbir şekilde seçimden sonra da ele
alınmıyor. Programa sokmaya düşünüyor musunuz?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çınar
7.-
Kastamonu Milletvekili Emin Çınar'ın, şeker pancarı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Türkiye genelinde şeker pancarı üreticilerinin
kampanya dönemi başladı. Seçim bölgem olan Kastamonuda da üreticilerimiz
üretmiş oldukları şeker pancarlarını
fabrikalarına teslim etmekteler. Yalnız, bu sene gerek bölgemde
gerekse diğer şeker pancarı üreticilerinin yer
aldığı diğer illerde şeker oranları çok
düşük seviyede seyretmektedir. Bunun sebebinin, gerek iklim şartı
gerekse şeker pancarı üreticilerinin zaman içerisinde ürettikleri
şeker pancarının yaprağında meydana gelen
hastalığın zamanında tedavi edilmemesinden
kaynaklandığı ortaya konulmaktadır. Bundan dolayı
çiftçimizin ürün bedelleri alımı noktasında ciddi bir
mağduriyeti yaşayacakları söz konusudur. Tarım
Bakanlığının bununla alakalı gerekli
çalışmayı yapıp en azından taban fiyat
uygulamasını bütün üreticilere yansıtmasının
çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi noktasında önemli bir
çalışma olacağını düşünüyor, bunu buradan
duyurmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
8.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz'ın, besilik canlı
hayvan ithali ve 2014 yılındaki arpa ve buğday rekoltesiyle
ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; kamuoyunda besilik canlı hayvan ithali konusunda ciddi
bir bilgi kirliliği vardır. Konuya açıklık getirmeyi
düşünüyor mu Hükûmet? Küçük besiciyi çok zor durumda bırakacak, hayvancılığımıza
ciddi darbe vuracak olan bu ithalat olacak mı, olmayacak mı? Bu
konuda bazı büyük şirketlere söz verilmiş midir, verilmemiş
midir? İthal edilecekse hangi ülkelerden ve ne kadar besilik canlı
hayvan ithal edilecektir?
Ayrıca, 2014 yılında ülkemizde arpa ve
buğdayda rekolte ne olmuştur, ne kadar gerçekleşmiştir?
Stratejik ürün olan bu ürünlerde ihtiyacımızı
karşılayabilecek durumda mıyız? Toprak Mahsulleri Ofisi bu
dönemde çiftçimizden ne kadar arpa ve buğday satın almış ve
buna karşı ne kadar para ödemiştir, ithalata
ihtiyacımız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 550 milletvekilinden
yalnız 58nin Genel Kurul çalışmalarına
katılmasının büyük bir israf olduğuna ve İstanbul
Üsküdardaki Validebağ Korusunun durumuna ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Başkan, şu anda Mecliste Adalet ve
Kalkınma Partisinden 14 arkadaşımız, Cumhuriyet Halk
Partisinden 23, Milliyetçi Hareket Partisinden 15, HDPden 4; toplam, 58
milletvekili Parlamentoda var. 550 milletvekilinin bulunduğu yerde 58
kişi çalışmaya katılıyor. Bu, büyük bir israftır.
Meclis Başkanlığının bir an önce bu hususu dikkate almasını
istirham ediyorum.
İkinci bir konu: Üsküdar ilçemiz Validebağ
Korusunda mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı olduğu hâlde iktidar
ısrarla mahkeme kararlarına uymamakta. Anayasamızın 2nci
maddesi: Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir hukuk devletidir. Hukuk devletini
bu iktidar ihlal etmekte, Anayasa suçu işlemekte, Anayasanın
dışına çıkmakta. Lütfen, iktidarın Anayasanın
sınırları içerisinde hareket etmesini bekliyor ve Validebağ
Korusundaki o TOMAların kaldırılmasını istirham
ediyoruz. Vatandaşa yeşil alanın terk edilmesini istiyoruz.
Saygılar.
BAŞKAN Sayın Demiröz
10.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın termik santrallerle ilgili sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan Taner Yıldızı az önce
burada görmüştüm. Onun için bu soruyu sormak istedim ama zannediyorum
kendisi ayrıldı. Bir gazeteye verdiği demeçte Termik santraller
kömür yataklarının olduğu bölgede yani yerinde kurulmalıdır.
şeklinde bir ifadesi var. Bursa Demirtaş Organize Sanayi yani
DOSABda kurulacak termik santral kömür kaynaklarının yerinde mi?
Acaba Bursanın Yunuseli ve DOSABın altında kömür
kaynakları var mı? Bunu Sayın Bakandan öğrenmek istiyordum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, meme kanserinin
giderek yaygınlaşmasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1076)
Türkiye
Büyük Mille Meclisi Başkanlığına
Meme kanserine dikkat çekerek, risk altında olsun
olmasın tüm kadınları bilinçlendirmek ve bu amaçla
hastalığa erken tanı sağlayacak olan Toplum Tabanlı
Tarama Programını hayata geçirmek başta olmak üzere, meme
kanserinin giderek yaygınlaşmasının sebeplerinin tespit
edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Kadınlarda en sık görülen kanser türü meme
kanseridir. Bu oran Meme Sağlığı Derneği olan MEMEDER
tarafından yüzde 24,1 olarak tahmin ediliyor ve bununla birlikte bu alanda
kapsamlı bir çalışma olmadığından kesin
istatistiklerin de olmadığı vurgulanıyor. Bu nedenle, uzun
süreli izlemeye ve topluma dayalı bir meme sağlığı
tarama programına ihtiyaç olduğu sıkça dile getiriliyor. Ancak
birçok ülkede hayat bulmuş bu programın Türkiye'de henüz olmadığı
görülüyor. Oysa böylesi bir programla, her yıl onlarca kadının,
göğüs kanseri konusunda bilgi yoksunluğu, imkânsızlık ve
tedavi için geç kalmışlık nedenleri yüzünden hayatını
kaybetmesi önlenecektir. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan kadınların
çoğunun hastalık ancak öldürme aşamasına geldiği zaman
doktora gittikleri gözlenmiştir. Toplum tabanlı tarama
programının oluşturulması kadınları bu riskten
büyük ölçüde kurtaracaktır. Kent merkezlerinden başlanarak tüm ilçe,
köyler ve beldelerde periyodik olarak taramalar yapılmalıdır.
Bunun için yerel yönetimler, il sağlık müdürlükleri başta olmak
üzere, programın hayata geçirilmesini kolaylaştıracak tüm
unsurlar, projenin yürütülmesinde görev ve sorumluluk yüklenmelidir.
Sağlıklı istatistiklerle Türkiye'de meme sağlığı
ve sorunlarının boyutu ve kapsamı ortaya çıkarılarak,
erken teşhis mümkün kılınacak, bu sağlık sorununun
çözümü kolaylaşacak ve ölüm oranları azaltılabilecektir. Bu
anlamda acil olarak bir toplum tabanlı tarama programı
oluşturulmalıdır. Araştırmalara göre, meme kanseri
şüphesiyle doktora giden kadınların 3/4'ü o bölgede fark
ettikleri bir kitle nedeniyle doktora başvuruyor. Meme
sağlığı tarama programında, risk altındaki
kadınların ayrıntılı öyküleri alınacak, hekim
tarafından fizik muayeneleri yapılacak ve yanında ücretsiz
mamografi ve gerektiğinde ücretsiz ultrasonografi çekilecektir.
Kadınlara kendi kendine meme muayenesi yapabilme becerisinin
kazandırılacağı eğitimler, genel bilgi
aktarılacak konferans, seminer ve eğitimler yürütülecektir.
Akciğer kanserinden sonra, dünyada görülme
sıklığı en yüksek olan meme kanseri yalnızca
kadınlarda değil, erkeklerde de görülebiliyor. Türkiye'de henüz
düzenli bir meme kanseri kayıt programı olmadığından,
kesin sıklığının belirlenmesi de mümkün
olmamıştır. Bazı üniversitelerin yaptığı
araştırmalarda, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde 20/100.000,
Batı bölgelerinde ise 40-50/100.000 oranında bir
sıklığın olduğu öne sürülüyor. Yine aynı
araştırmada, bu bölgesel farklılığın eğitim,
kültürel, ekonomik nedenler, muayene ve mamografi olanaklarının daha
fazla olması, menopoz klinikleri ve halkın öncelikleriyle ilgili
olabileceği üzerinde durulmuştur. Türkiye'de genel cerrahi
uzmanı, patoloji uzmanı, medikal onkolog, radyasyon onkoloğu
yetersizliği ve ülke genelindeki dağılımın her
bölgede, her şehirde nüfusa orantılı olarak
yapılmış olmaması meme kanseri vakalarının erken
tanı ve tedavi imkânı bulmasını engelliyor. Türkiye'de
özellikle medikal onkolog sayısı belirgin olarak azdır. Sonuç
olarak, meme kanseri riski altında olan herkesin erken tanı ve
zamanında tedavi imkânı bulması için sağlık
alanında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla da
Toplum Tabanlı Tarama Programı oluşturulmalıdır.
Aynı zamanda, kanserli hastaların düzenli bir şekilde
kaydedilmesi, standart ve modern tedavi ve takip programlarının
uygulanması için gerekli koşullar oluşturulmalıdır. Bu
alandaki ihtiyaçların ne düzeyde olduğunun ve gerekli önlemlerin
belirlenmesinin tespiti için Mecliste bir araştırma komisyonu
oluşturulmasını Genel Kurulun takdirine sunuyoruz.
2.-
HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili
Pervin Buldanın, gizli tanıklık sisteminin yol
açtığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1077)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tutuklu Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırım'ın talebi üzerine Hakkâri'de 2009
yılından itibaren neredeyse bütün KCK operasyonlarında gizli
tanık olarak dinlenen ve verdiği ifadelerle yüzlerce insanın
cezaevine girmesini sağlayan, Oyun Bozan kod adlı gizli
tanığın Muş Cezaevinden yazmış olduğu
mektubunda geçen iddialarla ilgili gizli tanıklık sisteminin tespiti
ve yol açtığı sorunların giderilmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince "Meclis araştırması" açılmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin Buldan
Iğdır
HDP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Son yıllarda, hukuka aykırı olduğu
hâlde, neredeyse bütün siyasi davalarda, "gizli tanıklık
sistemi" sistematik olarak uygulanmaktadır. Adil bir
yargılamanın ön koşullarından biri olan şeffaflık
ilkesi, bu uygulamayla tamamıyla devre dışı
kalmaktadır. 2009 yılından beri yoğun tutuklamaların
olduğu Hakkâri'de, gizli tanık olarak kayıtlara geçen,
"Oyun Bozan" adlı şahsın Muş Cezaevinden
gönderdiği mektup, insanların ülkemizdeki hukuk sistemine ve adalet
ilkesine olan güvenini yerle bir edecek nitelikte açıklamalardır. M.E.
en son 27 Temmuz 2012 tarihinde Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen
duruşmasında, Oyun Bozan kodunun kendisi olduğunu ve
verdiği ifadelerin tümüyle gerçek dışı ve polis zoruyla
verdiği ifadeler olduğunu beyan etmişti.
Söz konusu şahsın mektubunda geçen ifadeler
şunlardır:
"2009 yılında Hakkâri'de gözaltına
alındım. TEM Şubede Murat ve Şahin adlı 2 polisin
tehdit ve şantajlarına maruz kaldım. Korktuğum için 'gizli
tanık' olmayı kabul ettim. Bana baskı uygulayanlar arasında
Hakkâri Savcısı da vardı. Bundan sonra birçok kişi
hakkında ifadeler verdim, ancak hiçbir ifadem doğru
olmadığı gibi bunların tamamı polisler tarafından
hazırlandı." İfadelerini tamamen Hakkâri Emniyetindeki
sorgu ekibinin hazırladığını ve bu kirli
senaryoların bir parçası olduğunu mektubunda dile getiren M.E.,
"Hiç tanımadığım, bilmediğim kişiler ve Kürt
siyasetçileri üzerine ifade verdim. Aslında söz konusu kişilerin
hepsi de Hakkâri polisinin tutuklamak isteyip de tutuklama için delil
bulamadığı kişilerdi. Bu kişiler için düzenlenen
komplolara alet edildim. Ben böyle bir onursuzluğa imza attıktan
sonra düşürülmüşlüğün sınırsızlığı
içinde kendimi kaybedip, tanıdığım bazı kişilerin
üzerine de iftirayla ifadeler verdim. Bütün bunları işkence görmeme,
tutuklanmama karşılığında yaptım." diye
aktardı.
İfade verip gizli tanık olmayı kabul
etmediğinden dolayı tutuklandığını da belirten
M.E., "Tutuklandım, önce Van F Tipi, ardından Muş E Tipi
Cezaevine gönderildim. Cezaevinde gün geçtikçe, içine girdiğim
onursuzluğu düşündükçe psikolojim bozuldu. Bu nedenle mahkemeye
dilekçe yazıp, pişmanlık yasası ve gizli tanık
olmaktan vazgeçtiğimi söyledim. Mahkemeye verdiğim dilekçenin
ardından, 'Duruşman var.' denilerek, Van Adliyesine götürüldüm.
Mahkemeye gittiğimde, dönemin Van Özel Yetkili Cumhuriyet
Savcısı D.Y., Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi B.K. ve 4.
Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi -adını bilmediğim ancak
Ağrılı olduğunu bildiğim hâkim- benimle konuştular.
Benden Hakkâri Emniyetinde bana imzalatılan ifadeleri kabul etmemi ve
bundan vazgeçmememi istediler. Aksi takdirde benim ve ailemin zor durumda
kalacağını söyleyerek, tehdit ettiler. Ancak ben kabul etmedim,
ifadeleri reddettim. Bundan kısa süre sonra tehditlerini yerine getirip,
iki kardeşimi tutuklayıp cezaevine attılar. Cezaevinde olan bir
kardeşim Üye olmakla beraber örgüt adına suç işlemek
maddesinden yargılanıyor olmasına rağmen, tamamen hukuksuz
bir şekilde, alakası olmadığı hâlde KCK adı altında
'örgüt üyeliği' cezası verildi. Bu durum, aynen resmî yargı
mahkemelerinin dediği gibi ailemi ve beni zor durumda bırakma
tehditlerin sonucuydu.
M.E.'nin iddiaları, göz önüne
alındığında, gizli tanıklık
uygulamasının nasıl geliştirildiğini de somut olarak
gözler önüne sermektedir; her gün tutuklanan insanların gizli tanık
ifadelerine göre tutuklanmasının birer senaryodan ibaret
olduğunu göstermektedir. İnsanları korkutma ve şantajla
tanık hâline getirmek hukuk devletine yakışır bir uygulama
olamaz. Demokratik hukuk devletlerinde büyük bir siyasal ve adli krize yol
açabilecek bu denli önemli bir iddiayla ilgili, hiç kimse hakkında bir
soruşturma yürütülmemesi de adalet duygusunu zedelemektedir.
Vatandaşın hukuka olan güvensizliğine yol açan bu hususa bir son
vermek, olayda sorumluluğu bulunanların
cezalandırılmasını sağlamak, gizli tanık
uygulaması ve bu sistemin neden olduğu zararları tespit etmek
amacıyla bir Meclis araştırması açılması
gerekmektedir.
3.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin,
ülkemizin önümüzdeki dönemde ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1078)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin
önümüzdeki dönemde ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin
araştırılarak, bu konuda alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
araştırma açılmasını saygılarımızla arz
ve talep ederiz. 09/10/2012
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Bülent Belen (Tekirdağ)
4) Özcan Yeniçeri (Ankara)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) Tunca Toskay (Antalya)
7) Ali Halaman (Adana)
8) Emin Çınar (Kastamonu)
9) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Sinan Oğan (Iğdır)
11) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
12) Mustafa Kalaycı (Konya)
13) D. Ali Torlak (İstanbul)
14) Enver Erdem (Elâzığ)
15) Faruk Bal (Konya)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Sadir Durmaz (Yozgat)
18) Cemalettin Şimşek (Samsun)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Alim Işık (Kütahya)
21) Münir Kutluata (Sakarya)
22) Celal Adan (İstanbul)
Gerekçe:
Bütün dünyada tarihin her döneminde insan gücü,
kalkınmanın motoru ya da belirleyicisidir. Başka bir
deyişle, bir ülke nüfusunun mal ve hizmet üretebilecek kesimini
oluşturmaktadır.
İnsan gücü kavramı, herhangi bir zamanda ülke
nüfusunun fiilen çalışan kısmını ifade eden
"iş gücü" kavramından farklıdır. İnsan gücü
planlaması ise belli bir dönemde ekonomik ve toplumsal
kalkınmanın ihtiyaç duyduğu ekonomik kaynak olan insan gücünü
temin etme çalışmasıdır. İşe
alınmaları, eğitimi, terfileri, iç transferleri, fazla iş
gücünü ve emeklerini planlamak ve kontrol etmek, teknoloji düzeyi, iş
düzeni, eğitimi ve davranışsal faktörler gibi insan gücü
etkinliğini artırıcı faktörler üzerinde önlemler
almaktır.
Kamu iş gücünü planlamanın temeli, uygun
personelin uygun zamanda ve yerinde kullanımını sağlamak,
onların niteliklerini hizmet içi kurslarla geliştirmeyi
sağlamakla elde edilebilir.
İnsan gücü planlamasını, makro ve mikro
insan gücü planlaması olarak ikiye ayırmak mümkündür. Makro
açıdan insan gücü planlaması, ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu
iş gücünü nicelik ve nitelik açısından belirlemek ve belirlenen
hedeflere ulaşmak için yapılmaktadır.
Bu planlamayla başarıya ulaşabilmek için;
- İnsan gücü talep ve arzının tespiti,
- Kamu personelinin
yerinde istihdam edilmesi ve bu personelin verimliliğin yükseltilmesinin
amaçlanması gerekmektedir.
Mikro açıdan insan gücü planlaması ise kurum ve
kuruluşun gayelerine ve görevlerine uygun olarak personel
istihdamını gerçekleştirmek ve personelden diğer kaynaklara
orantılı hatta onlardan daha fazla verim elde etmeyi
amaçlamaktadır.
İnsan gücü planlamasını ayrıca
kısa dönemli (en fazla bir yıla kadar), orta dönemli (bir, üç
yıllık süreler için) uzun dönemli (genellikle beş, on yıl
arası) olarak da yapmak gerekmektedir. Böylece ilgili kamu örgütünün hedefleri
ile görevlerini gerçekleştirirken elindeki iş gücü materyalini
bilmesi sağlanmış olacaktır. Ancak ülkemizde uzun zamandan
bu yana böyle bir planlama olmayıp bugün birçok meslekten gençlerimiz
işsiz durumdadırlar.
Bu yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu alandaki
sorumluluğunu yerine getirmesi için ülkemizin önümüzdeki dönemde
ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin araştırılarak, bu
konuda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırma
komisyonu kurulması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonu Başkanı Ahmet Berat Çonkar ve
Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Avrupa Birliği Konseyi İtalya
Başkanlığınca 5-7 Kasım 2014 tarihlerinde
İtalyanın başkenti Romada düzenlenecek Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
Parlamentolar Arası Konferansına katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1612)
22/10/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi İtalya
Başkanlığınca, 5-7 Kasım 2014 tarihlerinde
İtalya'nın başkenti Roma'da düzenlenecek Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
Parlamentolar Arası Konferansı'na; Dışişleri Komisyonu
Başkanı Ahmet Berat Çonkar'ın ve Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün'ün katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Sadık Yakut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken
tarafından, 9/10/2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine
yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat sonrasında
Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması
olaylarının araştırılması amacıyla
17/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü
birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
23/10/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23/10/2014 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
17 Ekim 2014 tarihinde Bingöl Milletvekili Grup
Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (867 sıra
no.lu), "9 Ekim 2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine
yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat
sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması
olaylarının araştırılması" amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 23/10/2014 Perşembe günlü
Birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor: Gerek AKPnin
çözüm süreciyle ilgili zamana yayan, oyalamacı tavrı gerekse de üç
tarafı kuşatma altında bulunan Kobaniyle ilgili mevcut politikaları,
maalesef, son birkaç hafta içerisinde ülkeyi çok gerilimli bir ortama ve bir
kriz durumuna getirmiştir. Özellikle bu gerilimli ortamda ve kriz
ortamında birtakım karanlık merkezlerin ve darbe mekaniğini
harekete geçirmek isteyen güçlerin fırsat kolladığını
ve bu konuyla ilgili iş başına geçtiklerini buradan ifade etmek
istiyorum. Bu karanlık merkezler ve darbe mekaniğini yönlendirmek
isteyen güçlerin en fazla şu anda faaliyet içerisinde bulundukları
alanın Bingöl ili olduğunu, Bingöl coğrafyası olduğunu
buradan hepinizin dikkatine sunuyorum.
Ben konuyla ilgili görüşlerimi aktarmadan önce son
birkaç hafta içerisinde gerek Emniyet Müdürüne yapılan suikast gerek bu
olayla hiçbir bağlantısı olmayan Gençte 4
yurttaşımızın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan
yargısız infaz gerekse de son iki hafta içerisinde Karlıova
ilçesinde 2 HÜDA PARlı yurttaşımızın
yaşamını yitirmesi olaylarının tamamının
karanlık bir provokasyon olduğunu buradan belirtiyor ve bu
olayları yapanları Bingöl Milletvekili olarak buradan
kınıyorum.
Burada özellikle Bingölün geçmişine de hepinizin
dikkatini çekmek istiyorum. Bingöl geçmişten beri bu derin
yapıların ve karanlık merkezlerin iş başında
olduğu bir coğrafya olarak görülmelidir. Geçmişte de bölgede
devreye konulan pek çok karanlık planlamalar, pek çok gladyo tarzı
örgütlenmeler ve özellikle çözüme yaklaşıldığı dönemde
devreye konan pek çok karanlık hadisenin merkezi olarak Bingölün ciddi
bir şekilde ele alınması gerektiğini düşündüğümü
ifade etmek istiyorum.
Son iki hafta
içerisinde gelişen bahsettiğim olaylarda aslında gelişmesi
muhtemel daha büyük olaylar için birileri tarafından bizim önümüze
getirilen işaretler olarak değerlendirilmesi gerektiğini yine
buradan aktarmak istiyorum. Bingöl, açıktır ki şu anda bir
merkez olarak seçilmiştir. Bu merkezden çok karanlık tezgâhlar
devreye konmak isteniyor ve bu karanlık merkezlerin devreye koymak
istediği tezgâhlarla da başta çözüm süreci olmak üzere ülkenin
demokratik geleceğiyle ilgili pek çok planlamanın sabote edilmek
istendiğini buradan tekrar vurgulamak istiyorum.
Özellikle, bu son
iki hafta içerisinde Karlıovada yaşamını yitiren 2 HÜDA
PARlı yurttaşımızla ilgili neyin
planlandığını burada sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bildiğiniz gibi 1990lı yıllarda büyük acılara neden olan
kanlı bir hesaplaşmanın, Kürt halkının gündemine
getiren bir hesaplaşmanın, bir kanlı hesaplaşmanın
tekrar bu Karlıova olaylarıyla beraber devreye konmak
istendiğini açık bir şekilde vurguluyorum. Bu konuyla ilgili Kürt
hareketinin bütün bileşenleriyle yapmış olduğumuz
toplantılarda HÜDA PAR ya da çevresine yönelik herhangi bir
çatışma zemini asla istemediklerini, böyle bir strateji içerisinde
olmadıklarını, HÜDA PAR çevresini sorunun bir parçası değil,
çözümün bir parçası olarak görmek istediklerini net olarak bize ifade
ettiklerini buradan aktarmak istiyorum.
Yine, aynı
görüşler doğrultusunda, HÜDA PAR merkez yöneticileriyle
arkadaşlarımızın yapmış olduğu
görüşmelerde de merkez yöneticilerin HÜDA PARın böyle bir
çatışma zeminini istemediğini, yeniden 90lı yıllara
gidecek bir kanlı hesaplaşmanın herkese zarar vereceğini
ifade ettiğini yine buradan sizin bilgilerinize sunuyorum.
Dolayısıyla, bu konuda her iki tarafın görüşleri ortadayken
ve her iki taraf arasında bir görüşme trafiği yürütülürken bu
cinayetlerin, infazların ortaya konmuş olması, özellikle Bingöl
üzerinden bütün bölgeye yayılacak yeni bir çatışma döneminin
devreye konmak istendiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Yöntem aynı, kullanılan araçlar 90lı yıllarla ilgili
hafızayı canlandırıyor. Bu konuda, Karlıova gibi küçük
bir yerde saldırganlar ellerini kollarını sallayıp hemen
kaçıyorlar, eş zamanlı olarak BDPli yöneticilerin evlerine
baskınlar yapılıyor, olaylar birbiriyle ilişkilendirilmek,
bağlantılandırılmak isteniyor ve bütün bunların
ışığında da özellikle HÜDA PARlı ailelerin, bu
yaşamını yitiren HÜDA PARlı ailelerin neredeyse
tamamının HDPli olduğu noktası da özenle, dikkatle
seçiliyor. Yani, her tarafı çok profesyonelce planlanmış
olaylarla karşı karşıya olduğumuzu vurgulamak istiyorum.
Şimdi, sadece bu bahsettiğim kesitten bile
Meclisin bu olayı araştırması, bu olayı
derinliğine ele alması gerektiği ortadadır; bir komisyonun
kurularak daha büyük olayların yaşanmaması için inisiyatif alma
gerekliliği ortadadır.
Şimdi, gelelim Emniyet Müdürüne yönelik yapılan
suikast ve Gençte yargısız infaz edilen 4
yurttaşımızla ilgili duruma.
İlk gün söyledik, ilk gün söylediğimiz ne varsa
doğru çıktı. Biz, bu iki olayın birbiriyle
bağlantılı olmadığını, bu konuda mevcut
MOBESE kayıtlarından cep telefonu incelemelerine kadar, balistik
incelemelere kadar bütün bu bilgilerin kamuoyuna aktarılması
gerektiğini ifade ettik. Bizim bunları ifade ettiğimiz saatlerde
maalesef bu ülkenin Başbakanı Güvenlik güçlerimiz bir iki saat
içerisinde bu teröristleri cezalandırmıştır.
açıklaması yapıyordu. Cumhurbaşkanı aynı
şekilde bu olayla ilgili Bu adice, alçakça girişimi yapanları
bulup güvenlik güçlerimiz hak ettikleri cezayı vermişlerdir.
diyordu.
İçişleri Bakanlığı, Bingöl
Valiliğinden yapılan açıklamaları da biliyorsunuz.
Şimdi burada biz Hodri meydan. diyoruz. Madem bu kadar kendinize
güvenerek bu açıklamaları yaptınız, o zaman gelin bu iki
olayın bağlantılarıyla ilgili hangi bilgiler, hangi veriler
elinizde var bu Mecliste açıklayın. Biliyoruz ki, eminiz ki bu iki
olay birbiriyle tamamen alakasız, bağımsız; her ikisinin de
yapanlarının hâlâ açığa çıkmadığı bir
tezgâhla karşı karşıyayız.
Bakın, bu
Bingöl olayıyla ilgili bazı çelişkileri size ifade edeyim.
İlk gün bize söylenen şuydu: Emniyet Müdürüne suikast yapan araç ile
Gençte yargısız infazın yapıldığı araç
aynıdır. denildi. Yalan çıktı, bu iki aracın
birbiriyle ilgisi olmadığı görüldü. Emniyet Müdürü o saatte
camları kırılmış esnafları ziyaret ediyor.
denildi Valilik açıklamasında, İçişleri
Bakanlığı açıklamasında. O sokakta tek bir olayın
olmadığı, tek bir camı kırılan esnafın
olmadığı, âdeta, Emniyet Müdürünün bilinçli bir şekilde o
saatte oraya götürüldüğüyle ilgili pek çok yerel veri ortaya
çıktı. Silahların aynı silahlar olduğu, Gençte ele
geçirilen silahlar ile suikastta kullanılan silahların aynı
silahlar olduğu ifade edildi, balistik incelemeler tamamen bu
silahların ayrı olduğunu ortaya çıkardı. Bingöl
Valiliğinden yaşamını yitirdiği söylenen 4
insanın kimlik bilgilerinin tamamı yanlış çıktı.
Bu araçta vurulanlardan Ali Bozanın ailesi -Ali Bozan ki Millî
Eğitim Müdürlüğünde çalışan sivil bir memurdu- Emniyet
Müdürüne suikast olayından kırk beş dakika sonra Ali Bozanın
kendileriyle telefonla görüştüğünü ve bu olayla herhangi bir ilgisinin
olmadığı kanaatinin zaten ailede mevcut olduğu bilgisini
bizimle paylaştılar.
Bütün bunlarla
beraber, Bingölde tam üç gün boyunca tam bir hukuksuzluk örneği
sergilendi, hukuk askıya alındı. Gözaltına
alınanların tamamına yoğun işkenceler
yapıldı. Bu işkenceler sonucunda bazı gözaltına
alınan partili arkadaşlarımız ameliyat edilmek zorunda
kaldılar. Ameliyat edilen işkence altındaki bu insanların
hiçbirisi avukatlarıyla, aileleriyle görüştürülmedi. Bu olay o
insanların üzerine yığılmak istendi. Hâlâ bu
insanların, 2 tutuklama var, bu 2 tutuklamada mevcut olan
arkadaşlarımızın aileleriyle ve avukatlarıyla
görüşmelerine bile doğru dürüst izin verilmiyor. Bütün bunları
ifade etmemize rağmen ne Adalet Bakanlığı ne
İçişleri Bakanlığı bu konuları soruşturmak
üzere bir heyeti Bingöle göndermemiştir. Olayların arka
planını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
açığa
çıkarmak için bir gayret içerisinde olmamıştır.
Dolayısıyla, bu konuda Hükûmetin yapmadığını bu
Meclis yapmak zorundadır. Meclis, Bingölde yaşanan bütün bu
olayların arka planını çıkarmak üzere bir komisyonu derhâl
görevlendirip Bingöle göndermek zorundadır. Hem demokratik
geleceğimiz acısından hem daha büyük provokasyonların
ortaya çıkmaması açısından bunun elzem olduğunu ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde, Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; HDP Grubunun
Bingölde meydana gelen terör saldırılarında şehit olan
polis amirleri ve yaralanan Bingöl Emniyet Müdürü ve polis memurlarıyla ilgili
olaya ilişkin araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
9 Ekim 2014 tarihinde Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker
ve yanındaki yardımcıları ile polis memurları önceden
planlandığı anlaşılan bir suikasta maruz
kalmışlardır. Olayda Emniyet Müdür Yardımcısı
Atıf Şahin ve Hüseyin Hatipoğlu şehit olmuş, Atalay
Ürker ve polis memuru Uğur Adlı yaralanmıştır. Bu
vesileyle, yaralı Emniyet Müdürümüz Atalay Ürkere ve polis memuru
Uğur Adlıya bir kez daha şifa dileklerimi tekrar etmek
istiyorum, şehitlerimize ise yüce Yaradandan rahmet diliyorum,
mekânları cennet olsun.
Bu olay meydana geldikten sonra yetkili mercilerin
yaptığı açıklamalara göre bu saldırının
failleri olarak tespit edilen kişilerin Bingöl-Genç arasındaki bir
noktada güvenlik güçleriyle girişilen çatışmada öldükleri ifade
edilmiştir. Konuya ilişkin soruşturmaların devam
ettiği, mahkeme kararıyla yayın yasağı konulduğu
hepimizce malumdur. Polislerimize silahla saldıran, onları şehit
eden, yaralayan terör örgütü mensuplarının
cezalandırılması çok önemlidir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hukuk içerisinde bu cezanın verilmesini yürekten istiyoruz ve takip
edeceğiz. Bunun için de yargılama sonucunun beklenmesi
gerektiğini düşünmekteyiz. Herkes gibi biz de yargının
vereceği kararı bekleyeceğiz.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; esnaf ziyareti yapan, esnafın bazı terör
eylemlerinden dolayı zarar görmüş olmasından dolayı
geçmiş olsuna giden İl Emniyet Müdürü ve ekibine bu kadar
yakından saldırı düzenleyebilen terör örgütünün bu hâle
nasıl getirildiğini irdelemek gerekmektedir. Terör örgütü PKK otuz
yıldan bu yana huzurumuzu, millî birliğimizi, toprak
bütünlüğümüzü ve kardeşlik hukukumuzu hedef almıştır.
Otuz yıl boyunca terör örgütü, en başta masum Kürt kökenli
insanlarımız olmak üzere 40 bine yakın
insanımızın katlinden birinci derecede sorumludur. Bu terör
örgütünün kuruluş gayesi bağımsız birleşik Kürdistandır.
Bu örgüt, haşa Allah ile kavgamı verdim ve ben onu yendim.
diyebilecek kadar ruh hâli bozuk, Öldürelim, otorite olalım."
diyecek kadar da vahşi bir kişi olan İmralıdaki bebek
katili tarafından yönetilmektedir. Örgütün bu otuz yıllık süre
içerisinde doğu ve güneydoğuda yaptığı eylemlerde
400den fazla bebeği katlettiğini düşünürseniz vahşetin
boyutları daha da netleşecektir. Öldürelim, otorite olalım.
derken temel stratejisi, örgüt saldırıları düzenledikçe devletin
daha sıkı tedbirler alacağını biliyordu. Terörü
önlemek için yoğun tedbir alan devletle karşı karşıya
gelen halkın kendi tarafına kayacağının
hesabını yapıyordu. Şehit edilen her Mehmetçiğin
ailesi ile etkisiz hâle getirilen her teröristin ailesini karşı
karşıya getirmek suretiyle millî birliği ve sosyal
barışı ortadan kaldırmak istiyordu. Otuz yıl boyunca
örgüt bu hedefle stratejilerinden asla vazgeçmedi ancak bu otuz yılın
maalesef Türk milleti için en bahtsız dönemi son on iki yıldır,
AKP iktidarı dönemidir. 1999 yılından 2005 yılına kadar,
terör örgütünün başındaki bebek katilinin İmralıdaki kodese
tıkılmasından sonra örgüt ciddi bir dağılma sürecine
girmiş, mağlup olmuş, silah bırakmayı
tartışmaya başlamış idi. Ancak AKPnin
dışarıdaki partnerleriyle beraber örgütü canlandırma
projesi, örgütü muhatap alarak müzakere etme anlayışı bizleri
bugünlere taşımıştır.
Elinden silahı bırakmayan, pişman
olduğunu söylemeyen, aksine devleti ve Türk milletini tehdit etmeye devam
eden PKK terör örgütü, bir yandan AKP Hükûmetiyle müzakerelerde bulunmakta,
diğer yandan terör eylemlerine devam etmektedir.
2009 yılında Polis Akademisinde bir
toplantıda başlatılan ihanet sürecinin bir parçası olarak
Haburdan eli kanlı katiller davullarla, zurnalarla Türk topraklarına
giriş yapmışlardır. Pişman olduğunu söylemeyen
teröristlere seyyar mahkemelerde pişmanlık hukuku
uygulanmıştır. O günden bugüne PKK terör örgütünün istediği
bütün düzenlemeler yapılmıştır. Terörle Mücadele
Kanununda, ceza kanunlarında, belediye kanunlarında, eğitim
kanunlarında PKK ne istemişse AKP bu Meclisi de alet etmek suretiyle
gereğini yapmıştır.
AKP, sözde barış süreci, açılım
dediği bu dönem içesinde Şehit gelmiyor., Kan akmıyor.
söylemleriyle toplumu oyalarken PKK terör örgütü eleman toplamakta,
vergilendirme yapmakta, asayiş timleriyle kimlik kontrolü uygulamakta,
Türkiye'nin her coğrafyasında -ihtiyaç duyduğunda- eylem
koymakta, yolları kesmektedir. Yani PKK bir otorite hâline gelmekte,
kendine göre bir düzen tesis etmektedir.
AKP hükûmetleri bu tabloyu bir
başarıymış gibi topluma sunmakta ve siyasi rant elde etmeye
çalışmaktadır. Her seçimden önce de, AKP ile PKK arasında
yapılan anlaşmayla operasyonlar durdurulmakta, terör eylemlerine ara
verilmektedir. Antrparantez, 2015 seçimleri öncesinde de aynı atmosfere
girmek üzereyiz.
AKP-PKK arasındaki ortak girişim bu
şekilde devam ederken 6, 7 ve 8 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen olaylar,
akıl ve vicdan sahibi herkesin görebileceği şekilde, bu
girişimin iflas ettiğini göstermiştir.
AKP hükûmetlerinden aldığı izinle
şımarmış olan PKKnın Ayn-el Arap
çatışmalarını bahane ederek Türkiyede bir ayaklanma
denemesi yaptığı herkes tarafından görülmüştür.
Asıl talimat, Kobani çatışmaları bahane edilerek
insanları sokağa dökme talimatı İmralıdaki bebek
katili tarafından verilmiş, bu emir HDP yöneticileri tarafından
da tekrar edilmiştir. Bu olaylar sırasında birçok şehirde
asayiş bozulmuş, can ve mal kaybı ortaya
çıkmıştır. 38 insanımız hayatını
kaybetmiş, yüzlercesi yaralanmıştır. Bu olaylar da göstermiştir
ki teröristin anladığı tek dil vardır ve siz o dilden
konuşmaz iseniz terörist size zarar verir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; PKK bir terör örgütüdür. PKK KCK yapılanmasının
Türkiyedeki koludur. KCK yapılanmasının İrandaki kolu
PJAK, Iraktaki kolu PÇDK ve Suriyedeki kolu ise PYDdir. Bugünlerde Tayyip
Erdoğanın da, Davutoğlunun da söyledikleri beylik sözleri bir
kenara bırakarak U dönüşü yaptıkları Kobaniye yardım
meselesi aslında PKKya yardımdır. PKK, PYD, IŞİD
terör örgütüdür. Bunların hepsi birbirine denktir. diyen Tayyip
Erdoğan ve Hükûmet yetkilileri bugün PKK, PYD ile aynı saftadır.
İşin daha da ilginci Beşar Esad da Kürt gruplarla birlikte
olduğunu söyleyerek AKP ile aynı safta buluşmuştur.
Şimdi bir moda olarak PYDnin mağdur
olduğu, IŞİD karşısında zulme
uğradığı gibi yazı ve yorumlar yapan sözde yazarlar
ortaya çıkmıştır. Mağdur olan PYD veya PKK
değildir; mağdur olan, Suriyede, Irakta yaşayan Arap, Türkmen,
Kürt başta olmak üzere masum insanlardır. Eğer bu yazarlara göre
IŞİD İslamcı olduğu için kötü bir örgüt, PKK laik
olduğu için iyi bir örgüt ise bu arızalı bir
değerlendirmedir. IŞİD Vahabi bir terör örgütüdür, PYD ve PKK
Kürtçü bir terör örgütüdür; ikisi de terör örgütüdür, ikisi de
insanlarımızı katletmektedir.
Dolayısıyla, kimse kimsenin aklıyla alay
etmeye kalkışmasın. Nicolas Sarkozynin ifadesiyle nasıl ki
kediye kedi denilmesi gerekiyorsa PYD ve PKKya da terör örgütü demek
zorunluluktur. Bugün, 6-7-8 Ekim tarihlerinde meydana gelen olayların
sebebi olarak gösterilen Kobanideki çatışmalar aslında orada
yaşayan Kürt kökenli insanların başına bir şey
gelmesinden, onların sıkıntı çekmesinden daha çok,
Kobaninin PKK terör örgütü için ifade ettiği bazı anlamlar
yüzündendir. Kobani, diğer 2 kantonla beraber, PKKnın özerk yönetim
denediği modellerden biridir. PKK o yüzden Kobani için ayağa
fırlamaktadır. Kobani İmralıdaki bebek katilinin
Şamdaki inine giderken Suruçtan yürüyerek gittiği şehir
olduğu için PKK için önemlidir ve Kobani Suriyedeki PKKlı
teröristlerin ikamet yeridir. Osmaniyede, Hatayda PKK eylemlerini yapan ve
Suriyeden geçen teröristlerin üssüdür Kobani. Fehman Hüseyin diye bilinen ve
PKK bünyesinde en ağır eylemlerin faili olan terörist Kobanilidir.
Şimdi PYDye
yardım eden Hükûmet, aslında PKKya yardım ettiğini
gizlemek ya da mazur göstermek için kendine yakın kalemleri medyada
devreye sokmakta, toplumu bir kez daha kandırmaya
çalışmaktadır.
Hatırlarsanız,
geçen hafta sonu Ahmet Davutoğlu Akillerle yaptığı
toplantıda Türk milletini nasıl kandırdıklarını
itiraf etmişti. Şimdi de yeni bir aldatma ve kandırmayla karşı
karşıyayız.
Bu
düşüncelerle HDP Grubunun önerisi karşısında
olduğumuzu arz ediyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim: Şimdi, 6 Ekimde
başlayan, 12 Ekime kadar devam eden olaylarda yaşamını
yitiren, bir sayıya göre 38, diğerine göre 42 ve İnsan
Hakları Derneğinin verilerine göre 46 olan bütün
yurttaşlarımıza ben buradan Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Hâlen
tedavisi devam eden Emniyet Müdürüne, polis memuruna ve diğer tüm
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
HDP Grubunun
önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayız ve bu önerinin de
desteklenmesi gerektiği görüşündeyiz. Başbakan,
Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisinin söz alan bütün
sözcüleri bunun bir karanlık olay olduğunu, bir provokasyon
olduğunu ifade ettiler. Dolasıyla, eğer, bir karanlık olay
varsa, bir provokasyon varsa Meclis bunu araştırmalıdır.
Eğer, gerçekten buna inanıyorsanız biz hazırız, oy
verelim, beraber bir Meclis komisyonu kuralım ve Meclis komisyonu bunu
araştırsın.
Şimdi, bütün
bunları bir tarafa bırakarak -yani bu komisyon önerisine destek
verdiğimizi de belirterek- bugünlere nasıl geldik, yani 6 Ekimden
önceki süreç ne, 9 Ekimde Bingölde bu olaylar nasıl gelişti,
bunları bilmemiz lazım. Yani, niye bu noktaya geldik?
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim: Kobane, Kürtlerin ve bütün
toplumun vicdanıdır, böyle bilinmesi lazım ve bizim ortak
vicdanımız olmak zorundadır. Cumhurbaşkanının
dediği gibi Rizenin, Diyarbakırın, Hakkârinin, Vanın
ne ilgisi var? denemez, bizim ortak vicdanımızdır. Kürtlerin
(*)dediği tren rayının
altındaki akrabalarımızdır, kardeşlerimizdir,
yakınlarımızdır. Dolayısıyla, yanı
başımızda olan ve küresel bir vahşet örgütü olan
IŞİDin katliamına maruz kalma tehlikesi geçiren bu
yurttaşlarımızın, bu arkadaşlarımızın,
bu dostlarımızın, bu akrabalarımızın bir
vahşete tanık olmasına, bir vahşete uğramasına
biz razı olmamalıyız. Dolayısıyla Kobane neresidir?
dediğiniz zaman, evet, benim de vicdanımdır, Cumhuriyet Halk
Partisinin de vicdanıdır, Türkiyenin de vicdanı olmak
zorundadır ama bu vicdan -açık söylüyorum- Adalet ve Kalkınma
Partisinin vicdanı olamamıştır. Ve şunu ifade edeyim:
7 Ekimde Kiliste Sayın Cumhurbaşkanı konuştuğu zaman
da âdeta gözlerinden sevinç dökülerek, yüzünden bir sevinç ifadesiyle Kobane
düştü, düşecek. demiştir ve daha sonra da
yaptığı konuşmalarda değerli arkadaşlar Bize
ne? demiştir.
Şimdi, insanları sokağa
çağırırsanız, sokağı tahrik ederseniz sokaktaki
insanları toparlayamazsınız. Bu kadar açık ve net. Bizzat
Cumhurbaşkanı ve daha sonra Başbakan ve Adalet ve Kalkınma
Partisinin sözcüleri sokağın bu hâle gelmesinin müsebbibidirler.
Bütün bu olayları izleyen, değerlendiren birisi olarak ben 42
yurttaşımıza da buradan -veya 46 yurttaşımıza,
bunu da açıklayın- başsağlığı diliyorum,
Yasin Börünün ailesine de başsağlığı diliyorum, bütün
yurttaşlarımıza da başsağlığı diliyorum
değerli arkadaşlar.
Bakın değerli arkadaşlar, 2 polis memuru
öldükten sonra, yaşamını yitirdikten sonra Sayın
Cumhurbaşkanı ne söyledi: Bütün bunlara karşı polisimiz ne
yapacak? Hâlâ kalkan mı tutacak? Kusura bakmasınlar, kimse de bu
konuda bize akıl vermesin. Artık ne polisimizin ne askerimizin
kalkanla bu işin önüne geçmesi mümkün değil. Gereği neyse
askerimiz ve polisimiz onu yapacaktır. Biz, Erdoğanın bu
sözlerinin benzerini martta, 2006 yılında Diyarbakırda da
duymuştuk, aynen şunu söylemişti, size de söylüyorum:
Kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır. ve o
olaylarda aralarında küçük çocukların da olduğu 10 kişi
yaşamını yitirmişti.
Yine aynı Erdoğan Gezi olayları
sırasında Benim polisim destan yazdı. demişti ve 11
yurttaşımız da yaşamını yitirmişti. Bunlar
bu cumhuriyetin yurttaşları.
Dolayısıyla, sokağı bu hâle
getirmekte bu Hükûmetin ve başta da yürütmenin başı olan
Cumhurbaşkanının birinci derecede sorumluluğu var
değerli arkadaşlar, birinci derecede.
O nedenle, eğer yüreğiniz yetiyorsa, gerçekten
bu işte sorumluluğunuz olmadığını
hissediyorsanız gelin, burada, Mecliste bir komisyon kuralım, bu
işleri araştıralım yani Bu işlerde karanlık
devlet var, provokasyon var. diye geçiştiremezsiniz.
Ne oldu daha sonra değerli arkadaşlar? Ne oldu
daha sonra? Aynı cümleleri İçişleri Bakanı kurdu, Misliyle
karşılık olacaktır. dediler, misliyle
Bir içişleri
bakanı acaba bu cümleyi kurabilir mi hukuk devletinde değerli
arkadaşlar? Davutoğlu ne söyledi peki?
Cezalandırıldılar.
Bakın değerli arkadaşlar,
anlayışınız şu: Cezalandırıldılar.
Cezayı hukuk devletinde kim verir değerli arkadaşlar? Kim verir?
Polis mi verir, yoksa, hukuk devletinin kuralları içerisinde adil
yargılama yaparak mahkemeler mi verir değerli arkadaşlar?
Bakın, şimdi, neden bu olayların
olduğu
Adanada bir gazete dağıtıcısının
beyninden vurulduğu, Suruçta Cumhuriyet Halk Partisi eski belediye
başkanının ve oğlunun öldüğü, Kızıltepede
başka bir yurttaşımızın öldüğü, Karlıovada
önceki gün HÜDA PARdan 2 yurttaşımızın öldüğü bir
ortam yaratıldı. Kime yaradı? Sizin güvenlik devletinize
yaradı değerli arkadaşlar, sizin güvenlik devletinize.
Bakın, ondan sonra güvenlik devleti ve polis devleti ilkelerini esas
alacak yasa teklifini getirdiniz. Bu devlette bu kurallar içerisinde
dinlenenler dinlenmeyenlerden daha fazla.
Bingöl gibi bir ilde, akşam saat 21.15te hangi saik
Emniyet Müdürümüzü orada o toplantıya veya esnaf ziyaretine götürdü? Saat
21.15te hangi istihbaratla gitti değerli arkadaşlar? Bunu
soralım kendimize, hangi istihbaratla gitti? 21.15te esnaf ziyaretinin
olduğu bir yer biliyor musunuz siz? Kim gönderdi onu oraya? Kim
onları bulundukları yerden Bingöle tayin etmişse eğer,
aynı eylemi saat 21.15te planlayanlar da onlardır, bu kadar
açık. Varsa yüreğiniz, varsa cesaretiniz bu Mecliste kuralım
komisyon ve bu karanlık olayı araştıralım, varsa
eğer cesaretiniz.
Soruyorum size: Niye savcılık gizlilik
kararı verdi, kimden neyi gizliyorsunuz, kimden neyi gizliyorsunuz, niye
şeffaf yürütmüyorsunuz bütün bu süreçleri, sizlere soruyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ölümlerden
sorumlusun, ölümlerden.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın,
değerli arkadaşlar, sizlere soruyorum: Bütün bu olayların
müsebbibi, bu olayları ilk önce yaratan, sözlerinizle,
davranışlarınızla, yürüttüğünüz şeffaf olmayan
süreçle sizlersiniz, bizzat Cumhurbaşkanıdır, bizzat
Başbakandır.
Bakın, ben burada konuşan bir Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili olarak söylüyorum: Kobane benim vicdanımdır,
oradaki bütün yurttaşlarımız benim kardeşimdir, bizim
halkımızdır, hepsi.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yasin senin vicdanın
değil mi? Yasin senin vicdanın değil mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bununla ilgili
bir Cumhurbaşkanı Kobane neresidir? diyemez. Letonyadan hâlen konuşuyor,
Kobaneden bize ne? diyor. Kobane bizim vicdanımızsa
Cumhurbaşkanının da vicdanı olacak, Başbakanın da
vicdanı olacak ve sizlerin de vicdanı olacak.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Bireylerin vicdanıyla devletin vicdanı
farklıdır.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, son olarak söyleyeyim: Dün
Davutoğlu katıldığı bir toplantıda
OYA ERONAT
(Diyarbakır) - Yasin Börü senin vicdanın değil mi?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) O da benim vicdanımdır.
Dün Davutoğlu
konuştuğu bir toplantıda şunu söyledi Ben Türkiyenin
ortak vicdanıyım. dedi. Ortak vicdanıyım. dedikten hemen
sonra Suat Eroğlu adlı yönetmen, bir sendikanın
toplantısından çıkarken aynı sendikanın üyeleri
tarafından yumruklandı ve gözü falan hasar aldı. Ortak vicdan
insanları yumruklatmak mıdır değerli arkadaşlar?
Şunu da ifade
ediyorum: Ben Kobane vasıtasıyla 6 tane tweet attım, 6 tane,
kayıtlara geçmesi için söylüyorum, bir tanesi şu: Gezide
yaratılan vicdan ortaklığının Kobanede
yaratılamaması Hükûmetin IŞİD lehindeki politikalarına
cesaret veriyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ayıp, ayıp!
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Sonra attığım 5 tweeti de tutanaklara
geçsin diye okuyorum:
Bir: Kobane
meselesi insani, vicdani olarak bir halkın onur mücadelesidir.
IŞİD küresel bir cihat ve vahşet örgütüdür.
İki: IŞİDe
yapılan desteklerden, bugün gösterilen hoşgörüden vazgeçilmeli. AKP
IŞİDe karşı içeride ve dışarıda etkin bir
mücadele vermelidir.
Üç:
IŞİDe ve AKP politikalarına tepkiler şiddet içermemeli, kişilerin
can ve malına zarar veren provokatörler teşhir edilmelidir.
Dört: Atatürk
heykellerine yönelen saldırılar tek merkezlidir ve ortak
vicdanın engellenmesini hedeflemektedir. Yapanlar teşhir
edilmelidir.
Beş: Kobane
için en doğru tutum her ortamda bu süreç bakımından herkesin
sağduyulu olmasıdır.
Bu tweetlerimden
dolayı Cumhurbaşkanı Rizede, Başbakan Amasyada beni hedef
gösterdi. Buradan son olarak söylüyorum: Eğer bana ve
yakınlarıma
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) -
bu tehditlerden dolayı, bu hedef göstermeden
dolayı tırnağıma bir zarar gelirse Sayın Başbakan
ve beni hedef gösterenler bundan sorumludur siyasi ve kişisel olarak.
Kayıtlara geçirdim, benim için yeterli arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Yasin Börü senin vicdanın değil mi? Basra harap
olduktan sonra başsağlığı
dileme.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Sinop Milletvekili
Sayın Mehmet Ersoya aittir.
Buyurunuz
Sayın Ersoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY (Sinop) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekillerimiz; Halkların Demokratik Partimizin, 9 Ekimde
Bingölde meydana gelen ve il emniyet müdürümüzle korumasının
yaralandığı, emniyet müdür yardımcımız ve bir
başkomiserimizin de şehit olduğu menfur olayla ilgili
verdiği araştırma önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Tanrıkulunu
dinleyene kadar, o olayla ilgili olarak Hükûmetimizin, devletimizin ne
yapması gerektiğiyle, neler yaptığıyla ilgili
aslında daha sakin, daha makul, daha ortamı yumuşatıcı
bir konuşma yapmayı tercih ediyordum. Çünkü, HDPnin grup önerisinde
de ifade edildiği gibi, her şeyden önce çözüm sürecini
hedeflediğini düşündüğümüz ve provokasyon koktuğunu,
önceden planlandığını her yönüyle gördüğümüz bir
olayla ilgili olarak, elimizdeki sadece görünür bilgilere dayalı olarak
birilerini suçlamak, hatta suçlu aramak, devlet katında suçluları aramak
bize hiçbir şey katmayacaktır. Ama, maalesef ki hâlâ bu
yaklaşımların devam ettiğini üzülerek görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, Kobani bahane edilerek
ülkemizde yaşatılan olaylarda
yaklaşık 2.100 bina ve
iş yeri yakıldı yıkıldı, yaklaşık 600
kamu binası yakıldı yıkıldı, binin üzerinde polis
aracı, devlet aracı, ambulans yakıldı
yıkıldı. Neyi protesto ediyorsanız edin, neyi ifade
ediyorsanız edin, bu protestoları destekleyebilirsiniz de
Demokratik
ülkelerde bunlar ancak ve ancak hukukun izin verdiği ölçülerde
yapıldığı takdirde makbuldür. Ama, siz, Kobani
olaylarını bahane ederek kafalarına maske takan, üzerlerine
entari giyen, etek giyen insanların savunmasız, korumasız,
çaresiz insanlara erkeklik taslayarak ortalığı yakıp
yıkmasını kınamak yerine, bunlara sebep olan, bunlara
meydan veren olayların bir daha olmaması için ortak akıl
yürütmek yerine hâlâ Cumhurbaşkanı şunu dedi de suçlu,
Başbakan bunu dedi de suçlu. derseniz bir yere varamayız. Kobani
sizin vicdanınız da bizim vicdanımız değil mi? Bütün
Anadolunun vicdanı ama sadece Kobani değil
-ayrıldığımız nokta burası- Bayırbucak da
bizim vicdanımız, Kerkük de bizim vicdanımız, Musul da
bizim vicdanımız, Halep de bizim vicdanımız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bütün bizim vicdanımız
olduğu için Kobanide bir tek
FARUK BAL (Konya) Karatepeye de gir o zaman;
Karatepede şimdi katliam var, IŞİD güçleri katlediyor,
Karatepeye de gönder.
MEHMET ERSOY (Devamla) Sayın Bal, lütfen.
Kobanide neredeyse bir tek sivil kalmadan gönlümüzü de
açtık, bağrımızı da açtık, Gelin. dedik.
Türkmene ne yapıyorsak, Arapa ne yapıyorsak, Süryaniye ne
yapıyorsak Kobaniye de onu yaptık. Ama bizim için, insanların
değerli olması için sadece Kürt olması gerekmiyor. Kürtün
değerli olması için de sadece PKKlı olması gerekmiyor,
insan olması yeterli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve onun için de bütün insanlığa sahip çıkmak
adına 2 milyona yakın Suriyeliye Anadolunun gönlünü açtık,
bağrını açtık.
Değerli arkadaşlar, eğer siz toplumsal
olayların nereye gideceğini düşünmeden, eğer siz kitlesel
eylemlerden o psikolojiden ve kitlelerin kalabalığından
faydalanmak isteyen provokatörlerin neler yapabileceğini hesaba katmadan,
Kobani düştü, düşüyor. sözünü duyduk diye, bunu bahane ederek
Haydi sokağa! derseniz, eğer siz tweetlerinizle Hadi, Gezi
ruhunu bir kez daha yaşatalım. derseniz birilerinin de
çıkıp o kalabalıkları, o kitlelerin heyecanını
provoke etmesini, onların arasına sızarak gerçekten vicdanının
sesini ifade etmek isteyen insanların da, kontrolsüz bir şekilde
toplanmış insanların da bu kalabalığını
istismar etmesini engelleyemezsiniz. Eğer sizin vicdanınız
gerçekten samimi olarak 42 kişi için de eşit atıyorsa, ne olur,
Berkine gösterdiğiniz ilginin yüzde 1ini de o yavrumuza, et
dağıtan yavrumuza gösterseydiniz, Yasinimize gösterseydiniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Göstermedik mi?
MEHMET ERSOY (Devamla) Göstermediniz, göstermediniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Göstermeyen alçaktır! Göstermeyen alçaktır! Senin
Cumhurbaşkanın daha dün Berkini hedef gösterdi, Berkinin annesini
yuhalattı.
MEHMET ERSOY (Devamla) Biz bu ülkede yaşayan her
vatandaşımızın eşit ve adil bir şekilde,
Anadolunun öz evladı olarak yaşaması için yapmamız gereken
neyse onu yapmanın mücadelesini veriyoruz. Ne olur, özellikle çözüm
süreciyle ilgili, değerli milletvekilleri, artık samimiyetimizi
sınamaktan vazgeçin. Ha vallahi de istiyoruz, ha billahi de istiyoruz.
FARUK BAL (Konya) Biz istemiyoruz.
MEHMET ERSOY (Devamla) Bu kanlar akmasın, bu
analar ağlamasın istiyoruz.
AK PARTİ olarak belki risklerin en büyüğünü
aldık. Diyarbakırda, Bingölde çözüm sürecinden bahsetmek
kolaydır; ben Sinopta anlatıyorum bunu, Kürtle Türkün
kardeşliğini, Anadolunun birliğinin, beraberliğinin bizim
için ne kadar önemli olduğunu Sinopta anlatıyorum, Karadenizde
anlatıyorum.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Biz de Gümüşhanede
anlatıyoruz.
MEHMET ERSOY (Devamla) Samimi olmasak bu riski niye
alalım biz? Esas riski alan biziz ama bütün bu olayları bahane
ederek, her vesileyle Çözüm süreci şöyle, istiyorsanız böyle,
istemiyorsanız böyle
İstiyorsak, çözüm sürecinin devam etmesini
istiyorsak sokak siyaseti dilinden hepimizin vazgeçmesi lazım.
Kardeşliğin dili neyi gerektiriyorsa, hukukun dili neyi
gerektiriyorsa, insanlığın dili neyi gerektiriyorsa ne olur onu
konuşalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Canı sıkılan Sokağa buyurun. diyor.
Peki, kamu düzenini nasıl sağlayacağız? Herkes
istediği her yerde eylem yapacaksa, istediği her yerde gösteri
yapacaksa, istediği meydanda toplanacak, istediği sokakları
dolduracaksa, peki, biz bu gösterilere katılmayan insanların
hakkını hukukunu nasıl savunacağız, kamu düzenini
nasıl sağlayacağız, can güvenliğini nasıl
sağlayacağız? Eğer siz siyasete verilen demokratik protesto
hakkını kullanmak istiyorsanız, bütün siyasi partilerimizin her
zaman belirlenen toplantı meydanlarında, gösteri meydanlarında
toplantı yapma, yürüyüş yapma hakkı var, niye bunu
kullanmıyorsunuz da gecenin bir vakti, gündüzün bir vakti tweetlerle,
çağrılarla insanları sokağa döküyorsunuz? Ondan sonra da
Ölenlerden biz sorumlu değiliz. Ya, sanki hırsızın hiç
suçu yok. Başbakan şunu dedi, Cumhurbaşkanı bunu dedi.
Kardeşim, bu insanları gece vakti sokaklara çağırırken
bu eylemlerin istismar edileceğini düşünmediniz mi? Elbette ki çözüm
sürecini de provoke etmek isteyen, kardeşliğimizi, birliğimizi
de provoke etmek isteyen birileri bunu istismar edecek. O zaman, her
şeyden önce siyaset diline dikkat etmek zorunda. Eğer
kardeşliğimizi arıyorsak, eğer bundan gerçekten ümitliysek
ve gerçekten samimiysek, lütfen, artık canı sıkılan hemen
düdüğü çalıp milleti sokağa teşvik etmesin. Bu millet
birlik içinde yaşamak istiyor, beraberlik içinde yaşamak istiyor ama
huzur içinde yaşamak istiyor.
Niye eylemleri, olayları bu kadar
kınıyoruz da o maskeli, entarili, erkeklik taslayan sahtekârları
kınamıyoruz? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu, alçaklık değil mi? Bu, insanlık mı?
Hükûmet konaklarını yakıyorlar, ambulansları
yakıyorlar, et dağıtan çocukları öldürüyorlar, 3üncü
kattan atıyorlar, kafalarını taşla eziyorlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Adını
ağızlarına alamıyorlar.
MEHMET ERSOY (Devamla) Ya, ayıptır, Allahtan
korkalım, hepimiz Allahtan korkalım. Hepsi bizim
evladımız, hepsi bu ülkenin evlatları, hepsi bizim
insanımız; hepsine hep birlikte sahip çıkalım.
Kobanili olunca iyi, Kürtün Kobanide yaşayanı
iyi ama PKKlı olmayınca kötü. Yok böyle bir şey. HÜDA PARlı
da bu ülkenin insanı, HDPli de bu ülkenin insanı, AK PARTİli
de, CHPli de. Hepsine aynı değeri vermek zorundayız. Onun için
ENGİN ALTAY (Sinop) MHPliler değil mi yoksa?
MEHMET ERSOY (Devamla) Estağfurullah, sayın
hemşehrim, hiç bunlara gerek yok. Biz Suriyedekilerin hepsini de
aynı hassasiyetle kucaklıyoruz, ülkemizdeki
vatandaşlarımızı da aynı hassasiyetle
kucaklıyoruz.
Bingöl olaylarının tekniğine
girmeyeceğim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Girme de zaten,
giremezsin, onun dışında ne varsa konuşursun.
MEHMET ERSOY (Devamla) Sayın Baluken, ben de hem
valiyle hem emniyet müdürüyle görüştüm. Mesela İki saat fark var.
diyorsunuz ama yarım saat fark var iki olay arasında.
Değerli kardeşler, değerli
arkadaşlar; olayın ilk tazeliğiyle, o ateşli hâliyle
Düşünün
ki şehir merkezinde emniyet müdürüne suikast düzenlenmiş -bunun
önceden planlandığında ve bir provokasyon olduğunda hiç
şüphe yok- yarım saat sonra Genç yolunda yol kontrolü
yapılırken birileri durmamış, size ateş
açmış.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Normal midir bu?
MEHMET ERSOY (Devamla) Şimdi, bu olayın
sıcaklığıyla yetkililerin verdiği bilgilerde eksik
olabilir, tutarsızlık olabilir ama bunların sanki birilerinin
göz yummasıyla olduğu gibi bir algıya da asla sebep
olmamamız lazım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Niye? Paralel, paralel
diye bağırıyorsunuz sabahtan akşama kadar.
MEHMET ERSOY (Devamla) Bugün devletin bütün birimleri
-adliyesiyle, idaresiyle- olayın ortaya çıkması için her türlü
incelemeyi yapıyorlar, yapmak zorundalar. Hukuk zaten bir gizlilik
kararı koymuş. Bu süreçte bir araştırma komisyonu
kurmanın doğru olmadığını ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERSOY (Devamla) -
tatmin olmazsak, yetersiz
olursak bir komisyonun da gerektiğinde kurulabileceğini ifade ediyor,
önerinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önce ayağa Sayın Tanrıkulu
kalktı.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Efendim,
konuşmacı adımı da anarak sözlerimi
çarpıtmıştır. İç Tüzükün 69uncu maddesine göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Ben genellikle konuşmacıları izleyip
sataşmaya ona göre karar veriyordum ama sonra biliyorsunuz, derin
itirazlar oldu illa şahısları dinleyeceksin diye, ben şimdi
o talimata uyuyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Neye itiraz etti
şimdi?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Derin derken
BAŞKAN Derin derken sizden yani hepinizden bahsediyorum,
milletvekillerinden.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoyun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, şimdi, 42 yurttaşımız
yaşamını yitirmiş, herkese buradan Allahtan rahmet
diledik, bütün bu şiddeti kınadık. Ben 1980li yıllarda,
1990lı yıllarda Diyarbakırda avukatlık yaptım, baro
başkanlığı yaptım, sizlerin cesaret edemediği
ortamda bile sizlerin haklarını savundum; tamam mı, yaptım.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Biz de doktorluk
yaptık Beyefendi o tarihte, sen sokağa çıkmazken biz hasta
bakıyorduk o tarihte, sen barodan dışarı çıkmazken biz
hasta bakıyorduk.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ve o tarihlerde
şiddete karşı çıktım, bugün değil, bugün
değil. Bütün bu şiddeti, bakın, bütün bu şiddeti
kınıyorum ama bunun arkasına sığınarak
Bakın, ilk önce bunu yaratacaksınız, sonra yönetemeyeceksiniz,
sonra da bundan siyasal sonuç çıkartacaksınız; tamam mı, bundan
siyasal sonuç çıkartacaksınız.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sokağa kim
çağırdı?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sokağa kim
çağırdı?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu siyasal
sonuç size yarıyor, bakın, değerli arkadaşlar, size
yarıyor. Bundan bir güvenlik devleti, bundan bir polis devleti
çıkartıyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Biz mi sokağa
çağırdık, biz mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Biz,
bakın, söylüyoruz: Ezidilere, Süryanilere, Türkmenlere ve Suriye ve
Iraktaki bütün yurttaşlara, bütün halklara yapılan zulme
karşı çıktık.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Nerede karşı
çıktın?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Hepsine,
hepsine, bakın, hepsine karşı çıktık, tümüne birden
karşı çıktık.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Bunu yeni
söylüyorsun, daha yeni söylüyorsun, ilk defa söylüyorsun baskıları.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Her zaman
söylüyoruz, her zaman. Sizin Başbakanınız Esadla 94 imza
atarken biz Esada karşı çıkıyorduk.
Fotoğraflarını göstereyim, eli elinin içerisinde. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla,
bakın, bize insan haklarını, bize demokrasiyi sizler
öğretemezsiniz, sizin bin fırın ekmek yemeniz lazım,
öncelikle bunu söyleyelim.
Değerli
arkadaşlar, bu işin sorumlusu bu ülkeyi yönetemeyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetidir. Son otuz dokuz günün sorumlusu sizsiniz.
Bakın,
bu ülkenin Cumhurbaşkanı New York Timesta karikatüre konu oluyor.
Hiç utanmıyor musunuz!
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sizin utanmanız lazım, sizin! Siz
utanmalısınız!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sen utan, sen!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Siz utanmıyor musunuz ya, sizin
Cumhurbaşkanınız! Utanmıyor musunuz ya! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, etekle karikatürünü çiziyorlar
ya! Ayıp!
Bu
kadar çok dönen, bu kadar çok çarpık bir dış politika
anlayışınız var, o dış politikadaki
çatışmayı Türkiye'nin içine taşıdınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Türkiye otuz yılda büyük
çatışma yaşamamıştı, şimdi
çatışmanın hasını getirdiniz ve kendi güvenlik devletinizi
kurmak için de bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Ayıp! Sadece,
bakın, ayıp ve bundan utanın!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sen utan ya! Attığın tweetlerden sen
utan, sen!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Utan! Utan!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sen utan o tweetlerden!
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, AK PARTİ adına
konuşan hatip, yaşanan ölümler ile bizim partimizin sokak
çağrısı arasında bağ kurmak suretiyle ithamda
bulunmuştur, ona cevap vermek istiyorum.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Senin o tweetlerine partindeki arkadaşların
sahip çıkıyor mu?
Sayın
Susam, katılıyor musun o tweetlere?
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Ya, sen bize karışma!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Katılıyorum. diyebilir misin?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Genel Başkan cevabını
verdi.
BAŞKAN
Buyurunuz.
2.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoyun
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
ÜNAL
KACIR (İstanbul) O partinin yarısı senin tweetlerine
karşı!
BAŞKAN
Kendimi sınıf başkanı gibi hissediyorum ya(!)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) CeHaPe içerisindekilerin yarısı senin
tweetlerine karşı!
BAŞKAN
- Sayın Kacır
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Terbiyesizliğin lüzumu yok! Terbiyesizlik
yapma!
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Terbiyesizlik yapmasın!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Hadi canım sende! Ben doğru konuşuyorum,
terbiyesizlik yapmıyorum!
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Genel Başkanımıza burada hakaret ediyor.
BAŞKAN
Muhterem arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; bir grup
başkan vekili kürsüde bekliyor.
Buyurunuz.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, burada ben özellikle Kobani olaylarıyla ilgili bir kesiti
spesifik olarak ele aldım ve bu spesifik kesitten tümü üzerinde sonuca
ulaşabileceğimize dair tespitlerde bulundum. Bizim bütün Kobani
protestolarında yaşananlarla ilgili araştırma önergelerimiz
var ve o araştırma önergelerimizi de buraya getireceğiz, destek
isteyeceğiz.
Şimdi, madem yaşanan ölümlerle
ilgili herhangi bir sorumluluğunuzun olmadığını
düşünüyorsanız, bu ölümlerle ilgili sorumluluğun bir merkezde
olduğunu düşünüyorsanız niye bu komisyonları kurmaktan
kaçıyorsunuz? Bingöl olayıyla ilgili buraya tek bir veri, tek bir
objektif belge getirmediniz. Ben burada açık bir şekilde bütün
olayları verilerle birlikte ifade ettim. Bakın -zaman yetersiz olduğu için söyleyeyim- bu Kobani
olaylarıyla ilgili HDPnin o güne kadar yapmış olduğu yedi
çağrı var. Bütün halkı sokağa zaten çok önceden de
çağırmışız, bütün halk sınıra
yığılmış. Siz bunları takip etmediniz mi?
MYKmızdan o çağrı gelmeden önce de siyaset yoluyla Hükûmetle
defalarca görüşerek meseleyi çözmeye çalışmışız.
Çözülmediği için de, oradaki kardeşlerimiz katliam tehlikesi
altında olduğu için, kadınlar barbar, tecavüz eden çetelerin
tehlikesi altında olduğu için, kafa kesen çeteler Kobaniye doğru
yürüdüğü için -şiddete çağrı yapmadık-
halkımızı sokağa çağırdık, bugün olsa yine
çağırırız. HDPnin yapmış olduğu en onurlu
çağrıdır. Kobani bugün aynı tehlike altında olsa, HDP
aynı çağrıyı yapar.
Biz
sokağı kullanan bir partiyiz. Sokakta yakıp yıkın,
şiddet olaylarına karışın, farklı bir şey
yapın. şeklinde bir ibare varsa orada, söyledikleriniz tamam. Ama
sokağı kullanmak bir siyasi partinin en demokratik
hakkıdır, hele hele siyaseten sonuç almamışsa bunu
kesinlikle her platformda yapar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Özellikle Kobanide olayların nasıl oraya
geldiğini anlamanız için yetkililerinizin yapmış
olduğu açıklamaları dikkatle biz incelemenizi tavsiye ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken
tarafından, 9/10/2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine
yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat
sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması
olaylarının araştırılması amacıyla
17/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
MHP Grubunun, Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve
arkadaşlarının, şeker pancarı ve şeker üretimiyle
ilgili sorunların araştırılarak yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/364) ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/10/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23 Ekim 2014 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay Vural
İzmir
MHP Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve
arkadaşlarının (10/364) esas numaralı "Şeker
pancarı ve şeker üretimi ile ilgili sorunların
araştırılarak yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak
üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz
Meclis araştırma önergemizin 23 Ekim 2014 Perşembe günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Yozgat
Milletvekili Sayın Sadir Durmaza aittir.
Buyurunuz Sayın Durmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şeker pancarı ve şeker üretimiyle
ilgili sorunların araştırılarak yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti
amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde şeker pancarı tarımı şeker pancarı
üretimiyle geçimini temin eden yaklaşık 500 bin çiftçinin, diğer
bir ifadeyle 3 milyon insanın yanı sıra tarım, hayvancılık
yani yem, ilaç, et, süt, nakliye ve hizmet sektörleriyle de iç içe geçmiş
durumdadır. Şeker pancarı çiftçiyi tarlaya ve köye
bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma ve istihdam imkânı
sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitki
olmasının yanı sıra üretim ve işlenme periyodu içinde
kullanılan girdilerle birçok sektörde dolaylı olarak katma
değeri artırıcı önemli bir rol oynamaktadır.
Alternatif tarım ürünleri olan ayçiçeğine göre 5, buğdaya göre
20 kat daha fazla istihdam oluşturmakta, buğday ve ayçiçeğine
göre ise 2 kat daha fazla makineli tarımın yapılmasına
imkân sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, dünyada şeker
üretiminin yüzde 25ini pancar şekeri, yüzde 75ini kamış
şekeri oluşturmaktadır. Kamış şekerinin maliyeti,
işlenmesinin kolaylığı ve şeker
kamışının yılda birkaç kez hasat edilebilmesi nedeniyle
pancar şekerine göre yüzde 40-50 daha ucuzdur. Bu nedenle, dünyadaki
şeker fiyatları kamış şekerine göre belirlenmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinin tamamına
yakınında pancar şekeri üretimi yapılmaktadır. Bu
ülkeler daha ucuza kamış şekeri temin edebilecekleri hâlde
pancar şekeri üretiminden vazgeçmemektedirler. Bunun da nedeni pancar
ziraatının ve sanayisinin ülkelerine sağladığı
katma değer ve sağlık konusudur. Nişasta bazlı
şekerle ilgili Avrupada ciddi kotalar uygulanmakta ve bu şekerin
kullanımının sağlığa zararlı olduğu
bütün kamuoyunca izlenmektedir. Ancak ülkemizde nişasta bazlı
şeker kullanımı oldukça yüksek düzeyde bulunmaktadır.
Yaklaşık 500 milyon nüfusu olan Avrupa Birliğinde 720 bin ton
civarında nişasta bazlı şeker kotası tahsis edilirken
77 milyon nüfusu olan Türkiyede 250 bin ton kota tahsis edilmektedir. Bu
miktarın da her pazarlama yılında Bakanlar Kurulu kararıyla
yüzde 50 artırılarak uygulandığını
düşündüğümüzde Avrupa Birliğinin yaklaşık 4 katı
kadar kota tahsis edildiği anlaşılacaktır. AKP Hükûmeti,
ABye uyum çalışmaları adı altında her konuda kendisine
AByi örnek aldığını belirtmektedir. Bu son derece önemli
olan konuda Hükûmetin ülke menfaatlerinin tersine hareket etmesini
anlaşılır bulmak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde hâlen şeker
fabrikalarında on binlerce işçi istihdam edilmekte ve yüz binlerce
çiftçi ailesi pancar tarımıyla uğraşmaktadır.
Şeker pancarı tarımında en yoğun kullanılan
girdilerden gübre ve mazot son zamanlarda büyük artış göstermiş,
üreticilerimiz artık girdi maliyetleri yüzünden topraklarını
işleyemez duruma gelmişlerdir. Girdi fiyatlarının sürekli
artış göstermesine karşın pancar alım fiyatları
yıllardır aynı seviyede kalmıştır. Özellikle son
yıllarda AKPnin yanlış tercihleri nedeniyle pancar üretimimiz
oldukça gerilemiştir. Şeker fabrikalarımız şeker
üretim kotalarını dahi tamamlayamaz hâle gelmiştir. Pancar
üretimindeki azalma fabrikalarımızın düşük kapasiteyle
çalışmasına ve bu sebeple de şeker üretim maliyetimizin
yükselmesine sebebiyet vermektedir. Çiftçimizin üzerine düşen en önemli
görev ise kendini yok etmeye ve ülkemizi başka ülkelerin pazarına
çevirmeye yönelik politikaları benimsemiş olan siyasi
anlayışa prim vermemek olmalıdır yani kendisini yok etmeye
çalışan AKP politikalarına sandıkta gereken dersi mutlaka
vermelidir. Biraz sonra söz alacak olan AKP milletvekilinin ya da sözcüsünün
eminim ki bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Ya, eğer
çiftçimiz bu kadar sıkıntılıysa neden AKP bu kadar oy
almaktadır? dediğini duyar gibi oluyorum. İşte bu nedenle
çiftçimiz AKPye mutlaka sandıkta bir ders vermelidir.
SONER AKSOY (Kütahya) Dersi size veriyor hep.
SADİR DURMAZ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, ülkemizde pancar şekeri üreten fabrikalar ekonomik ve
sosyal sebeplerle kurulmuşlardır. Nişasta bazlı şeker
üreten fabrikalar ise tamamen ticari beklentiler ve kişisel kararlarla
kurulmuştur. Faaliyette bulunduğu yörenin ve ülkemizin ekonomik
kalkınmasına hizmet eden pancar şekeri fabrikalarının
hak ve menfaatleri kişisel tercihlerle kurulmuş nişasta
bazlı şeker fabrikalarıyla asla bir tutulmamalıdır.
Ülkemizde şeker fabrikaları nişasta bazlı şeker
kotası sebebiyle optimum ölçekte çalışamamaktadır.
Kotanın yüzde 15 olarak uygulanması sonucunda, son on bir pazarlama
yılı itibarıyla pancar şekeri üretimine etkisi 2 milyon 500
bin ton olmuştur. Son on bir yıl içinde ülkemizin
kayıplarına baktığımızda; 2,5 milyon ton
şeker üretilememiştir, 320 bin hektar alanda pancar tarımı
yapılamamıştır, 60 bin tarım işçisi işini
kaybetmiştir; 6,3 milyon ton küspe, 800 bin ton melas üretilememiş,
dolayısıyla, 200 bin ton et açığı
oluşmuştur. Pancar şekeri sanayisinin düşük kapasiteyle
çalışması, tabiatıyla maliyetleri yükseltmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri döneminde
şeker üretiminde süreç, nişasta bazlı şeker üreticileri
lehine, pancar üreticilerinin aleyhine gelişmiştir. Sorumluluk
makamındaki Sayın Tarım Bakanı konuya ilişkin
açıklamasında, şeker pancarı üretim maliyetinin çok yüksek
olduğunu söyleyerek şeker pancarının çok su
istediğini, sulama maliyetinin çok yüksek olduğunu belirtmekte, bunun
sonucunda da Türkiye dünyanın en pahalı şekerini tüketiyor.
demektedir. Bunu nişasta bazlı şeker üreticisi fabrikanın
bir temsilcisi söylese elbette anlayabiliriz, kendi çıkarlarını korumak
maksadıyla böyle bir değerlendirme yapıyor diyebiliriz ama
maalesef bunu Türkiyenin Tarım Bakanı söylüyor.
Sayın Bakan, sulama maliyetleri neden çok yüksek?
Sizin göreviniz üretici maliyetlerini düşürmek, rekabet gücü
kazandırmak değil mi? Sulamada kullanılan enerji fiyatı
neden bu kadar yüksek? Yüksek fiyattan, dünyanın en pahalı
girdilerini kullanan çiftçi mi suçlu? Gemiciklere verdiğiniz fiyattan
pancar üreticisine de mazot verin maliyet de düşsün fiyat da düşsün,
konu bu kadar basit. Bakan olarak neden vatandaşınıza
dünyanın en pahalı şekerini tükettiriyorsunuz? Bir sonraki
adımda da şeker pancarı üretimi maliyeti yüksek diye üretimden
vaz mı geçireceksiniz? Böyle bir talepte mi bulunacaksınız?
Kaldı ki dünyanın en pahalı şekerinin Türkiyede tüketildiği
iddiası tartışmalı bir konudur.
Değerli milletvekilleri, 1988 yılında 88
memur, 611 işçi çalışanıyla üretime başlayan Yozgat
Şeker Fabrikası, yaklaşık 400 bin ton pancarı en
kaliteli ve verimli şekilde işlemiş, bölge ekonomisine
yılda yaklaşık 90 trilyon lira katkı
sağlamıştır. Günümüzde, sahipsizlikten, 32 memur, 315
işçi çalışanıyla kapısına özelleştirme
dayanan, üretimin durma noktasına geldiği bir fabrika hâline gelmiştir.
Yozgat Şeker Fabrikasında yıllardır geçici işçi olarak
çalışan 102 kardeşimize maalesef kadro verilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, pancar eken çiftçilerimizin
şu sorunları mutlaka giderilmelidir: TEDAŞın
özelleştirilmesiyle üreticilerimiz yüksek elektrik fiyatı yüzünden
tarımsal sulama yapmakta zorlanmakta, elektrik faturalarını
ödeyememektedirler. Mazot çiftçinin can damarıdır. Ancak, çiftçimiz,
AKP hükûmetleri döneminde traktörüne mazot koyamaz hâle gelmiştir.
Mazotunu nakit alamayan çiftçimiz vade farkıyla borçlanmaktadır. Bu yıl
yaşanan olumsuz iklim şartları nedeniyle şeker oranının
düşük olacağı beklentisi zaten zor durumda olan pancar
üreticimizi endişeli bir bekleyişe terk etmiştir. Biraz önce
buraya gelmeden, Yozgatta pancar ekilişi çok olan Yerköy,
Boğazlıyan, Şefaatli ve Yenifakılı ilçelerinden
çiftçilerle görüştüm. Bu endişeyi giderecek bir fiyatı
beklemektedirler. Bize göre, çiftçimizin bu endişesini giderecek fiyat ton
bazında en az 1.75 TL olmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak çiftçimizin, pancar
üreticilerimizin ve sektör çalışanlarının
yaşadığı sorunların çözümü konusunda her türlü
desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha söylemek
istiyorum.
Bu vesileyle, pancarını hasat etmekte olan
çiftçilerimize bol kazanç diliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Durmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde
Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun önerisi üzerinde aleyhte
söz almış bulunmaktayım AK PARTİ Grubu adına, sizleri
saygıyla selamlarım.
Pancarın ülkemiz için vazgeçilmez tarım
ürünlerinden olduğu bir gerçektir. Pancar üretimiyle uğraşmak
zor ve meşakkatli bir iştir. Bununla uğraşan ve üreten ve
ülke ekonomisine katkı sağlayan tüm pancar ekicilerine buradan bir
kez daha teşekkür ediyorum.
Ekici sayısı düşmüş olmasına
rağmen, pancar üretimi yaklaşık 16 milyon 483 bin ton
seviyelerindedir; 2002de 16 milyon 523 bin ton iken 2013 yılında
gerçekleştirilen oran 16 milyon 483 bin olmuş, inşallah 2014
yılında da 17 milyon ton yaklaşık hasat beklenmektedir.
Ekilen alanlara baktığımızda, toplam
ekili alanımız 291 bin hektardır. Yine AK PARTİ
iktidarından önce, bu üretim 372.468 hektar alanda
yapılmaktaydı. Aradaki fark
AK PARTİ iktidarında üretilen
alanda düşüklük varsa da AK PARTİyle beraber bereketin, verim
artışının gerçekleştiğini bir kez daha
görmekteyiz.
Dünyada her yıl 130 milyon tonun üzerinde şeker
üretilmekte olup bunun hâlihazırda beşte 1i pancardan, kalan
kısmı şeker kamışından elde edilmektedir.
Uluslararası piyasalarda dış ticarete konu olan şeker
miktarı 50 milyon ton civarında. Şeker kamışı,
tropikal bölgelerde yetişmesi nedeniyle sulama gerektirmemesi, pancardaki
gibi her yıl ekim gerektirmeyip dört beş yılda bir ekilmesi,
yılda 1 kez değil, ortalama 5 kez ürün alınması gibi
nedenlerle pancara göre daha düşük maliyetli bir ham madde olduğundan
pancar şekerinin kamış şekeriyle dünya piyasalarında
rekabet etme şansı çok düşüktür. Şeker
kamışı, maliyetinin çok düşük olması yanında
dünya şeker üretim ve ticaretine hâkim pozisyonda bulunması nedeniyle
de dünya şeker borsası fiyatlarının belirleyicisi
olmaktadır.
Ülkemiz, dünya pancar şekeri üretiminde yüzde 8lik
payıyla yıllardır sahip olduğu konumunu korumuş,
Avrupa Birliği, Amerika, Rusya ve Fransanın ardından dünyada
5inci, ABde 4üncü sırada yer almaktadır.
Gıda güvenliğinin dünya genelinde giderek
kritik bir konu hâline geldiği son yıllarda, şekeri pancardan
üretenler başta olmak üzere tüm üretici ülkeler şeker gibi temel
gıda maddeleri bakımından, ithalat iç fiyatlardan daha ucuz olsa
bile, iç taleplerini ithalat yerine kendine yeterlilik politikaları
çerçevesinde yerli üretimle karşılama yoluna gitmektedir. 2001
yılında yürürlüğe giren Şeker Kanununun temel amacı
da kendine yeterliliktir. Aynı kanunla kurulan Şeker Kurumuyla,
Şeker Kanununun uygulanmasının yanı sıra, sektörün
rekabetçi, sürdürülebilir bir yapıya kavuşması amacıyla
yetkileri çerçevesinde gerçekleştirdiği faaliyetler, düzenlemeler ve
ürettiği politikalar sonucunda, sektörde yurt içi şeker talebinin
yurt içinde yetiştirilen ham maddelerden, yurt içi üretimle
karşılanması, üreticilere düzenli gelir sağlayacak
şekilde pancar, şeker pancarı ve nişasta bazlı
şeker üretiminin bir denge içinde sürdürülebilmesinin gerektiği,
şeker üretim, arz ve fiyatlarında istikrarın
sağlanması ve korunması gibi hedeflere
ulaşılmıştır.
Kota sistemine ilişkin olarak çeşitli
platformlarda sıkça dile getirilen bazı yanlış
algılamalar var. Bu eleştirilerin başında, kota sisteminin
ülkemizde şeker pancarı üretimini kısıtladığı
ve pancar üretiminin azalmasına yol açtığı iddiası
gelir. Ülkemizde, kurulu şeker üretim kapasitesi 3,1 milyon tonu pancar
şekeri, 1 milyon tonu nişasta bazlı şeker olmak üzere 4
milyon tonun üzerindedir. Son yıllarda, yurt içi şeker tüketimi
ortalamamız 1 milyon 800 bin ton civarındadır. Ülkemizin kurulu
şeker üretim kapasitesinin ihtiyacın üzerinde olduğu, düşük
maliyetli kamış şekeriyle rekabet şansı bulunmayan
pancar şekerinin ihracat olanaklarının kısıtlı
olduğu, şekerle ilgili olumsuz yayınların kamuoyunu
şeker tüketimini azaltmaya yönelttiği dikkate
alındığında, kurulu kapasite düzeyinde ya da iç talebin
üzerinde bir şeker üretiminin sürdürülebilir olmadığı
açıktır.
Nitekim, Şeker
Kanunu öncesinde, özellikle 90lı yıllarda yaşanan
istikrarsız üretim döneminde, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen
pancar fiyatının üreticilerce cazip bulunduğu yıllarda
ortaya çıkan üretim patlaması sonucunda şeker stoku sorunu
yaşanmış, pancar fiyatlarının tatmin edici
bulunmadığı yıllarda ise üretimin iç talebi
karşılamaya yetmemesi nedeniyle büyük miktarlarda ithalat
yapılarak ülkemizin önemli döviz kaybına uğraması durumuna
yol açılmıştır.
AK PARTİ
iktidarında, dekar başına alınan ortalama ürün 5,66
kilograma ulaşmış, 2,2 milyon tonluk şeker üretimi
gerçekleştirilmiştir.
Sonuç olarak,
ülkemizin ihtiyacına yetecek miktarda şeker pancarı ve
nişasta bazlı şeker ile şekerin ham maddeleri olan pancar
ve mısırın yurt içinde üretilmesi hedeflenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı şeker
pancarı maliyeti 0,10 kuruştur kilograma; fiyat, 2012 yılı
13 kuruş, 2013 yılı 15 kuruş, 2014 yılı ortalama
fiyatı 146 kuruş olmaktadır kilograma. Şeker Kurumu,
2013-2014 pazarlama yılı ortalama kesin fiyatını
açıklamış, 146 kuruş kilograma. 2014 yılı 11-20
Ekimde uluslararası borsalarda dünya şeker fiyatı 425 dolar/ton
iken Türkiyede, ülkemizde kristal şeker fiyatı 2.500 TL/tondur.
Tarım
Bakanlığımızın tarıma verdiği destekler ve
uygulamalar: Şeker pancarında 2014 yılı için dönüme 7,5
lira mazot, dönüme 7,5 lira gübre ve dönüme 2,5 lira toprak analizi olmak üzere
17,5 lira destek vermektedir, devam etmektedir.
AK PARTİ
iktidarı döneminde, toplam tarımsal desteklemeler 70 katrilyonu
bulmuş, bununla sadece şeker pancarı üreticilerimiz değil,
bütün çiftçilerimiz, AK PARTİ iktidarından önce kendisine
yapılan üvey evlat muamelesi ile AK PARTİ iktidarının
tarıma, üreticiye verdiği önemin farkında olduğunu her
seçimde artan oranda verdiği oy bir kez daha göstermiştir.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Dünyanın en pahalı
mazotunu kullandırıyorsunuz. Biz başka bir ülkede mi
yaşıyoruz Mehmet Bey?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bizim verdiğimiz bu
desteklerle insanımızın, çiftçimizin her zaman yanında
olduğumuzu ifade ediyor, sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Bursa
Milletvekili Sayın İlhan Demiröz.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin, şeker pancarı ve şeker üretimiyle ilgili
sorunların araştırılarak önlemlerin tespiti amacıyla
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi, bizleri televizyon başında
izleyen tüm yurttaşlarımızı, pancar üreticilerini
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Nasıl başlamam gerektiğini şöyle
ifade etmek istiyorum: Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi bir
arkadaşımın, AKP milletvekili bir arkadaşımın bu
konuya başlarken şeker pancarı ve şeker üretiminin
aleyhinde söz almış bulunma ifadesini buradan çiftçilerimizin
değerlendirmesini istiyorum. İşte, AKPnin tarım
politikası bu! (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) MHPnin önerisinin
aleyhinde
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Çıkıyor,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi diyor ki: Şeker
pancarı ve şeker üretimiyle ilgili aleyhte söz aldım.
Arkadaşlar
FATİH ŞAHİN (Ankara) İç Tüzükün
yanlışlığından dolayı, yoksa aleyhinde
değil, çok güzel şeyler söyledi. Aleyhinde değil yoksa,
yanlış geçmesin tutanaklara.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar
Hayır, hayır, görünen köy kılavuz istemez. Siz
müsaade edin, ben anlatacağım.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Gelin
değiştirelim, İç Tüzükteki böyle saçma ifadeleri
çıkaralım.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Hayır,
hayır, görünen köy kılavuz istemez çünkü Sayın Erdoğan bu
ifadeleri kullanırken Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının sözcüsü olarak konuştu. Çünkü, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı tarımcıların,
çiftçilerin, üreticilerin yanında değil, bugüne kadar hiçbir
şekilde yanında olmadı arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, 2013 yılında, toplam 54 ilde ve 2.644 yerleşim
biriminde 85.700 üretici 1 milyon 771 bin 65 dekar alanda pancar ekimi
yapmış. Bu rakam, daha sonra, Şeker Kanunu ve
özelleştirmeleri dikkate aldığımız zaman
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) İlhan Bey, bizim dönemde artmış mı
azalmış mı, onu söyle.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Sayın Erdoğan, sana rakamları veririm
yıl yıl.
Maalesef, 492.232den
bugün düştüğümüz rakamı, nerede olduğunu hep beraber görüyoruz.
Çiftçi pancardan, pancar ekiminden, üretimden
uzaklaşmıştır. Neden uzaklaşmıştır?
Sizin dekara verdiğiniz 7,5 lira mazot desteğinden dolayı
uzaklaşmıştır. Mazota sizin döneminizde yüzde 400 zam
yapılmış, siz mazot desteğini destek olarak söylüyorsunuz.
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) Pancar üretimi düşmüş mü, artmış mı?
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Bütçeye koyduğunuz 9 milyar TLlik bir
desteğin
Siz, maalesef, çiftçinin sağ cebine konulanı sol
cebinden alıyorsunuz. Nasıl alıyorsunuz? Biz
tarımcılar, çiftçiler yılda 3,5 milyar litre mazot
kullanıyoruz. Peki, mazottaki KDV, ÖTV miktarını onunla
çarptığın zaman değerli Erdoğan, bu rakamın 10
milyarın üzerinde olacağını göreceksin. O zaman, hiçbir
zaman buradan çıkıp
Bizi dinleyen çiftçi
vatandaşlarımız sizi telefonla arayabilir Bize destek vermeyin,
mazotu düşürün. diyorlar. Onun için bunların destek
olmadığını, pancara hiçbir destek vermediğinizi de
ifade etmek istiyorum.
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) Pancar üretimi düşmüş mü, artmış mı?
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Arkadaşlar, benden önceki değerli
konuşmacılar şeker kamışıyla, dünya
borsalarındaki şeker fiyatlarıyla ilgili görüşlerini ifade
ettiler.
Ben buradan şu
noktaya gelmek istiyorum: Türkiyede 25i kamu kuruluşu, 8i özel sektör
olmak üzere 33 şeker fabrikası var. Siz, Şeker Kanunuyla, daha
sonra onun için hazırlanan alt tabanla özelleştirmeler
yaptınız ve bu özelleştirmelerin bir kısmı, 10 tanesi
geriye döndü. Dileriz, bu özelleştirmeler bundan sonraki zamanlar
içerisinde de yapılmaz. Şunun için yapılmaz: Şeker
fabrikaları sanayisi olmayan bölgelerde bir bilgi üniversitesi oradaki
tarımıyla, sosyal faaliyetleriyle, nakliyecisiyle, havasıyla. Bu
bakımdan, bunların çok önemli olduğunu özellikle ifade etmek
istiyorum.
Sonra, ben de
şeker pancarının tarımdaki faydalarını çok
kısa başlıklarla sizlerle paylaşmak isterim. Şeker
pancarı çiftçisi, devlete hiç yük olmadan, 170 bin hektar kıraç
tarım arazisini tamamıyla kredi yatırımıyla sulu
tarıma kazandırmıştır. Devletin bu
kazancının parasal karşılığı 340 milyon
dolardır.
Şeker
pancarı üretimi için ton başına yapılan harcama
buğdaydan 3,7 kat, ayçiçeğinden 7 kat daha düşüktür; buna
karşılık, birim alanda buğdaydan 3,3 kat, ayçiçeğinden
2 kat daha fazla katma değer yaratmaktadır. Şeker pancarı
tarımı buğdaydan 1,5 kat, ayçiçeğinden 1,9 kat daha fazla
makine kullanımına olanak sağlamaktadır.
Şeker
pancarının fabrikada işlenmesi sonucu elde edilen melas maya
sanayisinin ana ham maddesi olmasıyla çok önemlidir.
1 dekar şeker
pancarı, taşımacılık sektöründe 5,7 ton yük
sağlamaktadır.
Şeker
pancarı, kendinden sonra ekilen üründe de verim artışı
sağlamaktadır.
Son olarak, 1 dekar
şeker pancarının fotosentez sonucu havaya verdiği oksijen
ormandan 3 kat daha fazla, 6 kişinin bir yıllık gereksinimini
karşılayabilecek düzeydedir. Bu kadar önemli olan bu şeker
pancarına ve şeker pancarı tarımına maalesef, önem
vermediğinizi bir kez daha söylemek istiyorum.
Arkadaşlar, Türkiyede 5 nişasta bazlı
firma var, 6 tane de fabrikası var. Nişasta bazlı şeker ne
demek? Mısırdan tatlandırıcı üretmek. Peki, ülkemiz
buna uygun mu? Avrupa Birliğine bakıyoruz, Avrupa Birliğindeki
bu oranlar: Arkadaşlar, mesela Fransada tüm şekerin pancardan
sağlanıp nişasta bazlı şekere bir kota verilmezken
2nci sıradaki Almanyada yüzde 2,5, Polonyada yüzde 3,2 olmasına
rağmen, maalesef bizde yüzde 10du ve her yıl yüzde 5 artırmayla
devam etti. Nereye kadar devam etti biliyor musunuz arkadaşlar? 2013-2014
pazarlama yılında, nişasta bazlı şeker, Şeker
Kurulu tarafından -Resmî Gazetede- 24/6/2014 tarihinde yüzde 25
oranında artırıldı. Yani, 244.400 ton olarak belirlenen
kotayı bir de yüzde 25 artırdınız. Bu ne demektir? Sizin en
az 850 bin ton pancar üretimini yok saymanız demektir; en az yüz binlerce
ailenin buradan uzaklaşmasına sebep olacağınızı
ifade etmektir.
Burada iki konuda bilgi vermek istiyorum. Bu
konuşmayı yaptığım zaman, Bursadan değerli
çiftçi kardeşlerim, pancar ekici arkadaşlar aradı, dediler ki:
Şu anda pancarla ilgili fiyat belli değil. Geçen sene 144 verildi,
139 TLye kadar düştü. Bu sene, iklim şartları ve yapraklarda
meydana gelen hastalıklardan dolayı şeker pancarındaki
şeker oranı çok düşük. Eğer Şeker Kurulu, şeker
fabrikaları kotasını bu nokta üzerinden belirlerse, bugün
maliyeti 135 lira civarında olan -135 TL/ton olan- bu maliyetin üstünde
bir rakam vermezlerse biz önümüzdeki sene şeker pancarıyla tamamen
bitmiş oluruz. Neden? Siz, şeker pancarının içerisindeki bu
şeker oranına göre fiyat verdiğiniz zaman, bu oranın
örneğin Bursada 110 TLye düşeceğini özellikle belirtmek
istiyorum.
Onun için, buradan -Milliyetçi Hareket Partisinden
arkadaşımın da ifade ettiği gibi- 175 TL/tonla sadece
çiftçinin sabahleyin bir çorba içmesine yarayacağını bilmeniz
anlamında, bu fiyatın üzerinde olmasını önemle rica
ediyorum.
Ayrıca, bu arkadaşlarımızın,
çiftçi kardeşlerimizin bir dileği de, daha önceki yıllarda bu
şeker oranıyla ilgili barem alınan 16 veya 14 baremini
kendilerine uygulamamalarını istiyorlar. Yani, şeker
oranına göre fiyat alırlarsa, fiyat verirlerse biz önümüzdeki sene önümüzü
göremeyiz, pancar da ekemeyiz diyorlar.
Buradan, Bursa bölgesinde bir de nişasta bazlı
şekerle ilgili Cargilli söylemek istedim ama zamanım elvermedi
Sayın Erdoğana cevap yetiştirmek için. Ama Cargillle ilgili,
inanın, Bursada bizim söylediklerimizin doğruluğuna
geldiğini ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Burada, MHPnin
vermiş olduğu bu önergenin lehinde uygulama
yapacağımızı özellikle belirtmek istiyorum çünkü yerinde ve
zamanında verilmiş bir önergedir Sayın Erdoğan.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Erdoğan, buyurunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Benim
söylemediğim bir şeyi hatip söylemişim gibi ifade etti. O konuya
açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sataşma yoktu ama
ismini zikrettiği için herhâlde.
BAŞKAN Düzeltmek için söz aldı,
sataşmadan söz almadı.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın, Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biz, şeker pancarı üreticilerimizin de, Türk
çiftçisinin de her zaman yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Yaptığımız çalışmalardan
bir kısmını anlattım. 70 katrilyonluk toplam nakit
desteği Türk çiftçisine ödeyen AK PARTİ iktidarı oldu. Tabii ki
Türk çiftçisi AK PARTİ iktidarını her zaman destekleyecek.
Türk çiftçisine gübre desteğini
kaldıranları çiftçimiz unutmadı. Mazot desteğini
kaldıranları, ödünç tohumluk desteğini kaldıranları,
IMFnin verdiği emirleri şak diye yapanları tabii ki Türk
çiftçisi unutmadı. Ama, biz, iktidarımız döneminde, üvey evlat
muamelesi gören Türk çiftçisini ekonominin hayırlı
evladıdır diye gördük ve bu noktada gayret ettik.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Çiftçi ölüyor!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bizim çiftçiyle olan
gönül bağımıza, bizim aramızda kurduğumuz bu muhabbet
ilişkisine hiçbirinizin yüreği, cesareti yetmez.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Yanlış bilgi
verme. Yanlış bilgi veriyorsun. Düzeltmek için çıktın,
yanlış bilgiler veriyorsun.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Her zaman doğruyu
söyledik, doğruyu söylemeye de devam edeceğiz. Doğrunun
haricindeki sözleri söylemeyi sizler sanat hâline getirdiniz.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Yani, düzeltmek için çıktı,
propagandaya devam ediyor. Ne yapalım, yapacak bir şey yok.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ama, milletimiz bize her
zaman desteğini devam ettirmiştir.
Teşekkür ederim Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Nişasta
bazlı şekeri niye yüzde 50 artırdınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, ben size de söz vereceğim
tabii
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, size yok. Sayın Demiröz,
sizin nereden çıktı ki?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Tamam...
BAŞKAN Şimdi, önce Sayın Durmaz
ayağa kalktı, sıraya alıyoruz.
Buyurunuz Sayın Durmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
4.-
Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SADİR DURMAZ (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Erdoğan bir AKP klasiği hâline
gelmiş olan klişe laflarla, birtakım süslü ifadelerle, her zaman
olduğu gibi, yanlış bilgiler vermiştir.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) - Klişe
değil
SADİR DURMAZ (Devamla) Yani, bugün, kendileri 2006
yılında çıkardıkları Tarım Kanununun 21inci
maddesini okusunlar.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) - Biz dersimizi ezber
yapmışız. Sen kendine bak!
SADİR DURMAZ (Devamla) Buraya çıkarken,
lütfen, bilerek çıkın. Tarım Kanununun 21inci maddesinde -2006
yılında çıkardınız- diyor ki: Çiftçiye verilecek olan
destek gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1inden az olamaz.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Yüzde 1i
geçmişiz.
SADİR DURMAZ (Devamla) Ama, siz, bugüne kadar
ulaşamadınız. Bugüne kadar ulaşamadınız ama
dolaylı rakamlarla, şişirerek, her zaman olduğu gibi,
farklı bir değerlendirmeyle çiftçimize daha fazla destek
verdiğinizi söylüyorsunuz.
Sayın Erdoğan, çiftçi harmandan kalktı,
sizin haberiniz yok. İsterseniz -Sayın Bakana teklif etmiştim,
size de teklif ediyorum- kurayla bir il çekelim. Pancar hasadı
yapılıyor, beraber gidelim. Çiftçi size mi inanıyor, bana
mı inanıyor, beraber bir değerlendirelim. Var
mısınız?
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Yaptıklarımız
da var, eksik olanlar da var. Hepsi için yapacağız. Tamam.
SADİR DURMAZ (Devamla) Bakın, kurayla seçelim
diyorum. Bütün AKP yetkililerine söylüyorum, bütün vekillerimize söylüyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) - Biz her zaman
varız, halkın yanındayız.
SADİR DURMAZ (Devamla) Bakın, hepimiz, Allah
aşkına doğruları söyleyelim. Çiftçimiz gerçekten zor
durumda. Başka yerlere aktardığınız kaynakları
çiftçimizden esirgemeyiniz. Çiftçimiz tarlasına gidemeyecek durumda,
çiftçimiz traktörüne mazot koyamıyor, çiftçimiz kahveye gidemiyor,
çiftçimiz çocuğunu everemiyor; bundan emin olun. Çiftçi artık,
rahatlıkla başkasının minderine gidip oturup oğluna
kız isteyemiyor. Neden? Ne iş yapıyorsun? dediğinde Çiftçiyim.
diyor, boynunu büküyor. Kahvede oturacak çay parası yok çiftçinin cebinde.
Siz çiftçiden çok uzaklaştınız. Çiftçi olmazsa burada
karnınızı doyuramazsınız. Çiftçiye hep beraber sahip
çıkalım, hepimiz destek verelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, hayrola?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, biraz önce Sayın Erdoğan, hatip şöyle bir
şey söyledi: Çiftçimiz memnun. Türkiyede yerli tohumun
satışı yasaktır. Türkiyede İsrail tohumunun
satışı serbest. Yerli tohuma, o ürünlere ancak takas usulüyle
çiftçilerimiz kavuşabilmekte. Yani o yüzden, gerçekten, AKP çiftçimize
zarar vermektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Bize de Yüreğiniz
yetmez. dedi, Çiftçiyle bizim aramıza
BAŞKAN Ha, siz yüreğiniz yeteceğini
söyleyeceksiniz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Evet.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Başladık
hayırlısıyla, hadi bakalım!
Şimdi, Anlaşma var. dediniz, lafın
üzerine laf koymak
Hadi bakalım devam edin, bana göre üç
konuşmanın sonrasında bu anlaşma berhava olur. Ben yemek
söylemeyecektim öyle dendiği için bana ama ben şimdi mutfağa
söyleyeceğim, Yemek verin. Akşam 24.00e kadar buradayız, hadi
bakalım kolay gelsin. Laf üzerine laf koymak, ya inanılır bir
şey değil.
Buyurun Sayın Demiröz.
5.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Az önceki değerli arkadaşım Çiftçilerle
bizim aramıza girmeye sizin yüreğiniz yetmez. dedi. Ben o zaman
şöyle diyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bu
araştırma önergesi ne için? Şeker pancarı için ve
şeker pancarı çiftçileri için. Eğer yüreğiniz yetiyorsa
buna Evet. deyin, hep beraber bunu araştıralım. Bu yürek bizde
var, biz bu yüreği her zaman, her ortamda ortaya koyarız; bunu lütfen
bilin, bir. (CHP sıralarından alkışlar)
İki: Sayın Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı da rakamları çok güzel atlatır,
takla attırır; aynı oyuna lütfen siz de gelmeyin. Size az önce
dedim ki: 4 lira 67 kuruş olan mazottaki KDV ve ÖTVyi yılda
kullandığımız 3,5 milyar litre mazotla
çarptığınız zaman, sizin verdiğiniz desteği
çiftçi istemiyor çünkü buradan veriyorsunuz, 9 milyar gösteriyorsunuz, cebinden
sadece akaryakıtla bunları alıyorsunuz Sayın Erdoğan.
Az önce arkadaşımın da dediği gibi,
Tarım Kanunu çıkardım. diyor Sayın Bakan ama Tarım
Kanununun 21inci maddesinden dolayı şu anda 40 milyar TL borcunuz
var. 2007den itibaren hiçbir zaman yüzde 1 olmak üzere, vermediniz.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Yüzde 1den fazla
veriyoruz.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Nerede fazla?
Bakın, lütfen
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Hesap kitap bilmiyorsun!
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Lütfen, bakın
Yani
bu rakamları oynatmaya ihtiyacınız yok ve sizin, çiftçilere
bırakın destek olmayı, 40 milyar borcunuz var.
Diyorsunuz ki Çiftçiler çok iyi bir durumda.
Şimdi, benim bölgemden Karacabey-Sultaniyede bir çiftçi kardeşim 800
dönüm domates ekiyordu, vazgeçti. 63 yaşında, ağır vasıta
ehliyeti almak istiyor, Ulaştırma Bakanlığından onu
alamıyoruz. Biliyor musunuz arkadaşlar, çiftçiyi hangi noktaya
getirdiniz? Burada ifade ederken dinlediniz, lütfen, çiftçileri de düşünerek
yapın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başkanım teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.26
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
MHP Grubunun, Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve
arkadaşlarının, şeker pancarı ve şeker üretimiyle
ilgili sorunların araştırılarak yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/364) ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
üzerinde söz sırası, şimdi aleyhte ve son konuşmacı
olmak üzere, Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkunda.
Şimdi benim şey demem lazım: Bir
sataşmaya mahal vermeden lütfen.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Evet, şeker pancarı, Türk çiftçisinin gerçekten
önemli gelişim alanlarından birisi. Bu manada, özellikle Şeker
Kanunu üzerinde de bugüne kadar Meclisimiz, belki Tarım Komisyonunun ilgi
alanlarından biri olmasına rağmen, özellikle Sanayi, Ticaret,
Enerji Komisyonunda bu konuda önemli çalışmalar
gerçekleştiriyor. Bu çalışmalar, tabii ki iktidar partisiyle
birlikte Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve HDPden üye
milletvekili arkadaşlarımızla beraber bir uyum içerisinde, bu
konuyla alakalı tüm kurumları, kuruluşları dinleyerek belli
bir aşamada gerçekleşiyor. Ben bu manadaki olumlu
katkılarından dolayı hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem de
Milliyetçi Hareket Partisinden üye olan Komisyon üyelerine ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Türkiyenin, Türk çiftçisinin bu kadar önemli bir konusuyla
ilgili Şeker Kanununun önümüzdeki dönemde olumlu bir şekilde revize
edileceğini de şimdiden söylemek mümkün.
Evet, burada ifade edilen tüm görüşlere saygı
duyuyoruz ama diğer taraftan gündemimiz belli. Gene, belki bir örnek
olarak Sanayi, Ticaret Komisyonunun ortaklaşa mutabakat sağlayarak
gerçekleştirdiği bir kanunu birazdan görüşeceğiz.
Elektronik ticaretle alakalı bu kanunu, inşallah hep birlikte burada
bir mutabakat içerisinde gerçekleştireceğiz.
Dolayısıyla, gündemimiz belli olduğundan,
maalesef grup önerisine katılamadığımızı bir kez
daha ifade eder, bu vesileyle sizleri saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yok.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:16.42
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Şimdi bana el işareti yapmayın. İç
Tüzüke göre, yanımda oturan bu 2 arkadaşın sayması
gerekiyor. Bazen ben kendim de sayıyorum. En fazla da sizin gruptan itiraz
olur ben saydığım zaman yani Görevinin dışında niye
davranıyorsun? diye. Onun için -tamam mı- arkadaşların
sayması öyledir, onlara inanmak zorundayız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Artı, saat beş, yedide televizyon
kapatılıyor ve siz konuşacaksınız muhteremler yani bu
iyi davranışımı alkışlamanız gerekirken
itiraz ediyorsunuz ya anlayamıyorum yani. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 50 milletvekili
tarafından, Artvinin Murgul ilçesinde yapılması planlanan
siyanür havuzuyla ilgili sorunların tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
23/10/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23/10/2014 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 50 milletvekilinin Artvinin Murgul ilçesinde
yapılması planlanan siyanür havuzuyla ilgili sorunların tüm
yönleriyle incelenmesi amacıyla 2/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1511 sıra no.lu)Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
23/10/2014 Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutanda.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları
başında izleyen özellikle Murgullular; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün bütün Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Murgullu olduğunu ifade etmek istiyorum. Olay
şu: Neden böyle bir araştırma önergesi verme ihtiyacı
duyuldu, onu ifade etmek istiyorum değerli milletvekilleri.
Bakın, Murgul
nedir? Murgul, Türkiyede bakırın başkenti, 1987
yılında ilçe olarak kurulmuş, 11 köyü olan, yiğit
insanların yaşamış olduğu, Türkiyenin güzel
beldelerinden, güzel ilçelerinden bir tanesi. Ta 18inci yüzyıla dayanan
bakır madeni işletmeciliğinin yapıldığı,
1950 yıllarından sonra gerçek anlamda modern işletmeciliğe
geçildiği, 1994 yılına kadar blister bakır üretimi
yapılan, arkasından izabe tesisinin Samsuna geçtiği bir yer.
Özellikle Murgulda bakır işletmeciliğine ilişkin üretim
yapılıyorken ciddi anlamda rahatsızlıkların
olduğu, insanların 50li yaşlara gelmeden öldüğü,
eşlerin dul kaldığı, çocukların yetim
kaldığı Türkiyenin bir gerçeği Murgul.
Parlamentoda,
Mustafa Kemalin Parlamentosunda Murgul bu boyutta ilk olarak konuşuluyor.
Bizi Murgulda, Türkiyenin her tarafında izleyen Murgullulara sesleniyorum:
Sadece benim konuşmamı izlemeyin, benden sonra konuşacak olan
milletvekillerimizin konuşmaları da çok önemli.
Murgullunun
bugünlerde üzerinde bir kâbus dolaşıyordu. Bunu Türkiyeye
Parlamentodan anlatma ihtiyacını hissettik değerli
arkadaşlarım. Bakın, Murgul öyle bir hâldeydi ki Murguldaki bu
madenden bakır çıkarılması nedeniyle ciddi anlamda SO2
gazlarının yayılması nedeniyle insanlar kanser oldular,
hasta oldular, akciğer hastalıkları nedeniyle 50li yaşlara
gelmeden hayatlarını kaybettiler değerli arkadaşlarım.
Ama gelinen noktada şimdi bir başka belayla
daha Murgullu karşı karşıya kaldı. Murgullu,
geçtiğimiz günlerde gerçekten bir destan yarattı değerli
arkadaşlarım. Bu ülkede destanı sadece polisler yaratmıyor.
Destan yazmak için polis olmaya, güvenlik görevlisi olmaya gerek yok; gerçek
anlamda Murgullu olmak da bu ülkede destan yaratmak için bir gerekçe
değerli arkadaşlarım.
Niye derseniz; bakın, ben burada, Parlamentoda
onlarca kez Cerattepeye ilişkin maden işletmeciliğini anlatmaya
çalıştım. Murguldaki bakır tesisleri
özelleştirildikten sonra Cengiz Holdingin bünyesine geçti değerli
arkadaşlarım. Cengiz Holding bu özelleştirmeden sonra Artvinde
kurulacak olan Cerattepeye ilişkin altın işletmeciliğinin
siyanür havuzunu Murgulda kurmak istedi değerli arkadaşlarım.
Bakın, çok önemli bu olay. Burada siyaset yok; Murgullular siyaset
gözlemlemediler, siyaseti kenara koydular, siyasi kimliklerini buzdolabına
koydular, Murgullu olmanın onuruyla, dik duruşuyla bu belayı
başlarından defettiler. Burada herhangi bir şekilde siyaset
yapmayacağım değerli arkadaşlarım.
Ne oldu sorun? Geldiler dediler ki: Biz burada siyanür
havuzu kurmak istiyoruz. Holdingin başıyla muhatap olmak istediler.
Burada Siyanüre hayır. diyerek bir platform kurdu Murgullu gençler. Önce
bir avuçtular, kimse inanmadı bunlara Acaba ne yapıyor bu gençler?
diye ama arkasından koca bir ilçeyi yanlarına aldılar ve
karşılarına kocaman bir holdingin patronunu aldılar, onunla
görüşmek istediler. O holdingin patronu Ben sizleri muhatap
almıyorum. dedi değerli arkadaşlarım. 26 Eylülde,
Türkiyede çevre hareketlerine öncülük edebilecek bir toplumsal direnişi
Murgullu sergiledi değerli arkadaşlarım. Hep bir araya geldiler.
Onlar bir araya geldikleri zaman güvenlik güçleriyle karşı
karşıya gelip güvenlik güçlerine silah çekmediler, kimlik
sormadılar, asayiş timleri kurmadılar değerli
arkadaşlarım; kendi memleketlerine, doğdukları topraklara
sahip çıktılar. Murgullu olmanın onurunu tüm Türkiyeye, tüm
dünyaya ispat ettiler. Hepsinin alınlarından öpüyorum, hepsinin
önünde saygıyla eğiliyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biraz sonra milletvekillerimiz de bunları
anlatacaklar. Önce şirketin sahibi bunları ciddiye almadı, Öyle
bir şey olmaz. diye düşündü. Zannetti ki bu bir münferit eylemdir,
Birkaç kişinin bağırıp çağırmasıyla
Bunun üstesinden,
hakkından gelirim. diye düşündü değerli arkadaşlarım.
26 Eylülde Murgullularla ben de o gün oradaydım, yan yana, omuz
omuzaydık.
Bir ilçe düşünün, kendini yok etmeye çalışan
bir canavara karşı, kurtulma saikıyla refleks gösteriyor, ona
karşı ciddi bir direniş gösteriyor. Murgulda 10 bin kişi
mi vardı? 10 bin kişi de caddeye indi değerli
arkadaşlarım. Murguldaki bütün esnaf -bakın, abartmadan
söylüyorum- iş yerlerini kapattı, eczane ve fırının
dışında hiçbir iş yerini açmadılar. Hiçbir çocuk
okullara gitmedi değerli arkadaşlarım. Cengiz Holdingin 900
işçinin çalışmış olduğu bir Eti Bakır
işletmesi vardı. Holdingin sahibi tehdit etti Burada üretime devam
edin. diye. O 900 işçi iş bıraktı değerli
arkadaşlarım. O işçileri de alınlarından öpüyorum,
onları saygıyla selamlıyorum. Neden biliyor musunuz?
Çocuklarının, eşlerinin nafaka paralarını kenara
koydular, birilerinin yaptığı gibi holdingden iş alarak
paralarının üzerine para koymadılar, onurlu davranış
sergilediler; onları da saygıyla selamlıyorum. Hatta, holdingin
patronu onlara şunu söyledi: Pazartesi günü sizi işten
atacağım; lütfen işinizin başına dönün, fabrikayı
çalıştırın yoksa sizi üç gün sonra işten
atacağım. O işçiler holding sahibine ne dediler biliyor musunuz
değerli milletvekilleri? Pazartesiyi bekleme, bizi bugün işten at.
dediler. 900 işçi fabrikayı bloke etti.
Bir ilçe düşünün; iş yerleri
kapatılmış, fabrikasında kendi işçileri üretimi durdurmuş,
bütün bir ilçe kadınıyla, genciyle, çocuğuyla,
yaşlısıyla bu siyanür havuzuna Hayır. demek için yürüyor,
çocuklar okula gitmiyor. Bunun sonucu ne olabilirdi değerli
arkadaşlarım? Bunun sonucu şu oldu: Holdingin sahibi
yapmış olduğu bu işlemin yanlış olduğunu
gördü ve toprağın humuslu toprak olması, yerleşim
birimlerinin ve yerlerinin siyanür havuzu kurulacak yere yakın olması
nedeniyle kendisinin yapacağı bu havuzdan, toplumsal direnişi de
gördükten sonra vazgeçti değerli arkadaşlarım, vazgeçti. Bu,
Türkiyedeki çevre hareketi için önemli bir kazanımdır.
Murgullu onurlu olmanın, dik olmanın, yeri
geldiği zaman kırılıp ama asla eğilmemenin
gerekliliğini gösterdi. Bakın, yazı elimizde değerli
arkadaşlarım, yazı elimizde. Eti Bakır Cengiz Holding bu yazının
altına taahhütname verdi, Murgullulara dedi ki: Ben herhangi bir
şekilde orada herhangi bir tesis kurmayacağım.
Şimdi, burada, bu başarının
arkasındaki nedir? Yazılı taahhütname verdi. İktidar
partisinin belediye başkanı da dik durdu -onu da tebrik ediyorum
buradan- Milliyetçi Hareket Partililer, Cumhuriyet Halk Partililer, iktidar
partililer, ayırmıyorum birbirinden, hepsi dik olarak durdular
burada. Diğer siyasi partilerden arkadaşlarım da orada yer
aldılar. Bu ne demekti? Murgullu dedi ki: Bu siyanür havuzu çevreyi ve
Murgulu yok edecektir.
Değerli arkadaşlarım, Cerattepede madene
karşı olmak, aynı zamanda Murgulda siyanürlü havuzlara da
karşı olmaktır. İkisi eşittir, aynı şeydir.
Başımızda bir bela var. O anlamda, Murgullunun yapmış
olduğu bu davranış, bugün Parlamentoda konuşularak
Türkiyedeki bütün çevre hareketlerine bir örnek olması
açısından, Karadenizde çevreyi yok edecek felaketlere
karşı bir direniş noktası olması açısından,
bir çoban ateşi olması açısından çok önemlidir değerli
arkadaşlarım.
Bu mücadelenin gerçekleşmesinde büyük payı olan
Murgul Siyanüre Hayır Platformunu, gençleri, hepsini ayrı ayrı
kutluyorum değerli arkadaşlarım. Onlar bu mücadeleyle, bir
halkın istemediği hiçbir şeye Evet. denilmeyeceğini,
halkın istemediği hiçbir şeye onay verilmeyeceğini hem
Murgula hem Artvine hem siyanürle arama yapmak isteyen o şirkete hem de
dünyaya duyurdular. O davranışlarıyla bu olayı
kanıtladılar. O nedenle onları tebrik ediyorum. Onların bu
onurlu davranışlarının arkasından yürüyen, Kendi
hakkını savunamayan bir insanın hakkını
başkası savunamaz. gerçeğini iyi bilen Murgul halkını
da tebrik ediyorum. Kadınıyla, yaşlısıyla,
çoluğuyla çocuğuyla caddelere döküldüler, Biz Murgulda siyanür
havuzu istemiyoruz. dediler değerli arkadaşlarım.
Dün burada Trabzon Milletvekilimiz Volkan Canalioğlu
konuşurken sözlerini şöyle bitirmişti, demişti ki: Bize
her yer Trabzon. 26 Eylülde beş gün süren direnişten sonra Murgul
şunu öğretti çevre hareketçilerine, Türkiyedeki çevre
dostlarına şunu öğretti: Bize her yer Murgul. dedi, Bize her
yer Murgul. dedi, Bize her yer Murgul. dedi. (CHP sıralarından
alkışlar)
O anlamda, ben bugün Parlamentoda, Mustafa Kemal
Atatürkün Parlamentosunda, siyasal düşünceleri ne olursa olsun, hangi
siyasal düşünceden gelirse gelsin, ben Murgulluları şöyle tarif
ediyorum: Onlar ay yıldızlı bayrağın altında
yaşayan, cumhuriyetle problemleri olmayan, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
evlatlarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Onların başka bir siyasal düşünceyle bağları yoktur.
Murguldan her türlü siyasal düşünce çıkar, bir tek vatan haini
çıkmaz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) O inanç içerisinde yer aldılar, o inanç içerisinde mücadele
ettiler. O nedenle, ben o mücadele içerisinde yer alan kadınlarımızı,
çocuklarımızı, hangi siyasal partiden gelirse gelsin, belediye
başkanı, milletvekili, il başkanı, ilçe başkanı,
belediye meclis üyesi, sıradan vatandaş, genç çocuklar, hele o
işçiler, onları bir kere daha yürekten kutluyorum çünkü onların
yapmış oldukları bu davranış bizim ötemizde bir umut
ışığı yakmıştır. Türkiyedeki bir çevre
hareketine ve Murgulda işlenmek istenen cinayete bir anlamda Dur.
demiştir değerli arkadaşlarım. O nedenle, bugün burada
kurulacak bir komisyon, bunun Türkiye çevre hareketine örnek olması
açısından bir misal teşkil edecektir, bir kilometre
taşı teşkil edecektir.
O
anlamda, ben, benden sonra konuşma yapacak milletvekillerimizin de
aynı duyarlılığı göstereceğine yürekten
inanıyorum. Onların Murguldaki bu olaya, Artvin Cerattepedeki
altın madenciliğine ilişkin cinayete karşı
duracaklarına yürekten inanıyorum çünkü onların desteğine
ihtiyacımız var. Siyasi kimliklerimizi bir kenara
bırakacağız, onları bir kenara iteceğiz ve
bileceğiz ki başka Murgul yok, başka Artvin yok, başka
güzellik yok.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyor, bütün Murgullulara Parlamentodan
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Söz
konusu çevre olunca, doğa olunca, siyanür olunca, maden olunca, vahşi
sömürü düzeni olunca, insan hayatı söz konusu olunca elbette ki HDP
aleyhte konuşmaz. Usulen, söz hakkı verilirken iki aleyhte, iki
lehte. Yanlış bu kardeşim! İç Tüzükte düzelteceğiz,
zaten onun çabasını gösterdik. Üzerinde konuşulur, lehte aleyhte
olmaz ve biz üzerinde konuşuyoruz.
Elbette
ki Artvinin, Murgulun
Ki orada çok müthiş bilinçli bir doğa
mücadelesi var. Oradaki hukukçuları buradan selamlıyorum, çok önemli
kararlar aldılar, hatta emsal kararlar aldılar. Biz maden söz konusu
olduğunda elbette ki ülkemizin yer altı, yer üstü zenginliklerini
dikkate alırız. Ama, bir Soma söz
konusu olduğunda durur düşünürüz, Ocaklar kapanmasın ama
ocaklar da sönmesin. deriz. Yani, bunun bir dengesinin olması
gerektiğini söyleriz. Hayat o kadar basit değil. Şirketler
geliyor, özelleştirmeyle madenleri alıyor. Dışarıdan
geliyorlar ve o şehirlerdeki
Bunun en büyük mağduru Şırnak
ilidir. Bu konuda termik santraller kömürlerle bağlantılı
olarak...
Benim
bir maden araştırma komisyonunda çalışan bir üye olarak da
gördüklerim, altın aramasında, bakır aramasında
Elâzığda, bırakın onu, Uşakta, İzmirde
-İzmirde, efendim, çukurunda, düşünebiliyor musunuz, İzmirin
sularının tehdit altına alındığı siyanürlü
bir ortamda- Bergamada, Bergama gibi güzelim bir yerde
Bergamadan İda
Dağına gidin, İda Dağı ki dünyanın en güzel
doğa örtüsünü, en güzel canlı türlerini barındıran ve
dünyada çok az sayıda kalan yerlerden. Bütün bunları altın
hırsı, bakır hırsı, kâr hırsıyla tarumar
edip, orada yaşayan insanlara hayatı zehir edip, oraya zehirlerini,
oraya kirlerini, oraya atıklarını bırakarak tıpkı
Afyonda, Kütahyada, Manisada, Eskişehirin birçok ilçesinde olduğu
gibi denetlenemeyen siyanür çukurları bırakıyorlar. Çal
Dağında, başka yerlerde
Elbette
altın kıymetli, para. Altını çıkarmak çok önemli. Ama,
Kanada şirketleri, Kanadada denetim olduğu için, Kanadada
toprağı, Kanadada böceği, Kanadada havayı, Kanadada
insanı korudukları için o şirketler oraya yatırım
yapmıyorlar, geliyorlar, Türkiyeye yapıyorlar. Niye? Türkiyede her
şey ucuz, denetim yok, insanların hayatı sudan ucuz, insanlar
çok rahatlıkla çok ağır şartlarda
çalıştırılabilinir, yapılan budur. Bu tür bir
madencilik anlayışı vatana ihanettir arkadaşlar. Bu tür bir
kâr hırsı, bu ülkenin zenginliklerini peşkeş çekmek,
yabancı sermayeyle iç içe gidip akıtmak en büyük ihanettir.
İşte bu ekonomi teröristleri çevreyi de, doğayı da,
hayatı da zehir ediyorlar. Siyanür zehirdir. Var mı bunun zehir
olmadığını ifade eden? Bir maden araştırma
komisyonu üyesi olarak gittim gözlerimle gördüm. Sardesa giden olmuştur
belki, Lidya Krallığının ilk altın
parasının basıldığı yere, ilkel bir altın
arama yeri vardı. Oradaki madenci gösterdi ve dedi ki: Enteresan bir
şey, siyanürsüz ilk defa burada altın çıkarılıyor.
Siyanürsüz, dikkat edin, akıtma sistemiyle. Ama gittiğiniz zaman
Bergamaya, Çal Dağına, Uşaka, oradan İzmire, koskoca
alanlara hafriyatlar dökülüyor. 1 ton malzemenin içinden alınan o 2,5 gram
altını çıkarmak için o alanın hepsini siyanürle
serpiştirerek, siyanürle damıtarak altın, krom. bakır ve benzerlerini
ki bakır ve kromda da benzer yöntemler kullanılıyor-
çözeltilerle, o mineralleri kızgın kanallara akıtıp oradan
çıkarıyorlar. E, peki atıklar ne olacak? Yani bu ülkede bunu
denetlemeyecek miyiz? Bu Meclis bu işi başaramayacak mı?
Başka, buna benzer bizim, Halkların Demokratik Partisinin
verdiği birçok araştırma önergesi var, diğer partiler de
vermiş. Yani bunları birleştirip konuşamaz mıyız?
Yani bu kürsü bunun için değil mi? Bu Meclis insanlar için değil mi?
Bu Meclis doğa için değil mi? Bu Meclis insanların hayatını
yaşaması için değil mi? Bu Meclis, burası insanların
geleceğini konuşmak için değil mi? Ama, bakıyorum ki
konuşamıyoruz. Gündemimize güvenlik yasaları geliyor,
gündemimize baskı yasaları geliyor, gündemimize hep birileri kâr
etsin diye özelleştirme yasaları geliyor, özelleştirilen yerler
şirketlere peşkeş çekiliyor, işçiler sokağa
atılıyor, sosyal güvencesiz, 4/Cli yapılıyor ve Etibank
kapanıyor, TKİ terk ediyor. TKİ sözleşmelerle veriyor
şirketlere bütün havzaları, parsel parsel satıyorlar arkadaşlar.
Elbette ki Artvinde, Rizede, Kaçkarlarda dünyanın
en güzel balı üretilir ama siyanürle tahrip ettiğiniz zaman o
doğayı o balı üretemezsiniz. O güzelim doğu Karadenizin
yeşillikleri, Murgul örneğinde görülmüş, nasıl heder
edilmiş, nasıl tahrip edilmiş. Bırakın onu, tarihî
eserlere, kültüre, doğaya, ekolojik dengeye saygı yok sırf
birileri, bir şirket kazansın diye. Peki, bu ülkenin bu zenginlikleri
ve güzellikleri herkesin değil mi? Evet. Biz de Halkların Demokratik
Partisi olarak çevre deyince, insan yaşamı deyince, maden
araştırmaları deyince, siyanür deyince halktan yana yer
aldık, halktan yana yer alacağız, almayanların da
karşısında meydanlarda mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunun
için ben çevre hakları için mücadele eden Tortumlu teyzeyi hep
hatırlarım, aynen böyle demişti yürüdüğünde jandarma gelip
onu engellediği zaman: Elbette sırat köprüsünde sizinle
hesaplaşacağız. Biz bunu sırat köprüsüne bırakmak
niyetinde değiliz arkadaşlar. Bununla en tez zamanda
hesaplaşacağız, hesaplaşacağız, bunun yolu yok.
Bu araştırmanın yapılmasını faydalı
görüyorum.
Biz nelerle uğraşıyoruz? Hâkimlerin,
savcıların burada insan yaşamını korumakla
uğraşması gerekir değil mi? Eğer hâkim, savcı,
adalet olsaydı insan hayatını tehlikeye sokan tehlikeli bir
durum vardı, el atması gerekirdi. Hayır
Bakın, hâkimler,
savcılar, adalet neyle uğraşıyor? AK PARTİlilere
soruyorum bu Taliban işaretini yaptığınız için size
fezleke geldi mi? Yok. Ülkücülerin bozkurt işareti var, MHPlilere
soruyorum, hiç size geldi mi fezleke? Yok. CHPlilere soruyorum. Gerçi sizin
işaretinizi tam bilmem ama içinizde bazı solcular sağ
yumruğunu veya sol yumruğunu kaldırıyor. Bakın, bana gelen
fezlekeyi okuyayım mı arkadaşlar size: Hasip Kaplan Nevruz
Bayramında zafer işareti yaparak örgüt üyesi olmamakla birlikte
örgüt üyesi gibi davranmakta
Fezleke açmışlar. Yani, ben zafer
işareti yapmışım, savcılar, bir milletvekili ve otuz
yıllık bir hukukçuyla uğraşıyorlar zafer işareti
yaptım diye ama siyanürle insanları öldürenlerle
uğraşmıyorlar. Ama vahşi kâr hırsıyla
ortalığı soyup soğana çevirenlerle
uğraşmıyorlar. Ama hırsızlarla
uğraşmıyor, talancılarla, yalancılarla
uğraşmıyorlar. Bu ülkenin ayıbı budur. Bunun kaderini
değiştirmek bizim elimizdedir arkadaşlar.
Değiştireceğiz, inancım ve umudum buna tamdır.
İnanın bu konuda umudumun her geçen gün güçlendiğini ifade etmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Artvin ili
Murgul ilçesinde kurulmak istenen siyanür havuzu hakkında bir
araştırma yapılarak gerekli önlemlerin alınması
amacıyla vermiş olduğu araştırma önergesinin lehinde
söz aldım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, biraz önce bu konuda gerekli
açıklamaları yapan Cumhuriyet Halk Partisi Değerli Milletvekili
Uğur Bayraktutan Beyefendiyi huzurunuzda tebrik ediyor, bu konuda
verdiği mücadeleden dolayı şükranlarımı sunuyorum
çünkü bu konuyu yaklaşık bir ay önce yine bu yüce Meclis kürsüsünden
Eğer bu sorun çözülmezse kendimi buraya zincirleyeceğim. diye
Murgulu bize o zaman tanıtmıştı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün gelinen nokta itibarıyla, sayın
milletvekilleri başta olmak üzere, Murgulda yaşayan tüm
vatandaşlarımızın ortak mücadelesi sonucu gelinen nokta
itibarıyla konunun kısmen geriye bırakıldığı
ya da o tehlikenin atlatıldığı görülmektedir. Bu konuda da
emeği geçen tüm Artvin Murgullu vatandaşlarımıza, başta
muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüm siyasi
partilerin ilçe yöneticilerine ve mensuplarına ben de teşekkür
ediyorum. Ayrıca Sayın Bayraktutan biraz önceki
konuşmasında muhtarlara teşekkürü unutması nedeniyle kendi
adına da bu teşekkürü iletmemi söyledi; onu da iletmiş
olayım. (CHP sıralarından alkışlar) Hepsine teşekkür
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu konu Murgulda
kurulan bir platformun çabaları sonucunda ilgililerinin dikkatini
çekmiş ve Eti Bakır AŞ adına 1/10/2014 tarihinde
yapılan bir duyuruyla
2014/926 sayılı Duyuru şöyle:
Murgul ilçe sınırlarında bulunan tesislerimizde başta
bakır madenciliği olmak üzere özellikle 4C grubu metallerin üretimi
devam etmektedir. Söz konusu tesislerimizde kıymetli metallerin -yani
altın, gümüş dâhil- üretilmesi durumunda siyanürle üretim metodu
uygulanmayacaktır. şeklinde bir duyuruyla konu ertelenmiştir.
Bu duyuru yani Eti Bakır İşletmelerinin vatandaşa
yapmış olduğu bu duyuru, sadece altın, gümüş dâhil
ağır metallerin üretilmesi durumunda siyanürle üretim metodu
uygulanmayacağı yönündedir. Ancak bu işle uğraşan
değerli milletvekilleri başta olmak üzere herkes bilir ki altın
ve gümüşün eğer üretimi söz konusuysa mutlaka siyanürün de
kullanımını beraberinde getirecektir. Bu, kamuoyundan gelen
tepkiler doğrultusunda söz konusu tehlikenin sadece ötelendiğine
işaret eden bir duyurudur. Buna öncelikle dikkatinizi çekmek isterim.
İnşallah bundan sonraki mücadelede de yine herkes hiçbir siyasi
görüş farklılığı gözetmeksizin konuya sahip çıkar
ve bu sıkıntının ebediyen çözülmesine katkıda bulunur
temennisinde bulunmak istiyorum.
Bu vesileyle, tabii ki madencilik sektörünün geneli
içerisinde, evet, altın, gümüş, bakır ve benzeri gibi
ağır metallerin işlendiği tesislerde çevreye verilen
siyanür zararının etkisinin dışında başka
sorunların da olduğunu ifade etmek istiyorum. Özellikle siyanür
kullanımının kanser vakalarını
artırdığı ve bunun somut delillerinin örneğin benim
ilim Kütahya sınırları içerisinde bulunan yine siyanürün
kullanıldığı bazı işletmeler nedeniyle resmî
rakamlara da yansıdığını ifade etmek istiyorum. Kütahyada
bu konuda yaşanmış acı ve ciddi tecrübeler vardır.
Diğer illerde yapılacak bu konudaki yatırımlar için de bu
tecrübelerden yararlanılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii ki, bugün, madencilik
sektörünün içinde bulunduğu ciddi sorunların başında
hepimizin de yakından bildiği gibi özelleştirme sorunu yer
almaktadır. Özelleştirmeyle birlikte arkasından gelen
taşeron uygulaması maalesef her geçen gün daha da
ağırlaşmakta ve birçok vatandaşımızın,
özellikle maden işletmelerinde çalışan
vatandaşlarımızın mağduriyetine yol açmaya devam
etmektedir. Bu yüce Meclisin bu konuya öncelikle bir çözüm bulmasının
yerinde olacağı görüşümüzü paylaşmak istiyorum.
Mevcut taşeron uygulamasında özellikle
işçilerin mali ve özlük hakları başta olmak üzere mağdur
edildiği önemli sorunlara mutlaka bu yüce Meclisin bir an önce, daha fazla
uzatmadan çözüm bulması gerektiğinin özellikle altını
çizerek vurgulamak istiyorum.
Tabii, en son 10 Eylül 2014 tarihinde 6552
sayılı torba yasa adı altında İş Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılmasına Dair Kanun bu yüce Meclisin
onayıyla yürürlüğe girdi. Bu kanunun yürürlüğe girmesinin
ardından, özellikle Soma faciası nedeniyle bu yüce Mecliste getirilen
bazı işçi hakları yönündeki iyileştirmelerle birlikte yeni
sorunlar ortaya çıktı.
Özellikle konuşmamın başında, bunun
işçi haklarının geriye alınması ya da işçilere
verilen bazı artı getirilerin ellerinden alınması
şeklinde bir önerimizin olduğu biçiminde yorumlanmamasını
altını çizerek ifade etmek istiyorum. Evet, gelinen noktada, yer
altı maden işletmelerinde çalışan işçilere verilecek
ücretlerin 2 katına çıkartılması doğrudur, olumlu bir
gelişmedir; ancak bu durumda ortaya çıkabilecek sorunların
maalesef önceden tespit edilerek görülmesi gerekiyordu. Şu anda gelinen
noktada, yer altı madenciliği ve özellikle de kömür
işletmeciliği yapılan birçok işletme kapatılmış
durumdadır. Sebep, artan maliyetlerdir. Örneğin, kendi ilimin Gediz
ilçesinin Gökler beldesinde mevcut maden işletmelerinin tamamı
kapatılmış ve 700e yakın işçi bugün işsiz
kalmıştır. Benzer şekilde Zonguldakta, Manisada, Konyada
kapatılan kömür işletmeleri vardır. Sebep, maliyetlerin toplamda
yüzde 40-50 oranında artmasıdır. Ve dolayısıyla
satış fiyatları bugünkü piyasa fiyatlarıyla maliyeti
karşılamadığı için iş yerlerinin
kapatılmasıyla sonuçlanmıştır. İşsiz kalan
işçidir, kapatılan iş yeri sahibi, işveren de bu işten
mağdurdur.
Bu konunun çözümüyle ilgili Sayın Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanının medyaya da yansıyan bazı
açıklamaları vardır. Ama maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki
Sayın Bakan örneğin 29 Eylül 2014 tarihli bazı medya
organlarında yayınlanan demecinde bu konuyla ilgili önergeyi torba yasada
yüce Meclise getirdiğimizi ancak muhalefetin itirazı nedeniyle
önergenin geri çekildiğini beyan etmiştir. Değerli
milletvekilleri, böyle bir önerge bu yüce Meclise gelmemiştir ve
muhalefetin itirazıyla geri çekilmemiştir. Talep şudur: Artan
maliyetler nedeniyle oluşan ek yüklerin kamu işletmelerinde
-Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi- devlet tarafından
üstlenilmesi öngörülmektedir ama özel sektör işletmelerine de benzer
katkının yapılması gereği ortaya
çıkmıştır. Örneğin artan sosyal güvenlik katkı
primlerinin kamu ve özel sektör işletmelerinde -yani kamu adına
redevans usulüyle maden işletmeciliği yapılan işletmelerde-
olacağı gibi, özel sektörde de bunun mutlaka dikkate
alınması ve bu işletmelerin üzerindeki yüklerin hafifletilmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde madencilik sektörü ithal kömür girişinin
Türkiye'de önlenemeyeceği bir konuma gelmiştir. Bu konuyu özellikle
yüce Meclisin dikkatine sunmayı bu vesileyle uygun buldum.
Diğer taraftan, maden haklarının sadece
yer altı kömür işletmelerinde iki katına çıkarılmasına
rağmen diğer madenlerde aynı tutulması da bir
haksızlıktır, bir eşitsizliktir. Bu düzenlemelerin acilen
yüce Meclisin gündemine yeniden getirilmesi gerekir. Sayın Enerji
Bakanının eğer böyle bir düşüncesi var ise açıkça bu
yüce Meclise bunu beyan etmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. Fakat
günü kurtarma adına yanlış demeçlerle bu tür önemli bir sorunun
atlatılamayacağını da ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önergesinin
lehinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Cumhuriyet Halk Parti Grubu önerisinin aleyhinde Artvin
Milletvekili Sayın İsrafil Kışla.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşlarının Murgulda
siyanür havuzu yapılmasıyla ilgili araştırma komisyonu kurulması
hususundaki önergesi hakkında AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıklamak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
AK PARTİ olarak on iki yıldır bu ülkeyi
yönetiyoruz ve on iki yılda ülkeyi nereden nereye getirdiğimizi bütün
milletimiz yakinen takip ediyor. On iki yılda ülkemiz 4 kat büyüdü. Millî
gelirimiz fert başına 2.500 dolar seviyelerinden 11 bin dolar
seviyelerine geldi ise; ihracatımız 37 milyar dolardan 154 milyar
dolar seviyelerine geldiyse; enflasyon, faizler tek haneli rakamlara indiyse;
burada, bütün bunlar bu ülkede özel sektörle kamu sektörünün el ele vererek
yapmış olduğu yatırımlar sayesinde
gerçekleşmiştir.
Daha dün yine bu Mecliste nükleer santrallerin
yapımı karşısında önergeyi görüştük. Maalesef,
bazı kesimler 1970li yıllardaki
alışkanlıklarını hâlâ terk edememiş durumdalar ve
zaman zaman da bu reflekslerle karşı karşıya
kalıyoruz. Hâlâ havaalanı yatırımına karşı,
hâlâ köprü yatırımlarına, baraj yatırımlarına,
nükleer santral yatırımlarına, madenlerin
çıkartılmasına, sanayinin kurulmasına, fabrikaların
yapımına karşı çıkacaksanız bunu anlamak mümkün
değil. Bu anlayışla ancak ülkeyi 70 sente muhtaç ederiz.
On iki yıldır AK PARTİ hükûmetleri hep
halkımızın, milletimizin lehine olan güzel işler
yaptı; milletimizin zararına ve aleyhine olacak da hiçbir şeyin
içinde olmadı, hiçbir icraatı yapmadı.
Artvindeki maden rezervi ilimizin en önemli gündem
maddelerinden bir tanesi şüphesiz ki. Ülkemizin kalkınması için
yer altı zenginliklerimizin ülke ekonomisine kazandırılması
şüphesiz ki güzel. Ama elbette ki burada Artvinliler olarak
hassasiyetimiz, hepimizin bütün kaygı ve endişeleri yatırım
yapılırken Artvinin ve Artvinlinin zarar görmemesi
noktasındadır.
Bu tür yatırımlar Türkiyede ve dünyada ilk kez
yapılan yatırımlar değildir. Ülkemizde Gümüşhanede,
Bergamada, Kürede ve daha pek çok yerde, birçok ülkelerde de altın
madeni, gümüş madeni, bakır madeni çıkartılıyor.
Şüphesiz, burada kullanılacak teknoloji de son derece önemlidir,
burada alınacak ÇED raporu da son derece önemlidir. Bu
yatırımlar ÇED raporu olmadan yapılabilecek yatırımlar
değildir. ÇED raporu, elbette ki o yapılacak yatırımın
çevreye ne tür zararlarının olacağını bilimsel
verilerle ortaya koyacak rapordur. Bu bakımdan, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
elbette ki ÇED raporunun verilmesi aşamasında bu hususları hassasiyetle
göz önünde bulunduracaklarına inanıyoruz ve aynı zamanda,
kullanılacak teknoloji de bu tip yatırımlarda şüphesiz son
derece önemlidir. O bakımdan, şirketin ne yapmak istediği,
nasıl bir teknolojiyi kullanacağı ve kullanacağı bu
teknolojinin, yapacağı bu yatırımın Artvine veya
Murgula ne zararları olacağı ortaya konmalıdır. Bu
zararlar ortaya konduğu takdirde -ki bilimsel yönüyle- bizler burada, biz
de halk olarak, iktidar olarak, milletvekilleri olarak elbette ki bu
yatırıma karşıyız.
Murgul halkı yıllardır madenle iç içe
yaşıyor, madene yabancı değiller. Yıllardır
bakır madeni çıkarılıyor ve bugün binden fazla işçi de
bu madende çalışıyor. Maden özelleştirilmeden önce,
bakın, Murgulda -gidenler bilir belki- inanın dereler kahverengi
akardı, bütün o tabiat da kahverengi renge bürünmüş bir vaziyetteydi.
O zararını her yönüyle görmeniz mümkün ama bugün yemyeşil bir
doğası var ve suları berrak ve şu andaki madenden
şikâyetçi bir tane de insan göremezsiniz. Neden? Demek ki buradaki halka
verilecek bu zararların önüne geçecek bir teknoloji
kullanılmıştır. O bakımdan, bugün her taraf
yemyeşil, dediğim gibi.
Bir önemli husus da bu meselenin, Artvindeki meselenin
sadece bir tek sivil kuruluşun meselesi olmadığı. Burada bu
konu bütün Artvinin meselesi olduğu için, doğrusu, toplumun pek çok
kesimlerini bir arada bulunduran bir ortak platformun bu konunun takipçisi
olması, bu konunun sahibi olması ve bu konuyu yürütmesinin doğru
olacağı noktasında düşüncelerimiz var. Sağ olsun,
Ticaret Odası Başkanı bu konuda geçen pazar günü bir
toplantı yaptı ve böyle bir bağımsız platform kurarak
inşallah Artvindeki maden konusundaki bu gelişmeleri daha iyi bir
şekilde takip etme imkânı bulunacak. Çünkü, ortada ciddi bir bilgi
kirliliği de söz konusu. O bakımdan, şu anda da Murgulda maden
şirketi demin diğer milletvekili
arkadaşlarımızın da konuştuğu gibi- siyanür
havuzu yapmaktan vazgeçtiğini ortaya koydu ve yapmayacağını
vadetti, bunu kamuoyuna deklare etti. Eğer o bölgede, Murgulun içerisinde
tabii ki böyle bir şey Murgul halkına zararlıysa zararı
olmayacak bir bölge, bir yer bulunarak orada yapılsın,
halkımıza zararı olmayacak bir yerde yapılsın. Bu
nedenle, böyle bir deklarasyon varken araştırma komisyonunun
kurulmasını gerektirecek nedenler de ortadan kalkmış durumda
çünkü siyanür havuzu yapımı eğer gündemden kalktıysa burada
böyle bir komisyon kurulmasına da doğrusu gerek görmüyorum. Önergenin
de anlamı kalmamıştır bu nedenle, onun için önergeyi
desteklememiz söz konusu değildir.
Halkımız şu anda emin olsun, hükûmetlerimiz
Artvinde sağlık, eğitim, ulaşım, turizm ve enerji
başta olmak üzere önemli yatırımlar yapmakta. Artvin gelecekte
inanıyorum ki- Türkiye'nin en modern, en huzurlu bir kenti olacak. Bugün
on iki yıldır AK PARTİ iktidarı döneminde Artvine yapılan
yatırımlar 10 katrilyonun üzerinde değerli kardeşlerim.
İnşallah, bu madenle ilgili konuları da, bütün gelişmeleri
de aklıselimle takip edip yerinde ve zamanında yapılacak
doğru müdahalelerle Artvinin zarara girmeyeceği, doğru bir
yolun, yöntemin bulunacağına inanıyor, bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kışla.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök
III.-
YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Gök, Sayın Susam, Sayın
Işık, Sayın İrbeç, Sayın Ayhan, Sayın
Erdoğan, Sayın Aksünger, Sayın Serindağ, Sayın
Bayraktutan, Sayın Özcan, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın
Gök, Sayın Tanal, Sayın Demiröz, Sayın Öz, Sayın Oral,
Sayın Işık, Sayın Çirkin, Sayın Çıray.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.34
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum. Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Elektronik cihazda toplantı yeter sayısı
çıktı, onun için onları okumuyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 50 milletvekili
tarafından, Artvinin Murgul ilçesinde yapılması planlanan
siyanür havuzuyla ilgili sorunların tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki bir kanun teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.-
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile
79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 240 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Erdal
Aksünger.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
E-ticaretin düzenlenmesi
BAŞKAN Sayın Aksünger, bir saniye,
kapatıyorum, yeniden açacağım.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda, özellikle
bakanlar sıralarında uğultu var. Rica ediyorum, bir sükûneti
sağlarsak.
Sayın Aksünger, buyurunuz, yeniden açtım.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Sayın Başkanım,
sizi dinlemiyorlar, o yüzden bence tekrar bakarsanız dinlemediklerini
göreceksiniz.
BAŞKAN Şimdi, ben uyardım, yani yerimden
kalkıp, elime de sopayı alıp inemeyeceğime göre. Yani
herkes akil baliğ olmuş insanlardan oluşuyor.
Dolayısıyla bu kadar.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Memleket sopayla terbiye
edilmeye çalışıldığı için bizim de
aklımıza başka bir şey gelmiyor artık yani ondan
kaynaklanıyor.
BAŞKAN Sınıf başkanı gibi
hissediyorum kendimi.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Aynen öyle.
BAŞKAN Buyurun.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Şimdi, tabii, ülke
gündeminde, durmadan gündem başka konularla meşgul olduğu için
bu tür, ticaretin gelişimiyle ilgili çok önemli bence de bu maddenin
buraya gelmesi, çok da geç kalmış aslında.
Ama tabii, baktığımız zaman,
elektronik ticaretin ne ifade ettiğini, dünyada ne ifade ettiğini bir
irdelememiz lazım. Dünya aslında yeni bir ekonomiyi
tartışıyor, bilgi ekonomisini tartışıyor. Neden
tartışıyor bunu? Artık dünyada o kadar büyük ticari
kurumlar bilgi üreterek çok büyük hacimlere geçtiler ki bazı ülkelerin
gayrisafi millî hasılaları kadar hacim üretebiliyorlar.
Bakın, Amerikada bilgi üreten ve kendince dijital
kütüphane gibi çalışan bazı kurumların değerleri
konusunda küçük bir iki tane örnek vereyim: Mesela, Googleın değeri,
bugün Türkiye ekonomisinin toplam değerinin 2 katı kadar. Yani
aslında, Türkiyede sanayiyle uğraşan tüm dinamikleri
topladığınızda 130 milyar dolarlık bir hacim
oluşuyor -değer olarak söylüyorum- oysa Googleın tek
başına 275 milyar dolarlık bir hacmi var, bilgi satarak bu
işi yapıyor. Türkiyede bilgi olması için neye ihtiyaç var?
E-ticarete buradan geleceğim çünkü. Bir kere, ülkelerdeki eğitim
sistemleri ve o halkın hangi noktada, bilimsel olarak nasıl
eğitildiği en önemli konulardan bir tanesidir. Çok bariz bir örnek
vereceğim bununla ilgili, bakın; Türkiyede bilime dair eğitim
ne kadar geriye gitmiş veya ne kadar geride kalmış?ın çok
bariz bir örneğini vereceğim size: Burada, baz alınan, dünyadaki
çocukların eğitimindeki matematiktir. Sosyal zekânın
gelişimi o ülkedeki ortak yaşam kültürüyle birlikte olur.
Bakın, matematik konusunda bu ülkedeki
çocukların durumu nedir diye bir bakalım. Şimdi, matematik ve
fen okumanın hepsinde çok iyi olanlar Şangayda yüzde 19 -tüm
eğitimin hepsinde- Singapurda yüzde 16,5 -çok iyi denilebilecek düzeyde
olanları söylüyorum- Polonyada 6,1; Türkiyede 1, çok iyi olanlar 1
Türkiyede. Bu neyi getiriyor? Altyapıyı sağlamayı
getiriyor. Şimdi On iki senede şunu yaptık, bunu yaptık,
Türkiyeyi teknolojiyle donattık. Şu oldu, bu oldu. diyorsunuz da
Bir tane çok basit örnek vereceğim: Yüksek teknoloji
ihracatı baz konudur, baz planlama bunun üzerinden yapılır ne
kadar yüksek teknoloji ihraç ediyorsunuz diye. 2002 yılında -baz
olarak, birim olarak söylüyorum bunları- Çinin durumu 41,7 -birim olarak
söylüyorum bunu- ve 2012 yılında 505 birime çıkmış;
Kore 54,3 ve 2012de 121 birime çıkmış; Malezya 47, daha sonra
61e çıkmış; Hindistan 2, 12ye çıkmış; Polonya
0,8den 9,5a çıkmış; Türkiye 1 ve 2012de, geçen on iki senede
1,9a çıkmış. Yani bizim teknoloji ve teknoloji içeren herhangi
bir şeyi üretip ihraç etmekte en diplerde yer
aldığımız buradan gözüküyor. Tabii, dünya bu yeni
ekonomiyle ilgili bazı tekelleşmeler yaşıyor. Sadece
Türkiye için söylemiyorum, dünyanın her yerinde tekelleşmeler var.
Yani bunu sadece Türkiyenin kendi iç kıvrım kıvrım
Bunu, özellikle, bu son neoliberal politikalar üzerinden getirilen
ekonomiye ayak uydurduğundan da söylemiyorum. Ama dünyada bu sorunun
temeli şuradan da kaynaklanıyor: Gelişmekte olan ülkeler şu
anda aslında atakta, doğru. Türkiye, 2001-2002de dünyada sıcak
paranın o Nereye gideyim de kimden ne kadar faiz alayım?
dediği hikâyeyi 2008-2009a kadar taşıdı, ondan sonra
taşıyamaz duruma geldi, şu anda üretimde ciddi bir problemimiz
var.
Şimdi, bunlar olurken aslında neler elektronik
ticaretin altyapısına destek oluyor? Bunlardan en önemlisi: Böyle bir
altyapınız var mı? İnterneti nasıl
kullanıyorsunuz? Lojistik altyapılarınız gelişmiş
mi? Örgün eğitimlerde bunlarla ilgili yapıları kuruyor musunuz,
çocukları böyle eğitiyor musunuz? Bunların hepsi aslında
bir vesileyle en önemli dinamikler.
Bakın, Türkiyedeki on iki yıllık
iktidarınız döneminde şunu çok da rahat söyleyeyim, bunu hepimiz
ezberledik: Özelleştirmeyle ilgili konuda ciddi yol
aldığınızı iddia ediyorsunuz. Özelleştirmeye
karşı olup olmamak meselesiyle ilgili konuşmuyorum, basit bir
şey söyleyeceğim: Neden özelleştirilir bir yer? Efendim, verimli
değildir, bundan dolayı özelleştirilir. Devletin ekonominin
içinden elini çekmesi konusunda birileri der ki: Ben böyle bir politika
güdeceğim kardeşim, ekonominin içinde elim olmayacak, çekeceğim
elimi bundan, özelleştiriyorum, buralar verimsiz. Ama ne yazık ki
görüyoruz ki özelleştirdiklerinizin çoğu aslında altın
yumurtlayan tavuklar.
Mesela bir tane örnek vereyim: TÜRK TELEKOMu
özelleştirdiniz. Ya, TÜRK TELEKOM Türkiyenin altyapısı. Ben bir
tane daha örnek istiyorum, mesela gelişmekte olan ülkelerde kendi tüm
altyapısını yabancılara teslim eden bir tane ülke gösterin
bana, bir tane ülke gösterin bana. Kaldı ki bununla birlikte, onun
yanında TRT diye bir kurum var kardeşim. Bu TRTde herhâlde 10 bine
yakın insan çalışıyor. Ya, ne iş yapar kardeşim
bu TRT mesela? Ya, 200-300 kişiyle götürülen bir televizyon
kanalının rakibi olarak görünüyor, reytinglere bakıyoruz, böyle
bir reytingi yok, bütçelere bakıyoruz, inanılmaz bütçeler var ortada.
Tamam, o zaman burada şunu diyebilirsiniz: İstihdamla ilgili olarak
bunu özelleştirmiyoruz. Fayda-değer ilişkisinde bir
çelişki içindesiniz, burada bir yanlış var ama nerede akçeli,
çorbalı işler varsa özelleştirmenin altında, onlar herkes
tarafından konuşuldu ama hiçbir yerde nedense faili de ortaya
çıkmadı.
Şimdi, aynı şekilde PTT konusuna geleyim
çünkü önümüzdeki süreçte e-ticaretin temelinde olacak en büyük, en
sıkıntılı yerlerden biri ve gelişmekte olan yerlerden
biri lojistik, lojistik gelişirse e-ticaret gelişecek. Şimdi,
bakıyoruz -yine buna benzer bir şey- TÜRK TELEKOM
özelleştirildi, bunun yanı sıra, TÜRK TELEKOMun yanı
sıra PTT diye bir kurum var. Bu, altyapılarda çok önemli olacak bir
kurum, lojistik tarafta. Şimdi PTT yeniden dizayn ediliyor. Hani, devletin
elinde kalsın, tamam kalsın ama ne yapılıyor? PTTye tekel
hakkı getiriliyor. Peki nerede rekabet olacak? Özel sektör ile devlet
rekabet edecek. E ekonomiden çekilelim. diyordunuz bu konuda. Rekabet
edeceksiniz, PTT allı pullu bir yere gelirse zorla milletin cebindeki
parayı alacak, rekabete tamamen kapatılacak o sektör belli
yerlerinde, PTT büyüyecek, sonra bunu özelleştireceksiniz. Kime
satacağınız da belki planlıdır, onu bilmiyorum, belki
planlıdır yani. E ne oldu şimdi, hangisi mantıklı
bunlardan? Bir kere bunun kendi öz eleştirisini birilerinin buradan
yapması lazım.
Şimdi, İnternet diyoruz bu konuyla ilgili
olarak. Ya benim gördüğüm, son bir yıl içerisinde bu iktidarın
İnternete karşı ne kadar antipatik bir durumda olduğunu
hepimiz gördük, hatta İnterneti kapatalım. deniliyor. Tamam
İnterneti düzenleyelim de elektronik ticareti düzenleyeceğiz, bunun
olmazsa olmazı İnternet. Burada İnterneti kapatalım. diyen
mantığında adamlar var. Özgürlük kavramlarını bir
kenara bırakıyorum, ticaret tarafından bakıyorum, orada da
bir problem olacak demektir. E nasıl ilerleyeceksiniz? Problem buradan
kaynaklanacak önümüzdeki durumda. Türkiye, elektronik ticaret konusunda şu
anda çok sıkıntılı yerlerde değil. Değil ama
bizim en büyük sorunlarımızdan bir tanesi, dünyanın
gelişkin ve gelişmekte oldukları rakamlarla bizim
kıyaslamamız.
Şimdi, 2011, 2012lerde ve 2013lerde 40 milyar
TLler civarında Türkiyede bir hacim gözüküyor ama bu 40 milyar TLlik
hacmin içerisinde bankaların da destekli olan rakamları var. 2016da
Türkiye için beklentiler 50 milyar TL. İnternet üzerinden ya da e-ticaret
üzerinden bir vesileyle o paranın ticarete dönüşeceği
düşünülüyor. Ama gelin bir rakamlara bakalım, Dünya nasıl
gelişiyormuş, dünyanın rakamları nelerdir? diye onlara bir
bakalım. Avrupadaki elektronik ticaret 2012 yılında 156 milyar
dolar, 2016 beklentisi 280 milyar dolar. Avrupadaki bütün ülkeleri
topladığınızda 300 milyon nüfusu var, Türkiyede de 75-80
milyon nüfus konuşuluyor. Orana baktığımızda
-aslında bir felaket var önümüzde- görülüyor, çok sıkıntı
var orada. Ciddi bir şekilde altyapıların halledilmesi
gerektiği görülüyor.
Aynı şekilde, Amerikadaki pazara
baktığımız zaman, Amerika 2012 yılında 231 milyar
dolar bir hacim üretmiş e-ticarette ama bakıyorsunuz ki 2016 yılında
390 milyar dolar diyor. Bunlar fiktiftir, neden fiktif olduğunu
söyleyeyim. Dünya üzerinde kurdukları şirketlerle, mesela Google
gibi, Apple gibi buna benzer şirketlerle Avrupada bazı ülkelerde o
şirketlere parayı aktardıkları için, oralarda paraları
tuttukları için o rakamları Amerikaya yazmıyor, orada
değil yani o rakamlar.
O nüfus oranları, aslında ticaretin
gelişkinliği ve o ülkedeki bilgi teknolojilerine verilen önemle
görülüyor. Biz, Türkiye olarak, e-devlet anlayışımızda
şu anda -Birleşmiş Milletlerin raporuna dayalı söylüyorum
bunların hepsini, insani gelişmişlik raporlarına dair
söylüyorum- 89uncu sıradayız yani bu algı öyle. Çünkü, biraz
önce çocuklarla ilgili matematikteki gelişmişliği anlattım,
o aslında bilimsel altyapının kurulmasıyla ilgili insan
kaynağı desteği. Üniversitelerde zaten böyle eğitimler de
vermiyoruz yani. Buradaki -görülüyor ki- Çin gibi, Rusya gibi, Hindistan gibi
ülkeler inanılmaz, en az 50 katı, 100 katı ileriye
gitmişler; biz 1 olanı 1,9a getirmişiz. Matematikteki
sınıfta kalışımız
Dünyadaki matematik lotunda
sınıftayız.
Bizim TÜBAda bile aradığınız
kriterlerin en azından -bakın TÜBAya, Türkiye Bilimler Akademisine
kimleri üye yaptıklarını- yüzde 70ine neredeyse imam-hatip
mezunu olan adam alıyorsunuz. Ya, burası Bilimler Akademisi
kardeşim, Türkiye Bilimler Akademisi, gidin, yeni üyelerine bakın,
asosiye üyelerine. Dünya ne diyormuş bununla ilgili, TÜBAyla ilgili? Ne
diyormuş dünya bu konuyla ilgili? Onun da sadece ve sadece adı
kaldı, kendisinin bir şey ürettiği yok. TÜBİTAK diyorsun,
işte orada montaj mı değil mi, onlara bakan bir kurum hâline
döndürdüğünüz için bilime bakışınız böyle bu
tarafından baktığınızda.
Dünyada 7 milyar nüfusun yüzde 39u İnternet
kullanıyor. Bu, ciddi şekilde 2,8 milyar insana tekabül eder.
Türkiye'de de ciddi bir oran olduğu söyleniyor. Bu rakam 37,5 milyon
insana tekabül ediyor. Ben bu İnternet kullanım oranında
şöyle bir problem olduğunu düşünüyorum: Bunların hepsinin,
37,5 milyonun bir vesileyle İnternetin üzerinde dijital okuryazarlık
problemleri var. Eğer biz dijital okuryazarlık problemini
halledemezsek, yasakla, sopayla, onunla, bununla insanları İnternet
mecrası üzerinde herhangi bir şekilde eğitemeyiz, böyle bir
şey yok. Elinizde bir sopa İnternette kimin ne
yaptığına bakar bir hâlde bu ülkeyi götürmeye
çalışırsanız, oradan ne elektronik ticaretin
gelişmesini bekleyebilirsiniz ne de insani gelişmişlik
bekleyebilirsiniz. Bu memleketin hâli bu noktada harap, bilimsel eğitim
noktasında harap; ben söylemiyorum, Birleşmiş Milletlerin
raporları söylüyor, ben söylemiyorum bunu.
Mesela, e-ticaret konusunda yeni düzenlemelerle birlikte
neler getirilmesi lazım? Ya, bu Türkiyede bilim, teknoloji
noktasında hangi bakanlık neye bakar ben bilmiyorum. Ya,
vatandaş nereden bilsin, ticareti yapan adam nereye güvenecek? Bir kere
burada en önemli konu güven problemi zaten. Şimdi, bir sürü kurum bir sürü
şeye bakıyor. Acilen, tüm sorunları tek elden çözecek olan bir
kurumu bir güven tahsisine oturtmak lazım, oturtamazsanız bu işi
çözemezsiniz.
Bakın, size çok basit bir şey
anlatacağım. Ya, her gün neredeyse bankalar, sigorta şirketleri,
bir sürü adam telefonla taciz ediyor Şöyle bir ürünümüz var, şu var,
bu var., sabahın köründe arıyorlar bir vesileyle veya herhangi bir
kurum arıyor, hiç tanımadığınız bir adam
arıyor sizi Ben bilmem kimim, şöyle bir ürün getirdik, şunun
için arıyorum. falan diye. Mail atıyorlar mı, atıyorlar;
mesaj atıyorlar mı, atıyorlar; telefonla taciz ediyorlar
mı, ediyorlar; sosyal medyadan taciz ediyorlar mı, ediyorlar. Ya
arkadaş, bu adamlar bu verileri nereden buluyor? Ben size söyleyeyim
nereden bulduğunu, TÜRK TELEKOMdan alıyor, Turkcellden alıyor,
oradan alıyor, buradan alıyor, daha vahimini söyleyeyim, bu devletin
kurumlarından alıyor. Ya, daha yeni Sosyal Güvenlik Kurumunun 65
milyon liraya dataları sattığına, gelir elde ettiğine
dair olaylar ortaya çıktı, 65 milyon TL bundan gelir elde
ettiğini söyledi. Şimdi, demek ki ne yapmış? Kişilerin
verilerini satmış birilerine, o adam da seni arıyor küt diye
telefonla. Ya kardeşim, burada biz daha bundan birkaç ay önce Kişisel
Verilerin Güvenliği Kanununu çıkarmadık mı? Peki, hiç
kimse bu konuyla ilgili olarak bu adamı şikâyet etmiyor mu? Etmiyorsa
bile bu memlekette yürütme yok mu kardeşim? Yargı yok mu? E buradan
bunlara şikâyet etmiyor mu kimse? Ediyordur mutlaka ama bir kurum yok ki
burada o kurum bu işleri halletsin.
Daha buraya
gelmeden önce bir banka beni arıyor. Kardeşim, benim verimi nereden
aldınız siz ya, nereden aldınız bu verileri? dedim. Bu
kişisel veriler şu demektir: Adamın evini, telefonunu, profilini
bilmem neyini alıyor. Demek ki adamın o üründen satın
aldığını biliyor veya o ürüne ihtiyacı olduğunu
bilen bir profesyonel yapı kurulmuş, o yapıda da adamı
profillemişler Bu adam şunu alır, bunu alır, şunu
yapar. filan diye. Bu suç zaten suç, suç bu. Bu adam bunları nereden
almışsa oraya mutlaka yargı yoluyla birinin elinin değmesi
lazım. Bu bir tacizdir, aslında vahşi bir kapitalist hikâyenin
sonuçta devamıdır bu. Böyle bir şey olur mu ya? Bunun düzenlemesini
tabii ki yapacağız ama bunu düzenleyen bir kuruma ihtiyaç var, bunu
düzenleyecek bir kuruma ihtiyaç var. Bu 3 tane, 5 tane bakanlık tarifiyle
olmaz. Dedim ya bilgi teknoloji konusunda hangi bakan, neye bakıyor ben
bilmiyorum. Orada bakmak lazım
girip İnternetten, o ona mı bakıyor, bu buna mı
bakıyor, şu şuna mı bakıyor; hangi kurumdur; nedir?
Böyle bir şey olmaz zaten, böyle bir şey olur mu ya?
Tüketici hakem
heyetlerinin hiçbiri çalışmıyor, kim ne derse desin
yalandır bunların hepsi. Ticaret odalarındaki tüketici
heyetleri, işte, rakamları orada tanıtıldı, Belli
rakamlara kadar tüketici heyetleri karar verecek. dendi. Kardeşim,
çalışmıyor, çalışmıyor. Üstünde insanlar kendi
haklarını savunamaz hâle gelmişler. Bunlar ciddi problemlerdir
bu ülke için.
Ben ticaret hacmi
konusunda, önümüzdeki süreçte, eğer bu altyapılarla ilgili,
işte, TÜRK TELEKOMdaki bu rekabetin engellenmesi olayını
kaldırmadığınız sürece, PTTyle önümüzdeki süreçte
tekele döndürüp rekabeti önlediğiniz sürece ve aynı şekilde bazı
kurumlara müdahale etmediğiniz sürece büyük problem çıkacaktır.
Çünkü neden? 2013-2014 yılında Türkiyede e-ticaret üzerinden
yapılan tüm rakamların, 40 milyar TL olan rakamın yüzde 97sini,
tüm rakamın yüzde 97sini, 12 bin tane e-ticaret sitesinin yüzde 2,5-3ü
yapıyor. Ya, bu ne demektir? Kartelleşme olmuş orada çünkü
altyapılar pahalı, İnterneti kazıktan satıyorsun,
KOBİlere bunu anlatmıyorsun, kavram karmaşası da diz boyu
olmuş. Bankaları olanlar yapacak önümüzdeki süreçlerde veya
holdingleri olanlar e-ticaretleri yapacaklar, öyle görünüyor yani.
E, teknoloji üretimi yaptığınız da
yok ortada, böyle bir şey yok. Ya, buraya bir ağırlık verip
yeniden, aşağıdan
Örgün eğitim dedim. Örgün eğitim
Ne demek
istiyorum: Üniversitelerde bu eğitimlerin bir an önce başlaması
lazım, e-ticaret eğitimlerinin başlaması lazım
üniversitelerde.
Neden? Şuradan geliyor aklıma: Bu 40 milyar
TLde nasıl bir mecrayı kullanarak İnternet üzerinden gelip
buradan satın alma yapmış? Yüzde 39 civarındaki rakam
akıllı telefonlar üzerinden gelmiş, yüzde 27si tabletler
üzerinden gelmiş, yüzde 34 civarındaki de hesaplar üzerinden
gelmiş.
Şu demektir: Kardeşim, mobil uygulamalar çok
önemli hâle geliyor dünyada, hepimiz bazı aplikasyonları
kullanıyoruz
Çocuklarımıza mobil uygulamasını -ama
altyapıyı doğru kurarak- yani kendi özgün
yazılımlarımızı, özgür
yazılımlarımızı öğreterek mobil uygulamaları
yapıp önümüzdeki sürece hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Belli ki mobil uygulamalar üzerinden gidecek bunlar. İkisi
toplandığında yüzde 70lere yakın bir rakam yapıyor
çünkü. Bu, çok değerli ve çok önemli.
Şimdi, ticaretteki bu güven duygusu en büyük
problemdir İnternette. Ticaretteki güven problemini gidermediğiniz
sürece, düzenlemeler getirmediğiniz sürece, bir kuruma Bak, sen bunu takip
hâlinde olacaksın. demediğiniz sürece o güven problemi her zaman
sıkıntı yaşar. Çünkü neden? Bir site, büyük bir holdingin
veya bankanın referansı olmadan çok ciddi bir şekilde e-ticaret
yapılacak bir mecraya dönmüyor. Bizde hâlâ, mesela normal ticarette bugün
bakın, çeklere güven kalmamıştır. zaten ortada. Zaten o
eski söze güven denilen mesele çoktan yerle bir oldu, çoktan aslında
kemikleri bile kurudu ama bu hikâye, bir türlü
Ticaretteki, genel ticaretteki
güven duygusu sağlanmadan İnternette, başka bir mecrada bunu
yaparken güven duygusunu sağlayamazsanız, o yüzde 97 hacmi yapan
yüzde 3 önümüzdeki süreçte tekelleşecek komple, aşağıda ne
KOBİye ne de kendine girişimci diyen gariban bir vatandaşa
e-ticaret yapabilme bir vesile hacmi sağlamayacak. Bu çok
aşikârdır yani. Bunu yapmazsanız, aşağıda
bunları düzenlemezseniz, tamamen güveni tahsis edemezsiniz, bu yapıda
sıkıntı çıkacağı yüzde yüzdür yani. Tabii,
e-devletin de bunu kullanması lazım. Dedim ya, e-devlet konusunda
burada On iki yılda bunları yaptık. diyorsunuz ama
Birleşmiş Milletler gelişmişlik raporunda Sen,
90ıncı sıradasın. diyor ya, 90ıncı
sıradasın. diyor. E, teknoloji odaklı ihracatı zaten anlattık.
Gerçi olumlu bir sürü şey daha öncesinden söyledik, komisyonlarda da
söyledik ama dinleyen yok. Dinlemesinler, biz bu ülke için gerekli olan her
türlü rapora imza attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksünger.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 240 sıra sayılı Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
konuşmamın başında buradan bir teşekkür etmek
istiyorum Sayın Erdal Aksüngere. Hakikaten bu konuda verileri olduğu
gibi verdi, açıklarına da değindi. Ben de bir hukukçu olarak o
teknik açıkların, rahatsızlıkların,
yolsuzlukların, suistimallerin, hilelerin, nitelikli
dolandırıcılığın farklı boyutlarına
değinerek bunu tamamlamak istiyorum.
Şimdi, böyle
açtığımız zaman
Yahu, şu Avrupa Birliği
olmasaydı hakikaten ne olacaktı bu Meclisin hâli? Bu Mecliste
çıkan kanunların yüzde 65ini bürokratlar hazırlıyor, yüzde
35i de Avrupa Birliği müktesebatı gereği mecburen
yaptığımız kanunlardır, bu da müktesebat gereği
mecburen elektronik ticaretle ilgili. Avrupa Birliği 2000
yılında bunun kararını almış, biz şimdi
hangi yıldayız? 2014 yılındayız. Yani, 20nci
yüzyılda almışlar, şimdi 2014 yılında, 21inci
yüzyıldayız ve müthiş bir teknik gelişimi var.
İnternet, sosyal medya, farklı gruplar ve bunların üzerinden
yapılan bütün ticaret
Sadece turizm değil, banka kartları
değil, telefon reklamları değil, hayatımızın her
alanında, çocuklarımızın hepsinin cep telefonlarında
ve her yerde karşımıza çıkan bir sorunu konuşuyoruz.
Bununla ilgili hakikaten güvenlik sağlayıcı yeterli önlem ve
tedbiri kapsıyor mu bu? Tartışmalı. Bir adım
mıdır? Bir adımdır. Yani pozitif yanlarını
görmek, negatif yanlarını da söylemek dürüst siyasetin gereği
olmalı. Keşke Avrupa Birliği müktesebatıdır. diye bu
kanunların gerekçelerine yazılmasaydı.
Şöyle bir düşünün arkadaşlar: Sizi
telefondan bankalar arıyor, diyor ki: Sizin limitinizi 5 milyardan -eski
hesapla gidelim- 50 milyara çıkarıyoruz. Ek kartlar da var
çocuklarda. Kabul ediyor musun, etmiyor musun? Telefonda kayıt. Dikkat
ediyor musunuz? Kayıt bir tarafta var yani deliller bir tarafta var, sizin
tarafta yok. Sizin ağzınızdan çıkan bir sözcük
Kazara o
ara telefonunuz bir başkasının elinde veya ne bileyim, basit bir
örnek veriyorum, doğal gaz servisleri var ya kombiler falan. Kombiciden
arıyorlar Üç yıllığına, taksitle
bakımınızı üstlenir misiniz? He dediniz mi tutacak
Hayır dediniz mi kaydetmiyor, saklanmıyor yani şirketler kendi
lehine olan verileri kayıt olarak kayıt altına alıyor,
yarın yargıya intikal ettiği zaman da bu kayıtların
aleyhine olanların hiçbirisini vermiyor, diyor ki: Siz böyle bir
konuşma yapmadınız. Bunu nasıl
ispatlayacaksınız? Hukukçu olarak söylüyorum:
İspatlayamazsınız çünkü istediği bölümü siler, kendi bölümü
kalır ve gider.
Yurt dışındasınız, yurt
içindesiniz ve sürekli bu alanda bir gelişme var. Elektronik alanında
en önemli gelişme nedir biliyor musunuz? İnternet
çıktığı zaman en çok müzik endüstrisini vurmuştu
arkadaşlar ve öyle bir şey ki, yapımcılar, albüm
çıkaranlar, CDler, DVDler bir anda çöktü, müzik endüstrisi çöktü. Niye
çöktü? Çünkü küçük bir cihazın içine bin tane şarkıyı
rahatlıkla alabilir oldunuz ve telif hakları mücadelesi
başladı sinemada, sanatta böyle bir ihtilaf gelişti.
Peki, onun
dışında
Buradan turizm gayesiyle başka ülkelere
gidiyorsunuz, otel rezervasyonu yapıyorsunuz, uçak rezervasyonu
yapıyorsunuz, bilmem ne yapıyorsunuz. Nereden yapıyorsunuz?
Bazı şirketlerden yapıyorsunuz. İnternetten mi
yapıyorsunuz? Evet, İnternetten. Parayı nereye
yatırıyorsunuz? Yine oradan belirtilen yerlere
yatırıyorsunuz. Ne oluyor? Zaman zaman gazete haberlerinde tura
çıkmak için bavulunu hazırlayan insanların ya havaalanında
kaldıklarını ya şirketin toz olduğunu, yok
olduğunu görürsünüz, tam tatile giderken paraları vermiş,
dolandırıldığını anlar.
Peki, bu yalnız mı? Hayır. Sizin
telefonlarınıza günde kaç reklam geliyor hiç düşündünüz mü?
Şimdi, bu reklamlara bakıyorsunuz, artık tacize dönüşüyor
gerçekten. Her alanda, tabii
Telefon bilgilerinizi -bilgi toplumuyuz ya-
maşallah her taraftan veriyorlar, GSM operatörlerine, TELEKOMa,
muhtarlığa, o kayıtları 50 liraya satıyorlar
arkadaşlar. Binlerce kaydı bir flash diskte gönderiyorlar.
Şimdi açayım telefonumu, mesajların yarısı bunlarla
dolu, neler neler yok, şöyle bir bakıyorum, emlakçı var,
turizmci var, banka var, kredi kartları var, yani neler yok ki? Ev
taşımacılığından bilmem kum
taşıyıcılığına kadar var. Sonra, vatandaşların
haberlerini okuyorsunuz gazetelerde, cep telefonu siparişi veriyor,
açıyor kapağını kutu geldiği zaman, salatalık
çıkıyor. Ee, yani dolandırıcılık bu, hem
parasını alıyor hem dalga geçiyor hem de nitelikli
dolandırıcılık yapıyor.
Şimdi, bu kanunda -demin Sayın Bakanla da
konuştum- bin liradan 5 bin liraya kadar caydırıcı bir
hüküm var. Caydırmaz, 500 tanesini dolandırır, 500 tanesini
dolandırdığı zaman üstüne bahşiş kalır o kadar
ceza. Yani, bu işin cezai bir de
caydırıcılığının olması lazım.
Cezai caydırıcılık, bu elektronik ortamda ticaret yapan
şirketlerin iyi bir denetimini gerektiriyor, belli vasıfları ve
kuralları olanları yapmak gerekiyor çünkü benim en son tespit
ettiğim rakam e-ticarette dönen, siparişle gelen şeyler 50
milyarın üstünde. Örneğin, büyük mağazalara sebzeden meyveden
tutun her türlü siparişi elektronik olarak verebiliyorsunuz, belli
markalar güven telkin ediyor, insanlar onun üzerinden gidiyor. Ama, bu, büyük
firmalar ve güven teşkil edenler için, onların dışına
girdiğiniz zaman size paketin içinden ne çıkacağını
bilemezsiniz. Peki, böyle bir durumda ne olacak? Tüketici hakları devreye
girecek. Tüketici hakları ne olacak? Yani, bir şey diyeceğim ama
diyemiyorum; daha bir hafta önce, siz, tüketici haklarında avukatlar hakem
kurulunda avukatlık ücreti almasın diye buradan kanun geçirmediniz mi
arkadaşlar? Ee, daha bir hafta önce geçirdiniz buradan. Tüketici
haklarını avukat korumasın, avukatlık ücreti almasın
diye buradan kanun geçirdiniz. İşte, bu tür yolsuzluklara ve
dolandırıcılıklara meydan vermiş oluyorsunuz.
Peki,
salt bu mu? Banka kredi kartları kullanılırken bir
bakıyorsunuz 20 dolarlık bir alışveriş
yapmışsınız, birisi hemen girmiş aradan 2 bin
dolarlık bir alışveriş yapmış. Bir mesaj geliyor,
diyor ki: Böyle bir alışveriş yaptınızsa susun,
önemli değil. Değilse bildirin. Ne yapacak? Kartı kapatacak. Ne
yapacak? Takip edebilecek misiniz buradan İtalyadaki, Almanyadaki,
Belçikadaki bir şirketi? Bununla ilgili bir düzenleme var mı? Yok.
Ben, eksik olan ve neden yetersiz olduğunu söylediğim şeyler
Şimdi,
bu reklam hakkıyla ilgili bu kanun, bu taciz düzeyine gelen lig
maçlarından tutun da Spor Totodan Lotoya, Lotodan tutun da ya her türlü
reklama, sizin cep telefonunuza gelen
Ve bu sözleşmede Avrupa
Birliğinin reddetme hakkı olarak tanımladığı 2
kelime var, işte burada yazıyor: Daha çok Avrupa Birliği ve
Uzak Doğu ülkelerinde geçerli. Bu hakkımı bir vatandaş
olarak kullanmak istiyorum. derseniz, Ya reklam gelmesin, bıktım,
benim cep telefonumdaki bu reklamlardan artık bıktım, gelmesin.
derseniz, ret hakkını kullanırsanız nasıl
kullanacaksanız, bana söyleyebilir misiniz? Biriniz çıkıp bana
bir örnek
İşte İnternet, iletişimle ilgili uzman arkadaşlarımız
var; e, ben de hukukçu olarak fena sayılmam. Bu kanuna
baktığım zaman engellemiyor. Demek ki bu kanun yetersiz
arkadaşlar. Yetersiz, etkili değil. Sırf Avrupa Birliğinin
müktesebatını yerine getirmek için değil, tüketici
haklarını da korumak gerekiyor.
Telefonda
sözleşme, telefon ses kaydıyla sözleşme: Eğer bir kayıt
tutuluyorsa, tek tarafta oluyorsa tek tarafı korur. Bunun müeyyidesi var
mı? Yok.
Şimdi,
bakın, hukukta tek taraflı kanıt olur mu? Yok. Bankalar kredi
kartları için size karınca duası gibi sözleşmeler
imzalatıyor mu? Evet. Telefonlar için? Evet. Alışveriş
yaptığınız yerler için? Evet. O karınca
dualarını kimsenin okuma şansı var mı? Yok.
Şimdi,
burada, temel sorun denetimdir arkadaşlar. Denetim kurumları var
mı? Yok. Denetimle ilgili tüketici sivil inisiyatiflerinin önünü
kapattınız mı; avukat, hukuk yardımını kestiniz
mi? Kestiniz. Peki, kişisel verileri korudunuz mu? Yok. Sayın
Aksünger de açıkladı, ben de söylüyorum, kişisel verileri en çok
satılan ülke Türkiyedir arkadaşlar. Zaten, bu son nüfus cüzdanı,
kimlik kartları da çıkınca çipli, damgalı gibi
dolaşacağız artık. Yani o yeni kimlikleri
-konuşacağız tabii buradan- üstünde taşıyanın
nerede olduğu bile izlenecek artık, öyle, uydu üzerinden. Kim
izleyecek? Valla, en başta NASA izleyecek, uluslararası
gelişmiş ülkelerin istihbaratı izleyecek ve o numaradan,
vatandaşlık numarasından ne kadar askerlik yaptınız,
ne alışkanlıklarınız var, hangi hastanede tedavi
gördünüz, hepsi de çıkacak. Bunun korunması var mı? Yok
arkadaşlar. Peki, cezai hüküm? 1.000den 5 bine
Şirketleri
caydırmıyor. Büyük şirketlerle ilgili bir şart var,
Lüksemburg Adalet Divanına gitme hakkı var. Peki, bu konuda bir
güvence var mı? Türkiye Avrupa Birliği ülkesi değil ama gümrük birliğini
de 1995te imzalamış. Gümrük birliğine taraf olan bir ülke
olarak Lüksemburg Adalet Divanına gidebilir mi? Gidemez.
Şimdi, bilgi toplumu olduk kardeşim. Ben bu
elektronik deyince
Ticarette özgürlük sınırsız ama
düşünceye, sosyal medyaya özgürlük gelince devletin sopasını
görüyoruz, devletin yasaklarını görüyoruz, devletin dört saat içinde
İnterneti kapatmasını görüyoruz, devletin dört saat içinde
Twitteri yasaklamasını, sosyal medyayı, Facebooku
Yani devlet
bir yerde elektronik ortamda kendini var ediyor. Eğer kişiler veya
sivil kuruluşlar düşüncelerini ifade ediyorlarsa devlet kendini
hissettiriyor. Onun dışında, ticaret adına her türlü
hırsızlık, yolsuzluk, talan ve götürmede devlet
(x) Bırakın yapsınlar,
bırakın geçsinler. felsefesini uyguluyor. Yani rekabet, vahşi
rekabet, isteyen istediğini yapabilir şeklinde uygulanıyor.
Kredi kartlarının kullanım
dolandırıcılığında bu elektronik ticaretle ilgili
neden Bankacılık Kurulunun da düzgün, daha sigortasal, daha güvenli,
vatandaşı, tüketiciyi koruyan bir uygulaması yok? O düzenleme
oranın işi. Bankaların belli bir dereceye kadar
sorumluluğunun olması gerekiyor, bankaların belli bir limite
kadar bu kartların sorumluluğunu taşıması gerekiyor,
bankaların kendi açıklarından kaynaklanan hataların
bedelini ödemesi gerekiyor ama maalesef o bedeli de vatandaşa
ödettiriyorlar.
Şimdi, tasarıyla gelen en önemli şeylerden
birisi de elektronik postalar, İnternet üzerinden -IP numarası, bunu
herkes kullanabilir, herhangi bir bilgisayarı, Wi-Fi vesaire artık
bunlar çok kolay şeyler- bir sipariş verilmesi, bunun parasının
yatırılması, bunun alınması, bunun denetlenmesi denen
bir mekanizma maalesef yok. Bu mekanizma, bu tür bir uzman kurulu
Bunca
üniversitemiz var, boş boş insan, işsiz insan yetiştirir
ama lazım olan bu alanda, bilişim alanında
yetiştirdiğimiz insanların çoğu da maalesef işsiz
dolaşır, böyle garip bir ülkedeyiz.
Arkadaşlar, bu kanunla ilgili söyleyecek çok
şey var ama şuraya bir bakın Allah aşkına: Avrupa
Birliği-Türkiye İletişim Stratejisi. Burada da elektronik
alanda hemen anlaşmalar imzalanmış. Ne demişler:
İşte elektronik iletişim ve tartışma yöntemlerini, bu
ortamdaki proje formlarının oluşturulmasını,
İnternette Türkiyeye yönelik karalama kampanyalarını falan
filan, ülkemizin tanıtımına yönelik İnternet vesaire vesaire
Dikkat edin yani yeri gelmiş Avrupa Birliğinin gereği olarak böyle
broşürler basmışız ama bu broşürleri bu yasanın
içine kaydıramamışız.
Şimdi, Türkiyedeki kredi kartlı ödeme sistemi.
2023te, cumhuriyetin yüzüncü yılında yüzde 100 artacakmış
diyorlar arkadaşlarımız. Böyle bir vizyona da hayran olmamak
elde değil. Nasıl bir vizyon bu? Ne alakası var kredi
kartının 2023le? Diyeceksiniz İşte bu, siyaset
mantalitesini kredi kartlarına kadar taşıma olayıdır.
Güvensizlik problemine ilişkin 5464 sayılı Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanununun düzenlediği hükümlere ayrı bir
düzenlemenin getirilmesi gerekiyor. En çok mağduriyet alanı kredi
kartlardır, ek kartlardır, bir de telefon görüşmeleridir.
Sektörde elektronik imza zorunluluğu olan limitlerde elektronik imza
zorunlu olması lazım yani 100 liralık bir siparişle 100 milyarlık
bir siparişteki imza olayını ayrı koymak lazım,
mutlaka olması gereken şeylerdir.
Şimdi, ülkemizde, Türkiyede kartlı sistem
alışverişi 2011de 265 iken 360 milyara kadar çıktı.
Bunun artışını aldığımız zaman metropol
kentlerdeki bu artışın hızla olacağı gözüküyor.
Bu, Amerika Birleşik Devletleriyle Uzak Doğudaki denetim
sistemlerinden biraz yararlanmak lazım. Bakanlığın
uzmanları vardır muhakkak. Bilişim, iletişim, elektronik
konusunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının -ki bu
alanda var- gidip bu alanda eğitim görmesi lazım. Bu alanlarda
görüşüp, konuşup nasıl önledikleri konusunda bir
çalışma yapmaları gerekiyor. Rakamlar bize bunu gösteriyor ve
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve
benzeri kanunlarda vatandaşın, tüketicinin mağduriyetinin
korunması için hukuki güvence dâhil olmak üzere ücretsiz hukuki
yardımdan her türlü vatandaşın yararlanmasının da
yolunu açmak gerekiyor. Eğer yurttaşımızı gözeteceksek
yapılması gereken budur. Ondan sonra isteyen turizm sektöründe istediği
siparişi de verebilir, başka türlü siparişleri de verebilir.
Şimdi biz, burada diğer partilerle aynı
durumda, aynı konumdayız. Bir boşluk olan bir alan. Bir
düzenleme geliyor. Avrupa Birliğinin de gerekleri. deniliyor. Burada ne
yapacağız? Çok yetersiz görüyoruz arkadaşlar, çok açık
söyleyeyim, çok yetersiz. Laf olsun, formalite gereği Müktesebatın
gereğini yerine getirdik. gibi bir anlayışla bunun çok
yararlı olacağına inanmıyoruz ve yeterli bulmuyoruz, eksik
buluyoruz. Kerhen, hani zoraki destek derler ya, o tür bir şey bizim
konumumuz. Bu alanın güçlendirilmesinin bireylerin tüketim hakları
açısından son derece yararlı olacağını
düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 240 sıra sayılı Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geneli üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle alt komisyon çalışmaları
sırasında çok büyük bir uyum olmasını sağlayan
Sayın Mehmet Erdoğana çok teşekkür ediyorum. Biz
uzlaştık, orada bu tasarı hasıl oldu, neticeye
ulaştı, Komisyonda görüşüldü ve daha sonra iki senedir de burada
bekliyor. Hiçbir aciliyeti yok ise o gün biz bunu niye görüştük, aciliyeti
var idiyse niye bekliyor? Bunu engelleyen muamma nedir? Ülkede bunun, bu
hususun bir altyapısının olması gerekirdi. Öncelikle bir
kere bunu ifade etmek istiyorum.
Eğer, hakikaten bu mevzuatta, buraya gelen
tasarıda, görüşülmekte olan tasarıda değiştirilmesi
gereken bir husus var ise -biraz sonra konuşmamda değineceğim- o
zaman bunu gerçekten çok dinamik bir husus olduğu için Komisyona geri
çekip bütün her şeyiyle tekrar görüşmemiz lazımdı ama en basic,
en temel bir yasanın bu hususta oluşması için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak iktidar kanadına mensup arkadaşlarla bunda herhangi
bir düzenlemenin yapılmaması için ne yaptık? Böyle bir hususun
çıkmasına bugün kayıtsız, şartsız destek vereceğimizi
ifade etmiştik. Ama, görüyorum ki yine problemler çıkıyor.
Kanunlar
malzemelerini maziden tedarik ederler ve geleceği yönetirler. Sürekli
gelişim içerisinde olan teknolojiyle bağlantılı alanlarda
hukuki düzenlemelerin yapılması hem gerekli hem de güçtür,
konuştuğumuz olay da budur. Böyle durumlarda teknolojiyle ilintili
alanlarda öngörülen ya da öngörülebilecek hususlar ve sorunlara ilişkin
yasama faaliyetlerinin yürütülmesinin durdurulmasına,
yavaşlatılmasına ya da işlevsiz bir şekilde
yürütülüyor olmasına dayanak teşkil etmez. Nitekim, e-Dönüşüm
Türkiye Projesi olmasına rağmen, projeye ilişkin uygulama ve
teknolojik altyapı alanında görülen gelişim ve harmonizasyon,
hukuk alanı için de geçerli olduğunu söylemek maalesef mümkün
değildir.
Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının gerekçesinde,
elektronik ticaret ve bilgi toplumu hizmetleriyle ilgili düzenlemelerin
yapılmasına ilişkin olarak iki ayrı metodun söz konusu
olduğu ifade edilmektedir. İlk yöntem bugün itibarıyla
kısmen terk edilmiştir. Bu yöntem elektronik ticaret alanına
ilişkin ayrı ve bağımsız bir düzenleme
yapılması gerektiğini savunmaktadır. İkinci yöntem
ise, Avrupa Birliği tarafından benimsenen, bağımsız ve
ayrı düzenlemeler yerine mevcut düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve
mevcut düzenlemelere hükümler eklenmesi görüşünü savunmaktadır. Her
ne kadar tasarının gerekçesinde Avrupa Birliğinde ikinci
yöntemin benimsenmiş olmasının nedeninin Avrupa Birliğinin
elektronik ticarete ilişkin düzenlemeler getiren 2000/31 sayılı
direktifinin temel kanunlar ile düzenlenmiş birçok özel hukuk alanına
ilişkin hükümler içermekte olması ifade edilmiş ise de burada
göz ardı edilmemesi gereken husus, özellikle İnternet üzerinden
gerçekleştirilen tüm işlemlerin artık hayatın vazgeçilmez
bir parçası hâline gelmiş olması, yasa koyucu ve hukukçuların
bu farkındalık çerçevesinde hareket etmeleri gerektiğidir.
Tasarının amaçları, AB ile ilgili direktif
ile Türk hukuku arasında uyumun sağlanması, elektronik postalara
ilişkin bir düzenleme olarak belirleniyor. İki alanda da düzenleme
yapılıyor; bilgiyi veren ve hizmeti sunanlar için getirilen
yükümlülükler bir alan, istenmeyen elektronik postalara ilişkin hususlar
diğer alan.
Eski sistem ve mevzuatla çözülmesi mümkün olmayan yeni
kavram ve alanlar, hukukun mevcut hâliyle çözülemediği için Avrupa Birliği
ülkelerinde birtakım kanuni düzenlemelere gidildiği de gerekçede yer
alıyor.
Alt komisyon Başkanının iyi niyetli
çabaları ve anlayışıyla toplantıya katılan bütün
sivil toplum kuruluşları ve kamu kuruluşlarının
görüşlerinin belirtilmesine imkân tanınmış ve sonunda
tasarı akademisyenlerin denetiminde tekrar ele
alınmıştır.
Tasarıda etki analizi bulunmamaktadır. Ticarete
ve ekonomiye etkisinin ne olacağına dair bir bilgi
bulunmamaktadır. Dış ticarete ilişkin bir hukuki
yapının olmadığı da ortadadır. Tasarının
ekonomik anlamda etkileri hiç ele alınmamıştır. AB
direktifleri çerçevesinde hazırlanmış bir tasarıdır.
Hükûmet bu işin ihtiyaç olduğunun farkında bile değildir.
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin tasarıyla
irtibatı bu tasarıda görülmemiştir. Her AB mevzuatı
değişiminde yeni kanun çıkarılmasına gidilmesi
önlenememiştir. Konu gerek AB gerek diğer ülkelerde düzenlemelere
tabi kılınmıştır.
Değerli
milletvekilleri Bazen kabul edilen bir yasayla yaşantıya yeni olanak
ve düzen getirilir; bu, yasanın öncülüğü demektir. Bazen de
yasaların öngörmediği ve tıkamak istediği düzenlemeler
yaşamın ve ekonomik zorunlulukların etkisi sonunda yürümeye ve
işlemeye başlar. Bu durum, yasaların arkadan yetişerek
toplumun uygulamakta olduğu olgulara biçim vermesidir. ifadeleri ve
görüşü tam bu tasarıyla ilişkilidir.
Değerli
milletvekilleri, kişilerin yıllık gelirinin yüzde
kaçının elektronik ticarete ayrıldığına
ilişkin olarak 30 ülkede yapılan araştırmada ortaya
çıkan sonuç oldukça ilginç ve ilgi çekicidir. Nitekim kişilerin
yıllık geliriyle yapmış oldukları elektronik ticaret
arasında bir doğru orantı bulunmadığı tespit
edilmiştir. Ekonomik gelirin yüksekliğinin bir gösterge
olmayacağı aşikârdır. Literatürde, yapılan
araştırmada Bireylerin elektronik ticarete ilişkin olarak
duydukları kaygıların genellikle ödeme yapmış
olmalarında, malı teslim alıp almayacaklarında, kredi
kartı bilgilerinin dolandırıcılık ve/veya başka
amaçlarla ele geçirilip geçirilemeyeceğinde ve/veya kullanılıp
kullanılmayacağında, satıcının fiziksel bir
lokasyonunun bulunmaması, bir sorun yaşanması hâlinde,
örneğin bir malın ayıplı olması hâlinde
karşılarında sorunlarını doğrudan aktarabilecek
bir gerçek kişi temsilcisinin bulunmamasında
yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. Böyle ifade ediliyor.
19uncu
yüzyılda sağlık nasıl bir sınır aşan tehdit
hâline dönüşmüş ve uluslararası önlemler
alınmışsa, İnternet de 21inci yüzyılın
sınır aşan tehdidi hâline dönüşmüş olduğunu da
göz ardı etmemek gerekir.
Şimdi, mevcut
yapı ve organizasyonla bu işi Bakanlık olarak yürütemezsiniz.
Dağınık bir organizasyon var kamuda, sahipsizlik var.
Diğer taraftan, sivil toplum örgütlerinin de
farklı amaçlar taşımasına rağmen, asgari
müştereklerde birleşememelerinin bu kanunun bu Genel Kurulda iki sene
görüşülememesinin nedenlerinden biri olduğunu özellikle ifade etmek
istiyorum.
Bu kanun tasarısının
çalışıldığı 2011 yılından bugüne
elektronik ticaret alanında çok önemli gelişmeler oldu. Bugün,
elektronik ticaret ulaştığı ticaret hacmi ve çok yönlü
dinamik yapısıyla önemli bir sektör hâline geldi. Artık
elektronik ticareti konuşurken bir sektörden bahsetmeyeceğiz, bir
sivil toplum örgütünün yetkilerini bir önergeyle diskalifiye etme
amacını gütmeyeceğiz. Burası çok geniş bir alan, Hükûmete
de oynayacak çok yer var.
Bu sektör yabancı yatırımcıları
çekiyor. Ülkemizde elektronik ticaret konusunda yabancı
yatırımcılar faaliyet gösteriyor. Büyüyen ve uluslararası
boyut kazanan e-ticaret sitelerine yabancı yatırımcılar
ortak oluyor veya satın alıyor.
Elektronik ticaret alanında faaliyet gösteren
girişimciye e-girişimci deniyor. Elektronik ticaret
e-girişimci kavramını da yarattı. Nitekim, Maliye
Bakanlığımız böyle bir web sitesini açtı.
Elektronik ticaret İnternet ekonomisinin önemli
alanlarından birisi hâline geldi. Bankalararası Kart Merkezi
tarafından 2013 yılında İnternetten yapılan kartla
ödemelerin 2012 yılına göre yüzde 37 büyüyerek 35 milyar Türk
lirasına ulaştığı açıklanıyor.
Yine Bankalararası Kart Merkezinin verilerine göre,
mektupla, telefonla, sipariş ve İnternetle yapılan kartlı
ödeme işlemlerinde son dört yılda ticaret hacmi yüzde 100
artmış.
Konunun bir de tüketici boyutu var. Bankalararası
Kart Merkezi İnternetten alışveriş yapanların
sayısının 10 milyona ulaştığını
açıklıyor. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık sekizde 1i
İnternetten alışveriş yapıyor. Yani, konu AB
müktesebatına uyumu çoktan aşmış. Ortada reel bir ticaret
hacmi mevcut. Konuyu düzenleyen kanunlara bu açıdan bakmak ve
düzenlemeleri bu bakış açısıyla gerçekleştirmek
gerekir. Bu çerçevede, öncelikle ekonomik önem arz eden elektronik ticaret
türlerinin tanımından yola çıkmak lazım. Elektronik ticaret, işletmeler arası,
işletmeden tüketiciye ve tüketiciden tüketiciye olmak üzere üç temel
tanıma sahip. Kanun
tasarısına konu olan ticaret türü ile işletmeden tüketiciye
satış, yani bu kanun tasarısına konu olan elektronik
ticaret, tüketiciye satışın esas olduğu elektronik ticaret
şeklini esas almaktır. Bu nedenle, kanuna, tüketici, tüketiciye
satış ve işletmeden tüketiciye satış
tanımları da girilmeli ve ilgili kanunlara atıfta da
bulunulmalıdır.
Diğer
taraftan, kanun tasarısının Sipariş
başlığında alıcı ve tüketici olarak iki kavrama
yer verilmiş, bunlara da biraz daha açıklık getirmekte yarar
vardır.
E-ticaret, aynı zamanda bir mesafeli satış
şeklidir. Diğer taraftan, e-ticareti konuşurken sadece yurt içi
satışlardan değil, yurt dışı
satışlardan da bahsediyoruz. 2011 yılı sonrası
yaşanan gelişmelerden bir tanesi de, yurt içi tüketiciye yapılan
satış da, yurt dışı tüketiciye yapılan
satış da eklendi. Bu kapsamda, bu kanun tasarısına, yurt
içi satışlar için mesafeli satış ve yurt
dışı satışlar için sınır ötesi ticaret
tanımlarının girmesi ve ilgili kanunlara atıfta
bulunulması da gerekir.
Kanun tasarısının Amaç ve kapsam ve Tanımlar
başlıkları gerçekten yetersiz. Kanunda bu konuya atıfta
bulunan bir madde de mevcut değil. Hâlbuki, bu konuda mesafeli
sözleşmelere dair yönetmelik mevcut. Elektronik ticaret, aynı zamanda
bir perakende ticaret şekli. Bu açıdan da kanunda perakende
kavramına açıklık getirilmesi de önem arz ediyor. Bu kapsamda,
perakende ticaretin düzenlenmesi hakkında kanun, tasarı hâlinde
olmakla beraber, tasarıda elektronik ticarete yönelik düzenlemeler
yapmak, bu konuda mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek, elektronik
ticaretin gelişimine ilişkin çalışmalar yapmak ve gerekli
tedbirleri almak ifadesi de yer alıyor. Bu mevzuata şimdiden yama
başladı. Biz işin o tarafında değiliz. İktidar
olarak kimi, nasıl tasfiye ederiz, bunun arasına hangi önergeyi,
nasıl sokarız, onun peşindeyiz. Hâlbuki -muhalefet olarak ben
gerçekten- orada hangi siyasi partide olursa olsun, iktidara mensup
arkadaşların da düzgün, geçici de olsa ihtiyaçlara cevap verecek bir
hususun, bir mevzuatın altyapısının
oluşturulmasına yönelik bir şeydi. Zaten bu iki sene öncesine
göre ne yaptı? İhtiyaçları kavramayacak şekilde bir kanun,
bunu da biz biliyoruz.
Şimdi Bu kanunun uygulanmasına ilişkin
yönetmelikler ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri
alınarak hazırlanır. maddesinde yer alan kurum isimleri zaten
meydanda. Elektronik ticarete bahsettiğim açılardan
baktığımız zaman, 2011 yılında hazırlanan
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının yeniden gözden geçirilmesinin gerektiği,
tasarının Tanımlar başlığı dâhil olmak
üzere birçok başlıkta ilave düzenlemelere ihtiyaç olduğu
açıkça ortaya çıkıyor.
Bunu biraz önce söyledim, bu hâliyle de biz desteklemeye
devam edeceğiz ama hakikaten Komisyonda bunun tekrar görüşülüp bu
arada geçen sürenin çok dinamik olarak ortaya çıkardığı
işlerin de burada monte edilmesi, ilave edilmesi gerektiğini bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Elektronik ticaretin en önemli boyutu KOBİlerimiz
açısından taşıdığı önem. Kanuna bir de
KOBİler açısından bakmak lazım. Elektronik ticaret,
KOBİler için yeni fırsatlar sunan bir ticaret şekli. Bu
açıdan, kanunun Türk KOBİlerinin e-ticaret alanında daha
rekabetçi hâle gelmesine katkı sağlayacak bir yapıda olması
gerektiği bir KOBİ. E-ticaret yapmaya karar verdiğinde bunun
yasal çerçevesini rahatlıkla takip edebilmeli. Bu nedenle Elektronik
Ticaret Kanununa elektronik ticaretin geliştirilmesi açısından
bütüncül bir yaklaşımla bakmak lazım. Bu açıdan bu kanun
çalışmasının, elektronik ticaretin dağınık
kurumsal yapısının toparlayıcı bir boyutunun da
olması lazım. Elektronik ticaretin ilgili tarafı hangi
kanunların kendilerini ilgilendirdiğini bilmeleri ve bu
kanunları bulmaları çok zor görünüyor.
Örnek vermek gerekirse, elektronik ticaret yapmaya karar
veren bir girişimci olarak düşünün: Türk Ticaret Kanunu konunun
tüketicinin korunmasıyla ilgili olduğunu bilecek ve Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanuna ulaşacaksınız. E-Girişimci,
Kayıtlı Elektronik-Posta Sistemine İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmeliki bileceksiniz, Maliye
Bakanlığının E-Ticaretin Vergilendirilmesini bileceksiniz,
Mesafeli Sözleşmelere Dair Yönetmeliki bileceksiniz, Posta Hizmetleri
Kanununu bileceksiniz, Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel
Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında
Yönetmeliki bileceksiniz. Burayı delmeyin, özellikle söylüyorum.
Şimdi, tasarının 6ncı maddesinde
Komisyonda ilave edilen bir şey var. Özellikle sonradan davalara esas
teşkil etmesi açısından buradan bir şey ifade
edeceğim: Tasarının 6ncı maddesinin 3üncü cümlesinde Kendisiyle
başlayan cümle yanlış anlaşılmasın, bu cümle
bilahare kötüye kullanılmasın. Bu hükmün amacı, mal ya da hizmet
tedarik edenlerin bakım, kullanım gibi hizmetleri alabilmesine
kolaylık sağlamasıdır; yoksa bu reklam için
kullanılamaz, hüküm yorum yoluyla bile olsa genişletilemez. Bu,
Komisyonda böyle görüşüldü, iktidarın bilmesini istiyorum.
Burada uzayıp gidiyor; kanun, yönetmelik ve kurumsal
yapı zinciri var, onun için bundan sonrasını
saymayacağım. Sadece şunu ifade etmek istiyorum: Bu yapıyla
bile bir KOBİ olarak e-ticaret yapacaksınız. Bu kanun
tasarısının bir kez daha bu bakış açısıyla
ele alınması gerekirdi.
Tasarının iki yıl gibi bir süre topluma
hiçbir açıklama yapılmadan bir kamu kurumunun veya bir sivil toplum
örgütünün iktidara baskısı, freniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
iradesi ipotek altına alınmaya çalışılmasın. AKP
iktidarının ülkeyi nasıl yönettiğini göstermesi
açısından her hafta alt yazıda Bu hafta Elektronik Ticaret Yasa
Tasarısı görüşülecek. diye geçmesine rağmen toplumla alay
edilir pozisyona düşülmüştür. En azından bu konular ihtiyaç
duyulan mevzuata baz teşkil etmesi açısından şimdilik
koyduğumuz şartları da dikkate alarak tasarıya bu
kadarıyla destek vereceğimizi tekrar ifade etmek istiyorum.
Beni dinlediğiniz için yüce heyete saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi şahıslar adına İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu
akşam elektronik ticaretle ilgili bir yasal düzenlemeyi hep birlikte
değerlendiriyoruz. Muhakkak ki dünyanın geldiği nokta
itibarıyla elektronik ticaret vazgeçilmez bir olay, giderek de pazar
içerisindeki payını yükselten bir olay. Biz de bu gelişen ticari
olayla ilgili olarak bir yasal düzenleme yapıyoruz. Yaptığımız
yasal düzenlemeyi bir boyutuyla partilerle komisyonlarda tartışarak
ortak bir noktaya getirdik ama ben bugün şahsım adına söz alarak
başka bir boyutunu burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye'de
e-ticaretle birlikte ticaret ortamını beraberce konuşalım.
Türkiye'de ticaret giderek büyük oranda
sınırlı sayıdaki şirketin ve gücün elinde toplanma
noktasındadır. Bu olay, aynı zamanda dünyada da bu şekilde
gelişmektedir maalesef.
Bakınız, bundan kısa bir süre önce Nobel
ödülleri açıklandı. Nobel İktisat Ödülünü alan Fransız
Jean Tirole ne üzerine Nobel Ödülünü aldı biliyor musunuz? Regülasyon
dediğimiz, ekonomik regülasyon üzerine ödülünü aldı. Bu neyi
getiriyordu? Piyasada oligopol, tekel noktasına gelen özellikle de
halkın temel ticari alanlarında, elektrik
dağıtımı, doğal gaz ve benzeri ticari alanlarda,
oligopol yatırımcı sayısı da çok az olunca satın
almalarla birlikte ciddi sayıda sınırlı firma piyasaya
hâkim oluyor, istediği gibi fiyatı ayarlayabilme noktasına
geliyor ve bugün Nobel İktisat Ödülünün buna verilmesinin nedeni
Amerikada 2008 krizi sırasında böyle bir regüle eden düzenleyici
kurumların olmaması, Amerikadaki ekonominin
Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.
anlayışıyla egemen bir şekilde oluşmasından
dolayı, 2008 krizinde düzenleyici piyasalar olmamasından dolayı,
Amerikan ekonomisi büyük bir sıkıntı gördü. Bu iktisatçı da
dünyada bu krizlerden de ders çıkartarak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç
olduğunu söyledi.
Biz bu kanunu çıkartıyoruz ama rekabet
açısından Türkiyenin de e-ticarette bir düzenleme yapmadan bu yasal
düzenlemelerin piyasada ciddi fiyat ve pazar denetimi açısından kendi
kaderine terk edildiğinin altını çizmek istiyorum.
Bakınız, bu piyasada öyle firmalar var ki ürünü
her aşamasında fabrikada üretiyor sanayicisi, malını
pazarlıyor ve elektronik ortamda her şekilde lojistik şirketiyle
satıyor.
Sayın Bakanım, siz Gümrük ve Ticaret
Bakanısınız, piyasada küçük işletmelerin, ticaret yapan
insanların, zaten büyük sermaye, AVMler ve hipermarketler
aracılığıyla pazar payları gittikçe daralıyor.
E-ticarette de bu firmalar ciddi bir şekilde alabildiğine güçler
oluşturuyor çünkü bunlar çok büyük güç hâline geldi. Bakınız,
Çinli bir firma Alibaba, New York Borsasında 25 milyara borsaya kote
oldu. İlk açılış fiyatı 34-36 dolar, seansın
kapanışı 99 dolar ve böyle bir güç hâline geldi bir Çin
firması. Niye bu fiyatları buldu? Çünkü pazara hâkim oldular.
Şimdi, Türkiyede de aynı noktada ciddi bir sıkıntıyla
karşı karşıyayız, ticaret zaten daralmış.
Bakınız, artık vergide ilk 10a giren sıralamaya
baktığımızda parayı kazananın ilk 8i banka,
ondan sonra gelen 2 kuruluş TELEKOMla Turkcell. İlk 10 kuruluş
ticaret ve sanayi kuruluşu değil. Demek ki giderek daralan bir piyasa
var, tüccar para kazanamıyor, sanayici para kazanamıyor ama giderek
pazara egemen olan sınırlı sayıda tekel pazarı istediği
gibi regüle ediyor. Bunun sonucu nedir? Bunun sonucu, üretimi de belirleyen bir
satış organizasyonudur. Şu an eğer bu rekabet
ortamını sağlayamaz ve üretimi bunların istedikleri ürünü
pazara getirdiği bir noktada bırakırsanız Türk sanayisi de
çöker, Türk tüccarı da çöker, Türk esnafı da çöker. Bu çöküntünün
altında hep beraber kalırız. Bunun tedbirini almak
zorundayız. Ben e-ticareti yasaklayalım demiyorum ama rekabeti regüle
eden kuruluşları koymalıyız.
Sizin iktidarınız döneminde daha önceden
piyasayı düzenleyen birçok kuruluş bağımsız
kuruluş hâlindeyken, örneğin Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu, örneğin EPDK ve benzeri kuruluşlar
bağımsız, hükûmetten ayrı, özerk kurumlar hâlindeyken sizin
döneminizde bu kurumlar siyasi kurum hâline getirildi, bütün atamaları
hükûmetler tarafından yapılır hâle geldi. Yani, Türkiyede
piyasanın düzenlenmesinde bağımsız kuruluşların
etkisi sizin döneminizde giderek azaltıldı, Hükûmetin denetimine
bırakıldı.
Bu anlamıyla şunun altını çizmek
istiyorum bugün burada: Türkiyede ticaret giderek sınırlı
sayıda güçlü firmaların eline geçiyor. Buna diyebilirsiniz ki:
Ticaret bu noktaya geldi. Ama, ticaretin bu noktaya gelmesi üretimi de
etkiliyor. Bakınız, perakende sektöründe giderek artan kendi
markasını üreten satış noktaları var. Öyle satış
noktaları oluştu ki bu satış noktaları,
fabrikaları fason üretim merkezi hâline getirdiler. Fabrika kendi ürününü
üretmiyor, bu firmalara ürün üretir hâle geliyor; bir gün fabrikaya diyor ki
piyasada ürünü olmadığı için: Benim ürünümü şu fiyattan
üreteceksiniz. üretmediği zaman fabrikasının kapısına
kilit vuran noktaya geliyor. Veya anlaşamadı fiyatta fabrikayla bir
kişiye diyor ki: Bir üretim bandı kur, benim markamda üretim yapmaya
başla. Yıllarca sanayi olmuş, üretim yapmış, marka
olmuş bir sanayicinin karşısına o satış
noktasına fason üretim yapan hemen alternatif, yeni bir üretim
mecrası doğuyor. Bunlar artık Türk sanayisini, Türk üretimini,
Türk ürününü pazara, rafa sokmaya karar veren birkaç tane büyük firma oluyor.
Bu, Türkiyede de çok tehlikelidir, dünyada da çok tehlikelidir.
Bugün, aynı şekilde diğer alanlarda da,
elektrik piyasasını özelleştirdiniz, aynı şey oralarda
yaşanıyor. TÜRK TELEKOMda aynı şeyler yaşanıyor.
Doğal gaz piyasası ona eklemlenecek. Bütün bunlara
baktığınızda, vatandaşın alım gücünü tayin
eden, alacağı ürünün fiyatını tayin eden büyük oligopoller
oluyor. Ve dünya bunu görmüş, Nobel İktisat Ödülünü bunun regüle
edilmesi noktasında düzenleyici, denetleyici kurumlar
oluşturulması konusunda fikir üreten bilim adamlarına
vermiş. Biz bu elektronik yasayı çıkartırken bu rekabet
ortamını sağlayacak düzenlemelerden uzak, ciddi bir şekilde
piyasayı kendi kaderine hatta uluslararası kuruluşlara
yaptık. Avrupa Birliğiyle imzaladığımız Gümrük
Birliği Anlaşması da bizim bu anlamıyla ikinci bir
dezavantajımız olarak bu alanda uluslararası firmaların
Türk pazarını istediği gibi kullanmasına imkân sağlayacak
bir noktaya gelecektir. Onun için bu kanunla ilgili bugün konuşma yaparken
bu yasayla birlikte küçük tüccar, çarşılarımız,
Kemeraltımız, Bursa Kapalı Çarşımız, İstanbul
Kapalı Çarşımız, Antalya Kaleiçimiz ve benzeri bütün
çarşılarımız ciddi bir tehlikededir. Bunların
elektronik ticaret yapabilmesi kendi başlarına, vereceğiniz
yazılım destekleriyle mümkün değildir. Eğer lojistiği
yoksa bu yapılamaz. Bu lojistik ne olabilir? Mesela PTT olabilir. PTTyi
küçük işletmelerin lojistik alt yapısında, devlet
bağımsız bir kuruluş olarak onların emrine
sunmalıdır ki ancak piyasa denetlenebilsin. Bu sakıncalara ve bu
tehlikelere dikkatinizi çektim.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
Hükûmet adına, Gümrük ve Ticaret Bakanı
Sayın Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok kısa
konuşacağım, önce onu belirteyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Çok uzun bekliyoruz.
Mesela hipermarket yasasını bu Meclise getireceğinizi
söylemenizi bekliyoruz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Evet, isterseniz onunla başlayalım.
Onunla ilgili, biliyorsunuz, kanun tasarısı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderildi,
inşallah önümüzdeki günlerde onun görüşmeleri de gerçekleşecek
ve inşallah yasalaşacaktır, oradan başlayalım.
Şimdi, öncelikle bu tasarının
hazırlanmasında emeği geçen ilgili bakanlıkta
çalışan görevli arkadaşlarımıza ve bütün siyasi parti
gruplarına, milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sürekli olarak, konuşan
arkadaşlarımız da ifade ettiler, elektronik ticaret hacmi son
yıllarda çok süratli bir artış gösteriyor, âdeta geometrik bir
büyüme söz konusu. Hem İnternet kullanımı hem de elektronik
ortamda ticaretin gerçekleştirilmesi, bunların kontrol edilmesi, bunlara
ilişkin regülasyonun yapılması, kurallara bağlanması
ve daha açık, şeffaf bir ticaret ortamının ve platformunun
sunulması elbette son derece önemli. Bu açıdan
bakıldığında, gerçekten, gecikmiş bir düzenlemedir.
Belki bu düzenlemelerin daha önce yapılması gerekiyordu, ama sonuç
itibarıyla bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşmelerine başladık.
Şimdi, burada, çok ciddi bir hacme, rakamlara
ulaşan böyle bir ticaretin regülasyona yetkili organ tarafından bu
düzenlemenin yapılmadan kendi kuralları çerçevesinde yürütülmesi,
elbette birçok sorunu beraberinde getirir. Bu son derece
tartışmasız bir gerçektir. Nitekim, şu anda, Türkiyede
-zaman zaman basına da yansıyor- bu konuyla ilgili önemli problemlerin
yaşandığını ve bunların her geçen gün hem
sayısının hem de yoğunluğunun
arttığını biliyoruz.
Şimdi, gerçekten, gelişmiş ülkelerde
İnternet kullanım oranı ortalama yüzde 80ler civarında.
Elektronik ticaret oranı da -yani İnternet kullananların
içerisinden on-line alışveriş yapanların oranı da- yine
yüzde 70lerin -ortalama olarak söylüyorum- üzerindedir. O kadar olmasa da
gelişmiş ülkelerde ve Türkiyede bu oranlar bir hayli
çarpıcı ve yüksektir.
Türkiyede, 2014 itibarıyla -yani 2013ün aynı
dönemiyle karşılaştırarak- toplumun yüzde 53ü
İnternet kullanmakta, bunların da yüzde 30,8i elektronik ortamda
ticaret yapmaktadır ve hızla büyümektedir. Mesela, geçen yıl bu
oran yüzde 49 ve yüzde 24 idi, yani yüzde 24ten bir yılda yüzde 38e
çıkması, gerçekten, değişimin, dönüşümün ve
gelişimin de çok hızlı olduğunu göstermektedir. Bütün bu
nedenlerle, bu regülasyonun, bu kuralların mutlaka düzenlenmesi
gerekiyordu.
Getirilen tasarıyla 3 temel düzenleme
yapılıyor.
Bir tanesi, temel amaç, tüketicinin korunması,
tüketiciye sıkıntı getirebilecek, onun
yanıltılmasını sağlayabilecek ya da neden olabilecek,
elektronik ortamdaki hususların kaldırılması, bu engellerin
ortadan kaldırılması, temizlenmesi.
İkincisi, güvenli bir ortam sağlanması,
güvenli bir ticaret ortamının oluşturulması.
Tabii, bunun için de elbette müeyyidelerin getirilmesi
gerekiyor, kuralların getirilmesi gerekiyor, uyulmaması hâlinde
bunlara ilişkin düzenlemelerin getirilmesi gerekiyor.
Ben çok kısa olarak, getirilen birkaç önemli
düzenlemeyi başlık olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir kez, bununla ilgili iletilerde gönderici kimlik
bilgilerinin tam ve doğru olması gerekiyor. Bu kayıt altına
alınıyor ve mutlaka tüketicinin, kullanıcının
onayına sunulması gerekiyor iletilerin. Yani, onayı olmadan,
onun rızası olmadan bir ticarî ileti kesinlikle gönderilemeyecektir.
Çok küçük bazı istisnalar var, onun dışında
gönderilemeyecektir ve gönderilen bu iletilerde kimlik ve iletişim
bilgileri çok doğru ve açık bir şekilde yer alacak, ayrıca
konu, amaç ve kimin adına yapıldığı, bu
iletişimin, ticaretin, iletinin kimin adına gönderildiğinin
açıkça belirtilmesi gerekiyor.
Alıcılar, diledikleri takdirde, herhangi bir
aşamada, daha önce onay vermiş olsalar dahi iletilerle ilgili, bunu
reddedebilirler, onayı iptal edebilirler, her aşamada bu imkâna
sahipler ve alıcının reddetme imkânının çok kolay,
ucuz, ulaşabileceği bir tarzda sağlanması gerekiyor; yani,
dolambaçlı yollarla reddedilmesi, reddetme yetkisinin ortadan kaldırılması
gibi bir mekanizma kesinlikle yasaklanıyor, kural altına
alınıyor ve iletinin gönderilmesinin reddedilmesinden itibaren de üç
gün içerisinde bu iletilerin kesilmesi gerekiyor.
Şimdi, bütün amaç özellikle tüketicilerin ve bu
elektronik ortamda alışveriş yapanların
haklarının korunması olunca, elbette bu kuralların,
düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekiyor ve bunların ihlali hâlinde de
buna uygun, ortadan kaldırıcı, caydırıcı
nitelikte müeyyidelerin de hayata geçirilmesi gerekiyor. Gerçi bazı
konuşmacı arkadaşlar getirilen, verilen bu cezaları ve
müeyyideleri, eylemin, işlemin durumuna göre -1.000 lirayla 15 bin lira
arasında değişen- bazı durumlarda 10 katına kadar
artırma imkânı da var. Bu düzenlemelerin, bu müeyyide
miktarlarının, cezaların caydırıcı
olmayacağı şeklinde düşünceler oldu ama bir
uygulamasından sonra, eğer gerçekten bu konuda yeterli
olmadığı şeklinde uygulama sonuçlarından yola
çıkarak bir durum ortaya çıkarsa, elbette bunlara ilişkin de
düzenlemeler yapılabilir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, son olarak,
yine, bu kanun başından beri komisyonda grupların
mutabakatı çerçevesinde yürütüldü, biraz önce konuşmacı
arkadaşlarımız da ifade etti. Biz de bu anlayıştan
hareketle -düzenlemesine inandığımız bazı
değişikliklerin yapılması hususu gündeme geldi bizim açımızdan-
ve bu şekilde, bu amaçla hazırladığımız önergeyi
de gruplara takdim ettik; hatta hemen başında yani kanun
görüşmeleri başlar başlamaz gruplara takdim ettik. İki
konuda düzenleme yapma ihtiyacı olduğuna inandığımız
için o önerge önerisini, taslağını gruplara sunduk.
Bunlardan bir tanesi, bu tasarıda esasında
güven işaretinin de, güven işareti mekanizmasının da yer
alması gerekirdi. Yani, yine, özellikle daha şeffaf bir ticaretin
elektronik ortamda oluşmasına katkı sağlayacak güven
işareti kullanımına ilişkin bir husus bu tasarıda yer
almamaktadır. Birinci önerimiz, bu eksikliği gidermek amacıyla
bu konuda Bakanlığımıza düzenleme yapma yetkisi veren bir
önerge getirmiştik, birincisi buydu.
İkincisiyse, şu anda, ticaret, gerçek ve tüzel
kişiler şirket kuruluşlarını, tescillerini elektronik ortamda
yapabilmekte, hatta notere gitmeden, güvenilir imzayla bu işlemleri
tamamlayabilmektedirler. Şu anda mevzuatımız buna imkân
sağlıyor, onunla ilgili altyapı da kısa bir süre içerisinde
tamamlanacak ve kullanıma sunulacak.
Şimdi, yalnız, burada şöyle bir
sıkıntı var: Bir kullanıcı, şirket
kuruluşunun tescilini ya da değişikliğini elektronik
ortamda, notere gitmeden, bu tercihini kullanarak güvenilir imzayla
gerçekleştirdi, tamamladı, hiçbir ücret ödemeden, hiçbir yere
gitmeden tamamen elektronik ortamda bu işlemi gerçekleştirdi fakat
ilan için yine o basılı mekanizmaya müracaat etmesi, bir bedel
ödemesi ve tescilin orada ilan edilmesi gerekiyor. Fakat bu işin gerçekten
düzenlemenin özüne, mantığına açıkçası
uymadığını düşünüyoruz biz; o nedenle bu öneriyi
getirdik. Eğer bu şekilde bir şirket kuruluşu ya da tescili
gerçekleşmiş ise yani elektronik ortamda, notere gitmeden, güvenilir
imza yoluyla; ilanı da, ilan mekanizması da yine elektronik ortamda
sonuçlandırılsın. Dolayısıyla önergemiz bu idi; çünkü orada
da sonuç itibarıyla bir bedel ödeniyor hem bu bedel ödenmesin hem de
başından sonuna kadar bütün işlemler çok kısa, bürokratik
tüm aşamalar bertaraf edilecek şekilde elektronik ortamda
tamamlansın idi. Yani bu, bütün dünyada uygulanıyor. Hakikaten, baktığımız
zaman, elektronik ortamda hiç başka ilave bir merciye
başvurmaksızın ve bir bedel ödemeksizin elektronik ortamda bu
işlemler tamamlanıyor.
Şimdi, burada
sanıyorum bir yanlış anlaşılma söz konusu oldu. Ha,
eğer elektronik ortam mekanizmasını tercih etmeyip yine klasik
yöntemi uygularsa, o zaman Ticaret Sicil Gazetesine yine gidecek,
bastıracak, orada parasını ödeyecek. Elektronik yöntemle
elektronik ortamda bu tercihi kullanmak isterse bu imkân kendisine
sağlanacaktı. Ama sonuçta, dediğim gibi, bütün grupların
bir mutabakatıyla ya da bir ortak çalışmasıyla bu noktaya
geldiği için bu önerimize gruplar sıcak bakmadı, o yüzden
önerimizi çektik zaten. Yani getirme amacımız bu ve elbette bu
şekildeki bir mutabakata da saygılıyız
tartışmasız bir şekilde. Gruplar bunu kabul etmeyince biz
de çektik ama kanaatimiz o yönde. Çünkü sonuç itibarıyla, bu elektronik
ortamı kullanarak işlemler gerçekleştirildi, bütün her şey
tamamlandı; sonra ilanı için gidecek bir merciye, bir sivil toplum
örgütüne onun a, b olmasının hiçbir önemi yok. Onunla kesinlikle o
noktada devre dışı bırakılması gibi bir amaç
aklımızın ucundan bile geçmez. Çünkü başından sonuna
kadar işlemin yürütülmesinde elektronik ortamda orada bir inkıta, bir
kesinti meydana geliyor; o süreci tamamlamak gayesine matuftu ama mutabakatla
geldiği için ve gruplar da bu öneriye sıcak bakmadığı
için bu önerimizi de çekmiş bulunuyoruz, bunu da burada belirtmemiz
gerekiyor.
İnşallah,
bugün, bu akşam yasalaşır bu tasarı ve bir eksik
giderilmiş olur. Ben tekrar, bugüne kadar bu noktaya getirilmesinde
emeği geçen herkese, bütün milletvekillerimize, bürokrat
arkadaşlarımıza ve gruplara teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına son söz Gaziantep
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu elektronik ticaretin
görüşmelerini yaparken Komisyona başkanlık
yapmıştım. Burada gerek iktidar gerek muhalefet
milletvekillerinden Komisyonda görev alan ve mutabakatla çalışan tüm
vekillerimize teşekkür ediyorum.
Bu yasa gerçekten çok önemli bir yasaydı çünkü son
yıllarda elektronik ticaretle ilgili ticaret hacmi çok hızlı bir
oranda artmaktaydı. Bugün elektronik ticaretin Türkiye'de
ulaştığı oran tüm ticaret içerisinde yüzde 30larda, bu da
büyük bir rakam. Tabii, burada önemli olan şuydu: İstenmeyen
iletiler
Ciddi şekilde herkesi rahatsız eden, beklemediğiniz
anda onlarca, bazen daha fazla miktarda sürekli mesajlar alıyorsunuz ve bu
mesajların çoğunda da ya da reklamlarda gördüğünüz mallarda,
mamullerde, mamul mallarda istediğiniz malın kalitelisinin
gelmediğini ya da onun değerinin üzerinde bir rakamla
aldatıldığınızı görüyorsunuz. Onun için
bunların tamamına tedbirler alınması ve bu kanunların
düzenlenmesi ihtiyacı hissedilmişti. Ayrıca Türk mevzuatı
ile Avrupa Birliği mevzuatı arasındaki
farklılıkların da giderilmesi icap ediyordu.
Tabii, biz, bu noktalara geldiğimizde dünya
elektronik ticaret hacmine baktığımızda 1,25 trilyon
dolarlık bir hacme ulaştığını, elektronik ticaret
hacminin ülkemizde yılda 34,6 milyar TLye
ulaştığını, Avrupa e-ticaret hacminin 312 milyar
euroya yani 429 milyar dolara ulaştığını görüyoruz.
Tabii, bu artışlarla ilgili aldığımız tedbirlerde
de hem vatandaşları korumak hem de ticaret hacminin güven içerisinde
artmasını ve 2023 hedefimiz olan 500 milyar dolarlık hem ihracat
rakamını hem de iç ticaret rakamlarının
artırılmasını sağlamak amacıyla bu konuya el
atılmıştı. Tabii, burada en önemli esas güvenin
sağlanmasıydı. Bunun için de elektronik ortamda şeffaflık
ilkesinin yerine gelmesi şartı vardı, bu şartın yerine
getirilmesiyle ilgili tedbirler alındı. Bununla beraber, ticaret
hacminin düzenli olarak büyümesinin önündeki engeli kaldırmış
oluyoruz bu yasayla. Çünkü, yasa düzen içinde olmadığı zaman bir
karamsarlık, bir karambol içinde bir alışveriş hacmi
vardı ve bunun da artarak devam etmesiyle birlikte tüketici zaman zaman
ciddi şekilde mağdur oluyordu. Maalesef, bu mağduriyette ülkemiz
Avrupa ülkeleri içerisinde ilk sıralarda yer almakta. İşte, bu
yasayla onu da gidermenin bir ilkini yaşamış olacağız.
Tabii, bunun
yanında, İnternet kullanımı, bireylerin İnternet
üzerinden de kişisel kullanım amacıyla mal veya hizmet
siparişi verme ya da satın alma oranı da -demin bahsettiğim
gibi- yüzde 30,8lere çıktı. Geçen yıl, evvelki yıl,
2012de bu kanunu görüştüğümüzde yüzde 24lerdeydi yani bir
yılda yüzde 14 birden artış gösterdi.
Yine, bu kanun
tasarısıyla ilgili genel itibarıyla iki alanda düzenleme
yapılıyor. İlki, elektronik araçlarla yapılan sözleşmelerde
bilgi verme ve hizmeti sunanlar için de getirilen yükümlülükler. Bu
yükümlülükler incelendiğinde, daha ziyade, elektronik hizmetin
alıcısının satın alacağı mal ya da hizmeti
tanıyabilmesi, kişiyi yanıltabilecek bilgilerin önüne
geçilmesine ilişkin. Diğeri de hataların sonradan düzeltilmesine
imkân verilmesi.
İkinci alan
ise istenmeyen elektronik postalara ilişkin. Yine, demin bahsettiğim
gibi, ülkemiz maalesef istenmeyen elektronik postaların
yayıldığı ülkelerin başında gelmekte. Ticari
iletilerin gönderilmesi önceden alınacak izne tabi tutulacak bu yasayla.
Ancak önemle belirteyim ki esnaf ve tacirler bu hükme tabi değiller çünkü
bir esnafla çalışan bir toptancı firma her seferinde ondan izin
almasına gerek yok, çünkü ondan zaten izin alınmış durumda.
Yine, elektronik ticaretle belli standartlar getirmek
suretiyle e-ticarete güvenilirlik niteliği kazandırılarak
ticaret hacmimizi artırmak amaçlanmıştır.
Diğeri, yanlış ücret bilgileri.
Örneğin, İnternet üzerinde alışveriş yaparken
siparişin onaylanması aşamasında yanlış ücret
bilgileri verilmekte, çeşitli bahanelerle alıcıya bildirilen
ücretten daha yüksek tutar fatura edilmekte veya istenmeyen elektronik
iletilerle vatandaş mağdur edilmekte. Alıcıların
aldatılmasını önlemek için gerek sözleşme öncesi gerekse
sözleşme yapılması aşamasında hizmet
sağlayıcıya belli yükümlülükler getirilmiştir. Bu
yükümlülükler, hizmet sağlayıcıların kendilerini
tanıtıcı güncel bilgilerini sözleşmenin kurulmasındaki
teknik adımları sunma, veri hatalarının düzeltilebilmesine
yöneliktir. Ancak, bu hükümler, sektörü olumsuz etkileyecek ağır ve
külfetli yükümlülükler değil, bilakis e-ticarete
sağladığı güvenilirlikle sektörün önünü açacaktır.
Bu kanun tasarısıyla web sayfalarında
güvenin olması sağlanacak, hizmet alıcısı bu sayfanın
arkasındaki gerçek ya da tüzel kişiyi tanıyabilecek ve böylece
alınan ürün veya hizmetle ilgili problemi olduğu zaman kime müracaat
edebileceğini, hangi sicil numarasında ya da hangi ticaret
odasında kayıtlı tacir ya da esnaf olduğunu bilebilme,
adresini bulabilme imkânına sahip olacak.
Bu kanun tasarısı tüketiciler ve
alıcılar için elektronik araçlarla güvenilir bir şekilde
alışveriş yapabilme imkânı sağlayacak ve elektronik
ticarete belli standartlar getirilecektir. Bu güvenin sağlanması için
elektronik ortamda şeffaflık ve erişilebilirlik
şarttır. Bu nedenle, elektronik ticaretle uğraşanlar için
güvenin ve şeffaflığın sağlanması ve
birtakım yükümlülüklerin getirilmesi yönünde ortaya çıkan hukuki
sorunların çözümlenmesi, Avrupa Birliğinin konuyla ilgili
mevzuatı ve Türk mevzuatı arasında uyumun sağlanması
amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Elektronik
ticaretin düzenlemesi hakkındaki kanunun ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konu şu:
İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 2013/1518 sayılı
numarasıyla şu anda Validebağ, Üsküdar ilçemizde bir koru var, koruda
inşaat var. Bu inşaatla ilgili mahkeme yürütmeyi durdurma
kararını verdiği hâlde, belediye mahkemenin bu yürütmeyi
durdurma kararını dinlemiyor. Bir avukat gözaltında, bir
basın mensubu gözaltında. Basın mensubunun görevi, tek bir
amacı var, halkı aydınlatmak, bilinçlendirmek, olan bitenlerle
ilgili kamuoyuna bilgi vermektir. Bu gazetecinin gözaltına
alınmasını kınıyorum ve bu konuda sayın
bakanlığın
Aynı zamanda, avukat halkın avukatıdır,
hak arama özgürlüğü çerçevesinde avukat görev ifa etmektedir. Hem
avukatın hem basın mensubunun göreviyle ilgili,
arkadaşların gözaltına alınması gerçekten büyük bir
skandaldır. Bu konuda sayın bakanlık harekete geçecek midir?
Çünkü, kendileri de bildiğimiz kadarıyla o koruda çok yürüyüş
yapmışlardır, spor yapmışlardır. Hakikaten,
halkın nefes aldığı bir alan. Bu konudaki düşünceleri
nedir?
Teşekkür
ediyorum ben.
BAŞKAN
Sayın Susam, buyurunuz.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakana biraz önceki konuşmasında
sordum. Ben sekiz yıldır bu Parlamentodayım, her gelen Ticaret
Bakanına Hipermarket yasasını ne zaman getireceksiniz? diye
sordum. Her bakan Çok yakında getireceğiz, çıkaracağız.
dedi. Sekiz yıl doldu, bu Parlamentoya bu yasa gelemedi.
Şimdi bir kez
daha soruyorum Sayın Canikli Bakanıma: Bu yasayı ne zaman
getireceksiniz ve bu Parlamentoda bunu nasıl ve ne zaman
görüşeceğiz? Bunu net bir şekilde ifade ederlerse çok memnun
olacağım.
BAŞKAN
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, ben, tabii ki, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekilinin -bir
avukattır- bir avukata Avukat, terörist gibi, anarşist gibi
davranmaması gerekir. cümlesinden dolayı kendisini
kınıyorum. Avukat orada görevini ifa etmekte.
BAŞKAN Ben
duymadım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Avukatların gözaltına alındığı
ülkelerde despotluk, otoriterlik söz konusu. Avukatların gözaltına
alınmasına, eğer, bir grup başkan vekilinin
Avukatlara bu
kadar, hele hele bir meslektaş olarak bunu söylemesi kabul edilecek bir
durum değil.
Benim Sayın
Bakanlıktan istirhamım şu: Validebağdaki olayların
bir an önce bitirilmesi, sona erdirilmesi, halkın mağdur
olmaması açısından
Netice itibarıyla o koru halkın
malıdır, halkın malı olan bir korunun korunması
hepimizin görevidir. Netice itibarıyla Çevre Kanununun 32nci maddesi ve
devam eden hükümleri
Çevreyi korumak her vatandaş için asli bir görevdir.
Yani, benim sizden
istirhamım: Bizim yaşayacak başka bir dünyamız yok;
hepimizin ortak yaşamı, ortak çevresi sağlıklı bir
çevredir. Sayın Bakanın derhâl bu konuda harekete geçmesini istirham
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurunuz.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle,
Sayın Susamın sorusuyla ilgili
Esasında biraz önce o soruya
kürsüde cevap vermeye çalıştım. Bu tasarı 13 Ağustos
2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
gönderildi, şu anda Başkanlığa ulaşmış
durumda. Önümüzdeki günlerde -yani, tabii, bizim buradan bir takvim vermek doğru
değil Meclis çalışma içeriğiyle ilgili ama- en kısa
zamanda komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülmesini planlıyoruz.
Yani, sonuç itibarıyla geldi.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sizin bu konudaki girişiminizi, desteğinizi,
önderliğinizi bekliyoruz.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Elbette. Ve çok
önemli düzenlemeler olduğunu da biliyorum, inşallah görüşmelere
başladığımızda ortaya çıkacak ve komisyonda
gerekli katkılar da sizler tarafından sağlanacak. Hatta, orada,
sizin konunuzla, sorduğunuz soruyla çok yakından
bağlantılı bir düzenleme var. Alışveriş
merkezlerinin yüzde 5lik bir kısmı
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Hiç önemli
değil.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama önemli bir düzenleme.
esnaf ve sanatkâr tanımı içerisine giren
insanlara kiraya verilmek zorunda. Bu yüzde 5lik oran çok ciddi bir rakam.
İnşallah, uygulanması da düşünüldüğü gibi düzenli
olarak yürütülürse esnaf ve sanatkârımızın da
alışveriş merkezlerinde bulunmasının, oralarda
faaliyette bulunmalarının önünü açmış olacak. Gerçekten bu
yönüyle
Ha, şunu diyebilirsiniz: Uygulamada ne kadar düzenli olarak
uygulanır? O ayrı bir konu ama getiriliş amacına uygun bir
şekilde eğer realize edilebilirse gerçekten esnaf ve
sanatkârımız açısından çok önemli bir düzenleme.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Pazar yerlerinden
üreticilere yer verilmesine döner o.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ayrıca, binde 2lik kısmını
da özellikle artık kaybolmaya yüz tutmuş alanlarda faaliyette bulunan
esnaf ve sanatkârımıza tahsis etmek durumunda ve onlar için
uygulanacak kira bedeli de rayicin dörtte 1i oranında olmak
zorundadır bu tasarıya göre.
Dolayısıyla, uzun yıllardan beri gerçekten
bir türlü sonuçlandırılamayan o konuyla ilgili inşallah
problemleri büyük oranda çözecektir.
Şimdi, Sayın Tanalın Validebağ
korusuyla ilgili
Evet, gerçekten, uzun yıllar oralarda biz de
yürüyüş alanı olarak o imkândan faydalanmıştık. Tabii,
onunla ilgili ben açıkçası ayrıntılı bilgiye sahip
değilim ancak basından takip edebildiğim kadarıyla bir
bilgim var. Şimdi, arada ben ilgili arkadaşlarla görüşmeye
çalışacağım ve eğer bir bilgi alırsam buradan
size aktarmaya çalışacağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
tasarının 10uncu maddesinde Bir veya birden fazla kişi dört
yıl içinde deniliyor.
Sayın Bakan, bu yasa tekniği
açısından acaba uygun mudur?
Aynı şekilde, yine tasarının 11inci
maddesinde Yeterli tecrübeye sahip ibaresi var. Bu kriterde net bir
belirleyicilik yok. Neden bu şekilde belirleyici olmayan bir ibare
kullanıldı? Bu konudaki düşüncelerini öğrenmek istiyorum.
Yani yasa tekniği açısından daha belirleyici olması
lazım. Yeteri kadar tecrübe
Bu şey değil yani kriter
anlamında bir belirleyicilik yok; size göre kişi yeterli olur, bir
başkasına göre olmayabilir. O açıdan, onu biraz daha açarlar
mı?
İşte, bir
de, 10uncu maddede bir veya birden fazla kişiyi dört yıl için
deniliyor, ya buna bir deyin veya iki deyin. Yani bir veya birden fazla
Yuvarlak
kavram, kelime yasa tekniğine uygun değil; bunu düzeltmeyi
düşünmezler mi?
BAŞKAN Sayın Satır
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz evvel Sayın Mahmut Tanal ismimden
bahsettiği için söz aldım. Validebağ Korusu ve Üsküdar benim de
içinde bulunduğum, yaşadığım bir bölge. Oradaki hukuki
ihtilafları biliyorum. Biraz evvel Sayın Tanal bir mahkeme
kararından bahsederek Doğan Beye ve bana geldi, mahkeme
kararının fotokopisini getirdi, inceleyip en kısa sürede
kendisine cevap vereceğimi söyledim. Buna rağmen söz alarak konuyu
siyasi malzeme hâline getirdi. Bazı konular vardır ki siyasi malzeme
yapılamaz, özellikle mesleğimle ve kendi yaptığım işle
ilgili hiç kimseye söz hakkı vermem, bu haddi de değildir hakkı
da değildir. Uzun yıllar avukatlık mesleğini şerefimle
yaptım ve meslektaşlarımın da savunmasını her
daim yaparım.
Burası Üsküdar Belediye
Başkanlığının mülkiyetinde olan bir bölgedir ve cami
inşaatına başlanmıştır. Dün veya ondan evvel ki
gün birtakım nümayişler yapılmıştır. Bir
avukatın tutuklandığına dair benim bir bilgim yoktur,
kendisinin ifadesi böyledir. Niçin tutuklandı onu bilmiyorum,
tutuklandı mı içeriye mi alındı onu da bilmiyoruz.
Olayları bilmediğim hâlde bunu bir siyasi malzeme yaparak gündeme
getirmesini de ayıplıyorum ve kendisini kınıyorum. Bu
konuda Üsküdar Belediye Başkanlığının hukuka
aykırı bir işlem yaptığı kanaatinde değilim
ama seçmenlerime olan saygımdan dolayı konuyu inceleyeceğim ve
Genel Kurulu da bilgilendireceğim.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
İktidar partisi grup başkan vekilinin de
yaptığı açıklama doğal olarak eksik bir açıklama.
Nedense hiçbir tutuklamadan, gözaltından haberleri yok, her şeyi
nümayiş olarak görüyorlar. Şu anda, gündüz olan şeyleri
söylüyorum. Üç gündür devam eden bir olay var. Orada bir avukat gözaltına
alındı, 2 gazeteci gözaltına alındı, diğerleri de
saçlarından sürüklenerek, dayak yiyerek oradan
uzaklaştırıldı, ağaçlar söküldü. Biz oradaki
vatandaşların istediği bir tek şey var: Orası
yeşil alan kalsın, ağaçlar sökülmesin. Ama her yere, 500 metre
kala caminin olduğu bir alana, 4 tane alan olan yere ve Üsküdar
Belediyesinin 4 cami yerini maliyeye sattığı bir yere hâlâ cami
yaptırma ısrarı, vatandaşları camiye
karşıymış gibi gösterme açıkgözlülüğünden
başka bir şey değil. Hiç kimse camiye karşı değil.
Oraya çok yakın bir bölgede büyük bir cami yapılıyor, eski
Başbakanın isteğiyle, Cumhurbaşkanının
isteğiyle bir cami yapılıyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
sözünüzü tamamlayın.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, bu, konu dışı ama.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Yakında da 500 metre içinde 4 cami var, o
bölgede Üsküdar Belediye Başkanı bu işi son derece
pervasızca yapmaktadır. Pervasızlığının
şeylerinden biri Bunlara yüz verdik, bunlar azdı. anlamında
şeyler söylemektedir. Bir Belediye Başkanının halkına
karşı azdılar kelimesini kullanmasını buradan
kınıyorum, Belediye Başkanının her
yaptığına onay veren o Grup Başkan Vekilinin de o konuda
duyarlı olmasını istiyorum, Belediye Başkanıyla
konuşması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü orada çok ciddi
sıkıntı var. Orada halkın
BAŞKAN
Şimdi, bakın, tekrara döndünüz yalnız, bitirirseniz
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Tamam.
Orada halka
rağmen hiçbir şey yapılamayacağını AKPliler
Gezide anlamalıydılar, hâlâ da anlayamıyorlar. Bu milleti cami
düşmanı veyahut da camisever olarak ayırmaya
çalışıyorlar. Oradaki bir tek şey yeşil alan
sorunudur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Tanalın tasarının 10 ve 11inci maddeleriyle ilgili olarak
ifade ettiği Muğlak, birden fazla, çok farklı anlamlara
gelebilir. şeklindeki eleştirisini açıkçası
Yani orada o
anlama gelebilecek bir ifadenin olmadığını düşünüyorum
çünkü çok açık bir şekilde 10uncu madde hizmet sağlayıcı
ve aracı hizmet sağlayıcının sorumluluğunu
düzenliyor, özetle Bunların saklanmasından sorumludur. diyor.
Üçüncü kişilere iletilemez, başka amaçlarla kullanılamaz.
Yani, dolayısıyla, sizin söylediğiniz ifadeyi de ben göremedim
10uncu maddede.
Aynı şey 11inci madde için de geçerli. Orada
da sadece Bakanlığa yetki veriliyor çok net bir şekilde. Acaba
başka bir maddeyle mi karıştırıldı? Olabilir.
Çünkü 10 ve 11inci maddede hiçbir tartışmaya, farklı anlamaya,
muğlaklığa yol açacak bir ifade söz konusu değil.
Dolayısıyla, burada o anlamda herhangi bir problem gözükmüyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Öğüt ve
Sayın Tanal, tekrar sisteme girdiniz. Eğer konu Validebağ ise bu
konu soru-cevap işleminin içinde yer almıyor ama ben milletvekili
olarak sizlerin soru-cevap işlemi içinde konuşmanıza müsaade
ettim. Normal şartlarda Validebağı sadece bir dakikalık,
60ıncı maddeye göre gündeme getirme imkânınız vardı
ama fikirlerinizi beyan etmeniz için o imkânı sağladım.
Şimdi aynı konuda konuşacaksanız soru-cevap işlemine
girmediği için, ben de İç Tüzükü 5inci, 6ncı kere
çiğnemiş olacağımdan dolayı o sözü veremeyeceğim
ama -zamanımız da var- Sayın Bakana sizin, kaçıncı
maddeydi, onunla ilgili söylediğinize yönelik tekrar soru
tekrarlayacaksanız Sayın Tanal, size söz vereceğim, tamam
mı? Yani, aksi takdirde 60ıncı maddeye göre ancak, o da 50 kere
verildiği için bitti, o açıdan söylüyorum. Beni defalarca İç
Tüzükle ilgili zor durumda bırakmayın.
Buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
ben biraz önce söz alırken 60ıncı maddeye göre söz
almadım, ben normal soru-cevap anlamında aldım. Mademki bu kadar
hassassınız. Ben de hassasiyetinize saygı göstererek Sayın
Belma Satırın bana sataşmasından dolayı şimdi
söze başlıyorum.
BAŞKAN Sataşmadan dolayıysa buyurun,
buraya gelin.
Şimdi, Belma Hanımla birbirinizle
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Neye
dayanarak, ne söyledim de sataştım?
BAŞKAN - Hayır, neyse, savaşma hâline
geçtiniz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ne
münasebet?
BAŞKAN Tamam, şimdi siz de
cevabınızı buradan vereceksiniz. Şunu söylemeye
çalışıyorum her birinize sayın milletvekilleri: Şimdi,
soru-cevap işlemi başka bir şey, 60ıncı madde
başka bir şey, sataşma başka bir şey.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Kürsüden sataşma olsa amenna Sayın Başkan. Kürsüden sataşma
yok ki. Sataşmadan söz veremezsiniz.
BAŞKAN Şimdi konuşsun, Sayın
Satıra da vereceğim. Herkes birbiriyle başladı. Hadi
bakalım!
İki dakika, buyurunuz.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın 240 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, ama
bir iş yarım bırakılıp öbürüne geçilmez ki. Olmaz
böyle bir şey.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Tabii, burada, Sayın Belma
Satır, birlikte, müşterek olarak, hep birlikte davalara girdik,
karşılıklı girdiğimiz davalar da oldu. Ama ben
gözaltı söyledim, tutuklama söylemedim. Tutuklama farklı bir kurum,
gözaltı farklı bir kurum; yılların bir hukukçusunun bu
kavramları ayırmasında yarar var, tutanaklar burada.
İki: Elimde benim resmî anlamda İstanbul
İdare Mahkemesinin kararı var. İdare Mahkemesinin kararları
Anayasamızın hükümleri uyarınca yasama, yürütme, yargı,
herkesi bağlar. Netice itibarıyla Üsküdar Belediyesinin bu mahkeme
kararını tanımaması gerçekten kabul edilebilir bir durum
değil. Burada rant söz konusu, burada kâr söz konusu. Halkın
iradesine rağmen, mahkemenin kararına rağmen
inşaatını yapamayacağını düşünen zihniyet
cami kartını halkın karşısına
çıkardılar. Aslında camiye kurban olun. Gerçekten camiye ihtiyaç
varsa, benim taşınmazım var, evim Üsküdarda, ben yerimi
bağışlıyorum, cami yapılsın. Yani, camiye ihtiyaç
varsa bu kadar dinî bütün olan, aileden gelen insanlar olarak biz bunu
canıyürekten destekleriz ama burada amaç cami değil, cami
kartını çıkarıp rant hesabı yapılıyor. Nedir
burada? Bak, işte, bu insanlar camiye karşı. Külliyen yalan.
Yani, halkın iradesini yenemediler, mahkemenin kararını
yenemediler, Ne yapabiliriz? Biz ancak bunu cami ile perdeleyebiliriz., amaç
bu. Bu, hakkın kötüye kullanılmasıdır; bu, hileli bir
yöntemdir; bu, halkı kandırmadır, dini siyasete alet etmedir.
Onun için, benim sizden istirhamım şu:
Avukatlara anarşist demeyiniz. Avukatlık hak arama mesleğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Basın mensupları
görevini ifa etmektedir. Basın mensuplarının da gözaltına
alınması halkın öğrenme ve bilgilenme hakkının
kısıtlanması anlamına gelir.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben size ve
duyarlılığınıza teşekkür ederim Sayın
Başkanım, sağ olun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Geçebilir miyim?
BAŞKAN Sayın Satır, buyurunuz.
İç Tüzüke göre uygun
davranıldığı zaman sorun yok.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
7.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır'ın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben
şovla iktidar olmuş bir partinin milletvekili değilim. Türkiye
Büyük Millet Meclisine ve sizlere olan saygımdan dolayı, Sayın
Başkana olan saygımdan dolayı cevap vermeyeceğim. Hepinize
iyi çalışmalar diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Satır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım, benim de bir
BAŞKAN Hayır, sizin öyle bir şeyiniz
yok, soru-cevap işleminin dışında konuştunuz yeteri
kadar ve ben 60ncı maddeyi 5 kere
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) 8 dakika
vardı ama daha
BAŞKAN Olur mu? Soru soracaksanız ben size
söz verebilirim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sadece soru
soracağım.
BAŞKAN Bakın, Validebağ konusu
açılırsa kapatırım.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Hayır,
sadece soru soracağım.
BAŞKAN Ha, soru soracaksınız, tabii,
buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım, hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum. Bu Meclisin
böyle işlemesi ve İç Tüzüke göre hareket etmesi bizim de en büyük
arzumuz.
BAŞKAN En büyük eleştiri de sizin partinizden
geliyor, grubunuzdan geliyor, onun için uymaya çalışıyoruz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun.
Sayın Başkanım, Sayın Bakana
şunu sormak istiyorum: Üsküdarda 4 cami Maliye Bakanlığına
satılmış mıdır, satılmamış
mıdır? Bir tek bunun cevabını istiyorum, o kadar.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz, bu mu sadece soru?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Bu
hakkım var mıdır yok mudur, bir de onu size
BAŞKAN Hayır, soru sorma hakkınız
mevcut, çeşit çeşit sorular bugüne kadar soruldu.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bizde şu anda yani bu konuda herhangi bir
bilgi yok. Ben konuyu Maliye Bakanı arkadaşıma intikal
ettireceğim ve yazılı olarak sizlere cevap vermelerini temin
etmeye çalışacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 9uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ümit Özgümüş.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Kanun Tasarısı hakkında söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dünyada özellikle 20nci yüzyılın
ortalarında başlayan iletişim, teknoloji, bilişim sektörü
veya teknolojileri baş döndürücü bir hızla gelişiyor, takip
etmek imkânsız hâle geldi ve hayatın her alanında bizi
kapsamaktadır. Sağlık alanında, eğitim alanında,
ticaret alanında, tarım alanında veya her alanda hızla
gelişmektedir. Bugün bizim konumuz olan elektronik ticarette de
gelişmeler yine aynı şekilde baş döndürücü hızla
gelişmekte ve geleneksel, bildiğimiz ticaret hızla elektronik
ticarete kaymaktadır.
2013
yılında devletin resmî rakamlarına göre bilişim sektörü
yüzde 11,3 geliştiği hâlde elektronik ticaretin gelişme
hızı yüzde 30 civarındadır. Yine yapılan tahminlere
göre de 2050 yılında dünyadaki ticaretin yaklaşık olarak
yüzde 80i veya yüzde 80i aşan kısmının da elektronik
ticaretle yapılacağı öngörülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, benim de dünyayı anlamak için rehberim olan diyalektik
felsefe evrenin değişim dinamiğini açıklarken altyapı
kurumlarından ve üstyapı kurumlarından bahseder. Teknolojinin
gelişmesi, üretim araçları altyapıyı karşılar ve
ticaret, yasalar, kültür, sosyolojik davranışlar da üst
yapıyı. Diyalektik felsefe der ki: Altyapı geliştikçe yani
üretim araçları ve teknoloji geliştikçe bu üstyapıyı
etkiler ve değişime zorlar. Bugün dünyada teknolojinin ve elektronik
ticaretin gelişmesi bizde yasaları da değişime zorlamakta,
yeni kavramları, İnternet gibi, erişim gibi, erişim
sağlayıcı, hizmet sağlayıcı gibi yeni
kavramları hayata soktuğu için bunların yasalarda yer
alması gerekiyor. O anlamda, bu elektronik ticaret kanununun gelmesi
zorunluydu.
Ama
yine aynı şekilde diyalektik felsefe diyor ki: Yasalar
çıktığı andan itibaren eskimeye başlar. Eğer
bugün bu yasayı kabul edersek yarın sabahtan itibaren teknolojinin
gelişimi, üretim araçlarının gelişimi durmayacağı
için bu yasa yarından itibaren eskimeye başlayacak ve yetersiz
kalacaktır.
Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik
Devletlerinde başlayan yeni bir süreç var, o da şu: Dünyadaki
ticaretin elektronik ticarete kaymasıyla bildiğimiz klasik,
yerleşik ticaret yapan firmalar, mağazada ticaret yapan firmalar,
elektronik ticaretin bu rekabetine karşı yeni önlemler almakta, yeni
enstrümanlar geliştirmekte. Örneğin, yine Amerika Birleşik
Devletlerinde çok uluslu bazı mağazaların şimdi elektronik
ticaretin rekabetinden korunmak için geliştirdiği bazı
teknolojiler var. Onlardan bir tanesi şu: Mağazaya gittiğiniz
zaman elektronik ticarette o satılan malların içeriğiyle ilgili
bilgi avantajını o mağazalara kaydırmak için, vitrinlerin
camına dokunmatik olarak içeride satılan mallarla ilgili bilgiler, o
malın evsafı, içeriği, yapılışı ve belki
onun kadar önemli, daha önce bu malı kullanan insanların
düşüncelerini de dışarıdan görebiliyor ya da şimdi
bazı mağazalar içeride interaktif aynalar vasıtasıyla
soyunma kabinlerine girmeden aynanın karşısına geçerek
üzerinde kazak, elbise, gömlek deneyebiliyor.
Şimdi, biraz önce söylediğim, bu yasa yarından
itibaren eskiyecek dediğim konulardan bir tanesi bu çünkü önümüzdeki
süreçte yeni anlaşmazlıklar, yeni kavramlar ortaya çıkacak.
Mağazaya girdiniz, interaktif aynaya geçtiniz ve gömleğinizi seçtiniz
ancak uymadı. Bu, yerleşik ticarete mi girer, yoksa elektronik
ticarete mi girer bu da ihtilaflı hâle gelecek ve öyle sanıyorum ki
bu yasama yılında olmaz ama önümüzdeki dönemde elektronik ticarette
yeni bir yasa gelmek zorunda kalacak, bu süreç böyle devam edecek.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye
hızla gelişen bilişim teknolojisinin, bilişim sektörünün
bir ucundan yakalamak zorunda. Türkiye sanayi devrimini ıskaladı,
sanayi devrimini yakalayamadı. Şimdi, dünya, bilişim sektörüne,
sanayi ötesi toplum modeline geçerken Türkiye hâlâ bir sanayi toplum modelini
bile yakalayamadı. Onun için, elektronik ticareti düzenlerken
kantarın topuzunu kaçırmadan bir yandan elektronik ticaretten zarar
görecek tüketicileri korurken öte yandan da elektronik ticaret yapan ve bunun
yazılım sektöründe çalışan firmaları da korumak
zorundayız ki bir ucundan yakalayabilelim ve bu sektörü de
kaçırmayalım sanayi sektörünü kaçırdığımız
gibi.
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Yasasında en çok
tartıştığımız, alt komisyonda, komisyonda
tartıştığımız konu aslında yasanın
6ncı maddesi. Sayın Bakan biraz önce konuşurken 6ncı
maddede getirilen düzenlemenin tüketici yararına olduğunu anlatmaya
çalıştı ama bana göre en sakıncalı olduğu yer de
burası. Dünyada istenmeyen ticari elektronik postaların engellenmesi
için 2 tane yol var: Bir tanesinde firmalar ilk defa bir elektronik
postayı gönderir ve tüketicinin, kullanıcının onu reddetme
hakkı var, ona ecnebiler opt-out diyor. İkincisi de biraz önce
Sayın Bakanın da söylediği gibi, bir elektronik posta, daha
doğrusu ticari elektronik posta göndermek için daha önceden izin alma
hakkı, ona da opt-in diyorlar. Şimdi, biz burada opt-out
sisteminin uygulanmasını istedik alt komisyonda ve komisyonlarda.
Yani bir firma uğraşmış, bir ürün geliştirmişse
tüketiciye, kullanıcıya ilk kez göndersin ve bunun ne olduğunu
tüketici görsün ama aynı elektronik postada onu reddetme ve bir daha da
almama hakkı olsun. Aslında ona da gerek yok çünkü 8inci madde diyor
ki: Tüketici, kullanıcı hiçbir gerekçe göstermeden ticari elektronik
postaları almayı reddedebilir. Öyle olunca bu kadar üreten, bu kadar
çalışan firmaların bir tek kez olsun yaptıkları
ürünlerini tanıtma hakkı var Türkiyede elektronik ticaretin
gelişmesi için ve gelişmesi de gerekiyor. Biraz önce Sayın Susam
da bahsetti Alibaba firmasından, 1999 yılında kuruldu on
beş sene önce. Bugün, Alibaba firmasında 25 bin kişi
çalışıyor ve 2014 yılıyla değeri 168 milyar
dolar. Kuruluş amacı Çinde üretilen malların dünyaya
pazarlanması. Çok başarılı oldular, şu anda New York
Borsasına kote, 168 milyar dolar şirket değeri var. Şimdi,
bizde de bizim ürünlerimizi dünyaya pazarlayacak yeni şirketlerin ortaya
çıkması lazım gerek elektronik ticaret yapan şirketlerin
gerek bu konuda yazılım geliştirecek şirketlerin. Yani
burada bizim çıkardığımız yasa aslında tüketici
yasası değil, tüketiciyi koruma yasası değil, elektronik
ticaret yasası. Yasanın en zayıf, en yanlış olan yeri
burası. Bazı konularda tek tük, birkaç cümle, bazı
ayrıntılarda itirazlarımız oldu ama asıl temel noktası
burası ve bu şekilde geçerse, 6ncı madde
değiştirilmezse Türkiyeden yeni bir dünya markası olacak
elektronik ticaret firmasının çıkması mümkün değil.
Burada elektronik ticaret ve yazılım yapacak olan firmalar sosyal
kuruluşlar değil yani bu sektörü geliştirmek için veya kendini
tanıtmak için yapacak firmalar değil, mutlaka devletin yönlendirmesi
ve bu konuda teşvik etmesi gereken firmalar. Onun için eğer uygun
görürseniz 6ncı madde geldiğinde bir önergeyle orayı
değiştirelim deriz.
Bilişim sektörü, elektronik ilişkiler
insanın yaşamını kolaylaştırdığı
gibi çok önemli bazı sakıncaları da içeriyor. Tamamının
bu kanun içerisinde düzeltilmesi mümkün değil ama başka kanunlarda
hızla değişiklikler yapmak gerekiyor. O da şu:
İnternet ortamındaki verilerin derlenmesi ve o verilerin de ticari
meta hâline gelmesi. Şu anda siz İnternette İtalyada bir otele
3 defa girdiğiniz zaman 4üncü açtığınızda
İtalyadaki otellerin reklamı ya da çok lüks otomobillere
baktığınızda 3üncü açışınızda o
firmaların reklamı gelir. Bu aynı zamanda insanın hak ve
özgürlüklerini kısıtlayacak önlemler de içerebilir, diğer
yasalarda buna uygun düzenlemeler de yapmak gerekir.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgümüş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 240 sıra sayılı Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle sözlerimin başında, Sayın
Bakanın hipermarketler yasası olarak bilinen yasayla ilgili en
kısa sürede bunun çıkarılması yönünde vermiş
olduğu sözü en azından yüce Meclise ve aziz milletimize verilmiş
önemli bir söz olarak görüyorum. Çünkü, kendisinden önce bu konuda söz veren 2 Sayın
Bakan, Sayın Zafer Çağlayan ve Sayın Nihat Ergün Beyefendiler
Komisyonda kendilerine yönelttiğimiz soru üzerine bunun kısa sürede
çıkarılacağı sözünü vermişlerdi ancak onların
döneminde bir talihsizlik vardı, mahalle bakkallarının
kapatılmasını isteyen bir Başbakan dönemiydi; belki ondan
dolayı, Meclisin gündemine bu yasa gelememişti ama şimdi en
azından böyle bir Başbakanın olmadığı bir
dönemdeyiz. İnanıyorum ki Sayın Bakanın bu verdiği
sözün gereği olarak bu yasa tasarısı bu yüce Meclise en
kısa zamanda gelir. Nitekim, 13 Ağustos 2014 tarihinde
tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına iletilmiş olması gerçekten
sevindiricidir ve bu anlamda atılmış iyi bir adımdır,
inşallah bir an önce bu yüce Meclis bunu yasalaştıracaktır
diyorum.
Diğer taraftan, öncelikle üzerinde
konuştuğumuz bu tasarı maalesef 2010 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş olmasına rağmen dört yıl
sonra görüşülüyor. Her şeye rağmen bu dört yılda,
tasarının Meclise sunulduğu tarihle bugün arasında geçen
dört yılda gerek dünyada gerekse Türkiyede bilişim sektöründe çok
ciddi gelişmeler oldu; mevcut kanun tasarısının
güncellenmesini gerektiren ciddi düzenlemelere de ihtiyaç duyulduğu
açık bir gerçek. Ancak, Komisyon üyelerinin çok yoğun bir
çalışması sonunda, oy birliğiyle ve hiçbir partinin
muhalefet şerhi yazmadığı bir tasarı olması ve
Genel Kurul aşamasında da tüm grupların üzerinde
anlaştığı bir tasarı olması nedeniyle bu
düzenlemelere yönelik önerge hakkımızı başka bir tarihe
ertelemek zorunda kaldığımızı ifade etmek istiyorum
çünkü bu mutabakatın da bozulmaması önemli bir konudur. Bu vesileyle
elektronik ticaretin hem işlem sayılarının hem de bu
işlemle birlikte işlem gören para hacminin her geçen gün hızla
arttığı bir dünyada ve ülkemizde bu düzenlemelerin bir an önce uygulamaya
geçirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Yine, Türkiye'nin son bir iki yılda önemli
konularından birisi olan böyle bir konuda TÜRK TELEKOM'a ait TTNET
şirketinin gezinti.com isimli bir İnternet sayfasında biriken
verileri, kişisel verileri Avrupanın birçok ülkesinde işlem
yapması yasaklanmış olan bir şirket
aracılığıyla pazarlandığı
iddialarını ve yargıya yansıyan bu konunun bugüne kadar
çözümlenmemiş olmasını da bir talihsizlik olarak tekrar yüce Meclisle
paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakanım, bu Phorm Solutions şirketi
aracılığıyla gezinti.com sitesinde kişilerin özel
bilgilerinin pazarlandığı yönündeki iddiaların yargıya
taşınmış ama bugüne kadar sonuçlanmamış
olmasının en azından sizin tarafınızdan da takip
edilmesi gereken önemli bir konu olduğunu ifade ediyorum. O nedenle bu
tasarının bir an önce yasalaşması ve uygulamaya
geçilmesinin elzem olduğu ve birçok kişinin de birçok konuda
duyduğu rahatsızlıkları giderecek bir tasarı
olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü özel bilgilerin izinsiz bir
şekilde başkalarının eline geçmesi, başka tehlikeleri
de beraberinde getirmektedir. Sadece ticari sırlar açısından
konuya bakmamak lazım, biyolojik veriler açısından da bunun çok
önemli olduğunu yani kişilerin kan grubundan anne-baba
bağlantısına kadar, T.C. kimlik numarasına kadar birçok
konuyla başka bilgilerin de başkalarının eline
geçebileceği endişesi tüm vatandaşlarımızda
vardır. Hiç olmazsa bu tasarı en azından bunlara kısmen de
olsa engel olabilecek bazı düzenlemelere sahiptir.
Diğer bir konu: Tasarıda birçok yeni düzenleme
ikincil mevzuatla yani yönetmeliklerle düzenlenecek şekilde atıfta
bulunulmuştur. Bu yönetmeliklerin çıkartılması
aşamasında hiç olmazsa güncel veriler ve gelinen konum dikkate
alınarak hassas bir çalışma yapılırsa tasarıda
eksik görülen birçok konuyu o şekilde çözme imkânımızın da
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii ki bilişim
sektörü konusu hepimizin yakından ilgilendiği, en azından cep
telefonlarımızdan tutunuz kullandığımız
bilgisayarlara kadar hepimizin yakından muhatap olduğu bir konu. Böyle
bir tasarıyla bazı konularda, özellikle istenmeyen bazı veriler
ya da mesaj veya e-postaların kişilerin tercihine
bırakılacak olması önemli bir düzenlemedir. Aksi takdirde
milyonlarca şirketin her gün yüzlerce diyebileceğimiz, belki binlerce
diyebileceğimiz mesajının herhangi bir kişiye ya da
kişilere ulaşması ve bununla ilgili işlem yapması
gerçekten hem zaman açısından sıkıntı yaratırken
hem de bazı hukuki sıkıntılara yol açabilecek açıklara
sahiptir. Bu tasarı en azından bu anlamda bizim için son derece
önemlidir.
Diğer bir konu: Tabii ki tasarının
yürürlük tarihi 2013 yılını referans gösteriyordu çünkü 2012
yılında tüm komisyonlarda, gerek tali gerekse esas komisyonda
görüşmeler tamamlanmış, artık Genel Kurul gündemine
getirileceği varsayılarak düzenlenmiş olan bu
tasarının tabii ki 2013 yılı tarihi itibarıyla
yürürlüğe girmesi öngörülüyordu. Onun da 2015 yılı 1 Ocak tarihi
itibarıyla yürürlüğe konulmasının daha doğru
olacağı görüşümüzü biz de sayın iktidar partisi
yetkililerine ilettik. Sanırım o konuda gelecek bir önergeyle bu
eksiklik de giderilmiş olacaktır.
Ben tasarının bu hâle gelmesinde emeği
geçen alt komisyon üyeleri başta olmak üzere tüm parti gruplarından
görevli olan tüm arkadaşlarımıza, milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Gerçekten çok ciddi katkılar kondu. Çok yoğun
bir çalışma döneminin sonunda bu hâle gelmişti. Ayrıca
ilgili bakanlıkların bürokratları da bu konuda hem komisyon
üyelerini bilgilendirme açısından hem de birçok konuda verdikleri
değerli katkılarla, görüşlerle tasarının bu hâle
gelmesine sebep oldular. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Tekrar tasarının e-ticaretle uğraşan herkese, her
şirkete ve tüm kesinlere hayırlı olması temennilerimi
ileterek saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.58
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi, tasarının birinci bölümünde söz
sırası şahıslar adına Kayseri Milletvekili Sayın
Yusuf Halaçoğlunda.
Buyurunuz Hocam. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki e-ticaret son derece önemli. Neredeyse, bugün,
ciro olarak normal ticaret alanından çok daha fazla bir alan
kazanmış durumda. Dolayısıyla, buna bu derece önem
verilmesi çok önemli. Biz buna zaten parti olarak karşı çıkmıyoruz,
hatta bunu destekliyoruz, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Ancak, tabii, elektronik ortamın bu derece
geliştiği bir durumda hackerlara çok dikkat etmek lazım ve
bunların kontrolünü de yapmak lazım. Diğer taraftan da,
elektronik olarak haberleşmeyi de çok iyi bir biçimde organize etmek gerektiğini
düşünüyorum.
Şimdi, mesela, Sayın Cumhurbaşkanı
ile Başbakan arasındaki konuşmaların da bir sürü
tutarsızlıklar içerisinde olduğunu görüyoruz. Bunlar
arasında da iyi bir elektronik sistem kurulmasında fayda var diye
düşünüyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı şöyle söylüyor!
PYDye verilmiş her destek PKKya verilmiş demektir. diyor.
Doğrudur, PKK da, PYD de aynı örgütün uzantılarıdır ve
terör örgütleridir. Ama bunu söylerken bir taraftan Obamayla
yaptığı görüşmede diyor ki: Peşmergenin Kobaniye gitmesini
ben teklif ettim. Ama Obama da hemen arkasından yalanlıyor, Ben.
diyor. Kim doğru söylüyor? diye baktığınızda
şöyle düşünebilirsiniz: Şimdi, eğer PYDye destek vermek
PKKya destek vermekse -ki bunu söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı- o
takdirde, peşmergenin oraya gönderilmesi de PYDye destek vermek demektir,
yani PKKya destek vermek demektir. Dolayısıyla, Obamanın
doğru söylediğini düşünüyorum. Dolayısıyla, bu gibi
konuların da gündeme gelmesinde ben bir yarar görüyorum.
Değerli milletvekilleri, Kobani meselesinin ABD için
neden bu kadar stratejik önem taşıdığını bir
türlü bilmediğini söylüyor Sayın Cumhurbaşkanı. Ama bunu
bilmiyorsanız ne PKKyla masaya oturabilirsiniz ne strateji belirleyebilirsiniz
ne de bu bölgelerle ilgili dış politika yürütebilirsiniz. O takdirde
orada oturmamanız gerekir. Dolayısıyla, PKKnın ne yapmak
istediği, PYDnin ne yapmak istediği aslında bugün ortaya
çıktı, bir devlet kurma kararı aldılar. Hâliyle, Kuzey Irak
ve Kuzey Suriyede meydana gelecek -aynı Kuzey Iraktaki gibi- bir otonom
devlet veya yönetim Türkiye için son derece büyük bir tehlike teşkil
edecektir. Dolayısıyla, her iki bölgede kurulmuş olan bu
şekildeki bölgeler muhakkak Türkiyeyi etkileyecektir. Nitekim bunun
yolları açılmıştır ve teröristbaşına sekretarya
sağlanmaktadır. Sağlanacak sekretaryaya Kandilden de bir üyenin
verilmesi söz konusu edilmektedir. Yani bir de kırmızı telefon
bağlarsanız çok daha rahat konuşma imkânı bulabilirsiniz ve
müzakere imkânı bulabilirsiniz.
Diğer taraftan, Sayın Başbakan
Davutoğlu Bu güneydoğu politikasında ince bir satranç oyunu
oynuyoruz. diyor. Şimdi, kalesi düşmüş, atı oyundan
çıkmış, veziri ortadan kalkmış bir satranç oyunu
oynuyorsunuz piyonlarla. Hâliyle, böyle bir ortamda satranç oyununu
kaybetmemeniz mümkün değil, kaybedeceğiniz sonucu ortaya
çıkıyor.
Ben tekrar Hükûmeti uyarıyorum: Anayasanın
92nci maddesi çok açık ve nettir ve Türkiye Cumhuriyetinin silahlı
kuvvetlerinin veya başka silahlı kuvvetlerin Türkiyeye gelmesi,
bulunması diyor, Türkiye üzerinden başka ülkeye gönderilmesi
demiyor. Bu, anayasal suçtur. Buna dikkat etmenizi tekrar öneriyorum ve bir
anayasal suç işlediğinizi söylüyorum ve Türkiyenin gelecekteki en
büyük tehlikelerinden birisinin de bu vesileyle meydana geleceğini ifade
ediyorum.
Gerçekten, şimdi, efendim, Peşmergeyi PYD
istemiyor. denmesine rağmen aslında Türkiyede açık ve seçik
bir şantajla Hükûmeti kontrol altına almaya çalışan bir PKK
vardır ve çözüm sürecinin de bununla birlikte işe
yaramayacağını özellikle belirtiyorum ve Şırnakta
daha bugün bir binbaşı Trafik kazası geçirdi. adı
altında
PKK tarafından kurşunlanmış olduğu hâlde,
birtakım yanlış ifadelerle bunların üstü örtülmeye
çalışılıyor. Buna da dikkat edilmesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Şahısları adına son söz Adana
Milletvekili Sayın Turgay Develiye aittir.
Buyurunuz Sayın Develi.
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; elektronik ticaretin düzenlenmesiyle ilgili yasa
üzerinde şahsım adına konuşurken başka bir ticaretin
kamu kurum ve kuruluşlarında almış başını
gittiğine KİT Komisyonunda tanıklığımı
anlatmak, ifade etmek için kürsüye geldim. Adalet ve Kalkınma Partili
sayın milletvekillerinin yüce milletimizin huzurunda bu yaşanan
gerçekleri dikkatle dinlemelerini salık veririm.
Geçtiğimiz günlerde İller Bankasının
denetimi yapılırken, değerli milletvekilleri, yaklaşık
on yıldan bu yana devam eden bir soygun düzeninin Sayıştay
tarafından tespit edilmesine tanıklık ettik. Öylesine yolsuzluk,
öylesine usulsüzlükler yaşanmış ki Komisyondaki AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarımızın bile vicdanları kurumu
savunmaya elvermedi. Bir örnek vereyim size: Yaklaşık on yıldan
bu yana ihalelerde müteahhitlerden, yüklenicilerden araç isteniyor. Hiçbir
işle bağlantısı olmadığı hâlde,
sözleşme ve şartnamelere ihaleyi alan firmanın idareye bir araç
vermesi maddesi konuluyor. Sayıştayın 2011 için tespit
ettiği rakam 31, 2012yle beraber bu 79a çıkmış.
Bu araçları
idare ne yapıyormuş biliyor musunuz arkadaşlar? İkinci
kişilere, hatta tutanakla üçüncü kişilere teslim ederek, onların
araç bedellerini, yakıt bedellerini, hatta trafik cezalarını
dahi yüklenici müteahhitlere ödetiyorlarmış. Bunlardan 2-3 tanesinin
AK PARTİli yöneticilere verildiği yani İller
Bankasının müteahhitlerinden alınan araçların AK
PARTİli yöneticilerin altlarına verilerek kullanımına
sunulduğu Sayıştay belgeleriyle tespit edilmiş
arkadaşlar. Bunun Türkçesi şu oluyor: Rüşvetle âdeta araç filosu
kurmuş İller Bankası ve bunu da AK PARTİlilere
kullandırıyor. Bunun ne demek olduğunu yüce milletimizin takdirine
sunuyorum.
İkinci olay
yine İller Bankasında, Ankaranın merkezinde yaşanıyor
arkadaşlar. Yine on yıldan bu yana bir firma İller
Bankasının taşıma ihalesini alıyor. Her iki yılda
bir buna devam ediliyor, ihale yapılıyor, her ihaleyi de aynı
firma kazanıyor. Bu firmanın şartnamede 3.800 kilometre
Ankaranın içerisinde ulaşım sağlayacağı
yazılmasına rağmen Sayıştayın tespitlerine göre
bunun 2.200 kilometre olduğu belgeleniyor ve 1.600 kilometrelik araç
bedeli, yakıt bedeli fazladan ödeniyor bu müteahhide. Sadece iki ihaleden
bahsediyorum arkadaşlar, sadece iki ihaleden. Sorduk İller
Bankası Yönetim Kurulu Başkanına ve Genel Müdürüne, Ne
yaptınız bu işlemlerle ilgili? dedik. Paralarını
geri aldık yakaladıklarımızın. dediler, Sayıştayın
uyarısı üzerine. Peki, bu suistimale göz yuman, şartnameye,
sözleşmeye âdeta rüşvet maddesini koyarak onlardan araç temin eden ve
bunu AK PARTİli yöneticilerin hizmetine sunan idareciler hakkında ne
yaptınız? dedik. Hiçbir şey yapmadık. dedi. Sistemin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kamu yararı...
TURGAY DEVELİ (Devamla) O kamu yararını
inşallah başka bir maddede konuşuruz. Sistemin nasıl
çürüdüğünün, nasıl denetlenemediğinin çok basit bir ispatı
arkadaşlar.
Bugün de Enerji Bakanlığının
bakanlıklara, KİTlere Sayıştayın teftişlerini
teftiş kurullarınıza incelettirmeyin. diyerek
Sayıştayı âdeta sansür ettiği belgesiyle
karşılaştık.
Bu konularda ilerleyen maddelerde teker teker
konuşacağız.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şükür Allaha. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. İkinci bölüm geçici madde 1 dâhil 10 ila 16ncı
maddeleri kapsamaktadır. İyi, 6 maddemiz varmış burada.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çok uzun süredir bekleyen
bir kanunu görüşüyoruz. Hatta üç dört yıldır bekliyor ama
geçmişine bakarsanız 90lı yıllardan itibaren
kararlaştırılan ama bir türlü, birtakım pansuman tedbirler
dışında, köklü bir şekilde düzenlenemeyen bir alan.
Bildiğiniz gibi ta 1997 yılında Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu
karar almış ama koordinatörler, onlar bunlar derken üç dört
yıldır da Mecliste gündemde bekleyen bir tasarıydı.
Türkiye'nin en önemli sorunu olan cari
açığın, yani buna bağlı olarak dış ticaret
açığının kapatılması açısından önemli
bir düzenleme yapıyoruz. Yani elektronik ticaret bugünün çağında
çok geç kalmış bir uygulama ve bunun da alt yapısının,
yasal alt yapısının, ikincil mevzuatlarının ivedilikle
güncelleştirilmesi, gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Bununla tabii ki olay bitmiyor, sadece e-ticaretin mevzuatını
çıkarmakla bitmiyor. Bir taraftan bunu destekleyecek kanun
çıkarıyoruz ama öbür taraftan teşebbüs hürriyetini yok edecek,
yabancı yatırımcıyı ürkütecek bazı düzenlemeler
yapıyoruz Sayın Bakanım. Siz şimdi yeni
Bakansınız, hayırlı olsun ama ekonomideki en önemli
şey mülkiyetle ilgili haklardır, teşebbüs hürriyetidir.
Eğer onu koruyamazsanız
E, biz bir taraftan ne getiriyoruz? Hukuki
düzenlemelerle, makul şüpheyle vatandaşın malına mülküne el
koymayı getiriyoruz. Öbür taraftaki somut deliller ne oldu? Bunlar gitti.
Açıkçası, şimdi bu şartlarda bizim
yaptığımız düzenleme amacına nasıl hizmet edecek?
Gelip buraya yatırım yapacağız. Dış ticaret
açığını azaltmak için yabancı yatırımcı
çekelim. diyoruz ama bir taraftan da geliyoruz bu yasal düzenlemeleri tersine
çevirecek, üç ayda, altı ayda yeniden bazı düzenlemeler
yapıyoruz. Maalesef, bu işte o yatırımcının ürkmesine
neden oluyor, siyasi belirsizliğin yanında ekonomik belirsizliğe
neden oluyor. Sonra da hep beraber çıkıp Neden bu rating
şirketleri siyasi belirsizliği dikkate alıyor, neden bu hukuki
düzenlemeleri dikkate alıyor? diye kızıyoruz.
Bakın,
buradaki temel şey hukuk güvencesidir. Bunu
sağlayamadığımız zaman bu elektronik ticaretin
düzenlenmesinden sağlayacağımız 1-2 milyar dolarlık
artışla bu sorunu çözme şansımız yok. O nedenle, önce
hukuk güvencesini hukuk devletinin vermiş olduğu imkânlarla o yurt
içinden gelenlere de yurt dışından gelenlere de yabancı uyruklu
olanlara da yerli olana da bu yatırım güvencesini sağlamak
lazım. Vatandaş şimdi yapacak, herhangi bir gerekçeyle Biz
makul şüphe gördük, buna el koyalım. O zaman bir anlamı
kalmıyor. Dolayısıyla, bunun topyekûn bir şekilde ele
alınması gerekiyor. Hakikaten, düzenlemelerde gerekli olan
kısım var ama bu yeterli bir şey değil.
Arkadaşlarımız alt komisyonda düzeltmişler,
çıkardık, tamam, sorun çözüldü mü, dış ticaret
açığımız kapanacak mı? Bir taraftan başka
politikaları uygularken öbür taraftan bunları getirmeyi hakikaten ben
garip gördüm yani çok garip bir hukuk uygulaması. Somut delillerin
olduğu birtakım şeylerde bir anda 50 küsur kişi birden
tahliye ediliyor. E, peki, öbür tarafta ne geliyor? Hiç alakasız bir kitap
yazmış birisi, bir makale yazmış birisi burada makul
şüphe var diye içeri alınıyorsa
Eğer o kanunlar
tasarlandığı şekliyle çıkarsa yani
vatandaşın mal varlığına el koyma, müsadere etme,
birtakım şeyleri sorgulama, tam tersine vatandaş burada
çalışırken bir anda içeriye düşerse herhangi bir somut
delil olmadan
Maalesef bunları sürdürme şansımız yok.
Ben anlamıyorum, yani hakikaten hukuka olan
güvenimiz yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Nasıl
oluyor, burada soruşturma komisyonu devam ederken bir anda
Yani, somut ve
soyut kavramlarını karıştırır oldum
arkadaşlar, hukukçular bana yardımcı olsun. Somut şüphe ne
demek, makul şüphe ne demek veya nasıl oldu da mart ayının
başında çıkan bir kanun değişti? Yani, gerçekten anlamakta
zorlanıyorum. Bu paketin içerisinde, yukarıda, torbada iptal ettirmiş
olduğumuz CMK 153 de var biliyorsunuz. O da yine bu konularla ilgili daha
önce değiştirilen bir husus, yine mart ayında
çıkmıştı. Bir anda ne oluyorsa işimize gelmediği
zaman altı ay geçmeden tersine dönüyor. Yani, nasıl oluyor da,
altı ay içerisinde hangi uygulama oldu da bu değişiklikleri
yapma ihtiyacı hissettik, anlamıyorum. Yani, bizim gözümüzle
gördüğümüz ayakkabı kutuları, para makineleri, kasalar
Yani
somut değil mi? Yani rüya mı gördük biz? Ya, tamam, bunlar yine
kapatılabilir ama en azından şuradaki komisyonun sonucu bir
çıksın. Normal şartlarda, yine yandaş yargı da olsa
onlar usulen bir yargılasın, hâkim en azından karar versin. Yani
savcının gelip böyle vermesi hakikaten bizim
vicdanlarımızı kamuoyu olarak yaralıyor. Değerli
arkadaşlar, yani mart ayında çıkan şeyin tekrar temmuzda
getirilmesi
Şimdi de bekliyor. Özellikle bekletiyorlar ki diğer
maddeyle beraber işletecekler. Soruşturmanın gizliliğiyle
ilgili madde gelmemişti. Ben de şaşırdım önce: Ya,
bunu hemen çıkaracaklardı. Yukarıda biz bir gece sabaha kadar
kavga ettik, sonra arkadaşlarımız çekti, tek madde gelir
Sonra
jetonum düştü. Bu arada soruşturmanın gizliliği gelmeden
Değerli Komisyon Başkanımız -artık şüphelilerin
de diyemeyeceğiz çünkü tahliye kararı gibi artık takipsizlik
verdiği için- avukatlarına götürüp bunları vermiş.
Eğer kanunu erken çıkarmış olsaydık onların
avukatlarına da soruşturmanın gizliliği geldiği için,
sözde paralel operasyona paralel olarak, böylece o bakanların
avukatlarına da çocuklarının avukatlarına da veremeyecekti.
Sonra anladım ki onun için geciktirmişler o bir maddeyi de,
şimdi paketle beraber gelecek. Dolayısıyla
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Senin jeton dikdörtgenmiş!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Tabii. Yani, hakikaten, hemen getireceğiz diye o gece
çıkarmayı düşünüyorlardı. Tek madde olarak getirmelerini de
ben söyledim. Bu bizim ihtisas alanımız değil Plan ve Bütçe
Komisyonu olarak. Dedik ki: Götürün oradan çıkarın.
Yani, ben anlamakta
zorlanıyorum Sayın Bakanım. Siz de biliyorsunuz ki burada
sizinle telefonda görüştüğümüz, komisyonda reddettiğimiz bir Kamu
İhale Kanununa ilişkin düzenleme burada adrese teslim gidiyor.
Şimdi nasıl güvenecek öbür adam. Yani, yapılmış bir
ihalenin devamında birtakım düzenlemeleri sonradan
yaptığımız zaman, özelleştirmelerde olduğu gibi, eğer
o hukuk şeyini kaybedersek yabancı yatırımcı
nasıl gelsin? Yani, geldiği zaman bir güvencesi yoksa,
aldığı şartlarda farklı bir şey olmayacaksa, o
zaman insanlar çekiniyor. Dolayısıyla, burada yapmış
olduğumuz uygulamayı siz de gayet iyi hatırlıyorsunuz,
ayrıntısını söylemiyorum. Yukarıda konuştuk
Tamam, gelmeyecek. alt komisyonda Tamam. dedik, üst komisyonda yok, burada
hemen maddenin içine ilave edildi. Yani, anlamakta zorlanıyorum nasıl
oluyor. İki tane, üç tane firmaya doğrudan bir teslimat. Efendim
burada bir mağduriyet varmış. Peki,
yapıldığında yok muydu? İşte hukuk dediğimiz
bu. Koyduğunuz kuralları sonradan değiştirirseniz
Hatırlarsanız Ben böyle olduğunu bilseydim ben de girerdim.
dedi büyük patronlardan bir tanesi. Bir ihale yapılmıştı,
sonrasında şartlar değişti. Vatandaş gelmiş,
komisyonda arkadaşlar da aracı olmuş Efendim, biz şu kadar
zarar ettik. Ne yapalım yani, bu işte kâr da var zarar da var.
Eğer başlarken düşünmüyorsanız
Böyle bir şey olabilir
mi? Gerekçe şu: Efendim, akaryakıtta ÖTV, KDV öngörülmeyen
şekilde artmış, bunu fazla kullananlara verelim. Nedir? Yüzde
50den fazla. Peki, yüzde 49 kullanan ne olacak, onun zararı ne olacak?
Bu kadar spesifik,
kanunların genelliği ilkesine aykırı bir şey olabilir
mi? Biz bunu yaptığımız zaman e-ticareti düzenlesek ne olur
düzenlemesek ne olur? Çünkü, asıl bizim cari işlemler
açığımızı, dış ticaret
açığımızı kapatacak olan, imalat sanayinde yüksek
teknolojili, yüksek katma değerli üretimlere doğru kaymamız
lazım. Bunun için de yabancı sermayeyi fiziki yatırımlara
çekmemiz lazım. Portföy yatırımlarıyla gelip sıcak
para olarak girip çıkması bizim işimizi çözmüyor. O nedenle,
mülkiyet hakkıyla ilgili, teşebbüs hakkıyla ilgili, hürriyetiyle
ilgili hukuk güvencesini sağlamamız lazım. Aksi takdirde, bunlar
gerekli olmakla birlikte bizim sorunlarımızı çözmez. Gelin yol
yakınken bu somut şüphelerden vazgeçerek daha yeni getirdiğiniz
şeyleri koyup makul şüpheler arayıp birilerini yaftalamaya
çalışmayalım çünkü hukuk herkese lazım. Yarın, bu
değiştirdiğiniz düzenlemeler sizi de vurabilir, başka
şekilde sizin aleyhinize çalışabilir. Hukukun genelliği
ilkesini bozmayalım. Ülkemizin temel ekonomik, sosyal
sorunlarını hep birlikte burada uzlaşarak
Ki şimdi
Komisyonda başka bir şeyi görüştük akademisyenlerle ilgili
uzlaşarak -yetmedi ama- evet dedik. Bu gibi konularda gelin bunlarla
vakit geçirelim. Lüzumsuz hukuksal düzenlemelerle Meclisin ve milletin vaktini
çalmayalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. E-ticaret yasasının ikinci
bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Bu kanunu, birçok arkadaşımızın da
belirttiği gibi, oy birliğiyle komisyonlarda çalışarak bu
noktaya getirdik. Aslında, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonunda birçok kanunda ortak kararlar alabilme,
piyasanın gerektirdiği ve ihtiyaçların dayattığı
koşullarda yasal düzenlemeler yapma konusunda Komisyonumuzun uyumlu bir
çalışması olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Her 4 parti grubundan arkadaşlarımız da uyumlu bir
çalışma göstermeye çalışıyorlar. Bu kanun da bunlardan
bir tanesidir. Ama, gönül neyi arzu ediyor? Bu Parlamentonun tümüyle ülkenin
ihtiyaçları ve ülkenin geleceğine ilişkin konularda objektif bir
tartışma ortamının yaratılarak bu Parlamentodan
işlevine uygun kararlar çıkabilmesini sağlaması gerekiyor.
Sekiz yıldır bu Parlamentodayım, maalesef, gördüğüm temel
eksikliğin altını çizmek istiyorum. Eğer bu Parlamentonun
kendi inisiyatifi, milletvekillerinin özgür iradesi ve ülke ihtiyaçlarından
kaynaklanan talepler değerlendirilerek yasal düzenlemeler
yapılmasına fırsat verilirse bu Parlamentodan bu ülkenin
menfaatlerine çok yasal düzenlemeler çıkabilir. Ama bu Parlamentonun
iradesinin üstüne çıkarak, dışarıdan dayatılan ve
Parlamentoda tartışılmasına imkân sağlamak yerine grup
kararlarının uygulanmasına baskı yapılarak imkân
sağlanan yasal düzenlemeler gerçekten bu ülkede yarar getirmeyen yasal
düzenlemeler oluyor.
Bunun sonuçlarıdır ki birçok
olumsuzlukları yaşıyoruz. Şu an Türkiye ciddi sorunlarla
karşı karşıya. Şurada bulunan 550 milletvekilinin
yüzde yüzü belki bunlardan rahatsız. Yani ülkenin komşularıyla
girdiği ilişkiler, sınırlarımızın kevgire
dönmesi, ülke içerisinde yaşanan karmaşa, bu karmaşanın
yarattığı huzursuzluklar, ülkede bayrağımızdan
Atatürk heykellerine kadar yakılma noktasına gelen huzursuzluk tüm bu
Parlamentoyu rahatsız ettiği gibi halkımızı,
vatandaşlarımızı da rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığın
bu noktalara ulaşmasında birinci sorumlu iktidardır.
İktidar, ülkeyi yönetirken öncelikli olarak istişare
dediğimiz, danışma dediğimiz ve ülkenin yönetim
şekli olan yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler
ayrımına dikkat ederek onların koordinasyonunu sağlayıp
bu ülkeyi doğru şekilde yönetmekten geçer. Ama ülkemizde, sekiz
yıldır yaşadığım bu Parlamentoda bir
eksikliği söyleyeyim: İktidar muhalefeti görmezden geliyor,
muhalefete hiçbir şekilde söz hakkı tanımamaya özen gösteriyor,
Ben halkın oyunu aldım, Parlamentoda çoğunluğu elde ettim,
ben istediğimi yaparım. diyor. Bu çoğulcu yaklaşım,
Parlamento aritmetiğine dayanan yönetim şekli doğru bir şey
değildir. Bunun getirdiği çok ciddi sorunlar bu ülkede az önce
saydığım karmaşaları getiriyor. Bundan dolayıdır
ki, yasamanın özgür iradesini kullanamaması, yürütmenin yasamayı
da kendi etkisi altına alması ve son dönemde de yargı üzerinde
hâkimiyet kurma istekleri bu ülkedeki temel kargaşalardan birisidir.
Değerli
arkadaşlar, Adalet mülkün temelidir. diye büyük önder Mustafa Kemal
Atatürk söylerken mülkten kastı mal mülk, kasa, şirket, tarla tapan
değildi; mülkten kastı, devletti. Devletin temeli adalettir; adaletli
olacaksınız, adaletli davranacaksınız. Bugün ülkede
-bakın, samimiyetle söylüyorum- hangi parti olursa olsun adaletli bir
iktidar olsun canımla başımla beraber olsun. Ama adaletli
olacak; yasama, yargı, yürütmenin birbiriyle eş değer
yaşamasına imkân sağlayacak. Siz, adalet duygularını
zedeleyen bir noktada idare ediyorsunuz.
Ticarette de bu
böyle. Ticarette iktidara yakın olmadığı hissi olan insan
korkuyor. Bu korkuyla yaşayan, ticaret yapan bir ortamı
yaratmamalısınız, bundan üretkenlik, bundan doğru bir
ticaret çıkmaz. İş yerlerine filan gazeteyi koyarsam beni Maliye
memurları, Sosyal Sigortalar müfettişleri denetlemez diyebilen bir
anlayışı burada egemen kılarsanız bu ülkede ticaret
doğru olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, geçmişte ve bugün gittiğimiz birçok sivil
toplum örgütü, meslek örgütü, iktidara haklı olarak kendi meslek grubunun
eleştirilerini getirmekten korkuyor. Bu korkuyla özgürce kendi meslek
sorunlarını söyleyip çözümü için ortam yaratmada Hükûmetle ortak
platform noktasına gelemiyor. Bütün bunlar bu ülkeye katkı
sağlamıyor, bu ülkeyi daha içe kapanan, daha üretkenlikten uzak ve
dünyayla rekabet konusunda içe kapalı bir ülke hâline getiriyor.
Bakınız, giderek Türkiye orta gelir
tuzağı dediğimiz olayın tam göbeğine
takıldı. Neden? Çünkü değişen çağdaki bilgi, teknoloji
ve yenilikçilik dediğimiz, inovasyon dediğimiz olayda geri
kaldık. Bu geri kalmayla bizim ihracatımızda da üretimimizde de
gelebileceğimiz nokta orta geliri aşmaz noktada ama Türkiye, bunu
aşabilmesi için bilgiyi, aklı, fenni kullanan ve eğitim
sistemini buna göre dizayn eden bir ülke olmalı.
Elektronik ticareti konuşuyoruz. Elektronik
ticarette çok önemli firmaları yaratmak bilgi teknolojilerini kullanan
genç beyinlerin işi. Biz bilgi teknolojilerini kullanan genç beyinler
yetiştirebiliyor muyuz? Siz eğitim sisteminde dinî eğitim ile
matematik, fen bilimlerini birbiriyle kıyaslayan noktaya getirerek
doğru yapamazsınız. Din hepimizin dini, hepimizin dinî
eğitim almaya ihtiyacı var, hepimiz din için gerekli zamanı,
zemini, eğitim ortamlarını hem çocuklarımıza hem
kendimize yaratmak zorundayız ama bilim, fen, tabiat bilgileri, tıp,
bunlar okulda ve tarafsız bir eğitimle alınabilen,
kazanılabilen olaylardır. Bu konuları ihmal edip eğitimi
bir ideolojik insan yetiştirme noktasına dönüştürürseniz
Türkiye'nin geleceğinde genç, dinamik kuşaklar yetiştiremezsiniz.
Maalesef bu noktada da ciddi eksiklikleri bu iktidar döneminde
yaşıyoruz.
Sizlere tavsiyem, bir dostunuz, bir
arkadaşınız, sekiz yıldır aynı havayı
teneffüs etmiş arkadaşınız olarak şunu söylüyorum:
Yeni bir dönem başlıyor, yeni bir dönem. dediniz. Sayın Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, Sayın Davutoğlu
Başbakan oldu. Bu ülkede bu gerginlikleri durdurun, bu gerginlik
ortamına son verin. İktidarı muhalefetiyle
sınırlarımızdaki gerginlik, savaş ortamı,
tezkereler
Bütün bu ortamı ortadan kaldırabilecek sağduyu
oturup bunu konuşabilmekten geçer, önce diyalogdan, önce istişareden
geçer. Bunun için de ben büyüğüm, ben her şeyi yaparım
değil, biz birlikte, hep beraber bu ülkeyi daha iyi yönetebiliriz
diyebilen bir anlayışa sahip olmanız lazım. Bu
anlayışa sahip olduğunuz zaman bu ülkede adalet de o zaman iyi
işler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Bu ülkede ticaret de o
zaman iyi olur, bu ülkede sanayi daha rekabetçi olur. Onun için bu
duygularımı sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum, Genel Kurulu
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 15te bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 240 sıra sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir Ünal Mehmet
Doğan Kubat Hacı
Bayram Türkoğlu
Kahramanmaraş İstanbul Hatay
Zülfü Demirbağ Şirin Ünal
Elâzığ İstanbul
Bu
kanun 1/5/2015 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının Meclis Genel Kurul gündemine girmesi
ile görüşülmesi arasındaki sürenin uzaması nedeniyle yürürlük
maddesi yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde madde 15i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86ya göre, tasarının lehinde
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Bu kanunun
oluşumunda, bu noktaya gelişinde emeği geçen Bakanlık
bürokratları dâhil Komisyondaki tüm arkadaşlarımıza ben de
şahsım adına teşekkür etmek istiyorum.
Şahsım adına yaptığım
konuşmadaki sakıncalar konusunda Bakanlığı göreve
davet ediyorum. Elektronik ticaretle ilgili, haksız rekabeti ortadan
kaldıracak yasal düzenlemeler konusunda hazırlık
yapmasını ve bu konuda adım atmasını
Bakanlığa bu yasada görev olarak verdik. Bu görevi en kısa
sürede hem yönetmeliklerle, hem düzenlemelerle yapmasını bekliyor,
emeği geçen herkese teşekkür ediyor, huzurlarınızı
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan Canikli bir teşekkür
konuşması yapacak, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bu tasarının hazırlanmasında,
görüşülmesinde, müzakerelerinde ve kabul edilmesinde emeği geçen
herkese, başta siyasi parti gruplarımız olmak üzere, tüm
milletvekillerimiz olmak üzere teşekkür ediyorum. Ayrıca, bu
tasarının hazırlanmasında, mutfağında görev yapan
Adalet Bakanlığı çalışanlarını ve Bilim
Komisyonu üyelerini burada zikretmedik, onlara da çok teşekkür ediyorum.
Tasarının ülkemize, milletimize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
5inci sırada yer alan İstanbul Tahkim Merkezi
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
5.-
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/758) (S. Sayısı: 640)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kimsenin olmayacağını
anladığımız için, alınan karar gereğince, sözlü
soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Kasım 2014
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.59