23 Mart 2015 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
81inci
Birleşim
23
Mart 2015 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
(AKPM) Başkanı Anne Brasseur Başkanlığındaki
heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 4/3/2015 tarihli
95 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1722)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici ve 21 milletvekilinin, Türkiyedeki sosyal yardım
uygulamalarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1269)
2.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 21
milletvekilinin, ana dilinde eğitim alamayan çocukların
bilişsel, duyuşsal, sosyal ve kimliksel gelişmelerinde
yaşadıkları sıkıntıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1270)
3.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 21
milletvekilinin, engellilerin günlük hayat
içerisinde karşı karşıya kaldıkları
sorunların, ayrımcı politikaların ve
kullanamadıkları haklarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1271)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Karayolları Genel
Müdürlüğüne bağlı şube şefliklerinde hizmet
alımıyla taşeron işçi olarak çalışan personelin
örgütlü oldukları sendikaları tarafından adlarına
açılan dava lehlerine sonuçlanmasına rağmen işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi ve taşeron işçilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla 7/1/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları tarafından,
engellilerin istihdam sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/783), ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi tarafından, Türkiyede
milletvekili genel seçimlerinde uygulanan seçim barajı sistemi ve Siyasi
Partiler Kanunundan kaynaklanan sorunların tespiti ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 23/3/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 5inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 673, 679, 704 ve 687
sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının ise bu
kısmın 8, 9, 10 ve 11inci sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, bastırılarak dağıtılan
(11/50), (11/51), (11/54), (11/49) ve (11/53) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin, 24 Mart 2015 Salı günkü gündemin Özel Gündemde Yer alacak
İşler kısmına alınmasına ve gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu
birleşiminde yapılmasına; gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip bu birleşiminde
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşmelerine
devam edilmesine; 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın 705
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.-
Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin; Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S.
Sayısı: 705)
6.-
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in, Ege Linyit İşletmesi Müessesesi
tarafından Soma AŞ.'den alınan kömüre ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59241)
2.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören'in, 2013'te Soma AŞ.'den alınan kömüre ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59243)
3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'in Kemalpaşa ilçesine
bağlı bir köyde açılacağı iddia edilen taş
ocağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/59246)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Türk Tarih Kurumunun 2015 yılı bütçesinden
yapılacak harcamalara,
Türk Dil Kurumunun 2015
yılı bütçesinden yapılacak harcamalara,
Atatürk Kültür Merkezinin
2015 yılı bütçesinden yapılacak harcamalara,
Atatürk Araştırma
Merkezinin 2015 yılı bütçesinden yapılacak harcamalara,
Atatürk Kültür Dil ve Tarih
Yüksek Kurumunun 2015 yılı bütçesinden yapılacak harcamalara,
İlişkin,
soruları ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş'un cevabı (7/59446), (7/59447), (7/59448), (7/59449),
(7/59450)
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Soma Kömür AŞ.'den kalori
değeri düşük kömür satın alındığına dair
Sayıştay raporuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59481)
6.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz'ün, kömür üretimi için yapılan bir ihaleye ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59656)
7.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, kömür ve ham petrol fiyatlarındaki artışa
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59658)
8.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, 2002-2014 yılları arasında elektrik üretiminde
ithal kömüre dayalı santrallerin miktarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59659)
9.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, kamu yatırımlarında enerjinin payının
azalmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/59660)
10.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay'ın, 2014 yılında elektrik faturalarından
yapılan çeşitli kesintilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59661)
11.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay'ın, BOTAŞ'ın finans açığına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59662)
12.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay'ın, 2002-2015 yılları arasında TKİ'den
alınan kömür miktarına ve karşılığında
yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59663)
13.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık'ın, son aylarda Türkiye genelinde yaşanan
uzun süreli elektrik kesintilerinin sebeplerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59665)
14.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in, İzmir'in Kemalpaşa ilçesinin bir köyünde
açılmak istenen taş ocağına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59891)
15.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, Bursa'nın İnegöl, Yenişehir ve Keles
ilçelerinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59893)
16.- Sakarya Milletvekili
Münir Kutluata'nın, Sakarya'da yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59894)
17.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin'in, işlettiği madende kaza meydana gelen bir
firmaya yeniden maden işletmek için ön lisans verildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/59895)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Ermenek'te madencilere ücretlerinin
ödenmemesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/59896)
19.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2005-2015 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından yurt
dışından satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59897)
20.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 2014
yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59898)
21.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun 2014 yılı
bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59899)
22.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün 2014
yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/59900)
23.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 2014
yılı bütçesinden yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59901)
24.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, Viranşehir'de yaşanan
elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59902)
25.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay'ın, kurşunsuz benzin ve motorinin vergisiz
fiyatlarının yüksekliğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59903)
26.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, İzmir Urla'da elektrik kesintileri sebebiyle
seracıların zarara uğramasına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/59904)
27.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, İstanbul'daki deprem toplanma
alanlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuş'un cevabı (7/60115)
28.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba'nın, 3 Şubat 2015'te açıklanan enflasyon
rakamlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/60786)
29.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu'nun, tarım ürünleri ile ilgili haksız rekabetin
önlenmesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/60787)
30.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan'ın, Çanakkale'de yaşanan sel felaketine,
- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, acil yardım ve afet yönetimi lisans mezunlarına unvan
ve kadro verilmesine yönelik çalışmalara,
Üniversitelerin acil
yardım ve afet yönetimi bölümlerine İngilizce hazırlık
sınıfı uygulaması getirilmesine yönelik
çalışmalara,
Üniversitelerin acil
yardım ve afet yönetimi bölümlerinin kontenjanlarının ve
akademik kadrolarının belirlenmesine yönelik çalışmalara,
Türkiye'ye
sığınan Türkmen ailelere yapılan yardımlara,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş'un cevabı (7/61001), (7/61003), (7/61004), (7/61005),
(7/61008)
23 Mart 2015 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Anne Brasseur
Başkanlığındaki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî bir
ziyarette bulunmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 4/3/2015 tarihli 95 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1722)
19/03/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Anne Brasseur Başkanlığındaki
heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 4 Mart 2015 tarih ve 95
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, Türkiyedeki sosyal
yardım uygulamalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1269)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de sosyal
yardım uygulamaları AKP hükûmetleri tarafından siyasi istismar
aracı hâline dönüştürülmüştür. Sosyal devletin görevi olan ve
devlet bütçesinden yapılan bu yardımların hak sahiplerine
ulaştırılması ve etkinliğinin arttırılması
gerekmektedir. Bu itibarla sosyal yardım uygulamalarının
incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve
105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz. 30/11/2012
1) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris
Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat
Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
1961
Anayasasıyla birlikte "Cumhuriyetin Nitelikleri"
başlığı altında temel bir unsur olarak girmiş
olan "Sosyal Devlet" kavramı; 1982 Anayasası'nın 2.
maddesinde aynen tekrar edilmiştir. Genel kabul görmüş tanıma
göre sosyal devlet; klasik liberal demokrasinin ekonomik ve siyasal temellerini
değiştirmeden sosyal güvenliğin sağlanması,
işsizliğin önlenmesi, emeğiyle yaşayanların
korunması ve yaşam düzeylerinin yükseltilmesi yoluyla sosyal
eşitsizlikleri giderme işlevini yüklenen devlete denir. Sosyal
devlet, bireylere yalnız klasik özgürlükleri sağlamakla yetinmeyip,
aynı zamanda onların insanca yaşamaları için gerekli olan
maddi ihtiyaçlarını karşılamayı da kendisine görev
edinen devlettir. Bu bağlamda hedeflenen refah toplumuna ulaşmak için
sosyal güvenlik, sosyal yardım ve hizmetler, devletin vatandaşlarına
tanıdığı bir lütuf değil, bizatihi onun asli
görevidir.
Sosyal yardım
kavramı, sosyal hizmet ve sosyal sigorta kavramlarıyla birlikte
sosyal güvenlik sistemi içerisinde yer almaktadır. Sosyal yardım
kavramı, kendi ellerinde olmayan nedenlerle asgari seviyede dahi geçinme
imkânı bulamayan insanları; muhtaçlık
araştırmalarına dayalı olarak en kısa sürede kendi
kendilerine yeterli hâle getirme amacını taşıyan
karşılıksız parasal ve sosyal destek sağlamak için
yapılan kamusal faaliyetler olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye'de sosyal
güvenlik sisteminin işletilemediği çalışan nüfusun
yarısının kayıt dışı olmasından ve
İşsizlik Sigortası Fonunun amacı dışında
kullanılmasından kolayca anlaşılmaktadır. Ülkemizde
son yıllarda işsizliğe bağlı olarak yaşanan
"yoksulluk" sorunu giderek büyümekte ve mevcut politikalar çözüm
üretmede yetersiz kalmaktadır. Son yıllarda sosyal yardımlardan
yararlanan kişi sayısında ve sosyal yardım
harcamalarında görülmekte olan büyük artışlar bu durumun
göstergesidir. DPT tarafından yapılmış "Türkiye'de
Sosyal Transferlerin Yoksulluk Üzerindeki Etkileri" isimli
çalışmaya göre, Türkiye'de en yoksul kesimin yüzde 30'u sosyal
yardımlardan yararlanmamaktadır. Bunun yanı sıra küçücük
bir gelir kaybıyla yoksul olabilecek insanlarımızın sayısı
6,3 milyon kişidir. Çalışmanın sonuç bölümünde, özellikle
son yıllarda Türkiye'de yaygın bir transfer biçimi hâline gelen ayni
yardımların etkinliği düşük ve hedef kitlesinden fazlaca
sapma gösterebilen bir yardım türü olduğu vurgulanmaktadır.
Türkiye'de
yapılmakta olan sosyal yardımlarda etkinliği düşük ayni
yardım miktarının yüksekliği geçmişten bu yana devam
etmekle birlikte, mevcut iktidar tarafından âdeta
kurumsallaştırılmıştır. AKP Hükûmeti
yoksulluğu gidermek yerine "yoksulluğu yönetmek"
amacıyla hareket etmektedir. Yoksul halk
yığınlarını kontrol altında tutma ve terbiye
etmenin bir aracı olarak kullanılan sosyal yardımlar, mevcut
iktidar döneminde siyasi istismar aracı hâline dönüştürülmüştür.
Hükûmetin özellikle her seçim döneminde, kış ortasında
elektriksiz köylere buzdolabı veya yaz sıcağında kömür
dağıtarak sosyal yardımları oya tahvil etmek için
kullandığına defalarca tanıklık ettik. Sosyal devletin
görevi olan ve devlet bütçesinden yapılan bu yardımlar, yoksul
yığınlara AKP iktidarının bir lütfu gibi sunulmakta ve
seçim dönemlerinde çok ciddi sıçramalar göstermektedir. Önümüzdeki üç
yıllık süreçte peş peşe yaşanacak olan üç ayrı
seçimi dikkate alan Hükûmet, 2013 yılı bütçesinde sosyal
yardımları bu perspektifle dizayn etmeye çalışmaktadır.
Bu itibarla,
yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda ülkemizde iktidar
partilerince siyasallaştırılan sosyal yardım
uygulamalarının araştırılması yerinde
olacaktır.
2.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata ve 21 milletvekilinin, ana dilinde eğitim alamayan çocukların
bilişsel, duyuşsal, sosyal ve kimliksel gelişmelerinde
yaşadıkları sıkıntıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1270)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitim
hakkının çok önemli bir bileşeni olan ana dilinde eğitim
hakkı Türkiye'de ana dili Türkçeden farklı olan çocuklara
tanınmamaktadır. Ana dilinde eğitim alamayan çocukların
bilişsel, duyuşsal, sosyal ve kimliksel gelişmelerinde
yaşadığı sıkıntıların
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Ayla Akat Ata (Batman)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris
Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Hasip Kaplan (Şırnak)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye
Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Ana dili,
insanın dış dünyayla ilk iletişim kurduğu,
dünyayı tanımaya ve anlamaya başladığı, kimlik
gelişiminin ilk adımlarını içinde
yaşadığı dildir. Bu yüzden ana dilinde eğitim,
kişilerin ruhsal, düşünsel, kimliksel ve sosyal gelişimlerinde
vazgeçilmez öneme sahiptir. Türkiye'de, diğer birçok ülkede olduğu
gibi, egemen dilden farklı pek çok dil konuşulmaktadır. Fakat
bunların en yaygın konuşulanından en az
konuşulanına kadar hiçbiri eğitim dilinde
kullanılmamaktadır.
Türkiye gibi çok
dilli, çok etnisiteli pek çok ülke, eğitim sisteminde çok dilliliği
benimsemiştir. Türkiye'deyse eğitimde çok dilliliğin
halkları ayrıştıracağı şeklindeki isabetsiz
görüş dolayısıyla ana dili ve eğitimle ilgili
tartışmalar çok yeni ve oldukça kısıtlı ölçekte
ilerlemektedir. Oysa, dünyanın pek çok yerinde yapılan çeşitli
uygulamaların da kanıtladığı gibi, ana dilinde
eğitim hakkını tanımak etnisite, din, dil temelli
ayrımcılığın önüne geçmekte büyük adım
olacaktır.
Türkiye'nin de
taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi'nin 29uncu maddesi uyarınca, taraf devletler çocuk
eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını
kabul ederler; sözleşmenin 30uncu maddesiyse, çocukların ailesinin
konuştuğu dili kullanıp geliştirebilme hakkı
tanınmıştır. Oysa ki, Türkiye'deki eğitim sisteminde,
ana dili Türkçeden farklı olan, hatta Türkçe bilmeyen çocuklar ana dili
Türkçe olanlarla aynı eğitime tabi tutulmaktadır. Bu durum,
eğitimde eşitliğin sağlanması ilkesine ve
eğitimin yukarıda belirtilen amaçlarına tamamen
aykırıdır. Dil politikaları ve insan hakları temelli
çalışmalar yapan Tove Skutnabb-Kangas da, çocuğun bilmediği
bir dilde eğitim görmesini çocuk haklarının ihlali olarak
nitelendirmektedir. Bu koşulların doğurduğu sonuçlar
açıkça ortadadır. Eğitimine ana dilinden farklı bir dilde
başlayan çocuklarda sınıf tekrarı, okul terki, akademik
başarısızlık yaygın olarak görülmektedir. Özellikle
eğitimin ilk kademesine ciddi zorluk yaşayan çocuklar, kendilerine
güven kaybı yaşar ve içinde oldukları bu eşitsiz
koşullar, hayatlarının ileri döneminde de sıkça kendini gösterir.
Oysaki devletler yurttaşlarını eşit şekilde eğitim
hakkından yararlandırmakla yükümlüdür.
Bolivya,
İspanya, Güney Afrika, Almanya, İsrail ve İsveç gibi pek çok
ülkede çok dilli eğitim modelleri uygulanmaktadır. Uygulamada ülkeden
ülkeye farklılıklar görülmekle beraber, tüm bu ülkelerde ortak olarak
ana dilinde eğitim hakkının tanınması ve devletlerin
en azından bu hakkın önündeki engelleri kaldırması söz
konusudur. Ana dili meselesini eğitim hakkı üzerinden ele
aldığımızda da, eğitim hakkının
gerçekleşmesinin ve eğitimde fırsat eşitliğinin
sağlanmasının buna doğrudan bağlı olduğunu
görüyoruz. Ana dilini öğrenmek, ana diline değer verildiğini
hissetmek ve ana diliyle eğitime başlamak gibi temel koşullar
gerçekleşmeden eğitim fırsat eşitliğinden bahsetmek
mümkün olmaz.
Eğitimine ana
dilinde başlayan çocuklar, matematik de dâhil olmak üzere her alanda daha
fazla başarı gösterir. Bu durum, toplumun genelinde hâkim olan dili
öğrenmeyi de aksatmaz, tersine eğitimine ana dilinde başlayan
çocuklar ikinci bir dili oldukça başarıyla öğrenmektedir.
Dolayısıyla, ana dillerinde eğitim gören çocukların ortak
dildeki hâkimiyetleri de daha fazla olacak ve toplumla ilişkilerinde daha
başarılı olacaklardır. Ana dili temelli çift dilli
eğitim modellerini uygulayan ülkelerdeki araştırmalar gösteriyor
ki bu tip bir eğitimle çocukların
yaratıcılığı, özgüveni, kendini ifade etme becerisi,
hayal gücü ve toplumsal etkinliklere
katılımcılığı yüksek oranda artmaktadır.
Toplumsal hayatta
etnisite temelli ayrımcılık kendisini en çok dil üzerinden belli
etmektedir. Bu yüzden ana dili Türkçe olmayan halkların
yaşadığı mağduriyeti ortadan kaldırmak için ana
dilde eğitim hakkı vakit kaybetmeden tanınmalı ve
uygulanabilirliğin sağlanması için ciddi adımlar atılmalıdır.
Ana dilinde
eğitim alamayan çocukların gerek akademik gerekse toplumsal alanda
yaşadığı sıkıntıların önüne geçmek,
eğitimde eşitliği sağlamak açısından elzemdir.
Yukarıda sayılan gerekçelerden ötürü, Türkiye genelinde ana dili
Türkçe olmayan çocukların karşılaştığı
zorluklara dair kapsamlı bir Meclis araştırması
yapılıp sıkıntıların giderilmesi için
uygulanabilecek modellerin belirlenmesi oldukça önemlidir.
3.- Mardin Milletvekili Erol Dora
ve 21 milletvekilinin, engellilerin günlük hayat içerisinde karşı
karşıya kaldıkları sorunların, ayrımcı
politikaların ve kullanamadıkları haklarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1271)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
yoğun olarak hak ihlaline uğrayan gruplardan biri de engellilerdir.
Engellilerin -günlük hayat içerisinde karşı karşıya
kaldıkları sorunların, ayrımcı politikaların-
yasalarla güvence altına alındığı belirtilse de
erişemedikleri ve kullanamadıkları haklarının gündeme
taşınması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris
Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye'de, en son
2002 yılında Başbakanlık Özürlüler İdaresi
Başkanlığı tarafından yapılan
araştırmanın sonuçlarına göre nüfusun yüzde 12,29'u
engellidir. Bu orana göre, Türkiye'de yaklaşık 8 milyon 500 bin
kişi engelli olarak yaşamını sürdürmektedir ve günümüzde bu
sayı 10 milyon kişiye yaklaşmıştır. Engelliler,
nüfusun bu kadar büyük bir kısmını kapsamalarına
rağmen devlet tarafından yapılan çalışmalar oldukça
yetersiz kalmakta, toplumsal hayatta ciddi problemler ile karşı
karşıya kalmaktadırlar.
Türkiye, 2008
yılında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesi'ni imzalamıştır. Sözleşme, engellilerin
bütün dünyada temel hak ve özgürlüklere eşit erişim
olanaklarından yoksun olmaları gerçeğinden yola çıkmakta ve
engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığın
önlenmesini ve engellilerin insan haklarını güçlendirmeyi
amaçlamaktadır. Türkiye mevzuatında ise ayrımcılık
karşıtı düzenlemeler, çoğunlukla genel eşitlik
düzenlemeleri olmaktan öteye geçmemektedir. Son on yıl içinde çeşitli
kanunlara eklenen ayrımcılık karşıtı hükümler
ise, tüm ayrımcılık temellerine vurgu yapılmaması,
ayrımcılık tanımlarına yer verilmemesi, ispat yükünün
yer değiştirmesi ilkesine uyulmaması,
yaptırımların yeterli olmaması ve bağımsız
izleme mekanizmalarının oluşturulmaması nedeniyle
ayrımcılığı ortadan kaldırmaktan uzaktır.
Türkiye'de
engellilere karşı olan hak ihlalleri yaşam hakkından
erişebilirlik sorununa kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.
Bunun içerisinde ayrımcılığa, şiddete maruz kalmak,
nefret söylemine tabi tutulmak, aşağılanmak, acıyarak
sürekli yardıma muhtaç konumda değerlendirilmek vs.
bulunmaktadır. En yaygın sorunlardan biri kamusal alanlar ve hizmetlere
erişebilirlik noktasındadır. Buna en yakın örnek Taksim'in
yayalaştırılması için başlatılan
çalışmalar nedeniyle Taksim Meydanı'na çıkan engelli
asansörü süresiz olarak kapatılmıştır.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneğinin
2011 yılında Türkiye'de Engellilere Yönelik Ayrımcılık
ve Hak İhlalleri İzleme Raporu'nda engellilerin maruz
kaldığı ihlaller istatistikler şeklinde verilmiştir.
Rapor içerisinde Profesör Doktor Esra Burcu tarafından yapılan
Türkiye'deki Engelli Bireylere İlişkin Kültürel Tanımlamalar:
Ankara Örneği araştırmasının sonuçlarına yer
verilmiştir. Katılımcılara "Toplumdaki engelli
bireyler hakkında ne düşünüyorsunuz? Onları birey olarak
nasıl tanımlıyorsunuz?" açık uçlu sorusuna
katılımcıların yüzde 39,4'ü "Acınacak
hâldedirler, devamlı ilgi ve yardıma ihtiyaçları
vardır." şeklinde cevap vermiştir.
Engellilerin yaşadıkları başlı
başına büyük bir sorunken engelli nüfus içerisinde yer alan engelli
kadınlar ve engelli çocuklar daha yoğun hak ihlalleriyle
karşı karşıya kalmaktadırlar. Engelli nüfusunun
iş gücüne katılım oranı sadece yüzde 22 iken kadın
engellilerin katılım oranı yüzde 7'lere kadar düşmektedir.
Sermaye, engelli emeğini ya dışarıda tutmakta ya da
olabilecek en güvencesiz, en esnek çalışma koşullarında
çalıştırmak istemektedir. Devlet de sermaye
mantığıyla hareket etmekte, istihdama dair kendi koyduğu
yasalara dahi uymamaktadır.
Öncelikli olarak
bahsedilen tüm bu sorunların detaylı olarak incelenip giderilmesi
gerekmektedir. Ayrıca engelli bireylerin toplum içerisinde
dezavantajlı konumunu sonlandıracak çalışmalar
yapılmalı, hakları anayasal güvence altına
alınmalı ve pratikte de engelli bireyler bu hakları
kullanabilmelidirler.
Tüm bu sorunlar ve
çözüm yolları düşünülerek gerekli araştırmaların
yapılması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, sayın grup başkan vekillerini davet ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.17
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.37
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Karayolları
Genel Müdürlüğüne bağlı şube şefliklerinde hizmet
alımıyla taşeron işçi olarak çalışan personelin
örgütlü oldukları sendikaları tarafından adlarına
açılan dava lehlerine sonuçlanmasına rağmen işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi ve taşeron işçilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla 7/1/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
23/03/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 23/03/2015 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
7 Ocak 2015
tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından verilen (1313 sıra no.lu), "Karayolları Genel
Müdürlüğüne bağlı şube şefliklerinde hizmet
alımıyla taşeron işçi olarak çalışan personelin
örgütlü oldukları sendikaları tarafından adlarına
açılan dava lehlerine sonuçlanmasına rağmen işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi ve taşeron işçilerinin
sorunlarının araştırılması" amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 23/03/2015 Pazartesi günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Adil Zozani,
Hakkâri Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, grubumuz adına verilmiş Meclis araştırma
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Öncelikle,
hepinizin geçmiş Nevroz Bayramını kutluyorum. Bu Nevrozun
Türkiyenin geleceği açısından demokrasi ve barışa
vesile olmasını umut ediyorum. Türkiyede demokrasinin ve
barışın egemen olması için de grup olarak var gücümüzle
çalışacağımıza dair halkımıza
verdiğimiz sözü burada bir kez daha yenilemek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede emek dünyası üzerinde uygulanan
adaletsizliğin, haksızlığın belki simge davası
olan Karayolları işçilerinin 2011 yılından bu yana
sürdürdükleri hukuk mücadelesinde ve Hükûmetin buna karşı
takındığı hukuk tanımaz tutumu üzerine
değerlendirmelerde bulunacağım ama önce bir saptamada bulunmak
istiyorum. Bu Karayolları şubelerinde hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan 8 bin dolayında Karayolları
işçilerinin Türkiyeye, Türkiyenin hazinesine, bütçesine yüklediği
yük nedir, onunla ilgili bir iki veriyi öncelikle sizlerle
paylaşacağım, ondan sonra genel değerlendirmelerde de
bulunacağım.
8 bin
civarında emekçiden söz ediyoruz, asgari ücretle devletin
çalıştırdığı emekçiden söz ediyoruz. Kimisi on
yıl, kimisi on beş yıl, süresiz çalışmış ve
bir noktadan sonra bu özelleştirme politikalarına kurban edilerek
kapı dışı edilmişlerdir. Şu anda her biri evine
ekmek götürme sorununu yaşamaktadırlar. Yaşları
geçtiği için, bazılarının yaşları emeklilik
safhasına geldiği için de başka bir işte, başka bir
sektörde iş bulma olanakları da yok.
2011
yılından bu yana, yaklaşık beş yıldır
sürdürdükleri bir hukuk mücadelesi var. 2013 yılında Yargıtay 9.
Dairesi bu insanların işe iadesine ilişkin olarak karar
aldı fakat üzerinden tam iki yıl geçti Hükûmet yargının
kararını ısrarla yerine getirmiyor. Açık ifade edeyim,
Hükûmet bu konuda hukuku tanımadığını ilan
etmiştir, mahkemenin vermiş olduğu kararı uygulamamakta
ısrar ediyor. İlgili bakanlıkla defalarca bu konuyu
konuşmuş olmamıza rağmen bu insanların sorunları
bir türlü çözülemedi. Her defasında önümüze başka bir gerekçe her
defasında bu emekçiler açısından ilgili bakanlıklar -Ulaştırma
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı bir de
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı- yeni vaatlerle,
boş vaatlerle bu insanları oyaladılar, bugüne kadar getirdiler.
Peki, bu 8 bin
civarında insan, 8 bin civarında devletin asgari ücretle
çalıştırdığı, bu taşeron marifetiyle
çalıştırılan emekçi çalışıyor olsa devletin
hazinesine ne yük getirir, onunla ilgili bir veriyi sizlerle
paylaşacağım. Bu insanların tamamı, sosyal güvenlik
primleri de dâhil olmak üzere çalıştırılıyor olsa
devletin hazinesine aylık maliyeti 160 milyon civarındadır.
Yıllık 1 trilyon 920 milyon civarında devletin hazinesine yük
getirir.
Bunların
tamamı takdir edersiniz ki bir saray parası eder yani bu 8 bin insana
devletin ödeyeceği ücret devletin üst erkânı sırça sarayda
yaşasın diye yaptığı 1 sarayın maliyetine tekabül
ediyor. Sarayın içerisindeki masraflardan söz etmiyorum, sadece kuru
inşaat olarak 1 saraya ödenen maliyetle bu insanların bir
yıllık ücretlerini devlet rahatlıkla ödeyebilir. Sadece saray
kampüsü içerisinde devletin yaptığı harcamanın onda 1i kadardır.
Bakın, Beştepedeki sarayın hazineye yüklediği
yıllık yükün onda 1ini bu emekçilere devlet verirse hepsinin
maaşını ödemiş olacak, bu 8 bin insan evine ekmek götürme
olanağına sahip olacak.
Peki, bu 8 bin
insanın tamamı bugün mahkeme kararı uygulanırsa hepsi geri
işe mi alınmış olacak? Hayır, pek çoğu,
yaklaşık yarısına yakını emeklilik
yaşını doldurmuş olduğu için zaten emekli olacaklar.
Devletin bu kararı uygulamasıyla birlikte işe alacağı
insan sayısı topu topuna 4 bin civarındadır yani biraz önce
ifade ettiğim rakamın yarısı kadar bir rakamı devlet
verirse bu insanların emeklerinin karşılığı
verilmiş olacak, bu haksızlık ortadan
kaldırılmış olacak. Ama ısrarla bu
yapılmıyor, ısrarla, Hükûmet, bu emekçilerin hak iadesini
gerçekleştirmemek için gayret sarf ediyor, hukuku
tanımadığını ifade ediyor. Sadece bu emekçilere ödenen
ücretler üzerinden bir rakam paylaştım ama bu emekçiler
çalışıyor olsa yaratacakları katma değeri hesaba
kattığınız zaman, bir yılda 5 tane Beştepe sarayını
yapacak kadar bu ülkenin katma değerine katma değer katmış
olacaklar. Yani, üretecek, üreten insanlardan söz ediyoruz. Neye göre bu
rakamları buluyoruz? Son iki yılda özelleştirme marifetiyle kara
yollarının bakım ve onarım hizmetlerine ödenen
paraları hesap ettiğiniz zaman bu rakamı çok rahatlıkla
bulabiliyorsunuz. Bu insanlara ödenecek olanın 10 katı kadar para
özelleştirme marifetiyle taşeronlara veriliyor ve taşeronlar
üzerinden devlet bütçesi soyulup soğana çevriliyor.
Şimdi burada
bir araştırma önergesi getirdik, bu insanların dertleriyle
Meclis ilgilensin istedik, bu sorunu çözelim istedik ama iktidar partisi
grubunun ne tavır takınacağını çok iyi biliyoruz.
Çünkü, bakın, daha birkaç gün önce Çalışma Bakanı
açıklama yapmış: Ekim ayında bu sorunu temelden
çözeceğiz. diyor. Hangi ekim olduğunu söylememiş, sadece ekim
ayında bu işçilerin, bu emekçilerin sorunlarını
çözeceğine dair söz vermiş. Ama, öyle zannediyorum ki Türkiye
kamuoyu, Hükûmet aktörlerinin bu vaatlerinin ne anlama geldiğini çok iyi
biliyor, bizim ayrıca tercüme etmemize gerek yok. Bu sözlerde bir samimiyet
aramanın bir anlamı yoktur çünkü bu sözler ilk defa dile
getirilmiyor, defalarca ifade edilmiştir, defalarca söylenmiştir ama
hele hele bu sözler Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelikin
ağzından çıkıyor ise Türkiye kamuoyu, özellikle emekçiler,
bunun kandırmadan öte bir şey ifade etmediğini çok iyi biliyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani, ekim ayında görevde miymiş o?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Şimdi, hangi ekim ayı olduğunu
söylemiyor çünkü biliyorlar artık bir ekim ayını göremeyecekler.
Nisan ayına gireceğiz birkaç gün sonra, martı
yaşıyoruz, daha ekime çok ay var, 7 Hazirandan sonra onların
devri kapanacağı için dolayısıyla böyle bir sözün de bir
anlamı kalmamış olacak.
Değerli
arkadaşlar, 3 tane mahkeme kararı var elimde, Yargıtay 9. Hukuk
Dairesinin kararları bunlar. Bu kararları Hükûmet uygulamakla
sorumludur. Bu kararların aksini yapmak hukuksuzluktur, hukuk
tanımamaktır. Hükûmet, pek çok kere hukuku
tanımadığını gösterdi Türkiye kamuoyuna ama özellikle
Hükûmet açısından bu bir hukuk garabetidir. Bu kararların
gereğinin yerine getirilmemiş olması son derece utanç verici bir
durumdur. Çok açık ve net bir tablo var orta yerde, bir durum var orta
yerde bu kararların gereğinin yerine getirilmemiş olması
bakanlıklar arası uyuşmazlıkla ifade ediliyor. Nedir?
Eğer bu Karayolları işçileri Yargıtay Hukuk Dairesinin
kararına istinaden işlerine iade edilirlerse emek dünyasındaki
diğer adaletsizlikler açısından emsal bir kararı
teşkil edeceği için bunu Maliye Bakanlığı,
Çalışma Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı
el birliğiyle, ısrarla uygulamıyor. Şimdi Meclis bu soruna
el koysun istiyoruz, Parlamento bu soruna el koysun istiyoruz. Bu, herhangi bir
partinin ya da grubun muhalefet edeceği bir durum değildir, insanlarımızın
sofrasına koyacağı ekmekle ilgili bir durumdur, emekçilerimizin
alın teriyle ilgili bir durumdur. Buna muhalefet etmek vicdanla
bağdaşmaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Dolayısıyla, bu soruna Parlamentonun el
koyarak bu sorunun çözümünü sağlaması gerekiyor ve herkesin de buna
evet diyeceğini umut ediyorum.
Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde
söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların
Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge üzerinde söz
aldım. İç Tüzük kuralları gereğince aleyhinde
aldığım sözde lehinde konuşacağımı
baştan ifade etmek isterim.
Karayollarının değişik
şubelerinde taşeron işçisi olarak çalışan
işçilerimizin aynı kurumda çalışan kadrolu işçilerin
yaptığı işlerle aynı işi yaptıkları
gerekçesiyle yargı makamlarınca onanmış ve
daimî işçi kadrolarında çalışan işçilerle aynı
haklara sahip olmaları gerektiği gerekçesiyle bunların derhâl
mağduriyetinin giderilmesine yönelik mahkeme kararının
uygulanması gerektiğini başta ifade etmek istiyorum. Bu
işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurul gündemine alınıp
gereğinin yapılması bu yüce Meclisin temel görevlerinden
birisidir ancak bugüne kadar olduğu gibi bugün de sonucun
değişmeyeceğini bilerek Türkiyenin gerçeklerini sizlerle ve
bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızla paylaşmak
bizim görevimiz. Ben de bunu yapacağım, bunu yapmaya
çalışacağım.
Değerli
milletvekilleri, sadece Karayollarındaki işçilerin en yüksek
yargı makamınca onanmış kararlarının
uygulanmadığı örneği yok Türkiyede. Buna benzer birçok
örnek var. Değişik bakanlıklarda daha önce aynı
şekilde mağduriyete uğradıkları ve kadrolu
işçilerle aynı işleri yaptıkları için yargı
makamlarına başvurarak mağduriyetlerin giderilmesi talebinde
bulunmuş birçok işçilerimize ait mahkeme kararları var. Örneğin
2011 yılında Enerji Bakanlığı aleyhine
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri
tarafından açılan bir davada, Kütahya Emet Eti Borik Asit
Tesislerinin Hisarcık tesislerinde çalışan işçilerin de
aynı gerekçeyle, kadrolu işçilerle aynı görevleri
yaptığı için kadro verilmesi yönünde mahkeme kararı var.
Aradan geçti dört yıl, uygulanmadı. Burada aradan geçmiş
kırk iki ay, uygulanmıyor. Yani Hükûmet, hukuk devletini yok sayan,
hukuku ayaklar altına alan uygulamalarına inatla devam ediyor. Bu
inadın sonu hayır değil. Bir başka örnek vereyim: 21 Mart
2012 tarihli ve 28240 sayılı Resmî Gazetede
yayınlanmış, Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarında görevli
Devlet Memurlarının Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri gereğince bu kurumlarda
çalışan mübaşirlerin yardımcı hizmetler
sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesine
yönelik karar alınmış, Türk Silahlı Kuvvetleri ve
Genelkurmay Başkanlığı bunun gereğini yapmış
ama hukuku uygulamakla görevli olan Adalet Bakanlığı kendi
bünyesinde çalışan bu durumdaki mübaşirleri, maalesef, genel
idare hizmetleri sınıfına almamaya direniyor.
Buna benzer birçok
mahkeme örneğini ve hukuksuzluğu saymamız mümkün. Ama hepsinin
ortak bir özelliği var ki Türkiyeyi yönetmekle görevli olan Hükûmet hukuk
tanımıyor, adalet tanımıyor, hukuk ilkelerini hiçe
sayıyor. Biz de, Hükûmeti, görevinin son döneminde hiç olmazsa
hayırla yâd edilecek birkaç konuda adaleti uygulamaya, hukuk ilkelerinin
gereğini yapmaya ve vatandaşlarımızın
mağduriyetlerini gidermeye davet ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, taşeron işçiliği konusu, bu kürsüden birçok
milletvekili arkadaşımın defalarca dile getirdiği,
muhalefet partisine mensup çok değerli milletvekillerinin ısrarla
üzerinde durduğu ve Hükûmeti, çözüm bulmak için göreve davet ettiği
önemli bir konudur. Ancak, ne yazık ki, bugüne kadar olduğu gibi
bugün de biraz sonra muhtemelen iktidar partisi adına burada söz alacak
arkadaşım Zamanımız yok, vaktimiz kalmadı.
Dolayısıyla, daha önemli işler var, bunlara gerek yok. deyip bu
önergeyi de reddedecektir. Biz bunu bilerek buraya geldik. Ancak memleketin
sorunları giderek çok büyüdü. Özellikle işsizlik, taşeron
işçiliği konusunda yaşanan mağduriyetler,
vatandaşın, üniversite mezunu evladını taşeron
işçisi yapabilmek için özellikle iktidar partisinin il ve ilçe
teşkilatlarına gidip önce onlara üye olmaları gerektiğini,
daha sonra, partiye üye olduktan sonra durumlarının
değerlendirileceğini, partiye üye olanların bir
kısmının taşeron işçiliğine uygun görüldüğü
ancak ne yazık ki çalışma ortamlarının kötülüğü,
özellikle taşeron işçi olarak işe girse dahi iki ay, üç ay
maaş alamayan işçilerin her geçen gün sayısının
arttığı gerçeğini de sizlerle bir kez daha paylaşmak
isterim.
Özellikle bu
konuda yaşanan mağduriyetlerin en çok
rastlanıldığı illerden birisi benim seçim bölgem
Kütahyadır. Kütahyada AKP hükûmetleri döneminde özelleştirilmeyen
kuruluş kalmadı. Özelleştirmenin arkasından yaşanan
gerçeklerden birisi taşeron işçiliği. İşe girenlere
bazı alt işverenlerin Evet, biz seni asgari ücret veya onun
üzerinde, az üzerinde bir maaşla alırız. Bordroda ve
hesabına yatan maaşta bu rakam olur ancak devam etmek istiyorsan,
sigorta istiyorsan bu maaşın bir kısmını ertesi gün
çekip geri şirkete yatırman gerekir. şeklindeki bir
pazarlık sonucunda ancak işe girebildikleri,
dolayısıyla o asgari ücretin
bile taşeron işçilerine çok görüldüğü bir Türkiyede
yaşıyoruz.
Hemen çok
sıcak bir örnek vereceğim size: Sadece Kütahyada değil,
örneğin, Bitlisin Tatvan ilçesinde Aile ve Sosyal Politikalar İlçe
Müdürlüğünde çalışan taşeron işçileri bugün iki
aydır maaş alamıyor. Ona benzer birçok kurumda çalışan
taşeron işçilerin maaşlarını zamanında
alamadıkları, aldıkları maaşların önemli bir
bölümünü şirkete geri vermek zorunda kaldıkları, kalan paraya da
mecbur oldukları için o ağır şartlarda çalışmaya
devam etmek zorunda oldukları gerçeği bizlere de iletiliyor,
değerli iktidar partisinin milletvekillerinin de bildiği bir konu.
Yani bu taşeron işçilik konusundan, 2,5 milyona
yaklaşmış insanımızın
çalıştığı çok zor şartlarda, izin verilmeden,
hastası olduğunda hastasını hastaneye götürdüğünde o
gün o ücretinden kesintinin yapıldığı bir gerçek üzerinden
siyasi rant sağlama peşinde koşması gerçekten akıllara
durgunluk verecek bir konudur. Yani bir üniversite mezunu gencimizi partiye üye
yaptırıp ondan sonra taşeron işçiliğine layık
görmekle oy artıracağını mı zannediyor Adalet ve
Kalkınma Partisi? Ama bunlar Türkiye'nin gerçeği.
Bu sorunun çözümü,
bu işçilerin muhatap oldukları çok ciddi sorunların çözümü için
Meclisin görevini yapması gerekiyor. Tabii ki bunda da en önemli pay yine
iktidar partisine düşüyor çünkü sorunları çözmek iktidarın görevi,
sorunlarla ilgili uyarılarda ve önerilerde bulunmak da bizim görevimiz.
Biz diyoruz ki: Taşeron işçilerle ilgili bu Meclis iradesini ortaya
koysun, bu işçilerin hak ettiği kadrolar kendilerine verilsin.
Mahkeme kararına rağmen hâlen kadroları verilmeyen bu
işçilerin hakkı, inanıyorum ki Bu sorunlar çözülmesin. diyen
değerli iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla bir kez daha
verilmemiş olacaktır; bu vebal de herhâlde bu
arkadaşlarımıza yeter demek zorunda kalıyorum.
Onun
dışında, taşeron işçilerin birçok ilimizde, özellikle
çalıştıkları yerlerde ağır şartlarda
çalıştırılmalarına rağmen, hak ettikleri
ücretleri alamadıkları, özlük hakkı diye bir
haklarının olmadığı, çalışma saatlerine asla
uyulmadığı; kanunları çıkarıyoruz, sekiz saat, on
saat ama bunların en az on iki saat çalışmak zorunda
kaldıkları gerçeği de yine hepimizin bildiği bir gerçektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle önerinin lehinde oy kullanacağımızı ifade
ediyor, hepinize bir kez daha saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde
söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisinin grup önerisi lehinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu dosya YOL-İŞ Sendikası tarafından
hazırlanmış, başlangıcı 17 Mayıs 2010 ve
bugüne kadar çözümlenememiş, Karayolları işçilerinin
sorunlarını anlatan bir dosya. Bu dosya Cumhurbaşkanına,
Başbakana, ilgili bakanlara, Devlet Personel
Başkanlığına pek çok kere verildi ama bugüne kadar bir
çözüm bulunamadı. En son, on beş gün evvel, YOL-İŞ
Sendikası Genel Kurulunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
salona alkışlarla alındı, söz verdi, benim dinlediğim
ikinci müjdeyi orada verecekti, olmadı. Anlıyorum, duyuyorum ki
bugün, yarından sonra, Başbakan, çarşamba günü, YOL-İŞ
Sendikasını ziyaret edip işçilere müjdeyi orada verecekmiş.
İnşallah verir.
Değerli
arkadaşlar, alt işveren uygulaması, bir başka deyimle
taşeron uygulaması, özellikle kamu kesiminde, AKPnin 3 Kasım
2002de ilk Hükûmetinin başlamasıyla birlikte uygulamaya geçen bir
sistem. Esasında İş Kanunumuzda 1936dan bu yana var olan bir
düzenleme ama özel sektörde uygulanıyor, AKP iktidara gelinceye kadar kamu
hizmetleri, kamu çalışanları eliyle
ağırlıklı olarak görülüyor idi. 1990lı
yılların sonunda, kısaca, iş yerlerinde yemekhane, temizlik
ve güvenlik hizmetlerinde başladı, bugün artık salgın
hâlini aldı, AKPnin uygulamaya koyduğu politikalarla da ana
çalışma biçimine dönüştürüldü. Asıl amaç ücretleri
düşürmek, baskılamak, esnek çalışma biçimlerini
yaygınlaştırmak, kuralsızlığı kural hâline getirmek
idi, AKP bunu başardı.
Bir başka
başarısı AKPnin, 4/Cli çalışanlara ilişkin idi.
AKP iktidara gelmeden önce, 3 Kasım 2002 öncesi, üçlü koalisyonla
TÜRK-İŞ anlaşmış ve özelleştirme sonrasında
işsiz kalan çalışanları kadroya alarak 4/Cli sorununu
ortadan kaldırmış idi. 3 Kasım 2002de sadece 164 olan
4/Cli çalışan sayısı bugün 23 binlerde. Taşeron
çalışma da, özel sektörü bir kenara bıraksak bile kamuda 1
milyonu aştı.
Değerli arkadaşlar,
Karayollarıyla ilgili hikâye çok uzun. Gerçekten, YOL-İŞ
Sendikası bunu sistematik hâle getirdi. İlk davasını
açtığından bugüne kadar geçen süre bir buçuk ay sonra tam
beş yıl olacak. Karayolları Genel Müdürlüğü iş
yerlerinde, kağıt üzerinde taşeron işçisi olarak
gösterilip İş Kanununda yer alan pek çok temel haktan ve iş
yerlerinde imzaladıkları toplu sözleşmelerdeki haklardan mahrum
olarak çalışan 8.371 işçi için sorun hâline gelmiş bir konu
bu konu. Bu işçilerle ilgili olarak
YOL-İŞ Sendikası, önce zamanın Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özakla bir anlaşma yaptılar.
İş yerlerinde ücretler yüksek. Biz taşeron uygulamasına
geçeceğiz. Siz ücretleri düşük tutarsanız biz de buna onay
veririz. dedi sendika, işten atılma yerine. O zaman, asgari ücretin
biraz üzerinde işçi alım sözüyle o günkü Bakanla anlaştılar
ama olmadı, Bakan 1.000 kişi aldı. Diğerlerini taşeron işçisi
olarak alınca, YOL-İŞ Sendikası Sen taşeron
işçisini dışarıdan almadın, bizim işçilerimizi,
yirmi yıldan, on beş yıldan beri bizim iş yerlerimizde
çalışan sendika üyemiz işçileri taşeronun emrine verdin,
iş yerlerine, bölüp parçalayıp ihale ettin. Bu böyle olmaz. deyip
dava açtı. Davaları peş peşe kazandı. İlk dava da
10 Mayıs 2011 günü sonuçlandı. İşe ilk girdiği tarihten
itibaren işçilerin Karayolları işçisi olduğu
kanıtlandı. Akabinde -konunun zaman darlığı nedeniyle
fazla ayrıntısına girmeyeceğim ama- o günkü
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın
Binali Yıldırımla görüştüler, kadro istediler. Kadro için
Bakan yazı yazdı. Maliye Bakanlığı Hayır. dedi,
Maliye Bakanlığının Hayır.ı üzerine sendika
yeniden dava açtı, o Hayır. kararını kaldırttı.
O arada Çalışma Bakanlığına bu işçiler için
çağrı yaptı, toplu sözleşme imzaladı. İmzalanan
toplu sözleşmedeki TÜHİS yetkisine itiraz etti Kamu
İşverenleri Sendikası. İtirazı yargı
kaldırdı ve imzalanan sözleşme işçilere
uygulanmadığı gibi bazı işçilerin işten
atılması üzerine işe iade davaları açıldı, onlar
da kazanıldı.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunu hem 2013 hem 2014 bütçe görüşmeleri
sırasında ilgili bakanlara da söyledik. Bakınız,
Çalışma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığının, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığının yazılarına
rağmen yargı kararını uygulamadı. Neden? Çünkü
Taşeron kanununu çıkaracağım, taşeron işçisi
yapacağım bunları. diye çıkartmadı. İşte,
geçtiğimiz sene bu ısrar, bu inat sonucunda Somada 300, Ermenekte
18 madenci yaşamını yitirdi. İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu getirecektiniz, getirdiniz ama unutturdunuz, iç
güvenlik kanununu dayattınız. Oysa iş güvenliği sorunu
çözüm bekliyor, taşeron sorunu çözüm bekliyor, 4/Clilerin sorunları
çözüm bekliyor. Şimdi, çözüm için Yargı kararlarını, hukuk
devletinde, uygulamıyorum. diyen bakanların hesap vermesi
gerekirken, Meclisin o bakanlara Bizim çıkarttığımız
kanunları neden uygulamıyorsun? diye hesap sorması gerekirken;
pişkin pişkin bakanlar, başbakanlar sorunun ana merkezinde,
odağında kendileri olmalarına rağmen sanki sorunu
başkaları yaratmış gibi çözmeye
uğraşıyorlar. Zaten AKP iktidarlarının takdir
ettiğim en büyük başarısı önce bir sorun yaratıp sonra
o sorunu çözmek için çabalayarak iş yaptıklarını zannetmek
ve bunu da halka yutturmak.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, yapılması gereken iş, verilen
sözleri yerine getirmektir. Çalışma Bakanı taşeron kanununu
çıkartmak için bu işçilerin haklarını beş
yıldır gasbetmiştir, vermemiştir. Şimdi, bu konudaki
araştırma önergesi son derece yerinde bir önergedir, zamanlaması
da iyidir. Başbakan çarşamba günü TÜRK-İŞe gidip
işçilere müjde verecek. diye dellâl yapıp herkesi beklentiye
sokacağınıza, haksız bir şekilde elinden
aldığınız işçi haklarını teslim etmeniz
gerekiyor. Yapmanız gereken bu kanunu uygulamaktır.
Değerli
arkadaşlar, esas sorun taşeron sisteminin kendisidir, yani sistem
acımasız bir sistemdir. Düşük ücretle, iş güvencesinden
yoksun, asgari ücretin bile altında, kimi yerlerde kayıt
dışı hâle gelmiş
Yani bugün söylüyorsunuz, Maliye
Bakanı olarak Bakan çıkıyor diyor ki: Çalışanların
yüzde 48i asgari ücretli, ekonominin yüzde 35i kayıt dışı.
E buralarda çalışan işçilerin hâlleri nedir? Niye hiç
İnsan değil misiniz, vicdanınız yok mu? Biraz da
çalışanları düşünün. Hep havuza para atan, devlet
kesesinden zengin ettiğiniz müteahhitleri, iş adamlarını
göreceğinize; biraz da bu ülke için alın teri döken, emek veren,
ülkenin kalkınmasına katkı koyan işçileri, emekçileri,
işsizleri görseniz ya. Sıra onlara geldi mi Bütçe imkânları.
Değerli
arkadaşlar, YOL-İŞ Sendikasının Hükûmete sunduğu
önerinin asıl özü şuydu, dediler ki: Siz müteahhide yani
taşerona, adamınıza, yandaş müteahhidinize ne kadar
veriyorsanız onu verin, biz bu ücreti işçilere bölüştürelim,
fazla da zam istemeyeceğiz. Hükûmet de buna evet demişti ama
işverenlerin, taşeron firmaların baskısına Hükûmet her
zaman olduğu gibi boyun eğdi. Beş yıldan bu yana
yargıyı hiçe sayıyor, hakkı teslim etmiyor, hukuku ayaklar
altına alıyor. Bu hukuksuzluğu başlatan iktidar,
hukuksuzluğu sonlandırırken, bir şey veriyormuş gibi
değil, özür dileyerek vermesi gerekir. Yani
Cumhurbaşkanının bazı davalarda, beş yıl sonra,
bu kadar acıdan sonra Pardon. dediği gibi, ne Çalışma
Bakanının ne Başbakanın Pardon, yanlış
yapmışız Karayolu işçileri. demesine gerek yok, yargı
kararını uygulayın yeter.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde
söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Halkların Demokratik Partisinin,
Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı şube
şefliklerinde hizmet alımıyla yani taşeron işçisi
olarak çalışan personelin örgütlü oldukları sendikalar tarafından
adlarına açılan dava neticesinde işe iade hakkında, kadro
verilmemesi dolayısıyla bir Meclis araştırması
açılmasına dair vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Evet, böyle bir
problem, böyle bir sorun ülkemizin gündeminde. Tabii, taşeron
uygulaması ne sadece AK PARTİ döneminde iş hayatımıza
girmiş bir uygulama ne
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 37 bin kişi vardı, 650 bin kişi oldu devlette. Bizim
dönemde mi girdi o da?
RECEP ÖZEL
(Devamla) Bizden önce de taşeron uygulaması uygulamaya girmiş
ve çoğu iş yerinde gerek hizmet alımı şekliyle gerek
başka şekillerde uygulanmıştır. Tabii, bunun aksayan
yanları çok olmuştur. Aksayan yanlarını düzeltmek, evet,
iktidarın görevi. Bu taşeron işçilerle ilgili olarak
birtakım düzenlemeleri özel hukuk anlamında burada yaptık.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kurumsallaştırdınız taşeronu Recep.
RECEP ÖZEL
(Devamla) Bunların, öncelikle, almış oldukları ücretlerin
eksiksiz bir şekilde hesaplarına yatırılmasına dair
düzenlemeyi buradan geçirdik, sözleşmenin üç yıl yapılarak
iş garantisinin verilmesi
İZZET
ÇETİN (Ankara) Karayolları işçilerinin sorununa gel Recep.
RECEP ÖZEL
(Devamla)
bunların ücretli yıllık izinlerinin
kullandırılması gibi birtakım iş güvencesi
sağlayan tedbirleri buradan geçirdik.
Tabii, burada
şöyle bir şeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu taşeron
uygulaması, bir mahkeme karar verdi diye hemen onların devlette
kadroya alınması... İşçilerin ne şekilde kadroya
alınacağının mevzuatı var, uygulaması var. Böyle
her mahkeme kararındaki uygulamayı biz kadroya alacak olursak bunun
adı popülizm olur, bunun adına
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ne popülizmi? Yargıyı uygula.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Mahkemeyi tanımıyor musun?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Mahkeme popülizm mi yapıyor?
RECEP ÖZEL
(Devamla) Bir şey daha söyleyeceğim, 57nci Hükûmet döneminde bir,
norm kadro denilen olay çıktı değil mi, norm kadro. Şimdi,
bir belediyede bir temizlik işini bir firma aldı, dönem sonunda, iki
yıl sonra bitti. Biz burada çalışan işçileri o belediyenin
norm kadrosuna alsak, yeni gelen firma tekrar
çalıştırdığı zaman
Böyle bir şey olabilir
mi yani?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O firmayı getirmeyeceksin bir daha ya, firmayı
getirmeyeceksin. Recep basmıyor ya, anlayamamışsın,
basmıyor be!
RECEP ÖZEL
(Devamla) Kaç işçiye kadro verileceği, o işte kaç işçinin
çalışacağı, standart norm kadrolar bellidir. Her mahkeme
kararını, biz kadroya geçirirsek bunun adı popülizm olur.
Şimdi, devlette norm kadroların ne olacağı
uygulamalarıyla belli. Kamuda hangi işlerde hizmet alımı
yapılacağının öncelikle Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenmesi gerekiyor. Onun da en kısa sürede -inşallah-
belirlenmesi gerektiğinin burada altını çizmek istiyorum.
Artık her işte hizmet alımı ve
taşeron uygulaması yapılamayacak, hangi işlerde
yapılacağı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek.
Yardımcı işler ile asıl işler arasında net bir
hat olmadığı, net bir ayrım olmadığı için
yaşanan karmaşa yargıya intikal etti. Evet, ortada bazı
yargı kararları var. Bu yargı kararlarının hangi
hükümle verildiği, hangi şeylerde nasıl bir uygulama
yapılacağı, bu kararların nasıl yerine getirileceği,
burada mağdur olan işçilerin mağduriyetinin nasıl
giderileceği noktasında bir çalışma da Hükûmet
tarafından yapılmaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karayollarında yardım
işçiyedir ya. Asıl iş nedir, yardımcı iş nedir?
Yemektir yardımcı iş; asıl iş yol tamiridir, yol
yapımıdır.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu, mahkeme kararlarının
hiçbir zaman uygulanmayacağı anlamında da değildir. Hangi
usulle, hangi yöntemle
Burada eğer mağdur edilen işçi
arkadaşlarımız, kardeşlerimiz varsa bunlarla ilgili de
düzenleme yapılmaktadır. Asıl iş nedir, yardımcı
iş nedir; burada bir çalışmayı Bakanlık
yapmaktadır. Kısa süre içerisinde bunlarla ilgili bir düzenleme
gelecektir. Bundan dolayı da herkesin müsterih olmasını arzu
ediyoruz.
Biraz önce MHP Grubu adına konuşan Alim
Işık Bey Evet, biz bu sorunları burada konuşuyoruz, biraz
sonra iktidar temsilcisi gelecek Zamanımız yok, vaktimiz yok; daha
acil işlerimiz var. diyecek ve bunun lehinde olmayacak. diye bir cümle
sarf etti. Biz bu işi, taşeron işçiler sorununu önemsiyoruz,
önemli bir konu.
İZZET ÇETİN (Ankara) Siz yarattınız
Recep, siz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu, dar,
sıkışık bir zamana bırakılmayacak kadar da
önemli. Meclis on beş gün sonra kapanacak, 5 Nisan itibarıyla
kapatmayı planlıyoruz. Verdiğiniz bu araştırma
önergesi öyle on beş günde, on günde çözüme kavuşacak bir mesele de
değil, bunu önümüzdeki dönemde daha geniş bir
Alim Işık Bey bir şeyden daha bahsetti:
Evet, biz bu sorunu buraya getiriyoruz iktidar bunları çözsün diye.
Evet, iktidar bu sorunları çözecek, çözmeye de azmetti. Seçime iki ay kala
hâlâ Biz iktidar olamayacağız, AK PARTİ iktidar olacak, ona biz
yol gösteriyoruz. diyorsa
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Merak etme Recep, biz geliyoruz,
7 Haziranda biz çözeceğiz, sen üzülme.
RECEP ÖZEL
(Devamla)
biz de onlara teşekkür ediyoruz kendilerinin iktidara gelmek
gibi bir niyetleri olmadığından dolayı, bize yol
gösterdikleri için, bu sorunları çözmemiz için bize fırsat
tanıdıkları için. Daha başka neler varsa da Meclis
kürsüsüne getirip hepsini AK PARTİ Hükûmeti, AK PARTİ iktidarı
çözer diyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hangisi? Davutoğlu mu, Erdoğan Hükûmeti mi, hangisi?
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Grup önerisini, biraz önce belirttiğim gerekçelerden
dolayı
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hangisi, Davutoğlu mu, Erdoğan mı çözecek, yoksa
Bülent Arınç mı çözecek?
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Önümüzde, bakın, 47 bin öğretmeni ilgilendiren kadro
sorununu çözeceğiz, doğumla ilgili birtakım çocuk
yardımlarını görüşeceğiz, kamuoyunu yakından
ilgilendiren meseleleri görüşeceğiz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Davutoğlu mu, Erdoğan mı, hangisi?
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Ondan dolayı, gündemimiz gerçekten bu haftalık
yoğun.
İnşallah,
25inci Dönemde bunları görüşmek ümidiyle diyorum, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı.
Grup önerisini
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.26
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
arkadaşları tarafından, engellilerin istihdam sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/783), ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/03/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 23 Mart 2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ve arkadaşlarının (10/783) esas numaralı, engellilerin
istihdam sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis
araştırması açılması önergesinin 23/03/2015 Pazartesi
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; engelli vatandaşlarımızın
istihdam sorunlarının tespiti ve çözülmesi amacıyla Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz Meclis araştırması
önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, modern devletin en önemli görevlerinden biri engelli
bireylerin haklarını geliştirmek, yeteneklerini ve
potansiyellerini geliştirmesini sağlamak ve onların eşit
fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak ve
engellilerimizin ekonomik ve sosyal refahını sağlamaktır.
Ancak, ülkemizde engellilerle ilgili hizmetler farklı kurum ve
kuruluşlar tarafından yerine getirilmektedir ve bunlar arasında
bir iş birliği ve koordinasyon da yoktur. Bu nedenle, ülkemizde
yaklaşık 10 milyon engelli vatandaşımız eğitimden
sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda onlarca
sorun yaşamasına rağmen bir türlü engellilerle ilgili bir millî
politika oluşturulması sağlanamamıştır.
Türkiyede
engellilerle ilgili olarak en son çalışma, Devlet İstatistik
Enstitüsü tarafından, Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında
yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması 2002
çalışmasıdır. On üç yıllık AKP iktidarında
engellilerle ilgili geniş kapsamlı bir araştırma
yapılmamıştır. Sadece 2010 yılında Engelliler
Veri Tabanındaki engelli vatandaşlarımızla ilgili
Engellilerin Sorun ve Beklentileri 2010 çalışması
yapılmıştır. Kadın ve aileden sorumlu bakanlar ile
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları açıklamalarında
işte bu 2002 yılında engellilerle ilgili yapılan
çalışma sonuçlarını kullanmaktadırlar ve o
çalışmalara dayanmaktadırlar. Dolayısıyla, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkilileri sorumluluk
alanındaki engelli vatandaşların sayısını, engel
durumunu, eğitim, sağlık ve istihdam durumunu bilememektedirler.
Engelli
örgütlerinin devlet desteğiyle hayata geçirmek istedikleri projeler ise
Kaynak yok. gerekçesiyle geri çevrilmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bina ve araç kirasına milyonlarca lira
harcayacağına öncelikle Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün bütçesini artırmalıdır. Özellikle son
haftalarda kamuoyuna yansıyan Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı hizmet binası için aylık 850 bin lira,
yıllık 10 milyon 200 bin lira bir kira ödemesi yapılmaktadır
ve bu binanın sahibi Bayraktar İnşaat, bu kira bedelinin de çok
düşük olduğunu söyleyebilmektedir. Oysa 10 milyon 200 bin lira bir
bakanlık için gerçekten büyük bir rakamdır.
2002
yılında yapılan araştırma sonuçlarına göre
ülkemizdeki engelli nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 12,29dur.
Dolayısıyla, ülkemizdeki engelli
vatandaşlarımızın sayısı 10 milyonu
geçmiştir.
Engelli
vatandaşlarımızın en önemli sorunlarından birisi de
işsizliktir. Engellilerin yüzde 77,8i iş gücüne dâhil değildir.
2013 ÖMS, yani Özürlü Memur Sınavı verilerine göre 6.121 boş
kadro için 126.175 engelli başvuru yapmış ve 5.926 engelli
vatandaşımız yerleştirilmiştir.
Ülkemizde
engellilere yönelik istihdam politikaları büyük ölçüde kota tekniğine
dayanmaktadır. Kota tekniği, istihdam aşamasına yönelik
olmakla beraber istihdam öncesi engellilerin korunması hep ihmal
edilmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53üncü
maddesine göre kamuda çalıştırılması gereken engelli memur oranı yüzde 3tür. Devlet
Personel Başkanlığının 1 Ocak 2015 verilerine göre,
kamuda çalışan memur sayısı 2 milyon 16 bin 768dır.
Kamuda çalıştırılması gereken engelli memur
kontenjanı ise 60.371dir. Kamuda çalışan engelli memur sayısı
ise 36.165 kişidir. Yani 24.566 engelli memur kontenjanı boştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği,
Cumhurbaşkanlığı, MİT
Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Ziraat Bankası,
Halk Bankası ile mahallî idareler kadro pozisyonları da bu sayılara
dâhil değildir. Engelli memur kontenjanına bu kanunun
uygulamasından sorumlu Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı dahi uymamaktadır. Yani 2 bakanlık, bu kanun
hükümlerine, engelli vatandaşlarımızın istihdamına ilişkin
şartlara ve kanun emirlerine uymamaktadır. Devlet Personel
Başkanlığının bağlı bulunduğu
Çalışma Bakanlığında 73 kişilik engelli memur
kadrosundan 59u boştur, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığında 47 engelli memur kontenjanı hâlen boştur.
Engelli
istihdamıyla ilgili bir başka sorun da cinsiyet
eşitsizliğidir. Devlet Personel
Başkanlığının verilerine göre, kamudaki engelli 36.165
memurun 28.184ü erkek memurken sadece 7.981i kadındır.
Dolayısıyla, engelli personel istihdamında kadınlar yeterince
yer alamamaktadır. İş Kanununun 30uncu maddesine göre,
işverenler 50 veya daha fazla işçi
çalıştırdıkları özel sektör iş yerlerinde yüzde 3
özürlü işçi, kamu iş yerlerinde ise yüzde 4 engelli işçi
çalıştırmak zorundadır. Kamuda
çalıştırılması gereken engelli işçi
kontenjanı 13.525 kişidir. Kamuda çalışan engelli işçi
sayısı 12.515, boş engelli kontenjan sayısı 1.010dur.
Özel sektörde çalıştırılması gereken engelli kontenjanı
ise 102 bin kişidir ancak Ağustos 2014 verilerine göre, kamu ve özel
sektörde çalışan engelli işçi sayısı 91.378
kişidir ve aradaki fark 10.622 boş işçi kontenjanıdır.
Dolasıyla, AKP Hükûmeti 2010 yılının başında bu
yılın engelliler yılı olacağını iddia ederek
kamudaki açık kadroların tamamının doldurulacağı
sözünü vermişti. Ancak görüldüğü gibi, kamuda dahi engelli
kontenjanının büyük bölümü boştur.
İş
Kanunu kapsamında engelli işçilerin istihdamından Türkiye
İş Kurumu Genel Müdürlüğü yetkili ve sorumludur. Ancak Türkiye
İş Kurumu, piyasa iş gücü sunma görevini yürütememekte, sadece
kendisine gelen talepler doğrultusunda istihdam görevini sürdürmeye
çalışmaktadır. 50den fazla işçi çalıştıran
iş yerleri genel olarak büyük kentlerde ve özellikle sanayi ve hizmet
sektörünün gelişmiş olduğu yerleşim bölgelerindedir.
Kırsal bölgelerde ve az gelişmiş yörelerde 50den fazla
işçi çalıştıran iş yerlerinin az olması nedeniyle
bu yörelerde yaşayan özürlüler kota sisteminden faydalanamamaktadır.
Engelli işçi çalıştırma yükümlülüğüne uymayan
işveren veya işveren vekiline
çalıştırmadığı her engelli işçi ve
çalıştırmadığı her ay için İŞKUR
tarafından 1.900 lira idari para cezası uygulanmaktadır. Bu ceza
miktarı caydırıcı olmadığı için,
işveren engelli çalıştırma yerine para cezası ödemeyi
tercih etmektedir.
Engellilerin
istihdamında en önemli yöntemlerinden biri de korumalı iş
yerleridir. Korumalı iş yeri, iş gücü piyasasına
kazandırılması güç olan zihinsel veya ruhsal engellilere mesleki
rehabilitasyon sağlamak ve istihdam oluşturmak amacıyla, devlet
tarafından teknik ve mali yönden desteklenen ve çalışma
ortamı özel olarak düzenlenen iş yerleridir.
Değerli
milletvekilleri, konuşma süremin bitmek üzere olduğu bu saniyelerde,
iktidar partisine ve Hükûmete, hazır bu torba kanunları
görüştüğümüz bu süreçte, engelli
vatandaşlarımızın istihdamı için, bu torba kanunda
hemen, derhâl, bugün veya yarın, Meclis çalışmaları
bitmeden bir düzenleme yapabiliriz, engelli
vatandaşlarımızın istihdamı için bu düzenlemeleri
yapmaya Hükûmeti davet ediyorum.
Bu
düşüncelerle araştırma önergemizin kabulünü diler, hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde
söz isteyen Gürsoy Erol, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜRSOY EROL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, engelli istihdamının tespiti ve
yaşadığı sorunların çözümüyle alakalı vermiş
olduğu araştırma önergesi üzerine, AK PARTİ Grubu
adına, aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tabii,
engelli dediğimiz zaman, insanlık tarihi kadar eski bir olgu, eski
bir kavramı konuşuyoruz. Toplumun, daha doğrusu insanlık
tarihinin ilk zamanlarında engelli denildiği zaman âdeta bir korku
oluşturmuş, ilk çağlarda baktığınız zaman
engelli doğan çocuklar öldürülmüş, katledilmiş ve
dolayısıyla büyük zulümlere uğramış, ta ki özellikle
yüce Kitabımızın, hakkında ayet inmesine kadar vesile olan
engellilikle ilgili ve daha sonra yüce Peygamberimizin de yapmış
olduğu uygulamalarla ilgili, engellilerin toplumda nerede olması
gerekir ve dolayısıyla nasıl değer verilmesi gerekir, bu
konuda ciddi uygulamalar başlamıştır.
Günümüze gelir
isek Türkiye Cumhuriyeti olarak, kuruluşundan bu yana engellilerle ilgili
birçok konuda adımlar atılmış ama kurumsal anlamda ilk
hamlenin merhum başbakanlarımızdan Necmettin Erbakan
Hocamızın o dönemde Özürlüler İdaresi
Başkanlığını kurarak -ilk ciddi, yasal anlamda, bir
kurum anlamında- oluştuğunu görüyoruz. Daha sonrasında, AK
PARTİ hükûmetleri döneminde, benim de içinde bulunduğum 2005 yılında,
Engelliler Yasasıyla beraber Türkiye ilk defa engeliler konusunda ciddi
anlamda bir yasaya kavuştu ve bu noktada bundan sonraki
çalışmalar daha artık yasa çerçevesinde yapılmaya
başlandı.
Tabii, engelliler
adına kim bir adım atmışsa, geçmiş dönemden bugüne
kadar kim bir hamle yapmışsa ben hepsini burada da saygıyla
anıyorum, teşekkür ediyorum engelliler adına.
Öncelikle,
istihdamın tespitinden önce en önemli konunun eğitim konusu
olduğunu düşünüyorum ki Engelliler Yasasında da biz eğitim
konusunu en ön plana aldık. Geçmiş dönemlerde yeşil
kartlılar ve BAĞ-KURlular dediklerimiz, özel eğitim
hizmetlerinden yararlanamıyordu. Öncelikle Millî Eğitim bütçesini
alarak yeşil kartlıları ve BAĞ-KURluları da bu kapsam
içine aldık ve o günlerde 20 binlerde olan bu sayı
Bugün özel
eğitim, rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alan kişilerin
sayısı 200 binlerin üzerinde. Keza, bütçeye de konan bu rakamla
beraber Millî Eğitim bütçesinden artık bu karşılanmakta.
Çünkü, eğitim her şeyin başı. Eğitim olmadıktan
sonra, tıpkı sağlıklı bireylerde olduğu gibi
engelli kişilerde de herhangi bir şekilde bir şey yapabilmek,
sağlıklı bir şey yapabilmek mümkün değil.
Dolayısıyla,
bu hamlenin ötesinde, okullarımızda eskiden servis ve yemek
sıkıntısı yaşıyorlardı. Bu hizmeti de AK
PARTİ hükûmetleri döneminde getirdik ve dolayısıyla şu anda
millî eğitimde de engelliler yaklaşık 25 binlerden 50 bini geçen
sayılarda -en son rakamı almadım- ciddi bir şekilde
okullara devam ediyorlar. Kaynaştırma eğitimiyle, keza,
aynı şekilde çocuklarımız engelli-engelsiz bir arada
eğitim faaliyetlerine devam ediyorlar.
Eğitimle
beraber istihdam sorunu
Tabii ki, engellilerin öncelikle istemiş
olduğu konu: Toplumda insan onuruna yakışır bir
şekilde yer almak. Bununla ilgili -yasada koyduğumuz gibi- ayrımcılığa
hem ceza hem de adli para cezası koyduk. Engelliler adına
yapılacak herhangi bir işlemin ayrımcılık
olmayacağını halkımızla beraber 2010
yılındaki referandumla çıkarmış olduk.
Bu arada, 2005
yılında çıkarmış olduğumuz Engelliler
Yasasını da Meclisimizde tüm grupların ortak kararıyla ve
ortak desteğiyle
çıkarttığımızı, Mecliste tüm
yasaların, keşke, bu şekilde, hep birlikte, ortak ve uyum
içerisinde çıkmış olabileceğini, çıkmış
olması gerektiğini de özellikle arzuladığımı
ifade etmek istiyorum.
Engellilerin
istihdamı konusunda attığımız en önemli
adımlardan birisi Engelli KPSS sınavı dediğimiz memur
seçme sınavını ayırarak, 2012 yılında, dünyada
bir ilk olan engelli KPSSsine başlamış olduk. Ve bu yolla da,
2002 yılında kamuda engelli sayısı 5 bin küsurken şu
anda 35 bine yaklaşmış durumda. Hâlâ
açığımız var ama hemen önümüzdeki dönemde, nisan
alımıyla beraber ve her yıl yapılan bu alımlarla
beraber bu açığı kapatacağız.
Engelli
probleminin çözümünde hep birlikte, el ele vererek bu problemleri çözeceğiz.
İktidar üzerine düşenleri muhakkak ki yapıyor, yapacak ama
muhalefetin de bu konuda yapıcı önerileriyle engellilerin toplum
hayatında daha çok yer almasını ve toplum hayatında
istihdama daha çok katılmasını hep birlikte
sağlayacağız.
Engelli işçilerde de 2002de 10 binlerde
olan sayı şu anda 30 binleri geçmiş durumda ve
dolayısıyla bu sayıyı da hep birlikte daha fazla
artıracağız. Çünkü engelliler evlerine kendi
kazandıkları rızıklarını götürmek istiyorlar,
ayaklarının üstünde durarak ailelerini geçindirmek istiyorlar.
Devletin temel görevlerinden biri de bu.
Tabii, sosyal
yardımlarda, çalışamayacak durumda olan -eğitim seviyesi
itibarıyla olsun, kendi bulunduğu sağlık durumu
açısından olsun- kişilere sosyal yardımlar noktasında
2005 yılında getirmiş olduğumuz evde bakım hizmetiyle
Bu sayı ilk defa şu anda -2005 yılında getirmiştik -
500 bini aştı ve bu noktada bir asgari ücreti, evde
bakıcısına ödenen bir parayı konuşuyoruz, çok ciddi
bir bütçeyi konuşuyoruz. Bu
noktada, farkındaysanız, engelliler daha çok sokağa çıkmaya
başladı, daha çok toplum hayatına katılmaya
başladı.
Bundan
sonrası için de engelliler adına en önemli sorunlarımızdan
biri olan ulaşılabilirlik konusunu da hep birlikte el ele vererek
çözeceğiz. Niye hep birlikte diyorum? Çünkü Türkiyedeki belediyeler bu
noktada, hangi parti olursa olsun, atacağı adımlarla
engellilerin her türlü hizmete ulaşma hakkına daha çok
yardımcı olacaklar. Bu noktada kim bir taş üzerine taş
koyuyorsa ben tekrar her birine teşekkürlerimi iletiyorum ama bu problem
sadece iktidarın değil hepimizin problemi. Tüm belediyeler el ele
verecek ve bu noktada, engellilerin toplum hayatında daha çok hizmete
ulaşması noktasında elinden ne geliyorsa bu gayreti sarf edecek.
Burada, toplu taşıma olsun, sosyal alanlar olsun, kamu
binalarına giriş olsun, hepsini kastediyorum.
Ben bu noktada
daha iyi günlerin ülkemizi beklediğini, engellilerin bu noktada bütün
yaşadığı problemleri iktidar olarak hep birlikte, beraberce
çözeceğimize inanıyorum. Özellikle kurucu Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana, 2005 yılında Türkiyeye ilk defa böyle bir
yasayı kazandırdığı için, engelliler adına ne
zaman bir şey geldiğinde destek verdiği için, keza şu anki
Başbakanımıza da ve bu noktada, engelliler konusunda desteklerini
esirgemeyen muhalefetin değerli mensuplarına da ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Biz istiyoruz ki
engelli-engelsiz diye bir ayrım olmadan ülkemiz daha çok istihdama
katılsın ve engelliler üretime daha çok katılsın, hep
birlikte üretelim, Türkiye -100üncü yılında- 2023e giderken
dünyanın ilk 10u içerisinde hep birlikte olalım. Engellilerin
yapabileceği çok şey var, bunları da toplum hayatında
hepimiz gittiğimiz zaman görüyoruz. Bunu yapabilmek için sadece
engellilerin önündeki engelleri kaldırmak yetiyor. Neler
yapabildiğini, neler üretebildiğini basında da izliyoruz,
toplumda da hep birlikte takip ediyoruz. Bu noktada, hep birlikte sevgiyle ve
yeter ki insan onuruna yakışır bir şekilde engellilere
destek verelim ve hep birlikte ülkemizi çok daha güzel günlere
taşıyalım. Bu noktada, en azından böyle bir konuyu gündeme
getirme fırsatı tanıdığı için Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna da ben teşekkürlerimi sunuyorum. Bu noktada, önümüzdeki
günlerde böyle bir komisyonun kurulması, çalışması, yeterli
süremizin de olmayacağı düşüncesiyle, çıkması gereken
yasaların da bir an önce çıkması, 5 Nisan itibarıyla
çalışma kararımız sonrasında Meclisimizin de tatile
gireceği düşüncesiyle, bu noktada, komisyonun
kurulamayacağı noktasında aleyhinde konuşmuş oldum.
İnşallah, engelliler adına çok daha güzel hizmetleri 25inci
Dönemde de, bundan sonraki günlerde de hep birlikte yapacağımıza
inanıyorum.
Yüce heyetinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Hayırlı
günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri lehinde söz
isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, engelli vatandaşlarımızın istihdam
sorunlarının tespiti ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi
amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili
olarak verilen önergeyle ilgili grup önerisinin lehinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını
hiç kimsenin gölgesine borçlu olmayan milletvekillerini saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, engellilerin istihdam sorunlarıyla ilgili
araştırma komisyonu kurulması için bir teklif verildi. Böyle bir
ihtiyacın bulunması bile bir Hükûmet için en büyük ayıptır.
Gerçekten, on iki yıldır görevde olan bu Hükûmetin engellilerle
ilgili sorunları çözemediği için böyle bir araştırma
komisyonu kurulmasının istenmesinden dolayı kendimi iyi
hissetmiyorum.
Şimdi
sizlere bir soru soracağım, çoktan seçmeli bir soru: On iki
yıldır tek başına iktidar olan ve kendini her şeye
muktedir gören, liderini sözüm ona dünya lideri olarak tanımlayan bir
Hükûmetin engellilerin sorununu çözememesinin nedeni nedir?
a)
: Engellileri önemsemiyordur.
b)
: Engellilerin sorunlarını
kullanıyordur.
c)
: Bu sorununun çözümünde herhangi bir menfaati yoktur.
d)
: Beceriksizdir.
e)
: Yukarıdakilerin hepsidir.
Şimdi,
engellilerin önünde engel olarak duran bir Hükûmetimiz var. (CHP
sıralarından alkışlar) Engellilerin önünde engel olarak
durmayın. Gölge etmeyin, başka ihsan istemez. Engelliler sizden lütuf
istemiyorlar değerli arkadaşlarım. Engelliler Bize lütfedin.
demiyorlar. Engelliler, onlara acınmasını istemiyorlar; Vah,
vah, Tüh, tüh denmesini istemiyorlar. Peki, ne istiyor engelliler?
Engelliler sadece ve de sadece yasal haklarını istiyorlar, her
vatandaş gibi özgür ve eşit bir birey olarak kabullenilmek istiyorlar
ve engelli sorunlarının engelli sorunu olarak değil, bir insan
hakkı sorunu olarak algılanmasını istiyorlar. Yani, onlar
acınarak bir iş yapılacaksa hiç yapılmasın çok daha
iyi diyorlar. Peki, onlar bunu istiyorlar, siz ne yapıyorsunuz?
Bakanınız çıkıyor, görme engelli bir vatandaşa diyor
ki: Hem körsün hem sana iş verdik, daha ne istiyorsun? Şimdi, böyle
bir zihniyetin ürünü olan bu Hükûmetten engellilerin bir şey beklemesini
ben istemiyorum, bir beklenti içinde olup da hayallerinin
yıkılmasını istemiyorum.
Başka ne yapıyorsunuz bu engellilere? Yalovada
bilerek, engelli olduklarını bilerek bunlara oy
kullandırıyorsunuz. Sonra, Yalovada seçimi az bir farkla
kaybettiğinizi de anlayınca Vay efendim, bunlar engelliydi, oy
kullanmaya ehliyetleri yoktu. deyip seçimi iptal ettiriyorsunuz, yine engelli
vatandaşlarımızı siyasi emellerinize alet ediyorsunuz.
Yani, yardım etmiyorsunuz, bari onların hayalleriyle oynamayın.
Yardım etmiyorsunuz, bari onları kullanmayın, onları
üzmeyin.
Engellilerin sorunları zaten yığınla,
bu sorunlar yetmiyormuş gibi bir de onların yasal hakkı olan
yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin engellilere vermiş olduğu
hakları kullanmasını da engelliyorsunuz. İşe
yerleştirme işlemlerini yapmıyorsunuz. Bakın, bir muhalefet
milletvekili olarak benim fikrim değil, bu yüce Meclisin
çıkardığı kanuna göre 50 işçiden fazla çalıştıran
özel kurumlar yüzde 3, devlet kurumları yüzde 4 engelli çalıştırmak
mecburiyetinde. Peki, bu düzenlemeye rağmen, bu kadar amir bir hükme
rağmen Türkiyede kaç engelli çalışıyor biliyor musunuz?
Sayısı 100 bini geçmiyor. Daha da acı bir şey,
istatistikler şunu gösteriyor ki: Çalışabilecek durumda olan
bakın bütün engellileri kastetmiyorum, çalışamayacak durumda
olanlar var- ve ekmeğini kazanabilecek olan her 5 engelliden 4ü
işsiz değerli arkadaşlar. Bu insanlar size diyorlar ki:
Kalkın, görevinizi yapın. Bakın, hadi özel sektöre bazen
kızıyorsunuz, konuşmam artık onlarla, küstüm, oynamam
diyorsunuz ama dönüp kamuya bakınız. Kamuda boş engelli
kadrolarına baktım. İşçi kadrolarının binden
fazlası boş kamuda, memur kadrolarının yaklaşık
25 bin tanesi boş. Şimdi, arkadaşlar, engelliler diyor ki: Biz
sizden iş istiyoruz, yasal hakkımızı istiyoruz
kardeşim, mecbursunuz vermeye. Siz, kamuda 25 bin memur ve bin kadar
işçiyi istihdam edebilecekken, kadroları boşken bunlara görev
vermiyorsunuz. Peki, ne yapıyorsunuz bunlara? Efendim, bakım
aylığı gibi, cep harçlığı gibi şeyler veriyorsunuz
sanki kendi kesenizden veriyormuşsunuz gibi. Verelim, daha
fazlasını verelim. Ancak engellilerin sizden istediği bu
değil, engelliler diyor ki: Kardeşim, bana sadaka verme. Ben
hakkımla çalışmak, alın terimle para kazanmak istiyorum.
Bunlardan çok daha kötüsü ne, biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım: Engelliler eğer şanslı olup da, birisi
eğer vicdana gelip de veya yasalara uyup da onlara iş vermeye
kalkıyorsa, bu sefer çok düşük ücretlerle çalışmak
mecburiyetinde kalıyorlar. Eğer Bakan Hem körsün hem iş verdik,
daha ne istiyorsun? derse, o zaman diğer insanlar Ya, engellisin,
iş verdik. Ancak bu kadar parayı hak ediyorsun. diyebilirler.
Değerli arkadaşlarım, engellilerin
çalışma koşullarının da uygun
olmadığını biliyoruz yani işe gidiş gelişlerinde
çalışma koşullarının onlar için uygun
olmadığını biliyoruz; yaşam
koşullarının, yolların, kaldırımların uygun
olmadığını biliyoruz. Daha da kötüsü, sağlık
koşullarının onlar için yetersiz olduğunu, fizik tedavi ve
rehabilitasyon ünitelerinin engellilerin derdine çare olacak şekilde
organize edilemediğini... Hani şu sağlıkta devrim
yapıyorsunuz ya sözüm ona, ama nerede para kazanamayacaksanız oradan
elinizi çekiyorsunuz. İşte, engellilere bunu yaptınız.
Engellilerin cebinde para olmadığı için, o paraları da
ceplerinden alamayacağınız için onların sağlık
sorunlarını bilerek, isteyerek çözmüyorsunuz. Çünkü istatistikler
diyor ki: Engellilerin yüzde 44,3ü sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyor. Engelliler, sağlıkta katkı paylarından
muzdaripler. Engelliler, protez ve ortez ücretlerinin ödenmemesinden
muzdaripler. Başhekimleriniz genelge yayınlıyor, diyorlar ki:
Protezleri ve ortezleri ikinci, üçüncü plana koyun, döner sermaye zarar
ediyor, yoksa size döner sermaye katkı payı veremem. Bunun belgesini
size burada gösterdim, yakında da bunu yayınlayacağım.
Peki, engellilerin
durumu, engelli olmaları kader mi acaba? Hayır, yine Hükûmetinizin
problemi. Trafik kazalarının sorumlusu sadece sürücüler değil,
Hükûmetinizin de bunda sorumluluğu vardır, yaptığı, yaptığını
zannettiği yollar nedeniyle. Önlenebilir hastalıklar,
aşıyla önlenebilir hastalıklar; özellikle, kızamık
sonrasında ortaya çıkan SSPE hastalığının
sorumlusu sizsiniz. Çocuklarımızı yeterince
aşılayamadığınız için çocuklarımız
kızamık oluyorlar ve sizin Bakanınızın rakamıyla
geçen yıla göre kızamık sayısının tam 7 bin
arttığını söylüyorsunuz ve bu çocukların bir
kısmı SSPE hastası olacaklar ve engelli olacaklar. Erken
doğumlardaki bakım yetersizliği, mayınları
temizleyememeniz nedeniyle yarattığınız engelli ordusu,
yurt içindeki sorunların, yurt dışındaki sorunların
barışçıl yollarla çözülememesi, özellikle çözmemeniz ve bundan
hem kişisel hem de çeşitli inançsal yararlar, çıkarlar
sağlamanız nedeniyle engelli yaratıyorsunuz, her gün engelli
yaratıyorsunuz. Şuraya çıkıp da özürlü kelimesini
engelliye değiştirdiniz diye engellilerde hiçbir şey
değişmedi arkadaşlar. Onun için, kelimelerle oynamadan gelin
işimizi yapalım.
Demin konuşan
Sayın Milletvekilimiz dedi ki: Eğitim sorunu önemlidir, biz eğitim
istiyoruz. Buyurun işte, gelin bu komisyonu kurun. Bir ay mı
çalışır, iki ay mı çalışır; ne
çalışsa kârdır.
Efendim,
Sayın Cumhurbaşkanına teşekkür ederken ben biraz ürperdim,
efendim, dünyadaki ilk kanunu çıkardı 2005 yılında diye.
Baktım, 2012 yılında yürürlüğe girecek bir kanun
çıkardınız, üç gün kala bu kanunu ötelediniz 2015
yılına. Neydi bu kanun? Engelliler yollarda rahat yürüsünler, Türkiye
engelsiz olsun diye. Üç gün kala ertelediniz
2015e, arabalardaki, otobüslerdeki durumu da 2018e ertelediniz, ötelediniz.
Bundan utanmak lazım arkadaşlar, bundan utanmak lazım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde
söz isteyen İsmail Tamer, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin engelli
kardeşlerimizin istihdamıyla ilgili, problemleriyle ilgili Meclis
araştırması aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, engellilik
bir siyaset üstüdür. Bizim burada siyaseten engellileri ortaya atarak
birtakım tartışmalar yapmamız bana göre
yanlıştır. Toplumdaki her birey engelli olmaya da adaydır.
Bunu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.
Dolayısıyla,
engellilerle ilgili değerli arkadaşım Gürsoy Erol Bey geniş
olarak izah etti, ben çok dokunmayacağım ama şunu ifade etmek
istiyorum: 2005 yılında çıkardığımız 5378
sayılı Engelliler Kanunu anlamlıdır diyorum. Şimdiye
kadar yapılmayan işler yapılmıştır. Özellikle,
istihdamla ilgili hem kamuda hem de özelde engellilerin sayıları
artırılmıştır. 5 bin civarında olan bu sayı
bugün 35 bine çıkmıştır. Engellilerle ilgili
yapmış olduğumuz bir sürü çalışmamız söz
konusudur. Belediyelerle olan iş birliğimiz ve -onların
takibinde- engellilerin hayatını kolaylaştırmadaki
çalışmalarımız devam ediyor. O açıdan şunu ifade
etmek istiyorum: Engelliler toplumda bizler için çok önemlidir ve onlar
adına yapılması gereken ne varsa tüm siyasi partilerdeki
arkadaşlarımızla beraber bunu yapabildiğimizi söylememiz
gerekiyor. Bunun yanında yapmış olduğumuz şeylerle
Engelliler önemlidir, bizim için değerlidir,
çalışmalarımız devam ediyor.
Hepinize
saygı ve sevgilerimi iletiyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum...
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın hatip 2005 yılında çıkardıkları
kanundan bahsederek engelliler için çok şey yaptıklarını
söylüyor. 2005 yılında çıkarılan Kanunun uygulaması
2015 yılına ertelenmiştir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hayır ya, hayır, o dediğin farklı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, evet, ertelendi.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Hatta iki defa ertelendi.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) 2005 yılında çıkarılan Kanunun uygulaması
2012 yılıdır. 2012 yılında da bu 2015, belediye
otobüsleri için 2018 yılına ötelenmiştir. Bunun kayıtlara
geçmesi gerekir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hiç de ötelenmedi, yanlış biliyorsun, hiç de doğru
değil.
BAŞKAN
Evet, kayıtlara geçti.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Engellileri de kimsenin kandırmaya hakkı yoktur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.05
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.16
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, Milliyetçi Hareket
Partisi Grup önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi tarafından,
Türkiyede milletvekili genel seçimlerinde uygulanan seçim barajı sistemi
ve Siyasi Partiler Kanunundan kaynaklanan sorunların tespiti ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 23/3/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/03/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23/03/2015
Pazartesi günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve CHP Grup
Başkanvekili M. Akif Hamzaçebi tarafından, "Türkiye'de
milletvekili genel seçimlerinde uygulanan seçim barajı sistemi ve Siyasi
Partiler Kanunundan kaynaklanan sorunların tespiti ve çözüm yollarının
belirlenmesi" amacıyla 23/03/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (1758 sıra nolu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
23/3/2015 Pazartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Gökhan Günaydın, Ankara Milletvekili
Lehte söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin seçim barajıyla ilgili
sorunların tespiti ve sistemle ilgili konularda verdiği
araştırma önergesi lehinde söz aldım. Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
7 Haziranda önümüzde bir seçim var. Bu Parlamento iki
hafta sonra tatile girecek arkadaşlar fakat milletin iradesinin tecellisi,
oylarını özgürce kullanması, adaylarını
rahatlıkla tespit etmesi için biz defalarca kanun teklifi verdik,
araştırma önergeleri verdik.
Şimdi tekrar
soruyoruz: Milletin önüne seçim barajlarını koyan 12 Eylül darbesinin
getirdiği bu sistemi savunmak ahlaki midir, hukuki midir, vicdani midir,
insani midir, demokratik midir ve adil temsili sağlamaya yönelik midir?
Buradan bir tek parlamenterin, Millet Meclisinde bir tek kişinin buna
evet diyeceğini sanmıyorum ama 12 Eylül darbesinin üzerinden otuz
beş sene geçti, hâlâ bu sistemden nemalanma, yararlanma, bu sistem
sayesinde az oyla Parlamento çoğunluğunu ele geçirme ve az oyla
milletin oylarını çalma düzenlemesi devam ediyor. Şimdi
soruyorum size: Siz, yüzde 34,3 oy aldığınız zaman, Meclise
geldiğinizde Meclisin tam tamına yüzde 66 temsil oranında
milletvekiliyle geldiniz buraya. Niye? Seçim barajıyla. Niye? Milletin
iradesiyle değil seçim hilesiyle geldiniz. Yüzde 10 barajı sistemi
tıkayan, demokrasinin önünü tıkayan, faşizme götüren,
diktatörlüğe götüren, baskı yönetimine getiren bir baraj olmaktan öte
Türkiyedeki siyasetin gelişmesinin önünde en büyük engeldir. Biz bu
barajların tümden kaldırılması için Meclise kanun teklifi
vermiş bir parti olarak sizlere sesleniyoruz. Milletin iradesinden,
özgürce oyunu kullanmasından, sandık başına gitmesinden
neden rahatsız oluyorsunuz? Veya hak etmediği şekilde çok az
oyla milletvekili olup bu Meclis sıralarında oturmak milletin
iradesine aykırı değil midir? Bunu sorduğumuz zaman,
maalesef, AK PARTİ Hükûmeti, AK PARTİnin üç dönem bu baraja sığınması
Ondan önceki sağcı, milliyetçi, muhafazakâr koalisyonlar döneminin
hepsinde bu yüzde 10 barajına sığınılmış. Bu
baraj olayı, arkadaşlar, bizim dönemimizde de
kaldırılmamışsa, bu bizim ayıbımız, bir yüz
karasıdır; demokrasiye, seçime, sandığa, milletin,
yurttaşın oylarının özgürce kullanılmasına
inanılmadığı içindir. Şimdi soruyorum size: Allah
aşkına, hazine yardımını 2007den bu yana grup olarak
Mecliste temsil etmemize rağmen niye üç parti alıyor? Kenan Evrenin
darbe yasasında dahi gruplar hazine yardımı alırken, 1,5
milyar lirayı kendi aranızda paylaşırken hiç yüzünüz
kızarmıyor mu, utanmıyor musunuz, hicap duymuyor musunuz? Yani
milletin parası
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen temiz bir dille konuşalım. Lütfen
HASİP KAPLAN
(Devamla) Milletin iradesini çalmaktan hicap duymayanlara Hicap duymuyor
musunuz? denmez mi?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hicap duymanın temiz dille ne alakası var ya?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sayın Başkan, bana hangi dille
konuşacağımı siz öğretemezsiniz. Bak, bu şekilde
BAŞKAN
Evet, ben İç Tüzük gereği söylemek durumundayım efendim. Temiz
bir dille konuşun lütfen.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hicap duymanın temiz bir dille çelişkisi yok ki.
Ne alakası var ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yüzde 10 barajına sığınmak ahlaki
değildir. Hicap duymuyor musunuz yüzde 10 barajına
sığınmaktan? diye soruyorum.
BAŞKAN
Genel Kurula dönün lütfen, Genel Kurula doğru hitap edin.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Siz duymadığınızı söylüyorsanız
söyleyin Sayın Başkan.
Hicap duymayan var
mı içinizde?
BAŞKAN
Tutanaklara bakın, tekrar ediyorum, temiz bir dille konuşun lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yüzde 10 barajına sığınıp hicap
duymuyorum. diyenler ayağa kalksın. Hicap duymuyor musunuz? demek
temiz bir dil değilse size Oy hırsızlığı
yapmayın. diyorum. Yüzde 10 barajıyla oy
hırsızlığı ahlaki değildir, demokratik
değildir, milletin iradesine uygun değildir. Bu kürsüde Bundan hicap
duymuyor musunuz? dediğimiz zaman sizin partili Başkan Vekiliniz
beni temiz dile davet ediyor. Ben sizi temiz siyasete davet ediyorum. Ben sizi
milletin iradesine saygıya davet ediyorum. Ben sizi sandıkta milletin
önüne baraj koymamaya davet ediyorum. Ben sizi milletin iradesinin önünde
değil engel, engelleri kaldırmaya davet ediyorum. Bunun neresi temiz
değil? Hırsızlık mı temiz? Hırsızlık
temiz mi? Oy hırsızlığı temiz mi arkadaşlar?
Bakın,
2007den bu yana parti grubumuz Mecliste. Darbeci Kenan Evren zamanında
bile çıkan yasada parti grupları hazine yardımı
alıyordu. Peki, 1 milyar 300 milyon lira para üç parti alırken, sizin
adaletiniz, eşitliğiniz bu mudur? Soruyorum: Bundan hicap duymuyor
musunuz? Hicap duymuyor musunuz? O paraları bizim seçmenler de vermiyor mu
yurttaş olarak, hazineye parası vergi olarak girmiyor mu? Giriyorsa o
yurttaşın hazineye giren parasını niye HDP Grubu alamıyor?
Soruyorum size: Bundan hicap duymuyor musunuz? Sayın Başkan, siz
bunda hangi temiz dili arıyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Genel Kurula hitap et! Bırak Sayın
Başkanı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Size temiz dil hangisi
Nasıl uyarırsınız beni?
Bunu lütfen geri alınız.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, İç Tüzükün 67nci maddesi çok açık.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Sayın Başkan, yüzde 10 barajına
sığınanların hepsinin temiz dille konuşması
lazım.
BAŞKAN -
Hangi kelimeleri konuştuğunuzu tutanakları
alırsınız bakarsınız. Uyarmak durumundayım ben.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Oy hırsızlığı, hicap duymak, utanmak
demektir, ar demektir, haya demektir
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hicap duymanın temiz dille hiçbir alakası yok.
Hicap duymanın temiz dille ne alakası var?
BAŞKAN
Hayır, hayır, hicapla ilgili değil.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Utanmak, hicap duymak, bunlar kirli bir dil değil yani.
Bu kürsüden neler müdahale ediliyor!
HASİP KAPLAN
(Devamla)
utanmak demektir, ahlak demektir, dürüstlük demektir, insan olmak
demektir. Ben buna davet ediyorum Meclisi; bunda ne var? Yüzde 10
barajını kaldırmaya davet ediyorum. Bundan utanın.
diyorum Hicap duyun. diyorum. Ahlaki bir çağrıda bulunuyorum.
Bundan daha güzel ne var arkadaşlar? Niye Kenan Evrenin darbesine, seçimine,
barajına bu kadar sıkı sıkıya sarılıyorsunuz?
Yani darbeden bu kadar medet ummak, bu kadar antidemokratik, dünyada, Avrupada
olmayan bu barajları savunmak kime ne kazandırır?
Ayıptır ya! Ayıptır, ayıptır! Milletin iradesiyle
dalga geçmeyin. Hele Sandıktan çıktık. falan değil, siz
sandıktan değil, kaostan çıkıyorsunuz, gerilimden
çıkıyorsunuz, seçim hilesinden çıkıyorsunuz, adaletsiz
seçim sisteminden çıkıyorsunuz. Vallahi de billahi de seçimde yüzde
10 baraj olmasa bu partiler, bu Meclisin bütün rengi 7 Haziran günü
değişir. Şu baraj olmasa 8 Haziran sabahı bu Parlamentoda
başka partiler oturur.
Bakın,
hepiniz eğilim yoklaması için 7 Hazirana kadar bekliyorsunuz; 29unda
CHPnin bir kısım illerde ön seçimi var, MHP, aynı şekilde
eğilim yoklamasını yapıyor, partimiz adaylarla ilgili
çalışmayı yapıyor.
Şimdi davet
ediyoruz sizi, mademki Anayasanın geçici bir maddesiyle bunu
değiştirmek mümkün, gelin araştırma önergesine destek
verin. Olmuyorsa ahlaki bir çağrıda bulunuyorum, gelin milletin
önündeki barajları kaldıralım, bir geçici anayasa maddesiyle
seçim barajını indirelim seçime gidelim. Seçime gidelim ki halk
istediği partiye, istediği düşünceye, istediği adaya oy
versin. Türkiyeye yaraşacak olan budur. Bu darbe yasaları, seçim
sistemi hicap duyulacak bir şeydir. Hicap duyulmasını talep
etmek Halkların Demokratik Partisiyle en kibar kelimedir.
Hırsızlık, hırsızlık diyoruz! Yurttaşın
oyunu çalmayın kardeşim; çalmayın, çalmayın, yeter ya,
yeter! Bu seçimi doğru dürüst yapın. Milletin özgürce milletvekilleri
seçilsin, kendi sandığından kendi istediği aday seçilsin.
Niye yüzde 10 barajı koyup 5 milyon oyla, zorla bu Meclise girip, bu
Meclisi üç partiye, iki partiye, dört partiye mecbur ediyorsunuz? Hicap, hicap,
hicap, hicap duyun ya! Hicap duyun bundan, hicap duyun! Sayın Başkan
uyarıyor. Davet ediyorum sizi, hicap duymaya davet ediyorum. Gereğini
yapın, biraz vicdani olun ki bu işler düzelsin. Bundan daha temiz bir
dil kullanılamazdı arkadaşlar.
Saygılarımla.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yusuf Başer, Yozgat
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından akışlar)
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilliği genel seçimlerinde uygulanan yüzde 10
seçim barajı ve Siyasi Partiler Kanunundan kaynaklanan sorunların
giderilmesi amacıyla vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde
milletvekilliği genel seçimleri, gelişmiş demokratik ülkelerde
olduğu gibi, tek dereceli, nispi temsil esasına göre, genel,
eşit, gizli oyla ve açık tasnif yoluyla ve yargı gözetimi ve
denetimi altında yapılmaktadır. Oyların sayım ve
tutanaklara bağlanması açık olarak yapılmakta, sandık
kurullarında bir önceki seçimde seçime girmiş olmak ve orada
teşkilatlanmasının yapılmış olması ve en
fazla oy alan 5 siyasi partinin her bir sandıkta temsilcilerinin
olduğu bir seçim yapılmaktadır.
Yine, aynı
şekilde bu seçimlerde yapılmış olan tutanakların
tamamı yine AK PARTİ iktidarlarının yapmış
olduğu düzenlemeyle beraber bir sureti seçime giren siyasi partilerin
tamamına verilmektedir. Yine aynı şekilde Yüksek Seçim Kurulunun
yapmış olduğu tüm işler ve işlemler aleni bir
şekilde yapılmakta ve seçim sonuçları da yine aynı
şekilde tüm siyasi partilerin genel merkezlerine IP ucu vermek suretiyle
verilmektedir.
Yine, aynı
şekilde siyasi partilerimizin temsilcileri, sandık kurullarında
başta olmak üzere ilçe seçim kurullarında, il seçim kurullarında
ve Yüksek Seçim Kurulunda bulunmaktadır, müzakerelerine
katılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
seçim barajı uygulaması birçok Batı ülkelerinde uygulanmakta ve
bu oran ülkeden ülkeye değişmektedir. Ülkemizde yüzde 10 seçim
barajı temsilde adaletin ve
yönetimde istikrarın sağlanması amacıyla 12 Eylül darbesi
bir hükümdür değerli arkadaşlar ve ne gariptir ki 12 Eylül darbesi
ürünü olmasına rağmen ve tüm siyasi partiler tarafından
eleştirilmesine rağmen, değiştirilmesi hususunda ortak
kanaat belirtilmesine rağmen, değerli arkadaşlar, kurucu Genel
Başkanımız ve o dönemdeki Başbakanımız,
şimdiki Cumhurbaşkanımızın 30 Eylül 2013 tarihinde
yapmış olduğu demokratikleşme paketi çerçevesi içerisinde
bununla ilgili olarak tüm siyasi partilere -o zamanki Genel
Başkanımız- açık çağrıda bulundu. Değerli
arkadaşlar, tüm siyasi partilere dedik ki: Bir, mevcut yüzde 10 baraj
sistemi devam edebilir. Kaldı ki, değerli arkadaşlar, yüzde 10
barajlı sistem içerisinde AK PARTİ 2001 yılında kuruldu.
Kurulduğu andan itibaren de bu sistemin yanlış olduğu,
eksik olduğu ve katılımdaki çoğulculuk
anlayışını yerleştirmek amacıyla da bununla
ilgili yasal düzenlemelerimizin yapılması gerektiği hususunda
ortak kanaatlerimiz olmuştu, hatta bunu parti programlarına
yazdık. Değerli arkadaşlar, biz, 2002 yılında iktidara
geldiğimizde mevcut bu sistemle biz iktidara geldik,
değiştirilmesi için de tüm gayretlerimizi gösterdik.
İkinci olarak biz dedik ki değerli
arkadaşlar: Seçim barajını yüzde 5e düşürelim ve bununla
ilgili olarak beşli gruplandırmayla beraber daraltılmış
bölge seçim sistemini getirelim.
Üçüncü olarak yine biz dedik ki: Evet, barajı biz
tamamen kaldıralım, dar bölge seçim sistemini getirelim.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak tüm
öneri, tavsiye ve eleştirileri gözden geçirdik ve bu sorunu çözmek için de
gayret gösterdik. Maalesef, bununla ilgili, bizim samimi bu tekliflerimize
muhalefet partileri tarafından yeterli bir cevap alamadık.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Birazdan
alacaksınız.
YUSUF BAŞER (Devamla) Tüm bunlara rağmen, AK
PARTİ olarak milletimize vermiş olduğumuz ve siyasetimizin de
temel felsefesi olan aldatan ve aldanan olmamak adına
demokratikleşme paketinde vadettiğimiz hususların bir
kısmını biz Siyasi Partiler Yasasında, Seçim Kanununda
-gerekli düzenlemeleri- yapmaya gayret gösterdik.
Değerli arkadaşlar, bununla ilgili olarak,
mesela, yapmış olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi
biliyorsunuz, mevcut Siyasi Partiler Kanununda siyasi partilerin hazine
yardımından yardım alabilmesi için yüzde 7 baraj vardı
-2014 yılındaki yapmış olduğumuz düzenlemeyle- biz
bunu yüzde 3e çektik. Yine, aynı şekilde, siyasi partilerde
ilçelerde teşkilatlanma zorunluluğunun belde
teşkilatlarında olması şartı gerekiyordu; biz bunu da
kaldırdık.
Yine, aynı şekilde, siyasi partilerde eş
genel başkanlığın önünü açtık. Parti tüzüklerinde
olması kaydı şartıyla
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Barajı ne yaptın?
Onu söyle, onu bir açıkla.
YUSUF BAŞER (Devamla)
gelişmiş batılı
ülkelerde olmuş olduğu gibi, onunla ilgili genel başkanın
da eş genel başkan olmasını sağladık.
Yine, aynı şekilde, biz siyasi partilerde üye
olmayı daraltan ve
kısıtlayan bazı engellemeleri de kaldırdık.
Yine, aynı şekilde, siyasi parti ve
adaylarımız tarafından yapılacak her türlü siyasi
propagandanın Türkçe dışında başka bir dille de yapılmasının
önündeki engelleri kaldırdık.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyedeki seçim sistemi, özellikle 12 Eylül müdahalesinin
ardından her zaman tartışma konusu oldu ancak bizim sunmuş
olduğumuz bu üçlü teklif, maalesef, muhalefet siyasi partileri
tarafından gerekli desteği görmedi.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Tamamen kaldırsaydınız. Yani niye şartlı
kaldırıyorsunuz? Kaldıralım gitsin; geç değil, hadi
bugün yapalım.
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Ben umuyor, istiyor ve arzu ediyorum ki 2015 yılında
yapılacak seçimlerden sonra inşallah Parlamentomuzun bu husustaki
gerekli düzenlemeleri yapacağına inanıyorum. Yapmış
olduğumuz bu düzenlemeler
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Hadi bugün yapalım, bugün!
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, şu an yapacağımız
düzenlemeleri haziranda yapacağımız seçimlerde uygulama
imkânı yoktur, uygulanabilmesi için seçimlerden bir yıl önce
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Niye? Anayasayı değiştiririz.
YUSUF BAŞER
(Devamla) Yani, AK PARTİ kurucu Genel Başkanı ve Genel
Başkanımızın, o zamanki Genel Başkanımızın
demokratikleşme paketi çerçevesinde yapmış olduğu,
taleplerimiz doğrultusunda hep beraber keşke bir araya gelsek
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Mümkün, mümkün! Anayasayı değiştiririz mümkün olur!
YUSUF BAŞER
(Devamla)
ve bu düzenlemeleri yapabilseydik ama yapma imkânımız
olmadı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Hadi bugün yapalım, hadi Anayasayı da
değiştirelim, maddeyi de getirelim.
YUSUF BAŞER
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle değerli arkadaşlar, CHPnin
vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde olduğumu belirtiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, sayın hatip konuşmasında
daha önce seçim sistemiyle ilgili olarak getirmiş oldukları önerilere
muhalefet partilerinin katılmadığını, destek
vermediğini söylemek suretiyle bir sataşmada bulunmuştur, söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, aynı gerekçeyle biz de söz
istiyoruz.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğru, zamanın
Başbakanı Sayın Erdoğan 30 Eylül 2013 tarihinde muhalefet
partilerine bir öneride bulundu seçim sistemiyle ilgili, şunları
söyledi, üçlü bir öneriydi: Bir: Bugünkü sistemle devam edelim yani yüzde 10
seçim barajıyla devam edelim. İki: Daraltılmış seçim
bölgesi uygulamasına gidelim, en az 5 milletvekilliğinden oluşan
daraltılmış seçim bölgesi uygulamasına gidelim. Bunun
anlamı yüzde 10 seçim barajından vazgeçmek suretiyle
kaybedeceğim milletvekili sayısını
daraltılmış seçim bölgesiyle alayım. Yani, aslında bu
bir öneri değil. Üçüncüsü de dar bölge yani 550 milletvekilinden
oluşan seçim modeli. Üçlü
Ama bir şeyi demiyor Sayın
Erdoğan yüzde 10 seçim barajını kaldıralım demiyor.
Öneri yaparken dahi diyor ki: Bir: Mevcut sistemle devam edelim. Muhalefet ne
diyor, Cumhuriyet Halk Partisi ne diyor? Bu yüzde 10 seçim barajı
demokrasinin önünde bir engeldir, millet iradesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilmesinin önünde bir engeldir, gelin bunu indirelim. Yüzde
7ye indirebiliriz, yüzde 5e indirebiliriz, yüzde 3e indirebiliriz veya bu
oranlar çerçevesinde önerdiğiniz farklı bir oran varsa bunları
da konuşabiliriz. Bütün bunları duymazlıktan gelip yüzde 10
seçim barajıyla devam etmeyi muhalefetin önüne bir öneri olarak
koyuyorsanız, sizin, aslında yüzde 10 seçim barajını
kaldırma niyetiniz yok demektir. Öyle olsaydı, evet, yüzde 10 seçim
barajını kaldırıyoruz adımını cesaretle
atabilirdiniz. Atamazsınız, attığınız anda altüst
olacaksınız çünkü. Ama fark etmiyor, yüzde 10 seçim barajıyla da
gitsek 7 Haziranda artık bu on üç yıllık iktidarın sonu
gelmiş olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Yine sataşma
nedeniyle Sayın Baluken, buyurun.
2.- Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülke demokrasisi
açısından son derece önemli bir konuyu burada görüşüyoruz ama
doğrusu, iktidar partisinin buradan ne ifade ettiğini hiçbirimiz
anlamadık. Net olarak yüzde 10 seçim barajını destekleyip
desteklemediğinizi, bu barajın arkasına
sığınıp
sığınmadığınızı çıkıp burada
açık yüreklilikle 78 milyonun önünde ifade edebilirsiniz. Daha önce
şu öneri yapılmıştı, seçimlerde oy şöyle
kullanıldı, sayım şöyle yapıldı gibi şeyleri
bize söylemenize gerek yok. Bizler çocuk değiliz, sizler de bize burada
ders anlatan bir hoca pozisyonunda değilsiniz. Daha önce getirdiğiniz
üç önerinin tamamının AK PARTİnin stratejistlerinin
yapmış olduğu seçim simülasyonları üzerine
hazırlandığını bizden daha iyi biliyorsunuz. Zaten o
üç öneri içerisinde yüzde 10 barajı aynı şekilde dursun demekle,
siz, öbür önerilerin kadük olduğunu en başta ifade ediyorsunuz. Dar
bölge sistemi, daraltılmış bölge sistemi
tartışılabilir, Avrupada belli ülkelerde var ama orada böyle
katı merkeziyetçi bir yapı yok, orada Ankara'dan 78 milyonun
yaşadığı bütün coğrafyayı yönetme yok, orada
yetkilerin yerel yönetime verildiği farklı idare sistemi, idari
sistem modelleri var. Bu idari sistem modellerini getirirseniz diğer
öneriler de tabii ki tartışılabilir ama mevcut durumda yapmanız gereken bu yüzde
10 baraj ayıbını bir an önce ortadan kaldırmaktır.
Avrupa'nın ve dünyanın hiçbir ülkesinde bu düzeyde bir seçim
barajı oranı söz konusu değildir. Bu barajı tamamen
kaldırmıyorsanız bile kaça indirilmesiyle ilgili hangi
tartışmaları yürüttünüz, gelip burada ifade etmenizi bekliyoruz
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Bostancı.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu baraj meselesi
12 Eylülden beri geliyor. Bu süre içerisinde Türkiye'de farklı iktidarlar
oldu, AK PARTİ sürekli iktidarda değildi. Farklı siyasi
eğilimler bugün de Parlamentoda temsilcisi olan- onlar iktidar oldular,
Anayasa değişiklikleri de yaptılar ama bugüne kadar barajı
indirme yönünde bu 1980den bu yana geçen otuz beş yıllık süre
içerisinde -bunun on iki yılı AK PARTİye aittir, on üç
yılı AK PARTİye aittir- herhangi bir hareket olmadı.
Dolayısıyla, bunu getirip böyle bir mugalata mevzu hâlinde bugün
gündem üzerinden bir tür popülist bir yaklaşım sergilemeyi çok uygun
bulmam. Peki, niçin olmuyor? Olmamasının önemli nedenlerinden
birisi -aslında hepimize ait
ortak bir problemdir- Türkiye'de siyasal uzlaşma kültürü zayıf.
Muhalefetin de bunda payı vardır, elbette iktidarın da payı
vardır. Ümit ederim ki siyasal uzlaşma doğrultusunda genel bir
yaklaşım, Türkiye siyasetinde bu tür kronik problemlerin de hâllinde
rol oynar.
Ayrıca,
şunu belirteyim: Burada herkes yeri geldiğinde arkasında
milletin, halkın olduğundan bahsediyor. Arkasında halkın
olduğu hiçbir siyaset yüzde 10 barajından korkmaz, barajları
aşarak gelir. Ümit ederim, 7 Haziranda, işte, barajları
aşarak gelsinler, her kim gelecekse, hodri meydan!
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, açıklamasında yine
açık bir sataşmada bulundu Sayın Grup Başkan Vekili.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Ne sataşması var?
BAŞKAN
Sataşma
Hayır, isim vermedi efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Mugalata deyimini kullanarak
BAŞKAN
Genel anlamda
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Mugalata ne demek?
BAŞKAN
Anladım da partinizin ismini zikretmedi, hiçbir partinin ismini
zikretmedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, işte kürsüden konuşan hatipleri bu
şekilde suçladı. Biz öyle bir şeyi yapmadık.
Bu kadar önemli
bir demokrasi sorununda bu ayıp bir şey.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken, istiyorsunuz, buyurun.
Sataşma
nedeniyle iki dakika süre veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Grup
Başkan Vekilinin özrü kabahatinden beter. Varsa seçim barajıyla
ilgili bir düşünceniz çıkar burada açıkça ifade edersiniz. Böyle
muhalefet partilerine sataşmakla bu gündemi
değiştireceğinizi hiç sanmayın.
Biz sizin
niyetinizi net olarak biliyoruz. Siz darbecilerin getirdiği seçim
barajının arkasına sığınarak haksız bir
şekilde milletvekili çalmayı düşünüyorsunuz. Açık bir
şekilde bunu ifade ediyoruz. Varsa buna karşıt bir
görüşünüz gelir buradan ifade edersiniz. Seçim dönemi boyunca neler
yaptığınızı çok iyi biliyoruz. Demin sayın
milletvekili burada nasıl oy kullanıldığını,
nasıl sayım yapıldığını söyledi ama seçim
döneminde neredeyse ülkenin büyük bir kısmında aynı anda
elektriklerin nasıl kesildiğini, trafolara haylaz kedilerin
nasıl apansızca dayandığını, adliye
koridorlarında mühürsüz torbaların nasıl havada uçuştuğunu,
YSK bürolarında imzasız, mühürsüz tutanakların nasıl ortaya
çıktığını biz çok iyi biliyoruz.
Ha, bütün bunlar
yetmiyor, Korkuyoruz." diyorsunuz, bunun üstüne bir de Bu seçim
barajına ihtiyacımız var. diyorsunuz, Bunu
yapacağız." diyorsunuz. Buna saygı gösteririz ama bu
şekilde lafın arkasından dolanmak ahlaki bir duruş
değil, etik bir duruş değil. Kaldı ki bu problem sadece
buradaki 4 siyasi partiyi ilgilendirmiyor, Türkiye'de 20nin üzerinde siyasi
parti var, çoğu bu barajdan dolayı Mecliste temsil edilmiyor. Bu
siyasi partilerin Mecliste temsil edilme hakkını bu şekilde
gasbediyorsunuz. Dolayısıyla, eğer gerçekten temsilde bir adalet
gibi kaygınız varsa gelin bir saatlik mesaiye bakıyor,
Meclisteki 3 diğer siyasi parti destek verirse bir saatte bu
ayıbı ortadan kaldırabiliriz diyoruz.
Sayın
Grup Başkan Vekiline de o ifadeleri
yakıştırmadığımı ifade ediyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, bir önceki
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, aynı
gerekçeyle ben de söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
4.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, sataşma nedeniyle.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
yüzde 10 seçim barajını arkanıza almışsınız
ve diyorsunuz ki: Hadi hodri meydan! Hodri meydan öyle denmez, meydan okuma
böyle olmaz. Meydan okumak yüzde 10 seçim barajını kaldırarak
olur. (CHP sıralarından alkışlar)
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Neden kaldırmadığınızı
söyler misiniz?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ben size şimdi Hadi hodri meydan!
diyorum, var mısınız? Gelin seçim barajını indirelim,
yüzde 7ye indirelim, 5e indirelim, 3e indirelim, kaç istiyorsanız ona
indirelim. Cesaret budur, meydan okumak budur ama siz yüzde 10 seçim
barajına sığınmışsınız, Hadi hodri
meydan! diyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin baraj problemi yok. Bunu
söylememe gerek yok herhâlde.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bir de baraj problemi olsaydı!
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Biz bunu demokrasi için istiyoruz. Biz
iktidarı hedeflemiş bir partiyiz ama bu Parlamento demokratik
olacaksa, buradan milletin bütün renkleri, düşünceleri temsil edilecekse
barajın makul bir orana indirilmesi gerekir. Kaldırılması
gerekir diyemiyorum çünkü Anayasanın bir temel ilkesi var: Temsilde
adalet, yönetimde istikrar. İkisini dengeleyecek şekilde bir
oranı Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz belirleyebiliriz.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) - Aynı şekilde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin de bir kararı var.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Devamlı anayasa değişiklik
teklifleri getiriyorsunuz. Şimdi, bir tane daha verdiniz. Hadi, yüzde 10
seçim barajıyla ilgili bizim çok sayıda teklifimiz var, bunu
yasalaştıralım. Anayasaya da bir geçici madde ekleyelim, Bir
yıl geçmeden bu yüzde 10 seçim barajıyla ilgili değişiklik
bu seçimlerde uygulanır. diyelim. Hadi hodri meydan, var
mısınız?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Grubumuz adına konuşan bendim.
BAŞKAN
Hayır efendim, Sayın Baluken konuştu. Eğer İç
Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince söz istiyorsanız
yerinize oturun
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Grup Başkan Vekilinin
kullandığı Mugalata ediyorlar. olayı, sözü benim
konuşmam nedeniyle
BAŞKAN
Efendim, tutanakları isteyeyim sizin şahsınızla ilgili bir
şey varsa söz vereceğim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, ben konuşurken
BAŞKAN
Sayın Kaplan, usulüne göre yapmak durumundayız. İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre söz istiyorsanız
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Araştırma önergesine göre
BAŞKAN Bir
dinleyin lütfen.
yerinizden söz
vereceğim ama sataşma nedeniyle söz istiyorsanız, Grup
Başkan Vekiliniz söz istedi verdim.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Osmanlıca kullandı efendim. Mugalata ne demek?
BAŞKAN -
Şimdi tutanakları getirteceğim. Sizin şahsınızla
ilgili sataşma söz konusuysa vereceğim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, ben hatip olarak kürsüdeydim.
Sayın Grup Başkan Vekilim de grup adına konuşmuştur.
Ben hatip olarak
Hatipler mugalata yapıyor. dedi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir sataşma var Sayın Başkan.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Hiç öyle bir şey demedim.
BAŞKAN
Tutanakları getirteceğim efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ne tutanağı Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sizin o söylediğiniz varsa vereceğim diyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan Vekili, siz kime bu kavramı
kullandınız söyler misiniz?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Size değil Hasip Bey. Kamuoyunda yapılan
tartışmalar var.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Geri almış oldu
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Geri almış oldunuz değil mi bu
şekliyle?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Bir şey söylemedim ki geri alayım.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) E, kime söylediniz?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Size söylemedim. diyorum Allah Allah!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Laga luga diyorsun, mugalata diyorsun, daha ne
diyeceksin? Ama Sayın Başkan sizi temiz dile davet etmiyor laga
luga deyince.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Sayın Bostancı mugalata yapmış. Kendi
yapmış.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Muallakta kaldı mugalata.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tutanakları getirtelim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi tarafından,
Türkiyede milletvekili genel seçimlerinde uygulanan seçim barajı sistemi
ve Siyasi Partiler Kanunundan kaynaklanan sorunların tespiti ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 23/3/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Gökhan Günaydın,
Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Günaydın. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
açısından, Türkiye'nin siyaseti açısından son derece önemli
bir konuyu tartışıyoruz. Çünkü yurttaşın iradesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Parlamentoya ve ülkenin geleceğine
yansıması lazım. Bu alanda eğer aykırılıklar
varsa bunu düzeltmek de hepimizin görevi.
Yüzde 10 seçim
barajının Avrupada başka hiçbir ülkede olmayan,
savunulmasının da mümkün olmayacağı bir engel olduğunu
Türkiyede siyaset yapan ve siyasetle uğraşan herkes biliyor. Buna
karşın AKP Grup Başkan Vekili diyor ki: Türkiyede uzlaşma
kültürü eksiktir. Onun için biz bunu düzeltemiyoruz.
Bakın, bizim
Grup Başkan Vekilimiz bir çağrı yaptı, dedi ki:
Uzlaşma kültürü var bizde. Anayasanın bir yıllık engelini
de bir Anayasa değişikliğiyle düzeltmek gene bizim elimizde.
Gelin, işte, burada, CHPnin önerileri var yüzde 5e çekmeye yönelik,
onlarca önerimiz var, kanun tekliflerimiz var. Bir yıllık hükmü de
bir aya çekelim ve bugün düğmeye basarak Türkiye'nin bu
ayıbını ortadan kaldıralım, var
mısınız? Eğer mesele, eğer eksiklik siyasi
uzlaşma kültüründeyse muhalefette böyle bir uzlaşma kültürü
eksikliği yok. O hâlde, sözünü ettiğiniz uzlaşma kültürünün
bizatihi sizde olduğunu sadece bu değerlendirme bile
saptamış bulunuyor.
Sevgili
arkadaşlarım, şimdi AKP Grubu adına bir hatip konuştu,
dedi ki: Avrupa ülkelerinde de var canım bu baraj. Evet, Avrupa
ülkelerinde gerçekten var, doğru söylüyor hatip. Örneğin, Hollandada
yüzde 1
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Rusyada?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Rusyayı da söyleyeceğim, hiç merak etme, acele etme. Ben
hepsini doğru söylerim, hiç merak etme.
Yüzde 2
olanları söylüyorum: İsrail, Danimarka ve Filipinler yüzde 2.
Yüzde 3
olanları söylüyorum: Arnavutluk, Arjantin, Bosna-Hersek, Yunanistan ve
Karadağ.
Yüzde 4ler:
Avusturya, Bulgaristan, İtalya, Norveç, San Marino, İsveç, Slovenya.
Peki, bir de yüzde
5lik grubu sayalım: Belçika, Hırvatistan, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Almanya, Gürcistan, Macaristan,
İzlanda, Letonya, Litvanya, Moldova, Romanya, Sırbistan, Slovakya,
Ukrayna. Bunların tamamında yüzde 5.
Şimdi, sizin
sorunuz, telefonla konuşuyorsunuz: Rusyada da var bu baraj. Rusyada bile
yüzde 7.
Peki, şimdi
bana söyleyin. Avrupada ya da kör topal bir demokrasiyi yürütmekte olan
herhangi bir ülkede yüzde 10 baraj var mı? Olmadığını
görüyoruz ve burada siz oturmaya devam ediyorsunuz. Ondan sonra muhalefet
milletvekili Bu ayıptır, utanılacak bir şey. deyince
düzgün dilden bahsediliyor. Elbette biz burada düzgün dil
kullanacağız ama bu memleketin, demokrasinin ayıbını
ortadan kaldırmamakta direnen, ondan sonra da bunu uzlaşma kültürü
eksikliğine bağlamaya çalışan bir siyasal anlayış
asıl ayıbı yapmıyor mu arkadaşlar? Yani
başkasının oyları üzerinden, başkasının
milletvekilleri üzerinden siyaset yapmanın siyasi ahlakla
anlaşılır ya da örtüşür açıklanabilir bir durumu var
mı?
Bakın,
somutlayayım ben size. 2002 yılından bahsedeyim size;
barajları aşarak geliyorlarmış, hangi barajı
nasıl aştığınızı anlatayım size. 41,5
milyon seçmen vardı 2002 yılında, AKPnin aldığı
oy 10 milyon 808 bindir. Yani siz 30 milyon 599 bin seçmenden oy
alamadınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Seçmenin ne kadarı oy
kullanmış? Seçmenin ne kadarı sandığa gitmiş, onu
da söyle!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Niye geçerli oyu saymıyorsun?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Hiç sinirlenme bak, sinir sana yakışmıyor, hemen onu
ben söyleyeyim. Sinir sana yakışmıyor, hemen onu da söyleyeyim.
Yahu, arkadaşlar, sinir iyi bir şey değildir. Bakın, ben
rakamları hiç çarpmam, bölmem; beni kendinizle
karıştırmayın. Ben rakamları çok açık veririm.
Bir kez daha
söylüyorum: 10 milyon 808 bin kişiden oy aldınız, 30 milyon 599
bin kişiden oy alamadınız. Peki
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Sen kaç oy aldın, onu söylesene!
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Onu da söyleyeceğim, yahu dur kardeşim, önce
sorduğuna cevap vereyim be, insaf et! Önce sorduğuna cevap vereyim.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Kaç oy aldınız, kaç?
BAŞKAN
Sayın Başer
Sayın Başer
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) 32 milyon seçmen oy kullandı ve siz 21 milyon 960 bin
seçmenden oy alamadınız. Al sana, bu da bunun cevabı.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Kaç tane aldınız? Siz kaç oy aldınız?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Peki, ne ifade ediyoruz? Barajdan bahsediyoruz, barajdan.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Kaç oy aldığınızı söyle!
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Barajdan bahsediyoruz. Ne oldu biliyor musun?
Aldığınız yüzde 34
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Kaç oy, kaç? Kaç oy aldınız?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Aldığınız oy, oy kullananın yüzde 34ü ama
siz yüzde 66 oranında Türkiye Büyük Millet Meclisinde sandalyeyle temsil
edildiniz ve hâlâ -gerçekten bunu söylemekten imtina ediyorum ama-
birazcık sıkılma duygusu duymadan bu barajı burada
savunabiliyorsunuz.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Sıkılması gereken sizsiniz! Kaç oy
aldınız?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Ayıp denen bir şey yok mudur? Vatandaş ne diyor? 12
Eylül darbesinin ürünüdür. diyor. Yahu, 12 Eylül darbesinin ürünü
olduğunu bilmeyen var mı bu Mecliste? Evet, bu, 12 Eylül darbesinin
ürünü; siz de 12 Eylül darbesinin devamcısısınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Herkes kendi sıfatını söyler!
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Çünkü sizden başka bir şey olmaz, anlatabiliyor muyum?
(CHP sıralarından alkışlar) 12 Eylülün ürünüsünüz ve 12
Eylülü bugün devam ettirmek için de elinizden geleni yapıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sizin bir tek şeyden
bahsetmeye hakkınız yok.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Yargılanmadan bahsediyoruz biz! Kaç oy
aldınız, onu söyle!
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Siz diktadan bahsedebilirsiniz, siz otoriterleşmeden
bahsedebilirsiniz ama siz demokrasiden bahsedemezsiniz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi oradan! Hadi oradan!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Çünkü siz Kenan Evrenin
uygulamalarının bire bir bugün savunuculuğunu yapıyorsunuz
ve bundan herhangi bir sıkılma içerisinde değilsiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, ben
devam edeyim.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Söylediklerine sen de inanmıyorsun.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Ya, sen matematik öğrenmediysen suç benim mi kardeşim,
matematik öğrenmediysen suç benim mi?
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Kaç tane oy aldın?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Yani, utanma yoksa suç benim mi? Bu kadar açık
konuşuyorum ya!
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Kaç oy aldın, kaç?
BAŞKAN
Sayın Alpay
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) İnsan biraz utanır!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Utanma sende yok. Lafları çarpıtıyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Şimdi, sevgili dostlarım, sevgili arkadaşlarım;
Recep Tayyip Erdoğan diyor ki
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YILDIRIM M.
RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) Dar bölge, sıfır baraj.
dedik, doğru bilgi verin.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Ya, şart değil. Hemen ondan bahsedeyim, ayıp
ediyorsun, ondan da bahsedeyim ya.
Yüzde 10 seçim
barajını kaldıralım, yüzde 5 yapalım ama
daraltılmış bölgeyi 5li gruplar hâlinde dönelim veya yüzde
sıfır yapalım ama dar bölge yapalım. Ya, sizden daha
akıllısı yok mu?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya, siz önce Türkiye partisi olun, 11 ilde aday
çıkaramadınız.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Bunların tamamının milletvekilliği
hırsızlığı üzerine yapılmış oy
hesapları olduğunu bilmeyen var mı? Bilmeyen yok.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Lokal partisiniz, lokal
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Ama insan birazcık hicap duyar ve der ki: Ya, hiç olmazsa
bunu ben savunmayayım çünkü Meclisin kayıtlarına giriyor, hiç
olmazsa benim adım görünmesin. Ama böyle bir duygu
olmadığı zaman elbette her şeyi savunmaya
çalışırsınız.
Şimdi buradan
devam edelim. Daha geçen hafta içerisinde Avrupada oğluna saat hediye
edilen bir bakan derhâl istifa etti bakanlıktan, oğluna saat hediye
edilen bakan derhâl bakanlıktan istifa etti daha geçen hafta. Türkiyede
ne oldu? 700 bin liralık saatleri takanlar sizin oylarınızla
aklandı ve dediniz ki: Yargıya gerek yok, sandığa gideriz,
sandığa. Ben de söylüyorum: Hırsızlık sandıkta
aklanmaz kardeşim. Bu bir.
İkincisi:
İşte karne önünüzde, Yüzde 50yi zor tutuyoruz. diyenler yüzde
34le bu memleketin geleceğine ipotek koydular.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah! 2011i söylesene.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Dolayısıyla burada şunu söyleyin, kabul edelim: Biz
Kenan Evreni severiz, biz diktatörleri severiz deyin, biz size bir şey
söylemeyelim veya deyin ki: Ben on üç yıldır iktidarım. 276
milletvekiliyle yasa değiştirebilirim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bu kesin matematikten kalmıştır. Kesin matematikten
sınıfta kalmıştır bu ya.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Ben Anayasa değişikliği yaptım, kadınlara
daha çok hak verdim. Bütün bunları yaptım ama bir tek şeyi
değiştirmedim. Niye? Neyi değiştirmedim? Başkasının
oyuyla 70-80 milletvekili cebe cukka yapmaktan vazgeçmedim,
vazgeçmeyeceğim de. Benim böyle bir demokrasi anlayışım
yoktur. deyin, kimse de size bir şey demesin. Zaten fiilî durum da budur.
Arkadaşlar,
görüyorsunuz ki AKPnin savunulacak bir hâli yoktur.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Matematikle ilgili ciddi bir problem yaşıyorsun
arkadaşım.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Bu hâlde, bir kez daha ifade etmek istiyorum ki Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 24üncü Yasama Dönemi devam ediyor. 5 Nisan itibarıyla
bu Meclis kapanacak. 5 Nisan günü bu Meclisten ayrılanların yüzde
70i bu Meclise bir daha dönmeyecek. Belki ben de dönmeyeceğim, belki
sizlerden de bir sürüsü dönmeyecek. Hiç olmazsa şu tutanaklara ben
böylesine haksız, böylesine usulsüz bir antidemokratik uygulamayı
gönlümün bütün açıklığıyla savundum diye geçmeyin de bari
sessiz kalmayı öğrenin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sana ne?
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) İnsan birazcık der ki: Ya, ben bugüne kadar 70 tane
-başkasının oyuyla- milletvekilinin üzerine oturmaktan hicap
duyuyorum. deyin, tarih belki sizi affeder.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Vah vah!
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Efendim, Sayın
Hatip 2 defa, benim de kullandığım Hicap duymanız
lazım. tabirini kullandı fakat siz
BAŞKAN
Sayın Kaplan, sizi hicap duymak kelimesi için değil, başka
şey için
Tutanakları istedim, size söyleyeceğim ben.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) O ayrı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır, hayır.
BAŞKAN
Hayır efendim, tutanakları istedim ben, size izah edeceğim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır efendim, benim konuşmamda Hicap duymuyor
musunuz? dediğim için beni temiz dile davet ettiniz, değil mi?
BAŞKAN
Evet.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Hatip de aynı şekilde Hicap
duymanız lazım. dedi. Demek ki bana karşı bir ön
yargınız var. Tutumunuz hakkında söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Hayır, usul hakkında
Tutanaklar gelsin
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır, tutumunuz
BAŞKAN
sizi niye uyardığımı söyleyeceğim ondan sonra
efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır efendim, demin beni uyardınız.
BAŞKAN
Uyardım, doğru. Hicap için uyarmadım, onu söyledim, izah
ettim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) 2 defa söylediniz,
BAŞKAN
Tutanakları istedim, geliyor tutanaklar.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, tutanakları bekliyoruz biz.
BAŞKAN
Evet.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Zaten bekliyoruz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani Sayın Hatibimiz orada temiz dile aykırı
herhangi bir şey sarf etmedi ama siz, o uyarıyı ne için
yaptınız? Biz o tutanağı bekliyoruz.
BAŞKAN
Tutanakları istedim, geliyor tutanaklar. İzah edeceğim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Geldi tutanaklar efendim, geldi zaten.
BAŞKAN
Evet, öneri aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
şunu söylemek istiyorum ki biz ne 12 Eylül ürünüyüz ne de başka bir
ürünüz, biz milletin ta kendisiyiz, milletin semeresiyiz, Allaha hamdolsun ki
ara rejim ürünü hiç değiliz. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada hiçbir seçim mevzuatı
yoktur ki sistemde siyasal aktörleri memnun edebilsin, mutlu edebilsin. Hangi
seçim mevzuatı olursa olsun, siyasi aktörlerden muhalefet partileri
memnunsa iktidar partisi, iktidar partisi memnunsa muhalefet partisi memnun
değildir. Henüz bütün aktörleri memnun edecek seçim sistemi de icat
edilemedi, eğer icat edilirse bilin ki AK PARTİ icat edecektir, AK
PARTİ uygulayacaktır.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Memnun edeni değil, demokratik olanı arıyoruz.
RAMAZAN CAN
(Devamla) AK PARTİ, 3 Kasım 2002de seçimlere bu mevzuatla girdi;
AK PARTİ, seçim mevzuatı üzerinde hiç oynamadı, oynamayı
akıl dahi etmedi, neyse seçim sistemi, onunla girdi.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Büyükşehir Yasası ne? Maddi gerçeği bu kadar
çarpıtma!
RAMAZAN CAN
(Devamla) Ben, AK PARTİ Kurucu İl Başkanı olarak o
dönemde siyasi çalışmalar yaparken o dönemin yerel aktörleri bize
Siz seçimde barajı aşamayacaksınız. dediler ama bir
şeyi unuttular, aziz milletin gücünü unuttular.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Seçim çevrelerini bile değiştirdiniz, seçim çevrelerini
bile!
RAMAZAN CAN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim yasalarından
beklenen nedir? Bir yandan toplumun eğilimleri yasama Meclisine
yansıtılırken bir yandan da ülkeyi yönetecek
çoğunlukların oluşturulmasına olanak verilmesi
sağlanır. Seçim sistemlerini bu işlevleri açısından
belirleyen iki özellik bulunmaktadır: Birincisi, temsilde adalet;
ikincisi, yönetimde istikrar yani fayda. Bu iki kriter, seçmen
eğilimlerini adil bir biçimde yasama Meclisine yansıtırken
yönetimde istikrar ilkesi, istikrarlı hükûmetlerin kurulmasına
yardım eder. Nitekim Anayasamızın 69uncu maddesi Seçim
kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini
bağdaştıracak biçimde düzenlenir. der.
Diğer yandan,
Parlamentoda temsil edilmeyen oyların toplam düzeyi adalet
açısından da bir örnektir. Nitekim -bunu kabul ediyorum ben- 2002
seçiminde Meclisin yaklaşık yüzde 45i temsil edilmemiştir,
alınan oy oranı anlamında söylüyorum. Bundan AK PARTİ de
faydalanmıştır, Cumhuriyet Halk Partisi de
faydalanmıştır. Ancak, 2011 seçimlerine geldiğimizde bu
oran, yüzde 5lere düşmüştür. Netice itibarıyla aynı
sistem, siyasi arenaya uygulandığında birinde temsilde adaleti
öne alırken, diğerinde, kullanılan oylar neticesinde yönetimde
istikrarı ön plana getirmiştir. Bunda siyasi aktörlerin bir etkeni,
bir unsuru bulunmamaktadır ama vatandaşın kullanmış
oldukları oylar bu yönde etkilemiştir. Netice itibarıyla,
1946dan sonra, çok partili siyasi hayata geçtikten sonra uygulanan seçimlerden
örnek vermek istiyorum: Nispi temsil uygulanmış, liste usulü DHondt
sistemi, DHondt sistemi, bakiye sistemi, ülke barajlı DHondt sistemi.
Bütün bu neticeler uygulanmış ve temsilde adaletin sağlanıp
sağlanmadığı noktasında ise tartışmalar
devam etmiştir.
Öncelikle
şunu söylemek isterim ki 1995 ve 1999 seçimlerinde temsilde adalet öne
çıkmış ama siyasi istikrar sağlanamamıştır.
Bundan önceki grup önerisinde, bu konuyla ilgili verilmiş
Bursa
Milletvekilimiz Hakan Çavuşoğlunun ciddi bir
çalışması oldu. Onun araştırmalarına göre
Türkiyede bütün seçimlerde hükûmetlerin -süreye, ortalamaya vurduğumuzda-
yaklaşık bir buçuk yıllık bir ömrü bulunmaktadır. Bu,
şu demektir: Türkiyedeki hükûmetler asgari bir buçuk yıl
civarında. Dolayısıyla, burada bir istikrar bulunmadı.
Fakat böyle bir istikrar yoktur diye de temsildeki adaleti zedelemek de
doğru değildir. Hem temsilde adalet olacak hem siyasette istikrar
olacak. Bunun ikisinin ortak noktada buluştuğu sistemlerde demokrasi
ön planda olur diye düşünüyorum.
Vaktimiz dar, grup
önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.
YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebini yerine getireceğim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunacağım, yoklama talebi
var yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Akar, Sayın Günaydın, Sayın Çetin,
Sayın Seçer, Sayın Düzgün, Sayın Kaplan, Sayın Öner,
Sayın Bulut, Sayın Çıray, Sayın Köktürk, Sayın
Haberal, Sayın Atıcı, Sayın Türeli, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Varlı, Sayın Çınar, Sayın Öz,
Sayın Belen ve Sayın Korkmaz.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi tarafından,
Türkiyede milletvekili genel seçimlerinde uygulanan seçim barajı sistemi
ve Siyasi Partiler Kanunundan kaynaklanan sorunların tespiti ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 23/3/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Kaplan:
Kenan Evrenin darbe yasasında dahi gruplar hazine yardımı
alırken, 1,5 milyar lirayı kendi aranızda paylaşırken
hiç yüzünüz kızarmıyor mu, utanmıyor musunuz? Bundan sonra da
hicap duymuyor musunuz? Yani, milletin parası
Ben bu arada Sayın
Kaplan, lütfen temiz bir dille konuşalım. diyorum. Daha sonraki
ilerleyen bölümde de Hayır, hayır, hicapla ilgili değil. Daha
önceki kullandığınız
paylaşırken hiç yüzünüz
kızarmıyor mu, utanmıyor musunuz?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Paylaşmadınız mı Sayın
Başkan? Paylaşmadınız mı?
BAŞKAN
Sayın Kaplan, bunu gruba
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hazine yardımını
paylaşmadınız mı?
BAŞKAN -
iktidar partisinin grubuna hitaben söylersiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hazine yardımını
paylaşmadınız mı Sayın Başkanım? Tutumunuz
hakkında söz istiyorum. Böyle şey olur mu? Hazine
yardımını paylaşmadınız mı?
BAŞKAN
Efendim, İç Tüzükün 67nci maddesi çok net.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İç Tüzük çok açık. Böyle keyfî yönetemezsiniz
Sayın Başkan! Ben size şunu soruyorum: Siz 3 parti olarak hazine
yardımını bölüşmediniz mi kardeşim? 1,5 milyarı
bölüşmediniz mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Meclis Başkan Vekiliyle bunun ne alakası
var Sayın Kaplan?
BAŞKAN
Hazine yardımı, Anayasanın, yasanın
tanıdığı bir haktır, partiler kendi aralarında
paylaşıyorlar, bölüşüyorlar, doğru.
Görüşmeler
sırasında
HASİP KAPLAN
(Şırnak) E tamam, bunu bölüşürken adil olması için
yaptığımız talepleri reddederek siz bunu
BAŞKAN
Evet, 67nci madde: Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen
kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen
diye devam ediyor. Ben davet ederim efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, siz, burada benim
kullandığım o kelimelerin hiçbirisinin temiz
olmadığını, hicap duymaya davet etmenin temiz dil
olmadığını iddia edemezsiniz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, partilerin hazine yardımını tenkit
edebilirsiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, Sayın Başkan, yine iddia ediyorum, yine
çıkarım yine bu kürsüde söylerim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz böyle konuşamazsınız. Bakın, demin
CHPden diğer arkadaşımız da hicap
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, siz buradan, bu kürsüden muhalefet
partisi milletvekilini azarlama hakkını nereden buluyorsunuz,
nasıl azarlayabilirsiniz?
BAŞKAN
Hayır, azarlama değil efendim, İç Tüzükün 67nci maddesini
okudum ben size efendim. İç Tüzük
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, böyle azarlama hakkınız
yok.
BAŞKAN
Sesinizi istediğiniz kadar artırabilirsiniz yani hiç önemli
değil.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sizi azarlama terbiyesi konusunda uyarmak hakkı
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Böyle bir şey yapamazsın. Ben söz istiyorum
tutumunuz hakkında.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hasip Bey, bir dakika
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yönetiminiz ve tutumunuz hakkında söz istiyorum, usul
tartışması açıyorum.
BAŞKAN
67nci madde açık efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN Usul
tartışması açacak bir şey söz konusu değil.
Buyurun Sayın
Baluken.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben açıyorum, talep ediyorum efendim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hasip Kaplanı azarlayamazsınız Sayın
Başkan. Ben de söylüyorum, Hasipi azarlayamazsınız.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Şimdi, demin okuduğunuz tutanaktan da
anlaşılıyor ki kürsüden hatibi temiz dile davet edecek herhangi
bir ifade o kürsüde kullanılmamıştır.
BAŞKAN
Okudum efendim burada.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Okudunuz. Yüzünüz kızarmıyor mu? ya da
Utanmıyor musunuz? demek, Türkçede herhangi bir hakaret anlamına
gelmiyor. Mevcut bir adaletsizliğe karşı olan
duyarsızlığa, arkadaşımız kürsüden bir
eleştiri yöneltmiştir. Dolayısıyla, burada sanki
milletvekilimizle ilgili ön yargılı bir tutumunuz var ve siz, bu ön
yargılı tutumunuzdan dolayı kullanmadığı hâlde
temiz bir dile davet etme şeklinde bir tutum ortaya koydunuz. Bu
tutumunuzdan dolayı bir usul tartışması açmak gerekiyor.
BAŞKAN Benim
hiçbir sayın milletvekiline ön yargılı tutumum söz konusu
değil efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ama o zaman temiz bir dile davet edecek bir şey yok ki.
BAŞKAN
Kullandığı kelimeler için ileride de
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Geri alın kelimenizi Sayın Başkan, geri
almıyorsanız usul tartışması açıyorum. Usul
tartışması açıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hicap duyuyor musunuz? kelimesinden dolayı Söyleyemezsiniz.
dediğinde ben hicap duyma kelimesinden dolayı söylemediğimi
de
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, ya geri alırsınız
ya usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ettim efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
Sayın Başkan, 63
açık.
BAŞKAN -
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini okutuyorum önce
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
Sayın Başkan, usul
tartışması açıyorum.
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Kaplan, buyurun yerinize.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, İç Tüzük gereği talepte
bulunuyorum.
BAŞKAN
İç Tüzükte açma zorunluluğu yok efendim, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Lütfen oturun Sayın Kaplan.
4.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
5inci sırasına, yine bu kısımda bulunan 673, 679, 704 ve
687 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının
ise bu kısmın 8, 9, 10 ve 11inci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, bastırılarak
dağıtılan (11/50), (11/51), (11/54), (11/49) ve (11/53) esas
numaralı Gensoru Önergelerinin, 24 Mart 2015 Salı günkü gündemin
Özel Gündemde Yer alacak İşler kısmına
alınmasına ve gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerinin bu birleşiminde yapılmasına;
gensoru önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip bu birleşiminde
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşmelerine
devam edilmesine; 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 23/3/2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 6ncı sırasına, yine bu
kısımda bulunan 673, 679, 704 ve 687 sıra sayılı kanun
teklifi ve tasarılarının ise bu kısmın 8, 9, 10 ve
11inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Bastırılarak
dağıtılan (11/50), (11/51), (11/54), (11/49) ve (11/53) esas
numaralı gensoru önergelerinin, 24 Mart 2015 Salı günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer alacak İşler" kısmının sırasıyla
1, 2, 3, 4 ve 5inci sıralarına alınması; özel gündemde bu
şekilde sıralanan gensoru önergelerinin Anayasanın 99uncu
maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerinin bu birleşiminde yapılması,
gensoru önergelerinin görüşmelerini tamamlanmasını müteakip bu
birleşiminde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşmelerine devam edilmesi,
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması;
önerilmiştir.
705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2736) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 15inci
maddeler arası |
15 |
2. BÖLÜM |
16 ila 30uncu maddeler arası (Geçici 1inci madde dâhil) |
16 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
31 |
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Mehmet
Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
arkadaşlarım; grup önerimizin lehinde görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, grup önerimizde, gündemde yer alan bir kısım tasarı
ve tekliflerin ön sıralara alınması önerilmektedir. Bu
çerçevede, 705 sıra sayılı Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin gündeme alınarak bugün görüşmelerine
başlanılması önerilmektedir. Kamuoyunda yakından takip
edilen bu kanun teklifinde, bilindiği üzere, 47 bin öğretmen kadrosu,
inşallah, ihdas edilmiş olacak.
Yine, öğrenci
katkı paylarının ödenmesinden kaynaklı bir kısım
mağduriyetlerin giderilmesine yönelik düzenlemeler bu teklifte
düzenlenmiştir.
Doğum parası,
çeyiz tasarruf hesabı, bunlara devlet katkısı; yine, konut
edindirme hesabı ve devlet katkısı; altmış beş
yaş üstündeki vatandaşlarımızın toplu
taşımadan yararlanmalarına yönelik düzenlemeler; keza, belediye
borçlarının yapılandırılmasına ilişkin olarak
daha önce çıkarttığımız kanundan kaynaklı bir
kısım sorunların çözülmesine ilişkin düzenlemeler yine bu
teklifte yer almaktadır.
Teklif, temel
kanun olarak görüşülecek; 31 madde, 2 bölüm hâlinde görüşülmesi
önerilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yine, öte yandan, bakanlarımız hakkında
verilmiş 5 tane gensorunun yarın gündeme alınmak suretiyle
görüşülmesi önerilmektedir.
Önerimize desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri aleyhinde söz isteyen Süleyman Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Meclis
Genel Kurulunun gündemi, bildiğiniz üzere, sık sık AKP Grubunun
keyfine göre değiştiriliyor. Maksat, tabii, muhalefet partilerini
hazırlıksız yakalamak ve özellikle sandığa giden bu
yolda da milletin gerçek ihtiyaçlarından ziyade başka hususları
gündeme getirerek seçime tahvil etmek.
Değerli arkadaşlar, ister kabul edelim ister
etmeyelim, efendim, gönlümüz, dilimiz elvermese de içinde bulunduğumuz
şartlar açık seçik ekonomik krizdir. Dolar, 2,60larda; geçen hafta,
bildiğiniz üzere, 2,65leri de gördü, daha da yükseleceği bekleniyor.
Yanlış ekonomi politikaları ve Merkez Bankasına
anlamsız Erdoğan baskıları yüzünden Türk lirası son
iki ayda dolar karşısında yüzde 20nin üzerinde değer
kaybetti. Yani, mal ve hizmetlere yüzde 20 civarında zam geldi. Temmuzda
FED, faizi artıracak ve asıl fırtına o zaman
başlayacak. Uzmanlar hele hele dövizle borçlanan iş adamlarına,
iş dünyasına aman dikkat sinyalleri veriyor.
Sene 2006, AKP
rakamlarla oynayarak bir gecede fert başına millî geliri 10 bin
dolara çıkardı; sene 2015, hâlâ 10 bin dolar. Ya o zaman yalandı
rakamlar ya da şimdi. 2014 TÜİK rakamlarına göre, fert
başına millî gelir 10.971 dolar. Dolardaki yükselişle, 2015 mart
ayında -dikkat edin arkadaşlar- fert başına millî gelir
8.763 dolara inmiş. 2.200 dolarlık bir düşüş var. İnsanımız,
son iki ayda 2.200 dolar fakirleşti. Türk lirası değer
kaybediyor. Ekonomi bilimi der ki: İhraç mallarının
fiyatları ucuzlarsa miktarı artar. Gelişmeler tam tersini
söylüyor, şubat ayında yüzde 14 düşmüş
ihracatımız, rekor seviyede. Rus ekonomisi batak. Rusyadan
Türkiyeye turist gözükmüyor. Otellerin en büyük müşterisi Ruslardı.
Onların olmaması, turizmi felç ediyor, bu yaz, turizm sektöründe
istihdam edilen binlerce insanın işsiz kalması anlamına geliyor.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer sıkıntı: Giderlerimiz dolar,
gelirlerimiz ise euro cinsinden. Eğer parite 1in altına düşerse
-ki öyle görünüyor- giderlerimiz karşısında gelirlerimizin daha
da yetersiz kalması ve cari açığın gittikçe büyümesi demek
bu da.
Özel sektörde
korkunç bir dolar borç stoku var. Yükselen kur, binlerce işletmenin
iflası ve ara malı ithal eden üretici firmaların artık
üretim yapamaması anlamına geliyor. AKP Hükûmetinin, BOP Eş
Başkanlığını üstlenmesiyle Orta Doğuda, Kuzey
Afrikada istenmeyen ülkeyiz. Türkiye, dış ticaretinde Orta
Doğuda gemilerini yanaştıracağı liman bulamıyor.
Irak ve Suriye hükûmetlerinin Türkiyeyi vuracak topu tüfeği yok âdeta,
fiilen soğuk savaş hâlindeyiz yani Orta Doğu pazarı da
umutsuz. Bu durum, önümüzdeki günlerde meyve sebze ihracatını da vuracak.
İhracatımızda
en büyük pay sahibi AB ülkelerinin, zaten ekonomik durgunluk ve yüksek
işsizlik yaşayan AB ülkelerinin Türkiyeyi de gözden
çıkarmış durumda olması
Modern, demokratik İslam
ülkesi ve modeli denilmiyor artık Türkiye için Ciddi demokrasi ve hukuk
sorunları var. deniyor. AB de karanlık Türkiye için.
Rusya, Ukrayna
pazarı perişan. Ruble rekor oranda değer kaybedince bu pazarlara
iş yapan Türk firmaları önünü göremez hâle geldi çünkü
anlaşmaların çoğu ruble üzerinden. Kazasız belasız ya
da en az zararla Rus pazarından çıkmak istiyor Türk firmaları,
birçoğu parasını dahi alamıyor.
2008 krizinde ekonomi yüzde 4 küçülürken, inşaat
sektörü yüzde 20 küçüldü, büyük şehirler dışında konut
satışı durdu. Müteahhit borçla yürüyordu, yapsatçı
müteahhit, biraz önce dediğim gibi, zaten borçla yapıyordu ama
şimdi artık satamıyor da. Yüksek faizlerin altında ezilen
inşaat firmaları bir bir iflas ediyor.
Halkın 6 milyarlık banka borcu 357 milyara
çıkmış. Batık tüketici kredileri 127 kat, kredi kartı
borçları da 24 kat artmış. Türkiye'nin kurulduğu günden
beri yapılan borcun 3 katı, AKP döneminde on üç yılda
yapılmış. İnsanlarımız, Erdoğanlı
yılların sonunda ekmeği 2 kat, benzini 3 kat pahalı
alır hâle gelmiş. Asgari ücretin alım gücü ise 7 çeyrek
altından 5 çeyrek altına düşmüş. Yine, Erdoğan
döneminde yapılan yabancılara satışlar
dolayısıyla başka ülkelere aktarılan şirket
kârları 170 milyar doları bulmuş, Türk milletine mal satıp
kâr etmiş bu firmalar ve bu paraları olduğu gibi alıp yurt
dışına transfer etmişler.
Halkın icralık borcu 22 milyarı
geçmiş durumda, her ilde dörder beşer icra dairesi kurulmuş,
milletin ocağına her biri, incir ağacı dikmeye devam
ediyor. Halka yansıyan enflasyon oranı yüzde 20nin üzerinde.
Halkın gelirleri düştü, tasarruf yok, tasarruf olmayınca
yatırım da yok, yatırım olmayınca yeni iş alanları
açılmıyor.
Devletin resmî rakamları, işsizlikte son
beş yılın rekoru, yüzde 10,9. Genç işsizliğe
bakarsanız bu oran yüzde 20, okumuş, eğitimli, üniversite mezunu
işsizliğe bakarsanız yüzde 30. Üniversite mezunu her 3 gençten
1i işsiz durumda. Sağlamasını herkes kendi çevresine
baksın, yapsın. Her evde en az bir 1 hatta birkaç işsiz yok mu?
Düşük petrol fiyatları da durumu
kurtarmıyor, çünkü döviz kuru yükseldi, oradan
yakalayacağınız avantaj buradan gitti. Petrol gelirleri de
düşünce Orta Doğu'nun zengin devletleri ve şeyhleri Türkiye'deki
düşük faiz baskısıyla ülkelerine paralarını geri
götürüyorlar, çok güvendiğiniz sıcak paradan da ümidinizi kesin.
Borcu borçla
kapatıp elde avuçta ne varsa satan ve üretmeyen ekonomi
politikalarınız iflas etmiştir. Hokus pokusla milletin gözünü
boyadığınız sakil AKP ekonomisi duvara
toslamıştır. Milletin geleceğini karartan AKP büyüsü biz
demiyoruz, atama kalemleriniz ve köşe yazarlarınız söylüyor-
bozulmuştur. Bu milleti canından bezdiren AKPli yıllar için AKP
yöneticileri birbirine düşmüştür. Erdoğan ile Hükûmet
arasında bir laf düellosu aldı başını gidiyor Sen
yaptın., Yok ben yapmadım. şeklinde. Tencere dibin kara,
seninki onunkinden kara. Milleti düşünen yok. Bırakın şu
kayıkçı kavgasını, hem Erdoğan hem Hükûmet, Arınç
da dâhil, bu gidişattan eşit şekilde, aynı şekilde
sorumludur.
Milletin
başına çözüm, çözüm diye sardığınız bela,
ektiğiniz fitne tohumları boy vermeye
başlamıştır. PKK, önce pazarlık masasındaki
ortağınızdı, şimdi, ülkeyi yönetmeyi dayatmaktadır.
Erdoğan çıkıp İzleme komitesi yanlıştır.
Dolmabahçe görüşmeleri iyi olmamıştır. gibi demeçler
vermektedir. Ya ne olacaktı Sayın Erdoğan? Demedik mi Terör
örgütleriyle mücadeleden vazgeçer iseniz önce müzakereye oturursunuz, sonra bu,
mütarekeye kadar gider. diye. Adım adım oraya gelinmiştir.
İçişleri Bakanı Ala, Başbakan Yardımcısı
Akdoğan kimin gülleri, hangi
dağın bülbülleridir? İzleme komitesi üyeleri Sayın
Erdoğan, 63lük akil adamlar içinde değil midir? Bu milletin -AKP
oyları düşüp MHP oyları yükselirken- 7 Haziranda
atacağı şamarın hazırlığını
yapmaktadır. Bunu görüp aklınca iyi polis-kötü polis oynamaya
soyunmuşlardır. Yemezler! Milletin aklıyla alay etmeyin, hesap
günü yaklaşıyor.
Değerli
milletvekilleri, AKPli yıllar, milletin devletine güveninin
dinamitlendiği yıllardır. Bu milletin en güvendiği
kurumları bile günlük siyasi emelleriniz doğrultusunda
perperişan ettiniz; Silahlı Kuvvetlerimiz öyle, mahkemelerimiz öyle.
Bugüne kadar hiç
tartışılmayan ve herkesin hakkına razı olduğu ÖSYMyi
bile sonuçlarına güvenilmeyen bir kurum hâline getirdiniz. Unutuldu mu
sandınız? 2012de KPSSde oturum sürerken bazı sorular
İnternetten yayınlanmıştı, 2012 TUS
sınavında usulsüzlükler ortaya çıkmıştı, 2011de
YGSde basına verilen kitapçıkta soruların şifreli
olduğu ortaya çıkmıştı, 2010 öğretmen
atamaları sınavları sorular sızdırıldı
diye iptal edilmişti. Daha sayalım mı? Binlerce öğrencinin,
binlerce ailenin vebali var üzerinizde. Bugün sınav yolsuzluklarıyla
ilgili operasyonlar yapılıyor ama bu hukuksuzluğu yapan sizin
atadığınız idareciler ve bunun siyasi sorumluları
sizler, bu usulsüzlüğün hesabını vermeyecek misiniz? Bu adil
midir? Gençlerin kaybolan yıllarının, onların ve ailelerinin
ümitlerinin hesabı kime sorulacaktır? Bu yüzden diyoruz, 7 Haziran
günü seçim, 8 Haziran günü hesap günüdür; bu hesabı da Milliyetçi Hareket
Partisi soracaktır. Bu yüzden diyoruz ki hırsıza, yolsuza,
kutucuya, kasacıya, villacıya, hazine peşkeşçisine, zalime,
haine karşı bizimle yürü Türkiye.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Osman Aşkın
Bak, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerinin lehinde söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Önerimizde
Meclisimizin bu haftaki çalışmasını düzenliyoruz. 705
sıra sayılı kanunun görüşmelerini öne alıyoruz; 673,
679, 704 ve 687 sıra sayılı kanun tekliflerini ve
tasarılarını ön sıralara alıyoruz. Verilmiş 5
tane gensorunun görüşülmesini öne alıyoruz; yarın, salı
günü bu gensorular görüşülecek. Ardından, 705 sıra sayılı
Kanun Tasarısında, özellikle kadroya yeni atanacak
öğretmenlerimizle, 47 bin kadroyla ilgili konu var, bu önemli. Onun
dışında, taşımacılıkta, yaşlı
vatandaşlarımız için, 65 yaş üzerindeki
vatandaşlarımız için bazı düzenlemeler getiriliyor ve
halkımızı ilgilendiren pek çok husus, bu 705 sıra
sayılı Kanun Teklifinde görüşülecek.
Gündemimiz
yoğun. Bunun ardından torba yasalar var ve
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde
söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
AKP grup önerisi
üzerinde geçen hafta da konuşmuştum, aynı şeyleri
söylemiştim. Her pazartesi veya salı günü normalde Meclis
açıldığında
Ki bugünlerde finale
yaklaştığımız için ve 24üncü Dönemin sonuna geldiğimiz
için her gün daha yoğun çalışarak dönemi kapatacağız
-böyle düşünüyoruz- 5ine kadar ama AKP her pazartesi günü -pazartesileri
de çalışma gündemine aldığımız için- bir
çalışma önerisiyle Meclise geliyor ve yasa
tasarılarının, kanunların yerlerini değiştirerek
yeniden önümüze getiriyor. Peki, niye bunu yapıyor? Çünkü, geçen hafta
demiştim, planlayamadığı için bunu yapıyor. Dikkat
ederseniz dört yıl boyunca da bunu yaptılar ve sonunda da buraya grup
yöneticileri ya da milletvekili arkadaşlarımız geliyor, daha
önemli maddeler olduğunu söyleyerek, bunu niçin
yaptıklarını da izah etmeden, buradan, kürsüden zamanı da
kullanmadan ayrılıyorlar. Aslında anlatacak çok şey var,
aslında bu zamanı çok iyi kullanabilirsiniz ama bunu tercih
etmiyorsunuz.
Geçen hafta
görüştüğümüz torba kanunun son 2 maddesi kaldı, ondan önce
görüştüğümüz iç güvenlik yasasının son 63 maddesi komisyona
havale edilmişti, onlardan bir haber yok, nereye gittikleri belli
değil şu anda. Bugün de yine yeni bir torba kanun getirildi buraya ve
bu da yanılmıyorsam 32 maddeden oluşuyor.
Tabii, bu kanun 32
maddeden oluşuyor ama buraya çıkan AKP temsilcileri 47 bin
öğretmen atamasını söylüyor, algıyı bunun üzerine
kurmaya çalışıyorlar çünkü müthiş bir algı yönetimleri
var. Beceremedikleri, yapamadıkları veya çözemedikleri problemleri bu
algı yönetimiyle Türkiyeye sunuyorlar ve başarmış gibi
konuşuyorlar. Doğru, bu torbanın içerisinde 1 madde olarak 47
bin öğretmen ataması geçiyor ama Türkiye'nin ihtiyacı olan,
Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre 110 bin
öğretmen -Millî Eğitim Bakanı kendisi açıklıyor- yine,
Avrupa standartlarına göre, Avrupa Birliğinin kriterlerine göre de
210 bin öğretmen açığı var. Buna rağmen AKP ne
getiriyor buraya? 47 bin öğretmen ataması getiriyor.
Ben ne yaptım
onunla ilgili? 110 bin öğretmen atanmasıyla, gerçekten Millî
Eğitim Bakanlığının tespit etmiş olduğu
açıkla ilgili bir kanun teklifi verdim -gerçi buraya dâhil edilmemiş-
110 bin öğretmen atanmalı dedim. Grup Başkan Vekilim Sayın
Akif Hamzaçebi de 150 bin öğretmen atanması gerektiğini ifade
ederek kanun teklifini verdi ve bu torba kanunda bu birleştirildi. Demek
ki doğrusu 100 binin üzerinde öğretmen atamaktı ama siz bunu
yapmıyorsunuz. Sadece bunda mı, bütün meslek gruplarında bunu
yapıyorsunuz. Bakın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının müthiş derecede ziraat mühendisi ve
veteriner açığı var. Bu çocukların atamalarının
yapılması gerekiyor. Yine, gıda mühendislerinin
atamasının yapılması gerekiyor. Özellikle, iktisadi ve
idari bilimler fakültesi mezunlarının -ki en kalabalık grubu
teşkil ediyor- bu arkadaşlarımızın, bu
çocuklarımızın, bu gençlerimizin de bir an evvel atanmaları
gerekiyor ama siz hep bunları göz ardı ediyorsunuz, sadece
öğretmen üzerinden bir algı yaratıyorsunuz. Onu da
beceremiyorsunuz zaten.
Diyorum ya,
algı yönetimi diyorsunuz. Algı yönetimi deyince Türkiye'yi on iki
yıl boyunca -on üçüncü yıla girdiniz- sadece
kandırdınız. Bugünlerde -çok merak ediyorum- büyük ekonomiyi
niye hiç konuşmuyorsunuz? On iki yıldır
başımızın etini yediniz, vatandaşı
bunalttınız.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Daha dün açıklama yapıldı, 16ncı
sırada.
HAYDAR AKAR
(Devamla) - 17nci büyük ekonomi, 17nci büyük ekonomi
10uncu
olacağını iddia ettiniz. Kaç şu anda, kaç?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) 16.
HAYDAR AKAR
(Devamla) 19uncu büyük ekonomi şu anda. Gayrisafi millî hasıla
düşerken 16ncı büyük ekonomi olmaz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hayır, 16, dünkü haberi oku.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şu anda 19uncu büyük ekonomi. Bunu niye hiç
konuşmuyorsunuz, merak ediyorum. Konuşamazsınız.
Büyüme
hızlarından bahsettiniz, Türkiye'nin büyümesinden bahsettiniz
sürekli; diyorum ya, algı operasyonundan bahsediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) 250 milyar dolardan 900 milyar dolar oldu, nasıl
oldu ya?
HAYDAR AKAR
(Devamla) - 1950 yılından 2002ye kadar, AKP dönemine kadar Türkiye
5,1 büyümüş. AKP döneminde, on iki yıllık, on üç
yıllık dönemde 4,8 büyümüş. Bu da yetmemiş, hele bu
yıl, 2014ün son çeyreğinde 1,75ler civarına gelmiş,
artık yüzde 3lük bir büyümeye yakarır hâle gelmişiz ki bunun
çok önemli
Bir ülkenin kalkınması, insanların işsizlikten
kurtulması, yoksulluktan kurtulabilmesi için en az yüzde 7ler, yüzde
8ler ortalamasıyla gidebilmeliyiz ki Türkiyedeki işsizlik
rakamlarını azaltabilelim.
Sadece bunda
mı algı yönetimi yapıyorsunuz? Hayır. Dış borç
diyorsunuz. Türkiye'nin dış borcunu, IMFye 5 milyar dolar borç
verdik, IMFnin borçluluğunu bitirdik. deyip gittiniz bütün kentlerde, 81
ilin kentinde il başkanlıklarınızla, milletvekillerinizle
ayran içerek kutladınız ve alkışlattırdınız
bütün millete. Vatandaş da Türkiye'nin dış borcunun
bittiğini düşündü çünkü Türkiye'de bir algı var ki Türkiye'nin
borcu denince sadece IMFye olan borç düşünülür. Aslında, IMF
Türkiye'ye borç verirken finans kuruluşlarından daha düşük
faizle borç veriyordu -biz de ortağıyız çünkü IMFnin- ama siz
ne yaptınız? IMFye borç bitti. diye vatandaşı
kandırdınız ama vatandaşa, Türkiyenin 123,7
milyar dolar borcu olduğunu ve bunun 40 milyar dolarının sizin
hükûmetleriniz döneminde borçlanıldığını söylemediniz,
söylememeye de devam ediyorsunuz. Tarihin en borçlu hükûmeti sizsiniz. Yani AKP
hükûmetleri on iki yılda, on üç yılda 40 milyar dolarlık bir
borçla
Ki sadece o 40 milyar dolar da değil. Cumhuriyet döneminin bütün
kazanımlarını talan ettiniz, yandaşlarınıza birer
rant unsuru olarak aktardınız. Türkiyedeki 62 milyar dolarlık
özelleştirmenin 53-54 milyar dolarını hükûmetleriniz döneminde
yaptınız.
Peki,
şimdi buradan size sesleniyorum, vatandaşlara sesleniyorum: Hani bize
diyorsunuz ya Bu ülkede çakılı bir çiviniz yok. diye. On üç
yıllık AKP döneminde, işte o çivilerimizi söke söke
sattınız, o çivilerimizi söke söke 52 milyar doları cebinize
koydunuz. Ne yaptınız bu 52 milyar dolarla? 7 Haziranda Cumhuriyet
Halk Partisi iktidara geliyor.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Hayda!
HAYDAR
AKAR (Devamla) 7 Haziranda Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiğinde
Biz özelleştirmelere karşıyız.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Kendin bile inanmıyorsun. Genel
Başkan yüzde 35e bile razı!
HAYDAR
AKAR (Devamla) - Bir tek eserinizi söyleyebilir misiniz? Biz iktidara geldiğimizde
satabileceğimiz bir tek eserinizi söyleyebilir misiniz?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Genel Başkanınız ne diyor,
hedefiniz ne diyor?
HAYDAR
AKAR (Devamla) - Ne yaptınız? Yol yaptınız, değil mi?
Körfez geçişi yapıyorsunuz, değil mi? Vatandaş o Körfez
geçişinden 35 dolar ödeyerek geçecek.
ÖNDER
MATLI (Bursa) Haydar ağabey, yapma!
HAYDAR
AKAR (Devamla) - İki gün evvel köprünün halatı koptuğu için,
ertesi gün Japon mühendis intihar etti. Siz Türkiyeyi soydunuz ama hükûmeti
bırakmamak için, devletin rantını bırakmamak için,
yandaşlarınızı bu ranttan mahrum etmemek için her türlü
hukuksuzluğu, her türlü illegaliteyi deniyorsunuz ve algı yönetiminiz
devam ediyor.
Sadece
dış borçla mı? Son 600 milyon doları öderken -bakın,
hazine.gov.trye girin- yine bir dış borç aldınız ve
finans kuruluşlarından aldığınız bu dış
borçla, bu 600 milyon doları, IMFnin son taksitini ödediniz, bugün de
almaya devam ediyorsunuz.
Peki, enflasyona bakalım.
Yıllarca övündünüz Enflasyon bitti, enflasyonu bitirdik. diye.
Doğru, bitirdiniz. Enflasyon dünyada bitmişti, sizin haberiniz yok.
Arjantinde, Brezilyada enflasyona bakıyor musunuz, beraber
yarıştığınız ülkelere? O dönemde enflasyona, o
yüksek, üç haneli rakamlarda, iki haneli olduğu rakamlarda, dünyadaki enflasyona
baktınız mı? Peki, onlar şimdi nerede? Gelişmekte olan
o ülkelere
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Kendi dediğine
inanıyor musun?
HAYDAR AKAR (Devamla) Hiç hayatında kitap okudun
mu sen?
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Bu dediğine sen
inanıyor musun?
HAYDAR AKAR (Devamla) Hiç ekonomi raporu okundu mu sen
hayatında, hiç okudun mu?
Şimdi ben size söylüyorum.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Ya, senin
okuduğun kitapları okumam ben!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bir tek sen mi
okuyorsun ya!
HAYDAR AKAR (Devamla) Okumadığı belli
oluyor.
Bakın, gelişmekte olan ülkelerden Malezyada
enflasyon 3,1. Güney Kore ne kadar? Soruyorum, Güney Korenin enflasyonu ne
kadar? Bilmezsin. Senin el kaldırmaktan başka görevin yok, bir tek
görevin var, bu. Malezyada, Güney Korede 3,1; Meksikada yüzde 4. Bunlar
gelişmekte olan ülkeler, yarıştığımız
ülkeler arkadaşlar. Biz Türkiye olarak hep adlandırılıyoruz
ya gelişmekte olan ülke diye, yarıştığımız
ülkelerin hepsinin enflasyonu bizim altımızda. Euro bölgesine
bakalım. Euro bölgesinin enflasyonu da 0,4 arkadaşlar.
Amerikayı falan söylemiyorum, bizim şeyimiz değil.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Millî gelir kaç?
HAYDAR AKAR (Devamla) Millî gelir de 2 bin
dolardı
Demin dinlemedin, dışarıda oturmaktan fırsat
bulamıyorsun.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Dinlenecek şeyi
söylemiyorsun ama.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bir öğren, öğren,
öğren, başka bir şey demiyorum ya da ikra, ikra, ikra diyeyim,
belki anlarsın çünkü buraya gelip dinî bir konuşmanın
dışında hiçbir şey yapmadın bu Mecliste.
Muhalefete muhalefet eden bir Hükûmetle karşı
karşıyayız. Kaçak sarayın parasıyla bu ülkede birçok
şey çözülebilirdi.
AHMET YENİ (Samsun) Geçti onlar, geçti.
HAYDAR AKAR (Devamla) Doğru söylüyorsun. Senin de
görevin Ahmet Yeni -bak sataşıyorum- sadece laf atmak olur.
AHMET YENİ (Samsun) Bitti, bitti. Sürem doldu.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, sürem doldu ama süre çok,
biraz sonra yine o süreyi kullanacağız.
AHMET YENİ (Samsun) Hayır, benim doldu sürem.
Haydar, benim sürem doldu.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, kısaca şunu
söyleyelim: On iki yıllık AKP döneminde çözdüğünüz tek bir
problemi söyleyin. İşsizliği mi çözdünüz? Emeklilerin problemini
mi çözdünüz? Öğrencilerin problemini mi çözdünüz? Enflasyonu mu
bitirdiniz? Dış borcu mu bitirdiniz? Cari açığı
mı bitirdiniz? Tek bir şey söyleyin, tek bir şey.
Yaptığınız tek şey Türkiyeyi borçlandırmak
diyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, grup önerimizin Öneri kısmının 2nci
satırında geçen
Gelen Diğer İşler
kısmının 6ncı sırasına ifadesinin
Gelen
Diğer İşler kısmının 5inci sırasına
olarak düzeltilmesini istiyorum. Sehven 6ncı olarak
yazılmış. Bu şekilde oylanmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Haydar
Akar konuşmasında Özelleştirmelere karşıyız.
şeklinde bir cümle ifade etti. Sanıyorum, orada kastetmek
istediği tüm özelleştirmeler değil, belli
özelleştirmelerdir. Cumhuriyet Halk Partisi politika olarak
özelleştirmeyi benimsemiş olan bir partidir ama elbette
özelleştirmeyi benimsemek bütün kamu işletmelerinin
özelleştirilmesi anlamına gelmez. Özelleştirmeden amaç, kamu
kaynaklarının etkili ve verimli kullanılması ile
özelleştirilen işletmenin olduğu piyasada rekabetin
sağlanması suretiyle fiyatların düşüşünün
gerçekleşmesi ve bu sayede tüketicinin menfaatine bir sürecin
başlamasıdır. Cumhuriyet Halk Partisinin özelleştirme
politikası budur. Bunu tutanaklara geçirmek için söz aldım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
Sayın
Bostancının düzeltmesiyle birlikte, Adalet ve Kalkınma Partisi
grup önerisini oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyondan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı:
616)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sıraya
alınan, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S. Sayısı: 705) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
705 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, özür dilerim.
Şimdi, biraz
önce, görüşeceğimiz 705 sıra sayılı Kanun
Tasarısının gündemimizin 5inci sırasına
alındığına dair bir beyanınız oldu
yanlış anlamadıysam.
BAŞKAN
Benim değil efendim, Sayın Bostancının. Grup başkan vekilleri
anlaşarak yaptılar, onunla birlikte oyladım zaten, o düzeltmeyle
birlikte.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Şimdi, gözden kaçırılan bir husus var
kanımca Sayın Başkan. 5inci sırada bulunan 684 sıra
sayılı torba Kanun Tasarısı Meclis gündeminden
çekilmiş değil. Bu torba tasarının kimi maddeleri gündemden
çekildiği için tasarı Meclis gündeminin 5inci sırasındaki
yerini alıyor zaten. O nedenle, bu sıralama yanlıştır
diye düşünüyorum.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) O, 6ya kaymış oluyor.
BAŞKAN
Tasarı Komisyona iade edildi efendim. Değil mi?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Tasarı Komisyona iade edilmedi efendim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) 6ncı sıraya kaydırıldı.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Hayır efendim, tasarı Komisyona iade
edilmedi.
BAŞKAN
Herhangi bir problem yok, doğru söylüyor, 6ncı sıraya
kaydı.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bu gündemimizde de görüştüğümüz bir
tasarı olduğu için yeri kaydırılamaz. Bu 5inci
sıradaki yerini korur, önerideki şekliyle, görüşeceğimiz bu
tasarı, yeni tasarı, 705 sıra sayılı Tasarı
6ncı sırada yerini alır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) 5inci sırada yerini alır.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 6ncı sırada yerini alır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) 5inci sırada yerini alır.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Efendim, hayır. Tek çekmediniz ki, bazı
maddelerini çektiniz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Çekmeye gerek yok, onunla alakalı değil. Genel Kurulun
kararıyla 5inci sıraya alındı. Diğerleri de ona göre
yeni
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Hayır efendim, mesela, İç Tüzükle ilgili
tasarıyı da burada 1inci sırada sürekli zikrediyorsunuz ama
kimi maddeleri görüşülüp geri çekildiği için, o şekilde,
sıradaki yerini koruyor.
BAŞKAN
Sayın Zozani, 6ncı sıradaki iş de yarım iş,
doğru, ancak biraz önceki oylamayla birlikte
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) 6ncı sıra olması gerekir Sayın
Başkan.
O zaman, bunu, 684ü kaçıncı sıraya
aldınız?
BAŞKAN
Anladım da 6ncı sıradaki iş de yarım. Biraz önce
Sayın Bostancının düzeltmesiyle birlikte, grup başkan
vekilleriyle anlaşıp düzelttiği konuyla ilgili birlikte oylama
yaptık zaten, Genel Kurul kabul etti.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, grupların buna
iştirak etmesi bir şeyi değiştirmez. Bizim 5inci ve
6ncı sıradaki yarım kalan işlemlerimiz
BAŞKAN
Anladım da Genel Kurul karar verdi diyorum Sayın Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Şimdi, İç Tüzükle ilgili işlem
yarım kalmış bir işlem değil mi Sayın
Başkan? Yarım kalmış bir işlemdir ama 1inci
sıradaki yerini muhafaza ediyor. 5inci ve 6ncı sıradaki
işlemler de yerini muhafaza eder.
BAŞKAN
Sayın Zozani, bu ilk defa yaptığımız bir işlem
değil. Daha önce de yarım kalan işlerin önüne yeni
tasarılar alındı ve işlem yapıldı.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bakın, Sayın Başkan, bu konuda derdim
size itiraz etmek değil.
BAŞKAN
Anladım da ilk defa yapılan bir işlem değil ki Sayın
Zozani, onu anlatmak istiyorum.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bakın, 5inci işleme kadar komisyon ve
Hükûmeti arıyorsunuz, Yerinde yok. Bir sonraki işlem
diyorsunuz,
1inci sıradan 5inci sıraya kadar bu işlemi yapıyorsunuz.
5 ve 6 için de aynı işlemi yapmanız gerekir ve
dolayısıyla, bunun 7nci sıradaki işlem olarak işlem
görmesi gerekir.
BAŞKAN
Herhangi bir usulsüzlük yok efendim.
Teşekkür
ediyorum.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Usulsüzlük var da ısrar ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, teklif tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Adil
Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın
Zozani. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
705 sıra
sayılı torba tasarı mı diyeceğiz, tasarı
mı diyeceğiz, teklif mi diyeceğiz, ne diyeceğimiz belli
olmayan teklif üzerinden konuşacağız. Şunun için bu
belirlemelerde bulunuyorum: Bakın, 3 maddelik Hükûmet tasarısı
olarak Komisyonumuza sevk edilen bir işlemden söz ediyoruz. Bu 3 maddelik
Hükûmet tasarısında ne vardı? 47 bin öğretmen kadrosu
ihdasıyla ilgili bir işlem öngörüyordu. Ancak biz Komisyonda bunu
Hükûmet tasarısı olarak görüşemedik çünkü 5 sayın
milletvekili Hükûmetin tasarısındaki metni de kendi kanun teklif
metnine ilave ederek, dâhil ederek bir torba kanun teklifi getirdiler. Biz,
Komisyon çalışmaları esnasında torba mı
konuşacağız, teklif mi konuşacağız, tasarı
mı konuşacağız, neyi konuşacağımız
belli olmadan buraya kadar geldi. Burada bir usulsüzlük olduğu kesin.
Hükûmetin tasarısı kadükleştirildi. Hükûmet,
tasarısında 47 bin öğretmen kadrosunun ihdasıyla ilgili
olarak kamuoyuna bir söz verdi. Ama o söz
Hükûmetin tasarı metni
içerisinde bir düzeltme yaparak, esasında 47 bin kadro ihdası
yapıyormuş gibi bir düzenleme yapamadığı için,
milletvekillerine kanun teklifi imzalatarak getirdiler. Orada -açıkça
söyleyeyim- kadro bekleyen öğretmenleri bir aldatma durumu söz konusu
oldu. Nasıl oldu? Dinlerseniz sizinle paylaşayım.
Şimdi, bu saat itibarıyla, bu torba kanun
teklifini burada görüştüğümüz saat itibarıyla, herkes 47 bin
öğretmen kadrosunun ihdas edildiğini ve 47 bin öğretmenin nisan
ayı itibarıyla atanacağını düşünüyor.
Kamuoyundaki beklenti, özellikle ataması yapılmayan
öğretmenlerin beklentisi bu yönde. Ancak, buradaki düzenleme bir aldatmaca
içeriyor. Açıkça, kadro bekleyen, atama bekleyen öğretmenleri Hükûmet
buradaki teklif ve tasarı metnindeki oynamalarla aldattı. Nasıl
aldattı, ifade edeyim. Şimdi, Hükûmet tasarısında alenen
diyor ki: 47 bin öğretmen ihdası yapılır. Torba kanun
teklifine, buna bir fıkra daha eklendi. 2015 yılı sonuna kadar,
aralık ayına kadarki zaman diliminde ataması
yapılacağı yönünde bir düzenlemeye dönüştürüldü. Bu neyi
içeriyor? Bir kere, atayacağınız öğretmen sayısı
47 bin değil, 35 bin. Yani, şu anda ataması yapılacak olan
öğretmen sayısı 35 bin, 47 bin değil. Peki, geriye kalan 12
bin kadro ihdası ne olacak? Orada da büyük bir yanılsama var, büyük
bir kandırmaca var işin açıkçası. Geçen sene dershanelerle
ilgili olarak biz bir torba görüştük burada. O torbada 60 bin dershane
öğretmeninin mülakatla kadroya geçirileceği yönünde bir yasal
düzenleme var. O torba yasada yapılan düzenlemeyle diyor ki:
Dershanelerde çalışmakta olup da altı yılını
doldurmuş olan öğretmenler mülakatla öğretmen kadrosuna, memuriyet
kadrosuna atanacaklar. Şimdi buradan anlaşılan o ki48 bin
öğretmen aldatıldı. Çünkü, bu ilave ihdas edilen 12 bin kadro
onlar için kullanılacak. Yani, bu yıl mart ayı sonu
itibarıyla atama bekleyen 60 bin dershane öğretmeni açıkta
bırakıldı.
Şimdi, siz geçen sene bu düzenlemeyi burada yaparken
bu öğretmenlere söz vermediniz mi? Bu sözünüzü ne çabuk unuttunuz? Millî
Eğitim Bakanı geldi, Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade etti: Biz
öğretmenlerimizi açıkta bırakmayacağız. On
yıldır, altı yıldır, sekiz yıldır, hatta on
beş yıldır oralarda çalışan öğretmenlerimizi
açıkta bırakmayacağız, onlara kadro vereceğiz.
dediniz. Bu sözdür, sözün ötesinde yasal düzenlemedir. Ama, burada bir hileye başvuruyorsunuz.
Hileyle 48 bin öğretmeni açıkta bırakacaksınız. Hükûmet
adına burada kim konuşacaksa ya da iktidar partisi grubu adına
burada kim konuşacaksa bu konuya bir açıklık getirmesini arzu
ederim ne yapalım?
Bu yasa yapma
usulünüz, daha doğrusu usulsüzlüğünüz bir garabete dönüştü.
Şu anda gündemimizde 7nci sırada
yer alması gerekirken bu torba tasarı ve teklifi, şimdi
yarım bıraktığınız iki torba tasarının
önüne alarak görüşmeye çalışıyorsunuz. Bunun altında
da mutlaka bir bityeniği var. İki torbayı ucu açık
bıraktınız, sonunu getirmeden görüştünüz, özellikle 688 sıra
sayılı torba yasa tasarısında. Biz bunu Plan ve Bütçe
Komisyonunda konuşurken Hükûmet yetkilileri, iktidar partisi grubu mensubu
milletvekilleri -bir kısmı burada oturuyor- söz verdiler, dediler ki:
Biz bu tasarıyı görüşelim, bu şekilde
aşağıya indirelim, buna ilave olmayacak. Peki, yürürlük
maddelerini görüşmeden niye sıra atlattınız? Bu 688in
yürürlük maddelerini neden görüşmediniz? Açıkça ifade edelim,
görüşmeme sebebiniz buraya ilave edeceğiniz yeni maddelerle
ilgilidir, madde ihdasları yapacaksınız. Hazırlık
yapıyorsunuz, burada getirip bunu bizimle görüşmeye
çalışacaksınız.
Şimdi, öğretmeni aldatan,
işçiye verdiği sözü tutmayan, emekçiye verdiği sözü tutmayan,
Mecliste de yasama yöntemlerinde böyle
usulsüzlüklere böyle kandırmaca usullere başvurursa
şaşmamak gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasanın özünde,
şimdi görüşeceğimiz tasarının içerisinde gizli olan 4
madde, esasını ruhunu oluşturan 4 madde geri çekildi komisyon
çalışmaları esnasında. Bunlardan bir tanesi, yine Anayasaya aykırı
bir şekilde, bu kanun teklifi içerisine
sığdırılmış bir maddeyle YSKnın
yetkilerinin RTÜKe devriyle ilgiliydi. Muhalefet komisyon
çalışmaları esnasında uyarı görevini yapt, bunu buradan
çıkartmak durumunda kaldınız. Ama Anayasanın da 61inci
maddesine alenen aykırı bir uygulama olduğu için ve bu
yasanın önümüzdeki seçimde uygulanamayacağı
anlaşıldığı için geri çekmek durumunda
kaldınız. Geriye çekilen diğer 3 madde de çok ilginçti, o da
müteahhitlere tanınan ayrıcalıklardı. Müteahhitlere nasıl
ayrıcalıklar tanınıyordu? Şimdi, sözleşmede otuz
iki ay ibaresi var, Tüketiciye otuz iki ay içerisinde evlerini teslim
edeceği ibaresi var yasada.
Bunlar, yaz aylarını müteahhitlerin lehine kullanacak
şekilde, yaz aylarını müteahhitlere ekstra zaman olarak
tanıyacak bir uygulama içeriyordu. Altı ay daha ilave edip kırk
iki ay içerisinde bunun gerçekleşmesini sağlıyorlardı.
Muhalefet bunların da çıkarılmasını sağladı.
Ancak, burada
bulunan hâlâ çok tehlikeli bazı maddeler var. Hele TRTyle ilgili bazı
maddeler var, hiç maksadı anlatılamayan maddelerdir. TRT ile Anadolu
Ajansı arasında yapılacak ihale sözleşmesi İhale
Yasasının dışına çıkarıldı.
Açıkça ifade edemediler ama olan şu: TRT yeni bir kanal açacak.
Mevcut olan kanallar iktidarın icraatlarını anlatmakta yetersiz
kalıyor, iktidarın propagandasını yapmakta yetersiz
kalıyor, o nedenle yeni bir kanal daha açılacak ve bu kanala
alınacak program ve haber erişimi hususunun da doğrudan
doğruya Anadolu Ajansı üzerinden ihalesiz yapılması
öngörüldü ve böylesi örtülü bir madde daha bunun içerisinde var.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyenin, daha doğrusu bizim bitmeyen bir
gündemimiz daha söz konusudur. Muhtemelen bu hafta ya da önümüzdeki hafta
tekrar denemesini yapacaksınız; 684 sıra sayılı iç
güvenlik yasasını geri çektiniz, bazı maddelerini geri çektiniz,
gündemimizin 5inci sırasındaki yerini de koruyor. şimdi bir
sıra kaydırdınız ama önümüzdeki günlerde yeniden
görüşmeyi deneyeceksiniz, gündeme yeniden getirilmesini arzu edeceksiniz.
Bu iç güvenlik yasasında bizi bugüne kadar yaptığımız
muhalefeti bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Çünkü şunu iyi
biliyoruz: Örneğin, bu iç güvenlik yasasının 4üncü maddesiyle,
değil bundan sonra polisin işleyeceği cinayetleri cezai
müeyyidenin dışına taşımak, bugüne kadar polislerin,
askerlerin, özel hareket timlerinin sokaklarda, toplumsal olaylarda
işledikleri bütün cinayetleri yargılama kapsamının
dışında bıraktınız. Örtülü bir af
niteliğindeki bir madde düzenlemesi burada duruyor. Bu 684 sıra
sayılı Tasarının 4üncü maddesiyle, Ceza Kanununun 7nci
maddesine dayanarak Kanunlardaki Lehe düzenlemeler geriye yürür. fiilinden
hareketle bugüne kadar sokaklarda çocukları katleden polislere, askerlere,
özel hareket timlerinin tamamına örtülü af getirdiniz. Ethem Sarısülük'ü
öldüren polisi affettiniz, o polis şu anda bu yasanın bir an önce
çıkmasını arzu ediyor. Uğur Kaymazı, Enez Atayı
ve daha nice çocuğu sokakta katleden polislere, güvenlik görevlilerine af
getiriyorsunuz. Bu nedenle biz, o zaman da itiraz ettik, şimdi de itiraz
ediyoruz. Ama bu yetmiyor. Bakın, siz, olağanüstü hâl
uygulamasına
Bugün de Cumhurbaşkanı hükûmetlerinin
icraatlarını anlatırken ifade ediyor. Biz iktidara
geldiğimizin 2nci ayında olağanüstü hâl uygulamasını
ortadan kaldırdık. dediniz. İyi, isim olarak olağanüstü
hâl uygulamasını ortadan kaldırdınız. Peki, 430 ve
285 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerdeki hükümleri olduğu gibi diğer yasalara dercettiğinizin
farkında mısınız? Siz farkındasınız ama
kamuoyundan gizliyorsunuz. 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
olağanüstü hâl bölge valiliğinin yetkilerini düzenliyor. 285
sayılı Kanun Hükmünde Kararname de aynı şekilde
olağanüstü hâl bölge valiliğinin ihdasıyla ilgili kanun hükmünde
kararnamedir. Mesela, bu torba tasarının 53üncü maddesini hatırlarsınız, sansür ve sürgün yetkisi veriyor. 684
sıra sayılı torba tasarının -sizin bir kısım
maddelerini geriye çektiğiniz tasarının- 53üncü maddesi
-Meclisin görüştüğü 53üncü maddesi- 2830 sayılı Yasada
bir değişiklik öngörüyor; 17nci maddede bir değişiklik
öngörüyor. Bu, neye tekabül ediyor biliyor musunuz? 430 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesinin (a) fıkrasına tekabül
ediyor. O fıkrayı olduğu gibi aldınız, buraya koydunuz.
Sansür ve sürgünle ilgili olağanüstü hâl bölge valisinin yetkisini
aldınız, 81 vilayetin valilerinin yetkisine verdiniz. Siz kimi
kandırıyorsunuz ya da kimi
kandırdığınızı düşünüyorsunuz?
Devam edeyim: Bu
tasarının 4üncü maddesi -biraz önce ifade ettiğim maddesi-
bakın, yine, bu 430 sayılı KHK hükümleri arasındadır.
Burada da diyor ki: Devlet görevlileri işledikleri suçlardan dolayı
yargılanamazlar. Tek tek buradaki maddelerin hepsini aldınız,
bir şekilde bu tasarının içine koydunuz. Bu nedenle, biz, size dedik
ki: Bu, olağanüstü hâl düzenlemesidir. Adını koyduk; Bu,
olağanüstü hâl düzenlemesidir. Bu 2 KHKdaki herhangi bir yetki
boşta kalmadı. Örneğin jandarmayla ilgili düzenleme, bu
KHKların düzenlemeleri içerisindedir.
Bakın, 430
sayılı KHKnın 6ncı maddesini size okuyorum:
Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin görev alanında, adli ve idari
yargı ile askeri mevzuata ilişkin hususlar hariç olmak üzere, yetki
ve görevlerin kullanılmasından doğacak ihtilafları
çözümlemeye ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanması ile ilgili her
türlü idari düzenlemeleri yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Burada böyle
diyor ama buraya getirdiğiniz düzenleme buradan bile geridir.
Bakanlığın yetkisini dahi siz valiye verdiniz. Olağanüstü
hâl uygulamaları esnasında valinin, bakın, valinin dahi,
olağanüstü hâl bölge valisinin kullanmadığı yetkiler,
kullanamadığı yetkiler şimdi valilere verildi. Sadece bu
mu? Benzerlik sadece bundan ibaret mi?
Bakın,
zararların tazminiyle ilgili olarak bu tasarının 9uncu
maddesinde bir düzenlemeniz var. Onu da aldınız Naci Bey, aynen,
olağanüstü hâl bölge valilerine tanınan yetkilerin içerisinden
alıp buraya koydunuz.
Sansür ve sürgünle
ilgili maddeleri nereye koydunuz? TİB düzenlemesinin içine koydunuz,
gizlediniz.
Daha önce
yapılmış, daha önce sizin hükûmetleriniz döneminde
çıkarılmış İl Özel İdaresi Kanunu var. İl
Özel İdaresi Kanununun da 7nci maddesine bakmanızı öneririm.
Yine, bu maddede olağanüstü hâl bölge valiliğinin ihdasına
ilişkin, Kanun Hükmünde Kararnameden alınıp buraya konuldu.
Şimdi, bu antidemokratik uygulamalara biz karşı
çıkmayalım da kim karşı çıksın?
Siz şimdi bir
de buraya getirip diyorsunuz ki: Bunlar çok demokratik uygulamalar. Ee, bu
demokrasiyse Saddamın da uyguladığı demokrasiydi, bu
demokrasiyse vallahi Mübarekin de kullandığı demokrasiydi,
Beşar Esadın da kullandığı demokrasidir çünkü arada
hiçbir fark yok, arada hiçbir fark yok, hiçbir fark yok.
Her şeyi
kendinizi korumaya göre dizayn etmeye çalışıyorsunuz. Bunlar
sizi korumaz, emin olun bu düzenlemeler sizi korumaz. İlelebet iktidarda
kalmazsınız ama bizim iktidarımızda size karşı
hiçbir zaman kullanma arzusunda olmayacağımız düzenlemelerdir
bunlar ve ilk işimiz bütün bunları çöpe atmaktır. Hiç kimseye
karşı bu yasal düzenlemelerin, bu antidemokratik yasal düzenlemelerin
kullanılmasını arzu etmeyeceğiz, buna ilişkin
muhalefetimizi sürdüreceğiz.
Bakın, bu
teklifin içerisinde getirilmiş işte, yardım; aile
yardımı, doğum yardımı, vesaire
Açıkça ifade
edeyim, bir tanesi, bir düzenlemesi, mesela doğumla ilgili düzenleme çok
kafatasçı bir düzenlemedir. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir Türk
dünyaya gelirse babası Türk olsa ya da annesi Türk olsa bu sizin için
yetiyor, yardım göndereceksiniz. Amerikada doğum yapan, Amerikan
vatandaşı olacak birine de yasal düzenlemedir bu. Bu kafatasçı
bir düzenlemedir. Kendi ülkemizin vatandaşına, kendi ülkemizin
kayıtlarına kayıtlı vatandaşlarına yardım
yapılmasına hiç itiraz etmiyoruz. Hatta Getirin, hiç bunları
tartışmasız geçirelim. diyoruz ama dünyanın neresinde
olursa olsun, doğum yapan bir Türk kadın ya da çocuğu olan bir
Türk baba bu yasal düzenlemeye göre Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinden
yardım talep edebilecektir, bu da kafatasçı bir düzenlemedir.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, maalesef, yine bir torba kanunla karşı
karşıyayız, bu da seçim torbası olarak herhâlde
literatüre geçecek. Seçim öncesinde gelen klasik torbalardan bir tanesi daha
geldi. Sürekli olarak Meclis bu tarz, artık Hükûmet teklifi diye
literatüre geçirdiğimiz kanun teklifleriyle bu kanun yapma sürecini
maalesef bozmuştur ve kötü bir gelenek hâline getirmiştir. Öncelikle
bunu tespit etmemiz lazım.
Tabii, böyle
olunca ne oluyor? Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği rafta kalıyor.
Yani Hükûmetin çıkarmış olduğu, kendi döneminde
çıkarmış olduğu Mevzuat Hazırlama Yönetmeliğine
göre kanunların, düzenlemelerin uyması gereken kurallar var, bunlara
uyulmuyor. Çünkü, Plan ve Bütçe Komisyonunda biz bunları konuşurken
sürekli olarak aynı şeyleri yaşıyoruz, soruyoruz, diyoruz
ki: Bu kanunun getirdiği mali yük nedir? Bir etki analizi
yaptınız mı? Arkadaşlarımız peyderpey cevap
vermeye çalışıyor, maalesef, bunlar süzgeçten geçmiyor.
Tasarı olarak gelmesi gereken böylesine karmaşık düzenlemeler ne
alt komisyonlarda görüşülüyor ne de ilgili kurumların süzgecinden
geçiyor. Böyle olunca da kendi meramını dahi anlatamayan -içerik
olarak- bizim usule, esasa ilişkin itirazımızın ötesinde,
kendi çıkarmak istediği kanunu dahi ifade edemeyen düzenlemeler
geliyor. Türkçesi bozuk, kanun tekniğine aykırı bu düzenlemeler
maalesef aceleden, sahibinden, ihtiyaçtan kanun var diye getiriliyor ve her
seferinde de yeni yeni maddeler
Burada, biliyorsunuz, 30 geliyor 60 oluyor,
130a çıkıyor, arkasından 60 geliyor 120ye, 130a çıkıyor,
250ye kadar çıkan kanunlar oldu. Dolayısıyla, böyle bir teknik,
böyle bir şey olamaz.
Bu nedenle, bu şekliyle gelen kanun tekliflerine
Torba kanun dediğimiz ve gereksiz şekilde temel kanun olarak
görüşülen bu kanun maalesef, içerik olarak da usul olarak da
yanlış gelmiştir. Tabii, her seferinde olduğu gibi, burada
da bazı helaller ile haramlar yine
karıştırılıyor.
Sayın Bakanım, burada sizin
Bakanlığınızı ilgilendiren, öğretmenlerimizi
ilgilendiren, çıkması gereken güzel maddeler var. Biz de iktidar partisi mensuplarına
dedik ki: Hemen, hiç beklemeden çıkaralım. Ama, illaki içine
haramları karıştırmadan bu olmuyor. Yani, haramların
bir kısmını arkadaşlar bizim ısrarımız
üzerine çıkardılar ama bir kısmı yine içinde kaldı. Ne
kanun sürecinden geçiyor
Başbakanlıkta Kanunlar Kararlar Genel
Müdürlüğü var, artık bir iş yapmaz oldu çünkü her şey
teklif oluyor. Hükûmet hazırlıyor, bakanlar hazırlıyor veya
nasıl olsa biz orada komisyona getiririz diyorlar, İç Tüzük 35e
aykırı şekilde. İçine -var mı yok mu- kafasına
göre komisyon teklif getiriyor. 87ye aykırı bir şekilde, burada
geliyor, ekleniyor. Yani İç Tüzük hükümleri maalesef ayaklar altına
alınıyor ve böyle kanunlar buraya geliyor. Biz dedik ki: Bakın,
gelin öğretmenlerle ilgili sizin tasarınız var -kanun
tasarısı yani Hükûmetin tasarısı- hemen bunu alalım,
geçirelim, hiç görüşmeden, aşağıya
Hatta, biz biraz daha
artırılmasını istedik, bütçe imkânları sebebiyle geçen
sefer de artmamıştı. Sonrasında, teklifin içerisinde sizin
maddelerinizi söyledik; üniversite öğrencileriyle ilgili, harçlarla ilgili
maddeler var, bunları hemen alalım, bir paket yapalım,
diğerleriyle bizi yormayın dedik. Acil olmayanlar var. Şimdi,
tam böyle seçim arifesinde araya getirip Ne çıkarabilirsek
çıkaralım. mantığı maalesef yanlış. Ama,
tabii ki bu şekliyle yapmayınca da helalin içine
karıştırmazsanız haramı, millet tek başına
maalesef yutmuyor. Bizim ısrarlarımız üzerine,
arkadaşlarımız inşatlarla ilgili, müteahhitlerle ilgili
maddeler vardı, onları çıkardılar. Çok tartışılan,
kamuoyunu da ilgilendiren, burada seçim süreciyle ilgili daha önce
konuşmuş olduğumuz YSKnın seçime ilişkin yetkilerinin
RTÜKe devri vardı, sağ olsunlar, ısrarlarımız
sonucunda onları da çektiler. Doğruları teslim etmemiz
lazım. Yani haramları söylüyoruz, helalden
ayrıştırılan haramları da söylüyoruz ama
kalanları da söylemek zorundayız. Bu maddeleri çıkardılar
ama geri kalanlara baktığımız zaman ki hakikaten, bu fecaat
olacak bir şeydi çünkü
tamamen, nasıl ki iç güvenlik
paketiyle savcının, hâkimin yetkisini alıp valiye verdiysek
burada da YSKnın yetkisini RTÜKe verecektik, bunu da çektiler
arkadaşlarımız. Bizi biraz yordular ama olsun, sonucunda
çekilmiş oldu; bunlar için teşekkür ediyoruz. Ama, şimdi, geri
kalanlara baktığımız zaman burada çok önemli bazı
maddeler, maalesef, içinde kaldı.
Bu şekliyle kanun getirdiğimiz zaman, bu
şekliyle çıkması mümkün olmuyor. Bunlardan bir tanesi TRTnin Anadolu Ajansından
alacağı hizmet alımlarına ilişkin, açıkçası
bir vergi istisnası getiriliyor. Tabii, öyle bir masum şekilde
geliyor ki Ya, işte, birtakım hizmetler alınacak, biz de bunu,
ne var ki kamu kurumu olan Anadolu Ajansından alalım.
Değerli arkadaşlar, burada defalarca
tartıştık, TRTdeki dış yapımlarla ilgili
yolsuzlukları, Anadolu Ajansının yönetimine ilişkin
usulsüzlükleri defalarca burada tartıştık. Şimdi, böyle bir
şey ortadayken siz kalkıp TRT doğrudan ihaleyle alsın.
dediğiniz zaman bizim aklımıza bir sürü soru geliyor. İşte,
demin söylemiş olduğum, kanun tasarısı olarak gelmemesinin
sakıncası burada karşımıza çıkıyor.
İlgili kurumlardan görüş alınmamış. Sayın Genel Müdür Yardımcısı geldi,
kendisine sorduk nedir bu işin aslı diye çünkü o söyleyince biz de
anladık. İlgili düzenlemenin 3 (g) maddesinde zaten istisna var ve -7
milyon 726 bin lira- doğrudan temin yöntemiyle alabiliyorlar. E, peki,
şimdi, TRT Anadolu Ajansından 7 milyondan fazla bir şeyi
nasıl olur da alır, aklımız ermedi. Uluslararası
kuruluşların yıllık aboneliklerine baktık,
uluslararası ajansların verdiği hizmetlere baktık, maalesef
hiçbiri bizi tatmin etmedi.
Yine, öbür
tarafta, hizmetle ilgili bir şey var, 22nci maddeden de
yararlanamıyoruz." diyor. Yani, özet itibarıyla, Bize
bırakın, biz kafamıza göre alalım. Ha, sonra anladık
ama uzunca sorulardan sonra, Hazine yetkilisi arkadaşımızın
bize verdiği bilgiden Anadolu Ajansının önceki yıl sadece
28 milyon geliri olduğunu, 111 milyon normal gideri olduğunu,
sonucunda 105 milyon zarar ettiğini öğrendik. Şimdi, buraya para
aktaracaksak bunun ortağı hazine diyoruz. Milletin elektrik
faturalarına giren, TRT payından kesilen paraları alıp yine
bir dış yapım şeklinde, hele hele seçim arifesinde Anadolu
Ajansına vermek neyin nesidir, aklımız ermedi.
Toplam
yıllık geliri 28 milyon. Şimdi, zaten ihalesiz, tek partide 7
milyon 700 binlik hizmet alımı yapma şansınız var.
Soruyoruz, topluyoruz, çarpıyoruz, bölüyoruz, böyle bir rakam
çıkmıyor. Ha, buraya kaynak aktarılırken sadece, hazineye
ait olduğu için, sermaye payı aktarması değil hülleyle
kaynak aktararak zararını azaltıyorsunuz.
Başka ne var?
Öbür taraftan, tam da seçim arifesinde, daha önce TRTnin becerikli bir
şekilde, elinde birçok prodüktör, yapımcı, yönetmen varken
dış alımlarla ne kadar parayı yandaşlara
aktardığını burada defalarca tartıştık,
şimdi ona girmek istemiyorum. Ama böyle sabıka varken, Anadolu
Ajansının kendisi bu hizmetleri veremeyecekken oraya verip seçim
arifesinde yine taşeron şirketlere hizmet alımı yoluyla
para aktarmayı da açıkçası doğru bulmuyoruz. Ha, bu böyle
değilse, sadece zarar nitelikli şeyi kapatacaklarsa bunun yolu basit:
Anadolu Ajansı bir anonim şirket hâline dönüştürüldü, hukuki
olarak bir tüzel kişiliği var, bunun ortağı da Hazine;
Hazine gider sermaye artırımına, kesesinden parayı verir,
zararını kapatır. Hülleyle seçim arifesinde Bunu alıp
oradan oraya koyduk, TRTden para aldık. şeklinde yapmayı
doğru bulmuyoruz. Velev ki muhalefet partilerinin, Milliyetçi Hareket
Partisinin haberlerini burada hiçbir şekilde doğru dürüst vermeyen,
sürekli olarak iktidarın borazanlığını yapan bir
kurumun da bu şekliyle parayı çarçur etmesini; hele hele bizden
toplanan, kesilen paralarla, faturalarımızdan TRTye kesilen
katkı paylarıyla bunu böyle kullanmasını doğru
bulmuyoruz. Maalesef, bu madde bu şekliyle geldi. TRTnin tarafsız
olması gerekiyor Anayasaya göre ama maalesef yapılmıyor.
Dolayısıyla, bu maddenin çıkarılması gerekiyor.
Öte yandan, bu
maddenin içerisinde çok önemli bir husus daha var. Değerli
arkadaşlar, daha önce, 17-25 Aralık sürecinden sonra sürekli olarak
bir paralel devlet suçlamasıyla yapılan operasyonlar var. Tabii ki
varsa suçlular, hukuk devleti içerisinde, hukuk içerisinde, yine meşruiyet
içerisinde yargılanırlar, cezalarını çekerler. Ama, burada
öyle bir kanun maddesi var ki değerli arkadaşlar, Sermaye
Piyasası Kanununun 107nci maddesinde değişiklik öneriyor. Bu
maddenin (2)nci fıkrasında, bu (1)inci fıkrada görülen
birtakım işlemler, -sermaye piyasasındaki
dolandırıcılıkla ilgili, piyasa dolandırıcılığıyla
ilgili madde- işlem bazlı piyasa
dolandırıcılığına paralel olarak, sermaye
piyasası araçlarının fiyatlarını, değerini ve
yatırımcıların kararını etkileyebilecek bilgiye
dayanan bazı fiilleri cezai müeyyidelere bağlamış. Bu
düzenleme, sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını,
değerlerini veya yatırımcıların kararlarını
etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı
bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor
hazırlayan ya da bunları yayan kişiye iki yıldan beş
yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası
öngörüyor.
Şimdi, bu
düzenlemeyle, getirilen değişiklikle Bu suretle kendisine veya bir
başkasına doğrudan yahut dolaylı menfaat sağlayanlar
ibaresi eklenerek âdeta Bank Asyayla ilgili yapılanlar temize
çıkarılıyor. Bakın, tekrar söylüyorum: Orijinal teklifte
yoktu, Komisyonda gelen önergeyle
dolaylı olarak menfaat
sağlayanlar
da maalesef çıkarıldı. Şimdi, garip
geliyor. Neden? Burada defalarca tartıştık, Sayın
Cumhurbaşkanı ne dedi? Bu banka batmıştır. dedi, Bu
banka bitiktir. dedi, Niye el koymuyorsunuz? diye tahrik etti. Bunların
tamamı, Sermaye Piyasası Kanununa göre ve Bankacılık
Kanununa göre suç teşkil ediyor. Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Bu
söylentiyi
Demin tekrar üzerine basa basa okudum:
yalan, yanlış
veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren
ve yorum yapan, rapor hazırlayanların hepsi ve bunları
yayanlar
Bir: Sayın Erdoğanı kurtarıyorsunuz. İki:
Bunu yayan yandaş gazeteleri kurtarıyorsunuz. Niye diyeceksiniz? O
bankaya el konulmadı, bakın öyle bir şey yokmuş. Sadece
eksik bilgi vermişler -ki onun da ne olduğu belli değil- yönetim
kuruluyla, kurucularla ilgili, ortaklarla ilgili birtakım belgeler
eksikmiş. Şimdi, bu banka batık demek mi? BDDK bile bula bula
bunu bulabilmiş, başka bir şey bulamamış. Peki, ne
olacak şimdi o bankanın itibar kaybı, o bankanın hisse
senetlerindeki düşüşler? Suç işleyen varsa onu bulursunuz,
önceden adamı bulup sonra suç yaratmazsınız.
Şimdi, bu
düzenlemeyle başka ne geliyor? Ben size çok basit örnek vereyim: Bu
düzenleme böyle geçsin. Bu hâliyle geçtiği takdirde
Hepinizin malumu,
spor kulüplerimiz anonim şirket ve halka açık, bu örneği
Komisyonda da verdim. Fenerbahçe Spor Kulübü hakkında bir dedikodu
çıkarsalar Aziz Yıldım ile Teknik Direktör İsmail Kartal
kavga etmiş, 10 futbolcu da bunlarla beraber istifa etmiş. diye.
Haberin aslı astarı yok, birisi yazmış, bir spor gazetesi
de bunu yayınlamış. Bir anda Fenerbahçe AŞnin hisse
senetleri yarı yarıya düştü. Halka açık, SPK Kanunu madde
107yle ilgili. Peki, ne olacak, sorumlu kim? Bu
çıkardığınız kanunla o gazetenin sahibini
yargılayamazsınız, sorumlu yazı işleri müdürünü
yargılayamazsınız. Niye? E, kardeşim, böyle bir haber
geldi, ben bunu yaydım. Benim doğrudan menfaatim yok, benim
Fenerbahçe hissem yok. diyecek. Benim borsada param da yok dediği zaman
neyle suçlayacaksınız? Bu maddeye göre yargılama
imkânınız yok çünkü dolaylısını dahi ortadan
kaldırıyorsunuz. Tamam, Sayın Erdoğanı korumak
istiyor olabilirsiniz, yandaş basını korumak istiyor
olabilirsiniz ama halka açık şirketlerle ilgili
Veya tersinden
düşünün, birçok sektörde rekabet eden firmalar var, doğrudan bir
menfaat temini yok. Bir yayın kuruluşuyla anlaştın,
adamı batırmak istiyorsun, hakkında dedikodu çıkardın.
Mahkemeye gidince de Vallahi, böyle bir haber geldi, ben de yazdım.
dedi. En fazla ne olur? Tekzip hakkını kullanır, mahkeme
kararıyla bu haberin tersini yayınlarsınız, özür
dilersiniz. Basın Kanunundaki suçlar ayrıdır ama piyasa
dolandırıcılığı tanımı farklı bir
şeydir arkadaşlar.
Şimdi, bunu
yaptığımız zaman bütün bu suçları sorgulanamaz hâle getiriyorsunuz.
Yarın, bir ekonomik rekabet içerisinde bir rekabet savaşına yol
açabiliriz. İsteyen istediği firmayla ilgili bir sürü dedikodu
çıkarır, çok basit. Biliyorsunuz, bir yerde ne yapıyorlar? Bir
tane numune buluyorlar falanca gıda kutusunun içerisinden şöyle bir
şey çıktı dedikleri zaman ne oluyor, bunu da gazete
yazdığı zaman? Aslı astarı var mı, yok mu ondan
sonra anlaşılır. Onun için, bunu yaparsak halka açık
şirketlerin batırılmasının, kasten
batırılmasının önünü açmış oluruz. Bir tarafta
gözünüze kestirdiğiniz bir bankayı batıralım derken veya
onu kötüleyenleri, batırmak isteyenleri, zarar ettirmek isteyenleri
aklayalım, bunları yayınlayanları aklayalım derken
öbür taraftan bütün halka açık şirketlerin
batırılmasına, kâr-zarar hesabının büyümesine,
zararının büyümesine ve şirket hissedarlarının
aşırı derecede zarar etmesine yola açabilecek bir düzenlemeyi
getirmiş oluyoruz. Yani böyle bir şey olması mümkün değil.
Artı,
bu arada masum gibi getirilen başka düzenlemeler var. Bir de öyle bir
şey var ki, arkadaşlarımız hiçbir şey yokmuş gibi
bize söylüyorlar. Soruşturunca ortaya çıkıyor. Asıl
alındığımız nokta o. Hükûmet tasarısı
olmadığı için bakanların bile birçok şeyden haberi
olmuyor. Doğal olarak, geliyorlar nöbetçi bakanlar, maalesef haberleri
olmuyor.
Şimdi
diyoruz ki burada bir şey var. Sigortacılık Kanununda
tanımlara ekleme yapıyor arkadaşlarımız. Diyoruz ki:
Bu nereden çıktı? Katılım sigortası. diyor. Tamam,
katılım bankacılığı var, anladık, onunla
ilgili bir şeyler var ama tek maddelik bir şeyin içerisine tanım
yaparak sigorta sistemini kökünden değiştiren bir şeyi, burada,
seçim torbasının içine koymak ne kadar doğrudur? Plan ve Bütçe
Komisyonunda bizim bekleyen Bankacılık Kanunumuz var -alt komisyon
üyesi olarak ben de bekliyorum- görüşülmedi. Şimdi, bunlar dururken
acelesi ne? Ne yaptınız, bu nereden çıktı diyoruz.
Bazı ülkelerde
diyor arkadaşlarımız.
Sıkıştırınca diyorlar ki: Malezyada ve Körfez ülkelerinde
yatırımcılar var, onların talebi. Ha adrese
teslimmiş! Böylece onu anlıyoruz. Hemen arkasından gelen bir
madde daha var. Yönetici şirket diye bir tanım gelmiş ilk
defa. Soruyorum, diyorum ki: Arkadaşlar, ben böyle bir tanımı
görmedim yani iki dönemdir milletvekiliyim ama ondan önce hem Merkez
Bankacı hem para banka hocasıyım,
sigortacılığı da az buçuk biliyorum. Buradan kanunu da
geçirdik, ayrıntısını da öğrendik. Peki, bu nedir
dedik. İşte Efendim, şöyle de, böyle de. Dünyada örneği
var mı? Arkadaşlarımız dediler ki: Lloyds Insurance var.
Zaten onların talebiydi. Biz bunu açıkça
yazamadığımız için -hatta bir de böyle çok açık
söylemeye başladılar, bazı ülkeler, efendim, Lloyds için özel
çıkarıyormuş- kanun adına yazamadığımız
için böyle bir şey yapıyoruz. İyi. Baktık ki Lloyds
Insuranceın arkasında majesteleri var yani uluslararası bir şirket.
Tamam, onlar da gelsin ama adrese teslim, sipariş düzenleme olur mu
arkadaşlar? Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Arkadaşlarımız getiriyor bir tane kanun teklifi, araya
onları da sokuyorlar. Diğerleri onu getirdi, bu bunu getirdi derken,
maalesef, böyle bir şeyle karşılaşıyoruz. Çok
yanlış oluyor.
Yani, evet,
düzenleyelim ama mademki böyle bir şey yapılmak isteniyor, kendi
arkadaşlarımız orada bunu söylerken Plan ve Bütçe Komisyonunun
iktidar partisine mensup bazı milletvekilleri de sordular Burada,
sektörde bir sıkıntı olmayacak mı? diye bizim sorumuz
üzerine. Neden? Sigortacılık sektörünün yüzde 70inden fazlası
yabancı şirketlerin elinde. Bir de bunun üstüne üst şemsiye
kuruluş verip hepsini onun tekeline verdiğiniz zaman sektör tamamen
yabancıların eline geçer. Nerede kaldı milliyetçiliğiniz?
Hani son günlerde milliyetçilik çıkışı yapmaya
çalışıyor Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ayaklar altında!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi nasıl oldu bu iş yani? Yüzde 70i zaten
gitmiş. Malezyalılar istiyor yapalım, İngilizler istiyor
yapalım. Bu Türk milletinin istediği ne olacak? Türk sigorta
şirketlerini bir araya getirip o aradan çıkarmaya çalışmaz
da birilerinin istediği kanun teklifini maddeyi araya sokarak seçim
arifesinde getirirseniz bunun haram olduğunu söylemek zorundayız. Bu
doğru bir düzenleme değil. Onun için, haramlar ile helalleri
karıştırıyorsunuz diye bundan söylüyoruz.
Bakın,
içerisinde çok daha tehlikeli bir düzenleme vardı İdari
Yargılama Kanunuyla ilgili. Arkadaşlarımızı
uyarınca o yanlışlığı da düzeltmiş olduk. O
hâliyle geçseydi bugün çıkacak olan, daha doğrusu itiraz
edilmemiş olan, temyize başvurulmamış olan kararlara
ilişkin de dava açma hakkı olacaktı yeniden. Bitmiş, vatandaşın
lehine sonuçlanmış dava
Ha ne olmuş? 2014 Haziranında
çıkarırken geçiş hükümlerini unutmuşuz. Ama spesifik olarak
o tarihe yazınca ancak daraltmış olduk kapsamını.
Yani gelen
kanunlar bu şekliyle geldiği zaman eksikliğini
yanlışlığını söylüyorum. Bir:
Başbakanlıktan geçmezse. İki: İhtisas komisyonundan
geçmezse, hukukla ilgili bir şey Adalet Komisyonuna gitmiyorsa
Biz onu
nereden bileceğiz? Arkadaşlara sorunca öğreniyoruz, üzerine
bakınca düzeltebiliyoruz.
Dolayısıyla,
bu şekliyle torba kanun yapmak İç Tüzüke de diğer Mevzuat
Hazırlama Yönetmeliğine de aykırıdır. Bunların
ayrı şekilde kanun tasarısı olması gerekir diyorum. Helal
maddelere desteğimiz vardır ama özellikle bu söylediğim
maddelerde de çıkarılması için önergelerimizi vereceğiz
diyor, şimdiden teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen
Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum ama 550 kişilik milletvekili grubumuz, maşallah, 30
kişiyi geçmiyoruz galiba.
Değerli
arkadaşlar, geçen hafta 688 sıra sayılı torba Kanun
Teklifini görüşmüştük, bitirmedik henüz biliyorsunuz. Geçen hafta
688i görüşürken biz Plan ve Bütçe Komisyonunda yeni bir torba kanunla
karşı karşıyaydık, onun hazırlıklarını
yaptık geçen hafta içerisinde alelacele ve şimdi 705 sıra
sayılı Kanun Teklifi olarak burada görüşüyoruz.
Hemen seçim öncesi
bu tür torba kanun tekliflerinin gelmesi biraz garip. Çok acil olması, çok
gerekli olması durumunda gelmeleri gerekiyor ama bunların içerisinde
çok acil olan, çok gerekli olan 1 tane, bilemediniz 2 tane
dışında hiçbir madde yok. Neden bu kadar alelacele gelir, neden
hem Plan ve Bütçe Komisyonu hem burası meşgul edilir, bunları
anlamak mümkün değil.
Ayrıca, torba
kanunlara Başbakanımızın karşı olduğunu,
Başbakan Yardımcımızın, Meclis
Başkanımızın karşı olduğunu hepimiz
biliyoruz, Bir daha gelmeyecek. diye de söz verdiklerini biliyoruz ama buna
rağmen, maalesef, yine bu tür, tasarı gelmese bile, teklifler
gelebiliyor ama bunlar yanlış.
Bu torba teklif de
geldiğinde 36 madde diye hatırlıyorum yanlış
hatırlamayayım- ve bunun içerisinde 25-26 tane farklı kanun
vardı, farklı kanunla ilgiliydi. Neyse ki bazılarını
çok aykırı, çok seçime yönelik olduğu için, çok saçma sapan
şeyler olduğu için çıkarttırabildik; bugün 30 maddeyle
torba kanun huzurunuzda. Maalesef, sakıncalı, çok sakıncalı
bir yasama usulü yürütüyoruz. Zamanlaması da çok yanlış. Bu
işi bir türlü bir makule bağlayamadık.
Değerli
arkadaşlarım, zamanlama konusunda, hani, sadece bir seçim öncesi
olmasından dolayı değil, bir devlet krizinin
yaşandığı dönemde de bunları görüşmemizde bir
sorun var. Bir devlet krizi yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanımız ile Hükûmet arasında çok önemli bir
sıkıntı var, sorun var; bir devlet krizi var. Yani işin
siyasi boyutuyla ilgileniyor herkes, kamuoyu bakıyorum onunla ilgili,
İktidar partisinin içerisinde farklı gruplaşmalar var,
birbirleriyle uğraşıyorlar. diye düşünülüyor, o yönü ele
alınıyor ama aslında ondan önce -o tarafı bizi
ilgilendirmez, iktidar partisinin kendi sorunudur- bir devlet krizi var. Bir
Cumhurbaşkanı, bir Hükûmet çok farklı noktalardalar, hem de
neyle ilgili olarak? Türkiye'nin en önemli meselesiyle ilgili olarak çok
farklı noktalardalar Cumhurbaşkanı ve Hükûmet; Türkiye'nin en
önemli, en derin sorunuyla ilgili olarak farklı noktalardalar.
Cumhurbaşkanı şimdiye kadar aldığı,
yürüttüğü Kürt meselesine, Kürt sorununa Yoktur. diyor ve şimdiye
kadar olan çözüm süreciyle ilgili görüşmelerin yanlış
olduğunu söylüyor; şimdiye kadar grup başkan vekilinin
katıldığı, Başbakan
yardımcılarının katıldığı,
bakanların katıldığı, Hükûmetin
katıldığı toplantıların yanlış olduğunu
söylüyor; açıklamaların yanlış olduğunu söylüyor,
İzleme Komitesinin yanlış olduğunu söylüyor, 10 maddenin
yanlış olduğunu söylüyor; bunları anlamak mümkün
değil. Bu, tam bir devlet krizidir. Bir devlet krizinin olduğu bir
ortamda biz burada keyfekeder, ne olduğu belli olmayan -biraz sonra
detaylarını da açıklayacağım- bir torba kanunu
görüşüyoruz; bu devlet krizini konuşmuyoruz, bu devlet kriziyle
ilgili olarak yapılması gerekenleri yapmıyoruz ve bu devlet
krizini, bu kadar önemli bir devlet krizini bir siyasi kriz olarak
yorumluyoruz; iktidar partisinin kendi içerisindeki bazı sorunlar,
kişisel sorunlar gibi yorumlanıyor. Bu, tamamen bir devlet krizidir;
burada, böyle bir zamanda ciddi olarak ele alınması gerekir. Madem
görüşmeler yapılıyor bir seçim öncesi, madem Meclis açık,
bu konunun aslında gündeme getirilmesi gerekir. Devleti önemsiyorsak,
geleceğimizi önemsiyorsak konuşulması gereken budur.
Sayın
Cumhurbaşkanı bir sistem değişikliğinden bahsediyor,
kendisine göre, bir başkanlık sistemi oluşmasından
bahsediyor ve özellikle bu parlamenter sistemin yürütülmesini engellemeye
çalışıyor. Böyle bir durumla da karşı
karşıyayız. Bunlar, tabii ki
sıkıntılıdır. Sayın Cumhurbaşkanı bu
parlamenter sistemin yürümediğini, Hükûmetin de yürütemediğini
ispatlamak için her yola başvuruyor, bunu ispatlamaya
çalışıyor, Efendim, benim dediğim doğrudur,
başkanlık sistemine geçelim. diyor. On iki yıl kendisinin
Başbakanlık yaptığı, yürüttüğü sistemi inkâr
ediyor, değiştirmeye çalışıyor. Bu, çok tehlikeli
sonuçlar doğurabilecek bir durumdur değerli milletvekilleri. Bu
konuyu, özellikle bu torba kanunlar yerine bunları burada görüşmemiz
gerekir, tekrar ediyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanı geçmişte yaptığı hatalarla ilgili
zaman zaman -siyaseten galiba yapıyor- günah çıkarıyor,
komutanların tutuklanmalarıyla ilgili, hocalarımızın
tutuklanmalarıyla ilgili, iş adamlarının veya gazetecilerin
tutuklanmalarıyla ilgili olarak bugün Biz kandırıldık.
diyebiliyor. O zaman, dün kandırıldıysanız Sayın
Cumhurbaşkanı, siz, bu meselede de, bu Kürt meselesinde de, çözüm
konusunda da kandırılmış olabilirsiniz. O zaman sizin
yaptıklarınız yanlıştır, o zaman sizin istifa
etmeniz gerekir Kandırıldık. diyorsanız.
Kandırılan bir Başbakanın, bu kadar önemli bir konuda
kandırılan bir Başbakanın istifası gerekir.
Bunları
konuşmamız gerekir burada değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri.
MİT
Müsteşarı apar topar, biliyorsunuz, ayrıldı, milletvekili
adayı oldu, tekrar geri gönderildi Hükûmet ile Cumhurbaşkanı
arasındaki çekişme dolayısıyla. Hâlâ MİT
Müsteşarının kararnamesi imzalanmış değil. Aslında
orada oturmaması lazım, o görevi yapmaması lazım. Kararname
imzalanmış değil, imzalanmıyor çünkü prosedüre göre
eksiklik var, yanlışlık var. Yani bütün bunların
konuşulması gerekirken maalesef bunlar konuşuluyor. Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: Konu mankeni değilim. Konu mankeni
değilsin ama sizin anayasal çerçeve içerisinde bir sorumluluğunuz
var. O sorumluluk dâhilinde ya da sorumsuzluk dâhilinde görevinizi
yapınız.
Ülkede büyük
sıkıntılar var ve biz nelerle uğraşıyoruz
değerli arkadaşlarım.
Ha, bir de deniyor
ki: Bütün bunlar danışıklı dövüştür,
Cumhurbaşkanı ile Hükûmet arasında bir
danışıklı dövüş yapılıyor. Eğer böyle
bir durum varsa en tehlikelisi de budur çünkü böyle bir
danışıklı dövüş yapılarak bu devlet
yıpratılıyorsa bu ihanettir, vatana ihanettir değerli
arkadaşlar. Danışıklı dövüş yapılarak böyle
bir devlet yıpratma söz konusuysa bu, vatana ihanettir; bu, daha
tehlikelidir. Çok daha fazla üzülürüm böyle bir durum söz konusuysa.
Şimdi,
gelelim bu torba kanuna. Değerli arkadaşlarım da benden önce
geneli üzerinde söz aldılar, anlattılar. En önemli, acil olan maddesi
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili kadroların
çıkarılması. Biz dedik
ki: Tek önemli madde budur, çok acil olan budur; bunu çıkaralım, hiç
tartışmayalım -şimdiye kadar da çıkmış
olurdu- Genel Kurula gönderelim. Geçen hafta içerisinde
çıkarırdık, şimdiye kadar uygulamaya geçirilebilirdi bu
madde. Bu maddeyle, bundan sonra, 35 bin öğretmene bu yıl içerisinde
kadro verilecek; böyle bir beyanda bulunuldu. Peki, ihtiyaç ne kadar? Millî
Eğitim Bakanlığı yetkililerinin bildirdiğine göre
-Komisyonda sorduk- bu sene içerisinde 115 bin ihtiyaç var. 35 bin atama
yapılacak. Öyleyse 80 bin kadroya daha ihtiyaç var sadece öğretmenler
için. Neden onları atamıyoruz? Yani bu, eğitim en önemli
konumuz. Efendim, bu para meselesidir, bütçe meselesidir. Değerli
Bakanım, bütçe meselesiyse, para meselesiyse o zaman saray
yaptırmasaydınız, ona karşı
çıksaydınız. dedik. Eğitim için para harcamıyorsunuz,
açık varken kadro vermiyorsunuz, Bütçe imkânlarımız sınırlıdır.
diye gerekçe gösteriyorsunuz ama sarayı yapabiliyorsunuz ya da
taşıtlarla ilgili olarak bu kadar harcama yapabiliyorsunuz ya da uçak
alabiliyorsunuz. Türkiyede o kadar lüks var ki bu bir bahane değildi.
Madem bu sene 35 bin atama yapılacak yıl sonuna kadar ve ilave olarak
115 bin bizim ihtiyacımız var, o zaman onların da
yapılması lazımdı. Biz Komisyonda da önerge verdik,
bunların düzeltilmesini istedik, burada da yine sırası gelince
bu önergeleri vereceğiz. Bunların düzeltilmesi gerekir
arkadaşlar; bir işi yapıyorsak doğru dürüst bir iş
yapalım, mantıklı bir iş yapalım, bir anlamı
olsun yaptığımız işin. Eğitimle ilgili olarak -en
önemli konumuzdur, Türkiyenin en önemli meselesidir- kadro veriyorsak
doğru dürüst bir kadro verelim. Şu anda okullarda ihtiyaç var, bunu
halledelim. Böyle saçma sapan, bölük pörçük kadro vererek bu işi
halledemeyiz.
Diğer bir
konu, değerli arkadaşlarım, TRTnin Anadolu Ajansından
hizmet alması. Şimdi, TRT zaten Anadolu Ajansından hizmet
alıyor ve TRT, Anadolu Ajansından hizmet alırken 7,7 milyon
liraya kadar Kamu İhale Kanununun 22nci maddesine göre doğrudan
alım yapabiliyor, ihalesiz alabiliyor 7,7 milyon liraya kadar.
Araştırdık, Anadolu Ajansının en yüksek paketi
Bu,
diğer ajanslar için, Reuters için de geçerlidir, ANKA için de geçerlidir,
en yüksek paketler 26 bin dolar civarında. Yani, bir yıl içerisinde
TRTnin Anadolu Ajansından alacağı hizmetin bedeli 2,5 milyon
lirayı aşmıyor, böyle bir durum ortaya çıktı. Peki,
TRT 7,7 milyon liraya kadar zaten ihalesiz alabiliyor Anadolu Ajansından
kamu kuruluşu oldukları için. Nedir bu? Yani bunun üzerinde bir
alım söz konusu. Öyle bir hizmeti yok Anadolu Ajansının. Bu
nedir? Anadolu Ajansı çok zararlı bir kuruluş, sürekli olarak
zarar eden bir kuruluş, kâr etmiyor, iyi çalışmıyor,
Hükûmetin borazanı gibi faaliyet gösteriyor bütün bunlara rağmen ve oraya
kaynak aktarılıyor. Ve bütün bunlarla beraber, seçimler
sırasında da seçimlere yönelik, seçim sandıklarına yönelik
Anadolu Ajansında bir kadro oluşturulması ve o kadroların
da iktidar partisine hizmet etmesi gibi bir durum da var, bunu da söyledik. Bununla
ilgili olarak da maalesef gereken cevapları alamadık. Bu çok ciddi
bir suçlama, bakın, biraz önce diğer arkadaşlarım da bunu
söylediler, ben de ifade ediyorum ana muhalefet partisi milletvekili olarak: Bu
kadar ciddi bir suçlama oluyor ve bunu cevaplamaktan aciz kalıyor
değerli arkadaşlarım. Böyle bir usul yok, bu şekilde kanun
yapılmaz, bu şekilde yapılan kanunların da butlan
olması gerekir.
Diğer
taraftan, devletin bir usulü var yani bıraktım öbür
tarafını, devlette bir organizasyon vardır. Bazı kuruluşlar
yüzde 100 kamu kuruluşudur. Bazıları kamu iktisadi
teşebbüsleridir, bunlar piyasada daha rahat çalışabilmek için,
piyasa koşullarında mücadele edebilmek için farklı
örgütlenmişlerdir. Bağımsız kuruluşlar vardır.
Bir de şirket şeklinde örgütlenmişler vardır. Anadolu
Ajansı bir anonim şirkettir, anonim şirket şeklinde
çalışması gerekir. Siz, onu, Anadolu Ajansını
şirket şeklinde çalıştırmayıp tutuyorsunuz,
Anadolu Ajansını da bir kamu kurumu gibi
çalıştırıyorsunuz, kaynak aktarıyorsunuz. O zaman kamu
düzenini -bakın kamu düzeni sadece sokağın düzeni değildir-
bozuyorsunuz demektir, kamu düzenini bozmaktır bunların
yapılması. Bir kanunu, nizamı, hukuku bozmaktır, devlet
düzenini bozmaktır, saçma sapan işler yapmaktır. Bunlara
nasıl cevap verecek bundan sonra gelecek olan arkadaşım, merak
ediyorum. Herhâlde cevap vermeyecek.
Bir diğer
konu, getirilen maddelerden birisi, 12nci maddeyle Kredi Garanti Fonuna
hazineden 1 milyar lira aktarılıyordu, 2 milyar liraya
Bu
kaynağın 1 misli artırılması hedefleniyor. Kredi
Garanti Fonu gibi kuruluşlar değerli milletvekilleri, kriz
zamanında ortaya çıkmış; kriz dönemlerinde özellikle belli
sektörlerin krizlerinde, genel krizlerde normalde bankalardan kredi almakta
zorluk çeken, sıkıntısı olan, onlara teminat veremeyen
bankalara teminat vermekte zorluk çeken kuruluşlara destek olmak için
getirilmişlerdir. Doğru, yapılması gereken bir iştir.
Bu da, Kredi Garanti Fonu, 1993 yılında yanlış
hatırlamıyorsam- kurulmuştur bizde. O yıldan beri
faaliyettedir, faaliyet göstermesi lazım. Ama, kabul etmek gerekir ki bu
değerlerin yani o 1 milyar liranın 1 misli
artırılması, bu konuda düzenleme yapılması mevcut
ekonomik krizin de kabul edildiği anlamına geliyor. Bu, bir anlamda da
Hükûmet tarafından, iktidar tarafından ekonomik krizin önemli
boyutlara ulaştığını anlatıyor.
Değerli
arkadaşlar, ekonomiyle ilgili söze başlamışken şunu
ifade edeyim: Başlangıçtan beri Türkiyede ekonomiyle ilgili iktidar
partisinin mimarisi yanlış çizilmiştir, yanlış
yapılmıştır, yanlış bir bina üzerine inşa
edilmiştir. Dünyada ekonomiyle ilgili bir değişimin olduğu
dönemde, dünya ekonomisiyle, küresel ekonomiyle eklemlenmemiz gereken,
birleşmemiz gereken bir dönemde bir eklemlenme söz konusu olmuştur bu
iktidar zamanında ama bu eklemlenme, küresel ekonomiye eklemlenme finansal
ekonomiyle olmuştur. Gitmişiz, finans ekonomisiyle, sanki bizde çok
fazla para varmış, sermayeye çok fazla ihtiyacımız
yokmuş gibi, sermayeyi kontrol edebiliyormuşuz gibi, finansı kontrol
edebiliyormuşuz gibi finansla -hoşumuza gitmiş,
kolaycılığa kaçmışız- eklemlenmişiz; hâlbuki
üretimle eklemlenmesi gerekirdi. Biz, dünya küresel ekonomisinin üretim
ayağıyla, üretim yönüyle eklemlenmesi gereken bir parçası
olmalıydık, dünyaya daha fazla mal üretebilmeliydik, hizmet
üretebilmeliydik, inovasyona dayalı yüksek teknoloji ürünleri
üretebilmeliydik. Bu yanlış en başından yapıldı,
kolaycılığa kaçıldı; dünyada çok fazla para olan,
likit olan, kaynak olan bir dönemde kolaylıkla borç alındı,
bunlar har vurup harman savruldu. Konya-Eskişehir arasındaki bütün
yüksek binalar bugün o borçlarla yapılmıştır, çoğu
kamu kuruluşları tarafından kullanılmaktadır.
Alınan borçların, artırılan borçların hiçbiri üretime
gitmemiştir, maalesef sıkıntı içerisindeyiz. Bugün de
ekonomiyle ilgili olarak gelinen noktada büyük bir sıkıntı
yaşamaktayız, ne yapacağımızı bilmez
durumdayız. Hem dış politikamız hem ekonomi
politikamız maalesef açmazdadır, siyaseten de biraz önce anlattığım
şekilde bir devlet kriziyle karşı karşıyayız;
acınacak bir tablo ve Mecliste hiç kimse yok bu şartlarda bile.
Bir diğer konu: Bu torba kanunun 16ncı
maddesiyle getirilen piyasa dolandırıcılığıyla
ilgili madde. Böyle bir madde olamaz, böyle bir saçmalık olamaz.
Müsaadenizle, bakın, şunu okuyayım -Sermaye Piyasası
Kanunuyla ilgili getirilmiş bu düzenleme- diyor ki: Sermaye
piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini
veya yatırımcıların kararlarını etkilemek
amacıyla
Yatırımcıların kararlarını
etkilemek amacıyla
diyor, yatırımcıların
kararlarını etkilemek amacıyla yani piyasa dolandırıcılığı
yapmak amacıyla bir şeyler yapıp menfaati olmayanlara ceza
verilmez diyor. Ya, böyle saçma bir şey olabilir mi? Piyasa
araçlarının fiyatlarını, değerlerini ve yatırımcıların
kararlarını etkilemek amacıyla siz bir şeyler
yapacaksınız; manipülasyon yapacaksınız, söz
söyleyeceksiniz, yayında bulunacaksınız, ondan sonra da
Menfaatim yok. diyeceksiniz. Hem amacınız kötü hem Menfaatim yok.
diyeceksiniz, kurtulacaksınız ceza almaktan. Böyle saçma bir şey
olamaz. Herhâlde cumhuriyet tarihinin en saçma maddelerinden bir tanesidir bu.
Muhakkak bir mantığı vardır, birilerini kurtarmak üzere
getiriliyordur; tabii bu daha da acınacak bir durum.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer konu da bu teklifle seçime yönelik bir
yatırım yapılması; çeyiz ve konut hesapları
düzenlenmesi, evleneceklere ve konut alacaklara güya yardım
yapılıyor olması. Bunlar o kadar yetersiz düzenlenmiş ki
Tutuyorsunuz, örneğin evlenmek üzere para biriktiriyorsunuz, üç sene bir
banka hesabında bu parayı biriktirmek zorundasınız, üç sene
o banka hesabında da faizsiz tutmak durumundasınız çünkü oraya
zaman zaman parayı aktarıyorsunuz. Çok düşük bir faizle
tutacaksınız. Mesela, bu dönemde olsaydı,
yılbaşında başlamış olsaydınız
hesapların birinde bu parayı tutmaya, yılbaşından beri
bir kere yüzde 20 dövizden dolayı kaybetmiş olacaktınız.
Kim tutar bu parayı orada? Kim güvenir de tutar çeyiz hesabında,
konut hesabında ev alabilmek için? En fazla 5 bin lira çeyiz
hesabında, 15 bin lira da konut hesabında, en fazla. Bunlar yıla
göre artırılacak da yeniden değerleme katsayısı
oranında, bir faydası olacak. Bir işi yapıyorsak doğru
dürüst yapmak lazım. Evet, Türkiyede tasarrufların artması
lazım ama bunlar tasarrufların artması amacıyla
yapılmış değil, bunlar seçime yönelik. Gidip de
vatandaşa Bakın, biz iyi şeyler getirdik, konut alırken
size destekte bulunacağız, artık devlet olarak ya da evlenirken
destekte bulunacağız. demek için, propaganda yapmak için
getiriliyor, hizmet etmek için değil. Samimi değil en azından bu
maddeler, kime getirileceği de belli değil; doğru dürüst bir
ayrım yapılmadan -ne bölgesel ne demografik bir ayrım
yapılmış ne mesleğe göre ne gelir durumuna göre- hiçbir
ayrım yapılmadan bütün bunlar getirilmiş.
5018
sayılı Kanuna göre bir etki analizi yapılır. Bunlar da
yok. Ne olur, ne kadar kişi bu hesaplara girer? Geçenlerde Halk
Bankası
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla)
bir hesap açtı, on beş günde bitmesi
gereken kredi bir günde bitti. Ekonomi bu durumda maalesef.
Bu vesileyle saygılar
sunuyorum, maddelerde görüşmek üzere diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat, 19.55e kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şahsı
adına söz isteyen Salih Koca, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılmasına dair 705 sıra sayılı Kanun Teklifimiz
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Meclis
Başkanlığımıza sunulan ve Plan Bütçe Komisyonumuzda
son hâlini alan teklifimizde birçok yeniliğe imza atıyoruz; yine
vatandaşlarımızın hayatını
kolaylaştıracak, mağduriyetlerini giderecek düzenlemeleri yüce
Meclisimizin gündemine taşıyoruz; finansman, eğitim, teknolojik
yatırımlar, vergi usulü, rekabet, adalet, sosyal yardımlar
alanında yeniliklere imza atıyoruz. Teklif edilen kanun
tasarısıyla Millî Eğitim Bakanlığımıza 47
bin serbest kadro ihdas ediyoruz. Böylece, atama bekleyen öğretmen
adaylarımıza devletimizin imkânları dâhilinde atama
fırsatı sunuyoruz.
Ülkemiz,
uluslararası kuruluşların Türkiyede temsilcilik
açmasını teşvik etmektedir. Verdiğimiz teklifle ev sahibi
veya taraf olarak imzalamış olduğumuz uluslararası
sözleşmeler neticesinde kurulan, yüce Meclisimiz tarafından onaylanan
veya Bakanlar Kurulumuz tarafından yürürlüğe konulan uluslararası
kuruluşlar ve bu kuruluşların mensuplarına uygulanan KDV ve
ÖTV istisnasının kapsamını ve çerçevesini belirliyor, taraf
olduğumuz uluslararası kuruluşların işleyişini
rahatlatmış oluyoruz.
Bugüne kadarki
gelir politikamız, kamu gelirlerimizin adil bir şekilde,
sürdürülebilir kaynaklardan temin edilmesi hedefine yöneliktir. Bu çerçevede,
modern bilgi teknolojileri sistemlerini kullanarak yeni hizmet seçeneklerini
üretmeye ve mükelleflere sunulan hizmetlerin kalitesini daha da
iyileştirmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, elektronik tebligatın
muhatabın e-posta adresine ulaştığı tarihi izleyen
beşinci günün sonunda yapılmış olacağı hükmünü
getirerek 7201 sayılı Tebligat Kanununa paralel bir düzenleme
yapılmış olacaktır. Böylece, elektronik tebligatı
yapabilecek hâle gelecek, yanlış tebligatların önüne geçecek,
diğer taraftan da yıllık ortalama 100 milyon TL olan tebligat
masraflarından önemli ölçüde tasarruf etmiş olacağız.
Teklif edilen
düzenlemelerden biri de Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumumuzun işleyişini
düzenlemektedir. TRTnin yayın, yapım ve haberlerinin güncel,
hızlı ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi günümüz teknoloji
çağının zorunluluğu hâline gelmiştir. Bu sebeple
TRTnin Anadolu Ajansından yapacağı her türlü program, haber,
yapım ve yayınlarla ilgili mal ve hizmet alımlarının
Kamu İhale Kanunundan istisna kapsamına alınması, kamusal
yayıncılıkta etkinliği ve verimliliği
artıracaktır.
Bir diğer
düzenlemeyle sermaye şirketlerine vergi kolaylığı
sağlıyoruz. Böylece, öz kaynakla finansmanı teşvik ediyor,
sermaye artışlarında kurumlara indirim öngörüyoruz. Kurumlar
Vergisi Kanununa eklenmesi teklif edilen hükümle, sermaye şirketlerinin
nakdi sermaye artırımlar üzerinden hesaplanan bir tutarın kurumlar
vergisi beyanı üzerinden indirim yapılması suretiyle öz kaynakla
finansman teşvik ediliyor. Şirketlere hisselerini halka arz etmek
üzere teşvik sağlayan bir düzenleme de öngörüyoruz. Böylece, mevcut
bulunan yüzde 15 stopaj oranını kâr dağıtımıyla
orantılı olarak aşağıya çekmeye veya artırmaya Bakanlar
Kurulumuza yetki veriyoruz.
Finansman
imkânlarını geliştirmek ve kredi sisteminin etkin
işlemesine katkı sağlamak amacıyla, firmalara kredi
garantisi veren kredi garanti kurumlarına daha önce 1 milyar lira olan üst
limiti 2 milyar liraya çıkarıyoruz ve böylece
yatırımcının önünü daha da açmış oluyoruz.
5216
sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı
Belediye Kanununun geçici 5inci maddesi kapsamında, vadesi 31/12/2004 ve
öncesine ait olan borçlar için uzlaşma başvurusunda bulunan
kuruluşların vadesi geçmiş borçları bu statüden
çıkarılarak uzlaşma kapsamına
alınmıştı. Yapılan düzenlemeyle, konusu kalmayan bu
tutarların uzlaşma sonucunda artık alacak statüsünde olmadığı,
kayıtlardan çıkarılması gerektiği hususları
açıklığa kavuşturulacaktır.
Sosyal devlet
olmanın en öncelikli hedeflerinden biri sigorta sistemini
yaygınlaştırmak ve bu vesileyle vatandaşların refah ve
yaşam seviyelerini belli bir standarda oturtmaktır. Verdiğimiz
teklifle, ülkemizde sigortacılık anlayışında
katılım sigortası tanımını yapıyoruz.
Böylece, uluslararası fon kaynaklı şirketler de
katılım sigortası alanında ülkemize yatırım
yapabilecek. Bu kapsamda, katılım sigortası ve yönetici
şirket tanımlarını yapıyoruz. Teklifin
onaylanmasıyla birlikte, finansal kapsayıcılığının
artırılmasını teminen, çağdaş
sigortacılıkta giderek yaygınlaşan katılım
sigortası mevzuatımıza tam anlamıyla girmiş
olacaktır.
Sermaye Piyasası Kanununda yapmayı teklif
ettiğimiz düzenlemeyle, sermaye piyasası araçlarının
fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların
kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya
yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum
yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle
kendisine veya bir başkasına menfaat sağlayanların iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılması öngörülmektir.
Yine, Onuncu Kalkınma Planımızda yer alan
Aile yardımlarının geliştirilmesi, aile
danışmanlık ve eğitim hizmetlerinin kapsamlı,
standart, etkin ve yaygın hâle getirilmesi, evlilik öncesi eğitimin
yaygınlaştırılması, sosyal yardım ve hizmetlerin
aile temelli sunulması temin edilecektir. hedefleri doğrultusunda
aile temelli hizmetleri vatandaşımıza sunmak adına önemli
adımlar atıyoruz.
Teklifimizde, 27 yaşını
doldurmamış vatandaşlarımızın gönüllü
katılımına dayalı olarak, bankalarda açacakları çeyiz
hesaplarına devlet katkısı sağlanacaktır. Bu
katkı, vatandaşlarımızın ilk evliliklerinde ve tek
seferde ödenecektir. Şahısların hesabına
yatırdığı miktar ve hak ediş süresiyle
orantılı olarak azami 5 bin TL çeyiz desteği
yapılacaktır. Destekten faydalanabilmek için asgari üç yıl
sistemde kalmak gerekecektir.
Hayata geçirmeyi planladığımız bir
diğer düzenlemede, çeyiz desteğiyle aynı mantıkla
işlemesini öngördüğümüz devlet katkısıyla ilk defa konut
sahibi olacak vatandaşlarımızın konut tasarruf
hesaplarına sosyal devlet olmanın getirdiği anlayışla
destek olmayı teklif ediyoruz. Bu rakam,
vatandaşlarımızın tasarruf hesaplarına yatırmış
olduğu miktar ve hak ediş süresiyle orantılı olarak azami
15 bin TL civarında olacak.
Ayrıca, yine vatandaşlarımıza bu
kapsamda; 1inci çocuk için 300 TL, 2nci çocuk için 400 TL, 3üncü ve sonraki
çocuklar için 600 TL yardım yapılacaktır.
Teklif
ettiğimiz bir diğer düzenlemeyle, belediyeler tarafından yetki
verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehir içi toplu
taşıma hizmeti sunan her bir ulaşım aracı ile özel
deniz ulaşım aracı için ve bunların işletmecilerine,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız bütçesinden, bu
amaçla konulan ödenekten ilgili belediyeler aracılığıyla her
ay gelir desteği ödemesi yapılacaktır. Böylece, gerek ücretsiz
biniş hakkı tanınan vatandaşlarımızın
gerekse taşıyıcı firmaların mağduriyeti
giderilecek, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın
ücretsiz taşıma düzenlemesinden dolayı ortaya çıkan mali
kayıplarının da önüne geçilmiş olacaktır.
Üniversitemizde
mevcut durumda normal öğretim öğrencileri, programları süresince
katkı payı ödememektedir. İkinci öğretim öğrencileri
ise programa kayıt yaptırdıkları dönemden itibaren
öğrenim ücreti ödemektedirler. Öğrenim süresini program süresinde
tamamlayamayan öğrenciler, ilgili dönem için öngörülen katkı
paylarının yanı sıra ders başına, dersin
kredisine göre belirlenen katkı payı veya öğrenim ücretini yüzde
50 fazlasıyla ödemekteyken bunu ortadan kaldırıyoruz ve fazla
ödemenin önüne geçiyoruz. Yapmayı teklif ettiğimiz düzenlemeyle,
öğrencilerimizi mağdur eden katlamalı harç
uygulamasını ortadan kaldırıyor, lisansüstü öğrenim
gören öğrencileri de aynı kapsama alıyoruz.
Teklif edilen
düzenlemeler, vatandaşlarımızın hayatını
kolaylaştırmaya yönelik, sosyal devlet olarak atılması
gereken adımları öngören, millet odaklı düzenlemelerdir. Bunun
yanında, işleyişi rahatlatan, karmaşayı ortadan
kaldıran düzenlemeler de mevcuttur.
Bu
anlayışla, görüşmelerimizin devletimiz ve milletimiz lehine
sonuçlanacağına olan inancımla, teklifimize gerek Plan ve Bütçe
Komisyonunda gerekse Genel Kurulda görüş, öneri ve teklifleriyle
katkı sağlayan, iktidar-muhalefet tüm milletvekillerimize şükranlarımızı
sunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına ikinci konuşmacı Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yine bir torba düzenlemeyle karşınızdayız.
Henüz 688 sıra sayılı torba düzenlemeyi bitirmeden, bugün ikinci
bir torba teklif, 705 sıra sayılı Teklifi görüşüyoruz. 30
maddeden oluşuyor. Bu arada, bu teklifin tümü üzerine şahsım
adına söz aldığımı da buradan belirteyim.
Belki de en içime
sinerek Komisyon çalışmalarında üzerinde
çalıştığımız madde Millî Eğitim
Bakanlığının kadro ihdasıydı ve burada 47 bin
kadro ihdası oldu. 2015 sonuna kadar 35 bin öğretmen ataması
gerçekleştirilecek ama bunun hemen altını çizeyim,
öğretmenlerimizin beklediği, nisan ayı sonuna kadar bu
atamaların gerçekleştirilmesi. Bu, toplamsal bir yara, bütün
milletvekili arkadaşlarımız atama bekleyen öğretmenlerin
sorunlarını yakından biliyorlar. Gerçekten, intihar eden
öğretmenlerimiz var, yuvası dağılan öğretmenlerimiz
var, depresyona giren öğretmenlerimiz var, dolayısıyla özellikle
-biraz sonra o konuya da geleceğim, aslında, biz önergemizde çok daha
fazlasını istemiştik ama öyle görülüyor ki yine AKP
çoğunluğu burada galebe çalacak, o önergelerimiz kabul edilmeyecek-
35 bin öğretmen atamasının en geç nisan ayında
gerçekleştirilmesini istiyoruz, vatandaşlarımız,
yurttaşlarımız, öğretmenlerimiz adına.
Evet, 330 bin
atanmayan öğretmen var sayın milletvekilleri. Millî Eğitim
Bakanlığının ihtiyacı 115 bin öğretmen, yani
Millî Eğitim Bakanlığının 115 bin öğretmen
açığı var bugünkü millî eğitimin fiziki
koşullarında. Yani bir derslikte 20-22 öğrenci
sayısından fazla öğretim verilmesi uluslararası standartlara
aykırı ama 30-40 kişilik sınıfların olduğu
millî eğitim sisteminde 115 bin öğretmen açığı var.
Şimdi, bunun 35 bini atanacak ve 80 bin öğretmen açığı
kalacak ve mevcut sistem içerisinde de 60 bin sözleşmeli öğretmen
var. Biz şunu istiyoruz: Zaten 80 bin olan ihtiyacın 60 bini
sözleşmeli öğretmenler tarafından gideriliyor, bunlara bir bedel
ödeniyor. Gelin, bu madde görüşülürken ortak bir önerge verelim ve Millî
Eğitim Bakanlığının tüm ihtiyacını
karşılayalım. Türkiyenin bütçesi buna kifayet eder. Türkiye
güçlü ülkedir, siz söylüyorsunuz. Türkiye dünyanın 17nci büyük
ekonomisidir, siz söylüyorsunuz. Türkiyenin -fena değil-
topladığı vergi 340, 350; belki bu yıl 360, 370 milyar
TLlere çıkacak. Varsın, Türkiyenin topladığı vergi
yılda 3-4 milyar TL daha artsın, bu sorunu kökünden çözelim.
Üniversite
sınavları yapıldı ve sonuçlar açıklandı. Bir
tahlil yaptım, niçin öğretmen konusunu bu kadar irdeliyorum, bu kadar
önemsiyorum diye. Bakın, 2015 yılında Yükseköğretime
Geçiş Sınavına 2 milyon 126 bin 684 aday başvuruda bulunmuş.
Sınava giren 1 milyon 987 bin 488 aday. Yaklaşık 42 bin öğrencimiz
140 puan alamadığı için ön lisans ve açık öğretim
fakültelerine dahi kayıt yaptıramayacaklar, bu haklarını
kaybetmişler. 575.768 aday da 180 taban puan barajını
aşamadığı için LYS sınavına giremeyecek.
Değerli arkadaşlar, bu rakamlar Türkiyedeki eğitim sisteminin
hangi boyutlarda olduğunu çok net gösteriyor. Onun için, atanmayan
öğretmenler sorununu bir an önce çözmemiz gerekiyor. Millî eğitimdeki
bu sorunu, aslında, bu torba teklif içerisinde pekâlâ çözebiliriz.
7nci madde,
itiraz ettiğimiz, muhalefetin çalışmalarda itiraz ettiği
maddelerden bir tanesi. Burada TRTnin Anadolu Ajansından
alacağı haber program hizmetleriyle ilgili diyor ki bu madde:
TRTnin Anadolu Ajansından bundan sonra alacağı hizmetler Kamu
İhale Kanunu kapsamının dışında olur. Bunun
istisnası ortadan kaldırılıyor, ki şunu da söyleyeyim:
7,7 milyon TL doğrudan alım hakkı olmasına rağmen
TRTnin, bu düzenlemeyle, Kamu İhale Kanunundan sadece Anadolu
Ajansına münhasıran bu alımları çıkartıyoruz.
Peki, bunu niye
yapıyorlar? Bunun tabii ki mütalaasını yaptık, müzakeresini
yaptık. 2013 yılında Anadolu Ajansının zararı 105
milyon TL. Demek ki ortada zarar eden bir kurum var, hülle yöntemiyle, yani TRT
üzerinden, TRT oradan haber alsın, hizmet satın alsın, bunu da
Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutalım ve
belki de 1 TLlik işi 3 TLye, 4 TLye, 5 TLye alma imkânı
yaratalım, böylece, Anadolu Ajansına bir kaynak aktaralım.
Şimdi,
tehlike sadece bu mu? Hayır, üçüncü şahıslardan, üçüncü
kurumlardan muvazaalı alımlar da olabilir. Yani işte, seçime
gidiyoruz, üçüncü bir kurum, yandaş bir kurum, bir ajanstan böyle bir
hizmet alabilir Anadolu Ajansı ve bunu TRTye de Kamu İhale Kanunu
dışında verebilir, satabilir. Böyle bir tehlike de var.
TRTyi
biliyorsunuz, yaktığımız elektrikten faturalara
yansıyan yüzde 2 kesintiyle onu kompanse ediyoruz. Doğru mu? Ve
Anayasada, yasalarda belirlenmiş TRTnin ilkeleri, görevleri, yetkileri;
Tarafsız yayın yap. diyor, ama Allah selamet versin, TRTye
yansız demek, herhâlde
Burada, TRTyi takip eden hiçbir yurttaş
TRT yansız, tarafsız yayın yapıyor. diyemez. Şimdi,
biz, aynı TRT aracılığıyla Anadolu Ajansına bir
istisna getiriyoruz.
Yine,
karşı olduğumuz maddelerden bir tanesi de 16ncı madde,
Sermaye Piyasası Kanununun 107nci maddesinde yapılan
değişiklik. Bu, tamamen yine adrese teslim bir düzenleme. Burada,
16ncı maddede, mevcut Sermaye Piyasası Kanununun 107nci maddesine
bir ibare ekleniyor. Bu ibare nedir? Mevcut kanunda Sermaye piyasası
araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya
yatırımcıların kararlarını etkilemek
amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi
veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor
hazırlayan ya da bunları yayanlar iki yıldan beş yıla
kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılırlar. hükmü var. Buraya ne ekliyoruz bu
düzenlemeyle? Bu suretle menfaat sağlama koşulunu getiriyoruz. Bu
olay, bize, aklımıza bal gibi Bank Asya olayını getiriyor
arkadaşlar, o örneği getiriyor. Sayın Cumhurbaşkanı
çıktı, Bank Asyayla ilgili, Bank Asyayı sıkıntıya
sokabilecek, itibarını zedeleyebilecek birtakım beyanatlarda
bulundu.
Şimdi, biz bu
düzenlemeyle bu tip suçu işleyenlere bir zırh getiriyoruz. Yani, bir
siyasetçi, bir gazeteci, bir köşe yazarı bir bankayla ilgili, halka
açık bir şirketle ilgili, onun mali durumuyla ilgili, hisseleriyle
ilgili herhangi bir olumsuz beyanatta bulunduğu zaman Bu işten ben
bir menfaat sağlamadım. Benim bu halka açık şirkette ya da
bankada herhangi bir mali çıkarım yok, hissem yok. dediği zaman
ya da bunu ispatladığı zaman bu konuda herhangi bir suçla
karşı karşıya kalmıyor. Bu, tamamen sizin rakibiniz
olan, sizin sevmediğiniz, sizin hazzetmediğiniz birtakım
bankalara, halka açık şirketlere ilişkin, onlara yönelik
yaptığınız suçlamalardan kurtulma adına yapılan
düzenlemeler.
Seçim maddeleri
var, seçime yönelik. Tabii ki bunun sizin lisanınızdaki
karşılığı: Yardım. Nedir? Çeyiz
yardımı, konut edinme yardımı, çocuk yardımı;
1inci çocuğa 300 TL, 2nci çocuğa 400 TL, 3üncü çocuğa 600 TL
gibi yardımlar, sosyal yardımlar. Bunlar, bir anlamda tabii ki
tasarrufu teşvik eden ama bunun yanında da seçim öncesi, sanki
Birtakım sosyoekonomik sınıflara
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER
(Devamla) ...yoksul kesimlere parasal yardım yapıyoruz, destek yapıyoruz.
gibi bir imaj uyandırmaya çalışan düzenlemeler.
Bu teklifin tabii
ki onayladığımız maddeleri var ama karşı
olduğumuz maddelerimiz de var. Bunlar zaten muhalefet şerhimizde yer
almıştır.
Beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
On dakika soru
sorma süresi vardır.
Sayın
Erdoğan? Yok.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bakanlığınız bütçesinden 2014 ve 2015 yıllarında
sosyal yardım alan toplam vatandaş sayısı ve aile
sayısı ne kadardır? Özellikle seçim takviminin
yaklaştığı bugünlerde, AKP teşkilatları, bu
yardımların AKP bütçesinden geldiğini vatandaşa söyleyerek
istismar etmektedirler. Şu ana kadar Adalet ve Kalkınma Partisi
bütçesinden vatandaşa bir sosyal yardım yapılmış
mıdır? Yoksa Bakanlığınızın
yaptığı bu sosyal yardımlar devletin hazinesinden mi
karşılanmaktadır? Lütfen, bunu açıklarsanız,
vatandaşlarımızın duymasını istiyoruz.
İkincisi,
Bakanlığınıza bağlı bazı müdürlüklerde
hizmet alımı yoluyla çalışan taşeron işçilerine
iki aydır, Bakanlığınız para göndermediği için,
maaş verilmediği iddia edilmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu konuda yardımcı olmayı düşünür
müsünüz?
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, sosyal yardımlar bir ülke için çok önemli. 2013 yılında
20,1 milyar liralık sosyal yardım
yapıldığını biliyoruz, gerçi bunu siz net olarak
açıklamadınız ama. 2014 için sosyal yardım miktarı
nedir, kalemler itibarıyla, ayrıntılı olarak bilgi
verebilir misiniz 2014 için? Bir de millî gelirin 2013te yüzde 1,2sine
tekabül ediyor, 2014 için bu rakam, bu oran ne olmuştur? Böyle bir bilgi
verebilirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Seçer
VAHAP SEÇER
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önce de söyledim, şu anda
yaptığımız düzenlemeyle 35 bin öğretmen ataması
gerçekleştireceğiz 2015 sonuna kadar ancak toplumun talebi bunun
nisana kadar gerçekleşmesi yönünde. Bu konuda sizden bilgi istiyorum.
Ayrıca, Millî
Eğitim Bakanlığının ihtiyacı olan toplam bu 35
bin atamadan sonra kalan 80 bin öğretmen atamasını ne zaman
yapmayı planlıyorsunuz?
Bakanlığınızın,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kaç kalem
altında, toplam ne kadar yıllık sosyal yardım
yaptığı konusunda sizden bilgi istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Bakanlığınız koordinesinde geçtiğimiz günlerde
Amerikaya, New Yorka, Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü
Toplantısına Türkiyeden sivil toplum kuruluşları
çağrıldı. Bu çağrılan sivil toplum kuruluşları
hangi ölçüye göre çağrılmıştır, hangileri
çağrılmıştır, bunların masrafları
Bakanlığınız tarafından mı
karşılanmıştır? Bakanlığınız
personelinin orada bu sivil toplum kuruluşlarının
toplantılarını organize etme, toplantılarında
görüşme gibi sizin bir programınız var mıdır? Bu
konuda bizi bilgilendirirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özkes
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
IŞİDin dinî argümanlarla kafa kestiği ve her türlü dehşeti
sergilediği bir dönemde Kayseri Hacı Sami Boydak İlköğretim
Okulunda düzenlenen Nevruz etkinliklerinde ilkokul çocuklarının kurban
kesme oyunu tam bir felakettir. 2 erkek öğrencinin, 1 kız
öğrencinin getirdiği tahta bıçakla temsilî öğrencinin
canlandırdığı koçu kesmesi düşündürücüdür.
Öğrencilerin kurbanlık koç yerine yere yatırıp
ayaklarından bağladıkları ve temsilî olarak kestikleri
arkadaşlarıyla birlikte canlandırdıkları oyunu
nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu oyunu düzenleyenlerle ilgili bir
işlem yapılmış mıdır? Ülkemizde hemen her gün
yaşanan vahşetlerin işlendiği bir devirde, kadına
şiddet ve aile içi şiddetin doruğa ulaştığı
bir sürede bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, Hükûmetin bir üyesi olarak, son günlerde Hükûmet
Sözcüsü Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve
Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melihle aralarında
geçen, görsel, yazılı basın ve sosyal medyada, sosyal
paylaşım sitelerinde yer alan, Arınçın damadının
ve kızının da karıştırıldığı,
sonra İ. Melihin eşinin
karıştırıldığı durumu Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı olarak nasıl karşılıyorsunuz?
Aileleri
de içine alan bu tür paylaşımların kamuoyuyla
paylaşılmasını doğru buluyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Kaplan
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, buradayken sizinle ilgili bir soru
Daha önce bir soru önergesiyle
Haziran 2014te bir soru sordum -yazılı- ancak yanıt
alamadım. Sorumu yinelemek istiyorum:
Bakanlığınızın 4/3/2014 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanan Yönetmelikinde, 65 yaş üstü
yaşlılarımızın ve engelli
yurttaşlarımızın taşınmasıyla ilgili bir
husus var. Bu yönetmeliğe göre 65 yaş üzerindeki her Türk
vatandaşı kimlik kartını gösterdiğinde ücretsiz
taşımadan yararlanabilir. Ancak, yaşadığım kent
olan Kocaelinde, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine bağlı toplu
taşıma araçlarında bu uygulanmadı. Kentkart Programı
diye, karşılığında 10-15 lira gibi bir rakamla kart
alındığını tespit edip bu konuyu size sormuş
olmama rağmen -Haziran 2014te sormuşum- hâlâ yanıt
alamadım, yanıt verirseniz memnun olurum.
BAŞKAN
Sayın Düzgün
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu çeyiz yardımıyla ilgili, önümüzdeki üç yıllık
süreç içerisinde kaç çiftin bundan yararlanacağıyla ilgili herhangi
bir öngörünüz var mı, herhangi bir hesaplama yapıldı mı? Bu
yardım, bu sayıyla ilgili herhangi bir ödenek hazırlandı
mı? Bununla ilgili bilgi almak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Türeli
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde öğretmen
atamalarıyla ilgili düzenlemeyi olumlu bulmakla birlikte yetersiz
buluyoruz ve yeni ihdas edilen 47 bin kişilik öğretmen kadrosunun 150
bine çıkarılmasını talep ediyoruz.
Diğer taraftan, kadro talebi olan
başka meslek mensupları da var. Örneğin, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığında çalışmak için
kadro bekleyen mühendisler, veteriner hekimler, tekniker ve teknisyenler var.
Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışmak için bekleyen
gene arkeolog ve sanat tarihçilerinin 2 bin kişilik kadro talebi var. KPSS
sınavına giren 3,5 milyon kişiye 5.096 kişilik kadro
açılmış, bunların 40 bin kişilik merkezî atanma
talepleri var. Hükûmet olarak bu haklı taleplere nasıl
yaklaşıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay...
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu torba kanun
teklifiyle 47 bin öğretmen kadrosu tahsis ediliyor. Ayrıca,
Hükûmetinizin atama bekleyen ziraat mühendisleri, veterinerler, su ürünleri
mühendisleri, gıda mühendisleri, arkeologlar gibi kadrolar için bir atama
ve kadro tahsis çalışması var mıdır?
Ayrıca,
kamudaki 24.566 engelli memur kontenjanı kadrosu boştur ve yine özel
sektörde de 1.010 engelli kontenjanı boştur. Başta bu kamudaki
boş engelli kadroları olmak üzere, bu engellilerin istihdamı
konusunda yeni bir çalışmanız var mıdır,
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kanunu kapsamında,
özürlü ve hasta vatandaşlarımızdan -belli kriterlere göre,
yakınlarına ödenen evde bakım ücretlerini almak için- istenen
sağlık raporunun yüzde 50 ve üstü engellilik ve ağır özürlü
kriteri taşıması istenmektedir.
Vatandaşlarımızın bundan yararlanması çok zor
gerçekleşmektedir. Engelliği yüzde 90, hatta yüzde 100 olan
vatandaşlarımız, bu raporlara ağır özürlü ibaresi
konulmadığı gerekçesiyle bundan yararlanamıyorlar. Bu
sağlık kurulu raporundaki ağır özürlü ibaresini
istemeyerek vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
vasıtasıyla bazı hizmetleri gördürüyorsunuz. Bu hizmetler neler?
Buradaki kadroları artırmayı, çalışanları kadroya
geçirmeyi, daha iyi bir seviyeye çıkarmak için bunların özlük
haklarıyla ilgili düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Özellikle bu gelir
testiyle ilgili alınan sonuçları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce son sorum anlaşılmadığı için tekrarlamak
istiyorum. Bakanlığınıza bağlı bazı il ve
ilçe müdürlüklerinde, yaklaşık iki aydır, hizmet alımı
yoluyla çalıştırılan taşeron işçilerinin
ücretlerinin ödenmediği iddiaları doğru mudur? Örneğin,
Bitlis Tatvanda böyle bir durum var mıdır? Bu konuda
yardımcı olabilir misiniz?
İkinci sorum
da, bu tasarıyla getirilen Konut Hesabı ve Devlet Katkısı
başlıklı düzenlemelerin, son günlerde yandaş televizyon
kanallarında sık sık reklamlara çıkan inşaat patronlarının
elindeki evlerin satılması konusunda destek olacağı
yönündeki iddialar doğru mudur? Önümüzdeki iki üç yıl içerisinde kaç
konuta ne kadar destek yapmayı planlıyorsunuz? Bunun bu
patronların baskısıyla getirilen bir düzenleme olduğu
iddiası doğru mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; not alabildiğim
kadarıyla sorularınıza cevap vermeye
çalışacağım.
2014
yılında sosyal yardım alan ne kadar aile var? diye sordu
Sayın Işık. 6 milyon aile sosyal yardım alıyor.
Miktarı daha sonra size yazılı olarak bildireyim.
Sayın
Seçerin sorusu: 35 bin öğretmen 2015 yılında hangi ayda göreve
başlayacak? Bunu da size Millî Eğitim Bakanlığıyla
görüştükten sonra yazılı olarak bildirelim.
80 bin öğretmene
ihtiyaç var. Bu 35 bin alındıktan sonra bunları ne zaman
alacaksınız? diye bir soru var. Zaman içerisinde yapılan, her
yıl yapılan öğretmen alımlarıyla açığı
mümkün olduğu kadar kapatmaya çalışıyoruz. Biz de en az
sizler kadar, öğretmen sayımızı artırmak istiyoruz.
Şu ana kadar yaptığımız öğretmen
alımlarıyla cumhuriyet tarihinin en yüksek istihdamını
ülkemize kazandırmış durumdayız. Bunu yapmaya devam
edeceğiz.
Bakanlığımızın
geçtiğimiz ay Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir
toplantıya Türkiyeden STKları davet edip etmediği,
bunların parasını ödeyip ödemediği, STKların
programlarını koordine edip etmediği şeklinde bir soru var.
Bu toplantı, rutin bir toplantı. Bakanlığımız
duyuru yapar çeşitli basın organları
aracılığıyla; bu duyuruya cevap veren, katılmak
isteyen STKlar kendi imkânlarıyla, Bakanlığımız
elemanlarıyla birlikte -bir Türk heyeti oldukları için- bu
toplantıya katılırlar. Bakanlığımız orada
çeşitli toplantılar düzenler, bu toplantılara Türkiyeden giden
STKlar da katılırlar. Yine bu şekilde yapılmış
bir toplantıdır.
Kayseride
çocukların kurban kesmesi mizanseni hakkında ne düşündüğümü
sordu bir arkadaşımız. Değerli arkadaşlar, spesifik
olarak bu konuyla alakalı bir şey söylemiyorum, ilgili
bakanımız elbette bu konuyu cevaplandıracaktır ama genel
olarak konuyla ilgili fikrimi söyleyeyim. Toplumsal şiddetin bütün dünyada
arttığını her an müşahede ediyoruz. Bütün dünyada
olduğu gibi Türkiyede de toplumsal şiddetin yoğunluğundan
şikâyetçiyiz. Bu şiddetin yok edilebilmesi için, bu şiddet
sorunuyla mücadele edebilmek için çocuk yaştan itibaren bir bilinç
kazandırılması gerektiğini, bir duyarlılık
kazandırılması gerektiğini; çocukların, şiddetsiz
bir dünya için insanlık değerlerine uygun bir biçimde
yetiştirilmesi gerektiğini düşünen bir
Bakanlığız, bunun için eğitimler veren bir
Bakanlığız. Şiddetin her biçimine Hayır. diyoruz,
genel olarak bunu söyleyebilirim.
65 yaş üstü
vatandaşlarımızın şehir içi ulaşımdan
ücretsiz yararlanmasıyla alakalı sorunlar olduğunu söylüyor
arkadaşlarımız. Bizim bu konuyla ilgili kanunumuz çıkmadan
önce, biliyorsunuz, bazı belediyeler bunu, kendileri kartlar vererek
yapıyorlardı. ancak artık merkezî bir şekilde 65 yaş
üstü vatandaşlarımızın kimlik kartlarını
göstererek şehir içi ulaşım araçlarından ücretsiz
yararlanmaları yolu açıldı. Bu şekilde olması gerekir.
Eski sistem hâlâ daha bazı bölgelerimizde, bazı şehirlerimizde
uygulanıyorsa bunun takibini yapmak ve engellenmesini sağlamak bizim
işimizdir. Bize spesifik olarak söylerseniz Şurada böyle bir hata
yapılıyor. diye, derhâl durumu kontrol altına almaya
çalışırız.
Öğretmen
atamalarının yetersiz olduğunu, bunun 150 bine
çıkarılması gerektiğini söyledi
arkadaşlarımız. Ayrıca, devletten atama bekleyen
arkeologlar, gıda mühendisleri, sanat tarihçileri olduğunu
söylediler. Bütün bu alanlarda -öğretmenler dâhil, mühendisler dâhil,
sosyal branşlar dâhil, sanat tarihçileri, arkeologlar dâhil- devletin
ihtiyaç duyduğu kadrolar imkânlar nispetinde zaman içerisinde
açılıyor ve bu kadrolara yeteri kadar eleman alınmaya
çalışılıyor. Önümüzdeki yıllarda da bunlar olacak.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Boş kadrolar var Sayın Bakan,
doldurulmayan kadrolar var.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Engelli
istihdamı konusunda boş kadrolar olduğunu söylediniz. Bu
doğrudur arkadaşlar. Zaman zaman yaptığımız
sınavlarla ve açtığımız istihdam imkânlarıyla
engelli istihdamını yükseltmeye çalışıyoruz.
Önümüzdeki aylarda da yine, inşallah, bir kısım engelli
istihdamını yapacağız.
Engellilerin evde
bakım şartlarını iyileştirebilmek için ve ücret
almalarını sağlayabilmek için sağlık raporu alma
konusunda sorun yaşadığını söyledi bir
arkadaşımız. Arkadaşlar, bu gerçekten önemli bir sorun.
Bunu ortadan kaldırabilmek için Sağlık
Bakanlığıyla birlikte çok medeni, sorunu ortadan
kaldırabilecek bir yönetmelik üzerinde çalışıyoruz.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) - Bu çok acil ama Sayın Bakan.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Gerçekten, sizinle aynı düşüncedeyim. Bu yönetmeliğin bir an
önce çıkarılması gerekir. Biz gerekli çalışmaları
yaptık. Şu anda Sağlık
Bakanlığıyla tartışıyoruz konuyu.
İnşallah, bunu, en kısa zamanda yönetmeliği yenileyerek
mağduriyetleri engellemeye çalışacağız.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Geçmişte alanlarla bugün alamayanlar
arasında özürlülük farkı olmazsa alamıyor.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Yani
yapmaya çalıştığımız şey şu
Tekleştirelim, İnternetten görünür olsun, yeniden rapor
alınması gerektiğinde, eski raporu, yeni verecek olan heyet
görebilsin, raporlar verilirken bir sosyal çalışmacı
yanında olsun, sadece sağlıkla ilgili konular
konuşulmasın; aynı zamanda sosyal hayatı organize edebilir
mi o engelli, o da göz önünde bulundurulsun gibi birtakım yeni
şartlar getiriyoruz. Bunun üzerinde dikkatlice çalışıyoruz
arkadaşlar.
Sosyal
yardımlaşma, dayanışma vakıflarında
çalışanların özlük haklarıyla ilgili bir düzenlemeniz var
mı? diye sordu bir arkadaşımız. Şu anda öyle bir
düzenlememiz yok.
Gelir
testi sonuçlarını nasıl değerlendirdiğimi sordu
diğer bir arkadaşımız. Daha iyi bir netice almamız
gerekirdi. Bunu daha iyi bir netice almaya yönelik nasıl revize edebiliriz
konusu üzerinde çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda cevap verebileceğim sorular bunlar.
Bunların dışındaki sorulara da yazılı cevap
vereceğimizi söylüyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Günaydın, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Bakandan
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın Günaydına söz verdim efendim, bir saniye.
Buyurun
Sayın Günaydın.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Türkiyede 3,5 milyon aileye yılda 20 milyar lira düzeyinde sosyal
yardım yapıldığını biliyoruz. Bu çerçevede iki
sorum var: Bunlardan birincisi, yılda 50 milyar lira faiz ödeyen bir
hükûmetin 3,5 milyon haneye, yani kabaca 12-13 milyon insana, faiz lobisine
ödediği paranın ancak beşte 2sini layık görmesini nasıl
değerlendiriyorsunuz? Birinci sorum budur.
İkinci sorum:
Türkiyede yoksulluk yardımı alan insan sayısının
azalmaması, tersine artması, AKPnin ekonomi politikalarının
yoksulluğu üreten ve yöneten bir
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
sorulan soruya cevap verecek misiniz?
Buyurun.
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Yoksulluk yardımı alan vatandaş sayısının
artmasıyla alakalı sorunuz için teşekkür ediyorum. Bu soruya
cevap vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu yoksulluk yardımı alan insan
sayısının Türkiyede artıyor gibi görünmesi ya da
Bakanlığın her geçen gün daha fazla insana bu tür sosyal
yardım yapıyor olması yoksulluğun
arttığını göstermez, bilakis Bakanlığın her
geçen gün daha iyi çalıştığını,
vatandaşından haberdar olduğunu, en ücra köşelere kadar
gittiğini, bütün risk taşıyan ailelerin içine
girebildiğini, dün görmediklerini bugün görebildiğini, yeni tespitler
yapabildiğini ve envanterini bu manada genişlettiğini gösterir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru orantılı değil mi işsizlikle?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Şu
anda yeni uygulamaya koyduğumuz, 4 ilde başlamış olan bir
programımızla, ASDEP programımızla önümüzdeki yıllarda
bu sayı biraz daha artacak. Şimdiden alışın diye bunu
söylüyorum. Çünkü şu ana kadar içine girmediğimiz,
giremediğimiz, farkında olmadığımız ailelere de
ulaşabilmek için yeni çalışmalar yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) On iki yılda yapamadıklarınız için size
başarılar dilerim önümüzdeki dönemde.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, kanun görüşmeleri sırasında,
Mecliste, milletvekillerimiz tarafından sayın bakanlara tevdi edilen
soruların bir kısmına sayın bakanlar yazılı cevap
vereceklerini ifade ediyorlar. Ancak, ben, iki dönemdir, burada, Genel Kurulda
sorulan sorulara sayın bakanların yazılı cevap
vermediklerini biliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından da bu hususun takip edilmesi
gerekir. Bakanlar Yazılı cevap vereceğim. demelerine
rağmen, yazılı cevap alan bir milletvekili arkadaşımı
da bilmiyorum. Cevap verilmiyor. Bunu özellikle Hükûmete
hatırlatıyorum. Lütfen verdikleri sözlerde dursunlar. Ben Sayın
Bakanın sözünde duracağına
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Akçay. Tutanaklara geçti sözleriniz
efendim. Aynı zamanda Hükûmet temsilcisi Sayın Bakan burada,
gereği yapılacaktır zannediyorum.
Evet sayın
milletvekilleri
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkanım, delaletinizle
Sayın Bakana bir soru sormuştum.
En basitiyle sosyal harcamaları sormuştum 2014 için, cevap
alamadım, diğer sorularıma da cevap alamadım. Onlarla
ilgili cevap istiyorum.
BAŞKAN Ama
Sayın Kuşoğlu, biliyorsunuz, soru-cevap süresi yirmi dakika.
İşlemi yaptık; on dakika soru sorma, on dakika cevap verme
süresidir. Sayın Bakanın hangi soruya nasıl cevap
vereceğini biz bilemeyiz yani kendisi kararlaştıracaktır.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Yani Sayın Bakanın en azından
harcamalarla ilgili cevap verebilmesi lazım. Ama yapılan
harcamaların en azından ne kadar olduğuyla ilgili 2014
yılı için cevap verebilir.
BAŞKAN -
Evet, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır Sayın
Kuşoğlu.
Teşekkür
ederim.
Evet, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum
III.- Y O K L A M A
(MHP ve CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim:
Sayın Günal,
Sayın Yeniçeri, Sayın Şimşek, Sayın Işık,
Sayın Bulut, Sayın Şandır, Sayın Varlı,
Sayın Akçay, Sayın Belen, Sayın Ayhan, Sayın Demirel,
Sayın Başesgioğlu, Sayın Erdoğan, Sayın
Uzunırmak, Sayın Halaman, Sayın Türeli, Sayın Akar,
Sayın Çetin, Sayın Kaplan, Sayın Seçer.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.44
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.56
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN 705
sıra sayılı Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesinin
oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S. Sayısı: 705) (Devam)
BAŞKAN
Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 15inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Erol
Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dora.
HDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705
sıra sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde
değişiklik yapılması hakkında kanun teklifinin birinci
bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Siyasi iktidar
tarafından alışkanlık hâline getirilen bu tür torba kanun
hazırlama ve yapma teknikleri hem torba kanunda ele alınan konularla
ilgili ana mevzuatla uyum açısından ciddi sorunlar yaratmakta hem de
uygulama aşamasında öngörülemeyen sonuçların ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda, bazen aynı
kanun maddesinin kısa süre içinde defalarca değiştirilmesi
gereği doğmakta ve bu kapsamda düzenlemelerden doğrudan veya
dolaylı olarak etkilenen vatandaşlar mağdur edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin 1inci maddesi ile 652 sayılı Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde eklenerek 47 bin
kişilik öğretmen kadrosu ihdas edilmesi öngörülmüştür.
Diğer taraftan, bu kadroların sadece 35 bin adedinin
doldurulacağı ve söz konusu kadroların 2015 yılı
sonuna kadar doldurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme elbette ki Türkiyede atama bekleyen yüz binlerce
öğretmen adayı için önemli ancak hem eksik bir düzenleme hem de
kamuoyunu seçimler öncesi aldatmaya dönük bir düzenlemedir. Resmî rakamlara
göre atama bekleyen öğretmen sayısının 300 bin
civarında olduğu ve mevcut devlet okullarının kapasiteleri
dikkate alındığında, yine, resmî rakamlara göre
öğretmen açığı sayısının 110 bin olarak
ifade edildiği bir ortamda 35 bin öğretmenin atanmasına
ilişkin düzenleme son derece yetersizdir. Üstelik bu düzenlemede ihdas
edilen öğretmen sayısı 47 bin olarak belirlendiği hâlde bu
sayının sadece 35 bini dışarıda atama bekleyen
öğretmenler içindir, geriye kalan 12 bin kişilik kadro 2015
yılında kapatılması öngörülen dershanelerden Millî
Eğitim Bakanlığı kadrosuna mülakatla geçecek
öğretmenler için ayrılmıştır. Hem atanamayan yüz
binlerce öğretmen 35 bin kadroya mahkûm edilmekte hem mevcut durumda Millî
Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu öğretmen
açığının çok altında bir kadro ihdası yapılmakta
hem de dershanelerin kapatılmasıyla öğretmenlere
yaşatılacak mağduriyet neticesinde işsizler ordusu daha da
büyütülecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeyle AKP Hükûmeti topluma dönük
yanıltıcı bilgilerle bir umut ve beklenti yaratarak bu umudu ve
beklentiyi seçim öncesi kendi lehine bir yatırıma dönüştürmek
istemektedir. Düzenlemede bu atamaların 31 Aralık 2015 tarihine kadar
yapılacağı biçiminde muğlak bir ifade kullanılmakta,
bu durum AKPnin seçim öncesi sanki öğretmen ataması
yapılacakmış gibi bir algı yaratarak seçimlerde bu
atamaları propaganda olarak kullanacağının
kanıtıdır. Özetle, AKP, devlet memurluğu gibi kamusal bir
görevlendirmeyi bile kendi politik çıkarlarına alet edebilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, dünyanın en genç
nüfusuna sahip ülkelerden biridir. Sadece ilk ve ortaöğretim öğrenci
sayımız 17 milyonun üzerinde olup bu rakam birçok ülkenin toplam
nüfusundan daha fazladır. Her geçen yıl nüfus artışına
paralel olarak okul yapmak ve derslik üretmek, duyulan ihtiyaç kadar
öğretmen atamak Millî Eğitim Bakanlığının en
başta gelen sorumluluklarındandır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede öğretmen normu, öğrenci
sayısına göre değil mevcut derslik sayısına göre
belirlenmektedir. Oysaki bazı okullarda sınıf mevcudu 30-35
öğrenciyle sınırlanırken bazı okullarda öğrenci
sayısı 50-60ı bulmaktadır. Bu da iki
sınıflık bir öğrencinin 1 öğretmen tarafından
okutulması demektir. Bir devlet okulunda sınıf mevcudu 30 iken
bir diğerinde sınıf mevcudunun 50yi bulması eğitimde
eşitlik ilkesine aykırıdır ve gerek öğrencilerimizin
gerekse bin türlü zahmetle çocuklarını okutabilen ebeveynlerin
hakları bizzat Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
gasbedilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Türkiyesinde hâlâ
birleştirilmiş sınıf uygulamasının devam
ettirildiği okullar mevcuttur. Yani farklı sınıflarda veya
farklı yaş gruplarında öğrenciler, aynı
sınıfta, aynı anda ve sadece 1 öğretmen gözetiminde
eğitim görmeye mecbur bırakılmaktadır. Bu uygulama da her
yurttaşın eşit biçimde eğitimden faydalanma hakkına
aykırıdır. Millî Eğitim Bakanlığının
rakamlarına göre hâlen 110 bin civarında öğretmen
ihtiyacının olduğu OECD rakamları ve on iki
yıllık zorunlu eğitim, ayrıca, tekli eğitime
geçiş hesaba katıldığında okul ve derslik
sayısına duyulan ihtiyacın yanında gerek branş gerekse
sınıf öğretmenlerine duyulan ihtiyacın da 150 bin ile 180
bin arasında değiştiği tahmin edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, elbette burada sorumluluk, öğretmenlik mesleğini
tercih edenlerin değil, hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç
duyulduğu yönünde Millî Eğitim Bakanlığı ile
üniversiteler arasında planlama yoluna gitmeden öğretmen
yetiştiren eğitim fakültelerine gelişigüzel kontenjan
ayıran ilgili bakanlığındır. Konjonktürel sorunu
çözmek yerine sürekli yeni sorunlar oluşturan, seçim dönemleri vaatlerinde
argüman olarak kullanılan bir konu hâline getirilen atanamayan
öğretmenler meselesi, ancak ülkenin genel eğitim politikasına
dair eğitimin gerçek sorunlarını çözme iradesinin ortaya
konulmasıyla aşılabilir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin birinci bölümünde
dikkat çeken bir diğer düzenleme, teklifin 7nci maddesinde yer alan 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun 3üncü maddesinde öngörülen
değişiklik ile TRTnin Anadolu Ajansından yapacağı her
türlü program, haber, yapım ve yayınlarla ilgili mal ve hizmet
alımlarının Kamu İhale Kanunundan istisna tutulması
düzenlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle iki şey yapılmaktadır. Birincisi,
Anadolu Ajansının zararlarının hülleyle TRTye
ödettirilmesi sağlanmak istenmektedir. Geçtiğimiz yıl 28 milyon
TL gelir sağlayan Anadolu Ajansı, 105 milyon TL zarar etmiştir.
Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere,
yurttaşlarımızın faturalarından kesilen paylarla
oluşan TRT bütçesinden Anadolu Ajansının niteliksiz yönetim
anlayışının yol açtığı zararlar kapatılmak
istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, mevcut düzenlemelere göre 7,7 milyon TL doğrudan
alım yetkisi bulunan TRTnin çok daha fazla miktarda alım
yapabileceği ihalelerin kamu ihale mevzuatı dışına
çıkarılmak istenmesinin başka bir nedeni ise 2015 genel
seçimleri öncesinde bazı program yapımları
aracılığıyla kimi kişi ve kurumların haksız
kazanç sağlamalarının önünü yasal olarak açma isteğidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dış yapımlar aracılığıyla bazı
yandaş şirket ve kişilere nasıl kaynak
aktarılabileceğine defalarca şahit olduğumuz TRT
yetkililerinin yine bu tür bir iltimas gerçekleştirmesi bu maddenin
kabulüyle daha da mümkün hâle gelecektir. Öte yandan, Anayasanın 133üncü
maddesinde Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve
televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber
ajanslarının özerkliği ve yayınlarının
tarafsızlığı esastır. hükmü yer almaktadır. TRT
Kanununun 1inci ve 5inci maddelerinde de TRTnin yayın ilkeleri yer
almaktadır. Bu hükümlerle kurumun kuruluşunda ve
yayınlarında tarafsızlık ilkesinin sürekli gözetilmesi ve
tüzel kişiliğinin tarafsız olması esası
getirilmiştir. Ancak, TRT, yayın politikasıyla âdeta Hükûmetin
yayın organı hâline getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, keyfî bir şekilde
yönetilen ve muhalefeti yok sayan TRT şimdi de Anadolu Ajansına
kaynak aktarmakta ve Anadolu Ajansının da seçim sürecinde
iktidarın propagandasını yapması, seçim
propagandalarına ilişkin yayınların adaletsiz biçimde
istismarının önünü açacak uygulamalar için zemin
oluşturmaktadır.
Bir anonim şirket olarak kurulan ancak bütçesinin
neredeyse tamamı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
tarafından aktarılan ödenekle oluşturulan Anadolu Ajansına
bu kanun teklifiyle getirilen Kamu İhale Kanunu istisnası
anlaşılabilir değildir. Bu durum, anonim şirket olarak
kurulan Anadolu Ajansının piyasa koşullarında faaliyet
göstermediğini ve piyasadaki rekabeti bozucu bir çerçevede birçok
ayrıcalığa sahip olduğunu açık bir biçimde ortaya
koymaktadır. Dolayısıyla, seçimler öncesinde TRT Genel
Müdürlüğünün her türlü program, haber, yapım ve yayınlarla
ilgili olarak Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketinden
yapacağı mal ve hizmet alımlarının 4734
sayılı Kamu İhale Kanunundan istisna tutulmasının az
önce belirttiklerimiz dışında anlaşılabilir makul bir
açıklaması yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmacı İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine birinci bölümde grup adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Meclisin bu yasama döneminin sonuna doğru
yaklaştığımız şu günlerde gerçekten incitici
olmak, kırıcı olmak istemeyiz ama AKP klasiklerinden bir türlü
kurtulamadı Meclis. Önce tasarı, sonra teklif olarak gelen torba önerileriniz,
gerçekten ülkenin ihtiyaçlarına cevap vermekten son derece uzak, son
derece karmaşık. Yani birbiriyle benzeşik olmayan hükümleri,
bunu, tam anlamıyla torba kavramı da açıklamaya yetmez. Yani
iki buçuk ay gibi bir süre kaldı, Türkiye seçime gidecek; böyle bir
dönemde sizler, sanki son derece önemliymiş, acil sorunlarmış
gibi bu tip tekliflerle hem kendinize eziyet ediyorsunuz hem bakanlara ve bize
eziyet ediyorsunuz. Gerçekten, ne yaptığınızın
farkında değilsiniz.
Bu torba kanun
teklifi tabii böyle gelmedi; içeriği daha kapsamlı, daha tepkili
olmamızı gerektirecek düzenlemeler taşımaktaydı ancak
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında Komisyondaki
arkadaşlarla varılan mutabakatla bazı maddelerin geri çekilmesi
sonucunda pek de önemi kalmadı bu teklifin.
Bu teklifte
aslolan iki üç tane düzenleme var. Zaten kamunun lehine, kamunun yararına
olan, halkın yararına olan; işçinin, memurun, köylünün,
esnafın, dar gelirlinin yani korunmaya muhtaç kesimlerin yararına
olan hiçbir kanun teklif ya da tasarısına, muhalefet olarak biz tepki
vermedik. Burada da öyle oldu. Nitekim, bunun içerisindeki bazı
düzenlemeler oy birliğiyle geçti, hatta yetersiz bulduk. İkinci
bölümün konusu ama, işte, doğumdur, konuttur, çeyizdir yani bunlar
sanki bir şey veriyormuşsunuz gibi düzenlemeler; az, yetersiz, zor,
yararlanması imkânsız ve yaklaşan ya da içinde bulunduğumuz
kriz koşullarını aşalım diye getirdiğiniz
düzenlemeler.
Ama burada
aslolan, yine ikinci bölümde var olan ana düzenleme, yani
Cumhurbaşkanının sermaye piyasası araçlarına yönelik,
özellikle Bank Asyaya, İş Bankasına, Merkez Bankasına
yönelik söylemlerini aklamak, onun söylemlerini suç olmaktan çıkarmaya
yönelik düzenlemeler.
Birinci bölüme
ilişkin düzenlemelere bir bakıldığı zaman,
arkadaşlar -burada diğer konuşmacı arkadaşım
söyledi, ben de söyleyeyim- dört yıldan bu yana değil, on üç
yıldan bu yana atanamayan öğretmenler sorunu var. Bakınız,
Millî Eğitim Bakanlığının Türkiye geneli alan
bazında ihtiyaç durumunu gösteren hazırlığı var.
Buraya bir baktığımız zaman, binleri ihtiva eden belli
alanlarda öğretmen açığı var, tamamı 115.875. Bütçe
kanununda yapılan bir düzenlemeyle 35 bin öğretmen, 40 bin
öğretmen ataması bütçeye konulmuş idi, şimdi bu bölümde
denildi ki: Bunu işte sırasıyla 73 bin ve 77 bin şeklinde
düzelteceğiz, atamaların bir kısmını hemen
yapacağız, bir kısmını da yıl sonuna kadar
gerçekleştireceğiz.
Arkadaşlar,
yani, bir ülkenin, eğer kalkınacaksa, eğitimi sağlamadan,
eğitimin sorunlarını çözmeden, öğretmenlerin
sorunlarını çözmeden, okul ile öğrenciyi, öğrenci ile
öğretmeni buluşturmadan hem yetişmiş iş gücünü hem de
ülke kalkınmasını sağlayabilmesinin olanağı yok.
Yani, eğitim bu kadar siyasi amaçlarla kullanılabilecek bir olgu
değil; devletin olmazsa olmazı, devleti ayakta tutacak bir unsur
millî eğitim. O nedenle adında millî olan bir kurumu biz siyasi
emellerimize alet etmek için kullanıyoruz.
Öğretmenler
atama bekliyor, platform oluşturdular, milletvekillerini oda oda
dolaşıyorlar, ondan zevk alıyor olacaksınız ki 115
bin açık var. diyorsunuz, hâlâ atamaya yanaşmıyorsunuz. Ben
büyük rakamlardaki sayıları vereyim: 16.359 İngilizce
öğretmeni, 6.604 ilköğretim matematik, 16.430 din kültürü ve ahlak
bilimi, 4.904 beden eğitimi. Bunları çoğaltmak mümkün, 10 binin
üzerindekileri
Sınıf öğretmenliği 9.605, rehberlik 10.400
yani baktığımız zaman, okul öncesi öğretmen 4.500,
özel eğitim 13.861. Yani, bu tarz, bu alanlarda bu kadar büyük
boşluklar olmasına rağmen hâlâ bunu siyasette bir oya tahvil
aracı olarak kullanmanız kabul edilebilir bir yaklaşım değil.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten bu kanunun içerisinde, bakıldığı
zaman düzenlemelerin içerisine, dişe dokunur bir düzenleme yok. İki
tane olay var. Birisi bu, birisi Cumhurbaşkanını aklamanız;
biri de hiç kabul edilebilecek bir düzenleme değil, özerk bir kurum,
kanunu yapıldı geçtiğimiz yasama döneminde, Anadolu Ajansı.
E, Anadolu Ajansı Hükûmetin borazanı. Tabii ki onu
kayırmanız, onu kollamanız belki anlaşılabilir bir
şey bu kadar tek taraflı çalıştığı için.
Hele birisi davulcu, birisi tokmağı almış eline, TRTyle
birlikte sizin borazanlığınızı yeteri kadar
yapıyor. Onları kayırmanızı anlarız da yani
ticarette var olan ana kurallardan biri rekabetse onu hiç olmazsa bunu düzgün
yapın. Yani, bakın, Kamu İhale Kanunundan TRTnin herhangi bir
hizmet sunumunu ihalesiz, doğrudan doğruya Anadolu Ajansından
almaya kalkışması hem Kamu İhale Kanununun ne kadar itimat
edilmez, ne kadar artık güvenilmez bir yasa hâline geldiğini somut
olarak gösteriyor hem de sizin ne kadar yanlı, ne kadar tarafgir, ne kadar
ayrıştırıcı -bizden olan, olmayan, kurumlarda bile böyle-
yaklaşımınızı görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, öyle bir ihale açmadan, doğrudan hizmet alımı
yöntemiyle Anadolu Ajansını kayırırsanız
uluslararası tahkime giderler. Siz ne yaparsanız yapın
götürürler, memleketi rezil edersiniz. Yani, siz Kamu İhale Kanununa
-2002de sizden önce çıkartıldı- 2003ten bu yana en az 38
kerede 170den fazla müdahale yaptınız, değiştirdiniz. Ben
hiç hatırlamıyorum, bu Mecliste bir torba kanun gelsin -ister teklif
ister tasarı olarak da- Kamu İhale Kanununa atıf yapmasın,
onda bir değişiklik yapmasın, ona yönelik bir düzenleme
içermesin. Burada da yine onu yaptınız.
Burada bir
başka şey daha yapıyorsunuz değerli arkadaşlar, kabul
edilemez esasında ama yani bizim ülkemizde nasıl işler yürüyor,
hayretler içerisinde kalmamak mümkün değil. Yani, ne dedik orada? İki
önemli tanım getirdik Sigortacılık Kanununa. Dedik ki o
tanımlardan birisinde, katılım
sigortacılığı 13üncü maddede, 14üncü maddede de
yönetici şirket. Katılım sigortacılığına
Malezya tipi
Efendim, Malezyalılar gelecek, bizim sigortacılık
alanında yatırım yapacaklar. E, biz sigortacılık
alanımızı buna göre düzenleyelim, onlara yer açalım.
Diğerinde
diyorsunuz ki, yönetici şirket modelinde -biraz evvel Milliyetçi Hareket
Partisinden grup adına konuşan arkadaşım da söyledi-
İngiliz şirketi Lloyds böyle istiyor, e, biz yönetici şirket
modelini de bize uyarlayalım.
Arkadaşlar,
ne bizim ekonomimiz onların ekonomisiyle ne
sigortacılığımız ne
bankacılığımız
Yani, ekonomik büyüklükleri birbirine
uymayan; idari yapıları, ticari yasaları, bankacılık
sistemleri farklı ülkeleriz. Yani, Malezyalılar istedi diye bunu yap,
İngilizler istedi diye bunu yap; e, tam bir teslimiyet. Ya, bizim
yurttaşlarımızın isteklerine bir yanıt verin.
Atanamayan öğretmenler kadro bekliyor, taşeron sistem
kaldırılsın diye işçiler asgari ücrete, kölelik ücretine
muhtaç oldu, kayıt dışında asgari ücrete muhtaç, onlara bir
cevap verin. 10,5-11 milyon emekli perişan konumda. Çiftçi topraktan
aldığını toprağa yatırıyor, bir türlü
kalkınamıyor. On bir yıldan bu yana Tarım Bakanı tarımı
şöyle yaptık, böyle yaptık diyor ama bizim halkın bundan
haberi yok. Yani, yapmanız gerekenleri
Ülke için yapmanız gerekenler
ortada dururken ya sermaye çevrelerinin, çıkar çevrelerinin, havuza para
atan sömürgecilerin isteklerine boyun eğerek yasa yaptırmaya
kalkıyorsunuz Meclise ya da İngiliz böyle istedi, Amerikalı
böyle istedi, Malezya böyle istedi deyip, torba tekliflerle getirip Meclisin
gündemini tıkıyorsunuz, halkın gündemini tıkıyorsunuz.
Böyle yasalar inşallah son olur, sizin de sonunuz olur.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi, bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsı adına söz
isteyen Erkan Akçay
Sayın Akçay,
şahsınız adına da söz istediğiniz için süreniz on
beş dakika. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama başlarken sizlere bundan yıllar evvel
bir ortamda yapılmış bir konuşmayı
okuyacağım. Acaba, nerede ve hangi tarihte, kim tarafından bu
konuşma yapılmıştır? Artık sizlerin tahminine
bırakacağım ama sonra açıklamasını da
yapacağım. Konuşma aynen şöyle değerli
arkadaşlarım: Parlamentodan çıkarılan kanunların
sayısı öylesine artmış, bilhassa yürürlükteki vergi
kanunlarına ilave edilen ekler öylesine muğlak hâle gelmişti ki,
vergilerin ve kanunların tatbikinden sorumlu hâkimler ve
uygulayıcılar dahi içinden çıkılamayan bu bilmeceler
karşısında ellerinden, hayret ve şaşkınlıkla
kaşlarını çatmak, kızgınlıkla başlarını
sallamaktan başka bir şey gelmiyordu. Başka ne yapabilirlerdi
ki? Bakıyorsunuz, önce bir kanun çıkarılıyor, ardından
alelacele Parlamentodan henüz çıkmış bu kanunun bazı
maddelerinin tadiliyle ilgili yeni bir kanun teklifi önümüze konuyor. Nihayet
bu da kanunlaşıyor fakat çok şükür demeye vakit kalmadan
Hükûmet, yürürlükteki kanunu tadil eden kanunu değiştiren veya
düzelten ikinci kanunun eksikliklerini tamamlayacak yepyeni bir kanun teklifi
karşımıza dikiyor. Gel gelelim, iş bununla da bitmiş
olmuyor. Bir müddet sonra, bir de bakıyoruz ki, yürürlükteki kanunu tadil
eden kanunun kusurlu yönlerini kendince düzelten en son kanunun eksik
taraflarını tamamlayacak yepyeni bir kanun teklifi geliyor ve
böylece, vatandaşlar bir türlü sonu gelmeyen kanunların fasit
dairesinde bocalayıp duruyor. Sadece vatandaşlar değil ülke ve
kamu hayatı da. Bu neye benziyor? Ancak denize indirildikten sonra
dümeninin konulmadığı anlaşılan gemiyi akla getiriyor.
Gemi denize indiriliyor ancak dümeni unutulmuş. Gemi dümen
takılması için tekrar kızağa alınıyor. Ne var ki geminin
denize her indirilişinde yeni yeni eksikliklerin, yeni yeni hataların
farkına varılıyor, omurgasındaki çemberlerin vidaları
takılmadığından omurgadaki bazı tahtaların
kaybolmuş olduğu anlaşılıyor, eksik tahtalar tamamlanıyor,
yeniden çemberleniyor ve tam denize indirileceği sırada, harcanan
bunca paraya rağmen, geminin tamamen parçalanmasına ve yeni
baştan yapılması karar veriliyor. Son yıllarda çıkan
bütün kanunlar yumurtadan çıkan böceğin kelebek hâline gelişine
kadar geçirdiği her safhayı hatırlatırcasına bir sürü
tadilden geçiriliyor.
Değerli
milletvekilleri Bu konuşma nerede, hangi tarihte, kim tarafından
yapılmış olabilir? diye sormuştum. Cevabını da
veriyorum: Bu konuşma, tam iki yüz kırk yıl evvel, 1775te
İngiltere Parlamentosunda bir parlamenter tarafından dile
getiriliyor. Bu getirilen torba kanunlar ve İngiltere Parlamentosundan
size aktardığım iki yüz kırk yıl evvelki bu
konuşma bana neyi hatırlattı, biliyor musunuz? 13 Mayıs
2014 tarihinde Somada meydana gelen maden faciasında da dönemin Başbakanı
ne demişti? Efendim, bu kazalar bu işin fıtratında var,
1850lerde İngilterede de böyle kazalar oluyordu. Demek ki sizin kanun
çıkarma fıtratınızda da bu var ki 1775lerde
İngilterede kanun çıkarma yöntemlerini, usulünü
uyguladığınız ortaya çıkıyor.
Temel kanunlar, bu torba düzenlemeler nedeniyle yamasından
aslı belli olmayan elbiseye döndü. Bugün bir İhale Kanununa
baktığımızda, 5018 sayılı Kanunu dikkate
aldığımızda, vergi kanunları ve daha pek çok temel
kanun yamasından aslı belli olmayan elbiseye dönmüştür.
Çok uzağa gitmeyelim, daha geçen hafta perşembe
günü 688 sıra sayılı Torba Kanun görüşmeleri
sırasında 21inci maddeden sonra gelmek üzere bir 22nci madde
eklemesi yapıldı. Daha bu ekleme yapılır yapılmaz bu
eklediğiniz madde üzerinde bir değişiklik önergesi verdiniz.
Yani bir maddeyi henüz değişmeden değiştirdiniz ve
böylelikle de tarihe geçtiniz. Bu biraz evvel bahsettiğim, getirdiğim
tespitleri de artık inandırmak için, hakkını vermek için
elinizden geleni de yapıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, torba kanunlarında sürekli yeni vergi istisnalarıyla
karşımıza çıkılmaktadır. 3üncü maddede Katma
Değer Vergisi Kanununda, 4üncü maddede Özel Tüketim Vergisi Kanununda,
yine, 8, 9, 10 ve 11inci maddelerde değişik vergi kanunlarında
istisna, muafiyetler veya Bakanlar Kuruluna yine istisna veya muafiyet
diyebileceğimiz türden yetki düzenlemeleri var. Adalet ve Kalkınma
Partisi bu tür kanuni düzenlemelerle istisna ve muafiyetler iktidarı
hâline gelmiştir. Kanuni düzenlemelerle bir istisna ve muafiyetler
iktidarı hâline geldiniz. Her şeye sürekli istisna ve muafiyet getire
getire kanunların özü buhar olup uçuyor, kanunların özü kalmadı,
esası kayboldu. Üstelik bu düzenlemeler
vatandaşlarımızın lehine olmaktan ziyade dar bir rant
çevresinin çıkarlarına hizmet etmektedir.
Teklifin 7nci
maddesinde TRTnin Anadolu Ajansından yapacağı her türlü
program, haber, yapım ve yayınlarla ilgili mal ve hizmet
alımlarının Kamu İhale Kanunundan istisna tutulması
düzenleniyor. Tabii, yine, Kamu İhale Kanunundan bir istisna
getirilmeseydi doğrusu şaşacaktık ama bizi yine
yanıltmadınız. Bu madde bir torba kanun klasiği hâline
getirilen bir maddedir. Bu madde yeni yolsuzluk ve usulsüzlüklere zemin
hazırlayan bir düzenlemedir ihale mevzuatımızda ve artık
Adalet ve Kalkınma Partisinin bir mümeyyiz vasfı, belirleyici
özelliği oldu. Anadolu Ajansı mali yönden zarar ediyor. 2014te
Ajansın zararı 105 milyon liradır. Buna göre, Anadolu
Ajansı 2014teki gelirinin 4 katına yakın zarar etmiştir.
Ajansın 2014 yılı geliri 28 milyon liradır. Bu rakamlar
Komisyonda Hazine Müsteşar Yardımcısının yani
Hazinenin verdiği bilgilerdir. Bu madde hükmüyle Anadolu
Ajansının zararı İhale Kanunundan muafiyet yoluyla TRTye
ve dolayısıyla Türk milletine rücu ettirilmektedir. Vatandaşın
elektrik faturalarından kesilen paralarla finanse edilen TRT Anadolu
Ajansının zararını kapatmakla görevlendirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme acaba hangi toplumsal ihtiyaç ve beklentileri
karşılıyor? Hangi ekonomik gerekçelerden doğmaktadır?
Teklifin sadece 7nci maddesi dahi AKP döneminde Türkiyenin gayrihukuki, keyfî
ve şahsi bir yönetim altında olduğunu göstermektedir. Bu
düzenlemenin milletvekili genel seçimleri öncesinde getirilmesi de ayrıca
dikkat çekici bir konudur. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde
TRT yayınlarında Anayasanın 133üncü maddesinde ve TRT
Kanununun 1inci ve 5inci maddelerinde hüküm altına alınan
tarafsızlık ilkesi yok edilmiştir. Bir taraftan, yayın
ilkelerinden tarafsızlığı bertaraf eden TRTye şimdi
de Kamu İhale Kanunundan muafiyet getirilmektedir. Yani diğer bir
ifadeyle, TRTnin ihalelerinde de taraflı olması yasal hâle
getirilmek istenmektedir.
Teklifin 13üncü
maddesiyle, sigortacılık sektöründe yönetici şirket ve
katılım sigortası tanımları getiriliyor.
Katılım sigortası terimi, Malezya ve Körfez ülkeleri kökenli
sermayenin talepleri doğrultusunda hazırlanmıştır.
Hazine Müsteşarlığı yetkililerinin Komisyonda verdiği
bilgilere göre, uluslararası sermayenin Türkiye'ye yatırımlarında
tereddüt etmemesi için bu düzenleme getiriliyor denilmişti, geçtiğimiz
torba kanunda da yine, bu yargılamayla ilgili, kamu-özel iş
birliğiyle ilgili düzenlemelerde de, maalesef, Türk
yargısını baypas edecek düzenlemeler getirilmişti; demek ki
yurt dışından bu tür talepler yoğun bir şekilde
geliyor.
Madde metnindeki yönetici
şirket tanımının da bir İngiliz sigorta
şirketinin talebiyle eklendiği Komisyonda öğrenilmiştir. Bu
düzenleme sonrasında Türkiye piyasasına girmesi beklenen İngiliz
sigorta şirketi Türk piyasasını tamamen kontrol edecektir.
Sigortacılık sektörünün mevcut durumda yüzde 70inden
fazlasının yabancı sermayenin elinde olduğunu dikkate
aldığımızda, bu düzenlemeden sonra bu İngiliz
şirketinin Türk piyasasına girmesiyle, yabancı sigorta şirketleri,
Türkiye'deki sigorta sektörüne tamamen hâkim hâle gelecektir.
Genel Kurulda
görüşülen son iki torba teklifte yer alan bu düzenlemeler, Osmanlı
Devletinin zayıflama nedenlerinden birisi olan ve zayıflama sürecine
götüren önemli unsurlardan olan kapitülasyonların AKP Hükûmetiyle birlikte
geri getirilmesidir. Bunlar resmen kapitülasyon düzenlemeleridir. Adım
adım uygulanan bu senaryo, 1839 Balta Limanı Anlaşmasıyla
başlayıp, 1914te Osmanlının mali iflasıyla
sonuçlanan sürecin paralelidir. 2014 yılı 3üncü çeyreği
itibarıyla 396,8 milyar dolara ulaşan dış borç,
yabancı yatırımcılara ve finans kuruluşlarına
uygulanan imtiyaz ve istisnalar tarihin tekerrür etmesidir. Yeni Türkiye,
yeni Osmanlı dediğiniz de herhâlde bu olsa gerektir.
Değerli
milletvekilleri, maliye politikalarının en önemli amaçlarından
birisi de vergilemede adalettir. Gerek vergi kanunlarıyla getirilen
istisna ve muafiyetler gerekse vergi kalemlerindeki tahsilatlar bu temel ilkeyi
yok saymakta ve Türkiyede vergi adaletsizliğinin giderek daha belirgin
hâle geldiğini de göstermektedir. Torbadaki bazı vergi düzenlemeleri
de buna hizmet etmektedir.
Ülkemizde üretim
yavaşlamaktadır, ekonomi yavaşlamaktadır ve durgunluğa
doğru gitmektedir, iç ve dış talep daralmaktadır, gelir
artışı düşmektedir, piyasalara olan güven
azalmaktadır; işsizlik, enflasyon artmaktadır, gerek
vatandaşlarımızın gerek özel sektörün gerekse kamunun
borçluluğu artmaktadır. Bu ortamda Türkiye ekonomisi,
bırakın büyümeyi, artık küçülmeye
başlamıştır. Hâl böyle olunca bize de Âyinesi iştir
kişinin, lâfa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı
eserinde. demek düşer iktidar politikası bakımından.
Değerli
milletvekilleri, bu torba teklif düzenlemesinde olumlu ancak noksan
gördüğümüz bir husus da öğretmen atamalarıdır. 47 bin yeni
kadro tahsis ediliyor. Bunu olumlu bulmakla birlikte noksan bulduğumuzu da
buradan ifade etmek istiyorum. Kesinlikle, sözleşmeli öğretmenlerle
birlikte dikkate aldığımızda, öğretmen ihtiyacı
110 bin, artı, sözleşmelilerle birlikte 180 bindir. Atamayı
bekleyen öğretmen sayısı 300 bindir. Onun
dışında, ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, gıda
mühendisleri, su ürünleri mühendisleri ve arkeologlar atama beklemektedir ve bu
konuda da Hükûmetten bir ses seda yoktur.
Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Yüksel, Denizli
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
İçinde pek
çok sosyal projenin de bulunduğu bu kanun teklifinde bizleri, bilhassa
KOBİleri yakından ilgilendiren, teminat bulmada
sıkıntı çeken işletmelerimizle ilgili Kredi Garanti
Fonunun hâlihazırda işletmekte olduğu 1 milyar TLlik
kaynağın 2 milyar TLye çıkartılması -1 milyar TL daha
artırılarak 2 milyar TLye çıkartılması- konusu bu
kanunda bulunmaktadır.
Bu Kredi Garanti
Fonu şu ana kadar KOBİlerimize önemli destekler vermiştir;
bilhassa, yeni yatırımlar yapan veyahut da mevcut
yatırımlarını artırarak geliştirmeye
çalışan ama bu arada da teminat vermede sıkıntı çeken
KOBİlerimize önemli destekler vermiştir.
Şu ana kadar
Kredi Garanti Fonuna müracaat eden KOBİ sayımız 8.400
civarında olup, bunlardan 7.103 tanesi olumlu cevap almış ve
şu anda da, Bakanlar Kurulunda çıkan karara göre de bilhassa
kadın girişimcilerimiz için yüzde 85e kadar varan garantiler
vardır. İmalatçı KOBİlerimize önemli destekler verilmekte
ve imalatçı KOBİleri teşvik etmek anlamında da, normal
KOBİlerde yüzde 75i bulan destek garantisi, imalatçı
KOBİlerde yüzde 80lere çıkmış, ayrıca denizcilik
sektörüne de yüzde 70lik, yine, Kredi Garanti Fonundan destek
kaynağı çıkartılmıştır.
Burada, bilhassa imalat sektöründe ki makine sanayisi
başta gelmek üzere- yurt içi makine imalatlarında yurt içi
imalatçılarımıza önemli kaynaklar aktarılmış,
yatırımları noktasında, üretimleri noktasında
kendilerine önemli garanti destekleri verilmiştir.
Gemicilerimizle
ilgili konularda da çok yanlış bir anlayış vardır.
Aslında, gemicilik sektöründe ihraç etmek kaydıyla alınan
siparişlere bir garanti verilmektedir. Bu da nakdî bir kredi ödemesi
değildir, bankalara verilen teminat mektubu garantisidir. Yurt
dışında gemi alıcısı bulunan firmaların,
gemi siparişleriyle ilgili, siparişi verdiği andan itibaren
yaptığı ödemelerin garantisidir. Gemi kendisine teslim
edilmediği takdirde, onun bir garantisi noktasında bankalardan
alınan teminat mektubuna verilen destek ve garantidir. Bu anlamda
bakıldığında, 2 milyar TLye çıkmış olan bu
kaynağın çarpan etkisiyle baktığımız zaman 10 katına
kadar arttığını ve bu kaynağın 20 milyar
lirayı bulan bir kredi garantisini oluşacağını ve
KOBİler noktasında da önümüzdeki dönemde önemli bir
kaynağın yaratılmış olacağını
görmüş oluyoruz.
Onun
dışında, bir de burada sıkça gündeme getirilen,
öğretmenlerimizle ilgili, atamalarla ilgili konu var. O konuda da on iki
yıllık AK PARTİ iktidarı dönemine kadar millî eğitim
camiamıza 400 bin civarında öğretmen ataması
yapılmış toplamda. Son on iki yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde de 458 bin öğretmen ataması
yapılmıştır. Yeterli midir? Mutlaka yeterli değildir,
ihtiyaçlarımız var ve yeni çıkardığımız,
yine bu kanunda çıkarmış olduğumuz bir maddeyle de 47 bin
öğretmen kadrosu ihdas edilmekte. Bunun 35 bininin 2015 yılı
içerisinde yine ataması yapılacaktır öğretmenlerimizle
ilgili. Aslında, gönül hiçbir şekilde öğretmen
kardeşlerimizin dışarıda beklememeleri,
atamalarının yapılabilmesidir ama bu bir kaynak meselesi
dediğimiz zaman da Şunları şunları yapıyorsunuz
ama niye öğretmenlerimizin atamasında bu kaynağı
kullanmıyorsunuz? diyorsunuz ama burada da belli bir gerçeği, var
olan gerçeği görmek zorundayız.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Paraları doğru yere
harcayalım.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) Biz AK PARTİ olarak şu ana kadar 458 bin öğretmemizi
atamakla cumhuriyet tarihinde atanmış olan 400 bini geçmişiz.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Atama yapmayı bilmiyorsunuz.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - Bu anlamda da öğretmenlerimize, gençlerimize vermiş
olduğumuz önemi göstermektedir. İnşallah,
kaynaklarımızı daha da artırırız. Sayın
Çetin, inşallah, bu artışla birlikte hiçbir öğretmenimiz
dışarıda kalmayacaktır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İnşallah, CHP iktidarında hepsini
atayacağız, merak etme sen.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - AK PARTİ iktidarlarına güvenin, yola devam.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 7 Haziranda inşallah hepsini atayacağız.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümünün görüşmelerinin devamı hususunda İç Tüzükün
72nci maddesine göre verilmiş aynı mahiyette iki önerge vardır.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben çekiyorum önergeyi efendim.
BAŞKAN
Evet, biri çekilmiştir, diğerini okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Teklifin 1. bölümü üzerindeki görüşmelerin devam etmesini İç
Tüzük md. 72 uyarınca arz ve teklif ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
(İstanbul)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III. YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Türeli, Sayın Seçer, Sayın Akar, Sayın
Çetin, Sayın Serindağ, Sayın Günaydın, Sayın Haberal,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Kaplan, Sayın Özkes, Sayın
Düzgün, Sayın Günal, Sayın Vural, Sayın Korkmaz, Sayın Türkoğlu,
Sayın Uzunırmak, Sayın Öz, Sayın Halaman, Sayın
Varlı.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118,
2/2731) (S. Sayısı: 705) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başkanım, odalarda
yoklama var mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, burada böyle bir sayı yok.
BAŞKAN Eğer bir problem varsa sistemde
problem var Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Siz oraya
göre açıklama yaptınız ama salonda böyle bir sayı yok.
Nerede bu sayı?
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, 171 kişi var
sistemde.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Gaziantepte
Bakanlığınıza bağlı hastanelerin ihtiyacı
karşılamadığı, yurttaşların sık
yaptığı şikâyetlerden anlaşılmaktadır.
Özellikle yoğun bakım ünitelerinin yetersizliği pek çok
şikâyete neden olmaktadır. Zaten, 13 özel hastanenin faaliyet
göstermesi de bunun kanıtıdır. Ayrıca, Gaziantepte 400
bini aşkın Suriyeli yaşamaktadır. Bunları göz önüne
alınca Gaziantepte sağlık yatırımlarını
artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Kocaeli
Darıca Farabi Hastanesi Acil Servisi, İstanbul Eyüpten getirilecek
bir domuz gribi hastası için karantinaya alınmış, hasta
kabulü durmuş. 750 bin kişinin yaşadığı ve bölge
hastanesi olarak görev yapan bir hastanenin acil servisinin devre dışına
çıkarılmasını doğru buluyor musunuz?
İstanbuldaki bir hasta niye Kocaeliye getirilmektedir? Daha önce
aynı hastanede 2 domuz gribi vakası görülmüş,
vatandaşlarımız hayatını kaybetmiştir. O gün bu
tedbirleri niye almadınız? Şu an itibarıyla bir salgın
var mıdır? Şu ana kadar kaç kişi hayatını
kaybetmiştir? Ne tedbir aldınız veya ne tedbir almayı
planlıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Seçer
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
domuz gribine ilişkin soruyu Haydar Akar arkadaşım sordu ama
detay birkaç soru sormak istiyorum. Bu vaka, benim seçim bölgem Mersinin
Anamur ilçesinde de görüldü, 3 yurttaşımız hayatını
kaybetti. Tabii, o konuda kesin bir teşhis olmadı, bunun sonucunu
almak istiyorum. Ayrıca, bu vakalar neden kaynaklı, iklimsel bir konu
mu? Bazı söylentilere göre, iddialara göre, Suriyeli misafirlerden
kaynaklı bir hastalık da olabileceği söyleniyor. Bu konudaki
görüşlerinizi almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan...
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Müsteşarınız, altı gün önce, Türkiyede domuz
gribinden dolayı bu kış mevsimi süresi içerisinde
yaşamını kaybedenlerin sayısını 11 olarak verdi.
Sanıyorum, dün sizin bir açıklamanız var. Siz, açıklamanızda,
domuz gribinden ölen kişilerin yani H1N1den ölen kişilerin
sayısını 30 diye yorumladınız, ifade ettiniz.
Merak ettiğim
konu şu: Kalan altı gün içerisinde Türkiyede gerçekten domuz
gribinden yaşamını yitiren 19 insan mı var? Böyleyse
Bakanlık olarak siz herhangi bir karantina ya da acil eylem planı
devreye sokmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu...
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, geçen hafta bir torba kanun vardı ve orada kamu-özel iş
birliğiyle yapılan hastanelerle, daha doğrusu, yapılmakta
olan hastanelerle ilgili bir madde geçti. Buna göre, yargılamanın,
gerektiği hâllerde yurt dışında yapılabilmesi hükmü
getirildi. Daha önce bu konu çok tartışılmıştı.
Finansman bulmakta zorluk çekersiniz, sıkıntı
yaşarsınız. Bu modeli benimsemeyelim. diye epey bir tartıştık
sizin geldiğiniz günlerde. Şimdi, 30 milyar dolarlık bir
finansman yükü var, finansman bulmakta zorluk çekiliyor ve hastanelerin
çoğu henüz yapım aşamasında, gecikmiş vaziyette. Bu
konuyla ilgili bilgi verebilir misiniz detaylı olarak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut...
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, son yıllarda, ekonomik
sıkıntılar, işsizlik sebebiyle oluşan göçler,
plansız şehirleşme ve dağılan yuvalar neticesinde çok
sayıda şehirde sokak çocukları ortaya
çıkmıştır. Bu sokak çocukları içerisinde bonzai
kullanımı had safhadadır. İnsanlar, sabahları işe
giderken, gazete üzerine yatmış, konuşamayan, cevap veremeyen, o
uyuşturucunun etkisiyle kendinden geçmiş, küçük yaşta
çocukları görmekteler. Bunlar konusunda devletin bir tespiti var
mıdır, bir çalışması var mıdır? Bu
çocukları toplayıp bir merkezde rehabilite etme, iyileştirme,
hayata kazandırma konusunda bir çalışmanız var
mıdır? Bu uyuşturucunun önlenmesi için, bonzainin bu ülkeye
girişlerinin durdurulması için sınır güvenliğiniz var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu şehir hastaneleri kapsamında, şimdiye kadar kaç tanesinin
sözleşmesi imzalandı, daha doğrusu, kaldı mı
imzalanmayan? Bunlarla ilgili, hastane bazında yükümlülük nedir ve
toplamda ne kadar süreyle bu yükümlülüklerin devam edeceğini bize
bildirebilirseniz
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, hastanelerimizde personel eksiği çok fazla. Özellikle, seçim
bölgem Osmaniyede, ilçelerde uzman doktor ve diğer sağlık
personeliyle ilgili eksiklikler yüzünden, hastalar ya il merkezindeki hastaneye
taşınmakta ya da geçici görevlendirmelerle çözüm bulunmaya
çalışılmakta. Bu ikisi de maalesef, hem maliyeti artırmakta
hem de hizmet kalitesini düşürmekte. Mesela, bendeki şu anki
bilgilerde, Düziçi Devlet Hastanesinde kadın doğum uzmanı,
nöroloji uzmanı gibi uzmanlar yok, acildeki doktor ve diğer personel
sayısı çok az. Kadirlide de benzer durum var; Hasanbeyli, Bahçe
zaten doktora hasret. Dolayısıyla, bu sorunları nasıl
çözeceksiniz?
Kamu hastaneleri,
kârı artıracağız diye personelden falan feragat ediyor, bu
şekilde, personel çalıştırmayarak onların daha kârlı
olması mı sağlanıyor? Bu konuda bilgi verirseniz
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, Hükûmetin bir üyesi olarak Sayın Arınç,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih için, Kendisi,
benim istifamı isteyecek kadar haysiyetli bir insan değildir. diyor.
Böyle bir tanımlama yapılan insanın, Ankaranın,
Türkiye'nin başkentinin Belediye Başkanlığını
yapmasını doğru buluyor musunuz?
Yine, Ankaradaki
arazilerin paralel yapıya peşkeş çekildiğini ifade ediyor
Sayın Arınç, hangi araziler peşkeş çekilmiştir? Bu
konuda bir soruşturma yapmayı planlıyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamu-özel iş
birliğiyle yapılacağı söylenen şehir hastaneleri âdeta
şehir efsanelerine dönüştü. Bu kapsamda, Manisa Şehir
Hastanesinin temeli atılalı da bir yıldan fazla oldu,
inşaat ne zaman fiilen başlayacak? Manisa Şehir Hastanesinin
projesi var mıdır?
Bir de en son 688
sıra sayılı Kanun Teklifinde yer alan, yine bu kamu-özel
iş birliğiyle ilgili faaliyetlerdeki ihtilaflarda
yargılamanın Türk yargısı dışında
yapılacağını ve Türk yargısını baypas eden
düzenlemeyle Türkiye'nin itibarının ve Türk yargısının
güvenilirliğinin zedelendiğini düşünmüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, Gaziantepte
kamu yatakları veya hastaneleri konusunda gerçekten bir sorunumuz, sıkıntımız
var. Şu anda Perilikaya ihalesinin ihale tarihi alındı.
Gaziantep Şehir Hastanesi de yer değişikliği nedeniyle bir
gecikme yaşadı ama şu anda her ikisinin de çok hızla
yapım süreçlerine girilmiş vaziyette.
Yoğun
bakım yatak yetersizliği, bu mevsimde Türkiye genelinde
yaşadığımız bir sorun. Yani on iki yıllık
iktidar döneminde yoğun bakım yatak sayılarını 11
mislinden daha fazla artırmış olmamıza rağmen,
özellikle yoğun mevsimlerde, aralık, ocak, şubat ve mart
aylarında yoğun bakım yatak sorunu yaşıyoruz. Bununla
ilgili önümüzdeki süreçte alınabilecek yeni tedbirlerle de mevcut fiziki
mekânlarda artış yapabileceklerimize, palyatif yataklar
oluşturarak tedbir almayı ve diğer yeni hastanelerimizin de
hızla tamamlanmasını hedefliyoruz.
Bu
çerçevede şehir hastaneleriyle ilgili olan kısımlara isterseniz
gireyim toplu olarak. Şimdi, bir Başakşehir, bir de Etlik
dışında diğer hastanelerin tamamında sözleşme
süreçleri bitti ve yapım süreçlerine geçtik. Manisada şu anda
beklediğimiz
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bizde mayın patlamış, haberiniz var mı
ondan?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Evet. Cevabını veririm
Sayın Akar.
Manisada
-1inci deprem kuşağında olanlarda izolatör bekleme süreci
asgari altı aylık bir izolatör- temel atıldı ama deprem
izolatörlerini beklemek durumundayız. Bu, deprem nedeniyle beklenmesi
gereken süreç. Bunun dışında Ankarada Bilkent,
Elâzığ, Yozgat, Adana, bunlarda bir sorunumuz yok. Kocaelide bir
askerî alandan alınan arsa tahsisi ve orada daha önce askerî mühimmat
depolanan alanda mayın temizlemeyle ilgili bir şey var. Onu da on-on beş gün içinde
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, öyle bir şey yok.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi, tamam da neticede
orada daha önce depo
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yok öyle bir şey.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi, bunu Millî Savunma
Bakanlığından...
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Suriye sınırı mı orası, Allah
aşkına!
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Keşke senin dediğin
gibi olsa da biz de hiç beklemesek.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Spor tesisleri var, her şey yapıldı o araziye,
hiç kimse mayın aramadı.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi, Haydar Bey,
keşke senin kadar rahat olsak da biz de dediğiniz gibi hemen
başlatalım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Tamam, ben yaptıracağım, gelin.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) On-on beş gün içinde
inşallah onu bitiriyoruz.
Dolayısıyla,
tabii, yargılamayla ilgili geçtiğimiz hafta Genel Kuruldan geçen, bu
uluslararası finansman gerektiren projeler ve bu projelerin tamamında
da uluslararası finansman sağlanmış durumda.
Uluslararası yargı da bu anlamda ihtiyaç olarak gündemimize geldi ve
yüce Meclisten de geçti.
Domuz
gribiyle ilgili sorulara gelince, domuz gribinde veya grip
salgınında, öncelikle, geçtiğimiz yıl 2013 sonu ve 2014
Mart sonu veya Nisanına kadar grip vakalarında
yaşadığımız yoğunluğu bu sene
yaşamadık. Yani yükselen pikler bizim hafta sonları veya
geceleri ilave kadrolar oluşturarak vermemiz gereken poliklinik hizmetleri
anlamında bir yoğunluk yaşamadık, son yirmi-yirmi beş
gün hariç. Son yirmi-yirmi beş günde bu sene
yaşadığımız bir pik var ve son hafta sonu
itibarıyla da, cumartesi, pazar ve bugün itibarıyla, hastanede
ortalama son on beş günde grip şüphesi nedeniyle
yatırdığımız hasta sayısı ortalama günlük 60
iken, son iki günde ortalama 30a indi. Yani bir grip salgınındaki
düşme süreci başladı.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Ölüm oranları nedir?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ölümle ilgili: Şu anda, bugün
itibarıyla veya bugün sabah itibarıyla 39 ölüm vakamız var. Bu
39dan 30 tanesi H1N1 virüsü teşhisiyle, 4 veya 5 tanesi H3N2 virüsü
teşhisiyle ve diğer 4, 5 rakamları yer değiştirebilir
onun için söylüyorum- influenza B virüsü nedeniyle. Yani 9 vakanın 4ünü
veya 5ini influenza, diğer H3N2 virüsüyle de 4ünü veya 5ini -bu
şekilde- kaybettik. Ama bu vakalarımızın
yarısından çoğunda böbrek yetmezliği gibi, karaciğer
yetmezliği gibi, solunum sistemi sorunları gibi, kronik
hastalıklar gibi, diyabet gibi ilave sorunları olan kronik
vakaların üzerine gelen ilave enfeksiyonlardan kaybettiğimiz vakalar
oldu.
Tedbir olarak
Bugün virüsün hangi türü olursa olsun, ki
300den fazla türü olan bir virüs ve her yıl da virüslerin tip
değiştirdiği, mutasyona uğradığı ve tedavisi
dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir hastalıkla mücadele. Burada
tedbirleri, bireyin, kişinin alacağı tedbirler, biz de erken
alınabilecek tedbirleri alıyoruz. Hastalarımızı
olabildiğince yakın takibe alarak tedavi etmeye
çalışıyoruz.
Burada kısmi
destek olan ilaç Tamiflu. Onu da eczanelerde ola ki yeterince yoksa diye 250
bin kutu bütün hastanelerimize dağıttık. Dolayısıyla
burada virüsün karantinaya alınarak bir tedavisi de ne yazık ki söz
konusu değil. Olabildiğince hastalarımızı
istirahatiyle, destek tedavileriyle -yoksa tedavi keşke mümkün olsa,
ilacı olsa- diğer ilave sorunlarını çözerek
sağlıklı hâle getirmeye çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Yaklaşık 4.300 grip
şüphesiyle yatırdığımız hastadan yapılan
tetkikler sonucu 366sında H1N1 virüsü tespit edildi ki oran olarak
yaklaşık yüzde 8lerde. Avrupa ülkelerine baktığımızda
yine bizim ülkemizin grip virüsüyle veya H1N1 virüsüyle bu sene yaşadığı
sıkıntı Avrupa ülkelerine göre daha düşük oranlarda.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili sizin
değerlendirme şansınız olabilir mi? Örneğin, bir yerde
bir domuz gribi şüphesi yakalanıyor ve bununla ilgili 112
aranıyor. İlgili hastaneye gelirken tüm acil servis
kapatılıyor, karantinaya alınıyor. Eylem planından
bahsettiğim bu benim. Yani İstanbul gibi, Ankara gibi büyük
merkezlerde hastanelerden birini özellikle bu enfeksiyona ayırmanız
mümkün değil mi?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi, bakın, şu anda
-az önce söylediğim rakam- 4.300 vakadan, grip şüphesiyle veya domuz
gribi şüphesiyle aldığımız vakadan yüzde 8inde H1N1
virüsü tespit edilmiş.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Dolayısıyla bizim bütün
şüphelileri karantina sistemine girdiğimizde, varabileceğimiz bir netice ve
alabileceğimiz bir köprü olarak da ne yazık ki uygulanabilir
görmüyorum.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Haydar Beyin bahsettiği gibi Farabi Devlet Hastanesi
şu anda acil hasta kabul etmiyor dört saat süreyle.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ederim.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.03
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
1inci madde
üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 652 sayılı Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde eklemeyi öngören 1'inci
maddesine bağlı (1) sayılı cetvelde geçen
"47.000" ibarelerinin "330.000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Mülkiye Birtane Hasip
Kaplan
Kars Şırnak
BAŞKAN Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi İzzet
Çetin Rahmi
Aşkın Türeli
İstanbul Ankara İzmir
Haydar Akar Ali
Rıza Öztürk Mehmet
Hilal Kaplan
Kocaeli Mersin Kocaeli
Vahap Seçer
Mersin
MADDE 1- 25/8/2011
tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 2-
(1) Ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Milli Eğitim Bakanlığına
ilişkin bölümüne eklenmiştir."
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU: MİLLİ EĞİTİM
BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO
ADEDİ |
TOPLAM |
EÖH |
Öğretmen |
(1-9) |
150.000 |
150.000 |
|
TOPLAM |
|
150.000 |
150.000 |
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Alim
Işık Cemalettin
Şimşek
Antalya Kütahya Samsun
Ahmet Duran Bulut Özcan
Yeniçeri Erkan
Akçay
Balıkesir Ankara Manisa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ahmet Duran Bulut.
BAŞKAN
Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra
sayılı yasanın 1inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı -öğretmen,
öğrenci, veli, Bakanlık olmak üzere tarafların ortak,
koordineli, birbirlerine uyumlu; ilimin, bilimin, ülkenin ihtiyaçları
doğrultusunda bir uyum içerisinde olması gerekirken- maalesef belki
de Adalet ve Kalkınma Partisinin en başarısız
bakanlıklarından biri olduğu grafiğini sürekli çizmektedir.
Burada sayın vekiller kalkıp Cumhuriyet tarihinde bu kadar
öğretmen alındı, bizim dönemimizde bu kadar alındı
Bu, akli değil, mantıki değil çünkü ülkenin artan nüfusu,
ülkenin ihtiyaçları bunu almayı gerektiriyor, ülkenin ihtiyaçları
sizin aldığınızı yetersiz görüyor. Kendi Bakanınızın
ifadesi, ülkenin, Millî Eğitim Bakanlığının 115 bin
öğretmene ihtiyacı olduğunu ifade ediyor fakat her nedense her
dönemde siz -10 bin öğretmen, 15 bin öğretmen- tepkiler geldikçe,
böyle parça parça, seçimlere yakın alımlar yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
eğitimde uluslararası ölçümlerde Türkiye en alt sıralarda,
eğitimle ilgilenen arkadaşlarımız bunu bilmekteler. OECD
rakamlarına bakınız, diğer ölçümlere bakınız.
Türkiyede üniversiteye giriş sınavında geçen yıl, 2014
yılında 50 bin öğrenci sıfır puan aldı, 50 bin
öğrenci. ÖSYMlerde aynı şekilde, diğer ortaokullara girme
sınavlarında aynı şekilde. Bu
başarısızlığın sebebi, siz öğretmenliği
bir ticaret gibi görüyorsunuz, ucuza mal etmeye kalkıyorsunuz
eğitimi. 80 bine yakın vekil öğretmen var bugün. Niçin
bunları kadrolu öğretmenlerden oluşturmuyorsunuz? Bunda bir
strateji de var tabii ki. Ülkenin bir bölgesinde
Yani Bakanlık hâkim
değil buradaki eğitime, Bakanlığın bir müfredatı
yok doğru dürüst yani Millî Eğitim Bakanlığının
Nasıl bir insan yetiştirilmesi lazım? Bu insanın
nasıl yetişmesi lazım? noktasında ortaya
koyacağı müfredatı ve bu müfredatın her tarafta eşit
bir şekilde uygulanacağı bir disiplini yok.
Öğretmenler
yine aynı şekilde, bir öğretmen yetiştirme eğitiminin
olmadığı gibi, fakültelerden öğretmenim diye çıkan,
sayıları 300 bini aşan, atama bekleyen çocuklar var. 80 bin
vekil öğretmen dururken, ülkenin bunca ihtiyacı varken getirilen 47
bin teklifle bunun önlenmesi mümkün değil. Belirli derslerin
öğretmenlerini, branş öğretmenlerini alıyorsunuz. Felsefe
grubu öğretmenleri atama bekliyor. Türkiyede bununla ilgili, bilişim
teknolojileri öğretmenleri atama bekliyor. Arkeologlar atama bekliyor.
Ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, veterinerler, balıkçılık
teknolojileri mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, iktisadi ve idari
bilimler mezunları, fen edebiyat mezunları, bunları neden bu
sistem içerisinde üniversitelerden çıkarıyorsunuz? Eğitim
planı, programı olmaz mı bir ülkenin? On yıllık, yirmi
yıllık, elli yıllık, ülkenin ihtiyaçlarına göre bir
program yapılmaz mı? Bir müdür, bir mühür
anlayışıyla açılan üniversitelerde yetersiz kadrolarla çok
yetersiz bir şekilde yetiştirilen öğretmenlerin neticesinde
eğitimde dip yaptık. Okuryazarlık oranında, Cumhuriyet
Dönemiyle karşılaştırıyorsunuz ya, en üst seviyelere
gelmiş durumdayız. Bunların düzelmesi için bu kadronun, 47 bin
kadronun yetmeyeceğini
Teklifimiz 100 bin öğretmen. Bu atamanın
bir an önce yapılması, parayı saraydan mı
kısarsınız, özel makam arabalarından mı
kısarsınız ama mutlaka kısılıp bu atamaların
yapılması gerekmektedir.
Eğrelti
atamalarla kendi yerinden emin olmayan öğretmenlerin, idareye iyi
görünmek, şirin görünmek için, günü kotarmak adına orada
bulunmasıyla öğretmenlik olmaz. Öğretmenlik özel bir meslektir,
o mesleğe layık insanların o sınıflara girmesi
gerekir. Sizlerin çocuklarının dersine hiç vekil öğretmen
giriyor mu? O zaman, vekâleten aldığınız insanların
çocuklarına vekil öğretmenlerin girmesine lütfen izin vermeyin.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayılar farklı değil mi
Sayın Başkan?
BAŞKAN Hayır,
aynı mahiyetteki önerge.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir yanda atama bekleyen öğretmenler, diğer yanda
Millî Eğitim Bakanlığının öğretmen ihtiyacı,
yıllardır Türkiyenin gündeminde yer alan çok önemli bir konuyu
görüşüyoruz.
Millî Eğitim Bakanının Komisyonda
yapmış olduğu açıklamaya göre, şu anda 115.875
kişilik bir öğretmene ihtiyaç vardır. Bu, Millî Eğitim
Bakanının Komisyondaki açıklaması. Ben her şeyden önce
şunu söyleyeyim ki Millî Eğitim Bakanının
yaptığı bu açıklamaya inanmıyorum. Bunun gerekçesini
söyleyeceğim. Yıl 2012, 22 Mayıs 2012 tarihli 109uncu
Birleşimde zamanın Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer var. Ben
burada yine o dönem için 100 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesine yönelik
bir kanun teklifini Cumhuriyet Halk Partisi adına vermişim, onu
konuşuyoruz. Zamanın Millî Eğitim Bakanı da diyor ki
konuşmasında: Bugün itibarıyla öğretmen
ihtiyacımız 116 bindir. Yani, 2012de Adalet ve Kalkınma
Partisinin Millî Eğitim Bakanı 116 bin öğretmene ihtiyacımız
var. diyor, ondan üç yıl sonra, şimdiki Millî Eğitim
Bakanı da 115 bin öğretmene ihtiyacımız var. diyor.
Şimdi, hangisi doğru? 2012de 116 bin öğretmene ihtiyaç var ise
o tarihten bu yana gerek bütçe kanunlarının verdiği kadro
imkânlarıyla gerekse ilaveten yapılan kanuni düzenlemelerle on
binlerce öğretmen alındı, sayının azalması
lazım, sayı azalmadı. Bu rakam da gerçekçi değildir,
nasıl o zamanki rakamı Millî Eğitim Bakanı gerçekçi olarak
vermemişse şimdiki Millî Eğitim Bakanı da bu rakamı gerçekçi
olarak vermiyor. Doğu Anadoluda değil, Güneydoğu Anadoluda
değil, Karadeniz Bölgesinde değil; İstanbulda 55-60-65 kişilik öğrencilerin
olduğu, sınıfların olduğu okullar var.
İstanbulun Sultanbeylisinde, İstanbulun Sancaktepesinde,
İstanbulun Sultangazi ilçesinde 60 kişilik, 65 kişilik
sınıflar var. Bu sınıfların herhâlde öğretmen
ihtiyacı olduğu dikkate alınmıyor.
O nedenle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 150 bin
kadronun ihdasını öngörüyoruz. Gerçek ihtiyaç bunun daha da üzerindedir,
sadece ben İstanbuldan örnek verdim; Karadeniz Bölgesinde de bu
sınıflar var
-kalabalık sınıflar- Akdeniz Bölgesinde de var,
İzmirde de var, başka yerlerde de var. Bunları,
öğrencilerin yoğun olduğu bu sınıfları
uluslararası standartlara indirdiğimizde öğretmen ihtiyacı
fırlayacaktır. Sayın Bakanın Komisyonda verdiği 115
bin kadro ihtiyacı, bastırılmış bir ihtiyaçtır.
Rakam, gerçek ihtiyaç bunun çok çok üzerindedir. Atama bekleyen öğretmen
sayısının 330 bin olduğunu dikkate alırsak ihtiyacın
çok daha fazla olduğu ortaya çıkacaktır.
Yapılması gereken, hemen, süratle bu 150 bin
kadroyu kabul etmektir. 150 bin olmaz, 140 bin dersiniz, 130 bin dersiniz ama
sanki ölçmüş, biçmiş gibi 47 bin kadro demeyi ben insaf ve
objektiflik ölçüleriyle bağdaştıramıyorum.
85 eğitim fakültemiz var. 85 eğitim
fakültesinden mezun olup atama bekleyen 150 bin civarında öğretmen
adayımız var. Öte yandan, fen edebiyat fakültelerinden mezun olanlar
var. Buradakilerle birlikte sayı 330 bine çıkıyor. İki-üç
yıllık bir süre içerisinde bu fakültelerden mezun olacak olan
öğretmen adaylarını da dikkate aldığımızda,
sayı bir anda 800 bine fırlıyor; iki-üç yıllık bir
sürede, atama bekleyen öğretmen sayısında
ulaşacağımız rakam.
Arkadaşlar,
Sayın Hükûmet, Sayın Bakan, yani bu kadar insanı öğretmen
olarak atamayacaksanız, bu fakültelere on binlerce, yüz binlerce genci
alıp bunları oyalamayın, bunları bir umuda sevk edip sonra
okullarının bitmesini müteakip Bizim öğretmen ihtiyacımız
yok. demeyin. Yeniden bir planlama yapalım.
Sürem bitiyor,
daha fazla konuşma imkânım yok. Teklifimiz, hemen 150 bin
öğretmen kadrosunun ihdasını ve nisandan başlayarak
ağustosa da giderek yeni dönem mezunlarını da kapsayacak
şekilde hemen bu atamaların yapılmasını hedefliyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Konuşmamı bitiriyorum, hepinize
saygılar sunuyorum ve karar yeter sayısı istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.33
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.40
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerindeki aynı mahiyetteki
iki önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 652 sayılı Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde eklemeyi öngören 1'inci
maddesine bağlı (1) sayılı cetvelde geçen
"47.000" ibarelerinin "330.000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında,
burada muhalefetin dile getirdiği şeyleri çok dikkate
almıyorsunuz, o yüzden ben on iki yıl Başbakanlık yapan,
şimdi hem Cumhurbaşkanlığı hem Başbakanlık
yapan Sayın Erdoğanın 2002 yılındaki
konuşmasıyla bu önergemize destek isteyeceğim.
Sayın Erdoğan
2002 yılında İzmit mitinginde şöyle diyor: Şu sisteme
bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var. Yani, o
dönemki öğretmen açığı sayısını da söylüyor.
Sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsun?
Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın.
Önüne neden engel koyuyorsun? İnşallah, biz hükûmetimizi
kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve başlatacağız ve
öncelikli olarak eğitim sorunumuzu çözeceğiz.
Yine, 2002
yılında Antepte bu sefer bir konuşma yapıyor: Yahu, bir
sürü öğretmenimiz, bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim
öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden eğitimi dersine
giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var, ama bakın ki bunlar bir de
sınavla öğretmen alıyorlar. O zaman niye okutuyorsun bu
öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum. de,
bu evlatlarımız da boşuna
okumasın. Ama, biz iktidar olunca boşta öğretmen adayı
kalmayacak. diyor.
Yine, 2002
yılında Samsun mitinginde konuşuyor. Bunu biz
söylediğimizde yerine getirmediğiniz için özellikle hatırlatıyorum:
Buradan sözüm tüm genç öğretmen adaylarına: Siz merak etmeyin, biz
geldiğimizde, üniversiteyi bitirdiğinizde Ne yapacağım
sınavı, ya kazanamazsam? korkun olmayacak çünkü sınav
olmayacak. diyor.
Yine, 2002
yılında da İstanbul mitinginde konuşuyor: Birçok gencimiz,
özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede
eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış, merkezdeki
okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken sen sınavla
öğretmen seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana, genç
öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. demiş. O kadar sene
beklet, sonra al, o adamda artık heves kalır mı,
öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca
öğretmenler okulun bittiği gün altını çizerek
söylemiş- hazırlıklarını yapacak, ertesi gün de görev
aşkıyla okuluna gidip mesleğine başlayacak, hiç merak
etmeyin. demiş.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Altına imza atarım.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Şimdi, burada 330 binle ilgili önergemizi okurken de
AK PARTİli Sayın Kâtip Üye gülerek o önergeyi okuyor. Herhâlde
dinlemiştir Sayın Kâtip Üye. Biz, Başbakanınızın,
şimdiki Cumhurbaşkanınızın vermiş olduğu
sözü yerine getirmenizi istiyoruz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bayram öyle yapar zaten!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) 400 bin aldık, 400 bin.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Şu anda 350 binin üzerinde öğretmen adayı
boşta geziyor. Millî Eğitim Bakanı, vermiş olduğu
bilgilere göre, 120 binin üzerinde öğretmen açığının,
öğretmen ihtiyacının olduğunu söylüyor ki gerçekte bunun
çok daha fazla olduğunu biliyoruz. O zaman, saraylara para harcamaktansa,
makam araçlarına para harcamaktansa, birkaç özel şirkete para
akıtmaktansa hep beraber bu öğretmen atamalarıyla ilgili burada
köklü değişiklik yapabiliriz diye düşünüyoruz.
Tabii, millî
eğitimin aslında bu şekilde tartışılmış
olması da büyük bir talihsizlik. Her tarafı sorunlar yumağı
olan bir sistemden bahsediyoruz. Siz buraya millî eğitimle ilgili köklü
değişiklikleri içerecek, öğrencilerin, öğretmenlerin
sıkıntılarını giderecek, doğru dürüst
hazırlanmış bir yasa teklifi getirmek yerine, bu şekilde
gayriciddi bir torba yasa içerisinde, tamamen popülizm kokan bir düzenlemeyle
öğretmen ataması yaptığınızı söylüyorsunuz.
Bunun hiçbir şekilde gerçekliğe tekabül etmediğini diğer
önergede de -eğer zaman olursa- burada ifade etmeye
çalışacağız diyorum.
Dolayısıyla,
bu önergemiz son derece gerçekçi, en azından millî eğitimle ilgili,
atanamayan öğretmenler sorununu kökten çözecek olan bir öneridir.
Muhalefet partilerinin 150 bin önerisi değil, Halkların Demokratik
Partisinin 330 bin yeni öğretmen ataması önerisi bu sorunu en
azından şimdilik çözer diyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 Sıra Sayılı
"Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesindeki
"73.000" rakamının "73.600" şeklinde ve
"77.000" rakamının da 77.600 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
Amasya İstanbul Isparta
Şirin Ünal Türkan Dağoğlu Ramazan Can
İstanbul İstanbul Kırıkkale
Tülay
Bakır
Samsun
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 6583 sayılı 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (İ)
işaretli Cetvelin "II. Kamu Görevlilerine İlişkin Toplam
Atama Sayısı Sınırları" bölümünde
değişiklik yapmayı öngören 2'inci maddesinde geçen
"73.000" ve "77.000"' ibarelerinin, 330.000 bin yeni öğretmen
atamasına göre değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan Gülser
Yıldırım
Şırnak Mardin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 2. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Haydar Akar Ali
Rıza Öztürk
İzmir Kocaeli Mersin
İzzet Çetin Mehmet Hilal Kaplan Vahap Seçer
Ankara Kocaeli Mersin
MADDE 2-
22/12/2014 tarihli ve 6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununa bağlı (İ) işaretli Cetvelin "II. Kamu
Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı
Sınırları" bölümünde yer alan "36.000" ve
"40.000" rakamları sırasıyla "186.000" ve
"190.000" şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Alim
Işık Ahmet
Duran Bulut
Antalya Kütahya Balıkesir
Özcan Yeniçeri Erkan Akçay Cemalettin Şimşek
Ankara Manisa Samsun
MADDE 2-
22/12/2014 tarihli ve 6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununa bağlı (İ) işaretli Cetvelin "II. Kamu
Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı
Sınırları" bölümünde yer alan "36.000" ve
"40.000" rakamları sırasıyla "186.000" ve
"212.000" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, artık gökyüzünde halılar uçmuyor, bilgi
Kafdağının arkasında değil. Teknoloji baş
döndürücü bir hızla ilerliyor. Ülkelerin tarım ürünlerinin
çokluğu, ülkelerin turizminin büyüklüğü, ülkelerin insan nüfusunun
çokluğu o ülkelerin büyüklüğünü, gücünü göstermiyor. Bilgide ve
teknolojide ne kadar öne gitmişse bir ülke, dünyada daha
ağırlıklı, daha söz sahibi, ekonomisi daha iyi,
insanları daha refah içerisinde. Bu bakımdan, bilgi ve teknolojinin
mutlak surette eğitime indirgenmesi, eğitimin içerisinde verilmesi
gerekir.
Bilgi teknolojileri öğretmenleri
Yılda sistem
5 bin mezun veriyor. Sayıları 30 bini geçen bu branştan mezun
öğretmenler atama bekler iken yüz saatlik ders, kurs verdirilerek
branş öğretmenleri, müzik öğretmeni, resim öğretmeni bilgi
teknolojileri derslerine giriyor. Bu dersler sadece 5inci ve 6ncı
sınıflarda, diğer sınıflarda yok.
Ekonomisi dünyada
en önde olan, bilgi ve teknolojide en üst yerlerde bulunan Amerika
Birleşik Devletlerinin Başkanı Obama bilgi teknolojilerinin
ilkokullarda öğretilmesini, öğrencilerin bilgisayarı
kullanmasını ve program yapmasını, öğrenmesini
eğitim yetkililerinden istemektedir. Ülkemizde bu anlamda bilgi ve
teknolojide ilerleme sağlamak adına dağıtılan
tabletlerle bunun çözülemeyeceğini, o tabletleri kullanacak ellerin
Bu
bilimi almış, akademik eğitimini yapmış,
üniversitesini bitirmiş bunun öğretmeni olan branş
öğretmenlerine neden ders verilmez? Neden bunların ataması
yapılmaz? Bilgi ve teknolojileri dersi niçin sadece 5 ve 6ncı
sınıflarda olur? Neden 7nci, 8inci sınıflarda, 9uncu,
10uncu sınıflarda olmaz? 5 ve 6ncı sınıfta
olması bu dersi kavraması için yeterli mi görülmektedir? Ülkenin
ihtiyacının karşılanması adına bu kâfi mi
görülmektedir? Mutlak surette bilgi teknoloji derslerine branş
öğretmenlerinin atanması gerekir.
Ülkede felsefe
grubundan mezun binlerce genç öğretmen adayı atama bekliyor.
Bunların yan alanları rehberliktir. Okullarda yarış
atı gibi koşturulup ailelerinin itmesiyle, işte Fenden şu
kadar al., Matematikten başarılı ol., Şu okula gir.
hedeflemesiyle, ailelerinin hedeflemesiyle bunalıma giren çocukların
ruhsal sorunlarının çözülmesi konusunda onlara
danışmanlık yapacak rehberlik öğretmenleri okullarda
maalesef yok, maalesef yetersiz. Bu yüzden, öğrenciler arasında
çatışmalar olmakta, intiharlar olmakta, aileleri arasında
huzursuzluk olmakta, çocuk derdini anlatacak bir yetkili, bir uzman
bulamamakta. Bu bakımdan, bunların, felsefe grubu
öğretmenlerinin de mutlaka rehberlik öğretmeni olarak atanması,
böyle planlanması, bu açığın giderilmesi konusunda
gereğinin yapılmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım.
Kabul etmeyenler
Bir dakika süre
veriyorum, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var; elektronik
cihazla yapacağız oylamayı.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Eskişehir Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli
(İzmir) ve arkadaşları
MADDE 2- 22/12/2014 tarihli ve 6583 sayılı 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (İ)
işaretli Cetvelin "II. Kamu Görevlilerine İlişkin Toplam
Atama Sayısı Sınırları" bölümünde yer alan
"36.000" ve "40.000" rakamları sırasıyla
"186.000" ve "190.000" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2nci maddeyle
ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Şimdi,
aslında 1inci maddede önergemiz kabul edilmeyince bunun da bir
kıymetiharbiyesi kalmadı. Orijinal düzenlemede 47 bin rakamı
var, bizim önergemiz 150 bini murat ediyordu, tabii ki kabul edilmedi. Oysaki
aslında, bu müzakereler başladığından bu yana
öğretmen adaylarından çok yoğun mesajlar alıyoruz, o
insanlar da o kardeşlerimiz de acaba bunun üzerine bir ilave
yapılabilir mi ya da yüce Meclis böyle bir irade gösterir mi diye
ekranları başında bizleri izliyorlar ama maalesef, o
umutları da sizlerin oylarıyla boşa çıktı.
Sadece
öğretmen adayları değil, diğer meslek grupları da
Bizlerin taleplerini de dile getirin. diye bize geri dönüşler
yapıyorlar, bildirimde bulunuyorlar. Bilgisayar mühendisleri mi, ziraat
mühendisleri mi, su ürünleri mühendisleri mi, veterinerler mi,
iktisatçılar mı, sanat tarihi öğretmenleri mi, arkeologlar
mı, hangi meslek grubu aklınıza gelirse hepsinin atanamama
problemleri var.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Maden mühendisleri mi
VAHAP SEÇER
(Devamla) Peki, bunun suçu kime ait? Az önce Sayın Baluken, 2002
yılında, Sayın Cumhurbaşkanının o dönemde henüz
iktidar olmadan ortaya koyduğu iddiayı burada dile getirdi.
Bırakın, KPSS sınavına girerek bir okulda görev almayı
ya da atanmayı, öğretmenlere sınavsız öğretmenlik
hakkı vermeyi taahhüt eden on iki yıl öncenin Sayın Recep Tayyip
Erdoğanı.
Şimdi,
Türkiyede 184 -sanıyorum, değişmediyse en son- hem devlet hem
vakıf üniversitesi var. Hâlâ da üniversite açmaya devam ediyoruz.
Geçtiğimiz hafta da Millî Eğitim Komisyonuna yine bir üniversite
tasarısı geldi. Önümüzdeki günlerde herhâlde burada gündeme gelecek.
Bu çocuklar okullardan mezun oluyorlar. Bir de KPSS sınavına
girmeleri lazım, o barajı da aşmaları lazım. E,
KPSSde de her türlü üçkâğıt oluyor; işte, sorular
çalınıyor ya da cevap anahtarları birilerine servis
edilebiliyor.
Bunu ben
söylemiyorum. Bakın, bugün operasyonlar yapılmış, bugünkü
gazetelerde var. 2010 KPSSye yönelik 14 ilde geniş çaplı
operasyonlar yapılmış. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yürütülen operasyonda
gözaltına alınmalar olmuş.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Şimdiye kadar neredeymiş o savcı?
VAHAP SEÇER
(Devamla) Şimdi, baktım, neler olmuş, o günlerde kim, ne
demiş? Bu arada, muhalefet de o dönemlerde bu iddiaları gündeme
getirmiş, önergeler vermiş. Bunları bir araştıralım.
Yazıktır yani bu çocukların emeği çalınıyor.
Parayı çalarsınız, tamam da emek
hırsızlığı Allah katında en adi
olanıdır yani en şerefsizce yapılanıdır.
Yıllarını vermiş, üniversitelerde okumuş
çocukların emekleri çalınmış. Ne denmiş? Sayın
Recep Tayyip Erdoğan grup kürsüsünden, KPSS sonuçlarının
sınavdan hemen sonra terör örgütüne yakınlığıyla
bilinen bir sitede yayımlandığını belirterek Amaç ne?
KPSS gibi son derece hassas bir sınava gölge düşürmek, KPSS gibi
milyonların umudu olan, geleceği olan bir sınavı terörize
etmek, insanları en hassas yerlerinden vurmak, en hassas yerlerinden
incitmek. Milyonlarca gencin hissiyatıyla oynadılar. KPSS son derece
başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
diyor.
Bakın,
şimdi, o dönemin Genel Başkan Yardımcısı Sayın
Çelik de Cemaat KPSS sorularını sızdırdı.
iddialarına şunu söylüyor: Türkiyede zaten yağmuru da cemaat
yağdırıyor, karı da cemaat yağdırıyor,
biliyorsunuz, fırtına olunca da cemaat çıkarıyor. Bu bir
moda oldu. Bugünü anlatıyor. Allahın parmağı yok ki
gözünüze soksun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Kim söylemiş onu?
VAHAP SEÇER
(Devamla) - Şimdi, bakın Birisi bir şey yapmış
olacak, bunu ciddiye bile almak mümkün değil. Geçin bunları. diye
yanıt veriyor. Bugün, 2015 Türkiyesinde bunlar gündeme geliyor,
operasyonlar yapılıyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.03
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:
23.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve arkadaşları
tarafından verilmiş olan önergenin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununa bağlı (İ) işaretli Cetvelin "II. Kamu
Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı
Sınırları" bölümünde değişiklik yapmayı
öngören 2'inci maddesinde geçen "73.000" ve "77.000"'
ibarelerinin, 330.000 bin yeni öğretmen atamasına göre
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 1inci maddeyle ilişkili olan bu önergemize
destek isteyeceğiz ama 1inci maddedeki önergemize destek
vermediğiniz için bir anlamda boşa çıkmış oluyor.
Aslında, AK
PARTİ Hükûmetini Cumhuriyet Dönemi boyunca diğer iktidarlardan
ayıran en önemli özelliği algı yönetimi. Yani, sorunları
köklü olarak çözmüyor, sorun olduğu gibi ortada duruyor ama onunla ilgili
yaratmış olduğu bir beklenti üzerinden muazzam bir algı
yönetiyor. Burada da aynı düzenleme var. Yani, burada 47 bin yeni
öğretmen atamasından bahsediliyor ama aslında totale
vurduğumuzda işsiz öğretmen havuzuna karşı pozitife
geçecek herhangi bir gösterge yok. Tam tersine, oradaki havuzda artan
işsiz öğretmen sorunuyla karşı karşıyayız.
Şöyle ki: Bu 47 bin kadro ihdasından 35 bini yeni atama bekleyenleri
ilgilendiriyor; 12 bini de kapatılan dershanelerle ilgili, açıkta
kalan, işsiz kalacak olan öğretmenleri ilgilendiriyor ama
kapatılan dershanelerdeki toplam öğretmen sayısına
baktığımızda, orada neredeyse 50 bin ile 70 bin
arasında yeni bir işsizler ordusu olan öğretmen grubu bu mevcut
atama bekleyen öğretmen havuzuna dâhil oluyor. Yani, totalde
artmış olan işsiz öğretmen sayısını siz
kamuoyuna öyle bir algıyla sunuyorsunuz ki sanki atanamayan
öğretmenler sorunu hem de seçimler öncesinde tamamen çözülmüş gibi bir
algı yaratıyorsunuz. Zaten düzenlemeye de baktığımızda
31 Aralık 2015 tarihine kadar bu atamalarla ilgili bir düzenleme
yapıldığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla,
burada tamamen sorunu çözmekten uzak ve mevcut sorunu da derinleştiren bir
yaklaşım ortaya koyuyorsunuz.
Bakın, sorun
sadece öğretmenlerin de sorunu değil. Bugün fen edebiyat
fakültelerinden mezun olanların neredeyse tamamı işsiz
kalıyor. Yani, eğer bu fen edebiyat fakültesi mezunları bir
işe girmek için illa ki ek birtakım işlemlerden geçmek zorunda
kalıyorsa, pedagojik formasyon almak zorunda kalıyorsa o zaman burada
köklü bir değişiklik yapmanız lazım. Eğitim
fakülteleri için aynı sorun zaten var. Neredeyse adımbaşı
her ilçeye fakülte açıyorsunuz; ondan sonra altyapısı hazırlanmamış,
zemini olgunlaşmamış, istihdam sorunu planlanmamış
olan bu mezunları atamayla ilgili devasa bir sorunla
karşılaşıyorsunuz. Neredeyse bütün bölümler için böyle.
Yani, ziraat mühendisleri arıyor bizi, veteriner hekimler arıyor, su
ürünleri mühendisleri arıyor, arkeologlar arıyor. Bütün bunlar sizin
yapmış olduğunuz sağlıksız planlamaların
sonucu.
Ben hekimim. Tıp fakülteleriyle ilgili mevcut durum
içler acısı. Şehir devlet hastanesinin tabelasını
kaldırıp onun yerine tıp fakültesi tabelası asmakla
sağlıktaki sorunları çözemezsiniz, nitelikli doktor
yetiştiremezsiniz. Siz, maalesef, bu anlayıştan
vazgeçmiyorsunuz.
Şimdi, öğretmenler için mevcut olan bu KPSS
sınavıyla ilgili rezalet
Ben iddia ediyorum: Millî Eğitim
Bakanı dâhil olmak üzere bütün kabine üyelerini getirin, bu KPSS
sınavına sokun. Ortalama bir öğretmenin atama puanını
70 kabul edelim. Eğer bu kabineden KPSSde 70in üzerinde not alan 3 bakan
çıkarsa ben siyaseti bırakacağım, milletvekilliğinden
istifa edeceğim. Millî Eğitim Bakanını getirin, koyun bu
KPSS sınavına. Böyle bir şey mümkün mü? Yani, siz, özellikle bu
KPSS sınavıyla ilgili bugüne kadar mevcut bütün usulsüzlükleri de
görmezden geldiniz.
İşte, demin sayın hatip de buradan ifade
etti. Yani bugün ortaya çıkan usulsüzlükleri paralel yaptı diyorsunuz
ama o usulsüzlükleri biz dile getirdiğimizde hiç dikkate
almadınız. Bu paralel de ne oluyor, biz de anlayamıyoruz. Biz,
her siyasi partiden gelen fikirlere önem veriyoruz.
Bugün, Başbakan Yardımcısı,
Türkiyenin en büyük büyükşehir belediyesinin Belediye
Başkanını paralel olmakla suçluyor; o Belediye Başkanı,
Başbakan Yardımcısını paralel olmakla suçluyor. Yani
burada doğru gitmeyen bir şeyler var, çözemediğiniz sorunlar
var, bu sorunları kılıflandırdığınız
bir durum var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Dolayısıyla,
bu öğretmen atamalarıyla ilgili yol yakınken yeni önergelerle
gelin, bu meseleyi ele alalım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayayım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 Sıra Sayılı
"Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesindeki
"73.000" rakamının "73.600" şeklinde ve
"77.000" rakamının da 77.600 şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis ) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, nasıl
katılıyor?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamazsın, takdire bırakabilirsin.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl Komisyon
katılıyor efendim?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Komisyon
takdire bırakacak Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Takdire bırak, üçte 2
çoğunluğun yok ki.
BAŞKAN Evet, Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis ) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Takdire bırakıyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile
bağlı kuruluşlarının bazı birimlerinin yeniden
yapılanacak olması nedeniyle, söz konusu kuruluşlar için 600
adet ilave atama izni verilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
şimdi, burada sadece
bilemiyorum, eksik bilgi sahibi olabiliriz ama- 47 bin ek atama izni
verdik, 36 bini 73 bine çıkardık. Eğer 47 binse 83 bin olması
gerekmiyor mu? 10 bin daha önce mi vardı? Yani, burada 47 bin atama izni
verirken 37 bine düşmüş gibi gözüküyor.
BAŞKAN Sayın Başkan, bir açıklama
yapar mısınız?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) 2015
yılı Bütçe Kanununa bu kadar koyuyoruz. Kadro tahsisi 47 bin, 35
bini de 2015in bütçesine koyuyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, 47 bin atama yapmayacak
mısınız?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) 47 bin
kadro tahsisi yapılacak.
BAŞKAN Sayın Bilgiç, lütfen, Komisyon
sırasına gelin, açıklamanızı buradan yapın
isterseniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, 47 bin
için yetki verdik, o zaman Hükûmet 47 bin atama yapmayacak, onu diyorum.
BAŞKAN Komisyon ona bir açıklama yapsın.
OKTAY VURAL (İzmir) 47 bin atamaya niyeti yok.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hiçbir zaman 47
bin atama 2015 yılı içerisinde yapılacak. denilmedi. Burada 47
bin kadro tahsisi var, bunun içerisinden 35 bin öğretmen ataması 2015
yılında yapılacak, buna ilaveten 2 bin de idari işlerde ve
hizmetli işlerde çalıştırılmak üzere de kadro tahsisi
var. Toplamda 35 bin+2 bindir ama tahsis edilen kadro sayısı 47
bindir, 12 bini bekleyecek; bunu da 2015 Bütçe Kanununa taşıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, 10 bin... Şunun için söylüyorum, vatandaşlar
bilsin: 47 bin kadronun 2 bini genel idare...
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Hayır, 2 bin, 47 binin dışında efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam, o zaman 47 bin kadroyla ilgili bir atama
yapmayacaksınız bu sene.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) 35 bini atanacak, evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) 35 bin, evet.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) 35 bin kadro atanacak.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) 12 bin yapmayacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yapmayacak. O zaman niye alıyorsunuz kadroyu?
BAŞKAN
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3. Maddesinde yer alan
"yönetici kadrolarında görev yapan" ibaresinin "üst düzey yöneticilerinden" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Alim
Işık Cemalettin
Şimşek
Antalya Kütahya Samsun
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Muharrem
Varlı
Manisa Ankara Adana
Ahmet Duran Bulut
Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali
Serindağ Haydar
Akar
Mersin Gaziantep Kocaeli
Mehmet Hilal Kaplan Rahmi
Aşkın Türeli İzzet
Çetin
Kocaeli İzmir Ankara
MADDE 3 - 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun geçici 26 ncı maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ev sahibi
hükümet anlaşmaları veya ülkemizin taraf olduğu diğer
anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'de faaliyet gösteren uluslararası
kuruluşlar ile bu kuruluşlara bağlı program, fon,
temsilcilik ve özel ihtisas kuruluşlarının resmi
kullanımları için yapılacak mal teslimi ve hizmet ifaları, bunların
sosyal ve ekonomik yardım amacıyla bedelsiz olarak yapacakları
mal teslimi ve hizmet ifaları, bedelsiz mal teslimi ve hizmet ifaları
ile ilgili mal ve hizmetlerin bunlara teslim ve ifası; ilgili kurum,
temsilcilik, program, fon ve özel ihtisas kuruluşlarının
Türkiye'deki faaliyetlerinin devamı veya ilgili kurumlara ilişkin
uluslararası anlaşmaların yürürlükte bulunduğu süre
içerisinde katma değer vergisinden müstesnadır.
Birinci
fıkrada yer alan istisnadan yararlanan kuruluşların yönetici
kadrolarında görev yapan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olmayan mensuplarına Türkiye'de görevde bulundukları süre içerisinde
yapılacak mal teslimi ve hizmet ifaları da katma değer
vergisinden müstesnadır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun geçici 26'ncı maddesinin birinci
fıkrasını değiştirmeyi ve bu fıkradan sonra
gelmek üzere yeni fıkra eklemeyi öngören 3'üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan Selma
Irmak
Şırnak Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile KDV istisnalarının kapsamının belirtilen çerçevenin
dışında daha da genişletilerek, halkın temel
giderlerinden alınan KDV'leri de kapsayacak şekilde yeniden
düzenlenmesine olanak tanımak amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar Akara (Kocaeli) ve arkadaşları
MADDE 3 -
25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
geçici 26 ncı maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ev sahibi
hükümet anlaşmaları veya ülkemizin taraf olduğu diğer
anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'de faaliyet gösteren uluslararası
kuruluşlar ile bu kuruluşlara bağlı program, fon,
temsilcilik ve özel ihtisas kuruluşlarının resmi
kullanımları için yapılacak mal teslimi ve hizmet ifaları,
bunların sosyal ve ekonomik yardım amacıyla bedelsiz olarak
yapacakları mal teslimi ve hizmet ifaları, bedelsiz mal teslimi ve
hizmet ifaları ile ilgili mal ve hizmetlerin bunlara teslim ve ifası;
ilgili kurum, temsilcilik, program, fon ve özel ihtisas
kuruluşlarının Türkiye'deki faaliyetlerinin devamı veya ilgili
kurumlara ilişkin uluslararası anlaşmaların yürürlükte
bulunduğu süre içerisinde katma değer vergisinden müstesnadır.
Birinci
fıkrada yer alan istisnadan yararlanan kuruluşların yönetici
kadrolarında görev yapan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan
mensuplarına Türkiye'de görevde bulundukları süre içerisinde
yapılacak mal teslimi ve hizmet ifaları da katma değer
vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 3üncü maddesi
üzerine verilen önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
3üncü maddesi katma değer vergisinde yapılan değişiklikle ilgili
ama ben izninizle, daha önce dile getirilen eğitim sorununa devam etmek
istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, benden önce Sayın Vahap Seçer de değindi, şimdi
sorun şu: Eğitim problemini siz çözemezseniz ülkeyi
geliştiremezsiniz, kalkındıramazsınız, sorun bu. Yok,
efendim, cumhuriyet döneminde en büyük öğretmen ataması bizim
tarafımızdan yapıldı. Bunlar boş laflar. İhtiyaç
nedir? Şu kadar. Siz bu ihtiyacı temin edecek kadar öğretmen
atamalısınız, sorun bu. Elde öğretmen var, okul var,
öğrenci var ama öğretmen atamıyorsunuz, o zaman ülkeyi
kalkındıramazsınız. Şimdi sorunumuz
şu: Soran, sorgulayan, analitik düşünebilen, sentez yapabilen,
uluslararası alanda rekabet edebilen, yani kısaca, fikri hür,
vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirecek miyiz, yetiştiremeyecek
miyiz? Sorun burada. Yetiştirmek istiyorsak eğitim
planımızı buna göre yapacağız, yoksa üçüncü dünya
ülkesi olarak kalmaya devam ederiz. Akla ve bilime dayalı bir
eğitimle ancak çağdaş uygarlığı yakalayabiliriz.
Bir
başka sorun şu sayın milletvekilleri: Geçen günlerde
yapılan bir konuşmada da belirtmiştim. Sayın Naci
Bostancı da burada. Daha sonra bana Biraz ağır bir
eleştiri oldu. demişti. Şimdi sorun şu değerli
arkadaşlarım: Sayın Cumhurbaşkanının Denizlide
yaptığı konuşma. Sayın Cumhurbaşkanı
Denizlide şöyle diyor: 10 Ağustosta Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesiyle Türkiyede bir dönem fiilen bitmiştir.
Kimilerinin 1876dan, kimilerinin 1924ten, bazılarının 1946dan
başlattığı parlamenter sistem, 10 Ağustosta, bir daha
geri dönüş olmamak üzere milletimiz tarafından bekleme odasına
alınmıştır. Benim söylediğim neydi Sayın
Bostancı? Demiştim ki: Türkiye fiilî bir ara rejim dönemi
yaşıyor, fiilî bir ara rejim dönemi yaşıyor; bu fiilî ara
rejim dönemi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ilan
edilmiş bulunmaktadır. Bu ne demektir? Anayasa fiilen bekleme
odasına alınmış demektir. Anayasanın bekleme
odasına alınmış olması demek, Anayasanın
askıya alınmış olması demektir. Başka bir
ifadeyle anayasal darbe yapıldığı anlamına gelmektedir
bu ve dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasayı
tebdil, tağyir ve ilga suçunu işlemektedir. Hiç kimse,
Cumhurbaşkanı dâhil hiç kimse Anayasayı görmezlikten gelemez.
Kaldı ki Anayasamızın 104üncü maddesinde
Cumhurbaşkanı, Anayasanın yürütümünü gözetmekle görevlidir,
yani uygulanmasını gözetmekle görevlidir. Anayasanın
uygulanmasını gözetmekle görevli olan bir makam sahibi
Anayasayı askıya almıştır. Bu bir anayasal darbedir.
Milletimizin tüm fertlerinin, başta siz olmak üzere,
Cumhurbaşkanına Dur. demesi lazımdır çünkü biz anayasal
bir devletiz. Anayasamızda Anayasanın herkesi, yargı, yürütme
ve idare makamlarını bağlayacağı, herkesin Anayasaya
uymak zorunda olacağı hükme bağlanmıştır. Buna
Sayın Cumhurbaşkanı da dâhildir. Sayın
Cumhurbaşkanının Anayasayı bekleme odasına alma
hakkı yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, belki itiraz edeceksiniz ama Kenan Evrenin silahla
yaptığını Sayın Cumhurbaşkanı silahsız
yapmaktadır. Böyle bir şeyi bizim kabul etmemiz mümkün değildir.
Ve arkasından ilave diyor: Bu bekleme ne kadar sürecek veya ne zamana
kadar sürecek? Ya mevcut uygulamaya anayasal zemin kazandırılana ya
da bunun yerine yeni sistem ikame edilene kadar. Yani diyor ki: Ben fiilî bir
durum yarattım siz bunu hukukileştirin, buna hukuki bir zemin
hazırlayın. Bunu siz kabul ediyor musunuz değerli
arkadaşlar? Bunu bizim kabul etmemize imkân yok.
Ne diyor? Benim
yarattığım fiilî durumu, Anayasayı askıya alma
durumunu hukukileştirin diyor, aksi hâlde yeni bir sistem gelene kadar.
Yeni sistem, ancak Anayasanın öngördüğü çerçeve içerisinde
gelebilir. Böyle bir konuşmanın yapılması ve bunun sizin
tarafınızdan da kabul görmüş olması ki zannediyorum kabul
görmüyordur ama varsa büyük bir yanlıştır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağın 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ara rejim ile
parlamenter sistemin bekleme odasına alınmış olduğuna
dair beyan, birbiriyle örtüşen iki aynı manada beyan değildir.
Ara rejimi Türkiye yaşamıştır. Ara rejimlerde teknokrat
hükûmetler kurulur, Parlamento baypas edilir, âdeta seçkinlerin,
teknokratların oluşturduğu bu hükûmet de, bir nevi layüsel bir
vaziyette, yukarıdan vaziyet edilerek görevini yapar. Bugün öyle bir durum
söz konusu değil. Mecliste bir Hükûmet var. Bu Hükûmetin nasıl
geldiğini herkes biliyor. Hesap veren bir Hükûmet.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Peki, neye ara verdi?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Mesele şu: Sayın Cumhurbaşkanı
baştan beri başkanlık sistemine ilişkin bir talepte
bulunuyor. Bunun değişiminin dayandığı temel de
halkın onaylaması, halkın bunu meşru görmesi; fiilî bir
durum yaratma değil. Ancak halk destekler ve halkın desteğiyle
Mecliste bu manada Anayasa değişikliğini sağlayacak bir güç
teşekkül ederse o zaman başkanlık sistemine geçilir. Yoksa bir
zorlama, bir mevcut duruma vaziyet etme, fiilî olarak mevcut Anayasayı
ilga etme gibi bir durum söz konusu değil. Meşruiyetin yegâne
kaynağı halktır. Sayın Cumhurbaşkanı dün de bunu
söyledi, bugün de söylüyor, yarın da söylemeye devam edecek.
Dolayısıyla
Sayın Cumhurbaşkanının kullanmış olduğu
beyanı bir Anayasa ilgası, bir ara rejim benzetmesi şeklinde
değerlendirmek eleştirinin sınırlarını aşan
bir değerlendirme olur, kastını aşan bir değerlendirme
olur kanaatimce. Doğru ve tutarlı da
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bostancının açıklamaları doğrusu çok ilginç.
Şöyle bir değerlendirme yaptı: Ara rejimle Sayın
Erdoğanın sözünü ettiği parlamenter sistem bekleme odasına
alınmıştır. şeklindeki değerlendirme aynı
şey değildir. Ara rejim kötüdür ama parlamenter sistemin bekleme
odasına alınmış olması bir ara rejime benzetilecek bir
şey değildir, bu iyi bir şeydir, olabilir. anlamında
üzüntüyle karşıladığım bir değerlendirme
yaptı.
Şimdi, Sayın Bostancı, Sayın
Erdoğan Ben Anayasayı tanımıyorum. diyor. Yani Parlamenter
sistemi bekleme odasına aldık, 7 Haziran seçimlerinde de millet
başkanlık sistemi veya parlamenter sistem konusunda karar
verecektir. diyor. Siz, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak,
Sayın Başbakanın Genel Başkanlığını
yaptığı bir siyasi partinin mensubu olarak bu seçimlere
başkanlık sistemi iddiasıyla mı gireceksiniz, yoksa
parlamenter sistem iddiasıyla mı gireceksiniz? Siz buna bir cevap
verin önce.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Serindağ.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bostancı benim sözlerimi
değerlendirirken Kastını aşan bir şekilde
eleştiride bulunmuştur. diye sataşmada bulundu, izin
verirseniz
BAŞKAN
Buyurun Sayın Serindağ, iki dakika süre veriyorum sataşma
nedeniyle. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, hiçbir zaman kastımı aşmadım, aslında
düşündüğümü ifade ettim. Sayın Bostancı da bunu biliyor,
çok iyi bilir bunu.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Kanaatimi söyledim.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Bakın, siz başkanlık sistemini
savunabilirsiniz, Sayın Cumhurbaşkanı da başkanlık
sistemini savunabilir; biz buna bir şey demeyiz. Siz Anayasayı
değiştirecek çoğunluğu elde eder ve usulüne göre
Anayasayı değiştirir, başkanlık sistemini
getirirseniz buna kimse bir şey demez ama Anayasa varken, bu Anayasa
yürürlükteyken bu Anayasayı bekleme odasına alamazsınız.
Bu Anayasayı bekleme odasına alırım. diyorsanız
bunun adı anayasal darbedir, bunun başka izahı yoktur.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Aynen öyle.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Sayın milletvekilleri, dünyada
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği ve
parlamenter sistemle yönetilen tek ülke Türkiye değildir. Biliyorsunuz,
Portekizde de Cumhurbaşkanı halkoyuyla seçilmektedir, orada da
parlamenter sistem uygulanmaktadır ama orada
Cumhurbaşkanının yürütme görevi yoktur, orada
Cumhurbaşkanı Ben parlamenter sistemi bekleme odasına
aldım. diyemez. Zaten hiçbir demokratik ülkede Cumhurbaşkanı
bunu söyleyemez. Üstelik bizim Anayasamızın 104üncü maddesinde Cumhurbaşkanının
Anayasanın uygulanmasını gözetmekle görevli olduğu
yazılmış.
Bakın,
Anayasanın 11inci maddesini okuyorum: Anayasa hükümleri, yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve
diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kimse buna aykırı hareket edemez, Cumhurbaşkanı da buna
aykırı hareket edemez. Cumhurbaşkanı buna aykırı
hareket ederse Anayasayı tebdil, tağyir ve ilga suçunu işlemiş
olur diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural,
buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir parlamenter sistemle
yönetilmektedir. Parlamenter sistemi askıya alıyorum. demek,
doğrudan doğruya fiilen uygulanmamasını sağlamak
demektir. Bu doğrudan doğruya darbedir.
Bugün parlamenter
sistemde yürütme organı, yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisinden
alır. Yani Cumhurbaşkanı diyor ki: Ben Bakanlar Kurulu filan
tanımam. Bekleme odasına aldım. Bunu söylemek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve Türk milletinin iradesini yok saymaktır.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Yok öyle bir şey ya, daha yeni Bakanlar Kuruluyla
toplantı yaptı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Cumhurbaşkanı, aynı zamanda, milletin
egemenliğinin tesis ettiği Parlamentonun bu şekilde
işlevsiz olduğunu ifade ediyor, millete hakaret ediyor,
açıkçası bu. Ben tanımam. Sen güvenoyu vermişsin, ben
güvenmiyorum Bakanlar Kuruluna. diyor. Askıya aldım, bekleme
odasına aldım. Bekleme odası herhâlde saraydaki odada. Mahkûm
mu yaptı, bilmiyorum. Ahmet Davutoğluna Adalet ve Kalkınma
Partisi güvenoyu verdi, diyor ki: Ben bekleme odasına aldım.
Şimdi, sizin güvenoyu verdiğiniz bir Hükûmete Ben bekleme
odasına aldım. diyerek Bunların, yürütmenin,
açıkçası, Parlamentodan yetki almasını kabul etmiyorum.
demesi doğrudan doğruya Bakanlar Kurulunun görevini ben
üstleneceğim. anlamında bir darbedir ve Parlamentonun bu konudaki
iradesini yok sayıyorum. demektir.
Yani seni halk
seçti de buradaki milletvekillerini kim seçti? Burada milletin tamamı var,
milletin tamamını temsil ediyoruz biz. Kendisi sadece
Cumhurbaşkanlığına atanan bir şahıstır,
Anayasa çerçevesinde görev yapar, egemenlik ve yürütmenin de meşruiyet
kaynağı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin meşruiyet verdiği Hükûmeti yok saymak tamamen darbeci bir
zihniyettir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hükûmeti almış ama Parlamentoyu beklemeye alamadı.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Vural.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin; Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S.
Sayısı: 705) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3. Maddesinde yer alan
"yönetici kadrolarında görev yapan" ibaresinin "üst düzey
yöneticilerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanunda, bu
maddede, yine, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan,
uluslararası kuruluşların yatırımlarına vergi
indirimi var. Yine, daha sonraki maddelerde Bakanlar Kuruluna vergi indirimi
veya vergi artırımı yapma yetkisi var. Yine, öğretmenlerle
ilgili, öğretmenlerin atanmasıyla ilgili maddeler var. Ama
şuradan baktığımız zaman, burada, yine, fakir fukarayı
kollayan, efendim, küçük yatırımcıları teşvik eden,
onları kollayan ve bu ülkenin gerçekten üreten insanları çiftçileri
gözeten hiçbir şey yok.
Yine, büyük
iş adamlarını, büyük sanayicileri, büyük para sahiplerini,
paradan para kazananları ve uluslararası yatırım yapan
insanları kollayan kanunlar var. Peki, bunlara böyle bir vergi indirimi
getirip teşvik yaparken niye biz çiftçiye bu teşvikleri getirmiyoruz,
niye üreten insanlara bu teşvikleri getirmiyoruz? Yıllardan beri
burada söylüyoruz, diyoruz ki, ucuz mazot vereceğiz dediniz ama ucuz mazot
filan vermediniz. Şu anda Türk çiftçisi dünyanın en pahalı
mazotunu tüketiyor ve ne yazık ki denizcilik işletmeciliği
yapanlar bugün çok düşük maliyetlerle mazot alırken Türk çiftçisi, 8
silindirli lüks ciplerin yaktığı mazot fiyatıyla aynı
fiyattan traktörüne mazot koyuyor. Bu Allahtan reva mıdır? Yani
eğer yapacaksanız bir indirim, gerçekten adaletli davranmak
istiyorsanız o zaman çiftçinin mazotundaki ÖTVyi, KDVyi indirelim,
çiftçimiz ucuz mazot kullansın ve üretimine katkı sağlasın.
Zaten çiftçinin şu anda en büyük maliyet girdisi mazot ve gübre. Gübreyle
ilgili de birkaç defa kanun teklifi verdim, soru önergesi verdim, burada
defalarca gündeme getirdim, gelin gübredeki KDVyi indirelim, çiftçimiz bundan
faydalansın dedim; süs eşyasında, altında, efendim,
zümrütte, her şeyde, makyaj malzemesinde bile KDVyi
sıfırladınız ama çiftçinin gübresinde hâlâ yüzde 18 KDV
var.
Şimdi,
bakın, arkadaşlar, bir şey yaparken adaletli yapmak lazım.
Bu ülkenin gerçekten üreten, alnının terini toprağa düşürüp
oradan ekmeğini çıkartmaya çalışan, çoluğunun
çocuğunun rızkını çıkartmaya çalışan ve
hepimizin evlerine o güzel sebzeleri, güzel meyveleri, sıcak sıcak
ekmeğimizi, peynirimizi, zeytinimizi gönderen çiftçimize ne yazık ki
yine bu torba yasada hiçbir şey yok. Onun için, hep
çıkarttığınız yasalarda paradan para kazanan
insanları kolluyorsunuz, paradan para kazanan insanlara vergi indirimi
yapmayı hedefliyorsunuz ama gerçekten üretime katkı sağlayan,
Türkiyenin ihracatına katkı sağlayan
Bakın, şu anda Türkiyede açık vermeyen
tek kurum çiftçilik kurumu, biliyor musunuz? Yani ihracatıyla Türkiyede
açık vermeyen tek kurum çiftçilik kurumu ama bu kurumu ne yazık ki
hep göz ardı ediyorsunuz, bunlar en pahalı mazotu kullanıyor,
dünyanın en pahalı gübresini kullanıyor, efendim, dünyanın
en pahalı tohumunu tarlasına ekiyor. Dolayısıyla, çiftçi
gün geçtikçe zayıflıyor, gün geçtikçe tarlasını ekemeyecek
duruma geliyor.
Dolayısıyla,
arkadaşlar, eğer bir güzellik yapacaksak Türkiyenin, gerçekten,
üreten insanını, efendim, küçük
yatırımcılarını, orta ölçekli
yatırımcılarını gözetip -aynı zamanda da üreten
insanlarını gözeterek- yolumuza devam etmemiz lazım ama bugüne
kadar çıkarttığınız hiçbir yasada ne yazık ki
bunları göremedik, onun için de buradan eleştirilerimizi yapmaya
devam edeceğiz.
Şimdi, yine,
öğretmen atamalarıyla ilgili
Bu ülkede her okulda öğretmen
açığı var. Bu ülkede özellikle branş konusunda çok büyük
açıklar var ama siz 45 bin öğretmen atayacağız.
diyorsunuz, kamuoyuna bu şeklide duyuru yapıyorsunuz, biraz önce
öğrendik, 35 bin öğretmen atayacaksınız. Yani her
şeyde insanların gözünü boyamayı, efendim, tozpembe tablo
çizmeyi, bir algı oluşturmayı çok iyi beceriyorsunuz.
İnsanlarımız da bunları ne kadar yutacak, ne kadar yutmaya
devam edecek zaman gösterecek.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4. Maddesinde yer alan
"yönetici kadrolarında görev yapan" ibaresinin "üst düzey
yöneticilerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Alim
Işık Ahmet Duran
Bulut
Antalya Kütahya Balıkesir
Bülent Belen Erkan Akçay Cemalettin Şimşek
Tekirdağ Manisa Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı İzzet
Çetin Mehmet Hilal Kaplan
Mersin Ankara Kocaeli
Haydar Akar Ali Rıza
Öztürk Rahmi Aşkın
Türeli
Kocaeli Mersin İzmir
MADDE 4- 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasına "ithali veya bunlara teslimi"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ile ev sahibi hükümet
anlaşmaları veya ülkemizin de taraf olduğu diğer
anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'deki uluslararası kuruluşlar ve
bunların yönetici kadrolarında görev yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olmayan mensupları tarafından Türkiye'de görevde bulundukları
süre içerisinde kendi ihtiyaçları için ilk iktisabı, ithali veya
bunlara teslimi" ibaresi eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 6/6/2002 tarihli ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 6'ncı maddesinin birinci
fıkrasında değişiklik öngören 4'üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan Nursel
Aydoğan
Şırnak Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile ÖTV istisnalarının kapsamının belirtilen çerçevenin
dışında daha da genişletilerek, halkın üzerindeki ÖTV
yükünü de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesine olanak tanımak amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 4. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir) ve
arkadaşları
MADDE 4- 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasına "ithali veya bunlara teslimi"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ile ev sahibi hükümet
anlaşmaları veya ülkemizin de taraf olduğu diğer
anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'deki uluslararası kuruluşlar ve
bunların yönetici kadrolarında görev yapan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olmayan mensupları tarafından Türkiye'de görevde
bulundukları süre içerisinde kendi ihtiyaçları için ilk
iktisabı, ithali veya bunlara teslimi" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarımız,
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine söz almış buluyorum. Siyasi
kariyerlerini ve kazanımlarını hiç kimsenin gölgesine borçlu olmayan
milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle Özel Tüketim
Vergisi Kanununun 6ncı maddesini yeniden düzenliyorsunuz. O maddede
bazı diplomatik istisnalar verilmişti geçmiş yıllarda yani
ülkemizde bulunan diplomatik misyonlara özel tüketim vergisinden muafiyet
getirilmişti. Anlaşılan o ki bu muafiyet şimdi
yetmemiş, yeniden bir düzenleme getiriliyor. Üstelik de diplomatik
misyonlara ek olarak diğer yabancı kuruluşlara da bazı
istisnalar getiriyorsunuz.
Tabii, bu maddede işlenenler, maddeyi biraz
detaylı bir şekilde incelediğiniz zaman, vatandaşın
sırtına özel tüketim vergisi yükünü nasıl yüklediğinizi bir
kere daha hatırlatıyor bize.
Şimdi, bugün, burada hodri meydan diye seslenen
değerli milletvekillerine sesleniyorum: Yiğitlik burada, işte bu
maddede. Eğer yiğitseniz, eğer hodri meydan diyorsanız
gelin, ÖTVyi vatandaştan da kaldıralım. Yani, siz bu maddeyle
diplomatik misyonlardan kaldırıyorsunuz, efendim, işte,
yabancı kuruluşlardan kaldırıyorsunuz ama vatandaştan
kaldırmıyorsunuz. Hodri meydan, hodri meydan dediğiniz meydan,
aha, er meydanı burası; hadi, gelin, buyurun, vatandaştan da
ÖTVyi kaldıralım.
Peki, ÖTV
Kanununda nelere ÖTV ödediğimizi hatırlayanınız var
mı acaba, bilmiyorum. ÖTV Kanununa ekli 3 tane liste var. Burada KDV
dışında, normal vergiler dışında özel tüketim
vergisi adında istisnai bir vergi getirmiştiniz,
hatırlarsanız eğer. Ama o istisna artık tamamen
kalktı, her şeyden ÖTV yani özel tüketim vergisi almaya
başladınız.
Neler var
bakın ekli (I), (II), (III). listelerde? Akaryakıttan ÖTV
alıyorsunuz, gazdan ÖTV alıyorsunuz, kırsal motorinden
-bakın, birazdan vicdanlarınızı tekrar
sızlatacağım sizin- ÖTV alıyorsunuz, her türlü makine
yağlarından ÖTV alıyorsunuz, otomobilden, diğer motorlu araçlardan,
otobüsten, kamyondan ÖTV alıyorsunuz. Hadi, yolcu gemisi, gezinti gemisi,
bunlardan ÖTV alabilirsiniz, gemicikten ÖTV alıyor musunuz, onu da
bilmiyorum. Hadi, biradan, şaraptan, alkollü içkilerden, tütün
ürünlerinden ÖTV alıyorsunuz, tamam, bunlara eyvallah ama dönüp de
eğer kırsal motorinden de ÖTV almaya devam ediyorsanız, eh,
yazıklar olsun demekten başka hiçbir şey yok.
ÖTVyi kristal
bardaklardan da, kristal malzemelerden de alıyorsunuz, güzel. Peki, kaçak
saraya getirilen ve her biri bin lira olan kristal bardaklardan da ÖTV
alındı mı? E vallahi bilmiyorum. Hükûmet yetkilileri bize
söylerse biz de aydınlanmış oluruz. Nasıl ithal edildi
onlar, bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Benim inancımda,
vatandaşım aç iken kristal bardaktan su içmek haramdır. Ben
böyle yetiştirildim, sizi bilmem. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer siz o kristal bardaklardan su içmeye devam
ederseniz, ayran içmeye devam ederseniz, benim inancıma göre size de
haramdır. Bunu da sizlere hatırlatmak mecburiyetindeyim.
Değerli
arkadaşlarım, pek çok malzemeden, pek çok maddeden, tıraş
sabunundan makyaj malzemesine kadar, güneş kreminden bile ÖTV
alıyorsunuz, cep telefonlarından ÖTV alıyorsunuz. Artık,
temel ihtiyaçlardan bile ÖTV almaya başladınız. Hani bir
bakanınız Herkesin elinde iki cep telefonu var, ÖTV almayalım
mı? diyordu ya, kimdi o? Hatırlayın, gözleri dolu dolu
konuşan bakanınız. Herhâlde, yarın yeni bir
yakıştırma yaparlar Brutus derler mi, açıkçası
bilmiyorum ama bu vesileyle biz, halkın nasıl soyulduğunu daha iyi
anlayacağız.
Paralel
yapılanmaya Ne istediler de vermedik. diyen, âdeta büyüsü bozulan
sağlam iradeniz var ya, işte, Ankarada belediye eliyle kimlere ne
verdiğini, kimlere ne isteyip de verdiğini, vermediğini
vatandaşlarımız biraz daha iyi görecektir.
On üç
yıllık iktidarda siz neyden ÖTVyi kaldırdınız biliyor
musunuz? Rıza Sarrafın değerli taşlarından ÖTVyi
kaldırdınız. Eh, bu da size yakışır.
İyi geceler.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4. Maddesinde yer alan
"yönetici kadrolarında görev yapan" ibaresinin "üst düzey
yöneticilerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Belen (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI FERİDUN
BİLGİN Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili.
Buyurun.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan torba yasanın 4üncü maddesiyle
ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Bu yasanın
4üncü maddesiyle Özel Tüketim Vergisi Kanununun 6ncı maddesine bir
ibare eklenerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan,
uluslararası yönetici kadrolarında çalışanlara ÖTV
muafiyeti getirilmek istenmektedir. Önergemizde ise biz, bunun üst düzey
yönetici şeklinde değiştirilmesini talep ediyoruz.
Ancak, bundan
bahsederken tabii ülkemizdeki ÖTVnin çok acımasız bir şekilde
vatandaşlarımıza uygulandığını, ülkemizde
Gelir Vergisi Kanununda yapılan şeyle dolaylı vergilerin yüzde
70 oranına vardığını ve bunun da çok gelir
dağılımına göre bir adalet
sağlamadığını hepimiz biliyoruz. Örneğin,
geçimini o araçtan sağlayan bir vatandaşımız ile özel,
hususi olarak binen, zengin bir vatandaşımız arabasını
herhangi bir ofise çektiğinde, her ikisinden de aynı derecede vergi
alınması çok büyük bir adaletsizlik yaratmaktadır. Bir tanesi o
aracıyla çoluğunun çocuğunun rızkını
kazanıyor ama diyelim ki Rahmi Koç arabasıyla geldi, bir ofise çekti,
ondan da aynı oranda alınması maalesef vicdanları
sızlatmaktadır ve dolaylı vergilerin ülkemizde yüzde 70e
varması da ayrı bir abesle iştigaldir. Her ülkede var
baktığımızda özel tüketim vergisi ancak bizim ülkemizdeki
kadar yoğun ve yüksek olan bir ülke görmedim ben. Onun için mutlaka bunun,
bu adaletsizliğin giderilmesi noktasında, vergilerin, ÖTVnin,
dolaylı vergilerin adaletli bir şekilde düzeltilmesi gerektiğini
bir kez ifade etmek isterim.
Ayrıca, bugün
güncel konulardan bir şeye daha değinmek istiyorum ben. Ülkemiz
gerçekten bugün bir otoriterleşme sorunuyla karşı
karşıyadır değerli arkadaşlarım. İyidir,
eksiktir, fazladır, bunu düzeltiriz. Elimizde bir Anayasa varsa eğer
ve hiç kuralsız bir şekilde yönetilmekten bu çok daha iyiyse eksik yönlerini
tartışıp değiştirmeye hazır olabiliriz ancak
mevcut bir sistem, bir düzen, bizi bağlayan bir kural varsa bunun
Türkiyede herkesi bağlaması gerekir. Yani, Sen Cumhurbaşkanısın,
seni bu bağlamaz., Beni bu bağlamaz, ben istediğim gibi
davranırım. tavrı içerisinde kimse olamaz. Böyle bir şey
olursa Türkiye, o ülke bir anayasal devletten, bir hukuk devletinden uzaklaşarak
ülkede bir keşmekeşe sebep olur ki insanlar kendilerini güvende de
hissetmezler böyle bir dünyada, böyle bir rejimde.
Bakın,
geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı Manisada, nerede, bir yerdeydi
galiba; orada bir diş hekimi arkadaşımız pencereden
bakarken el salladığı iddiasıyla mahkemeye
çağrıldı ve orada ifade vermek zorunda kaldı. Sayın
Cumhurbaşkanımızın bu şekilde
davranışlarıyla vatandaşına böyle dava
açılmış. Ben 60 yaşıma geldim,
vatandaşlarıyla böyle mahkemeleşen, onları dava eden bir
cumhurbaşkanı görmedim. Son ayda mıdır, son üç ayda mı
ne, 67 kişi hakkında kovuşturma açılmış
Cumhurbaşkanına hakaretten. Yani, biraz da kendimizde bu
karşıtlığı yaratan -eğer böyle bir şey
varsa- bu sorunu yaratan bizzat Cumhurbaşkanının kendisi
değil midir?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ayıp oluyor ya!
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Bundan önceki cumhurbaşkanlarına
niçin vatandaşlar böyle davranmamışlar eğer hakikaten böyle
bir hakaret söz konusu ise? Hiç insan kendisini sorgulamaz mı böyle
durumlarda?
Bakın
değerli arkadaşlarım, hakikaten gidiş doğru
değil.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Birisi size hakaret edecek, siz kendinizi mi
sorgulayacaksınız?
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Efendim?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Birisi size hakaret etse, siz kendinizi mi
sorgulayacaksınız?
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Niye bana hakaret ediyor da öbür
cumhurbaşkanına etmedi diye sorgulamamız lazım değerli
milletvekilim.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Yapmayın böyle, ayıp oluyor! İşte siz, o
tip adamları cesaretlendiriyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz,
ayıp ediyorsunuz.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Değerli milletvekilim, bak,
Cumhurbaşkanı, bir diş hekimi pencereden baktı diye
Eğer ülkede demokrasi var, ileri hukuk devleti diyebiliyorsanız
yazıklar olsun o zaman size!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Size yazıklar olsun.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Eğer hakikaten
Hakaret mi var? Bunun
neresinde hakaret var arkadaşlar?
Maalesef
Bunu
değerlendirin, bunu göze alın. Gözünüzü bağlayıp bir
kişinin peşinde bu kadar gitmek mecburiyetinde değilsiniz.
Hepinizi
saygılarla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
5inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, ikisi aynı mahiyettedir. Aynı
mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 5. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Haydar Akar Ali
Rıza Öztürk
İzmir Kocaeli Mersin
İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu Mehmet Hilal
Kaplan
Ankara Ankara Kocaeli
MADDE 5- 4/1/1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 107/A maddesine birinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Elektronik
ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine
ulaştığı tarihi izleyen onuncu günün sonunda
yapılmış sayılır."
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Alim
Işık Cemalettin
Şimşek
Antalya Kütahya Samsun
Ahmet Duran Bulut Erkan Akçay Özcan Yeniçeri
Balıkesir Manisa Ankara
Bülent
Belen
Tekirdağ
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 4/1/1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 107/A maddesine fıkra eklemeyi
öngören 5'inci maddesinde geçen "beşinci günün sonunda"
ibaresinin otuzuncu günün sonunda şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan Ayla
Akat Ata
Şırnak Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI FERİDUN
BİLGİN Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN-
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İnternet ve e
postanın yaygın olarak kullanıldığına dair
bilimsel bir emare bulunmamaktadır. E posta bildirim yöntemiyle
karşı muhatabın bu bildirimden haberdar olacağına dair
objektif bir kriter bulunmamaktadır. Bu yöntem ile bildirimden
bulunulanların mağdur edilme ihtimali oldukça yüksektir.
Değişiklik ile bu ihtimalin asgariye çekilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı
mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5. Maddesinde yer alan
beşinci gün ibaresinin onuncu gün şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Belen (Tekirdağ) ve arkadaşları
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI FERİDUN
BİLGİN Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz isteyen Bülent Belen, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın
Belen.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 5inci maddesiyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, madde içindeki tebligatla ilgili konu dışında ve
genel, vergide adaletsizlikle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.
Malumualiniz,
vergi kamu giderlerini karşılamak amacıyla devletin tek
taraflı bir yetkiyle kişilerden aldığı ekonomik
değerlerdir. Günümüzde vergilerin, kamu giderlerini karşılamak
yanında sosyal ve ekonomik fonksiyonları da vardır. Devlet,
kişiler arasında gelir dağılımı ve fırsat
eşitliği sağlamak için gerekirse vergi politikalarını
bir araç olarak kullanabilmektedir. Vergilerin sosyal devlet ilkesi
çerçevesinde harcanması da vergi adaletinin ve gelir
dağılımının gerçekleşmesi bakımından
son derece önemlidir. Anayasamızın 73üncü maddesinde de
belirtildiği üzere, vergi, günümüzde kişilerin ödeme güçlerine göre
alınmaktadır. Genel olarak bakıldığında, belli
bir vergi türü ödeme gücünün göstergeleri olarak ya geliri ya serveti ya da
harcamaları kavramakta yani tüm vergiler sonuçta üç kaynak üzerinden
alınmaktadır. Türk vergi sisteminde yer alan vergilerin belli
başlıları bu üçlü kaynak ayrımına göre
aşağıdaki şekilde
sınıflandırılmaktadır:
1-Gelir üzerinden
alınan vergiler,
2-Servet üzerinden
alınan vergiler,
3-Harcamalar
üzerinden alınan vergiler.
Türk vergi sistemi esas itibarıyla gelir üzerinden
alınan vergi gelir vergisi ile harcama üzerinden alınan ÖTV ve KDVye
dayanmaktadır. Diğer vergilerden sağlanan hasılat bu iki
vergiye göre çok daha düşüktür. Vergi gelirleri içinde gelir üzerinden
alınan vergilerin payı azalırken, harcamalar üzerinden
alınan dolaylı vergilerin payı artmaktadır. Vergi
gelirlerinin giderek daha fazlasının dolaylı vergilerden
sağlanması vergi sistemimizde dikey adaletin, az kazanandan az, çok
kazanandan çok vergi alma adaletinin gerçekleştirilmesini
güçleştirmektedir. Vergi gelirlerinin ağırlıklı
şekilde dolaylı vergilere dayandırılması gelir ve
servet üzerinden alınan dolaysız vergilerin ise tam olarak
beyanının sağlanamaması vergi sistemimizde vergi hukukunun
temel ilkelerinden olan adalet, eşitlik ve serbest beyan esası gibi
evrensel ilkelerin gerçekleştirilmesine imkân vermemektedir.
Değerli
milletvekilleri, vergi kaybına yol açan temel sorunların
başında kayıt dışı ekonomi olarak nitelenen,
devletin bilgisi dışındaki ekonomik faaliyetler gelmektedir.
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler bir yandan vergi adaletini
yok etmekte diğer taraftan da toplumun moral değerlerini olumsuz
yönde etkilemektedir. Kayıt dışı ekonominin nedenleri
genellikle, enflasyon muhasebesi ve vadeli ödeme uygulamalarıyla uyumlu
düzenlemelerin olmaması, düzenli kesimde mali yüklerin yüksek olması,
ekonomideki bürokrasi yoğunluğunun bıktırıcı hâle
gelmesi, denetim ve cezalandırma mekanizmalarının yeterince işletilmemesi
şeklinde sıralanmaktadır. Maliye Bakanlığı verilerine
göre, AKP iktidarları süresince ülkemizdeki kayıt dışı
ekonomi 70 milyar dolardan 250 milyar dolara tırmanmıştır.
Kayıt dışı ekonomiyle mücadelede daha etkin ve
sıkı tedbirlerin alınması gerektiğini buradan bir kez
daha yineliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben süremin geri kalan
kısmında Tekirdağ ilinin devlete ödediği vergiler
karşılığında yatırımlarda
yaşadığı adaletsizlikten söz etmek istiyorum. Tekirdağ
ili, devlet bütçesine sağladığı katkıda ortalama
olarak ülkemizde ilk 10 il arasında yer almasına rağmen, kamu
yatırımlarının Tekirdağ iline ulaşmasında
50nci sıralarda yer almaktadır. Bunun en açık örneği
Tekirdağda on iki yıllık eğitim veren toplam 375 okulumuz
vardır. Bunlarla ilgili, Deprem Yönetmeliği öncesine göre
yapılan tetkik ve incelemelerde 241 okulun sadece 37si sağlam
çıkmış, geri kalan 204 okulun güçlendirme
çalışmaları başlatılamamıştır. Programa
ancak 4 bina alınmış, hâlen il genelinde birçok okulda
ayrıca ikili eğitim öğretim yapılmaktadır.
Tekirdağ iline, devlet hazinesine verdiği katkı
karşılığı, hak ettiği yatırımların
yapılmasını Hükûmetten bekliyor, iyi sabahlar diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bülent Kuşoğlu,
Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde söz aldım.
5inci madde vergiyle ilgili -biraz önce değerli arkadaşım
konuştu- elektronik ortamda tebligatı düzenliyor. Aslında çok
önceden düzenlenmesi gereken bir konu. Vergi konusunda bizim tabii ki
otomasyona çoktan geçmemiz gerekiyordu. Çok önemli bir konu. Doğru bir
düzenlemedir. Dediğim gibi, daha önce yapılmasını isterdik.
Bu vesileyle de
gecenin bu saatinde de olsa bazı, vergiyle ilgili gerçekleri dile
getirmekte fayda var. Şunu söyleyeyim: Vergi çok önemli bir müessese,
devletin egemenlik hakkını gösteriyor ama Türkiyedeki vergi
rakamlarına baktığımız zaman maalesef çok büyük
sıkıntılar olduğunu görüyoruz. Şimdi, nüfusumuz 78
milyona geldi, yaklaştı; en son sayıma göre 78 milyona
geliyoruz. Ne kadar seçmenimiz var? 55-56 milyon kadar, yakında
netleşecek bu seçimler için. 55-56 milyon seçmenimiz varsa, 18 yaşından
büyük nüfusumuz da en az bu kadar demektir, 55-56 milyon.
Dolayısıyla, vergi mükellefimizin de aşağı yukarı
bununla orantılı olması lazım, değil mi? Ama
Türkiyedeki vergi mükellefi sayısı maalesef çok, çok, çok, çok düşük.
Yani devlette çalışanları, memurları, işçileri falan
da katarsanız, 10-12 milyon civarında ve yıllardan beri -ben,
bunu her bütçede tekrarlıyorum- maalesef, vergi mükellef
sayılarında doğru dürüst bir artış yok. Kayıt
dışılık çok geniş, kayıt
dışılığı bir türlü önleyemiyoruz, vergi
tabanını bir türlü artıramıyoruz. Hâlbuki vergi tabana
yayılması gereken bir müessese. İnsanların vergi
ödediğinde farkında olmaları lazım. Herkes vergi ödüyor,
doğduğu anda Türk vatandaşı vergi ödüyor; içtiği su
dolayısıyla vergi ödüyor, yaktığı elektrik
dolayısıyla vergi ödüyor, doğal gaz dolayısıyla vergi
ödüyor, ama vergi öderken farkında değil. Biraz önce
anlatıldı ya, dolaylı olarak vergi ödüyor, doğrudan vergi
ödemesi lazım ve bunun farkında olması lazım, bilincinde
olması lazım. Türkiye'de böyle bir sıkıntı var,
dolaylı vergiler çok yüksek; bu, vergide çarpık bir durumdur ve büyük
sıkıntıdır.
Şimdi, Plan
ve Bütçe Komisyonunda iki seneden beri gelir ve kurumlar vergisinin
birleştirilmesiyle ilgili bir kanun tasarısı var, bu bekliyor,
iki seneden beri bekliyor. Biz, her torba yasada bir vergi düzenlemesi
yapıyoruz, burada da 4-5 tane vergi düzenlemesi var maalesef; bunlar
gayriciddi yaklaşımlardır vergi konusunda, vergi gibi önemli bir
müesseseye böyle yaklaşılmaz.
Bakın, ben,
yine, resen terkinler olmakla beraber faal mükellef sayılarını
söyleyeyim: 2001de gelir vergisi faal mükellef sayısı 1 milyon 768
bin iken, 2015in şubat ayında 1 milyon 788 bin. Gelir vergisi faal
mükellef sayısı artmıyor, doğru dürüst bir artış
yok.
Kurumlar vergisi
faal mükellef sayısında bir miktar artış var; 565 binden
767 bine çıkmış, bir miktar artış var, ama katma
değer vergisi her ikisini de gösterir, çok daha önemli bir gösterge;
2001de 2 milyon 870 bin, aradan on dört sene geçiyor, 2 milyon 383 bine
düşüyor. 2 milyon 870 binden 2 milyon 383 bine düşmüş katma
değer vergisi mükellef sayısı. Ondan sonra Vergi idaresi
başarılı, Maliye Bakanlığı
başarılı
Nerede başarı?
Diğer gelir
vergisi, stopaj vergisi faal mükellef sayılarını da vereyim,
gayrimenkul sermaye iratlarını da vereyim, onlarda da anlamlı artışlar
yok ve bütün bunları
Mesela Sosyal Güvenlik Kurumu da aynı
şekilde bütün iş yerleriyle ilgilidir. Onlar prim alırlar,
Maliye Bakanlığı da vergi alır. Anormal
farklılıklar var, illere göre anormal farklılıklar var,
tutmuyor sayılar. Niye bir araya getirilip de ortak bir veri tabanı
oluşturulmuyor, bir türlü anlamak mümkün değil. O kadar para
veriliyor; bilgisayarlara, otomasyona o kadar para veriliyor, güya eğitim
yapılıyor, bir ortak veri tabanı hâlâ oluşturulamadı,
kayıt dışı önlenemedi. Ondan sonra da vergi mükellef
sayısı ya da sosyal güvenlikteki iş yeri sayısında bir
artış olmaz, anlamlı bir artış olmaz, biz bu kadar
nüfus artışına rağmen hâlâ bunlarla uğraşmış
oluruz.
Onun için, bu
konuyu önemsiyorum. Diğer maddelerde de illere göre mükellef sayısının
artmadığını
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) -
azaldığını gösteren
örneklere devam edeceğim.
Herkese
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.19
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
00.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci
maddesi üzerindeki aynı mahiyetteki iki önergenin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 213 sayılı Kanuna 132'nci maddeden sonra gelmek
üzere 132/A maddesini eklemeyi öngören 6'ıncı maddesinde ikinci
paragrafında geçen "internet de dâhil olmak üzere her türlü"
ibaresinden sonra gelmek üzere "yaygın" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan Esat
Canan
Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6. Maddesinde yer alan "yoklama yapılan"
ibaresinin "yoklama yapılan mükellefin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Alim
Işık Cemalettin
Şimşek
Antalya Kütahya Samsun
Ahmet Duran Bulut Erkan
Akçay Bülent
Belen
Balıkesir Manisa Tekirdağ
S. Nevzat Korkmaz
Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun 6.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli İzzet
Çetin Mehmet
Hilal Kaplan
İzmir Ankara Kocaeli
Haydar Akar Ali
Rıza Öztürk Gökhan
Günaydın
Kocaeli Mersin Ankara
MADDE 6- 213
sayılı Kanuna 132 nci maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 132/A maddesi eklenmiştir.
"Elektronik
yoklama
MADDE 132/A-
Yoklama neticeleri, yoklama yerinde bu Kanunun 131 inci maddesinde yer alan
yoklama fişi ile aynı mahiyette olan, elektronik ortamda tanzim
olunan "yoklama fişi" ile de kayıt altına
alınabilir. Bu fiş, nezdinde yoklama yapılan veya yetkilisi
tarafından elektronik imza araçlarıyla imzalanır. Yoklama
fişinin elektronik imza araçlarıyla imzalanmaması durumunda
yoklama fişini temsil eden ve yoklama fiş muhteviyatının
değiştirilemeyeceğini güvence altına alan benzersiz bir
kodun üzerine yazıldığı bir form imzalanır.
Maliye
Bakanlığı elektronik ortamda kayıt altına alınan
yoklama fişleri ile birinci fıkrada belirtilen formların
şeklini ve içeriğini tespit etmeye, bunların şifre,
elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle
imzalanması usul ve esaslarını belirlemeye, bunları
internet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve
ortamında ilgili kişilere göndermeye ve elektronik ortamda
yürütülecek yoklama faaliyetlerine ilişkin diğer usul ve esasları
belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Gökhan Günaydın, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 705 sıra sayılı torba yasa üzerinde, onun
6ncı maddesi üzerinde görüşlerimizi paylaşmak üzere
huzurlarınızdayız.
Şimdi,
düzenleme, elbette, vergi tahsilatına ilişkin çağdaş bir
yaklaşımı ifade etme çabası içerisinde ancak Türkiye'nin
vergileme sisteminde öyle büyük yanlışlar var ki, İnternet
üzerinden vergileme vesaireyle konuşacak ya da bunlarla zaman kaybedecek
durumda değil memleket. Şu anda hepimiz biliyoruz ki siz sermaye
kazançları üzerinden yeterince vergi alamadığınız
için, başka bir deyişle kazanandan vergi
almadığınız için tüketici vergileri üzerine yüklenmiş
durumdasınız ve bu, vergi adaletini tamamen ortadan kaldıran bir
durumdur. İşte, katma değer vergisi, ÖTV. Getirdiğiniz
bütçede ÖTVden 94 milyar liralık tahsilat beklentiniz var ve sonra siz
bize dönüp adil bir vergileme sistemi önerinizden bahsedebiliyorsunuz. Yatay ve
dikey vergi adaleti sayenizde kalmadı, kayıt dışı
ekonomi almış başını gidiyor ve yaygın vergi
kaçakçılığı var ama bu dönemin başka özellikleri var
arkadaşlar. Bu dönem Sayıştay denetimini ortadan kaldırmak
için el birliğiyle her şeyi yaptığınız bir dönem.
Peki, neden Sayıştay denetiminden kaçıyorsunuz? Sebep burada.
Elbette burada bütün milletvekillerini kastetmiyorum ancak bazı
şirketleri, yandaşları kayırmak için aranızdaki
işinin uzmanları Sayıştayın ne
yaptığının farkına vardı ve onu engellemeye
çalıştı. Çünkü Sayıştay baktı ki Maliye
Bakanlığı Merkezî Uzlaşma Komisyonu şakır
şakır tarhiyat sonrası vergileri siliyor. Peki, kimdir vergileri
silinenler? Örneğin, Cengiz İnşaatın 424 milyon
liralık vergisini bir kalemde sildiniz. Cengiz İnşaatın
vergisini niye siliyorsunuz? O da Sabah-ATV havuzuna 100 milyon dolar para
atacak sizin için. Başka türlü bedavadan para atar mı? Sen ona kamu
ihalelerinden haksız kazanç sağlayacaksın, tahakkuk etmiş
vergisini sileceksin; o da kazancının çok küçük bir bölümünü senin
önüne havuz parası olarak atacak. İşte, bu düzeni, siz
gelmişsiniz bize Vergi düzenlemesi, İnternetten şöyle olacak,
böyle olacak
Memlekette vergi kalmamış, tahakkuk eden, tarh
eden vergiyi siliyorsunuz, sonra bize 6ncı maddeyle getirdiğiniz
düzenlemeye bakın.
Elektromed,
Kanal anın 139 milyon liralık vergisini bir kalemde sildiniz.
Albayrak, çok iyi tanırsınız Albayrakları Yeni Şafak
üzerinden, 100 milyon liralık vergisini yine bir kalemde sildiniz.
Türkerler İnşaatın 23 milyon liralık vergisini sildiniz ve
böylece silinen toplam vergi geliri 608 milyon liradır.
Şimdi,
sevgili arkadaşlarım, ben bir kez daha söylüyorum: Sayıştay
denetiminden bu tüm düzenlemeleri kaçırarak, Maliye
Bakanlığının Merkezî Uzlaşma Komisyonunu, devletin
parasını şirketlere peşkeş çekecek şekilde
çalıştırarak nereye kadar varabilirsiniz?
Son
sözüm de şudur: Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasındaki
konuşmaları hep beraber izliyoruz. Sadece bir rakam vereceğim:
Ankara Büyükşehir Belediyesinin on yıllık konsolide bütçe
büyüklüğü 45 milyar liradır. 40 kilometre metro hattına Melih
Gökçekin ayırabildiği para on yıl boyunca yalnızca 828
milyon liradır. Yani bütçesinin ellide 1ini metro hattına
ayıramayan, on yılda metro açamayan ve bunun için Ulaştırma
Bakanlığından 3 milyar
lira ilave para almak zorunda kalan bir Büyükşehirden bahsediyoruz. Peki,
soralım: 828 milyon lirayı metroya ayırdı da geriye kalan
44 milyar lirayı kim götürdü? İşte, bunun cevabını
başlaması gereken soruşturmalar elbette bize verecektir.
Hepinize
çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6. Maddesinde yer alan
yoklama yapılan ibaresinin yoklama yapılan mükellefin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize hayırlı geceler diliyorum.
Bugün başkent Ankara Gökçek ve Arınç
savaşlarına sahne oldu. Ama ne savaş; ağza alınmayacak
sözler, ciddi, çok ciddi isnatlar ve galiz hakaretler. Bu kürsüden sarf
edilseydi eğer bu sözler, İç Tüzükümüze göre uyarma, kınama ve
hatta Genel Kuruldan çıkarma cezasını gerektiriyordu.
Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Arınç,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Hükûmetin her işine
karışmasını doğru bulmuyor belli ki, Hükûmeti
tartışılır hâle getiren yetkili ama sorumsuz
Erdoğanın yetkisiz ama sorumlu Davutoğlu üzerinde tesis
ettiği siyasal baskıyı hayra alamet bulmadığından
bahisle Bu ülkede bir Hükûmet var Sayın Cumhurbaşkanı.
deyiverdi. Vay, sen misin diyen, sen misin Erdoğana dil uzatan! Son
zamanlarda AKPnin evrilmesinden kendisine uygun bir oyun alanı
bulamamış, beledi işler dışında her türlü
işle uğraşan Gökçek, kaçak göçek saraydan işaret alıp
kendi Hükûmetinin Başbakan Yardımcısına karşı
muhalefet fişeğini ateşleyiverdi. Günün moda suçlaması da
paralelci ithamıyla Sayın Arınça bir daldı ki istifaya
davete kadar gitti. Buraya kadar denilebilir ki: Efendim, bu, AKPnin iç
işleri, sizi niye ilgilendirir? Elbette, ilgilendirir. Teşbihte hata
olmaz. Bilmem kimler tepişmiş, arada yine başka bilmem kimler
kalmış. derler. Acaba, arada kalan, kıt kanaat geçinen
vatandaşın nafakası olamaz mı? Eğer böyleyse sadece
bizi değil, tüm siyaset kurumunu ilgilendirir. O zaman birileri de size
der ki: Gidin, kavganızı siz de genel merkez binanızda
yapın. Bu didişme, bu kapışma, yarın borsayı,
dövizi, tüm piyasaları etkileyecek, vatandaşın cebi zarar
görecek, ülke yine bir AKP gerginliği yaşayacak.
Değerli
milletvekilleri, bir de Arınçın Gökçeke cevapları var ki
sadece Meclisi, sadece muhalefeti değil, yargıyı ve mahkemeleri
de ilgilendiriyor. Bakın, neler diyor Başbakan
Yardımcısı: Gökçek, benim, paralel yapının
kucağına oturduğumu söylüyor ama asıl paralel
yapının kucağına oturan kendisidir.
Değerli AKP
milletvekilleri, siz, binlerce polisi, hâkim, savcıyı, binlerce
yöneticiyi, memuru paralel yapının adamları diye görevden
aldınız; karda, kışta sürgüne tabi tuttunuz;
yuvasından, yurdundan ettiniz insanları. Ya Başbakan
Yardımcınız ya da Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanınız, bu durumda, ortaya çıkıyor ki paralel
yapıcı. Bu konuyu neden kamuoyundan gizlediniz?
Yaftaladığınız bu insanların suçu neydi? Arınç,
Gökçekin Ankarayı parsel parsel paralel yapıya
sattığını, onların istekleri doğrultusunda yasaya
mugayir imar değişiklikleri -bunun daha doğru isimle
adlandırılması gerekiyor- yani imar yolsuzlukları
yaptığını iddia ediyor. Zaten, Gökçeki Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığına
yakıştırmadığı gibi, oğlunun da milletvekili
olmasını şık bulmuyor. Haysiyetsizlikle, terbiyesizlikle
-affedersiniz- havlamakla suçluyor Gökçeki ve Gökçekin arkasında
birileri olduğunu ima ediyor, 8 Hazirandan sonra ifşa
edeceğim. diyor.
Değerli AKP
milletvekilleri, bu sözler sadece nezaket dışı sözler, hatta
öfkeyle söylenmiş hakaretler deyip geçemezsiniz. Türk Ceza Kanununun,
devleti zarara uğratmaktan tutun, kamu arazilerini usulsüzce birilerine
peşkeş çekmek, imar ve ihale yolsuzlukları yapmak gibi birçok
maddesini ilgilendiren ve bu konuda cumhuriyet savcılarını
göreve çağıran sözler. İçişleri
Bakanlığını Anayasanın görevden
uzaklaştırma maddesi üzerinden işleme davet eden sözler. Bu
iddiaların Ankaralılar ve milletimiz adına vuzuha
kavuşturulması gerekiyor.
Haberiniz var da susuyorsanız
değerli AKP milletvekilleri, suç ortağısınız; yoksa da
atalet içinde bekliyorsanız, şu andan itibaren vebal
altındasınız. Sizlerin 8 Hazirana kadar beklemesi sizce uygun
olabilir ama 5,5 milyonluk şehri yöneten, her gün trilyonlarca
liralık kamu kaynağı kullanan, kamu yetkisi kullanan bir
adamı bir dakika bile orada oturtmamak lazım.
Sayın
Arınça da sözüm, madem yolsuzlukla iştigal ettiğini
biliyordunuz ve kamuoyuna açıkladınız Gökçekin yolsuz
olduğunu, artık bu saatten sonra beklemek ne sizin
vicdanınıza ne de kamu vicdanına uymaz. Bildiğiniz her
şeyi savcılarla paylaşmak durumundasınız. Aksi
takdirde, suçu gizlemek gibi, siz de bir başka suçu işliyorsunuz
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşmekte
olduğumuz maddeyle ilgili teknik bir konuyu Hükûmetin ve Genel Kurulun
bilgisine sunmak istiyorum. Maddeyle, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki
gelişmelere paralel olarak elektronik yoklama adı altında,
modern bir müessese Vergi Usul Kanununa dâhil edilmektedir. Bu düzenlemeyi
Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu buluyoruz. Ancak maddenin Vergi Usul
Kanununda yer alan ve hâlen yürürlükte olan, yoklamayı düzenleyen
131inci maddeyle kıyaslanması sonucunda bir çelişki ortaya
çıktığını düşünüyorum. Teklifin bu maddesine
göre, elektronik yoklama işlemi elektronik ortamda düzenlenen yoklama
fişiyle de yapılabilecektir. Yoklama fişiyle yapılan
elektronik yoklamanın, nezdinde yoklama yapılan kişi
tarafından veya yetkili adamı tarafından imzalanmaması
hâlinde bu fiş ıslak imzayla da düzenlenebilecektir, maddenin
gerekçesinden öyle anlıyorum. Şimdi, Vergi Usul Kanununun 131inci
maddesi, klasik yoklamada yoklamanın yoklama fişiyle
yapılacağını söyler. Bu fişin iki nüsha olarak
düzenleneceği anılan maddede hüküm altına alındıktan
sonra, yoklama fişinin, nezdinde yoklama yapılan veya yetkili adamı
tarafından imzalanmaması hâlinde muhtar veya ihtiyar heyeti üyeleri
veya polis tarafından imzalanacağını söylemektedir.
Şimdi, teklifin bu maddesinde ise yoklama fişinin
imzalanmamasından söz ediyor. Yani yoklama fişinin
imzalanmamasından amaç nedir? Karşı taraf imzalamıyor veya
imzadan mı çekiliyor veya hiç mi imzalamıyor? Eğer hiç
imzalamıyor ise ıslak imzayla onun güvence altına
alınması amacıyla buraya getirilen düzenleme yetersiz. Bu durumda,
Vergi Usul Kanununun 131inci maddesindeki klasik yoklama fişinin
düzenlenmesi gerekir. 131 ile teklifin bu maddesi arasında bir uyumsuzluk
olduğunu düşünüyorum. Sayın Bakan bunu bir kez daha
değerlendirirse daha iyi bir düzenleme yapmış oluruz diye
düşünüyorum. Yani bu maddede, örneğin, imzadan çekilme hâli
düzenlenmemiştir, imzalanmaması hâlinde
İmzadan çekilme
ayrı, hiç imzalamama ayrı, bunları ayırmak lazım.
Vergi Usul Kanununun 131inci maddesi bunları
ayırdığı hâlde burada bunların
ayrıldığını ben görmüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 213 sayılı
Kanuna 132 nci maddeden sonra gelmek üzere 132/A maddesini eklemeyi öngören
6ıncı maddesinde ikinci paragrafında geçen İnternet de dâhil olmak üzere her türlü ibaresinden
sonra gelmek üzere yaygın ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
ile belirtilen işlemlerin yaygın iletişim ağları üzerinden
gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesinde
değişiklik öngören 7inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan İbrahim
Ayhan
Şırnak Şanlıurfa
Diğer
önerge imza sahipleri:
Mehmet Günal Alim
Işık Ahmet
Duran Bulut
Antalya Kütahya Balıkesir
Özcan Yeniçeri Erkan
Akçay Cemalettin
Şimşek
Ankara Manisa Samsun
Diğer
önerge imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli İzzet Çetin Haydar
Akar
İzmir Ankara Kocaeli
Mehmet Hilal Kaplan Ali Rıza Öztürk
Kocaeli Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sırasıyla önce HDPnin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
bu maddesiyle TRT Kurumu Genel Müdürlüğünün her türlü program, haber,
yapım ve yayınlarla ilgili olarak Anadolu Ajansı Türk Anonim
Şirketinden yapacağı mal ve hizmet alımları 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun kapsamından muaf
tutulacaktır. TRT ve Anadolu Ajansı birer kamu tüzel organları
olmasına rağmen iktidar partilerinin ve Hükûmetin özel kanal ve
ajansları gibi çalıştırılmışlardır. Bu
antidemokratik ve keyfî uygulamalar sonlandırılmadan sağlanacak
bu istisna kamusal çıkar ve demokrasi açısından daha büyük
sorunlar ortaya çıkaracaktır. Değişiklik ile bu
sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu 7nci madde, biraz evvel bölüm üzerinde konuşmamda da
değindiğim gibi, Kamu İhale Kanununda yine bir
değişiklik yapılarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel
Müdürlüğünün her türlü program, haber, yapım ve
yayınlarıyla ilgili olarak Anadolu Ajansından hizmet satın
almasını düzenleyen bir hüküm. Tabii burada, bir, Kamu İhale Kanunu,
her zaman olduğu gibi, her teklifte olduğu gibi yine bu torba
teklifte de bir kez daha deliniyor. İkincisi, Türkiye Radyo Televizyon
Kurumu deyince, hem RTÜK hem TRT hem de hizmet alacağı Anadolu
Ajansı da ayakta durabilmek için, uzun yıllardan bu yana,
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünden
sürekli olarak kaynak kullanan bir kurum. Şimdi, TRT dediğimiz
zaman, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını
gerçekleştirmek amacıyla 1964ten bu yana faaliyet gösteren bir kamu
kurumu. Tabii, kamu kurumu ama iktidarın tam anlamıyla borazanı
hâline gelmiş bir kurum. Vatandaşların vergileriyle yayın
hayatına devam etse de icraatları sadece iktidardan yana olan bir
kurum. Özellikle son yıllarda -son yıllarda demeyelim- özellikle
geçtiğimiz yerel seçimlerde ve ağustostaki
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidara bir saat kırk
dakika ayırırken diğer adaya bir dakika, 3üncü adaya hiç zaman
ayırmayacak kadar tarafgir olan bir kurum idi.
Şimdi, tabii,
TRT oradan hizmet alacak ama hizmete ihtiyacı var mı? Bunun için de
TRTnin bugünkü yapısına bakarsanız 14 kanalı, 5 ulusal, 5
bölgesel, 3 uluslararası, 3 de yerel radyo istasyonu olan ve bir sürü de
İnternet ve diğer yayına sahip bir kurum. Türkiyeye ve dünyaya
yayın yapıyor.
Değerli
arkadaşlar, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü -2014te bütçesi 197 milyon- 197 milyonluk bütçesinin yüzde
70ini yani 144 milyon liralık kısmını Anadolu
Ajansına aktarmış. Sekiz yılda Anadolu Ajansına,
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğünden aktarılan kaynak 715 milyon lirayı geçmiş. Yani
bu tutarları her yıl Sayıştay da eleştiriyor.
Şimdi,
kalkıp, TRTnin, Anadolu Ajansına hizmet satın alacak
kuruluş olarak Kamu İhale Kanunundan istisna hâline getirilmiş
olması akla başka soruları ister istemez getiriyor.
Anadolu
Ajansı ne iş yapar? Ona da bir bakacak olursanız değerli
arkadaşlar, Anadolu Ajansı eğer siz sadece kendisinin servis
ettiği haberleri okuyacak olursanız zannedebilirsiniz ki Türkiye,
dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı, her
şeyin güllük gülistanlık olduğu bir ülke konumunda. Devletin
resmî haber ajansı ama Anadolu Ajansının haberlerinden,
yaptığı icraatlardan çok, özellikle çalışanlarına
uyguladığı mobbingle, onları sürgünleriyle,
çalışanları işten atmasıyla ve
çalışanları haksız bir biçimde görevden alarak iktidar
borazanlığı yapmakla tanırsınız. Tabii, 28 milyon
lira gelir sağlayıp 105 milyon zarar edecek kadar da kötü yönetilen
bir kurumu, şimdi siz TRTyi o kurumdan hizmet satın almaya mecbur
eden bir düzenlemeyi buraya
yapıyorsunuz.
Burada asıl
amaç, gerçekten kötü yönetilen bir kuruma doğrudan doğruya devlet
bütçesinden kaynak aktararak o kaynakların kötü
kullanılmasını, çarçur edilmesini sağlamayı
hedefliyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değil. Üstelik rekabetçi
anlayışa, ticaretin genel kurallarına da aykırı bir düzenleme
yapıyorsunuz. Bu düzenlemenin ileride Anadolu Ajansını ve TRTyi
çok daha tartışılan bir kurum hâline getireceğinden hiç
kuşku duymamanız gerekir.
Böyle bir
düzenleme AKPye yakışır mı? Evet, elbette
yakışır çünkü hemen hemen bütün yapmış olduğu harcamalar
da, yapmış olduğu düzenlemeler de bundan farklı
olmadığı için yakışır.
Bunun hiç kimseye
bir yararı olmayacaktır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geneli üzerinde konuşurken de söyledim, bu kanun
teklifinin en haram olan maddelerinden bir tanesi burası. Haramları
helallere karıştırıyorsunuz. demiştim çünkü
halkın faturalarından kesilen toplanan gelirleri yine farklı bir
formülle
Az önce Sayın Çetin de söyledi, sekiz yılda 715 milyon
aktarılmış ama bir yılda, 2013 yılındaki
zararı 105 milyon.
Şimdi, yani
bu kadar hülleye gerek var mı? Alışkanlık oldu, illaki
böyle bir kanunun etrafından dolanıp geliyorsunuz. Soruyoruz Nedir
bu? diye, baştan arkadaşlarımız mırın
kırın. Yani ne alacaksın? TRTnin Genel Müdür
Yardımcısına sorduk, dedi ki: Biz hizmet alımı
planladık, bunlar normal doğrudan alımı aşıyor.
Doğrudan alım limitiniz ne?, 7 milyar 720 küsur milyon. 7 milyon
şimdiki parayla. Yani zaten 7 milyonluk hatta 7,7 milyon doğrudan
alım yetkisi var. Peki, diyoruz ki: Ne alacaksınız? Yani
Anadolu Ajansı ne satar, hizmeti nedir? Neymiş efendim,
İngilizce kanal kurulacakmış. Ey TRT, sen önce şu TRT 3ü
çalıştır da Meclisin yayınlarını bir ver
bakalım da sonra kalk İngilizce yayın yap. TRT inti
hatırlıyor musunuz ha?
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Ne alaka?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) TRT inti hatırlıyor musunuz? İngilizce haberler var
mıydı orada? Vardı. Kim kapattı peki, kim kapattı? Var
mı arkada arkadaşlar? Kim kapattı? TRT intte İngilizce
yayın yapan kanalı, uluslararası yayın yapan kanalı
kapatıp sonra da sadece TRT Avaz yapıp İngilizce
kısmını kaldır, şimdi de diyor ki: İngilizce
yayın yapacağım. E, yap İngilizce yayın. TRTnin kaç
tane dışarıda muhabiri var? Kaç merkezde muhabiri var? İlla
ki oraya muhabir mi göndermek gerekiyor, bir de o var. Uluslararası
ajanslar var. Hepsine bakıyoruz, diyor ki: Ben oradan hizmet satın
alacağım. Ben de sordum: Dünyada yıllık aboneliğinden
en fazla para alan ajans hangisidir? Bakınıyor
arkadaşlarımız. E, bakıyoruz, yıllık geliri 20
milyon dolar olan bir ajans, 20 küsur bin dolarlık bir abone bedeli
alıyor. E, buraya soruyoruz, Peki, sizin geliriniz ne kadardır?,
sonra zorla onu da ağzından cımbızla aldık Hazine
temsilcimizin; 28 milyon gelir, 111 milyon gider. Burası Ali Babanın
Çiftliği mi ya? Burası anonim şirket değil mi? Sürekli
eleştiriliyor, bakılıyor, yazılıyor da nereden
gelecek?
Şimdi, siz ne
yapıyorsunuz bu maddeyle biliyor musunuz? O beceriksizliği, o
zararların üstünü milletten kesilen, elektrik faturalarından kesilen
paralarla aklıyorsunuz, kapatıyorsunuz sorumluları ortaya
çıkarmak yerine. E, şimdi, böyle bir şey olur mu ya? Yani hani
Türkiyeyi bir anonim şirket gibi yönetecektiniz, bunun zararı ne
olacak? Anonim şirket yönetiliyor, anonim şirket zarar ediyor.
Zararını kim ödeyecek? Arkadaşlar, bakın, ne
yaptığımızın gerçekten farkında değiliz.
Soruyoruz, yani tamamı 28 milyon geliri olan bir şirket size ne
satacak da 100 milyon aktaracaksınız? Yani böyle bir şey
olabilir mi? Yolunu da gösterdik. Bunun ortağı Hazinedir, başka
kurumlarda da oldu, zarar ettiği zaman sermaye artırımına
gidersiniz, doğrudan para aktarırsınız, onu ayrı
tartışırız. Yine zararını
tartışırız ama şimdi kalkıp da TRTnin üzerinden
buraya para aktarmak tamamen milletin elektrik faturalarından alınan
paraları, bandrollerden alınan paraları buraya aktarmak
Ki iki
şeyi vardır: Birincisi, bu zarardır. İkinci
şıkkı ise, TRTnin her zaman yaptığı,
dış yayınlarla ilgili aktarmalardır. Peki, o hizmetlerin
tamamını veremediği zaman ne yapacak Anadolu Ajansı?
Bulacak bir yandaş şirket, onu taşeron olarak kullanacak, oradan
alacağı hizmetlerle TRTden parasını aktaracak. Yine seçim
arifesinde birilerine dış yapım gibi para aktaracağız.
Bakın, sadece
bir yılda neredeyse tamamını bu dış yapımlara
aktarmış, TRTden aldığı, TRTnin elektrik
faturalarından aldığı kesintinin
karşılığı olarak. Neredeyse bire bir örtüşüyor,
tamamını dış yatırımlara aktarmış. Bir
bakıyoruz, böyle, İbrahim Şahin döneminde acayip bir
şekilde
Başta, bak, o kadar yok, yine sizin iktidarınızda,
2003-2004te o kadar yok ama 2007den itibaren bir bakıyoruz, 100 küsur
olmuş 400; 1,5; 2, 3. Yani nasıl oluyor da burada binlerce
çalışanı olan, 6 bin, 7 bin memur statüsünde, yine, burada 7-8
bin sözleşmeli statüde elemanı olan TRT adam bulamıyor? Bunun 5
bine yakını da yapımcı statüsünde arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bu insanlar ne işe yarıyor? Yoksa verelim.
Onun için, bu
maddenin teklif metninden çıkarılması gerekir diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.57
ON
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
01.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin On İkinci Oturumunu
açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Polis Vazife ve
Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,
2/2469) (S. Sayısı: 684)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
sırasıyla (11/50), (11/51), (11/54), (11/49) ve (11/53) esas
numaralı gensoru önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeleri yapmak ve kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 24 Mart 2015 Salı günü, saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.02