TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82nci
Birleşim
24
Mart 2015 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın, iş ve meslek danışmanlığı
sertifikası alanların atanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, Kocaeli ilinin Dilovası ilçesinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir Milletvekili Rıfat Saitin, yurt
dışında yaşayan vatandaşların oy kullanma
sürecine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
üniversitelerdeki bölücü terör örgütü yapılanmalarına ve Polis
Kolejinin kapatılması nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün (11/50)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin (11/50) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın (11/50) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Germanwingsin düşen yolcu uçağında Türk yolcu olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin,
(11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, AK PARTİ Grubuna mensup milletvekillerinin kendileri itham
edildiğinde gösterdikleri tepkiyi muhalefet milletvekilleri itham
edildiğinde de göstermelerini beklediğine ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında ifade ettiği konuyla ilgili
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına
verdiği soru önergesine cevap alamadığına ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, ABD Temsilciler Meclisi
Başkanı John Boehnerin vaki davetine icabetle 23-29 Mart 2015
tarihleri arasında ABDye resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel
Kurulunun 17/2/2015 tarihli 56ncı Birleşiminde kabul edilen Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin beraberindeki heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1754)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 1915 olaylarının 100üncü
yıl dönümüne ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri çerçevesinde
milletvekillerinden oluşan bir heyetin Belçikaya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 19/3/2015
tarihli 98 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1725)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel
ve 22 milletvekilinin, engellilerin istihdam, eğitim, sağlık,
sosyal hizmet, spor, kültür, yeterli gelir, altyapı gibi alanlarda
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1272)
2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, 4/Cli kamu
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1273)
3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel
ve 22 milletvekilinin, yer altında çalışan madencilerin
çalışma koşullarının ve sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1274)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
Ç) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, (2/2289) esas numaralı Kumpas Mağdurlarının
Hukuksal Haklarının İadesi (İade-i İtibar)
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/245)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, 24 Mart 2015 Salı
günkü (bugün) gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 4 ve 5inci sıralarında bulunan (11/49) ve
(11/53) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 25 Mart 2015
Çarşamba günkü gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1 ve 2nci sıralarına alınmasına ve
Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun 25
Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; gensoru
önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip bu
birleşimde gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşmelerine devam edilmesine ilişkin önerisi
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Süleyman Şah Türbesi ve
Saygı Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
toprağını savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
terör örgütlerini muhatap aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında birer gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/50)
2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 19
milletvekilinin; kamu ihalelerinde kamu menfaatini korumadığı,
İstanbulda bulunan bazı mesire yerlerini rant alanı hâline
getirdiği ve orman ve su varlıklarını etkin bir
şekilde yönetemediği iddiasıyla Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/51)
3.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve
21 milletvekilinin; FATİH Projesini zamanında bitiremediği,
projeye dair birçok yolsuzluğa sessiz kaldığı
iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/54)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin (11/50) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın (11/50) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bitlis Milletvekili Vedat Demirözün,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Bursa Milletvekili Hüseyin Şahinin,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstünün,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Bursa Milletvekili Mustafa Öztürkün,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Konya Milletvekili Mustafa Baloğlunun,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Çorum Milletvekili Cahit
Bağcının, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin
(11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Çorum Milletvekili Murat Yıldırımın (11/54)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.-
Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685)
5.-
Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail
Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S.
Sayısı: 705)
6.-Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,
2/2469) (S. Sayısı: 684)
XI.-
OYLAMALAR
1.- Süleyman Şah Türbesi ve Saygı
Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti toprağını
savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD terör örgütlerini muhatap
aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında birer
gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/50) oylaması
2.- Kamu ihalelerinde kamu menfaatini
korumadığı, İstanbulda bulunan bazı mesire yerlerini
rant alanı hâline getirdiği ve orman ve su
varlıklarını etkin bir şekilde yönetemediği
iddiasıyla Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/51)
oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Bakanlık korumalarının bir
kişinin darp edilmesi olayına karıştıkları
yönündeki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/59482)
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarca
satın alınan iş kıyafetleri, özel iş giysileri ve
aksesuarlarına,
TBMM ile bağlı
kurum ve kuruluşlarca satın alınan posta ve kutlama
kartları ile davetiyelere,
İlişkin,soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/61674), (7/61675)
24 Mart 2015 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, iş ve meslek danışmanlığı
sertifikası alanların atanması hakkında söz isteyen Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın, iş ve meslek danışmanlığı
sertifikası alanların atanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2011
yılında yürürlüğe konulan iş ve meslek
danışmanlığı sisteminde kursa katılmış
ama senelerdir atanamayan 15 bin gencimizi ilgilendiren problemi sizlerle
paylaşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede resmî
rakamlara göre, işsizlik, ağzınızdan
düşürmediğiniz kriz yılı 2001den bile çok daha yüksek.
2001de işsizlik yüzde 8,4; TÜİKin açıkladığı
2014 oranı ise yüzde 10,9 yani yüzde 2,5 daha fazla. 2001e göre daha
ağır bir kriz yaşandığının resmidir bu.
Gerçekte bu oran çok çok daha yüksek, çevrenize bakıp bunu görebilirsiniz.
Hele hele genç işsizlik oranları yüzde 20nin çok üzerinde, neredeyse
her 4 gençten 1i işsiz, üniversite mezunlarına bakarsanız da
her 3 gençten 1i.
Değerli
vekiller, tüm eksiklikleriyle 2011 yılında uygulamaya konulan meslek
danışmanlığı sistemine göre, KPSS puanlarıyla
alınan 17.500 adaydan 3.500ü, dokuz haftalık kursa tabi
tutulmuş, kurs sonrası 2.817 kişi bu sınavı
kazanmış, Nisan ve Haziran 2012de de tamamı istihdam
edilmiştir. Daha sonra, bazı üniversiteler de bu sınavları
yapma hakkını elde etmişlerdir. Bu sınavlara girişte
kurs ücreti, sınav ücreti, konaklama gibi giderlerle kursiyer,
yaklaşık 1,5-2 milyar lirayı bulan harcamalar yapmak durumunda
kalmaktadır.
Bugüne kadar bu
sınavlara 27 bin lisans ve yüksek lisans mezunu aday girmiş,
yaklaşık 15 bin kişi sınavları kazanarak iş ve
meslek danışmanı unvanı elde etmiştir. Özellikle
eğitimli gençlerin işsizliğini giderme vazifesini üstlenen bu
danışmanların maalesef kendileri işsizliğe mahkûm
olmuşlardır.
Danışmanların
en önemli istihdam yerleri üniversiteler, belediyeler, sosyal
yardımlaşma vakıfları ve İŞKURdur. Üniversiteler
ve belediyelerde iş ve meslek danışma büroları
açılmış, İŞKURda da 3.823 kişi
danışman olarak istihdam edilmeye başlanmıştır.
Buraya kadar iyi. Ancak sayın vekiller, belediyeler ve üniversiteler
hazır yetişmiş danışmanlar varken, âdet yerini bulsun
babından taşeron firmalardan geçici işçileri bu bürolarda
görevlendirmişlerdir. Sosyal yardımlaşma vakıfları,
danışmanlık hizmeti vermek için Çalışma
Bakanlığıyla bir protokol imzalamışlardır. 973
adet vakıf vardır ama bu vakıflarda yetişmiş
profesyonelleri çalıştırmak yerine, kendi elemanlarıyla
amatörce bu hizmeti verme yoluna gitmeyi sürdürmüşlerdir.
Büyüyen,
gelişen, çalışan ve müreffeh bir Türkiye hayal ediyoruz. diye
her yerde söylüyorsunuz ama İŞKURun 8.200 personelinin sadece
3.823ü meslek danışmanıdır. Bizimle aynı nüfusa sahip
Almanyada 100 bin iş danışmanı var, bizde sadece 3.823.
Yanlış politikalarınız sayesinde adı iş danışmanı
olan 10 bin kişilik işsizler ordusu kurdunuz. 2023ü
ağzınızdan düşürmüyorsunuz, İşsizliği yüzde
5e indireceğiz. diyorsunuz. Peki nasıl olacak bu? Bir taraftan da
üniversiteler hâlâ yüksek ücretlerle meslek
danışmanlığı kursu açmaya devam ediyorlar. Milletin
evlatlarını affedersiniz- yolmaya devam ediyorlar.
Sonuç,
sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Paralarının gittiğine mi yansınlar, ümitleriyle
oynandığına mı? Bu mu millet adamlığı?
Milletin evlatlarını, devletin kurumlarına ezdirmek mi? Çok mu zor
üniversitelere Atama yapamıyoruz, bu kursları açmayın. demek?
Çalışma Bakanı, bir taraftan Yeterince iş
danışmanı aldık, ihtiyaç yok. diyor, diğer taraftan
kurum içinde memurlara iş danışmanlık sertifikaları
aldırıyor ve Resmî Gazetede bunların iş
danışmanlığı kadrolarına geçirildiği ilan
ediliyor, hem de KPSSye bile girmeden. Aynı şeyleri Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı da yapıyor. Kendi memurlarına üç
dört günlük kurslarla İŞKUR şifreleri verilip işlem
yapmaları sağlanıyor. Hakkaniyet, adalet, iş, aş
hassasiyeti olmayan Sosyal Politikalar Bakanlığı olabilir mi
değerli milletvekilleri?
Hükûmeti
uyarıyoruz, ya istihdam garantili açmış olduğunuz bu
kursiyerleri istihdam edin, sizlerden bunun bekliyorlar, bu
konuşmanın yapılmasını özellikle rica ettiler benden
ya da artık üniversitelerimize para tuzağı hâline gelmiş bu
kursları açtırmayın, daha fazla gencimizin hayalleriyle
oynamayın.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, Kocaeli ilinin Dilovası ilçesinin
sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplana aittir.
Buyurun Sayın
Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, Kocaeli ilinin Dilovası ilçesinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Yine
Dilovası, yine gündemde kanserle ilgili söylem, yine
karşınızdayım ama ben söylemekten usanmayacağım,
umarım, siz yaptırımlarınızı, düzenlemelerinizi
bir gözden geçirirsiniz.
TÜİK
verilerine göre açıklama yapmak istiyorum değerli milletvekilleri.
Türkiyedeki kanser nedeniyle ölüm oranı yüzde 21, Kocaelide yüzde 26,
Dilovasında yüzde 33. Dilovası bölgesinde astım ve solunum yolu
hastalıklarına yakalanma oranı Türkiyenin 1,5 katı.
Nedeni, kontrolsüz, plansız, denetimsiz sanayileşme. Türkiyedeki
kimya ve boya sanayisinin üçte 1i bu bölgede, metalürji sanayisinin üçte 1i
bu bölgede. Sanayileşmenin insan sağlığını
olumsuz etkilediğini, ne yazık ki ancak 2002lerden sonra fark
edebildik. 2002den sonra çevre kirliliği nedeniyle ölümler meydana
geldiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasına karar verildi. Meclis araştırması
komisyonu, muhalefeti ve iktidarıyla Dilovasına geldi,
araştırmalar yaptı, incelemeler yaptı ve verdiği
raporda dedi ki: Bu bölge sanayiye doymuştur. Artık bu bölgede yeni
bir sanayi yatırımı olmaması lazım. 29 maddelik rapor
belirledi, Mevcut sanayinin kendine ve çevreye zarar vermemesi
açısından gözden geçirilmesi lazım. dedi.
2002den beri hem
genelde hem yerelde iktidarsınız. Ne yaptınız? Meclis
araştırması komisyonunun dediği gibi, önlem mi
aldınız? Hayır, tam tersini yaptınız. Bakın,
hatırlatmak istiyorum: Dilovasının hemen kuzeyinde belediye çöp
depolama alanı yaptınız. Hemen bitişiğine, bölgedeki
tüm kömür tesislerinin eleme, kırma ve depolama tesisini buraya
getirdiniz. Yetmedi -bunlar 2006dan sonra olanlar- yine Dilovasının
kuzey rüzgârlarına açık bölgesinde 4 tane yeni OSB kurdunuz:
İMES, Makineciler, Kimyacılar ve Mermerciler.
Ya insaf,
Dilovasında yaşayan insanların sağlığıyla o
kadar oynadınız ki şimdi de bunlar yetmiyormuş gibi
Herekenin kuzeyinde Köseler köyü, Tepecik köyü ve Dilovasının
kuzeyinde bulunan orman arazisinin içine Orman Bakanlığı 1
milyon 500 bin metrekarelik bir alanı Kocaeli Büyükşehir Belediyesine
hibe ediyor. Ne diye hibe ediyor? Diyor ki: Bölgenin tüm sanayi
atıklarını, tüm katı atıklarını bertaraf
tesislerini yapmana izin veriyorum. Anlamı şu: Ben bu bölgede
yapacağım bu tesisle Dilovası halkını zehirlemeye
devam edeceğim. diyor.
Biraz insaf, biraz
elinizi vicdanınıza koyun. Zaten bölgede bir plansız
yapılanmanın sonucu iki mahalleyi boşalttınız;
Yıldız Mahallesi ve Fatih Mahallesi sanayinin içinde kaldı diye
evler alındı, insanlar oradan boşaltıldı. Şimdi,
bu katı atık bertaraf tesisiyle ne yapıyorsunuz? Bölgedeki
sanayi atıklarını topluyorsunuz, bölgedeki organik, inorganik
maddeleri topluyorsunuz, tıbbi atıkları topluyorsunuz, hurda
lastikleri topluyorsunuz ve yakıyorsunuz. Anlamı şu: Yeni
gazların, yeni kimyasal maddelerin yani yeni zehirleyici maddelerin
Dilovasının üzerine gelmesine neden oluyorsunuz. Şimdi buna
sessiz kalmamızı istiyorsunuz. Ben bölgede yaşayan bir
insanım, benim çocuklarım o bölgede yaşayacak, dilimin
döndüğü kadar Dilovasında ve Kocaelide sizin insanları
zehirlemenize asla izin vermeyeceğim. Niyetiniz Dilovasını
boşaltmaksa bunu samimi söyleyin, otururuz, baştan konuşuruz.
Bakın, yapmanız gerekenleri
size hatırlatmak istiyorum. Büyükşehir Belediye Başkanı
böyle bir ormanlık yerde alıp bunu yapacağına
Dilovasında doğru dürüst bir yol yok, sinema yok, tiyatro yok,
kültür merkezi yok, sosyal donatı alanları yok, milletin sahille
buluşması, sahil düzenlemesi yok. Şimdi, bunlar dururken hiçbir
şey yapmadan gelip de bu bölgenin sanayi atıklarını getirip
tekrar Dilovasının üzerine bir zehir olarak
akıtırsanız
Oradakiler de insan, empati yapmanızı istiyorum,
oradakiler de çocuk, o çocukların yarın hastalanıp da,
hastalıklara yakalanıp ölmelerini istemiyorsanız,
Dilovasındaki insanların daha kötü bir noktada olmasını ve
kanser olmasını istemiyorsanız Dilovasındaki bu katı
atık bertaraf tesisinden bir an önce vazgeçmenizi diliyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
oy kullanma süreciyle ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Rıfat
Saite aittir.
Buyurun Sayın Sait. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Rıfat Saitin, yurt
dışında yaşayan vatandaşların oy kullanma
sürecine ilişkin gündem dışı konuşması
RIFAT SAİT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Haziranda
yapılacak olan genel seçim ve özellikle seçimlerin yurt
dışındaki kısmıyla ilgili konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Sizleri ve ekranları başındaki aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün aynı zamanda
Sırpların, kardeş ülke Kosova halkına yapmış
oldukları zulmün sonucu olarak NATOnun başlatmış
olduğu hava harekâtının da yıl dönümü. Bu hava
harekâtında Türk Silahlı Kuvvetlerinin jetleri ve kahraman
pilotları da yer almışlardır ve bu kara harekâtı
Kosovanın bağımsızlık sürecini
hızlandırmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçimlerle ilgili bazı rakamlar
ve istatistikler vermek istiyorum. Bu seçimlerde yaklaşık olarak yurt
içinde 52,9 milyon, yurt dışında da 2,8 milyon
vatandaşımız ve toplamda da 55-56 milyon civarında
vatandaşımız oy kullanacaklar. Yurt dışındaki
seçmen sayısı, toplam seçmen sayısının yüzde 5ine
tekabül ediyor. Bu da yaklaşık olarak yüzde 5lik bölümle 28-30 tane
milletvekiline denk geliyor ancak maalesef, gerçekler böyle olmamış.
2007de yurt dışında oy kullanma oranı yüzde 8,9; 2011de
yüzde 5 ve yine en son 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
oy kullanma oranları yüzde 18,9 olmuş. Yurt dışındaki
yaklaşık 2,8 milyon vatandaşımızın
yaklaşık 530 bin oy kullanabilmiş.
9 Mayıs
2012de çıkartmış olduğumuz 6304 sayılı Yasayla,
eğer kayıtlı iseler yurt dışındaki
vatandaşlarımız oylarını kullanabiliyorlar. Bu,
oldukça güzel bir hizmet. Böylece 54 ülkede, 109 dış
temsilciliğimizde oy kullanabilecekler. Yurt dışında 8
Mayıstan itibaren oy kullanma işlemi başlıyor. Yine, gümrük
kapılarında da 8 Mayıstan itibaren oy kullanma işlemi
başlayacak ve 7 Hazirana kadar devam edecek.
Bu arada, yurt
dışı seçmenlerimiz için çok önemli bir hatırlatmayı da
yapmak istiyorum. 27 Mart yani üç gün sonra Cuma günü saat 17.00ye kadar,
eğer yapmadıysanız mutlaka yurt dışı seçmen
kaydınızı yapmanız gerekiyor. Eğer kayıtlı
değilseniz oy kullanamazsınız. 27 Mart güncelleştirme için
son gündür. Olmaz olmaz. demeyin çünkü bu ülkede bazı siyasiler de bu
yüzden oy kullanamadılar. Bu yüzden de www.ysk.gov.trye girip
kaydınızı yapmanız önemle rica olunuyor.
Oy kullanmak,
vatandaşlık görevi, aynı zamanda da anayasal bir
hakkımız. Yurt dışındaki
vatandaşlarımıza sesleniyorum: Bulunduğunuz ülkedeki en yakın
dış temsilciliğe ya da İçişleri
Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğüne
başvurup buradaki beyan formunu doldurmanız ve
kaydınızı yapmanız gerekmektedir. Bu yılki seçimlerde
randevu sistemi kaldırılmıştır, randevu sistemi
olmayacak. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın,
özellikle 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en fazla
mağduriyet duyduğu, bu randevu sistemi olmuştur ve bu konuda
yapılan araştırmalarda yüzde 47,6lık bir oranda oy
kullanılmaması bu yüzden, yani randevu sisteminin
aksaklıklarından dolayı kaynaklanmıştır.
Yurt
dışında oy kullanma oranının en düşük
olmasının bir diğer nedeni de yüzde 13,9 ile siyasi
ilgisizliktir. Yurtdışı Türkler Başkanlığı
ve aynı zamanda Yüksek Seçim Kurulunun yapmış olduğu
çalışmalar, bu konuda, bu açığın giderilmesi için
yapılıyor ve 600 bine yakın materyal bu konuda
hazırlandı.
Yurt
dışındaki oy kullanım oranının düşük
olması, en fazla AK PARTİyi olumsuz etkilemektedir. Neden? Zira,
yurt dışındaki oylara baktığımız zaman,
burada AK PARTİnin açık üstünlüğü görülmektedir. 2002
seçimlerinde yurt dışı oylarının yüzde 32,9u AK
PARTİye gelmiş, 2007de AK PARTİye yüzde 56,75 oy gelmiş,
2011 seçimlerinde yüzde 61lik bir oy oranı gelmiş. AK PARTİ,
yurt dışında neden yüksek oy alıyor? Çünkü,
Yurtdışı Türkler Başkanlığı, TİKA,
Dışişleri Bakanlığımız, Yunus Emre
Enstitümüz, TRT, Ekonomi Bakanlığımız, velhasıl,
Türkiye Cumhuriyeti yurt dışında da önemli hizmetler
vermektedir. Yurt dışında da Durmak yok, yola devam. diyoruz.
Yurt
dışındaki AK PARTİnin aldığı yüzde 60 oy
oranına baktığımız zaman, 2,8 milyon
vatandaşımızın neredeyse yüzde 20sinin oy
kullanmaması, AK PARTİye tabii, önemli bir zarardır.
Bunların oy kullanmasını özellikle rica ediyoruz.
Son olarak, yurt
dışında hangi ülkelerde hangi tarihlerde oy kullanılacak, o
konuda bilgi vermek istiyorum: 16-31 Mayıs tarihlerinde on altı gün
süreyle Amerika Birleşik Devletlerinde, 13-31 Mayısta on dokuz gün
boyunca Norveçte, 28-31 Mayısta dört gün boyunca Romanya ve Rusyada,
29-31 Mayıs arasında üç gün boyunca Bulgaristan, Hollanda,
İtalya, Kanada, Suudi Arabistan, Türkmenistan ve Yunanistanda, 30-31
Mayısta iki gün boyunca Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere,
Bosna Hersek, Cezayir, İsrail, Kazakistan, Kırgızistan,
Makedonyada, 31 Mayısta bir gün boyunca Arnavutluk, Kosova, Ürdün, Yeni
Zelanda, Bahreyn, Çek Cumhuriyeti, Ukrayna, Taylandda. Yine, 8-31 Mayıs
boyunca en fazla oyun kullanıldığı yerler bunlar: Almanya,
Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, İsviçre ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde oy kullanılacak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RIFAT SAİT (Devamla) 7 Haziran
seçimlerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum ve bu seçimlerin özellikle AK PARTİye büyük fayda
getireceğini ve bundan sonra da, inşallah, eğer 400
milletvekiliyle gelirsek burada safların biraz daha sağ tarafta
sıklaşacağını düşünüyorum.
Saygılar; teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
üniversitelerdeki bölücü terör örgütü yapılanmalarına ve Polis
Kolejinin kapatılması nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, 2 konuyu
eğer burada bir sayın bakan varsa, Türkiyeyi yönetmekten sorumlu bir
Bakanlar Kurulu ve mensubu varsa, onların dikkatine sunmak istiyorum.
Efendim, üniversitelerde, fakültelerde
maalesef bölücü terör örgütü yapılanmaları orada sınava giren
insanlara yönelik terörize hareketlerini devam ettiriyor. Maalesef,
üniversitelerimizde böyle bir yapılanma, açıkçası, eğitim
ve öğrenim özgürlüğünü engelleyecek noktaya gelmiştir. Bu
çerçevede, Siyasal Bilgiler Fakültesinde marjinal, bölücü örgüt
yapılanmasının perşembe günü yaptığı
saldırı, daha sonra sınava girecek öğrenciler üzerinde
yaptığı saldırılar neticesinde tatil edildi,
sınavlara girme ötelendi ancak bu tehdit devam ediyor. Bu
öğrencilerin sınava girmesini temin etmek, Hükûmetin ve
rektörlüğün sorumluluğu altındadır. Bu öğrencilere
yönelik fiilî bir şey olursa sorumlusu onlar olacaktır.
Dolayısıyla, bu çerçevede, hem emniyeti hem de rektörlüğü
gerekli güvenlik tedbirlerini alarak bu gençlerin sınava girerek
öğrenim hakkının mağdur edilmemesi konusunda, can güvenliğini
sağlama konusunda gerekli tedbirleri almaya ivedilikle
çağırıyorum. Ege Üniversitesinde
yaşadığımız Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun şehit edilmesine götüren süreçle ilgili
gelişmeler, Türkiyeyi ve gençleri büyük ölçüde rahatsız
etmiştir. Bu bakımdan, bu yapılanmalar ve engellemeler konusunda
devletin iradesinin kullanılması gerekiyor.
Ayrıca, biraz önce bir ebeveyn
aradı, bir baba aradı. Polis Kolejinde 11inci sınıfta
oğlu var ve Polis Kolejinin kapatılmasından dolayı
çocuğunun şu anda vücudu yaralar içerisinde, sıkıntı
içerisinde. 470 puanla girmiş, şimdi kendisine 270 puanla girilecek
yerlere gidin. deniyor. Şu anda 3üncü, 4üncü sınıfta olanlara
birkaç aylık kursla komiser yardımcılığının
önünü açanlar, maalesef, 11inci sınıftaki kimselerin bu
hakkını elinden alıyor. Bu konuda bir baba feryat ediyor Bu,
bir zulümdür, benim oğlumun önünü kesiyorsunuz. diye.
Dolayısıyla, bu konuda, o babanın feryadına --biraz önce
aradı- tercüman olmak üzere, yine görmeyen gözlere, duymayan kulaklara bu
ibretlik konuyu iletmeyi görev addettim. Bu zulümden vazgeçilmeli. Bu
insanların hakkını hukukunu korumak da devletin görevidir.
Ben, bunları Hükûmete iletmek
üzere söz aldım.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, ABD Temsilciler Meclisi
Başkanı John Boehnerin vaki davetine icabetle 23-29 Mart 2015
tarihleri arasında ABDye resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel
Kurulunun 17/2/2015 tarihli 56ncı Birleşiminde kabul edilen Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin beraberindeki heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1754)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek'in, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner'in vaki
davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 23-29 Mart 2015
tarihleri arasında ABD'ye resmî bir ziyarette bulunması TBMM Genel
Kurulu'nun 17.02.2015 tarih ve 56ncı Birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan Kanun'un 2nci maddesi
uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurul'un bilgisine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı: Seçim
Çevresi:
1- Reha Denemeç Ankara
Milletvekili
2- Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara
Milletvekili
3- Kemal Ekinci Bursa
Milletvekili
4- Şaban Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel
ve 22 milletvekilinin, engellilerin istihdam, eğitim, sağlık,
sosyal hizmet, spor, kültür, yeterli gelir, altyapı gibi alanlarda
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1272)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Engellilerin toplumsal hayata
ayrımcılığa uğramadan ve etkin biçimde
katılmalarını sağlamak üzere istihdam, eğitim,
sağlık, sosyal hizmet, spor, kültür, yeterli gelir, altyapı vb.
gibi alanlarda yaşanan sorunların tespit edilmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi için Anayasanın 98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederim. 03/12/2012
1) Abdullah Levent
Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris
Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
UNESCO'nun
yaptığı araştırmalar, ülkemizde nüfusun yüzde 14'ünün
engelli olduğunu göstermektedir. Engelli olanlardan bir kısmı
doğuştan bir kısmı ise sonradan geçirmiş
oldukları iş kazaları ve trafik kazaları sonucu engelli
duruma düşmüştür. Öte yandan, otuz yıldır Türkiye'de yaşanan
çatışmalarda yaralanarak sakatlanan çok sayıda
yurttaşımız bulunmaktadır.
Ülkemizde
milyonlarca engelli yurttaşımızın istihdam ve eğitim
başta olmak üzere sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama katılma
sorunlarının pek çoğu henüz çözüme kavuşturulabilmiş
değildir. Engellilerin pek çoğu kendi başına
ihtiyaçlarını giderememekte, aile fertlerine bağlı ve
bakıma muhtaç durumdadır. Ülkemizde genel ve yerel hizmetlerin
planlanması ve yürütülmesi aşamalarında engelli yurttaşlar
dikkate alınmamaktadır.
Nitekim,
01/07/2005 tarihli 5378 sayılı Özürlüler Kanunu'nun geçici 2.
maddesinde "Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî
yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve
yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel
altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde
özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir." hükmü,
yedi yıl süresince gerçekleştirilmemiş ancak 6353
sayılı torba kanunla bu süre bir yıl daha
uzatılmıştır.
Türkiye'de engelli
olmak zaten büyük bir sorun olduğu kadar bir de engelli durumunu
kanıtlamak için belli ölçütlere tabi tutulmaktadır. Türkiye'de
engellilerin devlet imkânından yararlanması için sağlık
kurumlarında yüzde 40 engelli olduğunun belgelenmesi gerekmektedir.
Oysa ILO Sözleşmesi, iş hukuku, iş kazası ise yüzde 11
engelli saymaktadır.
Diğer
taraftan, bilgi eksikliği, sağlık hizmetlerinin
ulaşılabilirliği, ekonomik yük, tıbbi yetersizlikler ve
benzeri nedenle engelliler yeterli, zamanında ve sürekli sağlık
hizmeti alamamaktadır. Engellilerin yaklaşık yüzde 47'si
engelinden dolayı herhangi bir şekilde tedavi edilmemektedir. Engelli
vatandaşların engelliliklerinden dolayı kullandıkları
cihazlar SGK tarafından masrafları belli bir süreliğine
karşılanmaktadır. Hayatı boyunca bu cihazlara
bağımlı olan engellilerin bozulan cihazların tamir
masraflarının ise kendilerince karşılanması
koşulu getirilmiştir.
İŞKUR'un
verilerine göre, kamu kurumlarında 12.326, özel sektörde ise
çalıştırılan özürlü işçi sayısı 73.719'dur.
Buna karşılık 4857 sayılı İş Kanununun
30'uncu maddesine istinaden kamuda 1.232, özel sektörde 23.526 olmak üzere
toplam 24.758 boş özürlü işçi kontenjanı bulunmaktadır.
Devlet Personel Başkanlığı 2011 yılı Ağustos
ayı verilerine göre kamu kurumlarında özürlü kontenjanında
istihdam edilen 20.829 özürlü memur bulunmaktadır. Özürlü memur kontenjan
açığı ise 23.360tır. Görüldüğü gibi 50 bin
civarında engelli kadrosu boştur.
Engellilerin
eğitimi konusunda gelişmiş ülkelerdeki uygulamalarla
kıyaslandığında, ülkemiz olması gereken düzeyin çok
gerisindedir. Engellilerin eğitim alma ve meslek edinme taleplerini
gerçekleştirme olanakları sınırlıdır. Son
yıllarda mantar gibi çoğalan özel eğitim merkezlerinin denetimsiz
uygulamaları nedeniyle engellilerin ve ailelerinin istismar edildiği
kanısı toplumda yaygınlaşmaktadır. Gerek eğitim
merkezleri ve eğitim programları gerek engelli sayısı ve
engellilerin eğitiminde görev alacak deneyimli kadro oluşturulmasına
dair politikalar yetersizdir.
Türkiye'de
engellilik oranına göre aylık ortalama 243-365 TL'ye tekabül eden 3
ayda bir cüzi bir ücret ödenmektedir. Her yıl sistematiğe
bağlanmış olan temel tüketim maddelerine yapılan zamlar ve
kira giderleri de düşünüldüğünde üç aylıklarla engelli
yurttaşlarımızın bağımsız bireyler olarak toplumsal
yaşama katılmasının mümkün olmayacağı
açıktır.
Engellilerin
toplumsal hayata ayrımcılığa uğramadan ve etkin
biçimde katılmalarını sağlamak üzere istihdam, eğitim,
sağlık, sosyal hizmet, spor, kültür, yeterli gelir, altyapı ve
benzeri gibi alanlarda yaşanan sorunların tespit edilmesi ve
alınacak önlemlerin belirlenmesi için Meclis araştırma komisyonu
kurulması Meclis denetim çalışmaları bakımından
önemlidir.
2.- HDP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
4/Cli kamu çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1273)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamu personelleri
hangi yasal statüye ya da iş akdine bağlı olursa olsun birçok
sorunla yüz yüze bulunmaktadır. Kamuda istihdam edilen personeller
arasında 4/C'liler diye tabir edilen kamu
çalışanlarının sorunlarının belirlenmesi, çözüm
yollarının bulunması amacıyla Anayasa'nın 98'inci
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken
Bingöl
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
AKP'nin neoliberal iktisat
anlayışı çerçevesinde, sermaye sınıfına daha
fazla kâr elde etmesini sağlamak amacıyla, emekçilerin reel ücret ve
sosyal güvencelerinden kısma politikaları on yıldır
çeşitli düzenlemelerle beraber uygulanagelmektedir. AKP'nin restore
ettiği devlet memurluğu statüsü toplumsal yaşamda dört
şekilde vuku bulmaktadır. 4/A, 4/B, 4/C ve devlet kurumlarında
taşeron firmalar bünyesinde çalışan kamu
çalışanları, statü farkları ile her geçen gün
sorunlarının derinleşmesi ile yüz yüzedir.
AKP'nin ortaya koyduğu
özelleştirme süreçlerinden tutalım da kamu
çalışanlarının reel ücret ve sosyal haklarının
işveren lehinde aşındırılmasına kadar geniş
bir yelpazede seyreden bu politikalar, gerek özelleştirme mağduru
olan 4/C'lilerin iktisadi açıdan yaşadıkları zorluklara
gerekse de tüm emek gücünün hukuksal hak arama yollarının
çıkarılan yasalarla önünün kesilmesine uzanmaktadır. 4/C'li
personelin emekli oluncaya kadar istihdam garantisi olmayıp, her yıl
Bakanlar Kurulu, o yıl için istihdam edilecek azami 4/C'li
sayısını belirlemekte, sendikal örgütlenmenin
dışında tutulduğu için özlük haklarında diğer
çalışanlar kadar şansa sahip bulunmamaktadırlar. 4/C'li
çalışan emekçilerin sosyal ve özlük hakları güçsüz bir
niteliğe sahip iken, sözleşmelerinin her yıl Bakanlar Kurulunca
imzalanma zorunluluğunda bırakılması da
kazanılmış hak gerçekliklerini ortadan kaldırmaktadır.
Sayıları 50 bine ulaşan
4/C'li kamu emekçilerinden özellikle özelleştirme sürecine tabi tutulan
kurumlardaki personellerin 4/C'ye geçenleri ciddi sorunlarla
karşılaşmaktadır. Özelleştirilen bazı kurumlarda
çalışanlara, başka bir kuruma, aynı haklara sahip bir
şekilde geçme şansı tanınırken, özelleştirilen
bazı kurumlarda ise tanınmaması eşitlik ve adalet
anlamında büyük bir yanlışı içermekteydi. İşini
kaybetmemek için 4/C statüsünü kabul eden bu kamu
çalışanlarından, sağlık alanında
çalışanların bazı sorunlarının dile getirilmesi,
AKP eliyle oluşturulan mağduriyetin anlaşılması
açısından önemli durmaktadır. Sağlık alanında
çalışan 4/C'liler döner sermaye, ek gelir ve kıdem
hakkından yararlanamamakta, yol parası ve yemek parası gibi
sosyal haklardan ise mahrum bırakılmaktadırlar. Ayrıca,
4/C'liler açısından, eğitim durumları da dikkate
alınmaksızın, üniversiteyi bitirmiş bir kamu görevlisi ile
lise mezunu bir kamu çalışanı arasındaki ücret farkı
ise eğitim durumunu karşılayamayacak türdendir.
AKP'nin
Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında kamu hastane
birliklerine geçişle beraber sağlık
çalışanlarının iş güvencesi konusundaki
kaygıları da had safhaya ulaşmıştır. Özellikle
4/C statüsünde çalışan sağlık emekçilerinin her yıl
yenilenen sözleşmelerine ilişkin inisiyatifin kamu hastane birlikleri
yönetimine verilmesi, kamu hastane birliklerinin siyaset kurumunun etkisi
altında olduğu da düşünüldüğünde ortaya ciddi sorunlar
çıkarmaktadır. Bu durumda her yıl siyasi kararlar neticesinde
binlerce 4/C'linin iş sözleşmesi feshedilerek yerlerine iktidara
yakın kesimlerin yerleştirilmesi riski mevcuttur. Sosyal devlet
gereği 4/A'lı çalışanlara grev hakkı
tanınmalı; 4/B, 4/C ve taşeron firma işçilerinin de
4/A'lılarla aynı sosyal güvence ve haklara sahip olması
gerekmektedir.
Bunlardan
hareketle, ülkenin büyük sorunlarından olan 4/C'li kamu
çalışanlarının sorunlarının belirlenmesi, çözüm
yollarının bulunması sosyal devlet olmanın, eşit ve
adil olmanın gereğidir. Bu kapsamda bir Meclis
araştırması açılması elzemdir.
3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel
ve 22 milletvekilinin, yer altında çalışan madencilerin
çalışma koşullarının ve sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1274)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yer altı
madenlerini insanlığın hizmetine sunan, dünyanın en zor
mesleği olan madencilerin yaşam ve çalışma
koşulları her geçen gün ağırlaşmaktadır.
Özellikle madencilik sektöründe sık sık yaşanan maden göçükleri
veya grizu patlamaları nedeniyle iş kazaları toplu ölümlere
dönüşmektedir. Madencilerin çalışma koşullarının
iyileştirilmesi için, yaşadıkları sorunlara kaynaklık
eden sebeplerin tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin saptanması
için Anayasanın 98'nci, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz. 3/12/2012
1) Abdullah Levent
Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris
Baluken (Bingöl)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)(?)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Yerin yedi kat altından,
büyük fedakârlıkla, sabırla, binbir zahmetle
çıkardıkları kömürü, bakırı, altını,
gümüşü, nikeli, boru, bilumum madenleri insanlığın
hizmetine sunan madencilerin yaşam ve çalışma
koşulları her geçen gün ağırlaşmaktadır.
Özellikle madencilik sektöründe sık sık yaşanan maden göçükleri
veya grizu patlamaları nedeniyle iş kazaları toplu ölümlere
dönüşmektedir.
Bir
araştırmaya göre, 2008 yılında 43, 2009 yılında
92, 2010 yılında 105, 2011 yılında 77, 2012
yılının ilk beş ayında 27 madenci iş
kazasında yaşamını yitirmiştir.
2002-2012
yılları arasında gerçekleşen bazı maden
kazalarını hatırlamak gerekir. Erzurum Aşkale'de göçükte 8,
Karaman Ermenek'te grizu patlamasında 10, Çorum Bayat'ta grizu
patlamasında 3, Kastamonu Küre'de yanma sonucu 19, Kütahya Gediz'de grizu
sonucu 18, Balıkesir Dursunbey'de grizu patlaması sonucu 17, Bursa
Mustafakemalpaşa'da grizu patlamasında 19, Zonguldak'ta 30, Edirne
Keşan'da 3, Kahramanmaraş Afşin'de 11 madenci göçük altında
yaşamını yitirmiştir. Afşin'de 9 madencinin cesedi hâlâ
göçük altındadır.
Maden Mühendisleri
Odasının araştırmalarına göre, Türkiye'de madenlerin
yüzde 97,7'si KOBİ niteliği taşımakta,
çalışanların yüzde 83,8'i KOBİ niteliğindeki
işletmelerde çalışmaktadır. Maden kazalarının
yüzde 81'i KOBİ niteliğindeki işletmelerde
yaşanmaktadır. Kazaların yüzde 91'i, önlenmesi en kolay olan
göçük nedeniyle meydana gelmektedir. Bilim ve teknolojideki gelişme ve
ilerlemeler düşünüldüğünde çağımızda göçüklerin
önlenememesi kabul edilemez.
Zonguldak maden
göçüğünde yaşamını yitiren 30 işçinin ölümünü
Başbakan "kader"le geçiştirmeye çalışsa da
iş kazaları istatistiklerinde birer ikişer ölümlerden çok toplu
ölen madencilerle karşılaşılması "kader"le
izah edilemeyecek kadar çıplak gerçeği ortaya koymaktadır.
Bunlar, son yıllarda izlenen özelleştirme ve
taşeronlaştırma uygulamalarının, madenlerdeki ilkel,
kölece çalıştırma koşullarının
sonuçlarıdır.
Madenler, milyonlarca yılda
oluşan, tüketildiğinde yerine konulamayan, bu nedenle planlı ve
rasyonel bir biçimde işletilmeleri zorunlu olan, hiçbir kişi ve
kuruluşun emeği olmadan oluşan, doğanın
insanlığa sunduğu ortak değerlerdir. Devletin tüm toplumun
ortak malı olan bu kaynakları denetlemesi ve koruması asli
görevleri arasındadır. Madenlerin denetimi görevini Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı yürütmektedir. 2010 yılı
verilerine göre, işletme izni verilen 7.796 ruhsat sahası
bulunmaktadır. İşletme izni olan ocaklardan 567 adedi yer
altı işletmesi olup bunlardan 250 adet ruhsat yer altı kömür
sahasına aittir ve 2009 yılında bunlardan 150 adedinde üretim
faaliyetinde bulunulmuştur. Kömür dışında (metal) 317 adet
yer altı işletme izinli saha mevcuttur. Bir ruhsat sahası içinde
birden fazla işletme bulunabildiğinden maden işletme sayısı
ruhsat sayısından daha fazladır.
Maden İşleri Genel
Müdürlüğünde yer altı maden işletmelerinin denetimlerinde
tecrübeli 3 maden mühendisi bulunmaktadır. Diğer maden ve jeoloji
mühendisleri, görevlendirme yapıldığı takdirde yer
altı işletmelerinin denetimlerine katılmaktadır.
Ayrıca, 70i maden mühendisi olmak üzere 370 personele sahip Genel
Müdürlüğün, Türkiye çapında yaklaşık 6 bin civarındaki
maden işletmesinde işçi sağlığı ve iş
güvenliği denetimlerini gerçekleştirmesi mümkün görünmemektedir.
Madenlerde denetim
yapısının bir diğer ayağını oluşturan
ve teknik nezaretçi olarak görev yapan maden mühendisleri de devlet (kamu)
adına denetim yapmaktadır. Ancak, teknik nezaretçilerin ücretleri
denetim yapılan madenin ruhsat sahibi veya işletmecisi
tarafından ödendiği için işini kaybetme endişesi
nedeniyle işverene karşı bağımsız hareket
edememektedir. Bu nedenle, maden işletmelerinde işçi
sağlığı ve iş güvenliği denetimlerini
gerçekleştirmeye yönelik her türlü fiziki, teknik donanıma ve yeterli
personele sahip ayrı bir birim oluşturulması gerekmektedir.
Dünyanın en zor ve en anlamlı
mesleğini yaparak yer altı kaynaklarını
insanlığın ve ülkenin hizmetine sunan madencilerin
çalışma koşullarının iyileştirilmesi için
yaşadıkları sorunların nedenlerinin tespit edilmesi ve
alınacak önlemlerin saptanması için Meclis araştırma
komisyonu kurulması Meclis denetim çalışmaları
bakımından önem taşımaktadır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik
düşmektedir. Bu Komisyona aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin 30 Mart 2015 Pazartesi günü saat 18.00e kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı
olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 1915 olaylarının 100üncü
yıl dönümüne ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri çerçevesinde
milletvekillerinden oluşan bir heyetin Belçikaya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 19/3/2015 tarihli 98 sayılı Kararıyla uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1725)
20/3/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
1915
olaylarının 100'üncü yıl dönümüne ilişkin parlamenter
diplomasi faaliyetleri çerçevesinde, milletvekillerinden oluşan bir
heyetin Belçika'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 19/3/2015 tarihli ve 98
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
ziyaret, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 10'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet
Meclisi Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, 24 Mart 2015 Salı günkü
(bugün) gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 4 ve 5inci sıralarında bulunan (11/49) ve
(11/53) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 25 Mart 2015
Çarşamba günkü gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1 ve 2nci sıralarına alınmasına ve
Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun 25
Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; gensoru
önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip bu birleşimde
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşmelerine
devam edilmesine ilişkin önerisi
24/3/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/3/2015 Salı günü (bugün) toplanamadığından
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
AK PARTİ Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24
Mart 2015 Salı günkü (bugün) gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının 4 ve 5inci sıralarında
bulunan (11/49) ve (11/53) esas numaralı gensoru önergelerinin Genel
Kurulun 25 Mart 2015 Çarşamba günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmının 1 ve 2nci
sıralarına alınması ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin Genel Kurulun 25 Mart 2015 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması, gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip bu birleşimde
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşmelerine devam edilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
Ç) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, (2/2289) esas numaralı Kumpas Mağdurlarının
Hukuksal Haklarının İadesi (İade-i İtibar)
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/245)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/2289) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması
için işlem yapılmasını saygılarımla arz ve talep
ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi Mehmet Akif
Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan Harp Akademilerini ziyaret etti ve orada kumpas
davası olan Balyoz davasını anımsatarak Bu davada hepimiz
aldatıldık. dedi. Genelkurmay Başkanı Sayın İlker
Başbuğ da dâhil olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta
kademesinde yer alanların yargılandığı bu davalarla
ilgili olarak Hiçbir zaman gönlüm razı olmadı. dedi. Oysa biz gayet
iyi hatırlıyoruz, Sayın Erdoğan geçmişte Ben bu
davaların savcısıyım. diyerek bu hukuksuz davaların
hepsini sahiplenmişti. Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini
tasfiye etmeyi amaçlayan, Türk Silahlı Kuvvetlerini yeniden düzenlemeyi
amaçlayan bu kumpas davasının, adil yargılanma hakkı gibi
bir evrensel hukuk ilkesini, masumiyet karinesi gibi bir diğer hukuk
ilkesini çiğnediğini, Cumhuriyet Halk Partisi, o zaman çok güçlü bir
şekilde ifade etti. Cumhuriyet Halk Partisi Biz bu davaların
avukatıyız. dedi. Sayın Erdoğanın
savcılığa soyunması karşısında, biz bu
davaların avukatı olduğumuzu ifade ettik çünkü bu davaların
haksız, hukuksuz davalar olduğuna bütün yüreğimizle
inanıyorduk.
Biz, Sayın Erdoğanın
geçen hafta Harp Akademilerinde yaptığı konuşmanın
samimiyetine inanmıyoruz. Yani, Harp Akademisi öğrencilerinin
karşısına gidince, onların gönlünü almak maksadıyla
Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve milletin vicdanında çok derin yaralar
açmış olan bu davaları dışlayan bir tutum, bu
davaların karşısında bir tutum ne Harp Akademisi
öğrencilerini ikna etmiştir ne de milletimizi ikna etmiştir.
Ancak, biz burada Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna bir şans
veriyoruz. Eğer Sayın Erdoğan gerçekten bu davalarda
aldatıldık düşüncesine sahipse, bu düşüncenin en küçük bir
kırıntısı gerçekten var ise Cumhuriyet Halk Partisinin 4
Temmuz 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu ve şimdi İç
Tüzükün 37nci maddesinin verdiği olanakla huzurunuza getirmiş
olduğum Kumpas Mağdurlarının Hukuksal Haklarının
İadesi Hakkında Kanun Teklifini kabul edin, onun için
huzurunuzdayım; diğer adıyla İade-i İtibar Kanun
Teklifi. Aldatıldık. demek yetmez, özür dilemek kanunla olur.
Eğer gerçekten bu konuda büyük bir hata yapıldığına
inanılıyor ise
Yapılanları hata kelimesiyle özetlemek
yanlıştır, aslında o komutanların hayatları
karartılmıştır, gelecekleri çalınmıştır,
umutları yok edilmiştir, karanlığa mahkûm edilmiştir
bu insanlar ve aradan beş yıl geçtikten sonra Biz bu davalarda
aldatıldık. demek yetmiyor. Gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4 Temmuz 2014 tarihinden bu yana bekleyen
İade-i İtibar Kanun Teklifini kabul edelim. Bugün bu önergeyi kabul
edin, görüşmelerine başlayalım, varsa önerileriniz bunu
düzenleyelim.
Kanun teklifimiz
neler getiriyor, teklifimizin getirdiği hususları çok kısaca
özetlemek istiyorum. Hatırlanacaktır, Balyoz davasının
hukuksuzluğu Anayasa Mahkemesinin 18 Haziran 2014 tarihinde vermiş
olduğu bir kararla tescil edilmiştir ve o kararı müteakip,
mahkeme kişilerin tahliyelerine karar vermiş ve onu takip eden
süreçte de o dijital veriler denilen bütün harddisklerin sahte olduğu
ortaya çıkmıştır. İşte, bu süreci başlatan,
Anayasa Mahkemesi kararının verildiği tarih olan 18 Haziran 2014
tarihinin Adil Yargılanma Hakkı ve Özgürlük Günü olarak ilan
edilmesini teklif ediyoruz.
Özlük
haklarına ilişkin düzenlemeler var. Kamu görevlilerinden
açığa alınanlar oldu, isteği dışında
haklarında emeklilik işlemleri uygulananlar oldu. Bunlar istekleri
hâlinde görevlerine geri döneceklerdir ve geçen süre kademe ilerlemesi, derece
ilerlemesi ve rütbe terfisinde aynen dikkate alınacaktır.
Sürem
yetmediği için hepsini özetleme imkânı bulamıyorum ama bütün
hakların bu komutanlara iadesini öngörmek suretiyle devletin özür
dilemesini öngören bir tekliftir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili
adına söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Akif Hamzaçebinin, kumpas mağdurlarının
haklarının iade edilmesi için vermiş olduğu kanun teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, faşist bir yönetim anlayışıyla, sabah saat
dörtte, beşte evlerinden alınan insanlar mağdur edildi ve bu
insanlara kumpas kuruldu. Bu mağdur edilen insanlar -Mustafa Kemal
Atatürkün kurmuş olduğu cumhuriyetin- cumhuriyetçi insanlardı,
Türk Silahlı Kuvvetleriydi, yurtsever insanlardı, bu ülkenin bölünmez
bütünlüğünü isteyen insanlardı, cumhuriyetin yücelmesini,
cumhuriyetin fazilet olduğunu anlatmaya çalışanlar, cumhuriyet
mitingleri yapan insanlardı. Ama öyle bir anlayış oldu ki bu
insanları topladılar sabah saat beşte, sadece kamuda görevli
olanları değil, dışarıda, kamunun
dışında olan, profesörler başta olmak üzere, öğretim
görevlileri, bütün, yurtsever bilim adamları dâhil herkes alındı
içeri ve Nazi kampı gibi bir kampa götürüldü. Buradaki cezaevlerinde,
insan değil -özür diliyorum- hayvan dahi kalamayacak şekilde,
işkence altında insanlar üç yıla, beş yıla kadar
yattılar.
Türkiye
ayaklandı, Darbe oluyor. dediler, Darbe geliyor. dediler, Darbe
yapıyorlar. Yani Allah aşkına, bir bilim adamı profesör,
bir öğretim görevlisi nasıl darbe yapacak? Topu mu var, silahı
mı var, askeri mi var, ordusu mu var ki bunlar darbe yapacaklar? Ama
onları yıldırmak, onları cumhuriyetten
uzaklaştırmak, kendi emellerini yerine getirmek için bir baskı
geldi. Bu baskıda, Cumhuriyet Halk Partisi -demin Grup Başkan
Vekilimiz de söyledi- Biz bu davanın avukatı olacağız,
haklı çıkacağız, cumhuriyetçiler cezaevinden çıkacak.
dedi ve hakikaten, savcısı olanlar mağlup oldu ve
savcısı olanlar başkalarını suçladı, Cumhuriyet
Halk Partisi avukatı olarak davayı kazandı ancak iadeiitibarı
sağlayamadık.
Vermiş
olduğumuz kanun teklifiyle, değerli arkadaşlar,
iadeiitibarın olması lazım. Ben geçen dönem Millî Savunma
Komisyonu üyesiydim, ta eskiden beri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ceza
alanlara -ve hatta 28 Şubatçılar dâhil, bütün bunlara- hakları
verildi iadeiitibar yapıldı. Şimdi ise yüce Mecliste bu kanun teklifimiz
kabul edildiği takdirde bir haksızlık ortadan kalkacak. Bu
haksızlık şudur: Başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak
üzere, kamuda olan insanların dışında, bir de kamunun
dışında olan kumpas kurulan insanlar var. Şu anda,
Anayasanın 36ncı maddesine göre, oy birliğiyle bir karar
verdi, bu kumpas davasında hakların iadesine ama Meclisin bunun
kararını alması lazım değerli arkadaşlar. Bu
kararı almadığımız takdirde büyük bir haksızlık,
hak arayan insanlara değil de haksızlığa bir oy
verilmiş olacaktır. Şimdi, AKP Grubu bugün bir sınav
verecek. Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi, bu
haksızlığı giderecek misiniz, gidermeyecek misiniz? Biz
açık bir şekilde geldik, diyoruz ki: Bu kumpas davasına hepimiz
karşı mıyız? Karşıyız. Paralelciler mi
yaptı, o mu yaptı, bu mu yaptı, kim yaptıysa yaptı,
gelin, bu haksızlığı iade edelim, bu
haksızlığın karşısında duralım ve Büyük
Millet Meclisi olarak oylamada siz de oy verin, bu kanun teklifi kabul edilsin
arkadaşlar.
Bakın, benim
tanıdığım insanlar da var, sadece kamuda görevli olanlar
değil. İzmirde bir arkadaşımıza, polisle veya o anda
oradaki insanlarla farklı bir şey olduğu için, belli tutanaklar
tutularak o insana yirmi dört yıl ceza verilmiş. Anayasa Mahkemesi bunu
düzeltti, bu faşist anlayışla kurulan özel yetkili mahkemeler
kaldırıldı ama özel yetkili mahkemelerin vermiş olduğu
kararları Anayasa Mahkemesinin inceleyip, geri gönderip yeniden normal
mahkemelerde bu adamların, insanların haklarının geri
verilmesini sağlaması lazım. Ben belli insanlarla görüştüm
ancak Biz bu dosyaları geri iade edersek on binlerce dosya olur, bunun
içinden çıkamayız... Ama, bir haksızlıkla yirmi dört
yıl, otuz yıl, yirmi beş yıl, on yıl, on beş
yıl neyse- cezaevinde yatan binlerce insan var. Cezaevlerinde
insanların kalacağı yer kalmadı, o kadar insan var ki
cezaevlerinde yer yok arkadaşlar.
Bu anlamda sürem
de bitiyor- bu kanun teklifini kabul ederek Cumhuriyet Halk Partisine destek
vermenizi arzu ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına
geçiyoruz.
Bu
kısmın 1'inci sırasında yer alan, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın; Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun
bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti toprağını
savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD terör örgütlerini muhatap
aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin (11/50) esas numaralı Gensoru
Önergesi'nin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Süleyman Şah Türbesi ve
Saygı Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
toprağını savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
terör örgütlerini muhatap aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında birer gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/50)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 16/3/2015 tarihli 77nci birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede,
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Süleyman Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili; gruplar adına, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Oktay Vural, İzmir Milletvekili; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Emrullah İşler, Ankara
Milletvekili; Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz.
Şimdi, önerge
sahibi olarak ilk söz Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Süleyman Şah
Türbesi ve Saygı Karakolunun bir gece vakti terk edilerek vatan
toprağının namertlere bırakılması hakkında
AKP Hükûmetine verdiğimiz gensoru üzerinde önerge sahiplerinden biri
olarak görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.
Sayın
milletvekilleri, Osmanlı Hanedanının atası Süleyman
Şahın Fırat Nehrini geçerken boğulduğu ve
naaşının nehirden çıkarılarak Caber Kalesinin
eteğine defnedildiğini yazar tarihçiler. Bu mezarın üstüne
cennetmekân Sultan II. Abdülhamit Han zamanında bir türbe inşa
edilmiş ve cümle âlem bu türbeye Türk Mezarı demiştir. 1921
Ankara Antlaşmasıyla Türk Mezarı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve
Türk hükûmetinin ısrarlarıyla Türk toprağı olarak Türkiyeye
bırakılmıştır.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, burada gensoruya mevzubahis ettiğimiz husus,
bedeni toprak olmuş bir ulu ceddin sandukasının gece
yarısı, bir avuç toprakla alınıp kaçırılması
meselesinden daha öte bir şeydir. Bu kadarcık kısmıyla da
ayıp ama daha derin bir anlamı var bu
yaptığınızın. 1921 Ankara Antlaşmasıyla
Türk toprağı olarak ilan edilen
Ya siz, Sayın
Genelkurmay Başkanı, ne diyordunuz Saygı Karakolundaki
askerlerimize? Sizden gelecek tek bir haberle Silahlı Kuvvetlerimizin anında
yanınızda olacağının güvenini içinizde hissedin. Yani
Sağlam durun nöbet yerinizde, bizden yana bir endişeniz
olmasın. demiyor muydunuz? Ne oldu? Kendi güvenliğiniz ve
makamınızın geleceği daha önemli olsa gerek ki vakti
geldiğinde, nöbet yerinde onlarla süngü kardeşliği yapmak yerine
onları yanınıza, sıcacık karargâhınıza
almaya mı karar verdiniz? Bu hesap mutlaka sorulur; inşallah, 8
Haziranda, önce adaletin, sonra da Türk tarihinin önünde. Şimdi, milletin
vicdanında Zoru görünce sıvışan iktidar ve Genelkurmay
Başkanı. olarak mahkûm oldunuz, yarın da yasaların önünde
hesap vereceksiniz.
Sayın
Başbakan, bu ülkenin şanlı tarihinde, esareti kabul etmeyen ve
Sizlere savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. diyen Mustafa
Kemaller, Vatan toprağının bedeli kanla ödenmiştir,
satılamaz. diyen Abdülhamit Hanlar, Kanije Komutanı Tiryaki Hasan
Paşalar, Gazi Osman Paşalar ve Genç Osmanlar, isimsiz Çanakkale
kahramanları vardır, Çiğiltepeyi söz verdiği saatte alamayan
ve canına kıyan Reşat Yarbaylar vardır; bir de göre göre
sıvışan Davutoğulları ve Özel Paşalar
olmuşlardır ve bu millet her şeyin farkındadır ve
değişmeyen gerçek şudur ki: Türk tarihinde devletimiz hiç bu
kadar âciz duruma düşürülmemiştir, Türkiye kurulduğu günden beri
ilk kez millî sınırlarından bir çekilme hareketi
yaşamıştır.
Egede, 16 adada
aynı terk edişi sergilediğiniz görülmüştür.
Kıbrısta Annan Planıyla denediniz, talih Türk milletinin
yüzüne baktı. Ermenistan açılımıyla, salya sümük özürlerle
Karabağda denediniz, Rabbim sizlere izin vermedi. Bilmelisiniz ki
Süleyman Şah Türbesi ile 16 adanın bırakılması
ayıbı asla ne bugün ne de yarın alnınızdan
silinmeyecektir. Bu ayıbı ve ihaneti örtmek için bu geri çekilmeyi ne
kadar bir başarıymış gibi sunsanız da Sayın
Davutoğlu, Geride değerli bir emanet
bırakılmamıştır. deseniz de Sayın Özel
Paşa, bu ricat sizlerle birlikte bir utanç sayfası olarak tarihe
geçmiştir. AKPnin milletimizin haysiyeti, devletimizin
itibarını iki paralık etmesi hafife alınmayacak bir zillet,
görmezden gelinmeyecek bir rezalettir, savunulacak bir tarafı yoktur.
Gelişmeler hazmedilemeyecek bir felaketi, kabullenilemeyecek bir
yozlaşma ve erimeyi resmetmektedir. Türk milleti bir tehdit
karşısında tabanı yağlayıp kaçacak bir millet
değildir, tarihte bunun örneklerini asla bulamazsınız.
Devletimiz de millî ve manevi emanetlerini savunamayacak kadar temelsiz,
onursuz, sıradan bir devlet değildir, hele hele
bölücübaşının Nevruz mesajında dillendirdiği
Eşme ruhu sözcüğüyle teröristlerin insaf ve yol
göstericiliğine ihtiyaç duyacak, onlardan onay isteyerek hukukunu korumaya
yeltenecek kadar hiç alçaltılmamıştır. Ne var ki AKP
Hükûmeti, vatanın her köşesinde ay yıldızlı al
bayrağımızın indirilmesine seyirci kaldığı
gibi Süleyman Şah Türbesinde de seyirci kalmış,
vatanımızın her köşesini PKK teröristlerine teslim
ettiği gibi Suriyedeki vatan toprağını da IŞİD
adlı terör örgütüne teslim etmiştir. Ancak, şu açıkça
bilinmelidir ki Türk vatanının bütünlüğü, milletimizin
birliği ve kurduğumuz cumhuriyetin içini boşaltma konusunda
Batı emperyalizmiyle iş birliğinde bir beis görmeyen AKP
Hükûmetine rağmen,, Türk milleti mücadele etmeden, kan dökmeden, bedel
ödemeden hiçbir vatan toprağından, hiçbir kutsal davasından
vazgeçmemiştir, vazgeçmeyecektir. Yeniden aldatıldık mı
dersiniz, AKPnin tarihiyle yüzleşip Türk milletinden yüzlerce, binlerce
kez özür mü dilersiniz, onu bilmem ama AKPnin kendisine emanet edilen millî
mirastan vazgeçişinin hesabı mutlaka sorulacak, 7 Haziranda Türk
milleti bu pespayelik ve kokuşmuşluk karşısında gereğini
yaparak AKPye verdiği Hükûmet emanetini nöbet yerini terk edip
kaçanlardan alacak ve işi ehline verecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP Hükûmeti için
vermiş olduğumuz gensoru önergesine yüce iradenizin desteğini bekliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; biz öneriyi destekleyeceğiz elbette çünkü Hükûmetin bir
hesaba çekilmesi gerekli ancak her yiğidin bir başka yoğurt
yiyişi var; biz başka bir yerden Hükûmetin bu süreçte hesaba
çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ortadaki önergenin bir bölümüne
katılabiliriz ama katılmadığımız ve asıl
vurgusu orada olmasına rağmen, bunu esasa ilişkin bir mesele
olarak görmediğimiz yönler var. O yüzden, hem öneriyi gensoru
itibarıyla destekliyoruz ama hem de içeriğini de ister istemez
tartışmamız gerekiyor.
Karşı
karşıya kaldığımız olayın uluslararası
hukuk bakımından yeri ve konumu hakkında iki çift lafa ihtiyaç
var. Birincisi: Bu Süleyman Şah Türbesi, uluslararası hukukta
Türkiyeyle bağı bir exclave olarak belirtilen yani bütünüyle
siyasi varlığı coğrafi varlığından tamamen
kopuk, arasında bir fiziki ilişki olmayan egemenlik alanı ya da
toprak parçası demek. Ancak bu exclave öyle Türkiye Cumhuriyetinin
kendi bildiğine göre kendi toprağı değil, Suriye Hükûmetiyle
ve uluslararası anlaşmalara bağlı olarak belirlenmiş
alan veya alanlar. Çünkü, hepimiz biliyoruz, 1227de inşa edildiği ya
da defnedildiği yerde değil idi bu sanduka taşınırken
1973te taşındığı yerdeydi. Dolayısıyla, bu
exclave Suriye toprağı içinde gezindi. Şimdi, üçüncü bir yere
geldi fakat uluslararası hukuk bakımından bu yer hâlâ Suriye
toprağı mıdır ya da Suriye toprağı içinde özel
hukukla belirlenmiş bir yer midir, burası da tartışmalı.
O nedenle, burada, sanki Türkiyenin egemenlik alanı, sınırları
ihlal edilmiş gibi bir tartışma yapmamız o kadar gerçekçi
bir tartışma olmayabilir. Fakat, asıl
tartışılması gereken sonunda varılan yer değil,
asıl tartışılması gereken şey
başladığı yer, sebep hakkında konuşmamız
gerekir.
Türkiye
Cumhuriyetinin bu süreçte sıkıntı verici hatta belki de onu
yöneten Hükûmet bakımından utandırıcı bir duruma
düştüğü aşikârdır ama kendi ayağına ateş
eden bir Hükûmetin bundan şikâyete de çok fazla hakkı yoktur. Çünkü,
Türkiyenin Suriye dış siyaseti dolayısıyla
başına gelenlerin hepsi gelmiştir ve gelmeye de devam edecektir.
Amerika Birleşik Devletlerinin yol göstericiliğine inanıp ona
ayak uydurup Suriyede bir rejim değişikliği için, rejim
ihracı için kolları sıvadığınız zaman,
aslında oradaki toprağınızın da rejim tehdidi
altına girdiğinde tehdit altına girmiş
olacağını düşünmeliydiniz. Bu, kumar değil,
zarınız düşeş geldi veya gelmedi meselesi değil. Siz
ancak Suriye Hükûmetinin, Suriye yasalarının sınırları
içerisinde bir Türkiye toprağına orada sahipsiniz. Suriyenin
egemenliğini sarstığınız zaman, kendi
toprağınızın da o rejime karşı
ayaklanmış olanların insafına kalmış
olacağını bilecektiniz. Özgür Suriye Ordusu dediğiniz
çapulcu sürülerini, sözüm ona, Şam rejiminden daha yüksek bir demokrasi
inşası, daha yüksek bir insanlık inşası gerekçesiyle
desteklediniz, şimdi onların yurttaşlarınıza,
yurttaşlarımıza, dostlarımıza,
akrabalarımıza, sizin gibi düşünenlere, düşünmeyenlere neler
yaptığını görüyorsunuz. Kendi elinizle bir canavar
yarattınız. Kendi elinizle kurduğunuz Özgür Suriye Ordusu dibi
delik bir kova gibi boşaldı ve içinden bir El Nusra, El Kaide bir de
Irak Şam İslam Devleti adını veren kendisine 2
isyancı ve bu dünyada bir cennet kurmanın mümkün olmadığı
fikriyle hareket ederek herkesi ve kendilerini öbür dünyaya yollamak ve bu
dünyayı kavurmak fikriyle dolmuş, aslında insanlık
bakımından olumlu hiçbir şey ifade etmeyen ama büyük devletlerin
Suriye rejimine karşı belki de bir zaman işlerine yarayacaklarını
düşündükleri için destekledikleri bu çetelerin insafına
kaldınız, bunu baştan düşünecektiniz.
Şimdi, dolayısıyla, mesele
Türkiye Cumhuriyetinin oradaki toprağını ne
yaptığı değil, oradaki toprağının
başına gelenleri bizzat kendi akılsızca, dar görüşlü,
herhangi bir tarih, coğrafya bilgisine dayanmayan, uluslararası
siyaset bilgisine dayanmayan, uluslararası güç dengesini okumaktan âciz
bir okumayla, Eski Osmanlı hinterlandına yayılacağım,
her tarafta benim inancıma sahip olanların halifesi
olacağım sonunda. rüyasıyla başınıza
açtığınız belanın sonuçlarıyla karşı
karşıyasınız. Asıl yargılanması, asıl
kınanması gereken şey budur ve ne yazık ki
Parlamentomuzdaki bütün politik partiler, sözüm ona güvenlik gerekçesiyle
istenen bu tezkerelere de bir şekilde destek oldular, hiç değilse en
başından.
Şimdi, o nedenle, ben, eğri oturup
doğru konuşacaksak, asıl meselenin IŞİDin tehdidi
altına girmiş olan bu mekânın son anda başka bir yere
taşınmasından ziyade, bizzat kendisini böyle bir haydut çetesinin
hedefine sokacak kadar basiretsiz bir dış siyaseti nereden akıl
ettiğini, bunu nasıl icra ettiğini Hükûmete sormamız
gerektiğini düşünüyorum.
Hatırlayacaksınız, bir delice
plandan söz ediliyordu 2014 yerel seçimleri öncesinde. Bu felaketin
yaklaşmakta olduğunu gören Türkiyenin güvenlik ve savunma
birimlerinin temsilcilerinin bir konuşmasının bant kaydı
düştü sosyal medyaya ve yaygın medyaya. Bu bant kaydının
içeriğinin otantik olduğunu Hükûmet inkâr etmedi. Bu casusluk.
Nasıl bizi dinlersiniz, nasıl konuşmamızı
yayınlarsınız? dediler. Yani konuşmuşlar, bunu kabul
ettiler. Tıpkı yolsuzluk operasyonlarında olduğu gibi
hiçbir zaman Bu kayıtların içeriği yalandır. demediler,
Bizi dinlemişler. diye şikâyet ettiler. Aslında burada bir
itiraf vardı. Neydi bu itiraf? İtiraf şuydu: Bunların
elinden burayı kurtarmak için savaş çıkaralım, gidelim
oradan bomba attıralım Türkiyeye, orduyla girelim. Tankları
sokarsak uluslararası açıdan suç olur mu, olmaz mı? Bunun beyin
fırtınasını yapmak zorunda kalmış olmanın
kendisini tartışmadı Hükûmet nasıl ben bu duruma
düştüm diye; bu belanın içerisinde debelendikçe debelendi. Sonunda
her şey olacağına vardı. Bu dış siyaset
artık, bütün her tarafıyla beraber çöktü gitti fakat bu dış
siyaset çökerken Suriye toprağı üzerinde başka bir şey de
oldu: Hem Şam rejiminin baskılarından hem de bu çetelerin
baskılarından özgürleşmek için canını dişine
takan insanlar, orada bir öz yönetim oluşturma sürecine girdiler. Bunu
hepimiz, bizler çok önceden biliyorduk ama dünya ve Türkiye, bunu ancak Kobani
direnişi sırasında gördü. İnsanlık adına insanlığı
Kobanide savunanlar, orada her şeye rağmen bir yeni hayat
oluşturdular; anayasalarını herhangi bir dine, etnisiteye,
milliyete, inanca göre kurmadılar, insan olmaya göre kurdular; o bölgenin,
o toprağın insanı olmaya dayalı bir yurttaşlık
hukukunu orada yokluk içinde, yoksunluk içinde ama en yüksek medeniyet
ilkelerine dayanak inşa ettiler. Adım adım, bizim Rojava
kantonları dediğimiz yeni düzen Suriye toprağı üzerinde
kurulmaya başlandı. Yani, Suriyenin sadece Kürtleri değil,
Kürtlerin yoğun ve çok olarak yaşadıkları bölgelerdeki
bütün halklar, Ermeniler, Araplar, Ezidiler, Süryaniler, her kim var ise o
topraklarda ortak yönetimlerini kurdular ve böylelikle, aslında, Suriyede
insanlık toprağın dibine gömülürken insanlık yeniden hayat
buldu, medeniyet yeniden hayat buldu bunca yoksulluk ve bunca yoksunluk
içerisinde.
Bu yüzdendir
dünyanın yüzünü Kobaniye dönmesi. Orada kendilerini bu IŞİD
çetelerine karşı, Türkiye'nin de beslediği bu akıl almaz,
insafsız, zalimane dış siyasetin sonuçlarına
karşı Kürt kadınlarının dünyanın göz bebeği
hâline gelmesinin sebebi budur.
Burada, Suriyede
medeniyetin getirdiği her şey çökerken Kürtlerin elinde ve o
bölgelerin halklarının elinde medeniyet yeniden doğdu ve bir
ulus devlet olarak değil, bir çoğulcu, özgürlükçü, çok uluslu, çok
kimlikli, yurttaş yönetimi olarak doğdu.
Şimdi,
Türkiye Cumhuriyetinin bugün iş birliği yapmakla
suçlandığı rejim budur. Bence, Türkiye Hükûmeti
yapabileceği tek akıllıca şeyi yapmıştır;
iki nedenle tek akıllıca şey: Bunca yenilgiden, bunca felaketten
sonra onurlu bir duruş yeri seçebilmek için Kürtler, Türkiyede her gün
kendilerine zulmedilen, Suriyede terörist ilan edilen Kürtler
yaşadıkları bölgelerde kendi tarihsel miraslarına bir
konacak yer bulmuşlardır. Türkiye toprağı, şimdi
Rojava toprağının içinde açılan yerdir. Uluslararası
hukuk bakımından bunun nasıl düşünüleceği, mütalaa
edileceği apayrı bir meseledir amma velakin, şimdi, eğer o
sandukayı alıp Türkiyeye kaçırmak zorunda kalmamışsa
Türkiyeyi yönetenler, bu utançla malul olmaktan son anda
kurtulabilmişlerse, orada kendilerinden terörist diye -bence hiç de yeri
olmaksızın- bahsedilen Rojava yönetimi yani onun yönetici
organları Rojava kantonları idaresi ve yönetici partisi PYD
sayesindedir.
Genelkurmay bugün,
kalkmış avaz avaz bağırıyor: Biz onlarla bir şey
yapmadık, Eşme ruhu diye bir şey yoktur ve
bölücübaşıyla konuşmadık. Bütün herkesle konuştunuz.
Öcalanla konuştunuz, Karayılanla konuştunuz, herkesle
konuştunuz. İyi ki de konuştunuz; bir melanetten, bir rezaletten,
bir utançtan kendinizi kurtarabileceğiniz bir yol açtınız.
O nedenle, Türkiye
Cumhuriyeti şimdi bu mesele üzerinde iki kere düşünmelidir ve bu
Hükûmeti eleştirenler bütün bu bakımlardan haklıdırlar.
Böyle tutarsız bir dış siyasetin, böyle tutarsız bir
savunma siyasetinin sonunda varılacak yer burasıdır ama bunun
aşılacağı yer yeni bir ortaklık dünyasıdır,
düşüncesidir; hem Türkiyede hem Suriyede hem Irakta hem İranda.
Herkes şunu
görmelidir: Karşı karşıya olduğunuz mesele sevgili
milletvekilleri, bir terörizm meselesi değildir, karşı
karşıya olduğumuz mesele bir halk isyanı meselesidir. Halk
isyanıyla görüşüleceği Türkiye Cumhuriyetinin kabul ettiği
bir devlet pratiğidir. 1993ten beri Türkiye isyancılarla
görüşmektedir, halka onların terörist olduğunu söylemektedir ama
genel siyaset ve savunma politikaları açısından bu halk
isyanının talepleriyle müzakere edileceğini kabul etmeyen bir
tek devlet adamı, politikacı Türkiyede yoktur. Halka
söylediğiniz retoriği şimdi burada siyasi argüman diye bize
anlatmayın.
O yüzden, bu halk
isyanıyla nasıl barışacağınız konusu, bütün
sorunların çözüleceği yerdir. O yüzden, Genelkurmay hâlâ, otuz
yıldır savaştığı gücün ne olduğu hakkında
hiçbir fikri yokmuş gibi konuşuyor, inanılır gibi
değil. Otuz yıldır diz çöktüremediğiniz, bileğini
bükemediğiniz insanların sahici bir sebebe dayanmak
dışında bir gerçeklikleri olamayacağını hâlâ
görmemişseniz, hâlâ Biz bu teröristlerle görüşmeyiz,
bakışmayız. diyorsanız siz bir kere hem yersiz bir biçimde
siyasete müdahale ediyorsunuz hem de yirmi yıl öncenin diliyle, artık
arkada bıraktığımız dille bize akıl
öğretmeye çalışıyorsunuz.
Ben askerlere
dönerek söylüyorum: Savaş, size bırakılamayacak kadar ciddi bir
iştir. Savaş, sadece milletin temsilcileri tarafından ele
alınacak bir meseledir.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Askere söylenilmez, siyasetçiye söylenilir,
siyasetçiye.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Siz asker değilsiniz, ne oradan bana cevap
veriyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ama siyasetçiye söylersin, onların söz
hakkı yok ama.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Olabilir, söz hakkı olmayanlar konuşuyor.
BAŞKAN
Sayın Kürkcü, lütfen Sayın Bakanı muhatap alır mısınız.
Lütfen, Sayın Kürkcü
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Genel Kurulun bir parçasılar, oradalar; herkese
konuşuruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada muhatabımız siyasi iktidardır.
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakanı muhatap alın. diyorum ben de.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla, bunu vesile görüp şerefli Türk
ordusuna böyle bir müdahale hadleri değil. Nedir yani?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Müdahale diye bir şey yok canım.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Genelkurmay Başkanına saydırdınız,
problem olmadı; biz saydırınca mı problem? Herkesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Siyasi iktidara eleştirinizi yapıyorsanız
yapın!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Eleştirilemeyecek hiçbir güç yoktur bu dünyada!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ortaklık kuruyorsunuz, görüşüyorsunuz, her şeyi
yapıyorsunuz siz!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Herkes eleştiriyi hak eder, herkes eleştiriden
yararlanır; istifade ediniz. Sizin hoşunuza gitmeyen, sizin
bilmediğiniz şeyler söylendiğinde bağırmayın; bir
düşünün Acaba niye söylüyorlar? diye. Vatanseverlik sadece sizin tekelinizde
değil, vatanseverlik sadece askerlerin de tekelinde değil. Burada
yaşayan, Türkiyede yaşayan herkes vatan hakkında, gelecek
hakkında, siyaset hakkında, bu ülkenin nasıl
savunulacağı ya da savunulmayacağı hakkında
konuşma hakkına sahip. Sizin siyasetleriniz yıllarca denendi.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Hiç denenmedi, hiç.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Türkiye iki kere iç savaşın eşiğinden
döndü ve Bu siyasetlerden herhangi bir yarar
sağlanmadığına göre bir başka siyaset mümkün mü? diye
tartışmanın yeri burası yapılabilir ama bundan on
yıl öncenin, yirmi yıl öncenin huyları yeniden hortlarsa;
Genelkurmay Başkanlığı siyasetçilere ayar vermeye, oradan
buradan talimat yağdırmaya başlarsa olmaz. Silahlı
Kuvvetler Meclisin direktifi altında çalışır, başka
türlü çalışmaz, Meclise akıl öğretmez, öğretemez; öyle
bir ilişki kurulmayacak. O nedenle, iki yanlıştan bir doğru
çıkmaz. Hükûmetin dış siyasetinin
yanlışlığının karşısında böyle bir
müdahalenin doğruluğunu savunarak bu işin içerisinden
çıkamayız.
Benim ve bizim
size söylemek istediğimiz şey şudur sevgili arkadaşlar: Bu
halk isyanının çaresi, isyanı sebepleriyle tartışmak
ve çözmektir. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarıyla
sınırladığınız bütün bu
tartışmanın ötesinde kalanlara herhangi bir uluslararası
güç, herhangi bir uluslararası kurum, herhangi bir uluslararası
değer açısından terörist ifadesi
kullanılmadığı hâlde; Birleşmiş Milletler
Güvenlik Kurulunun kararında Demokratik Birlik Partisinin -PYDnin-
terörist olduğuna dair hiçbir hüküm olmadığı hâlde, hiçbir
zaman bu insanlar insanlık suçu işlemekle dünyada hiçbir kurum
tarafından suçlanmadıkları hâlde Bunlar teröristtir,
dolayısıyla bunlarla görüşülemez, bunlarla görüşmek
suçtur. dememelisiniz. Tam tersine, onlarla görüşerek yeni bir
geleceği kurmamızın mümkün olduğuna dair bu kadar çok
işaret varken, bu işaretler Fransadan, Almanyadan, Amerikadan,
Yunanistandan, Rusyadan, İrandan, Iraktan alınıyorken bu
işaretlerin Türkiyeden alınamıyor olmasına sadece
şaşmak gerekir. Bu kadar kendi içine kapanık, bu kadar kendiyle
övünmeye meraklı bir yönetim ve muhalefet anlayışı
içerisinde bu meseleyi çözmenin ne kadar güç olduğunu görebilirsiniz.
Ama bütün rolleri
de biz üstlenmeye hazırız. Tartışmanın öbür
tarafındaki muhataplarımızın yani biraz önce bana oradan
seslenen milliyetçi vekillerimizin de ayakkabılarına girerek
kendimize ve hayata bakmaya çalışıyoruz, Nedir mesele? diye
anlamaya çalışıyoruz.
O nedenle,
diskurlarla, retorikle çözülemeyecek kadar ciddi bir meseleyle karşı
karşıyayız. Adalet ve Kalkınma Partisinin yapabileceği
sonuncu şeyi yapmış olması değil, baştan beri
kurduğu hatalı dış politikanın bugün karşı
karşıya kaldığımız sonuçları
dolayısıyla eleştirilmesi yerli yerindedir, haktır.
Başka bir ülkeye rejim ihraç edemezsiniz, başka bir ülkenin
insanlarına siz iyilik yapmaya siyaseten
çalışamazsınız, kendi ülkenizin işlerini çözmekle yükümlüsünüz
ve onları çözebildiğiniz takdirde öbür taraflarda her zaman iyi
karşılanacağınızı bilmeniz lazım. Ne oldu?
On iki yılın sonunda dostsuz, müttefiksiz, muhteşem bir
yalnızlık içerisinde
Neydi, nasıl yalnızlıktı?
DEMİR
ÇELİK (Muş) Değerli yalnızlık.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla)
değerli bir yalnızlık içerisinde
olmanın bir dış politika doktrini olması mümkün mü?
O nedenle, evet,
bu gensoruyu kabul edelim, bunu tartışalım ama şunu da
bilelim ki tartışmanın her yerinde mutabık olmayabiliriz.
Hepsinden
önemlisi, Türkiyenin aslında çözmek zorunda olduğu sorunlar için bir
çözüm imkânı oluşturmuş olan Rojava yönetimini, onun
değerli yöneticilerini ve IŞİD zulmüne karşı
başkaldıran savaşçı kadınlarını
selamlamaktan başka bir şey yapamayız. Onların
karşısında sevgi ve saygıyla eğiliyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün (11/50)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Türkiyede askerî
vesayet sistemine son veren siyasi hareketin temsilcisi AK PARTİdir.
2002den sonra yaşanan toplumsal ve politik dönüşümün özü budur.
Dolayısıyla, burada, geçmişte askerî elitlerin Türkiye
siyasetine vaziyet etmelerine karşı, arkasında halk
desteğiyle demokrasinin yollarını açan bir siyasi heyet
olduğunu bir kere aklımızın bir tarafına yazmakta
fayda var.
İkincisi:
Elbette, hiçbir kurum eleştiriden vareste değildir ama her
eleştirinin yeri, zamanı, jesti, diskuru vardır. Genel Kurulda
Hükûmete yönelik olarak açılmış bir gensoru üzerine
konuşurken dönüp orada yer alan ve konuşma hakları bulunmayan
askerî temsilcilere karşı mevcut jest ve tavır içerisinde
yapılmış olan, eleştiri kastının ötesinde
farklı anlamları da bu milletin kolektif hafızasında
canlandıran bu hareketi şiddetle reddediyorum. Öncelikle bunu
belirteyim.
Bu, asla bir
eleştiri olarak görülemez. Askeriye eleştirilir, her yerde
eleştirilir, söylenebilir ama şuradaki bağlam, şuradaki
tavır kesinlikle bir eleştiri bağlamına yerleşmez. Ben
öyle görmem, buradaki vekillerin büyük bir çoğunluğu da kanaatimce
öyle görmez. Dolayısıyla, sayın konuşmacının
buradaki tavrını şiddetle eleştirdiğimi bildirmek
istiyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Bostancı konuşması
sırasında burada söz hakkı olmayan askerlere yönelik grubumuz
adına konuşan hatibin ciddi düzeyde bir yöntem eksikliği
içerisine girdiğini ifade etti.
BAŞKAN
Eleştirdiğini söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sataşmadan söz isteyeceğim efendim.
BAŞKAN
Eleştirdiğini söylemesi sataşma olarak kabul edilebilir mi
Sayın Baluken?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, yöntem açısından siyasi ahlaka uygun
olmadığını söyledi.
BAŞKAN
Yerinizden söz vereyim Sayın Baluken çünkü bana göre sataşma yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bal gibi sataşma var da
BAŞKAN - Sayın Bostancı
gibi iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, demin grubumuz adına konuşan sayın hatip
görüşlerini son derece net olarak kürsüden ifade etmiştir. Özellikle
askerin siyasete müdahale etmesi anlamına gelen açıklamalarla ilgili
de hem partimizin hem de partimizin bir üyesi, bir milletvekili olarak
kendisinin duymuş olduğu rahatsızlığı açık bir
şekilde dile getirmiştir. Burada askerlere yönelik söylemiş
olduğu sözlerin tamamının muhatabı olan Sayın Millî
Savunma Bakanı da orada oturuyor ve Hükûmet adına da burada
çıkıp konuşma hakkını kullanacak.
Dolayısıyla Konuşma hakkı yoktur. üzerinden sanki çok
ciddi bir yöntem hatasına düşülmüş gibi bir sunum
yapılmasını biz kabul edilir bulmuyoruz, söylediğimiz bütün
eleştirilerin arkasındayız. Genelkurmay bu Meclise had
bildirecek ya da siyasi partilere yol gösterecek bir kurum değildir. Millî
Savunma Bakanının bu konuda eğer yapacağı
açıklama varsa bu eleştiriler üzerinden, Genelkurmayın ortaya
koyduğu yöntemsizlikler üzerinden kürsüden cevap vermesi daha doğru
olur diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Süleyman Şah Türbesi ve
Saygı Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
toprağını savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
terör örgütlerini muhatap aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında birer gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/50) (Devam)
BAŞKAN
(11/50) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere devam ediyoruz.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşmacı Ali Haydar Öner, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öner.
CHP GRUBU ADINA
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Süleyman
Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun Bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
Toprağını Savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
Terör Örgütlerini Muhatap Aldıkları İddiasıyla Bakanlar
Kurulu Üyeleri Hakkında Bir Gensoru Açılmasına İlişkin
Önergesi hakkında görüşüyoruz.
Sorunu
netleştirmek için bazı soruları sormak gerekiyor:
1) Süleyman
Şah kimdir? Türbe nerededir? Türbenin bulunduğu Saygı Karakolu
niçin Türk toprağı sayılmaktadır?
2) Ahmet Davutoğlu
Başkanlığındaki 62nci Hükûmet niçin Süleyman Şah
Saygı Karakoluna yönelik operasyon yapma gereği duymuştur?
3) Operasyon
uluslararası hukuka uygun bir operasyon mudur?
4) Operasyon
öncesi, sırası, sonrası terör örgütleriyle iş birliği
yapılmış mıdır?
5) Operasyon
sırasında askerî teçhizat, silah, malzeme, tanklar terk edilmiş
midir?
6) Türbe için
seçilen yeni yer Suriyeli bir yurttaşa mı aittir, gasbedilmiş
midir?
7) Bu operasyon
bir kahramanlık öyküsü müdür?
8) Bu operasyonun
sonuçlarını 62nci Hükûmet uluslararası alanda savunabilecek
midir?
9) Ne
yapılmalıydı?
Sayın milletvekilleri
galatımeşhur diye bilinen yanlışlar var, doğru
bilinen yanlışlar. Bunlardan bir tanesi de Süleyman Şah
Türbesiyle ilgili. Süleyman Şahın Osmanlı Devletinin kurucusu
Osman Gazinin dedesi olduğu söylenir, gerçek bu değildir. Çünkü
Osman Gazinin babası Ertuğrul Gazinin babası Gazi Gündüz
Alptir. Süleyman Şah, Alparslanın öncü komutanlarından birinin
adıdır ve Kutalmışoğlu Süleyman, 1086 Haziranında
Melikşahın kardeşi Tutuşla savaşırken
hayatını kaybetmiştir; şehit olduğu ya da
savaşı kaybetme tehlikesini görünce kendi hayatına son
verdiği söylenir.
Suriye tarafından 1966
yılında başlatılan El Tabka Barajının
suları altında kalacağı gerekçesiyle Caber Kalesinde
bulunan Mezar-ı Türkün taşınması istenmiş, iki ülke
arasında yapılan anlaşmayla da sınıra
Hani, adına Kiziroğlu Ahmet
Bey; peh peh peh türküsü uydurulan Sayın Davutoğlu, 2014te esip
gürlüyordu.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Nasıl, nasıl? Bir daha söyle.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) - IŞİDin alan hâkimiyeti kurma çabası üzerine
Ahmet Davutoğlu şöyle diyordu: O topraklar, Süleyman Şah
Türbesinin bulunduğu topraklar uluslararası hukuk mucibince 1921
Anlaşmasınca Türk topraklarıdır ve sınır
ötesindeki tek toprağımızdır. Oraya dönük olarak ister
rejimden ister radikal gruplardan gelebilecek her türlü saldırı
aynıyla mukabele görür ve oradaki o vatan toprağının
savunulması konusunda Türkiye hiçbir tereddüt göstermeden her türlü
tedbiri alır. Her türlü tedbiri almak, toprağı savunmak,
türbeyi kaçırmakla eş değer mi oldu?
Bu operasyon
sırasında 9 tank bırakıldı mı? Türbeyi terk
ederken türbeyi tahrip ettik, başkaları zarar vermesin diye.
denildi. Tankları terk ederken tankları da kullanılamaz hâle
getirdik mi? Bu iddiayla ilgili yeterli bir açıklama bugüne kadar
yapılmamıştır. Yolda palet sıyıran tanklarla
nasıl harekâta girişilir? Tankları palet
sıyırırsa Hükûmet de spin attı demektir.
Komşularla
sıfır sorun. diyenler sandukayı sıfır noktasına
taşımakla Türkiye Cumhuriyetinin itibarına ağır bir
darbe indirmişlerdir.
Ne
yapılmalıydı? Tehdit belirlendiğinde uluslararası
angajman kuralları, sınırda olduğu gibi, Süleyman Şah
Türbesi çevresinde de uygulanabilirdi. Genelkurmay Hava Savunma Harekât
Merkezinde -Air Defence Organization Centerda- çalışan bir kimse
olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü ve verilen görevi yapma
kabiliyetini çok iyi biliyoruz.
Ayrıca, bu
operasyonda Eşme ruhu kavramı sıkça kullanılıyor.
Eşme ruhu diye bir olay yaşandı mı? Bir grup Var.
diyor, bir grup Yok. Diyor; gerçek nedir toplum bilmek istiyor.
Sayın
Cumhurbaşkanı zamanında dönemin Başbakanıyken Mavi
Marmaraya zırhlı gemiler refakat edecek. demişti, olmadı.
Dönemin Sayın Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı
defalarca Gazzeye gideceğim. dedi; bir, iki, üç defa erteledi,
ertelemelerin sayısı unutuldu, hâlâ Gazzeye giden yok. Emevî
Camiinde namaz kılmaktan söz ediyordu, o görevini de eda edemedi. Kobani
düştü düşecek. diye sorumsuz bir beyanda bulundu. Türkiye
Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı nasıl Kobani düştü
düşecek. diye bir beyanda bulunur, akıl alacak şey değil.
Camide içki içenleri, Kabataş Meydanında bir hanımefendiye
ağır hakarette bulunanları teşhir edip yakalayacaktı;
hâlâ sözünde durmadı. Sayın Cumhurbaşkanının hangi
sözüne güvenelim, hangi sözüne inanalım? Bir Cumhurbaşkanı, her
gün çeşitli bahanelerle bir yerlerde konuşup ettiği yemini
unutarak bir tarafa yönelik propaganda faaliyetlerinde bulunamaz; ettiği
yemine sadık kalmalı, ona göre de saygı görmeyi hak etmelidir.
Sayın
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Adanada bir programa gidiyorduk.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Sabih
Kanadoğluyla uçağa bindiğimizde dergiyi incelemeye
başladık. O dergi elimde. Bu dergide 8 tane başlık var, 8
ayrı yazı:
1) Çanakkale Ruhu Her Yerde
2) Çanakkalede Kurtulan Sadece Vatan
Değil
3) Anaların Ortak Gözyaşı
4) Gençliğim Eyvah
5) Karavanada Ne Vardı?
6) Hece Taşları Konuşur Mu?
7) 100. Yılında Çanakkale Zaferi
8) 100. Yılında Etkinlik ve
Barış Köprüsü Çanakkale
8 makale var, 8 makalede Çanakkale
savaşlarının çok önemli yanları anlatılıyor ama
bir şey yok: Türk millî Kurtuluş Savaşının
Anafartalar kahramanı, önderi Gazi Mustafa Kemalin adı yok! Böyle
utanmazlık olur mu, böyle gayrimillî davranış olur mu, böyle
millî tarihine ihanet olur mu? (CHP sıralarından alkışlar)
İktidara geldiklerinden bu yana millî duruştan yoksun kalanların
millî kahramanlardan bu ölçüde rahatsızlık duyması gaflettir,
dalalettir ve hattadan sonrasını aziz milletimizin takdirlerine
bırakıyorum.
Millî Kurtuluş
Savaşının şanlı önderi her türlü saygıyı,
vefayı ve rahmetle anılmayı hak ediyor arkadaşlar. Millî
günlerde Anıtkabir defterlerini imzalayanlar başka yerlerde
kindarlıklarını sergilemekten vazgeçmelidirler.
Sayın Orman
Bakanımız burada. Sayın Bakanım, 100üncü
Yılında Gelibolu broşürü de çok farklı bir
anlayışta yayımlanmamış. Size duyduğum
saygıdan bu konudaki eleştirilerimi şimdilik mahfuz tutuyorum.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tavsiyen
varsa bildir, ona göre yapalım.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) - Aziz milletimizin, önderliğinde özgürlük ve
bağımsızlığımızı
kazandığımız büyük Atatürkü ret ve inkâr edenlerin gerçek
yüzünü artık görmüş ve anlamış olduklarını
düşünüyor, ders vereceklerine inanıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugünlerde, Hükûmet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç ile
Sayın Cumhurbaşkanı ve Ankaranın meşhur Belediye
Başkanı arasındaki ciddi tartışmalar basına ve
kamuoyuna yansıyor. Bir dönem Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah
Gülün 29 Ekim bayram kutlamalarına ilişkin görüş
açıklaması üzerine İki başlılık olmaz. diyen
Sayın Cumhurbaşkanı, her konuda iki
başlılığı sergiliyor. Bu tartışmaların
nedenleri biliniyor ama taraflardan birinin Artık
konuşmayacağım., diğerinin de 8 Hazirandan sonra
konuşacağım. demesinin nedeni bilinmiyor. Bilinmesinde kamu
yararı varsa gerçekleri açıklamayı niye erteliyorlar? O zamana
kadar hangi gizli saklı suç, yanlışlık örtülü kalacak?
Ondan sonra da örtülü kalabilecek mi? Hiçbir suç, hiçbir
yanlışlık örtülü kalamaz, Senecanın dediği gibi
Haksızlıklar sonsuza kadar devam edemez. (CHP
sıralarından alkışlar)
Üstelik bu durum
yandaş medyayı da açmaza sürükledi, kimden yana tavır
alacaklarını bilemez oldular. Aşağı tükürsem sakal,
yukarı tükürsem bıyık misali Başbakanlığa
dönseler bir hâl, kaçak istibdat sarayına dönseler bir başka hâl.
Kimin kimden yana olduğu, kimin bugüne göre, kimin stratejik hedefler
peşinde olduğu belli değil. Padişahım çok yaşa.
diyorlar ama muhtemel padişahın kim olacağını
bilemedikleri için ismini de anamıyorlar.
Sayın milletvekilleri, önceki
gündü zannediyorum, Sayın Cumhurbaşkanı Harp Akademilerindeki
konuşmasında Ergenekon ve Balyoz davalarında
aldatıldım. demişti. On iki yıldan uzun bir süredir her
türlü yeteneklerini kullanarak milleti aldatanlar aldanmaktan söz edemezler.
Bir kumpas var, bir de gerçek var. Ergenekon ve Balyoz davaları kumpas
olabilir ama 17 ve 25 Aralık operasyonları gerçeğin ta
kendisidir. Kumpas ile 17 ve 25 Aralık arasında paralellik kurmak
kamuoyunu aldatmanın yeni bir boyutudur. Balyoz da kumpastı, 17
Aralık da kumpastı. Balyozun delillerini, emarelerini, makul
şüphe unsurlarını kimse görmedi ama 17 ve 25 Aralık operasyonlarının
delillerini, belgelerini, görüntülerini, tapelerini bütün Türk milleti gördü,
bütün ulusumuz gördü, ona göre gerekli değerlendirmesini de yapıyor.
Kumpasa aldananlar milletimizi aldatmanın bedelini ödeyeceklerdir.
Aldatanların, aldanmaktan yakınmalarının haklı bir
yanı yoktur.
Sayın
milletvekilleri, Peygamberimiz Hayırlı işlerde acele
ediniz." diyor ama bugünlerde hayırlı olmayan işlerde
çoğunluk grubunun acelesi var. İç güvenlik paketi adı verilen
pakette hayırlı unsurlar, maddeler yok. Millet bekliyor. diyorlar.
Milletin öyle bir beklentisi yok, Hükûmet programında yok, AKP
iktidarının seçim vaatleri arasında yok, benzeri herhangi bir
planda, projede, güvenoyu almış Hükûmet Programında yok. Ancak,
daha önce suç olmayan fiiller, iç güvenlik paketiyle suç unsuru hâline
getiriliyor. Daha önce suç olan unsurlar, iç güvenlik paketiyle suç olmaktan
çıkarılıyor. Bu, milletimizi aldatmanın yeni bir boyutu. Bu
paketle katiller yargılanmaktan kurtarılacak, hüküm giymiş
olanlar tahliye edilecekler.
Maddelerden bir
tanesinde sapanla yürüyüşe katılmak diyor. Sapanı
kullanmış olmak, yaptırıma bağlanmıyor. Sapanla
yürüyüşe katılmış olmak, iki yıl altı aydan dört
yıla kadar hapis gerektiriyor. Boyalı sularla ıslananlar
kendilerini nasıl kurtaracaklar? Polis Koleji öğrencileri hak
kayıplarına uğruyorlar. Güvenlik Bilimleri Fakültesinde okuyan
öğrenciler, birkaç ay sonra rütbeli polis olarak mezun olmayı
bekleyenler hak kayıplarına uğruyorlar. Bunların tazminat
hakları doğacak ama AKP Grubunun hatalarının devlete
ödetilmesine kimsenin hakkı yoktur. Çünkü, müktesep haklar saygı
duyulası, gözetilesi haklardır. Müktesep hak kavramı
tanınmıyor.
Ayrıca,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği mahkûmiyet
kararları var. Yeni davalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
bekliyor. Onlar da bir yandan demokratik hakların
kullanımını kısıtlayan hükümlere karşı
düzenlemeler, hükümler öngörüyor; bir yandan da şiddet kullanan polislerin
sorgulatılmamasını, yargılanmamasını
eleştiriyor. Yeni despotik yasalarla bunu daha fazla
ağırlaştırmayınız.
Sayın
milletvekilleri, bugün verilen bu gensorunun kabulü millî bir görevdir. Bu
göreve katkıda bulunanlara ve hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün, Bakanlar Kurulu
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş
olduğumuz bir gensorunun ön görüşmeleri için buradayız.
Gensorumuz,
gensoru önergemiz çok açık ve nettir: Türkiye Cumhuriyetinin bu 62nci
Hükûmeti, Bakanlar Kurulu -pek de yok zaten ya- Ankara ve Lozan Antlaşmaları
uyarınca Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun
bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti toprağını savunmayarak terk
etmek kararı vermişlerdir ve kendileri, Anayasanın kendilerine
verdiği yurt savunması görevini yerine getirmemiştir,
alayı yerine getirmemiştir.
Yine, Türkiye
Cumhuriyeti toprağını korumak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2 Ekim 2014 tarihinde aldığı 1071 sayılı
Kararın hilafına hareket etmiş ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ve PYDyi muhatap
almıştır.
Türkiye'nin hak ve
menfaatlerini koruyamayan, hak ve menfaatlerimize yönelik tehditler
karşısında savunma ve caydırıcılık
yeteneklerini etkisizleştirmiş bir Hükûmet vardır.
Dolayısıyla, bugün bu gensoru bu iradeyi veren Bakanlar Kurulunun
tamamı hakkında verilmiştir; alayı bu konuda sorumludur.
Gerek Anayasanın gerek yasaların gerekse Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Bakanlar Kuruluna verdiği görevi yerine getirmemiş bir
heyet vardır. AKP Hükûmetinin siyasi talimatlarıyla, Türk Silahlı
Kuvvetlerine bağlı unsurlarla, bir gece operasyonuyla, Suriyede yer
alan, Türk toprağı olduğu teyit edilen, asker bulundurma ve
bayrak çekme hakkının olduğu bu türbe ve karakolun olduğu
yer maalesef önce IŞİDe, sonra da PKK ve PYDye teslim
edilmiştir. Bu Hükûmetin bu ricatı hukuki, siyasi ve stratejik
bakımdan tam bir hezimettir, teslimiyettir. Türk milletinin iradesiyle
korunan tapulu arazisi, ecdat yadigârı, bir gecekondu
mantığıyla üç beş çapulcuya
bırakılmıştır.
20 Ekim 1921
tarihinde Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara
Anlaşmasının 9uncu maddesi ile Lozan
Anlaşmasının 3üncü maddesi gereğince vatan
toprağımız olan bu yer, maalesef, bu Hükûmetin siyasi iradesiyle
terk edilmiştir ve bu yönüyle bakıldığında, Ankara
Anlaşmasının ve Lozan Anlaşmasının bu
şekilde yok sayılması aslında Türkiye Cumhuriyeti
devletinin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkını ortadan
kaldırmaktadır. Huzurunuzda, aynı zamanda uluslararası
anlaşmalar gereğince hak ve menfaatlerimizi korumaktan aciz içerisinde bulunan bir Hükûmet
bulunmaktadır ve bu Lozan Anlaşmasında benim
sınırlarım vardır. Süleyman Şah Türbesinin
bulunduğu yer bir vatan toprağı, Misakımillînin
sınırı olarak kabul edilmişken bundan ricat edenler yarın
öbür gün Lozanla çizilmiş, anlaşmalarla çizilmiş
sınırlarımızdan da geri çekilmeyi bir zafer olarak
gösterebilirler.
Evet,
Fransızlara, yaptığımız direniş sonucunda Ankara
Anlaşmasını imzalattık, doğu ve güneydoğudan
çekilmek zorunda kaldılar, Suriye sınırına çekilmek zorunda
kaldılar. Hatay daha sonra 1939da Türk topraklarına
katılmıştı.
14 Mart 2014
tarihinde Sayın Ahmet Davutoğlu bu anlaşmayla ilgili olarak
aynen şunları söylemişti.
(Hatip, elektronik
cihazla bir ses kaydı dinletti)
Evet, Her bir
tedbiri alır. Vatan toprağıdır, Trakya, Anadolu gibi
ayrılmaz bir parçasıdır. diyenler bugün bu vatan
toprağından maalesef kaçmayı bir zafer olarak sunabilmektedir.
Aziz
milletvekilleri, aziz milletimizin hakkını ve hukukunu korumak
isteyenler
(Hatip, elektronik
cihazla bir ses kaydı dinletti)
Evet,
Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı diyor ki: Bizim
topraklarımızdır. Buna yapılacak her türlü girişim
anında mukabele görecektir. Bütün bunları söylediniz.
Vatandaşın huzurunda söylediniz bütün bunları. Evet, 2 Ekim 2014
tarihinde, 1071 sayıyla, bu Bakanlar Kurulu Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi. Burada müzakere ettik, sınır ötesi operasyon istediniz. Niye?
Süleyman Şah vatan toprağını savunmamız gerekir.
dediniz, Savunmamız gerekir. dediniz, milletvekillerinden bunun için
yetki istediniz ve o yetkiyi kullanamayan Bakanlar Kurulu, şerefli Türk
Silahlı Kuvvetlerine bu vatan toprağını terk etme konusunda
siyasi talimat vermek suretiyle acziyetini ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri,
bakın, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde o gün ne diyor Millî
Savunma Bakanı?
(Hatip, elektronik cihazla bir ses
kaydı dinletti)
Evet, tereddüt göstermediler,
kaçtılar. Savunmak için buradayız, savunacağız, hiçbir
tereddüdümüz yok. dedi. Aziz milletvekilleri, sizlere bunları söylediler.
Sayın Emrullah İşler,
siz AKP Grubu adına konuştunuz. Burada bu tezkereyle ilgili ne
dediniz?
(Hatip, elektronik cihazla bir ses
kaydı dinletti)
SADİR DURMAZ (Yozgat) Montaj
olmasın, montaj!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Montajdır o, montaj!
OKTAY VURAL (Devamla) Evet,
bunları söylediler millete.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Savundunuz mu, kaçtınız mı?
OKTAY VURAL (Devamla) Bunları
söylediler ve bugün, o vatan toprağını orada savunmayanlar,
savunma cesareti gösteremeyenler, askerimize yönelik bir risk yok iken o vatan
toprağından kaçanlar, yarın öbür gün bu vatan
toprağına yönelik, Anadolumuzun bir başka yöresinde bir vatan
toprağına yönelik bir tehdit olduğunda ne yaparlar sizce? (MHP
sıralarından Kaçarlar sesleri) Nereye götüreceksiniz? Nereye
kaçacaksınız?
TÜLAY BAKIR (Samsun) O vatan
toprağı bize ait, hiç kimse alamaz!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Bu
doktorluk işi değil!
OKTAY VURAL
(Devamla) Tezkere çıkarken bununla ilgili irade ortaya koydunuz. Hani o
irade? Ben soruyorum. Anayasa diyor ki: Yurt savunmasından Bakanlar
Kurulu sorumludur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Bu toprağı koru.
diyor. Bakanlar Kuruluna verdiği siyasi talimat bu ve bunları
milletin huzurunda açıkladınız. Şimdi, nerede, nerede?
Milleti aldatıp kandırdınız. Bakanlar Kurulunun,
hükümlerini yürütmekten sorumlu olduğu Türk Ceza Kanununun 302nci
maddesi: Türk topraklarını yabancı bir devletin egemenliği
altına koymaya, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan
bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil
işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasıyla cezalandırılır. Oradaki Mehmetçikin o
toprağı koruma konusunda iradesinden zerre kadar şüphemiz yok;
o, Mehmetçik! Ama Bakanlar Kurulunun iradesi yok.
Ve 22 Şubat
2015te Karakozak köyündeki Süleyman Şah Türbesi, Türk toprağı,
maalesef terk edilmiştir. Gereğini yapacağız, hiçbir
tereddüt göstermeden... Huzurunuzda, gerçekten bu konuda hiçbir tereddüt
göstermeyen siyasi iktidar ve Bakanlar Kurulu var, hiç tereddüt göstermediler.
Ve utanç verici
olan nedir, biliyor musunuz? Gerçekten utanç verici olan, burada, PKK terör
örgütünün, PYDnin paçavralarının gölgesinde bir manzara verilmesine
müsaade edilmiştir, biliyor musunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Paçavra diye, diye... Sizin Türkmenleri kim koruyor
orada?
OKTAY VURAL
(Devamla) Ve bütün bunlarla ilgili, PKK bir terör örgütüdür; PYD,
PKKnın uzantısıdır. Bu kadar açık ve net.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Sizin Türkmenleri kim koruyor Kerkükte, Tuzhurmatuda?
Kusura bakmayın... Nara atacaksınız, kolay; gidin, o zaman
onlarla savaşın.
OKTAY VURAL
(Devamla) PKK ile Mehmetçiki aynı güzergâhta yürüterek, şanlı
askerimizi vatan, millet düşmanı PKKyla aynı kareye getirerek
millî vicdan sızlatılmıştır. Bir de zafer
naraları atmasınlar mı! Gerçekten, Lozanın
kazanımları sıfırlanmış ve uluslararası
anlaşmaların verdiği haklar bir gecekondu zihniyetiyle PKK ve
PYDnin hâkimiyeti altında bulunan bir bölgeye getirilerek aynı
zamanda büyük bir tuzağa düşürülmüştür Türkiye. Türk tarihinde
böyle bir pespayelik yaşanmamıştır. 1974te en zor
şartlar altında Kıbrısta dik durdu, her şeyi göze
aldı, rahmetli Erbakan, rahmetli Ecevit, bütün bu ambargoları dikkate
alarak Kıbrıs semalarında Türk Bayrağını
dalgalandırdı. Sizler olsaydınız ne yapardınız?
Ayşe tatile çıksın. parolasıyla Kıbrıs
çıkarması yapılırken bugün bunlar olsaydı Ayşe
tatilden döndü. demek suretiyle hemen ricat yaparlardı ve ricat gibi bir
rezalet gerçekten reva görülmüş ve maalesef, Türk Bayrağı,
omuzlanıp kaçılmıştır. Bu bayrak meşruiyeti olan
her yerde dalgalanmayı hak etmiş bir bayraktır, hak etmiş
bir bayraktır! (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli
emanetler bırakılmadı. Topraktan daha değerli emanet mi
var? Suriye topraklarındaki Süleyman Şah Karakolunun bulunduğu
yerin değişmesiyle ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinin, terör
örgütünün muhatap alınmayacağı, İş birliği
yapıldığı yolundaki yayın ve haberler gerçek
dışıdır. demesi son derece önemlidir. Ama, Sayın
Davutoğlunun, Başbakanın Süleyman Şah operasyonunu PYDye
bildirdik
Bize değil, Hükûmete bildirin bunları... PYDye
bildirmiş! Koalisyona ve PYDye bu konuda bildirimde bulunduk. diyerek
Hükûmet, PKK ve PYDyi muhatap almıştır.
Gerçekten, bu
sıvışmayı Türkiye'nin caydırıcı gücünden
herkes haberdar. oldu diyerek ballandıra ballandıra anlattılar.
Ya, caydırıcı olunsaydı şu anda askerimiz orada
olurdu. Cumhurbaşkanı Korkaklar zafer anıtı dikemezler.
Gerçekten, evet, korkaklar zafer anıtı dikemez çünkü cesareti yoktur,
vatan toprağını terk ederler onlar.
Sayın
Davutoğlu Gece yarısı bir operasyon
Gecekondu mu ya benim
türbem benim toprağım? Gece yarısı operasyonu
Ve
çıkmış bir de sıkılmadan diyor ki: Şükür
namazı kıldık. Allahım! Niye şükür namazı
kıldın? Vatan toprağını terk ettik elhamdülillah!
Ya, bunun için şükredilir mi? Yani milletimizin manevi ruhunu incittiler.
Bırakın şükür namazını, bence, siz, Bakanlar Kurulu
olarak, cemaat olarak tövbe namazı kılsanız daha iyi olurdu,
tövbe, istiğfar getirmeniz lazım. Hubbül vatan minel iman; vatan
sevgisi imandandır. Dolayısıyla, bu konuda toprakları terk
edip sıvışmak ne dinimizin ne tarihimizin ne de
ecdadımızın döneminde böylesine bir gurur olarak ortaya
konulmuş bir husus değildir. Haçlılara karşı
Türk-İslam yurdunu korumak için çarpışmışken
şehit olduğu söylenen Süleyman Şah, bu millet o topraklara mührü
vurdu ama siz onun emanetine bile sahip çıkamadınız.
Bu bir
teslimiyetçi zihniyettir. Bu zihniyet, Musulda konsoloslarımızı
IŞİDe teslim ettiler, IŞİDe rehin bıraktılar.
Gördüler ama IŞİDe rehin bıraktılar. Süleyman
Şahı PKKya terk eden teslimiyetçi bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Bu zihniyet, PKKnın Irakın kuzeyinde güvenli bir bölge içerisinde
yaşamasına izin vermiştir. Bu zihniyet, açıkçası
güneydoğuda PKK ve KCK paralel yapılanmasını meşrulaştıracak
adım atmıştır. Zihniyet bellidir, teslimiyetçi bir
zihniyet: Ver kurtul, sat kurtul. zihniyeti. Dolayasıyla, bugüne kadar,
on üç yıldır Türkiyeyi yöneten iktidarın aslında bugün
geldiği bu safha yaptıklarının, yapacaklarının
teminatıdır dediği bir nokta olduğu gayet açık ve
nettir.
Sayın
Davutoğlu diyor ki: Bu nakil geçicidir, şartlar
geliştiğinde değişecek. Peki, ne yapacaksınız?
Güvenliği tehlikede diye Kıbrısı savunmak yerine Konyaya,
Yozgata mı getireceksiniz. 26 Şubattaki grup toplantısında
diyorsun ki: Eşme artık vatan toprağıdır. Birinde
geçici, birinde vatan toprağı. Ne
yaptığınızı bilmiyorsunuz. Gerçekten Ecdadın
hayallerini gerçekleştirdik. hamasetini yapanlara İsraili kurmak
için kendisine para teklif edenlere Abdülhamit Han Benim kimseye satacak
toprağım yok. demişti. Bugün bu toprağı
bırakıp gitmeyi başarı olarak sunan sizler, Ailem ve
atım bana aitti, verdim ama toprak çorak da olsa milletimindir. diyerek
bunu savaş nedeni sayan Oğuz Kağanın neslinin iradesi
olmadığınızı da ortaya koymuş
bulunmaktasınız.
Bu, aynı
zamanda bir egemenlik meselesidir. Uluslararası hukukun bana verdiği
hakkı reddederek, bizim PKK ve PYDyi bir terör örgütü olarak
gördüğümüz ve Suriyenin kuzeyinde böyle bir egemenlik alanı
meşruiyeti tanımadığımız dediğimiz bir
bölgeye Türkiyeyi, toprağı oraya getirmek ve Hükûmetin onu muhatap
alması Suriye Kürdistanını inşa etme çabasından öteye
bir anlam taşımıyor. Aynı zamanda, açıkçası Karakozakta 20 tane Türkmen köyü
varken Eşmede Türkmenler de yoktur. Bu, tamamen bir alan hâkimiyeti
oluşturmak, Telabiyette de aynı oyunu oynamak suretiyle Türkmenlerin
oradan çekilmesini sağlayarak PKKnın o bölgede egemenlik
oluşturmasını sağlamak amacıyla oluşturulmuş
bir planının parçasıdır.
21 Martta
Eşme ruhu açıklaması
Bu, devlete, millete, vatana,
coğrafyaya tuz ruhu döken bir ruhtur. İşte, ne hazindir ki
bugün, teröristbaşının ifadesi ile Hükûmetin savunduğu
operasyon aynı eksende buluşabilmiştir.
Attığınız adımın kime
yaradığını, kime hizmet ettiğini idrak edebiliyor
musunuz? Meclisin iradesine aykırı, Anayasaya aykırı,
yasalara aykırı, Lozana aykırı ama PKKnın
sunduğu Eşme ruhuna uygun. O zaman, amacınız ve hedefiniz
açıkçası PKK ve PYDyi meşrulaştırmak.
Bu bir senaryodur.
Açıkçası, bugün geldiğimiz bu noktada, Musulda 49 personeli serbest
bırakma karşılığında dokuz yüz yirmi sekiz
yıllık bu topraktan vazgeçileceğine ilişkin bir
anlaşma yapıldığı 21 Ağustos tarihli gazetelerde
var. Ve bugün geldiğimiz bu noktada, gerçekten, Eşmeye
taşınması PKKya alan açmış, PYDnin alanını genişletmiştir.
Bu bir senaryodur. Senaryonun bir parçası şudur: Türkiye, PKK/PYDyi
terör örgütü olarak ilan etmesine rağmen, peşmergenin 29 Ekimde zafer
işaretleriyle PKKya yardımına izin vermişlerdir.
Yetmemiştir, Amerika Birleşik Devletlerinin onlara silah yardımı
yapmasının önünü açmıştır. Şimdi, vatan
toprağını PKK ve PYDnin bulunduğu yere getirmek suretiyle,
Türkiye Cumhuriyeti, defakto bir şekilde Suriyenin Kürdistanın
inşasına bilfiil katıldığını da itiraf
etmiştir.
Evet, bu Hükûmet, değerli
arkadaşlarım, vatan toprağını terk iradesiyle
Türkiye'nin stratejik menfaatlerini haleldar etmiş ve ülkemizin savunma ve
caydırıcılık yeteneğini etkisizleştirmiştir
ve bu yönüyle, Türkiye'nin düşmanı olan terör örgütlerine operasyon
hakkında bilgi vermiş ve türbe, PKK/PYDnin bulunduğu bir
bölgeye getirilerek terör örgütlerine meşruiyet alanı verilmesine
zemin hazırlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Ve bugün bu hak
ve menfaatlerimizi koruyamayarak haleldar eden, vatan topraklarını
bir gece ansızın bayrak direğini sırtlayarak terk eden
böyle bir Bakanlar Kuruluna milletin temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin güven duyması mümkün değildir. Dolayısıyla, ön
görüşmelerini yaptığımız bu gensoru önergesinin
gündeme alınarak bu Hükûmet hakkında hükmü milletin vermesini temin
etmek üzere hepinizi bu önergeye destek olamaya davet ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Emrullah İşler, Ankara milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Süleyman
Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
toprağını savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
terör örgütlerini muhatap aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; son zamanlarda Süleyman
Şah Saygı Karakolunun yakın çevresinde yaşanan
çatışmalar neticesinde mezkûr karakolun doğusu ve kuzeyi PKK/PYD
kontrolüne geçmiş, batısı ve güneyi ise DEAŞ kontrolü
altında kalmıştır, hâlen çatışmalar sürmektedir.
Süleyman Şah Saygı Karakolunda görev yapan 40 personel, 6 Haziran
2014 tarihinden 21 Şubat 2015 tarihine kadar geçen sekiz buçuk aylık
sürede değiştirilmemiştir. Esasen, karakol civarındaki
arazi ve ikmal yollarını tehdit eden DEAŞ, arazi
değişim faaliyetlerinde Türkiyeyle pazarlık yapma çabası
içine girmiş, bu nedenle söz konusu değişim yapılamamıştır.
Bölgenin başka grupların eline geçmesi hâlinde de benzer durumla
karşılaşılması ihtimali yüksekti. Personel
değişimi ve ikmal faaliyetleri için kullanılan güzergâhlardan
biri DEAŞ diğeri PYDnin kontrolündedir, üçüncü güzergâhın bir
kısmı DEAŞ diğer kısmı ise PYDnin kontrolünde
bulunmaktadır. Değişik tarihlerde karakolumuza yönelik ciddi
tehdit istihbaratı alınmıştır. Bir saldırı
ihtimaline karşı Türk Silahlı Kuvvetleri o zaman her türlü
tedbiri almış ve hazırlıklarını tamamlamıştı.
Sayın
milletvekilleri, Suriyede dört yıla yakın zamandır süregelen
çatışma ortamı ve bölgedeki DEAŞ varlığı,
Türkiye sınırına
Şah
Fırat Harekâtının yalnızca güvenlik kaygıları
nedeniyle gerçekleştirildiğinin ve defin işleminin geçici
nitelikte olduğunun altını çizmek gerekir. Suriyede
barış, istikrar ve güvenlik ortamı yeniden tesis
edildiğinde kabrin yeniden eski yerine taşınması mümkün
olabilecektir.
Suriye
sınırları içindeki Süleyman Şah Türbesi ve Saygı
Karakolu, bilindiği üzere, uluslararası hukuk temelinde
anlaşmalarla kayda geçirilmiş bir Türk toprağıdır. Bu
anlaşma belgeleri: 20/10/1921 tarihli Ankara Anlaşması,
Türkiye-Fransa Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi Uyarınca
Kurulmuş Olan Komisyonun 03/05/1930 tarihinde Halepte imza altına
alınan raporu; 29/05/1937 tarihli, Türkiye ile Fransa Arasında
Türkiye Sınırının Güvence Altına Alınmasına
İlişkin Anlaşma; 23/06/1939 tarihli, Türkiye ile Suriye
Arasında Arazi Mesailinin Kati Surette Hallini Mutazammın
Anlaşma; 17/12/1973 tarihli, Mektup Teatisi ile Akdolunan Anlaşma; 22
Ocak 2003 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat
Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak ve ekleri; 25
Ağustos 2006 tarihinde Ankarada imzalanan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Süleyman Şah Türbesi
Tahkimat Projesinin Gerçekleştirilmesine İlişkin Uygulama
Protokolü ile eki; 13 Mayıs 2004 tarihinde Halepte imzalanan, Süleyman
Şah Türbesi Tahkimat Projesinin uygulanmasına ilişkin olarak
Türkiye ve Suriye heyetleri arasında yapılan toplantının
tutanağı ve eki, Süleyman Şah Türbesi sınırlarına
ait belge; 29/12/2012 tarihli, Suriye İstanbul Başkonsolosluğu notasıdır.
Sayın
milletvekilleri, türbenin statüsü konusunda hiçbir tereddüt ve
tartışma yoktur. Söz konusu geçici nakil ve defin işlemi,
Süleyman Şah Türbesi ve müştemilatının anlaşmalarla
tespit edilmiş statüsünde herhangi bir değişiklik anlamına
gelmemektedir.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Allah Allah!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Türkiyenin toprak kaybı hiçbir şekilde
söz konusu değildir. Türbe eskiden bulunduğu yerinden
taşınarak Suriye içinde aynı yüz ölçüme sahip güvenli başka
bir alana geçici olarak nakledilmiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Niye geçici olarak yani?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Esasen Şah Fırat Harekâtıyla
Süleyman Şah Türbesi dördüncü yerine nakledilmiş olmaktadır.
Bilindiği gibi, türbe ve karakol daha önce 1939 yılında
tamirinin imkânsız hâle gelmesi ve güvenlik zaaflarının ortaya
çıkması nedeniyle Caber Kalesi içerisinde ikinci yerine
nakledilmiştir. Suriyenin Tabka Barajının inşasına
başlaması nedeniyle karakol ve türbenin sular altında
kalmasının önlenmesi amacıyla 22 Aralık 1973 tarihinde
Karakozak mevkisine üçüncü nakil yapılmıştır.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sonuçta birisi Türk Bayrağını indirmeye
çalıştı.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Anlaşmayla yapıldı o. Terör örgütü
yaptırıyor onu sana.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Şah Fırat Harekâtının
başarısı ve yürütülme şekli esasen Türkiyenin
amacını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Harekât
sırasında hiçbir kesimle çatışmaya girilmemiş, tek bir
ateş açılmamıştır. Harekât hakkında ilgili
kesimlere uygun bir zamanlamayla yalnızca bilgilendirmede
bulunulmuştur. Bu çerçevede ülkemizin de aralarında bulunduğu
114 ülke ve 13 uluslararası kuruluş tarafından Suriye
halkının meşru temsilcisi olarak kabul edilen Suriye Ulusal
Koalisyonuna harekât hakkında bilgi verilmiş,
Dışişleri Bakanlığımız tarafından
Suriyedeki rejimin İstanbuldaki Başkonsolosluğuna bir notayla
işlem hakkında bildirimde bulunulmuş, kamuoyumuz gerekli
açıklamalarla aydınlatılmış, Birleşmiş
Milletler nezdindeki daimi temsilcimiz tarafından Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Başkanına hitaben birer mektup gönderilerek nakil işleminin
Birleşmiş Milletler nezdinde kayda geçirilmesi temin edilmiş,
NATO nezdindeki daimi temsilciliğimiz tarafından NATO Konseyi
operasyon hakkında bilgilendirilmiş. Sayın Dışişleri
Bakanımız bazı dost ülkelerin ve müttefiklerimizin
dışişleri bakanlarını telefonla arayarak operasyon
hakkında bilgilendirmede bulunmuştur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Şah Fırat Harekâtı öncesinde Suriye içinde
arazideki silahlı unsurlarla herhangi bir çatışmanın ortaya
çıkmamasını teminen gerekli tedbirlerin alınması
zımnında bu unsurlara tebligatta bulunulmuştur. Harekât
sırasında tüm kesimler aklıselimle hareket etmiştir. Bu
durum harekâtın sebep ve amaçlarının
anlaşıldığının başka bir açık
göstergesidir. Harekât tamamen Türkiye'nin kendi tasarrufuyla gerçekleştirilmiş
olup hiçbir kesimle eş güdüm veya iş birliği
gerçekleştirilmemiştir. Türkiye Şah Fırat Harekâtıyla
esasen topraklarına yönelik Suriye kaynaklı risk ve tehditlere
karşı ön alarak, gerek ülkesel güvenliğine gerek bölgesel
istikrara önemli katkıda bulunmuştur.
Sayın
milletvekilleri, karakolumuzun sınırımıza bitişik bir
bölgeye başarılı bir askerî operasyonla
taşınmasıyla Ankara Anlaşmasından doğan
hakkın muhafazası, karakolda bulunan personelin güvenliğinin
daha etkin sağlanması, Türkiye Cumhuriyetinin beklenmedik bir
provokasyonla karşılaşmasının önlenmesi
sağlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, böylesine başarılı bir operasyon Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gücünü dost düşman herkese bir kez daha
göstermiştir. 77 milyon vatan evladının göğsünü kabartan
böylesi bir operasyonu gerçekleştiren komuta merkezindeki Genelkurmay
Başkanı ve komutanlara, operasyonlara bizzat iştirak eden
komutan ve erlerimize yüce Meclisimizin bu kürsüsünden teşekkürü bir borç
biliyorum.
Hâl böyleyken,
böyle millî bir meselede muhalefet partilerinin aleyhte değerlendirmede
bulunması ve Milliyetçi Hareket Partisinin böyle bir gensoru önergesi
vermesini yüce milletimizin takdirine bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, benden önce yapılan konuşmalarda çok şeyler
söylendi ama ben bunlara cevap vermek istemiyorum doğrusu.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Verme tabii, verip ne yapacaksın!
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Aynen öyledir. Kaçanlar cevap veremezler.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Sadece şunu söylüyorum, diyorum ki, eskilerin güzel
bir sözü vardır: Üslubu beyan, aynıyla insan.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Aynen öyle.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aynen öyle.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Aynen, üslubunuzla ne olduğunuzu ortaya
koydunuz. Ama bir kere burada şunun altını çizmekte fayda var.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Üslubumuzda ne var ya Allah aşkına söyler misin?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Suriye topraklarındaki bayrak indirilmedi,
bunu siz de çok iyi biliyorsunuz.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Hayır, üslupta ne var bir söyler misin?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Suriye topraklarında başka bir yere
bayrak dikildi, ondan sonra nakil işlemi gerçekleştirildi.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bayrak dalgalanıyor mu orada hâlâ?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Bakınız, daha önce yapmış
olduğunuz konuşmalarda söylediniz. Eğer herhangi bir müdahale
olsaydı karakola, biz anında gerekli her türlü tedbiri aldık ve
gerekli cevabı verirdik. Ama çok şükür böyle bir saldırı
olmadı, olamaz; herkes bölgede Türkiyenin gücünün ne olduğunu
görmekte.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Kaçarsanız, vatan toprağını terk ederseniz
saldırı olmaz!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız,
burada çıktınız Vatan toprağı terk edilmiş.
dediniz. Ben diyorum ki: El insaf! O karakol Türkiye topraklarına mı
geldi?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ya, senin sözlerin vatan toprağı
olduğunu söylüyor.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Vatan toprağı, evet.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sen kendi ağzınla söyledin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Peki, niye terk ettin ya, niye savunmadın?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Yakın zamanda göreceksiniz, o karakolun
Karakozaka taşındığını hep birlikte
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ya, orada rant yok diye niye terk ediyorsunuz?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) -
Türk milleti ve bütün dünya görecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Kupon arazi değil diye mi terk ettiniz?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız,
biz macera peşinde koşmuyoruz. Madem öyle, bir alıntı
yapmak istiyorum: Ana muhalefet partisinin lideri 30 Mart seçimlerinden on bir
gün önce bir televizyon kanalında ne diyor; tabii televizyon kanalı
paralel yapının televizyon kanalı, onun da altını
çizmekte fayda var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bak, Bakanlar Kuruluna bak, alayı paralel!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen!
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Şimdi, bakın, seçimlere giriyoruz. Bizim
gazetelerde küçük küçük haberler yer alıyor Süleyman Şah Türbesine
saldırılar olacak. vesaire diye. Suriye tarafında, bizim
sınırımızdan
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Tamam.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tamam, ne var burada?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Biz, macera peşinde değiliz. Biz
aklıselimle hareket ediyoruz
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani Sayın
Kılıçdaroğlunun dediğini mi yaptınız siz
şimdi?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) -
ve yapılması gerekeni yaptık.
İnşallah, o karakol zamanı geldiği zaman bütün
dünyanın gözünün önünde o Karakozaktaki yerine nakledilecektir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani Sayın
Kılıçdaroğlunun dediğini yaptınız, maceraya
girmediniz öyle mi?
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Ben, bu gensorunun AK PARTİ Grubu olarak aleyhinde olduğumuzu
söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
İşler konuşmasında çok açık bir şekilde Ana
Muhalefet Partisi Genel Başkanı demek suretiyle onun bazı
cümlelerini amacından kopararak başka bir bağlamda
kullanmıştır. Sataşma nedeniyle söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin
(11/50) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
Sayın İşler, siz şunu mu demek
istiyorsunuz: Yani, Sayın Kılıçdaroğlunun o
konuşmasında Erdoğan Türkiye'yi bir maceraya götürmek istiyor.
uyarısını mı
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Ben söylemiyorum, kendisi söylüyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla)
dikkate aldınız da siz şimdi Türk
Silahlı Kuvvetlerini Suriyeye sokmadınız, onu mu demek
istiyorsunuz?
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Kendiniz söylüyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Açık bir gerçek vardır: Türkiye
Cumhuriyeti, vatan toprağı olan -Tayyip Erdoğanın,
Davutoğlunun ifadesiyle- Trakyadan, Anadoludan hiçbir farkı
olmayan Süleyman Şah Türbesinin, Saygı Karakolunun olduğu
alanı terk edip kaçmıştır. Bunun başka hiçbir
açıklaması yoktur.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Başarıyla kaçmıştır!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Başarıyla kaçtınız, bununla
övünüyorsunuz.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sayın Kılıçdaroğlu macera
diyor, onu nasıl izah edeceksiniz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, işte, demek istiyorsunuz ki:
Sayın Kılıçdaroğlu Erdoğan Türkiye'yi maceraya
sürüklemek istiyor. dedi, biz ona kulak verdik, Türkiye'yi maceraya
sürüklemedik.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sayın Kılıçdaroğlu dedi diye
yapmıyoruz, aklıselimle hareket ediyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, Sayın Kılıçdaroğlu
başka bir şey söylüyor. Siz Suriyeyle ilgili tezkere getirdiniz
buraya. O tezkere 2 Ekim 2014 tarihinde kabul edildi. Baştan sona
Esatı eleştiren, Esat nedeniyle Suriyeye Türk Silahlı
Kuvvetlerinin girmesi gerektiğini gerekçelendiren bir tezkere.
Esatı yıkmak üzere Suriyeye gitmeliyiz. diyorsunuz. Sayın
Kılıçdaroğlu da Türkiye'yi maceraya götürüyorsunuz. diyor.
Bu tezkerede bir
tane cümle kullanmışsınız, bir cümle: Öte yandan,
uluslararası hukuk uyarınca Türk toprağı kabul edilen
Süleyman Şah Saygı Karakoluna dönük güvenlik riski
artmıştır. Bunu niye yazıyorsunuz buraya? Vatan
toprağına, Anadoluya, Trakyaya saldırı olursa Meclisten
yetki mi alacaksınız? Hayır. Milleti kandırmak için, milletin
duygularına seslenmek için Süleyman Şahı buraya
yazdınız ama korktunuz, kullanamadınız. PKK ve PYD iş
birliğiyle, onların desteğiyle o türbeyi oradan
taşıdınız, vatan toprağını orada
bıraktınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yerimden kısaca sayın hatibin
konuşmasıyla ilgili
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin (11/50) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, burada bizim Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yaptığı operasyon filan
Türk Silahlı Kuvvetlerine talimat
verirseniz Kıbrısa da gider, Irakın kuzeyine de gider ama
bizim sorguladığımız, Türk Silahlı Kuvvetlerine ricat
talimatı veren Bakanlar Kuruludur. Silahlı Kuvvetlerinin
arkasına saklanmayın.
Ve bu yönüyle
bakıldığında, Üslubu beyan aynıyla insan. demiştir.
Doğru; bizim üslubumuz milletin hukukunun, hakkının,
inancının, imanının, tarihinin, değerlerinin
beyanıdır. Evet, bizim üslubu beyanımız
imanımızın beyanıdır. Gerisi size kalsın.
Ve bu yönüyle PKK
ve PYDye haber verdik, operasyonun güvenliği için. diyenler Süleyman
Şahla ilgili Türbeye tehdit vardı. yalanını nasıl
söylüyor? Madem operasyon için IŞİDe, PKKya haber veriyorsunuz da,
anlaşıyorsunuz da oradaki askerlere yönelik bir güvenlik riskini ortadan
kaldırmak için bunu niye yapmadınız? Tam manasıyla bir
gaflet.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- MHP Grubu adına, Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Süleyman
Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
toprağını savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
terör örgütlerini muhatap aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında birer gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/50) (Devam)
BAŞKAN
Hükûmet adına söz isteyen Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Özür dile, istifa et Sayın Bakan!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Yeniçeri.
Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Süleyman Şah Saygı Karakoluna yönelik olarak 21 ve
22 Şubat 2015te gerçekleştirdiğimiz Şah Fırat
Operasyonu hakkında MHP Grubu tarafından Bakanlar Kurulu
hakkında verilen gensoru açılmasına dair önerge hakkında
söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
coğrafyanın bin yıldan beri bu aziz millete vatan olduğunun
göstergelerinden
birisi Süleyman Şah Türbesidir. Bilindiği üzere Osmangazinin dedesi
Süleyman Şahın, 13üncü yüzyıldan bu yana Caber Kalesi
eteklerinde bulunan
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Değil,
değil, Osmangazinin dedesi değil Sayın Bakan. Çok
yanlış.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla)
ve Türk mezarı olarak bilinen kabri, Türkiye ile Fransa
arasında imzalanan 1921 Ankara Anlaşması uyarınca Türk
toprağı olarak kabul edilmiş; Lozan Barış
Antlaşmasında da Ankara Antlaşmasının hükmünün aynen
geçerli olduğu teyit edilmiştir. Süleyman Şah Türbesi ata
emaneti olarak dönem dönem yenilenmiş, bakım ve onarımı
yapılmıştır. Türk milleti, ata emaneti olarak gördüğü
Süleyman Şah Türbesine hizmet etmeyi ecdada saygının bir
gereği olarak görmüş ve yerine getirmiştir.
Suriye Hükûmeti tarafından Fırat
Nehri üzerine yapılan Tabka Barajının dolarak Caber Kalesini
su altına alacağının görülmesi üzerine, 1975
yılında Süleyman Şah Türbesi, Caber Kalesinden Halepe
bağlı Karakozak köyündeki Fıratın doğu yakasına
taşınmıştır. Bu aziz millet, bu yurdu kendisine vatan
yapanları her zaman hayırla yâd etmiştir. Bugün bu topraklarda eğer
özgürce, başımız dik yaşıyorsak bunu
ecdadımıza borçlu olduğumuzun bilincindeyiz. Onların
hatırasına sahip çıkmayı bir borç, bir görev olarak
görmekteyiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu bir millî davadır. Millî davalara iktidar-muhalefet
demeden herkesin sahip çıkması, destek olması gerekir.
Meclisteki arkadaşımızın ifadesiyle Bize göre
dış politika ve millî güvenlik bir Hükûmet politikası olmaktan
daha çok bir devlet politikasıdır
ERKAN AKÇAY (Manisa) Operasyondan bize haber
vermediniz ki, PKKya, başkalarına haber verdiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla)
ve devlete ve millete sahip çıkmak bize göre bir millî
meseledir. Sayın Şandırın sözü.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2 Ekim
2014 tarih ve 1071 sayılı Kararıyla kabul edilen Hükûmet
tezkeresinde, Türkiyenin güney kara sınırları boyunca ulusal
güvenliğimize dönük risk ve tehditlerin önemli oranda
arttığı, uluslararası hukuk uyarınca Türk
toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı Karakoluna dönük
güvenlik riskinin de arttığı açıkça belirtilerek Türk
Silahı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât
ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi hususunda
Hükûmete yetki verilmesi talep edilmiş ve bu talep Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından kabul edilmiştir. Bu tezkerenin kabul
edildiği tarihten sonra güney sınırımızda ortaya çıkan
gelişmeler bu tezkerede ileri sürülen hususlarda Hükûmetimizin
haklılığını ortaya koymuştur. Güney
sınırlarımızın ötesinde ortaya çıkan DEAŞ
terör örgütü uluslararası toplum tarafından da bir tehdit olarak
görülerek terörle mücadele için, geniş çaplı bir operasyona dayanak
olmak üzere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı
çıkartılmıştır.
Bu karar
çerçevesinde 70e yakın ülke bir araya gelerek teröre karşı
mücadele vermeye başlamıştır. Bu süreç içinde Fransa,
Japonya, Amerika ve Ürdün vatandaşlarının da arasında
bulunduğu birçok rehinenin hiçbir dine, ahlak ve vicdan duygusuna
sığmayan infaz görüntüleri bu tehdidin boyutunu apaçık ortaya
koymuştur.
Türkiye,
uluslararası koalisyonun bir parçası olduğunu açıkça beyan
etmiş ve bu tehdide yönelik olarak yapılacak çalışmalara
katkı sağlayacağını beyan etmiştir. Bu amaçla,
Irakta bu tehdide karşı koyan güçlere lojistik ve eğitim desteği
vermeye başlamıştır. Suriye içinde bu mücadeleyi verecek
güçlerin eğitilip donatılması için koalisyon güçlerinin
öncülüğünü yapan Amerika Birleşik Devletleriyle sözleşme
imzalamıştır.
DEAŞı
terör örgütü kabul edip insanlığın ortak düşmanı
olarak gördükten sonra bunlarla mücadele edecek güçlere destek vermek
uluslararası hukukun Türkiyeye yüklediği bir görevdir. Hem bu
tehdidin ortadan kaldırılması için mücadele edeceksin hem de
artan risk için gereken tedbiri de alacaksın. Türkiye'nin
yaptığı da budur.
Suriyede her
geçen gün artan güvenlik sorunları ve askerî zaruretler de dikkate
alınarak, uluslararası hukuktan doğan haklarımız
saklı kalmak kaydıyla, Hükûmetimizce herhangi bir provokasyona
fırsat vermemek için uluslararası antlaşmalarla Türk
toprağı olan Süleyman Şah Saygı Karakolundaki manevi
değer ecdat yadigârı emanetlerin, geçici olarak, yine Suriyede
bulunan Eşme köyü sınırları içinde kalan ve güvenlik
güçlerimizce koruma altına alınan bir yere taşınmasına
karar verilmiştir.
Süleyman Şah
Saygı Karakolunda görev yapan 40 personelimiz 6 Haziran 2014te
görevlerine başlamış, operasyon gününe kadar geçen sekiz buçuk
aylık sürede personel değişimi yapılamamış idi.
Bu durumun belirsiz bir süre daha devam edeceği ve mevcut hassasiyeti
artıracağı değerlendirilmiştir. Karakol
civarındaki bölgeyi ve ikmal yollarını da kontrol eden
DEAŞ, değişim faaliyetinde Türkiyeyle pazarlık yapma
çabası içine girmek istemiştir. Buna da imkân tanınmamıştır.
Değişik
tarihlerde karakolumuza yönelik ciddi tehdit istihbaratları
alınmıştır. Karakol bölgesi hava şartları müsait
olduğu durumlarda yirmi dört saat süreli insansız hava
araçlarıyla gözlem altında tutulmuştur; hava şartları
elverişli olmadığında risk artmakta, hedef tespiti de
mümkün olamamaktadır. Ancak bir saldırı hâlinde Türk
Silahlı Kuvvetleri unsurları takviye gelinceye kadar karakoldaki
görevli personele kanlarının son damlasına kadar
savunmaları emri verilmiştir. 21 Şubat 2015 21.02de 1 tank
tabur görev kuvveti, 2 özel kuvvet taburu ve 1 komando bölüğü Süleyman
Şah Saygı Karakolu istikametinde, 1 tank bölük timi Suriye
Eşmesi istikametinde hudut aynı anda geçilerek harekâta
başlanılmıştır. Karakolun yeni yerini emniyete almakla
görevli tank bölük timi saat 21.20de bölgeyi kontrol altına
almış ve saat 21.45te yeni bölgede Türk Bayrağı göndere
çekilmiştir.
Bu bölgeye
ilişkin herhangi bir şahsın tapuya dayalı herhangi bir
hakkının bulunmadığını da,
olmadığını da belirtmek isterim.
Karakozak
istikametine giden unsurlarımız 00.30da karakola
ulaşmış, intikal yolu üzerinde DEAŞ terör örgütünün daha
önce yaptığı yol kapaması nedeniyle tekerlekli araçlar
bıçaklı tankla yolun düzeltilmesini müteakip karakol bölgesine
ulaşmıştır. Gerekli çalışmanın
tamamlanması üzerine Süleyman Şah Saygı Karakolu unsurları
06.00da, himaye ve emniyet unsurları 10.10da Türkiyeye giriş
yapmışlardır. Suriye topraklarında 9 tank
bırakıldığına dair iddialar doğru değildir,
bırakılan hiçbir araç da yoktur. Kara Kuvvetleri
Komutanlığımızın sitesinde yapılan
açıklamada da bu apaçık belirtilmektedir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Nereden bileceğiz doğru olduğunu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Tahliye harekâtı yapılması
hâlinde DEAŞın bütün güçleriyle buna karşı
koyacağı tehdidine rağmen, bu harekât icra edilmiş,
katılan birliklerin gücü ve kararlılığı
karşısında DEAŞ herhangi bir tepki gösterememiştir.
İcra edilen harekât kara kuvvetleri ve hava kuvvetleri
unsurlarının görev alacağı müşterek bir harekât olması
nedeniyle ayrıntılı bir planlama yapılmış ve
başarıyla uygulanmıştır.
Suriye hava
sahası koalisyon ülkelerinin uçakları tarafından da
kullanıldığından harekâtımız esnasında
ihtiyaç hâlinde hava sahasının bizim uçaklarımız
tarafından kullanılacak kısmının boşaltılması
sağlanarak herhangi bir karışıklığa meydan
verilmemesi de sağlanmıştır. Bu harekât sırasında
karakol bölgesine birliklerimizin intikali sürekli olarak havadan
gözetlenmiştir.
Hükûmetimiz bu
kararı alırken, bir saldırı hâlinde bu saldırıya
karşılık verinceye kadar geçecek sürede Mehmetçikimizin maruz
kalacağı riskin boyutunu göz önüne almıştır, insan
hayatının söz konusu olduğu yerde riskin alınmaması
yönünde tercihini kullanmıştır. Bu riskin gerçekleşmesi
hâlinde maruz kalınacak kaybın telafisi yoktur. Bu düşüncelerle
gerçekleştirilen Şah Fırat Operasyonunda operasyonun
başlangıcında intikal sırasında kaza sonucu şehit
olan bir astsubayımız dışında bir kayıp olmadan
operasyon tamamlanmıştır. Bu nedenle, bu operasyon için gensoru
önergesi vermek değil, teşekkür etmek hakşinaslıktır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Millî bir davada
sorumlu bir muhalefet gibi hareket etmenin de gereğidir.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Siz millîden ne anlarsınız ya!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Karakolumuzun
sınırımıza bitişik bir bölgeye
taşınmasıyla -Ankara Antlaşmasından doğan
hakkın muhafazası, karakolda bulunan personelin güvenliğinin
daha etkin sağlanması- ülkemizin Suriyedeki belirsizlik
ortamına çekilmesi yönündeki karakoldan kaynaklanan risk ortadan
kaldırılmıştır. Toprak kaybı söz konusu
değildir. Uluslararası hukuka uygundur, aksi olsaydı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ülkemiz aleyhine bir karar
çıkardı.
Gensoru
önergesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınan 1071 sayılı
Karar hilafına hareket ettiğimiz iddia edilmektedir, bu iddia
doğru değildir. 2 Ekim 2014 tarihinde 1071 sayılı Kararla
Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi
harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve risk
ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirlerin alınması için
Hükûmete yetki verildi. Yapılan operasyon bu yetki çerçevesinde
yapılmıştır. Buna göre Gerektiği takdirde Türk
Silahlı Kuvvetlerini sınır ötesi harekâtta bulunmak üzere
yabancı ülkelere göndereceğiz. demişiz, dediğimiz gibi
Türk Silahlı Kuvvetlerini harekât için yabancı ülkeye
göndermişiz. Alınan yetki çerçevesinde gereği
yapılmıştır.
Suriyedeki
güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere
karşı ilave tedbirler alacağımızı; bu tedbirlerin
hudut, şümul, miktar ve zamanının Hükûmetçe tayin olunması
konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetki talep etmişiz, bu
çerçevede her türlü tedbirin alınması konusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından Hükûmetimize yetki verilmiştir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yetki varsa sorumluluk da vardır, sorumluluğun altında
kalacaksınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla) Biz de bu yetki çerçevesinde, Türkiyeyi Orta Doğuda ne kadar
süreceği belli olmayan bir savaş bataklığına sokmamak
için, ülke çıkarlarına yönelik riski de, tehdidi de giderecek
şekilde en doğru tedbiri aldık. Burada alınan karar da,
karar uyarınca yapılan işlem ve eylemler de Türkiye Büyük Millet
Meclisinden alınan yetki çerçevesindedir.
Bugün Orta
Doğuda yaşanan gelişmelerin geçmişte bir örneği
görülmemektedir. Sayın Şandırın ifadesiyle, bugün Orta
Doğu kıyameti yaşamaktadır.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Şandır hangi tarihte söyledi, onu da söylesene.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bu istisnai duruma karşı
istisnai tedbirlerin alınması da doğaldır. Aklın,
sorumlu yönetimin gereği de budur.
Yine, gensoru
önergesinde hak ve menfaatlerimize yönelik tehditler karşısında
savunma ve caydırıcılık yeteneğinin
etkisizleştiğinden bahsedilmektedir, bu da doğru değildir.
Terör örgütü gerek Irakta gerek Suriyede kutsal sayılan her türbeyi
tahrip ederken, yıkarken Süleyman Şah Türbesine
dokunamamışsa bu, Türkiyenin
caydırıcılığının en güzel göstergesidir;
yoksa, Süleyman Şah Türbesini kutsal saydığından
değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, terör
örgütü, kontrol altında tuttuğu bölgedeki yabancı ülke
vatandaşlarını rehin alıp Amerikalı, Fransız,
Japon, Ürdünlü demeden vahşet gösterisiyle katlederken karakolda görevli
tek bir Mehmetçikimize dokunamamış ise bu, Türkiyenin
caydırıcılığının ve gücünün önemli bir
göstergesidir. Önergedeki bu iddia da, bir kez daha belirtelim, doğru
değildir.
Gensoru iradesinin
gerekçesinde, vatan toprağını terk iradesiyle Türkiyenin
menfaatlerinin haleldar edildiği de ifade edilmektedir, bu da doğru
değildir. Burada bir terk iradesi söz konusu değildir. Mehmetçikin can
güvenliğine yönelik bir riski ortadan kaldırmak için gerekli tedbir
alınmıştır. Terk iradesi olan yerde bayrak dalgalanmaz.
Yine, gerekçede,
Terör gruplarının müzaheretine başvuran, hak ve menfaatlerimizi
haleldar eden Bakanlar Kurulu
ibaresi de doğru değildir. Hak ve
menfaatlerimizi korumak için bir müdahale olasılığı da
dikkate alınarak Suriyede iki ayrı operasyonu aynı anda
gerçekleştirdik. Şah Fırat Operasyonunun doğu bölümünü,
yani Karakozak kısmını, 39u tank olmak üzere 114 araçla ve 572
personelle gerçekleştirdik. Harekâtın batı bölümü olan Suriye
Eşmesi kısmını 9u tank olmak üzere 21 araç ve 199
personelle gerçekleştirdik. Aynı anda 14 uçak havada, 16 uçak yerde,
yüksek hazırlık seviyesinde, 59 F-16, 20 F-4 savaş
uçağı ile 26 destek uçağı harekâta hava desteği vermek
üzere hazır bekletildi.
MUHARREM VARLI
(Adana) Mısırı mı fethettiniz mübarek? Yavuz Sultan
Selim mi oldun, ne yaptın?
OKTAY VURAL
(İzmir) Vay vay! Kahraman İsmet Yılmaz, bravo! Devlet üstün
hizmet madalyası
Mareşal.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Ayrıca, insansız ve insanlı
keşif uçaklarıyla operasyon bölgesi 24 saat gözlem altında
tutuldu. Harekâtın boyutu millî değerlerimizi korumak için
gereğinin yapıldığını, bu uğurda
gerektiğinde savaşın da göze alındığını
göstermektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Kime karşı?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Önergedeki iddia doğru olsaydı,
kim müdahale ederse, Suriyeyse Suriye, IŞİDse IŞİD,
PKKysa PKK; önergedeki bu iddia doğru olsaydı bu operasyonu
gerçekleştirmek için bir otobüs ile bir tır yeterli olurdu.
Yine, önergede,
ordumuza Kaçtı. denilmektedir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Ordu kaçmadı, sen kaçtın iktidar olarak. Orduya
sığınma.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Kendi ordusunun komutanına hakaret
eden, kendi yöneticisine saldıran
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Orduya laf söyleyen yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, siyasetçi orduyu kılıf
kullanmasın. Bu karar siyasidir.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
kendi ordusuna tedbir aldı diye
kaçtı sıfatını yakıştıran ve kendisine
milliyetçi sıfatını veren bir grup Türkiye
dışında başka bir ülkede yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz görevi Hükûmete verdik.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) İşinize gelince Ordu siyasete karışmaz,
işinize gelince suçu orduya atacaksınız. Paralelle iş
birliği yapıp orduyu hapsettiniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Dış güçlerin ordumuza
saldırmalarını anlıyoruz ancak dış güçler
saldırırken içeriden ordumuza saldırılmasını
anlayamıyoruz. Bunu milletimiz de affetmeyecektir. Ordumuza yönelik bu
haksız suçlamayı yapanları milletimiz tarih huzurunda mahkûm
edecektir. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstün
hizmet madalyası var mı?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Terör örgütü bu coğrafyada, Suriye,
Irak, Lübnan ve Suudi Arabistan sınırı demeden her yere
saldırıyor iken Türkiye sınırında duruyorsa bunun
nedeni Türkiyenin sahip olduğu gücüdür. Bunu göremeyen, görüp de
söyleyemeyen, dili tutulan insanda ne insaf ne de sorumluluk vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sıvışmaktan dolayı, gerçekten
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Yine, önergede Bakanlar Kuruluna güvenin
kalmadığı belirtilmektedir. Halka güven vermeyen bir muhalefetin
Hükûmete güven duymamasından daha doğal bir şey olamaz. Herkes
biliyor ki bu ülkede bir iktidar değil, bir muhalefet sorunu vardır.
Milletin bu Hükûmete güveni tamdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hak ve halk bizimle olduğu sürece biz halka hizmet
vermeye devam edeceğiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Paralelciler nerede?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
Halk da kendisine hizmet edene güvenmeye ve destek vermeye devam edecektir.
Halkın gözü terazidir, hem iktidarı hem de muhalefeti bir kuyumcu
terazisi hassasiyetinde tartar ve her ikisi için de kararını verir.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşiniz gücünüz altın, para.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bugün Vatan toprağı için can
vereceksin. Niçin savaşa girmiyorsun? diyenlerin ne kadar samimi
olduğunu bu millet bu ülkenin otuz yıllık terörle mücadelesinde
gördü. Vatan için ölünür. Bugün ölmeyip de ne zaman öleceksin? diye bir
şey söyleyemeyenler, şehit cenazelerini istismar edenleri, Niçin
şehitler geliyor? diyenleri unutmadı. O gün Mehmetçik niye öldü?
diye siyaset yapanlar bugün Mehmetçik niye ölmedi? diye siyaset
yapmaktadırlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazıklar olsun ya!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Lozanda söz konusu olan yer baraj
suları altında kaldı, Karakozaktaki yer Lozandan doğan bu
hakkın devamıyla başka yere
taşınmıştır, yeni yere taşınan da yine bu
uluslararası sözleşmeden doğan hakkımızın
kullanılmasıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Oraya çıkıp hesap vermen gerekiyor senin, etrafı
suçlaman değil!
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüksekovada Mehmetçik öldü. Ne oldu, ne yaptın! Astsubay
vuruldu. Ne oldu, ne yaptınız!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bu operasyona karşı
çıkanlar -hiç şüpheniz olmasın- karakolumuza baki bir
saldırı yapılması hâlinde bu saldırıya
karşılık verecek, üzerine de Suriye bizim neyimize? Arap
bataklığına niye girdik? diyeceklerdi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizi Kandilciler, sizi gidi paralelciler!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Ne bekleniyordu? Biz Suriyede savaşa
girilmesini, Mehmetçikin şehit cenazelerinin ülkeye gelmesini, ülkemizin
savaşa girmesini, istismarını önledik. Biz doğrusunu
yaptık, istismar siyasetinin yolunu kapattık.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yarın Kıbrısta ne yapacaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Şamda namaz kılacağız. dediniz, türbeyi
kaçırdınız!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Ancak, bu ülkenin
varlığına, bağımsızlığına yönelik
bir saldırı olduğunda her taşı yakut olan bu vatan
için can verme sırrına erenlerin var olduğunu da belirtmek
isterim. Onlar bir gül bahçesine girercesine gözlerini kırpmadan, bir an
bile düşünmeden bu vatan için savaşacaklardır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık, yazık! Özür dile milletten, özür!
OKTAY VURAL
(İzmir) Özür dile; milletin tarihinden, imanından özür dile! Tövbe
istiğfar et!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bizler için, bu vatanın
evlatları için bu yolda şehit olmak bu dünyada alınabilecek en
büyük payedir, bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Cemaat olarak tövbe namazı kılın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Manevi değerleri istismar ediyorsun sen! Özür dile milletten
millî sıvışma bakanı!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; burada kaybedilen bir vatan toprağı yoktur. Türkiye
egemenlik haklarından ve uluslararası sözleşmeden doğan
haklarından vazgeçmiş değildir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Yargılanacaksınız,
yargılanacaksınız! İktidardan gider gitmez
yargılanacaksınız!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Suriye Karakozakta
bayrağımız inmeden Suriye Eşmesinde
bayrağımız dalgalanmıştır. Her türlü risk içeren
bir bölgede çatışma dahi olmaksızın bu operasyonun
gerçekleşmiş olması Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
caydırıcı gücünü göstermektedir, harbe hazırlık
derecesini göstermektedir. Bu operasyonu başarıyla
gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her mensubunu tebrik
ediyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne başarısı be, ne başarısı!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - Milletimizin haklı güvenine mazhar
olduklarını bir kez daha gösterdiler. (MHP sıralarından
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Açık verdiniz, açık verdiniz; nöbet yerini terk ettiniz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Hükûmetimiz her bir vatandaşımızın can
güvenliğini ve her bir karış vatan toprağını
koruyacak tedbirleri alır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Milletin onur ve haysiyetini koruyacağız, onun için
nöbet için nöbet tutuyoruz. diyordunuz, kaçıp geldiniz nöbet yerinden!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın. Hiç kimse Türkiyenin ülke topraklarını ve
vatandaşlarının can güvenliğini koruma yolundaki
kararlılığını test etmesin. Bu yoldaki
kararlılığımızı gerçekleştirdiğimiz bu
operasyonla gösterdik. Bugünden sonra da bu vatanın ve bu milletin her
türlü hakkı ve hukukunu korumak için ne gerekiyorsa onu
yapacağız.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Hani bıçak kemiğe dayanmıştı Sayın
Bakan!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Allah korusun, Allah size düşürmesin.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz yarın Kıbrıstan da kaçar gelirsiniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Yeni Suriye Eşmesindeki Süleyman
Şah Türbesi, daha önce de söylediğim gibi ülkemize yaya yürüme
mesafesinde.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evinin önüne getirseydin, evinin önüne!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Ecdadına bir Fatiha okumak
isteyenleri Süleyman Şah Türbesini ziyarete davet ediyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Yarın IŞİD Oradan da git. derse ne
yapacaksınız?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Orada görülecektir ki bu aziz millet,
ecdadına, hatırasına sahip çıkmıştır, bundan
sonra da sahip çıkmaya devam edecektir.
Sözlerime son
verirken bir kez daha belirtmek isterim ki Şah Fırat Operasyonu
nedeniyle Bakanlar Kurulu hakkında bir gensoru önergesi vermek, tarih
gösterecektir ki verenlerin ayıbı olarak kalacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık, yazık!
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Tank kaldı mı diye sormuştum Sayın Bakan.
Tank kaldı mı, tank?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bu operasyonun başarıyla
gerçekleşmesinde görev alan, başta Silahlı Kuvvetlerimiz olmak
üzere herkese teşekkür ediyorum. Bu operasyonun intikali
aşamasında bir kaza sonucu şehit olan astsubayımız başta
olmak üzere tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, mekânları
cennet olsun.
Arif Nihat
Asyanın Bir bayrak rüzgâr bekliyor şiirinde belirttiği gibi
(MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sen o bayrak şiirini okuyamazsın, okumaya yüzün yok.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Şehitler tepesi boş değil,
toprağını kahramanlar bekliyor/ Ve bir bayrak dalgalanmak için
rüzgâr bekliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Vatan toprağını satıp geldiniz, vatan
toprağını!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakan ayağını
kaldırmasın şiiri okurken. Ayağa kalk ya!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Türbesi yakışmış bu
kutlu tepeye, yattığı toprak belli, tuttuğu bayrak belli/
Kim demiş meçhul asker diye? (MHP sıralarından gürültüler)
Hiç şüpheniz
olmasın, Süleyman Şah Türbesi Suriye Eşmesindeki tepeye
yakışmış; kahraman Mehmetçik nöbette ve al bayrak
dalgalanıyor. Kutlu olsun, uğurlu olsun. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Yuh! Yuh!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Yuh! Yuh! Yerinde tutamadınız
konuşuyorsunuz,
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Ne
diye söz istiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Muhalefetin bu millî konuda tutumunu doğru
bulmadığını, millî bir konu olduğunu ifade etti.
Dolayısıyla, bizim gayrimillî davrandığımızı
ifade etti.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Başarısızlık ancak böyle süslenebilir! Özür
dile milletten özür! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Silahlı Kuvvetleri temsil edemiyorsun! Yazık! Özür dile milletten!
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın (11/50) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, maalesef, millî savunma yerine
sıvışmayı millîlik olarak gösteren bir kimsenin bu Bakanlar
Kurulu sıralarında olması gerçekten utanç verici. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Size bir tek cevap
vereceğim. Bakın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yaptığı açıklama: TSK ile PYD/PKK iş birliği
Otuz bir yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini değiştirmeyi
hedefleyen bir terör örgütüyle silahlı mücadele eden ve bu uğurda
binlerce şehit, gazi vermiş bu şerefli, haysiyetli, onurlu millî
ordu Türk Silahlı Kuvvetlerine bu yakıştırmayı yapan
kişileri ve yayın organlarını yüce Türk milleti önünde
şiddetle kınıyoruz. diyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Biz de aynı fikirdeyiz.
OKTAY VURAL
(Devamla) İşte, PKKyı muhatap alan sizsiniz, PYDyi muhatap
alan sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından Hadi oradan! sesleri,
gürültüler)
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ordu sizi kınıyor, ordu sizi kınıyor.
OKTAY VURAL
(Devamla) İşte, burada bu açıklamayla sizin
davranışınızı kınıyor, millî bir konuda
muhalefetin tutumunu
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bizi kınamıyor, Silahlı
Kuvvetlere saldıranları kınıyor.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ordu sizi kınıyor işte, bizi değil.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sizin tutumunuz millî değil ki; millî konu burada 1071
sayılı Kararda Vatan toprağını
savunacağım. diyerek getirdiğiniz önergede çizildi.
Bak, bu nedir, bu
nedir?
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Bayrağı gör, bayrağı. Hangi bayrak o?
OKTAY VURAL
(Devamla) Bak bakalım, bak, bak, şu utanç senin
utancındır.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Buna bak, millet onu da görüyor, bunu da.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Hangi bayrak? Şuradaki bayrağa bir bak, şuradaki
bayrağa. PKKnın bayrağının
altındasınız siz, PKKnın bayrağının.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ay yıldızlı bayrağı, bu PKKyla, PKK
paçavrasının gölgesine sığdırdığın
utanç. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
Bakın,
bakın, alkışlayın; alkışlıyorlar,
alkışlıyorlar, bravo! Bakın, bu tabloyu
alkışlıyorlar, utanç vericidir.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Al, buna da bak.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Geç onu, geç, buraya bak.
OKTAY VURAL
(Devamla) Siz kalkıp hangi yüzle teşekkür etmeyi
Siz
teşekkürü nereden aldınız biliyor musunuz?
SADİR DURMAZ
(Yozgat) PKKdan.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Milletten aldık.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Biz milletten aldık, biz milletimizden
aldık.
OKTAY VURAL
(Devamla) Öcalandan aldınız, Öcalandan aldınız. 21
Martta Teröristbaşından Eşme ruhuna uygun
davranıldı. diye aldığınız teşekkür sizin
kime hizmet ettiğinizi ortaya koyuyor. Bu bile züldür biliyor musunuz.
Şerefli bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin Bakanı olarak
oradasınız ama siz PKKdan teşekkür aldınız biliyor
musunuz, İmralı canisinden teşekkür aldınız.
İşte Eşme ruhu budur, Eşme ruhu bu teslimiyetçi zihniyettir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Eşme ruhu
dedikleri Osloda PKKyla müzakere edenlerdir. Eşme ruhu diyenler,
Türkiyede doğu ve güneydoğuda Kürtleri katletmiş PKKya
egemenlik alanı oluşturanlardır. Millî diyorlar. Nereniz millî
ki sizin? Nereniz millî ki bu konuda...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla)
Açıkçası, bu konuda PKKya bilgi verenler muhalefete bile bu konuda
hiçbir bilgi vermemişlerdir. İşte, sizin buluştuğunuz
eksen PKK eksenidir.
BAŞKAN Evet, Sayın Vural,
teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) PKKya böyle
diye bilgi veriyorsunuz ama Parlamentoda bulunan partilerin hiçbirine bilgi
vermiyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) O gün Geleyim, vereyim. dedim; kalmadınız,
beklemediniz ki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Başını öne eğ ve konuşma!
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi yürü,
yürü, yürü! Millî sıvışma Bakanı
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi yüzle
Türk Silahlı Kuvvetlerine atfediyorsun bu harekâtı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yazık!
BAŞKAN Sayın
Şandır, ne için söz istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, Sayın Bakan benim ismimi referans göstererek
bazı beyanlarda bulundu, bir anlamda sataştı. Ya sataşmadan
söz verin
BAŞKAN Hayır, ne söyledi de
sataştı Sayın Şandır?
OKTAY VURAL (İzmir)
İsminden bahsetti.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Vural, Sayın Şandırla konuşuyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim,
söylediği şu: Suriyede kıyamet yaşandığı
beyanıma istinaden, bu beyana istinaden, yaptıklarının
doğru olduğunu söyledi. E, bu doğru değil, bu
yanlış.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim,
buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Niye yerinden
veriyorsunuz efendim?
BAŞKAN Buyurun efendim,
yerinizden söz veriyorum; sataşma değil.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın (11/50) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Değerli arkadaşlar, Suriyede kıyamet yaşanmaktadır.
Suriyede yaşayan tüm insanlar; Türkmeniyle, Arapıyla, Kürtüyle
tüm insanlar kıyamet yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
olarak, öncelikle bu kıyameti önleyemediniz, bunun utancı size yeter,
biri bu.
İkinci husus şu: Değerli
arkadaşlar, bakın, yanlış bir sunumda bulunuyorsunuz.
Burası Türk mezarı ve Caber Kalesi, uluslararası hukuktan
kaynaklanan bir hakkımız. Siz burayı terk ederek bu
uluslararası hakkımızdan vazgeçtiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Geçmedik.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Neden vazgeçtiniz biliyor musunuz Sayın Bakan? Caber Kalesi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Şimdi bakınız, oradaki Türkmen köyleri
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- MHP Grubu adına, Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Süleyman
Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti
toprağını savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD
terör örgütlerini muhatap aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında birer gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/50) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunacağım ancak gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmaması hususundaki oylamanın
açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem
vardır.
AHMET YENİ
(Samsun) O fotoğrafı görmediler.
BAŞKAN -
Şimdi, istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını
tespit ettiriyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gensoru
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını
arz ve teklif ederiz.
Sadir Durmaz?
Burada.
(Bayburt
Milletvekili Bünyamin Özbekin, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın önündeki fotoğrafı alarak Genel Kurula
göstermesi) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Ha şöyle, görsünler.
BAŞKAN
Lütfen ayağa kalkın sayın milletvekilleri.
Mustafa
Kalaycı? Burada.
Erkan Akçay?
Burada.
Emin Çınar?
Burada.
Ahmet Duran Bulut?
Burada.
Mehmet
Erdoğan? Burada.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu? Burada.
Mustafa Erdem?
Burada.
RECEP ÖZEL
(Isparta) İyi bak. de, gözüne sok ama.
Cemalettin
Şimşek? Burada.
Mesut
Dedeoğlu? Burada.
Faruk Bal? Burada.
Münir Kutluata?
Burada.
Bülent Belen?
Burada.
Özcan Yeniçeri?
Burada.
Mehmet
Şandır? Burada.
RECEP ÖZEL
(Isparta) İyi bak.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazıklar olsun!
BAŞKAN -
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlanıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bayburtlular seni bekliyor ha.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ya, Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bünyamin, şuradan bir bardak su getir bana, şuranın
da tozlarını al, hadi koçum. Hadi koçum, şuranın da bir
tozlarını alıver.
Vatan
toprağını terk edip geldiler, şimdi
başarıymış gibi sunuyorlar.
ALİ ÖZ
(Mersin) Sayın Başkan, süre bitti, süre.
OKTAY VURAL
(İzmir) Süre bitti, süre bitti.
Alma.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Almasın ya.
Alma, alma, alma.
FARUK BAL (Konya)
Bir dakika bitti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onları kayda girmeyin, açık oylama, kayda geçmeyin
onları. Oradakileri kayda geçmeyin.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Alma, tamam, alma Bayram.
FARUK BAL (Konya)
Bir dakika bitti Bayram.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Ya, niye alıyorsunuz?
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Süre bitti, hâlâ bırakıyorsunuz. Hâlâ
alıyor, hâlâ bırakıyor oraya.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, (11/50) esas numaralı Gensoru Önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin açık
oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 250
Kabul : 48
Ret : 202(x)
|
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
OKTAY VURAL
(İzmir) Oo, Bakanlar Kurulunun itibarı bu kadarmış! [MHP
sıralarından alkışlar(!)] Bakanlar Kurulunun itibarı
202. İtibarsız bir Bakanlar Kurulu. Demek burada milletvekilleri yok.
İşte bu kadar, 202!
BAŞKAN
2nci sırada yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 19
milletvekilinin, kamu ihalelerinde kamu menfaatini korumadığı,
İstanbulda bulunan bazı mesire yerlerini rant alanı hâline
getirdiği ve orman ve su varlıklarını etkin bir
şekilde yönetemediği iddiasıyla Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin (11/51) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere
başlıyoruz.
2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve
19 Milletvekilinin; Kamu İhalelerinde Kamu Menfaatini
Korumadığı, İstanbulda Bulunan Bazı Mesire Yerlerini
Rant Alanı Haline Getirdiği ve Orman ve Su
Varlıklarını Etkin Bir Şekilde Yönetemediği
İddiasıyla Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu Hakkında Bir Gensoru Açılmasına İlişkin
Önergesi (11/51)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 16/3/2015 tarihli 77'nci Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre bu görüşmede
önerge sahiplerinden 1 üyeye, siyasi parti grupları adına 1'er
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya 1 bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi
olarak Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili, aynı zamanda Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Osman Kahveci,
Karabük Milletvekili; Hükûmet adına Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu.
Şimdi, ilk
söz, önerge sahibi olarak Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaza aittir.
Aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına da söz
istediği için
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Vural, görüyorum, düzelteceğim.
Sayın
milletvekilleri, lütfen oturur musunuz?
Sayın
Yılmaz, süreniz otuz dakikadır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanının
yaptığı uygulamalarla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına verdiğimiz gensoruyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Orman ve Su İşleri Bakanıyla burada birçok kez
konuşma yaptım. Ne yazık ki konuşmalarımızın
hiçbirisine cevap vermeyerek, sadece buraya çıkarak tablolarla, grafiklerle
kendisini anlatmaya çalışan bir bakanla karşı
karşıyayız.
Buradan
açıkça ilan ediyorum: Görev
yaptığı son yedi yıl, bir ormancı olarak ve bir
ormancı çocuğu olarak ifade ediyorum ki ormancılık
tarihinin en karanlık ve en karmaşalı bir dönemidir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, yine seçim ayağı
yaklaştığı bir dönemde 130 bin kişi alacağım
diye Türkiye İş Kurumuyla bir anlaşma yapmış.
Şurada seçimlere iki ay kala 130 bin kişiyi alan Orman Bakanına
sesleniyorum: Sayın Orman Bakanı, 130 bin kişiyi ne
yapacaksın? Türkiyede ortalama 200 işletme olduğunu
varsayarsan, her işletmeye 600-700 civarında işçi düşüyor.
Bunları bu seçim öncesinde seçim rüşveti olarak alarak
Bugün
görüyoruz ki AKPli milletvekilleri sizin bu talimatınız üzerine
muhtarları arayarak, sağı solu arayarak AK PARTİli
işçi arıyorlar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kurayla çekiliyor bu ya!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bunun üzerinden siyaset yapılmaz. Diyor ki
Orman Bakanı, bunlarla fidan dikecekmiş. Ey Orman Bakanı, sen
fidan dikim döneminin ne zaman olduğunu biliyor musun? Fidan dikim dönemi
bitti değerli arkadaşlar. Akdeniz sahillerinde fidan dikim dönemi
bitti, diğer yerlerde de şurada bir aylık bir fidan dikim dönemi
kaldı. Bu, altı aylık aldığın 130 bin geçici
işçinin, seçimden sonra kapının önüne konacak bu 130 bin
kişinin vebali, sorumluluğu kime ait Sayın Bakan?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Çalışmasın mı? Muhalefet yaparken de her
şeye muhalefet yapma ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
Şimdi, buradan bir şey daha soracağım: 8.500 tane geçici
işçi var bu teşkilatta. On yıldır, yirmi yıldır,
yirmi beş yıldır yangınlarda canını ortaya
koyarak çalışan; dikimlerde, kesimlerde, bakımlarda
canını ortaya koyarak çalışan işçiler var. Geçen, 500
kişilik kadro aldın. Bunlara KPSS şartı getirdi değerli
milletvekilleri. KPSS şartını niye getirdi biliyor musunuz? Ve
Bunlardan dozer operatörü yapacağım, greyder operatörü
yapacağım arazöz operatörü yapacağım. diyerek 500 tane
işçi alıyor. KPSSden 70 puan getirdi
Buradan soruyorum: Hangi
bürokratların çocukları o işe girdi Sayın Bakan? Hangi
bürokratların çocukları girdiyse, kimler girdiyse o işe, gel
burada listesini açıkla. Şimdi, o dağ köylerinde fakirlik
fukaralık içerisinde yaşayan garip gurebanın çocukları
orman yangını olduğu zaman ilk onlar koşar, ormanda bir
zarar olduğu zaman ilk onlar koşar, ormanda bir iş olduğu
zaman onlar koşar, onları bırakacaksın, KPSSden 70
getir. diyeceksin -dozer, greyder operatöründe ne yapacaksın 70
puanı- sonra ona göre sözlü yapacaksın sözlüde bürokrat çocuklarını,
AKP yakınlarının çocuklarını alacaksın.
Yazık, günah değil midir Sayın Bakan?
Şimdi, ben size bir şey
söyleyeceğim: Orman mühendisleri sınavında da yine
aynısını yaptı. Bakın, KPSS, 57nci Hükûmet döneminde
getirildi, Devlet Bahçelinin Başbakan Yardımcısı ve
Milliyetçi Hareketin iktidar olduğu dönemde. Ne diye getirildi bu? Kim
alın teriyle, emeğiyle buralara hazırlanıyorsa
haksızlık olmasın. diye KPSS getirildi. Şimdi, Sayın
Bakan sözlü imtihanı getirdi bunlara.
Bakın, değerli
milletvekilleri, 80 tane orman mühendisi alıyor. Bu 80 orman mühendisinden
ne yapıyor? Bunlardan 80 kişi 70in üzerinde puan alarak
sıralanmışlar 100den aşağıya doğru, bir
sözlü imtihanı getiriyor. İlk 80 kişiden 60 tanesi giremiyor.
Niye giremiyor biliyor musunuz?
ALİ ÖZ (Mersin) AKPli
değil diye.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Çünkü
AKPden referans olması lazım. Bakan sözlü yapıyor
atadığı bir orman mühendisiyle. Ne soracak orman mühendisi? O
çocuklar dört yıl alın teri dökmüşler, onlar Anadolunun
çocukları, dört yıl babaları ekmeklerinden
kısmış, aşlarından kısmış Çocuğum
orman fakültesinde okusun ve bir iş sahibi olsun. diye. İki
yıldır, üç yıldır KPSSyi beklemiş, KPSSde de ilk 80in
içerisine girmiş ama Bakanın kurduğu komisyondaki orman
mühendisi 90 alan çocuğa, 100 alan çocuğa 40 vererek eliyor, o
çocukların hakları yeniyor.
Kendi seçim
bölgesi Afyon, kendisinin Bakan olduğu yer, başarılı 3
kişi müracaat ediyor -3 kişi müracaat edebilir çünkü 1 kişi
alınacak- 3ü de alınmıyor biliyor musunuz değerli
milletvekilleri? Niye alınmıyor? Çünkü Bakanın istediği
kişi o sınavlarda başarılı olamadığı
için. O sınavlarda o 3 kişiyi ne diye eliyorsunuz Sayın Bakan?
Bir tane ölçü koy. Sizin Orman Bakanlığıyla ilgili, orman
mühendisliğiyle ilgili hangi bilgi birikiminiz var? Atadığınız
komisyonun hangi bilgi birikimi var? Yazık değil mi o çocuklara! Üç
senedir dirsek çürütüyorlar, KPSSye girmek için babası yiyeceği
ekmekten kesmiş, içeceği sudan kesmiş, çocuğu dershaneye
göndermiş, şunu yapmış, bunu yapmış ve
sınavda başarılı olmuş ama atadığı
komisyon başkanı onlara 30 veriyor, 40 veriyor. Hangi soruları
sordu? Ve otuz üç gün bekletiyorlar.
Ben, buradan
soruyorum, 80 kişi alınacak, sözlü imtihandan sonra otuz üç gün hangi
AKPlinin yakınları, yandaşları alınacak diye onlar
bekletildi. Şimdi, bu haksızlığı, hukuksuzluğu
Bir imam
aradı bugün -gensoru verdiğim için mesaj attım- cami imamı,
oğlu 87 puan kazanmış, 87 puan almış. Sayın
Bakanın atadığı komisyon başkanı bu imamın
oğluna 35 puan mı, 40 puan mı vermiş ve oğlu
sınavı kazanamamış. Diyor ki: Ben, o çocuğumu okutmak
için cami imamlığından biriktirdiğim paralarla,
ekmeğimden kestim, ailemin nafakasından kestim, çocuğumu
okuttum. Üç senedir de bu sınavlara hazırlanıyor ve bu
sınavlarda ilk 20nin içerisine girdi. O Bakana hakkımı helal
etmiyorum. Altı yıldır bu çocuğa bütün haklarımı
verdim, bütün nafakamı verdim ama o Bakanın komisyon
başkanı oğlumu atamadı. O cami imamı Şu
mesajı da Bakana iletir misiniz? dedi: Bir ülkeyi dinsizlik değil
ama adaletsizlik yıkar. Bunu da Sayın Bakan bilsin. O imamı da
cep telefonuyla beraber kendisiyle görüştürürüm. Yazıktır,
günahtır!
Değerli
milletvekilleri, bu Bakandan adalet beklenmez. Niye adalet beklenmez? Bu
memlekette Anadolu insanının, fakir fukaranın çocukları
iş, aş diye beklerken, asgari ücretle evlerini geçindirecek bir
işin peşindeyken, kapı kapı gezerken, KPSS sınavı
var, şurada sözlü sınav var diye Adanadan, Tarsustan, Mersinden,
Muğladan, şuradan, buradan Anadoluya gelerek paraları
harcayıp da bir iş sahibi olmaya çalışırken
Anadolunun çocukları, o fakir fukara, garip gureba çocukları, Bakan
ne yapmış?
Bakın değerli
milletvekilleri, bunu vicdanınıza seslendiriyorum. Kendi
yeğenini, Türker Eroğlu, isim isim veriyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Yiyen mi yeğen mi!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Özel kalemden istisnai kadroya alıyor, oradan, hop,
büyükşehir belediyesine şube müdürü olarak aktarıyor. Bu, kendi
ağabeyinin oğlu.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kaç günde?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bakın, yetmedi değerli milletvekilleri, ne
yapıyor? Milletvekilinin oğlunu buradan açıklasın o
milletvekilinin oğlunu, sorarsa ben söylerim, sen biliyorsun Sayın
Bakan- özel kalemden alıyor.
Sayın Adalet
Bakanı, eski Adalet Bakanı, adil mi bu?
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ya, o adaletsizlik bakanı.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Onu özel kalemden, özel kadrodan, istisnai kadrodan
alıyor, memuriyete başlatıyor. Bakın, orada bir şey
daha var: Maaşı düşük diye Enerji Piyasası Kuruluna, haydi,
yallah, hop geçirtiyor. Millet 1.000 liraya, 900 liraya, 800 liraya iş
bulmaya çalışırken 3 bin liraya, 4 bin liraya, 5 bin liraya
işe alıyor.
Yetmedi,
kızının kayınbiraderi
Allah mesut etsin, geçenlerde
evlendirdi, düğün davetiyeleri de gelmiştir milletvekillerine
OKTAY VURAL
(İzmir) Müteahhitlere de göndermiştir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Hop, otomatikman
Mustafa Sağeri -isim olarak
söylüyorum, dava açsın diye- basın müşaviri olarak atadın
mı atamadın mı Sayın Bakan? Kızının
kayınbiraderi mi değil mi gel bu kürsüde söyle.
Yetmedi,
milletvekilinin damadını özel kalem müdürlüğünden alıyor,
hop, mühendisliğe atıyor.
Yetmedi, kendi
kuzeni Mehmet bilmem neyi bakanlık müşaviri olarak atıyor.
Bunların hepsi akrabaları, daha var, girmeyeceğim, birçok
milletvekilinin yıkanları da var, girmeyeceğim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, elinizi vicdanınıza koyun. Yani bu
memlekette senin akraban olmak, senin yakının olmak, AKPnin
yakınında olmak, AKPli vekilin çocuğu olmak, AKPli
bakanın çocuğu olmak nasıl bir ayrıcalıktır? Hani
siz diyordunuz Fakir fukara, garip gureba
, Kimsesizlerin kimsesi
olacağız. diye. Bu ülkede iş, aş diye bekleyen milyonlar
var. Üniversiteyi bitirmiş, 2 yabancı dil biliyor, bilgisayarı
fırtına gibi kullanıyor ama kanalizasyonda bile asgari ücretle
iş bulmaya çalışırken senin yeğenlerinin hangi
özellikleri var, gel burada bir anlat. Hakikaten o yeğenlerin böyle çok
olağanüstü, Türkiye'de kimsenin sahip olmadığı
vasıflara sahip de mi bu Orman Bakanlığını çiftlik
gibi kullanarak yakın akrabalarını, taallukatını
buraya dolduruyorsun?
Yetmiyor
değerli milletvekilleri, bakın, şimdi bunun ASKİden beri
bir kadrosu var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) ASKİ değil o, İSKİ!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bir tanesi, bunun özel kalem müdürü Cihan Pektaş.
İsim veriyorum, dava açsın diye isim veriyorum.
Bu kim, biliyor
musunuz? Belediyede zabıta ve bu İSKİden itibaren Sayın
Bakanın yanında durmaya başlıyor. Bu
arkadaşımız Eroğlu bakan olunca Bakanlığa
geliyor, Bakanlığın özel kalem müdürü oluyor. Özel kalem
müdürlüğünün maaşı 3 bin lira civarındadır, bakanlar
bilir. Bu beyefendiyi özel kalem müdürlüğü yapmasına rağmen,
6.400 ek göstergeli Strateji Geliştirme Başkanlığına
atıyor ama bir gün görev yapmıyor, üç buçuk yıldır oradan
maaş alıyor.
Şimdi, bu
para helal midir haram mıdır, ben AK PARTİli milletvekillerine
soruyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Haram!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yetiyor mu? Bakın, yetmiyor.
Mustafa
Yaraşır diye bunun bir danışmanı var değerli
milletvekilleri, Mustafa Yaraşır. Bunu danışman kadrosuna
atıyor, ondan sonra Personel Daire Başkanlığının
maaşı daha fazla diye, oraya atamasını yapıyor. Bir
gün Personel Daire Başkanlığı yapmıyor, ama
maaşını Personel Daire Başkanlığından
alıyor. Sonra teftiş kuruluna özel bir şeyden dolayı ek 1
milyar liralık bir zam getiriliyor bu Bakan döneminde kanun hükmünde
kararnameyle; hop, Mustafa Yaraşırı Personel Daire
Başkanlığından alıyor, teftiş kuruluna
müfettiş yapıyor ki bin lira daha fazla maaş alsın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Vay, vay, vay!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bir gün teftişe gidiyor mu? Gidiyorsa, gelsin, burada
söylesin, bir gün teftişe gitmiyor değerli milletvekilleri.
Ondan sonra,
şimdi doldurdu ya AKPli milletvekillerinin yandaşlarını,
kendi akrabalarını müşavir olarak, yine kanun hükmünde
kararnameyle bir gecede bakan müşavirlerinin maaşlarını
1.600 lira artırıyor değerli milletvekilleri. Hop, bu Mustafa
Yaraşırı alıyor, nereye götürüyor? Bakan danışmanlığına,
oradan maaş vermeye çalışıyor.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Bakanlık yapmamış ki,
kayırmacılığın kitabını yazmış!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, bunun adalet neresinde? Şimdi, Sayın
Bakana soruyorum: Bu danışmanlarınla ne yapacaksın?
Şimdi, Cihan
Pektaşla ilgili önüme bir iddia geldi. Bir iddia geldi. Cavit
Çağların ortağı işleri kötü gittiği için
Ümitköydeki villasını satılığa çıkarıyor.
Ortağı kim, onu da söyleyeyim de Bakan şeyleriyle
açıklasın, Celal Gökçen. Cavit Çağların işleri kötü
gidiyor, iflas ediyor, Ümitköydeki villasını 3 trilyona
satışa çıkarıyor. Kim alıyor bu villayı, kim
oturuyor bu villada? Sayın Bakanın Özel Kalem Müdürü oturuyor. Kimin
adına alıyor? Teyzesinin adına alıyor. Şimdi, şu
anda o villanın mobilyaları, tefrişatı İtalyadan
gelmiş. Sayın Bakan, sizin en yakınınızda,
İSKİden beri yakınınızda. Buradan hodri meydan
diyorum. O günden bugüne, yakınlarıyla beraber, gel şu
danışmanlarının mal varlıklarını bir
araştıralım bakalım. Ne çıkacak göreceğiz. Var
mısın, var mısın mal varlıklarını
açıklamaya?
Şimdi,
diğer danışmanı Mehmet Fatih Öznur. Meteoroloji Radyosunda
spikerlik yapar bu. Her hafta İstanbula hop gider gelir. Bakanla beraber,
Bakanın da açılışını yaptığı bir
kooperatif kuruyor. Ne bu kooperatifin adı? Gözde Doğuş Konut
Yapı Kooperatifi. Damla Yapı Kooperatifiyle birleşiyor.
Sayın Bakan, soruyorum: Bunun temelini attınız mı,
atmadınız mı? Buradan cevap verin. Gözde Yapı Kooperatifi,
belgeleri burada. Ve ne oluyor, biliyor musunuz? Bu kooperatif gidiyor -Bakan
temelini atmış ya ve Bakan oradaki konuşmasında bunun
takipçisi olacağım diyor- ve Şekerbanktan 8 milyon 750 bin
liralık kredi alıyor. Müteahhide veriliyor, müteahhit ortalıkta
yok, binalar duruyor. Orada 120 kişi sizi bekliyor Sayın Bakan, temel
atmışsınız ya. Onun da bu cevabını verin.
Danışmanı bu da, Fatih Öznur. O uçakla da her hafta gidip
gelirken harcırah alıyor mu, onları da açıklarsanız
kamuoyunun mutlaka bilgisi olur diye düşünüyorum Sayın Bakan.
Şimdi, Cemal
Nogay vardı, yine, bunun Basın Müşaviri. Yurt
dışına gitti dil tecrübesini artıracağım diye.
Onun yerine de kızının kayınbiraderini getirdi, atadı.
Şimdi, böyle, ahbap çavuş ilişkisiyle sanki Bakanlık
değil, bir çiftlik.
Şimdi buradan
bir şeyi daha Bakana soracağım. Önüme bir iddia geldi, iddia bu.
Siz HYPHOPHISIS 50 miligram adlı bir kimyasalı barajlarda
kullanıyor musunuz, kullanmıyor musunuz Sayın Bakan? Türkiyenin
bu barajlarda bu ilacı kullanmasının gereği yok. Çünkü,
bizim sularımız dağlardan geliyor, tertemiz su. Bütün tahliller
buralarda bu ilaçların kullanılmamasını gerektiriyor. Ne
kadar bu ilaç? Amerikada 250 dolara satılıyor. Türkiye mümessili
-çok açık söylüyorum, iddia bu- Bakanın oğlu ile beraber 450
dolara
Şimdi,
buradan, bu ilaçlardan ne kadar aldınız?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hiç
alakası yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Hangi firmalardan aldınız?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Mahkemeye
vereceğim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bu ilaçlardan hangi firmalardan, kaç dolara, ne kadara
aldınız? 250 dolar mı?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Ya, gensorunun konusu neydi?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Burada 450 dolara aldınız mı? Bunun
cevabını bekliyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şu, İstanbulun mera alanları var, daha
onları
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Onlara geleceğiz, daha onlara var.
Şimdi, bir
şey daha soracağım, bakın
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya, gensorunun konusu ne, gensorunun konusu?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Gensoru konuları işte bunlar. Daha bu kadar
yolsuzluk açıklıyoruz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Değil, değil, gensoru konusu değil.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yani, sayın vekil, AKPnin vekilisin, bu kadar belgeye
rağmen hâlâ gensoru
RECEP ÖZEL
(Isparta) Gensoru konusu değil.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Al sana bir gensoru konusu daha: Bakın
ALİM
IŞIK (Kütahya) Mideleri geniş bunların, mideleri geniş,
kursakları geniş bunların. Yazık yazık!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bakın, orman bilgi sistemi kuruluyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Daha ne olsun?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bakın, orman teşkilatına orman bilgi sistemi
kuruluyor; 2011 yılında yatırım programına
alınmış.
Burası,
İstanbul Teknik Üniversitesi, biliyorsunuz, Sayın Bakanın
hocasının olduğu yer, hocalık yaptığı yer.
İhale yapılmadan oraya 16,5 trilyon aktarılıyor. Ve
burası bir ihaleye çıkıyor, sözde ihale; kim alıyor
ihaleyi? Faal olmayan bir şirket -satın alınıyor- Konumsal
Firma diye bir firma. Kim bunların sahipleri? Afyonlu iş
adamları. Afyon neresi? Biliyorsunuz değil mi Afyonun neresi
olduğunu?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bakanın memleketi.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Sayın Bakanın seçim memleketi. İşin
enteresanı ne biliyor musunuz? Buranın üç yıllık
ödeneği 41,5 trilyon lira.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne diyorsun ya?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Programa konmuş. Ve bu firma ihaleyi ne kadara
alıyor? 35 trilyon liraya alıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 21/Byle mi yapmışlar?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) KDV dâhil ne kadara mal oluyor? 41,5 trilyon. Bu kadar
tesadüf olabilir, yani, bu kadar isabet, bu kadar tesadüf olur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
21/Byle mi almış?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Peki, 41,5 trilyona bu ihaleyi aldı.
Sayın Bakana
soruyorum: Sayın Bakan, şu anda bu ORBİS ihalesi ne
aşamada? Herhangi bir faaliyet var mı, çıkın, burada
açıklayın.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Belge varsa git savcılığa ver.
Savcılığa versene.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bu firma kimdir, kimler tarafından kurulmuştur?
Afyonlu iş adamları kimlerdir?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Savcılığa versene.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Recep, dinle, dinle.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim
RECEP ÖZEL
(Isparta) Savcılığa versene.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Recep Bey, tabii, 17 ve 25 Aralıkta
hırsızlığınız, yolsuzluklarınız ortaya
konulmasına rağmen, tapelerle ortaya konulmasına rağmen
onları aklayan bir zihniyetten bu Bakanı aklamamalarını
beklemiyorum ama ben kamuoyuyla paylaşıyorum neler oluyor diye.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya savcılığa ver, öyle laf gemisi değil!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, kadastroyla ilgili bir yazılım
yapılıyor değerli milletvekilleri, 25 bin lira doğrudan
teminle yapılıyor, 25 bin lira doğrudan teminle. Bu, işlevi
görüyor. Aradan belli bir süre geçiyor, 1 trilyon liraya bir firmaya yeniden
ihale ediliyor bu yazılım işi. Kim bu yazılım
firması? Soyadı Topbaş, siz bulun kim olduğunu. Kim
olduğunu biliyorsunuzdur herhâlde, Topbaş, ünlü bir belediye
başkanı, ünlü bir siyasetçi. Peki, 1 trilyon liraya yapılan bu
sistem şu anda çalışıyor mu? Sayın Bakan biraz sonra
çıkar, açıklar bu sistemin çalışıp
çalışmadığını. Çalışıp
çalışmadığını Sayın Bakan biraz sonra
açıklar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Her şeyi biliyorsun, sen onu da açıkla bari.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sayın Bakan unutur bunları, not almıyor ki.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, 10 trilyonluk yolsuzluk Bakanlığının
katında yapılıyor. Bakın, 10 trilyon zimmete para
geçiriliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kim?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Mutemet, mutemet, 10 trilyon zimmete para geçiriyor. Nerede
geçiriyor bunu değerli milletvekilleri? Bakanlığının,
o kendisinin oturduğu Bakanlığının 2-3 kat
altında. 10 trilyonu ben burada dile getirdim. Bu zimmete para geçirmede
gerçekleştirme görevlisi olarak bürokratlarının imzası var,
bürokratlarının. Şimdi beni mahkemeye vermiş, para almaya
çalışıyor. Ben 8 bin lirayı, anamın hak sütü gibi
aldığım, devletin bana verdiği maaşla öderim, hiç
problem değil ama şunu unutma Sayın Bakan: Bu 10 trilyonun
peşindeyim çünkü bu 10 trilyon hazinenin malı, devletin malı.
Nerede bu 10 trilyon, nerede 10 trilyon? Geri kazanabildiniz mi, geri
alabildiniz mi? Alamazsınız.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Mutemet ödesin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ha, Sayın Bakan, mahkemede de
hesaplaşacağız, devam ediyor ama hiç önemli değil, ben bu
milletin malı için, bu milletin menfaatleri için 8 bin lira değil, 18
bin lira da yiyeceğimden kısarım, içeceğimden
kısarım öderim ama bu 10 trilyon hazinenin malı, fakir
fukaranın, garip gurebanın malı.
Değerli
milletvekilleri, laf atacağınıza Bakanınıza
sorsanıza bir Bu 10 trilyon nerede? diye.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Rakam az, rakam.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Oh, ne güzel, bir
mutemedi içeriye at, mutemede yık. Peki, o zaman senin Bakan olarak orada
ne işin var devletin hazinesine sahip çıkamayacaksan? Devletin
parasına sahip çıkamayan bir bakan. Alt katında ya,
oturduğu yerin alt katında gidiyor bu para, aylarca gidiyor, bunu
görmüyorsan Bakanlıkta ne işin var senin, Bakanlıkta?
RECEP ÖZEL
(Isparta) İyi tazminat ödeyeceksin ha.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bırak Bakanlığı hazineyi koru, hazineyi
Sayın Bakan.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, kaçak saraya hiç girmeyeceğim, zamanım
dar ama bu kaçak sarayın Başbakanlığa verilmesi
karşılığında bir protokol yapılıyor. Bu
protokolün içerisinde de Orman Genel Müdürlüğü idare binası, Orman
Genel Müdürlüğünün lojmanlarının yapımı ve ne var? Bu
yerlerin Orman Genel Müdürlüğüne yapılarak teslim edilmesi var.
Şimdi, Orman Genel Müdürlüğüne şeyde başladı
TOKİ, nerede, Söğütözü Millî Parkında, AKP binasının
yan tarafında.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bak, biraz az konuş da, tazminata maaşın yetmez.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Veririz biz, kafanı yorma.
Lojmanları
bıraktık, binlerce çalışanın lojmanını
bıraktık, onlara verdiğimiz sözü ve protokollerin gereğini
yapmıyoruz
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya, Bakan mı sanki onlara diyor?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şu resmi görüyor musun Ispartalı Recep? Ispartalı
Recep, şu resmi görüyorsun değil mi? Bunlar kim biliyor musun?
Balıkçı, balıkçı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Tazminatı kaybedeceksin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bu Gazi yerleşkesinin içinde, siz gidiyorsunuz ya,
AKPlilerin gittiği balıkçı var ya, şimdi lojmanları
bırakmış Sayın Bakan, harıl harıl bakın,
inşaatlar burada, resimlerini çektirdim- şimdi oraya bir
balıkçı ile kebapçı yaptırıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Onlar villa yaptırır, lojman yaptırmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Devletin parasıyla yapılıyor bu
balıkçı ile kebapçı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kimin balıkçısı bu?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yani, devletin balıkçıya, kebapçıya
harcayacak parası var, işçiye harcayacak parası yok, mühendise
harcayacak parası yok, köylüye harcayacak parası yok. Sen orman
köylerinde o köylülerin hangi sıkıntıları çektiğini
biliyor musun Sayın Bakan? Şimdi, Doğanalan köyünün muhtarı
aradı, arazilerimizi alamıyoruz diyor. Üç aydır bize söz vermesine
rağmen diyor. AKPlileri devreye soktuk diyor, üç aydır gönderecek
müfettişleri diyor. Bakanın bunlarla işi yok ki, orman
köylüsüyle.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Aradan sen bir çık da
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Köylüyü ne yapacak ya, zengini seviyor bunlar, zengini.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bakan yandaşlarını, akrabalarını,
kadroya nasıl alırız ve çocuklarını nasıl
alırız, yandaşları nasıl zengin ederiz, onun derdinde;
orman köylüsü, işçi, memur, böyle bir derdi olmayan Bakan.
Şimdi,
bunları bir an önce bitirirsiniz Recep Bey, afiyetle de
balıkları yiyin ama 7 Nisanda bu balıklar
boğazınıza durabilir, ona da dikkat edin. Recep Bey, özellikle
sen bu balıkçıya
Sayın Bakan, çok savunuyor sizi. İlk
davetli olarak da Recep Beyi o balıkçı ile kebapçıya bir davet
et de o bir yemek yesin orada.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Senden alacağımız tazminat var ya
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Sen de aç tazminat, sen de aç. Biz
alışığız.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir şeyi daha dile getireceğim.
Bakın, İstanbulda Parkorman var, biliyorsunuz değil mi? Bunlar
çok önemli konular. Şimdi, bu Ali Ağaoğlu vardı, at
sırtında televizyonlarda reklamlar yapıyordu. Ormanı
kapatmış, ormanı teslim almış, oraya konutlar
yapıyor ve bizim ormanı da reklamlarda pazarlıyor. Ben burada
gene bir gensoru verdim, basın toplantısı yaptım, dedim ki:
Orman Bakanı, Ali Ağaoğluna Fatih ormanlarını peşkeş
çekiyorsun, bu ormanları peşkeş çekemezsin. Bizim Bakan üç sene
sonra uyandı, dedi ki: Burayı bir başkasından
devralmış, bizim haberimiz olmadı, ben bunu iptal ettim. diye
burada geldi söyledi.
Şimdi bir
benzerini söylüyorum, bir başkasını. Parkormanı
biliyorsunuz değil mi? Özellikle İstanbul milletvekilleri dinlesin.
Şimdi, bu Parkorman İstanbulun akciğerleri, İstanbul
artık yok oluyor, şehirleşmeden dolayı yok oluyor.
Bakın, burayı 2008 yılında Borusan Holding 4 milyon liraya
kiralıyor yıllığını. Sen eski
savcıydın, eski hâkimdin Doğan Bey, bilirsin.
Yıllığını 4 milyon liraya kiralıyor Borusan
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Avukat, avukat.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Avukat mı?
2010
yılında Ege Turizme burası kaç liraya veriliyor biliyor musunuz?
740 bin liraya veriliyor yani beşte 1 fiyatına veriliyor. Bununla kalsa
amenna diyeceğiz yani zarar 4 milyon lira civarında diyeceğiz.
Şimdi, bu Parkormanı 740 bin liraya bu firmaya verdikten sonra
Sayın Bakan, ne yapıyorlar? Değerli arkadaşlar, tutuyorlar,
burayı tabiat parkına çeviriyorlar ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına imar yetkisi veriliyor. Yani bu imar yetkisiyle 740
bin liraya verilen bu yere neler yapılıyor? Bakın, size
sayıyorum: Parkorman, 200 dönümlük alanın yapılacağı
yere, çok amaçlı salon, 2 kat,
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vay be! Allah gözlerini doyursun, vay anasını be!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yani bu ne biliyor musunuz? Villa, villa. 2 adet kır
evi, lokantalar ve bir şey daha söyleyeyim: Ne yapılıyor biliyor
musunuz? 15 bin kişilik konser alanı yapılıyor. Yani, Ajda
Pekkana, Hülya Avşara herhâlde orada konser verdirtecekler, Sayın
Bakan ve yandaşları da orada o konseri dinleyecekler.
Bunun üzerine,
ivedilikle, bakın, çok ivedi yazısıyla İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğüne bir yazı yazılıyor. İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünde bir heyet oluşturuluyor bölge müdürünün
başkanlığında, bir rapor tutuyorlar. Değerli
arkadaşlar, o raporda deniyor ki: Burası, Millî Parklar
Yasasına aykırı olduğundan, burada ağaç kesimleri
olacağından, katliamlar olacağından, burasının
doğal yapısının bozulacağından, buradaki
ekosistemin bozulacağından dolayı ret cevabı veriyor.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde bir bölge müdürü, üç teknik
heyetten oluşan ekip. Ama, Bakanlık bunun üzerine çok ivedilikle bir
yazı daha yazıyor, çok ivedilikle. Onun üzerine ne oluyor? O rapora
aykırı bir raporla orası onaylanıyor. Peki, ne olduğunu
merak ediyor musunuz sonra? O olumsuz rapor veren bölge müdürü var ya, derhâl
görevden alınıyor ola ki başına bir şey gelmesin diye.
Bakın, burada çok ivedi
Tarihlerini
verebilirim size yoksa Sayın Bakan, vardır muhtemelen sizde,
değil mi? Tarihlerini vereyim: 07/01/2014 yani kaç ay önce, ortada.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kaç ay önce?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) On ay önce, on iki ay önce.
Çok ivedi notlu
resmî yazısıyla firmanın talebi doğrultusunda İstanbul
Bakanlık 1. Bölge Müdürlüğüne kesin talimat verilmiştir.
Şimdi, ben
size soruyorum değerli milletvekilleri, kimin malını kime
peşkeş çekiyorsunuz? Nereleri peşkeş çekiyorsunuz? Kimdir
bu firma? Daha önce, 2008 yılından önce bunların konser
alanı yokken, lokantaları yokken, villa tipleri yokken 3 küsur
milyona, 4 milyona verilen yeri 740 bin liraya buraya veriyorsunuz ve adama bu
yapılan düzenlemelerle beraber 15 bin kişilik konser salonunu,
bungalov tipi villaları, restoranları, şunları,
bunları yaptıracaksınız
Ya, bu ülkede
birilerine para kazandırmak zorunda mısınız siz Sayın
Bakan? Kazandıracaksanız, maaşınızdan verirsiniz
millete parayı, onu anlarım, ne yaparsanız yapın ama
kamunun kaynaklarıyla birilerini zengin etme gibi bir lüksünüz olamaz. Bu
ülkede ekmek bulamadığı için, aş bulamadığı
için pazarda, sokakta ekmek toplayan insanlar var. İşsizlikten
dolayı intihar eden gençlerimiz var. Orman mühendisleri aylarca bekliyor,
geçici işçiler kadro bekliyor. O orman köylerinde aş
bulamadığı, ekmek bulamadığı için -artık
eskiden ormanlardan geçiniyorlardı, şimdi ormandan geçinmek de mümkün
değil- hepsi şehirlere gidiyor. İş bulamıyor, aş
bulamıyor ama Sayın Bakan, Bakanlığın verdiği
güçle, devletin imkânlarıyla kendi yandaşlarını, kendi
akrabalarını, kendi taallukatını işe alacak,
yetmeyecek birilerini de zengin edecek.
Şimdi,
Sayın Bakan, ikinci bir husus, bu Hacet Deresi var, Hacet Deresi.
İstanbul milletvekilleri bilir, İstanbulun en önemli doğal
alanlarından birisi. Bu tabiat parkına benzeyen yerin bir benzeri de
oraya yapılmış durumda değerli arkadaşlar, oraya
yapıldı. Orada ikide bir bu tabiat parkına çevrildi bu orman
olan yer tabiat parkına, imar yetkisi verildi. Orada yine aynı buna
benzer villalar yapılıyor, lokantalar yapılıyor, restoranlar
yapılıyor, kafeler yapılıyor ve Bu işlerin arkasında
da Cinci Hoca var, Sayın Bakan iyi tanır. diyorlar. Soralım
bakalım, kimmiş o? Bende ismi var, Sayın Bakan
açıklasın, ben ismini, kim olduğunu söyleyeceğim. Yani
bizim hocalarla ilgili şeyimiz yok ama bazı değerleri ranta
çevirirseniz, rant adına kullanırsanız bunu millet vicdanı
affetmez Sayın Bakan. Evet, İstanbul milletvekilleri, bilin ki Hacet
Deresi peşkeş çekiliyor. Hacet Deresi, ormanlıktan
alınıyor başka noktaya doğru gidiyor.
Yine, buna benzer
bir husus, burada tabii, balon alımları var, film yapımları
var, onlara zaman kalmadığı için girmeyeceğim. Diğer
konulara giremiyorum, sataşmadan dolayı söz aldığımda
diğer konulara girerim ama bu ülkede orman köylüsü aç ve sefalet içerisinde,
orman köylüsü ekmeğinin peşinde.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Sana kim sataşacak ya?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Millet iş bekliyor, aş bekliyor, Orman
Bakanının keyfi uğruna yandaşlar işe alınıp
devlet malı peşkeş çekilemez. Bunu Allah da kabul etmez, kulu da
kabul etmez. Ben inanıyorum ki vicdan sahibi AK PARTİli milletvekilleri
de bu bakana son bir dersi verecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Evet, şurada
yedi dakika bir canlı yayınımız var.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu an
televizyon başında HESlerden, barajlardan muzdarip Türkiyenin her
köşesinden bizi izleyen insanlarımız var. Demin, mesajlara
baktım, Diyarbakır Kocaköy Çayırlı Mahallesi Ambar
Barajı mağdurları arıyorlar, DSİ bizi mağdur
etti. 10 yaş ağacımızı 3 yaş gösteriyorlar.
Bayındırlık birim fiyatı 490, 185 gösteriyorlar. diyorlar.
Aradan Hesta köylüleri arıyor, Ilısu Barajı sular altında
kalacak. Bize yeni yerleşim birimi verdiler ama bizim yeni yerleşim
biriminin yerleşmesi tamamlanmadan sular altında kalacak yani Hasankeyf
sular altında kalacak. diyorlar. DSİ ve Hükûmetin
aldığı bu karar sonrası, maalesef, on bin yılı
aşkın bir tarih, Hasankeyf sular altında kalacak ve Türkiye
tarihinin en büyük doğa katliamı, tarih katliamı, kültür katliamı
yaşanacak.
Şimdi,
buradan şunu sormak istiyorum arkadaşlar: Musul Müzesine balyozlarla
dalan, hatta Asur, Süryani tarihî yerleşkelerindeki tarihî eserleri tahrip
eden, camileri, türbeleri havaya uçuran IŞİD zihniyeti ile
şirketlerin on yıllık, dokuz yıllık, otuz
yıllık kâr çıkarı için on bin yılı
aşkın tarihi sular altında bırakan zihniyet arasında
bir fark mıdır? Çok açık söyleyeyim hiçbir fark yok. Birisi
ideolojik olarak bunu yapıyor, birisi vahşi kapitalizmin kâr
hırsıyla bunu yapıyor. Bu ikisi de çok vahşice ve
insanlığın ortak değerlerinin müthiş
kaybıdır. Yani Birleşmiş Milletlerin, UNESCOnun
koruması altında olan alanların bu şekilde tahrip edilmesi
maalesef Türkiyede binlerce HES barajı ruhsatları ve
inşaatlarıyla yaşanıyor.
Buradan şunu
açıklıkla ifade etmek istiyorum: İnanıyorum, Sayın
Bakana detaylı olarak bu baraj mağdurlarını ben zaman zaman
anlatıyorum. Bizim partimizin politikası enerji ve HESler konusunda
çok açıktır arkadaşlar ve biz bunu iyi biliyoruz ki sadece bir
bakanlığın problemi de değil yani Devlet Su
İşleri Orman ve Su Bakanlığına bağlıdır
ama HES enerji amaçlı yatırımların Enerji
Bakanlığına, hatta genelgeyle Başbakanlığın
ruhsat vermesine kadar uzanan bir süreç olduğunu çok iyi biliyoruz. Böyle
bildiğimiz zaman yani şimdi GAP projesini
aldığımız zaman -devasa projeleri- GAP projesinde
Kalkınma Bakanı hakkında biz gensoru verdik, hatta ekonomiden
sorumlu Bakan hakkında verdik, ekonomi koordinasyonundan sorumlu Bakan
hakkında verdik çünkü bunların hepsi birbiriyle bağlı ancak
burada bir bakanlık enerji politikasının tek sorumlusu
değil maalesef, Hükûmet burada komple sorumlu çünkü planlama, inşaat
ve ruhsat yanları var.
Şimdi,
buradan ben tabii ki Munzurda direnen 4 baraj, 6da HES, Mersin
Boğazpınara, Fındıklı derelerine 24 HES,
Şırnakta, Uluderede, Beytüşşebapta 11, yine Hakkâride
5, Siirt Şirvan, Diyarbakır Hevsel Bahçeleri, Van şelaleler
bölgesi, Hakkârideki HESler, Çorum Kargı Kızılırmak HES
Osmancık ilçesi ve yine buradan saymak istediğim, çok önemli
gördüğüm, Hasankeyften sonra Munzır Vadisi, yine Dersimin Nazimiye
ilçesindeki HES barajları, Yırca köyünün zeytinleri
Bütün bunlar son
derece önemli yerler. Tabii, bunlar yalnız değil. Şöyle bir
baktığımız zaman, listemiz uzayıp gidiyor
arkadaşlar. Bu listenin içinde Artvin var, Rizenin dereleri var, Giresun
var, Trabzonun dereleri var, Manisada yapılan HESler var, Ispartada
yapılanlar var, turizm bölgesi olarak da Antalyada yapılan HESler
var, en son, biliyorsunuz, Erzurumda yapılan HESlerde
kadınların direnişini gördünüz. İnsanlarımız
derelerine, ırmaklarına, doğalarına sahip
çıkıyorlar, karşılarında jandarmayı görüyorlar,
jandarma karşılarına çıkıyor.
Buradan, tabii ki,
Tokat Ziledeki son direnişteki 80 yaşındaki kadın
kahramanları buradan selamlamak istiyorum. Ben, buradan, Tortumda
HESlere karşı direnen Tortumlu nineyi selamlamak istiyorum,
Giresunun, Ordunun HESlere karşı direnişindeki
yurttaşlarımızla gönül gönüle, yan yana durduğumuzu ifade
etmek istiyorum. Yine, Trabzonun Solaklı Vadisindeki 36 HESe
karşı direnen halkımızı, Kaz Dağlarında
altın madenlerinden sonra HESlere karşı direnen
kardeşlerimizi, Bir pınarın göz yaşları
olmasın. diyen insanlarımızı, yine, Gümüşhanede Can
Gümüşhane diye diye direnenleri, yine, Dinar Deresini ve bütün
bunları düşündüğümüz zaman, gerçekten Türkiyenin her
tarafında çevreye, doğaya, tarihe karşı çok güzel bir
sahiplenme olduğunu görüyoruz. Buradan biz bunları anlatırken,
bir şirket için niye ülke bu hâle getirilip tahrip ediliyor? ÇED
raporlarını bir yönetmelikle niye yok sayıyorsunuz? Mahkeme
kararlarına niye uymuyorsunuz? Bu ülkede hukuk işlemeyecekse,
mahkemeler olmayacaksa, yerel yönetimleri dışlayacaksınız o
zaman biz neyi, nasıl yapacağız arkadaşlar? İhkakıhak
mı deyip direnişe geçelim; yoksa 665 sayılı
Birleşmiş Milletler Kararında belirtildiği gibi hukuk
tanımayan kötü yönetimlere karşı başkaldırı
hakkımızı mı kullanalım? Ne yapalım, bize bir yol
öğretin. Bu Meclis çare değilse, bu Meclis çözüm yeri değilse,
bu ülkenin enerji politikalarını belirleyemiyorsak beraber, biz neyi
belirleyeceğiz? Bütün dünyayı enerji artı su, güvenlik problemi
sarmışken Fıratın, Diclenin artı Orta Doğuda
yaşananların, Suriyenin
Demin tartışmanın
içindeydik, Şah Fırat operasyonunu konuşuyorduk. Evet, size
buradan müjdeyi vereyim arkadaşlar, YPG ve YPJ güçleri IŞİDi
Fıratın ötesine atmıştır; Fırata kadar,
Şah Fırat operasyonunda Türbenin alındığı yer
dahi özgürleştirilmiştir, bunun bu müjdesini size vereyim.
Buradan ben çok açık söylüyorum,
Türkiyede bir gerçeklik var, biz beraber, ortak değerlerimizi koruyama
devam edeceğiz. Elbette ki HESler bu konuda çok çok önemli ama Hükûmetin
programında para lazım. Bu dolar, faiz lobisi vardı, döviz
lobisi vardı, bir de HES lobisi var arkadaşlar, çantacılardan
oluşan bir HES lobisi var. Yabancı şirketlere
aldıkları HES ruhsatlarını belli bir yüzde
karşılığı veriyorlar, ondan sonra da oradaki
yurttaşla onları bir araya, karşı karşıya
getiriyorlar ve güvenlik güçleri, kırsalda genellikle jandarma oluyor.
Şimdi, buradan
baktığımız zaman, tabii ki sadece DSİyi, sadece Orman
Bakanlığını sorumlu tutacağımız bir konu
değil. Eğer ruhsatların son izin noktası Başbakanlıksa,
Hükûmetin başıysa, eğer Enerji Bakanlığı bu
işte sorumluysa, eğer Çevre Bakanlığı bu işte
sorumluysa, eğer ekonomiden sorumlu Kalkınma Bakanı, Ekonomi
Bakanı, koordinasyondan sorumlu bakan sorumluysa, eğer bunların
hepsi sorumluysa külliyen AK PARTİ hükûmetleri bunun sorumlusudur
arkadaşlar; perakende sorumlu tutacağımız bir durum yok. 46
santrali özelleştirme kapsamı içine alıp seçim dönemine kadar
sıcak paraya ihtiyaç duyan bir iktidar var karşımızda ve
buradan 70 milyar lira para kazanmayı hedefliyorlar.
Tabii, 150 tane
şirketin içinde madencilik artı HES şirketleri çok önemli bir
yer tutuyor. Hatta vatandaşın ağası diyen büyük iş
adamları da bu havuzun içindedir. Elbette ki enerjide dışa
bağımlılığımız artıyor; dolar
arttıkça ithal enerjide de artıyor, biz bunu biliyoruz. Ama bunca
devasa sorunu konuşmak için bir araya gelemiyorsak, birileri nükleer
santrallere, termik santrallere ülkeyi peşkeş çekiyorsa bunun tümünü
TKİsinden tutun da Enerji Bakanına, hepsini Hükûmetin birlikte
sorumlu tutmak gereken bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi,
bakıyoruz, Türkiye'de en yüksek enerji dilimi nereden alınıyor?
HESlerden alınıyor arkadaşlar. GAP projesiyle ilgili,
Türkiye'de alınan oran ve hedeflenen oran dikkate
alındığı zaman, dünya ölçeğinde elektrikteki üretim
kaynağı olarak yenilenebilir enerji kömür ve diğer kaynaklar
dikkate alındığı zaman Türkiye dünya rekorunu
kırmış durumda HESlerden. Yani Türkiyenin tahrip etmediği
deresi kalmamış, ırmağı kalmamış
arkadaşlar, tahrip etmediği doğası kalmamış,
ekolojik dengesi altüst olmuş. Kuzey ormanları kesiliyor, domuzlar ta
Karaköyde iskeleye çıkıyor, dikkat edebiliyor musunuz, İstanbul
gibi bir metropolde vahşi doğanın dengesi allak bullak
olduğu zaman işte böylesine sonuçlarla
karşılaşılıyor.
Türkiyenin
elbette ki su kaynaklarını doğru değerlendirmesi gerekir
ama bir şirkete peşkeş çekmek, ülkeyi peşkeş çekmek,
ülkenin doğasını, tarihini, kültürünü, turizmini
peşkeş çekmek bizim HDP olarak, Halkların Demokratik Partisi
olarak asla kabul edemeyeceğimiz bir vahşi kapitalizmin sömürü
biçimidir. Çok açık söylüyoruz asla ve asla Hasankeyf gibi tarihî
merkezlerimizden vazgeçemeyiz. Birilerinin kökü beş yüz yıl ötede
bitebilir, kendini sadece tarih ve kök olarak Osmanlıyla
sınırlı görebilirler. Oysaki Anadolunun bütün güzellikleri
bizim kültürümüzdür arkadaşlar. Nasıl ki Hasankeyfte milattan
öncesinden tutun da tek tanrılı dinlerin gelişmesine kadar
Süryaniler de, Türkler de, Kürtler de, Araplar da, daha önceki uygarlıklar
da buna sahip çıkıyorsa biz de buna sahip çıkmaya devam
edeceğiz.
Şunu çok
açık söylemek istiyoruz ve bunu söylerken de şunu ifade etmek
istiyoruz: Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Hattuşalıları
selamladı, biliyorsunuz, ziyaret ettiler ve Hattuşanın özel
kıyafetlerini, giysilerini giymişlerdi, Meclise geldiler. Bizim
ismimizi bize iade edin, tarihimizi, kültürümüzü yaşatın. dediler ve
Sayın Başkan Vekili de çok güzel bir konuşma yaptı,
Tarihinize ve kültürünüze sahip çıkacağız
İyi, kurban da
Hattuşaya sahip çıkıyorsunuz da Hasankeyfi niye sular
altında bırakıyorsunuz? Meclis Başkanına da diyoruz,
Sayın Bakana da diyoruz
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hasankeyfi
muhteşem yapacağız.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Hasankeyfi sular altında bırakarak muhteşem yapacak bir
iktidar, bir tek Türkiyede olabilir, başka bir ülkede olmaz Sayın Bakanım,
inanın.
Şimdi, ben size şunu çok
açık ve net olarak söylemek istiyorum: Bu HES ruhsatlarının
planlamasında, bakıyoruz ki Devlet Planlamanın bir
planlaması yok, inşaat konusunda bir ruhsat yok. Orada yerel yönetimler
var. Bizim büyükşehir belediyelerinin sınırları içinde
büyükşehir belediyelerinden alınmış bir ruhsat yok.
Bunların hepsi korsan, yasa dışı arkadaşlar.
Bakın, açık söylüyorum, bu doğayı tahrip edenlerden eğer
7 Haziranda kurtulursak ki inşallah kurtulacağız, birbirlerine
düşmeye başladılar, üstelik de açık etmeye
başladılar
Şimdi, biz 8 Haziranda
geldiğimiz zaman iktidara bu HES barajlarıyla doğayı çarçur
edenlerin yakasına yapışıp yaptıkları
tahribatı da kendilerine ödettireceğiz arkadaşlar. Bu konuda tereddüdümüz
yok. Bu konuda, kimse -yarın geldi- HDP iktidara geldi, bize bunu
yaptı da demesin. Bunu yapacağız, bu HES barajlarıyla
Türkiyenin doğasını, tarihini, iklimini, turizmini tahrip
edenlerin zihniyetini tahrip edeceğiz, bu da bizim halkımıza
karşı sözümüzdür arkadaşlar. Çok açık söylüyorum, o kadar
zeytin ağacıyla ilgili, Gediz Deltasında 2 milyon
ağacın kesilmesiyle ilgili İngiliz şirketleri için
Ya,
sizin şirketleriniz gidip İngilterede 10 tane ağaç kesebilir
mi? Bana bir babayiğit şirket gösterin, Türkiyeden gitsin, Londrada,
İskoçyada, Gallerde, İrlandada 5 tane ağaç kesebilsin 3
kuruş, 3 cent para kazanmak için. Onurumuz diyorsunuz, millî onur,
bağımsızlık, bilmem ne, hikâye ya, hikaye! Çıkın,
gidin, yapın orada. (HDP sıralarından alkışlar) Ama,
onlar geliyor, Gediz Deltasını perişan ediyor; İzmiri,
Gedizi, Manisayı, Turgutluyu perişan ediyor. Bu ne özgürlük ya, bu
ne özgürlük! Hani, karşılıklılık ilkesi vardı
dış ilişkilerde? Maalesef yok.
Kızılderili Seattle
Şefi o mektubu bence bu Hükûmete yazsaydı tam 21inci yüzyıla
denk düşerdi biliyor musunuz, 1854te yazmış ama inanın,
şimdi, 21inci yüzyılda tek yazılacak hükûmet varsa AK
PARTİ Hükûmetine o mektup gider. O mektubu doğru adrese,
yapıştıracak böyle Seattle Şefi, 1 liralık pulla
iadeli taahhütlü gönderecek: Sayın Davutoğlu -Başbakanlık
Çankayaya taşındı artık- Çankaya veya eski adres de
olabilir, Beştepeye de gidebilir.
Fakat, Nazım
Hikmet bazen duygularını ifade ederken, Kızılderili
Şeften öte
Bakın, özgürlüklerin olmadığı yerlerde,
güvenlik denkleminin öne çıktığı yerde, zorun öne
çıktığı yerde, diktaların çıktığı
yerlerde, umutların direnişinde ne duygular yola çıkıyor
biliyor musunuz? Robesonla ilgili Korku şiirinde Nazım Hikmet ne
diyor biliyor musunuz? Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson./ Korkuyorlar
Robeson, şafaktan korkuyorlar./ Görmekten, duymaktan, dokunmaktan
korkuyorlar./ Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi
ağlamaktan,/ Sımsıkı bir ayvayı dişler gibi
gülmekten korkuyorlar./ Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhat gibi sevmekten./
Tohumdan ve topraktan korkuyorlar./ Ne iskonto ne komisyon ne veda isteyen bir
dost eli,/ Sıcak bir kuş gibi, gelip konmamış ki
avuçlarının içine./ Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam,/
Türkülerimizden korkuyorlar.
Bizim de,
Halkların Demokratik Partisinin de tarihe, doğaya, kültüre,
yaşama, insana olan sevgimizden korkuyorlar. O
barajlarınızı, HESlerinizi, seçim barajlarınızı
yıka yıka geleceğimizden korkuyorlar. Bizden korkuyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
8 Haziranda yeni
bir yaşamın güzelliklerini hepinize açacağız. Sizin
çocuklarınızı, torunlarınızı bu şirketlerin
tahribatından kurtaracağız. Güneşli günler göreceğiz,
sizlere de göstereceğiz, sizi de kurtaracağız bu düştüğünüz
vahim durumdan. Sizin büyükşehir belediye başkanlarınız,
başbakanlarınız, cumhurbaşkanlarınız birbirine
düşmeyecek. Bu ülkede herkes barışı soluyacak, özgürlük
türküleri söyleyecek. Geceleri -sabahlara kadar- hiçbir kadın şiddete
maruz kalmadan özgürce dolaşabilecek bu topraklarda, biz bunu vadediyoruz,
hayata geçireceğiz.
Saygılarımla. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum bu güzel konuşma için.
Sayın Vural, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Germanwingsin düşen yolcu uçağında Türk yolcu
olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan Bey buradayken, bir uçak
düştü Germanwingse ait. 150 yolcunun öldüğü ifade ediliyor ve
bunların içerisinde 39 Türkün olduğuna ilişkin haberler var.
Gülizar Çelik diye bir Hanımefendinin ölümle ilgili şeyi oldu ama
acaba bu uçakta hayatını kaybeden Türk var mı yok mu, bu konuda
bir bilgi edinebilirseniz, paylaşabilirseniz.
Bu açıdan söz aldım, çok
teşekkür ediyorum.
Sağ olun Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.11
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
(11/51) esas
numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 19
Milletvekilinin; Kamu İhalelerinde Kamu Menfaatini
Korumadığı, İstanbulda Bulunan Bazı Mesire Yerlerini
Rant Alanı Haline Getirdiği ve Orman ve Su Varlıklarını
Etkin Bir Şekilde Yönetemediği İddiasıyla Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Hakkında Bir Gensoru
Açılmasına İlişkin Önergesi (11/51) (Devam)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili
Buyurunuz
Sayın Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, şu anda Meclis
Genel Kurul salonunda olan değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın ve 19 milletvekili
arkadaşımızın, kamu ihalelerinde kamu menfaatini
korumadığı, İstanbul'da bulunan mesire yerlerini rant
alanı hâline getirdiği, orman ve su varlıklarını etkin
bir şekilde yönetemediği iddiasıyla Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu hakkında vermiş olduğu gensoru
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
işin özüne bakıldığı zaman verilen önerge yerinde bir
önerge çünkü sadece tabii ki orman ve su işlerinden sorumlu Bakan
değil, hemen hemen Hükûmetin bütün üyeleri hakkında gensoru verilse
yeridir şu günlerde. Çünkü daha dün Sayın Arınç Onunla ilgili
100 şey söylerim, Ankarayı parsel parsel sattı. İş
adamlarına hukuksuz imarlar verdi. 8 Hazirandan yani seçimden sonra konuşacağım."
dedi. Yani bu bile başlı başına, Hükûmetin başta
Sayın Bülent Arınç olmak üzere hepsinin istifa etmesini gerektirecek,
gensoruya mahal bırakmadan istifa etmesini gerektiren ve Türkiye'nin
parsel parsel satıldığını ortaya koyan sözcükler.
Tabii, önergenin
özüne gelindiği zaman üç ayrı konu, birbirinden karmaşık,
birbirinden ilginç konular. Başta, en baş sırada olan, Gazi
yerleşkesinde Orman Genel Müdürlüğüne ait, Atatürk Orman
Çiftliğine ait arazinin kullanımına ilişkin orada Orman
Genel Müdürlüğünün fiziki konuşlanmasının ortadan
kaldırılması ve şimdi etrafında, sağında
solunda hiçbir ağaç dahi olmayan bir yerde Orman Genel Müdürlüğünün
faaliyette bulunuyor olmasının bir hicap kaynağı
olması gerekir Orman Bakanı tarafından.
AKPnin orman
alanlarını artırdığını -biraz evvel, bu ara
boşlukta Sayın Bakanın gönderdiği bir faaliyet raporunu,
2003-2014 yılları arasındaki faaliyet raporunu inceledim
kısacık, orada orman köylüsüyle ilgili son rakamlar olduğu için-
nüfusun yüzde 9,6sını, efendim, kırsal nüfusun yüzde
40ını teşkil ettiğini, 21.427 orman köyünde 7 milyon 296
bin orman köylüsünün yaşadığını rakamlarıyla
vermiş ama o faaliyet raporuna baktığınız zaman
zannedersin ki orman köylüsü son derece müreffeh, mutlu bir hayat
yaşıyor. Oysa ben bir orman köylüsüyüm, köyüm buraya kuş uçumu
Şimdi,
değerli arkadaşlar, AKPnin temel felsefesine uygun olarak, AKP her
zaman doların yeşilini doğanın yeşiline tercih eden
bir yaklaşım içinde oldu. Aksi durumu da Goebbelsvari bir
propagandayla AKP militanları ve AKPden beslenenler halka ters yüz edip
anlatabildiler.
Demin söyledim,
Orman Genel Müdürlüğü, Atatürk Orman Çiftliği içerisindeki
yerleşkesinden kovuldu, Bakan seyretti. Çalışan personeli
aynı yerleşke içinde lojmanlarda oturuyor idi, şimdi,
yapılan protokole göre lojman başka bir yere yapılacak. Tabii,
ağaçlar talan edildi, hatta geçtiğimiz yıl, 2013
yılının Ağustosunda, o kaçak sarayın yapımı
sırasında bazı ormanların tahrip edilmesine
Ankaralının tepki göstermesi nedeniyle olsa gerek, hâlâ
-yazılı soru önergeme de cevap verilmiş değil- çıkan
bir yangının çıkış nedeni bilinemedi.
Şimdi,
Sayın Arınç da burada. Demin sözünü ettiğim, parsel parsel,
iş adamlarına kaçak ruhsatları yasal hâle getirirken, o kaçak
sarayın da Melih Gökçek ruhsatlandırma işini yaptı. Yani,
Sayın Arınç o zaman oranın ruhsatlandırma işinin
hukuka uygun olmadığını neden söylemedi, merak ediyorum.
Gerçekten, bu konuda pek çok soru sordum, defalarca, Ankara milletvekili olmam
nedeniyle. Sayın Mehdi Ekere
Yine, özellikle, Atatürk Orman
Çiftliğinin sadece arazisi talan edilmedi, gelirlerine de el konuldu.
Sayıştay raporlarında gelirlerine el konulmasının
doğru olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen,
hâlâ gelirlerine el konulmaya da devam edilerek Atatürk Orman Çiftliği
işlevsiz hâle getirilip âdeta Atatürk isminden orada açık
rahatsızlık duyulduğunu ortaya koyuyorlar. 2013 yılı Ağustosunda
13 milyon lira, 1 Ağustos 2014 tarihinde de 394 milyon 100 bin lira
Atatürk Orman Çiftliği gelirlerinden hazineye aktarma yapıldı.
Yani, Atatürk Orman Çiftliğinin orada yapabileceği çok iş
vardı esasında.
Şimdi, bizim Orman
Bakanlığımız bize bütçe görüşmeleri
sırasında 1.001 sulama projesinden bahsetti. Hemen aklıma 1.001
odalı kaçak saray geldi. Bu, Binbir Gece Masalları gibi, hayal
âleminde ormanlarda 1.001 tane gölet, Orman Bakanlığının,
Orman Genel Müdürlüğünün yerinde 1.001 odalı kaçak saray.
Üzüldüğüm bir noktayı
söyleyeyim değerli arkadaşlar: AKP nerede bir rant alanı
buluyor
İşte, biraz evvel arkadaşlarımız da beyan
etti, İstanbulda -biraz sonra değineceğim o bölümüne
geldiğimiz zaman- özellikle 1.490 dönümlük yerde de olduğu gibi, eğer
halk tepki veriyorsa, yöre halkı tepki veriyorsa hemen yanı
başına bir cami kondurma. Bu kaçak saray yapılırken de
oraya bir kaçak cami yapmaya başladılar, Efendim, cami halka
açık olacak. dediler. Yahu arkadaşlar, hepimiz Müslümanız,
halka kapalı olan bir camiden, ibadethaneden söz edilebilir mi? Yani, böyle
vurdumduymaz, böyle sorumsuz açıklamalarla kime nasıl mesaj
verileceği belli olmuyor.
Yine, bu
yangın meselesinden sonra özellikle Atatürk Orman Çiftliğinin
kültürel peyzaj alanı olarak kullanılıp
kullanılmayacağı konusunda Erdoğan Bayraktara, zamanın
Çevre ve Şehircilik Bakanına soru sorduk, verdiği yanıt
gerçekten son derece ilginç. Tıpkı, bu 17-25 Aralık yolsuzluk
olaylarında olduğu gibi, kendisinin istifası istendiğinde
Ben istifa edeceksem önce Başbakan -zamanın Başbakanı,
şimdinin Cumhurbaşkanı- istifa etmeli. dediği gibi, burada
da âdeta bu küresel peyzaj alanını niçin
yapmadıklarını, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile Orman Bakanlığının iş
birliği içerisinde bu rant alanlarını nasıl
yaygınlaştırma çabası içinde olduklarını
açıkça gösteriyor.
Değerli
arkadaşlar, biraz evvel Sayın Seyfettin Yılmaz da söyledi
konuşmasında, şu günlerde Orman Genel Müdürlüğü yani Orman
Bakanlığı İŞKURla iş birliği içerisinde,
130 bin civarında orman işçisi alacak. Bu işçiler fidan dikimi,
ağaç bakımı yapacak. deniyor ama iyi, güzel de gerçekten siz
fidan dikim işini zaten ihale ettiniz yani bu işi müteahhitlere
verdiniz. Ayrıca, fidan dikim zamanı da geçmiş çoktan.
Şimdi, bir yandan, yandaşa fidan dikimi için ihaleyle kaynak aktarma,
diğer taraftan da oy avcılığı için bu 130 bin
işçiye
İŞKURa müracaat edin. diye Trabzonda, Ofta bugün
belediye hoparlöründen, camilerden ilan duyuruluyor. 18-50 yaş
arasında, kadın-erkek fark etmez, müracaat et, orman işçisi
olacaksın. İlk müracaatçılar alındı arkadaşlar
Trabzonda. İşin ilginci, müracaat edip işbaşı
yapanlara bir tane de sırt çantası veriliyor. Sayın
Yılmazın bu bölümünden herhâlde haberi yoktu. Sırt
çantasında da AKP amblemi. Sırt çantasını kadınlar,
gençler omuzlarına vurup yol kenarlarında AKPnin ayaklı propagandasını
yapıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, devlet olanaklarını
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hem de Ofda mı yapıyorlar bunu?
İZZET
ÇETİN (Devamla) Ofda yapıyorlar, evet, adresini de veriyorum,
Trabzonda, Ofda.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Off! Off!
İZZET
ÇETİN (Devamla) Şimdi, böylesi bir siyasal anlayışı,
böylesi bir rant anlayışını, böylesi bir oy devşirme,
oy çalma anlayışını daha sürdürüyor olmanızı
hayretle karşılıyorum. Gerçekten
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Oflular bunu kabul etmezler.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Bir
başka konu: Şimdi, siz, yol, enerji hattı, içme suyu, mesire
yeri, piknik alanı, kent ormanı, eğitim merkezi,
sağlık merkezi, dinî tesis gibi gerekçelerle 90 binden fazla yere ruhsat
verdiniz Sayın Bakan. Diğer taraftan, 45 binden fazla da taş
ocağı ya da maden ocağı ruhsatı verdiniz. Şimdi
Buralarda ağaçlandırma çalışmaları yapılacak.
diyorsunuz. Hepimiz kara yoluyla seyahat ediyoruz. Boluyu geçerken sağına
soluna, o taş ocaklarının doğayı, çevreyi nasıl
tahrip ettiğine bir bakın. Yani bir gün de ne olur doların
yeşili yerine şu doğanın yeşiline bir sevgi gösterin.
Gerçekten, buna Türkiye'nin de ihtiyacı var, ormanların da
ihtilacı var, ormanlarda yaşayan canlıların da ihtiyacı
var.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, devlet ormanları sayılan yerler bu
Hükûmet döneminde orman statüsünden çıkartılarak ranta
açıldı, pek çok alan bu şekilde talan edilmeye
başlandı. Orman Genel Müdürlüğü bu ormanların
korunmasından sorumlu olmasına rağmen görevini yerine tam
anlamıyla getirebilmiş değil, getirmekten son derece uzak. Bugün
Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan bir orman mühendisine
bu konuya ilişkin bilgi almak için sorduğumda, Ne oluyor, bitiyor?
dediğimde bana tek cümle bir şey söyledi: Çok geç
kaldınız. Millet talan yarışında, atı alan
Üsküdarı geçmiş, ormanlar bitirilmiş. O tahribatı sizin
tamir edebilmenizin olanağı yok, bu iş bitti, ormanlar çoktan
yok oldu deniliyor.
Değerli
arkadaşlar, bir başka önemli konu buna ilişkin olarak, Atatürk
Orman Çiftliği arazisine kaçak olarak inşa edilen sarayın
maliyetini bütçe görüşmeleri sırasında Maliye Bakanı 1
milyar 370 milyon dolar olarak açıkladı. Ama o günlerden sonra Ankara
Mimarlar Odası kaçak sarayın maliyetini TOKİye sordu.
TOKİ, Maliyetinin açıklanması ülke ekonomik çıkarlarına
zarar verir. diye cevap verdi ve bunun 5 milyar liranın üzerinde
olduğunu, bunun da buz dağının görünen yüzü olduğunu
söyledi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) TOKİ çok vatanperver davranmış.
İZZET
ÇETİN (Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi, bütün bunlar
olup biterken gerçekten, Orman Bakanının allayıp pullayıp
Ormanlarımızı büyütüyoruz, çoğaltıyoruz, yeniden 21,2
milyon hektarlık orman arazimizi çoğaltıyoruz.
açıklamaları inandırıcı değil, tam Goebbelsvari
propagandadan başka hiçbir şey değil.
Bir başka
konu değerli arkadaşlar, HESlerle ilgili.
Şimdi, bu
HESlerle ilgili olarak Sayın Bakanın söylemlerini hayretle
izliyorum. Gerçekten HESlerin doğayla barışık
olduğunu, doğaya zarar vermediğini, tabiata zarar
vermediğini, orman köylülerinin veya o bölge insanlarının bu
HESlerden son derece mutlu olduğunu söylüyor ama Sayın Bakan, bu
HESlerin dere yataklarını ne kadar bozduğunu, erozyona
açık hâle getirdiğini, ormanları tahrip ettiğini, su alma
yapılarını, nehrin bütünlüğünü bozduğunu, nehirde tüm
canlıların yaşam hakkını ortadan
kaldırdığını, büyük miktarda ağaç kesimine neden
olduğunu herkes biliyor, yani bilmeyen herhâlde sadece sizsiniz.
Şimdi, çok açık, sizin deyiminizle HESler gerçekten
doğanın fıtratını bozuyor ama siz onu görmezden geliyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, HESlerle ilgili olarak Sayın Bakanın
açıklamaları son derece gerçekçilikten uzak. Tam olarak bilmiyorum
ama bugün edindiğim bir bilgiyle, rakam olarak 2 binden fazla HESe
Türkiye'de şu anda ruhsat verildiğini biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, burada, esas konu, esas gündeme alınması
gereken konu ParkOrmanla ilgili alan. Şimdi, 1.490 dönüm
büyüklüğünde Parkormana önce 2008 yılında tabiat parkı
statüsü kazandırılıyor. Tabii, 2011 yılında, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına devlet ormanı
niteliğindeki tabiat parklarını imara açma yetkisi veriliyor,
İstanbulda orman içi dinlenme yeri, yani mesire yeri statüsünde
halkın kullanımına sunulan 20 değişik yerde toplam
15.140 dönüm büyüklüğünde devlet ormanı tabiat parkı hâline dönüştürülüyor,
her şey de bundan sonra başlıyor, böylece Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından imara
açılmalarının yasal dayanağı oluşturuluyor.
Şimdi, burada, tabii, müteahhitlerin
açıklamaları var, ama ondan daha önemli açıklama, o günün
Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı tarafından
yapılıyor, Kupon arazileri bana bildirin. diyor. Kupon arazi olarak
buralar bildiriliyor. Önce, burada
Parkorman Tabiat Parkı işletme
hakkı 10 Aralık 2010 tarihinden itibaren yirmi dokuz yıl süreyle
-yani ismini de söyleyeyim- Ege Turizm ve Gayrimenkul
Yatırımları AŞye, davetiye yoluyla, pazarlık usulüyle
yıllık 740 bin liraya kiralanıyor. Yani, 1.490 dönüm
büyüklüğündeki bir arazi 740 bin liraya kiralanıyor. Arazi, kiralama
işleminden tam iki yıl sonra imara açılıyor. Şimdi, bu
firmanın sahibi oraya neler yapacağını açıklıyor
arkadaşlar. Gerçekten mahkeme kararını dinlemeyeceğini
Bakın, diyor ki: Galataport Projesine şubat ayında, Parkorman
Projesine de ocak ayında başlayacağız. Galataport
hakkında Danıştay yeniden inceleme istemişken mahkeme
kararını takmayacaklarını ifade ediyor iş adamı.
Parkorman Projesi için Sarıyer Belediyesinin ruhsat vermeyeceğini
açıklamış olmasına rağmen İstanbul Büyükşehir
Belediyesinden bu ruhsatı alacağını söylüyor. Gerçekten
Sarıyer Belediye Encümeni karar alıyor. Biz buna ruhsat
vermeyeceğiz. diyor. Fakat, ilçe belediyesi iki ay gibi bir süreyle bu
işi yasal olarak engelleyebiliyor. Arkasından, Atatürk Orman
Çiftliğindeki kaçak ruhsatta olduğu gibi oraya da ruhsatı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi verecek. Müteahhit onu bildiği
için burada yasayı da takmayacağını söylüyor.
Şimdi,
Başbakanlık Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından Şubat 2013te
hazırlanan koruma amaçlı nazım imar planı ile koruma
amaçlı uygulama imar planının yürütmesinin durdurulması ve
iptali istemiyle Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği,
Danıştay 6. Dairesine dava açıyor. Tabii, -Danıştaydan
aldıkları karara- bir üst mahkemeye müracaat edince,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu itirazı yerinde
görerek yürütmenin durdurulmasının gerekliliğini söylüyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, nasıl bir iş ahlakı, iş
adamlarıyla nasıl içli dışlı Hükûmet ki
Danıştayın Dava Daireleri Kurulunun kararını
takmayacağız; şubat ayında gereğini
yapacağız. Oraya, bilmem şu kadar villa, bilmem şu kadar
spor salonu, şu kadar bungalov yapacağız. diye açıklama
yapıyor. Burada, Hükûmetten beklenen şudur, Sayın Bakandan
beklenen şudur: Ey iş adamı, biz burada, hukuk devletinde bir
Hükûmetiz, böyle bir açıklama yapmaya hakkın yok. Yürütmenin
durdurulması davası sonuçlanıncaya kadar bizi bağlar.
demesi gerekirken hiç ses çıkmıyor. Tabii, ses
çıkmayışının gerekçesini Hükûmetin bütün üyeleri,
konuşmamın başında belirttiğim gibi, biliyor. Neden
sesleri çıkmıyor? Çünkü karşılıklı al gülüm ver
gülüm, havuza hesap
Yani, bazen
vatandaşla konuşurken söylemeden kendimi alamıyorum: Gerçekten,
Hükûmetin içerisinde bazı bakanların bu yolsuzlukları
açığa çıktıktan sonra ve de vakıflar
aracılığıyla, bu tür ihaleler yöntemiyle devletin tüm
varlıkları kişilere ya da Hükûmete yakın kurumlara
aktarıldıkça, yani Cumhurbaşkanına da, Hükûmet üyelerine de
devletin tapusunu versek mezara giderken Acaba dünyada ne kaldı? diye
dönüp onlara bakacaklar. Yani, bu kadar doyumsuz, bu kadar açgözlü, bu kadar
muhteris bir iktidar ne geldi ne görüldü. Allah bizi bunlardan kurtarsın.
Seçim yakın, kurtuluş yakın diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Osman Kahveci, Karabük Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kahveci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, orman ve su
varlıklarının korunması politikalarının
uygulanmasında etkin çalışmalarda bulunmayan Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru
açılması talebinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Orman ve Su İşleri
Bakanlığı ülkemizin orman ve su kaynaklarının
korunmasından ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesinden
sorumludur. Su, bölgemizde en önemli ve stratejik öneme sahip bir doğal
kaynaktır çünkü ülkemiz su zengini değildir. Kişi
başına düşen yıllık su miktarının
Ülkemizde
kullanılabilir yer üstü ve yer altı su miktarı 112 milyar
metreküptür. Bu suyun sulama, içme ve sanayi olmak üzere toplam 44 milyar
metreküpü yani yüzde 40ı kullanılabilmektedir. Suların çok
amaçlı ve sürdürülebilir yönetimi için bol olduğu zamanlarda baraj ve
göletlerde toplanması şarttır. Bu maksatla, on iki
yıllık AK PARTİ iktidarları döneminde, 294 adet baraj ve
676 gölet olmak üzere, toplam 970 depolama tesisi yapılmış ve
hizmete sunulmuştur. Hâlen 335 adet barajın da inşaatı
devam etmektedir. Böylece, baraj ve göletlerde su biriktirme kapasitemiz 30
milyar daha artırılarak su sıkıntısı çekilen
dönemlerde kullanılmak üzere tesisler yapılmıştır.
Ülkemizde 2003
yılında DSİ tarafından sulanan alan miktarı 25 milyon
dekar iken, bu alan 2015 yılı sonunda 40 milyon dekara
çıkarılmaktadır.
Su
kaynaklarını kullandığımız önemli alanlardan
birisi de enerjidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri de hidroelektrik
santralleridir. Ülkemizin giderek artan enerji ihtiyaçlarının
karşılanabilmesi için hidroelektrik santrallerinin hızla devreye
sokulması gerekmektedir. Ülkemizde hidroelektrik potansiyeli 168 milyar
kilovatsaattir. Bunun 82,5 milyarı şu anda işletmededir. Bu,
2003 yılında 26 milyar kilovatsaat idi. Yani, AK PARTİ
iktidarları döneminde hidroelektrik kapasitemiz 3 kattan fazla
artırılmıştır. 2003 yılında yürürlüğe
giren Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği
çerçevesinde hidroelektrik üretimi de özel sektöre
açılmıştır. Bu çerçevede, on iki yılda, toplam gücü
8.825 megavat olan 347 adet tesis özel sektör tarafından işletmeye
açılmış, 140 tesis de inşaat aşamasındadır.
Hedef, 2023 yılına kadar toplam hidroelektrik santrallerinden enerji
üretimini 168 milyar kilovatsaate çıkarmaktır.
Diğer yandan,
Bakanlıkça son on iki yılda 1.421 adet taşkın koruma tesisi
yapılmış ve bu tesislerde 2,5 milyon dekar alan ile 1.950 adet
yerleşim yeri taşkınlardan korunmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığın önemli
faaliyetlerinden birisi de orman kaynaklarının sürdürülebilir bir
şekilde yönetilmesidir. Çevresel endişelerin had safhaya
ulaştığı günümüzde ormanlar ve ormancılık konusu
küresel düzeyde önem kazanmıştır. Özellikle son on beş
yirmi yılda ormancılık meseleleri tamamen uluslararası
platforma çekilmiş, ormansızlaşmanın gerek iklim
değişikliği açısından gerekse biyolojik
çeşitlilik açısından çevresel bir tehdit oluşturduğu
açıkça ortaya konmuş, ormanların insanlar için bir yaşam
destek sistemi olduğu kabul edilmiştir. Bunun için de ormanların
sürdürülebilir orman yönetimi anlayışıyla işletilmeleri
şarttır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyada ormansızlaşma ve onun getirdiği çölleşme ve
kuraklık 4 milyar hektar alanı ve 1,2 milyar insanı etkilemeye
devam ediyor. FAO verilerine göre dünyada her yıl 7 milyon hektar orman da
yok olmaktadır. Ülkemiz de orman yönünden zengin değildir. Mevcut
ormanlarımızın yüzde 48i bozuktur. Son istatistiklere göre
orman alanımız 21,7 milyon hektara ulaşmıştır. İlk
düzenli envanter kayıtlarının tutulduğu 1972
yılından bu yana orman alanımız 1,4 milyon hektar
artmıştır. Cumhuriyet tarihimizin en büyük
ağaçlandırma ve bozuk ormanların rehabilitasyon hamlesi AK
PARTİ döneminde başlamış ve bu seferberlik kapsamında
2 milyon 400 bin hektar alanda ağaçlandırma ve rehabilitasyon
çalışması yapılmış ve 2003 yılından bu
yana 3 milyar 250 milyon fidan toprakla buluşturulmuştur. Bu
rekor, ülkemizi dünyada Çin ve Hindistandan sonra en fazla fidan diken 3üncü
ülke konumuna getirmiştir.
Bakanlık, ormancılık
alanında izlediği politikalarla orman varlığının
korunması ve artırılması yanında ormancılık
konusunda halk ile devleti barıştırmış, orman
köylüsüne daha fazla iş ve aş verilmesi
sağlanmıştır. Bu çerçevede, son on yılda orman
köylüsüne aktarılan kaynak miktarı 10 milyarı
aşmıştır.
Bazı orman ürünlerinin üretiminde ülkemiz
dünyada ilkler arasına girmiş ve bu ürünler önemli ihracat kalemleri
arasında yer almaya başlamıştır. Sadece odun
dışı orman ürün ihracatı 6 kat artarak 300 milyon dolara
çıkmıştır. Ormancılık alanındaki yeni
gelişmeler ve endüstriyel odun üretimindeki artışlar orman
ürünlerinin sanayisini de tetiklemiş ve bazı sektörlerde 4-5 kata
varan büyümeler olmuştur.
Ormanlarımızda biyolojik
çeşitliliğin ve ekolojik zenginliğin korunması için korunan
alan miktarı 3 kat artırılmıştır. Bu çerçevede
millî park sayısı 33ten 40a, tabiat parkı sayısı da
17den 201e çıkarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüldüğü gibi gerek orman ve gerekse su kaynaklarının
verimli kullanılmasında ve yönetilmesinde iddia edildiği gibi
herhangi bir usulsüzlük ve noksanlık görülmemektedir. Aksine, orman ve su
kaynakları koruma ve kullanma dengesi içerisinde en verimli bir
şekilde kullanılmış ve halkımızın hizmetine
sunulmuştur.
Gazi Yerleşkesindeki OGMnin tapulu
arazisinin TOKİye devredilmesinde protokollere uyulmayarak kurumun ve
çalışanların mağdur edildiği iddiası doğru
değildir. OGMnin Gazi Yerleşkesindeki idari binalarının
tamamı ekonomik ömrünü doldurmuş binalardı. Bunlardan 1 tanesi
de depreme dayanıksız olduğu tespit edildiğinden hiç
kullanılmıyordu. OGM ile TOKİ arasında takas amaçlı
yapılan protokol herhangi bir problem yaşanmaksızın uygulanmaktadır.
Başbakanlığa devredilen
450 dönüm alan için ekspertize yaptırılan bedel üzerinden protokol
yapılmış ve bu değere eş değer bina ve
arsanın OGMye verilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu çerçevede, yeni OGM kampüsü TOKİ tarafından ihale edilerek
inşaatına başlanmıştır.
İstanbul Park Ormanıyla
ilgili olarak söz konusu yer, 1991-2002 yılları arasında orman
içi dinlenme yeri olarak ihale edilmiştir. Bu süreçte gerekli
altyapılar ve düzenlemeler idare tarafından, 2002-2008
yılları arasındaki düzenlemeler ise işletmeci
tarafından orman içi dinlenme yeri statüsünde
yapılmıştır. Bu alanda mesire yerleri gelişme
planına göre ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamaya
yönelik yapı ve tesisler yapılmıştır. Ayrıca,
işletmeci tarafından sözleşme kapsamında onaylı
gelişme planına göre bazı ek tesislerle birlikte bunların
toplam taban alanı 14.326 metrekaredir. Buradan da
anlaşılacağı üzere, söz konusu alanda hiçbir tesis
yokmuş ve binlerce ağaç kesilerek orman ve doğa tahrip
edilecekmiş gibi kamuoyuna yansıtılan algılama gerçeği
yansıtmamaktadır.
Fatih Orman Tabiat Parkının
2002-2009 yılları arasında yürütülen işletmecilik
faaliyetleri sırasında birçok sorun da yaşanmış, hem
bu sorunların çözümü hem de yeni geliştirilen stratejiler
doğrultusunda gelişim planları yapılmış ve bu
doğrultuda da ihale yapılmak suretiyle tamamlanmıştır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Görüldüğü gibi
bahsedilen iddialar somut delillere dayanmayan mesnetsiz iddialardır.
Yıllarca
kadro bekleyen orman işçilerine, ilk defa 18 bin orman işçisine AK
PARTİ döneminde kadro verilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İlk defa en çok orman mühendisi
AK PARTİ iktidarında alınmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yandaşları mı doldurdunuz?
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) - Yine -sayın meslektaşım da bilir- orman fakültesinin
9 dekanı ben genel müdürken beni ziyaret ettiler.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Torpili var mı?
ALİ ÖZ
(Mersin) Sayın Kahveci, torpil var mı, torpil?
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) - Meslektaşlarımız son yıllarda KPSSden
başka mesleki imtihanlara ilgi göstermiyorlar. Lütfen, KPSSnin
dışında da mesleki imtihanlar yapın. diye, orman
fakültesinin 9 dekanı bizden böyle bir talepte bulunmuştur.
ALİ ÖZ
(Mersin) Sen çok iyi biliyorsun Sayın Kahveci. Torpil var mı, onu
söyle, onu!
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) - Dolayısıyla da -bu talep doğrultusunda- bu
imtihanları yapanlar da yıllarca bu kurumda
çalışmış orman mühendisi meslektaşlarımızdır.
ALİ ÖZ
(Mersin) Sana isim verdim, isim, isim!
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) - Bundan dolayı da gensorunun aleyhinde olduğumu...
Bir de 120 bin
işçimizle ilgili... Evet, 120 bin işçimiz sadece dikimde
çalışmayacak.
ALİ ÖZ
(Mersin) Bari sen savunma bunları.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) - Henüz dikim mevsimi bitmedi. Doğuda, İç Anadoluda,
güneydoğuda daha sahalar karla kaplı. Bunlar dikimde de
çalışacak, bakımda da çalışacak, fidan üretiminde de
çalışacak. Dolayısıyla,
ormancılığımıza, Orman Genel Müdürlüğünün
bütçesinin dışında 120 bin işçimize ormancılık
için, bu işçilerin altı ay çalışmaları için destek
verilmiştir. Bu konuda Hükûmete ormancılar olarak teşekkür
etmemiz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bundan dolayı
da gensorunun aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakan eğer istifa
edecekse önergemizi çekebiliriz, çekeriz yani.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Belki şimdi istifa edeceğini söyler ya.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hakkımda
verilen gensoruyla alakalı söz almış bulunuyorum.
Özellikle
şunu ifade edeyim: Tabii burada hakkımda verilen gensoruyla
alakalı gerekçeye baktığım zaman, aslında ben,
bazı şeyleri açıklamaya imkân verdikleri için kendilerine
teşekkür ediyorum evvela, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Şimdi,
deniliyor ki: Kamu İhale Kurumunun ilkelerinin dışında,
şeffaf bir şekilde ihale yapılmıyor. Bunu bana söylemek
fevkalade yanlıştır. Bakın, ben 1994te İSKİ
Genel Müdürü olmuş bir kişiyim. Benden önce, iki yıl önce klorun
fiyatının onda 1ine klor almaya başladım. İki:
Bakın,
OKTAY VURAL
(İzmir) Spiral mi, çelik çekme mi?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
50 milyon TLye
alınıyor iken o zamanki fiyatlarla, biz iki yıl sonra 22 milyon
TLye almaya başladık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dikişli mi, spiral mi?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun
dışında, düktil font borularla ilgili bir hatıramı
anlatmak istiyorum. Benden önce 100lük düktil font borular yurt
dışından alınıyordu, bunların fiyatları
aşağı yukarı 28 Deutsche mark idi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizden önce kim vardı efendim?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Biz daha önce bu
fiyatlardan çok daha düşük, yarısından daha düşük fiyata
almaya başladık, 11 Deutsche marka almaya başladık. Hatta
burada, izin verirseniz, ben bu vesileyle hatıralarımı yazmaya
karar verdim. Bakın, bir tarihte, geçmişten kalan bir kredi
varmış, 5 milyon Deutsche mark civarında, dediler ki: Bu
krediyi de kullanalım ama düktil font boruları aynı fiyattan vermek
isteriz. Firma yetkilisi -yabancı firma- ve onun temsilcisi geldi, ben de
İSKİ Genel Müdürüyüm, dediler ki: Aynı fiyattan verelim. Dedim
ki: Aynı fiyattan almam, biliyorsunuz, başka masraflarımız
vardı -detaya girmeyeyim- onları düşerseniz yüzde 15,
alırım. Kendi aralarında Almanca konuşuyorlar, diyorlar ki:
Ya, bu skandal olur, biz yüzde 15 hibe verelim. diye bana teklif ettiler, ben
almam dedim, yüzde 15 düşeceksiniz. Dolayısıyla, bakın, biz
böyle, nereden nereye aldık. [MHP sıralarından alkışlar
(!)]
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kaç sene önce oldu bu Sayın Bakan, kaç sene önce?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
şunu ifade edeyim, siz de gurur duyarsınız diye söylüyorum:
Bakın, İstanbulun hâli niceydi!
OKTAY VURAL
(İzmir) Keşke oralarda kalsaydınız.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Onlar anlamaz Hocam, anlamaz, İstanbullu anlar
Hocam, sen söyle.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Orada kalsaydınız gene aynı hassasiyetiniz
devam ederdi, buraya gelince biraz karıştı işler.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yani onu takdir
edecek siz değilsiniz.
Bakın,
Kerbelaya dönmüştü. Bizden önceki yönetim bir tek tesis
açamamış. Biz 600 tane tesis açtık. Bütün barajlar, isale
hatları, dev arıtma tesislerini biz inşa ettik. Bakın,
sadece bir misal vereyim. Daha geleceğim, çok kısa geçeceğim.
Bizden önce Yuvacıkta
Yuvacıkı biliyorsunuz değil mi?
Kocaelinde Yuvacık.
İZZET
ÇETİN (Ankara)- Övünüyorsunuz şimdi Yuvacıkla Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yuvacıkta 148
milyon TLye arıtma tesisini vermişler, 148 milyon TL,
kayıtlarda var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerenin?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun kapasitesi
400 bin metreküp/gün, klasik sistem. Biz kendi teknolojimizi kullanarak çok
daha ileri bir içme suyu arıtma tesisini İkitellide yaptık,
kapasitesi daha büyük, daha ileri teknoloji, 420 bin metreküp/gün, sadece 12
milyon dolara inşa ettik. Fark burada işte. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakın, bunu bana
açarsanız
Tamamen yabancıları devre dışı
bıraktık, kendi teknolojimizle yapıyoruz ve gerçekten mükemmel.
Siz gurur duyarsınız diye söylüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Afyonkarahisarda Katarlı birisiyle bir şey
vardı, golf sahası vardı, ne oldu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir ara, Moskova
Su, Kanalizasyon İdaresinden beni ziyarete geldiler meslektaşlar.
Önce hava atmak istediler, her gelen bir hava atmak istiyor, dediler ki
OKTAY VURAL
(İzmir) Afyonkarahisardaki golf meselesi vardı ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Dinleyin, ben sizi
dinledim. Saygı duyun, dinleyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yeğenlerden bir bahset ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, çok
enteresan. Sizin de sevineceğiniz bir hususu anlatayım. Moskova Su,
Kanalizasyon İdaresinden geldiler, dediler ki: Bizde öyle büyük isale
hatları var ki çapı
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Anlayamazlar Hocam, anlayamazlar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika,
şimdi, bakın, müsaade ederseniz
Bunun üzerine Ya, bunları kim
yapıyor? dedi. Ben gururla: Bizim ülkemizin mühendisleri, müteahhitleri
yapıyor dedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ha, siz yapmadınız, mühendisler yaptı, ben de siz
yaptınız zannettim!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Proje bize ait. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
vekillerim, ondan sonra, o tarihten sonra, yıl 1997den sonra, bizim
müteahhitler Rusyadaki bütün altyapı işlerine girmeye
başladı, daha sonra Cezayire girdi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Daha önce Rusyaya gitmedi mi sizin
müteahhitler Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Allaha şükür,
bizler, hakikaten Türkiyedeki müteahhitlik firmaları Çinden sonra ikinci
sıraya yükselmişse bunda bu kardeşinizin de hasbelkader rolü
var, bunu özellikle bildiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Alkış!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
değerli kardeşlerim, tabii, ben İSKİyi anlatacak olursam
Artık hatıralarımı yazmaya karar verdim, hemen
başlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ha, o zaman hatıraya falan
başlamışsanız gensoruyu çekelim biz ya!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Daha sizin iki dönem oldu Sayın Bakan,
bir dönem daha yok mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
şimdi, değerli arkadaşlarım, geldim DSİye. Sayın
Cumhurbaşkanınız Başbakanken Veysel Hoca, İstanbulda
artık bütün mesele bitti
Çünkü biz o tarihte 2040 yılına kadar
su meselesini, Haliçi, alt yapıyı, bütün kanalizasyon sistemini,
içme suyu tesislerinin tamamını, atık su arıtma
tesislerinin tamamını bitirmiştik ve gurur duyacağım
en mükemmel tesisleri yaptık. Kendi teknolojimiz
Ben teknik üniversitede
ders anlatırken
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hocam, Haliçi söyle, Haliçi de söyle.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Haliç kolay.
Şimdi,
efendim, bir müsaade ederseniz bakın, bir hatıramı daha anlatayım.
Ben teknik üniversitede ana bilim dalı başkanıyken
OKTAY VURAL
(İzmir) İstanbul mu, Yıldız mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika, bir
dakika
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yeğenlere gel, yeğenlere.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, İstanbul mu, Yıldız mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ana bilim dalı
başkanıyken Türkiyede doğru dürüst atık su arıtma
tesisi yoktu, modern içme suyu arıtma tesisi yoktu. Ben, maalesef,
talebelerime Stuttgartdan çektiğim diyaları gösteriyordum işte
bu arıtma tesisi, bu şöyle, şu ünite falan diye.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) İvedik Arıtma Tesisi ne zaman
yapıldı? Doğruyu söyle Sayın Bakan, ayıp oluyor.
İvedik Arıtma Tesisi ne zaman yapıldı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ancak, size gurur
duyacağım bir hususu ifade edeyim: Bir tarihte biz İstanbulda
çok modern içme suyu arıtma tesisini, atık su arıtma tesisini,
muazzam tesisleri inşa edince -ki dünyanın en mükemmel tesisi- bir
gün Stuttgartdaki enstitünün başkanı beni aradı: Profesör
Eroğlu, en modern tesisler sizde, bizim yüksek lisans, doktora
talebelerimiz gelip sizde inceleme yapabilir mi? deyince gerçekten
hayatımda duyduğum en büyük mutluluk buydu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşte bu, böyle
olacaksınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hatırada bu da yer alacak mı Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hatırada bu da
yer alacak merak etme. Sizin konuşmalarınızı da
kaydedeceğim hatıralarıma. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yalnız, bu hangi Hükûmet döneminde oldu
Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi,
efendim, kısaca gelelim DSİye. Siz de defterdardınız,
biliyorum, birlikte çalıştık, teşekkür ederim Mehmet Akif
Hamzaçebiye de. Şimdi, efendim, DSİye gelince, biz 700 tane
İhaleyi yapmışlar, kaç katrilyon biliyor musunuz? 82 katrilyon,
kucağımda buldum. Peki, yatırım ödeneği ne kadar? 2
katrilyon. 82/2=41 yıl. O zaman bir dere ıslahı on beş
yılda bitmiyordu, hatta iz ödenek diye 1 milyon TL ile ödenekler
vardı. 1 milyon TL kaç lira şimdi? 1 lira. Allaha şükür biz bu
yükün altında ezilmedik. Bütün Türkiyeyi dolaşarak projelerin
tamamını düzelttim. Ve o zaman, 2004 yılında Başbakanlık
kamu kaynaklarını en iyi kullanan kurumlar arasında
yarışma yaparken ben 3,2 katrilyonla bir teklif götürdüm. Ya, bütçesi
3,2 katrilyon. Allaha şükür Başbakanlık arşivlerinde var.
Nasıl oluyor, acaba bir sıfır hatası mı var? diye
sorduklarında, bütün listeyi gönderdim, yapılan tasarruflar,
yanlışların düzeltilmesi, tenzilatların
artırılması...
OKTAY VURAL
(İzmir) Sıfır derken Hükûmete sataşmış
oluyorsunuz. Yani, ne demek istediniz sıfırlamayla?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Netice olarak ben
şunu söyleyeyim: İşte bu sayede 3,2 katrilyon yani yeni fiyatla
3,2 milyar TLyi geri kazandık Allaha şükür. Bununla ne yaptık?
Bununla yaptıklarımızı az önce söyledi. Biz şu ana
kadar 2.371 tane dev
tesisi aziz milletimizin hizmetine sunduk.
OKTAY VURAL (İzmir) Ilısu
Barajı 2014te bitecekti, ne oldu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hemen toparlıyorum, müsaade et,
toparlıyorum. Bunları anlatırsam sabah olur, biliyorum,
vaktinizi almak istemiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bekleriz
Hocam, bir şey olmaz ya, çok önemli.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Su meselesi: Bakın, eğer biz
büyük düşünmemiş olmasaydık bugün yetmiş yedi tane
şehrimiz susuzdu. Mardinden Şırnaka kadar, Edirneden Karsa
kadar, İzmirden Mersine kadar, Sinoptan ta Afyonkarahisara kadar bütün
şehirler susuzdu, Allaha şükür
Büyük düşünmeye mecburuz.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Yağmurları da siz mi yağdırdınız Sayın
Bakan? Yağmurlar sizden mi geldi?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, geçen yıl kuraktı,
hiç su sıkıntısı yaşattık mı?
Yaşatmadık Allaha şükür.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hiç, hiç!
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hiç yaşatmadık, kusura
bakmayın.
Şimdi, bununla ne yapıyoruz
bakın, sadece şunu söyleyeyim: Bakın, bizden önceki bütün
göletleri çıkardım, ortalama
OKTAY VURAL (İzmir) Bravo,
alkış!
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yani, gerek dere ıslahları,
bunlardan bahsedecek değilim.
Bir de ağaçlandırmadan
bahsedeyim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ergeneden biraz bahsedin Sayın Bakan, Ergeneden.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Değerli vekillerim,
ağaçlandırma konusunda, bakın, 3 milyar 250 milyon fidanı
toprakla buluşturduk. Bizden önceki arkadaşlara da teşekkür
ediyorum ama daha önceki ortalama fidan üretimi yılda 75 milyonken biz 401
milyon adet fidan üretmeye başladık, hatta bir yıl 500 milyonu
aştı. Dolayısıyla, şimdi bütün her yeri
ağaçlandırıyoruz. Orman varlığımız
arttı, 9 bin hektar alan büyüdü ve odun serveti 1,2 milyar metreküpten 1,5
milyar metreküpe çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) Çok fidan
yetiştirdiniz siz hakikaten!
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hatta -bırakın siz takdir
etmeyin ama- OECD Genel Sekreteri iki yıl önce geldiği zaman aynen
şunu söyledi: Türkiye ağaçlandırma ve erozyonla mücadelede
dünya lideridir. Bu, kayıtlara geçti, dünya lideriyiz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Keza, bakın, 2011
yılında Dünya Ormancılık Zirvesi ve Forumu, yıllarca Amerikada
New Yorkta yapılmış, ilk defa New York dışında
Birleşmiş Milletler Dünya Ormancılık Forum ve Zirvesi
Türkiyede İstanbulda yapıldı. Dahası var, Dünya Su Forumunu biz
İstanbulda yaptık. Dahası var, bu sene, Allah nasip ederse,
ekim ayında Birleşmiş Milletler Çölleşme ve Erozyonla
Mücadele 12. Taraflar Konferansının Türkiyede
yapılmasını kabul ettiler. Bunlar kara kaşımıza,
kara gözümüze âşık değil, Türkiyedeki başarıya onlar
geliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ümit ederim
ki sizler de görürsünüz. Merak etme, hatıralarıma yazacağım
bunu da.
Şimdi,
değerli dostlar, tabii, söylenecek çok şey var. Esasen, Osman Beye
de teşekkür ediyorum, bunları söyledi ama biz şu anda bütün yol
kenarları, hastane avluları, mezarlıklar, mabetlerin avluları
ne kadar varsa ağaçlandırıyoruz, ağaçlandırmaya devam
edeceğiz.
120 bin kişi
niye istihdam ediliyor? diyor. Efendim, bunu tamamen İŞKUR
alıyor yani onların, kimsenin alnında hangi partili olduğu
yazmıyor, tamamen kurayla
Şimdi,
ikincisi
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yazıyor, yazıyor!
İZZET
ÇETİN (Ankara) Yazıyor, yazıyor!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Alnında yazmıyor, referansında yazıyor,
referansında!
OKTAY VURAL
(İzmir) Fişleme yapıyorsunuz ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bilemiyorum yani biz
adaletten ayrılmıyoruz, adaletten ayrılmıyoruz.
Dolayısıyla,
sadece bunlar ağaç dikiminde değil, aynı zamanda bakım
hizmetlerinde, aynı zamanda Doğa Koruma Millî Parkları mesirelik
alanlarında kullanılacak, keza bunlar aynı zamanda DSİnin
tesislerinin, birtakım yeşil alanlarının
bakımında, ağaçlandırılmasında kullanılacak,
altı ay çalışacak.
Bunun
dışında, en çok orman mühendisini biz aldık, en çok kadrolu
işçiyi biz aldık Allaha şükür.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, orman mühendisleri ne oldu,
torpille alınan orman mühendisleri?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun
dışında, gelelim İstanbulla ilgili, Fatih
ormanlarıyla ilgili, Osman Bey kardeşim çok güzel izah etti.
Arkadaşlar,
bura da tamamen ihaleyle yapılmıştır. Şu anda da
yapılan bir şey yok. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı canı istediği gibi orada inşaat yapamaz
çünkü uzun devreli gelişme planlarının uygun olması lazım.
Arkadaşlar da bunu böyle bilir zaten.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Mülakatta elediğiniz orman mühendisleri nerede,
bahseder misiniz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun
dışında, diğer lojmanlar ve binalar yapılıyor
zaten, göreceksiniz muhtemelen. Hatta, ben, getirmiştim ama
göstermeyeceğim şu anda. Binalar muhteşem, Orman Genel
Müdürlüğü binası yapılıyor çünkü mevcut binalar 1970li
yıllarda yapılmış, depreme dayanaksızdı, hatta en
büyük bina deprem riski dolayısıyla
boşaltılmıştı. Şu anda yapılan tesisler
fevkalade güzel, lojmanları da yapıyoruz, yapmaya devam
edeceğiz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ergeneden bahset.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bunun
dışında, tabii, arkadaşların bazı kişiler
hakkında söylediği hususlarla ilgili olarak ilgililer zaten gerekli
davayı açacak. Mesela, bir sayman bir yolsuzluk yapmış, bunu
tespit eden biziz, mahkemeye gönderen biziz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Para ne oldu para, 10 milyon? Devletin parası ne
oldu?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Para nerede, para?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Memuriyetten
atıldı ve şu anda kodeste. Ve parası da alınacak
elbette.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Nerede?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Tamam da yani bizim
vazifemiz yakalamak. Yakalanmış mı? Biz yakaladık. Hatta
bununla ilgili bazı iddialar olunca ilgililer hakkında tazminat
davası açıldı, tazminat davası da kazanıldı.
Değerli
dostlar, yani tabii söylenecek çok şey var ama şunu ifade edeyim: Ben
teşekkür ediyorum, en azından bunları açıklamaya imkân
verdiniz. Bir de, hatıralarımı, başımdan neler geçti
neler, ne mücadeleler yaptık, Allaha şükür onları da yazmaya
vesile olduğu için
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Afrika ormanlarında mı geçti?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
ben sizlere
gönülden teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Hepinize
teşekkür ederim.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Valla iddialar hakkında hiçbir cevap vermedi zaten.
Moskovaya gitti.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Bizim iddialar ne oldu Sayın Başkan? Sayın
Başkan, bizim iddialara hiç cevap vermedi.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Moskovadan bahsetti.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Afrika ormanlarında da hatıraları varmış,
onları da anlatsaydı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Millet
anladı, anladı.
BAŞKAN
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunacağım ancak açık oylama talebi
vardır. Talepte bulunan milletvekillerini tespit ediyorum:
Ali Öz? Burada.
Nevzat Korkmaz?
Burada.
Oktay Vural?
Burada.
Sadir Durmaz?
Burada.
Erkan Akçay?
Burada.
Celal Adan?
MUHARREM VARLI
(Adana) Tekabül ediyorum.
BAŞKAN
Üstlendi.
Mehmet
Erdoğan? Burada.
Mehmet
Şandır? Burada.
Mehmet Günal?
Burada.
Emin Çınar?
Burada.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu? Burada.
Mesut
Dedeoğlu? Burada.
Alim
Işık? Burada.
Mustafa Erdem?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Tekabül ediyorum.
BAŞKAN
Üstlendiler.
Münir Kutluata?
Burada.
Cemalettin
Şimşek? Burada.
Ruhsar Demirel?
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Tekabül ediyorum.
BAŞKAN
Üstlendiler.
Zühal Topcu?
Burada.
Ali Halaman?
Burada.
Özcan Yeniçeri?
MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) Tekabül ediyorum.
BAŞKAN
Üstlendiler.
Şefik Çirkin?
Burada.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
(11/51) esas numaralı Gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin açık oylama sonucu:
|
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
273 |
|
Kabul |
: |
43 |
|
Ret |
: |
230 |
|
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
Böylece gensoru
önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 21.06
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.17
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
3üncü sırada
yer alan, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 Milletvekilinin;
FATİH Projesini Zamanında Bitiremediği, Projeye Dair Birçok
Yolsuzluğa Sessiz Kaldığı İddiasıyla Milli
Eğitim Bakanı Nabi Avcı Hakkında Bir Gensoru
Açılmasına İlişkin (11/54) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
3.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin; FATİH Projesini zamanında
bitiremediği, projeye dair birçok yolsuzluğa sessiz
kaldığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/54)
BAŞKAN
Hükûmet yerinde.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 19/3/2015 tarihli 80inci Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre bu görüşmede
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir. Konuşma süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve
Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Engin Özkoç,
Sakarya Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Zühal Topcu,
Ankara Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Erol
Dora, Mardin Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Fatma Nur
Serter, İstanbul Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Murat Yıldırım, Çorum Milletvekili; Hükûmet
adına Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı.
Şimdi önerge
sahibi Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Türk Eğitim
Derneği Eğitimde öğrenci başarısında
teknolojinin etkisi sadece yüzde
Neydi, siz neyi
kriter alıyorsunuz? Söz konusu tableti mi? Peki, Microsoftun kurucusu
Bill Gates bu konuda ne diyor? Tabletlerin eğitim alanındaki
kullanımı korkunç. diyor; Klavyesi olmayan bir cihazla eğitim
yürütülemez. diyor; Öğrenciler sadece okumuyor. diyor;
Öğrencilere bir cihaz dağıtarak yapılan denemeler
gerçekten çok başarısız oldu. diyor; Bu durumda bütün
eğitim müfredatı ve öğretmenlerin değişmesi gerekir.
diyor. Bu eleştiri sizi düşündürüyor mu? Siz, bu projenin yüzde
10unu gerçekleştirdiniz. Merak edip de, zahmet edip de bu projenin
çocukların eğitim başarısındaki etkisini hiç ölçtünüz
mü?
Dünyanın
eğitimde başarılı olan bütün ülkelerinde öğretmene
yatırım yapılır. Peki, bizim ülkemizde? On binlerce
öğretmen atama bekliyor. Ne için? Mesleklerini yapıp maaş
alabilmek için. 130 bin öğretmen açığımız var.
Öğretmene işbaşı yaptıracağız,
öğretmeni eğiteceğiz, öğretmene devlet eliyle lisansüstü
eğitim yaptıracağız, kendi dallarında
uzmanlaştıracağız. Eğitimi sizlerin eline değil
öğretmenlerin eline teslim edeceğiz. Dünya bunu böyle yapıyor.
Biz de kendi iktidarımızda bunu böyle yapacağız. Siz? Sizin
niyetiniz başka; siz, eğitimde başarı değil, rantta
başarı istiyorsunuz. İspat mı? Tamam, tablet
alıyorsunuz, öğrenciye vereceksiniz; peki, Kamu İhale
Yasasından tablet alışını neden
çıkartıyorsunuz? Şaibeli duruma neden getiriyorsunuz? Bir kamu
alımı Kamu İhale Yasasından hangi gerekçeyle
çıkarılır? Doğal afet mi var, deprem mi var,
olağanüstü hâl mi var, yoksa millî güvenlik mi söz konusu, istihbarat
mı söz konusu? Hiçbirisi değil. Söz konusu, yandaşınız
ve sizsiniz. Bu tableti eğitimle, sözde hedefinizle eğitimde
fırsat eşitliği
Peki, ne getiriyor? Siz tablet
dağıtmaya kalktınız onu bile başaramadınız.
Sınav odağında Sistemi kurtarıyor. iddiasıyla
dershaneleri kapattınız, Tüm liseleri Anadolu lisesi
yapıyoruz. diye Anadolu liselerini Anadolu lisesi olmaktan
çıkarttınız, ne oldu? Hazırlık liselerini ülkeyi
pıtrak gibi sarar hâle getirdiniz dershanelerden çok daha pahalı ve
daha bir karmaşık sistemle. Eskiden orta sınıf ve yoksul
öğrencinin bir çıkış yolu vardı, şimdi o
yolların hepsini kapattınız. Artık, yoksul öğrencinin
ve orta sınıfta yaşayan öğrencilerimizin bir
çıkış yolu maalesef yok. Hazırlık liselerine sadece
parası olanlar gidebilecek. Artık, Orta Doğuda, Boğaziçi
Üniversitesinde, büyük üniversitelerde Anadoludan gelen çocuklarımız
okuyamayacaklar. Oralarda kolejlerden gelen, hazırlık liselerinden
gelen çocuklar bu fırsatı yakalayabilecekler.
Eğitimi daha
da sınav odaklı hâle getirdiniz. Sınavları şaibeli
hâle getirdiniz. Şaibeli olmayan tek bir sınavınız dahi
yok. Türkiyede eğitim sistemini yoksuldan, halktan yana değil,
zenginden ve yandaştan yana yaptınız. Ne oldu?
Aldatıldınız mı? Eskiden ağlayanınız
vardı, şimdi o da kalmadı. Bence bırakma
zamanıdır. Milletimiz bu gerçekleri artık görüyor. 7 Haziran
sizin için veda zamanıdır, bunu anlamış olmanız
gerekir.
Siz bu devleti
yönetemiyorsunuz, millî eğitimi yönetemiyorsunuz. Yönetemediğiniz her
alanda milletin karşısına çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki:
Bizi aldattılar. Aldatılacak kadar acizseniz devleti yönetmekten
vazgeçiniz çünkü devleti yönetecek kadar aciz olmayan Cumhuriyet Halk Partisi
var.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Zühal Topcu, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Topcu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Millî Eğitim Bakanı hakkında
verdiği gensoru üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, on iki
yılda eğitimi ilgilendiren bütün alanlarda eğitim kalitesi ve eğitime
erişim, fırsat eşitliği ülkemizin en önemli sorunları
olmaya devam etmektedir. Şu anda da gensorunun gündemini ki hâlâ ne
olduğunu ne bizim anladığımız ne de Millî
Eğitimin anladığı, ailelerin, öğretmenlerin de
anlamadığı bir FATİH Projesi oluşturmaktadır.
Özellikle FATİH Projesi yılların, hatta yüz yılın
fiyaskosuna dönüşmüştür. Zira, en başta planlanan kaynak
kullanımı konusunda TÜBİTAK, Ulaştırma
Bakanlığı ve farklı bakanlıklar mevcut fondan pay
almak için siyasi yolları kullanarak projeye müdahale etmişler ve
projeyi içinden çıkılmaz bir hâle çevirmişlerdir.
Firmaların bakanlık işlerine aşırı müdahale
etmeleri artık kontrol edilemez bir noktaya gelmiştir ve
firmaların ticari çıkarlarına göre iş süreçleri
yönlendirilmeye başlanmıştır.
Bunun
dışında, FATİH Projesinde güya etkileşimli
akıllı tahtanın tasarımcısı olarak patentini
Millî Eğitim Bakanlığı alacak ve bu patent sayesinde
Bakanlık gelir elde edecekti. Hangi aşamada olduğu hâlâ
bilinmemektedir. TÜBİTAKsa, yapılan protokolde, FATİH Projesi için
yazılım ve modüller üretecekti. Bu iş için 2013 bütçesinden 20
milyon TL TÜBİTAK bütçesine aktarım yapılmıştır.
Ortada tamamlanmış ve öğretmenlerin kullanımına
açılmış hâlâ bir yazılım mevcut görülmemektedir. 2013
yılında alınan ve dağıtılan 600 bin tabletin
onuncu sınıf uygulamalarına ilişkin hiçbir veri
üretilememiştir, sadece tabletler
dağıtılmıştır, kontrol yoktur. 2011-2012
yıllarında dağıtılan tabletlerse çöp kutusuna
atılmıştır. Diğer uygulamalarda olduğu gibi,
kısaca, Millî Eğitim Bakanlığı FATİH Projesinde
raydan çıkmış bir tren gibi savrulmakta ve tüm Türkiye ve
iktidar da bunu seyretmektedir. Tabii ki bu raydan çıkma olayı
yalnızca FATİH Projesinde mevcut değildir, diğer bütün
projelerde, Millî Eğitim Bakanlığının elini
attığı bütün projelerde bu görülmektedir.
Özellikle,
uluslararası kurumların veya organizasyonların her yıl
yayımladıkları raporlara göre, eğitim kalitesi, teknoloji
kullanımı, mühendislik, fen ve matematik gibi alanlarda hem çok
gerideyiz dünya standardından hem de her yıl geriye gitmekteyiz.
Çünkü, PISA sonuçları öğrencilerimizi başka ülkelerin
öğrencileriyle mukayese imkânı verirken sahip oldukları
nitelikleri de gözler önüne sermektedir. Özellikle, OECD tarafından
düzenlenen 15 yaşındaki öğrencilerin temel becerilerini ölçmeye
yarayan bu test sonuçlarına göre, 65 ülke arasında 45incilik yüz
karası olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle,
ülkemizde on iki yılda gittikçe kan kaybeden bu eğitimle ne küresel
rekabette ne de üretimde ön plana çıkabiliriz.
Avrupa
Komisyonunun yayınladığı Avrupada Eğitimi Terk Durumu
Raporuna bakıldığında ise inanın çok dikkate
değer sonuçlar karşımızda durmaktadır. Özellikle
kız çocuklarının eğitiminde hâlâ yeterince başarı
sağlayamadığımız ortadadır. Bu rapora göre
Türkiye'de kız çocuklarının yüzde 40ı, erkek
çocuklarının ise yüzde 35i eğitimi erkenden terk etmektedirler.
Bu duruma göre Millî Eğitim Bakanlığından gelen
açıklama ise çok komiktir, gerçekten vahimdir. Bu rapora karşılık
olarak Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerinin verdiği
cevap ise Eğitimdeki okullaşma oranlarımız şu,
şu, şudur. diye, böyle, gerçekten, yüzde 224 gibi komik
rakamlardır. Birbirleriyle mukayese edilmeyecek değerler birbirlerine
karşılık olarak verilmektedir. Bu komediden
artık çıkılmak gerekiyor. Gerçekten meramın çok daha
doğru ve net bir şekilde anlaşılması gerekmektedir.
Millî
Eğitim Bakanlığı yetkililerine sormak istiyoruz
Uluslararası sınav sonuçlarına göre acaba verebilecek daha
mantıklı, daha aklı başında cevaplarımız yok
mudur? diye. Yine, Dünya Ekonomik Forumunun 2014-2015 Küresel Rekabet
Raporuna baktığımızda ise 144 ülke arasında yasal
haklar açısından 96ncı sırada, ilkokul eğitim
kalitesi açısından 94üncü sırada, eğitim sistemi kalitesi
açısından 89uncu sırada, fen ve matematik eğitimleri
açısından 98inci sırada, okul yönetiminin kalitesi
açısından ise 100üncü sırada olduğumuz yüzümüze
çarpılmaktadır ve daha o kadar çok örnekler var ki uluslararası
boyutta biz tekrar ülkemizde olan ve dikkat çekilmesi gereken durumlara dönmek
istiyoruz.
Özellikle,
geçen hafta YGS sonuçları açıklandı, belki sizlerin de
çocukları girmiştir burada ve sonuçların çok vahim olduğunu
artık saklamaya gerek yok. İnanın gerçekten burada söylerken on
iki yıllık icraatı açısından AKP adına ben utanç
duyuyorum çünkü dört yıldır burada dilimizde tüy bitti, sürekli
söyledik Sınav sonuçları, öğrencilerin nitelikleri ve okul
kaliteleri açısından millî eğitim kan kaybediyor. diye ama
kimse dikkate almadı.
Şimdi,
bakıyoruz, özellikle ÖSYMnin YGS verilerine
bakıldığında baraj puanını geçemeyen öğrenci
sayısında ciddi bir artış olduğunu görebiliyoruz.
Sınava giren öğrencilerden 180 barajını aşan
öğrencilerin oranı geçen yıl yüzde 75 iken bu yıl yüzde
70e düşmüştür. Yani bu ne demektir? Puanı hesaplanan 1 milyon
944 bin öğrenciden yani 2 milyona yakın öğrenciden 575 bini
barajı geçemedi. Peki, acaba Millî Eğitim Bakanının
bütün evrakları önüne koyup, biz nasıl bir eğitim
yapıyoruz
Hatta, bu, artık Bakanlığın da ötesine
geçerek, iktidarın artık şapkasını çıkartıp,
önüne koyup bir tahlil yapması lazım. Çünkü, 97 ve 98 doğumlu
çocuklar bu eğitim sistemiyle mahvedilmiştir. Her yıl sınav
değişikliğiyle karşı karşıya
kalmışlardır ve sistem değişikliğiyle
karşı karşıya kalmışlardır.
180
barajını geçen öğrencilerin yüzdelerine yıllar itibarıyla
baktığımızda; 2010 yılında barajı geçenlerin
yüzdesi yüzde 82 iken, 2011de bu yüzde 79a düşmüştür, 2012de yüzde
73e düşmüştür, 2013te yüzde 68e düşmüştür, 2015te ise
yüzde 70 olmuştur. Gerçekten bu hazin bir tablodur. Puanı
hesaplanamayan öğrencilerde yine artış olduğu
görülmektedir.
140
barajını geçemeyen öğrenci sayısı ise 2015
yılında 165 bin oldu. Acaba bu çocuklar hangi soruları
yapamadılar veya yapmaları gerekiyordu? ÖSYM ve Millî Eğitim
kendine güvenemediği için, aslında istatistiki verileri bile
paylaşamadı. Bu yılki sınav sonuçlarını
paylaşmalarının arkasında da sınav
sonuçlarının kendilerinden izinsiz olarak açıklanmaları
yatmaktadır. Ama biz şunları sürekli olarak sormamıza
rağmen; bölgelere göre, illere göre, okullara göre ve cinsiyete göre
başarı durumlarını istememize rağmen Millî Eğitim
Bakanlığı ve ÖSYMden çıt çıkmamaktadır. Bu da
aslında bu gibi şeylerle başarısızlığın
arkasına saklanma girişiminden başka hiçbir şey
değildir.
2011
yılında, bir de, derslere göre, alanlara göre soruların
cevaplanma ortalamalarına baktığımızda vahametin
boyutu iyice artmaktadır. 2011 yılında Türkçe
sorularının sınav ortalaması -dikkatinizi çekiyorum çok
değerli arkadaşlarım- 21,9 soru iken, 2015 yılında bu
rakam 15,8dir. Yani, çocuklar 40 sorudan ortalama olarak 15 soruya cevap
vermişler, doğru cevap vermişler. Yani, artık bunun
gerçekten bir millî problem olarak gündeme alınması gerekiyor.
Yine, 2012 yılında -bu
düşüş yıllara göre artış göstermektedir- bu
düşüş aynı zamanda matematik alanında da kendini
göstermektedir. Yine, 2010dan itibaren, 2010 yılında 40 soruda 11
soru çözülürken, 2015 yılında çocuklar 40 soruda ortalama olarak 5
soruyu doğru çözmüşlerdir.
Yine, fen bilimlerine
baktığımızda, 2010 yılında 4,6 olan 40 sorudaki
doğru soru ortalaması, bu yılsa 3,9a düşmüştür. Yani,
40 sorudan 3,9 soru, 4 soruyu doğru yapıyor bu çocuklar. Bu,
gerçekten eğitimin kalitesini ve ÖSYMnin sınav sonuçlarını
açıklamamadaki ısrarının da arkasında
yattığı gerekçeleri ortaya çıkarmıştır.
Çünkü, YGSnin ortaya koyduğu bu düşündürücü tablonun arkasında
sınav sisteminin on iki yılda 5 kez değiştirilmesi ve yine
5 kez Millî Eğitim Bakanı, 6 kez müsteşar
değişikliğinin yattığını da görebiliriz.
Hakikaten, Bakanın da belirttiği gibi, Millî Eğitim yapboz
tahtasına çevrilmiştir. Ama bu olumlu anlamda bir yapboz tahtası
değil, her gelenin at koşturduğu ve eğitimcilere
bırakılmayacak kadar önemsenmeyen bir sistem hâline
getirilmiştir.
Eğitimde kaliteyi artırmak
tablet dağıtmakla olmuyor. İlk
çıkışlarınızı bir hatırlayın, tablet
dağıtınca bu eğitim sistemi çağlar atlayacaktı
ama bir gördük ki, bu tabletleri bırakın, insani boyutta birçok
olumsuzlukların gündeme geldiğini de yine eğitim
ortamlarında bile görebiliyoruz.
Şimdi, sormak istiyoruz: Acaba
1997, 1998 yılında okula başlayan ve şu anda üniversiteye
gelen bu çocukların yüzüne nasıl bakacaksınız? Nasıl
kendinizi ifade edeceksiniz? Nasıl pardon diyeceksiniz? Yani bu
işin içinden nasıl çıkacaksınız? Psikolojilerini
bozduğunuz bu çocuklara ne cevap vereceksiniz? Ailelerine ne cevap
vereceksiniz? Bu neslin hesabını nasıl ödeyeceksiniz?
Yine, özellikle
liseye geçişte de aynı problemlerle karşı karşıya
kaldı bu çocuklar, özellikle deneme tahtasına çevrilmişti. 2005
yılında liseye giriş sistemiyle başlayan sınavlar, 2005te
OKSye çevrildi, 2008de SBS adı verildi, 2009dan itibaren de üçlü
aşamayla başladı OGESle, daha sonra TEOGa dönüştü.
Şimdi, bakıyoruz ve YGSde de hiçbir alanda soru çözme yüzde 50nin
üzerine çıkmadı. Geçen yıl A ve B kategorileri varken, bu sefer B
kategorisi kaldırıldı. Tekrar bu yıl ne uygulanacak, onu da
bilmiyoruz, artık Sayın Bakanın veya Millî Eğitim
bürokratlarının ağzından çıkacak ifadeleri bekliyoruz
hangi değişiklikle karşı karşıya
kalacağız diye.
Şimdi,
soruyoruz: TEOG sınavında 43 bine yakın 1inci varken, YGS
sınavında ise 7 yanlışı olan öğrenci 1inci
geliyor. Bu, nasıl bir tenakuzdur yani nasıl bir sınavdır?
Bunun artık cevabını bekliyoruz. Sorduğumuz sorulara hiçbir
cevap alamıyoruz Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından.
Yine, sınav
rezaletiyle devam etmek istiyorum. Özellikle üniversite giriş
sınavında yani YGS sınavında, sanki çocuklar potansiyel
tehlike gibi çocuklar böyle irdelemeden geçirilmektedir. Çocukların en
ufacık evrak eksikliği onların bir yıllarına veya
geleceklerine mal edilmektedir. Sınav öyle bir despotik ortamda, öyle bir
kuşatılmış ortamda yapılmakta ki çocukların
normal ihtiyaçlarını gidermesine bile müsaade edilmemektedir. Siz,
öbür taraftan, soruların çalınmasına müsaade ederken,
pervasızca bütün kadroları sınavsız bir şekilde
dağıtırken, sınavsız üniversite girişlerini
sağlarken, sınavsız iş başvurularını
yaparken bir taraftan da sınava girmek için heyecanlanan öğrenciye
tuvalete gitme imkânı vermiyorsunuz. Bu nasıl bir tenakuzdur? Bu
çocukları nasıl potansiyel suçlu olarak görebilirsiniz? Ondan sonra,
tuvalete gitmediği için altına kaçıran öğrencileri acaba
mutlulukla mı basında seyrediyorsunuz? Veya sınava
alındıktan sonra, yarım saat sonra, kırk dakika sonra,
gelip çocuğun başına Sen yanlış sınav
evrakıyla girdin. deyip hiçbir mazeret göstermeden, başka evrak
istemeden çocuğu sınavdan dışarıya
çıkartabiliyorsunuz. Hiçbir otokratik ülkede bile bu yapılmaz. Ondan
sonra da cevap vermiyorsunuz ve bir gencin istikbalini karartabiliyorsunuz,
ondan sonra özür dilemeyi bile gerçekleştiremiyorsunuz. Bu hiçbir ülkede
gerçekleşmez.
Çok değerli
arkadaşlarım, empati yapın, bunun kendi çocuğunuzun
başına geldiğini düşünün. Bu, birçok öğrencinin
başına geldi, sınavdan çıkartıldı veya
hastalığı dolayısıyla sınavda ilacını
almasına müsaade edilmedi. Yani bir gencin hayatını karartmak bu
kadar kolay olmamalı. Bunların tekrar düşünülmesi gerekiyor.
Ve diyoruz ki,
millî eğitim sisteminin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor ve yine,
OECD'nin 2014 tarihli araştırmasında ne eğitimde ne de
çalışma hayatında olmayan gençler bakımından
Türkiye'nin en kötü durumda olduğu istatistiksel olarak verilmiştir.
Buna göre, 15le 19 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 22si,
20yle 24 yaş aralığındaki gençlerin ise yüzde 36sı
ne eğitimde ne de çalışma hayatında bulunmamaktadır.
Acaba bu gençler nerede? Yani bu çocuklarımız kimdir? Millî
Eğitim Bakanlığı hiç merak etti mi bu çocukları;
kimdir, nerededir, ne yapıyorlar? Ve bu sayıların da gittikçe
yıllara göre artış kaydettiği de görülmektedir.
Yine, son bir
yıldır, özellikle iktidarın ve yönetimin toleransıyla,
taviziyle üniversitelerdeki olaylarda artış görülmektedir ve yine
dikkatinizi çekmek istiyorum, bir terör örgütüne mensup yandaşların
okullardaki eğitimi sabote ettiği, olaylar
çıkardığı ve yönetimin de bunlara toleranslı
davrandığı bütün medyada haber olarak sunulmaktadır.
Yarın, Allah korusun, üniversiteler kan gölüne çevrilebilir, buradan
Hükûmeti uyarıyoruz, buradan dikkatleri çekmek istiyoruz. Onun için karşıt
gruplu öğrenciler demek yerine, bir terör örgütünün okulları istila
ettiğini ve buna yönelik güvenlik tedbirlerinin alınması
gerektiğini, biz burada bahsederek uyarmak istiyoruz sizleri.
Onun için diyoruz
ki öğretmen atamalarında veya yönetici atamalarında
yaptığınız haksızlıkların giderilmesi
lazım. Yine, işte, dünkü torba kanun görüşmelerinde görüldü,
tekrar öğretmen atamaları için kadro tahsisi yapıldı ama
diyoruz ki öğretmen atamalarını lütfen siyasi malzeme olarak
yapmayın; ne kadar ihtiyaç var, 90 bin mi, 150 bin mi, atayın;
gerçekten bu ülkenin eğitim sisteminin baştan itibaren yeniden dizayn
edilmesi lazım ve bu sokakta perişan hâlleriyle üniversitelerden veya
Millî Eğitimden kadro bekleyen öğrencilerin de ihtiyaçlarına
cevap verin.
Evet, AKP
iktidarı, geldiniz, gidiyorsunuz, millî eğitimde hiçbir şey
yapmadınız, yapmadığınız gibi on iki yılda
da kurum kültürünü mahvettiniz. Canınızın istediği zaman
istediği şekilde davrandınız, ama nerede vicdan diyoruz,
nerede kul hakkı diyoruz, nerede Hazreti Ömerin adaletinden bahsedenler
diyoruz. Ve önemli olan hak ve adalettir, biz hakkın ve adaletin
yanındayız ve özellikle Türkiye'de isminde adalet olup da en büyük
adaletsizliği AKPnin yaptığını da buradan
söyleyebiliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili
Sayın Fatma Nur Serter ve arkadaşlarının, FATİH
Projesini zamanında bitiremediği, projeye dair birçok
yolsuzluğa sessiz kaldığı iddiasıyla Millî Eğitim
Bakanı Sayın Nabi Avcı hakkında gensoru
açılmasına ilişkin verilen önerge üzerine Halkların
Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kapitalist ulus
devletlerin eğitim politikalarını belirlerken ve bunları
hayata geçirirken öncelik verdikleri iki temel gereksinim sermayenin ve devlete
hâkim olan ideolojinin bekasıdır diyebiliriz. Bu temelde, Türkiye
gibi kapitalist ulus devletlerde sürdürülen eğitim sistemini sermayenin
ihtiyaç duyduğu nitelikte insan gücünü yetiştirme ve toplumu
ideolojik olarak belli bir kalıba sokma süreci olarak nitelendirebiliriz.
Sermayenin ihtiyaç duyduğu niteliklerde insan gücünü yetiştirirken
eğitim sistemi tam bir eleme ve ayrıştırma aracı
olarak işlev görür.
Değerli
milletvekilleri, bu ayrıştırma öğrencinin sosyoekonomik
sınıfına, diline, kimliğine, inancına, cinsiyetine ve
cinsel yönelimine göre belirlenmektedir. Eğitim sürecindeki merkezî
sınavlar, mülakatlar, yönlendirmeler tam da bu amacı yerine getirmek
için gerekli zemini ortaya çıkarmaktadır. Zengin ailelerin
çocuklarının neredeyse tamamı ileride kendilerine yüksek gelir
getirecek ve bunu sağlayacak bir eğitim alırken yoksul ailelerin
çocukları ya okula gidememekte ya da binbir zorlukla okula gidenler meslek
liselerine, imam-hatiplere ve meslek yüksekokullarına yönlendirilmektedir.
Yani, bir bütün olarak zengin çocukları kendi tercihlerini yaparken bu
ideolojik ve siyasal tercihler çerçevesinde ileride daha
başarılı olabilecekleri şekilde okullara yönlendirilmekte,
yoksulların çocukları da kendi yaşamış oldukları
koşullar çerçevesinde daha kıt olanaklarla, daha zor koşullarla
karşı karşıya bırakılmakta, âdeta yoksulluk
onlara bir kader olarak dayatılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu temelde, eğitim sistemi
toplumdaki mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldıracağı yerde
her geçen gün bu eşitsizlikleri daha da derinleştirmekte ve daha da
artırmaktadır. Yani, şu ana kadar eğitim sistemindeki
mevcut uygulamalar bu eşitsizlikleri azaltmaktan ziyade daha da
fazlalaştırmış, daha da büyütmüştür.
Burada, üzerinde
durmak istediğim ikinci nokta ise egemenlerin eğitim sistemini kendi
siyasal ve ideolojik perspektiflerini tüm topluma ve geleceğe aktarma
aracı olarak ele almaları hususudur. Diğer bir ifadeyle, siyasal
iktidarlar eğitimi toplumu şekillendirme süreci olarak ele almakta,
araçsallaştırmakta ve sürekli olarak müdahalelerde bulunmaktadırlar.
Bu temelde, Hükûmet çocukların, gençlerin, bütün toplumun kendisi gibi
düşünmesini, kendisi gibi inanmasını sağlayacak
düzenlemelere gitmektedir. Düşünen, sorgulayan bir toplum yerine aç da
kalsa, susuz da kalsa, her gün emek sömürüsüne, polis şiddetine maruz da
kalsa şükredecek bir toplum yaratmak için eğitim süreçlerine sürekli
müdahaleler söz konusudur. Merkezî iktidar, kendisi gibi düşünmeyen,
inanmayan ve kendisi gibi yaşamayanları ise eğitim sürecinde terbiye
etmekte, sindirmekte, kodlamakta, ötekileştirmekte ve nihayetinde
elemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye eğitim sisteminin en
temel sorunlarından birisi de ders kitapları meselesidir. Ders
kitapları aracılığıyla bir ülkedeki resmî söylemin
sınırlarını, ülkedeki güç ilişkilerini, eğitim
ile demokratikleşme ya da toplumsal çatışma arasındaki
ilişkiyi tartışmak mümkündür. Bu bağlamda, Türkiyedeki
millî kimlik kurgusunun ve yurttaşlık kavramının temel
hak ve özgürlükler çerçevesinde kapsamlı bir analize tabi tutulması
gerekmektedir.
Ders
kitapları bir ülkede temel hak ve özgürlüklerin genişlemesine,
öğrencilerin bakış açılarının
zenginleşmesine ve toplumsal barışa katkı yapabilir ya da
tam tersinden bakarsak, içerdikleri ayrımcı söylemlerle toplumsal
çatışmaları ve eşitsizlikleri artırabilir, çözümden
ziyade sorunların bir parçası da olabilir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede okutulan ders kitaplarındaki biz
anlayışı, konuyla ilgili yapılan çalışma
raporları da çok açık bir biçimde göstermektedir ki çocukların
bakış açılarını tekilleştiren ve
kısırlaştıran bir anlayışla
yazılmaktadır. Ayrıca, çoğulcu bir bakış
açısı ve demokratik vatandaşlık anlayışı
geliştirmekten de uzaktır. Bu çerçevede, Türkiyede genelde
eğitim sisteminin, özelde ise ders kitaplarının en önemli
sorunlarından biri, dili Türkçeden, dini Sünni İslamdan farklı
insanların eşit vatandaşlık temelinde bir arada
yaşamalarını sağlayacak bir sistem ve ufuk geliştirmek
meselesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, yeni Anayasa yapma
girişimiyle, çözüm ve barış süreciyle ve farklı kesimlere
yönelik açılım politikalarıyla kadim sorunlarını
çözmeye ve yeni bir toplumsal sözleşme geliştirmeye
çalışıyor. Çünkü, birçok farklı ülkede olduğu gibi,
mevcut ulus devlet paradigması ve bu paradigmanın ürettiği
eğitim sistemi artık Türkiyedeki farklı etnik ve inanç
gruplarının taleplerini karşılayamıyor. Bu süreçte bir
yandan varlıkları yıllarca inkâr edilen Kürtler mevcut siyasal
uygulamaları sorguluyor ve eşit yurttaşlık talebinde
bulunuyorlar. Ayrıca, Aleviler, Ermeniler, Süryaniler, Romanlar,
kadınlar ve sayamadığımız birçok etnik, inançsal ve
kolektif topluluk da günden güne daha fazla sorunlarını dile
getiriyor ve eşitlik talep ediyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu taleplerin somutlaştığı
önemli mücadele alanlarından biri de eğitimdir. Örneğin, Kürt
sorunundaki temel taleplerden biri ana dilde eğitim konusuna
odaklanmış durumda. Bunun yanında, Aleviler eşit
yurttaşlık ve evrensel inanç özgürlüğü çerçevesinde zorunlu din
derslerine karşı çıkıyorlar. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Türkiyeyi kusurlu bulduğu birçok kararına
karşın Millî Eğitim Bakanlığı zorunlu din
derslerine ilişkin hiçbir düzenleme yapmamakta, uluslararası hukuka
aykırı uygulamalara devam etmektedir. Eğitim sisteminde
kodlandıkları ortaya çıkan Ermeni, Rum, Süryani birçok
yurttaşımız ise süregiden ayrımcı uygulamalarla
mücadele ediyor, çocuklarına kendi dillerini ve kültürlerini aktaracak
nitelikli bir eğitim aldırabilmenin kaygısını
taşıyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlamda, ders
kitaplarının düzenleyicisi ve denetmeni konumunda bulunan Talim ve
Terbiye Kurulunun işleyişi bir yana, adı bile
çağımızın gerisindedir. Talim ve terbiye
kavramının çağdaş eğitim sistemlerinde bir
karşılığı bulunmamaktadır. Ülkemizin
geleceği olan kuşaklara zorunlu eğitim yaşamları
boyunca okutulan tüm ders kitaplarının tekçi, yok sayıcı,
ayrımcı, ötekileştirici, rencide edici söylem ve üsluplardan
arındırılması, Türkiye'nin geçmekte olduğu çözüm ve
barış sürecinde toplumun ortak hafıza ve bilgi birikiminin bir
aynası olan ders kitaplarının evrensel insan hakları
standartları, çoğulculuk ve toplumsal barışa katkı
sunması açılarından irdelenmesi ve bu doğrultuda ders
kitaplarının yeniden yazımında bilimsel, demokratik ve özgürlükçü
ilkelerin birincil referanslar hâline getirilmesi kaçınılmazdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradan özellikle belirtmek
istiyorum ki AKP iktidarının eğitime yönelik müdahaleleri en az
kendisinden öncekiler kadar ideolojik olduğu gibi, özgürlükçü bir
yaklaşıma da kesinlikle sahip değildir. AKP
iktidarının demokrasi, özgürlük ve hak gibi kavramları
kullanarak yaptığı değişim ve müdahaleler bu
kavramların taşıdıkları evrensel anlamlardan uzak,
eğitimde Neoosmanlıcılık temelinde muhafazakârlaşmayı
adım adım inşa etmeyi meşrulaştırma ve hakikati
gizleme çabasıdır. AKP iktidarı eğitimi bir
ortaklaşma, paylaşma ve özgürleşme süreci olarak ele
almamaktadır. Ona göre eğitim toplumsal eşitsizlikler ve
ayrımcılıklarla mücadele etme süreci değildir. AKP için
öğretmenin, öğrencinin, velinin eğitim alanında kafa yoran,
düşünen ve çalışmalar yürüten aydınların,
sendikaların bir kıymetiharbiyesi de yoktur.
Bakanlığın istediği, eğitim şûralarında
yaptığı gibi çoğulculuk, katılımcılık
adı altında yandaş sendikaların, yöneticilerin,
bürokratların hegemonyasında kararlar alıp bizlerin de
kendilerinin ne kadar demokrat olduklarına inanmamızı
sağlamaktır.
Değerli
milletvekilleri, eğitim bütçesinin arttığı, aslan
payını aldığı yönündeki iktidar sözcülerinin söylemlerinin
ise istatistiksel yanıltmalardan ibaret olduğu ortadadır. Bu
nedenle, Eğitim Bakanlığının bütçesinin nominal
büyüklüğünün tek başına bir anlamı bulunmamaktadır.
Asıl bakılması gereken göstergeler, eğitim bütçesinin millî
gelire oranı, öğrenci başına yapılan ortalama harcama,
yatırımlara ayrılan pay ve halkın cebinden çıkan
eğitim harcamalarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye OECD ülkeleri içerisinde öğrenci başına
en az kaynak ayıran ülkedir. Diğer taraftan, eğitimin
niteliği açısından eğitim bütçesinde en önemli kalemi
oluşturan yatırımlara ayrılması gereken payda da 2002
yılıyla kıyasladığımızda ciddi bir
düşüş yaşandığı görülmektedir. Yatırımlara
ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17 iken 2014 yılı
itibarıyla bu oran yarı yarıya azaltılarak yüzde 9a
düşürülmüştür. Eğitim Bakanlığının bütçesi
eğitim sisteminin temel gereksinimlerini karşılamanın çok
uzağında olduğu için, aileler bu açığı kapatmak
için kendi ceplerinden ciddi harcamalar yapmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, Eğitim Bakanlığı
kamusal eğitime yeterince kaynak ayırmadığı için
toplumdaki sosyoekonomik eşitsizler doğrudan eğitime
yansımakta ve okullar arasında ciddi dengesizlikler ortaya
çıkmaktadır. Eğitim harcamaları bakımından
Türkiyede en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20nin arasındaki fark
14 kat olmuştur. Bu nitelik farkı doğrudan öğrenci
başarılarına etki etmekte ve sınıfsal bir
ayrıştırma işlevi görmektedir.
Sosyoekonomik açıdan üst bölgelerdeki
okulların öğrencilerinin bir üst öğretime yani
ortaöğretime, yükseköğretime geçme oranları, merkezî
sınavlardaki başarı ortalamaları ve prestijli okul ve
bölümleri kazanma oranları alt sosyoekonomik bölgelerdeki okullara oranla
hayli yüksektir. Bunun temel nedeni, kamu okullarının giderlerinin,
gereksinimlerinin veliler tarafından karşılanması ve
devletin kamu okullarına, özellikle yoksul mahallelerdeki okullara üvey
evlat muamelesi yapmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP hükûmetlerinin geliştirdiği eğitim
politikaları sorunları çözeceği yerde, her yıl yeni
sorunlar ve bu sorunlarla birlikte yeni eşitsizlikler ve mağduriyetler
yaratmaktadır. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde on binlerce
eğitim yöneticisinin görevine son verilmesi ve bunların yerine
yapılan siyasal kadrolaşma, TEOGda yapılan sistem
değişikliğiyle milyonlarca öğrencinin mağdur edilmesi
ve binlerce öğrencinin isteği dışında başta
imam-hatipler olmak üzere meslek liselerine otomatik kayıtların
yapılması, kamusal eğitime harcanması gereken
kaynakların özele aktarılması, eş durumu atamalarında
sigortalı çalışma süresinin üç yıla
çıkarılmasıyla aile bütünlükleri bozulan on binlerce
öğretmene binlercesinin daha eklenmesi, eğitim kurumlarında
siyasal kadrolaşmaya zemin oluşturan sözlü sınavın
yaygınlaştırılması, ana dilde eğitim için kendi
kurumlarını açan halka yönelik baskı ve zor kullanımı,
Kürtçe öğretmenlerine negatif ayrımcılık uygulanması
ve bu öğretmenlerin atamalarının yeterli sayıda
yapılmaması ilk başta akla gelen yeni sorunlar olarak
sıralanabilir.
Değerli milletvekilleri, Suriyeli,
Iraklı yüz binlerce mülteci öğrencinin eğitim öğretim
hakları çerçevesinde mağdur edilmesi de bir diğer önemli
meseledir. Hiç kuşkusuz savaşların en büyük mağduru
çocuklardır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, Türkiyeye
gelen mültecilerin yaklaşık yüzde 35i zorunlu eğitim
öğretim çağında olan çocuklardır. Bu çocukların
eğitim öğretimleri için Eğitim Bakanlığının
yürüttüğü çalışmalar nelerdir? Eğitim Bakanlığı
dururken Diyanet İşleri Başkanlığının kamu
okullarının bazılarında mülteci çocuklara eğitim
vermesinin nedeni nedir? Özellikle kamplar dışında kalan ve
sayısı yüz binleri bulan çocukların eğitimi için neler
yapılmaktadır? Neden kamplardaki Sünni Arap çocukların
eğitimi için gösterilen çaba kamplar dışındaki Kürtlerin,
Süryanilerin, Ezidilerin, Hristiyanların eğitimi için de
gösterilmemektir? Eğitim kurumlarında Arapça eğitim verilirken
neden Kürtçe ya da diğer dillerde eğitim verilmemektedir? Bu
soruların Sayın Bakan tarafından cevaplanmasını, Genel
Kurulla paylaşılmasını istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
eğitim sisteminin temel sorunlarından biri de üzerinde
görüştüğümüz gensoru önergesinin muhtevasını da kapsayan
neoliberal politikalar temelinde kamu kaynaklarının özel sektöre
aktarılması, eğitimin ticarileştirilmesi ve piyasaya
açılmasıdır. AKP on iki yıllık iktidarı boyunca
eğitimi hem işlevsel hem de örgütsel açıdan piyasa merkezli bir
işletmecilik mantığıyla sürekli olarak dönüşüme tabi
tutmuştur. Öğrencilerin özel okullara yönlendirilmesi, özel okullara
teşvik adı altında kamu kaynaklarının aktarılması,
kamu taşınmazlarının sermayeye peşkeş çekilmesi
gibi uygulamalara izin veren düzenlemeler bu mantığın sonucudur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öğrencilere ücretsiz tablet
dağıtımı parolasıyla gündeme getirilen FATİH
Projesi, bütün okullardaki sınıfların akıllı
tahtalarla donatılması, her öğrenciye bir tablet bilgisayar
dağıtılması, İnternet altyapısının
kurulması, içerik ve müfredat yazılımlarından
oluşmaktaydı. Proje kapsamında, ilk aşamada,
sınıflarda kullanılacak akıllı tahtalar, ardından
12-15 milyon arasında tablet bilgisayar alımının
yapılacağı söylenmişti. Birçok branşta öğretmen
açığı olan okullardaki öğrencilerin tablet bilgisayarlardan
izleyeceği bir dersle açığı kapatamayacağı, bunun
öğretmen, öğrenci arasındaki yüz yüze iletişimin yerine
geçemeyeceği zaten bilinmekteydi.
Değerli
milletvekilleri, FATİH Projesi kapsamındaki akıllı
tahtalardan tabletlere, içerik yazılımlarından İnternete
kadar pek çok alanda Kamu İhale Kurumu devre dışı
bırakılırken, bunun üzerinden milyarlarca liralık rant
sağlanması söz konusu olmuştur. Gelecek on beş yıl
içinde aylık bağlantı en düşük 10 TL olarak
hesaplandığında, FATİH Projesiyle sadece İnternet
bağlantısı üzerinden 15 milyar dolarlık yeni rant
kapısı açıldığı görülmektedir. Dünyada bilimsel olarak
hâlen araştırılan ve etkinliği kanıtlanmayan
eğitimde bilgisayarlı teknolojilerin kullanımı, Türkiyede
okulların ve eğitimin ivedi ihtiyaçları göz ardı edilerek
alelacele devreye konulmuştur. Üstlenici firmaların
kârlarını artırmayı hedefleyen bu projenin eğitim
sistemini yeniden yapılandıran bir düzenlemeye yama
yapılmasının yanlış bir tutum olduğu yönündeki
itirazlar ise Hükûmet ve Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından maalesef dikkate alınmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; FATİH Projesi, eğitim ve
öğretimde, sözüm ona, fırsat eşitliğini sağlamak ve
okullardaki teknolojiyi iyileştirmek amacıyla 2011 genel seçimleri
öncesinde AKPnin klasik, popülist seçim vaatlerinin birisi olarak ortaya çıkmıştır.
Bilindiği gibi, FATİH Projesi Eğitim Bakanlığı
tarafından yürütülmekte olup Ulaştırma Bakanlığı
tarafından da desteklenen bir projedir. Proje başlarken dört
yılda tamamlanacağı söylenmiş, daha sonra bu süre beş
yıla, daha sonra ise yedi yıla
çıkarılmıştır. FATİH Projesi kapsamında
öğrencilere tablet bilgisayarlar dağıtılacağı,
tablet bilgisayarlar dağıtılan öğrencilere kesinlikle ders
kitabı verilmeyeceği belirtilmiştir ve FATİH Projesine 8
milyar 500 milyon TL bütçe ayrılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, FATİH Projesi kapsamında bazı okulların
İnternet üzerinden alan ağı altyapı işlemleri
yapılmıştır. Daha sonra ise hepimizin takip ettiği ve
basına da yansıdığı gibi, bu okullarda yapılan
kablolama işlerinde ihale teknik şartnamesine uygun olmayan
malzemelerin kullanıldığı, bu nedenle, sistemin bilgi
depolama, İnternete ulaşma gibi konularda yetersiz
kaldığı ortaya çıkmıştır. Bunun yanı
sıra, etkileşimli tahtaların arızalı olduğu,
tablet bilgisayarlarla bağlantı kuramadığı, bu durumun
Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Bilişim Sistemleri
Grup Başkanlığı tarafından tespit edildiği ancak
buna rağmen, projenin iptal olmaması için 84.921 adet
arızalı etkileşimli tahtanın satın
alındığı bilinmektedir. Bu süreç, eğitimdeki
sorunların teknolojik gelişmelerin kullanımıyla
çözülebileceği yanılsamasını yaratmıştır.
Değerli
milletvekilleri, FATİH Projesinin bitiriliş tarihi olarak taahhüt
edilen zamanın sonuna yaklaşılmasına rağmen sadece
ortalama yüzde 7,6sının tamamlanabilmesi, etkileşimli
tahtaların tamamının arızalı olması,
İnternet alan ağı altyapı işlerinde usulsüz ve eksik
malzemelerin kullanılması, etkileşimli tahtalarla tablet
bilgisayarların iletişim kuramaması, birçok yolsuzluk
olayının yaşanması artık tüm
çıplaklığıyla aşikârdır. Bu temelde,
vatandaşlarımızın vergileriyle oluşturulan
Bakanlık bütçesinin sorumsuzca ve denetimsizce birilerine peşkeş
çekildiğine ilişkin kanaatlerimiz güçlüdür -unutmamalıyız
ki- Türkiye'nin eğitimde FATİH Projesi gibi rant projelerine
değil, eğitim sisteminin gerçek sorunlarını çözümlemeyi
gözeten, eşit, parasız ve özgür bir eğitimin mümkün
olacağı nitelikli bir eğitim sistemine ihtiyacı
olduğunu belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle önergeyi de
desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Fatma Nur Serter, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, vermiş olduğumuz gensoru önergesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bunu söyledikten sonra
bir noktayı özellikle belirtmek istiyorum: Bu gensoru konjonktürel olarak,
sizin zamanınızı almak için, burayı işgal etmek için
filan verilmiş bir gensoru değildir Sayın Bakan.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) - Aynen öyle.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Hiçbir şeyi öyle vermediğimizi ve bugüne kadar
yaptığım -ki şahsım adına da söylüyorum- hiçbir
konuşmayı da gerçek olmayan verilere
dayandırmadığımı siz bilmeseniz bile bugüne kadar
Millî Eğitim Bakanlığı yapmış olan bütün bakanlar
çok iyi bilir.
Şimdi,
Sayın Bakan, belki bilginiz içinde, belki değil, size sizin
Bakanlığınız döneminde sadece FATİH Projesiyle ilgili
6 soru önergesi verdim, toplam 55 soru sordum. Eğer bu sorular
cevaplandırılmış olsaydı belki bugün
konuşacağım bazı şeyleri konuşma metnimden
çıkarabilirdim. FATİH Projesiyle ilgili verdiğim toplam soru
önergesi 7dir, ilki Sayın Ömer Dinçer zamanında verilmiştir,
kendisi bu soru önergesini derhâl cevapladılar -derhâl dersem bir
yıla yakın bir zaman içinde yani size göre biraz derhâl oluyor çünkü
burada iki yılı geçmiş olanlar var- ama siz bunları
cevaplamadınız. Bu nedenle, ben yine İyi niyetle düşünerek
olur ya Belki çok ciddi yolsuzluk iddialarının da bulunduğu
kişi ve şirket isimlerinin de yer aldığı bu önergeler
sizin elinize orada adı geçen bürokratlarınız tarafından
acaba ulaştırılmadı mı? sorusunu etik olarak ve
vicdanen soruyorum. Ciltletemediğim için kusura bakmayın, o soru
önergelerini bir yasama yılının sonu bile olsa en azından
ülkenin kaynaklarına sahip çıkmak adına değerlendirmenizi
ileriki dönemde rica ediyorum. Seçim kampanyasında bunların
kullanılmasını istemiyorsanız tabii, yoksa
değerlendirmeyebilirsiniz.
Şimdi,
gelelim FATİH Projesine. FATİH Projesi, bir yönüyle çıkmaza
girmiştir, diğer yönüyle gerçekten yolsuzluk batağına
saplanmıştır. Bir tarafından
baktığınızda, proje ne zaman ortaya kondu? 2010
yılında. Kim tarafından? Dönemin Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan tarafından. Neden bu zamanlama seçildi? Tam 2011
seçimleri öncesiydi, çok açık ve net olarak siyasi bir yatırım
olarak görüldü, Başbakan eline tabletleri aldı, her tarafta
dolaştı. Peki ne dediniz o dönemde? Dediniz ki: Bu proje, beş yılda
bitecek. dediniz. Dediniz mi? Ben söylemedim, siz söylediniz. Projeyi kim
yürütüyor? Millî Eğitim Bakanlığı. O kadar mı?
Hayır, destekleyen bir ikinci bakanlık var, Ulaştırma
Bakanlığı. Demek ki ileride sizinle paylaşacağım
yolsuzluk iddialarına baktığınızda bu iki
bileşeni birlikte düşünmeniz gerekecek. Bir tarafı
Ulaştırma Bakanlığına, bir tarafı Millî
Eğitim Bakanlığına uzanıyor bu olayın. 8,5 milyar
kaynak ayrıldı ve o zaman hem bizlerin hem Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kılıçdaroğlunun defalarca
altını çizmesine rağmen, proje Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışına çıkarıldı. Keşke
çıkarmasaydınız, o zaman size bunu
yaptığınızda bu projenin lekeleneceğini ve şaibe
altında kalacağını söyledim. Peki, beş yıl geçti
ne oldu? Bütün okulların donanım, yazılım
altyapısının tamamlanması ne kadardır,
gerçekleşme oranı? Yüzde 6dır arkadaşlar, yüzde 6,08.
Öğrenci ve öğretmenlere bilgisayar, tablet dağıtım
oranı nedir? 4 arkadaşlar, yüzde 4, yüzde 4 beş yıl sonra.
Okulların doküman kamera ve çok fonksiyonlu yazıcı
dağıtımının ne kadarı tamamlandı? Yüzde
6,6sı. Etkileşimli tahta dağıtımının ne
kadarı tamamlandı? Yüzde 13,7si. Demek ki proje biraz önce de ifade
edildiği gibi, işte, baktığınızda yüzde 94
oranlarında falan gerçekleştirilemedi. Bunu koyuyoruz bir tarafa.
Geliyoruz kaynak
israfına, kamu kaynaklarının israfına. Değerli
arkadaşlar, projenin yürütüldüğü YEĞİTEK Genel Müdürlüğü var yani Yenilik
ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü. Proje başlar
başlamaz 2 milyon liraya hani anlaşılsın diye eski parayla
söyleyeyim, 2 trilyona sadece 4 toplantı odası yapıldı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Çok önemli toplantılar yapılacak
herhâlde?
FATMA NUR SERTER
(Devamla)- Evet, evet.
Millî Eğitim
Bakanlığında 20den fazla avukat varken dışarıdan
alınan 4 avukata altı ayda yeni lirayla 955 bin lira ödendi.
YEĞİTEKte 142 uzman öğretmen varken TÜRKSAT ve TÜBİTAKtan
alınan 50yi aşkın personele çok yüksek maaşlar ödendi.
Bunları koyalım bir tarafa. Bunun dışında
YEĞİTEKteki değerli
arkadaşlar, tadilata sokuldu -olabilir, eskimiş olabilir, hiç söylenecek
bir şey yok- iki yıl sonra aynı makam odaları yeniden
tadilata sokuldu çünkü para var ya 8,5 milyar, harcayalım dursun.
Şimdi, arkadaşlar,
açılan ihalelere bakıyoruz, tablet ihalelerine, birinci ihalede
tabletler 723 liraya alınmış, ikincisinde 381 liraya
alınmış, üçüncüsünde 606 liraya alınmış yani birbirinden
farklı. Defalarca sormamıza rağmen, Bunların teknolojik
olarak birbirinden farkı nedir? sorusunu da defalarca sormamıza
rağmen bunların hiçbiri cevaplanmadı.
Etkileşimli tahtalar
alındı arkadaşlar, 84.921 adet tahtanın tablet bilgisayarla
bağlantısı kurulamıyor çünkü burada açıkçası
Millî Eğitim Bakanlığı bu yapılan ihalelerde ne
yazık ki, Bakanı bunun dışında tutarak söylüyorum,
aldatılmış; o bilemez tabii hangi tahta hangi bilgisayarla uyum
içinde çalışacak. Ama en azından bu soru önergelerini biz niye
veriyoruz? Bu bir destektir, denetim görevini muhalefet yapar ilgili makama
bildirir, ilgili makam da kontrol eder. Bu, işin hani buz
dağının ucu, ucu, en tepedeki noktası ama bunun altı
var.
Değerli arkadaşlar, büyük boyutta
yolsuzluk ve çıkar odaklı bir saadet zinciri oluşturuldu.
İsim isim söyleyebilirim, şirket isimlerini de verebilirim ama
oradaki soru önergelerinde Sayın Bakana verdiğim için özel isim ve
şirket ismini söylemiyorum; sadece ilişkiyi size şöyle
açıklayayım: Bir şirket var, bu şirket çok
tanınmış bir inşaat şirketi, aynı zamanda bu
şirket, telekomünikasyon, bilişim, danışmanlık ve
inşaat hizmeti veren bir ikinci şirketle birlikte, her ikisinin de
ortağı olan kişi bu saadet zincirinin tepe noktasını
oluşturuyor. Bu kişi -isimleri hepsi orada var- Karayolları
ikinci ayağı Ulaştırma Bakanlığı dedik ya-
Genel Müdür Yardımcısıyla çok yakında görevden
alındı bu şahıs- birlikte bu saadet zincirinin diğer
halkalarını belirliyorlar.
Bakın, ben
size iddiaları kanıtlarıyla söylüyorum ve umarım ve dilerim
araştırılır. Bu kişilerden bir tanesi nasıl
söyleyeyim onu, isim vermeden- Türk Telekom Bilgi İşlemin Genel
Müdürü. Sayın Bakan onu bilir. Türk Telekom Bilgi İşlemin Genel
Müdürü alınıyor, MEBde, Millî Eğitim
Bakanlığında YEĞİTEK Genel Müdürü olarak atanıyor.
Bu kişi, daha sonra, bu yolsuzluklar duyulduğu için
Ne
yapılır yolsuzluğu ortaya çıkan bir insan hakkında?
Soruşturma açılır, yargıya başvurulur, değil mi?
Hayır, öyle olmuyor, PTT Yönetim Kuruluna üye olarak atanıyor ve
Haberleşme Genel Müdürlüğüne getiriliyor.
Üçüncü
şahıs yine YEĞİTEK Eğitim Bilişim Sistemleri Grup
Başkanı. Bu kişi de TELEKOMdan YEĞİTEKe gelmiş.
Yine adı bu işlere karıştığı için
-Sayın Bakan biliyor, görevden aldı bunların bir
kısmını- soruşturma açılmıyor ama Adalet
Bakanlığında görevlendiriliyor.
Gelelim işin
en can alıcı noktalarından birine, bir yazılım
firması var, bir yazılım firması, Millî Eğitim
Bakanlığının alım yaptığı bir
yazılım firması. Bu firmanın satış müdürü
FATİH Projesine danışman olarak alındı ve bu
satış müdürünün bağlı olduğu şirkete ait
yazılım programı 34 milyonu aşkın bir bedel ödenerek
FATİH Projesi için satın alındı. Satın
alındıktan sonra ne oldu dersiniz? Bu şahıs, bu
aracılığı yaptı, satın aldı ve sonra derhâl
danışmanlıktan ayrıldı, gitti.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Şirkete mi döndü Hocam?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Yorumu size ait.
Şimdi, bu
kişilerin, bu yolsuzlukları aslında tespit edildi. Tespit edildi
ki, Sayın Bakan döneminde bunlar tek tek görevden alındılar. Ama
bu kişiler başka yerlere atandılar. Yani bu yolsuzluğun
gereği yerine getirilmedi. Bir yolsuzluğu bir biçimde örtmek,
gizlemek, elinde olan ya da olmayan nedenlerle o kişileri başka yere
gönderip Bakanlığı bunlardan kurtarmaya çalışmak ne
yazık ki Sayın Bakanı bu sorumluluktan kurtarmıyor.
Değerli
arkadaşlar, öyle şeyler oldu ki. Demin söylediğim şirketten
alınan yazılım programı için ben sordum, soru önergesi
verdim. Dedim ki: Bu program nerede kullanıldı? Bana cevap geldi.
Kimlik yönetim sistemi ve tabletlerin donanımsal olarak yönetilmesi
aşamasında kullanılacak., cak. Ama bu yazılım
programının bakım sözleşmesi -hani kullanılmadı
ya daha yazılım programı, 2014te daha kullanılmadı
yazılım programı- 2013te çok ciddi bedeller ödenerek yenilendi,
yeniden yapıldı. Bununla da kalınmadı sayın
milletvekilleri, maalesef bir de bu programı satan şirkete
danışmanlık ücreti ödendi, 5,5 milyonu aşkın bir
meblağ danışmanlık ücreti ödendi. Şimdi bütün bunlar
iddiadır tabii ki. Bende belgeler var ama iddiadır. Ama bu iddia
nasıl araştırılır? İşte, gensoruyla, kabul
edilerek araştırılır.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Savcılığa verin.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Saadet zincirinin halkaları
Burada da bitmedi değerli
arkadaşlar, lütfen dikkat edin ne söyleyeceğime: Bu saadet zincirinin
halkaları içinde olan 3 kişi Karayolları Genel Müdür
Yardımcısı, Telekom Bilişim Şirketi sahibi ve
YEĞİTEK eski Genel Müdürü Ulaştırma
Bakanlığına ait bir taşınmazın gelişme ve
konut alanı olarak tahsisiyle ilgili düzenlemenin yapılmasından
hemen sonra açılan, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından yapılacak olan ihale için
bir araya geldiler. Ama sadece bu kişiler değildi bir araya gelen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Öyle mi? Başkaları da mı var?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Evet, elimde belge var,
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yanında mıydınız siz?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Elimde imzalanan, isterseniz vereyim, protokol var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bununla ilgili adli soruşturma var mı?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Arkadaşım, niye rahatsız oluyorsunuz? Yoksa ne
söyleyeceğimi biliyor musunuz? Herhâlde biliyorsunuz ve rahatsız
oldunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Adli soruşturma var mı?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bunun içinde 12 tane Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
de var. Onun için mi rahatsız oldunuz? 12 milletvekili, biliyor musunuz?
(CHP sıralarından Ooo
sesleri)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Vay, vay, vay
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hocam, isimlerini duymak istiyoruz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne o, ne?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Okuyayım: Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı Tarafından İhalesi Yapılacak Olan
Taşınmazın Alınması İşine Ait Protokol O
taşınmazın yaklaşık yerini de size söyleyeyim:
Gölbaşında, Gölbaşı ilçesi, Ballıkpınar köyü,
143 ada, 1. parselde bulunan bir arsa konut alanı olarak
RECEP ÖZEL
(Isparta) Olabilir.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Ben seninle konuşmuyorum ki kardeşim, sen niye bana
devamlı
Sen git başkasıyla konuş.
belirleniyor arkadaşlar ve belirlenmesinden hemen
sonra bu kişiler bir araya geliyorlar, diyorlar ki Biz bunu alalım,
buna bir de başkan seçelim hepimizi temsilen. Sonra eşit hisseye
sahip olarak biz bu ihaleye girelim. Şimdi bu nedir, biliyor musunuz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Kim bu milletvekilleri Hocam? Bunları bir duyalım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bunda suç nerede?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bu, Millî Eğitim Bakanlığında saadet zincirinin
halkası olarak işlev gören kişilerin devamının Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekilleri içinde kendilerine yeni halkalar bulunduğunu
ortaya koyuyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) O zincirin halkaları böyle gelmiş, burada olsun
olmasın, bazı milletvekillerini kuşatmış
arkadaşlar.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Ya yine niyet okuyorsun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bu çok açık, sonucu ne olursa olsun bu çok açık. Yani
sizler, kimse
Kim olduğu bende var, isim isim var, bakın,
okumuyorum, okumuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Kimse onlar okuyun, kimseyi zan
altında bırakmayın.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kim onlar?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Hayır, okumuyorum. Merak eden gelsin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bunun yolsuzluk neresinde?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Benim yazdığım bir şey değil.
Okuyayım mı arkadaşlar? İstiyor musunuz? (CHP
sıralarından Oku, oku. sesleri)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya bunun yolsuzluk neresinde, sen onu söylesene. Bunun neresi suç?
Neresi suç bunun?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Okuyorum o zaman, okuyorum o zaman: Feramuz Üstün, Cahit
Bağcı, Vedat Demiröz, Ahmet Öksüzkaya, Abdullah Nejat Koçer, Mustafa
Baloğlu, Muzaffer Baştopçu, Süreyya Sadi Bilgiç, Ahmet Arslan,
Hüseyin Şahin, Mustafa Öztürk, Lütfi Elvan. (CHP ve MHP
sıralarından Oooo! sesleri)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bunun neresi suç ya?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Ben okumuyordum, çok ısrar ettiniz. Bir protokol
imzalamışlar ve Feramuz Üstünü bu protokolde yetkili
kılmışlar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya sizin milletvekiliniz var ya, maden ihalesine girip de
aldı, onu da söylesene hadi. O maden ihalesine girip alan
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Kiminle, bakın, kiminle yapmışlar bunu? Esas mesele
bu. Bu kişiler kimlerle iş birliği yapmış? Kimlerle
birlikte bir protokol imzalamış? İşte saadet zincirinde
Millî Eğitim Bakanlığını dolandıran, ihalelere
yolsuzluk karıştıran isimlerle birlikte bir protokol
imzalamış.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Haberim yok. diyor bak.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Dolayısıyla, arkadaşlar, sizin sonuçta bir ihaleyi
almanız ya da almamanız hiç önemli değil. (AK PARTİ
sıralarından Hayal, hayal sesleri) Sizin bu protokolü kiminle
iş birliği yaparak imzaladığınızın ben
altını çiziyorum.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Böyle bir şeyden haberimiz yok.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Sizin bu ihaleye girerken
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Hangi ihale? Ne ihalesi?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Girdiniz ya da girmediniz, kiminle protokol yapmış
olduğunuz
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya Girdiniz veya girmediniz. ne demek ya? Olur mu öyle bir iddia?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Benim
altını çizdiğim konuyu önce bir iyi anlayın. Şöyle
gelip
RECEP ÖZEL (Isparta) Anlarız da
anlatamadın ki!
FATMA NUR SERTER (Devamla)
Bağırarak bir şey olmaz önce bir anla, anla!
RECEP ÖZEL (Isparta)
Anlatamadınız ki! Anlamadım, anlatamadın!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Siz Millî
Eğitim Bakanlığındaki saadet zincirinin halkalarıyla
eğer bir iş birliği protokolü yaparsanız
AHMET YENİ (Samsun) Ne zinciri;
açıklasana?
FATMA NUR SERTER (Devamla)
onların oradaki yolsuzluklarını meşru hâle getirirsiniz,
onlara güç verirsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya,
savcılığa şikâyet et elinde belge varsa. Belge varsa
şikâyet etsene!
FATMA NUR SERTER (Devamla)
İşte bütün bunların araştırılması için bir
gensoru, bu gensorunun
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen iftira
atıyorsun, iftira! İftiracı başı!
AHMET YENİ (Samsun) Niye
açıklamıyorsun?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Eğer
yüreğiniz varsa, eğer bunların
araştırılmasını kabul ediyorsanız bu gensoruya da
olumlu oy vermeniz gerekir.
Olay çok açıktır, nettir,
bütün belgeleriyle nettir. Bu olayda yapılan bütün bakım
sözleşmelerinin dâhil elimde belgeleri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Şu
protokolü bir açıklar mısınız ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi git
savcılığa!
FATMA NUR SERTER (Devamla)
Bakın, size
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Savcılığa niye şikâyet etmiyorsun?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ben sana
niye cevap vereyim?
RECEP ÖZEL (Isparta) Et şikâyet!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Sen benim
muhatabım değilsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Değilsin,
sen de değilsin!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Olay budur
arkadaşlar, ister kabul edersiniz ister kabul etmezsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Vallahi
boşluğa düştün ha! İyi tazminat ödeyeceksin ha şimdi!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın hatibin okuduğu isimlerin hepsi Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
ve ben de Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin
İç Tüzüke göre böyle bir protokol imzalama yetkileri yok. Böyle bir durum
karşısında, tamamının da Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
olması nedeniyle isimleri okunan veya protokolde olanların bir
açıklama yapması gerekir çünkü Komisyon faaliyeti değil.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bu
konuda bir açıklama bekliyoruz.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Murat Yıldırım.
Buyurun.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Yıldırım.
Buyurun.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Sayın Başkan, hatip ismimi anarak bir protokolden bahsetti, benim
böyle bir şeyden haberim yok. Cevap vermek istiyorum, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, ne söz
istiyorsanız, buyurun Sayın Demiröz.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Paralel mi hazırladı yoksa? Paralel hazırlayıp
vermiştir!
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bitlis Milletvekili Vedat
Demirözün, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin sözcüsü veya konuşmacısı az önce bir protokolden
bahsetti. Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün arkadaşların ismini
yazan bir protokol gösteriyordu. Ben şahsen bu protokolün
hazırlanışında olsun, imzasız da gördüğüm
kadarıyla, yakından uzaktan haberimiz yok. Eğer doğruysa
siz onu mahkemeye verin, biz de ondan dolayı sizleri mahkemeye verelim. Yani
bu tamamen uydurma. Neye istinaden yapılmış?
Özelleştirmeyle ilgili, ben Özelleştirmenin kapısından
girmemiş bir insanım. Yani bunu arkadaşlarımız da
bilir, Plan ve Bütçedeki arkadaşlarımız da bilir, sizler de
bilirsiniz muhakkak. Yani böyle uyduruk şeyle gelip burada bütün milletin
önünde konuşmanızı yadırgadım.
Bu nedenle ben
gerekli davayı açacağım ve o protokolün lütfen bir örneğini
biz görelim, gerekli olan şeyi de yapalım. Ben bütün kamuoyunu
bilgilendiriyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Birer fotokopi
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler(Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 Milletvekilinin; FATİH
Projesini Zamanında Bitiremediği, Projeye Dair Birçok Yolsuzluğa
Sessiz Kaldığı İddiasıyla Milli Eğitim
Bakanı Nabi Avcı Hakkında Bir Gensoru Açılmasına
İlişkin Önergesi (11/54) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Murat
Yıldırım, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MURAT YILDIRIM (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP Grubunun Millî Eğitim Bakanımız Nabi
Avcı hakkında verdiği gensoruya ilişkin olarak grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Yüce milleti saygılarımla
selamlıyorum.
Gençlerimiz bizim
yarınlarımızdır, bu ülkenin gelecekleridir; onlara
verilecek hizmet, onlar için atılacak adımlar bu ülkenin
geleceği için yapılan yatırımlardır. FATİH
Projesi kapsamında gerçekleştirilen akıllı sınıf
uygulamaları, gençlerimize dağıtılan tabletler,
bunların altyapısı için ülkemize kazandırılan katma
değer bu ülke için bir milattır, bir dönüm noktasıdır.
Ulaştırma ve Millî Eğitim Bakanlarımız bu projede
birlikte çalışıyorlar, bakanlıklar arasında mükemmel
bir koordinasyon bulunuyor. Kendilerini tebrik ediyoruz.
Türkiye'de
eğitimin altyapısı çok köklü bir şekilde
değişiyor. Bilim ve sanayi alanındaki gelişmeler ülkemize
yansıtılıyor, çocuklarımızın da
(Bir grup milletvekilinin CHP
sıraları önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri
MURAT YILDIRIM
(Devamla)
bunlardan istifade etmesi sağlanıyor.
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Kardeşim ben davayı açacağım.
Böyle şeye gerek yok
İmza bile yok, ahlaksızlıktır
bu.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
(11/54) esas numaralı Gensoru
Önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere devam edeceğiz.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın Hamzaçebi, bir söz talebiniz
var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin
(11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanı
Sayın Nabi Avcıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin vermiş olduğu bir gensoru önergesini görüşüyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Fatma Nur Serter bir konuşma yaptılar. Sayın Nur
Serter konuşmasında, Millî Eğitim Bakanlığındaki
FATİH Projesiyle ilgili olarak bugüne kadar Millî Eğitim
Bakanlarına sayısız diyebileceğimiz ölçüde soru önergesi
verdiğini, soru önergelerinde yolsuzlukla ilgili iddiaları dile
getirdiğini ancak aradan iki yılı aşkın bir zaman
geçmiş olmasına rağmen bu soru önergelerine Millî Eğitim
Bakanı tarafından cevap verilmediğini ifade etti ve vermiş
olduğu soru önergelerinin birer örneğini Sayın Bakana burada
ayrıca bizzat elden teslim ettiler.
Konu FATİH Projesidir, oradaki
yolsuzluklara ilişkindir. Bu projede görev almış olan
-sayısını 3 olarak hatırlıyorum- bürokratların
birtakım yolsuzluklara girdiği konusundaki ciddi iddiaları
Sayın Nur Serter dile getirdi. Bu iddialar kapsamında Sayın Nur
Serter kendisine ulaşmış olan bir belgeyi Genel Kurulla
paylaştı. Kendisine ulaşmış olan bu belgede Sayın
Nur Serter bu yolsuzlukları yani FATİH ihalesinde yolsuzluk
yaptığı iddia edilen bürokratların Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna mensup bazı milletvekilleriyle de bir araya gelerek bir
protokol hazırladıklarını ve bu protokol çerçevesinde
Ulaştırma Bakanlığına tahsisli bir arazinin
Özelleştirme İdaresinden satın alınması
planlamasının yapıldığını ifade etti.
Sayın Nur
Serterin konuşmasını ben ayrıca tutanaklardan
çıkardım. Bu yolsuzluk yaptığı iddia edilen
bürokratların kendilerine yeni kişiler, yeni ittifaklar bularak
halkalarını genişlettiklerini ifade ediyor. Bu ihalenin
yapılıp yapılmadığı konusunda Sayın Serter
herhangi bir iddiada bulunmadı ancak bu kişilerle ilgili bir
protokolün olduğunu ifade etti. Bu protokol elbette doğru da
olabilir, yanlış da olabilir. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna mensup milletvekilleri tarafından Oku, oku! şeklindeki
ısrarları üzerine Sayın Nur Serter tarafından protokolün
okunması üzerine, o isimlerin -herhâlde burada olanlar, olmayanlar da
olabilir- bir kısmı şiddetle tepki gösterdiler, Bu protokol
sahtedir. dediler. Bir arkadaşımız, Sayın Demiröz kürsüye
çıktı, bir konuşma yaptı: Benim bununla hiçbir ilgim yok,
bunu ilk defa görüyorum. dedi. Sayın Süreyya Sadi Bilgiçin, arada,
buradaki içten tepkilerini gördüm.
Biz,
milletvekillerinin bu tepkilerinden mutlu olduk. Biz, bu protokolün doğru
olmasından değil, olmamasından mutlu oluruz. Samimi, içten tepki
gösterip bunu reddeden milletvekillerinin olmasından dolayı biz
mutluyuz. Konu budur. Milletvekilleri kürsüde iddialar dile getirebilirler, bu
iddialar elbette konuşulur, tartışılır, reddedilebilir
-hayır- desteklenebilir; sonuçta Türkiye Büyük Milet Meclisi kürsüsünde
ifade edilen bir görüştür bu. Konu bundan ibarettir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Serter
beraber Millî Eğitim Komisyonunda da görev yaptığımız
bir arkadaşımız. Kendisinin fikirlerine
katıldığımız, katılmadığımız
zamanlar olur ama medeni bir insan olarak gelip görüşlerini açıklar.
Fakat, bugünkü
gensoru görüşmesinde bir talihsizlik yaşanmıştır,
bunun faili Sayın Serterin kendisidir; talihsizlik, birtakım
yolsuzluk iddialarında bulunmuştur, bunlara ilişkin bazı
bürokratların ismini zikretmiştir. Konuşmasının
devamında tutanaklardan gördüğümüz ve burada dinlediğimiz
şekliyle Bu, Millî Eğitim Bakanlığında saadet
zincirinin halkası olarak işlev gören kişilerin
devamının Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri içinde
kendilerine yeni halkalar bulunduğunu ortaya koyuyor. O zincirin
halkaları böyle gelmiş, burada olsun olmasın, bazı
milletvekillerini kuşatmış arkadaşlar. Bu çok açık
Yani, bir saadet zinciri halkasından bahsediyor Sayın Serter; bunun,
bazı milletvekillerini kuşattığından bahsediyor, bunun
da çok açık ve kesin olduğunu söylüyor. Neye göre? Elindeki belgeye
göre. Oysaki bu belgede ne imza var ne mühür var, ne olduğu meçhul bir
belge. Esasen böyle bir belgeyle çıkıp böylesine ciddi iddialarda
bulunmak büyük sorumluluk ister. Sayın Serter bu sorumluluğu yerine
getirmemiştir. Bu Meclisin içinde herkes birbirinin yüzüne bakıyor.
Burada hangi arkadaşımıza istese ulaşabilir ve kendisine bu
belgenin doğru olup olmadığını sorabilir, onların
da şahitliğine başvurabilirdi. Çünkü, bu iddia doğrudan
doğruya bu insanların haysiyetine ilişkindir; onları
suçlayan, zan altında bırakan bir iddiadır. Oysa ki vekillerimiz
kendilerinin hiçbir şekilde böyle bir halkanın parçası
olmadıklarını, böyle bir protokolden haberlerinin
olmadığını, böyle bir durumun gerçekliğinin
bulunmadığını çok açık bir dille, arada, konuşma
yapılmasının hemen ardından ifade etmişlerdir.
Dolayısıyla, bu gerçek manada bir skandaldır. Esasen,
Meclisimizde vekillere ilişkin bir iddiada bulunulacaksa burada herkes
birbirine çok rahat ulaşabilir ve tahkik edebilir. Böylesine bir temel
kurala, böylesine bir medeni kurala da uymak herhâlde hepimizin görevi
olmalı. Sayın Serter, kesinlikle, burada sayın vekillerin
haysiyetine yönelik çok açık vesaire diyerek kesin bir dille
saldırıda bulunmuştur. Kendisini özür dilemeye davet ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım
AHMET ARSLAN
(Kars) Sayın Başkanım
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir
saniye, vereceğim.
Buyurun Sayın
Vural.
9.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, tabii, böyle bir iddiayla ilgili olarak
sayın milletvekillerinin bu beyanlarını asıl almak
lazım. Dolayısıyla, bu konuda gerçekten bir doğruyu
yanlışa ya da yanlışı bir doğruya sokmak
doğru olmaz, bu beyanları asıl almak lazım. Ben gensoruyla
ilgili, Sayın Bakana yöneltilen bu bürokratlarla ilgili hususlar
Tabii,
bir dolandırıcılık olayıyla karşı
karşıya kalınabilir ve milletvekillerini ya da birilerini
arkasına alıyormuş gibi bir hava da oluşturmuş
olabilir, bu düzmece de olabilir. Yalnız, bu konuda Sayın
Bakanın
21 Ocak 2014 tarihinde bununla ilgili bir ihale olmuş mu,
olmamış mı? Bu bahsi geçen bürokratların iştirak
ettiği bir ihale var mıdır? Bu taşınmazla ilgili ne
yapılmıştır? Bunlarla ilgili somut bilgiler ortaya
konduğu zaman zaten milletvekillerinin bu konuyla ilişkisi
olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu durumda
yapılması gereken iş, böyle bir ihale var mıydı, yok
muydu? Bu bürokratların girdiği bir ihale var mıdır? Varsa
kaça verilmiştir, yapılmıştır? Yoksa, zaten ortaya
çıkacaktır. Bu bakımdan, bu konuda zatıalinizin
Özelleştirmeden, Başbakanlıktan
Bu kişiyle ilgili
bilgileri Meclisimizle paylaştığınız zaman zaten olay
vuzuha kavuşacaktır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bilgiç,
buyurun.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, söz istiyorum az
önce Sayın Nur Serterin yapmış olduğu açıklamaya
ilişkin. Tutanaklar yeni elime geldi, burada bir açıklama yapmam
lazım.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Bilgiç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Isparta Milletvekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada sekiz senedir görev yapıyorum. Belki bizden daha
uzun belki de daha kısa süredir burada görev yapan pek çok
arkadaşımız var. Ama, her şeyden önce bize düşen, hem
buradaki bütün milletvekillerinin onur ve haysiyetlerini korumak hem de
buradaki yüce Meclisin onur ve haysiyetini korumaktır. Burada bu kürsüye
çıkıp çok kolaydır her türlü iftirayı ve yalanı
söylemek. Bizlerin de eline her gün benzer yüzlerce belge gelebilir ama sorumlu
bir insana düşen, ahlaklı bir insana düşen, önce bunun
doğruluğunu ya da gerçekliğini araştırmaktır.
Bakın,
Sayın Nur Serter ne diyor: Elimde imzalanan -isterseniz vereyim- protokol
var. Sayın Serter, elinizde şu an burada imzalı protokol varsa
size düşen, getirip bunu ortaya koymaktır ama sizin İmza var.
dediğiniz protokolde tek bir imza dahi yok. Bir kere burada
başlıyor yalan.
İkincisi:
Sayın Başkan, ara verdiğinizde beş dakikada Sayın
Kaplan burada İnternetten Özelleştirme İdaresinin
sayfasına girmiş, evet, böyle bir şeye ulaşmış,
böyle bir ihale o tarihte görünüyor. 4 tane firma girmiş. Bunların
hiç birini bilmiyorum ama size, sorumlu bir insana düşen bununla ilgili
olarak elinizde bir şey varsa bu ihaleyi kim almış, nedir, bunun
arkasında hangi milletvekili var mıdır, yok mudur, bürokrat var
mıdır, yok mudur onu araştırmak, ondan sonra gelip buradaki
herkesi saadet zinciri kurmakla itham etmektir. Ama şunu söylüyorum:
Yaptığınız son derece ayıptır, hicap
duymalısınız ve hukuki haklarım saklıdır. Bütün
arkadaşlarımız, hep beraber, sadece bu protokolde imzaları
olanlar değil ya da imzası olduğunu iddia ettikleriniz
değil, burada kendilerini saadet zinciri kurmakla itham ettiğiniz
bütün milletvekili arkadaşlarımız gereken hukuki yola
başvuracaklardır.
Size düşen,
şu an asgaride, bir gelip bu kürsüden, milletin kürsüsünden özür
dilemektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET ARSLAN
(Kars) Sayın Başkanım, sataşmadan söz istiyorum, ismim
zikredildi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
5.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET ARSLAN
(Kars) Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri;
dört yıldır buradayım, şuraya gittiysem hep birilerini
ayırmak için gittim, kavga için gitmedim ama ne yazık ki bugün
arkadaşlar beni de sinirden sesimi düşürecek kadar zıvanadan
çıkardılar.
Eğer biraz
kendinize saygınız varsa, eğer biraz başkalarına
saygınız varsa şöyle bir ifadeyi kullanıyorsanız ispat
etmekle sorumlusunuz, değilseniz müfterisiniz, onun da
aşağısısınız. Elimde imzalanan belge var.
diyorsunuz. Böyle bir boş kâğıdı herkes bilgisayarda
yazabilir, herkes getirebilir. Benim böyle bir belgeden zinhar haberim yok.
Benim böyle bir oluşum içerisinde olduğumdan zinhar haberim yok,
arkadaşlarımın da haberi yok. Siz benim adımı katarak
bir belge hazırlıyorsunuz, o da yetmiyor, diyorsunuz ki: Elimde
imzalanan belge var. Belgeyi ortaya koymazsanız namertsiniz, namertsiniz,
namertsiniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Elimden gelen her
şeyi yapacağım, haklarımı arayacağım, sadece
Haklarım bakidir. değil, haklarımı arayacağım
arkadaş. Bu kadar kolay değil.
55
yaşındayım, kırk beş yıldır
çalışıyorum, 10 yaşından itibaren çalışmaya
başladım. Bu ülkenin en büyük projelerinin, en büyük ihalelerinin
altında imzam var. Ben bugüne kadar böyle bir şeyle itham edilmedim.
Marmarayı yaptım, arazilerle ilgili itham edilmedim; üçüncü köprünün
yolunu, projesini, ihalesini yaptım, itham edilmedim;
İstanbul-İzmir ihalesinin her sürecinde vardım, itham edilmedim;
Avrasya Tünelinin her aşamasında vardım, itham edilmedim. Üçüncü
havaalanının yerini ilk ben biliyordum ama ilk defa burada diyorum ki
İlk ben biliyordum. Bunu ne benim eşim biliyor ne benim
çocuğum biliyor ne benim akrabam biliyor. Niye? Sadece şaibe
olmasın diye.
Yazıklar
olsun! Beni getirip böyle bir sahte evraka, sahte belgeye kattınız,
Bu belgede imza var. dediniz. İspatlamak zorundasınız.
Şerefe, şana, insanlığa bu yakışır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Şahin, buyurun.
6.- Bursa Milletvekili Hüseyin
Şahinin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkanım, az önce Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına burada konuşma yapan konuşmacı,
birtakım arkadaşlarımızla beraber benim de ismimi
zikrederek bir saadet zinciri kurduğumuzu beyan etti, beyanını
da birtakım vesikalara dayandırarak iddia etti.
Arkadaşlar,
bu, vesika değil. Halk arasında güzel bir tabir var: Helvacı
kâğıdı. Helvacı kâğıdı derler buna.
Helvacı kâğıdına düzenlenmiş ve
çıkmışsınız, bizim burada birtakım emtialar
aldığımızı, ihaleye girdiğimizi iddia
ediyorsunuz. Burada benim ismimi de zikrediyorsunuz. Böyle bir şeyin
aslı astarı yoktur. Bu, tamamen yalandır, düzmecedir ve bizim
üzerimize atılmaya çalışılan bir kara lekedir. Bunu kabul
etmiyoruz ve bunu iddia edenler eğer iddialarında
ısrarlıysalar müfteri olmamak için ispatlamaları gerekir.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Tüm gruba söyledi, tüm gruba, sadece size de değil.
HÜSEYİN ŞAHİN (Devamla)
O gün yapılan ne varsa, ihaleye çıkan ne varsa, hiçbirimizin haberi
yok. Plan ve Bütçe Komisyonundan arkadaşların adını
almışlar, kes-kopyala-yapıştır mantığıyla
helvacı kâğıdı düzenlemişler. Benim böyle bir konuyla
ne alakam var, arkadaşlarımın da alakası
olmadığını biliyorum. Çünkü buraya biz
alnımızın akıyla geldik, akıyla da gideceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Üstün.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Ben de
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
7.- Gümüşhane Milletvekili
Feramuz Üstünün, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane)
Sayın Başkanım, ben de hakikaten bir profesörün, bir
bayanın bu kadar pervasızca, bu kadar
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
Başörtülü kızlara yaptığının ahı
çıkıyor, ahı.
FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) Şu anda,
geriye dönük bunun yaptıklarını, bu çocuklara
yaptıklarını düşününce yapamayacağı hiçbir
şeyin olmadığını düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yapamayacağı hiçbir şeyin
olmadığını düşünüyorum. Bir bayan olarak
azıcık düşünmeniz lazım. Bu, zerre kadar protokol yerine
geçmeyecek adi bir kâğıt. Bayan olarak sizin adınızla da
bir şeyler yazarlar, haysiyetinizle oynayacak kelimeler de yazarlar
buraya. Haysiyetinizle, şerefinizle oynayacak listeler yaparlar, sizi de o
listenin içine dâhil ederler, temizleyemezsiniz kendinizi. Şu
anlatılanlarla alakalı hiçbir arkadaşımın, benim de
bilgimin dâhilinde olmayan hiçbir arkadaşımızın en ufak bir
haberi dahi yok. Sayın Vural diyor ki: O tarihte ihale
yapılmış mı, yapılmamış mı?
Yapılmış olabilir, beni hiç ilgilendirmiyor. Başka bir
zaman da yapılmış olabilir, bir gün sonra da
yapılmış olabilir, ondan önce de yapılmış
olabilir, bizi hiç ilgilendirmeyen konular bunlar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Milletvekillinin beyanı esastır.
FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) Bir
milletvekilinin beyanı esas değilse dahi ben şunu söylüyorum,
biraz önce Ahmet Bey, arkadaşlarımız söyledi: Bunu hakikaten bir
profesörün yapmış olması ve
Ne kadar yetkili işlerde,
görevlerde, ne kadar milletin çocuklarının geçmişiyle
oynamış birisinin olduğunu düşünüyorum
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Anladık da, buradaki profesörleri rencide etmeyin
Feramuz Bey, Kendini bilmeyen birisi. de, bir sürü profesör var.
FERAMUZ ÜSTÜN (Devamla) Hakikaten
kendini bilmeyen birisini
Ve konuşmasında da, imzanın
olduğunu söylüyor, belgelerde imzanın olduğunu söylüyor. En ufak
bir belge niteliği de yoktur, adi bir kâğıt. Adi bir kâğıda
bilgisayardan çıkarılmış,
arkadaşlarımızın ismi yazılmıştır.
Söylenecek hiçbir şey bulamıyorum.
Biz de bütün
arkadaşlarımız gibi hukuki olarak da yapılması gereken
her şeyin arkasında olacağız, takipçisi olacağız.
Protesto, şiddet ve kınamaya dahi gerek görmüyorum, Allaha havale
ediyorum onu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Öztürk,
buyurun.
8.- Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürkün, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce yoktum,
tutanağa baktım, benim ismim de var, hayret ettim. Yani böyle bir
kâğıt parçasıyla insanlara iftira atmak, onları töhmet
altında bırakmak herhâlde ayıp olarak sizlere yeter.
İşte, ne
protokol denilen bu kâğıt parçasından haberim var, ne yerden
haberim var. Plan ve Bütçe Komisyonunda da değilim. Dolayısıyla,
herhâlde birileri
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Ne demek? Plan ve Bütçe Komisyonunda olsan haberin
mi olacaktı?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Hiçbir şeyden haberimiz yok. Dolayısıyla, bu, bir
yalandır; bu, bir iftiradır.
Herhâlde Nur
Serter geçmişin bazı intikamlarını alıyor. Biz ikna
odalarında kız çocuklarına nasıl baskı
yaptığını, o çocukların psikolojisini bozduğunu
Ama bunda şunu gördüm bu akşam: O çocukların psikolojisini bozmaya
çalışanların psikolojisinin bozuk olduğunu gördüm. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
yazıklar olsun sizlere. Yani böyle bir iftirayı, böyle bir
yalanı bilerek ortaya koydunuz. Bunların hepsi yalandır, bunlar
iftiradır. Arkadaşlarımla böyle birliktelik de hiç
hatırlamıyorum, görmedim de duymadım da zaten.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Hepsini de iade ediyorum size. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sadece size değil gruba da söyledi. Eliyle
işaret etti, grubu da gösterdi.
BAŞKAN
Sayın Koçer, buyurun.
9.- Gaziantep Milletvekili Abdullah
Nejat Koçerin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Sayın Başkan, utanç verici bir durum
yaşıyoruz. Gerçekten, hiçbir bilgimizin olmadığı,
hiçbir şekilde haberimizin bile olmadığı bir konuda
şahsıma, arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerime,
hatta AK PARTİ Grubuna bir saldırıda bulunuldu.
Şahsıma yöneltilen iddialar ve belgeler sahtedir, doğru
değildir söz konusu düzme belgede geçen konu dâhil olmak üzere. Böyle bir
protokolde hiçbir şekilde asla imzam olmadı, böyle bir şeyi
bilmiyorum, duymadım ve ilk defa burada görüyorum.
Böyle sahte bir
evrakı Genel Kurulda okuduğu için Nur Serteri kınıyorum.
Belge sahtedir, düzme bir belgedir. Bir milletvekilinin böyle bir belgeyi bu
kürsüye getirmesi bile
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Kâğıt parçası
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla)
bir
kâğıt parçasını buraya getirmesi bile bir
düşüncesizliktir, bir saygısızlıktır ve edepsizliktir.
Yapılan bu konuşma için kendisini kınıyor, bu iddiaları
ispat etmeye davet ediyorum. İspat etmiyorsa da kendisi namussuz ve
şerefsizdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
AHMET ARSLAN
(Kars) Otur yerine
FARUK IŞIK
(Muş) Otur yerine
BAŞKAN Bir
saniye
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Böyle bir üslup yok efendim, böyle bir üslup
yok. Kimse kimseyi namussuzluk, şerefsizlikle itham edemez.
AHMET ARSLAN
(Kars) Hâlâ konuşuyor ya.
FARUK IŞIK
(Muş) Otursana yerine, otursana
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kes sesini, terbiyesiz adam. Laf atmaktan
başka bir şey bilmez misin sen?
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Baloğlu...
10.- Konya Milletvekili Mustafa
Baloğlunun, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
BALOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz önce bir hatip bizim de ismimizi kullanarak bir sahte
belgeyi, bir paçavrayı burada göstererek birtakım ithamlarda
bulunmuştur, bu ithamları şiddetle reddediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Edep ve namus dersi vermeye hakkınız
yok sizin, sınıfta kalırsınız.
FARUK IŞIK
(Muş) Sen kalırsın.
MUSTAFA
BALOĞLU (Devamla) Bu ithamları şiddetle reddediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Başbakan Yardımcısı, sizin
Büyükşehir Belediye Başkanınızı yolsuzlukla
suçladı. Bülent Arınç suçlamadı mı Sayın Melih
Gökçeki yolsuzlukla? Ankarayı parsel parsel sattınız demedi mi
size? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, lütfen oturunuz efendim, lütfen oturunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Namussuzluk buna suskun kalmaktır.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sen kendi işine bak.
BAŞKAN - Sayın
Baloğlu, siz devam edin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Namussuzluk budur.
BAŞKAN -
Lütfen sayın milletvekilleri, oturun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Edepsizlik budur. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında ayakta karşılıklı laf
atmalar, gürültüler).
BAŞKAN - Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:23.22
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
VIII.-
GENSORU (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
MHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun
bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti toprağını
savunmadıkları, PKK/PYD ile IŞİD terör örgütlerini muhatap
aldıkları iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında birer
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/50) (Devam)
(11/54) esas numaralı Gensoru
Önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere devam ediyoruz.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
Baloğlu, buyurun.
10.- Konya Milletvekili Mustafa
Baloğlunun, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin (11/54) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması (Devam)
MUSTAFA
BALOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz önce bir hatip bir paçavrayı göstererek, benim de
ismimin bulunduğu bir sözde belgeden bahsetti. Bu belgenin yalan
olduğunu, düzmece olduğunu ifade ediyor; şiddetle reddediyorum,
bu konuşan hatibe de, değerli hanımefendiye de şunu tavsiye
ediyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kürsünün bir
ağırlığı var; bu kürsüde söylenecek şeylerin
mutlaka birtakım temellere dayalı olması lazım, bu kürsüde
söylenecek, gösterilecek belgelerin gerçekliğinin, doğruluğunun
ve ne olduğunun araştırılması lazım. Buraya
gelip, ellerine tutuşturulan bir belgeyi, sözde bir belgeyi burada
gerçekmiş gibi gösterip ve burada birçok masum insanı itham etmek,
bir kadın milletvekiline, hele bir akademisyene hiç
yakışmıyor.
Bence size
düşen şey, öncelikle bu belgeyi sizin elinize kim
tutuşturmuşsa, bunlara bu belgenin aslını sorun ve
gereğini yapın, sonra da lütfen bu kürsüye gelin, burada ismini
saydığınız tüm milletvekillerinden tek tek özür dileyin
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Gruptan da, gruptan da!
MUSTAFA
BALOĞLU (Devamla) -
ve grubumuzdan özür dileyin.
Yani o kadar
üzgünüm ki anlatamam. Ne bir haberim var ne bildiğim bir şey.
Bakın,
burada, hiçbir resmî nitelik taşımayan bir sözde evrak, biraz sonra
gideriz sizin de isminizi buraya ekleriz veya bu gibi, başka nitelikte bir
belge düzenleyip sizin önünüze veya CHP Grubu veya MHP Grubu veya HDP Grubundaki
milletvekili arkadaşları buraya yazarız.
Ben bu hanım
milletvekilinden, kadın milletvekilinden, değerli milletvekilinden
rica ediyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Hiç de değerli değil. Ne
değerlisi?
MUSTAFA
BALOĞLU (Devamla) Kim bu belgeyi, sözde belgeyi onun eline
tutuşturmuşsa önce gidip bundan onun hesabını sorsun, sonra
da itham ettiği milletvekillerinden bu kürsüye çıkıp özür
dilesin. Herhâlde kendisine yakışan o olur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
11.- Çorum Milletvekili Cahit
Bağcının, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin
(11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
burada tutanaklara geçen konuşmacıya cevap vermeyeceğim. Yasal
yollardan bu iddialarla ilgili hakkımı kuşkusuz
arayacağım.
Ancak,
arkadaşlarım da ifade ettiler. Bu tutanak veyahut da protokol ne ise
-arkadaşımın da ifade ettiği gibi, Mustafa
Baloğlunun- bu belge, paçavra ne ise, bununla ilgili hiçbir
ilişkimin olmadığını, bilgimin
olmadığını, altında imzam
olmadığını tutanaklara geçmesi açısından
belirtmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlar üzerinde,
maalesef, birilerinin oynadığı bir oyundur, tezgâhtır ve
bu, grubumuza şamil kılınmaya
çalışılmaktadır, AK PARTİ yolsuzluklarla ilişkilendirilmektedir.
Benim
arkadaşlara tavsiyem, AK PARTİnin milletin gönlünde kurduğu bu
teveccühü yıkabilmeniz için sizin de AK PARTİ gibi bir siyaset, bir
söylem ve halkla bir ilişki kurmanız gerekir. Tavsiyem size budur.
Bir de hoca olacaksınız. Yazıklar olsun size! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Serter, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serterin, (11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle
şunu söylemek istiyorum: Ben burada, adı geçen hiçbir milletvekilini
bir ihaleyle girmeyle itham etmedim.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) İmzası var. dediniz, imzası.
MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Zincirden bahsediyorsunuz, zincirden.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) İki: Bu
protokolün
Gerçekten sehven ağzımdan imzalı sözü
çıktı. Eğer bunu kasten söylemiş olsaydım onu elinize,
herhâlde, vermezdim. O kadar çok bağırış
çağırış oluyordu ki önde, bu ağzımdan sehven
çıktı.
Üç: Gerçekten, burada
sizleri üzdüğüm için üzgünüm ancak şunun da altını özenle
çizmek istiyorum: Ben her zaman inandığım doğruları
cesaretle konuşmuş bir insanım. Benim burada kastettiğim
şey çok açıktır, ben dedim ki: Oradaki bürokratlar birtakım
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleriyle birlikte bir işe
girerek -bir girişimde bulunmaktır buradaki kastım- kendilerini
meşru hâle getirmeye ve aklamaya çalışıyorlar.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Başkanım, özür dileyeceğine ne konuşuyor
ya?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) - Ben saadet zincirini de bu amaçla telaffuz ettim, onlar
kendilerini büyütüyorlar, dışarı taşıyorlar
anlamında. Samimiyetle söylemek istediğim buydu.
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Özrü kabahatinden büyük.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) - Bunun dışında bir meramım, bir niyetim
kesinlikle yoktur. Gerçekten sizin
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Açıklama yapıyor Sayın
Serter.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Bakın, İhaleye girildi. demedim arkadaşlar.
BAŞKAN Özür
diledi, daha ne istiyorsunuz?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Dilemedi Başkanım.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Bir protokol dedim, çok açık olarak da amacım
budur. Bundan sonra siz bana istediğinizi söylemekte elbette özgürsünüz.
Yapmış olduğunuz hakaretlerle ilgili elbette benim de
haklarım saklıdır ama amacım budur.
Tekrar ediyorum:
Burada görmüş olduğum tepkiden ve sizde yarattığım
üzüntüden dolayı da samimiyetle üzüldüm. Amacım, sizin o ekiple
birlikte bir iş yaptığınız değildi; böyle
anlamanıza neden olduğum için gerçekten üzgünüm. Söyleyeceğim
budur ama bu, sizin burada kalkıp, bana hakaret edip benim ahlakımla,
namusumla ilgili şeyler söylemenizi de haklı kılmaz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Serter, sağ olun.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, AK PARTİ Grubuna mensup milletvekillerinin
kendileri itham edildiğinde gösterdikleri tepkiyi muhalefet
milletvekilleri itham edildiğinde de göstermelerini beklediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Nur
Serter şu anda bir açıklama yaptı. Ben Grup Başkan Vekili
olarak başlangıçta bir açıklama yaptım; o protokolde ismi
geçen milletvekillerinin kürsüye çıkarak bu olayı
yalanlamalarından, bunun gerçek dışı olduğunu ifade
etmelerinden mutlu olduğumu ifade ettim. Biz o protokolün
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Şüpheniz mi vardı? Ne ayıp bir
şey ya!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Oluyor mu Sayın Satır? Bir
açıklama yapıyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Oluyor, evet, oluyor. Mutlu oldum
Yani, böyle
bir şey vardı da
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Size söyleyeceğim bir şey yok, ben
açıklamama devam edeyim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Olamaz zaten.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Elbette, Sayın Nur Sertere yönelik o
hakaret kelimeleriyle ilgili Nur Serter yasal haklarını kullanma
takdirinde bulunacaktır. O kendi takdirinde olan bir konudur ancak o
hakaret kelimelerini ben o kelimeleri sarf eden arkadaşlara iade ediyorum.
Bir şey
hatırlatacağım yalnız, bundan bir süre önce burada Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız oturuyordu,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine yönelik bir ithamda bulundu, çirkin
bir ithamdı. Siz nasıl bugün rahatsız oldunuz Sayın Nur
Serterin konuşmasından, o isimlerin geçmesinden. Taner
Yıldız orada oturuyordu -hakkında yine bir gensoru vardı,
öyle hatırlıyorum- Cumhuriyet Halk Partili bazı
milletvekillerinin ya da muhalefete mensup milletvekillerinin bazı
şirketleri nedeniyle iş takibinde bulunduklarını söyledi.
Öyle bir edayla, öyle bir ifadeyle söyledi ki Bu milletvekilleri yolsuzluk
yapıyor
Biz tepki gösterdik ama bir grup başkan vekiliniz çıkıp
da benim biraz önce yaptığım açıklamayı yapmadı.
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) O belgeliydi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hani edep, namus, şeref diyorsunuz ya,
işte ben sizlerin grup başkan vekilinden de o gün Taner
Yıldızın o açıklaması karşısında bir
açıklama beklerdim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Bakan gerekli açıklamayı
yaptı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Benim bugün yaptığım
açıklamanın bir benzerini o gün Taner Yıldızın
konuşmasından sonra sizlerden bekledim. Bunu yapmaktan
kaçındınız maalesef. Üzüntülerimi bildiriyorum size. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Yavuz hırsız ev sahibini
bastırır. derler bizim orada.
BAŞKAN
Evet, Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin; FATİH Projesini zamanında
bitiremediği, projeye dair birçok yolsuzluğa sessiz
kaldığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/54) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Murat
Yıldırım, Çorum Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MURAT YILDIRIM (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Millî Eğitim
Bakanımız Nabi Avcı hakkında verdiği gensoruya
ilişkin olarak grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi selamlıyorum.
Gençlerimiz bizim
yarınlarımızdır, bu ülkenin gelecekleridir. Onlara
verilecek hizmet, onlar için atılacak adımlar bu ülkenin
geleceği için yapılan yatırımlardır. FATİH
Projesi kapsamında gerçekleştirilen akıllı sınıf
uygulamaları, gençlerimize dağıtılan tabletler,
bunların altyapısı için ülkemize kazandırılan katma
değer bu ülke için bir milattır, bir dönüm noktasıdır.
Ulaştırma ve Millî Eğitim Bakanlığımız bu
projede birlikte çalışıyorlar. Bakanlıklar arasında
mükemmel bir koordinasyon bulunuyor, kendilerini tebrik ediyoruz.
Türkiye'de
eğitim altyapısı çok köklü bir şekilde değişiyor.
Bilim ve sanayi alanındaki gelişmeler ülkemize
yansıtılıyor. Çocuklarımızın da bunlardan
istifade etmesi sağlanıyor. FATİH Projesi, sadece bir
eğitim ve donatım projesi değildir, aynı zamanda yurt içi
üretimin ve katma değerin artırılması, daha önce ülkemizde
üretimi bulunmayan ürünlerin üretiminin sağlanması, AR-GE
faaliyetlerinin yapılabilmesi, yerli firmalara kendini geliştirme
ortam ve imkânının oluşturulması, girişimcilik ruhunu
açığa çıkartması açısından da büyük bir önem
taşımaktadır. Bu proje eski Türkiye'nin değil, yeni
Türkiye'nin projesidir. FATİH Projesiyle kamunun alım gücü
kullanılarak bu ülkede bilişim teknolojilerinin yerleştirilmesi
teknoloji transferlerinin en önemli amaçlarındandır. Aklıselim,
aklı eski Türkiye'de kalanların bunu görmesi mümkün değildir. Bu
sebeple, muhalefet aslı olanı bırakıp tali konularla
ilgilenmektedir. Siyasette yarış projeyle olur, hizmetle olur,
vizyonla olur. Vizyonu olmayanlar, projesi olmayanlar, hizmeti olmayanlar
sadece dedikodu ve iftira üretirler.
Değerli
milletvekilleri, on iki yıl öncesini bir hatırlatalım. Eski
Türkiye'de yeteri kadar okul yoktu, derslik yoktu, öğretmen yoktu. İz
ödenekle yaptırım programına girip onlarca yıl çivi bile
çakılmayan, adı var kendi yok, müteahhidi zengin etme amaçlı
projeler vardı. Eski Türkiye'de kalem alamayan, silgi alamayan, defter
bulamayan, haftalarca şehrindeki kitapçıya okul
kitaplarının gelmesini bekleyen bir nesil vardı.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sizin yetiştiğiniz
MURAT
YILDIRIM (Devamla) Evet, ben yaşadım bunları.
Seçim
bölgem olan Çorumun meşhur bir caddesi vardı, Gazi Caddesi. Her
okulun açılışında o caddenin kaldırımlarında
yüzlerce çocuk eski kitaplarını satmak için stant açarlardı. 15
yaşın üstündeki insanlarımız o günleri çok iyi bilir, siz
de bilirsiniz, ben de bilirim. Bugün ise okulların
açıldığı ilk gün tüm çocuklarımızın
sıralarına ders kitapları konulmakta, milletimiz bu kitaplar
için 1 kuruş ödememektedir, millete hizmet budur.
1
milyondan fazla bilgisayar okullarımıza
dağıtılmıştır. FATİH Projesi
kapsamında, tüm okulları içine alacak şekilde, yönetilebilir ve
ölçülebilir bir ağ altyapısı kurulmaktadır.
Okullarımıza ve öğrencilerimize güvenli İnternet hizmeti
sunulmaktadır. Her ortamda bilişim teknolojisinin bilinçli ve güvenli
bir şekilde kullanımı sağlanmaktadır. Proje
kapsamında dersliklerimize akıllı tahta, yazıcı,
doküman ve kamera yerleştirilmektedir. Her öğretmenimize ve
öğrencimize tablet bilgisayar dağıtımı
yapılmaktadır.
Dünyanın
en güçlü bilişim firmaları bu proje için
yarışmaktadırlar. Tüm dünya bilişim sektörü projenin
önemini, büyüklüğünü, Türkiyeyi 21inci yüzyılda nereye
taşıyabileceğini görmüştür; lakin bizim muhalefetimiz
görmemeye, gördüklerine ise çamur atmaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, FATİH Projesiyle dijital bir nesil yetişiyor. O
nesil AK PARTİnin hizmetleri sayesinde en iyi ortamlarda yetişiyor,
en iyi donanımla buluşuyor. Tıpkı Fatih Sultan Mehmet gibi
bir çağ açılıp bir çağ kapatılıyor FATİH
Projesiyle ama siz bunu anlayamazsınız.
Sadece
benim seçim bölgemde, son on iki yıl içerisinde 96 eğitim kurumu,
1.064 derslik, 18 pansiyon binası, 11 okul spor salonu bitirilerek
eğitimin hizmetine sunulmuştur. Bu rakamları geçmişle
kıyaslamak hiç mümkün değildir. Sadece bu yıl içerisinde 282
yeni derslik, 800 öğrenci kapasiteli 4 pansiyon binası, 2 spor salonu
tamamlanarak hizmete sokulmuştur.
2002
öncesinde 55 bilgi teknoloji sınıfı varken bugün Çorumda 255
bilgi teknoloji sınıfı vardır. FATİH Projesi
kapsamında 802 dersliğimiz donatılmıştır.
Son
sekiz yılda öğrencilerimize Çorumda dağıtılan
ücretsiz kitap sayısı 1 milyon 375 bin 786dır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
yıllarca bu ülkenin kaynaklarını parti kadroları ile onların
uzantılarına peşkeş çekenlerin, milleti göbeğini
kaşıyan, işe yaramaz adam yerine koyanların FATİH
Projesi gibi hizmetleri anlamaları mümkün değildir. İş
bilenin kılıç kuşananındır. Bizim bir atasözümüz
vardır: İşleyen demir ışıldar, pas tutmaz. Milletimize
yaptığımız büyük hizmetlere karşı ne
yaparsanız yapın, hangi çamuru atmaya
kalkışırsanız kalkın, tutmaz ve tutmayacaktır.
Tutmadığını 17 ve 25 Aralık kumpasında gördünüz,
tutmadığını Gezi Vandalizminde gördünüz,
tutmadığını 6 ve 7 Ekim Kobani olaylarında gördünüz,
tutmadığını geçtiğimiz onlarca seçimde gördünüz,
tutmadığını Cumhurbaşkanlığı seçiminde
de gördünüz, yüzde 52yle cevap verilmiştir. Bu iktidar, yıllarca bu ülkenin
teröre ve silaha giden kaynaklarını yatırıma
yönlendirmiştir. Geçmişte bütçede en büyük payı savunma
alırken ilk defa AK PARTİ iktidarıyla eğitim
almıştır, almaya da devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; FATİH Projesi sadece bir tablet
projesi de değildir, bu ülkenin geleceğini ilgilendiren bir projedir.
Projede gecikmeler yaşanmış ise ülke menfaatine gerekli
şartlar oluşmadığı içindir. Proje çok boyutludur. Bu
ülkenin menfaatine olacak şekilde süreç yeniden
planlanmıştır. Önemli olan projenin hakkıyla
yürütülmesidir. Muhalefetin ifade ettiği gibi yolsuzluk, projenin
atıl kalması gibi iddialar da tamamen gerçek dışıdır.
Mayıs ayında 700 bin öğrencimize kalemli tabletler
dağıtılacaktır. Bu tabletler yüzde yüz Türk mühendislerinin
dizaynıdır. Teknik kapasitesi yüksek, maliyeti ise düşüktür.
Yakında tüm tablet bilgisayarlarının Türkiyede üretimi
sağlanacaktır. Bunun için uygun tesis çalışmaları da
devam etmektedir. Bu tesisle birlikte Orta Doğuya, Balkanlara ve Orta
Asyaya üretim yapar hâle geleceğiz. Dört yıl sonra bu ülkenin
çocukları tamamen yerli üretim tabletleri kullanacaklardır. Bu
projeyle Türkiye dünyada etkileşimli tahta sektörünü tetikleyen ülke
hâline gelmiştir. Firmalarımız, ülkemizde üretip dünyaya
etkileşimli tahta satar konuma ulaşacaklardır. Yakında bu
başarı tablet bilgisayarında da yaşanacaktır.
Muhalefetin bunca gerçekliği görmemesi şaşırtıcıdır
ya da gördükleri hâlde bu gensoruyu vermeleri başka bir amaç
taşımaktadır. Ne FATİH Projesini ne de bu ülkenin
yararına gerçekleştirilen diğer projeleri kimsenin engellemeye
gücü yetmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
iktidarının hizmetleri muhalefetin rüyalarına kâbus gibi
girmektedir. Sabah uyandıklarında iftiralarla gensoru verme yoluna
gitmektedirler, biraz önce görüldüğü gibi. Güneş balçıkla
sıvanmaz, ne yaparlarsa yapsınlar nafile. Milletimiz
aldığı hizmete bakmaktadır. Muhalefetin
kapattığı milletin göz bebeği okulları bu iktidar ve AK
PARTİ açmıştır. 28 Şubat ve bugünkü muhalefetin ürünü
olan meslek lisesi sorununu bu iktidar ortadan
kaldırmıştır. 4+4+4le eğitim sisteminde devrimsel bir
hizmet yapılmıştır. Eğitimde fırsat
eşitliği bu iktidarla gerçekleştirildi, katsayı bu
iktidarla sıfırlanmıştır. Sadece tek başına
dershane meselesi bile bu ülkenin kaderini etkileyecek bir hizmettir.
Değerli
milletvekilleri, FATİH Projesi 2014te İtalyada ödül
almıştır. Yeni bilişim enformasyon teknolojisinin
eğitime uyarlaması noktasında tüm dünyanın ilgiyle takip
ettiği projedir. Avrupa ülkeleri bu projeye gıptayla
bakmaktadırlar.
Evet, muhalefet
her ne kadar AK PARTİ iktidarının hizmetlerini engelleyip
milleti zayıf bırakmaya çalışsa da, eğitimde,
kültürde, ekonomik alanda gelişen ve siyaseten güçlenen Türkiye yoluna
devam etmektedir. Büyük Türkiyeyi engellemeye ne sizlerin ne iş
birliği yaptığınız paralel yapının ne de
onların arkasındaki dış güçlerin gücü yetmeyecektir. Bu
millet büyüyecek, yükselecek ve 21inci yüzyıla damgasını
vuracaktır. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Bunu engellemek
isteyenler büyük Türkiye'nin altında kalacaklardır.
Muhalefet milletin
değerleriyle barışmayı ve bu değerler ekseninde ülkeye
hizmet etmeyi öğrenmelidir. Türkiye muhalefeti -umudunu sokak
Vandallığına- Mecliste kavga çıkartma, gensorularla Meclisi
çalışamaz hâle getirmek istiyor. Günübirlik verdikleri gensorularla
bu işin bile ağırlığını
bırakmadılar. Bu millet büyüyecek ve yükselecek.
Söylenecek çok söz
var ama arkadaşlar bitirmemi istiyorlar. Şunu da söyleyeyim ki
gensorunun altındaki isme bakıyorum, kendisi ikna
odalarının mucidi, başörtülü kızlarımıza
karşı her türlü baskıyı uygulayan eski bir öğretim
görevlisi. Bu bizi hiç şaşırtmadı, zihniyeti bundan yirmi
yıl önce neyse bugün de aynıdır, iftiracı bir zihniyet,
Çamur at izi kalsın. anlayışı.
Bu gensorunun
içinin ne kadar boş olduğu anlaşılmaktadır, fazla söze
de gerek yoktur. Ülkemiz ve gençliğimizin geleceği olan FATİH
Projesinin temellerini atan, kara tahta kavramını tarihin tozlu
raflarına kaldıran, milletin makus tarihini yenen, başta kurucu
Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana, Başbakanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Profesör Doktor Ahmet Davutoğluna,
Millî Eğitim ve Ulaştırma Bakanlarımıza teşekkür
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi, sataşma nedeniyle söz istediniz galiba.
İki dakika
söz veriyorum.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çorum Milletvekili Murat
Yıldırımın (11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, sayın konuşmacı
birçok şey söyledi tabii ama burada olmayan Sayın Nur Serterle
ilgili birtakım sataşmalarda bulundu. Ben şimdi o
konuşmacıya bir soru sormak istiyorum. Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanını paralel yapının kucağına
oturmakla suçladı. Siz dediniz ya hani, cemaatle, paralelle iş
birliği, muhalefet falan, buna ne diyorsunuz şimdi? Paralel
yapının kucağına oturduğunu söylediği Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının Ankarayı parsel parsel
satarak yolsuzluk yaptığını söyledi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sataşma bu muydu Sayın Başkan?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hadi çıkın bir şey söyleyin.
Sayın Bülent Arınç sizin Büyükşehir Belediye
Başkanınızı yolsuzlukla suçluyor, Ankarayı parsel
parsel satmakla suçluyor, 8ine kadar susacağım. diyor. Yani
Elimde bilgiler var, belgeler var ama AKP zarar görmesin diye
konuşmayacağım 8ine kadar. diyor. Hani biraz önce burada
birtakım kavramları kullandı bazı arkadaşlar,
şeyleri tenzih ediyorum, kendilerini burada savunmak üzere çıkan, Bu
iddia yanlıştır, yalandır, ben bu işin hiçbir
tarafında yokum. diyen arkadaşlara bir cevap vermiyorum, onlar en
doğal haklarını kullandılar. Ama onun ötesine geçerek
edepsizlik, namussuzluk, şerefsizlik gibi kavramları kullanmak
suretiyle, yok ikna odaları gibi kavramları kullanmak suretiyle
grubumuza ve Nur Sertere sataşanlara soruyorum
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Siz de mi doğru bulmuyorsunuz ikna
odalarını? Öyle anlaşılıyor. İkna
odalarını doğru bulmuyorsunuz galiba. Sataşma
gördüğünüze göre
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Bülent Arınçın Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı paralel yapının
kucağına oturmuştur, Ankarayı parsel parsel satıyor.
iddiasına bir şey demeyecek misiniz? Bu yolsuzluğun üstüne mi
oturacaksınız? Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
yolsuzlukların üzerine oturmakla maruf bir gruptur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bunu 4 bakanla ilgili oylamada gösterdiniz, burada
da göstereceksiniz. Hayırlı olsun yolsuzluk tutumunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Yolsuzlukların üzerine oturmakla maruf bir
grupsunuz. diyerek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, kucağınıza
aldınız bence, oturmadınız, kucağınıza
aldınız.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Terbiyesizlik yapma! Sen nereye oturuyorsun?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Terbiyesiz!
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Terbiyesiz herif! Yaşından
başından utan! Kullandığın ifadelere bak.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Terbiyesiz sensin, sana iade ediyorum.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sana yakışır.
13.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bence
çok temel ve yanlış bir akıl yürütme biçimi şu: Bir nevi,
Biz burada, evet, hatalıyız böyle söylemekle ama bakın, siz de
burada böyle söylemiştiniz. şeklindeki bir akletme
yanlıştır çünkü onun yanında ben de hemen başka bir
şey söyleyebilirim. Mesela diyebilirim ki: CHPde bir genel
başkanlık yarışı yapılmıştı ve
burada uzun yıllar Grup Başkan Vekilliği yapan Sayın
İnce, Sayın Kılıçdaroğluna ilişkin olarak Sen,
Tayyipten daha diktatörsün. diye eleştiride bulunmuştu. Şimdi,
bakın, mesele şu: Eğer biz böyle O, onu söylemişti; bu,
bunu söylemişti. Bu mesele böyleydi ama siz de şurada şöyle
demiştiniz. diye asıl halletmemiz gereken konuyu bir kenara
bırakıp başka konulara dalarsak birbirimize söyleyeceğimiz
bir ton laf var. Bu bir.
İkincisi:
Sayın Melih Gökçeke Sayın Arınç bir söz söyledi. Söylenen Melih
Gökçek, söyleyen Arınç. Arınç kim? Arınç da AK PARTİde,
Hükûmette Başbakan Yardımcısı. Yani bir
değerlendirmede bulunuyor. Affedersiniz, sabah akşam AK PARTİye
dediniz ki: Siz otoritersiniz, siz totalitersiniz, topluma üniform bir
yapı getirmek istiyorsunuz. Nasıl bir üniform bir yapı getirmek
isteyen totaliter siyaset ki bu, kendi içinde böyle konuşmalar,
tartışmalar, demokrasi bahsi içinde değerlendirebileceğiniz
bir tartışma var. [CHP sıralarından alkışlar (!)]
Evet, sabah akşam demokrasi diyeceksiniz biraz da içini doldurmak
lazım. Demokrasi dediğiniz de
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) -
bir partinin kendi iç
tartışmalarıdır.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani Sayın Arınçın
konuşmasıyla birlikte AKPye demokrasi geldi, öyle
anlaşılıyor.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin; FATİH Projesini zamanında
bitiremediği, projeye dair birçok yolsuzluğa sessiz
kaldığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/54) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı konuşacak.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
FATİH
Projesinden bahsediyoruz. Kısaca FATİH diye
adlandırdığımız, eğitimde fırsatları
artırma ve teknolojiyi iyileştirme hareketi bu ülkenin her
vatandaşının gurur duyacağı, eğitimde millî bir
dönüşüm hareketidir. Başbakanlığı döneminde
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde 2010 yılında başlatılan bu projeyle
okullarımızın eğitim teknolojisinin sunduğu imkânlarla
buluşması amaçlanmış, dersliklerimizin etkileşimli tahtalarla,
kuvvetli İnternet altyapısıyla donatılması
planlanmıştır. Dersliklerimizde oluşturulacak bu
altyapı zenginliğine ve imkânlarına ilave olarak, FATİH
Projesi, ayrıca dijital eğitim içeriklerinin hazırlanarak
öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin istifadesine
sunulmasını da sağlamaktadır. Hem altyapı kurulumları
hem de içerik olarak FATİH Projesi bugün itibarıyla dünyanın en
önemli eğitim projesidir. Sayısal gerçekleşme oranları
dikkate alındığında, bütün dünyada bilinen, örnek
alınan, incelenen ve inceleyen herkesi etkileyen bir eğitim
hamlesidir. Pek çok ülke, henüz sınıflara kurulacak teknolojik
altyapının niteliklerini tartışırken bugün Türkiye 200
bine yakın dersliğe ileri teknoloji ürünü etkileşimli
tahtayı kurmuş bulunuyor. Bugün itibarıyla binlerce
dersliğimiz, fiber optik kablo üzerinden ulaşım imkânı
sağlayan kuvvetli İnternet altyapısına kavuşturuldu.
Pek çok ülke, sınıflara kurulacak bilgisayarların
niteliğini tartışma safhasındayken biz öğretmen ve
öğrencilerimize tablet bilgisayar dağıtımını
yapıyoruz.
FATİH
Projesinin önemli bir bileşeni olarak oluşturulan Eğitim
Bilişim Ağı EBA, sunduğu dijital eğitim içerikleri
bakımından dünyanın en büyük e-içerik portalidir.
Sayısı 100 binleri aşan dijital eğitim içeriğini
Eğitim Bilişim Ağı üzerinden öğrenci ve
öğretmenlerimizin istifadesine sunuyoruz. EBA diye İnternete
girdiğiniz zaman bunları görebilirsiniz. Sadece son bir yıl
içerisinde dijital eğitim içeriği sayısında yüzde 74
oranında artış sağladık. Ancak, içerikte
geleceğimiz son nokta bu değil. 2015 yılı sonuna kadar
sürdüreceğimiz çalışmalar bittiğinde EBAyı kapasite
ve nitelik olarak çok daha ileri bir boyuta inşallah
taşımış olacağız. Bu portale ait
kullanıcı istatistiklerine baktığımızda da
eğitim camiamızın, özellikle öğretmenlerimizin üretilen bu
içeriklere yönelik teveccühünün her geçen gün arttığını
görüyoruz. Mart 2014 tarihinde EBAdaki kullanıcı sayısı
296.013tü. Mart 2015 tarihi itibarıyla kullanıcı
sayısı 1 milyon 905 bin 320dir. Yani son bir yıl içerisinde EBAda kullanıcı
sayısı yüzde 544 artmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yapılan bütün bu işlemlerin amacı,
öğrenmeye yardımcı olmak, öğrencilerimizin bilgiye çabuk ve
kolay ulaşmasını sağlamaktır. Bugün itibarıyla
dersliklere kurulumunu gerçekleştirdiğimiz 172.417 etkileşimli
tahta bulunuyor. Bu sayı, Avrupadaki birçok ülkenin derslik
sayılarının toplamına tekabül ediyor. Takdir edersiniz ki,
dünyanın öncüsü ve en büyüğü olan böyle bir projede ihale
süreçlerinin zorluğu sebebiyle bazen gecikmeler yaşanabiliyor,
yaşanıyor. Projenin tabiatı gereği özel sektörle eş
zamanlı bir ilerleme oluyor. Etkileşimli tahtalar takılmadan
altyapı kurulamıyor. Ancak altyapı ve etkileşimli tahtalar
tamamlandığında yüksek hızlı geniş bant
İnternet hizmeti sağlanabiliyor ve ancak bütün bu döngü tamamlandığında
tablet bilgisayar alımı yapılabiliyor. Yapılan altyapı
ihalelerinin ardından mevsim koşulları, malzeme tedarik süreci
ve okullarda eğitim öğretimin devam etmesi gibi mücbir sebeplerle
zaman zaman süre uzatımı yapmak gerekebiliyor veya
-başımıza da geldi- firma iflasından dolayı sorunlar
ortaya çıkabiliyor. Bu durum 2014 yılı idari faaliyet
raporumuzda da açıkça vurgulanmıştır ama bu rapordan
hareketle bazı haberler ve burada da konuşmalar yapıldı. Bu
haber ve konuşmalarda proje yalnızca raporda geçen başlıklar
üzerinden değerlendirilerek, projenin alt kırılımlarında
gerçekleşen gelişmeler göz ardı edildi. Elma ile armudu toplar
gibi alınan yanlış ortalama hesaplarıyla olumsuz bir
algı yaratılmak istendi, isteniyor.
Bu gensorunun projenin en
hızlı ve en işlek hâlde olduğu bir dönemde verilmesi,
seçimler öncesinde kamuoyunda projeye karşı oluşan olumlu
algıyı kırmaya yönelik siyasi bir hamledir. Yapılan
ihaleler ve başlayan uygulamalarla 2015 yılı projenin altın
yılı oluyor. Şimdiye kadar bileşenler bazında en
önemli gelişmeyi özellikle son altı ay içerisinde gerçekleştirdik.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; FATİH Projesi ayrıca
sadece bir donanım projesi değildir, biraz önce EBAdan söz ederken
de vurguladığım gibi, FATİH Projesi aynı zamanda çok
kapsamlı bir içerik projesidir. Buna rağmen donanımla ilgili rakamları
da kısaca bir kere daha dikkatinize sunmak istiyorum. 2012
yılında dersliklerde 84.921 etkileşimli tahtanın kurulumu
gerçekleştirilmiştir. 2013 yılında, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız, bütün
derslikleri kapsayan 347.367 tahtanın ihalesini yapmış ve 2014
Ocak ayında sözleşmeyi imzalamıştır. Bu
sözleşmeyle 2015 yılı sonuna kadar 347.367 adet etkileşimli
tahtanın kurulumu tamamlanacaktır. Bugün itibarıyla 172.417 adet
etkileşimli tahtanın kurulumu tamamlanmıştır. 2015
yılı sonunda toplamda 432.288 dersliğe etkileşimli
tahtanın kurulumunu gerçekleştirmiş olacağız. Şu
anda ülkemizin dört bir tarafında günde yaklaşık 1.500
etkileşimli tahta kuruluyor dersliklere, her gün 1.500 dersliğe
etkileşimli tahta kuruluyor.
2011-2012
yılında pilot uygulama sürecinde 8.800, 2013 yılında
genişletilmiş pilot uygulamayla 49 bin, 2014 yılında
yapılan birinci alımda 675 bin tablet bilgisayar setini
öğrencilerimize ulaştırdık. 2015 yılı Mayıs
ayında yani iki ay içerisinde 700 bin adet tablet bilgisayarın
dağıtımına da inşallah başlayacağız.
Böylece toplamda 1 milyon 437 bin 800 adet tablet bilgisayar setinin
dağıtımını tamamlamış olacağız. Bu
sayı, Macaristan, Bulgaristan, Danimarka ve Avusturyadaki öğrenci
sayısının toplamından daha fazla bir sayıya tekabül
ediyor. Yaptığımız çalışma zaman
planlamalarımıza uygun olarak yürütülmektedir. Bu yıl içerisinde
-lütfen rakamlara dikkat ediniz- 10 milyon 600 bin tablet bilgisayar setinin
ihale süreci tamamlanacak ve 2016 yılının ilk çeyreğinde bu
bilgisayarların dağıtımına da inşallah
başlanacak.
İnternet
altyapısıyla ilgili de kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Bugüne
kadar yaklaşık 310 bin dersliğimiz için fiber optik
İnternet altyapısı ihalelerini tamamladık. Sadece hafta
sonu ve hafta içi derslerden sonra çalışılmasına
rağmen her gün yüzlerce okulumuza kurulumlar yapılıyor. Bu
yıl içerisinde yaklaşık 120 bin dersliğimiz için daha ihale
sürecini tamamlayarak hedefimiz olan 432.288 dersliğimizin
altyapısını da tamamlamış olacağız.
Burada da dile
getirildi, medyada da yer aldı, projeye 8 milyar 500 milyon lira bütçe
ayrıldığı iddiası. Projede 2011 yılı için 3
milyon, 2012 yılı için 10 milyon gibi pilot uygulamalar yapmak
amacıyla sembolik bütçeler tahsis edilmişti. Yapılan pilot
uygulamaların ardından Bakanlığımıza 2013, 2014,
2015 yılları için yaklaşık 1er milyar lira tahsis edildi.
Ve herkesin bilmesini isterim ki, verilen bütçeyi en tasarruflu ve etkili
şekilde kullanmak için azami gayreti gösteriyoruz.
Okullarda
yapılan altyapı kablolama işlemleri teknik şartnamede
belirtilen hususlara göre 81 ilde ayrı ayrı kurulan kabul
komisyonları tarafından incelenerek kabul işlemleri
gerçekleştirilmektedir. Bütün süreç mevzuata uygun şekilde
yürütülmektedir. Bu konuyla ilgili farklı bilgi ve belgeye sahip olanlar
varsa gereğini yapacağımızı da bilmenizi isterim.
Bir de kamuoyunda
ve burada zaman zaman dile getirilen kurulumu gerçekleştirilen
etkileşimli tahtaların tamamı arızalıdır
iddiaları var. Bugüne kadar, biraz önce de söylediğim gibi, 172.417
dersliğimize etkileşimli tahtanın kurulumunu tamamladık. Bu
tahtalarla ilgili olarak, üç yıl boyunca, 16.890 adet arıza
kaydı alındı. Bu da yıllık olarak yaklaşık
yüzde 3e tekabül ediyor. Kaldı ki, etkileşimli tahta
arızaları garanti kapsamındadır ve dolayısıyla,
bize Bakanlık olarak da herhangi bir ayrı yük getirmiyor.
Dolayısıyla, iddialarda dile getirilen arıza oranları afaki
rakamlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığı olarak, çocuklarımız, aziz milletimiz,
öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz için samimiyetle çalışmaya
devam edeceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Millî Eğitim
Bakanı Nabi Avcı hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunacağım.
Gensoru
önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler
III. YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Serindağ, Sayın Seçer, Sayın Kaplan,
Sayın Sarı, Sayın Toprak, Sayın Küçük, Sayın Güven,
Sayın Kaleli, Sayın Danışoğlu, Sayın Öztürk,
Sayın Serter, Sayın Demirçalı, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Türeli, Sayın Tayan, Sayın Köktürk, Sayın Özkes,
Sayın Haberal ve Sayın Aldan.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin; FATİH Projesini zamanında
bitiremediği, projeye dair birçok yolsuzluğa sessiz
kaldığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/54) (Devam)
BAŞKAN
Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.14
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati:00.29
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor, Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı:
616)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 685)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada
yer alan, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak
Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S.
Sayısı: 705) (X)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin geçen
birleşimde birinci bölümde yer alan 7nci maddesi kabul edilmişti.
Sayın
Hamzaçebi, söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin
(11/54) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında ifade ettiği konuyla ilgili
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına
verdiği soru önergesine cevap alamadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Nur
Serterin biraz önce burada ifade ettiği konuyla ilgili olarak, o protokol
konusuyla ilgili olarak Ulaştırma Bakanlığına bir soru
önergesi verdiğini Türkiye Büyük Millet Meclisi İnternet
sayfasına bakmak suretiyle gördüm. Soru önergesinin tarihi 13 Şubat
2015, Meclis Başkanlığına intikal tarihi 16 Şubat
2015. Meclis Başkanlığında bu bir hafta, on gün en fazla
bekler, ondan sonra ilgili bakanlığa gider. İlgili bakanlığa
gittiği tarihten itibaren de bunun on beş gün içinde
cevaplandırılması gerekir.
Şimdi
martın sonuna geldik ve bu soru önergesi FATİH Projesiyle ilgili
diğer soru önergeleri gibi cevaplandırılmış
değil. Tepki gösteren arkadaşlarımın tepkilerini anlıyorum
ama herhâlde onların bir tepkiyi de Ulaştırma
Bakanlığına göstermesi gerekir diye düşünüyorum. Bu konu
Ulaştırma Bakanlığına sorulup da Ulaştırma
Bakanlığı buna cevap vermiyorsa ne yaparsınız
değerli arkadaşlar? Milletvekili olarak herhâlde bu iddiayı
buraya getirirsiniz öyle değil mi? Şimdi, ben o tepkiyi gösteren
arkadaşların ve Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekillerinin, merak ediyorum, Ulaştırma Bakanına,
Bakanlığına yönelik bir tepkileri olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak
Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118,
2/2731) (S. Sayısı: 705) (Devam)
BAŞKAN
8inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, üçü aynı mahiyettedir,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 8. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli İzzet
Çetin Mehmet
Hilal Kaplan
İzmir Ankara Kocaeli
Haydar
Akar Ali
Rıza Öztürk
Kocaeli Mersin
MADDE 8-
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesinin altıncı fıkrasının üçüncü paragrafında
bulunan parantez içi hükümden sonra gelmek üzere "ya da bu alt bentte
sayılan kazançlar için halka açık anonim şirket olup
olmadığına göre" ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin altıncı
fıkrasının üçüncü paragrafından değişiklik
öngören 8inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Bingöl
Şırnak Hakkâri
Kemal
Aktaş Erol
Dora
Van Mardin
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Naci Bostancı Suat
Önal Mehmet
Doğan Kubat
Amasya Osmaniye İstanbul
Recep
Özel Osman
Aşkın Bak
Isparta İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı S.
Nevzat Korkmaz
Antalya Konya Isparta
Muharrem
Varlı Ahmet
Duran Bulut
Adana Balıkesir
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI KENAN İPEK
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe mi, siz mi
konuşacaksınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Valla, diğer gruplar konuşmazsa gerekçe diyeceğiz ama
konuşulursa
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Gerekçe
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gerekçe
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, siz
de
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, biz
kendi irademizi kullanırız. Birisinin konuşursa konuşmazsa
diye
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının bu maddesi ile
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde yapılan değişiklikle
kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi
oranlarını halka açık anonim şirketler için farklı
oranlarda belirleme hususunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Ancak
Türkiye'de halka açık anonim şirketlerin kar
dağıtımı var olan gelir sınıfları
açısından üst gelir gruplar kategorisine tekabül etmektedir.
Türkiye'de gelir uçurumu bu kadar artmışken, ücretli
çalışanlar gelir vergisinin büyük bir bölümünü öderken bu tür bir
düzenleme bu eşitsizliği daha da derinleştirecektir.
Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi
amaçlanmıştır.
Gerekçe:
Maddenin teklif metninden
çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN Sayın Vural,
konuşacak mısınız, gerekçe mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Çekiyoruz
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.37
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:00.43
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin metinden
çıkarılmasına ilişkin aynı mahiyetteki iki önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden oylama yapacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir. Madde metinden çıkartılmıştır.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Madde metinden
çıkartıldığı için diğer önergeyi işlemden
kaldırıyorum. Görüşmelere Komisyonun kabul ettiği metin
üzerinden devam edeceğiz ancak daha sonra madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
9uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9. Maddesinin son
paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal S.
Nevzat Korkmaz Mustafa
Kalaycı
Antalya Isparta Konya
Muharrem
Varlı Alim
Işık Ahmet
Duran Bulut
Adana Kütahya Balıkesir
"Bu bentte
yer alan oranı, şirketlerin aktif büyüklükleri, çalışan
personel sayıları ve yıllık net satış
hasılatlarına göre veya sermayenin kullanıldığı
yatırımdan elde edilen gelirlerin kurumun esas faaliyeti
kapsamında olmayan faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul
kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden
oluşmasına göre ya da sermayenin kullanıldığı
yatırımların teşvik belgeli olup olmadığına
veyahut makine ve teçhizat veya arsa ve arazi yatırımları için
sermayenin kullanıldığı alanlar itibarıyla ya da
bölgeler, sektörler ve iş kolları itibarıyla ayrı ayrı
sıfıra kadar indirmeye veya %100'e kadar artırmaya; halka
açık sermaye şirketleri için halka açıklık oranına
göre %200'e kadar farklı uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
9. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli Haydar
Akar Ali
Rıza Öztürk
İzmir
Kocaeli
Mersin
İzzet
Çetin Mehmet
Hilal Kaplan Müslim
Sarı
Ankara Kocaeli
İstanbul
MADDE 9 -
13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
"ı)
Finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet
gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye
şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil
edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye
tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan
sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak
karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son
açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere
uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz
oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar
hesaplanan tutarın %50'si.
Bu indirimden, sermaye
artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş
aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap döneminden
itibaren başlamak üzere takip eden her bir dönem için ayrı ayrı
yararlanılır. Sonraki dönemlerde sermaye azaltımı
yapılması halinde azaltılan sermaye tutarı indirim
hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Bu bent
hükümlerine göre hesaplanacak indirim tutarı, nakdi sermayenin
ödendiği ay kesri tam ay sayılmak suretiyle hesap döneminin kalan ay
süresi kadar hesaplanır. Matrahın yetersiz olması nedeniyle ilgili
dönemde indirim konusu yapılamayan tutarlar, sonraki hesap dönemlerine
devreder. Bu bendin uygulanmasında sermaye şirketlerine nakit
dışındaki varlık devirlerinden kaynaklananlar dâhil olmak
üzere, sermaye şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme işlemlerine
taraf olmalarından veya bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin
sermayeye eklenmesinden kaynaklanan ya da ortaklar veya Kanunun 12 nci maddesi
kapsamında ortaklarla ilişkili olan kişilerce kredi
kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye
artırımları, indirim hesaplamasında dikkate alınmaz.
Bu bentte yer alan
oranı, şirketlerin aktif büyüklükleri, ortaklarının hukuki
niteliği, çalışan personel sayıları ve
yıllık net satış hasılatlarına göre veya
sermayenin kullanıldığı yatırımdan elde edilen
gelirlerin kurumun esas faaliyeti kapsamında olmayan faiz, kâr payı,
kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif
nitelikli gelirlerden oluşmasına göre ya da sermayenin
kullanıldığı yatırımların teşvik
belgeli olup olmadığına veyahut makine ve teçhizat veya arsa ve
arazi yatırımları için sermayenin
kullanıldığı alanlar itibarıyla ya da bölgeler,
sektörler ve iş kolları itibarıyla ayrı ayrı
sıfıra kadar indirmeye veya %100'e kadar artırmaya; halka
açık sermaye şirketleri için halka açıklık oranına
göre % 150'ye kadar farklı uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasında değişiklik öngören 9uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri Hasip Kaplan Nazmi Gür
Şırnak Van
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI KENAN İPEK
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu faiz, döviz lobisi
fena şekilde hoplatıyor, dolar fırlıyor. E, o zaman finans,
bankacılık, sigortacılık, vesaire şirketlerinde ufak
bir düzenlemeyle önümüzdeki dönemin kriz yüküyle ilgili bazılarına
ayrıcalık
Zaten kurumlar vergisini yüzde 30dan 20ye indirdiniz
iktidarınızın kalfalık döneminde, ustalık döneminde de
kıyak maddeler bunlar.
Şimdi, bunun içinde eğitimde
40 bin öğretmen ataması var. Hani öğretmen atamaları
konusunda hepimiz hassasız. Güzel bir maddeyi getirdiğiniz zaman illa
yanına zehir zemberek birkaç madde katarsınız. Yani fitil fitil
bu milletin burnundan getirirsiniz. Bu torba kanun anlayışı bu.
Yani şurada iki hafta kaldı, gideceğiz hep beraber, belki bir
daha sokaklarda, başka yerlerde, şehirlerde
karşılaşacağız, birbirimizin yüzüne
bakacağız ama ya Allah aşkına hâlâ 3e 4e kadar bizi
çalıştırıyorsunuz.
Şimdi,
bunun içinde YSKnın yetkilerini RTÜKe veren düzenleme getirilmişti
biliyor musunuz, biz Komisyonda bunu çıkarttırdık.
Çıkarttırana kadar, anlatana kadar bin dereden su çektik. Ya,
YSKnın yetkilerini RTÜKe
Bütün özel televizyonlar iktidara seçim
propagandası yapsın diye.
Sonra,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yok çeyiz
yardımı, yok konut bilmem ne. Kiminle dalga geçiyorsunuz
arkadaşlar ya, sosyal devlet bu değil ki. Allah aşkına
yapmayın burayı.
Şimdi,
bakın, size bir hikâye anlatayım: Vakti zamanında derler ki
-rivayettir, kimse üstüne alınmasın ama- çok gaddar bir ağa
varmış veya bey veya kral, çok zulmedermiş etrafına,
ahalisine, çalışanına. Ve gün gelmiş bütün ahaliyi
toplamış demiş ki: Ben hepinize sağlığımda
çok kötülük ettim. Ne olur bu son vasiyetimdir, ölmek üzereyim, ben öleceğim
zaman beni meşe ağacına ayaklarımdan asın, köyde gelen
de giden de taşlarla, sopalarla vursun, bu şekilde ben de vicdanen
rahatlayayım, siz de hiç olmazsa bu şekilde benden kurtulmuş
olursunuz. Vasiyetini yerine getirirler, ayaklarından meşe
ağacına asarlar başlarlar taşlamaya, sopalamaya. Jandarma
basar Vay cürmümeşhûd, diri diri öldürdünüz. diye bütün ahaliyi içeriye
atarlar. Orada herkesin aklı başına gelir der ki: Ya, giderayak da
bunu başımıza getirdi, yapacağını yaptı.
Siz de seçime giderayak, ya burnundan getiriyorsunuz. Nedir bu
Allahınızı severseniz?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Biz üzerimize alınmıyoruz Hasip Bey!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hangi bankaya, hangi finans sektörüne, hangi sermayeye, hangisine
yapıyorsunuz? Bunun tablosu nedir, görüyor musunuz? Kaç şirket bundan
yararlanıyor?
17 tane banka en
çok kazanan, 28 tane holding en çok kazanan. Şimdi size soruyorum, Allah
aşkına, dolaylı vergilerin yüzde 70ini, 80inini
vatandaştan alıyorsunuz, aldığınız bu. Gelir
adaleti yok, bölüşümde adalet yok, vergi alırken adaletli
değilsiniz, ondan sonra Efendim, Aile Bakanlığı çeyiz
yardımı yapacak. Kardeşim, işsiz olan insanlara iş
bulun, çeyiz yardımı yapmanıza gerek yok. İş bulun,
iş. Açıkta çalışan insanlara iş alanı açın.
İş alanı açtığınız zaman zaten o, ev de
tutar, evlenir de, işini de kurar. Şimdi, onu da şarta
bağlamışsınız.
Konut
olayında geçmişten ders çıkarın. Hâlâ KEY paralarıyla
uğraşıyor memleket. Bu konular ciddi konulardır,
ortaklaşırsak işe yarar. Yoksa, inanın, bu torba kanunlarda
1 doğru, 5 yanlış var. Maalesef, bu 5 yanlış sizin
hanenize yazılıyor, 1 doğru üzerinden propaganda
yapacaksınız seçim alanlarında, yetmez. 300 bin öğretmen
açığı var daha.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra
sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile,
Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail
Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 9. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir) ve arkadaşları
MADDE 9 - 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
"ı) Finans, bankacılık ve
sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu
iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili
hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş
veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye
artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde
ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı
üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden
yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan
TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı
yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili
hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50'si.
Bu indirimden, sermaye artırımına
ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana
sözleşmenin tescil edildiği hesap döneminden itibaren başlamak
üzere takip eden her bir dönem için ayrı ayrı yararlanılır.
Sonraki dönemlerde sermaye azaltımı yapılması halinde
azaltılan sermaye tutarı indirim hesaplanmasında dikkate
alınmaz.
Bu bent hükümlerine göre hesaplanacak indirim
tutarı, nakdi sermayenin ödendiği ay kesri tam ay sayılmak
suretiyle hesap döneminin kalan ay süresi kadar hesaplanır. Matrahın
yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde indirim konusu yapılamayan
tutarlar, sonraki hesap dönemlerine devreder. Bu bendin uygulanmasında
sermaye şirketlerine nakit dışındaki varlık
devirlerinden kaynaklananlar dâhil olmak üzere, sermaye şirketlerinin
birleşme, devir ve bölünme işlemlerine taraf olmalarından veya
bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan
ya da ortaklar veya Kanunun 12 nci maddesi kapsamında ortaklarla
ilişkili olan kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak
suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları, indirim
hesaplamasında dikkate alınmaz.
Bu bentte yer alan oranı,
şirketlerin aktif büyüklükleri, ortaklarının hukuki
niteliği, çalışan personel sayıları ve
yıllık net satış hasılatlarına göre veya
sermayenin kullanıldığı yatırımdan elde edilen
gelirlerin kurumun esas faaliyeti kapsamında olmayan faiz, kâr payı,
kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif
nitelikli gelirlerden oluşmasına göre ya da sermayenin
kullanıldığı yatırımların teşvik
belgeli olup olmadığına veyahut makine ve teçhizat veya arsa ve
arazi yatırımları için sermayenin
kullanıldığı alanlar itibarıyla ya da bölgeler,
sektörler ve iş kolları itibarıyla ayrı ayrı
sıfıra kadar indirmeye veya %100'e kadar artırmaya; halka
açık sermaye şirketleri için halka açıklık oranına
göre % 150'ye kadar farklı uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI KENAN İPEK
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarı. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
705 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Gecenin bu vaktinde, daha doğrusu gergin geçen
bir günün gecesinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
9uncu madde, sermaye
şirketlerinde nakit artırılan sermaye üzerinden hesaplanan
faizin kurumlar vergisi matrahından indirilerek sermaye
artışının teşvik edilmesine ilişkin bir
düzenleme. İlke olarak da bizim çok problemli görmediğimiz bir madde.
Fakat bizim vergi sistemine ilişkin ya da vergiye ilişkin çok daha
temelde olduğunu düşündüğümüz birtakım problemler var. Bu
problemleri müsaadenizle tartışmak isterim.
Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından
biri nedir? diye sorarsak burada ve AKP hangi ekonomik sorunu
çözememiştir? dersek aklımıza gelen ilk konu herhâlde vergidir.
Bugün öyle bir noktadayız ki, vergi sistemimiz gayriadildir. Satın
alma gücünü kavramayan, daha çok harcamalar üzerinden sağılan ve
gayriadil bir çerçeveye oturtulmuş bir vergi sistemimiz var. Bugün
vergilerimizin yaklaşık yüzde 70i dolaylı vergilerden
oluşuyor. Esasen, 2001den önceki dönemde de dolaylı vergiler bizim
sistemimizde çok ağırlıklı bir yer oluşturmuş
olmasına rağmen, böyle bir durum söz konusu olmasına
rağmen, 2001den sonra bunun giderek daha da büyüdüğünü ve
iktidarınız döneminde daha da büyüdüğünü görüyoruz.
Şimdi,
dolaylı vergilere niye karşıyız? Çünkü dolaylı
vergiler satın alma gücünü kavramaz, gayriadildir. Bir mal üzerine konulan
maktu 1 liralık bir vergiyi düşünün, o malı Sabancı da alsa
1 liralık aynı vergiyi ödeyecek, Sayın Demiröz de alsa aynı
vergiyi ödeyecek. Oysa o 1 liranın Sayın Demirözün bütçesindeki
yeriyle Sabancının bütçesindeki yeri aynı değil.
Dolayısıyla bunlar gayriadil vergilerdir ve Türkiye'nin şiddetle
vergi sistemini ele alması gerekir, yeniden yapılandırması
gerekir. Bugün Türkiye'de neredeyse her benzin istasyonu bir vergi dairesi gibi
çalışmaktadır. Sistem yakalayabildiğinden vergi
almaktadır, dolayısıyla gayriadildir.
Bütün
gelişmiş olan ülkelere baktığımız zaman, o
ülkelerin vergi sistemlerinin bizdeki durumun ve bizdeki tablonun tam tersi
olduğunu görürüz. Mesela, Batı ülkelerine, girmek istediğimiz
Avrupa Birliği ülkelerine baktığımız zaman, o
ülkelerde doğrudan vergilerin vergi sisteminin ana omurgasını
teşkil ettiğini görürüz. Esasen, 2001 yılından beri de bu
tartışılmaktadır. IMFyle yapmış olduğumuz
stand-by anlaşmasından bu yana Türkiye'nin en önemli problemlerinden
birinin bir vergi reformu olduğunu, doğrudan vergi reformu
olduğunu da biz artık Hükûmet olarak taahhüt etmiş
durumdayız. Bu, hem 2002 yılında yapmış olduğumuz
stand-by anlaşmasında hem de daha sonra, 2005 yılında
yapılan stand-by anlaşmasında Hükûmet taahhüdü olarak yer
almaktadır.
Şimdi, ben
şunu sormak istiyorum: On iki yıldır iktidardasınız,
on iki yıldır tek başına iktidardasınız ve tek
başına iktidarda olmaktan dolayı övünüyorsunuz. Ama Türkiye'nin
en önemli yapısal problemlerinden biri olan, gayriadil bir biçimde
işleyen, satın alma gücünü kavramayan, bireyler için namüsait
pozisyonlar yaratan, insanlar için gelir dağılımını
bozan bu vergi sisteminde neden hâlâ ısrar ediyorsunuz? Plan ve Bütçe
Komisyonunun gündeminde bir vergi yasası var, kurumlar vergisi ve gelirler
vergisiyle ilgili. Dolayısıyla, doğrudan vergiye ilişkin
tam olarak istediğimiz olmasa bile en azından bir reform
girişimi var, ancak iki senedir Komisyonun gündeminde bekleyen bu
tasarıyı bir türlü getirmiyorsunuz, bunu bir türlü
tartışamıyoruz. Dolayısıyla, Türkiyenin en önemli
problemlerinden biri olan vergiye ilişkin bu düzenlemeyi, on iki
yıldır tek başına iktidarda olan bir partinin neden hâlâ
düşünmediğini, neden hâlâ tartışmadığını,
bu kadar yapısal bir problemi niçin hâlâ gündemimize getirmediğini
hâlâ anlayabiliyor değiliz.
Peki, neden?
Sorulardan biri basit, cevaplardan biri basit, çünkü bu basit, çünkü
dolaylı vergilerden vergi salmak kolay. İnsanlar alo dediğinde
onun vergisini alıyorsunuz, benzin istasyonlarına gittiklerinde, arabalarına
benzin koydukları anda onun vergisini alıyorsunuz. İyi
işleyen bir vergi sistemine gerek yok, çok iyi denetlenen bir vergi
sistemine de gerek yok, bunu almak basit, bunu almak kolay.
Dolayısıyla, Hükûmetiniz basit olanı seçiyor, doğru
olanı, ama zor olanı seçmiyor.
Bu vergi reformuna
Türkiye'de şiddetle ihtiyaç var, önümüzdeki dönem inşallah Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarı Türkiye'nin özlediği bu vergi reformunu
gerçekleştirecek.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin son
paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu bentte
yer alan oranı, şirketlerin aktif büyüklükleri, çalışan
personel sayıları ve yıllık net satış
hasılatlarına göre veya sermayenin kullanıldığı
yatırımdan elde edilen gelirlerin kurumun esas faaliyeti
kapsamında olmayan faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul
kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden
oluşmasına göre ya da sermayenin kullanıldığı
yatırımların teşvik belgeli olup olmadığına
veyahut makine ve teçhizat veya arsa ve arazi yatırımları için
sermayenin kullanıldığı alanlar itibarıyla ya da
bölgeler, sektörler ve iş kolları itibarıyla ayrı ayrı
sıfıra kadar indirmeye veya % 100'e kadar artırmaya; halka
açık sermaye şirketleri için halka açıklık oranına
göre % 200'ye kadar farklı uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
Mehmet Günal (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle,
gecenin bu geç vaktinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii,
Meclisin son dönemine yaklaştık. Bir torba bitmeden diğer torba
Genel Kurula indiriliyor. Örneğin, 688 sıra sayılı torba
yasayı tamamlayamadan 705 sıra sayılı geldi. Onun üzerinde
görüşmelere devam ediyoruz.
Yine, bu torba
yasa içerisine baktığınız zaman, vatandaşın
hoşuna gidecek bazı maddeler var ama kimin işine yarayacağı
belli olmayan, içinde bazı isimlerin gizlendiği başka maddeler
de var. 9uncu madde de bu maddelerden birisi. Bazı sermaye
şirketlerine vergi indiriminden yararlanma oranları öngörülüyor.
Bizim önergemiz de özellikle halka açık sermaye şirketleri için halka
açıklık oranına göre yüzde 150ye kadar uygulamaya yetki veren
Bakanlar Kurulu yetkisinin yüzde 200e kadar farklı uygulatmaya yetki
verilmesi şeklinde yani halka açılmanın teşvik edilmesi
amacıyla verilmiş bir önerge. Ancak, bundan daha önemlisi, gönül
isterdi ki bu torba yasada gerçekten şu anda birçok sorunlu kesimin
sorunlarına çözüm bulabilseydik. Örneğin, asgari ücretliye bir çare
üretebilseydik. Çiftçinin, emeklinin, sanayicinin, esnafın, iş
adamının şu anda bu yüce Meclisten beklediği çözümleri
getirebilseydik. İşsiz olarak kapılarda yığılan,
asgari ücret için bir taşeron işçiliğine razı olan
üniversite gençlerinin sorunlarını keşke çözebilseydik. Yasama
döneminin sonuna geliyoruz, asıl sorunların çözümüne yönelik hiçbir
düzenlemeyi maalesef bu Genel Kurula getiremiyoruz.
Tabii ki yasama
kalitesi gittikçe düşüyor. Komisyonda defalarca, günlerce
tartışılan bir torba yasa buraya geliyor, Hükûmet oradan zorla
geçirdiği bu torba yasanın bazı maddelerini burada
çıkarmaya yönelik önergeler veriyor. O zaman, niye oralarda bu yüce
Meclisin zamanını boşa harcadık? Madem
çıkaracaktınız, niye getirdiniz?
Bazı
maddelere burada değişiklik önergesi veriyorsunuz. Madem bu
önemliydi, yukarıda niye bu kadar tartışılmadı?
Bunların, tabii, hepsinin tartışılması gerekiyor.
Yine, seçim
sürecine girdik, 3 bağımsız bakan seçim sürecinin sıhhatli
işlemesi açısından yeni göreve geldi; ancak, burada Hükûmet
adına bu tasarıyı savunmak için bağımsız
olması gereken bakanın oturduğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bunlar bu Meclisin, hakikaten, kalitesinde gittikçe
düşmeye yol açıyor. En azından iktidar partisinin bu tür usule
ilişkin konulara dikkat etmesi, hiç olmazsa, dönemin sonunda da olsa
önemli. Maalesef Biz bildiğimizi okuruz. anlayışıyla
buraya bu konular getirilmeye devam ediyor.
47 bin
öğretmen kadrosunun tahsisi önemli ama sorunu çözmüyor. Bu ülkede, şu
anda, 80 binden fazla ücretli öğretmen okullarda ders veriyor.
Değerli milletvekilleri, eğer bu Hükûmet bu öğretmenlerin yerine
kadrolu öğretmen atamayı başaramıyorsa kendisinin
şapkasını çıkarıp bir düşünmesi lazım. Bu
çocuklar bizim çocuklarımız.
Bir taraftan Bank
Asyanın ve İş Bankasının yapısıyla ilgili en
üst perdeden açıklamalar yapılıyor, suç işleniyor, mevcut
mevzuata aykırı fiillerde bulunuluyor ama kimsenin görevini
yaptığı, maalesef, görülmüyor.
Bir başka
konu: Burada çeyiz yardımı, çeyiz hesabı, konut hesabı,
doğum yardımı gibi yardımlar getiriyoruz. Allah
rızası için bir düşünün, çeyiz hesabı açtıracak bir
genç, yirmi yaşını geçmemek kaydıyla, üç yıl bankada
biriktirecek, ondan sonra, lütfederseniz, 5 bin liraya kadar yardım
yapacaksınız. Bu memlekette artık ortalama evlilik
yaşı 30u buldu, değerli milletvekilleri, siz kimi
kandırıyorsunuz? Konut hesabı açtırıyorsunuz; üç
yıl para biriktirecek, ondan sonra 15 bin liraya kadar veya
biriktirdiği paranın yüzde 20sini geçmeyecek şekilde devlet
desteği sağlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla) Yani, seçim öncesi şirin görünecek bazı
maddelerle bu süreci maalesef boşa harcıyoruz diyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Karar yeter sayısı istedik Sayın Başkan.
BAŞKAN
Maddede arayalım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.11
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.15
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden
oylamayı yapacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
10uncu madde
üzerinde dört adet aynı mahiyette önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Yasa Teklifinin, 5520 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik
öngören 10'uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Adil Zozani Faysal
Sarıyıldız Erol Dora
Hakkâri Şırnak Mardin
Hasip Kaplan İdris Baluken
Şırnak Bingöl
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi
Aşkın Türeli Haydar
Akar Ali Rıza Öztürk
İzmir Kocaeli Mersin
İzzet Çetin Mehmet Hilal Kaplan
Ankara Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz Ahmet Duran Bulut
Antalya Isparta Balıkesir
Mustafa
Kalaycı Muharrem
Varlı
Konya Adana
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet Doğan Kubat
Recep Özel
Amasya İstanbul Isparta
Suat Önal Osman
Aşkın Bak
Osmaniye İstanbul
BAŞKAN
Evet, gerekçeleri okutuyorum. Söz isteyen yok.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Komisyon
Komisyon
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Komisyona sormadınız efendim.
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Önergemizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN
Çektiniz, evet.
Gerekçe:
Tasarının
bu maddesiyle, Bakanlar Kuruluna, halka açık anonim şirketler için
kâr dağıtımına bağlı kurumlar vergisi kesintisi
oranlarını farklı oranlarda belirleme yetkisi verilmektedir.
Finans kapital sistemde bir anonim şirketin halka açık olması,
sermayenin belli bir merkezde yoğunlaşması ve tekel
oluşturmasını engelleyen bir faktör değildir. Bu yönlü
lehte düzenlemeler sermayeye yoğunlaşmasının genel halk
kitleleri aleyhine gelişmesinin yolunu daha da açacaktır.
Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi
amaçlanmıştır.
Gerekçe:
Söz konusu
önergeyle kanunda redaksiyon yapılması amaçlanmaktadır.
Gerekçe:
Maddenin teklif
metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Konuşma var Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Konuşmamız var efendim.
BAŞKAN
Ben gerekçeleri okuttum efendim bu maddede.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, konuşmamız
var, Sayın Mehmet Hilal Kaplan
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, baştan sordum Gerekçeleri mi okutuyorum,
konuşmacı var mı? diye. Galiba kaçırdınız ve
gerekçeleri okuttum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bana sormadınız efendim.
BAŞKAN
Sordum efendim, tüm gruplara sordum ben.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, bana
sormadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kusura kalmayın.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, hayır
efendim, konuşmamız var.
BAŞKAN
Anladım da
Tutanakları isteyelim. Yani yapabileceğim bir
şey olsa tamam, yapalım da
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, biz
konuşma talebimizi Divana bildirdik, çizelgemiz önünüzde.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, burada bir kasıt söz konusu değil, ihmal de
söz konusu değil tarafımdan. Tutanakları isteyelim isterseniz,
ara vereyim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bir saniye
bitireyim efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Biz hangi maddede, hangi önergede,
hangi arkadaşımızın konuşacağına
ilişkin çizelgeyi size verdik, makamınızda duruyor. Siz her
seferinde
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, önergeleri okuttuktan sonra gruplara sordum Gerekçeyi
mi okutayım, konuşmacı var mı? diye. Tutanakları
isteyebiliriz, beş dakika ara vereyim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, bir saniye
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubundan size gerekçe diye bir açıklama yapıldı
mı Sayın Başkan? Yapılmadı, eğer
yapıldıysa kabul ediyorum. Yani Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
Gerekçeyi okuyun. dendiyse kabul ediyorum.
BAŞKAN
Tüm gruplara sordum efendim. Milliyetçi Hareket Partisi Çekiyorum. dedi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, gruplara sordunuz ama
grupların açıklamasını aldınız mı Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Ama genel anlamda sordum efendim, ben tamamınıza sordum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır, öyle olmaz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tek tek sormanız lazım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, konuşmacı var mı? dedim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Gerekçeyi okuyun. diye bir şey söylemedi.
BAŞKAN
Efendim, tutanakları isteyin, bakalım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bakın efendim.
BAŞKAN
Evet, bakalım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ara verelim, bakalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.19
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.39
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
10uncu madde üzerinde
aynı mahiyetteki metinden çıkartmaya yönelik önergelerin
işleminde kalınmıştı.
Sayın
Hamzaçebi, tutanağı getirttim.
Başkan
Gerekçeleri mi?
Evet, gerekçeleri
okutuyorum. Söz isteyen yok. Soruyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye, efendim
Mehmet Doğan
Kubat (İstanbul) Komisyona sormadınız.
Başkan -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
Plan ve Bütçe
Komisyonu Sözcüsü İlknur Denizli (İzmir) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
Başkan
Hükûmet?
Adalet Bakanı
Kenan İpek - Katılıyoruz Sayın Başkan.
Başkan
Gerekçeleri okutuyorum:
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sormuyorsunuz, doğrudan gerekçeleri
okutuyorsunuz.
BAŞKAN
Gerekçeleri mi? diyorum efendim, soruyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama, bir saniye, bakın
BAŞKAN -
Buyurun söz veriyorum. Ben gerekçeleri sordum efendim. Siz o anda zannediyorum
burada yoktunuz veya atlamış olabilirsiniz. Ama, burada maksat, size,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna beş dakika süre vermemek değil. Ben
sordum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu gerekçesini çekti, onu da belirtiyorum
burada.
Buyurun Sayın
Kaplan
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye efendim.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye... Ben bir açıklama
yapacağım. Hayır, açıklamanızı kabul etmiyorum.
BAŞKAN
Yapın, açıklamanızı yapın Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, şimdi Sayın Kubat diyor ki:
Komisyona sormadınız.
BAŞKAN
Sistemi açın lütfen, sistemden söz vereyim.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, Sayın Başkan,
Gerekçeleri okutuyorum.dan sonra Sayın Kubat uyarıyor, Komisyona
sormadınız. diyor. Komisyona soruyorsunuz, Hükûmete soruyorsunuz,
sonra gerekçeleri okutmaya başlıyorsunuz. Komisyon ve Hükûmetten
sonra gruplara sormadınız.
BAŞKAN Önce
sordum Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama bir saniye efendim...
BAŞKAN
Evet, gerekçeleri okutuyorum. Söz isteyen yok. diyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, ama...
BAŞKAN
Tutanak böyle yazıyor. Göndereyim size tutanağı Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, önce Komisyona
sormanız gerekmiyor mu?
BAŞKAN
Zaman zaman oluyor, unuttum efendim, tekrar ettim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bakın, ama onu
söylemiyorsunuz. Şimdi her şeyi usulüne uygun yapmış gibi,
muhalefet eksik davranmış gibi bir tutum içindesiniz. Doğrusu,
üzüntülerimi bildiriyorum.
BAŞKAN
Bildirin üzüntülerinizi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sizin, Komisyona sorduktan sonra gruplara
sormanız lazım: Gerekçe mi, konuşmayı istiyor musunuz? Bize
sormuş değilsiniz.
Sayın Mehmet
Hilal Kaplan konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, ben size sordum efendim. Sayın Hilal Kaplana da söz veriyorum.
Soruldu efendim. Tutanaklar burada, gönderiyorum size.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, hâlâ ısrar
mı ediyorsunuz?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerine
verdiğimiz önerge lehinde söz almış bulunmaktayım.
Gecenin bu
saatlerinde, biraz gerilimli bir ortamdan sonra daha sakin bir konuşma
yapabilir miyiz ya da bugünü daha sakin nasıl geçirebilirizi öne almak
gerektiğine inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu, yine Adalet ve Kalkınma Partisinin bir klasiği,
bir torba yasa. Bu torba yasanın daha önceki torba yasadan farkı,
biraz daha seçime yönelik bir paket içerisinde olması, atanmayan
öğretmenlerin, Sermaye Piyasası Kanununun, TRTnin, sosyal
politikalarla ilgili, daha çok, böyle, oy almaya yönelik bulunan bir paket.
Alıştık
gerçi sizlerin sürekli torba paket getirmiş olmanıza ama bunu
getirirken çok alelacele getirmiş olmanızdan dolayı kaynaklanan
bazı sıkıntılar var. Örneğin, bu torba kanunda Millî
Eğitim Bakanlığını, Ekonomi
Bakanlığını, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığını doğrudan ilgilendiren ve bununla beraber
altı, yedi komisyonu ilgilendiren kanunlar olmasına rağmen,
maddeler olmasına rağmen ilgili altı, yedi komisyondan
hiçbirinin fikri alınmadı. Komisyonları burada tek tek
saymayayım.
Neden böyle
yapıyorsunuz merak ediyorum. Şimdi, hatırlar
mısınız, iç güvenlik paketi gibi, bizim hemen hemen tümüne
karşı çıktığımız ama içinde madde
bağımlılığı gibi önemli olan, toplumun tüm
kesimlerini ilgilendiren bir kanun teklifinin maddesine hepimiz onay verdik.
Burada da pekâlâ, öğretmenlerin atanmayan kısımlarıyla
ilgili, atanmayan öğretmenlerle ilgili bazı sorunların çözümü
noktasında siz getirdiniz de biz hayır mı dedik? Neden bunu
komisyonlarda görüşmüyorsunuz?
Ben biraz
sataşmak istiyorum. Komisyon başkanlarım buradaysa acaba,
komisyon başkanlarını birileri yönlendiriyor mu? Birilerinden
talimat mı alıyorlar? Kendilerine gönderilmiş bulunan kanun
teklifiyle ilgili, vakit bulamama, toplanamama gibi gerekçelerin
olmasını neyle açıklıyorlar? Bu sataşmamın
nedeni, burada eğer gerçekten komisyonlarda haklı olarak bir zeminde
toplanmama gerekçeleri varsa burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletin
kürsüsünde söz versinler.
Bakın, bir
örnek vermek istiyorum: Bu torbada 47 bin öğretmenin atanmasıyla
ilgili olumlu bir tablo var. Muhalefet partilerinin ya da Cumhuriyet Halk
Partisinin buna muhalif olduğunu düşünebiliyor musunuz? Hayır.
Biz zaten Türkiyede Hükûmetiniz döneminde millî eğitim
programının gelişigüzel yapılmasından kaynaklanan 300
bine yakın atanmayan öğretmen olduğunu ifade ediyoruz. Avrupa
normlarına göre 210 bine yakın öğretmenin atanması gerek.
Yine, Sayın Millî Eğitim Bakanının dönem dönem
açıklamalarında, 110 bin civarında öğretmenin atanması
gerekirken siz 47 bini getiriyorsunuz. Şimdi, bizim burada geri kalan 250
bin öğretmenin atanmamasının
haklılığını ifade etmemiz suç mu ya da bunu dile
getirmeyelim mi? Neden onların böyle bir sorunu var, bu sorunu ifade etmek
yanlış mı olur? Kaldı ki bu kanun maddesinde palyatif de
olsa bir atanan öğretmenlerin olması bizi mutlu ediyor ama başka
bir şeyi size hatırlatmak istiyorum: Hep, atanmayan ve atanamayan
öğretmenlerle ilgili konuşuyoruz ya, atanmış bulunan,
öğretmenlik yapan arkadaşlarımızın hâline bakın.
Hangi öğretmenimizin maaşı yoksulluk sınırının
üstünde? Bir taneniz çıksın, bu kürsüde desin ki: Şu
öğretmenin maaşı yoksulluk sınırının
üstünde.
Bakın,
yapılan ankette, öğretmenlerin yüzde 80inin kredi, kredi kartı
borcu ve banka borcu var, yüzde 30u ek iş yapıyor, boya
yapıyor, badana yapıyor, şoförlük yapıyor,
pazarcılık yapıyor, işportacılık yapıyor.
Şimdi, size soruyorum: Bununla ilgili bir tedbir almayı
düşünmediniz mi? Bu sizin içinizi acıtmıyor mu?
Öğretmenlerimizin, geleceğimiz olan çocuklarımızı
yetiştiren öğretmenlerin işportacılık yapması,
zor şartlarda geçimini sağlaması sizi rahatsız etmiyor mu?
Bu kürsüden bunları ifade etmek yanlış mı olur?
Gecenin bu
saatinde söylenecek çok konu var ama bu torba yasada seçime yönelik
yapılan bu yatırımları da
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) -
bilgilendirilmesi noktasında halkı
aydınlatmamız lazım.
VURAL KAVUNCU
(Kütahya) Çok aydınlattın.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) Bu saatte böyle bir laf atmak da size
yakışıyor.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu her ikisinde de
kaldırdı.
BAŞKAN
Evet, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.48
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.51
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde aynı
mahiyetteki metinden çıkarmaya yönelik üç önergenin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul
edilmiştir, madde metinden çıkarılmıştır.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Böylece, madde
metinden çıkarılmıştır.
Görüşmelere
Komisyonun kabul ettiği metin üzerinden devam edeceğiz ancak daha
sonra madde numaraları teselsül ettirilecektir.
11inci madde
üzerinde dört adet aynı mahiyette önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 5520 sayılı
Kanunun 30 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında değişiklik
öngören 11'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip
Kaplan İbrahim
Ayhan
Şırnak Şanlıurfa
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi
Aşkın Türeli İzzet
Çetin Mehmet
Hilal Kaplan
İzmir Ankara Kocaeli
Haydar
Akar Ali
Rıza Öztürk
Kocaeli Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı S.
Nevzat Korkmaz
Antalya Konya Isparta
Muharrem
Varlı Ahmet
Duran Bulut
Adana Balıkesir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel
Amasya İstanbul Isparta
Osman
Aşkın Bak Suat
Önal
İstanbul Osmaniye
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI KENAN İPEK
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Şimdi, biz önerge verdik, çıkaralım bu maddeyi. dedik,
çekelim dedik, Komisyonda anlattık, sabah anlattık, akşam
anlattık, anlattık anlattık kafanıza girmedi. Geldik buraya
şimdi siz önerge veriyorsunuz çıkaralım. Yok ya, öyle kolay
çıkarmak var mı? Var mı kolay kolay çıkarmak?
(Gülüşmeler) Çıkarttırmazsak ya
Yahu, size o kadar beleş
akıl veriyoruz, Allah aşkına, galat yapıyorsunuz
tutanaklara göre, yanlış kelime kullanıyorsunuz,
yanlış madde ihdas ediyorsunuz, yanlış iş
yapıyorsunuz. Torba kanun deyince torbanın ağzını
açıyorsunuz, torbanın içine her şeyi atıyorsunuz, sonra
torbanın yürürlük ve yürütme maddelerine geliyorsunuz, ara veriyorsunuz.
Şimdi, iki
tane torba var öyle. Önceki görüşülen bu iki torba var ya, biri güvenlik
paketi yürütme ve yürürlük maddesinde durdu, şimdi bir de 684ten önceki
diğer büyük torbada
Şimdi o iki torbanın ara
boşluğuna ne koyacağınızı düşünmekle
meşgulsünüz. Son zamanlarda, son demlerde ne yapabiliriz, ne gelebilir ve
onunla ilgili
Fakat ne komisyon var ne partilerin görüşü var.
Düşünsenize, bürokratlar getirecek sizin önünüze, madde ihdası olarak
getireceksiniz veya madde ihdası değil, ek bir fıkra gibi
getireceksiniz. Şimdi, Allah aşkına, bu Mecliste bunun adı
sağlıklı yasama yapmak mıdır?
Hepiniz,
bakın, seçim geliyor, eğilim yoklamaları yapılıyor,
herkes işi kotarıyor, bitiriyor, siz burada
kapanmışsınız. Bakın, ana muhalefet bu hafta sonu ön
seçim yapacak. MHP kendi derdinde, merkez yoklaması var onların bu
hafta sonu. Siz burada hapsolmuşsunuz.
Kardeşim, 5
Nisana kadar çıkamayacaksınız. Şimdi 5 Nisana kadar yeni
adaylar gelecek, yüzde 60ınız gidecek.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne yapalım, söyle?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ne yapalım?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bir yol bulun.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Nasıl yapalım, tavsiye et?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Ya bir yol bulun ya bir yol açın ya da ona da gücünüz yetmez,
iktidar partisi olarak değiştirin diyeceğim, ona da gücünüz
yetmez.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Neyi değiştireceğiz?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Şimdi, böyle bir durumda, Allahınızı
severseniz, eski tutanaklara baktım, şimdi bir şey
konuşacağım yanlış anlayacaksınız,
söylemeyeyim...
RECEP ÖZEL
(Isparta) Söyleme, boşver.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Seçme hakkı ve muhayyerlik kelimesinin
Osmanlıcasını bilen var mı içinizde?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Neyin?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Seçme hakkı ve muhayyerlik.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) 2013ten beri Osmanlıca kursları alıyorlar.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Yani şimdi benim anlatmak istediğim şu: Bakın,
öğretmen atamaları, 40 bin atama inanın o kadar önemli ki
İHSAN
ŞENER (Ordu) 47 bin
HASİP KAPLAN
(Devamla) - O kadar çok bekleyen öğretmen varken biz bu maddeyi gözü
kapalı burada yarım saat içinde çıkarırdık. Ya, bunu
niye tartışma konusu yaptırdınız? Sonradan diğer
maddeleri getirdiniz koydunuz. Bakın, şimdi kendiniz çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Getirdiğiniz maddelerin içinde sizi
sonradan vuracak maddeler var. TRTnin bilmem neyini Anadolu Ajansı
yapsın. Ya, siz Serbest piyasadan yana değil miydiniz, rekabetten,
özelleştirmeden? Siz niye -devletin bir kurumu sadece bu işleri
yapsın- getirip bu paketin içine koyarsınız? Anonim
şirketler Türk ticaret hukukunun konusu değil mi arkadaşlar?
Türk ticaret hukukunu burada biz ortaklaşa çıkarmadık mı?
Bu konuda uzlaşma için niye yine öğretim üyelerini, bu işin
uzmanlarını çağırıp doğru dürüst bir yasa
yapmayalım. İnanın üç günde zenginler yetişiyor bakın
bu torba kanunlardan. Hiçbir şey yapmadan, yorulmadan,
çalışmadan, evinde oturarak milyarder olanlar var. Sizler de
farkında değilsiniz çünkü sizin de vaktiniz yok, onları okumaya
vaktiniz yok. İnanın çok şeyde neye el
kaldırdığınızı bilmiyorsunuz. Şimdi
soruyorum: Sayın grup başkan vekilleri, yeter artık, yoruldu
arkadaşlarınız, ya gitsinler ya da her çıkarma maddesinde
konuşacağız, siz bilirsiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutuyorum?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun bu maddeye
ilişkin gerekçesi olarak sermayenin tabana yayılması ve
şirketlerin halka açılmasının teşvik edileceği
belirtildiğinden, mevcut değil doğrudan yeni halka açılacak
şirketlerin teşvik edilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
11inci madde üzerinde Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu önerge
ile madde üzerinde redaksiyon yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Diğer gerekçeyi de okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin metinden çıkarılmasının
uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir. Madde metinden
çıkartılmıştır.
12nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile, Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili
İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 12. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Rahmi Aşkın
Türeli Haydar Akar
Ankara İzmir
Kocaeli
Mehmet Hilal Kaplan Vahap Seçer Ali
Rıza Öztürk
Kocaeli Mersin
Mersin
MADDE 12 -
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "1 milyar Türk Lirasına" ibareleri
"2 milyar Türk Lirasına" şeklinde
değiştirilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında
bulunan "kredi garanti kurumları ile aktarılacak
kaynağın kullandırılmasına" ibaresi "kredi
garanti kurumlarının belirlenmesine, aktarılacak
kaynağın kullandırılmasına ve bu maddenin birinci
fıkrasında belirlenen tutar dayanak gösterilerek söz konusu
tutarın 10 katını aşmamak üzere bu kurumlarca verilebilecek
kefaletin bakiye tutarına" şeklinde
değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı S.Nevzat
Korkmaz
Antalya Konya Isparta
Muharrem
Varlı Ahmet Duran Bulut
Adana
Balıkesir
MADDE 12 -
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "1 milyar Türk Lirasına" ibareleri
"4 milyar Türk Lirasına" şeklinde değiştirilmiş,
aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "kredi garanti
kurumları ile aktarılacak kaynağın
kullandırılmasına" ibaresi "kredi garanti
kurumlarının belirlenmesine, aktarılacak kaynağın
kullandırılmasına ve bu maddenin birinci fıkrasında
belirlenen tutar dayanak gösterilerek söz konusu tutarın 10
katını aşmamak üzere bu kurumlarca verilebilecek kefaletin
bakiye tutarına" şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun geçici 20'nci maddesinde değişiklik öngören
12nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Hasip Kaplan
Bingöl Mardin Şırnak
Demir Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
bu maddesi ile firmalara kredi garantisi veren kredi garanti kurumlarına
aktarılabilecek kaynağın tutarı 1 milyar Türk
Lirasından 2 milyar Türk Lirasına çıkarılmaktadır.
Kredi garanti kuruluşlarının sermaye lehine kredilere kefil
olması bir kamu yükümlülüğü ve yük ortaya çıkarmaktadır. Bu
yönlü garantilerin özellikle derinleşmekte olan ekonomik kriz
koşullarında bu yönlü garanti miktarlarının
arttırılması vergi ödeyen halk kesimlerinin
koşullarıyla birlikte değerlendirildiğinde hakkaniyete
uygun olmadığı gibi meşru da değildir. Sermaye lehine
kamu aleyhine bu düzenlemenin tasarı metinden çıkarılması,
önümüzdeki günlerde kamu maliyesinin dar gelirli toplum kesimleri aleyhine daha
da daraltılmaması için elzemdir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve
arkadaşları
MADDE 12 -
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "1 milyar Türk Lirasına" ibareleri
"4 milyar Türk Lirasına" şeklinde
değiştirilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında
yer alan "kredi garanti kurumları ile aktarılacak
kaynağın kullandırılmasına" ibaresi "kredi
garanti kurumlarının belirlenmesine, aktarılacak
kaynağın kullandırılmasına ve bu maddenin birinci
fıkrasında belirlenen tutar dayanak gösterilerek söz konusu tutarın
10 katını aşmamak üzere bu kurumlarca verilebilecek kefaletin
bakiye tutarına" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gecenin bu saatinde diğer maddelerde söz almadık ama
burada önemli bir konu var, onları belirtmek istiyorum.
Kredi Garanti Fonu Türkiyedeki kredi
sisteminin bazı eksikliklerini gidermek üzere kurulmuş ama maalesef
etkili çalışmıyor. Burada arkadaşlarımız iyi
niyetli bir şekilde gemicilik sektörünün desteklenmesiyle ilgili bir öneri
getirdiler ve limit artırıldı ama diğer sektörlerle ilgili
hâlâ sorunlar devam ediyor, yeteri kadar desteklenemiyor.
Tabii, bu kapsamda diğer
maddelerin çekilmiş olmasını önemsiyoruz. Biz zaten
bazılarını yukarıda söylemiştik arkadaşlara
Bunlar bu torbanın konusu değil, aciliyeti yok. diye,
bazılarını da genelini konuşurken söyledim Haramlarla
helaller karıştı. diye. Bir iki haram daha çekildi, bir tane
kaldı; 2 madde daha çekilirse herhâlde bir şey kalmayacak ve onu
yarın da hızlı bir şekilde çıkarma
şansımız olacak. Diğer helalleri yani öğretmen
kadrosunu, Aile Bakanlığının önerilerini ve
öğrencilerin harçlarıyla ilgili olanları zaten biz size en
baştan söylemiştik Hemen çıkaralım. diye. Arkadaşlar
biraz daha gayret ederse, 2 haram maddeyi de çıkarırsak hepsini
hızlı bir şekilde geçirebiliriz diye bir daha söylüyorum.
Burada bu önergeyi tabii ki limitin
artırılmasına ilişkin verdik çünkü sadece gemicilik
sektörünün sorununu geçici olarak çözmek yetmiyor, diğer sektörlerde de
Kredi Garanti Fonunun kapasitesini geliştirmek gerekiyor değerli
arkadaşlarım çünkü KOBİler dezavantajlı büyük
şirketlere göre. Yaklaşık olarak baktığımız
zaman, il bazında tam Kredi Garanti Fonu ayrıntı vermiyor ama
Kalkınma Bakanlığı uzmanlarının yapmış
olduğu çalışma var. Ben size sürekli onları salık
veriyorum Bunları uygulasanız, bir kısmını yeter.
diye ama çok güzel öneriler var, onlar maalesef hayata geçirilemedi, eylem
planlarıyla, dönüşüm programlarıyla vakit geçirmeye devam
ediyoruz. Böyle zaman geçiyor.
Yıllık il başına
baktığımız zaman, ayrı ayrı
olmadığı için toplam il sayısına bölünce 60-65
başvuruda kalıyor yıllık. Toplamda bakıyoruz
başvuru oranına yüzde 0,02 yani binde 2 değil, on binde 2 ancak
bir başvuru oluyor toplam açısından
baktığımız zaman. Maalesef bunlar yetersiz şeyler. Ne
yapmamız lazım? Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Kredi Garanti
Fonunun etkin bir şekilde çalıştırılmasını
ve gerçek anlamda KOBİlere, küçük, mikro işletmelere destek verir
bir hâle gelmesini istiyoruz ve seçim beyannamemizde, parti
programımızda da bunlar yer alıyor. Onun için bazı
teknoloji desteğiyle ilgili, diğer farklı sektörlerle ilgili
Kredi Garanti Fonu bir tanımlama yapmış ama maalesef buralarda
da etkili kullanamıyor. Arkadaşlarımıza sorduk Komisyonda
da, bazı ülkelerde, özellikle, kalkınmasını örnek
aldığımız Asya ülkelerinde Güney Kore ve Japonya
örneğini arkadaşlarımız incelemişler, uzmanlık
tezinde de yer alıyor. Burada, değişik bölgelerde,
değişik sektörlere göre değişik kredi garanti fonları
var, bunun bir üst kuruluşu var. Orada da hazine destekleri daha fazla bir
şekilde artırılarak bir kontrgaranti sistemi
çalıştırılmış. Burada hazinenin bu büyük ölçekli
kredilerin dışında mikrokredilere de gerçek anlamda küçük ölçekli
işletmelere de kredi desteği, garanti desteği
sağlayabiliyor olması lazım. Ama tabii, bizde sistem de
doğru dürüst işlemediği için, örneğin bu kapsamda en önemli
KOBİleri desteklemekle görevlendirilen, bu amaçla kurulan Halk
Bankası maalesef bu işleri yapamıyor; daha büyük ölçekli,
İranla ilgili ticari işlerle uğraşıyor, altın
işleriyle uğraşıyor, Genel Müdürü birtakım
paraları istiflemekle uğraşıyor, bunlar kalıyor. Bir
taraftan Özelleştirelim. diyorsunuz, bir taraftan yeniden
katılım sigortası geliyor, Halk Sigorta ayrı bir yere
gidiyor. Yani böyle bir garabet var. Onun için bu sistemi elden geçirmek
lazım.
Ne yapmamız
lazım? Yukarıda Bankacılık Kanunu duruyor, örneğin her
zaman söylüyorum, gelir vergisi reformu duruyor. Onlar dururken iki sigorta
koyuyoruz. Bunları güzelce yapmak lazımdı.
Çıkarılanları isabetli buluyoruz ama bu Kredi Garanti Fonunun
yeniden gözden geçirilmesi, özellikle talebin düşük olduğu bu ortamda
küçük ve orta ölçekli işletmelerin potansiyellerinin geliştirilmesi
açısından önemlidir.
İnşallah
-seçime az kaldı, bir hafta sonra kapatacağız- biz bunu 8
Hazirandan sonra yeni Hükûmetle Milliyetçi Hareketin iktidarında
yapacağız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
12. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir) ve arkadaşları
MADDE 12 -
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "1 milyar Türk Lirasına" ibareleri
"2 milyar Türk Lirasına" şeklinde
değiştirilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında
bulunan "kredi garanti kurumları ile aktarılacak
kaynağın kullandırılmasına" ibaresi "kredi
garanti kurumlarının belirlenmesine, aktarılacak
kaynağın kullandırılmasına ve bu maddenin birinci
fıkrasında belirlenen tutar dayanak gösterilerek söz konusu
tutarın 10 katını aşmamak üzere bu kurumlarca verilebilecek
kefaletin bakiye tutarına" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde son konuşmacı
olacağım herhâlde, bundan sonra gerekçelerle devam edeceğiz.
Şimdi, dün de söyledim, bu torba
teklifte en önemli düzenleme Millî Eğitim Bakanlığına
yapılan kadro ihdasıydı. Yetersizdi, bu konuda da burada
eleştirilerimizi dile getirdik. Yalnız yurttaşlardan gerçekten
özellikle sadece atanmayan öğretmenlerden değil, diğer meslek
gruplarından da çok ciddi geri dönüşler aldık, bu işin bir
tarafı. Diğer tarafı da, bu sefer 47 bin yeni kadro içerisinde
atanacak 35 bin öğretmenin alan sorunu yani branş meselesi.
İnsanlar, tabii ki her branşta öğretmenler daha fazla
kendilerine kontenjan ayrılmasını istiyor. Bu konuda
açıkçası bilişim teknolojileri öğretmenleri kendilerini
anlatan bana bir yazı göndermişler, bu konuda da bilgi sahibi
değildim. FATİH Projesine dikkat çekilerek, az önce gensoruda
tartışıldı ama maalesef bu projenin kötü yönlerini tartıştık;
işte, yolsuzlukları tartıştık, efendim, bu projenin
başarısız yönlerini tartıştık. Ama, şimdi,
bu çocuklar, bu öğretmenler aslında önemli bir proje diyor. Eğer,
bunu tabii ki doğru dürüst yapabilirseniz, başarabilirseniz Hükûmet
olarak... Okullarda yazılım dersinin ne kadar hızla öneminin
arttığını Avrupada bunu örnekleriyle ifade ediyorlar ve
bana gönderdikleri yazıyı şöyle tamamlıyorlar, yine
FATİH Projesine atıfta bulunuyorlar: Bu ülke için çok önemli bir
proje diyorlar Ama, bu çerçeve yani bu proje içerisine yazılım
dersinin etkinliğini de katmalıdır bu projeyi yapanlar.
Yazılım dersi ulusal hedeflerimiz arasında yer alırken
okullarda ders kitapları ve ilgili Millî Eğitim
Bakanlığı dokümanları oluşturulmalıdır."
diyorlar. Son olarak da bu tabloda eksik olan ve bu verimi, etkinliği
sağlamak için dersi başarılı bir şekilde sunacak
öğretmenlerin yani bilişim teknolojileri öğretmenlerinin de
diğer branşlarda olduğu gibi atanmalarının
sağlanmasıdır. Ben baktım, Türkiye geneli alan bazında
ihtiyaç durumuna, bilişim teknolojileri öğretmenlerinin ihtiyaç
miktarı 2.698. Bunlar da atanmayı bekleyen öğretmenlerimiz,
çocuklarımız. Bunların da sesini bu vesileyle buradan duyurmak
istiyorum.
Şimdi, 12nci madde, az önce
Sayın Günal da söyledi, önemli bir düzenleme. Komisyonda da
tartışırken muhalefet olarak zaten herhangi bir karşı
duruşumuz olmadı, makul gördüğümüz bir konu. 1993
yılında kurulmuş Kredi Garanti Fonu konusu ve burada hazineden
aktarılan kaynak meselesi. 1 milyar TL kaynak yetersiz, bunu 2 milyar
TLye çıkartalım. Niçin? Bu vesileyle yani Kredi Garanti Fonu
aracılığıyla, marifetiyle birçok KOBİ için biz
bankalara kefil oluyoruz, bir anlamda müteselsil kefil. Bu kaynak miktarı
ne kadar fazla olursa kefalet miktarı da o kadar artacak. Türkiyede
KOBİlerin önemini de biliyoruz, istihdama sağladığı
katkıyı da biliyoruz; ekonomiye, katma değere
sağladığı katma değeri de biliyoruz. İhracata
yeterli olmasa da
Çünkü bir inceledim, baktım, gerçekten
yaklaşık olarak 2,6 milyon KOBİ var, bunun 50 bini ihracata
şu anda katkı sunabiliyor.
KOBİlerle
ilgili bir önemli konuya daha değinmek istiyorum. Bakın,
yaptığımız 100 dolarlık ihracatın 62 doları
ithal ara malı kaynaklı yani ithal ediyoruz, ihraç ediyoruz. 100
dolarlık ihraç ediyoruz ama bunun 62 doları ithal edilmiş maldan
kaynaklı. Niçin bu KOBİler, 2,6 milyon KOBİ, milyonlarca
insanımızın çalıştığı KOBİler bu
ara mallarını üretmesinler? Tabii ki KOBİlerin sadece krediye
ulaşma sorunu yok, birçok sorunu var. Krediye ulaşıyor, tabii ki
maliyeti yüksek kredi oluyor, bu ayrı bir sorun. Diğer taraftan,
ekonominin hem yapısal sorunlarından direkt etkileniyor hem
konjonktürel sorunlarından direkt etkileniyor, tabii ki en önemli
özelliği de küçük işletmeler olduğu için manevra kabiliyeti daha
yüksek işletmeler. Dolayısıyla, bizim zaten önergede
amaçladığımız, murat ettiğimiz bir redaksiyon,
dolayısıyla makul bir düzenleme olarak görüyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde
üzerinde aynı mahiyette dört adet önerge vardır, okutuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, biz önergemizi çekiyoruz.
BAŞKAN
Çekiyorsunuz.
Evet, aynı
mahiyette üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 3/6/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 2'nci maddesinde
değişiklik yapmayı öngören 13'üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Erol
Dora Sırrı
Süreyya Önder
Bingöl Mardin İstanbul
Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi
Aşkın Türeli Haydar
Akar Ali
Rıza Öztürk
İzmir
Kocaeli
Mersin
İzzet
Çetin Mehmet
Hilal Kaplan
Ankara
Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat İdris
Şahin
Amasya
İstanbul
Çankırı
Osman Aşkın Bak Şirin Ünal Hamza
Dağ
İstanbul
İstanbul
İzmir
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Birincinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Sigortacılık alanında değişiklik öngören bu
tasarı maddesinin tamamen yabancı sermeye yapılarının
sipariş ettiği düzenlemeler olduğu açıktır. Türkiye'de
yaklaşan ekonomik krizle birlikte risk payının var olan sigorta
yapılarının üzerinden alınması gerekçesiyle de
yapılan bu düzenleme, sigortacılık piyasasının
yabancı sermaye tekellerine daha çok teslim edilmesi anlamına
gelecektir. Yoksul kitleleri ekonomik kriz karşısında savunacak
araçlar yerine sermayeyi kayıran yasalara ağırlık veren
düzenlemeler meşru da değildir. Değişiklik ile bu soruların
giderilmesi amaçlanmıştır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu madde
ile düzenleme yapılmak istenilen kanuna bu madde ile sadece iki ayrı
kavram eklemek suretiyle ilgili sistemin değiştirilmek istenilmesi
yanlış bir uygulamadır. Ayrıca "katılım
sigortası" ve "yönetici şirket" ifadelerinin hangi
gerekçelerle kanuna eklendiği noktasında netlik bulunmamaktadır.
Buna ilaveten Hazine Müsteşarlığı yetkililerinin komisyon
görüşmeleri sırasında bu konudaki sorulara verdikleri
yanıtlar birtakım yabancı şirketler lehine imtiyazlar
sağlanmasına yönelik bir düzenleme olduğu şüphelerinin
uyanmasına neden olmuştur. Bu nedenle maddenin kanun metninden
çıkarılmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN
Diğer gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Maddenin
yeniden değerlendirilmesi amacıyla metinden
çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece madde
metinden çıkarılmıştır.
14üncü maddede
aynı mahiyette üç adet önerge vardır, okutuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizimkini çekiyoruz efendim.
BAŞKAN
Aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin, 5684 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesine fıkra eklemeyi öngören 14'üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Erol
Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip
Kaplan Mülkiye
Birtane
Şırnak
Kars
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Naci Bostancı Osman
Aşkın Bak Osman
Boyraz
Amasya
İstanbul İstanbul
İdris
Şahin
Çankırı
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Günden güne
derinleşen ekonomik kriz yoksul halk kitleleri üzerindeki ekonomik
baskıyı daha da arttırmaktadır. Yüksek borçluluk, adil
olmayan vergiler, yüksek enflasyon, gelir adaletsizliği ve işsizlik
düzeyi kriz koşullarında çalışan emekçiler ve yoksul
halkın lehine, bu kesimleri krizden korumaya ve alım güçlerini
arttırmaya dönük düzenlemeler yapmayı gerektirmektedir. Bunun
dışında sadece sermayenin ihtiyaçlarına dönük düzenlemeler
yapmak demokratik olmadığı gibi temel ekonomik ve sosyal haklara
da aykırıdır. Değişiklik ile bu soruların giderilmesi
ve geniş halk kitlelerini ekonomik krizden korumaya dönük düzenlemelerin
yapılmasının önünün açılması
amaçlanmıştır.
Gerekçe:
Maddenin yeniden
değerlendirilmesi amacıyla metinden çıkarılması uygun
olacaktır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, madde metinden
çıkartılmıştır.
15inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı S.
Nevzat Korkmaz
Antalya Konya Isparta
Muharrem
Varlı Ahmet
Duran Bulut
Adana Balıkesir
MADDE 15 - 5684 sayılı
Kanunun 22 nci maddesinin on sekizinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve on dokuzuncu fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(19) Sigorta eksperinin,
sigortacı veya sigorta ettiren ya da sigorta sözleşmesinden menfaat
sağlayan kişiler tarafından atanması, eksperin iş
kabulü, asgari ücret tarifesinin tespiti de dahil olmak üzere ekspertiz
ücretinin belirlenmesi ile ilgili usul ve esaslar Birlik, Hazine
Müsteşarlığı ve Sigorta Eksperleri İcra Komitesinin
görüşleri alınarak yönetmelikle düzenlenir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığın
Görüşülmekte olan 705 sıra
sayılı yasa teklifinin, 5684 sayılı Kanunun 22'nci
maddesinde değişiklik öngören 15'inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Adil
Zozani Selma
Irmak Erol
Dora
Hakkâri
Şırnak Mardin
Hasip
Kaplan İdris
Baluken
Şırnak Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Günden güne
derinleşen ekonomik kriz yoksul halk kitleleri üzerindeki ekonomik
baskıyı daha da arttırmaktadır. Yüksek borçluluk, adil
olmayan vergiler, yüksek enflasyon, gelir adaletsizliği ve işsizlik
düzeyi kriz koşullarında çalışan emekçiler ve yoksul halkın
lehine, bu kesimleri krizden korumaya ve alım güçlerini arttırmaya
dönük düzenlemeler yapmayı gerektirmektedir. Bunun dışında
sadece sermayenin ihtiyaçlarına dönük düzenlemeler yapmak demokratik
olmadığı gibi temel ekonomik ve sosyal haklara da aykırıdır.
Değişiklik ile bu soruların giderilmesi ve geniş halk
kitlelerini ekonomik krizden korumaya dönük düzenlemelerin
yapılmasının önünün açılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve
arkadaşları
MADDE 15 - 5684
sayılı Kanunun 22 nci maddesinin on sekizinci fıkrası
yürürlükten kaldırılmış ve on dokuzuncu fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(19) Sigorta
eksperinin, sigortacı veya sigorta ettiren ya da sigorta
sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler tarafından atanması,
eksperin iş kabulü, asgari ücret tarifesinin tespiti de dahil olmak üzere
ekspertiz ücretinin belirlenmesi ile ilgili usul ve esaslar Birlik, Hazine
Müsteşarlığı ve Sigorta Eksperleri İcra Komitesinin
görüşleri alınarak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
KENAN İPEK Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Usul ve
esasların belirlenmesinde Hazine Müsteşarlığının
yer katılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime iki
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.24
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.25
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan 684 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
6.-Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus
Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik
Bildirme Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve
Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
sırasıyla (11/49), (11/53) esas numaralı gensoru önergelerinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşme
ile kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 25 Mart 2015 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.26