TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
83üncü Birleşim
25 Mart 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Erol
Dora'nın, Mardin ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Ardahana havalimanı yapılması
gerektiğine ve devlet kurumlarının kapatılmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağ'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
2.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
4.- İzmir Milletvekili
Rıfat Sait'in, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- Malatya Milletvekili Ömer
Faruk Öz'ün, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne, İzmit Körfez Geçiş Köprüsünde halatların kopması
sonucu meydana gelen kazaya ve intihar eden Japon mühendis Ryoichi Kishiye
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyraz'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
8.- Ardahan Milletvekili
Orhan Atalay'ın, Halepçe katlimanının 27nci, Büyük Birlik
Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun
6ncı ve Bediüzzaman Said Nursinin 55inci ölüm yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
9.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir'in, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ve Hükûmetin
Muğlada doğal ve tarihî çevreyi tahrip etmekten vazgeçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
11.- Hatay Milletvekili
Hacı Bayram Türkoğlu'nun, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
12.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
13.- Muş Milletvekili
Demir Çelik'in, Japon mühendis Ryoichi Kishinin İzmit Körfez Geçiş
Köprüsünde halatların kopması sonucu meydana gelen kazanın
sorumluluğunu üstüne alarak intihar etmesine ve Van depreminde
yaşamını yitiren Japon Doktor Atsushi Miyazakiye ilişkin
açıklaması
14.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
15.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ve
Bediüzzaman Said Nursinin 55inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
16.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, PKK, PYD ve IŞİDin insanlık adına
katliamlar yapan birer terör örgütü olduğuna ve bunların hiçbir zaman
Türkiye Cumhuriyeti devletinin muhatabı olamayacağına
ilişkin açıklaması
17.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin (11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerindeki
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaz'ın, İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı,
TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin ilişkin konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına,
Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, çok dilli
eğitimin önündeki engellerin kaldırılması, Kürtçe
eğitimin seçmeliden sürekli hâle getirilerek kamusal hizmet olarak
verilmesi ve tüm bu taleplerin altyapısının
hazırlanması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1275)
2.- BDP Grubu adına,
Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
demokratik, özgürleştirici, eleştirel, ana dilinde, çoğulcu ve
bilimsel bir eğitimin nasıl inşa edilip hayata geçirilebileceğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1276)
3.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu ve 21 milletvekilinin, bal üretimi yapan
arıcıların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1277)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından,
Türkiyede askerin siyasete dâhil olmasının önüne geçilmesi
amacıyla 23/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25 Mart 2015 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 26 milletvekili tarafından, Artvin
ilinin Yusufeli ilçesinde yeni yerleşim yerinin belirsizliğinden
kaynaklı sorunların tespiti ve yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesi amacıyla 18/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25 Mart 2015 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- HDP Grubu adına,
Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
hayvancılık ve tarım sektörünün bitme noktasına
geldiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına
ilişkin Önergesi (11/49)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt ve 23 milletvekilinin, yanlış politikalar nedeniyle
üreticinin zarar gördüğü, ithal edilen et ve hayvan fiyatlarının
artmasının ve ülkeye kaçak et girişinin engellenemediği,
tarım desteklerinin zamanında ödenmediği ve bu sorunlarla ilgili
görevlerin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında
Gensoru açılmasına ilişkin Önergesi (11/53)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın, Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydının (11/49) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydın'ın, İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bakın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın (11/49)
esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğanın (11/49) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydın'ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin (11/49) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin (11/53) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı'nın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin (11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Miliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin (11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin (11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.- Askeri Hakimler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
685)
5.- Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S.
Sayısı: 705)
6.- Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin;
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; 5490 Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporları (1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443,
2/2469) (S. Sayısı: 684)
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2015 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlardan
diğer kurum ve kuruluşlara geçmek için başvuru yapan kişi
sayısına,
2010-2015 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca
düzenlenen kurum içi eğitimlere,
İlişkin
soruları ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/62011),
(7/62012)
2.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoy'un, Bursa'nın Osmangazi ilçesinin tanıtımı için
TRT'nin yaptığı yayınlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/62169)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bağlı ve ilgili
kuruluşlar tarafından son üç yılda yapılan temsil,
ağırlama, tören ve tanıtım giderlerine ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/62516)
25 Mart 2015 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Mardin ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Doraya
aittir.
Buyurun Sayın Dora.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Erol Dora'nın,
Mardin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mardin ilinin sorunları hakkında söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mardin; mimari, arkeolojik, tarihî ve görsel
değerleriyle özgün niteliklere sahip dünyaca ünlü kentlerimizden biridir.
Farklı inanç ve kültürler bu ülkenin zenginliğidir. Mardin bu
anlamıyla Türkiye için âdeta bir modeldir. Kürtçe, Süryanice, Türkçe ve
Arapça dillerinin konuşulduğu Mardin'de Müslümanlık,
Hristiyanlık ve Ezidilik dinlerine mensup Süryaniler, Kürtler, Türkler ve
Araplar, Mahalmiler bir arada barış içinde yaşamaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mardin bu belirttiğimiz birçok zenginliğine karşın, hiç de
hak etmediği bir konumdadır bugün. Özellikle eğitim,
sağlık, ulaşım, altyapı, su, elektrik ve çarpık
kentleşme alanlarında geçmişten süregelen sorunlar hâlâ
çözümlenebilmiş değildir. Mardin'de elektrik ve su kesintilerinin
sıkça yaşanmaya devam ettiği, hepimizin malumudur.
Özellikle yaz aylarında
sıcaklığın 45 dereceyi bulduğu Mardin'de ve ilçelere
bağlı birçok köy ve beldede sık sık meydana gelen ve
saatlerce süren elektrik kesintileri vatandaşlarımızı isyan
noktasına getirmektedir.
Özellikle köylerde yaşayan halkımız, hem
tarımsal alanda hem de gündelik yaşamda elektrik kesintilerinin neden
olduğu birçok konuda mağdur edilmektedir. Tarım arazilerinde
genellikle elektrikle çalışan sulama sistemleriyle sulama
yapıldığından, çiftçiler elektrik kesintileri nedeniyle
mahsullerinin kurumasından şikâyet etmektedirler. Elektrik
kesintilerine bağlı olarak yaşanan su kesintileri nedeniyle
tarlaların birçoğu zarar görmektedir.
Özellikle yağmurların, rüzgârların
şiddetli olduğu mevsimlerde ve kış aylarında da
elektrik kesintisi doğal bir hâl almış durumdadır.
Kış mevsiminde bölgede yüzlerce köye elektrik verilmediği de
bilinmektedir.
Bölge genelinde elektrik hatları otuz kırk
yıllıktır. Bu hatlar bakım ve onarımla hizmet
vermektedir. Üretim kapasitesi düşük trafolar ile yeni yerleşim
alanları için ek trafoların kurulmaması elektrik kalitesini
düşürmekte ve kesintiler çoğalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mezopotamya topraklarına farklı boyutlarda medeniyet getireceği
iddia edilen ve Mardin'in de dâhil olduğu GAP Projesi çerçevesinde
uluslararası birer akarsu olan Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde
inşa edilen ve inşası planlanan baraj ve HES projeleri Hükûmet
yetkililerinin bahsettiği gibi, bölgenin hiçbir yarasına derman
olmadığı gibi birçok noktada büyük sorunlara neden
olmuştur. Bu bağlamda, GAP projesi, uygun tabirle, tam bir
fiyaskodur. Öngörülen elektrik üretimi, proje kapsamındaki illerden sadece
Mardin'in bile elektrik ihtiyacını karşılayamamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Mardin'e ilişkin
ekonomik göstergeler de vahameti ayrıca gözler önüne sermektedir. Türkiye
İstatistik Kurumunun resmî verilerine göre, Mardin'in gayrisafi millî
hasıladan aldığı pay 1965 yılında yüzde 10,39
iken, bu rakamın günümüzde yüzde 7lere kadar düştüğü görülmektedir.
Mardin ilinde genç nüfusun ağırlığı dikkat çekicidir.
İl nüfusunun yüzde 58'i 25 yaşın altındadır. Buna
karşın, bölgede yer alan diğer 4 il gibi Mardin de
işsizlikte başı çekiyor. TÜİK verilerine göre, Mardin
Türkiye'de işsizlik oranının en yüksek olduğu ilk 5 il
içerisindedir. Yine TÜİK verilerine göre, Mardin Türkiye'de
istihdamın en düşük olduğu ilk 5 il içerisindedir. Bizatihi bu
iki veri, gerek önceki hükûmetlerin gerekse on üç yıllık AKP
Hükûmetinin Mardin'i ve Mardinlileri ne kadar ihmal ettiğinin en açık
kanıtı niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, Mardin, yine
dışarıya en çok göç veren iller arasındadır. Bir ilin
göç verme oranının yüksek olması o ilde yaşam
memnuniyetinin olmadığının en önemli göstergelerinden
birisidir. Bir diğer açıdan Mardin, arkeologların ilgisini çeken
ender bölgelerden birisidir. Örneğin Dara yer altı kenti gibi, gerek
tarihsel açıdan gerekse kültür turizmi açısından harikulade
niteliklere sahip bir bölgedir. Ancak, Kültür Bakanlığı bu
bölgede yapılması gereken kazılar için kaynak ayırmamakta,
Dara antik kentini kaderine terk etmektedir.
Yine, Mardinin Kızıltepe ilçesine ilişkin
bir sorunu tekrar dile getirmekte fayda görüyorum. Kızıltepe, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı ÖSYM tarafından
âdeta cezalandırılmış ve sınav merkezi listesinden
çıkarılmıştır. Bu sebeple Kızıltepeli
öğrencilerimiz bir sınava girmek için başka illere gitmek
zorunda bırakılmaktadır.
Bu kısa konuşmam içerisinde sürem
elverdiğince belirtmeye çalıştığım Mardin'in
sorunları elbette bunlarla sınırlı değildir. Hükûmeti
Mardin'i ihmal etmekten vazgeçmeye davet ediyor, Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Ardahana
havalimanı yapılması ve devlet kurumları hakkında söz
isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt.
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahana havalimanı yapılması gerektiğine ve devlet
kurumlarının kapatılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Ardahana havalimanı kurulması ve devlet
kurumlarının kapatılmasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Ardahan, Gürcistan ve
Ermenistan sınırında, çok büyük göç vermiş,
yoksullaşmış, gençleri işsiz kalmış bir ilimiz.
Bu ilimiz, tarihe baktığımız zaman, Ruslara Türkiye'nin
teminatı için savaş tazminatı olarak verilmiş, yani
Türkiye'nin garantörü olmuş ve Rusyaya yaklaşık kırk üç
yıl savaş tazminatı olarak verilmiş, düşman
işgali altında kalmış. Böyle bir ilde, sınır
ilinde, stratejik olan bir bölgede havaalanı mutlak surette kurulması
lazım. Neden? Dünyadaki ve Türkiye'deki iş adamlarının
rahat gidip gelebilmesi için. Biliyorsunuz, uçak kullanıyorlar, kara
yolunu kimse kullanmıyor. Onun için, havalimanı açılırsa,
Gürcistan, Ermenistan, Artvinin bir bölümü, Erzurumun bir bölümü,
Karsın da bir bölümü buradan yararlanacaktır. Bu anlamda Ardahana
mutlak surette bir havaalanı kurulması lazım.
Ardahan Ticaret Odası ve bütün sivil toplum örgütleri,
bütün gazeteciler, bütün Ardahanlılar bir kampanya başlattılar,
bu kampanya da Ardahana havaalanı kurulsun. Bu anlamda eğer
Ardahana bu havalimanı kurulmazsa, biz gerekirse açlık grevine
başlayacağız, gerekirse yalın ayak başı açık
Ardahandan Ankaraya yürüyeceğiz. Neden? Rizeye havaalanı
yapılıyor. Rizeye nereye yapılıyor biliyor musunuz?
Rizeye denizi doldurarak havaalanı yapılıyor.
Yapılsın, biz karşı değiliz, Rizelilere buradan
saygılarımı gönderiyorum, seviyorum, ama Rizeye Trabzon Havaalanı
daha yakın.
Batuma havaalanı yapıldı, Rize, Artvin
olsun diye, o da doğru, Rizeye yapılması da doğru, ben
karşı çıkmıyorum, ama Rizeye büyük maliyetlerle, denizi
doldurarak havaalanı yapılıyorsa, bizde maliyetler daha
düşüktür. Bizde, Ardahana çok yakın, Ardahan Ovasında
havaalanı kurulduğu zaman, gerekirse biz devlete arazilerimizi
bağış yaparız. Yani para almadan,
kamulaştırmasız devlete bağış yaparız ve
Ardahana havaalanı kurulmasıyla ilgili biz talebimizi dile getiririz
ama burada ben milletvekili olarak Büyük Millet Meclisinden rica ediyorum, ben
Hükûmetten rica ediyorum, Sayın Bakan burada, hemşehrimiz,
kalkınmadan sorumlu Bakanımız Cevdet Bey, rica ediyorum:
Ardahanı programa alın, Ardahana havaalanı açın.
Ardahana havaalanı açarsak Ardahanda göç durur, yoksulluk biter,
yatırım gelir.
Şimdi, Çıldır, Aktaş Kapısı
açılıyor. Posof tüneli yapılacak. O da
başladığı zaman, Kars-Tiflis demir yoluyla beraber
olduğu zaman orası, aynı zamanda uluslararası bir havaalanı
olacak. Bu anlamda, eğer bu havaalanı yapılmazsa
Samimi
söylüyorum, biz başka yere karşı çıkmıyoruz, Rizeye
de yapılsın, başka illere de yapılsın ama Ardahan
önemli, konumu çok önemli. Buranın kalkınması, gelişmesi
için mutlak surette havaalanı yapılması lazım.
Değerli arkadaşlar, kurumlara geldiğimiz
zaman, Çıldırda adliye kapatıldı. Bugün
Çıldırlı bir kişi bir dilekçe vermek için adliyeye, ta
Ardahana geliyor. Yani, yollar kapalı, bazen kış oluyor, tipi
var, hiç gidemiyor. Yazın olsa tarlasını,
çayırını bırakıp 170 kilometre gidemiyor. Yani, böyle
bir zulüm var. Yani, biz Ermenistan sınırında vatanı
bekliyoruz, bayrağı bekliyoruz. Ya, bizim adliyemiz nasıl
kapatılır arkadaşlar? Çıldırda hastane yok yani
hakikaten hastanemiz yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ben şimdi bir şey söylüyorum. Bu,
devletin ayıbı; bu, AKPnin ayıbı. Posofta insanlar
dişini çektiremiyor, diş doktoru yok. Nereye gidiyorlar, biliyor
musun? Posoftaki insanlar dişini çektirmek için Gürcistana gidiyorlar,
Gürcistanda dişini çektiriyorlar arkadaşlar. Böyle bir zulüm
olabilir mi. Bu, AKPnin ayıbıdır, AKP Hükûmetinin
ayıbıdır.
ADNAN YILMAZ (Erzurum) Hastane kurduk Ardahanda.
Ardahanda tam teşekküllü hastane var.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Posofta hastane yok.
İnsanlar dişini çektirmek için Gürcistana gidiyor. Bu ayıp size
yeter de artar da. Bu çok ayıptır arkadaşlar.
Göledeki orman işletmesinin geri gelmesini
istiyoruz, Göledeki askeriyenin geri gelmesini istiyoruz. Göle
esnafının kazanması, gelişmesi için mutlak surette
askeriyenin orada olması lazım. Hele Damallılar askerî
birliklerini kendileri yaptılar, Damalda askerî birlik
kapatıldı.
Hanakta, keza aynı, Damalda, yüksekokul
yapılması lazım. Posofa yapılıyor, Damal ve Hanaka
da mutlak surette yüksekokul yapılması lazım.
Bu anlamda, sizlerin desteklerini bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Büyük Birlik
Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun
ölüm yıl dönümü hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağa aittir.
Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağ'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sivasın Şarkışla ilçesinin
Elmalı köyünde kara lastikli çiftçi Halitin oğlu olarak dünyaya
gelen merhum Muhsin Yazıcıoğlunun Hakka yürüyüşünün 6ncı
yıl dönümü sebebiyle söz almış bulunuyorum.
Muhsin Yazıcıoğlunu kaybedeli altı
yıl oldu ama o diriymiş gibi gündemimizin önemli maddelerinden birini
teşkil ediyor. Bu, onun siyasi hayatımızda
bıraktığı derin izlerden kaynaklanıyor. Çok sevilen
insanlar, bedenen aramızdan ayrılsalar bile, hatıralarıyla
gönüllerde yaşamaya devam ederler. Yazıcıoğlu da o tip
şahsiyetlerden biriydi ancak bugün hâlâ gönüllerde yaşıyor
olması sadece sevgiyle izah edilebilecek bir durum değildir. O,
kişiliği, üslubu, mücadelesi, ahlakı ve cesaretiyle o kadar yer
kaplamıştı ki her tarihî virajda Bugün aramızda
olsaydı. arayışının muhatabı oluyor. Bu da onun
ne kadar derin izler bıraktığının bir başka
göstergesi.
Onunla yolları kesişenler
karşılarında daima vefalı, sabırlı, samimi, vakar
sahibi bir Anadolu delikanlısını görmüşlerdir. Şiddetin
ve anarşinin sokaklarda kol gezdiği fırtınalı
yıllarda bile sükûnetini ve sağduyusunu kaybetmeyen, daima ezileni
koruyan ve yanında duran biridir Muhsin Yazıcıoğlu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Muhsin Yazıcıoğlu doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi;
doğruyu söyleyen veya yapanın kimliğine bakmazdı; kim
doğruyu söylerse destek verir, kim doğru yaparsa onun yanında
olurdu; siyaseti gaye olarak görmez, inançlarına, vatanına ve
milletine hizmet etmenin bir aracı olarak görürdü; ülkülerinden ödün
vermektense başını vermeye razı olacak kadar bir ilke
adamıydı.
1991 seçimlerinde Sivastan milletvekili adayıyken
sloganı O, sizin inançlarınızı Meclise
taşıyacak.tı. Hayatı boyunca bu slogana uygun hareket etti
ve mazlumun, mazlum Anadolu insanının sesi oldu.
Değerli milletvekilleri, hem omurgalı hem de
barışçı bir dil kullanmak kolay değildir. Dava
adamlarının dili genelde keskin olmuştur.
Yazıcıoğlu ise bu iki dili nefsinde mezcetmiş ender dava ve
gönül adamlarından biri olmayı başarmıştı. En
köşeli fikirler onun üslubunda kabul edilebilir bir hâle dönüşüyordu.
Arkasından gözyaşı döken milyonlar arasında her kesimden
insanın bulunması bu yüzdendi.
Yazıcıoğlu, büyük acılar
yaşamış bir kuşağın çocuğuydu. Hiçbir zaman
uğradığı haksızlıkları, işkenceleri bir
intikam söylemine dönüştürmedi. Gençleri, kendi yaşadıkları
üzerinden nefret üreterek zehirlemedi. Acılardan, işkencelerden ders
çıkardı. Gençlere Elinize silah değil, kalem alın.
çağrısında bulundu. Kimseyi ötekileştirmediği için
herkesin dostu, arkadaşı, kolayca ulaşabileceği Muhsin
Başkanı oldu. Hiçbir zaman hırslarının gayesi
yapmadı. Herkesin menfaat koşusu yaptığı bu dünyada o
Üç günlük dünya için fırıldak olunmaz. diyerek dosdoğru oldu.
Değerli milletvekilleri, o, başını
örten ile açanın aynı Türkiye'de yasaksız, kavgasız,
kardeşçe yaşadığı bir ülke hayal ediyordu.
Kürt-Türkmen, Alevi-Sünni ayrımı olmadan, zengin-fakir
ayrıcalığı görülmeden, imtiyazsız, sınıfsız,
kaynaşmış bir Türkiye hayal ediyordu. Bugün hayallerinin
gerçekleşiyor olmasının bahtiyarlığını
yaşıyoruz. Muhsin Yazıcıoğlu hayatı boyunca
vesayete ve darbelere karşı sözde değil, özde dik bir
karşı duruş sergilemiştir. Bu duruşu demokrasiye olan
inancı gereği göstermiştir. Ayrıca, darbelere sadece
karşı durmakla kalmamış, Namlusunu milletine çevirmiş
bir tanka selam durmam. sözü hafızalarımıza
kazınmıştır. Türkiye İran olmayacaktır. diyen
28 Şubatın kudretli generallerine Doğru, Türkiye İran
olmayacaktır, Cezayir olmayacaktır ama Türkiye'yi de Suriye
yaptırtmayacağız. diyerek meydan okumasını da
bilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O, 28
Şubat darbecilerinin asıl niyetlerini ifşa eden yiğit bir
delikanlıydı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı
günden bugüne kadar sadece Birinci Meclis tekbir seslerine şahit
olmuştu. Karlar altında, bulunmayı beklerken milyonlarca
Müslümanın duasını alan Muhsin Yazıcıoğlu kendisi
için yapılan devlet töreninde de milletinin omuzlarında tekbirlerle
ve dualarla gönderilmiştir Taceddin Dergâhına. Onun imanına,
Müslümana yakışır hayatına, ben de dâhil olmak üzere, çok
insan şahit olmuştur. İşte, bu yüzdendir ki inşallah
ahirette Peygamber Efendimize, Hazreti Ebubekire, Ömere, Osmana, Aliye,
Selahaddin Eyyubiye, Bediüzzaman Said Nursiye, Fatihe komşu
olacaktır inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, onun ölümü, Türk İslam kültürünün bin
yıllık değerler manzumesini kendisine toplamış adam
gibi bir adamın ölümüydü. Onun ölümü, toprağı saksıda gören
değil, toprağın bağrından gelen bir Anadolu
yiğidinin ölümüydü. Onun ölümü, milletinin değerlerini yaşayan
ve yaşatan bir dava adamının ölümüydü. Onun ölümü, lideri
olduğu gençliği İslam mayasıyla yoğurmaya kendini
adamış bir hareketin liderinin ölümüydü. Onun ölümü, her koşulda
hakkı tutup kaldıran, hep mazlumun yanında olan, zalime boyun
eğmeyen, kendisine inananların başını öne
eğdirmeyen, idealist bir vatan evladının, herkesin Muhsin
Başkanın ölümüydü. Dilerim bu ülkede yeni
Yazıcıoğulları yetişir. Siyasete itibar
kazandırmak ancak bu tip siyaset adamlarıyla mümkündür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK
ÖZDAĞ (Devamla) - Kendisini yakından tanımış,
arkadaşlık yapmış, aynı idealler uğruna siyaset
yapma fırsatı bulmuş birisi olarak merhum Muhsin
Yazıcıoğlunu ölümünün 6ncı yılında rahmetle anıyorum,
ruhu şad olsun.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum
Sayın
Vural
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bugün 25
Mart. 2009 yılında, altı yıl önce, eski Ülkü Ocakları
Genel Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisi eski Milletvekili ve Büyük
Birlik Partisi kurucusu, Genel Başkanı Sayın Muhsin
Yazıcıoğlunun Hakka yürüyüşünün yıl dönümü.
Sayın Muhsin Yazıcıoğlunu rahmetle anıyorum.
Ailesine, ülkücü ve milliyetçi camiaya başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz, mekânı cennet olsun.
Şüphesiz,
Sayın Muhsin Yazıcıoğlunun vefatına yol açan 2009
yılındaki helikopter kazasıyla ilgili kamuoyunda oluşan
şüpheler giderilmiş değildir. O gün arama ve kurtarmadaki
karmaşa, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu
raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan araştırma
raporlarına rağmen sonuca ulaştırılmış
değildir.
Maalesef,
Sayın Muhsin Yazıcıoğlu, kendilerini bir ABD-İsrail
projesi olarak Başbakanlık tevdi edecek olana, o zamanın
Başbakanının, açıkçası, gazetelerde
yayınlanmış bu projeye destek olma talebine
karşılık Amerikanın dediklerini yaparız, sonra da
millete hizmet ederiz. diyerek kendisiyle birlikte olma talebini
açıkçası reddetmiş bir ülkücü tavır ortaya koymuştur.
Bugün ABD ve İsrail projesi olarak kurulmuş bir partinin
kurucularının o gün de kendisine tekliflerini elinin tersiyle
itmiş ve ülkücü bir tavır ortaya koyabilmiş bir insandı.
Maalesef, onun kurduğu Büyük Birlik Partisi, Cumhurbaşkanı
seçiminde farklı bir tavır ortaya koydu diye kumpaslara ve
operasyonlara maruz
kalmıştır. Günümüzdeki bu gelişmelerle birlikte, Sayın
Muhsin Yazıcıoğlunu, ülkücü Muhsin Yazıcıoğlunu
rahmetle anıyoruz. Ailesine ve tüm ülkücü ve milliyetçi camiaya
başsağlığı dileklerimizi tekrar iletiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı...
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın,
Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Rahmetli Yazıcıoğlu
arkadaşımdı. 80 öncesinin alaca karanlık döneminde beraber
çalıştığımız zamanlar oldu. Kendisini
yakından tanıdım. Düzgün, namuslu, faziletli, istikameti çok
açık, herkesi kucaklamaya çalışan bir insandı. 80 öncesinin
o döneminde dosdoğru kalmak, hem Türkiyeye ilişkin ve dünyaya
ilişkin birtakım hassasiyetler taşımak, insani bir
perspektife sahip olmak hem de orada o mücadele ortamı içerisinde bu
toprakların, bu milletin bayrağını dimdik ayakta tutmak
kolay bir iş değildi. Rahmetli Yazıcıoğlu bunu
başardı. 80 sonrası, 12 Eylül döneminde yargılandı ve
uzun yıllar hapiste yattı. Ben de, bir yıl hapis yatarken,
beraber Mamak Cezaevinde de bulunduk. Daha sonraki dönemde de çok çeşitli
görüşmelerimiz, konuşmalarımız oldu. İstikameti her
zaman bu toprakların, bu insanların kıblesiydi.
İstikametini hep doğru tuttu. Herkesi belki siyasi olarak
kucaklayamadı ama belli ki bu milletin vicdanında örtük bir
şekilde de olsa çok güçlü bir karşılığı
vardı. Bu topraklarda, bu insanların nezdinde karşılığının
ne olduğunu anlamak için bazen ölümden sonraki dönemine bakmak gerekiyor
ne yazık ki. Rahmetli Yazıcıoğlu vefat ettikten sonra,
cenaze törenine katıldım, orada herkes vardı. Bu da
Yazıcıoğlunun milletteki karşılığına
ilişkin, onun hassasiyetinin, insanlığının, mücadele
adamı oluşunun karşılığına ilişkin çok
önemli bir göstergeydi. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Uzunırmak...
3.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Ülkü
Ocakları Genel Başkanıyken iki üç dönem aynı yönetimde
beraber çalıştık. Birçok özelliğini saymak mümkün. Bu
seneidevriyesinde rahmetle anıyorum.
Elbette ki ölümü acı olmuştur ama üzerindeki
karanlıklar hâlen aydınlatılamamıştır. Ölünün
arkasından rahmetle anmak elbette ki inancımızın eseridir
ama yürütme erkine sahip olan arkadaşlarımızın, bu ölümünün
üzerindeki karanlıkları aydınlatamayıp hâlen daha ismiyle
ilgili çok çeşitli bir mirasa sahip çıkma gayretlerini hayretle
izliyorum ve samimi bulmuyorum. Türkiyede her şeyin
aydınlatılması bir an meselesiyken aydınlatılamayan,
saatlerce geç kalınan arama kurtarmalar, ihmaller, yanlış
haberler, bütün bunlar
Yani iktidar birçok insanın yatak odasına
girerken oraya nasıl giremedi acaba?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sait
4.- İzmir Milletvekili Rıfat
Sait'in, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
RIFAT SAİT (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ben de Sayın Yazıcıoğlu için
Allahtan rahmet diliyorum.
Kendisi AK PARTİ hükûmetleri döneminde Kosova
Dostluk Grubu Başkanlığı yapmış ve Balkanlara
büyük hizmetler vermiş bir insandı. Mekânı cennet olsun, güzel
bir insan, mert bir insan, Allah dostu. Tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
5.- Malatya Milletvekili Ömer
Faruk Öz'ün, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkanım,
rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu belki Türkiyede yüzde 1, yüzde 2,
yüzde 3 oylarla demokrasimizde temsil görevi almış ama bu ülkede
vatanını, milletini, devletini seven herkesin takdirini
kazanmış, önemli izler bırakmış bir liderdir. Ben
inanıyorum ki Muhsin Yazıcıoğlu vatansever herkesin
gönlünde sevgisini, saygısını, muhabbetini devam ettirmektedir.
Muhsin Yazıcıoğlunun ölümüyle
alakalı da hiç kimsenin Adalet ve Kalkınma Partisini suçlama
hakkı yoktur. Adalet ve Kalkınma Partisi üzerinde oynanan oyunlar
neyse Muhsin Yazıcıoğlu Başkanın da vefatı
aynı şekilde, aynı senaryonun bir ürünüdür.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kim aydınlatacak, ben
mi aydınlatacağım bunu?
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Bunu herkes bilsin,
yaşadığı zaman içerisinde de partimizle,
Cumhurbaşkanımızla her zaman yakın diyalog içerisinde
olmuştur. Hiç kimse bunun üzerinden AK PARTİyi suçlama hakkına
sahip değildir. Mekânı cennet olsun, ruhu şad olsun diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne, İzmit
Körfez Geçiş Köprüsünde halatların kopması sonucu meydana gelen
kazaya ve intihar eden Japon mühendis Ryoichi Kishiye Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Muhsin Yazıcıoğlunun ölüm
yıl dönümünde kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Sayın
Yazıcıoğlunun ölümüne ilişkin kuşkular, karanlık
noktalar hâlâ giderilebilmiş değildir. Bu kuşkuların,
karanlık noktaların aydınlatılamamış olması
bu devletin bir ayıbıdır. Ben, Hükûmeti, tüm kamuoyu yönetimini,
İçişleri Bakanlığını bu olayın üzerindeki
kuşkuları aydınlatmaya bu vesileyle davet ediyorum.
İkinci olarak değineceğim konu şudur:
İki gün önce İzmit Körfez Geçiş Köprüsünde halatların
kopması sonucu bir kaza meydana geldi. Kazada şans eseri herhangi bir
şekilde hayatını kaybeden hiç kimse olmadı. Ancak, bu kaza
sonrasında bu Körfez geçişinde çalışan bir Japon mühendis,
Ryoichi Kishi Olayın sorumlusu benim, kimsenin suçu yok. notunu
bırakarak intihar etti. Sevgili Kishiye ben burada Allahtan rahmet
diliyorum. Uzun zamandır toplumumuzda olmayan bir duyguyu bu topluma
hatırlattığı için kendisine Allahtan rahmet diliyorum
tekrar. Ancak, sevgili Kishiye, rahmetli Kishiye buradan bir şey
söylemek istiyorum: Sevgili Kishi, burası Türkiye, burada bu olaylar
nedeniyle, benzer olaylar nedeniyle hiç kimse intihar etmez, hiç kimse
hayatına son vermez, hiç kimse suçunu, hatasını, kabahatini
kabul ederek değil intihar etmek görevinden bile istifa etmez.
Bu onurlu duruşu sergileyen Kishiye Allahtan
rahmet dilerken, Yalova Belediyemizin Kishi adına, Yalovada olan Tonami
Meydanında bir anıt dikeceğini buradan tüm Türkiyeye duyurmak
istiyorum. Tonami, Japonyada bir kenttir, Yalovanın kardeş
kentidir. 1999daki Yalova depremi sırasında oradaki kişiler
yani Tonamililer Yalovaya gelerek Yalovalılara yardım
etmişlerdir. Böylesi bir kardeşliği göstermiş bir kentin
halkına, şimdi bir başka olay vesilesiyle Yalovalılar
bir anıtla cevap veriyorlar. Ben Yalova Belediye Başkanımızı
da burada bu tutumu nedeniyle kutluyorum. Kishiye gerçekten yürekten bir kez
daha rahmet diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Boyraz
7.- İstanbul Milletvekili Osman
Boyraz'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OSMAN
BOYRAZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ey
sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum./ Durun kapanmayın
pencerelerim/ Güneşimi kapatmayın/ Beton çok soğuk,
üşüyorum
Böyle anlatıyordu hislerini, üşüyorum diyordu. Ne o
bilebilirdi hayata veda edeceği yerin, yirmi beş yıl önce
yazdığı şiirdeki kadar soğuk olacağını
ne de bir başkası. Mamak Cezaevinin kırık taşları
üstünde yazılan mısralar bir anlamda Yazıcıoğlunun
yazgısının da satırlarıydı. Kapkara bir dehlizde
beyaz bir sayfaya değil de sanki Beritin bembeyaz karlarının
üstüne yazılmıştı.
Hayatı
bitmek bilmeyen mücadelelerle dolu bir duygu, bir düşünce, bir dava
adamıydı Yazıcıoğlu. Onunla aynı görüşü
paylaşsın ya da paylaşmasın herkesin ve her kesimin,
insanlığını, beyefendiliğini,
saygınlığını takdir ettiği bir kişiydi.
Anadolunun bağrında yetişen binlerce, milyonlarca vatan
âşığından biri olarak yaşadı ve bir
akşamüstü canı kadar sevdiği memleketinin bilinmezliğinde kayboldu.
Gidişi de, varlığı da sessizce, efendice, kendinceydi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Atalay
8.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay'ın,
Halepçe katlimanının 27nci, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ve Bediüzzaman
Said Nursinin 55inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
ORHAN
ATALAY (Ardahan) Teşekkür ederim Başkanım.
16
Mart 1988 tarihinde kıyamete dek lanetle anılacak Saddam Hüseyin,
Halepçenin barış ve özgürlük talebini eşsiz bir vahşetle
bastırmış, soluk alan veren her canlıyı kimyasal
gazlarla zehirleyerek vahşice öldürmüş, dünya güvenliğinin
kendilerine emanet edildiği konseyler ise her zaman olduğu gibi habis
çıkarları uğruna susma zilletini tercih etmişlerdi.
Katliamın 27nci yıl dönümünde Halepçenin zalimlerini lanetle,
mazlumlarını ise rahmetle anıyorum.
Bugün
ayrıca bir davaya adanmışlığın adı olan
Bediüzzaman Said Nursinin 55inci, Muhsin Yazıcıoğlunun ise
6ncı ölüm yıl dönümünde kendilerini rahmetle anıyorum.
BAŞKAN
Sayın Demir
9.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in,
Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ve Hükûmetin
Muğlada doğal ve tarihî çevreyi tahrip etmekten vazgeçmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Muhsin
Yazıcıoğlu olayında, birçok siyasi insanda, bilim
adamlarında, yurtseverlerde olduğu gibi faili meçhul cinayetler
konusunda on üç yıldır iktidar herhangi bir şey yapamamıştır,
başarısız kalmıştır. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum.
Muğlada talan koruma alanlarında
yaygınlaşmakta, doğal ve tarihî çevre tahrip edilmektedir.
Muğla kıyıları Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile Muğla Valiliği tarafından kurulan
MUÇEV tarafından kiraya verilirken koylar da Orman ve Su İşleri
Bakanlığı tarafından kiraya çıkarılıyor.
Muğlada Göcek koyları diye anılan Bedri Rahmi, Akbük, Göbün,
Küçük Sarsala koyları Dalaman Orman İşletme Müdürlüğünce
ihaleye çıkarılarak üzerinde hiçbir yapının
bulunmadığı koylara tesis kurulmasının önü açılmaktadır.
Hükûmetin bundan bir an önce vazgeçmesini öneriyorum. Yöre halkı bu konuda
oldukça duyarlıdır ve karşı gelmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Oğan
10.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben Türküm, Türk esir olmaz.
Ben Türküm, Türk devletsiz olmaz.
Ben Türküm, Türk bayraksız olmaz.
Ben Türküm, Türk ezansız olmaz.
Ben Türküm, Türk hürriyetsiz olmaz.
Bu sözlerin sahibi, bugün şehadetinin 6ncı
yıl dönümünde rahmet ve hasretle andığımız büyük dava
adamımız, milletvekilimiz, ülkücü camianın önderlerinden Muhsin
Yazıcıoğlu. Kendisini rahmetle anıyorum, Türk milletine bir
kez daha başsağlığı diliyorum. Sabah
mezarının başında da andık, dualar okuduk. Keşke
Türkiye Büyük Millet Meclisinden de orada temsilciler olsaydı, sadece bu
kürsüde değil, mezarının başında da
arkadaşlarımız olsaydı. Ailesi orada da haykırdı,
ülkücüler, Türk milliyetçileri orada da haykırdı. Rahmetlinin
nasıl bir kazaya veya cinayete kurban gittiği hâlâ
aydınlanmış değil. Türk milletinin yüreği,
vicdanı hâlâ kanıyor ve bir an önce bu konunun
aydınlatılması gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hacı Bayram Türkoğlu, buyurun.
11.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram
Türkoğlu'nun, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlunu ben de
Hakka yürüyüşünün 6ncı seneidevriyesinde bir kez daha rahmetle,
şükranla anıyorum. O bir dava adamıydı, o bir ülkü deviydi,
ömrü boyunca Türk milletinin birliği, dirliği ve istikbali için
mücadele etmiştir. Ortaya koyduğu tarzısiyasetiyle,
şahsiyetiyle, kişiliğiyle toplumda örnek olmuş, rehber
olmuş bir dava adamıdır. Ben bir kez daha onun manevi
şahsında kendisine Allahtan rahmet diliyorum, saygıyla eğiliyor,
büyük Türk milletinin başı sağ olsun diyorum. Biz
inanıyoruz ki şehitler ölmez, o aramızdadır, her an
ruhaniyeti bizimle beraberdir. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun
diyorum.
BAŞKAN Sayın Hüseyin Türkoğlu
12.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu'nun, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ölümünün 6ncı yıldönümünde merhum Muhsin
Yazıcıoğlunu rahmetle anıyorum. Muhsin
Yazıcıoğlu, gerçek bir Türk milliyetçisi, samimi bir ülkücüydü.
Ölümü üzerinde altı yıldır şüpheler vardır ve
aydınlatılmamıştır. Hâlâ soruşturmalar
sonuçlandırılmamıştır. İnsanların yatak
odasına ulaşanların, Muhsin Yazıcıoğlunun
kazasına ve kazayı aydınlatacak bilgilere ulaşamaması
çok manidardır; bu, bizi kahretmektedir. Türk milliyetçiliğini
ayaklar altına alanların bir Türk milliyetçisinin cinayeti üzerinden
istismara kalkışmaları da bizi ayrıca kahretmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelik
13.- Muş Milletvekili Demir Çelik'in,
Japon mühendis Ryoichi Kishinin İzmit Körfez Geçiş Köprüsünde
halatların kopması sonucu meydana gelen kazanın
sorumluluğunu üstüne alarak intihar etmesine ve Van depreminde
yaşamını yitiren Japon Doktor Atsushi Miyazakiye ilişkin
açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; üç gün öncesinde Körfez-Yalova geçişinin mühendislerinden
Japon mühendis Kishi Ryoichi yaptığı hata ve
yanlışlıktan kaynaklı, onurlu ve erdemli insan olmanın
neticesinde intihar etmiştir. Nice yanlışlıklara imza atan
sivil, askerî bürokratın yerinde durduğu Türkiyede,
acısıyla birlikte örnek olan bu ölüm hepimizin yüreğini
dağlamıştır.
Van depreminin artçı şoklarında yine
yaşamını yitiren Japon doktor Atsushi Miyazaki de aktivist kimliğiyle
sınır tanımaz, ulusal ve ulus üniter devletin hegemonik
anlayışına karşın evrensel hukukun dayanışma
ve paylaşma ruhuna uygun davranışta bulunmuşlardır.
Kendilerini saygıyla selamlıyor, herkesi de evrensel hukuk
normlarıyla hareket etmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
14.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz'ın, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
AKPnin ayaklar altına aldığı Türk milliyetçiliğinin
ve Türk İslam davasının yılmaz neferlerinden ve bu kutsal
davanın ağabeylerinden rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu
Beyin kaybının seneidevriyesini yaşadığımız
bu günde kendisine yüce Rabbimden rahmet diliyorum. Sevenlerine ve ülkücü
camiaya bir kez daha başsağlığı diliyorum. Bugün,
kaybının üzerinde çok ciddi şaibeler, söylentiler vardır.
Bu söylentileri açığa çıkarmakla mükellef AKP Hükûmetidir.
Bugüne kadar, altı senedir bunu başaramadığı gibi,
bugün hâlâ daha onun ülkemiz insanı üzerindeki sevgisini istismar ederek
bu tür konuşmalara gidiyor olmasını ve hâlâ daha bu şaibe
altında bırakıyor olmasını da
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Yüce Rabbimden
bir kez daha Muhsin Başkana Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın Akbulut.
15.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik
Ziyaeddin Akbulut'un, Büyük Birlik Partisinin eski Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ve Bediüzzaman Said Nursinin
55inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
Sayın Başkanım, vefatının 6ncı yılında
merhum Muhsin Yazıcıoğlunu ve vefatının 55inci
yılında büyük İslam mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursiyi
rahmetle ve minnetle anıyoruz. Mekânları cennet olsun.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı, TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut'un, Büyük Birlik Partisinin eski Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun 6ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de merhum Muhsin Başkanı
rahmetle anıyor, sevenlerine başsağlığı
diliyoruz. Muhsin Başkana Mekânın cennet olsun. diyoruz.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- BDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, çok dilli eğitimin
önündeki engellerin kaldırılması, Kürtçe eğitimin
seçmeliden sürekli hâle getirilerek kamusal hizmet olarak verilmesi ve tüm bu
taleplerin altyapısının hazırlanması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1275)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tutuklu Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırım'ın talebi üzerine çok dilli eğitim önündeki
engellerin kaldırılması, Kürtçe eğitimin seçmeliden sürekli
hâle getirilerek kamusal hizmet olarak verilmesi, tüm bu olması gereken
taleplerin altyapısının hazırlanması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla
arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Nüfusun büyük bir kısmının Kürtlerden
oluştuğu illerimize bağlı okullarda uygulanan Kürtçe
seçmeli dersler, kuruluş mantığı ve uygulanma tarzı
göz önüne alındığında, bir göz doldurma ve Hükûmetin kendi
politik imajını kurtarma girişimlerinden öteye geçmemiştir.
Nüfusun neredeyse yüzde 100'e yakını Kürt olan illerde ve ilçelerde
uygulanan söz konusu uygulama kendi ana dilinde eğitim statüsünden
çıkarılıp göstermelik bir uygulamaya dönüşmüştür. Türk
ana medyasının ve egemen politik aklın aşiret
devletçiği dediği Irak ve Kürt Bölgesel Yönetimi hem kamusal hizmete
erişim hem de eğitim dili olarak bölgenin kullanılan baskın
ve alt dillerinin oranına göre bazı bölgelerde dört ayrı resmî
eğitim ve hizmet dili uygulamasını anayasal güvence altına
almıştır.
Bu bağlamda yıllardır Kürtlerin
ısrarla ana dilde eğitim mücadelesini görmezden gelip Kürtçeyi
yabancı diller statüsünün bile altında bir alana çekip haftada bir
saatlik derse sıkıştırmak, sorunu çözmekten çok,
derinleştirmektedir.
Kürtçe seçmeli dersler öğrencilere
dağıtılırken öğrenciye hiçbir şekilde inisiyatif
bırakılmamakta, hatta öğretmenin ve idarenin seçtiği
öğrencilere Kürtçe dersler verilmektedir.
Kürtçe dil derslerine giren öğretmenlerin büyük bir
çoğunluğunun sertifikaları bile bulunmamaktadır. Hakkâri ve
Şırnak bölgesinde Kürtçe bilmeyen öğretmenlerin bile derse
giriyor olması nasıl izah edilebilir? Bununla ilgili bir hizmet içi
eğitim uygulaması neden hâlâ yapılmamaktadır?
Kürtçe seçmeli ders uygulaması sırf özel
dersler dolsun diye yapılmakta, formaliteden ve göz doldurmaktan öteye
geçmemektedir.
Millî Eğitim Bakanlığının bu
konuyu acilen araştırıp üzerine düşen sorumluluğu
gerçekleştirmesini, Hükûmetin ise Kürtçeye üvey muamelesinden vazgeçip çok
dilli eğitim sürecini başlatması gerekmektedir.
Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini
ortaya koyarak çok dilli eğitim önündeki engellerin
kaldırılması, Kürtçe eğitimin seçmeliden sürekli hâlde
kamusal hizmet olarak verilmesi, tüm bu olması gereken taleplerin alt
yapısının hazırlanması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.
2.- BDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, demokratik,
özgürleştirici, eleştirel, ana dilinde, çoğulcu ve bilimsel bir
eğitimin nasıl inşa edilip hayata geçirilebileceğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1276)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitimi, iktidarların kendi ideolojik
yaklaşımlarını topluma ve gelecek nesillere dayatacakları
bir arka bahçe olmaktan kurtarmak, kılık kıyafet
tartışmalarında olduğu gibi siyasal rant elde etmenin bir
alanına dönüşmesini engellemek; demokratik, özgürleştirici,
eleştirel, ana dilinde, çoğulcu ve bilimsel bir eğitimin
nasıl inşa edilip hayata geçirilebileceğini araştırmak
amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Eğitim, bireyin ve toplum özgürleşmesinin ve
gelişmesinin en önemli dinamiklerinden biri olmasına rağmen,
Türkiye'de bu rolünden çok uzakta, tamamen resmî ideolojinin aygıtına
dönüşmüş durumdadır. Öğrencilere milliyetçi, tekçi,
militarist, cinsiyetçi ve asimilasyoncu bir eğitim verildiği herkesin
malumudur.
Millî Eğitim Bakanlığının
27/11/2012 tarih ve 28480 sayılı Yönetmelikinden sonra kamuoyunda
öğrencilerin kılık kıyafeti üzerinden bir
tartışma yürütüldüğü ve bir kutuplaşma olduğu
görülmektedir. Tartışmanın taraflarına baktığımız
zaman her iki kutbun da eğitimi kendi ideolojik görüşlerine göre
şekillendirmek istediklerini üzülerek görmekteyiz. Bugün
tartışılması gereken en önemli nokta tam da bu
dayatmacı zihniyettir. Eğitimi bir özgürlük alanı olarak
görmeyen, eğitime demokratik, bilimsel ve eleştirel bir
algılayışla yaklaşmayan, kendinde çocuğun ve toplumun
yaşam tarzına, geleceğine, diline, inancına ve kültürüne
eğitim aracılığıyla müdahale etme hakkı gören bu
ikiz zihniyettir. Her iki zihniyet de militaristtir, her iki zihniyet de
milliyetçidir, her iki zihniyet de asimilasyoncudur, tek tipleştiricidir.
BDP olarak, eğitimde kılık kıyafetin
serbest olmasını desteklemekteyiz fakat bunun nasıl olması
gerektiğine merkezî iktidar değil, öğrenci ve aile karar
vermelidir. Buradaki temel yaklaşımımız, karardan en çok
etkilenecek olanların kararı vermesi yönündedir. Merkezî iktidar yani
Hükûmet ise, sınıf farklılıklarından dolayı
ortaya çıkacak ve öğrenci psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere yol
açabilecek sorunlara ilişkin kısa dönemde öğrencilere
kılık kıyafet yardımı yapmalı, orta ve uzun
dönemde ise vatandaşlık geliri ve benzeri yöntemleri kullanarak bu
tür toplumsal eşitsizlikleri asgariye indirmelidir.
BDP olarak, kılık kıyafet
özgürlüğünün yalnızca öğrencileri değil eğitim emekçilerini
de kapsaması gerektiğini düşünmekteyiz. Madem Millî Eğitim
Bakanı bu uygulamanın gerekçesinde gelişmiş ülkeleri
işaret ediyor, o zaman sormak gerekiyor gelişmiş ülkelerin
kaçında öğretmenlere kılık kıyafet zorunluluğu
bulunmaktadır?
Açıkça belirtmek gerekiyor ki, kılık
kıyafetin merkezî bir yerden, cinsiyetçi bir yaklaşımla serbest
bırakılması hiç de Bakanın açıkladığı
gibi eğitimi daha da demokratikleştirmiyor. Her gün okullarda
öğrencilere ant okutulurken, ana dilinde eğitim suç olarak görülürken,
bu ülkenin okullarında farklı dil, kültür ve inançlar tek
tipleştirilirken, ötekileştirilirken, muhalif eğitim emekçileri
idari ve adli operasyonlarla susturulmaya çalışılır, ALO
147 gibi ihbar hatlarıyla asılsızca fişlenirken, atanamayan
öğretmenler bir bir intihar ederken, haftalarca Abdi İpekçi
Parkında atanamadığı için nöbet tutarken, okullar zengin
ve yoksul okulları diye ayrışmış, çoğunluğu
oluşturan yoksul okullarda öğrenciler buz gibi sınıflarda
ders işlemek zorunda kalırken eğitimde demokrasiden
bahsedilemez.
Tüm bunlar yaşanırken kılık
kıyafet serbestliğini öngören bir değişikliğin
eğitimde demokratikleşme ve özgürlüklerle ilgili
olmadığı, politik bir manevra olduğu açıkça görülmektedir.
Eğitime ilişkin sorunları laiklik ve muhafazakârlık ekseninde
kutuplaştırıp partilerin kendi tabanlarını ve
kamuoyunu manipüle etme isteği çocuklar üzerinden oynanan çok tehlikeli
bir oyundur. Eğitim iktidarların kendi varlıklarını
devam ettirecek nesilleri yetiştirme aracına dönüştürülemez.
Maalesef Türkiye'de bundan önceki iktidarlar gibi AKP iktidarının da
eğitime bütünsel yaklaşımının antidemokratik, siyasi
ve asimilasyoncu olduğu görülmektedir.
Eğitimi iktidarların arka bahçesi olmaktan
kurtarmak, kılık kıyafet tartışmalarında
olduğu gibi siyasal rant elde etmenin bir alanına dönüşmesini
engellemek, demokratik, özgürleştirici, eleştirel, çoğulcu ve
bilimsel bir eğitimin nasıl inşa edilip hayata
geçirilebileceğini belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması
açılması oldukça önemlidir.
3.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu ve 21 milletvekilinin, bal üretimi yapan
arıcıların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1277)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yurt dışından kaçak yollarla Türkiye
piyasasına gelen balların önünün kesilmesi, kaçak yollardan gelerek
Türkiye'de yetiştirilen balların ve Bitlis balının
kalitesinin düşürülmemesi, bal üretimi yapan arıcıların
ürettikleri mahsullerini değerinde satabilmesi ve bal şurubu, sahte
bal, kaçak ve menşesi bilinmeyen balların satışlarına
izin verilmemesi için alınacak önlemlerin, yapılması
gerekenlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Arıcılığın gelişmesi
arı ve arı ürünlerinin ticari bir kazanca dönüşmesi Türkiye
ekonomisine önemli bir girdi sağlamakta, kırsal nüfusun önemli bir
kesimi istihdam edilmekte ve millî gelirin önemli bir kısmı
arıcılık sektöründen karşılanmaktadır. Sahte bal,
kaçak yollarla Türkiye'ye giren bal, haksız bir rekabete ve üreticilerin
mağduriyetine yol açmaktadır. Yurt dışından kaçak
yollarla getirilen kaçak bal hem Türkiye'de hem de Bitlis ilinde
yetiştirilen balın itibarını sarsmaktadır. Kaçak
yollarla Türkiye'ye giren balların kayıt altına alınmaması
ülke ekonomisine zarar vermektedir. Kaçak yolla Türkiye'ye giren ballar
kayıt altına alınamayarak ülke ekonomisine zarar verdiği
gibi Türkiye'de geçimini arıcılıkla sağlayan
arıcıları olumsuz yönde etkilemektedir. Kaçak yollarla gelen
ballar, balın kayıt dışı olması, tüketici
sağlığını olumsuz etkilemesi ve
arıcılık yapan binlerce vatandaşımıza zarar
vermektedir. Yurda kaçak giren ballar halkın
sağlığını olumsuz yönde etkilemekle beraber, gıda
kodeksine uygun olup olmadığı belli olmayan ve hiçbir denetlemeye
tabi olmayan bu balların ülkemize girmesi büyük bir sorun hâline
gelmektedir. Kaçak yollarla Türkiye'ye giren bu balların
arıcılıkla uğraşan kişilerin menfaatlerine ve
emeklerine zarar vermekte, üreticileri mağdur ederek insan
sağlığını tehlikeye atmaktadır.
Türkiye'nin en büyük arıcılık havzası
Doğu Anadolu Bölgesidir. Bitlis ili Türkiye'deki yayla balı
üretiminde en büyük havzayı teşkil eden en önemli
arıcılık merkezlerinden biridir. Arıcılık, Bitlis
yöresinde kuvvetli bir damara sahip en kadim faaliyetlerden biridir. Bitlis ili
hiçbir sanayi yatırımının bulunmadığı, zirai
ilaçlama tekniklerinin kullanılmadığı organik bir üretim
ortamına sahiptir. Zengin florası ve endemik bitkilerin çok
olmasından dolayı Bitlis balı ülkemizde üretilen en kaliteli
balların başında yer almaktadır. Bitlis ilinde kayıt
altına alınmış 700 civarında arıcılık
işletmesinde 100 bin civarında fenni ve geleneksel kara kovan ile
yılda 1.500 ton civarında bal üretimi yapılmakta ve ilin
ekonomisine her yıl 15-20 milyon TL girdi sağlamaktadır.
Yaklaşık 10 bin kişinin geçimini temin ettiği bu iş kolunda
2.000 kişi istihdam edilmektedir. Bitlis ilinin de içinde bulunduğu
Doğu Anadolu Bölgesinde üretilen çiçek balı miktarı
Türkiye'deki yayla balı üretiminin 2/3ünü teşkil etmektedir.
Yurt dışından kaçak yollarla Türkiye
piyasasına gelen balların önünün kesilmesi, kaçak yollardan gelerek
Türkiye'de yetiştirilen balların ve Bitlis balının
kalitesinin düşürülmemesi, bal üretimi yapan arıcıların
ürettikleri mahsullerini değerinde satabilmesi ve bal şurubu, sahte
bal, kaçak ve menşesi bilinmeyen balların satışlarına
izin verilmemesi için alınacak önlemlerin yapılması,
gerekenlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiyede askerin
siyasete dâhil olmasının önüne geçilmesi amacıyla 23/3/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
25 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
25/03/2015
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 25/03/2015 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Mart 2015 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup
Başkanvekili İdris Baluken tarafından verilen (1814 sıra
nolu), "Türkiye'de askerin siyasete dâhil olmasının önüne
geçilmesi" amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25/03/2015 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
öncelikle sizleri selamlıyorum.
Türkiyede asker-siyaset ilişkisi ve demokrasisi çok
önemli bir konu çünkü bu konu yine sıcak gündemimize oturdu. Bunu niye
söylüyoruz? Roboski katliamını biliyorsunuz arkadaşlar. 34
canımızın savaş uçaklarıyla paramparça edildiği
Roboski katliamının, şu an Anayasa Mahkemesinde ve
Uluslararası Ceza Mahkemesinde ve Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Mahkemesinde devam ediyor adalet mücadelesi. Şu
gördüğünüz kaçakçı olarak vurulan Roboskili kardeşlerimizin
-çoğu çocuk- resimleri. Niye? diyeceksiniz. Şu resimlerde bu
paramparça canları taşıyan katırları görüyorsunuz.
Maalesef, bir haftadır Roboskide insan katliamından katır
katliamına geçilmiş durumda. Şu resimlere iyi bakınız,
Roboskinin karşı yakası hemen Türkiye sınırları
içinde ve askerin açtığı ateş sonucu öldürülen
katırlar. 9 tanesi sadece dün, geçen hafta da öldürüldü birkaç tane. Köylüler
bu konuda direniş haklarını kullandılar, gösteri
yaptılar, valiliğe, Hükûmete durumu aksettirdik.
Ancak, şu resimlere gerçekten iyi
bakmanızı öneriyorum. Şimdi, bir katırın
sınırı aşmasının hukuki cezası
Bir
katır sınırı aşmanın suç olup olmadığını
mı bilir? Bir katır köyde dolaştığı zaman, asker
Dur! dediği zaman, durması gerektiğinin mi
farkındadır? Böyle, bir canlıyı gözünü kırpmadan,
birçoğunu sırf yöre halkını provoke etmek için öldürmek ve
bunu güvenlik adına yapmak, sınır ticareti deyip Ben
kaçakçılar nedeniyle bunları vuruyorum. demek, bize aslında
geçmişteki 33 kurşun olayını anlatıyor.
Şimdi, buradan Hükûmete sesleniyoruz, defalarca bunu
dile getirdik: Sizin politikanız sonucu mu bu Hükûmetiniz valiliğe ve
oradaki komutana emir verdi ve bunun sonucu mu bu katliamlar
Katır
katliamını, insan katliamından sonra katır
katliamını hangi kişi emretti? Siz ne yapmak istiyorsunuz
Roboskide? Gerçekten sormak istiyoruz. Roboskide ve şu an köyde, asker,
sivil araçlarla, plakasız araçlarla halkın içinde dolaşıp
provoke ediyor insanları. 34 canın hesabını vermeyenler,
orada yaşayan insanların, resimde gördüğünüz gibi,
katırlarını da katlederek tarihe dünyada hiçbir örneği
olmayan bir şekilde geçiyor.
Burada ben bunu niye söyledim? Çünkü, gördüğünüz
resimler gerçekten dehşet verici. Tabii, burada ben hayvan hakları
savunucularına da seslenmek istiyorum: Siz neredesiniz? Yani, burada
konuşmak çok kolay ama bu konuda maalesef bir tek çabanın da
olmadığını görüyoruz. Bunu niye ifade ettik? Son
zamanlarda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çözüm sürecinden bu yana tam 30
tane basın açıklaması olmuş arkadaşlar, çözüm
sürecinden sonra ve öyle konuşmalar yapıyor ki, öyle açıklamalar
yapıyor ki sanki Hükûmet Türk Silahlı Kuvvetlerinin emri
altındaymış gibi; sanki Genelkurmay Başkanı
Başbakana değil, Başbakan Genelkurmay Başkanına bağlı;
sanki Türk Silahlı Kuvvetleri Millî Savunma Bakanlığına
bağlı değil, Millî Savunma Bakanlığı onlara
bağlıymış gibi. Niye? diyeceksiniz. Çünkü, çözüm
sürecinin getirdiği çalışmaların içinde bir Eşme ruhu
bizi Orta Doğuda, Türkiyede bin yıldır yaşanmış
beraberliğin IŞİD zulmüne karşı, cellatlarına,
barbarlığına karşı, orada kahramanca Kobani
direnişini, savaşını, destanını yazan YPGnin,
YPJnin Kobaniyi IŞİDden kurtarmasından sonra Süleyman
Şah operasyonunda da YPG güçleri burada sorumluluk almıştır
ve Eşmede Süleyman Şah Türbesinin yine Kobani, Rojava Kürdistan
toprakları içine konulması sağlıklı bir şekilde
yapılmıştır.
Şimdi, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel
çıkıyor, açıklama yapıyor daha dün, diyor ki: Suriye'nin
PYD kolu meşrulaşıyor. Ya, Genelkurmay Başkanı, sen
IŞİDin savunucusu musun? Kafa kesen, kadınları köle
pazarında satan, Tuzhurmatuda Türkmenleri katleden, Kerkükte,
Şengalde Kürt, Türk, Süryani, Asuri, Ezidi demeden saldıran bu barbar
örgütün; türbeleri yakan, tarihî kültürü yok eden bu barbar örgütün
meşrulaşmasını mı istiyorsunuz? Elbette ki o kahraman
kız savaşçılar bu barbarları yendiler, kovdular Kobaniden,
Kobaniyi özgürleştirdiler. (HDP sıralarından alkışlar)
Ve elbette ki o kahraman savaşçılar üniformalarıyla -Fransa
Cumhurbaşkanlığı Sarayında Nesrin Abdullah, Asya
Abdullah- gittiler Cumhurbaşkanlığında kabul gördüler ve
bütün Avrupa ülkelerinde, bütün çağdaş demokrasilerde kabul
görüyorlar.
Yine, Irakta IŞİD barbarlığına
karşı Kürdistan Bölgesel Yönetimi, PKK gerillaları Mahmurda
savaşıyor. Mahmurda 15 bin Şırnak Botan bölgesinden
mülteci insan yaşıyor, biliyor musunuz yurttaşınız?
IŞİDin ilk saldırdığı yer orasıydı. Şengale
saldırdı, Tuzhurmatuya saldırdı, Kerküke
saldırdı, Türkmenleri katlediyor. Bu Genelkurmay
Başkanının ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin IŞİDin
yanında mı olması gerekiyor, IŞİDe karşı
mücadele eden, bu kahramanlık destanını yazan, Orta Doğu
halklarının, kadim halkların kardeşliğini,
barışını ve demokratik çözümünü savunanların
yanında mı yer almalı? Tarih yanlış yerde
duranları asla affetmiyor arkadaşlar. Onun için söylüyoruz
Savaş tehlikesi var." diye. Taburda özel harekât komando birlikleri
kuracağız; iki tane kurduk, bir tane daha kuracağız."
diyor Genelkurmay Başkanı. Bunu Roboskide mi şimdi denemek
istiyorsunuz? Zaten 317 tane sınır karakolu var ve bunu tek merkezî
komutanlığa bağlamak istediklerini söylüyor. Peki, Hükûmetin
yaptığı yüksek stratejik anlaşmalar ne oldu Irakla,
Suriyeyle? Peki, Hükûmetin Orta Doğuda Irak Kürdistan Bölgesel
Yönetimiyle yaptığı petrol anlaşmaları ne oldu?
Suriyede, Irakta, Orta Doğuda 40 milyon Kürt yaşıyor, bunun
20 milyonu Türkiye'de, siz tarihî makastasınız, diyoruz Hükûmete ve
askerin yanlış yönelimi altındasınız. Bu makas, bin
yıl daha Orta Doğuda Türk ve Kürt halkının
birlikteliğidir doğru olan. Eğer IŞİDe doğru
birileri yönelecekse, destek verecekse şu muhabbet resimlerini göstermek
istiyorum, askerin IŞİDle şu muhabbetini ve şunu söylemek
istiyorum: Bu askerler Hükûmete rağmen yanlış yoldadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bunun
araştırılması bu Mecliste son derece yararlı
olacaktır diyorum, hepinizi sağduyuya davet ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Şirin Ünal,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun Meclis
araştırması açılmasına ilişkin vermiş
olduğu grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, Türkiye'deki
siyaset sisteminin tümden gözden geçirilmesi gerektiğine inanmış
ve siyaset kurumunu problemlerin çözüm mekanizması hâline getirmiş olan
bir partidir. Aynı zamanda, çözüm odaklı siyaset
anlayışı siyaset alanını genişletmiş;
siyaset kurumunun etkisini, güvenirliğini ve gücünü de
artırmıştır. Âdeta kangren olmuş olan birçok meseleye
AK PARTİ döneminde neşter atılmış, daha önce son
derece sıkıntılı olan siyasi-asker ilişkileri de
normalleşme sürecine girmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devlet
yapısı içerisinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde kuvvet
komutanlarımız Genelkurmay Başkanına, Genelkurmay
Başkanımız da Sayın Başbakanımıza
bağlı olarak görev yapmaktadırlar. Bu yapı, üyesi
olduğumuz NATO ittifakında kendine özgü tek yapıdır.
Bazı Batı ülkelerinde, örneğin Amerika Birleşik Devletleri
ve İspanyada ise kuvvet komutanları doğrudan Savunma
Bakanına bağlı olarak çalışmaktadırlar. Amerika
Birleşik Devletlerinde komuta zinciri, örneğin Hava Kuvvetleri
Komutanlığı için Hava Kuvvetleri Sekreteri, Savunma Bakanı
ve Başkan şeklindedir. İspanyada ise bu Hava Kuvvetleri komuta
zinciri Hava Kuvvetleri Komutanı, Savunma Bakanı, Başkan ve Kral
şeklindedir. Amerika Birleşik Devletlerinin hem başkanlık
sistemiyle yönetilmesi ve hem de süper güç olarak dünyayı yönetmeye talip
olması nedenleriyle askerî yapısı birçok gelişmiş
Batı ülkesinden farklılıklar göstermektedir.
Demokratikleşme çabalarımıza paralel
olarak Millî Savunma Bakanlığının asker üzerindeki
etkinliğinin artırılması Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından uzun dönemde çalışılabilir ve çalışılmalıdır
da. Bu kapsamda 1980li yıllarda İspanyada Sosyalist Partinin
İspanyol silahlı kuvvetlerinin demokrasi içine entegre edilmesi
çalışmaları örnek alınabilir veya kendimize özgü, yerli,
millî bir model de oluşturabiliriz. AK PARTİ iktidarı
asker-siyaset ilişkilerini toplumun demokratikleşmesi
çalışmaları kapsamında, sabırlı, yapıcı
ve iyi niyetli olarak sürdürme gayreti içindedir. 24üncü Dönem Genelkurmay
Başkanı, komutanlığı döneminde kuvvet
komutanlarının basına açıklama yapmasını
yasaklamış, yetkiyi doğrudan kendinde toplamış ve
görev süresince de bu yetki, siyasete müdahil olacak şekilde, darbe
girişimlerine rağmen hiç kullanılmamıştır. Hâlen
görev başındaki 28inci Genelkurmay Başkanlığı
döneminde ise asker tamamen siyasetin dışında kalmaya özen göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sundukları yasa teklifleri sayesinde,
geçtiğimiz on yılda askerin siyaset dışına çekilmesi
yönünde önemli adımlar atmış, atmaya da devam etmektedir. Örnek
olarak birkaç tanesini sıralayacağım. Mesela Yüksek Askerî
Şûranın yapısını değiştirdik, Sayın
Başbakanın etkinliğini, siyasetin etkinliğini tam olarak
artırdık. Askerlik tanımını değiştirdik.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci maddesinin
darbelere mesnet olarak kullanılmasını engelleyecek şekilde
Meclisimizden kanun teklifi geçirdik biliyorsunuz. Kurmay subay eşlerinin
nitelik belgesi talep edilmemesi konusunu da yasalaştırdık.
Birkaç hafta önce İçişleri
Bakanımızın Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı üzerindeki yetkisinin tam olarak
artırılması yönündeki maddeleri de Genel Kurulun takdirine
sunduk ve buradan geçirdik değerli milletvekilleri.
Türk Silahlı Kuvvetleri milletimizin göz
bebeğidir. Hükûmetimiz onun harbe hazırlığından ve
caydırıcı gücünün muhafazasından doğrudan sorumludur.
Bakanlar Kurulunun verdiği görevleri yapan modern Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gücünü koruyacak azim ve kararlılığımız
mevcuttur. Ülkemizin demokratikleşmesi kapsamında Türk Silahlı
Kuvvetlerinin de siyaset dışında kalması yönündeki dikkatli
ve titiz çalışmalarımız devam edecektir.
Biz yüksekleri hedefliyoruz. 2023, 2053, 2071
hedeflerimiz doğrultusunda asker üzerindeki demokratik etkinliği
artıracak çalışmalarımız devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Döneminin görevi
yaklaşık on gün sonra fiilen bitecektir. Dolayısıyla, HDP
Grubunun teklifinin bu dar süreçte gerçekleştirilmesinin mümkün
olmadığı düşüncesiyle önerinin aleyhinde olduğumu
beyan ediyor, gündemimizdeki konulara odaklanmamızın uygun
olacağını değerlendiriyor, hepinize selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin Türkiyenin
normalleşmesi, demokrasi normlarının oturması, hukuk
devleti ilkelerinin yerine getirilmesi için asker ve siyaset ilişkisinin
belirgin bir şekilde normalleşmesi amacıyla verdiği
araştırma önergesi üzerinde konuşuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önergenin, son
zamanlarda Süleyman Şah Türbesinin Rojava sınırları
içerisindeki Eşmeye taşınması üzerine Genelkurmay
Başkanının yaptığı açıklamadan kaynaklanan
bir önerge olduğu açıkça bellidir yani şu olmuştur:
Süleyman Şah Türbesi Rojava sınırları içerisindeki
Eşmeye taşınmış, bunun üzerine de Abdullah
Öcalanın bu Nevruzda okuduğu mektubunda Eşme ruhuna vurgu
yapılmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri de aslında bu
Süleyman Şah Türbesinin taşınmasında PKK ya da PYDnin
yardımı olmadığını söylemek için bir bildiri
yayınlamış.
Şimdi, değerli milletvekilleri, aslında
Abdullah Öcalanın mektubu Hükûmet denetiminden, MİT (istihbarat)
denetiminden geçerek açıklanmış bir mektuptur. Abdullah Öcalan o
mektubunda Eşme ruhuna vurgu yaptığına göre, orada o
Süleyman Şah Türbesinin taşınması konusunda Türk
Silahlı Kuvvetlerine PYD ya da YPGnin destek olduğu açıkça
belli, o zaman çıkartmaları lazımdı.
Şimdi, gerçekten, burada Türkiyenin
normalleşmesi aslında demokrasi ilkelerinin yerine oturması,
asker ve siyaset ilişkilerinin normalleşmesi Türkiyenin hukuk
devleti olmasıyla mümkündür. Demokrasi ve hukuk devleti mücadelesini
sadece askerin etki alanının daraltılması eksenine
dayandırmak mümkün değildir. Bugün gelinen noktada siyasetin muhatabı
asker değildir, Genelkurmay değildir; bizim muhatabımız bu
politikaları yürüten siyasi iktidardır. Aslında Türkiyede
darbeler sadece askerlerin yaptığı eylemlerle olmuyor.
Artık bugün, çağımızda askerlerin yaptığı
darbeler geride kalmıştır. Şimdi sivil iradenin
yaptığı darbeler söz konusudur. Yani bugün demokrasinin
olanaklarını kullanarak devleti yönetme gücünü eline geçirenler
pekâlâ demokrasiyi ve ona güç veren ilkeleri hiçe sayarak darbelerini
yapmaktadırlar.
Şimdi, buradaki mesele,
baktığımız zaman ABDnin güncellediği Kürt koridoru
planına göre sınırın Suriye tarafında PYDliler var,
Türkiye tarafındaysa PKKlılar var. Gaziantep
sınırlarından başlayacak ve İskenderun Körfezine ve Dörtyola
kadar devam edecek bölümün PKK kontrolünde olduğunu Genelkurmay da
biliyor, siyasi iktidar da biliyor. ABD koridorunun Suriyede Kürtlerin
yaşadığı bölgeden başlayıp Ayn El Arapa kadar
devam etmesinin, Türkiye toprakları içinde de İskenderun Körfezinde,
Dörtyol bölgesinde denize ulaşmasının
amaçlandığını sağır sultan bile biliyor. Irak
sınırından Ayn El Arapa kadar olan bölgede PKKnın Suriye
kolu PYD-YPGnin hâkim olduğunu herkes biliyor. Bir tek Telabyad
IŞİDin kontrolünde ve gelen bilgilere göre ABDnin IŞİDle
mücadele çerçevesinde Telabyadı da PYDnin kontrolüne geçireceği,
PYDnin kontrolüne geçirmiş olacağı gelen bilgiler
arasındadır. ABDnin aslında IŞİDe karşı
mücadeleyi bahane ederek hava saldırılarıyla Suriyede Kürt
bölgesinin sınırlarını çizdiğini bugün bu Genelkurmay
Başkanı da bilmektedir.
Değerli milletvekilleri, buradaki
sıkıntımız, gerçekten, hâlen, daha, demokrasiyi ve hukuk
devleti kültürünü içimize sindirememiş olmamızdır.
Askerin yaptığı iddia edilen Ergenekon ve
Balyoz davalarıyla ilgili iddialara da birkaç cümleyle değinmek
istiyorum. Ergenekon ve Balyoz davaları gerçekten darbeye karşı,
darbe teşebbüslerine karşı yargılanmış olan
davalar mıdır yoksa kumpas mıdır, önce bunun
açıklığa kavuşması gerekiyor.
Şimdi, bakın, Yalçın Akdoğan 6
Ağustos 2013 tarihinde Ergenekon davası cumhuriyet tarihinin en
büyük hukuki hesaplaşmasının adıdır. Darbe
teşebbüsü iddialarının yargı konusu olması ve
cezalandırılması tarihî bir olaydır ve Türkiye bunu
başarmıştır. diyor. Bunu kim diyor? Bunu Yalçın
Akdoğan diyor. Yani orada darbelerle hukuki bir hesaplaşma olarak
koyuyor. Ama aynı Yalçın Akdoğan son zamanlarda ne diyor siyasi
başdanışman olarak? Gülen cemaatini işaret ederek Kendi
ülkesinin millî ordusuna, millî istihbaratına, millî bankasına, milletin
gönlünde yer edinen sivil iktidara kumpas kuranların bu ülkenin
hayrına bir iş yapmış olamayacağını çok iyi
bilir. Amaca ulaşmak için her yolu mübah görenlerin nasıl
hastalıklı anlayışlar ürettiğini iyi bilir. diyor.
Yani, burada da bu davaların kumpas olduğunu söylüyor. Zaten
çelişkiler buradan çıkıyor değerli arkadaşlarım.
Yani, öncelikle, yapılan, darbeyle mücadele mi yoksa orduya kurulan bir
kumpas mı, demokrasiye kurulan bir kumpas mı; bunları hakikaten
bilmemiz lazım.
Bütün bu hastalıklı ilerlemelerin temelinde
yatan şey, Türkiyenin hukuk devleti olup olmaması noktasında
düğümleniyor. Türkiye gerçekten bir hukuk devleti midir? sorusunu
sorduğumuz zaman, maalesef üzülerek söylüyorum ki Türkiye'nin bir hukuk
devleti olduğunu açıkça söyleme olanağı bulamıyoruz.
Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü temelinde örgütlenmiş bir devlettir.
Hiçbir organ ya da kişi hukukun üstünde olamaz hukuk devletinde. Hukuk
üstünlüğü devletin tüm organlarının hukuka
bağlılığını anlatır. Devletin tüm organları
hukukun üstünde olamaz ve devletin organlarının üzerinde hukukun
mutlak ama mutlak egemenliği vardır.
Hukuk devletinde kurallar yalnızca yönetilenler için
değil, bundan daha fazla, yönetenler için vardır. Hukuk devletinde
herkes, öncelikle yönetenler, hukuk kurallarına uymak ve hukuk
kurallarına bağlı kalmak zorundadırlar.
İçinden geçtiğimiz ve demokrasi söylemleriyle
baskılandığımız bu süreçte Anayasanın en temel
ilkelerinden olan yargı bağımsızlığı,
yasalar karşısında eşitlik gibi hukuk devletinin olmazsa
olmazlarının ihlal edilmesine seyirci kalmak büyük bir gaflettir.
Demokrasinin hukukla sağlam örüldüğü ülkelerde
siyasal iktidarın hareket alanı daha da
kısıtlıdır. Bugünün Türkiyesinde ise Hükûmetin hareket
alanı alabildiğine genişletilmekte ve belirsizleştirilmektedir.
Bugün Anayasa fiilen delinerek hukuk boşaltılırken, siyasal
iktidar yasa yapma keyfiyetini toplumsal refleksleri hiçe sayarak
sürdürebilmektedir. Türkiye'nin bugün yaşadıkları hukuk
devleti ve demokrasi kavramlarıyla açıklanamaz değerli
milletvekilleri.
Hukuk devletinin temeli denetimdir. Siz cumhuriyeti
hırpalarken, cumhuriyeti döverken hukuk devletini ve hukuku
geliştiremezsiniz. Gerçekten hukuku geliştirmek istiyorsanız
cumhuriyete ve demokrasiye önem vermek durumundasınız. Bu önergede
konulan konuların araştırılmasının bizim
açımızdan hiçbir sakıncası yok ama mesele sadece asker ve
sivil ilişkileri değil, aynı zamanda demokrasiyi ve hukuk
devletini yok eden tüm süreçlerin araştırılması
gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi aleyhte söz isteyen Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Maalesef, Türkiye, siyasi tarihinde askerî müdahalelere
maruz kalmış, son yüzyılda eski ile yeni, değişim ile
statüko devamlı şekilde vesayet mücadelesine girmiştir. Son
altmış beş yılda 3 fiilî, 1 postmodern, 1 e-muhtıra şeklinde
gerçekleşen darbeler çok sayıda sivil iradeye müdahale hakkı,
memlekette ciddi bir askerî-siyasi problemi ortaya
çıkarmıştır. Asker her şeyden önce kendisini rejimin
bekçisi olarak görmüştür. Aslında rejimin bekçisi asla asker olamaz,
rejimin bekçisi demokrasidir, hukuktur, millettir, ille de milletin iradesidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Toplumsal
değişimi fark etmeyen, milletin iradesini yok sayan, zamanın
ruhunu anlayamayan darbeci askerler, orduyu kışlaya davet etmek
yerine kendi pozisyonlarını güçlendirmeyi tercih etmişlerdir.
Başbakanların darağacında sallandırıldığı,
başbakanların erat tarafından azarlandığı,
ötekileştirildiği, âciz hâle getirildiği dönemlere maalesef hep
birlikte şahit olduk. Millî iradenin hâkim olduğu, özde demokrasinin,
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu
düsturu hep kâğıt üzerinde oldu. Millet sandığa gidiyor,
vekillerini seçiyor, millî iradeyi hâkim kılıyordu ama birileri bunu
hiçe sayıyor, millî iradeye asla iktidar yetkisi vermiyordu. Darbecilerin
rehinesi hâline gelen ordu asli görevinden uzaklaşmış, siyaseti
dizayn eder hâle gelmişti. Zayıf iktidarlar ve sığ
siyasetçiler bu döngüye dur demek yerine ara rejim ürünü olmaya, askerin bu
durumundan siyasette sınırlı da olsa yararlanmaya
çalıştılar ama bu sınırlı yetkiyi dahi
kullanırken siyasetçiler her düdük çaldığında kaderlerine
razı oldular, siyaset sahnesini terk ederken postala selam çakmayı da
ihmal etmediler. Evet, askerlerin darbecileri, siyasete müdahale edenler tabii
ki suçluydu ama onlar kadar olmasa da buna imkân veren siyasetçiler de
suçluydu. Son on yılda darbe teşebbüslerinin olduğu Türkiyede
en nihayetinde 12 Eylül darbesiyle ilgili davanın açılması, 28
Şubat, 27 Nisan soruşturmalarının açılması
simgesel dahi olsa anlamlıydı. Süreklilik içinde değişimi
savunan, vesayetle vuruşarak ilerleyen AK PARTİ, demokrasiyi, hukuku
kendisine ilke edinmiş ve lideri Recep Tayyip Erdoğan riyasetinde
demokrasiye, hukukun üstünlüğüne sözde olmaktan öte özdelik hüviyetini
kazandırarak askeri kışlaya, asli görevine
taşımıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grup önerisini Genel Kurulun takdirine sunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Arayacağım.
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın, PKK, PYD ve IŞİDin insanlık adına
katliamlar yapan birer terör örgütü olduğuna ve bunların hiçbir zaman
Türkiye Cumhuriyeti devletinin muhatabı olamayacağına
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu
araştırma önergesinin gündeme alınmasına yönelik önerge
Genelkurmay Başkanının Eşme ruhu hakkında
yaptığı bir konuşma ve bununla ilgili bir beyanatla ilgili
yapılıyor. Şunu Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade
etmeliyiz ki PKK bir terör örgütüdür, bu terör örgütü devletimizin askerine,
polisine, mühendisine kurşun sıkmış, Kürt kökenli
insanları öldürmüş, katletmiş bir terör örgütüdür, narko terör
örgütüdür. PYD de bunun siyasi uzantısıdır. PKK, PYD, IŞİD
insanlık adına katliamlar yapmıştır, bunlar bir terör
örgütüdür. Türkiye Cumhuriyeti devletinin hiçbir zaman muhatabı olamaz,
olmamalıdır. Muhatap alan hiçbir sürecin de siyasi ve hukuki
meşruiyeti yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneriyi oylarınıza sunacağım, karar
yeter sayısı arayacağım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
17.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın MHP
Grup Başkan Vekilinin yaptığı açıklamaya ilişkin
kendileri söz alabilirlerdi, konuşabilirlerdi, konuşmadılar
ancak şunu ifade edeyim: Kobanide direnen PYDnin, oradaki
savaşçılar, YPG ve YPJnin bütün Birleşmiş Milletlerde,
bütün Avrupada ve bütün dünyada, hiçbir yerde terörist kaydı yoktur.
IŞİD teröristtir, IŞİDin kaydı var. IŞİD,
Türkiye tarafından da terörist olarak kabul edilmek zorunda
kalmıştır. IŞİDe destek olan, ona her şekilde
destek olan herkes de teröristtir. Biz de bunu ifade ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) PKK, PYD ve IŞİDin
bu coğrafyanın üzerinde ABD-İsrail projelerini
meşrulaştırmak için bir taşeron olduğu gayet açık
ve nettir. Bunu bütün milletimiz bilmektedir. Bunların kimler
tarafından beslendiğini ve kimlerin bunları
meşrulaştırmak için hangi adımları
attığını hepimizi biliyoruz. Onun için, bu konudaki
tavrımızı net bir şekilde ifade etmeye devam edeceğiz.
BAŞKAN Tutanaklara geçti efendim, teşekkür
ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Türkiyede askerin
siyasete dâhil olmasının önüne geçilmesi amacıyla 23/3/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
25 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum,
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önerİyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 26 milletvekili tarafından, Artvin ilinin
Yusufeli ilçesinde yeni yerleşim yerinin belirsizliğinden
kaynaklı sorunların tespiti ve yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesi amacıyla 18/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 25 Mart 2015 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
25/03/2015
Türkiye Büyük Millet
Meclisin Başkanlığına
Danışma Kurulu, 25/03/2015 Çarşamba günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 26 milletvekilinin,
Artvin ili Yusufeli ilçesinde yeni yerleşim yerinin belirsizliğinden
kaynaklı sorunların tespiti ve yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesi amacıyla 18/03/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1754
sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 25/03/2015 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine, sözlerimin başında, bizleri
televizyonları başında izleyen Türkiye'nin her tarafındaki,
hatta dünyanın her tarafındaki Yusufelilileri de bir kere daha
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 16 Mart 2015 yani geçen
haftanın pazartesi günü Yusufelide bir diriliş mitingi
yapıldı, ikinci bir miting yapıldı. Bu mitingde, Yusufeli
baraj altında kalacağı için, sular altında
kalacağı için Yusufelililer bir anlamda feryatlarını, bir
anlamda şikâyetlerini Yusufeli caddelerinde yürüyerek bütün dünyaya, bütün
Türkiyeye göstermek istediler. Orada yapmış olduğum
konuşmamda Yusufelililere bir söz verdim, dedim ki: Ankaraya döner
dönmez bir Meclis araştırması önergesini Parlamentodaki
milletvekili arkadaşlarımızın imzalarıyla
indireceğiz ve tarihinde ilk olarak Yusufeliyi, Ardanuç ilçemizden sonra
Artvinin bir ilçesini Parlamentoda konuşacağız,
tartışacağız, eksiklikler nedir, bunları gündeme
getireceğiz. Ben, bu anlamda Yusufeliye vermiş olduğum sözü
yerine getirdiğim için çok mutluyum. Yusufelilileri bir kere daha
saygıyla sevgiyle selamlıyorum değerli arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, şimdi, buradaki
problem ne? Önce Yusufeliyi bir anlatalım, geçen sefer konuşmamda da
anlatmıştım. Yusufelide sağcı çıkar, solcu
çıkar, her türlü siyasal düşünce çıkar; bir tek vatan haini
çıkmaz. demiştim. Cumhuriyetin değerlerini, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü, ay yıldızlı bayrağı hiç
tartışmadılar Yusufelililer. O anlamda, ben onları bir kere
daha kutluyorum. Devletleriyle hiç problem olmadı, devlet onları
çağırdığı zaman, Askere gel. dediği zaman
koşa koşa gittiler. Çanakkale Savaşlarına gittiler. Gidin,
bugün, Çanakkalede, oradaki mezar taşlarında, şehit
mezarlarında Yusufelililerin adlarını görürsünüz. PKKyla olan
mücadelede en önde koştular değerli arkadaşlarım. O
anlamda, herhangi bir problemi yok Yusufelinin devletle. Yusufelili devletten
ilgi bekliyor, kendinin ihmal edildiğini düşünüyor.
Değerli arkadaşlarım, problem ne? O
anlamda diyorum Yusufeliyi nasıl anlatalım? diye. Yusufeli, biraz
önce de belirttiğim gibi, sular altında kalıyor. Önceki dönemde,
23üncü Dönemde, değerli arkadaşlarım, 5753 sayılı bir
yasa çıkarıldı. 5753 sayılı Yasa, Artvin İli
Yusufeli İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanundu. Aradan sekiz yıl geçti değerli arkadaşlarım. O
dönemde, geçen dönemde Parlamentoda bizi temsil eden Artvin Milletvekili Metin
Arifağaoğlu, bu mevcut yerleşim yerine ilişkin olarak, bu
yerde problem olur, heyelan bölgesidir, eğilim yüzde 70e ulaşan bir
yerdir, düz yer yüzde 2yi buluyor diye birtakım çekincelerini ortaya
koydu, ama Parlamentoda bir kanunlaşma gerçekleşmiş bulundu.
Arkasından, Yusufelililerin kendilerine bir
referandum yapıldı, bu yere ilişkin ortak bir konsensüs
oluştu değerli arkadaşlarım.
Aradan sekiz yıl geçti. Bakın, sekizinci
yıla girdik, sekiz yıldır buradaki yerleşim yerine
ilişkin olarak hiçbir çivi çakılmadı.
Yusufelili diyor ki: Bana bir yerleşim yeri
gösterdin. Bana dedin ki Bu yerleşim yerine git, otur, sana ev
kuracağım. Burada bir baraj yapılacak; bir kenti tarihiyle,
sokaklarıyla, yaşayanlarıyla, insanlarıyla,
mezarlarıyla beraber toprağın altına gömeceğim.
dedin. Tamam, başımın üstüne. Onların devlete
karşı hiçbir şekilde tartışması olmadı, ama
şimdi gelinen noktada devlet diyor ki: Sana yerleşim yerini
önümüzdeki günlerde, belirsiz bir tarihte yapacağım. Yusufelili
diyor ki: Yerleşim yeriyle alakalı bana ne yapacaksın?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz
sonra buraya milletvekilleri de gelir, görüşlerini belli ederler, ama
şunu ifade edeyim: Her seçimden önce, 30 Mart seçimlerinden önce, daha
önceki seçimden önce, bu yeni yerleşim yerine ilişkin olarak, iş
makineleri seçimden on beş gün evvel, yirmi gün evvel mevcut yere
çıkartılıyor, kumla oynar gibi oynuyorlar değerli
arkadaşlarım.
Şimdi de geçen hafta yapmış olduğumuz
konuşmadan sonra, Sayın Valimiz orada temel atma töreni gibi bir
şey yaptı; 8-9 tane iş makinesi -o da çok garip, tam
Yusufelinin göreceği tepede, her tarafta da değil- Yusufelililerin
göreceği yerde lambalarını yakarak, gece vakti burada
kumları alıyorlar, öbür tarafa koyuyorlar, oradan kumları
alıyorlar, bu tarafa koyuyorlar değerli arkadaşlarım.
Biraz sonra milletvekilim de herhâlde bahseder diye
tahmin ediyorum. Şimdi, o nedenle diyor ki Yusufelili: Benim
yerleşim yerime ilişkin olarak bana yerimi göster.
Değerli arkadaşlarım, bir yandan da
Yusufeli Barajının duvarı yükselmeye başlıyor. 6 tane
köy kamulaştırma içerisinde kaldı değerli
arkadaşlarım, 6 tane köy ve 6 tane köy bir yandan da yok edildi. 17
tane köye ilişkin olarak tamamıyla bir yok etme, yani bir
kamulaştırma furyası var, biz Yusufeline yeni yerleşim
yeri göstermiyoruz değerli arkadaşlarım.
Ben, şimdi, buradan, bütün Parlamentoya, Türkiye'ye,
kamuoyuna sesleniyorum: Siz bu yerleşim yerini ne zaman yapacaksınız
değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından
alkışlar) Bu yerleşim yerine ne zaman çivi
çakacaksınız, ne zaman başlayacaksınız?
Sayın Bakan geçen günkü konuşmasında dedi
ki: Çiçek gibi bir Yusufeli kuracağız. Çiçek gibi Yusufeliyi ne
zaman kuracağız değerli arkadaşlar? Biz bunun tarihini
istiyoruz.
Gördüğümüz şudur: Bir yandan
kamulaştırmalar devam ediyor. 6 tane köydeki insanlara diyoruz ki: Al
burayı, doğduğun ve doyduğun yerleri terk et. Bir yandan
da, öbür taraftan da diyoruz ki: Sana yerleşim yerini önümüzdeki belirsiz
bir tarihte kuracağım. Bu bir özel proje değerli
arkadaşlarım. Bu projenin adı insansızlaştırma.
İnsansızlaştırma projesi yürütülmeye
çalışılıyor Yusufeliyle alakalı. Hani, ne diyorduk? O
BOP vardı ya, ünlü bir BOP, Büyük Orta Doğu Projesi, bu projede
Amerikan Savunma Bakanlığından Albay Ralph imzalı
fotoğrafta, o haritada ne yazık ki Karadenizde de Artvin var
değerli arkadaşlarım. Yusufeliyi bir anlamda ana gövdede
barajlarla, yan gövdelerde de HESle, hidroelektrik santralleriyle,
arkasından da madenlerle yok etmeye çalışıyorlar.
Biz diyoruz ki: Yusufeli insanı onurlu
insandır, Yusufeli insanı dürüst insandır, Türkiyenin en temiz
insanıdır değerli arkadaşlarım. Gidin, bakın,
cezaevi yok Yusufelide, hırsızlık olayı yok, herhangi bir
problem yok, kavga yok, dövüş yok, hiçbir problem yok değerli
arkadaşlarım. En güzel yörelerimizden, en güzel
insanlarımızdan bir tanesi. Biz diyoruz ki: Yusufeliye bu
haksızlığı yapmayalım değerli
arkadaşlarım. Bir an evvel yerleşim yerine ilişkin bu
problemi ortadan kaldıralım, Hükûmet buraya gerekli
adımları atsın. Yedi yıldır bekliyoruz, bakın,
değerli arkadaşlarım, yedi sene, sekizinci yıla girdik. Bu
konuda ben Artvin milletvekili olarak buradan bunları sizlerle
paylaşmak zorundayım.
Bir başka gerçek daha var: Kamulaştırma.
Bu kamulaştırma gerçeğini de size anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin her tarafına gidin,
kamulaştırmalara ilişkin olarak toprak bir gayrimenkuldür.
Türkiyenin her tarafında toprak gayrimenkuldür ama Yusufelide toprak
menkuldür. Neden menkul, onu anlatayım değerli
arkadaşlarım.
Konya Ovasında bir tane adama 300 dönüm, 400 dönüm
yer düşüyor. Yusufelide ne kadar yer düşüyor biliyor musunuz,
yarın bir gün kamulaştırma olduğu zaman? 1 dönüm yerin 7 hissedarı
var, 2 dönüm yerin 15 hissedarı var. Yani, adam başına kaç
metrekare yer düşüyor, biliyor musunuz? 150 metrekare, 200 metrekare yer
düşüyor değerli arkadaşlarım. Bugün gidin,
Kamulaştırma Kanununun o dar kalıpları içerisinde
-2942de- metrekare fiyatlarına bakın. Arazide metrekare
fiyatları 48 bin lira, 52 bin lira, 60 ila 70 bin lira. Dönüme
vurduğunuz zaman 60 milyon lira ediyor değerli
arkadaşlarım. Şimdi, yani kişi başına
böldüğünüz zaman eski parayla -bugünkü parayla böldüğünüz zaman 60
bin TL- kişi başına 7 bin lira, 10 bin lira para düşüyor
aile başına. Bunlarla bu insanların bu paraları alıp
başka yerlerde kendilerine yerleşim yeri olanakları
sağlamaları, başka yerlerde kendilerini iyileştirmek için
çaba göstermeleri mümkün değil.
O anlamda, sadece Kamulaştırma Kanununun dar
kalıpları çerçevesinin dışında Yusufeliye özgü özel
bir kanun çıkarılmalıdır değerli
arkadaşlarım. Neden? Çünkü Yusufeli bir anlamda kendisini Türkiyeye
feda ediyor. O insanlara diyoruz ki: Al, bütün hayallerinle beraber,
anılarınla, yaşadıklarınla bir kenti al ve başka
bir yere gönder.
Bir kent düşünün değerli
arkadaşlarım; siz hiç kamulaştırma olduğu zaman -ki
ben bunları çok yaşadım- bir ailenin o mezarları kazarak
annesini, babasını, dedesini, nenesi mezardan çıkarıp, bir
torbaya koyup bir başka yerde Fatihalarla toprağa gömdüğünü
gördünüz mü değerli arkadaşlarım? Başka yerde olsa
kıyamet kopar ama bizim insanımız ne yapıyor, Artvinliler?
Madem devlet için bunlar gereklidir, asla tartışmıyoruz, bu
ülkenin çıkarlarını asla tartışmıyoruz,
başımızın üzerinedir. diyor ama devletten de bir ilgi
bekliyor, Bana el uzat. diyor Yusufelili, değerli
arkadaşlarım, El uzat. diyor.
O anlamda, ben burada, yüce Parlamentoda şöyle
seslenmek istiyorum -biraz sonra Artvin milletvekilim de bu konudan
bahsedecektir mutlaka- bir an evvel, kamulaştırmalarla alakalı
bu sorunların bir an önce giderilmesini istiyoruz. Eğer yerleşim
yerine ilişkin bir problem varsa, bu konuda bir tereddüt varsa, gelin,
Parlamentoda bir araştırma komisyonu kuralım; bu sorun nedir,
neden kaynaklanıyor, niye burada çivi çakılmıyor, buna hep
beraber, gidelim, yerinde araştırma yapalım değerli
arkadaşlarım, Yusufeliyle alakalı problemin nereden kaynaklandığına
ilişkin bir araştırma yapalım.
Bakın, esnafın ciddi anlamda problemleri var.
Bugün Yusufelide esnaf özellikle büyük AVMlerin kıskacı
altında inim inim inliyor değerli arkadaşlarım. Eğer
esnafa ilişkin bir düzenleme yapmazsak yeni yerleşim yerine gidecek
esnafı da bulamayacağız Yusufelide.
O nedenle, bakın, bir ilçeyi tümüyle yok ediyoruz,
uzun yıllar sonra Türkiyede bir ilk değerli arkadaşlarım,
17 köy ve kocaman bir ilçeye Senin ruhuna el Fatiha. diyoruz değerli
arkadaşlarım. O nedenle, önümüzdeki döneme ilişkin olarak
Parlamentodan, Hükûmetten Yusufelililerin bir beklentisi var -ben Yusufelideki
konuşmamda söylemiştim- Yusufelili diyor ki Hükûmete: Abdullah
Öcalana gösterdiğin ilginin yüzde 1ini de bana göster. Değerli
arkadaşlar, başka bir şey demiyor, Yüzde 1ini de bana göster.
diyor. O anlamda, önümüzdeki döneme ilişkin olarak, Yusufelili ve Yusufeli
bir anlamda canlı canlı toprağa gömülüyor değerli
arkadaşlarım.
Bakın, geçen yapmış olduğum
Parlamento konuşmasında buraya bir tabut getirdim; bazı
arkadaşlarım rahatsız oldu; götürdüm, Hükûmet
sıralarına koydum değerli arkadaşlarım. Geçen hafta o
tabutu aldım, götürdüm, Yusufelide bir çayda, Yusufelide Çoruhun
üzerinde
Kıyamadık Çoruha atmaya, yani, onu atarsak bir yandan da
kenti yok ediyoruz diye dedik.
O nedenle, Hükûmetten beklentimiz şu: Bize bu ilgi
ve alakayı gösterin. Eğer bir kenti sokaklarıyla biraz önce de
bahsettiğim gibi- anılarıyla, bütün hayalleriyle beraber yok
etmek istemiyorsak o kentin insanlarını mağdur etmeyelim
değerli arkadaşlarım.
Bakın, Yusufeli insanı kanaatkâr, diyor ki:
Tamam, devlet benden bir şey istiyorsa başımın
üzerinedir. Ama bir yandan da o kenti yok ediyorken de mağduriyetleri
giderelim değerli arkadaşlar. Mağduriyetleri gidermezsek bir
daha yeni Yusufeli yok, Yusufeli kayboluyor.
Bu güzel kenti, bu güzel ilçeyi önümüzdeki dönemde de hep
beraber yaşatmak istiyorsak Yusufeliye ve Yusufeliliye gereken
değeri verelim diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde söz isteyen Demir Çelik, Muş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik.
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Yusufeli üzerinde kurulacak olan
baraja ilişkin verdiği araştırma önergesi üzerine
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz
insanların parçası olduğumuz ekosistemi kendi malımız,
mülkümüz gibi tüketmeye devam etme hırsı iktidara ve kâra götürür
bizi. İktidara ve kâra götüren, toplumun toplumsal dokusunu olduğu
gibi ekosistemin de dokusunu zedeleyen, zarar veren, geleceğimizi de
karartan bir hırstır ki bu hırsı erkek egemenlikçi
toplumdan alan iktidarlar 6 bin yıldır doğamızı,
tabiatımızı, geleceğimizi çalıyor, çalmaya devam
ediyor.
Düşününüz ki Yusufeli gibi Kafkas
danslarının, zurnanın, tulumun, akordeonun eşliğinde
hayatı müzikal olarak değerlendiren bir ilçe, bu ilçeyle beraber 20
civarında köy ama florası, faunasıyla zengin Doğu Karadeniz
dağları ve bu dağların bağrına yapılmak
istenen barajla sanki enerji sorunu varmış da bu enerji sorununu
sağlamak adına böylesi barajlara ihtiyacımız varmış
algısı yaratılıyor. Külliyen doğru değil. Söz
konusu olan enerji mi? Güneş, rüzgâr, su ve jeotermal gibi yenilenebilir
enerji kaynaklarıyla doğamızı, tabiatımızı,
ekosistemimizi yok etmeden biz ihtiyacımız olan
ısınmayı, aydınlanmayı, seyahati karşılayabilecek
enerji potansiyeline sahip araçlara, mekanizmalara ulaşabiliriz ama söz konusu
olan sadece ve tek başına kâr ise doğamızı, bitki
örtümüzü, hayvan çeşitliliğimizi yok etmenin
pervasızlığını yıllardır yürüten bir
yanlış uygulama var. Keban Barajıyla başlayıp
Karakaya, Atatürkle, Hirfanlıyla yetinmiyoruz; Ilısuyla,
Yusufeliyle ya da Karadenizin, Akdenizin, Doğu, Güneydoğu
dağlarının doruklarına, onların bağrına
eşilen yüzlerce, binlerce hidroelektrik santraliyle bölgeler
insansızlaştırılıyor, yoksullaştırılıyor;
sisteme, sistemi elinde tutan iktidarlara mahkûm, muhtaç kılınıyor.
Asimilasyonist politikalarıyla başkalaştırılıp
egemen kültürün, egemen inancın, egemen dinin
hükümranlığının sürdüğü metropollere sürülüyor.
Nazım Hikmetin bir şiiri var, Vatan Haini diye bir şiiri. Her
şeyi getirip iktidarların düşmanlaştırıcı,
karşıtlaştırıcı politikalarına mahkûm
ederseniz, her şeyi ama her şeyi bu düşman hukukuyla
algılamaya, yorumlamaya ve çözüm aramaya kalkarsanız itiraz
ettiğiniz şeyin de kendisi çürür. İktidar, yönetimini
sürdürebilmek adına, itiraz eden, ses çıkaran, hak arayışında
bulunan kişileri, kesimleri, siyasal düşünceleri vatan haini, ihanet
çizgisiyle suçlar ki -itibarsızlaştırsın diye-
iktidarına dokunmasınlar.
Nazım Hikmet ne der:
Vatan, çiftliklerinizse,
Vatan, şose boylarında gebermekse
açlıktan,
Vatan, kasalarınız ve kasalarınıza
sığdıramadığınız çeklerinizse,
Vatan, fabrikalarınızsa,
Evet, ben vatan hainiyim.
Vatan haini diyerek işin içinden
çıkamayız.
Yusufeli, evet, kadim bir coğrafyanın kadim
halkının yaşadığı bir yerdir. Ama Yusufelinin
vatan haini olmadığı tespitinde bulunarak ötekilerin vatan haini
olduğu subjektif niyetine yol açarsınız ki burada itiraz
ettiğiniz iktidarın hükümranlığını boşa
çıkarmış olursunuz.
Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 780 bin kilometrekarenin
üzerinde yaşama hakkına sahip herkes, bu vatanın geleceği,
geçmişi ve yarınına ilişkin söz söyleme, fikir beyan etme,
düşüncesini ifade etme hakkına sahiptir. Bunu biz
sağlamadığımızda, farklıya tahammülü
göstermediğimizde ve ötekileştirme politikalarında ısrar
ettiğimizde kaybederiz. Nasıl ki hayvan çeşitliliğimizi,
bitki örtümüzü kaybettiysek, nasıl ki Doğu Anadoluyu, Doğu Karadenizi,
Batı Karadenizi insansızlaştırıp herkesi
İstanbula yığarak onları zapturapt altına almak
isteyen bir iktidar ve o iktidarın hükümranlığının
sürdüğü bir ülke gerçeğiyle yüzleşmek yerine, biz hâlâ
1920lerin tek tipleştirici politikalarından farklı olanı
ve arayış içerisinde olanı
itibarsızlaştırırsak, iradesizleştirirsek bunun
kimseye bir faydası yok.
Yusufeli Türk
olabilir, Yusufeli Kafkas olabilir, Yusufeli inancına, dinine,
kimliğine, etniğine sahip olabilir ama kavgamız 78 milyonu
ilgilendiren, kavgamız 780 bin kilometrekarede yaşayan herkesi
ilgilendiren bir kavgaysa bu kavganın içerisinde, bu mücadelenin
içerisinde olan herkesi eşit, özgür vatandaş
anlayışıyla görmek, yaklaşmak, olması gerekendir.
Bu
çerçevede, AKP iktidarının küresel ve bölgesel finans
kurumlarına doğamızı, dağlarımızı,
nehirlerimizi peşkeş çeken anlayışına, siyasetine,
zihniyetine karşı çıkmak, olması gerekendir. Onu
karşılaştırmaktan imtina edinerek biz Ilısuyu, bir
başkası Yusufeliyi ya da Çoruhu, Tortumu ya da
Kızılırmak, Yeşilırmak üzerine yapılanları
öncelersek AKPnin ekmeğine
yağ süreriz. Söz konusu olan, iktidarın sınır tanımaz,
iktidarın kâra ve iktidara hizmet eden uygulamalarına karşı
çıkmak, geleceğimize yani çocuklarımızdan ve
torunlarımızdan emanet aldığımız
geleceğimize, doğamıza, ekosistemimize sahip
çıkmaktır. Biz içinde bulunduğumuz Samanyolunu, bu
Samanyolunun parçası olan yeryüzünü ve yeryüzünün içinde
bulunduğumuz ülkenin değerlerini, tarihsel, kültürel, siyasal,
sosyal, ekonomik değerlerini ortaklaştıramadığımızda,
ortak refleksle sahip çıkmaya kalkışmadığımızda,
hep bizim ayrıksı, parçalı duruşumuzdan,
karşıtlaştırıcı pozisyondan yararlananlar bizim
bu ayrıksı durumumuzdan da yararlanmaya
çalışacaklardır. O nedenle, Türkiye gibi her şeyden önce
bulunduğu enlem ve boylamı itibarıyla bitki
çeşitliliğinin, hayvan çeşitliliğinin çok ve çeşitli
olduğu, 3 semavi diniyle birlikte birçok inancı ama beraberinde 36
etnik kimliği birlikte barındıran bir ülkenin insan
potansiyelini, bitki potansiyelini, hayvan çeşitliliği potansiyelini
korumak Türkiyede yaşayan herkesin görevidir. Bu görevi ben sol
düşünerek, ben demokratik siyasete inanarak yerine getireceğim gibi,
bir başkası sağ, bir başkası milliyetçi, liberal ya da
muhafazakâr düşünerek yerine getiriyor olabilir. Burada bir
karşıtlık aramak yerine, demokrasi, barış, özgürlükler
asgari müştereklerinde sorunlarımıza yaklaşır, bu
çerçevede de ülkenin demokratik ortak vatanında herkesin eşit, özgür
vatandaş olma yaşamına saygı gösterir ve bunu öne
çıkarırsak kazanan biz oluruz. Ama, bunu yapmak yerine,
ayrıksı duruşlardan hareketle kendi hassasiyetlerimizi öne
çıkaran, ötekisini görmemeye çalışan bir pozisyonda
kalırsak da nüfusumuzun ekseriyetinin yoksullukta, açlıkta, sefalette
debelendiği, demokratik siyasete bağlanan umuda rağmen de çare
ve çözüm üretemediğimiz yasama faaliyetinin kendine göre keyfî
yaklaşımlarıyla karşı karşıya
kalmış oluruz ki bununla da biz saraydaki zatımuhteremlerin
ihtiyaçlarını karşılamaktan öte bir görev görmemiş oluruz.
İtirazımız tek adama, tekçiliğe itirazsa, çokluğun,
çeşitliliğin fonksiyonu olan, doğanın bir parçası olan
biz, toplumun da çokluk ve çeşitliliğin kendisi olduğunu tespit
etmek, bu çokluğa ve bu çeşitliliğe denk düşen toplumsal,
siyasal bir istikrarı harekete geçirmek herkesten çok, ama herkesten çok
yasama organının görevidir.
Bu çerçevede de, biz, demokratik siyasetin yürütücüleri,
karar vericileri siyasetçiler, doğamızın talan edilmesine,
ekosistemimizin yok edilmesine karşı
çıktığımız gibi, değerlerimize, siyasal düşüncelerimize
de saygılı olmayı esas alacak bir durumda kalmalıyız
diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri lehinde söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz,
Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Artvine bağlı
Yusufeli ilçesinde Çoruh havzasına yapılacak baraj ve hidroelektrik
santralleri dolayısıyla ilçe merkezinin yeri
değiştiriliyor. Türkiye'nin en mağdur ilçesi hangisidir? diye
sorarsanız, bilen insanlar şüphesiz ki Yusufeli diyecekler.
Yusufeli, 1879 yılında Erzurum
sancağına bağlı olarak kurulmuş, ilçe merkezi
Öğdem olarak belirlenmiş. On yıl sonra merkezi
Kılıçkayaya taşınmış, 1926 yılında
Öğdeme yeniden nakledilmiş. 1933 yılında Artvin ilçe
olunca yeniden Erzuruma bağlanan Yusufeli, 1936da merkezi Artvin olarak
kurulan Çoruh vilayetine bağlanmış, 1950de çıkartılan
kanunla da Yusufeli bugünkü yerine tekrar taşınmıştır.
Değerli vekiller, şu nakil bilgilerini sizlerle
paylaşırken bile inanıyorum ki benim de, sizin de
başınız döndü, düşünün bir de orada yaşayan
kardeşlerimizi. Göçebelik Anadoluda neredeyse bitti ama Yusufelide
insanın hayatı göçebelik üzerine kurulmuş; âdeta devam ediyor
kültür, vazgeçilmez yazgısı ilçenin. Bugün itibarıyla ilçenin
merkezi yeniden değiştiriliyor.
Yusufeliyi görmeyenler için kısaca bahsedeyim.
İl merkezine 104 kilometre uzaklıkta, dağlık, engebeli bir
arazi üzerine kurulmuş, Artvinin dışarıya en fazla göç
veren ilçesi. İlçe merkezi nüfusu yaklaşık 6 bin civarında.
Bu bölgede 1962 yılında bir dizi baraj ve HES kurma
çalışmalarına başlanmış. Çoruh Nehri üzerinde 10,
yan kolları üzerinde de 17 adet, toplam 27 adet baraj ve HES
kurulmasına karar verilmiş. Bu santraller bittiğinde 10,3 milyar
kilovatsaat elektrik enerjisi üretilecek. Türkiye'nin toplam enerji ihtiyacının
yüzde 8i, hidroelektrik santrallerinden elde ettiği enerjinin ise yüzde
34ü.
İlçenin taşınma sebebi Yusufeli
Barajı. 34 kilometrekarelik alanda 2 milyar metreküp su toplayacak.
Deriner Barajından sonra, bölgede en çok enerjiyi üreten baraj Yusufeli
Barajı olacak. Ülke açısından son derece önemli bir
yatırım.
İlçenin merkezinin değiştirilmesi
bazılarına göre sıradan bir şeymiş gibi gözükebilir.
Yusufelinin problemlerini Milliyetçi Hareket Partisi olarak 23üncü Dönemde,
16 Nisan 2008de de bu kürsüde dile getirdik. Hatta, Sayın Genel
Başkanımızın görevlendirmesiyle, Yusufeliye kadar gidip
saygıdeğer Yusufelili hemşehrilerimizle beraber olduk. İlçe
halkı, hakikaten, vatanına, milletine canıgönülden
bağlı, mutedil, mütedeyyin insanların
yaşadığı bir ilçe. Türkiye için bu büyük yatırıma
engel olma niyetleri asla yok. Her zamanki gibi, Vatanımız için biz
bir kere daha fedakârlığa hazırız. diyorlar ama
Devletimizin bu büyük mağduriyetimizi görmesini ve sıcacık
elini bölgeye uzatmasını bekliyoruz. diye, beklentilerini de ifade
ediyorlar. Sonuna kadar haklılar.
2008de Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerge
vermiştik. Maraş gibi, Antep gibi ülke savunmalarına verdikleri
büyük hizmetler dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisince
şeref madalyalarıyla onurlandırılmış iller var.
Ülke kalkınmasına, büyük fedakârlıklara katlanarak katkı
veren Yusufeli gibi yerlere de Meclisimizce, bu fedakârlıklarından
dolayı, şeref madalyası verilsin istemiştik. Onların
gönülleri alınsın, helalleşilsin, devletin ve milletin
şükranları iletilsin buralara demiştik. ama maalesef, önerimize
dönemin Yusufelili AKP milletvekili de dâhil, AKP Grubundan destek
görememiştik.
Bu fedakârlık sadece maddi mağduriyetlerden
ibaret değil. Onlar bir şekilde karşılanabilir değerli
arkadaşlar ama zaten ilçe merkezi sürekli değiştirilmiş,
Yusufelinin bir kez daha merkezini değiştirmekle, aslında ilçe
sakinlerinin geçmişleriyle, hatıralarıyla
bağlantılarını koparıyorsunuz. Biz atalarının,
dedelerinin mezarı olmayan bir ilçeyiz. Bayramda seyranda ziyaret
edebileceğimiz ne kabirleri ne ata ocakları kaldı.
Çocuklarımıza çocukluğumuzu yaşadığımız
sokakları, evleri dahi gösteremiyoruz. Suyun üzerinde yüzen nilüfer
çiçeklerine benzedik. demişlerdi üzüntüyle. Bu fedakâr ilçenin
Meclisimizden ve Hükûmetinizden beklentileri vardır ve bunların
derhâl, her şey bir tarafa bırakılarak
karşılanması lazımdır.
İlçe halkının mağduriyetini anlatmak
açısından, bu projenin 17 köy ve 42 mahalleye ait tüm ev ve arazileri
su altında bıraktığını söylememiz
sanırım yeterli olacaktır. Üstelik, bu projeyle alakalı bu
yatırımdan etkilenecek binlerce kişinin rızası bile
alınmadan kazma vurulmuş olması da ayrı bir yürek
yangınıdır. İdarenin işlemleriyle alakalı birçok
dava açılmış ve hemen hepsi Yusufeliyi haklı bulan
kararlarla sonuçlanmıştır ama dediğim gibi, Yusufelinin bu
büyük yatırımı engellemek, önünde durmak gibi bir düşüncesi
olmadığından devletine karşı hep
anlayışlı, hep sabırlı olmuştur ama şu husus
da devletin bir ayıbı olsa gerektir: Barajın temelinin
atılmasının üzerinden iki buçuk yıl, Barajı
yapacağız. denmesinin üzerinden on yedi yıl geçmiş
olmasına rağmen, baraj yapımı son derece hızlı
ilerlerken Yusufeli halkı için, memleketi için hiçbir şey
yapılmamış olması AKP için utanç verici bir sayfadır.
Yusufelililer bağıra bağıra sitemlerini dile getiriyorlar
AKP Hükûmeti duysun diye. Bu kadar süre sonunda duvarlar dile gelmiş ama
Kabinede Yusufelili bakan bile olmasına rağmen,
feryatlarını AKP Hükûmetine bir türlü
ulaştıramamışlardır. 2002de ilçede bir heyet kurup
derdimizi anlatmak için Ankaraya gönderdik. Üç gün içinde
Cumhurbaşkanı dâhil, bütün parti genel başkanları, genel
merkezleri ziyaret edildi ve dönüldü. Şimdi, onların buradaki
temsilcisi vali ve il yöneticileriyle dahi görüşemiyoruz. Bu, nasıl
bir ilgisizliktir? Sesimiz, feryadımız olun. diye Meclise,
milletvekillerine sesleniyorlar.
Bakın, ne istiyor Yusufelili hemşehrilerimiz:
Öncelikle bu projeyle ilgili halkın birinci ağızdan
bilgilendirilip onların da katkıları ve
rızalarının alınmasını ve bundan sonra alınacak
kararlarda fikirlerinin sorulmasını şart koşuyorlar. Yeni
ilçe merkezinin ve köylerinin inşasına hemen
başlanılmasını istiyorlar. İsteyenlere ev, dileyenlere
arazi tahsisi olmak üzere Yusufelililerin taleplerinin dikkate
alınmasını zaruri görüyorlar. İlçe merkezindeki konutlar
bedelsiz verilmeli hak sahiplerine. diyorlar.
Yusufelide arazi az ama kıymetli. Biraz önce
Uğur Bey de söyledi. Alım satımların, mahkemelere gitmeden
gerçek değerleriyle yapılmasını istiyorlar. Proje bitene
kadar mevcut ev ve arazilerini kullanmaya devam etmek arzusundalar.
Yusufeliden ayrılıp başka illere göç edecek hemşehrileri
için gittiği yerlerde de bedelsiz konut verilmesini talep ediyorlar.
Esnaf, müşterisi ve ticaret portföyünü kaybediyor. Türkiyenin genelinde
zaten esnaf zor durumda ama Yusufeli esnafı artık takatinin
sınırlarını zorluyor. Bu yüzden esnafın, çiftçinin
banka borçlarının yeniden
yapılandırılmasını, yeni işlerini kurmak üzere
faizsiz kredi ve ilçeden ayrılırken hibe, yardım ve sermaye
desteği verilmesini arzu ediyorlar. Bölge insanının üzerinde
sıladan ayrı düşmenin getireceği her türlü sosyopsikolojik
sorunları gidermek üzere sosyal projelerle ilçenin desteklenmesini
bekliyorlar. Yeni yapılan yolların bir an önce ve çağdaş
standartlara uygun olarak yapılmasını istiyorlar. Yeni orman
kadastrosu yapılarak tarım arazilerinin geniş
tutulmasını ve böylece, tarıma destek verilmesini bekliyorlar.
Yeni yerleşim yerine sanayinin ama özellikle tarımsal sanayinin
getirilmesini, teşvik edilmesini istiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu talepler, hele hele
Yusufelililerin fedakârlıkları göz önüne getirildiğinde
gerçekten Türkiye Cumhuriyeti için bin at, bin deve değil, devletimiz bunu
yapmaya muktedirdir. 2 milyon Suriyeli göçmene milyarlarca dolar harcayan devlet,
yıllardır fedakârlıkların tarihini yazmış
Yusufelililere de sahip çıkmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Yusufelinin maddi,
manevi desteklenmesini istiyor ve Hükûmetin getireceği destekleme
projelerine siyasetüstü bir anlayışla da destek
olacağımızı buradan ifade ediyoruz. Yok, bugüne kadar
yaptığı gibi, bir başka ülkenin vatandaşlarına
gösterdiği yakınlığı Yusufelililerden de esirgeyecek
ise ellerimizin AKP Hükûmetinin iki yakasında, nefesimizin de ensesinde
olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde söz isteyen İsrafil Kışla,
Artvin milletvekili.
Buyurun Sayın Kışla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
Yusufelinin yeni yerleşimiyle ilgili araştırma komisyonu
kurulmasıyla ilgili vermiş olduğu önerge hakkında AK
PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum.
Hepinizi hürmetle selamlarım.
Doğrusu, Yusufeli halkına devlet olarak, millet
olarak müteşekkiriz. Bütün tarihiyle, bütün geçmişiyle, bütün
anılarıyla bir ilçenin sular altında kalması, ülkenin
ekonomisi, ülkenin enerji ihtiyacı söz konusu olduğunda, gerçekten,
Yusufeli halkı onurlu bir duruşla, asaletli bir yaklaşımla,
büyük bir özveriyle, burada barajın yapılması noktasında en
ufak tereddüt geçirmeden buna evet demiş, en ufak tepkiyi dahi göstermemiştir.
Tabii, devlet olarak, millet olarak da Yusufeli halkını mağdur
etmeme noktasında da her seviyede sözler verildi. Bu sözleri de
inşallah Hükûmet olarak yerine getirmenin kaymakamıyla, belediye
başkanıyla, valisiyle, milletvekiliyle hep beraber takipçisiyiz.
Tabii, bir ilçenin kalkması ve yeni bir ilçenin
inşa edilmesi takdir edersiniz ki ciddi altyapı
çalışmalarını gerektiriyor, mutfak
çalışmalarını gerektiriyor. Bugün, tabii, Yusufelinin
şu andaki belirsizlik noktasındaki halkın
tepkilerini hepimiz anlayışla karşılıyoruz ama
şunu takdir edersiniz ki, bazen en karanlıkta olduğunuz zaman,
ışığa en yakın olduğunuz zamandır.
Şimdi,
bu konuda, bu önerge vesilesiyle de, doğrusu, hem muhalefeti hem kamuoyunu
hem Yusufeli halkını bilgilendirmiş olmanın da
mutluluğunu yaşıyorum.
Değerli
kardeşlerim, Yusufelide 2008 yılında çıkarılan
kanunla yeni yerleşim yeri netleşti fakat baraj 2008de
başlayamadı, 2013ün Şubat ayında temeli atıldı.
Yani barajın epey zaman yapılıp yapılmaması tereddüt
konusuydu. Şu anda barajın temeli atılalı iki yıl
oldu. Şimdi, bu iki yıl içerisinde, Yusufeli ve Erzurum güzergâhı
üzerinde su altında kalacak yolların, takriben 70 kilometrelik
yolların projeleri bitti -Yusufelideki coğrafi şartları
bilirsiniz- 1 katrilyona yakın maliyeti çıkan bir yol keşfi
oldu. O bakımdan -daha dün akşam YPK kararıyla ilgili en son,
Maliye Bakanımız da imzayı attı- YPK kararı
çıkması gerekiyordu ve en yakın zamanda, inşallah, bir ay
geçmeden Karayolları, yol ihalelerini yapacak. Bu, altyapı için çok
çok önemli bir husustur, gelinen nokta budur. Takriben 1 katrilyona yakın
bu 70 kilometrelik yol güzergâhının ihalesi en kısa zamanda
yapılacak.
Tabii,
bu yeni yerleşim yeriyle ilgili nazım imar planları, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından bitirildi, 24/10/2014
tarihinde nazım planları askıdan indi. Nazım
planlarına göre, TOKİnin altyapı projelerini çizmek için Yüksel
Projeye
Kanalizasyon, su, bütün altyapı yatırımlarıyla
ilgili projeler Yüksel Proje tarafından bitirildi, 13 Mart
itibarıyla, geçen Cuma günü, imzalı olarak TOKİ tarafından
DSİ Genel Müdürlüğüne projeler intikal ettirildi ve şu anda DSİ Genel Müdürlüğü ile TOKİ arasında
yapılan görev paylaşımında üstyapıları TOKİ
yapacak, alt yatırımları DSİ yapacak. DSİ burada ihale
süresince önümüzdeki üç ay zaman kaybının önüne geçmek için de şu
anda fiilî olarak bu imar planları doğrultusunda hazırlanan
altyapı projeleriyle ilgili alan düzeltme çalışmalarına
kendileri- başladılar ki burada bu üç aylık ihale süresindeki
zamanı da kaybetmeyelim diye. Altyapı yatırımları
bizim için son derece önemli. Bütün projeler DSİ Genel Müdürlüğüne
intikal etti. İnşallah bunun da bu nisan ayında ihale tarihinin
ve üç ay içerisinde inşallah ihalesinin yapılıp ilgili müteahhit
firma tarafından da bu altyapı yatırımlarına
başlanması lazım.
Tabii, Yusufeli halkının kamulaştırma
bedelleri, Uğur Beyin de dediği gibi, arazi kıt olan bir
bölgede. Hem kamu kurumlarının hem mahkemelerin hem DSİnin
burada Yusufeliye karşı bir pozitif ayrımcılık içerisinde
olmasını bekliyoruz. Bu konuda da DSİ azami olarak
fiyatları yüksek tutma noktasında bir gayret içerisinde. Ben
şahsen, Yusufeli halkının hepiniz tanırsınız,
hakkı olmayan bir şeyi talep etmeyen insanımızdır-
hakkı olmayan bir şeyi talep etmeyeceklerine eminim, hakkı olan
bir şeyi de devletimizin esirgeyeceğine inanmıyorum,
inşallah mağdur etmeyecek. Burada da Yusufeli halkıyla
kamulaştırmada anlaşılarak bir çözüme kavuşturulacak.
Bir de şunun bilgisini vereyim: Tabii, Yusufelinin
yeni yerleşimiyle ilgili hak sahipliği konusunda mevcut İskân
Kanunumuz yetersizdi. O bakımdan, 11/9/2014 tarihinde İskân
Kanununa geçici 8inci madde ekleyerek Yusufeliye mahsus özel bir kanun
çıkarttık. Burada hak sahipliğini kolaylaştırmak için
Bakanlar Kurulunu yetkili kılan bir kanundu ve diğer taraftan da yeni
yerleşim yeri bulamayacağımız köylülerin ilçe merkezinde
hak sahipliği olabilmesinde
Çünkü köy kalkıyor, ama o köyü
yerleştirecek yeni bir alan bulamadığınız zaman onun
da ilçe merkezinde hak sahibi olabilmesine imkân sağlayan Bakanlar Kurulu
kararının şu anda ilgili bakanlardan görüşleri
alınmış, sadece Maliye Bakanlığının
görüşü bekleniyor. İnşallah en yakın zamanda da Bakanlar
Kurulu kararı çıkarılarak Yusufeli halkının hak
sahipliği konusundaki tereddütleri giderilecek. Bir ay geçmez bu
belirsizlikler, inşallah, aşılmış olacak ve Yusufeli
halkının bu haklı tedirginliği de, inşallah, son
bulmuş olacaktır. Doğrusu, biz, konuyu sıkı bir
şekilde takip ediyoruz. Buradaki TOKİ, DSİ, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ve bütün kurumlarla koordineli bir
şekilde DSİnin koordinasyonu altında konuyu önemle takip
ediyoruz. Yusufeli halkının buna gönülden
inandığını biliyorum. İnşallah, bir ay içerisinde
de bütün kamu kurumlarıyla bilgilendirme toplantıları yaparak da
bu belirsizliği ortadan kaldırmış olacağız
diyorum.
Ben, tekrar herkesi saygı ve hürmetlerimle
selamlıyorum. Tabii, Meclisin çalışmaları da önemli,
yetişmesi gereken kanunlar var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Vekilim, bu
cümleyi kurma Artvin Vekili olarak.
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) - Onun için bu
aşamada doğrusu böyle bir araştırma komisyonu
kurulmasını gerek görmüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Halkların Demokratik
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili
Pervin Buldanın; Hayvancılık ve Tarım Sektörünün Bitme
Noktasına Geldiği İddiasıyla Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Hakkında Bir Gensoru
Açılmasına İlişkin (11/49) esas numaralı Gensoru
Önergesi'nin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlayacağız.
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
hayvancılık ve tarım sektörünün bitme noktasına
geldiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına
ilişkin Önergesi (11/49)
BAŞKAN Hükûmet? Yerinde.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve Genel Kurulun 16/3/2015 tarihli
77nci Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu
maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden 1 üyeye, siyasi parti
grupları adına 1er milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına
Başbakan veya 1 bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri, önerge sahibi için on dakika,
gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Önerge sahibi Nursel Aydoğan, Diyarbakır Milletvekili;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili;
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Halil Aksoy, Ağrı
Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gökhan Günaydın,
Ankara Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mehmet
Erdoğan, Adıyaman Milletvekili; Hükûmet adına Mehmet Mehdi Eker,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı.
Şimdi, önerge sahibi Nursel Aydoğan,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydoğan.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partimiz HDP adına, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker
hakkında verdiğimiz gensoru üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle Meclisi selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 24 Ocak 1980 tarihinde
Süleyman Demirelin Başbakanlığındaki Milliyetçi Cephe
Hükûmeti zamanında o dönem Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarı olan Turgut Özal tarafından hazırlanan ve
kamuoyunca da 24 Ocak Kararları olarak bilinen, Türkiye ekonomisini
liberalleştirmeyi hedefleyen kararlar alındı. Bu kararlar,
emperyalist kapitalist güçlerin neoliberal politikalarının IMF ve
Dünya Bankası tarafından az gelişmiş ülkelere
dayatılmasıdır. Yani Türkiye 1980li yılların
başından itibaren IMF ve Dünya Bankası öncülüğünde
uluslararası sermayenin çıkarlarına göre biçimlendirilmektedir.
24 Ocak Kararlarının özü, kapitalist küreselleşme sürecine
entegrasyonu sağlamaktır. Nitekim 9 Aralık 1999da IMFye
verilen niyet mektubu bu modelin gerçekleştirileceğini ifade
ediyordu.
Değerli milletvekilleri, 1998 yılında
Dünya Bankası tarafından hazırlanan bir rapor, 2000 ve 2008
yılları arasında uygulanan tarım reformunun çerçevesini
çizmiştir. Bu raporda:
1) Tarım ürünleri fiyatları dünya
fiyatları seviyesine çekilmeli.
2) Fiyat destekleri kaldırılmalı.
3) Doğrudan gelir desteği sistemine geçilmeli.
4) Gübre ve kredi sübvansiyonlarına son verilmeli.
5) Tarım kooperatiflerinin
ayrıcalıkları kaldırılmalı.
6) Tarımsal kamu iktisadi teşekküllerinin
özelleştirilmesi gerekiyor.
Bu öneriler 9 Aralık 1999da IMFye ve 10 Mart
2000de Dünya Bankasına verilen kalkınma politikası raporlarında
da aynen yer almıştır.
IMF ve Dünya Bankasının Türkiye tarım
politikasını biçimlendirme girişimleri aslında elli
altmış yıl öncesine dayanmaktadır ama en
yıkıcı olanının 2000 ve 2008 dönemlerinde Tarım
Reformu Uygulama Projesi adı altında yürütülen yapısal
dönüştürme programı olduğunu söyleyebiliriz.
AKP iktidarı döneminde uygulanan doğrudan gelir
desteğiyle tarımda üretim-istihdam dengeleri altüst olmuş,
edilgen bir köylü kesimi yaratılmıştır. Bu programla,
tarımı destekleyen girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar
özelleştirildi, tasfiye edildi; tarım satış kooperatifleri
zayıflatıldı, işlevsiz hâle getirildi ve tasfiye
koşulları oluşturuldu.
2010 yılında Doğrudan Gelir Desteği
Sistemi yerine Havza Bazlı Üretim Destekleme Modeline geçildi. Bu modelde
ürünlere prim desteği verilecekti ancak modelin beyan edilen ürün
miktarını esas alması doğrudan gelir desteğinde
olduğu gibi büyük toprak sahiplerine büyük destek verilmesini getirdi.
IMF ve Dünya Bankası tasfiye
programlarının gözü kapalı uygulanmasının
yıkıcı sonuçları gün yüzüne çıkmaya
başlamıştır. Tarımın genel ekonomi içindeki
payı sürekli olarak azalmaktadır, tarımın istihdamdaki
payı da gerilemektedir, başta buğday olmak üzere birçok
tarımsal ürünün fiyatı gerçekleşen tüketici fiyatlarındaki
artışın gerisinde kalmıştır. Son on yılda
artan nüfus oranı ile eşit olarak tarım ürünlerinde üretim
artışı sağlanmamış, tam tersine, tarım
alanları azalmış, tarım ürünlerinde üretimin gerilemesine
neden olmuştur.
Uygulanan yanlış politikalar sonucu toplam
hayvan varlığı 4-5 milyon baş gerilemiştir,
kırmızı et ithalatına da başlanmıştır.
Bir tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye'de kurbanlık
koyunların bile ithal edildiğine tanıklık ettik. Bu süreç
çiftçi gelirlerinde azalma ve yoksulluğa neden olmuştur.
Nitekim 2012 Yılı Programında, ortaya
çıkan işsizlik, yoksulluk ve göç gibi sorunların yeniden
yapılandırma sürecinden kaynaklandığı kabul
edilmiştir. Uygulanan politikaların çiftçileri tarımdan
koparmakta olduğunu da bize açıkça göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, 2000 yılında
tarımdan geçimini sağlayan çiftçi sayısı 7,8 milyon. 2011
sonunda bu rakam ne yazık ki 6,1 milyon kişiye düşmüştür.
Yani yaklaşık 2,5 milyon civarındaki kişi çiftçilik
yapmaktan vazgeçmiştir. 2000 yılında tarımın
istihdamdaki payı yüzde 36 iken, 2011 sonunda yüzde 25,5'a
düşmüştür. Çiftçilerin büyük bir bölümü enflasyona yenilmiş ve
özelleştirmeden nasibini şimdilik almayan KİTlerin ve
tarım birliklerinin yaptığı alımlarda ürün
fiyatları enflasyonun altında kalmıştır.
1980'lerin başında kendine yetebilen bir
durumda olan Türkiye bu özelliğini ne yazık ki yitirmiş,
ithalatçı duruma düşmüştür. Yağlı tohumları bile
ithal eden bir ülke hâline gelen Türkiye bunun yanında bitkisel ham
yağı, pamuk ve buğdayı da ithal eder duruma gelmiştir.
Çünkü uluslararası sistem Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin
sebze meyve gibi emek gerektiren ürünlerde, gelişmiş ülkelerin ise
sanayi bitkilerinde, hububatta uzmanlaşmasını öngörmektedir.
2011 yılında tarım ürünleri ithalatı
cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. 2011
yılında 17,6 milyar dolar ithalat yapılmış, ihracatta
ise 15,3 milyar dolarda kalınmıştır.
Ürün fiyatlarındaki artışın
yetersizliği, buna karşın her geçen gün artan mazot ve gübre
fiyatları, dönem dönem yaşanan kuraklık Türkiye'yi buğdayda
ithalata bağımlı bir hâle getirmiştir. Son on-on iki
yıl içerisinde 20 milyon tonun üzerinde buğday ithalatı
yapılmıştır. Mısır, çeltik ve pamukta yine
aynı durum söz konusudur. Türkiye, Çin'den sonra ikinci büyük pamuk
ithalatını gerçekleştiren ülke konumuna düşmüştür.
Türkiye'de bitkisel yağ üretimi ihtiyacın ancak
yüzde 30'unu karşılamaktadır çünkü son on yılda,
işlenen tarım alanı toplam 2,5 milyon hektar
azalmıştır. Bu dönemde çiftçiler 3,3 milyon hektar araziyi
işlemekten ne yazık ki vazgeçmişlerdir. 2000'li yıllara
kadar arpa ihraç eden Türkiye, bugün arpa ithal eden bir konuma
düşmüştür.
1988'de 22 milyon ton şeker pancarı üretimi,
2012 yılında ne yazık ki 16 milyon tona düşmüştür.
Yine, patates üretiminde yüzde 10 düzeyinde bir düşüş vardır.
TEKEL'in destekleme alımlarından çekilmesi, sözleşmeli üretim
sistemine geçilmesi tütüncülük için âdeta bir yıkım olmuştur.
Dünyanın en kaliteli Şark tütününü üreten Türkiye çiftçisi, üretimden
hızla uzaklaştırılmıştır.
1990'lı yıllarda, değerli arkadaşlar
Kürt sorununu askerî yöntemlerle bitirmek isteyenlerin
uyguladığı politikalar sonucu 4 milyon civarında geçimini
tarım ve hayvancılık ile sağlayan insan Türkiye
metropollerine zorla göç ettirildi. Konulan yayla yasaklarıyla
hayvancılık neredeyse tamamıyla bitirildi ve 2000li
yılların başlarından itibaren de tarımda uygulanan
neoliberal politikalar nedeniyle Türkiye'nin genelinde tarım ve
hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Yaşadığı
köyde, kasabada karınlarını doyurmakta zorluk çeken çiftçilerin özellikle
çocukları, genç kesim, iş bulmak ve yaşamlarını idame
ettirebilmek için başta İstanbul ve İzmir olmak üzere büyük
metropollere göç etmeye devam etmektedir.
Sanayileşmede de istediği düzeyi yakalayamayan
AKP Hükûmetinin Türkiye ekonomisini daha sağlam temellere oturtmak için
üretime dayalı politikaları geliştirmesi Türkiye'nin
geleceği açısından bize göre en doğru olacaktır.
Hükûmetin tarımda neoliberal politikaları
uygulamaya devam etmesi hâlinde, tarımda, hayvancılıkta
üretimden daha fazla kopmalar yaşanacaktır.
Üretimden koparılan insanların sisteme
itirazlarının önü kesilse de Açlığın sofuluğu
bozdurduğu deyimini asla unutmamamız gerekir. Şu anda
Türkiyede, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
açıkladığı gibi, 6 milyon kişinin sosyal yardım
alması Hükûmetin güçlülüğünden değil, yoksullaşma,
fakirleşme ve işsizliğin her geçen gün artmasındandır.
Yine, Türkiyede yaşayan herkesin şunu çok iyi
bilmesi gerekir: Yapılan sosyal yardımlar ihtiyacı olanlar
düşünüldüğü için değildir; bu yardımlar
yapılmadığında ciddi toplumsal kalkışmaların
olacağındandır, toplumsal kalkışmaları önlemek
içindir. Ama, insanları üretimden, toprağından, köyünden koparma
politikasının devamı 6 milyon sayısını en
yakın zamanda da ikiye katlayacaktır diye düşünüyoruz. Bu
nedenle, Hükûmeti insanları kendisine muhtaç eden bu sosyal
politikaları terk etmeye ve üretime dayalı yeni bir ekonomik model
geliştirmeye, uygulamaya davet ediyoruz diyorum.
Bütün Meclisi bu düşüncelerle tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili.
Buyurun Sayın Durmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı hakkında açılması istenen
gensoruyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarım,
gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun her ülke için hayati öneme sahip
stratejik bir sektördür. Tarımın stratejik öneminin ve bütün
insanlık için vazgeçilmezliğinin idrakinde olan gelişmiş
ülkeler, tarım sektörlerini sosyal ve ekonomik açıdan ayrı bir
gözle değerlendirmekte ve desteklemektedirler.
On üç yıllık AKP iktidarında ülkemiz
tarımının en temel sorunlarına çözüm getirilememiş,
aksine, sorunlar daha da derinleşmiş ve büyümüştür. AKP
Hükûmetinin duyarsızlığı da büyümüş ve çiftçiler on üç
yılın sonunda Hükûmetin erzak yardımına muhtaç hâle gelmiştir.
Türkiyede tarımsal girdi maliyetlerinin dünya
fiyatlarının üzerinde seyretmesi en önemli sorun olarak durmaya devam
etmektedir. Türk çiftçisi dünyanın en yüksek fiyatlı mazotunu,
gübresini, tohumunu ve ilacını kullanmakta, buna karşın
ürününe hak ettiği değer verilmemektedir.
Tarımsal girdi fiyatlarıyla ilgili olarak bugün
bile Sayın Cumhurbaşkanı ağzını her
açtığında olan çiftçiye oluyor. Kendi atadığı
bakan ve bürokratlarla on üç yıldır sorun yaşamayan Başbakan,
Cumhurbaşkanı olunca birdenbire Aldatıldık. dercesine
Faizler yüksek. diyerek polemiğe giriyor. O her konuştuğunda
ithalata dayalı olan tarımsal girdilerin fiyatı katlanıyor.
Aslında aldatılan, dünyanın en pahalı girdi maliyetleriyle
üretim yapan Türk çiftçisidir. Dolardaki danışıklı polemikle
Türk lirası örtülü devalüasyona uğramış, bunun
faturası da üretimden tüketime kadar her aşamada Türk çiftçisine
çıkarılmıştır. Çiftçi fakirleşmiş, üretim
maliyeti de artmıştır.
AKP Genel Başkanı sıfatıyla on iki
yıl önce meydan meydan gezerek Çiftçinin mazotunu yarı yarıya
ucuzlatacağız. diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve AKPden
bu sözünü tutmasını bekleyen çiftçimiz maalesef hayal
kırıklığına uğramıştır. Gemiciklerin,
lüks yatların mazotunu düşüren, her fırsatta tarıma
verdiği desteği artırdığını söyleyerek
övünen AKPnin tarıma ayırdığı toplam destek çiftçinin
kullandığı mazottan aldığı vergi kadardır.
AKP, kendi çıkardığı Tarım Kanununun gereği olan
destekleme tutarına dokuz yılda ulaşmamış ve bu kanuna
uymamasının sonucunda çiftçimize eksik ödenen destek miktarı 44
milyar lira yani eski parayla 44 katrilyon lira olmuştur.
Yine, on üç yıllık AKP iktidarı döneminde
çiftçimiz enflasyona ezdirilmiş, ürün fiyatlarındaki artış
enflasyonun gerisinde kalmış, sadece buğday üreticilerinin bu
nedenle kaybı 16 katrilyon lirayı bulmuştur. Yani, iki kalemde,
enflasyon karşısındaki kaybı ile desteklemeden kaynaklanan
kaybını topladığınızda sadece iki kalemde on üç
yıllık AKP iktidarı döneminde Türk çiftçisinin
uğradığı kayıp yaklaşık 60 katrilyon lira
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan ve AKP
yetkililerinin çizdiği pembe tablolara karşın, Türk
tarımında gerçekler hiç de iç açıcı değildir. AKP
iktidarları döneminde tarımın gayrisafi yurt içi hasılaya
olan katkısı düşmüştür. Tarımsal ham madde ihracatımız
tarımsal ham madde ithalatını karşılayamaz
durumdadır. Ekilen biçilen tarımsal araziler, alanlar
azalmış, tarım toprakları terk edilmiştir. Köylerimiz
boşalmış, çiftçimizin geliri her geçen yıl
azalmış, tarımsal girdi fiyatları her yıl katlanarak
artmış, çiftçimiz borç batağına sürüklenmiştir.
Sayın Bakan ve AKP sözcüleri her fırsatta
tarımın, hayvancılığın çok geliştiğini
iddia etmektedirler. Ben soruyorum sayın milletvekilleri: Otu,
samanı, kurbanlığı ithal edip de hayvancılığı
gelişen bir ülke var mı Allah aşkına?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Türkiye var!
SADİR DURMAZ (Devamla) Amerikadan
fındık, Şiliden elma, Bulgaristandan nar, Çinden
sarımsak ve fasulye, Kanadadan mercimek, İrandan karpuz ve lahana,
İspanyadan marulun ithal edildiği bir ortamda tarımın
geliştiğini, dünyayla yarıştığını
söylemek ancak tarıma, çiftçiye şövalye gözüyle bakanların
yapacağı bir değerlendirmedir.
Girdilerin sürekli pahalılaşması,
hayvancılığımızı can çekişir hâle
getirmiştir. Sonuçta hayvansal üretimimizi çökerten AKP, çözümü hayvan
ithal etmekte bulmuştur. Sayın Bakanın döneminde, cumhuriyet
tarihinde ilk kez hem de iki yıl üst üste kurbanlık ithal ettik.
Yetmedi, onlara bir de saman ithal ettik.
Son yıllarda özellikle kırmızı ette
sorunlara kalıcı çözüm üretilemediği için her üç dört yılda
bir büyük bir krizle karşı karşıya kalıyoruz. Üstelik
bu krizlerden ders çıkarmak, uzun vadeli tedbirler almak yerine, her kriz
yandaşlara peşkeş çekilmeye fırsat biliniyor, olan
çiftçiye, tüketiciye oluyor.
On altı yıl aradan sonra canlı hayvan ve
et ithal ettik; hem de Sayın Bakanın çeşitli tarihlerde
yaptığı açıklamada "Ülkemizde yeterli besi materyali
mevcuttur, ithalat çare değildir." demek suretiyle esasında
haklı bir tespitte bulunduğu o dönemden çok kısa bir süre sonra,
Avrupa Birliği direktifleri ve dönemin Sayın
Başbakanının talimatıyla, Sayın Bakan et
ithalatına izin vermek durumunda kalmış ve kendi kendisiyle
çelişmiştir.
Sorunlara yerinde ve kalıcı çözümler
üretilmediği için, ithalata rağmen et ucuzlamadı. Yani ne
üreticiye yaradı ne tüketiciye yaradı; üreticiyi mahvettiniz,
tüketici de ucuz et yiyemiyor maalesef.
Canlı hayvan ve et ithalatı nedeniyle 3 milyar
dolar yabancı ülkelerin çiftçilerine aktarılmıştır.
AKPnin hayvancılık politikaları, yabancı ülkelerin hayvan
üreticilerini, yetiştiricilerini desteklemekten öteye gidememiştir.
Bitkisel üretim ve bakliyatta da durum
kırmızı etten çok farklı değil. Dünyanın en
kaliteli, lezzetli yeşil mercimeği Yozgatta üretilirken, uygulanan
yanlış tarım politikaları yüzünden Yozgatlı bugün,
yıllarca önce Acaba yetişir mi? diye deneme amaçlı numune
gönderilen Kanadadan ithal mercimeği tüketmektedir. Tarım
politikası denince aklına sadece ithalat gelen AKPnin tarım
politikaları yüzünden bakliyat üretimi de ithalata dayalı hâle
gelmiştir. Çiftçi tarlasını ekememektedir, ektiğini
biçememektedir.
AKP iş başına
geldiğinden bu yana yaklaşık 3 milyon hektar alan tarım
dışı kalmıştır. Çiftçi traktörüne mazot
koyamadığı için tarlasına gidememektedir. Bugün çiftçimiz, tarlasının,
bahçesinin, serasının sahibi değildir değerli
milletvekilleri, tarlanın, bahçenin, seranın sahibi bankalardır
ne yazık ki.
Uygulanan yanlış tarım
politikaları, desteklerin yetersizliği bir yana, bu desteklerin çok
geç açıklanması ve geç ödenmesi, üretim maliyeti ile ürün fiyatı
arasındaki farkın çiftçi aleyhine gelişmesi
Yani ürettiği
ürünle girdi alamayan duruma düşen çiftçiler için üretim yapmak her geçen
gün zorlaşmaktadır. Bugün çiftçimiz, hangi ürüne ne kadar destek
alacağını mahsulünü ektikten sonra öğrenmektedir. Dünya
piyasalarına ve Türkiye şartlarına uygun bir destekleme
programı uygulanmamaktadır.
Çiftçi mahsulünü satalı
yaklaşık dokuz ay geçmiş, Yozgat çiftçisinin prim destekleri
hâlâ ödenmemiştir. Ayrıca yılda bir iki defa eline para geçen çiftçinin,
yapılan her ödemesinde Ziraat Bankasının yaptığı
kesintiler izah edilebilir değildir.
Değerli milletvekilleri, çiftçi
olmadan doymamız, tarım olmadan beslenmemiz mümkün değildir.
Tarlada ekilen mutfakta pişiyor, tarlada dikilen sofrada yeniyorsa bunun
itibar payesi elbette toprağını alın teriyle işleyen
çiftçimizdedir. Toprak bereketin yuvası, medeniyet ve kültürlerin
yurdudur. Çiftçilik, değeri paha biçilmez olan bir mesleğin, bir
mücadelenin, bir fedakârlığın haklı gururudur. Nasır tutmuş elleriyle, güneş
yanığı nurlu yüzleriyle, kimi gün hüzünlü, kimi gün umutlu
bakışlarıyla milletine hizmet sunmaktan övünç duyan yine
çiftçilerimizdir.
Şu an köy
kahvesinde kasvetli bir ruh hâliyle çayını yudumlayan çiftçilerimizin
meseleleri ağırdır. Şu an evlerinde kara kara
borçlarını düşünen, bu yılki harmanı da
borçlarına teslim etmenin acısını yüreğinde hisseden
çiftçilerimizin sıkıntısı had safhadadır. Yaz
sıcağında beyni kaynayan kardeşlerimizin onca çaba ve
çalışmalarına rağmen kazanları tamtakır, cepleri
bomboştur.
Ovaları,
otlakları, meraları yandaşlarına peşkeş çeken AKP
Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter. atasözümüzü
unutturmuş, hayvancılığımıza kumpas
kurmuştur.
Çiftçilerimiz
dertlidir, derin derin iç çekmekte, ah etmektedir. Çiftçilerimiz üretse de
borçlu çıkmakta, ekse de karşılığını
alamamaktadır. Çiftçimiz, kredi ekip borç ve faiz
kaldırmaktadır. Yılın on iki ayı çiftçimiz için
karakışa dönmüştür. Yılın on iki ayı çiftçimiz
için zahmet ve kayıptır. On üç yıllık AKP iktidarı
çiftçimizi yalnızlığa terk etmiş, yoksulluğa ve
sefalete mahkûm etmiştir.
Bugün, köylerde
hüzün vardır. Huzursuzluk, geçim darlığı, gelir
yetersizliği, devasa sorunlar, borç yükü her köyümüze, her köylümüze
sinmiş ve sirayet etmiştir. Traktörler boşa
çalışmaktadır.
Şunun
şurasında ne kalmıştır? Biçerdöverlerle biçilen yine
tefeciye, yine aracıya ve bankalara teslim edilecektir. Besmeleyle
saçılan tohumdan geriye sadece hüzün ve mahcubiyet
kalmıştır. Bağların, bahçelerin, bostanların
neşesi kaçmış, verimi düşmüştür. AKP, çiftçiyi yüz
üstü bırakmıştır. AKP, çiftçiye yüz çevirmiştir.
Kaçak ve
karanlık saraya gelince trilyonları savuran, ayakkabı
kutularına milyon dolarları saklayan soygun şebekesi, konu
çiftçi olunca Gözünüzü toprak doyursun. diyecek kadar küçülmekte, Al
ananı git. diyecek kadar seviyesizleşmektedir.
Şimdi şu mukayeseleri sizlerle
paylaşıyor, çiftçilerimizin hâlini ve ızdırabını
hepimizin, herkesin takdirlerine sunuyorum.
Girdi maliyetlerindeki yüzde 300lere varan
akılalmaz artışlara karşı, 2002ye kıyasla,
buğdayın fiyatı 2,7 kat, mısırın fiyatı 2,4
kat, ayçiçeğinin fiyatı 2,6 kat, kuru fasulyenin fiyatı 2,5 kat,
pamuğun fiyatı 1,52 kat artış göstermiştir.
Simit hesabını seven iktidar zihniyetine, bir
kez de anladığı lisandan konuşmak gerekirse; 2002de 660
gram buğdayla 1 simit alınırken, 2015te 1 kilo 200 gram
buğdayla 1 simit alınabilmektedir.
Yine, 2002de 3 kilogram buğdayla 1 litre mazot
alınabiliyorken, aradan geçen on üç yılın sonucunda bugün 6
kilogram buğdayla 1 litre mazot zor alınabilmektedir.
Değerli milletvekilleri, artık ülkemiz, ihracat
şöyle dursun, birçok tarım ürününü ithal eder hâle gelmiştir.
Şüphesiz kendi kendimizi doyuramayacak durumda olmamız ibret
vesikasıdır. 2002 yılına göre bugün ithalat
miktarlarına baktığımızda, buğday 3,1 kat, arpa
11,7 kat, kuru fasulye 1,5 kat, kırmızı mercimek -dikkatinizi
çekiyorum- 1.234 kat, nohut 834 kat, şeker 13 kat, ayçiçeği 6,7 kat
artış göstermiştir.
2000li yılların başında
tarımdan ekmeğini çıkaran, nafakasını temin eden 7
milyon 800 bin vatandaşımız varken, bu sayı yıllar
içinde erimiş ve 6 milyona düşmüştür. Nitekim,
yaklaşık 2 milyon insanımız çiftçiliği
bırakmış, arazisini ve tarlasını terk etmek zorunda
kalmıştır. Sadece Yozgatta her yıl ortalama 12 bin
kişi baba ocağını terk etmektedir.
Avrupalıları Türkiyeye çalışmak için
davet eden aklıevvellere sesleniyorum: Çiftimiz perişandır,
çiftçimiz mağdurdur. Çiftçimizin işsiz kalan, evlenemeyen, evine
ekmek götüremeyen çocuklarına iş buldunuz da Avrupalı
işsizlere mi geldi sıra? Mağdur, kırlarda, köylerde,
yaylalarda, mezralardadır; mağduriyet, tarlalarda, tezgâhlarda, tüyü
bitmemiş yetimlerin, adı bile konulmamış yavruların
gözlerindedir. Mağdur, çiftçimiz, işçimiz, memurumuz,
esnafımız, emeklimiz, sanayicimiz, 77 milyon Türk
vatandaşıdır; Saraydaki Recep değil, tarladaki Recep
mağdurdur. Mağdur, villalarda yatıp hortumlarla ayağa
kalkan sonradan görme çocuklar değil; çiftçi çocuklarıdır,
iş bulamayan kadro vermediğiniz mühendisler, teknikerler,
iktisatçılardır. Kaçakçı Rıza değil, Yozgatlı
Rıza mağdurdur; rüşvetçi bakanlar, rezilliğe batanlar
değil, yoksulluğun ayazında buz kesmiş,
işsizliğin karanlığında kalmış milyonlar
mağdurdur.
Millete gelince Yok. diyen, başka
coğrafyalara gelince israfın dibini boylayan, çiftçimiz isteyince
azarlayan bu iktidarın emin olunuz ki yatacak yeri, kaçacak deliği
yoktur. Türk çiftçisi bunları görmekte ve hesabını buna göre
yapmaktadır. AKPyi denemiş, AKPyi tanımış ve hesap
sormaya hazırlanmaktadır.
Çiftçi mazota yenik düşmüş, gübre ve diğer
ekim masraflarına mahkûm olmuştur. Tarım politikaları
çiftçilerimizin aleyhinedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı, ihanet sürecinde gece bekçiliğine soyunarak çiftçiyle
bağını çoktan koparmıştır. Köylere kâbus
çökmüş, alacaklılar, senetler, haciz ve icralar âdeta kuyruğa
girmiştir. Kahvelerde içilen çaylar bile harman veresiyedir. Pazar
sepetleri boş gitmekte, boş gelmektedir. Üstte yok, başta
yoktur. Çiftçilerimiz iki büklümdür, deyim yerindeyse kalburla su taşımaktadır.
Evdeki hesap tarladaki başağa uymamaktadır. Borç
gırtlağa dayanmıştır.
Çiftçi, 17-25 Aralık sürecinin 1 numarasına
bakarsak gereksizdir ve bu nedenle umursanmamaktadır. Hırsızlar
harmana dadanmış, yolsuzluk çeteleri tarlalara
üşüşmüştür. Çiftçi üretmiş, rüşvetçiler yemiştir;
çiftçi ekmiş, 17-25 lobisi yürütmüştür. Çiftçimizin
sıkıntılarına inat, Diyarbakırda halay çekip türkü
söyleyen, Kürtçe mevlit okuyan Sayın Bakan, eminim bilmediğimiz
yerlerde ve bilmediğimiz dillerde çiftçi için bir de cenaze namazı
kıldıracaktır.
Tüm bunlara karşın çiftçimizin umudu, millet ve
vatan sevdalısı, çiftçi ve köylü savunucusu Milliyetçi Hareket
Partisidir. Biz köylünün yanında, çiftçinin arkasındayız, her
meselenin farkındayız; vergi, faiz ve zam furyasının
bilincindeyiz. Buğdayın para etmesi için çözüm Milliyetçi Hareket
Partisidir. Tarımsal
alanda on üç yıllık AKP iktidarı döneminde düşen üretimin
canlanması için reçete Milliyetçi Hareket Partisindedir. Daralan ekim
alanlarını genişletmek, tarımda verimlilik
artışını sağlamak için umut Milliyetçi Hareket
Partisidir. Mazot fiyatlarının belinin kırılması,
gübre ve diğer ağır maliyetlerin düşürülmesi için plan ve
program Milliyetçi Hareket Partisindedir.
Çiftçilerimizi desteklemek için geliyoruz. Köylerimizi
güzelleştirmek, bolluk vadisi yapmak için iktidara yürüyoruz.
Yırtık ayakkabısı su alan, yamalı önlüğüyle okula
koşan, kuru ekmekle öğün geçiren küçücük çocuklarımıza
müjde vermek için mücadele ediyoruz. Biz Türk milletinin tamamının
hizmetinde ve emrindeyiz. Biz iddialıyız, biz başarırız,
biz Türkiyeyi yönetmeye hazırız. 7 Haziranda Türkiye, üzerine
atılmış ölü toprağından silkinerek doğrulacak,
Türk milleti üç hilalle yeni baştan doğacaktır. Kavurgayla
karın doymaz, AKPyle gelecek olmaz, çiftçimiz bunun
farkındadır.
Herkes şunu açık açık bilmelidir ki biz
ithalat lobilerine ve onların hizmetkârlarına karşı
inadına ürettireceğiz, inadına Türk çiftçisini
destekleyeceğiz, daha fazla destek vereceğiz. Çiftçi AKPnin
ayağındaki çarık, Milliyetçi Hareket Partisinin
başındaki sarıktır. Çiftçi AKPnin oyuncağı,
Milliyetçi Hareket Partisinin onur davasıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
isteyen Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker hakkında
vermiş olduğumuz gensoru önergesi üzerine grubum adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, konuşmama başlamadan önce bir
şey belirtmek istiyorum: Yine gündemde cezaevleri var. Manisa T Tipi
Cezaevinde, Abdullah Akgün adında bir arkadaşımız dört gün
önce vefat etti. Abdullah Akgün arkadaşımız, akşam
saatlerinde daha önce zaten hasta- hastalığını beyan
ediyor, arkadaşlarının da talebiyle idare kendisiyle ilgilenmeye
başlıyor. Ne yazık ki ilgilenme başladığı
andan itibaren Nasıl bunu savsaklarız? diye bir çaba da kendisini
gösteriyor. Sonuçta, Abdullah Akgün arkadaşı cezaevinden hastaneye
götürebilmek için kendisinden 50 Türk lirası talep ediyorlar ancak
Abdullah Akgünün ne cebinde 50 lirası var ne de hesabında 50
lirası var; bu nedenle de bu arkadaşımızı hastaneye
götürmüyorlar. Ama, Adalet Bakanı bir konuşmasında cezaevlerinde
ambulans olduğunu, doktor olduğunu, revirler olduğunu,
hastalarına iyi bakıldığını, vesaireyi
söylemişti. Ama diyelim ki bunların hiçbirisi yok, hastanenin
ambulansları var, cezaevi bu ambulansı çağırıp götüremez
miydi? Götürebilirdi şüphesiz. Besbelli ki cezaevinin tutumu,
cezaevlerinin tutumu ihmali de aşmış, bir kasta
dönüşmüştür. Bu, sadece Manisadaki T Tipi Cezaevi için geçerli
değil, hemen hemen Türkiyedeki diğer bütün cezaevleri için
geçerlidir. Sonuçta, cezaevlerindeki hastalar
Bir insanlık sorunuyla
karşı karşıyayız. Bunlara karşı
sorumluluklarımızdan ötürü, bu nedenle mutlaka ve mutlaka
cezaevlerindeki bu hastalarla alakadar olmak, ilgili olmak gerekmektedir.
Öte yandan, bu ölüm olayı içerisinde bir kasıt
vardır, bunun müsebbipleri hakkında mutlaka bir araştırma
yapılmalıdır. Bu nedenle, merhuma Tanrıdan rahmet,
ailesine ve arkadaşlarına da sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüzde dünya ölçüsünde
uygulanan tarım politikaları küçük ve orta ölçekli işletmeleri
tasfiye etmektedir. Onların yerine, çok uluslu tarım, gıda
şirketleri tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve
sözleşmeli üreticilik modeli öne çıkarılmaktadır. Böylelikle
hem çok uluslu şirketler tarafından üretilen veya pazarlanan tohum,
ilaç ve gübre gibi tarım girdilerine pazar yaratılmakta hem de
tarımda tekellerin hâkimiyeti güçlendirilmektedir.
Türkiyede, 2000li yılların başında
itibaren, IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uygulanan
neoliberal tarım politikalarıyla destekleme sisteminin bütünlüğü
tümüyle bozulmuştur. Ayrıca, tarım satış
kooperatifleri işlevsiz hâle getirilerek çiftçi örgütlenmesi
zayıflatılmış ve tarım sektörü piyasaya teslim
edilmiştir. Tarım ve gıda sistemi giderek uluslararası
sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiş,
Türkiyenin gıda egemenliği çok uluslu şirketlerin gündemine
girmeye başlamıştır. Nitekim, 2002-2014 yılları
arasında, on iki yılın dokuzunda tarım ürünleri
dış ticaretleri net açık vermiştir.
Kamunun günümüzdeki tarım politikaları küçük
çiftçileri korumaktan ziyade büyük ve orta çiftçilere yönelmiştir. Küçük
üreticiler büyük şirketlerin arasında yok olmaktadır.
Tarımda uygulanan tüm politikalar verimlilik üzerinden değerlendirilmekte,
böylelikle şirket tarımının yaygınlaşması da
teşvik edilmektedir. Oysa, sosyal devlet bir politika oluştururken
yalnızca verimliliği dikkate almamalıdır, aksi hâlde
yokluğun kalıcılaşması, eşitsizliklerin artması
kaçınılmaz olacaktır.
Değerli milletvekilleri, 2012 yılında il
ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı yüzde 77,3tür. 6360
sayılı Büyükşehir Yasasıyla 2014 yılında bu
sayı yüzde 91,3e yükselmiştir. Buna karşılık, belde
ve köylerde yaşayanların oranı ise yüzde 22,7den yüzde 8,7ye
düşmüştür.
6360 sayılı Büyükşehir Kanunu
gereğince 30 Mart 2014ten sonra 16 bin köy mahalleye dönüşmüş,
bu yerlerde köy tüzel kişiliğine ait mera, yaylak ve diğer
varlıklar belediyelere veya özel idarelere devredilmiştir. Tarım
arazileri, meralar ve yaylaklar imara açılmış, böylelikle
tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki
araziyi satıp üretimden çekilmeleri için zemin
hazırlanmıştır.
TÜİKin verilerine göre, Ekim 2013 döneminde toplam
istihdam önceki yılın aynı dönemine göre 139 bin kişi
artarak 25 milyon 648 bin kişi olmuştur. Bu dönemde tarım
istihdamı 294 bin kişi azalarak 6 milyon 28 bin kişi olarak
gerçekleşmiş, yıllık yüzde 4,7 oranında bir daralma
meydana gelmiştir. Tarım istihdamının payı ise yüzde
24,8den yüzde 23,5e gerilemiştir.
2013 yılının ilk dokuz aylık
döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, sabit fiyatlarda
gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 4lük artışla 91 milyon 219 bin
Türk lirası olmuştur. Aynı dönemde tarım sektörünün
büyümesi ise yüzde 3,9 olarak gerçekleşmiştir. Ancak, son on
yıllık dönemde gayrisafi yurt içi hasılanın
yıllık ortalama yüzde 5,1 oranında büyümesine karşın,
tarımdaki büyüme yüzde 2,2lerde kalmıştır.
Son on iki yılın dokuzunda tarım ürünleri
dış ticareti net açık vermiştir. Türkiye, gıda
maddeleri dış ticaretinde net ihracatçı, tarımsal ham madde
dış ticaretinde ise net ithalatçı konumundadır. Bu alandaki
dış ticaret özel sektör taleplerine göre biçimlenmektedir, gıda
sektörü ithal ettiği ham maddeyi işleyerek ihraç yoluna gitmektedir.
Türkiye, 20 milyon tonu aşkın üretim
gerçekleştirdiği buğdayda aynı zamanda ithalatçı
konumundadır. 2011 yılında 5 milyon tona ulaşan buğday
ithalatı 2013 yılında 4 milyonu ancak bulabilmiştir.
Mısır da ise 3,9 milyon tonluk üretime karşılık
ithalat 1,5 milyon tonu geçememiştir.
Değerli milletvekilleri, yağlı tohumlar ve
türevleri Türkiye'nin en önemli ithalat kalemlerinden birini
oluşturmaktadır. 2014 yılının Ocak-Kasım döneminde
yağlı tohumlar için ödenen bedel 1 milyar doları
aşmıştır. Ham yağ için ödenen bedel ise
yaklaşık 1,5 milyar dolardır. Söz konusu dönemde yağlı
tohumlar ve türevlerine ödenen toplam döviz ise 3,3 milyar doların
üzerindedir.
2000 yılı sonrası uygulanan Dünya
Bankası programları çerçevesinde üretim alanının
daraltılması istenilen fındık, tarım ürünleri
arasında en yüksek ihracat gelirini sağlamaktadır.
2000 yılı sonrası dönemde buğday
üretimindeki artış yüzde 10 seviyesinde kalmış, arpa
üretimi ise oldukça gerilemiştir. Endüstri bitkilerinin, kuru
baklagillerin ve yumru bitkilerin üretimleri ise azalmıştır.
Bitkisel üretim içerisinde yalnızca mısır, çeltik ve
ayçiçeğinde anlamlı artışlar
sağlanmıştır, doğrudur. Diğer ürünlerde üretim
istikrarsızdır, ya kendini tekrarlamış veya düşmüştür.
2000 yılı sonrası dönemde nüfus yüzde 19
artarken dar ve orta gelirli yurttaşların temel gıdaları
arasında yer alan patates üretimi yüzde 26 oranında
gerilemiştir. 2012 yılında patates üretimi 4,8 milyon ton iken
2013 yılında yüzde 18lik bir düşüşle 3,9 milyon ton olarak
gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise 4,1 milyon ton olarak
gerçekleştiği de biliniyor.
Üretim planlaması bulunmadığı için
2012 yılında fazla üretim yapılan patates, girdi
fiyatlarındaki fahiş artışlara karşın piyasada
hak ettiği değeri de bulamamıştır. Buna ihracat
olanaklarının kısıtlı oluşu da eklenince
satılamayan patates, tarlada, depolarda kalmış, hayvan yemi
olmuş, hatta çöpe gitmiştir. Bu nedenle çiftçi 2013 yılında
patates ekimini azaltmış, bazı tüccarlar elindeki ürünü daha
yüksek fiyatla satmak için stok yapmış, ayrıca Iraka
yapılan ihracatın da etkisiyle fiyatlar olağanüstü seviyelere
çıkmıştır. TÜİK verilerine göre, patatesin Ocak
2013te 91 kuruş olan tüketici fiyatı, Aralık 2013te 1,83
liraya, Ocak 2014te 2,88 liraya yükselmiştir.
2000 yılı sonrası dönem ele
alındığında, nüfusun yüzde 19 oranında
arttığı, buna karşılık kuru fasulye üretiminin
yüzde 15 düzeyine gerilediği de görülmektedir. Türkiye, son beş
yılın ortalaması olarak 190 bin ton kuru fasulye üretimi
gerçekleştirmiş, buna karşılık yıllık
ortalama 40 bin ton seviyesinde ithalat yapmıştır. Son bir
yılda yüzde 60a yaklaşan kuru fasulyedeki fiyat
artışlarının Amerika ve özellikle Arjantinde yaşanan kuraklıktan
kaynaklandığı da bilinmektedir. Kuru fasulyenin ateşini
söndürmek için ithalat kolaycılığına başvurularak 21
Ocak 2014 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararla yüzde 19,3 olan
gümrük vergisi oranları da sıfırlanmıştır. Gümrük
vergisinin sıfırlanması kuru fasulye fiyatlarında geçici,
nispi düşüşler sağlayabilir ancak sorunun gerçek çözümü
üretimden geçmektedir.
Sayın milletvekilleri, hâlen pancar ve mevsimlik
işçilerin sorunları devam etmektedir. Mevsimlik işçiler büyük
sıkıntı içerisindedirler ve bu insanlarımız her
defasında bizi aramakta ve bununla ilgili çözüm beklemektedirler. Bununla
ilgili daha önceki ilgili konuşmalarımızda detaylı bilgiler
vermiştik, bunu da kısaca bu şekilde tekrarlamak istiyorum.
Bakınız, AKPnin tüccar zihniyetinin bir sonucu
da tarımsal ürünlere ulaşımda vatandaşın
karşı karşıya kaldığı sorunlardır.
Bugün çiftçi, binbir güçlükle ürettiği malı tüketiciye birkaç elden
geçtikten sonra ulaştırabilmektedir. Üreticinin tüccara çok küçük
rakamlarla sattığı mal, vatandaşın eline geçinceye
kadar fahiş fiyatlara yükseliyor ve bu durumda mağdur olan, üreticiler
ve biz tüketiciler oluyoruz. Bu işten tek kazançlı çıkan,
AKPnin her fırsatta desteklediği ve beslediği komisyoncu
kesimler olmaktadır. Bugün üretici fiyatları ile market
fiyatları arasındaki fark yüzde 400leri bulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ürün grupları
itibarıyla baktığımızda ise bu oranın yaş
sebzede ve meyvede yüzde 498, kurutulmuş ürünlerde yüzde 286,
baklagillerde yüzde 256, pirinçte yüzde 199 ve hayvansal ürünlerde yüzde
206lara kadar çıktığı da görülmektedir. Mersindeki, Adanadaki
portakal ya da mandalina üreticisi kilosunu ancak 20-25 kuruştan
satabilirken Ankarada veya Ağrıda bu market fiyatları 3-5 lira
arasındadır.
Değerli milletvekilleri, 2010-2013 döneminde
yaklaşık 3,5 milyar dolarlık canlı hayvan ve et ithal
edilmiştir. 2013 yılında yeniden gündeme gelen
kırmızı et sorununun en önemli nedeni yüksek girdi
maliyetleridir. Üretici hem bu hem de ithalat politikaları nedeniyle
maliyetin altında hayvan satışı yapmak zorunda
kalmıştır. Bu durum binlerce hayvan üreticisinin iflasına
yol açmış ve sıfır faizli kredilerle kurulan birçok besi
işletmesi de el değiştirmiş veya
kapanmıştır. Öte yandan, süt üreticisi sattığı 1
litre çiğ süte 1 kilogram yem dahi alamamaktadır. Uygulanan
yanlış politikalar bir yandan hayvan üreticisine darbe vururken öte
yandan tüketiciyi de mağdur etmektedir.
2002 yılında 50 baş ve üzeri büyükbaş
hayvan bulunan orta ve büyük boy hayvancılık işletmesi
sayısı 4.300 iken 2014 yılı itibarıyla
yaklaşık 29 bine ulaşmıştır. Son on yılda 24
bini aşkın 50 baş ve üzeri büyükbaş hayvancılık
işletmesi kurulmuştur. Hayvancılıkta şirket
tanımını öne çıkaran politikalar terk edilmelidir, mevcut
üreticileri daha iyi duruma taşıyacak uygulamalara yönelinmelidir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
verilerine göre, 2002-2014 yıllarını kapsayan dönemde kimyasal
gübre fiyatları, cinsine göre 3,4 ila 4,1 kat artmıştır.
Bazı il ve ilçelerde artık, bu fiyatlar keyfî olarak
belirlenmektedir. Aynı dönemde karma yem ve mazot fiyatlarında da
artış 3,9 kat olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların en büyük
nedenlerinden bir tanesi de kırk yıla yakındır bölgede
devam eden çatışma ve şiddet ortamıdır. Bu çatışma
süreci bölge ekonomisini çok ciddi ölçülerde sarsmıştır. Yine,
getirilen mera ve yayla yasakları, bölgede tarım ve
hayvancılığı durma noktasına getirmiştir.
Binlerce hektar mera ve yayla güvenlik gerekçesiyle yasaklanmış, bu
yasaklar ise birçok yerde hâlâ devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 2003-2014
yıllarını kapsayan dönemde tarıma 59 milyar liralık
destek verilmiştir, aynı dönemde faiz ödemeleri 548 milyar
liradır. Yani, yerli ve yabancı rantiyeye milyonlarca çiftçiden tam 9
kat daha fazla ödeme yapılmıştır. 2006 yılında
yürürlüğe giren Tarım Kanununun 21inci maddesine göre, her yıl
tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî
hasılanın en az yüzde 1i düzeyinde olmak zorundadır. Oysa, bu
rakam yüzde 0,6-0,7 oranına gerilemiştir. 2013 yılında, tarımsal
destekleme ödemeleri 8 milyar 684 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
Söz konusu rakam 2014te 9 milyar 670 milyon liraya çıkmış, 2015
yılındaysa 10 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 2010
yılından itibaren geçilen havza bazlı modelde prim desteklerine
2013 yılı için birçok kalemde artış yapılmazken
yalnızca pamuk, aspir ve zeytinyağında sembolik
artışlar görülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
samanın bile yurt dışından ithal edilir olduğu
ülkemizde meralarımız kentsel dönüşüm adı altında
talana açılıyor. Soma faciası sonrasında iş güvenliği
ve işçi sağlığını daha iyi duruma getirme
iddiasıyla hazırlanan 6552 sayılı Yasa, özüyle
bağdaşmayan birçok maddenin eklenmesiyle torba statüsü kazanan bu
yasa vasıtasıyla 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 14üncü
maddesinin birinci fıkrasına bir bent eklenmiştir. Buna göre,
Bakanlar Kurulunca kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak
ilan edilen yerlerin tahsis amacı değiştirilecektir veya
değiştirilmektedir. Böylelikle meralar amacı dışında
kullanılabilecek, kentsel dönüşüm adı altında
betonlaşacak ya da köyler kentleşecektir.
Keza, yine, hatırlanacağı üzere, 2
Ağustos 2013 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren 6495 sayılı Kanunla mera, yaylak ve kışlaklar talana
açılmıştır. Yasaya göre, mera, yaylak ve
kışlakların geçici yerleşme alanı olarak uygun görülen
kısımları, tahsis amacı değiştirilerek tapuda
hazine adına tescil edilmektedir. Bunlardan kamu hizmetleri için gerekli
olanların dışındakiler, talep sahiplerine bedeli
karşılığında yirmi dokuz yıla kadar tahsis
edilebilecek, kiraya verilebilecektir. Bu yerlerde kat adedi 2yi, yapı
inşaat alanı 200 metrekareyi geçemeyecek şekilde yapı
inşasına izin verilecektir. Meralarımızın imara
açılmaya değil, ıslah edilerek otlatma kapasitelerinin
artırılmasına ihtiyacı vardır.
Değerli milletvekilleri, yakın zamanda
vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine
yaptığım konuşmada özellikle tarım alanında
mühendislerin, ziraat mühendislerinin ve diğer ilgili teknik
elemanların konumlandırılması için uzun uzun
açıklamalarda bulunmuştum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL AKSOY (Devamla) - Bu nedenle, yeniden konuya
girmek istemiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Gökhan
Günaydın, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Günaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye için, ülkemizin ve insanımızın
geleceği için son derece önemli bir konuda, tarımda, köylülükte,
teknik elemanların durumunda güncel gelişmeleri değerlendirmek
üzere huzurunuzdayım.
Elbette Tarım, Gıda ve Hayvancılık
Bakanı hakkında verilen bir gensoru üzerinde konuşacağız.
Sözü edilen Bakan on bir yıldır Türkiyede ilgili
Bakanlığı yönetmektedir. Ben burada kaba, vulgar bir politika
yapacak değilim, tam tersine beyinlere ve vicdanlara seslenmek istiyorum.
Türkiye'nin tarım fotoğrafını önümüze koyalım ve
diyelim ki: On bir yıldır bu Bakanlığı yöneten Bakan
eğer bu veriler ışığında
başarılıysa muhalefet de teşekkür etsin, yok,
başarılı değilse iktidar partisi milletvekilleri de Yahu,
sen on bir yıldır bu Bakanlığı yönetiyorsun, her türlü
imkân elinde, dünyanın bütçesini kullandın, bu sonuçlar nedir? diye
sorabilsin. Ben eminim ki şu anda bizi televizyonlarda izleyen
yurttaşlarımızın da beklentisi CHP, MHP, HDP, AKP
kavgası seyretmek değil, bu mevcut reel durumu saptamak, maddi
gerçeği saptamak ve ona göre bir tutum alabilmektir.
Sevgili vatandaşlarım, sevgili milletvekili
arkadaşlarım; şunu söyleyelim: Türkiye, Anadolu tarım
açısından dünyanın en önemli topraklarıdır çünkü
milyonlarca yıl boyunca avcılık ve toplayıcılıkla
geçimini sağlayan insanoğlu on bin yıl evvel ilk kez bu
topraklarda yerleşmiş ve tohumu ıslah etmiş, hayvanı
ehlileştirmiş, tarıma ve hayvancılığa
başlamıştır. Şüphesiz, bu bir tesadüf değildir
çünkü bu topraklar, sevgili arkadaşlarım, tarım için
dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunmayan olanaklara sahiptir.
Örneğin, 40tan fazla ülkeyi içinde
barındıran Avrupada 12 bin bitki çeşidi varken yalnızca
Türkiye'de, Anadoluda 13 bin bitki çeşidi vardır ve bunların 4
bini endemiktir. Başka bir deyişle, biz, bir gen bankası
üzerinde yaşıyoruz. Bugün dünyanın şüphesiz en stratejik
ürünü buğday, Diyarbakırdan bütün dünyaya
yayılmıştır. Yine, besleme değeri açısından
en kıymetli olan ürünler, mercimeği, fasulyesi bu topraklara özgü
ürünlerdir.
Şimdi, gıdaya sahip olmak, gıdaya
erişebilmek, ona egemen olmak bu dünyanın geleceği
açısından son derece önemlidir. Su gibi, silah gibi önemlidir
gıda ve nitekim, sevgili dostlarım, 1990 yılında Dünya
Gıda Fiyatları Endeksi yalnızca 100 iken bugün Dünya Gıda
Fiyatları Endeksi 200ü aşmış durumdadır. Bu, bize
şunu gösteriyor: İthalatçı olan ülkeler her geçen gün daha
yüksek paralarla tarım ve gıda ürünü ithalatı yapmak zorunda
kalacaklar, ihracatçı ülkeler ise tarım ve gıdadan giderek daha
fazla para kazanabileceklerdir.
Şimdi, bu temel bilgiler
ışığı altında Türkiye'nin durumuna bir
bakalım: Türkiye, 1980de 44 milyon nüfusa sahip olan bir memleketti,
bugün 78 milyon nüfusumuz var ve orta vadede bu topraklarda 100 milyon
yurttaşımız yaşayacak. Yani Almanya gibi, Fransa gibi nüfus
artış hızı durmuş bir memleket değiliz biz. Dolayısıyla,
temel amacımız, yalnızca bugünkü nüfusu beslemek değil,
orta vadede nüfusumuza eklenecek bir çeyrek milyonu daha bu topraklardan
yetişecek ürünlerle besleyebilmektir.
Şimdi, bu tabloda on bir yıllık Mehdi Eker
Bakanlığının bir muhasebesini yapmaya başlayabiliriz.
Arkadaşlar, rakamlar önümüzde. Ben her seferinde söylerim, hepimiz
sabahlara kadar nutuklar atabilecek nitelikteyiz ama bu nutkun bu memlekette
artık bir önemi kalmamıştır. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer nutkunuzu rakamlarla, verilerle
destekleyemiyorsanız orta yerde söylenecek ve dikkate alınacak bir
laf yok demektir. Bakın, aydın namusu içerisinde söyleyelim, bitkisel
üretimde üretimi anlamlı ölçüde artan yalnızca 3 ürün vardır AKP
döneminde; bunlar mısırdır, ayçiçeğidir ve çeltiktir, bunun
dışındaki bütün ürünlerde üretim ya azalmıştır ya
da sabit kalmıştır. Üretimin sabit kalması ne anlama gelir?
Her yıl nüfus artıran bir ülkede üretimin sabit kalması demek,
sizin giderek o alandaki gıda egemenliğini yitirmeniz anlamına
gelir. Ve nitekim, şimdi size sayıyorum, bu saydığım
ürünlerin tamamında Türkiye net ithalatçıdır. Eğer
Değildir. diyen arkadaşım varsa ya da Bakan Değildir.
diyor ise gelecek, burada rakamları söyleyecek, nutuk atmayacak.
Bakın, ben söylüyorum size. Buğday: Türkiye buğdayda net
ithalatçı. Arpa: Net ithalatçı. Soya: Net ithalatçı.
Ayçiçeği: Net ithalatçı. Mısır: Net ithalatçı.
Ayçiçeği, soya, mısır ve arkasından çeltik, çeltikte de net
ithalatçı. Gelelim baklagillere: Bakla, mercimek, fasulye, nohut;
bunların tamamında bu memleket net ithalatçı. Hayvansal
ürünlerin tamamında bu memleket net ithalatçı.
Şimdi, ben bunları söylüyorum, Sayın
Bakanın rakamlarla arasının iyi olmadığını
sanmıyorum ben. Koskoca Bakanlık onun önüne rakam vermiyor mudur?
Fakat, Bakan on bir yılda bir şeyde ustalaştı:
Ustalaşması rakamları çarpıtmasındadır.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Rakamlara takla
attırır Sayın Bakan!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Şimdi, ben bu
çarpıtmanın elbette bir tarafı olmayacağım, onun için
kendi rakamlarıyla onları değerlendireceğim.
İyi bakın: Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının Avrupa Birliği ve
Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün rakamları. Yani
Bakanın, ben her kürsüye çıktığımda O rakamlar öyle
değildir kardeşim, pamuk şöyle olmuştur da öbürü böyle
olmuştur. diye attığı, tuttuğu rakamlar.
Bakın, ben size rakam veriyorum. Türkiye, AKPli on
iki yıl boyunca, tarım ve gıda ithalatı açısından
rakamlara baktığımızda, örneğin 2014 yılında
sevgili arkadaşlarım, 6 milyar dolarlık tarım ürünü ithal
etmiştir, ihraç ettiği tarım ürünü 1 milyar dolardır. Daha
ne konuşuyoruz? Ben mi söylüyorum bu rakamı? Bu rakamı
Bakanlığın Avrupa Birliği ve Dış
İlişkiler Müdürlüğü söylüyor. Demek ki neymiş? 5 milyar
dolar bu memlekette tarım ürünleri için dışarıya para
akıtıyoruz.
Peki, gıdada durum ne? Gıdada
ihracatçıyız. Gıdada 17 milyar dolar, 17,7 milyar dolar ihracat
var, 12 milyar dolar da ithalat var. Yani, Türkiye, gıdada ihracatçı
ama asıl bizim olmamız gereken, kendimize yetmemiz gereken tarım
ürünlerinde net ithalatçı.
Bu, bizi nereye sürüklüyor biliyor musunuz
arkadaşlar? Yine ben size rakam vereceğim. Türkiye, 2014
yılında tarım ve gıda ürünleri ithalatına 18 milyar
dolar para ödemiş bir memlekettir, tarım ve gıda ürünleri
ithalatına 18 milyar dolar para ödemiş bir memlekettir.
Tamamını söyleyeyim ben size: AKP döneminde,
yani on üç yıl boyunca tarım ve gıdaya ne kadar ithalat
parası ödediniz? Verdiğiniz rakamları topluyorum ve söylüyorum
size: 139 milyar dolar. Arkadaşlar, cari rakamla bir çarpın, bölün de
uykunuz kaçsın. Yani, Türkiye, AKP döneminde tarım ve gıda
ithalatına 350 katrilyon lira ithalat parası ödedi. Daha ne
konuşuyoruz? Daha bu gökyüzü altında söyleyecek ne var? Bakan
atıyor, tutuyor: Ben Avrupanın 1inci ülkesi hâline geldim.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Bakan dinlemiyor ki.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bakan dinliyor olsaydı
memleket bu hâlde olur muydu ya? Bakan dinliyor olsaydı, Bakan
azıcık ziraat mühendislerinin, veteriner hekimlerin sözlerine kulak
veriyor olsaydı memleket de bu hâlde olmazdı, Bakan da bu hâlde
olmazdı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onun mimarları var,
mimarları!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Şimdi onların
hepsinden bahsedeceğim.
Şimdi, arkadaşlar, 139 milyar dolar, 350
katrilyon lira
Lafa gelince der ki: Biz tarımda, gayrisafi millî
hasılada Avrupada 1inciyiz. Bilmeyenler de inanıyorlar
arkadaşlar.
Bakın, ben gene size bir rakam vereyim: Hollanda 41
bin kilometrekare, Konya kadar Hollanda. Hollanda bu tarımsal
dış ticaret istatistiğine göre 103 milyar avro ihracat
yapıyor, 66 milyar avro ithalat yapıyor. Yani, küçücük
Hollandanın
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bak, bilmiyorsun.
Rotterdam Limanına gelen mallar onlar, aktarma yapıyor;
anlatırım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Aa canım! Sen gelirsin,
buradan anlatırsın, ben de öğrenirim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Tabii
anlatırım sana.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Sağ ol, senden
öğreneceğim hiçbir şey yok burada.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bilmiyorsun
işte. Gel, götüreyim seni oradaki depolara.
TÜLAY BAKIR (Samsun) İmkânı var mı bu
kadar küçük bir ülkenin
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Kardeşim, bak,
ithalatın
Rakam ne bilmiyorum da
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bırak
şimdi. Rakam değil, bak, Rotterdam Limanına geliyor,
bilmiyorsun işte.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Neyse, senin gibi bir cahil
adamla fazla muhabbet etmenin bir anlamı yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bırak
şimdi, sensin cahil. Ben sana Rotterdam Limanını söylüyorum.
TÜLAY BAKIR (Samsun) Sizin okuduğunuz
rakamları biz de okuyoruz, yapmayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Rakam veriyorum: 103 milyar
avro ihracat var, 66 milyar avro ithalat var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Biz
bildiğimiz için söylüyoruz. Sen de bildiğini konuş. Hollandada
ne kadar elleçleme biliyor musun?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bağırma,
bağırma! Azıcık efendi ol, benden sonra söz al, gel.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen bana cahil
diyemezsin. Ben sana şunu söylüyorum
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bu kadar zor mu
kardeşim? Söyledim işte, biraz evvel söyledim.
BAŞKAN Sayın Bak, Sayın Bak
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Sen sus, ondan sonra gelir,
burada anlatırsın. Tamam mı?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Rotterdam
Limanını söyledim ben sana. Cahil olan sensin.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ben sana cevap veriyorum.
Bu rakamlar aynı Türkiyede olduğu gibi
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Rakamları
şeyden alma.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bunu susturacak
mısınız, bu arkadaşı?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Orası
lojistik merkezi.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ama efendim,
cahil dedi. Söz istiyorum efendim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Susturmayacaksanız
bırakayım ben, kendisi konuşsun. Böyle bir şey var mı
ya?
BAŞKAN Keşke tüm sayın milletvekilleri
hatiplere saygılı olsalar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bitince ben söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Tamam efendim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Aynı istatistikle
Hollandanın 35 milyar avro para kazandığı bir memlekette
siz tarım ve gıdada başa baş bile değilsiniz.
Fransa, bu neymiş? Buna -Rotterdam- ne diyeceksin,
söyle bakalım. 60 milyar avro Fransa ihracat yapıyor, 48 milyar avro
ithalata para harcıyor. Yani, Fransa 11 milyar avro para kazanıyor
tarımdan, senin kaybettiğinden.
Gel, ben sana bir de İspanyadan bahsedeyim.
Oraları böyle ezberleyerek bu işler olmuyor, rakamlara
bakacaksın: matematik, adamı bozar. 61 milyar avro
İspanyanın ihracat rakamı, ithalat rakamı 47 milyar avro.
Bu ne anlama geliyor? Yani, İspanya, Türkiyeden küçük olan İspanya
13 milyar 794 milyon avro tarımdan para kazanıyor ve siz, hâlâ,
çıkıp bize diyorsunuz ki: Gayrisafi millî hasılada 1inciyiz,
Slovenyayı geçtik, bilmem ne yaptık.
Arkadaşlar, bütün bunlar, bütün içtenliğimle
söylüyorum ki bir siyasi çekişme konusunun dışına
çıkarılmalı ve bu resmi gördükten sonra Yazık ya, on bir
yıldır yetki verdiğimiz adamlar memleketi ne hâle getirmiş
bir bakalım. denilmelidir ama böyle Bakana böyle milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar) Milletvekili, Bakanı korumaktan
vazgeçsin de Bu rakamlar nedir kardeşim, bize niye yalan söylüyorsunuz?un
hesabını sormaya başlasın.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım Türkiyede
tarımı destekliyoruz. diyorlar. Ben size gene bir rakam
vereceğim. Bakın, rakam söylüyorum, deyin ki öyle değil. Mehdi
Eker tarıma destek vermedi mi? Verdi tabii. Ne kadar destek verdi? On üç
yıl boyunca tarıma verdiğiniz bütün destek 70 milyar
liradır. Doğru mu? Sayın, hangi yıl ne istiyorsanız,
oturalım, teker teker hesabını yapalım. 70 milyar lira
tarıma destek vermişsiniz, ithalata harcadığınız,
savurduğunuz para 350 milyar lira. Yani, tarıma verdiğiniz
desteğin 5 katını ithalat için dışarıya
atmışsınız ve siz, hâlâ, çıkıp tarımı,
gıdayı savunmaktan bahsediyoruz. Ayıp diye bir şey yok mu?
Bu memleketin çiftçisini iflas ettirdiniz, bu memleketin teknik
adamını işsiz bıraktınız ve hâlâ Rotterdam,
Rotterdam. diye konuşup duruyorsunuz. Bu memleket, şu anda
dışarıya ithalat parası verecek olmasa yani
dışarıdan borçla para alıp da onunla çeltik almasa, onunla
buğday almasa ekmeğini döndürebilecek durumda değil.
Ha, ben size rakam vereyim: 93 milyon dönüme düştü
Türkiye'nin buğday ekim alanları. Yani, Türkiye'nin buğday ekim
alanını bile azalttınız ama sizin rakamlara göre
buğdayda üretim düşmüyor ve bunu bize anlatıyorsunuz Ya, biz
buğdayda verimliliği destekledik. diye. Ben size rakam veriyorum:
Uluslararası Hububat Konseyinin rakamları ile sizin
rakamlarınızı
karşılaştırdığımızda, on üç yıl
içerisinde 27 milyon ton fark oluşuyor. Yani, siz, buğdayın bile
istatistiğini doğru tutmuyorsunuz, burada bile istatistikleri
çarpıtarak aslında o acı gerçeğin üstünü örtmeye
çalışıyorsunuz.
Söyleyecek çok şey var. Örneğin mercimek: 565
bin tondan mercimek üretimini 417 bin tona düşürmediniz mi? Rakamları
açın, Düşürmedik. deyin. Fasulyeyi 650 bin tondan 506 bin tona
düşürmediniz mi kardeşim? Kuru fasulye üretimi 250 bin tondan 195 bin
tona gerilemedi mi? Bakla üretimi 32 bin tondan 18 bin tona düşmedi mi?
Ya, bunları kim yaptı bu memlekette, ben mi yaptım? Bunları
Mehdi Eker ve arkadaşları yaptı.
Şimdi, Mehdi Eker ve arkadaşları deyince
onları bir tanıyalım. Bakın, Mehdi Eker; üç dönemdir
Diyarbakır Milletvekili AKPden, on bir yıldır Bakan.
Bakan Yardımcısı kim?
Diyarbakırlı. Mesleği ne? Mimar. Yani, bir mimar Tarım
Bakanlığı Bakan Yardımcısı. Peki, eskiden neydi
mesleği? Eskiden Ticaret Odası Başkanıydı ama
Diyarbakır Milletvekiliydi.
Halis Bilden, TİGEM Genel Müdürü. Nereli bu
vatandaş? Diyarbakırlı. Halis Bilden, TİGEMe yani tohuma
bakacak yani damızlık hayvana bakacak. Mesleği ne Halis
Bildenin? Mesleği mimar. Ne yapmış bu mimar Bakanlıkta?
Personel Genel Müdür Yardımcılığı yapmış,
İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı
yapmış; Et Balık Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliği
yapmış, Başkanlığı yapmış; Yüksek
Komiserler Kurulu Üyesi aynı zamanda -mutlaka olması lazım-
sonra TİGEMin Genel Müdürü olmuş. Bir Diyarbakırlı
mimardan başka eti, sütü, tohumu teslim edecek adam bulamadınız
mı kardeşim? Ve bu vatandaş da Diyarbakırlı.
Mustafa Kayhan, veteriner hekim. Nereli?
Diyarbakırlı. Ne yapmış bu vatandaş? Yüksek Komiserler
Kurulu Üyesi. Şimdi ne yapıyor? İstifa ediyor. Ne için?
Diyarbakırdan AKP milletvekili olmak için.
Nizamettin Ekinci, Mardin doğumlu ama okulları
Diyarbakırda okumuş. Personel Genel Müdürü. Ne yapıyor bu
vatandaş? Bakın, bu kamu yönetimi uzmanı, aynı zamanda
ÇAYKUR Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda Toprak Mahsulleri Ofisi Yönetim
Kurulu Üyesi. Ya, ne bereketlisiniz be kardeşim(!)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yetenekli, yetenekli(!)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bir de bilmediğiniz bir şey olsun
ya! Bir tane kamu yönetimi uzmanını alıyorsun, adam
personelden anlıyor, adam çaydan anlıyor, adam hububattan
anlıyor. Esas ne? Esası paradan alıyorsunuz, paradan; başka
bir şeyden anlamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani o yönetim kurulluklarından cebinize para
atacaksınız.
Şimdi ben
soruyorum: Tarım Kredi Kooperatifi Genel Müdürü, siyasal bilgiler
fakültesi mezunu İrfan Güvendi ne kadar maaş alıyor? Bana bunu
bir söyleyin bakalım. Bu, Razi Petrokimyanın Yönetim Kurulu
Başkanlığından ayda ne kadar para alıyor? Bunu bana
söyleyin.
Arkadaşlar,
bütün bunları niye söyledim? Diyarbakıra benim büyük saygım
var, Diyarbakır kadim bir memlekettir. Elbette, bu memleketin Bakanlığında
Diyarbakırdan da yönetici olacaktır.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Olmasın.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Devamla) - Ancak, eğer bir Bakan yöneticilerinin tamamını
Diyarbakırdan seçmişse, kendisi Diyarbakırlıysa, Bakan
Yardımcısı Diyarbakırlıysa, 5 genel müdürü
Diyarbakırlıysa, bunların tamamı da AKPli ya da AKPden
milletvekili olmak için istifa etmişse biz neyi görüyoruz? Bu
Bakanlıkta bir, dar bölge anlayışı var; iki, müthiş
bir siyasallaşma var. İşte, bu
başarısızlığın nedeni budur arkadaşlar.
Ben size
söyleyeyim, kendi bölgeleriyle ilgili olarak ne yapmışlar: GAP
değil mi; Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Adıyaman değil mi?
GAPa ne yapmışlar, bu Diyarbakırın çocukları GAPa
ne yapmışlar? Bakın arkadaşlar, 1,7 milyon hektar alan su
bekliyor GAPta, bugüne kadar götürebildiğimiz miktar 411 bin hektar. Siz
yılda 19 bin hektar yalnızca sulama yatırımı
yapabiliyorsunuz. Sizin bu yatırım hızıyla GAPtaki
alanların tamamını sulayabilmeniz için altmış
altı yıla ihtiyacınız var. Yani Allah Mehdi Ekere uzun
ömür versin, böyle 6 kere daha on bir yıllık peridoyu yakalayabilirse
GAPtaki sulama alanlarının tamamı sulanacak arkadaşlar.
Şimdi,
böylesine etkin olmayan, gerçekten verimsiz bir yönetimi hiç olmazsa
alkışlamayın, hiç olmazsa Hesabını nasıl
soralım? diye bakın.
Bu
neye yol açıyor biliyor musunuz? Batmanda işsizlik yüzde 23,4;
Mardinde yüzde 20,6; Siirtte yüzde 20,5; Şırnakta 20,1;
Diyarbakırda 18,7; Şanlıurfada 16,3. İşte, siz,
tarımın başladığı toprakları, bu memleketin en güzel topraklarını işsizlik cenneti
hâline getirdiniz. Niye? Çünkü Bütün cukkaları cebimize nasıl
atarız? diye düşündünüz. Başka bir şey
düşünmediğiniz için memleket maalesef bu durumda.
Son söyleyeceğim şudur: Böyle genel
müdürlerinize yönetim kurulu üyelikleri ayarlayacağınıza,
Türkiyede 20 bin kadronuz boş, bu kadrolara ziraat mühendisi, gıda
mühendisi, veteriner hekim, su ürünleri mühendisi, balıkçılık
teknolojisi mühendisi, laborant, tekniker, teknisyen, bu arkadaşları
atayın. Yani, bütün kadroların maaşlarını genel
müdürleriniz yiyeceğine, memleketin çocuklarına imkân
tanıyın da Tarım Bakanlığı biraz AR-GEye
kavuşsun, Tarım Bakanlığı biraz siyaseti bir tarafa
bıraksın, dar bölgeciliği bir tarafa bıraksın ve
memleketin evlatlarına hiç olmazsa iş versin.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sayın
Başkanım, şahsıma cahil diyerek
sataşmıştır, söz istiyorum.
BAŞKAN Ne diye sataştı size?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Cahil diyerek
sataşmıştır.
BAŞKAN Efendim?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Cahil diyerek
sataşmıştır efendim.
BAŞKAN Niye cahil dedi size?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Kendisi herkese
öyle davranıyor demek ki. Cevabını vermek istiyorum efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi maddeden istiyor efendim,
hangi maddeden?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 69 efendim.
BAŞKAN Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Osman
Aşkın Bak'ın, Ankara Milletvekili Gökhan Günaydının
(11/49) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, hatibin bir milletvekiline karşı
böyle bir cümle kullanması çok yanlış.
Bir kere, ben size katkı yapmaya
çalıştım, dinleseydiniz, değerlendirirdiniz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Şimdi zamanı, yap o
katkıyı şimdi oradan. Oradan yaparsın o katkıyı
şimdi.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Şunu söylersiniz:
Bakın, Hollandayla ilgili verdiğiniz rakamlar
Bir kere, Rotterdam
Limanını düşünmeniz lazım. Rotterdam Limanını
ben gezdim, orada staj da yaptım, çalıştım da.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İzmir Limanını
düşünmeyecek miyiz?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın, dinleyin
önce; bakın, dinleyin, ben bilgi veriyorum size. Bilgi veren insanı
bir dinleyin, bilgiyle beraber zenginleşin. Bakın, rakamlara
bakın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen kim, bana bilgi vermek kim
ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Şimdi,
Hollandanın Rotterdam Limanı bir lojistik üssüdür. Tahıllar
gelir. Oradaki siloları gezmediyseniz, ben sizi götüreyim, gezdireyim.
Orada farm vardır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ya, ithalattan, ihracattan
bahsediyoruz, bütün rakamlardan bahsediyoruz! Ne diyorsun sen? Bütün rakamlardan
bahsediyoruz biz!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın, siz ne
konuşuyorsunuz? Dolayısıyla, o rakamlar, yapılan
ihracatların hepsi oradan gelen mallarla alakadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Buğday Dubaiden geliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Dolayısıyla,
siz Rotterdam Limanını bir gezin, bir görün. Ondan sonra şuna
bakın
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ya, gelene ithalat diyoruz,
gidene ihracat diyoruz. Limandan geliyor zaten, başka bir yerden
gelmiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın, size bir
şey söyleyeyim. Ben burada katkı yapmaya çalıştım.
Ama, şunu dinle: Siz, her zaman, insanlara, size bir şey söyleyen
insana cahil mi dersiniz, yoksa bidon kafalı mı derseniz,
göbeğini kaşıyan mı dersiniz?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Herkese demem, sana diyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ya, arkadaş,
millete yukarıdan bakmayı bırakın; katkıları
alın, dinleyin. Yanlış olabilir, beni de ikna et, beraber
konuşalım. Ama niye oradan cahil diye bağırıyorsun?
Esas bu cümleler sana yakışmıyor. Bu rakamları biliyorsan,
bir milletvekili arkadaşına cahil diye konuşma.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Anlatıyoruz,
anlatıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ben sana öyle
söylemeyeceğim. Bilgilerinize katkı alın, konuşun,
faydası olur. Sonra rakamları çarpıtmayın lütfen. Lütfen böyle
konuşmayın.
Ve şunu da söyleyeyim: Eğer bağırarak
konuşuyorsanız insanları ikna edemezsiniz. Bağırarak
konuşmanız doğru söylediğiniz anlamına gelmez. Sizi,
güzel dinlerler, bilgi, katkı sağlarlar, biz de
faydalanırız ama insanlara cahil demeyin, göbeğini
kaşıyan demeyin, bidon kafalı demeyin. Sizi sandığa
gömerler, her zaman da sandığa gömdüler. Bunu unutmayın.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Başkan...
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Günaydın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hatip, hitabında benim
söylemediğim göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı
adam gibi deyimleri, sanki benim kullandığımı ima ederek
tarafıma sataşmıştır. 60ıncı maddeden söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Günaydın.
Sataşma nedeniyle iki dakika size söz veriyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın'ın, İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bakın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Evet, teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlarım, ben, buraya, kürsüye
çıkarken bir söz söyleyerek çıktım: Gelin, şu on bir, on
iki yılın muhasebesini beraber yapalım, verileri ortaya koyalım
ve bu verileri çarpmadan, bölmeden yani çarpıtmadan, doğru dürüst
ortaya koyarak başarılılarsa hep beraber aferin diyelim, ya
değilse hesabını soralım dedim.
Şimdi, bana, eğer ben Hollandanın
dış ticaret rakamını kullanırken Rotterdam
Limanını unutma. diyorsa bir insan, o zaman ben ona derim ki:
İthalatın, ihracatın Rotterdam Limanından başka
kaynakları da var. Bak ithalat kara yoluyla da olur, deniz yoluyla da
olur, hava yoluyla da olur, Rotterdam Limanı da buna dâhildir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Tahıl öyle
taşınmaz; tahıl, büyük kütleler hâlinde taşınır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Chicagodan gelir tahıl,
bravo; Rotterdam değil.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Gerçekten Hollanda da
reexport yapan bir ülkedir ancak reexport da doğal olarak bütün bu
hesabın içine girer diyorum ve bütün bunlardan Hollanda 35 milyar avro
para kazanıyor diyorum. Ne yapsın? Tablo o kadar kötü ki,
arkadaş kıvranıyor, kıvranıyor, söyleyecek başka
bir şey bulamadığı için de diyor ki: Limanları
unutma. Sanki Türkiyede liman yok, sanki Fransada liman yok, sanki
İtalyada liman yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Rotterdamın
rakamlarına bak, Rotterdamın. Seni götürelim, dünyayı gez gör.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Türkiyeden örnek veriyoruz,
Avrupadan örnek veriyoruz, Fransadan örnek veriyoruz ama Allah size
kolaylık versin kardeşim; Ben biat edeceğim. diye, Bir dönem
daha milletvekili olmak için göze gireceğim. diye böylesine garip, ipe
sapa gelmez, somut gerçekle hiçbir bağlantısı olmayan
şeyleri savunmak durumunda kalıyorsunuz. Ben bir kez daha söylüyorum
ki: Allah size kolaylık versin.
Bu tutanakları torunlarınız okuyacaklar ve
Gerçekten, ne kadar doğru saptamalar yapmışlar. demeyecekler,
Ya, adamın bir tanesi Gelin dönem biterken güzel güzel tarım konuşalım,
muhasebe yapalım. derken bizimki hâlâ laf atma derdindeymiş, o
attığı lafın da en ufak bir somutluğu yokmuş.
diyecek. Dolayısıyla, adınıza üzülüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Kendi adına
üzül, kendi adına.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ben söyleyeceğimi
söyledim, çık sen de söyle.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
hayvancılık ve tarım sektörünün bitme noktasına
geldiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına
ilişkin Önergesi (11/49) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
Grubunun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız
Sayın Mehdi Eker hakkında vermiş olduğu gensoru üzerinde,
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlarım.
Değerli hatipleri dinledim, gerçekten, farklı
bir ülkede mi yaşıyoruz dedim. Çektiğimiz
sıkıntıları, insanları
ayırdığınız sınıfları, bu
düşüncenin hâlen devam ettiğini görmek beni gerçekten üzdü.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Mehmet Bey, biz sizi ne
zaman dinlesek emin olun ki farklı bir ülkede
yaşadığımızı düşünüyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ahmet Kayayı
rahmetle hatırlıyorum, Diyarbakırlıymış,
adı Bahtiyar; suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar.
derdi. Diyarbakırlı mevlit okudu diye suçladı. İşte,
bu ayrımcı zihniyet var ya değerli dostlar, işte, ne
çektiysek bundan çektik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ayıp oluyor, ayıp!
Ayıp oluyor sadece, başka bir şey değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O ayrımcılık,
ötekileştirme size ait. Bu ülkeyi, Alevi, Sünni; Gürcü, Laz, Kürt diye
bölen sizsiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Gözünün önünü göremeyen
bir Türkiye vardı, şimdi, 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için
emin adımlarla yürüyen bir Türkiye var.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen bir bakan ol, herkesi
Adıyamanlı yap.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Asıl kaptanlık
burnunun ucunu görmek değil, ufku görmektir. İstikbalde en güçlü
sada bu milletin sadası olmalıdır. diye yürüyen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İlk defa saman ithal
edilecek zamanınızda, et ithal edilecek, canlı hayvan ithal
edilecek; burnunun ucunu göreceksin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
reisin
başkanlığında, cumhuriyetimizin 100üncü yılında
zalimin çekindiği, mazluma merhamet eli olarak uzanan bir Türkiye var.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Anlat, anlat.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bu milletin yolu
açıktır değerli dostlar, geleceğimiz
aydınlıktır. 40 milyar dolar ihracat, 150 milyar dolar
tarımsal millî gelir, suya hasret topraklarımızın suya
kavuştuğu bir Türkiye için çalışıyoruz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hâlâ devam ediyorsun, hâlâ
devam ediyorsun.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Tarımdaki
stratejilerin, yeniliklerin öncüsü Sayın Bakanımız Mehdi Ekere
teşekkür ediyoruz. Şunun farkındayız:
Yaptıklarımız var ama yapamadıklarımız da var,
eksiklerimiz de var, bunları tamamlamak için gayret ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, tarım, Türkiyedeki
büyük potansiyeli kullanmaya değişik yollardan katkısı,
çalışan kesime yüzde 23 oranında istihdam yaratması, ülke
nüfusunun zorunlu gıda maddelerini karşılaması, aynı
zamanda kendi besin güvenliğimizi koruması gibi stratejik bir öneme
sahip.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nereden geldi istihdama sizin
zamanınızda? Ne kadardı, nereye geldi, onu da söyle.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) İktidara
geldiğimizde itibarı yıpratılmış, ekonomi içinde
kara delik diye nitelendirilen bir tarım ve çiftçimiz vardı. 9
Aralık 1999, IMFye verilen niyet mektupları, neler söylediniz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dış borç bitti
değil mi? Bir, hazine.gov.trye gir de kaç para kredi
aldığına bak IMFye ödemek için.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Reform
yapacağız dediniz. O reform programlarının orta vadeli
amacı, var olan destekleme programlarını safhalar hâlinde ortadan
kaldırmak ve doğrudan gelir desteği sistemiyle
değiştirmek deniyordu. 57nci Hükûmet doğrudan gelir
desteğine geçişi Kamu maliyesi üzerindeki tarımsal destekleme
yükünü hafifletme amacında olduğumuz kesindir. diye ne yazık ki
bunu ifade ediyordu. Tarımda reform adı altında bu ülkenin
aziz çiftçilerine bir zehir içirildi değerli arkadaşlar ama
milletimiz bunları unutmadı. Kredi sübvansiyonlarının
kaldırılacağı, dolaylı destekler yerine doğrudan
gelir desteği konulacağı, gübre desteğinin
kaldırılacağı, Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk
Desteğinin Verilmesi Hakkında Kanunun
kaldırılacağı; Toprak Mahsulleri Ofisinin fiyat
desteğinin kaldırılacağı, hububat fiyatları,
şeker pancarı fiyatları, tütün fiyatları
Ey IMF, sana bu
mektubu veriyorum. Bu mektupta verdiğim taahhüdüm sözümdür. Bu oranı
geçirmeyeceğim, bu oranın daha üzerinde bu millete bir şey
vermeyeceğim. Millete açıklamadılar ama IMFye her şeyi
detayına kadar, en derinlemesine kadar ifade etmekten çekinmediler.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya, memlekette
şeker pancarı mı kaldı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, tam 765 bin çiftçimiz 2,7 katrilyonluk bir borçla
karşı karşıya kalmıştı. O günlerde enflasyon
yüzde 45; Ziraat Bankasından yüzde 59, Tarım Krediden yüzde 69la
borçlanmış, borç sarmalında, haciz kıskacında olan bir
çiftçimiz vardı değerli dostlar ama işte o gün AK PARTİ
imdadına yetişti; 2,7 milyar TLlik borcun 1,2 milyar TLsini sildik,
geri kalanını üç yılda ödeme imkânı getirdik.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Nereden sildiniz, bir de onu
açıkla.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Çünkü artık
Türkiyede gerçekleri gören, halkını iyi anlayan, üretime değer
veren bir iktidar iş başındadır.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Nasıl sildiniz?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bizim
insanımıza bir gönül borcumuz var, bunu ödeme azmi ve gayreti
içerisindeyiz.
Tarım politikalarını belirlerken popülist
yaklaşımla, siyasi menfaatleri memleket menfaatlerinin önüne koyarak
hareket etme lüksümüz olmadı. Her kuruşun hesabını iyi
yapmak, bu hesabı yaparken de resmin tamamını görmeyi asla ihmal
etmemeliydik. Çok gördük: Ne veriyorsa 2 katını veriyorum.
diyenleri çok gördük, Çamurun üstüne oturmam. diyenleri gördük, Verdimse ben
verdim. diyenleri gördük. İşte, AK PARTİ, bozulan dengeleri
düzeltmek için geldi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evdeki paraları
sıfırladın mı? diyenleri de gördük Mehmet. Evdeki
paraları sıfırlandın mı? diyenleri de çok gördü bu
millet.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) İktidara gelmek için
pervasızca laf atıp tutanların, Kafdağının ardındakini
vadedenlerin, her yolu mübah görenlerin aynaya baktıklarında yüzleri
kızarmadı ama milletin aynasında mahcup oldular.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 17, 25
yolsuzluklarını aklayanları da çok gördük.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yıllardır
Tarım ülkesiyiz. diye bizi oyalayanlara sormak lazım: Neredeydi
Tarım Kanunu, neredeydi Tohumculuk Kanunu, çiftçilerimizi
mağduriyetten kurtaracak tarım ürünleri sigortamız neredeydi?
SADİR DURMAZ (Yozgat) On üç yılda her bir
yıl 1 düzenleme yapsan 13 tane düzenleme yapmış olursun.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) İşte AK
PARTİ, sorunları çözme konusundaki irade ve
kararlılığının önemli bir sonucu olarak bugün
tarımda önemli bir noktaya geldi.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Senin aklınız
ermez bu işlere.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Tarımda cumhuriyet
döneminde hiç olmadığı kadar destek, bu dönemde AK
PARTİyle ulaştı. Tarım Kanunu da dâhil sektörle ilgili 15
önemli kanun çıkarıldı.
Değerli dostlar, arkadaşlarımız,
hatipler anlattılar: İthalata milyar dolarlar harcanıyor.
diye. hatırlar mısınız o günleri?
ÖNDER
MATLI (Bursa) Hatırlat.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Borç sormalı, haciz kıskacı, dövizin
yükseldiği, insanların umutlarının tükendiği,
borsanın dibe vurduğu dönemde, işte o günlerde onların
yaptıkları ama AK PARTİnin bir güneş gibi bu milletin
ufkuna doğup da yaptıkları apaçık ortadadır.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Ya, bir tane rakam ver, Allahını seversen bir
tane rakam ver, nutuk atma da bir tane rakam ver ya. Hangi üretimi nereden
nereye çıkarttın ya? Bir üründe bir tane rakam ver ya.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Rakamları vereceğim.
Şimdi,
sayın hatip Milyar dolarlar ithalata gitti. dedi. Değerli dostlar,
hatırlar mısınız, 1 milyar dolar IMFden almak için el
pençe divan duruldu.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet, at pazarlığı
yaptınız, Kuveytte at pazarlığı yaptınız,
Kuveytte.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) 1 milyar dolar IMFden alınacak 100 milyon
dolarlık dilimi için bu Mecliste on beş günde 15 kanun
çıkarıldı.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ali Babacan Beye sor bakalım, o 1 milyar dolar
için at pazarlığı yaptı mı yapmadı mı?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Kamu düzenini sağlama adına bir kanunu
çıkarmak için on beş günde çıkarttırmayanlar, bunun için
her türlü muhalefeti yapanlar, sizler, sizin gibi düşünenler; o gün, ne
yazık ki IMFnin talimatıyla on beş günde 15 kanunun
çıkarılması burada gerçekleşti.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Mehmetçiğim Ali Babacan at
pazarlığı yaptı mı yapmadı 1 milyar dolar için?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Tohumun toprakla, emeğin bereketle
buluştuğu bu coğrafyada hayaller gerçeğe, umutlar üretime
dönüşmeye AK PARTİyle devam ediyor.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Bir tane rakam ver ya, bir tane rakam ver, bırak
hayali, umudu; bir tane rakam ver ya, bir rakam ver, bir rakam!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Tarımın millî gelire katkısı her
yıl artıyor, 36 milyar liradan 116 milyar liraya ulaştı.
Tarım ürünlerimiz artık dünya pazarlarında. 4 milyar dolar
tarımsal ihracatımız 18 milyar dolara ulaştı.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Popülist konuşmalar karın doyurmuyor
Mehmet. Sürenin sonuna geldin, çiftçiyle yüzleşeceksin, çiftçiyle
yüzleşeceksin.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Tarımsal dış ticarette net
ihracatçıyız.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) İthalat ne oldu, ithalat ne oldu?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) 2002de 14üncü sırada olan ülkemiz, şimdi
un ihracatında 2005ten bu yana dünyada 1inci. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çiftçi seni bekliyor Mehmet, Besni çiftçisi sizleri
bekliyor.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Buğday ithal ediyoruz da bunu un olarak ihraç
ediyoruz hem de dünyada 1inciyiz, bu aldığımız
buğdaylar un olarak gidiyor; bunu herhâlde göremediniz.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Gördük, gördük. 9 milyar dolar buğdaya para
veriyorsunuz, 6 milyar dolar
BAŞKAN
Sayın Günaydın, siz konuşurken müdahale edilmesin
istiyordunuz, lütfen ama
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Siyasetçiye yakışan dinlemektir, ben sizi
dinledim, laf atmadım.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Doğru, ben senden sonra geleceğim
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) 78 milyon vatandaşımızı, 35 milyon
turisti besliyoruz, üstüne de 18 milyar dolar tarım ve gıda ürününü
ihraç ediyoruz. Hayvansal üründe ihracatta rekorlar kırılıyor.
On üç yıl aradan sonra 2013 yılında Avrupa Birliğine süt ve
süt ürünleri ihracatımız yeniden başladı. Tarımsal
kredi faiz oranları düşürüldü; yüzde 59-yüzde 69 nereydi, yüzde 0,8
nerede? 2002de çiftçilerimize 1,8
milyar liralık tarımsal destek verildi, 2014 yılında 9,7
milyar, 2015 yılında tam 10 katrilyon destek vereceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖNDER MATLI (Bursa) Nereden nereye!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bravo, ver
rakamları!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - 12 kalem olan destek
sayısı 63 kaleme çıkarıldı. Bu destekler nedir?
diyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İthalatın beşte
1i.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Değerli dostlar,
değerli milletvekilleri; 2002 yılındaki bütçenin
yatırım miktarı sadece 9 milyar lira iken, sadece
yatırım miktarı 9 katrilyon iken AKP PARTİ iktidarında
sadece bu yıl çiftçimize tam 10 katrilyon ödeyeceğiz. Helalühoş
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama yeterli
mi? Bunların yetmediğinin de bilincindeyiz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Mazottan ne kadar
alıyorsunuz, mazottan?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -
İktidarımız döneminde çiftçilerimize toplam 70 katrilyon lira
nakit hibe desteği verildi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) 150 katrilyon lira ithalat.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Rakam istiyor,
ver, ver!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - 2002de 83 milyon lira
olan hayvancılık desteği 2,7 milyar liraya yükseldi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) O, rakamları
70li yıllardan almış galiba!
BAŞKAN Sayın Bak, konuşan muhalefet milletvekili
değil.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Hayvancılığa AK PARTİ döneminde tam 15 katrilyon, 15 milyar
lira destekleme verildi. Yılların sorunu olan verimli arazilerin
bölünmesine kalıcı çözüm getiren yasal düzenlemeler yapıldı.
Arazi toplulaştırması çalışmalarına hız
verildi, parçalı araziler birleştirildi. Yerli tohumculuğu
destekledik. Tarım sigortası uygulamalarını
başlattık. Yapılan bu desteklerle buğday üretimimiz 22 milyon
tona, mısır üretimimiz 6 milyon tona ulaştı; çeltik 900 bin
tona, ayçiçeği üretimi 1,5 milyon tona ulaştı. Cumhuriyet
tarihinin üretim rekorları kırıldı. Toplam hububat
üretimimiz yüzde 22 artarak 37,5 milyon tona, toplam meyve üretimimiz yüzde 37
artarak 19 milyon tona yükseldi. Hayvancılıkta ıslah
çalışmaları, mera ıslah çalışmaları
yapıldı.
Değerli milletvekilleri, 3 Kasım 2002de
Türkiyede aziz milletimiz yeni bir güne büyük umutlarla
başlamıştı. Eski Türkiyede millî irade vesayet tehdidi
altındaydı, 28 Şubatın gölgesi eski Türkiyenin üzerindeydi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hâlâ mı istismar
Mehmet?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Eski Türkiyede insanlar
düşünceleri, inançları, kıyafetleri, konuştukları
diller itibarıyla tahrik ediliyor, sorgulanıyor,
dışlanıyordu; tehdit olarak görülüyordu. Eski Türkiyede on
altı ayda bir Hükûmet değişiyordu. Eski Türkiye, IMF
kapısında sıradan IMF memurlarıyla müzakere eden bir
Türkiyeydi. Bizler yeni Türkiye derken bir daha değil namerde, merde dahi
muhtaç olmayan bir Türkiyeyi arzuluyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Graham Fuller de Yeni
Türkiye. diyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Kısa dönemli
iktidara ayarlı olanların zihinleri, gönülleri, yürekleri bunu
anlamaya yetmez. Eski Türkiye dünya gündemine sadece terörle, depremle gelen
Türkiyeydi. Yeni Türkiye, evet, eleştiriyorlar, birileri üzerimize
geliyor
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Kasalarla, ayakkabı
kutulularıyla geliyor, milyar dolarlarla geliyor yeni Türkiye.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -
ama
yaptıklarıyla, vizyonuyla, insanlık âlemine sahip
çıkmasıyla uluslararası gündemin en önemli aktörlerinden
biridir. Eski Türkiyede 1 milyar dolar IMFden borç almak için el pençe divan
duranlar vardı. Eski Türkiyede Hakkâri, Edirne değil, başkent
Ankaranın köylerine yol götüremeyen, su götüremeyen bir Türkiye vardı.
Eski Türkiyede seçim ekonomisi diyerek popülizm yaptılar, milletin
kaynakları çarçur edildi, milletin emanetine haksızlık ettiler.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İşte, eski Türkiyede yapılan bu
yanlışlara aziz milletimiz Dur. dedi. İnşallah, 2015
seçimlerine doğru yürürken, Anadolunun her bir köşesinde biz bu
güneşin yükseldiğine bir daha şahitlik edeceğiz. Biz
insanımızla gönül diliyle konuşmaya devam edeceğiz. 2015
seçimlerinde de inanıyorum ki aziz milletimiz emaneti bir kez daha AK
PARTİye verecektir. Nasıl 4 Kasım sabahı yeni bir
Türkiyeye, yeni bir dünyaya doğmuşsa güneş, inşallah 7
Haziranda da yepyeni bir dünyaya, yepyeni bir Türkiyeye doğru
yürüyüşümüz hızlı bir şekilde devam edecek diyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, önce anlaşın
hanginizin söz isteyeceğine.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Konuşmacı,
şahsımı kastederek Sayın Bakana yaptığım bir
değerlendirme üzerinden mevlitten rahatsız olduğumuz gibi,
konuşmamı son derece saptırmıştır. O nedenle
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Durmaz, sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın (11/49) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan,
sayın hatip, benim Sayın Bakanımıza bir siyasi ironi olarak
Mevlit okumayı biliyorsa mahvettiği, öldürdüğü çiftçimizin
cenaze namazını da kıldıracaktır. şeklindeki
değerlendirmemi aldı, Bizim mevlitten rahatsız olduğumuz.
şeklinde, tam da AKPye yakışır bir şekilde
saptırdı.
Şimdi, benim bu söylemimden rahatsız olan
sayın konuşmacı, peygamberlik halkası ne zaman sona erdi,
soruyorum? Peygamber Efendimizle birlikte değil mi? Recep Tayyip
Erdoğana ikinci peygamber dediklerinde niçin rahatsız olmadın?
RECEP ÖZEL (Isparta) Kim dedi onu ya?
SADİR DURMAZ (Devamla) Allahın bütün
vasıflarını, sıfatlarını taşıyor.
dediğinde niçin rahatsız olmadın?
RECEP ÖZEL (Isparta) Şimdi sen
çarpıtıyorsun, öyle bir şey yok.
SADİR DURMAZ (Devamla) Peygamber Efendimiz kibir
yaptı, biz kibir yapmadık. dediklerinde niçin rahatsız
olmadın? Bakara makara diyerek Kuran-ı Kerimle dalga
geçildiğinde
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Oy verdi, oy, oy, oy!
SADİR DURMAZ (Devamla) -
niçin rahatsız
olmadın da benim söylediğim bir siyasi ironiyi saptırıp
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Akladılar, oy
verdiler.
SADİR DURMAZ (Devamla) Ne zaman
bırakacaksınız dinle aldatmayı? Ne zaman
bırakacaksınız din alıp din satmayı?
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç de din alıp satmıyoruz.
SADİR DURMAZ (Devamla) Ayıp oluyor!
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Çok ayıp, çok.
SADİR DURMAZ (Devamla) Ben mevlit için
Sayın
Bakan okudu mevlidi, kendisi gelir cevabını verir, bende söylerim,
ama ben mevlitten rahatsız olmam, elhamdülillah Müslüman bir Türk
çocuğuyum ben. Anladınız mı?
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Tamam ne güzel, ama
din alıp satmayla itham edemezsiniz.
SADİR DURMAZ (Devamla) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın
Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bostancı,
Sayın Uzunırmak daha önce el kaldırmıştı.
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) 57nci Hükûmetle ilgili
-grubumuzun, partimizin hükûmette olduğu bir dönemi- çarpık bilgiler
ve suçlayıcı bir ifade kullanılmıştır,
aydınlatmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Uzunırmak, iki
dakika da size söz veriyorum sataşma nedeniyle.
4.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın
(11/49) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, birbirimizi lüzumsuz itham
etmenin siyasete bir katkısı olmaz.
Burada şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan
ve bürokratları, bugün oturdukları Tarım
Bakanlığında birçok altyapının 57nci Hükûmet
zamanında hazırlandığını bilirler ve itiraf
etmelidirler. Prim sisteminden çiftçi kayıt sistemine varıncaya kadar
taban bilgilerinin 57nci Hükûmet zamanında bir programla
yapıldığını, doğrudan gelir desteğinin
çiftçi kayıt sistemi için bir araç olarak
kullanıldığını zannederim itiraf edeceklerdir. Prim
sisteminin -yağlık tohumlardan pamuk, başka bitkilere
varıncaya kadar- 57nci Hükûmet zamanında bir sistem hâline
geldiği de ve bu sistemin doğru sistem olduğu, eşik fiyat,
birtakım uygulamalara varıncaya kadar Tarım
Bakanlığındaki birçok politikanın temellerinin o gün
atıldığı bir gerçektir. Dolayısıyla, bilgileri
doğru ve yerinde kullanmak lazım. Hayalle yaşayan umutla ölür.
Hayalle yaşamamak lazım.
Ben şimdi size bazı rakamlar veriyorum.
Türkiye gerçeği. diyorsunuz ya... Türkiyede 166 bin kişi şu
anda cezaevlerinde yatıyor ve bu 166 bin kişinin yanında 200 bin
kişi de gıyabi tevkif, tutuklu olarak aranıyor. Türk
mahkemelerinde 7,5 milyon ceza dosyası var. Bu ceza dosyalarının
yüzde 68i ekonomik suçlar ve bu cezaevinde yatan 166 bin insanın
aşağı yukarı yüzde 89u AKP iktidarı döneminde
cezaevine girmişler. Şimdi, bana, böyle bir toplumun huzurlu bir
toplum olduğundan, 7,5 milyon dosyanın, suç işleme
yaşlarını falan çıkarttığınızda, 2
kişi muhatap olsa, 15 milyon insanın suçlu olduğu Türkiyede
-ekonomik suçlardan bu 7,5 milyon dosyanın yüzde 68i- böyle bir
Türkiyenin ekonomisinin düzgün olduğundan bahsedebilir misiniz?
IMF borçları başka şeyler. Türkiyede Türk
çiftçisinin borçları, yeniden yapılandırmalarla, şununla,
bununla, bugün sayı olarak ve miktar olarak artmış
mıdır, azalmış mıdır?
Arkadaşlar, rakamlara yalan söylettirebilirsiniz ama
rakamlar her zaman doğruyu söyler
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biraz önceki
konuşmacı çarpıtmadan dolayı söz almış, AKPye
yaraşır bir çarpıtma yaptı. diyerek bütün grubumuza
çarpıtma dolayısıyla tahkirde bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı'nın, Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; değerli konuşmacı bir
yorumda bulundu, arkadaşımız da onun üzerine bir
değerlendirme yaptı, çarpıtma olduğunu iddia etti ve söz
aldı. Söz aldığı konuya ilişkin kendisi
aynısını yaptı burada. Bu uygun bir davranış
değil. Eğer çarpıtma yanlış bir işse ve siz buna
itiraz ediyorsanız gelip burada aynısını yapmamanız
gerekir. Dolayısıyla, bu yaptığınız bir kere
uygun değil.
İkincisi: Çarpıtmadan bahsediyorsunuz. Kimse
Sayın Cumhurbaşkanına İkinci peygambersin. filan demedi.
Demediler
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Olur mu? İsmail
Hakkı, Aydın İl Başkanınız
Yapmayın!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ali, sen bir otur
bakalım. Ali, bir otur. Otur sen.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Aydın İl
Başkanınız söyledi. Bandı dinledim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kimse öyle bir
şey demedi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ya, Mehmet, böyle, bu
kadar inkârla bir yere varamazsınız!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ayrıca
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne yaptınız ya?
Allahın bütün vasıflarını taşıyan. diyen
milletvekili hakkında ne yaptınız?
SADİR DURMAZ (Yozgat) Bakara makara diyene ne
yaptınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ayrıca,
birileri çıkmış birtakım sözler söylemiş olabilir.
Türkiyede meczubu var, saçma sapan konuşanı var, kendini peygamber
ilan edenler var; var, geçmişte bunlar yaşandı siyasette.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne yaptınız
kardeşim? Anladım da, bununla ilgili ne yaptınız?
Hesabını sordunuz mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bir de
insanların söylediklerini, bağlamını
değiştirerek, oradan alıp Siyasal çarpıtma diyorlar ya,
öyle bir yere taşıyarak, kutsalı yedekleyip buradan bir
eleştirme çıkartma gayretkeşliği de var, bunu
yapmayalım.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Ama siz yaptınız
onu, arkadaşınız yaptı onu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biraz önce Mehmet
Erdoğanın yaptığını mı söylüyorsun?
SADİR DURMAZ (Yozgat) Arkadaşınız
yaptı onu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Üçüncüsü
Sayın konuşmacı, siz, biraz önce konuşurken de nezaket
gerekir...
SADİR DURMAZ (Yozgat) Evet.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ne var bunda?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Saraydaki Recep
diyorsunuz.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Saraydaki Recep
dediğiniz insanı üyesi olmakla iftihar ettiğiniz Müslüman Türk
milleti yüzde 52lik oyla seçti. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Siz ona Saraydaki Recep derken, Saraydaki
Recep derken
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sarayda otursun diye
değil!
SADİR DURMAZ (Yozgat) Çiftçi bu kadar
sıkıntı çekiyorken oraya 5 katrilyon parayı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
üyesi
olduğunuz bütün o insanlara karşı yanlış bir ifade
kullanıyorsunuz, daha ağır bir şey söylemek istemiyorum ama
şunu da bilelim: Azerilerin bir sözü var Yel kayadan ne aparır?
diyor. İstediğinizi söyleyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
hayvancılık ve tarım sektörünün bitme noktasına
geldiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına
ilişkin Önergesi (11/49) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Hükûmet adına, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verilen ve görüşmekte olduğumuz, bugün gündemde
olan iki gensorudan ilkiyle ilgili yapılan tenkitler ve ileri sürülen
düşünceler hakkında sizlere bilgi arz edeceğim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biz, gerçekte, tarım sektörünü önemli ve stratejik bir sektör olarak ele
aldık, hep böyle davrandık ve buna uygun düzenlemeler yaptık.
Altyapıyla ilgili, verimlilik artışıyla ilgili, kalite ve
standardın artışıyla ilgili ve Türkiyenin tarım
sektörünü Türkiyenin kalkınmasına da Türkiyenin gelişmesine ve
ihracatına da daha fazla katkı yapabileceği bir hâle getirmek
için uğraştık. Biz tabii, burada bunları değişik
vesilelerle aktardık ama bu gensoru vesilesiyle tarihe de kayıt
düşülmesi açısından, tutanaklara geçmesi açısından bir
kez daha huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Yalnız, bugün, biraz daha farklı bir hususu
dile getireceğim. Bugün mukayeseyi 2002-2012, 2002-2013, 2014le
yapmayacağım. Ya ne yapacağım? Anlamak isteyen
arkadaşlarımız için de şöyle bir mukayese
yapacağım müsaadenizle: 1991den 2002ye kadar on iki sene geçti.
2003 ile 2014 arasında da on iki sene var. Ben bu on iki yılları
birbiriyle mukayese edeceğim, 2 on iki yıl. Bu on iki yıl
içerisinde bütün partiler iktidar oldu, 1991-2002 arasında, SHP de oldu,
DSP de oldu, MHP de oldu, DYP de oldu, Anavatan Partisi de oldu, hepsi oldu.
2003-2014 arasında da AK PARTİ oldu.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Biz olmadık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Refah da oldu, Erbakan Hoca
da iktidardı.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, Tarımda dışa
bağımlılık artıyor. iddiası
Basit, mukayese:
1991-2002; 1991de tarımsal ihracatımız 3,6 milyar dolar, on iki
yıl içerisinde en fazla bu, 5,2 milyar dolara yükselmiş. Ne zaman?
1997 yılında, Refah Partisinin Hükûmet ortağı olduğu
yıldır bu, en fazla ona çıkmış. Bu dönemde ihracatta
en fazla yüzde 44lük artış sağlanmış, bu on iki
yıl içerisinde, tarımda. 1991-2002 arasındaki on iki yılda
tarımsal ihracatımız kümülatif olarak 49,3 milyar dolar
olmuş. On iki yılda 49,3 milyar dolar kümülatif ihracat, toplam
tarım ihracatı, on iki yıl.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ee?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Esini şimdi dinle, görürsün.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhracatın ithalatı
karşılama oranını söylersin inşallah
konuşmanın sonunda.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Dinle, dinle.
2003-2014 şimdi buraya dikkat edin. Biz, 2002de
tarımsal ihracatı 3,8 milyar dolardan aldık; on iki yıl
içinde, 2014te 18 milyar dolara çıkardık. Bizim dönemimizdeki
artış yüzde 374. Kümülatife bakın, on iki yılda
tarımsal ihracatımız 134,1 milyar dolar oldu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhracatın ithalatı
karşılama oranını söyler misin?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, on iki yılı on iki yılla mukayese
ediyoruz. Eğer siz, AK PARTİ dönemini geçmişteki on iki
yılla mukayese ettiğinizde Hâlâ burada bir gelişme yok.
diyorsanız
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne oldu onu söyle ihracatın
ithalatı karşılama oranını söyle?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
o zaman size gerçekte şunu söylerim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ancak sizinkiler inanır buna
ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakinin meşhur bir beyti var:
Batıl hemişe batılu beyhudedir veli!
Müşkül budur ki sureti haktan zuhur ede. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bülente söylüyorsun değil
mi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, tüm mesele bu.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen Bakiyi bırak da
ithalata ne kadar para ödüyorsun?
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sizin için söylenmiş.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sureti haktan zuhur etmeyin, bir.
İkincisi: Bakın, Türkiye 2002 yılında
161 ülkeye 1.480 çeşit tarım ve gıda ürünü ihraç ediyordu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaç ülkeden alıyorsun?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Biz buna 29 ülke ilave ettik, 29 yeni ülkeye açıldık, 190
ülkeye çıkardık; 1.480nine de 227 çeşit ilave ettik, o da 1.707
çeşit oldu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O yüzden sana Fransız
hükûmeti nişan verdi!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim, demin burada
söylendi, lütfen, burayı da iyi dinleyelim. Şimdi, tarihe kayıt
düşüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi düş bakalım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İyi düş,
cevabını alacaksın ona göre.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Hollanda dendi, Hollanda dendi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tarihin en başarısız
Tarım ve Hayvancılık Bakanısın.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Müsaade edin. Hollandanın 15 milyar dolar tarım
hasılası var. Kendi ürettiğinin tamamı 15 milyar dolar.
Hollandanın tarım ithalatı ne biliyor musunuz? 70 milyar dolar.
Peki ihracatın ithalatı
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İhracatı ne kadar?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Canım kardeşim, 100 milyar dolar ihracat yapıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, bravo!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Çok güzel, ben de alkışlıyorum.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen de yap
aynısını.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ben de onu yapıyorum işte.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ben de onu yapıyorum işte.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İthalatın ne kadar,
ihracatın ne kadar?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Dur, sabret, sabret geliyorum!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Bir rakam ver de göreyim ben
seni!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gel, gel!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ya, öyle yağma yok, geliyorum bak!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hayatta veremezsin sen; on bir
yılda veremedin ki bugün vereceksin!
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula hitap
edin, karşılıklı konuşmayın efendim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkanım, lütfen siz de bu
arkadaşları bir ikaz edin, efendice dinlesinler.
BAŞKAN Uyardım, uyardım,
uyarıyorum.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Merak etme dinliyoruz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bak, ben sizi hep dinledim, siz de efendice dinleyin! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hiç merak etme dinliyoruz,
cevabını da vereceğiz zaten.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, Fransa 43 milyar dolar üretiyor, bütün tarım
hasılası 43 milyar dolar, 64 milyar dolar ithalat yapıyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İhracatı ne kadar?
Ya, ihracatı niye söylemiyorsun ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) İtalya 45 üretiyor, 52 milyar dolar ithalat yapıyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Fransanın ihracatı
ne kadar?
BAŞKAN Sayın Günaydın, lütfen
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ya, böyle bir şey var
mı ya!
BAŞKAN - Biraz önce kürsüde söylediklerinizi
hatırlayın lütfen.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Doğru,
haklısınız.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) İspanya 32 milyar dolar
Bak, bütün bu ülkeler burada biraz önce dile getirildi
mi? İspanya da İtalya da Fransa da, hepsi dile getirildi, ben ona
cevap veriyorum. Bakalım kim rakamları çarpıtıyormuş,
kim gerçekte hayalle ilgili söylüyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) İthalatla ihracatı
beraber söyle, susalım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 32 milyar dolar İspanya üretiyor
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aynı tablo üzerinden
konuşalım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
38 milyar dolar ithalat yapıyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Aynı tabloyu beraber
söyle, susalım. Ayıp, ayıp!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) İsrailin 4,1 milyar dolar tarım hasılası var;
5,5 milyar dolar ithalatı var.
Şimdi, gelelim Türkiyeye: Türkiye 61 milyar
dolarlık üretime çıktı tarımda, 61 milyar dolar; 12,4
milyar dolar tarım ithalatı, 18 milyar dolar da ihracatı var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiyenin
durumu da bu, Hollandanın, Fransanın, İtalyanın,
onların da rakamı bu.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ya, Bakanlığın
rakamını gösterdik! Bakanlığın rakamını
gösterdik be, bu kadar olmaz ki ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bitkisel üretimde
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Senin rakamını söylüyoruz,
bir kere de Bu benim Bakanlığımın rakamı. de ya!
BAŞKAN Sayın Günaydın, savunma
hakkı kutsaldır efendim, lütfen
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Savunma hakkı
kutsaldır ama Bakanlık rakamı çarpıtılmaz yani.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Dinleyemiyoruz
Başkanım!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sayın vekillerim, dendi ki:
Tarım küçüldü, bitme noktasına geldi. Bakın, 1992-2002
arasında -yine o mukayesesi yapıyorum geçen dönemle- Türkiyenin
ortalama tarımsal büyümesi yılda yüzde 1,4; geçmiş, bizden
önceki on iki yıl.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Zaten
Sayın Bakan sadece AKP Grubuna hitap ediyor, bize hitap etmiyor, yani yüzü
hep oraya dönük.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bizim dönemimizde 2003-2013 arasında bu oran yüzde 2,3;
ortalama, her yıllık büyüme. Sabit rakamlarla TÜİKin 1992-2002
arası 87 baz yıl, 2003-2013 arası 98 baz yıl sabit
fiyatlı hesap bu. Türkiye 2003-2013 döneminde, ABnin, 28 ülkenin üyesi
olduğu bir topluluğun 10 katı daha fazla tarımda büyüme
sağladı. Şimdi, 1992de tarımsal hasılası 22,4
milyar dolardır Türkiyenin, 1992de 22,4. O geçen zaman içerisinde en
fazla 33,8 milyar dolara çıkmış bir yıl. Hangi yıl?
1998 yılında. Yani, en fazla yüzde 51 artış olmuş.
Peki, biz tarımsal hasılayı 2002de kaçtan aldık? 23,7
milyar dolardan. Kaça çıkardık on iki yıl içerisinde? Pik nokta
62 milyar dolar, 2012; 61 milyar dolar, 2013. Bizim dönemimizdeki
artış yüzde 161. Şimdi, on iki yılı, on iki yılla
mukayese ediyoruz. Birinde yüzde 51 artmış, birinde yüzde 161
artmış. Şimdi, söyleyin bana, yüzde 161 yüzde 51in kaç
katı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne artmış, ne, tek tek
sayar mısın?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, geliyorum şimdi burada başka bir mukayeseye.
Fransa 2002de 30 milyar dolardı, 2013te 42,6 milyar dolara
çıkmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aa, onun için sana madalya
verdiler, en çok ithalatçısı sen olduğun için!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) İtalya 29,9 milyar dolardı, 44,7 milyar dolara
çıkmış. İspanya 24 milyar dolardı -bunlar hep
Türkiyenin önündeydi 2002de- 32 milyar dolara çıktı. Türkiye, 23,7
milyar dolardan 61 milyar dolara çıktı 2013 yılında.
Şimdi, denildi ki: Efendim, büyüme yok. Ben size
bitkisel üretimle ilgili rakamı da söyleyeceğim saygıdeğer
milletvekillerim çünkü gerçekten önemli. Bunlar Türkiyenin rakamları.
Hepsi gerçek, hepsi kayıt, hepsi herkesin denetimine açık.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hububat Konseyi ne diyor? O ne
diyor? Uluslararası Hububat Konseyi ne diyor?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, anlatıyorum. Demin mısırdan, çeltikten,
ayçiçeğinden bahsedildi değil mi? Bakın, ben size söyleyeyim:
Türkiye 1991-2002 arasındaki on iki yılda 361 milyon ton toplam
tahıl üretimini gerçekleştirmiş. 2003-2014 arasındaki on
iki yılda 400 milyon ton üretmiş, 400 milyon ton, demek ki daha
fazla.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Buğdayı da bir söyler
misin? 2003ü ve 2014ü söyler misin?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Mısırda 26 milyon tonmuş geçen on iki yıl,
bizim on iki yılımızda 51 milyon ton yani yüzde 96
artış. Çeltik 3,4 milyon ton on iki yılın toplamı,
bizde 8,7 milyon ton. Yüzde kaç? Yüzde 156.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ya, sen neyle neyi
kıyaslıyorsun? Bu nasıl bir bilgi, bu nasıl bir maddi
gerçeklik? Neyle neyi kıyaslıyorsun sen?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, ayçiçeği 10 milyon tonmuş, 14 milyon olmuş,
artış yüzde 40. Toplam meyve 141 milyon tonmuş 204 milyon tona
çıkmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yeşil mercimeği söyler
misin? Kırmızı mercimeği söyler misin? Bir ara kampanya
yapılıyordu, milletin
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Toplam sebze 264 milyon tonmuş, 322 milyon tona
çıkmış. Demek ki neymiş?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen aldığın
rakam ile bıraktığın rakamı söylesene, 2002 ile 2014ü
bir söylesene. Ya, on iki yılı bir söylesene, kendi döneminden bir
bahsetsene sen ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Patatesi söyler misin?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Söyleyeyim, müsaade edin, bakın, AK PARTİ
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Bir kendi döneminden bahset
ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Demin sen demedin mi on bir yıldır Bakansın, ben on
bir yıldan bahsediyorum, on bir yıldan.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen on bir yılın
hesabını ver, hangisini yukarıya çektin?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) AK PARTİ bu, AK PARTİ. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Buğdayı mı
yukarı çektin, arpayı mı, mercimeği mi, hangisini?
RECEP ÖZEL (Isparta) Hepsini, hepsini.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Toptan hepsini çökerttin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) AK PARTİ iktidarında Türkiye, bizden önceki on iki
yılın toplamına göre, bakın, 39 milyon ton daha fazla
tahıl üretti, 25 milyon ton daha fazla mısır üretti.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Öyle yuvarlak yuvarlak söyle
ha! Öyle yuvarla yuvarla, hiçbir şey anlaşılmasın ha!
Bravo!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 5,3 milyon ton daha fazla çeltik üretti, 4 milyon ton daha fazla
ayçiçeği üretti, 63 milyon ton daha fazla meyve üretti, 58 milyon ton daha
fazla sebze üretti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman bu TÜİKin Genel
Müdürünü bir değiştirin, yalan söylüyor bu adam.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ne zaman? AK PARTİ iktidarında diğer
iktidarların bulunduğu on iki yıla nispetle.
Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, bizim
kırsal kalkınma dâhil olmak üzere
başlattığımız gerek makine ekipman destekleri, gerek
ekonomik yatırım destekleri, gerekse diğer mekanizasyonla ilgili
aldığımız tedbirler Türkiye'de tarımsal üretimde
verimliliği artırdı. Türkiye'nin alanı artmadı ama
Türkiye'nin üretimi, verimliliği arttı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunları mimarlar yaptı
değil mi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, biz, cumhuriyet tarihinde ilk defa, temel
altyapıyla ilgili, 4,5 milyon hektar alanda toplulaştırma
gerçekleştirdik. Bizden önceki kırk bir yılın
toplamının 10 katından daha fazla.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Üretim niye artmıyor o zaman
toplulaştırma yaptınız da?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, 10 kat daha fazla Türkiye'de toplulaştırma
yapıldı bizim dönemimizde.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Evet, şirketlere para
aktarıldı!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 32,5 milyon hektar, Türkiyede toplam 32,5 milyon parsel tarım
alanının tamamına tek tek kimlik numarası verildi.
Tamamı bize ait olmak üzere, biz, bu parsellerin her birinde hangi tür
bitki hangi verimlilikle yetişiyor, iklim parametreleri, buna ait bütün
toprak verileri dâhil olmak üzere bunların hepsini biliyoruz.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Biliyorsunuz da
uygulamıyorsunuz!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) AR-GEden bahsedildi. Bugün Türkiye'de tarımda Biyoteknoloji
Araştırma Merkezi kurduk. Normal ıslah
çalışmaları, bitki ıslahında on iki sene süren veya
bazen on beş sene süren bir çeşidin ıslah çalışması,
bu sağladığımız imkânlarla, geliştirdiğimiz
teknik ve teknolojilerle bu merkezde beş yıl süresi
kısaltıldı. Yani on iki yılda yapılan artık yedi
yılda netice alınabilir hâle geldi. Biyoteknolojiyle de, diğer
klasik yöntemlerle de ıslah bizim için son derece önemli ve biz bunu
gerçekleştirdik, bugün de bunun açılışını yaptık.
Şimdi, güneş enerjisiyle çalışan
sulama sisteminden tutun ki patenti bize ait- üç hafta önce
açıkladığımız ve dünyanın birçok ülkesinden, 6
tane ülkenin tarım bakanı, bakan yardımcısı gelip o
tanıtıma katıldı çünkü Türkiye'nin kendisinin
geliştirdiği dünyadaki en büyük ve bu alandaki ilk entegre bilgi
yönetim sistemini, 42 ayrı veri tabanının tamamını biz
bir sistem içerisinde birleştirdik. Çiftçi de, üretici de, diğer kamu
kuruluşlarının tamamı da bu sistemden istifade edebiliyor.
Şimdi,
demin benim genel müdürlerimden birisiyle -ki şu anda görevde değil-
Nizamettin Ekinciyle ilgili, efendim, 20 bin lira -geçen gün Mecliste de
okunmuş, burada, tutanak da elimde- maaş alıyor ayda.
denmiş, hatta karşıdan Mihrimah Belma Satır Hanım,
bizim Grup Başkan Vekilimiz müdahale ediyor, diyor ki: Yani bunu, üç tane
birden alamaz. Alamayacağını biliyorsunuz. Hayır. diyor,
itiraz ediyor.
Değerli
arkadaşlar, benim Genel Müdürüm Nizamettin Ekinci, devlet personel
uzmanı ve personel genel müdürüm, devlette de yirmi yıldan fazla
hizmeti, emeği olan bir arkadaşım. Bırakın 20 bin lira
aylığı, bırakın 19 bini, bu
arkadaşımızın aldığı toplam 9.700 Türk lirası.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) ÇAYKURda yönetim kurulu üyesi mi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 9.700 lirası
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Soruyorum size: ÇAYKURda yönetim kurulu üyesi mi? Çaydan nereden
anlıyor bu adam?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bakın canım
kardeşim, bilmeden konuşuyorsun.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) TMOda yönetim kurulu üyesi mi? Hububattan nereden anlıyor bu
adam? Soruyorum ya, soruyorum.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bak, bilmeden
konuşuyorsun.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Soruyorum size.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Soruyorum. diyor, Soruyorum. işte.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bak, bilmeden
konuşuyorsun, insanlara iftira ediyorsun.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) İftira etmiyorum. ÇAYKURda yönetim kurulu üyesi
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İftira ediyorsun.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) İftiracı sensin!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sor, ben sana cevap
vereyim.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) ÇAYKUR Yönetim Kurulu Üyesi mi, değil mi? Kamu yönetimi
uzmanı çaydan ne anlar?
BAŞKAN
Sayın Günaydın
Sayın Günaydın
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Ayıp, ayıp!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bak, bu
arkadaşın 7.300 lira genel müdür maaşı var, 2.400 lira
yönetim kurulu üyeliğinden ücreti var
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Hangi yönetim kurulu üyeliği?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Toplamı 9.700 lira.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Hangi yönetim kurulu üyeliği? Söylesene!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bir tanesinden maaş
alır, birinden alır.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Hangisi? Hangisi? Ya söylesene kardeşim, hangisi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Allah Allah! Birinden
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Söyle, hangisi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) TMO Yönetim Kurulundan,
buradan 2.400
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Ya bir adam hem çaydan hem TMOdan nasıl anlıyor?
Soruyorum ben sana.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2.400
2.400
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Nasıl anlıyor? Nasıl anlıyor?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hesap açık, ortada.
Hesap açık, ortada.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Başka adam mı yok memlekette? Maaşı nereden
alırsa alsın, başka adam mı yok kardeşim?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, bakın,
insanları doğum yerleriyle, insanları doğduğu
şehirlerle kalkıp bu şekilde
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Bunların hepsinin cevabına vereceğim, hiç
çarpıtma! Hiç çarpıtma! Hepsinin cevabını vereceğim
sana!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
zan altında
bırakmak, bak çok yanlıştır, çok ayıptır.
İleri bir safhada bu nefret suçuna girer.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Hiç kimsenin memleketiyle uğraşmıyoruz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İleri bir safhada
nefret suçuna girer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Bakanlığı tekini çökertirsen böyle olur işte!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Doğdukları
yerle, etnik menşeleriyle insanları suçlamayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Hiç o işlerde tarağım olmadı. Kendinle
karıştırma beni. Beni kendinle karıştırma. Benim
o işlerde hiç tarağım olmaz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Böyle bir şey yok.
Tamam mı? Tamam. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Bütün Bakanlığı Diyarbakırlı yap, bir de
çık böyle savunma yap! Ayıp! Ayıp!
OSMAN ÖREN
(Siirt) Konuşma!
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Ayıp!
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Olabilir. Sana mı soracak kimi
nereden getireceğini?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
milletvekilleri
Değerli milletvekilleri
OSMAN ÖREN (Siirt) - Konuşma! Sana ne!
MEHMET S. HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Sana
mı soracaktı nereden yapacağını?
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Ayıp ya! Sana yakışıyor
mu bu?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Adil olacaksın!
BAŞKAN Sayın Günaydın, lütfen
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Kafatasçı!
Faşist!
MEHMET S. HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) 81 ilden
mi ithal edecek? Kaç tane Diyarbakırlı vali var? Sana mı
soracak?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, burada mühendis ve
veteriner hekim istihdamından bahsedildi. Cumhuriyet tarihinin hiçbir
döneminde ama hiçbir döneminde bizim dönemimizdeki kadar Tarım
Bakanlığına mühendis, veteriner hekim, çeşitli mesleklerden
teknik eleman alınmamıştır. Cumhuriyet tarihinin hiçbir
döneminde Tarım Bakanlığına 81 tane sosyolog da
alınmamıştır. Onu da biz aldık. Niye? Kırsal alan
sosyolojisini bilsin, insanların olduğu yerde, toplumda bu
kardeşlerimizin de, bu disiplinin de katkısı olsun, emeği
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2003-2015 arasında 23.130 teknik personel
aldık. Bu, sadece Bakanlık merkezi. Atatürk Orman Çiftliği, TMO,
ÇAYKUR, Et ve Süt Kurumu, TİGEM ve diğer kuruluşlar 10.982
teknik personel aldı. AK PARTİ Hükûmeti döneminde 33-34 bin kişi
yapar. Bizden önceki dönemde en son Tarım Bakanlığına 250
kişi 1989 yılında alınmıştı. Ondan sonra hiç
teknik eleman alınmamıştı. Biz, bütün bunların
hepsini, bu istihdamı, bu kardeşlerimizle üretimi, verimliliği
artırdık; bu noktaya taşıdık, getirdik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) TİGEM Genel Müdürü teknik
eleman yetersizliğinden ağlıyor komisyonda ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Daha önümüzde bizim yapacak işimiz var. Ben muhalefetin bütün
bunlar yerine, gerçekten, daha güzel projelerle bizi tenkit etmesini beklerdim.
Benim genel müdürümün doğum yerinin neresi olduğuyla değil,
Tarım Bakanlığına hangi yeni projeler lazım, onu
söyleseydi çok daha hayırlı olurdu Türkiye için diye
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Günaydın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sayın konuşmacı
benim Tarım Bakanlığında
OSMAN ÖREN (Siirt) Konuşma! Konuşma! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir müsaade
edin lütfen
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Senin gibi 10 kişi gelse
beni korkutamaz.
BAŞKAN - Sayın Günaydın, buraya hitap edin
lütfen.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Bakan
konuşması sırasında beni etnik ayrımcılık
yapmakla suçlamıştır.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Hayır, öyle bir şey söylemedim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sataşma nedeniyle söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Günaydın.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Demedin mi,
Diyarbakırlı doldurdun. diye demedin mi? Tutanaklarda var.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın'ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin (11/49) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sakin olun, sakin olun;
şimdi hepiniz cevabınızı alacaksınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen sakin ol!
Dağıldın be, dağıldın! Parça parça oldun be!
Dağıldın!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Peki, bağırın,
hep beraber bağırın, hep beraber bağırın.
BAŞKAN Sayın Günaydın, buyurun.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Arkadaşlar, ben aynen
şunu söyledim
Dinlemeye sabrı olanlar dinler, vicdanı olanlar
da dinler.
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen de sabredeceksin!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Karizma bitti,
karizma! Dağıldın!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ben Diyarbakırın
kadim bir memleket olduğunu ve Diyarbakıra çok saygılı
olduğumu söyledim.
Ben Ankara Milletvekiliyim. Örneğin ben Ankara
milletvekiliyken bakan yardımcısını Ankaralı yaparsam,
3 tane genel müdürün tamamını Ankaralı yaparsam
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş)
Aynı şeyleri söylüyorsun, aynı şeyleri söylüyorsun ya! Hani
sataşmadan söz almıştın?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
bunların tamamı
Ankaradan istifa edip AKPden milletvekili adayı olursa ne
yapmış olurum?
HARUN KARACA (İstanbul) Sana mı soracak?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bakanlığın
bütün kadrolarını Ankaraya hapsetmiş, Ankaralılara
hapsetmiş ve kadroları siyasallaştırmış olurum.
Eğer Diyarbakırlı değil de Ankaralı da yapsaydı,
Tokatlı da yapsaydı aynı şeyi söylerdim. Birazcık
vicdanı olan herkes der ki: Yahu, sen Diyarbakırlısın,
Bakan Yardımcın Diyarbakırlı, Genel Müdürün
Diyarbakırlı; aynı zamanda TMOdan maaş alıyor,
aynı zamanda ÇAYKUR Yönetim Kurulu üyesi
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş)
Sayın Bakanım, seninle gurur duyuyoruz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
aynı zamanda Jokey
Kulübünden, atçılardan para alıyor
İHSAN ŞENER (Ordu) Irkçılık
yapıyorsun, ırkçılık!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
Bu memleket bu kadar
yoksulluk çekerken aynı adama bu kadar yerde yönetim kurulu üyeliği
vermek ayıp değil mi kardeşim? diye
soracağınıza
İHSAN ŞENER (Ordu) Irkçılık
yapıyorsun, ırkçılık!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Dağıldın, dağıldın; karizma gitti! Karizman
yerlerde!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla)
bizim bu kadar şeyi
deşifre etmemize dayanamıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Etnik kökencilik
yapıyor.
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Edebiyatı bırak
Gökhan Bey. Yoksulluk edebiyatını bırak artık, bırak!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Dağıldın, dağıldın!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ben açıkça söyleyeyim:
78 milyon insanın tamamını hiçbir şekilde ayırmadan
başımızın üzerinde taşırız ama siz
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Belli, belli!
İHSAN ŞENER (Ordu) Lafla olmuyor, lafla!
Lafla olmuyor o iş, lafla!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Ama siz, kendi dar bölgecilik
anlayışınız çerçevesinde koskoca Bakanlığı
bir ile ve kendi siyasal partinize hapsederseniz birisi de çıkar burada
Ayıp olur. der.
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Yazıklar olsun!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) İstediğiniz kadar
bağırın, bu maddi gerçeği şu anda bizi izleyen
milyonlarca yurttaşımız teslim etmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Dağıldın, karizma bitti, karizma yerlerde!
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
hayvancılık ve tarım sektörünün bitme noktasına
geldiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına
ilişkin Önergesi (11/49) (Devam)
BAŞKAN Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkındaki gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım.
Gensoru önergesinin gündeme alınmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiştir.
İkinci sırada yer alan, Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt ve 23 milletvekilinin, Yanlış Politikalar Nedeniyle
Üreticinin Zarar Gördüğü, İthal Edilen Et ve Hayvan
Fiyatlarının Artmasının ve Ülkeye Kaçak Et Girişinin
Engellenemediği, Tarım Desteklerinin Zamanında Ödenmediği
ve Bu Sorunlarla İlgili Görevlerin Gereklerini Yerine Getirmediği
İddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker Hakkında Bir Gensoru Açılmasına
İlişkin (11/53) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 23
milletvekilinin, yanlış politikalar nedeniyle üreticinin zarar
gördüğü, ithal edilen et ve hayvan fiyatlarının
artmasının ve ülkeye kaçak et girişinin engellenemediği,
tarım desteklerinin zamanında ödenmediği ve bu sorunlarla ilgili
görevlerin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında
Gensoru açılmasına ilişkin Önergesi (11/53)
BAŞKAN
Hükûmet yerinde.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 19/3/2015 tarihli 80'inci Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre bu görüşmede,
önerge sahiplerinden 1 üyeye, siyasi parti grupları adına 1'er
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya 1 bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi
Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Demir Çelik, Muş Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Muharrem Varlı, Adana Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Yunus Kılıç ve Hükûmet adına Mehmet
Mehdi Eker, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı.
Şimdi söz
sırası, önerge sahibi Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili
Buyurun Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hayvancılık Bakanı üzerine 2 önerge Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ilk defa oluyor herhâlde. Bunun da Hayvancılık
Bakanının şanından olduğunu düşünüyorum.
Tabii, biraz evvel geldi, rakamları verdi; sadece
cephesinden, kendi penceresinden rakamları verdi. Ama önce iki rakamı
size hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum, bunun
tarımla ilgisi yok, genel iki rakamı hatırlatarak başlamak
istiyorum. Son iki aydaki devalüasyon sonucunda Türkiye Cumhuriyetindeki
vatandaşların kaybetmiş olduğu 90 milyar TL parayı
size hatırlatmak istiyorum. Bu, sarayınızdaki, kaçak
sarayınızdaki zatımuhteremin her konudaki kendini muktedir
sayması sonucu Türk vatandaşının sırtına
yüklemiş olduğu rakam.
Yine, son yedi yılda -Hep bahseder ya faiz lobisi,
faiz lobisi
- on üç yıllık iktidarı döneminde bu faiz lobisinden
euroları olan, dolarları olan insanlar besleniyor ama bundan kimin
kazandığını bir türlü söyleyemiyor. Biz de burada
söyleyebilmesi için son yedi yılda faiz lobisine ödediği,
Hükûmetinizin ödediği 181 milyar lirayı, katrilyon lirayı,
milyar TL yani 181 katrilyon lirayı hatırlatarak sözlerime
başlamak istiyorum. Niçin bunları söyledim size? Tarımın bu
Hayvancılık Bakanı tarafından on bir yılda
getirildiği noktayı göz önünde bulundurduğumuzda bu
rakamların çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Yine, gıda fiyatları dünyada düşerken
Türkiyede artıyor. Türkiyenin enflasyonu 2015 yılının ilk
yarısında yüzde 7,5lara ulaştığında,
baktığımızda, dünyada enflasyon sıralamasında
4üncü olduğumuzu görüyoruz yüksek enflasyonda. Ama bu, ortalama
enflasyonda, tüm ürünleri kapsayan enflasyonda. Tarım ürünlerinde,
tarım ve gıda ürünlerindeki net enflasyona gelince 13,70. Şimdi,
on bir yıldır bu Bakanlığa bakanlık yapan, bu kuruma
bakanlık yapan zatımuhteremin Türkiyeyi getirmiş olduğu ve
Türk halkına yedirmiş olduğu tarım ürünlerini ve gıda
ürünlerindeki enflasyon oranını görüyorsunuz.
Şimdi, Türk
Sayın Bakan hep geçmişle
karşılaştırdı, 1991 yılından aldı ve o
dönemin on iki yılı ile kendi döneminin on iki yılını
karşılaştırdı. Kendi döneminin on bir
yılını diyelim çünkü on bir yıldır bakan. Ama
cumhuriyet tarihinin en kötü performansını gösterdiği bir dönemi
yaşıyoruz çünkü 2003-2013 döneminde gayrisafi millî hasıladaki
büyüme oranı yüzde 5e yaklaşırken, ortalama yüzde 4,8ken
tarımdaki büyüme 2,3 oranında gerilemiştir. Yani bu Bakanın
bir başarısından, başarı hikâyesinden bahsetmemiz mümkün
değildir. Rakamlar, bunlar benim rakamlarım değil, TÜİK
rakamları. Herhâlde bu akşam Başbakana söyler, TÜİKin
genel müdürünü de görevden alıp oraya bir mimar Diyarbakırlı
atayabilir; rakamları oluşturmak, hani, matematiksel olarak ifade
edebilmek için Diyarbakırlı bir mimarı bulabilir arkadaş
-Sayın Bakan- ve atayabilir.
Şimdi, 1980 yılında 44,5 milyon insan
yaşıyordu Türkiyede ve bugün 77-78 milyona geldik yani nüfusumuz
yüzde 75 arttı. 1980den bu yana baktığımızda, bu
gelişimin tarımsal üretimde de olması gerektiğini
düşünür normal olarak mantıklı bir insan, matematiği bilen
bir insan bunun böyle olduğunu görür ama sizin
Bakanlığınız döneminde ve iktidarlarınız
döneminde, AKPnin iktidarı döneminde biliyoruz ki Türkiye tarım
ürünlerinde ve gıda ürünlerinde ithalatçı bir ülke hâline
dönüştü. Ben hem çocukluğumdan hatırlarım hem
gençliğimden hatırlarım; bütün dünya Türkiyenin bir tahıl
ambarı olduğunu konuşurdu, Konya Ovasının dünyaya
yetecek kadar ürün üretilebileceğini konuşurdu ama Sayın Bakan
geldikten sonra bunlardan bahsetmek ne mümkün diyoruz.
Şimdi, AKPnin son on üç yılını
değerlendirdiğimizde, bir, çiftçinin desteklenmediğini,
vergilendirildiğini görüyoruz; iki, üretim düşerken ithalatın
patladığını görüyoruz -bunları tek tek
açacağım zamanım yettiği sürece- özelleştirmeler
sonucu birçok fabrikanın kapatıldığını görüyoruz;
çiftçimizin haciz ve icra kıskacında olduğunu görüyoruz;
tarımla uğraşan üretici sayısının ve ekim
alanlarının hızla daraldığını görüyoruz.
Bütün bunları, AKP Hükûmeti döneminde ve Sayın Ekerin -sadece
soyadı Eker, başka bir şekilde tarımla ilgisi olmayan
Sayın Ekerin- döneminde tarımda oranların ve üretimin
nasıl düştüğünü size dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Senin tarımla
ne ilişkin var Haydar?
HAYDAR AKAR (Devamla) Bakın, AKP döneminde
nüfusumuz yüzde 10 artmış. AKP döneminde yüzde 10 artmış
ama AKP döneminde tarımsal ürünlerin, bitkisel ürünlerin
artmadığını görüyoruz. Buğdayı konuşuyoruz.
Demin, yine, bir konuşmacı buğday ithalatından ve un
ihracatından bahsetti, zamanım yeterse onun da rakamlarını
vereceğim.
Bakın, 2003te iktidara geldiğinizde Türkiyede
19 milyon ton buğday üretiliyordu. Sayın Bakan, bugün kaç milyon ton
buğday üretiliyor?
GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bu sene 22 milyon tonu geçer.
HAYDAR AKAR (Devamla) Nüfusumuz sizin
iktidarınız döneminde yüzde 10 artmış, 19 milyon ton
buğday üretiliyor. Buğdaya ithalatta ne kadar para ödediğinize
de az sonra geleceğim.
Pamuk
Pamuk, Orta Anadolunun, Akdenizin, Egenin
üretim yaptığı, çiftçilerin orada çalışarak
kazandığı en başlıca tarım ürünlerimizden bir
tanesiydi ve sanayi ürünümüz aynı zamanda pamuk. Pamuğa baktığımızda,
2003te 919 bin ton ama 2014te 878 bin tona gerilediğimizi görüyoruz.
Arpa 8,1 milyon ton, bugün 6,3 milyon ton.
Sayın Bakan, hani bir zamanlar mercimeğe
kampanya yapardık, mercimeğe; Et yemeyin, mercimek yeyin. derdik.
Türkiyede mercimek stokumuz
Mercimek deposuydu Türkiye. Bakın, sizin
iktidarınız döneminde kırmızı mercimeği,
yeşil mercimeği ne hâle getirmişsiniz: Kırmızı
mercimek 485 bin tondan 330 bin tona düşmüş, yeşil mercimek 55
bin tondan 20 bin tona düşmüş.
Sanki zannedersiniz ki Avrupa gibi nüfusumuz
azalıyor, buna da paralel olarak hani paralel yapıyla iş
birliği yapıyorsunuz ya- üretimimiz de düşüyor diye
düşünebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Nüfusumuz, döneminizde yüzde 10 artarken üretimimiz düşmüş
aşağıya doğru ve üretimden çıkan, tarım
alanları daralan bir ülke hâline dönüşmüşüz.
Tarımı böyle söyledik, şimdi size
ithalattan rakamlar vermek istiyorum. Aslında biraz da
hayvancılıktan bahsedeyim çünkü ne de olsa Hayvancılık
Bakanısınız ama ithalatları sonra vereyim.
Şimdi, dedik ya 1980 yılında nüfusumuz 44
milyondu, bugün 77 milyon. Hep geçmişle
karşılaştırdınız. Size şimdi 1980
yılında sığır adedini söylüyorum -Sayın Bakan,
sığır adedini söylüyorum. Hayvancılık Bakanı
olduğunuz için bu rakamları herhâlde düzeltirsiniz burada- 16 milyon
sığırımız vardı 1980 yılında. Nüfusumuz
yüzde 75 artmış, sığır rakamımız 2 milyon
düşmüş.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 2002yi söyle.
HAYDAR AKAR (Devamla) 2 milyon düşmüş ki et
yemiyoruz, et.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 2002yi söyle.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi mandaya
bakıyoruz: 1 milyon manda vardı Türkiyede 1980de.
Siz orayı
karşılaştırmadınız mı? 1980 ile 1991i
karşılaştırmadınız mı biraz evvel? Ben de
onu karşılaştırıyorum.
1 milyon manda vardı, kaça düşmüş manda
sayısı? 118 bine. Mandayı görebilene aşk olsun. Çocuklar
artık mandanın ne demek olduğunu bilmiyor.
Koyuna bakalım, koyuna, küçükbaşa bakalım:
49 milyonmuş, sayenizde 29 milyon olmuş.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Yanlış, yanlış, onların hepsi
yanlış, biraz sonra düzelteceğim.
HAYDAR AKAR (Devamla) Hayatında ilk defa bu ülke
kurbanlık ithal etmiş sayenizde (CHP sıralarından
alkışlar) ve Fransa tarafından ödüllendirilmişsiniz Fransa
tarafına sunmuş olduğunuz katkıdan dolayı. Ben sizin
yerinizde olsam buraya gelip o madalyayı boynuma takar, bu kürsüye öyle
çıkardım, Fransız çiftçilerine verdiğiniz destekten
dolayı bu Meclis sizi alkışlardı, özellikle AKP Grubu sizi
alkışlardı Sevgili Bakanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Keçi, keçi
Bilir misiniz keçiyi, unuttunuz mu yoksa
rengini, tipini? 19 milyondan 9 milyona düşürmüşsünüz yani 2
keçimizden 1ini kaybetmişsiniz, 2 koyunumuzdan 1ini kaybetmişsiniz,
10 mandamızdan 9unu; kim yedi bunları Sayın Bakan, siz mi
yediniz yoksa? (CHP sıralarından alkışlar) Ortada yok
mandalarımız.
Şimdi, böyle bir Tarım Bakanı var, ülkeyi
bu hâle getirmiş ama bu Tarım Bakanı çıkıyor burada,
sanki bir başarı hikâyesi anlatıyor, hem de nasıl
ballandıra ballandıra anlatıyor ve AKP Grubundaki milletvekili
arkadaşlarım hiçbir şeyi sorgulamadan, hiçbir rakama bakmadan
Bırakın bizim söylediklerimizi, Allah aşkına gidin,
TÜİKin rakamlarına bakın, bu Bakanın, Bakanlar Kurulunda,
Kabinede en uzun süre bakanlık yapan bir Bakanın bunu hak
etmediğini göreceksiniz. Eğer bunu sorgulamış
olsaydınız gerçekten bizim önerge vermemize, hakkında gensoru
vermemize gerek görmeden sizin Başbakana baskı yapıp Ya,
Türkiyede tarımı bitirdi, çiftçiyi bitirdi. deyip bu Bakanı
görevden aldırmanız gerekiyordu.
Ne diyorsunuz? Tarımı destekliyoruz. Neyi
destekliyorsunuz ya? Sayın Bakan, son yılda 0,5ini geçen bir
destekleme verdiniz mi gayrisafi millî hasılanın, verdiniz mi? 70
milyar TL tarımı destekledik. diyorsunuz. Son yedi yılda
çiftçiye 48 milyar TL borcunuz var. Niye? Çünkü kanun gereği vermeniz
gereken yüzde 1 değil, 0,5 veriyorsunuz, çiftçinin hak ettiği,
çiftçinin alması gereken parayı çiftçinin cebinden çalıyorsunuz,
bu kadar net söylüyorum. Eğer bu çalıyorsun dediğim kelimeden
size bir sataşma olduğunu düşünüyorsanız lütfen gelin,
burada, son yedi yılda çiftçiye yüzde kaç destekleme primi
verdiğinizi ve kanun gereği vermeniz gereken rakamın ne
olduğunu bu kürsüden söylersiniz diyor, hepinize sevgiler saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Demir
Çelik, Muş Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çelik.
HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Tarım, Gıda ve
Hayvancılık Bakanıyla ilgili verdiği gensoru üzerine
konuşmak üzere huzurlarınıza çıktım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye, kuzey yarım kürede ama aynı zamanda,
bulunduğu enlem ve boylamlarıyla kendine özgü, özel konumda olan bir
ülkedir. Bu özgün ve özel konumunun yanı sıra, bir yanıyla
kuzeyde Karadeniz ekosistemi, öbür yanıyla Akdeniz mikrokliması ve
yine Egenin kendisine özgü özellikleriyle
balıkçılığın ve deniz ürünlerine dayalı bir
ekonomik girdinin olması gereken bir ülkedir. Bu potansiyele sahip
olmasına karşın, bırakınız
balıkçılığa, deniz mahsullerine dayalı bir sektörün
ülke ekonomisinin temel sektörlerinden olmasını, 77 milyonun
neredeyse 50 milyonu balık ve balık çeşitlerini bilmez,
tanımaz; duysa da, televizyon ve görsel basında izlese de bundan
mahrumdur. Yanlış politikaların ürünü bu ve benzeri
gereksinimlerinin halklarından esirgenegeldiği bir ülkede
yaşıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
keza bulunduğu bölgenin enlem ve boylamlarının gereği yüzde
80 oranında orman olabilme kapasitesine sahip iken, ormanlık
alanlarının kentsel dönüşüm projelerine tabi tutuluyor
olması yetmezmiş gibi, ısınma ya da başka amaçlı
ormanların yakılıp yıkılması, bu yönüyle de
nitelikli ormanlarda yüzde 11lere inmiş bir ülke gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Orman ürünlerinin doğal
meyvelerinin hiçleştirildiği, yok sayıldığı,
meralarının kent rantiyesine peşkeş çekildiği,
kentsel dönüşüm adı altında meraların yok edildiği,
yaylakların, kışlakların hiçleştirildiği, bu
yönüyle de hayvan çeşitliği ve Türkiye faunasının göz
ardı edildiği bir ülke gerçeğiyle karşı
karşıyayız. Evet, rakamlar ve matematik doğru söyler ama
matematiği ve rakamı niyetinize göre yorumlayabilmeniz, algı
operasyonuna tabi tutarak toplumu şekillendirmeniz de her iktidarda
olduğu gibi iktidarda bulunanların sıkça başvurduğu
yöntemlerden biridir. Bu yöntemdir ki, gerçeği ters yüz edip halkı ve
toplumu kendi iktidarına razı etmenin, ikna etmenin
mekanizmalarına iktidar sahip olduğu için bunu
başarmaktadır. Bakınız, bu ülkede şu anda 6 milyon
insan sosyal politikalarla, devletin bir kısım sosyal girdileriyle
yaşamını idame ettirme mahkûmiyetiyle karşı
karşıya; 13 milyon civarında, asgari ücret ve altındaki
geçim kaynaklarıyla aylık yaşamını sürdürmek zorunda,
30 milyon insan yoksulluk sınırında ama bitmez tükenmez
sandık histerisiyle on iki yıldır bir iktidar ha bire sandığı bize
işaret ederek yeni başarıların arayışı
içerisindedir. Bu gerçekten izaha muhtaç bir konudur. Ama bu, hiçbir zaman için
bu ülkenin halklarının ve toplumunun yaşadığı
açlığı, yoksulluğu, sefaleti, işsizliği,
kimsesizliği göz ardı etmemizi getirmez. Evet, algıda,
algıyı yaratmada, toplumu şekillendirmede ve biçimlendirmede,
sahip olduğunuz ideolojik aygıtlarla, olduğundan fazla
başarı sağlıyorsunuz. Siz dinî hassasiyetleri, etnik kimlik
hassasiyetlerini, siz inançsal, kültürel değerlerinizi yandaş
medyalarınızdan toplumu şekillendirebilirsiniz ama hiçbir zaman
için bu toplum gerçeğini bu manada da görmemizin önüne set çekemezsiniz.
Yaşanan sizin anlattığınız,
aktardıklarınızın ötesinde başka bir gerçekliği
bize hatırlatıyor. Düşününüz, çok değil, bundan otuz
yıl öncesinde küçükbaş hayvanı, keçi ve koyun sayısı
60 milyon civarındayken bugün koyun sayısı 30 milyonun
altına düşmüş. Kıl, tiftik keçisi gibi
çeşitliliğiyle övündüğümüz keçilerimiz yok olma durumuyla
karşı karşıyadır. Yine, otuz yıl öncesinde 20
milyon civarında olan sığır bugün neredeyse 1 milyon
seviyesine inmişken, manda yoklarla karşı karşıya iken
siz hâlâ bir başarıdan ve başarı öyküsünden
bahsediyorsanız bu, bizim aklımızla oynamanızdır, var
olan realiteye rağmen bizim aklımızla dalga geçmenizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu,
gıdada da, tarımsal faaliyetin kendisinde de gördüğümüz bir
gerçekliktir. Bakınız, Türkiye yüzölçümünün kırkta 1i olan
İsrail, Türkiye yüzölçümünün yirmide 1i olan Hollanda sebze ve tarım
üretiminde neredeyse dünyanın en önemli markaları durumuna
gelmişlerdir. Bizim kırkta 1imiz, bizim yirmide 1imiz bu manada
ihracatına dayalı, gıda, tarım üzerine ihracatıyla
kendini neredeyse dünyanın gelişmiş 20 ülkesinde sayabilmenin
olanaklarına, imkânına sahipken biz 40 misli büyük olduğumuz
İsrailden, 20 misli büyük olduğumuz Hollandanın gıda ve
tarım seviyesinin, onun ihracat girdilerinin arkasında ve gerisinde
bir noktayız. Övüneceğimiz, övünmemizi telkin edeceğiniz durum
bu mudur?
Aynı şekilde, yanlış tarım
politikalarıyla, endüstriyel tarım adı altında,
insanları, kadim medeniyetleriyle buluşabileceği, geçmişin
insanlık değerleriyle ortaklaşabileceği coğrafyalarından,
mekânlarından kopardınız, göçürdünüz. İnsanları
neoliberal politikalara mahkûm kılarak topraklarından söktünüz,
köklerinden söktünüz, göçürdünüz; açlıkla terbiye etmenin, açlıkla ıslah
etmenin politikalarına tabi tuttunuz. Neoliberalizmin
piyasalaştırma, taşeronlaştırma ve de
metalaştırma politikaları azamisiyle gıda, tarım ve
hayvancılıkta Türkiyenin nasip almasına, nasibini
bulmasına yol açmıştır. Fasulyesi, mısırı,
çeltiği; evet, aynı zamanda soya fasulyesi, mercimeğiyle;
buğdayı, arpası, yem bitkileriyle Türkiye bir dünya markası
olabilmenin potansiyeline sahiptir. Bu Türkiye, aynı zamanda pamuk gibi,
ayçiçeği gibi, tütün gibi birçok sanayi mamulünün de önemli potansiyeline
sahip, dünyanın önemli ihracat ülkelerinden biri olabilmenin olanaklarına,
imkânlarına pekâlâ kavuşabilirdi. Ama, yanlış
politikalarla, tarım endüstrisi adı altında
makineleştirmenin, emeğin satın alınabilir ucuz konuma
getirilmesine hizmet eden bu yanlış politikalarla biz hem tarım
ve hayvancılıkta hem de bir bütün olarak ülkenin
kalkınmasında hak ettiğimiz yerin çok gerisindeyiz.
Tarımda endüstriyalizm nedir? Her şeyden önce
doğamızın, tabiatımızın kimyasallarla
zehirlenmesidir. Yoksulluğun, açlığın, sefaletin diz boyu
ve önüne geçilmez bir hızla üretilmesidir. Bir yanıyla endüstriyel
tarımdan bahsediyoruz, öbür yanıyla da yeryüzünde, dünyada 1,5 milyar
insanın açlıkla terbiye edilme durumuyla karşı
karşıya olduğunu söylüyoruz. Tarımsal endüstrinin girdiği
Çukurovada tarım bitmiştir. Tarımsal endüstrinin girdiği Akdenizde
narenciye, turunçgiller bitmiştir. Egede incirimizi, üzümümüzü unutur
olduk. Karadenizde fındığımızı, İç
Anadoluda buğdayımızı, arpamızı neredeyse
birilerinden almanın hazır hâline geldik. Tüketen toplum
ekonomisinin, tüketen toplum yaratmanın sonuçlarıdır ki
halkımızı, halklarımızı üretimden kopardık;
tarlasını ekmez, biçmez oldu. Tarlasından ve ekininden mahrum
olan insanlar artık kırsalda yaşamını sürdüremeyince
metropollerin gettolarında neredeyse açlıkla terbiye edilme durumuyla
karşı karşıya kaldılar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kader midir? Elbetteki değil. Neoliberalizm, vahşi kapitalizmin bizim
hücrelerimize sirayet edercesine geleceğimizi çalmasına müsaade
etmediğimiz sürece bu kader değildir. Ama
bağımsızlık şiarımıza ve söylemimize
rağmen, küresel emperyal kuşatmanın bir halkası
olmanın arayışı içerisinde olmaya, neoliberal
politikaların uzantısı olan bir ülke olmaya elbette ki karar
verdiğinizde yapacağınız iş küresel emperyal güçlerin
dediklerinden dışarı çıkmamaktır. Bugün bizim
geleceğimizi, İsrailin gıda tarım şirketleri bizim
geleceğimizi, Hollandanın gıda tarım şirketleri bizim
geleceğimizi, bilgi çağının teknolojisini elinde bulunduran
Amerika Birleşik Devletlerinin, Rusyanın hegemonik gücüyle
belirlenen bir gelecek olarak addediyorsanız itirazımız
bunadır.
Bu
ülkenin kaynakları, bu ülkenin dinamikleri, kendi ihtiyaçlarını
karşılamaktan da öte kendisi büyüklüğünde bir başka ülkenin
de gıda, tarım ve hayvancılık ihtiyaçlarını
karşılayacak potansiyeldedir. Yeter ki rasyonel, objektif kriterlerle
soruna yaklaşıp bu sorunun nitelikli çözümüne razı gelen bir
devlet ve idari sistemle yönetilebilelim. Biz demokratik siyasetin yürütücüleri
olarak buna dair söylenecek sözden kendimizi esirgediğimizde, var olana
razı olmaya kalkıştığımızda da gerçekten
durumu daha ileriye, nitelikli bir değişime, dönüşüme
götürebilmek mümkün değildir. O nedenle, evet kalkınma
olmalıdır ama kalkınma adaletten, hukuktan yoksunsa;
kalkınma sadece ve tek başına iktidarın hiyerarşik
yapısına hizmet ediyorsa, kalkınma zengini daha zengin, yoksulu
daha yoksul bırakacaksa; zengin ile yoksul arasındaki
açığı, aralığı genişletecek, yoksulu
açlıkla terbiye edecek noktaya gelecekse bu kalkınma değildir;
bu, olsa olsa zenginin, iktidarın, kârın ve sermayenin
hizmetkârlığıdır ki, biz toplum olarak ona itiraz ederiz.
Evet,
bu manada endüstriyel tarıma itiraz
etmenin yanı sıra, biz, toplumların katılımcı
ekonomisiyle kendi ihtiyaçlarını öz gücüne dayanarak öz
ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini savunuyoruz.
Endüstriyalizm, iktidar ve kent, nasıl ki toplumu
toplumsallığına, insanlığa ve doğaya
yabancılaştırmışsa ona karşın toplumun öz
gücüne dayalı olarak kendisini yeniden üretmesi
toplumsallaşmasıyla, doğayla, ekosistemle buluşması
anlamına gelir. O nedenle, merkeziyetçi bir idari mekanizmanın
yerine, bölgesel yerinden yönetimlere bu ülkenin tez elden evrilmesi
yapılması gerekendir.
Yetinmeyeceğiz, gelenekçi, aileye dayalı
tarım günümüzün temel politikası olmalıdır. İnsanlar
hem sahip oldukları mülkiyet üzerinden hem de devletin mülkiyeti olarak
görünen meraların ve hazine arazilerinin bir kısım para
babalarına, tekellere, tröstlere peşkeş çekilmesi yerine halka
adil kullanma hakkını verdiğinizde, halk, kullanma hakkına
sahip olduğu bu araziler üzerinde kendisine ve çevresine yeter düzeyde
tarımsal üretimini yapmaya başladığında kendi
ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda
kasabasının, köyünün de ihtiyaçlarını ithalata muhtaç
olmadan karşılayabilecektir.
Destek yapacaksanız üretime dönük olmalıdır.
Tarımsal destek, geniş toprak arazilerine sahip toprak
ağalarına, beylerine, feodal beylerine hizmet olarak geri dönüyor.
Bizim onlardan alıkoymamız, yoksul, muhtaç, mülkiyetsiz, arazisiz,
kimsesiz insanlara desteği yapmamız, onları üretime teşvik
etmemiz, üretimden gelen güçle devlete ve devletin iktidar organlarına
muhtaç kalmadan kişinin, kesimin, toplumun kendisini ve
ihtiyaçlarını demokratik ve doğrudan karşılaması,
yapılması gerekendir. Kişiyi, kesimi, doğrudan demokratik
ihtiyaçlarını karşılaması mekanizması yerine, onu
devletçi, iktidarcı zihniyetlerin keyfine, kendine göreci
politikalarına, insafına ve de icazetine sığınmaya
muhtaç bırakırsanız, siz, özgür bireyler, özgür toplum yaratmamış
olursunuz. Özgür birey, özgür toplum yerine size biat eden, size ve
politikalarınıza razı gelen, her durumda ve her koşulda
itiraz etmeyen bir toplumla karşı karşıya
kalırsınız ki o toplum günü gelecek sizin değişmez
politikalarınızın, statükoda ısrar eden
politikalarınızın da gereği olarak sizi de yutmaya başlar.
Bugün iktidar hastalığına, iktidarın yorgunluk
hastalığına kapılan AKPnin geldiği nokta da budur. O
nedenle, bu politik çizgiden çıkmak hem AKPnin selameti hem Türkiye
halkları ve toplumunun selameti açısından önemlidir. Evet, bu
çerçevede de biz, her şeyden önce her türlü politikanın, bir, adalete
ve adil bir yönetime yol açması; iki, her durumda ve koşulda
değişimi öngörmesi, değiştiren, dönüştüren, toplumun
önünü açan nitelikte, özellikte olmasını; üç, kalkınma
esaslı olması, toplumun meşru taleplerini karşılayacak
nitelikli potansiyellerin harekete geçirilmesi; dört, bu kalkınmanın
adilane paylaşıldığı, hakça bölüşüldüğü bir
yönetim mekanizması devreye koyduğunuzda yaptığınız
işin insani, vicdani sorumluluklarını yerine getirmiş
olursunuz. Bütün bunlardan bağımsız, adaletin
olmadığı, hak, hukuk, adaletin sorgulandığı, adil
ve hakça bölüşümün olmadığı bir kalkınmanın kime
ne faydası olur? Olsa olsa Türkiyede yarattığınız yüz
civarındaki milyon dolara ya da dünya ve yeryüzündeki 1 milyon 500 bin civarındaki
milyon dolar sahibi insanlara yarar, geri kalan milyarlarca insana
zarardır, onların geleceğini karartandır, onların
özgürlüklerini, barışını çalandır; özgürlük ve
barış adına onlara her gün savaşı, savaşın
yıkıcı politikalarını dayatanlaradır hizmet. O nedenle,
bugün küresel emperyalizmin vekâlet savaşlarıyla stratejik, ekonomik
çıkarları üzerine biz halklara dayattığı bu ekonomik
politikalardan bağımsız değildir. O ekonomik
politikaların ürünüdür ki, palazlanmış, önüne geçilmez noktada
hiyerarşik güçlerle kendini toplum üzerine dayatan bu finans
kurumlarının savaş aygıtlarının, savaş
tacirliğinin sürdürüldüğü bir coğrafyanın kadim
halkları olarak birbirimizi vuruyoruz, birbirimizi kırıyoruz.
Savaşın toplumsal, siyasal, ekolojik yıkımına
razı olmak neredeyse bir erdemlilik olmaya
başlamıştır. Halbuki yapılması gereken, küresel
emperyalizmin stratejik ve ekonomik çıkarlarına olduğu kadar
politik çıkarlarına da hizmet etmemektir; halkların
kardeşliğine, halkların barış içerisinde bir arada
yaşayabileceği demokratik, özgür bir yaşamı
korumaktır.
Demokratik ve özgür yaşam ancak demokratik siyaset
aracılığıyla, şiddet dışı yol,
yöntemlerle harekete geçeceğinden onun da mekânı, mercisi bu
Meclistir. Bu Meclis, ekonomik, demokratik, siyasal, sosyal politikalarla
toplumun nitelikli ihtiyaçlarını herhangi bir hiyerarşik
ilişkiye muhtaç kalmadan karşılamak için varsa meşrudur.
Bunu karşılamak yerine, iktidarların, devletlerin ya da iktidar
odaklarının bir kısım çıkarlarına dayalı
politik duruş, politik çizgi toplum dışıdır, evrensel
hukuk dışıdır; bu manada da demokratik, doğal ve
ekolojik toplumdan bizi alıkoyandır.
Biz, milyarlarca yıldır, ekosistemin ürünü ve
en önemli unsurlarından olan insan, özgür birey olma karakteriyle,
doğal, demokratik ve ekolojik topluma, ahlaki ve politik topluma
ulaşmak istiyorsak, gelin birlikte geleceği barış ve
özgürlük içerisinde kurabileceğimiz bir ülke, bu ülkenin halkları ve
dinamikleri olarak da evrensel düzeyde de küresel demokrasi hareketine
katkı sunan, savaş karşıtlığı pozisyonunda
barışı savunan olalım diyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmamasına ilişkin görüşmelere devam
ediyoruz.
Hükûmet, yerinde.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili.
Buyurun, Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına verilen gensoru üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle tarımın genel problemleriyle ilgili
birkaç kelam etmek istiyorum. Bugün Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı
mazotunu kullanıyor. AKP Hükûmeti, 2002nin 3 Kasımında iktidara
gelirken Çiftçiye ucuz mazot vereceğiz. sözüyle gelmişti. Ancak o
günlerde eski parayla mazotun litresi 1 milyon 230 lirayken şu anda ne
yazık ki çiftçi 4 liraya mazot tüketir hâle geldi. Bırakın ucuz
mazot vermeyi, mazot, o günkü değeri ile bugünkü değeri arasında
4 kat arttı. Sayın Bakan, hep örnekler veriyor ya İşte,
şunu 3 kat artırdık, bunu 2 kat artırdık, bunu şu
kadar artırdık. diye ama mazottan hiç bahsetmiyor, mazotu da 4 kat
artırdınız. Sayın Bakan, bu da herhâlde sizin artı
hanenize yazılacaktır.
Yine, denizcilik işletmeciliği yapan sektöre
ÖTV ve KDV almadan mazot veriyorsunuz. Dolayısıyla, onun litresi de 1
milyon 800 bin lira-1 milyon 700 bin lira gibi -eski rakamla yine söylüyorum-
bir fiyata geliyor ama 8 silindirli lüks ciplere koyulan mazotla aynı
fiyata çiftçi, traktörüne mazot koyuyor. Yani, bu, Allahtan reva
mıdır? Bu, doğru mudur? Çiftçi, üreten, bu ülkeye
kazandıran, bu ülkenin insanlarını besleyen, hatta günü
geldiğinde dünyanın insanlarını besleyecek bir yapıya
sahip. Bizim, çiftçiyi en iyi şekilde korumamız gerekirken denizcilik
işletmeciliği yapanlardan ÖTV ve KDV almayıp çiftçinin
traktörüne de lüks ciplere konulan mazotla aynı parayı layık
görüyorsunuz. Bu da sizin artı hanenizdir herhâlde.
Yine, gübre fiyatları, teslim
aldığınızda 250-300 lira arasında
değişiyordu 3 Kasım 2002de yani siz iktidara geldiğinizde.
Şu anda gübre fiyatları -eski rakamla söylüyorum yine- 1 milyon 100
bin lira ile 1 milyon 600 bin lira arasında değişiyor. Yani,
gübre fiyatlarını da aşağı yukarı, hemen hemen
7-8 kat artırmışsınız.
Bakın, Sayın Bakan, hep
yaptığınız olumlu şeylerde Şu kadar
arttırdık, bu kadar katsayı artırdık. derken lütfen
bunları da söyleyin de Bu da bizim eksi hanemiz, bunu da yapmamız
lazım. diye belirtin, biz de sizi alkışlayalım ama yok,
eksi hanenizi hiç söylemiyorsunuz. Efendim, çok küçücük, böyle minnacık minnacık
artışlarla milleti avutmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, bu gübreyle alakalı ben birkaç defa
kanun teklifi verdim, soru önergesi verdim. Gelin, gübredeki KDVyi
kaldıralım, yüzde 18 KDV alıyorsunuz gübreden. Yani,
altından kaldırdınız, gümüşten kaldırdınız,
süs eşyasından, makyaj malzemesinden kaldırdınız, her
şeyden kaldırdınız, sıfırladınız ÖTVyi
ama gübreye gelince hâlâ yüzde 18 KDV alıyorsunuz. Şimdi, bu da
herhâlde sizin eksi hanenize yazılması gereken bir şeydir
Sayın Bakan.
Bir Tarım Bakanı olarak çiftçiyi korumanız
gerekirken, çiftçinin arkasında durmanız gerekirken, bu konuyla
alakalı şu ana kadar hiçbir şey yapmadınız. Her
defasında, son önergemize gelen cevapta, efendim, bunu
kaldırırsak ek yük getirirmiş! Ya, elbette ki, yani bu ülkenin
üreten insanları, biraz da ek yük getirsinler. Yani, bu kadar çok
-efendim- ihalelerden para kazananlar, yollardan para kazananlar, efendim,
şuradan buradan para kazananlar, paradan para kazananlar, hazırdan
yiyenler ek yük getirmiyor da, 1.100 odalı saray ek yük getirmiyor da yani
çiftçiye sağlayacağınız üç beş kuruş mu ek yük
getiriyor? Birazcık bu konularda çiftçinin arkasında durmanız
gerekir diye düşünüyorum, bu da sizin eksi haneniz Sayın Bakan.
Yine, bakın, tohumculuk: İşte, biz
şöyle tohum üretiyoruz, böyle tohum üretiyoruz. Peki, ben soruyorum:
Mısır tohumunda şu ana kadar Türkiyede kendi ürettiğimiz
bir tohum var mı, ekilebilinen bir tohum var mı? Yok. Pamukta? O da
yok. Hepsi yabancı firmaların bu ülkede ürettikleri ve bu ülkeye
sattıkları, dolayısıyla da bizim sırtımızdan
para kazandıkları bir şey ama çıkıyorsunuz
Tohumculukta şunlar yaptık, bunları yaptık. diyorsunuz.
Pioneerın, Dekalbin veya Beyaz Altının ürettiği pamuk
tohumunun hangisini biz üretebiliyoruz Sayın Bakan? Eğer, biz gerçekten
güzel bir şey yapacaksak, çiftçiye, dönümünde 500-600 kilo ürün
kazandırabilen pamuk tohumu yetiştirmemiz lazım. Dönümüne 1.400
kilo, 1.500 kilo verim veren, efendim, verim yapan mısır tohumu
yapmamız lazım, üretmemiz lazım ama biz bunların
hiçbirisini başaramadık. Ne yazık ki şu anda Amerikan
menşeli veya Avrupa menşeli üreticiler, Türkiyeye gelip tohum
geliştiriyorlar ve Türk çiftçisine bunu satıyorlar, Türk çiftçisi,
dünyanın en pahalı tohumunu tüketiyor. Onun için, Biz tohumculukta
şunu yaptık, bunu yaptık. demenin çok fazla bir anlamı
olmadığı kanaatindeyim.
Siz geldikten sonra, diyorsunuz ya işte Ziraat
Bankası şu kadar kredi veriyor. sanki çok güzel bir şeymiş
gibi. Ya, paraya ihtiyacı olmayan bir insan niye gidip faizli kredi
alsın? Yani, bugün, bakın, çiftçinin bütün mal
varlığı; evi, arsası, traktörü, her şeyi bankaya
ipotekli. Yani, bunun başka bir anlamı var ama ben
kibarcasını söyleyeyim, üzerindeki elbisesi bile bankalara ipotekli
çiftçinin. Onun için, yani çiftçi şu anda yaşayabileceği en
sıkıntılı günleri yaşıyor, en kötü günleri
yaşıyor. Bankalarda kredisi olmayan, Bankadan kredi almadan ben
tarla ekebiliyorum, ben traktörümü çalıştırıp tarlamı
sürüyorum. diyen çiftçi sayısı yüzde 1 değildir ama siz hep
bunları görmezden geldiniz. Efendim, biz şu kadar destek veriyoruz,
bu kadar destek veriyoruz. sanki verdiğiniz destekleri de kendi
cebinizden veriyormuşsunuz gibi.
Yine, hazine arazileriyle ilgili
Bakın, defalarca
söyledim burada, hazine arazileriyle ilgili bir yasa çıkarıldı
güya çiftçinin alması için. Burada herkesin desteğiyle bir güzel yasa
çıkarıldı ama iki seneden beri bu yasanın
altyapısı bir türlü oluşturulamadı, bir türlü bu tarlalar
satışa çıkarılamadı. Niye? Seçimi bekliyorsunuz. Genel
seçimden sonra -tabii, o zaman, inşallah, biz iktidar olacağız,
biz çiftçiye çok ucuz maliyetlerle bu tarlaları satacağız ama-
olası kendi iktidarınızda bu tarlaları nasıl yüksek
fiyatla ortaya getiririz de çiftçi bu tarlaları alamaz, faiz lobisi, dolar
lobisi bu tarlaları çiftçinin elinden nasıl alırın
hesabını yapıyorsunuz herhâlde. Benim aklıma bu geliyor,
başka bir mantık gelmiyor benim aklıma. Yani, bugüne kadar
satmayışınızın, rayiç bedeli belirlemeyişinizin,
çiftçinin arkasında bu manada durmayışınızın
başka bir anlamı yok, başka bir izah tarzı yok bunun.
Bakın, tekrar buradan uyarıyorum: Bu tarlalar,
yıllardan beri çiftçilerin ekip diktiği, alın teriyle oradan
para kazandığı, çoluğunun çocuğunun
rızkını çıkardığı bu toprakları
eğer faiz lobileri, bu toprakları eğer dolar lobileri, bedava
para kazananlar, havada vurup tavada yiyenler bu toprakları alırsa bu
ülke için hiç iyi şeyler olmaz, hiç de iyi şeyler olmaz. Allah
esirgesin, kan dökülür, bunun müsebbibi de bu Hükûmet olur, başka kimse
değil.
Şimdi, yine, gelelim hayvancılığa.
İşte, hayvancılıkta şu kadar üretimi
artırdık, süt üretimi bu kadar arttı, efendim, et üretimi bu
kadar arttı. Ya, arkadaş, bu hayvancılıkta süt üretimi bu
kadar arttıysa, et üretimi bu kadar arttıysa hayvan sayısı
niye birdenbire azaldı? Dişi düveyle ilgili güya Dişi düve
beslensin, artırımı sağlansın. diye bir politika
uyguladınız. Belki iyi niyetle düşündünüz -bakın, burada
art niyet aramıyorum, kötü niyetle söylemiyorum- ama arkasını
hesap edemediğiniz için, gerisini göremediğiniz için o
sıfır faizli kredilerle düve alım kredisi verdiniz o dönemde, 2
bin lira olan yani yeni parayla, eski parayla 2 milyar lira olan düveler
birdenbire çıktı 7 milyar liraya, 7,5 milyar liraya. Çiftçi gitti,
köylü gitti bu düveleri aldı, getirdi, sıfır faizli kredi
uygulamasından vazgeçtiniz, birdenbire düveler düştü geri 2 bin
liraya yani eski parayla 2 milyar liraya. Ya, anasını,
danasını, sütünü, etini, derisini, kellesini, neyini satarsanız
satın o parayı çıkartması mümkün değil. Güya
sıfır faizli kredi verdiniz, çiftçi yüzde 100den fazla faiz ödemek
zorunda kaldı o borçlarını kapatabilmek için. Bu, doğru bir
politika olmadı. Bakın, art niyetli demiyorum, yanlış
demiyorum ama doğru bir politika olmadı. Bu politika
hayvancılığa sekte vurdu. Ne yazık ki o güzelim düveleri,
verimli, kaliteli düveleri köylü borcunu ödeyebilmek için götürdü, et
fiyatına kestirmek zorunda kaldı. Bu da yanlış oldu,
doğru olmadı Sayın Bakan.
Yine, bizim yaylalarımız, dağlarımız,
ovalarımız koyun sürülerinden geçilmezdi ama ne yazık ki sizin
iktidarınız döneminde biz dışarıdan kurbanlık
koyun ithal eder hâle geldik. Herkes kendi evinde kurbanlığını
besler, kaç tane kurbanlık kesecekse, üç tane, beş tane, on tane, her
neyse, kendi kurbanlığını besler, belki birkaç tane de
fazla besler, bundan da harçlığını çıkartırdı
ama sizin döneminizde besleyecek koyun da bulamadılar, kesecek
kurbanlık da bulamadılar. İthal kurbanlık koyun getirmek
mecburiyetinde bıraktınız bu ülkeyi. İşte, efendim,
sap saman ithal ettiniz dediğimizde diyorsunuz ki Samansız mı
bıraksaydık? Yahu Sayın Bakan, bu ülkede her evin önünde,
hayvanı olmasa bile bir çeten samanı olurdu eskiden ama şimdi,
sizin döneminizde ne yazık ki sapa samana muhtaç kaldı köylü ya! Sapa
samana muhtaç kaldı. Saman çektirecek buğdayı yok ki,
buğday ekmiyor çünkü. Buğdaydan para kazanamadığı için
buğday ekmiyor. Ha bire ithal gelsin, ha bire ithal gelsin! Sanki uçak
satıyoruz, sanki füze satıyoruz, sanki nükleer enerji satıyoruz
da biz, efendim, bir de tarım ürünlerini ithal eder hâle geldik. Yahu,
birazcık bu ülkenin üreten insanlarına sahip çıkın.
Bakın,
biz, ağır sanayisi tam manasıyla gelişmiş bir ülke
değiliz. Belki orta ölçekli sanayi, belki dünyada rekabet
edebileceğimiz işte bir tekstilimiz var, bir de efendim, ara mamuller
dediğimiz işte otomobil sektöründe biraz ihracat yapabiliyoruz. Bunun
haricinde bizim ihracat yapabildiğimiz bir şey yok ki. Biz ne
satacağız? Biz buğday satacağız, biz mısır
satacağız, biz pamuk satacağız, meyve satacağız,
sebze satacağız ama ne yazık ki biz bunları ithal ediyoruz
ya! Allahtan korkun! Ondan sonra da çıkıyorsunuz burada övünüyorsunuz:
Yok biz bunu yaptık, yok biz şunu yaptık. Ne
yaptınız siz ya? Ne yaptınız? Sapa samana muhtaç ettiniz bu
ülkeyi siz. Yani biz uçak satabilsek, nükleer enerji satabilsek
anlayacağım, gidelim buğdayımızı alalım
dışarıdan, mısırımızı alalım
dışarıdan ama buğday kadar stratejik bir ürünü bile siz bu
ülkede ekilmez hâle getirdiniz. Geçen yıl çıktım burada, bu
yıl buğdayla ilgili problem yaşayacağız, buğday
hasadı döneminde buğday üretiminde çok büyük
sıkıntılar olacak çünkü kuraklık var dedim, Yok, 22 milyon
ton buğday bekliyoruz. dediniz. Kaç milyon ton oldu? 18 milyon ton.
Gittiniz dışarıdan 2-3 milyon ton buğday getirdiniz.
Allahtan reva mıdır bu ya? Pamukla ilgili defalarca söyledim burada.
Defalarca çözüm önerileri de
getirdim.
Bakın, tekstil
sanayimiz dünyada rekabet edebileceğimiz bir sanayi. Hakikaten dünyada iyi
yerdeyiz. İplikte, tekstilde, havluda, çorapta her neyse. Yahu ham maddesi
ne bunun? Pamuk. Biz bu pamuğu üretemezsek, biz pamukçuluğu yapan
çiftçiyi destekleyemezsek, pamuk eken çiftçinin pamuk ekmesini
sağlayamazsak ham maddesini
Bakın, rekabet ettiğiniz sanayi
ürününün ham maddesini yabancılara teslim ederseniz, böyle bir mantık
olur mu ya! Böyle bir mantık olur mu!
Bizim bu ülkede
pamukçuluğu desteklememiz lazım, pamuk eken çiftçiyi korumamız
lazım, desteklememiz lazım çünkü bizim tekstil sanayimizin, rekabet
ettiğimiz sanayimizin ham maddesi pamuk ama biz dünyanın en büyük
pamuk ithalatçısı hâline geldik. Geçmiş dönemlerde dünyanın
en çok pamuk üreten ülkelerinden birisi iken Türkiye, şu anda, ne
yazık ki, dünyanın en çok pamuk ithal eden ülkesi hâline geldi.
Amerika Birleşik Devletlerinin çiftçisi, bizim sırtımızdan
para kazanıyor. Yunanistanın çiftçisi, bizim sırtımızdan
para kazanıyor. Hindistanın çiftçisi, bizim sırtımızdan
para kazanıyor. Niye kardeşim, benim çiftçim pamuk üretemiyor mu,
bilmiyor mu pamukçuluğu? En kralını üretir. En güzelini üretir.
En iyisini yapar ama siz destek vermiyorsunuz ki.
Bakın, aha
mibzer tarlaya inecek. Mısır mı ekecek, pamuk mu ekecek? Çiftçi
karar veremiyor buna. Bir an önce şu prim destek fiyatını
açıklayın dedik. Geçen yıl 55 kuruştu, hâlâ tık yok,
55 kuruş mu olacak, 60 kuruş mu olacak, 70 kuruş mu olacak?
Ekonomi
Bakanı, Adanaya geldiğinde ziraat odalarıyla ortak
toplantıda E, siz 1 lira istiyorsunuz. Biz 55 kuruş belirledik.
Gelin, bunun ortasını bulalım, 75 kuruş yapalım. dedi
ama ne yazık ki, şu ana kadar tık yok.
Yahu çiftçi,
mısır ektikten sonra pamuk ekemez Sayın Bakan. Pamukçuluğu
desteklemek için primi artırın bari, primi artırın. Bir
önceki yıl 1,8 yani 1 milyon 800 bin lirayken pamuk, geçen yıl 1,2
liraya düştü, 1,2 liraya düştü. Yani, şimdi, bu şartlarda
çiftçi nasıl para kazanacak? Nasıl pamuk ekecek? E, biz, tekstil
sanayimizi nasıl destekleyeceğiz? Böyle giderse destekleyemeyeceğiz.
E, buğday ithal et, mısır ithal et, pamuk
ithal et. Yahu ne satıyoruz ki biz bunları nasıl ithal edelim?
Yani defalarca söyledim ama sizin bu kulağınızdan girdi, bu
kulağınızdan çıktı. Prim desteğini niye
açıklamıyorsunuz Sayın Bakan? Niye açıklamıyorsunuz
prim desteğini? Açıklayın, çiftçi bilsin kardeşim;
mısır mı ekecek, pamuk mu ekecek, karar versin.
Ve artık şunu söylüyorum: Bakın, ben bir
çiftçi çocuğuyum, tarla ekip diken bir insanım. Mısır geçen
yıl 7-8 milyon ton oldu. Eğer bu şekilde politikanız devam
ederse 10 milyon ton mısır üretilir bu yıl. İyi bir
şey mi üretimin fazla olması? İyi bir şey ama Türkiye'nin
ihtiyacı ne kadar? Türkiye'nin ihtiyacı 7-8 milyon ton. E bir de dışarıdan
açıyorsunuz önünü, efendim, sanki Suriyenin sınırı gibi,
isteyen istediği şekilde dışarıdan mısır
getiriyor, pamuk getiriyor. E fon koymadınız pamuğa. Defalarca
söyledim burada, bakın, tutanaklarda var, 3-4 defa konuşmuşum.
Hep Çözüm. diyorsunuz ya, çözüm işte, defalarca söylemişim burada
Fon koyun pamuğa pamuk hasadı döneminde. demişim. Yok. Var
mı, fon koydunuz mu? Yok. Mısır döneminde, mısır
hasadı döneminde fon koyuyor musunuz, dışarıdan gelen
mısırı engelliyor musunuz? Yok. İsteyen gidiyor Romanyada
45 bin dönüm, 50 bin dönüm arazi çalıştıran çiftçilerle orada
anlaşma yapıyor; 1 milyon ton, 2 milyon ton mısır geliyor
Türkiyeye.
Ya arkadaş, 10 milyon ton mısır
üretilmiş, bir de dışarıdan 1-2 milyon ton mısır
gelirse, bu mısırı biz ne yapacağız? O zaman
mısır çiftçisi, mısır üreten, mısır eken çiftçi
de perişan olacak bir önceki yıl olduğu gibi. Geçen yıl, az
buçuk biraz, belki üç beş kuruş para kazandılar ama bir önceki
yıl rezil oldu. Önümüzdeki yıl da mısır üreticisini
aynı şey bekliyor. Bakın, şimdiden tedbir almazsanız
eğer, aynı şey, mısır üreticisini bekliyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sen mısır
diyorsun o, nasır anlıyor!
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, bakın,
Sayın Bakan, aynı zamanda mısır üst üste ekildiği
zaman toprağı çoraklaştırıyor. Toprak koruma
yasası çıkarttık burada. Efendim, o zaman biz toprağı
tarım politikalarıyla koruyamazsak nasıl koruyacağız?
Üç yıl, dört yıl üst üste mısır ektiniz mi o toprak
çoraklaşıyor ama üç yıl mısır ektiniz, bir yıl
pamuk ektiniz mi, üç yıl daha mısır ekebilirsiniz. O zaman
toprak gençleşiyor, pamuk, toprağı gençleştiriyor,
aynı zamanda ülkemizin ekonomisine katkı sağlıyor.
Ama ben burada anlatıyorum, çıkıyorsunuz:
Ya, hep eleştiriyorsunuz, çözüm? E kardeşim, çözümü de söylüyorum,
dinlemiyorsunuz ki veya dinlemek istemiyorsunuz veya anlamak istemiyorsunuz
veya siz çiftçinin bakanı değilsiniz. İşte
sıkıntı burada. Yani onun için, bu söylediklerimizi lütfen
dikkate alın. Bu söylediklerimizi dikkate alın ki çiftçiler, para
kazanan insanlar hâline gelsin. Çiftçi, perişan durumda; çiftçi,
tarlasını ekemeyecek durumda, utanmasa tarlasını
takımını bırakıp çıkacak da vallahi
utancından ekiyor ha. Gidiyor borçlanıyor, kredi çekiyor, ipotek
veriyor, tarlasını ekiyor. Onun için, Sayın Bakan, bu söylediklerimizi
lütfen dikkate alın.
Bir de Şu kadar üniversite açtık. diyorsunuz,
Şu kadar mezun verdik. diyorsunuz, efendim, atanamayan bir sürü ziraat
mühendisi var. Sizin elinizde 20.265 ziraat mühendisi alma kadrosu var, 10 bin
de sözleşmeli atama istemişsiniz; niye atamıyorsunuz bunları?
Niye bu ziraat mühendislerini atamıyorsunuz, gitsinler çiftçiye hizmet
etsinler? Yok, sizin çiftçiyle ilgili bir kaygınız yok çünkü. Sizin
tuzunuz kuru, sizin gibilerin de tuzu kuru; çiftçilik yapanların da hâli
perişan. Bana ne kardeşim, perişansa perişan ya! Tok,
açın hâlinden anlar mı? Anlamaz, atasözü, tok, açın hâlinden
anlamaz. İşte siz toksunuz, sizin tuzunuz kuru, onun için de bizim bu
feryatlarımızı duymuyorsunuz, bu kulağınızdan
giriyor, bu kulağınızdan çıkıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ensar Öğüt,
Ardahan Milletvekili.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Tarım Bakanı Sayın
Mehdi Eker hakkında vermiş olduğumuz gensoru hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2002de başlayan AKP
Hükûmeti, köylüyü -siz de biliyorsunuz, köylere gidiyorsunuz- hakikaten
bitirdi. Niye bitirdiniz, onu açıklayacağım. Evet, başta,
ithal et getirdiniz, hayvancılığımızı bitirdiniz.
Çinden, diğer ülkelerden fasulye getirdiniz, üreteni bitirdiniz ve bitti,
bitti, şu anda köylerimizde -gözünüz aydın- insan kalmadı.
İnsanlar öyle göç etti ki, yoksullaştı, fukaralaştı,
işsiz kaldı; öyle işsiz kaldı ki insanlar,
çocuklarını everemiyorlar. Genç çocuklar, bekâr çocuklar evlenemiyor,
işsiz, evde oturuyor, perişan bir durumda. Hakikaten köylü artık
perişan bir durumda, kendi kaderine terk edilmiş bir durumdadır.
Köylü, tabii, hayvancılığı
bitirdiği için, tarım bittiği için göçe zorlandı, büyük
şehirlere göç etti, köyler boşaldı. Özellikle bizim Kars,
Ardahan, Iğdır, Ağrı dâhil bu sınır illerinde,
inanın samimi söylüyorum, artık insan kalmadı, hepsi batıya
geliyor, hepsi batıda perişan bir durumda, insanlar açlık ve
sefalet içerisinde kalmışlar. Onun dışında,
batıda gidin, cezaevlerine bakın, cezaevlerinde yatan insanların
yüzde 98i doğu ve güneydoğuludur. İşsiz, yoksul insanlar
mecbur kalıp yasa dışındaki, işte, diyelim
hırsızlık, gasp, buna benzer işleri yapınca çoluk
çocuğumuz, hepsi cezaevinde.
Değerli arkadaşlar, biz, bir yasa
çıkarttık, çiftçi borçlarını erteledik. Aslında
faizleri silinecekti. AKP iktidara gelirken, biliyorsunuz, Biz faize
karşıyız, faizi istemiyoruz, gelir gelmez çiftçi
borçlarının faizlerini sileceğiz ve taksit yapacağız.
Ama öyle olmadı. Taksit yapıldı, iyileştirme oldu ama
faizler silinmedi. Hâlen daha, bir taksitlendirme olduğu zaman -ki oluyor
yüksek faizle- çiftçi bunun altından kalkamıyor.
Değerli arkadaşlar, bugün bir çiftçi gitsin, 5
bin lira veya 10 bin lira bankadan borç istesin, diyor ki: Sana para veremem.
Niye? Memur kefil getir, esnaf kefil getir veya bana şehir merkezindeki
evinin ipoteğini getir. Ya, adamın memurla bir
bağlantısı yok, esnafla bir bağlantısı yok.
Şehirde evi olsa niye gitsin köyde otursun, şehirde evi varsa niye köyde
otursun? Şimdi, o zaman ne oluyor? Çiftçinin tarlasını,
çayırını veya ahırını da teminat almıyor
bankalar. Almadığı için adam perişanlık içerisinde
yüzüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada -ben
daha önce de gösterdim, şimdi belgelerle konuşacağım- Tarım
Bakanlığının izlediği politikalar yüzünden
insanların evine icra geliyor. Bu icra tarlasını,
çayırını aldığı gibi, evdeki
ahırlarındaki inekleri de alınıp icrayla
satılıyor ve köylü ağlayarak gidiyor. Bazen de,
satamadığı zaman veya alamadığı zaman mal
beyanında bulunmazsa köylü gidiyor
Binlerce köylü, on binlerce köylü
cezaevinde yattı. Yani mal beyanında bulunmadığı için
on gün ceza veriliyor ya
İşte, burada, bakın, bu belge
Eskişehir 6. İcradan gelmiş bir belge arkadaşlar,
Eskişehirden 6. İcradan bir belge. Adamın ineklerini
satmışlar arkadaşlar.
Ben şimdi, Karsı, Ardahanı
göstermiyorum. Bir de şimdi Ankara Beypazarı İcra
Müdürlüğünden, dosya numarası 2015e bilmem kaç. Evet, burada 57
milyar 240 bin lira çiftçinin borcu var. Adam diyor ki: Bütün mal
varlığımı sattım, ödeyemedim. Evim de ipotekli, evim
de satılıyor. Bu belgeleri özellikle burada Sayın Bakana da
vereceğim. Bu belgeler bizim çiftçimizin ne duruma getirildiğini
gösteriyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
kırmızı et çok önemlidir protein açısından, beyni
geliştirme açısından, beyindeki, vücuttaki gelişme
açısından çok önemlidir. Ama Sayın Bakan demin burada o kadar
bol keseden attı ki sanki güllük gülistanlık, her şey dört
dörtlük, insanlar protein alıyor, kırmızı et yiyor ve de
kırmızı et yiyecek parası var.
Sayın Bakan, bakın, KAMU-SENin
araştırmasına göre, Avustralyada 1 kişi bir yılda 142
kilo et yiyor, Amerika Birleşik Devletlerinde 1 kişi bir yılda
125 kilo kırmızı et yiyor arkadaşlar. Şimdi,
Amerikada mı gelişme çok, Türkiyede mi? Bakın, Almanyada 82
kilo bir yılda, İngilterede 80 kilo. Türkiyede kaç kilo, biliyor
musunuz? Türkiye için de buraya TÜİKin rakamlarını getirdim ki
Yok, öyle değil. demesin diye. TÜİKin verdiği rakamlara göre
kırmızı ette toplam üretim 996 bin. Bunu 80 milyona
böldüğünüz zaman yılda 12 kilo. Yani Amerikada 1 kişi 125 kilo
et tüketirken, İngilterede 1 kişi 85 kilo et tüketirken Türkiyede 1
kişi 12 kilo et tüketiyor. Yani, Allah aşkına,
kırmızı et proteini almayan çocuğun beyni gelişebilir
mi? Amerikadaki çocuklarla yarışabilir mi? İşte, sizin
karneniz bu Sayın Bakan, buna bir cevap verin, TÜİKin rakamları
bunlar.
Değerli arkadaşlar, şimdi -Et ve
Balık Kurumu eski adı- Et ve Süt Kurumunda büyük yolsuzluklar oldu.
Şimdi, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinde şu anda
yargılanıyor. Lüleburgaz Savcılığına bir ihbar
mektubu gidiyor arkadaşlar, diyorlar ki: Et ve Balık Kurumunda
şap hastalıklı, verem hastalıklı ölü hayvanlar
satılıyor, insanlar zehirleniyor. Şimdi, buraya et getirdim,
burada et var, göstereceğim şimdi. Savcılık
araştırma yapmış, ithal hayvan getiren Hijazi firması
dâhil 15 kişiyi tutuklamış ve bu savcılığın
iddianamesinde şu var: Veteriner kontrolü yapılmadan kesim
yapıldı. Herhangi bir tutanak tutulmadan, kesilen hayvanlara ait
etler imha edildi. Sakatatlar bozuk olmasına rağmen, sahte
veteriner raporuyla imha edilmiş gibi gösterildi ancak söz konusu etler
satıldı. İmha edilmiş gibi gösteriyorlar,
hastalıklı etleri satıyorlar. Bu, savcılık
iddiası arkadaşlar. Bakın, Piyasadan temin edilen verem veya
şap hastalığına tutulmuş hayvanlar ile ölü
hayvanların etlerinin bir kısmı İstanbul piyasasına
sürüldü ve satıldı. İstanbulda yaşayanlar yandı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Nerede bu,
iddianamede mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, savcılık
iddianamesi. Şu anda Kırklarelinde ağır cezada da
yargılanıyor, dosya numarasını veririm. İşin
tersi ne biliyor musunuz? O tutuklu olan 15 kişinin hepsi bırakılmış,
ceza meza yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunları
anlatmamın nedeni, bilinsin bunlar. Bize hastalıklı, veremli,
şaplı etler yedirdiler; işte belgeleri burada. Bunu Sayın
Bakan gelsin açıklasın, açıklasın. Bakın, etiyle
beraber, fişiyle beraber onu da göstereceğim.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada
asıl olan, ithal etlerde hastalık var, yerli etlerde yok. Türkiyede
kendi köylümüzün ürettiği ette yok. Kendi köylümüzün eti de kaliteli,
malı da kaliteli ama bir de İthal edilen hayvanların iç
organlarını, sakatatlarını yemeyin. diye Sayın Bakan
il müdürlerine bir yazı göndermiş. Şimdi onu söyleyeceğim.
Burada mı bizim Veli?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Veli yok.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın arkadaşlar,
Malatya Güncel gazetesi bir yazı yazdı: İthal hayvanların
sakatatlarını acil imha edin. diye Sayın Bakan bütün il
müdürlüklerine yazı yazmış, yazı burada arkadaşlar.
Doçent Doktor Muzaffer Aydemir, Bakan adına yazı yazmış.
Ben bunu basından okudum, diyor ki: Malatyada ocak ayında Ziraat
Odası Başkanı Bayram Polatbaşın
açıklamasıyla yüzleştiği ithal et oyununa nasıl kurban
edildiği anlaşılırken, Tarım ve Köy İşleri
Bakanı ithal edilen büyük ve küçükbaş hayvanların
sakatatlarının tüketilmemesi için, satılmaması için, imha
edilmesi için bir yazı gönderdi. Tüketmeyin, bunu satmayın ve
derhâl, acil imha edin. Ben, şimdi, bu yazıyı okuyunca
Malatyayı aradım. Orada yine şunu dediler: Altı
aydır Malatyada et kesilmiyor, hayvan yok, Adanadan geliyor.
Bakın, yine Bayram Polatbaş demiş ki: Altı aydır
hayvan kesilmiyor. Adanadan, ithal adı altında ne olduğunu
bilmediğimiz etler Malatyada satılıyor. Yani, iç
organların imha edilmesi gerekirken o etler Adanadan gelmiş,
Malatyada satılmış.
Şimdi, bu Güncel, Malatya gazetesi. Bunu aldım
ben, bu acaba doğru mudur, nedir, bunu doğrulamak için Sayın
Bakana bir yazı yazdım yani 4982 sayılı Bilgi Edinme
Hakkı Kanununa göre bir bilgi istedim. Dedim ki: Sayın Bakan, böyle
böyle bir haber var. Bu yazıyla ilgili il müdürlüklerine veya valiliklere
göndermiş olduğunuz belgeyi bana gönderin, verin. Bakın
arkadaşlar, gelen cevap ne biliyor musunuz? Daha dikkatli olmalarına
yönelik bir yazıdır. İmha mimha yok. Daha dikkatli olun diye
biz bir yazı yazdık
Yazıyı da bize vermediler. Ben ne
yaptım? Yılmadım, bir yerden buldum.
Şimdi, Bakanın valiliklere göndermiş
olduğu yazıyı okuyacağım. Hepiniz
zehirlenmişsiniz, onu da size söyleyeyim. Bakın, il müdürlüklerine
diyor.
Konu: Canlı kasaplık sığır ve
koyun ithalatı.
Bilindiği üzere, ithal edilen kasaplık
canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvanların mezbahalarda
spesifik risk materyali olarak adlandırılan beyin, göz, spinal kord,
tonsil ve distal ileumlarının imha edilmesi ve takibi, hastalık
riski taşıması nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla
ülkemize ithal edilecek olan her yaştaki sığır cinsi
kasaplık hayvanların beyin, göz, spinal kord, tonsil ve distal
ileumlar ile her yaştaki koyun cinsi hayvanların dalak ve
ileumları ile on iki aylıktan büyük hayvanların beyin ve
gözleri dâhil, kafatası, tonsiller ve spinal kordlarının en
kısa süre içerisinde uzaklaştırılarak imha edilmesi gerekmektedir.
Bakın
en kısa zamanda uzaklaştırın ve imha edin.
Bu çerçevede, ülkemize ithal edilen -bakın, ülkemize ithal edilen; ithal,
gelen mallarda var diyorum ya- her yaştaki sığır ve koyun
cinsi hayvanların imha edilmesi, gereken spesifik risk maliyetlerinin
insan tüketimine sunulmaması -yani, bunları insan tüketimine
sunmayın, ithal gelen hayvanların bu sakatatlarını
sunmayın diyor- için mezbahalarda takiplerinin yapılması,
gıda ve yem zincirine girmeyecek şekilde -yani gıda ve yem
zincirine de girmesin- gömülerek ya da yakılarak imha edilmesi -beyler,
gömülerek ya da yakılarak imha edilmesi- ve kayıtlarının
tutulması hususunda gereğini önemle rica ederim.
Doç. Dr. Muzaffer Aydemir
Bakan
adına
Genel Müdür.
Şimdi buyur buradan yak Sayın Bakan.
Arkadaşlar, bakın, biz hepimiz milletvekiliyiz,
topluma karşı sorumluluğumuz var. Yani, böyle bir şey
olabilir mi? Böyle bir şeyi saklamak
Ben milletvekiliyim arkadaş,
senden istiyorum ya Bilgi Edinme Yasasına göre. Niye bunu bana
vermiyorsun? Ben başka yerlerden dolaşarak üç sene sonra buluyorum bu
evrakı. Bakın, burada
O zaman Sayın Bakan, bana şunu söyleyin: Yani
Dışarıdan gelen hayvanların sakatatlarında bu
hastalıklar var. diyorsun, Kesin risktir; bunları yakın,
gömün. diyorsun. Şimdi, hangi ilde, nereye bu hastalıklı
hayvanların sakatatlarını gömdünüz, lütfen bunu söyleyin.
Nerede, hangi ilde gömdünüz kardeşim, bunu söyleyin. Veya buradan, bu
hastalıktan dolayı Malatyada, İstanbulda, Adanada insanlar
öldü mü, ölmedi mi? Bu hastalıktan dolayı Türkiyenin hangi ilinde
insanlar öldü?
Şimdi ben buradan savcıları göreve davet
ediyorum kardeşim. Bunları araştırsınlar, bulsunlar
hastanelerde bu hastalıklardan ölenler var mı yok mu? Bunun
hesabını AKP Hükûmeti verecek, siz vereceksiniz, vermeniz lazım.
Başka da çare yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bizim burada sorumluluğumuz var arkadaşlar.
İşte, bu belge sizin. Derhâl ve acil, yakarak imha edin. diyorsunuz
arkadaşlar. Grup Başkan Vekili, Bostancıoğlu, konuşsana
kardeşim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Naci
Bostancı.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bostancı. Neyse.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Zadeliği yok.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Dur şimdi. Peki, özür
dilerim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, iyi
sıkı durun, sıkı durun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bostancı ne yapsın,
Bakan orada oturuyor Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sıkı durun
şimdi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne çıkıyor
torbadan?
CAHİT BAĞCI (Çorum) Koktu ya.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir dakika, bir şey olmaz.
CAHİT BAĞCI (Çorum) Kokuyor Ensar Bey.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Proteindir, merak etmeyin.
Bakın bu
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kıyma.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bu, kıyma, Sayın
Bakan. Bunu Gülfen İbiş diye bir hanım sizin bir Et ve Süt
Kurumu mağazasından almış.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Tarım
Bakanlığına mı ait?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, Et ve Süt Kurumu
mağazasından, Kızılaydaki bir mağazadan. İsmini
de söyledim.
CAHİT BAĞCI (Çorum) Ne zaman almış?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yeni almış.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Fişi var
mı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Fişi de burada. Tabii,
bununla geleceğim. İftira atmak yok. Burada fişi var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Onun fişi mi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O, Zafer Çağlayanın fişi
gibi olmasın(!)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Diyor ki: Ben bu eti
aldım, götürdüm evde pişirdim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, müsaade eder misiniz. Bir dakika
arkadaşlar.
Ben bu eti aldım, götürdüm evde pişirdim, et
koktu. Sonra gittim dedim ki: Ya, bu et bozuk, kokmuş. Nedir bu, niye
bunu veriyorsunuz bana?, Ben anlamam... Alo 174e de ihbar etmiş -Alo
174ten lütfen bunun bilgisini alın- demişler ki: Doğru ama ne
yapalım, ithal et satıyoruz, ithal ette koku var. Kadının bana
dediği bu.
Evet, kokmuş eti millete yediriyorsunuz ve millet,
bu insanlar eğer burada ölüyorsa, ben Sağlık
Bakanlığını, savcıları göreve davet ediyorum,
mutlak surette hastanelerde bu araştırmalar yapılsın.
Değerli arkadaşlar, işte Gülfen
İbiş Benim ismimi verin çünkü ben 174e şikâyette bulundum, hiç
kimse ilgilenmedi. dedi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Kelle.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, bu, kelle. Bu, kelle,
arkadaşlar. Bu kelle, bakın, koyun kellesi.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
İstersen bütün sakatatları getirseydin buraya.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın, müsaade eder
misiniz.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Bu
kadar da olmaz ki.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Bakan diyor ki
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Ayıp, ayıp!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Beyefendi, müsaade eder
misin. Sayın Bakan bir yazı yazıyor, diyor ki: Sakatatları
yemeyin, imha edin, gömün, yakın.
Evet, Sayın Bakan, bu kelleleri yiyenler zehirlendi
mi, zehirlenmedi mi? Zehirlendiyse nerede zehirlendi veya Bu kelleleri gömün.
dediğiniz zaman hangi illerde, nerede gömdünüz kardeşim?
İşte kelle. Hani derler ya pişmiş kelle gibi
sırıtıyorsun, evet, pişmiş kelle gibi kimse
sırıtmasın. Oktay Bey...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Niye Oktay Beye söylüyorsun Pişmiş kelle gibi sırıtma.
diye?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
bu bir gerçektir
kardeşim. Evet, bu bir
OKTAY VURAL (İzmir) Tarım
Bakanlığında zehirlenme bundan mı olmuş?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, işte burada,
bu bozuk et, bu da kelledir kardeşim. Lütfen, rica ediyorum, biz ithal eti
durduralım, ithal hayvan gelmesin. İthal hayvanın
sakatatı.. Niçin oluyor biliyor musun? Şimdi size bir şey
söyleyeceğim arkadaşlar. Diyelim ki ithal etin sakatatında bu
kadar hastalık var, değil mi, kanser yapıyor, öldürüyor
insanları. Peki, aynı sakatattan ete hastalık geçer mi, geçmez
mi? Sayın Bakan, gel, anlat.
OKTAY VURAL (İzmir) Tarım
Bakanlığında zehirlenme olmuştu, bundan olabilir mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Olabilir işte.
Şimdi, bakın arkadaşlar, bir daha
söylüyorum, eğer bir hayvanın iç organları ve sakatatları
zehirliyse aynı zehir, aynı hastalık ete geçer mi, geçmez mi?
Ben bilim adamlarına sordum, bir kısmı Olabilir., bir kısmı
Olmayabilir. dedi ama çoğu da dedi ki: Evet, geçer çünkü iç
organlarda
Neden oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? Çünkü,
dışarıdan gelen hayvanların çoğu, domuzların
sakatatı ile yağından yapılan nohut kadar büyüklüğünde
yemler var, onu yediği için bize domuz eti yediriyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Eyvah, eyvah, bize domuz eti
yediriyorlar.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ben helal etmiyorum
hakkımı ve de burada diyorum ki Sayın Bakan gelsin, en önemlisi,
bu hastalıklardan ölen insanlar varsa lütfen bunu açıklasın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Deminden beri elinde
taşıyorsun, sen de hastalandın, haberin olsun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi bu kelleyi oraya
bırak da otopsi yapılsın, acaba gerçekten zehirli mi bir
baksınlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Yunus Kılıç, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tarım
Bakanımız Sayın Mehdi Eker hakkında verilen gensoruyu AK
PARTİ adına cevaplandırmak üzere söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2 gensoru art arda
olunca hemen hemen bütün parti grupları, herkes eteğindeki
taşı döktü. Biz de bunları izledik.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, bazı
rakamları, sizin söylediğiniz, bizim söylediğimiz, herkes
kendininkini kabul ettiği sürece, bunda direttiği sürece
vatandaşın bundan çok anlam çıkarması mümkün değil.
Bazı şeyleri anlatırken kronolojik bir sıra içerisinde
geçmişten günümüze
Çünkü bu bir süreç ve insanın, hayvanın,
canlının içerisinde olduğu süreçleri anlatırken -eskiyi,
yeniyi, bugünü ve yarını- projeksiyonlarınızın olması
lazım ki insanlar ne dediğinizi anlasın ve bir kıyaslama
yapabilsin. Türkiye, aslında, hani hep söyleriz ya, tarımda,
hayvancılıkta kendine yeten bir ülke.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) İdi, idi.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Tabii, bu, bugünlerde oldukça
yanlış olarak anlaşılan ve yanlış olarak
kullanılan bir söylem hâline geldi. 1980li yıllarda Türkiyenin
nüfusu 50 milyonlar civarındayken Türkiye tarımda ve
hayvancılıkta kendisi için lazım olanı üreten bir ülkeydi
hemen hemen bütün kalemlerde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne zaman?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Fakat 1980li yıllardan
sonra Türkiyede özellikle tarım ve hayvancılıkla alakalı
politikalar oluşturulurken çok ciddi yanlışların içerisine
girildi. Neydi bunlar? Darbe Anayasasıyla birlikte, 1982
Anayasasından sonra
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Anayasanın hayvancılıkla ne ilgisi var? İnsaf et ya!
YUNUS KILIÇ (Devamla)
özellikle, arkadaşlar,
tarım politikaları oluşturulurken tasarruf tedbirleri ortaya
konulduğu zaman, öncelikle tarımsal desteklemelerin ve hayvancılığa
verilen desteklemelerin önü kesildi ve ihracat teşvik edildi. Türkiyede o
zaman 50 milyonun üzerinde koyun varlığı varken bu desteklerin
kesilmesiyle, ihracatın teşvik edilmesiyle beraber özellikle alıcısı
bulunan Suudi Arabistana ve çevresindeki ülkelere ciddi koyun
çıkışı oldu. Hayvan varlığımızda 2002
yılına geldiğimizde 25 milyonlara kadar koyun
varlığımız düştü, keçi varlığımız
11-12 milyondan 5-6 milyona kadar düştü, sığır
varlığımız 13-14 milyondan 9,5 milyonlara kadar düştü.
Tabii, bu arada Türkiyede 2002 yılından itibaren ciddi bir
şekilde refahımız artmaya başladı. 30 milyonun
üzerinde turist bu ülkeye gelmeye başladı. Köylümüzün millî geliri
bin dolardan 3.500 dolara çıktı. Ülkedeki insanların ortalama
millî geliri 11 bin dolarlara çıktı. Ve şu kesinlikle kabul
edilen bir gerçektir: Ülkelerde refah artıkça özellikle hayvansal ürünlere
olan talep artar, kırmızı ete olan talep artar. Ülkemizde de
benzer durumlar yaşandı ve ülkemiz bu insanına, turiste ve
refahtan kaynaklanan talebe belli dönemlerde cevap veremez hâle geldi.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Hocam, şu
hayvancılık ile Anayasa arasındaki irtibatı bir anlat da
öğrenelim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bu dönemlerde insanlar istediler
ama yeterince bulamadılar. Bu durumda hükûmetlerin yapması gereken,
tüketicisini de koruması gereken tedbirleri almaktır, hükûmetin
yapması gereken en önemli işlerden birisi budur. Dünyadaki emsalleri
ile içerideki piyasa kıyaslandığında, o dönemde bizim et
fiyatlarını düşünün, oldukça yüksek noktalara çıktı ve
karşılanmalıydı insanların ihtiyacı ve evet,
ithalat açıldı. Açıldı ancak bir dönem tüketicinin lehine
devam eden bu faaliyet daha sonra üreticiyi sıkıntıya sokar hâle
geldi. Tarım Bakanlığı bunun takibini çok güzel yaptı
ve bunu, belli şekilde gümrük vergilerini artırarak tüketiciyi de,
üreticiyi de korur bir noktada bıraktı.
Arkadaşlar, hükûmetler sadece bir tarafı
gözettikleri takdirde öbür tarafı göz ardı etmek durumunda olamazlar.
Yani, ülkede iki tarafı da birlikte, hem üreteni hem tüketeni korumak
durumundadırlar.
Daha sonra, 1982 Anayasasıyla, bu tasarruf
tedbirleriyle beraber bir başka sıkıntımız daha
oluştu o yıllarda. O da neydi? Özellikle küçükbaş
hayvancılığın yoğun olarak
yapıldığı Doğu ve Güneydoğu Anadoluda ülkenin
başına bir terör belası çıktı ve ondan sonra köylerde,
özellikle kırsal alanda küçükbaş hayvancılık artık
yapılamaz hâle geldi. Mesela, sadece Doğu Anadolu Bölgesinde
küçükbaş hayvan sayısında 9 milyon azalma oldu ve bununla
birlikte köylerde yaşam standartlarını koruyamayan köylümüz,
hızlı bir şekilde köylülükten hemen büyük şehirlere gitti
ve büyük şehirlerde ciddi problemlerin oluşmasına sebep oldu.
Aynı zamanda yüzde 40larda olan köylü nüfusumuz, bu göçlerle beraber
yüzde 23lere, 24lere, 25lere kadar düştü. Yani eskiden 1 kişi
kendinden başka 1 kişiye daha bu ülkede üretmek durumundaydı, bu
yıllardan sonra 1 kişi kendinin dışında 3 kişiye
daha üretmek zorunda kaldı. Bu üretim baskısı altında geçen
yıllar içerisinde tabii ki belli dönemlerde -özellikle tarım ve
hayvancılık iklime bağlı, arazi şartlarına
bağlı dalgalanmalı bir seyir gösteren bir sektördür- ciddi
sıkıntılarımız oldu. Ama neye bakmak lazım?
Kümülatif olarak sonuçlara bakmak lazım yani istatistik, istatistik
Herkes Matematik yalan söylemez. diyor ama kimse kimsenin söylediği
rakamlara da inanmıyor. Arkadaşlar, hep iddia edersiniz ya: Yüzde 1
verilmesi gereken tarıma destek hiçbir zaman bu rakamlara
ulaşmadı. Aslında arkadaşlar, oldukça yanlış.
Türkiye, bu kanundan daha önceki yıllarda bile hiçbir zaman yüzde 1lerin
altında tarımsal destek vermemiştir. Türkiyede bugünlerde
tarıma ve hayvancılığa verilen toplam destek yüzde 2nin
üzerindedir yani yüzde 1 vermesi gerektiğini söylediğiniz destek
şu anda yüzde 2nin üzerindedir. Bakın, aynı zamanda Türkiye yüzde
2 verirken bu desteği, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 0,75;
OECD ortalaması yüzde 0,76dır yani Türkiye, aşağı
yukarı bu ülkelerin 3 katı tarım ve hayvancılığa
destek veren bir ülkedir.
Bunun içerisinde neler var? Bakın, sadece hani
direkt çiftçinin hesabına yatırdığınız
paraları tarımsal destek olarak görmeyin saygıdeğer
milletvekilleri. Bunun içerisinde, bakın, nakit tarımsal destekler
var -11 milyar lira bu yıl nakit tarımsal destekler- DSİnin
sulama yatırımları, arazi toplulaştırma
yatırımları, tarımsal ürün alım destekleri,
tarımsal kredilere yapılan sübvansiyonlar, tarım ürünlerinin
ihracat destekleri var. Bunların tamamı bizzat tarım ve
hayvancılığa yapılan destek kalemlerini oluşturuyor.
Bunları topladığınız zaman sizin o bahsettiğiniz
yüzde 0,5in, yüzde 1in 2 katı, yüzde 2lerde meydana gelen bir
desteğe bürünüyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bu Nasrettin
Hoca hesabına benzedi Hocam!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ayrıca başka bir
şeyden daha bahsedeyim: Üretici destek eş değeri denilen,
dünyanın kullandığı bir kalem var. Üretici destek eş
değeri ne demek? Üretici gelirleri içerisinde desteklerin
oranını gösterir.
Arkadaşlar, bu çok önemlidir, dünyada
kullanılan en önemli kriter budur. Bakın, Türkiyede 2002
yılında üreticilerin gelirleri içerisindeki desteklerin oranı
yüzde 14,3. Bu değer Avrupa Birliğinde yüzde 30, OECD ülkelerinde
yüzde 28,8 2001 yılında. Bu yıl, geçen yıl itibarıyla,
2013 yılı itibarıyla Türkiyede bu yüzde 19,2; Avrupa
Birliği ortalamasında yüzde 19,8; OECD ortalaması yüzde 18,2
yani Türkiyede bu rakam yüzde 100 artmışken bu on yıl
içerisinde, Avrupa Birliği ortalaması ve OECD ortalamaları da
aşağıya doğru inmiş durumda. Yani, Türkiye,
tarımsal desteklerini her geçen yıl artırarak devam ediyor.
Şimdi, Ensar Beyin iddialarından bir tanesi de
hani bu deli dana hastalığı, bovin spongiform ensefalopati
dediğimiz hastalık, deli dana hastalığı olarak
bilinen, İngilterede çıkmış, Avrupaya
yayılmış bir hastalık. Orada diyor ki: Tarım
Bakanlığı bir yazı yazmıştı ve bu
yazıda diyordu ki: Bu iç organları imha edin, uzaklaştırın.
Arkadaşlar, bu zaten bu hastalığın
doğasında olan bir şey çünkü bu hastalığı meydana
getiren prion yapısındaki virüslerden daha küçük olan bu
canlılar ısıyla bile inaktive edilemiyor, otoklavda bile 134
santigrat derecede on sekiz dakikada ancak ortadan kaldırabiliyorsunuz.
Tedbir olarak
Yani o zaman, elektron mikroskobunda bile zor gördüğünüz, immünohistokimyasal
boyalamalarda zor gördüğünüz, mikroskoplarda göremediğiniz
canlılar bunlar. O yüzden, bir tedbir olsun diye Bakanlık çok güzel
bir şey yapmış. Eğer yapmışlarsa tebrik ediyorum
buradan Sayın Bakanı ve ekibini. Bir tedbir olarak bunu Avrupa
yapıyordu, biz de insanımızı korumak adına bunu
yapmalıydık. Çok da güzel bir uygulama olmuş.
Bunun dışında, yine gensoruda iddia edilen
bir şey var, ona da cevap vermek lazım. Deniyor ki: Tarım
Bakanlığı, AK PARTİ hükûmetleri çiftçiye yeterince destek
vermediler, kredi kullanmasına yeterince müsaade etmediler, o yüzden gün
geçtikçe çiftçinin durumunun kötüleşmesine sebep oldular.
Arkadaşlar, AK PARTİ geldiğinde çiftçinin
kullandığı kredinin toplam tutarı 560 milyon Türk
lirası 2002 yılında. AK PARTİ geldikten sonra ne kadar
biliyor musunuz? 22,5 milyar lira. Yani 45 kat artmış arkadaşlar
ve daha da önemli bir şey söyleyeyim: AK PARTİ gelmeden önce
bunların geri dönüş oranı, o 560 milyonların geri dönüş
oranı yüzde 39 ila 51 arasında Ziraat Bankası ve Tarım
Krediye göre ama AK PARTİyle beraber çiftçinin aldığı
kredinin geri dönüş oranı yüzde 98 ila 99 arasında. Demek ki
vatandaş daha çok kredi kullanmış ve bir şekilde
çarkını döndürmüş, kazanmış ve
aldığını alın teriyle tekrar ödemiş.
Arkadaşlar, Tarım Bakanlığı
Bugün, görmenizi isterdim, gurur duydum bir bilim adamı olarak.
Bakın, sayımız artarken, hayvan varlığımız
falan da bir şekilde, köy nüfuslarımız azalırken verimliliklerimizi
artırmamız gerekiyor. Bu, hamasi söylemlerle, rakamları kavga
ettirmekle olmuyor. Bakın, bugün Türkiyede Biyoteknoloji Merkezi kuruldu.
Bu çok önemli bir gelişmedir ve insanımızın bundan sonra
ihtiyacı olan sağlıklı, yeterli, dengeli, güvenli ve
güvenilir besinin üretimini sağlayacak olan bir kuruldur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Hocam, Anayasa
ile hayvancılığı nasıl bir araya getirdiniz, bir
açıkla da öğrenelim Hocam.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bunu anlamak lazım, eskiye
dönük bilgilerimizde kalmamamız, bunu yenilememiz lazım ve Tarım
Bakanlığını daha iyi takip etmek lazım geldiğini
ifade ediyorum.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Hocam, hayvan
ithalatçısına ne kadar destek verdiniz, onu söylesene.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Tarım Bakanımıza,
AK PARTİye güvenmenizi tavsiye ediyorum ve bir de öneride bulunuyorum.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) 6,8 milyar dolar gümrük
vergilerini bıraktınız ithalatçılara.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Buraya gelen muhalefet parti
konuşmacıları genellikle şunu söylüyorlar: Evet, 7
Haziran, bekleyin ey halkım, geliyoruz. Halk sizi biliyor.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sizi de biliyor, sizi de.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bunu söylemeseniz,
unutturursanız belki gelirsiniz; halkın aklına getirirseniz asla
gelme şansınız yok diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Anayasa ile
hayvancılığı nasıl bir araya getirdin, onu açıkla
Hocam ya!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sizi de biliyor bu halk,
göreceksin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun verdiği gensoruyla ilgili yapılan
görüşmelerde dile getirilen hususlarla ilgili bilgi vermek üzere
huzurlarınızdayım.
Şimdi, önce şunu söyleyeyim: Tabii, gerçekte,
muhalefet de en az iktidar kadar sorumluluk ister; muhalefet de, muhalefet
yapmak da en az iktidar mensubu olmak kadar bilgi ister, çaba ister, gayret
ister ve meseleleri doğru bir şekilde analiz etmek ister.
Şimdi, söylenenlerin önce kayıtlara geçmesi
açısından söylüyorum. Burada dile getirilen hususların,
inanın -hani tek tek, vakit olsa bunları böyle, cümle cümle söylesem-
hepsi afaki ve hiçbir hesaba kitaba dayanmayan, büyük bir kısmı
gerçek dışı ve abartılı bilgiler. Yani, hani içinde
bir tane gerçek olsa öpüp başıma koyacağım. Yani mesela,
diyelim, dünyada gübre fiyatı 4 kat artmış, bizde de işte
3,6 kat artmış, 8 kat artmış oluyor! Anlatabildim mi? Yani,
neresine baksanız rakamlar birbirinden gerçekten beter.
Hâlbuki muhalefet böyle olmamalı. Muhalefet,
hakikaten, hani, sadece, işte ekranlara veya kayıtlara böyle
birbiriyle bağlantısız, ilişkisiz
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bakanlığın
işini bitirdin muhalefet kaldı; onu da anlat!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ne olduğunu tam olarak anlatmak değil, bunlar isnada
dönüşüyor, iddiaya dönüşüyor. O zaman, gensoruyu veren
arkadaşlar bile, o arkasında, altında imzası olanlar bile
gelip de burada dinlemiyor. Hâlbuki gensoru önemli bir müessesedir, ciddi bir
müessesedir. Eğer bir bakan hakkında gensoru verilecek kadar bu konu
önemliyse, o zaman ayrıntılı bir şekilde de tutulup bunlar
doğru bilgilerle kamuoyunun huzuruna çıkılması lazım.
Şimdi, hayvancılıkla ilgili duruma
geçmeden önce, bakın, pamukla ilgili şeyler söylendi.
Mısırın nerede tohumu? Mısırın tohumu var
mı yok mu? denildi.
Değerli arkadaşlar, şu anda Türkiyede 11
çeşit mısır tohumu var, 7-8 çeşit pamuk tohumu var; bunlar
kullanılıyor, isteyen vatandaşlarımız bunu
alıyor. Yerli çeşitler bunlar, bizim geliştirdiğimiz
çeşitler, bunlar kullanılıyor.
Pamuk primi denildi. Biz
devraldığımızda pamuğun primi 8,5 kuruş kilogram
başına, biz bunu 55 kuruşa çıkardık.
MUHARREM VARLI (Adana) Sen
devraldığını boş ver Sayın Bakan ya! Sen şu
ana bak, şu ana bak!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bak, 8,5 kuruştan 55 kuruşa.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Pamuk
üretimi düştü.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bir dakika
Azalmadı.
2015 yılında, 1 milyar 200 milyon lira sadece
pamuk primine para veriyoruz. Sadece pamuk primine verdiğimiz para 1
milyar 200 milyon Türk lirası. Primdeki artışı 6,5 kat
artırdık; bunun içerisine mazot, gübre, tohum, vesaire desteği
dâhil değil. Biz geldiğimizde pamuğun maliyetinin yüzde 19u
karşılanıyordu destek olarak, şu anda pamuk maliyetinin
karşılanma oranı, destekle karşılanma oranı yüzde
45.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Üretimi söyler misiniz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, buğday dış ticareti konuşuldu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır, pamuğun
üretimini söyler misiniz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Müsaade et!
Pamuk, buğdayla ilgili
Şimdi, sadece
buğdayın ithalatı söyleniyor, un çıkışı
söyleniyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben söyleyeyim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Peki, siz eğer tarımdan anlıyorsanız, bilmez
misiniz ki Türkiyede sadece dâhilde işleme rejimiyle buğday
ithalatı onun için yapılır ve bundan sadece un değil, kepek
dâhil olmak üzere, bisküvi dâhil olmak üzere, makarna dâhil olmak üzere çok
sayıda ürün elde edilir ve bunlar ihraç edilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, ithalatını söylüyor, sadece ihracat cinsinden
unu söylüyor, diğerini söylemiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben söyleyeyim size
ihracatını.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Müsaade edin.
Şimdi, bakın, Türkiye'de 2003-2014
yılları arasında -buğdayda toplam dâhilde işleme
rejimi kapsamında yani kendi ihtiyacımız olduğu için
değil, işleyip ihraç etmek üzere- yapılan ithalat 33 milyon ton.
2014 yılında bunun ihracatı 39,897 milyon bin ton. Yani
farkı ne? Yaklaşık 7 milyon ton. Yani, 7 milyon ton biz ithal
ettiğimizden daha fazla ihraç etmişiz. Şimdi, burada Türkiye
buğday ithal ediyor, ihraç etmiyor, net ithalatçıdır. diyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Hayalî Sayın Bakan, hayalî.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Pardon, kaç milyon ton ihraç
ettiğiniz? Bir daha söyler misiniz? Bir daha söyleyin rakamı.
MUHARREM VARLI (Adana) O rakamlar sizi
yanıltır, hayalî o rakamlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, hiç doğru değil. 6 milyon 842 bin ton
Türkiye'nin buğdayda dış ticaret fazlası var,
yaklaşık 7 milyon ton.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, 2014te kaç
milyon ton buğday ithal ettiniz, önce onu söyleyin? 4 milyon ton ya! 4
milyon ton buğdayın 7 milyon ton ihracı mı olurmuş?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, değerli kardeşlerim, değer olarak 6.2
milyar dolar fazlamız var, ithal ettiğimizden daha
fazlasını satmışız 6.2 milyar dolar.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayalî ihracat.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Rakamları yanlış
söylüyorsunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ya, doğrular sizde sanki! Geçin! TÜİKe bakın.
MUHARREM VARLI (Adana) Hayalî rakamlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) TÜİKe bakın, tamam mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 4 milyon ton buğday ithal
etmişsiniz, nasıl ihraç edeceksiniz bunu, 7 milyon ton?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Hayır, doğru değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Allah aşkına nasıl
7 milyon ton ihraç etmişsiniz ya? Kendi kendine mi ürüyor bu,
anlamadım ki!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın,
hayvancılıkla ilgili, 1980 yılı söyleniyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1 milyon 649 bin ton ihraç
etmişsiniz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ya, 1980 yılında ne biliyor musunuz? Hani 1980
yılında Türkiye'nin 16 milyon hayvanı var. deniliyor
ALİM IŞIK (Kütahya) Otuz beş sene öncesi
o.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Niye? Aslında biz, 2002 yılında 9,8 milyon baş
hayvan teslim aldık, 9,8 milyon sığır, 2002 rakamı bu.
Sen beni onunla yargılayacaksın, 9,8in üstüne ben ne koydum, onu
söyleyeceksin bana.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye? Sen geçmişi
yargılıyorsun
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 1980den 2002ye kadar yirmi iki sene geçmiş, yirmi iki senede
SHP, MHP, ANAP, DYP, DSP, hepsi iktidar olmuş, onlar
düşürmüşler, 16 milyondan bilmem kaça düşürmüşler, onun
faturasını bana yazıyorsun. 9,8 milyondan devraldım, bugün
14 milyon.
Şimdi, üretimi size söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, 44 milyondu
nüfus, şimdi 78 milyon.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ben Türkiyenin üretimini 8,4 milyon ton sütten aldım, bugün
kaç? 18,5 milyon ton. Türkiyenin net süt üretimi bizim dönemimizde 10 milyon
ton ilave olarak artmış.
2002de Türkiyenin kırmızı et üretimi 420
bin ton; bugün, geçen, iki hafta önce açıklandı TÜİK
tarafından, 1 milyon 4 bin ton.
ALİM IŞIK (Kocaeli) Ne kadarı kaçak
Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bunun tamamı, bu üretimin tamamı yerli.
ALİM IŞIK (Kocaeli) Kaçak
kırmızı et operasyonlarından da bahset!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, bunları söylemeyeceksiniz
Yani, sadece muhalefet
bu kadar ucuz olmamalı. Yani, illa muhalefet kaygısıyla
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen de ihracat, ithalatı
söylemiyorsun!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
rakamları bu kadar derme çatma, bu kadar hesapsız
kitapsız söylememeliyiz.
ALİM IŞIK (Kocaeli) Kaçak etler ne oldu,
kaçak etler?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama, rakamları
yanlış söylüyorsun, kandırmışlar seni!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) O zaman bunun adı ucuz polemiktir, o zaman bunun adı
ucuz muhalefettir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman, bu da Ucuz hükûmet
etmek. demektir.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bu bir plana, bir hesaba, bir projeye dayanmıyor.
ALİM IŞIK (Kocaeli) Kaçak et sokan firmadan
da bahset biraz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, 83 milyondan devraldım ben Türkiyenin bütün
hayvancılığına ayrılan destek miktarını, ben
bunu 3 milyar liraya çıkardım yıllık, yıllık
olarak. Siz, hiçbir dönemde, Türkiye Cumhuriyetinde toplam tarım
desteklerinin içerisinde hiç görmediniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani Sami Güçlüden mi öyle
devraldınız?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Biz bunu 83 milyondan devraldık, bizim 2015 bütçemizde
hayvancılığa ayırdığımız para 3 milyar
lira.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, bir soru
sordum, destekleme primini sordum size, son yedi yılın.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bununla hem Türkiyenin et üretiminin hem süt üretiminin
tamamı arttı. Dolayısıyla, hayvan sayısında
Bakın, koyun, keçi sayısını cumhuriyet tarihinde ilk defa
destekleme kapsamına alan biziz. Bizim iktidarımızdan önce,
tarihin hiçbir döneminde, Türkiye Cumhuriyetinde koyun ve keçi destekleme kapsamına
alınmamıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhtiyaç yoktu ki hem
üretiyorlardı hem kazanıyorlardı. Siz bitirdiniz!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Efendim, öyle değil, hiç öyle değil onların hiçbiri
doğru değil
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhtiyaç yoktu ki! Siz
bitirdiniz!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 31,8 milyon baştan devraldık, bugün 42 milyon baş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 44 milyon nüfus, 49 milyon
küçükbaş vardı; 78 milyon nüfus, 19 milyon küçükbaş şimdi.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, bunun ithalat hesabı böyle yapılmaz. Sizin
zamanınızda da ithalat yapıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizim zamanımızda bir
şey yapılmadı.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 1925 yılında, 1935 yılında, 1960lı
yıllarda
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo! Hadi, hadi! Arayı
konuşalım hadi! Hadi, cumhuriyeti konuşalım, 1923ü
konuşalım! Hadi, konuşalım! Bütün
yatırımları konuşalım 1923teki!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
1980li yıllarda, 1990lı yıllarda
Bakın,
1990lı yıllar
SHP 1991 ile 1995 arasında iktidarda değil
miydi? O tarihte, Türkiye yüz binlerce damızlık hayvan da ithal etti,
kırmızı et de ithal etti.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım,
şu şövalye madalyasını niye aldınız? Ondan
bahsedin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Onların altında da, ithalatın o tarihteki
durdurulmasının altında da benim Genel Müdür olarak imzam var.
1996 yılında, bunu -yine gördüğümüz lüzum üzerine- dünyadaki
problemler yüzünden o tarihte biz engelledik.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin
hayvansal hasılası 3 kat arttı. Toplamda 5,9 milyar dolar idi
Türkiye'nin toplam hayvansal ürün hasılası, biz bunu 18,1 milyar
dolara çıkardık.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakanım,
madalyayla çıksaydınız keşke kürsüye!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ben size söylüyorum, bana deyin ki Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk
defa 2013 yılından önce şu tarihte damızlık gebe düve
ihracatı Türkiye'den yapıldı. Yok, böyle bir şey yok.
ALİM IŞIK (Kütahya) O zaman madalya alan
bakan yoktu!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, bunu biz gerçekleştirdik. Türkiye'nin ilk
hayvancılık ihracatı, damızlık gebe düve ihracatı
bizim zamanımızda yapıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, ilk saman ithalatı sana
nasip oldu, ilk canlı et sana nasip oldu. Cadillacı bilir misin
Sayın Bakan, Cadillac ne demek? Otomobil markası mı Cadillac?
Angus, Cadillac otomobil markası mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Dolayısıyla, bütün bunlarda, gerek koyunda gerek keçide,
bunların ihracatında, bunların hepsinin altında bizim
projelerimiz var, bunları biz geliştirdik, tarımı da
hayvancılığı da Türkiye'de önemli bir sektör hâline
getirdik ve Türkiye, 2013 yılında da 2014 yılında da
hayvansal ürün açısından net ihracatçı bir ülkedir. Cumhuriyet
tarihinin hayvansal ürün açısından ihracat rekoru da AK PARTİ
Hükûmeti zamanında kırıldı.
Şimdi, böyle, tekil olaylarla, dünyanın
gidişatının tersine, durup durup Sen şunu şuradan
aldın, bunu da buradan aldın
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Kaçak et kesinlikle AK
PARTİ hükûmetleri
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Dünyada, ben size demin, bitkisel üretimde hepsini söyledim,
aynı şeyi hayvansal ürünlerde de söylerim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, demin 129
ülkeden bahsettiniz ihracatta. Allah aşkına, kaç ülkeden ithalat
yapıyorsunuz? Onu da söyleyin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
burada yapılan birtakım şovları falan da ciddiye
almıyorum, bunları da ciddiye almıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O Trakyadaki
hayvanların, sizin Satıldı. dediklerinizin tamamının
savcılık kararıyla gömülü oldukları tespit edildi
dolayısıyla böyle leşlerin satıldığı falan
iddiası iğrenç bir yalandır, doğru değildir,
savcılık kararıyla yapılmıştır. Yargı
kararı
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Mahkeme kararıyla savcıyı
değiştiriyorsun. Et Balık Kurumu Genel Müdür
Yardımcısı tutuklanmadı mı Angus çiftliğinin
yöneticisiyle beraber?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yargı devam ediyor.
Devam eden bir mahkeme hakkında da bu tür şeyler
konuşmayın, doğru değildir.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Asıl doğruları söylemeyen sensin!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, şu milleti kandırmaktan vazgeçin ya!
Aldatmaktan vazgeçin ya!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Biz, Türkiyenin şap
hastalığıyla mücadele konusunda yaptığı
muhteşem mücadeleyi baltalamaya dönük olarak bazılarının,
Boğaz Köprüsüne danaları yükleyip götürüp de oralarda polise
yakalandığını ve geri geri çekildiğini de biliyoruz.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Kim o, Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunu bütün Türk kamuoyu
da yaşadı, bildi. Bu işin ciddiyeti bu kadar. Bu kadar
ciddiyetsizlikle de kusura bakmayın, herhangi bir proje de olmaz, millet
de buna prim vermez, siz sadece şovunuzu yapmakla
kalırsınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Siz Trakya bölgesine ari diyorsunuz, nerede ari? Şap
hastalığından
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Allaha emanet olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, Sayın Bakan konuşmasında
genel olarak muhalefeti ve önerge sahibi olarak da Cumhuriyet Halk Partisini
kastediyor, ucuz siyaset yapmakla suçladı. Ucuz siyaset cümlesi
doğrudan partimize yönelik bir sataşmadır. Söz istiyorum
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bizim de aynı şekilde.
Sayın Bakan çok pahalı siyaset yapıyor tabii, millete mal olan
çok pahalı siyaset yapıyor; onun için muhalefeti ucuz siyaset
yapmakla suçladı. Ona cevap vermek için Sayın Muharrem Varlı
konuşacak.
BAŞKAN
En iyisi bunun bir orta yolunu bulalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, siz de tatlıya mı
bağlayacaksınız? Ne kadara?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin (11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben Sayın Tarım Bakanımızdan rakam
beklerdim ama doğrusu bu rakamları vermedi, birkaç rakam verdi ama
bunlar işin esasını özetleyen rakamlar değildi. Buraya
çıkan iktidar partisi sözcüleri de maalesef, gerçekçi rakamlar vermediler.
Ölçü nedir arkadaşlar? Bütçeden
tarımsal destekleme için ne kadar kaynak ayrılmaktadır? 2002de neydi, şimdi nedir? Eğer bu rakam
artmış ise Sayın Bakanı tebrik etmek lazım,
artmamış ise, gerilemiş ise Sayın Bakanın övünmeye
hakkı yok.
Bakın, faizi
hariç tuttuğumuzda tarımsal destekleme harcamalarının faiz
dışı harcamalara oranı o beğenilmeyen 2002
yılında yüzde 2,75tir, 2014 sonunda bu rakam yüzde 2,41dir,
şimdi 2015 için de yüzde 2,42dir. 2002nin gerisine düşmüşsünüz
Sayın Bakan. Burada övünülecek bir tablo ben görmüyorum.
Şu, Cumhuriyet
Halk Partisinin Tarım Raporudur. Burada tarıma ilişkin bütün
rakamlar var, hepsi var. Tarım ürünlerinde 2002ye kıyasla bugün
üretim miktarı artmış olan bir tane ürün bulunmamaktadır.
Hepsi burada.
Pamuk kelimesini
ettiniz ama pamuğa girmediniz çünkü girebileceğiniz bir alan
değildi. Diliniz sürçtü pamuk dediniz, devamını getirmediniz,
ben devamını getirmek istiyorum. 2002 yılında Türkiyede 1
milyon ton pamuk üretiliyordu -yuvarladım rakamı- 998 bin ton.
Şimdi, bu rakam 878 bin tona inmiş durumda. 2002de pamuk
ektiğimiz alan miktarı 7 milyon 210 bin dekar, şimdi ise 4
milyon 508 bin dekar. Bütün tarım ürünlerinde bu böyle. Böyle olduğu
hâlde bir parlak tablo çizmeye, övünmeye sizin hakkınız
olmadığını düşünüyorum Sayın Bakan.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Varlı.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
8.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı'nın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
(11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Miliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Sayın
Bakan buraya gelip yine hep rakamlara takla attırarak aklı sıra
işi geçiştirmeye çalıştı.
Benim
söylediğim konuların hangisine cevap verebildiniz Sayın Bakan?
Yani pamukçuluk Türkiyede bitti mi, bitmedi mi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bitmedi, bitmedi
MUHARREM VARLI
(Devamla) Bitti.
Kaç bin ton pamuk
üretiyoruz? Söyleyin kaç bin ton pamuk üretiyoruz, söyleyin?
OKTAY VURAL
(İzmir) Söyleyemez, bilmiyor.
MUHARREM VARLI
(Devamla) 1 milyon ton pamuk üretirken 300 bin tona, eğer seneye pamuk
üretebilirsek ben hiçbir şey bilmiyorum. Buradayız, Allah ömür
verirse, görüşeceğiz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Zaten
bilmiyorsun!
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, siz, pamukçuluğu
bitirdiniz. Prim desteğiyle
Bakın, ben, burada defalarca
konuştum, tutanaklardan da gösterdim size. Prim desteğini bir an
önce açıklayın, pamukçu pamuk eksin. diye ama sizde hiç tık
yok, ses yok. Ondan sonra çıkıyorsunuz buraya, efendim, yalan yanlış
bilgiler veriyorsunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 8,5 kuruş vermiştiniz, biz 55 kuruş
veriyoruz, daha ne diyeyim?
MUHARREM VARLI (Devamla) - Bakın, Sayın Bakan,
ben pamuk ekip diken bir insanım ve pamuğun bu ülke için ne kadar
gerekli olduğunu defalarca söyledim. E, efendim, buğdayda şu
kadar fazla un ihraç etmişiz. Ya, Türkiye kendi ihtiyacını
karşılayamadı ki buğdayda nasıl ihraç ediyorsunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) - Bunlar ticareti bilir,
alıp satmayı bilir, kazanmayı bilir.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Sayın Bakan, ben
şurada söylediğim her şeyi bir çiftçi olarak, bir çiftçinin
yaşadığı sıkıntıları yaşayarak
söyledim ama keşke bunları gelip Adanada, Adananın böyle,
çiftçilerinin bol olduğu Karataşta, Ceyhan Ovasında, hep
beraber gidelim -ben sizi orada korurum, dayak filan da attırmam,
korkmayın- orada konuşun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Adanadan teşekkür mektupları geliyor.
MUHARREM VARLI (Devamla) Orada konuşun da çiftçilere
bir anlatın bakalım. Keşke buraya o Fransadan almış
olduğunuz şansölye unvanıyla çıksaydınız da kimin
bakan olduğunu Türk milleti daha iyi görseydi.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öğüt, siz niye söz
istiyorsunuz?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Söylediğim rakamlarla
ilgili olarak Yalan söyledi. dedi, onu açıklayacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öğüt.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
(11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; şimdi, Sayın Bakan şu rakamlarla
ilgili şey yaptı, bir kere açıklamadı burada,
geçiştirdi, Bilgili, bilgisiz. dedi.
Şimdi, soruyorum: Amerikada, bir yılda bir
kişi kırmızı eti kaç kilo yiyor? 125 kilo yiyor. Türkiyede
kaç kilo? 12 kilo. Sen hani nerede tarımı,
hayvancılığı geliştirdin de insanlar et yiyor, beyni
gelişiyor, protein alıyor, onu söylesene. Onu geliştirdin mi
kardeşim? Türkiyede 12 kilo yiyor yılda bir kişi ortalama. İşte,
orada şeyi de var; 996 tonu böldüğün zaman 80e, 12 kilo
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş)
Kolesterol yapıyor Sayın Vekilim, kolesterol!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Onların domuz yüzde 83
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hayır efendim.
Bunun için arkadaşlar, bir kere Tarım
Bakanının burada milletten özür dilemesi lazım. Bu millete
hastalıklı et yedirdi. Bakın, demin burada
bazılarınız yoktu.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Domuzu kırmızı etten sayarsanız öyle
olur.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) İl müdürlüklerine
şu yazıyı yazıyor, diyor ki bakın: Gıda ve yem
zincirine girmeyecek şekilde gömülerek ya da yakılarak imha edilmesi,
kayıtların tutulması
Sayın Bakan, kayıtlar tutuldu
mu, tutulmadı mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Tutuluyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Nerede kayıtlar? Niye
onu söylemiyorsun kardeşim? Getir o zaman kayıtları, ben onu
istiyorum Türkiye Büyük Millet Meclisine. Evet, zehirli iç
hastalıkları
Yani Sakatatları zehirlidir, bunları gömün,
imha edin, kesinlikle kullanmayın. diyorsunuz
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Zehirli demedik biz, kâğıdı doğru
oku.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kayıtlarını
tutun. diyorsunuz. O kayıtlar tutulmuşsa ben istiyorum burada
kardeşim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Kâğıdı doğru oku, kâğıdı
doğru okuyamıyorsun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kâğıdı
doğru okuyorum, işte diyorsun ki: Kayıtların
tutulması hususunda gereğini önemle rica ederim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) O kâğıtta zehir demiyor bak, doğru oku.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kayıtların
tutulması diyorsun kardeşim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Hayır, zehir demiyor ama sen zehir dedin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Zehir demiyor işte ama
hastalıklı sakatatların diyor, hastalıklı
olduğunu söylüyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Yalan yanlış bu işte, yalan yanlış
bu. Olmayan kelimeler
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, yani burada Trakya bölgesi ari. diyor, Orada şap
hastalığı yok. diyor. Demin kendisi de söyledi, orada şap
hastalığı var, orada savcılık hasta hayvanları
gömdü ve orada -kendisi de söyledi- hasta hayvanlar satılmadı,
gömüldü. Orada hastalık var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Trakya ari.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Anadoludan giden
hayvanları Boğaz Köprüsünden geçirmiyor, ayıptır yani.
Niye bu insanlara böyle zulmediyorsunuz?
Sayın Bakan, siz şunu yapın: O zaman, bir
istasyon kurdurun Gebze tarafında, Anadoludan giden hayvanların
hastalığı varsa göndermeyin, hastalığı yoksa
gönderin. Niye bunu polemik yapıyorsunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sizin onlardan haberiniz yok, bilmiyorsunuz onları.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum Sayın
Öğüt.
Evet, Sayın Halaman, söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Adana Milletvekili Ali Halaman'ın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
(11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Bu gensoru görüşmelerinde Sayın
Bakanımız tarımın iyi olduğunu, onu da dâhilî
işlem belgesinin üzerinden anlattı. Ya, Türkiye'nin temel
sıkıntısı, dâhilî işlem belgesini alan yani ihracat
kaydıyla yurt dışından buğday ithal eden, pamuk ithal
eden insanlar; 3-5 kişi zaten. Bunlar, Türkiye'nin içerisinde zaten bu
malları sattıkları için, dışarıya ihraç
etmedikleri için piyasayı düşürüyor; pamuğun ekilmemesine,
buğdayın rekoltesinin düşük olmasına sebep oluyor. 3-5
adamın yaptığı bir iş. Bu dâhilî işlem belgesi
lehte olan bir şey değil, aleyhte olan bir şey. Ben bunu dikkate
almasını isterim
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Sayın Akar, buyurun, siz niye söz istediniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Rakamları en çok ben verdim.
Sayın Bakan rakamların yanlış ve yalan olduğunu
söyledi.
BAŞKAN Anlaşılmadı, tekrar eder
misiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Benim konuşmamda vardı
rakamlar daha çok ama Sayın Bakan bunun doğru
olmadığını söyledi ve yalan yanlış dedi.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Doğru değil.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akar, sataşma
nedeniyle iki dakika söz. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
(11/53) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Bakan burada bütün rakamları gerçekten kendi
çarpıttı. Çünkü, buğday ithalatına
baktığınızda ve ondan üretilen yüzde 70
randımanlı una baktığınızda, 2003
yılında 1 milyon 846 bin ton buğday ithal edilmiş, bundan
sadece 593 bin ton un ihraç edilmiş.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bak, sadece un. Diğerlerini de oku, sadece unu
söylüyorsun, ben de onu düzelttim.
HAYDAR AKAR (Devamla) 2014 yılında 3 milyon
287 bin ton buğday ithal edilmiş, bunun sadece 1 milyon 649 bin tonu
Rakamsal olarak da verebilirim, maddi değeri olarak da verebilirim,
Bakanın söylediği tüm rakamlar yanlış.
Bakın, on iki yıllık AKP döneminde, on bir
yıllık Bakanın döneminde 31 milyon ton buğday ithal
edilmiş.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Hayır, 33 milyon.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bunun
karşılığında 9,2 milyar dolar ödenmiş, bunun da
Türk parası karşılığı 23 milyar TL, anlamayanlar
için, eski parayla 23 katrilyon lira.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 33 milyon dedim.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, sadece buğday
mı? Bakın, AKP döneminde 10 milyon ton mısır ithal
edilmiş, karşılığında 2,5 milyar dolar para
ödenmiş ve bunun da Türk parası karşılığı
6,25 milyar Türk lirası veya katrilyon, anlaşılır
olması için söylüyorum. Ama mısır üretimi arttı.
Mısır üretiminin niçin arttığını da söyleyeyim:
Cargille mısır lazım. Yani bu, hani tatlandırıcı
üretimi var ya, insan vücuduna zararlı, Avrupada yasaklanan, kota
konmayan tatlandırıcı var ya, işte Cargill Türkiyede bunu
üretsin diye basa bas mısır üretimi yapıyoruz ve teşekkür
ediyorum, mısır üretimini arttırmışsınız.
Ama insanları zehirliyorsunuz. Bu sefer, Cargillin Bakanlar Kurulu
kararıyla yüzde 50 kotasını artırarak insanları zehirliyorsunuz,
bunu da bir yere not olarak yazın Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) O yalan bilgi, yalan. Biz kimseyi zehirlemedik, zehirleyen
sizsiniz.
HAYDAR AKAR (Devamla) Yine, yağlı tohum,
asıl acı olan bu arkadaşlar, asıl acı olan bu, bunu
dinleyin. 24,5 milyar dolarlık yağlı tohum ve türevlerini ithal
etmişiz. Türk parası karşılığı kaç para,
biliyor musunuz? 61 milyar TL, 61 katrilyon.
Sayın Bakan, başarın bu, Türkiyeyi bu
hâle getirdin!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Başarıyı millet belirliyor.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 23
milletvekilinin, yanlış politikalar nedeniyle üreticinin zarar
gördüğü, ithal edilen et ve hayvan fiyatlarının
artmasının ve ülkeye kaçak et girişinin engellenemediği,
tarım desteklerinin zamanında ödenmediği ve bu sorunlarla ilgili
görevlerin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında
Gensoru açılmasına ilişkin Önergesi (11/53) (Devam)
BAŞKAN Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkındaki gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bitireyim, ondan sonra vereyim Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bununla ilgili.
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, çok mesaj geliyor
Sayın Bakanım, Nisan ayında ziraat mühendisi kaç kişi
alacaksınız? diye vatandaşlar bekliyorlar. Tarım bitti,
biz de bittik. Sayın Bakan sayı verebilir mi? diye istirham
ediyorlar. Dolayısıyla, bu konuda Parlamentoya bir bilgi verirseniz
memnun oluruz.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım.
Gensoru önergesinin gündeme alınmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 21.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S.
Sayısı: 616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Askeri Hakimler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
685)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin; Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118, 2/2731) (S.
Sayısı: 705) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin geçen birleşimde birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1inci madde dâhil 16 ila
30uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 705 sıra sayılı torba
yasa tasarısının ikinci bölümü üzerine grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölümde
karşılaşacağımız temel paradokslardan biri,
kişiyi çok çocuklu olmaya teşviktir. Türkiye gibi yoksulluğun,
açlığın, işsizliğin had safhada olduğu, genç
işsizlik oranının yüzde 20ler seviyesine
çıktığı, 13-14 milyon civarında işsizimizin
olduğu bir yerde, işsizlerimizin üretim ve istihdam alanlarında
iş sahibi olmasını, meslek sahibi olmasını teşvik
etmek, onun gereklerini yerine getirmek yerine bu manada insanlara çocuk sahibi
olmaktan kaynaklı bir kısım sus payı vermek, her
şeyden önce hukuk devletinin işi değildir. Bu, olsa olsa
demokraside geri kalmış üçüncü sınıf ülkelerin işidir;
popülizmle insanların açlığını, yoksulluğunu
terbiye edip oradan oy devşirmeye çalışan bir siyasal
yapıdır. O nedenle, çocukları ve çocuk başına parayla
insanları böylesi bir teşvike mahkûm etmek, her şeyden önce
ahlaki değil, etik değil. Yanı sıra, bugün bile gensoruda
birçok hatibin dile getirdiği Türkiyenin mevcut tarım ve
hayvancılık potansiyelinin 78 milyon insanın
ihtiyacını karşılayamayacak düzeydeki tespitinin
beraberinde okuduğumuzda, insanları 3 çocuğa teşvik
ettiğinizde, bugün 77 milyonun yüzlerce, binlerce, on binlerce, yüz binlerce
ailesi 3 yerine 5i, 5 yerine 7yi, 8i doğurmaya
kalkıştığında, nüfusunuzun 150 milyon olduğunu
varsaydığınızda, bu yetmez potansiyelleri nasıl yeter
hâle getireceksiniz? Yoksa, yine yoksul halk çocuklarını vekâlet
savaşlarıyla ölümlere teşvik ederek nüfusu kontrol edilebilir
bir noktaya mı çekeceğiz?
Keza, insanlara iş bulacağınıza,
insanları meslek sahibi yapacağınıza, meslek sahibi olan
ziraat mühendislerini, meslek sahibi olan öğretmenleri, meslekten
insanları bu konuda atamada bulunup görevlendireceğinize, iş ve
meslek icrasına yardımcı olacağınıza, siz çeyiz
parasıyla evliliği teşvik eder bir noktada âdeta insanların
mevcut, var olan duyarlılıklarını suistimal eden bir
pozisyonda kalıyorsunuz. İnsanlar her şeyden önce sana bana,
size bize muhtaç olmadan, kendi ayakları üzerinde kendi mesleki faaliyetlerine
dayalı yaşamlarını sürdürmek, idame etmek gibi bir
hakkı kullanmak istiyorlar, devlete ve Hükûmete düşen de bunun
işini kolaylaştırmaktır. 81 ile
açtığınız üniversitelerle övüneceğinize, 81 ilin
yanı sıra vakıf üniversiteleriyle mezun ettiğiniz
insanların sayısal çoğunluğuyla övüneceğinize, özgür
ve özerk olmayan bu üniversitelerde asimilasyonist eğitim
politikalarıyla övüneceğinize, bırakınız insanlar
aldıkları eğitimi, edindikleri mesleğin gereğini
ülkeye, insanlığa faydalı olabilecek bir faaliyet içerisinde
bulunabilsinler. Siz onları faaliyetten alıkoyuyorsunuz, onların
mesleklerini geliştirmelerine yardımcı
olacağınıza işsizliğe mahkûm ettiğiniz
gençlerimiz, meslekten insanlarımız bugün psikolojik buhranla
karşı karşıyadır. Psikosomatik sorunlarını
aşamayan, yer yer intiharı tek seçenek olarak gören genç
kardeşlerimizin olduğunu unutmayacaksınız. Sorunu
çözeceğinize, sorunu radikal çözüm parametreleriyle artık ülke
halklarının gündeminden çıkaracağınıza palyatif
bir kısım çözümlerle, göz boyama yol, yöntemleriyle insanların
açlığını, yoksulluğunu, işsizliğini
sömürmeye çalışan bir zihniyetle soruna yaklaşıyoruz ki
işte kaybettiren budur.
Benzeri bir şey, mülkiyet sahibi olmayan
insanların mülk sahibi olmasını teşvik etmek. Allah
aşkına, ya gerçekten mevcut var olan enflasyonist yolun
açtığı yüksek rakamlardan bir haberiniz yok ya yoksulların,
muhtaçların duygularıyla âdeta oynarcasına onların ev
sahibi olmasına katkıda bulunacağınızı bilerek,
isteyerek söyleyerek onlara umut vadediyorsunuz. On iki yıldır
yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluklarla mücadele edeceğinin vaadiyle
iktidara gelmiş, her seferinde umut pazarlayan, umut pazarlamanın
tacirliği üzerinden geleceğini kurgulamak isteyen iktidar zihniyeti,
bu alanda da yine mülk sahibi olmayan mülksüzlerin var olan
ihtiyaçlarını karşılayacağının umuduyla
geleceği pazarlayan bir pozisyonda kalmıştır. 15 bin
lirayı üç yıl süreyle biriktirene katkıda
bulunacağını söyleyen bir iktidarla karşı
karşıyayız. 15 bin lirayı üç yıl boyunca kim, ne
adına, nasıl biriktirecek; biriktirse bile rakamları 100
binlerin üzerine çıkmış olan hangi daireyi, hangi parayla,
nasıl satın alacak? Sosyal güvenlikten yoksun, işi yok; kredi
almak istese finans kurumları, bankalar bu kişiye her şeyden
önce sigortası, işi olmadığından dolayı kredi
vermeyecek.
O nedenle, ne olursunuz, her yerde ve her zaman
yaptığınız gibi artık torba yasalarla
halklarımızın geleceğini karartmaya hakkınız yok.
Onların, her şeyden önce işe, aşa ihtiyacı vardır;
işe, aşa ihtiyacı olduğu kadar artık hava kadar, su
kadar, ekmek kadar ihtiyaç duyduğumuz özgür bir geleceğe,
barış içerisinde bir arada yaşayacağımız bir
ülkeye ihtiyacı var. Bunun için evrensel hukukun, demokratik toplum
hukukunun bir gün kulak arkası edilmeden ciddiyetle ele
alınması, bu ciddiyetle yasama faaliyetinin yürütülmesi gerekiyor.
Bakın, 7 Haziran 2015; seçimlere yetmiş küsur
gün kaldı. Bu yetmiş gün içerisinde ülke bir tarihî eşikle
karşı karşıya. Tarihin belki de en önemli seçimlerden
birini yaşıyoruz. Artık, siyasi partilere ve bu siyasi partiler
içerisinde de Mecliste temsiliyetini kazanmış 4 siyasi partiye tarihî
bir misyon düşüyor. Bizim, yüz yıldır, inkâr, asimilasyon, ret
politikalarıyla bu ülkeyi getirebildiğimiz yer burası. Buradan
ötesi, artık mevcut politikalarla mümkün değil. Demokratik, ekolojik
ve sosyal bir devlet olmanın gereklerini yerine getirenin, her şeyden
önce toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir pozisyonda
olması gerekiyor. Torba yasalarla bir azınlığın, bir
kesimin, iktidara yan ve yandaş olanların çıkarlarını
kollayan bir anlayışla soruna
yaklaştığınızda belki onların işlerini
kolaylaştırmış olabilirsiniz ama sayısal
çoğunluğu itibarıyla milyonları bulan yoksulların,
işsizlerin, kimsesizlerin, siz, ekonomik, demokratik, siyasal
ihtiyaçlarını meşru zeminde karşılamayı
başaramadığınızda, size belki uzun vadede hizmet
etmeyecek ama kısa vadede de zararı olacak bir kısım
politikalara da neden olacaksınız.
O nedenle, her şeyden önce bugün yapılması
gereken, torba yasalarla bir kısım umutların
karşılanabileceğinin beklentisi içerisine toplumu sokarak
değil; nitelikli, ciddiyet ve samimiyet içeren uygulamalarla, politik
duruşla yapılması gereken tek şey vardır: Adalet,
hukuk ve de barış, özgürlük içerisinde özgürlük için mevcut, var olan
antidemokratik, otuz üç yıllık darbe Anayasasını rafa
kaldırıp demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir sivil anayasa; bu
sivil anayasanın yol açtığı demokratik seçim, Siyasi
Partiler Yasası ve her fikrin, her düşüncenin, her kimliğin
kendini eşit, özgür vatandaş temelinde temsil ettiği demokratik
cumhuriyet ve bu demokratik cumhuriyetin yasama faaliyeti olmalıdır.
Yasama faaliyeti, yürütme faaliyeti, yargı faaliyeti birbirini tamamlayan,
bütünleyen demokratik cumhuriyetin olmazsa olmazları konumunda kalmalı.
Bunu harekete geçirmek de bu siyasetin bizatihi mekânı olan yasama
organınındır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
İktidardan gideceğini anlayan ve paçaları
tutuşan AKP, seçim yatırımı niteliğinde bazı
düzenlemelere girişmektedir. Bankada çeyiz hesabı açan, asgari üç
yıl sistemde kalan ve 27 yaşını doldurmadan evlenen
gençlere en fazla 5 bin lira olmak üzere hesaptaki paranın yüzde 20si
oranında çeyiz yardımı yapılması öngörülmektedir.
Yine, bankada konut hesabı açan, asgari üç yıl sistemde kalan ve
konut sahibi olmayan vatandaşlarımızın satın alacakları
ilk konut için azami 15 bin lira olmak üzere hesaptaki paranın yüzde 20si
oranında konut yardımı yapılması öngörülmektedir.
Sayın Başbakan çeyiz yardımı diyor
ama gençlerimize İşin var mı? Paran var mı? Evlenirsen
evini geçindirecek gelirin var mı? diye hiç sormuyor. Gençlerimiz
işsizlikten evlenemiyor. Nitekim, kaba evlenme hızının her
geçen yıl azaldığını, özellikle geçim
sıkıntısı nedeniyle kaba boşanma
hızının da her geçen yıl arttığını
TÜİK istatistikleri ortaya koymaktadır.
AKP döneminde işsizlik kronik hâle gelmiştir.
Resmî işsizlik oranı 2014 Aralık ayı itibarıyla yüzde
10,9a, iş aramayan işsizlerle birlikte gerçek işsizlik
oranı yüzde 17,8e çıkmış olup işsiz sayısı
da 5,5 milyonu aşmıştır. İşsiz
sayısında yaşanan artış toplumdaki iş ve aş
umutlarını giderek tüketmiştir. Özellikle genç işsizlik
yüzde 20nin üzerine çıkmıştır. Bugün yüz binlerce
öğretmen adayımız işsiz, iktisatçılar,
işletmeciler işsiz; ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su
ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler, teknikerler işsiz
durumdadır. Üniversiteler âdeta işsizlik diploması vermektedir.
TÜİKin gelir ve yaşam koşulları
araştırmasına göre nüfusun yarısı borçla
yaşamaktadır. AKP döneminde vatandaşımızı
yoksulluktan kurtaracak ve hakça gelir paylaşımı sağlayacak
bir sosyal düzen tesis edilememiştir. Aile
Bakanlığının 2012 Sosyal Yardım İstatistikleri
Bültenine göre, yoksulluk envanteri olarak ifade edilen Bütünleşik
Sosyal Yardım Hizmetleri Bilgi Sisteminde 6 milyon 300 bin hane ve bu
hanelerde yaşayan 23 milyon kişi yer almaktadır. Bakanlık
bu verileri altı ayda bir yayınlarken yoksul sayısındaki
artışı saklamak için olacak ki şimdi İnternet
sitesinden bile kaldırmıştır. Yine, Aile
Bakanlığının yaptırdığı ve Şubat
2013te açıkladığı Türkiyede Aile Yapısı
Araştırması, ülkemizdeki ailelerin gelir durumu ve gelir
dağılımının içler acısı hâlini ortaya
koymuştur. Türkiyede gerçek hane geliri ve gelir
dağılımı konusunda iktidar kendi
yaptırdığı araştırmayla kendi yalanını
ortaya çıkarmıştır. Araştırmadan çıkan
veriler, 2011 yılı itibarıyla Türkiyedeki hanelerin yüzde
61,2sinin ayda 1.200 liranın altında gelirle hayatta kalmaya
çalıştığını gözler önüne sermiştir.
Hanelerin yüzde 78,5i ise 1.900 lira ve altında gelirle geçinmeye
çalışmaktadır. Diğer taraftan, geliri asgari ücretin üçte
1inin altında olduğu için sağlık sigortası primleri
devlet tarafından ödenen kişi sayısı 9 milyon 369 bindir.
Dolayısıyla, AKP Hükûmetinin Büyüdük, zenginleştik. söylemi
milletimizin geniş kesimleri için hiçbir şey ifade etmemektedir.
Tabii ki zenginleşenler var; AKP döneminde rüşvetçiler, kaçakçılar,
vurguncular, faizciler, rantiyeciler, havuzcular köşe olmuştur.
Değerli milletvekilleri, konut ve çeyiz
yardımı yandaş medya tarafından o kadar
abartılmıştır ki konutun ve çeyizin ve sanki beşte
1ini devlet karşılayacakmış gibi bir algı oluşturulmuştur.
Bankada üç yıl kalacak paranın getirisinin de ne olacağı
belli değildir. Bu paranın üç yıllık getirisi verilecek
yardımın üzerine çıkacağından AKP klasiği bir
aldatmaca mı olduğu sosyal medyada tartışılmakta,
açıkçası bu düzenlemeyle dalga geçilmektedir.
Ayrıca, vatandaşlarımızın
bankaya yatırıp üç yıl bekleyebileceği parası,
tasarrufu var mı, hiç düşünülmemektedir. AKP döneminde
tasarrufların seviyesi dibe vurmuştur. Yurt içi tasarrufların
millî gelire oranı yüzde 13,4e kadar inmiştir. Hanehalkı tasarrufu
ise sadece yüzde 7 civarındadır.
Vatandaşlarımızın en büyük sorunu
geçim zorluğu olup geçimlerini borçla sürdürebilmektedirler. Milletimizin
büyük çoğunluğu borçludur, meteliğe kurşun atmaktadır.
2002 yılında 6,4 milyar lira olan tüketici kredisi ve kredi
kartı borçları yıldan yıla katlanarak bugün itibarıyla
360 milyar lirayı aşmıştır. Tüketici kredisi ve
bireysel kredi kartı borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı
3 milyon kişinin üzerine çıkmıştır. Resmî verilere
göre, AKP döneminde hanehalkı borçları tam 58 kat
artmıştır. Aileler 2002 yılında her 100 liralık
gelirinin sadece yaklaşık 5 lirasını borç ödemeye
ayırırken bu rakam 2013 yılı itibarıyla 55 lirayı
aşmıştır. Milletimiz faiz batağına
saplanmıştır. Sadece tüketici kredisi ve kredi kartı
borçları için yapılan faiz ödemeleri 2002 yılında 2,5
milyar lira iken şimdi 36,5 milyar liraya ulaşmıştır;
yaklaşık 15 kat artış olmuştur. Ücret, komisyon, dosya
parası da buna dâhil değildir. Bankaların 2014 yılında
aldığı faiz dışı paralar 37,5 milyar liraya
ulaşmış olup sadece dosya parası 20 milyar liradır;
2002 yılına göre 8 kat artmış bulunmaktadır. AKPnin
gerçek yüzü buradadır. AKPnin vatandaşı faiz lobilerine
nasıl soydurduğunu, borç ve faiz batağına nasıl
sürüklediğini resmî rakamlar göstermektedir. Geliri yetmediğinden
borçlanan, bankadan bankaya koşup kredi ve kredi kartı borcunu bir
başka bankanın kartıyla, kredisiyle kapatmaya çalışan,
hatta tefecilerin eline düşen vatandaşlarımızı bu duruma
düşürenlerin kendilerine pay çıkaracak utanç duygusu
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının
sonu gelmiştir ve son demlerini yaşamaktadır. Giderayak
getirilen çeyiz yardımı, konut yardımı gibi göz boyamaya
dönük seçim yatırımları da AKPyi kurtarmaya yetmeyecektir. Dar
ve sabit gelirli insanımızı pazar artıkları
arasında sağlam sebze, meyve aramaya muhtaç eden AKP iktidarı
miadını doldurmuştur. Kur yükselmesinden dolayı daha da
artan borçlarını nasıl ödeyeceğini kara kara düşünen,
adım adım iflasa sürüklenen sanayi ve ticaret erbabımız,
AKP iktidarına mutlaka ağır bir fatura çıkaracaktır.
Dünyanın en pahalı mazot, yem ve gübresini alan ve
tarlasını ekemez hâle düşen köylü ve çiftçimiz, kendisini yok
sayan AKPye bunu pahalıya ödetecektir. Merkezî sınava girip umutla
memur olmayı bekleyen milyonlarca işsiz gencimiz, kendi
çocuklarını, yakınlarını memur kadrolarına
sınavsız atayanlara tabii ki dersini verecektir. Maaş
zammı diye 15-20 lira reva görülen emekliler, sefalete mahkûm edilen
asgari ücretliler, elbette AKP iktidarının defterini
dürecektir. Mahkeme kararlarına rağmen kadro alamayan, köle gibi
çalıştırılan taşeron işçiler, AKPyi
sandığa gömmenin hazzını yaşayacaktır. Aynı
işi yapmalarına rağmen düşük maaş verilen,
haksızlığa uğrayan kamu çalışanları, 4/C
mağdurları, vekil ebe, hemşireler, aile sağlığı
çalışanları, iş ve meslek danışmanları, usta
öğreticiler, üniversite mezunu işçiler, mevsimlik ve geçici
işçiler, AKPye hesap soracağı günü sabırsızlıkla
beklemektedir. Millete Kefenin cebi yok. deyip, kendileri kasalarına,
ayakkabı kutularına, villalarına dolarları, avroları
istifleyenleri, millete Hepimizin gideceği yer 2 metre çukur. deyip
milletin parasıyla 1.150 odalı kaçak saray yaptıranları
Türk milleti çukura gömecektir. Kendilerine kadro verilmesi son anda engellenen
vekil imam ve müezzinlerimiz, siyasi mevtaya dönüşecek AKP için son
vazifesini şevkle yapacaktır. İş yeri kirasını
dahi ödemekte zorluk çeken, sermaye lobilerine yem edilmek istenen esnaf ve
sanatkârımız da AKPnin helvasını seve seve
dağıtacaktır. Milletimizin umudu Milliyetçi Hareket Partisidir.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidara doğru yürümektedir. Bizimle yürü
Türkiye diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Müslim Sarı,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı
Teklifin ikinci bölümünün geneli üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii
en zor konuşmalar torba yasaların geneli üzerinde yapılan
konuşmalar çünkü torba yasaların bir geneli yok, bir
mantığı yok, bir ruhu yok. Birbirinden kopuk, bölük pörçük, hiç
alakası olmayan düzenlemeler yan yana getirildiği için, bir geneli
olmadığı için bunun, bir genel mantığı
olmadığı için, geneli üzerinde konuşmak da son derece zor. Dolayısıyla kürsüye gelen
arkadaşlar, genellikle geneli üzerinde konuşmaları yaparken o
geneli üzerinde gözüne kestirdikleri birkaç tane maddeyle ilgili fikirlerini
anlatma gereği duyuyorlar. Ben de öyle yapacağım.
İkinci bölüm açısından en tehlikeli madde,
16ncı madde. Esasen bu 16ncı madde, bu torba yasanın da
kesinlikle karşı çıkılması gereken en tehlikeli
maddesi ve orta ve uzun vadede sermaye piyasaları üzerinde
yaratacağı etkiyle, cezayla, ceza hukukuyla kurduğu ilişki
açısından sermaye piyasalarının hem Hükûmeti hem de AKP
Grubunu son derece zorda bırakacak, zorda bırakmaya matuf
birtakım düzenlemeleri içeriyor.
Ne yapılıyor 16ncı maddede? 16ncı
maddenin (2)nci fıkrasıyla SPK Kanununun 107nci maddesinde
şöyle bir düzenleme yapılıyor: Sermaye piyasası
araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya
yatırımcıların kararlarını etkilemek
amacıyla yalan yanlış veya yanıltıcı bilgi veren,
söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya
da bunları yayan... Aslında bunların hepsi, bu fiillerin hepsi
piyasa dolandırıcılığı, SPK Kanununda belirlenmiş
olan piyasa dolandırıcılığını içerir, piyasa
dolandırıcılığı suçunun bir parçasını
içerir.
ve bu suretle -yani bütün bu dolandırıcılık
faaliyetlerini yaptıktan sonra- menfaat sağlayanlar iki yıldan
beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası
ile cezalandırılırlar.
Şimdi, burada çok açık biçimde bütün bu
fiilleri yapanların cezai sorumluluğunun oluşması, o
fiilleri gerçekleştiren kişilerin yapmış oldukları bu
iş ve işlemlerden bir menfaat sağlanmasına
bağlanmıştır. Dolayısıyla bu son derece
yanlıştır. Dolayısıyla bu fiilleri
gerçekleştirenler doğrudan ya da dolaylı bir menfaat temin
etmezlerse cezai sorumlulukla karşı karşıya
kalmayacaklardır. Tersinden okuduğumuzda
çıkartacağımız sonuç budur ve bu çok yanlış bir
düzenlemedir. Burada birtakım insanlar, birtakım kişiler ve
kurumlar korunmaya çalışılmaktadır. Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisinden söz alan değerli konuşmacılar daha
ayrıntılı bilgiler verecektir, daha ayrıntılı
düşünceleri paylaşacaktır.
Şimdi, 19, 20 ve 21inci maddeler ve takip eden
birkaç tane madde, daha çok, sosyal yardımları düzenliyor. Şimdi
biz ilke olarak, bir sosyal demokrat parti olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak sosyal yardımlara karşı değiliz. Sosyal devlet
olmanın bir uzantısı olarak, vatandaş olmak temelli ve hak
temelli bir sosyal yardımı her vatandaşın hakkı olarak
görüyoruz. Zaten ileri günlerde Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde
de bunun nasıl düzenlendiğini ve sayıları 11 milyondan 17
milyona kadar çıkan yoksul insanlara hangi temelde ve hangi çerçevede
sosyal yardım vereceğini kamuoyuyla paylaşacağız.
Fakat buradaki düzenlemeler, yani 19uncu maddede çeyiz hesabına
ilişkin düzenlemeler, 20nci maddede konut hesabına ilişkin
düzenlemeler ya da 21inci maddede doğum yardımına ilişkin
düzenlemeler aslında ilk başta bir sosyal yardım düzenlemesi gibi
görünüyor olsa da altını biraz kazıdığımızda
o yaldızların altından başka bir felsefe, başka bir
bakış açısı, başka bir politika ortaya
çıkıyor. Dolayısıyla, bu politikaları burada açık
biçimde, yüreklilikle konuşmak ve teşhir etmek gerekiyor.
Şimdi, bakınız, 19uncu madde, her ne
kadar maddede de söz alacağım için ben bu konuyla ilgili
düşüncelerimi daha ayrıntılı olarak dile getireceğim
ama ilk elden şunu söyleyelim: Buradaki çeyiz hesabı ve çeyiz
yardımı her ne kadar yurt içi tasarrufların artırılmasına
bir katkı gibi görünüyorsa da ve bir sosyal yardım gibi görünüyorsa
da aslında AKPnin doğum politikasının, çok çocukluluk
politikasının ya da çocuk politikasının ya da demografi
politikasının, ne derseniz deyin adına, bir uzantısı,
bir aracı gibi gözüküyor.
Şimdi burada ne yapılmak isteniyor? Bize
Komisyon çalışmalarında da denmişti ki Türkiyede ortalama
evlilik yaşı ilerliyor. Erkekler 26,8, kadınlar 23,6ya kadar
çıkmış. Peki, ne yapalım? Bu büyüyen, ilerleyen evlilik
yaşını daha aşağılarda tutmaya yarayan ve daha
aşağılarda tutan bir teşvik politikası
geliştirelim. Neden? Evlilikler içinde insanların daha fazla çocuk
yapmaya fırsatları ve zamanları olsun. Şimdi,
bakınız, bu politika doğru bir politika değil. Şu
açıdan doğru bir politika değil: Genç ülkelerde, genç nüfusun
olduğu ülkelerde, ekonomik dinamizm en önemli kaynağı o nüfusun
gençliğidir. Biz buna demografik fırsat penceresi diyoruz. Türkiye
genç bir ülke ve bu demografik fırsat penceresi yirmi yıl sonra,
yirmi beş yıl sonra, otuz yıl sonra kapanacak.
Dolayısıyla, sizin bugünden alacağınız ekonomik
politikalar, bu genç nüfusu sisteme kazandıran, onlardan
yararlanmamızı sağlayan ve böylece hızlı bir biçimde
büyüyerek gelişmekte olan ülke statüsünden gelişmiş olan ülke
statüsüne geçişimizi sağlayan politikaları tasarlamaktır.
Ancak, biz bunu yapmıyoruz; biz bu kadar genç
işsizimiz varken işsizlik politikası ya da makro
politikaları buna uygun olarak dizayn etmiyoruz. Ne yapıyoruz?
Demografik fırsat penceresi sonsuza kadar açık kalsın kardeşim,
nüfus yaşlanmasın. Ne yapacağız bunun için? O zaman çocuk
sayısını artıralım. İnsanlar mümkün olduğu
kadar çok çocuk sahibi olsun. Ama bu çocukların eğitimi,
donanımı, fiziksel olarak, maddi olarak eğitiminin ve
donanımının ne olacağı konusunda suskun
kalıyorsunuz. Dolayısıyla bu bir hazırcı yoldur. Bu,
sürdürülemez bir politikadır. Bu sadece ve sadece bir nüfusun
artışını sağlar ancak nüfus
artışının yarattığı dinamizmin ya da genç
nüfusun yarattığı dinamizmin ekonomiye bir verimlilik olarak
dönmesini sağlamaz, teminat altına almaz. Dolayısıyla bizim
önceliğimiz, bir sosyal demokrat parti olarak, budur; nüfusun
dinamizminden yararlanmaktır, onu hep dinamik tutmak değildir. Bu
yanlış bir politikadır.
Kaldı ki özellikle doğuda ve güneydoğuda
çocuk gelinler meselesi sosyolojik bir olgudur. Dolayısıyla, evlenme
yaşını çok daha aşağılara çekmek ya da
aşağılarda tutmaya dönük bir teşvik politikası
Türkiyenin sosyolojisine de çok uygun değildir. Dünyada evlilik
yaşını aşağıda tutarak çok çocuk politikasını
teşvik eden tek ülke de Türkiyedir, başka örneği de yoktur
bunun. Varsa, ilgili kişiler burada gelip bize anlatırlarsa memnun
oluruz.
Hakeza 20nci maddede, özellikle konut sahibi olmayan
bireylerin ilk ve tek konutları için açılacak bir banka hesabında
devletin konuta katkı yapması teminat altına
alınmış, hüküm altına alınmış. Bunun
miktarı da en fazla 15 bin lira olarak düzenlenmiş.
Yine, temel çerçeve olarak
baktığımızda, evet, dar gelirli vatandaşların
konuta sahip olmasında kamunun katkı yapmasını biz sosyal
demokrat bir parti olarak destekleriz ancak burada şöyle bir şey var:
Yine detaylarına baktığınız zaman, özellikle bu yasal
düzenlemenin hazırlanmasında, Türkiyede son zamanlarda konut arz ve
talebinde ortaya çıkan dengesizliğin konut talebini sürekli
kılmak ve bu arza yetişmesini sağlamak üzere bir motivasyonla da
hazırlanmış olduğuna ilişkin
kaygılarımız var. Biz bunu Komisyon aşamasında sorduk,
bize dediler ki: Konut talebinde Türkiyede herhangi bir düşme yok; 1
milyon 100 bin civarında konut satışı yapıldı
geçen sene. Evet öyle ama bu sene ilk birkaç aydaki konut
satışı sadece 185 bin yani konut talebinde bir problem var.
Konut talebi, inşaat sektörü için son derece önemli.
AKPnin yarattığı sanal iktisat algısında, her
şeyin iyiye gittiği algısında inşaat sektörünün,
inşaat sektöründeki gelişmenin çok büyük bir katkısı var.
Burada ciddi bir balon oluşmuş durumda, burada ciddi fay hatları
var. Dolayısıyla AKP, bu fay hatlarının bir balon gibi
patlayarak ekonominin tamamına sirayet etmesini engellemeye
çalışıyor. Buradaki en büyük motivasyonlardan biri bu.
Ayrıca, bakın, bunun sosyal boyutu da
zayıf yani siz eğer dar gelirli insanları gerçekten konut sahibi
yapmak istiyor olsaydınız, o zaman buna başvuracak olan
kişiler arasında kategorik bir gelir
farklılaştırması yaratmış
olmalıydınız; daha dar gelirli gruplara, gelir seviyesi daha
altlarda olan insanlara devlet katkısını
farklılaştırabilirdiniz. Buna ilişkin düşüncelerimizi
biz Komisyonda yansıttık ancak destek bulmadı ve hiçbir
ayrım yapmaksızın insanların sadece ve sadece konut
alabilmelerini, zengin ya da fakir fark etmez, destekleyen bir düzenleme oldu,
sosyal boyutu zayıf bir düzenleme oldu diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜSLİM SARI (Devamla) Maddelerde, gerekli yerlerde
yine düşüncelerimizi paylaşacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahsı adına söz isteyen Ruhsar
Demirel, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı Yasa
Teklifinin ikinci bölümüyle ilgili şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu ikinci bölüm, biliyorsunuz, 16ncı madde
itibarıyla başlıyor ve 16ncı maddeden itibaren olan
konular asıl, sanıyorum, topluma mal oldu. İşte,
çocuğunuz olursa şu kadar para alacaksınız, evlenirseniz
şu kadar yardım yapılacak, konut almak istiyorsanız
devletimiz size şunları yapacak diye ama bence, burada, biz,
eleştirilerden öte şu saatte bizi izleme imkânı olan
vatandaşımız varsa onları öncelikle doğru
bilgilendirmekle yükümlüyüz diye düşünüyorum.
Bir konu yanlış anlaşılmış:
Bu doğumda verilecek paralar bir kereye mahsus, bunlar her ay, her ay
verilecek paralar değil, önce bunu belirtmek lazım. Yani 1nci
çocuğa 300; 2nciye 400; 3üncüden itibaren 600 lira diye söylenen miktar
yalnızca bir kereye mahsus.
Ha, şu soruyu sormak lazım: Neye göre 300,
neye göre 400, neye göre 600? diye. Çünkü biliyorsunuz bu ülkede asgari
ücretin ne olduğunu; brüt olarak 1.200 küsur, net 949 lira. Peki, bu 300
lira, 400 lira, 600 lira neye göre belirlendi? Gönüllerinden öyle kopmuş
Hükûmetteki kişilerin. Kim akıl etti, onu da bilmiyoruz. Çünkü bu
madde şu anda Sağlık Komisyonunda görüşülmekte olan bir
yasa tasarısının içinde de var. Kim, neyi, nasıl
düşünerek yaptı, bilmiyoruz ama her buldukları yasanın
içine bu 300, 400, 600 lirayı koymuş arkadaşlar. O yüzden bu
milletin paralarının neye göre, hangi ölçütle, 1inci çocuk ile
3üncü çocuk arasında ne gibi bir fark gördünüz de, böyle, 2 katı bir
ücret veriyorsunuz bilmiyorum. Ama vatandaş bir şeyi merak ediyor,
diyor ki: Bir batında üçüz doğurursa bizim hanım 300, 400, 600
lira diye 1, 2, 3 çocuğa mı verilecek; 3 çocuğuma birden 600
lira mı verilecek? Vallahi dedim ki ben bana soran hemşerilerimize
Bana Sivrihisardan bir hemşerimiz sordu bunu Üçüzümüz olsa ne verilecek,
hepsine 600 lira mı, 300, 400, 600 lira diye 1, 2, 3üncü çocuk mu? diye.
Dedim Hemşerim, bu Hükûmet havuz seviyor, bu da onlara bir havuz problemi
olsun, onlar sana bunun cevabını verirler. diye. Çünkü Hükûmetiniz,
hamdolsun, kendi çocukları için bankada hiç biriktirmediği
paraları milletin evlatları için öngördünüz. Bankada üç yıl
paranı biriktir, sonra evlenmek istersen ya da konut edinmek istersen üç
yılın sonunda -eğer Recep Tayyip Erdoğan Bey de Merkez
Bankasıyla bir kavgaya tutuşmazsa, farklı finans
kurumlarıyla kavga etmez, Türk lirası çok değer kaybetmez ise-
eline maksimum 5 bin lira olmak üzere biz sana para veririz. diyorlar. Merak
ediyorum ben, Adalet ve Kalkınma Partililerin kendi çocukları bankaya
hiç para yatırmazken, hatta kendi genel müdürleriniz bankaya para
yatırmazken, farklı yerlerde tutarken
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Nereden
biliyorsun Ruhsar?
RUHSAR DEMİREL (Devamla) Bunu dünya biliyor
efendim, siz kabul etseniz de etmeseniz de.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Çalışıyorlar, tasarruf da ediyorlar.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) On iki yıl sonra bu
konuda da ayılacaksınız, siz hep on iki yıl sonra uyanarak
fark ediyorsunuz bazı şeyleri. En son, Sayın Başbakan
Yardımcısı da söyledi Büyükşehir Belediye
Başkanınızın neler yaptığını, onu da
herhâlde üçüncü dönemin sonunda fark ettiniz. On iki yıl sonra bu konuda
da uyanacaksınız ne olduğuna.
Milletin evlatlarına Bankaya para yatır.
diyen sizler ve Recep Tayyip Erdoğan Beyin ne zaman Türk
lirasının değer kaybedip ne zaman kazanacağına o günkü
duygu durumuyla karar verebildiği bir ülkede, onu da 16ncı maddede
öngördüğünüz bir düzenlemeyle istisna tutarak, hiçbir sorumluluğu
olmaksızın bir insan istediği gibi Türk lirasına değer
kaybettirebilecek ama siz bu milletin evlatlarının
paralarını bankada biriktirmesini istiyorsunuz. Haklı
olabilirsiniz çünkü sizin havuz problemleriniz çok enteresan. Fakat, bu kadar
insana Çeyiz parası, konut parası diyorsunuz ve
açıklamanız da şu
Konutu Düşük ve orta gelir düzeyindeki
vatandaşlar için. diye öngörmüşsünüz, En fazla 15 bin lira, yüzde
20si. diye. Böyle bakınca insan şunu düşünüyor: En fazla 75
bin liralık ev diye. Ama, orada ufaktan, bir cümlede ekleme var, Bakanlar
Kurulu isterse 3 katına kadar çıkarabilir." diyor. 225 bin
liralık bir ev Türkiye Cumhuriyetinde düşük ve orta gelir
düzeyindeki insanlarımız için uygun bir rakam mıdır asgari
ücretin 949 lira olduğu ülkede? Siz bu küçük küçük
yaptığınız işleri lütuf gibi anlatıyorsunuz ama
sosyal devlet bu ülke hâlâ, mevcut Anayasamız bunu öngörüyor. Siz hiç
kimseye kendi cebinizden para vermiyorsunuz. O yüzden, bu 300ün, 400ün,
600ün neye göre hesaplandığını bu millete anlatmanız
lazım.
Doğumu çok teşvik ediyorsunuz ama annesi
babası iş aramaya gittiğinde 4 aylıkken evde
yalnızlıktan ölen Damla bebeği hatırlatmak istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına ikinci söz İzzet Çetin,
Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümünde şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, artık, yasa yapma
teknikleri, yasaların içeriği, vesaire, milletvekilleri için bir
görev olmaktan çok bir yük olmaya dönüştü işin doğrusu. Sadece
bizim için değil, görev yapan, Meclisteki çalışanlar için de bir
yük olmaya başladı çünkü bu tasarılar ya da teklifler
görüşülürken milletvekillerinin ne yazık ki katkısı yok,
ilgisi yok. Böyle bir dönemde de bu konuları konuşmak,
televizyonların da burada yayın yapmadığı bir süre
içerisinde yapılması esasında hiç de bir amaca hizmet etmiyor.
Arkadaşlar belirttiler, gerçekten bu bölümde önemli düzenlemeler
var. Bunlardan en önemlisi 16ncı maddeyle başlıyor. Biraz sonra
maddeye geçince de göreceksiniz. Özellikle, 16ncı maddede sermaye
piyasası kurallarını etkileyecek şekilde birtakım
davranışlarda bulunmayı, yayın yapmayı ya da
kullanıcıların kararlarını etkileyecek tarzda
harekette bulunmayı suç teşkil eden düzenleme
değiştirilerek Bundan çıkar sağlayanlar suçlu. derken
herhâlde -bir kez daha söyleyeyim, her ne kadar Bankalar Kanununda varsa da,
hâlâ orada hüküm devam ediyor olsa da- Cumhurbaşkanının Bank
Asya, İş Bankası ve Merkez Bankasına yönelik söylemlerinden
sonra hafızalarınıza gelen ya da birisinin Bunu burada da çıkaralım,
ileride sorun olmasın. diye yapmış olduğu bir düzenleme.
Ama, burada asıl bugünlerde yapılmasını gerektiren konu, şimdi,
bugün Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda görüşülen ve Başbakanın daha evvel ocak ayında
açıkladığı, dinamik aile yapısının
korunmasına ilişkin yapmış olduğu açıklamalardan
bir kısmının, işte seçimlerden önce propaganda amaçlı
kullanalım diye buraya getirip bu teklifin içerisine koydurulması.
Herkes biliyor ki bu bir teklif değil, bir tasarı ama içindeki çeyiz
parasına, doğum parasına, konut parasına
bakıldığı zaman her ne kadar yoksul kesimi himaye
edecekmiş gibi bir algı yaratılmak istense de fakirlerin çeyiz
parası alabilmek için üç yıl sistemde kalması veya biraz evvelki
konuşmacının da söylediği gibi konut sahibi olabilmek için
ya da 15 bin lirayı alabilmek için belli bir miktarı, onun 4
katı, 5 katı parayı orada stok edebilmesinin olanağı
yok. Bunlar kullanmayı oldukça güçleştiren hükümler.
Yine doğum
parasında, diğer ülkelerde çocuklar için doğumdan itibaren her
ay ta üniversite bitimine kadar, kimi ülkelerde 20 yaşına kadar,
öğrenimde olmasa bile ailelere verilen bu doğum
paralarının, çocuk paralarının, bizde sadece bu seçime
matuf bir şey yapılıyormuş gibi 300, 400 ve 600 lira olarak
bir defada verilecek olması ve bunun da büyük bir maharetmiş gibi
sunulması gerçekten büyük beceriniz. Yani diğer ülkelerde bu miktar
bir defada, örneğin Rusyada 9 bin dolar. Fransadaki, Almanyadaki,
İngilteredeki uygulamaların yanına bizim yaklaşabilmemizin
olanağı yok. Geçtiğimiz günlerde de söyledim, biraz evvel
Tarım Bakanı hakkında gensoru verdik ama Tarım Bakanı
bile inek doğum yaptığı zaman buzağıya 375 lira
emzirme parası verirken bebeğe, anneye doğum parası diye
300 lira verilmesi, sizin el yordamıyla, düşünmeden,
araştırmadan bu tasarıları, teklifleri gündeme
getirdiğinizin somut göstergeleri.
Değerli arkadaşlar, tabii
burada bir de İdari Yargılama Usul Kanununda ivedi yargılama
konusunda bir değişiklik var. O konuda arkadaşlarımız gerekli açıklamayı yapacak ama
bu kanun teklifi içerisinde bu bölümde tek olumlu düzenleme 22nci madde. Özel
araç sahiplerine devletin yüklemiş olduğu yükü yani sosyal devletin
karşılaması gereken yükü Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının karşılıyor olması bir
eksikliğin giderilmesi anlamında tek olumlu düzenleme.
Gecenin bu saatinde
böyle bir kanun yapmak herhâlde bizden başka muz cumhuriyetinde olabilir.
Ben, yüce Meclisin
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
işsiz Türk gençlerine çeyiz yardımı vaadi yerine bunlara iş
garantisi vermeyi düşünmez misiniz? Buna yönelik bir düzenleme getirilse
daha iyi olmaz mıydı?
Hâlen ülkemizde
inşaatı tamamlanıp da satılamayan konut stoku
sayısı ne kadardır? Konut alacaklar için bu tasarıyla
öngörülen devlet desteğinin ve son dönemde Sayın
Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası arasındaki faiz
indirilmesine ilişkin kavganın bu konut stoklarının
eritilmesiyle yani bir başka deyişle, son dönemde zora
düşmüş inşaat patronlarının elindeki konutların
satışlarının hızlandırılmasıyla bir
ilişkisi var mıdır? Bazı inşaat şirketi sahiplerinin
son dönemde özellikle havuz medyasının televizyon kanallarında
sık sık reklama çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bu tasarıyla bunların bir ilişkisi var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum
İçişleri Bakanınaydı ama millî sıvışma
bakanı burada, o da belki cevap verebilir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Ayıp, ayıp!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Yarın 26 Mart Balkan
Şehitleri Anma Günü. Edirne ilinde kutlanan bu günle ilgili, Balkanlar
Savaşlarında 233 bin Bulgar, 130 bin Sırp, 30 bin
Karadağlı, 80 bin Yunan ve 175 bin Türk askeri olmak üzere 649 bin
kişinin savaştığı ve 10 binlerce insanın hayatını
kaybettiği bu savaşın anma gününde, Vakıflar Genel
Müdürlüğü ne hikmetse, hangi akla hizmet ediyorlarsa sinagog
açılışı planlamış. Yarın Edirnede büyük
olaylar çıkabilir. Bu konuda Hükûmeti tedbir almaya davet ediyorum.
Vakıflar Genel Müdürlüğüne de bunun hesabının
sorulmasını rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bugün Genelkurmayın bir
açıklaması var PKKyla bir çatışma olduğuyla ilgili.
Onun haricinde de bugün, enteresan, çözüm süreciyle ilgili hem Başbakan
Yardımcısı Akdoğanın açıklamaları var hem
Selahattin Demirtaşın. Ne oluyor? Yani bir taraftan
çatışmalar başlıyor bir taraftan
Cumhurbaşkanının da açıklamaları var bu çözüm süreciyle
ilgili. Bizim bilmediğimiz, Hükûmetin açıklaması gereken
bazı şeyler mi söz konusu? Daha doğrusu böyle şeyler söz
konusu da, bununla ilgili bir açıklama yapabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türeli
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ülkemizde Jandarma Genel
Komutanlığına bağlı olarak görev yapan ve
sayıları 24 bini bulan uzman jandarmaların mümtaz terfi, okulda
geçen sürelerin hizmetten sayılmaması, ek göstergedeki
haksızlıklar gibi çözüm bekleyen birtakım sorunları var. Bu
sorunların çözülmesi amacıyla Bakanlıkça başlatılan
bir çalışma var mıdır? Varsa hangi aşamadadır?
Yoksa başlatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçen yıl 25 Ekim 2014 tarihinde
Hakkâri Yüksekovada 3 askerimizin şehit edilmesine ilişkin bir
hunhar saldırı oldu. Bu saldırıda Artvinli de bir
şehidimiz var, Borçkada defnettik. Bu saldırı olduktan sonra
Sayın Başbakan, hemen ertesi gün, bir gün sonra yaptığı
açıklamada bu alçakça saldırının faillerinin yakalandığına
ilişkin kamuoyuyla bir bilgi paylaştı. Yazılı olarak
soru sordum: Kimlerdi bu failler? Gelmeden evvel, iki gün evvel babasıyla
da görüştüm. Aile merak ediyor bu alçakça saldırıyı gerçekleştiren
failler kimlerdir? Buna ilişkin yayın yasağı devam ediyor
mu? Enselerinden vurarak şehit ettiler bu çocuklarımızı.
Kim yaptı bunları Sayın Bakan? Bunların isimlerini bizlerle
paylaşırsanız, ben de buradan çıkınca aileyi arayarak,
adaletin yerini bulduğunu kabul ederek, onları
rahatlatırım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, biraz evvel
çeyiz yardımından bahsedildi ve bu çeyiz yardımı bankada
biriken paranın yüzde 20sini geçemeyecek, maksimum da 5 bin TLden fazla
olmayacak anladığım kadarıyla. Şimdi, benim kentimde insanların
yüzde 44ü, çalışanların yüzde 44ü asgari ücretle
çalışıyor ve 946 TL alıyor. Yine, eski
Başbakanın, yeni Cumhurbaşkanının söylemiş
olduğu 3 çocuk kuralına uyarsak, 3 tane kız çocuğu
olduğunu düşündüğümüzde ve o asgari ücretli
vatandaşımızın üç yıl içerisinde bin TL her biri için
bankada hesap açtığını, biner TL de parası
biriktiğini düşünürsek, bu kızlarımız çeyiz
parası olarak -3 çocuk- kaç lira alacak?
BAŞKAN Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Erken yaşta evlilik, çok çocuğu teşvik
edecek sosyal yardımlar çocuklarımızın iyi
eğitilmesine, iş güvencesinin sağlanmasına, üretim toplumu
olmamıza katkı sağlayacak mıdır? Bu yardımların
çocukların eğitiminde, sağlığında
kullanılması için herhangi bir yönlendirme yapılabilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan,
Egede 16 Türk adasında Yunanlıların hâkim olduğu,
bayraklarını astıkları; İzmirin
karşısındaki kayalıklara yine bayraklarını
diktikleri, Türk hava sahasını ihlal eden Yunan askerî helikopterine
karşı müdahale etmeme emrinin verildiğini basından
okumaktayız, Genelkurmayın İnternet sitesinde görmekteyiz.
Dışişleri Bakanlığının talimatıyla,
bizim bilgimiz dâhilinde o adalar onlara verildi. ifadesi neticesinde bu hava
ihlalinin Genelkurmayın İnternet sitesinden
kaldırılması resmî olarak talep edilmiştir. Bu konuyu
açıklar mısınız Genel Kurula?
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu Ergenekon, Balyoz ve benzeri
davaların bir kumpas olduğu gerek Sayın Cumhurbaşkanı
gerek Sayın Başbakan gerekse bazı Hükûmet üyeleri
tarafından dile getirilmektedir. Her ne kadar kumpas diyorsanız da
pek çok general, subay, gazeteci, bilim insanı bu yüzden cezaevine girdi, terfi
edemedi, emekli edildi. Siz, kumpas olarak nitelendirilen bu davalardan zarar
görmüş insanlara maddi ve manevi haklarını iade etmek için bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Bu davalar nedeniyle emekliye sevk edilmiş
generallerin, subayların tekrar görevlerine iade edilmelerini ve
kayıp sürelerinin terfilerinde değerlendirilmelerini düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sayın
Başkanım, az önce Parlamentoda büyük Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Millî Savunma Bakanına argo bir tabir yakıştırılarak
Bakanlığın adının
aşağılanmasını kınadığımı
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, İşsiz Türk gençlerine çeyiz
yardımı yerine iş garantisi verilse daha iyi olmaz mı? Bu
muhakkak daha iyi olur. Dünyada hangi ülke kendi vatandaşlarının
hepsine iş garantisi vermiştir, bir tane örnek gösterilsin de ondan
sonra da Türkiyeye denilsin ki: Bak, siz de bunu yapmadınız, siz de
bu ülke gibi yapın. Birinci husus bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya, dünyayı
bırak Sayın Bakan, Türkiyeye bak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
İki: Türkiye'deki işsizlik oranı. Türkiye nüfusu, işte, biz
2002de geldiğimizde 66 milyonken yaklaşık işsizlik
oranı yüzde 10un üstünde bir değerdi. Türkiye nüfusu 10 milyon
arttı, şu anda da işsizlik 9 küsurat, 10a...
ALİM IŞIK (Kütahya) 10,7 Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yani aylık itibarıyla değişiyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Değişmiyor,
değişmiyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yazın olursa düşer, kışın olursa şey olur.
Şimdi, bakın, orada Kalkınma Bakanı da var. Ama biz diyoruz
ki
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 10,7.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Son TÜİK
verileri ortada.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bizim dönemimizde sadece krizler varken, sırf geçen yıl, 1 milyonun
üzerindeki insanımıza istihdam sağladık.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Allah Allah! Ya,
Sayın Bakan, 10,7.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Krizden bu yana da 6 milyon insanımıza istihdam sağladık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi üretim tesisiyle
sağladınız?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ama
bizim bir taahhüdümüz var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne var?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Diyoruz ki: 2023te işsizlik oranını yüzde 5e
düşüreceğiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya, bırak 2023ü,
bugüne bak. Hep kandırıyorsun ya, aldatıyorsun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Dolayısıyla eğer istikrar devam ederse bu bizim hedefimiz.
Yaptıklarımıza bakarsak yapacaklarımız da
ulaşabileceğimiz o hedefe gelir.
Bir başka husus, Konut stoku sayısı
nedir? diyerek
Bununla ilgili bir bilgim yok ama arkadaşlara
sorarım, dolayısıyla onlar size de yazılı bilgi
verirler, ilgili kimseler not alır.
Faizin indirilmesiyle ilgili
tartışmaların bununla bir alakası var mı? bununla bir
alakası yoktur, bu yasanın da onunla bir alakası yoktur.
Yine, bir başka, çok ayıp bir söz söyledi.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Hayır, doğruyu
söyledim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Kem
söz sahibine aittir.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Doğruyu söyledim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu
sizi yükseltmez ki, Türkiye Cumhuriyetinin Savunma Bakanına bir
başka
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Süleyman Şah
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu
sizi...
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Terk ettiniz Sayın
Bakan, terk ettiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) O,
Türkiyenin kendi Mehmetçikini korumak için bence bir onurdur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Mehmetçiki ne hâle
düşürdünüz!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yarın halkın arasına katılacağız.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Terk ettiniz,
kaçtınız. PYD ve PKKnın kontrolünde kaçtınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Siz
diyeceksiniz ki: Türk toprağından vazgeçildi. Biz de diyeceğiz
ki: Mehmetçikin hayatını kurtardık, tek bir Mehmetçiki de
şehit vermedik. (MHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
PYD ve PKKnın kontrolünde kaçtınız.
Yazıklar olsun!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bunu millet tartar. Bunu vermekle utanacaksınız. Bu sözü söylemekle
de utanacaksınız, bundan hiç şüphemiz yok.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) 700 bin mevcutlu askeri
olan bir devlet olarak yazıklar olsun!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yazıklar olsun! Hem milliyetçi olacaksınız, hem de gelip böyle
bir tabir kullanacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sana yazıklar olsun!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Utanmıyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) Size teröristbaşı
teşekkür etti, Eşmeden dolayı teşekkür etti.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ya,
ya!
BAŞKAN Sayın Bakan, sorulara cevap verin
lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu zül sana yeter!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu
zül size yeter!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Şeref madalyandır
senin.
BAŞKAN Lütfen Sayın Vural
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir
başka husus
OKTAY VURAL (İzmir) Senin şeref
madalyandır ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin de açıkçası
rezaletidir.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Oktay
Vural Bey, siz söylersiniz
Milletin karşısında
söylediklerinizin hiçbir karşılığı yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) Sana o teşekkür
şeref madalyan olarak
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir
başka husus: Sinagog açılışında olay çıkar.
diyor. Yani Sinagog açılışında olay çıkar. demesi
Sinagog açılışında olay çıksa iyi olur. Kimse
çıkarmazsa biz çıkaracağız. demektir. (MHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Hayır, hayır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Ayıptır, doğru değildir, yanlıştır bu tabir
de.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ayıptır,
günahtır, yazıktır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bakın, bu ülkenin Hristiyan vatandaşları da var, bu ülkenin
Yahudi vatandaşları da var, Müslüman vatandaşları da var.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Aynı güne getirmeyin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Herkesin burada ibadet etme hakkı vardır.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) İbadet hakkına
kimse bir şey demiyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Birinin ibadet hakkına öncelik tanıyıp da diğerine
tanımazsan doğru olmaz. Bunu haber yapmaya, bunu soru sormaya
hakkın nereden geldi. Olay çıkar. diyorsun yani. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayıp be! İnsan
utanır bu cevapları vermeye.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Aynen öyle. Kim utanacağını bilir.
Sayın Bülent Beyle ilgili olarak
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milletvekili uyarı görevini
yapıyor. Nasıl böyle bir cevap veriyor!
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen
Sayın Belen,
lütfen
Sayın Bakan cevap veriyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Soru soruyorsan dinleyeceksin, yok soru sormuyorsan sus. Siz sorarken biz
müdahale ettik mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Siz böyle,
açılışı olay çıkması için mi
planladınız?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bakın, her zaman böylesiniz. (MHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Siz
konuştuğunuzda biz dinliyoruz, biz konuştuğumuzda müdahale
ediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Eşmeci, Eşmeci
BAŞKAN Sayın Belen, lütfen
Sayın Vural
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Biz
onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz. Türk bayrağını Suriyede
dalgalandırdık.
OKTAY VURAL (İzmir) Seni gidi Eşmeci!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir
başka yerde bayrak inmeden diğer yerde bayrağı
dalgalandırdık, ondan şüphe yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Seni gidi Eşmeci!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Bayrak
dalgalandırmış! Bayrak kim, sen kimsin be! Bir mezarı
koruma, bayrak dalgalandır! Utanmaz ya!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yarın milletin huzuruna gideceğiz ve söyleyeceğiz, Mehmetçike
sizin ne dediğinizi de bizim de ne yaptığımızı
söyleyeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Teröristbaşından
teşekkür aldın. Seni gidi Eşmeci.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bülent Beyin sözüyle ilgili: Bülent Bey, bir gün Dağlıcada taciz
atışı oldu ancak bu, bu dönem yapılmış bir
şey değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Seni gidi Eşmeci!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Dönem dönem itibarıyla taciz atışı yapılmakta ve
Silahlı Kuvvetlerimiz de yapılan bu taciz atışına
karşı misliyle karşılık vermektedir.
Bir başka soru, çözüm süreciyle ilgili. Çözüm
süreci, biz böyle diyoruz. Yine, tekrar bağıracak kendisi, hiç
önemli değil ama çözüm süreci milletin projesidir, biz milletin projesinin
takipçisiyiz ve milletin çoğunluğu da bu çözüm sürecini takip ediyor,
bunda hiç şüphe yok.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, hangi
milletin?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Dolayısıyla da gerek Başbakan Yardımcımızın
açıklamasını gerekse diğerlerinin
açıklamasını bu doğrultuda anlamak lazım. Çözüm süreci
devam edecek, taciz atışları olursa da Silahlı
Kuvvetlerimiz misliyle karşılık verecektir.
Sayın Türelinin sorusuyla ilgili olarak, uzman
jandarma ve uzman erbaşların sorunlarıyla ilgili olarak
Bunlarla ilgili birçok talep var ama birkaçını söyleyeyim vaktimin de
müsait olduğu ölçüde. Uzman Jandarma Kanununda uzman jandarmalara 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda uzman
jandarmalar için belirlenen gösterge tablosuna göre aylık verilir.
Ayrıca, Uzman jandarmalara dereceleri itibarıyla astsubaylar için
belirlenmiş olan ek göstergelerin üçte 2si uygulanır. hükmünü
amirdir, bu gösterge oranının artırılması talep
edilmektedir. Görevdeki ve emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
yaşamlarını daha iyi şartlarda sürdürebilmeleri için özlük
haklarına yönelik çalışmalar ülkemizin şartları ve
çağdaş uygulamalar dikkate alınarak bir sistem bütünlüğü
içinde incelenmekte. Statü ayrımı gözetilmeksizin, özellikle küçük
rütbeli personelin lehinde olacak şekilde bir oran da
çıkardılar. Gerek paşalara gerek albaylara gerekse
binbaşı, teğmen, astsubaylara da varacak şekilde
İnanın, bizim dönemde en düşük rütbeli veya en az düşük
maaş alana en fazla
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Bakan, yeter bu cevap, diğerlerini de yanıtlayın lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Yani durursa olacak, yazılı da verilebilir.
Uzman erbaşlara ek gösterge verilmesine ilişkin
kanun 22 Şubat 2014 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeyle uzman erbaşların -daha
önceden hiç yoktu, ek gösterge yoktu, biz verdik- maaşlarında derece
ve kademelerine göre belirli bir oranda artış
sağlanmıştır.
Bir başka husus, orduevleri. Mevcut orduevlerinden
faydalanma veya her ilde ihtiyacı karşılayacak şekilde
orduevi yapılması talep ediliyor. Orduevleri, askerî gazinolar,
kışla gazinoları ve vardiya yatakhaneleri ile özel, yerel ve
kış eğitim merkezlerinden istifade edecek personel Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği ve Ordu Evleri, Askerî
Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliğinde belirtilmiştir. Bir 6,
7, 8 sayfa var Sayın Türeli, ben bunu
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Sorunları biliyorsunuz, okudunuz ama çözün lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Onun üzerinde çalışma var.
Bir başka husus Yüksekovada 3 şehitle ilgili.
Benim bildiğim kadarıyla, bize verilen bilgiye göre de gerek
Genelkurmaydan da her olayla ilgili mutlaka bilgi aktarılır. Biz
bunların faillerinin yakalandığını, ancak olayın
içerisinde irtibatlı olan 1 veya 2 failin de kaçak hâlinde olduğunu
ama asıl faillerin yakalandığını düşünüyoruz.
Bununla ilgili İçişleri Bakanlığımızdaki, tabii
Adalet Bakanlığıyla ilgili yazılı olarak size de
cevabı verilir, verilmesi de gerekir ama Türkiye Cumhuriyetinde -devletin
asli vazifesi o dur- kim bir suç işlerse mutlaka adaletin huzuruna onu
çıkarmak lazım.
Bir başka husus, Ege Adalarıyla ilgili bir
husus.
(Mikrofon elektronik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, biraz daha süre verirseniz, önemli.
BAŞKAN Bir saniye, açıyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ege
Adalarıyla ilgili, Lozan Barış Antlaşması 12nci
maddesi ve Paris Barış Antlaşması madde 14 hükümleriyle
egemenliği devredilenler dışında hiçbir adanın
egemenliği antlaşmalarla Yunanistana devredilmemiştir. Bu ada,
adacık ve kayalıkların egemenliği Osmanlı İmparatorluğundan
Türkiye Cumhuriyetine halefiyet yoluyla intikal etmiştir. Hukuken,
EGAYDAAK Türkiye Cumhuriyetinin hâkimiyetindedir. Antlaşmalarla
gerçekleştirilen bu düzenlemeye karşılık EGAYDAAKın
bir kısmı üzerinde, başından beri ama ta Osmanlıdan bugüne
gelinceye kadar Yunanistanın fiilî uygulamaları vardır. Ancak
fiilî devlet uygulamaları onların yasal, hukuki statülerini
değiştirmez. Bu, uluslararası mahkemelerin de vermiş
olduğu karardır. Dolayısıyla, bu durumda EGAYDAAK hukuken
Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Bizim niye fiilî
uygulamalarımız yoktur Sayın Bakan! Bizim niye yok! Ne biçim
savunmasınız ya!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Bakan cevap veriyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
EGAYDAAK üzerindeki mevcut olan fiilî Yunan uygulamaları hukuki statüyü
değiştirmez. Libya-Çad, Hollanda-Belçika
uyuşmazlığında Uluslararası Adalet Divanı, Palma
Adası uyuşmazlığında ise hakem kararı, statüsü
antlaşmalarla belirlenmiş olan toprakların egemenliğinin
fiilî uygulamalarla değiştirilmeyeceğini hüküm altına
almıştır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan,
bizi yanaştırmıyorlar.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Tansu Çiller kadar
olamadınız!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yine, Dışişleri Bakanlığının bahse konu
araştırmasının 1997 yılında
(MHP
sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla, aramızdaki fark şu: Siz
Burayı Yunanistana verdi. diyerek Yunanistan lehine görüş
bildiriyorsunuz. Çok şükür ki siz iktidarda değilsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Yuh be, yuh be!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Yazıklar olsun
sana, yazıklar olsun!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Çok
şükür ki iktidarda değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Yuh lan sana be!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Yazıklar olsun!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Yazıklar olsun sana,
sıvışma bakanı!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Eğer iktidarda olsaydınız sizin bu sözlerinizi alarak Yunanistan
uluslararası mahkemelerde kullanırdı.
OKTAY VURAL (İzmir) Yuh be, yuh!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sizden bunu beklemezdim.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sizden Burası Türk toprağıdır. demenizi beklerdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Orası da yine Türk toprağı kalacaktır. (MHP
sıralarından gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Orası Türk
toprağı da sen Türk bakanı mısın Yunan bakanı
mısın belli değil!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz Türk milletinin
temsilciyiz, Sayın Bakan özür dilesin. Özür dilemediği takdirde,
lütfen, İç Tüzük hükümlerine göre cezai hükümleri tatbik edin.
BAŞKAN Oturur musunuz, oturun da konuşun
lütfen, oturun.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, özür dileyin, özür
dileyin.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Şu ifadeye bak
ya, şu ifadeye bak!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Yunan tarafını
tutuyor ya.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yazıklar olsun!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Olamaz böyle
şey!
BAŞKAN Sayın Bakan, bir açıklama
getirecek misiniz? Biraz önceki konuşmayla ilgili bir açıklama
getirecek misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, getirecek tabii ki.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hangisi efendim?
BAŞKAN Son konuşmayla ilgili.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Bakanım, yazın ben oradan geçiyorum, adaya yaklaşıyorum
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Son
konuşmam şu; diyorsunuz ki: Fiilî uygulamalar
Çok net bir
şekilde
(MHP sıralarından gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Fiilî uygulamayı
niye sen yapmıyorsun ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kime hizmet ettiğini
söyle!
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
lütfen
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Çok
net bir şekilde
Siz şunu diyor musunuz, demiyor musunuz
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Yunanistan fiilî
uygulama yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Özür dileyeceksin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok
canım. Şimdi, siz geçin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, sözünü
geri alacak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hayır, yok öyle
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Ben açıklama getirsin diye
OKTAY VURAL (İzmir) Almıyor.
BAŞKAN Sayın Bakan burada.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Tutanakları getirsinler, biz de çok net söyleriz, hiç önemli değil.
BAŞKAN Sayın Vural, ben zorla sözünü geri
aldıramam ki.
OKTAY VURAL (İzmir) Almıyor, almıyor.
BAŞKAN Mikrofonunu açtım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ya,
öyle bir şey yok Sayın Başkanım, çok net bir şekilde
BAŞKAN Benim işim değil ki bu.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hayır, çok net şekilde siz diyorsunuz ki: Buralar Yunan
toprağı oldu. Ne diyorsunuz? E, Yunan toprağı
değilse
OKTAY VURAL (İzmir) Yalan atıyor Sayın
Başkan.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Yunanistan
işgali var diyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) E,
tamam, biz de diyoruz ki: Fiilî uygulamalar egemenlik durumunu
değiştirmez...
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Yunanistan işgal
etti, siz de göz yumdunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Uluslararası antlaşmalar bunu söylüyor, hakem kararları bunu
söylüyor. Daha ne istiyorsunuz? Daha ne istiyorsunuz? (MHP
sıralarından gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Niye siz fiilî
uygulama yapmadınız? Niye müsaade ettiniz?
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
bakın, Sayın Bakan sözünü geri alacak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hiç
yok öyle bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) Sözünü geri alacak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hiç
öyle bir şey yok.
BAŞKAN Hayır, ne sözünü geri alacak
Sayın Vural?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Fiilî uygulamalar
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, siz Yunan
toprağı olduğunu kabul ettiniz. demek suretiyle
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Evet, öyle diyorsunuz, öyle diyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan bu sözü geri
alacak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yok, yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu sözü geri alacak.
Sayın Başkan, tutanakları getirerek
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
İyi ki iktidar değilsiniz çünkü sizin sözlerinizin devleti
bağlayan bir tarafı yok ama biz söylersek devleti bağlar. Ne
diyoruz?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Antlaşmalarla devredilmeyen bütün adaların egemenliği
Osmanlı Devletine aittir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Külli halefiyet yoluyla da Türkiye Cumhuriyetinindir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, siz de
çıkarsınız söz istersiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, hayır,
hayır.
Bakın, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
bu milletin temsilcileri var burada. Milletin temsilcilerinin Bizim
adalarımız işgal edilmiştir. ifadesini ve bu fiilî durumu
bir Bakan kabul ediyorsa, bir Bakan kabul etmişse
BAŞKAN Kabul etmesi söz konusu değil efendim.
Anlaşmaların hükümranlık hakkını söyledi efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
bununla ilgili bu ifademizi
Siz toprak olarak kabul ediyorsunuz. ifadesini geri alsın, geri
alsın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ama adamlar çıktı
adaya, orayı işgal ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Geri alsın.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Başkanım, bakın, ben o adaların kenarından geçiyorum,
Yunan hücumbotları teknemin önünü kesiyor, yanaştırmıyor
adaya.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen Millî Savunma Bakanı
olarak o adalara girebilir misin şimdi?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.43
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
söz talebimiz var.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan nerede?
Sayın Bakan kayıp mı oldu acaba?
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Adı
sıvışma bakanı olduğu için sıvıştı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın 705
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerindeki
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, biraz
önce Millî Savunma Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
uluslararası haklarını ve toprağını koruyamayacak
bir iradeye sahip olduğunu maalesef ifade etmiştir, 16 adanın
Türkiyenin olmasına rağmen Yunanistanın fiilî işgalini
engelleyememiş ve defakto bir durumu, maalesef hukukileştirecek
noktaya kadar götürmüştür. Bu, kabul edilebilecek bir konu değildir.
Oradaki ada nasıl bizimse Diyarbakırı da, Edirnesi de,
Trabzonu da bizimdir. Buradaki bir fiilî durumu bir Millî Savunma Bakanı
geçiştiriyorsa ne yapacağız Sayın Başkan, Türkiyeyi
kim savunacak, bizi kim savunacak?
İkinci husus, Eşmede Sayın Bakanın
İmralıdan aldığı tebrik, onu şeref
madalyası olarak kullanabilir.
Üçüncü husus da Sayın Başkan, bu konuyla
ilgili, Edirnede sinagog açılması. 11inci ayda Edirne Valisi bu
sinagogun müze olarak açılacağını ifade ediyor. Fakat,
Sayın Başkan, yarın 26 Mart. Değerli milletvekilleri, 26
Mart Balkan Savaşlarındaki Şehitleri Anma Günü. Balkan
Savaşlarında 300 bin şehit var ve Sarayiçinde 20 bin asker aç
ve susuz bırakılarak şehit edilmiş. O şehitleri anma
gününde, gönül isterdi ki bakanlar bu şehitleri anma gününde olsun. 27
Martta açacaksan aç, Edirnede Yahudi kökenli, Yahudi inancına sahip
vatandaşların ibadetlerini gidermek için sinagog ihtiyacı varsa
açınız ama 26 Martta şehitleri anma gününde böyle bir şeyi
yapmak, müze olacağı söylenen bir yeri sinagog olarak
Orada,
Edirnede var mı yok mu bilmiyorum, olabilir ama oradaki şey Balkan
Şehitlerini Anma Günü; 20 bin asker aç susuz bırakılıyor,
bakın, Sarayiçinde ve şehit oluyor. Yani, böyle bir günde, Edirne
Valisinin de ifadesi varken bunlarla ilgili -müze olacak- bununla ilgili bir
hassasiyetin oluştuğunu ifade ediyorlar. Gönül isterdi ki Millî
Savunma Bakanı da yarın, 26 Mart Balkan Savaşları
Şehitlerini Anma Gününde, o şehitleri anma gününde orada olsun. Bunu
istiyorlar Edirneliler. Bunu da milletvekilimiz dile getiriyor. O
bakımdan, bununla ilgili, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının -hangi dine mensup olursa olsun- ibadethane
ihtiyacı var ise bunun karşılanmasıyla ilgili bir
şeyimiz yok ama şehitleri anma gününde, bunu bir sinagog
açılışıyla aynı güne denk getirmek konusunda
Edirnelilerin ve milletimizin ve Balkanlardan göç edenlerin hassasiyetine saygı
gösterilmediğine ilişkin bir tepki olduğunu ifade ediyor, mesele
budur. Açıkçası, tepki sizedir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, bir sataşma var, yerimden kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye.
Buyurun Sayın Uzunırmak. 60ıncı
madde gereğince söz verdim, buyurun.
20.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın, Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bugünkü meydana gelen hadise sıradan bir hadise
değildir. Birçok arkadaşımız sükûnetle dinlerlerse bu
Meclisin bir istiklal harbini yöneten Meclis olduğundan her zaman dem
vururuz ama bugün Millî Savunma Bakanı buradaki tavırlarıyla ve
sözleriyle çok rencide edici bir durumu yaşatmıştır. Bu
işgal veya fiilî durum ne zaman başlamıştır, ne
yapmışlardır ve ne yapmayı düşünüyorlar? Sayın
Bakan bunu bir Hükûmet üyesi olarak cevaplandırmadan
Bu yüce Meclise,
istiklal harbi veren bu Meclise bu soruların cevaplarını
vermelidirler. Bu cevaplar verilmeden Millî Savunma Bakanı veya Hükûmetin
üyesi buradan gidememelidir. Böyle bir durum yaşanmaz. Bir fiilî durumu
kabul ediyorlar ve bunun karşısında ne
yaptıklarını, ne yapmak istediklerini
Ne zaman
başlamıştır? Böyle bir tesadüf olmasa Hükûmet hiç böyle bir
bilgilendirme yapmadı. Muhalefet liderleri bilgilendirildi mi, siyasi
partiler bilgilendirildi mi? Bunlar çok acı bir durumdur. Bu kadar
mesuliyetsiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
21.- Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, şehitlere saygı
Şehitlerin
bizden beklediği sorumluluk birlik beraberliktir, bu ülkeyi güçlü
kılmaktır. Bu ülkeyi güçlü kılmak, birlik beraberlikten geçiyor.
Onun için sizlerden hep istirhamım şu oldu: Dış politika
bir hükûmet meselesi değildir, dış politikanın bu milletin
ortak davası, ortak konusu olması lazım. Bunu Şah
Fırat Operasyonunda söyledik, Oradaki toprak Türk
toprağıdır. dedik, Siz bırakıp gittiniz. diyor,
Biz bırakıp gitmedik. diyoruz. Dolayısıyla da Hükûmetin
yüzlerce problemi olabilir, yüzlerce icraatı vardır; bu konularla
ilgili bir tartışma açılacağına başka konularda
açılsın. Şehitlerin ruhunu yad etmek, şehitlerin bu vatan
için ruhlarını incitmemek ancak birlik, beraberlikten geçer.
Dolayısıyla, bir olursak, beraber olursak, hele bu millî meselelerde
yan yana olursak hiçbir sıkıntı olmaz.
Bir başka husus da, Sayın Başkanım,
bu adalarla ilgili bu fiilî uygulama ne zaman başladı? Adalarla
ilgili fiilî uygulama cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren
başlamıştır. (MHP sıralarından gürültüler) Bizim
dönemimizde
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Haydi canım sen
de oradan!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Çok
net ve açık bir şekilde söylüyorum, istirham ediyorum, bak,
uluslararası millî meseleler
Eğer millî meseleleri tek tek söylersek
ola ki farklı bir noktaya gider ama lütfen, içinizde bu konuyla ilgili
ihtisas sahibi olanlar var, arkadaşlarınızın olduğunu
da
Ama cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar devam ediyor. Ancak biz
diyoruz ki, fiilî uygulamalar, bak, uluslararası mahkemelerden
alınmış olan kararları da söylüyoruz, fiilî
uygulamalarımız
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen niye fiilî uygulama
yapamıyorsun da Yunanistan yapıyor fiilî uygulamayı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Egemenlik hukuken tanınmış hakkı ortadan kaldırmaz.
diyoruz. Dolayısıyla da biz hukuku söylüyoruz, siz de diyorsunuz ki:
Cumhuriyetin kurulduğu andan bu ana kadar olan fiilî uygulamalara
karşı müdahalenizi yapın, müdahalenizi yapın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen Hükûmetinin hesabını
ver, Hükûmetinin. Kendi döneminin hesabını soruyoruz sana.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Bizim dönemimizde hiçbir fiilî uygulama olmamıştır, bizden
önceki dönemlerdeki olan fiilî uygulamaların da Türkiyenin Osmanlı
İmparatorluğundan doğan egemenlik haklarının
hiçbirisini ortadan kaldırmadığını söylüyoruz.
Arz ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yeni Yunan Hükûmeti kuruldu, Millî
Savunma Bakanının ilk ziyareti o Türk adalarına, Eşek,
Bulamaç Adalarına oldu. Senin Millî Savunma Bakanı olarak o
adayı ziyaret etmen gerekir, Yunan askeri var orada. Bu fiilî uygulamaya,
bu oldubittiye niye izin verdiniz? Siz iktidardınız o zaman.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve Uşak
Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118,
2/2731) (S. Sayısı: 705) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
16ncı madde üzerinde aynı mahiyette üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin
6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun
107nci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik öngören
16ıncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
İbrahim Ayhan Hasip Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önerge imza sahipleri:
Mehmet Günal Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Antalya Konya Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu Erkan Akçay
Muğla Osmaniye Manisa
Aynı mahiyetteki diğer önerge imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli Müslim Sarı Vahap Seçer
İzmir İstanbul Mersin
Mehmet Hilal Kaplan Ali Serindağ İzzet Çetin
Kocaeli Gaziantep Ankara
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ÖNDER MATLI (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 705 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 19uncu maddesine baktığımızda Türkiye
vatandaşlarına, 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun 28inci maddesi kapsamına
girenlere mevduat ya da katılım bankalarının yurt içi
şubelerinde Türk lirası cinsinden çeyiz hesabı açmaları ve
bu sistemde en az üç yıl boyunca kalmaları durumda, 27
yaşını doldurmadan ilk evlilikleri yapmaları ve
evliliklerini takiben hesabın bulunduğu bankaya
başvurmaları hâlinde devlet katkısı ödeneceği
belirtilmektedir. Yine, 19uncu maddede belirtildiğine göre, devlet
katkısı ödemesi açılan çeyiz hesabında biriken toplam
tutarın yüzde 20sini ve en fazla 5 bin Türk lirasını
geçemeyecektir.
Değerli milletvekilleri, böylece Hükûmet, bir yandan
yurt içi tasarrufları artırmayı hedefleyen, öte yandan 27
yaşını doldurmamış vatandaşların evlenme
masraflarına katkı sunmayı amaçladığı biçiminde
bir algı yaratmak istemektedir. Bu düzenleme detaylı olarak ele
alındığında sorunlu bazı alanlara işaret
etmektedir. Nitekim, bu teklifin yurt içi tasarruflarının
yükseltilmesine katkı sunmadan ziyade yurttaşların daha erken
yaşlarda evlenmesini teşvik ederek doğum sayısını
artırmak olduğu anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şunu öncelikle
belirtmeliyiz ki, demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede,
devlet, yurttaşlarının evlenecekleri yaşa karar veremez. Ve
yine demokrasiyle yönetilen bir devlet hiçbir yurttaşını
evlendiği yaştan dolayı ekonomik açıdan ödüllendiremez ya
da bu ekonomik ödülden mahrum bırakmak yoluyla cezalandıramaz.
Diğer taraftan, sosyal bir devlet yurttaşlarını evli
olanlar ve bekâr olanlar biçiminde kategorize etmek yoluyla ödüllendirip
cezalandırma yetkisine sahip değildir.
Değerli milletvekilleri, devlet mekanizması
evlendirme dairesi değildir. Tüm yurttaşlar evlenip evlenmeme özgürlüğüne
sahiptirler. Ayrıca Medeni Kanunda yurttaşların hangi
yaştan itibaren evlenebilecekleri açıkça belirtilmiştir.
Hükûmetin evlenmek isteyen bireylere sözüm ona bir üst yaş belirlemesi ve
bunu ödüllendirmek yoluyla teşvik etmesi kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, gençlerimize
evlenecekleri yaşı tavsiye etmek yerine, gençlerimize zaten kamunun
parası olan bütçeden sağlayacağı illüzyonlarla dolu
rakamlardan bahsederek şirin görünmeye çalışmak yerine ülkenin
genelinde insanca yaşama standartlarının geliştirilmesine
kafa yormalıdır. Sayın Hükûmet yetkililerine hatırlatmak
isterim ki, Türkiyede asgari ücret 950 TLdir yani sizin tabirinizle bu
parayla bir vatandaş günde üç öğün simit yiyip çay içebilir.
Türkiyede 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.307
TLdir. Yine, Türkiyede 4 kişilik bir ailenin yoksulluk
sınırı ise 4.259 TLdir. Tablo budur değerli
milletvekilleri. Hükûmet popülist seçim paketleri çıkaracağına
asgari ücreti insanca yaşama standartlarına yükseltmenin
yollarına bakmalıdır. Hükûmet, halkı yanıltan
illüzyonist kanun maddeleriyle zaman harcayacağına, açlık
sınırının altında yaşayan
yurttaşlarımızın durumuna makul çözümler üretmek konusunda
mesai harcamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, eğitim
konusunda yürüttüğü kötü politikalar neticesinde nitelikli eğitimi
özel sektöre teslim etmiş durumdadır. Hükûmet, 5 bin lira çeyiz
yardımı yaparak evlenmeye teşvik ettiği
vatandaşlarımıza nasıl bir eğitim sistemi vadetmektedir?
Evlenip çocuk yapacak asgari ücretle geçinen bir yurttaşımız,
açlık sınırının altında yaşayan bir
yurttaşımız ev kirasını nasıl ödeyecektir,
çocuklarını okula nasıl gönderecektir? Hükûmet bunların
hesabını yapmak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti tüm
yurttaşların vergileriyle oluşan bütçe üzerinden kendince bir
toplum mühendisliği yürütmektedir. AKP Hükûmetine göre makbul
vatandaş, erken yaşta evlenen, çok çocuk yapan, işsizlik, asgari
ücret, açlık sınırının altında yaşamak gibi
insan onuruyla bağdaşmayan durumlar karşısında
Hükûmetin seçim dönemlerinde şirin gözükmek pahasına gündeme
getirdiği sosyal ve ekonomik sadakalara şükreden
vatandaştır. Gelişmiş demokrasilerde ise devlet,
yurttaşlarının yaşam standartlarının insanileştirilmesi
doğrultusunda çaba harcar, yurttaşlar ise özgür, politik öznelerdir.
Netice itibarıyla, halkı yanıltmak ve devlete şükreden
vatandaş tipi yaratmak maksadına hizmet eden bu düzenlemenin
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmeyeceğini
belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeler üzerinde söz isteyen Sayın Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun içerisindeki
önemli haram maddelerden bir tanesi de bu. Genelini konuşurken
söylemiştim size, resmen bir bankayı, bir halka açık
şirketi, herhangi bir şirketi batırmanın önünü bu maddeyle
açıyorsunuz, onun için çıkarılmasını teklif
etmiştim. Yani, bir taraftan paralelle mücadele diye bütün enerjinizi
harcadığınız şeyde Bankayı
batıracağız. derken, bütün halka açık şirketleri bu
kanunun maddesine göre batıranlar ceza almayacak, bunu yayanlar ceza
almayacak. Tabii, başta Sayın Cumhurbaşkanını
kurtarmak istiyorsunuz çünkü o söyledi, Bu banka batıktır, bu banka
bitmiştir. dedi. Burada varsa SPK, BDDK yetkililerine soralım: Bu
maddeye göre, mevcut hâline göre suç mudur, değil midir? Yani bir
bankanın itibarını, halka açık şirketin
itibarını zedeleyici bu değiştirmiş olduğumuz
107nci madde bunu getiriyor. Şimdi, teklifin orijinaline
baktığımız zaman, değerli arkadaşlar, burada bir
ceza öngörülüyordu, doğrudan ve dolaylı her ne suretle olursa olsun
menfaat temin eden
diyordu. Dolaylı olanı da kaldırdık,
şimdi dolaylı olarak suçlu olana da ceza vermeyi
kaldırıyoruz. Siz bir taraftan
Arkadaşlar, daha yoklama yok, acele etmeyin hemen.
Bir taraftan hiç kabullenmiyorsunuz da yani
Sohbet güzel Sayın Başkanım, yani ben
kendi konuştuğumu duyamıyorum. Bakın, böyle olmaz. Yani bir
daha yoklama
BAŞKAN Sayın Günal, keşke sizin
söylediğinize her grup uysa.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ama ben kendi
konuştuğumu duyamıyorum. Lütfen yani
Böyle şey olur mu?
Kahkahalar
BAŞKAN Kürsüde aynı şeyleri talep
ediyorsunuz ama hiçbir Sayın milletvekili de, sayın gruplar da
uymuyor buna.
Lütfen sayın milletvekilleri, sayın hatip
konuşuyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi, sataşma
ayrı. Gürültü var. diyorum yani duyulmuyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Siz, tabii, hiç kimseyi
dinlemediğiniz için duymuyorsunuz o zaman Sayın Başkanım.
Yani bu kanunun bu maddesi en önemli haram maddelerden
birisidir, helallerle bunu karıştırmayın. Daha önce de
söyledim. Herhangi bir spor kulübünün hakkında bir dedikodu yayarak bu
kulübün halka açık şirketlerinin hisse senetlerini taban
yaptırabilirsiniz diyorum, kimse ceza almaz. Hâkim olarak
karşısına çıkın, Benim doğrudan menfaatim yoktur.
Diyecek. Dolaylı vardı, Sayın Bilgiç getirdi, bir teklif
verdi, o dolaylıyı da kaldırdı ne olur ne olmaz diye.
Şimdi, doğrudan menfaat
Hani sizin şu
makul şüphe, somut delil hikâyesi vardı ya, şimdi yine burada da
tekrar somut delile geliyorsunuz. Ee, peki, geldiniz, kendinizin rakibi olan
bir halka açık şirketi bir gazeteye haber yaptırdınız,
O ürünün içinde bilmem ne çıktı. dediniz ve o şirket
battı. Oysa öyle bir haber yok. Bunu tespit ettirdiği zaman
-Basın Kanununda ne var? Sadece tekzip var- bununla ilgili tazminat
davası
Ama SPK 107de ne var? Hapis var, idari para cezası var. Bunu
kaldırdığınız zaman, söylüyorum, hepiniz bir spor
kulübünün taraftarısınız. Galatasarayın da, Fenerbahçenin
de, Beşiktaşın da anonim şirket hisseleri var, değil
mi? Ee, şimdi, birisi onunla ilgili dedikodu çıkardığı
zaman o hisseler tavan yapmaz, taban yapar veya pozitif yapar, manipülasyon
yapar. İşte borsada manipülasyon dediğimiz bu. Bunu yayan
cezasız kalacak. Niye? Valla benim doğrudan bir menfaatim yok. Ben
spor gazetesiyim, duydum, kulüple ilgili bir haber yaptım. diyecek.
Bakın, futbolcuların transfer dedikoduları dahi eğer
görüşme resmen başlamışsa KAPa bilgi vermek zorunda
kulüpler, vermediği zaman ceza alıyor. Neden? O kulübün hisse senetlerine
bunlar etki ediyor, onun için veriliyor. Kamuyu Aydınlatma Platformuna
bilgi istenmesinin nedeni bu. Çünkü ona göre daha iyi topçu transfer ediyorsa o
zaman hisse senetleri yükselecek diye bakıyorlar. Şimdi, siz,
sırf Bank Asyaya yapılanların cezasını azaltmak için
Bu tip manipülasyonlar yapıldığı zaman millet ceza
yemesin, yandaş basın ceza yemesin. diye böyle bir şey
getiriyorsunuz. Vallahi ben anlamakta zorlanıyorum, yani yarın ne
diyecek, kim ne diyecek? Sayın Cumhurbaşkanının dediği
gibi
Gerçi o da bir gün söylediğinin ertesi gün tersini söylüyor.
Şimdi terör sorunu bitmiş, hepsi bitmiş, Sayın
Cumhurbaşkanı başka bir moda geçti. Şimdi Sayın Millî
Savunma Bakanı ayrı bir şey söylüyor, anlamakta
zorlanıyoruz.
Ama bu madde haram bir maddedir, bu helallerle bunu
karıştırmayın, bunu lütfen çekelim diyorum. Aksi takdirde
yarın sizlerin de sahip olduğu, ortağı olduğu veya
hisse senedini aldığı şirketler varsa onlarla ilgili
manipülasyon yapılarak şirketin itibarının kaybedilmesi ve
zarara uğraması sağlanabilecektir diyorum. Bu nedenle bu kanunun
bu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını öneriyorum.
Desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
madde Sermaye Piyasası Kanununun 107nci maddesinde bir
değişiklik öngörüyor. Sermaye piyasası güven üzerine
çalışan bir piyasadır. Sermaye piyasasından güveni
kaldırırsanız, yok ederseniz bu piyasa çalışmaz,
ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmaz, kimse de gidip hisse
senedi satın alayım demez. Bu düzenleme doğrudan doğruya
sermaye piyasasında güveni yok etmeye yönelik olan bir düzenlemedir.
Şimdi, Sermaye Piyasası Kanununun 107nci
maddesi piyasa dolandırıcılığını düzenliyor.
İki durumu piyasa dolandırıcılığı olarak
tarif eder bu madde. Birincisi; bu piyasada, örneğin İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında, Borsa İstanbul AŞde -yeni ismiyle-
işlem gören hisse senetlerinin fiyatlarını, değerlerini, bu
hisse senedine ilişkin arz ve talep işlemlerini
yanıltıcı bir şekilde etkilemek amacıyla işlem
yapanlar hapis cezasıyla cezalandırılır. O borsada
işlem yapan oyuncular, o hisse senedi fiyatlarını düşürmek
veya yükseltmek gibi arz ve talep miktarlarıyla oynamak gibi
yanıltıcı bir şekilde farklı, gerçeğe
aykırı bir izlenim vermek amacıyla yatırımcılara
yönelik işlem yaparlarsa hapis cezasıyla
karşılaşırlar.
İkinci bir durum daha var. Yürürlükteki kanuna göre
sermaye piyasası araçlarının yani Borsa İstanbul
AŞdeki hisse senetlerinin -diyelim, örnek olarak onu alalım-
fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların
kararlarını etkilemek amacıyla yalan yanlış,
gerçeğe aykırı haber yayanlar ve bu suretle
yatırımcıların kararlarını etkileyenler veya
gerçeğe aykırı rapor hazırlayanlar yine hapis
cezasıyla cezalandırılır. Şimdi, bu madde buraya bir
şart ilave ediyor, bu dediğim ikinci duruma bir şart ilave
ediyor. Yani bir kimse bir halka açık şirketle ilgili, bir bankayla
ilgili yalan haber yapabilir, hiç önemli değildir diyor. Örneğin Bir
banka batmıştır. diyebilir birisi, hiç önemli değil.
Eğer bu bankayla ilgili Bu banka batmıştır.
lafını eden kişi, kişiler, neyse, bu laftan dolayı bir
menfaat sağlamış ise ancak hapis cezasıyla
cezalandırılır. Bu yeni ilave ediliyor. Yürürlükteki hükümde
Sermaye Piyasası Kanununun bu hükmünde menfaat sağlama
şartı yok. Doğru olan bu. Menfaat sağlama
şartını aradığınız zaman bu hükmü
işlemez hâle getirirsiniz. O zaman herkes bir bankayla ilgili, halka
açık bir şirketle ilgili yalan yanlış haber
çıkartabilir.
Bakın, bunun bir örneğini biz Bank Asyayla
ilgili yaşadık. Bank Asya maalesef çok sistemli bir
saldırıya maruz kaldı, çok sistemli bir saldırıya
maruz kaldı. Zamanın Başbakanı Bu banka
batmıştır. dedi. Bir Başbakan sermaye
piyasasının güven içinde, etkin, saydam bir şekilde yürütülmesini
sağlamakla görevli Hükûmetin Başbakanı böyle bir şey
söyleyemez.
Bu banka hukuka aykırı bir şekilde
saldırıya maruz kaldı. Bankacılık Kanununun 18inci
maddesinin (5)inci fıkrası amacına aykırı bir
şekilde kullanılmak, yorumlanmak suretiyle bu bankanın bazı
hisse senetleri TMSFye devredildi. Bankacılık Kanununun 18inci
maddesinin (5)inci fıkrası der ki: Bankalarda nitelikli paya yani
imtiyazlı paya sahip hissedarların kurucularda aranan
şartları taşıması şarttır. Çok doğru
bir düzenleme çünkü banka bir güven kurumudur. Birileri imtiyazlı paylar
elde etmiş ise daha sonra, bunun, kurucularda aranan şartları
taşıması şarttır. Eğer kurucularda aranan
şartları kaybetmiş ise bu kişiler, temettü
dışında o hisse senedinden kaynaklanan haklarını
kullanamazlar.
Şimdi, BDDK bilgi istiyor Bank Asyanın bu
nitelikli paya sahip ortaklarından; bir süre veriyor, kısa bir süre,
on beş gün bir ay gibi; Bilgi verilmedi, ben de senin paylarını
TMSFye devrettim. Ya, ek süre istiyor, ek süreyi ver buna, yılın
sonu, dünya kadar işlem istiyorsun, bilanço istiyorsun, kâr-zarar belgesi
istiyorsun, sicil belgesi istiyorsun. Bana süre ver. diyorsun. Ayrıca,
bir devlet, Bana bilgi ver. dedim, vermedin, senin hisse senedine el
koydum. diyemez. Senin müfettişlerin var, uzmanların var.
Bakın, bu madde, bütün bu hukuksuzluklara
kılıf sağlamak amacıyla getiriliyor. Son derece
yanlış bir maddedir. Bir bankaya yönelik olarak bunu düşünmeyin,
tüm sermaye piyasası kurumları, halka açık bütün şirketler
tehlike altındadır artık.
İyi akşamlar diliyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık
olduğu için bir dakika süre veriyorum, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır ve aynı mahiyetteki önergeler kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 6362 sayılı Kanunun 130 uncu maddesinin dördüncü
fıkrasında değişiklik öngören 17'nci maddesinde geçen
azami yüzde onu olmak üzere" ibaresinin asgari yüzde yirmisi olmak
üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Erol Dora
Bingöl Şırnak Mardin
Nazmi Gür Adil
Zozani Nursel
Aydoğan
Van Hakkâri Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 17. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Antalya Konya Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu Erkan Akçay
Muğla Osmaniye Manisa
Ali Uzunırmak
Aydın
MADDE 17 - 6362 sayılı Kanunun 130 uncu
maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(4) 2015 yılı gelirlerinden başlamak
üzere, Kurul tarafından düzenlenen ve denetlenen borsaların ve
diğer teşkilatlanmış piyasaların, merkezî takas
kurumlarının, merkezî saklama kurumlarının ve MKK'nın
faiz gelirleri hariç tüm gelirleri üzerinden, Kurul'a son üç yılın
gelirlerinin yıllık ortalaması üzerinden kaydedilmiş olan
gelir tutarlarının her yıl, Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından Türkiye geneli için hesaplanan Tüketici Fiyat Endeksi ve
Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksinin, Aralık ayından bir önceki
yılın Aralık ayına göre değişim
oranlarının aritmetik ortalaması oranında
artırılması suretiyle bulunacak tutarları Kurul bütçesine
Kurul tarafından gelir olarak kaydedilir. Bu fıkranın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra kurulacak, fıkra
kapsamındaki kurumların, kuruluşlarını takip eden
yıldan başlamak üzere, faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin azami
yüzde onu olmak üzere her takvim yılı için Kurulca belirlenecek
oranı Kurul bütçesine Kurul tarafından gelir olarak kaydedilir.
Ancak, bu fıkraya göre yapılacak ödemelerin zamanı ve tutarları,
gelirin elde edildiği yılı izleyen takvim yılında
Kurulun nakit durumu dikkate alınarak Kurul tarafından en az otuz gün
öncesinden ilgili kurumlara bildirilir. Bir takvim yılı içinde talep
edilmeyen tutarlar izleyen yıllarda ödenecek tutara eklenir ve Kurul
tarafından aynı usul ile talep edilebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 17. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli Mehmet
Hilal Kaplan Müslim
Sarı
İzmir Kocaeli İstanbul
Ali
Serindağ İzzet
Çetin Vahap
Seçer
Gaziantep Ankara Mersin
Bülent Kuşoğlu
Ankara
MADDE 17- 6362 sayılı Kanunun 130 uncu
maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(4) 2015 yılı gelirlerinden başlamak üzere, Kurul
tarafından düzenlenen ve denetlenen borsaların ve diğer
teşkilatlanmış piyasaların, merkezî takas
kurumlarının, merkezî saklama kurumlarının ve MKK'nın
faiz gelirleri hariç tüm gelirleri üzerinden, Kurul'a 2014
yılı gelirleri üzerinden kaydedilmiş olan gelir
tutarlarının her yıl, Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından Türkiye geneli için hesaplanan Tüketici Fiyat Endeksi ve
Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksinin, Aralık ayından bir önceki
yılın Aralık ayına göre değişim oranlarının
aritmetik ortalaması oranında artırılması suretiyle
bulunacak tutarları Kurul bütçesine Kurul tarafından gelir olarak
kaydedilir. Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten sonra
kurulacak, fıkra kapsamındaki kurumların,
kuruluşlarını takip eden yıldan başlamak üzere, faiz
gelirleri hariç tüm gelirlerinin azami yüzde onu olmak üzere her takvim
yılı için Kurulca belirlenecek oranı Kurul bütçesine Kurul
tarafından gelir olarak kaydedilir. Ancak, bu fıkraya göre
yapılacak ödemelerin zamanı ve tutarları, gelirin elde
edildiği yılı izleyen takvim yılında Kurul'un nakit
durumu dikkate alınarak Kurul tarafından en az otuz gün öncesinden
ilgili kurumlara bildirilir. Bir takvim yılı içinde talep edilmeyen
tutarlar izleyen yıllarda ödenecek tutara eklenir ve Kurul tarafından
aynı usul ile talep edilebilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 705 sıra sayılı Teklifin 17nci maddesi
üzerinde söz aldım ama bu madde basit bir madde, üzerinde pek
tartışılmasına gerek yok. Kurulun bütçesine kendisiyle
ilgili kuruluşlardan yapılacak katkıyı, gelirleri tarif
ediyor. Aslında bütünü üzerinde bu teklifin yaptığım
konuşma sırasında da çok yanlış işler
yapıldığını, yanlış maddeler
getirildiğini anlatmıştım. Dün gece
çıkardığımız maddelerden bir tanesi de
sigortacılıkla ilgiliydi ve alelacele düzenlenmişti,
tartışılmadan gelmişti, Türk sigortacılığı
için büyük bir sıkıntı getirebilecek bir maddeydi. Allahtan
çıkarıldı. Maalesef buna benzer yanlışlıklar
yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu konu üzerinde değil ama bugün
tartışmakta olduğumuz bir konu üzerinde de söz aldım, bunu dile getireceğim.
Demin benim
sorduğum, bugünkü PKKyla olan çatışmayı ve çözüm süreciyle
ilgili gelişmeleri, Başbakan Yardımcısının
yaptığı açıklamaların ne anlama geldiğini ve o
arada, yine, Milliyetçi Hareket Partisine mensup arkadaşların
sorduğu bir soruya Sayın Bakanın verdiği cevapları
değerlendirmek istiyorum.
Sayın
Bakanın vatanseverliğinden kimsenin şüphesi yok. Yalnız çok
skandal bir cevap verdi. Şöyle, adalarla ilgili olarak diyor ki: Evet,
burası, Lozana göre bizim toprağımızdır ama fiilî bir
durum vardır. Bakın, bu olmadı. Burada sizlerin de, başta
iktidar partisine mensup milletvekilleri olarak, hemen, bununla ilgili
Madem
fiilî bir durum var, biz muhalefet olarak hazırız gerekeni yapmaya,
gereken desteği vermeye; ne gerekiyorsa yapmamız lazım. Madem
fiilî bir durum var bizim egemenlik hakkımızın olduğu bir
alana, toprağa, o zaman skandal bir durum var demektir. Nasıl
gerekeni yapmayız ya? Böyle bir şey olabilir mi? Hepimizin bunu
konuşması lazım her şeyden önce.
Sayın
Bostancı, bu konu çok önemli bir konu hemen gündeme getirilmesi gereken.
Bakın, bugün, Suriyede bir fiilî işgal var. Suriye Hükûmeti o fiilî
işgale, IŞİDe herhangi bir şey yapamıyor ya da
diğer unsurlara. Niye? Gücü yetmiyor. Peki, bizim de mi gücümüz yetmiyor?
Egemenliğimizde olan topraklar bir karış da olsa kilometrelerce
olsa da fark etmez.
Evet, bizim
egemenlik hakkımız var orada uluslararası hukuka göre, Lozana
göre ama bir fiilî durum var. diyor Sayın Bakan. Çok kötü, çok skandal
bir durum. Yani o zaman bizim askerî gücümüz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
gücü buraya yetmiyor mu? Bizim gücümüz buraya yetmiyor mu?
Bu millî bir
davaysa -öyle söyledi, dış işleri hükûmetlerin değil
devletin politikasını gerektirir- evet, o zaman muhalefetiyle
iktidarıyla beraber ne gerekiyorsa yapalım. Böyle bir şey
olamaz. Böyle bir skandal olamaz. Çok büyük bir
yanlışlıktır bu. Bunun burada düzeltilmesi lazım.
Fiilî bir durumu madem Sayın Bakan, cumhuriyetin bir bakanı kabul
ediyor, Fiilî bir durum var, topraklarımız işgal
edilmiştir. Egemenlik hakkı bizde olan topraklar işgal
edilmiştir. diyorsa gerekeni yapmamız lazım.
Çok üzüldüm. Böyle bir durum hepimizi üzmesi gereken bir
durumdur arkadaşlar. Bakın, Sayın Bakanın
yurtseverliğinden de şüphe etmiyorum ama çok kötü, çok skandal bir
durum var. Olamaz böyle bir şey. Bizim askerî gücümüz yetmiyor mu buna
cevap vermeye, bu fiilî durumu ortadan kaldırmaya cevap vermiyor mu? Biz
geçmişte oradaki Kardak Kayalıkları için mücadele etmişiz,
savaşı göze almışız. Nasıl böyle bir şey
yapabiliriz? Nedir bunun gerekçesi? Yani, ya askerî gücümüz buna yetmiyor ya da
bir başka şekilde bir başka güç buna izin vermiyor. Her
hâlükârda çok skandal bir durum var demektir, çok büyük bir
sıkıntı var demektir. Bunu Sayın Bakanın burada izah
etmesi gerekir ya da bir başka Hükûmet temsilcisinin izah etmesi gerekir.
Hakikaten her şeyden önemli bir konu.
Diğer konu da, ben bugün Genelkurmayın bir
açıklamasını sordum. PKKyla ilgili bir çatışmadan söz
ediyor. Zaten Sayın Bakan da onunla ilgili Evet, böyle bir şey var,
her zaman oluyor. gibi bir cevap verdi ama o da olmaz yani bunun
detayının anlatılması lazım. Çözüm süreciyle ilgili
bir sıkıntı mı var? diyorum. Sayın Başbakan
Yardımcısı çok önemli bir açıklamada bulunuyor: Çözüm
sürecinde önemli bir aşamada olduğumuzu biliyorsunuz. Sayın
Demirtaşın ve Kandilin geçen hafta yapmış olduğu
açıklamalar sürecin ruhuna uymuyor. Gelinen aşamanın
hassasiyetlerine uygun düşmemiştir, âdeta süreci zehirlemiştir,
iklimi bozmuştur. Cumhurbaşkanımız da bu sürecin
mimarıdır. Onun açıklamaları öyle olmuştur ama
mimarıdır diyor. Burada da açıklanması gereken bir durum
var. Bütün bunlar hemen bu gece değerlendirilmesi gereken
hususlardır.
Bu vesileyle herkese teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 17. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 17 - 6362 sayılı Kanunun 130 uncu
maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(4) 2015 yılı gelirlerinden başlamak
üzere, Kurul tarafından düzenlenen ve denetlenen borsaların ve
diğer teşkilatlanmış piyasaların, merkezî takas
kurumlarının, merkezî saklama kurumlarının ve MKK'nın
faiz gelirleri hariç tüm gelirleri üzerinden, Kurul'a son üç yılın
gelirlerinin yıllık ortalaması üzerinden kaydedilmiş olan
gelir tutarlarının her yıl, Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından Türkiye geneli için hesaplanan Tüketici Fiyat Endeksi ve
Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksinin, Aralık ayından bir önceki
yılın Aralık ayına göre değişim
oranlarının aritmetik ortalaması oranında
artırılması suretiyle bulunacak tutarları Kurul bütçesine
Kurul tarafından gelir olarak kaydedilir. Bu fıkranın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra kurulacak, fıkra
kapsamındaki kurumların, kuruluşlarını takip eden
yıldan başlamak üzere, faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin azami
yüzde onu olmak üzere her takvim yılı için Kurulca belirlenecek
oranı Kurul bütçesine Kurul tarafından gelir olarak kaydedilir.
Ancak, bu fıkraya göre yapılacak ödemelerin zamanı ve
tutarları, gelirin elde edildiği yılı izleyen takvim
yılında Kurulun nakit durumu dikkate alınarak Kurul
tarafından en az otuz gün öncesinden ilgili kurumlara bildirilir. Bir
takvim yılı içinde talep edilmeyen tutarlar izleyen yıllarda
ödenecek tutara eklenir ve Kurul tarafından aynı usul ile talep
edilebilir."
Ali Uzunırmak (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali
Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisteki her kanun, mutlaka çok önemlidir ama
burada biraz önce cereyan eden olay, devletin hayatiyetini ilgilendiren bir
konudur. Dış politika ülkenin en önemli politikasıdır.
Değerli arkadaşlar, dış
politikanın bazı temel kuralları vardır, temel
amaçları vardır. Eğer bu amaçlara ve temel kurallara uygun
dış politikayı yürütmezseniz ülkenin bekası söz konusu
olur. Dolayısıyla, hemen burada, kısacık, bazı
başlıklar altında bazı temel kuralları ve
amaçları sizlerle paylaşmak istiyorum ve bir sıygaya
çekmelerini, Hükûmetin kendi nefsini bir sıygaya çekmesini ben rica
ediyorum.
Hükûmetin büyüsü bozulmuştur. Konjonktürel olarak iç
dinamiklerdeki ve dış dinamiklerdeki gelişmeler artık
Hükûmetin konjonktürel geldiği, kendi inisiyatifinde yönetmediği
hadiselerin gemiyi denizde yüzdüremez hâle geldiğini ortaya
çıkarmıştır. Bozulan bu konjonktürde Türkiye ne
yapmalıdır?
Değerli arkadaşlar, dış
politikanın temel kurallarından birincisi, her ülke, önce kendi
çıkarlarını korur, kendi çıkarları için politika
yapar. Peki, bugün Türkiye kendi çıkarlarını koruyabiliyor mu?
Sayın Bakanın burada verdiği cevaplardan bunu analiz edebiliriz.
İki: Başka ülkelerin iç işlerine
karışılmaz. Türkiye, başka ülkelerin iç işlerine
karışıyor mu? Ortada, karışmaya devam ediyor ve
karışageldi. Bu Hükûmet zamanında bu zirve yaptı.
Üç: Politika, dış politik başarılar
iç politikaya kullanılmaz. Peki, Hükûmet bunu yapıyor mu? Hep
yapageldi, hep yapmaya devam ediyor. Peki, dış politikada içeride
azami ittifak aranır mı? Aranır. İşte Hükûmetin
yapmadığı bu. Çünkü dış politikadaki
başarıyı güya kendine mal etmek için iç politikada hiçbir zaman
kendisi azami ittifakı aramıyor.
Değerli arkadaşlar, dış
politikanın amaçları açısından belli başlıklar
altında analiz ettiğimizde hayati amaçlar vardır, beka sorunu
vardır ve amaçlar kısa, orta, uzun vadede planlanır.
Kısa vadedeki amaçlar, en önemli olarak,
varlığını sürdürme meselesidir. Güvenlik amacı
bunların en başında gelir; hem iç güvenlik açısından
hem dış güvenlik tehditleri açısından en önemli amaç,
politikada, dış politikada devletin güvenliği, güvenlik
amacıdır. Peki, Türkiyede devletin güvenlik amacıyla ilgili
sosyolojik, tarihî, felsefi, ekonomik olarak gelişen hadiseler acaba uygun
yönetiliyor mu? Bunu iddia edemeyiz.
İkinci amaç refah amacıdır. Kendi
milletini daha müreffeh yaşatmak için ülke dış
politikalarını geliştirir ve bu amaçlı dış
politika meydana getirir ve yönetir.
Üçüncüsü ve en önemlilerinden birisi saygınlık
amacıdır. Bir ülkenin eğer saygınlığı yok
oluyorsa, o ülkenin, bekasını, menfaatlerini koruyarak sürdürebilmesi
mümkün değildir, çıkarlarını koruyamaz. Peki, bugün
Süleyman Şah Saygı Karakolundan tutun, Sayın Bakanın
verdiği cevap, Adalarda fiilî bir durum var. diyor ve bu fiilî durum ne
zaman başladı, ne oldu, ne tedbir alındı, ne
yapıldı? Hiçbir cevap yok ve bu fiilî durumu âdeta olağan gören
bir anlayış içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmaya çalışıyor.
Türkiye, saygınlığını kaybediyor, hem ekonomik
çevrelerde hem siyasi çevrelerde, uluslararası platformlarda günden güne
saygınlığını kaybediyor. Sayın
Cumhurbaşkanının çıkışları, Hükûmetin
dengesiz davranışları bunun en birincil sebebini
oluşturmaktadır değerli arkadaşlar. Yetki
karmaşası vardır bugün Türkiyeyi yöneten güçte.
Dördüncü önemli amaç özerkliktir. Özerklik amacı
vazgeçilmez bir unsurdur. Çünkü siz birtakım ittifaklara girebilirsiniz,
ittifaklardan doğan sorumlulukları yerine getirmek, özerkliği
çiğnemek anlamına gelmez, saygınlığınızı
yitirmez ama siz uluslararası arenada günden güne
yalnızlaşırsanız, özerkliğiniz de elden gider,
politika üretmeniz, saygınlığınız da elden gider.
Bugün Süleyman Şah Saygı Karakolu operasyonu, Türkiyenin
saygınlığını yerle bir etmiştir. İç
politikada da eğer böyle bir hülya görmüyorsa arkadaşlar, doğru
değerlendiriyorlarsa saygınlığımız orada da
kaybolmuştur. İçerideki PKK, dışarıdaki YPG,
yaptığı açıklamalarla ortak birtakım konuların
değerlendirildiğini söylemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bunlar çok kahredici
açıklamalardır. Bütün bu açıklamaları Hükûmetin doğru
değerlendirmesi lazım. Türkiye, günden güne büyüsü bozulmuş, en
tepeden devleti yöneten Hükûmete varıncaya kadar bir yetki
karmaşası içerisinde saygınlığını yitiren,
özerklikten âdeta tavizlerin verildiği bir yöne doğru yol
almaktadır.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Uzunırmak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 6362 sayılı Kanunun 130 uncu maddesinin dördüncü
fıkrasında değişiklik öngören 17'nci maddesinde geçen azami
yüzde onu olmak üzere" ibaresinin asgari yüzde yirmisi olmak üzere"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nursel Aydoğan (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nursel
Aydoğan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydoğan.(HDP
sıralarından alkışlar)
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz yasa kapsamında çeyiz
hesabı, doğum yardımı, çocuk yardımı ve toplu
konut yardımıyla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Doğrusu, basında çeyiz yardımıyla
ilgili haberler çıkınca kişisel olarak ben de meraklandım
bu iş nasıl olacak diye ama daha sonra yasanın
kapsamını öğrenince pratik yaşamda ve hayatta bunun bir
karşılığı olmadığını
anlamış olduk. Yani, düşünün, bir gençsiniz, evlenmek için
bankaya önce üç yıl süreyle para yatıracaksınız, sonra 27
yaşınızı aşmadan evlenmeye
çalışacaksınız ve kendinize bir eş bulacaksınız
bu arada. Eğer bir eş bulmuşsanız 27 yaşına
kadar, yatırdığınız paranın yüzde 20sini ve 5
bin lirayı geçmemek üzere de bir yardım alacaksınız.
Doğrusu, bu iş biraz zor, eş bulmak da o kadar kolay bir
şey değil. Eş bulamayanlar, bu parayı nasıl alacaklar?
Yani, o başka bir mesele. Diyelim ki 5 bin lirayı mutlaka almak
isteyen bir gencimiz, kadın ya da erkek fark etmez, alelacele evlenecek,
ondan sonra da 10 milyon, 20 milyon verip geçinemediği için bu sefer de
eşinden ayrılmaya çalışacak. O nedenle, pratik yaşamda
çok fazla karşılığı yok.
Bunun yanında, tabii ki Türkiyede işsizlik çok
yüksek. Mesela, diyelim bölgemizde, Diyarbakırda, Siirtte, Batmanda,
Şırnakta yüzde 18-20 civarında bir işsizlik var, Türkiye
genelinde de 11-12 civarında bir işsizlik var. Bu kadar yoğun
işsizliğin olduğu bir ülkede üç yıl boyunca bankaya evlenmek
için para yatıracak genç bulmak herhâlde zor olacak.
Bir de, tabii, kadın arkadaşlar
açısından önemli bir durum var. Kadın istihdamı ülkemizde
zaten çok düşük. Kadın arkadaşlar bu parayı nasıl
bulacaklar? Nasıl bankaya yatıracaklar? Ailelerin bu konuda onlara
mutlaka destek vermesi lazım. Bu desteği alabilecekler mi? Bu da
farklı bir durum. Tabii ki üniversite mezunları belki bu işten
yararlanabilir diyeceğiz ama üniversite mezunlarının da ezici
çoğunluğunun işsiz olduğunu, kapıda bekleyen 200-300
bin civarında öğretmen olduğunu da düşünürsek bu
yasanın pratik anlamda bir karşılığının
olmadığını anlarız.
Çocuk yardımı artırılıyor.
Tabii, eğer çocuk yardımı hakikaten çocukların daha iyi
bakımı için artırılıyor olsa, bu, elbette sevindirici
bir şey. Ama bu kanunda sevindirici bir şey var, o da çocuk
yardımının direkt anneye verilecek olması ve bunun da kanun
kapsamında yazılıyor olması, bu, güzel ama bizim
düşündüğümüz şu: Hem çeyiz yardımının hem de
çocuk yardımının artırılmasının altında
yatan neden, istatistiklerle, Türkiyede yaşlanmakta olan nüfusun
artırılmasına yönelik ama bu tip tedbirlerle
artırılır mı? Artırılamaz çünkü Türkiyede
artık kapitalizm hâkim, kapitalizmin liberalist politikaları hâkim.
Liberalizm de biliyorsunuz bireycilik demektir. Artık tıpkı
Avrupadaki gibi Türkiyede de liberal politikaların etkisiyle
yetişen gençler Dünyaya bir kere geldik, bir daha gelmeyeceğimize
göre, işte, çocuk yapmak, büyütmek, yetiştirmek istemiyoruz.
diyorlar. Dolayısıyla, bu politikalar yani neoliberal politikalar
ülkemizde hâkim olduğu müddetçe, bunların da gençlerin üzerinde
etkisi olduğu müddetçe bu tip yardımların bir etkisi
olmayacağını da ben ifade etmek istiyorum.
Tabii ki konut yardımıyla ilgili olarak da
aynı mesele. Üç yıl, yoksul bir kişi sistemde kalacak, üç
yıldan sonra kendine ev almak istediğinde 15 bin lira gibi ya da
yatırdığı paranın yüzde 20si gibi bir yardım
yapılacak. Ülkemizde 5-10 milyon civarında asgari ücretle geçinen bir
kitle olduğunu düşünürsek konut yardımının da pratik
yaşamda bir geçerliliğinin olmadığını hep
birlikte göreceğiz.
Dolayısıyla, çıkarılan bu 3 kanun da
biraz da yaklaşan seçimler nedeniyle ve biraz popülist politikalarla oy
yükseltmeye dayalı çıkarılan kanunlardır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Arayacağım.
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.45
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci
maddesi üzerindeki Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var,
elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 18. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Antalya Konya Kütahya
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Ahmet Kenan
Tanrıkulu Erkan Akçay
Osmaniye İzmir Manisa
Mehmet Erdoğan
Muğla
MADDE 18 - 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1) Sistem işleticisi, ödeme kuruluşu ve
elektronik para kuruluşu bu Kanunda yer alan hususlar ile ilgili belgeleri
ve kayıtları en az on yıl süreyle güvenli ve istenildiği an
erişime imkân sağlayacak şekilde yurt içinde saklar. Sistem
işleticisinin faaliyetlerini yürütmede kullandığı bilgi
sistemleri ve bunların yedekleri de yurt içinde tutulur. Ödeme
kuruluşu ve elektronik para kuruluşunun faaliyetlerini yürütmede
kullandıkları bilgi sistemlerine ilişkin usul ve esaslar Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası ve Kurul tarafından belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 18. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli Mehmet
Hilal Kaplan Müslim
Sarı
İzmir Kocaeli İstanbul
Ali
Serindağ İzzet
Çetin Vahap
Seçer
Gaziantep Ankara Mersin
Mehmet Şeker
Gaziantep
MADDE 18
- 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet
Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(1) Sistem işleticisi, ödeme kuruluşu ve
elektronik para kuruluşu bu Kanunda yer alan hususlar ile ilgili belgeleri
ve kayıtları en az on yıl süreyle güvenli ve istenildiği an
erişime imkân sağlayacak şekilde yurt içinde saklar. Sistem
işleticisinin faaliyetlerini yürütmede kullandığı bilgi
sistemleri ve bunların yedekleri de yurt içinde tutulur. Ödeme
kuruluşu ve elektronik para kuruluşunun faaliyetlerini yürütmede
kullandıkları bilgi sistemlerine ilişkin usul ve esaslar Kurul
tarafından belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı yasa
teklifinin 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet
Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanunun 23'üncü maddesinin birinci fıkrasında
değişiklik öngören 18'inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin
Hakkâri
Nazmi Gür Esat
Canan
Van Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH ŞAHİN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Merkez Bankasının yetkisi ve
uzmanlığı altında olan konular BDDK alanına da dâhil
edilmektedir. Bu konuda uzmanlaşmış MB'nin yetkilerinin benzeri
bir yetkisi BDDK'ya vermek büyük sorunlar ortaya çıkarabilecektir.
Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
18. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın
Türeli (İzmir) ve arkadaşları
MADDE 18 - 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1) Sistem işleticisi, ödeme kuruluşu ve
elektronik para kuruluşu bu Kanunda yer alan hususlar ile ilgili belgeleri
ve kayıtları en az on yıl süreyle güvenli ve istenildiği an
erişime imkân sağlayacak şekilde yurt içinde saklar. Sistem
işleticisinin faaliyetlerini yürütmede kullandığı bilgi
sistemleri ve bunların yedekleri de yurt içinde tutulur. Ödeme
kuruluşu ve elektronik para kuruluşunun faaliyetlerini yürütmede
kullandıkları bilgi sistemlerine ilişkin usul ve esaslar Kurul
tarafından belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet
Şeker, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gene bir torba yasa... Bu Meclis, maalesef bir kanun
fabrikası oldu. Milletvekili olduğumuz günden beri yüzlerce kanun
çıkardık, değiştiriyoruz, tekrar çıkarıyoruz.
Seçim öncesi birtakım yerlere mesaj vermek için kanunlar düzenliyoruz,
çıkarıyoruz ama maalesef, toplumu eğitemiyorsanız, toplumdaki
çıkarttığınız kanunları uygulayan kanun
uygulayıcılarını yetiştiremiyorsanız
çıkardığınız kanunların da çok büyük bir etkisi
olmuyor.
Ben ilk milletvekili olduğum zaman yine bu kürsüden
de konuşmuştum ve o zaman da bazı tekliflerde bulundum. Özellikle
şunu söylemiştim: Bakın televizyonlarda ilaçlar
satılıyor. Birisi çıkıyor Şu ilaç şu
hastalığa iyi gelir. diyor. Bir başka kişi
çıkıyor, bazı gıdaların bazı hastalıklara
iyi geldiğini anlatıyor. Bunlarla ilgili bir yaptırım
uygulayamıyorsunuz. Kanunda var aslında, kanunda her şey var ama
denetleyemezseniz ve uygulayamazsanız maalesef bunlarla başa
çıkmanız da mümkün olmaz. En son Sayın Bakan bir açıklama
yaptı, dedi ki: Bu bal satışlarını yasakladık.
Bütün bu televizyonlarda ilanı yapılan balların hepsi sahtedir.
Peki, dört yıldır vatandaşın yediği bu balda ne
vardı değerli arkadaşlar? İçinde nişasta bazlı
glikoz vardı. Nişasta bazlı glikoz nişastadan elde edilen
ucuz bir şeker ama maalesef obeziteye ve kansere sebebiyet veriyor, kronik
hastalıkların önünü açan bir gıda maddesi.
Peki, buraya nasıl geldik? Denetlemediğimiz
için. İstediğiniz kanunu çıkartın, eğer
denetleyemiyorsanız, etkili bir denetim yapamıyorsanız maalesef
sonucunda çok da başarılı bir şey yapma
şansınız olmuyor. Bunları burada bahsediyoruz,
konuşuyoruz ama toplumun, karşıdaki insanların oyunu
alabilmek için seçim zamanları birtakım şeyleri gündeme
getiriyoruz ve gündeme getirdiğimiz kanunların da çok da
arkasına aslında düşmüyoruz. Çeyiz parası diyoruz,
vatandaşın evlenme zamanına karışıyoruz, Şu
kadar para yatırırsan, yüzde 20sini şu kadar bankaya koyarsan,
şu yaşa kadar da evlenmezsen
diye birtakım maddeler koyuyoruz.
Hani evlenme ile ölümün zamanı belirliydi? Onların, nasıl
olursa, bir zamanı var, bir saati var ve olacak. Sizin orada, kanunda
koyduğunuz 27 yaşı mı bekleyecek? Bankadaki paranın
yüzde 20sinin tamamlanmasını mı bekleyecek? Bunlar
uygulanması mümkün olmayan şeyler. Sadece konuşuyoruz, sadece
bunları yazıyoruz, çiziyoruz ama seçim zamanı yapıyoruz.
İşte, bir Anayasa değişikliği: 18
yaşındakiler de siyaset yapsın. E, bugüne kadar niye
getirmediniz? Bugün bu kanun çıkarsa, 7 Nisanda herkes milletvekili
adaylarının listesini verecek, ne zaman uygulayacaksınız?
Hangi dönemde gelecek bu adamlar, siyaset yapacaklar?
Değerli arkadaşlar, lütfen
çıkardığımız kanunlara da sahip çıkalım. Bu
Mecliste dört yıldır, inanın, bir fabrika gibi kanun
çıkarttık. Çıkardığımız kanunların sayısını
bilmiyoruz. Kimisini geri getirdik, düzelttik, kimisini toparlamaya
çalışıyoruz. Ama sonuç itibarıyla, ne yaparsak
yapalım, uygulanabilir şeyler yapmak zorundayız, toplumun önünü
açmak zorundayız. Ama biz burada çıkardığımız,
çıkaracağımız kanunla, insanların evlenme çağını,
ne zaman evleneceklerini, nasıl evleneceklerini, bunun ne
kadarının bankaya yatırılacağını -bir
sonraki maddelerde tekrar konuşulacak, görüşülecek- nasıl ev
sahibi olacak, bunu nereden alacak
Yani bunları sizin belirleme
hakkınız yok, böyle bir şeyi yapma şansınız da
yok. Eğer bir şey yapacaksak, yapacağımız şey, bu
toplumun refah düzeyini artırmak, eğitim düzeyini artırmak,
kaliteli insanların yetişmesini sağlamak olmalı. Bunun için
de mücadele etmeliyiz ve bunları yapabilmeliyiz. Bu çıkan
kanunların maalesef uygulama alanı çok fazla yok.
O gün gündeme getirdiğimiz, televizyonlarda bu
ilaçlarla ilgili, bu gıdalarla ilgili reklamın yasaklanmasıyla
ilgili dört yıl önce benim sorum önergem var, kanun teklifim de var,
araştırma önergesi de bununla ilgili vermiştim ama bugüne kadar
bir şey yapılmadı. Maalesef, bir Bakanımız
çıktı, bu gıda ürünlerinin çoğunun sahte olduğunu ve
insan sağlığına zararlı olduğunu söylüyor. Peki,
sorumlu kim? Bunu ucuza alan, ekonomik sıkıntısı olan
vatandaş mı, buna göz yuman Sayın Bakan ve yöneticiler mi?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 18. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 18- 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1) Sistem işleticisi, ödeme kuruluşu ve
elektronik para kuruluşu bu Kanunda yer alan hususlar ile ilgili belgeleri
ve kayıtları en az on yıl süreyle güvenli ve istenildiği an
erişime imkân sağlayacak şekilde yurt içinde saklar. Sistem
işleticisinin faaliyetlerini yürütmede kullandığı bilgi
sistemleri ve bunların yedekleri de yurt içinde tutulur. Ödeme
kuruluşu ve elektronik para kuruluşunun faaliyetlerini yürütmede
kullandıkları bilgi sistemlerine ilişkin usul ve esaslar Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası ve Kurul tarafından belirlenir."
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Kenan
Tanrıkulu, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin 18inci maddesinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu görüştüğümüz
madde, 6493 sayılı Kanunun 23üncü maddesinin (1)inci
fıkrasında bir değişiklik öngörüyor. Ancak, bu
değişikliği öngörürken, burada ilginç olan husus, (1)inci
fıkradaki düzenlemeyle Ödeme kuruluşu ve elektronik para
kuruluşunun faaliyetlerini yürütmede kullandıkları bilgi
sistemlerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde kurula -yani
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna- yetki verir. diyor.
Şimdi burada ilginç olan husus şu
Bugünlerde
çıkartılmış olan yönetmelikte -eski kanuna yani yürürlükte
olan kanuna göre çıkarılan yönetmelikte- zaten bu yetki devrini
yapmış arkadaşlar. Şimdi, enteresan olan husus şu:
Bizim bildiğimiz, mevzuatta, önce kanun çıkar, daha sonra yönetmelik
çıkar. Usul, esas böyle gider. Ancak, herhâlde şimdi usul ve esas
değişerek yönetmeliği önce çıkarmışlar, kanunu
buna uydurmaya çalışıyorlar arkadaşlar. Burada da enteresan
olan husus şu: Teknik olarak böyle bir şeyin yapılmaması
gerektiğini de hem Hükûmete hem ilgili yetkililere söylememişler.
Şimdi, işin o kısmını bir kenara
bırakırsak, esasa gelirsek burada da şöyle bir hatayla mükellef
olmuşlar: Bu kanunu incelediğimiz zaman yani 6493 sayılı
Kanunu incelediğimiz zaman burada paranın dolaşımında
veyahut ödeme sistemlerinin işlemesindeki gözetimi sağlama veya
gerekli düzenlemeleri yapma görevi aslında Merkez Bankasının
görev ve yetkileri arasında. Burada usul ve esas yönünden biraz önceki
çiğnemeyi bir kenara bırakın, bir de buradaki yetkilerin Merkez
Bankasından alınıp Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna aktarılması hadisesi var ki vahim olan tarafı da bu.
Bu maddenin gerekçesini okuduğumuzda, işin
ilginç tarafı -zaten torba teklifte de öyle; artık Hükûmet
tasarı da getirmiyor torbalarda, belki de yüz bulamıyor, işi
teklife dönüştürmüş durumdalar- bu teklifte gerekçeleri doğru
dürüst açıklama gereği dahi duyulmamış.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kuruluş
iznini Merkez Bankasının verdiği bir elektronik para ihraç
işinde ve bunun hizmetini sağlama işinde esas usul ve
esasların Merkez Bankası tarafından yapılması ve
denetlenmesi gerekir. Hadi ondan vazgeçtik, bizim önergemizdeki meseleye
dönersek, burada biz Hem Merkez Bankası hem BDDK, madem böyle bir
düzenleme ihtiyacı duydunuz, birlikte yapsınlar, denetleme
kısmını da BDDK yapsın. diye önerge verdik.
Değerli milletvekilleri, 57nci Hükûmet döneminde
Merkez Bankasını tam bağımsızlığına
kavuşturmuştuk. Şimdi, dolambaçlı yollardan getirilen bu
birtakım uygulamalar, Merkez Bankasının yapısına da gölge
düşürecek birtakım esaslar. Bunlardan vazgeçilmesi gerekir çünkü
yapılacak o kadar ciddi işler ve meseleler varken
Bugünlerde
açıklanmış olan güven endekslerine bakarsak zaten ekonomide bir
yavaşlamayla karşı karşıyayız, hem tüketici güven
endekslerinde hem reel kesim güven endekslerinde 2009dan bu yana yani kriz
sonrasından bu yana çok ciddi düşüşler var. Gündemi bunun
üzerine getirecek düzenlemelerin Meclisin Genel Kuruluna getirilmesi gerekirdi.
2012den bu yana Türkiye ekonomisinde üçlü
sacayağı birtakım uygulamalarla karşı
karşıyayız. Bunlar nedir? Düşük büyüme, düşük
tasarruf, düşük yatırım; öbür tarafta da bunun tam tersi,
zıddı, yüksek enflasyon, yüksek dış borç, yüksek
dış açıkla karşı karşıyayız. Yani
ekonomik modeliniz artık iflas etmiş durumda. Bu paradigmayı bir
kenara bırakarak yeni bir ekonomik modelle karşı
karşıya kalmamız gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu reformların da
etkili olabilmesi açısından demokratik hukuki kurumlara da ihtiyaç
bulunması gerekiyor. O yüzden yapacağınız, hukuk devleti
olmadan, daha geniş birtakım demokratik hakları vermeden
doğru dürüst bir ekonomi uygulaması mümkün olmaz diyor,
saygılarımızı sunuyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 19 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "27" ibaresinin "30"
şeklinde, 20'sini ve azami 5.000" ibaresinin "30'unu ve azami
10.000" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ali
Öz S.
Nevzat Korkmaz
Manisa Mersin Isparta
Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı Münir Kutluata
Mersin Konya Sakarya
Adnan Şefik Çirkin
Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde eklemeyi öngören 19'uncu
maddesinde geçen "27 yaşını doldurmadan ilk evliliklerini
yapmaları" ibaresinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Zozani
Bingöl Mardin Hakkâri
Hasip Kaplan Sırrı
Süreyya Önder
Şırnak İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 705 Sıra
Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19 uncu
maddesinin 3 üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat İlyas
Şeker
Amasya İstanbul
Kocaeli
Bülent Turan Avni
Erdemir Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul Amasya Bursa
Fatih Çiftci Zülfü Demirbağ Hüseyin Filiz
Elâzığ Van Çankırı
"(4) Hesap sahibinin Devlet katkısına hak
kazanmış olması koşuluyla, hak ettiği Devlet
katkısının tamamı ile çeyiz hesabında biriken toplam
miktarın Devlet katkısı için başvuru tarihinde geçerli olan
bir yıllık asgari net ücrete karşılık gelen
tutarı, nafaka borçları hariç olmak üzere haczedilemez, rehnedilemez,
iflas masasına dâhil edilemez. Hesap sahibinin çeyiz hesabında
biriken toplam miktarının haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek, iflas
masasına dahil edilemeyecek tutarını üç misline kadar
artırmaya üçüncü fıkra kapsamında belirlenecek usul ve esaslara
göre Bakanlar Kurulu yetkilidir. Hesap sahibinin devlet
katkısını alabilmek amacıyla yapacağı
başvuru tarihinden sonra ilgili bankaya tebliğ edilen haciz, rehin ve
iflas talebine karşılık gelen tutarın ödenmesi, Devlet
katkısının hak kazanılıp
kazanılmadığı hususu açıklık kazanana kadar
bekletilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 19. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Müslim Sarı Vahap Seçer
İzmir İstanbul Mersin
Mehmet Hilal Kaplan İzzet Çetin
Kocaeli Ankara
"MADDE 19 - 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek
madde eklenmiştir.
"Çeyiz Hesabı ve Devlet Katkısı
EK MADDE 2- (1) Türk vatandaşlarına ve
29/05/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanunun 28 inci maddesi kapsamına girenlere,
5411 sayılı Kanuna tabi mevduat veya katılım
bankalarının yurtiçi şubelerinde Türk Lirası cinsinden
çeyiz hesabı açmaları, asgari 3 yıl boyunca sistemde
kalmaları, 27 yaşını doldurmadan ilk evliliklerini
yapmaları ve evliliklerini müteakip ilgili bankaya başvurmaları
halinde üçüncü fıkraya göre belirlenecek usul ve esaslara göre Devlet
katkısı ödenir. Devlet katkısı ödemesi hesapta biriken
toplam tutarın yüzde 20'sini ve azami 10.000 Türk Lirasını geçemez.
Azami tutar her yıl yeniden değerleme oranı kadar
artırılır. Azami tutarı üç katına kadar artırmaya
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(2) Devlet katkısı, Bakanlık bütçesine bu
amaçla konulan ödenekten defaten karşılanır ve hak sahibine
hesabın bulunduğu banka aracılığıyla ödenir. Hak
sahipliğinin tespitinden ve aktarılacak Devlet
katkısının doğru ve tam hesaplanmasından hesabın
bulunduğu banka sorumludur. Haksız olarak
yapıldığı tespit edilen Devlet katkısının
ödendiği tarihten tahsil edildiği tarihe kadar geçen süreye
21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı
oranında hesaplanacak faiz ile birlikte 1 ay içinde ödenmesi
gerektiği Bakanlık tarafından bir yazı ile bankaya bildirilir.
Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde bu alacaklar, vergi
dairesince anılan Kanun hükümlerine göre, ilgili bankalardan takip ve
tahsil edilir.
(3) Bu madde kapsamında; hesap sahiplerinin ödeme
planlarına, Devlet katkısına ilişkin hak ediş
sürelerinin tespitine ve birikim yapılan süreler ile ödeme planlarına
göre Devlet katkısı oranının ve azami tutarın birinci
fıkrada belirtilen sınırlar dahilinde
farklılaştırılmasına, hesapların denetimine ve
uygulamaya yönelik diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar
Bakanlığın görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığının
bağlı bulunduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Müslim
Sarı, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarı. (CHP sıralarından
alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
705 sıra sayılı Teklifin 19uncu
maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu madde, 27 yaşla sınırla
olmak üzere, üç yıl boyunca bir hesapta kaldığınız
sürece toplam 5 milyar lirayı aşmayacak şekilde devlet
katkısının bir çeyiz hesabı kurularak bu çeyiz
hesabına aktarılmasını öngörüyor.
Şimdi, bu düzenlemenin 3 tane boyutu var. Birincisi
sosyal boyutu ve biz sosyal demokrat bir parti olarak bu sosyal boyutunu
önemsiyoruz.
İkinci boyutu, yurt içi tasarruflarla ilgili olan
boyutu. Bildiğiniz üzere, yurt içi tasarruf seviyeleri yüzde 13lere kadar
düştü ve bizim ekonomimizin en önemli problemlerinden biri. Dolayısıyla,
çeyiz hesabının da insanları bir miktar tasarrufa yöneltmesini
bekleyebiliriz. Bu açıdan da kısmen olumlu değerlendirebiliriz.
Fakat, bunun altında yatan asıl boyutu -ben geneli üzerinde
yapmış olduğum konuşmada da anlatmaya
çalıştım- bütün bunlardan öte, bu maddenin aslında AKPnin
demografi ya da nüfus politikası ya da çok çocuk politikası,
adına ne derseniz deyin, bununla ilgili ve ilintili olmasıdır.
Dünyada çok çocukluluğu, daha doğrusu çocuk sayısını
çoğaltmak ve nüfusun yaşlanmasını engellemek üzere evlilik
yaşının aşağıda tutulmasını teşvik
eden başkaca da bir düzenleme yok. Doğan çocuğa yardım
yapabilirsiniz, bununla ilgili düzenlemeler yapabilirsiniz ancak çocuk
sayısını artırmak üzere ebeveynlere evlilik içerisinde daha
fazla süre vermek üzere evlilik yaşını aşağıya
indirmeyi öngören, bunu teşvik eden bir düzenlemeye dünyanın herhangi
bir yerinde rastlanmış değil, bu da herhâlde Türkiyeye özgü bir
politika olsa gerek.
Komisyon çalışmalarında buna niye ihtiyaç
duyulduğuna ilişkin sorduğumuz sorularda bize dendi ki:
Türkiyede evlilik yaşı hızla yükseliyor. Erkeklerde ortalama
evlilik yaşı 26,8; kadınlarda da 23,6ya ulaştı. Dolayısıyla,
evlilik yaşının çok fazla yükselmesini engellemek lazım ki
evlilik içerisinde mümkün olduğu kadar daha fazla çocuk sayısına
sahip olabilsin ebeveynler.
Bir defa burada eleştirilmesi gereken ilk nokta
AKPnin demografi politikasıdır ya da nüfus politikasıdır.
Bakınız, gerekçe çok masum olabilir, şöyle söyleyebilirsiniz:
Nüfus dinamik, nüfusun dinamiğinden yararlanabilmek için nüfusun
yaşlanmaması gerekiyor. Yaşlanmayan nüfus için onun önümüzdeki
süre içerisindeki demografik fırsat penceresinden yararlanmak gerekiyor.
Dolayısıyla nüfusun yaşlanmasını orta ve uzun vadede
engellemek gerekiyor. Fakat, burada kolaycı bir yaklaşım
olduğunu hemen belirtmek gerekiyor. Önemli olan, zaten dinamik olan nüfusun,
önümüzdeki dönem içinde ekonomik politikalarla, makro politikalarla onun
verimliliğini ekonomiye kazandırmak olmalıyken, o nüfusun
donanımını artırmak olmalıyken, o nüfusu hep genç
tutmaya çalışmanın ve bunun için de çocuk
sayısını mümkün olduğu kadar çok tutmaya
çalışmanın doğru bir politika
olmadığını değerlendirmek istiyoruz. Bu şekilde
kalkınmamız ve büyümemiz söz konusu olamaz. Ancak nüfus
sayısını artırabilirsiniz. Demografik fırsat penceresi
sonsuza kadar açık kalsın ve nüfus sayısı
çoğalsın diyebilirsiniz ama bu politika bizi bir yere götürmez.
Üstelik, bakın, Türkiyede, özellikle doğuda ve güneydoğuda,
özellikle kız çocukları için çok düşük yaşlarda
evliliklerin sosyolojik bir vakıa olduğunu ve bir problem
olduğunu da değerlendiriyoruz. Dolayısıyla, özellikle çocuk
gelinler meselesi gibi çok önemli bir meselenin olduğu bir yerde, böyle
bir sosyolojik gerçeğimizin olduğu bir yerde, evlenme yaşı
yükseliyor diye, bunları aşağıda tutalım ve mümkün
olduğu kadar daha erken yaşları evlilik için teşvik edelim
politikasının sosyolojik olarak da doğru
olmadığını ve Türkiye için uygun
olmadığını değerlendiriyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Öte yandan, burada, bunun tam bir sosyal politika
aracına dönüşmesinin sağlanabilmesi için mutlaka gelir
farklılıklarına göre bir farklılaştırmanın
yapılmış olması gerekirdi. Ancak, bu düzenlemede, bizim
Komisyonda buna ilişkin ısrarlarımıza rağmen herhangi
bir değişikliğe yer verilmedi. Eğer amaç evlenmek isteyip
de evlenemeyen dar gelirli vatandaşlara devlet katkısı
sağlamaksa, her vatandaşa değil, daha dar gelirli vatandaşa
daha fazla devlet katkısının sağlanması bu sistemin
içine konulmalıydı diye düşünüyorum, ancak o zaman sosyal
işlevini daha iyi yerine getirirdi diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Vural, buyurun, bir söz talebiniz var.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın,
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
bir konu var. Biraz önce Sayın Bakanın bu 16-17 adayla ilgili
işte Bizim toprağımızdır. filan ifadeleri
karşısında milletvekillerini doğru bilgilendirmemiz
gerekiyor.
2008de Bulamaç Adasında bir Yunan helikopteri hava
sahasını ihlal etti diye Genelkurmay Başkanlığı
bu ihlali sitesine koyuyor. Dışişleri Bakanlığı
bu ihlalin yapıldığına ilişkin bu beyanın
kaldırılmasını istiyor ve bir toplantı
yapılıyor ve bu adalarla ilgili fiilî olarak bir işgal
olduğunu, bu işgalin kaldırılması için de bir siyasi
karara ihtiyaç olduğunu ifade ediyorlar. 2009 Haziranında
Dışişleri Bakanı Davutoğlu Amerika Birleşik
Devletleri Büyükelçisine Bulamaç ve Eşek Adalarının aidiyeti
şüphelidir. diyor. Ondan sonra Yunanistan diyor ki: Hiçbir zaman
şüpheli değildir, bizim adalarımızdır. Şimdi,
Sayın Bakan burada diyor ki: Bizim toprağımızdır.
Ama, görünen o ki fiilî olarak bizim toprağımızın üzerinde
egemenlik haklarımızı ihlal eden bütün girişimlere
karşı siyasi irade maalesef bir karar
oluşturamamıştır.
26 Eylül 2012de yine Bulamaç Adasına, 03.00te
oraya Türk Sahil Güvenlik teknesi geliyor ve orada Yunan egemenlik
sahasındasınız, çıkınız. diyorlar ve terk edilip
gidiliyor.
19 Mayıs 2011de Demokrat Partililerin Eşek
Adasına gitme girişimi engelleniyor ve Yunanistan egemenlik
sahasına giremezsiniz. diye söylüyorlar Sayın Bakan, tablo bu.
Bütün bunların, bu adalar üzerinde -biraz önce ifade
ettiğiniz- egemenlik haklarımızı korumak üzere Hükûmetin
hiçbir siyasi irade oluşturmadığını ve defakto durumu
hukukileştirecek, üstelik aidiyetinin şüpheli olduğunu ifade
etmek suretiyle sizin beyanınızın aleyhine çeşitli
mahfillerde beyanlar olduğunu görüyoruz. Bütün bunlarla ilgili
aslında yapılması gereken, gerçekten ivedilikle bu konuda bir
araştırma yaparak bu konunun vuzuha kavuşturulmasıdır.
Bunları arz etmek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2736, 1/1039, 2/2118,
2/2731) (S. Sayısı: 705) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 705 Sıra
Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19 uncu
maddesinin 3 üncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
"(4) Hesap sahibinin Devlet katkısına hak
kazanmış olması koşuluyla, hak ettiği Devlet
katkısının tamamı ile çeyiz hesabında biriken toplam
miktarın Devlet katkısı için başvuru tarihinde geçerli olan
bir yıllık asgari net ücrete karşılık gelen
tutarı, nafaka borçları hariç olmak üzere haczedilemez, rehnedilemez,
iflas masasına dâhil edilemez. Hesap sahibinin çeyiz hesabında
biriken toplam miktarının haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek, iflas
masasına dahil edilemeyecek tutarını üç misline kadar
artırmaya üçüncü fıkra kapsamında belirlenecek usul ve esaslara
göre Bakanlar Kurulu yetkilidir. Hesap sahibinin devlet
katkısını alabilmek amacıyla yapacağı
başvuru tarihinden sonra ilgili bankaya tebliğ edilen haciz, rehin ve
iflas talebine karşılık gelen tutarın ödenmesi, Devlet
katkısının hak kazanılıp
kazanılmadığı hususu açıklık kazanana kadar
bekletilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılması önerilen değişiklik ile;
çeyiz hesabında biriken toplam tutarın belirli bir kısmı
ile ödenecek Devlet katkısının tamamının nafaka
borçları hariç olmak üzere haczedilememesi, rehnedilemesi ve iflas
masasına dâhil edilememesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde eklemeyi öngören 19'uncu
maddesinde geçen "27 yaşını doldurmadan ilk evliliklerini
yapmaları" ibaresinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının ilgili maddesi ile mevzuata erken
evliliği özendirici bir düzenleme eklenmek istenmektedir. Erken yaşta
evliliği teşvik eden anlayış, kamu olanaklarını
kullanarak kendi ideolojik yaklaşımını halka dayatan bir
anlayıştır. Değişiklik ile bu sorunların
giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"27" ibaresinin "30" şeklinde, "20'sini ve azami
5.000" ibaresinin "30'unu ve azami 10.000" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH ŞAHİN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, buradan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan bir çağrıda bulunmak
istiyorum. Öncelikle hatırlayalım: Yeni Yunan Hükûmetinin Millî
Savunma Bakanının ilk icraatlarından birisi, işte, bu
Türkiyeye ait, Türklere ait bu adalardan Eşek ve Bulamaç
Adalarını ziyaret etmek olmuştur. Bu, açıkça egemenlik
hakkının ihlalidir. Sizin Hükûmetiniz Arada aidiyet sorunu var.
diyor. Yunan Hükûmeti Aidiyet sorunu yok diyor, Yunanların kendilerine
ait olduğunu iddia ediyor.
Şimdi,
Sayın Bakan, Hükûmete şunu öneriyoruz: Hep birlikte bu adaları
ziyaret edelim, Millî Savunma Bakanı da refakat etsin, eşlik etsin,
öncülük etsin.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Korkar, korkar
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Bu adaları hep birlikte ziyaret etmeyi öneriyoruz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Önergen reddedildi. Hangi önergen kabul ediliyor ki?
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdi, 2011, 2012
yıllarından bu yana biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
konuları gündeme getiriyoruz gerek kürsü konuşmalarımızla
gerekse soru önergelerimizle. Hükûmetin Millî Savunma Bakanının ve
Dışişleri Bakanlarının verdikleri cevaplar burada,
birbiriyle çelişen, tutarsız açıklamalar ve bu
tutarsızlığa biraz önce Millî Savunma Bakanı yeni bir
tutarsızlık ekledi ve maalesef Yunanistanın fiilî
uygulamaları var. dedi. Bu ne rezalettir! Türkiye Cumhuriyetini,
devletimizi, ülkemizi ve milletimizi siz ne hâle düşürdüğünüzün
farkında mısınız? Arada ihtilaflı bir konu varsa asla
müdahale edemez. En basit tarla davalarında dahi
Anadoluda en çok, on
binlerce, yüz binlerce dava bu tarlaların sınır ihlallerinden
doğmuştur. Siz hangi bir anlayışla, nasıl bir
zihniyetle, nasıl bir devlet bilinciyle, hukuk bilinciyle hareket
ediyorsunuz? Türk Ceza Kanununun 302nci maddesine aykırı suçu
işliyorsunuz ve Hükûmet olarak da Dışişleri Bakanı
olarak, Başbakan olarak, Millî Savunma Bakanı olarak bu suçtan
mutlaka yargılanacaksınız. Bunları, maalesef, ibretle
izliyoruz. Bir ihtilaf varsa, aidiyet sorunu varsa fiilî oldubittiye
fırsat vermemeniz gerekir, vermememiz gerekir. Bizim, Milliyetçi Hareket
Partisinin bu konulardaki görüşlerimiz son derece açık ve nettir.
19uncu maddede, değerli arkadaşlar, çeyiz ve
devlet yardımı düzenleniyor. Bu düzenlemeler seçim arifesinde kaymak
tabakanın fakir kesime bir bakışını
yansıtmaktadır. Bu iktidarın kaymak tabakasının,
iktidar sahiplerinin, çocuklarının en basit evlerinden bir tanesinin
değeri bile 5 bin vatandaşa yapılacak konut katkısını
karşılıyor -diğer, 20nci maddede olduğu gibi- çeyizi
hakeza, katbekat karşılıyor.
Gençlere İşin var mı? Aşın var
mı? diye soran yok. Meslek sahibi yüz binlerce genç insan işsiz ve
atanamıyor. Öğretmenler, mühendisler, arkeologlar, veterinerler
işsiz ve milyonlarca genç. Yüzde 20yi aşan resmî işsizlik
oranına varılmış. Hâl böyle iken işsize çeyiz
hesabını nasıl açacaksınız? Vallahi, bu düzenleme bana
şunu hatırlattı: Hani meşhur bir Fransız kraliçesine
atfedilen Ekmek bulamayanlar pasta yesin. gibi bir durum söz konusu.
Dolayısıyla, eğer samimiyseniz, iyi niyetliyseniz, sadece
propaganda amacı taşımıyorsanız bizim önergemizi de
kabul etmeniz gerekir. Devlet katkısından yararlanma oranında, yaşı
27den 30a ve yüzde 20den yüzde 30a yükseltmeyi ifade ediyoruz para
desteğini ve azami 10 bin lirayla
sınırlandırılmasını amaçlıyoruz.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
20nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde
eklemeyi öngören 20'nci maddesine aşağıdaki ibarenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bu düzenlemeden, geliri azami olarak asgari ücretin 5
katını aşmayanlar faydalanabilir.
İdris Baluken Hasip Kaplan Erol Dora
Bingöl Şırnak Mardin
Sırrı Süreyya Önder Adil Zozani
İstanbul Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 20nci maddesinin
birinci fıkrasındaki "20'sini ve azami 15.000 Türk
Lirasını " ibaresinin "30'unu ve azami 30.000 Türk
Lirasını" şeklinde değiştirilmesini ve üçüncü
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(4) İlk defa konut sahibi olunması
durumunda gayrimenkulün devir ve iktisap işlemleri her türlü harçtan
muaftır."
Erkan Akçay Ali
Halaman Mustafa
Kalaycı
Manisa Adana Konya
Mehmet Günal Adnan
Şefik Çirkin
Antalya Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
20. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Mehmet Hilal Kaplan Müslim Sarı
İzmir Kocaeli İstanbul
Ali Serindağ Vahap Seçer İzzet
Çetin
Gaziantep Mersin Ankara
"MADDE 20 -
633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek
madde eklenmiştir.
"Konut
Hesabı ve Devlet Katkısı
EK MADDE 3 - (1)
Konut sahibi olmayan Türk vatandaşlarına, yurtiçinde satın
alacakları ilk ve tek konut için 5411 sayılı Kanuna tabi mevduat
veya katılım bankalarının yurt içi şubelerinde Türk
Lirası cinsinden konut hesabı açmaları, asgari 3 yıl
boyunca sistemde kalmaları ve konutu satın almalarını
müteakip ilgili bankaya başvurmaları halinde üçüncü fıkraya göre
belirlenecek usul ve esaslara göre Devlet katkısı ödenir. Devlet
katkısı ödemesi hesapta biriken toplam tutarın yüzde 20'sini ve
azami 20.000 Türk Lirasını geçemez. Azami tutar her yıl yeniden
değerleme oranı kadar artırılır. Azami tutarı üç
katma kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu madde hükümleri 5901
sayılı Kanunun 28 inci maddesi kapsamına girenlere uygulanmaz.
(2) Devlet
katkısı, Bakanlık bütçesine bu amaçla konulan ödenekten defaten
karşılanır ve hak sahibine hesabın bulunduğu banka
aracılığıyla ödenir. Hak sahipliğinin tespitinden ve
aktarılacak Devlet katkısının doğru ve tam
hesaplanmasından hesabın bulunduğu banka sorumludur. Haksız
olarak yapıldığı tespit edilen Devlet
katkısının ödendiği tarihten tahsil edildiği tarihe
kadar geçen süreye 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen
gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz ile birlikte 1 ay içinde
ödenmesi gerektiği Bakanlık tarafından bir yazı ile bankaya
bildirilir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde bu alacaklar, vergi
dairesince anılan Kanun hükümlerine göre, ilgili bankalardan takip ve
tahsil edilir.
(3) Bu madde
kapsamında; Devlet katkısına konu olacak konutların
niteliğine, hesap sahiplerinin ödeme planlarına, Devlet
katkısına ilişkin hak ediş sürelerinin tespitine ve birikim
yapılan süreler ile ödeme planlarına göre Devlet katkısı
oranının ve azami tutarın birinci fıkrada belirtilen
sınırlar dahilinde farklılaştırılmasına,
hesapların denetimine ve uygulamaya yönelik diğer hususlara
ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü
alınarak Hazine Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer,
Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından
alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ben de.
Bu torba teklifin seçim öncesi, böyle biraz seçmene selam
niteliğindeki düzenlemelerinden bir tanesi bu 20nci madde ve 19, 20,
21inci maddeler. Aslında, bunlar çeyiz yardımı, konut edindirme
yardımı, çocuk yardımı diye anılıyor ama çok öyle
yardım da denemez.
Bakın, şimdi, çeyiz yardımı ile ilk
konut alanlara yapılacak olan konut edindirme yardımı
birbirlerine çok benziyor yani sistematik aynı. Burada aslında amaç
tasarruf, toplumu tasarrufa yöneltmek. Biliyorsunuz, tasarruf
oranımız son derece düşük, Türkiyenin. E, tabii, paranız
varsa tasarruf yapabilirsiniz. Şimdi, bu düzenlemeye
baktığım zaman, o kadar çelişkili bir düzeleme ki
Türkiyede 980 TLye asgari ücretle çalışan binlerce insan varken,
milyonlarca insan varken, açlık sınırının, yoksulluk
sınırının altında yaşayan milyonlarca insan
varken gerçekten, bu şaka gibi bir şey. Diyor ki: Önce bir konut
hesabı aç, orada, bu sistem içerisinde üç yıl tasarrufta paranı
bırak. Evet, daha sonra müracaat et, yaptığın tasarruf
miktarının maksimum yüzde 20sini ya da 15 bin TLyi ben sana konut
yardımı olarak vereyim. Şimdi, baktığınız
zaman, gerçekten çok masum bir düzenleme gibi, âdeta bir sosyal yardım
gibi görünebilir ama az önce de söylediğim gibi, asıl gaye tasarrufu
teşvik etmek. Bir söz vardır Dağ fare doğurdu. diye,
evet, dağ fare doğuracak. Bunun aslında, uygulamada -hepimiz
göreceğiz- olumlu sonuçları olmayacak.
Şimdi, bu düzenleme içerisinde elbette ki konut
edindirme yardımı yapılsın, biz yapılmasın
demiyoruz. Zaten önergemizde de yapılacak maksimum yardım
miktarının 15 bin TLden 20 bin TLye
çıkarılmasını istiyoruz. Madem böyle bir şey
yapıyorsunuz, gerçekten kayda değer bir yardım yapalım ilk
konut edinecek yurttaşlarımıza.
Tabii, incelediğiniz zaman, burada, bu düzenlemede
bazı sıkıntılar da var, bazı eksikler de var. Komisyon
çalışmalarında bunu da dile getirdik bu düzenlemeleri yaparken.
Madem böyle bir iş yapıyoruz, doğru dürüst bir iş
yapalım. Şimdi, burada gelir seviyesi ayrımı yok yani
yoksul, fakir ya da gelir seviyesi belli bir miktarın altında,
üstünde diye bir ayrım yapılmıyor. Dolayısıyla, gelir
seviyesi yüksek olan yurttaş da düşük olan yurttaş da bundan
faydalanabilecek. Oysaki gelir seviyesi düşük vatandaşa bunu yapsak
daha doğru bir uygulama olur.
Konut sahibi olanlar -tabii ki ilk konut sahibi olacak-
bunu da tabii ki hülle yapabilir; elindeki konutu satabilir, ilk konut diye
yeni bir yardım alabilir. Bu da aslında düzeltilmesi gereken bir
konu.
Yine, üçüncü bir konu var. Burada aile esası yerine
birey esası alınmış. Yani, bir ailede sadece bir birey
değil, bu koşulları yerine getiren aile bireylerinden birden
fazlası da bu konuta sahip olabilir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabii,
ekonomik büyümenin önemli sektörlerinden bir tanesi sizlerin hükûmetleri
döneminde inşaat sektörü olarak tanımlandı. 2014 yılı
içerisinde, Türkiyede -yaklaşık olarak veriyorum rakamları- 1,1
milyon konut el değiştirmiş ve bu konutların da yüzde 10
civarı ilk konut. Şimdi, burada
Çünkü bir koşul getiriyoruz,
diyoruz ki Bu yardımı alacak olan ilk konut sahipleri. Oran son
derece düşük yani amaç hasıl olmayacak bir düzenleme, onu işaret
etmeye çalışıyorum. Tabii ki konut arzı da son derece
fazla, özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde, bunu da bir anlamda
eritmeye yönelik bir düzenleme. Yani, sadece Yurttaşa katkı
sunalım, konut sahibi olsun. değil, sektöre ilişkin düzenleme.
2012 yılında kredi
karşılığı konut edinme oranı yüzde
42lerdeymiş, bu oran 2013te yüzde 33lere düşmüş. Demek ki
hakikaten, diğer sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Devamla) -
önemli sıkıntılar
yaşanıyor. Bunu da tabii ki sümen altına gizleyemeyiz.
Önergemizde, söylediğim gibi, maksimum yardım
miktarının 15 bin TLden 20 bin TLye çıkmasını
amaçlıyoruz.
Önergemize destek vereceğinizi umut ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.43
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci
maddesi üzerindeki Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 20nci maddesinin
birinci fıkrasındaki "20'sini ve azami 15.000 Türk Lirasını"
ibaresinin "30'unu ve azami 30.000 Türk Lirasını"
şeklinde değiştirilmesini ve üçüncü fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
" ( 4) İlk defa konut sahibi olunması
durumunda gayrimenkulün devir ve iktisap işlemleri her türlü harçtan
muaftır."
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay,
Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 20nci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 20nci maddedeki düzenlemeyle, bankaların yurt
içi şubelerinde konut hesabı açtıran ve asgari üç yıl boyunca
sistemde kalan Türk vatandaşlarına ilk konut satın almaları
durumunda, hesapta biriktirdikleri paranın yüzde 20si tutarında ve
azami 15 bin lira devlet katkısı ödenecek.
Efendim, bu madde bana Nasrettin Hocayı
hatırlattı. Hatırlarsınız, Nasrettin Hoca
borçluymuş, alacaklı devamlı kapıya dayanıyor. En son
geldiğinde bir torba diken tohumu vermiş alacaklıya. Bu ne?
demiş, Diken tohumu. Ne olacak? E, borcumu ödedim. demiş. E,
ne yapacağım ben bunu? demiş. Böyle, yolların
kenarlarına dikeceksin, ekeceksin. Oradan koyunlar, keçiler geçecek,
geçtikçe yünleri takılır, onları toparlayacaksın,
yıkayıp satacaksın. deyince alacaklı
başlamış gülmeye. Nasrettin Hoca da Seni hınzır, peşin
parayı görünce nasıl da gülüyorsun. demiş. Yani, seçim öncesi
uygulama şartları zor olan bir düzenleme. Bizim önergemiz, bu
uygulama şartlarını daha pratik, somut bir hâle getiriyor.
Hükûmetin önerisine göre, örneğin 150 bin
liralık bir konut almak için bankada üç yılda 75 bin lira biriktiren
bir vatandaşımıza biriktirdiği paranın yüzde 20si
tutarında, üst sınır olan 15 bin lira konut desteği
verilecek. Bu destek, evin toplam maliyetinin yalnızca yüzde 10unu
karşılıyor. Üç yılda 75 milyon liranın faiz getirisini
hiç düşündü mü Hükûmet, hesapladı mı? Bu konuda bir bilgi
verirlerse sevinirim. Yani, vatandaş parayı bankaya yatırsa faiz
geliri daha fazla olur bunun ve sosyal medyada da bu düzenlemeyle müthiş
dalga geçiliyor.
Şimdi, bizim önergemizle 15 bin liralık konut
desteği sınırı 30 bin liraya çıkartılıyor.
Dolayısıyla, konut almak için üç yılda 75 bin lira biriktiren
bir vatandaşımıza verilen destek 15 bin liradan 22.500 liraya
çıkarılmaktadır. İlk defa konut sahibi olacakların
konut katkısı, desteği alabilmesi için öncelikle bankalarda
konut kredisi hesabı açtırması gerekiyor. Konut hesabındaki
devlet desteği için en az üç yıl tasarruf yapmak şartı
getiriliyor ve hatırlarsak, yurt içi tasarruf oranları 2002de yüzde
18,6dan 2013 yılında yüzde 13,7ye düştü ve 2014 yılı
için yüzde 14 olarak öngörülmüştü ve bunun yükseliş emarelerini de
maalesef, göremiyoruz. Zaten bu düzenlenmenin asıl amacı konut sahibi
olmayan vatandaşları konut sahibi yapmak değil, bireysel
tasarrufları artırmak, tasarruflara özendirmek, inşaat sektörünü
canlandırmak ve faiz lobisine de bu arada -hatırlatalım- yeni
rantlar sağlanmış oluyor böylelikle. 2014 yılı sonunda
122 milyar lirayı bulan konut kredisi kullanma hacmi 200 milyar
sınırına çıkartılarak aslında, vatandaşlarımız
daha da borçlandırılmak isteniyor.
Değerli arkadaşlar, bu önergemizde Hükûmet
düzenlemesinden en farklı, en pratik önerimiz ise şu: Biliyorsunuz,
konut satışlarında Harçlar Kanunu uyarınca hem
alıcı hem satıcı yüzde 2şer oranında olmak üzere
toplam yüzde 4 tapu harcı ödüyor ve satıcının bu harcı
fiyata yansıtması nedeniyle tapu harcının tamamı
genellikle alıcı üzerinde kalmaktadır. Önergemizle, ilk kez
konut sahibi olacaklar için, konut desteği dışında, konut
satışlarındaki bu yüzde 4 harç avantajı sağlanacak ki
en pratik destek, katkı ve samimiyet bu düzenlemeyle ölçülecektir. 150 bin
liraya konut alacak bir kişiye 6 bin lira ek destek
sağlanmış oluyor. Hem ilk konut alan desteklenecek hem
inşaat sektörünün canlılığının da daha pratik bir
şekilde sağlanabileceğini düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde
eklemeyi öngören 20'nci maddesine aşağıdaki ibarenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bu düzenlemeden, geliri azami olarak asgari ücretin 5
katını aşmayanlar faydalanabilir."
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
AKP iktidarının ekonominin lokomotifi hâline
getirdiği inşaat sektörü ciddi bir daralma yaşamaktadır.
Katma değer üretimi zayıf olan bu sektör iktidara yakın sermaye
gruplarının da büyük rantlar sağladığı bir alan
olmuştur. Tasarının bu maddesiyle ortaya çıkan konut
talebinin azalmasını, şimdi bu düzenleme ile dengelenmeye
çalışılmaktadır. Bu durumda bir çok yeni rant alanı ve
haksız yere kamu olanaklarından faydalanma durumu ortaya çıkacaktır.
Bugün yoksul halk kesimleri için konut sahibi olmak,
ciddi bir sorun olarak kalmaya devam etmektedir. Değişiklik ile
ortaya çıkacak sorunların giderilmesi ve bu düzenlemeden konut
ihtiyacı olan düşük gelirlilerinin faydalanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde
eklemeyi öngören 21'inci maddesinde geçen "canlı doğan birinci
çocuğu için 300 TL, ikinci çocuğu için 400 TL, üçüncü ve sonraki çocukları
için 600 TL doğum yardımı yapılır" ibaresinin
" canlı doğan ilk üç çocuğun her
biri için 600 TL doğum yardımı yapılır"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Nursel
Aydoğan
Bingöl Mardin Diyarbakır
Hasip Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin 21 inci maddesiyle düzenlenen ek 4 üncü maddesinin 1 inci
fıkrasına Türk vatandaşlarına ibaresinden sonra gelmek
üzere on iki ay boyunca ibaresinin eklenmesi ve maddeye
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ali
Öz
Manisa Konya Mersin
Münir Kutluata S.
Nevzat Korkmaz Adnan
Şefik Çirkin
Sakarya Isparta Hatay
Mehmet Şandır
Mersin
(7)
Kadın memur ve işçiye;
doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on
altı hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik durumunda,
doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki hafta
eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar
sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip
raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki
üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum
öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler
doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken
gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin
kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine
ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni
kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur veya
işçi olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir.
(8)
(7) ve (8) inci fıkralarda
fıkralarında belirtilen hâller dışında, merkezde
atamaya yetkili amir, ilde vali, ilçede kaymakam ve yurt dışında
diplomatik misyon şefi tarafından, birim amirinin muvafakati ile bir
yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde, mazeretleri sebebiyle memurlara
on gün izin verilebilir. Zaruret hâlinde öğretmenler hariç olmak üzere,
aynı usûlle on gün daha mazeret izni verilebilir. Bu takdirde, ikinci kez
verilen bu izin, yıllık izinden düşülür.
(9)
Kadın işçi veya memura, çocuğunu emzirmesi için doğum
sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı
ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni
verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez
kullanılacağı hususunda, kadın memur veya işçinin
tercihi esastır. Bu süre günlük çalışma süresinden
sayılır.
(10)
Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli
izin verilir. Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile
kadın işçi sağlığına uygun daha hafif
işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin
ücretinde bir indirim yapılmaz.
(11) Memurlara; en
az yüzde 70 oranında engelli ya da süreğen hastalığı
olan çocuğunun (çocuğun evli olması durumunda eşinin de en
az yüzde 70 oranında engelli olması kaydıyla) hastalanması
hâlinde hastalık raporuna dayalı olarak ana veya babadan sadece biri
tarafından kullanılması kaydıyla bir yıl içinde toptan
veya bölümler hâlinde on güne kadar mazeret izni verilir.
(12)
Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında fiili
çalışmaya bağlı her türlü ödemeler hariç malî haklar ile
sosyal yardımlara dokunulmaz.
(13) Doğum yapan memura, bu madde uyarınca
verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi
doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine
yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir.
(14) İsteği
halinde kadın işçiye, analık süresinin tamamlanmasından
sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık
ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Analık süresi işçinin sağlık durumuna ve işin
özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse
artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.
(15)
Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında fiili
çalışmaya bağlı her türlü ödemeler hariç malî haklar ile
sosyal yardımlara dokunulmaz.
(16) Doğum yapan kadın çalışanlara 24
ay boyunca ödenen ücretler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Salih Koca ve
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
21. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesine
arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Mehmet Hilal Kaplan Müslim Sarı
İzmir Kocaeli İstanbul
Ali Serindağ Vahap Seçer İzzet
Çetin
Gaziantep Mersin Ankara
"MADDE 21 - 633 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Doğum yardımı
EK MADDE 4- (1) Türk vatandaşlarına, canlı
doğan birinci çocuğu için 400 TL, ikinci çocuğu için 500 TL,
üçüncü ve sonraki çocukları için 700 TL doğum yardımı
yapılır. Bu yardım Türk vatandaşı olan anne veya
babaya, her ikisi de Türk vatandaşı ise anneye yapılır.
Doğum yardımı, Bakanlıkça belirlenen zorunlu hallerde
babaya ödenebilir. Doğum yardımı ödenmesinde Kimlik Paylaşımı
Sisteminde yer alan nüfus kayıtları esas alınır. Bu
kapsamda yapılan ödemeler, Bakanlık bütçesine bu amaçla konulan
ödenekten karşılanır. Bu fıkrada belirtilen tutarları
artırmaya Bakanlık ile Maliye Bakanlığı
müştereken yetkilidir.
(2) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
işçilerden, kapsamında bulundukları bireysel iş
sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre
işçinin kendisi veya eşinin doğum yapması nedeniyle
işçiye bir ödeme yapılması
kararlaştırılmış olanlara, kararlaştırılan
tutarın bu madde uyarında yapılacak ödeme tutarından daha
az olması halinde sadece aradaki fark ödenir.
Kararlaştırılan tutarın bu maddeye göre yapılacak
ödeme tutarından daha fazla olması halinde ise bu maddeye göre ödeme
yapılmaz.
(3) Kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen personele, doğum
yardımı ödeneği veya başka bir ad altında aynı
amaçla ilgili mevzuatta öngörülen ödemeler yapılmaz.
(4) 5901
sayılı Kanunun 28 inci maddesi kapsamına girenler bu madde
hükümlerinden aynen yararlandırılır.
(5) Doğum
yardımı, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın
ödenir ve haczedilemez. Doğum yardımından yararlananların
gerçek dışı beyanda bulunmaları nedeniyle yersiz ödemeye
sebebiyet verilmesi halinde, bu ödemelerin, bir ay içinde ödemenin
yapıldığı tarihten tahsil edildiği tarihe kadar geçen
süreye 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme
zammı oranında hesaplanacak faiz ile birlikte iade edilmesi,
haksız yararlanana ödeme yapan kurum tarafından bir yazı ile
bildirilir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde bu alacakların
ilgili vergi dairesine bildirilmesi üzerine anılan Kanun hükümlerine göre
takip ve tahsil edilir.
(6) Doğum
yardımının ödenme esasları ile bu maddenin
uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, altı ay
içerisinde İçişleri Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığı görüşleri alınarak Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Rahmi
Aşkın Türeli, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Türeli.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada 19, 20
ve 21inci maddelerde çeyiz hesabı, konut yardımı ve doğum
yardımı olmak üzere üç çeşit -bir anlamda devletin katkı
vereceği ve yardım yapacağı- mekanizma belirlenmiş.
Tabii, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Biz
vatandaşımızın yararına olacak olan her türlü
düzenlemenin yanındayız. Bu anlamda da buradaki doğum
yardımının elbette verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Hatta,
önergemizde de bu miktarların bir miktar, biraz daha
artırılması gerektiğini söyledik.
Ama tabii, bir şeyi de söylemek lazım: Bu nüfus
artışını teşvik ederek Türkiyenin bir yere gitmeyeceğini
anlamamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Dünyada nüfusunu
artırarak gelişen, kalkınan hiçbir ülke yok. Önemli olan, o
nüfusunuza, var olan nüfusunuza iyi eğitim verebilmek ve onları
istihdam edebilecek bir çalışma ortamını, ekonomik
ortamı tesis edebilmek. Bunu yapmadığınız zaman,
nüfusu artırarak bu ülkenin büyümesi mümkün değil. Ha, ne olur?
Nüfusunuz arttığı için, baktığınız zaman,
ülkenin millî geliri yüksek gözükür ama tabii, millî gelirde, bir ülkenin
toplam millî geliri değil, kişi başına düşen millî
gelir önemlidir; o açıdan da baktığınızda ülkenin
ekonomik kalkınmasıda bir katkı vermiş olmaz.
Tabii, diğer taraftan da şunu biliyoruz:
Türkiyenin hâlâ 2030 yılına kadar demografik fırsat
penceresinden yararlanacağını biliyoruz yani 2030
yılına kadar Türkiyenin nüfusunda bir yaşlanma söz konusu
değil; ondan sonra, 2030 yılından sonra yaşlanma
olacağı söyleniyor. Biz bunu Komisyonda da ayrıntılı
tartıştık. Ee, yaşlanırsa yaşlanır
arkadaşlar. Yani yaşlanmayacak diye ilanihaye nüfusu artırarak
nereye kadar gidebiliriz? Yani yerkürede, dünyada sonuçta şu anda 7 milyar
insan yaşıyor yani 10 milyar, 15 milyar, bu nereye kadar artabilir?
Yani, önemli olan, dediğim gibi, bu nüfusu insan gibi yaşatabilecek,
insani koşullarda yaşatabilecek bir ortamı tesis etmek.
Diğer taraftan da artık şunu biliyoruz
biz: Günümüzdeki üretim teknikleri ve teknolojileri öyle bir noktaya geldi ki
eskisi kadar emeğe ihtiyaç duyulmuyor. Tarım sektöründe böyle, ee,
sanayi sektöründe de böyle. Geçmişte bu insanların
yaptığı, belki 100 kişinin yaptığı işi
bir günde 1 tane makine yapıyor; makinenin başında da 1
işçi duruyor, hatta 3-4 makineyi birden idare ediyor. Yani bu kadar yüksek
nüfus artışına gerek yok.
Bugün, baktığınız zaman, yüksek
nüfusu olan ülkelere baktığınız zaman -Hindistana
bakın, Çine bakın- onlarda elbette belli gelişmeler var ama
hızlı nüfus artışından kaynaklanmıyor. Ama tabii,
hızlı nüfus artışı iş gücü arzını
artırarak iş gücüne bir havuz sağlıyor, bir emek havuzu
sağlıyor. Ama onu eğer düşük ücretlerle, olumsuz
çalışma koşullarıyla, çok uzun süreler
çalıştırarak, gerekli hakkını vermeyerek
çalıştıracak bir ortamı tesis ederseniz o zaman elbette
bundan yararlanırsınız. Ama doğru olan bu değil,
Türkiyenin yapması gereken de bu değil. Türkiyenin yapması gereken,
katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde uzmanlaşmaktır ve
iş gücünü de bu doğrultuda eğitmektir ve nüfus
politikasını da bununla uyumlu hâle getirmektir.
Tabii, bütün bunların hepsi aslında şunu
gösteriyor bize: Bir sosyal koruma sistemine işaret ediyor, sosyal
güvenlik sistemine. Bakın, arkadaşlar, bir sosyal koruma sisteminin
üç ayağı var: Sosyal sigorta, sosyal hizmet ve sosyal yardım.
Türkiyenin problemi, bu şekilde, biraz önce söylediğim gibi çeyiz
hesabı, konut yardımı, doğum yardımı gibi zaten
çok başlı olan birçok farklı farklı unsurun bir araya
geldiği bir yapıyı oluşturmak değil, bütünleşik
bir yapıyı oluşturmak yani üçünün hepsinin, başka bir
anlamla, primli sistemlerin ve primsiz sistemlerin bir uyum içinde birlikte
çalışacağı bir sistemi kurmaya ihtiyaç var.
Diğer taraftan, sosyal yardımların
toplamı Türkiye için düşük arkadaşlar -devletin
rakamlarını söylüyorum- 2013 yılı için 20,1 milyar olup
millî gelirin yüzde 1,28ine tekabül ediyor. Değerli arkadaşlar, OECD
ortalaması yüzde 2,5.
Sayın Bakan, bunun artmasına ihtiyaç var hele
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkede sosyal yardımları
artırmaya ihtiyaç var.
Yine sosyal yardımlar içinde kömür ve erzak gibi
ayni yardım mekanizmaları var; bu sistem hem suistimale hem de
politik sömürüye son derece açık bir sistem.
Sosyal yardımlarda çok başlı bir yapı
var. Şu anda sosyal yardım veren -devletin rakamlarını
söylüyorum- kurum sayısı 2013 yılında 8 arkadaşlar.
Önemli olan, bir sistem kurabilmek, bütünleşik bir sistem kurmak; hak
esasına dayalı
Bağış, bağış;
bağış vermek insanlara bir şeyi ihsan etmek değil.
Ama, insanların vatandaş olmaktan kaynaklanan haklarını kullanacakları
bir sosyal koruma sistemini kurmaya ihtiyaç var. İşte, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak aile sigortasını bu yüzden oluşturduk ve
aile sigortasıyla hem sosyal yardımların miktarını ve
millî gelirdeki payını artırıyoruz hem de son derece etkin,
birlikte çalışan, uyumlu bir sistem yaratıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Sizlere
önerimiz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ortaya koyduğumuz aile
sigortasını alıp kullanmanız çünkü biz bunu sonuçta Türkiye
için kullanıyoruz ve o yüzden Bütçede de söyledik ama siz
kullanmazsanız zaten biz de seçimlerde 7 Hazirandan sonra iktidar
olduğumuzda bunu kullanacağız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 21 inci
maddesiyle düzenlenen ek 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasına Türk
vatandaşlarına ibaresinden sonra gelmek üzere on iki ay boyunca
ibaresinin eklenmesi ve maddeye aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
(7) Kadın
memur ve işçiye; doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta
olmak üzere toplam on altı hafta süreyle analık izni verilir.
Çoğul gebelik durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık
izni süresine iki hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz
hafta öncesine kadar sağlık durumunun çalışmaya uygun
olduğunu tabip raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde
doğumdan önceki üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu
durumda, doğum öncesinde bu rapora dayanarak fiilen
çalıştığı süreler doğum sonrası analık
izni süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle,
doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum
sonrası analık izni süresine ilave edilir. Doğumda veya
doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin
ölümü hâlinde, isteği üzerine memur veya işçi olan babaya anne için
öngörülen süre kadar izin verilir.
(8) (7) ve (8) inci
fıkralarda fıkralarında belirtilen hâller
dışında, merkezde atamaya yetkili amir, ilde vali, ilçede
kaymakam ve yurt dışında diplomatik misyon şefi
tarafından, birim amirinin muvafakati ile bir yıl içinde toptan veya
bölümler hâlinde, mazeretleri sebebiyle memurlara on gün izin verilebilir.
Zaruret hâlinde öğretmenler hariç olmak üzere, aynı usulle on gün
daha mazeret izni verilebilir. Bu takdirde, ikinci kez verilen bu izin, yıllık
izinden düşülür.
(9) Kadın işçi veya memura, çocuğunu
emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim
tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda
günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında
ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memur veya
işçinin tercihi esastır. Bu süre günlük çalışma süresinden
sayılır.
(10) Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik
kontroller için ücretli izin verilir. Hekim raporu ile gerekli görüldüğü
takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha
hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin
ücretinde bir indirim yapılmaz.
(11) Memurlara; en
az yüzde 70 oranında engelli ya da süreğen hastalığı
olan çocuğunun (çocuğun evli olması durumunda eşinin de en
az yüzde 70 oranında engelli olması kaydıyla) hastalanması
hâlinde hastalık raporuna dayalı olarak ana veya babadan sadece biri
tarafından kullanılması kaydıyla bir yıl içinde toptan
veya bölümler hâlinde on güne kadar mazeret izni verilir.
(12)
Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında fiili
çalışmaya bağlı her türlü ödemeler hariç malî haklar ile
sosyal yardımlara dokunulmaz.
(13) Doğum yapan memura, bu madde uyarınca
verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi
doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine
yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir.
(14) İsteği
halinde kadın işçiye, analık süresinin tamamlanmasından
sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık
ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Analık süresi işçinin sağlık durumuna ve işin
özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse
artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.
(15)
Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında fiili
çalışmaya bağlı her türlü ödemeler hariç malî haklar ile
sosyal yardımlara dokunulmaz.
(16) Doğum yapan kadın çalışanlara 24
ay boyunca ödenen ücretler."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay,
Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 21inci maddede verdiğimiz önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifin 21inci maddesiyle bir defaya mahsus olmak
üzere Türk vatandaşlarına, canlı doğan 1inci çocuğu
için 300; 2nci çocuğu için 400; 3üncü ve sonraki çocukları için 600
lira doğum yardımı yapılmaktadır. Yeni doğan
çocuklar için yapılacak bu yardımlar elbette ki olumludur. Ama
mademki olumlu bir şey yaptık, bunu yapmışken tam
yapalım. Biz önergemizde de bunu daha uzun süre olarak ön görüyoruz. Neden
dersek değerli milletvekilleri, ülkemizde her geçen yıl nüfus
artış hızına göre doğum oranı azalıyor.
Yıllar geçtikçe, aslında, Türkiye genç nüfustan orta ve yaşlı
nüfusa doğru bir geçiş sürecini yaşıyor.
Nüfus artış hızı 2000
yılında binde 18,3 iken 2012 yılında binde 12ye
gerilemiştir. Türkiyenin ortalama yaşı 2008de 28,5e, 2012
yılında 30,1e yükselmiştir. Demografik değişim
fırsatından yararlanamayan Türkiye, yaşlandığında
gelişmiş ülkelere göre çok daha ağır bedel ödeyecektir.
Özellikle, yaşlı nüfusun getirdiği emeklilik, sağlık
ve yaşlı bakım faturası bu bedeli ekonomik olarak daha da
ağırlaştıracaktır. Nüfus artış
hızının düşmesinde modernleşme ve şehirleşmenin
etkisinin yanında, nüfus planlaması, ekonomik zorluklar ve doğum
izinlerinin kısa olması etkili olmaktadır. Özellikle, biz,
önergemizde bu çalışan kadınlarımızın doğum
izinleriyle ilgili önemli ve son derece makul öneriler getiriyoruz.
İlk kez anne olacaklar veya yeniden anne olmak
isteyenler gerek ekonomik gerekse doğum izninin
kısalığından dolayı bu kutsal görevi yerine
getirememektedirler. Yeni doğan her çocuğun aile bütçesine ek mali
külfeti olmaktadır. Önergemizle doğum yapan annelerden yirmi dört ay
boyunca gelir vergisi kesilmeyerek aile bütçesine katkı sağlanacak ve
doğacak çocuğun ek mali külfeti karşılanarak doğum,
çalışan kadınlarımız için de teşvik edilmektedir.
Doğumun teşvik edilmesi hâlinde ülkemizin nüfus artış
hızı, dolayısıyla ülkemizdeki genç nüfus oranı artacak
ve ileride, uzun vadede demografik bakımdan bekleyen
sıkıntılarla çok daha az karşılaşmış
olacağız.
Bilimsel çalışmalara göre, anne sütü,
doğumdan sonra ilk altı ay süresince bebeğin fizyolojik ve
psikososyal ihtiyaçlarını tek başına mükemmel bir
şekilde karşılamakta ve anne ile bebek arasındaki
bağı kuvvetlendirmektedir. Anne sütünün ve emzirmenin hem bebek hem
de anne için başta beslenme olmak üzere; sağlık,
bağışıklık, gelişim, psikolojik, sosyal ve
ekonomik yönden pek çok faydası vardır. Bu nedenle, dünyada
olduğu gibi ülkemizde de 1-8 Ekim tarihleri arası Emzirme
Haftası olarak kabul edilmiştir. Anne sütüyle beslenmenin ileri
yaşam sağlığı üzerine çok olumlu etkileri
bulunmaktadır. Anne sütü emzirmeyle sağlık harcamaları
azalır, çocuk hastalıklarının tedavisindeki iş gücü
azalır, iş günü kaybı azalır, izin alma ve para kaybı
azalır.
UNICEF ve Dünya Sağlık Teşkilatı,
bebeklerin doğumundan itibaren ilk altı ay boyunca sadece anne sütü
almalarını yani başka katı ve sıvı gıdalar,
su almadan ve yedinci aydan itibaren katı ve lapa ek gıdalara
başlanılmasını önermektedirler. Sağlık
Bakanlığı ve UNICEF iş birliğiyle Türkiye çapında
bebek yaşam oranlarının artmasını ve
sağlıklı nesiller yetiştirilmesini sağlamaya amaçlayan
İlk Altı Ay Sadece Anne Sütü kampanyası da
başlatılmıştır.
Önergemizde kadın memur ve işçilerin
doğumdan sonraki analık izin süresi sekiz haftadan yirmi dört haftaya
çıkartılarak kadın memur ve işçilerin toplam analık
izin süresinin on altı haftadan otuz iki haftaya
çıkarılması önerilmektedir. Çoğul gebeliklerde doğum
öncesi analık izni süresi on haftadan on iki haftaya
çıkarılmaktadır.
Önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde
eklemeyi öngören 21'inci maddesinde geçen "canlı doğan birinci
çocuğu için 300 TL, ikinci çocuğu için 400 TL, üçüncü ve sonraki
çocukları için 600 TL doğum yardımı yapılır"
ibaresinin canlı doğan ilk üç çocuğun her biri için 600 TL
doğum yardımı yapılır" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Artan şekilde doğum yardımı yapmak
çok çocuk doğurmaya yönelik bir teşviktir. Bu teşvikin
doğrudan kamu eliyle yapılması etik olmadığı gibi
ideolojik bir boyut içermektedir. Ayrıca böyle bir düzenlemenin
kadınlar açısından baskıcı ve dayatmacı bir yönü
olduğu açıktır. Kadına annelik dışında
kariyer ve meslek şansı tanımayan siyasal aklın tezahürü
olan bu düzenleme ile kadının toplum içerisinde ayrımcı
toplumsal cinsiyet rollerine daha fazla maruz kalacağı
açıktır. Değişiklik ile kadınların daha fazla
baskı altına alınmasına dönük düzenlemelerin
değiştirilerek, eşitlikçi bir mevzuatın
oluşturulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 8/1/2002 tarihli ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 1'inci maddesinde değişiklik öngören 22'nci maddesinde geçen
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "ilgili
belediyelerin atadığı belediye meclis üyeleri" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nursel Aydoğan Hasip Kaplan
Bingöl Diyarbakır Şırnak
Adil Zozani Erol Dora
Hakkâri Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 22. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Müslim Sarı Vahap Seçer
İzmir İstanbul Mersin
Mehmet Hilal Kaplan Ali Serindağ İzzet Çetin
Kocaeli Gaziantep
Ankara
Haydar Akar
Kocaeli
"MADDE 22 - 8/1/2002 tarihli ve 4736
sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve
Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesine sekizinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri
kapsamında, belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs
ya da şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmeti veren
her bir ulaşım aracı ile özel deniz ulaşımı
aracı için bunların işletmecilerine, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten ilgili
belediyeler aracılığıyla her ay gelir desteği ödemesi
yapılır. Yapılacak aylık gelir desteği ödemesini
yıllık olarak belirlemeye, bu tutarı faaliyette bulunulan yere
ve/veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da
şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmeti veren her bir
ulaşım aracını taşıma kapasitesine göre
farklılaştırmaya ve yapılacak ödemeye ilişkin
diğer esas ve usuller Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken üç ay içinde
belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 22. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Ahmet
Duran Bulut Erkan
Akçay
Antalya Balıkesir Manisa
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Ali
Öz
Kütahya Konya Mersin
MADDE 22- 8/1/2002 tarihli ve 4736 sayılı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 1 inci maddesine sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri
kapsamında, belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs
ya da şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmeti veren
her bir ulaşım aracı ile özel deniz ulaşımı ve
demiryolu ulaşımı aracı için bunların
işletmecilerine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bütçesine bu amaçla konulan ödenekten ilgili belediyeler
aracılığıyla her ay gelir desteği ödemesi
yapılır. Yapılacak aylık gelir desteği ödemesini
yıllık olarak belirlemeye, bu tutarı faaliyette bulunulan yere
ve/veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da
şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmeti veren her bir
ulaşım aracını taşıma kapasitesine göre
farklılaştırmaya ve yapılacak ödemeye ilişkin
diğer esas ve usuller Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken altı ay
içinde belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Ali
Öz, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba yasa
tasarısının içerisinde yapılan uygulama doğru bir
uygulama ancak vermiş olduğumuz önergede, sadece kara ve deniz
değil, aynı zamanda demir yollarında da benzer bir
uygulamanın yapılmasını talep ediyoruz.
Dolayısıyla, aslında, engellilerin yararlanması gereken bu
hakka Komisyonun ve Hükûmetin neden katılmadığını
anlamak mümkün değil.
Engellilerin, tabii
ki ülkemizde çok önemli sorunları var. Bunların her zaman için göz
ardı edildiğini, sadece belli dönemlerde
hatırlandığını, engellilerin gerçekte alması
gereken hakların büyük çoğunluğunu
alamadığını biliyoruz. Tüm Batı ülkelerinde
olduğu gibi bizim ülkemizde de aslında engelli nüfusu, ortalama
olarak toplam nüfusun yüzde 10-12 civarına tekabül etmekte. Engellilerin
hak ettikleri çoğu şeyden mahrum kaldıklarını
biliyoruz.
Bunun
dışında, özellikle, ülkemizde yaşayan engellilerin çok
önemli bir sorununa mutlaka dikkat çekmek gerekiyor. Öncelikle şunu ifade
etmem gerekir ki normalde hepimizin birer engelli adayı olduğunu,
ülke sınırları içerisinde yaşayan insanların
tamamının bugün sağlıklı da olsalar,
doğuştan bir özürleri ve engeli olmasa da günün birinde engelli olma
ihtimalleri olduğunu düşünmek lazım. Olaya bu açıdan
baktığımız zaman, aslında engellilerin en önemli
sorunu, engellilerin sorununu çözmek üzere bir şeyler yapmayı
düşünen insanların, özellikle de tabii ki Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve milletvekillerinin zihinlerdeki engeline son vermesi gerekiyor.
Engelli vatandaşlarımızın engel
oranının tanımlanması gerektiğini uzun süredir
söyledik, ifade ettik, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
komisyonlarda da ifade ettik. Vücuttaki anatomik özür durumunun
dışında engellinin Batı ülkelerindeki standartlara uygun
bir şekilde yeniden tanımlanması gerekmekte. Biz bu hakları
verirken engelli statüsüne koymuş olduğumuz insanların vücudunun
sadece yüzde 40 üzerinde anatomik özrü olduğu zaman biz bunları
engelli olarak kabul ediyoruz. Oysaki bir organında ciddi manada araz
olan, örneğin bir gözünü kaybetmiş olan bir vatandaşın
-doğuştan veya daha sonraki bir hadiseden sonra- almış
olduğu özür derecesi onu engelli sınıfına sokmuyor.
Dolayısıyla bu tür vatandaşlarımızın gerek
engelli statüsüne sokulmamaktan kaybettikleri hak mahrumiyetlerinin yanında,
özellikle istihdam konusunda da sağlıklı ve engelli
arasındaki ayrımda çok önemli bir yer tuttuğunu, bu
insanların arada kaldığını, dolayısıyla bu
insanların ne sağlıklı, sağlam kabul edildiğini
ne de özür dereceleri yüzde 40ın altında olduğu için özürlü
grubuna alındığını böyle mağduriyet yaşayan
çok sayıda insanımız olduğunu bilmekteyiz. Aslında,
bunların sorunlarıyla alakalı bir düzenleme yapabilmek için
engelli tanımını Türkiye Büyük Millet Meclisinin kesinlikle
uluslararası standartlarda tanımlamasının önem arz
ettiğini ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde engellilere verilen ücretlerin
Özellikle
engellilerin ve engelli bakımlarındaki adres
değişikliğine bağlı olarak sık sık
maaşlarının kesilmesinin doğru bir uygulama olmadığını
ifade etmek isterim. Vatandaş gitmiş, engelini bir şekilde
sağlık kurulu raporuyla tescil ettirmiş, ekonomik durumu, aile
geliri ailede çalışan insan sayısına göre belirlenmiş,
ancak bir ikametgâh değişikliği olduğu zaman Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı tarafından bu insanlar mağdur edilmekte,
kendilerine bağlanan aylıkları kesilmekte, dolayısıyla
arada kalan süre içerisinde, hak ettikleri hâlde kendilerine geriye dönük bir
ödeme de yapılmamakta. Bu mağduriyet aslında basit bir
düzenlemeyle giderilebilecekken bu konuda duyarlı olmamaktan dolayı
bu vatandaşlarımız sık sık mağdur
edilebilmekteler. Geçmiş dönemlerde, âdeta çok küçük puntolarla
yazılmış, engelli vatandaşlarımızın
kendilerine devlet tarafından ödenmiş olan ücretlerinden dolayı,
bir şekilde kendi durumları değiştiği zaman veya
ailenin ekonomik geliri arttığı zaman, devlete faiziyle beraber
yüksek miktarlarda, ciddi oranda borçlu duruma geldiklerini biliyoruz. Bu
düzenlemeler içerisinde, bu tür vatandaşların da mağduriyetini
ortadan kaldırmak için, buna maruz kalmış
insanlarımızın mutlaka, en azından faizsiz bir şekilde
geri ödemelerini temin etmek veya bunların borçlarını engelli
vatandaşlarımızın yararına olduğu
düşüncesiyle affetmenin daha doğru olacağı kanaatinde
olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
22. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir) ve
arkadaşları
"MADDE 22 - 8/1/2002 tarihli ve 4736 sayılı Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 1 inci maddesine sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri
kapsamında, belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs
ya da şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmeti veren
her bir ulaşım aracı ile özel deniz ulaşımı
aracı için bunların işletmecilerine, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten ilgili
belediyeler aracılığıyla her ay gelir desteği ödemesi
yapılır. Yapılacak aylık gelir desteği ödemesini
yıllık olarak belirlemeye, bu tutarı faaliyette bulunulan yere
ve/veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da
şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmeti veren her bir
ulaşım aracını taşıma kapasitesine göre
farklılaştırmaya ve yapılacak ödemeye ilişkin
diğer esas ve usuller Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken üç ay içinde
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar,
Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; torba kanunun 22nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Bu doğru bir madde, çok önceleri yapılması
gereken bir şey. Niye bunu söylüyorum? Çünkü bununla ilgili 2013ün
Kasım ayında beş dakikalık gündem dışı bir
konuşma yaparak Türkiyedeki minibüsçülerin, toplu taşıma
işi yapan esnafın problemlerini dile getirmiştim. Yine, bununla
ilgili 2014 Temmuz ayında da bir araştırma önergesi
vermiştim ve bunu da burada konuşmuştuk hep birlikte, AKPnin
oylarıyla da bu araştırma önergem reddedilmişti.
Gerçekten minibüsçü esnafı büyük
sıkıntılar yaşıyor. Bu
sıkıntıların en büyüklerinden tek tek
sıkıntılarını saymayacağım ama- bir tanesi
de bedava veya ücretsiz taşımış oldukları
vatandaşlarımızla ilgili bir sıkıntıydı ki
bunun da en büyüğü olarak 65 yaş grubunu ekleyerek bunların
sıkıntılarının üzerine daha çok
sıkıntıyı bindirdiler.
Minibüsçüler, tabii, böyle 17 ayrı grupta
vatandaşımızı taşırken
Kendi ilimden örnek
vermek istiyorum, örneğin Kocaeli ilinde minibüsçülerin bedava
taşımış olduğu insan sayısı 110 bin
kişi. Yani 1 milyon 700 bin kişilik nüfusun içerisindeki 110 bin
kişi bu işten bedava yararlanıyordu veya indirimli
yararlanıyordu. Kim var bu grupların içerisinde? Öğrenciler var,
öğretmenler var, jandarma var, polis var, engelli var, şehit
yakını var, gazi var, var da var ve en son da 65 yaş geldi ve
minibüsçüler 65 yaşı taşımaya başladılar. Her
seçim dönemi öncesinde bir rüşvet vermek gerekiyordu, bu rüşveti de
minibüsçüler üzerinden AKP Hükûmeti vermeye çalıştı, en son 65
yaşı verdi.
Peki, minibüsçü esnafı esnaf da berber, kahveci,
fırıncı esnaf değil mi? Oralardan kimse bedava
alışveriş yapmıyordu, bu 110 bin kişi oradan indirimli
ekmek almıyordu, oradan bedava ekmek almıyordu. O zaman sosyal
devletin gereği olarak ne yapmamız gerekiyordu? Bu minibüsçü
esnafının mağduriyetini gidermemiz gerekiyordu. Gidermek ne
demektir? Bir kamu hizmeti olarak vermiş olduğu bu taşıma
işini bu vatandaşlara eğer bedavadan veriyorsa, devlet, bunun
karşılığını ödemeliydi.
Şimdi, geç de olsa bir seçim yatırımı
da olsa
Çünkü, bunu ben 2013te dile getirmiştim, 2014te dile
getirmiştim, AKP oylarıyla bunlar reddedilmişti her seferinde.
Şimdi, haklı olduğumuz ortaya çıktı ve torba kanun
içerisine bu maddeyi koydunuz. Doğru mu? Doğru ama sonuca
baktığınızda neye veriyorsunuz yetkiyi? Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının bütçesine konacak bir ödenekle,
belediyelerin yıl bazında belirleyeceği, aylık ödeyeceği
miktarlarda. Niye bunu yapıyorsunuz?
Yine, ben kendi kentimden örnek veriyorum. Hiç kimse para
ödeyerek dolmuşa, minibüse binmiyor benim kentimde. Ne belediye
aracına biniyor ne de özel kooperatiflerin işletmiş olduğu
araçlara biniyor ne de şahıs araçlarına biniyorlar toplu
taşıma yapanlar. Hepsi kartla biniyor ve kartla iniyor. Burada biz
kartla binen şehit yakınını, burada kartla binen 65
yaş üzerindeki vatandaşımızı, burada kartla binen öğrencimizi,
burada kartla binen jandarmamızı, postacımızı, hepsini
biliyoruz. Niye belediyelerin eline bu imkânı verip onlara bir siyasi
malzeme yapma gereği duyuyorsunuz? Ve yıl bazında belirleniyor.
Minibüsçü esnafı, belediyelerden UKOME üzerinden her
cuma günü paralarını alıyorlar veya her gün aslında
taşıdıkları yolcunun ücretini alıyorlar. Sadece
cumartesi, pazar günlerini pazartesi günü alıyorlar. Niye siz,
taşıttırmış olduğunuz engellinin, 65 yaş
üzerinin veya diğer 17 grupta taşıttırmış
olduğunuz vatandaşın parasını -belediyeye bir
iyilikmiş gibi- belediyeye devredip minibüsçü esnafına bir iyilik
yapıyormuş gibi belediye üzerinden bunu yapmaya
çalışıyorsunuz? Bu bir siyasi yatırım aslında.
Belediye, eğer o kooperatifle iyi geçiniyorsa ya da yandaş bir kooperatifse
onun parasını ödeyecektir ama yandaş bir kooperatif değilse
ya da belediyenin işte sıkıntılar
yaşadığı bir kooperatifse bu ödemesi gereken parayı ne
yapacaktır? Ödemeyecektir veya sıkıntılar yaşanmaya
başlayacaktır.
Evet, seçim geliyor, 7 Haziranda seçim var ve rüşvet
dağıtmaya başladınız. Biraz evvel geçen maddelerin
Bir sosyal hukuk devleti olarak yapılması gereken, ama insanları
yoksullaştırarak, yoksulluğu yöneterek bir sistem kurmak
değil, insanlara iş ve istihdam sağlayarak o yoksulluğu
önlememiz gerekiyor. Eğer siz anladıysanız o geçen maddeleri,
gerçekten asgari ücretlinin bu işlerden yararlanabileceğini
düşünüyorsanız hepinizi tebrik ediyorum.
İyi geceler diliyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 8/1/2002 tarihli ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 1'inci maddesinde değişiklik öngören 22'inci maddesinde geçen
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "ilgili
belediyelerin atadığı belediye meclis üyeleri" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile yerel yönetimlerinde bu karar
alma sürecine dahil edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, Ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bölümüne eklenmesini
öngören 23üncü maddesinde geçen yer alan ibaresinin bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nursel Aydoğan Hasip Kaplan
Bingöl Diyarbakır Şırnak
Adil Zozani Erol
Dora
Hakkâri Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 23. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Ahmet
Duran Bulut Erkan
Akçay
Antalya Balıkesir Manisa
Alim Işık Mustafa
Kalaycı
Kütahya Konya
MADDE 23- Ekli (2)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bölümüne eklenmiştir.
(2) SAYILI LİSTE
KURUMU: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLAR
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO
ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Daire Başkanı |
1 |
2 |
2 |
|
TOPLAM |
|
2 |
2 |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 23. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Rahmi Aşkın Türeli Bülent
Kuşoğlu İzzet
Çetin
İzmir Ankara Ankara
Ali Serindağ Ali Özgündüz Refik
Eryılmaz
Gaziantep İstanbul Hatay
Müslim Sarı Ali Rıza Öztürk
İstanbul Mersin
MADDE 23- Ekli (2) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bölümüne
eklenmiştir.
(2) SAYILI LİSTE
KURUMU: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLAR
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO
ADEDİ |
TOPLAM |
|
GİH |
Daire Başkanı |
1 |
3 |
3 |
|
GİH |
Aile ve Sosyal Politikalar Uzman
Yardımcısı |
9 |
50 |
50 |
|
|
TOPLAM |
|
53 |
53 |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Özgündüz,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde Genel
Kurulda olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, aslında, 23üncü
madde üzerinde verdiğimiz kadro artımıyla ilgili söz aldım
ancak iki gündür ülkemizin ve siyasetin gündemini işgal eden Sayın
Bülent Arınçın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek hakkında söyledikleri daha çok beni ilgilendiriyor. Niye?
Öncelikle
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mersin
Belediyesiyle ilgilen, Mersin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Mersin Belediyesinde
gereği yapılıyor, biz de işte onu istiyoruz, neyse o
yapılsın.
Sayın Arınç diyor ki
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şişli
Belediyesi
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Yani, e, çok güzel
Yani,
laf atıyorsun da oradan Metiner, kardeşim, Hükûmet sende mi,
İçişleri Bakanlığı sende mi, gönderirsin
müfettişini gereği yapılır, biz de bunu söylüyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mahkemeler
gereğini yapıyor, sen kendi işine bak.
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Şu anda bu olay,
Bülent Arınçın açıklaması yeniden bir 17 Aralık
olayıdır benim açımdan, Türkiye açısından. Hükûmetin
Başbakan Yardımcısı, Hükûmet Sözcüsü Sayın
Arınça teşekkür ediyorum, Hükûmetinizden birine teşekkür
ediyorum. Daha önce, 17-25 Aralık sürecinde nasıl Kabinede bu
yolsuzluk, hırsızlık olayına bulaşmayan Ali Babacana
ve Mehmet Şimşeke teşekkür ettim ise, o zaman nasıl
teşekkür ettiysem şimdi de Sayın Bülent Arınça
teşekkür ediyorum, herkesin bildiği, herkesin konuştuğu bir
olayı Başbakan Yardımcısı sıfatıyla gündeme
getirdi. Paralel falan filan diyorsunuz ya, işte terör örgütü falan, e,
dedi ki: Kardeşim, sen neden bahsediyorsun? Çocuklarını orada okuttun,
kendin işte bilmem neyin neresindesin -ben söylemeyeyim- Ankarayı
parsel parsel sattın. Ne diyor aslında hukuksal anlamda? Diyor ki:
Sen 3628 sayılı Kanun kapsamında suç işledin. 3628
sayılı Kanun kapsamındaki suçlar İçişleri
Bakanının iznine bile tabi değildir, cumhuriyet
savcısı resen soruşturma başlatmalıdır, derhâl
Melih Gökçek ve ikinci dereceye kadar yakınlarının, başta,
Osman mıdır, nedir, oğlu olmak üzere mal
varlıklarını tespit etmelidir, bütün, SPKya yazacak, hisse
senedi var mı, tapuya yazacak, gayrimenkul kayıtlarını
isteyecek, bankalara yazacak, çağıracak, Gel kardeşim, Gökçek
Efendi, sen kaç para maaş alıyorsun, gelirin nedir, kaç
yıldır alıyorsun? Efendim, mal varlığın nedir,
bunu bana açıkla. diyecek, bu kadar basit. Gel, açıkla, hesap ver.
Helal kazancınla kazandıysan helal olsun. Bu, 3628 saylı Kanuna
göre, Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele
Kanununa göre resen soruşturmayı gerektiren bir suçtur.
İçişleri Bakanlığının müfettiş falan
görevlendirmesine de gerek yoktur. İçişleri Bakanı görevini
yapacaksa soruşturmanın selameti açısından Melih Gökçeki
derhâl görevden almalıdır. Başbakan Yardımcısı
söylüyor kardeşim. Yahu, Başbakan Yardımcısı söylüyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin hakkınızda da
söylüyor.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Yapsın, benim
hakkımda söylediğini de yapsın, bunu da yapsın derhâl.
Bütün mesele bu, hukuku istiyoruz, hukuk işlesin arkadaşlar. Türkiye
ya hukuk devleti olacak ya da olmayacak, bunun kararını vereceksiniz.
Dolayısıyla, bu öyle yabana atılır bir olay değil,
AKPnin iç meselesi de değil. Bu siyaset işidir, bizimle
Hayır arkadaş, nasıl siyaset? Efendim, benim parti içi
işleyiş
falan filan, hayır, ülkenin meselesidir. Kaç
yıldır, yirmi yıl mı oldu, bu adam bu büyükşehri
yönetiyor, parsel parsel sattığı söyleniyor ülkenin
toprağını, Ankaranın toprağını, milletin
malını. Dolayısıyla, bu hesap vermelidir. Nerede?
Bağımsız yargıda. Bakanlarla ilgili burada kapattın
üstünü. O 48 kişiye de teşekkür ediyorum. Gitmesi gerekir. diyen
namuslu, vicdanlı, Gitsin, yargıda hesap versin. diyen içinizdeki
48 kişiye de teşekkür ediyorum. Dolayısıyla, bu olay üstü
kapatılacak basit bir mesele değildir. Büyük ihtimalle, şahsi
kanaatimdir, -Bülent Arınç o 17-25 Aralık sürecinde de hesap
verilmesi gerektiğini ima eden açıklama yapmıştır-
Yüce Divana gitme yönünde oy kullanan 48 kişinin içinden bir tanesi de
odur. Ondan dolayı, kuvvetle muhtemel, şahsi kanaatimi söylüyorum
Çünkü Bülent Arınç temiz bir adamdır, bunu da söyleyeyim. Dediği
gibi, cam gibi. Yolsuzluk, hırsızlık, şaibe, akçalı
işlerle ilgisi olan bir adam değildir diyorum. Dolayısıyla
Melih Gökçek hesap ver. diyorum. Siz de hesap verin. diyor, Siz de o
çağırıyı yapın. diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 23. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
MADDE 23- Ekli (2)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bölümüne eklenmiştir.
(2) SAYILI LİSTE
KURUMU: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLAR
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Daire Başkanı |
1 |
2 |
2 |
|
TOPLAM |
|
2 |
2 |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 705 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
gecenin bu geç vaktinde saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına 3 daire başkanı kadrosu ihdas ediliyor.
Biz de Memleketin evlatları iş beklerken, kadro beklerken 3 kadroyu
buraya vereceğimize 2 kadroyu verelim, hiç olmazsa artan o 1 kadroyla yani
1 daire başkanı maaşıyla 3-5 delikanlıya, hanım
kızımıza iş imkânı sağlayabilir miyiz? diye
verdik. Umarım siz de bunu uygun görürsünüz çünkü Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının daha birkaç yıl önce
çıkan teşkilat yasasında bunu düşünemeyen AKP iktidarı
bugün getirdiyse burada bir planlama hatasının olduğu zaten
açık. Bu vesileyle, kadro bekleyen Anadolu çocuklarının kimler
olduğunu, on üç yıllık AKP iktidarı döneminde defalarca
dile getirilmesine, birçok kez ilgili bakanların
Çalışıyoruz, yapıyoruz, yakında çözeceğiz. diye
söz vermesine rağmen çözülmeyen bazı kesimlerin sorunlarını
bir kez daha sizlerle paylaşıyorum. Başta işsizlikle mücadele
konusunda yoğun emek sarf eden üniversite mezunu gençlerimiz olmak üzere,
Anadolunun birçok kentinde asgari ücrete ve taşeron işçiliğine
talip olan gençlerimizin sorununa bir çözüm bulmamız gerekiyor. Defalarca
dile getirildi, ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri
mühendisleri, veteriner hekimler, teknikerler kadro istiyor ama bugün
Sayın Tarım Bakanının anlattıklarına
baktığınız zaman hiç orayla ilgisi bile yok, yalan
söylüyor, kesimlere diyor ki: Maliye Bakanından istedik. Ben sordum
burada, 2 bin kadro talep ettik. dedi. İlgili kesimler, temsilciler Maliye
Bakanlığına soruyorlar: Bu 2 bin kadro nasıl
dağıtılacak? Maliye Bakanlığının
bürokratları diyor ki: Hayır, öyle bir kadro talebi gelmedi.
Değerli milletvekilleri, bu bakanlara destek
çıkarak bunları insanüstü bir konuma taşıdınız.
Bunlar hepinize tepeden bakıyor yani AKPli milletvekili
arkadaşlarım bunları aklamakla kendi başlarına buyruk
bir adam konumuna taşıyorlar, bunu özellikle paylaşmak
istiyorum.
Taşeron işçilere kadro sözü verdiniz, havuz
medyasının kanallarında birçok reklam yapıldı ama ses
soluk yok, taşeron işçileri yine perişan. Diğer taraftan,
kara yollarında çalışan taşeron işçileri mahkeme
kararına rağmen bu haklarını alamıyorlar, neredeyse
dört yıla yakın süredir Yargıtayın da
onadığı mahkeme kararlarını uygulamamakta direnen bir
hükûmet var, bir kabine var. Bunlar içerisinde memleket çocuklarını
adam yerine koymayan insanlar var, bunlara özellikle sizlerin dikkatini çekmek
istiyorum.
Diğer taraftan, geçici köy korucularının
sigortasız, kaçak ve kadrosuz
çalıştırıldığı bir ülke olarak bu
ayıbı hâlâ hepimiz üzerimizde taşıyoruz. Bunlarla ilgili
bir iyileştirme yapılamadı.
Yine, 4/Cli konumundaki birçok gencimiz,
insanımız, verilen sözlere rağmen mağduriyetten
kurtarılamadı. Kamu aşçılarının özlük
hakları ve genel idari hizmetler sınıfına alınma
yönündeki talepleri kulak arkası edildi. Muharip gazi
yakınlarının kamuda istihdam hakkı talebi maalesef
Hükûmetinizce duyulmadı. Vekil ebe ve hemşireler, aile
sağlığı çalışanları hayal
kırıklığına uğratıldı. Vekil imamlar ve
vekil müezzinler, maalesef, burada gece yarısı önergesiyle kadroya
alınma yönündeki düzenlemeden çıkarıldı; anlayamadık.
Yani, niye Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri yukarıda evet
dedi, burada bu insanlara kadro verme sözünü geri aldı?
Diğer taraftan, Diyanette çalışan
murakıpların özlük hakları ve yine genel idari hizmetler
sınıfına alınma talepleri duymazdan gelindi, bugüne kadar
çözüm bulunamadı. Aynı şekilde, geçici ve mevsimlik işçiler
yine göz ardı edildi, insanların mağduriyeti giderilemedi. Bu ve
benzeri birçok grubun bugüne kadar defalarca dile getirilen kadro talepleri hiç
duyulmadı. Ama, AKPli yandaş olursa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) -
AKPli bürokrat olursa
onun evlatları hiçbir kadroya gerek duyulmaksızın VIP torpille,
sınavsız güzel kadrolara yerleştirildi ama huzurla yediklerini,
yiyeceklerini zannetmiyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, Ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bölümüne eklenmesini
öngören 23üncü maddesinde geçen yer alan ibaresinin bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) -Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile tasarı metninin
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli ve arkadaşları tarafından, 639
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede madde eklemek suretiyle mühendis ve
veteriner
kadrosu ihdasını içeren yeni madde ihdasına ilişkin bir
önerge verilmiştir. İç Tüzükün 87nci maddesine göre,
görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan, sair
kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi
niteliğindeki değişiklik önergeleri işleme konulmaz. Söz
konusu önerge, görüşülmekte olan teklifte düzenleme konusu yapılmayan
bir kanunda değişiklik içerdiğinden işleme alınmamaktadır.
24üncü
madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun geçici 8 inci maddesinin birinci
fıkrasında değişiklik ve yeni fıkra eklemeyi öngören 24üncü
maddede geçen on beş ibaresinin yirmi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nursel Aydoğan Erol Dora
Bingöl Diyarbakır Mardin
Hasip Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesiyle
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesine
eklenmesi öngörülen 3 üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Adnan Yılmaz Mehmet Akyürek
Amasya Erzurum Şanlıurfa
Recep Özel Osman
Aşkın Bak Muhyettin
Aksak
Isparta İstanbul Erzurum
"3.
İvedi yargılama usulüne ilişkin olmak üzere, 18.06.2014 tarihli
ve 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra onbeş
gün içerisinde temyiz kanun yoluna başvurulmadığı için
temyiz talebi reddedilen kararlara karşı, bu fıkrayı ihdas
eden Kanunun yayımı tarihinden itibaren onbeş gün, bu
fıkrayı ihdas eden Kanunun yayımı tarihinden önce aynı
gerekçeyle temyiz talebi reddedilmekle birlikte bu fıkrayı ihdas eden
Kanunun yayımı tarihinden sonra tebliğ edilen kararlara
karşı da bu kararların tebliğ tarihinden itibaren
onbeş gün içinde yeniden temyiz yoluna başvurulabilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
Ahmet Duran Bulut Erkan Akçay
Balıkesir Manisa
MADDE 24- 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı idari
Yargılama Usulü Kanununun geçici 8 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Bu Kanunla idari yargıda"
ibaresinin "İvedi yargılama usulü hariç olmak üzere bu Kanunla
idari yargıda" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"3. İvedi yargılama usulüne ilişkin
olmak üzere, 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce onbeş günlük yasal süre içinde temyiz yoluna
başvurulmadığı için temyiz başvurusu reddedilen
kararlara karşı bu fıkrayı ihdas eden Kanunun
yayımı tarihinden itibaren onbeş gün içinde yeniden temyiz
yoluna başvurulabilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 24. maddesinin kanun metninden
çıkarılarak diğer maddelerin madde numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Ali Rıza Öztürk Ali
Serindağ
İzmir Mersin Gaziantep
Müslim Sarı İzzet Çetin
İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan çuval yasanın 24üncü
maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili konuşmak istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu maddeyle
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun geçici 8inci
maddesinde eklemeler yapılıyor temyiz süresine ilişkin.
Şimdi, burada, 2577 sayılı Yasada 18/6/2014 tarihinde 6545 sayılı
Yasayla bir ivedi yargılama usulü ihdas edildi yani idari yargılama
usulünde bir özel yargılama yöntemi, ivedi yargılama yöntemi kuruldu.
Bazı davalar bakımından bu ivedi yargılama usulünün
uygulanacağı söylenildi. Burada tabii ki usulde, normal İdari Yargılama
Usulü Yasasında uygulanan birtakım prosedürler
değiştirildi. Örneğin temyiz süreleri kısaltıldı;
ne bileyim, davalının savunmasına karşı
davacının cevap hakkı ortadan kaldırıldı yani
Anayasada güvence altına alınan haklar kurtarıldı.
Şimdi, tabii orada örneğin ihale kararları, ihale olayları
ivedi yargılama usulü kapsamında tutuldu. Fakat ihaleden yasaklama
bunun dışında tutuldu yani bununla idare istediği
kişiyi ihalede yasaklayabilecek. Buna ilişkin davalar
dışarıda tutuldu. Anayasamız da aslında her
davanın en hızlı ve acil bir şekilde görülmesini öngörüyor.
Bu bir Anayasa emri zaten. Yani Birtakım davaları hızlı
çabuk bitirelim de, öbür davalar ne olursa olsun. anlayışı
hukuk devletinde yeri olmayan bir anlayıştır. Yani Bizden
olacak, bize yarayacak davaları bir an önce bitirelim. denildi. Biz
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak, bu yasanın iptali için,
Anayasaya aykırı olduğu nedenle 6545 sayılı
Yasanın bu maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine dava açtık ve
bu dava henüz Anayasa Mahkemesinde, bitmedi. Daha 2014 yılının
altıncı ayında yaptığınız bu
değişiklik, şimdi 2015in altıncı ayına gelmedik
daha, şimdi, aynı maddede bir değişiklik daha
öngörüyorsunuz. Yani Anayasa Mahkemesinde Anayasaya
aykırılığı nedeniyle dava açılmış bir
konuda hemen bir tane daha getiriyorsunuz ve on beş günlük temyiz
sürelerini kaçırdığı nedeniyle ek temyiz süreleri
veriyorsunuz. Birazdan yine bir önerge verecekler
arkadaşlarımız, AKPnin önergesi geldi. Burada yine, o
Komisyondan geçen durumlara ilave olarak başka durumlarda da işte bu
kanunun yürürlüğünden önce on beş günlük temyiz süresi geçenlere de
bir ilave on beş günlük temyiz süresi veriliyor.
Vallaha buralarda bir şey yapılmak isteniyor bu
yasayla. Şimdi ne yapılmak istenildiğini ben de çözemedim ama
mutlaka bir şey yapılmak isteniyor, mutlaka bir şey
yapılmak isteniyor. Burada hırsızlar, namussuzlar, sahtekârlar
korunacak bununla. Başka hiçbir yolu yok, bunun başka hiçbir yolu
yok. Böyle bir şey olmaz. Bu, hukuk devleti falan değil. Siz daha 18
Haziran 2014te bu yasayı değiştiriyorsunuz, birtakım
konuları özel yargılama kapsamına alıyorsunuz, ondan sonra
temyiz süreleri kaçtı diye ek temyiz süresi veriyorsunuz. Kime
veriyorsunuz? Neden veriyorsunuz? Kimlere bundan çıkar
sağlıyorsunuz? Olmaz arkadaşlar. Ve buna da Parlamentoda CHPyi
de, MHPyi de, HDPyi de ve AKPnin içindeki gerçekten namuslu, dürüst
arkadaşları ortak yapmaya çalışıyorsunuz.
Çıkın açıklayın bunu. Yani bir önerge veriyorsunuz,
gerekçesi bile inandırıcı değil. Kimin hakkı
kayboluyor? Bunun buraya getiriliş amacı var, bunun gizli bir
amacı var, gizli bir gerekçesi var değerli arkadaşlarım. O
nedenle, Anayasaya aykırılık nedeniyle bu maddenin biz
çıkarılmasını istiyoruz. Yani aslı zaten Anayasaya
aykırılık nedeniyle Anayasa Mahkemesinde. Daha dava
bitmemiş. Siz de Bu arada ne elde edebilirsek, yangından ne
kaçırabilirsek, bu arada ne yapabilirsek
anlayışıyla
iş yapmaya kalkıyorsunuz. Ayıptır, günahtır ya!
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 24. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
OKTAY VURAL (İzmir) Çekiyoruz efendim önergeyi,
önergeyi çektik.
BAŞKAN Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesiyle 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesine eklenmesi öngörülen 3 üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
"3.İvedi yargılama usulüne ilişkin
olmak üzere, 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra onbeş gün içerisinde temyiz kanun yoluna
başvurulmadığı için temyiz talebi reddedilen kararlara
karşı, bu fıkrayı ihdas eden Kanunun yayımı
tarihinden itibaren onbeş gün, bu fıkrayı ihdas eden Kanunun
yayımı tarihinden önce aynı gerekçeyle temyiz talebi
reddedilmekle birlikte bu fıkrayı ihdas eden Kanunun yayımı
tarihinden sonra tebliğ edilen kararlara karşı da bu
kararların tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yeniden
temyiz yoluna başvurulabilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle, İdari yargıda ivedi yargılama
usulü 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunla 2577 sayılı
Kanunda yapılan değişiklik ile getirildiğinden, 6545
sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra ivedi yargılama
usulüne tabi olan davalar hakkında, otuz günlük temyiz süresi içinde
olmakla birlikte ivedi yargılama usulü için öngörülen onbeş günlük
temyiz süresi geçirildiği için bir kısım mahkemeler
tarafından temyiz talepleri reddedilmiştir. 6545 sayılı
Kanun yürürlüğe girdikten sonra onbeş günlük temyiz süresi
geçtiği için temyiz talebi reddedilen kararlarla, aynı gerekçeyle bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce temyiz talebi reddedilmekle
birlikte bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra tebliğ edilen
kararlara karşı onbeş günlük ikinci bir temyiz hakkı
tanınmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen
önergeyle Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve
arkadaşlarının önergesindeki hususa ilişkin Genel Kurulun
iradesi ortaya çıkmıştır; dolayısıyla bu önergeyi
işleme alma imkânı kalmamıştır.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 02.11
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
25inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 46 ncı maddesinin (ç) fıkrasında değişiklik
öngören 25inci maddesinde geçen öğrenim süresi ibaresinin öğrenim
gördüğü süre şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken Nursel
Aydoğan Erol
Dora
Bingöl Diyarbakır Mardin
Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 25. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
Ahmet
Duran Bulut Erkan
Akçay Özcan
Yeniçeri
Balıkesir Manisa Ankara
MADDE 25- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesinin (ç) fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"ç. Diploma programlarının
hazırlık sınıfı eğitimi hariç olmak üzere, ön
lisans ve lisans programlarından bu süreler sonunda mezun olamayan
öğrencilerden, ilgili dönem için öngörülen katkı payı ve
öğrenim ücreti alınır. Çift ana dal programında
kayıtlı olan öğrencilerden ise diploma programının
öğrenim süresi ve ilave bir yıl sonunda bu madde hükümlerine göre
katkı payı alınır. Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen öğrenim sürelerinde lisansüstü programlardan
mezun olamayan öğrencilerden de bu madde hükümlerine göre katkı
payı alınır."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
25. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli Mehmet
Hilal Kaplan Ali
Serindağ
İzmir Kocaeli Gaziantep
Bülent
Kuşoğlu Haydar
Akar Ensar
Öğüt
Ankara Kocaeli Ardahan
MADDE 25 - 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal
Kaplan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge doğrultusunda söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasada üniversite
öğrencileriyle ilgili birkaç düzenleme var. Bu düzenlemeyle ilgili,
sanıyorum, herhâlde siz değerli milletvekillerinin de bu konuyla
ilgili ne kadar bilgi sahibi olduğunuzu doğrusu merak ediyorum.
Bakın, geçenlerde YÖKte katlamalı harçlarla
ilgili öğrenciler protesto ettiğinde çok ciddi bir önlem almaya
başladınız. Bununla ilgili, her zaman olduğu gibi, hemen
şiddet tedbirlerini yurttan atma noktasına kadar getirdiniz. Ama
ötesinden de bir şey uyguladınız, Sayın Başbakan Millî
Eğitim Bakanıyla görüşerek bir anlaşmayla, Bakanlar Kurulu
kararıyla harçların katlamalı olduğu kısmından
vazgeçtiniz.
2012 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi,
Bakanlar Kurulu kararıyla üniversitelerde birinci öğretim ve
açık öğretim harçlarını
kaldırdığını açıklamıştı. Ancak,
2014te YÖK Yasasında, 2012de bu kaldırdığını
ifade ettiği harçları ve katkı paylarını
katlamalı olarak almaya başladı. Hatta o günkü Resmî Gazeteden aynen
okuyorum: Öğrenci katkı payları veya öğrenci ücretleri
ilgili dönem başlarında kayıt olma ve kayıt yenileme
esnasında ödenir. Süresi içerisinde katkı payını veya
öğrenim ücretini ödemeyenler o dönem kayıt yaptıramaz,
öğrencilik haklarından istifade edemez.
Şimdi, birincisinde bunu
kaldırdığınızı ifade etmenize rağmen,
toplumda oluşturduğunuz algı, öğrenciler üzerinde
oluşturduğunuz algı bu iktidar partisinde öğrenciler hiçbir
dönem katkı payı ve harç ödemiyor ama bir sonraki yıldaki
uygulamada harçları katlayarak almaya başladınız hatta
bazıları, belki bir sonraki maddede, cezalı duruma geldiniz ve
bunu da Bakanlar Kuruluna her defasında yetki vererek sanki
olağanüstü bir durum yaratıyormuş gibi harçları
kaldırdığınızı ifade etmek istiyoruz.
Hatırlar mısınız, 2002de iktidara geldiğinizde,
gelmek durumunda olduğunuz süreç içerisinde şunu söylüyordunuz: Biz
ücretsiz eğitim programından yanayız ve bunu hayata
geçireceğiz. Şimdi uyguladığınız noktada, dönem
dönem, ikinci dönem, sınıfta kalan ya da aynı dersi iki defa
vermek zorunda kalan kişiden yüzde 400e kadar olan harç almak
istiyorsunuz. Bu uygulamayla, aslında Adalet ve Kalkınma Partisi,
öğrencilerin cebine elini uzatmak durumunda kalmıştır.
Parasız eğitimi savunan öğrenciler, demokratik üniversitenin
vazgeçilmezlerinden biri olarak ifade ettiklerinde, her zaman olduğu gibi,
soruşturma, biber gazı, cop ve bunu benim de milletvekili
olduğum Kocaelinde harçları protesto eden öğrencilere
uyguladığınız yöntemle yurtlardan atmaya
başladınız.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu konu çok net.
Şunu bilmenizi istiyorum değerli milletvekilleri: Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında, inşallah 8 Haziranda biz iktidara
geldiğimizde YÖK denilen bir hadise kalmayacak zaten. YÖK kalmadığı
için bu uygulamaların içerisinde öğrencilerden alınan katkı
payları, öğrenim ücretlerinin hiçbiri olmayacaktır.
Dolayısıyla, bu konunun temel olarak kökten çözümü ancak bu noktayla
gerçekleşecektir. Bakın, son süreçte, katlamalı üniversite
harçları geldiğinde, öğrenciler protesto ettiğinde siz bir
geri adım atmak zorunda kaldınız. O geri adımda, daha önce
karar verdiğiniz katkı paylarını kaldırma
noktasını Bakanlar Kuruluyla Sayın Başbakanın
görüşmesi sonrası geri aldınız. Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisinin bu konuda YÖKü kaldırması, öğrencilerin
kredilendirilmesi, katkı paylarını ve öğretim ücretlerinin
aldırılmaması inşallah 2015 8 Haziranında
gerçekleşecektir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 25. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
MADDE 25- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesinin (ç) fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"ç. Diploma programlarının
hazırlık sınıfı eğitimi hariç olmak üzere, ön
lisans ve lisans programlarından bu süreler sonunda mezun olamayan
öğrencilerden, ilgili dönem için öngörülen katkı payı ve
öğrenim ücreti alınır. Çift ana dal programında
kayıtlı olan öğrencilerden ise diploma programının
öğrenim süresi ve ilave bir yıl sonunda bu madde hükümlerine göre
katkı payı alınır. Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen öğrenim sürelerinde lisansüstü programlardan
mezun olamayan öğrencilerden de bu madde hükümlerine göre katkı
payı alınır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATİH
ŞAHİN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri,
Ankara Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 25inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önce Sayın Bakanla olan
tartışmamız üzerine bir iki şey söylemek istiyorum. Bizim
şahıslarla herhangi bir husumetimiz ve alıp veremeyeceğimiz
yok.
Yunanistanın Türk adalarını fiilen
işgal etmesi bir millî meseledir. Sayın Bakanın Fiilî durum
vardır. Biz bunu kabul etmiyoruz. diyerek konuyu açıklamaya
çalışması kabul edilemez. İktidarın ülke
toprakları üzerinde fiilî durum yaratan yabancı güçleri oradan
çıkarmak asli görevidir, hatta varlık sebebidir. Bir fiilî durum
vardır, biz onu kabul etmiyoruz, bunu seyrediyoruz. demek bu halka
hakarettir, şehitlerin kemiklerini sızlatmaktır.
Kınıyor, reddediyor ve hesabını
soracağımızı buradan yüksek sesle ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakan dedemiz Süleyman Şahın
mezarını yerinde muhafaza edememiştir. Mehmetçiki korumak için
Süleyman Şah Türbesinin yerini değiştirdiğini ifade
etmiştir. Mehmetçik korunmak için değil, korumak için vardır.
Vatanı korumak Mehmetçikin görevidir. Süleyman Şah ceddimizin
mezarını terk etmek ve adalarda fiilî durumu yaratan
Yunanistanı seyretmekle AKP iktidarını suçluyoruz ve
hesabı kendilerinden soracağız.
Değerli milletvekilleri, 25inci maddeye göre Yükseköğretim
Kanununun 46ncı maddesinin (ç) fıkrası
değiştirilmiş. Diploma programlarının
hazırlık sınıfı eğitimi hariç olmak üzere iki
yıllık ön lisans, dört ve beş, altı yıllık lisans
programlarında bu süreler sonunda mezun olamayan öğrencilerden ilgili
dönem için öngörülen katkı ve öğretim ücreti alınır. Çift
ana dal programlarında kayıtlı olan öğrencilerden ise
diploma programının öğrenim süresi ve ilave bir yıl sonunda
bu hükümlere göre katkı payı alınır." diyor.
Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen öğrenim sürelerinde
lisansüstü programlarından mezun olmayan öğrenciler bu madde
hükümlerine göre katkı payı veriyorlar ya da alınıyor. Bu
maddenin içinde 4 defa katkı payı ve öğrenim ücreti
geçmektedir. Mezun olmayan öğrencilerden, çift ana dal programından
kayıtlı öğrencilerden, lisansüstü programlarından mezun
olamayan öğrencilerden katkı payı alınması
öngörülmektedir. Bu tam bir Napolyon tasarısıdır, Para, para,
para." diyor. Bilindiği gibi AKP, siyaseti, eğitimi, kültürü,
sağlığı, ahlakı ve manevi her değeri bir rant ve
para meselesi olarak görmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğanın
devletin şirket gibi yönetilmesi yolundaki söylemi de aslında bunu
anlatır. Dünyanın her yerinde sosyal devlet sağlık ve
eğitimin parasız yapılmasını öngörmektedir ya da en
azından sosyal devlet gereği sağlık ve eğitimin
parasız olmasına çalışılmaktadır. Şirket
devletlerinde ise böyle bir sorun yoktur. Devlet şirket gibi görülünce
gelir, kâr, faiz, rant yönetimde etkin ögeler hâlini alır. AKP,
özel sektör mantığı gereği eğitimi piyasadan
alınıp satılacak ticari bir mal gibi görmektedir. Bu durum,
eğitimi ücretsiz bir kamu hizmeti olarak tanımlayan ve bu hakkı
sağlamak üzere bütçelerin öncelikli eğitim alanına tahsis
edilmesini öngören İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, bu hakkı
tanıyan diğer uluslararası belgeler ve UNESCO
yaklaşımıyla da çelişmektedir. Bugün parasızlık
yüzünden eğitim alamayan insanlar aslında o ülke için en büyük
kayıptır. Şu veya bu sebeple dersini geçemeyen ya da dönem
kaybeden öğrencilerin eğitimine devam edebilmek için para ödemek
zorunda kalması yanlıştır. Belki bu yüzden eğitime
devam imkânı da bu öğrenciler bulamayacaktır. Öğrenci,
üzerinden para kazanılacak bir mal değildir. Eğitim de mal imal
etme süreci değildir. Eğitim faaliyetini mal imal etme faaliyeti
olarak görmek yanlıştır. Devlet şirketleştirilemeyecek,
eğitim de para kazanma aracı olamayacak kadar önemlidir. Para kazanma
aracı olmasa bile öğrencinin eğitiminin maliyetini bir biçimde
devlet ödemek durumunda ve konumundadır çünkü kalifiye hâle gelmiş
beyin, sonuç itibarıyla aldığından daha fazlasını
geriye verecektir. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum.
Öğrenciler, üzerlerinde bilgi yatırımı yapılan pasif
varlıklar ve boş kalıplar değildir.
Bu vesileyle,
öğrencilere yönelik maliyet getirici ve onlara -tabir yerindeyse-
artı birtakım yükümlülükler yükleyen bu maddeyi biz doğru
bulmuyoruz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra
sayılı yasa teklifinin 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesinin (ç) fıkrasında
değişiklik öngören 25inci maddesinde geçen öğrenim süresi
ibaresinin öğrenim gördüğü süre şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle
tasarı metninin daha anlaşılır kılınması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı maddede
üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin 2547 sayılı
Kanuna geçici madde eklemeyi öngören 26ıncı maddesinde geçen
2014-2015 ibaresinin 2012-2015 şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Nursel
Aydoğan
Bingöl Mardin
Diyarbakır
Hasip Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun 26. maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Haydar Akar Mehmet Hilal Kaplan
İzmir Kocaeli Kocaeli
Ali Serindağ Bülent Kuşoğlu
Gaziantep Ankara
OKTAY VURAL
(İzmir) Önergemizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi çekilmiştir.
Bu önergeye
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum Sayın Hamzaçebi.
Gerekçe:
Söz konusu önerge,
25. maddede verilen önergemiz doğrultusunda yapılan düzenlemeye uyum
sağlanması amacıyla verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 705 sıra sayılı yasa teklifinin 2547 sayılı
Kanuna geçici madde eklemeyi öngören 26ıncı maddesinde geçen
2014-2015 ibaresinin 2012-2015 şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER
(Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle geçmiş yıllara ait
mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 35 inci
maddesinin birinci fıkrasında değişiklik öngören 27'inci
maddesinde geçen "tutarda" ibaresinin "miktarda"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nursel Aydoğan Hasip Kaplan
Bingöl Diyarbakır Şırnak
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile, Eskişehir
Milletvekili Salih Koca ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 6
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun 27. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Müslim Sarı Vahap Seçer
İzmir İstanbul Mersin
Mehmet Hilal Kaplan Ali Serindağ İzzet Çetin
Kocaeli Gaziantep Kocaeli
MADDE 27- 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 35 inci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
"Bu şekilde istihdam edilen Müsteşara
56.400 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık ücret ödenir. Ocak,
Nisan, Haziran, Temmuz, Ekim ve Aralık aylarında birer aylık
ücreti tutarında ikramiye verilir. Yapılacak diğer ödemeler ile
bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ile esaslar Bakanlar
Kurulunca tespit edilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu önerge ile madde üzerinde redaksiyon
yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 705 sıra sayılı
yasa teklifinin, 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 35 inci
maddesinin birinci fıkrasında değişiklik öngören 27'inci
maddesinde geçen "tutarda" ibaresinin "miktarda"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile madde metninin daha
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.58
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
705 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, 684 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan'ın; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Çanakkale Milletvekili
İsmail Kaşdemir'in; Kimlik Bildirme Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; 2559
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu'nun; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün; Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Sinop Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile 4 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5490
Sayılı ve 25/4/2006 Tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları
(1/995, 2/422, 2/514, 2/909, 2/1518, 2/1579, 2/1632, 2/2443, 2/2469) (S.
Sayısı: 684)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 26 Mart 2015 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.00