TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
87nci Birleşim
31 Mart 2015 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Samsun Milletvekili Tülay
Bakır'ın, ülkemizde görülen H1N1 vakalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Orta Doğudaki tehlikeli gelişmelere ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba'nın, Malatya ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, İstanbul Milletvekili Bülent Turanın 654 sıra
sayılı Kanun Tasarısında oyunun rengini belli etmek üzere
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin'in, tüm vatandaşları 7-12 Nisan tarihlerinde
yapılacak İnegöl Mobilya ve Dekorasyon Fuarına davet
ettiğine ilişkin açıklaması
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, domuz gribi konusunda Sağlık
Bakanlığını gerekli tedbirleri almaya davet ettiğine
ve Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen
Meclise bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle ilgili
Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, emeklilerin, milletvekillerinin özlük
hakları ve maaşları düzeltilirken kendi özlük
haklarının da düzeltilmesini istediklerine ilişkin
açıklaması
8.- Aydın Milletvekili
Mehmet Erdem'in, Aydında selden zarar gören çiftçilere geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve çiftçilerin zararlarının tespiti
konusunda Hükûmet yetkililerinin hassasiyetle
çalıştığına ilişkin açıklaması
9.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba'nın, Elâzığdaki kapatılan sulama birliklerinde
çalışan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
10.- Denizli Milletvekili
Mehmet Yüksel'in, Denizlide don ve taşkın olayları nedeniyle
zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, çiftçilerin kullandığı gübre ve ilaç
fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması
12.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, ülkenin enerjide dışa
bağımlı olmaktan kurtarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününe
ilişkin açıklaması
14.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un, 30 Mart Kızıldere olayının
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal'ın, Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle
ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun, Tokatın Reşadiye ilçesindeki
minibüsçülerin sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek'in, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek hakkındaki iddialara ilişkin
açıklaması
18.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, özel güvenlik personelinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
19.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, tekraren, Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle
ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
20.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani'nin, Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle ilgili
Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Millî Eğitim
Bakanı Nabi Avcı'nın, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisi nedeniyle bir kriz masası oluşturulduğuna ve
arızanın nedenleri konusunda teknik çalışmaların
sürdürüldüğüne ilişkin açıklaması
23.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, İstanbul Çağlayan Adliyesinde bir savcının
rehin alınması olayına ve terörün her türlüsüne karşı
olduklarına ilişkin açıklaması
24.- Millî Eğitim
Bakanı Nabi Avcı'nın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının 654 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 1915 olaylarının
100üncü yıl dönümüne ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri
çerçevesinde Belçikaya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi Genel Kurulun
24/3/2015 tarihli 82nci Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturan
isimlere ilişkin tezkeresi (3/1756)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali
Öz ve 20 milletvekilinin, ülkemizde adli tıp sistemi ve
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1281)
2.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve 21 milletvekilinin, besicilerin ve hayvancılık yapan
köylülerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1282)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, darbe yapan ve darbeye
teşebbüs eden kişilerin isimlerinin okullar, caddeler ve sokaklar ile
kamu tesisleri içerisinde hangi yerlere verildiğinin belirlenmesi ve bu
isimlerin kaldırılması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1283)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, (2/569) esas numaralı Özel Tüketim Vergisi ve
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunlarında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/246)
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
4.- Askeri Hakimler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
685)
5.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 19
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları
Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; 2809 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma Üniversitesi Kurulması
Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili Orhan Karasayar ve 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut'un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2743, 2/1083, 2/1119,
2/2433, 2/2438, 2/2744, 2/2747, 2/2765) (S. Sayısı: 706)
6.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Milî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/794, 1/867, 1/965) (S. Sayısı: 654)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç
Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile Türkiye
Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin
Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1004) (S. Sayısı: 673)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında Üçüncü Taraf Maliyet Paylaşımı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/998) (S. Sayısı: 679)
9.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 8
Milletvekilinin; Yargıtay Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Ceza
Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/2746) (S. Sayısı:
704)
10.- İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Burdur Milletvekili Hasan Hami
Yıldırım ve İzmir Milletvekili Aydın Şengül ile
50 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Ali Demirçalı ve İstanbul
Milletvekili Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel'in; Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'ın; İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun;
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Balıkesir Milletvekili Haluk
Ahmet Gümüş'ün; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ile 2 Milletvekilinin;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (1/1006, 2/1449, 2/1511, 2/1664,
2/1670, 2/1691, 2/1788, 2/2068, 2/2182, 2/2183, 2/2205, 2/2235, 2/2295, 2/2534,
2/2541, 2/2546) (S. Sayısı: 687)
IX.-USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, raporun eksik olduğu
itirazına rağmen 706 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edilmesi yönündeki tutumunun İç Tüzük hükümlerine
uygun olup olmadığı hakkında
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı 654)
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
oylaması
2.- (S. Sayısı:
673) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye
Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin
Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer
Güç Sanayisinin Geliştirilmesine Dair İşbirliği
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı'nın oylaması
3.- (S. Sayısı:
679) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Arasında Üçüncü Taraf Maliyet
Paylaşımı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
31 Mart 2015
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87'nci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M
A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
ülkemizde görülen H1N1 vakaları hakkında söz isteyen Samsun
Milletvekili Tülay Bakıra aittir.
Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessiz olursak Sayın Bakırı daha iyi duyabiliriz.
Buyurunuz Sayın Bakır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Samsun
Milletvekili Tülay Bakır'ın, ülkemizde görülen H1N1 vakalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
TÜLAY BAKIR (Samsun) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
İnfluenza virüsleri, solunum
sisteminin epitel hücrelerinde çoğalarak trakeit, bronşit,
bronşiolit, akciğer ödemi, yaygın alveol hasarı ve kanamaya
neden olabilmektedir. Klinik belirtileri, ani başlayan ateş, öksürük,
hâlsizlik, kas ağrıları ve baş
ağrısıdır. Hastalık hızla yayılarak
salgınlara neden olur. Sıklıkla kendi kendine iyileşmekle
birlikte, bazen ağır seyreder ve ölümle sonuçlanır. Dünya
genelinde her yıl yetişkinlerin yüzde 20'si, çocukların yüzde
5'i enfeksiyona yakalanmaktadır. İnfluenza enfeksiyonu nedeniyle
yılda 250 bin ila 500 bin kişi kaybedilmektedir. Birinci Dünya Savaşında
20 milyon insan İspanyol gribi pandemisiyle kaybedilmiştir.
Toplum
sağlığını tehdit etmesi nedeniyle influenza
enfeksiyonu,1952 yılından beri Dünya Sağlık Örgütü
tarafından izlenmektedir. Türkiye, bu izleme 2005 yılında
başlamıştır. Enfeksiyonun birinci basamak sağlık
hizmetlerinde izlemi yapılarak aktivitesi, o sezon etken olan virüsün
özellikleri, dolaşımdaki virüslerle aşının uyumu ve
antiviral direnç değerlendirilmektedir. Hastalardan alınan örnekler,
Dünya Sağlık Örgütüyle koordine çalışan, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu Ulusal İnfluenza Merkezi, İstanbul
Tıp Fakültesi Ulusal İnfluenza Referans Laboratuvarı ve
İstanbul Halk Sağlığı laboratuvarları
tarafından incelenmektedir. Ülkemizde influenza enfeksiyonunun hastaneye
yatış, iş gücü kaybı, tedavi giderine etkileri de 2013
yılından itibaren, hastane tabanlı küresel gözetim ağı
projesiyle değerlendirilmektedir.
2009-2010 yılı grip sezonunda
insanların daha önce karşılaşmadığı
influenza A H1N1 suşu ortaya çıkarak hızla tüm dünyaya
yayılmıştır. Bu suş, genetik olarak domuz influenza
virüsüne benzediği için domuz gribi olarak isimlendirilmiştir. Birkaç
yılda hastalık çok sayıda insana
bulaştığından pandemik özelliğini kaybetmiştir.
Bu yıl elde edilen sonuçlar ve hasta sayımız sıra
dışı bir durum olmadığını göstermektedir.
Grip salgını için önceden
tahminde bulunmak mümkün değildir. Küresel ısınma nedeniyle grip
sezonu, kasım-aralık aylarından ocak-şubat aylarına
kaymıştır, bitiş süresi nisan sonuna uzanmaktadır.
2015 yılı, on ikinci hafta
itibarıyla üç referans laboratuvara toplam 5.240 örnek gelmiştir.
Bunların 1.834'ünde virüs belirlenmiştir. Virüs pozitif örneklerin
498'i influenza A H1N1, 549'u influenza B, 128'i influenza A H3N2 ve 659'u
diğer solunum virüsleridir. 16-22 Martta çalışılan 921
örnekten 312'sinde grip virüsü, 20'sinde ise diğer solunum yolu virüsleri
belirlenmiştir.
Bu grip sezonunda bu sabah
itibarıyla influenza virüsü doğrulanmış 54 hastamız
maalesef kaybedilmiştir. Hastaların yaş ortalaması 55'tir.
Kaybedilen en küçük hasta 5 yaşındadır. 17 hasta, 65 ve üzeri
yaştadır. Samsun'da kaybedilen 7 hastamızdan 1i hamiledir.
Kaybedilen hastalardan 42'sinde influenza A H1N1, 5'inde influenza B, 7'sinde
influenza H3N2 belirlenmiştir. 34 hastamızda beraberinde başka
hastalıklar da bulunmaktadır. Kaybettiğimiz
hastalarımıza rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Avrupa'da Mart 2015 itibarıyla
grip aktivitesi, bazı ülkelerde orta şiddette devam etmekte,
bazı ülkelerde azalma eğilimi göstermektedir. İnfluenza A H3N2
sezon başında daha baskın iken hâlen influenza B daha öne
geçmiş görünmektedir.
Avrupa'da influenza enfeksiyonu
nedeniyle yatırılan hastalardan 369'u kaybedilmiştir. Kaybedilen
hastaların çoğunluğu 65 yaş üzerindedir, influenza A H3N2
suşlarının yarısından fazlası, kullanılan
aşıdaki suştan antijenik farklılık göstermiştir.
Bu da ölüm sayısını artırmıştır.
Amerika Birleşik Devletlerinde
beş ayda 96.680 influenza pozitifliği belirlenmiştir, influenza
A olgularının yüzde 96'sı H3N2'dir.
Çin ve komşu ülkelerinde 517
kişide kuşlarda görülen H7N9 suşu belirlenmiştir. H7N9
virüsünün genetik mutasyona uğrama özelliği nedeniyle gelecekte bir
pandemi etkeni olma riski yüksek bildirilmiştir.
İnfluenza
aşısının, enfeksiyona yakalanma
sıklığı, hastaneye yatma oranı ve mortalite üzerinde
etkisi tartışmalıdır. Kullanılacak aşıdaki
influenza virüsü ile o sezonda yayılan suş arasındaki
uyumsuzluk, aşının koruyucu gücünü azaltmaktadır. Hamilelerde
influenzaya bağlı komplikasyonların azaltılmasında
aşının yararlı olabileceği söylenmiştir.
Kişisel hijyenin düzeltilmesi ve sağlıklı bir yaşam
stili hastalıkla mücadelede büyük önemi haizdir.
İnfluenza
enfeksiyonlarının seyrini, hastanın enfeksiyon öncesi
hastalıkları, pnömöni, akut respiratuar distress ve diğer
bakteriyel enfeksiyonların gelişmesi olumsuz etkilemektedir.
Sigaranın, alkolün ve sedanter yaşamın influenza enfeksiyonunda
ölüm riskini birkaç kat artırdığı görülmüştür.
İnsanlığın
influenza virüsleriyle
yapacağı yıllık savaşların
kalıcı barışa dönüşmesi için laboratuvarlarda emek
veren bilim insanlarına başarılar diliyor, zaferi özlemle
beklediğimizi belirterek hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakır.
Gündem dışı ikinci söz,
Orta Doğuda tehlikeli gelişmeler hakkında
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, domuz gribi vakaları ilk görülmeye
başladığında ve öldürmeye başladığında
biz, AKP Hükûmetini acilen göreve ve tedbir almaya çağırmış
idik. Ancak, 50den fazla insanımız öldükten sonra domuz gribi
hakkında konuşma lütfunda bulundular, çok geç ama daha fazla ölümler
olmasın. Bize ne tedbir alacaklarını Sağlık Bakanının
söylemesi gerekiyor. Daha fazla ölümler olmadan acil tedbir
alınmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Gündem dışı ikinci söz,
Orta Doğuda tehlikeli gelişmeler hakkında söz isteyen Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Orta Doğudaki tehlikeli gelişmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yanı
başımızda yaşanan tehlikeli gelişmelerle ilgili olarak
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ey AKP, 41 tane ilde şu anda
elektrikler kesik, bilmem farkında mısınız? Bunun
İrana
(x) demekle
ilgili olup olmadığını da çıkıp biri
açıklasın. Sayın Bakan da
bir açıklama yapmıyor.
Orta Doğuda çok tehlikeli ve
vahim olaylar meydana gelmektedir.
Suriyede, Irakta kan gövdeyi götürmektedir. Türkiyenin hem
jeopolitiğinin hem de kültürel ve fiziki coğrafyasının
devamı olan Orta Doğuda büyük bir nüfuz savaşı
verilmektedir. Suriye ve Irakta süren savaş, alttan alta fokur fokur
kaynayan ve sonra da silahlı çatışmaya dönüşen Yemen
olayları, bölgede yürütülen nüfuz mücadelesinin genişleyerek devam
ettiğini göstermektedir.
Bu nüfuz mücadelesi, küresel güç ABD
ile İsrail başta olmak üzere, İran, Mısır ve Suudi
Arabistan arasında gerçekleşmektedir. İran, hem Irak hem de
Suriyede ABDyle sessiz bir müttefiklik içinde IŞİDe
karşı mücadele eder hâldedir. Aynı şey, PKK ve Barzani güçleri
için de söz konusudur. İran, her şart altında, her güce
rağmen, sınırlarının dışına nüfuzunu
yaymaktadır; söylediğini yapmakta, yaptığını da
sonuna kadar savunmaktadır.
İran ve Amerika birbirine
karşıt güç olarak IŞİDe karşı yürüttükleri
iş birliği sonucunda yeni beraberlik alanları
yaratmıştır. AKP iktidarı, etrafında meydana gelen bu
iş birliği ve koalisyonlara karşı ilgisizdir. Bölgede
meydana gelen her gelişmeden Türkiye zararlı çıkmakta, İran
ise kârlı çıkmaktadır. Bunun nedeni, AKP iktidarının
Türkiyenin çıkarlarını ve bölgede meydana gelen olayları
anlama ve okuma özürlü olmasındandır.
Değerli milletvekilleri, AKP
iktidarı, Türk milleti şuurundan uzak, etnik ve mezhep odaklı
hayalci bir siyaset izlemektedir. İktidar mensupları zaman zaman
ümmetten söz ediyor ama ümmetten de yalnızca İhvan-ı Müslimin ve
muhtelif Sünni grupları anlıyor, böylece AKP, ümmeti de
parçalamış oluyor. Bu durum, Türkiyeyi bölgede giderek
yalnızlaştırmaktadır. AKP iktidarı, olayların
arkasından giden, neye ve kime hizmet ettiğini kendisinin de
bilmediği bir siyasetsizlik siyaseti gütmektedir.
Bu basiretsizliktir ki Türkiyeyi kendi
bölgesinde verilen nüfuz mücadelesinin dışında
bırakmıştır. AKP iktidarının Esad ve Sisi
nefreti, Türkiyeyi bölgeden ve değerlerinden koparmıştır,
durum budur ve bu politika sürdürülebilir değildir. Bölgede küresel güç,
Müslümanı Müslümana kırdırmaktadır. Haklı
Müslümanı tutuyorum. diye birbirlerini kıran iki Müslüman grup
arasında taraf olmak, Müslümanlığa da bölgeye de yapılan en
büyük hıyanettir.
Diğer yandan, Suriye ve Irakta
yaşanan kaotik gelişmeler, Türkiyenin çevresindeki tarihî,
sosyolojik, kültürel ve nüfuz etkisini tamamen yok etmiştir. Bölgede
IŞİD en büyük hasarı, Türkiyenin demografik uzantısı
olan Telafer, Tuzhurmatu, Kerkük ve Suriye Türkmenlerine vermiştir.
Türkmenler yerlerinden ve yurtlarından sökülmüş,
atılmıştır. Türkmenlerin boşalttığı
kentlere, Kerkük dâhil, Barzani güçleri girerek yerleşmiştir.
Türkiyeyse, olanı biteni ölüm sessizliği içerisinde seyretmektedir.
Öyle ki, AKP iktidarı, Türkiye
toprağı olarak Suriye sınırları içerisinde bulunan ve
sınıra 38 kilometre uzaklıktaki Süleyman Şah Türbesini
bulunduğu yerde muhafaza edememiştir. AKP Hükûmetinin Süleyman
Şah Türbesini ve Suriye Türkmenlerini korumak için çıkardığı
Suriye tezkeresine biz bu yüzden MHP olarak destek vermiştik. Süleyman
Şah Türbesini yerinde tutamayan, Suriye Türkmenleri için bir adım
dahi atamayan AKP Hükûmetine verdiğimiz bu destek haram olsun.
AKP iktidarı, Süleyman Şah
olayında vatan toprağını terk ederek vatana ihanet suçu
işlemiştir; vatan toprağını terk etmiş, o ülkenin
sınırları içerisinde bir başka yerde türbe inşa
etmiştir. Kendi siyasi iradenizle, tek taraflı eylemle
sınırlarınızı değiştiremezsiniz. Terk edilen
yer Türkiyenin vatan toprağıdır, bu şekilde, vatana ihanet
suçu işlenmiştir. Egede 16 Türk adası ve
kayalıklarının Yunanlılar tarafından işgal
edilmesinde önleyici tedbir almayarak iktidar aynı suçu tekrar
işlemiştir. Suriyede, Irakta ve Yemende meydana gelen olaylar ve
arkasından oluşan koalisyonların, Türkiyeyi ciddi biçimde
rahatsız edeceği kaçınılmazdır.
İktidarı gerekli tedbirleri
alması için bir kez daha uyarıyor ve kendisine gelmesini diliyor,
herkese saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Efendim, Özcan Bey yapmış olduğu konuşmada grubumuza
yönelik olarak vatan toprağını terk ettiğimiz; ümmet,
millet meselesinde kafamızın karışık olduğu;
Müslümanlar arasında ayrım yaptığımız
şeklinde sataşmalarda bulunmuştur.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Doğru söylemiş.
BAŞKAN Yani, grubunuzu mu,
Hükûmeti mi eleştirdi?
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmeti
eleştirdi efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hükûmeti
eleştirdi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hükûmet
sözcüleri konuşsun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hükûmet sözcüsü
yok mu?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
şimdi mevsim geçişleri var, Özcan Bey zannediyorum grip oldu,
ateşinin yükselttiği bir muhayyileyle değerlendiriyor, bu da
ateşli konuşmalar yapmasına sebep oluyor.
Öncelikle, Süleyman
Şah Türbesinin nakli meselesi burada çok konuşuldu. Daha önce böyle
hamasi konuşmalar yapan değerli arkadaşlar, ilgili siyasi heyet,
Musul Başkonsolosluğunda, oradakiler derdest edildiğinde
Ankarada burayı zamanında boşaltacak hükûmet yok. diye
aynı hamasi üslupla konuşmalar yapıyorlardı. Konsolosluk da
vatan toprağıdır.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Vatan sizin için hamaset oluyor. Hamasetse hamaset, sizde o da yok.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Aslolan, insanların hayatıdır. Hükûmet her
türlü tedbiri alır, her türlü hakkımızı, hukukumuzu da
korur.
Ümmet, millet
meselesinde kafamızın karışık olduğunu söylüyor.
Bunların her ikisi de sosyolojik aidiyetlerdir ve zannediyorum, ne kadar
benim için söz konusuysa Özcan Bey için de aynı şekilde söz
konusudur. Bir millet gerçekliği içinde yaşıyoruz, bir de ümmet
tasavvurumuz var elbette.
Müslümanlar
arasında ayrım yaptığımız iddiası bütünüyle
bühtan. Bizim ayrım yaptığımız bir çizgi var elbette,
bu da mazlumlukla zulüm arasındaki ayrımdır ve bizim burada
haysiyetli bir duruşumuz var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yemenli Şiilere niye saldırtıyorsunuz?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Kendilerini de bu çizgiye davet ederim, saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli konuşmacı, söz
isterken ve onun arkasından da konuşmasını yaparken benim
ateşimden bahsetti
RECEP ÖZEL (Isparta)
Grip hastası olduğunu söyledi, grip, grip. Zihin hastası demedi.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara)
ve ateşim dolayısıyla böyle bir konuşma yaptığımı
söyledi. Bu, doğrudan doğruya bühtandır ve dolayısıyla
bana sataşmıştır, söz istiyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Espri yaptı. Hocam Grip hastasısın dedi ya.
BAŞKAN Buyurunuz.
Yeni sataşmalara
mahal vermeyiniz lütfen.
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben burada bir manzarayı ortaya koydum, çok net bir
manzarayı ortaya koydum ve Bölgede şu anda Türkiye Cumhuriyetinin etkinliği
büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. dedim. Bu etkinliğin
ortadan kalkmasının sebebi izlediğiniz politikalardır.
dedim.
Siz, Suriyenin Dostları toplantısını
Ankarada topluyordunuz, Fransada topluyordunuz ve dolayısıyla, bu
toplantıların meydana gelmesi sonuç itibarıyla Suriyedeki iç
savaşı kışkırtmış ve bu olaylar meydana
gelmiştir. Siz, orada, 38 kilometre ötedeki Süleyman Şah Türbesini,
ceddimizin, atamızın mezarını yerinde muhafaza edemediniz,
suçlusunuz. Başınızın eğik olması gerekirken bunu
bir hamasi söylem olarak ifade edip gelip bir de buradan konuşmanızı
anlamakta olağanüstü sıkıntı çekiyorum. Hamasetle mamasetle
bunun alakası yoktur. Siz, Egede de aynı şeyi
yaptınız. Orada da 16 tane adanın Yunanlılar
tarafından işgal edilmesini, istila edilmesini defakto durum
yapılmasını sessizce karşıladınız.
Herkes, ülkesinin dışında nüfuz
alanını genişletiyor, siz sınırların içerisine
çekildiniz, hatta Cizrede bile, devletin otoritesini oraya taşımamak
için, sırf süreç bozulur, seçim süreci zarara girer diye orada da
inanılmaz bir zaaf gösterdiniz.
Bizim burada görevimiz, size bu
zaaflarınızı hatırlatıp gerekli tedbirleri
almanız ve titreyip kendinize gelmeniz içindir. Bizim, sizi, Suriyeye
tezkere getirdiğinizde desteklememizin nedeni Süleyman Şah
Türbesiydi, oradaki Türkmenlerin varlığını muhafaza ve
müdafaa etmekti. Hiçbir şey yapmadınız, şimdi de
konuşuyorsunuz. Yani ne biçim bir algıya sahip olduğunuzu
anlamakta sıkıntı çekiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yeniçeri.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
özür dilerim.
Sayın Bostancı, kamuoyuna yanlış
bilgi verdi. Süleyman Şah Türbesi, Türkiye'nin toprağıdır,
Türkiye'nin tapusudur ve bu, Türkiye'nin toprağı olduğu için
ülkenin namusu, şerefi ve haysiyetidir. Burada, gerçekten, siyasi iktidar,
Süleyman Şah Türbesini terk etmiştir ve Türkiye'nin şahsiyeti,
onuru, kişiliği ayaklar altına alınmıştır.
Onun için ben kınıyorum iktidarı bu yaptığından
dolayı.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Gündem dışı üçüncü söz, Malatya ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Veli
Ağbabaya aittir.
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Malatya ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de Malatyanın
sorunlarına geçmeden önce, bugün ülkemizde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili bir iki şey söylemek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, ülkenin birçok ilinde, kimi rakamlara göre 30 il, kimi
rakamlara göre 49 ilde elektrik kesik ve Hükûmetten, bakandan çıt
çıkmıyor. Türkiye'nin neredeyse enerjisi bitti, Enerji Bakanı
açıklama yapmıyor. Bakın, geçtiğimiz günlerde aslında
Hükûmeti yönetenlere güzel bir örnek oldu Kocaelide. Kocaelide bir Japon
mühendis, sadece halat koptuğu için intihar etti. Buradan, Meclisten
çağrı yapıyorum: Eğer Enerji Bakanının
birazcık kendisine saygısı varsa, birazcık Türkiyeye
saygısı varsa onurlu bir şekilde istifa etsin. 49 ilde, 40 ilde
elektrik kesilmiş, maalesef çıt çıkmıyor. Bu nasıl bir
ülke, bu nasıl Hükûmet anlayışı, anlamak mümkün değil
arkadaşlar.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Komplo var, komplo!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kedi var, kedi!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bir
taraftan Akkuyuyla ilgili reklam kampanyaları yürütülüyor, bir taraftan
da tam bugün Mecliste Akkuyu görüşülürken elektrik kesintisi
yapılıyor. Buradan bir kez daha çağrı yapıyorum:
Eğer birazcık sorumluluk sahibiyse Enerji Bakanı, kalkar
açıklama yapar ve istifa eder.
Değerli arkadaşlar, ben,
biliyorsunuz, 24üncü Dönem milletvekili olarak 2 Ekimden beri görev yapıyorum Genel Kurulda. Ben,
Malatyadan seçilmiş bir milletvekili olarak ilk konuşmayı 5 Ekim
2011 yılında yaptım. Konu, AKP Hükûmetinin ilimize getirmiş
olduğu füze kalkanıydı. Defalarca anlattık, buranın
bir savaş aygıtı olduğunu söyledik ve maalesef
söylediklerimizde haklı çıktık. Buranın bir savaş
aygıtı olduğu ortaya çıktı. Türkiyeyi korumaktan öte,
Anadoluda, Malatyada, Kürecikte, Akçadağda yaşayan insanları
korumaktan öte İsraili korumaya yönelik olduğunu söyledik ve gerçek
çıktı.
Bakın, geçtiğimiz günlerde
Suriyeden ülkemize bir füze atıldı, maalesef Kürecikteki füze
kalkanı uyuyordu. Türkiye'nin Hollandadan, Almanyadan getirmiş
olduğu Patriot füzeleri uyuyordu. Demek ki bu Kürecik füze kalkanı,
Türkiyeye yapılacak saldırıları değil, sadece ve
sadece AKPnin zaman zaman yapmacıktan düşman olduğu
İsraili korumaya yönelik bir kalkan olduğu açıkça ortaya
çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, herhâlde
bugün 24üncü Dönemin, kendi adıma son gündem dışı
konuşmasını yapıyorum.
Maalesef, dört yıl önce
Malatyayla ilgili ne konuşuyorsak şimdi de aynı şeyleri
konuşmaya devam ediyoruz. Dört yıl önce ne sorunumuz varsa dört
yıl sonra da aynı sorunlarımız var. Dört yıl önce
kayısının, kayısı üreticisinin sorunlarını
anlatıyordum; dört yıl sonra da aynı dertler, maalesef,
katlanarak devam ediyor. Bundan tam dört yıl önce kayısı para
etmiyor, emeklerimizin karşılığını
alamıyorduk; şimdi de aynı, bugün de aynı. Bugün,
Malatyadaki üretici zenginleşmedi, yoksullaştı. Bugün,
Malatyadaki üreticinin borcu daha yüksek. Bugün, Malatyadaki üretici,
maalesef, çocuğuna okul kıyafeti alamıyor, oğlunu
evlendiremiyor.
Değerli arkadaşlar,
Malatyalı her üretici -ceviz, üzüm, kiraz- maalesef, ektiğinden
pişman. Dört yıl önce yani 2011 Haziranında, Temmuzunda Malatya
susuzluktan kavruluyordu, insanlar Su! Su! Su! diye
bağırıyordu, 2014 yılının yazında da
-ramazanı da aynı- maalesef, Malatya kuraklıktan kavruluyor,
Su! Su! Su! Su! diye bağırıyor değerli arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin en önemli tarım kentlerinden biri Malatya; her ürettiği,
Türkiyede, dünyada marka. Kayısımız marka dünyada,
kirazımız marka. Türkiye'nin en güzel cevizini, Türkiye'nin en güzel
kirazını, Türkiye'nin en güzel üzümünü ve Türkiye'nin en güzel
elmasını Malatya üretiyor ama maalesef, Malatya hâlâ susuzluktan
kavruluyor. Buradan bir kez daha söylüyorum, AKPye söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yaz
Battalgazide, Malatyanın birçok köyünde eylem yapıldı.
Battalgazideki, AKPye yüzde 100 oy veren çiftçiler Valiliğe yürüdü,
yanlarında Cumhuriyet Halk Partisi vardı; yol kestiler, Valiye
gittiler, dediler ki: Ağaçlarımız kuruyor,
yaşamımız kuruyor, çocuklarımız ölüyor. Ama maalesef
tık yok. Ne yapıldı biliyor musunuz değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlar? İbretiâlem için söylüyorum
ve AKP milletvekilleri utansın diye söylüyorum: Malatyalı üretici ilk
kez kanalizasyondan kayısısını, bostanını
sulamaya başladı. Sadece ağaçları kurumasın diye,
arıtma tesisinden, kanalizasyon borularından su kırarak,
maalesef, Malatyalı, Battalgazili sulama yaptı.
Değerli arkadaşlar, bu
durumda buradan bir kez daha söylemek istiyorum, oradaki insanların
haykırışını söylüyorum: Bizler
haklarımızı helal etmiyoruz. Verdiğimiz oylar helal
olmasın. diyorlar size.
Değerli arkadaşlar, sözüm
bitiyor, devam edeceğim daha sonra. Malatya dört yıl önce neyse
şimdi daha beter durumda. Bunu yapanların utanmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Gündeme geçmeden önce, sisteme giren
sayın milletvekillerine kısa söz vereceğim.
İlk söz, Sayın Şahinin.
Buyurunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin'in, tüm vatandaşları 7-12 Nisan
tarihlerinde yapılacak İnegöl Mobilya ve Dekorasyon Fuarına
davet ettiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar ve çok sevgili
vatandaşlarımız; bu yıl 33üncüsü düzenlenecek olan
İnegöl Mobilya ve Dekorasyon Fuarına sizleri davet ediyorum.
İnegöl, mobilya ile
özdeşleşmiş bir ilçemizdir. İlçe halkımızın
temel geçim kaynağı mobilya sanayisidir. Yurt içi mobilya
ihtiyacının yüzde 25ini İnegöl tek başına karşılamaktadır.
Ayrıca, Türkiyenin toplam mobilya ihracatının yüzde 20sini de
350 milyon dolar ile İnegöl ilçemiz karşılamaktadır.
İnegölde üretilen mobilyalar, son derece konforlu, rahat, kaliteli ve
alınabilir ücretlerle üretilmekte ve son model dizaynlarla
insanımızın ihtiyacını karşılamaktadır.
Tekrar, 7-12 Nisan tarihlerinde tüm
vatandaşlarımızı İnegöl Mobilya ve Dekorasyon
Fuarına davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
Sayın Işık
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, domuz gribi konusunda
Sağlık Bakanlığını gerekli tedbirleri almaya
davet ettiğine ve Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle
ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Domuz gribi vakalarıyla ilgili
yapılan konuşma nedeniyle ben de
Seçim bölgem Kütahya ilinde, Evliya
Çelebi Devlet Hastanesinde, geçen hafta hastanenin bir katı
boşaltılarak bir hastamızın domuz gribi şüphesiyle
hastaneden çıkartıldığı bizlere iletildi. Bu konuda
Sağlık Bakanlığını incelemeye ve gerekli
tedbirleri almaya davet ediyorum.
İkinci konu: Bu sabah, ilimiz
dâhil olmak üzere, Türkiye genelinde 50ye yakın ilde aynı anda
elektrik kesintisinin yaşanmasıyla birlikte
vatandaşlarımızın aklında şüpheler oluşmaya
başlamıştır. Acaba bu kesintiler, Hükûmet tarafından
tatmin edici bir açıklama yapılmadığına göre, 7
Haziran seçimlerine bir prova mıdır, o tarihte sandıkların
sayımı sırasında da benzeri bir kesinti yaşanması
hâlinde, Hükûmet yetkilileri Bir ay önce de, iki ay önce de buna benzer olay
olmuştu. Onun için abartılacak bir şey yok. mu diyecekler?
diye bizlere konuyu iletmişlerdir. Enerji Bakanını teknik
anlamda bu kesintinin sebeplerini açıklamaya davet ediyorum. Aksi takdirde
istifaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Öğüt
3.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Türkiye genelinde
yaşanan elektrik kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir
açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiyenin neredeyse tüm illerinde
etkili olan elektrik kesintisi özellikle hastaneleri ve sağlık
ocaklarını vurmuştur. Aile sağlığı
merkezinde ev tipi buzdolaplarında muhafaza edilmesi gereken
aşılar bozulma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Aile hekimleri bu konuda çok ciddi
sıkıntıdadır. Her merkezde jeneratör
olmadığı gibi, olanlar da mazot bulma telaşındadır.
Bu aşıların parasını doktorlar cebinden mi verecektir?
Bozulanlar titizlikle tespit edilip imha edilecek midir?
Ayrıca, en büyük mağduriyeti
ameliyat olacak hastalar yaşamıştır. Ülke genelinde ve
hangi hastanede kaç ameliyat aksamıştır? Bakanlık acil
ameliyatlar için önlem almış mıdır? Hastaların sevki
ya da jeneratör desteği sağlanmakta mıdır? Bakanlık
bir kriz masası oluşturmuş mudur? Ayrıca, bu kesintinin
ülke sağlığına verdiği maddi zararın da kamuoyuna
açıklanması düşünülmekte midir?
Sebep yine kedi veyahut da paralel
komplo olarak mı açıklanacaktır, Geziciler mi denecektir, yoksa
7 Haziranın bir provası mıdır, onu öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
Sayın Atıcı
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Türkiye genelinde
yaşanan elektrik kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir
açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
genelinde, başta büyük iller olmak üzere elektrik kesintisi
yaşanıyor. Aynı anda birisi düğmeye bastı ve Türkiye
karanlığa gömüldü.
AKP Hükûmeti ne olduğunu bilmiyor,
terör dâhil her şeyi araştırıyormuş. Bu gerçekten
trajikomik bir olaydır. Hükûmette olan, kendisini muhalefetteymiş
gibi görüp mağduru oynamaya hâlâ devam ediyor. Derhâl, acilen yüce Meclise
bir açıklama yapılması zaruret hâlini almıştır.
Sosyal medyada AKP Hükûmeti gülünç duruma düşmüştür. 7 Haziranda
yapılacak olan seçimlerde elektrik kesintilerine karşı prova
yapıyorlar, tatbikat yapıyorlar. diye sosyal medya âdeta yıkılıyor.
Diğer taraftan da her tarafta
nükleer santrali legalize eden reklamların ve ilanların olduğu
bir ortamda Bakın, eğer nükleer santral olmazsa ülke bu duruma
gelir. denmektedir. Bunu şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Sayın Gök
5.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, bugün sabah saatlerinde başlayan
elektrik kesintisi pek çok yerde hâlâ devam etmektedir. Şimdi, yapılan
açıklamalar tereddütlü ve hangi gerekçeyle bu arızanın
olduğu konusunda kamuoyu vicdanını, bizleri net bir şekilde
ikna edici açıklamalar değildir, Başbakanın
yaptığı açıklamalar da buna dâhildir. Şimdi, bugüne
kadar, bu saate kadar devam eden elektrik kesintilerinde, özelleştirmeler
sonucu daha sonra hatların bakımının yapılmaması
ve bu arızanın kısa bir süre içerisinde, şu ana kadar niçin
giderilemediği konusunda son derece tatminkâr açıklamalar bekliyoruz.
Bütün her yerde hayat durmuştur;
metrolar durmuştur, hastanelerde elektrikler yoktur, evlerde bütün ev
eşyaları, gereçleri perişan olmuştur ama daha 21inci
yüzyılda Türkiye saatlerdir süren bir elektrik kesintisiyle
uğraşmak durumundadır. Böylesi bir skandala imza atan Hükûmetin
derhâl net açıklamalar yapmasını bekliyoruz. Bu konuyu bütün
kamuoyu merakla beklemektedir ve bu konudaki beceriksizliğin hesabı
da elbette sorulacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
Sayın Kaplan
6.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Türkiye genelinde
yaşanan elektrik kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir
açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bugün Türkiyede bütün illerde hemen
hemen elektrik kesintisi insana ilginç bir şey söylettiriyor: Hükûmetin
ampulünün sigortası niye attı? Şimdi, Başbakan Terör dâhil
her şeyi araştırıyoruz. diyor, Enerji Bakanı
Kaynağı ne, inceleyip öğreneceğiz. Siber saldırı
var mı, bilmem. diyor, Elektrik Mühendisleri Odası İletim
sistemi çöktü. diyor, kayıp kaçak bedelleri için yasa bekliyor, onu
Türkiyeye yaymak istiyorlar, bir de Mecliste nükleer santral görüşmesi
yapılıyor. Şimdi, bütün bunlar bir araya gelince enerji
mafyasının seçimde de aynı şekilde suçu kedilere
yükleyeceğini söyleyebiliriz. Böyle bir durumda Hükûmetin kalkıp
eğitimde, sağlıkta, metroda, ulaşımda,
iletişimde
Yani her şeyde kıyamet kopuyor, bir Hükûmet
yetkilisinin çıkıp burada kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir.
Maalesef, Hükûmet sorumsuzluğuna devam ediyor. Özelleştirdi
elektriği, kendi insanlarına şirketleri verdi,
tahsilatçılığını yapıyor ama böylesi bir durum
ülkenin güvenliğini sarsmıştır. Bu, güvenliği sarsan
olayın sorumlusunu bulup çıkarmak Hükûmetin görevidir diyoruz. HDP
olarak bunun peşini bırakmayacağımızı ifade etmek
istiyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Tanal
7.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, emeklilerin,
milletvekillerinin özlük hakları ve maaşları düzeltilirken kendi
özlük haklarının da düzeltilmesini istediklerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan da buradayken, tüm
emekliler mağdur Sayın Bakanım. Tabii, Türkiyede
milletvekillerinin maaşları, özlük hakları düzeltilirken
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede özlük
hakları düzeltildi ya? Yok bizde böyle şeyler. Hayret bir şey!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
12
milyon 500 bin emekli vatandaşımız kendi özlük
haklarının düzeltilmesini istiyor. Sizden istirhamım, sizden
ricam, halk gerçekten açlık içerisinde, sefalet içerisinde
SADIK YAKUT (Kayseri) Popülist
politika ya! Özlük hakları nerede düzeltiliyor Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hani
deriz ya: Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi lazım. Biz,
imtiyazlı sınıfa karşıyız. Milletvekillerinin
özlük haklarını ve maaşlarını düzeltirken, ilk önce
halkın haklarını düzeltiniz, sizden rica ediyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nereden düzeldi
ya!
SADIK YAKUT (Kayseri) Nereden
düzeltiliyor Sayın Tanal, nereden düzeltiliyor!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İşte o açıdan bu milletvekillerinin aldığı
maaş da haramdır. Neden haramdır? Parmak kaldırıp
parmak indirmekle milletvekilliği de yapılmaz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir
şey olabilir mi Başkanım ya! Yalan söylüyor burada, yalan
konuşuyor ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu bir
otomatik makinedir, bu otomatik makineden de vazgeçiniz artık.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ayıp! Bu
Parlamentoya saygısızlık yapıyorsun ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Saygısızlığı sen yapıyorsun, ahlaksız!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sensin
ahlaksız! Sensin ahlaksız! Böyle bir şey olabilir mi ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kaç para
maaş alıyorsun! Kaç para maaş alıyorsun! Utanmıyor
musun! Vatandaş aç, perişan! Vatandaş aç, perişan!
BAŞKAN Lütfen sakin olunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalan
konuşuyorsun ya, yalan konuşuyorsun!
BAŞKAN Lütfen sakin olunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yalan
konuşan sensin! 20 milyar maaş alıyorsun, utanmıyor musun!
800 lira maaş alıyor vatandaş, 800 lira maaş alıyor!
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalan
konuşuyorsun be!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Sisteme girmiş olan sayın
milletvekillerine söz veriyor idim.
Şimdi, Sayın Erdem
8.-
Aydın Milletvekili Mehmet Erdem'in, Aydında selden zarar gören
çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve çiftçilerin
zararlarının tespiti konusunda Hükûmet yetkililerinin hassasiyetle
çalıştığına ilişkin açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Son dönemde, aşırı
yağışlar sebebiyle ilimiz Aydında, kısmen Denizli
sınırları içerisinde Büyük Menderes Nehrinin
taşmasından ötürü sel felaketi gerçekleşti. Ben, öncelikle tüm
vatandaşlarımıza, selden zarar gören çiftçilerimize geçmiş
olsun dileklerimi iletmek istiyorum Aydın Milletvekili olarak.
Tabii, son dönemde aşırı
yağışlar barajlardaki su seviyesinin anormal şekilde
artmasına sebep oldu. Son dönemde, Kemer Barajında yüzde 93
seviyesindeki doluluk oranı yüzde 98,5lara çıktı. Kemer
Barajından ve bölgedeki diğer barajlardan salınan sular
sebebiyle ve yine yağışların artarak devam etmesi sebebiyle
Büyük Menderes Nehrinin taşması söz konusu oldu. Özellikle
Bozdoğan ilçemizde, Yenipazar, Söke ve bölgedeki ilçelerimizde 2 bin hektar
arazi sular altında kaldı. Çiftçilerimizin, zararlarının
tespiti konusunda ilçe tarım müdürlüklerine dilekçeleriyle
başvurmaları söz konusu. Başta Aydın Valimiz Sayın
Erol Ayyıldız olmak üzere, Devlet Su İşleri yetkilileri,
AFAD yetkilileri ve devletimizin diğer kurumları konu üzerinde
hassasiyetle çalışıyor. Ben Sayın Valimize ve diğer
kurumlarımızın çalışan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Sayın Ağbaba
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Elâzığdaki kapatılan
sulama birliklerinde çalışan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta
Elâzığdaydım. Elâzığda, bir caddenin üzerinde bir
dükkânda, açlık grevi yapan 13 işçiyle
karşılaştım. Sorunlarını sorduğumda, 34
işçi olduklarını, 27sinin Elâzığ
Eyüpbağları Sulama Birliğinde, 7sinin de Karakoçan Sulama
Birliğinde çalıştığını öğrendim. 2010
yılında, sulama birlikleri, elektrik borçları ödenmediği
için feshedilmiş -birliğin elektrik borçları ödenmediği
için feshedilmiş- feshedilince tazminat verilmemiş. SSK aktif ama
yatırılamıyor. Sağlıktan faydalanamıyor
işçilerin çocukları, kendileri. Çocukları hasta oluyor,
hastaneye gidemiyorlar. İŞKURda resmî olarak işsiz gözükmedikleri
için İŞKURdan işe giremiyorlar. Devlet Su İşlerine
müracaat ediyorlar ama Devlet Su İşleri sorunu çözmüyor. İş
başvurusu yapınca, İŞKUR Siz Devlet Su İşlerinin
işçisisiniz, onun için işe alamayız. diyorlar. Beş
yıldan beri bir türlü seslerini duyuramamışlar. AKPnin
Elâzığ milletvekillerine, bakanlara, herkese söylemişler ama
maalesef işçiler orada çaresizlikle karşı karşıyalar.
İçişleri Bakanı söz vermiş, Sayın Veysel Eroğlu
söz vermiş ama maalesef bir türlü görevlerine iade edilememişler.
İşçiler ölümle karşı karşıyalar. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve Hükûmetin konuya el atmasını rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Yüksel
10.- Denizli
Milletvekili Mehmet Yüksel'in, Denizlide don ve taşkın olayları
nedeniyle zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın
Başkanım, 7-8 Ocak tarihlerinde Türkiyede ve Denizli ilimizde don
olayı yaşanmıştır. Denizli ilimizde don sebebiyle 11
ilçede, 184 köyümüzde, 138.494 dekar arazide, 4.637 çiftçimizin üzüm
bağları ve zeytin ağaçları zarar görmüştür. Zarar
tespitleri il ve ilçe tarım müdürlüklerimiz tarafından
yapılmış, Bakanlığa gönderilmiştir.
Yine, geçtiğimiz hafta tüm Türkiyede
olduğu gibi ilimiz Denizlide de aşırı
yağışa bağlı olarak taşkın olayları
yaşandı. Denizlideki bu taşkın olaylarından 103 köy
ve mahalledeki 44 bin dekar arazide 5.454 çiftçimiz -yüzde 95i hububat olmak üzere- yüzde 30
ila yüzde 100 arası zarar görmüştür. Bir de alabalık
tesisimizde, taşkın sonrası 550 bin alabalık telef
olmuştur. Tarım ve DSİ yetkilileri hasar tespit
çalışmaları yapmaktadır.
Başta, zarar gören Denizlili
çiftçilerimiz olmak üzere tüm Türkiyede zarar gören çiftçilerimize buradan
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yüksel.
Sayın Halaman
11.- Adana
Milletvekili Ali Halaman'ın, çiftçilerin kullandığı gübre
ve ilaç fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın
Başkanım, epeydir, uzun dönemdir söyleniyor aslında ama
söylenmesine rağmen bunun karşılığı oluyor mu
desek, pek de olmuyor. Ama yine bu iklim şartlarından mütevellit bu
bizim Çukurova, Adana bölgesinde özellikle, buğday, arpa, narenciye,
fıstık vesaire, bunların
Hem hasat dönemi hem de çiçek dönemi
var buğdayda. Bunun için de gübre kullanılıyor, ilaç
kullanılıyor. Bu ilaç, gübre de Türkiyede bu Hükûmet döneminde gübre
fabrikalarının kapanması, özelleşmesinden dolayı hep
ithal geliyor. İthal gelirken de Hükûmetin başı genelde faizle,
döviz işleriyle çok uğraştığı için bu gübre
fiyatlarının, ilaç fiyatlarının önü alınmıyor.
Yani, bunu biz söylüyoruz, yapmıyorlar ama sizin
aracılığınızla yetkililere söylesek, ilgili kuruluşlara,
bakanlıklara, buna birazcık ilgi duysalar olmaz mı?
Ben teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Bulut
12.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, ülkenin enerjide
dışa bağımlı olmaktan kurtarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Başkanım, Türkiyede gördüğünüz gibi bu enerji
kesintileri ülkenin değişik yerlerinde sürekli olmaktadır.
Enerjide dışa bağlı olmaktan ülkenin kurtarılması
lazım. Yenilenebilir enerji, hidroelektrik santralleri dâhil, tüm
enerjimizin yüzde 29unu teşkil ediyor. Geniş alanların,
rüzgârın, güneşin olduğu ülkemizde enerji
politikalarının değiştirilerek yerli enerjiye, millî
enerjiye, yenilenebilir enerjiye dönüştürülebilmesi noktasında Hükûmetin
dikkatini çekiyor, bu konudaki bürokratik engellerin
kaldırılmasını, herkesin evinin üstüne, iş yerine,
tarlasına güneş enerjisini, rüzgâr enerjisini kurabilmesi adına
desteklenmesini ve bu darboğazdan ülkenin
çıkartılmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bulut.
Sayın Bostancı
13.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, 27 Mart Dünya Tiyatrolar
Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü. 1948de
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü kurulmuştu. 1961de 27 Martın
Dünya Tiyatrolar Günü olarak kutlanması esas alındı.
Tiyatro, insanlığın
tarihine eşlik etmiş olan sanatlardan birisi. Kimi zaman gündelik
hayatın temsili, kimi zaman da kitleler için bir eğitim ve
mihmandarlık aracı olarak Antik Yunandan tutun, Hindistandan,
Mısır medeniyetinden, bizim de dâhil olduğumuz İslam
medeniyetine kadar çok geniş alanlarda insanoğlu tiyatroya
ilişkin etkinliklerde bulundu. 17nci yüzyıla kadar Avrupada
Theatrum mundi. derlerdi, Hayat bir tiyatrodur. Hakikaten, hayat ile
tiyatro arasında bazen sınırların
belirsizleştiğini de görüyoruz. Sinema çıktığında
tiyatronun öleceği bekleniyordu. Aksine, bu rafine sanat kolu yine kitlelere
seslenmeye devam ediyor. Tiyatro sanatının her vesileyle yanında
olduğumuzu beyan etmek isterim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bostancı.
Sayın Aksoy
14.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un, 30 Mart Kızıldere
olayının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HALİL AKSOY (Ağrı)
Teşekkürler Sayın Başkan.
30 Mart 1972 yani kırk üç yıl
önce, Tokatın Niksar ilçesi Kızıldere köyünde katledilen
dönemin gençlik liderleri Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Ertan
Saruhan, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru,
Sabahattin Kurt, Ömer Ayna, Saffet Alp; bunlar halkımızın
belleğinde ve gençliğimizin gönlünde unutulmaz izler
bırakmışlardır. Onları saygıyla anıyor,
Kızıldereyi unutmayacağımı, unutmayacağımızı
belirtmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aksoy.
Sayın Günal
15.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal'ın, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
bütün bölgelerinde şu anda elektrik kesintileri yaşanıyor ama
biz kulaktan dolma bilgilerin dışında net bir şey
göremiyoruz. Sadece ana hatta bir arıza olduğu söyleniyor. Şu
anda böylesine önemli bir konu varken -basın
aracılığıyla bir iki bakanımızın
konuşmalarını duyduk ama- Meclisin bilgilendirilmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Böylesine koordineli bir şey yarın
başka elektrik kesintilerinin de habercisi mi acaba diye düşünmeye
başladık. Onun için, bir an önce, bu konuda ciddi ve resmî bir
açıklama bekliyoruz. Burada olan bakanlarımız Sayın Enerji
Bakanıyla da yetkililerle de eğer görüşüp bizi
aydınlatırlarsa seviniriz. Bütün vatandaşlarımız
şikâyetçi durumdadır. Bu vesileyle, kendilerine iletmiş
olalım. Bir an önce hem milletimizi hem de bizleri bilgilendirsinler
diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Sayın Doğru
16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun, Tokatın Reşadiye ilçesindeki
minibüsçülerin sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ili Reşadiye ilçesinden
Reşadiye Şoförler Odası Başkanı Uğur Uçar bizleri
arayarak bir konuyu dile getirmemizi istemişlerdir. Bu konu, özellikle,
taşıyıcı esnafı yani minibüs esnafıyla ilgilidir.
Karayolları Taşıma
Yönetmeliği gereğince, il içerisinde 100 kilometreye kadar olan
mesafelerde taşıma yapan araçlara D4 yetki belgesi alma
zorunluluğu getirilmiştir. Bu kapsama giren, sadece köylerden ilçe
merkezlerine yolcu taşımacılığı yapan minibüsçü
esnafının 2015 yılı ücreti olan 7.484 lira çok büyük bir
paradır, bunu ödemeleri de mümkün değildir. Bu insanlar 7 Haziran
2015 genel seçimleri öncesinde bu paranın
kaldırılmasını veyahut da indirilmesini istiyorlar. Çünkü,
kendi bölgelerinde göçlerden dolayı nüfus ciddi olarak
azalmıştır. Dolayısıyla, 4-5 yolcu taşıyan
insanların evlerine ekmek götürme noktasında çok ciddi sorunları
vardır.
Dolayısıyla, bu konuyu
gündeme getiriyor, İçişleri Bakanlığından gerekli
ilgiyi bekliyoruz diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Sayın Şimşek
17.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek hakkındaki iddialara ilişkin
açıklaması
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz henüz 17, 25 Aralık
yolsuzluk ve hırsızlık olaylarının önünün kanunsuz bir
şekilde kesilmesinin şokunu üzerinden atamamışken, kaçak
saray ve uçan sarayla ilgili kamuoyundaki infial devam ederken, kupon
arazilerin yandaşa peşkeş çekilmesi gündemdeki yerini korurken
şimdi de bizzat Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınç tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek hakkındaki iddialar gündeme bomba gibi düşmüştür.
Ülkemizde kamu gücünü kullanarak her türlü yolsuzluk yapanları, tüyü bitmemiş
yetim hakkını yiyenleri kınıyor, onları Allaha havale
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şimşek.
Sayın Türkoğlu
18.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, özel güvenlik
personelinin sorunlarına ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayıları yüz binlerle ifade
edilen özel güvenlik personelinin bir bölümü seçmiş oldukları
temsilcileri aracılığıyla bugün bana geldiler ve özel
güvenlik personelinin sorunlarını dile getirdiler. Maalesef, özel güvenlik
personelinin sorunları hâlâ dağ gibi ortada duruyor ve AKP
hükûmetleri bunların çözümü noktasında da adım atmıyor.
Ayrıca, özel güvenlik personelini
temsilen gelen arkadaşlarımız bize koruma memuru
alınmasıyla ilgili bir Hükûmet taahhüdünü hatırlattılar.
Maalesef, bundan iki yıl evvel, zamanın İçişleri
Bakanı tarafından koruma memuru alınacağına
ilişkin beyanda bulunulmasına rağmen, yerine getirilmedi, bu
konu hâlâ kadük bir vaziyette duruyor. Hükûmeti özel güvenlik personelinin
sorunlarına dikkat etmek, onların sorunlarını çözmek için
bir kez daha uyarıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Türkoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 1915
olaylarının 100üncü yıl dönümüne ilişkin parlamenter
diplomasi faaliyetleri çerçevesinde Belçikaya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesi Genel Kurulun 24/3/2015 tarihli 82nci Birleşiminde
kabul edilen heyeti oluşturan isimlere ilişkin tezkeresi (3/1756)
26/3/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel kuruluna
1915 olaylarının 100üncü
yıl dönümüne ilişkin parlamenter diplomasi faaliyetleri çerçevesinde
milletvekillerinden oluşan bir heyetin Belçikaya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesi Genel Kurulun 24/3/2015 tarihli ve 82nci Birleşiminde
kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere belirlenen isimler Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Vekili
Osman Faruk Loğoğlu Adana Milletvekili
Seyit Sertçelik
Ankara Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu Kayseri Milletvekili
Afif Demirkıran Siirt Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Öz ve 20 milletvekilinin, ülkemizde adli tıp sistemi ve
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1281)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde adli tıp sistemi,
sorunları, alınması gereken önlemler ve çözüm önerileri
konusunda Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ali Öz (Mersin)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Reşat Doğru (Tokat)
5) Seyfettin Yılmaz (Adana)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Mustafa Kalaycı (Konya)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Sinan Oğan (Iğdır)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Mustafa Erdem (Ankara)
12) Münir Kutluata (Sakarya)
13) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
14) Erkan Akçay (Manisa)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Koray Aydın (Trabzon)
17) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
18) Cemalettin Şimşek (Samsun)
19) D. Ali Torlak (İstanbul)
20) Özcan Yeniçeri (Ankara)
21) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
Gerekçe:
Suçluların yapmış
oldukları zarar ve ziyan nispetinde ceza verilmesi çok eskiden beri
bilinen bir kaidedir. Şahıslara karşı işlenen suçlarda
insan vücudunda meydana gelen arızanın niteliğini ve ağırlığını
bildirmek de tıp ilminin işidir. Tıp ile hukukun kesişim
kümesinde yer alan adli tıp bilimsel tıp metodolojisini kullanarak
elde ettiği bilgilerle ve bulgularla hukuki uyuşmazlıkların
çözümlenmesine katkı sağlar.
Adli Tıp Kurumu (ATK) 2659
sayılı Yasayla kurulmuş, bu yasa hükümlerine göre görev yapan
bir kurumdur. Doğal olarak idari teşkilatlanması vardır.
Kurum başkanına çok önemli yetkiler verilmiştir,
sıklıkla da siyasi iktidar tarafından atanmaktadır.
Ayrıca, teşkilatlanma içerisinde ihtisas dairelerinin ve ihtisas
kurullarının oluşturulmasında, maalesef, siyasi iktidar
önemli rol oynamaktadır. İşte, sıkıntı da
buradadır. Bu atamalar her dönemde sıkıntı
yaratmaktadır. Basına da yansıyan huzursuzluklar gözleniyor.
İş yükünün fazla olması Adli Tıp Kurumu için bir
handikaptır. Bir uyuşmazlığın mahallinde çözülmesi
önemlidir. Bu, yargılamanın makul bir sürede bitirilmesine de olanak
verir.
Adli tıp hizmetlerinin yürütülmesi
için öncelikle Adli Tıp Kurumunun acilen bağımsız ve özerk
bir yapıya kavuşturulması, Adli Tıp Kurumunun özellikle
tıp fakültesi bulunan illerde Sağlık Bakanlığıyla
eş güdümlü olarak hastane merkezli yapılara entegre edilmesi
gerekmektedir. Bilimin kaynağı üniversitelerdir. Üniversiteler, aynı
zamanda yeni bilgi ve teknoloji üreten araştırma ve eğitim
kurumlarıdır. Adli tıp ve bilirkişilik hizmetlerinde
üniversitelerimizden yararlanılması, bilimsel gelişmelerin
izlenmesi ve uygulanması açısından oldukça önemlidir.
Adli bilimler ve adli tıp
alanında insan ve malzeme gücü sınırlı olduğundan,
adli tıp hizmetinin yaygınlığı ve hızlı
gerçekleşmesi, ülke kaynaklarının verimli ve dengeli
kullanılabilmesi için üniversitelerimizden ve yetişmiş insan
gücünden akılcı olarak yararlanılmalıdır. Bizim en
önemli eksiğimiz, diğer pek çok alanda olduğu gibi, bu alanda da
maddi imkânların, araştırmalara ayrılan bütçenin
yetersizliğidir. Yetişmiş insan gücümüz hızla
artmaktadır. Ancak daha kaliteli insan gücü yetiştirilmesi için
bazı bakış açılarının değiştirilmesi
gerekebilir. Örneğin, asistanlarımızı sadece hizmet görmek
üzere değil, dünyadaki gelişmeleri takip edecek ve
uygulamalarında gelişmeleri gözetebilecek perspektiften
yetiştirmeliyiz. Bu düzenleme hizmetin hızlanmasını
sağlayabileceği gibi, iş yükünü de ülke koşullarında
kaynaklarıyla yerinde çözmeye aday yegâne sistemdir. Alternatif bir çözüm
olarak, ATKdaki bu aşırı merkeziyetçi yapının görev
ve sorumluluklarının sınırlanması, belirli rutin
hizmetler dışında kalan görevlerini tüm dünyada olduğu gibi
üniversitelere bırakması düşünülebilir.
Özetle, çözüm önerilerini yedi
başlık altında toplayabiliriz:
Her tıp fakültesinde adli tıp
ana bilim dalı kurulmalıdır.
Bu ana bilim dalları konunun
uzmanı öğretim üyelerini bünyesinde bulundurmalıdır.
Adli tıp dersleri otuz günlük staj
şeklinde yürütülmelidir.
Bu ana bilim dallarının kendi
eğitim ve araştırma laboratuvarlarıyla teknik eğitim
uygulanmalıdır.
Saha uygulaması
açısından, mutlaka Adli Tıp Kurumu ve ilgili organlarıyla
iş birliğine girerek öğrenciye uygulama olanağı
sağlanmalıdır.
Olanakları uygun olan fakültelerin
yasalar çerçevesinde, Adli Tıp Kurumunun yürüttüğü otopsi ve
canlı adli vaka muayeneleri öğrenci ve öğretim elemanı
yetiştirme amacıyla yürütülmelidir.
Tıp fakültesi bulunan
şehirlere Adli Tıp Kurumu organları kurulmalıdır.
Türkiye'de adli tıp ve adli
bilimlerde hizmet ve insan gücü açısından var olan bu ciddi sorunlara
acilen bir çözüm oluşturulması gerekmektedir.
Son söz olarak: Adli tıp, insan
hakları bağlamında bir uğraşı alanıdır.
Adli tıbba verilen değer insan haklarına gösterilen
saygının en yalın ölçüsüdür.
Önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, besicilerin ve
hayvancılık yapan köylülerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1282)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bu yıl mevsimin kurak geçmesi
nedeniyle Türkiye genelinde besicilerin ve hayvancılık yapan
köylülerin yaşadıkları ve kış mevsimi boyunca
karşı karşıya kalacakları zorlukların tespit
edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve
teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Bu yıl Doğu ve Güneydoğu
Anadolu illerimizde yaşanan kuraklık nedeniyle, hayvancılık
alanında hayati bir öneme sahip olan saman üretimi son derece
düşmüştür. Üretimindeki azalmaya paralel olarak artan saman
fiyatları karşısında, besiciler ve geçimini
hayvancılıkla sağlayan köylüler zor durumda
kalmıştır. Saman fiyatlarının artışı
hayvan fiyatlarını düşürmüş, 2 hayvanını satan
köylü 1 ton saman parasını çıkaramaz hâle gelmiştir.
Fiyatı sadece 500 lira olan bir hayvanın, kış boyunca
tükettiği yem bedeli 2 bin lirayı aşıyor. Kars,
Ağrı, Ardahan, Erzurum, Hakkâri, Muş, Bingöl, Bitlis, Van
başta olmak üzere, tüm Türkiye illerinde toz samanın kilosu 1
lirayı bulmuştur. Yani, bir ton saman şu an bin liradır.
Tabii, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu illeri, yükselen saman fiyatlarından en çok etkilenen illerdir
çünkü bu illerde hayvancılık vatandaşların yüzde 80'i için
temel geçim kaynağıdır. Kışa daha henüz
girilmişken Kars'ta samanın ton fiyatı 1.100-1.200 lira olmuştur.
Bölgede hayvanlar yaz başına kadar içeride besleniyor. İleriki
zamanlarda fiyatların daha çok artacağı ve
sıkıntıların aşılamayacak hâle geleceği
ortadadır. Bu aşamada, sıkıntının ithal samanla
çözüleceği söylenmiş ancak ithalatçılara uygulanan bürokratik
işlemlerin ağırlığı ve vergilendirme gibi
faktörlerden kaynaklı bir netice alınmamıştır.
Yağışların yetersiz kaldığı ve köylülerin
kaygılarını paylaştığımız günden bu
yana, yetkililere çağrıda bulunarak, köylülerin kışın
hayvanlarına yem bulmakta zorlanacağına işaret
etmiştik. Ot ve saman fiyatlarının yükseleceğini, bunun
karşısında köylünün çaresiz kalacağını dile
getirmiştik.
Köylülerin saman
sıkıntısı yalnızca kuraklıktan
kaynaklanmıyor, aynı zamanda mazot fiyatlarının yükselmesi,
arazilerin ekilememesinden de kaynaklanıyor. Bu hususa da işaret
ederek geç kalınmadan önlem alınması gerektiğini ilgililere
duyurmuş olmamıza rağmen, hiç bir önlem
alınmamıştır. Başka hiç bir yan geliri olmayan ve
geçimini 3-5 hayvanıyla sağlayan köylüler, hayvanların çoğunu
elden çıkarmış durumdadır. 2-3 hayvanıyla
kışı geçirmeye çalışan köylüler, yetkililerden çözüm
beklemektedirler.
Saman fiyatları, Türkiye genelinde
besicilik faaliyetiyle yaşamlarını sürdüren ve
hayvancılık yapan tüm yurttaşları etkilemiştir.
Türkiye'de 14 milyon hektara yakın mera arazisi olmasına rağmen,
bu arazilerden yalnızca 2 milyon hektarı faal olarak kullanılmaktadır.
Bu anlamıyla, kendi kaynaklarını işlevsizleştiren ve
ithalatı destekleyen bir tarım politikası
anlayışı neticesinde gelinen noktada, ot ve saman kriziyle
sektör yeniden çıkmaza girmiştir.
Bugün samanda olduğu gibi, daha
önceki dönemlerde et fiyatı yükselince et, canlı hayvan
fiyatları yükselince hayvan, kurbanlık fiyatları yükselince
koyun ve sığır ithal edilmiş ancak bu yöntem sorunlara
kalıcı bir çözüm olmamıştır.
Geçmişte birçok örnekte
görüldüğü gibi, ülke kaynaklarını kullanmak yerine iç piyasayı
ithalatla tatmin etmeye çalışmak yaşanan sorunlara köklü bir
çözüm getirmemiştir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının yaşanan sıkıntıları
bütünlüklü olarak tespit edip gerekli önlemleri alması gerekiyor.
İklimi her türlü tarımsal üretime uygun olmasına
karşın, Türkiye'nin ot ve saman ithal etmek zorunda kalması,
hayvancılık politikasının ciddi olarak sorgulanması
gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Tarım
politikalarında köylüyü, küçük işletmeciyi, besiciyi koruyan
kalıcı ve köklü değişiklikler yapılması zorunlu
bir hâl almıştır.
Bu anlamda, kış mevsimi
boyunca köylülerin sıkıntılarına çözüm bulunması,
saman ihtiyacının devlet tarafından karşılanması
ve köylünün elinde kalan hayvanlarını yaza çıkarabilmesi için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması elzemdir.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, darbe yapan ve
darbeye teşebbüs eden kişilerin isimlerinin okullar, caddeler ve
sokaklar ile kamu tesisleri içerisinde hangi yerlere verildiğinin belirlenmesi
ve bu isimlerin kaldırılması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1283)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
12 Eylül, 28 Şubat, Ergenekon,
Balyoz, Ayışığı ve Sarıkız gibi davalarda
darbe yapan ve darbeye teşebbüs eden generaller başta olmak üzere,
çeşitli meslek grubundan kişiler yargılanmaktadır. Bu
kişilerin isimlerinin okullar, caddeler ve sokaklar ile kamu tesisleri
içerisinden hangi yerlere verildiklerinin belirlenmesi ve bu isimlerin derhâl
kaldırılması için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye'nin çok partili hayata
geçişiyle beraber, düzenli olarak on yılda bir darbe yapmayı
gelenek hâline getirmiş Türk Silahlı Kuvvetleri, bu darbeler
sonucunda Parlamentoyu, siyasi partileri, sendikaları, dernekleri ve
birçok sivil toplum örgütlerini kapattırmıştır; onlarca
kişiyi idam ettirmiş, yüz binlerce kişi tutuklanmış,
işkenceye uğramış, faili meçhullerle öldürülmüş,
birçok insan ülkeden ayrılmak zorunda bırakılmış,
vatandaşlıktan çıkarılmış ve
haksızlıklara uğramıştır.
Darbelere maruz kalmış
ülkelerin birçoğunda darbe yapanlar yargılanmış ve
adlarının bir daha anılmamak üzere silinmesi için büyük çaba
gösterilmiştir. Ülkemizde ise böyle bir yüzleşme ve hesaplaşma
gerçekleşmediği gibi birçok cadde, sokak veya kamu kurumunda
darbecilerin adları yaşatılmaktadır. 1961 darbesinin lideri
Cemal Gürselin ismi hâlâ Erzurum'da şehrin stadyumunda
yaşatılmaktadır. 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'den,
postmodern diye tabir edilen 28 Şubat darbesinin mimarı İsmail
Hakkı Karadayı'ya kadar darbelere adı
karışmış birçok kişinin ismi onlarca okul,
kışla gibi kamu kurumlarının yanı sıra birçok
cadde ve sokakta varlığını korumaktadır. Hatta, bu tür
kamu alanları arasında, bugün darbeye teşebbüsten
yargılanmaları devam eden kişilerin adlarını
taşıyanlar da vardır. Darbe yapan ya da darbe girişiminden
dolayı yargılanmakta olanların isimlerinin hâlâ okul,
kışla gibi kamu kurumları ile cadde ve sokaklarda
yaşatılması demokrasi açısından büyük bir ayıptır.
Bu kişilerin isimleri kamu alanından silinerek bu ayıba son
verilmelidir
Sivil yönetimleri devirmek
amacıyla yapılan darbelerin ve darbe girişimlerinin faillerinin
isimleri hiçbir şekilde kamu kurum ve kuruluşlarına, cadde,
sokak, park gibi kamu alanlarına verilmemelidir. Ve günümüzde yer alan bu
isimlerin de hepsinin derhâl tespit edilmesi gerekmektedir ve bu isimler ülke
içerisinden temizlenmelidir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Gök.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, tekraren, Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle
ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, ben az önce de gündeme getirdim. Türkiyenin pek çok
yerinde, sabah saatlerinde başlayan elektrik kesintisi hâlen devam ediyor.
TEİAŞ Müdür Yardımcısını aradım,
görüştüm saatler önce, yarım saate kadar giderileceğini bana
ifade ettiler.
Ama, Türkiye Cumhuriyeti devleti, böylesine bir
arıza olduğu zaman arızayı giderici bir başka formülü
hemen devreye sokamıyorsa burada çok ciddi bir sorunumuz vardır.
Yani, bu sorunun altında özelleştirilen elektrik şirketlerinin
durumu, Hükûmetin bu konuya bakışı
Bu arıza olduktan
sonra, şu saate kadar eğer Türkiyede elektrik gelmiyorsa burada bir
Enerji Bakanı yerinde oturamaz. Enerji Bakanını istifaya
davet ediyorum. Bir skandal yaşıyoruz. Birçok hastaneden
yurttaşlarımız beni arıyor; hastalar mağdur. Birçok
yerden arkadaşlarımız arıyor; kaloriferler yanmıyor,
okulların büyük bir kısmında ders yapılamıyor, evlerde
oturulamıyor, yaşlılar, herkes şu anda soğuktan,
kaloriferlerin yanmamasından dolayı büyük ıztırap
içerisinde ve hâlâ Hükûmetten kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yok. Bu
arızayı kim yapmıştır? Neden olmuştur? Niçin bu
saate kadar giderilemiyor? Arıza olduktan sonra yerine başka bir
sistem niçin getirilemiyor? Yani, Hükûmetin bir üyesi çıkıp da
şurada bize makul bir açıklama yapmıyor. Başbakan Bir
terör saldırısı olabilir. diyor. Yani, nedir, tablo nedir, biz
bilmek istiyoruz. Belki makul bir süreyi anlayabiliriz ama arkadaşlar,
sabahtan beri metrolar durdu, bütün ulaşım durdu, hastaneler durdu.
Yani, her yerde çok ciddi skandal yaşanıyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök. Konu net bir şekilde
anlaşılmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Burada Hükûmetten
bir açıklama bekliyoruz. Bunun yapılması gerekiyor.
BAŞKAN Elbet, Hükûmet bir
açıklama yapacaktır diye biz de bekliyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Türkiye, bu kadar
uzun saatlerden sonra bir arızayı gideremiyorsa burada bir Enerji
Bakanı, Hükûmet oturamaz. Ayıptır, yazıktır!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, bütün
yurttaşlarımız bizlere şikâyet ediyorlar. Bunu kabul
edemeyiz. Hükûmetten açıklama bekliyoruz Sayın Başkanım.
Kim temsil ediyorsa burada Hükûmeti, lütfen, bu konuda derhâl bir açıklama
bekliyoruz. Ne oluyor, bunu bilmek hakkımızdır. Yani, böyle bir
şey olabilir mi?
BAŞKAN Açıklama yapmak
istedikleri zaman derhâl biz de o söz hakkını vereceğiz tabii ki
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben
açıklamayı Hükûmetten bekliyorum efendim, AKP Grubundan değil.
BAŞKAN Hayır. Ben tabii ki
Hükûmet olarak söyledim Sayın Gök.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili Levent
Gökün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, bir süredir Türkiye'nin geniş bir bölümünde
bir elektrik kesintisi söz konusu. Bunun giderilmesi için
çalışmaların sürdüğü bilgisi bizde mevcut. Tabii ki Levent
Beyin, kamuoyunun bu konuya ilişkin Hükûmet yetkililerinden bir
açıklama beklemesi hakkıdır. Genel Kurul şu anda
çalışmalarını sürdürüyor. Biz de bu doğrultuda
Hükûmete ulaştık. Bir açıklama olacaktır Genel Kurul
çalışmaları sırasında. Bunun elde olan imkânlar
çerçevesinde bir arıza olmadığına ama gerekçelerinin ne
olduğuna ilişkin açıklamanın
yapılacağını beklemek gerekir.
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Örneğin,
şu anda Mecliste bir şekilde elektrik var. Yani, Türkiye'nin sadece
bazı bölümlerini değil, Türkiye'nin hemen hemen tümünü ilgilendiren
ciddi bir elektrik kesintisi hâlen şu anda devam ediyor. Yani, ortada
böyle bir kesinti olduğu zaman bir başka sistemin devreye niçin
giremediğini, bunun, sistemin niçin kurulamadığını
tartışmamız gereken de bir durum yaşıyoruz.
Şimdi, bu, Biz arızayı gidermeye çalışıyoruz.
Kesintinin nedeni nedir, açıklayacağız. gibi sıradan
sözlerle geçiştirilecek bir durum değildir. Vahim bir tablo
yaşıyoruz.
BAŞKAN Sayın Gök, evet,
konu net bir şekilde anlaşıldı.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bugün Türkiyede
devlet çökmüştür, sistem çökmüştür. Bunu anlatmaya
çalışıyoruz
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Gayet net anlaşıldı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Zozani.
21.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani'nin, Türkiye genelinde yaşanan elektrik
kesintisiyle ilgili Hükûmetin acilen Meclise bir açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aynı sebepten ben de söz
aldım.
Şu anda Türkiye'nin
yarısından fazlasında, başkent, İstanbul ve İzmir
dâhil olmak üzere pek çok kentinde elektrik yok. Saat 10.36dan bu saate kadar
elektrikler kesik.
Şimdi, mevcut durumda, ülkede
böyle bir durum yaşanıyorken Meclisin hiçbir şey yokmuş
gibi rutin faaliyetlerini sürdürüyor olması bir talihsizliktir. Hükûmetin
acilen gelip Mecliste bu bilgileri paylaşıyor olması gerekir.
Talep ediyorlarsa, ihtiyaç duyuyorlarsa, kamuoyundan gizledikleri bir durum söz
konusuysa Meclis kapalı oturuma geçer, kapalı oturumda bu bilgiler
Meclisle paylaşılır ama Hükûmetin ve iktidar partisinin
sıradan bir uygulama, sıradan bir durum olarak konuyu
değerlendiriyor olmasını biz bir talihsizlik olarak
değerlendiriyoruz.
Hükûmetin bir an önce gelip burada
Parlamentoya bilgi vermesi gerekir. İhtiyaç duyuluyorsa kapalı
oturumda da bunu yapabilirler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Zozani.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır.
Okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, (2/569) esas
numaralı Özel Tüketim Vergisi ve Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/246)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/569) esas numaralı Özel Tüketim
Vergisi ve Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunlarında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim için
İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme
alınmak üzere işlem yapılmasını arz ederim.
Mehmet Akif
Hamzaçebi
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç
Tüzükün 37nci maddesinin verdiği olanaktan yararlanmak suretiyle,
doğrudan gündeme alınmasını istediğimiz bu teklif,
zihinsel engelli vatandaşlarımızın otomobil
iktisaplarında yani otomobil edinimlerinde, edinimden önce ödenmesi
gereken özel tüketim vergisi ile otomobilin alınmasından sonra her
yıl ödenmesi gereken motorlu taşıtlar vergisinden muaf
tutulmalarını öngörmektedir.
Zihinsel engelli
vatandaşlarımızın sorunu diğer engelli
vatandaşlarımızın sorunundan çok daha özel bir mahiyet arz
etmektedir. Zihinsel engelli vatandaşlarımızın toplum
içinde hak ettikleri yeri almalarında ve hayatlarını sürdürecek
eğitimi almalarında, eğitim hizmetlerine ulaşmada,
sağlık hizmetlerine ulaşmada, doktora gitmede veya sosyal
faaliyetlere katılmada çok büyük sorunları vardır ve
ulaşım bu sorunların en başında gelmektedir. Zihinsel
engelli vatandaşlarımız ya Yüzde 90ın üzerinde
engellidir. şeklinde bir rapor alamadığı için onların
otomobil iktisabına izin verilmemekte ya da diğer engelli
vatandaşlarımızın kullanabildiği, özel tertibatı
bulunan araçları kullanmaları mümkün olmadığı için,
herhangi bir şekilde onların otomobil iktisabı özel tüketim
vergisinden ve daha sonra, onların her yıl ödeyeceği motorlu
taşıtlar vergisinden muaf tutulmamaktadır.
Zihinsel engelli
vatandaşımız, zihinsel engelli olduğu için onun ulaşım
ihtiyacı birlikte oturduğu aile fertleri ya da ona bakmakla yükümlü
kişi tarafından karşılanmaktadır.
Dolayısıyla, zihinsel engelli vatandaşımızın
birlikte oturduğu aile ferdinin ya da ona bakmakla yükümlü olan
kişinin normal bir otomobil iktisabı, örneğin bir otomatik
vitesli otomobil iktisabı ya da normal vitesli bir otomobil
iktisabının özel tüketim vergisinden mutlaka istisna edilmesi
gerekmektedir. Yine, daha sonra, iktisaptan sonra her yıl ödenmesi gereken
motorlu taşıtlar vergisinden de bu otomobil sahiplerinin muaf
tutulması gerekir. Avrupa Birliği uygulaması bu şekildedir.
Bizim vergi kanunlarımızda aşırı
korumacı bir anlayış olduğu için, herhangi bir şekilde
istisna ve muafiyetlerin kötüye kullanılmasını engelleme yönünde
bir endişe olduğu için bu muafiyetler yeterli bir şekilde
kanunda yerini almamıştır. Fiziksel engelliler için bu tip
düzenlemeler vardır ama zihinsel engelli vatandaşlarımız
için bu düzenlemeler yoktur.
Teklifimiz zihinsel engellileri kapsıyor ancak
Cumhuriyet Halk Partisi olarak işitme engelli
vatandaşlarımızın yine benzer şekilde otomobil
iktisabı sırasında ödemeleri gereken ÖTV ile daha sonra ödenmesi
gereken motorlu taşıtlar vergisinden de muaf tutulmalarını
öngören bir teklifimiz daha vardır. Bu da önemlidir. İşitme
engelli vatandaşlarımız aynı şekilde yüzde 90ın
üzerinde engeli olduğu şeklinde bir raporu alamadığı
için ya da Özel tertibatı bulunan bir taşıtı
kullanabilir. şeklinde bir raporu olmadığı için
işitme engelli vatandaşlarımız da yine otomobil
iktisaplarında ÖTVden muaf değildir ve daha sonra da yine motorlu
taşıtlar vergisinden muaf değildir.
Yine, engelli vatandaşlarımızın
engelliliğe dayalı ayrımcılık nedeniyle
açtıkları davalar bugün harca tabidir. Şimdi, herkes kanun
karşısında eşittir, herkes hak arama özgürlüğüne
sahiptir ama engelli vatandaşlarımızın hak arama
özgürlüğünü kullanabilmeleri için pozitif ayrımcılık
gereği bu davaların harçtan muaf tutulmaları gerekir. Yani
engelliliği olduğu için zaten Acaba, dava açsam mı, açmasam
mı? Boş ver, açmayayım. şeklindeki bir psikolojiye sahip
olan vatandaşımız, bir de harç miktarını duyunca
davayı açmıyor.
Bütün bunların Parlamento kapanmadan topluma bir
hizmet olarak kabul edilecek kanunlarla çözülmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Şu anda zihinsel engellilerle ilgili kanun teklifimiz
huzurunuzdadır, bu teklife desteğinizi bekliyorum. Bu teklifin kabul
edilmesi hâlinde yapılacak çalışmalarla, biraz önce sözünü
ettiğim işitme engellilerle ilgili vergi muafiyetini öngören
teklifimiz ile yine engelli vatandaşlarımızın engelliliğe
dayalı ayrımcılık nedeniyle açtıkları
davaların harçtan muaf tutulması yönündeki teklifimizin de birleştirilerek hep birlikte bunların
kanunlaştırılması mümkündür.
Ben ilgi ve takdirinize,
desteğinize sunuyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar...
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Akif
Hamzaçebi, Özel Tüketim Vergisi ve Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifini, İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınması amacıyla Meclis Genel Kuruluna getirmiş bulunuyor.
Bu kanun teklifi zihinsel engellilerin taşıt alımlarıyla
ilgili.
Hepinizin bildiği gibi, Anayasamızın 10uncu
maddesindeki Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. ve yine
61inci maddesindeki Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum
hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri
alır. hükümlerinden hareketle böyle bir kanun teklifini getirdik. Bu da
ihtiyaç mı? İhtiyaç. Devlet, engellilere birçok şeyde vergi
muafiyeti düzenlemiş olmasına rağmen, burada atlanılan bir şey var zihinsel engellilerle
ilgili, yüzde 90ın üzerinde
zihinsel engel teşkil ediyorsa ve H sınıfı bir
ehliyet alamıyorsa bunlara vergi muafiyeti getirmiyordu. Bu teklifimizle
hem motorlu taşıtlar vergisinde taşıt alındıktan
sonra hem de taşıt alınmadan önce ÖTVlerde bir vergi muafiyeti
getirilmesi teklifinde bulunuyoruz.
Bunun gerekçesini de şöyle izah ediyoruz, diyoruz ki: Örneğin,
yüzde 80 ağır engelli raporu olan
zihinsel engelli
Ki bu çocuklar, gençler için, aileleri tarafından
arabada gezdirilmesi bir rehabilitasyon olarak da görülüyor. Zihinsel engeli
yüzde 90ın üzerinde olduğu takdirde aileler bu vergi
muafiyetlerinden yararlanmasına rağmen, hemen yüzde 90ın
altındaki oranlarda olanlar bundan yararlanamıyor. Bir de zihinsel engellilik,
diğer engelliler gibi değil, doğuştan başlayan bir
engel türü ve hayatı boyunca devam eden, daha sonra yapılacak
tıbbi müdahalelerle düzelmeyen bir engel türü. Yani bütün yaşamı boyunca kime bağlılar?
Ailelerine bağımlılar; ikamet ettikleri, birlikte yaşam
sürdürdükleri anne, baba, kardeşlere bağlılar. Bunun için de bu
teklifle, bir nebze bunların hayatlarının
kolaylaştırılması, eğitim alabilmeleri, sosyal
çevrelerin içerisine girebilmeleri; o insanlarımızın, o
kardeşlerimizin, o arkadaşlarımızın rehabilite
edilebilmesi, yaşamlarını biraz daha kaliteli sürdürebilmeleri
için ailelere böyle bir imkânın tanınması gerektiğini
düşünüyoruz ki bu teklife sizin de Evet. diyeceğinize buradan
canıgönülden inanıyorum.
Yine, resmî kayıtlara göre
Türkiyede 8,5 milyona yakın engellinin var olduğunu biliyoruz.
Gerçekten çok ilginç bir rakam; en dezavantajlı grup olan zihinsel
engelliler 1,5 ila 2 milyonla en çok yekûnu tutuyor ve en çok oranda bulunuyor.
Onun için de şimdiye kadar ihmal edilmiş olan bu zihinsel
engellilerin yaşam şartlarının zorluğunu göz önünde
bulundurarak bu zorlu hayatlarının içindeki bu problemi çözmemiz
gerektiğine inanıyorum. Ailelere biz bu desteği yapabilirsek
gerçekten bu insanların yaşamlarının daha
sağlıklı, daha kaliteli veya tedavileri için ulaşması
gereken yerlere toplu taşıma araçları dışında ya
da
Biliyorsunuz ülkemizin insanlarının birçoğu yoksul, kendi
imkânlarıyla özel ulaşım araçları tutma, onların
kirasını ödeme gibi sıkıntıları çok büyük, bu
şartları haiz değiller. Bu nedenle de bu kanun teklifini
düşünmemiz gerekiyor ve kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu konuda bize
Biliyorum ki iktidar partisinin de buna
sıcak bakacağını ve bu kanun teklifine olumlu oy
vereceğini düşünüyorum buradan. Tabii, biz, zihinsel engellilerin
problemlerini bu kanunu
çıkartarak bitiremeyiz. Birçok problemleri var bu
arkadaşlarımızın ama bir nebze yaralarını tedavi
etmekte katkı sunabilirsek büyük mutluluk olur diye düşünüyorum. Hep
birlikte bu kanunu buradan geçirir ve gündeme alınmasını
sağlarsak inanın çok hayırlı bir iş yapmış
oluruz 24üncü Dönem milletvekilleri olarak.
Biraz evvel sayın grup başkan
vekilim de belirtti, sadece tabii zihinsel engelliler değil, işitme
engelliler de aynı probleme sahip. Belki başka alanlarda da
atladığımız aynı probleme sahip engelli
kardeşlerimiz olabilir. Bu teklif gündeme alındığında
ve tekrar görüşüldüğünde bunları da hep birlikte giderebilir ve
birlikte bu kardeşlerimizin dertlerini çözeriz diyoruz.
Yine, bir başka mesele: Bu
arkadaşlarımızın rehabilitasyon merkezlerinde sıkıntıları
var. Yine, bu sıkıntılar bu kanun çerçevesinde
düşünülebilir ve çözülebilir diyorum.
Vereceğiniz destek için
şimdiden teşekkür ediyor, bu kanunu hep birlikte burada 24üncü
Dönemin bir onuru olarak taçlandırmak isteriz diyorum.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
(Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/1008) (S. Sayısı: 685)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan,
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; 2809 Sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma
Üniversitesi Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili
Orhan Karasayar ve 4 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; 2809 Sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma
Üniversitesi Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili
Orhan Karasayar ve 4 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut'un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2743, 2/1083, 2/1119,
2/2433, 2/2438, 2/2744, 2/2747, 2/2765) (S. Sayısı: 706)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
706 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşacak olan Ankara Milletvekili Zühal Topcu.
Buyurunuz Sayın Topcu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 706 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
öncelikle, bugün yeni Türkiye'den manzaralar seyrettiğimiz gerçekten çok
çarpıcı bir gündeyiz. İşte, bütün yurtta elektrik
kesintisinin olduğu ve özellikle
Avrupanın en büyük adliyesi olarak gündeme getirilen ve övündüğümüz
adliyede bir savcının rehin olduğu, buna yayın
yasağı getirildiği, olmayan elektrikle izlenen medyadan
yayın yasağı getirildiğiyle konuşmama başlamak
istiyorum.
Özellikle eğitime bütünsel olarak
bakmak gerekiyor.
Bugün, böyle anlamlı bir günde,
bir yıllık istatistik rakamları vererek başlamak istiyorum:
Günde 11 kişinin öldüğü
trafik kazalarıyla karşı karşıyayız aslında.
Geçen yıl, yine genel olarak
bakıldığında, 1.800 işçinin iş kazasında can
verdiği rakamlarla karşı karşıyayız.
Özellikle yine geçen yıl
Ki bu
birkaç ayda, bu yılın birkaç ayında rakamların çok daha
yüksek olduğunu verebiliriz. Hatta dün ile bugün 4 kadının
katledilme, geçen yıl 250 kadının katledilme
rakamlarını verebiliyoruz.
Özellikle hırsızlık,
gasp, uyuşturucu, yaralama, cinayet, dilencilik ve suça teşvik gibi
konularda, özellikle çocuk suçluluğunda beş yılda yüzde 100
artışlarla karşı karşıya olduğumuzu söylemek
istiyoruz.
Yine, çağın vebası
olarak bahsedilen madde bağımlılığında da yine
yüzde 150lerde olduğumuzu çok rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
Şimdi, bugün, özellikle,
üniversite açmaya yönelik 706 sıra sayılı Teklifi görüşmek
istiyoruz. Şimdi, eğitimin bir bütün olduğu ve bunun ta
doğumla başlayıp ölene kadar devam ettiği bir süreçte bu
rakamlarla karşı karşıya olduğumuzdan ve bu
rakamların da özellikle on iki yılını tamamlayan AKP
iktidarında arttığından bahsettiğimizde, eğitimin
içinden çıkılmaz hâlini çok daha net olarak sergileyebiliyoruz.
Özellikle, Türkiyede, son yıllarda her şehre üniversite
açıldı, şimdi ilçelere de başlandı; dağa,
bayıra, köye, ovaya üniversite açma girişimleri var.
Şimdi şunu vurgulamak
istiyoruz ki: Seçim yatırımı olarak üniversite açmak
istiyorsunuz ama bunun karşılığında mezun olan
öğrencilere ne veriyorsunuz, neyi vadediyorsunuz? İşsizliği
vadediyorsunuz. Eğer siz bunu baştan planlasaydınız
Tabii
ki açılması gereken yerde üniversitenin açılması
lazım. Biz üniversitelerin açılmasına karşı
değiliz ama seçim yatırımı olarak açarken, üniversitede
altyapı yatırımları yokken, hoca kalitesi gerçekten
beklenen düzeyde değilken, işte, öğrencilere laboratuvar
kalitesi veya hizmet kalitesini götüremezken yalnızca tabelaların
değişmesi
İşte seçim yatırımı olarak ne
yapabiliyoruz? Biz buradan çok rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
Birazdan işsizlik
rakamlarını açıklayacağız. Eğer gerçekten
eğitime yatırım yapmak istiyorsanız bu eğitimin
çıktısı olarak, alınan öğrencilere iş
alanlarını sağlamanız gerekiyordu. Yeni açılan birçok
üniversitedeki öğretim üyesi sayısı, köklü üniversitelerdeki bir
bölümdeki hoca sayısı kadar; bu rakamlar var elimizde. Gün geçmiyor
ki yeni kurulan üniversitelerdeki hoca sayısı ve kalitesiyle ilgili
haberleri gazetelerden öğrenmeyelim. Devlet üniversitelerine bile
öğretim üyesi bulamazken yeni açılan üniversitelere nasıl
öğretim üyesi bulmaktalar?
Son, birkaç ay önce yapılan yasal
düzenlemeye göre, bir değişiklikle, vakıf üniversitelerinde
görevlendirilen öğretim üyelerinin iki yıl içerisinde bu şeyleri
kaldırılmaya başlanmıştır yani belirli bir süre
verilmiştir, bu süreden sonra artık görevlendirme yapılmayacaktır.
O zaman diyoruz ki: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Eğer, siz,
devlet üniversitesi olarak vakıf üniversitelerine yardım etmeyi
düşünüyorsanız, kalitelerini artırmayı
düşünüyorsanız o zaman bunu baştan düşünmeniz gerekiyordu.
Hem vakıf üniversitelerini bitirecek kararlar alıyorsunuz hem de yeni
vakıf üniversiteleri açıyorsunuz. Yani, zaten üniversitelerin sorunu
dağ gibi birikmişken yeni üniversiteler ekleyerek bu sorunların
katlanmasına zemin hazırlamaktasınız çünkü üniversitelere
baktığımızda maaş ve özlük sorununun hâlâ
sürdüğünü çok rahatlıkla söyleyebiliriz.
Özellikle YÖKün merkeziyetçi
yapısı hâlâ dayanılmaz ağırlığını
korumaktadır, insan kaynaklarını değerlendirme sorunu devam
etmektedir, yönetim sorunu hâlâ vardır ve en önemlisi de -buradan
vurgulamak istiyoruz- vizyon sorunudur. Burada ben bir vurguyu paylaşmak
istiyorum YÖKle ilgili. Özellikle iktidara gelmeden önce, YÖKün bir darbe
kurumu olduğundan iktidara geldiğinizde hemen
kaldırılacağına yönelik, rektör atamalarında da bu
uygulamanın, bu kasıtlı, yandaş uygulamanın
kaldırılacağına yönelik sözler vermişken iktidara
geldikten sonra, özellikle çarkın başına yandaşların
atanmasından sonra YÖKün bir darbe kurumu olduğu unutulmuştur.
Şunu vurguluyorum: Daha birkaç ay
önce Sayın Davutoğlunun yaptığı konuşmada Ben
bir profesör olarak, eşimin ihtisas imtihanında, içeride hakaret
edilmesin diye kapısında bekledim. şeklinde bir vurgusu
vardı. Peki, soruyoruz: O zaman sizler bekliyordunuz, acaba merak ediyor
musunuz şu anda kimler kapıda bekliyor hakaret edilmesin diye,
aklıyla alay edilen ne kadar insan var, sınavlarda hangi sorular
soruluyor, sınavlarda hangi şiirler okutuluyor, bilmem işte,
hangi isimler soruluyor? Demek ki iktidara gelmeden önce verdiğiniz o
sözler iktidarı ele geçirdiğinizde hemen unutuldu. İşte,
burada o kadar çok şeyler var ki, sözler var ki; burada yine
Davutoğlundan alıntı yapmak istiyorum: Üniversite amfileri
propaganda mekânı değil ama her türlü fikrin serbestçe
tartışıldığı mekânlar hâline getirilmelidir. diye
bu şekilde vurgulanıyor. Acaba, şu anda, hangi özgür fikirler
amfilerde veya üniversite senatolarında
tartışılmaktadır? İşte bunları biz özellikle
sormak istiyoruz yani üniversitelerdeki özerklik hangi durumdadır,
üniversitelerde akademisyenlerin özgürlük alanı nereye kadar
işlemektedir, nereye kadar çalışmaktadır?
Fiziki altyapı sorunu
başını almış gidiyor. Normal bir binanın üzerine
üniversite tabelası takılmayla üniversite olmamaktadır çünkü
üniversitelerin, bir, kendi içinde dinamik yapıları varken bir de
uluslararası boyutta artık küreselleşmenin adımlarının
veya izlerinin, hislerinin her bir hücreye kadar hissedildiği günümüzde
Türkiye'deki üniversitelerin uluslararası sıralamada hangi düzeyde
olduğuna da bakmamız lazım. İşte, URAPın
2014-2015 En İyi 2000 Dünya Üniversitesi sıralamasında ilk
500de Türkiyeden yalnızca 4 tane üniversite bulunmaktadır. Peki,
neredeyse -şu anda sayarak geldik ama- 180 olarak
aldığımız, YÖKün sayfasından
aldığımız üniversite sayısıyla bu sıralamadan
utanıyor muyuz, utanmıyor muyuz? İnovasyonun veya yenileşme
hareketinin neresindeyiz, AR-GE çalışmalarında neresindeyiz?
Patent çalışmalarına baktığımızda, beş
yılda veya on yılda bizim birçok üniversitemizin
yaptığı patent başvurusunun Amerikadaki bir üniversitenin
yıllık başvurusundan daha az olduğunu buradan çok
rahatlıkla söyleyebiliyoruz. O zaman, on iki yıllık eğitim
politikanızda hangi yüzle bu milletin yüzüne bakabilmektesiniz?
O kadar çok sorun var ki
Özellikle
2023 hedefiyle o kadar büyük bir lokma koydunuz ki bu lokmayı
yutamayacaksınız aslında. Çünkü,
baktığınızda, yer altı kaynakları, dil, bilim ve
teknoloji üretimi bir toplumu geleceğe hazırlıyor.
İşte, pirincin 1 kilogramı 3,5 dolar, etin 1 kilogramı 15
dolar, otomobilin kilogramı 50 dolar, uçağın 250 dolar, dizüstü
bilgisayarın 1.000 dolar, cep telefonunun 5 bin dolar, uydunun 100 bin
dolar iken süper iletken hızlandırıcıların 200 bin
dolar olduğu günümüzde acaba hangi inovasyon merkezlerinizle,
AR-GElerinizle ve üniversitelerinizle bu üretimleri yapmaktasınız?
Temel bilimler alanına hak
ettiği önem verilmemektedir. Daha dün YÖK Başkanının bir
köşe yazarına yaptığı açıklamada verdiği
rakamlar gerçekten çok çarpıcıdır. Bu rakamları sizlerle
paylaşmak istiyorum: Biyolojideki öğrenci sayısı 7 binli
rakamlardayken 2014te 1.242ye inmiş; fizikte 3 binden 474ye
düşmüş; matematikte 9 binli rakamlardan 3.547ye düşmüş.
YÖK Başkanı, açıklamasında, gelecek ders yılında
bazı üniversitelerde bu kontenjanların
kaldırılacağını, öğrenci alınmayacağını
söylüyor. Şimdi, o zaman, biz hangi öğrenciyle, hangi altyapıyla
bu çalışmaları yapacağız?
Acaba üniversitelere bütçeden ne kadar
rakam ayrıldı, ne kadar para ayrıldı, bunları da
paylaşalım isterseniz. İşte, özellikle ayrılan bu
bütçe, AKPnin üniversiteye bakışını da gözler önüne
sermektedir. 2015 yılında Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesinin yalnızca yüzde 23ü ayrılmıştır, bu da 18,8
milyar TLye karşılık geliyor. Özellikle, Türkiye
üniversitelerinin toplam bütçesi bir Amerikan üniversitesinin
araştırma bütçesi kadar bile değil, bundan utanç duymamız
lazım, bunu da burada vurgulamak istiyorum.
Burada, yine, işte ileri
araştırma şansını ayrılan bu bütçelerle
nasıl elde edebileceğiz, bunları da sormak istiyoruz. Özellikle
araştırma görevlilerinin iyi yetiştirilmesi lazım ama nasıl
yetiştirildiğini işte artık herkes biliyor. 2547
sayılı Kanuna göre 3 değişik maddeyle alınırken
her kafadan bir ses çıkıyor, bunların tek bir başlıkta
toplanması lazım; 33üncü, 35inci maddeler ve 50nci maddenin (d)
fıkrasına göre alınanların tek bir başlıkta
toplanması gerekiyor. Geleceğin bilim insanını ötekileştirmemek
gerekmektedir.
Yine, özlük hakları
açısından, öğretim elemanlarının aldığı
maaşlar açısından bakıldığında, bunun
gerçekten artık yoksulluk sınırının altında olduğunu
da rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Çünkü, son hesaplamada yoksulluk
sınırı 4.238 TL olan ülkemizde bir akademisyen nasıl
çalışma yapacak, nasıl çoluğuna çocuğuna ekmek
götürecek ve geleceğini hazırlayacaktır? Ve akademik teşvik
ödeneği verilecekti, acaba bunun kriterleri belli oldu mu? Kimlere
verilecek; acaba, seçilirken partili olmak veya olmamak önem arz edecek midir?
Bunları da soruyoruz. Kriterlerin işlemesi acaba yöneticinin
insafına mı kalmaktadır? Bunların da tekrar
netleştirilmesi gerekmektedir.
YÖK'ün getirdiği ve
dayattığı sistemin ideolojik, merkeziyetçi, dayatmacı, otoriter
bir sistem olduğunu her konuşmamızda vurguladık ve tekrar
ediyoruz da. 1980li yılların YÖK Yasasıyla hâlâ bu
iktidarı yönetmeye çabalamaktasınız.
Yine, üniversitelerde demokrasiden
bahsedilirken öğrenci konseyleri diye, özellikle öğrencilerin yönetime
katılması ve problemlerinin, seslerinin dikkate alınması
konusundaki uygulamalara da AKP iktidarının engel olduğunu
biliyoruz. Konsey seçimleri neden hâlâ engellenmektedir? Konsey seçimleri
bittiği hâlde ulusal konsey seçimleri yapılmamaktadır. Demokrasiden
neden korkulmaktadır? Öğretim üyelerinin problemleri çözüldü de
öğrenci konseylerine mi kaldınız, bir tek onlarla
uğraşmaya başladınız? Laboratuvar, kütüphane,
altyapı problemleri çözüldü de yine öğrenci konseylerine mi
kaldı sorunlar? Bunların artık çözülmesi lazım.
Öğrencilere kadar, bunların örgütlenmelerine kadar inmemesi
lazım bu iktidarın. Uğraşacak, çözülmesi gereken o kadar
sorunlar var ki
Yine, öğrencilerle ilgili,
üniversitelerle ilgili bakın, buradan tekrar uyarıyoruz:
Üniversitelerde çok gergin bir hava var, özellikle bir terör örgütü
mensupları, elemanları üniversiteleri terörize etmektedir.
Yarın, Allah korusun, üniversiteler çatışma ortamlarına
dönebilir. Biz, buradan, hem üniversite yönetimlerini hem de iktidarı
bunlara engel olması için uyarmak istiyoruz.
Ve yine, sınavlarda alınan
paralara baktığımızda AKP iktidarının
öğrencilerin cebine el attığını da söylemek istiyoruz.
Çünkü 2014te 40 lira olan YGS ücreti 50 lira oldu, ALES 70 lira, TUS 100
liraya kadar çıktı; YDS giriş ücreti 50 lira iken e-YDS diye bir
şey çıkartıldı ve 120 lira alınıyor. Enflasyonun
özellikle yüzde 10 olarak verildiği ülkemizde bu ücretlere, sınav
ücretlerine yüzde 40lık bir zam yapılmaktadır. Artık bu
sınav ücretlerine kadar mı düştünüz diye buradan sormak istiyoruz.
4 işsizden 1i artık
üniversiteli. Şu anda 5,5 milyon öğrencisi ve 180den fazla
üniversitesiyle Türk yükseköğretim sistemi, akademik özerklikten
öğretim elemanı açığına kadar kaliteli eğitimi
engelleyen birçok sorunla baş ediyor ve özellikle üniversite mezunu
olanların işsizlik oranı gittikçe artmaktadır. Tüm dünyada
eğitim ile işsizlik oranları birbirine paralel olarak giderken
yani üniversite mezunları arasında işsizlik oranları
düşerken bizim ülkemizde tam tersi bir hâl almakta, üniversite mezunları
arasında işsizlik oranının gittikçe daha çok
yükseldiğini görebiliyoruz. Yani OECDnin açıkladığı
rakamlarla tam tersine bir durumla karşı karşıya
olduğumuzu görmekteyiz.
Ve yine, 2010 yılında
gerçekleşen KPSS sınavındaki soru çalmalar o zaman Mecliste olan
partilerce dile getirilmesine
rağmen, şu anda gündeme getirilmesini bu iktidarın önemli bir
göz yumma olayı olarak verebiliriz. Çünkü, 2010 yılındaki soru
çalmalara ses çıkarmazken, onların atanmasına ses çıkarmazken
şu anda gündeme getirilmesi ve iktidarın eliyle açığa
çıkartılması çok manidar gelmektedir.
Ve yine diyoruz ki
eğer bu kadar cesursanız, bu kadar yüreğiniz yetiyorsa
sınavsız işe alınanların kimler olduğunu,
sınavsız üniversiteye alınanların nasıl bu
alımlarının gerçekleştiğini açık yüreklilikle bu
milletle paylaşmanız gerekmektedir. Bu ülkenin çocukları
boşuna sınava girmektedir çünkü AK PARTİli olmak, AKPli olmak
bir işe girmek için, üniversiteye girmek için artık yeterli
olmaktadır. Adalet terazisini gerçekten altüst ettiniz. 2006
yılından beri, Çalışma Bakanlığı verilerine
göre, 28 bin kişi KPSSye girmeden kamuda görev
almıştır.
Ve yine diyoruz ki
o kadar çok sorun var ki
Sayın Cumhurbaşkanının Ülkemizde
artık ne Türk milletinin ne de işte şunun sorunu vardır.
şeklinde ifade ettiği gibi, biz de diyoruz ki: Sayın AKPliler,
burada Türk milletinin AKPyle sorunu vardır artık. Çünkü
baktığınızda, Fıratın kenarında otlayan
kuzulardan sorumlu olduğunu söyleyerek iktidara gelen AKP, kısa
zamanda Fıratın kenarında otlayan kuzu bırakmadı,
hepsini yedi; kutsalları yemedi sadece bu memleketin umutlarını
çaldı, cebindeki parayı çaldı; hak, hukuk, adaleti çaldı,
bin yıllık kardeşliği çaldı. Bu milletin artık tek
sorunu var, o da AKP iktidarı ve bu da 7 Haziranda çözülecektir.
Teşekkür
ediyoruz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Topcu.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 706 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İlgili düzenlemeyle Bandırma Onyedi Eylül
Üniversitesi, İskenderun Teknik Üniversitesi ve Alanya Alaaddin Keykubat
Üniversitesinin kurulması öngörülüyor. Biz üniversitelerin
yaygınlaştırılmasını ve sayılarının
artırılmasını destekliyoruz. Fakat AKPnin pratiğine
baktığımızda Her İle Bir Üniversite Projesiyle art
arda açılan devlet üniversitelerinin yetersiz akademik kadroları ve
altyapı eksiklikleriyle tabela üniversitesi olmaktan öteye gidemediğini
de görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, Her İle
Bir Üniversite Projesiyle artan üniversite sayısı,
yükseköğretim sistemi içerisinde üniversiteler arası fiziksel
donatım, altyapı ve nitelik farklarını da
derinleştiriyor; âdeta, üniversite kimliği sadece
taşıdığı tabeladan ibaret olan bu kurumların
birçoğunda eğitim verebilecek akademisyen bulunmuyor. Öğrenciler
başka üniversitelerden ders alıyor. Örnek vermek gerekirse, Hakkâri
Üniversitesi tabelası var ama kendisi yok. Bina ve akademik kadro eksikliği
nedeniyle öğrenciler kilometrelerce uzaktaki Çukurova Üniversitesinde
eğitim görüyorlar. Yani öğrenci yok, hoca yok, bina yok, altyapı
yok.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yükseköğretim sisteminde nicel anlamda gözlenen ani ve hızlı
değişiklikler, üniversitelerin öğretim elemanı ve
altyapı gereksinimleri karşılanmadan ve üniversiteden beklenen
bilimsel faaliyet ve kalite hedeflerinin geri plana itildiği bir
anlayışla gerçekleştirilmiştir.
2002de toplam üniversite sayısı 76 iken bugün
104 tane devlet, 71 tane vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 175
üniversite bulunmaktadır. Ancak artan nicelik karşısında
üniversitelerin niteliklerinin sürekli düşüyor olması önemli bir
handikaptır.
Değerli milletvekilleri, temel hedefi bilimsel
bilgiyi üretmek, bu bilgiyi üretecek insanlar yetiştirmek ve üretilen
bilgiyi toplumla paylaşmak olan üniversiteleri üniversite olmaktan
çıkaran ve üniversitelerin niteliğini göz ardı eden bu uygulama
ve politikalardan artık vazgeçilmelidir.
Bu kapsamda ilk yapılması gereken,
üniversiteler üzerinde bir vesayet kurumu olarak görev yapan Yükseköğretim
Kurumunu kaldırmaktır. 12 Eylülün bir ürünü olan YÖK
kuruluşundan bu yana otuz dört yıl geçmiş olmasına,
kaldırılması yönünde güçlü bir toplumsal mutabakat
oluşmasına rağmen varlığını sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri, gelinen
noktada AKP tarafından kaldırılacağı vadedilmiş
olmasına rağmen, varlığı daha da güçlendirilerek
korunmaktadır. Bir cunta kurumu olarak YÖK, toplumsal muhalefetin önemli
bir bileşeni olarak gördüğü öğretim elemanlarını ve öğrencileri
kontrol altına almak üzere oluşturulmuştur. Otoriter ve
baskıcı yapısı ve zihniyetiyle YÖK, tüm yükseköğretimi
tahrip eden ve üniversitenin tüm bileşenlerinin devlet aklına uygun
bir biçimde düşünüp davranmalarını öngören bir ilişkiler
sisteminin toplamıdır. YÖK kurulduğu günden bugüne kadar birçok
yapısal değişikliğe uğramasına
karşılık yapılan tüm değişiklikler her geçen gün
yükseköğretimin bilimsel özgürlükten, eşitlikçi ve demokratik
yönetimden uzaklaşmasına, artan ölçüde kapitalist toplumsal
ilişkilere çekilmesine yol açmıştır.
Değerli milletvekilleri, YÖK ve
siyasi iktidar, üniversiteleri siyasal kadrolaşma alanlarına
çevirmişlerdir. Bugüne kadar AKP iktidarının açık
desteğiyle birtakım cemaatler tarafından gerçekleştirilen
kadrolaşma faaliyetleri artık bizzat AKP iktidarı
tarafından gerçekleştirilmektedir.
Üniversitelerde muhalif görüşte
olan üniversite personeline yapılan mobbing, ayrımcılık,
fişleme, sürgün, kadro vermeme ve eğitim verme hakkından mahrum
bırakma gibi vakaların sayısı hızla artmaktadır.
Üniversitelerdeki rektörlük
seçimlerinde iradelerini ortaya koyan akademisyenler yok
sayılmaktadır. Bunun en son örneğini de geçtiğimiz günlerde
İstanbul Üniversitesinde yaşadık.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul Üniversitesinde 12 Martta yapılan rektörlük seçimlerini
1.202 oy alan Profesör Doktor Raşit Tükel kazandı fakat YÖK
tarafından Cumhurbaşkanına yollanan listede 2nci sıraya
konuldu.
Şimdi buradan seslenmek istiyorum:
Gerçekten darbeciliğe karşıysanız, darbe anayasasına
karşıysanız, o zaman üniversitenin iradesine, sandık
iradesine saygı gösteriniz. İstanbul Üniversitesinde iradesini ortaya
koyan akademisyenlerin sesini duyun, onların yanında olun ve Profesör
Doktor Raşit Tükelin hak ettiği rektörlük görevine destek veriniz.
Değerli milletvekilleri,
üniversitelerde bir taraftan akademisyenler ile üniversite personeline yönelik
baskılar her geçen gün artarken diğer bir taraftan da
öğrencilere yönelik baskılar da artmaktadır. AKP Hükûmetinin
polisi üniversiteye yerleştirmesi, üniversite bileşenlerinin ifade
özgürlüğünden akademik ve bilimsel özgürlüklere, örgütlenme hakkından
yaşam hakkına kadar en temel hak ve özgürlükleri tehdit eden bir
uygulamadır. Kaldı ki bu gücün son düzenlemelerle önleyici gözaltı,
makul şüphe gibi olağanüstü yetkilerle donatılması, yüzlerce yıllık tarihiyle
insanlığın kültür mirası sayılması gereken
üniversitelerin Türkiyede düşürüldüğü ibretlik durumun vesikası
niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri,
demokratik haklarını kullanan öğrencilere üniversite yönetimlerince
çok ağır cezalar veriliyor. Kadına yönelik şiddeti protesto
etmek, sokak ortasında öldürülen bir üniversite öğrencisini anmak
gibi nedenlerle yaptıkları basın açıklamalarının
ardından haklarında disiplin soruşturmaları
başlatılıyor ve bu öğrencilere okuldan
uzaklaştırma, kınama ve uyarı cezaları veriliyor.
Değerli milletvekilleri, yine,
geçtiğimiz günlerde Bingöl Üniversitesinde, basın
açıklamasına katılmak gerekçesiyle yüzlerce öğrenci
hakkında soruşturma açıldı. Bazıları
suçlandıkları olay anında derste olduklarını
kanıtladıkları hâlde cezalar aldılar. Öğrenciler,
üniversite yönetimince uygulanan bu antidemokratik uygulamalar
karşısında süresiz açlık grevine başladılar.
Öğrencilerin bu direnişi ve kamuoyunun yoğun baskısı
sonucu üniversite yönetimi geri adım atmak zorunda kaldı.
YÖK ve söz konusu üniversite
yönetimleri öğrenciler üzerinde kurdukları bu baskı sisteminden
bir an önce vazgeçerek gençlerin karşılaştığı
sorunların çözümüne odaklanmalıdırlar. Bu çerçevede, hâlihazırdaki
üniversite disiplin yönetmeliklerinin de özgür ve demokratik üniversite ile
bağdaşan bir tarafı yoktur. Bu disiplin yönetmelikleri derhâl
kaldırılmalı, yerine tüm üniversite bileşenlerince
oluşturulacak olan ortak yaşam ilkeleri hayata geçirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, iktidar
tarafından hayata geçirilen neoliberal politikalarla eğitim ve bilim
hızla bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp piyasanın
acımasız rekabet koşullarına bırakılmaya
çalışılmaktadır.
Özellikle 1980den sonra
üniversitelerden başlanarak tüm eğitim ve bilginin öncelikle
ticarileştiğini, ardından metalaştırılıp
tamamen piyasaya terk edilmeye çalışıldığını
ve hızla bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıldığını
görmekteyiz.
İkili öğretim, açık
öğretim ve uzaktan öğretimin
yaygınlaştırılması, yaz okullarının
açılması, özel öğrenci statüsünün getirilmesi, özel üniversite
sayılarının her geçen yıl artması, üniversitelerdeki
sertifika programlarının çığ gibi artması ve benzeri
uygulamalarla gençlerimiz paralı eğitime mecbur hâle
getirilmiştir.
EĞİTİM SENin raporuna
göre, 2013 yılında, ikinci öğretimde okuyan öğrenci
sayısının toplam öğrenci sayısı içerisindeki
yüzdesi 2002 yılı için yüzde 14 iken 2013 itibarıyla bu oran
değişmemiştir.
AKP dönemindeki Harçlar
kaldırıldı. söylemine rağmen 4,5 milyon üniversite
öğrencisinin ikinci öğretimde okuyan öğrencilerle birlikte
yaklaşık 3 milyonu paralı okumaktadır. Üniversitelerdeki
ticarileşme süreci artarak devam etmektedir. Artık bilim için, insan
için, toplum için üniversite değil, piyasa için bilim, piyasa için öğretim,
piyasa için yayın ilkelerinin öne çıktığı bir
üniversite portresiyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
yükseköğretim sistemi bir bütün olarak düşünüldüğünde,
harçların yanında sistemin kendisine çeşitli finans
kaynakları yaratmış olması, üniversitelerin kâr amacı
güder hâle getirildiğini göstermektedir. Örneğin, 2012-2013 dönemi
için uzaktan eğitim sistemi dâhilinde 79 ön lisans ve 29 lisans
programı mevcuttur. Uzaktan tezsiz yüksek lisans ücreti 4 bin-20 bin TL
arasında değişmektedir. Yine aynı dönemde,
yaklaşık 100 bin öğrenci paralı tezsiz yüksek lisans
programlarına kayıtlı bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün üniversite eğitimi ve araştırmanın
bir kamu hizmeti olarak değil, bir meta olarak görüldüğünü, üniversite
özerkliğinin yalnızca mali özerklik olarak düşünüldüğünü,
üniversiteler arası rekabetin yaşandığını,
üniversitelerde özellikle düşük akademik unvan ve görevlerde
sözleşmeli istihdam biçimlerinin
yaygınlaştığını görmekteyiz. Tüm bu
değişim ve dönüşümler, üniversitenin bileşenlerinden biri
olan öğrencileri de etkilemektedir. Özellikle de emekçi ve yoksul aileler
bu olumsuzluğu en çok yaşayan kesimlerdir.
Aileler arasındaki derin ekonomik
eşitsizlikler üniversite öğretimi süresinde öğrenciler
arasında da eşitsizlik üretmektedir. Bu eşitsizlik,
öğrencilerin gelir durumları, harcamaları, boş zaman
aktiviteleri, geleceğe ilişkin beklentileri ve benzeri birçok durumu
doğrudan etkilemektedir.
Yapılan bilimsel bir
araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 4ü hiç parası
olmadığını, yüzde 20,8i de öğrenimini sürdürmek için
yeterli parayı bulamayabileceğini dile getirmektedir. Bir başka
araştırmada ise gelir azlığının üniversite
öğrencilerinin başta gelen sorunlarından biri olduğu, yüzde
43ünün 50 ile 250 TL arası parayla geçimlerini sürdürdükleri ve yüzde
6sına ailelerinin para göndermediği
saptanmıştır.
Eğitimin temel bir hak
olmasından yola çıkarak bu hakkın yerine getirilmesi
sorumluluğu devlete ait olmalıdır. Yükseköğretim herkes
için erişilebilir, eşit ve tamamen parasız olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün
üniversite öğrencilerimizin karşılaştığı
sorunların bir diğeri de barınma sorunudur. Barınma
hakkı, eğitim hakkının ayrılmaz bir parçasıdır.
Fakat eğitimin ticarileşmesi ve
piyasalaştırılması politikaları, üniversitelilerin
barınma alanındaki sorunlarını da
ağırlaştırmıştır. Devlet ve vakıf
üniversitelerinde okuyan yaklaşık 3 milyon üniversitelinin yüzde
60ından fazlası, yaşadığı ilin
dışında üniversite eğitimi almaktadır. YURTKURun yurt
kapasitesi 350 bin civarındadır. Bu öğrenciler gittikleri
şehirlerde barınma sorunlarıyla baş başa
bırakılmaktadır. Özetle, gençlerimize
Başınızın çaresine bakın. denilmektedir. Yetersiz
olan bu yurtlar nedeniyle de barınma ihtiyaçlarını kendileri
karşılamaya zorlanmakta ve bu durum, barınma
sorunlarını çözemeyen öğrencilerin eğitim hakkından
mahrum kalmasına ya da eğitimlerini çok zor koşullar
altında sürdürmelerine yol açmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sınırlı kapasitelerine rağmen, devlet
yurtlarına yerleşmeyi başaran üniversiteliler, bu defa da bu
yurtlardaki kötü yaşam koşullarıyla başa çıkmak
zorunda kalmaktadır. 6-12 kişilik kalabalık odalar, yetersiz
etüt salonları, kırık dökük ve hijyenden uzak yaşam
ortamları, ısınma ve temizlik sorunu barınma
koşullarını ağırlaştırmaktadır.
Kalabalık odalarda dinlenmek, ders çalışmak ve uyumak
güçleşirken sağlıksız etüt salonlarında ders
çalışmak eziyete dönüşmektedir.
Üniversitelilerin
zamanlarının büyük bölümünü geçirdikleri yurtlarda sosyal, kültürel,
sportif etkinliklerin azlığı, yurtlarda işleyen denetim ve
baskı mekanizmaları eşliğinde öğrencilerin kendi
bağımsız etkinliklerinin engellenmesi, yurt idaresi
tarafından düzenlenen etkinliklerin hazırlanmasında
öğrencilerin söz hakkının olmaması devlet yurtlarının
öğrenciler açısından gerçek bir yaşam alanına
dönüşmesini engellemektedir. Ayrıca, yeterli sağlık
hizmetinin sunulmaması, sosyal, psikolojik danışman personelin,
rehberlik hizmetlerinin verilmemesi de diğer sorunlar
arasındadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gençlerimizin karşı karşıya
kaldığı tüm bu sorunların çözümü için, barınma
hizmeti, tüm üniversitelilere eşit koşullarda parasız
yararlanacakları bir hak olarak sunulmalıdır. Üniversitelilerin
barınma sorununun çözülmesi için öğrencilerin barınma
ihtiyaçlarını tam olarak karşılayacak biçimde yeni
yurtların yapımına başlanmalı, üniversite
yurtları parasız olmalı, yeni yurtlar yapılana dek
öğrencilere kira yardımı yapılmalıdır. Yurtlarda
tüm hizmetler ücretsiz olarak sunulmalıdır. Yurtlardaki barınma
koşulları sağlıklı bir yaşamın ve
eğitim sürecinin gereklerini karşılayacak şekilde
düzenlenmelidir. Yurtlarda öğrenciler üzerinde baskı kurmaya dönük
tüm uygulamalar, denetim ve kontrol mekanizmaları
kaldırılmalıdır. Üniversiteliler kendi yaşam
alanlarının düzenlenmesinde, ortak yaşama kurallarının
belirlenmesinde ve yurt yönetiminde söz, yetki, karar hakkına sahip
olmalıdırlar.
Değerli milletvekilleri,
öğrencilerin karşı karşıya kaldığı
diğer bir sorun ise işsizlik. Birçok zorluğa göğüs gererek
eğitimlerini tamamlayan gençler, mezun olduktan sonra iş
bulamamaktadırlar. Türkiye İstatistik Kurumunun 2014 yılı
işsizlik verilerine göre Türkiyede toplam işsiz sayısı 3
milyonun üzerinde; üniversite mezunu olan 20-34 yaş arası işsiz
sayısı ise 650 bin civarındadır. Yani her 100 işsizden
25i üniversite mezunu.
İstihdam
sıkıntısı belirli bölümlerde daha fazla gözle
görülmektedir. Bunlar arasında en fazla öne çıkan, her yıl çok
sayıda mezun veren iktisadi ve idari bilimler fakülteleri. Bu fakülte
altında işletme, iktisat, iş idaresi, ekonomi, ekonometri,
çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, muhasebe ve finansal
yönetim, maliye, yönetim bilimleri, kamu yönetimi, siyaset bilimi,
uluslararası ilişkiler bölümleri bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
her yıl ortalama 30 bin kişi bu bölümlerden mezun oluyor fakat gerek
kamuda gerek özel sektörde istihdam şansı bulamayarak üniversiteli
işsizler arasına katılıyorlar. Yine, üniversitelerin
eğitim fakülteleri ile fen-edebiyat bölümlerinden mezun olan
yaklaşık 350 bin öğretmen, işsiz ve atama beklemektedir.
Yine, on binlerce ataması yapılmayan öğretmen, ücretli
öğretmenlik adı altında emek sömürüsüne tabi tutularak
açlık sınırının altında ücretlerle
çalıştırılmaktadırlar. Aynı şekilde, ön lisans
mezunu yüz binler ile üniversitelerin mimarlık ve mühendislik
fakültelerinden ve ziraat fakültelerinden mezun olanlar iş
beklemektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversite mezunu donanımlı bu gençlerimizin
işsiz kalması onların geleceğe yönelik umutlarını
azaltmaktadır. Sayıları milyonları bulan, umutları ve
heyecanları tükenen mutsuz bir gençlik yetişmektedir.
Tüm bunlar göz önünde bulundurularak
bir taraftan nitelikli, özerk ve demokratik yeni üniversiteler kurmak bir
taraftan da bu üniversitelerden mezun olacak gençlerimizin işsiz
kalmasını engelleyecek istihdam politikaları oluşturmak
zorundayız.
Konuşmamı sonlandırmadan
önce, üniversitelerin sahip olması gereken asgari şartları
taşıması ve akademik, bilimsel özgürlük ile kurumsal özerkliğin
tesisi için yükseköğretim sisteminin bütünlüğü içerisinde ele
alınacak bir üniversite yasasına ihtiyaç olduğunu vurgulamak
istiyorum. Yapılacak bu yasayla, yükseköğretim temel bir hak olarak
kabul edilmeli, insan, toplum ve doğa yararına, parasız,
bilimsel, ana dilinde, nitelikli eğitim, üniversitelerin kurumsal
özerkliği, akademik özgürlük, tüm bileşenlerin
katılımıyla demokratik, eşitlikçi, öz yönetim, etnik ve
cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılığın reddi
güvence altına alınmalıdır. Bu temelde, üniversite
bileşenleri başta olmak üzere, toplumsal tüm kesimlerin
görüşleri alınarak hem YÖKün üniversite ve bilim üzerinde
yarattığı tahribat tüm boyutlarıyla ortaya konulmalı
hem de eğitimi bir meta olarak ele almayan, bilimsel ve akademik
özgürlüğü esas alan bir yükseköğretim sistemine nasıl
geçileceği belirlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversitelerin toplumsal sorunlarla ilişkileri,
üniversite-sanayi iş birliğinin ötesine geçmeli ve kamu kesimi
yanında yerel yönetimler, işçi sendikaları ve sivil toplum
örgütleri aracılığıyla diğer toplum
katmanlarını da kapsayıcı bir nitelik
kazanmalıdır.
Türkiyede de üniversiteler, insan,
toplum ve doğa yararına yeniden kurgulanmalı, özerk
yapılara dönüştürülmeli ve öğretim üyeleri ve öğrencileriyle
birlikte dünya bilim ailesinin üretken bir ferdi hâline gelmelidir diyor,
tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dora.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı.
Buyurunuz Sayın Atıcı.
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 706
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Siyasi
kariyerlerini ve kazanımlarını hiç kimsenin gölgesine borçlu
olmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu teklif
ile 3 yeni üniversite kuruyorsunuz, hayırlı uğurlu olsun. Bizim,
yeni üniversite kurulmasına hiçbir itirazımız olmaz. Kurulan bu
üniversiteler Balıkesir ili Bandırma ilçesinde Bandırma Onyedi
Eylül Üniversitesi, Hatay ili İskenderun ilçesinde İskenderun Teknik
Üniversitesi, Antalya ili Alanya ilçesinde Alanya Alaaddin Keykubat
Üniversitesi. Biz, bu üniversitelerin kurulmasından sadece ve sadece
memnun oluruz.
Şimdi, konuşmamın hemen
başında sizlerden bir de ricada bulunmak istiyorum: Daha önce
milletvekillerimiz tarafından verilen ve Tarsusta bir üniversite
kurulmasına dair kanun teklifi bu kanun teklifleriyle beraber birleştirilmemiş.
Hâlbuki aynı yasa üzerinde değişiklik yapan ve Tarsusta bir
üniversite kurulmasını isteyen bir teklifti bu. Bu teklifi
sanıyorum Komisyon değerlendirmemiş ve diğer tekliflerle
birleştirmemiş.
Burada Sayın Komisyon ve
Sayın Bakan eğer uygun görürler ise Komisyonun çoğunluğunu
sağlayarak, biz bir teklif hazırladık Tarsus üniversitesinin
kurulması için, Tarsusta bir üniversite kurulması için. Eğer
hakikaten böyle bir iyi niyet söz konusu ise bütün milletvekili arkadaşlarla
beraber birazdan ek madde ihdası şeklinde sizlere sunacağız
ve sizlerden bu konuda yardım isteyeceğiz.
Sayın Bakan, bu yeni bir şey
değil, daha önce sunulan bir teklifti ancak birleştirilmesi ya gözden
kaçtı ya unutuldu. Eğer uygun görürseniz, Tarsus gibi Türkiye'nin en
büyük ilçesinde, nüfusu 500 bini geçen ilçesinde bir üniversitenin
kurulması ve burada öğrencilerimizin eğitim almaları uygun
olur diye düşünüyoruz. Evet, eğer onu da kabul ederseniz, böylece
4üncü üniversitemizi de kurmuş olacağız.
Peki, bu üniversiteleri bu şekilde
kurarken, fırsat bu fırsat, üniversitelerimizin durumlarına bir
bakalım ve gözbebeğimiz olan üniversitelerimizin
durumlarını nasıl düzeltiriz, ne gibi sorunlar var ve nasıl
daha ileriye götürebilirizi hep beraber konuşma fırsatı
bulmuş olalım.
Dünyanın her yerinde, özellikle
ileri ülkelerde ya da ilerlemeye başlayan ülkelerde üniversiteler, o
ülkenin lokomotifidir ve siyasete yön verir; siyasiler, hükûmetler
üniversitelerin kendi alanlarında ürettikleri bilgiyi alırlar, bunu
bir politika hâline getirirler ve ülkenin ihtiyaçlarını bu
şekilde gidermeye çalışırlar.
Peki, bizde üniversitelerin durumu
acaba nasıl? Ben bu soruya kendi cümlelerimle cevap vermeyeceğim,
Sayın YÖK Başkanının cümleleriyle cevap vereceğim. Dün
Sayın YÖK Başkanı, aynen alıntılıyorum, şöyle
diyor: Akademik ortam bugün değil vasat, vasatın
altındadır maalesef. Bakın arkadaşlar, bu bir
haykırıştır, bu bir çığlıktır. YÖK
Başkanı elbette sizin tarafınızdan
görevlendirilmiştir, elbette size yakın olması bir noktaya kadar
doğal karşılanabilir, birlikte iş yapıyorsunuz,
üniversite yaşamını beraber yönlendiriyorsunuz ama Sayın
YÖK Başkanı aynı zamanda bir profesördür ve ömrünü akademide
geçirmiş bir arkadaşımızdır. Bir yandan size hizmet
eder iken diğer yandan da dönüp size çığlık atıyor,
haykırıyor, diyor ki: Akademik ortam bugün Türkiyede değil
vasat, vasatın altındadır maalesef. Şimdi, bunu
söylediği için YÖK Başkanını hiçbirimiz suçlayamayız
çünkü gerçekleri söylüyor. Peki, bize düşen nedir Sayın Bakan? YÖK
Başkanımızın bu şekildeki serzenişi,
haykırışı, çığlığı, ne derseniz
deyin, bize düşen bunu almak, değerlendirmek, neden üniversitelerimiz
vasatın altındadır, buna bakmak ve Sayın YÖK
Başkanı ve diğer akademisyenlerle birlikte nasıl
düzeltebilirize bakmaktır.
Peki, Sayın
Cumhurbaşkanı, acaba üniversitelerin bu kadar çok fazla olması,
özellikle tıp fakültelerinin bu kadar çok fazla olmasına ne diyor?
Yine, kendi sözlerimle değil, Sayın Cumhurbaşkanının
rektörleri topladığı bir toplantıdaki sözlerinden
alıntı yapıyorum. Diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı:
Tıp fakültesi sayısının kâfi düzeye geldiğini
görüyorum. Bakın, Cumhurbaşkanı Tıp fakültelerinin
sayısının ülkemizde kâfi düzeye geldiğini görüyorum. Niye
bunu söylüyor? Çünkü rektörler, tamamı Cumhurbaşkanı
tarafından atanmış olan rektörler, ama yeni
Cumhurbaşkanı, ama Sayın Gül tarafından atanmış
olan rektörler, hepsi Ülkemizde tıp fakültelerinin sayısı çok
fazladır. Yeni tıp fakültesi kurulmasına ihtiyaç yoktur. Gelin,
bu popülist yaklaşımdan vazgeçelim. diyor. Bunu söyleyen kimler?
Rektörler. Sayın Cumhurbaşkanı rektörlerin bu değerli
isteklerine kulak veriyor ve diyor ki: Tıp fakültelerinin
sayısı kâfidir. Peki, siz ne yapıyorsunuz AKP Hükûmeti olarak?
Cumhurbaşkanı, rektörler, herkes diyor ki Tıp fakültesi
yeter., siz kalkıyorsunuz, geçen hafta Sağlık Bilimleri
Üniversitesine bağlı bir tıp fakültesi kuruyorsunuz, bugün de
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesine bağlı bir tıp fakültesi
kuruyorsunuz.
SADIK BADAK (Antalya) O zaten var
efendim, zaten var.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Şimdi,
Antalyada daha önce kurulmuş olan büyük bir tıp fakültesi var iken
Alanyaya bir üniversite kuracağınızı varsayarak oraya bir
üniversite yavrulatıyorsunuz, şimdi o üniversiteyi de Alanyaya
bağlıyorsunuz. Daha önceden var, yok; demem o ki bütün rektörler,
hatta Cumhurbaşkanı, bizler bu kürsülerden, sizler, AKPnin
öğretim üyeleri kendi aranızda
konuşurken Tıp fakültelerinin sayısı yeter. Doktor
sayısı çok kısa süre içerisinde istenilen düzeye gelecek,
artık yenisini kurmayalım. derken şimdi yeniden tıp
fakültesi kuruyorsunuz. Birinizin bana bunu anlatması lazım. Herkesin
aklı başında, herkes bu ülkenin menfaatleri için
çalışıyorsa, Allah rızası için biri çıkacak
buraya, gelecek, diyecek ki: Efendim, biz şu sebepten dolayı
tıp fakültesi kuruyoruz. Her şeyi stratejik bir şekilde
planlamak mecburiyetindesiniz. Eğer bunu bu şekilde yapmazsanız,
bu durumda, çok yakın bir gelecekte doktorlarımız da iş
arar, yurt dışına gider konuma gelecektir. Bunu yapmaya
hakkınız yok. Tıp fakültelerinin sayısını
artırdığınız zaman, buraya başvuran
öğrencilerin yüzdelik dilimlerini de düşüreceksiniz. Allahtan, YÖK
sizin bu siyasi tarzınızı anladı da tıp fakültelerine
bir kota getirdi, Belli bir puanın altında olanları bu
fakültelere almayacağım. dedi. Yani, iş siyasilerin eline
kalırsa, iş iktidarın eline kalırsa bırakın her
ili, neredeyse her ilçeye bir tıp fakültesi kuracak ve siyasi popülizm
yapacak, dedi -bunları YÖK Başkanı söylemiş değil ama
ben böyle okuyorum en azından- ve tıp fakültelerine girişe bir
kota getirdi. Bu iyi bir şey mi? İyi bir şey. Daha iyisi nedir?
İyi planlama yaparak tıp fakültelerini buna göre
kurgulamanızdır. Zor mudur? Hayır. Sadece siyasi
hırslarınızı ülkenin çıkarlarının bir
adım gerisine koyun. İki adım demiyorum, bir adım gerisine
koyarsanız biz bu işi çözeriz.
Üniversitelerimizin
sorunlarını konuşacağız. dedik. Peki, bu kadar
üniversite kuruyoruz, bu kadar üniversiteye öğrenci davet ediyorsunuz,
öğrencilerin yurt sorunları çözüldü mü? Hayır, çözülmedi.
Üniversiteleri tabela üniversitesi şeklinde kurmadan önce, buraya kaç
öğrenci alacağınız da belli olduğuna göre
E, ne var?
Yani, akıl diyor ki: Yahu, önce bu çocukların
barınacağı yeri hazırla, ondan sonra bu çocuklara de ki Gel,
üniversiteye kayıt yaptır, ben senin barınma sorununu da çözdüm.
Benim aklım böyle söylüyor ama sizin aklınız böyle söylemiyor
olacak ki hâlâ öğrencilerin sadece yüzde 20sine devlet yurtlarından
barınma imkânı tanıyabiliyoruz Sayın Bakan. Bu, gerçekten
utanılacak bir durumdur.
Peki, her zaman, her seçim öncesi
buraya getirdiğiniz öğrenci harçlarını çözdünüz mü?
Hayır, çözmediniz. Sayın Cumhurbaşkanı
Başbakanlığı döneminde Harçları kaldırdık,
harçları kaldırdık. diye çok ciddi şekilde söylemlerde
bulunup oy isterken biz bu kürsüye çıktık, dedik ki: Hayır, harçları
kaldırmadınız; sadece, Bakanlar Kurulu kararıyla
erteliyorsunuz. Şimdi, harçları kaldıracak bir kanun teklifi
geçen hafta getirmiştiniz ancak eğer öğrenci yanılır
yunulur da bir altı ay uzatırsa süreyi bu sefer harcı
katlamalı olarak alacaksınız.
İkinci öğretimden niye harç
alırsınız hiç anlamam. İkinci öğretimi de biz
üniversite mezunu sayımız yükselsin diye yapmıyor muyuz?
Yapıyoruz. Peki, neden ikinci öğretimde harç alıyorsunuz? Ben
biliyorum, oraya ders vermeye giden hocaların parasını
çıkarmak için. Ama bunu yapmayın. Eğer benim ülkem üniversite
hocalarının parasını ödeyemeyecek kadar bir duruma geldiyse
yazıktır, bu Hükûmetin de bir dakika yerinde durmaması
gerekiyor.
Peki, şimdi bütün,
üniversitelerdeki fakülte sayılarını ve isimlerini okumayacağım
ama tıp fakültesinden tutun, mühendisliklere, efendim, çeşitli hukuk
fakültelerine, veterinerliklere kadar pek çok fakülteyi, yüksekokulu burada
kuruyorsunuz. Bu çocuklar mezun olduktan sonra ne olacaklar Sayın Bakan? İşleri
hazır olacak mı acaba; yoksa, işsizler ordusunu beyaz
yakalılardan mı oluşturacaksınız? Bunun
kararını vermeden bu kadar çok üniversite açmanın ne hayrı
olacağını vallahi ben de bilmiyorum. Ben olsam, benim aklım
diyor ki: Bu çocukların istihdam sorununu da çözeyim ve arz-talep
meselesine göre fakülte kurayım, üniversite açayım ve bu çocuklar
mezun oldukları zaman Ne iş olsa yaparım ağabey.
demesinler. Üniversite mezunu olan, yüksek lisans yapmış olan pek
çok insan bugün belediyelerde, taşeron işlerinde asgari ücrete
çalışmak zorunda kalıyorlar ve bunların ruh
sağlıkları bozuluyor. İşsiz kalsalar daha kötü, o
nedenle bunlar asgari ücretli işleri kabul ediyorlar. Siz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aracılığıyla
iş garantili meslek edindirme kursları açmayı biliyorsunuz çünkü
insanlar oralara para veriyorlar, para kazanıyorsunuz ve meslek edindirme
garantili, iş bulma garantili kurslar açıyorsunuz. Ben de size
diyorum ki: Madem aklınız buna yetiyor, gelin, bu fakültelerden mezun
olacak olan çocuklarımızın da muhakkak, hep birlikte istihdam
işlerini de garanti altına almış olalım.
Peki, kuracağımız bu
üniversiteler, konuşmamın başında söylediğim gibi,
acaba size yön verebilecek mi? Acaba bu üniversiteler Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine yön verip Türkiyenin en önemli sorunlarının çözüm
yolları şunlardır. diyebilecek mi? Ben bugüne kadar
duymadım Hükûmetiniz döneminde. Ağzını açıp da
Türkiyenin şöyle bir sorunu var. Çözüm yolları da bilimsel
yöntemlerle şudur. diyen kaç öğretim üyesi varsa içeri
aldınız, haklarında davalar açtınız. Yüzlercesini
sayabilirim hakkında dava açılan veya içeri atılan öğretim
üyelerinin. Eğer biz bu insanları, bilim insanlarını özgür
bırakmayacaksak, özgürce düşünüp bizi eleştirmelerini
istemeyeceksek, vallahi bu üniversiteleri kurmanın da hiçbir şekilde
bir anlamı yok.
Peki, yiğitçe
konuşamadılar bu öğretim üyeleri. Hiç olmazsa, acaba,
Hükûmetimize yön verecek bilgileri üretip size gizliden gizliye verseler olmaz
mı? Eh, yani bu kadar diktatörce bir yönetimde belki düşünülebilir.
Yani, bilim insanları çalışsınlar, Hükûmete bilgi
üretsinler ve çözüm yolları üretsinler. Tamam, yani totaliter
yaklaşımlarda bu olabilir. Yani, hani, saraya gider, beste yapar;
saraya gider, şiir yazar; öğretim üyeleri de saraya gelsin, çözüm
yolları önersin ama bu mümkün değil. Neden biliyor musunuz? Çünkü,
öğretim üyeleri eve ekmek götürebilmek için gece gündüz çalışmak
mecburiyetinde.
Bakın, öğretim üyesi ekmek
peşine düşmüş. Ya ikinci öğretimde kendi normal mesaisi
bittikten sonra ders veriyor veyahut da sizin tıp fakültelerine
bulaştırdığınız ve daha sonra bütün hastanelerde
yaydığınız performans sistemi çerçevesinde yirmi dört saat,
üç yüz altmış beş gün çalışıyor.
Arkadaşlar, ben bir öğretim
üyesiydim, tıp fakültesinde çok uzun yıllar çalıştım.
Buraya gelmeden önce arkadaşlarımın yıllarca
yıllık izin kullanmadığını bilirim.
Kullansın kardeşim. diyebilirsiniz; hayır,
kullanamıyorlar çünkü kullandıkları zaman çok ciddi şekilde
maaş kesintisine uğruyorlar. Ve bu insanlar, dinlenmeden
çalıştıkları için, bilim üretemiyorlar; bilim
üretemedikleri için de bizim dünyadaki yerimiz, maalesef, utanılacak
düzeyde.
Bakın, şimdi, sizlere
üniversitelerde üretilen bilgilerin ne işe yaradığını
anlatmaya çalışayım.
Bakın, 34 OECD ülkesi
arasında okuma becerisinde 32nciyiz arkadaşlar.
Bakın, Sayın Bakan, bu
rakamları
Sayın Bakanım
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap
ediniz.
Buyurunuz Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bazı
önemli rakamlar vereceğim, o yüzden bunların dinlenmesinde yarar
olduğunu düşünüyorum.
Sizin kurguladığınız
bu eğitim sistemiyle, üniversitelerin ürettikleri bütün bilgilere
rağmen bu bilgilerin kullanılamaması doğrultusunda okuma
becerisinde 34 OECD ülkesi arasında 32nciyiz.
Sayın Bakan, siz de öğretim
üyesisiniz. Bizim acilen, derhâl, üniversite kurmak yerine Mevcut
üniversitelerimizi nasıl etkin hâle getirebilirizi konuşmamız
lazım. Bunu yapmazsak eğer, bu utanç tablosu bize yeter.
Bakın, eğitim
harcamalarında yine 34 ülke arasında 33üncüyüz. Buna FATİH
Projesine harcadığınız paralar da dâhil Sayın Bakan,
oraya verdiğiniz paralarla bile hâlâ 33üncüyüz.
Nüfusumuzun ortalama eğitim
yılı altı buçuk yıl. Yani, üniversite açmakla bu işler
yetmiyor.
Dünya Demokrasi Endeksinde 89uncu
sıraya geriledik Sayın Bakan. Tüm dünyada özgür ülkeler arasında
112nciyiz.
Şimdi, eğer sizin
kuracağınız bu üniversiteler özgür ve özerk olmayacaksa, AKPnin
arka bahçesi hâline gelecekse, yine öğretim üyelerini içeriye
tıkacaksanız, yine öğrenciler parasız eğitim istedi diye
toplayıp içeriye atacaksanız, vallahi, bu üniversiteleri
kurmanın bir anlamı yok çünkü rakamlar geriliyor. Eğer mevcut
üniversitelerimizi aktif hâle getirirsek rakamlar biraz iyiye doğru
gidebilir. O yüzden, insani gelişmişlikte bile 93üncü durumda olan
ülkemizin kurtuluş yolu, bir, demokrasi; iki, özgür üniversite
yaşamından geçer, başka hiçbir yerden geçmez. Eğer biz
demokratik bir şekilde yönetilirsek o zaman ekonomi de uçar, üniversite de
genel anlamda hizmetleriyle bize hem demokrasiyi getirir hem de bu rakamlarda
iyileşmeyi getirir. Genel anlamdaki eşitsizliklere
baktığınız zaman ülkemizde, 84üncü sıradayız tüm
dünyada değerli arkadaşlarım. 84 ülke benden daha eşit. Ben
bunu hazmedemiyorum. Eğitimde eşitsizlikte 102nci sıradayız
-istediğiniz kadar üniversite açın- gelirde eşitsizlikte 65inci
sıradayız. İstediğiniz kadar üniversite kurgulayın,
hiçbir şekilde bir işe yaramayacaktır. Size diyoruz ki
Üniversite kurmayı bırakın, gelin YÖKü kaldıralım.
Hani diyordunuz ya, Faşist darbeciler YÖKü kurdular, cuntacılar
YÖKü kurdular, biz bunu kaldıracağız. diye bas bas
bağırıp meydan meydan gezip oy almıştınız
ya, işte o YÖKü gelin kaldıralım, hiçbir şekilde bir
itiraz yok, bizim de ısrarla söylediğimiz ve isteğimiz şey
budur. Ama, siz üniversite kurmayı külliye kurmayla eşit
addediyorsunuz. Ben bu kürsüden yaptığım bir konuşmada
Mersinde külliye kuruyorsunuz. dediğim zaman Evet, üniversiteler
terörist yetiştiriyor, külliyelerde hiç olmazsa düzgün insan
yetişir. diyerek buradaki milletvekili arkadaşlarım maalesef
Meclis kayıtlarına böyle notlar düşürdüler. Gelin, adam gibi
üniversite, özgür, özerk üniversite kuruyorsak kuralım, beceremiyorsak
bari bırakalım, daha da fazla rezil olmasın.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, elimizdeki bu rapor yani...
BAŞKAN Nedir konu?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Komisyon, İç Tüzük 26ya göre toplanmış ve gündemine
hâkimmiş gibi bir rapor düzenlemiş ancak biraz önce sayın hatip
kürsüden bir başka teklifi gündeme getirdi. Benim de 2809 sayılı
Yasada değişiklik yapılmasını arzu ettiğim kanun
teklifim var. Ne zaman vermişim? 5/6/2013. Komisyonun gündeminde (2/1616)
esas numarasıyla duruyor. İç Tüzük 26da der ki: Teklifleri olan
ilgili vekiller ya da birinci sırada yer alan vekil Komisyona
çağrılır ve teklifinin gündeme alınması hususu
değerlendirilir. Ayrıca İç Tüzük 35 de der ki: Komisyonlar
birbirleriyle ilgili olarak görülen teklifleri birleştirerek görüşürler.
Şimdi, birleştirilmemiş,
raporda herhangi bir şekilde söz edilmiyor. Bu bir teklif. Teklifleri
görüşüyoruz. Aynı yasada, yapılmış, 8 teklif
birleştirilmiş ancak bizim de daha öncesinden yani burada sıra
sayısı verilen bütün tekliflerden önce verdiğimiz kanun
teklifimiz gündeme alınmamış. Sizin bu durumda İç Tüzükün
14üncü maddesinin (6)ncı fıkrasına göre işlem
yapmanız gerekiyor. Meclis Başkanlık Divanı Komisyon
çalışmalarını denetlemekle yükümlüdür. Komisyon, İç
Tüzük 26ya göre eksik işlem yapmış ve gündemine hâkim
olmaksızın bir toplantı gerçekleştirmiştir. Bu durumda
-üzülerek ifade ediyorum- bu yasayı görüşüyor olmak
yanlıştır.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Zozani, bu konuda söylediklerinizin haklı gerekçeleri olabilir,
vardır da maddelere göre. O zaman itiraz etmiş olmanız -herhâlde
itiraz etmişsinizdir- eğer ki gündeme alınmamışsa
belki şimdi yeniden gözden geçirilip değerlendirilebilir diye
düşünmekteyim. Onun için, biz
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
ama biz İç Tüzüke göre de işlem yapacağız burada,
başka bir referansınız yok, biz İç Tüzüke göre işlem
yapacağız.
BAŞKAN Evet, yapacağız fakat tekrar
madde ihdasına dair bir yöntem de var Sayın Zozani, madde
ihdasına dair de bir yöntem var.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bu yasama
çalışmalarımızı yaparken elimizde bir İç Tüzük,
bir Anayasa vardır, ona göre değerlendirme yapacağız.
Sizin, İç Tüzükün 14üncü maddesinin 6ncı fıkrasına göre
şu anda işlem yapmanız gerekiyor. Komisyon kendi gündemine hâkim
olmaksızın bir toplantı gerçekleştirmiş ve Meclis
gündemine bir rapor getirmiştir, bu rapor eksik ve yetersizdir. Eksik olan
bir raporu bu şekilde görüşmeye devam etmemiz doğru
değildir.
BAŞKAN Sayın Zozani, şu anda bizim bir
şey yapma yetkimiz yoktur. Siz yeni madde ihdası konusunda tekrar bir
görüşme yapabilir, bunu tekrar gündeme getirebilirsiniz, bir önerge
vererek Komisyonla bir şekilde bu mutabakatı da tekrar burada
sağlayabilirsiniz. Eksik bir işlem yapılmış olursa
Genel Kurulda bu işlemlerin yeni baştan ele alınması gibi
de bir usul var. Yapılmış ve bitmiş Komisyon işlemi
için bizim burada bir müdahale yetkimiz de yoktur, bunu da gayet iyi
biliyorsunuz. Onun için, yeni madde ihdası konusunda Komisyonla
uzlaşmanızı, Bakanla tekrar bu konu üzerinde istişare
etmenizi öneriyorum ve bu konuda da bir gelişme sağlayabilirsiniz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
bu tavrınız İç Tüzük 14e göre doğru bir tavır
değildir, usul tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, açayım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte, Sayın Zozani.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte, Sayın Günal.
Lehte, Sayın Kubat.
LEVENT GÖK (Ankara) Lehte
BAŞKAN Lehte, Gök.
Sayın Kubat, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.-USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun, raporun
eksik olduğu itirazına rağmen 706 sıra sayılı
Kanun Teklifininnin görüşmelerine devam edilmesi yönündeki tutumunun
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
açılan usul görüşmesinde
Başkanlığımızın mevcut 706 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerinin devamında bir mahzur
olmadığı yönündeki tutumunun lehinde görüşlerimi ifade
etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, İç
Tüzükte bir kanun teklif veya tasarısının komisyonlarda ne
şekilde işlem göreceği, Genel Kurulda ne şekilde işlem
göreceği ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Milletvekili
arkadaşlarımızın çeşitli sosyal meselelerin çözümüne
yönelik olarak elbette ki teklifleri olabilir. Bu minvalde üniversitelerle
ilgili olarak çok sayıda teklif bu 706 sıra sayılı Raporda
8 tane -benim görebildiğim kadarıyla- teklif birleştirilmiş
ve 26ncı madde çerçevesinde Komisyon kendi gündemine hâkim biçimde olarak
bu üniversite kurulmasına dair teklifleri enine boyuna incelemiş.
Bunun dışında bazı teklifler de olabilir, bunlarla ilgili
de 35inci maddenin (1)inci fıkrasındaki yetkisi çerçevesinde zaten
ilgili gördüğünü birleştirme noktasında bir takdirî yetki var,
mecburi de değil o yani ilgili görse bile yine birleştirmeyebilir ama
buna rağmen 8 tane teklif birleştirilerek şu sıra sayısının
olduğu rapora bağlanmış.
Şimdi, burada, değerli
arkadaşlar, daha önce de iki defa buna benzer bir usul
tartışması yaptık. Yani bir teklifte 100 madde olabilir,
bir diğerinde 50 madde olabilir, komisyon her teklifin her maddesini
ayrıntılı olarak Ben işte şu yönüyle reddettim, bu
yönüyle kabul ettim. diye tek tek ayrıntılı olarak belirtmek
mecburiyetinde değil, İç Tüzükte böyle bir hüküm yok. Orada komisyon
üyeleri zaten önündeki tekliflerle ilgili olarak değerlendirmelerini
yapar, vereceği önergelerle onlardan gerekirse esinlenmek suretiyle orada
teklife madde ilave edebilir, çıkarabilir. Komisyon da zaten bu
tekliflerle bağlı değil, tekliflerin içeriğiyle ilgili
gerekli değişiklikleri yapabilir, aynen veya tadilen kabul edebilir
ve bu şekilde raporunu oluşturur. Dolayısıyla, tekliflerin
her birisinin ayrı ayrı zikredilmek suretiyle ona dair yapılan
işlemin ne olduğunun da komisyon raporunda belirtilmesine dair bir
mecburiyet yoktur. Komisyonun toplantıları aşamasında bütün
bu konulara vâkıf olduğu, bunları bildiği
varsayılır. Ve bu çerçevede oluşturulan raporun şu anda
görüşülmesinde İç Tüzüke aykırı herhangi bir yön yoktur,
Başkanımızın tutumu yerindedir.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kubat.
Buyurunuz Sayın Zozani. (HDP
sıralarından alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, milletvekilinin
iki görevi vardır, yasama Meclisinin iki görevi vardır. Birincisi:
Yasa yapmak. İkincisi: Denetim görevini yerine getirmek.
Şimdi, milletvekili eğer burada
teklif veriyor ve ilgili komisyonun gündeminde duruyor ise o komisyon
toplanıp ilgili maddeyle doğrudan bağlantılı bir
toplantı gerçekleştirdiği zaman, bir rapor
hazırladığı zaman milletvekillerinin o ilgili konuyla
bağlantılı olarak verdikleri teklifleri görüşmek durumunda.
Şimdi, burada, kimisi Milliyetçi
Hareket Partisi sayın milletvekillerinin, kimisi iktidar partisi
sayın milletvekillerinin, 8 tane teklif var. Birleştirilmiş,
görüşülmüş, bir rapor oluşturulmuş ancak aynı yasada,
bakın, aynı yasada bizim de değiştirilmesini
öngördüğümüz kanun teklifimiz var ve birleştirilmemiş.
Şimdi, Doğan Bey biraz önce
kendisiyle çelişti. 35i yorumlarken tasarı ile teklifi birbirleriyle
bağlamak için kırk dereden su getirdiler, burada komisyonların
yaptığı işi mazur göstermeye çalıştılar
ancak burada 8 tane teklif var ve birleştirilmemiş ayrıca
teklifler var. İlk defa eğer komisyon böyle bir raporu doğru
dürüst oluşturup getirmiş olsaydı İç Tüzük 35i doğru
uygulamış. deriz ama bunu yapmamış. Neye göre yapmamış?
Şimdi, komisyon İç Tüzükün 26ncı maddesine göre toplanır.
İç Tüzükün 26ncı maddesinde komisyonun kendi gündemine hâkim
olması koşulu var. Eğer kendi gündemine hâkim değil ise
Meclis Başkanlığının komisyonu denetleme yetkisi
devreye girer. Neye göre denetlersiniz? İç Tüzükün 14üncü maddesinin
(6)ncı fıkrasına göre denetlersiniz. Orada deniliyor ki:
Meclis Başkanlığı komisyonları denetler.
Denetlememişsiniz, Başkanlık da yanlış
yapmış. Böyle bir raporu kabul edip Meclis Genel Kurulunun gündemine
taşımış olmak bile ayrıca bir tartışma
konusudur.
Şimdi, teklifleri görüşülen
sayın milletvekillerinin teklifleri çok değerli de teklifleri
birleştirilmemiş, aynı yasada değişiklik öngören
diğer tekliflerin birleştirilmemiş olması, görüşülmemiş
olması daha mı az değerlidir? Böyle bir değerlendirmeyi
neye göre yapmıştır Komisyon? İhtiyaca göre. Neyin
ihtiyacına göre? Nerede propaganda yapacağına göre. Usule has
eğer gerçekten biz yasaları burada uygulayacak olursak YÖK
Yasasına aykırı bir işlem de burada gerçekleştiriyorsunuz.
YÖK Yasasında da şu amir hüküm vardır: Üniversitelerin yurt
sathına eşit dağılımı koşulu vardır.
Onu göz önünde bulundurmadan bir yasa yapıyoruz. Dolayısıyla,
buradaki tutumunuz yanlıştır. Meclis
Başkanlığının bu gündemle Meclis Genel Kurulunu
toplantıya çağırmış olması
yanlıştır; tutumunuzun aleyhindeyiz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Zozani.
Lehte, Ankara Milletvekili Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında ortadaki sıkıntı
Sayın Başkanlık Divanının tutumundan ve
kararından kaynaklanmıyor. Tablo, komisyonlarda ve Meclise gelen
kanun tekliflerinde iktidar partisinin kendi önceliğine göre, kendi
yaklaşımlarına göre kanun tekliflerini komisyonda geçirmesi ve
ondan sonra Meclise getirmesinden kaynaklanıyor. Burada aynı konuda
bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak çeşitli illerde ya da ilçelerde
üniversite kurulmasına ilişkin kanun tekliflerimiz var. Nitekim, biz
bunları bu tasarı ve tekliflerle buraya gelmediği için ek madde
ihdası olarak birazdan Sayın Başkanlığa takdim
edeceğiz. Çünkü, ihtiyaçların giderilmesi açısından
doğal olarak yurttaşlarımızın bize yönelik
taleplerinin burada dile getirilmesi ve aslında komisyonlarda bütün
bunların hepsinin Meclis aşamasına gelinceye kadar bir
uzlaşma zemini içerisinde geçmesi gerekirdi.
Burada iktidar partisinin, az önce de
belirttiğim gibi, kendi tutumunu öne çıkartan bir
anlayışı ve muhalefetten gelen her öneriyi erteleyerek,
öteleyerek ya da reddetmek suretiyle bir uzlaşma olmadan teklifleri ya da
tasarıları Meclise getirmesi esas büyük sıkıntı.
Esasında birçok sorun komisyonlarda çok rahatlıkla çözülebilecekken
Mecliste böylesine tartışmalara neden olacak uygulamalar da oluyor.
Doğal olarak, ben, esas sıkıntının Hükûmetin tutumunda
ve AKP iktidarının tutumunda olduğunu düşünüyorum. Elbette
üniversitelerimizi biz bilimsel ölçüde her yerde, Türkiyenin her yerinde
olabildiğince imkânlarımızca yurttaşlarımıza,
gençlerimize sunmalı, bilimsel özerkliği içeren bu üniversitelerin
gerçekten gençlerimizin yetişmesine hizmet edecek bir tarzda olmasına
fırsat vermeliyiz.
Biz, esasen, bu getirilmiş olan
teklifi de destekliyoruz. Arkadaşlarımız bu konuda
açıklamalar yapacaklar. Diğer daha sonra görüşeceğimiz
kanunu kastetmiyorum. Bu konuda önemli olan, baktığımız
kıstas, ülkenin yararına, bilimselliği içersin, özerkliği
içersin ve gerçekten ihtiyacı olan her yerde devletin ihtiyaçları ve
imkânları doğrultusunda bu bilim yuvalarının
sayısını artırabilmektir.
Bu nedenle, muhalefetten gelen önerilere
ve tekliflere Hükûmetin, AKP Grubunun daha duyarlı olmasını
beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
Aleyhte, Antalya Milletvekili Mehmet
Günal.
Buyurunuz Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, burada
Adil Beyin söylediği şeyleri biz defalarca komisyonda da
yaşıyoruz, burada da yaşıyoruz. Maalesef, iktidar partisi
grubu milletvekillerimiz, grup başkan vekillerimiz, aceleden, ihtiyaçtan,
gelenleri birleştiriyorlar. Şimdi, teklifte önerge olarak
söyleyeceğiz ama siz yine kabul etmeyeceksiniz- başka
arkadaşlarımızın da teklifleri var. Efendim, diyorlar ki: Şu
süreçten geçiyor. Sayın İşler burada, komisyonun gündeminde
bekleyen başkaları da var. TÜRGEVin acelesi var da diğerinin
yok mu? Özel üniversite de var, bekliyor. Arkadaşlarımız
şubatta vermiş, martta vermiş, onlar da bekliyor. Efendim, böyle
bir şey olabilir. Şunu diyebilirsiniz: İşte, bir planlama
yapıyoruz, şurada var. Öyle bir şey de yok çünkü geliyor, o
ilin milletvekilleri imzayı atıyor, veriyor, o anda onların
söylediği kulis geçerli olursa orada bir üniversite kuruyorsunuz. Böyle
olmaz. Yani bu şekliyle yapıldığı zaman o tekliflerin
tamamını taramak lazım. Onu taradıktan sonra da oturup
YÖKle konuşmak lazım, buralarda
Siz, şimdi Konuştuk.
diyeceksiniz ama biz her seferinde konuşuyoruz. İçinde, kurulan
üniversitelerle ilgili sıkıntı var; içindeki enstitülerle
ilgili, fakültelerle ilgili sıkıntılar var. O bölgenin
özelliklerine göre kurulmayan moda hâlinde Şu fakülteyi de kuralım.
diyor arkadaşlar. Vatandaş geliyor
İster, vatandaşa
kaldı mı hepsini istiyor. Ama orada kuruması uygun mudur
değil midir, o ilde hangi tarz bir fakülte olması gerekir, hangi
mesleklerin ağırlığı var, maalesef olmuyor. Onun için
bunları tek tek alıp o teklifleri birleştirmediğimiz için
Burada var, Sayın Başesgioğlu ve arkadaşlarının
teklifi, siz komisyonu topladığınızda gündeme
alınmış durumdaydı. Yine aynı şekilde Sayın
Şandır ve Sayın Özün Mersinde Tarsus Üniversitesi
kurulmasıyla ilgili talepleri var. Maalesef, bunlar, o andaki iktidar
partisi grubunun veya vekillerinin talebiyle bir şeyler oluşuyor.
Bakın, belli yerlerde daha önce oluşmuş. Üç partiden arkadaşlarımız
imza atmışlar, gelmişler, o ildeki üniversiteyle ilgili eksiklik
varsa tamamlamışlar, önergelerin bazılarında bakın bu
yapılmış. Demek ki istendiği zaman yapılabiliyor.
Dolayısıyla bunların bu şekliyle Komisyonda ele
alınması gerekir, bu tekliflerin öncelikle orada gözden geçirilip
birleştirilmesi gerekir. Bu çerçevede bu tutumun doğru
olmadığını düşünüyoruz. Tabii, bu, sadece sizin
Başkanlık Divanı olarak tutumunuzla ilgili değil ama maalesef,
AKP Grubunda arkadaşlarımızın Biz yaptık, oldu.
anlayışından kaynaklanıyor. Öncelikle bu işlerde
oturup bunların önceden taranması, ilgili şeyler varsa
verilmesi, hatta komisyonda görüşülürken, siz de biliyorsunuz, gerekli
olanların madde olarak eklenmesini hep beraber yapabiliyoruz. Bunlar
yapılmadığı için de bu tip tartışmalar, bu tip
itirazlar yaşanıyor. Bu sebeple sizin şeyiniz olmamakla beraber
bu hususta haklı olduğumuzu ve bunların böyle
yapılmaması gerektiğini bir defa daha söylemiş oluyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, Komisyonun bir açıklaması olacak mı bu
hususta?
BAŞKAN Eğer Komisyon bu
konuda bir açıklama isterse tabii ki ona bu söz hakkını veririz.
Buyurunuz Sayın Erdemir.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İç Tüzükün 37nci maddesi çok net, diyor ki:
Tasarı veya tekliflerle kanun hükmünde kararnamelerin esas komisyonlara
havale gününden itibaren en geç kırkbeş gün içinde
sonuçlandırılması gerekir.
Bu sürenin bitiminde, tasarı,
teklif ve kanun hükmünde kararnamenin doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını Hükûmet veya teklif sahipleri isteyebilirler.
Diğer taraftan 26ncı madde
diyor ki: Komisyon gündemine hâkimdir, üyeleri tarafından gündeme
alınması teklif edilen işler hakkında karar verir.
Şimdi, söz konusu teklifle ilgili,
Komisyon üyelerinin herhangi bir teklifi olmamıştır. Bu sebeple
gündeme alınmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, böyle bir açıklama söz konusu olamaz. Şimdi,
Sayın Komisyon üyesi
BAŞKAN Sayın Zozani, bir
dakika
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama
Sayın Başkan
BAŞKAN Siz usul
tartışmasını açtınız, usul
tartışması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Benim
görevimi ne şekilde yapacağıma hükmedemez.
BAŞKAN Bir dakika beni dinler
misiniz? Bir dakika
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Dinleriz, ama sizin buna müdahale etmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Bir dakika dinleyin de,
sonra.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bir
milletvekilinin İç Tüzükten doğan haklarını ne
şekilde kullanacağına komisyon başkanı veya
başkan vekilleri hükmedemez. Buna sizin müdahale etmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Zozani,
işleri birbirine karıştırmayınız lütfen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Evet
ben de onu söylüyorum.
BAŞKAN - Burası komisyon
değil, burası Genel Kurul. Sizin komisyonda yapmanız gereken
itirazları bu Genel Kurulda biz gündeme alamayız efendim. Şimdi,
bu Genel Kurulda böyle bir yetkimiz yok. Orada itirazınız olmuş
olabilseydi -belki de olmuştur- gündeme almamışsa mücadeleniz
komisyondadır. Bizim, şu anda Genel Kurul gündemine gelmiş olan
bu işlemi geri gönderme gibi bir yetkimiz yoktur efendim. Burada -size,
demin de önerdim- yeni madde ihdası yapabilir, Komisyon ve Hükûmetle
görüşebilir, bu konuyu tekrar gündeme getirebilirsiniz ve bu da
yapılabilecek bir işlemdir. Bunun için, benim bu konudaki tutumumda
bir değişiklik yoktur. Size yeni madde ihdası için Komisyonla
diyalog kurmanızı
Genel Kurul da zaten bunun için vardır,
komisyonlarda eksik bırakılmış noktaların bu Genel
Kurulda tamamlanması için vardır. Burada müzakere bunun için
yapılır efendim. Size bunu öneriyorum.
Tutumumda bir değişiklik
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87'nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
706 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; 2809 Sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma
Üniversitesi Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili
Orhan Karasayar ve 4 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut'un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2743, 2/1083, 2/1119,
2/2433, 2/2438, 2/2744, 2/2747, 2/2765) (S. Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi şahsı adına
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Öztaylan.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle, bu kanun vesilesiyle hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
706 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen,
hayırlara vesile olan herkesi. Onyedi Eylül Bandırma Üniversitesinin
kuruluşu, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesinin kuruluşu,
İskenderun Teknik Üniversitesinin kuruluşu vesilesiyle
Balıkesir, Hatay, Antalya vekilleri adına hepinizi saygı,
sevgiyle selamlıyorum.
Rahmetli babam ilkokul mezunu idi,
sevgili kayınpederim, o da ilkokul mezunu idi. Ama bunların
doğduğu ve oturmakta olduğu Bandırmada bir ortaokul
olmadığı için ortaokul mezunu olamadılar, liseye gidemediler,
dolayısıyla üniversiteye gidemediler. O süreçte Erdekte olan
kayınpederimin Erdekte de ortaokul olmadığı için Erdekte
okuduğu ilkokuldan sonra başka okulda okuma imkânı olmadı.
Sevgili eşim, Erdekte olan eşim o süreçte Bandırmadan
başka bir yerde yani Erdekte lise olmadığı için liseyi
okumak için Erdekten Bandırmaya avdet etmek zorunda kaldılar. O
süreçte Bandırmamızdan, Erdekimizden, Manyasımızdan ve
Gönenimizden lise tahsilini yapmak için bütün gençlerimiz Balıkesir
Lisesine, Bursa Erkek Lisesine, Bursa Kız Lisesine giderek, ikametini
orada temin ederek tahsillerini tamamlamaya gayret ettiler.
Bir baktık ki 19uncu Dönem
milletvekili olmayı Allah bize nasip etti. Baktık ki o zaman benim de
talebe olarak okuduğum Balıkesirde, Bursaya bağlı
İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinden başka okul yok, o da
bir tarla içinde öğrenim veren bir ilkokul bozması idi. Şükürler
olsun, 1992 yılında Balıkesir Üniversitesini kurduk.
Balıkesir Üniversitesini kurduktan sonra Bandırma merinos
çiftliğinden 1.000 dönüm yer ayırttırarak bugün 6.500
talebemizin okuduğu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini kurma
ve orada gençlerimizin okumasına vesile olacak o girişimde bulunduk
ve bugünleri bize yaşatan herkese teşekkürlerimle, şükranlarımı
ifade ediyorum.
Eğer ki bugün 1992 yılında
1.000 dönüm yeri tahsis ettirip Bandırma Üniversitesini kurmak için o yer
tahsisini yapıp da o planlamayı yapmasaydık
Burada rahmetle,
şükranla andığım o günün Tarım Bakanı Refaiddin
Şahinin büyük gayretleriyle tahsis edilen o yerde Bandırma Üniversitesini
bugün hepinizin katkısıyla inşallah biraz sonra
kuracağız. Gelecekte tıp fakültesini kurup Bandırma
Üniversitesine entegre etmek üzere bölge devlet hastanesinin temellerini o
yıllarda atarak, Bandırma Üniversitesinin temelini geçmiş
süreçte atan ve buna katkı sunan bir insan olarak kendimi mutlu addediyor
ve sizin oylarınızla kurulacak olan bu üniversiteden dolayı
hepinize tek tek şükranlarımı bir kez daha ifade ediyorum.
Bir üniversiteyi kurarken -burada
tenkit edildi- önemli olan altyapıyı yapmak. Eğer ki
altyapısı olmaz ise o üniversitenin hiçbir anlam ifade etmediği
ve edilmediği sevgili konuşmacılar tarafından ifade edildi,
doğru. Şu anda 10 bin öğrencimizin okuduğu -biz yirmi
yıldan beri üniversitemizin binasını, fiziki
şartlarını hazırlayarak- 2 tane fakülte ve 9
tane yüksekokulu olan zaten üniversitemiz mevcut. Biz orada, üniversitedeki
kardeşlerimizin rahat bir şekilde okumalarını temin ve
tezyit etmek için TOKİnin yapmış olduğu Kayacık
konutlarından 44 tane daire satın aldırarak ve 2.000 kişinin
ikamet edebileceği öğrenci yurdunu inşa ederek, 2.000
öğrencimizin de devletin imkânlarıyla fiziki şartlarda
okumasını temin etmek için yurdumuzu da yaptık.
Bu yasa Komisyondan 18 Martta bizim
için önemli olan bir günde geçti. 18 Mart, bizim istiklalimizin ilelebet
muhafaza edilmesi için oluşturulan, hepimizin beynine
nakşedilmiş olan bir gün. 17 Eylül de öyle, 9 Eylül de öyle.
Nasıl ki İzmir 9 Eylülde ilk kurşunun
atıldığı ve Türkiye Kurtuluş Savaşının
başladığı yer ise 17 Eylül de Bandırmada son kurşunun
atıldığı, istiklalimizin ilelebet muhafaza edileceği,
şehadet şerbetini içerek bugünleri bize bahşeden o
şehitlerimizin bize bahşetmiş olduğu bir gün.
17 Eylülün benim ve biliyorum ki sizler
için de anlam ve önemini ifade etmek istediğim ikinci bir önemi var. 17
Eylül, demokrasi şehidimiz olan rahmetli Adnan Menderesin demokrasi
şehidi olarak idam edildiği ama bize göre şehit edildiği
bir gün. Bu iki anlamlı günü kapsayan Onyedi Eylül Bandırma Üniversitesinin
Bandırmamıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Başka bir şey daha
söyleyeceğim. 31 Mart yani bugün
-Sevgili Namık Havutçanın da bildiği gibi- Türk istiklaline,
vatanımıza göz dikmiş olan insanların öldürdüğü,
şehit ettiği rahmetli Bedri Binbaşımın,
kardeşimin ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle, bu üniversite kurulurken,
1994 yılında, bundan yirmi bir yıl önce kahpe kurşunlarla
şehit olan tüm askerlerimizi, güvenlik görevlilerimizi rahmetle,
şükranla ve minnetle anıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Talimat vererek bu üniversitenin
kurulmasına vesile olan Sevgili Başbakanımız Ahmet
Davutoğluna, Millî Eğitim Bakanımıza ve Müsteşar
Yardımcısı Sayın
Ahmet Ağabeyimize, YÖK Başkanımız ve Yardımcısı İbrahim
Hatiboğluna, YPK karanını çıkaran yetkililere, Meclis
Kanun ve Kararlara, Millî Eğitim Komisyon Başkanı ve üyelerine,
katkısını veren tüm grup başkan vekillerimize, bundan sonra
bu üniversitemize katkı vereceğini ifade eden Balıkesir
Büyükşehir Belediyemize, Bandırma Belediye Başkanlığımıza,
bunun fiziki altyapısıyla her türlü ekonomik koşulda katkı
sunacağını ifade eden BANSİADa, Bandırma Ticaret
Odasına, Bandırma Ticaret Borsasına, sivil toplum
kuruluşlarına, bu üniversitenin kurulmasında teknik
altyapısıyla fikir babası olan geçmiş dönem
milletvekilimiz, benim sevgili okul arkadaşım Profesör Doktor
Nazım Ekrene ve Bursa öğretim üyelerinden Bandırmalı
sevgili Burhan Arıkere huzurunuzda teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Her ilde olduğu gibi bazı
iller ve ilçeler arasında tatlı çekişmeler vardır, mesela
İzmir, Karşıyakada. Gittiğinizde derler ki: 35,5a
hoş geldiniz. Bursa İnegöle giderseniz: 17,5a hoş geldiniz.
Bandırmada da derler ki: 10,5a hoş geldiniz.
Başta, Onyedi Eylül Bandırma
Üniversitemizin 10,5 Bandırmaya bu vesileyle hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu başarıya elli yıllık il olma
özlemiyle tutuşan ve yanan sevgili Bandırmamızda inşallah
gelecekte de bunun gerçekleşmesi dileğiyle, niyet hayır,
akıbet hayır.
Hepinize sonsuz teşekkürler
ederim. Yeni kurulacak olan, yeni dönemimizde buraya seçilecek olan tüm
arkadaşlarımızın ülkemize, milletimize ve Türk devletine
hayırlı işler yapması temennisi ve niyazıyla hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öztaylan.
Şahsı adına, Ankara
Milletvekili Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 706 sayılı Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Elbette, Cumhuriyet Halk Partisi,
ülkemizin ilim ve irfan yuvası olması yönünde bilimsel
özerkliğin sağlanması ve üniversiteler üzerinde her türlü
vesayetin kalkması ve bu konuda ülkemizde ihtiyaç bulunan her yerde gençlerimize
eğitim fırsatı verilmesi yönünde yapılacak olan her türlü
çalışmayı desteklemiştir, bundan sonra da destekleyecektir.
Biz de şu anda Meclisimizde görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı Kanun Teklifini, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi,
İskenderun Teknik Üniversitesi ve Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesinin
kurulmasına dair olan bu kanun teklifini desteklediğimizi ifade
ediyorum. Kurulacak bu yeni üniversitelerin ülkemize ve gençlerimize ve
Türkiyedeki bilime ve irfana pek çok katkısı olması dileğiyle
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette, bir ülkeyi yönetirken iktidarın o günkü
şartları değil, daha sonraki yılları da öngören ve o
günkü şartların ötesinde ülkenin ihtiyacını planlayan
çalışmalar yapması gerekmektedir. Buradan şu hususu ifade
etmek istediğimi açıkça belirtmek isterim: Sabahtan bu yana, hâlen,
Türkiyenin pek çok yerinde devam eden elektrik kesintilerine ilişkin,
burada defalarca, iki defa söz almama karşın hâlen Hükûmetten
kamuoyuna ve bizlere Meclis kürsüsünden ya da dışarıda tatmin
edici hiçbir açıklama gelmemiştir. Ne oluyor değerli
arkadaşlarım, ne oldu bugün Türkiyede? Türkiyede sabahtan bu saate
kadar ne yaşanmıştır, ne yaşanmaktadır?
Başbakan konuşuyor, diyor ki: Bir saldırı olabilir. Bir
ciddi iddia. Böyle bir ciddi iddianın gereği yerine getiriliyor mu?
TEAŞ kurumuyla görüşüyoruz, arıza olduğunu, PETKİM
civarında bir patlama olduğunu ve ana trafoların zarar
gördüğünü ifade ediyorlar. Sabah saatlerinde
yaptığımız bu görüşmeden sonra, bize, bir saatlik süre
içerisinde elektrik verileceğini söylüyorlar. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye bugün skandal bir olayla karşı
karşıya. Sabah saatlerinden beri şu ana kadar devam eden
elektrik kesintisiyle Türkiye'de ulaşım durmuştur, Türkiye'de
hastanelerde hizmet durmuştur, Türkiye'de okullardaki eğitimler felç
olmuştur, ulaşım durmuştur, Türkiye bugün bir afet
yaşamaktadır; ha sel afeti olmuş ya da Allah göstermesin, bir
deprem felaketi olmuş ha elektrik kesintisi, saatlerden beri devam ediyor.
Muhtemeldir ki milyonlarca insanımızın elektrikli ev aletlerinde
ya da iş yerlerinde çok ciddi hasarlar oluştu, evlerde, dolaplarda
saklanılan pek çok malzeme, ürün bozuldu. Yani, bugün Türkiye telafisi
imkânsız bir zararla karşı karşıya ve şu saate
kadar bu Mecliste, Sayın Bakan da burada ve Sayın Bakan burada kendi
yasalarının geçirilmesiyle meşgul ama siz Hükûmetin bir
unsurusunuz. Hükûmet adına gelin, şurada bir konuşma
yapın. diyoruz, bize diyorlar ki Bakan bilgi alıp verecek. Bu söz
üzerine tam üç saat geçiyor, ne Bakandan ses var, ne Hükûmetten ses var, ne
kimseden ses var. Değerli arkadaşlarım, bu, kabul edilebilir bir
durum değildir. Ne yaşıyoruz, ne oluyor Türkiye'de? Şu
andaki hadisenin adını koymak lazım. Herkes, yüzlerce
vatandaşımız, binlerce vatandaşımız bizleri
arıyor, bütün sistem çükmüş Türkiye'de, müthiş bir afet.
Gerçekten bir afet yaşıyoruz ama ne olduğunu bilmek istiyoruz
değerli arkadaşlar.
Sayın Bakanım, lütfen, bu
konuşmamdan sonra söz alın, bu söylediklerimize bir cevap verin, ikna
edin bizi, ne oldu? Yani, ne olduğu konusunu bilmek istiyoruz değerli
arkadaşlar yani haksız mıyız bu konuda? Yani, Türkiye
dünya devi. diyorsunuz, Türkiye dünyadaki lider ülkelerden. diyorsunuz, her fırsatta her televizyona çıkan
Cumhurbaşkanı, Başbakan Türkiye'de geldikleri noktayı
anlatıyor; on saati aşkın, on iki saati aşkın bir
elektrik kesintisi devam ediyor, kimseden tık yok. Nereye saklandı bu
Hükûmet? Niçin cevap verilmiyor bu konuda? Siz insanlarınızı
düşünmüyor musunuz?
Herkes bu konuda açıklama bekliyor
değerli arkadaşlarım. Evlerde oturan bütün
yurttaşlarımız, kaloriferler çalışmıyor,
üşüyorlar. Hastanede yatan yurttaşlarımızın
ameliyatları dahi etkilenmiş durumda. Ulaşım deseniz, kimse
ne evine gidebiliyor ne işe gidebiliyor ne de bir iş üretebiliyor.
Böyle bir tablo skandaldır değerli arkadaşlarım. Enerji
Bakanının derhâl istifa etmesi gerekir. Nerede Enerji Bakanı?
Sabahtan beri süren bu hadisede Meclisi bilgilendirmemek suretiyle görevini
yapmayan bu Enerji Bakanı istifa etmelidir. Türkiye böylesine bir afeti
taşıyamaz, taşımamalıdır.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
özelleştirmeler olduğunda, çok önemli kurumların, stratejik
anlamda önemli olan kuruluşların özelleştirilmelerinde çok
dikkat edilmesi gerektiğinin altını çiziyor ve bundan
kaçınılması gerektiğini ifade ediyoruz. Elektrik bunlardan
bir tanesi. Özelleştirdiniz, verdiniz şirketlere. Peki,
şirketler onun bakımını yapıyorlar mı? Böyle bir
arıza durumunda o arızanın yerine geçebilecek yeni üretim
mekanizmaları var mı, bunlar denetleniyor mu değerli
arkadaşlarım? Bunlar denetlenmiyorsa devlet ne güne duracak? Yani
bunları sağlamak durumundasınız. Biz özelleştirdik.
E, peki, özelleştirdiniz ama özelleştirerek verdiğiniz firma
zaten kâr amaçlı, kâr hırsıyla hareket ediyor. Onun umurunda
mı şu anda vatandaşın hâli? EPDK ne işe yarar?
Hükûmet, bu konudaki yetkililer ne güne dururlar değerli
arkadaşlarım? Bu konuda bir sorumlu yok mu? Bu sorumlu devlet,
Hükûmet, Enerji Bakanı. Hiç olmazsa şurada gelip Meclisi
bilgilendirsin diye Meclis açıldığından beri
konuşuyoruz, Hükûmetten bir tek yetkili gelip konuşmuyor.
Sayın Bakan, lütfen beni dinler
misiniz! Bu konuşmalarımızı duyabildiniz mi? Hükûmeti siz
temsil ediyorsunuz. Lütfen
Bu kanunu elbette görüşeceğiz, bu kanuna
destek de vereceğiz ama bu elektrik kesintisi hakkında size ne bilgi
ulaştı, neler oluyor Türkiye'de, bir anlatın lütfen. Yani bunu
bekliyoruz Hükûmet olarak.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Söz alacağım.
LEVENT GÖK (Devamla) Yani bu konu
açıklanmıyor ve umursanmaz davranılıyor. Binlerce
yurttaşımızın mağduriyeti sizleri ilgilendirmiyor mu?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Felaket
tellallığı yapma!
LEVENT GÖK
(Devamla) Yaşayan yurttaşlarımızın her biri sizin de
yurttaşlarınız değil mi? İktidar olarak sizler bir kere
bu konuyu açıklamak durumundasınız. Ben muhalefet olarak
sorarım, sormak durumundayım. Hâlâ bu konuda bir cevap yok.
Sayın Bakan, lütfen sizi bu konuşmamdan sonra Meclisimizi ve
Türkiyeyi bilgilendirmek için kürsüye davet ediyorum. Gelin, bizi bilgilendirin.
Ne olduğu konusunda bilgilendirin. Nerede ne oldu? Arıza mı
oldu, terör saldırısı mı oldu? Terör
saldırısı olduysa kim var arkasında? Bu konuda
Başbakanın yaptığı açıklama doğru mu? Yoksa
o anda kamuoyunu yatıştırmak için mi söylenildi bu sözler? Varsa
arızanın gerçek nedeni nedir? Bu arıza niçin
giderilememiştir bu saate kadar? Bu arıza olduktan sonra Türkiye'nin
tümünü ilgilendiren bu arızanın yerine onu tekrar üretime
dönüştürecek başka bir sistem niçin düşünülmemiştir, niçin
kurulmamıştır? Çok haklı sorular sorduğumu
düşünüyorum. Yani hastanede yatan vatandaşlar, doktorlar arıyor;
okullarda öğretim üyelerinden tutun öğrenciler arıyor, evdeki
yurttaşlarımız arıyor. Ulaşım felç olmuş
durumda.
Böyle bir durum bir afettir Sayın
Bakan. Biz bu kanunu çıkaracağız, birazdan
görüşeceğimiz kanunu ama bu konuda lütfen gelip Meclise bilgi verin.
Meclise saygınızdan, insanlara saygınızdan dolayı
Meclisimizi ve tüm yurttaşlarımızı lütfen bilgilendirin.
Burada herhâlde şu kanunu alelacele buradan geçirelim diye oturmuyorsunuz.
Sizler muhalefetin sorularına da cevap vermek zorundasınız. Üç
saatten beri bize cevap vereceksiniz diye bekliyoruz, şu kürsüden gelip de
bize bir tek cümle söz eden yok.
Böyle bir tabloyu kabul edemeyiz
değerli arkadaşlar. Enerji Bakanını, tüm Türkiyedeki
yurttaşların huzurunda istifaya davet ediyorum. Türkiye böyle bir
yönetime layık değildir. Türkiye bir afet yaşamaktadır.
Hükûmet, Enerji Bakanı, her kimse sorumlusu, bunun altında kalmıştır
ve bu konuda eğer birazdan gelip de Sayın Bakan bizlere bu konuda herhangi bir
açıklamada bulunmazsa, bu konuşmalarımızı buradan
sürdüreceğimizi ifade ediyorum ve derhâl bir açıklamayla neler olup
bittiğinin açıklanmasını istiyorum.
Skandal olan bu olayın, afet olan
bu olayın üstünün örtülmesi mümkün değildir. Sorumluları derhâl
gereğini yapmalıdır. Sorumlusu herhâlde bu ülkenin Enerji
Bakanıdır, Hükûmettir. Onları göreve ve istifaya davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, bir açıklama
yapabilir miyim?
BAŞKAN Tabii efendim. İster
yerinizden ister kürsüden de yapabilirsiniz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın, Türkiye genelinde yaşanan
elektrik kesintisi nedeniyle bir kriz masası oluşturulduğuna ve
arızanın nedenleri konusunda teknik çalışmaların
sürdürüldüğüne ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; Enerji Bakanlığında bu konuyla
ilgili bir kriz masası oluşturuldu, onlar meydana gelen
arızanın nedenleri konusunda teknik çalışmalarını
sürdürüyorlar. Şu anda, bu an itibarıyla, bu kesintilerden etkilenen
bölgelerin, illerin veya toplam hedef kitlenin yüzde 85inde enerji geldi;
elektrik sıkıntısı yüzde 85inde kaldırıldı.
LEVENT GÖK (Ankara) Ankara,
İstanbulda yok Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Saat 20.00 itibarıyla da -Enerji
Bakanlığından aldığımız bilgiye göre- yüzde
100ünde enerji sıkıntısı kalmayacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki Sayın
Bakan, ifade ediyorsunuz, Arızanın nedeni hâlâ
araştırıyoruz. diyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Araştırıyorlar, onu
araştırıyorlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama bu gerçekten
skandal bir tutum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) O konuda bir bilgi bende yok şu anda ama
onunla ilgili olarak da gerekli açıklama yapılacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, böyle bir
arızanın nedeni hâlen tespit edilemedi mi acaba şu ana kadar?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır, henüz açıklama yapacak
düzeyde teknik bilgi bende şu anda yok ama kriz masası bununla ilgili
çalışıyor. Ama acil olan, şu anda ne kadarında enerji
ihtiyacı karşılanıyor, elektrik ihtiyacı karşılanıyor?
LEVENT GÖK (Ankara) Peki, nerede ne
olmuş Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Yüzde 85inde şu anda
karşılanmış vaziyette, saat 20.00 itibarıyla yüzde
100üne de ulaşılacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki, nerede
neler olmuştur?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) On
saattir arızanın sebebi tespit edilememiş mi? On saat geçti
Sayın Bakan.
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bendeki bilgileri paylaşmamı
istediniz, sizinle paylaşıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama Sayın
Bakanım, tatminkâr değil bu bilgiler.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Yani, şu anda
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) On
saatte bir araştırma yapılamamış mı?
LEVENT GÖK (Ankara) Yani,
arızanın nedeni ortada yok, sebebi yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Biraz önceki telaşınıza,
haklı telaşınıza cevap olmak üzere bu bilgi
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) On
saatte devlet arızanın neden kaynaklandığını
tespit etmemiş mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
bu benim telaşım değil, milyonlarca insanın
telaşı; biz burada elektrik kullanıyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Hepimizin haklı telaşına cevap
vermek üzere söylüyorum: Yüzde 85inde şu anda giderildi, yüzde 100ünde
de saat 20.00 itibarıyla giderilecek.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama bir neden
söyleyemiyorsunuz bize, gerekçeyi söyleyemiyorsunuz bize. Yani, garip olan
tarafı da budur. Bir iktidar daha ne olup bittiğinin farkında
değildir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova'nın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun;
2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma Üniversitesi Kurulması
Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili Orhan Karasayar ve 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut'un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2743, 2/1083, 2/1119,
2/2433, 2/2438, 2/2744, 2/2747, 2/2765) (S. Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyorum. Yirmi dakika süreyle
soru-cevap bölümümüz var.
Sayın Vural, sisteme
girmişsiniz, buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, biraz önce elektrik kesintisiyle ilgili
Tabii, bir Hükûmet bir
arızanın nereden kaynaklandığını izah edemeyecek
noktada.
Sayın Bakan, eğer yüzde
85ine elektrik verilmişse elektriğin nereden verildiğini de
bilmeleri gerekiyor. Yani bir sorun vardır, verilmiyordu, şimdi
verildi, peki, o sorun neydi ki kaldırdılar da yüzde 85e geçti? Bir
Bakan, bir Hükûmet hepimizi ilgilendiren böyle bir konuda tatminkâr bir
açıklama
Kriz masası var ama herhâlde kriz geçiriyor o masa,
kamuoyunu sağlıklı bilgilendirmiyor, zatıaliniz de burada,
işte, birtakım bilgileri paylaşmak durumunda kalıyorsunuz.
Aslında, sağlıklı bilgiyi vermesi gereken gerçekten Enerji
Bakanı ama gerçekten bu tatmin edici değil. Arzdan mı?
İletimden mi? Dağıtımdan mı? Beceriksizlikten mi?
Bütün bunlarla ilgili vatandaşlar gazete manşetlerinde de var-
yetkilileri arıyorlar, cevap alamıyorlar, hiçbir yer cevap veremiyor,
muhatap bulamıyoruz. Biz de Millî Eğitim Bakanından
öğrenmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) O
bakımdan, acaba, yanlış yerde mi soruyu soruyoruz, o da
doğrusu cevaplandırılması gereken bir konu.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Sayın Gök, buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, az önce elektrik kesintisinden kaynaklanan sorunu dile getiren
konuşmamdan sonra Sayın Bakanın gerçekten bizlere bir
açıklayıcı konuşma yapmasını beklediğimi ama
Sayın Bakanın konuşmasından sonra çok daha büyük bir hayal
kırıklığı yaşadığımı ifade
etmek istiyorum.
Sayın Bakan, benim konuşmamı
bir telaş içerisinde yaptığımı ifade ederek
konuşmamın anlamını belki düşürmeye
çalıştı ama Sayın Bakan, biz burada, Mecliste
elektriğin olduğu bir yerde konuşuyoruz, herhangi bir
telaşım yok, ben burada milyonlarca kişi adına bu soruyu
size yönelttim. Ama siz de sabah saatlerinden başlayan bu kesintinin daha
nedeni konusunda Hükûmet olarak bir bilgi sahibi değilseniz ortada çok
daha başka bir vahim tablo var. Bu tablo kabul edilebilir bir tablo
değil Sayın Bakan. Siz Hükûmetsiniz, ortada bir kesinti var, bir kriz
var, afet var, bunun nedenini bilmiyorsunuz. Yani nedenini bilmediğiniz
bir olayda neyi çözüyorsunuz, neyi çözeceksiniz? Bu kabul edilebilir
değildir, verdiğiniz açıklamayı asla kabul etmiyorum,
kesinlikle Türkiye kamuoyunu tatmin etmemiştir. Bu konuda dileğim,
Enerji Bakanı eğer kendisinde somut bilgiler varsa gelsin burada bize
bilgiler versin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Ama şu
andaki bilgileriniz sorunu çözmekten çok daha da sorunsal hâle
getirmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
Sayın Bulut...
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Bakanım, Türkiye'de bugün hayat durdu, sanayi durdu, ülkede
müthiş bir zarar oluştu, araçlar, toplu taşıma
araçları çalışamaz hâle geldi. Bir önemli tehlikeyi bugün gördük.
Bu elektrik bir tek merkezde mi ki düğmeyi kapattığı zaman
bütün Türkiye'de elektrik kesiliyor veyahut da bir tek merkeze mi
bağlı? Bu çok tehlikeli bir şey. Neden ayrı ayrı
merkezler
Bir tarafta sigorta atıyorsa öbür taraftakinin devam etmesi
lazım. Bütün şehirlerde, Türkiyede elektrik kesildi. Taarruza
mı uğradık, saldırıya mı uğradık,
hücuma mı uğradık, ne oldu? Gerçekten siz merak etmediniz mi?
Bizi bütün gün arıyorlar: Ne oldu? Buzhanemizde balık şöyle
oldu, tavuk şöyle oldu. Buzhanemiz çalışmıyor.
Jeneratörümüz arıza yaptı. Onlar da hazırlıklı
değillerdi çünkü önceden haber verilir böyle kesintilerde. Habersiz,
aniden
Önemli bir konu var diye endişe ediyorum. Gerçekten diğer
vekillerin de sorularını çok ciddiye almanızı istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bulut.
Sayın Türkoğlu
Yok galiba.
Sayın Seçer
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan -elektrik
kesintileriyle ilgili- bugün televizyon ekranlarında izlediğim
kadarıyla sadece Vanda elektrik kesintisi olmamış. O da
elektriği İrandan aldığı için. Demek ki 80 vilayet
ayrı bir merkezden elektrik alıyor. Bir vilayetimiz yani Van,
İrandan aldığı için elektrik kesintisi olmuyor. Buna bir
açıklık getirmenizi istiyorum.
Ayrıca, geçtiğimiz hafta,
burada kabul edilen torba yasada öğretmen atamalarına ilişkin
bir düzenleme yapıldı. Biliyorsunuz, 35 bin öğretmen
ataması olacak. Bu atamaların, tabii, kamuoyunun beklentisi nisan
sonuna kadar gerçekleşmesi konusunda. Bu konuda da bir açıklama
yapmanızı rica ediyorum.
Ayrıca, biraz sonra önergemizde de
göreceksiniz. Mersinin Tarsus ilçesinde Tarsus Berdan üniversitesi
kurulmasıyla ilgili bir önergemiz olacak. Bu önergemize destek vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Seçer.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elektrik dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesiyle ilgili olarak özelleştirme
sözleşmelerinde enerji nakil hatlarının iyileştirilmesi yok
muydu? Elektrik dağıtım şirketlerinin maalesef zarar
ettiği gerekçesiyle birtakım muafiyetler getirildi. Kendilerine
hazine arazilerinin devri vesaire de sağlanmış oldu. Bu
sözleşmelerin gereği niye yerine getirilmedi? Birkaç kez
özelleştirme yapılan şirketler daha pahalıya
satış mı gerçekleştirdi, zararın nedeni bu mudur?
Bugünkü elektrik kesintisiyle elektrik
dağıtım şirketlerinin nakil hatlarını
yenilememesinin bir ilgisi mi var, yoksa Hükûmetin, Başbakanın
açıkladığı gibi, bir terör saldırısı söz
konusu dendi, buna zemin mi hazırlandı? Bugünkü, savcının
rehin alınma olayıyla bir ilgisi var mıdır?
Bugün, maalesef, adliyede de jeneratör
de mi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaleli.
Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Bakan, Enerji Komisyonu üyesi olarak buradan, Bakan
olmadığı için size soruyorum.
Sayın Bakanın
açıklamasını izledim, yurt dışından şunu
söyledi: Hangi nedenle olduğunu bilemiyoruz. Kriz masası kurduk,
arkadaşlarımız inceliyorlar. Bir bakanın, elektrik gibi bir
ülke için önemli bir konuda teknik nedenleri bilememesi ve bunun
araştırılacağını söylemesi
Az önce de sizin
yaptığınız araştırmada Yüzde 85i geldi
Ama
neden? Hangi arızanın giderilip de bu elektriğin geri
geldiğinin açıklanmamasının sonucu ortaya çıkan tablo
şudur: Elektrik konusunda devlet gerçekten iflas etmiştir.
Dağıtımı özelleştiren, devletin bu konudaki tüm
denetim yetkilerini bir kenara koyan ve Türkiyede elektrik işini tümüyle
dışa bağımlı hâle getiren bu Hükûmetin, bu olay da
göstermiştir ki, enerji politikası yoktur. Bu konuda
karşımızda muhatap olup da açıklama yapan bir bakan bile
yok.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Susam.
Sayın Zozani
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak isterim:
Türkiyede elektrik şebekesi sisteminde enterkonnekte sistem denilen bir
sistem söz konusudur ve Türkiye'nin 80 ilinde mevcuttur. Yani, bütün iller
birbirlerini beslerler ancak bugün gerçekleşen elektrik kesintilerinde
birbirine komşu olan illerin bazılarında elektrik kesintisi söz
konusu olmuş, bazılarında söz konusu olmamış.
Eğer merkezî bir sistem arızası durumu söz konusu olmuş
olsaydı, 80 ilin 80inin de etkileniyor olması gerekirdi bu
enterkonnekte sisteminde. Mevcut durumda, Hükûmet bize aksi bir açıklama
yapmadığı sürece, biz bunun kasıtlı bir uygulama
olduğu kanaatini taşıyoruz; biz sanki bir prova
yapıldı gibi bir hissiyatı taşıyoruz. Hükûmet ya
çıkacak doğru dürüst Türkiye kamuoyuyla, Parlamentoyla bu bilgileri
paylaşacak ya da bizim nezdimizde, kanaatimiz olarak da bu, Hükûmetin bir
uygulaması, provası şeklinde kalıcı olacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Zozani.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu elektrik kesintisinin Türkiye
çapında olması çok büyük bir skandal ve ülkenin güvenliğini,
sağlığını, çalışma hayatını, her
şeyini felç etmiştir. Bunun bir sorumlusu vardır. Bunun
sorumlusu, Hükûmet olarak bunu özelleştirip kendi yandaş şirketlerine
vermesi. Ama en kötüsü, nükleer santralle ilgili Mecliste görüşme
yapılırken ve Cumhurbaşkanı 3üncü nükleer santrali de
kuracağız. deyip İğneadada yerini dahi işaret
ederken böylesi bir elektrik kesintisinin olması, enerji
mafyasının tekrar devreye girmesi 78 milyon insanımızı
mağdur etmiştir.
Şu an canlı yayın
yapılamıyor Sayın Başkan. Saat yediye kadar canlı
yayın var. Bütün Türkiyede elektrik kesintisi olduğu için Meclisten
canlı yayın da yapılamıyor, İnternet
bağlantıları da yok. Burada böyle bir durum söz konusu. Hükûmet
bunun siyasi sorumlusudur ve burada korkunç bir açık oluşmuştur.
Bu açık çok tehlikeli bir durum yaratıyor. Buna dikkat çekmek
istiyoruz, Hükûmetin açıklama yapmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Buyurunuz Sayın Bakan, on dakika
süreniz var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şüphesiz, bütün bu yaşananların teknik
izahını ilgili bakan arkadaşımız
ayrıntılı olarak yapacaktır ama bendeki şu andaki
bilgiler -ben açılıştan beri buradayım- yüzde 85inde
şu anda arızanın giderildiği, yüzde 100üne de saat 20.00
itibarıyla ulaşılmış olacağı bilgisidir. Bu
sevindirici bir bilgi. Sebepleri konusunda da ilgili Bakan
arkadaşımız veya bilgi bana ulaşırsa bu arada ben de
size gerekli açıklamaları yaparım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sabahtan beri bekliyoruz
Sayın Bakanım, bütün herkes bekliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Bakan da bekliyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ben de bekliyorum, gelince
açıklarız.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz
alamadıysanız vatandaş ne yapsın.
OKTAY VURAL (İzmir) Okullar
bekliyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Herkes bekliyor ama elektrik geldi,
açıklamayı bekliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) 7 Hazirandan
sonra inşallah Sayın Bakanım, 7 Hazirandan sonra
bulacağız Başbakanı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Evet.
Şimdi, diğer sorularla ilgili
olarak da bu öğretmen atamalarıyla ilgili, yeni öğretmen
atamalarıyla ilgili nisan sonuna kadar atama yapılacak mı?
Hayır, yapılmayacak. Nisan sonu demek okulların kapanmasına
bir ay kaldı demektir. Biliyorsunuz, bizde bu atamalara esas olan
sınavlar, KPSS sınavları temmuz ayı başında
yapılıyor. Temmuz başında yeni KPSS sınavı
yapılacak ve bu sınava girecek yüz binlerce gencin aslında bu
atamaların kendilerinin de değerlendirilebileceği bir tarihte
yapılması konusunda haklı talepleri var. Dolayısıyla,
temmuz başında KPSS sınavları yapıldıktan sonra
inşallah ağustostan itibaren bu atamaları
planlayacağız.
Anladığım kadarıyla
diğer sorular hep elektrik kesintisiyle ve bunun nedenleriyle ilgili.
LEVENT GÖK (Ankara) Soru çok da,
cevap yok Sayın Bakan.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Yani,
siz açıklama yapın, yedi dakikanız var. Ya siz açıklama
yapın ya biz söylemeye devam edelim, yedi dakikanız var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ama Zozani Beyin müdahalesi üzerine bir
şeyi hatırlatayım: Hükûmet olarak böyle bir komplomuz yok. Yani,
bu akla ziyan senaryoları düşünmenizi de doğrusu hayretle
karşılıyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) O
zaman açıklama yapın Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ama gerekli bilgiler ulaştıkça size
açıklamayı yaparım.
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
bilgi gelmiyor size, sabahtan beri bekliyoruz bilgi gelmiyor yani kötü bir
durum, kötü bir tablo.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Bakan, soru-cevap işlemimizde daha yedi dakikamız var, sisteme
girmiş sayın milletvekillerine söz vereceğim o yüzden.
Sayın Öztürk, buyurunuz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, net olarak şunu öğrenmek
istiyorum: Türkiyede öğretmen ihtiyacı ne kadardır? Ne kadar
atanmayı bekleyen öğretmen vardır? Sizin Ağustosta
atayacağız. dediğiniz öğretmen sayısı ne
kadardır? Yani bu konuda çeşitli rakamlar söyleniliyor, net olarak
sizden öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Sayın
Kutluata
MÜNİR KUTLUATA
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Türkiye çapında büyük bir elektrik kesintisi, çok büyük bir karmaşa
Burada birinci beklenti, iktidarın bunun sebebini söylemesiydi.
Olabilir. dediği zaman, vatandaşlarımız
anlayışla karşılardı. Ancak, bütün
sıkıntı, iktidarın bunun sebebini açıklayamıyor
olmasıdır. Sayın Bakanı burada zorlamanın çok
anlamı yok ama Sayın Bakandan da ricamız
Tabii, konu çok ciddi
Sayın Bakan. İşin çapı itibarıyla değil ama
Hükûmet yine Kontrol bizde. diye bir şeylerle hizaya getirmeye
çalışıyor ve bu vatandaşa aksettiyse bu çok kötü bir
şey. Yüzde 85i düzeldi. demek
Bu tesellilere muhtaç olmamamız
lazım hiçbirimizin. Çünkü
Bu niye böyle oldu? Bu bir.
İkincisi: Böyle bir
elektrik kesintisinde Ankaranın trafik lambalarının
işlememesine, şehrin birbirine girmesine kadar İstanbulda
metronun işlememesine ve tüp geçidin işlememesine veya
insanların
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kutluata.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bu, Mecliste tekrar oluyor
belki, bundan sıkılmasınlar. Telefon açıp Meclise
soruyorlar genelde.
Bu İstanbul
Adliyesinde de savcıyı rehin almışlar.
Bu elektrik kesintilerinin de Türkiye genelinde
olması dolayısıyla yani böyle endişeli olarak -Türkiyede
bir yönetimsizlik, idaresizlik- Türkiyede ne oluyor? diyerek sordukları
için soruyoruz. Belki Millî Eğitim Bakanının Enerji Bakanı
olmadığı için net bir şey söyleme imkânı olmayabilir,
bizim sorularımızdan belki sıkılmış da olabilir
ama bunu genelde bir yönetimsizlik var gibi, Türkiyede ne oluyor? diyerek
sordukları için biz sormuş oluyoruz. İstanbul Adliyesinde
savcı rehine alınıyor, adliye boşaltılıyor.
Bunlara bir açıklık getirirlerse biz de telefon eden
arkadaşlarımıza şöyle veya böyle oluyormuş deme
imkânı buluruz.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sorum çok kısa.
Atama bekleyen öğretmenler soruyor: Seçimden önce atama olacak mı,
yoksa yine ağustos-eylül dönemine mi kalacak? Birçok öğretmenimiz
bir daha burada duymak istiyorlar. Planladık ama 2015te
atayacağız. demek yetmiyor, Kaç tanesini nisan ayında
atayacaksınız. diye soruyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bildiğiniz gibi, Balyoz
davasında beraat kararı çıktı. Uzun süre sahte delillerle
yapılan yargılama ve bu soruşturma araç kılınarak
millî ordu unsurları tasfiye edilmiştir. Henüz karar verilmeden,
Yüksek Askerî Şûra kararıyla birçok subay emekli edilmişti. Bu
mağdur edilen subaylarla ilgili Hükûmet iadeiitibara ilişkin bir
düzenleme düşünüyor mu? Ayrıca, bu davaların savcısı
olmakla övünen siyasi iktidar da yine bu olaydan dolayı kamuoyundan
açıkça özür dileyecek mi?
Bir başka konu: İstanbul
adliyesinde rehin alınan savcı arkadaşımızla ilgili
olarak buradan geçmiş olsun diyorum, tüm adliye camiasına,
meslektaşlarıma. Burada da Hükûmet -güvenlik açığı var
anlaşılan- bu konuda bir açıklama yapmayı düşünüyor
mu?
İki: Bir yasa dışı
örgüte mensup oldukları söylenilen ancak kim oldukları
anlaşılamayan bu kişilerin mutlaka sağ olarak ele geçirilip
olayın açığa çıkması gerektiğini
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özgündüz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
Sorularla ilgili son iki
dakikanız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
saat 15.00 itibarıyla -Enerji Bakanımızın
yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki- İstanbulda
yüzde 90lar seviyesinde sorun giderilmiş durumda. Bu konuya ilişkin
problemlerin sebepleri konusunda, bütün ihtimaller üzerinde Bakanlık
çalışmalarını sürdürüyor; teknik bir gerekçe mi
olduğu, bir manipülasyon mu var, bir operasyon hatası mı var,
işletme hatasından mı, yoksa siber bir saldırıdan
mı kaynaklanıyor? Enerji Bakanımızın söylediği,
Şu anda bunları söylemek için vakit erken. Bütün boyutlarıyla meseleyi
araştırıyoruz, birçok birim itibarıyla buna bakıyoruz.
Bunlar da ihtimal dışı değil diyemeyiz. biçiminde bir
açıklaması var. Zannediyorum, bu ihtimallerin her biri tek tek elden
geçirildikten sonra somut sonuçlar konusunda açıklama yapılacak.
Biraz önce Sayın Günal da sordu
ama -herhâlde Sayın Günal o sırada burada değildi- ben bu konuda
açıklama yaptım öğretmenlerin atanmasıyla ilgili, yeni
atamalarla ilgili. Nisan ayında bir atama olacak mı? sorusu...
Hayır, temmuz ayındaki KPSS sınav sonucu da alındıktan
sonra ağustos ayında yapılacak. Zaten, hatırlarsanız,
daha önce bu tür atamalar konusunda zamanlamaların seçime endeksli
olması ihtimali bile eleştiriliyordu. Böyle bir planımız
yok, seçimlere yönelik bir atama planımız yok. İnşallah,
ağustostan itibaren atamalarımızı yapacağız.
Hangi branştan hangi illere ne kadar öğretmen ataması
yapacağımızı ders yılı bitiminde emeklilik
dökümlerini de aldıktan sonra -çünkü bizde, Millî Eğitim
Bakanlığında temmuz ayında netleşiyor emeklilerin
durumu- emekli olan öğretmenlerimizin de durumuna baktıktan sonra
ihtiyaçlarımızı ve iller bazındaki
ihtiyaçlarımızı belirleyeceğiz.
Ne kadar ihtiyacımız var?
sorusunun cevabı da: Tabii, bu yine, dediğim gibi, emeklilerin
branşlara göre dağılımıyla değişebilecek bir
rakam olmakla birlikte, ideal koşullarda yani tekli öğretime
geçtiğimiz ve sınıflarda 30un altına indiğimiz
durumda bizim hesabımıza göre 115.420 yeni öğretmen
ihtiyacımız var. Ama bunları, dediğim gibi, ideal
koşullarda düşünmek lazım. Yani bütün okullarımızda
tekli eğitime ve bütün sınıflarımızda 30un
altına indiğimiz zaman.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur sayın arkadaşlar.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87'nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
706 sıra sayılı Kanun
Teklifinin maddelerine geçilmesine ilişkin oylamada karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, teklifin maddelerine
geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla yapacağız.
Onun için, kusura kalmayın, tartışmamız var.
İki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununa
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Bandırma Onyedi Eylül
Üniversitesi
EK MADDE 158- Balıkesir ili
Bandırma ilçesinde Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi adıyla
yeni bir üniversite kurulmuştur.
Bu üniversite;
a) Balıkesir Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Denizcilik Fakültesi ile Balıkesir Üniversitesine bağlı
Sağlık Yüksekokulunun fakülteye dönüştürülmesi ve adı ile
bağlantısının değiştirilmesi ile oluşturulan
Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Rektörlüğe bağlı olarak
yeni kurulan Uygulamalı Bilimler Fakültesi ile Ziraat Fakültesinden,
b) Balıkesir Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan Bandırma Meslek Yüksekokulu, Gönen Meslek
Yüksekokulu, Erdek Meslek Yüksekokulu, Manyas Meslek Yüksekokulu ile Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Yabancı Diller Yüksekokulundan,
c) Balıkesir Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan Gönen Jeotermal Enstitüsü ile Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri
Enstitüsü ile Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurunuz efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına hepinizi selamlıyorum.
AK PARTİ Hükûmetine geçmiş
olsun. Bugün, gerçekten, bütün Türkiyede elektrikleri kesme becerisinin bir
tek nedeni olabilir, o da Hükûmetin ampulünün sigorta atmasıdır.
Ancak sigortası atarsa...
Bu sigorta niye atıyor, onu tabii
ki sorgulayacağız çünkü eğitim için ışığa
ihtiyaç var, elektriğe ihtiyaç var ve bu kamu kurumlarının
bütçesi oluşturulurken bu çok önemli bir yer tutuyor. Hastaneler,
sağlık için de bu son derece önemli. Bir düşünsenize
arkadaşlar -kaç tane ameliyat yapılıyordu ülkemizde şu an-
binlerce ameliyatta elektriklerin kesildiğini. Jeneratörler devreye girdi,
asansörler var. Bu sıkıntılara biz gün boyu bir cevap
bulamadık. İnanın, kaç tane arayan muhtar oldu. Soruyor, diyor
ki: Ya, bu elektrikler ne olacak? Vallahi bilmiyorum. dedim. 7 Haziranda
Hükûmetin durumu ne olacak belirsizse bu da böyle bir şey.
Şimdi, bir şey biliyoruz ama
kamuya ait iletim ağları için tahsil edilen bedelden yapılan
indirim
Özel şirketlerin böyle bir rahatsızlığı
varmış. Elektrik Mühendisleri Odası diyor ki: İletim
sisteminin çökmesi. Sistem niye çöktü bunun cevabı yok.
Kayıp kaçak bedelleriyle ilgili
yasa
Yani ikide bir Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı kolayını
bulmuştu: Güneydoğuda kaçak bedel bilmem ne kadar. O zaman bu
yasayı niye herkes için çıkarıyorsunuz? Demek ki asıl
kayıp kaçak bedeli metropollerdedir, sanayi merkezlerindedir.
Yine, kesintiler arasında, Meclis
jeneratöründe, nükleer santral görüşmeleri yapıldı. Türkiye
3üncü nükleer santralini İğneadada yapmak üzere,
Cumhurbaşkanı da açıklama yaptı, millî park, 3 tane longoz
ormanı olan tek yer Türkiyede.
Şimdi, bütün
bunlara baktığımız zaman bu tartışmalar içinde
-canlı yayın da yok yani saat yedide her ne kadar kesildiyse- ben buradan
Bandırmalılara Onyedi Eylül Üniversitesinin, İskenderunlulara
İskenderun Teknik Üniversitesinin, Alanyalılara da Alaaddin Keykubat
Üniversitesinin hayırlı olmasını diliyorum. Orada özgür
eğitim, bilim olsun, katkılar sunsun, öğrencilerimiz, gençlerimiz
orada okusun ama bir şey daha diliyoruz: Türkiyede en yüksek
işsizlik oranı üniversite gençleri içindedir. Bu üniversite
gençlerinin de mutlaka bir işi olsun. Okul açmak kolaydır fakat
okuldan mezun edilen öğrencilerimize iş bulma sorunu vardır. Biz
bugüne kadar Halkların Demokratik Partisi olarak, buraya gelen her okulun
açılmasına, her üniversite kurulmasına evet dedik. Komisyonda
yanlışlar varsa günlerce tartıştık, düzelttik.
Örneğin, Bakanlık bir sağlık bilimleri üniversitesi kurmaya
çalıştı, Hükûmetin üniversitesi olmaz. dedik, onu
düzelttirmiştik. Bizim burada okullara karşı
Okulları
açın, fakülte açın, üniversite açın. diyoruz ve sürekli de bunu
diyoruz. Mesela demin Sayın Bakanla da konuştum Ya kardeşim,
bütün İç Anadoluda, Doğu Anadoluda ve güneydoğuda bir orman
fakültesi yok. Bizim Şırnakta çok ciddi bir meşe ormanı
var. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde diyor ki: Ben Cizreden, Hezaktan gittim
ve Deyrulumura gidene kadar gökyüzü ormandan ve ağaçlardan gözükmüyordu.
Şimdi bodur meşelikler var, eğer korunursa çok ciddi bir alan.
Cudi Dağının millî park yapılması gündemde. Cudi
Dağının millî park olması durumunda da çok önemli bir
alan. Gabar Dağı ve yine Kel Ahmet, Kel Mehmet bütün dağlar
ormanlık alan. Şimdi, biz soruyoruz, evet Karadenizde var, en
yakın orman fakültesi de Kahramanmaraşta, 750 kilometre
Şırnaktan uzak. Bir orman fakültesi kurun. diyoruz. YÖK -demin
sordum- temsilcisi olumsuz görüş bildirmiş. Niye? On iki tane orman
fakültesi var. Diyoruz ki: Ya, kardeşim Şırnaka fakülte
kurun. Sizden çok bir şey mi istiyoruz? Biz Fakülte kurun, okul kurun.
diyoruz, siz karakol kuruyorsunuz, kalekol kuruyorsunuz. Allah
aşkına, nedir, birbirimizi niye anlayamıyoruz? Okul kurun.
diyoruz, Fakülte kurun. diyoruz, Yok, size karakol kuracağız,
kalekol kuracağız
Ya, böyle bir anlayış olur mu Allah
aşkına? Bu koskoca coğrafyada bir orman fakültesinin
faydaları ortada. On iki orman fakültesi var, bu da on üçüncü olur.
Yine, Ziraatla
ilgili sıkıntılar var. diyorlar. Üç sene önce Ziraat fakültesi
açın. diyoruz öteleye öteleye bu sene son dakikada açıyorsunuz,
öğrenciler oranın adresini bilmiyor. Yalnız şunu
söyleyeyim: Orta Doğuda Iraktan çok ciddi bir öğrenci talebi var.
Sayın Bakan, Şırnak
Üniversitesine, geçmişte, bizden, Bağdatta, Süleymaniyede,
Erbildeki üniversitelere akış vardı, şu an Zahodan,
Duhoktan, Erbilden, Süleymaniyeden, hatta yakın yerlerden, Kerkükten
çok ciddi bir şekilde Şırnakta üniversite okumaya bir talep
artışı var. Niye talep artışı var? Şimdi bu
talep artışını koyduğumuz zaman, yakın mesafede,
yarım saat mesafede, bir saat mesafede uçak var, havaalanı var.
Şimdi Orta Doğuda, Kerkük petrol hatlarını biliyoruz
Yumurtalıkın, Türkiyenin Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle ilgili
doğal gaz, petrol anlaşmalarını da biliyoruz, en son
Kandilde ruhsat aldığını da biliyoruz. Peki, petrolle
ilgili, petrol ürünleriyle ilgili, yani bu alanda eğitim
kurumlarının olması, bu petrol endüstrisi ve bununla ilgili
olarak, işte, jeolojiden tutun da petrolle ilgili bütün alanlarda, fizik
mühendislerinden, şimdi bu tür konularda bu tür okulların olması
bölgede ve Orta Doğuya açılan bir üniversite olması elbette ki
son derece hayırlı olacaktır.
Biz bunlar yapılırken birer
barakadan öteye de gitmesi gerektiğini düşünüyoruz. Üniversiteler
gerçekten yıllara, zamana yayılmamalıdır ve öncelikle,
YÖKün 12 Eylül kurumu yapılanmasından, merkezî
yapılanmasından rektörlerinin atanmasına
Öncelikle bir
rektörlerinin seçilmesinde, birinci gelen rektörlerin yerine ikinci, üçüncü
sıradaki rektörlerin ideolojik akrabalık nedeniyle
atanmasının çok doğru bir yöntem olmadığını
en son İstanbul Üniversitesinde gördük.
Buradan şöyle bir
çağrıda bulunuyorum Sayın Bakana: Sayın Bakan, çözüm süreci
ve barış sürecinin de geldiği aşama itibarıyla
şunu söylüyorum: Üniversitelerde, ara sıra basın
açıklamaları nedeniyle üniversiteden atılmış, disiplin
cezası almış çok fazla sayıda öğrenci var ve bir
öğrencinin üniversite okuması, emekçi, yoksul bir aile için çok
pahalıya mal oluyor. Bunların okulla ilişikleri kesiliyor.
Üniversitelerde olaylar çıkıyor bazı yerlerde, birçok üniversite
örneği sayabilirim ama şunu açık söyleyeyim; hiçbir insan,
hiçbir parti, hiçbir kimse şunu diyemez: Farklı düşüncede diye,
farklı kimlik ve inanışta diye, Şırnakta okuyan bir tek öğrencinin burnu
kanamıştır, bir teki oradan göçe zorlanmıştır,
bir tek öğretim üyesi baskı altına
alınmıştır.
Bizim bu hoşgörümüzü dikkate
almanız ve bu mağdur edilen, bir basın açıklaması
nedeniyle son sınıfta üniversiteden atılan öğrencilerin,
düşüncesi, görüşü ne olursa olsun, bir daha gözden geçirilmesi
gerektiğini düşünüyorum ve buradan, tekrar, Halkların Demokratik
Partisi olarak, Bandırmaya, İskenderuna ve Alanyaya
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Namık Havutça.
Buyurunuz Sayın Havutça. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, bizi izleyen -televizyonları
başında eğer izleme şansı varsa izleyen- değerli
Bandırmalılar ve sevgili Balıkesirliler; dört yıllık
milletvekilliği dönemimizin belki de benim açımdan en önemli ve mutlu
eden bir yasasını şu anda görüşüyoruz ve bu vesileyle, o
toprakların bir evladı olarak şu anda burada konuşmaktan
gururluyum, mutluyum.
Evet, değerli milletvekili
arkadaşımız Balıkesir Milletvekili Sayın
Öztaylanın az önce ifade ettiği gibi, Bandırma, gerçekten çok
özel bir yer.
Bakın, zaman zaman Balıkesir
ve Bandırmayı
İlçeler
arasında bazı şeyler vardır, fitneler, fesatlar sokulur,
çekememezlikler yapılır ama gerçekten Balıkesir, Türkiye'de
gurur verici bir tarihe sahip olan bir ilimizdir. Şöyle ifade edeyim
müsaade ederseniz: Bakın, Türkiye'de Kuvayımilliye hareketinin ilk
örgütlendiği yer Balıkesirdir. Yani Kurtuluş
Savaşımızın örgütlenmesinde ilk Kuvayımilliye
hareketleri Balıkesirde toplanmış ve millî direniş
hareketleri, silahlı direniş hareketleri Balıkesirde Alaca Mecitte
örgütlenmeye başlanmıştır.
Bu çerçevede, bugün geldiğimiz
noktada da biz Balıkesiri şöyle tanımlıyoruz:
Balıkesir, Kurtuluş Savaşının özeti gibidir;
Kurtuluş Savaşının ilk kurşunu Ayvalıkta, son
kurşunu da Bandırma Ayyıldız Tepede
atılmıştır ve o tarih de 17 Eylüldür.
Değerli
arkadaşlarımız, kanun teklifinin Bandırma Üniversitesi
olarak verilmesini önermişlerdi. Benim de daha önce Onyedi Eylül
Bandırma Üniversitesi olarak verdiğim bir kanun teklifim vardı
ve tabii ki iktidar mensubu arkadaşlarımız, milletvekillerimiz
bunu çok isabetli bir şekilde Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
olarak birleştirerek şu anda tarihimizin belki de en önemli
yasasını görüşüyoruz.
Şimdi, evet, Bandırma, tarihi
itibarıyla Güney Marmarada yıldızı parlayan önemli bir
merkez ve İstanbula deniz yoluyla iki saat mesafede olan,
hinterlandında Çanakkale Biga, Gönen, Manyas, Susurluk, Erdek, Marmara
gibi çok büyük bir hinterlanda hitap eden ve Güney Marmarada şu anda Marmara Denizinin
Biliyorsunuz, Türkiye'de tamamen topraklarımız içinde olan bir tek
Marmara Denizimiz var ve Kuzey Marmara da çok büyük ölçüde doldu
taştı. Şu anda Güney Marmara, bir cazibe merkezi hâline geldi.
Bakın, nasıl cazibe merkezi? Marmara Denizinde tek mavi
bayraklı körfez, şu anda Erdek Körfezidir ve en temiz deniz şu
anda, yılan balıklarının, kefal
balıklarının, levrek balıklarının üreme
alanı orası ve Bandırmanın, Bandırma Körfezinin
hemen dibinde bulunan Kaz Dağları da dünyanın en önemli endemik
bitkilerinin yetiştirildiği yer, aynı zamanda deniz
kaplumbağalarının da üreme alanı. Dolayısıyla,
orası tam bir cazibe merkezi, sanayi alanı bakımından da
bir merkez hâline geldi. Bu anlamda, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi,
bölgede, inanın, Kuzey Marmarayı yani İstanbul bölgesini
kurtaracak olan bir alternatif esasında. Tabii, bunu tamamlayan bazı
şeylerin olması gerekir.
Şimdi, Bandırmada şu
anda 2 fakülte var, 2 meslek yüksek
okulu vardı, zaten fiilen bir üniversite vardı. Manyasta 1 yüksekokulu vardı, Gönende 1
sağlık yüksekokulu vardı, dolayısıyla Bandırmada
fiilen bir üniversite vardı. Biz, sadece, doğmuş olan
çocuğa nüfus cüzdanını veriyoruz bir anlamda, öyle görüyorum
ben. Ama, tabii ki, YÖKün bazı adımlar da atması gerekiyor.
Mesela, denizcilik fakültesi, bundan dört yıl önce kuruldu
Bandırmada ama Sayın Bakan, bir türlü, dört yıl önce
kurulmuş Denizcilik Fakültesi
Bakın, Pîrî Reiste denizcilik
fakültesi var. Şu anda çocuklarımız, evlatlarımız
işsiz bizim ve işsiz sayısının Türkiyede 5,5-6 milyon
olduğu söyleniyor. Denizcilik fakültesini bitiren bir genç, ertesi gün
vallahi, neredeyse, milletvekili maaşına iş buluyor. Biz
denizcilik fakültesini kurduk Bandırmada, ticaret odası destekliyor,
sanayi odası destekliyor, diyor ki: Her türlü desteği verelim. Ama,
bir türlü öğrenci alınmasını sağlayamadık.
Bu arkadaşlarımızın,
diliyoruz ki bu üniversitenin kurulmasından sonra
Biz de -destek
verdiğimiz- Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesinin kurulmasına
buradan açık destek veriyoruz çünkü ülkemizde bu tip üniversitelerin
kurulmasının bölgenin dinamizmi, gençlerin istihdamı ve
bölgedeki ham maddelerin, kaynakların değerlendirilmesi için çok
önemli olduğunu görüyoruz. Çünkü, Gönen Ovası, hemen Bandırmanın
yanında bulunan ve yaklaşık 75 bin-150 bin hektarlık alan,
bakir bir tarım potansiyeline sahip; burayı da yeterince
değerlendiremiyoruz. Umuyoruz ki orada kurulacak olan ziraat fakültesiyle
birlikte orada tarımsal üretim patlamasında, üretimin,
istihdamın yaratılmasında oradaki akademik çevrelerin iş
dünyasıyla olumlu bağlar kurmasını istiyoruz.
Evet, Sayın Öztaylan, az önce
10,5 diye bahsetti Bandırmadan ama bizim tabii, Balıkesirden
ayrılmak gibi bir düşüncemiz yok, söz konusu değil, o rekabet
sadece
İyiyi yakalamada rekabet ediyoruz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Bursaya bağlanın Namık Bey.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Bakın,
Bandırma, kendi dinamizmiyle, devletin olanaklarından bir beklenti
içerisine girmeden, kendi iş adamlarının dinamizmiyle, kendi
spor adamlarının mücadelesiyle büyük başarılara imza
atıyor. Biz istiyoruz ki aynı başarıyı Körfezde de
yakalayalım, Edremitte de... Ben buradan diliyorum ve söylüyorum
arkadaşlarıma: Değerli Balıkesir vekili
arkadaşlarım, aynı üniversitenin, esasında Edremitte de
kurulması lazım, benzer bir üniversitenin çünkü Edremit de gerçekten
büyük bir potansiyele sahip.
Bakın, Balıkesir
topraklarında dünya çapında 4 tane değer var arkadaşlar,
birincisi: Kaz Dağları. Dünyanın İsviçre Alplerinden sonra
en fazla oksijen deposu. Hemen onun dibinde Antandros diye bir tarihî kent
var, geleceğin Efesi; buradan söylüyorum size, bakın,
aklınıza yazın diye söylüyorum, Antandros Antik Kenti. Roma
İmparatorluğunun kurucuları buradan gitmiş, Kaz
Dağlarının dibindeki Antandrostan, bu kadar önemli bir tarihsel
misyona sahip.
Zira, Kaz Dağları,
Balıkesirin yine Kapı Dağları gibi, aynı
şekilde, endemik bitkiler bakımından çok önemli büyük bir
merkezi.
Yine, Marmaranın, hemen
Bandırmanın dibinde bulunan Kyzikos, dünyanın en büyük
Hristiyan tapınağının yapıldığı yer,
şu anda silueti ortaya çıkmaya başladı.
Biz bu kaynakları
değerlendirdiğimizde, inanın, eğer hemen dibimizde bulunan
17 milyonluk büyük bir metropol İstanbulu, Güney Marmarayı
beslediğinde, inanılmaz bir enerji ve potansiyel yaratılacak.
Bandırma Onyedi Eylül
Üniversitesi, bölgemizin en önemli bir kültür ve sanat merkezi olacaktır.
Biz zaten bugüne kadar Bandırmayı özgürlüğün kenti,
barışın kenti, sevginin kenti ve üreticinin, herkesin özgürce
kendini ifade ettiği bir kent olarak yarattık. Burada bu anlamda bu
değerlerin yaratılmasında emeği geçen tüm
arkadaşlarımızı ben yürekten kutluyorum. Aynı zamanda,
bizi Bandırmadan izleyen ve heyecanla bu yasanın
çıkmasını bekleyen üniversite öğrencilerimize sesleniyorum.
Şu anda 5 bin öğrencimiz var, bin kapasitemiz var. Buradan Sayın
Bakana çağrıda bulunuyorum: Üniversite öğrencilerimiz
pahalı yerlerde, yurtlarda kalmasınlar. Devletin sıcacık
yurtlarında, devletin sahiplendiği yurtlarda kalsınlar. Onlardan
harçları almayın. Onlar bizlerden bir şey istemiyorlar, sadece
okumak istiyor üniversitesinde çocuklarımız. Bizlerden fazla bir
şey istedikleri yok, sadece harçlarını kaldırın,
devlet karşılasın, yurtlarını devlet
karşılasın, çocuklar başkalarına boyun eğmesinler
ve onurlarıyla, şerefleriyle okusunlar. Bandırmada üniversite
öğrencilerimiz defalarca bunu bize ifade etti. Sayın Bakandan en
kısa sürede Bandırmada öğrencilerimizin
barınacağı yurtların yapılmasını bekliyoruz.
Çünkü, şu anda 5 bin öğrencimiz var, inşallah üniversite
kurulduğunda belki de 10 bin öğrenciye çıkacağız.
O bakımdan, ben bu yasanın,
Bandırmamıza üniversite kurulması noktasında Komisyonda
emek veren tüm değerli arkadaşlarıma, Balıkesir
milletvekillerinin tamamına -hangi partiden olursa olsun- hayırlı
bir işte, önemli bir işte imzası bulunan tüm milletvekili
arkadaşlarıma ve emeği geçen tüm milletvekili
arkadaşlarıma ve burada olumlu oy kullanacak Genel Kurulumuzun
değerli milletvekilleri, hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum, hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Havutça.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bulut.
MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis bugün hayırlı bir
iş yapıyor, ülkemizin üç bir yerinde çok önemli bir esere imza
atmış oluyor. Üniversite, bulunduğu yere ışık
saçar, üniversite, geleceğimizi aydınlatır; üniversite, ülkemize
hayat verir.
Balıkesirin her ilçesi güzeldir.
Bu güzellerin en güzeli -gördüğümüz kadarıyla- ekonomisinin gücüyle,
sanayisiyle, tarım potansiyeliyle, yetişmiş insan gücüyle, lise
mezunu ve üniversite mezunu adetleri itibarıyla kendi hinterlandındaki
nüfusuyla, Balıkesirin dörtte 1ini barındıran bölgesiyle bu
üniversiteyi çoktan hak etmiş bir ilçe Bandırma. Değerli
milletvekilimiz 10,5 dedi, evet, 10,5; onu çok hak ediyor.
Tabii ki bu kanun 3 partinin
milletvekillerinin ortak destek ve değerlendirmesiyle, partiler üstü bir
yaklaşımla Önce Balıkesir diyerek, Önce Bandırma
diyerek, böyle yaklaşarak eksiklerini tamamlayıp en iyi bir
şekilde bölgemize hizmet vermeye çalıştık. Bunda emeği
geçen, başta, Adalet ve Kalkınma Partisinin Bandırmalı
Milletvekili Cemal Öztaylan Beye, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili
Sayın Namık Havutçaya huzurlarınızda teşekkür
ediyorum.
Balıkesir, Namık Bey'in
bahsettiği gibi, 4 bölgeden oluşur. Bir körfez bölgesi vardır,
yazın nüfusu yarım milyondur, büyük bir potansiyel; Kaz
Dağları vardır, dünyada oksijen oranının Alplerden
sonra en yoğun olduğu bir yer; turizm potansiyeli inanılmaz.
Oraya, Kaz Dağları üniversitesi kanun teklifi verdim, bekliyor.
Aynı şekilde,
Bandırmanın tabii ki bir sanayi kentine dönüşmesi, liman kenti
olması, limanda yıllık 400 milyon doların üzerinde ithalat
yapılması, 1 milyar 200 milyon dolarlık ihracat yapan bir liman
olması
Gönlümüz ister ki bu, tersine dönsün, daha çok ihraç yapalım,
ithalat yapmayalım. Bandırma, böylesine, ekonominin girdisinin
çıktısının bol olduğu, demir yolu ağına
bağlandığı, hava yolunun olduğu çok önemli bir merkez.
Anadoluyu Çanakkaleye bağlayan, yine Marmarayı Balıkesire
bağlayan bir yol güzergâhı üzerinde oluşu,
araştırmanın, bölgenin kaynaklarını
değerlendirmenin, yetişecek kalifiye insan gücünün bölgede istihdam
edilebileceği, beyaz etten yumurtaya, Gönenin pirincine, bölgenin çok
zengin kaynaklarına katkıda bulunacak, buradan insanlar
yetişecek. Bu anlamda üniversiteyi çok gönülden destekliyor, sadece tabii
ki Bandırma Üniversitesini değil, Alanya Alaaddin Keykubat
Üniversitesini, yine, Hatay İskenderun Üniversitesini de kutluyorum, o
bölgede hayırlı olmasını huzurlarınızda
diliyorum.
Balıkesir Üniversitesi,
öğrenci kapasitesiyle, kurulduğu günden bugüne kadar çevredeki bütün
ilçelerde kurulmuş olan fakülte ve yüksekokullarla oradaki öğretim
görevlilerinin, profesörlerin, doçentlerin, uzmanların bölgeye uzaklıklarının,
mesafelerinin fazla olması sebebiyle zaman kaybına yol açmakta.
Kaynağında hizmeti sunma adına bu üniversitenin bu anlamda da
çok faydası olacağına inanıyorum.
Eğitim, tabii
ki ülkemizin en önemli meselesi. On bir yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarlarında 5 bakan değişmiş
olması, eğitimde 13 defa önemli kararlar alınmış
olması, müfredatın değişmesi, sınıf geçme
sisteminin değişmesi, sınav yönetmeliklerinin
değişmesi, öğrencileri, velileri abandone etti. O yüzden, bir
türlü adam edemedik ve eğitimde çok kötü durumlardayız. Üniversiteler
kuruyoruz, üniversitelere fakülteler açıyoruz. Allahtan burada
eğitim fakültesi yok. Türkiye'de yetişmiş olan 100 binleri geçen insanımızı
bir türlü yerleştiremiyoruz. Kampanyalar açıyorlar, gruplar
kuruyorlar, İnternetten dertlerini dile getirmeye
çalışıyorlar, Meclisin önüne gelip dertlerini dile getirmeye
çalışıyorlar bu insanlar, atanamayan öğretmenler. Ya bu
kadar öğretmen yetiştirmeyelim, bir eğitim politikası olsun
bu Hükûmetin
Ama geç kaldı artık, 7 Haziran geldi. Bundan sonra da,
sanıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin son iktidarı bu,
inşallah bize nasip olur. Bu sebeple, bu politikasızlık
sebebiyle birikmiş olan bu atama bekleyen öğretmenler nisanda bir
atama bekliyorlardı; çıkarılan yasayla bir umut içerisine
girmişlerdi. Sayın Bakan bugün açıkladı, Ağustosta
bunların ataması yapılacak. dedi. Bu da onlarda büyük bir hayal
kırıklığına sebep oldu. Çünkü bir an önce hayata
atılmak, annelerinin, babalarının eline bakmaktan kurtulmak
istiyorlar.
Bunların içerisinde felsefe grubu
öğretmenleri var ki çok az kontenjan ayrılıyor ve binlercesi
dışarıda kalıyor. Yine, fen grubu öğretmenleri,
bilişim öğretmenleri yani yetiştirilmiş, bunca eğitim
almış, bunca emek sarf edilmiş, yetişmeleri için
üniversiteler açılmış, bölümler açılmış bu
insanları bir türlü ülkenin önünü açacak en önemli bilişim
eğitimi konusunda sadece 5 ve
6ncı sınıflarda zorunlu hâle getiriyoruz, diğer
sınıflarda yok. Neden yok Sayın Bakanım? Niçin diğer
sınıflarda
Her sınıfta olması lazım. Her
kademede geliştirerek bunun olması lazım. Bilgisayarı
öğrenmek değil, program yapan
Artık bilişim
çağında yaşıyoruz. Bilişim çağında sadece 5
ve 6ncı sınıfta bu dersin mecburi olması, diğer
sınıflarda olmaması eğitimde emin olun büyük bir hata,
büyük bir eksiklik ama maalesef geldik bugünlere.
Bu öğretmenler, felsefe grubu
öğretmenleri, yan branşları olan rehberlik öğretmeni olarak
atama istiyorlar. Okulların en büyük ihtiyacı rehberlik
ihtiyacı. Rehberlik öğretmenleri birçok okulumuzda yok. Okulların
psikologları yok. Öğrencilere bugüne kadar verdiğimiz
eğitimle matematik, fizik, fen, tarih, coğrafya veriyoruz. Amaç
nedir, nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz? Kimliği kimliksiz,
kişiliği zayıf, ülkesinin değerlerinden habersiz, millî
motiften yoksun, folklorik özelliklerine yabancı, rüzgâr ne tarafa eserse
o tarafa giden bir gençliğin yetişmesine maalesef seyirci
kalıyoruz.
Uyuşturucunun, alkolün,
sigaranın batağına batmış okul önlerinde
güvenliği sağlayamayan, kurduğumuz üniversitelerde
üniversitelerin amfilerinin, koridorlarının terör örgütlerinin
amblemlerinin çizilmesine, örgüt liderlerinin resimlerinin asılmasına
göz yumduğumuz, beklediğimiz, ülkesini seven, barışçı,
sadece milletle barışık değil, kendisiyle de
barışık insan tipinin yetişmesi adına, bütün
insanlığa sevgiyle bakan bir insan tipinin yetişmesi adına,
ilime, bilime önem veren insanların yetişmesi adına gayret
gösterip barışı, fikri, düşünceyi ön plana alıp, bilek
gücünü, kas gücünü oralarda gösterip silahla insanları susturmanın,
sindirmenin önüne geçecek kanun hâkimiyetini kurmazsak bu üniversitelerde, bu
üniversiteler, gönderdiğimiz çocuklarımızın tabutla geri
gelmelerine sebep olur.
Devletin her kurumunun bu anlamda ciddi
bir çalışma içerisinde bulunmasını, herkesin üzerine
düşen görevi yerine getirmesini diliyor ve Bandırma Onyedi Eylül
Üniversitesinin Bandırmamıza, bölgemize, ülkemize hayırlı
evlatlar yetiştirmesini dileyerek yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bulut.
On dakikalık soru-cevap bölümüne
geçiyorum.
Sayın Tanal, sisteme
girmişsiniz, buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Cumhurbaşkanı son günlerde 400 milletvekili istiyor, bu 400
milletvekilini hangi siyasi partiye istiyor?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Milliyetçi Hareket Partisine!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İkinci sorum: Şu anda ülkemizde 20 tane şehir hastanesi var, bu
20 tane şehir hastanesinde bilgisayar mühendisliği kadrosu
olduğu hâlde kadroya bilgisayar mühendisi alınmıyor, ne zaman
alınacak? Ve bu bilgisayar mühendisliği kadrosuna bilgisayar
mühendislerinin alınmaması
Bu anlamda insanlar boşta, iş
bulamıyor, geçim kaynağı sıkıntısı var,
hastaneler de mühendissiz. Yani burada alınması gereken öğretim
de alınamıyor. Bu konuda bir çalışmanız var mı,
bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye'nin
enterkonnektif sistemi çöktü -biraz önceki açıklamalarınızı
da dinledik- ülke karanlığa gömüldü. İktidar, kriz masası
oluşturmuş, aradan geçen on saate rağmen henüz ülkeyi
karanlığa boğan olayın nedenini araştırıyor.
Böyle bir ülkede ciddi bir millî güvenlik sorunu oluştuğunun
farkında mısınız? Bu bir.
İkincisi: Türkiye'nin bir Adalet
Bakanlığı var, bu adalet Bakanlığının
altı paralel adını verdiğiniz yapı tarafından
işgal edilmiş, örgütlenmiş ve aradan geçen on bir yıl
üzerine siz diyorsunuz ki: Vallahi bizi aldatmışlar,
altımızı paralel denilen yapı işgal etmiş. Biz
bunun daha şimdi farkına vardık. Güneydoğuda Cizrede
PKKyla HÜDAPAR yaklaşık on iki saat çatışıyor,
devletin güvenlik güçleri ortada yok ve orada da devlet bulunmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Bunun farkında değilsiniz. Bütün bu olup bitenler konusunda bir
açıklama yapmak gerekliliği
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Eryılmaz
REFİK ERYILMAZ (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Yemende yaşanan
çatışmalardan dolayı maalesef hâlâ tahliye edilemeyen onlarca
vatandaşımız şu anda mahsur durumda. Bunların
tahliyesiyle ilgili olarak da herhangi bir çalışmanın
olmadığını görüyoruz. Dün hem orada mahsur kalan
işçilerimizle telefonla görüşme imkânı buldum hem
Dışişleri yetkilileriyle görüşme imkânı buldum.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Sanaya bir
tane uçak göndereceğiz, tahliye edeceğiz. diyorlar ama Sana
Havaalanı da saldırıya uğramış olmasından
dolayı bütün uçuşlara kapalı. Vatandaşlarımız,
Suudi Arabistandan giriş yapmak istemişler, Suudi Arabistan
yetkilileri de izin vermemiş, geri dönmüşler. Oradan Ummana geçmeye
çalışıyorlar. On sekiz saatlik yolculuk ve bombardıman
devam ediyor. Biz her an ölebiliriz. diye de ağlamaklı ses
tonlarıyla bize bu durumu ilettiler. Acaba bu
vatandaşlarımızın tahliyesi için herhangi bir şey
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Eryılmaz.
Sayın Değirmendereli
KEMAL DEĞİRMENDERELİ
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
Edirnede, bir imam-hatip lisesinin uluslararası imam-hatip lisesi olarak
açılacağı söyleniyor. Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde böyle bir kategori var mıdır? Birincisi, bunu sormak
istiyorum.
İkincisi: Bir de bazı
sınıflarda, normal liselerin sınıflarında imam hatip
sınıfı açılıyor. Yani, böyle bir uygulama da var
mı?
Üçüncü konu: Yine, imam-hatip lisesinin
sınıfları uygun olduğu hâlde, 28 sınıfı olup
20-22 sınıf aktif olduğu hâlde yani 6-7 sınıfı
boş olduğu hâlde, eski Edirne Ticaret Lisesi, Halk Eğitimin
kurslarının verildiği lise yeniden imam-hatip ortaokulu olarak
biçimlendiriliyor, konumlandırılıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Değirmendereli.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sondan başlayarak kısaca cevaplandırmaya
çalışayım.
Edirnede, evet, uluslararası imam
hatip lisesi açılıyor, böyle bir kategorimiz var. Edirnede de
özellikle Balkanlardan gelen öğrencilere yönelik böyle bir lise
açılıyor. Bu, doğru, var böyle bir kategorimiz. Zaten şu
anda da Kayseride, İstanbulda uluslararası imam hatiplerimiz var.
Buralarda hazırlık sınıfları var. Hazırlık
sınıflarında aynı zamanda İngilizce hazırlık
okuyorlar. Yani, Türkiye dışında da görev yapabilecek
öğrenciler, mezunlar buradan mezun olduktan sonra Türkiye
dışında da görev yapabilsinler diye bu okulları açtık.
Nitekim, son olarak, biliyorsunuz,
Avusturyada bir girişim var. Avusturya -eğer kabul edilirse,
yasalaşırsa- bundan sonra yurt dışından, yani,
Avusturya dışından din görevlisi kabul etmeyeceğini beyan
ediyor. Bu, tabii, ciddi bir sıkıntı Avusturyada yaşayan
vatandaşlarımız açısından çünkü oraya bugüne kadar
Diyanet kadrolarıyla din görevlileri gönderiliyordu; eğer böyle bir
yasalaşma olursa, o zaman Türkiyeden giden din görevlileri orada vazife
yapamayacaklar demektir.
Şimdi, mesela, bu Edirne İmam
Hatip Lisesinde de, uluslararası imam hatip lisesinde de,
İstanbuldaki uluslararası lisede de Avusturya vatandaşı
olan Türk çocuklarını eğitime alıp daha sonra -eğer
böyle bir yasalaşma olursa- oradaki vatandaşlarımızın
hizmetlerini onlar üzerinden yürütmeyi planlıyoruz. Ayrıca, gerek
Balkan gerek Kafkas ülkelerinden, Orta Doğudan da bu tür yetişmiş,
uluslararası alanda hizmet verebilecek insanlara ihtiyaç olduğu, bir
talep olduğu biliniyor; o nedenle açıyoruz.
Bu diğer okulların boş
sınıflarında veya atıl sınıflarında
imam-hatip sınıfları açılıyor mu? Evet, birçok yerde
inşaatı devam eden imam-hatip okulları var, imam-hatip lisesi
veya ortaokulları var; onların inşaatları
tamamlanıncaya kadar, imkân varsa, atıl kapasitesi olan okullarda bu
sınıflar geçici olarak açılıyor. Tersi de var; bazen de,
diyelim, bir imam-hatip binası yapılmış ama henüz tam
kapasite çalışmıyor, orada da atıl sınıflar var,
oralara da inşaatı devam eden normal ortaokul veya ilkokul ilkokul
pek yapmıyoruz, yani, okullar eş düzeyde olsun diye- ortaokul veya
lise öğrencileri için oralardan da yararlanıyoruz. Yani,
değişik okul türlerinin atıl kapasitelerinden, inşaatı
devam etmekte olan okullar için yararlanıyoruz.
Bu 20 şehir hastanesinde
bilgisayar mühendisliği kadrosu olduğu hâlde buralara atama
yapılmadığı konusunda bir bilgim yok. Onu Sağlık
Bakanı arkadaşımızdan öğrenip gerekirse size yazılı
olarak bunu iletmesini söyleyeceğim. Bilmiyorum şu anda bunun
durumunu ama öğrenince size bildiririm.
Yemendeki işçilerin tahliyesiyle
ilgili, evet, bu konuyla ilgili Dışişleri
Bakanlığımız yoğun bir çaba içerisinde, Suudi
Arabistan Büyükelçiliğimiz devrede. Sana Havalimanı emniyetli bir
kullanım için elverişli değil şu anda. O nedenle kara
yoluyla bu vatandaşlarımızın nakli için
Dışişleri Bakanlığımız
çalışıyor. Belli bir mesafe alındığını
da biliyorum. İnşallah onlar da sağ salim ülkemize dönmüş
olacaklar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir de
Cumhurbaşkanı 400 milletvekilini hangi siyasi parti adına
istiyor?
MEHMET GÜNAL (Antalya) MHP için
istiyor!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi, tabii, ben Hükûmet adına
burada bulunuyorum, Cumhurbaşkanlığı adına
açıklama yapma yetkisine sahip değilim ama sorunuzun içeriğinden,
tonlamasından sizin bunu anlamamış olma ihtimalinizi de
düşünemiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani siz
nasıl anlıyorsunuz? Ben anlamıyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Benim nasıl
anladığımı da sizin anlamamış olmanızı
düşünemiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz
Bakansınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ben de çok güzel anlıyorum, siz de çok
güzel anlıyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Anladım ama siz Bakansınız yani Türkiye şu anda bir Hükûmet
temsilcisinden bunu öğrenmek istiyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Evet, söylüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Neymiş peki? Biz bilmiyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır, Cumhurbaşkanının
hangi partiyi kastettiğini açıklama yetkisine ben
Cumhurbaşkanlığı adına sahip değilim. Hükûmet olarak,
Hükûmet üyesi olarak veya bir milletvekili olarak ben de anlıyorum, siz de
anlıyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki,
sizi rahatsız etmiyor mu bu istemesi?
BAŞKAN Lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi, böyle polemik konusu olabilecek
MAHMUT TANAL (İstanbul) Polemik
değil ki çok medeni, uygar bir soru bu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Gayet tabii, medeni bir soru da sizi niye
rahatsız ediyor?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Tarafsız olması gerekmez mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Tarafsız işte, isim vermeden
söylüyor zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İsim vermeden söylüyor ha?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Evet, tarafsız, daha tarafsız
LEVENT GÖK (Ankara) Çaktırmadan
söylüyor, çaktırmadan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu
pişkinliğe pes Sayın Bakan, bu pişkinliğe pes!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Cumhurbaşkanı parti mi kurmuş Sayın Bakanım?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Cumhurbaşkanı, seçimlerden önce,
Cumhurbaşkanı seçilmeden önce
MEHMET GÜNAL (Antalya) Partili bir
Cumhurbaşkanı olacağını söylemişti zaten.
LEVENT GÖK (Ankara) Zaten seçim
bildirgesini de hazırladığını ifade etti Sayın
Bakan, seçim bildirgesine de baktığını, beyannameyi
gördüğünü ifade etti.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Siz de götürürseniz sizinkine de
bakacağını söyledi zaten.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Uygun mu sizce?
Anayasaya göre, uygun mu Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ben sizin yerinizde olsam götürür fikrini
alırdım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
onlar Anayasaya uygun değil, hiçbiri uygun değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, 1inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı kanun teklifinin birinci maddesindeki, 2809 Sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen Ek Madde 158e;
d) Eğitim Bilimleri
Enstitüsünden,
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Erol
Dora
Bingöl Iğdır Mardin
Hasip Kaplan Altan Tan
Şırnak Diyarbakır
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve
1'inci maddesi ile 2809 sayılı Kanun'a eklenen ek 158'inci maddenin
birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Zühal Topcu Cemalettin
Şimşek Ahmet
Duran Bulut
Ankara Samsun Balıkesir
Erkan Akçay Mehmet Günal Namık
Havutça
Manisa Antalya Balıkesir
Mehmet Cemal Öztaylan
Balıkesir
"a) Balıkesir Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Denizcilik Fakültesi ile Balıkesir Üniversitesine bağlı
Sağlık Yüksekokulunun fakülteye dönüştürülmesi ve adı ile
bağlantısının değiştirilmesi ile oluşturulan
Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Rektörlüğe bağlı olarak
yeni kurulan Ziraat Fakültesi ile Ömer Seyfettin Uygulamalı Bilimler
Fakültesinden,
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
bünyesinde kurulan Uygulamalı Bilimler Fakültesinin isminin Ömer Seyfettin
Uygulamalı Bilimler Fakültesi olarak değiştirilmesi
öngörülmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı kanun teklifinin birinci maddesindeki, 2809 Sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen Ek Madde 158e;
d) Eğitim Bilimleri
Enstitüsünden,
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Tan, siz mi konuşacaksınız?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN - Buyurunuz.
(HDP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
üniversitelerle ilgili olarak her yeni bir üniversite
açıldığı zaman veya bu konuyla ilgili bir kanun teklifi
geldiği zaman huzurlarınıza geliyoruz, benzer şeyleri
konuşuyoruz ancak maalesef, Hükûmetin eğitim politikasının
düzeltilmesi ve değiştirilmesiyle ilgili bir etkide bulunamıyoruz.
Havaya konuşuyoruz, zabıtlara geçiyor ama maalesef, bunlarla ilgili
Sayın Bakan ve Sayın Hükûmet ciddi hiçbir adım atmıyor.
Nedir
itirazlarımız? Bunlardan birincisi, her ile bir üniversite
açılması başlangıçta kulağa çok hoş geliyor.
Şimdi, büyük ilçelerimize de üniversite açılıyor. Eğer bu
iş böyle popülist bir mantıkla gidecekse keşke her köye de bir
üniversite açılsa. Yani bu tıpkı Her ilçeye, her köye, her
beldeye bir fabrika açılsın. demek gibi bir sanayileşme
politikasına benziyor. Yani eğer ham maddesi yoksa, liman yoksa,
ithalat, ihracat, üretim, nakliye, maliyet, kalifiye eleman, hadi her köye, her
ilçeye bir fabrika kurun, devletin desteğiyle kurun, iki ay sonra
kapatırsınız. Bunu söylediğimiz zaman da Siz bu
üniversitelere karşı mısınız?, Siz bu
üniversitelerin Türkiyenin her tarafında açılmasının o
bölgeye ne kadar katkı sağlayacağını bilmiyor
musunuz? gibi popülist cevaplarla karşılaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
üniversiteler işte sadece belli bir öğrencinin gelip okumasıyla
alakalı bir katkı sağlamıyor, o ilin sosyokültürel yapısıyla
ilgili, kültürel dokusuyla ilgili ciddi katkılar da sağlıyor ama
keşke, gerçekten doğru düzgün bu katkıları
sağlayabilse. İşte, biraz evvel, benden önce konuşan
diğer partilerdeki arkadaşlarım da altını çizdiler.
Her yere üniversite açıyorsunuz ama bunların binası var mı,
yurdu var mı, hocası var mı, laboratuvarı var mı?
İşte, bunlara baktığınız vakit, maalesef,
doğru düzgün bir Evet. cevabı alamıyoruz. Ne kadar bilim
üretebiliyorsunuz? Ne kadar kaliteli öğrenci yetiştirebiliyorsunuz?
Bu yetiştirdiğiniz öğrencilere ne kadar iş imkânı
sağlayabiliyorsunuz? Bunların hepsi, maalesef,
cevaplandırılamıyor.
Mesela, geçenlerde, Fransız dili
ve edebiyatı okuyan öğrenciler odama geldiler, benden başka
diğer partilerin de değişik milletvekillerini ziyaret ettiler.
Yüzlerce Fransızca bölümü mezunu öğrenci, maalesef, bunların
hiçbirisinin öğretmenlik tayinleri yapılamıyor. Bunlar bazen üç
yıl, dört yıl, beş yıl sıra bekliyorlar. Devlet
şunu söyleyebilir: Ben her Fransız filolojisinden mezun olan,
pedagojisi olan veya Fransızca öğretmeni olan bütün öğretmenleri
atamak zorunda değilim, gidin, nerede bir iş bulursanız bulun.
E, peki, Devlet Planlama
Teşkilatı ne yapıyor? Yani, bu üniversitelerin kurulmasıyla
ilgili etütler, hesaplar, kitaplar, ihtiyaçlar neden hesaplanmıyor?
İşte, biraz evvel yine dillendirildi. Orman fakültesiyle ilgili,
orman mühendisleriyle ilgili de aynı sıkıntı var, ziraat
mühendisleri için de aynı sıkıntı var, arkeoloji
mezunları için de aynı sıkıntılar var; var, var var,
var, var
Bunların hesabı kitabı yapılmazsa, ne kadar
ihtiyaç var, nerelerde ne yapılması lazım, bu üniversitelerin
doğru düzgün bir eğitim yapması için hangi imkânların
sağlanması lazım, bunların tamamının hesabı
kitabı yapılmamışsa, değerli arkadaşlar, sadece
levha asarsınız, oradan birileri mezun olur, adlarına doktor,
mühendis, avukat denir ama bu arkadaşlar, maalesef, kendi
meslekleriyle ilgili ciddi hiçbir şey yapamazlar. İşte, en son,
sanırım, YÖK bir karar aldı, özel tıp fakültelerine çok
düşük puanlarla giren öğrencilerin eğitime uyum
sağlayamadıklarından, daha yüksek puanlarla devlet
üniversitelerine girenler ile bu üniversitelere girenler arasında ciddi
farklılıklar ortaya çıktığından dolayı tıp
fakülteleriyle ilgili belli bir kontenjan ve puan kıstasları getirdi.
Doğru bir hareket. Onun için, bugün, bu açılan üniversiteleri de
keşke dünya standartlarına getirebilsek. Peki, ne yapalım,
getiremiyoruz, açmayalım mı? Hayır. Var olan üniversiteleri
doğru düzgün bir zemine oturtun, var olan üniversiteleri büyütün, altyapılarını
güçlendirin ve dünyanın ilk 500 üniversitesinin içerisine doğru
düzgün üniversiteler sokun.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul
edilmiş önerge doğrultusunda madde 1i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 1 kabul edilmiştir.
Saat 21.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.11
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87'nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
706 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunluk yani 14 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 1. maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Levent
Gök Muhammet
Rıza Yalçınkaya
İstanbul Ankara Bartın
Vahap Seçer İhsan
Özkes
Mersin İstanbul
MADDE 2- 2809
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Antalya AKEV
Üniversitesi
EK MADDE 159-
Antalya'da Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim
kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel
kişiliğine sahip Antalya AKEV Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak;
a) İnsani Bilimler Fakültesinden,
b) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,
c) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
ç) Sanat ve
Tasarım Fakültesinden,
d) Meslek Yüksekokulundan,
e) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
f) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Salt çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılamamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
2nci maddeye
geçiyoruz.
Maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
İskenderun Teknik Üniversitesi
EK MADDE 159- Hatay ili İskenderun ilçesinde
İskenderun Teknik Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu üniversite;
a) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan
İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik- Elektronik Fakültesi,
Mimarlık Fakültesi, İşletme Fakültesi; Mustafa Kemal
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Barbaros Hayrettin Gemi İnşaatı ve
Denizcilik Fakültesi; Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi ile
Teknoloji Fakültesinden,
b) Rektörlüğe bağlı olarak yeni
kurulan Yabancı Diller Yüksekokulu ile Mustafa Kemal Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Sivil Havacılık Yüksekokulu ile Turizm İşletmeciliği
ve Otelcilik Yüksekokulundan,
c) Rektörlüğe bağlı olarak yeni
kurulan Sarıseki Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu ile Mustafa Kemal
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Dörtyol Meslek Yüksekokulu, Erzin Teknik Bilimler
Meslek Yüksekokulu, Denizcilik Meslek Yüksekokulu ile İskenderun Meslek
Yüksekokulundan,
ç) Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Mustafa Yazıcı Devlet Konservatuarından,
d) Rektörlüğe bağlı olarak yeni
kurulan Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Bilişim Enstitüsü, Enerji Enstitüsü, Demir-Çelik Enstitüsü ile
Taşımacılık ve Lojistik Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Altan Tan
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tan.
HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; selamünaleyküm.
Değerli arkadaşlar, bu üniversitelerle ilgili
konuşmama bıraktığım yerden devam ediyorum. Bölgedeki
üniversiteler hakkında bazı şeyler söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, en büyük sorunumuz bu
üniversitelerin bir türlü istenilen seviyede geliştirilememesi ve bunun
üzerine de Diyarbakır Dicle Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi ve
Urfa Harran Üniversitesiyle ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikli
olarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi, 1974 yılında kuruldu yani
kuruluş tarihine girdiğiniz vakit öyle ama ilk olarak tıp
fakültesi, Ankara Üniversitesinin bünyesinde yani Diyarbakır Tıp
Fakültesi Ankara Üniversitesinin bünyesinde 1969da başladı. Nereden
bakarsanız, kırk beş-kırk altı yıllık bir
üniversite söz konusu ve Türkiyede arazisi, üniversite kampüsü, üniversite
sahası en geniş üniversite. Yani, bazen ODTÜnün arazisi daha fazla
diyorlar ama Dicle Üniversitesinin arazisi -yani kullanılabilir alan
olarak, kampüse açık alan olarak- 26 bin dönümden oluşuyor, 26 milyon
metrekare.
Bu bilgileri niye veriyorum? Bu kadar
eski bir üniversite olmasına rağmen, kırk beş-kırk
altı yıllık bir üniversite olmasına rağmen ve bu kadar
geniş bir araziye, sahaya sahip olmasına rağmen,, maalesef,
şu an, on yıl önce kurulan üniversitelerin bile gerisinde kaldı.
Bundan dört yıl öncesine kadar Dicle Üniversitesinin öğrenci
sayısı 12.300 civarındaydı. Büyük kavga, gürültü,
uğraşma, her seferinde çıkıp konuşmamız, sivil
toplum kuruluşları, bölgedeki dinamiklerin devreye girmesi, tabiri
caizse yerin göğün sallanmasıyla bu rakam bu sene ancak 32 bine
çıkabildi. Konyada 110 binin üzerinde üniversite öğrencisi var,
Eskişehirde 120 binin üzerinde var, 350 bin nüfuslu Erzurumda 100 binin
üzerinde var, 101 bin. Yani, benim verdiğim soru önergesine gelen cevaplar
üzerinden konuşuyorum bunları ama 1 milyonluk Diyarbakır,
kırk altı yıllık üniversite, daha hâlâ vur, tut, kavga
gürültü 32 bini zor bulduk.
Değerli arkadaşlar, aynı
şekilde Harran Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesinde de buna benzer
rakamlar var. Yani, kuruluş seyri, kuruluşundan bugüne kadar
geçirdiği yıl, yapılan yatırımlar, öğrenci
kapasitesi ve yine aynı dönemde kurulan diğer üniversitelerin
grafikleri; bunları
karşılaştırdığınız vakit, bir Isparta
Üniversitesi bile bunların önünde, nüfus olarak bir Urfanın, Diyarbakırın
beşte 1i, altıda 1i kadar bir nüfusa sahip.
Aynı şekilde, yurtlar yine
sorun. Aynı şekilde, ulaşım yine sorun ve aynı
şekilde, kadrolar, işte doçentlik kadroları, profesörlük
kadroları. Yine, bu üniversitelerin kadroları ihtiyacı
karşılayacak şekle getirilene kadar -halk tabiriyle-
göbeğimiz çatlıyor.
Değerli arkadaşlar,
yetiştirilen öğrencinin evsafı yani özelliği, bilgi
birikimi -yani kestirmeden kalite demek istemedim, daha nazik bir cümle
kullanmak istedim- maalesef, bunlarda da yine istenilen netice yok. Yani, bir
üniversitenin değeri, kamuoyundaki karşılığı,
yetiştirdiği öğrencilerin bilim dünyasında, sanatta,
kültürde, sporda, neyse, hangi sahada eğitim almışsa ortaya
koydukları başarılarla ölçülüyor, hocanın da öğrencinin
de. Bugün Türkiyede bir Boğaziçi Üniversitesi dediğiniz vakit, bir
Hacettepe, özellikle de Hacettepenin Tıp Fakültesi dediğiniz vakit
akan sular duruyor. Niye? Kendini kanıtlamış bir üniversite.
Mezunlarının çok büyük bir kısmı girdikleri iş
hayatında çok üstün başarılara imza atmış yani bu,
ister mimarlık ister tıp ister sanat ister kültür olsun. Mesela, bir
ODTÜ, bir İstanbul Teknik kendini mühendislikte kanıtlamış.
Onun için şunu söylüyoruz: Yani, Biz size üniversite açtık,
işte bir tabela astık; saldık bayıra, Mevlam kayıra,
ne hâliniz varsa görün.
Değerli arkadaşlar, bu şekilde
bilim de olmuyor, doğru düzgün bir eleman da yetişmiyor. Onun için,
öncelikle Hükûmetten, devletten, Başbakandan, Cumhurbaşkanından,
YÖKten -yani kimse Türkiyede bu işleri planlayan- ve Meclisten
isteğimiz, bu mevzularla ilgili gerekli düzenlemeleri, yasaları
çıkarmaları ve Türkiyenin dünya çapında en azından 5-10
tane üniversitesinin olmasının sağlanması. Bugün
dünyanın neresine giderseniz gidin, bir Cambridge, bir Oxford, bir Harvard
dediğiniz vakit millet önünü ilikliyor.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerin durumu bu da biraz liselere gelelim: 1955
senesinde, işte, bu Marshall yardımları, ABDyle yapılan
anlaşmalar çerçevesinde Türkiyenin 6 ilinde maarif kolejleri
açıldı. Bu maarif kolejlerinden birisi de hasbelkader
Diyarbakırda açıldı o zaman, 6 tane kolejden birisi. Ve bunlar
çok ciddi eğitim verdiler, İngilizceyi mesela, Diyarbakırda,
Diyarbakır şartlarında bugün bile mezunlarına yetecek
seviyede öğrettiler, Amerikalı hocalar geldi. Ama, 1971de 12 Mart
darbesi oldu, bu barış gönüllülerinin tamamı Amerikan CIA
ajanıdır. diye geri yolladılar. Tamam, geri yolladın -ajan
mıydı değil miydi, iyi miydi kötü müydü, bu başka bir
tartışma konusu- peki, yerine ne koydun, yerine ne getirdin? Bir
şey getiremediler. Ve daha sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Hükûmeti
döneminde, koalisyon hükûmeti döneminde Konya Milletvekili Mustafa
Üstündağ Millî Eğitim Bakanı oldu. Bunların hepsi
yabancı kültürün ajan okullarıdır, bunların adını
Anadolu lisesi yapacağız. Maarif koleji, kolej bizim kültürümüze
uygun değil dedi. Anadolu ve lise çok güzel isimler, kulağa
hoş geliyor. Ama, bugün Türkiyede kaç tane Anadolu lisesi var, ben
sayısını unuttum, binin üzerinde. Sadece,
Diyarbakırdakinin sayısını bilmiyorum, 15e yakın
yanılmıyorsam ilçelerle beraber. Peki, nasıl eleman ürettin?
Aynı okullarda benim kardeşlerim okudu otuz sene evvel, kırk
sene evvel, bugün hâlâ mükemmel İngilizce konuşuyorlar. Benim
çocuklarım okudu, bir şey öğrenemedi. Yahu, senin çocuklarının
kafası çalışmıyor, onlar öğrenmemiş,
diğerleri öğrenmiştir. derseniz, buyurun imtihan edin;
rastgele, mezunları çağırın, 3 kelime konuşun (
)(x)
5-10 cümleden başka veya çat pat, kırık bir İngilizceden
başka doğru düzgün kendini ifade edemiyor. Yani, şunu anlatmak
istiyorum: İsimleri, tabelaları, levhaları
değiştirerek, adını Anadolu lisesi koyarak veya bugünkü
üniversitelerin kapısına üniversite tabelası asarak üniversite
veya lise olunmuyor. Ama, bugün bir Robert Kolej, bir Saint Joseph, bir Saint
Benoit, bir Galatasaray Lisesi hâlâ ağırlığını
devam ettiriyor, lise olarak devam
ettiriyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî eğitiminin ilkokuldan,
anaokulundan üniversitelerine kadar bu kaliteyi yakalama mecburiyeti var. Biraz
evvel maarif kolejlerinden bahsettim, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız da -ama göremiyorum- yanılmıyorsam maarif koleji
mezunu, bu şeyleri en iyi bilenlerden
birisi. Biz bugün marka liseler oluşturabildik mi? Mesela, bu sene
üniversite imtihanına 2 milyona yakın genç girdi, bunun 800 bine
yakını barajı geçemedi. Baraj ne demek biliyor musunuz
arkadaşlar? 180 puan. Yani 100 sorudan 15 soru yapsa barajı geçmesi
lazım, geçemiyor. Peki, bu 800 bin öğrencinin -tırnak içinde,
affınıza sığınarak söylüyorum, özür dileyerek
söylüyorum- hepsi geri zekâlı mı? Yani, hiçbir toplumun yüzde
40ı belli bir zekâ seviyesinin altında değil, dünyanın
hiçbir ülkesinde değil. Peki, yüzde 40ı nasıl barajın
altında kalıyor? Yani, biz bu çocuklara sadece Sen ders
çalışmamışsın, işte dersi dinlememişsin,
kafan çalışmıyor, serserilik yaptın. diye kızarak sorunu
çözebilir miyiz? Yüzde 40ının barajı geçemediği, en az
yüzde 20sinin boş kâğıt verdiği bir eğitim sistemini
hâlâ savunuyorsak veya hâlâ bununla ilgili bir üzüntü duymuyorsak veya hâlâ
bununla ilgili bir hesap vermiyorsak değerli arkadaşlar, en büyük
sorunumuz bu. Bugün, Türkiye'nin inan edin, en büyük sorunu eğitim,
eğitim, eğitim. Doğru düzgün öğrenci
yetiştiremiyorsanız ilkokuldan üniversite sonuna kadar, master
doktorasına kadar, hiçbir şey değilsiniz, bir gelecek de
inşa edemezsiniz. Uyarıyoruz, uyarıyoruz, uyarıyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, İstanbul Çağlayan Adliyesinde bir
savcının rehin alınması olayına ve terörün her
türlüsüne karşı olduklarına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
Bugün, sabah saatlerinde, yine, hepimizin
yakından takip ettiği ve hepimizde bir şok etkisi yaratan bir
olayla karşılaştık. İstanbulda bir savcının
3 kişi tarafından rehin alındığı haberleri
sabahtan bu yana devam etti, yayın yasağı konuldu. Tabii, biz de
olayları takip etmekteyiz ve burada da doğal olarak Hükûmet
adına herhangi bir açıklama yapılmadığı için,
yapılacak herhangi bir operasyon ya da kurtarmanın akıbeti
hakkında da kimseyi bir başka sıkıntılı noktada
tutmamak açısından şu ana kadar bir açıklamada
bulunmadık. Ancak, şu anda yansıyan haberlere göre rehin
alınan savcının yaralı olarak hastaneye
kaldırıldığı, rehin alan 3 kişinin de öldüğü
haberleri artık ulaşmaya başlamıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terörle
ilgili olarak, nereden gelirse gelsin her türlü terör olaylarına karşı
olduğumuzu, Türkiyedeki tüm sorunların barışçıl
yöntemlerle çözülmesi gerektiği konusundaki görüşümüzü bir kez daha
ifade ediyorum.
Sayın savcının
sağlık durumu hakkında herhangi bir şekilde daha net bir
bilgi olmamakla beraber, umarım ağır bir durumu yoktur ya da
hastanedeki tedavisiyle hayata kavuşmasına olanak sağlayacak bir
tedavi uygulanabilir.
Bu vesileyle terörün her türlüsüne
karşı olduğumuzu tekrar buradan ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun; 2809 Sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma
Üniversitesi Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili
Orhan Karasayar ve 4 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut'un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/2743, 2/1083, 2/1119,
2/2433, 2/2438, 2/2744, 2/2747, 2/2765) (S. Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin.
Buyurunuz Sayın Çirkin. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tabii ki bugün hayırlı bir hizmet yapıyoruz.
İskenderun Teknik Üniversitesi ve Alanya ve Bandırmada yeni
üniversitelerimiz kuruluyor. Bu mutluluk verici bir şey. Tabii,
İskenderun Teknik Üniversitesinin kurulmasında özel olarak gayret
gösteren Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilimiz Sayın Orhan Karasayar Beye
huzurlarınızda İskenderun adına teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, bu kanun teklifine
RECEP ÖZEL (Isparta) Bunlar hep
kısa konuşman için ağabey!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bugün laf da
atmıyorsunuz bak Recep Bey, değil mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Atmıyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
- Atmadığı gün mü var?
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Devamla) - Tabii şimdi, İskenderun Teknik Üniversitesi
İskenderun için gerçekten lazım. Bugüne kadar il olmayı hak
etmiş bir ilçemiz, büyük bir ilçemiz. Ama, hiç olmazsa -il olamıyorsa
da- kendine mahsus, aynı zamanda Payas ilçemize, Dörtyol ilçemize ve Erzin
ilçemize de büyük faydaları olabilecek bir kuruluş ve bir
girişim. Bunun yanı sıra, tabii, İskenderun, çok daha
farklı bir şekilde, bir üniversiteye sahip bir ilçe olarak meselelerine,
dertlerine diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte daha rahat
çare bulacak ve daha güzel, daha ilmî, daha bilimsel araştırmalarla
İskenderunun ufku açılacak.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu
vesileyle şunu da ifade etmek isterim: Özellikle, tabii, Hatayın
derdi bir tek bu değil, Erzin, Dörtyol, Payas, buralarda narenciyeci son
derece kötü durumda. Atladığınız zaman, işte, Belen
zaten dağ bölgesi, geçimin zor olduğu bir bölge. Oradan
atlıyoruz, Kırıkhan, Hassa, Kumlu, Reyhanlıda ovada pamuk çiftçisi zor durumda. Yani,
bunları da bu vesileyle burada ifade etmek istiyorum. Oradan
atladığımız zaman, Altınözü, Yayladağındaki
zeytin üreticisi
Özellikle Antakya ve Reyhanlı Suriyelilerden bizar
olmuş durumda. Yani, bugün Reyhanlıda artık, Suriyeliler kendi
arasında silahlı çatışma yapıyor, ortada kimse yok,
Teksasa dönmüş ve emniyet yarım saat sonra geliyor. Tabii, emniyet
ne yapsın? Koca Reyhanlının, nüfusu 2 misli artmış
olan Reyhanlının polis sayısı aynı duruyor. Antakya
yine aynı şekilde. Bunlara çok temas etmek istiyoruz ama tabii, bugün,
Doğan Beyi de kırmak istemiyoruz ve konuşmamızı da
çok uzun tutmak istemiyoruz.
Üniversiteler bir ilçe için çok
önemlidir ama yine bu üniversitelerin altyapısının da
desteklenmesi, elbette ki inşallah, o da olacak; bir kısım
eksikleri de olabilir, o da yavaş yavaş tamamlanacak.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
teşekkür ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasanın
arkasında olduğumuzu ifade ederek saygılar, sevgiler sunuyorum
efendim. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çirkin.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dudu.
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 706 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İskenderun Teknik Üniversitesinin
kurulmasına ilişkin 2nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugünkü
yoğun Türkiye gündemine rağmen, gün boyu ülke genelinde süren
elektrik kesintilerine, Balyoz davasındaki beraat kararına ve
Çağlayan Adliyesinde yaşanan olaya rağmen, bugün ilk kez bu
kürsüde muhalefet etmeyeceğiz çünkü bunun iki sebebi var: Bir tanesi,
zaman kısıtlı, 24üncü Dönemin yasama faaliyetlerinin sonuna
yaklaşıyoruz, geçmesi gereken kanun teklifleri var. İkinci
sebebi, gerçekten, bugün memleketin hayrına bir iş
yapılıyor. Ülkemizin 3 önemli kentinde, il olmayı hak etmiş
3 önemli kentinde, İskenderunda, Bandırmada ve Alanyada bugün
birer tane üniversite kuruluyor bu kanun teklifiyle. Ben de 28/12/2014 tarihli
bir kanun teklifiyle zaten yüce Meclise bu üniversitenin kurulmasını
teklif etmiştim.
Hatayda, 10 Kasım 1992de kurulan
bir Mustafa Kemal Üniversitesi vardır; 9 fakülte, 3 enstitü, 4 yüksekokul,
7 meslek yüksekokulu, 8 de uygulama ve araştırma merkezinden
oluşan bir Mustafa Kemal Üniversitesi vardır. Ancak, Hatayın
her şeyiyle ve İskenderunun her şeyiyle bir ikinci üniversiteye
ihtiyacı vardır çünkü Hatay büyük bir il 1 milyon 500 küsur bin
nüfusuyla; tarımdaki, teknolojideki, turizmdeki, sanayideki ve özellikle
demir çelik sektöründeki yeriyle bunu hak eden bir il. Üniversiteler teknolojik
yenilikler oluşturur, bilgi üretir, bilgi ve deneyimleri yayarak
yaşam boyu eğitim programları hazırlar, topluma hizmet
sunar ve bulundukları bölgenin kültürel, sosyal ve ekonomik
kalkınmasına katkı sunarlar. Hatayda da buna ihtiyaç vardır,
bu ikinci üniversiteye ihtiyaç vardır.
Özellikle sanayi dedik. Yine,
başta İskenderun bölgesi olmak üzere, Türkiye demir çelik üretiminde
bölgemizin, ilimizin önemli bir yeri vardır. 1970lerde İskenderun
demir çelik fabrikalarının kurulmasıyla birlikte gelişen
yan sanayi ve bunun sonucunda, bugün, İskenderun bölgesi, Payas ve
Dörtyolla birlikte Türkiye demir çelik üretiminin yüzde 55ini sağlar
duruma gelmiştir. Ancak, ne yazık ki bütün bu demir çelik
sektöründeki gelişmeye rağmen,,40 civarında haddehane,
sayıları yaklaşık 10u bulan yine ark ocaklı tesislere
rağmen, Hatayın bunca gelişmişliğine rağmen,
Hatayda işsizlik oranı Türkiye ortalamasının üzerindedir.
İşte bu üniversitenin kurulmasıyla birlikte yetişecek
nitelikli iş gücüyle birlikte Hatayda işsizlik anlamında da
önemli bir gerileme sağlanabileceğine ben inanıyorum, bunun
böyle olacağını düşünüyorum.
Bu üniversitenin kurulmasında
emeği geçen, başta Hatay milletvekili arkadaşlarım olmak
üzere, herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu 3 üniversitenin de hem
kendi kentlerine hem hem ülkemize hayırlı insanlar
yetiştirmesini diliyorum, hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Tabii, bir dilekte daha bulunmamak elde
değil. Her gün hepimizin maillerine, telefonlarına mesajlar geliyor
çeşitli meslek gruplarından, işsiz kalan gençlerimizden mesajlar
geliyor, mailler geliyor. Ben bu üniversitelerde yetişecek
evlatlarımızın, öğrencilerimizin de onlar gibi
olmamasını, işsiz kalmamalarını diliyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum. Bu
yasanın arkasında olduğumuzu, desteklediğimizi ifade
ediyorum, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dudu.
Şahsı adına Hatay
Milletvekili Orhan Karasayar.
Buyurunuz Sayın Karasayar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 706 sıra sayılı,
aralarında İskenderun Teknik Üniversitesinin de bulunduğu 3 yeni
üniversitenin kurulmasıyla ilgili Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İskenderun ilçemizin tarihi
milattan önce 2000li yıllara kadar uzanmaktadır. Hititlere,
Fenikelilere ev sahipliği yapan kentimiz, milattan önce 333
yılında, Asya seferine çıkan Büyük İskender tarafından
kurulmuştur.
Türkiyenin en büyük ilçelerinden biri
olan İskenderun enerji, sanayi, deniz ticareti ve turizm alanında
hızla gelişen bir şehirdir; bölgenin demir çelik sanayisi üssü
olması, Körfez ve limanlarıyla lojistiğin merkezi konumunda
bulunması nedenleriyle Türkiyenin özellikli bir şehridir.
İskenderun, 245 bin olan nüfusuyla
81 ilimizden 16sından daha büyüktür. İskenderun Körfezinde bulunan
komşu ilçeleriyle, Belen, Arsus, Payas, Dörtyol, Erzinle bu rakam
yaklaşık 650 bine çıkmaktadır yani kurulacak üniversitenin
bulunduğu bölgedeki nüfusumuz yaklaşık 650 bindir değerli
milletvekilleri.
İskenderun Limanının
özelleştirilerek LimakPortun kurulması ve inşa edilecek,
bölgemizin çılgın projesi olan Amanos Tüneli Projesiyle
İskenderun bir lojistik merkez hâline gelecek ve Türkiyenin en önemli
ithalat, ihracat, nakliye ve istihdam üslerinden biri olacaktır.
Ülkemizin demir çelik üretiminin yüzde
40ının, filtre üretiminin yüzde 60ının bulunduğu
İskenderun Körfezinde Türkiyenin en büyük 2nci ve Avrupanın
10uncu büyük çelik üreticilerinden biri olan İSDEMİR bulunmaktadır.
İSDEMİR ve diğer demir çelik fabrikalarının yassı
çelik üretimine başlamasıyla ülkemizin beyaz eşya ve elektronik
eşya imalatı ile otomotiv sanayisi ve otomotiv yan sanayisine
altyapı oluşturulmaktadır.
Yumurtalık Serbest Bölgesinin
İskenderun Körfezinde yer alması, İskenderunda gemi tersanesi
kurulacak olması, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı,
Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı, Mavi Akım Doğalgaz
Boru Hattının İskenderun Körfeziyle bağlantılı
olması kurulan ve kurulacak termik santrallerle, rüzgâr ve güneş
enerjisi yatırımlarıyla enerji merkezi hâline gelen
İskenderun Körfezinde 25 adet liman bulunup yıllık 10 bin
civarında gemi girişi olmaktadır. İskenderun ve Payas
Organize Sanayi bölgeleriyle İskenderun âdeta bir endüstri, teknoloji ve
enerji merkezine dönüşmüştür.
2014 yılında büyükşehir
olan Hatayımızda sadece bir üniversite bulunmaktadır ve ana
kampüsü Antakya ilçemizdedir. Nüfusu 1,5 milyonun üzerinde olan ilimizde 2nci
üniversite ihtiyacı had safhadadır. Üniversite kurulması teklif
edilen İskenderun Körfezi bölgesinde Mühendislik Fakültesi, Barbaros
Hayrettin Denizcilik Fakültesi, Mustafa Yazıcı Devlet
Konservatuvarı, Sivil Havacılık Yüksekokulu, Turizm
İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, İskenderun Meslek
Yüksekokulu, Denizcilik Meslek Yüksekokulu, Dörtyol Meslek Yüksekokulu ve Erzin
Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu bünyesinde yaklaşık 13 bin
öğrencimiz bulunmaktadır.
Demir çelik üretimi ve yenilenebilir ve
klasik enerji üretim ve dağıtım merkezi olan İskenderun,
lojistik ve uluslararası ticaret bakımından Orta Doğu
ülkeleri ile Batı ülkeleri arasında köprü konumuna gelmiştir. Bu
alanlara AR-GE ve akademik eğitim desteği verecek teknik bir
üniversiteye gereksinim kaçınılmazdır. Bu nedenle İskenderun
Teknik Üniversitesi adı altında bir devlet üniversitesi
kurulması büyük önem arz etmektedir.
Talimat vererek üniversitenin
kurulmasına vesile olan Sayın Başbakanımız Ahmet
Davutoğlu Beyefendiye, Millî Eğitim Bakanımıza ve
bürokratlarına, YÖK Başkanımıza ve bürokratlarına, Meclis
Kanun ve Kararlara, Millî Eğitim Komisyonu Başkanı ve üyelerine,
katkısını veren tüm grup başkan vekillerimize, Adalet eski
Bakanımız Sadullah Ergin Beye ve Hatay milletvekillerimize Genel
Kurulda desteğini veren tüm milletvekillerimize, bundan sonra bu
üniversitemize katkı vereceğini ifade eden İskenderunlu sivil
toplum örgütlerimize ve Hataylı hemşehrilerimize
huzurlarınızda teşekkür eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Karasayar.
Şimdi, soru-cevap bölümüne
geçiyorum, on dakika süre veriyorum.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, daha önce defalarca
sordum, şimdi bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Malatya Devlet
Demiryolları 5inci bölgede çalışan geçici işçiler her yıl
ortalama altı ay çalışırken bu işçilere 2015
yılında ortalama iki-iki buçuk ay çalışacakları
söylenmiştir. Geçici işçilerin hiçbiri 31 Mart tarihine kadar
işe çağrılmamıştır. Yani 2015in ilk üç ayı
işsizler, parasızlar ve mağdurlar. Yirmi dört yıldır çalışan
bir işçinin bin günlük
sigortası var. Soruyorum sizlere: Bu işçiler ne zaman emekli olacak?
Belki -işçilerin ifadesiyle söylüyorum- kırk yılda, elli
yılda emekli olamayacaklarını söylüyorlar. Kimi zaman iki ay,
kimi zaman üç ay, kimi zaman beş ay çalışıyorlar. Özellikle
bu Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçilerin sorunun
çözümü için birçok ilden talep geliyor. Geçtiğimiz günlerde en son
Elâzığın Palu ilçesinde böyle bir taleple karşı
karşıya kaldık. Bu konunun çözümü için bir şey yapmayı
düşünüyor musunuz? Hem ben çok merak ediyorum hem de Devlet
Demiryollarında çalışan geçici işçiler bunu çok merak
ediyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, 1/10/2008 5010 sayılı Kanunun muhtemelen
82nci maddesi gereği BAĞ-KURlunun prim ödemesi, yanında
çalıştırdığından daha az -günlük kazancı-
olamaz. gibi bir ibare var. Dolayısıyla, daha az günlük kazanç
bildirenlere de geriye dönük olarak yüksek miktarda faiziyle beraber bir ödeme
çıkıyor. Bunların bu mağduriyetlerini gidermek için yeni
bir yasal bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Bakan, İstanbul Çağlayan Adliyesinde savcının
rehin alınmasıyla ilgili olayda savcıyı rehin alan
kişinin silahlı bir şekilde adliyeye girdiği konusunu
düşünecek olursak burada bir güvenlik zafiyeti yok mudur? Oraya nasıl
girebilmiştir? Normal olarak adliyelere girişte yoklama
yapıldığı dikkate alınırsa bu konuyu nasıl
açıklıyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öztürk.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Bakan, Anadoluyu Egeye
bağlayan Kütahya-Balıkesir yolu yılan hikâyesine dönmüş,
yıllardır tamamlanamamıştır. Bu hangi safhadadır,
ne zaman açılacaktır?
Yine, Ankara-İzmir devlet demir
yolları uzun zamandır ulaşıma kapalıdır, mavi
tren seferleri kapatılmıştır, Yol tamiri
yapılıyor. denmektedir ama bu yol da yıllardır bitmemektir.
Bu yolun akıbetini nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bulut.
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, emekliler emekli olduktan sonra bir
iş yaptığında, bir girişim açtığı
zaman, bir istihdam yarattığında bunlara yüzde 15 oranında
bir vergilendirme yapılıyor. Bu, son derece yüksek bir rakam ve bu
vergilendirme aslında girişimcinin cezalandırılması
anlamına da geliyor. Emekliyi de emeklilik döneminde birtakım
gayretler ve faaliyetlerden alıkoyuyor. Bu konuda bir
çalışmanız var mı, varsa sonuç nedir?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Devlet Demiryollarındaki geçici
işçilerle ilgili bir soru tevcih ettiler. Bildiğiniz gibi, altı
ay çalışan işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili bir
düzenleme yapılmış ve yaklaşık 217 bin işçi
kadroya alınmış idi. Altı ayın altında yani
beş ay yirmi dokuz gün çalışanlarsa geçici işçi
statüsüyle çalışmalarını sürdürmektedirler.
Burada, şöyle bir
sıkıntılı durumun olduğunu ben de soruyu soran
değerli milletvekilime ifade etmek istiyorum: Bu kurumlarda, Devlet
Demiryolları ve benzeri kurumlarda, beş ay yirmi dokuz gün
çalıştıktan sonra kalan sürede eğer iş gücüne ihtiyaç
var da hizmet alımı şeklinde dolduruluyor ise bunun, mevcut
işçilerin çalışma sürelerini uzatarak telafi edilmesinin
doğru olacağı inancı içerisindeyiz. Geçtiğimiz
günlerde işçi konfederasyonları ziyaretimizde bu konu daha önceden
Bakanlığımıza ve Sayın Başbakanımıza da
bizzat iletildi ve bu konu üzerinde bir çalışma sürdürdüğümüzü
belirtmek istiyorum. Netice ortaya çıkınca da kamuoyuna ve ilgililere
bu konuyla ilgili açıklamayı yapacağız.
Bir diğer konu, emeklilerin sosyal
güvenlik destek primiyle ilgili soruya gelince: Burada da emekli olup daha
sonra ticari faaliyetlerde
Yani 4/b statüsünde çalışanlardan yüzde
15lik sosyal güvenlik destek primi kesilmektedir. Bugün grupta Sayın
Başbakanımız bu konuyla ilgili bir açıklama yaptılar -bununla
ilgili bir düzenlemeyi de huzurlarınıza getirmeyi düşünüyoruz-
yüzde 15lik sosyal güvenlik destek priminin yüzde 10a çekilmesi
noktasında. Böylece, emeklilerimizden kesilen takriben 150 lira 100 lira
olacak, dolayısıyla emekliye 50 liranın artı olarak
yansıması bu düzenlemeyle gerçekleşmiş olacak.
Kara yollarıyla ilgili ve demir
yollarıyla ilgili soruları ilgili bakan
arkadaşlarımıza ileteceğiz, yazılı olarak
cevaplandıracaklardır.
İstanbuldaki bu menfur
saldırıyla ilgili olarak Bir güvenlik zafiyeti yok mu? sorusuyla
ilgili: Devletimizin bütün
Şu anda Adalet Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı tüm yetkilileri olay mahallinde ve
incelemelerini sürdürüyorlar. Öyle tahmin ediyorum ki, sizler de takdir
edersiniz, bu menfur saldırının açığa
çıkarılması, ayrıntılı bir şekilde gerek
yüce Meclise gerekse kamuoyuna sunulmasının bu
çalışmaların içerisinde olan arkadaşların
çalışmalarını tamamlamalarıyla
bağlantılı olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bir diğer konu, BAĞ-KURla
ilgili, prim ödemesiyle ilgili bir soru soruldu. Yani, BAĞ-KURluyu
yanında çalıştıran bir işveren kendisinden daha yüksek
prim ödemesiyle ilgili oluşan tablo bizim mevcut, şu andaki
düzenlememizin bir gereği. Daha düşük bildiremeyeceğine dair
düzenleme var. Bununla ilgili şikâyetler bize de geldi, sizler de
komisyonda, Ali Bey, ifade ettiniz. Bununla ilgili bir düzenleme
yapılması konusunda arkadaşlarımız bir
çalışma yapıyorlar ama tabloyu da bir görmemiz gerekiyor. Onu da
önümüzdeki birkaç gün birlikte çalışırken burada,
değerlendirme imkânımız olur düşüncesiyle bütün
arkadaşlara teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 2 inci maddesinin (d)
bendinin son cümlesinden sonra gelmek üzere, "Çevre ve Deniz Bilimleri
Enstitüsü"nün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Orhan Karasayar Adem
Yeşildal
Antalya Hatay
Hatay
Mevlüt Dudu Murat
Başesgioğlu Adnan
Şefik Çirkin
Hatay İstanbul
Hatay
Oktay Vural Özcan
Yeniçeri Hacı
Bayram Türkoğlu
İzmir Ankara
Hatay
Mehmet Öntürk Hasan Akgöl
Hatay Hatay
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesi ile 2809 sayılı
Kanuna eklenen ek 159 uncu maddenin (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Orhan Karasayar Mehmet Öntürk
Amasya Hatay Hatay
Hacı Bayram Türkoğlu Mehmet Doğan Kubat Adem Yeşildal
Hatay İstanbul Hatay
Adnan Şefik Çirkin
Hatay
a) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan
Mimarlık Fakültesi, İşletme Fakültesi; Mustafa Kemal
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Mühendislik Fakültesinin
adı ve bağlantısı değiştirilerek üç ayrı
fakülteye dönüştürülmesiyle oluşturulan ve rektörlüğe
bağlanan Makine Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Elektrik-Elektronik
Fakültesi; Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken
adı ve bağlantısı değiştirilerek oluşturulan
ve Rektörlüğe bağlanan Barbaros Hayrettin Gemi İnşaatı
ve Denizcilik Fakültesi; Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı
iken bağlantısı değiştirilerek Rektörlüğe
bağlanan Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi ile Teknoloji
Fakültesinden,"
BAŞKAN Komisyon son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun teklifi ile kurulan Makine
Fakültesi, İnşaat Fakültesi ile Elektrik-Elektronik Fakültesi Mustafa
Kemal Üniversitesine bağlı ve İskenderun ilçesinde bulunan
Mühendislik Fakültesinin üç ayrı fakülteye dönüştürülmesiyle
oluşturulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 2 inci maddesinin (d) bendinin son cümlesinden
sonra gelmek üzere, Çevre ve Deniz Bilimleri Enstitüsü"nün eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Adnan Şefik
Çirkin (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İskenderun Körfezi
etrafındaki yoğun kentleşme, sanayileşme ve tarım
uygulamalarının yanında son yıllarda gittikçe artan deniz
ulaşımı nedeniyle yoğun bir kirletici baskısı altındadır.
İskenderun Demir Çelik Fabrikası ve etrafında bulunan diğer
ağır sanayi tesisleri, Yumurtalık ve Payas'ta bulunan iki termik
santral ve Dörtyol'da kurulması planlanan termik santral;
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve BOTAŞ dolum tesisleri gibi
diğer sanayi tesisleri sanayi kaynaklı kirliliğe, yoğun
nüfus artışı evsel atık kirliliğine, dünyanın her
yerinden gelen gemi trafiğinden kaynaklanan sintine ve balast suları
kirliliğine maruz kalmaktadır. Bu açıdan İskenderun
Körfezi'nin çevre ve deniz kirliliği açısından izlenmesi oldukça
önemlidir. Kurulması planlanan İskenderun Teknik Üniversitesi
bünyesinde, Çevre ve Deniz Bilimleri Enstitüsünün yer alması bu
açıdan zorunludur.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu iki önerge
doğrultusunda 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki madde
eklenmiştir.
Alanya
Alaaddin Keykubat Üniversitesi
EK
MADDE 160- Antalya ili Alanya ilçesinde Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur.
Bu
üniversite;
a)
Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Eğitim Fakültesi, İşletme
Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ile Tıp Fakültesinden,
b)
Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Akseki Meslek Yüksekokulu, Alanya Ticaret ve
Sanayi Odası Meslek Yüksekokulu ile Gazipaşa Mustafa Rahmi
Büyükballı Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Murat
Başesgioğlu.
Buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 706 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi hem
şahsım hem de grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 3üncü madde Alanyada Alaaddin Keykubat Üniversitesinin
kurulmasını öngörmektedir. Hemen peşinen ifade edelim ki gerek
bu üniversiteyi gerek İskenderunda gerekse Bandırmada kurulan
üniversiteleri yürekten destekliyoruz. Emeği geçen arkadaşlara
teşekkür ediyoruz. Akademi dünyamıza ve ülkemizin
kalkınmasına inşallah hayırlı hizmetlerde bulunur diye
de temennilerimizi Genel Kurulla paylaşmak istiyoruz.
Benim daha çok Genel Kurulumuzla
paylaşmak istediğim konu daha önce vermiş olduğum bir kanun
teklifine ilişkindir. Kanun teklifimiz Kastamonu Candaroğulları sağlık
bilimleri üniversitesi kurulmasına ilişkindir. Maalesef Millî
Eğitim Komisyonunda bu kanun teklifleri görüşülürken vermiş
olduğumuz kanun teklifi gündeme alınmamıştır. Bu
sebeple, huzurunuza, İç Tüzükün vermiş olduğu imkândan
yararlanarak yeni bir madde ihdasını öngören bir önergemiz 4üncü
maddeden sonra yüce Genel Kurulun takdirlerine sunulacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
denilebilir ki sağlık bilimleri üniversitesi maliyeti yüksek bir
üniversitedir sosyal bilimler gibi nispeten düşük maliyetli değildir,
doğrudur. Bunun bilinciyle konuşuyorum ve Kastamonuda bir
sağlık bilimleri üniversitesinin kurulma ihtimalinin de yüksek
olduğunu size birazdan arz etmeye çalışacağım. Niçin
böyle diyorum?
Değerli arkadaşlarım,
büyük bir tesadüf, bundan tam sekiz yıl önce 2007 yılında
Kastamonuda Bakanlar Kurulu kararıyla Hacettepe Üniversitesine
bağlı bir tıp fakültesi kurulmuştur. Sekiz yıldır
Kastamonuda işleyen, öğrencileri mezun olan bir tıp fakültesi
söz konusudur. Fiziki şartları itibarıyla da elverişli bir
durumdadır. Örneğin, Araştırma ve Uygulama Hastanesi
inşaatının yüzde 90ı tamamlanmıştır, ek
hastane binası inşaatının yüzde 90ı yine ikmal
edilmiştir. Temel bilimlerle ilgili bina ve fiziki şartlar
hazırlanmaktadır. Kadro kanunu çıkartılmış, 860
kadro ihdas edilmiştir. Dolayısıyla, bir sağlık
bilimleri üniversitesinin lokomotifi olacak tıp fakültesi şu anda
fiziki şartları itibarıyla, kampüsüyle, kadrosuyla,
yerleşkesiyle hazırdır. Sadece yüce Genel Kuruldan ve sizlerden
talebimiz, bu tıp fakültesi yanına diş hekimliği,
eczacılık, sağlık bilimleri, hemşirelik fakültesi ve
sağlık hizmetleri meslek yüksekokulunu eklemekten ibarettir.
Bu kurulacak sağlık bilimleri
üniversitesi sadece Kastamonuya değil, Batı Karadeniz havzasına
da hitap edecek bir üniversite olacaktır. Her kürsüye
çıktığımda Batı Karadeniz bölgesinin, Batı
Karadeniz havzasının sosyoekonomik yönden çöküşünü size
anlatmaya çalışıyorum. Şu anda bu bölge emeklisinin
çalışanından çok olduğu, köylerinin
boşaldığı, hâlâ -başta İstanbul olmak üzere-
göçün, iç göçün devam ettiği ve maalesef sektör değişikliğine
gidemediğimiz bir bölge. Zonguldak hâlâ kömür madenine bağlı,
Karabük hâlâ Demir Çeliğe bağlı, Sinopta radar
kapanmış, özelleştirmeler yapılmış, Kastamonuda
SEKA fabrikası özelleştirilmiş; dolayısıyla istihdam
konusunda son derece fakir. Tabii, çok küçük arazilere sahip; yeterince
tarım yok, hayvancılık yok ve diğer sektörlerde
gelişme olmadığı için iş, aş, ekmek için maalesef
bu bölgenin insanları büyük şehirlere göç etmektedirler.
Aynı şekilde,
sağlık açısından da bölgenin bir erozyona tabi olduğunu
görüyoruz. Şu anda, mesela, benim memleketim Kastamonuda hâlâ anjiyo
yapılmamakta. Anjiyo için Kastamonulular Ankaraya, İstanbula
gitmekte; kalp ve damar hastalıkları, kanser gibi hastalıklar
için de büyük metropollere gitmek zorundalar.
Yaşlı bir nüfus var. dedim.
Takdir edersiniz, geriatri, Türk toplumu için çok önem kazanıyor, toplum
olarak buna hazır olmak zorundayız huzurevleriyle, diğer
rehabilitasyon merkezleriyle. Bu anlamda da Kastamonuda kurulacak bir tıp
fakültesinin bu yaşlılık problemi için önemli faydalar
sağlayacağını ifade etmek istiyorum.
Bütün bunları
topladığımızda kurulacak olan tıp fakültesi
Karabükteki tıp fakültesine, Zonguldak Karaelmastaki tıp fakültesine
insan kaynakları bakımından destek olacak ve aynı zamanda
demin ifade etmeye çalıştığım sosyoekonomik
çöküşe bir can suyu olacaktır. Arkadaşlarım var burada,
biliyorlar. Yani, şu anda, Türkiye'nin geri kalmış en yoksul
bölgeleri Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Karadeniz
bölgeleridir. Bölge için belirlenmiş olan yoksulluk
sınırının altında yaşayan vatandaş
sayımızın oranı yüzde 13,8dir yani yüzde 14ü yoksulluk
sınırının altında yaşamaktadır ama bu
bölgenin insanları devletimize zeval gelmesin, devletimiz ebet müddet
yaşasın diye hiçbir zaman seslerini yükseltmemişler, hâllerine
razı olmuşlar ve tevekkül içinde yaşamlarını devam
ettiriyorlar. Ama artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
Bu bölgenin, vatandaşların ızdırabını Meclis
olarak duymaz zorundayız.
İfade ettiğim gibi,
kurulmasını talep ettiğimiz sağlık bilimleri üniversitesi
de bir hayal değil. Dediğim gibi, bir tıp fakültesi var, fiziki
şartları var ve bunlarla birlikte diğer fakültelerle güzel bir
üniversite olacağına inanıyoruz. Kaldı ki, biz, 2007
yılında tıp fakültesini kurarken Hacettepe Tıp Fakültesine
bağlı olarak kurduk. Yine, inşallah, Genel Kurulumuz bize
yardımcı olursa ve burada Komisyon çoğunluğu teşkil
ederse Hacettepe Üniversitesinin himayesi bu sağlık bilimleri
üniversitesi tam kuruluncaya kadar devam edecek. Zaten bu işin
gerçeği bu, Türkiyedeki büyük üniversiteler yeni kurulan bu
sağlık bilimleri üniversitelerine, teknik üniversitelere himaye
sağlamadığı sürece bu üniversitelerin tek başına
ayakla kalması mümkün değil. Biz, bunu Hacettepeden isterken
Hacettepenin ödeneklerine göz dikmiş değiliz. Hep, burada, bütün
siyasi arkadaşlarımızla birlikte Kastamonu sağlık
bilimleri üniversitesinin ödeneklerini ayrı ayrı
çıkaracağız, hatta Hacettepe Üniversitesinin şu anda içinde
bulunduğu mali zorluğa da yardımcı olacağız. Bunu
da ifade ettim.
Önergemi Sayın Bakanla -burada
yok- paylaştım, Komisyon Bakanımızla paylaştım,
grup başkan vekilimizle paylaştım ama açıkçası, olumlu
bir cevap alamadım ancak bunun tersine, bu ezberi sizin yüksek iradeniz,
Batı Karadeniz bölgesine olan hoşgörünüz ve sevginiz değiştirecek
diyor, biraz sonra görüşülecek olan önerge konusunda hepinizden
desteklerinizi rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Başesgioğlu.
Şahsı adına, Antalya
Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurunuz Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
arkadaşlarım teşekkür ettiler, ben de teşekkür ediyorum ama
vallahi Antalyalılar olarak ben biraz kıskandım çünkü bütün
arkadaşlar tekliflere imza atmışlar. Alaaddin Keykubatla ilgili de bana bir öneri
getirilmedi. Hatayı da Balıkesiri de tebrik ediyorum. Bu arada hem
teşekkürümü hem sitemimi aynı anda etmiş olayım. Hele hele
bir öğretim üyesi milletvekili olarak tabii üniversitenin önemini
biliyoruz.
Ama başlarken usul
tartışması da yaptık Sayın Bakanım, Sayın
Başkanım, burada eksiklikler oluyor maalesef. Yani, ta, 2011
yılında verilmiş kanun teklifi var Sayın Şandırın,
bekliyor, Sayın Başesgioğlu şimdi söyledi. Oturup YÖKle bir
planlama yapalım dedik -Sanayi Bakanımız, Millî Eğitim
Bakanımız, YÖK Başkanı, Çalışma
Bakanımız burada, Sayın Çelike de kaç defa söyledim, o da
biliyor- yani bir ihtiyacı belirleyelim; hangi bölgede ne tip
üniversitelere, ne tip fakültelere ihtiyacımız var, onu belirleyelim,
her ihtiyaç olduğunda veya bir ilin milletvekilleri bir teklif
verdiğinde bunları almayalım; oturalım, önce, bir nerede ne
var getirelim, bakalım, bu vesileyle bunları da halletmiş
olalım.
Alanyada zaten bir
altyapımız vardı, bazı fakültelerimiz var, yan ilçelerde
yüksekokullarımız var, aynı şekilde Manavgatta da
yüksekokulumuz vardı. Şimdi, geçen hafta bir fakülte için yine
üniversite rektörümüz ile Sanayi Ticaret Odamız protokol imzaladı.
Oralarda bir eğitim altyapısı var, tek üniversite de zaten
yetmiyor, özel üniversiteler belli bir doyuma ulaşamadığı
için -öğrenci sayısı açısından ve öğretim üyesi
açısından- yeni üniversitelere ihtiyaç var. Ama bunun bu hâliyle değil
de daha planlı bir şekilde yapılması lazım, bu
vesileyle onu söylüyoruz.
Her yerde
üniversite kuruyoruz; 108, 109 oldu ama içindeki öğrencileri ne
yapacağız, mezun olan öğrenciler ne olacak? Eğitim
fakültelerinden çıkanlar ne olacak? Hepsini bekliyoruz. Az önce Sayın
Bakana sorduk, Millî Eğitim Bakanımız vardı, biz bunu söyledik, Efendim, eylül
sonrasında, seçim sonrasına bırakacağız. Ama öbür
taraftan birileri de diyor ki: Bizim puanımız yüksekti, sıra
bize geldi. Öbür tarafta Sınav sonrasında yeni rakipler
katılacak. diyenler de var.
Şimdi, bunların hepsini
planlamamız lazım. Bir taraftan işsizliği
düşüremiyoruz, en yüksek seviyesine çıkmış, resmî rakamlarla
5 üniversite mezunundan 1i işsiz. Bunları açarken, o bölümleri,
fakülteleri kurarken o yörenin altyapısına bakmamız lazım,
belli sanayi kuruluşlarına yakınlığına
bakmamız lazım, orası hangi sektörle geçiniyor, bunlara
bakmamız lazım ve buna göre fakülte ve yüksekokulların
kurulmasını sağlamamız lazım; aksi takdirde, o anda
sahibinden, ihtiyaçtan burada çıkardığımız
kanunlar gibi maalesef bu da çıkıyor. Bakıyoruz, yok, yani
yükseköğrenim planlaması diye bir şey, maalesef, yok. Geçen
kalkınma planında özel ihtisas komisyonu raporu vardı; bugün
araştırdım, Onuncu Kalkınma Planına baktım,
eğitimle ilgili var ama yükseköğretimle ilgili özel ihtisas komisyonu
raporu da yok. Gerçi dikkate alınmıyor ama yine de o konularda belli
çalışmalar yapılıyordu değerli arkadaşlar.
Bunların hepsinin bir planlama içerisinde
Sektörlerin
ihtiyaçlarını, mezun olduğu zaman hangi alanda daha çok ihtiyaç
olduğunu, ara eleman olarak sanayinin ihtiyacı olan teknik elemanlar
için nelerin gerekli olduğunu hep beraber planlamamız gerekiyor.
Bu çerçevede, Alanya gibi
gelişmiş bir ilçemizde böyle bir üniversitenin kurulmasını
tasvip ediyoruz, destekliyoruz ve teşekkür ediyoruz. Ama siz de
görüyorsunuz ki hep beraber vermiş olduğumuz önergeler daha kısa
sürede, konuşmadan, üzerinde ittifak ettiğimiz kanunlar geçiyor.
Yapıcı bir şekilde, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin
ihtiyacı olan konularda ve doğru bulduğumuz konularda destek
olmaya devam edeceğiz ama bu vesileyle, bu işlerin de artık bu
şekliyle yapılmaması gerektiğini, bir planlama çerçevesinde
yapılması gerektiğini bir kez daha hatırlatmış
olayım, hem mesleki eğitim açısından, yükseköğretim
açısından hem de ara elemanların meslek eğitimiyle beraber
üniversiteye geçmesi açısından bu planlamalara ihtiyaç olduğunu
bir kez daha söylemiş olayım. Diğer hususları sonraki
önergelerde, maddelerde gerekirse dile getireceğim.
Tekrar hayırlı olsun diyor,
herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Şahsı adına Antalya
Milletvekili Sadık Badak.
Buyurunuz Sayın Badak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SADIK BADAK (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Alanyada Alaaddin Keykubat Üniversitesi
kurulması hakkında kanun teklifimiz üzerine söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Büyük
Millet Meclisimizin kurulduğu 1920den bu yana Anadolunun imarı,
insanımızın eğitimi, gelişimi ve refahı için
sayısız oturum, binlerce kanuni düzenleme
yapıldığı gibi bugün de güzel ilçelerimiz Alanya,
İskenderun ve Bandırmada üniversite kurulmasını müzakere
etmekteyiz.
Torosların keskin tepeleriyle
komşu illerimizden ayrılan Alanyamız, yeterli arazisi
olmamasına rağmen halkımızın
çalışkanlığı ve gayretleriyle son yıllarda turizm
ve tarımda uluslararası çizgide yer edinmiştir. 300 bine
yaklaşan nüfusu, güçlü ekonomisi, sosyokültürel yapısı, büyümeye
yönelik potansiyeliyle Alanya bu üniversiteyi hak etmektedir. Son yıllarda
hizmete giren yat limanı, uluslararası hava trafiğine
açılan Gazipaşa Havaalanı, tamamlanan Antalya duble yolu ve
tamamlanmakta olan Konya Tüneliyle daha yüksek katma değer
sağlayacak potansiyele erişmiş olup onayınızla
kurulacak olan Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesiyle bilgi toplumu yolunda
yeni bir kazanım sağlayacaktır. Bu kanunla hâlen mevcut olan
eğitim, işletme, mühendislik ve tıp fakülteleri ile sosyal bilimler
ve fen bilimleri enstitüleri ve meslek yüksekokulları devredilerek yeni
üniversite hayata geçmiş olacaktır.
Esasen, sadece Alanya değil,
Antalya ilimizin diğer ilçelerinde de yeni üniversiteyi hak edenler
bulunuyor. 1980li yıllarda kurulan Akdeniz Üniversitesi bugün 47 akademik
bölümüyle, fakat özellikle teknoloji ve sağlık bilimlerinde dünyada
ilgiyle takip edilen bir konuma gelmiştir. Dört yıl önce
Döşemealtı ilçemizde Uluslararası Antalya Üniversitesi ve iki
yıl önce Alanyada eğitime başlayan Hamdullah Emin Paşa
vakıf- Üniversitesinin ardından Serik ilçemizde AKEV Antalya
üniversitesi YÖK onayından geçmiş, Başbakanlığa
sunulmuştur.
Manavgat Ticaret ve Sanayi
Odamızın önderliğinde bu yıl kurulmakta olan Manavgat
turizm fakültesi ile gelecek yıllarda üniversite kurma aşamasına
gelmesini beklediğimiz Manavgat şelale üniversitesiyle birlikte
Antalya ilimiz 2023e 6 üniversiteyle ulaşmayı hedeflemektedir.
Erişilecek bu eğitim gücü,
Antalyada son on yıldan bu yana kara ve hava yolunda sağlanan
yeniliklerle, gelişen sanayi siteleri, organize sanayi bölgelerinde
doğal gazın kullanılmaya başlanmasıyla, tarımda
yerli tohum üretiminin, modern seracılığın ve damlama
sulamanın desteklenmesiyle, turizmdeyse 100den fazla ülkede yapılan
yoğun tanıtımlarla, turizm, tarım ve ticaret sektörü
mensuplarımızın özverili ve dikkatli gayretleriyle
sağlanmıştır.
Antalya, 242 bin dekar örtülü alanda
yapılan sebze üretimiyle ülkemizin ihtiyacının
yaklaşık yüzde 50sini karşılamaktadır.
Seracılıkta bireysel üretimden kurumsal üretime ve tarım
işletmesi anlayışına geçilmektedir.
Hâlen 590 milyon dolar olan tarım
ihracatının 2023 yılında 1,5 milyar dolara
çıkarılması, hâlen 447 milyon dolar olan sanayi
ihracatının 2023 yılında 2 milyar dolara
çıkarılması ve hâlen 10 milyar dolar düzeyinde olan Antalya
turizm gelirinin 2023 yılında 20 milyar dolar düzeyine
çıkarılması hedeflerimiz arasındadır.
Kurulacak üniversitenin mezunları,
mevcut ve yapılacak büyük altyapıların ve üstyapıların
yeni işletmelerinde daha verimli işletilmesine katkıda
bulunacak, büyük ve güçlü Türkiyeye öncülük edecek, üniversitelere emeği
geçenleri şükranla anacaktır.
Sözlerime son vermeden önce, işbu
kanunda yer alan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, İskenderun
Teknik Üniversitesi, Alanya Alaaddin
Keykubat Üniversitesi kurulmasına destek veren Başbakanımız
Sayın Ahmet Davutoğlu ile Dışişleri
Bakanımız, Antalya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt
Çavuşoğluna milletvekili arkadaşlarım ve
halkımız adına şükranlarımı sunmayı bir
görev bilirim.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Badak.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin (c) bendindeki Sosyal
Bilimler Enstitüsü ibaresinden sonra gelmek üzere Eğitim Bilimleri
Enstitüsü ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal D. Ali Torlak Murat Başesgioğlu
Antalya İstanbul İstanbul
Erkan Akçay Cemalettin
Şimşek
Manisa Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üniversite bünyesinde Eğitim
Fakültesi bulunduğu için bu fakülte mezunlarının lisansüstü
eğitim yapabilmelerini teminen Eğitim Bilimleri Enstitüsünün
kurulması önerilmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.07
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
22.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87'nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
706 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi yeni madde ihdasına
dair altı önerge vardır. Önergeleri okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunluğuyla yani 14
kişiyle katılırsa önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, eğer katılmaz ise işlemden kaldıracağım.
Şimdi birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3. Maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin dördüncü madde olarak eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Erdem Mesut
Dedeoğlu Alim
Işık
Ankara Kahramanmaraş Kütahya
Mehmet Günal Zühal Topcu
Antalya Ankara
MADDE 4 - 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Tarsus Üniversitesi
EK MADDE 162 - Mersin iline
bağlı Tarsus İlçesinde Tarsus Üniversitesi adıyla yeni bir
üniversite kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a) Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Veterinerlik Fakültesi, Turizm
Fakültesi, Denizcilik Fakültesi, Sivil Havacılık Fakültesi, Su
Ürünleri Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Spor Bilimleri
Fakültesi ile Mersin Üniversitesine bağlı iken
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
rektörlüğe bağlanan Teknoloji Fakültesinden,
b) Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Yabancı Diller Yüksekokulu ile Mersin
Üniversitesine bağlı iken bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan
Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulu, Meslek
Yüksekokulundan,
c) Rektörlüğe bağlı
olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ile
Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Salt çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılmadığı
için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Balıkesir
Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 19
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun;
2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın; 17 Eylül Bandırma Üniversitesi
Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi, Hatay Milletvekili Orhan
Karasayar ve 4 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile 4
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut'un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki 706 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3. Maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Emin Çınar Mustafa
Erdem Alim
Işık
Kastamonu Ankara Kütahya
Mesut Dedeoğlu Murat
Başesgioğlu Mehmet
Günal
Kahramanmaraş İstanbul Antalya
Zühal Topcu
Ankara
MADDE 4- 28/3/1983
tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Candaroğulları
Sağlık Bilimleri Üniversitesi"
EK MADDE 161:
Kastamonu
İlinde, Candaroğulları Sağlık Bilimleri Üniversitesi
adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur. Bu Üniversite, Rektörlüğe
bağlı olarak;
a) Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken, bağlantısı değiştirilerek,
Rektörlüğe bağlanan Kastamonu Tıp Fakültesi,
b) Diş Hekimliği Fakültesi,
c) Eczacılık Fakültesi,
d) Hemşirelik Fakültesi,
e) Sağlık Bilimleri Fakültesi,
f) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu,
g) Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Salt çoğunluğumuz
olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılamadığı için önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı kanun teklifine aşağıdaki maddenin 4. madde
olarak eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Osman Faruk
Loğoğlu Vahap
Seçer
Mersin Adana Mersin
Ümit Özgümüş Ali Rıza
Öztürk Mehmet
Haberal
Adana Mersin Zonguldak
28/03/1983 tarih ve 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Tarsus Berdan Üniversitesi
EK MADDE 161- Mersin iline
bağlı Tarsus İlçesinde Tarsus Berdan Üniversitesi adıyla
yeni bir üniversite kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Mühendislik ve
Mimarlık Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Veterinerlik Fakültesi, Turizm Fakültesi, Denizcilik Fakültesi, Sivil
Havacılık Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi, Sağlık
Bilimleri Fakültesi, Spor Bilimleri Fakültesi ile Mersin Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan Teknoloji Fakültesinden,
b)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Yabancı Diller
Yüksekokulu ile Mersin Üniversitesine bağlı iken bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve rektörlüğe bağlanan
Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulu, Meslek
Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Fen Bilimleri Enstitüsü ile Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Salt çoğunluğumuz
olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılamadığı için önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifine 3. Maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki ek
maddenin ihdas edilmesini ve diğer maddelerin buna göre yeniden
sıralanmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Turhan
Tayan İlhan
Demiröz
Muğla Bursa Bursa
Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu Namık
Havutça
İzmir Ankara Balıkesir
Madde 161 -
28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Gemlik
Üniversitesi
EK MADDE 159 -
Bursa ili Gemlik ilçesinde "Gemlik Üniversitesi" adıyla bir
üniversite kurulmuştur.
Bu üniversite,
rektörlüğe bağlı;
a) Uludağ Üniversitesine bağlı
iken bağlantısı değiştirilerek Rektörlüğe
bağlanan Asım Kocabıyık Gemlik Kampüsü Hukuk Fakültesi
b) Uludağ Üniversitesine bağlı
iken bağlantısı değiştirilerek Rektörlüğe
bağlanan Asım Kocabıyık Gemlik Denizcilik Meslek Yüksek
Okulu oluşur.
c) Uludağ
Üniversitesine bağlı iken
bağlantısı
değiştirilerek Rektörlüğe bağlanan Asım
Kocabıyık Gemlik Meslek Yüksek Okulu oluşur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Salt çoğunluğumuz
olmadığından katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılamadığı
için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 706 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Aydın Levent Gök Mehmet
Günal
Adıyaman Ankara Antalya
Osman Boyraz Ramazan Can Süreyya Sadi
Bilgiç
İstanbul Kırıkkale Isparta
Mehmet Doğan Kubat
İstanbul
MADDE 4- 2809
sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
"Antalya AKEV
Üniversitesi
EK MADDE 161-
Antalya'da Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim
kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel
kişiliğine sahip Antalya AKEV Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak;
a) İnsani Bilimler Fakültesinden,
b) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,
c) İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinden,
ç) Sanat ve
Tasarım Fakültesinden,
d) Meslek Yüksekokulundan,
e) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
f) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katıldığı için önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yok.
Soru-cevap yok.
Böylece, yeni madde ihdasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece, teklife 4üncü madde olarak
yeni bir madde ilave edilmiştir.
Şimdi, diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 Sıra
Sayılı Kanun tasarısının 3. maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Levent
Gök Oktay
Vural
Adıyaman Ankara İzmir
Mehmet Doğan Kubat Ramazan
Can Süreyya
Sadi Bilgiç
İstanbul Kırıkkale Isparta
MADDE 4- 2809
sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
İstanbul
Rumeli Üniversitesi
EK MADDE 162-
İstanbul'da Balcı Vakfı tarafından 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına
ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine
sahip İstanbul Rumeli Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur.
Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,
b) İktisadi,
İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesinden,
c) Sanat ve
Tasarım Fakültesinden,
ç) Meslek
Yüksekokulundan,
d) Sosyal Bilimler
Enstitüsünden,
e) Fen Bilimleri
Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Salt çoğunluğumuz vardır,
katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katıldığı için önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Onun için, bu yeni madde önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiş ve böylece 5inci madde olarak yeni bir madde ilave
edilmiştir.
Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için mevcut sıra
sayısı metni üzerinden görüşmeler devam edecek, kanun
yazımı esnasında maddeler bu kabul edilen maddelere göre
teselsül ettirilecektir.
Şimdi madde 4ü okutuyorum:
MADDE 4- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 46- Bu Kanunla kurulan
Bandırma Onyedi Eylül, İskenderun Teknik ve Alanya Alaaddin Keykubat
üniversitelerine bağlanan yükseköğretim kurumlarının
teşkilatı, mevcut kadroları ve pozisyonları ile birlikte
personeli, bu kuruluşlarla ilgili yılın bütçe ödenekleri,
bütçedeki ödeneklerin tahakkuka bağlanma yetkisi, bina ve tesisleri, her
türlü araç ve gereci, malzeme, döşeme, demirbaş ve
taşıtları ile birlikte her türlü taşınır ve
taşınmaz malları başka bir işleme gerek kalmaksızın
bağlandıkları üniversitelere devredilmiş sayılır.
Mülkiyeti Hazineye ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca adı geçen
üniversitelere bağlanan yükseköğretim kurumlarına tahsis
edilmiş olan veya fiilen bunların kullanımında bulunanlar
hiçbir işleme gerek kalmaksızın ve tahsis amacında kullanılmak
üzere bağlandıkları üniversitelere tahsis edilmiş
sayılır. Bu Kanunla yeni kurulan ve bağlantısı
değiştirilen yükseköğretim kurumlarında uygulamayla ilgili
olarak ortaya çıkacak sorunlar Yükseköğretim Kurulu kararıyla
çözülür.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
mevcut üniversitelerde kayıtlı bulunan öğrencilere verilecek
mezuniyet belgeleri ile diplomalar, öğrencilerin istemesi hâlinde fakülte
veya yüksekokulların bağlandığı yeni üniversitelerin
adına bakılmaksızın kayıt tarihlerinde bağlı
bulundukları üniversitelerin adıyla eski üniversitelerince verilir.
Bu konuda çıkacak ihtilafları sonuçlandırmaya Yükseköğretim
Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben, konuya girmeden önce, geçtiğimiz günlerde
yaşanan süreçle ilgili, bir kıyımla ilgili, Sayın
Bakanı da burada bulmuşken bir şeyler paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 10 Haziran 2014te Millî
Eğitim Bakanlığı Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği
yayımlandı. Bu yönetmeliğe göre dört yılını
dolduran okul müdürleri değerlendirmeye tabi tutulacak. Türkiye genelinde
yaklaşık 7 veya 8 bin müdür bu değerlendirmeye tabi tutuldu.
Değerlendirme tamamen kendi yandaşlarını koruyan, okullarda
idareci yapmak için kullanıldı. Kamuoyuna, yapılan bu
uygulamanın ise sözde -tırnak içiresinde söylüyorum- paralel
yapı mensubu okul müdürlerini görevden atmak için
yapıldığı söylendi. Aslında, bu yapılan operasyon
birçok alanda yapılıyor ama bütün toplumda yaşayan
insanları kapsıyor. Uygulamaya geçilince Sayın Bakan,
uygulamanın böyle olmadığını gördük. Hem benim kendi
seçim bölgem Malatyada hem de Türkiyede yandaş sendika
EĞİTİM-BİR-SENe üye olmayan okul müdürü kalmadı.
Değerli milletvekilleri,
EĞİTİM-İŞ, EĞİTİM SEN ve TÜRK EĞİTİM-SENe mensup
okul müdürleri maalesef birer birer kıyıldı. Bu uygulamada -açıkça
söylüyorum, buradan Meclis huzurunda da söylüyorum- açıkça mezhepçilik
yapıldı, açıkça partizanlık yapıldı. Malatyada
ve Türkiyede bir tek Alevi okul müdürü kalmadı, sadece küçük, okul müdürü
bulunmayan Alevi köylerinde Alevi müdür kaldı. Bir tek solcu okul müdürü
kalmadı ve bir tek AKPli olmayan okul müdürü kalmadı. Sayın
Bakan, gidin, Malatyada araştırın, birçok okul müdürü; yüksek
lisansını yapmış, başarılı, birçok
başarıya imza atmış okul müdürleri maalesef sadece
mezheplerinden dolayı okul müdürlüğünden alındı, şimdi
sıradan öğretmen olarak görev yapmaya çalışıyor. Ben
bunu bir kez daha huzurunuzda, Meclisin huzurunda bunu bir kez daha
kınıyorum değerli arkadaşlar. Okullarda yılların
birikimine, bilgisine sahip olan okul müdürleri öğretmen yapıldı.
Tecrübesiz, tek özelliği Hükûmete yakın yandaş sendikanın
üyesi olmadan başka hiçbir özelliği olmayan öğretmenler okul
müdürü yapıldı. Malatyada bu nedenle eğitim seviyesi yerlerde
sürünüyor. Şimdi, bakınca insanın vicdanı
sızlıyor. Bunu Malatya Valisine, Malatya Millî Eğitim Müdürüne,
size de sorduk ve maalesef, tekrar altını çizerek söylüyorum;
başarılı, doktora yapmış, yüksek lisans
yapmış, defalarca ödül almış başarılı okul
müdürleri, sadece siyasi görüşünden dolayı, sadece
EĞİTİM SENe mensup olduğu için, sadece
EĞİTİM-İŞe mensup olduğu için ve sadece TÜRK
EĞİTİM-SENe mensup olduğu için okul müdürleri görevden
alındı. Bunu kabul etmek mümkün değil, bu tam anlamıyla bir
kıyımdır değerli milletvekilleri.
Şimdi, yeni atanan
öğretmenlere -Sayın Bakan, burada söylüyorum- millî eğitim
müdürleri önce EĞİTİM-BİR-SENin formunu veriyorlar, daha
sonra ataması yapılıyor. Bu tamamen sizin kontrolünüzde, Millî
Eğitim Bakanlığının desteğiyle bir sendikayı
güçlendirmek, diğer sendikaları yok etmek için kullanılıyor.
Değerli arkadaşlar,
Malatyada eğitim yerlerde sürünüyor. Yok edilen sadece keşke okul
müdürleri olsaydı, keşke görevden alınan okul müdürleri
olsaydı ama maalesef bu dönemde Malatyada eğitim de yok edildi. Şimdi
de, değerli milletvekilleri, okul müdür yardımcılarına
uzandı iş. Okul müdür yardımcıları da maalesef
aynı uygulamaya tabi tutuluyor.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; bakın, burada benden tecrübeli
milletvekilleri var. Bu memleket çok iktidar gördü, çok hükûmet gördü ama maalesef
bu kadar partizan, bu kadar kendi dışında herkesi yok sayan, yok
eden bir hükûmetle karşı karşıya gelmedi. Adalet Partisini
gördü, Demokrat Partiyi gördü, ANAPı gördü, Refah Partisini gördü, MHPyi
gördü, DSPyi gördü, hatta Milliyetçi Cepheyi gördü ama AKP gibi bir partizan
hükûmet asla görmedi. Kendi gibi olmayan; bırakın valisini,
kaymakamını, emniyet müdürünü, okul müdürünü, il bürokrasisini, ilçe
bürokrasisini, vazgeçtik değerli arkadaşlar, köy okul müdürüne kadar
müdahale eden bir anlayışla karşı
karşıyayız. Okul müdürleri yetmedi, okul müdür
yardımcıları, hatta ve hatta okulda geçici olarak toplum
yararına çalışma projesiyle çalışan hademelere dahi
müdahale etmeye başladı. Örneği çok. Örneğini tek tek, okul
okul sayarım, Malatyadan sayarım değerli arkadaşlar. Hele,
toplum yararına çalışma projelerinin birçoğunda, altı
ay çalışan işçilerin dahi, kimin
çalışacağına AKP ilçe başkanları karar veriyor,
AKP il başkanları karar veriyor, AKP milletvekilleri karar veriyor,
AKP yöneticileri karar veriyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, milletvekilleri, AKP yöneticileri Malatyadaki eğitimin
kalitesini yükseltmek için uğraşmıyorlar, Malatyaya
yapılan haksızlıkları gidermek için
uğraşmıyorlar; tek yaptıkları şey Malatyada
kendi yakınlarını toplum yararına çalışma da olsa
çeşitli projeler adı altında işe sokmak; bunu iyi
beceriyorlar ama Malatyaya yapılan haksızlıkları
maalesef- giderme noktasında sönük kalıyorlar, hiç sesleri
çıkmıyor.
Biraz önce sizin yerinizde Sayın
Faruk Çelik oturuyordu, ona daha önce de sordum, şimdi buradan bir kez
daha tekrar etmek istiyorum: 2015 yılında, toplum yararına
çalışma projesinde Yozgata 2.300, Mardine 2.300, Sivasa 2 bin,
Elâzığa 1.000 verildi, Malatyaya 500 verildi. 2014 yılında
da aynı şekilde 500 verildi. Maalesef, değerli arkadaşlar,
buradan da huzurlarınızda bir kez daha söylemek istiyorum. Bu konuda
da Malatyanın hangi özelliği eksik; okul sayısı mı
az, belediye sayısı mı az, bu konuda ihtiyaç mı az;
Malatyaya niye az verildiğini anlamakta zorluk çekiyorum. Maalesef,
iktidar partisi milletvekilleri Malatyaya verilen 500le değil,
başka işlerle uğraşıyorlar.
Değerli arkadaşlar, üzülerek
söylemek istiyorum ki bir ayrımcılığı daha dile
getirmek istiyorum; bu, tam bir ayrımcılık örneği.
Malatyada 10 bin kişilik, 2 bin konteynerden oluşan bir kamp var.
Kampta 8 bin Suriyeli vatandaş yaşıyor. Bu kampı AFAD il
müdürlüğü işletiyor. Buraya yüzlerce eleman alındı,
yüzlerce insan alındı. Buraya görevlendirilen personelin nasıl
alındığı, nasıl ilan edildiğini kimse bilmiyor,
Malatyadaki binlerce işsiz insan da bilmiyor; Malatyada evine ekmek
götüremeyen, aç kalan, yatağa aç giren, AKPye oy veren insanlar da
bilmiyor buraya elemanın nasıl alındığını.
Vali bilmiyor, oradaki müdür bilmiyor, kimin yaptığını biz
biliyoruz değerli arkadaşlar.
Bakın, Malatya işsizlik
oranının yüksek olduğu illerden birisi. Bu işsizlerin,
evine ekmek götüremeyen işsizlerin bile haberi olmadan maalesef
alımlar yapılıyor. Buraya alınanların AKPye oy verenler
değil, AKPnin yakın çevresindeki, AKP yönetiminin yakın
çevresindeki insanlar olduğunu biliyoruz. Bu kampla ilgili iddiaları
defalarca dile getirdim ama maalesef, bu iddialara bir türlü cevap
alamadık.
Değerli arkadaşlar, oradaki
müdür birçok kurumun müdürü gibi siyasetçilerin etkisinde kalıyor. Burayla
ilgili iddiaları bir kez daha tekrar edeceğimin bilinmesini isterim.
Değerli arkadaşlar,
eğitimde doğudaki birçok ilin gerisine düşmüş Malatya. 81
ilin başarılı iller sıralamasına
baktığımız zaman, Malatya genelde 60ıncı,
70inci sıralarda yer buluyor. Üniversiteye giriş
sınavlarında kazanma performansımız düşük. Üniversite
sınavlarındaki başarısızlık dibe vurmuş.
Taşımalı eğitim
denen bir sistem var Sayın Bakan, bunu defalarca dile getirdim, maalesef
Malatyada taşımayan bir sistem hâline dönüşüyor. Geç
yapılan ihaleler sayesinde Malatyadaki taşımalı okullarda
okuyan öğrenciler Ankaradaki, İstanbuldaki, İzmirdeki
çocuklardan en az bir ay sonra okula başlıyor. Bunu 2011de
milletvekili olduğum günden beri söylüyorum, maalesef bu dönemde bu sorun giderilemedi, ihaleler geç
yapıldığı için Yazıhandan Pütürgesine kadar,
taşımalı eğitim yapılan bütün okullarda aynı
problemi yaşıyoruz. Maalesef, taşımalı sistem
değil, taşımama üzerine kurulmuş bir sistem değerli
arkadaşlar.
Sayın Bakan, geçtiğimiz
günlerde size bir soru önergesiyle gündeme getirdim, Malatyada bir spor lisesi
var, ilginç bir spor lisesi, Türkiyedeki diğer spor liselerine benzemeyen
bir özelliği var; o da nedir?
Malatya Spor Lisesinin spor salonu yapılmamış, yani spor
lisemiz var ama spor salonu maalesef yok değerli arkadaşlar.
Yine sizi burada yakalamışken
söyleyeyim: Siz bu 4+4+4te Komisyon Başkanıydınız ama o
ucube yasadan Malatya çok çekiyor, Türkiye çok çekiyor. Övünerek söylüyorum bu
Meclis kürsüsünden, o 4+4+4e destek vermeyen, evet oyu vermeyen tek grup
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu. AKPsi, MHPsi, BDPsi 4+4+4e evet oyu verdi;
şimdi Malatyada, Türkiyede Alevi çocuklar zorla imam-hatip
okullarına gönderiliyor. Arguvanda, hiç imam-hatip talebi olmayan
yerlerde maalesef imam-hatip liseleri açılıyor. Bunu da
huzurlarınızda bir kez daha kınıyorum. Bu bir
ayrımcılıktır, bu asimilasyondur; bu maalesef, kendi
dışında olan, kendi gibi düşünmeyen, kendi gibi inanmayan
herkesi kendinize benzetme operasyonudur. Bunu da buradan bir kez daha kınıyorum.
Alevi çocuklarının zorla imam-hatip lisesine gönderilmesini kabul
etmediğimizi belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Soru-cevap yok.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı cetvelin
Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri
bölümüne aşağıdaki üniversiteler eklenmiştir.
107) Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
108) İskenderun Teknik Üniversitesi
109) Alanya Alaaddin Keykubat
Üniversitesi
BAŞKAN 5inci madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri.
Buyurunuz Sayın Yeniçeri (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 706 sıra sayılı yasanın 5inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önce, tabii, çok ciddi bir olaya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu elektrik kesintisi, aynı anda Türkiyede
meydana gelen elektrik kesintisi bir hükûmeti düşürecek kadar önemli bir
hadisedir. Bunu ıskalamak, yüzeysel görmek ve es geçmek mümkün
değildir. Hâlâ şu saate kadar, hangi arızanın neden
kaynaklandığına, faillerinin kim olduğuna ve bunun
nasıl gerçekleştirildiğine yönelik açık ve net bir bilgi
yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) Paralel,
paralel!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
Böyle gaflet, böyle dalalet, böyle yüzeysellikle devlet idare edilmez, nokta.
OKTAY VURAL (İzmir) Ampul
kısa devre yaptı!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
İkincisi: Bakın, size bir şey söyleyeyim, makinenin makineyle
kontrolüne otomasyon denir. Bir de bir makinenin bir başka makine
tarafından onun meydana getirdiği arızayı anında
devreye girerek kapatmasına da otonomasyon denir. Bu kavramları bir
anlayın. Bunları biz yirmi sene önce anlatıyorduk ve ifade
ediyorduk. Bugün Japonyada bunun uygulamaları var, Türkiyede de var.
Sıfır hatayla bir kurumu, bir işletmeyi ve bir sistemi
yönetmenin başka bir çaresi de yok. Aklınızı
başınıza devşirin.
Şimdi, dolayısıyla da
nasıl oluyor da bütün Türkiyede aynı anda bir sistem bütün
elektrikleri kesebiliyor. Bunu bana bir açıklayabilir misiniz? Bunun
mantığı yoktur ve bu çok ciddi bir olaydır. Bugünden itibaren
Türkiye Cumhuriyetinin millî güvenliği çökmüştür.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Hoca, yavaş konuş, kısa devre yapacaksın!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
Büyük bir arıza vardır. Bu arızayı ortaya çıkarmak
iktidarın en başta gelen görevleri arasındadır.
Değerli milletvekilleri, bu
görüştüğümüz 706 sıra sayılı yasayla Bandırmada
Onyedi Eylül Üniversitesi kuruluyor, İskenderun Teknik Üniversitesi
kuruluyor, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi kuruluyor; hayırlı
uğurlu olsun.
Bu üniversitelerin kurulması
herkes tarafından her biçimde onaylanmış ve desteklenmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisinin hep tek yönlü, ceberut, tepeden inmeci
Benim dediğim dedik. mantığının ve Biz, hiç mi
hayırlı bir iş yapmıyoruz, muhalefet bizi desteklemiyor.
paradigmasının çöktüğünü burada görüyoruz. İşte,
elimde bu 706 sıra sayılı yasa var. Bu yasada hiçbir muhalefet
şerhi yok. Bütün partiler, Parlamentonun tamamı, hayırlı
bir iş yaptığınız zaman sizin demek ki
yanınızda olabiliyor; demek ki öbür yaptığınız
işlerde bir hayırsızlık var ki muhalefet canhıraş
bir biçimde Yaptığınız iş yanlış oluyor.
diyor ve karşı çıkıyor. Siz
sıfırlandınız, paradigmalarınız çöktü, siyasal
olarak çökmeniz de 7 Haziranı bekliyor.
Değerli milletvekilleri, gelelim
bu yasayla ilgili görüş ve düşüncelerimize. Şimdi, Akdeniz
Üniversitesine bağlı bazı fakülteler bu üniversiteden
ayrılarak Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi olarak teşkilatlandırılıyor.
Yine, Mustafa Kemal Üniversitesinde bazı fakülte ve birimler
ayrılarak İskenderun Teknik Üniversitesi olarak -dikkat edin- tematik
yeni bir üniversite teşekkül ediyor. İllerdeki üniversiteler
ilçelerinin üniversiteye kavuşmasını sağlıyor; bu,
önemli bir gelişmedir. Bir ilçede
üniversite kurulması demek orada hayatın yeni bir şekle gelmesi
demektir. Bu, yeni bir örgütlenme, yeni bir kadrolaşma, yeni bir
mobilizasyon, yeni bir nüfus artışı, istihdam, ekonomik faaliyet
anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, çok ciddi bir biçimde o
bölgelerin, o ilçelerin hareketlenmesi bu noktada gündeme gelecektir.
İskenderun, Alanya ve
Bandırma aslında bünyelerinde çeşitli fakülte ve
yüksekokulları barındıran ilçelerdi. Bu üç ilçe de çoktan
üniversiteyi hak etmişti. Geç de olsa, şu 24üncü Dönem sona ererken
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna bu ilçelerde üniversite
kurulmasına yönelik yasanın gelmesi alkışlanacak bir
kazançtır. Her 3 üniversitenin, önce Alanya, İskenderun ve
Bandırmaya, sonra da ülkemize, bilim, kültür dünyasına ve
milletimize hayırlar getirmesini diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu 3
ilçede 3 üniversite kurulurken, bu 3 ilçenin bağlı bulunduğu
üniversitelerin kaynak, araç gereç, akademik personel ve bütçe yönünden
zayıflatılmaması gerekmektedir. Bu bağlamda, Balıkesir,
Akdeniz ve Mustafa Kemal Üniversitesinin kadro ve bütçelerine dokunmadan, yeni
kurulan üniversitelere güçlü bir destek verilmelidir. Bandırma
Balıkesir, Akdeniz Alanya, Mustafa Kemal İskenderun üniversitelerinin
birbirinin paralel fakülteleri açılmamalı ve birbirlerine
tamamlayıcı fakülteler açılmalıdır. Bu yasayla
ilçelerde yeni üniversiteler kurulurken, illerdeki, Balıkesir
Üniversitesinin, Akdeniz Üniversitesinin kurumsal kimliğinin
korunması, güçlendirilmesi ve gelişme imkânlarının önünün
açılması büyük önem arz etmektedir.
Özellikle, Hatayın Türkiyenin
Suriye sınırında olması, Suriye-Türkiye ilişkileri,
Suriyedeki iç savaşın getirdiği tedirginlik, savaştan
kaçıp Suriyeden gelerek Antakya ve çevresine yerleşen misafirler
bölge dışında yaşayan vatandaşlarımız tarafından
sanki Hatayda bir savaş varmış gibi bir algı
oluşturmaktadır. Bu algı da Mustafa Kemal Üniversitesinin hem
öğrenciler hem de akademisyenler tarafından tercih edilmesini olumsuz
yönde etkilemektedir.
Hatay ekonomisinin yüzde 70i Körfez
bölgesinden, yüzde 30u Amanos Dağlarının güney bölgesinden
oluşmaktadır. Körfez bölgesinin sanayi, liman, kara
ulaşımı imkânları, coğrafi durumu Amanos
Dağlarının güney bölgesine göre önemli avantajlara sahiptir.
İskenderun Üniversitesinin kurulmasıyla Amanos Dağlarının
güney bölgesinde kalan Mustafa Kemal Üniversitesi ekonomik olarak çok daha
gelişmiş, sanayisi güçlü, ulaşım imkânları ve konum
avantajı daha iyi olan Körfez bölgesiyle rekabet etmekte zorluk çekecektir.
Bu durum uzun vadede bölge için önemli bir dezavantaj oluşturacaktır.
Bu nedenle, Mustafa Kemal Üniversitesinin ayrılması teklif edilen
idari ve akademik kadro, mali kaynak, fiziksel imkânlar ve diğer
hususlarda Mustafa Kemal Üniversitesi lehine düzenlemeler yapılmalı
ve bu konuda meydana gelecek arızalar telafi edilmelidir. Özellikle yeni
üniversitelerin kurulmasıyla birlikte kadro ve bütçe tahsisi
yapılırken mevcut üniversitelerin imkânlarının
azaltılmamasına da dikkat çekmek gerekmektedir.
Bu arada, Milliyetçi Hareket Partisi
Milletvekili Sayın Murat Başesgioğlunun bir tematik üniversite
olarak Candaroğulları Sağlık Bilimleri Üniversitesi teklifi
-Kastamonu için- Komisyonda maalesef gündeme alınmamıştır.
Bunun gündeme alınmaması da çok ciddi bir aksaklık ve
eksikliktir, hatta bir tavırdır. Sanki iktidarın Kastamonuya
karşı, diğerlerine gösterdiği yaklaşımı ve
hoşgörüyü, desteği göstermediği anlamına gelmektedir bu.
Orada Sağlık Bilimleri Üniversitesi kuruluyor. Bu Sağlık
Bilimleri Üniversitesi için, orada zaten bir tıp fakültesi var,
altyapı da hazır; şuradan bir maddeyle bunun geçirilip devreye
sokulması mümkünken maalesef bu yapılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, yeni
kurulan üç üniversitemizin faaliyete geçer geçmez üniversitelerin genel
sorunlarıyla muhatap olacağı kaçınılmazdır.
Üniversitelerin hâlihazırda karşılaştığı bu
sorunları da bu bağlamda görüp değerlendirmek lazım, bu
yönü itibarıyla kadroların ilan edilmesi ve burada gerekli
üniversitelerdeki özerkliklerin iade edilmesi -çünkü özerklik büyük ölçüde
şu anda ıskalanmış ve devre dışı
bırakılmıştır- ve dolayısıyla da
üniversitelerin ciddi bir biçimde yeniden eski karar verici ve Türkiyenin
meseleleri hakkında görüş bildirici bir konuma ve duruma getirilmesi
gerekmektedir.
Bugün birçok üniversitenin -ana bilim
dalı düzeyinden başlayarak- üst örgütü, rektörlük makamına
kadar, geleceğe yönelik hedeflerden, projelerden ve stratejilerden yoksun
olarak faaliyet göstermektedirler. Mevcut, günümüz üniversiteleri
çağın şartlarına göre hareket eden dinamik unsurlar olmak
yerine, mevcut statükoya bağlı, yavaş hareket eden, hantal
kurumlara dönüşmüş bulunmaktadır. Bu hantallığın
hiç olmazsa yeni kurulan üniversitelerde ortadan kaldırılması ve
bunlara dinamik, iradesi sağlam, güçlü ve diri yöneticilerin ve
kadroların aktarılmasında sayısız yararlar
olduğunu burada özellikle ifade etmek istiyorum. Liyakat, ehliyet ve
uzmanlığı esas almayan, eş dost ilişkisine dayalı
personel politikası üniversitelerin kalitesini önemli ölçüde
zedelemiştir.
Yeni kurulması planlanan
üniversitelerin bölgemize, ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Tam on dakika oldu, hiç geçmedim bak,
söz vermiştim sana. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Soru-cevap bölümüne geçiyorum.
Sayın Vural, buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbuldaki bu Çağlayan
Adliyesine teröristlerin yaptığı
Ve savcımızı
rehin almışlardı; yapılan operasyondan sonra maalesef
savcının şehit olduğuna ilişkin bir haber aldık.
Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, bir kez daha bu terör hareketini
kınıyorum.
Bu teröristler adliyeye nasıl
girmiştir, kimlerden destek almıştır? Bütün bunlar
açığa çıkartılmalı ve gerçekten bunun hesabı da
açıkça sorulmalıdır.
Bütün yargı camiasının,
ailesinin, hepimizin başı sağ olsun; Allahtan rahmet diliyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, bir
müddet önce yaptığım bir konuşmada sayın
savcının hayati tehlikeyi atlatıp inşallah bir
sıkıntı olmaması yönündeki temennimi belirtmiştim ama
az önce gelen haberlerle savcının da hayatını
kaybettiği artık basın tarafından duyurulmaya
başlandı. Bu nedenle, hayatını kaybeden savcıya
Allahtan rahmet ve tüm yargı camiasına ve Türk ulusuna da
başsağlığı dilerim.
Ancak çok garip çelişkiler
yaşıyoruz ve ben bu arada Sayın Bakana da sormak istiyorum, bu
konudaki rehine krizi diye başlayan olayla ilgili olarak ve
savcının yaralanıp 3 kişinin ölümünden sonra sürekli
Cumhurbaşkanının açıklamaları ortaya çıkmaya
başladı, Hükûmet adına bir tek kişi çıkıp herhangi
bir açıklamada bulunmadı. Cumhurbaşkanı operasyonla ilgili
bilgi verdi, yaralananlarla ilgili bilgi verdi, ölenlerle ilgili bilgi verdi,
savcının durumuyla ilgili bilgi verdi ama Hükûmetten bir tek
kişi kamuoyuna çıkıp bilgi vermedi.
Sayın Bakan, bu ülkeyi kim
yönetiyor? Bu ülkenin Başbakanı kimdir? Niçin böyle önemli konularda
çıkıp bir açıklama yapılmaz ve bu konuda kamuoyuna bilgi
verilmez?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök.
Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, bugün Çağlayan Adliyesindeki
menfur saldırıyı bizler de şiddetle kınıyoruz.
Tabii, bu saldırıyı başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu ülkede sorumluluk sahibi
herkesin, her kişinin kınaması gerekir ve bu manada Sayın
Cumhurbaşkanımız da bir sorumluluk bilinciyle, devletin
başı sıfatıyla muhakkak ki bu açıklamayı yapma
gereği hissetmiştir, doğru olanı da
yapmıştır. Yine, Hükûmetimizin çeşitli üyeleri bu konudaki
kınamaları yaptılar ve olayı ilk anından son
anına kadar etkili ve yetkili bir şekilde de takip ettiler.
Ama maalesef vazifesinin
başındaki savcımız Sayın Mehmet Selim Kiraz, bütün
uyarılara rağmen, bütün dikkatlere rağmen, uzun süreli bu
bekleyişin neticesinde, teröristlerden gelen ilk saldırı sonucu
müdahale edilme gereği hissedildi ve maalesef
Görevinin başında
menfur saldırı neticesi hayatını kaybeden görev
şehidimiz Mehmet Selim Kiraza, savcımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Kederli ailesine ve tüm yargı camiasına başsağlığı
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Tabii ki bu konu bütün
yönleriyle adli ve idari acıdan soruşturuluyor, soruşturulacak.
Bu olayın nasıl cereyan ettiği, kim ve kimler tarafından,
hangi maksatla işlendiği de inşallah en kısa zamanda
aydınlatılacaktır.
Çok yakın zamanda da Sayın
Başbakanımız bütün detaylarıyla birlikte inşallah bu
açıklamayı da yapacaktır, şu anda hazırlıklar
yapılıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
Sayın Bakan, soru-cevap
bölümündeydik ki bu olay gerçekleşti, buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ben de öncelikle Sayın
Savcımıza Allahtan rahmet diliyorum. Adalet camiasına
şehidimiz dolayısıyla başsağlığı
diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Gerçekten bu
terörist eylemi kınıyorum. Bütün safhalarıyla gerek
İçişleri Bakanlığı gerek Adalet Bakanlığı
gerekli incelemeleri yapıyor. Bu konuda ailesine sabırlar diliyorum.
Milletimizin de başı sağ olsun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Biz de terör eylemini
kınıyoruz ve öldürülen savcıya rahmet diliyoruz,
yakınlarına ve yargı camiasına sabırlar diliyoruz.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 2/9/1983 tarihli ve 78
sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki madde eklenmiştir.
EK MADDE 18- Yeni kurulan
Bandırma Onyedi Eylül, İskenderun Teknik ve Alanya Alaaddin Keykubat
üniversitelerinde kullanılmak üzere ekli (1) sayılı listede yer
alan öğretim elemanlarına ait kadrolar ihdas edilerek bu Kanun
Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellere, ilgili üniversite bölümleri
olarak eklenmiştir.
BAŞKAN
6ncı madde üzerinde söz talebi yok, soru-cevap yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 7-
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki madde eklenmiştir.
EK MADDE 17- Yeni kurulan
Bandırma Onyedi Eylül, İskenderun Teknik ve Alanya Alaaddin Keykubat
üniversitelerinde kullanılmak üzere ekli (2) sayılı listede yer
alan kadrolar ihdas edilerek bu Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı
cetvellere, ilgili üniversite bölümleri olarak eklenmiştir.
BAŞKAN 7nci madde üzerinde söz
talebi yok, soru-cevap yok ama Komisyonun bir düzeltme talebi var, onu
alacağız.
Buyurunuz.
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın
Başkanım, (2) sayılı listede İskenderun Teknik
Üniversitesi döner sermaye teşkilatı için ihdası öngörülen ve
raporun 58inci sayfasında yer alan toplam 10 adet kadroyu gösteren
cetvelin başlığında sehven teşkilatı merkez
şeklinde yer alan ibarenin teşkilatı döner sermaye
şeklinde düzeltilmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN Bu düzeltme talebiyle
birlikte 7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz talebi yok.
8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oyunun rengini belirtmek üzere, lehte,
Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aydınlıoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerimin başında bugün şehit edilen,
görevi başında şehit edilen savcımıza Allahtan rahmet
diliyorum, Allah bir daha bu millete böyle acılar yaşatmasın
diyorum, terörü de şiddetle kınıyorum.
24üncü Yasama Döneminin son günlerinde
böyle güzel, böyle hayırlı bir kanun teklifini görüşüyoruz.
İnşallah, bu kanunla birlikte Balıkesirimiz Bandırmada ikinci
üniversitesine kavuşacak. Bu, Balıkesirimizin,
Bandırmamızın gelişmesi için çok çok önemli bir kanun.
Yıllardır Bandırmamızın hayaliydi, inşallah bu
kanunla hayaline kavuşmuş olacak.
Değerli arkadaşlar,
Bandırma ilçemiz Gönen, Erdek, Manyas, Marmara ilçeleriyle
aşağı yukarı Balıkesir nüfusumuzun yüzde 25ine hitap
eden bir bölge, Güney Marmara diye geçiyor. Bir de Kuzey Marmara diye
adlandırılan Edremit, Burhaniye, Havran, Gömeç ve Ayvalıktan
oluşan körfez bölgesi var. Körfez bölgemizden de uzun süredir aynı
talep bize geliyor. İnşallah, Allah nasip ederse 25inci dönemde
tekrar milletvekili seçilirsek bütün gücümüzle bir körfez üniversitesi kurmak
için de canla başla gayret edeceğiz.
Ben bu duygularla bugün kurulan 3
üniversitenin bu güzel ülkemize, gençlerimize, bölgemize hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum; sağ olun, var olun diyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydınlıoğlu.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.12
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
6ncı sırada yer alan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/794, 1/867,
1/965) (S. Sayısı: 654)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon Raporu, 654 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yeniçeri (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 654 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz 654 sıra
sayılı Tasarıyla, bir, Türkiye Uluslararası İslam
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi; iki, İbn Haldun Üniversitesi
İstanbulda, kısa adı TÜRGEV olan Türkiye Gençlik ve Eğitime
Hizmet Vakfı tarafından kuruluyor; üç, İstinye Üniversitesi yine
İstanbulda 21. Yüzyıl Anadolu Vakfı tarafından kuruluyor.
Üç üniversitenin kurulması, normal olarak herkesi heyecanlandıracak
bir girişimdir. Zira, cehalet, Türk milletinin en büyük
düşmanıdır, görüldüğü yerde ortadan
kaldırılmalıdır. Cehaleti yok edecek, bilimin ve
aydınlığın ışığı olacak yerler de
üniversitelerdir. Açılan her
üniversite, karanlığa, bilgisizliğe ve geriliğe meydan
okumak anlamına gelmektedir.
Diğer yandan, üniversite, insana
yapılan yatırımdır. Nitelikli, etkin ve aydın insanlar
üniversite eğitimiyle taçlandırılır. Bu bakımdan, bir
hamlede 3 üniversitenin açılışı da heyecan vericidir. Son
dönemlerde pek çok yeni üniversite kurulmaktadır. Bunun başlıca
sebepleri şunlardır:
Birincisi: Bilgi toplumuna ve bilgi
ekonomisine geçiş.
İkincisi: Globalleşme ve
hızlı değişim sürecinde değişik toplum
kesimlerinin üniversitelerden beklentilerini karşılamak.
Üçüncüsü: Daha geniş bir kitleye
eğitim verme, hızla artan yeni bilgilerin tamamını
kapsayacak şekilde yeni programlar yapma, istihdam etme, teorinin
yanında uygulamaya da yer verme, hesap verebilen, şeffaf
yönetişim modelleri geliştirme şeklinde sıralanabilir.
Bütün bu sebeplerle son dönemlerde pek
çok üniversite kurulmuş ancak kurulan bu üniversiteler pek çok sorunu da
beraberinde getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, ancak
konunun bir de etik, estetik yönü vardır. Özellikle İbn Haldun
Üniversitesinin kurucusu olan TÜRGEVle ilgili olarak kamuoyunda ciddi bir
kuşku, şaibe ve kafa karışıklığı
vardır. Kurucu vakıf olan TÜRGEVin mal
varlığının elde ediliş biçimi üzerinde ciddi iddialar
söz konusudur. Siyasi iktidar mensuplarının zorlayıcı ve
zorunlu bırakıcı yöntemleriyle, bu vakfın, mal
varlığını edindiği iddiaları söz konusudur.
TÜRGEVin Genel Kurulunun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanın
aile bireylerinden ve hısımlarından oluşması,
vakfın gelirinin siyasal etkiyle oluştuğuna yönelik
değerlendirmelerin yapılmasına neden olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Maliye
Bakanı Mehmet Şimşeke Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet
Vakfına yönelik olarak yani TÜRGEVe yönelik olarak sorduğumuz bir
soru önergesine verilen cevaptan 26 Eylül 2011 tarihli Bakanlar Kurulu
kararı ile bu vakfa vergi muafiyeti getirildiği ifade
edilmiştir. 1996 yılında İSEGEV adıyla kurulan ve
25/7/2012 yılında TÜRGEV adını alan bu vakfa 26/9/2011
tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla vergi muafiyeti tanınması,
bu vakfın on beş yılda toplayamadığı
bağışı bir ayda, kısa sürede mal
varlığına ilave etmesiyle sonuçlanmıştır. Bu
durum, bazı soru işaretlerini ve iddiaları da peşinden
getirmektedir. TÜRGEVin kısa bir sürede elde ettiği mal
varlığının, açıktan siyasal iktidarın
verdiği ihaleleri alan iş adamlarının ödediği
paralarla oluşturulan havuz sistemiyle meydana getirildiği
yaygın iddialar arasındadır.
Konuya yönelik
olarak ilgili bakanlara verdiğimiz diğer bazı soru önergelerine
kaçamak, dolaylı ve üstü kapalı cevaplar verilmesi, bu kuşkuyu
doğrular yöndedir. Maliye Bakanı, TÜRGEVe tanınan vergi
muafiyeti ve mal varlığına yönelik soru önergesine şöyle
bir cevap vermiştir, Bakan Şimşek aynen şunları
yazdı: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanunun
20nci maddesinin (1)inci fıkrasında Gelirlerinin en az üçte 2sini
nevi itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde
yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere
kurulan vakıflara, Maliye Bakanlığının önerisi üzerine
Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınabilir. hükmü yer alır.
Şimşek, vergi muafiyeti tanınan vakıfların üyelerinin
kimler olduğu ve bu üyelerin hangi görevlerde bulunduğu, hangi
kuruluşlara üye olduğunun, Maliye Bakanlığının
çalışma konuları arasında yer almadığı gibi
bu hususların vakıflara vergi muafiyeti tanınmasında bir
etkisi bulunmadığını da ifade etmiştir. Maliye
Bakanı Her vakıf, hukuk karşısında eşit. demeye
getiriyor. Ancak hukuk ve yasa yönünden her vakfın eşit ama TÜRGEVin
daha da çok eşit olduğu ortaya çıkıyor çünkü onun üyeleri,
siyasi iktidarla bütünleşmiş kişilerdir.
Maliye Bakanı, bu bağlamda,
2002-2014 yılları arasında Bakanlar Kurulu kararıyla vergi
muafiyeti tanınan vakıf sayısının 60 adet
olduğunu ifade etmiştir. Gerek Maliye Bakanı Şimşek
gerekse vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç, TÜRGEV ve cemaat vakıflarıyla ilgili soru önergelerimize
çok belirgin bir biçimde kaçamak cevap vermişlerdir, daha doğrusu,
cevap veriyor gibi yapmışlardır. Arınça, birtakım
vakıfların kuruluş senedinde belirtilen işler
dışında faaliyet yürüttüğü yönündeki iddialarla ilgili
olarak bu vakıfların hangileri olduğunu, haklarında
yapılan işlemleri ve bunlar arasında TÜRGEVin de olup
olmadığını sorduk. Arınç, yanıtında, talep
edilen bilgilerin ulusal basında yer aldığı, Başka
bir kaynaktan anılan vakıflar ile yöneticilerinin ad ve
soyadlarının kolayca öğrenilmesinin mümkün olduğu
değerlendirilmektedir. şeklinde malumu ilan eden ve hiçbir sorunun
ve kuşkunun açığa çıkacak şekilde
cevaplanmasından kaçınmıştır. Doğrusu, Arınç
Böyle bir şey yoktur, iddialar asılsızdır. demiyor;
aksine, Ben bilgi vermem, basında çıkan haberlerle yetinin. demeye
getiriyor.
Yine, aralık ayında
Sayın Arınç, TÜRGEVin mal varlığıyla ilgili olarak
verdiğimiz bir başka soru önergesine Bana değil, TÜRGEVe
sorun. şeklinde kaçamak ve haddini aşan bir cevap vermiştir.
İşin gerçeği şudur: Özellikle TÜRGEVle ilgili olarak
kamuoyunda ahlaki, hukuki ve adli yönden ciddi kuşkular, şaibeler ve
söylentiler vardır. Böyle bir vakfın kendisini bütün iddialardan,
ithamlardan, isnatlardan soyutlamadan, İbni Haldun adını
kullanarak bir üniversite kurmuş olması, en azından İslami,
insani, hukuki ve ahlaki değerlere meydan okumak anlamına
gelmektedir. Üzerine atılı iddiaları ve isnatları bütün
açıklığıyla cevaplandırmadan, sahip olduğu mal
varlığını meşru, helal ve yasal yoldan elde
ettiğini kamu vicdanını rahatlatacak şekilde ortaya
koymadan TÜRGEVin üniversite kurmak gibi bir işe başvurması
kuşkuludur ve doğru değildir. Tam da 7 Haziran seçimlerine
kısa bir süre kala AKPnin giderayak son bir gayretle bu vakfın
üniversiteyle ilgili yasa tasarısını gündeme getirmesi de
calibidikkattir.
Değerli milletvekilleri, İbni
Haldun, üniversiteden söz ederken Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan
tartışmalara da açıklık getirmek bakımından onun
asabiyet ve nesebiyet görüşünü sizinle paylaşmak istiyorum.
Çünkü, bazı arkadaşlar cahilce bu konuda değerlendirme
yapmaktadırlar. Bakın, İbni Haldun, ismini
aldığınız İbni Haldun bu konuyu nasıl ortaya
koymuş. İbni Halduna göre asabiyet: Herkesin nesebine ve
asabiyetine, yani aslına bağlılığı vardır;
Allahın, kullarının kalplerine yerleştirdiği,
soyundan geldiklerine ve yakınlarına şefkat ve
bağlılık, tabiatlarında vardır. Bunun sayesinde
dayanışma ve yardımlaşma olur. der. Halduna göre
asabiyetin en büyük özelliği, kabile veya topluluğu oluşturan
bireyler arasında kuvvetli bir birlik, sağlam bir
dayanışma, sürekli bir yardımlaşma ve doğadan gelen
bir koruma duygusu bilinci ve inancıdır. İbni Haldunun,
toplumsal olayları, insanlık tarihini açıklarken en az ekonomik
yapı kadar asabiyete de önem verdiği bilinmektedir. İbni
Halduna göre iki türlü asabiyet vardır. Birincisi, nesep, şecere
(soy) asabiyeti; ikincisi, sebep (müktesep) asabiyeti. İbni Haldunun
asabiyetle varmak istediği asıl mana şudur: Asabiyet, kişilerin
yaşamlarını anlamlandıran yüksek bir değer, inanç
uğruna gerektiğinde hayatlarını çekinmeden ortaya koyabilme
duygu ve davranışıdır. Burada, İbni Haldun, bir
medeniyet oluşumu için sebep asabiyetine dayanan bir millet oluşumuna
işaret etmektedir çünkü medeniyet, bir ideali olan insanların büyük
farklılıklarla gerçekleştirdikleri bir harekettir. Önce idealist
bir millet yetişmeli ki medeniyetine sahip çıkıp
gelişmesini sağlasın yani Önce ülkücü bir millet yetişmeli
ki medeniyetine sahip çıkıp gelişmesini sağlasın.
diyor. Haldun: İnsanların kendilerini tanımladıkları
ve uğrunda savaşıp öldükleri şeyler vardır; bunlar
iman, aile, kan ve inançtır. Burada, fiil kadar fail de önem arz
etmektedir. Özellikle, İbni Haldun gibi bir dâhinin adının
verildiği üniversitenin bu yönü itibarıyla her türlü şaibeden
uzak, onun iddialarından, fikirlerinden, inançlarından ve
düşüncelerinden ilham alması beklenir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede üniversitelerin tarihsel gelişimi genel hatlarıyla
değerlendirildiğinde, cumhuriyet döneminde üniversite gelişiminde
Almanyanın ve Amerika Birleşik Devletlerinin etkisi olduğu
görülmektedir. Bu etkiler, Humboldt modeli ve girişimci üniversite modeli
olarak tanımlanan modellerin özelliklerini taşımaktadır.
Girişimci üniversite modelinin 1950lerde kurulan bölge üniversitelerine
Amerikan bilim adamlarının sık sık
çağrılmasıyla temelleri atılmaya ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunuyla birlikte uygulamalarının
netleşmeye başladığını görmekteyiz. Türkiyede
üniversite sisteminin Amerikadakine benzer bir biçimde şirket gibi
çalışmasını, modern işletmecilik teknikleriyle
yönetilmesini, ana eğilim olarak özel girişimi ön plana
almasını esas alan Amerikan modelinin Türkiye özeline
aktarılması ön plana çıkmıştır. Model, Amerikan
olmasına karşın, uygulamada yerele özgü ciddiyetsizlik hâkim
olmaktadır.
Türkiyede üniversite sayısı
artırılırken bugüne kadar nicelik olarak az ve nitelik olarak
yetersiz bir planlama bağlamında bu iş
gerçekleştirilmektedir. Diğer yandan, üniversiteler
açılırken yapılan araştırmalara, hazırlanan raporlara
ve kalkınma planlarında yer alan tespit ve hedeflere
uyulmamaktadır. Üniversiteler daha ziyade siyasi konjonktürün
öngördüğü bir biçimde açılmakta ya da büyütülmektedir.
Yükseköğretim kurumlarında meydana gelen bu hızlı nicelik
artışının en belirgin olumsuz yanlarından biri,
kuşkusuz, bu kurumların eğitim niteliğini olumsuz biçimde
etkilemeleridir. Üniversite sayısının fazla olması, hem
akademik hem de idari personel yetersizliğine neden olmakta, bu durum da
yükseköğretimde kalitenin düşmesine sebep olmaktadır.
Yeni kurulan üniversitelerin
öğretim elemanı ihtiyacının karşılanması da
başlı başına sorundur. Girişimci üniversite,
beşeri kaynak oluşumu ve araştırma gibi geleneksel akademik
işlevlerinin yanı sıra üçüncü işlev olarak teknoloji
transferi, yenilik, ekonomi ve topluma katkıda bulunmayı da
üniversitelerin görevleri arasında saymaktadır.
Son zamanlarda giderek üniversite
sayısında çok büyük bir artış gözlemlenmektedir, bu, hem
sevindirici hem de düşündürücüdür. Üniversite kurmak, elbette önemlidir
ancak ondan daha da önemlisi, kurulan üniversitelerin gerçek amacına uygun
olarak faaliyet göstermesini sağlamak ve sürekliliğin devam etmesini
ortaya çıkarmaktır. Üniversitelerin kurulmasının en önemli
hedeflerinden biri, ülkedeki bölgesel eşitsizlikleri gidermeye yönelik
olarak üniversitelerin yurt sathına eşit yayılmasını
sağlamaktır. Buradaki temel yaklaşım, bir yandan hemen her
bölgeye eğitimin götürülebilmesi, diğer yandan ekonomik, sosyal ve
kültürel açıdan bölgenin hareketlenmesini sağlamak ve böylece
ülkedeki bölgesel eşitsizlikleri gidermeye katkı yapmaktır.
Değerli milletvekilleri,
üniversite açmakla sorun bitmiyor. Aslında, üniversite kurulduktan sonra
çok büyük bir sorumluluk başlıyor. Siyasal iktidar, kimi zaman siyasi
yatırım amacıyla, kimi zaman da sosyal ve ekonomik baskılar
sonucu üniversite açmak zorunda kalıyor, sonra da üniversite,
sorunlarıyla baş başa bırakılıyor.
Diğer yandan, üniversiteden mezun
olanların işsiz kalması da üniversite eğitiminin cazibesini
giderek azaltıyor. Atanamayan öğretmen, atanamayan gıda ve
ziraat mühendisi, atanamayan bilgisayar mühendisleri bugün artık sosyal
bir sorun hâline gelmiştir.
Bu bakımdan,
Bakanlığın bugün atanamayan öğretmenlerle ilgili bir
envanter ortaya çıkarıp, bu öğretmenlerin belirli periyotlar
içerisinde nasıl istihdam edileceğini ortaya koyan bir programı
devreye sokması gerekmektedir. Yani enteresandır, ilginçtir, iş,
sokak hareketlerine varacak kadar büyümüş, fakat Bakanlık dönem dönem
30 bin-40 bin atama yaparak, şişen bu kadroyu bir anlamda palyatif
tedbirlerle geçiştirmektedir ve bu arada, sürekli olarak, mezunlarla da bu
atanamayan öğretmen, atanamayan gıda mühendisi, atanamayan ziraat
mühendisi vesaire bunların sayıları da giderek artmaktadır.
Bu, bir sosyal problemdir, çözümü Bakanlığa düşmektedir ve bunu
da belirleyerek mutlaka kamuoyuyla paylaşması ve ilgililerle bunu
ifade etmesi gerekmektedir.
AKP iktidarı, bir yandan
üniversite açarken, diğer yandan polis kolejini kapatıyor ve
bunların 300 öğrencisini sokağa atıyor, polis akademisini
kapatıyor ve bu okulun da 1.300 öğrencisini kapı
dışarı ediyor. Bunun sebebini biliyorsunuz, bunlar paralelci
diye.
Tarihte bu görülmemiştir. Hiçbir
kurum bütünüyle paralelci, bütünüyle dikdörtgen, bütünüyle yamuk değildir;
onların içerisinde 20-30 tane bulduğunuz birtakım kişileri
bahane ederek toptan bir kıyıma gidilmesinin, toptan bir
cezalandırmaya gidilmesinin hiçbir ahlaki, insani ve İslami
değerle bağdaşır bir yanı yoktur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hukukla
da bağdaşır yanı yok.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Filler kavga edince çimler ezilirmiş. Birileri bir şeyler için kavga
ediyor, sonuçta olan, genç çocuklara oluyor. AKP, gençliği üzerinde her
türlü tasarrufu yapacağı bir kadavra zannediyor, fakat fena hâlde
yanılıyor.
Bugün Türkiyede
üniversitelerin ve üniversitede çalışan personelin sayısız
sorunları vardır. Bugün üniversiteler iktidarın idari, finansal,
akademik baskısı yüzünden nefes alıp veremez hâle
gelmiştir. Türkiyenin hiçbir sorunuyla ilgili olarak üniversiteler bugün
görüş bildiremez, senato kararı alamaz ve bu konuda ciddi bir rapor
yayımlayamaz durumda ve konumdadır. Bu durum üniversitelerdeki
özerkliğin, üniversitelerdeki akademik hayatın hangi noktaya ve
konuma evrildiğinin tipik bir kanıtıdır. Üniversiteler bugün,
gerçek manada, bulunduğu bölgedeki Adalet ve Kalkınma Partisinin il
başkanına, milletvekiline ya da yukarıdaki yöneticilerine
bakarak tavır belirlemeye çalışmaktadır. Millî Eğitim
kurumlarında olduğu gibi üniversite rektörleri de AKPye
yakınlıklarına göre atanmaktadır. Çok oy alanın
değil, daha çok AKPli olanların rektör olabildiği bir sistem
bütün acımasızlığıyla sürdürülmektedir.
Bütün bu
şartlar altında da olsa yeni kurulan Türkiye Uluslararası İslam,
Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin, İbn Haldun Üniversitesinin ve
İstinye Üniversitesinin başta eğitim camiasına olmak üzere
ülkemize ve milletimize hayırlı hizmet yapmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Halil Aksoy, Ağrı
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aksoy. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 654 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerine
grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
bu tasarıyla Türkiye Uluslararası İslam Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi, İbn Haldun Üniversitesi ve İstinye Üniversitesinin
kurulması öngörülüyor. Hiçbir hazırlık yapmadan, akademik,
bilimsel eğitim verecek bir kurumun alışveriş merkezi açar
gibi 6 tanesini birden açmak, üstelik seçimlere iki ay gibi bir zaman
kalmışken, siyasi bir hesaptır. Bu, aynı zamanda bir seçim
yatırımıdır.
Türkiyede eğitimin
sorunlarının çözülmesi, eğitim ve yükseköğretim
kurumlarının nicelik ve nitelik olarak gelişmesi, kuşkusuz,
gerekli ve son derece önemlidir. Hükûmetler de asıl olarak bunları
yapmakla yükümlüdür ancak AKP Hükûmeti, bu yükümlülüğü şimdiye kadar
yerine getirmek bir yana, eğitimde ve yükseköğretimde var olan
sorunları daha da içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir.
Mevcut üniversitelerin ekonomik,
akademik, idari sorunlarının çözümü için hiçbir adım
atılmadı, eğitimin diğer alanları gibi
yükseköğretim de daha pahalı ve paralı hâle getirilerek
ticarileştirilmesi için çaba gösterildi.
Yeni bir üniversite açmak,
üniversitelerin evrensel ölçütlerle belirlenen altyapı
hazırlıklarını tamamlamaktan, ekonomik kaynak, akademik ve
idari personel planlamasını gerçekleştirmesinden geçmektedir.
Bunlar yapılmadan üniversite açılması, liseler düzeyinde
öğrenim veren, niteliksiz, diplomalı işsizler mezun eden
üniversite sayısını artırmak dışında hiçbir
işe yaramayacaktır.
Türkiyede kimi kurum ve
kuruluşların gerçekleştirdiği araştırmalarda
üniversite mezunları arasında işsizlik oranının
gittikçe yükseldiği görülmektedir. Umut kapısı olarak görülen
üniversiteler artık gençlerin hayatlarını karartan yerlere
dönüşmektedir. Bu alanda ihtiyaç, bilimsellikten gittikçe uzaklaşan,
teknik bilgi ve beceri üzerine kurulu, akademik ve ekonomik yetersizlikler
içerisinde eğitim veren üniversitelere aynılarından 6 tane daha
eklenmesi değildir; özellikle var olan üniversitelerin
sorunlarının çözülmesi, yeterli kaynağın kamu bütçesinden
ayrılarak akademik, ekonomik ve bilimsel yeterlilikte öğrenim
yapabilecek olan yeni üniversitelerin açılmasıdır. Önemli olan
yeni tabela üniversiteleri kurmak değil, mevcut üniversitelerin akademik,
bilimsel ölçütleriyle var olabilmeleridir. AKP Hükûmeti tabela üniversite
projesinden vazgeçmeli, siyasi amaçları için, yine, yüksek lise konumunda
kalacak, her yıl binlerce diplomalı işsiz mezun edecek
üniversiteler açmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, iktidarda
olduğu süre boyunca üniversite sayısını artırmakla
övünen AKP şirketleştirilmiş üniversite anlamına gelen
vakıf üniversitesi sayısını da
artırmıştır. Temel hedefi bilimsel bilgiyi üretmek, bu
bilgiyi üretecek insanlar yetiştirmek ve üretilen bilgiyi toplumla
paylaşmak olan üniversiteler, eğitimde eşitsizlikleri
derinleştiren kurumlar hâline gelmiştir.
Diğer bir taraftan da güvencesiz
ve eksik istihdamın, piyasanın mantığı
doğrultusunda biçimlendirilen eğitim ve araştırma
faaliyetlerinin merkezi hâline gelen özel üniversitelere
dönüşmüşlerdir. Bu kurumlarda güvencesiz çalışma
yaygınlaştırılmış, bilimsel
çalışmanın en önemli unsuru olan akademik özgürlük ipotek
altına alınmıştır. Özgür düşüncenin olmazsa
olmazı olan bireysel özgürlükler yerini piyasa dolayısıyla
tanımlanmış tahakküm ilişkilerine bırakmıştır.
Bu tahakküm ilişkileri içerisinde ise YÖKün pozisyonu güçlenmiş,
üniversitenin varlık sebebi kâr-zarar dengesine ve itaat ilişkilerine
indirgenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
vakıf üniversitesi adı altında giderek yaygınlaşan
şirket tipi üniversitelerde esnek ve güvencesiz istihdamın etkisi
üniversitenin her alanında yoğun biçimde görülmektedir. Özellikle
araştırma görevlileri ağır sömürü koşullarında
çalışmaktadır. Vakıf üniversitelerinde çalışan
araştırma görevlileri iş güvencesinin yokluğu nedeniyle
âdeta kölelik koşullarında istihdam edilmektedir. Pek çok
araştırma görevlisi burslu lisans üstü öğrenci statüsünde,
yaşam destek bursu adı altında verilen ücretlerle
sigortasız çalıştırılmaktadır. Güvencesiz iş
gücü üzerinden kâr etmek vakıf üniversitelerinde gün geçtikçe
yaygınlaşmaktadır. Üniversite, akademinin en alt basamağında
çalışan genç bilim insanlarına yeri geldiği zaman
öğrenci, yeri geldiği zaman çalışan muamelesi yapıp bu
muğlak yapıda her türlü angaryaya maruz bırakarak emeklerini
değersiz kılıyor, haklarını hiçe sayan bir düzene
zemin hazırlıyor.
Değerli milletvekilleri, az önce
saydığım bu haksız uygulamalara karşı direnmek ve
dayanışmak için bir araya gelerek asistan dayanışması
oluşturan araştırma görevlileri ise üniversite yönetimleri tarafından
tehlikeli olarak görülüyor, işten atılmayla tehdit ediliyorlar. Ayrıca,
sendikalı olan öğretim elemanlarının ve işçilerin
sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten
atıldığı çokça görülmüştür.
Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikasının hazırlamış olduğu Asistan
Çalıştayı Raporuna göre, üniversitede asistan olarak
çalışanlar mobbing, taciz, düşük ücretle istihdam, uygun
çalışma ortamlarının bulunmaması, gelecek
kaygısı, akademik özgürlük gibi konularda sorunlar
yaşıyorlar. Bunların temel nedeni ise esnek ve güvencesiz
istihdam modeli ile üniversitelerin yapılarının değiştirilmesi
olarak gösteriliyor. Yine bu rapora göre, kadro ilanları,
araştırma görevlisi alım sınavları, bunların
sonuçlarının açıklanması süreçlerinde hukuksuzluklar
yaşanmaktadır.
Araştırma görevlileri,
akademik olarak nitelenen faaliyetlerden çok, özellikle üniversitelerde
yeterince idari personel olmaması nedeniyle idari işlerde görev almak
zorunda kalıyorlar. Ayrıca, beraber
çalıştığı öğretim üyeleriyle bir gerginlik
yaşamamak için genellikle onların yerine derse giriyor ve ilgili
derslerin sınav kâğıtlarını da okumak durumunda
kalıyorlar. İş yükünün ağırlığıyla
birlikte eğitimlerini yetersiz kütüphanelerle tamamlamaya
çalışıyorlar.
Özellikle vakıf
üniversitelerindeki araştırma görevlileri, öğretim üyeleri ve
üniversite idaresi tarafından, burslu öğrenci, işçi ve
araştırma görevlisi gibi, yerine göre farklı muamele görüyor. Bu
durum konumlarında belirsizliğe yol açıyor ve psikolojik
açıdan olumsuzluklar yaratıyor.
Vakıf üniversitelerindeki esnek ve
güvencesiz istihdam biçimi devlet üniversitelerindeki istihdam modeline de
yansımıştır. 2547 sayılı Kanunun 50/(d) maddesi
istihdam uygulamalarıyla birçok araştırma görevlisinin
işten atılmasına zemin hazırlamıştır. 50/(d)
uygulaması, araştırma görevlisinin lisans üstü eğitimi
sırasında istihdamını sağlıyor, ancak tezini
başarıyla bitirip öğrenciliği sona erdiğinde veya
azami sürede tezini bitiremediğinde kadroyla ilişkisinin kesilmesine
yol açıyor.
Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı, araştırma görevliliği
kadrolarıyla ilgili uygulama dezavantajlarıyla öne çıkıyor.
Atamanın Yükseköğretim Kurulu tarafından yapılması,
araştırma görevlilerinin göreve başladıkları
üniversitede genellikle soğuk karşılanmalarına neden
oluyor. Ayrıca, ÖYPli araştırma görevlileri yoğun
bürokratik işlemlere maruz kalıyor, ödenek problemleri
yaşıyorlar.
Yurt
dışında yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmak üzere Millî
Eğitim Bakanlığı burslarıyla gönderilen adaylar da
ÖYPli araştırma görevlileriyle benzer sorunlar yaşıyorlar.
Yurt dışına giderken bir yıla karşılık iki
yıllık mecburi hizmet yükümlülüğü altına giriyorlar.
Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığı bursu için
gerçekleştirilen mülakatlar liyakat ilkesinden uzak olarak
gerçekleştiriliyor.
Her ile bir
üniversite söylemiyle plansızca açılan üniversitelerin,
araştırma görevlilerinin problemlerine kaynak teşkil ettiği
de dile getiriliyor bu raporda.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizim yapmamız gereken,
üniversitelerde çalışan bu eğitim emekçilerinin sesine kulak
vermektir, onların sorunlarını çözecek politikalar
gerçekleştirmektir. Bu bağlamda, Yükseköğretim Kanununda 50/(d)
maddesi uyarınca asistan alınmasına son verilmeli ve iş
güvencesiz çalıştırmanın biçimleri olan öğrenci
asistanlığı, proje asistanlığı, 50/(d), 33/(a),
35, ÖYP gibi tüm ayrımlar kaldırılarak güvenceli
çalışma ilkeleri yaşama geçirilmelidir.
Araştırma
görevlilerinin görev tanımı net olarak belirlenmelidir. Eğitim
emekçilerinin kadro sorunları çözülmeli, kadrolar sürekli olmalı,
yükseköğretim emekçilerine gelecek kaygısı
yaşatılmamalıdır.
Doktorasını
tamamlamış araştırma görevlileri, ek koşul
aramaksızın güvenceli kadrolara atanmalı, akademik
yükselmelerinin önündeki engeller de kaldırılmalıdır.
Tüm karar ve denetim süreçlerinde üniversite
bileşenlerinin tümü yer almalı, karar ve denetim süreçlerinde
kişilerin değil kurulların egemenliğini esas alan
özgürlükçü, demokratik öz yönetim ve öz denetim modeli hayata geçirilmelidir.
Eşit işe eşit ücret
verilerek ders ve araştırma sürecinde eşit katkıların
eşit değerlendirmesi yapılmalı, ek göstergeler yoluyla
hiyerarşik ücretlendirmelerden vazgeçilmelidir. Üniversite öğretim
elemanları ve çalışanları, insan onuruna
yakışır, mesleklerinin karşılığı bir
ücrete kavuşturulmalıdır. Ücretlendirmede hakkaniyet ölçülerine
uyulmalıdır. Akademik topluluğun ana motifi bilgi üretimi ve
öğretimle yoğunlaşmalıdır. Ücret
arayışında toplum ve doğa yararına bilgi üretimi,
ortak bilgi üretimi, uzun erimli araştırma ve çalışmalar
kurban edilmemelidir.
Üniversite, piyasanın
ihtiyacı olan bilgi ve elemanı üretmek yerine, evrensel kültürün ve
eleştirel aklın verildiği bir kurum hâline getirilmedir.
Bilginin ürün ve teknolojiye
dönüştürülmesinde kamu yararı gözetilmeli, araştırma ve
geliştirme çalışmaları kamu yararı önceliğiyle
yeniden düzenlenmelidir. Bireyci, rekabetçi bilgi üretimi yerine kolektif
bilimsel üretim, bilginin özel mülkiyeti yerine kamusal mülkiyeti esas
olmalıdır.
Akademik özgürlüklerin, ifade
özgürlüğünün, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller bu
anlamıyla kaldırılmalıdır. Özgür düşüncenin önüne
engel koyan disiplin mekanizmaları terk edilmeli, yerine tüm
bileşenlerce oluşturulan ortak yaşam ilkeleri hayata
geçirilmelidir.
Üniversitede etnisite ve cinsiyet
başta olmak üzere her türlü ayrımcılığa son verilmeli,
bu amaca yönelik etik kurullar oluşturulmalı, var olan
kurulların da etkili çalışması mutlaka
sağlanmalıdır.
Üniversitelerde mobbing, başta
iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kişilere
aşırı yetkiler tanınması ve mevcut hiyerarşik
yapıdan kaynaklı olarak ciddi bir sorun hâline geldi. Bunun önüne
geçecek politikalar ve mekanizmalar üretilmeli, kurullar
oluşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere, TÜRGEV, adını yolsuzluklarla bu ülkeye
duyurmuş bir kurumdur, kurucuları ve yöneticileri de malumdur.
Adı yolsuzluk ve usulsüzlüklerle anılan bu vakfın
kuracağı bir üniversite bilimin ve aydınlanmanın
yuvası hâline gelebilir mi?
Bakın, Türkiye Gençlik ve
Eğitime Hizmet Vakfı İbn Haldun Üniversitesini kuracak, 21.
Yüzyıl Anadolu Vakfı İstinye Üniversitesini kuracak. Türkiye
Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de kurulacak
fakat bir vakıf yok, bir yıl içerisinde burada bir de bir vakıf
kurulacak. Bu vakfın resmî senedini, tesciline ilişkin işlemleri
Vakıflar Genel Müdürlüğü takip edecek ve sonuçta vakıf kurulacak
ve Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Güçlendirme Vakfı adıyla bir vakıf oluşturulacak. Bu
vakıfta mütevelli heyeti bulunacak -yine devlet bunu kuruyor, Hükûmet bunu
kuruyor- kırk dokuz yıllığına gayrimenkuller kendisine
irtifak hakkı tanınarak devredilecek, 10 milyon civarında bir
para kendisine verilecek. Böylelikle önce üniversite kurulmuş olacak,
ondan sonra da buna uygun bir vakıf uydurulacak yani atların önüne
araba konulacak. Böyle bir üniversite olsa olsa TÜRGEV gibi bir fonksiyon
üstlenir. Artık bundan sonra biz bu tür üniversitelere herhâlde Hükûmet
üniversiteleri adını takmak durumunda kalacağız.
Bakınız, geçtiğimiz on
iki yıl içerisinde üniversitelerde öğrenci sayısı 2 kattan
fazla arttı. Yükseköğretim kurumlarının bütçesinin bu
artışa paralel olarak artmamış olması da dikkat
çekicidir. Üniversiteler siyasi iktidar tarafından şirketlerle belli
projeler üzerinden iş birliğine zorlanmakta, kendi
kaynaklarını kendilerinin yaratması için peş peşe
adımlar atılmaktadır.
Genel bütçeden yeterince kaynak
ayrılmayan üniversitelerimiz, son yıllarda bilimsel üretimleri tehdit
eden, kendi kaynağını yaratma arayışları
içerisine itilmiştir. Bu durumlarda ortaya çıkan problemlerde, YÖKün
danışma kurullarında sermaye temsilcilerinin de olduğu göz
önüne alınırsa problem ve problem alanlarının neler
olduğu da tahmin edilmelidir.
Yapılmak istenen yeni
düzenlemelerle üniversite yönetimlerinde iş adamlarının, sanayi
temsilcilerinin yer alacak olmasıyla, üniversitelerimiz, bilime ve halka
değil, tamamen sermayeye hizmet eden kurumlar hâline getirilmek
istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP
iktidarı dönemince Millî Eğitim Bakanlığının
YÖKle uyumlu çalışmaması, öğretmen ihtiyacı ile
öğretmenlik bölümü kontenjanları arasında bir türlü sağlıklı
bir şekilde kurulamayan arz-talep dengesi ve iktidarların
yanlış politikaları nedeniyle bugün 400 bine yakın
ataması yapılmayan öğretmen bulunmaktadır. Bu rakam Millî
Eğitim verilerine göre 250 binin üzerindedir. Millî Eğitim
Bakanının bizzat açıklamasına göre ise bu sayı
yaklaşık 120 bindir. Bugün, bu kadar ataması yapılmayan
öğretmene ve öğretmen ihtiyacına karşılık Millî
Eğitim Bakanlığı 55 bin ücretli öğretmeni ucuz iş
gücü olarak güvencesiz bir şekilde istihdam etmeye
kalkışmaktadır.
Geçtiğimiz on iki yıl
içerisinde eğitim ve bilim emekçilerinin aldıkları maaşlar
rakamsal olarak artmış gibi görünse de insanca yaşam seviyesinin
yanına bile yaklaşmadığı görülmektedir. Eğitim
emekçilerinin üçte 2si insan onuruna yaraşır bir yaşam
sürdürebilmek için ek işler yapmak zorunda
bırakılmışlar, özellikle öğretmenlerin satın alma
gücü belirgin bir şekilde azalmıştır.
Üniversite öğrencilerinin en büyük
sorunu da yoksulluktur değerli milletvekilleri. Yapılan
araştırmalar, her 4 öğrenciden 1inin maddi
olanaksızlıklar nedeniyle okulunu bırakmak zorunda
kaldığını ortaya koyuyor.
Yine, yurt ve barınma meselesi
çözülmüyor. Devlet yurtlarının toplam kapasitesi 310 bindir.
Açık öğretim hariç, lisans ve ön lisans öğrencilerinin toplam
sayısının yaklaşık 1 milyon 900 bin olduğunu
düşünürsek Kredi ve Yurtlar Kurumu mevcut ihtiyacın ancak yüzde
16'sını karşılayabilmektedir. Bu çok düşük bir rakam.
1,5 milyondan fazla öğrenci kendi kaderine terk ediliyor. Bugün bir
üniversite öğrencisinin barınma, beslenme ve ulaşım
masrafları toplamı bin liradır. Binbir güçlükçe bitirip, mezun
olup iş bulmak neredeyse imkânsız bir hâle gelmiştir üniversite
öğrencileri için.
Bu sorunların yanı sıra, 12 Eylülün ürünü
olan YÖKün ve üniversitelerin öğrenci disiplin yönetmelikleri Demoklesin
kılıcı gibi öğrencileri sürekli tehdit etmektedir.
Keza, önemli bir konu da son dönemlerde özellikle
yurtsever Kürt öğrencilerine yönelik bir bütün olarak tüm üniversitelerde
yapılan ırkçı, faşist saldırılardır.
Demokrat, yurtsever, muhalif düşünceli öğrenciler fişleniyorlar,
polis gözetiminde saldırılara maruz kalıyorlar, bu da
yetmiyormuş gibi gözaltına alınıp tutuklanıyorlar.
Bunun son örneği bu sabah Ankarada öğrencilere karşı
yapılan operasyonlardır. Şu an itibarıyla Ankara Emniyet
Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde 10 öğrenci haksız bir
şekilde gözaltında tutuluyor. Bu haksız gözaltıları
buradan kınadığımı da belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama son
verirken
Bilim insanlarının insanca yaşayabileceği bir
ücret almasını sağlamak gerekir. Üniversitelerdeki idari
personelin maddi ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerekiyor.
Üniversite öğrencilerinin özgürlükleri önündeki tüm engellerin
kaldırılması gerekiyor. Üniversitelerin yönetim kurullarına
öğrenci meclislerinin de katılmasının sağlanması
hususlarını düzenleyecek Meclis çalışmalarının
yapılmasını öneriyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin
Özkoç, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın Bakanım, ben Millî Eğitim Komisyonu
üyesiyim. Sizinle hem Millî Eğitim Komisyonunda hem de
Bakanlığınız esnasında birlikte görev yaptık.
Millî Eğitim Komisyonunda da, Bakanlığınızda da,
siyasi parti gözetmeksizin, ülkemizin çıkarları doğrultusunda
olan konularda, elimizden geldiği kadar Cumhuriyet Halk Partisi olarak
destek vermeye çalıştığımız konular oldu ama
şimdi söyleyeceğim iki konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden üzüntüyle ifade etmek durumundayım.
Birincisi: Biz, büyük bir ihtimalle son
Millî Eğitim Komisyonu toplantısını geçen hafta yaptık
ve maalesef, yine az önce kurulan üniversitelerin Komisyon kararları orada
çıkmıştır. Çok arzu ederdim ki siz, Sayın
Bakanımız, son Millî Eğitim Komisyonu toplantısında bu
üniversitelerin kararları alınırken bu Komisyona
başkanlık ediniz. Siz yoktunuz, YÖK Başkanı yoktu,
Müsteşar yoktu; sadece iki tane, bir başkan
yardımcısı, bir de devlet memurumuz vardı.
Üniversitelerimizin kurulmasına bu kadar hassasiyet gösteriyorsanız
ve bu Hükûmetinizin bu kadar önemli bir projesiyse hem Millî Eğitim
Bakanı olarak hem de bu Komisyondan gelen birisi olarak sizin bir kere o
Komisyona başkanlık etmeniz gerekiyordu.
Bir ikincisi Sayın Bakanım,
çok üzülerek ifade ediyorum ki, eğer bir Millî Eğitim Komisyonu üyesi
sizden defalarca randevu isteyip de sizinle görüşemiyorsa bu gerçekten
düşündürücüdür. Sekretaryanızı arıyoruz, Özel Kalem
Müdürünüz bizimle görüşmüyor, yok; Özel Kalem Müdür
Yardımcınız bizimle görüşmüyor, yok. Bir kadın
arkadaşımız çıkıyor, kendisine bu konudaki
sıkıntılarımızı anlatıyoruz, aradan tam iki
hafta geçiyor, bu üçüncü hafta.. Bir Millî Eğitim Komisyonu üyesi olarak
diyoruz ki hiç olmazsa Görüşeceğim. ya da
Görüşmeyeceğim., Millî Eğitim Komisyonu üyesi benim için
önemlidir. ya da değildir deyin. Bu kadarlık bir cevap istiyoruz,
bunun hakkımız olduğunu düşünüyoruz fakat bu cevabı da
maalesef sizden alamadık.
Değerli milletvekilleri, İbn
Haldun Üniversitesinin kurulması, Türkiye Uluslararası İslam,
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kurulma kararı Üniversitenin amacı:
İnsani, kültürel ve toplumsal problemleri aşmanın yegâne yolu
ilim ve hikmetten geçmektedir. diyor. Biraz sonra bu hikmeti ve bu ilmin
temellerini sizinle paylaşacağım. Müreffeh, mutlu ve huzurlu
bir toplumun inşası, aydınlık ve bilge fertlerin
yetiştirilmesiyle mümkündür. diyor. Bakın, bu müreffeh ve mutlu,
huzurlu bir toplumun inşasını hazırlayanlar acaba
kendilerinin müreffeh, huzurlu ve rahat bir hayat geçirebilmesi için bir
altyapı mı hazırlıyorlar, yoksa gerçekten üniversite öğrencilerinin
huzurlu, mutlu, müreffeh bir hayat geçirmeleri için bir altyapı mı
hazırlıyorlar, bunu da biraz sonra sizinle
paylaşacağım.
Üniversiteler bilim
kurullarıdır, yetiştirdikleri öğrenciler ise toplumun
öncüleri ve yol göstericileridir. Öncülük, bilimsellik,
yaratıcılık ve ahlaki değer yargıları
öğrencilerimizin olması gereken bileşkeleridir. Üniversite
kurucu vakıfları ne kadar mal sahibi olduklarıyla değil, bu
malları nasıl edindikleriyle de anılmaktadırlar.
Az önce Milliyetçi Hareket Partisinden
arkadaşımız burada 60a yakın vakfın kurulduğunu
ve bunların vergiden muaf olduğunu söyledi. Cumhuriyet Halk
Partisinden Antalya Milletvekilimiz hangilerinin muaf olduğunu ve hangi
gerekçeyle muaf olduğunu Bakanlığa sordu fakat bir cevap
alamadı. YÖK Yasası, geçen ay yapılan değişikliklerle,
vakıf üniversiteleri kurma konusunda, vakıf üniversitesi için gereken
mal varlığını 50 milyon liraya, vakıf ve mesleki
okulları kurmak için gereken mal varlığını ise 25
milyon liraya çıkardı. Bilimin etik değerlerden
bağımsız olmadığının en somut
kanıtı üniversitelerde etik değerler komisyonun
oluşmuş olmasıdır. Üniversite kuran vakıfların
geçmişi, o üniversitelilerin, yetiştireceği öğrencilerin
geleceğine ışık tutar.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, sizle paylaşmak durumundayım. Hatırlıyor
musunuz, bundan iki ay önce bu kürsüde bir konuşma yaptım ve AKP grup
başkan vekillerimizden -bu kürsüye çıkarak- büyük itirazlar
olmuştu. İbn Haldun Üniversitesinin kurucu vakfı TÜRGEV büyük
şaibelere karışmış ve bunlarla ilgili belge ve
bilgileri açıklamıştım. TÜRGEV ne zaman kurulmuştu? O
zamanki Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın
Erdoğanın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı zamanında yani 1996 yılında
kurulmuştu. İstanbul Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı
(İSEGEV) olarak
kurulmuştu. 17 Aralıkta başlayan 1inci dalga yolsuzluk ve
rüşvet soruşturma dosyasında TÜRGEVin adı yer aldı.
Soruşturma dosyasına giren rüşvet listesinde, adı geçen
vakfa 3 milyon TL aktarıldığı iddia edildi. Soruşturma
kapsamında gözaltına alınan AKPli Belediye Başkanı
Mustafa Demir TÜRGEVe ilçede sit alanında yükselen öğrenci yurdunu
tamamen belediye bütçesiyle yapmış ve yirmi beş
yıllığına vakfa kiralamıştı.
Peki, bu vakfın yönetiminde kimler
bulunuyordu o dönemlerde? TÜRGEVin
yönetiminde o dönemlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın
kızı ve oğlu bulunuyordu.
Şimdi, biz o gün
bunları açıkladığımızda şöyle
demiştik: Ne gerek var buna? Bir Başbakanın oğlu, bir
Başbakanın kızı, kayınvalidesi, akrabaları bir
vakıfta, üstelik de bir üniversite vakfında bulunuyorlar. Bütün bu
akrabalarının bulunduğu vakıf, Bakanlar Kurulu nedense
hemen bir gün içerisinde bir karar alıyor ve vergiden muaf ediliyor.
Peki, vergiden muaf edilen bu
vakfın ilk kurulunda bulunanlar kimler: Bilal Erdoğan, Başbakan
Erdoğanın oğlu; Esra Albayrak, Başbakan
Erdoğanın kızı; Serhat Albayrak, Başbakan
Erdoğanın damadının ağabeyi; Reyhan Uzuner,
Başbakan Erdoğanın oğlu Bilal Erdoğanın
kayınvalidesi; Ziya İlgen, Başbakan Erdoğanın
eniştesi; Şule Albayrak, Başbakan Erdoğanın
kızı Esra Albayrakın eltisi; Ahmet Ergün, Başbakan
Erdoğanın en yakın arkadaşlarından; Bülent Turan, AKP İstanbul Milletvekili; Hasan
Can, AKP Ümraniye Belediye Başkanı; Mevlüt Uysal, AKPli
Başakşehir Belediye Başkanı; Mustafa Demir, AKPli Fatih Belediye
Başkanı; Mehmet Doğan Kubat, AKP İstanbul Milletvekili;
Mustafa Ataş, AKP İstanbul Milletvekili.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, böyle bir vakfa bağış yapmayacak ve iş yapmak
isteyecek, belediyelerden işini geçirmek isteyecek bana bir tane
kuruluş söyleyin, tek bir tane kuruluş söyleyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu vakfın
faaliyet alanı ne? Vakfın faaliyet alanı ne? Ya, bunlar
yardım yapamazlar mı?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) İş Bankasının yönetimini sayar
mısın?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Şimdi, ben demiştim ki
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
İş Bankası neler yaptı?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Bakın, nasıl sesler çıkmaya başladı, daha önceki
konuşmalarda hiç ses çıkıyor muydu? Çıkmıyordu. Ne
oldu şimdi? Yaralarına bastım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne
Yaralarına bastım. Ya! Benim yaram yok ki!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Nasıl
bastım yaralarına? Elimde tuz vardı, tuzla bastım
yaralarına.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Seviyeyi düşürdün.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - O
zamanlar, Suudi Arabistandan Royal Protocol adlı, Türkçe
karşılığı Suudi Kraliyet Hükûmeti tarafından 26
Nisan 2012de 99 milyon 990 bin dolar bağış yapıldı
demiştim. Hemen dediler ki: Ne var bunda? Yani, Suudi Kralı bir
bağış yapmış Türkiyedeki bir vakfa üniversite
açılsın diye. Çok hayırsever ya Suudi Kralı. Ama,
bakın, Suudi Kralının Sevda Tepesindeki 50 bin metrekarelik
arazisi 16 Haziran 2012de birden imara açılıvermiş, hemen,
arkasından!
LEVENT GÖK (Ankara) Allah Allah!
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Bak sen!
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Niye rahatsız oldun bundan?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu kürsüye çıkıp da
arkadaşlarımız dediler ki
LEVENT GÖK (Ankara) Doğru mu
söylüyorsun Engin?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Nedir,
bunda ne var? diye sormuşlardı. İşte bunun altında bu
var.
Pekâlâ, bununla kalıyor mu?
Şimdi, TÜRGEVin
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Tesadüf, manidar!
LEVENT GÖK (Ankara) Royal
bağışta mı bulunuyor?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Tabii, 99
milyon 990 bin
LEVENT GÖK (Ankara) TÜRGEVe
bağışta bulunuyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
TÜRGEVe
bağışta bulunuyor Kral Abdullah.
LEVENT GÖK (Ankara)
Taşınmaz imara açılıyor! Bir daha söyle!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - İki
ay sonra, iki ay sonra Sevda Tepesi imara açılıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Allah Allah,
olamaz bu kadar Engin!
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Tesadüf, tesadüf!
LEVENT GÖK (Ankara) Engin, olamaz, bu
kadar olamaz!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sen bu Sevda
Tepesi nerede biliyor musun?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bakın
şimdi, Sayın Arzu Akalın, TÜRGEVin şimdiki Yönetim Kurulu
Başkanı, Sayın Yönetim Kurulu Başkanı diyor ki, ben
demiyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Nedir o?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - TÜRGEVin
Yönetim Kurulu Sayın Başkanı diyor ki: TÜRGEVe hazine
tarafından tahsis edildiğini
Hazine arazilerinin tahsis
edildiğini tek tek anlattı.
LEVENT GÖK (Ankara) Kim
anlatıyor onu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - TÜRGEVin
Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Akalın tek tek anlattı.
LEVENT GÖK (Ankara) Allah Allah!
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Paralelci mi?
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Akalın iddiaların aksine, yapılan bağışlarda
kanuni bir sıkıntı olmadığını söyledi.
Fakat, Arzu Akalının itiraf niteliğindeki
açıklamalarından biri İstanbul Fatihte bulunan Historia AVMye
ortak oldukları iddiasıydı. Akalın, bunu kabul ederek Biz,
bu ihaleye katıldık bir başka vakıfla birlikte; yüzde 25
bizim, yüzde 25 diğer vakfın. dedi değerli arkadaşlar.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) -
Hangi vakıf o?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneğiymiş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bir de,
şimdi, buradan bir arkadaşımız çıkmış
Rıza Sarraf buna bağış yapmadı. demişti.
AKPden, sizin grup başkan vekili yardımcılarınızdan
birisi bu kürsüye çıktı, Rıza Sarrafın bana
bağış yaptığını ispat et, ben kabul
ediyorum. dedi. Şimdi, ben, ispat ediyorum. Ben değil, Yönetim
Kurulu Başkanı Arzu Akalın diyor ki, kendi beyanıyla:
TÜRGEV Başkanı Arzu
Akalın, 17 Aralık soruşturmasında bir numaralı
şüpheli İran asıllı iş adamı Rıza
Sarrafın vakıflarına bağış
yaptığını açıkladı.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Gazeteden
değil mi o? Sözcü gazetesinde.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Hangi gazete?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Arkadaşlar
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sözcü mü,
Cumhuriyet mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Hayır, Star gazetesi.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Star
değildir o, Sözcü. Sözcü.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Sapanca gazetesi mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Star. Gel,
gel! Tamam mı!
Bir dakika
Arzu Hanım bunun böyle
olmadığını açıklasın. Arzu Hanım, Arzu
Akalın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, devam ediyorum,
heyecanlanmayın, heyecanlanmayın.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sözcü mü,
Cumhuriyet mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Şimdi, Bülent Arınç hangi gazeteden?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Gazeteden
değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Hangi
gazeteden?
Size çıkıp da Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı parsel parsel sattı. dedi, o
da mı gazeteden? (CHP sıralarından alkışlar) O da
mı yandaş gazeteci? Hâlâ mı konuşuyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Cemaate verdi.
dedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Onun için
susun, dinleyin. Onun için susun, dinleyin.
Arzu Akalın, TÜRGEVe
bağış yapanlar arasında üçüncü havalimanı ihalesini
alanların da olduğunu kabul etti.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kim söyledi onu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Arzu
Akalın.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Yok canım!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hangi gazete?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Evet.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hangi gazete?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Şimdi, itaat edin arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hangi gazete o?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Sapanca gazetesi mi? Adapazarı ekspres gazetesi mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yok, Tan gazetesi,
Tan!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Karşı mı, Taraf mı?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - TÜRGEVin
tartışmalı konularından bir tanesi: Bir belediyenin
eğitim gibi bir konuda bir vakıfla iş birliği yapması
kınanacak değil, takdir edilecek bir konu. Yurdun başkalarına
değil de TÜRGEVe verilmesi çok normaldir. dedi.
Şimdi değerli
arkadaşlarım
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Çocuklarınız, torunlarınız seyredecek bu görüntüleri be!
Ayıptır ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Şimdi
değerli arkadaşım, hiç ayıp yok.
Neden ayıp değil, biliyor
musunuz sayın milletvekilleri?
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, gayriyasal
işlemler mi? Hayır işi, hayır, hayır! Siz
hayırdan anlamıyorsunuz ki! Siz hayır bilmiyorsunuz ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu
kürsüden biz bu arkadaşlarımızla ilgili yolsuzlukları,
rüşvetleri tek tek açıklarken belgesiz açıklamıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gazete
kupürleriyle açıklıyorsunuz ama!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Gazete kupürleriyle
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ama,
bugünlerde durum değişti. Bugünlerde açıklayan sadece Cumhuriyet
Halk Partisi ve muhalefet milletvekilleri değil.
LEVENT GÖK (Ankara) İktidar da
açıklıyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Bugünlerde, vicdanı olan AKPli milletvekilleri de artık tahammül
edemiyor, vicdanı olan AKPli milletvekilleri, şu sıralarda
oturup dört yıldan beri sesini çıkartmayıp tahammül eden, 50
tane, oyunu yolsuzluk ve rüşvete vermeyip sesini çıkartmayan o
insanlar da artık tahammül edemiyor. Kendilerinin üçüncü dönemi dolduktan
sonra artık gideceklerini anlayınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
yol gözükünce, bu sefer diyorlar ki kendi Büyükşehir Belediye
Başkanlarına: İşte bunlar, parsel parsel Ankarayı
satmışlardır. diyorlar,
parsel parsel
(CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Biz onu on
beş yıldır söylüyorduk, inanmıyorlardı Engin, on
beş yıldır anlatıyorduk, anlamıyorlardı.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Şimdi
bunların, TÜRGEVin kendi Başkanı İhalelere girenler
bağış yapmıştır, Rıza Sarraf
bağış yapmıştır, Sevda Tepesini imara
açtık, Kral Abdullah bağış yapmıştır.
diyecek ve bu TÜRGEVin bütün aile efradı, Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğanın oğlu, kızı, yakını
LEVENT GÖK (Ankara) Damadı
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
olacak ve
millet bunun hesabını sormayacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Olur mu öyle
şey?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Burası muz cumhuriyeti değil, burası Türkiye Cumhuriyeti.
Türkiye Cumhuriyeti bunun er geç hesabını soracaktır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Siz bugün vicdanlarda
mahkûmsunuz ama şunu asla unutmayın: Yarın sandıkta, öteki
gün de bu milletin gerçekten hukuk divanı olan Yüce Divanın
karşısına geçip bunların hesabını vereceksiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Aynen öyle.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bugün
müstehzi bir gülümsemeyle bizi dinliyor olabilirsiniz, bugün söylediklerimiz
size çarpıp geri dönüyor olabilir. Bugün bu kürsülerde oturup sadece bizim
söylediklerimizi
Aman, bu bizim milletvekilliğimizdir, bu dursun,
başka kime dokunulursa dokunulsun. anlayışıyla hareket
edebilirsiniz ama Türkiyenin üniversitelerini kurarken biz, bilim yuvası
olarak kurulmasını, irfan yuvası olarak kurulmasını
isteriz. Türkiyenin üniversitelerinde, biz, o üniversitelerde yetişen
öğrenciler gerçekten Türkiyede iş sahibi olsun, güç sahibi olsun
isteriz. Ben öğretmen yetiştiriyorum. Hepsi öğretmen olarak
mı işe girecek? diyen bir bakanın Hükûmeti, işte, binlerce
atama bekleyen öğretmeni atama kapılarında bekletir. Ben,
Türkiyede, 4+4+4te, çıraklık yaşını ILO
sözleşmesinde 16 olarak imzaladınız ama 14 olarak buraya
getiriyorsunuz, sizin daha Bakan olarak bundan haberiniz yok dediğimde,
Öyle mi? Bunu düzeltelim. diyen bir millî eğitim anlayışı
zaten baştan batmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
biz şunları söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz: TÜRGEV, bugün,
toplum vicdanında rüşvetle ve yolsuzlukla anılmaktadır.
Onun kurduğu üniversite, sadece iş adamlarına peşkeş
çeken ve onların vergi iadelerini kapatan bir kuruluştan başka
bir şey değildir. Biz, bu tasarının geri çekilmesini
istiyoruz çünkü bu Türkiyede namusuyla üniversiteye katkı verecek,
şerefiyle katkı verecek çok iş adamı olduğunu da
biliyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Haydi cevap verin
bakayım Engine, haydi cevap verin!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Arkadaş, neresini düzelteceksin ki? Her tarafı
sataşma!
LEVENT GÖK (Ankara) Buyurun düzeltin,
hodri meydan!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Her tarafı yanlış!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
654 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
bugün Türk eğitim sistemi açısından önemli bir gün
yaşıyoruz. Biraz önce, 706 sıra sayılı kanunu geçirdik
Meclisimizden, o kanunla birlikte yeni üniversiteler kurduk. Şimdi bu 654
sıra sayılı Kanun Tasarımızla da yeni üniversiteler
kuruyoruz. Bundan dolayı, ben katkı veren bütün muhalefet partisi
milletvekillerine ve bütün gruplara huzurlarınızda teşekkür
ediyorum.
Sözümü fazla uzatmayacağım
ancak bazı rakamları sizlerle paylaşarak
huzurlarınızdan ayrılacağım. Öncelikle,
üniversitelerimizdeki öğrenci sayısına
baktığımız zaman, şu an itibarıyla son
rakamları veriyorum: Devlet üniversitelerimizde 3 milyon 312 bin 400
öğrenci okumakta, vakıf üniversitelerinde ise 274.606 öğrenci
okumakta; toplamda üniversitelerimizde okuyan öğrenci sayımız 3
milyon 587 bin 6 öğrenciye ulaşmakta. Bunu yüzdeye vurduğumuz
zaman, devlet üniversitelerinde okuyan öğrencilerimizin sayısı
toplam rakamda yüzde 92,35; vakıf üniversitelerinde ise yüzde 7,65e
tekabül etmekte. Aynı zamanda, ülkemizde okuyan yabancı öğrenci
sayısına baktığımız zaman da 42.994 yabancı
öğrencinin ülkemizde okuduğunu görmekteyiz.
Diğer taraftan, son 2014
yılında üniversiteye girmek için başvuran öğrenci
sayısına baktığımızda, 2 milyon 86 bin 115
öğrenci başvurmuş, yerleşen öğrenci sayısı
ise 922.275. Dolayısıyla, baktığımız zaman
değerli arkadaşlar, hâlâ Türkiyenin yeni üniversitelere
ihtiyacı olduğunu bu rakamlardan rahatlıkla
çıkarabilmekteyiz.
Aynı zamanda, lisansüstü
eğitim yapan öğrenci sayısına
baktığımızda, devlet üniversitelerinde 353.511, vakıf
üniversitelerinde ise 71.261 sayısının olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
vakıf üniversitelerindeki öğrenci sayısı yüzde 7,65te
kalıyor. Dolayısıyla, bizim hızla vakıf
üniversitelerinin sayısını ve öğrenci kapasitesini
artırmamız gerekmekte. Bugün, biraz önce de söylediğim gibi, 706
sıra sayılı teklifle 3 tane üniversite kurduk. Bunlardan birisi
Onyedi Eylül Bandırma Üniversitesi, ikincisi İskenderun Teknik
Üniversitesi, üçüncüsü Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi. Bu kanunla, yine
madde ihdası yoluyla da aynı zamanda vakıf üniversitesi olarak
İstanbul Rumeli Üniversitesi ve Antalya AKEV Üniversitesi kurulmuş
oldu. Ben, bu kurulan üniversitelere şimdiden başarılar
diliyorum ve özellikle, 3 ilçemizde kurulan üniversitelerin ilçelerimize
hayırlı uğurlu olmasını Cenabıhaktan niyaz
ediyorum.
Şimdi görüşmekte
olduğumuz tasarıyla ise 3 tane üniversite kuruyoruz. Bunlardan birisi
Uluslararası İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, 7 fakülteden
oluşmakta. Bu üniversitenin gerçekten Türkiyenin ihtiyacı olan bir
üniversite olduğunu düşünüyorum çünkü özellikle, bu alanda Türkiye'de
uluslararası bir üniversite bulunmamaktaydı. Dolayısıyla
-biraz önce de rakamı verdim- 42 bin küsur civarında yabancı
öğrenci ülkemizde okumakta. Ben bu üniversitenin ülkemizde okuyan
yabancı öğrencilerin sayısını artırmaya da
ayrıca katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Diğer taraftan, İbn Haldun
Üniversitesi, yine TÜRGEV vakfının kuracağı bir üniversite,
bu da 5 fakülte ve 2 enstitüden oluşmakta. 21. Yüzyıl Anadolu
Vakfının kuracağı üniversite ise İstinye Üniversitesi.
Dolayısıyla, böylece bu tasarıyla da 1 devlet, 2 de vakıf
üniversitesi kurmuş olacağız.
Değerli kardeşlerim,
değerli milletvekilleri, bir de şu rakamı sizlerle
paylaşmak istiyorum: 2002 yılında yani Hükûmete
geldiğimizde, ülkemizde toplam 75 üniversite bulunmaktaydı;
bunların 52si devlet, 23ü vakıf üniversitesiydi. Şimdi
ulaşmış olduğumuz rakamları sizlere takdim ediyorum:
Bugün kuracağımız üniversitelerle toplam devlet üniversitesi
sayısı 109a çıkıyor, vakıf üniversitesi
sayısı ise 76ya ulaşıyor. Yani, 2002de toplam 75
üniversitemiz vardı. Şimdi kuracağımız vakıf
üniversiteleriyle vakıf üniversitelerinin sayısı 2002deki
toplam devlet ve vakıf üniversitesi sayısını geçmiş
oluyor. Dolayısıyla, toplamda bu çıkaracağımız yasayla
185 sayısına ulaşmış bulunuyoruz.
Değerli kardeşlerim,
değerli milletvekilleri; ülkemizde faaliyet gösteren bütün vakıflar
ülkemizdeki meri kanunlara göre faaliyetlerini yürütmekte, hiçbir vakfa
ayrıcalık sağlanmamaktadır. Milletin vicdanı sandıkta
zaten tecelli ediyor, 7 Haziranda da tecelli edecek.
Ben bu kurulacak üniversitelerin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen
üniversitelerimizde kadro bekleyen yardımcı doçent, doçent ve
profesör adayları mağdur durumda. Bu konunun hızlanması
adına Bakanlığınızca yapılan bir işlem var mıdır?
Bazı üniversitelerde özellikle kadroların ilan edilmemesinin
sebepleri nelerdir?
İkincisi: 2547 sayılı
Yasanın 50/(d) maddesi gereğince araştırma görevlisi
olarak üniversitelerimizde çalışan gençlerimizin yüksek
lisansları veya doktoraları bitince ilişikleri üniversiteden
kesilmektedir. Bunların mağduriyetinin giderilmesi konusunda
Bakanlığınızca yapılan bir çalışma var
mı, varsa ne aşamada?
Üçüncüsü: Ege Üniversitesinde kısa
bir süre önce hayatını kaybeden Fırat Yavuz
Çakıroğlunun katilleri yakalanmış mıdır? Yakalandıysa
kimlerdir? Ege Üniversitesinden hangi yetkililer hakkında
Bakanlığınızca nasıl bir işlem
yapılmıştır, sonucu nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir: Sayın Bakan, şu anda
Türkiye'de kaç tane tıp fakültesi var ve bu tıp fakültesinde de
ayrıca branşlarına göre kaç tane öğretim üyesi var?
İki: Türkiye'de kaç tane hukuk
fakültesi var ve hukuk fakültelerinde idare hukukunda, ceza hukukunda, medeni
hukukta, ticaret hukukunda, anayasa hukukunda kaç tane öğretim üyesi var?
Bir başka soru: Şimdi, biraz
önce konuşmacılar da bahsettiler, 76 tane vakıf üniversitesi
var. 76 tane vakıf üniversitesinden, özel iş adamlarından,
belediyelerden, kamu kurumlarından
TÜRGEV kadar ayrıcalık gören başka bir vakıf var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, bugün Sayın Bakan
Hükûmet adına zor bir görevde bulunuyor. Sabahtan akşam saatlerine
kadar ve hâlen devam eden elektrik sıkıntısıyla ilgili
sorularımıza cevap veremedi, Sizlere bilgi vereceğim,
arızanın nedenini bilmiyorum. diyerek geçiştirdi, onu bir
kenara bıraktık ama bir başka önemli olay oldu.
İstanbulda, adliyede bir savcının rehin alındığı
bir operasyondan sonra, rehin alan kişiler de öldürüldü, rehin alınan
savcı da hayatını kaybetti. Bu konuda savcıyla ilgili
başsağlığı dileklerimizi burada ilettik.
İşin ilginç yanı, rehin alınanın ve rehin
alanların öldüğü bu operasyonda Cumhurbaşkanı ve
Başbakan polisleri kutladılar ve operasyonu başarılı
bulduklarını ifade ettiler. Sayın Bakan, ortada sağ kalan hiçbir kimse
olmadığına göre -rehin alınan da hayatını
kaybetmiş, rehin alanlar da hayatını kaybetmiş- bu
operasyonun başarı oranını ve durumunu siz nasıl
açıklıyorsunuz? Çok merak ettik, bu konuda bir açıklama yapar
mısınız?
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli Bakan, şunları
sormak istiyorum: 2002de kaç üniversitemiz vardı, 2015te kaç
üniversitemiz? 2002de öğrenci sayımız ne kadardı, 2015te
öğrenci sayımız ne kadardır? 2002de kaç öğretim üyesi
vardı, 2015te kaç öğretim üyesi var? 2002de bir öğretim
üyesine kaç öğrenci düşmekteydi, 2015te bir öğretim üyesine kaç
öğrenci düşüyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Bakan, üniversitelerin iki
yıllık yüksekokul mezunları, yerel yönetim mezunları
genelde belediyelere girememekteler, özel idarelerde
çalışamamaktalar, kadro darlığı sebebiyle bu mezunlar
açıkta kalmaktalar. Bu gençlerin istihdamı için hangi bakanlıklara
kadro açılabilir? Bunlara istihdam nasıl sağlanabilir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, daha önce de
sormuş olduğum bir soru vardı ama bir türlü cevap gelmedi.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği adlı
derneğimiz, yıllarca Türkiyede kız çocuklarını, köylerdeki
kız çocuklarını okutmak için seferber olmuş, Kardelen
Projesine imza atmış, on binlerce çocuğumuzu okutmuş bir
derneğimiz. O derneğin kamu yararına çalışan dernek
statüsü kaldırılarak topladığı
bağışlar, çelenk bağışları ticari faaliyet
sayılarak milyarlarca lira ceza kesilmiştir. TÜRGEV
Başbakanın, o zamanki Başbakanın, şimdi
Cumhurbaşkanının koruması altındayken bu cezalar,
binlerce çocuğu okutan Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğine yapılan reva mıdır? Bundan geri adım
atılması düşünülmekte midir? Onu sormak istedim.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bakanlığınıza bağlı bu 1.709 şube müdürünün
akıbeti nedir? Mahkeme kararına rağmen, kararların
uygulanmamakta ısrar edildiği iddiaları doğru mudur? Yeni
şube müdürü atamaları ne zaman yapılacaktır? Bu konuda daha
önce verdiğiniz sözlerin gereğini neden yerine getirmediğinizi
merak etmekte bu şube müdürleri.
İkincisi: Bilindiği gibi,
okul müdürleri ve müdür yardımcıları görevlerinden
alındılar, şu anda birçoğu idari mahkemeye başvurup
mahkeme kararıyla, göreve iade kararı almalarına rağmen
bunların da atanmadığı ve
Bakanlığınızın yargı kararlarına
uymadığı iddiaları doğru mudur? Doğruysa şu
anda kaç okul müdürü ve müdür yardımcısını görevine iade
etmiyorsunuz, sebebi nedir? Burası bir muz cumhuriyeti mi yoksa hukuk
devleti mi? Bunu özellikle sizin ağzınızdan duymak isteriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen
yıllarda Millî Eğitim Bakanlığı Görevde Yükselme
Yönetmeliğinde değişiklik yapmış, yapılan
yazılı ve sözlü sınav sonucunda sadece sözlü sınav
sonuçlarını değerlendirerek millî eğitim şube müdürü
atanmış, bu haksız uygulama Danıştayca iptal
edilmiştir.
Ayrıca, yine bir yönetmelik
değişikliğiyle ortaöğretimde okul müdürleri bir haksız
uygulamayla bir sendikanın üyelerine âdeta teslim edilmiştir.
Mağduriyete uğrayan müdürler mahkemeye başvurmuş ve birçok
mahkeme bunların lehinde karar vermiştir. Bu haksız uygulamayı
kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bu konuyla ilgili bir çalışmanız
var mı?
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana iki şey sormak
istiyorum.
Bir: TEOG sınavlarında
imam-hatip ortaokulu ve lisesini tercih edenlerin yüzdesini öğrenmek
istiyorum.
İkincisi: 4+4+4
çıktıktan sonra, ilk 4üncü sınıftan sonra
açıköğrenime veyahut da dışarıdan eğitime
katılan kız çocuklarının sayısı ne kadar
olmuştur? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce Engin Bey
belgesiyle birlikte açıkladı, bu Suudi Kraliyet Hükûmeti
tarafından vakfa 99 milyon 990 bin 990 dolar bağış
gönderildiğini ifade ettiler. Yurt dışından Türkiyedeki bir
vakfa para göndermek vakfın kapatılma nedeni değil midir acaba
ve bu, aynı zamanda etik midir? Yurt dışından böyle para
gelen başka vakıflar var mıdır, sadece istisnası
TÜRGEV midir?
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Dersine çalışmadan gelmiş Sayın Bakan!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten
ses bize geliyor Sayın Bakanım yani cevabı aldık.
LEVENT GÖK (Ankara) Cevabı
aldık efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Duydunuz mu?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Duyamadık, duyamadık.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Yani
sınıfta sözlüye kalksanız çakardınız!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ben tekrar edeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, çok rakamsal şeyler sorduğunuz için,
arkadaşlardan kesin rakamları öğrenmeye
çalışıyorum. Takdir edersiniz ki bütün bu rakamları tek
tek, kaç öğrenci kız öğrenci, kaç öğrenci erkek
öğrenci, kaç öğrenci başına kaç öğretmen düşüyor,
bunları bir çırpıda söylemem mümkün değil, zaten onu
bekleyerek sormadığınızı da biliyorum. Ama, şu
şube müdürü atamalarından başlayalım.
Bu konuda açılmış pek
çok dava var gerçekten. Şube müdürü atamalarında uygulanan yöntemle
ilgili açılan davalardan 156 tanesi Millî Eğitim
Bakanlığının lehine yani Bakanlığın
uygulamasını doğru bulmuş 156 davada, 47 tanesi de
aleyhine. Danıştay da ayrıca mülakatın doğru
olduğuna dair karar verdi dolayısıyla Danıştay
kararı da bunu besliyor ama biz aleyhimize verilmiş olan o 47
davayı da -uygulamasını yani- tekrar bunları mülakata
alarak değerlendiriyoruz.
Şimdi, buradan okul müdürlerinin
atamasına geçelim: Burada, yine yargı kararıyla görevine iade
edilmesi istenenleri görevlerine iade ettik, ediyoruz.
Onun da dışında, bu okul
müdürlerinin değerlendirilmesi işlemi şöyle işlemişti:
Dört yılını tamamlamış 16 bin müdürün
değerlendirilmesi 6 aktör tarafından yapılmıştı;
ilçe millî eğitim müdürü, atamalardan sorumlu ilçe şube müdürü, o
okuldaki en kıdemli öğretmen, o okuldaki en kıdemsiz
öğretmen, okul aile birliği temsilcisi ve öğrenci temsilcisi. Bu
6 aktörün de müdürleriyle ilgili değerlendirmelerini hangi kriterlere göre
yapacaklarını belirlemek üzere 100ün üzerinde kriter belirledik, bir
okul müdüründe aranması gereken özellikler itibarıyla ve her bir
paydaşın yani ilçe müdürünün, şube müdürünün, okul aile
birliği başkanının, en kıdemli öğretmenin, en
kıdemsiz öğretmenin ve öğrenci temsilcisinin, bunların bir
komisyon olarak toplanıp değil, birbirlerini etkilemesinler diye
ayrı ayrı elektronik ortamda oylamalar yapmasını
istemiştik, nitekim öyle de yapıldı. Bu oylamalar neticesinde
70in üzerinde puan alan müdürlerimiz görevlerine devam ettiler, 70in
altında olanlar da ya başka bir kurumda görevlendirilmek üzere tekrar
müracaat ettiler veya öğretmenliğe döndüler.
Burada, bazı yerlerde, ilçe
müdürüyle yani Bakanlığı temsil ettiği
varsayılabilecek paydaşlardan ilçe müdürü ile atamalardan sorumlu
şube müdürünün toplam 100 üzerinden payları 60dı. Bu 60ın
birçok yerde tartışmalı değerlendirmelere neden
olduğunu gördük yani diğerlerinin, diğer aktörlerin diyelim tam
puan verdiği bir müdür hakkında 60lık avantajı kullanarak
bazı yerlerde farklı değerlendirmeler
yapıldığını gördük.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Hep sendikal yaklaşıldı Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bir kısmı sendikal, bir
kısmı kişisel, bir kısmı tanımamaktan kaynaklanan
değerlendirmeler yapıldı. Bu nedenle bunu düzelttik, önümüzdeki
dönem 50-50 yapalım dedik yani aktörlerin herhangi birisinin, özellikle
bizim millî eğitim ilçe müdürlerimizin ve şube müdürlerimizin bu tür
sendikal veya kişisel ön yargılarla hareket etmeleri
haksızlığa neden olmasın diye bunu daha dengeli hâle
getirmek için tedbirimizi aldık. Dediğim gibi, ister okul müdürü
olsun ister şube müdürü olsun mahkeme kararıyla göreve iade edilmesi
istenenlerin hepsini veya tekrar mülakata alınması istenenlerin
hepsini tekrar mülakata aldık. O konuda yargıyla ilgili
Ama
dediğim gibi, zaten hakkımızda açılan şube
müdürleriyle ilgili davalardan 156 adedinde de yani 3 davadan 2si
Bakanlık lehine, daha doğrusu, 4 davadan 3'ü Bakanlık lehine
sonuçlanmış.
Şimdi, sorulan diğer
sorularla ilgili
Tıp fakültesi sayısı: 64 tane devlet
üniversitesinde, 30 tane de vakıf üniversitesinde olmak üzere 94 tıp
fakültemiz var. Hukuk fakülteleri de 33 devlet üniversitesinde, 39 vakıf
üniversitesinde olmak üzere 72 hukuk fakültemiz var. Üniversite
sayısı 2002de yani biz iktidara geldiğimizde 75ti, şu
anda 176. Örgün eğitimdeki öğrenci sayısı da 1 milyon 117
bin 907den 2 milyon 807 bin 681e; öğretim üyesi sayısı da
70.012den 146.558e
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anayasa
hukuku hocası kaç tane vardır, idare hukuku kaç tane vardır?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi, anayasa hocalarını da
bölüm bazında çıkarmamız lazım. Şu anda elimizde o
döküm yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çünkü 94
tane anayasa hukuku hocası yok Türkiyede, 94 tane idare hukuku
hocası yok Türkiyede Değerli Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) İşte, bölüm başına
çıkaralım biz onları yarın, size verelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sağ
olun. Teşekkür ederim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Evet, tıp fakültesindeki, hukuk
fakültesindeki öğretim üyesi sayısını da yine
yazılı olarak vereceğiz. Yani ayrı ayrı fakültelere göre
bölüm bazında bunları tasnif etmemiz gerekiyor. O nedenle onları
oradan çıkartabiliriz.
Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneğinin vergi muafiyeti konusundaki son durumunu bilmiyorum.
Onu Vakıflar Genel Müdürlüğünden de
Ama dernek olduğu için
İçişleri Bakanlığından öğrenmemiz lazım. Onu
öğrenir, size bildiririz.
Yerel yönetim mezunları, tabii
adı üzerinde belediyelerde görevlendirilebilir.
Onun dışında, bu
vakıfların yurt dışından bağış
alması eskiden kapatılma nedeniydi, hatta siyasi partiler için de
aynı şey söz konusu. Vakıflar Kanununda yapılan değişiklikle
vakıflar yurt dışından bağış alabiliyorlar
Adenauer Vakfı gibi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yurt
dışından başka vakıf hiç aldı mı bu TÜRGEV
dışında Sayın Bakanım?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Konrad-Adenauer Vakfı. Türkiyedeki
muadiline destek olduğu için hakkınızda kapatma davası
açılacaktı hatırladıysanız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani,
efendim, şu anda Türkiyede üniversite kuran vakıflardan başka
alan var mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Diğer vakıflardan yurt
dışından destek alanlar var mı, onu bilmiyorum.
Bunları Vakıfların açıklama zorunluluğunun olup
olmadığını da bilmiyorum açıkçası ama eğer
varsa, açıklamaları gerekiyorsa veya Vakıflar Genel Müdürlüğünde
bunların kaydı varsa onu da açıklarız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İçişleri Bakanlığının denetimine tabi Sayın
Bakanım, o açıdan açıklaması lazım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır, Vakıflar Genel
Müdürlüğü eğer bunun kaydını tutuyorsa ve bunu kurumsal bir
sır gibi görmüyorsa onu da açıklarız. Bilmiyorum oradaki mevzuatı
ama şunu biliyoruz şimdi: Vakıflar yurt dışından
katkı alabiliyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bağış farklı, katkı farklı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bağış ve yardım
alabiliyorlar.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
benim soruma cevap vermediniz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) TEOG sonuçlarını sormuştum.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Sayın Bakanım, ilave sorularımız var efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ne vardı?
BAŞKAN Sayın Öner, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bir dakika Sayın Başkanım,
galiba bir soruyu eksik bıraktım.
LEVENT GÖK (Ankara) Bugün, sayın
savcının hayatını kaybettiği olayda hem rehin
alanların hem de rehin alınılanın hayatını
kaybettiği o operasyonu Cumhurbaşkanı başarılı
buldu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, siz bunu
nasıl değerlendiriyorsunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi, önce, savcıya Allahtan
rahmet diliyorum, ailesine sabırlar diliyorum. Tabii ki hepimizin gönlü
isterdi ki rehine savcı sağ salim kurtulsaydı ama bunların
ne kadar zor operasyonlar olduğunu herkes biliyor. Keşke böyle
olmasaydı, keşke sağ olarak kurtulabilseydi. Tabii ki üzüldük;
Sayın Cumhurbaşkanı da, Sayın Başbakan da en az bizim
kadar üzülmüşlerdir.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani,
başarılı bulmuyorsunuz ama.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bir de bu imam-hatip okullarıyla ilgili
bir sorunuz vardı, TEOGa girenlerin ne kadarı imam-hatiplere
Bir defa
ortaokullara giriş TEOGla olmuyor. Yani, imam-hatip ortaokullarına da
tıpkı diğer ortaokullar gibi velilerin tercihiyle ve adrese
dayalı olarak yerleşiyorlar. Daha doğrusu, önce çocuklar normal
ortaokullara adrese dayalı olarak yerleştiriliyorlar, sonra
çocuklarını imam-hatip
okullarına göndermek isteyen veliler ayrıca çocukları için imam-hatip ortaokullarını
arayıp bulup çocuklarını kendileri oraya kaydettiriyorlar.
Ortaokulda mekanizma o şekilde işliyor.
Liseye geçişte de
Yani, imam-hatibi
tercih eden çocuklarla ilgili, ortaokul mezunlarından ne kadarı diye
mi soruyorsunuz?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Evet, yüzdesini söylerseniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi, aklımda
kaldığı kadarıyla 15 tercih yapılmıştı
biliyorsunuz. 1inci tercihi Anadolu imam-hatip lisesi olan öğrencilerin
sayısı 94 bindi. 1 milyon 300 bin içinden 94 bin öğrenci 1inci
tercih olarak imam-hatip yapmıştı; bunların 54 bini bu
tercihlerine yerleşti, 40 bini yerleşemedi birinci tercihlerine. Onun
dışında, 2nci, 3üncü ve 15 tercihin içerisinde olanlarda da
imam-hatiplerin kontenjanından daha fazla sayıda tercih var yani
zorla yerleştirecek öğrenci bulmakta zorlanırdık çünkü
zaten imam-hatibe gitmek isteyen öğrencilerin sayısı mevcut
imam-hatiplerin kontenjanının üzerinde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI
TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1-
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Türkiye Uluslararası
İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
EK MADDE 158- İstanbul'da Türkiye
Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adıyla bir
üniversite kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe
bağlı olarak;
a) Sosyal ve Beşeri Bilimler
Fakültesinden,
b) Hukuk Fakültesinden,
c) Siyasal Bilgiler Fakültesinden,
ç) İslami İlimler Fakültesinden,
d)Tıp Fakültesinden,
e) Mühendislik ve Mimarlık
Fakültesinden,
f) Bilgisayar ve Bilişim
Fakültesinden,
g) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
ğ) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
h) Sağlık Bilimleri
Enstitüsünden,
oluşur.
Rektör beş
yıllığına, Yükseköğretim Kurulunun önereceği
profesör akademik unvanına sahip üç aday arasından
Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
Üniversite yönetimine, üniversitenin
faaliyet alanları ile stratejik planına ilişkin görüş
vermek üzere aşağıdaki kurum ve kuruluşların üst
yöneticilerinin katılımıyla Üniversite Danışma Kurulu
oluşturulur.
a) Milli Eğitim
Bakanlığı.
b) Dışişleri
Bakanlığı.
c) Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı.
ç) Diyanet İşleri
Başkanlığı.
d) Yurtdışı Türkler ve
Akraba Toplulukları Başkanlığı.
e) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu Başkanlığı.
f) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı.
g) Avrupa Birliği Eğitim ve
Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı.
ğ) Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü.
Bu Kurul yılda en az bir kez Rektörün
çağrısı üzerine toplanır. Danışma Kurulu
toplantılarına uluslararası kuruluşların
yükseköğretim ile ilgili birimlerinden ve yurtdışındaki
yükseköğretim kurumlarından oy hakkı olmaksızın
temsilciler çağrılabilir. Danışma Kurulunun
çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Yükseköğretim Kurulunun
belirlediği eğitim öğretimin niteliğine ilişkin asgari
kriterlerin yerine getirilmesi kaydıyla bölüm, anabilim dalı, bilim
dalı veya araştırma merkezleri ile lisans ve lisansüstü diploma
programı açmaya, bu programların kontenjanlarını
belirlemeye ve akademik kadroların ilanına Üniversite Yönetim Kurulu
yetkilidir. Üniversite, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığı tarafından
yurtdışından burslu olarak kabul edilen öğrencileri kendi
birimlerine yerleştirir. Gerektiği durumlarda bu öğrencilerin
diğer üniversitelere yerleştirilmelerini sağlamak üzere
Üniversite bu üniversiteler ile protokoller yapabilir. Üniversite Türkçe
dışındaki dillerde program açma, yabancı yükseköğretim
kurumları ile ortak program yürütme de dahil olmak üzere
yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarıyla her türlü
işbirliğine dair protokoller ve anlaşmalar yapabilir. Üniversite
Yönetim Kurulunun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile yurtiçinde ve
yurtdışında fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri birimler
kurulabilir. Yurtdışında eğitim yapılabilmesi, bu
birimlerde yurtiçinden görevlendirilecek öğretim elemanları ile idari
personelin ve sözleşmeli olarak mahallinden temin edilecek öğretim
elemanları ile idari personelin niteliği, sayısı, görev
süresi ve bunlara ödenecek ücretler ile diğer usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Üniversite Yönetim
Kurulu tarafından belirlenir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde, Vakfın kuruluşu, Vakıf
resmi senedi ve Vakfın Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre tesciline
ilişkin işlemler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
takip edilmek ve sonuçlandırılmak üzere, Türkiye Uluslararası
İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesini Güçlendirme Vakfı kurulur.
Vakfın temel amacı, Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve
Teknoloji Üniversitesini desteklemektir. Vakfın organları; Mütevelli
Heyet, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kuruludur. Maliye Bakanı, Dışişleri
Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı ile orta, lise ve
yükseköğretim öğrencilerini burs ve yurt temini ile desteklemek üzere
kurulan kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti
tanınan vakıflardan Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen
beş dernek veya vakıf Vakfın kurucularını oluşturur.
Vakfın kuruluşuna katılan kişi ve tüzel kişi
temsilcileri Vakfın Mütevelli Heyetini oluşturur.
Vakfın gelirleri şunlardır:
a) Vakfın yapacağı
hizmetler karşılığında alınacak ücretler.
b) Her türlü yardım ve
bağışlar.
c) Vakfa ait taşınmazların
gelirleri.
ç) Diğer gelirler.
Vakıf;
a) Kurumlar vergisinden (iktisadî
işletmeler hariç),
b) Yapılacak bağış ve
yardımlar sebebiyle veraset ve intikal vergisinden,
c) Her türlü muameleler
dolayısıyla düzenlenen kağıtlar ve yapılan
işlemlere ilişkin damga vergisi ve harçtan,
muaftır.
Vakfa yapılacak bağış
ve yardımlar gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirilebilir.
Vakıf, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara
diğer kanunlarla tanınan vergi ve harç istisnalarından
yararlanır.
Vakfın talebi üzerine Maliye
Bakanlığı tarafından Hazinenin özel mülkiyetinde veya
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar üzerinde,
gelir getirici kullanımlar dahil kuruluş amaçlarını
desteklemek üzere Vakıf lehine 49 yıla kadar bağımsız
ve sürekli nitelikli bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilir veya
kullanım izni verilebilir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir ay içinde Vakfın kuruluş işlemlerinde
kullanılmak ve kalanı kuruluş tamamlandıktan sonra Vakfa
aktarılmak üzere Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek
tertibinden on milyon Türk Lirası Vakıflar Genel Müdürlüğü
bütçesine aktarılır.
Türkiye Uluslararası İslam,
Bilim ve Teknoloji Üniversitesini Güçlendirme Vakfı okul öncesi
eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, lise düzeyinde özel eğitim
okulları açabilir. Söz konusu okulların açılması,
eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi, denetimi ve diğer hususlar Milli
Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Uluslararası İslam,
Bilim ve Teknoloji Üniversitesini Güçlendirme Vakfı tarafından
müştereken belirlenir."
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Erdem, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ERDEM (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
654 sıra sayılı Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün,
belki de Meclis, tarihinin en hızlı üniversite kurma gününü
yaşıyor. Resmî, özel veya vakıf üniversiteleri bugün sizlerin
katkılarıyla ülkemizin hizmetine sunuluyor. Şu anda da 654
sıra sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesine
göre birilerine göre devlet, birilerine göre de bir vakıf üniversitesi
daha kuruyoruz. Yani, bu, öyle bir üniversite ki TÜRGEVin havuz
dışındaki bir uygulaması olarak da dikkatlerinize
sunulabilir. Orada iş adamları bir şekilde paralarını
buraya topluyor veya müteahhitlerden birtakım haraçlar alınarak
TÜRGEV oluşturuluyor ve buna istinaden bir havuz meydana gelip bir üniversite
kuruluyordu. Şimdi de devlet imkânlarından, sağdan soldan
toplanan paralarla vakıf üniversitesi niteliğinde yeni bir devlet
üniversitesi daha açılıyor.
Şimdi, bu üniversitenin nasıl
açıldığı önemlidir; işlevi, adı, misyonu,
fonksiyonu elbette önemlidir ama bunları söylemeden önce ülkemizin
üniversite gerçeğini görmek, üniversitelerimizin uluslararası alanda
başarısını test etmek, orada yetişen
yavrularımızın istikbalini garanti etmek veya onlar hakkında
birtakım fikirler imal etmek, herhâlde, bu milletin mensubu olan sizlerin
ve doğal olarak da hepimizin görev ve sorumluluğundadır diye
düşünüyorum. Buradan ısrarla söyledim sizlere Kemalât kem âlât ile
olmaz. diye. Üniversiteleri şekilsel olarak kurabilirsiniz ama hocası
yok bir üniversite ne kadar verimli olur? Veya üniversitelere birtakım
insanları eş, dost, yandaş vesaire hoca olarak tayin
edebilirsiniz; o zaman, talebesi yok üniversite ne kadar verimli olur? Hoca
olur, talebe olur ama buna mukabil müfredatı işe yaramaz.
Şimdi, bir ilahiyat fakültesi hocası
olarak, fakültenin talebeliğinden üniversite hocası olarak bu
şerefli Meclise geldiğimiz güne kadar bir tespitimi sizinle
paylaşmak istiyorum. Her gün müfredat değişir, her gün program
değişir, her gün derslerin, bölümlerin adı değişir ve
siz bunun sonucunda da bu memleketteki yetişen insanların dünya ve
ahiret saadetini temin edecek düzgün bir ilahiyatçı
çıkmasını beklersiniz. Şimdi, şu anda icra edilecek
olan fakülteler de aynı şekilde olacak. Adına İslam
derseniz bu İslam olmaz; İslamı yaşatabilecek,
İslamı öğretebilecek bir fakülte kurulursa ancak burası
fakülte olur.
Size bir şey söylüyorum:
Bakın, bizim eskiden ne fakültemiz vardı ne üniversitemiz vardı
ne profesörümüz vardı ama Türk milleti Müslüman olduğu zaman ne
Allahı görmüş ne Peygamberi görmüştü. Orta Asyanın
steplerinde veya Tanrı Dağlarının ötesinde, icatların
ihtiyaçlardan doğacağı felsefesiyle, iyi bir Müslüman olabilmek
için feraiz hukukunu tespit etme adına matematik bilimini geliştirdi,
yöneldiği kıbleyi tespit etme adına astronomiyi, hangi
kıbleye yöneleceği hususunda coğrafyayı. Yani, şunu
ifade etmeye çalışıyorum: Onlar inandıklarıyla sosyal
hayatı bütünleştirdiler, adam gibi adam olarak yaşayabilmek için
bilimi, teknolojiyi insanlığın hizmetine, aynı zamanda
inandıkları kutsal değerin hizmetine sundular.
Şimdi, onlardan sonra bin sene
geçti ve şu anda 21inci asrın modern Türkiyesinde üniversite
kurarak övünen sizlerin, dikkatlerinize bir hususu arz etmek istiyorum: Çok
yakın geçmişe kadar Suudi Arabistanda hilal görülmüş, oruca
başlayalım., Araplarda ay görülmüş, bayram yapalım.
diyenlerin dinleri konusunda çıplak göze itibar ederken canları
konusunda, ne hikmetse, hep hassas, gelişmiş teknolojik aletleri
aramaları insanlık adına, bilim adına ve İslam
adına bir garabet değil midir?
O zaman, değerli milletvekilleri,
şekilsel olarak binayı yapmak bir anlam ifade etmiyor; birilerine bir
imkân hazırlamak, bir istihdam yaratmak veya birilerine bir rant
sağlamak Müslümanca bir tavır olmuyor. O zaman, bize düşen
hadise önce Allah korkusuna sahip olmak, sonra da Allahın emaneti olan
yavrularımızın geleceğine hizmet edecek kurumsal kimlikleri
yerine getirmek mecburiyetidir.
Şimdi, bakınız,
üniversiteler kuruluyor, az önce Sayın Bakanımız da işaret
ettiler, Sayın Komisyon Başkanımız da
sayılarını verdiler; şu kadar üniversite, şu kadar
talebe
Hocası yok üniversiteyi ne yapalım biz?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Hoca
yetiştirelim.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) Nasıl
yetiştireceksiniz?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
Yetişmiş hocalar var, kadro bulamıyorlar, onlara kadro yok.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) Beyler,
şu anda, bakın, sizin içinizden çok değerli milletvekilleri
kendi yörelerine yapılan devlet imkânlarıyla kimlere nasıl rant
sağlandığını çok iyi bilirler. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Yok
öyle bir şey ya!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) Para
işini ben sizin kadar bilmem. Hocam, ne olursunuz polemiğe girmeyin,
altında kalırsınız. Üniversite açmayı birilerine
müteahhitlik hizmeti olarak görenler yarın hesabını nasıl
verecekler? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir
şey yok ya!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) Nasıl
vereceksiniz onu? Dikkat edin, üniversiteleri sırf birilerine istihdam
alanı oluşturmak için açanlar yarın huzuruilahide bunun
hesabını nasıl verecekler?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Peki,
böyle bir şey yoksa karşı çıkanlar nasıl verecekler?
MUSTAFA ERDEM (Devamla) Değerli
milletvekilleri, burada üzerinde durulması gereken başka bir hususa
daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizim üniversitelerimizin, şu veya
bu şekilde, uluslararası arenada kendisini test etmekten başka
çaresi yoktur. Bunun için de sağdan soldan talebe gelmesi, sağdan
soldan bilim adamının kabul edilmesi en doğal
hakkınızdır. Ama, biz kendi bilim adamlarımızı ne
kadar değerlendirebiliyoruz, üniversiteler olarak bilime nasıl
müdahale ediyoruz, bir örnek vereyim size: Sizler Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesini çok iyi biliyorsunuz. Orada da çok saygın bilim
adamları var ve elhamdülillah bunların hepsi de bu ülkenin
yetiştirdiği Müslüman insanlar. Üniversitenin özgür elemanları
rektörlüğün talebi doğrultusunda müstakbel dekanlarını
seçiyorlar ve üniversitenin rektörü de YÖKe bunu bildiriyor ama ne hikmetse
YÖKten birileri -kendileri gibi inanmadığını
düşünmüş olabilirler veya kendileriyle birtakım paylaşımları
yapamayacağına inanmış olabilirler- rektöre dayatır,
der ki: Efendim, siz falanı filanı bu sıradan
çıkarın, falanı filanı tekrar oraya koymak suretiyle bizim
dekan olarak atamamıza imkân verin. Nerede kaldı ahlak, nerede
kaldı insaf, nerede kaldı İslam, nerede kaldı Müslümanca
yaşamak? Peki, böyle bilim olur mu?
Beyler, bir başka hususa daha
dikkatinizi çekmek istiyorum: Bugün, YÖK, uluslararası alanda
üniversitenin kalitesini yükseltmekle meşgul olması
lazımgelirken üniversitelerin fakültelerine müdahale etme
hakkını nereden buluyor? Şimdi, biz, üniversite
hocasıyız; programlarımızı kendilerimiz
hazırlamak ve talebelerimizin ihtiyacı, ülkemizin ihtiyacı,
ilgili bilim alanımızın ihtiyacı istikametinde bunları
servis etmek durumundayız ama yukarıda birisi kendisine uygun
gelmediği, kendi zihniyetine münasip düşmediği için oraya
müdahale etme hakkını nereden bulur ve nasıl utanmadan,
sıkılmadan buna müdahale eder? Hem yasalar üniversite hocalarına
kendi alanlarıyla ilgili en azından yüzde 30 nispetinde bir program
hazırlama imkânı verecek hem de başında herhangi bir
yetkiyi kullanmak suretiyle onu mağdur duruma düşürecek. Buna
akıl, buna vicdan, buna insaf müsaade eder mi? O zaman ne oluyor biliyor
musunuz? İlahiyat fakülteleri bundan bin sene öncesinin de gerisinde bir
medrese bile olamıyor çünkü bugün hangi projeyi, yarın hangi projeyi
bilemeyecek kadar saf ve bilimin de gerisinde bir durum ortaya
çıkıyor.
Sizleri insanlık adına,
İslam adına, Allah adına hayırlı hizmetler yapmaya
davet ediyor, açılan üniversitelerin hayırlara vesile
olmasını Cenabıhaktan niyaz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Yapıyoruz
elhamdülillah hocam, Allah size de nasip etsin.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öner. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu saatinde üniversite kurmak gibi çok
hayırlı bir işle iştigal ediyoruz.
Türkiye
Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ile TÜRGEVin
kurduğu İbn Haldun Üniversitesi bu akşamın konuları
arasında. Üç ayrı üniversiteyle ilgili teklif de daha önceki oturumda
yasalaşmıştı.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi bünyesinde sosyal ve beşerî bilimler fakültesi, hukuk
fakültesi, siyasal bilgiler fakültesi, İslami bilimler fakültesi, tıp
fakültesi, mühendislik ve mimarlık fakültesi, bilgisayar ve bilişim
fakültesi ile sosyal bilimler, fen bilimleri, sağlık bilimleri
enstitüleri kurulacak. Bu üniversiteye atanan rektör beş
yıllığına atanacak. Bu üniversite o kadar imtiyazlı
bir üniversite ki üniversitenin kuruluşuyla birlikte vakıf da
kurulacak, üniversite güçlendirme vakfı.
Anadolunun
değişik yerlerinde görev yaptık. İllerimize üniversite
kazandırmak için ya da illerimizde kurulu üniversiteler için zaman zaman
vakıfların mütevelli heyet başkanlığını da
yaptık. Bu örnek niye ayrıcalıklı bir örnek? Bu
örneğin yaygınlaştırılması düşünülüyor mu?
Çünkü, diğer vakıflar üniversiteyi desteklemek için binbir güçlükle
uğraşırken bu üniversiteye, kendiliğinden, Maliye
Bakanlığınca ilk aşamada 10 milyon lira
aktarılıyor.
Ayrıca, bu üniversite için bir de
Danışma Kurulu kuruluyor. Danışma Kurulunda Millî
Eğitim Bakanlığı temsilcisi, Dışişleri Bakanlığı
temsilcisi, YÖK temsilcisi, Diyanet temsilcisi, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar temsilcisi, TÜBİTAK temsilcisi, TİKA
temsilcisi, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi
temsilcisi
ALİ SERİNDAG (Gaziantep) -
Sayın Başkan, zaman biraz sorunlu galiba, yirmi dakika.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Zaman
yirmi dakika mı Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sayın Öner,
yanlış verildi, on dakika, onuncu dakikada kapatacağız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla)
Sayın Başkanım, yanıltılmış oluyorum.
Zamanı ona göre kullanacağız efendim.
BAŞKAN Peki, indiriyoruz efendim
yedi dakikaya.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla)
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu temsilcisi gibi kamu
kurumlarından temsilciler atanacak ve yılda en az 1 kez
toplanacaklar. Hani özerk üniversite, hani üniversitelerin özerkliği?
Şimdi, bu üniversite kurulacak, bu
üniversitedeki Millî Eğitim Bakanlığı temsilcisi ya da
Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Hükûmet
kararlarına aykırı bir yaklaşım sergileyecek, böyle
bir şey mümkün mü? Son dönemde örneklerine sıkça
rastladığımız Diyanet İşleri Başkanı
Sayın Mehmet Görmezin görmezden geldiği bir sürü hukuk
dışı, yasa dışı olaylar var. Ya da Diyanet
temsilcisi görmezliklerine, duymazlıklarına devam mı edecek
yoksa İslam adını taşıyan bir üniversitede
İslami anlayışına ters düşen uygulamalara
karşı çıkma cesaretini gösterecek mi? Söz gelişi İlim
Çinde de olsa tahsil ediniz. diyen bir anlayışla, riyadan, kibirden
uzak yaklaşımlar sergilenecek mi? Kebâire, sagaire giren durumlarla
ilgili neler söylenecek? Kul hakkı yemeyen, kul hakkı yedirmeyen; kul
hakkı yiyeni, yedireni sorgulayan, yargılayan nesiller
yetiştirilecek midir? Sorgulama, yargılama cesareti olan
savcılar, yargıçlar, milletvekilleri yetiştiren bir üniversite
olmasını bekliyoruz. Ettiği yemine sadık kalan
milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları,
askerler, memurlar yetiştiren bir üniversite olmalı. Hükûmetin
yanlışlarını görmezlikten, duymazlıktan gelen Diyanet
temsilcisi, hukuk fakültesi için Yolsuzluk hırsızlık
değildir. tarzında bir uyduruk fetva verecek mi? YÖK zulümlere
karşı suskun kalmaktan vaz mı geçecek?
Değerli arkadaşlar,
Üniversite Güçlendirme Vakfı imtiyazlı bir başlangıç
yaptığı gibi, bazı vergilerden de muaf; kurumlar
vergisinden muaf -iktisadi işletmeler dışında- veraset ve
intikal vergisinden muaf, damga vergisi ve harçlardan muaf.
Ben 24üncü Dönem İkinci Yasama
Yılında -çünkü Birinci Yasama Yılı
başladığı gibi bitti- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu üyesiydim. O dönemden kalan iyi anılarım yok. Şimdiki
Sayın Bakan o zaman Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunun Başkanıydı. 4+4+4le ilgili yasa
çalışmaları sırasında ilk 6 madde altı günde
geçti, sonra ne olduysa yarım saatte 21 madde geçirildi. O 21 madde
geçirilirken Komisyon üyeleri olarak buradayız diyorduk, yok
sayıldık. Öyle değil mi Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Öyle değil.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Öyle
efendim. Delilleriyle, belgeleriyle ispatımız var,
dokümanlarıyla ispatımız var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır, öyle değil.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Size
takdim ettik, Başkanlığa takdim ettik, Hükûmete takdim ettik,
Hükûmete de sarı kart gösterdik.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Anayasa Mahkemesine gittiniz, gereken cevabı
da oradan aldınız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla)
Hafızanız sizi yanıltıyor. Ben bunu ispatlamaya
hazırım. İspatlayamazsam ben milletvekilliğinden istifa
ediyorum, siz de Bakanlıktan istifa edecek misiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Zaten süren bitti.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bu klişeler bana çalışmaz.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Buna
cesaretiniz var mı? Varsa göstereceğiz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Anayasa Mahkemesine gittiniz, cevabı
aldınız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) -
Yarım saatte 21 madde nasıl geçiyor Sayın Bakan? Herkesin
bildiğini, Allahın bildiğini, İslam üniversitesi kurarken
kuldan nasıl saklıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ya, zaten süren bitti ya.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Öyle
mi? Sana ne? Sen sadece dinlemekle mükellefsin.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Tabii, süren bitti, sakin ol ya, sakin ol. Yasalaştı o, geçti,
yanlış hatırlıyorsun.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) O
dönemde bazı vakıflar üniversiteler kurdular. Üniversite kurarken
küçük bir arsa veya araziye, birkaç küçük yapıyla, küçük
meblağlı paralarla üniversite kurma girişiminde bulundular.
Sayın Komisyon Başkanı Nabi Avcı Millî Eğitim
Bakanı olduktan sonra bilim, sanayi ve teknoloji ile hissiyattan sorumlu
Sayın Bakanımız Fikri Işık Millî Eğitim Komisyonu
Başkanlığına geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öner,
sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla)
Efendim, sizin hatalarınızın faturasını ben ödeyecek
değilim.
BAŞKAN Efendim, fazlasıyla
verdik, on iki dakika konuştunuz. Sözlerinizi tamamlayın dedim.
efendim.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla)
Efendim, yirmi dakika
BAŞKAN Lütfen Sayın Öner,
sözlerinizi tamamlayın. Bir dakika süre veriyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Ben
konuşma süremi ona göre ayarlıyorum efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Doymaz bunlar,
ver ver doymaz!
BAŞKAN Yanlış
yapıldığını söyledik yani.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) O
tıp fakültesinden yetişen doktorun hastası ölür, oradaki
mühendislik fakültesinden yetişen mühendisin yaptığı köprü,
yaptığı bina yıkılır çünkü 10 milyon liraya bir
ilkokul çevrilemez.
O bakımdan, bu üniversite on ikiye
beş kala niçin kuruluyor? Maksat hizmet midir; mevki, makam, kadro
yaratmak mıdır? (1) sayılı cetvelle 3.320, genel kadroyla
da 1.070 kadro veriliyor, ayrıca 22 kadro olmak üzere 4.412 kadro ihdas
ediliyor.
Kaçak sarayda mukim bir ailenin
fertleri için üniversite kurulamaz, emekli parlamenterler için üniversite
kurulamaz. Üniversiteler bilime, insanlığa hizmet için kurulur. Bilim
ve insanlık için üniversite kuranlara saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerine ben de
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu
kuracağınız üniversitenin tabi olacağı yasa
hangisidir?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bu yasa, çıkaracağımız bu yasa.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakın, buruda
kurulan Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
hangi yasaya tabi? YÖK Yasasına tabi değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bu çıkaracağımız yasaya tabi.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakın, YÖK
Yasasına tabi değil ama hangi kurallarla yöneteceksiniz bu
üniversiteyi? YÖK kurallarıyla yani devlet üniversitesi kurallarıyla
yönetilmeyecek, vakıf üniversitesi kurallarıyla yönetilmeyecek, neyle
yönetileceği belli değil. Üç başlı bir yönetim
mekanizması öneriyorsunuz. Bir, yasal olarak olması zorunlu olan bir
yönetimi olacak. İki, Danışma Kurulu olacak. Üç, Mütevelli
Heyeti olacak. Kim söz sahibi, kim söz sahibi burada? Belli değil, belli
değil burada.
Hadi onu da geçelim, Danışma Kurulunu koydunuz
buraya. Ya, bir Bakanlık bütün teşkilatlarıyla birlikte
Danışma Kurulunda yer alabilir mi? Millî Eğitim
Bakanlığının 81 ildeki bütün teşkilatları bu
Danışma Kurulunun üyesi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir şey yok.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Siz okuyun o zaman. O
zaman, yasa nasıl yapılır bir bakın, bir yerlere
danışın. Evet, böyle bir şey olmaz, ben de biliyorum ama
bir yere danışın. Millî Eğitim Bakanlığı
diye yasaya koyduğunuz zaman bir bütün olarak bütün
Bakanlığın teşkilatları bu üniversitenin
Danışma Kurulu üyesi ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) Okusana, bir daha oku.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Üst paragrafta yazıyor.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Ya, bir okuyun en alt
paragrafı: Bu Kurul yılda en az bir kez Rektörün
çağrısı üzerine toplanır. Danışma Kurulu
toplantılarına uluslararası kuruluşların yükseköğretim
ile ilgili birimlerinden ve yurtdışındaki yükseköğretim
kurumlarından oy hakkı olmaksızın temsilciler
çağrılabilir. Bu kadar keyfiyet olmaz ya.
Onu geçtim, Dışişleri
Bakanlığı komple üye, komple Danışma Kurulu üyesi.
İfadeler bu şekilde kullanılmaz bir kanun tasarısında
ya. Sayın Bakan, bir kanun
RECEP ÖZEL (Isparta) Millî
Eğitim Bakanlığını bir kişi temsilen ya.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Temsilen.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bakın, nerede diyor
RECEP ÖZEL (Isparta) Millî
Eğitim Bakanlığını temsilen bir kişi ya.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, bakın, biz daha önce de bu yasaları yaptık, çok
tartışma konusu oldu.
Ayrıca, siz yanlış bir komisyonda bunu tartıştığınız
için ayrıntılarına dikkat etmemişsiniz ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, bunda bir
şey yok ya, sen yanlış biliyorsun.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Sen
bir yerden temsilciyi bul, temsilci ifadesini bul
RECEP ÖZEL (Isparta) Millî
Eğitim Bakanlığından bütün personel
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bakın, bir yerde temsilci ifadesini bul
Ya bakın, bu kadar
gelişigüzel, bu kadar
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir
şey değil o, yanlış biliyorsun.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Kafasından temsilci diyor ya, yasa metninde bir yerde temsilci geçiyor
mu? Geçmiyor. O zaman Dışişleri Bakanlığı,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Başkanlık
kaç kişiden oluşuyor ya? Bu kadar geniş bir Danışma
Kurulu herhâlde dünyanın hiçbir yerinde yok -diğerlerinin hepsini
saymıyorum- Türkiyenin tamamı
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Emirle
hareket eden Danışma Kurulu ya, emirle hareket eden.
RECEP ÖZEL (Isparta) 9 kişi, 9
kişi ya.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
neredeyse bakın, herkes bu vakfın, bu üniversitenin
Danışma Kurulu üyesi bir şekilde. Benim çocuğum Ankarada
ilkokula gidiyor, üniversiteye gidiyor, liseye gidiyor. Öğrenci velisiyim,
dolaylı olarak Millî Eğitimle bir ilişiğim vardır,
pekâlâ ben de bu Danışma Kurulunun üyesi olabilirim ya. Böyle bir
yasa yapma tekniği olabilir mi ya? Ya, olur da bu kadarı olmaz, bu
kadarı da fazla. Böyle bir yasama tekniği söz konusu olabilir mi ya?
Yoksa bir önce üniversitelerin kuruluşlarında bakın, orada
belirlenmiş ne şekilde olacağı.
İkinci önemli husus: Bakın,
son bir ayda İstanbula kuracağınız 4üncü üniversite.
Bunlarla birlikte İstanbulda kuracağımız 4üncü
üniversite. Bunlar hariç, İstanbulda kaç üniversite var? 9 devlet
üniversitesi, 40 vakıf üniversitesi, ayrıca 6 tane de
yükseköğretim kurumu var, meslek yüksekokulu var. Anayasanın
130uncu maddesi şunu söylüyor: Bu kanun -bu kanundan kastı bu
maddede Yükseköğretim Kurulu Kanunudur- üniversitelerin yurt sathına
dengeli dağıtımını gözetir. Bu, amir bir hükümdür.
İstanbula 55 tane üniversite kuruyorsunuz, Allahtan reva mı ya,
Türkiye İstanbuldan ibaret mi ya? Türkiyenin başka bir yerine bu
üniversite kurulamaz mı? Konyaya kurulamaz mıydı, İzmire
kurulamaz mıydı, Antalyaya kurulamaz mıydı, Adanaya
kurulamaz mıydı bu üniversite? Niye illa İstanbul?
İstanbulun ne ayrıcalığı var?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Antalyaya da kuruldu bugün.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) İki
tane.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Antalyaya da kuruldu. 185 üniversite oldu.
RECEP ÖZEL (Isparta) İlçede de
kuruldu. Alanyaya kuruldu, Bandırmaya kuruldu, Tarsusa kuruldu.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Serike
kuruldu.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Yani,
içinden bir Antalyayı buldun Allaha şükür.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Olur mu canım, daha önce de kuruldu.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
İçinden birisi...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
İskenderuna da kuruldu.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Hatay...
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Konyaya kuraydın. Mevlânanın memleketine kuraydın bu
üniversiteyi, en layık onlarda kurulur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Orada da var.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Biliyorum orada üniversite olduğunu ama İstanbula bu kadar
ayrıcalıklı davranmanız doğrusu
anlaşılır değil.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
İstanbulun nüfusu kaç?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bakın, İstanbul sayenizde yaşanamayacak bir kent durumuna geldi.
İstanbulu kilitlediniz. Türkiyeyi İstanbula
bağladınız, bütün düğümleri İstanbula...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bandırmaya
kuruldu.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Yapın, şunun şurasında daha yasama döneminin bitimine 3-4
gün var; bir yasa teklifiyle getirin, İstanbulu da başkent de
yapalım, kurtulun, gidin. Yapmak istediğiniz şey buysa
yapın ama bütün düğümleri, bütün ipleri İstanbula
bağlamanız kesinlikle ama kesinlikle doğru bir
yaklaşım değildir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Londrada kaç
üniversite var, Londrada?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Bostonda kaç üniversite var?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu,
anlaşılabilir bir durum değildir.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Keşke olsa, dedik.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Yapın getirin, keşke demeyin ya. Bakın, siz milletvekilisiniz
burada.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
İngiltereye bak, Amerikaya, Bostona bak. Ne konuştuğunuzu
bilmiyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bakın, milletvekilinin iki görevi vardır: Biri yasama, biri
denetlemedir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yapıyoruz
işte, yapıyoruz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Siz
milletvekili olarak buradasınız, iktidar partisi milletvekili olarak
buradasınız. Getirin, elinizi kolunuzu bağlayan mı var?
RECEP ÖZEL (Isparta) Yapıyoruz
işte.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Keşke demeyin ya. Siz keşke diyecek noktada değilsiniz.
Yasanızı getirin, İstanbul başkenttir. deyin bitsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir
şey diyen yok ki ya.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Dedi,
dedi keşke, Keşke orada
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir
şey demedi ki o, yanlış anlama.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Daha
çok olsun...
ADİL ZOZANİ (Devamla) - O
zaman ne dediğinizi bilin. Hayır, o zaman ne dediğinizi bilin.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Üniversite sayısı 185 değil, 250 olsun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen
yanlış anlamışsın.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
İcra makamındasınız, icracısınız,
Hükûmetsiniz, getirin, çoğunluğunuz da var, kanunu yapın, zaten
öyle yapmıyor musunuz? Bütün itirazlara rağmen yapmıyor musunuz?
Yapıyorsunuz. E, getirin, niye getirmiyorsunuz? Her şeyi
yapıyorsunuz da buna mı keşke diyorsunuz?
Her şeye gücünüz yetiyor, bir buna
mı gücünüz yetmiyor keşke diyorsunuz?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Daha
çok olsun, yanlış algılamayın.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Bakın, böyle bir şeyin arkasına sığınmayın,
bu, doğru değil. Türkiyenin bazı kentlerinde üniversitelerin
tabelaları dağa yazılırken İstanbula 50-60 tane
üniversite peş peşe açmanız
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ya, az
önce İskenderun Hatayda, Balıkesir ve Antalyada hayata geçirdik.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
bakın, İstanbula bu kadar yüklenmeniz doğru değil,
yanlıştır. Bu tarz üniversiteler önemli üniversitelerdir.
Adı üstünde bir alan üniversitesi açıyorsunuz. Din eğitimiyle ya
da öğretimiyle, teoloji eğitimiyle ilgili olacak. Merkez üniversite
statüsü kazanacağı için Türkiyenin herhangi bir Anadolu kentine bu
üniversiteyi kurduğunuz zaman o kentin kalkınmasına büyük oranda
katkı sağlamış olursunuz; bunu yapmıyorsunuz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Bütün
illerde var, eskiden yoktu, şimdi bütün illerde var. Kim yaptı?
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ya,
sayın vekilim, bir sözünüz varsa çıkın burada söyleyin. Nerede
üniversite olduğunu biliyorum yani bazı şey vardı, burada
resimler gösterdik. Siz sözden anlamıyorsunuz diye görsel olarak da size
gösterdik. Bütün illerde üniversite var
RECEP ÖZEL (Isparta) Hakkâride kim
kurdu? Hakkâride ne zaman kuruldu?
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
ama
bazı üniversitelerde üniversite yok ama isimler dağa
yazılmış, resimlerini size gösterdik; bunu yapmayın.
Türkiyede bakın, benim bildiğim, tespit ettiğim 86 tane
ilahiyat fakültesi var, değil mi Sayın Bakanım? 86 ilahiyat
fakültesi var, bunların içerisinde 46 tanesinde eğitim
yapılabilir durumdadır, 40 tanesinin de hazırlık
aşamasında olduğu söyleniyor.
Şimdi, 86 ilahiyat fakültesinde
yapılacak, yapılmakta olan dinî eğitim yetmiyor da bu
üniversiteyi mi kuruyorsunuz?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Olmasın mı istiyorsunuz?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Maksat ne burada, gerçekten maksat ne? Yani, şu anda yapılan
işlerin tamamı kadük müydü?
RECEP ÖZEL (Isparta) Dert
anlaşıldı senin, İslam Bilimleri Üniversitesi
kurmayın. demek istiyorsun sen.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Kurun, Hakkâride kuralım. Hodri meydan diyorum, hodri meydan diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Kurun, Hakkâride kuralım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tamam.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Vanda kuralım. Ama siz bunu
yapmazsınız. Siz bunu yapmazsınız
RECEP ÖZEL (Isparta) Oraya da
kuralım.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
çünkü Türkiye, cümle âlem, sizin kendinize Müslüman olduğunuzu biliyor
zaten. Hodri meydan diyorum. Bunu Hakkâride kuralım.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Süreniz bitti, süreniz, hadi
RECEP ÖZEL (Isparta) Oraya da
kuralım, doğru. Oraya da bir
Ahmed-i
Hani üniversitesi kurarız inşallah.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan biraz önce sordum ama
herhâlde vakit yetişmediği için cevabı verilmedi. Bu
üniversitelerde kadro bekleyen, doktorasını bitirmiş, doçentlik
unvanını almış ama kadrosu verilmemiş, profesörlük
için süresini tamamlamış, tüm akademik
çalışmalarını yapmış ama bir türlü kadrosu
verilmeyen öğretim elemanı sayısı oldukça fazla.
Bunların bir an önce atanarak hak ettikleri kadrolara ulaşmaları
konusunda Bakanlığınızca ne gibi çalışmalar
yapılmakta?
Bir diğer konu: Ege Üniversitesi
öğrencisi rahmetli Fırat Yavuz Çakıroğlunun katilleri
yakalandı mı? Üniversitenin hangi yöneticileri hakkında ne tür
bir işlem başlattınız? Orada ne tür güvenlik sorunları
sonucunda bu evladımızı
kaybettik, bu konuda bir bilginiz varsa paylaşırsanız sevinirim.
Son soru da: Bilişim teknolojisi
öğretmenlerinin kadro talepleri konusunda
Bakanlığınızca nasıl bir çalışma yapılmakta? Bu
yıl içerisinde kaç bilişim teknolojisi öğretmeni ataması
düşünülmektedir? Cevaplarsanız sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Şimdi, YÖKten bana verilen bilgiye
göre: Fizik, kimya ve biyoloji ana bilim dallarının
dışında profesörlük kadrosu için
bekleyen yok. Yani, üniversitelerin kendi idari prosedürleri
itibarıyla gecikmeler olabilir ama böyle genel bir kadro eksikliği
söz konusu değil, fizik, kimya,
biyoloji dışında.
Diğer soru neydi?
ALİM IŞIK (Kütahya) Ege
Üniversitesindeki öğrencinin ölümüyle ilgili üniversite yöneticilerine bir
soruşturma açıldı mı, başlatıldı mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Tabii, soruşturma açıldı da
zanlının veya katil zanlısının
yakalandığı konusunda bende kesin bir bilgi yok ama
şüphesiz soruşturma konusu. Emniyet işin üzerinde
çalışıyor tabii.
Onun dışında,
bilişim ve iletişim teknolojileri dersiyle ilgili Talim ve Terbiye
Kurulumuzda bir çalışma var.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 654 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin
altıncı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın
Bak
Amasya İstanbul
İstanbul
Recep Özel Ramazan Can
Sıtkı
Güvenç
Isparta Kırıkkale Kahramanmaraş
Hacı Bayram Türkoğlu Zülfü Demirbağ Tülay Kaynarca
Hatay Elâzığ İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet de
katılıyor.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu düzenleme ile tüm burslu
öğrencilerin tek bir üniversiteye yerleştirilmesi ve ihtiyaç halinde
yine bu üniversite tarafından diğer üniversitelere dağıtma
yetkisi verilmektedir. Bu çerçevede 180'den fazla üniversitenin dahil
olduğu yükseköğretim sistemi içerisinde kamu kaynaklı
bursların tek bir üniversite tarafından yürütüldüğü
algısı oluşmaktadır.
Önergemiz ile ilgili cümlelerin
metinden çıkarılarak bu yanlışlığın
düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, maddeyi oylamaya sunmadan önce
BAŞKAN Önce
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bir
şey söyleyeyim Sayın Başkanım.
Önergeyi sundunuz ama maddeyi oylamaya
sunmadan önce madde metnindeki bir maddi hatanın düzeltilmesi gerekir.
Şimdi, biraz önce kürsüden de ifade ettim
BAŞKAN Sayın Komisyon,
dinliyor musunuz?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Burada bu üniversitenin Danışma
Kurulunda yer alacak temsilcilerin kimlerden oluşacağına dair
bir belirleme yok. Dolayısıyla, biraz önce kürsüden ifade
ettiğim sadece konuşmak için sarf ettiğim sözler değildir.
BAŞKAN Dinledik efendim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu
maddi hatanın düzeltilmesi gerekir. Maddeyi bu şekilde
oylarsanız ciddi bir maddi hatayla birlikte oylamış olursunuz,
dikkatinize sunmak istedim.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Zozani.
Sayın Bakan, açıklama yapacak
mısınız?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi, iyi oldu Sayın Zozaninin bu
açıklaması çünkü kürsüdeki anlatımında Sanki bütün Millî
Eğitim Bakanlığı, bütün Dışişleri
Bakanlığı burada temsil edilecekmiş gibi bir algı
doğuyor. demişti. Halbuki bir üst cümlede -ben de buradan sürekli
uyarmak zorunda kaldım- yukarıda diyor ki: Üniversite yönetimine
üniversitenin faaliyet alanlarıyla ilgili stratejik planına
ilişkin görüş vermek üzere aşağıdaki kurum ve
kuruluşların üst yöneticilerinin katılımıyla
Üniversite Danışma Kurulu oluşturulur. Üst yöneticilerden
birini görevlendirecek Bakan veya Bakanlık.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama o
zaman ibare koymanız gerekir Sayın Bakan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Üst yöneticinin
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Şimdi, bu maddenin herhangi bir yerinde şöyle bir şey
denmiş olsaydı, Bir yönetmelikle belirlenir. ibaresi olmuş
olsaydı sizin bu izahınız yeterli olabilirdi ancak böyle bir
belirleme olmadığı için
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Altında, bakın, Sayın Zozani,
en altta da diyor ki
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)-
Alttaki cümlede de yok Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) - Bakın, hayır. Danışma
Kurulunun çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ederim.
Sayın Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Bakan, burada isterseniz bunu şöyle tashih edelim daha düzgün
olacak. Üst düzey yöneticilerinin
dediğiniz an müsteşar,
müsteşar yardımcıları hepsi girer. Şimdi, onun yerine
Üst düzey yöneticilerinden bir temsilcinin katılımıyla
şeklinde düzeltilirse mesele biter.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)-
Hayır, Sayın Bakan, bu şekilde bu sorun maddi hatadır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir)
Hayır, maddi hata değil. Bakın, burada, Danışma
Kurulunun çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Altında yazıyor hocam.
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Sıkıntı yok, problem yok.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Altında yazmıyor ama.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) -
Hayır efendim, hayır.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Çalışma başka bir şey, çalışma
Affedersiniz
Sayın Başkan.
Şimdi, çalışma usul ve
esasları ayrı bir mesele, temsil meselesi ayrı bir mesele.
Şimdi, burada
aşağıdaki kurum ve kuruluşların
üst düzey yöneticilerinin katılımıyla
dediğiniz andan
itibaren oradaki bütün üst düzey yöneticilerinin katılımı
anlamına gelir. Sayın Bakan, anlayın yani, böyle yazıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hiç de öyle
değil ya.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani
bunu
BAŞKAN - Tutanaklara geçti efendim
söyledikleriniz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) -
Hayır efendim, madde
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Tutanaklara geçme meselesi değil, doğru çıkması...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
01.53
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
02.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
654 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"İbn Haldun Üniversitesi
EK MADDE 159- İstanbul'da Türkiye Gençlik ve
Eğitime Hizmet Vakfı tarafından 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına
ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine
sahip İbn Haldun Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Eğitim Bilimleri Fakültesinden,
b) İletişim Fakültesinden,
c) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesinden,
ç) Hukuk Fakültesinden,
d) Siyasal Bilgiler Fakültesinden,
e) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
f) Eğitim Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan 654 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisin siz değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısıyla 3 yeni
üniversite kuruluyor; 2si vakıf üniversitesi, birinin ne olduğu
belirsiz. Biraz önce, 1inci maddede söz alan değerli
konuşmacılar da ifade ettiler ancak söz konusu 1inci maddeyle
kurulan üniversitenin henüz daha kurulmamış bir vakfa atıf
yapılarak, bir yıl içerisinde kurulacak bir vakfa devredileceği
ve bu vakfa yine Türkiye Cumhuriyeti devleti hazinesinden 10 milyon Türk
lirası aktarılacağı yönünde bir maddenin yer alması
gerçekten anlaşılabilir gibi değildir. Hiç olmazsa devlet
üniversitesi olarak kurulup, başka bir kanunla zamanı geldiğinde
kurulan vakfa devredilmesi yolu denenmesi gerekirken böyle bir kanunla
Anayasaya aykırı bir uygulamanın bu Meclisten geçmiş
olması doğru değildir. Bu uyarıyı yaparak sözlerime
başlamak istiyorum.
2nci maddeyle kurulması istenen
vakıf üniversitesi, kamuoyunun da çok yakından
tanıdığı bir vakfın üniversitesi olarak kuruluyor.
İstanbulda Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı yani
kısaca TÜRGEV olarak bilinen vakfa ait olacak bu üniversitenin
kuruluşu bu tasarıda yer almaktadır.
Bugüne kadar Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu yüce Meclise getirilen tüm üniversite tekliflerine olumlu baktık
ancak şimdiye kadar çok sayıda vakıf tarafından kurulan
hiçbir üniversitenin kurucu vakfı adına burada hiçbir
tartışmaya şahit olmadık. Ancak bugünkü vakfın
maalesef Türkiyenin gündemine 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmalarının ardından haksız
bağışlar, iş adamlarının bağış
yapması ve bazı kamu mallarının söz konusu vakfa
bağışlanması vaadi karşılığında
siyasi, ekonomik ve idari imtiyaz tanınması amacıyla birçok
kişi, kurum ve kuruluşun adının karışarak
şaibelerle kamuoyunda yer alan bir vakıf olması elbette ki böyle
bir üniversitenin de tartışma konusu olmasına yol
açmıştır.
Örneğin, 5 Mayıs 2014 tarihli
bazı medya organlarında, yine İnternet medyasında TÜRGEV
fezlekesi olarak kamuoyuyla paylaşılan ve içinde geçen iddialarla
ilgili olarak bu konuda yazılı medyada yer almış bazı
iddiaları sizlerle paylaşmak istiyorum öncelikle. TÜRGEV
fezlekesinde vakfa bağışlanan veya düşük bedellerle
kazandırıldığı iddia edilen taşınmazlar
şöyle diye bir liste çıktı: Gaziantep ili Şahinbey,
Şehitkâmil ilçe belediye başkanlarının TÜRGEVe 24.500
metrekare arazi tahsisi; İstanbul Bağlarbaşında Mehmet
Cengizden ücretsiz arsa hediyesi; yine, İstanbulda Ali
Ağaoğlundan Küçükbakkalköyde 20 dönüm arazi hediyesi; İstanbul
Fatihte Hayırlıoğlu Vakfına ait 27 dönümlük arsanın
alınması; Tekirdağ Üniversitesinin kullandığı,
Millî Emlake ait, tarım il müdürlüğüne tahsisli arazi; Tokat
Gaziosmanpaşa Üniversitesi kampüsü içerisinde kamuya ait olduğu
anlaşılan 15-20 dönüm arazi; Üsküdar ilçesi Ünalan mevkisinde
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına ait arazi;
İstanbul Ataşehirde TMSFye ait arazi; Şanlıurfa Harran
Üniversitesi Osmanbey Yerleşkesi yakınında hazineye ait arazi;
otel yapmak için İstanbul Fatih
ilçe sınırları içerisinde 668 ada, 37-38 parsel olarak
geçen Şehzadebaşı arazisi; Esenyurt Örnek Mahallesi Ahmet Arif
Caddesi 1223 ada, 34 parsel, 6.232 metrekare alanlı taşınmazlar;
İstanbul Zeytinburnu 2957 ada, 1 parsel, yarısı hazineye
yarısı vakfa ait olan 8-9 dönümlük arazi; Bursa ilinde Millî Emlake
ait hazine arazisinin TÜRGEVe tahsisi; Kütahya ilinde, Enerji
Bakanlığına ait yaklaşık 50 dönüm arazi ve 209 adet
daire; Adıyaman Gölbaşında 7763 ada, 1 parsel, Millî Emlake
ait arazi.
Bununla ilgili, medyada yer alan haber
ve iddialara Hükûmet kanadından herhangi bir tekzip gelmediği gibi,
yine aynı dönemde ve değişik zamanlarda -son günler de dâhil
olmak üzere- TÜRGEVe bağış yap ihaleyi al., Bu kadarı
da olmaz, bir bina değil mahalleyi TÜRGEVe veriyorlar., TÜRGEV istedi,
belediye yerine getirdi., AKP adayına tavsiye: Vakfa arsa ver,
Başbakanın çok hoşuna gidiyor. ve benzeri gibi manşetlerle
medyada yer alan haberler karşısında tüm bu bahsettiğim
taşınmazlarla ilgili ayrı ayrı ilgili bakanlıklara ve
vakıflardan sorumlu Sayın
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınça
verdiğimiz yazılı soru önergeleri önce cevapsız kaldı;
tekrarladık, cevapsız kaldı; üçüncü tekrarımızda
yavaş yavaş cevaplar gelmeye başladı. Şimdi, o
cevaplardan birkaç örnek vereceğim size. Birisi Sayın Bülent
Arınçın cevabi yazısı, 9/7/2014 tarihli; vakfın
kurucularını saymış: Eğitim ve sosyal hizmet
alanında faaliyet gösteren vakfın toplam 142 adet gayrimenkulü bulunmaktadır.
diye kısa bir cevap vermiş. Diğer soruların tamamı
cevapsız. Neyse, oradan hiç olmazsa taşınmaz
sayısını öğrenmiş olduk.
Yine, Sayın Bülent Arınça biraz önce
bahsettiğim taşınmazlarla ilgili ayrı ayrı
verdiğim soru önergelerinde tekrarlama sonucu verilen cevaplarda standart
bir cevap metni geliyor elimize bir cümlelik: Anılan önergede yer alan
sorularla ilgili olarak Bakanlığıma bağlı kurum ve
kuruluşlarda herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Yani,
vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı
olacaksınız, tüm kurum ve kuruluşlara ait belge ve bilgiler
elinizde olacak ama bu vakfa ait yapılan bağışlarla ilgili
hiçbir belge ve bilgiye ait olmayacak. Tüm soru önergelerine -ki şunların
tamamı bu bahsettiğim konuyla ilgili soru önergeleridir- diyelim ki
20 taneyse konuyla ilgili, 20sine de aynı cevap. Sadece birini veriyorum.
Ali Babacana sormuşuz TMSFyle ilgili olarak, o da söz konusu
taşınmazın ihalesiyle ilgili paraları söylemiş.
İhale bedelinin 55 milyon ABD dolarlık kısmı tahsil edilmiş,
bakiye 35 milyon ABD dolarının ödenmesi için ihale
alıcısına süre verilmiş, 08/07/2014 tarihinde bakiye
tutarı ödenmiştir. İş bu ödemeyle ihale bedelinin
tamamı tahsil edilmiş ancak gayrimenkullerin mülkiyeti tapu
kaydında ihale alıcısı adına devredilmemiştir.
Yani işlemler devam ediyor, doğruluyor.
Taner Yıldızın, Enerji
Bakanlığıyla ilgili taşınmazların durumuyla
ilgili soru önergemize, 11 tane soruya cevabı: Önergede konu edilen
hususlar soruşturma konusu olup Bakanlığımız yetki ve
sorumluluk alanında yer almamaktadır. İkinci cümle: Bununla
birlikte, önergede konu edildiği üzere, Kütahyada mülkiyeti
Bakanlığımıza ait olan taşınmaz ve arazinin bahse
konu vakfa tahsisi veya devri söz konusu değildir." diyor. Ancak, 22
Eylül 2014 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla söz konusu
taşınmazlar il özel idaresine devrediliyor, il özel idaresi -söz
konusu taşınmazlarla ilgili- içerisinde bulunan 209 lojmandaki lojman
sakinlerine Mayıs ayı sonuna kadar derhâl burayı boşaltınız.
diyor, orada hizmet alımı yoluyla iş yapan firmanın
çalışanlarının tamamı çıkartılıyor,
şimdi sıra buraya geldi, devir işlemi tamamlanacak.
Mehdi Eker: İhtiyaç
doğrultusunda söz konusu taşınmazın
kullanımının Bakanlığımıza iadesine
ilişkin yazışmalar yapılmıştır. diyor yani
verilmiş geri alınması için yazışmaların
yapıldığını söylüyor. Mehmet Şimşek söz
konusu vakıflara vergi muafiyeti tanındığını
söylüyor ve söz konusu yazılı soru önergelerinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) -
belirtilen hususlarla ilgili olarak Bakanlığımız
kayıtlarında herhangi bir bilgiye rastlanılmamış.
diye cevap veriyor. Yani bu ülkenin Maliye Bakanı, emlaklardan sorumlu
Bakanın arşivlerinde bu iddialarla ilgili bir bilgiye
rastlanamıyor değerli milletvekilleri.
Bu ve benzeri nedenlerle söz konusu
vakıf üniversitesinin mayasında helal para olmaması nedeniyle
ülkemize hayır getirmeyeceğini düşünüyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Serindağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
İstanbulda şehit olan savcımıza, cumhuriyet
savcısına Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum, bu terör olayını da lanetliyorum.
Ancak, operasyonun üzerindeki soru
işaretlerinin de kaldırılması lazım. Zaten iki
terörist var, bir savcı var, hem savcı şehit oldu, teröristler
de öldü. Şimdi, savcıyı kurtarmak üzere yapılan bir operasyonda
savcının da hayatını kaybetmesi operasyon üzerinde soru
işaretlerinin belirmesine yol açıyor. Sayın
Cumhurbaşkanı da bu operasyonu başarılı olarak
nitelendirdi. Niye başarılı olarak nitelendirdi, doğrusu
anlayabilmiş değilim. Şimdi, İnternet sitelerine
yansıyan haberlere göre, savcının başında üç,
göğsünde iki kurşun izi olduğu söyleniyor. Yani, teröristlerin
bu kadar kurşun yağdırabilecekleri konusunda olayın
şekli itibarıyla bazı kuşkular var. Bu olayın mutlaka
vuzuha kavuşması lazım.
Şimdi, izin verirseniz tasarı
üzerindeki görüşlerimi açıklamaya başlamak istiyorum.
Şimdi, burada sorun üniversitenin
kurulması değil, üniversitenin bünyesinde kurulduğu vakfın
durumudur, sorun olan odur. Şimdi, iktidar partisine mensup sözcüler iki
de bir şunu söylüyor: Bizim zamanımızda
Biz iktidara gelmeden
evvel şu kadar üniversite vardı, biz iktidara geldikten sonra
üniversite sayısı şu kadar oldu. vesaire. Şimdi, bir
şeyin sayısını artırmak önemli değil. Siz, o
üniversitelerin içini doldurabiliyor musunuz? Öğrenciler için yeteri kadar
yurt yapabiliyor musunuz? Üniversiteler için yeteri kadar öğretim
elemanı temin edebiliyor musunuz, yetiştirebiliyor musunuz? Mezun
ettiğiniz öğrencilere iş bulabiliyor musunuz, istihdam yaratabiliyor
musunuz? Sorun burada; yoksa, üç duvar beş duvar yaparsınız,
ondan sonra üniversiteyi kurarsınız. Demin ifade ettim yerimde, bir
zamanlar bir mühür bir müdür felsefesi vardı. Köylere zamanın
hükûmeti bir ortaokul yapıyordu, efendim, bir de öğretmen tayin
ediyordu, o öğretmene de müdür yetkisi veriyordu, başka da hiçbir
öğretmen yok, bir müdür var, bir de mühür var. Efendim, öğrenci orada
güya ortaokulu bitirdiğini zannediyor, aslında bitirmiş olmuyor.
Onlara iyilik yapalım derken kötülük yapıyoruz. Bunun mutlaka
önlenmesi lazım.
Bilmiyorum aramızda mı,
Sayın Vedat Demiröz yerinde bir şey söyledi Sayın Engin Özkoçun
konuşması üzerine. Sayın Engin Özkoç vakıf yönetiminde
bulunan kişileri sayarken -işte, Sayın Cumhurbaşkanının
oğlu, kızı, gelini, gelininin yakınları, oğlunun
yakınları vesaire- Sayın Vedat Demiröz şöyle demişti:
Bu bir aile vakfıdır, elbette ailenin fertleri yönetiminde
bulanacak. Burada mı bilmiyorum.
Şimdi, işte, sorun burada
değerli arkadaşlarım, tüm sorun burada. Bir aile vakfına
yurt içinden ve yurt dışından bu kadar bağış
yapılması insanlarda soru işareti yaratıyor. Sorun burada,
sorunun tartışılması gereken noktası burası.
Zaten, bakın, vakfın 2013
yılındaki Yönetim Kurulu Başkanı şöyle diyor, Ahmet
Ergünmüş ismi: Kendisini konu mankeni olarak tanımlıyor, Sayın
Erdoğanı da mal sahibi olarak niteliyor. Sorun burada değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bir aile vakfına yurt
içinden ve yurt dışından bu kadar bağış
yapılması sizlerin vicdanını sızlatmıyor mu?
Şimdi, kendi seçim bölgemden bir
örnek vereyim -Sayın Alim Işık da sormuş ama yanıt
alamamış- bazı illerdeki bağışları ifade
edeyim. Şimdi, Gaziantepte hem Şehitkâmil Belediyesi hem
Şahinbey Belediyesi bu TÜRGEVe arsa bağışladı, tahsis
etti. Hâlbuki, Gaziantep Valisinin sözü var -Sayın Millî Eğitim
Bakanımız gitmiş, bunu bilir- Gaziantep Valisi diyor ki -önceki
vali, zaten diğerleri de söylüyor- Efendim, iş adamları
Gaziantepte okul yapmak için sıraya girmişler ama tahsis edilecek
arsa yok. Arsa olmadığı için hayırseverler okul
yapamıyorlar. Böyle bir şehirde yani arsanın okul yapılmak
için tahsis edilemediği bir şehirde her nasılsa belediyeler
TÜRGEVe arsa tahsis edebiliyorlar. Düşünebiliyor musunuz, böyle bir şey akla gelebilir mi? Demek ki
sorun burada.
Bu vakıf ne zaman kuruluyor? 1996
yılında kuruluyor ama 2008e kadar öyle çok fazla da bir mal
varlığı yok.
Şimdi,
bağışçılar listesine bakıyorsunuz değerli
arkadaşlarım, bağışçılar listesinde kimler var?
Royal Protocol var, 200 milyon. Yani, düşünebiliyor musunuz, yurt
dışında bir kişi veya efendim, kurum, kuruluş,
şirket, her neyse, Türkiye'deki bir vakfa 200 milyon lira
bağışlıyor. Başka kimler var? Başka, devletten
ihale alanların bağışladığı meblağlar
var. İşte MAPA İnşaat, Sinpaş; efendim, öbürü,
Taşyapı, Cengiz İnşaat vesaire vesaire öyle gidiyor değerli
arkadaşlar. Ya, bunlar niye bir aile vakfına bu kadar
bağış yaparlar? Şimdi, bunun tek açıklaması
vardır: Bu nüfuz suistimalidir, nüfuz ticaretidir. Bunun başka bir
anlamı yok, bu böyledir değerli arkadaşlar. Şimdi, pek
çoğunuz, dilerim ki hepiniz dürüst insanlarsınız, o zaman sizin
bunları sorgulamanız lazım. Niye oluyor? Yani şimdi, Osman
Aşkının kurduğu vakfa kimse bağış
yapmıyor da Sayın Tayyip Erdoğanın yakınlarının
kurduğu vakfa niye bağış yapıyorlar? Neden?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Yapıyorlar, eğitim için herkes yapıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Neden değerli arkadaşlarım, bunu bizim açıklamamız
lazım. Bakın, ne dedi? Aile vakfı." dedi. Doğru, bu
aile vakfı, biz de öyle diyoruz zaten.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen dedin, ben demedim.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Hayır, bak, Vedat Demiröz gelsin, o da söyledi. Zaten aile vakfı
olmasa ailenin oğlu, gelini, kızı, eltisi vesaire bu kadar insan
vakıf yönetiminde yer alır mı? Bu nedir? Bu bir aile
vakfıdır.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
1996da kurulduğu yıla bak.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi, sen dersen de, bu bir aile vakfıdır.
Değerli arkadaşlarım,
başka bağışçılar arasında kim var? Reza Zarrab
var. E, zaten Sayın şimdiki Cumhurbaşkanı Reza
Zarrabı hayırsever bir iş adamı olarak tanımlamıştı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O da aileden.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
O da
Peki, öyle olsun.
Şimdi, bu 200
milyon nereden geldi biliyor musunuz? Bunun hikâyesi eski, ta, 1984
yılına kadar gidiyor; Sevda Tepesi meselesi. Biliyorsunuz, bu önce
ilk 100 milyon lirası gönderildikten sonra imar planı
değişiklikleri oluyor, daha sonra iki taksit hâlinde 50şer
milyon dolar tekrar gönderiliyor. Değerli arkadaşlar, sorun burada;
sorun, gayrimenkullerin, hazinenin veya belediyelerin gayrimenkullerinin bir
vakfa, bir aile vakfına tahsis edilmiş olmasıdır. Hiçbir
aile vakfına bu kadar gayrimenkullerin tahsis edildiğini duydunuz mu?
Türkiye'de pek çok aileye ait vakıflar var. Onlar kendi öz
kaynaklarıyla hayatiyetlerini devam ettiriyorlar. Şimdi, siz ne
düşünüyorsunuz biliyor musunuz? Bu Gülen meselesi var ya, şimdi,
Güleni taklit ediyorsunuz. Aslı varken taklidi işe yaramaz. Niye?
İşte O yurt yaptı, biz de yapacağız; okullar
açtı, biz de açacağız.
vesaire, öyle diyorsunuz. Şimdi, o okulları
kapatıyorsunuz, yeni okullar, yeni yurtlar yapıyorsunuz.
Bakın, yapılması gereken
şudur değerli arkadaşlarım: Eğitim, ciddi bir
iştir. Devletin eğitime gerekli önemi vermesi lazım. Bu önem
vermek kaynakların çarçur edilmesiyle sağlanmaz. Devlet ciddiyeti
içerisinde yurt da yapacaksınız, okul da yapacaksınız,
üniversite de kuracaksınız; sorun burada. Devletin yapması
gereken işleri devlet kaynaklarıyla, devletten kaynak aktarmak
suretiyle başka kişilere, kurumlara, kuruluşlara
yaptırırsanız o zaman ortada devlet ciddiyeti kalmaz; o zaman
ortada şaibeler dolaşır, o zaman ortada birtakım
hukuksuzlukların, birtakım haksızlıkların olduğu
hemen ortaya çıkar.
Şimdi, Boğaziçi
Yasasını değiştiriyorsunuz, imar planını
değiştiriyorsunuz; Sevda Tepesinde krala uygun malikâne
yapılmasının yolunu açıyorsunuz, ondan sonra da bu TÜRGEVe
oradan 200 milyon dolar bağış geliyor. Bunun mutlaka sizin
vicdanlarınızda tartılmasını istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Adil Zozani
Yok.
Başka soru? Yok.
Oylarınıza sunuyorum maddeyi:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"İstinye Üniversitesi
EK MADDE 160- İstanbul'da 21.
Yüzyıl Anadolu Vakfı tarafından 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına
ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine
sahip İstinye Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe
bağlı olarak;
a) Tıp Fakültesinden,
b) Diş Hekimliği Fakültesinden,
c) Eczacılık Fakültesinden,
ç) Sağlık Bilimleri
Fakültesinden,
d) Fen-Edebiyat Fakültesinden,
e) Mühendislik Fakültesinden,
f) İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinden,
g) Mimarlık Fakültesinden,
ğ) İslami İlimler
Fakültesinden,
h) Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksekokulundan,
ı) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
i) Sağlık Bilimleri
Enstitüsünden,
j) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
oluşur."
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, dünyanın herhâlde hiçbir ülkesinde bir
gecede 6 üniversitenin birden kurulduğu görülmemiştir. (AK PARTİ
sıralarından Ne güzel. sesi) İşte, üniversite kültüründen
habersiz olursanız Ne güzel. dersiniz. Üniversite dediğiniz zaman
üniversitenin anlamına önce bir bakın, onu öğrenin, ondan sonra
Ne güzel. deyin çünkü üniversite, lise değildir. Lisede bile kaliteli
öğretmenler atamak zorundasınız ki gençler iyi yetişsin,
üniversiteye hazırlansın ama üniversite dediğiniz kurum
tamamen gençleri hayata hazırlayan, onları iş sahibi yapan, o
konuda, kendi alanlarında en üst düzeyde kişiler hâlinde
yetiştiren kurumlardır. Bunun için de onları yetiştirecek
öğretim üyesine ihtiyacınız vardır. Bir üniversiteyi
kurarsınız ama onunla birlikte üniversitenin öğretim üyesi
kadrosunu da önceden tespit edersiniz; sadece bina yapmakla üniversite
kurulmamaktadır.
Nitekim, bakın, Türkiyenin değişik illerinde
kurulmuş üniversitelere gittiğiniz zaman yeteri derecede öğretim
üyesi bulunmadığını, bu sebeple birçok üniversitede
doktora, master programlarının uygulanamadığını
görürsünüz. Bunun anlamı, yeterli öğretim üyesi olmaması
anlamına gelir. Bu sebeple, yabancı ülkelerde bir üniversite
kurulacaksa önceden kadroları gelişmiş üniversitelerde oluşturulur;
master, doktora programları gerçekleştirilir; bilim adamı
yetiştirildikten sonra üniversiteler kurulur. Türkiyede de
başlangıçta üniversite kurulması konusunda böyle bir usul takip
edilmişti ve Türkiye'nin gelişmiş üniversitelerine kurulacak üniversitenin
elemanları önceden gönderilmekte; master, doktora programlarından
sonra o üniversiteye doğrudan doğruya atama yapılmakta ve
üniversite açılmaktaydı. Şimdi, siz, üniversiteyi kuruyorsunuz,
binalarını yaptırıyorsunuz. İşte, hepimizin
gördüğü İstinye Üniversitesinin binası, vakıf olarak
1965li yıllarda, 1970li yıllarda kurulmuş ve belli bir düzeye
gelmiş, sadece tıp fakültesinin birkaç tane elemanı olan ama
içerisinde tıp fakültesinin dışında, diş
hekimliği, eczacılık, sağlık bilimleri, fen edebiyat,
mühendislik fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi, mimarlık,
İslami ilimler, sağlık hizmetleri, fen bilimleri,
sağlık bilimleri, sosyal bilimler enstitüleri gibi enstitülerden
meydana gelen bir üniversite oluşturuyorsunuz.
Diğerine gelince, İbn
Haldunu söylüyorum, eğitim bilimleri, iletişim fakültesi, insan ve
toplum bilimleri, hukuk fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, sosyal bilimler
enstitüsü, eğitim bilimleri enstitüsü. Aslında, enstitülerin
kurulmasının sebebi, zaten bu üniversitelerde master, doktora
yaptırmaktır. Hâliyle, sizin öğretim üyeniz yoksa bunları
yaptırma imkânınız da yoktur.
Dolayısıyla,
benim tenkidim şudur: Üniversite açılmasın değil,
üniversite açılsın ama üniversiteler lise gibi üniversite
olmasın, lise düzeyinde üniversite olmasın, gerçekten üniversite
olsun yani yükseköğretim olsun. Zaten, yükseköğretim olarak
adlandırılır üniversiteler.
Dolayısıyla, böyle bir sistem olmadan, şu an, biz, bugün,
6 üniversiteyi birden onaylamış olduk ama söylediğimiz gibi,
enteresan sonuçlarla karşı karşıyayız. Bugüne kadar ne
yükseköğretim kurumları kanunlarıyla hareket edecek ne de
vakıf üniversiteleri kanunlarıyla hareket edecek bir üniversite
değil bir tanesi hele hele, tamamen farklı bir nitelik
taşıyor. Üniversiteyi devlet kuruyor, bir sene sonra vakıf
hâline getiriyor ve bu vakfın, her ne kadar -Millî Eğitim Bakanı
ne derse desin- burada bir küçük hata da olsa, aslında bir hatayı
kabul edememe durumu söz konusu.
Burada açık ve net diyor: Kurum
ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinin
katılımıyla. Buradan ne anlarsınız? Bütün üst düzey
yöneticileri bu danışma kuruluna katılır
anlarsınız. İçinden bir tanesi olduğunu nereden
anlayacağız? Siz kendiniz kararlaştıracaksınız.
Böyle kanun olmaz. Kanunlar açık
ve net olur, başka kanunlarla çekişmez, çelişmez ve
doğrudan doğruya hedef noktayı vurur. Burada söyleyeceğiniz
sadece şuydu, bunu değiştirme lütfunda bile
bulunmadınız, herhâlde zorunuza gitti yanlış yapıldı
diye, yani kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinden bir
temsilcinin katılımıyla deseydiniz mesele bitmişti.
Hâlbuki siz hepsini birden alıyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Zaten öyle.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ya,
Recep kardeşim, anlamıyor musunuz Türkçe burası, yani
Osmanlıca değil, kurum ve kuruluşların üst düzey
yöneticilerinin katılımıyla. Ne anlarsınız ya! Üst düzey
yöneticiler kimlerdir? Müsteşardır, müsteşar
yardımcılarıdır, genel müdürlerdir, yapmayın ya!
Ondan birinin, temsilcinin katılımıyla olsa daha doğru
olmayacak mı? Anlamıyor musunuz bu kadarını? Ondan sonra da
Osmanlıca öğreteceğiz. diyorsunuz ya, bırakın Allah
aşkına, siz Türkçeyi öğrenin, ondan sonra Osmanlıcaya
başlayın.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Anlamaz, çünkü işine gelmiyor. İşine gelirse anlar, işine
gelmediği için anlamıyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Anlamanız için herhâlde ayrıca eğitim görmeniz lazım
geliyor, anlamamak için herhâlde eğitim görmüşsünüz.
Dolayısıyla, böyle bir
yapılanma içerisinde kurulan üniversitelerimiz, inşallah
hayırlı olur, ama şu ana kadar ülkenin değişik
yörelerinde kurulan üniversiteler, maalesef yeterli öğretim üyesine sahip
olmadıkları için, öğrencilerin üniversite düzeyinde değil ancak
lise düzeyinde eğitim gördükleri ve o seviyede mezun olduklarını
görüyoruz. Yani Allah aşkına üniversite mezunlarına
soruyorsunuz, Kıbrıs nerededir? diyorsunuz, Karadenizde. diyor.
Birisi de diyor ki: Ben orada askerliğimi yaptım, Sicilya yakınlarındaydı.
Yani şimdi, dünyayı bilmeyen, Türkiye'nin neresinde, hangi bölgesinde
ne olduğunu bilmeyen üniversite öğrencileri yetiştiriyorsunuz.
Hele hele bir tanesine sordular: Türkiye hangi yarım kürededir? İnanın
ki Orta yarım küre. dedi, biliyor musunuz ve Üniversite öğrencisi,
üniversite mezunu yetiştirdik. diyorsunuz. Bunun sonuçları
Türkiyeye çok ağır olacaktır arkadaşlar. Bunun vebalini
buna oy veren herkes çekecektir.
Tekrar ediyoruz: Gerçekten üniversiteyi
ve Türkiyeyi kalkındırmak istiyorsanız, bilimi
kalkındırmak istiyorsanız sağlam temeller üzerine
oturmuş üniversiteler, eğitim kurumları oluşturalım.
Çünkü, hepimizin çocuğu bu üniversitelerde okuyacak ve okudukları
üniversiteyi bitirdikleri zaman cahil insanlar yetiştirmek yerine ülkesine
yararlı olan insanlar yetiştirmesi gerekir.
Ben bunları söylemek istedim
sizlere.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı.
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 654
sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını hiç kimsenin
gölgesine borçlu olmayan milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu
maddeyle bir vakıf üniversitesi kurmaya çalışıyorsunuz.
Kuracağınız üniversitenin adı ne? İstinye
Üniversitesi. Kuran vakıf ne? 21. Yüzyıl Anadolu Vakfı. Acaba
içinizde bu vakfı bilen var mı hiç? 21. Yüzyıl Anadolu
Vakfı. Ben ilk defa duydum. Doğal olarak, bu konu üzerinde
konuşma yapacağım için herkesin yapacağı gibi gittim, İnternete
girdim. Bir tek kayıt yok arkadaşlar. Bir üniversite kurmaya
yeltenmiş bir vakfın İnternette sayfası yok.
İnanması oldukça zor, değil mi? Gerçekten yok. Herhangi bir
ağ sayfası, herhangi bir bilgi var mı? Yok. Peki, gizli bir
vakıf mı bu? Zannetmiyorum çünkü, yani, herhâlde AKP Hükûmeti
yasalara göre kurulmuş ve vakıf senedi olan bir üniversiteyi, bir
vakfı görecek ki üniversite kurmasına izin verecek. Yani, herhâlde
bunun da dışına çıkmamışsınızdır
diye düşünüyorum.
Allah aşkına, bir bakın,
21. Yüzyıl Anadolu Vakfı diye bir vakıf var mı
İnternette? Bir buçuk-iki saat aradım, yok. Peki, bir web sitesi,
bir ağ sayfası bile kurmaktan âciz olan bu üniversite ne kuruyor?
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt)
Var.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hangisi
efendim? Ne buldunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Var işte;
Anadolu Vakfı.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt)
Anadolu Vakfı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Efendim,
Anadolu Vakfı değil, 21. Yüzyıl Anadolu Vakfını
soruyorum size.
RECEP ÖZEL (Isparta) Var işte,
gel.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) 21.
Yüzyıl Anadolu Vakfı, burs başvuruları dahi var, hepsi var
ya.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bakın, arkadaşlar, sizden istirham ediyorum, önce bulduğunuz
şeyin ne olduğunu anlayın. Evet, gece saat üçe geliyor, hepiniz
yoruldunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
İnternetten girdim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) O
bulduğunuz sayfa herhangi bir üniversitenin ya da bir lisenin burs
başvurusunu gösteriyor.
Bakın, ben bu kürsüye hiçbir zaman
hazırlanmadan çıkmadım, çıkmam da. 21. Yüzyıl Anadolu
Vakfının bir web sitesi yoktur.
Şimdi, siz web sitesi olmayan bir
vakfa bir üniversite kurduruyorsunuz. Hem de hangi fakülteler, biliyor musunuz?
Utanırsınız. Tıp fakültesi kuracaklar, diş
hekimliği fakültesi, eczacılık fakültesi, sağlık
bilimleri fakültesi, fen edebiyat fakültesi, mühendislik fakültesi, iktisadi
idari bilimler, mimarlık, İslami ilimler, sağlık hizmetleri
meslek yüksek okulu
ALİM IŞIK (Kütahya) Hepsi
var, hepsi var.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
fen
bilimleri enstitüsü, sağlık bilimleri enstitüsü, sosyal bilimler
enstitüsü kurduruyorsunuz.
Arkadaşlar, ya, hiç mi merak
etmediniz? Eğer web sitesi olmayan bir vakfa böyle bir üniversite
kurduruyorsanız size yazıklar olsun. Ha, şimdi, sizin
bulduğunuz -bakıyorum, arada araştırıyorsunuz- web
sitelerinin tamamı bir başka üniversitenin burs başvurusu
nedeniyle yönlendirdiği sayfalardır, hiç birisinde yoktur. Tabii,
AKPnin bu kadar aymazlık içinde olamayacağını tahmin
ettiğim için döndüm
RECEP ÖZEL (Isparta) Mahmutbey Yolu
Caddesi, No: 53, Şirinevler, adresi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sayın
milletvekili, sizden adresini sormadım, web adresini sordum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Web adresinden
aldım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Web
adresiyle posta adresinin arasındaki farkı anlayacak kadar
entelektüel seviyeye sahip olduğunuzu zannediyorum, değilseniz
yapacak bir şey yok.
Şimdi, bakın, işin
vahametine devam ediyorum: Adı sanı hiçbir yerde geçmeyen bu
vakfın dosyasını istedim arkadaşlardan, YÖKe verdiği
dosyayı inceledim. O dosyada diyor ki: Bu vakıf 1974 yılında
kurulmuş. Kırk bir yıl önce
Kırk bir yıl önce
kurulan bir vakfın, Allah aşkına, bir izi olmaz mı? Sonra,
kırk bir yıl sonra ne olduysa bir el değiyor bu vakfa,
birdenbire bu vakıf bir üniversite kurmaya kalkıyor. İlk
başvurusundaki üniversitenin adı nedir biliyor musunuz, Medical Park
Üniversitesi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hah,
şimdi belli oldu.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Şimdi
anladınız mı? O yüzünüzdeki gülüşlerin donduğunu
buradan görüyorum. Kırk bir yıldır uyuyan, hiçbir aktivite
göstermeyen bu vakıf, Medical Park Üniversitesi kurmak üzere YÖKe
başvuruyor. Sonra, herhâlde biraz utanıyorlar çıkan
şaşaadan dolayı, diyorlar ki
RECEP ÖZEL (Isparta) Varmış
ama değil mi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yok
efendim. Herkes lütfen biraz daha adabı bilsin.
Medical Park Üniversitesinin
adını daha sonra Akademi Park Üniversitesi diye
değiştirmek üzere vakıf yönetim kurulu bir karar alıyor. O
da yetmiyor, içinde park var, birilerini
çağrıştırıyor, İstinye Üniversitesi diye son
düzeltmeyi yapıyor. Yani, vakıf hiçbir şey yapmıyor, bir
üniversiteyi kurmaya kalkıyor ama sürekli adını
değiştiriyor. Kim var arkasında bu üniversitenin, Medical Park
Üniversitesinin? Eh, kamuoyunda Emine Erdoğanla
özdeşleştirilmiş bir hastane ve üniversite.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç öyle bir
şey olmadığını beyan ettiler kaç defa. Kaç defa
ilgilerinin olmadığını söylediler.
AYTUĞ ATICI (Devamla) -
Şimdi, Medical Park Hastanesinin ve kurulmak üzere yola çıkan Medical
Park Üniversitesinin Emine Erdoğanla olan ilişkisini kamuoyu çok net
bir şekilde dillendiriyor.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Yok
öyle bir şey.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Hatta ve
de hatta bu vakfın daha sonra Yönetim Kurulunun başına getirilen
kişi diyor ki: Eh, vallahi dışarıdan birisi olsam, ben de
bu baş döndürücü gelişmeye baksam böyle bir şey söylerim.
Bakın, bunu ben söylemiyorum. Açın, bu adamın beyanatına
bakın, arzu edenler olursa ben bu beyanatı kendilerine vermeye
hazırım. Peki, Medical Parkın bu baş döndürücü öyküsü,
baş döndürücü hızı nasıl oldu biliyor musunuz?
Cevabını üç harfli bir kurumda bulabilirsiniz: SGK. SGK Medical Park
hastanelerini ihya ediyor. Diyor ki Medical Park: Benim gelirimin yüzde 50si
SGKdan. Hafazanallah yarın AKP Hükûmeti devrilir de bir başka
hükûmet gelirse benim işim perişan olur. O yüzden ben SGKyla olan
gelir ilişkimi yüzde 25 seviyesine çekmeye çalışıyorum. Bu
açıklamayı yapıyor.
Peki, içinizde hekimler var, bilen
bilir SGKyla özel hastanelerin ve diğer hastanelerin ilişkisini. Ben
başhekimken Mersin Üniversitesinin hak edişlerinin yüzde 30 ila
40ını keserdi bu SGK denen kuruluş. Ben tam işçi
maaşı ödeyecekken yüzde 30-40la beni anlaşma masasına
oturtup kolumu kanadımı kırardı ama aynı SGK söz
konusu kurum Medical Park Hastanesi olunca hem tam zamanında hem de hiç
kesintisiz bu paraları ödedi. Utanmasa, elinden gelse üstüne de para
verecekti. O yüzden, şimdi, anlıyor musunuz niye bu kadar bu
üniversite aldı başını gitti? Başınız döndü,
öyle başınız döndü ki, bütün evraklarını inceledim, yazışmalarınızda
bile o kadar büyük hatalar yapmışsınız ki işin içinden
çıkamamışsınız. Medical Park Üniversitesi,
arkasından adı değişiyor, arkasından bir daha
değişiyor, Bakanlık, YÖK yazışmaları; Sayın
Bakan, bakarsanız onlara, hepsinde tarih hataları var. Sizin de
başınız dönmüş, arzu ederseniz o şeylerde, önünüzdeki
dosyada siz de bu tarih hatalarını
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Ben bir açıklama yapayım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ama,
haklısınız, başınız dönebilir, baş döndürücü
bir hızla ilerlemiş çünkü bu. Peki, bu kadar para kimin kesesinden
çıkıyor? Halkın kesesinden çıkıyor. Medical
Parkın, bakın, 2005teki cirosunu söylüyorum, 40 milyon, 2012deki
cirosu 1 milyar. Yani, sadece yedi yılda tam 25 kat artmış, tam
25 kat ve şimdi bu kalkıyor, kurulacak bu üniversiteye 50 milyon
bağış yapıyor, ayda 5 milyon bağış
yapıyor. Ne kurduğunuzu anladınız mı arkadaşlar?
TÜLAY BAKIR (Samsun) - Hayır,
anlamadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Anlamadınız değil mi? Anlamazsınız zaten,
anlamanız da mümkün değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) Anladık.
Niye anlamayalım ya? Güzel bir üniversite kuruluyor. Bilim dünyasına
hayırlı olsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Bu ülkenin çocukları okuyacak orada!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Anlamanız da mümkün değil. Bunu da anlamanızı sizden zaten
beklemiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bu ülkenin çocukları okuyacak, doktor olacak, mühendis olacak, milletine
hizmet edecek!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ama, sizin
anlayış kapasitenizin daha yüksek olduğunu zannederdim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen kendi kapasitene bak!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, biz
anladık da sen biraz daha oku, çalış!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bu kadar
açıklama yaptım size, hâlâ pişkin pişkin
konuşacağınıza oturup, teeddüp edip edeplenin ve ona göre
konuşun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bu ülkenin çocukları okuyacak orada; doktor, mühendis, öğretim üyesi,
hukukçu olacak!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Biraz
başınızı öne eğmesini bilin, biraz
başınızı öne eğin, biraz yüzünüz kızarsın.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben burada
bilgileri size aktardım, bütün bilgileri çalışıp size
getirdim.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt)
Hepsi yanlış! Yanlış bilgiler!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sizin de
yüzünüz kızarsın biraz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Niye yüzümüz kızarsın?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bana laf
yetiştireceğinize oturun, yüzünüzü kızartın biraz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Seninki kızardı, seninki!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Ayıptır bu yaptığınız, ayıptır! Biraz
edeplenin bari! (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bu ülkenin çocukları okuyacak orada!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Allah
kahretsin bunu yapanlara. deyin! Bu harama ortak olmayın, biraz yüzünüz
kızarsın.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Senin kızarsın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bilim yuvası
kuruluyor!
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
açıklama talebiniz var.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının 654 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şimdi hikâyeyi sayın
milletvekili açıklarken çok net hatırladım. İşin hikâyesi
şöyle: Bu yazı, bu üniversitenin kuruluşuna ilişkin YÖK
yazısı bize, Millî Eğitim Bakanlığına 3 Temmuz
2013 tarihinde gelmiş. Akademi Park Üniversitesi adıyla bir.... O
tarihteki şeyi Akademi Park. Ben de -çok iyi hatırlıyorum- dedim
ki: Bu isim, Akademi Park, Türkçe değil, ne çağrıştırdığı
belli değil. YÖKe geri gönderdim bu yazıyı buna adam gibi
Türkçe bir isim koysunlar diye. Vakfın kime ait olduğunu,
iştigal sahasını falan hesaba katmadan bu isimle ilgili ihtirazi
kaydımı belirttim ve geri gönderdim. Bunun üzerine Yönetim Kurulu
toplanmış, vakıfları tarafından kurulacak
üniversitenin adının İstinye Üniversitesi olarak karar
vermişler ve onun üzerine YÖK, bize, tekrar, 8 Eylül 2013te bu
yazıyı göndermiş
-değişiklik şeyini- biz de onaylamışız.
Yani, bu üniversitenin adının Akademi Park veya Medical Park
değil, daha anlaşılabilir bir isim olması için
yaptığım isim değişikliği önerisini YÖK ilgili
vakfa bildirmiş ve onlar da değişiklik yapıp İstinye
olarak göndermişler, biz de onaylamışız, daha doğrusu
biz de Millî Eğitim Bakanlığı olarak göndermişiz.
Teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, Sayın Bakan benim yanlış bilgi verdiğimi
söyledi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır, hayır, yanlış
değil. Ben hikâyenin arkasını anlatıyorum.
BAŞKAN Yanlış bilgi
vermedi. Sizin söylediğiniz öyle bir şey...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim,
hikâyenin arkasını anlatırken... Ben konuşma
meraklısı değilim, istiyorsanız buradan düzelteyim,
istiyorsanız yerimden düzelteyim yani oraya çıkma meraklısı
değilim.
BAŞKAN Hayır, düzeltme diye
bir şeyiniz yok Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ben tutanakları
getirteyim eğer size sataşma varsa sataşmadan söz...
LEVENT GÖK (Ankara) Zabıtlara
geçsin efendim, açıklasın. Sayın Başkan,
açıklasın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, hayır efendim, sataşmadan dolayı söz istemiyorum.
Sayın Bakanın verdiği
bilgiler doğru değildir. Sayın Bakan önündeki dosyayı
dikkatle incelerse 1 Mart 2013 tarihinde ilk başvurunun Medical Park
Üniversitesi olarak yapıldığını görecektir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Bana göre Akademi Park.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Akademi Park değil Sayın Bakan, önünüzdeki dosyaya
bakın, 1 Mart 2013 tarihinde Medical Park Üniversitesi olarak sizin
haberiniz olmadan
Daha sonra ikinci düzeltmeyi sizin imzanızla
Başbakanlığa gönderilen yazıda -17 Aralık 2013tür-
orada da o zaman Akademi Park Üniversitesi geçmektedir. Ancak, YÖK Genel
Kurulunun aldığı kararlara ve sizin bu karar tarihlerinize
bakarsanız, onların bile tamamen yanlış
yazıldığını görürsünüz. Yani YÖK Genel Kurulu,
kararı 5 Kasım 2013te alıyor.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) YÖK
kararından önce, güya vakıf 7 Ekim 2013te isim
değiştiriyor. Böyle bir mantıksızlık olur mu? O
yüzden, lütfen onu dikkatle inceleyin ve ne kadar bir kargaşa
olduğunu siz anlayın.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Atıcı.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
6.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/794, 1/867,
1/965) (S. Sayısı: 654) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi adına söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri
Milletvekili.
Buyurun Sayın Zozani.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Benim önüme gelen dosyada Medical Park
değil, Akademi Park Üniversitesi
BAŞKAN Tamam, Sayın Bakan,
lütfen
Buyurun Sayın Zozani.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim,
niye sözünü kesiyorsunuz Bakanın?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN Böyle bir usulümüz yok
ama Sayın Bakan. Karşılıklı olarak, lütfen
Konu
anlaşıldı efendim, tutanaklara geçti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Anlaşılmadı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bunun
hiçbir anlaşılır tarafı yok.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Zozani.
HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
özellikle, iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşların
dikkatini çekmesini istediğim bir husus var. Bakın, dört
yıldır biz burada yasama yapıyoruz, birlikte
çalışıyoruz. Dönemin de sonuna doğru geldik, son bir hafta,
belki birkaç gün birlikte çalışacağız, bir sonraki dönemde
kim gelir kim gelmez onu Allah bilir, kararı halkımız verecek.
Ama çalışma yöntemine ilişkin olarak eğer siz Biz bu
dönem, 24üncü Dönem verimli iş yaptık. diyorsanız,
vicdanınız rahatsa benim size söyleyeceğim çok şey yok.
Ama ne zaman ki burada
sıkıştınız, ne zaman ki bir soruya ya da bir hususa
cevap olamayacağınızı gördüğünüzde işi laf
kalabalığına getirip bu karambolden işi kotarma
taktiğine başvurdunuz. Biraz önce ben on dakikalık bir
konuşma süresi kullandım. On dakikalık konuşma süremde
-şuradan baktım- başka arkadaşlar da merak etmiş, ne
laflar atılmış, neler söylenmiş arada; incelemiş,
arkadaşlar bana da bir tane verdiler, ben esasında talep
etmediğim hâlde arkadaşlar getirdiler. Şurada saydım,
iktidar partisi milletvekillerinin on dakikalık konuşma sürem
içerisinde bana sataşma sayısı 50. Bakın, 50nin üzerinde,
on dakikalık konuşma sürem içerisinde sizin
sıralarınızdan bize müdahale yapıldı, kürsüye müdahale
yapıldı. Söylediğimiz şeyler yanlış
mıydı? Söylediğimiz şeylerin hiçbirisi yanlış
değildi, hepsi de doğru. Tek tek hanginizle oturursak,
konuşursak doğruluğuna kanaat getirirsiniz ama burada muhalefet
partisi milletvekilleri bir şey söylediği zaman siz muhalefete
muhalefet etme refleksiyle hareket ediyorsunuz. Dolayısıyla, burada
muhalefetin düzeltmeye dönük sarf ettiği cümleleri de algılamak
istemiyorsunuz, istifade etmek istemiyorsunuz çünkü her şeyin
doğrusunu siz biliyorsunuz, siz yapıyorsunuz! Ama biz de diyoruz ki:
Bakın, burada getirdiğiniz kanun teklifleri -hepimiz insanız,
hata yapabiliriz, sizler de hata yapabilirsiniz- maddi hatalar içeriyor. Hadi
bırakın içeriğini vesaire maddi hatalar var, maddi hatayı
düzeltelim. Genel Kurul bir kanun metnindeki maddi hatayı eğer
düzeltmeyecek ise o zaman biz niye bunları görüşüyoruz? Bakın,
çok daha ayrıntılı değişikliklerden söz etmiyorum,
sadece maddi hataya dikkat çekiyorum burada, diyorum ki: Maddi hata var, maddi
hatayı düzeltelim; ona bile yanaşmıyorsunuz.
Bir bakanlığı bütün
teşkilatlarıyla bir üniversiteye Danışma Kurulu olarak
yazarsanız bu bir maddi hatadır. Daha önce hiç mi kurmadık
üniversite? Bu üniversitelerin mütevelli heyetlerinin ne şekilde
oluşturulacağına ilişkin örneklerimiz yok mudur? Var, hem
de çok uzak değil, bir ay önce, bir ay bile olmadı, Sağlık
Bilimleri Üniversitesini biz kurarken, yasasını biz burada
tartışır iken ilgili bir madde var. Mütevelli heyetinin
kimlerden ve ne şekilde oluşturulacağına ilişkin madde
düzenlemesi yapılmış. Yani bizi dinlemiyorsanız bu yasadaki
madde metnine, tekniğine bir bakın, getirin bunu da ona
uyarlayın, ona göre yapın.
İkinci husus: Ya, bir üniversitede
üç tane ayrı yönetim olmaz. YÖK Yasasına aykırı,
Anayasaya aykırı, hiçbir bağlayıcı teamülü olmayan
bir üniversite kuruyorsunuz. Tamam, farklı yönetim modelleri deniyorsunuz,
ama bu, çok farklı, bu, farklılıktan öte, çok aykırı.
Kim hükmedecek bu üniversiteye? Belli değil, davul kimin boynunda, tokmak
ne zaman kimin elinde, hiçbir zaman belli olmaz.
Diğer önemli bir maharetiniz
şu: Yani vakti zamanında kendi Genel Başkanını,
Başbakanını, şimdinin de Cumhurbaşkanını,
ailesini bu kadar tartışma konusu yapabilecek icraatları da
ancak bir parti olarak siz yaparsınız, başka hiç kimse beceremez
yani ancak bunu siz becerebilirsiniz. Yani Türkiye, cumhurbaşkanı
mı görmedi, Türkiyede gelen cumhurbaşkanlarının hiçbirinin
ailesi yok muydu? Vardı. Hiçbirinin çocukları yok muydu? Vardı
ama bir tek örnek gösterin, bir Cumhurbaşkanının ya da bir
Başbakanın ailesinin ülkede bu kadar tartışma konusu
edildiğine ilişkin bir tek örnek söyleyin Allah aşkına ya?
Bu, sizin beceriniz, Allah, çocuklarına uzun ömür versin, hiçbir derdim,
hiçbir sorunum yok ama bunu siz becerdiniz. Neye göre becerdiniz? Nasıl
yaptınız? Bir dönün kendinize bakın, dönün kendinize bakın.
Yani muhalefet bu lafların hepsini cebinden mi sarf ediyor, hiç mi
haklılık payı yok? Var, burada iki üniversiteyle doğrudan
bağlantılı, tartışmak durumundayız, siz bu
şekilde getiriyorsanız biz de bu şekilde sizinle tartışırız.
Bunu bırakın, daha geçen
hafta aynı yanlışı yaptınız, aynı
tartışmayı biz burada yapmadık mı? Yeşilay
Vakfının ayrıcalıklarını biz burada
tartışırken -daha geçen hafta ya- yine mevzu burada
Cumhurbaşkanının ailesi değil miydi ya, çocukları
değil miydi? Şimdi, bir muhalefet partisi milletvekili olarak
Türkiyede iktidar partisine karşı Cumhurbaşkanının
ailesini korumak da bana düştü ya. İnanın ki bu
tartışmadan hiç haz almıyorum, hoşuma gitmiyor ama bu
tartışma sizin eseriniz; övünebilirsiniz, övünebilirsiniz. Ha,
şöyle de diyebilirsiniz ya da diyenlerimiz çıkıyor: Yani,
Cumhurbaşkanının çocuklarının hiç mi suçu yok? Var ki
onlar da bu tartışmanın bu kadar içerisinde.
Başkasıyla
kıyaslamıyorum, Sayın Abdullah Gül de sizin partinizden;
Başbakanlık yaptı, Cumhurbaşkanlığı
yaptı. Çocukları yok muydu? Vardı. Niye bu kadar
tartışma konusu değildi? Yani, niye onlara vakıf
kurmadınız, niye ayrıcalıklı vakıflar
kurmadınız, niye aklınıza gelmedi? Sayın Gülün
Amerikada okuyan çocuğu geçenlerde, zannediyorsam,
yanılmıyorsam evlendi de, Allah mesut etsin. Yahu, o çocuk, Amerikada
okudu, uluslararası önemi haiz bir üniversiteden diplomasını
aldı, yahu, hiç mi bir vakıf hak etmedi ya? Bir vakıf ona da
kuraydınız ya. Biz de diyecektik: Ya, en azından üst düzey
yöneticilerine, genel başkanlarına, genel
başkanlarının ailelerine vefalı davranıyorlar, hiç
kimseyi vakıfsız bırakmıyorlar ama döndünüz
dolaştınız, 320-330 milletvekili -şimdi sayınız
310a düştü- tüm milletvekilleri, Sayın Erdoğanın çocuklarına
vakıf kurmakla zaman geçiriyorsunuz. Vakıf kuruyorsunuz, üniversite
kuruyorsunuz, zamanı bu şekilde geçiriyorsunuz, ondan sonra dönüp
dolaşıyorsunuz, burada bizler bir şey söylediğimiz zaman da
Efendim, Sayın Cumhurbaşkanının ailesine niye bu kadar laf
söylüyorsunuz? Ya, bakın on dakikam bitti, Sayın
Cumhurbaşkanının ailesine ben hiçbir şey söylemedim, ne
söylenmişse siz söylemişsiniz. Bakın, buradan
Cumhurbaşkanının ailesine dönük olarak ne sarf ediliyorsa, ne
söyleniyorsa siz söyletiyorsunuz, siz söylüyor oluyorsunuz.
Dolayısıyla, bu, sizin eseriniz.
Yasa tekniği açısından herhâlde
Meclisin hiçbir döneminde kanun yapma yönetmeliklerinin, Tüzükün bu kadar
ayaklar altına alındığı ve yok
sayıldığı hiçbir dönem yaşanmamıştır
diye düşünüyorum çünkü arşivlere giriyoruz, kayıtlara
bakıyoruz, bu döneme benzeyen hiçbir dönem bulamadık. Herhâlde bu
dönem, iyi olmayan yasama deneyimi itibarıyla önümüzdeki dönemler
açısından feyiz kaynağı olacaktır. En azından
yeni dönemde burada oturan milletvekilleri şuna bakacaktır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
bir
şeyi yapmamak için, neyi, nasıl yapmamak için bu dönemin
uygulamalarına, sizin uygulamalarınıza bakacak ve ona göre karar
vereceklerdir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4 - 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 19- Türkiye
Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde
kullanılmak üzere ekli (1) sayılı listede yer alan öğretim
elemanlarına ait kadrolar ihdas edilerek, bu Kanun Hükmünde Kararnameye
bağlı cetvellere Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi bölümü olarak eklenmiştir."
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 24üncü
Yasama Döneminin sonuna yaklaşmış vaziyetteyiz. Bir yandan AKP
fiilî genel başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, uydurma
toplantılar düzenliyor, her vesileyle toplantı düzenliyor ve oralarda
yaptığı konuşmalarda 400 vekil verin. diyor, 400 vekil
istiyor. Madem 400 vekil alacaksınız, bu kadar, yasaları niye bu
saatlerde çıkartmaya çalışıyorsunuz, niye
sıkıştırıyorsunuz? Ben diyorum ki: Acaba bu
yasaları bu kadar çok çıkartmaya çalışmanızın
nedeni, bu saatlere kadar, işte üniversitelerin kuruluşu falan filan
hepsi, gerçekten iktidardan düşme telaşı sardı da onun için
mi yapıyorsunuz? Yoksa 400 vekil çıkarttığınız
zaman bunu yapabilirsiniz.
Bugün mesela, Anayasa Komisyonunda
seçilme yaşının 18e indirilmesini konuştuk. Şimdi,
yani bir yandan bir hafta bile zaman kalmamış, bir Anayasa
değişikliği yapıyoruz, Seçilme yaşı 18e insin.
Şimdi orada, bunu, AKPli arkadaşlarımız, samimiyetle ve
inanarak, gençliğe güvenerek getirdiklerini söylediler. İnanarak ve
gençliğe güvenerek seçilme yaşının 18e düşürülmesini
getirdilerse, bunun samimiyet testi, bunu Genel Kurula getirmeleri. Bu Anayasa
değişikliği, bu Genel Kurula gelmelidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gelecek.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Gelmelidir ve geçirmelisiniz.
Bir yandan 400 vekil istiyorsunuz, bir
yandan da halkı kandırmaya çalışıyorsunuz. Siyasi
partilerin kapatılmasıyla ilgili Anayasa değişikliği
Komisyondan geçti, getirin, buraya getirin. Öyle kimsenin gözünü
boyayamazsınız.
Ben, 25inci Dönemde iktidar olacak
parti kim olursa olsun Adalet ve Kalkınma Partisinin yasa yapma konusunda
izlediği yöntemi izlememesini öneriyorum. Hukuku katlettiniz
arkadaşlar, yargıya sizin dönemde güven kalmadı sayenizde,
Parlamentonun itibarını da ayaklar altına aldınız.
Sadece Sayın Recep Tayyip Erdoğanın itibarını
koruyacağız diye kendiniz de dâhil olmak üzere 550 milletvekilinin
itibarını yerle bir ettiniz. Yasa yapma adabını,
ahlakını, yöntemini yerle bir ettiniz. Bu Parlamentoda, devlet
kurumlarında görüşülerek, tartışılarak, Bakanlar
Kurulunda görüşülerek, tartışılarak kanun
tasarılarının hazırlanmasına bile imkân vermediniz,
milletvekillerine imzalattırdınız, buraya getirdiniz.
Önergelerle yasa yaptınız, o yetmedi, Anayasayı da önergelerle
yapmaya kalktınız.
Şimdi, arkadaşlar, bunun size
faydası yok. Bu yaptıklarınız, önümüzdeki iktidara çok kötü
örnektir, çok kötü örnektir yani bu, hoş bir şey değil. Kendi
kendinizi inkâr ediyorsunuz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kötü örnekleri
almayız, merak etme.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Bu saatte
rüya görmen normal!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
Vallahi ben size söyleyivereyim yani rüya mı görüyorsun, ne görüyorsun,
buradan belli. Eğer siz iktidara geleceğinize inansanız bu kadar
şeyi sıkıştırmazsınız. Her şeyi
sıkıştırıyorsunuz, Her şeyi aman bir an önce
yapalım. diyorsunuz. Bu telaşın bir tek nedeni vardır,
sizi iktidar korkusu sarmıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Güle güle!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Eğer bu ülkenin Cumhurbaşkanı, burada
söylediğini beş saat sonra Söylemedim. diyorsa, televizyonlar
şak diye o görüşmeyi veriyorsa artık sizin yolunuz
şaşmış, ben size söyleyivereyim,
şaşırmışsınız siz ya. Beş saat önce
Ben AKPnin bildirgesini okudum. diyor. Televizyon veriyor. Oraya gidiyor
Ben öyle demedim. diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama ilk defa
yapmıyor ki bunu, her zaman yapıyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bu,
kaçıncı kere.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
Ayıptır ya. Televizyonlar söylüyor bunu ya. Adam veriyor
televizyonda.
Arkadaşlar,
şaşkınsınız şaşkın. Recep, şurada
dört senedir hep laf attın.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hiç laf
atmadım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Hep
laf attın. Hiç hukuktan biraz öğreneyim demedin. Ama ben sana
söyleyivereyim, başkalarının böyle şeyini yapmak çok
hoş bir şey değil. Sen bir hukuk adamısın, önce hukuku
savunacaksın.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hukuku
savunuyoruz zaten.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
Partiye mensubiyetini bir kenara koyacaksın, önce hukuku
savunacaksın. Sen hayatta hukuku savunmadın.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hukuku
savunuyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Sen
getirdiğin önergeyi önce reddettin, sonra kabul ettin. Bu Genel Kurulda da
bana söyledin Ağabey nasıl yaptık? dedin, arkadan, gittin
orada kabul ettin Adalet Komisyonunda, ayıptır,
yakışmıyor, hukukçu adama hiç yakışmıyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bununla da ilgili söylemek istiyorum. Anayasanın 130uncu
maddesinde yükseköğretim kurumlarının nasıl
kurulacağı belirlenmiş. 131inci maddesinde de
yükseköğretim üst kuruluşları, YÖKün çalışması
öngörülmüş.
Şimdi, burada
bir üniversite kuruyorsunuz. Türkiye Uluslararası İslam Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi. Tabii, oraya bir hukuk fakültesi de kurmuşsunuz.
Ben hemen söyleyeyim bir hukukçu olarak, bugün, Türkiyede 87 bin avukat var ve
şu anda hukuk fakültelerinde 45 bin öğrenci var. Zaten
yargının seviyesinin bu kadar
düşmesinin en önemli nedenlerinden birisi, hukuk öğrenim kalitesinin
düşmesidir. Yani bugün Türkiyenin önemli hukuk fakültelerinde
yetişen hukukçular serbest avukatlığa yöneliyor. Hadi, onlar
iyi fakülteden eğitim aldı. diyoruz. Bu sefer, eğitim kalitesi
düşük olan üniversitelerden gelenler de hâkim oluyor. Hâkim olunca da bu
iş gene gitmiyor. Hâkimde hukuk bilgisi lazım. Dolayısıyla,
ben bir kere, bu hukuk fakültesi açılmasına şiddetle
karşıyım, onu size söyleyeyim.
İkincisi: Şimdi, burada,
diğer üniversitelerde olmayan bir üniversite danışma kurulu
oluşturuyorsunuz. Niye oluşturuyorsunuz? Efendim, uluslararası
üniversiteymiş. Ya, adını uluslararası koymakla
uluslararası olmuyor. Eğer üniversite uluslararası bir
anlaşmaya istinaden kuruluyor ise o zaman üniversite danışma
kurulu oluşturulabilir. Bu, bizim bildiğimiz devlet üniversitesi.
Devlet üniversitesinin nasıl kurulacağı da çok açık belli.
Şimdi, geçmişte, Anayasa
Mahkemesi, üniversitelerin en üst düzeydeki bilim kuruluşları ve
toplumun itici gücü olduklarını vurguladıktan sonra, Anayasada
yer verilen bilimsel özerkliğin, kuruluştan işleyişe kadar
bilimin gerektirdiği özgürlük ortamının tüm
çalışmalarında ve yönetimde sağlanması
gerektirdiğini kabul etmiş, devletin üniversiteler üzerindeki denetim
ve gözetim hakkının ise, yürütmenin üniversiteler üzerinde söz sahibi
olması, çalışmalarını yönlendirip yönetmesi biçiminde
anlaşılamayacağı yargısına vararak bunu iptal
etmiş, böyle bir şeyi iptal etmiş.
Değerli arkadaşlarım,
burada da bu danışma kurulu, YÖKün üniversitelerdeki denetimini
etkisiz hâle getirecek bir düzenlemedir. Öbür taraftan da Anayasanın 130,
131 ve 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır.
Yani diğer devlet üniversitelerinde olmayan bir danışma kurulunu
getirmenin burada hiçbir anlamı yoktur. Bu kürsüden tekrar çağırıyorum,
tüm gençleri çağırıyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi
sözüm ona sizin 18 yaşında
seçilme hakkınıza ilişkin Anayasa teklifini getirdi, şimdi
onu Genel Kurula getirip o Anayasa değişikliğini
yapmasını talep ediyorum; bu bir.
İkincisi: Siyasi partilerin
kapatılmasına ilişkin bir prosedür değişikliği
getirdi, onun da bu Genel Kurula getirilip
yasalaştırılmasını istiyorum. Gençlerin 18
yaşında seçilme hakkını Cumhuriyet Halk Partisi olarak
destekliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 17- Türkiye Uluslararası
İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde kullanılmak üzere ekli (2)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek, bu Kanun Hükmünde
Kararnameye bağlı cetvellere Türkiye Uluslararası İslam,
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi bölümü olarak eklenmiştir."
BAŞKAN Madde üzerinde söz
talebi?
LEVENT GÖK (Ankara) Engin Özkoç,
CHPden.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sizi Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu kanunları görüşürken çok yorgun görüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından
baktığımızda, gerçekten saat açısından da,
verimlilik açısından da iyi görmüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gecenin bu saatinde bazı
basın mensuplarının bizi izlediği, AKPli
milletvekillerinin kulislerde oturup sadece oylamalarda buraya geldiği ve
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sizinkiler hiç gelmiyor ya Sayın Özkoç!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Arkadaşlar, ne oldu size ya?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sizinkiler kaç kişi?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Niye
birden sinirlendiniz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Önce kendine bak, ondan sonra konuş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Az önce
grup başkan vekilimiz yeterlilik önergesi verdi, yeterlilik önergesi
verdiğinde bu sıralarda yeter sayı yoktu. Sizler kulislerde
oturuyordunuz, uyuyordunuz.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Sizinkiler evde uyuyor, evde!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ne
kanunları dinliyorsunuz ne çıkan yasaları dinliyorsunuz ne
yolsuzlukları dinliyorsunuz, sizin için önemli ne de burada yolsuzluklarla
ilgili kanunların sizin için bir önemi var. Siz sadece şunu
yapıyorsunuz: Dışarıda bekliyorsunuz, kanun
oylanacağı zaman arkadaşlarınız sesleniyor, içeriye
giriyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin
arkadaşların nerede?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kabul edip
etmeyeceğinizi dahi bilmiyorsunuz. Buradan arkadaşınız size
sesleniyor Arkadaşlar, kabul, kabul diyor, siz de Efendim? diye
soruyorsunuz. Türk milletinin milletvekillerisiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) CHP
nerede, CHP?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Yapacağınız bu işten dolayı utanmanız gerekirken
hâlâ konuşuyorsunuz. Suçlu ben miyim, siz misiniz? Siz misiniz?
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sen
kendine bak kendine!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Gecenin bu
saatinde ben sizlere bakarak alnım ak konuşuyorum.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Grubuna bak!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) TÜRGEVde
benim Cumhurbaşkanımın oğlu değil TÜRGEVin
Başkanı. Benim Cumhurbaşkanımın kızı
değil.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sende
kaç kişi yok, kaç kişi?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu
Cumhurbaşkanının oğlu, kızı, efradı
milyarlarca liralık usulsüz bağışlarla üniversite kuruyor.
Ama siz
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Nereden biliyorsun usulsüz olduğunu? Usulsüz ne demek?
Bırak bu işleri!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kim mi?
Hayhay, TÜRGEVin Başkanı söylüyor. TÜRGEVin Başkanı diyor
ki, Star gazetesinde verdiği beyanatta diyor ki: Bunların hepsi
doğrudur. Bana sormayın, Arzu Akalına sorun. Bana
sormayın. Ne oldu? Niye sesiniz kesildi?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Cacık gazetesinin yaptığı haberi okuyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Neden
sesiniz kesildi?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Cacık gazetesinin yaptığı haberi okuyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Hangi
gazetenin?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Cacık gazetesi, cacık!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Cacık
Sizler
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sapanca Ekspres, Adapazarı Ekspres
Tamam, mesele yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Arkadaşlar, istediğiniz kadar itiraz edin. Şunu kabul ediyor
musunuz? Bir vakıf var Türkiye'de, adı TÜRGEV.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Bu
maddeyle ilgisi ne, bu kanunla?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu
vakfın Türkiye Cumhuriyetinde ve dünyada eşi benzeri
görülmemiş. Bugünkü Cumhurbaşkanının oğlu bu
vakıfta.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Vakıf ne yapıyor, onu söyle.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Sadede gel, sadede!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bugünkü
Cumhurbaşkanının kızı bu vakıfta, oğlunun
kayınvalidesi bu vakıfta.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Suç mu? Olamaz mı?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Pekâlâ,
suçu söylüyorum, arkadaşlar, suçu söylüyorum; bu vakfın
aldığı bağış, Suudi Arabistan Kralından
aldığı 100 milyon dolarlık bağış
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Vakıf
ne demek, onu anlat sen.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Suç mu? Suç mu? Bağış suç mu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
arkasından siz Bakanlar Kurulunda Sevda Tepesini imara açıyorsunuz,
budur suç olan. Pekâlâ, neden susturuyor arkadaşınız sizi? Neden
sustunuz arkadaşlar? Çünkü cevap veremiyorsunuz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Suç mu? Bağış suç mu?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Vakıf ne yapar, onu söyle. Vakıf ne yapar?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Suçtur
arkadaşım. Bağış suç değil, bağış
karşılığında rüşvet almaktır suç olan
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Senin vakıf kültürün olmadığı için bilmezsin, sen
anlamazsın.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
imara
açmaktır suç olan
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
İftira atıyorsun!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
bağış karşılığında iş vermektir
suç olan. Bağış karşılığında sizler bu
iş adamlarına milyarlarca dolarlık iş veriyorsunuz... (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Hadi canım sen de!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, sayın hatibi dinleyelim.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
yandaşlık yapıyorsunuz, rüşvet alıyorsunuz, yolsuzluk
yapıyorsunuz, budur suç olan, suç olan budur.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Sen vakıf nedir bilir misin?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu
vakıf kanalıyla yapıyorsunuz bunu.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Vakfa bağış nedir?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Onun için
yapacağınız her şeyde biz peşinizde
olacağız, kaçamayacaksınız. Bakın, ben size söyleyeyim
arkadaşlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Bağırmadan konuş! Kaba bir sesin var, çok kaba!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Acele
etmeyin, acele etmeyin. Taş Yapı Firması, durduk yere mi size
1,5 milyon lira bağış yaptı? Aldığı
ihaleleri söyleyeyim mi? Hangi ihaleler karşılığında
olduğunu söyleyeyim mi?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Söyle söyle, mahkemede delil olacak onlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Söyleyeyim
mi?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Söyle.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) 500 bin
lirayı Kalyon İnşaat hangi iş
karşılığında verdi?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
İspatlayamazsan müfteri olursun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Kaynağı belli, cacık gazetesi.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) 500 bin
lirayı size laf olsun diye mi bağışladı bu insanlar?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
İftira atma.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Ağaoğlu size neden bağış yaptı?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Git
kendine sor ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Neden?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Ne ilgisi var!
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sende o kültür yoksa, sizde
bağış kültürü yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Size
soracağız. Sizlersiniz bunun içerisinde olan, sizin
Cumhurbaşkanınız bunun içinde.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Cumhurbaşkanına iftira atma!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Cacık gazetesinin haberlerini okuma!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizin
Cumhurbaşkanınızın oğlu, kızı,
kayınpederi bunun içerisinde. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bundan kaçamazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Cacık gazetesinin haberlerini okuma!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Mecra
Reklam Turizm AŞ 1 milyon 600 bin lira, çok mu keyiften
bağışladı size?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Ortağı mısın oranın?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizden çok
mu keyif aldı da bağışladı bu parayı?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Kendine sorsana ne bilelim biz ya!
BAŞKAN Sayın Ürün, lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Arkadaşlar, sen koruyacaksın, milletin vekilisin. Milletin vekili
olarak o sıralarda oturmayacaksın.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Ben
milletin vekiliyim, o söylediklerinin hepsine dava açacağım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Gerekirse
Cumhurbaşkanına hesap soracaksın. Bu sıralarda oturup da elini kaldırıp indirmeyeceksin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
hatibi uyarın!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Diyeceksin
ki: Rüşvet alanlardan hesap soruyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen Şişliye hesap sor, Şişliye.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Öyle yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Şişliye niye hesap sormuyorsun?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen sor, sen!
Sen sor, Osman!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
8 kişi yolladınız, bir şey çıkartamadınız,
ne oldu? Ne yaptınız?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ne oldu?
Sizin arkadaşlarınız.
Değerli arkadaşlarım,
biz bir şey demiyoruz. Biz bir şey demiyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sarıgül hesap soracak size, geliyor.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) TÜRGEV
vakfının Başkanı hanımefendi diyor ki: Evet, biz
bunları, bu bağışları aldık,
aldığımız bağışlar
karşılığında da
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ya demiyor, kardeşim.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ne
dediğini söylüyorum
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Cacık gazetesinden okuyorsun ya! Öyle bir açıklaması yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Diyor ki: Bu arkadaşlar, bu insanlar
üçüncü hava yolunda iş almışlardır, ihale
almışlardır."
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Öyle bir açıklaması yok Vakıf Başkanının,
cacık gazetesinden okuyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
İşte, burada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, siz
konuşmacıyı uyarın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, elini kaldırmasın. Kaba bir üslupla konuşuyor
kürsüde.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Efendim,
ne olarak konuşuyorum?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çok kaba
bir üslup kullanıyor.
BAŞKAN Sayın Tunç, lütfen ama
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tahrik
ediyor Sayın Başkan, tahrik edemez!
BAŞKAN Sayın Tunç, sayın hatibin hangi el hareketini
yapacağını siz belirleyecek değilsiniz herhâlde.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye
rahatsız oluyorsun?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Üslup mu ya
bu, böyle bir üslup olabilir mi!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Değerli milletvekili arkadaşlarım, siz kurulan TÜRGEVin
yaptığı yolsuzluklardan rahatsız olmuyorsunuz da benim
konuşmamdan mı rahatsız oluyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Düzmece şeyleri okuyorsun, cacık gazetesinden aldığın
şeyi okuyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Siz,
Ağaoğlu gibi insanların yaptığı milyarca
liralık bağışlardan
sonra aldığı ihalelerden rahatsız olmuyorsunuz da elinizi
kaldırmaktan rahatsız olmuyorsunuz da benim konuşmamdan mı
rahatsız oluyorsunuz? Siz bu rüşvet olaylarından sonra Biz
almadık. dediğiniz hâlde
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İşin gücün iftira!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Sevda
Tepesini bir kraldan bile rüşvet alarak
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Öyle bir şey yok, iftira atıyorsun, ispat et, ispat!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
100
milyar lira para alarak, ondan sonra Sevda Tepesini imara açarak ona dahi
peşkeş çektikten sonra elinizi kaldırıyorsunuz, bundan
utanmıyorsunuz da benim konuşmamdan mı rahatsız oluyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen
utanmıyorsun!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
İftira atıyorsun, iftira!
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
İftiralarının da hesabını vereceksin.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Evet, iftira atıyorsun, cacık gazetesini okuyorsun!
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Hesap vereceksin, sen de bağış yapacaksın, bu
davaların parasıyla sen de katkı yapacaksın.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Onun için
arkadaşlar, siz değerli arkadaşlarım, hiç merak etmeyin, o
mahkemelerde sizlere bir şey olmuyorsa bizim Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerine, apak alınlı milletvekillerine hiçbir şey
olmaz. Siz kendi yüzünüze bakın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Sana
da bir şey olmasın istiyoruz, onun için söylüyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (II)
sayılı cetvelin "Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve
Yüksek Teknoloji Enstitüleri" bölümüne aşağıdaki ibare
eklenmiştir.
"107) Türkiye Uluslararası
İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi"
BAŞKAN Madde üzerinde söz
talebi?
LEVENT GÖK (Ankara) Ali Serindağ
konuşacak efendim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Serindağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Demin Sayın Vedat Demirözün
kulağını çınlattık, kendisi yoktu burada ama
şimdi görüyorum burada. Kulağını
çınlatmamızın sebebi şuydu: Siz orada otururken Sayın
Engin Özkoç TÜRGEV vakfının yönetiminde yer alanları
sayınca -işte Sayın Cumhurbaşkanının
kızı, oğlu, gelini, akrabaları- siz Bu aile
vakfıdır, elbette ailenin fertleri orada, yönetimde olacaktır.
demiş idiniz, öyle demiş idiniz.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Aile
vakıfları kuruluyor. dedim.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
İşte dediniz, dediniz, tamam, ona bir şey demiyoruz, bizde öyle
diyoruz zaten.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Koç
Vakfı var, kimlerden kuruluyor?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Tamam, aynen, çok doğru; bak, haklısınız, biz de öyle
diyoruz zaten.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Evet.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bu aile vakfıysa
Bakınız, ne güzel örnek veriyorsunuz, Koç
Vakfı diyorsunuz. Şimdi, Koç Vakfına yapılan
bağışlara bakın, bir de TÜRGEVe yapılan bağışlara
bakın. Biz bunu söylüyoruz değerli arkadaşlar.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Başkent Vakfı var.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Biz olmayan bir şeyi söylemiyoruz. Elbette bağış
yapılabilir ama bağış niçin yapılır? Yani kim,
niçin, nereye bağış yapıyor?
Bakın, demin örnek verdim gene,
Gaziantep Valisinin beyanatı var, diyor ki: Gaziantepte okul yapmak için
sıraya giren hayırseverler var ama biz arsa
bulamadığımız için okul yapamıyoruz. Aramızda
muhtemelen Gaziantep milletvekili arkadaşlarımız vardır.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Tam 4 bin derslik yapıldı Ali Bey, 4 bin derslik yapıldı.
Yapılmıyor diye bir şey yok. Saat üçten sonra iftira kültürü
başlıyor nedense! Tam 4 bin derslik yapıldı.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Efendim, bakın, biz ne diyoruz, siz ne diyorsunuz? 4 bin derslik, 5 bin
derslik. Bak, Ali Bey, valinin beyanatı var, diyor ki: Biz okul yapmak
istiyoruz ama yer bulunamadığı için hayırseverler okul
yapamıyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
6 bin derslik ihtiyacının 4 bini karşılandı.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Onun
kastettiği şehir merkezi.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ama Şehitkâmil ve Şahinbey Belediyeleri tuttu TÜRGEVe arsa tahsis
etti. Sorun burada. Şimdi, bizim arkadaşlarımız
konuşuyorlar. Bakın, siz burada konuşacağınıza
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Bağışlayabilir. Belediyeler, her belediye her vakfa, kamu
yararı olan vakfa arsa bağışlar.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Belediyeler bağış yapamaz bir defa.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Yanlış bilgi veriyorsunuz da onun için. Onun kastettiği merkez
değil.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, bilen de
konuşuyor bilmeyen de. Belediyeler bağış yapamaz bir defa,
belediyeler bağış yapamaz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
İşte bilmeden konuşuyorsun.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Tahsis eder.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) -
Tahsis eder Ali Bey, tahsis eder.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bağışı bir defa bir kenara koyun, belediyeler
bağış yapamaz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Tahsis eder.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi, siz
Ya, madem öyle söylediniz, Köy
Hizmetleri arazisi ne oldu?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Ne oldu?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ne oldu? Dört senedir iktidardasınız, nerededir şimdi? Hani
satılacaktı, okul yapılacaktı Antepe? Yaptınız
mı?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Peşkeş mi çekildi?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Yaptınız mı?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Yaparız, yaparız.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Peşkeş mi çekildi, ne oldu?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ne zaman yaparsınız? Dört yıl bitti.
Şimdi değerli
arkadaşlar, bakın, bugüne kadar
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Hayır, arazi ne oldu, onu söyleyin. Ben gittim, yerinde duruyor.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bak, bugüne kadar biz nezaketimizi koruduk, tamam mı, siz konuşurken
en ufak bir şey yapmadık.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Biz de yapmadık.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bugün Genel Başkanımıza sataştınız.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Gel şurada söyle, Gaziantep Valisinin böyle bir beyanatı yok. de.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Gaziantep Valisi ne diyor?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Efendim, Gaziantep Valisi bu beyanatı vermedi. de.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Versin, ne olur yani? Şehir merkezinde yer yok. diyor Valim, doğru
söylüyor. Şehir merkezinde arsa
bulamıyoruz. diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Doğrusu odur, doğrusu odur
Ya, sen ne biliyorsun Antepi? Hadi arkadaşlar Antepi biliyor da sen
nereden biliyorsun?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Şehir merkezinde yer, arsa bulamıyoruz. diyor, mesele bu. Her
şehir merkezinde var bu mesele.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ya, şimdi, bakın, sorun bu
değerli arkadaşlar. Sorun, niçin bu bağışlar
yapılıyor? Bu bir nüfuz suistimalidir; bunu kabul edeceksiniz,
başka çaresi yok.
Tamam, Vedat Bey Koç Vakfı
diyor, güzel, Koç Vakfına kim bağış yapıyor? Tüm
büyük, varlıklı ailelerin vakıfları var, kim
bağış yapıyor? Kimse bağış yapmıyor.
Bakın, bu vakıf
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Bağışın amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığına bakın.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Efendim, amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığı meselesi ancak denetimle ortaya çıkar.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Tamam,
yapın denetiminizi.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bakın, siz Gülen Cemaatine özeniyorsunuz, bunun lâmı cimi yok.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Ne ilgisi
var ya? Yapmayın.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Gülen Cemaati ne yaptıysa siz aynısını yapmaya
çalışıyorsunuz, mesele budur.
Şimdi, bakın, eğitim çok
önemli bir faaliyettir. Siz ülkede eğitimi halledemezseniz, siz diğer
başka sorunları çözemezsiniz. O nedenle, eğitimi ciddiyetle ele
almak lazım ve devletin öncülüğünde bunun olması lazım.
Şimdi, efendim, deniyor ki: 4 bin
derslik yaptık. İhtiyaç varsa 5 bin de yapılır, 6 bin de
yapılır. Partiler niye iktidara geliyor? İş yapmak için.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
İş yapılmıyor. diyorsun.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Yapılmıyor. demiyorum. Bakın
Yer olmadığı için, hayırseverler sırada, okul
yapamıyorlar. Niye? Arsa yok. Yapılmıyor. demiyoruz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Şehir merkezinde arsa yok, doğal. Bu bizim iktidarın kabahati
değil ki.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bak, sizin dinlemediğiniz açıkta, dinlemediğiniz belli. Sorun
burada, diyor ki: Hayırseverler sırada, okul yapacak ama arsa
bulamıyorlar. Ya, bu kadar açık başka nasıl söylenebilir?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Ne
var bunda Sayın Valim, ne var yani?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bilalin
anlayacağı şekilde anlat. TÜRGEVi konuşuyoruz, Bilalin
anlayacağı şekilde anlat.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi, olan şu: Antepte öyle denmesine rağmen belediyelerin
okul yeri tahsis edememesi ama TÜRGEVe arsa tahsis etmesi sizde bir problem
yaratmıyor mu? (AK PARTİ sıralarından Yok. sesleri)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Yok, niye yaratsın?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ya, yaratmayabilir. Sen öyle Yaratmıyor. de.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sen
niye rahatsız oluyorsun?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) O
arsaya yurt yapılıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Efendim?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) O
arsaya kız yurtları yapılıyor, eğitim için
yapılıyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Gazino yapılmıyor, kulüp yapılmıyor, meyhane yapılmıyor,
yurt yapılıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bakın, siz ne yapacaksınız biliyor musunuz?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Bilmiyoruz, söyle de yapalım!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Devlet ne yapacak? Vergi topluyor mu? Yurtları devlet yapacak,
okulları devlet yapacak. Devlet o yurtları ve okulları
insanların hizmetine sunacak. Tamam. Mesele budur; Ahmetin, Mehmetin
yurt yapması falan değil. Siz ne yaptınız? Bir zamanlar
cemaate bunları havale ettiniz. Şimdi baktınız ki
yanlış bir şey, o zaman, bu sefer başka bir cemaate havale
ediyorsunuz. O da yanlış, o da yanlış.
Siz bir zamanlar cemaatin üst
yetkilileriyle görüşmek için sıraya giriyordunuz, sıraya.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Şimdi de siz giriyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Şimdi de
siz sıraya giriyorsunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Sıraya giriyordunuz siz. Şimdi paralelci oldu. Siz hepiniz
sıraya giriyordunuz. Kimlerin sıraya girdiğini, kimlerin bundan
maddi menfaat sağladığını herkes biliyor. O nedenle,
hepinizi kastetmiyorum ama içinizde olanları siz de biliyorsunuz, biz de
biliyoruz değerli arkadaşlarım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Söyle ya, kim yaptı? Ali Bey, söyleyin. Kimmiş, söylesene şimdi.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Söyleyenleri siz söylüyorsunuz ya, tuzluk diyorsunuz ya, şunlar bunlar
diyorsunuz ya. Sizin Başbakan Yardımcınız bile
açıkladı, daha dün söyledi: Ankarayı parsel parsel paralele
sattınız. dedi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ankara
Belediye Başkanı Sen paralelcisin. dedi.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Yani, şimdi, bundan daha fazlasını ben nasıl
söyleyebilirim? Bu size bir şey anlatmıyor mu değerli
arkadaşlar?
Şimdi, siz bunların hepsini
kabullenebilirsiniz ama şu bir gerçek, bunun hesabı mutlaka sorulur.
Her şeyi birbirinden ayırmanız lazım. Devlet işi ile
aile işi birbirinden farklıdır değerli
arkadaşlarım, ayrı ayrıdır.
Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanı TÜRGEV için konuştu. diyor, bak, daha yakın
zamanda. Ne diyor: TÜRGEVin önümüzdeki dönemde faaliyete geçireceği
üniversiteyle kreşten yükseköğretime kadar hizmet veren bir yapı
hâline geleceğine inanıyorum." Bakın, oradan talimat
veriliyor, siz burada yasa çıkarıyorsunuz değerli
arkadaşlar, siz burada yasa çıkarıyorsunuz.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Ne
güzel. Ne var bunda ya?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Yani şimdi, TÜRGEVin sahibinin kim olduğu belli olmuyor mu burada?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar)
Kamunun zararına bir şey mi var Ali Bey orada?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
TÜRGEVin sahibinin kim olduğu belli olmuyor mu burada değerli
arkadaşlarım?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ya, bu üniversitelerde kimler okuyacak? Türk gençleri okuyacak ya!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Daha da devam ediyor
Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlarım, sizin bunun aksine
söyleyeceğiniz bir şey varsa siz de gelin burada söyleyin. Gelin,
söyleyin, ona göre bizi aydınlatın.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ne diyor: TÜRGEV vatanına bağlı gençler
yetiştirmek istiyor, bunu hazmedemediler. Onlar bu vasıfların
tam tersi mahiyette nesil istiyorlar. Kimi kastediyor biliyor musunuz? Gülen
Cemaatini kastediyor. Ya, Gülen Cemaatine siz bugüne kadar methiye düzmüyor
muydunuz? Burada yazıyor, bunu okursanız o olduğu
anlaşılır.
Siz değerli
arkadaşlarım, bugüne kadar
2002de iktidar olduğunuz vakit o
zamanki Başbakanın ilk talimatı dış temsilciliklere,
Bu okullara yardımcı olun. şeklinde değil miydi? Yurt
içindeki okullara yardımcı olanlar siz değil miydiniz?
Türkçe-matematik yarışmalarını tümüyle destekleyen siz
değil miydiniz iki sene öncesine kadar? Gel, bu hasret bitsin. diyenler
siz değil miydiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bunların hepsini ne çabuk unuttunuz?
Peki, teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri
Milletvekili.
Buyurun Sayın Zozani.
HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Teşekkür ederim.
Maşallah, çoğunluğunuz
burada, artık uykudan dışarı çıkamıyorsunuz, bu
iyi.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Siz
kaç kişisiniz?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Efendim, 1 HDPli 311 AKPli ediyor da o yüzden, 1 kişi yetiyor. [AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
O yüzden, demeye gerek yok, her
şeyi söylüyoruz. Burada duracağız, görevimizi yapıyoruz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) CHPliler niye 8 kişi gelmişler, bir de onu söyle o
zaman. Ana muhalefeti size bıraktıkları için, değil mi?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, ayrıntılarıyla incelendiği zaman sizin buna
itiraz edeceğiniz bir hususun olmadığını görüyoruz.
İtiraz edemezsiniz çünkü 3 tane tasar, 3 tane tasarının
altında Recep Tayyip Erdoğanın imzası var. Sizin buna
itiraz etme şansınız yok. 3 tasarı birleştirilmiş
ve Sayın Erdoğanın burada imzası var, manidar.
Şimdi, ilginç bir taraf daha var.
Sayın Emrullah İşler Başbakan Yardımcısı
olarak tasarılara imza atmış, Komisyon Başkanı olarak
tasarıları kabul etmiş, birleştirmiş, o da ayrı
bir ilginç tesadüf.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 2 tane üniversitenin kuruluşuna dair genel gerekçeye
baktınız. Mutlaka hepiniz okumuşsunuzdur, okumadan, bakmadan
herhâlde burada hiç kimse yasama çalışmalarına
katılmıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kesinlikle
öyledir(!)
LEVENT GÖK (Ankara) Öyle
olduğunu umuyoruz Zozani, öyle olduğunu umuyoruz.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, bakın, öyle komik bir gerekçe var ki, diyor ki: Efendim,
devlet üniversiteleri ile vakıf üniversitelerini eşitleyeceğiz,
dengeleyeceğiz. Birisinde diyor ki: 2012-2013 eğitim öğretim
yılında vakıf üniversitelerindeki öğrenci oranı devlet
üniversitelerine göre yüzde 9dur, bunu dengelemeye
çalışacağız, o yüzden üniversiteye ihtiyaç var, vakıf
üniversitesine ihtiyaç var. Bir sonrakinde 2013-2014 yılının
verisi verilmiş, istatistiği verilmiş, aynı cümle,
dengeleyeceğiz. diyor. Yani, sanki öyle bir koşul varmış
gibi. Efendim, biz, sosyal hukuk devletiyiz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Bunun
nesi komik?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Bu dengesizlik niye rahatsız ediyor Sayın Zozani?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Bakın, eğitim, devletin zorunlu görevlerinden bir tanesidir. Siz neyi
dengelemeye çalışıyorsunuz? Yani, böyle bir gayretin
olması
Böyle bir gerekçe olmaz bir kere, böyle bir gerekçe olmaz. Hele
hele, bir milletvekili sehven, yanlış yazmıştır, iyi
anlamamıştır ya da öyle yazmıştır bir kanun
teklifini ama bu bir Hükûmet tasarısı. 3ü de, burada
birleştirilenlerin 3ü de Hükûmet tasarısı. Genel gerekçelerine
bakmışsınızdır, dikkat etmişsinizdir. Böyle
yasama tekniği yaptığınız zaman
Bu şekilde
olmaz.
Şimdi, bir husus daha var. Bu
Hükûmet 2005 yılında bir kanun hazırlama yönetmeliği
çıkardı -biliyorum, Kanunlar ve Kararlarda var- orada diyor ki:
Hazırlanacak teklif ve tasarıların etki analizi olacak. Etki
analizinin olması koşulu var orada.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ya Beyefendi, Anayasa askıya alınmış, sen neden
bahsediyorsun?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, 3 tane üniversite kuruyoruz, burada 3 tane üniversite kuruyoruz, bu
tasarıların içerisinde, bir iki saat önce 3 tane daha kurduk, etti 6.
RECEP ÖZEL (Isparta) 5 kurduk, biraz
önce 5 kurduk.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Şimdi, hiçbirinin etki analizi var mı? Demin
verdiğim istatistik dışında herhangi bir etki analizi var
mıdır? Yok. Bir etki analizi yok.
İkinci önemli husus:
İstanbulda kurulacak. diyor. İstanbulda bir üniversite kurmak ya
da herhangi bir şehirde bir üniversite kurmak demek, bir kere, arsa
spekülatörlerine iş çıkarmak demektir. Bu üniversiteler nerede
kurulacak? Hangi arsalar üzerinde kurulacak? Yeri belli mi? Belliyse nerelerdir
buralar? Bu üniversiteleri nerede, İstanbulun neresine
kuracaksınız? Hangi arsa üzerine kuracaksınız? Var mı
elinizde veriniz? Arsanız var mı? Nereye kuracaksınız bu
üniversiteleri? Çıkın, bir açıklayın Sayın Bakan. Buna
ihtiyaç var. Sadece biz talep ettiğimiz, merak edip sorduğumuz için
değil, yasa, yönetmelik bunu açıklamanızı ifade ediyor.
Vatandaşları yarın öbür gün kapınıza niye
çekeceksiniz? O size Benim arsam daha değerlidir. diyecek, diğeri
gelecek diyecek Benim arsam daha değerlidir.
Bakın, gecenin bu saatinde
herhâlde anlatılacak en iyi şey hikâyedir çünkü uyku saatinizdir.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Konuşmasan da olur tabii.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şöyle ifade edeyim: Hakkâri Üniversitesinin altı yılda hâlâ
temelinin su basmanı seviyesinde olmasının bir sebebi var.
Aynı teknikle, aynı yöntemle bir üniversite kuruldu. Hakkâriye
üniversite kuruluyor.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Bakan Komisyonda bunların cevap verdi sana bunlarla
ilgili, biliyorsun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Fotoğraflarını da gösterdim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Verdiniz Sayın Bakanım, ben şahidim buna.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Sayın Bilgiç, eğer müsaade ederseniz
Bakın, zaman yetmezse bu
hikâyeyi bir sonraki maddede anlatacağım. Yerinizde olsam susarım.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Hiç umurumda değil vallahi, sabaha kadar buradayız, devam
et.
ADİL ZOZANİ (Devamla) O
zaman bekleyin, bir sonraki madde de, hikâyenin devamını orada
anlatırım o zaman.
Bakın, üniversite, aynı
teknikle, aynı yöntemle kuruldu. Dört yıl boyunca arsa tespitleriyle
uğraştılar. Arsası olan vatandaşları Hakkâride
birbirine düşürdüler. Herkes Benim arsam daha iyidir, benim arsamı
alın, diğerinin arsasında şu problem vardır. dedi,
defalarca sondaj çalışmaları yapıldı.
Sayın Bakanım,
yanlış mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Anlamadım.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu
bilgileri teyit ettirebilirsiniz. Aynı yöntemle buraya getirdiniz.
Defalarca orada sondaj çalışmaları vesaire yapıldı, en
son cebren bir arsada karar kılındı. Burada da benzer bir durum.
Şimdi, çıkın, açıklayın Sayın Bakan. Bu
üniversiteleri İstanbulda hangi arsalar üzerinde kuracaksınız?
Bize bunu açıklayın. Ben merak ettiğim için değil, etki
analizini vermek durumundasınız, etki analizi bu hususları
kapsar. Maliyeti ne olacak, bütçeye maliyeti ne olacak, bunları bilmek
istiyoruz.
Üçüncüsü: Şimdi, siz bu kadar
plansız, programsız bir hükûmet misiniz? 2015 yılı
bütçesini konuşalı kaç ay oldu? O zaman bu üniversitelerin
kurulacağına dair
O zamandan beri kaç üniversite kuruldu, biliyor musunuz?
2015 yılı bütçesi Meclis Genel Kurulunda kabul edildikten sonra kaç
tane üniversite kurduk? Kaçıncı üniversite oldu? Emin olun,
sayısını unuttunuz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Bunlar dâhil mi, hariç mi?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Sen
saymayla bir uğraş, bir rakam bul Sayın Bilgiç.
Peki, bu kadar öngörüsüz bir hükûmet
olabilir mi, yılın bütçesini çıkarıyor, üniversite
kuracağına dair elinde bir veri yok, bir done yok planlamaları
içerisinde. O zaman siz gizli ajandayla mı devlet yönetiyorsunuz?
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Var,
var.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Var,
var. demek kolay değil, o zaman size o lafı söylerim; eğer var
da açıklamamışsanız, yatırım
programlarının içerisinde yoksa, demek ki siz gizli bir ajandayla devleti
yönetiyorsunuz.
Bırak 2015 yılı
bütçesini, beş yıllık kalkınma planı içerisinde Millî
Eğitim Bakanlığının öngörüleri yok mu? Var. Bu
üniversitelerle ilgili niye bir veri yok? Niye bir veri yok? Çünkü ne zaman
neye ihtiyaç duyacağınızı gerçekten bilmiyorsunuz. Bu kadar
programsız, bu kadar öngörüsüz devlet yönetimi olmaz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Hikâye bitti mi bu arada? Kaçırdım ben.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Onu
bir sonraki maddede anlatacağım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Arada
anlatırsın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz dinledik,
bitti hikâye.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, bunları belli bir program dâhilinde yaparsanız... Biz de,
bakın, üniversitelerin hiçbirine itiraz etmiyoruz, destek veriyoruz, daha
iyisi olsun diyoruz ama ne kurduğunuzu, kurduğunuz üniversitenin neye
hizmet edeceğini önce bir siz bilin, sonra bize de anlatın. E siz
bilmiyorsanız bize de anlatacak herhâlde bir şeyiniz yok.
Gecenin bu saatinde benim de size
anlatacaklarım şimdilik bu kadar.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakan, hoş geldiniz.
Değerli Başkanım, tabii,
son yıllarda fabrikalar açılmıyor ve dolar da sürekli
yükseliyor. Bu doların yükselmesi
Hukuk güvenliği
olmadığından dolayı para mı kaçıyor? Bunun sebebi
nedir? Cezaevleri sayısı artıyor ama fabrikaların
sayısı azalıyor. Bu konuda bilgi almak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
buyurun, başka soru yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Başka soru yok herhâlde?
BAŞKAN Yok, yok.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Bakanım, bir hikâye anlatırsanız dokuz
dakikayı doldururuz efendim. Yani, zaten hikâye anlatıyor
arkadaşlar, bir hikâye de sizden, dokuz dakika tamam, soru-cevap işlemi
biter.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) En iyi
bildiğiniz hikâyeyi anlatın öğrensin Sayın Bilgiç,
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Evet, konu tabii birden değişti, ben
oturduğum için ekonomiye geldi ama
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
özür dilerim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Estağfurullah.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz Cumhuriyet
Hükûmetinin bir Bakanısınız. Acaba AKP Grubu milletvekilleri
size talimat verir gibi konuşursa ona söyleyecek bir şeyiniz olacak
mıdır?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Gök
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Hikâye anlatın. diyor size.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Size hikâye
anlatmanızı tavsiye ediyor Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Artık gecenin bu saatinde sohbet ediyoruz, öyle
diyelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama bir Bakan
olarak bir cevap vermeniz gerekir, bir saygınlığa davetiniz
gerekir Sayın Bakan. Öyle düşünüyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Doğru, doğru. Yok, ben soru çerçevesinde
LEVENT GÖK (Ankara) Beni
yanıltmayın ama bunu da yapın lütfen, buna gereksinim var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Yok, soru çerçevesinde kısa bir cevap vereceğim.
Bugün, biliyorsunuz, 2014
yılına ait büyüme rakamları açıklandı ve büyüme yüzde
2,9 olarak beklentilerin bir miktar üzerinde gerçekleşti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Beklentilerin
üzerinde mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) - Bunun kompozisyonuna baktığımız zaman,
aslında sıhhatli bir kompozisyon görüyoruz, ekonomimizdeki dengelenme
sürecinin devam ettiğini görüyoruz.
İhracatın bu büyümeye
katkısı yüzde 1,8ken iç tüketimin büyümeye katkısı 1 puan.
Yani, bizim de tam arzu ettiğimiz, ihracat odaklı, ihracattan
kaynaklanan bir büyümeyi 2014 yılında gerçekleştirmiş
olduk.
2014 yılı uluslararası
konjonktürün kolay olmadığı bir yıldı, yine jeopolitik
şartların da kolay olmadığı bir yıldı. Ve
üstelik Türkiye iki ayrı seçimden geçti, yine, iç siyasi
tartışmaların yoğun olduğu bir dönemden geçti.
Şöyle bir Latin Amerikaya
bakıyoruz: Brezilya dâhil, Meksika dâhil bütün Güney Amerika ülkelerinin,
hatta Meksikayı da kattığımız için tüm Latin Amerika
ülkelerinin geçen yıl toplam ortalama büyüme oranı yüzde 1,3.
Yine, Avrupaya bakıyoruz: Avrupa
Birliğinin toplam büyüme oranı yüzde 1,3; avro bölgesi,
Almanyanın, Fransanın da içinde olduğu 19 ülkenin ortalama
büyüme oranı yüzde 0,8.
Ve Türkiye, bütün bu şartlara
rağmen, piyasa beklentilerinin bir miktar da üstünde olsa, büyümeyi
gerçekleştirmiş durumda. Bu büyüme aynı zamanda özel sektör
odaklı bir büyüme, özel sektörün öncülüğünü yaptığı
bir büyüme; dolayısıyla, fabrikaların kapanması ya da sayısının
azalması söz konusu değil. Tam tersine, 2014 yılı, daha
önceki on bir yıla iktidarımız dönemindeki on bir yıl gibi,
Türkiyedeki şirket sayısının arttığı, iş
yeri sayısının arttığı bir yıl oldu. 2015
yılının da biz böyle olacağını bekliyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hangi
ülkede Sayın Bakan? Türkiyede mi bu rakamlar?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) - Bunlar, biliyorsunuz, kamu
kuruluşlarımızın, devletin ilgili birimlerinin
açıkladığı resmî sayılar. Açılan şirket
sayısına bakın, kapanan
AYTUĞ ATICI (Mersin) Türkiye
için konuşuyoruz değil mi, İş yeri sayısı
arttı. diye Türkiye için konuşuyoruz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) - Tabii, tabii.
Açılan şirket
sayısına bakın, kapanan şirket sayısına
bakın. Her yıl muntazam olarak açılan şirket
sayısı kapanan şirket sayısının en az 5 mislidir,
bazı yıllar 7-8 mislidir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Morali bozuldu Sayın Bakanım, onları memnun edecek bir rakam
söyleyemiyorsunuz yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) - Dolayısıyla, bu olmasa zaten büyüme olmaz.
Mevcutlar kapansa, büyüme değil, daralmanın
yaşandığı bir ekonomiden bahsetmiş oluruz. Dolayısıyla,
şöyle bir önümüzdeki döneme, 2015 yılına bakacak olursak: Biz,
2015 yılının her açıdan, tüm ekonomik verileriyle 2014e
göre daha da iyi bir yıl olacağını bekliyoruz. Bunu sadece
biz beklemiyoruz, bunu bütün finansal piyasalar bekliyor ve iş
dünyası bekliyor. 2015te büyüme 2014e göre daha yüksek olacak; 2015te
enflasyon 2014e göre daha düşük olacak; 2015te cari açık 2014e göre
daha düşük olacak; 2015 yılında kamu borç stoku 2014e göre daha
düşük olacak. Dolayısıyla, hem büyümenin fazla olduğu hem
enflasyonun ve cari açığın daha düşük olduğu bir
yıl olacak 2015.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 2014ü
2013le mukayese edin, 2015 daha gelecek. Tahminde bulunuyorsunuz Sayın
Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Bu, dediğim gibi, sadece bizim beklentimiz değil,
uluslararası kuruluşların ve pek çok piyasa analistlerinin
yaptığı analizlerde ortaya çıkan rakam.
Büyüme için istikrar önemli, güven
önemli, istikrar ve güven ortamında uygulanan doğru ekonomi
politikaları önemli. On iki yıldır Türkiyede, çok şükür,
bunu sağladık ve bugün açıklanan büyüme rakamları da yine
Türkiye'nin 21 çeyrektir yani 5 yıl 3 aydır kesintisiz olarak
büyüdüğünü gösteriyor. Zor bir konjonktürde bu rakamlar makul
rakamlardır. Tabii, gönül ister ki daha yüksek oranlara ulaşalım
fakat önemli olan, bizim önümüzdeki dönemde yapısal
reformlarımızı tamamlamamızdır yani Hükûmetimizin
açıkladığı 25 öncelikli dönüşüm programının eylem planlarını
gerçekleştirmektir, uygulamaktır. Zaten biz önceliklerimizi
açıklarken yapısal reformlar yoluyla potansiyel büyümeyi
artırmayı önümüze hedef olarak koymuştuk ve bunu da önümüzdeki
dönemde gerçekleştireceğiz.
Büyümenin sayısal
miktarından, rakamsal boyutundan öte kalitesi de çok çok önemlidir,
büyümenin sürdürebilirliği çok çok önemlidir. Türkiye'nin 2014
yılındaki büyümesi, kalitesi yüksek bir büyümedir, sürdürülebilir bir
büyümedir. Enflasyon üretilerek büyüme sağlanmamıştır, kamu
harcamalarını artırarak büyüme
sağlanmamıştır, kamu borcunu artırarak büyüme
sağlanmamıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gayrisafi millî
hasıla arttı, işsizlik düştü, çok kaliteli bir büyüme
gerçekleştirdiniz(!)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Haydar, bir müsaade et, bir dinle ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, ne
dinleyeceğim, bu dinlenir mi ya!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Bir dinle, bir sus.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dalga geçiyor
aklınızla sizin ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Büyüme, verimlilik artışıyla
sağlanmıştır; büyüme, yatırımlarla
sağlanmıştır; büyüme, daha çok, özel sektörün
yatırım yapmasıyla sağlanmıştır. Güven ve istikrar
ortamında sağlanan büyüme de daha sıhhatli bir büyümedir, daha
sürdürebilir bir büyümedir.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben açılan
fabrikaları söyledim, siz açılan şirketleri söylediniz. Fabrika
ayrı, şirket ayrı. Son beş yılda açılan
fabrikalar hangi şehrimizde? Bana fabrikalar isimlerini söyler misiniz?
Bu, bir.
İki: Cari açık borcumuz ne
kadardır? Net soru soruyorum ve net cevap. Yani, siz, açılan limitet şirket ile anonim
şirkete fabrika diyorsunuz. Şirket ayrı şey, fabrika ayrı
bir şey. Allah rızası için Son beş sene içinde veya son
iki sene içerisinde A şehrimizde, B şehrimizde şu fabrika
açıldı. diye bana net söyler misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Bakan, borsalar ekonominin barometresidir. Ekonominin iyi ya da kötü
olduğunu o ülkedeki borsaların iniş ve
çıkışıyla anlarız. Şimdi, siz 2015
yılının 2014 yılından daha iyi
olacağını söylediniz. Fakat öyle görüyoruz ki borsa sürekli
düşüyor, dolar çıkıyor. Son iki ayda dolar 2,21den 2,60a
geldi, borsa da patinaj yapıyor ve uluslararası yabancı fonlar
borsadan kaçıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle bugünkü açıklanan büyüme
rakamlarının şöyle bir detayına bakarsanız, o
TÜİKin açıkladığı raporun da detay arka
tablolarına şöyle bir göz atarsanız Türkiye'nin sanayi
üretiminin bir önceki yıla göre önemli ölçüde
arttığını görüyorsunuz. Şu anda rakamlar önümde
değil ama yaklaşık yüzde 3,5luk bir büyüme var. Sanayi üretimi
nasıl artacak? Yeni fabrikalarla olacak, yeni üretim tesisleriyle olacak.
Dolayısıyla, bunun gerçekleştiğini bugünkü rakamlar,
TÜİKin rakamları da teyit etmiş oluyor. Yani, Türkiye 2014
yılında 2013 yılına göre reel olarak yüzde 3,5luk daha
fazla sanayi üretimini gerçekleştirmiş oldu.
Cari açık borcu dediniz. Cari
açık bir borç değildir. Borç bir stoktur, cari açık bir
akımdır. Cari açık rakamı geçen yıl yüzde 5,7yle
tamamlanmıştır, bir önceki yıl yüzde 7,9 idi. Yani, bir
yılda yaklaşık yüzde 2,2lik bir düşüşü
sağlamış olduk, bu yıl da yüzde 4lü bir rakamla
kapatacağız özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün
getirdiği ilave kolaylıkla.
Borsa endeksi, doğru, ülkenin
geleceğiyle ilgili, şirketlerin potansiyeliyle alakalı bize
bilgiler verir, ama aynı zamanda kısa vadede inişli
çıkışlı bir göstergedir borsa ve genelde hisse senedi
piyasasında yatırımlar uzun vadeli yapılır, böyle bir
ayda, üç ayda, bir yılda pek ölçülmez, üç sene, beş sene, on sene
gibi uzun periyotlarda ancak hisse senedi fiyatlarının
değerlendirmesi yapılmalıdır. Uluslararası
yatırımcıların kaçtığı bilgisi doğru
değildir, şu anda yüzde 64lük bir uluslararası sermaye
vardır hisse senedi piyasamızda.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 654
sıra sayılı Tasarının 7nci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Artık bu yasa
tasarısının da sonuna geldik, yürürlük maddesini
konuşuyoruz. Yürürlük ve yürütme maddelerinde genel olarak kanuna bir
kuş bakışı bakmak âdettendir ve bu kanunun neler
getirdiğini, neler götürdüğünü, bizi nelerin beklediğini paylaşmak
genelde âdettendir ve iyi de olur. Bütün tartışmalara bir kuş
bakışı...
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Hocam, bu âdeti siz icat ettiniz yani böyle bir âdet
yoktu ama siz icat ettiniz; kuş bakışı
bakışı. Öyle dediniz...
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Yakıştı mı size bu?
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Hayır, sizin söylediğiniz kuş
bakışı... Bu âdeti siz icat ettiniz. Asla yanlış
anlamayın Aytuğ Hocam, sizi severim biliyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, niye müdahale ediyorsunuz sayın hatibe? Lütfen...
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Hayır, benim, Hocamla farklı bir şey...
Kuş bakışı sözüne ben sadece... Yoksa, lütfen
yanlış anlamayın.
BAŞKAN - Sayın
Atıcı, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yeniden
başlatın Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yo,
hayır, istemiyorum, süreyi başlatmasınlar.
Hakikaten, bazen burada bazı
arkadaşlarımın karşısında onlara hitap etmekten
utanıyorum, gerçekten utanıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu
duyguyu niye yaşıyorsunuz? Oturun yerinize Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Gecenin
şu saati olmuş, üstüne alınanlar gayet haklılar, üstlerine
alınmakta da haklılar. Gecenin şu saatinde memleketin
yararına bir iş yapmaya çalışırken burada alaycı
gülüşlerle, ipe sapa gelmez laflarla bir yasama yapmak gerçekten
yakışmıyor, bunu yakıştıramıyorum. Yaş
ortalamanıza bakıyorum, çocuk değilsiniz; zekâ ortalamanıza
bakıyorum, fena değil. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, üslup mudur bu?
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Ne demek? Ona
sen mi karar veriyorsun? Sen mi karar veriyorsun lan ona! Zekâ
ortalamamıza bakıyorsun, sen kim oluyorsun!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizin
seviyenize düşmeyeceğim.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Edep yahu!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizin
seviyenize düşmek de mümkün değil zaten.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Edep yahu!
BAŞKAN Sayın İdare
Amiri
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Benim
zekâmı ölçecek Başkan ya! Böyle bir şey olur mu ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ben sizin
zekâ seviyenizin iyi olduğunu söylüyorum, itiraz ediyorsanız elbette
ki doğaldır, siz
Ben zekâ seviyenizin iyi olduğunu söylüyorum,
siz itiraz ediyorsanız o sizin bileceğiniz iştir.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sen kendi
zekâna bak!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bu yasa
tasarısıyla 2 vakıf üniversitesi kuruyorsunuz, bir de devlet
üniversitesi görünümlü melez bir üniversite kuruyorsunuz.
Şimdi, vakıf üniversitelerini
tartıştık, birazdan detaylarına gireceğim. Devlet
üniversitesi görünümlü melez üniversiteyi daha önce denediniz, Sağlık
Bilimleri Üniversitesinde denediniz, tutmadı. Tutmadıkça sinirleriniz
bozuluyor, biraz da hak veriyorum size. Siz devlet üniversitelerini kurarken
Anayasanın size emrettiği şekilde bir tasarı
hazırlamak mecburiyetindesiniz, Anayasaya muhalif olarak bir üniversite
kuramazsınız. Ama, siz bu şartları zorlayarak bu
üniversitelerin Anayasa Mahkemesinden dönmesine neden olacaksınız. O
nedenle, devlet üniversitesi olarak danışma kurulunun olduğu bir
başka üniversite de olmadığına göre, bu da Anayasa
Mahkemesinden dönecek. Bu kadar saatlerdir yaptığınız
çalışmaya, harap ettiğiniz sinirlerinize biraz yazık
olacak. O yüzden, bu yanlıştan şimdiden dönmek lazım.
Umarım kuş bakışının ne anlama geldiğini
şimdi anlamışsınızdır.
Devam ediyoruz kuş
bakışına. Bir üniversite, vakıf üniversitesi kuruyorsunuz,
İbn Haldun Üniversitesi, TÜRGEV tarafından kuruluyor. Deminden beri
şuracıkta oturup TÜRGEVle ilgili eleştiriler yapılınca
zıplayan milletvekillerini buradan görüyorum. Ben, sizi itham eden,
TÜRGEVi itham eden, TÜRGEVin kurucularını itham eden ve size
sataşan milletvekili arkadaşlarıma sataşmadan dolayı
söz alıp şu kürsüyü kullanmanızı beklerdim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok, çukur
ifadeler karşısında susuyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) 7 Haziranı
bekliyoruz, en güzel cevabı vereceğiz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ama, siz yerinizden
bağırıp çağırmayı bir marifet saydınız
ve oradan bağırdınız ki kayıtlara girsin diye.
Kayıtlara girer, birileri bunu okur Aa, bu çok bağırmış,
bunu bir daha milletvekili yapalım. der. diye ümit ediyorsunuz.
Eğer böyle milletvekili olunuyorsa sizin partinizde, bunu bilemiyorum.
TÜRGEVle ilgili yapılan
bağışları, kimlerin ne bağış
yaptığını görünce,
duyunca benim kanım dondu, sizler de oturduğunuz yerden
sürekli bu insanları savunmaya kalktınız. Yani, bu
insanları savunmaya kalkmak yerine acaba Ya, bu insanlar doğru mu
söylüyor? diye bir kere düşünmenizi istirham ederim ben sizlerden. Eminim
ki bizim iktidarımızda böyle bir vakıf olsaydı ve bu kadar
şaibeli bağışlar yapılsaydı çok daha fazla bir
şekilde tepki gösterirdiniz çünkü çocuklar bile, bunları duyduğu
zaman Olmaz böyle şey. diyor. Tek amacı kâr olan bazı iş
adamları neden acaba bağış yaparlar, neden, niye TÜRGEVe
bağış yaparlar? Eskiden okul yaparlardı, isimlerini
verirlerdi, anlardım. Şimdi, tek amacı kâr olan, hatta içlerinde
milletin anasına küfreden iş adamları gelip TÜRGEVe
bağış yapmak zorunda kalıyorlar. Ya, çıkın deyin
ki: Bu yanlıştır.
Çünkü, hakikaten yanlıştır. Yani yanlışa
yanlış demek de gerçekten bir nezaket gerektirir. O nedenle, bu
terbiyesizce konuşan iş adamlarının tapelere düşürdüğü şekliyle,
Ulan, kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? lafının ne kadar
doğru olduğunu söylüyor, Bağış yap, ihaleyi kap.
mantığının ne kadar doğru olduğunu bize
gösteriyor. Keşke böyle olmasaydı, keşke bu
bağışlar TÜRGEVe değil de diğer vakıflara da
yapılabilseydi yani bir Türk Eğitim Vakfına yapılabilseydi
veya Sosyal Demokrasi Vakfına yapılabilseydi veya Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneğine yapılabilseydi. Benzer bir
dağılımı oralarda görürseniz o zaman haklısınız ama Hükûmetle
doğrudan bağlantılı bir vakfa bağış
yapılması, yüksek meblağlarda bağış
yapılması hiç sizde bir soru işareti uyandırmıyor mu,
hiç mi uyandırmıyor?
HAMZA DAĞ (İzmir)
Uyandırmıyor kardeşim, uyandırmıyor, işine bak
ya.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizde bir
şey uyandırmıyor olabilir, ben kendi vicdanımda bu dönemi
burada yaşadığım için sorumluluk hissediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bir dahaki dönem yok musunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Gelelim,
İstinye Üniversitesine. Hani şu Medical Park adıyla kurulan,
sonra içinde Park olduğu için, Medical Park olduğu için
Sayın Millî Eğitim Bakanını rahatsız eden ve geri
gönderdiği, adına İstinye denilen üniversite var ya, hani
adı İstinye olunca, içindeki Medical Park çıkınca
vicdanları rahatlatan üniversite: Şimdi, bu Medical Park Hastanesine
bakıyorum, bu Medical Park Hastanesi üniversiteye 50 milyon lira bağış
yapıyor yani 50 trilyon. Yani, bir hastane bir üniversiteye 50 trilyon
bağış nasıl yapar, niye yapar?
MUHAMMET BİLAL MACİT
(İstanbul) Senin aklın almaz!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ve Her
yıl 5 milyon TL bağış yapmaya da devam edeceğim.
diyor. Şimdi, bu paralar nereden geliyor bakalım? Yani Benim
aklım almaz. diyorsunuz da aklım alır, üstelik rakamla
konuşurum, sizin aklınız alır mı bilmem.
Söylüyorum rakamları: 2012
yılı özel hastanelerin yatak kapasitesi Türkiyede 28 bin. 2002 ile
2012yi mukayese ettiğim zaman, özel hastanelerin yatak oranlarında
artış oranı 2,2 kat, mantıklı görünüyor. Peki, Medical
Park özelinde yatak artışına baktığımız
zaman 2002-2012; 2002 ne olmuş biliyor musunuz, 2,2 kat ne olmuş
biliyor musunuz? 22 kat. Aklınız aldı mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Tamam, ne var? Niye almasın?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Güzel,
aklınız aldıysa mesele yok.
Bütün diğer özel hastaneler 2,2
kat artış yaparken sizin bu meşhur Medical Parkta olmuş 22
kat artış.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Acıbadem ne kadar olmuş?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Medical
Parkın 2005 cirosu 40 trilyon, 2012 cirosu olmuş 1 katrilyon. E, bu
adamcağız 50 trilyon para verse dokunur mu? Dokunmaz. Niye? Çünkü
gerisi geliyor, gerisi geliyor. Nasıl geliyor? Aynı Medical Park
mantığıyla 3 harfli bir hastaneler zinciri gene kuruyor,
bakanlarımız da gidiyor o hastaneye, çok iyi biliyorum. O nedenle,
Türkiyeyi nereye götürdüğünüze dikkat edin.
İslam Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi kuruyorsunuz; 7 fakülte, 3 enstitü. 10 kurumu var. 1 profesör, 3
doçent, 5 yardımcı doçent yani 10 kuruma 9 öğretim üyesi
koyuyorsunuz, bunun neresinde mantık var? Allah aşkına
uyanın, Allah aşkına düşünün, Allah aşkına
vicdanlarınıza bir sorun Doğru mu yapıyoruz biz? diye.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Sana acıyarak bakıyorum!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sana cevap
vermeye bile tenezzül etmiyorum!
BAŞKAN Sayın Akar, buyurun.
Soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, söz talebim vardı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan...
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Akar
Sayın Zozani, talebiniz yok burada
efendim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Hayır efendim, yerimden demin işaret ettim,
konuşacağım diye. Biraz önce de yoktu!
BAŞKAN Hayır, biraz önceki
maddede ben soru için işaret ettiğinizi zannettim. Bunda
konuşacak mısınız?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Evet.
BAŞKAN Ama, önceden bildirmeniz
lazım buraya, işaretle anlaşılacak konu değil bu.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, siz tecrübelisiniz ama şey yaparsınız.
BAŞKAN Konuşmak hakkı ama
bildirmesi lazım.
Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gecenin bu saatine kadar
beklemişsek konuşmak için bekledik Sayın Başkan çünkü
sözümüz var, söyleyeceğiz, onu söyleyeyim.
Üniversiteleri kuruyoruz,
hayırlı bir iş yapıyoruz, hayırlı olsun da
diyorum. Diliyorum ki sağduyu, hoşgörü, adalet ve demokrasi
hissiyatı güçlü nesillerin yetişmesine vesile olur bu üniversiteler.
Bakın, 31 Mart günü neyi
konuştuk, Türkiyenin gündeminde ne vardı? Türkiyenin diğer
kentlerini ifade etmeyeceğim, sadece başkentini ifade edeceğim.
Başkentin Devlet Mahallesi de -bilmeyenler açısından söylüyorum,
Genelkurmay Başkanlığının bulunduğu muhit
Ankarada Devlet Mahallesi olarak biliniyor, adres olarak öyledir- dâhil olmak
üzere, kesintisiz yedi buçuk saat elektrik kesintisi yaşandı.
Türkiyenin yüzde 85inde elektrik kesintisi yaşandı ve hâlâ
bazı yerlerin elektrik sorunu giderilmiş değil. Saat 15.00
itibarıyla muhalefet partisi milletvekilleri, grup başkan vekilleri
Hükûmetten bilgi talep etti. 1 Nisan, saat 04.16
Bir bilgi geldi mi
arkadaşlar? Gelmedi. Aynı gün Çağlayan Adliyesinde vahim bir
olay, elim bir olay yaşandı. Onunla ilgili bu Genel Kurulla
sağlıklı bir bilgi paylaşıldı mı? Paylaşılmadı.
Şimdi, umut ediyorum, bu olayların hepsinden, özellikle Çağlayan
Adliyesi olayından ders çıkararak kindar gençlik
yetiştirmeyeceğimiz kurumları açmış olduğumuzu
umut ediyorum.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Ne alakası var? Çağlayandaki hadiseyle ne
alakası var?
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Bakın, tekrar ediyorum, kindar nesiller yetiştirmeyeceğimiz
eğitim kurumları açtığımızı umut ediyorum.
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) Şimdi, siz olayı kınıyor musunuz,
kınamıyor musunuz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Meşrulaştırmaya mı çalışıyorsun sen?
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Kınıyorum tabii ki. Siz orayı geçin! Onu geçin, ona pay
çıkarmayın! Kınadınız da ne oldu? Sonuç
değişti mi? Bir saniye, başarılı mı oldunuz? Ne
oldu?
MUHAMMET BİLAL MACİT
(İstanbul) Mesele bu mu yani?
ADİL ZOZANİ (Devamla)
Şimdi, bazı şeyler, bazı cümleler hoşunuza gitmiyor
diye yerinizden zıplamayın.
MUHAMMET BİLAL MACİT
(İstanbul) Laflara bak! Üsluba bak! Seviyeye bak!
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Bakın, bu ülkede bu cümleleri kuran ben değilim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kuruyorsun işte.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Kindar nesiller yetiştireceğiz. diyen ben değilim. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Kindar nesil bu işte, kindar
nesil böyle oluyor işte, kindar nesil böyle yapıyor işte, onu
söyleyeyim.
1 Nisan
şakası gibisiniz! Daha fazla uzatmayacağım.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Gök, ha bire bugün Sayın Zozaniyi
alkışlıyorsunuz, kayıtlara girsin diye söylüyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Girsin, girsin
tabii.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Yani, nedir bu HDP sevgisi CHPdeki bugün? HDP sevgisi nereden
geliyor bu kadar? Ana muhalefeti
üstlendiler diye mi?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, demin, herhâlde arkadaşlara 1 Nisan şakası
yaptınız anladığım kadarıyla. Söylediklerinizden
arkadaşlar bayağı bir hoşlandılar ama ben şunu
ifade etmek istiyorum: Dengeli ve kaliteli bir büyümeden bahsettiniz, gayrisafi millî hasılada bu
büyüme oranıyla 25 bin doları hangi yüzyılda
yakalayacaksınız bunu bir izah ederseniz memnun olurum.
Yine, bu büyüme hızıyla
10,9a çıkan -madem kaliteli bir büyüme hızımız var-
işsizliği nasıl tarif edeceksiniz, merak ediyorum?
Yine, 2013te 10.822 dolar olan
gayrisafi millî hasıladan fert başına düşen miktarın
2014te 10.404 dolara düşmüş olmasını nasıl izah
edeceksiniz? Ayrıca, Türkiye'nin şu anda 19uncu büyük ekonomisi
olmasını acaba rakamsal olarak 17sinden büyük olduğunda arkadaşlar sizi
alkışlayacaklar mıdır, bunu da merak ediyorum? Bunu da izah
ederseniz çok memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu anda bizim
cari açık borcumuz ne kadar, bir.
İkincisi, Ankara Belediyesinin,
İstanbul Belediyesinin, Konya Belediyesinin, Şanlıurfa Belediyesinin,
Ordu Belediyesinin ne kadar borcu var? Bu borçların vadesi geldi mi? Bu
borçlarla ilgili ne tür işlem yaptınız?
Bir başka soru da şu:
Büyükşehir belediyesi olan belediyelerden AKPnin kazandığı
büyükşehir belediyelerindeki il özel idaresinin
taşınmazlarını belediyeye devrettiniz, diğer
taşınmazları ise il özel idaresinde bırakıp bazı
kişilere peşkeş çektiniz. Neden bu yapıldı? Bu hukuka
uygun muydu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, büyümenin beklentilerin üzerinde
olması 2014 yılında, acaba stoklardaki artışlardan
mı kaynaklandı? Yine, büyüme oranının yüksekliği,
acaba, dengeli ve kaliteli olması
yatırımlardaki büyüme oranıyla mı ilgilidir ve
Türkiye'nin 2014teki yatırımlardaki büyüme oranı nedir? 2015teki
hedefiniz nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dolar son dönemlerde
yükselince Cumhurbaşkanı konuştukça dolar yükseldi- burada ne
kadar zarar oluştu? Cumhurbaşkanı konuşmamış
olsaydı dolar o kadar yükselecek miydi acaba? Bu konudaki düşüncenizi
öğrenmek isterim.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı, dünya finans
piyasalarında gerçekten şimdiye kadar pek gözlemlemediğimiz sert
hareketlerin olduğu bir dönem oldu. Avrupada büyümenin bir türlü
gerçekleşememesi, Avrupa Merkez Bankasının para
politikalarında çok hızlı bir şekilde gevşemeye
gitmesine sebep oldu. Merkez bankaları para politikasını
gevşettiği zaman o ülkenin parası değer kaybeder, merkez
bankaları para politikasını
sıkılaştırdığı zaman o ülkenin parası
değer kazanır, istisnalar olabilir ama bu genel kuraldır.
Dolayısıyla, Avrupa Merkez Bankası para politikasını
gevşetince euro pek çok para birimi karşısında değer
kaybetti. Eş zamanlı olarak da Amerikan Merkez Bankasının
parasal sıkılaştırmayla ilgili yakın bir zamanda adımlar
atacağıyla ilgili iletişim başladı biliyorsunuz. Bu
yıl içerisinde muhtemelen, ne zaman olacağı belli olmamakla
beraber, faiz artırımına başlayacak. Bu da doların
bütün para birimlerine karşı ve pek çok emtiaya karşı
değer kazanmasını beraberinde getirdi. Dolayısıyla,
bir yandan Amerikan Merkez Bankasının doları değerlendirici
yöndeki politikaları, bir yandan da Avrupa Merkez Bankasının
euroyu değersizleştirme yolundaki politikaları
birleştiği zaman euro-dolar paritesinde çok ciddi bir hareketlilik
gördük. Geçen yıl ortalarında 1,4e çıkan yani 1,40 olan parite,
geçtiğimiz aylarda 1,05i bile gördü. Dünyanın en önemli iki para
biriminden bahsediyoruz, dolar ve euro. Doların kullanımı
dünyanın her bir köşesinde geçerli. Avrupa zaten bölge olarak
dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi. Dolayısıyla, bu iki
büyük para biriminin dahi birbirine karşı bu kadar sert hareket
ettiği bir yıl yaşadık geçen sene ve Türk lirası da
dolar karşısında değer kaybetti ama bu, sadece Türkiyeye
özel değildi, pek çok ülkede de eş zamanlı olarak bu
yaşandı ki Brezilya gibi bazı ülkelerin yerel para birimindeki
değer kaybı Türk lirasından da daha fazlaydı.
Dolayısıyla, içerideki kur hareketlerinin göreli olarak önemli
kaynağının biz dışarıdan geldiğini ve
dış sebeplerden oluştuğunu düşünüyoruz.
Geçen yılın kişi
başına düşen millî geliri 10.404 dolar, doğru. Bu, dolar
kurundaki artıştan kaynaklanıyor yani 2014teki ortalama dolar
kuru 2013e göre çok daha yüksek. Aynı miktardaki Türk lirası millî
geliri daha yüksek bir kura böldüğünüzde dolar olarak daha düşük bir
millî geliri görüyorsunuz ama asıl içerideki refah ve Türkiyenin reel
olarak ekonomik büyümesini Türk lirası bazındaki reel gayrisafi yurt
içi hasıla artışıyla ölçüyoruz. Zaten, uluslararası
mukayeseleri de ağırlıklı olarak biliyorsunuz satın
alma gücü paritesine göre hesap edilen millî gelirle yapıyoruz. Satın
alma gücü paritesine göre hesap edilen millî gelirimiz 2013 yılında
yaklaşık 19 bin dolar idi, bu yıl bunun da üzerinde olacak,
dolar olarak da üzerinde olacak ama bunun kati rakamları birkaç ay sonra
çıkıyor, millî gelir hesaplamalarından daha sonra oluyor ve OECD
ve IMF ayrı ayrı parametrelerle hesap ediyor, bunun için de
arasında küçük farklılıklar oluyor. Mesela, biz, bir hesaba
göre, uluslararası hesaplara göre 18.900 küsurdayız, bir başka
hesaba göre 19 binin biraz üzerindeyiz. O da ülkelerdeki fiyat seviyelerinin
farklı kuruluşlar tarafından, farklı anketlerle
toplanması ve böylece satın alma gücü paritesiyle ilgili
parametrelerin de farklı uluslararası kuruluşların
farklı hesap etmesi sonucunda oluşan bir durum bu. Bu çok önemli
değil, önemli olan Türkiyenin reel olarak büyümesidir. Yüzde 2,9luk
büyüme reel bir büyümedir, enflasyonun üzerindeki bir büyüme
oranıdır.
Cari açık konusuna gelince: Yine,
Sayın Tanal cari açık borcu ifadesini kullandı; biraz önceki
cevabımı herhalde dinlememiş, şu andaki cevabımı
da dinlemiyor kendisi ama cari açık bir akım, bir stok değil
dolayısıyla cari açık borcu diye bir tabir teknik olarak
doğru değil, cari açık rakamı tek başına
kullanılması gerekiyor teknik tabir olarak. Cari açık
ağırlıklı olarak ihracat, ithalat ve turizm
bileşenlerinden oluşuyor, başka bileşenler de var ama
asıl belirleyici bu 3 kalem.
Dolayısıyla, bizim ülkemiz için de ihracatımızı,
turizmimizi topluyoruz, ithalatımızı düşüyoruz, kabaca
oradan cari açığı buluyoruz çünkü diğer hareketler daha
küçük, önemsiz hareketler. Buna baktığımızda
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Rakamı söyler misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Rakamı ben
Biraz önce aynı soruyu
sormuştunuz, ben de aynı cevabı vermiştim ama zararı
yok, tekrar edeyim. Geçen yılı biz yüzde 5,7lik bir cari açıkla
tamamlamış olduk. Bir önceki yıl yüzde 7,9du. Bu
düşüş, ağırlıklı olarak, bizim ekonomiyi yeniden
dengelemeyle ilgili aldığımız makro ihtiyati tedbirlerin
bir sonucu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yüzde
olarak değil, rakam olarak söyler misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Özellikle banka kredilerinin, tüketici kredilerinin dikkatli
bir şekilde kontrol altına alınması cari
açığın da düşmesini beraberinde getirdi. Biliyorsunuz, bir yıl
önce kredi artışı Türkiyede yüzde 35e
varmıştı yani bir
yılda bankaların toplam kredi alacağı yüzde 35
artmıştı. Bu sürdürülebilir bir durum değildi, aldığımız
tedbirlerle bunu yüzde 16ya düşürdük. Tüketici kredileri yüzde 8e kadar
düştü, şu anda 8-9 ama ticari krediler yüzde 20 arttı.
Dolayısıyla, istediğimiz dengeleme de zaten buydu yani
bankacılık sistemimiz ağırlıklı olarak ticareti
finanse etsin, yatırımı finanse etsin, üretimi finanse etsin ama
borçlanarak tüketim tercih ettiğimiz bir yol değil.
Dolayısıyla, tam da arzu ettiğimiz, istediğimiz resim
aslında gerçekleşmiş oldu.
Cari açıktaki düşüş bu
yıl da devam edecek. Ondan biraz önce bahsettim ama ikinci kere sordunuz,
ben ikinci kere aynı cevabı veriyorum. Petrol fiyatlarının
da düşmesiyle beraber bu yıl yüzde
4lü rakamları göreceğimizi düşünüyoruz. Petrol fiyatları,
tabii, bu seviyelerde devam ederse ama yıl içerisinde tekrar sürpriz bir
şekilde artışlar olursa bu hesapları da tekrar gözden
geçirmek gerekecektir.
Bazı belediyelerin hazineye
borcundan bahsedecek olursak: Hazine Müsteşarlığı her ay
muntazam olarak kamu finansmanı ve kamu borcu raporu yayınlıyor;
bu hem kâğıda basılıyor hem de İnternet sitesinden
yayınlanıyor. Orada bütün belediyelerin hazineye olan borcu
detaylı bir şekilde görünmekte. Şu anda, tabii, yanımda
rakamlar yok ama İnternet sitesinde bu bilgiler mevcut. Ay ay, muntazam
olarak bu bilgiler Hazinenin web sitesinden temin edilebilir.
Büyüme rakamlarıyla ilgili yine
bir başka soru stokların artışıydı. Doğru,
son çeyrekte özellikle stokların artışı söz konusu ama bu,
yıl büyümesini asıl sürükleyen bir faktör değil, sadece son
çeyreğin büyümesinin, bir kompozisyonun bir parçası. Dolayısıyla, bütün büyümeyi buna
bağlamak doğru bir değerlendirme değil ve önümüzdeki
dönemde bu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yatırımdaki büyüme oranımız ne Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen
saatlerinde, daha doğrusu sabahın bu ilk saatlerinde
Bugün 2 kanun tasarısı
görüştük. İlkinde gerek iktidarın gerekse muhalefetin üzerinde
anlaştığı, uzlaştığı ve gerçekten,
herkesin de katkısı olan bir kanunu geçirerek 3 yerde üniversite
kurulmasına hep beraber öncülük ettik. Keşke bu
görüştüğümüz kanun tasarısı da daha önce
görüştüğümüz kanun tasarısı gibi yine muhalefet ile
iktidarın uzlaşabildiği bir kanun tasarısı
olsaydı ama bu kanunun böyle bir uzlaşma arayışı
olmadan ve gerek kuruluşlarındaki eksiklikler gerekse -özellikle
İbn Haldun Üniversitesinde olduğu gibi- üzerinde son derece
tartışmalı olan bir kuruluşa üniversite kurulmasına
olanak tanınmasına fırsat verilmesi, bir önceki kanunda iktidar
ile muhalefetin göstermiş olduğu dayanışmayı
gölgeledi.
Aslında, bugün, Türkiyede, bu
tartışmaları gölgeleyen
çok önemli iki olay oldu. Bu tartışmaları, bu
olayları dışarıda haberlerden, Twitterdan ya da başka
kanallardan öğrenmeye çalışarak bugün Mecliste, kesintisiz,
yaklaşık on beş saate yakın bir mesai yaptık
değerli arkadaşlar. Bu mesainin içerisinde Türkiyede bir afet
yaşandı, bir de çok önemli bir terör saldırısı
gerçekleşti. Daha önce de değindik bu konuya yani Türkiyede bugüne
kadar görülmemiş tarzda bir elektrik kesintisi meydana geldi ve bu elektrik
kesintisini araştırırken ilk saatlerde elektrik kurumu
yetkililerine ulaştık, bize Merak etmeyin, yarım saat sonra,
bir saat sonra mutlaka gelecek. dediler ve hatta TEİAŞ Genel Müdür
Yardımcısınca bana verilen bilgiye göre PETKİMde bir
patlama olduğu ve bunun ana trafoları etkilediği, derhâl yedek
trafoların devreye gireceği saat 11.30 sıralarından
itibaren ifade edildi. Biz de inanarak, bunu, bizi arayan
yurttaşlarımıza söyledik ama değerli arkadaşlarım,
gün boyu yaşanılan tablonun bir afeti andırdığı
daha sonraki gelişen süreçte büyük bir berraklıkla ortaya
çıktı.
Sayın Bakan geç saatlerde buraya
geldi. Burada defalarca dile getirdik: Nedir bu arızanın nedeni, ne
olmuştur? Millî Eğitim Bakanı maalesef hepimizi daha da hayal
kırıklığına uğratan bir açıklama yaptı.
Ben de bilmiyorum, öğrenmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
devlet ciddiyetinin olmadığı bir günü yaşadık bugün
yani devlet bugün iflas etti. Bugün Türkiyedeki elektriklerin,
cereyanların fişi çekildi; devletin haberi yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ampul
patladı!
LEVENT GÖK (Devamla) - Devletin
Bakanı bugün bize gerçekten talihsiz açıklamalarda bulundu.
Az önce arkadaşlarımız
7 Haziranda görüşürüz. dediler. Arkadaşlar, ampul bugünden
patladı siz bunu görmüyor musunuz? Patlattınız. Sayın Bakan
buradan ciddi açıklamalar yapamadı. Tam konuşurken baktım
ki Sayın Babacan gitmiş, Sayın Avcı gelmiş; yine,
muhatabımız konuyu bilmeyen, Bilmiyorum. diyen bir Sayın
Bakan.
Böyle olmaz
Sayın Bakan! Bu olay vahimdir, bu olay ciddi bir siyasi sorumluluğu
gerektirir. Bu olayı geçiştiremezsiniz, bu olayın vahim
sonuçları var.
Sağlık
Bakanlığında tehlike sinyalleri çalıyor değerli
arkadaşlarım. Neden? Binlerce, milyonlarca aşının
akıbetinden endişe ediliyor. Yaklaşık on saat, on iki saat
çalışmayan soğuk hava depolarının içinde muhafaza
edilen o sağlık ünitelerindeki aşılar ne oldu; bu araçlar,
gereçler ne oldu? Evlerde muhafaza edilen tüm gıda malzemeleri, maalesef,
bugün heba edildi değerli arkadaşlarım. Türkiyenin
uğradığı zarar dünyalar kadar, dünyalar kadar. (AK
PARTİ sıralarından Bir şey olmadı. sesi)
Tabii, sizin keseniz dolgun, belki size
yansımadı ama benim fakir fukara, garip gureba
yurttaşımın her birinin bugün son derece ağır bedeller
ödediği bir gün oldu. Hiç olmazsa bu konuşmayı yaparken
birazcık deyin ki Kimin zararı varsa bu zararı
gidereceğiz. deyin arkadaşlar, deyin. Bunun altında
kalırsınız. Bu, bir bakanın istifasını gerektiren
önemli bir olaydır. Siz bunun anlamını ve önemini
anlamadıysanız buradan çıktıktan sonra çok yakında
zaten göreceksiniz, evinize gittiğiniz zaman göreceksiniz,
komşunuzdan göreceksiniz. Yakanıza yapışacaklar, iktidar
partisi milletvekili olarak, Ne oldu? diye soracaklar. Bir trafoda arıza
oluyor, bir yedeği devreye giremiyor. Hani biz büyük devlettik, hani
Avrupa devletiydik, hani dünya devletiydik? Türkiye çökmüştür; Türkiye
bugün elektrikte, enerjide çökmüştür.
Değerli milletvekilleri, bugün,
İstanbulda gerçekleşen terör saldırısını
Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınıyoruz, terör nereden gelirse
gelsin bu saldırıları kınıyoruz, Genel
Başkanımızın yaptığı açıklamayı
çarpıtan Başbakanı da kınıyoruz, Başbakanı
da kınıyoruz; evet.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tweet!
LEVENT GÖK (Devamla)
Başbakanımızın yapmış olduğu bu
açıklama
Kendisinin zaten ortada olmadığı bir dönemde,
Cumhurbaşkanından biz bugün açıklamaları öğrendik.
Cumhurbaşkanı, adliyeye nasıl girildiğini anlattı,
kimin vurulduğunu anlattı. Başbakan ortada yok, Hükûmet ortada
yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Kayıpoğlu, Kayıpoğlu!
LEVENT GÖK (Devamla) Hükûmetin zaten
olmadığını bugün gördük değerli arkadaşlar, siz
de gördünüz. Hükûmet adına şuradan çıkıp bir açıklama
yapılmaz mı böylesi önemli olayların olduğu bir zamanda?
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Başbakan canlı yayından açıklama
yaptı Levent Bey.
LEVENT GÖK (Devamla) Türkiye'de bir
adliyede savcının odası basılıyor, giriliyor ve ortaya
çıkan tabloda hem rehin alınan ölüyor hem de rehin alan kişiler
ölüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ya Başbakan canlı yayında açıklama yaptı, takip
etmiyor musunuz, medya merkeziniz yok mu?
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi,
böyle bir tabloda Cumhurbaşkanı çıkıyor, diyor ki:
Polisimizi kutluyorum, başarılı bir operasyondu. Operasyonda
sağ kimse kalmamış, rehin alınan ölmüş, rehin alanlar
ölmüş, operasyon başarılıymış(!) Değerli
arkadaşlarım, bravo size(!) Hiç olmazsa savcımızı
kurtarsaydınız. Elbette biz de bunu alkışlardık.
HAMZA DAĞ (İzmir) DHKP-Cye
niye terörist demiyorsunuz?
LEVENT GÖK (Devamla) Ama şimdi
böyle bir tabloda yani insanlarla, yurttaşlarla dalga geçilmez. Bir
savcısını koruyamayan bir Hükûmet var bugün burada, bir adliyede
savcısını koruyamayan bir Hükûmet.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Teröriste kucak açan bir muhalefet!
LEVENT GÖK (Devamla) Elektrikte
çökmüş, terör saldırısında çökmüş,
savcısını koruyamamış, bunun
açıklamasını yapma cesaretini bulamamış. Daha buraya
yürekli bir bakan gelip de şurada ne olup bittiğini anlatamadı
bize. Böyle bir tabloda Türkiye kötü yönetiliyor değerli arkadaşlarım.
Türkiye böyle gitmez, gidemez. Cumhurbaşkanın bu açıklamaları
gösteriyor ki Türkiye'de ciddi bir Hükûmet boşluğu var.
İsteseniz de var, istemezseniz de var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Başbakan
ortada yok.
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi, her
alanda olduğu gibi, bugün Anayasa Komisyonundaki
arkadaşlarımız açıkladı 18 yaş seçilme
yaşı. Buyurun getirin, buyurun getirin ama biz bunu destekleriz.
Değerli arkadaşlarım,
kimi kandırmaya çalışıyorsunuz? Siz bu Anayasa
değişikliğini verdiniz, Komisyonda biz de kabul ettik. Bir hafta
sonra aday listeleri Yüksek Seçim Kuruluna bildirilecek. Yani siz 18
yaşında olanlar seçilsin. diyeceksiniz, bir hafta sonra aday
listeleri Yüksek Seçim Kuruluna verilecek. Yani kim yararlanacak bundan? Hadi
buyurun, yarın getirin arkadaşlar, yarın getirin, geçirelim hadi
bunları. Niye getirmiyorsunuz?
MUHAMMET BİLAL MACİT
(İstanbul) Daha önce gündeme getirdiğimizde niye desteklemediniz o
zaman?
LEVENT GÖK (Devamla) Samimi
değilsiniz. Devleti yönetirken de samimi değilsiniz, yasaları
getirirken de samimi değilsiniz. Biz, yurttaşın
çıkarına olan her türlü yasada varız ama böyle algı
yönetmek için yaptığınız her operasyon size ters döner.
Şimdi, gecenin bu ilerleyen
saatlerinde zamanımız da kalmadı ancak bu getirilen yasalarda
çok ciddi eksiklikler vardır, arkadaşlarımız bunun her
satırını sizlere anlatmaya çalıştılar;
artık, anlayana diyoruz. Anlamazsanız da biz gereğini
halkımızla paylaşacağız ve 7 Haziranda da sizlerle
hesaplaşacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Dokuz seçimdir anlatıyorsunuz ama tuş oluyorsunuz, tuş!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, tasarının tümünü
oylamadan önce, İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun
rengini belli etmek üzere ve lehte söz isteyen Bülent Turan, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün sabahtan beri bu saate kadar
çalıştık. Çok hayırlı olduğunu
düşündüğüm 6 tane üniversitenin kuruluşuna imza attık.
Dönemin sonuna geldik, dönüp arkaya baktığımızda gurur
duyacağımız günlerden bir tanesini yaşıyoruz. Kimin katkısı
varsa, kimin bu konuda dahli varsa teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlar, hassaten,
bu 6 üniversitenin kurulması
LEVENT GÖK (Ankara) Bülent, 8.
BÜLENT TURAN (Devamla)
kanun
teklifinin görüşmesinde, ısrarla, bazı muhalefet partisi vekili
arkadaşlarımız TÜRGEVle ilgili olan vakfın, yeni
üniversitenin şaibeli olduğunu, bununla ilgili defaatle
duyduğumuz ithamları tekrar tekrar dile getirdiler.
Değerli arkadaşlar, TÜRGEV
1996 yılında kurulmuş, yirmi yıllık bir vakıf. Bu
vakfın, her vakfın olduğu gibi, mali yönden Maliye
Bakanlığınca, yurtlar, okullar açısından Millî
Eğitim Bakanlığınca, genel hizmetler bakımından
Vakıflar Genel Müdürlüğünce denetlendiğini hepimiz biliyoruz.
Şimdiye kadar
Cumhurbaşkanı ailesinden şuydu, buydu; bu vakıfta görev
yapmış, yanlış yapmış. dendi. Değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanının veya benzer yetkililerin
evlatlarının vakıf çalışmalarında olması
kınanacak, gündem yapılacak bir konu değil, aksine gurur
duyulacak bir konudur, aksine alkışlanacak konudur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Biz o konuyu
tartışmıyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bravo (!)
BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz,
şimdiye kadar ne Cumhurbaşkanı çocukları gördük ne
Başbakan çocukları gördük
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Onu
tartışmıyor kimse evladım.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
şuradan
çıkmayan, buradan çıkmayanlar gördük.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mesela hangi
Başbakan çocuğunu gördün?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama
şimdiye kadar Cumhurbaşkanımızın oğluyla ilgili,
kızıyla ilgili, akrabalarıyla ilgili hiçbir ithamda,
şahsıyla ilgili bir ithamda bulunulmadı, bulunulamadı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi
Cumhurbaşkanının oğlunu gördün?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha
diyorum, vakıfta olması bir gurur sebebidir. Keşke hepimizin
evladı, hepimiz daha fazla vakıflarda görev alsak, daha fazla
STKlarda çalışsak da topluma siyaset dışında da
iş yapılabilirmiş, görev yapılabilirmiş bunu gösterebilsek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bravo (!)
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir konu var, ısrarla Efendim, Arabistandan para
gelmiş, oradan para gelmiş. İnsaf edin, Arabistandan gelen
paranın kaynağını öğreniyorsunuz da nereye
harcandığını niye öğrenmiyorsunuz? Bunlar zor
şeyler değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani para geldi
mi Bülentçiğim?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Paranın
geldiği herkes tarafından, Hazinece, Maliyece bilenen resmî bir
işlem; bankadan gelmiş, resmî hesaba gelmiş ve belli yurda,
okula harcanmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, niye
Çağdaş Yaşamı Desteklemeye vermiyorlar da size veriyorlar?
LEVENT GÖK (Ankara)
Karşılığında ne verdi? Bülentçiğim soru şu:
Karşılığında ne verdi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sizin gibi,
gizli mi gelseydi, özel mi gelseydi, cebinize mi koysalardı? Değerli
arkadaşlar, resmî işlem yapılmıştır,
yanlış varsa, hata varsa bunun zaten hesabı görülür.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Göreceğiz
hesabını, göreceğiz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama bir daha
diyorum, bununla ilgili yasal mevzuata aykırı bir durum asla yok.
Değerli arkadaşlar, TÜRGEV
yirmi yıllık bir vakıf, bakın yirmi yıllık.
İki yıl önce TÜRGEVi biliyor muydunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bakan da
bilmiyordu, kayıtlarda var.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Soruyorum, iki
yıl önce biliyor muydunuz, aynı çalışmaları
yapıyordu, aynı tarzda çalışıyordu? Ama paralel diye
bir hain örgüt çıktı
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Beraber
olduğunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Çıkmadı ya, o sizinle beraberdi ya!
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Kendimden
başka bir vakıf, dernek olmasın eğitim alanında.
dedi, elinize bir malzeme verdi, bunu kullanıyorsunuz;
yakışmıyor arkadaşlar, yakışmıyor
arkadaşlar! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O sizinle
beraberdi, çıkmadı.
LEVENT GÖK (Ankara) O paraleli Melih
Gökçekte ara, Bülent Arınçta ara.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Yirmi
yıllık bir vakfı son bir yıldan beri konuşuyor
olmanız ve sadece elinize verilen 3-4 başlığı
kullanmanız size yakışmıyor arkadaşlar.
Bir diğer mesele, belediyeler
yıllarca bu ülkede Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğine, Atatürkçü Düşünce Derneğine defaatle
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne verdiler,
ne, ne?
BÜLENT TURAN (Devamla) -
okul verdi,
yurt verdi, arsa verdi; bunu alkışladınız
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede? Belgeyi
göster, belgeyi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Örnek ver,
örnek.
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...ama
TÜRGEVe geldi Olmaz! dediniz. Hayır, daha çok olacak, söylüyorum; daha
fazla yapacağız, söylüyorum. Gönül istiyor ki daha fazla TÜRGEV olsa,
daha fazla çalışma yapılsa da hepsi yapılsa. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
ağır hakaretlerde bulundunuz, defaatle aynı cümleleri
söylediniz. İsterdim ki biriniz mahkemeye gidin de bununla ilgili
şikayette bulunun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru
söylüyorsun. 7 Haziranda sonra, üzülme.
BÜLENT TURAN (Devamla) O 4-5 tane
ithamın hepsi TÜRGEVin sayfasında da cevaplandı, basında
da cevaplandı; bildiğimiz konular. Ama dön dön, aynı
tekrarı yap, bu şu demektir: AK PARTİnin on üç yıldan beri
iktidar olmasında nasıl kendisinin başarısından
başka sizin başarısızlığınız varsa,
siyaset üretememeniz, iddiada bulunamamanız varsa aynı şeyi
burada gördük. Keşke daha güzel şeyler söyleyebilseydiniz, keşke
daha fazla şey söyleyebilseydiniz. Değerli arkadaşlar,
yapılan tüm iftiralara cevaplarınız verildi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne
söyleyelim daha ya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Daha ne
söyleyeceğiz ya? Ağaoğlu bana niye yardım yapmıyor?
Cengiz İnşaat niye yardım etmiyor başka bir vakfa? Arap
Kralı niye başka vakfa yardım etmiyor? Boş verin ya!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakınız, dönem bitti, birkaç günümüz kaldı. Arkanızdan
Şu adam küfürcü vekil. diyecekler, Şu adam hakaretçi vekil.
diyecekler ama zaman gelecek yüz yüze bakacağız, mahcup
olacağınız işler yapmayın. Hayat şu kürsüden
ibaret değil. Selam vereceksiniz, Merhaba. diyeceksiniz. Bunlar
doğru şeyler değil.
Değerli arkadaşlar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, şimdi aleyhte
söz isteyen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşma
var ya.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kimseye
sataşmadım Başkanım, dikkatli konuştum.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim,
sayın konuşmacı konuşurken Sizin gibi, gizli
bağış mı geldi? diye bir söz söyledi. Yani, kime, ne
bağış gelmiş ben de bir anlatayım.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Bazı vakıflara gizli bağış gelmiş olabilir dedim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kendisinden soralım
isterseniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır
efendim, aynen bu şekilde ifade etti. Yani, Size gizli
bağışlar geldi. dedi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sataşmadım asla. Gizli
bağışı siz mi aldınız, niye öyle
yapıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tabii, tabii, biz
aldık; şimdi anlatacağız. Suudi Arabistan Kralı 100
milyon yolladı, Ağaoğlu 5 milyon yolladı.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, İstanbul Milletvekili Bülent Turanın 654 sıra
sayılı Kanun Tasarısında oyunun rengini belli etmek üzere
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yani sayın konuşmacı belki
maksadını da aştı, bilemiyorum; Cumhuriyet Halk Partisinden
kimi kastetti, onu da bilmiyorum Biz
sizin gibi, gizli bağış almadık. diye bir cümle
kullandı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Eskiler
gibi gizli mi alınsın? dedim.
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, bakın, burada tartışma konusu olan nedir?
Burada tartışma konusu olan bir nüfuz suistimalidir. Şimdi,
siyaset, ticaret, bürokrasi işin içine girdiği zaman burada bir nüfuz
suistimali olur. Suud Kralı durup dururken TÜRGEVe 200 milyon lira
bağışı niye yaptı? Soru budur.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Nereye yaptı? Nereye harcandı?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Karşılığında Sevda Tepesini aldı.
LEVENT GÖK (Devamla) Bizim
cevabını aradığımız soru şudur: Suud
Kralı karşılığında ne almıştır?
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Şikâyette bulunun, gereğini yapsın mahkeme.
LEVENT GÖK (Devamla) Biz biliyoruz
bunu. Ben size söyleyeyim: Suud Kralı TÜRGEVe verdiği 200 milyon
lira karşılığında, TÜRGEVe verdiği para
karşılığında Sevda Tepesinin imar iznini
almıştır değerli arkadaşlarım.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
TÜRGEV bu parayı ne yaptı, o para nereye harcandı?
LEVENT GÖK (Devamla) O zamanın
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 12 Nisan 2012de gitmiştir
Suudi Arabistana Kralla görüşmüştür, 16 Nisanda para TÜRGEVin
kasasına girmiştir, 26 Nisanda da imar izni verilmiştir. Yani,
bunları sorgulamayalım mı?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
İftira, cacık gazetesinin yazdığını söylüyorsun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Para
nereye harcandı? Onu söyle.
LEVENT GÖK (Devamla)
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine
bağışlar gitmedi mi? diyor. Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneğinin içinde siyasetçiler yoktur
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hadi
canım sende!
LEVENT GÖK (Devamla)
orada
Başbakan yoktur, Başbakanın çocukları yoktur, nüfuz
suistimali yoktur orada. Bizim tartıştığımız konu
budur. Bu konuya sevgili arkadaşımızın cevap vermesi dahi
burada çok aykırıdır. Yani, siyaset kendini buralardan
arındırmalıdır değerli arkadaşlarım. Siyasetin
içine girdiği her yerde bir nüfuz suistimali olur. Şimdi,
karşılığında bir şey almadan kimse bir şey
vermemiştir.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Aynı şeyi söylediniz, mahkemeye gidin şikâyet edin.
LEVENT GÖK (Devamla) Biz bunu
araştırıyoruz, bunu soruşturuyoruz; anlatabildik mi? Suud
Kralının karşılığında ne
aldığını bize açıklayın. Ben anlatıyorum
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ya, onlar iftira. Cacık gazetesi yazmış onları, cacık
gazetesi!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hayır, yasal.
LEVENT GÖK (Devamla)
yanlış diyorsanız ben tarih veriyorum size.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) Sevda Tepesinin
imar iznini almıştır. Bundan daha açık bir şey var
mı? (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
6.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/794, 1/867,
1/965) (S. Sayısı: 654) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
|
Kullanılan oy sayısı |
: |
198 |
|
|
Kabul |
: |
189 |
|
|
Ret |
: |
9
|
|
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip
Üye Dilek
Yüksel Tokat |
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
7nci sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde
Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile
Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin
Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde
Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile
Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin
Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1004) (S. Sayısı:
673)(*)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
26/3/2015 tarihli 84üncü
Birleşimde tasarının 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi, söz talebi? Yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Hangisinde
efendim? Sayın Başkan, bizim iki maddede konuşmamız var, 2
ile 3te konuşmamız var.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop ilinde
nükleer santral kurulmasına ilişkin anlaşmanın uygun
bulunduğuna dair kanun tasarısının 2nci maddesi üzerinde
grubum ve şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada, öteden beri, siyasi iktidarın ya da siyasi
iktidarların nükleer santralleri topluma kabul ettirmek için doğru
olmayan bilgiler vermeye devam ettiklerini görmekteyiz. Aslında, bu
nükleer santraller 1973-1974 petrol krizinin baş gösterdiği zaman bir
alternatif enerji kaynağı olarak gündeme gelmişti. Hepimiz
hatırlarız ki o yıllarda aslında petrole alternatif
olabilecek yenilenebilir enerji kaynakları henüz gündemde yoktu ve bugün,
bazı ülkelerdeki nükleer santrallerin aslında o yıllardan
kaldığı bilinen bir gerçektir. Ondan sonraki yıllarda,
özellikle gelişmiş ülkelerde nükleer santrallerin inşası
konusundaki trendin aşağı doğru olduğunu ve bunun da
genellikle gelişmekte olan ülkelere kaydığını
görmekteyiz. 2030 yılında, dünyadaki nükleer üretim
miktarının bugünkü nükleer üretim miktarıyla
aşağı yukarı aynı olacağı ancak 2030
yılında gelişen ülkelerdeki nükleer elektrik üretiminin ya da
nükleer enerji üretiminin azalacağı, buna karşılık
gelişmekte olan ülkelerde nükleer elektrik üretiminin artacağı
hesaplanmaktadır.
Bu şu demektir değerli
arkadaşlarım: Nükleer gibi kirli bir enerji kaynağını
geri kalmış ülkelere dayatmaktadırlar. Fransa, bugün nükleer
santral konusunda, genel olarak enerjisinin yüzde 70ini nükleerden
karşılamaktadır ama bundan önceki yıllarda bu oran yüzde
80di, aşağıya doğru gidiyor.
Şimdi, bu nükleer santrallerin
çevreyi kirlettiği, çevreyi tehdit ettiğini söylediğimizde hemen
bize söylenilen bir laf: Canım, Parise 75-80 milyon turist gidiyor,
merkezde nükleer santraller var, bundan niye çekiniyoruz? itirazı.
Değerli arkadaşlarım,
turistlerin Parise gitme nedeni Mona Lisadır, Louvre Müzesidir. Bizim
Mona Lisamız yok, Louvre Müzesi de yok; bizdeki turizm deniz turizmidir.
Şimdi, benim seçim bölgem olan,
oturduğum, yaşadığım ve yarın da
milletvekilliği görevim bitince yaşayacağım yer olan
Silifkeye 35-40 kilometre mesafedeki cennet bir koyda Akkuyu Nükleer Santrali
yapılmaya çalışılıyor, hem de 1974
yılının raporlarıyla bu yapılmaya
çalışılıyor.
Aslında, Japonya Fukuşimada
meydana gelen bu büyük süprüntünün esas kaynağının dalma batma
kuşağı olduğunu artık bugün çok açıkça
bilmekteyiz.
Şimdi 1974lü yıllarda,
aslında o bölgenin deprem kuşağı konusundaki verileri çok
azdı. Şimdi, bugün o veriler daha çoktur. Antalyadan Hatay Dörtyola
kadar uzanan, denizden geçen bir dalma-batma kuşağı var. Bu,
işte, bir süprüntünün temel nedenlerinden bir tanesidir.
İkinci mesele, yine daha önce
orada pek hareketli olmayan Ecemiş fayının bugün hareketli
olabileceğidir. Burada hep söyledik değerli arkadaşlarım,
enerji kaynağı konusunda Türkiyenin gerçekten böyle bir enerji
olayına ihtiyacı var mıdır? Otuz yıldır bu
söylenilir, otuz yıldır. Şimdi, otuz yıl sonra aynı
laflar söyleniliyor. İktisatçılar bizim büyüme hızını
yüzde 10 olarak alıyorlar ve ihtiyaç duyulan elektrik enerji
miktarını buna göre hesaplıyorlar ama hiçbir zaman yüzde 10
büyüme olmuyor, daha düşük oluyor.
Ve ikinci mesele, en savurgan
olduğumuz konu, enerji verimliliği. Şimdi, bakın, Akkuyu
Nükleer Santrali 4,8 megavat gücünde -santral- yani 4.800 kilovat; 2.400ten 2
tane kuruyorsunuz, 4.800 ve buradan üreteceğiniz elektrik enerjisi, bizim
toplam elektrik tüketimimizin yüzde 6sıdır arkadaşlar. Ama
biliyor musunuz, bizim mevcut kurulu gücümüzden üretilen elektrik
miktarında, üretilmesi gereken miktara göre aşağı
yukarı yüzde 17-18 bir kayıp var. Yani, mevcut 70 bin megavat
civarında olan bugünkü kurulu gücümüzden normal olarak üretilmesi gereken
elektrik miktarından daha az üretiyoruz. Bu da aşağı
yukarı yüzde 18ler civarı bir kayıp.
Bir de kayıp kaçak
dediğimiz bir olay var; hani, geçen gün şu bizim faturalara
getirdiğimiz miktarlar. Bu kayıp kaçak oranı yüzde 15,
arkadaşlar, yüzde 15-16. OECD ülkelerinde kaç, biliyor musunuz? Yüzde 3-4.
Kaç katı? 4 katı. Peki, işletmedeki kaybı da eklerseniz ne
oluyor? Yüzde 30. Peki, siz nükleer santralden ne kadar alacaktınız?
Yüzde 6. Ya, siz cebinizdekinden yüzde 30 veriyorsunuz, ayıptır,
günahtır. Bugün bu elektrik sisteminin çökmesinin nedeni de elektrik
piyasasının hoyratça özelleştirilmesidir. Yani, hep söylüyoruz,
bu olay stratejik bir olaydır diyoruz.
Bugün bizim gıptayla
baktığımız Avrupa ülkeleri, hatta Amerika eğilimini
tercihini yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneltmiştir, arz
güvenliği olan bir alana yöneltmiştir. Nükleer santrallere destek
vermemektedir ama yenilenebilir enerji yatırımlarına hem Amerika
hem Avrupa destek vermektedir.
Siz biliyor musunuz, dünyada alım
garantisi veren tek ülke, nükleer santralde üretilen elektriğe alım
garantisi verilen tek ülke Türkiyedir. 2010 yılında Akkuyuda
kurulması öngörülen nükleer reaktörlerle ilgili anlaşmanın
uygulanmasına dair kanunda burada konuşmuştum, Orası özerk
bir Rusya olacaktır. dedim. Rusyada üretilen elektrik miktarını
iletim yoluyla Türkiyeye getirseniz bundan daha iyi. demiştim o zaman.
Evet, bugün o cennet koy Rusyanın
özerk bölgesi oldu, oraya giremiyorsunuz bile. Siz arazinizi Rusyaya tahsis
ettiniz.
Reklamlar var, izliyorsunuz, Akkuyu
Nükleer Santrali -yalan- millî sermayeymiş, millî
yatırımmış. Neresi millîymiş arkadaşlar? O
Rosatomun ortakları tamamen yabancı. Hatta, öyle ki yirmi
yıldan sonra ortak yapısında değişikliğe
gidildiği zaman Rus sermayesi yüzde 51 olacak, yirmi yıldan sonra.
Şimdi? Şu anda ortaklar
Neresi millîymiş? Siz araziyi verdiniz,
Rusya geliyor, oraya yatırım yapıyor ve onun ürettiği
elektriğin 2.400 kilovatına alma garantisi veriyorsunuz hem de 12,35
sentten, çok pahalı bir fiyattan, KDVsini eklediğiniz zaman 14 küsur
sent olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Ülkenin turizmini de, çevresini de, ekonomisini de mahvediyorsunuz; artı,
Türkiyeyi enerji yönünden tamamen Rusyaya bağımlı hâle
getiriyorsunuz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Evet,
arkadaşlar, o nedenle nükleere kategorik olarak karşı olup
olmamaktan daha öte, böyle bir nükleer anlaşmaya ve böyle tehlikeli bir
nükleer santrale karşı olduğumu buradan söylemek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahsı adına
söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 673
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti
Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç
Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın 2nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, nükleer
kazalardan sonra, özellikle Çernobilde ve Fukuşimada meydana gelen
nükleer kazalardan sonra bütün gözler nükleer güç santrallerine çevrildi bütün
dünyada. Bir örnek vereceğim ve bu anlaşmayı niçin onaylamamanız
gerektiğini anlatacağım size. Dünya Sağlık Örgütü
sadece Çernobil kazasında ölümlerin sayısını 9 bin veriyor.
Çernobilde, sadece, Dünya Sağlık Örgütünün verdiği rakam 9 bin.
350 bin kişinin ise yerinden uzaklaştığını
söylüyor Dünya Sağlık Örgütü.
Şimdi Bizim
başımıza gelmez. demeyin, inşallah gelmez ama çok benzer
bir şekilde, dünyada hiç denenmemiş olan bir teknolojiyle
yapılan ve gelip de Ecemiş fay hattının ta
bağrına yapılan bu nükleer santralde de bir kaza, bir deprem meydana
geldiğinde oluşacak olan felaketi size anlatmaya
çalıştım. Bu anlaşmayla Japonyaya diyorsunuz ki: Gel,
Sinopa bir nükleer santral yap. Kelin ilacı olsa başına
sürer. diye bir laf var. Japonya
Fukuşima kazasında kaç kişinin öldüğünü bilmiyor, hâlâ
bilmiyor, kaç kişinin yaralandığını bilmiyor. Santral
çevresindeki 30 kilometrelik yarıçaplı alanda 160 bin kişi
evlerini boşalttı.
Şimdi, arkadaşlar,
akıllı olmamız, aklımızı kullanmamız
gerekiyor. Dünyada yaşanan bu felaketlerden bizim örnek almamız
gerekiyor. Japonyanın yüzde 8lik alanı, sadece ve de sadece
Fukuşima kazasından sonra tüm Japonyanın yüzde 8lik alanı
rüzgârlarla sürüklenen radyoaktif maddelerle kirlendi. Fukuşimadan
yaklaşık 250 kilometre uzaktaki Tokyoda bile aileler
çocuklarını alıp kaçtılar. Yani, Bu nükleer santralleri
Sinopa yapmakla, Mersine yapmakla bize bir şey olmaz. demeyin. Biz
meteorolojik değişiklikleri inceledik, uzmanlara incelettik ve
yorumladık. Mersinde veya Sinopta meydana gelecek olan küçücük bir
sızıntı, bulutların hareketiyle tüm Türkiyeye
yayılıyor. Kıbrıs, kardeşimiz,
soydaşımız, nükleer santrallere bizden daha çok karşı
çıkıyor çünkü onlar da hesapladılar ki bu rüzgâr
bulutlarıyla, nükleer bulutlar rüzgârla onların üzerine gidiyor.
Yunanistan yalvarıyor Ne olur yapmayın nükleer santral. diye çünkü
o da hesapladı ki nükleer bulutlar Yunanistanın da üzerine gidiyor.
Sırf bu nedenle Fukuşimadan sonra Japonyada 54 nükleer reaktörün
53ü susturuldu. Şimdi, arkadaşlar, Japonya bütün nükleer
santrallerini kapatıyor yavaş yavaş, bir ara tekrar açma
kararı aldı 1-2 tanesini, şimdi gene kapatma kararı
aldı, gelgitler yaşıyor ve Ben, nükleer santralden kurtulmak
istiyorum. Ben, nükleer santralle hiçbir şekilde yaşayamam. diyor ve
nükleer santrallere veda etmeye çalışıyor.
Peki, nükleer santrallere veda eden
ülke sadece Japonya mı? Kendisi veda edip, gelip bize nükleer santral
yapıyor. Bizim aklımız yok mu arkadaşlar? Bizim
kafamız Japonlar kadar çalışmıyor mu? Bizim kafamız
Almanlar kadar çalışmıyor mu? Bizim kafamız
Kanadalılar ve Amerikalılar kadar çalışmıyor mu?
Bakın, Kanadada ve Amerikada 1978, Almanyada 1982 yılından bu
yana yeni nükleer santral siparişi yok. Almanya, Kanada, Amerikadan
bahsediyorum değerli arkadaşlarım. Bunlar bizden daha mı
akıllılar? Fransa 1997 yılından itibaren 2010
yılına kadar bütün nükleer programlarını askıya
aldı ki Fransa nükleerin babası olarak tanınır. Avusturya,
1978de nükleer santrali yaptırdı, anahtarını teslim
aldı, anahtarı kilide sokup açamadı korkusundan çünkü
kafasını çalıştırdı Burada bir şey olursa
bana zararı dokunur, evlatlarıma zararı dokunur. dedi.
Ne olur bunu o güzel Karadenize, bu
güzel Akdenize layık görmeyelim ve bu nükleer santral
anlaşmasını kabul etmeyelim, çocuklarımıza olan
borcumuzu ödeyelim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, gecenin bu saatinde böyle
önemli bir konuyu konuşmak doğru değil.
BAŞKAN Ne gecesi Sayın
Akar, sabah!
HAYDAR AKAR (Devamla) Sabahın
bu saatinde diyelim.
Biraz evvel sevgili hocam nükleer
enerji santrallerinin çevreye, insan hayatına ne kadar zararlı
olduğunu anlattı. Şimdi, sormamız gereken birkaç tane
sorumuz aslında: Biz niçin seçimden, 7 Hazirandan hemen önce böyle bir
nükleer santral anlaşmasını getiriyoruz ve alelacele Meclisten
çıkarmak için çaba sarf ediyoruz?
Bu anlaşmaya
baktığımızda bir uluslararası anlaşma, rekabete
dayanmayan bir anlaşma. İşte bir firmayla
anlaşılmış ve bu firmanın tüm şartları kabul
edilerek Türkiye'nin en güzide 2 tane beldesine -bu Sinopla ilgili olan- bir
nükleer santral kurulmaya çalışılıyor. Burada
sorgulanması gereken bir soru bu. Bunun fiyatlarına ve
rakamlarına baktığınızda Türkiye'nin geleceğinin
de ipotek altına alındığını çok rahat
görebilirsiniz.
Şimdi, nükleer santral demek ne
demektir? Bir radyasyon riski demektir ki bu risk öyle küçük bir risk
değil, gerçekten büyük boyutlara ulaşan bir risk. Bunu Çernobil ve
Fukuşimadaki nükleer santral kazalarında hep beraber gördük ve
şahit olduk. Şimdi, bundan sonra kalkıp bu telafisi
olanaksız olan, çevreye, doğaya vermiş olduğu
zararların telafisi olanaksız olan böyle bir kazadan sonra -ki Avrupa
ve Amerikadaki, Amerika bu santralleri terk etmeye başlamış,
hatta ömrü dolanların yerine yenileme işine girişmemiş,
yeni yatırımlar açmamış nükleer santraller konusunda ve
gelecek on yılda, yirmi yılda nükleer santralleri kapatma
kararı, hatta referanduma sunma kararları almışken-
Türkiye, ihtiyacı olmadığı hâlde, böyle, 2 tane nükleer santral
kurma sevdasına düşmüş, toplamda 8 bin megavatlık bir
enerji üretimi için.
Bakın arkadaşlar, toplamda 2
santralin üreteceği elektrik 8 bin megavat. Hedeflenen tarihte Türkiye'nin
elektrik olarak bu nükleer santrallerin üreteceği elektrik enerjisine
ihtiyacı yok. Kayıp kaçak oranlarında yapılacak
iyileştirmeyle zaten ihtiyacı olmayacak ama gerçekten buna
ihtiyacı yok. Sadece Afşin Elbistanda atıl duran, Enerji
Bakanının Bir Dubaili firmayla anlaşma yaptık.
dediği, ama bu anlaşmayı hayata geçiremedikleri 8 bin
megavatlık o atıl duran kömürü kullanabilirsek bu 2 tane çok
tehlikeli santral yerine, elektrik ihtiyacımızı -ki olmayan, o
tarihte olmayacak elektrik ihtiyacımızı-
karşılamış oluruz. Onun için de bunun çok önemli
olduğunu düşünüyorum. İnşallah, buradan bu akşam bu
anlaşmayı hep birlikte reddeder hem Mersinin hem de Sinopun
geleceğini kurtarmış oluruz. Sadece lokal olarak düşünmemek
lazım, bunun çevreye etkisi de çok büyük.
Tabii, bu santralle ne veriliyor? Yirmi
yıllık bir alım garantisi veriliyor. Yirmi yılda 11,83
sentten alacağız yani bunun Türkçe karşılığı
kilovatını 30 kuruşa alacağız. Bakın, 30
kuruş ne demek arkadaşlar? Doğal gazla ürettiğimiz elektrik
28,24 kuruşa mal oluyor, linyit kömürüyle üretmiş olduğumuz
elektrik 15,95 kuruşa mal oluyor, taş kömürüyle ürettiğimiz
elektrik 19,4 kuruşa mal oluyor, hidroelektrik yani barajlarda
üretmiş olduğumuz -dereleri kastetmiyorum ve derelerde üretilen
elektriğe de karşıyım, zaman olsa onları da
anlatırım- 1,91 kuruş. Türkiye Cumhuriyetine bu alım
garantileriyle, doğal gaz alım garantileriyle elektriğin 2014
maliyeti 13,97 kuruş, kilovatsaat maliyeti.
Bu santrallerde üreteceğimiz
elektrik bugünkü birim fiyatlarla ne kadar? 30 kuruş. Yani bugün 38
kuruşa vatandaşa sattığınız elektriği bu
santraller devreye girdiğinde 60 kuruşa satmak zorunda
kalacaksınız ve yirmi yıl boyunca. Yirmi yıl boyunca
ödeyeceğiniz para ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? 86 milyar
dolar, yirmi yıl boyunca ödeyeceğimiz para. Bu rakam ne demek? Bu
rakam, Türkiye'nin 1950 ile 2002 arasındaki alınan tüm dış
borcuna eşit. Bu rakam, AKP hükûmetlerinin on iki yılda
aldığı dış borcun 2 katı. Yine bu rakam, AKP
hükûmetleri döneminde yapılan özelleştirmelerin neredeyse 2
katı. Yazık günahtır, yazık günah;
çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini
ipotek altına almayalım. 85 milyar dolarlık bir
yatırımı bir hiç uğruna, dünyada terk edilen bir teknoloji
uğruna feda etmeyelim diyorum.
Bir de tabii, bu teknoloji
denetlenmiş, test edilmiş bir teknoloji değil. Önce kendi
ülkelerinde yapsınlar, test etsinler, kullansınlar, sonra gelsinler
Türkiyeye kursunlar demeyeceğim, gerçekten nükleer enerjiye
karşıyım, radyasyon tesiri ve çevreye yapacağı
zararlardan dolayı ve Türk ekonomisine de bunun katkısı
olmayacak. Biraz akıl, biraz mantık; Türkiye'nin geleceğini
biraz düşünen insanların bu projeye onay vermeyeceğini
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince söz istiyor musunuz Sayın Atıcı?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Evet.
BAŞKAN Aleyhte söz isteyen Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye'nin neresinde olursa olsun Nükleer santrallere
hayır. dediğimizi haykırmak için yine söz aldım ve gücüm
yettiğince de söz almaya devam edeceğim.
Az önce size nükleer santrallerin gereksiz
olduğundan bahsettim, şimdi size nükleer santrallerin ekonomik de
olmadığından bahsedeceğim çünkü bazı
arkadaşlarımız hesap işlerini seviyorlar, hesaptan
anlıyorlar, belki onlara hitap edebilirim diye konuşacağım.
Değerli arkadaşlarım, bedeli ne olursa
olsun, ucuz olsa bile nükleer enerji elde etmeye çalışmak akılla
bağdaşmıyor çünkü nükleer santraller aslında hiç de ucuz
değil, ilk yatırım, finansman, işletim ve söküm maliyetleri
yüksektir. Bugün, Akkuyuya yapılan nükleer santral 20 milyar dolarla başlamıştır,
25 milyar dolara çıkmıştır, kaça biteceği belli
değildir, bu ilk yatırımdır. Daha sonraki finansmanı,
işletimi ve ömrü tamamlandığındaki söküm ücretlerinin
hiçbiri hesaplanmadan buraya nükleer santral yapılmaya
çalışılıyor. Bu doğru değil, teknolojik olarak
tamamen dışa bağımlıyız. Zaten enerjide
dışa bağımlıyız ama nükleer santral
kurduğunuz zaman yine tamamen dışa bağlı
olacağız, Ruslara, Japonlara bağlı olacağız.
Bir de atık sorunu çözülmedi arkadaşlarım,
bakın, her şeyi bir kenara bırakın, hadi parasını
da ödeyelim, hadi İnşallah bir kaza olmaz. diyelim, hadi Allaha
sığınalım, tamam, peki, nükleer yakıtın ömrü
tamamlandı. Ömrü tamamlandığı zaman Japonyayla da
yapılan anlaşmada, Rusyayla da yapılan anlaşmada ömrü
tamamlanan nükleer çubukların ne yapılacağı konusunda bir
hüküm yok.
Bakın, arkadaşlar, bu nükleer çubuklar binlerce
değil, milyonlarca yıl ışınım salabiliyorlar.
Milyonlarca yıl ve biz bunları şimdilik on
yıllığına kendi topraklarımızda muhafaza etmek
mecburiyetindeyiz. On yıl sonra bu nükleer atıkların ne
olacağı konusunda hiçbir anlaşma hükmü yoktur, bunlar bitince
elimizde kalacak. Bakın, ne olur bari bunu anlayın. Sinopa da
yapacağınız, Mersine de yapacağınız bu nükleer
santrallerin yakıtları elimizde kalacak. Mersinden eğer gemiye
yükleyip Akdeniz, Ege, boğazlar, Marmara, Karadenizden Sivastopol
üzerinden gönderecekseniz bunları, bu mümkün değil. Hiçbir
anlaşmaya uymaz, hiç kimse bunları taşımaz, hiçbir
komşu da buna izin vermez. Bunlar bizim elimizde kalacak, elimizde
patlayacak yani ülkemiz nükleer çöplüğe dönecek. Sinopta, daha sonra İğneadada
yapacağınız bu nükleer santrallerden sonra bu yakıtlar
başımıza bela olacak.
Peki, ne olacak biliyor musunuz bu yakıtlar? Etrafta
bulunan çocuklardaki kan kanseri oranını maalesef 2,2 kat daha fazla
artıracak. Bunu ben söylemiyorum, Almanyada yapılan bir
araştırma söylüyor. Almanlar bunun için bu işten vazgeçtiler,
Allah kahretsin bu nükleer enerjiyi, alsın başına
çalsınlar. dediler ve vazgeçtiler. Teknoloji devi Almanya vazgeçti, gitti
Libyaya güneş enerjisi santrali kurdu. Biz de bunu yapabiliriz. Biz, üç
yüz altmış beş günün üç yüz elli günü, günde ortalama yedi saat
güneşe sahibiz. Biz, bunu yapabiliriz, hesap ettik arkadaşlar,
hesaplarımız çok açık. Evet, enerjiye ihtiyacımız var,
enerji ihtiyacımız giderek büyüyor. Peki, biz bu enerji ihtiyacımızı
karşılayabilir miyiz? Evet, karşılayabiliriz. 2030
yılında -bakın, 2023 hedefinizi de geçelim- dahi enerji
ihtiyaçlarımızı 2 kat daha fazla yenilenebilir kaynaklardan
karşılıyoruz. Bu benim rakamlarım değil, ben anlamam
bu teknik işlerden ama sizin adamlarınız ya da bürokratik
işlerle, teknokratik işlerle uğraşan
arkadaşlarımızın verdiği rakamlar bunlar. 2030
yılına kadar eğer biz, güneşi, yenilenebilir enerjiyi
efektif, etkili kullanır isek ihtiyacımızın 2 katı
enerji elde ediyoruz, ne işimiz var bizim nükleerle Allah
aşkına? Bu bir maceradır. Bu maceraya ne olur ülkemizi
sürüklemeyin. Bakın, bunun partilerüstü bir yaklaşımla ele
alınması gerekir. Bu, CHPnin işi değil; bu, MHPnin,
HDPnin, AKPnin işi değil çünkü orada bir sızıntı
olduğu zaman bu sızıntı kokmaz, kimse anlamaz, görünmez,
işitilmez ve ayrım yapmadan, Alevi-Sünni, Türk-Kürt-Arap, bütün
çocuklarımızda kanser oranını artırır.
Gelin bunu bir kere daha düşünün
ve Hayır. deyin.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti
Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç
Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç
Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesine Dair
İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Oy sayısı: 191
Kabul: 181
Ret : 10(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Dilek Yüksel Mine Lök Beyaz
Tokat Diyarbakır
Tasarı, kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
8inci sırada bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Üçüncü Taraf Maliyet Paylaşımı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Üçüncü Taraf Maliyet Paylaşımı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/998) (S. Sayısı: 679)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 679 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI ARASINDA
ÜÇÜNCÜ TARAF MALİYET PAYLAŞIMI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 20 Haziran 2014 tarihinde
İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (BMKP) Arasında
Üçüncü Taraf Maliyet Paylaşımı Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında Üçüncü Taraf Maliyet Paylaşımı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 187
Kabul : 186
Çekimser : 1 (x)
|
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip
Üye Dilek
Yüksel Tokat |
Böylece tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
9uncu sırada yer alan, 704
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve 8 Milletvekilinin; Yargıtay Kanunu, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/2746) (S. Sayısı:
704)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu
sırada yer alan, 687 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
10.-
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Burdur Milletvekili
Hasan Hami Yıldırım ve İzmir Milletvekili Aydın
Şengül ile 50 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Ali Demirçalı ve
İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in; İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel'in; Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'ın;
İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun; Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 2
Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ile 2
Milletvekilinin; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (1/1006, 2/1449, 2/1511, 2/1664,
2/1670, 2/1691, 2/1788, 2/2068, 2/2182, 2/2183, 2/2205, 2/2235, 2/2295, 2/2534,
2/2541, 2/2546) (S. Sayısı: 687)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Nisan 2015 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 05.33
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelime ifade edildi.
(x) 706 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.
(x) 654 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*)Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(*) 673 S. Sayılı Basmayazı 26/3/2015 tarihli 84üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 679 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.