TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci
Birleşim (Olağanüstü)
29
Temmuz 2015 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şafak Paveyin, terör
nedeniyle hayatını kaybedenleri rahmetle andığına ve
yakınlarına sabır dilediğine ilişkin
konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
CHP Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile 115 milletvekilinin, Anayasanın 93üncü ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7nci maddeleri
uyarınca, CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından verilen, toplumsal
barışı tehdit eden artan terör olaylarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrılmasına
ilişkin önergesi (4/1)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, olağanüstü toplantı isteminin
Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun bulunduğuna ve bu nedenle TBMM
Genel Kurulunun 29 Temmuz 2015 Çarşamba günü saat 15.00te olağanüstü
toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi
(3/11)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, toplumsal
barışı tehdit eden artan terör olaylarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/3)
VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, toplumsal barışı tehdit eden
artan terör olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
(10/3) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi üzerinde
Hükûmet adına, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının (10/3)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptıkları konuşmaları
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin (10/3)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, Akçakale Gümrük Kapısı'ndan 2015
yılının ilk dört ayında yapılan ihracat içerisinde
eczacılık ürünlerinin payına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/28)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, milletvekili araç giriş
kartlarında fotoğraf bulunmasına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancının
cevabı (7/46)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen'in, Âlâ Restoran ve Aile Yaşam Merkezinin
TBMM'ye devrine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Naci Bostancının cevabı (7/47)
29 Temmuz 2015 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Şafak PAVEY
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Emin ÇINAR (Kastamonu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 93üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
7nci maddelerine göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 115 milletvekili tarafından
Başkanlığımıza verilen önerge üzerine olağanüstü
toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşimini açıyorum.
III.YOKLAMA
BAŞKAN Şimdi elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Şafak Paveyin, terör nedeniyle
hayatını kaybedenleri rahmetle andığına ve
yakınlarına sabır dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce izninizle duygu ve
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizin içinde
bulunduğu olağanüstü acı koşullar içinde olağanüstü
toplanmış bulunuyoruz. Öncelikle, insanlık dışı
terör tuzaklarıyla kaybettiğimiz gençlerimizi, askerlerimizi,
polislerimizi, canlarımızı saygıyla, yasla ve rahmetle
anmak istiyorum, yakınlarına sabır diliyorum.
Ben, her terörün ardından görünmez
yaralıları da merak ederim; kaçını daha
kaybettiğimizi, kaçının ömür boyu engelli
kaldığını, onları bekleyen zahmetli geleceği
düşünürüm. Burada yaratacağımız her asabiyet, her tansiyon
yükselişi sokağa katmerli şiddet teşviki olarak
dönebiliyor. Oysa insanlarımız öfkelerimizden, nefretlerimizden çok
daha kıymetliler çünkü bu vatan hırslarımızdan çok daha
değerli.
Bizler, varlıklarımıza bir şey katmak
için değil, varlıklarımızla bir şey katmak için yüce
Meclisteyiz. Oldukça hassas günlerdeyiz. Siyasi şiddet, toplumsal
huzursuzluk bizi her zamankinden çok daha acil sağduyu ve
mantığa çağırıyor. Felaketin neye benzediğini
unutanlara, su satmak için yangın çıkarmak fikri cazip gelebilir
fakat yangın bir felakettir ve felaketten kâr umanları da kül eder.
Alternatif hafızalar ülkesi olmaktan vazgeçip sadece
ortak hafızamızı takip etsek düzlüğe
çıkabileceğimizi düşünüyor, inanıyor ve güveniyorum.
Toplumumuza borçlu olduğumuz davranışlarımızı
ahlaki sorumluluklara göre düzenleyeceğimizden kuşkum yok ve bunu
kendi adıma da taahhüt ediyorum.
Yüce Meclisin değerli milletvekillerini
saygıyla selamlıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci
Birleşimindeki gündeme geçiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında yer alan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin olağanüstü toplantıya çağırılmasına
ilişkin önergeyi okutuyorum.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- CHP Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile 115 milletvekilinin, Anayasanın 93üncü ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7nci maddeleri uyarınca,
CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Levent
Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özel
tarafından verilen, toplumsal barışı tehdit eden artan
terör olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin
görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü
toplantıya çağrılmasına ilişkin önergesi (4/1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasanın 93üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 7nci maddesi gereğince, ekte yer alan
araştırma önergesini görüşmek üzere 29 Temmuz 2015 Çarşamba
günü saat 15.00te Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü
toplantıya çağrılmasını, Meclis
araştırması açılmasının kabul edilmesi durumunda
komisyonun kurulması ve TBMM tatile girdiği dönemde
çalışmalarına devam etmesine ilişkin kararların
alınmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarına devam
etmesini arz ve talep ederiz.
Levent
Gök Engin
Altay Özgür
Özel
Ankara İstanbul Manisa
Ek : CHP Grubunun 54 sayılı araştırma
önergesi.
İbrahim Özdiş (Adana)
Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
Elif Doğan Türkmen (Adana)
Aydın Uslupehlivan (Adana)
Burcu Kayıkcı (Afyonkarahisar)
Mustafa Tuncer (Amasya)
Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
Tekin Bingöl (Ankara)
Murat Emir (Ankara)
Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
Bülent Kuşoğlu (Ankara)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
Şenal Sarıhan (Ankara)
Nihat Yeşil (Ankara)
Necati Yılmaz (Ankara)
Mustafa Akaydın (Antalya)
Çetin Osman Budak (Antalya)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
Devrim Kök (Antalya)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
Mehmet Fatih Atay (Aydın)
Bülent Tezcan (Aydın)
Hüseyin Yıldız (Aydın)
Ahmet Akın (Balıkesir)
Mehmet Tüm (Balıkesir)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
Yaşar Tüzün (Bilecik)
Tanju Özcan (Bolu)
Mehmet Göker (Burdur)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
Erkan Aydın (Bursa)
Ceyhun İrgil (Bursa)
Lale Karabıyık (Bursa)
Orhan Sarıbal (Bursa)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
Bülent Öz (Çanakkale)
Tufan Köse (Çorum)
Kazım Arslan (Denizli)
Melike Basmacı (Denizli)
Gülizar Biçer Karaca (Denizli)
Erdin Bircan (Edirne)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
Erdoğan Özyalçın (Erzincan)
Utku Çakırözer (Eskişehir)
Gaye Usluer (Eskişehir)
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
Serkan Topal (Hatay)
Hilmi Yarayıcı (Hatay)
İrfan Bakır (Isparta)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
Süleyman Sencer Ayata (İstanbul)
Kadri Enis Berberoğlu (İstanbul)
İlhan Cihaner (İstanbul)
Dursun Çiçek (İstanbul)
Seline Doğan (İstanbul)
Zeynel Emre (İstanbul)
Didem Engin (İstanbul)
Eren Erdem (İstanbul)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul)
İlhan Kesici (İstanbul)
Ali Özcan (İstanbul)
Murat Özçelik (İstanbul)
Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul)
Ali Şeker (İstanbul)
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
Mahmut Tanal (İstanbul)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
Gürsel Tekin (İstanbul)
Erdoğan Toprak (İstanbul)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
Gülay Yedekci (İstanbul)
Zeynep Altıok (İzmir)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
Tacettin Bayır (İzmir)
Musa Çam (İzmir)
Aytun Çıray (İzmir)
Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
Özcan Purçu (İzmir)
Selin Sayek Böke (İzmir)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
Zekeriya Temizel (İzmir)
Ali Yiğit (İzmir)
Çetin Arık (Kayseri)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
Türabi Kayan (Kırklareli)
Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
Tahsin Tarhan (Kocaeli)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
Veli Ağbaba (Malatya)
Mazlum Nurlu (Manisa)
Tur Yıldız Biçer (Manisa)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
Hüseyin Çamak (Mersin)
Durmuş Fikri Sağlar (Mersin)
Nurettin Demir (Muğla)
Akın Üstündağ (Muğla)
Mustafa Adıgüzel (Ordu)
Seyit Torun (Ordu)
Engin Özkoç (Sakarya)
Hayati Tekin (Samsun)
Kemal Zeybek (Samsun)
Barış Karadeniz (Sinop)
Ali Akyıldız (Sivas)
Emre Köprülü (Tekirdağ)
Faik Öztrak (Tekirdağ)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
Orhan Düzgün (Tokat)
Özkan Yalım (Uşak)
Ünal Demirtaş (Zonguldak)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
Gerekçe: Yurttaşlarımızın can ve mal
güvenliğine, iç barış ve toplumsal huzurumuza ve ülkemizin
güvenliğine kasteden terör eylemleri giderek tırmanmaktadır.
Suruçta 32 yurttaşımızın yaşamını
yitirdiği bombalı terör saldırısı, Adıyamanda ve
Ceylanpınarda 1 asker ve 2 polisimizin şehit edildiği terör
eylemleri bu tırmanışın önemli işaretleridir. Son
günlerde ülkemizde yaşanan terör olaylarının, Suriye
politikası başta olmak üzere, son yıllardaki dış
politika tercihlerinden kaynaklandığına ilişkin yaygın
ve ciddi bir kanaat oluşmuştur.
Ülkemizin içinden geçtiği bu zorlu süreç de göz
önüne alındığında; 7 Haziran 2015 tarihinde
gerçekleştirilen milletvekili genel seçimleri ile Mecliste oluşan
halk iradesinin böylesine önemli bir konuyu ele alması artık bir
zorunluluktur.
Ülkemizde giderek tırmanan terör
olaylarının nedenlerinin araştırılması ve gerekli
tedbirlerin bir an önce alınması için meselenin gerçek çözüm yeri
olan TBMMde görüşülmesi amacıyla Genel Kurulun olağanüstü
toplanması öngörülmüştür.
BAŞKAN Şimdi de Başkanlığın
çağrı yazısını okutuyorum.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
olağanüstü toplantı isteminin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine
uygun bulunduğuna ve bu nedenle TBMM Genel Kurulunun 29 Temmuz 2015
Çarşamba günü saat 15.00te olağanüstü toplantıya
çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/11)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından Bildirilmiştir
Türkiye Büyük Millet Meclisini; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına grup başkan vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
toplumsal barışı tehdit eden artan terör olaylarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesini görüşmek için yeter
sayıdaki üyenin istemi üzerine Anayasanın 93üncü ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 7nci maddeleri gereğince 29 Temmuz
2015 Çarşamba günü saat 15.00te olağanüstü toplantıya
çağırıyorum.
Milletvekillerinin belirtilen gün ve saatte Genel Kurul
toplantısına katılmalarını rica ederim.
İsmet
YILMAZ
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, toplumsal barışı tehdit eden artan
terör olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
olağanüstü toplantı çağrı önergesi uyarınca
görüşülmesi gereken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına grup
başkan vekilleri Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul
Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin toplumsal
barışı tehdit eden artan terör olaylarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine
başlayacağız.
Hükûmet yerinde.
Şimdi görüşme konusu olan, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplumsal barışımızı tehdit eden
ve yurttaşlarımızın yaşamına kasteden terör
olaylarının tüm boyutlarıyla görüşülmesi ve gerekli etkin
tedbirlerin alınabilmesi için Anayasanın 98inci ve Meclis
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Levent Gök Engin
Altay
Ankara İstanbul
CHP Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe: Yurttaşlarımızın can ve mal
güvenliğine, iç barış ve toplumsal huzurumuza ve ülkemizin
güvenliğine kasteden terör eylemleri giderek tırmanmaktadır.
İç ve dış politikada izlenen yöntemler ve bugüne kadar
alındığı ifade edilen tedbirler bu tehlikeyi
azaltmamış, aksine tehdidin boyutu giderek artan bir seyir
izlemiştir.
Son günlerde ülkemizde yaşanan terör
olaylarının, Suriye politikası başta olmak üzere son
yıllardaki dış politika tercihlerinden
kaynaklandığına ilişkin yaygın ve ciddi bir kanaat
oluşmuştur. Ülkemizde giderek tırmanan terör
olaylarının nedenlerini araştırmak ve gerekli etkin
tedbirleri bir an önce almak için Parlamentoda bütün siyasi partilerin bir
araya gelmesi ve görüşlerini ortaya koyması gerekmektedir.
Suruçta 32
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
bombalı terör saldırısının ve Adıyamanda ve
Ceylanpınarda 1 asker ve 2 polisimizin şehit edildiği terör
eylemlerinin tüm boyutlarıyla TBMMde ele alınması bir
zorunluluk hâline gelmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, toplumsal barışı tehdit eden artan terör
olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
BAŞKAN - İç
Tüzükümüze göre, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti
gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya gösterilecek bir
diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri
Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahibi için on
dakikadır.
Şimdi, ilk olarak,
Hükûmet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınçı davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun olağanüstü toplantı ve Meclis araştırması
komisyonu kurulmasıyla ilgili teklifini görüşmek üzere
toplanmış bulunuyoruz; görüşmelerimizin verimli olmasını
diliyorum.
Öncelikle, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna verdikleri olağanüstü toplanma ve Meclis
araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili tekliflerinden
dolayı teşekkür etmek istiyorum. Özellikle son günlerde yaşanan,
kalplerimizi kanatan, vicdanlarımızı sızlatan acı
olayların henüz içerisinde bulunduğumuz adli ve idari
soruşturmalarının devam ettiği bir zamanda ve Hükûmetimizin
terörle, teröristle topyekûn mücadele kapsamında yaptığı
çalışmalar içerisinde konunun görüşülmesinde zaruret hasıl
olmuştu. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yerine getirdi. Onun için
teşekkür ediyorum. Şüphesiz komisyon kurulup kurulmaması Genel
Kurulun takdirindedir, vereceğiniz karara Hükûmet olarak saygı
duyacağız; komisyon kurulabilir, kurulmayabilir, bunlar sizin
değerli oylarınızla sonuçlanacak hususlardır.
Sözlerimin başında, Sayın Başkan,
sizlere başkan vekilliği görevinizde başarılar diliyorum.
Meclisimizi yönetme konusunda verimli, hayırlı çalışmalar
yapmanızı temenni ediyorum.
25inci Dönemde halkımızın oylarıyla
seçilmiş birbirinden kıymetli, değerli milletvekili
arkadaşlarımı da kutluyorum. Sizlere de bu dönemde
başarılı çalışmalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, yirmi dakikalık
konuşma sürem var, gruplar izin verirse belki uzatılabilir. Bu
kısa süre içerisinde konuyu toparlamaya çalışacağım
müsaadenizle.
Öncelikle son günlerde yaşanan olayları hepimiz
acıyla karşıladık ve tepkimizi verdik. Hem Suruçta meydana
gelen ve 32 canımızın gitmesine yol açan kanlı olay,
arkasından yaşadığımız Viranşehir ve
diğer ilçelerimizde, en son 1 binbaşımız ile 1 uzman
çavuşumuzun da şehadetine yol açan sebepler; bunun yanında
farklı illerde, farklı şekilde tezahür etmiş, belki
ayrıntılarını biraz sonra vereceğim şiddet
olayları kapsamında ülkemizde bir üzüntünün hâkim olduğunu
söyleyebilirim. Bu doğrudur, normaldir; memleketini, milletini seven
herkes kaybettiğimiz canlardan dolayı üzüntülüdür, yaşanan terör
olaylarından dolayı da tepkilidir. Dolayısıyla Meclisimiz
olarak bu konuyu görüşmek hepimize düşen bir görevdi. Biz de Hükûmet
olarak sizlere bilgi arz etmek durumundaydık.
Değerli arkadaşlarım, konuya girmeden
önce
Çünkü hem Cumhuriyet Halk Partisinin teklifinde hem de Sayın Meclis
Başkanımızın çağrısında, özetle söylemem
gerekirse bugünkü konumuz, ülkemizde giderek tırmanan terör
olaylarının nedenlerinin araştırılması ve gerekli
tedbirlerin bir an önce ele alınması için bir Meclis
araştırması komisyonu kurulması isteniyor.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
dönemde yani 24üncü Dönemde bu konuyu özellikle inceleyen iki tane komisyon
raporu var. Bir tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonudur. Şubat 2013 tarihlidir.
Basılı hâliyle üzerinde yazılı olan metin Terör ve
Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı
İhlallerini İnceleme Raporudur. Kapsamlı bir rapordur, özenle
hazırlanmıştır. İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonumuzu tebrik etmemiz gerekir. Özellikle 8inci bölümünde
de Çözüm ve Öneriler kapsamında akılcı birtakım öneriler
dile getirilmiştir. Bu, Şubat 2013 tarihlidir.
Yine aynı dönemde Kasım 2013 tarihli bir Meclis
Araştırması Komisyonu raporumuz var. Onun da sıra
sayısı 571dir. Onun da özgün ismi Toplumsal Barış
Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporudur.
Kasım 2013 tarihini taşımaktadır. Şüphesiz
milletvekili arkadaşlarımızın her iki komisyon
raporlarını da elde etmek suretiyle incelemelerinde ve bu konu
üzerindeki çalışmalarına dayanak yapmalarında şahsen
fayda görüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bunun yanında
da geçtiğimiz dönemde 10 Temmuz 2014 tarihli ve 6551 sayılı
Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair
Kanun çıkarılmıştı, bildiğiniz gibi. Bu 10 Temmuz
2014 tarihli Resmî Gazetede yayınlandı. Kanunun asıl gerekçesi
de biraz evvel arkadaşlarımızın görüşülmesini arzu
ettikleri konuyla doğrudan ilgilidir. Kanunun Amaç ve kapsam ibareli
1inci maddesinde: Bu Kanunun amacı, terörün sona erdirilmesi ve
toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için yürütülen çözüm sürecine
ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. deniliyor. 2nci maddesi
Uygulama, izleme ve koordinasyon, 3üncü maddesi Yetki ve sekretarya,
4üncü maddesi Kararlar ve yerine getirilmesi, 5inci ve 6ncı maddeleri
de Yürürlük ve yürütme maddeleridir. Dolayısıyla Terörün sona
erdirilmesi, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi,
hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve
silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı
konularda atılabilecek adımları belirler. Gerekli görülmesi
hâlinde, yurt içi ve yurt dışındaki kişi ve kurum ve
kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar
yapılmasına karar verilir, bunlarla ilgili kurum ve kuruluşlar
görevlendirilir. diyerek çok geniş kapsamlı, terörün sona erdirilmesinin
içerisine alabilecek psikolojik, sosyal ve siyasi birtakım önlemleri ve
birtakım çareleri de içinde taşıyan bildiğiniz gibi bir
kanunumuz çıkmıştı. Bu kanunun öngördüğü şekilde
terörün sona erdirilmesiyle ilgili bu kanun kapsamında yürütülecek çalışmalara
ilişkin esaslar da yine Resmî Gazetenin 1 Ekim tarihli
sayısında Bakanlar Kurulu kararı olarak yayınlandı.
Bakanlar Kurulu kararı olarak yayınlanan bu çalışmalara
ilişkin esasların amaç ve kapsamıyla, bu esasların
uygulanmasında ilgili kurum, komisyon, kurul, müsteşarlık,
çalışma alanları, siyasi alana, siyasi kurum ve aktörlere
yönelik çalışmalar, hukuki düzenlemeler, insan hakları, sosyal
programlar, kültürel programlar, sorunun parçası olan aktörlerle temas,
diyalog ve benzeri çalışmalar, psikolojik destek ve rehabilitasyon
çalışmaları, çözüm sürecini ve diğer unsurları da
içerisine alan kapsamlı bir esaslar programı yine 1 Ekim 2014te,
neredeyse on ay kadar önce, Resmî Gazetede yayınlandı ve buna
ilişkin de çalışmalar yapılmaya devam edildi.
Değerli arkadaşlarım, bu kapsamda
söyleyebileceğim, şüphesiz, çözüm süreci belki bugün de
tartışılacaktır. Özellikle, son günlerde Devam edip
etmediği, edecekse nasıl edeceği, sona erip ermediği
konularında bir tartışma var ama 2009dan başlayarak kademe
kademe devam eden ve en son 2012 Aralık ayından itibaren de ete
kemiğe bürünen bir çözüm süreci dediğimiz -ismini ne
koyarsanız koyunuz- önce demokratik açılım diye başlayan,
daha sonra Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi diye isimlendirilen, sonra
da herkesin kabullendiği bir isim olarak çözüm süreci olarak devam eden
bu konunun ne hâle geldiği, nasıl suistimal edildiği, bundan
sonra devam edip etmemesiyle ilgili tartışmaları da
konuşmam içerisinde değerlendirmek istiyorum.
Ancak, bildiğiniz gibi, şüphesiz,
geçtiğimiz dönemlerden bu yana, on iki yıldan beri
iktidarını sürdüren AK PARTİ hükûmetleri döneminde, hem Avrupa
Birliği uyum paketleriyle hem de daha sonra demokratikleşme
paketleriyle bu konuda çok önemli adımlar atıldı. Kendini hangi
kimlikle ifade ederse etsin insanlarımızın haklarının
alabildiğince verilmesine, Türkiyede geçmişten bu yana var olan
birlik ve kardeşliğin yeniden tesis edilmesine yönelik pek çok
Anayasa maddesi değiştirildi, pek çok kanun değiştirildi ve
yenileri çıkarıldı. Bunları da zaman içerisinde sizlere
ayrıca takdim etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarımız, son günlerde
yaşanan olaylar şüphesiz sizler tarafından takip ediliyor,
bunları tekrar tekrar rakamlar ve veriler olarak belki veremeyeceğim
herkesin malumu olduğu için.
Bildiğiniz gibi, 20 Temmuzda Suruçta yaşanan
katliam diyebileceğimiz 32 masum insana yönelmiş bir terör
olayı sonrasında, Başbakanlıkta, her zaman
varlığını -Sayın Davutoğlu Başbakanlığındaki
Hükûmetimizin ilk günlerinden itibaren- varlığını her zaman
güçlendirdiğimiz, kriz merkezi diyebileceğimiz ama daha çok
Başbakanlık Koordinasyon Merkezi olarak bilinen kurumdan anbean
takip ettik. Hem olaylar ve sonrası yapılan soruşturmalar hem de
güvenlik toplantımızdan sonra verilen bir karar gereğince 3 terör
örgütüne karşı, belki bunu sayı olarak ifade etmek doğru
değil ancak PKK ve bağlantılı terör örgütlerine
karşı, DAİŞ terör örgütüne karşı ve Türkiyede
bazı eylemleri sebebiyle DHKP-C diye bilinen örgütlere karşı
elbette güvenlik güçlerimiz operasyonlar yaptı, bu operasyonların
sonuçları da Koordinasyon Merkezimiz tarafından bugüne kadar
açıklandı.
24 Temmuzdan başlayan bu açıklamalarda;
Ceylânpınar ilçesinde 2 polisin, Diyarbakırda 1 polisin şehit
edilmesi, yaralanması; daha sonra Kiliste DAİŞ tarafından
askerimize karşı yöneltilen bir tecavüz ve daha sonraları da
binbaşımız ile uzman çavuşumuzun şehadetlerine yol
açan terör örgütleri faaliyetleri ve bunun yanında araçların
yakılması; yine askere, sivillere yönelik terör olaylarının
giderek artması, bazı şehirlerde yoğunlaşması
üzerine operasyonlar yapıldı. DAEŞe karşı
yapılan ve PKK kamplarına karşı yapılan bütün bu
operasyonların millî imkân ve kabiliyetlerimizle ve özel güvenlik
toplantısında alınan kararlar çerçevesinde, DAEŞ terör
örgütüne karşı yapılanların da Türkiye sınırları
içerisinden bizzat ifa edilmek suretiyle gerçekleştirildiğini söylemem
gerekiyor. Bütün bu Koordinasyon Merkezi faaliyetlerimizde, en sonunda bugün,
29 Temmuzda, 39 ilde operasyon yapıldığı, terör
örgütleriyle ilişkili görülen toplam 1.302 kişiye gözaltı
işlemi uygulandığı bildirildi. Binbaşı Arslan
Kulaksız adı verilen son harekâtta da PKK terör örgütünün yurt içi
ve yurt dışında -Zap, Metina, Gara- Avaşin, Basyan, Hakurk
ve Kandilde- kullandığı önceden, bilinen yerler
sığınak, barınak, depo, lojistik nokta ve barınma
alanları ile mağaraların vurulduğu kaydedilen açıklamayı
hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, sizlere arz etmek
üzere son rakamları Adalet Bakanlığımızdan
almıştım, bu arada onları da arz edeyim müsaadenizle: PKK,
KCK, DHKP-C, DAEŞ ve diğer terör örgütlerine yönelik yapılan
operasyonlara ilişkin bilgiler bugün saat on bir itibarıyla şöyle:
Gözaltına alınan kişi sayısı 1.061dir, serbest
bırakılan kişi sayısı 156, savcılığa
sevk edilen 545, mahkemeye sevk edilen 461, tutuklanan kişi
sayısı 172, haklarında adli kontrol kararı verilen
kişi sayısı 201, mahkemece serbest bırakılan 66,
kollukta hâlen gözaltında bulunan kişi sayısı 360,
savcılıkça serbest bırakılıp adli kontrol talep edilen
ve mahkemede işlemi devam eden kişi sayısı da 22 olarak
görülmektedir.
Bunların örgütlere göre dökümleri var, kısaca
onları da arz edeyim: Örgüt PKK ve KCKysa gözaltına alınan
kişi sayısı 847, kollukça serbest bırakılan 120,
savcılığa sevk edilen 440, mahkemeye sevk edilen 362, tutuklanan
kişi sayısı 140, diğer hâller de serbest
bırakılan veya adli kontrol verilenlerdir. DHKP-C ve diğer
örgütlere yönelik gözaltında 77, tutuklanan kişi sayısı 1,
hâlen gözaltında bulunanlar 44 ve diğerleri de adli kontrol sebebiyle
bırakılanlar. DAEŞ örgütüne karşı yapılan
operasyonlarda gözaltına alınan kişi sayısı 137,
kollukça serbest bırakılan 18, savcılığa sevk edilen
88, mahkemeye sevk edilen 82, tutuklanan kişi sayısı 31, hâlen
gözaltı süresi dolmamış olan 31, diğerlerinin de serbest
bırakıldığını söyleyebilirim.
Değerli arkadaşlarım, bu örgütlerin
içerisinde -süremin kısaldığını görüyorum- özellikle
PKKyla ilgili olarak şunları söylemem gerekebilir:
2002den bu yana işbaşında olan
hükûmetlerimiz döneminde, Türkiye'nin istikrar ve gelişmesinin, toplumsal
bütünleşmenin önünde en büyük engel olan terör meselesini ve onun
altında yatan sorunları ülke gündeminden çıkarmak için
kararlı ve cesur bir tutum izledik.
Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi ve
diğerlerini kısaca söylemiştim. On iki yıllık
demokratikleşme ve normalleşme birikimi üzerine bu süreci inşa
ettik. Çözüm sürecinin nihai hedefi, terörün tamamen sona erdirilmesi ve buna
bağlı olarak toplumsal bütünleşmeyi de güçlendirmekti. Çözüm
sürecinin kamuoyuna doğru şekilde anlatılması amacıyla
yazar, akademisyen, sanatçı, kanaat önderleri arasından akil insanlar
heyeti oluşturulmuştu. Meclisimizde -konuşmamın
başında arz ettiğim- komisyonların bize verdiği
donelerden istifade edilmişti.
30 Eylül 2013 tarihinde Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşılan
demokratikleşme paketi aracılığıyla başta siyasi
hakların genişletilmesi olmak üzere, temel hak ve özgürlükler
alanında önemli yasal ve idari düzenlemeler hayata geçirilmişti.
Sonra, bildiğiniz kanunu çıkardık. 62nci Hükûmet
Programında da bu kanuna uygun çalışma esaslarını ve
usullerini belirledik.
Çözüm sürecinde samimiyetine, kararlarına ve
attığı adımlara karşılık Hükûmetimizin,
çözüm süreci boyunca örgütün sürece uygun hareket etmediği, süreci
istismar edici söylem ve eylemler içerisinde olduğu görünmektedir. 2013 yılı
Mayıs ayında -belki de Nevruzu kastetmek lazım- silahlı
unsurların ülke dışına çıkarılması
söylenmişti, âdeta onlar açısından bir talimat gibi Silahlar
bırakılacak; bundan sonra siyaset ve fikirler konuşulacak.
Denmişti; buna uyulmadı.
Öte yandan, örgüt kamu düzenini bozucu veya sekteye
uğratma amaçlı şiddet içerikli eylemlerini bu süreçte devam
ettirdi. 2013ten bu yana örgüt tarafından 202 iş yeri
kundaklandı, 113 iş makinesi yakıldı, 171 tehdit
olayı, vergilendirme, haraç toplama olayı; 10 vatandaş öldü, 17
asker, 10 polis, 5 geçici köy korucusu olmak üzere 32 güvenlik görevlisi
şehit edildi.
Bu kırılma noktalarından birisi de hiç
şüphesiz PKK, KCK ve HDPnin süresiz eylem çağrısıyla
birlikte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri başta olmak üzere
pek çok yerde baş gösteren ve 50ye yakın vatandaşın
hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan 6-8 Ekim olaylarıdır.
7 Haziran seçimleri sonrasında örgütün üst düzey
yöneticilerinin süreci bitirmeye yönelik söylemlerinin ve şiddet içerikli
eylem çağrılarının daha da
yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. Bunun bir sonucu
olarak da örgütün şiddet içerikli eylemlerinde ciddi bir artış
olduğu görülmektedir. Söz konusu eylemlere
bakıldığında, sadece 7 Haziran seçimlerini takiben bugüne
kadar geçen sürede 53 silahlı, bombalı saldırı, 35 yol
kesme, araç yakma, 139 şiddet içerikli, kanunsuz gösteri
yapıldı. Ayrıca, sivillere ve koruculara yönelik tehdit, adam
kaçırma, haraç alma, erzak temini nitelikte 42 eylem
gerçekleştirildi. Bu eylemlerde 6 asker, 4 polisimiz şehit oldu, 8
asker, 24 polis de yaralandı, maalesef 1 polisimiz de
kaçırıldı, hatta 2 polisimiz.
Her ne kadar -başta HDP olmak üzere- örgüt
bileşenlerinin gerçekleri yansıtmayan çeşitli söylemleri
üzerinden tam bir dezenformasyon oluşturulmaya çalışılsa da
çözüm sürecini başlatan, ilk günden bu yana samimi bir kararlılıkla
devam ettiren, bu noktaya getiren temel irade Hükûmettir.
Öte yandan, gerek örgüt yöneticilerinin söylemleri gerek
örgütün şiddet içerikli eylemlerine ilişkin veriler gösteriyor ki
çözüm sürecine uygun hareket etmeyen ve bu süreci bitirmeyip bu eylemlerini
yapan, STKlara, siyasi partilere saldırma, iş makinelerini yakma,
işçileri alıkoyma, yol ve baraj yapımlarına engel olmaya
çalışmak, vergi adı altında haraç toplama ve iş
adamlarını kaçırma gibi eylemler ara verilmeden devam
ettirilmiştir.
Ayrıca, HDPli siyasetçilerin, süreç boyunca
tehditkâr söylemler de geliştirdikleri, ayrılıkçı ve
bağımsız devlet kurma yönünde açıklamalarda
bulundukları görülmüştür.
Örgütün gerçekleri yansıtmayan çeşitli
bahanelerin ardına sığınarak süreçte üzerine düşenleri
yapmadığı, samimi davranmadığı ve süreci istismar
ettiği açık bir şekilde görülmektedir.
Son 7 Haziran seçimleri öncesindeki demokrasi ve
barış ifadeleriyle süslü retoriğe karşı örgüt ve
bileşenleri, çözüm sürecini demokratik ortamın ve siyasi alanın
genişlemesi olarak görmemekte, aksine süreci kendi baskı, tehdit ve
şiddet ortamını tahkim etmenin bir aracı olarak kullanmaya
çalışmaktadır.
Bu noktada devletimizin temel görevi,
vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumak ve kamu
düzeninin tam olarak tesisini sağlamaktır. Tüm terör örgütlerine
karşı aralarında herhangi bir ayrıma gidilmeksizin,
demokratik hukuk devleti sınırları içerisinde geniş
kapsamlı operasyonlar gerçekleştirilmektedir.
Sayın Başkanım, ek süre verecek misiniz
gruplarımız da uygun görürse onlara da verilmek şartıyla?
BAŞKAN Sayın Arınç, olağanüstü bir
gündemle buluştuğumuz için, bu oturuma mahsus olmak üzere,
konuşmanızı bitirmek için iki dakika ek süre vereceğim. Bu
herkese uygulanacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ Çok hasis
davrandınız Sayın Başkan. Yani hem önemli bir toplantı
yapıyoruz hem de iki dakikalık ek süre
O zaman, Öcalanın durumuna ilişkin
açıklamalarda, Kandilden yapılan açıklamaların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
onları
tekrar eden HDP milletvekillerinin, siyasetçilerin
açıklamalarını tekrar okumak zamanım kalmadı.
Silahlı ve bombalı saldırıları gün, yer ve saatiyle
ifade etme imkânımı da elimden aldınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakana daha fazla
süre verilebilir efendim. Yani, o konu gruplarda problem teşkil etmez.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ O zaman,
DAİŞle ilgili kısaca bir bilgi sunmak istiyorum.
DAİŞ operasyonlarına yönelik, değerli
arkadaşlarım, şüphesiz DAİŞi 2013 yılında
Bakanlar Kurulu kararıyla bir terör örgütü olarak ilan eden ve buna
yönelik çalışmaları da kesintisiz bir şekilde yerine
getiren bir Hükûmetimiz var; bundan dolayı bize yöneltilen
eleştirileri hiç kabul etmiyoruz. Bakanlar Kurulu toplantısından
sonra da ifade etmiştim, bu konuda bir Batı ülkesi belki bizden
farklı kararlar alabilir çünkü onları çok fazla ilgilendirmiyor ama
sınırlarımızda yaşanan gerginlik ve Türkiyeye yönelen
tehditler sebebiyle DAİŞe karşı
aldığımız tedbirlerle de hem yabancı terörist
savaşçıların geçişine karşı hem de diğer
bütün tedbirlerimizle bugün -sadece bombalamayı kastetmiyorum- diğer
ülkelerle de terörle iş birliği kapsamında çok önemli
çalışmalar yapmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, IŞİDle
yan yana vermiş veyahut da IŞİDle iç içe geçmiş bir
hükûmeti, nefret ve lanetle böyle bir söylemi reddederim, bu hiçbir Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetine yakışmaz. Dolayısıyla,
aldığımız kararların ve uygulamaların Türkiye'nin
teröre bakış açısını fazlasıyla ortaya
koyduğunu söyleyebilirim.
Başta söz verdiğim bir konuyu ifade etmek
istiyorum, o da çözüm süreci konusunu ağızlarında sakız
gibi çiğneyenlere karşı. Ta başlangıçtan bu yana bu
süreç istismar edilmiştir ve istismar edildikçe de Cumhuriyet Halk
Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden de bazen politik söylemlerle bazen
de esasa yönelik eleştiriler gelmiştir. Bugün görüyoruz ki bu
eleştiriler büyük ölçüde haklıdır. (MHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, bu sürece Türkiye'nin ihtiyacı
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ Sadece
şiddetle, silahla terörle baş etmek mümkün değildir. Mutlaka
siyasal, sosyal, psikolojik tedbirleri de almak suretiyle hem PKK terörünü hem
de bütün terörleri ancak bitirebiliriz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ilave
süre verebilir misiniz, duyamıyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
Dolayısıyla, çözüm süreci, ismi de değişebilir,
şartları da değişebilir ama Türkiye'nin son
şansıdır, böyle bir sürece ihtiyacımız var. Bugün yaşadığımız
tecrübeleri de dikkate alarak, birilerinin sakız gibi çiğnediği
çözüm süreci değil, ayağı yere basan, netice alıcı ve
örgütün silah bırakmasına, terörden vazgeçmesine yol açabilecek tüm
tedbirleri Hükûmet olarak uygulayacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Arınç konuşması sırasında HDPli vekillerin
ayrılıkçı ve bağımsızlık isteyen
söylemleriyle sürecin zedelendiğini söyledi, müsaade ederseniz
sataşmadan söz isteyeceğim.
BAŞKAN Şu anda HDP, Halkların Demokratik
Partisi adına grup konuşmanız zaten olacak.
İstiyorsanız, görüşmeler bittiğinde bunu
değerlendirebiliriz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani, İç
Tüzüke göre grubumuza direkt bir sataşmada bulundu. O nedenle, müsaade
ederseniz ben sataşmaya cevap vermek istiyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, grup adına konuşma yapılacak zaten.
BAŞKAN Ben şimdi tutanakları
inceleteceğim, ona göre bir değerlendirme yapıp size geri
döneceğim Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Peki, olur.
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman
Baydemiri davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
şahsım ve grubum adına saygıyla, sevgiyle, hürmetle
selamlıyorum.
Bu olağanüstü birleşimde, olağanüstü
toplantıda, ülkemizde derdest olan olağanüstü zaman diliminin,
ülkemizin dört bir yanına sıçrama ve ülkemizin dört bir
yanını yakma potansiyeline sahip olan şiddet sarmalından
bir an önce çıkarılması çabasına büyük bir katkı
sunulması temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 8 Haziran
sabahından itibaren Türkiye toplumunun tüm
farklılıklarının cumhuriyet tarihi boyunca en yüksek
temsiliyet oranına sahip olduğundan duyduğum memnuniyeti de
ifade etmek istiyorum. Hakikaten, 8 Haziran tarihinden itibaren,
sabahından itibaren Türkiye özü itibarıyla yepyeni bir güne, yepyeni
bir döneme uyandı. Ama maalesef, Türkiye halklarının, Türkiye
farklılıklarının, Türkiye çeşitliliklerinin, Türkiye
toplumunun bir bütün olarak parlamenterlere, milletvekillerine, siyaset
mekanizmasına emretmiş olduğu Barışın,
uzlaşın, ortak paydalarda buluşun ve yetmiş
yıllık, seksen yıllık ret ve inkâr politikalarını
nihai bir barışla taçlandırın. mesajı ya
alınmadı ya da bu mesajın gereğinin yerine getirilmemesi
çabasında hâlen ısrar ediliyor.
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın
Başkan; her şeyden önce, Suruçta insanlık ailesine
karşı suç işleyen barbarlık örgütünün, IŞİD
organizasyonunun Kobanide gerçekleştirmiş olduğu
katliamın, katliamların yarasını sarmak üzere, Türkiyenin
dört bir yanından Türklerin, Kürtlerin, bütün halklarımızın
barış içerisinde, kardeşçe yaşamayı
sürdürebileceğinin umudu olan pırıl pırıl gençler
Suruçta katliama maruz kaldılar. Çok açık ve net söylüyorum: O gün,
akşamına kadar, Suruça ve Antepe ulaşıncaya kadar âdeta bu
toplumu oluşturan nüfusun neredeyse yüzde 90ının Ya Rabbim,
bu bizim son acımız olsun, bu son saldırı olsun!
duaları her evden yükseldi. Ama maalesef, toplumda var olan
barış feraseti, toplumda var olan barış arzusu henüz siyasi
partilerimizin ortak bir tezahürü, ortak bir çabası
olmamıştır.
İşte bugün, bu toplantıda, bu tarihî
buluşmada tarihî bir kararlaşmaya hep beraber gelin katkı
sunalım. Her şeyden önce, Suruç ve Suruç katliamının
devamında, Ceylânpınar, Adıyaman ve ülkenin dört bir
sathına yayılmış olan ateşin yaktığı
her yüreğin acısını yüreğimizin derinliğinden
hissediyoruz ve bugüne kadar, bu dakikaya kadar yaşamış
olduğumuz acının, acıların son acımız
olmasının temennisinde, çabasında bulunuyoruz.
HDP olarak bugün bu toplantıya dâhiliyetimiz,
Halkların Demokratik Partisi olarak bugünden sonraki de bütün
duruşumuz bir daha asla ve kata bu ülke coğrafyası içerisinde,
tek bir insanımızın hayatını çatışma
ortamı içerisinde yitirmemesinin pratiği, çabası ve aktivitesi
olacaktır.
Bir kez daha hepinizin
huzurunda, bir kez daha hepinizin vicdanına çağrıda bulunmak
istiyorum: Sadece ve sadece yaptıklarımızdan değil, yapma
imkânına sahip olup yapmaktan imtina ettiklerimizden de mesulüz, bir gün
hesaba çekileceğiz. Eğer bu Meclis, eğer bu Parlamento -AKPsiyle,
CHPsiyle, MHPsiyle, HDPsiyle- gerçekten tek bir yurttaş
evladımızın, tek bir kardeşimizin hayatını
yitirmesini istemiyorsa irade burasıdır, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir ve eğer egemenlik kayıtsız, koşulsuz milletinse
milletin iradesi de işte burada tecelli etmiştir, burada vücut
bulmuştur.
Gelin, o hâlde, her birimiz bulunduğumuz zeminde,
insani sorumluluğumuzun gereği olarak, ahlaki sorumluluğumuzun
gereği olarak, vicdani sorumluluğumuzun gereği olarak bu
çatışma pratiğine, bu savaş pratiğine, bu darbe
pratiğine Dur! diyelim ve emin olun ki 2013 yılından neredeyse
seçim sathımailine kadar devam eden çatışmasızlık
ortamının kıymetini, ne kadar değerli olduğunu herhâlde
bugün hep beraber daha iyi idrak edebiliyoruz. O hâlde, yapmamız gereken
tek şey, aciliyetle, ivedilikle, bir daha toprağa tek bir
canımızın düşmeyeceği bir ortak idareyi bugün burada
yaşama geçirebilmektir. Müsaadeniz olursa bugün ve bugünü tarihî bir güne
dönüştürmenin arifesindeyken, çabasındayken gelin, neden bu sarmal,
neden bu şiddet dalgası tekrar başladı, tekrar
başlatıldı bunu masaya yatıralım.
Değerli kardeşlerim, cumhuriyet tarihimiz
boyunca yaşamış olduğumuz en büyük siyasi gelişme,
pozitif manadaki en büyük siyasi gelişme, elbette ki 2013 Nevrozuyla,
Sayın Öcalanın barış manifestosuyla, deklarasyonuyla
başlayan süreçtir ve o sürecin, ta ki Ağrıda seçim
sathımailinde seçim atmosferini zehirlemeye çalışan provokasyona
kadar devam etmiş olan sürecin içerisinde eğer ki AKP iktidarı
barışı etkin bir şekilde yönetebilmiş olsaydı,
gereklerini yerine getirebilmiş olsaydı, bugüne kadar bir kez
değil, onlarca kez şiddet ve şiddetin bütün argümanları
devre dışı kalacaktı ama maalesef, AKP Hükûmeti, barış
sürecinin, çözüm sürecinin, Türkiye'nin batı yakasına asker, polis,
sivil cenazesinin, Türkiye'nin doğu yakasına da gerilla, korucu
cenazesinin gitmemesinden kaynaklı toplumun gerçekleri sorgulaması,
toplumun iktidardan, iktidarlardan, siyasetten, siyasetçiden hesap sorma
pratiğinden kaynaklı ve on üç yıllık iktidar olmanın
âdeta doğal sonucu olan iktidarın kirletilmesinin hesabının
sorulmasından dolayı büyük bir kan kaybetti. Yurttaş, tercihini
ortaya koyarken hesap sorabilir bir iradeye, bir pozisyona geldi. Tam da bu
noktada açık ve net ifade etmek gerekirse Hükûmet bir kez daha 1993ün,
1990ların, hatta ve hatta 2000li yılların ve hatta ve hatta
cumhuriyet tarihindeki diğer hükûmetlerin refleksine, devlet refleksine
geri döndü ve o geri dönüş, bir kez daha şiddeti toplumsal yaşamımızın
bir parçası hâline dönüştürmek, Türkiye'nin batı yakasına
asker ve polis cenazesi getirmek, Türkiye'nin doğu yakasına da, Kürt
coğrafyasına da gerilla cenazesini götürmek suretiyle âdeta bir
milliyetçi dalga yaratarak HDPnin baraj altında bırakılması
politikasını devreye koydu. Eğer bu politika tutmuş
olsaydı, belki de bugün Parlamento aritmetiği, iradesi bu
şekilde tecelli etmemiş olacaktı. Sayın
Cumhurbaşkanının seçim arifesinde Eğer ki tek
başına hükûmet kuramazsak b ve c planlarımız var.
demişlerdi. İşte o c ve b planları 8 Haziran
sabahından itibaren hayata konuldu, 8 Haziran sabahından itibaren
piyasaya sunuldu.
Değerli kardeşlerim, Saygıdeğer
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; her şeyden önce iktidar
olma uğruna, tek başına iktidar olma uğruna bugün
Türkiyenin dört bir yanına cenazelerin bir kez daha gitme tehlikesiyle
karşı karşıyayız, bir kez daha. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne biçim laf bu ya?
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, uğultuyu keser misiniz lütfen.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bu minvalde
yapılması gereken şey, bir kez daha
SALİH KOCA (Eskişehir) Türkiyenin her bir
coğrafyası Türk coğrafyasıdır.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
barış zeminine
geri dönüş duruşundan başka bir çaremiz yoktur.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Hadi PKKya terörist de
de
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bugün itibarıyla
ortaya koymuş olduğumuz tablo, Ağrıda, Mersinde, Adanada
ve Diyarbakırda yaşatılan saldırılar
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) Şov
yapıyorsun, şov!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
partimize yöneltilen
saldırılar, 200e yakın saldırı ve ama aynı
zamanda Diyarbakırdaki katliam girişimi
Eğer bunlar etkin bir
şekilde soruşturulsa ve üzerine gidilmiş olsaydı, failler
bütün teferruatıyla açığa çıkarılmış
olsaydı, emin olun ki Suruçtaki katliamı Türkiye toplumu
yaşamamış olacaktı. Tam da bu noktada bir darbe
mekaniğiyle maalesef karşı karşıyayız.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) PKKyla aranıza
mesafe koyun, konuşalım.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Benim bugün buradaki
amacım, burada grubumun ve şahsımın amacı, bir kez
daha söylüyorum, reste, savaş isteyenlerin restine restle
karşılık vermek değildir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bir kez daha söylüyorum, şu andaki
ateşe benzin dökmek değildir, tam tersine ülkenin tümünü saracak
olan
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) PKKyı terörist olarak ilan ediyor musunuz?
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) -
savaşa su verebilmek,
bu savaşı söndürme çabasıdır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN
(Konya) Sizin elinizde.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Bu şekilde ele almak gerekiyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN
(Konya) Sizin elinizde.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Ama, şüphesiz ki bu tek başına seçimle de izah
edilmeyecek bir tabloydu.
Bir diğer tablo da
çözüm ve müzakere sürecinin yok sayılması, Sayın
Cumhurbaşkanının Dolmabahçe Deklarasyonunu
tanımaması. Ama, aynı zamanda müzakere heyetinin
çalışmaları ve çabalarında gözlemci heyetin oluşumunu
özellikle engellemesi ve şüphesiz ki Orta Doğu siyasetinde
Türkiye-Suriye politikası ve özellikle de Türkiye-Suriye
politikasında Rojava statüsüne, Kürtlerin statüsüne net bir şekilde
kırmızı çizgimdir diye karşı çıkması yani
Suriyede barbarlığa karşı mücadele eden
kardeşlerimizin komşuluğumuz olarak tercih edilmemesi
barış sürecini, müzakere sürecini de kesintiye uğratan en önemli
politik argümanlardan, nedenlerden bir tanesi olmuştur.
HÜSNÜYE ERDOĞAN
(Konya) Esedin çekildiği yerlere kimler geliyor, bir bakın
bakalım.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Bu itibarla, bir kez daha söylüyorum, bizim açımızdan Suruçta
katledilen kardeşlerimizin yaşam hakkı nasıl kutsalsa,
Ceylânpınarda uykudayken cinayete maruz kalan, katledilenler de aynı
şekilde yaşam hakkına sahiptir ve kardeşlerimizdir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Niye rahatsız oluyorsunuz?
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Niye kalleşçe vurdunuz o zaman?
KEMAL TEKDEN (Kayseri) -
Kürtlere hizmet eden ambulansı niye yaktınız?
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Değerli kardeşlerim, her bir saldırı, her bir
cinayet mutlak suretle bir arka plana sahiptir. İşte, bahsetmiş
olduğum b planı, 8 Haziran sabahından itibaren derdest edilen
plan; tek başına iktidar olunmadığı için ülke bir
savaş sathımailine çekiliyor. Bir kez daha -ya Rab- tek başına
iktidar olma uğruna fidanlar, canlar toprağa gömülüyor, defnediliyor.
(HDP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Her
birinizin iktidarı, her birimizin iktidarı, isterseniz
kardeşliğime inanın, isterseniz kardeşliğime
inanmayın, Rabbim şahittir ki, beni de sizi de yaratan Rabbim
şahittir ki bütün dünya iktidarları, benim ve
arkadaşlarımın vekilliği bin kere bir askerin, bir polisin,
bir gerillanın yaşam hakkına, bir sivilin yaşam
hakkına binlerce kez kurban olsun, binlerce kez kurban olsun. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Gerilla neyin
gerillası?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Kardeşlerim, bizim
yapmamız gereken
Kinle, öfkeyle, misliyle yanıt vermekle hiçbir
sorunu çözemeyeceğiz; zira otuz yıllık pratiğimiz de zaten
bu pratikti. Türküyle, Kürtüyle bu pratikten yeteri miktarda çektiğimiz
için, yeteri miktarda bu coğrafyada bu toprağa bedenler, canlar
düştüğü için 2013te müzakere masasını kurduk ve müzakere
masası kurulunca
Kurulma aşamasına kadar kabul ediyorum ki
onlarca fedakârlık örneği vardır, gelin o fedakârlık
örneğine bir kez daha geri dönelim, gelin el ele vererek bir kez daha bu
toplumun tek bir ferdinin hayatını yitirmeyeceği bir zemini, bir
geleceği birlikte inşa edelim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Omuzda keleşle
yapılmaz, onu çıkartacaksın! Onu çıkartacaksın!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - İşte bunun için
de Sayın Cumhurbaşkanının Çine gitmeden önce yapmış
olduğu konuşma ve bugün Sayın Davutoğlunun
yapmış olduğu konuşma, bir kez daha söylüyorum, bugün
içerisinde bulunduğumuz pratiğin de kendisi, barışa suikast
girişimidir, birlikte yaşama arzumuza suikast girişimidir. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Gelin, HDP olarak şiddet kimden gelirse gelsin, savaş
kimden gelirse gelsin -adan, bden, cden, dden- hiçbir farkı
olmaksızın hep birlikte sizin savaş yapmanıza izin vermeyeceğiz
diyelim. (HDP sıralarından alkışlar)
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) Kandildeki ağababalarınıza sormadan
karar alamıyorsunuz.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Hep beraber savaşa karşı bir barış cephesi
içerisinde buluşmayı başaralım.
HÜSNÜYE ERDOĞAN
(Konya) Sayın Başbakanımızın deklarasyonuna imza
atın önce.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Kardeşlerim, biliyorum ki bizler birbirimizden farklı
siyasi düşüncelere, birbirimizden farklı siyasi fikirlere ve
yaşam tarzına sahip insanlarınız.
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) Grubuna söyle, grubuna.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Yahu, bir dinle be!
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Benim buradaki hitabım, daha çok sizlerin, vicdan sahibi olan
siz saygıdeğer vekillerin vicdanınadır.
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) Grubuna söyle, grubuna; bak orada, onlara söyle.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Eğer ki biz sorumluluğumuzun gereğini yapmazsak, her
bir vekil olarak savaş cephesine karşı, darbe girişimine
karşı net bir duruş sahibi olmazsak toprağa düşecek
her bir candan bizler de hem halk nazarında hem de Hak nazarında
mesul olacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) Sen sorumlusun, hepsinden sen sorumlusun.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Gelin yürek yüreğe verelim, gelin el ele verelim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Kalleşçe vuruyorsunuz, kalleşçe!
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) - Ve gelin, bir kez daha, hiçbir kimseden hiçbir kimseye
kalleşliğin olmaması için biz bariyer oluşturalım, biz
bariyer oluşturalım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Siz yapıyorsunuz onu, kalleşliği.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Gelin hep birlikte bir kez daha tarihin backgroundunu inceleyelim.
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) Tarih sizi hiç affetmeyecek.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Bu coğrafya, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyası bin
yıldır ittifaklarla ayaktaydı. Artık, Orta Doğu
coğrafyasındaki kardeş halklarımız olan Arap
halkı, kardeş halkımız olan Türk halkı, kardeş
halkımız olan Fars halkı burada Kürt halkının da
yaşadığını; eşitlik hukuku çerçevesinde, özgürlük
hukuku çerçevesinde, bir arada yaşam hukuku çerçevesinde barış
elini uzattığı, birlikte yaşam elini uzattığı
gerçeğini yok saymayalım, bu eli havada bırakmayalım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Siz silahı bırakın, silahı!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Keleşleri bırakırsanız olur.
OSMAN BAYDEMİR
(Devamla) Eğer biz bunu başarabilirsek ve bugün bu Meclis Evet
derse, bugün başta AKP Grubu olmak üzere bu Meclis Evet derse, vallahi
billahi tallahi bu savaş kırk sekiz saat içerisinde durur. Kırk sekiz
saat içerisinde tek bir insanımızın hayatını
yitirmeyeceği bir zemini yaratırız biz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bunun yolu da çok açık ve nettir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Silahları
bırakmak.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
İki yıl boyunca
Aha grup başkan
vekillerimiz, İmralı heyeti burada duruyor. Neden 8 Haziran
sabahından itibaren bu grubun bir kez daha İmralı Adasına
gitmesine izin vermiyorsunuz? Bir kez daha, Türkiye'nin bu şiddet
sarmalından, bu çılgınlıktan, bu vicdansızlıktan
behemahâl çıkmasının, kalıcı, onurlu bir barışın
inşasının önüne neden bariyer oluşturuyorsunuz? Dolayısıyla,
çözüm çok açık ve nettir. Behemahâl bu Meclis
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Çözüm,
silahları bırakmaktır.
BAŞKAN - İki dakika ek sürenizi veriyorum
Sayın Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İki dakikam mı
var?
Bu Meclis behemahâl çözüm endeksli bir tabloyu önüne
koymalıdır. Benim hepinize, hepinizin vicdanına bu manada
çağrımdır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) O tarafa söyle, o
tarafa!
PERVİN BULDAN (İstanbul) - Sana söyleyecek,
sana!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Kardeşlerim, gelin,
Ağrı, gelin Manisa
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sana söylesin,
vicdansızsınız siz. (HDP sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sen bir sus be! Sus!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen sus!
PERVİN BULDAN (İstanbul) Çok ayıp bir
şey, çok ayıp. Terbiyesiz! Sabahtan beri vır vır vır
vır
Kadınlığından utan biraz!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, bir
saniye
Ben meramımı anlatıyorum, siz rahat olun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok rica
ediyorum. Bu ülke sizin egonuzdan çok daha değerlidir. Birbirimize
karşı sabırlı
(CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Çok rica ediyorum, birbirimize karşı
sabırlı, tahammüllü olmak zorundayız. Lütfen, egolarımızı
terbiye edelim. Lütfen
Çok rica ediyorum. Olağanüstü bir oturumda bir
araya geldik. Çok çok rica ediyorum
Lütfen
Sizleri sükûnete davet ediyorum.
Sayın Baydemir, devam edebilirsiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın Başkan,
süremi de ekleyeceksiniz sanırım.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
olur mu böyle şey! Milletvekillerine hakaret ediyor.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Gelin, bu Mecliste
öncelikli olarak Ağrıdan başlayıp Adana, Mersin,
Diyarbakır, Suruç ve Ceylanpınar dâhil olmak üzere, bu sürecin
akamete uğramasını, çatışma zemininin tekrar
başlamasını sağlayan bu ve buna benzer bütün
saldırıların arka planını açığa
çıkaracak bir Meclis araştırma komisyonunu kuralım.
İkinci adım olarak, hiç zaman kaybetmeksizin,
bir kez daha 2013-2014 ruhuna, çözüm süreci perspektifine geri dönüş için
İmralıya uygulanan tecridi ortadan kaldıralım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Geçti, geçti, geçti.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Değerli
kardeşlerim, bizler HDP olarak, bütün Türkiye toplumu bilsin ki,
Türküyle, Kürtyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arapıyla bütün Türkiye
halkı bilsin ki 78 milyonun barış içerisinde, eşitlik
içerisinde, özgürlük içerisinde bir arada yaşaması için asla ve kata
zalime, zalimin zulmüne teslim olmayacağız. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) Silahı ne zaman
bırakacaksınız, silahı?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Asla ve kata savaşa,
kaosa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
teslim
olmayacağız. Ahdımız olsun ki, burada
kaldığımız son saniyeye kadar, geçmişteki
Sayın Başkan, süremi ekliyorsunuz değil
mi, kesintiye uğradı.
BAŞKAN Buyurun.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bugüne kadar onlarca
siyasi parti kapatıldı, o gelenekten geliyoruz -aha şimdi Leyla
ablamız aramızda; cezaevine konulan, yaka paça cezaevine götürülen
vekillerimiz burada- o gelenekten geliyoruz. Rabbim şahit olsun ki asla
bu restlere teslim olmayacağız ama Rabbim şahit olsun ki asla
ve kata savaşa da, kaosa da teslim olmayacağız; bu ülkede
savaşın, kaosun hüküm sürmemesi için burada
kalacağımız son saniyeye kadar duruşumuz özgürlükçü bir
duruş olacak. Çabamız -bir kez daha söylüyorum- birlikte yaşam
çabası olacak ve dilimiz de barışın dili olacak.
Bu minvalde, gelin bu şiddet
çılgınlığından, gelin bu, ülkeyi karanlığa
sevk edecek politikalardan bir kez daha vazgeçilmek üzere Hükûmetin iradesini
oluşturmanın çabası içerisine girelim. (HDP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Kardeşlerim, şu
an itibarıyla
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörü bırak, terörü!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
öyle bir atmosferde
bulunuyoruz ki, bugün burada sizler benim kafamı kırabilirsiniz
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bunu tasvip etmeyin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baydemir
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
ama benim kafam
kırılsın, Türkiye toplumundan hiçbir insanın kafası
kırılmasın, hiçbir insan toprağa düşmesin, hiçbir insan
yaşamını yitirmesin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörü bırak, terörü!
BAŞKAN Sayın Baydemir, süreniz
dolmuştur.
Teşekkür ediyoruz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sizler isteseniz de
istemeseniz de bir gün mutlaka bu sorun müzakere masasında çözülecektir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun lütfen,
dinliyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında, AK PARTİ iktidarını
bir darbe pratiği, şiddet yanlısı olmakla ve Sayın
Cumhurbaşkanımızı da bütün bu darbe pratiğinin ve
şiddet girişiminin sorumlusu olmakla suçladı. Öncelikle, AK
PARTİ Grubu adına buna 69a göre cevap vermek istiyorum müsaade
ederseniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tutanaklara
bakılsın.
BAŞKAN İzin verirseniz tutanakları
isteteyim, görüşmelere devam ederken bunu değerlendirip size geri
döneceğim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, ifadeler son derece açıktı efendim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yok, yok açık
değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bize de
aynı şekilde uyguladılar.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Bizim Grup Başkan
Vekili de istedi, aynı cevabı aldı.
BAŞKAN Önceki talepte de aynı şekilde
cevap verdim, dilerseniz görüşmelere devam ederken tutanakları
isteteyim, size bu konuda değerlendirmemle geri döneceğim.
Çok teşekkür ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Peki, Sayın
Başkan.
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Murat Özçeliki davet
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT ÖZÇELİK (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; efendim, bugün, burada
toplumsal barışımızı tehdit eden,
yurttaşlarımıza kasteden bu terör eylemlerini ve onların
faillerini kınamak ve onların bu yaptıkları eylemleri
inceleyerek, onunla ilgili olarak nasıl tedbirler
alacağımızı görüşmek üzere bizim teklifimizle ortaya
konulan araştırma önergesi hakkında CHP Grubu adına
partimizin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malum, son bir hafta içerisinde efendim, 46
vatandaşımız vefat etti, yüzlerce vatandaşımız
yaralandı ve acımız hakikaten çok büyük. Bu olayların
tamamına değinildi ama malumunuz, Suruçta kendini patlatan
şahıs dâhil 32 kişi, özellikle 31 vatandaşımız,
gencimiz hayata veda etti, yüzlercesi yaralandı ve ardından,
maalesef, polislerimiz, binbaşımız, astsubaylarımız,
askerlerimiz şehit edildi ve bunlardan dolayı gerçekten büyük üzüntü
duyuyoruz, bu terör eylemlerini gerçekleştirenleri lanetle
kınıyoruz ve bu olaylarda hayatını kaybeden
şehitlerimize, vatandaşlarımıza rahmet diliyoruz, kalanlara
sabır diliyoruz ve onun ötesinde yaralılarımızın da
acil şifa bulmasını diliyoruz efendim.
Şimdi, bir şeyden dolayı çok umutlandığımızı
söylemek istiyorum. Arkadaşlarım, değerli milletvekilleri;
şu elimde tuttuğum kitapçık ve biraz da kalın
kitapçık, Cumhuriyet Halk Partisinin bugüne kadar özellikle IŞİD
eylemleriyle ilgili olarak Hükûmete ve bu Meclise sunduğu 1 gensoru, 5 genel
görüşme ve onun dışında 153 soru önergesini içeren
koskocaman bir kitapçıktır. Bugüne kadar maalesef iktidar
kanadından herhangi bir cevap almaz iken bu konularla ilgili olarak ilk
defa bugün Sayın Bülent Arınç vasıtasıyla
eleştirilerin, kendilerine yöneltilen bazı eleştirilerin kabul
edilmiş olması, en azından bu olağanüstü toplantıda
bizlerin bir sonuç alabileceğimize ilişkin inancımızı
ve umudumuzu artırmıştır. Ben de, dolayısıyla,
kendilerine teşekkür ediyorum efendim.
Şimdi, eğer izin verirseniz, yine
sabrınıza inanarak ben olayları biraz analitik izlemek
istiyorum, incelemek istiyorum ve sizlere öyle arz etmek istiyorum.
Bakınız, şimdi, hatırlayacaksınız, olan olaylara
birazcık silsileyle bakarsak Suriyedeki olaylar, Suriyedeki iç
savaş ile Türkiyede başımıza gelenler arasında
bazı irtibatları kurmamız mümkün olacak ve bunun neticesinde de
esas ulaşmak istediğimiz mesele
Hakikaten, biz hangi sorunlarla
gerçekten karşı karşıyayız? Yani, sorunu iyi tespit
etmeliyiz ki çözümle ilgili önerilerimiz de o ölçüde dayanaklı ve
sağlam olsun.
Şimdi, 2013 yılında Cilvegözünde patlama
oluyor; bunda 3 yurttaşımız ve 11 Suriyeli olmak üzere 14
kişi ölüyor.
11 Mayıs 2013te Hatay Reyhanlıda bomba yüklü
araçlarla gerçekleştirilen art arda 2 patlamada 50 kişi,
vatandaşımız hayatını kaybediyor ve çok sayıda
kişi yaralanıyor.
Bundan sonra, bakıyoruz, 2014 Ocak ayının
1inci gününde Hataydan Suriyeye silah götürdüğü iddia edilen bir
tır durduruluyor ancak Jandarmanın bu tırı aramasına
MİT mensupları tarafından izin verilmiyor. Ve oradaki
savcımız da aynı amaçla bir girişimde bulunuyor ama buna da
izin verilmiyor. Dolayısıyla, ardından da bu tır Suriyeye
geçiş yapıyor. Bununla ilgili olarak birçok tartışma
çıktı, bu konuyla ilgili olarak birçok soru işareti insanların
kafasında kaldı.
Hemen bundan birkaç gün sonra ise Adana-Gaziantep
otoyolunun Ceyhan gişe girişlerinde benzeri bir olayla
karşılaşıyoruz ve yine 4 tır aratılmıyor ve
bunların da
İşte daha sonra çeşitli iddialar var,
Türkmenler Hayır, böyle bir şey yapılmadı. dese dahi
Türkmenlere birtakım şeylerin gittiği söyleniliyor.
Şimdi, 2014 Mart ayında IŞİD
Niğdenin Ulukışla ilçesinde 1 polis ile 1
astsubayımızı şehit ediyor. Bunun dışında,
Mayıs 2014te Suriyenin Türkiye sınırındaki Es-Selame
Kapısı yakınlarında bomba yüklü bir araç infilak ediyor ve
en az 29 kişi hayatını kaybediyor.
Bu arada, yine, Türkiye sınırına
yakın Suriyenin kuzeyindeki Serekaniye (Resulayn) bölgesinden de, oradan
da katliam haberleri geliyor ve bölgedeki Tileliye köyü ve mezralarına
saldıran IŞİD militanları, aralarında çocuk ve
kadınların da olduğu 15 kişiyi hunharca katlediyor.
Şimdi, bunun ötesinde, IŞİD 6 Haziranda
Musula saldırıyor ve oradaki Musul Başkonsolosluğumuza
Musul Valisi ve Kürt Bölgesel Yönetimi yetkililerince Aman, IŞİD
kapıda, çok büyük bir tehdit altındasınız. Bakın,
valinin kendisi dahi Musulu terk ediyor. denmesine rağmen, maalesef
Musul Başkonsolosumuza burayı tahliye etme talimatı
gelmediğinden dolayı 49 arkadaşımız aylarca
IŞİD elinde rehin oluyor.
Bundan birkaç gün sonra hem Sincara giriyor
IŞİD hem de, bakınız, on binlerce Türkmeni Telaferden
sürüyor. Bütün bunlar gözümüzün önünde cereyan ediyor ve Musul ile
Şengali hallettikten sonra da IŞİD Kobaniye yöneliyor, bunun
sonuçlarının ne olduğunu da görüyoruz. Şimdi, Kobani
sonrasında, tabii, 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde 40
vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan olayları görüyoruz
kendi ülkemizde.
Yine, 5 Haziran
2015te HDPnin Diyarbakırda düzenlediği mitinge bombalı
saldırı düzenleniyor ve 3 kişi hayatını kaybediyor,
100den fazla kişi de yaralanıyor.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Suruç ve sonrasını ise
biliyorsunuz.
Şimdi, bütün
bu olayları biz alt alta koyup birbirine baktığımızda
şunları gördüğümüzü sizlere ifade etmek istiyorum:
Bir defa, Suriye
içerisinde IŞİD denen bir örgüt Başkonsolosluğumuza
saldırmış, onları öldürmüş, bunu yapmış,
perişan etmiş ortalığı. Fakat, maalesef, bu örgüte
karşı Türkiye'nin aldığı tedbirlere
baktığımızda bir şey yok başlangıçta, hiçbir
şey yok. Yani, şunu anlamıyor değiliz: Evet, 49
vatandaşımız rehin iken bazı şeyleri
yapamayabilirsiniz, bu kabul ama bir tavır, en azından kim olursa
olsun tedhişe kapılmış olan insanlara karşı
tedbir alacağımıza ilişkin bir tavır, Türkiye'nin o
tavrı bütün camia -hem uluslararası camia ister Batı ister Orta
Doğu, hepsi- için çok büyük önem taşıyor.
Kaldı ki şunu görüyoruz: Bir taraftan
IŞİD ve bölgedeki, Suriyedeki Kürtler, PYD arasında bir
savaş var, bir çatışma var -düzeneği var- ve diğer
taraftan aynı çatışmanın Türkiyeye
yansımalarını bire bir görüyoruz. Çünkü diğer taraftakiler
hem birbirlerinin akrabaları ve onun dışında,
örgütlenmelerini tekrar içeriye taşımış vaziyetteler. Şimdi,
şöyle diyelim: İlk başta Suriyeden bu gelenlere
baktığınızda mülteciler az sayıda geliyorlardı
biliyorsunuz ve onlara ilişkin tedbirler alındı, zaten
birçoğu başta akrabalarının yanında yattı. Fakat,
bir süre sonra, sadece Hatay, Kilis, Gaziantep, Adana, o civarda değil
bütün güney illerimizde ve her tarafta çok ciddi sosyal sorunlar ortaya çıktı,
ekonomik sorunlar ortaya çıktı. Ve öyle bir hâl aldı ki bu,
Türkiyede kendi vatandaşlarımız arasında da infiale yol
açtı ama diğer taraftan, insan olarak bu insanlara insanlık
adına Türk milleti bağrını açmaya da devam etti.
Fakat,
keşke bu olaylar sadece sosyal boyutuyla kalsaydı, öyle olmadı
maalesef. Bir de baktık ki IŞİDe dünyanın çeşitli
yerlerinden Türkiyeyi transit ülke olarak kullanan binlerce adam gitmeye
başladı; binlerce adam, IŞİDin oradaki faaliyetlerini
desteklemek, o hunharca yapıya destek vermek ve onlarla birlikte
katliamlara girişmek üzere o tarafa geçtiler. Ve öyle ki, orada
yapılan çatışmalar neticesinde Türkiyedeki hastaneler
kullanıldı, yaralılar bu hastanelerde iyileştirildikten sonra
tekrar geriye gittiler. Yani, bu destek, Türkiye'nin gözünü başka tarafa
çevirmesi, orada on binlerce yabancı unsurun gidip de
savaşmasının yanı sıra, Türkiyede de önemli bir
faaliyetin başlamasına neden oldu. Onu da şöyle söyleyelim:
IŞİD, bu zaman zarfında, yine kendisine hiçbir tedbir konulmaksızın
-basından, her yerden duyduğumuz için detayına hiç girmek
istemiyorum ama- maalesef adam devşirme faaliyetine girişti, onun
dışında burada eğitim faaliyetine girişti, lojistik
hücrelerini kurdu ve Türk
vatandaşları -inanabiliyor musunuz- yaklaşık 10 bin kendi
vatandaşımız bir şekilde ya gitti orada IŞİDin
saflarında savaştı geldi ya orada o lojistik faaliyetler
içerisinde oldu veyahut da içeride devşirme faaliyetlerine devam etti.
Yani, o kadar ki, arkadaşlar -şu anda bir de onu söyleyeyim, biraz önce
arkadaşlarım bana bir not ilettiler- IŞİD, şu anda,
Gaziantepin karşı tarafındaki Türkmen köylerinde 8 ile 15
yaş arasındaki çocuklarımıza kendi eğitimini vermek
üzere gerekli talimatı kendi çevresine vermiş vaziyette.
Yani,
biz, çok ciddi bir biçimde, Suriye içerisinde süregiden bir iç
savaşın Türkiye içerisine taşındığı ve bu
savaşı, IŞİD ile PKK arasındaki savaşı bir
şekilde bizim topraklarımıza da getiren ve onun ötesinde terörün
farklı boyutlara doğru gittiği bir ulusal güvenlik sorunuyla
karşı karşıyayız şu anda. Ve bu öyle bir şey
ki arkadaşlar, maalesef şuna dikkat etmemiz lazım: Bir
kesişme noktasıyla birlikte, maalesef, belli şekillerde kontrol
altında tutulabilen bu terör faaliyetleri filan... İş
çığrından çıktı. Sebebi şuydu:
Dışarıda IŞİD böyle palazlanırken Türkiye'nin
almaktan imtina ettiği tedbirler nedeniyle, PKK, ABD ve
Batılıların gözünde bir aktör hâline getirilmiştir. Orada
PKK ile IŞİD arasındaki savaş, bir de Türkiye'nin içerisinde,
evet, saydam yürütülmeyen, ne olduğu bilinmeyen, bizlerin sürekli Meclis
çatısı altına getirilmesi gerektiğini söylediğimiz
çözüm sürecindeki inkıtayla birlikte, o kesişmeyle birlikte,
artık, hakikaten, önü gelmez, çok daha vahim bir boyuta maalesef taşınmış
vaziyette ve şu anda nasıl biliyor musunuz? Radikal selefî
cihatçı örgütler, Türkiye'nin Batı ittifakının bir
parçası olduğuna inanıp bize karşı bir şeyler
yapmayı düşünürken ABD ile bizim
anlaştığımıza ve PYDyi desteklediğimize
inanıyorlar ve hesap sorma peşinde bekliyorlar. PKK ve diğer
örgütler ise Türkiye'nin IŞİD ve El Nusra gibi örgütlere destek
verdiğini söyleyip bu sefer onlar da bize karşı hesap sorma
vaziyetine gelmiş vaziyetteler. Yani, ne yazık ki Türkiyede, biz,
iki tane lanetin bize karşı çabalarıyla, eylemleriyle
karşı karşıya bulunuyoruz.
Şimdi, bu kesişme noktası -biraz önce
ifade ettiğim gibi- Türkiye'nin Suriye politikasındaki, maalesef,
başarısızlık ile baştan beri yanlış formüle
edilen çözüm sürecinin başarısızlığından
kaynaklanmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz
şimdiki geçici Hükûmetle birlikte, Hükûmetin bugüne kadar
Yapmayacağım. dediği şeylerde tam bir U dönüşü
yaptığını gördük. Nedir bunlar? Mesela, ABD tarafından
İncirlik veyahut da diğer üslerin kullanılması Beşar
Esada karşı herhangi bir iş birliği
yapılmadığı takdirde Türkiye tarafından kabul edilmez
deniyordu en üst seviyede fakat bununla ilgili herhangi bir şey
alınmadan, bal gibi, Türkiye, Batılı ittifak üyelerine destek
kararını vermiş bulunuyor. Şimdi, dolayısıyla,
bir taraftan bizim uçaklarımız, diğer taraftan koalisyon,
İncirliki ve diğer tarafları da kullanmak suretiyle bir
şeyler yapacak. Ama burada biraz sonra geleceğim bir husus daha var
ki ona çok dikkatle yaklaşmamız gerekiyor, bu da tampon bölgeye
ilişkin olarak Türkiye'nin beklentileriyle ilgili meseledir.
Şimdi, arkadaşlar, her ne kadar Türkiye, bu son
Hükûmetin aldığı kararlarla sanki politikada bir
değişiklik yapma noktasına doğru gidiyor gibi görünse de
maalesef sadece bu tedbirlerle Türkiyenin karşı karşıya
bulunduğu ulusal güvenlik sorununun çözümlenebilmesi mümkün değil
çünkü -eş zamanlı olarak diyelim- IŞİD, PKK, DHKP-C ve
diğerlerine karşı başlatılan operasyon, diğer
yandan PKK ve IŞİDe yönelik sınır ötesi harekâtla Türkiye,
artık bunun sadece bir sınır güvenliği ya da terör
meselesinin ötesinde ulusal güvenlik meselesi olduğunu nispeten ortaya
koyuyor ama bu noktadan sonra -ki bunun altını çizmek istiyorum-
Türkiyenin önceden izlediği Suriye politikası, çözüm süreci ve
selefî gruplara yönelik göz yumma politikasının devam etmesi mümkün görünmemektedir.
Şimdi,
arkadaşlar, halkımızda, maalesef, bu yüce Meclisin bugüne kadar
ülkemizin önünde bulunduğu sorunlara gerçek anlamda el
atmadığına ilişkin bir algı var neredeyse. Oysa
gerçekten milletin iradesinin yansıtıldığı bu Meclis
bütün bu sorunlara çözüm bulabilecek kabiliyet, irade ve kararlılık
içerisinde olacaktır, olabilir, buna inancımız bizim sonsuzdur.
Bu suretle bizim yapmamız gereken, bütün milletvekilleri olarak, bugün
burada Türkiyenin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özçelik, iki dakika ek sürenizi veriyorum.
MURAT ÖZÇELİK
(Devamla) -
sorunu olan bu çok önemli sorunları birlikte el ele vererek
çözebileceğimize ilişkindir.
Burada Sayın
Arınç birtakım figürler verdi ama ben bazı şeyler söylemek
istiyorum hızla.
Şimdi, efendim,
birincisi: Hakikaten biz bu araştırma komisyonunu
kurmalıyız ki
Mesela 1.061 tutuklanandan 800 küsuru PKK, bunun
içinde 137si IŞİD filan, 77si DHKP-C yani sadece gözaltına
alınanlar bakımından söylüyorum.
Çok ciddi olarak şu
olaya bakmamız lazım: IŞİDe yönelik
savaşımızda çok ciddi zaaflar var. İçeride, bu örgüt
mensuplarına ve kendi vatandaşlarımıza karşı
almamız gereken tedbirlerin çok daha derin boyutta olması gerekiyor.
Bu nedenle de ben bu araştırma komisyonunun kurulmasına çok
büyük önem verdiğimizi bir kere daha söylemek istiyorum.
İkincisi şu
husus: Çözüm süreci, maalesef eskiden şeffaf gitmemiş olan ve âdeta
-nasıl söyleyeyim- bir PR aktivitesi gibi, ne bileyim, seçime kadar aman
PKK çatışmasın diye yürütülmüş olan bu konunun artık
gerçek anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında
ele alınması büyük önem taşıyor
Şunu açıkça
söylüyoruz arkadaşlar: PKKnın bu yaptığı şeyler
ne kadar lanetlenmesi gerekiyorsa... Çünkü herhâlde Suruçtaki öldürülen
çocuklarımızın müsebbibi, faili orada iki polis memuru
değildi, ensesine silah koyulup da vurulan, değil mi? Yani, burada
hedefleri ve kime karşı savaşacağımızı iyi
bilmek zorundayız ve de bunun gerçek nedenlerini hakikaten ortaya koyup
tedbirleri birlikte burada görüşerek sonuca varmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MURAT ÖZÇELİK
(Devamla) Ezcümle, HDPnin de diğer partiler gibi güçlü bir
katılımla burada bulunmasını biz demokrasimiz
açısından ve gerçekten demokratik çözümleri, siyasi çözümleri burada
bulmamız açısından çok çok önemli bir fırsat penceresi
olarak görmek durumundayız ve görüyoruz.
Bu düşüncelerle de
Halk Partisi adına grubumuzun konuya ilişkin olarak verdiği
Meclis araştırması önergesinin kabul edilerek TBMMde bir
araştırma komisyonu kurulmasının sorunun çözülmesine
katkı vereceğini ifadeyle sözlerime son vermek istiyorum ve
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ümit Özdağı davet
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama bütün
şehitlerimiz adına Malazgirtte PKKlı teröristler
tarafından şehit edilen Jandarma Binbaşı Arslan
Kulaksızı anarak başlamak istiyorum. Malazgirtte Türk askerine
yönelik en son saldırı 1071de Romen Diyojenin Bizans Rum ordusu
tarafından yapılmıştı.
PKKnın lideri Öcalanın Suriyeden
kaçtıktan sonra Yunanistana girmesine neden olan, yardımcı olan
Yunanlı general, daha sonra askerî mahkemede yargılanırken neden
yardım ettiğini şu cümleyle açıkladı: PKK 2nci Yunan
ordusudur. Demek ki tarihsel süreklilik devam ediyor. Ancak, bu vesileyle
şehit binbaşısına sahip çıkan Muş, Malazgirt,
Bulanık ve Vartolu kardeşlerimize de saygılarımı ve
şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum.
Değerli milletvekilleri, Orta Doğu Birinci
Dünya Savaşı sonunda çizilen sınırlarının yeniden
tasarlandığı bir döneme girdi. Sınırların yeniden
çizilmesini hâlen devam eden Orta Doğu iç savaşı
sağlıyor. Orta Doğu iç savaşının ana ekseni
Suriye-Irak bölgesel iç savaşı olmakla birlikte bu iç savaş
Yemen, Libya ve Mısırda da devam ediyor. Orta Doğuda mevcut
millî devletlerin yapıları parçalanacak ve bölgenin etnik ve
mezhepsel fay hatları boyunca geniş devletler şeklinde
örgütlenmesi yani önce bir Lübnanlaşma, sonra bir Balkanlaşma
sağlanacak. Tabii ki, bu Balkanlaşma sürecinin Türkiye üzerinde de
ağır etkiler ortaya çıkarması büyük bir ihtimaldir. Bu
Balkanlaşma sürecinin Orta Doğuda hâlen devam eden konvansiyonel ve
gerilla savaşının bir karışımı olan hibrit
savaşlar aracılığıyla gerçekleştirildiğini
görüyoruz. Bu savaşın dalgalarının Türkiyeye
ağır bir şekilde vurmaya başladığına
şahit oluyoruz. Artık, Türkiye'nin Orta Doğuda yaşanan çalkantılardan
en az şekilde etkilenmesi için son şansını
kullandığı döneme girilmekte. Türkiyede bugün yaşanan
terör, kökleri Orta Doğu iç savaşında olan ve Türkiyeye
taşma eğilimi taşıyan bir saldırıdır. Libya
iç savaşına taraflardan birisine silah sevkiyatı
yapılmasına izin veren, Yemen iç savaşına müdahil olan, Türkiye-Katar
Askerî İşbirliği Anlaşması çerçevesinde Katara
terörizmle mücadele ve insani yardım amaçlarını da içeren bir
görev tanımıyla askerî üs açan, Suriye iç savaşını iç
meselemiz hâline getiren politikalar, Orta Doğu iç savaşını
da Türkiyeye ithal etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Orta Doğu iç
savaşını anlamadan Türkiyede terörü aşmanın
yollarını tahlil etmek ve doğru politikalar geliştirmek
mümkün değil. Milliyetçi Hareket Partisi, geçtiğimiz yıllarda
AKPyi birçok izlenen yanlış politika konusunda, özellikle Orta Doğu
ve PKK politikaları konusunda uyarmıştı. Bugün gelinen
noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK ve IŞİDe
karşı Suriyede ve Irakta Türk ordusunun gerçekleştirdiği
operasyonların gerekliliğini ifade ederken yaptığı
açıklamada İş çığırından çıktı.
demiştir. Bu kısa cümle, Milliyetçi Hareket Partisinin 2007den bu
yana yapmış olduğu ikaz ve tespitlerin ne kadar doğru
olduğunu gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır. (MHP
sıralarından alkışlar) İş
çığırından çıkmıştı.
Sayın Davutoğlu da Artık, Türkiye bir
hafta önceki Türkiye değildir, herkes ayağını denk almalıdır.
diyor. Milliyetçi Hareket Partisi 2007den bu yana Davutoğlunun
kastettiği bir hafta önceki Türkiyeyi eleştirmektedir. Erdoğan
ve Davutoğlu işlerin çığırından
çıktığını ve artık, PKKnın
ayağını denk alması gerektiğini
anlamışlardır; bunu önemli görüyoruz. Ancak işleri
çığırından çıkaran ve devletin ayağa
düşmesini sağlayan, 2007den bu yana izlenen PKKyla müzakere ve
2012den bu yana izlenen Orta Doğu politikaları olmuştur.
Sayın Arınç da, biraz önce, yanlışı
anladıklarını gösteren açıklamalarda bulundu; doğrusu
bundan çok mutlu olduk.
Öncelikle terörle müzakerenin Türkiyeye nelere mal
olduğunu ortaya koymak zorundayız. PKK açılımı
sürecinde, Hükûmet, terörist örgütle yaptığı müzakereler ve
Öcalanın ve PKKnın büyük ölçüde meşrulaşmasını
sağlamıştır. Öcalan, bir Başbakan
Yardımcısı tarafından dünyaya Kürtlerin lideri olarak
takdim edilmiştir. Terör örgütü ve liderinin meşrulaşması
Dolmabahçe Sarayında Öcalanın PKK terör örgütüne
yaptığı çağrıya bir Başbakan
Yardımcısının refakat etmesiyle de taçlanmıştır.
Bugün bunun arkasında Başbakan Yardımcısının
kendisi dahi duramamaktadır.
AKP Hükûmeti, PKKyla müzakere politikası ve terör
örgütünü meşrulaştırmayı sürdürürken Türk Silahlı
Kuvvetlerini, Jandarma Genel Komutanlığını, MİTi,
Emniyet Genel Müdürlüğünün ve köy korucusu gazilerin terör örgütüne
karşı 1980 ve 1990lı yıllarda yaptığı
mücadeleyi her fırsatta aşağılamıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin PKKnın 1984te başlayan
bağımsız birleşik sosyalist Kürdistan kurma amaçlı
terör saldırılarına karşı vatandaşlarının
hayatını ve ülkenin birliğini koruma mücadelesi güvenlikçi
politikalar adı altında yıllarca iktidarın resmî ve
gayriresmî sözcüleri tarafından küçümsenmiştir. 1990lı yıllarda
PKKya karşı mücadele eden güvenlik kadrolarının önde gelen
sembol isimleri -ki bunlar sizlerin çocukları, amcaları,
kardeşleri idi- toplu katliamlar ve faili meçhul iddialarıyla AKP
hükûmetlerinin açtığı yollarda
yargılanmışlardır. Sonuçta bu isimlerin hepsi beraat etti.
Bu siyasal infaz yargılamalarının TSK ve emniyet
kadrolarına büyük bir manevi darbe indirdiği ortadadır. Oysa
güvenlikçi politikalar diye aşağıladığınız
politikalar sayesinde Türkiyenin bölünmesi projesini mahkemelerin önüne
sürüklediğiniz barut kokan subaylar ve binlerce şehidimiz ve gazimiz
kanlarını dökerek tarihin çöp tenekesine atmıştı.
AKP, 57nci Hükûmetten terör örgütü ile güvenlik
güçlerinin mücadelesinin Kuzey Iraka kaydığı, terörist örgütün
minimize olduğu bir Türkiye devralmıştı ancak iktidara
gelir gelmez AB tam üyesi oluyoruz. diye önce terörizmle mücadelenin
altyapısını oluşturan hukuki düzenlemeleri ne yazık ki
kaldırdınız, sonra da müzakere sürecini
başlattınız ve müzakere sürecinin tehlikeye atılmaması
adına güvenlik güçlerini terör örgütü karşısında geri
adım atmaya ve alan boşaltmaya zorladınız. Güvenlik güçleri
alan boşaltır, operasyonları durdurur, garnizon ve
karakollarına sığınmaya zorlanırken terör örgütü her
geçen gün Güneydoğu Anadolu Bölgesinde otoritesini inşa etti. AKP
Hükûmeti ise devletin en temel gayesi olan vatandaşlarının temel
hak ve özgürlüklerini korumak olan görevini bir kenara bırakarak
PKKnın bölgede vatandaşların rutin yaşamını dahi
şekillendirmesine izin verdi. Terör örgütü Hükûmetin sağladığı
dokunulmazlıkla örgütlenme, istihbarat, yeni adam tayini gibi
çalışmalarını yürütürken, kırsaldan il ve ilçe
merkezlerine doğru örgütlenerek inerken güvenlik güçlerine müdahale etmeme
emri verildi. Osloda müzakerelerde PKK temsilcilerine PKKyı
aldığı önlemlerle rahatsız eden vali ve emniyet müdürlerini
Hükûmete şikâyet edebilecekleri söylendi. PKKyı rahatsız eden
Türkiye Cumhuriyeti valileri tasfiye edilirken yerine TSKnın operasyon
taleplerini reddeden, Öcalana çözüm sürecine sunduğu katkılardan
dolayı teşekkür eden valiler atandı. (MHP sıralarından
alkışlar) Terör örgütü ise müzakereleri, AKPnin sürekli taviz
verdiği, Güneydoğu Anadoluda devlet iktidarı yanında örgüt
iktidarını inşa etmek için kullandığı bir süreç
olarak değerlendirdi. Erdoğan Güneydoğu Anadoludan tabut
gelmiyor. dedi. Doğru, ancak teröristler en seçkin ve kahraman köy
korucularını teker teker katletmeye devam ettiler. Evet,
güneydoğudan tabut gelmedi ama köy korucusu kahraman kardeşlerimizin
tabutları Güneydoğu Anadoluda kaldı.
Şimdi, burada
çatışmasızlığın ne kadar önemli olduğundan
bahsedildi biraz önce. Siz, şehit edilen köy korucularının
ailelerine bu çatışmasızlığı bir anlatın
bakalım, nasıl çatışmasızlıkmış. (MHP
sıralarından alkışlar) Devlet güçleri kendisini
korumasın, alanı bize bıraksın, biz öldürmeye devam
edelim. PKKnın çatışmasızlıktan
anladığı ne yazık ki budur.
Haziran 2015 seçimlerinde, PKK, Güneydoğu
Anadoluda, seçimleri -ben söylemiyorum, Van AKP 2inci sıra milletvekili
adayı Profesör Doktor Ömer Çaha söylüyor- 1946 seçimleri gibi açık oy
gizli tasnif düzeniyle yapacak kadar büyük bir etkinlik kurdu. Elinde
değil, ancak arkasında silah olan HDP, Güneydoğu Anadoluda, PKK
kadrolarıyla birlikte halk ve diğer partiler üzerinde büyük bir
baskı kurdu.
Bugün Davutoğlu diyor ki: Güneydoğuda seçmeni
PKK baskısından kurtarmak için oy kullanmak amacıyla köylüleri
alalım toplu merkezlere götürelim, orada oy kullansınlar. Oysa
çıkar yol, Güneydoğu Anadoluyu PKKnın elinden geri
almaktır, vatandaşı taşımak değil. (MHP
sıralarından alkışlar) Çıkar yol, ayağa
düşürülen devleti tekrar ayağa kaldırmaktır. Bunun yolu,
Milliyetçi Hareket Partisinin yıllardan bu yana söylediği ve
90lı yıllarda verilen mücadelenin ispatladığı gibi,
tekrar terörle mücadele stratejisinin bu ülke tarafından benimsenmesidir.
Ancak, bir taraftan askerlerimiz güneydoğuda şehit olmaya, hava
kuvvetlerimiz PKK hedeflerini yok etmeye devam ederken, Cumhurbaşkanı
Açılım bitti. derken Sayın Davutoğlu diyor ki:
Açılım devam ediyor. Hedef aynı fakat muhatap
değişecekmiş. Tamam, bugüne kadar muhatabınızın
Öcalan ve PKK olduğunu biliyoruz. Bundan sonra, herhâlde,
açılımı, Diyarbakır kabzımallar odasıyla
yapacaksınız! (MHP sıralarından alkışlar)
Yapmayın, bu millete yalan söylemeyin; çünkü eğer müzakere gibi bir
politikayı tercih ederseniz bunun zorunlu sonucu terör örgütünün
muhatabınız olmasıdır.
MHP ise Türkiye'ye, teröre karşı tüm güvenlik
güçlerinin koordinesinde iyi planlanmış, eş güdümlü yürütülecek,
etkili, sonuç alıcı, entegre, stratejik bir terörle mücadele
stratejisi önermektedir.
AKP hükûmetleri, PKKnın Güneydoğu Anadoluda
devlet iktidarı yanında terör örgütünün iktidarını
inşa etmesine izin verirken Suriyede de PKKnın zemin
kazanmasının önünü açmıştır. Suriyede Esat rejimini
devirmeyi akılcı bir tercih değil bir tutku hâline getiren
Hükûmet, Suriye politikasıyla, PKKnın Suriyenin kuzeyinde
baskın güç olmasının önünü açmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2011e kadar AKPnin Suriye
politikası, temelleri 57nci Hükûmet döneminde atılan Suriyeyle iyi
ilişkiler politikasıydı. Doğrusu, bu politika çok
başarılı, çok güzel ve iyi bir politikaydı. Milliyetçi
Hareket Partisi bu politikayı destekliyordu. Ancak 2012de bu
politikayı terk ettiniz ve Esat rejimini, yerine kimin geçeceği belli
olmadan, devirme mücadelesine başladınız. Oysa, Suriye gibi ülkelerde
rejim-devlet özdeşleşmesi olduğundan rejimin
yıkılması durumunda devlet de yıkılıyor.
Bu teorik bir tespit değil. Bunu Afganistanda
gördük, bunu Irakta gördük. Önce Müslüman Kardeşler, Müslüman
Kardeşlerin gücü yetmedi El Nusra ve IŞİD Esatı devirme
projesinde kullanıldılar.
Bakın, bugün Uluslararası Ceza Mahkemesinin,
IŞİDi desteklemesi iddiasıyla, Erdoğan, Davutoğlu,
Efkan Ala ve Hakan Fidan hakkında inceleme başlattığı
haberi İnternet sitelerine biraz önce düştü. Bu, dava
açılacağı anlamına gelmiyor. Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ve yetkilileriyle ilgili de
böyle bir şeyi arzu etmeyiz. Ancak, bunun incelemeye
alınmasının dahi Türkiye için ne kadar olumsuz olduğunu
sizlerin de takdir ettiğini düşünüyorum.
Bu politikanız Suriyeyi
Afganistanlaştırdı. Suriyeyi
Afganistanlaştırırken Türkiyeyi de
Pakistanlaştırdınız. Çünkü Afganistan ile Pakistan
arasındaki ilişkiye benzer bir ilişki Türkiye ile Suriye arasında
kuruldu. Sınırın Türkiye tarafı, AKPnin
uyguladığı politikalarla, Pakistan-Afganistan
sınırının Pakistan tarafındaki devletsiz bölge benzeri
bir bölgeye dönüştü. Devlet güvenlik güçleri bu bölgeden âdeta çekildi ve
bu bölgenin, sınır bölgemizin terör örgütleri tarafından kullanılmasına,
lojistik geçiş yolu olarak kullanılmasına izin verildi. Suriye
tarafında ise PKK, IŞİD ve El Nusranın devletçiklerini
kurduğunu hep birlikte gördük. Hatay, Kilis, Gaziantep,
Şanlıurfa hattının Peşaverleşmesine neden oldu bu
politika. Suriye iç savaşında cephede çarpışan Selefi
cihatçı gruplar, Türkiyeyi eleman devşirdikleri, dünyayla irtibat
kurdukları bir merkez hâline getirdiler. Şimdi Türkiyede bir Selefi
cihatçı taban oluşuyor. Ehlisünnet ve Alevi-Bektaşi
geleneğinin düşmanı, bunları tekfirci olarak gören ve
Suriye iç savaşında iç savaş deneyimi, kazanan kadrolardan
bahsediyoruz. Bunun Türkiyenin güvenliği için önümüzdeki senelerde büyük
bir tehdit olduğunu sanıyorum sizler de biliyorsunuz, görüyorsunuz ve
anlıyorsunuz.
Bu arada PKKnın son günlerde Suriyenin kuzeyinde
ele geçirdiği alanlarda Türkmenlere ve Araplara yönelik olarak ve
PKKyı desteklemeyen Kürtlere yönelik olarak etnik bir temizlik
gerçekleştirdiğini de görüyoruz. MHP, Suriye Türkmenlerini,
Araplarını ve PKK karşıtı olduğu için tasfiye
edilen Kürt kardeşlerini unutmamıştır, unutmayacaktır,
arkalarındadır.
Değerli milletvekilleri, PKKnın siyasi
kolundan söz açılınca, kısaca, bir süre önce Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçelinin ifade ettiği bir hususu da
tekrar gündeme getirmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin terör örgütü
PKKyla aynı çizgide olan siyasi kuruluşa karşı
almış olduğu tavizsiz tavır bir kısım çevreler
tarafından anlaşılmaz nitelendirilmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisinin HDPye karşı aldığı tavır, HDPye oy
veren seçmenin varlığını reddetmek olarak
yorumlanmaktadır. Hatta bazıları Milliyetçi Hareket Partisini
HDPyle açık-kapalı koalisyon yapmaya, değişik siyasi
projeler içinde bulunmaya zorlamaktadırlar. Milliyetçi Hareket Partisi de
bunu reddedince Milliyetçi Hareket Partisini Kürt düşmanlığıyla
suçlayacak kadar da aymazlık içine düşmüşlerdir. Oysa Kürtler ve
Zazalar bizim öz kardeşimizdir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Ancak, müzakereler sürecinde PKKnın ve PKK
yandaşı örgütlerin büyük bir meşruluk kazanmaya
başladığını görüyoruz. PKKnın
meşruluğunun önündeki en büyük ve son engel Milliyetçi Hareket
Partisidir. Bundan dolayı, bölücülüğü meşrulaştırmak
isteyen çevreler, ısrarla Milliyetçi Hareket Partisini HDPyle açık,
kapalı koalisyon yapmaya, birlikte değişik siyaset projeleri
içerisine itmeye zorlamaktadırlar.
Milliyetçi Hareket
Partisinin HDPye karşı tavrı değişik nedenlerle
HDPye oy vermek durumunda kalan seçmenlere karşı
saygısızlığımızdan değil, PKK
tarafından katledilen çoğu Kürt ve Zaza kökenli 5.800 sivil
yurttaşımızın, şehit edilen 4.300 askerimizin, 225
polisimizin, neredeyse tamamı Kürt ve Zaza kökenli olan 1.400 korucumuzun,
21 gazetecimizin, 8 belediye başkanımızın, 60
muhtarımızın, 120 öğretmenimizin, 30 din
adamımızın aziz ruhlarına olan saygımızdan
ötürüdür. (MHP sıralarından alkışlar)
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak PKKnın yaptığı toplam 386 toplu
katliamı unutmadık ve unutmayacağız; PKK tarafından
beşiklerinde öldürülen toplam 382 bebeği unutmadık ve
unutmayacağız; çocukların katledilmesini Savaşta böyle
şeyler olur. diyerek meşrulaştıran zihniyeti affetmedik,
affetmeyeceğiz; askerlerimizi ve bebeklerimizi pusularda kalleşçe
katleden PKKlıları kucaklayan milletvekillerini affetmedik,
affetmeyeceğiz; İstiklal Marşımızı söylemeyen
milletvekilleriyle de uzlaşmadık ve uzlaşmayacağız.
(MHP sıralarından alkışlar)
Milliyetçi Hareket
Partisinin HDPye karşı tavrı HDPye oy vermek durumunda
kalanlara saygısızlığımızdan değil; aksine,
önemli bir kısmı Güneydoğu Anadoluda PKK terörünün hâkim
olduğu bir ortamda HDPye oy vermek durumunda kalan bütün yurttaşlarımıza
olan saygımızdan ötürüdür. HDPye karşı tavrımız
demokrasiye olan inancımız ve
bağlılığımızın sonucudur.
Özetle; Milliyetçi Hareket
Partisi ne PKKyı meşrulaştırma çabalarına ne de
HDPyi halk vicdanında şirin göstermek için yapılan psikolojik
operasyonlara mağlup olmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi
bölücülük karşısında tek başına kalsa da sonuna kadar
Türk milletinin ve aziz şehitlerimizin anısına sahip
çıkacak, millî vicdanın temsilcisi olmaya devam edecektir.
Son olarak, HDPnin bugün yapmış olduğu
sahte barış çağrılarına da
inanmadığımızı belirtmek isterim, keşke samimi
olsalardı
Samimi olsalardı seçimden birkaç gün önce, Van
Ercişte, Milliyetçi Hareket Partisi seçim bürosu önünde
vatandaşları terörize etmek için katledilen şehit Abdülbari
Gülün cenazesine gider, başsağlığı dilerlerdi. (MHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye için bir diğer
sorun, 2 milyonu aşkın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdağ, iki dakika ek
sürenizi veriyorum.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla)
denetlenmesi çok zor
mültecidir. Bunların ortaya çıkartacağı güvenlik
sorunları önümüzdeki aylarda çok daha büyük boyutlara
ulaşacaktır. Biz hâlâ AKPnin Suriyede Esat rejimini yıktıktan
sonra nasıl bir rejim kurmayı veya kurulmasına katkı
vermeyi düşündüğünü anlamış değiliz. Bize demokrasiden
bahsetmeyin, demokrasi olması için önce devlet olması gerekiyor.
Burada kim, hangi devleti kuracak?
Suriye politikasında olduğu gibi Irak
politikasında da büyük yanlışlara imza attınız. Türkmenlerin
bir siyasal güç olarak tarihten silinmesini ve Kerkükün KDP ve KYP
tarafından gasbının
meşrulaştırılmasını oluşturan
politikaları AKP şekillendirdi.
Irak, Temmuz 2015 itibarıyla çökmekte olan bir
devlet. Irak, jeopolitik olarak artık parçalandı. Parçalanmanın
resmîleşmesi için uluslararası ve bölgesel konjonktürün uygun
olması bekleniyor. Bu noktada Türk, Irak ve dünya kamuoyu önünde
Milliyetçi Hareket Partisinin Kerkükün, Telaferin, Tuzhurmatunun Türkmen
karakterinin tasfiye edilmesini kabullenmeyeceğini,
meşrulaştırmayacağını ve ilk fırsatta bunu
yapanlardan da meşru yollardan hesap soracağının
altını çizmek isterim.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
sonunda önümüzdeki sürecin çok zor ve tehditlerle dolu olduğu
gerçeğini görmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum. IŞİD,
PKK ve DHKP-C Türkiyeye karşı ağır terörist
saldırıları planlıyorlar. IŞİDin Hatay,
Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, İstanbul, İzmir, Adana ve Ankarayı
kitlesel katliam amaçlı bombalı saldırılar için hedef
seçeceği görülmektedir. AVMler, metrolar saldırılara hedef
olabilir. Keza, provokasyon amaçlı, Alevi
yurttaşlarımızın yoğun olduğu illere yönelik
IŞİD eylemleri beklenmelidir. IŞİD, aynı zamanda,
küresel bir sansasyon üretmek amacıyla Türkiyede stratejik tesis ve
yapılara yönelik bombalı saldırılar
gerçekleştirebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Müsaade ederseniz, bir
saniye
DHKP-C, kentlerde etkili bir örgütlenme
gerçekleştirmiştir. Önümüzdeki günlerde değişik suikastlara
imza atması hiç şaşırtıcı olmayacaktır. PKK
terör örgütüyle mücadele 1990lı yıllardan daha zordur çünkü PKK
müzakere sürecini, sadece kırsalda değil kentlerde de örgütlenmek,
silah, cephane ve bomba yığınağı yapmak, Suriye iç
savaşının deneyimlerini Türkiyeye taşımak ve
kapsamlı bir istihbarat ağı oluşturmak için
değerlendirmiştir. Nitekim son günlerde gerçekleşen PKK
eylemlerinin hepsinde nokta istihbaratı vardır. Önümüzdeki günlerde
güvenlik birimlerimize yönelik infaz türü eylemler devam edecektir. Bu devam
ederken biz, uzman çavuşlarımıza, kendilerini korumak için
verdiğimiz silahları hâlâ satıyoruz, biliyor musunuz? Evet, bu
çocukları 20 yaşında yolluyoruz ve kendilerini korumak için
silahları satıyoruz, parasını verip alıyorlar. Bu
bizim için utanç kaynağıdır. Bunun için 3269 sayılı
Kanunun ilgili maddesinin derhâl değiştirilmesi ve bu çocuklara
silahları devletin kendisinin vermesi gerekir. (MHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdağ, süreniz
dolmuştur.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Türkiye'nin
birliğini ve bütünlüğünü korumak için çok kapsamlı bir projenin
artık Türk milletinin önüne konulmasının zamanı
gelmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Adıyaman Milletvekili ve Grup Başkan vekili Sayın
Ahmet Aydını davet etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
Grubu milletvekillerinin vermiş olduğu bu araştırma
önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, az önce tüm konuşmaları hep birlikte
izledik, dinledik; MHP sözcüsünü de dinlediniz ve MHP sözcüsünü dinlerken
aslında HDPnin bize minnet etmesi gerektiğini gördük. Yine,
aynı şekilde, HDP sözcüsünü dinlerken de MHPlilerin bize minnet
etmesi gerektiğini gördük.
CELAL ADAN (İstanbul) Hadi oradan!
AHMET AYDIN (Devamla) Ben soruyorum her 2 gruba, her 2
grup da minnet etmiyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bırak bu kibri
ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Hiç kimseye minnetimiz yok.
AHMET AYDIN (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Akıllı ol.
AHMET AYDIN (Devamla) Bir dakika, bitireyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bülent Arınç kime minnet
ettiğini açıkladı zaten.
AHMET AYDIN (Devamla) Şimdi, siz ideolojileri
hapsederseniz, ideolojik bakış açısıyla siyaset yapmaya
kalkarsanız hayal görür ve hayal konuşursunuz. Dolayısıyla,
şu anda sizin yaptığınızın pek çoğu
aslında hayali konuşmalar. Ben on üç yıllık iktidarı süresince
AK PARTİnin gerçeklerini size aktarmaya çalışıyorum, bir
şey demedim. Yani, MHP, HDP ve CHPnin bütün konuşmalarını
hep birlikte izledik, sizler de dinleyin.
Ben on üç yıllık AK PARTİnin gerçekleri
nereden nereye taşıdığını anlatacağım
sabrederseniz.
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) On üç yıldır
geldiği nokta belli zaten.
AHMET ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sus,
sus! Sana niye minnet edeceğiz, sen kimsin!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) İnsan utanır
ya!
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Hâlâ konuşuyorsun ya!
AHMET AYDIN (Devamla) Özellikle, HDP sözcüsünün âdeta
bir suçluluk psikolojisiyle hareket ettiğini gördüm ve bu suçluluk
psikolojisiyle bir tiyatral oynandı, sahnelendi burada aslında ve
burada en iyi savunma saldırıdır mantığıyla bir
kurgu kurup o kurgu üzerinde bir algı operasyonu yapmaya
çalıştı HDPnin sözcüsü. Ben burada el insaf diyorum. Burada
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
Hükûmetimize, AK PARTİ Grubuna söylediklerinizin kaçta kaçını
PKK terör örgütüne söyleyebiliyorsunuz Allah aşkına? O yürek ister,
samimiyet ister. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Onlar gelsin Meclise, onlara da söyleriz.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz iktidar olmak için sınırları
zorlamadık, demokrasiyi de zorlamadık
PERVİN BULDAN (İstanbul) Çok
zorladınız ama olmadı.
AHMET AYDIN (Devamla)
ve herkesin milletin iradesi
sonucu Meclise seçilmesini saygıyla
karşılayacağımızı ve millî iradeye rıza
göstereceğimizi hep ifade ettik ve bunu da gösterdik. Ama, siz barajı
geçmek için statükocularla, paralelle, terör örgütleriyle, çetelerle -yine
barajı geçmek için- tüm çözüm süreci karşıtlarıyla bir
araya geldiniz
PERVİN BULDAN (İstanbul) Ayıp ya! Büyük
bir saygısızlık yapıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
bir araya geldiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Değerli arkadaşlar, ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz, biz milletin iradesine saygı gösteririz.
Kimin ne yaptığını, kimin nerede durduğunu bu millet
çok çok iyi biliyor.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Aynaya bak aynaya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Yine, burada, tabii ki özellikle
HDP hatibi Türk vatandaşı 10 bin IŞİD üyesinden bahsetti.
Hakikaten merak ettim, sordum, soruşturdum, şu ana kadar bin ile
1.300 arasında Türk vatandaşı var ve dünyada ilk 10a dahi
girmiyor. Arzumuz hiçbir vatandaşımızın hiçbir terör
örgütüne de girmemesi ama yalanlarla, iftiralarla da siyaset olmuyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
aslında konuşmama şu basit soruyu sorarak başlamak
istiyorum: Yüzyıllardır bölge coğrafyasında bütün
makroekonomi teorilerini çökerten -böyle bir durumun
yaşandığını hepimiz çok iyi biliyoruz- bunca
kaynağa rağmen neden refah ve demokrasi oluşmuyor? Bugün
çevremizde neden 9 ülke yönetilemez durumda? Bunun açıklaması, oryantalist
bir yaklaşımla Orta Doğunun çocuklarının az
gelişmişliği midir? Arapların, Kürtlerin ve diğer
unsurların yeterince modernleşmemesi mi? Yoksa yüz yıldır
bölgeye yapılan müdahaleler ve kaynaklarını kullananların
oluşturduğu bir kaos düzeni midir?
2 tercih var önümüzde: Kardeş topluluklar olarak bu
kaotik düzenin bekçileri mi olacağız yoksa bölge
halklarının kendi kaynaklarını kullandığı,
kendi refahını ve demokrasisini inşa ettiği bir düzenin
savunucuları mı olacağız?
AK PARTİ 2002de tercihini yaptı ve 13
yıldır bunun sözcülüğünü ve savunuculuğunu yaptı. AK
PARTİnin yaptığı ilk iş, devlete yüklenen anlamı
ve tüm sorun alanlarının temelini oluşturan ret, inkâr ve yok
saymaya dayalı politik tutumu değiştirdi. Bunlar şu an için
basit gibi görünebilir ancak oldukça önemli olduğu çok açık
ortadadır. Çünkü bu alandaki değişim meselelerin çözümü için
gerekli olan tüm yolları açar.
Bakın, Kürt meselesi söylenmedik sözün
kalmadığı meselelerimizden bir tanesi. 1925-1961
yılları arasında 16 rapor hazırlanmış. Bölge
valileri, ordu komutanları, bakanlar, başbakanlar,
cumhurbaşkanları devreye girmiş.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Dolmabahçeye gel!
AHMET AYDIN (Devamla) 1987-2000 yılları
arasındaysa 54ü aşkın rapor hazırlanmış;
STKlar, akademisyenler ve siyasi partiler konuya değinmişler.
1983ten sonra AK PARTİye kadar 14 ayrı hükûmet geçmiş, hiçbir
hükûmet AK PARTİnin yaptığı paradigma değişimini
hayata geçirememiş. AK PARTİ daha iktidara gelmeden programında
bu meselenin çözümünü vadetmiştir ve uygulamalarıyla da
göstermiştir. AK PARTİnin aslında yaptığı şey,
tekçi ve homojen mühendislik politikalarının dışına
çıkmak ve Hazreti Ademin eşit çocukları olduğumuz
gerçeğine göre davranmaktır.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Ya, AK PARTİden
sonra doğan çocuklar dağa çıktı.
AHMET AYDIN (Devamla) Özetlemek gerekirse, Kürt sorunu
ve diğer iç meselelerimizin çözümünün hepimize ait olanın tekrar
hepimize ait kılınmasından geçtiğinin
farkındayız. Çözüm süreciyse silahın ve şiddetin hak arama
aracı olmaktan çıkarılmasıdır, silahları terk
ederek devletin demokratik dönüşümü için siyasete yönelmektir. Bu ise
büyük bir iştir. Tüm toplumsal kesimler olarak devletin demokratik
dönüşümünü konuşabilmemiz için silahın aradan çıkması
lazım. Biz bunun için uğraştık ama PKK terör örgütü
saldırılarını sürdürdü. Saldırıların
dökümünü vermek istemiyorum. Sadece 7 Hazirandan bu yana 657 terör eylemi
gerçekleştirilmiş. Hepimizin neyin ne olduğunu aslında çok
iyi bilmesi gerektiğinin farkındayım ben. Bakın, son
günlerde PKK terör örgütü ve HDP yöneticileri söz birliği etmişçesine
yürütülen operasyonlar ile erken seçim arasında ilişki kurmaya
çalışıyorlar, az önce tekrar burada deklare edildi.
Operasyonlara ilişkin amacın, olası bir erken seçimde HDPnin
baraj altında kalmasını ve AK PARTİnin tek
başına iktidara gelmesini sağlamak olduğunu iddia
ediyorlar. AK PARTİ, seçimin faturasını Kürtlere ve çözüm
sürecine çıkararak çatışma ve savaş üzerinden yeniden tek
başına iktidara gelme hesapları yapıyor. şeklinde
söylemlerle bir kamuoyu oluşturma gayreti içerisindeler.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yanlış
mı?
AHMET AYDIN (Devamla) Seçim ile operasyonlar
arasında ilişki kurmak Meclis ile millet iradesine büyük bir
haksızlıktır, hadsizliktir ve
saygısızlıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hiç kimse kusura bakmasın. Evet, tek
başımıza iktidarı istedik, çözüm sürecinin devamı için
bunun gerekli olduğunu şimdi daha net bir şekilde görüyoruz ama
demokrasiyi zorlamadık, demokrasiyi zorlayanlar ortadadır barajı
geçmek adına.
Yine, Cumhurbaşkanımızı neden hedefe
koyuyorsunuz? Çünkü, Cumhurbaşkanımız çözüm sürecini
başlatan lider oldu da onun için. Çünkü, Yeter ki bu sorun çözülsün,
gerekirse baldıran zehri içmeye hazırım. dediği için bunu
yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (İstanbul) Bitiren o oldu,
bitiren.
AHMET AYDIN (Devamla) Çünkü, sorundan beslenenler,
şiddetten beslenenler çözümü istemez de onun için.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Ahmet, seni bakan
yapmayacaklar.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, Kobani üzerinden de
bir algı operasyonu yürütüldü. Sayın Cumhurbaşkanımızın
tam metnini okuyorum söyleminin: Kardeşlerim, şunu çok iyi bilmeniz
lazım
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ahmet, yorma kendini.
AHMET AYDIN (Devamla)
Cardiff'te de bunu
batılı dostlarıma söyledim. Sadece havadan bombalamak suretiyle
bu sorunu çözemezsiniz. Bununla ilgili yerde mücadele eden yapılarla
iş birliği kurulmadan netice alınamaz. İşte, aylar
geçti ve herhangi bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü,
düşüyor. Buradaki inceliği görebilseniz Cumhurbaşkanına
teşekkür etmeniz lazım be! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar) Eğer, Kobani düşmediyse Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin o
sınırları aşmasından dolayı düşmedi.
SEZAİ TEMELLİ (İstanbul) Kobani
düşmedi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ahmet, harcama
kendini.
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
yeni seçimi düşünmüyoruz, şu anda koalisyon
çalışmaları sürüyor. Seçim yeni oldu, seçimlerden sonra da hemen
komisyonlar kuruldu ve bu komisyonlar çalışmaya devam ediyor.
Koalisyon olasılıkları konusunda zihnî hazırlıkları
dahi olmayanların, seçim sonucunda oluşan Meclisi çalışmaz
kılmak için AK PARTİyle asla. diyenlerin, blok siyasetinden
bahsedenlerin aslında bize söyleyecekleri tek bir sözü olmaz, olamaz da.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Niye ya?
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, HDP yöneticileri
günlerdir neler diyor. Peki, operasyonu zorunlu kılan PKK terör örgütü
saldırıları hakkında bu yöneticilerin tek bir kelime sarf
ettiklerini, kınadıklarını, lanetlediklerini duydunuz mu
Allah aşkına?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Duydum.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz şunu diyoruz: DAEŞ
olsun, PKK olsun, DHKP-C olsun, kaynağı kim olursa olsun, nereden
gelirse gelsin, kime karşı işlenirse işlensin bütün terör
örgütlerini kınıyoruz, lanetliyoruz ve gerekli mücadeleyi de sonuna
kadar sürdüreceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Örgütün, ateşkesin ve çözüm sürecinin bittiğini
ilan eden onca açıklamalarını, gerçekleştirdiği
eylemleri hiç gündeme getirmeden, Hükûmetin ateşkesi bitirdiği ve
çözüm sürecini sonlandırdığı şeklindeki algı
operasyonları birilerinin sorumluluğunu ve yükümlülüğünü ortadan
kaldırmaz.
Bakın, kimi isimler, münferit olarak, polislere
yönelik katliamı doğru bulmadıklarını belirten
açıklamalar yaptılar fakat doğrudan PKK terör örgütüne tek bir
söz söyleyemediler. Polisimizi, askerimizi faili meçhul bir odak katletmiyor,
şehit etmiyor. Bir fail var, o da PKK terör örgütüdür.
İftira atmaktan ve yalan söylemekten başka bir
şey bilmeyenlerin yaptığı diğer bir şey ise
Hükûmet ile DEAŞ terör örgütü arasında ilişki
kurmalarıdır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yok mu?
AHMET AYDIN (Devamla) Defalarca söyledik; bugün bir kez
daha yüksek sesle haykırıyorum burada: Hükûmetimiz ile DEAŞ
arasında ilişki kuranlar yalancı, müfterilerdir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) İlişkiyi
siz kurdunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bunlar tamamen haksız,
hadsiz, mesnetsiz, yalan iddialardır. Dünyadaki hiçbir ülke
DEAŞı terör örgütü olarak kabul etmezken, biz, 10 Ekim 2013 tarihli
Resmî Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla DEAŞı
terör örgütü olarak ilan ettik.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Tırlarla
silahları niye gönderdiniz?
AHMET AYDIN (Devamla) Batılılar en ufak bir
adım atmazken biz terör örgütü olarak ilan ettik.
DEAŞı ortaya çıkaran küresel güçlerin bu
politikayla amaçladıklarının kriz bölgeleri oluşturma,
sivil tahribatlarla Moğol usulü dehşet salma, buna tepki olarak
ortaya çıkan direnişi daha radikalleriyle bölüp işgali
meşrulaştıracak yeni terör unsurlarıyla peydahlama, ortaya
çıkan bu kaosla süreci zamana yayarak sağlıklı bir düzenin
kurulmasını ötelemedir.
Küresel siyasal sistem, soğuk savaş
sonrası ve yeni bir aşamaya geçmek yerine eski dünya
yaklaşımıyla var olan hegemonyasını sürdürmeyi
öncelediği için kriz bölgelerinde asimetrik savaş örgütlerine ihtiyaç
duyuyor. Bu süreç içerisinde, Müslüman halkların
yaşadığı coğrafya, eski düşmana dönük her tür
testin, deneyin uygulandığı, yeni silahların yanında
yeni savaş teknikleri ve psikolojik harp usullerinin
uygulandığı bir alan olarak görülüyor. Bölgedeki bütün
devletler, bütün halklar ve örgütler DEAŞ koduyla yeniden formatlanmaya
zorlanmakta, herhangi birinin üstün gelmeyeceği veya yenilmeyeceği
bir kaotik denklemin devamı için hareketli asimetrik terörün en organize
örneği sunulmaktadır.
Türkiye, 10 Ekim 2013 tarihinden bu yana, örgütle
bağlantısı olduğu saptanan yabancı uyruklu 1.600
kişiyi sınır dışı etmiş, 15 binden fazla
kişiye ülkeye giriş yasağı koymuş, 600 kişi
civarında gözaltı ve bunlardan 100den fazla da tutuklu var.
Bir köşe yazarı, maalesef, çıkıp da,
yabancı liderlerin, Türkiyedeki IŞİD terörünün bir
numaralı sebebini oluşturan kişiyi arayıp Suruç için
başsağlığı dilemelerini utanç verici olarak
nitelendirdi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef
gösterdi. Bu çok çirkin bir suçlama, yalan ve iftira. Erdoğan
karşıtlığı gözlerini kör ettiği gibi, maalesef,
vicdanları da yok etmiş. Vicdanlı, merhametli olan herkes, kimin
nerede durduğunu çok iyi bilir. Buna rağmen, tek bir delil ortaya
koymadan Türkiyeyi suçlamak, küresel güçlerin figüranı olmaktır.
Biz, hem ülkemizde hem bölgemizde terör istemiyoruz;
düzen istiyoruz, çözüm istiyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Dolmabahçede
çözmediniz mi?
AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın, sayın
milletvekilleri, biz çözüm sürecinde neler yapmışız? Çözüm
sürecinde Hükûmet, yasal düzenlemeden, açılım siyasetinden çözüm
sürecine bugüne kadar yaklaşık 160 maddede pozitif adım atarak
çok önemli gelişmelere önayak oldu fakat
karşılığında örgüt ve çeperinde hareket eden
yapıların ne yaptığını ise kamu vicdanına
bırakıyorum.
Bakın, sorunun çözülmesi için bugüne kadar,
kısaca, yapmış olduğumuz başlıkları ben size
hatırlatacağım: Olağanüstü hâllerin
kaldırılması, vatandaşların çocuklarına Kürtçe
isim vermesinin önündeki engellerin kaldırılması, siyasi
partilerin kapatılmasının zorlaştırılması;
farklı dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayınına imkân
sağlandı, farklı dil ve lehçelerde reklam yapılmasına
müsaade edildi. TRT Şeş, sonra TRT Kurdî yirmi dört saat yayın
hayatını devam ettiriyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kanununu niye
çıkarmıyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) - Özel televizyon ve radyo
kuruluşlarına farklı dillerde yirmi dört saat yayın
imkânı sağlandı, üniversitelerde farklı dillerde ana bilim
dalı, enstitü, bölüm açma, seçmeli ders koyma imkânları
sağlandı, Kürt dili edebiyatı bölümleri kuruldu. Üniversitelerde
Kürdoloji kütüphaneleri kurulmasının önü açıldı.
Farklı dillerdeki kültürel faaliyetleri destekleme kararı
alındı. Kürtçe filmlere destek verildi. Cezaevlerinde tutuklu ve
hükümlülerin yakınlarıyla ana dillerinde görüşmeleri
sağlandı. Çağrı merkezlerinde, Türkçe bilmeyen
vatandaşlara yönelik hizmet imkânı sağlandı. Önemli
bölgelerde Kürt açılımı çalıştayları düzenlendi.
Yerleşim birimlerine eski isimlerinin iadesi sağlandı. Kültür ve
Turizm Bakanlığınca Kürtçe bazı önemli eserler yayımlandı.
Yaylalar, meralar yeniden kullanıma açıldı, köye geri
dönüşler başladı. Kürtçe ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi
kataloğunda yer aldı. Terör ve Şiddet Olayları
Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesi Alt
Komisyonu kuruldu. Sanıklar için ana dilde savunma imkânı
sağlandı ve ana dili ana sütü gibi helal gören bir iktidarın
mensubu olarak bu yapılanlardan hakikaten ciddi memnuniyetimizi ifade ediyoruz.
Bunlar bir lütuf olarak değil; bunlar
doğuştan var olan ama maalesef yıllarca, on yıllarca
ötelenen hakların devletin güvencesi altına alınması için
gerekli olan adımlardı ve bu adımları attık. Akil
insanlar heyeti kuruldu ve tüm yurtta çalışmalar yaptı. TBMMde
Çözüm Süreci Araştırma Komisyonu kuruldu. Türk Dil Kurumu
Türkçe-Kürtçe Sözlük yayımladı. Anadolu Ajansı Kürtçe yayın
başlattı. Çözüm süreci tasarısı yasalaştı ve
Hükûmet Programına alındı. Tüm yasalarda demokratikleşme
ve çözüm süreci konusunda onlarca düzenleme yapıldı.
Şimdi, bunları, öyle zannediyorum ki HDPnin
Eş Genel Başkanları dahi hayal edemezdi. Biz bunları
inanarak yaptık. Olması gereken reformlardı, yıllarca
ötelenmişti. İnanarak, halkın bu haklı taleplerini, bu
beklentilerini güvence altına aldık ve yine bir Kürt olarak, Türkiye
Cumhuriyetinin onurlu bir vatandaşı olarak, bir Müslüman ve bir
insan olarak bütün bu yapılanlardan dolayı Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Hükûmetimize ve
grubumuza teşekkürlerimizi sunuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Peki, biz bunları yaparken terör örgütü ve iş
birlikçileri neler yaptı? 2002-2015 döneminde süreci neler olumsuz etkiledi?
PKKnın Dağlıca saldırısıyla başladı,
12 asker şehit oldu. İstanbul Göngörende PKKnın
attığı bombalar sonucu 18 kişi hayatını kaybetti.
Şemdinli Aktütün Karakolunda PKKnın saldırısı
sonucunda 15 asker şehit oldu. Silvan, Reşadiye, Yüksekova, Diyarbakır
bölgelerinde PKK silahlı saldırıları oldu. Örgüt defalarca
sürecin bittiğini açıklayıp Hükûmeti tehdit etti. Süreci
başlatan siyasi iradeye düşmanca bir tavır
takınıldı. Licede uzun süre yol kesmeler ve sokak eylemleri
oldu. PKK çekilmeyi durdurduğunu açıkladı. KCK Yürütme Konseyi
11 Temmuzda ateşkesi tek taraflı olarak sona erdirdiğini
açıkladı ve devrimci halk savaşlarını başlatarak
silahlanma çağrıları yaptılar. HDP Kobani nedeniyle
halkı sokağa çağırdı. 6-7 Ekim Kobani olaylarında
52 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti.
Yüksekovada çarşı izinlerindeki askerler maalesef arkadan vuruldu.
Diyarbakırda sayısız yol kesmeler, şantiye basmalar, araç
gereç yakmaları, yıllarca ciddi terör eylemleri oldu. Netice
itibarıyla sadece 7 Hazirandan bu tarihe de olan terör eylemi
sayısı 657.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada kim
terörden yana, kim barıştan yana; kim silah diyor, kim siyaset
diyor çok açık ortadadır. İşte, değerli
arkadaşlar, devlet bütün bunlara izin vermez, devlet teröre prim vermez,
devlet durduk yere operasyon yapmıyor. Barışa kimin de suikast
ettiğini HDPliler lütfen görsün diyorum.
Devlet PKK terör örgütünün başlattığı
saldırıları sonlandırmak üzere operasyonlar yapıyor.
Yapılan operasyonların tek bir amacı vardır, ulusal
güvenliğimizi tehdit eden tüm terör örgütleridir, DEAŞı,
PKKsı, DHKP-Csi ve tüm terör örgütlerine eş zamanlarda operasyonlar
yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Hiç kimse hedef
saptırmasın, bırakın PKK terör örgütünün
yaptığı saldırıları kınamayı, PKK terör
örgütünün sözcülüğüne soyunanlar operasyonlar hakkında bize bir tek
laf bile söyleyemezler. Biz 7 Haziran seçimi sonrasında, çözüm sürecinin
hedeflenen rota doğrultusunda devam edeceğini ve demokratik
kazanımlardan ödün vermeyeceğimizi vurgulamıştık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, iki dakika ek
sürenizi veriyorum.
AHMET AYDIN (Devamla) Hiçbir vesayet odağına
izin vermediğimiz gibi, terör örgütlerinin ve onların
figüranlarının da yeni bir vesayet kurmasına asla izin
vermeyeceğiz. Terörün sona ermesi ve PKK terör örgütünün
silahsızlanması konusunda tutum alamayan hiç kimseyi muhatap olarak
da kabul etmeyeceğimizi deklare ettik.
Açıkça soruyoruz: Terörizm karşısında
nerede duruyorsunuz? Safını herkesin çok net ortaya koyması
lazım. Ya silah ve terör diyeceksiniz ya demokrasi ve siyaset
diyeceksiniz, safınızı belli edeceksiniz. Silahla siyaset bir
arada yürümez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) HDP
bir yol ayrımında, bir tercih yapmak durumundadır. Hani
Silahlar sussun, fikirler konuşsun. diyorduk.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bırakın
silahları.
AHMET AYDIN (Devamla) Ne oldu? Hem silah hem fikir bir
arada yürümez.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bırak
silahı.
AHMET AYDIN (Devamla) Silahların susması
lazım eğer siyaset yapılacaksa.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sustur silahı.
AHMET AYDIN (Devamla) Yine, bu ülkenin iş
adamlarını, gazetecilerini, kolluk görevlilerini,
yargıçlarını katleden DHKP-C terör örgütünün terör
faaliyetlerini neden buharlaştırıyorsunuz? Buharlaştırma
bir yana DHKP-C bize desteğini ifade etti. Kendilerine teşekkür
ederiz. diyen siyasi parti yöneticileri var. Bu terör örgütünü çiçek çocuk
gibi gösteren medya organları ve siyasi partiler var.
Sayın milletvekilleri, terör örgütlerini
incelediğimizde, tüm terör örgütlerinin içinde bir DEAŞ anlayışının
olduğunu göreceksiniz. PKK, terör örgütleri kendi içindeki DEAŞ
anlayışını terk etmelidir. Rojova devriminin özü Baas
ordusuna katılmaktır. diyen PKKnın, Baas rejimini ayakta tutmak
için binlerce kişiyi katleden DEAŞtan farkı nedir? Bugün bölge halkına
en çok baskı ve zulmü uygulayan kimdir? Bütün bu soruların
cevaplandırılması lazımdır diye düşünüyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, bu konularla ilgili,
daha önce hem İnsan Hakları Komisyonu alt komisyon kurmuş,
incelemeler, araştırmalar yapılmış hem de Meclis
araştırma komisyonu kurulmuştur. Bu maksatla
baktığımızda, bunun yeniden incelenmesinin gereğinin
olmadığını
Ama şunu bir kez daha ifade edeyim ki
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Suruç
katliamı yeni oldu. Ne alakası var?
AHMET AYDIN (Devamla)
ulusal güvenliğimizi, millî
güvenliğimizi, milletin geleceğini kim tehdit ederse, kim baskı
uygularsa, kim şiddet uygularsa onun karşısında da sonuna
kadar mücadele edilecektir diyorum.
Tekrardan hepinizi saygıyla selamlıyor,
hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, AK PARTİ Grubu adına konuşan sayın hatip hem
grubumuz adına konuşan Sayın Osman Baydemirin yalan
yanlış bilgiler aktardığını ifade etti,
dolayısıyla milletvekilimize sataştı hem de grubumuza terör
örgütünün sözcülüğünü yapma gibi bir sataşmada bulundu. Dolayısıyla,
iki ayrı sataşmadan iki ayrı söz isteyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Baluken, bu konuda da aynı
şekilde tutanakları isteteceğim, bunu
değerlendireceğim. Görüşmelerimizin son konuşması
kaldı, zaten sizin sataşma talebinizi değerlendirdim ve daha
sonra söz verilecektir. Bu konuda da aynı şekilde tutanakları
isteteceğim izninizle.
Şimdi önerge sahibi Ankara Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Levent Gökü davet ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş
olduğumuz araştırma önergesinin önerge sahibi olarak söz
aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce bugüne kadar terörden hayatını
kaybeden tüm masum insanları, şehitlerimizi, askerlerimizi,
polislerimizi, ayrım gözetmeksizin -terör nereden gelirse gelsin ve terörü
kim yaparsa yapsın, hepsini kınayarak- onların hepsini
saygıyla, rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütün Türkiye bugün bizi izliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün
olağanüstü toplandı, acaba terör karşısında ne
diyecek, nasıl duracak, nasıl bir davranış sergileyecek
diye herkes bizi dikkatle izliyor ama konuşmaları izliyorum, tam da
terörizmin amacına hizmet eden, terörizmin halkımız içinde
yaratacağı güvensizlik, kaos ortamını yok edici
konuşmalar yapılması yerine, tam da bunun aksi
konuşmaların yapılmasından da büyük üzüntü duyduğumu
belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, terör
karşısında, bugün Mecliste bulunan bütün partiler -4 parti-
birlik olmayacak da, terörü lanetlemeyecek de, ona karşı bir
duruş sergilemeyecek de ne zaman biz beraber olacağız? Bu üslup
nedir böyle? Lütfen, biraz soğukkanlı olalım, kendimizi
toparlayalım, konuşmalarımıza dikkat edelim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teröristler bizi kıs kıs gülerek izliyorlar
Birbirlerine düştüler. diye. Biz, Türkiye'de yaşayan 77 milyon
insanımıza bugün Ankarada iyi ki Türkiye Büyük Millet Meclisi
vardır. dedirtebiliyor muyuz? Bizim tasamız bu. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak onun için olağanüstü toplantıya
çağırdık yüce Meclisimizi. Çünkü bu Meclis, 7 Haziran
seçimlerinden sonra oluşmuş yeni bir siyasi iradenin
toplandığı Meclis ama bugün
tartıştığımız sonuç, on üç yıllık AKP
iktidarının 7 Haziran seçimlerinde iktidardan gitmesiyle onların
yarattığı bir sonuç. Doğal olarak, 2002, 2007, 2011
seçimlerinde iktidara gelmiş ve 7 Haziran seçimlerinde tek parti
unvanını kaybetmiş AKP iktidarının sonucunu, 7 Haziran
seçimlerinden sonra oluşan bu Parlamento tartışmayacak da neyi
tartışacaksınız? Ortaya yeni bir irade
çıkmıştır. Ortaya çıkan sonuç eski iktidarların
sonucudur ama karar verecek olan merci yeni bir siyasi iradenin sonucudur.
Şimdi, bu farkı görmeksizin topu birbirimize atarak, kızarak,
küskünlük yaratarak işin içinden çıkılmaz.
Elbette, bugün konuştuğumuz terör meselesinin
can alıcı noktası, on üç yıldır iktidarda bulunan AKP
iktidarının yarattığı iç ve dış politikada
tahribattır değerli milletvekilleri. Bugün, IŞİD diyorsak,
çözüm süreci diye adlandırılan sürecin bittiğini ilan
ediyorsanız bunun sorumlusu iktidardır, siyasi iktidar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dört yıl önceki yanlış Orta Doğu
politikasından dolayı, Suriyedeki iç çatışmanın
tarafı olmaktan dolayı Orta Doğuda silahların bir gün
Türkiyeye döneceğini dört yıldır söylüyoruz. Kamplara gittik,
arkadaşlarımız kitapları gösterdiler; 153 soru önergesi, 1
gensoru, 2 araştırma önergesi vermişiz, hiçbirinden sonuç
alamamışız. IŞİD tehlikesine karşı biz,
perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye
uyarmışız Türkiyeyi, siyasi iktidarı.
Siyasi iktidar şimdi bir hava operasyonları
yaptığından bahsediyor, şu kadar kişiyi gözaltına
aldığını ifade ediyor. E peki, siz o kadar kişiyi
gözaltına alabiliyorsanız niçin daha önce almadınız da
Türkiyedeki olayları önlemediniz? Bu sorunun cevabı var mı?
(CHP sıralarından alkışlar) Siyasi iktidar diyor ki: Biz
hava operasyonları yapıyoruz. E, biz de şimdi televizyonlardan
askerimizin
Ben nisan ayında, 25 kişilik ailesinin
tamamını IŞİD saflarına kaptıran bir kişiye,
Meclis kürsüsünden basın toplantısı yaparak kamuoyunun,
iktidarın dikkatini çekmeye çalıştım. O kişi
yalvardı, ağladı, Benim ailemden 5 kişi öldü, lütfen
sesimi duyun. dedi. Sincanda, Cumhurbaşkanlığı
Sarayının hemen bitişiğinde IŞİD tehdidi
olduğunu biliyor musunuz? Sincandan IŞİDe her gün dolmuş
seferleri yapıldığını biliyor musunuz?
ALİ ÖZ (Mersin) Sarayın içinde DHKP-C
varmış.
LEVENT GÖK (Devamla) Bunlara dikkatinizi çektik,
anlattık, görmediniz. IŞİDi işitmediniz değerli
milletvekilleri, işitmediniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bunlar dört yıldır
söylediğimiz ama haklı çıkmak istemediğimiz noktalardan bir
tanesi. Böyle bir tablo vahim bir tablodur. Bu IŞİD tehlikesi
İstanbulun göbeğinde, Konyada, Aksarayda, Ankaranın
Sincanında, her yerde var, sadece sınırımızın
öte tarafında değil. Dikkatinizi çekerim, tehlike büyüktür ve
vahimdir. Bu konuyu araştırmak için komisyon kurmayacağız
da ne yapacağız? Birazdan samimiyet testinizi göreceğiz
hepinizin.
Değerli milletvekilleri, iktidarın bir
diğer konusu da çözüm süreci diye adlandırdığı
süreçte vardığı nokta. Ta o zaman, bu süreci
başlattığınız zaman sizlere söyledik:
Yanlış yapıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiyenin en
önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümünden yanadır. Demokrasi içinde,
şeffaflık içinde, meşruiyet içerisinde bunu çözmenin adresi
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Size biz krediyi veriyoruz dediğimiz
zaman, siz bizim kredimizi elinizin tersiyle ittiniz. Şimdi kalkıp da
bunu suçlamaya hakkınız yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Biz bu sorunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çözülmesinden yanayız. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak terörün her türlüsüne karşıyız. Kıvırtmadan,
isim vererek IŞİDin terörüne de karşıyız PKKnın
terörüne de karşıyız. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) DHKP-C?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) DHKP-C hafızasından gitti. MLKP ile DHKP-C
hafızadan gitti.
LEVENT GÖK (Devamla) Ama
ülkemizdeki Kürt sorununun çözümünün adresi de demokrasi, insan hakları ve
temel hürriyetler bağlamında Türkiye Büyük Millet Meclisidir, bundan
da kaçmıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; terör moral değerlerimizi çökertmeye
çalışıyor, terör kaos yaratmaya çalışıyor.
Şimdi bu tabloyu görmek durumundayız. Teröristin istediği bu.
Teröristler şu anda bizi izliyorlar Mecliste acaba birbirlerini mi
yiyecekler yoksa Mecliste anlaşarak teröre karşı ortak bir
duruş mu sergileyecekler? Biz diyoruz ki: Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, terörizme karşı bütün partilerin, AKPli kardeşlerimizi
ayırmaksızın, HDPli kardeşlerimizi ayırmaksızın,
MHPli kardeşlerimizi ayırmaksızın bütün siyasi partilerin
ortak dayanışmasını talep ediyoruz. Var
mısınız buna? (CHP sıralarından alkışlar)
Kuracağımız
komisyon, 7 Hazirandan sonra belirlenmiş olan yeni bir siyasi iradenin
terör karşısında meseleye el koymasıdır. Orada sadece
Cumhuriyet Halk Partisinin komisyon üyeleri olmayacak; AKPnin de olacak,
CHPnin de olacak, MHPnin de HDPnin de. Bütün arkadaşlarımız
orada toplansınlar, görüşlerini ifade etsinler, ortaya bir ortak
payda çıkaralım ve teröre karşı birlik olduğumuzu
anlatalım. Terörün panzehri birlik olmaktır değerli
milletvekilleri ve bizi izleyen sevgili yurttaşlarım.
Bugün hepiniz, biliyorum,
bizi derin bir üzüntüyle izlediniz ama sabırlı olun, biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak büyük bir sorumlulukla hareket ediyoruz.
Meclisi niye topladınız? diyorsunuz, terör
karşısında toplanmayacağız da, masum insanların
ölümüne engel olmak için toplanmayacağız da ne zaman
toplanacağız? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Biz sorumluluğumuzu biliyoruz; biz bu tarihî
sorumlulukta herkesi, bütün partileri, birbirlerine karşı olan
nezaketlerini koruyarak, üsluplarını koruyarak ortak bir
dayanışmaya davet ediyoruz. Niçin biz bunu yapıyoruz? Çünkü biz
Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Niçin bunu yapıyoruz? Çünkü biz Mustafa Kemal
Atatürkün partisiyiz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Niçin biz bunu yapıyoruz? Çünkü bizim birinci ilkemiz
yurtta barış, dünyada barıştır; onun için yapıyoruz.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun lütfen, sizi
dinliyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Milliyetçi Hareketçi Partisi olarak teröre karşı duruşumuz bizim
siyasi hayatımız boyunca benimsediğimiz bir tavırdır.
Bu duruşumuz sadece komisyonlarda değil, siyasal mücadelemizin her
safhasında gerçekleştirilmiştir.
Şöyle bir durumla karşı
karşıyayız: Biliyorsunuz, bundan önce terörle ilgili bir çözüm
komisyonu Adalet ve Kalkınma Partisi ve HDP arasında kurulmuştu.
Bu durumda Cumhuriyet Halk Partisinin eğer böyle bir komisyon kurulma
talebi varsa, hazır da bir komisyon raporu hazırlanmışken o
zaman Cumhuriyet Halk Partisini de bu komisyona dâhil etmek suretiyle,
görüşlerini ifade etmek suretiyle -daha önce 2 partinin mutabakatı- 3
partili bir mutabakatla meydana getirmek suretiyle
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Destek mi
vereceksin?
OKTAY VURAL (İzmir)
çözüm komisyonuna dâhil
ederek bu mesele çözülebilir. (CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) CHPnin sözcüsü müsünüz?
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla bu
konuda o komisyonda beraber, birlikte hareket edebilirler.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, terörle mücadeleyi
komisyona ve deklarasyona değil, millet iradesiyle mücadeleye
bağlıyoruz. Tavrımız budur, bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun lütfen, sizi
dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisinin terör ve Türkiyenin Kürt sorunu
karşısındaki tutumu çok nettir. (CHP sıralarından Sayın
Başkan, duyulmuyor. sesleri) Biz Türkiyenin ulusal bütünlüğü
çerçevesinde, bütün insanlarımızın hassasiyetlerinin gözetilerek
Mecliste grubu bulunan bütün partilerin katılacağı bir
komisyonda bu sorunun çözümlenmesini arzu ediyoruz.
MHPnin de, HDPnin de,
AKPnin de, CHPnin de, Türkiyedeki bütün siyasi birikimlerin bütün
hassasiyetlerinin konuşulup tartışılacağı yer
Meclistir. Bu görüşümüzü tekrarlıyoruz. Bu sorun devasa bir sorundur.
Siyasetçiler bu sorundan kaçamaz. Siyasetçilerin görevi, en karmaşık
sorunları dahi çözmektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, özür dilerim, bu konuyu, bir atışma vesilesi
değil ama
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Başkan, böyle bir yöntem yok ama.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Bundan önce Cumhuriyet Halk Partisi çözümle ilgili bir komisyona girmeme
konusunda bir irade beyanı oluşturmuştur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Komisyonun işi bitti, kapandı komisyon yahu.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Bugünkü irade beyanı, AKP ile HDP arasındaki komisyona dâhil olma
irade beyanıdır; bunu ifade etmek istedim sadece.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, bu tartışmayı
bitirin lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, bir cümle
Bir cümle
BAŞKAN Sayın
grup başkan vekilleri, Sayın Gök, Sayın Vural; lütfen
Bu
karşılıklı konuşmaya doğru dönüyor.
Görüşmelerimizi tamamladık. Çok rica ediyorum
Çok sağ olun,
teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır. Meclis
araştırması açılıp açılmamasına ilişkin
oylamadan önce sataşmadan dolayı söz talepleriyle ilgili işlem
yapacağım.
Tutanaklar
incelenmiştir. Bu kapsamda, sataşmadan dolayı söz talep eden HDP
Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris
Balukene ve Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınça İç Tüzükün 69uncu maddesi uyarınca
açıklama ve cevap için söz vereceğim. Bu hakkın
kullanılmasında yeni bir sataşmaya yol açılmamasını
özellikle rica ediyorum.
Şimdi, bu kapsamda
ilk sözü Sayın Balukene veriyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, şunu hatırlatayım
ben size: Bize iki ayrı konuşmada sataşma olmuştu ve Grup
Başkan Vekili olarak iki ayrı sataşma nedeniyle söz istemiştim.
BAŞKAN Sayın
Baluken, biraz önce
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bir de sayın milletvekillimize yönelik, sayın
milletvekilimizin şahsına yönelik bir sataşma vardı. O
nedenle, Osman Beyin de sataşmadan dolayı cevap verme hakkı
doğmuştur.
BAŞKAN Sayın
Baluken, şu anda diğer tutanaklar gelmedi. Dolayısıyla onu
bekliyorum, değerlendirmeye alacağım söz verdiğim gibi.
Sağ olun.
İki dakika
konuşma süreniz var, başlatıyoruz.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın (10/3) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi üzerinde Hükûmet adına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının (10/3) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptıkları konuşmaları sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bugünkü
görüşmelerden büyük bir hicap ve hayal kırıklığı
duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Dışarıda devreden
çıkan rasyonel aklın maalesef Mecliste de devreden
çıktığını üzüntüyle buradan ifade etmek istiyorum. Bu
kadar sancılı bir süreçte beklenti, burada rasyonel birtakım
tartışmaların yapılması ve ülkede oluk oluk akan
kanı durduracak çözüm önerilerinin somutlaşmasıydı. Hatta
biz HDP olarak, bu tartışmaların birkaç gün
ardışık olarak devam edecek Genel Kurul oturumlarında
mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini ve Türkiye'nin içerisine
girmiş olduğu bu savaş girdabından, bu çıkmazdan bir
an önce çıkmasıyla ilgili Meclisin sürece müdahil olması
gerektiğini ifade etmiştik ama maalesef, burada siyasi partiler
birbirine laf yetiştirme ve demagoji üzerine tartışmalar
yapmanın peşine düştüğü için, elimizde hiçbir somut
kazanım olmadan, bütün toplumumuzu, bütün halkımızı hayal kırıklığına
uğratarak Genel Kurulu bitireceğiz. Bu, son derece büyük bir
talihsizliktir.
Tabii, konuşma sürem son derece
kısıtlı olduğu için bunları ifade ederken cevap verme
hakkım da ortadan kalkmış oluyor ama CHPnin vermiş
olduğu araştırma önergesine, hiç olmazsa bütün siyasi partiler
olarak bir destek verip Meclis bünyesinde oluşturulan bir komisyonla
Suruç, Adıyaman, Ceylanpınar başta olmak üzere son birkaç hafta
içerisinde meydana gelen bütün olayların
araştırılmasını ve gerekli tedbirlerin Meclis
çatısı altında araştırılmasını mutlaka
burada başarmak zorundayız. Halkımızın bu yönlü bizden
beklentisi var. O nedenle, her bir milletvekilini -gidişattan
rahatsızlık duyan hem Cumhuriyet Halk Partili hem de AK PARTİli
ve AK PARTİ Grubu içerisinde pek çok milletvekili olduğunu biliyorum-
bu önergeye destek vermeye çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına söz talep
eden Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınçı davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemirin (10/3) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Osman Baydemirin konuşması
sırasında Hükûmetimizi ilzam eden, gerçeklerle ilgili olmayan
suçlamalarına karşı söz istemiştim.
Öncelikle, Sayın Baydemiri geçmişten
tanıyorum, defalarca görüşmemiz oldu, kendisinin çözüm süreci
konusunda da, çatışmaların bitmesi, akan kanın durması
konusunda da iyi ve samimi dileklerine katılırım ancak onun grup
adına bugün konuşması büyük bir talihsizliktir. Aslında,
konuşmayı her iki eş başkanın da yapması
gerekirdi.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sizde de Sayın
Davutoğlu gelseydi biz de aynı tavrı alırdık.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
Eğer kadın milletvekili ve eş başkan burada
konuşmuş olsaydı muhtemelen Biz sırtımızı
PKKya, PYDye, PJAKa yasladık. diyebilecekti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer erkek sayın eş
başkan konuşmuş olsaydı o da mutlaka Silahlanın,
kendi öz savunmalarınızı kurun, bu Hükûmetten hesabınızı
görün. diyecekti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, Hükûmetimizin yaptığı terörle ve
teröristle mücadele kapsamında
(HDP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
Hiç telaşlanmayın, hiç telaşlanmayın,
dinlemesini bilin; biz sizi dinledik, büyük bir sabırla dinledik.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hiç
dinlemediniz, sürekli laf attı sizinkiler.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Niye parmak
sallıyorsun!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Bakınız, 2 polisimiz ensesinden vurularak gece yarısı
evinde öldürüldü, PKKnın örgütü bunu üstlendi.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Niğdede bir
polis
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bu
üstlenmeye karşı PKKnın yayınladığı
bildiri: HPGli gençler polislere cezasını verdi.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Bir dakika, bir
dakika Sayın Arınç...
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
Bakınız, dün de binbaşımız saldırıya
uğradı, alçakça katledildi.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Bir dakika, bir
dakika
Niğdede bir asker, bir polis
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
Hanımefendi, sus! Bir kadın olarak sus! Sus! (HDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Nasıl
konuşuyorsunuz? Lütfen! Öyle bağıramazsınız!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Bakınız, binbaşının öldürülmesi
karşısında PKKnın yayın organı Özgür Gündem
bugünkü sayısında şunu söylüyor: Milazgir -Malazgirtten
kasıtla- HPG, eylemin HPG komuta konseyi üyesi
(HDP
sıralarından gürültüler)
Ne bu telaş? Dinleyin!
Şervan Vartonun hava saldırısında
katledilmesinin misillemesi olduğunu kaydederek eylemi üstlendi. Sizin
utanarak gerilla dediğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
aslında katil, alçak PKK teröristleridir. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar; HDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
LEZGİN BOTAN (Van) Roboskide öldürülen 34
vatandaşı söyle.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Ve
arkasından -arkadaşlar, sürem bitiyor- PKK yürütme kurulu üyesi Duran
Kalkan: Tutuklamaya karşı tutuklanır, vurulmaya karşı
vurulur. Sözleri bu.
BAŞKAN Sayın Arınç, iki dakikalık
konuşma süreniz dolmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Siz
istiyorsunuz ki PKK silahlı örgüt olarak her istediğini yapsın,
herkesi vursun ama aynı zamanda çözüm süreci olsun. Siz de aynı
kanaattesiniz. Biz aynı kanaatte değiliz.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz hiç olmadık zaten.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Terörle, teröristle mücadele edeceğiz, masum Kürt halkını
kucaklayacağız ve bu sorunu bitirmek için elimizden geleni de
yapacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan...
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, Sayın Arınç konuşması sırasında
tekrar grubumuza gerçek dışı bilgilerle sataşmada bulundu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ne dedi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Eş
başkanlarımızın Sırtımızı PKKye
yaslıyoruz. şeklinde bir ifadesi olduğunu söyledi, müsaade
ederseniz cevap vereceğim.
BAŞKAN Sayın Baluken, bu
karşılıklı sataşma konuşmalarına
dönüşmüş durumda. İlk önce, dilerseniz
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
yapalım, sataşıyor yani? Onlar sataşıyorsa biz ne
yapalım? (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
Çok rica ediyorum, lütfen
Sükûnete davet ediyorum herkesi.
Sayın Baydemirin talebiyle ilgili bir
değerlendirme yaptım. Yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere
Sayın Baydemire iki dakika söz veriyorum.
3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Osman Baydemir olarak,
Şanlıurfa Milletvekili olarak, burada bulunan 550 parlamenterin
tümünün, çok açık ve net söylüyorum, benim şahsıma yönelik
herhangi bir hakaretinizin, herhangi bir sataşmanızın benim
nazarımda ve ideallerim nazarında bir kıymetiharbiyesi yoktur.
Şu anda, bu Parlamento, 78 milyon insanın
mukadderatını etkileyecek, yakın geleceğini etkileyecek bir
meseleyi, hayati meseleyi istişare ediyor. Bizler, bu milletin hür
iradesiyle burada bulunan insanlarız ve eşit haklara sahibiz.
Savaş dediğimiz illet, siyaset sorunlara çözüm
bulmadığında, siyaset mekanizması, kurumu hayatı
korumadığında, aslında barışı
yönetemediğinde, insanların hayatı üzerinde âdeta kumar
oynanıyor.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Kumarı yıllardır siz oynuyorsunuz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bakın, bu kürsülerde
oturanlar, onlar hayatın gerçeğinden geliyorlar, onlar
çatışma zeminini iliklerine kadar yaşayan insanlar, ama bizler,
sizler öyle değiliz. gerçek hayat, savaş, burada
konuştuğumuz gibi değil. Gelin, bir kez daha, henüz yol
yakınken, henüz yanlıştan dönme imkânı ve fırsatı
varken
SALİH KOCA (Eskişehir) Silahları
bırakın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
gelin bir kez daha
savaş önünde bir engel oluşturalım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Kandile
sesleneceksin, Kandile.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Türkiyenin 78 milyon
nüfusu; Türkü, Kürtü, Lazı, Çerkezi, Arapı bir bütün olarak
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Doğru.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Ermenisi, Süryanisi,
Ezidisi, Alevisi, dindar Müslümanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Sayın Arınç,
şu an hepimiz buradayız.
BAŞKAN Sayın Baydemir, süreniz
dolmuştur. Çok teşekkür ediyoruz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Gelin, bir kez daha
barışa bir şans verelim, barışa fırsat verelim.
Biz bir kez daha
Bu ülkede kim savaş isterse istesin, biz savaşa
izin vermeyeceğiz, savaşmanıza izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Baydemir, süreniz
dolmuştur, lütfen...
Teşekkür ediyoruz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Çünkü, ölen,
hayatını yitiren, sizler bizler değil, bu halkın yoksul,
emekçi insanları.
REŞAT PETEK (Burdur) Milletvekili misin, PKKya
silah taşıyan kurye misin? (HDP sıralarından gürültüler)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Otur yerine!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Otur yerine!
Oturtun onu!
Nereye yürüyeceksin?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Nereye
gidiyorsun sen öyle!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Terbiyesiz
adam!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Osman, gel sen de.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Osman Bey,
gelin.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) En derin
saygılarımı sunuyorum, saygılar sunuyorum. Barış
mutlaka kazanacaktır.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
Sizi
sükûnete davet ediyorum, lütfen
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bir gün mutlaka müzakere
masasına geri dönülecektir ve bu süreç masada çözülecektir. Kanla,
cinayetle hiçbir sorunumuzu çözme imkânına sahip değiliz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken, biraz önceki talebinizi
de değerlendirdim. Görüşmelerin sonuna geldik. Sayın Baydemire
de söz verildi. Dilerseniz şimdi oylamaya geçelim.
Başkanlığın kararı bu yöndedir.
VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, toplumsal barışı tehdit eden artan terör
olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Meclis araştırması açılması
için
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, kadınlara sataşma var.
EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) Özür dilesin.
Sözünü geri alsın.
SELMA IRMAK (Hakkâri) Sayın Eş
Başkanımıza sataşma var.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Görüşmeler
tamamlandı Sayın Başkan ve siz işleminizi
yaptınız.
EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) Sayın
Başkan, özür dilesin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Görüşmeler
tamamlandı Sayın Başkan.
EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) - Sayın
Başkan, özür dilesin.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Grup
Başkan Vekili Sayın Baluken söz talep ettiğinde kendisine de
verdim. Bu karşılıklı sataşma böyle devam edecek.
Müzakerelere böyle devam edemeyiz, bu konuşmalara böyle devam edemeyiz.
EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) Kadınlardan
özür dilesin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, işlemi başlattınız. Görüşmeler
tamamlandı ve işlemi başlattınız. Sayın
Başkan, lütfen oylamaya geçiniz.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, tek bir cümle
BAŞKAN Sayın Buldan, buyurun, dinliyorum.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Arınç konuşması esnasında Sayın Diyarbakır
Milletvekilimiz Nursel Aydoğana hitaben Bir kadın olarak sus! diye
hakarette bulundu. Sayın Arınçın, başta Nursel
Aydoğan olmak üzere tüm kadınlardan özür dilemesini burada, şu
an bekliyoruz Sayın Başkan. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Tutanaklara bakabilirsiniz Sayın Başkan,
tutanaklara bakabilirsiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, görüşmeler tamamlandı ve işleme
başladınız.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Henüz oylamaya
geçilmedi Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Oylamaya
başlanacağı söylendi.
BAŞKAN Sayın Buldan, bunun için de
ayrıca tutanak istemek durumunda kalacağım ama gerçekten bunda
bir hakaret kastı olmadığını düşünüyorum.
Görüşmeler tamamlanmıştır. (HDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
Dilerseniz, istiyorsanız tutanakları da
istetebilirim, bunu tekrar gözden geçirebiliriz; isterseniz, görüşmeler
tamamlandığı için oylamaya geçebiliriz. Benim
Başkanlık olarak görüşüm, gerçekten bu görüşmelerin
tamamlanması.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sizin görüşlerinize saygı duyuyorum fakat yapılan
bu hakareti kabul etmiyorum. Beş dakika ara vermenizi, tutanakları
istemenizi ve Sayın Arınçın özür dilemesini talep ediyorum
Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın
Başkanım, işleme başladınız.
BAŞKAN Sayın Buldan, fikrim ve görüşüm,
görüşmelerin tamamlandığı ve oylamaya geçilmesi yönündedir.
Teşekkür ediyorum görüşlerinizi
paylaştığınız için de.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Bir kadın olarak sus! denmesini hakaret
görmüyorsanız Meclis bundan sonra da erkek erkeğe konuşmaya ve
savaş çıkarmaya devam eder. (HDP sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, beş dakika ara verebilirsiniz, tutanakları
isteyebilirsiniz.
BAŞKAN Ayrıca, Sayın Buldan,
itirazınız tutanaklara geçmiştir. Ben şu anda
görüşmeleri tamamlayıp oylamaya geçme görüşündeyim.
Teşekkür ederim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bu devletçi
tavırlar nedir böyle ya?
BAŞKAN Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
[HDP
sıralarından alkışlar (!)]
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, kabul edenler fazla.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Evet, biz daha
fazlayız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hayır,
MHP el kaldırmadı Sayın Başkan.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayım
istiyoruz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hayır,
sayım yapılsın. Sayım yapılsın, hayır.
[CHP ve HDP sıralarından ayakta
alkışlar (!)]
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Elektronik oylama
istiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizi
yarı yolda bıraktılar bak, yarı yolda kaldınız.
BAŞKAN Kabul etmeyenler daha fazla, Meclis
araştırması açılması kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) MHP Grubu oy
kullanmadı, MHP Grubu çekimser kaldı, kabul vermedi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hayır, neye
dayanarak
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hayır,
MHP Grubu oy kullanmadı ki, neye dayanıyorsunuz? Yani biz ilk
oturumunuz diye yardımcı olmaya çalışıyoruz ama böyle
bir şey olamaz.
PERVİN BULDAN (İstanbul) - MHP el
kaldırmadı Sayın Başkan. Kabul edenlerin sayısı
daha fazlaydı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) MHP el
kaldırmadı, siz neye dayanarak
BAŞKAN Kâtip üyelerin görüşüne
başvurdum. Burada usulen, teamülen kâtip üyelerin görüşüne
başvurdum ve burada sayı olarak
EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) - Sayım
yapılsın.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hiç öyle bir şey
yoktu.
EMİNE BEYZA ÜSTÜN (İstanbul) - Sayım
yapılsın. Sayım yapılacak.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Çok
başarısız bir oturum yönettiniz. Hiç
yakıştıramadık size. Çok ayıp!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Devlet insanı
oldu ya bir anda!
(HDP
milletvekillerinin kürsü önünde toplanmaları)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kâtip üyelerin görüşü
alınmıştır ve bu konuda kabul etmeyenlerin sayısı
daha fazla çıkmaktadır. Dolayısıyla, Meclis
araştırması açılması kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İşaret oylamasıyla yapalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, kadın milletvekillerini incitici sözler sarf
edilmiştir kürsüden, bunun için
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, madde 143, işaret oylaması
var.
BAŞKAN
Sayın Tanal, bu oylama işaret oylamasıyla yapıldı,
kâtip üyelerin de görüşü alındı ve bu oylamada kabul
etmeyenlerin sayısı yüksek bulundu. Kâtip üyelerin ikisinin de
görüşü bu yönde.
Sayın
milletvekilleri, böylelikle olağanüstü toplantıyla ilgili
görüşmeler tamamlanmıştır.
Gündemde bulunan
konuları sırasıyla görüşmek için, Anayasa ve İç Tüzük gereğince
1 Ekim 2015 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 17.54