TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9uncu
Birleşim (Olağanüstü)
3
Eylül 2015 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Koray Aydının,
Genel Kurulu yöneteceği ilk gün olması nedeniyle duygu ve
düşüncelerini belirten ve şehitlere Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubat ile 198 milletvekilinin; Anayasanın 93üncü ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7nci maddeleri uyarınca,
Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik
Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü
Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize
Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi
Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin
İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı
Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı
Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin
Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet Tarafından
Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması İçin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı
Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin Süresinin
Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden
İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin
önergesi (4/2)
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
olağanüstü toplantı isteminin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun
bulunduğuna ve bu nedenle TBMM Genel Kurulunun 3 Eylül 2015 Perşembe
günü saat 13.00te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/13)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz
tarafından, Anayasanın 93üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 7nci maddeleri uyarınca, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boşalan bir üyelik için seçim yapmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisinin doğrudan doğruya olağanüstü toplantıya çağrıldığına
ilişkin tezkeresi (3/14)
3.-
Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunun yeniden
kurulması için görevlendirilmiş olan Konya Milletvekili ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlunun, vaki
temasları sonucu Hükûmeti kurma görevini yerine getirme imkânını
bulamadığını bildirdiğine ilişkin tezkeresi
(3/15)
4.-
Cumhurbaşkanlığının, 7 Haziran 2015 tarihinde
yapılan 25inci Dönem milletvekili genel seçimi sonrasında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin
yapıldığı 9/7/2015 tarihinden itibaren kırk beş
günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanıyla istişare edilerek Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 104üncü ve 116ncı maddeleri gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğine
ilişkin tezkeresi (3/16)
5.-
Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 114üncü maddesi gereğince, Konya Milletvekili ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet
Davutoğlunun geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak
atandığına; seçilecek bakanların atanmaları
yapıldıktan sonra geçici Bakanlar Kurulu listesinin bilahare
gönderileceğine; 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili genel
seçimleri sonuçlarına göre yeni bir hükûmet teşkiline imkân
sağlamak üzere istifası sunulan ve yeni hükûmet kuruluncaya kadar
görevine devam etmesi tarafımızca uygun görülen, ancak bu defa
Anayasanın 114üncü maddesi gereğince görevinden çekilen Bakanlar
Kurulunun, keyfiyette henüz bir değişiklik
olmadığından, geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine
devam etmesinin istenildiğine ilişkin tezkeresi (3/17)
6.-
Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin yenilenmesine dair kararımız üzerine, geçici Bakanlar
Kurulunu kurmak üzere Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Ahmet Davutoğlunun Başbakan olarak
atanmasının uygun görüldüğüne; Başbakan Ahmet
Davutoğlu tarafından teklif edilen ve Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 114üncü maddesine uygun olarak oluşturulduğu
anlaşılan geçici Bakanlar Kurulunda yer alan bakanlıklara,
Anayasanın 109 ve 114üncü maddeleri gereğince ekli listede
gösterilen kişilerin atandığına; 27/9/1984 tarihli ve 3046
sayılı Kanunun 4üncü maddesi gereğince Başbakan Yardımcısı
unvanıyla görev yapmak üzere 4 bakanın görevlendirilmesinin
onaylandığına ilişkin tezkeresi (3/18)
7.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ülkemizin
ev sahipliğinde Ankarada 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde
gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) Taraflar Konferansının 12nci
oturumunun hazırlıklarının yapılması ve
Parlamenterler Yuvarlak Masa Toplantısı gündemine ilişkin
konuların görüşülmesi için BMÇMS Sekretaryası ve Yönlendirme
Komitesinin iş birliğiyle Almanyanın Bonn şehrinde 13-14
Temmuz 2015 tarihlerinde düzenlenecek toplantıya Türkiye Büyük Millet
Meclisinden katılması Genel Kurulun 9/7/2015 tarihli ve 6'ncı
Birleşiminde kabul edilen heyetteki isimlere ilişkin tezkeresi (3/19)
8.-
Başbakanlığın, Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik
Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası
Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm
Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf
Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal
Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut,
Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak
Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı
Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede
Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre
Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre
Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir
Yıllık İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12)
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici
Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8inin
bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal
olduğu gerekçesiyle, Anayasanın 112nci maddesine göre ant
içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
2.-
(3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin Genel Kurulda
görüşülmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın usul görüşmesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna ve Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adalet Bakanı Kenan
İpekin Halkların Demokratik Partisi grup başkan vekilleri ile
milletvekillerinin telefonlarına çıkmadığına ve
Başkanlık Divanının bu konuda bir tutum sergilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.-
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, bağımsız
bakanların yemin etmedikleri müddetçe Genel Kurul faaliyetlerine
katılamayacaklarına ve durum vuzuha kavuşana kadar Genel Kurul
salonu dışına çıkarılmaları için idare amirlerine
yetki verilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet Bakanı Kenan İpekin
kürsüden ant içmesi sırasında yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
4.-
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın, Adalet
Bakanı Kenan İpekin kürsüden ant içmesi sırasında
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
IX.-
ANT İÇME
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanmış bulunan;
İçişleri Bakanı Selami Altınok, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu, Adalet Bakanı Kenan
İpek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, Dışişleri
Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali
Rıza Alaboyun, Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı, Kültür
ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi
Gönül ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun
Bilginin, ant içmesi
X.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Eylül 2015
Perşembe günkü birleşiminde olağanüstü toplantı
çağrısının konusu olan Başbakanlık Tezkeresinin
görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip RTÜKte boş bulunan
1 üyelik için seçim yapılmasına ve Genel Kurulun bu seçimin tamamlanmasına
kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin önerisi
XI.-
SEÇİMLER
A)
Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.-
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Diyarbakır
Milletvekili Feleknas Uca'nın, Suriye ve Irak'ta yaşanan olaylar
nedeniyle Türkiye'ye gelen Ezidilerin sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş'un cevabı (7/5)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlar Kurulu kararıyla nişasta
bazlı şeker kotasının artırılmasına ve
nişasta bazlı şeker kullanımının zararlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/11)
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topal'ın, Türkiye'deki bazı havalimanlarından Suriye'ye
geçiş yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun
cevabı (7/25)
4.- Burdur Milletvekili
Mehmet Göker'in, Burdur ilinde şeker arzı ile ilgili sorunlar
yaşandığı iddiasına,
- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlu'nun, doğal afetler sonrası zarar gören çiftçilerin
zararlarının karşılanmasına ve Polatlı'daki
çiftçilerin durumlarına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/26), (7/27)
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 2014-2015 yılları arasında
ihracat rekortmeni olan firmalara ve bu firmaların personel
sayıları ile ödedikleri vergilere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/29)
6.- İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü'nün, zorunlu askerlik hizmetini yapmakta iken şüpheli
bir şekilde ortadan kaybolduğu iddia edilen bir ere ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/41)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, sebze ve meyve
fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/58)
8.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbal'ın, tarım dışı amaçlarla kullanılan
tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/87)
9.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bir televizyon yayın platformu
işletmesinin bir televizyon kanalını platforma dahil
etmediği iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/88)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir gazetecinin Parlamento
Muhabiri kartının haksız bir şekilde elinden
alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancının
cevabı (7/116)
11.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
çözümüne yönelik yürütülen çalışmalara,
- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu'nun, buğday üretimi ve ithalatına,
- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksal'ın, Afyonkarahisar'da meydana gelen doğal afetlerden
etkilenen çiftçilerin zararlarının karşılanmasına,
- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş'ın, leptospiroz ve Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi vakalarına ve alınan önlemlere,
- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Toprak Mahsulleri Ofisinin yaptığı
hububat alımlarına,
- Antalya Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç'un, gıdalardaki pestisit
kalıntısını belirlemeye yönelik yapılan
çalışmalara,
- İzmir Milletvekili
Tacettin Bayır'ın, yabancıların tarım arazisi
edinimine,
- Konya Milletvekili Mustafa
Hüsnü Bozkurt'un, hububat alımında Toprak Mahsulleri Ofisi
tarafından uygulanan randevu sistemine,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/211), (7/212), (7/213), (7/214), (7/215),
(7/216), (7/217), (7/218)
12.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay'ın, Manisa'nın Soma ilçesindeki esnaf ve sanatkârların
kredi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/219)
13.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, 25. Yasama Dönemi milletvekilliği genel
seçimlerinde aday adayı olmak üzere istifa eden personele ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci
Bostancının cevabı (7/302)
14.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, soru önergelerine ve
cevaplandırılmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancının
cevabı (7/303)
15.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğan'ın, azınlık
vakıflarının seçme ve seçilme haklarını düzenleyen
yönetmeliğin iptaline ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/373)
16.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğan'ın, 15 Mart 2011 tarihinden itibaren
Suriye'den Türkiye'ye giren araç sayısına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/466)
03
Eylül
2015 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Koray
AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 7nci maddelerine göre, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ile 198 milletvekili tarafından
Başkanlığımıza verilen önerge ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının doğrudan doğruya
çağrısı üzerine olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 9uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Koray Aydının,
Genel Kurulu yöneteceği ilk gün olması nedeniyle duygu ve
düşüncelerini belirten ve şehitlere Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Gündeme geçmeden önce Türk milletinin egemenliğinin sembolü olan yüce
Meclisi yöneteceğim ilk günümde çok kısa olarak duygu ve
düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, hemen
her gün yüreklerimizi dağlayan şehitlerimize yüce Allahtan rahmet,
ailelerine ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum.
Bugün milletimizin
gözü ve kulağı buradadır. Bugün Gazi Meclisin
kurtarıcı ve kurucu iradesi buradadır. Bugün Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhaniyetleri buradadır. Bu
Meclis Türk İstiklal Savaşını yapmış, Türkiye
Cumhuriyeti devletini bağrından çıkarmış ve en kritik
zamanlarda aldığı kararlarla da vatanımızın,
milletimizin ve devletimizin bekasını
sağlamıştır. Doksan beş yıllık Parlamento
tarihimizin bize kazandırdığı engin tecrübelerle bütün
sorunlarımızın üstesinden geleceğimize olan inancım
tamdır.
Buradan
vereceğimiz güzel mesajlar ve aldığımız kararlar
ülkemizin en ücra köşelerinde yankı bulmakta, ülkemizin ve
milletimizin birliğine ve dirliğine katkı sunmaktadır.
Buradaki tutum ve davranışlarımızla seçimlere daha
hoşgörülü bir atmosferde gitmek için öncü ve örnek olabiliriz. Bugün
burada yapacağımız görüşmelerde
kullanacağımız söz ve üslupla güzel bir başlangıç
yapabiliriz. Sevgi ve hoşgörü timsali Yunus Emrenin dediği gibi Söz
ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Şairin
çağlar öncesinden işaret ettiği gibi kırıcı ve
incitici değil, birleştirici ve bütünleştirici bir dil
kullanılmasını özellikle istirham ediyorum.
Sayın
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Gündemin
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
kısmında yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü
toplantıya çağrılmasına ilişkin önergeyi ve
Başkanlığın iki çağrı yazısını
okutacağım.
Önce Türkiye Büyük
Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrılmasına
ilişkin önergeyi okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubat ile 198 milletvekilinin; Anayasanın 93üncü ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7nci maddeleri uyarınca,
Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik
Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü
Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm Terörist Örgütlerden Ülkemize
Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi
Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal Güvenliğimizin
İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut, Şümul, Miktar ve
Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Gerektiğinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı
Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin
Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Hükümet
Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin Yapılması
İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve 1071
Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık İzin
Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden
İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin
önergesi (4/2)
31/08/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasanın
93üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7nci maddeleri
gereğince, 21/08/2015 tarihinde TBMMye sunulan; Türkiyenin ulusal
güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine
karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri
almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame
ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul, miktar ve zamanı
Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, gerektiğinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine, yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına ve bu kuvvetlerin
Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile Hükûmet
tarafından belirlenecek esaslara göre gerekli düzenlemelerin
yapılması için TBMM'nin 02/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin
Anayasanın 92nci maddesi gereğince 02/10/2015 tarihinden itibaren
bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresini
görüşmek üzere 03 Eylül 2015 Perşembe günü saat 13.00te TBMM'nin
olağanüstü toplanmasını arz ve talep ederiz.
Ahmet Aydın Mahir Ünal
Adıyaman Kahramanmaraş
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
İlknur İnceöz Mehmet
Doğan Kubat
Aksaray İstanbul
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Mehmet Şükrü
Erdinç (Adana)
Sadullah
Kısacık (Adana)
Talip Küçükcan (Adana)
Fatma Güldemet
Sarı (Adana)
Necdet Ünüvar (Adana)
Adnan Boynukara (Adıyaman)
İbrahim Halil
Fırat (Adıyaman)
Salih Fırat (Adıyaman)
Ali Özkaya (Afyonkarahisar)
Remziye
Sıvacı (Afyonkarahisar)
Halil Ürün (Afyonkarahisar)
Nevzat Palta (Aksaray)
Sait Yüce (Amasya)
Yalçın
Akdoğan (Ankara)
Murat Alparslan (Ankara)
Ali İhsan
Arslan (Ankara)
Ertan Aydın (Ankara)
Vedat Bilgin (Ankara)
Nevzat Ceylan (Ankara)
Lütfiye Selva Çam (Ankara)
Ahmet
Gündoğdu (Ankara)
Mahmut Sami
Mallı (Ankara)
Jülide
Sarıeroğlu (Ankara)
Tülay
Selamoğlu (Ankara)
Aydın Ünal (Ankara)
Sena Nur Çelik (Antalya)
Gökcen
Özdoğan Enç (Antalya)
Orhan Atalay (Ardahan)
İsrafil
Kışla (Artvin)
Mehmet Sadık
Atay (Aydın)
Abdurrahman Öz (Aydın)
Ali
Aydınlıoğlu (Balıkesir)
Mahmut
Poyrazlı (Balıkesir)
Yılmaz Tunç (Bartın)
Ziver Özdemir (Batman)
Naci Ağbal (Bayburt)
Halil Eldemir (Bilecik)
Enver
Fehmioğlu (Bingöl)
Şebnem
Kocakelçi (Bingöl)
Ali Ercoşkun (Bolu)
Fehmi Küpçü (Bolu)
Reşat Petek (Burdur)
Zekeriya Birkan (Bursa)
Hakan
Çavuşoğlu (Bursa)
Emine Yavuz Gözgeç (Bursa)
Bennur Karaburun (Bursa)
Önder Matlı (Bursa)
İsmet Su (Bursa)
Hüseyin Şahin (Bursa)
Muhammet Emin
Akbaşoğlu (Çankırı)
Cahit
Bağcı (Çorum)
Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt (Çorum)
Salim Uslu (Çorum)
Mehmet Yüksel (Denizli)
Nihat Zeybekci (Denizli)
Fevai Arslan (Düzce)
Ayşe
Keşir (Düzce)
Faruk Özlü (Düzce)
Şemsettin
Emir (Edirne)
Şuay Alpay (Elâzığ)
Metin Bulut (Elâzığ)
Serpil Bulut (Elâzığ)
Talha Erol Durmaz (Erzincan)
Efkan Ala (Erzurum)
İbrahim
Aydemir (Erzurum)
Zehra
Taşkesenlioğlu (Erzurum)
Adnan Yılmaz (Erzurum)
Salih Koca (Eskişehir)
Canan Candemir
Çelik (Gaziantep)
Mehmet
Erdoğan (Gaziantep)
Abdulhamit Gül (Gaziantep)
Abdullah Nejat
Koçer (Gaziantep)
Şamil Tayyar (Gaziantep)
Turhan Alçelik (Giresun)
Kemalettin
Aydın (Gümüşhane)
Orhan Karasayar (Hatay)
Mehmet Öntürk (Hatay)
Hacı Bayram
Türkoğlu (Hatay)
Adem Yeşildal (Hatay)
Recep Özel (Isparta)
Berat Albayrak (İstanbul)
Fatma Benli (İstanbul)
Abdurrahim
Boynukalın (İstanbul)
Volkan Bozkır (İstanbul)
Osman Can (İstanbul)
Ahmet Berat Çonkar (İstanbul)
Halis
Dalkılıç (İstanbul)
Alev Dedegil (İstanbul)
Ekrem Erdem (İstanbul)
Erkan Kandemir (İstanbul)
Harun Karaca (İstanbul)
Erol Kaya (İstanbul)
Tülay Kaynarca (İstanbul)
Mehmet Muş (İstanbul)
Mehmet Ali Pulcu (İstanbul)
Sevim Savaşer (İstanbul)
Hasan Sert (İstanbul)
Mustafa
Şentop (İstanbul)
Şirin Ünal (İstanbul)
Hüseyin Yayman (İstanbul)
Mustafa
Afşın Yazıcıoğlu (İstanbul)
Haydar Ali
Yıldız (İstanbul)
Özlem Zengin (İstanbul)
Hamza Dağ (İzmir)
Hüseyin
Kocabıyık (İzmir)
Kerem Ali Sürekli (İzmir)
Cemil Şeboy (İzmir)
İbrahim
Mustafa Turhan (İzmir)
Nesrin Ulema (İzmir)
Mehmet İlker
Çitil (Kahramanmaraş)
Mehmet Uğur
Dilipak (Kahramanmaraş)
Sevde Bayazıt
Kaçar (Kahramanmaraş)
Veysi Kaynak (Kahramanmaraş)
Nursel
Reyhanlıoğlu (Kahramanmaraş)
Osman Kahveci (Karabük)
Recep Konuk (Karaman)
Recep Şeker (Karaman)
Mehmet Uçum (Kars)
Metin Çelik (Kastamonu)
Mustafa Gökhan
Gülşen (Kastamonu)
Havva Talay
Çalış (Kayseri)
Ahmet Doğan (Kayseri)
Yaşar Karayel (Kayseri)
Mehmet Özhaseki (Kayseri)
Kemal Tekden (Kayseri)
Ramazan Can (Kırıkkale)
Oğuz
Kağan Koksal (Kırıkkale)
Salih Çetinkaya (Kırşehir)
Zeki Aygün (Kocaeli)
Fikri Işık (Kocaeli)
Cemalettin
Kaflı (Kocaeli)
Radiye Sezer Katırcıoğlu (Kocaeli)
Mehmet Akif
Yılmaz (Kocaeli)
Abdullah
Ağralı (Konya)
Ziya
Altunyaldız (Konya)
Mehmet
Babaoğlu (Konya)
Hüsnüye
Erdoğan (Konya)
Halil Etyemez (Konya)
Rüveyde Gülseren
Işık (Konya)
Hacı Ahmet
Özdemir (Konya)
Leyla Şahin
Usta (Konya)
İshak Gazel (Kütahya)
Vural Kavuncu (Kütahya)
Mustafa Şükrü
Nazlı (Kütahya)
Taha Özhan (Malatya)
Mustafa Şahin (Malatya)
Bülent Tüfenkci (Malatya)
Nurettin
Yaşar (Malatya)
Uğur Aydemir (Manisa)
Murat Baybatur (Manisa)
Orhan Miroğlu (Mardin)
Mustafa Muhammet
Gültak (Mersin)
Muhsin
Kızılkaya (Mersin)
Yılmaz Tezcan (Mersin)
Hasan Kökten (Muğla)
Mehmet Emin
Şimşek (Muş)
Mustafa
Açıkgöz (Nevşehir)
Murat Göktürk (Nevşehir)
Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde)
Oktay Çanak (Ordu)
İhsan
Şener (Ordu)
Mücahit
Durmuşoğlu (Osmaniye)
Suat Önal (Osmaniye)
Hikmet Ayar (Rize)
Osman
Aşkın Bak (Rize)
Ali İnci (Sakarya)
Mustafa İsen (Sakarya)
Ayşenur
İslam (Sakarya)
Recep
Uncuoğlu (Sakarya)
Ali İhsan
Yavuz (Sakarya)
Ahmet Demircan (Samsun)
Çiğdem
Karaaslan (Samsun)
Akif Çağatay
Kılıç (Samsun)
Fuat Köktaş (Samsun)
Hasan Basri Kurt (Samsun)
Cengiz Tokmak (Sinop)
Hilmi Bilgin (Sivas)
Selim Dursun (Sivas)
Mazhar
Bağlı (Şanlıurfa)
Seyit Eyyüpoğlu (Şanlıurfa)
Ahmet Eşref
Fakıbaba (Şanlıurfa)
Mehmet Kasım
Gülpınar (Şanlıurfa)
Nureddin Nebati (Şanlıurfa)
Halil Özcan (Şanlıurfa)
Hamide Sürücü (Şanlıurfa)
Ayşe
Doğan (Tekirdağ)
Mustafa Yel (Tekirdağ)
Coşkun
Çakır (Tokat)
Celil Göçer (Tokat)
Fatma Gaye Güler (Tokat)
Muhammet Balta (Trabzon)
Ayşe Sula Köseoğlu (Trabzon)
Burhan Kayatürk (Van)
Fikri Demirel (Yalova)
Abdulkadir Akgül (Yozgat)
Yusuf Başer (Yozgat)
Ertuğrul Soysal (Yozgat)
Hüseyin Özbakır (Zonguldak)
Gerekçe:
Irak ve
Suriye'deki tüm terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame
ettirilmesini sağlamak için gerektiğinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı
kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin
belirleyeceği esaslara göre kullanılması için Anayasanın
92'nci maddesi uyarınca TBMM'nin 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresi 2/10/2015
tarihinde dolmakta olup, sürenin uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi 21/08/2015 tarihinde TBMM
Başkanlığına sunulmuştur. Son günlerde ulusal
güvenliğimize dönük risk ve tehditlerin artması, yetkinin süresinin
dolmasına az bir zaman kalmış olması ve konunun hassasiyeti
sebebiyle TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılarak yeni
bir kararın alınması zarureti hasıl olmuştur.
BAŞKAN
Başkanlığın, biraz önce okunan önergeye ilişkin
çağrı yazısını okutuyorum:
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
olağanüstü toplantı isteminin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine
uygun bulunduğuna ve bu nedenle TBMM Genel Kurulunun 3 Eylül 2015
Perşembe günü saat 13.00te olağanüstü toplantıya çağrıldığına
ilişkin tezkeresi (3/13)
01/09/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığından Bildirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisini;
Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik
riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü
tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize
yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi
diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame
ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul, miktar ve zamanı
Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, gerektiğinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması ve bu kuvvetlerin Hükûmetin
belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile Hükûmet
tarafından belirlenecek esaslara göre gerekli düzenlemelerin
yapılması için TBMM'nin 02/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin
Anayasa'nın 92'nci maddesi çerçevesinde 02/10/2015 tarihinden itibaren 1
yıl daha uzatılmasına dair 21/8/2015 tarihinde TBMM'ye sunulan
Başbakanlık tezkeresini görüşmek üzere Anayasa'nın 93'üncü
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 7'nci maddeleri
gereğince yeter sayıda milletvekilinin istemi üzerine 3 Eylül 2015
Perşembe günü saat 13.00'te olağanüstü toplantıya
çağırıyorum.
Milletvekillerinin
belirtilen gün ve saatte Genel Kurul toplantısına
katılmalarını rica ederim.
İsmet
Yılmaz
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN-
Şimdi de Başkanlığın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
üyeliği seçimine ilişkin doğrudan doğruya
yaptığı çağrı yazısını okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz
tarafından, Anayasanın 93üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 7nci maddeleri uyarınca, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boşalan bir üyelik için seçim yapmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisinin doğrudan doğruya olağanüstü toplantıya çağrıldığına
ilişkin tezkeresi (3/14)
2/9/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından Bildirilmiştir
Türkiye Büyük
Millet Meclisini; yeter sayıda milletvekilinin istemi üzerine daha önce
yapılmış olan olağanüstü toplantı çağrı
konusu Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesine ilaveten Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda boşalan 1 üyelik için seçim yapmak üzere Anayasa'nın
93'üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 7'nci maddeleri
gereğince doğrudan doğruya 3 Eylül 2015 Perşembe günü saat
13.00'te olağanüstü toplantıya çağırıyorum.
Milletvekillerinin
belirtilen gün ve saatte Genel Kurul toplantısına
katılmalarını rica ederim.
İsmet
Yılmaz
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, olağanüstü toplantı konusu işlerin
görüşmelerine geçmeden önce, Cumhurbaşkanlığının
tezkereleri vardır, tezkereleri okutup bilgilerinize sunacağım.
Cumhurbaşkanlığının
Bakanlar Kurulunun yeniden kurulma görevinin yerine getirilme
imkânının bulunamadığına ilişkin bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
3.-
Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunun yeniden
kurulması için görevlendirilmiş olan Konya Milletvekili ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlunun, vaki
temasları sonucu Hükûmeti kurma görevini yerine getirme imkânını
bulamadığını bildirdiğine ilişkin tezkeresi
(3/15)
18/8/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi
yazımızla, Bakanlar Kurulunun yeniden kurulması için görevlendirilmiş
olan Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Sayın Ahmet Davutoglu, vaki temasları sonucu
Hükûmeti kurma görevini yerine getirme imkânını
bulamadığını bildirmiştir.
Bilgilerinize
sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Cumhurbaşkanlığının,
Bakanlar Kurulu kurulamadığından Anayasanın 104üncü ve
116ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin
yenilenmesine karar verildiğine ilişkin bir tezkeresi vardır,
okutuyorum.
4.-
Cumhurbaşkanlığının, 7 Haziran 2015 tarihinde
yapılan 25inci Dönem milletvekili genel seçimi sonrasında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin
yapıldığı 9/7/2015 tarihinden itibaren kırk beş
günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanıyla istişare edilerek Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 104üncü ve 116ncı maddeleri gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğine
ilişkin tezkeresi (3/16)
24/08/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
7 Haziran 2015
tarihinde yapılan 25inci Dönem milletvekili genel seçimi sonrasında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin
yapıldığı 09/07/2015 tarihinden itibaren kırk beş
günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanıyla istişare edilerek Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 104üncü ve 116ncı maddeleri gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verilmiştir.
Bilgilerinize sunarım.
Recep Tayyip
Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, bildiğiniz üzere
Cumhurbaşkanlığının seçimlerin yenilenmesine
ilişkin kararına istinaden Yüksek Seçim Kurulunca 26ncı Dönem
milletvekilliği genel seçim tarihi 1 Kasım 2015 Pazar günü olarak
belirlenmiş ve söz konusu karar 25 Ağustos 2015 tarihli ve mükerrer
Resmî Gazetede yayınlanmıştır. Söz konusu karar bilgi için
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına da
gönderilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar
verildiğinden, Anayasa'nın 114üncü maddesi gereğince
Başbakan atanmasına ve görevden çekilen Bakanlar Kurulunun geçici
Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine devam etmesine ilişkin bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
5.-
Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin yenilenmesine karar verildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 114üncü maddesi gereğince, Konya Milletvekili ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlunun
geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak
atandığına; seçilecek bakanların atanmaları
yapıldıktan sonra geçici Bakanlar Kurulu listesinin bilahare
gönderileceğine; 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili genel
seçimleri sonuçlarına göre yeni bir hükûmet teşkiline imkân
sağlamak üzere istifası sunulan ve yeni hükûmet kuruluncaya kadar
görevine devam etmesi tarafımızca uygun görülen, ancak bu defa
Anayasanın 114üncü maddesi gereğince görevinden çekilen Bakanlar
Kurulunun, keyfiyette henüz bir değişiklik
olmadığından, geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar görevine
devam etmesinin istenildiğine ilişkin tezkeresi (3/17)
25/08/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi
yazımızla Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine
karar verildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 114üncü
maddesi gereğince, Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu geçici Bakanlar
Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak atanmıştır.
Seçilecek
Bakanların atanmaları yapıldıktan sonra geçici Bakanlar
Kurulu listesi bilahare gönderilecektir.
Diğer
taraftan, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimleri
sonuçlarına göre yeni bir hükûmet teşkiline imkân sağlamak üzere
istifası sunulan ve yeni hükûmet kuruluncaya kadar görevine devam etmesi
tarafımızca uygun görülen, ancak bu defa Anayasanın 114üncü
maddesi gereğince görevinden çekilen Bakanlar Kurulunun, keyfiyette henüz
bir değişiklik olmadığından, geçici Bakanlar Kurulu
kuruluncaya kadar görevine devam etmesi istenilmiştir.
Bilgilerinize
sunarım.
Recep Tayyip
Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Cumhurbaşkanlığının
geçici Bakanlar Kurulunun kurulmasına ilişkin bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
6.-
Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin yenilenmesine dair kararımız üzerine, geçici Bakanlar
Kurulunu kurmak üzere Konya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Ahmet Davutoğlunun Başbakan olarak
atanmasının uygun görüldüğüne; Başbakan Ahmet
Davutoğlu tarafından teklif edilen ve Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 114üncü maddesine uygun olarak oluşturulduğu
anlaşılan geçici Bakanlar Kurulunda yer alan bakanlıklara,
Anayasanın 109 ve 114üncü maddeleri gereğince ekli listede gösterilen
kişilerin atandığına; 27/9/1984 tarihli ve 3046
sayılı Kanunun 4üncü maddesi gereğince Başbakan
Yardımcısı unvanıyla görev yapmak üzere 4 bakanın
görevlendirilmesinin onaylandığına ilişkin tezkeresi (3/18)
28/08/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine dair kararımız üzerine,
ilgi yazımızla geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Konya
Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan olarak atanması uygun
görülmüştü.
Başbakan
Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından teklif edilen ve Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 114üncü maddesine uygun olarak
oluşturulduğu anlaşılan geçici Bakanlar Kurulunda yer alan
bakanlıklara, Anayasanın 109 ve 114üncü maddeleri gereğince
ekli listede gösterilen kişiler atanmıştır.
27/9/1984 tarihli
ve 3046 sayılı Kanunun 4üncü maddesi gereğince Başbakan
Yardımcısı unvanıyla görev yapmak üzere 4 bakan
görevlendirilmesi onaylanmıştır.
Bilgilerinize
sunarım.
Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
Geçici Bakanlar Kurulu Listesi
|
1 |
Konya Milletvekili |
Ahmet DAVUTOĞLU |
Başbakan |
|
2 |
Ankara Milletvekili |
Yalçın AKDOĞAN |
Başbakan
Yardımcısı |
|
3 |
Ordu Milletvekili |
Numan KURTULMUŞ |
Başbakan
Yardımcısı |
|
4 |
Diyarbakır
Milletvekili |
Cevdet YILMAZ |
Başbakan
Yardımcısı |
|
5 |
Ankara Milletvekili |
Yıldırım
Tuğrul TÜRKEŞ |
Başbakan
Yardımcısı |
|
6 |
|
Kenan İPEK |
Adalet Bakanı |
|
7 |
|
Ayşen GÜRCAN |
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı |
|
8 |
Kocaeli Milletvekili |
Ali Haydar KONCA |
Avrupa Birliği
Bakanı |
|
9 |
Kocaeli Milletvekili |
Fikri IŞIK |
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı |
|
10 |
|
Ahmet ERDEM |
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı |
|
11 |
İstanbul Milletvekili |
İdris GÜLLÜCE |
Çevre ve Şehircilik
Bakanı |
|
12 |
|
Feridun
SİNİRLİOĞLU |
Dışişleri
Bakanı |
|
13 |
Denizli Milletvekili |
Nihat ZEYBEKCİ |
Ekonomi Bakanı |
|
14 |
|
Ali Rıza ALABOYUN |
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı |
|
15 |
Samsun Milletvekili |
Akif Çağatay KILIÇ |
Gençlik ve Spor Bakanı |
|
16 |
|
Kutbettin ARZU |
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı |
|
17 |
|
Cenap AŞÇI |
Gümrük ve Ticaret
Bakanı |
|
18 |
|
Selami ALTINOK |
İçişleri Bakanı |
|
19 |
İzmir Milletvekili |
Müslüm DOĞAN |
Kalkınma Bakanı |
|
20 |
|
Yalçın TOPÇU |
Kültür ve Turizm
Bakanı |
|
21 |
Gaziantep Milletvekili |
Mehmet
ŞİMŞEK |
Maliye Bakanı |
|
22 |
Eskişehir Milletvekili |
Nabi AVCI |
Millî Eğitim
Bakanı |
|
23 |
|
Vecdi GÖNÜL |
Millî Savunma Bakanı |
|
24 |
İzmir Milletvekili |
Veysel EROĞLU |
Orman ve Su
İşleri Bakanı |
|
25 |
Bursa Milletvekili |
Mehmet
MÜEZZİNOĞLU |
Sağlık
Bakanı |
|
26 |
|
Feridun BİLGİN |
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı |
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve
milletvekili olmayan geçici Bakanlar Kurulu üyesi 11 sayın bakanın
Anayasanın 112nci maddesine göre ant içmesi gerekmektedir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, özür dilerim efendim.
Biraz önce,
Cumhurbaşkanlığının tezkeresini bilgiye sundunuz.
Bugün parti gruplarına ve milletvekillerimize dağıtılan
gündemden de ve şimdi başladığınız işlemden
de Anayasanın 114üncü maddesi gereğince 11 sayın bakan
adayımızı burada yemin etmek üzere kürsüye
çağıracağınız anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, oluşmuş olan cumhuriyet hükûmetinin
Anayasaya uygunluğu ve Anayasanın ilgili maddesince
bağımsız olması gereken ve bugün yemin etmek için kürsüye
çağırılacak olan 11 bakandan 8 tanesinin
bağımsızlığıyla ilgili ciddi bir anayasal ihlal
olduğu gerekçesiyle bu işlemin
başlatılamayacağını düşünüyoruz. Eğer
işleme devam etme yönünde bir kararınız varsa bir usul
tartışması talep ettiğimizi saygılarımla arz
ederim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin yenilenmesine, Anayasanın 116ncı maddesi
uyarınca, Cumhurbaşkanı tarafından karar verilmesinin
ardından, geçici Bakanlar Kurulu 28/08/2015 tarihinde
Cumhurbaşkanınca atanmış ve bu işlem 28/08/2015
tarihli ve 29459 sayılı Resmî Gazetenin 4üncü mükerrer
nüshasında yayımlanmıştır. Söz konusu tezkere bu
kurucu işleme ilişkin Cumhurbaşkanlığının
tezkeresi olup Genel Kurulu bilgilendirme amacıyla okunmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde belirtilen geçici Bakanlar
Kurulu üyelerinden bazılarını ant içmek üzere kürsüye
çağırmama gibi bir yetkinin Başkanlığımızda
olmadığını düşünüyorum. Oturumu yöneten Başkan
Vekili olarak tutumum hakkında bir usul tartışması
açılmasını gerektirecek bir durumun olmadığı
kanaatindeyim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Öyle bir kanaat yetkiniz yok Sayın Başkan, öyle bir
kanaat yetkiniz yok.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkanım, İç Tüzük 63
nettir. Usul tartışması açmak zorundasınız.
BAŞKAN Bu
konuda usul tartışması açılması talebinizde ısrar
ediyorsanız
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Evet, ediyoruz efendim.
BAŞKAN -
lehte-aleyhte olmak üzere
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Aleyhte.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Aleyhte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lehte.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Üzerinde.
BAŞKAN
Başkanlık tutumunun aleyhinde olarak önce Manisa Milletvekilimiz,
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özele söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş
dakikadır Sayın Özel.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici
Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8inin
bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal
olduğu gerekçesiyle, Anayasanın 112nci maddesine göre ant
içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkanım, öncelikle, ilk yönettiğiniz oturum olması
sebebiyle, biraz önce sunuş konuşmasında da bahsettiğiniz
gibi hakkaniyet, eşitlik ilkesinden ve Anayasadan uzaklaşmadan bir
yönetim sergileyeceğinize yürekten inanıyoruz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına şahsınıza başarılar
diliyoruz.
Açtığımız
usul tartışması, Anayasanın 116ncı maddesi ki bu
madde 1980 darbesinden sonra Kenan Evren tarafından kendisi için
kullanılması tasarlanarak Anayasaya konmuş, kendisi
tarafından da hiçbir zaman kullanılmamış ancak ilk kez bu
dönem Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
tarafından işletilen bir maddedir. Bu maddenin atıfta
bulunduğu 114üncü madde, 114üncü madde gereğince kurulacak olan bir
hükûmette dışarıdan atanacak bakanların yemin etmesiyle
ilgili 112nci madde ve bunun gönderme yaptığı 81inci maddeyle
ilgili. Bugün burada yapacağımız her türlü uygulama, bundan
sonra bu yüce Meclis çatısı altında sonsuza kadar devam edecek
olan pek çok çalışmaya ışık tutacak ve yerleşik
bir uygulama olarak ortada olacaktır. O yüzden hepimizin Anayasaya tam
uygunluk hâli içinde, hukuku çiğnemeden, gerçekten ayrılmadan,
hakkaniyetten uzaklaşmadan ve bu Meclise ve bu Meclisi görevlendiren
Türkiye Cumhuriyetinin çok değerli seçmenlerinin iradesine
saygısızlık yapmadan tutumumuzu sürdürmek ve bu konuda davranmak
zorundayız.
Şimdi,
geldiğimiz nokta, Cumhurbaşkanının tezkeresiyle ilgili bir
konuyu hatırlatalım. Sayın Cumhurbaşkanı şu
ifadeyi kullanıyor: Kırk beş günlük anayasal sürenin sonunda
Sayın Davutoğlu tarafından bir hükûmetin
kurulamadığı anlaşılmıştır. Burayla ilgili
derhâl bir düzeltmeye ihtiyaç var. Oradaki süre kırk beş gün
değil, otuz dokuz gün olarak yazılmalıdır çünkü Sayın
Davutoğlu otuz dokuz gün kullanmıştır; azdır çoktur
ama otuz dokuzuncu günün sonunda görevi iade etmiştir. Kırk
beşinci günün sonunda hükûmetin kurulamaması gibi bir durum yoktur,
hükûmet olsa olsa kurdurulmamıştır. Bu sorumluluk Recep Tayyip
Erdoğana aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Cumhurbaşkanı eğer kalan altı günlük sürede
Anayasanın kendisine vermediği bir hakkı kullanmayıp, yüce
Türk milletinin yaptığı görevlendirmeye
saygısızlık etmeyip, 11,5 milyon Cumhuriyet Halk Partisi
seçmenine ve Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermemiş 25 milyon
seçmene saygısızlık etmeseydi yeni bir görevlendirme yapar,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğlunu yerleşik uygulamalar gereği
görevlendirir, ondan sonra eğer bir hükûmet kurulamazsa ve süre kalmazsa
bu tezkereyi kaleme alabilirdi.
Gelelim bugünkü
konumuza, bugünkü konumuz 114e göre bağımsız olması
gereken bakanlar. Meclisteki dağılıma göre partimize 5,
Milliyetçi Hareket Partisine ve Halkların Demokratik Partisine 3er
bakanlık düşmüşken yapılan ve liderlerin iradesi
aşılmak suretiyle, fevkalade ayıplı bir uygulama takip
edilerek de olsa, 114e göre milletvekillerine yapılan çağrılara
-milletvekillerinden grubumuzdan hiçbir eksik olmaksızın- Genel
Başkanımızı çiğneyen kimseyle görüşmeyiz. diyen
Cumhuriyet Halk Partisinin 5 milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinden 3,
Halkların Demokratik Partisinden 3 olmak üzere toplam görevlendirilmesi
gereken 11 milletvekilinden 3 tanesi görevi kabul etmiş, bunun
dışında 8 milletvekili için Anayasa 114e göre
bağımsız bakan görevlendirme zorunluluğu vardır. 11
arkadaşımızdan, değerli bakan adayından 3üne bir
itirazımız yok ancak Sayın Vecdi Gönül, Ayşen Gürcan, Ali
Rıza Alaboyun, Kutbettin Arzu, Ahmet Erdem, Cenap Aşçı,
Yalçın Topçu ve Selami Altınokun Adalet ve Kalkınma Partili
olduklarına, hatta bir gün öncesine kadar bu partide siyaset
yapmış olmalarına rağmen o gece istifa dilekçesi vermek
suretiyle, hülle yoluyla bağımsız durumuna gelip yüce Meclisi ve
Türk milletinin iradesini bu konuda
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Sayın Başkanım, biraz
(AK PARTİ
sıralarından Sen esas Nihat Erime cevap ver. sesleri)
BAŞKAN
Sayın Başkanım, bir dakika ilave süre veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla)
bağımsız olmaları gerekirken 1 tanesi 58, 59,
60ıncı hükûmetlerde AKPden bakan, bir diğeri 22, 23, 24üncü
Dönemde AKPden milletvekili, 3 tanesi son seçimde AKPden aday, 1 tanesi aday
adayı -aday olmamış bakan olmuş- ama AKPliliğiyle
ilgili hiçbir şüphe yok. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurduğunuz da yok. Sadece
bir gece önce bir dilekçe alıp Adalet ve Kalkınma Partisinin
kaydından geçirmekle Anayasadaki bağımsızlık
şartının yerine getirildiğini iddia etmek bu milletin
iradesiyle ve bu Meclisin vicdanıyla ve aklıyla alay etmek demektir.
(CHP sıralarından alkışlar)
İşte tüm
bu sebeplerden dolayı burada bu işlemin yapılmaması,
bağımsızlığı şüpheli 8 arkadaş yerine,
gerçekten bağımsız adayların gösterilmesi için işlemin
burada durdurulmasını talep ediyoruz. Eğer yemin edeceklerse
önce buraya gelip AKPli olmadıklarına dair yemin etmelerini talep
ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, tutumum lehinde konuşmak üzere İstanbul Milletvekili,
Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Saygıdeğer Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul
görüşmesinde Başkanlığın bu yeminin
yaptırılmasına anayasal açıdan bir sıkıntı
olmadığı yönündeki tutumunun lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Cumhuriyet Halk
Partisi Değerli Grup Başkan Vekili bağımsız adaylarla
ilgili bir usul tartışması açtı ama Sayın
Cumhurbaşkanımıza yönelik gerçekten çok çirkin, kendisine hiç
yakıştıramadığım ifadelerde bulundu. (CHP
sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Yakıştı, yakıştı!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, bu devletin
başı, milletin birliğini temsil eden o makama karşı
MUSA ÇAM
(İzmir) Hangi birlik, hangi birlik? Ülkeyi böldü!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
şurada kullandığımız ifadelere
dikkat etmemiz lazım. Tüzükte de Cumhurbaşkanımıza yönelik
nasıl konuşulması gerektiği, daha doğrusu devletin
tepesindeki makamlara karşı
MUSA ÇAM
(İzmir) Sayın Kubat, sizden öğrenecek hâlimiz yok!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
Meclis Başkanına karşı, Başkanlık
Divanına karşı sözlerin ne şekilde olması
gerektiği çok açık yazıyor, ben bunu hatırlatmaktan da
içtinap ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanı, anayasal takdir yetkisi çerçevesinde,
39uncu günün bitiminden sonra yeni bir hükûmet kurma
olasılığını görmediğinden dolayı görev tevdi
etmemiştir. Bu, kendi şahsi takdirleridir.
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Peki, siz Cumhurbaşkanının sözcüsü müsünüz burada?
MUSA ÇAM
(İzmir) 400 milletvekilini kime istedi, kime?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Yüzde 52yle seçilmiş bir
Cumhurbaşkanının hukukunu elbette ki burada her milletvekili
savunur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu noktada,
Refahyol Hükûmetinden sonra 2 parti genel başkanının ortak
deklarasyonuna rağmen kendilerine de görev verilmediğini
hatırlatırım. Takdirin takdiri olmaz arkadaşlar, konuyu
mecrasından saptırmaya gerek yok.
Şimdi,
gelelim konuya. Değerli Özgür kardeşim bağımsızlarla
ilgili bir usul tartışması açtı. Şimdi, değerli
arkadaşlar, 116ncı madde uygulandı, 114üncü maddeye göre
-biliyorsunuz- parti oranlarına göre çağrı yapıldı.
Bazı siyasi parti grupları dediler ki: Biz grup olarak buna
karşıyız, bizim böyle bir hakkımız var, bize
sorulması gerekir. Hâlbuki, Siyasi Partiler Kanununun 28inci maddesinin
(2)nci fıkrasını okusalardı
Bakanlar Kuruluna
katılacak üye parti gruplarında ve diğer parti organlarında
tespit edilemez. O zaman bu kanun çıkarken Komisyon Başkanı
olan Orhan Aldıkaçtı bu soru üzerine aynen şu cevabı
veriyor: Derler ki yarın parti grupları: Bize sormak gerekir, grup
olarak bizim belirlememiz gerekir. Biz bunu ortadan kaldırmak için, meseleyi
açıklığa kavuşturmak için bu hükmü koyuyoruz. Çünkü,
Anayasanın 109uncu maddesine göre bakanları seçme yetkisi
başbakana aittir. diyerek bu meseleyi bitiriyor.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Yani, Orhan Aldıkaçtıya kaldın ya, helal
olsun!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda
bakanların bağımsız niteliğini daha önce siyasi
kimlikte olmalarından dolayı bir tartışma konusu
yapmayı da gerçekten haksızlık olarak bulurum. Netice
itibarıyla, siyasi partiyle üyelik bağı hukuken koptuktan sonra
atanmasına mâni bir durum yoktur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kutbettin Arzu bağımsız mı? Yemin
et!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Değerli Veli, bak, cevabını veriyorum
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen devam et Doğan Bey, devam et sen.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Yemin et! Kutbettin Arzu bağımsız
mı? Yemin et! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) 19 Mart 1971 tarihli Cumhuriyet gazetesi
(CHP
sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Sayın Nihat Erim Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi
değerli arkadaşlar, o zaman, hatırlıyorsunuz.
Cumhuriyet Halk
Partisi
Hükûmet yıkılınca görevlendirme ihtiyacı
hasıl oluyor ve bu Cumhuriyet gazetesinin bir gün sonraki nüshasına
baktığınız zaman Sayın Nihat Erim Cumhuriyet Halk Partisinden
istifa ediyor
VELİ
AĞBABA (Malatya) İşiniz zor Sayın Kubat!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
ve bir gün sonra bağımsız Başbakan
olarak görevlendiriliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) İşte o kadar.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Yani bunu şunun için söylüyorum: Bir mahzuru var
mı? Asla. O zaman ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da bunu memnuniyetle
karşıladığını gazeteden okuyabilirsiniz. Bence de
doğru olan yapılmış, dönemin şartları onu
gerektiriyor.
Şimdi, gelelim
Sayın Bakanın istifasına. Siyasi partiyle ilişiği olan
3 bakanımızdan AK PARTİde üyeliği olanların partiye
usulünce başvurusu üzerine partimizin yetkili kurulları da kaydı
kaleme geçirmiş, istifasını almıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Kubata ne zor iş vermişsiniz!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Değerli arkadaşlar, Anayasanın 68inci
maddesinde her Türk vatandaşının siyasi partilere girme ve -tırnak
içinde söylüyorum- dilediği anda bu siyasi partiden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kubat, bir dakika ilave süre veriyorum.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
çekilme hakkı olduğu anayasal olarak güvence
altına alınmıştır.
Yine, Siyasi
Partiler Kanununda da üyelikten çekilme iradesinin yazılı veya sözlü
olacağına yönelik bir açıklık yoktur. Dolayısıyla
istifa tek taraflı bir irade beyanıdır, karşı tarafa
ulaşmakla hüküm ifade eder.
Sayın
Yalçın Topçu Bakanımız, o gün kamuoyuna zaten bunu -medyaya
ilandır önemli olan- 78 milyona ilan etmiş ve kendisinin daha evvel,
bir yıl önce -şimdi vakit yok, gösteremiyorum- istifa ettiğine
dair belgeleri de vardır. Partiye üye olmak Katolik nikahı
kıymak değildir, insan istediği zaman ayrılır. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Önemli
olan iradedir, bazı partiler dilekçeyi almayıp süründürebilir, siz de
yaşıyorsunuz bunu.
Ondan dolayı,
Sayın Başkanımızın tutumunda hukuka aykırı
bir yer olmadığından dolayı
Başkanımızın lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, Sayın Kubat
konuşmasında yaptığı değerlendirmelerde
doğrudan şahsımı hedef almış, ayrıca
kullanmadığım ifadeleri kullandığım şeklinde
konuşmuştur. İç Tüzükün ilgili maddesi gereğince, takdir
edeceğiniz sürede cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bir sataşma
kullanmadı. Üstelik de saygıyla hitap etti.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Cumhurbaşkanına hakaret ettiğini söyledi, bu
sataşma değil mi?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hakaret etti.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Siyasi eleştiri yaptı. Cumhurbaşkanına
eleştiri yapılmayacak mı ya bu ülkede?
BAŞKAN
Sayın Başkanım, sataşma olduğu kanaatindeyim. Size iki
dakika söz veriyorum.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın usul görüşmesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Değerli arkadaşlar, içimizde geçmişten beri burada
olanlar var, ilk kez olanlar var ama şuna açıklık getirelim:
Birincisi, burada Adalet ve Kalkınma Partili başkan vekilleri, bu
usul tartışmalarını iki üç dakikayla sınırlarken
Sayın Başkanın beş dakika takdir etmesi, üstüne sözü bitene
bir dakika ilave süre vermesi ve bu özgürlük ortamından Sayın
Kubatın da büyük bir memnuniyetle faydalanması hepimizi memnun
etmiştir. Bu bir demokrasi açılımıdır. Bundan sonraki
herkese örnek olmasını dileriz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gelelim biraz önce
Sayın Kubatın söylediği ve Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarından da hani o işten uzak duracakmışız
gibi Sen esas Nihat Erime cevap ver. diyorlar. Tam da onun için geldim.
Orada yapılan uygulama, birisini seçip -askerler tarafından- sonra
istifa ettirilip görevlendirmektir. Yapılan işlem
kınadığımız bir darbe döneminin
uygulamasıdır, bugün de kınıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kimse şunu unutmasın: Cumhuriyet Halk
Partisinin rahmetli, efsanevi Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit,
o darbe hükûmetine, o muhtıra hükûmetine karşı çıkarak
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteriyken görevinden istifa etmiş,
Anadolunun yollarına düşmüş, darbeye direndiği için
büyümüş ve Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı olmuş
ve tarihteki en büyük seçim başarısını göstermiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi, sizin gibi, darbecilerin açtığı yoldan
yürüyen değil, darbeye direnerek büyüyen bir partidir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma var, sataşma
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Aydın, dinliyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim, sayın
konuşmacı AK PARTİyi darbecilerin açtığı yolda
yürümekle itham etti. Sataşmadan dolayı
BAŞKAN Sayın Aydın, yeniden bir
sataşmaya meydan vermeden size iki dakikalık süre veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tabii, Özgür Beyi burada dinlerken, özellikle
darbelerden bahsederken bir şöyle geçmişini düşünseydi, bir aynaya
baksaydı kimin darbelerle geldiğini, kimin darbelerle bu ülkede
iktidar olduğunu çok net görecekti. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Ama, maalesef,
darbeci mantıktan gelen, darbelerle iktidara gelen, her darbenin
arkasında var olan CHP zihniyetini görmeden kalkıp burada AK
PARTİyi itham edemez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Saray darbesi var, saray
AHMET AYDIN (Devamla) - İkincisi,
Cumhurbaşkanımıza asıl
saygısızlığı yapan sizsiniz, bunu bilmenizi isterim.
Siz de biliyorsunuz, bu millet de biliyor. Cumhurbaşkanına
karşı bugüne kadar ağza alınmadık onca hakareti yapan,
bu milletin yüzde 52 oyuyla iş başına gelen zatımuhteremi
burada hakaretlerle itham etmenin hiçbir manası yoktur. Ve bugüne kadar da
siz bir koalisyona tamam dediniz de, reform hükûmetine tamam dediniz de,
azınlık hükûmetine tamam dediniz de Cumhurbaşkanı mı
yok dedi, Cumhurbaşkanımız mı yok dedi? (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Ben Cumhurbaşkanlığı makamına
gitmeyeceğim. diyecek şahıslara, Ben saraya
gitmeyeceğim. diyenlere ve bu saatten sonra bir hükûmetin
kurulamayacağı çok aşikâr olan bir durumda da tabii ki
Sayın Cumhurbaşkanı yetkiyi vermez. Onun takdir hakkı da
Cumhurbaşkanınındır, sizin değildir.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet
Sayın Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, konuşmayı dinlediniz.
Aslında hiçbir açıklamaya gerek olmaksızın söz talebimi de
yerinde bulacağınızı değerlendiriyorum. Ancak
Sayın Aydının kullanmış olduğu tüm ifadelerde,
hem şahsıma hem Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine
hem de tarihine ağır hakaretler olduğundan dolayı cevap
hakkını talep ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tarihinde darbeler var efendim, ağır hakaret
değil. Tarihi darbelerle dolu.
BAŞKAN
Sayın Başkanım, tutanakları isteyip sataşma varsa
aynı birleşimde söz vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi,
müsaade ederseniz, tartışmaya kaldığımız yerden
devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Daha
sonra eğer sataşma varsa söz vererek sizi kürsüye davet
edeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, normal şartlarda bu
uygulamayı elbette kabul ederiz. Ancak hepimizin gözü önünde ana muhalefet
partisine, Türkiye'nin kurucu iradesine, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihine
yapılmış bu kadar ağır bir hakaret varken,
tutanakları talep etmek suretiyle bu meselenin sanki
soğumasını ve kabul edilebilir bir tarafının da
olduğu imasına gelir.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Gerçekleri söyledi ya!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bu hatadan yüce Başkanlık makamını uzak
tutacağınızı bekliyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel, tabii, biraz tansiyonu düşürmeye
çalışıyoruz. Sizin de bu konuda bize hak vereceğinizi ümit
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) O konuda ben gayret içinde olacağım efendim.
BAŞKAN Ama
yapılan sataşmayı tabii ben de dinledim. Size konuşma
hakkı olduğunu biliyorum ama yeni bir sataşmaya imkân vermeden
bu hakkınızı kullanmak için size iki dakikalık süre
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ederim.
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde
bulunduğumuz yüce Meclis, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihini, Cumhuriyet
Halk Partisinin bu ülkenin tarihine yaptığı katkıları,
bu ülkeye demokrasiyi nasıl getirdiğini, bu yüce Meclis şahitlik
etmiştir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi buraya darbelerle değil,
Cumhuriyet Halk Partisi bu Meclise Kurtuluş Savaşını
vererek ve Kurtuluş Savaşının sonunda muzaffer olarak
gelmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Tabii canım, tabii!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkede zaman zaman
eleştirdiğiniz bir tek parti iktidarı dönemini
yaşamış, sonunda çok partili rejime geçme kararını
vermiş
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Allah Allah!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla)
kaybettiği seçimi Cumhuriyet Halk Partisinin dönemin Genel
Başkanı Sayın İsmet İnönü, rahmetli İnönü En
büyük yenilgimiz ama benim ve demokrasinin en büyük zaferi. olarak
nitelendirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu
tartışmayı daha çok uzatma niyetinde değilim ama 1980
öncesi çekilmiş filmlere bakın.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Menderesi söyle! Menderesi niye
söylemiyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Hepinizin izlediği -hadi biraz ortam yumuşasın- bir
Hababam Sınıfına bakın. Hababam Sınıfında
herkes var; Kürtler var, Türkler var, Laz var, Çerkez var;
bıyığıyla o dönemin ülkücüleri var, solcuları var.
Hababam Sınıfında bir tek sizler yoksunuz çünkü 80 öncesinde
çekildi, 1980 darbesinin ürünleri o filmde olamaz. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Ben varım, ben.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Eğer bu yemin törenine devam edeceksek, önce sayın
bakanların çıkıp hepimizin huzurunda Adalet ve Kalkınma
Partili değiliz. diye yemin etmelerini talep ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) Hababam Sınıfı sınıfta kaldı!
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici
Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8inin
bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal
olduğu gerekçesiyle, Anayasanın 112nci maddesine göre ant
içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi tutumumun aleyhinde konuşmak üzere
HDP Grup Başkan Vekili, Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris
Balukene söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, ülkenin
dört bir tarafında oluk oluk kanın aktığı, her gün
genç bedenlerin toprağa verildiği bir dönemde bu Meclisin savaş
tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplanmasının utanç
verici olduğunu burada ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bu konuyla ilgili
görüşlerimizi arkadaşlarımız kürsüden ifade edecekler ancak
kurulmuş olan bu seçim Hükûmetiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
ortaya koymuş olduğu itirazın tamamen doğru ve geçerli olduğunu
Halkların Demokratik Partisi olarak biz de ifade etmek istiyoruz.
Şurada oturan
seçim kabinesi, 7 Haziranda ortaya çıkan halk iradesinin boşa
çıkarılmasının bir sonucudur. 7 Haziran seçimlerinde ortaya
çıkan sandık sonuçlarının Cumhurbaşkanı
Erdoğan tarafından siyaset kurumu üzerine oturtulmuş bir
vesayetinin sonucudur. Önce çözüm süreci masasını deviren
Cumhurbaşkanı koalisyon süreci boyunca da, maalesef, bütün
açıklamalarıyla o sürece müdahale etmiş ve koalisyon
masasını devirmek suretiyle 7 Haziranda ortaya çıkan halk iradesini
tamamen boşa çıkarmıştır. Hükûmet kurma süreci
kırk beş günle tamamen bitmemişken Türkiyede en fazla oy
almış ikinci siyasi partinin Genel Başkanına hükûmet kurma
yetkisi vermesi gerekirken, maalesef, yasaları ve Anayasayı ihlal
ederek Sayın Kemal Kılıçdaroğluna hükûmet kurma görevini
vermemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, elimde
şu Anayasa kitabı var. Burada hükûmet kurma süreçleriyle ilgili
tanımlamalar son derece net. Bu Anayasanın hiçbir maddesinde
Sarayın yolunu bilmeyenlere hükûmet kurma yetkisi verilmez. diye bir
şey yazmıyor. (HDP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla
Cumhurbaşkanının hükûmet kurma sürecine bu şekilde müdahale
etmesi açık bir siyasi vesayet anlayışının ta
kendisidir ve ülkeyi de 1 Kasım seçimlerine mahkûm edecek şekilde bir
seçim hükûmetini dayatmasının ta kendisidir diyorum.
Tabii, bu seçim
hükûmetiyle ilgili süreçleri çok fazla burada irdelemeye zamanımız
yok. Keşke siyasi partiler bu sıraları AKPye terk edecek
şekilde bir siyasi tutum içerisine girmeseydiler. Burada bu kabineye
baktığımız zaman, 2 HDPli sayın bakan
dışında, ben tarafsız ve bağımsız
olması gereken bakanları görmüyorum. Zaten mevcut veriler de öyle
diyor.
Bakın, TÜRGEV
yönetiminde görev almış olan bir sayın milletvekili şu anda
tarafsız ve bağımsız bakan olarak bu sıralarda
oturuyor. Aynı şekilde, Millî Savunma Bakanı olarak, AKPde
görev yapmış olan bir sayın bakan tarafsız ve
bağımsız olarak bugün bu sıralarda; halkın
aklıyla, zekâsıyla alay eder şekilde burada oturuyor. Yine, bir
bakanlığın müsteşarlık görevini yapan -ki o
müsteşarlık görevine de bir gün öncesinde gelmişti- yani bir
hafta içerisinde önce müsteşarlığa sonra bakanlığa
atanan bir sayın bakan bağımsız ve tarafsız Kabine
üyesi olarak burada oturuyor.
Bizim, geçmiş
hükûmet döneminde de seçim döneminde tarafsız olması gereken Adalet,
İçişleri ve Ulaştırma Bakanının nasıl bir
pratik sergilediğiyle ilgili deneyimimiz var. Dolayısıyla,
bugün, bir gün öncesinden, bir hafta öncesinden AKPli kimliğinden istifa
ettirerek buraya tarafsız ve bağımsız olarak getirmiş
olduğunuz Kabine üyelerine dair hiçbir güvenimiz yoktur. Açık bir
şekilde, onların tamamı taraflı ve bağımlı
olan AKPnin Kabine üyeleridir. Keşke, dediğim gibi, böyle bir ortam
yaratılmamış olsaydı, bu meydan AKPli Kabine üyelerine
bırakılmamış olsaydı.
Ancak, bakın,
tarafsız olması gereken bakanlar daha ilk günden nasıl bir tutum
alacaklarını ortaya koydular. İçişleri Bakanı olarak
atanmış olan kişi Ben halkın kafasını ezeceğim.
diye bütün kamuoyuna bütün halkın gözü önünde beyanatlar verebiliyor. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Öyle demedi.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Halkın kafasını ezecek hiç kimse o koltukta
oturamaz. Sen duygularıyla hareket eden bir polis memuru değilsin. O
Bakanlık koltuğuna oturduğun zaman tarafsız olarak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
seni bağlayan yasalar ve anayasal gereklilikler
konusunda kamusal hizmet vermek zorundasın. Dolayısıyla, bu
ortaya koymuş olduğunuz tutum
BAŞKAN Sayın
Baluken, bir dakika ilave söz veriyorum.
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bu ortaya koymuş olduğunuz tutum, bizatihi
atanmış bir AKPli Kabine üyesi olarak, siyasi beyanat olarak ortaya
koymuş olduğunuz bir yaklaşımdır.
SAİT YÜCE
(Amasya) Sayın Başkan, müdahale edin ya, yalan söylüyor. Bu
nasıl oturum!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Beyefendi, cevap hakkınız varsa gelir burada
verirsiniz. Sizi ilgilendiren bir
SAİT YÜCE
(Amasya) Yalan söyleme! Yalan söylediğin lafı düzelt diyorum sana!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Sayın Başkan, müdahale edecek misiniz?
Aynı zamanda,
bakın, tarafsız olması gereken İçişleri Bakanı ve
Adalet Bakanı -Sayın Başkan, dikkatinize sunuyorum bunu-
milletvekillerinin ve grup başkan vekillerinin telefonlarına
çıkma noktasında bile bugüne kadar taraflı
davranmışlardır. Adalet Bakanı burada, aynı
şekilde seçim döneminde tarafsız olmak için bu Kabineye dâhil
edilmişti ama yirmi gün boyunca, bir ay boyunca bir partinin
milletvekillerinin, grup başkan vekillerinin telefonlarına cevap vermeyen
bir yanlı tutum sergilemiştir.
Cezaevlerinde
yirminci güne dayanan açlık grevleri var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Yaşamını yitirmek üzere olan hasta tutsaklar
var, orada yaşanan acil gündemler var, biz karşımızda bir
muhatap bakan bile bulamayacak bir sıkıntıyı
yaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
Dolayısıyla,
bu pratik içerisinde tarafsızlığını ve
bağımsızlığını göstermiş olan Kabine
üyelerinin tamamının da AKPnin atanmış bakanları
olduğunu ifade ediyor, bu işlemin geçersiz olduğunu ben de
buradan belirtmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, tutumumun lehinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vurala söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Tabii, sözlerimin
başında, gerçekten, bugün yine kahpe bir pusuda 1 emniyet amirimiz, 3
polisimiz şehit oldu, Cenabıhaktan rahmet diliyorum. Yani bugün
bunları konuşacağız ama bilemiyorum. Gerçekten, Diyanet
İşleri Başkanının söylediği gibi, vicdanlar ne
zaman ayağa kalkacak, bu sürecin sorumluları ne zaman
vicdanlarından dolayı nedamet getirecek? Bunu söyleyerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, sizin de Meclis Başkan Vekili olarak yönetimde
başarılı olacağınızı ve gerçekten İç
Tüzük çerçevesinde milletvekillerinin, parlamenter demokrasinin
arzuladığı bir yönetim sergileyeceğinize olan
inancımızı bugünkü uygulamalarınızla müşahede
ettik. Başarılar diliyorum, heyetinize de bu Divanda olanlara da.
Evet, bugün
25inci Dönem milletvekilleri 7 Haziranda hep beraber, birlikte milletin
iradesiyle geldik ama Türkiye Büyük Millet Meclisinden sorumlu bir hükûmet
kurulmadı, kurdurulmadı. Onun sonucunda bir seçimin yenilenmesi
kararıyla karşı karşıyayız ve 1 Kasımda
milletimiz bu süreyle ilgili olarak, bu süreçle ilgili olarak hükmünü ifade
edecek. Gerçekten, 7 Haziran seçimlerinin siyasi sonuçlarını
hazmedemeyenlerin, bu süre içerisinde 400 milletvekili verin, bu iş
barış içerisinde çözülsün. diyerek bugünkü kaotik ortamı ve
parlamenter demokrasiyi çalıştırmayarak millet iradesine
dayalı bir hükûmetin oluşmasını sağlayamayanların
Tekrar milletimize gidelim, hata yaptı. diyerek milleti suçlayıp
tekrar seçime götürdüğü bir süreç.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tavrımız çok açık ve net oldu. 7 Haziran
seçimlerinin verdiği siyasi kararlar doğrultusunda Milliyetçi Hareket
Partisi olarak açık yüreklilikle Çözüm sürecinin ortakları, bu
çözümünüz neyse gelin milletin huzurunda anlatın. dedik, anlatın.
Çıkıyorsunuz televizyonlara Görüşüyoruz, mutabakatlar,
şunlar bunlar
Topçuları, popçuları topluyorsunuz. Madem öyle,
buyurun gelin dedik. Nerede? Destekçileri nerede, ortakları nerede?
Olmadı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 7 Haziran seçimlerinde bir
millet iradesinin verdiği siyasi mesaj doğrultusunda gelin hep
beraber, birlikte temiz yönetim, temiz siyaset olsun, rüşvet ve yolsuzluklar,
ucu kime dokunursa dokunsun gidelim. dedik. Buluşalım. dedik.
Hayır. dediler. Gelin hep beraber, birlikte, uyuyan bombaların
yerleştirilmesini sağlayan, bugün kahpe pusularla PKKnın
güçlenmesine yol açan, hepimizin vicdanını yaralayan bu süreci,
PKKyı güçlendiren bu süreci sonlandıralım. dedik.
Hayır. dediler. Gelin, parlamenter demokrasiyi bekleme odasına
almak yerine -hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir ve
millî egemenlik Parlamentoda temsil edilir- Parlamentoya sorumlu bir Hükûmet
kurulsun, kuvvetler ayrılığı olsun. dedik. Makamları
tartışmayız. dediler. Gelin, hep beraber, birlikte bu milletin
millî devletini, üniter devletini, millî kimliğini,
vatandaşlığın adını tartışmayalım,
mutabakat oluşturalım -gelecekte beraber, birlikte- gelin, bu temel
üzerinde bir koalisyon oluşturalım. Hayır.
Otuz iki gün
boyunca Cumhuriyet Halk Partisiyle oturup görüşüp sonra Koalisyon bile
teklif etmediler. deyip otuz iki günü tüketenler geldiğimiz bu noktada
hangi siyasi iradede mutabakat oluşturmadığının
hesabını elbette millete verecektir 1 Kasımda. Değerli
milletvekilleri, elbette bu hesap verilecektir. Onun için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tavrımız çok açık ve net olmuştur. Hiç
kimsenin, 7 Haziran seçimlerinden önce yöneten zihniyetin aynı
şekilde PKKyı güçlendiren çözüm sürecini, haram paracı
Rızanın oluşturduğu şebekeyi aklayacak şekilde
devam etmesine izin vermezdik. Milletimiz de bize bunun için destek verdi,
milletimiz de iktidarı bunun için tek başına iktidardan
alıkoydu.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Meclis Başkanlığında ne yaptınız?
OKTAY VURAL
(Devamla) Onun için bugün seçime götüren sürecin müsebbiplerinin kim
olduğunu gayet net bir şekilde herkes bilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu bir
Hükûmet kurdurmayarak, kurmayarak tekrar seçim iradesi sonucunda geçici
Bakanlar Kurulunun teşkiline yönelik süreç ile bu heyetin
oluşmasında Milliyetçi Hareket Partisi siyasi iradesi yoktur. Böyle
bir irade de burada temsil edilmemektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, bir dakikalık ek süre veriyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bu konuda,
kırk altı yıllık şerefli, ülkücü ve milliyetçi
hareketin temsilcisi Milliyetçi Hareket Partisinin bu süreçle ilgili siyasi
iradesini bu şekilde yozlaştırmaya yönelik hiçbir girişim
bizim açımızdan kabul edilemez. Bu heyette Adalet ve Kalkınma
Partisi ile HDPnin siyasi iradesi bulunmaktadır. Bu, AKPnin seçim
kampanyasıdır. Anayasa ve milletin iradesine göre kurulmuş bir
geçici Bakanlar Kurulu yoktur, Anayasanın lafzına ve ruhuna uygun
bir heyet de söz konusu değildir.
Ayrıca, bu
çerçevede, 12 Mart gibi bir askerî muhtıranın siyasi sonuçlarının
parlamenter demokrasinin bu kadar geliştiği böyle bir ortam
içerisinde milletvekillerinize bir örnek olarak sunulmasını da
-zannederim- bir hata olarak değerlendirmenizi istirham ediyorum. Bu
vesileyle bu geçici Bakanlar Kurulunun aldığı her türlü kararın
da geçici olduğunu ifade ederek, Milliyetçi Hareket Partisinin bu süreçte
siyasi iradesinin olmadığını tekrarlayarak hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sanırım oylamaya
geçeceksiniz. Oylamaya geçmeden önce
BAŞKAN
Hayır, oylamaya geçmeyeceğiz, yeminler var, ona devam edeceğiz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yani, tutumunuzla ilgili, usul
tartışmasıyla ilgili herhâlde oylamaya
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Usul tartışmasını bir neticeye
bağlamadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi o konudaki görüşümü ifade edeceğim.
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Adalet Bakanı Kenan
İpekin Halkların Demokratik Partisi grup başkan vekilleri ile
milletvekillerinin telefonlarına çıkmadığına ve
Başkanlık Divanının bu konuda bir tutum sergilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O zaman, ben bir konuyu tekrar dikkatinize sunmak
istiyorum. Kürsüden de ifade ettim, sanırım o sırada
Başkanlık Divanı üyeleriyle bir konuyu istişare
ediyordunuz.
Mevcut Kabine
içerisinde de yer alan Adalet Bakanı Halkların Demokratik Partisinin
grup başkan vekilleri ve milletvekillerinin telefonlarına çıkmıyor.
Cezaevlerinde yaşanan son derece yakıcı sorunlarla ilgili bugüne
kadar defalarca yapmış olduğumuz bütün girişimlere
rağmen bu tutumu devam ediyor. Bir önceki kabinede yer alan, tarafsız
olarak atanmış olan İçişleri Bakanında da aynı
tavır vardı. Biz defalarca bu konuyu Meclis Başkanı
Sayın İsmet Yılmazla görüştük. Meclis
Başkanının bir görevinin milletvekilinin ve Meclisin
itibarını sağlamak olduğunu belirttik. Bunu söylememize rağmen
bugüne kadar bu konuda düzelmeyen bir durum söz konusu. Demin kürsüden ifade
ederken de özellikle Başkanlık Divanınızın bu konuda
bir tutum sergilemesi ve bunu da Meclis Başkanıyla
paylaşması açısından ben belirtmiştim. O yüzden,
Başkanlık Divanından ricamız, eğer Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. diyorsak atanmış
bir bakanın seçilmiş milletvekillerinin telefonlarına
çıkıp çıkmama ya da randevu taleplerini dikkate alıp almama
noktasındaki görüşlerinizi Genel Kurulla paylaşmanızı
rica ederiz efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken,
teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu konuda bizim
Başkanlık olarak tutumumuz, sayın milletvekillerinin bakanlardan
önemli gördüğü konular hakkında bir randevu veya görüşme talep
etmesi durumunda, sayın milletvekillerinin bu durum ve pozisyonlarına
uygun olarak sayın bakanların bunlara karşılık vermesi
şeklindedir.
Burada bahsi geçen bakan
arkadaşlarımız henüz yemin etmemiştir. Eğer bu konuda
onların da söyleyecekleri bir şey olursa yemin ettikten sonra arzu
ederlerse onlara da cevap hakkı olarak bu süreyi kullandıracağım.
Teşekkür ediyorum.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici
Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8inin
bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal
olduğu gerekçesiyle, Anayasanın 112nci maddesine göre ant
içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, biraz önce yapmış olduğumuz usul
hakkındaki görüşmeleri tamamladık. Benim tutumumda bir
değişiklik olmamıştır. Anayasanın 114üncü
maddesine göre atanan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, Sayın Başkanım
RECEP ÖZEL (Isparta) Neticeyi bir
söylesin ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır,
Sayın Başkan usul tartışmasında fikrinin
değişmediğini söylediği için
Bu son derece de kritik bir
karar olacaktı ve bu sebepten dolayı, İç Tüzükün 63üncü
maddesinin son fıkrasına göre tutumunuz hakkında oya
başvurmanızı talep ediyorum.
BAŞKAN Olur.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Efendim, bu mecburi bir hüküm değil.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanlığın takdirine bağlı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Siz mi yönetiyorsunuz? Olur. dedi.
BAŞKAN Şimdi, değerli
arkadaşlar, bugüne kadar çok kullanılan bir uygulama değil ama
uygulanmasını engelleyen herhangi bir engel de yok.
Dolayısıyla, bu hakkınızı kullanmak en doğal
hakkınız. Dolayısıyla bu konudaki tutumumu
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Başkanım
BAŞKAN Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, siz tutumunuzu zaten açıkladınız,
bunu oya başvurma mecburiyeti de yoktur.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Vurdu, vurdu.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Olur. dedi, Olur. dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim,
toplantıyı siz yönetiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekirse
tabiriyle
konu İç Tüzükte açıklanıyor, ben de gerektiğini
düşünüyorum. Bu konuda
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Evet Sayın
Başkanım
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu konuda zatıalinizin
yapacağı oylama neticesinde bu usulle ilgili bir kanaat Mecliste
oluştuğu zaman yapacağınız işlem nedir?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Böyle bir şey yok ki ortada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani nasıl bir işlemle devam edeceğiz, onu ifade
ettim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bakanlar yemin etmeyecek.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yemin etmeyecek.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani talebiniz o mu?
LEVENT GÖK
(Ankara) - Evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, dolayısıyla yani usulü
nasıl uygulayacağız?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bunu oylamaya dahi
hakkınız yok. Öyle şey mi olur ya?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Başkan kabul etti.
LEVENT GÖK
(Ankara)- Sayın Başkan, siz yönetiyorsunuz, devam edin.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Zaten tutumunuzu
açıklamıştınız Başkanım bir de.
LEVENT GÖK
(Ankara) Yok, daha açıklamadı.
BAŞKAN
Sayın Başkan, bu oylamaya sunulması konusunda ısrarınızı
sürdürüyorsanız oylama yaptıracağım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN O
zaman, tutumum hakkında olumlu görüş bildirenler işaret
buyursunlar: Kabul edenler
Etmeyenler
(CHP ve HDP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Hükûmet düştü.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Başkanım, bir ara verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında bir
anlaşmazlık var.
On dakika ara
veriyorum, grup başkan vekillerini de arkaya davet ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Buyursunlar.
Kapanma Saati: 14.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Koray
AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 7nci
maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Evet
Sayın Başkanım
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, az önce bir tereddüt
oldu, ara verdiniz, bir oylama yapıldı. Aslında bu
oylamanın yapılmaması gerekiyordu. Sayın
dışarıdan atanmış bağımsız
bakanların anayasal hakkı olan yemin konusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin usul tartışmasıyla bunu önleyici bir tavır
geliştirmesi Anayasaya aykırıdır. Eğer bu noktada
tutumunuz devam ederse bunun hakkında usul tartışması talep
ediyorum efendim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) - Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının bu yemini ettirmeme, bu tezkereye müdahale edip
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Hatibi işitemiyoruz Başkanım.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) -
bakanlık sıfatını ortadan
kaldırıcı bir tutum ve bunu oya sunarak bir karar alma
noktasında anayasal açıdan bir yetki olmadığından
dolayı bu noktada tutum belirlenirse bu konuda usul
tartışması açıyorum efendim.
BAŞKAN Evet,
o zaman usul tartışması açıyorum. (Gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır, hayır, Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu! Böyle bir
şey olur mu!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bunu açamazsınız.
Sayın Başkan, bir işleme başladınız, işlem
yok.
BAŞKAN -
Lehte ve aleyhte olarak müracaatları alacağız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Sayın Başkan, bunu yapamazsınız, böyle
bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, bir işlem sonuca bağlanmadan
nasıl usul tartışması açarsınız? Bir işlem
sonuca bağlanmadan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir şey
yapamazsınız, bir işlem başlattınız, bu
işlem bitmeden açamazsınız. Sayın Başkan, oylama
yaptınız, Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
dediniz, ara verdiniz. Şimdi yapmanız gereken, gerekirse açık
oylama yapmak.
(Kürsü önünde
toplanmalar, karşılıklı konuşmalar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Başladığınız işlemi
sonuçlandırmak zorundasınız. Arkadaşlarla da
konuşmadınız, istişare edilmedi. Başlanmış olan
işlemi sonuçlandırmadan
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, kanaatinizi belirtin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu işi bitirmeden
Usul tartışması
açın yine ama bu oylama işleminin bitmesi lazım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Oylama işlemini sonuçlandıracağız önce.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Usul tartışmasını açtınız
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bu işlem sonuçlanacak önce.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Böyle bir şey olur mu? Açık oylama
yaparsınız, her şey belli olur.
Sayın
Başkan, AK PARTİ oylamaya itiraz ediyor. Oylamaya
katılmasaydı
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Aynen itiraz
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sonucu açıklıyor, sonuç açıklanacak.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, o zaman beş dakika daha ara veriyorum ama
içeride yapacağımız görüşmeye bağlı olarak sizi
de içeri bekliyorum. Burada itiraz etmeyin, lütfen içeri gelin.
Kapanma Saati: 14.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
15.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Koray AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 7nci
maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Başkan, buyurun.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, üst bir hukuk normunun alt
uygulamalarla iptal edilmesi öncelikle hukuki değildir.
Siz, Meclisi
açarken Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde belirtilen geçici
Bakanlar Kurulu üyelerinden bazılarını ant içmek üzere kürsüye
çağırmama gibi bir yetkinin Başkanlığımızda
olmadığını düşünüyorum. dediniz ve bunu belirttiniz.
BAŞKAN Doğru.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Dolayısıyla, bu seçim hükûmetinin herhangi bir
şekilde güven oylamasına tabi olmadığı da Anayasa
114te açık bir şekilde ifade edilmiştir. Dolayısıyla,
burada açılan bir usul tartışmasının âdeta seçim
hükûmetinin bir güven oylamasına dönüştürülmesi ve alt bir
uygulamayla geçici kılınması ya da sakat
bırakılması her şeyden önce doğru değildir. Bu
oylamanın -daha önce de ifade ettiğimiz gibi- doğru olmadığını
belirtiyoruz, bu konuda usul tartışması talep ediyoruz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Böyle bir şey olamaz efendim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, buradaki usul tartışması, benim, ant
içmek üzere sayın milletvekillerimizi ve Bakanlar Kurulu üyelerinden
bazılarını kürsüye çağırmama gibi bir yetkimin
Başkanlığımızda olmadığını
söylemem üzerine açıldı, tartışmayı bunun üzerine
yaptık ve oylamaya geçtik. Oylama neticesinde de kâtip üyeler
arasında çoğunluğun ne olduğu konusunda
anlaşmazlık çıktı. Ben de bu durum
karşısında toplantıya ara vererek sizleri içeriye
çağırdım, sizlerin de bu konudaki görüş ve
düşüncelerini aldım.
Şimdi, müsaade ederseniz
-açılan usul tartışması sonucunda İç Tüzükün 63üncü
maddesi çerçevesinde yapılan oylama sırasında kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık çıktı- oylama işlemini
elektronik cihazla tekrarlayacağım. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Çünkü başlayan bir
işlemi
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, böyle bir oylama yapamayız efendim.
BAŞKAN Başlayan bir
işlemi
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Çünkü bu oylama fiilî olarak bir güven oylamasına çevrilmektedir.
Dolayısıyla, sizin yaptığınız oylamanın
sonucu neyi değiştirecektir Sayın Başkan?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanın tutumunu oyluyoruz, Başkanın tutumunu.
BAŞKAN Sayın Başkan,
onların oylama isteme hakkı İç Tüzükte var.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, bir karar verdiniz, devam ediniz.
BAŞKAN Bu hakkı da benim
kullandırma yetkim var.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Onaylıyoruz Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Peki, Sayın Başkan, sizin yaptığınız bu
oylamanın sonucu ne olacaktır?
BAŞKAN Ben de o yetkimi
kullandırarak oylamayı yaptırdım. Yarım kaldı,
kâtip üyeler arasında anlaşmazlık çıktı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, bir karar verdiniz, devam edin lütfen.
BAŞKAN Şimdi, oylama
işlemini elektronik cihazla tekrarlayacağım. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, bu doğru değil, böyle bir oylama
yapamazsınız.
BAŞKAN Beş dakikalık
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Tamam, buyurun
arkadaşlar.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, oylamadan sonra siz kanaatinizi de
açıkladınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, oylamayı bir açıklar mısınız?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) İşlem başladı Levent Bey.
BAŞKAN Başlattım
oylamayı ama, geç kaldınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, oylamada nasıl oy kullanacağımızı ifade
eder misiniz burada?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Sistem açık değil, sistemi niye açmıyorsunuz?
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, şimdi, tutumumun lehinde ve aleyhinde yapılan
oylamayı, yarım kalmış işlemi tekrarlıyorum ve oylama
işlemini de elektronik cihazla tekrarlayacağım.
Beş
dakikalık süre veriyorum. Tutumumun lehinde ve aleyhinde görüş
belirtenler oylarını ona göre kullansınlar.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hangi tutumunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN
Benim yetkimin olup olmadığı konusunda.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yetkiniz yok.
BAŞKAN
Evet, benim yetkimin olup olmadığı konusunda. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sizin yetkinizin olup
olmadığı konusu burada bir oylama konusu olmaz ki.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, yetkinizin
olmadığını söylüyorsunuz zaten.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sizin yetkinizi oylamıyoruz
burada.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, ben Benim yetkim yoktur. dedim, itiraz edildi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, yetkinizin
olmadığını söylüyorsunuz zaten.
BAŞKAN
Şimdi, benim yetkim olup olmadığı konusunda
açtığım usul tartışmasını
oylarınıza sunuyorum
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sizin yetkinizi oylama
hakkınız yok efendim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yetkiniz olmadığını söylüyorsunuz zaten,
böyle bir oylamaya gerek yok.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, neye göre oy kullanacağız?
BAŞKAN
Arkadaşlar, kabul edilirse yetkimin olduğuna, kabul edilmezse de yetkimin
olmadığına dair
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Efendim, böyle bir yetki olmaz. Bu bir hukuki yasama
faaliyetine dönüşür o zaman.
BAŞKAN
Olur, olur.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hayır efendim.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, Başkanlık tutumunu Kabul edenler,
etmeyenler diye oylamaya sunmuştum.
Şimdi,
aynı oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Beş
dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, yapılan oylama işari olduğu için, çok
sayıda da pusula geldiği için taraflar arasında uzlaşma
sağlanamamış, işari oylamanın gereği olan sonuç
elde edilememiştir. Onun için, oylamanın ne şekilde
yapılması gerektiği konusunda görüş almak üzere grup
başkan vekillerini on dakika ara vererek içeriye davet ediyorum.
Kapanma Saati:
15.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Koray AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 7nci maddesine
göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Tutumumu tekrar
işari olarak oylamaya sunacağım.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Sayın Başkan, oylama kararınızdan önce söz
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Önder.
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, bağımsız
bakanların yemin etmedikleri müddetçe Genel Kurul faaliyetlerine
katılamayacaklarına ve durum vuzuha kavuşana kadar Genel Kurul
salonu dışına çıkarılmaları için idare amirlerine
yetki verilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Sayın Başkan, şu an, Meclis İdare Amiri
olarak İç Tüzük hükümlerinin Genel Kurulda ihlal edilmekte olduğunu
dikkatinize sunmak istiyorum. Şu an yapılmış oylama
neticesinde yemin ettirilmemesine karar verilen sayın bürokratlar Genel
Kurul sıralarındadırlar. Yemin etmedikleri müddetçe Genel Kurul
faaliyetlerine katılamazlar. Bu durum vuzuha kavuşana kadar
sayın bürokratların Genel Kurul salonu dışına
çıkarılması için idare amirlerine yetki vermenizi rica ediyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Çünkü Anayasa ve İç
Tüzük çok açıktır. Bunlar, yemin edene kadar Genel Kurul
çalışmalarına, faaliyetlerine katılamazlar. Şu an
yürütmekte olduğumuz da bir Genel Kurul faaliyetidir. İdare
amirlerini göreve çağırmanızı arz ediyorum, yoksa ben
çıkartacağım çünkü. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, lütfen ciddiyete davet edin. Bu
ciddiyetsiz konuşmadan dolayı, lütfen, Sayın İdare Amirini
ciddiyete davet etmenizi talep ediyorum.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Ciddiyet nerede? Söyle de gelelim. Hacivat Karagöz oyununa
çevirdiniz. Böyle Kabine mi olur!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sayın bakanlar Anayasa gereği burada
bakan olarak bulunmaktadırlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, bu konuda
kaldığımız yerden devam ediyorum.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Kaldığımız yerden devam edemeyiz
Sayın Başkan, kesilmiş Cabir durumunda olan bürokratlar var.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici
Bakanlar Kurulu üyesi 11 bakandan 8inin
bağımsızlığıyla ilgili anayasal bir ihlal
olduğu gerekçesiyle, Anayasanın 112nci maddesine göre ant
içmelerinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN
Arkadaşlar, tutumumu tekrar oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, vekâletnamelerini sunsunlar.
KADRİ
YILDIRIM (Siirt) Başkan, iki elini kaldıranlar var.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, o ayakta olan arkadaşlar öne doğru
gelsinler; arkada olup ayakta olanlar öne doğru, araya gelsinler; şu
sayımı bir sağlıklı yapalım.
Arkada olan arkadaşlar,
siz de öne doğru gelin şu boşluktan, biraz geniş
duralım orada. Arkadaşlar, sık durmayın, biraz daha
dağınık durun.
Arkadaşlar,
sırada olanlar otursun, ayakta olmasınlar, oturarak el
kaldırsınlar, zorlaşıyor saymak. (Gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, oylamayı elektronik cihazla
yaptığımız için oy kullanamayanlar pusula gönderdi, çok
sayıda pusula geldi ve bunların da çift oy kullanma ihtimali
olduğu için bu oylama türünü yapmak zorunda kaldık, onun için biraz
sabırlı olsun arkadaşlarımız. Ayakta durmayın,
lütfen oturun arkadaşlar, rahat olun, oturun.
SERKAN TOPAL
(Hatay) Sayın Başkan, isim isim okunsun, demokrasi kazansın,
isim okunsun.
BAŞKAN
Arkadaşlar, kabul edenler tekrar el kaldırsın lütfen. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, müsamere salonuna çevirdiniz burayı.
BAŞKAN
Sessiz olun, itirazda bulunmayın lütfen, işi
zorlaştırmayın.
KADRİ
YILDIRIM (Siirt) İki el kaldırıyorlar.
BAŞKAN
Herkes tek el kaldırsın, tek el.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Üç saattir maalesef abesle
iştigal ediyor CHP, MHP, HDP
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP, MHP ve HDP sıralarından gürültüler)
CELAL ADAN
(İstanbul) Kes!
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Yürü yürü, anca gidersin!
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, kabul etmeyenler
(AK PARTİ
sıralarından Çek çek sesleri, alkışlar!)
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Aynı saftasınız, aynı. Hiçbirinizin
birbirinizden farkı yok, aynı saftasınız! (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Oraya bak, oraya!
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, o resim çeken arkadaşlar sayı gibi
algılanıyor, lütfen yerinize oturun.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Bakanlar Kurulunda da 2 kişi var ha!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Bakanlarımızı unutmayın!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Erol Bey, bakanları saydınız mı? 2 de
bakan var!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bakın burada, Bakanlar Kurulunda da el
kaldırıyorlar!
RUHİ ERSOY
(Osmaniye) Bakanlar Kurulunu da çek!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Arkana bak, arkana!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Sizin eseriniz, sizin!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Geç be, geç!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Senin eserin! Sizin eseriniz!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Geç be!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Yüzde 60 blok! Yüzde 60 blok!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, herkesi koltuğuna oturt, boş
koltukları say, çıksın meydana. (CHP ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, kâtip üyeler saydı, mutabık
kalındı, tutumum kabul edilmiştir.
Anayasanın
114üncü maddesine göre atanan
[AK PARTİ sıralarından Ne oldu,
ne oldu (!) sesleri, alkışlar; CHP, MHP ve HDP
sıralarından gürültüler]
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olalım; lütfen sessiz olalım,
sükûnetimizi koruyalım.
2
arkadaşımız çok dikkatli, özenli bir sayım yaptılar,
hatta 3 defa tekrar ettiler.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, oylama sonucunu söyleyin; kaça kaç oldu, ne
oldu?
IX.-
ANT İÇME
1.-
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanmış bulunan;
İçişleri Bakanı Selami Altınok, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu, Adalet Bakanı Kenan
İpek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, Dışişleri
Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali
Rıza Alaboyun, Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı, Kültür
ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi
Gönül ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun
Bilginin, ant içmesi
BAŞKAN
Anayasanın 114üncü maddesine göre atanan ve milletvekili olmayan geçici
Bakanlar Kurulu üyesi 11 sayın bakanın Anayasanın 112nci
maddesine göre ant içmesi gerekmektedir.
Şimdi
sayın bakanları sırasıyla ant içmek için kürsüye davet
edeceğim. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar, HDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
Sayın Selami
Altınok, İçişleri Bakanı.
Buyurun Sayın
Altınok. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar)
(İçişleri
Bakanı Selami Altınok ant içti) (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, ayakta alkışlar)
(HDP
milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmesi)
BAŞKAN
Sayın Kutbettin Arzu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar)
(Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu ant içti) (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, ayakta alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kenan İpek, Adalet Bakanı.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Adaletin nerede şerefsiz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın CHP sıralarına doğru
yürümesi)
MUSA ÇAM
(İzmir) Silah mı çekiyor? Silah mı çekiyorsun?
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Tabanca var!
MUSA ÇAM
(İzmir) Tabanca var, tabanca!
(AK PARTİ ve
CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümesi)
(Adalet
Bakanı Kenan İpek ant içti) (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Koray AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 7nci
maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ant içme işlemine devam ediyoruz.
Şimdi, ant
içmek üzere Sayın Ahmet Erdem, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem ant içti) (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hangi anayasaya?
BAŞKAN Sayın
Ayşen Gürcan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan ant içti) (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Feridun Sinirlioğlu, Dışişleri Bakanı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Dışişleri
Bakanı Feridun Sinirlioğlu ant içti) (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hangi anayasa?
BAŞKAN
Sayın Ali Rıza Alaboyun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun ant içti) (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Cenap Aşçı, Gümrük ve Ticaret Bakanı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Gümrük ve Ticaret
Bakanı Cenap Aşçı ant içti) (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yalçın Topçu, Kültür ve Turizm Bakanı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Kültür ve Turizm
Bakanı Yalçın Topçu ant içti) (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Mehmet Vecdi Gönül, Millî Savunma Bakanı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Millî Savunma
Bakanı Mehmet Vecdi Gönül ant içti) (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Feridun Bilgin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin ant içti) (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ant içme işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler (Devam)
7.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ülkemizin
ev sahipliğinde Ankarada 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde
gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) Taraflar Konferansının 12nci
oturumunun hazırlıklarının yapılması ve
Parlamenterler Yuvarlak Masa Toplantısı gündemine ilişkin
konuların görüşülmesi için BMÇMS Sekretaryası ve Yönlendirme
Komitesinin iş birliğiyle Almanyanın Bonn şehrinde 13-14
Temmuz 2015 tarihlerinde düzenlenecek toplantıya Türkiye Büyük Millet
Meclisinden katılması Genel Kurulun 9/7/2015 tarihli ve 6'ncı
Birleşiminde kabul edilen heyetteki isimlere ilişkin tezkeresi (3/19)
10/07/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Ülkemizin ev
sahipliğinde Ankara'da 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde
gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS) Taraflar Konferansının 12nci
Oturumunun hazırlıklarının yapılması ve
Parlamenterler Yuvarlak Masa Toplantısı gündemine ilişkin
konuların görüşülmesi için BMÇMS Sekretaryası ve Yönlendirme
Komitesinin iş birliğiyle Almanya'nın Bonn şehrinde 13-14
Temmuz 2015 tarihlerinde düzenlenen toplantıya Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir heyetin katılması Genel Kurulun 09/07/2015 tarihli ve
6'ncı Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmet
Yılmaz
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Ad ve Soyad Seçim
Çervesi
Ravza Kavakcı
Kan (İstanbul)
Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım. İstem hâlinde ikişer üyeye
lehte ve aleyhte onar dakika söz vereceğim.
X.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Eylül 2015
Perşembe günkü birleşiminde olağanüstü toplantı
çağrısının konusu olan Başbakanlık Tezkeresinin
görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip RTÜKte boş bulunan
1 üyelik için seçim yapılmasına ve Genel Kurulun bu seçimin
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine
ilişkin önerisi
03/09/2015
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 03/09/2015 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
İsmet
Yılmaz
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mehmet Doğan Kubat Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural İdris
Baluken
Milliyetçi Hareket Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 03/09/2015 Perşembe günkü (Bugün) birleşiminde
olağanüstü toplantı çağrısının konusu olan
Başbakanlık Tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasını
müteakip RTÜK'te boş bulunan 1 üyelik için seçim yapılması ve
Genel Kurulun bu seçimin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Söz talebi
yok.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.08
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
17.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Koray AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 7nci
maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Gündemimize
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, bir hususta yerimden söz talebim vardı
duyduğunuz üzere.
BAŞKAN
Evet, yerinizden söz talebiniz için buyurun.
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet Bakanı Kenan İpekin
kürsüden ant içmesi sırasında yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz
için.
Biraz önce
Sayın Adalet Bakanını siz kürsüye
çağırdığınız sırada tutanaklara
yansıyan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasvip
edemeyeceğimiz bir durumla karşı karşıyayız.
Arkadan gelen bir gürültü ve o sırada tutanaklarda Sayın Bakan
hakkında son derece yakışıksız bir ifade var. Ancak
hem kavas arkadaşlar hem tutanaklarla ilgili arkadaşlar kişinin
bu kişi olduğu konusunda emin değiller. Bu durumda görev grup
başkan vekili olarak bizlere düşmektedir. Tutanaktaki ifadeyi hiçbir
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin, hatta bu çatı altında görev
yapan herhangi bir partiden milletvekilinin kullanmasını doğru
bulmayız. Sayın Bakan bu sözü duymuş ve incinmiştir. O
anlamda da bu sözün tutanaklardan çıkarılmasını, tasvip
etmediğimizi ve bundan büyük bir üzüntü duyduğumuzu, sizin
şahsınızda yüce Meclise arz ederim. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi olağanüstü toplantı çağrı
önergesi uyarınca görüşülmesi gereken Anayasanın 92nci
maddesine göre verilmiş Başbakanlık tezkeresini okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler (Devam)
8.-
Başbakanlığın, Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik
Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası
Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm
Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf
Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal
Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut,
Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak
Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı
Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede
Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre
Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre
Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir
Yıllık İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin güney
kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve
tehditler artmaktadır. Irak'ın kuzey bölgesinde silahlı PKK
terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Suriye ve
Irak'ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya
koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir.
Nitekim,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178 (2014)
sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü
ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu
ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, DEAŞ ve benzeri
terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler
üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki
sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma
çağrısında bulunmuştur.
Komşumuz
Irak'ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve
istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör
gruplarının Irak'taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu
tehditlere karşı askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini
artırarak sürdürmek durumundadır.
Diğer taraftan,
Suriye'de rejimin beşinci yılına giren şiddet
politikalarının, terör gruplarına desteğinin ve
halkının etnik ve mezhepsel farklılıklarının
fiilî çatışmaya dönüştürme siyasetinin insani durum, bölgesel ve
uluslararası güvenlik ve istikrar bakımından yol
açtığı risk ve tehditler devam etmektedir.
Bu çerçevede, ilk olarak 2007 yılında kabul
edilen ve altı defa uzatılan Irak tezkeresi ile 2012
yılında kabul edilen ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresinin
2014 yılında tek bir metin hâlinde kabulünü zaruri hâle getiren ve
ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme
karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız
doğrultusunda gerekli önlemlerin ulusal düzeyde tespit edilerek hayata
geçirilmeye devam olunması, bunun yanı sıra DEAŞ ve benzeri
terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası
koalisyon bünyesinde Türkiye'nin de iştirak ettiği faaliyetlerin
sürdürülmesi önem taşımaktadır.
Bu mülahazalar
ışığında, Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm
terörist örgütlerden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame
ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl
olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini
etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre
ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve
dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut,
şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak
şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde
sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı
ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin
belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin
giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân
sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara
göre yapılması için 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile Hükûmete verilen bir yıllık
izin süresinin, aynı kararda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde,
2/10/2015 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasını
Anayasa'nın 92nci maddesi uyarınca arz ederim.
Ahmet
Davutoğlu
Başbakan
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN
Evet, Sayın Başkan.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, şu anda okutmuş
olduğunuz bu tezkere, 7 Haziran seçimi itibarıyla yetkisiz konuma
gelmiş müstafi bir Hükûmet tarafından Meclise sevk edilmiştir.
Bugün itibarıyla yemin eden yeni bakanların da dâhil olduğu yeni
Kabinenin bu tezkereyle ilgili gerekliliklerini yerine getirme yükümlülüğü
vardır. Ancak burada bu tezkerenin içeriğine dair bu
yetkilendirilecek olan Kabinenin iradesinin hiçe sayıldığı
bir durumla karşı karşıyayız.
Bakın, bu
tezkerenin süresinin bitmesine henüz bir ay var. 2 Ekim 2015 tarihine kadar
geçen yıldan kabul edilen tezkerenin geçerliliği vardır. Ancak
mevcut yetkisiz ve müstafi Hükûmet, yeni Kabinenin iradesini hiçe sayarak,
yetkisini gasbederek savaş kararıyla ilgili çok ağır bir
tezkereyi Meclisin gündemine getirmiştir. Dolayısıyla bu yönüyle
şu anda bu elimizde bulunan tezkerenin altında imzası bulunan
bakanların hiçbiri ya da yarısından çoğu bu sıralarda
oturmamaktadır. Sayın Bülent Arınç, Sayın Ali Babacan,
Sayın Faruk Çelik, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Sayın Taner
Yıldız, Sayın Selami Öztürk, Sayın Nabi Avcı,
Sayın Ömer Çelik, Sayın Nurettin Canikli yani bize gönderilmiş
olan bu tezkerenin altında imzası bulunan bakanların neredeyse
yüzde 70i şu anda bu sıralarda oturmuyor. Dolayısıyla,
Meclis Genel Kurulunun bu tezkereyle ilgili bir durumu değerlendirmesi
için bu mevcut yeni Kabinenin iradesiyle ilgili bir tezkerenin tecelli edip o
şekilde bize gelmesi gerekiyordu. Süre açısından da böyle bir
sıkıntı yoktu. O nedenle, bu tezkerenin görüşülmesi uygun
değildir. Bu konuyu bilgilerinize sunuyoruz.
Eğer
gereğini yerine getirirseniz tezkerenin görüşülmemesi, yeni Kabinede
ele alınarak, oradaki tartışmalardan ve oradaki irade
şekillendikten sonra Meclise gelmesi daha sağlıklı bir
işleyiş olur. Ama bu konuyla ilgili farklı bir tutum içerisine
girerseniz de tutumunuz hakkında usul tartışması talep
edeceğiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bu tezkereyi veren irade
Yani bu
tezkerenin görüşülmemesini gerektiren herhangi bir husus yok, bu tezkere
görüşülür. Dolayısıyla, terörle mücadele ettiğimiz böyle
bir anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmiş, askerlerimize,
polislerimize pusu kurularak, kahpece şehit edildiği bir ortamda
terörle mücadele açısından Hükûmetin öngördüğü bir tedbiri
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Henüz süresi var Sayın Başkanım,
ayın 2sine kadar süresi var.
OKTAY VURAL
(İzmir)
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletin iradesini ve
egemenliğini temsil eden milletvekillerinin görüşmeme gibi iradesi
olamaz. Ancak oya sunulur; reddederse eder, etmezse etmez.
Dolayısıyla, her şeyden önce böyle bir konuda bir tartışma
açmak, şu anda gerçekten saldırılara maruz bırakılan
güvenlik güçlerimizde Türkiye Büyük Millet Meclisinin alabileceği bir
tedbir konusunda bir tereddüt oluşturmak, tamamıyla terör örgütünü,
bu saldırıları yapanları cesaretlendirir. O bakımdan,
bu tezkere görüşülmelidir, siyasi olarak eleştirilebilir, iradeyle
ilgili söyleyeceklerimiz vardır ama Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmiş ve sinesinde, açıkçası bütün milletvekillerinin sinesinde
muhafaza ettiğimiz terörle mücadele konusunda yetki talep eden bir iradeye
karşılık, bu yetki talebiyle ilgili Meclisin iradesi her
halükârda tecelli etmelidir.
Dolayısıyla,
bununla ilgili bir eksiklik yoktur, hukuki eksiklik de yoktur. Bu konuda
tartışma çıkartmak, usul tartışması açmak da
Meclisin bu konuda iradesini mütereddit duruma düşürür ki böyle bir usul
tartışması açılması da son derece gereksizdir. (MHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ben burada, var olan bir olguyu bilginize sundum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan Sayın Grup
Başkan Vekili kendi siyasi görüşleri doğrultusunda, subjektif
duyguları doğrultusunda bir yorumda bulunuyor.
Şu anda
Meclisin bu tezkereyi kullanmasıyla ilgili bir sıkıntı
yoktur. Suriye ve Irak tezkeresinin geçerlilik süresi devam etmektedir.
Dolayısıyla böyle bir yetki alınmadığı için,
kendisinin bahsetmiş olduğu mücadele alanıyla ilgili bir
yetersizlik ortaya çıkmış değildir. 2 Ekim tarihine kadar,
geçen yıl oy vermiş oldukları Suriye ve Irak tezkeresinin hâlen
geçerliliği vardır. Dolayısıyla bu tezkerenin
görüşülmemesinin Türkiyenin dış politikası ya da içeride
yürütmüş olduğu süreci akamete uğratmakla ilgili herhangi bir
durum söz konusu değildir.
Bizim
bahsettiğimiz olay şu: 2 Ekim tarihine kadar süre varken, yeni bir
seçim hükûmetinin kurulması bütün ülkenin gündemindeyken, bu konuda
Bakanlar Kurulunun ne zaman göreve başlayacağına dair bir netlik
de söz konusuyken yeni Kabine baypas edilerek, iradesi hiçe sayılarak,
yetkisi gasbedilerek Meclise sunulmuştur.
Açık bir
şey söylüyoruz: Burada imzası bulunan bakanların neredeyse yüzde
70i bu sıralarda bulunmuyor. Dolayısıyla, burada, savaş
tezkeresinin olmamasından kaynaklı bir zafiyet söylemi tamamen
subjektif ve siyasi görüşler doğrultusunda ortaya konmuş olan
görüşlerdir. Biz tutumumuzda ısrarcıyız. Bu konuda sizi de
duyarlı olmaya ve bu tezkerenin görüşülmemesiyle ilgili tutum almaya
davet ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Evet, Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Değerli Başkanım, biraz önce usul
tartışması talebine yönelik, Sayın Vuralın, bunun bir
tartışmaya konu edilmemesine dair görüşü yerindedir.
Anayasanın 117nci maddesine göre, millî güvenliğin
sağlanmasında Meclise karşı sorumlu olan ve
imzalandığı anda yine anayasal olarak görevli ve yetkili olan
Bakanlar Kurulu tarafından imzalanmış, devlette
devamlılık ilkesince de sonraki Bakanlar Kurulu tarafından,
ancak aynı usulde paralellik ilkesi gereğince
alınmadığı sürece geçerliliğini hukuken muhafaza eden
bir tezkerenin şu anda burada görüşülmemesi diye bir husus Meclis
Başkanlığının yetkisinde değildir. Aksine, bir ay
kalmış şurada. Bundan önceki tezkere taleplerine de
bakıldığı zaman bir ay, bir buçuk ay önce gelen tezkereler
vardır. Sınırlarımızda şu anda meydana gelen elim
hadiseler de göz önüne alındığı zaman, bir saniye bile
boşluk doğmaması adına, 2 Ekim günü süresi dolacak olan bu
tezkerenin bugün Genel Kurulun iradesiyle onaylanıp
uzatılmasının kamu yararı açısından da önemli
olduğunu düşünüyor ve bunu tartışmaya gerek
olmadığı kanaatini belirtiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Konu
anlaşılmıştır Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, anlatamıyoruz galiba.
BAŞKAN Siz
bana anlattınız, ben anladım.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Şu anda bu tezkerenin süresi
dolmamıştır. Geçmişte bahsettiği örneklerde bir
hükûmet değişikliği söz konusu olmamıştır.
Şu anda değişen bir hükûmet ve yüzde 70i değişen bir
Kabinenin kararından bahsediyoruz. Dolayısıyla bu konudaki
tezkere görüşülemez. Bir aylık süre var. Yeni Kabine bunu tartışır,
bunu iradeleştirir, o şekilde Meclise sunar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, son dakikaya bu işler
bırakılmaz. Millî irade bugün karar verecekse bugün karar verir.
Kimse talimat veremez.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Siz gidin, siz savaşa gidin o
zaman.
OKTAY VURAL
(İzmir) Millî irade bugün karar verirse bu kararı veririz. Yetkiyi
kim kullanacaksa, nasıl kullanacaksa yetkiyi verdiklerinde
sormuşlardır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/6/2015 tarihinde yapılan
milletvekilliği genel seçimlerinin ardından, 62nci Hükûmetin
istifası 9/6/2015 tarihinde Cumhurbaşkanınca kabul edilmiş
ancak yeni hükûmet kuruluncaya kadar Bakanlar Kurulunun göreve devamı
istenmiştir. (3/12) esas numaralı Tezkere, yeni hükûmet
kurulamadığı için 62nci Hükûmetin görevinin devam ettiği
21/8/2015 tarihinde Başkanlığımıza intikal
etmiştir. Mezkûr Hükûmet, 24/8/2015 tarihinde Cumhurbaşkanı
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar
verilmesi üzerine Anayasanın 114üncü maddesi gereğince 25/8/2015
tarihinde çekilmiş ancak geçici Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar göreve
devamı Cumhurbaşkanınca istenmiştir. Dolayısıyla,
62nci Hükûmetin 63üncü Hükûmetin kurulduğu 28/8/2015 tarihine kadar
göreve devam ettiği, (3/12) esas numaralı Tezkerenin de Hükûmetin
görev süresi içinde Başkanlığımıza intikal ettiği
anlaşılmaktadır.
Bakanlar Kurulunun
tüm üyelerince imzalanan ve Başbakan imzalı bir üst yazıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen
tasarı ve tezkereler yine Başbakandan gelecek bir taleple geri
istenebilirler. Usulde paralellik ilkesi gereğince hazırlanıp
Başkanlığımıza gönderilecek bir geri çekme talebi
dışında, görüşülmekte olan tezkerenin iadesi mümkün
görülmemektedir. Görüşülmekte olan işin başka bir hükûmet
döneminde hazırlanmış olması görüşmelere bir engel
teşkil etmemektedir. Nitekim aynı dönem içinde gerçekleşen
hükûmet değişikliklerinde Başkanlığa daha önce
gönderilmiş bulunan tasarıların görüşmelerine devam
olunmaktadır.
İç Tüzükün
77nci maddesi, bir yasama döneminde sonuçlandırılmamış
kanun, tasarı ve tekliflerinin hükümsüz sayılacağı hükmünü
amirdir. Yine, aynı maddeye göre, yasama dönemi başında önceki
dönemde verilmiş olan soru, Meclis araştırması, genel
görüşme ve gensoru önergeleri de hükümsüz sayılır.
Görüldüğü üzere tezkereler, hükümsüz sayılacak işler
arasında da tadat edilmemiştir. Bu durumda yeni döneme intikal
edecektir. Yeni yasama döneminde bile görüşülmesi İç Tüzük
uyarınca mümkün bulunan bir tezkerenin aynı dönem içinde
gerçekleşen hükûmet değişikliği nedeniyle görüşülemeyeceğini
kabul etme imkânı bulunmamaktadır. Bu çerçevede,
Başbakanlık tezkeresinin görüşmelerine devam edilmesine engel
teşkil etmeyeceği ve Anayasaya, İç Tüzüke aykırı bir
durum bulunmadığı kanaatindeyim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkanım, bu konuyla ilgili
tutumunuz hakkında İç Tüzük 63e göre bir usul
tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN
Evet, usul tartışmasını açıyorum.
Lehte, aleyhte
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Lehte.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte tabii ki.
LEVENT GÖK
(Ankara) Aleyhte.
BAŞKAN Evet,
lehte, Doğan Kubat, Oktay Vural; aleyhte, İdris Baluken, Levent Gök.
Önce lehte olarak
Sayın Doğan Kubata veriyorum, kendisine beş dakika süre
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
(3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin Genel Kurulda
görüşülmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde
Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
İtiraz edilen
konulardan birisinde, mevcut imzanın atıldığı
tarihteki hükûmetin hukuken imza yetkisinin olmadığı ileri
sürüldü. Gerek yargı uygulamalarına bakıldığı
zaman gerekse devlette devamlılık ilkesinin bir sonucu olarak bu
iddianın geçersiz olduğu çok rahatlıkla
anlaşılır. Bakın, elimde 1988 tarihli, o zaman
Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Turgut Özaldan boşalan
Başbakanlık ve Bakanlar Kurulunun görevine devam etmesine dair
Danıştay 1. Dairenin vermiş olduğu -ki anayasal olarak
şu anda Başbakanlık bunu isteyebilir- istişari görüş
var ve o kararda da bu uygulamanın ta 1950 seçimleri, Şemsettin
Günaltay hükûmetinden sonra bakanların milletvekili seçilememesinden
dolayı, seçimden sonra yine Meclisin toplanmasına kadar, 22
Mayıs 1950 tarihine kadar aynı Hükûmetin görevine devam etmesi gibi
bir teamül başlamış yani devlet 7/24 esasına göre
kesintisiz çalışan bir aygıt olarak 1950den beri bu ilke
uygulanmış.
Yine, 1972 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan tezkereyle, Başbakan Nihat Erimin
istifası üzerine mevcut Başbakanlık görevi Millî Savunma
Bakanı tarafından üstlenilmiş ve bu görevlendirme
yapılmış.
Şimdi, 7
Hazirandan sonra, 9 Haziran tarihi itibarıyla Sayın
Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımıza
istifasını sundu. Yine, bu ilke gereğince Sayın
Cumhurbaşkanımız yeni bir kabine kuruluncaya kadar
Başbakanımız ve Hükûmetin görevde kalmasını rica etti.
Bu rica, aslında hukuki bir sonuç doğuran, anayasal açıdan her
türlü yetki ve görevi uhdesinde barındıran bir görevlendirmedir.
Aslında, bu bir tedviren görevlendirmedir çünkü devlet boşluk kabul
etmez arkadaşlar. Dolayısıyla, tezkere 21 Ağustosta geldi.
O tarihte görevde olan, bu tezkerenin altında imzası olan bütün
bakanlar anayasal açıdan bakanlık tasarruflarında bulunduğu
gibi, Bakanlar Kurulunun kararnamesine ve prensip kararının
altına da çok rahat imza koyabilecek bir durumda idiler.
Yine,
Danıştayın kararından bir örnek vereyim: Yetkili makam
tarafından kişi yönünden yetki olarak tabir edilen yetkinin,
normalde o anda görevli ve yetkili olan kişi tarafından
alınması gerekir. diyor. Yetkili kişi, işlem
yapıldığı anda o tarihte yetkili olandır.
Dolayısıyla, o tarih itibarıyla baktığımız
zaman, anayasal açından yetkili ve görevli olan bir hükûmet var. Bununla
ilgili, idarenin devamlılığı ilkesiyle ilgili bir sürü
örnek karar var Danıştay 6. Dairenin, Yargıtay 13. Dairenin.
Yani, bir işlem yapılmışsa örneğin bir belediye
encümeni bir yıkım kararı vermiş, bu, başka bir
belediyenin sınırına alınmış Bu yıkım
kararı geçersiz. diyemezsin. İdarenin
devamlılığı ve idari istikrar ilkeleri gereğince bunun
devam etmesi gerekir. diye onlarca uygulama örneği var.
Dolayısıyla, Hükûmetin yetkisiz olduğu noktasındaki iddia
yersiz ve hukuki dayanaktan yoksundur. Bu tezkerenin içeriğiyle ilgili
eğer bir iddia varsa o da yine anayasal açıdan 117nci maddenin
Bakanlar Kuruluna
Yine Millî Seferberlik Kanununda da bu hükümler yer
almaktadır. Bu konuda Bakanlar Kurulu, millî güvenliğin
sağlanmasından sorumlu olduğundan ulusal güvenliğin en ufak
bir tehdide maruz kalmaması ve bu tür risklerin oluşmaması
adına gününden önce bunu getirip Meclisin yasal -sonuç işlem burada
Meclisin onayıdır- izin verme noktasındaki işlemi yapma
noktasındaki ön işlemi yapmıştır, görevini
yapmıştır, zamanında yapmıştır.
Önceki tezkerelere
bakın, 6-7 defa Irak tezkeresini yeniledik. Hepsi önceden gelmiştir
ama yürürlük tarihi 2 Ekimden sonradır, o tarihten itibaren bir yıl
olacaktır. Yoksa, 2 Ekim günü saat 24.00ü bekleyip, gece yarısı
Meclisi toplayıp da burada bir karar çıkartacak hâlimiz yok.
Kanunlarda olduğu gibi yürürlük tarihi yani sürenin
başlangıcı 2 Ekim tarihi olacaktır. Dolasıyla, bu tezkerenin
buraya gönderilmesinde en ufak bir hukuki problem yoktur. Değerli
Başkanımızın bu tezkerenin görüşmeleri
açısından bir sıkıntı olmadığı, hukuka
aykırılık olmadığı noktasındaki tutumunun
yerinde olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aleyhte Sayın İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın
Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Demin ifade
etmiş olduğum görüşleri bu kürsüden bir kez daha ısrarla
vurgulamak istiyorum. Şu anda 2 Ekim tarihi itibarıyla süresi bitecek
olan bir tezkereyi görüşüyoruz ve özellikle 7 Haziran seçiminden sonra
koalisyon formüllerinin tamamının heba edildiği bir dönemden
sonra anayasal zorunluluk gereği bir seçim hükûmetinin kurulacağı
öngörülen bir tarihte bu tezkere Meclise sevk edilmiştir. Yeni seçim
Kabinesi bugün itibarıyla yemin ederek Meclisteki ilgili prosedürleri
yerine getirmek suretiyle göreve başlamıştır. Ancak, henüz
bitme tarihine bir aylık bir süre varken, yeni Kabine henüz ilk Bakanlar
Kurulu toplantısını yapmamışken, bu konuda yeni
bakanların savaş tezkeresiyle ilgili iradi görüşleri hiçbir
şekilde Bakanlar Kurulunda öğrenilmemişken Meclisin önüne
getirilen bir uygulamayla karşı karşıyayız. Açık
bir şekilde yeni Kabinenin iradesi gasbedilmiştir, yetkisi tahakküm
altına alınmıştır.
Bakın, 7 Hazirandan sonra, ortaya
çıkan Hükûmet, sarayın ve AKP Hükûmetinin bilinçli
yaklaşımları neticesinde bugüne kadar hükûmet görevini yerine
getirdi; halk size tek başına hükûmet yetkisini vermedi, ülkeyi
savaşa götürecek olan bu kadar ciddi savaş kararlarında siz tek
başınıza halktan yetki alan bir hükûmet pozisyonunda
değildiniz. Ancak bilinçli bir şekilde o sürecin geciktirilmesi ve
ondan sonra da seçim Kabinesinin iradesinin hiçe sayılmasıyla ilgili
bir durum söz konusu.
Burada devletin sürekliliğiyle
ilgili bir durum ifade ediliyor. Israrla altını çiziyorum, henüz bu
tezkerenin bitmesine bir aylık bir süre var. Yani Ortada bir savaş
tezkeresi olmadığı için Suriyedeki işler ters gidiyor. ya
da İçerideki mücadele akamete uğruyor. gibi bir durum yok. Zaten
sizin başından beri yapmış olduğunuz yanlış
uygulamalarla içeride ve dışarıda giderek bataklığa
saplanan bir ülke gerçekliği var. Suriyede mezhepçi bir
yaklaşım üzerinden oradaki bütün çete yapılanmalarıyla
ilişkiye girip, orada iç savaşın fiilî bir tarafı olup
sonra da bunu getirip bir savaş tezkeresi şeklinde bütün ülkeyi
savaşın içerisine sokacak bir tutumla ele alırsanız burada
hiç kimse size inanmaz.
Özellikle Cumhuriyet
Halk Partisindeki milletvekillerine seslenmek istiyorum: Sevgili
arkadaşlar, içeride yürüyen savaşı vatan savunması
değil, saray savunması olarak tarif etmediniz mi? Dış
politikayla ilgili, Suriye politikasını koalisyon görüşmelerinin
en büyük sorun alanı olarak ortaya koymadınız mı?
Şimdi ne değişti de AKPnin bu suçlarına ortak olacak bir
savaş ortaklığı tutumu içine giriyorsunuz? AKPnin tutumu
belli; zaten bugüne kadar yanlışlarla götürdü ama özellikle
Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki vicdanının sesini ve
halkının sesini dinleyen milletvekillerinin bu konuda sorumlu
davranmaları gerekiyor.
Sınır
ötesi tezkere demek yeni Roboski katliamı demek, yeni bir Zergele
katliamı demek. Yarın öbür gün bu katliamlar tekrar gündeme
geldiğinde eğer bu suça ortak olmak istemiyorsanız -ki bunu
AKPdeki vicdanlı milletvekilleri için de söylüyorum- bu savaş
tezkeresine karşı mutlaka hayır oyu
kullanılmalıdır.
Suriyeyle ilgili,
içerideki yaşanan çatışmalı kaos süreciyle ilgili
yapılması gereken çözümler ortadadır. Bakın, Dolmabahçe
mutabakatında 10 madde, 10 demokrasi manifestosu üzerinde biz bir
açıklama yaptığımız zaman bütün toplum rahatladı.
Oradaki anlaşmamızda ve İmralıda Sayın Öcalanın
da dâhil olduğu görüşmede, bir izleme heyetinin kurulması
durumunda bir hafta sonra bütün Türkiyede silahlı mücadelenin devreden
çıkacağı bir noktada anlaşma
sağlanmıştı. Ne oldu, ne bitti de birdenbire, bir hafta
içerisinde -barışa yakınken- bu ülke bu kadar kaosa ve
savaşa sürüklendi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ne
oldu da şimdi on yıldır çözüm getirmeyen savaş tezkereleri
üzerinden tekrar çözüm arar bir pozisyona geldiniz?
Dediğim gibi,
biz bunun sebebini biliyoruz; bu savaşın ne için
çıkarıldığını, erken seçim dayatmasının
anlamının ne olduğunu, 7 Haziran iradesinin nasıl boşa
çıkarıldığını biliyoruz. Ama hem sizdeki
vicdanlı milletvekillerine hem de özellikle
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisindeki barıştan,
demokrasiden yana olan milletvekillerine, bu suça ortak olmayın diyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Lehte Sayın Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, ben daha önce de görüşümü
ifade ettim.
Bugün 4 polisimiz
şehit. Şu anda nerede ne olduğunu bilmiyoruz. Bir terör örgütü
kahpece pusular kurarken ve manevi şahsiyetini temsil ettiğimiz
ordumuza saldırırken Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı
millî güvenliğin sağlanmasından sorumlu bir Bakanlar Kurulunun
gönderdiği bir tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve
irade ortaya konur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu kadar açık ve nettir, burada tereddüt olmaz.
Efendim, yok, 1
Ekime kadar
Ne bekleyeceğiz, ne beklenecek? Bizim terörle mücadelemiz
meşrudur, hukukidir. Bu bakımdan, bu eksende
bakıldığında bu tezkereyi buraya sevk eden irade, şu
andaki iradeyle ilgili zaten tezkere sırasında görüşlerimizi söyleyeceğiz,
niyetin ne olduğunu söyleyeceğiz, eleştirilerimizi ifade
edeceğiz ama Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş bir tezkerenin
görüşülmesini ertelemek, terörle mücadele iradesini ortadan kaldırmak
demektir.
O bakımdan,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak fazla söze de gerek yoktur, bu konuda bir an
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere başlamalı ve
milletimizin iradesi tecelli etmelidir. Bu bakımdan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, terörle mücadele eden askerimizin, polisimizin yanında
olduğu iradesini ortaya koymalıdır. Biz böyle bir iradeyi arıyoruz,
böyle bir iradeyi kimin nasıl kullanacağını ya da
kullanamadığını da milletimizin aziz temsilcileriyle
elbette paylaşacağız.
Saygılarımı
arz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aleyhte Sayın Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açılan
usul tartışması üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, esas
mesele, Türkiyede şu anda tartışılan mesele, Türkiyedeki
milyonlarca insanın 7 Haziran seçimlerinde iradelerinin hiçe
sayılması ve hukuku dolanarak ve Anayasa çiğnenerek ve en çok
oyu almış bir partinin genel başkanına görev verilmemesi
suretiyle, yeni bir AKP Hükûmetinin kurulmasıyla bugün Mecliste bulunan bu
Hükûmete karşı, milyonların ve vicdanların güvenmemesidir,
esas mesele budur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; daha üç ay önce, seçimlerden
çıkarken AKPnin bütün billboardlarında şu ifadeler vardı:
OHALi kaldırdık, köyümde özgürce dolaşıyorum., Faili
meçhuller kalmadı, köyümde özgürce dolaşıyorum. Tam üç ay önce
bütün billboardlarınızı bunlar süslüyordu. Şimdi tam üç ay
geçmiş, Türkiyede Bakanlar Kurulunun elinde olmayan yetkiler, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ancak Bakanlar Kurulunun getirmesiyle kabul
edebileceği olağanüstü hâl ve sıkıyönetim
uygulamalarının Mecliste kabulü mümkünken şimdi Türkiyenin
doğu ve güneydoğusunda, tam 15 ilde 100ü aşkın bölgede
özel güvenlik bölgeleri ihdas ederek Anayasa çiğneniyor ve valilere keyfî
uygulamalar veriyorsunuz. Türkiyenin her yeri şu anda bir olağanüstü
hâl ve sıkıyönetim uygulamaları içerisinde. Bu fiilî durumu
yarattınız, esas güvenmediğimiz size budur.
Biz teröre
karşıyız. Biz PKKnın terörüne de karşıyız,
IŞİDin terörüne de karşıyız, DHKP-Cnin terörüne de
karşıyız. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu burada tartışalım. dediğimiz
zaman sizler reddettiniz. Gelin, bu konuda ortak bir duruş sergileyelim.
diye
Mümkün mü, bugün Mardinde 4 polisimizin şehit edilmesini içimize sindirmemiz,
buna karşı bir duruş sergilemememiz mümkün mü? Bir doktorun
açılan ateş sonucu öldürülmesini kabul etmemiz mümkün mü?
IŞİDin masum insanlara yönelik saldırılarını
kabul etmemiz mümkün mü? İçimiz yanıyor. Gelin, bu konuları
dört parti Mecliste beraber tartışalım. dediğimiz zaman el
birliğiyle reddettiniz. Biz sizlere güvenmiyoruz, bu Hükûmete
güvenmiyoruz.
Hükûmet, AKP
Hükûmeti; ama ülkemizi seviyoruz. Biz Türkiyeyi, bütün coğrafi
hudutlarını, her birini ayırmadan, her birini bir yurttaş
olarak bağrımıza basan bir anlayışı savunuyoruz.
Türkiyede terör bitmeli ve herkes terörün karşısında çok net
bir duruş sergilemeli ama görevi üstlenen Hükûmet de gereğini
yapmalı. Bir yandan on üç yıl boyunca iktidarda
olacaksınız, sonra da gelinen noktada Ben çözüm sürecini
götürüyordum, şimdi çözüm sürecini buzdolabına
kaldırıyorum. Var mı öyle yağma? Bir yandan diyeceksiniz
ki Ben köylerimize özgürlük getiriyorum. Şu anda Türkiyenin
doğusunda ve güneydoğusunda yüz binlerce insanın göçe tabi
tutulacağı olağanüstü özel güvenlik önlemleri uygulanıyor
değerli arkadaşlarım. Bunlar ciddi bir çelişkidir.
İşinizi doğru yapacaksanız biz sizin yanınızda
oluruz ama hatalarınızı da söylemek bizim görevimizdir.
Yaptığınız
her iş, Hükûmetin kurulmasından başlayarak her türlü iş
Anayasaya aykırı. Bugün, şu anda, Meclis, tam dört beş
saat, 8 tane bakanın, 11 tane bakanın yemin etmesiyle
sarsılmıştır değerli arkadaşlarım. Yemin
edemediler. Niye edemediler? Çünkü bağımsız değillerdi.
Şimdi, gelen
bu tezkere de
Elbette, yeni bir Hükûmet var, eski bir hükûmetin
gönderdiği tezkere ama yeni bir Hükûmet var.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Eski bir hükûmet olur mu, hükûmet hükûmettir.
LEVENT GÖK
(Devamla) Şimdi, yeni Hükûmetin kimi bakanları bunu kabul
etmediklerini söylüyor ama Bakanlar Kurulu da bu tezkereyi uygulayacak.
Doğrusu, bu Hükûmetin bu tezkereyi getirmesidir.
Ancak, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak terörle mücadelede hiçbir taviz verilmemesinden
yanayız; demokratik uygulamalar, insan hakları, bunlardan da taviz
vermiyoruz ve terörle mücadelede kimsenin de elini bağlamıyoruz ama
bütün dikkatimiz üzerinizdedir. Türkiyede en ufak insan hakları ihlallerinde,
olağanüstü hâllerin genişletilmesinde, insanlarımızın
mağdur edilmesinde, öldürülmesinde gözümüz üzerinizdedir. Görevinizi ya
yapacaksınız ya yapacaksınız!
Bu şartlar
dâhilinde, Cumhuriyet Halk Partisi, biz, ülkenin güvenliği
açısından, bütün menfaatleri önde tutan bir anlayışla,
parti menfaatlerini geride tutan bir anlayışla, ülkeyi önde tutan bir
anlayışla, bütün sorunlara sahip çıkan bir anlayışla
bir birlik ve beraberlik görüntüsünün verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Buna ihtiyacımız var, duruşumuz da bu şekildedir.
Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, eğer
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Bir önceki oturumda Genel Kurulda bir kavga yaşandı
ve bu kavga esnasında Spor Bakanı Sayın Çağatay
Kılıçın belindeki silahı gösterdiğine dair haberlerde
ve sosyal medyada birtakım haberler dolaşmakta. (AK PARTİ
sıralarından Provokasyon! sesleri)
Bununla ilgili -Sayın Bakan da
burada- hem sizden hem de Sayın Bakandan bir açıklama
beklediğimizi
Genel Kurula silahla girmenin yasak olduğunu
bildiğinizi bildiğimizden kaynaklı bu konuda bir açıklama
bekliyoruz Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet Sayın
Başkan
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Konuya ben de şahidim, CHPden Sayın Özgür Özel de şahit,
diğer arkadaşlar da şahit. Sayın Bakan cep telefonunu
burasında taşıyor. Sayın Bakan gelirken cep telefonunu
eline aldı ve buradaki arkadaşlar da gördü. Sayın Bakanın
silah taşımadığını da ve bir bakanın Meclis
Genel Kuruluna bir silahla girmemesi gerektiğini de hepimiz biliyoruz,
Sayın Bakan da bunun bilincinde. Sayın Bakan da bu konuda
açıklama yaptı.
Burada maalesef üzücü olan şey
şudur: Bu haberin birtakım İnternet sitelerine hemen bir şekilde
havale edilmesi, taşınması ve haber yapılması
üzücüdür. Sayın Bakan da bu konuda hukuki işlem
yapacağını açıklamıştır efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
PERVİN BULDAN (İstanbul)
Sayın Bakandan açıklama bekliyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, biz de buradaydık, böyle bir olayın olduğu
konusunda hiçbir şey yok. Bununla ilgili tartışmayı da
gereksiz buluyoruz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Böyle bir şey söz konusu olmadığına Sayın Özgür Özel
de, Sayın Oktay Vural da şahittir efendim.
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakana yerinden söz verip Sayın Bakanın
sözlerine itibar edeceğiz.
Buyurun Sayın Bakan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum.
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın, Adalet
Bakanı Kenan İpekin kürsüden ant içmesi sırasında
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan ,teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekillerimiz,
biraz evvelki görüşmeler esnasında, bir gerginlik ortamı
içerisinde cereyan eden olay esnasında benim -şahsımın-
silah taşıdığım ve bunu da bir şekilde gösterdiğim,
Meclis Genel Kurulunun, bu çatının altında gösterdiğim iddia
edilmiş. Konu bana intikal ettikten sonra biraz evvel gazetelere ve
gazetecilere gerekli açıklamaları yaptım. Ayrıca, AK
PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mahir Ünal Bey, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel ve Levent Beyle ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vuralla da
görüştüm.
Bu noktada, benim,
hiçbir zaman, hiçbir şart altında, her ne olursa olsun Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında silah taşımak gibi bir
durumum olamayacağını, şahsımın bu tip bir
olayı asla ve asla tasvip etmeyeceğini tekrar dile getirmek
istiyorum.
Bu noktada,
benimle ilgili bu tip bir iddianın
Ve üzülerek belirtmek istiyorum ki bu
bir iftiradır çünkü ben aynı zamanda bir milletvekiliyim ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hükûmetinin bir üyesiyim. Asla ve asla böyle bir
hareketi yapmayacağımı beni tanıyan tüm insanlar bilir.
Kaldı ki, ayrıca İnternet sitesinde iddiaya konu olan kişi
de -yani Samsun Milletvekili Sayın Hayati Tekin Bey de- bir açıklama
yapmıştır, bunun asla ve asla doğru
olmadığını dile getirmiştir. Kendisine de bu anlamda
teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
tekrar altını çizerek söylüyorum: Asla böyle bir şey
olmamıştır. Hiçbir şart altında, ne olursa olsun böyle
bir şeyin olamayacağını tekrar dile getirmek istiyorum.
Meclisimizin
çalışmaları içerisinde gerginlikler olabilir, tansiyon
yükselebilir. Bu esnada birbirimize karşı sesimizi
yükselttiğimiz, farklı anlamdaki sözleri sarf ettiğimiz olabilir
ancak iddia edilen olay tamamen ve tamamen gerçek dışıdır
ve hiçbir şekilde de olamaz.
Bu konuda
şunu da açık ve seçik olarak dile getirmek istiyorum: Türkiye
Cumhuriyetinin Gençlik ve Spor Bakanıyım, bu görevi ifa ediyorum.
Gençlerimize herhangi bir şekilde silahla sorunlarını
konuşmaları veya bir çözümü bulmaları noktasında böyle bir
şeyi kullanmaları konusunda da asla ve asla böyle bir örneği
yapamam, gösteremem ve bunu yapanları da tasvip etmem. Bunu da ayrıca
dile getirmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şunu da dile
getirmek istiyorum: Farklı siyasi partilere mensup olabiliriz, farklı
görüşlerimiz olabilir. Zaman zaman bu görüşlerimizden dolayı
birbirimize karşı farklı noktalarda sert sözler sarf edebiliriz
ancak Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekillerinin, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin ve -inanıyorum ki konuyu
doğru araştırmaları sonucunda HDP grup başkan
vekilleri de bu noktada itibar ederler ama- bu noktada beni destekleyen ve bu
konudaki düşüncemi ve tavrımı bilen
arkadaşlarımızın bu Meclis çatısı altında
bana karşı göstermiş oldukları destekten dolayı da
ayrıca kendilerine teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE BEYZA
ÜSTÜN (İstanbul) Silahınız var mı yok mu?
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Biz, sadece, basında ve sosyal medyada çıkan
haberler üzerine, bunu açıklığa kavuşturmak adına söz
aldık ve Sayın Bakandan da böyle bir açıklama yapma
gereğini hissettiğimiz için konuyu gündeme getirdik. Sayın Bakan
bu konuya açıklık getirmiştir.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN
Evet, konu aydınlığa kavuşmuştur.
Sayın Bakana
da teşekkür ediyoruz bu açıklamaları için.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
(3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresinin Genel Kurulda
görüşülmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, tutumum dolayısıyla açmış
olduğum usul tartışmasında lehte ve aleyhte olan
görüşmeler tamamlanmıştır. Tutumumda bir
değişiklik olmamıştır.
Başbakanlık
tezkeresinin görüşmelerine başlıyoruz.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler (Devam)
8.-
Başbakanlığın, Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik
Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası
Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm
Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf
Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal
Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut,
Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak
Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı
Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede
Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre
Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre
Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir
Yıllık İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)
BAŞKAN
Hükûmet? Burada.
Başbakanlık
tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme
açacağım.
Gruplara, Hükûmete
ve şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim.
Konuşma
süreleri, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakika, şahıslar için
onar dakikadır.
Şimdi,
tezkere üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
Hükûmet
adına: Mehmet Vecdi Gönül, Millî Savunma Bakanı.
Gruplar
adına: Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mithat Sancar,
Mardin Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Oktay Vural,
İzmir Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aytun
Çıray, İzmir Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili.
Şahısları
adına: Özgür Özel, Manisa Milletvekili; Şirin Ünal, İstanbul
Milletvekili.
Şimdi, ilk
söz, Hükûmet adına Sayın Mehmet Vecdi Gönül, Millî Savunma
Bakanı.
Buyurun Sayın
Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, kutsal değerlerimiz
uğruna şehit olan ve gazi olan, mücadele eden askerimizi, polisimizi,
korucumuzu, jandarmamızı minnetle ve şükranla anıyorum, ebediyete
intikal edenlere rahmet diliyorum.
Türkiyenin ulusal
güvenliğine yönelik terör tehdidi ve diğer güvenlik risklerine
karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri
almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer
muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini
sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek
gelişmeler istikametinde Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili bir
şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi
güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir
politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul, miktar
ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi
harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve
aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiyede bulunması, bu kuvvetlerin Hükûmetin belirleyeceği esaslara
göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması
amacıyla, Anayasanın 92nci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir yıl süreyle izin istenilmesi için Meclisimize sunulan
tezkerenin gerekçelerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Bu
vesileyle Sayın Başkanı ve yüce milletvekillerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğunun
kesiştiği noktada, fevkalade önemli, bir o kadar da istikrarsız
ve güvenlik ihtiyaçlarının sürekli, etkin ve güncel tutulması
gereken bir bölgede yer almaktadır. Dünya üzerinde hâlihazırda mevcut
yaklaşık 20 çatışma alanının 10dan fazlası,
maalesef ülkemizi çevreleyen coğrafyada yer almaktadır. Bu
şartlar muvacehesinde, bölgemizde güçlü olmak, barış ve istikrar
ülkesi olmak her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Birçok ülkeyle
kara ve deniz sınırları olan vatanımızın
çevresinde ateşten bir çember bulunmaktadır.
Sürekli
değişen, karmaşıklığı ve belirsizliği
giderek artan güvenlik ortamında, ülkemiz, ulusal güvenliğimiz
açısından, NATOnun askerî ve siyasi etkinliğinin
muhafazasına büyük önem vermektedir. Yakın coğrafyamızdaki
Balkanlarda son yirmi yılda yaşanan krizlerde NATO ve
Birleşmiş Milletlerin müdahalelerine rağmen gelinen durum
ortadadır. Bölgede hâlen istikrar tam olarak sağlanabilmiş
değildir. Dünyanın en büyük güvenlik gücü olan NATO dahi bölgede
istikrarı sağlamakta zaman zaman yetersiz kalmıştır.
Bu çemberde Avrasya güvenlik mimarisini derinden etkileyecek stratejik önemde
gelişmeler yaşanmaktadır. Bu kapsamda, Rusya Federasyonunun
Ukraynada istikrarsızlığı körükleyen tavırları,
ülkemizin ve bölgedeki diğer ülkelerin derin güvenlik kaygısı
duymasına sebep olmaktadır.
Ayrıca, Güney Kafkasyada Gürcistanın hâlâ bir
bölümü Rusya Federasyonunun kontrolü altındadır. Diğer
taraftan, Azerbaycan topraklarının ise beşte 1i maalesef
Ermenistanın işgali altındadır. Bu şartlar bölgede
barış ve istikrar ortamı oluşturulmasına engel
teşkil etmekte ve sınırları belirsizleştirmektedir.
Orta Doğuya gelince, Iraktaki otorite
boşluğu geçtiğimiz yıl istikrarın
sağlanmasına yönelik çabalara ve Hükûmetin kurulmasına
rağmen hâlen giderilememiştir. Ülkedeki terör eylemleri günden güne
etkisini artırmıştır. Suriyede merkezî otorite
kaybolmuş ve bölgede dünyanın en tehlikeli terör örgütü ortaya
çıkmıştır. Her iki ülkedeki istikrarsızlık ve
kaotik durum terör örgütlerinin beslenmesine sebebiyet vermekte ve ülkemizin
güvenliğini tehdit etmektedir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta
Doğudaki gelişmelerin ortaya koyduğu tehditler, ülkemizin
süratle değişmekte olan yeni güvenlik ortamında her türlü risk
ve tehditlerle mücadeleye hazırlıklı olmasını
gerektirmektedir. Filistinde nesiller değişmekte, ülkede yaşanan
insani dram değişmemektedir.
Fırsatlar ve tehditlerin iç içe geçtiği süreçte
Türkiyenin güçlü olması her zamankinden daha önemlidir. Bölgemiz yeniden
şekillenmekte, ülkemiz kararlı politikalar ve modernize edilmiş
askerî gücüyle bu sürecin içerisinde yer almaktadır. Bu kapsamda, savunma
sanayimizin son on beş yılda gerçekleşen teknolojik hamleleriyle
dış alım ihtiyaçları yüzde 65lerden yüzde 10lara
indirilerek ve yerli üretime hız kazandırılarak dışa
bağımlılığımızı büyük ölçüde
azaltmış bulunuyoruz. Buna paralel olarak, Silahlı Kuvvetler,
Polis ve Jandarma teşkilatımız da ileri teknoloji yeteneklerle
teçhiz edilerek ülke güvenliğinin teminatı olmaya devam
etmektedirler.
Uluslararası
terörizm, etnik ve mezhepsel çatışmalar gibi risk ve tehditlerin
bulunduğu bir coğrafyada yer alan Türkiye'nin, bölgesindeki
istikrarsızlık ve belirsizlik ortamında, risk ve tehdit
odakları üzerinde caydırıcı etki sağlayarak ülke
güvenliğinin temini, aynı zamanda bölgemizdeki
anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümü,
gerginliğin azaltılması, bunların silahlı
çatışmaya dönüşmesinin önlenmesi veya mütecavizin
sınırlanmasında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her zaman
hazır olması güvenlik stratejimizin en önemli unsurlarını
teşkil etmektedir. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, muharebe
gücü ve beka kabiliyeti yüksek, azami ölçüde millî sanayiye dayanan ileri
teknoloji silah sistemleriyle teçhiz edilmiş, bilgi ve eğitim
üstünlüğüne sahip, modüler, esnek ve her zaman, her türlü ortamda, gece ve
gündüz kesintisiz görev yapabilecek bir kuvvet yapısına sahip
olması ve dünyanın herhangi bir yerinde uluslararası
barışın tesis ve idamesine yönelik harekâtlarda kendisine
verilen görevleri en etkin şekilde yerine getirmesindeki başarıları
bugün artık tartışılamaz.
Ayrıca, 17
dost ve müttefik ülkeye askerî yardım yapılmaktadır. Askerî
yardım yapılarak dünyanın birçok bölgesinde istikrar ve güvene,
dolayısıyla dünya barışına Silahlı Kuvvetlerimiz
katkıda bulunmaktadır.
Diğer
taraftan, dünyada ABD ve Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede güvenlik
paralı askerler sistemiyle yürütülürken ülkemizde vatan savunması
kutsal bir görev olarak addedilmekte, analar genç yaşta
evlatlarını bu uğurda askere göndermektedir. Ülkemiz askeriyle,
polisiyle, korucusuyla bu ülkenin savunmasında kader birliği
yapmaktadır.
Bulunduğumuz
coğrafyadaki gelişmeler ve istikrarsızlık tüm bölgemizi
olduğu kadar ülkemizi de yakından olumsuz etkilemektedir. Gerek
günden güne şiddeti artan DEAŞ örgütü gerekse otuz yıldır
mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün son aylardaki eylemleri bugün
burada görüşmek üzere toplandığımız tezkereyi zorunlu
kılmıştır.
Türkiye,
yıllardır, halkının huzur ve güvenliğine, ülkesinin
millî birliğine yönelik bir terör saldırısıyla mücadele
etmektedir. Son iki aydır ülkemizde yaşanmakta olan elim
saldırılar da bunun açık bir göstergesidir. Bu açık tehdit,
bölgede ahiren meydana gelen diğer gelişmelerin de etkisiyle devam
etmektedir. Türkiye, Irakın kuzey bölgesine yuvalanmış bulunan
PKK terör unsurlarından kaynaklanan ve halkımızın huzur ve
güvenliği ile ülkesinin millî birliğine, güvenliğine ve toprak
bütünlüğüne yönelmiş ciddi bir terör ve açık bir tehditle
maalesef otuz yılı aşkın süredir karşı
karşıya bulunmaktadır. Örgüt, sadece canlara kastetmemekte,
Türkiye'nin ekonomisine, dış politikasına ve ülkemizin
geleceğine de ağır faturalar yüklemektedir.
Daha önce de bu
Meclisten Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışında
kullanılmasını teminen Hükûmetimize yetki
alınmıştır. Bu doğrultuda ilk tezkere 2007
yılında Meclise gönderilmiştir. Hükûmet olarak söz konusu
dönemden bu yana böyle bir tehdidin nasıl ortadan
kaldırılabileceği ve bu çerçevede siyasi ve askerî çabanın
birlikte yürütülmesini içeren kapsamlı bir stratejinin nasıl oluşturulması
gerektiği konusunda bir eylem planı
hazırlanmıştır. Bir yandan terörle mücadele sürerken
diğer yandan terörün istismar ettiği alanlarda demokrasinin
çıtası yükseltilerek özgürlükler de geliştirilmiştir. 77
milyonu bir ve kardeş bilerek birlikte Türkiye olduğumuzun bilinciyle
Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi uygulamaya konulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, Türkiye
yalnız PKK terörüyle mücadele etmemektedir. Son yıllarda
komşularımız Irak ve Suriyede yaşanan gelişmeler ve
saldırılarını günden güne artıran DEAŞ
terör örgütü de ülkemizin güvenliğini ciddi şekilde tehdit
etmektedir. Söz konusu terör örgütü, yalnızca Orta Doğu bölgesine
değil, aynı zamanda küresel olarak tüm ülkelerin güvenlik ve
istikrarına karşı ciddi bir tehlike arz etmektedir.
DEAŞla
mücadelede çarpan etkisi yaratması için ABDyle bir süredir ele
aldığımız müşterek hareket tarzında bir
uzlaşma sağlanmıştır. DEAŞla mücadeleye
katılan koalisyon güçlerinin hava unsurlarına askerî üslerimiz açılmıştır.
Türkiyenin
ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve güvenlik riskine
karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri
almak, Irak ve Suriyedeki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek
saldırıları bertaraf etmek elbette ülkemizin en tabii
hakkıdır.
Irak
ve Suriyede hâlihazırda devam eden istikrarsızlık, bölgede
DEAŞın günden güne zemin kazanmasına imkân
sağlamaktadır. DEAŞ terörü, maalesef, bölge ülkelerindeki
bazı rejimler tarafından desteklenmekte ve beslenmektedir. Bunun en
iyi örneği ise Suriyedeki Esad rejimidir. Rejim, DEAŞın
yerleşmesinin ve etkinlik alanını genişletmesinin
başlıca sorumlusudur.
Yabancı
terörist savaşçıların DEAŞ içerisindeki mevcudiyeti de
bölgemiz açısından ciddi riskler içermektedir. Bu kapsamda bugüne
kadar ülkemizce 1.822 kişiye yurda giriş tahdidi konmuş, 16.147
kişiye ülkeye giriş yasağı getirilmiştir. 99
farklı uyruktan 1.826 kişi sınır dışı
edilmiştir. Ayrıca kolluk güçleri tarafından 2015 Ağustos
ayı itibarıyla 569 operasyon icra edilmiş, bu kapsamda
DEAŞla ilişkili 1.702 şahıs yakalanmış, 404
şahıs tutuklanmış, pek çok patlayıcı ve
patlayıcı yapımında kullanılan malzeme, tabanca,
havan, roketatar mühimmatı ve mermi ele geçirilmiştir. Tüm bunlar
durumun ciddiyetini gösteren ve meselenin Türkiyenin içine de
sıçradığını ifade eden tespitlerdir.
Suriyeden
ülkemize yönelen tehditlere karşı, uluslararası hukuktan
kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı sonuna kadar kullanarak
sınırlarımızı, topraklarımızı, en
önemlisi vatandaşımızın güvenliğini korumaya yönelik
tedbir almamız tabiidir. Bu kapsamda, ülkemizin müteaddit
uyarılarına rağmen Türk kara sahasında
atışlarına devam eden Suriye ordusu ile DEAŞa, Türk ordusu
tarafından, uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi çerçevesinde
cevap verilmektedir. Bugün burada süresini bir yıl daha uzatmak
istediğimiz tezkereyle yetki vermeniz hâlinde söz konusu cevaba bin
misliyle devam edilecektir.
DEAŞ
ile mücadele kapsamında gerek ikili gerekse uluslararası düzeyde
iş birliği faaliyetlerimiz artarak devam etmektedir. Bu
anlayış çerçevesinde, Bakanlar Kurulumuz, yüce Meclisimizden 2 Ekim
2014 tarihinde aldığı yetkiye dayanarak, DEAŞa
karşı hava harekâtında yer almak üzere, ABD ve uygun görülecek
diğer uluslararası koalisyon ülkelerine, insanlı ve insansız
hava unsurlarını ülkemizdeki üslerde konuşlandırma izni
vermiştir. Konuşlanan bu hava unsurları koalisyon
harekâtına iştirak etmektedirler.
Terörün
her şekliyle olduğu gibi, DEAŞla mücadelede de
kararlıyız. DEAŞın son aylardaki faaliyetleri bu tehlikenin
arz ettiği vahameti göstermektedir.
Malumunuz
olduğu üzere, 60ın üzerinde ülke ve uluslararası kuruluş,
DEAŞla mücadele amacıyla oluşturulmuş uluslararası
koalisyona katkıda bulunmaktadır. Türkiye de uluslararası
koalisyonda yerini almıştır. Koalisyonun en somut eylemi, Irak
ve Suriyede DEAŞa karşı devam eden hava mücadelesidir.
Ülkemiz,
uluslararası koalisyonun faaliyetleri çerçevesinde çeşitli ulusal
kaynaklarını gerekli gördüğü ölçüde seferber etmektedir. Bunun
için gerekli yasal altyapı esasen mevcuttur.
Bu
vesileyle, DEAŞ ve aşırı terör örgütleriyle
kalıcı ve etkin mücadelenin ancak Suriyedeki çatışma
ortamının bir an önce gerçek bir siyasi dönüşümle sona
erdirilmesi yoluyla mümkün olacağına dair görüşümüzü teyiden arz
ediyorum.
Malumunuz
olduğu üzere, Suriyedeki Esad rejimi ve DEAŞ kaynaklı tehditler
yoğun bir mülteci baskısını da yaratmaktadır. Sürecin
başından bu yana, rejimin zulmünden kaçarak ülkemize
sığınan tüm mülteciler için açık kapı politikası
uygulanmıştır. Bugün, 4 milyon Suriyeli, ülkesini terk edip komşu
ve bölge ülkelere sığınmıştır. Bunların 2
milyonuna ülkemiz ev sahipliği yapmaktadır. Bugüne kadar ülkemiz bu
mülteci akımına cevap vermek üzere 6,5 milyar dolar masraf
yapmıştır. Pek çok ülke mültecilere kapısını
kapattığı hâlde, ülkemiz hepsinin yanında yer aldı,
yaralarını sardı ve ülkemizde bulunan çadır kentler ve
konteynerlerde ulaşım, sağlık, eğitim, barınma
gibi tüm ihtiyaçları Türkiye Cumhuriyeti tarafından elden
geldiği ölçüde karşılanmış oldu.
Türkiye, ayrıca, DEAŞ
zulmünden kaçarak ülkemize sığınan Iraklılara da
yardım sağlamaktadır. Bununla birlikte, DEAŞ
saldırılarının yoğunlaştığı
sürecin başından bu yana, Irakta yerlerinden edilmiş
kişiler için 37.500 kapasiteli 3 kamp inşa edilmiştir. Türkiye
Musul, Telafer, Sincarda ihtiyaç sahiplerine insani yardım ve
ayrıca, hâlihazırda süregelen krizden etkilenen Irakın orta
kesimlerine mahallen destek sağlamaktadır.
Ben, zamanım
azaldığı için bazı hususları atlayarak...
Sonuçta, bütün ülkeler
haklarını korumak için uluslararası hukuka ve özellikle evrensel
insan haklarına, temel hak ve hürriyetlere ve hukukun üstünlüğüne
uygun olarak teröre karşı mücadele için her türlü tedbiri almakla
mükelleftir, bunun asla istisnası olamaz.
Birleşmiş Milletler üyesi
ülkeler, teröristlerin bir ülkeden diğer ülkeye geçişlerini, terör
eylemlerinin planlanmasını ve terör eylemlerine
katılmasını önlemekle, bu eylemlere katılanları
yargı önüne çıkartmakla yükümlüdürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce alınan yetki tezkeresi
çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından hava harekâtı,
hava keşif uçuşu ve topçu ateşi gerçekleştirilmiştir.
Tezkerenin tek hedefi, bu ülkenin huzuruna saldıran,
vatanımızın huzuruna saldıran içteki ve dıştaki
teröristlerdir. Bundan sonra da bu şekilde devam edecektir.
Türkiye'nin
bulunduğu bölgede yaşanan güç çatışması, etnik ve
mezhepsel gerginlikler ve terör tehdidi çevremizdeki şiddet durumunu
oldukça yüksek seviyeye çıkarmaktadır. Bu kapsamda, son zamanlarda
yaşanan krizin beklenenden daha uzun süreli olabileceği, şiddet
ve çatışmaların daha geniş bir alana yayılmasıyla
sonuçlanabileceği ihtimali tezkerenin bir yıl daha
uzatılmasını elzem kılmıştır ve bu sebeple
tezkere huzurunuza gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir daha belirtmek isterim ki iç
veya dış terörün hiçbirinin meşru sebebi olamaz. Terörle
mücadelenin en görünür olduğu tarihten bu yana görev alan tüm hükûmetlerin
öncelikli gündemi terörle mücadele oldu. Demokrasimizi güçlendirmek amacıyla
uygulayacağımız çok boyutlu ve kapsamlı tedbirler içeren bu
süreç içerisinde lüzumu hâlinde ve caydırıcılık
çerçevesinde askerî önlemler alınması terörle mücadelemizdeki
bütüncül yaklaşımı tamamlayacaktır. Nihai hedefimiz, bu tür
tezkerelere artık bir daha hiç ihtiyaç duymayacağımız,
sürdürülebilir bir güvenlik ortamının tesisidir.
Meclisimizin
huzurunda, ülkemizin huzur ve güvenliği için büyük bir özveri ve
cesaretle, gece gündüz demeden, her türlü tehlikeye göğüs gererek,
fedakârlıklarla görevini sürdüren asker, polis, geçici köy korucusu, tüm
güvenlik güçlerimize en içten minnet ve şükranlarımı sunmak
isterim. Ayrıca, bu vesileyle, teröre kurban verdiğimiz tüm
şehitlerimize ve hayatını kaybeden masum
vatandaşlarımıza rahmet ve acılı ailelerine
başsağlığı ve bu elim saldırılarda
yaralananlara da acil şifalar diliyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri, Suriyedeki kaosun
getireceği büyük güvenlik boşlukları, DEAŞ ve Irakın
kuzeyinden beslenerek saldırılarını artıran PKK terörü
karşısında ulusal güvenliğimizi tahkim etme ihtiyacı
açıkça görüldüğü üzere giderek büyümektedir.
Sonuç olarak,
yukarıda arz edilen gelişmeler ve değerlendirmeler
ışığında Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik
terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası
hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ile Suriyedeki tüm
terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf
etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı
güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve
sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, iki dakikalık ek süre veriyorum, kullanın.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL Teşekkür ederim.
Türkiye'nin
yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak,
gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla
karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine
yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı
Hükûmetçe takdir ve tayin olacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin
gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak
üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak
üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunması, bu kuvvetlerin
Hükûmetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve
tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara
imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek
esaslara göre yapılması için Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesini saygılarımla arz
ederim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Mithat Sancar, Mardin Milletvekili. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Eylül ayı
barış ayı olarak bilinir, 1 Eylül Dünya Barış Günü
olarak kutlanır. Bazı kaynaklarda ya da Birleşmiş
Milletlerin kararında 21 Eylül de Barış Günü olarak
kutlanır. Biz burada bugün barışı konuşmayı
isterdik savaşı değil, barışı selamlamayı
isterdik, savaş naralarını duymayı değil, demokrasiyi
ve özgürlük umutlarını sahiplenmeyi isterdik, ölüm haberleriyle
sarsılmayı değil, kalıcı barışın
sağlanmasını nasıl gerçekleştireceğimizi
konuşmak üzere toplanmak isterdik ama maalesef kalıcı savaş
ya da savaşı kalıcılaştırma niyetlerini
tartışmak zorunda kalıyoruz. Aslında kalıcı
barışa çok yaklaşmıştık, bunu hepimiz biliyoruz.
İki buçuk yıl kadar süren bir çözüm süreci nihayet 28 Şubat
2015te son noktaya çok yaklaşmıştı. Son nokta,
barışı kalıcı hâle getirmek, bu ülkede otuz
yıldır devam eden savaşı sona erdirmekti ama maalesef bugün
o noktadan çok uzaktayız. O tarihî bir fırsattı, büyük bir
şanstı, o süreçte emeği geçen herkese buradan bir kez daha
teşekkür etmeyi ben bir borç bilirim. Hükûmette görev alan bakanlar,
şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, o dönemde çalışan
parti üyeleri, HDP milletvekilleri, AKP milletvekilleri, sivil toplum örgütleri
büyük emekler sarf ettiler ve tabii ki bu süreçte büyük krizleri önlemek için
sık sık devreye giren ve bunda da başarılı olan
Sayın Öcalana da bir özel teşekkür etmek isterim.
Bu büyük
fırsatı, bu tarihî şansı neden kaçırdık ve neden
bugün savaşın ortasındayız? Bu soruya cevap bulmadan
sorunlarımızı çözmemiz mümkün görünmüyor. Bu soruya cevap
bulabilmemiz için de bazı soruları açıkça sormamız ve
kamuoyu adına, Türkiye halkları adına cevaplarını
talep etmemiz gerekiyor. Bu, Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının
hakkıdır, bize yüklediği bir borçtur.
İki buçuk yıl
boyunca pek çok badireden geçen çözüm süreci nihayet Dolmabahçede müzakereye
evrilmek üzereydi. Doğru bir tercih biraz fazla hırpalanarak
kullanıldı. Dünyada bu tür çatışmalar otuz beş
yıldır artık müzakerelerle çözülüyor. Türkiye de bu çabalara
katkı sunan bir ülke durumundadır, biraz sonra örneklerini
söyleyeceğim. Bu tercih doğruydu. Müzakere aşamasına geçmek
gerekiyordu. Müzakere aşamasına geçmeniz için de bazı
şeyler yapmanız gerekiyordu. Dünya tecrübeleri neler yapmanız
gerektiğini gösteriyor sizlere, bizlere. Bu tecrübelerin ne olduğunu
Hükûmet üyeleri de Sayın Cumhurbaşkanı da gayet iyi biliyor. AK
PARTİ içinde de diğer partilerde de bu tecrübelerin ne gibi
şartlar içerdiğini yine gayet iyi biliyorlar. Bizim parti zaten
barış için yola çıkmış bir parti ve emeğinin
büyük bir kısmını buna harcamıştır,
dolayısıyla zaten dünya tecrübelerine yeterince vâkıftır.
Soruyoruz: Tam da
Dolmabahçede evrensel şartlara ve niteliklere uygun bir barış
sürecini yaratma imkânı yakalanmışken neden o noktadan geri dönüldü?
Neden Sayın Cumhurbaşkanı Dolmabahçe mutabakatı diye bir
şey yoktur., Dolmabahçe toplantısı yanlıştır.,
Masa falan yoktur., Tanımıyorum. ve Kürt sorunu yoktur. dedi.
Kendisi bunu söyledi diyelim, sebepleri var, tahmin edebiliyoruz, ayrıca bunların
ne olduğunu, bunlara ilişkin değerlendirmemizi de sizlerle
paylaşacağız. Neden Dolmabahçe toplantısının ve
mutabakatının mimarları, o mutabakatın oluşması
için cidden emek sarf eden Başbakan Sayın Davutoğlu bugüne kadar
tek bir kelime etmemiştir bu konuda, neden? Soruyoruz tekrar, Türkiye
halkları adına soruyoruz: Dolmabahçeyi siz bizim heyetle ve
İmralıyla birlikte kurdunuz, oluşturdunuz, inşa ettiniz.
Gerçi aynı gün, Dolmabahçe toplantısının olduğu gün
Sayın Cumhurbaşkanı da bunun iyi bir gelişme, olumlu bir
gelişme olduğunu söylemişti; kayıtlarda var. Peki, daha
sonra kendisi bundan vazgeçtiğinde, siz bu sürecin siyasi sorumlusu ve
kurucu ortağı olarak neden buna karşı bir ses
çıkarmadınız, neden bugüne kadar bir açıklama
yapmadınız? Sayın Yalçın Akdoğan, o gün o metni okuyan
milletvekillerinden biri olarak -bir bakan olarak bulunuyordu orada- neden
bugüne kadar o süreci samimiyetle sahiplenen bir tutum sergilemediniz?
Dolmabahçe
mutabakatını bozmak savaşa yeniden dönmenin yollarını
açıyordu. Savaşın ne demek olduğunu biliyoruz
arkadaşlar, otuz yıldır tecrübe ediyoruz. Savaş
başladığında artık her bir ölüm diğer ölümün
gerekçesi hâline gelir. Biliyoruz, sadece canlar değil, vicdanlar ve
ahlaklar da bozulur, acılar yarıştırılır, ölümler
arasında eşitsizlik kurulur. Israrla ve açıklıkla
söylüyoruz: Bütün ölümler bizim için eşittir, aynı derecede
ağırdır, aynı derecede acıdır ama savaş
ortamında bu vicdani sesi duyurmanız mümkün olmuyor.
Dolmabahçe
mutabakatını yıktıktan sonra, seçim süreci hızla ve
yoğunlukla devam ederken bize karşı yöneltilen
saldırılar, planlanan katliamlar, seçim bürolarımıza,
çalışanlarımıza ve mitinglerimize yapılan
saldırılar bu planın önemli bir parçasıydı,
savaşa yeniden dönüş planının bir parçasıydı.
Dolmabahçeyi yıkıyorsunuz savaşın yolunu açıyorsunuz.
Savaşın yolunu açtığınızda da PKKnın
çatışmasızlığı terk etmesi için de provokasyonlar
ortaya konuyor. Ağrı-Diyadin Türkiye halklarının gözü
önünde cereyan etmiş bir büyük provokasyondur.
Evet, o dönemde
biz ısrarla provokasyonlara rağmen KCKnin
çatışmasızlığı bozmamasını talep ettik.
Sürecin devam etmesi için sağlam ve açık bir irade koyduk ortaya.
Hiçbir saldırıyı karşı saldırıları
tahrik edecek bir malzemeye dönüştürmeye izin vermedik ama maalesef,
KCKnin sabırlı tavrı, 7 Hazirana kadar olan, o provokasyonlara
karşı olan sabırlı tavrı, 7 Hazirandan sonra Suruç
katliamı gibi büyük bir insanlık vahşetinin ardından
ortadan kalktı. İsterdik ki, o provokasyona karşı da PKK, 7
Hazirana kadar sürdürdüğü tavrı sürdürsün.
Ceylânpınarda
2 polisin kirli bir şekilde katledilmesi bir başka büyük
provokasyondu. Ve geldik bugün savaşın kan, barut kokusu
arasında canlarımızın yittiği kara tabloyu
yaşadığımız günlere. Savaş başlayınca
ne olduğunu biliyoruz. Çocuklarımız vuruluyor, 7 yaşında
Baran Çağlı vuruluyor, 13 yaşında Fırat Sımpil
çocuğumuz vuruluyor, gençlerimiz vuruluyor,
yaşlılarımız vuruluyor, doktorlarımız vuruluyor;
bunları biliyoruz. O nedenle ısrarla ilk günden itibaren
karşılıklı ateşkes talep ediyoruz. Silahların
sustuğu döneme, çatışmasızlık dönemine geri dönüş
istiyoruz. Bu sorunu barışçıl temelde, demokratik çerçevede
çözmeyi sağlayacak tek yol olan müzakereye dönüşü istiyoruz.
Müzakereye dönüş hâlinde ise artık keyfe bağlı bir süreç
değil, kurallı ve kurumsal bir müzakere süreci istiyoruz. Bütün
bunları kabul etmişti Hükûmet, evet, müzakereye geçmeyi kabul
etmişti. Daha dün Eş Genel Başkanımız Demirtaş
açıkladı, heyetimiz de biliyor, Hükûmet üyelerinin oluşturduğu
heyet de biliyor, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı da biliyor,
müzakere için ayrı bir salon dizayn edilmişti İmralıda,
fiziksel olarak dahi masa kurulmuştu. Niye vazgeçtiniz, ne oldu, ne oldu,
o gün ne oldu Dolmabahçeyi tanımıyoruz, müzakere diye bir şey
tanımıyoruz. dediniz. Bu sorunun cevabı bugün
yaşadığımız savaşın ve acıların
cevabını da ortaya çıkaracaktır.
Bugün yaşanan
savaş, iktidar hesapları için, o büyük emeklerle kurulan, zorlukla
yürütülen çözüm sürecinin çökertilmesinden kaynaklanıyor. Hiçbir ölümü
tasvip etmenin söz konusu olmadığını herkesin aynı
samimiyette her seferinde tekrar etmesini istiyoruz, istiyoruz elbette ama
yetmiyor, ölümleri önleyecek olan yolları da açmamız gerekiyor.
Şimdi,
özellikle Bu tezkerenin amacı nedir? diye
baktığımızda, bu gelişmelerden bağımsız
olmadığını apaçık görüyoruz. Neden Suriyede tehdit
şimdi ya da iki ay önceden itibaren bu kadar büyük bir millî güvenlik
sorunu hâline getirildi? Daha önce çıkarılan tezkereler, 2003
yılında çıkarılan tezkerelerin amacı neydi? Dönün arşivleri
karıştırın, buradaki tartışmaların tutanaklarını,
gazete arşivlerini karıştırın, göreceksiniz ki 2003
tezkerelerinin tek amacı vardı, 2003ten sonra çıkarılan
tezkerelerin tek amacı vardı, Kürtlerin Irakın kuzeyinde, güney
Kürdistanda kendilerini yönetebilecekleri bir statü elde etmelerini önlemekti.
Bu tezkerenin de, bundan önce çıkarılan Suriye tezkeresinin de
amacı budur; Kürtlerin Suriyede kendilerini yönetebilecekleri
korunaklı bir alan yaratmalarını engellemek. Nereden biliyoruz?
Sayın Cumhurbaşkanının sözlerinden. Daha açık bir delile
ihtiyacımız yok. Dedi ki: Orada hiçbir şekilde özel bir
oluşuma izin vermeyeceğiz, bedeli ne olursa olsun. Neden? PYD,
defalarca bağımsız bir Kürt devleti istemediğini söyledi. O
zaman da Kuzey Irak için Ayrı bir Kürdistan kuruluyor. diye
bağırdılar, çağırdılar, hakaretler ettiler,
şimdi bölgede tek iyi ilişki içinde oldukları oluşum güney
Kürdistandaki yönetimdir. Bunun için on yıl kaybetmemiz gerekmiyordu,
bunun için de on yıl kaybetmemiz gerekmiyor. PYDyle, Rojavadaki
Kürtlerle, Rojavada Kürtlerin Türklerle birlikte direnen diğer halklarla
iyi ilişki, dostane ilişki kurmak için bugün savaş ve sonra
pişmanlık
On yıllık bir kayba ihtiyacımız yok,
bu ülkenin tahammülü yok, gereği yok, aynı noktaya gelinecek.
Nasıl, 2003te güney Kürdistan aşağılanıyordu ama
şimdi baş tacı ediliyor, aynı şey Rojava için de
geçerlidir. Kobani kuşatıldığında IŞİD
tarafından neler söylenmedi, hatırlayın:
Sınırlarımızın ötesinde, dışında bir
sorun, bizi ilgilendirmiyor. dendi. Ne zaman ki Kobani kurtarıldı,
artık Türkiyenin iç sorunu olarak görülmeye başlandı Hükûmet
tarafından. Niye? Kürtleri tehdit ve tehlike kaynağı olarak
görüyor. Siz, eğer Rojava Kürtlerini tehdit ve tehlike kaynağı
olarak görüyorsanız, onlara karşı savaş yöntemlerini
devreye sokmayı düşünüyorsanız buradaki Kürtlerle nasıl
kardeş olacaksınız? Rojava dediğiniz nedir? Rojava,
güney sınırlarımızda dediğimiz bölge aslında
tam da bizim içimizde olan bir yerdir. Ben Rojavalıyım. Nusaybinde
doğdum, büyüdüm. Her sabah kalktığımda ben
Kamışloya baktım. Benim, o zamanlar yakınlarım
hastalandığında Mardine götürmezlerdi, sınırdan
Kamışloya giderlerdi çünkü yakındı, çünkü orada
akrabalarımız vardı. Suruç dediğiniz neresi ki?
Kobaninin kendisi. Kobani de Suruçun kendisi. Ceylânpınar neresi? Serekani.
Bunlar ortak şehirlerdir. Bu yapay sınırlarla bölünmüş
ortak şehirlerdir, tek şehirdirler. İşte, onları
tehlike ve tehdit olarak görürseniz, onlara karşı savaş
tezkeresi çıkarırsanız buradaki Kürtlerle kardeş
olduğunuza inandıramazsınız bu Kürtleri. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, evet, savaşta neler olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Ben size bir şair, bir yazarın bu konuda üç cümlesini aktarmak
istiyorum: Savaş doruk noktasına ulaştığında
çoğunluğun onu istememiş olduğu ortaya çıkar. Bu
çoğunluk sessizdir, kimse onu dikkate almaz. Hele kadınlar,
yıkıntılar arasında bir avuç un, yakacak odun, birkaç
patates aramakla ve çocuklarını oradan uzaklaştırmakla
uğraşırlar artık yalnızca.
Yaşlı
insanlar yanmış barakalarının
kalıntılarını karıştırır, yorgun
adamlar ölüleri gömerler.
Bu insanlar ne
ateş eder ne de işkence yapar. Yüzlerinde nefretin izlerini
taşımazlar.
O nefret, kör
iktidar hesaplarının yarattığı kötücül bir duygudur,
çoğunluğun, büyük çoğunluğun kalbinde yeri yoktur,
biliyoruz; Türkiye toplumu savaşa büyük çoğunluğuyla
hayır diyecektir inancımızı da oradan alıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, evet, iktidar hesapları için bir savaş
yürütüldüğünü artık Türkiye toplumu fark ediyor. Şehit
cenazeleri istismar edilemiyor artık. Şimdi orada yükselen
çığlıklara istismar diyenler o acıya maalesef
saygısızlık ediyorlar. Neden ölüyoruz? Çocuklarımız
neden ölüyor? sorusunu soracaktır bu toplum, soruyor. Her bir soru,
diğer soruları, onlarca, yüzlerce soru soran anneyi, soru soran
kardeşi, soru soran komşuyu da beraberinde getirecektir.
İşte o zaman hem savaş planları hem de iktidar
hesapları bozulacaktır, bundan eminiz.
İktidar
hesapları bu seçimlerin sonucunu kadük hâle getiren temel faktördü.
Şimdi yeni bir savaşla seçimden kârlı çıkmayı hesaplayanlara
sesleniyorum: 1983ten bu yana, dönün, bakın, Türkiyede çöken
hükûmetlerin hepsi savaş politikalarıyla çökmüşlerdir. Eriyip
giden partilere bakın, yüzde 50 alıp da şimdi ismi okunmayan
partilere bakın, hepsi savaş politikaları yüzünden gitmişlerdir.
AKPnin en yüksek oy aldığı dönem, çözümü müzakereyle,
görüşmelerle, diyalogla arayacağını samimiyetle ifade
ettiği ya da bu konudaki samimiyetine çoğunluğu
inandırdığı zamanlardır. Yani -bir uyarı-
savaş politikalarıyla iktidar hesabı yapıyorsanız
acilen vazgeçin, Türkiye halkı bunlara prim vermiyor. Eğer derdiniz
savaşsa, onu söylüyorum, lütfen derhâl bundan vazgeçin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Sürem bitti galiba Sayın Başkan, iki dakikalık
süreyi bekliyorum.
BAŞKAN
Sayın Sancar, iki dakika ilave süre veriyorum.
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, iktidar
hesapları o kadar mı değerli, o kadar mı vazgeçilmez ki
savaşı bile bunun bir yöntemi hâline getirebiliyorsunuz. Size büyük
bir askerin, evet, silahı en iyi kullanmış askerlerden birinin
sözünü hatırlatmak isterim. Kimi kaynaklarda Napolyona atfedilir, benim
bildiğim Bismarkın sözüdür -Bismarkın kim olduğunu
anlatmama gerek yok, silahla neler yaptığını tarih
ayrıntılı olarak kaydetmiştir- diyor ki: Süngüyle her
şeyi yapabilirsiniz ama üstüne oturamazsınız.
Dolayısıyla eğer savaşla bir iktidar kurmak, savaşla,
süngüyle iktidara yürümek istiyorsanız, şimdi 1990lardan beter,
kentleri yıkan yöntemlerle başarılı olacağınızı
düşünüyorsanız Bismarkın bu sözünü defalarca ya da her gün
tekrar edin: Süngüyle belki her şeyi yapabilirsiniz ama üstüne
oturamazsınız. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, evet, bütün partilerde vicdanlı insanlar olduğunu
biliyorum, aslında herkesin vicdanlı olduğuna inanmak isterim
ama tam bu konuda AKP içinde bu politikalara karşı olduğundan
şüphe duymadığım insanlar var, biliyorum. Sessiz
kalmayın, sesinizi yükseltin. Grup Başkan Vekilimiz İdris Beyin
söylediği şeyi aynen tekrar edeceğim. CHP sıralarında
da vicdanı bu savaş politikalarından sızlayan, gerçeği
gördüğüne kesinkes inandığım insanlar büyük
çoğunluktadır. Eğer bu savaş tezkeresi geçerse, hatırlatırım
ki 78inci maddesi Anayasanın daha kolay kullanılacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Bir dakika daha rica edebilir miyim Sayın Başkan? Tek
cümle
BAŞKAN
Sayın Sancar, bugünkü uygulamam herkese hakkaniyetle bir defa söz
hakkı veriyorum, uyarsanız memnun olurum. Sözlerinizi bağlayın
lütfen.
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Tamam, tek cümleyi söylüyorum. Tek cümle lütfen
Yani, onun için
yirmi saniye bile değil.
BAŞKAN Bir
dakika veriyorum o zaman.
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Tamam, çok teşekkür ederim.
Evet, eğer
bugün bunu yapmazsanız büyük bir sıkıntı yaşarız.
Kaç tezkere, sayamadım, geçeyim, 1 Mart 2003ü
hatırlamasını istiyorum CHPdeki değerli vekillerin,
AKPdeki değerli vekillerin, MHPdeki barışsever insanların
oradan da çıkacağını düşünüyorum. Evet, 1 Mart 2003ü
hatırlayın, bu toplum o tezkereyi elinin tersiyle itmişti. Bu
Meclis bunu yapabilir. Bunu yaptığınız zaman
vereceğiniz mesaj şudur: Biz barış istiyoruz. Tekrar son
bir deyişle kapatıyorum, herkese bu söz: Kandan kına
yakılmaz. Onun için, sürekli barış, hep barış.
Hepinizi sevgiyle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Aydın
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın konuşmacı iktidar hesapları için
savaşı başlattığımız gibi haksız,
mesnetsiz ithamlarda bulundu, sataşmadan söz almak istiyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Eleştiridir Sayın Başkan, siyasi
eleştiridir, sataşma değil.
BAŞKAN
Sayın Aydın, bunu eleştirel sınırlar içerisinde kabul
ediyorum.(HDP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bu bir eleştiri
değil. İktidar hesapları gibi, kör iktidar olmak için
savaş yapıyorsunuz. diyor. Bu nasıl eleştiri olur
Sayın Başkanım ya! Ağır bir ithamdır.
BAŞKAN
Sataşmaya neden vermemek üzere size de iki dakika söz veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Burada ben
konuşmacıyı dinledim. PKKya, terör örgütüne tek bir laf
edemeyenlerin burada Hükûmete, devlete, meşru vasıtalarla silah
elinde bulunduranlara ne laflar ettiğini hepimiz çok iyi gördük.
Bir defa, kandan
kimin beslendiğini, şiddetten kimin beslendiğini, terörden kimin
beslendiğini
(HDP sıralarından saray saray sesleri ve
gürültüler) Çözümü kimin istediğini ve çözümün karşısında kimin
durduğunu bu millet çok iyi biliyor.(HDP sıralarından
gürültüler)
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Hiç dinlememişsin ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, dinleyin bir dakika dinleyin, ben
sizi dinledim. Biz iktidar olmak için gücü milletten alıyoruz. Sizin gibi
gücü PKKdan, PYDden, PYJden almıyoruz, terör örgütlerinden
almıyoruz. Açık açık dile getiriyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Antalya) Size savaş yaptırmayacağız. Sarayın
savaşı sarayın. (HDP sıralarından gürültüler ve
sıra kapaklarına vurmalar)
AHMET AYDIN
(Devamla) - Gücü milletten alacaksınız.
SEZAİ
TEMELLİ (İstanbul) Size savaş yaptırmayacağız!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Tek iktidar, iktidarın ve meşruiyetin kaynağı
aziz milletimizdir. Sizin
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Antalya) Ne konuşuyorsun utanmaz adam!
AHMET AYDIN
(Devamla) Bakın, utanmadan, sıkılmadan konuşuyorsunuz!
Utanmadan konuşuyorsunuz! (HDP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
SEZAİ
TEMELLİ (İstanbul) Sarayın savaşı!
AHMET AYDIN (Devamla)
- Öncelikle size destek veren yüzde 13e haksızlık yapıyorsunuz,
saygısızlık yapıyorsunuz. Gücü milletten
alacaksınız, gücü terör örgütlerinden değil.
Yine, bu
çatışmasızlığı kim ortadan kaldırdı?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Antalya) Saray kaldırdı, saray!
SEZAİ
TEMELLİ (İstanbul) Saray!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bakın, Suruç hadisesi 20 Temmuzda oldu. KCK Yürütme Konseyi ta
11 Temmuzda tek taraflı olarak
çatışmasızlığı ortadan kaldırdı.
GARO PAYLAN
(İstanbul) Senin iraden yok!
AHMET AYDIN
(Devamla) - PKKnın, KCKnın sözde yöneticileri devrimci halk
savaşlarını başlattı, Suruçtan önce
başladı. Kim başlattı?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Antalya) Siz başlattınız.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Onlara da bir laf etsenize! Yüreğiniz yetiyorsa PKKya
söyleyin önce terör örgütü olduğunu ve yaptığı terörü
kınayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Antalya) Başkan olsaydı olmayacaktı!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine değerli arkadaşlar, bakın, burada bölgeye,
Kürtlere kimin baskı uyguladığını, kimin zulüm
uyguladığını, kimin şiddet uyguladığını
bölge halkı da biliyor
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(Antalya) Saraya bak, saraya!
AHMET AYDIN
(Devamla)
Kürtler de biliyor bu millet de biliyor,
kandıramazsınız kimseyi! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Devamla) Öncelikle şiddetten vazgeçeceksiniz. Öncelikle terör
estirenlerle beraber olmayacaksınız. Gücün kaynağı
millettir, gücün kaynağı terör örgütleri değildir diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi
MİTHAT SANCAR
(Mardin) Sayın Başkan
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Sayın Başkan
MİTHAT SANCAR
(Mardin) Sayın Başkan, bir cümlelik bir cevap hakkı istiyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, yani sayın hatip
açık bir şekilde partimizin kandan beslendiğini, terör örgütüne
yaslandığını söylemek suretiyle sataşmada
bulunmuştur. (AK PARTİ sıralarından Doğru sesleri)
BAŞKAN
Sayın Sancarla aranızda karar verin, birinize söz vereceğim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Sancar
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi söyle bakalım PKK terör örgütünü, söyle hadi!
Söyleyebilecek mi bakalım?
BAŞKAN
Sayın Sancar, süreniz iki dakikadır.
Buyurun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi söyle, söyle!
5.-
Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR
(Mardin) Sayın Başkan, ben söyleyeceklerimi söyledim. Birbirimizi
iyi tanıyoruz. Hiç demagojiye gerek yok. Diyorum ki: Derhâl şiddetin
nasıl sona erdirileceğini bu parti
Evet, MHP başka türlü
söylüyor bunu ama en çok konuşan 2 partidir, biz biliyoruz. Filipinlerde
silahların nasıl sustuğunu bilmiyor musunuz, silahların
nasıl teslim edildiğini? Şunu söyleyeceğiz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YASİN AKTAY
(Siirt) Burası Filipinler değil, burası Türkiye.
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Bir izin verin, anladım.
Çünkü, Sevgili
Yasin, Filipinlerde bağımsız nitelikteki Silahları
Bırakma Komisyonunun Başkanlığını Türkiye
yapıyor, birincisi bu.
YASİN AKTAY
(Siirt) Silahı bırakacaksınız, ne savaşı?
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Neyse, aslında cevap vermeyecektim, sadece şunu
söyleyecektim
Ben söyleyeceğimi söyledim, istediğiniz kadar
sataşın.
Tekrar söylüyorum,
izleme heyetini kurmaya niçin izin vermediniz? İzleme heyeti,
Filipinlerde otuz yıllık savaşı sona erdiren sürecin bir
parçası olarak Türkiye'nin katkısıyla kuruldu, bunları
biliyorsunuz; silahların bırakılmasının yolu, yöntemi
var, biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İki
buçuk yıl bunun için görüştünüz, şimdi niye devirdiniz o masayı?
Bir hafta sonra silahsızlanma kongresi çağrısı
yapılıyordu; hangi menfaatle bunu, hangi hesapla bu masayı
devirdiğinizi bu topluma açıklayacaksınız, halklara
hesabını vereceksiniz. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) 6-7 Ekimin hesabını da
vereceksiniz.
MİTHAT SANCAR
(Devamla) Ben, istediği kadar sataşma olsun bundan sonra her
sataşmayı toplumun vicdanına havale ediyorum, tek kelime cevap
vermeyeceğim. Yine de saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler (Devam)
8.-
Başbakanlığın, Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik
Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası
Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm
Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf
Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal
Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut,
Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak
Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı
Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede
Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre
Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli
Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir
Yıllık İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına
Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Irak ve Suriye'den kaynaklanan
bölücü terör tehditlerine karşı Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının kullanılmasına yönelik Hükûmet tezkeresi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında her
şeyden önce, biz, burada bize bu coğrafyayı vatan yapmak,
milletimizin hürriyet ve istiklalini korumak, birlik ve bütünlüğümüzü
sağlamak, millî ve üniter devletimize, milletin hukukuna ve
egemenliğine yönelik tehditleri bertaraf etmek; sınırlarını
namusu olarak görüp de onu korumak için hayatlarını feda eden, feda
etmekten çekinmeyen şehitlerimize, kınalı
kuzularımıza, kınalı bacaksızlarımıza rahmet
ve minnetlerimizi sunuyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz.
Evet, aslında
bakıldığı zaman, gerçekten dinimizin ifadesiyle şehitler
ölmez, milletimizin iradesiyle de vatan bölünmez düsturuyla biz gerçekten bu
uğurda canını feda eden, kanını veren bütün güvenlik
görevlilerimize, terörün acımasız, kalleş
saldırıları neticesinde hayatını kaybeden sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz.
Aslında biraz
önce bir ibretlik tablo izledik, gerçekten ibretlik. (MHP
sıralarından alkışlar) Allah, Cenab-ı Hak elbette
gözlerimizi açmak için, elbette kulaklarımızın duyması için
bu ibretlik sahneleri bize gösteriyor. Düne kadar çözüm ortağı
olanlar, çözüm sürecinin ortakları bugün bu tablo
karşısında birbirlerini suçlayacak noktaya gelmişse,
sorumluluğu bir başkasının üstüne atacak duruma
gelmişse hangi vicdandan bahsediliyor, hangi vicdanlara sesleniliyor?
Bugün, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, kahpece, kalleşçe,
Anadolumuzda, Mardinin Nusaybin Bahmini mezrasında öldürülen çocuklar,
kadınlar
Bütün bu tablolar karşısında vicdanı olan
herkes bu terörü lanetler.
(MHP ve HDP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
OKTAY VURAL
(Devamla) Bunlar doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli
insanlar. Serapı yakanlar, doktoru öldürenler, askerimi, polisimi
kalleşçe pusuya düşürenler, işte Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz bu millî vicdanın sesi olarak buradayız. Kundaktaki
bebeleri öldürenler hangi vicdana, hangi vicdana sesleniyorlar? Bu ne
vicdansızlıktır! Doğu ve güneydoğuda bu kadar
insanımızı katleden bir terör örgütü ortadayken, terör örgütü
silahlarıyla birlikte başta Kürt kökenli insanlarımızı
katlederken bugün geldiğimiz bu noktada bir vicdan muhasebesi yapanlar,
evet, o vicdan muhasebesini bugüne kadar çözüm ortaklığı
yapanlar, terör örgütünü destekleyenler, onun siyasi mesajlarını
iletenler, herkes bu vicdanlar karşısında elbette -eğer
varsa- vicdani sorumluluğunu hissetmelidir.
(MHP ve HDP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen yerlerimize oturalım.
Sayın Grup
Başkan Vekili, arkadaşların yerlerine oturmalarına
yardımcı olursanız memnun olurum çünkü idare amirimiz yok.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, sayın milletvekilleri, bugün gerçekten ibretlikti. Düne
kadar çözüm ortakları olanlar ne kadar güzeldi her şey değil mi?
Nerede vicdanlar? Size sesleniyorum: Bugün müzakere edeceğimiz Hükûmet
tezkeresi aslında bir muhakeme, bir muhasebe ve hesaplaşma olarak ele
alınmalıdır. 7 Haziran öncesindeki ortamı ve 7 Haziran
sonrasında yaşadıklarımızı dikkate
aldığımızda bütün bunların muhasebesi elbette
yapılmalıdır.
Bu süreçlerin en
ilginç ve en ibretlik sonucunu günümüz Türkiyesinde gerçekten yoğun bir
şekilde yaşamaktayız. Her gün acımız
Bugün 1 emniyet
amirimiz, 3 polisimiz şehit oldu. Gerçekten
Doktorumuz
kurşunlandı.
Her şey
açıklıkla ortaya konulmalı. Milletimizin huzuruna
karşı bir tezkerede kimin nasıl bir siyasi iradesi vardır
ve bu ne şekilde kullanılmış ve kullanılacaktır?
Bu soruların cevabını hep birlikte soracağız.
Evet, değerli milletvekilleri, biraz önce biz, bir
seçim hükûmetinde Milliyetçi Hareket Partisinin iradesinin
olmadığını, Milliyetçi Hareket Partisinin iradesi olmayan,
Anayasanın ruhuyla lafzıyla ona aykırı bir şekilde
seçim hükûmeti oluşturma konusundaki bu iradeye karşı
tavrımızı siyasi bir şekilde ortaya koyduk, tezkere karşısındaki
tavrımızı da ortaya koyduk. Biz siyasetimizi milletimizin
değerleri istikametinde ortaya koyuyoruz. O, şu davranış
bizi ilgilendirmiyor. Bugün geldiğimiz bu noktada bu tezkerenin sahibi
kimdir? Soruyorum: Bu tezkerenin sahibi kimdir?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hükûmet.
OKTAY VURAL (Devamla) Hangi hükûmet?
RECEP ÖZEL (Isparta) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti.
OKTAY VURAL (Devamla) Bakın, bu tezkereyi
uygulayacak Türkiye Büyük Millet Meclisine sahip bir irade, bugün yönetimde
Seçim Hükûmeti olarak tecelli etmiştir. Gerçekten böyle bir mücadele
iradesi de bundan önceki Hükûmette olmamıştır. Bu tezkere
7
Haziran seçimlerinde çoğunluğunu kaybedip Parlamentoda sorumlu bir
hükûmet kuramayan azınlık AKP Hükûmeti vardır. Bu zihniyetin ne
yaptığını burada anlatacağım elbette.
Bu tezkere 21 Ağustosta Meclise geldi değil mi?
O zaman AKP azınlık Hükûmeti vardı. Seçim hükûmetine
bırakmamak, Hükûmette yer alan HDPnin takınabileceği tavır
dikkate alınarak Meclise gönderildi. Seçim Hükûmeti de 28 Ağustosta
kuruldu. Bu tezkereyi görüşmek için Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri 31 Ağustosta Türkiye Büyük Millet Meclisini
olağanüstü toplantıya çağırdı.
Soruyorum: Neden 21 Ağustostan sonra toplantıya
çağırmadınız? Neden bu iradenizi Adalet ve Kalkınma
Partisinin azınlık Hükûmetinin arkasına koymadınız,
neden? Niye bu iradeyi koyamadınız? Şimdi, birazdan
anlatacağım.
Evet, 31
Ağustosta Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya
çağıran, 3 Eylülde -bugün- toplanmamızı sağlayan bir
süreci gerçekleştireceğiz. Eğer HDPnin seçim hükûmetinde yer
alması, tezkerenin Meclise gelmesini engelleyecekse neden hükûmet
kurulmadan önce olağanüstü toplantı çağrısı
yapmadınız, neden? Bir akıl olması lazım değil
mi, bir akıl? Madem Seçim hükûmetine bırakmayalım 21
Ağustosta gönderelim. diyorsanız, o zaman Seçim Hükûmetinin
oturduğu bir ortamda niye olağanüstü toplantıya
çağırıyorsunuz? 22 Ağustosta
çağırsaydınız, 23ünde de kararı verseydik. Niye
yapmadınız? Aa, burada bir akıl var; burada bir strateji, bir
mühendislik söz konusu. Yetkiyi o günkü Hükûmete almayıp bugünkü Hükûmete
Peki, bugünkü Hükûmetin var mı iradesi? Nerede? Hadi Hudut, şümul ve
zamanı Bakanlar Kurulunca tespit edilmek üzere
Nerede?
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Onayı Meclis verecek.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bakanlar Kurulu böyle bir irade gösterebilecek mi? Gösteremeyecek.
MUSA ÇAM
(İzmir) İrade sarayda
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, bu kararnamenin arkasında
Ben şu
soruyu soruyorum: AKP ve HDPnin siyasi iradesiyle oluşturulmuş Seçim
Hükûmetinde
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Yapma be!
OKTAY VURAL
(Devamla)
neden böyle bir Bakanlar Kurulu iradesini aramadınız?
Neden Hodri meydan! demediniz? Buyurun, imzaya açıyorum, imzayı
vermeyenle ilgili gereğini yaparım. niye demediniz?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Diyemezler de ondan.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ortaklar ürkmesin arkadaşlar, ortaklık ürkmesin; çözüm
ortaklığı devam ediyor. İşte, asıl siyasi irade
bu Seçim Hükûmetinde yer alan AKP ve HDPnin siyasi iradesinin, beraber ve
birlikte olan bu seçim iradesi doğrultusunda böyle bir iradenin devam
etmesini istediler ve bu bakımdan da açıkçası böyle bir irade
beyanını orada aramak istemediler. Arasaydınız. Burada
Meclise karşı gelip yetki istiyorsunuz. Bu yetkiyi nasıl kullanacaksınız?
Meclise tezkere gönderme iradeniz yok ama Meclisin verdiği tezkereyi
kullanacaksınız öyle mi? Nasıl kullanacaksınız?
TALHA EROL DURMAZ
(Erzincan) Şu an nasıl kullanıyorlarsa öyle kullanacaklar.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Kullanmasınlar mı?
OKTAY VURAL
(Devamla) Onun için, bugün gerçekten Türkiye için hayati bir konuda
askerimize, polisimize, sivil vatandaşlarımıza, doktorumuza,
işçimize yönelik saldırılar karşısında
atadığınız Bakanlar Kurulunda terörle mücadele konusunda
bir tereddüt, bir irade eksikliği olacağını
düşünüyorsanız bu eksikliği giderip bir bütün hâlinde bir
Bakanlar Kurulu kararı getirmeliydiniz, getirecektiniz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) O zaman reddedildi tezkere.
OKTAY VURAL
(Devamla) Niye getirmediniz? Niye getirmediniz biliyor musunuz? Çünkü çözüm
devam ediyor, çözüm ortaklığı devam ediyor, reklam arası
var. (MHP sıralarından alkışlar) 7 Hazirana kadar çözüm
ortakları olanlar, siyasi iradeyle birlikte Seçim Hükûmetinde böyle bir
iradeyi bozmamak için Ortaklık devam etsin, aman ha, ne olur ne olmaz.
demek için bunu yaptılar.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Ortaklığı gördük az önce,
ortakları!
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, evet, gerçekten ürkütmek istemedikleri gayet açık
ve net.
Şimdi,
Bakanlar Kurulundaki bu irade eksikliği alanda terörle mücadele eden
güvenlik güçlerimizi nasıl etkiler? Bakanlar Kurulunda kim sorumluysa,
Sayın Bakan, umarım bu konuda delegasyonları, yetkilendirmeleri
çok önceden yapmış olmanız gerekiyor. Bu Bakanlar Kurulunda
olmayan bir iradeyle terörle mücadelede zafiyet oluşturulması
gerçekten Türkiye'nin geleceği açısından çok tehlikeli sonuçlar
oluşturacaktır.
Bu bakımdan,
AKP ve HDPnin siyasi iradesinin oluşturduğu bu Hükûmete yetki
istenmemesinin ardındaki akıl, tamamıyla çözüm
ortaklarının sevdasının devam ettiğine ilişkin
bir iradedir. Bu girişim olmadığına göre, AKPnin HDPyle
yürüttüğü PKKyla müzakere süreci, yani çözüm ortaklığına
yönelik bir siyasi tercihin masada olduğu ifade edilmek isteniyor; mesaj
budur, açık mesaj budur.
Eğer bu
konuda, değerli kardeşlerim, eğer terörle mücadele konusunda benim
askerim, polisim öldürülüyor da buna yönelik bir tedbir konusunda bir bakan
bununla ilgili bir tedbire imza atmıyorsa azlederim gider, biter gider; bu
kadar açık ve seçik. (MHP sıralarından alkışlar) Böyle
dik duracaksınız, dimdik duracaksınız ama bunu
oluşturmadınız, oluşturamadınız. (AK PARTİ
sıralarından Sayenizde! sesi)
Bakın, öyle
ki 1 Eylül 2014 tarihinde Terörle Mücadele Yüksek Kurulu
Başkanlığını yürütme görevi Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınça verilmişti. Peki, şimdi
Bakanlar Kurulunda böyle bir görevi yürüten bir Başbakan
yardımcısı var mı? Yok, yok. Ne oldu? Havaya uçtu, yok,
kayboldu, gitti. Niye? Çünkü bu siyasi irade, terörle mücadele etme siyasi
iradesi yok; taktik, strateji yoktur. Bu bakımdan, Irak tezkeresi ilk defa
2007 yılında kabul edildi ve bu çerçevede 2007 yılında
Milliyetçi Hareket Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine girdiği bir
dönemde Getirin sınır ötesi operasyon yetkisini, bununla ilgili
mücadele edelim. diye ifadelerde bulunduğumuz zaman, o zaman dönemin
Başbakanı İçeride 5 bin, dışarıda 500 terörist
var, dışarıdaki 500 teröristle niye uğraşalım?
diyerek yan çizmişti ama millet iradesiyle bunu getirdik.
2002
yılında bitmiş bir terör, yok ama bugün gerçekten sona
erdirilmiş bir OHAL varken bugün maalesef hepimizin vicdanlarını
yaralayan, inanıyorum yürekten yaralayan bu manzaraların PKK terör
örgütünün oluşturduğu olağanüstü hâlin, doğu ve
güneydoğuda seçim güvenliğine ilişkin endişelerin Millî
Güvenlik Kuruluna kadar sirayet ettiği bir ortamla karşı
karşıyayız. Dolayısıyla bunlara bizi hangi politikalar
getirdi arkadaşlar, ülkemizi fiilî olarak olağanüstü bir ortama hangi
politikalar soktu; bunu sorgulamak gerekmiyor mu? Evet, 2002 yılında
terörün geldiği bu safhadan bugüne geliş sorumlusu Adalet ve
Kalkınma Partisinin siyasi iktidarının tercihleri olmuştur.
Tablo budur.
Terörle mücadeleyi
dışlayarak müzakere yolunu seçen, Otuz yıldır aynı
yöntemle mücadele edildi, bitmedi canım, böyle yöntemler olmaz, siyasi
çözüm gerekir. diyenler ne diyorsunuz, ha, ne diyorsunuz? Bugün öyle bir
noktaya geldik ki çözüm süreci başlarken Çok güzel şeyler oluyor.
diyenler, Cudi Dağında artık piknik yapılıyor.
diyenler şimdi Süreç boyunca dağlara, şehirlere
yığınak yaptılar. diyebiliyorlar. Ceylânpınar
Belediye Başkanı haykırıyor, milletvekilleri
haykırıyor, Çözüm sürecinde PKK güçlendi, alan hakimiyeti oluşturdu.
diyebiliyor, diyor.
Bir zamanlar
Hayat hakkı, bilgi, eğitim, dil, kültür, kimlik hakkı, ne varsa
vereceğiz, ne isterlerse vereceğiz. diyenler, şimdi Şunu
yapsanız yeter. diyorlardı, sonra bunu yaptık Yetmez. demeye
başladılar çünkü nihai amaçları
ayrımcılıktır. diyebilmektedirler. Bir zamanlar Çözüm
sürecine karşı çıkanlar haindir, kandan besleniyorlar. derken
bugün görüyoruz ki çözüm ortakları birbirini kandan beslenen olarak
suçluyor. Ne kadar ilginç. Çözüm sürecine karşı çıkanlar büyük
ölçüde haklıymış. diyerek burada Sayın Bülent Arınç
itirafta bulunuyor. Bir zamanlar şehide kelle diyenler, bugün Ne mutlu
şehit ailesine! Öleceksek bir kere ölelim, adam gibi ölelim. gibi
sözlerle şehit istismarı yapabilmektedirler. Bir zamanlar Sizler
şehitlerin gelmesini, sizler anaların ağlamasını
mı istiyorsunuz? diyenler, şimdi şehit cenazesinde Ne mutlu
onun ailesine, onun yakınlarına! sözlerini sarf edebilmektedirler.
Bir zamanlar Şehitler ölmez, vatan bölünmez. diyenleri yaygara yapmakla
suçlayanlar, şimdi şehitliğin, vatan savunmasının
kutsallığını dillerinden düşürmemektedirler.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Şehit bile saymıyorlardı.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bir zamanlar PKKyla mücadelede ölenler şehit değildir.
diyenleri akil insan yapanlar, şimdi lüks saraylarında
şehitlerin kanı üzerinden ahkam kesmektedirler. Ne hazindir ki, ne
ilginçtir ki Adalet ve Kalkınma Partisinin tayin ettiği 63 akilden
birisi, HDP adına, bugün çözüm ortaklığıyla ilgili
yürütülen pazarlıkları ifade edebilmektedir. Evet, gerçekten, vatan
evlatları üzerinden, şehit kanı üzerinden ay
yıldızlı bayrağa elini koyarak nutuk atanlar
Bütün bunlarla
ilgili vicdanlara sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun ya! Bu
tablonun sorumlusu kim? Bizler bunlarla ilgili, Türkiyeyi bölmek istiyorlar,
millî devlet ortadan kaldırılmak isteniyor, hukuk devletine
yapılıyor
Hayır, siz bölünme paranoyası geçiriyorsunuz.
demediler mi? Şimdi Sayın Başbakan kalkıp diyor ki:
Türkiye beka sorunuyla karşı karşıyadır.
Cumhurbaşkanı diyor ki: Türkiye Cumhuriyetinin en kritik dönemini
yaşıyoruz. Şimdi ben soruyorum: Bu tablonun sorumlusu kimdir?
Kimdir ya, kimdir? Hiç mi vicdanlar sızlamaz, hiç mi gözler görmez?
Yıllarca bunları söyledik. Morg bekçileri. dediniz bize, Kan
üzerinden besleniyor. dediniz. Bu vicdansızlık değil mi?
Haburda devlet
töreniyle karşıladınız. O sırada müzakere ettiniz ya!
Protokoller hazırladınız İmralıda. Alan hâkimiyetini
genişlettiniz ya, Hepimiz hür olacağız. Öz savunma güçleri
yerleşecek. diye tutanaklar hazırlandı. Dolmabahçede 10
maddelik mutabakat hazırladınız. 1 Ağustos 2009da
açılım sevdası; millî birlik, kardeşlik projesi... Çözüm
Analar ağlamasın. Topçuları, popçuları
toplamadınız mı? Akil adamlarla bunları
yapmadınız mı? Bu sonuç kimin eseridir; ben bunu sorguluyorum.
Bu geldiğimiz noktada elimizi vicdanımıza koyalım.
Doğu ve güneydoğudaki milletvekilleri bizlere gelip
söylüyorlardı: Terör örgütü güçleniyor, orada bulunamaz hâle geldik.
Evet, geldiğimiz bu noktada terör örgütü adliye kurdu, hâkim atıyor,
savcı atıyor; adliyeleri var, mahkeme yapıyorlar, istinaf
mahkemelerini de Kandile götürmüşler. Asayiş birimleri var, vergi
topluyorlar, sizin milletvekiliniz 300 tane makbuzu gösterdi,
vatandaşlardan vergi topluyor. Kim uyudu, size soruyorum, kim uyudu? Kim
uyuttu devleti? Kim bunun sorumlusu? Bir vicdan olarak sesleniyorum ya! Allah
için, ben hata yaptım, bu yanlış politikaydı, sorumluluğumu
yerine getirmek istiyorum. diyenler niye çıkmıyor? Bunun hiç mi
sorumlusu yok, hiç mi? (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, ne
oldu? Kalkıyorlar 2002den bu yana biz cumhuriyeti, millî kimliği
tasfiye sürecine soktuk. Terörle mücadele reaksiyonist mücadele, aksiyonist
değil zaten. diyorlar. Çözüm süreci devam edecek, muhataplar
değişecek. Kimle nereye gideceksiniz? Çözümünüz nedir? Hâlen ne
oluyor? Masada çözümle ilgili irade var. Bugün bu tabloyu gören
vatandaşlarımızın sizi iktidardan alıkoyan iradesine
karşılık âdeta bir reklam arası gibi terörle mücadele
edilmez. Terör örgütünün siyasi amaçları var, silahlı gücü var.
Siyasi amaçlarıyla da mücadele edeceksin, bölücülükle de mücadele
edeceksin. Ne oldu? Devletimizin adını değiştirecekler,
Andımız kaldırıldı, millî kimliğimiz
tartışıldı, Bu millete Türk milleti demeyelim. dendi;
bütün bunlar yapıldı. Ortak değerleri tartışma
içerisine aldınız, aidiyetler ortadan kaldırıldı,
güçlendirmek yerine kaldırıldı. Bu tabloları
yaşadık.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) Asker kışlaya, polis karakola hapsedilmedi mi? Bu
Parlamentoda Türk Silahlı Kuvvetleri iç güvenlikten alıkonulmadı
mı?
BAŞKAN
Sayın Vural, iki dakika ilave süre veriyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bunlar yapılmadı mı? Valilere Operasyon
yapmayın. yetkisi verilmedi mi? HDP Eş Genel Başkanı
demedi mi Bize haber veriyorlardı -Ağrıdaki olayla ilgili- biz
de Yapmayın. filan diye söylüyorduk. Bütün bunlar olmadı mı,
bitmedi mi arkadaşlar?
Demokrasi ya da
silah, ya millet egemenliği ya silah egemenliği. O bakımdan,
silah meşru değildir, terör örgütünün siyasi amaçları meşru
değildir. Bu milletimizin içerisinden başka bir millet
oluşturmak, devlet oluşturmak kabul edilemez. Kürt kökenli
kardeşlerimizin temsilcisi olarak PKKyı getirdiniz. 7 Haziran
seçimlerinde ne oldu, ne oldu?
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Ne olmuş?
OKTAY VURAL
(Devamla) Neden 23 Temmuzda sınır ötesi operasyon için yetki
verildi? Neden daha önce bunlarla ilgili tedbir almadınız? Niye? O
güne kadar ne yaptınız, ne beklediniz? Ne oldu? E çözüm süreci AKP
varsa devam eder, bize oy vermediniz, al sana kaos. Meseleniz memleket mi
koltuk mu ya? Meseleniz bu koltuk mu, mesele bu koltuk mu ya? (MHP
sıralarından alkışlar) Allah için memleketi düşünün,
Allah için ya!
Ne olmuş?
Oyları azalmış. Onun için ne yapmak lazım? Çözüm sürecini
buzdolabına çıkartalım, vatandaşlara terörle mücadele
ediyormuş gibi gösterelim, ondan sonra bu kaotik ortamda
vatandaşın oyunu alalım, sonra çözüm ortaklarıyla birlikte
yola çıkarız.
Değerli
arkadaşlarım bu ahlaki bir politika değil, gerçekten değil.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Onun için, bu
çerçevede, geldiğimiz bu noktada gerçekten söylenecek çok şey var
aslında. Bunlarla ilgili saatlerce konuşsak inanıyorum ki
hepinizin vicdanı bu konuda bizim bu söylemlerimize hak verecek. Ne
yapılmalı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne yapılmalı değerli kardeşlerim? Terör örgütü
silahını bırakacak, hukuka teslim olacak. (MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, size de bir dakikalık ek süre veriyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Millî devletten, millî kimlikten, cumhuriyetten, üniter devletten
zerre kadar taviz verilmeyecek.
CELAL ADAN
(İstanbul) Verdirmeyeceğiz.
OKTAY VURAL
(Devamla) IŞİDle mücadele ediyor, mücadele ekseninde
yapanların PKKyla mücadele edilirken E, bunlarla müzakere edin. diyen
bu emperyalist devletlerin, bu coğrafyada yüz yıl önce pişirip
Türkiye'nin bir Kürdistan meselesi vardır. diyerek bölme projesinin,
bugün çözüm adı altında pişirilip tekrar önümüze getirilmesi
karşısında, biz, hepimiz bu oyunu bozacağız.
Sayın
Başkan, onun için aslında, bugün, bu Hükûmetin, AKP ve HDPnin siyasi
birlikteliğinin oluştuğu bu Hükûmetin terörle mücadele
iradesinin olmadığının, aslında buraya, Parlamentoya
sorumlu bir hükûmetin neden gelmediğinin cevabı da çözüm sürecinde
geçiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biz ne dedik?
Arkadaş, PKKyı güçlendiriyor çözüm süreci, çözüm süreci dursun
dedik. Yok. dediler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) Millî devlet, üniter devletten vazgeçmeyiz, taviz verilmeyecektir;
gelin, mutabakat arayalım. Yok. dediler değerli kardeşlerim.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakılıyor
ki, bütün bunlar, bugün huzurlarınızda görüştüğümüz bu
tezkere ekseninde, aslında burada AKP ve HDPnin siyasi iradesiyle
oluşmuş var olan Seçim Hükûmetine gelirken Milliyetçi Hareket
Partisinin bu ilkelerine neden Hayır. dediklerini de ortaya koyuyor. Ne
yapacaktık, ne yapacaktık? (AK PARTİ sıralarından
Sorumluluktan kaçıyorsunuz. sesi) Askerimizi, polisimizi öldüren
PKKyı güçlendiren çözüm sürecine devam edin mi diyecektik, devam edin mi
diyecektik? (MHP sıralarından alkışlar)
Aziz milletim buna
Dur. dedi, sizler Dur. dediniz, Yanlıştır. dediniz.
Milletimizin verdiği mesajı ortaya koyduk; siyasi irademizle, gelin,
bu tabloyu yaratan bu sürece son verelim dedik ama maalesef, Adalet ve
Kalkınma Partisi böyle bir siyasi iradenin Bakanlar Kurulunda
olmasını ve iradenin oluşmasını istemedi. (AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler) Bunun yanında, elbette diğer 4 maddemiz de vardı.
İşin özü budur.
Sayın
Başkan, değerli kardeşlerim; çok özür diliyorum ama Suriye
politikası... Bakın, Suriye politikası... (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne alakası var?
BAŞKAN
Sayın Vural...
OKTAY VURAL
(Devamla) Şama üç saatte gideriz, Emevî Camisinde namaz
kılacağız. diyenler... Ve bugün Diyanet İşleri
Başkanımız ne diyor biliyor musunuz? Çocuk cesetleri sahillere
vurdu, vicdanlar ne zaman uyanacak? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Benim askerim, polisim öldürülüyor
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(Devamla)
doktorlar öldürülüyor, vicdanlar ne zaman uyanacak? (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Bu kanlı çözüm
sürecine ne zaman son vereceksiniz? (AK PARTİ sıralarından Süre
bitti. sesleri) Vicdanlar bunu soruyor.
Mardinde
şehit olan polis, 4 polisimizden 1i, Akif Hatunoğlu şunu diyor:
Sessiz olun
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Süren doldu.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sesiz olun...
BAŞKAN
Sayın Vural, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
OKTAY VURAL
(Devamla)
polisler şehit oluyor. Vicdanı olmayanlar, huzur
içerisinde uyumaya devam edin. Siz bilmezsiniz ama bizler sizin için şehit
olmaya devam ederiz. diyor. Siz uyumaya devam edin, millet uyumayacak.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından ayakta
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN Evet
Sayın Aydın
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, Sayın Vural
konuşmasında özellikle terörün AK PARTİ politikalarıyla
azdırıldığını ve bu tablonun bütün sorumlusunun
AK PARTİ iktidarı olduğunu ifade etti. Sataşmadan söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Aydın, bu bir eleştiri yani.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Eleştiri değil efendim, olur mu ya? Kandan
besleniyor., koltuk sevdası diyor.
BAŞKAN
Süreyi iki dakika olarak veriyorum. Yeni bir sataşmaya da imkân vermeyin.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, burada
Sayın Vural aslında suçluluk psikolojisiyle konuştu, ben onu
hissettim bu konuşmadan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar) Eğer burada geçici Bakanlar Kurulu oluşmuşsa,
eğer Anayasanın emrettiği şekilde bir Hükûmet
oluşmuşsa bunun asıl müsebbibi sizlersiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Asıl müsebbibi sizsiniz be!
AHMET AYDIN
(Devamla) Sizlersiniz, bir dakika.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yalan söylüyorsunuz!
AHMET AYDIN
(Devamla) Şimdi, her şeye Hayır. diyeceksiniz
MEVLÜT KARAKAYA
(Adana) Neye hayır?
AHMET AYDIN
(Devamla) Olmaz. da Olmaz. diyeceksiniz, Yok. da Yok. diyeceksiniz;
Türkiyenin menfaatlerini, milletimizin geleceğini düşünmeden 7
Haziran akşamından alayına meydan okuyacaksınız,
Hodri meydan seçim! diyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Seçim tarihi vereceksiniz, Azınlıkta yokum.
diyeceksiniz, Reform hükûmetinde yokum. diyeceksiniz.
RUHİ ERSOY
(Osmaniye) Öte dur Ahmet! Atma Recep, atma Recep!
AHMET AYDIN
(Devamla) Erken seçim kararında yokum. diyeceksiniz ama
Anayasanın vermiş olduğu görevden de, sorumluluktan da
kaçacaksınız.
RUHİ ERSOY
(Osmaniye) Atma, atma!
AHMET AYDIN
(Devamla) Biz de mi sizin gibi kaçalım?
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Atmayın, atmayın! Büyük patronun çocukları atmayın!
AHMET AYDIN
(Devamla) Biz de mi sizin gibi o sorumluluğu üstlenmeyelim? O zaman
ülkenin hâli ne olurdu acaba, hiç düşündünüz mü? Hiç düşündünüz mü
arkadaşlar?
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Atma Ahmet,
atma!
AHMET AYDIN (Devamla) Burada milletin
mesajını eğer doğru algılayabilseydiniz, eğer
milletin 7 Haziranda vermiş olduğu kararı
ERKAN AKÇAY (Manisa) 72 gün
oyaladınız be, 72 gün oyaladınız.
AHMET AYDIN (Devamla)
doğru
okuyup gereğini yapmış olsaydınız çok daha farklı
bir sonuç olurdu.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Saray
tetikçisi, çok konuşma!
AHMET AYDIN (Devamla)
Dolayısıyla, bugün burada eğer geçici Bakanlar Kuruluyla seçime
gidiliyorsa bunun asıl müsebbibi sizlersiniz, bunu bilesiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi değerli
arkadaşlar, yani şimdi bölgede hiçbir varlık gösteremeyen
RUHİ ERSOY (Osmaniye) HDPnin
ortağı, konuşma!
AHMET AYDIN (Devamla)
bölgede
teşkilatları olmayan, bölgeden milletvekili çıkarmayan, bölgeye
gidip gelmeyen MHPnin bize söyleyecek tek bir sözü olamaz, tek bir sözü
olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP
sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (İstanbul)
Siz de yoksunuz bölgede, siz de yoksunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu ülkenin 780
bin kilometrekaresinde biz varız elhamdülillah; kuzeyinde varız,
güneyinde varız, doğusunda varız, batısında
varız.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Bölgede siz de kalmadınız artık, siz de kalmadınız.
PERVİN BULDAN (İstanbul)
Sıfırlayacağız sizi.
AHMET AYDIN (Devamla) Ama sizin
kafanızda bölmüş olduğunuz bu bölgeye AK PARTİ bir çimento
oldu, bir harç oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) He,
he, he!
AHMET AYDIN (Devamla) Düşünün, o
bölgede AK PARTİnin de olmadığını düşünün,
düşünün bunu. O yüzden sorumlu siyaset yapın, o yüzden sağduyulu
siyaset yapın diyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, suçluluk psikolojisiyle hareket ettiğimizi ifade ederek
açıkça bir sataşmada bulundu ve bölgede Milliyetçi Hareket Partisinin
olmadığından, AKPnin de çimento olduğundan bahsetti.
Bununla ilgili, bu sataşmalardan...
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Eleştiri, eleştiri.
BAŞKAN İki dakika süre
veriyorum.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Siyasi eleştiri yaptı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
(MHP sıralarından alkışlar)
7.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) Değerli
arkadaşlar, suçluluk psikolojisiyle hareket etmek
Aslında biraz önce
asıl suçlunun kim olduğunu ben sormuştum, sorumlu kim diye
sormuştum. Elinde vicdan
Yani, vicdan var mı ya?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Var, var.
OKTAY VURAL
(Devamla) On üç yıldır Türkiyeyi yönetiyorsun, bu tablodan vicdani
bir sorumluluk duymuyor musun? Vicdani bir sorumluluk
Bodrumda Esatla
birlikte tatil yapmaktan, Suriyedeki o çocuğun Bodrum sahillerine vurma
sürecinden bir tane vicdanlık duymuyor musun ya! Vicdanen
(MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi, gelip
ne demişiz: Hayır? Efendim, demişiz ki -kim, neye Hayır.
demiş- Milliyetçi Hareket Partisi olarak demişiz ki
7 Haziran
seçimlerinde milletimiz dedi ki: PKKyı güçlendiren çözüm sürecini
desteklemiyorum. Gelin beraber olalım. dedik, Hayır. dediniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Gelin,
rüşvet ve yolsuzluğun hesabını soralım. dedik,
Olmaz, rüşvet ve yolsuzluk benim görevimdir., Bana darbe
yaptılar. diyerek bunu meşrulaştırmak istediniz. (MHP
sıralarından alkışlar) Biz buna Gelin. dedik, Hayır.
diyen sizsiniz. Parlamenter demokrasinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
bekleme odasına alınmasına karşılık Gelin,
parlamenter demokrasiyi savunalım. dedik, Hayır. dediniz
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Her şeye Hayır. diyorsunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla)
Biz başkanlık sevdasıyla yanıp
tutuşuyoruz. dediniz.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz size Gelin, beraber olalım millî devlette, üniter
devlette. dedik, siz Hayır. dediniz. İşte, size
dediğimiz hayırlar, milletimiz için hayırlı sonuçlar
meydana getirecektir. (MHP sıralarından alkışlar)
Onun için, buradan
ilan ediyorum: Türkiye'nin 7 Haziran sürecinden bugüne kadar
yaşadığı kaos
Birisi başkanlık sevdasıyla,
diğeri de özerklik sevdasıyla bu güzel milletimin huzurunu
bozuyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Onun için, 1 Kasımda
Türkiyeyi bu sıkıntılı duruma sokan başkanlık
sistemi sevdasıyla parlamenter demokrasiyi
çalıştırmayanlara, başkanlıkla ilgili fiilî durum
oluşturup
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla)
özerklik taleplerinin önünü açarak fiilî durumla özerklik
oluşturmak isteyenlere, silahla özerklik ilan edenlere karşı
millî irade, millî egemenlikle cevap vereceğiz. İnşallah, 1
Kasımda da vatandaşımız bu iradeyi ortaya koyacaktır.
(MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler (Devam)
8.-
Başbakanlığın, Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik
Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası
Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm
Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf
Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal
Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut,
Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak
Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı
Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede
Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması
ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Gerekli Düzenlemelerin
Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 02.10.2014 Tarihli ve
1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir Yıllık
İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca 02.10.2015
Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair
Tezkeresi (3/12) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray.
Buyurun Sayın
Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Yüce Meclisin değerli üyeleri, Türkiyede
olduğu gibi bir parti tam on üç yıldır milletin
hafızasını bulandırarak iktidar yapıyorsa eğer,
sosyal ve siyasi hafıza varoluşsal bir önem taşır. Kardeşinin
acısını haykıran Yarbay Mehmet Alkanın saray
trollerinin iğrenç saldırılarına maruz kalmasının
sebebi de işte budur. Yarbay Alkan kolektif hafızayı
uyandırmıştır. Acılı komutan ne diyordu?
Buradaki vatan evladının katili kim, sebebi kim? Düne kadar çözüm
diyenler ne oldu da şimdi sonuna kadar savaş diyorlar?
Alkandan sonra
şimdi elini şehit tabutunun üstüne koymuş olan bu kibirli
şahsın fotoğrafına bakın. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi oradan be! Hadi oradan!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Bu kibirli şahsın fotoğrafına bakın.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Yazıklar olsun sana!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Ama iyi ki hafıza var
Ama iyi ki hafıza var
Sorarım size
Sorarım size
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın idare amirleri, milletvekili arkadaşlarımızın
yerine oturmasını temin edelim lütfen.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Sayın Başkan, süremi durdurun lütfen.
BAŞKAN
Bekleyin lütfen biraz.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) - Ne konuştuğuna dikkat edecek.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, herkes yerine otursun.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) - Aranızda konuşmayı bilen varsa o
çıksın grup adına.
BAŞKAN Daha
sonra cevap vermek isteyenler olursa onlara söz vereceğim, lütfen herkes
yerine otursun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Ama hatibi de temiz bir dille konuşmaya lütfen
davet edin.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) - Konuşmayı beceren biri çıksın!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Kürsü dokunulmazlığı demek
çıkıp hadsizce hakaret etme özgürlüğünü elde etmek demek
değildir.
BAŞKAN
Sayın Hatip, salonu germeyecek şekilde lütfen konuşmanıza
devam edin.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Lütfen siz de temiz bir dille konuşmaya davet
edin.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, sükûneti sağlayın, lütfen sükûneti
sağlayın.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Bana bakın, karşınızda bir devlet adamı
var, ne söylediğimi bilerek konuşuyorum! (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi oradan!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Şimdi, dinleyin, süremden yemeyin.
BAŞKAN
Sayın Hatip
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sözünü geri alsın! (AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Hatip
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Bu fotoğraf erken seçim kampanyasının habis bir
istismarıdır. (AK PARTİ sıralarından Habis sensin!
sesi, gürültüler)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, susturun şunları be!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Ama iyi ki hafıza var. Sorarım size, şehitlere
kelle diyen kim? (AK PARTİ sıralarından Yuh, yuh! sesleri)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sizsiniz, sizsiniz!
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, şunları susturun!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Şehitlere kelle diyen birisi, yüreği evlat
acılı bir ailenin ıstırabını paylaşabilir
mi?
BAŞKAN
İdare amiri arkadaşlarımız, lütfen milletvekillerimizi
yerine oturtalım.
Sayın Hatip,
bir dakika durur musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, sözünü
düzeltsin!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, konuşturmayacaklar mı? Kim
bunlar, alışmışlar mı?
BAŞKAN
Lütfen herkes yerine otursun. Daha sonra söz almak isteyen, sataşma
olduğunu iddia eden varsa onları dikkate alacağım ama
herkes yerine bir otursun, sükûneti sağlayalım.
UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Sayın Başkanım, hakaret etmeden
konuşması lazım.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Cumhurbaşkanına hakaret edeni
konuşturamazsınız orada.
BAŞKAN
Sayın Hatip, sizi de dikkatli konuşmaya davet ediyorum. Lütfen daha
özenli cümleler kurun, lütfen.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Beyler, tutanakları istesinler, bir tek hakaret kelimesi
bulamazsınız. Tutanakları isteyin lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar) Tek hakaret cümlesi yok.
Hazmedilemeyen şey, biat ettikleri kişiye eleştiri getirmemdir,
tek bir hakaret lafı yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından Habis olan sensin o
zaman! sesi, gürültüler) Siz alışmışsınız
yönetilmeye.
HİKMET AYAR
(Rize) Söylediklerini sana iade ediyoruz.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Ben şahsa habis demedim, Habis bir istismardır. dedim.
BAŞKAN
Sayın idare amirleri, milletvekillerinin lütfen yerlerine
oturmalarını temin edelim.
HİKMET AYAR
(Rize) Adam gibi konuşsun, oturalım.
BAŞKAN Hem
Cumhuriyet Halk Partisi hem de AK PARTİ Grubunda idare amirlerinden bu
görevlerini yerine getirmelerini bekliyorum. Ayakta milletvekilleri
olmasın, oturun lütfen hepiniz.
HİKMET AYAR
(Rize) Adam gibi konuşsun!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Sayın Başkan, burada beş dakikam gitti.
BAŞKAN
Sükûneti sağlayamazsanız yemek arası vereceğim
arkadaşlar. Sükûneti sağlayın, oturun yerinize.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Daha fotoğrafı görür görmez ne söyleyeceğimi
bilmeden fırladılar.
HİKMET AYAR
(Rize) Haddini bileceksin, haddini!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen oturun yerlerinize.
HİKMET AYAR
(Rize) Haddini bilecek!
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, kırk dakika ara veriyorum. Oturumu
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.39
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Koray AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Erol DORA (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 7nci
maddesine göre olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
(3/12) esas
numaralı Tezkerenin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Hükûmet
Şimdi, söz
sırası Sayın Aytun Çırayda.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, Aytun Beyi kürsüye davet etmeden
önce müsaadenizle bu konuda söyleyecek bir iki sözümüz var.
Biraz önce
Parlamentoda, kürsüde bir milletvekili konuşmasını yaparken
-şimdi tutanakları da inceledik- konuşmasında
kullandığı ifadelerin hiçbir tanesinde bir hakaret
olmadığı hâlde, kaldı ki öyle dahi olsa bu
konuşmayı dinlemek, daha sonra bu konuyla ilgili İç Tüzükün
verdiği hakları kullanmak
RECEP ÖZEL
(Isparta) Cumhurbaşkanına hakaret edemez.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa)
iktidar partisinin sayın grup başkan vekilleri
tarafından yerine getirilebilecek bir durumken iktidar partisinin
milletvekillerinin bir sayın milletvekilinin konuşmasına
anlık içerik denetimi yapmaları, bundan sonra bu kürsüde
görüşlerini ifade edecek, her bir tanesi yüce milletimizden oy alarak
burada görevlendirilmiş olan milletvekillerinin yasama görevlerinin en
önemli parçalarından bir tanesi olan kürsüden görüşlerini
açıklamaları noktasında üzerlerinde baskı
oluşturabilecek bu tip bir eylem fevkalade yanlıştır. Bu
konuda Meclis idare amirlerinin göreve davet edilmesinde fevkalade
gecikilmiştir. İktidar partisinin sayın grup başkan vekillerinin
iktidar partisi milletvekillerinin İç Tüzüke ve demokrasiye tamamen
aykırı bu eylemleri karşısında sessiz kalmaları,
izlemeleri, bir ölçüde teşvik edilmeleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
tarafından kabul edilebilir bir tutum değildir. Bundan sonra benzer
durumların meydana gelmemesi için ve buradaki her bir milletvekilinin
özgürce görüşlerini açıklaması yüce milletimizin ona
verdiği en önemli ödevken bu konuda herkesin üzerine düşen sorumluluk
dâhilinde davranmasını ümit ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
HİKMET AYAR (Rize) Herkesin,
herkesin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili İç Tüzükten
bahsetti. İç Tüzükün 161inci maddesi çok açık bir şekilde
Sayın Cumhurbaşkanına karşı kullanılan ifadelerin
nasıl olması gerektiğini düzenliyor. Dolayısıyla,
burada tabii ki kürsüde her konuşmacının konuşma
özgürlüğü en doğal hakkıdır ve buna da müdahale edilmemesi
gerekir ama takdir edersiniz ki burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanına
karşı kullanılan sözler hususunda da tabii ki Meclis
Başkanlık Divanında temsilen oturan Sayın Meclis
Başkan Vekili olarak zatınızın müdahalesi gerekir ve
dolayısıyla bunun dikkate alınması gerekir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cumhurbaşkanının da kendi hâl ve hareketlerine dikkat etmesi
gerekiyor.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, bundan sonra konuşmacıların daha dikkatli, daha
özenli cümleler kurmalarını ve kurallara sadık kalarak
konuşmalarına dikkat etmelerini özellikle bütün arkadaşlarımızdan
bekliyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, Cumhurbaşkanı da dikkat etsin hareketlerine.
BAŞKAN
Konuşmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray.
Buyurun Sayın Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kaybolan sürenizi size
kullandıracağım.
CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Şimdi, değerli arkadaşlar, söylediği sözü
bilen bir insanım, tutanaklara da bakarsanız tek bir hakaret kelimesi
kullanmadığımı görürsünüz. Esasen, kayıtlara bakarsanız,
daha elimdeki fotoğrafı kaldırdığımda, söze
başlamadan AKP sıralarından kalkılıp üzerime
doğru yüründüğünü görürsünüz.
Şimdi sizden bir ricam var. Tarihî
bir oturum yapıyoruz, memleket meselesini konuşuyoruz, kanı
konuşuyoruz, barışı konuşuyoruz, savaşı
konuşuyoruz, sakince birbirimizi dinleyelim, beğeneceğiz ya da
beğenmeyeceğiz. Eleştiriden münezzeh bir ter Allah vardır,
onun dışında herkes eleştirilebilir bu yeryüzünde, bu
kainatta yaşayan, Allahtan başka herkes eleştirilebilir.
Eğer yeni yapılacak listelerde ön sıralardan yer almak için beni
dövmeniz gerekiyorsa onu da yapın. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) Değmez, değmez. Sana değmez.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Senle olmaz o iş, o kadar ucuz değil çünkü.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sana kimse dokunamaz Aytun ağabey, merak
etme.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Bakın arkadaşlar, kimseyi kırmak gibi bir niyetim
yok ama
Bakın,
burada, şurada, elimde Sayın Başbakan
Yardımcınızın, Sayın Genel Başkan
Yardımcınızın, sayın milletvekili
adayınızın Sayın Tayyip Erdoğan için söylediği
sözleri okumamı ister misiniz? (CHP sıralarından Oku sesleri)
İster misiniz? Soruyorum: İster misiniz? Ben o sözleri kendime yakıştırmadığım
için okumayacağım. (CHP sıralarından alkışlar) Ama
bu süreçte eğer dikkatle beni dinlemek yerine kaba kuvvete
başvurursanız bunu milletin önünde okurum. O zaman,
saldırmanız gereken yeri de size işaret ederim, oraya gider,
saldırırsınız.
Arkadaşlar,
Türkiye zorlu bir süreçten geçiyor. Biraz önce bir grup başkan vekili
Suriye politikası diye küçük bir çocuğun
1990 Irak
savaşının sembolü bir kuş vardı, petrole
bulanmış, şimdi de bu kanlı savaşın sembolü o
küçük çocuk olacak. Bu utanç suçları 3 yaşındaki yavruların
cansız bedenleri olarak artık kıyılarımıza
vuruyor, vicdanlarımızı parçalayıp, bizi
insanlığımızdan utandırıyor.
Değerli
vekiller, bunu eleştiren gazeteci hakkında bugün soruşturma
açıldı yani bugün, Suriyeden kaçmak isterken hayatını,
canını veren o yavrunun düştüğü durumu eleştiren
gazete hakkında Hükûmet soruşturma açtı. Türkiye'nin
geldiği nokta budur. Neyse ki 7 Haziranda toplumsal hafıza
canlandı, milletimiz anayasal kılıf giydirilmeye
çalışılan tek adam rejimine Hayır dedi, üstelik
Anayasanın ayaklar altına alındığı bir seçimde,
Cumhurbaşkanı ve avatarı istedikleri sonucu alamadılar,
ancak saray sakini önüne gelen anketlerden bu sonucun
çıkacağını iki üç haftadan önce biliyordu. Tek adam
rejiminden vazgeçemeyeceğine göre, yeni duruma göre bir erken seçim
planı yaptı. Ona göre millet yanlış
yapmıştı, yani kendi iradesini yansıtmayan irade millî
irade olamazdı.
Bakın,
şimdi ne diyor: 1 Kasımda istikrarla istikrarsızlık
arasında tercihte bulunacaksınız. Demek istiyor ki
İstikrar benim hâkimiyetimdir, aksi hâlde 17-25 Aralıktan
dolayı kendimi güvende hissetmem.
Yani Ey millet,
sen kim oluyorsun? Git, 1 Kasımda benim irademe uy, bana oy ver. diyor.
Değerli
vekiller, bu anlayış çok ama çok tehlikeli bir zihniyetin
tezahürüdür.
Bütün
yurttaşlarımıza sesleniyorum: Allah korusun, 1 Kasımda
zorbalığın istikrarına oy verirseniz, hepimizin ortak
vatanı olan bu topraklarda gerçek istikrar ebediyen berhava
olacaktır; bunu da zaten bir suç itirafı olarak kendi
beyanlarıyla itiraf ediyorlar.
Bir bakan
çıkmış, 7 Haziranda içine sokulduğumuz kan, gözyaşı
ve acı sarmalını başkanlık sistemini kabul
etmeyişimizle açıklıyor.
Ey demokrasi
arlanmazı, sen bu millete gözdağı mı veriyorsun,
şantaj mı yapıyorsun?
Değerli
milletvekilleri, erken seçim planını diğer iki muhalefet
partisinin uzlaşmayacağı varsayımı üzerine kurdular ve
Sayın Davutoğlu sayesinde de planını tıkır
tıkır işletti; koalisyonu sabote etti, istikrarı
dinamitledi, Beni eleştirenlere neden hükûmet kurma görevi vereyim? diyerek
de Anayasa ve teamülleri ayaklar altına aldı.
Şimdi,
Kılıçdaroğluna koalisyon verilseydi hükûmet kurulamazdı.
diyenlere bugünkü oylamayı hatırlatıyorum, bugünkü
oylamayı. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Çünkü siyasette
imkânlar tükenmez. Siyasette şartlar değişir, herkes yeni
şartlara göre, gün gelir 2 parti, 3 parti birlikte oy verir.
Değerli
arkadaşlar, peki, böyle durumlarda Batılı ülkelerde ne olur
anayasaları ayaklar altına alınırsa? Böyle durumlarda
kuvvetler ayrılığının diğer kurumları
üzerine düşeni derhâl yaparlar. Bakın, ne yazık ki bizde böyle
olmuyor. Bakın, saray muktediri Anayasayı ayaklar altına
alıyor, Anayasa Mahkemesinden çıt çıkmıyor. Adil seçim
koşulları yerle yeksan ediliyor, Yüksek Seçim Kurulundan çıt
çıkmıyor.
Anayasa
Mahkemesine buradan, ilga edilmiş 25inci Meclisten sesleniyorum: Siz
demokrasinin güvencesisiniz. Cumhurbaşkanının bu seçimde de
Anayasayı ihlal etmesine göz
yumamazsınız. Bu konuda benimki dâhil yapılmış bütün
başvuruların gereğini yapınız. Yoksa varlık
nedeninizi yok farz edersiniz.
Aynı
çağrıyı Yüksek Seçim Kuruluna yapıyorum: Başbakan
taşımalı sandıktan söz ediyor. Başbakan
yardımcısı Seçim güvenliği yok. diyor. O zaman seçimin
meşruiyeti tehdit altındadır. Sorumluluk altındasın
Yüksek Seçim Kurulu, sorumluluk altındasın.
Değerli
milletvekilleri, eski Enerji Bakanı ülke için şehit olmaya hazır
olduğunu söylüyor. Ah Sayın Yıldız, siz ki Sayın
Erdoğanla birlikte maden facialarının en önde gelen 3 siyasi
sorumlusundan biriydiniz. Sizin illaki bir şey olmanız gerekirse ta o
zamandan müstafi bakan olmanız gerekirdi. Bu, madenlerde boğulan
yüzlerce emekçinin ruhlarına, kalplerine evlat acısı
düşürdüğünüz yüzlerce yoksul ana babaya, eşlerinden edip
mutluluk haklarını bir ömür boyu ellerinden
aldığınız çileli kadınlara, kim bilir hangi travmalara
mahkûm ettiğiniz yüzlerce yetime karşı sizin tarihî bir
sorumluluğunuzdu; istifa etmek. Ama pişkinliğe vurdunuz.
Şimdi, şehit olmaya hazır olmaktan bahsediyorsunuz. Ucuz
algı yöntemiyle milletimizi kandıracağınızı
zannediyorsunuz. Ama 7 Haziranda kandıramadınız, 1 Kasımda
hiç aldatamayacaksınız. Saraydaki zatın üslubuyla söylüyorum:
Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte. Vatan için evlatlarımızı feda
etmeye hazırız. sözünüz demagoji bile değil çünkü saray
muktedirinden Başbakana kadar tüm AKP üst düzey yönetiminin çocuklarının
ya çürük raporu var ya da bedelli askerlik yapmış. (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, erkekseniz bu kürsüye
gelin Aytun Çıray yalan söylüyor. diye söyleyin. (AK PARTİ
sıralarından Yalan sesleri)
Bakın,
arkadaşlar, bunlarda icat çok. Paralel, dikdörtgen meselesi var ya, ondan
sonra da üst akıl diye bir komplo kavramı ürettiler.
Akılları sıra milletimizin başına açtıkları
bütün belaları, tarihte eşi benzeri görülmemiş
yolsuzlukları ucuz bir algı yöntemiyle üst akıl dedikleri
belirsiz bir düşmanın üstüne atacaklar, milletimiz de bu
yalanları yutacak. Sayın Davutoğlu, sayın AKPliler belli
ki sizde bir akıl var ama bu bir üst akıl değil, sizi kendi
avatarına dönüştüren üstünüzdeki akıl. (CHP
sıralarından alkışlar)
Üst akla gelince,
başta Genel Başkanımız olmak üzere biz CHPliler üst
akıl filan bilmeyiz. Demokratlar bir tane akıl bilir; ortak
akıl, ortak, milletin aklını bilir! (CHP sıralarından
alkışlar) Nitekim, koalisyon görüşmeleri üstünüzdeki aklın
talimatlarıyla ortaya çıkan bir utanç şahikasıdır. Siz
neden koalisyon görüşmelerinde masayı terk ettiniz? Üstünüzdeki
akıl sizin elinize hükûmet kurma görevi değil de seçim tarihi
verdiği için terk ettiniz. Aksini iddia ediyorsanız eğer, gelin
o zaman, tutanakları Türk milletine açıklayalım, çağrı
yapın buradan bize.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin dış politikası on üç
yıldır medeni değerlere antipati duyan tarih cahilleri
tarafından yönetilmektedir. Yanlış bir zihniyeti yansıtan
bu dış politika tam bir fiyaskoya dönüşmüştür. Bu fiyaskoda
sarayın emellerinin rolü büyüktür. Bunda Yurtta sulh, cihanda sulh!
ilkesindeki stratejik bilgeliği idrak edememiş olan Sayın
Davutoğlunun stratejik sığlığının etkisi de
büyüktür. Nitekim bu yanlış siyaset Reyhanlıda 50den fazla
yurttaşımızın, Niğdede 3 insanımızın,
Suruçta 30dan fazla gencimizin kaybıyla bizi dayanılmaz
acılara gark etmiştir.
Değerli
arkadaşlar, burada ironik olan şey ne, biliyor musunuz? Sayın
Davutoğlu koalisyonun kurulmayışını güya CHPyle
dış politika konusunda anlaşamamış olmalarına
bağlıyor, onu vurguluyor. Ah Sayın Başbakan, keşke
öyle olsaydı, ki öyle değil, hayatınızın
şansını kaçırmışsınız demektir. CHP
sizin dış politikadaki bütün yanlışlardan dönmenizi
kolaylaştırabilir, emekliliğinizde bir üniversitede yeniden ders
vermenizi sağlayabilirdi; mezhep eksenli yayılmacı politikalarınıza
kurban ettiğiniz Suriyeliler belki sizi affedebilirlerdi. Koalisyondan
kaçarak şimdi içte ve dışta iyice
sıkıştınız. Bugün, Sayın
Kılıçdaroğluna kızmıştınız
geçmişte ama, çapsız Dışişleri Bakanı
teşhisi koymakta ne kadar haklı olduğunu Türkiye kamuoyu görmedi
mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
vekiller, gelelim sözde barış sürecine. Bozulmamış
hafızalar hatırlıyor: AKP 2002 yılında terörü
neredeyse sıfırlanmış bir şekilde
devralmıştı; asker, sivil, kaybettiğimiz
yurttaşlarımızın sayısı tekli rakamlara
düşmüştü; kalıcı bir barış ortamının
sağlanması için bütün siyasi ve sosyal koşullar
hazırdı; siyasi iktidar müzakere süreçlerini rahatlıkla
başlatabilecek bir pozisyondaydı ama saray muktedirinin cumhuriyetle
rövanş hesapları yüzünden, sırf bu nedenle bu tarihî
şansı kasten bozuk para gibi harcadılar. Ama hakkını
da yemeyelim, algı yönetimindeki becerisiyle Kürt
vatandaşlarımıza uzun süre kendilerini demokrat diye
yutturdular, bunun meyvesini de sandıklarda aldılar. Ancak saray
sakini çözüm sürecini esasen seçimlere kilitlenmiş bir çatışma
ve çatışmasızlık döngüsüne endekslemişti, ta ki
milletimiz AKPyi iktidardan düşürünceye kadar. Orada Başkanlık
hayalleri suya düştü. Şimdi güneydoğuda şahit
olduğumuz kanlı manzaranın tercümesi budur.
Bugün artık
bir saray gladyosundan söz ediliyorsa burada meşru devletten
ayrışmış bir başka yapı oluşmuş
demektir. Ben buna zorbalığın devletleşmesi diyorum ya da
devletleşmiş zorbalık. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Paralel diyelim, olsun bitsin.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) İçine sokulduğumuz kan, gözyaşı ve acı
döngüsünün açıklaması kısaca budur. Yarbay Mehmet Alkanın
sorduğu sorunun da cevabı budur. Yani, arkadaşlar, birilerine
elde ettiği güvenceler yetmiyor çünkü kendilerini dünya tarihinin en büyük
yanlışlıklarına karşı güvence altına alacak
anayasal yeni bir zırh istiyorlar. Bunun için anayasal yeminlerini
defalarca ihlal ettiler, bunun için çözüm masasını devirdiler.
Sonuç olarak
Türkiye'nin en büyük sorunu, sistemin defakto olarak değiştiğini
ilan eden saray sakinidir. Bu beyan, fiilî bir Anayasa darbesidir -tutanaklara
geçiriyorum- ama bu yanlış hesapları millet 1 Kasımda
sandıkta bozacaktır.
SALİM USLU
(Çorum) Siz 7 Hazirandan önce de aynı şeyleri söylüyordunuz.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Böylece, biz CHP olarak Kürt sorununu Mecliste tarafların
yurttaş kardeşliğini esas alan, şeffaf, açık,
katılımcı bir siyasi hassasiyetle çözmenin önünü
açacağız; ortak vatanımız olan bu toprakların
birliğini ve bütünlüğünü koruyacağız.
Yapacaklarımızın teminatıysa CHPnin çoğulcu
demokratik anlayışıdır. (AK PARTİ
sıralarından Yaptığınız zulümlerdir. sesi)
Çünkü biz her birimizin iyiliğinin barış içinde kardeşçe yaşamaktan
geçtiğini biliyoruz.
Değerli
vekiller, Sayın Cumhurbaşkanının Orta Doğudaki
emelleri Türkiyeyi güçsüz, savunmasız, güvenliksiz ve AKP Hükûmetini de
itibarsız hâle getirmiştir. O kadar itibarsız hâle
getirmiştir ki Pentagon, IŞİDi vurmak için İncirlikten
kalkan uçakların nereyi vuracaklarını son anda haber veriyor
Hükûmete. Yani, kadim müttefik, Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetine
güvenmiyor. Siz ise milletin yüksek menfaatleriyle değil, bu işlerle
değil, 1 Kasım seçimlerini nasıl manipüle ederim
hesaplarıyla meşgulsünüz. Bu yüzden bu tezkere bir sonuçtur; sizin
siyasetsizliğinizin, beceriksizliğinizin ve hatta gafletinizin
sonucudur. Bu tezkerenin anlamı nedir, biliyor
musunuz? Biz beceremedik, gel bizi kurtar ey CHP. demektir. (AK PARTİ
sıralarından Vah vah! sesleri, gülüşmeler)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Oy verme, katılma!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Şimdi sormak hakkımız değil mi?
Tezkereye, Irakın toprak bütünlüğünün, birlik ve beraberliğinin
korunmasına önem atfettiğinizi yazmışsınız. Kuzey
Irakta gizli petrol anlaşmaları yaparak Irakı biz mi böldük?
Orta Doğuda bazı liderler neden sizi IŞİD
destekçiliğiyle suçluyor? Neden hâlâ Kapıköy ve Üzümlü gümrük
kapılarından kaçırılan yurttaşlarımızı
kurtaramıyorsunuz?
Orta
Doğu göz göre göre Kerbela kıyametine sürükleniyor. Müttefiklerimizle
oluşturulmuş ortak eylem anlayışını kim zedeledi?
Başta İran Nükleer Anlaşması olmak üzere her soruna
ilişkin diplomatik süreçlerden dışlanan siz değil misiniz?
Arkadaşlar, bugün itibarıyla Akdenizdeki doğal gazı
Mısır, İsrail ve Rum üçlüsüne kaptırdınız.
Şimdi, Kıbrısa gittiniz, yalvar yakar ağlayarak Çözüm,
çözüm. diyerek Acaba biz bu ortaklığa girebilir miyiz? diye
uğraşıyorsunuz. Akdenize gönderecek deniz kuvvetleri
bırakmadınız, gönderemiyorsunuz.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Vah! Vah!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Türk vatandaşları bulundukları ülkelerde
güvenlik riskiyle karşı karşıya kalmışken
Türkiyeyi kim yönetiyordu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çıray, iki dakika ek süre veriyorum.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Süleyman Şah Türbesini müteharrik hâle getirdiniz,
komik duruma düştünüz. Müteharrik türbe, oradan oraya
taşıyorlar.
Şimdi
Bu tezkere çıksın. diye kapımıza geldiniz. Ama CHP buraya
Terör araştırılsın. diye araştırma önergesi
getirdi, teklif verdi. Orada kalktınız, ret oyu verdiniz terörün
araştırılmasına. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Şimdi,
arkadaşlar, ama endişe etmeyin, biz varız.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Vah! Vah!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) CHP maceracı değildir, CHP rövanşist
değildir. Bizim Genel Başkanımız devlet adamıdır.
Ne diyor bu yüzden? Önce CHP, önce ben yok. diyor.
SALİM USLU (Çorum)
Altmış yıldır millet güvenmedi size.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Önce vatan,
önce barış, önce Türkiye. diyor arkadaşlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) İşte,
emin olun, 2014te de, şimdi de vereceğimiz kararın
arkasında hep aynı ilke oldu, hep aynı ilkenin peşindeyiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) -
Toplantıda itiraz etmiştin. Niye çark ettin şimdi?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bugün
sarayın oyuncu kadrosunu oluşturduğu, müsamere hükûmetiyle
tartıştığımız bu tezkereyi onun için
reddetmememiz gerekiyor. Ama IŞİDin ülkemizin güvenliğini
tehdit ettiği, her gün şehitlerin geldiği bu konjonktürde bu
tezkereye evet dememiz gerekiyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yani,
Suriye politikanız nerede kaldı?
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
İnsanımıza değerli yalnızlık diye yutturulmaya
kalkışılan muazzam fiyaskoyu, medeni dış politikaya
ancak biz çevirebileceğimiz için Evet. dememiz gerekiyor. Bölgedeki
vatandaşlarımıza bir Suruç faciası daha yaşatmamak
için Evet. dememiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, tekrar Yarbay Alkanın sözleriyle sesleniyorum: Çözüm
derken ne oldu da bir anda savaş diye haykırmaya
başladınız?
Teşekkür
ederim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Evet, Sayın Vural...
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan
sayın hatip, bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak ortaya
koyduğumuz oyun anlamını saptırmış,
açıkçası farklı bir anlam yüklemiştir.
Dolayısıyla bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi ve Grubuna vaki bu
sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Vural, iki dakikalık süre veriyorum size.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın (3/12) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna ve Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, sayın hatip, biraz önce usuli
tartışmalarla ilgili bir usul tartışmasında
takındığımız tavırdan hareketle Sayın
Kılıçdaroğluna bir şey verilseydi buradaki oylamada netice
belli olurdu gibi... Gerçekten tam bir saptırma. Dolayısıyla,
yani buna da pes denir doğrusu Sayın Çıray. Biz neye oy
kullandığımızı biliyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, usuli bir tartışmada, açıkçası bugün
geldiğimiz, Rabbimiz ve milletimiz Tekrar seçim. dedi diyerek Seçim
Hükûmeti oluşturanların, Seçim Hükûmeti oluştururken de Adalet
ve Kalkınma Partisi de HDPnin siyasi iradesinin tecelli ettiği bu
Seçim Hükûmetinin kapalı zarf usulüyle oluşturulmasına, Milliyetçi
Hareket Partisinin siyasi iradesinin Hayır. demesine rağmen
partimizi bu sürece bulaştırma arzu ve isteğine,
Anayasanın lafzına ve ruhuna aykırı bir şekilde
kurulmuş bu Hükûmete güven duymadığımızı ifade
ettik. Sizin ortağınızla blok oluşturduğunuz da
içinde. Anlatabildim mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yanlış anladılar, yanlış.
OKTAY VURAL (Devamla) Yani, sizin,
blok oluşturduğunuzu söylediğiniz... Ha, siz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak siz HDPyle blok oluşturmuşsanız, o sizin
bileceğiniz bir iş. Biz meseleye böyle bakmıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yanlış anlamışlar, yanlış. Tuzak kurulmuş.
OKTAY VURAL (Devamla) O
bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada bunun bu temelleri neye
dayalıdır, onu siz değerlendireceksiniz ama biz böyle bir
tavır içerisinde olmadık, olmadığımızı da açıkça
beyan ettik, açık yüreklilikle ifade ettik. Şimdi, geldiğimiz bu
noktada Kürt sorunu diyerek yeni bir çözüm ortaklığı için bir
arayış olup olmaması da sizin değerlendirmenizdir.
Milliyetçi Hareket Partisinin HDPnin
siyasi amaç hedefleriyle ilgili hiçbir birlikteliği yoktur,
olmayacaktır. Böyle bir blokla ilgili bir değerlendirme ancak
kendilerini tarif eder. Sizin bu blokun sonu nereye gider, onu da doğrusu
bilemiyorum.
Hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler (Devam)
8.-
Başbakanlığın, Türkiyenin Ulusal Güvenliğine Yönelik
Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası
Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriyedeki Tüm
Terörist Örgütlerden Ülkemize Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf
Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Ulusal
Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak İçin Hudut,
Şümul, Miktar ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tayin Olunacak
Şekilde, Gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı
Ülkelere Gönderilmesi, Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiyede
Bulunması ve Bu Kuvvetlerin Hükümetin Belirleyeceği Esaslara Göre
Kullanılması ile Hükümet Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre
Gerekli Düzenlemelerin Yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen Bir
Yıllık İzin Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca 02.10.2015 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Tezkeresi (3/12) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kavaklıoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Niğde) Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; Irak ve Suriyeden ulusal güvenliğimize yönelik
terör tehdidinin ve saldırılarının ortadan
kaldırılması amacıyla gerektiğinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi için
2 Ekim 2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla Hükûmete verilen izin süresinin Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca, aynı kararda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde 2 Ekim
2015 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin
tezkere üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sözlerime
başlarken çocuk, yetişkin, kadın, erkek, sivil, asker, polis
demeden vatandaşlarımızın canına kasteden,
vatanımızın huzur ve güvenliğini tehdit eden hain terör
örgütünü şiddetle lanetliyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Niye oturdun pazarlık yaptın kaç senedir? Çözüm süreci,
çözüm olacak, silahları bırakacak. diye milleti
kandırdınız. Şimdi ne anlatıyorsunuz?
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Devamla) Ülkemizin birliği ve beraberliği, huzuru
için görev yaparken terör örgütünün hain saldırılarında hayatlarını
kaybeden şehitlerimizi ve vatandaşlarımızı rahmetle
anıyorum.
Yine bu sabah
saatlerinde terör örgütünün hain yüzünü Mardin Dargeçitte bir kez daha gördük.
Vatan için canlarını feda eden, şehadet şerbeti içen
kahraman polis memurlarımıza Allahtan rahmet, onları
yetiştiren ailelerine, emniyet mensuplarımıza ve milletimize
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Hain terör
odaklarının hesaplarını bozacak tek yol milletimizin
sağduyusunu, millî birlik ve beraberliğini her şeye rağmen
korumasıdır.
Hâlen canı
pahasına terörle mücadele eden kahraman vatan evladına da
şükranlarımı sunuyorum.
Konuya girmeden
önce bir şey üzerinde durmak istiyorum. Bu terör meselesini milletimizle,
Meclisimizle, güvenlik teşkilatlarımızla entegre bir
şekilde çözmeye çalışan Hükûmetimize özellikle MHP Grubu
tarafından ağır bir şekilde yüklenilmesini
haksızlık olarak görüyorum. Ayrıca, bir
hazımsızlık söz konusu. Sayın
Cumhurbaşkanımızın, milletin doğrudan oylarıyla,
yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanlığı makamına
çıkmasını, milletimizin ve devletimizin birliğini ve
beraberliğini temsil etmesini, ordumuzun Başkomutanı
olmasını da hazmetmek lazım. Bu
hazımsızlığı da anlayabilmiş değilim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VEDAT BAYRAM
(Niğde) Başkomutan muhtarları topluyor, orduyu toplayacağına
muhtarları topluyor.
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yanı
başımızdaki Suriye ve Irakta yaşanan kaos ve
istikrarsızlık ortamının getirdiği sorunlar nedeniyle
güney kara sınırımız boyunca ulusal güvenliğimize
dönük risk ve tehditler ciddi boyutlara ulaşmıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden çıkan kararlar da bunu
teyit etmektedir. DEAŞ tehdidi her iki güney komşumuzda da
ortadadır. PKK terör örgütü unsurlarının
varlığını sürdürdüğü de bilinmektedir. Son dönemde
yaşanan gelişmelerle bir kez daha görülmüştür ki iki ülke
arasındaki sorunlardan en fazla etkilenen ülkelerin başında
Türkiye gelmektedir.
Hemen yanı
başımızda tarihin en büyük insanlık dramlarından biri
yaşanıyor. Bugün Suriyede devam eden kaos, istikrarsızlık
ve yıkımın beşinci yılındayız. Esad rejimi
İkinci Dünya Savaşından bu yana benzeri görülmemiş bir
barbarlıkla insanları kadın, çocuk, yaşlı demeden
katletmeyi sürdürüyor. Daha çok değil, Şam kırsalının
en büyük mahallelerinden Dumada 16 Ağustos günü bu kanlı savaş
ortamında kıt kanaat geçinen insanlar pazar
alışverişlerini yaparken tepelerine rejimin bombaları
yağdı. Yaralıları kurtarmaya gelenlerin üzerine rejim bu
kez, ikinci kez bir bomba yağdırdı. Tümü sivil,
çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 200e yakın kişi
hayatını kaybetti. Bunun insanlıkla, dinle, kültürle ve her
şeyden ötesi ahlakla bağdaşan bir tarafı var
mıdır? Uluslararası toplum buna sessiz kalabilir mi? Maalesef
kalabiliyor ancak Türkiye'nin buna sessiz kalabilmesi mümkün değildir. Suriye,
Türkiye için uzaktan bakılıp üzüntü duyacağı bir ülke
değildir. 900 kilometre kara sınırını
paylaştığımız Suriye, Türkiye'nin Orta Doğuya
açılan en büyük kapısıdır. Suriye toplumu, bizimle
aynı kültürü ve aynı değerleri paylaşmaktadır.
Atalarımız,
ortak coğrafyamızda düşmana karşı asırlarca
birlikte mücadele ettiler, köklü tarihimizi birlikte yazdılar. Biz, Suriye
kan ağlarken diğer birçok ülke gibi Suriyeyi kaderine terk edemezdik.
Bu nedenle AK PARTİ Hükûmeti, Suriyede yaşananlara, başından
beri, bir kardeş diğer bir kardeşin yaşadığı
trajediye nasıl bakıyorsa öyle baktı. Hemen yanı
başımızda acı çeken, zulme uğrayan
kardeşlerimizin bir an önce huzur ve sükûna kavuşması için
Türkiye olarak vicdan sahibi bir ülke duyarlılığı
sergiledik.
Son beş
yılda Suriyede 300 bin kişi öldü ve ülke enkaz hâline getirildi.
DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri ülkede kol geziyor. Türkiyede
yaklaşık 2 milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği
yapıyoruz. Bu vahim tablonun ortaya çıkmasının yegâne sebebi
Esad rejimidir. Kendi bekasından başka hiçbir şeyi
düşünmeyen rejim, Suriyeyi derinden parçalamakla kalmamış,
çevre ülkeler için de büyük risk ve tehditler yaratır hâle gelmiştir
ve Suriye yönetilemez hâle gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, bu risk ve tehditleri en yakından hisseden
ülkedir. Ayn El Arapta PYD, YPG ile DEAŞ arasındaki
çatışmalarda
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Kobani, Kobani
Ne Ayn El Arapı?
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Devamla)
yalnızca bir hafta sonunda 200 bin
kişiyi ülkemize kabul ettik, bir hafta sonunda 200 bin kişiyi
Türkiyede kabul ettik.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Kobani, Kobani
Bütün dünya Kobani diyor oraya.
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Devamla) Yine, Telabyadda yaşanan olaylarda iki
günlük süre içinde çatışmalardan kaçan 24 bin kişi ülkemize
alındı. Bizim iki gün içinde kabul ettiğimiz bir nüfusu, Avrupa
ülkeleri beş yıldır kabul edebilmiş değil. Bunu
üstümüzdeki yükün anlaşılması için vurguluyorum. 80 bin Suriyeli
öğrenci bugün Türkiyedeki kamplarda eğitim ve öğretime devam
etmektedir.
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Bir tanesi Bodrum sahilinde can verdi, çocuk!
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Devamla) - 60 bin Suriyeli bebek Türkiyede dünyaya geldi,
bunlar sıradan gelişmeler değildir. Bunlar bir milletin
kardeşleri için nasıl seferber olduğunu gösteren tarihte
eşi benzeri görülmemiş emsallerdir.
Sayın
milletvekilleri, Suriye kaynaklı olaylar nedeniyle bugüne kadar 150den
fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Barış ve
ahlakın sembolü olan İslam dinini lekeleyen DEAŞ başta
olmak üzere aşırı terör örgütleri, ulusal güvenliğimizi
doğrudan tehdit eder hâle geldiler. Suriyedeki mevcut tabloya
baktığımızda bu tehditlerin kısa süre içinde bertaraf
edilmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Türkiye, DEAŞla mücadele
için oluşturulan küresel koalisyonun başından beri aktif bir
üyesi oldu. Koalisyon çatısı altında Amerika Birleşik
Devletleriyle ikili iş birliğinde DEAŞla mücadeleyi
derinleştiriyoruz ancak bu uzun soluklu bir mücadeledir.
Her şeyden
önce, ulusal güvenliğimizin teminatı için gerekli tüm tedbirleri
almalı ve mevcut kaos ortamında sürekli teyakkuzda
bulunmalıyız. Ülkemizin çıkarları, güvenliği ve
huzurunun korunabilmesi için müttefiklerimizle akılcı bir çerçevede
iş birliğini sürdürmeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, diğer bir taraftan, komşumuz Irakın
istikrarsızlığı ve burada terör örgütlerinin üs
bulması, komşusu olarak bizi doğrudan etkilemektedir. Bu
nedenle, Irakta istikrar ve iç barışın kalıcı bir
şekilde tesis edilmesine çok önem veriyor, bu yönde Irak içinde ve
uluslararası mahiyetteki çabaları destekliyoruz.
Irak Hükûmeti ve
uluslararası koalisyonun bir yıla yakın bir süredir devam eden
çabalarına rağmen, DEAŞ, Irakta geniş bir coğrafyayı
işgal altında tutmaya devam etmekte, güç ve etkinliğini
korumaktadır. Irak Hükûmetinin dışlanmış kesimleri
kazanma ve ulusal uzlaşı yolunda somut adımlar atması
hâlinde sorunlara daha hızlı ve kalıcı çözümler
bulunabileceğine inanıyoruz. Bu çerçevede, Türkiye, Irak Hükûmetinin
atacağı kapsayıcı ve kucaklayıcı
adımları desteklemeye devam edecektir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, DEAŞ, ilk günden itibaren öncelikli
olarak Türkmen soydaşlarımızı ve onların
yaşadıkları bölgeleri hedef almıştır. Krizden en
fazla etkilenen toplulukların başında Türkmen kardeşlerimiz
gelmektedir. Bu bakımdan, DEAŞ terör örgütüyle mücadelenin
başarılı olması, en başta Türkmenlerin selameti için önem
arz etmektedir. Hükûmetin Türkmenlerin Iraktaki mevcudiyetinin ve
güvenliklerinin sağlanması için gerekli desteği geçmişte
olduğu gibi bundan sonra da sağlamaya devam edeceğine
inanıyoruz. Aralarında on binlerce Türkmenin de bulunduğu,
yerlerinden edilmiş Iraklılara toplam 760 tırdan fazla insani
yardım malzemesi gönderilmesi ve ayrıca Irakın kuzeyinde 3 adet
barınma kampı kurulması için yaptıkları
başarılı çalışmalardan dolayı başta AFAD,
Kızılay, Dışişleri Bakanlığımız ve
STKlar olmak üzere ilgili kuruluşlarımıza teşekkür
ediyorum ve kutluyorum. Iraklılara içinden geçtikleri kriz döneminde
ihtiyaç duydukları insani yardımın sağlanması
hususunda uluslararası toplumun da üzerine düşen görevi yerine
getirmesi için daha fazla çaba göstermesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Irakta tek terör örgütü DEAŞ değildir, PKK terör
örgütü, otuz yıldır Irak topraklarını ülkemize yönelik
terör saldırıları için üs olarak kullanmaktadır. Bu hususta
duyduğumuz rahatsızlık gerek Irak gerekse Irak Kürt bölgesel
yönetimi makamlarına iletilmektedir. Her ülkenin teröre karşı
gereken tedbiri alması uluslararası hukukun gereğidir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 24 Eylül 2014 tarihli ve 2178
sayılı Kararında da terörizmin ne tür ve ne görünümde olursa
olsun, uluslararası barışa ve güvenliğe en büyük tehdit
olduğu belirtilmiştir. Terör eylemi bir suçtur ve faili, bahanesi ne
olursa olsun, bu, suçu hiçbir zaman ve hiçbir yerde haklı çıkaramaz.
Bu suça karşı Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin birlikte
mücadele vermesi ve terörle mücadelede iş birliği yapması bir
görevdir. Bütün ülkeler uluslararası hukuka, temel hak ve hürriyetlere ve
hukukun üstünlüğüne uygun olarak teröre karşı mücadele için her
türlü tedbir alınacaktır. Türkiye olarak, Iraktaki terör
örgütlerinin ülkemize yönelik saldırılarına son verilmesini
sağlamak amacıyla her türlü tedbiri almaktayız.
Bilindiği
üzere, terör örgütünün ülkemize yönelik saldırılarının
artması üzerine, daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde Türk
Silahlı Kuvvetleri tarafından meşru hakkımızı
kullanarak PKK terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki bazı
kamplarına yönelik hava harekâtları düzenlendi. Bu hava
harekâtları, uluslararası hukuk çerçevesinde millî
egemenliğimizi korumaya yönelik meşru adımlar olup, başta
Birleşmiş Milletler ve NATO olmak üzere uluslararası
kuruluşlar ile dost ve müttefik ülkelere bilgilendirmeler
yapılmıştır. Operasyonların ülkemizin ve milletimizin
güvenliği ve huzurunu temin etmekten başka bir amacı yoktur,
bundan sonra da bu amaçla uygulanmaya devam edecektir.
Şunu da
özellikle vurgulamak gerekir ki, DEAŞ ve PKK tehdidi sürdüğü müddetçe
uluslararası yükümlülüklerimize de riayet ederek gereken önlemleri
almayı sürdüreceğiz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, savaş isteyen değil, bölgesinde
barış isteyen bir ülkedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde
de bir yandan millî menfaatlerimizi gözeten, diğer yandan bölgemizin
barış ve istikrarına katkı sunan politikaları izlemeye
devam etmekteyiz.
Ülke olarak hassas
noktamız ulusal güvenliğimizdir. Sınır güvenliğimizi
tehdit eden gelişmelere hazırlıklı olmamız
gerekliliği kimsece sorgulanamaz. Türkiye, Irak ve Suriye sınır
hatlarında bütün tedbirlerini işte bu ihtimali göz önünde
bulundurarak aldı, askerî hazırlığını da bu
ihtimal doğrultusunda tamamladı. Sınır hattımızda
bir fiilî temas ortaya çıkarsa, Türkiyenin bunun gereğini tereddütsüz
yerine getirecek kudret ve kabiliyette olduğundan hiç kimsenin en ufak bir
şüphesi olmamalıdır. Bu kararlılık, bütün taraflarca,
muhatapların tümü tarafından çok iyi
anlaşılmalıdır.
Suriye ve Irak
arasında tehdit ayrımı yapmanın
zorlaştığı bir dönemdeyiz. Olası operasyonların
bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk olarak 2007 yılında
kabul edilen ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi ile 2012 yılında
kabul edilen ve 1 defa uzatılan Suriye tezkeresinin 2014 yılında
olduğu gibi bugün de tek bir tezkere hâlinde kabulü zaruri hâle
gelmiştir.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
çıkarttığımız tezkerelerin amacı hiçbir zaman
askerî bir müdahalede bulunmak olmamıştır. Toprak
bütünlüğümüze, millî beraberliğimize ve ulusal egemenliğimize yönelik
tehditleri bertaraf etmek için irademizi ortaya koymak ve ülkemizin bölgesinde
caydırıcı etkisini de kullanarak istikrar ve güvenliğe
katkıda bulunmak olmuştur. Bu amaç bugün de aynıdır.
Bu tezkerenin
kabulü, ulusal güvenliğimizin olduğu kadar uluslararası hukuktan
kaynaklanan bir yükümlülüğümüzdür. Irak ve Suriye kaynaklı tehdit ve
risklerin giderek arttığı bu dönemde de yüksek takdirlerinize
sunulan tezkerenin kabul edilmesi, ülkemizin bu risklere gerektiğinde hukuk
temelinde ve haklı olarak zamanında ve etkin biçimde
karşılık vermesi bakımından bir zorunluluktur.
AK PARTİ
Grubu olarak, Meclis Başkanlığına sunulan, Hükûmete ulusal
güvenliğimize karşı gelebilecek tehditlere karşı,
gerektiğinde kullanılmak üzere yetki verecek tezkereyi destekliyoruz.
Yüce Meclisimizin, bir yıl süreyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Anayasa'nın 92nci maddesi uyarınca yabancı topraklara
gönderilmesi ve görevlendirilmesi esasını içeren ve gerektiğinde
kullanılmak üzere askerî operasyon yapılması için Hükûmete izin
veren bu tezkereye destek verileceğine, bu konuda bir dayanışma
ve bütünlük sergileneceğine inanıyorum.
Tezkerenin
ülkemizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne, huzuruna ve
güvenliğine katkı sağlaması temennisiyle hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
şahıslar adına ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Özgür
Özelin. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi bir
kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Başbakanlığın Irak ve Suriyeyle ilgili, geçen yıl
birleştirerek Meclise sevk ettiği ve Ekim 2014 günü kabul edilen
tezkerenin bir yıl süreyle uzatılmasını görüşüyoruz.
Parlamentoda
yaklaşık üç aydır yaşanan büyük kriz bir yandan, bir yandan
ülkede yaşanan anayasal kriz. Ama ülkenin dört bir yanında
anaların yüreğine ateş düşüyor. Anaların yüreğine
düşen bu ateş daha sonra 70 milyonun yüreğine düşüyor.
Suruç katliamında 20 Temmuz 2015 günü 34 evladımızı
kaybettik, sadece basın açıklaması yapmak ve orayla
dayanışma için orada bulunuyorlardı. Sayın Başbakan
Ahmet Davutoğlu bir çağrıda bulundu Ortak bir deklarasyon
yayınlayalım. diye. Bu çağrıya olumlu cevap verdik
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çünkü teröre karşı atılacak her
türlü ortak adımın içinde olmak Cumhuriyet Halk Partisinin en temel
prensiplerinden bir tanesi. Ama bununla yetinmeyelim dedik, sadece deklarasyon
yetmez. Her şeyin çözüm yerinin yüce Meclis olduğunu savunan bir
parti olarak dedik ki: Bu çatı altında bir araştırma
komisyonu kuralım. Terörü ve nasıl bitirebileceğimizi, bu akan
kanı ve gözyaşını nasıl durdurabileceğimizi hep
beraber konuşalım. Sonucu biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin oylarıyla reddedildi.
Geçen sene, bundan
on bir ay önce, tezkere geçtikten sonra Türkiyedeki iklim: Akşam gazetesi
Terörle Sınırsız Mücadele, Takvim İki Dakikaya
Oradayız, Yeni Şafak Savaş Değil Güvenlik, Vatan
IŞİDe Gözdağı, Star Tezkere Çözüme Zarar Vermez ve
Sabah Tezkere Çözümü Garanti Altına Aldı. Şimdi bir soru var
ortada: 7 Hazirana kadar çözüm ve barış diyenler, ne oldu da
şimdi savaş diyorlar? Bilmiyorum, bu soru tanıdık geliyor
mu? Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu soruyoruz? Elinizde yetki, geçen
seneki tezkere. Dünyanın sayılı silahlı kuvvetleri emriniz
altında, tek başına iktidar gücü ve sarayda oturan
başkomutan. Sonuç? Suruçta 34 gencin ölmesiyle başlayan, sonra
Türkiyenin dört bir yanını saran ateş çemberi. Bir yanda
IŞİD, bir yanda PKK, ağlayan analar ise dört bir yanda.
IŞİD
tehlikesiz görülmeseydi, Sayın Davutoğlu tarafından Öfkesi
birikmiş gençler diye tabir edilmeseydi, MİT
tırlarını durduranlar, arayanlar, hatta haber yapanlar
hapishanede tutulup IŞİDden sadece 3 hükümlü Türkiye Cumhuriyeti
hapishanelerinde duruyor olmasaydı ve Adıyaman ile Rakka arasına
ambulans seferleriyle IŞİD militanları taşınıyor
olmasaydı
Ve elbette ki Sayın Genel Başkanımızın
geçen sene, bu tezkereden sonra Sayın Davutoğluna söylediği
söz: CHP, tezkereye Hükûmetin IŞİDle mücadele yerine hedef
kaydırması ve bu ülkeyi büyük bir savaşa sürüklemesi niyeti
taşıması nedeniyle karşı
çıkmıştır. Bugün ise Hükûmeti tekrar aklıselime davet
etmekteyim. Şu çağrıda bulunuyorum: Gelin, askerimizin kara
harekâtını Kobaninin kurtarılması ve IŞİDin
buradan püskürtülmesi hedefiyle sınırlayalım. Böyle bir
tezkereyi getirin, Meclisten hemen yarın geçirelim. Böylece
halkımızın akrabalarını IŞİD gibi bir terör
örgütünün öldürmesine izin vermeyelim ve tüm Suriyelilerin evlerine salimen
dönmesini bizzat biz gerçekleştirelim. Ortak deklarasyon diyen, ortak
akıl diyen Sayın Davutoğlunun cevabını
hatırlıyorsunuz, bir kez de ben tekrarlayacağım:
Kılıçdaroğlu bilsin ki onun aklına ihtiyacımız
yok. Sadece sussun. Onun fikrine de, aklına da ihtiyacımız yok.
Türkiye gerekeni yapacak kudrettedir.
Şimdi gelinen
noktada Türkiye gerekeni yapacak kudrette ve geçen seneden bugüne, içinde geçen
sefer 1 kez IŞİD, 15 kez Suriye kelimesi geçen tezkereden bugünkü
tezkereye gelmiş durumdasınız. Ama bir kez daha önemle ve
ciddiyetle vurguluyorum: Alacağınız bu tezkere bu Meclisten
geçtikten sonra -irade öyle tecelli ederse- Suriyeye gidip güvenli bölge falan
orada ortaya koyamazsınız, Suriyeyle bir savaşa giremezsiniz,
komşunuzu işgal edemezsiniz, toprak bütünlüğüne saygı
duymak ve alacağınız her türlü karar, atacağınız
her türlü adımda uluslararası meşruiyeti aramak
durumundasınız.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır de o zaman, kimi
inandırıyorsunuz?
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Evet deyince bu olacak zaten.
SALİM USLU
(Çorum) O zaman hayır deyin, hayır de o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Değerli milletvekilleri, ülkemizin çok zor günlerden
geçtiğini hepimiz biliyoruz. Fırtınalı bir denizin
ortasında dalgalar kabarıyor, gemi su alıyor ve hepimiz
aynı geminin içindeyiz. Bugün bu ülkenin en son ihtiyaç duyduğu
şey bir seçime gitmektir. Bugün seçime gitmeyle ilgili, 2 milyarlık
seçim maliyeti, 25 milyarlık kur zararı, hepsi bir yana, bir ülke
için en önemli maliyet zaman kaybı ve evlatlarının
kaybıdır. Bu yüzden, bu seçimi vatandaş istiyor mu? Hayır.
SALİM USLU
(Çorum) İstiyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Seçmen istiyor mu? Hayır.
SALİM USLU
(Çorum) İstiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
İş adamları, piyasalar? Hayır. Yahu, milletvekilleri
istiyor mu, Allah için? Hayır. Ama bu ülkede bu seçimi sadece ve sadece
bir kişi istedi, hatta adını bile kendisi koyarak bir tekrar
seçimi gündeme getirdi.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Nereden o kararı veriyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Şimdi, unutmayın arkadaşlar, sizi bu kapıdan
içeriye, listelerinizin yazılış biçimi değil -ben
bizimkileri anlatsam kibre girer, parti içi demokrasi- ama sizi bu kapıdan
içeriye ne olursa olsun millî irade, halk iradesi sokmuştur. Birazdan bu
kapıdan çıkıp gideceksiniz Sezen Aksunun
şarkısında olduğu gibi ve çok önemli bir
kısmınız bir daha geri gelmeyecek. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bir söyle duysunlar
HÜSNİYE
ERDOĞAN (Konya) Vatan millet sağ olsun.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen mi yazıyorsun listeleri?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Nereden biliyorsun? Millet ne derse o olur.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Sizi bu kapıdan içeriye halk iradesi soktu, millî irade soktu,
peki, hangi irade sizi bu kapıdan dışarıya
çıkarıyor?
Şu
kadarını söyleyeyim: Bir tezkere var elimizde, geçen sene 2 Ekimde
geçmiş, bir aya yakın süresi var. Bu tezkereyi niye bugün
görüşüyoruz? Grubunuz 110 milletvekili imzasıyla sizi niye
toplantıya çağırdı?
FAYSAL SARIYILDIZ
(Şırnak) Siz niye evet diyorsunuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Siz niye evet diyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Anlamadım ben, evet mi diyorsunuz, hayır mı
diyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) 1 Ekim günü Anayasaya göre bu Parlamento otomatikman toplanacak ve
geçen sene olduğu gibi bu tezkereyi buradan geçirebilirdik ama 18 Eylül
günü, sizin deyiminizle Büyük Ustanın size büyük bir sürprizi var
arkadaşlar, bunu bilin. (CHP sıralarından alkışlar) Ve
işte bu yüzden büyük usta, listeleri yapıp da 18 Ekim günü teslim
ettikten sonra
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) 18 Eylül
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) 18 Eylül günü
1 Ekim günü bu Meclis burada toplanmasın diye
partinizin kurmayları muhalefet partileriyle uzlaşı
arayışı içindeler, reddediyoruz. Ve 1 Ekim günü toplansak dahi
sadece standart seremoniden sonra otomatikman tatile girelim mi? diye
arayış içindeler, reddediyoruz, hayır diyoruz. 18 Ekim listeleri
çıksın. 18 Ekim gününde
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) 18 Eylül
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) Düzelt, düzelt.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) 18 Eylül gününde listelerde olmayacak arkadaşlar, sizlere
sesleniyorum. Bugüne kadar hep mağdurun ve mazlumun yanında olduk,
sizin de yanınızda olacağız. Cumhuriyet Halk Partisi varsa
herkes için var. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) O sizde olur sizde, o sizde olur.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Göreceğiz.
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) O sizde olur, bizde olmaz, sizde olur. O sizde olur, başka
yerde olmaz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Şimdi, biz 1 Kasımdan sonra buraya gelecek
milletvekillerinin yeniden oluşacak millî iradeyle
ayrılıkları değil, birliktelikleri, tek bir kişinin
menfaatini değil, ülkede yaşayan herkesin ortak menfaatlerini
savunacak, sadece koltuklarıyla, parmaklarıyla değil,
vicdanlarıyla, akıllarıyla, insaflarıyla
milletvekilliği yapacak, kimsenin kurşun askeri, hiçbir sarayın
bekçisi değil, demokrasinin ve halk egemenliğinin bekçisi ve askeri
olacak, yolsuzlukları örterek değil, yolsuzlukların üstüne
cesaretle gidecek vicdana sahip olacak, namuslu, dürüst milletvekillerinin
tekrar bu kapıdan gireceğini, bu kapılardan içeri
gireceğini düşünüyoruz, buna inanmak istiyoruz.
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) Sorun yok, sorun yok.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Ve şimdi bir resim göstereceğim...
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Bize değil, o tarafa
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Ama şu kadarını söyleyelim; bugün göstereceğim
bu resim, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin de gösterdiği
bu resim, dünyanın dört bir yanında bu tip fotoğrafları
göstermeyen basın-yayın kuruluşları tarafından dahi
bugün manşet yapıldı.(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hocam, sen de ona ortak olacaksın Özgür Hocam.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bugün gelinen noktada bununla ilgili
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özel, iki dakika ilave süre veriyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O çocuğun durumuna ortak olacaksın.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bu resimden rahatsız olmayın, bu resim bütün
dünyanın ve hepimizin vicdanlarını kanattı. Şu
kadarını söyleyelim, hani biz Suriyeye kucak açıyorduk. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Şunu sorgulayın, bu
ülkenin göçmen politikasını sorgulayın. Bu insanların niçin
Bodrumdan şambrellere,
botlara binip o sizin yaşanmaz durumda olduğu diye tasvir
ettiğiniz Yunanistana, Yunan adalarına kaçması gerekiyor.
SALİM USLU
(Çorum) Esada sor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Eğer burada yaşamıyorlar, ölümü göze alarak
Türkiyeden gidiyorlarsa Suriyelilere söylediğiniz onlara sahip
çıkmayla ilgili iddianızda da sorun var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ
(Samsun) Suriyelileri Suriyeye göndereceğiz. diyenlere sor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bu resim bütün Parlamentoya, sadece size değil, Cumhuriyet
Halk Partisine, Milliyetçi Hareket Partisine ve Halkların Demokratik
Partisine sorumluluk yüklüyor, vicdanlara sorumluluk yüklüyor.
SALİH KOCA
(Eskişehir) O tarafa bak.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bu resmi çıkarırken Tayyip Erdoğanı mı
eleştirecek diye düşünenler, vicdanınızı
eleştiriyorum, ortak vicdanımızı eleştiriyorum.
Bunların yaşanmaması için hepimizin üzerine düşen
sorumluluklar var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Bunları yaşamamamız için
Hayır. demek geriyor. Suça ortak olacaksın hocam!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bu yaptığınız, bu yapılan işlerin
tamamı
Türkiye'de kıyılara cansız bebek bedenlerinin
vurmaması için, artık bir inattan vazgeçmek gerekiyor.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Bu suça ortak olma!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Hatalı dış politikadan, hatalı Suriye
politikasından ve gerçekçi olmayan, samimi olmayan, gerçekte ortada
olmayan göçmen sığınmacı politikasından -tekrar tekrar
eleştirerek söz ediyorum- vazgeçmek ve bunu yenilemek gerekiyor.
Türkiyeye sığınmış 1 milyon 800 bin kişinin
Türkiye'de barınamayıp botlarla ölüme yolculuğa
çıkmasından bu Parlamentodaki bütün milletvekilleri sorumludur.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Biz sorumlu değiliz, ne sorumlusu?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Biz değiliz.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Evet diyenler sorumludur.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Bu politikaya karşı çıkanlar sorumlu
değildir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) - Bizi ortak etmeyin kendi sorumluluğunuza.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bu konuda sizi sorumluluğunuza davet ediyorum.
Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - Önümüzdeki dönemde bu Parlamentonun
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Evet. diyenler sorumludur.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) -
halkın iradesi dışında hiçbir kimseden talimat
almayacak yürekli 550 vekilden oluşmasını temenni ediyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Zaten öyle şu anda.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Hayır demenizi bekliyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şahısları adına ikinci söz
İstanbul Milletvekili Sayın Şirin Ünalın.
Buyurun Sayın
Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2
Ekim 2014 tarihli Irak ve Suriye tezkerelerinin bir yıl daha
uzatılması hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, yaşadığımız terör
saldırılarında hayatını kaybeden kahraman
askerlerimize, polislerimize, vatandaşlarımıza, güvenlik
güçlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Şehitlerimizin
hatırası ve emaneti, omuzlarımızda kutsal bir görev olarak
ebediyete kadar sürdürülecektir.
Yine bu
saldırılarda yaralanan güvenlik mensuplarımız ile tüm
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Bu terör
faaliyetlerini gerçekleştiren örgütlerin ardında bulunan güçler kim
olursa olsun hepsini lanetliyorum. AK PARTİ Grubu adına en
kararlı mücadeleyi sürdüreceğimizi bir kez daha sizlerle
paylaşmakta fayda görüyorum.
Köklü tarihî,
kültürel ve insani bağları paylaştığımız ve
911 kilometre ortak kara sınırına sahip olduğumuz Suriyede
2011 yılı Mart ayından bu yana devam eden ve çok sayıda
masum insanın hayatına mal olan olaylar gerek Suriyenin gerek ikili
ilişkilerimizin gerekse bölgemizin gündemini yeniden belirlemiştir.
Suriyenin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunması, ülkede
akan kanın durması ve Suriye halkının meşru
taleplerinin karşılanması yolunda demokratik reform ve
dönüşüm sürecinin barışçıl bir şekilde
sonuçlandırılması, Suriyedeki gelişmeler
karşısında ülkemizin ilk günden bu yana izlediği
politikanın temel unsurlarını oluşturmaktadır.
Öte yandan, güçlü
tarihî bağlara sahip olduğumuz komşumuz Irakın toprak
bütünlüğünün korunması, güvenlik ve istikrarının tesisi, iç
barışının sağlanması, ülkenin ekonomik refaha
kavuşması, bölge açısından güvenlik ve refah üretebilen bir
devlet hâline gelmesi, komşularıyla ve uluslararası toplumla
yeniden bütünleşebilmesi, Iraka yönelik dış
politikamızın temel parametrelerini oluşturmaktadır.
Aynı zamanda, Türkiye, Irak'ın tüm kesimleriyle gelişen
ilişkileri çerçevesinde Irak Kürt bölgesiyle de her alanda yakın
iş birliği içinde bulunmaktadır. Ancak, Irak'ın herhangi
bir kesimiyle kurduğumuz ilişkiler, bu ülkenin başka bir
kesimiyle ilişkilerimizin alternatifi değildir.
Türkiye,
Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve
egemenliğine saygı duymakta ve Iraklı tüm kesimlerle
ilişkilerini Irak Anayasasına ve uluslararası hukuka uygun
şekilde yürütmektedir.
Türkiye,
Irak'ın kurucu unsurları arasında yer alan ve Irakla
arasında bir dostluk köprüsü olarak addettiği Türkmenlerin durumunu
yakından takip etmeye devam etmektedir. Türkiye, Irak halkının
ayrılmaz bir parçası olarak Türkmenlerin Irak'ın yönetiminde
daha fazla yer edinmeleri gerektiği görüşünde olduğunu her
vesileyle dile getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Suriyedeki ihtilafın başlangıcından önce
halkın demokrasi, hürriyet, insan hakları, dürüst yönetim ve hukukun
üstünlüğü gibi evrensel değerlere sahip olma özlemi karşısında
gerekli adımların atılması ve reformların
zamanında gerçekleştirilerek geçiş sürecinin
sağlıklı bir şekilde tamamlanması amacıyla
Suriye'deki yönetime her seviyede defalarca samimi telkinlerde
bulunulmuştur. Ancak, bu çabalarımıza rağmen Esed rejimi,
halkın meşru taleplerini silah zoruyla bastırmaya
çalışarak ülkeyi gün geçtikçe daha da derinleşen bir
bunalıma sürüklemiştir. Fiilen meşruiyetini kaybetmiş
bulunan ve sivil halka karşı kimyasal silah kullanılması da
dâhil olmak üzere iktidara tutunmak için her yola baş vurmakta beis
görmeyen rejimin ayrım gözetmeksizin sürdürmekte olduğu şiddet
eylemleri sonucunda 200 binden fazla Suriyeli hayatını
kaybetmiştir. Bu sayı her geçen gün artmaya devam etmektedir.
Komşumuz
Irakın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikbalinin
korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının
Iraktaki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı
askerî, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak
sürdürmek durumundadır. Diğer taraftan Suriyede rejimin beşinci
yılına giren şiddet politikalarının insani, bölgesel
güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve
tehditler artmaktadır. Esed rejimi sivillere yönelik
saldırılarını ayrım gözetmeksizin ve her türlü
ağır silaha başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir.
Ayrıca meşruiyetten yoksun iktidarını idame ettirmek
amacıyla terör gruplarına destek vermekte, etnik ve mezhepsel
aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları
fiilî çatışmaya dönüştürmektedir. Suriye rejiminin özellikle
ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik
ettiği PKK, PYD gibi terör örgütlerinin nüfuz arayışları
çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik
bunalımı derinleşmektedir. Esed rejiminin desteklediği ve
iş birliği sayesinde Suriyedeki faaliyetleri için uygun zemin bulan
söz konusu terörist gruplar eylemlerini Iraka da taşıyarak bu ülkeyi
kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemektedir.
Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı
terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş, bölgesel ve uluslararası
barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline
gelmiştir. Türkiye bu risk ve tehditleri artan oranda ve en fazla hisseden
bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye'nin bu risk ve tehditlere karşı
kayıtsız kalması beklenemez.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin komşusu bu iki ülkeye olan yani güney kara
sınırlarımız boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk
ve tehditler artmaktadır. Irakın kuzey bölgesindeki kamplarda
silahlı PKK terör unsurları varlığını
sürdürmektedir. Suriye ve Irakta diğer terör unsurlarının
sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli
artışlar gözlemlenmektedir. Nitekim Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi, 2170 ve 2178 sayılı Kararlarıyla Irak ve
Suriyenin toprak bütünlüğünü ve
bağımsızlığını teyit etmiş, bu
ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, DAEŞ ve benzeri
terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı, Birleşmiş
Milletler üyesi tüm ülkelere, 2001 yılında 1373 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası
hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli
tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur. Bu çerçevede ulusal
güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme
karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız
doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem
taşımaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin DAEŞ ve PKK kamplarına, mevzilerine
yaptığı ve yapacağı operasyonlar uluslararası
hukuka son derece uygundur. Türkiye bölgeye orantılı bir şekilde
müdahale etmektedir. Şu anda hava operasyonlarıyla gerekli müdahale
gerçekleştirilmektedir. Türkiyenin yaptığı müdahale
gerekli ve bir o kadar da kritik bir müdahaledir.
Bu süreç, bizlere,
stratejist, istihbaratçı, bölgeyi iyi bilen siyasetçilerin, iyi
eğitilmiş ve donatılmış Türk Silahlı Kuvvetleri
askerlerinin, diplomat ve bunlar gibi yetişmiş bir uzman kadroyla
çalışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha
göstermiştir.
Sözlerime son
verirken söz konusu tezkerelerin bir yıl süreyle
uzatılmasının doğru olacağı düşüncesiyle,
ülkemiz ve milletimiz adına doğru olacağını, tezkereye
olumlu baktığımı beyan ediyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, yerinizden söz talebiniz var herhâlde.
Size yerinizden
iki dakikalık söz veriyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz bu tezkereye olumlu oy vereceğiz. Aslında daha
önce, geçen yılki tezkerenin üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin de olumlu
oy vereceğini dikkate aldığımızda daha güçlü bir iradenin
ortaya çıkmasını Gazi Meclis açısından son derece
olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yalnız bu olumlu oyumuzun
her şeyden önce bizim yaptığımız eleştiriler
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. AKP ve HDPnin siyasi iradesinin
oluşturduğu Seçim Hükûmetinin siyasi iradesine değil, devletin
terörle mücadele kapasitesine olan inancımızın, terörle mücadele
eden askerimize, polisimize, korucumuza olan güvenimizin bir tezahürüdür.
Bu Seçim Hükûmeti
göreve başladığından bu yana da bir sınır ötesi
operasyon yapılmadığını dikkate
aldığımızda, hudut, kapsam ve zaman itibarıyla
Hükûmetin tayin edeceği çerçeveye yönelik siyasi
değerlendirmelerimizi muhafaza ediyoruz.
Bu yetki, PKK
terör örgütünün bertaraf edilmesi, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin
tehditlerinin ortadan kaldırılması, sınır
güvenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğimizin
muhafazası için kullanılmalıdır.
Bu tezkere,
Suriyede bir iç savaşın derinleştirilmesini, PKK-PYD egemenlik
alanı oluşturulmasını engelleyecek tarzda
kullanılmalıdır.
Bu tezkerenin Irak
ve Suriyede etnik kimliklerin sahip olduğu hakkın Türkmenlere de
tanınacağı bir siyasi girişim için kullanılması
gerektiği kanaatindeyim.
Bu
görüşlerimi ifade etmek için söz aldım. Söz verdiğiniz için
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
tezkereyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir, hayırlı olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, şimdi, gündemin Seçim kısmında yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının doğrudan
doğruya çağrısına konu Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
boşalan üyelik için seçime geçiyoruz.
XI.-
SEÇİMLER
A)
Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.-
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanun'un 35'inci maddesi gereğince seçim yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu kendisine düşen üyeliğin 2 katı aday
göstermiştir.
Adayların
adları soyadı sırasına göre oy pusulası şeklinde
düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve
karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde aday
listesinden en çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu tarafından gösterilen adayların adlarını
soyadı sırasına göre okuyorum: Şafak Akça, İsmet Özdal
Demirdöğen.
Oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve
hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon
sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar
-Denizli dâhil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar
-İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üye ise
İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den
başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan
milletvekilinin adını defterden işaretleyeceklerdir. Adı
işaretlenen milletvekiline mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir.
Oyunu kullanan milletvekili, oy pusulasını içeren zarfı
Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna
atacaktır.
Oy
pusulasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden 1 adayın
isimlerinin karşısındaki kare çarpı işaretiyle
işaretlenecektir. Birden fazla adayın işaretlendiği oy
pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy
pusulasında da dipnot olarak belirtilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5
kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir. Kâtip üyelerimizin
isimlerini çektiği, tasnif komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi
bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.
Ünal
Demirtaş, Zonguldak, burada mı? Burada.
Mustafa Tuncer,
Amasya? Burada.
Mehmet Emin
Şimşek? Yok.
Asiye Kolçak, Bursa?
Yok.
Salih Çetinkaya,
Kırşehir? Yok.
Şemsettin
Emir, Edirne? Burada.
Atila Kaya,
İstanbul? Yok.
Fevai Arslan,
Düzce? Yok.
İlyas
Şeker, Kocaeli? Yok.
Murat Baybatur,
Manisa? Yok.
Mustafa
Açıkgöz, Nevşehir? Yok.
Salih Koca,
Eskişehir? Burada.
Zülfikar
İnönü Tümer, Adana? Yok.
Ali Özkaya,
Afyonkarahisar? Burada.
Sayın kâtip
üyelerin yerlerini almalarını, oy pusulaları ile
zarflarının da teslim edilmesini rica ediyorum.
Oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme
işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin isimlerini okutuyorum:
Ünal
Demirtaş, Zonguldak Milletvekili; Mustafa Tuncer, Amasya Milletvekili;
Şemsettin Emir, Edirne Milletvekili; Salih Koca, Eskişehir
Milletvekili; Ali Özkaya, Afyonkarahisar Milletvekili.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelikleri için yapılan seçime ilişkin
Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulundaki 1 üyelik için yapılan seçime 372 üye
katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye Üye Üye
Ünal Demirtaş Mustafa Tuncer Şemsettin
Emir
Zonguldak Amasya Edirne
Üye Üye
Ali Özkaya Salih Koca
Afyonkarahisar Eskişehir
Cumhuriyet Halk Patisi Grubu aday
listesi:
Şafak Akça: 8
oy
İsmet Özdal Demirdöğen: 354 oy
Boş: 2
Geçersiz: 8
Toplam: 372
BAŞKAN Buna göre İsmet
Özdal Demirdöğen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine
seçilmiştir, hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, böylece
olağanüstü toplantıya konu Başbakanlık tezkeresinin
görüşmeleri ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği için
yapılan seçim tamamlanmıştır.
Gündemde bulunan konuları
sırasıyla görüşmek için, Anayasa ve İç Tüzük
gereğince, 1 Ekim 2015 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.20