TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
105inci
Birleşim
22
Haziran 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun,
27-29 Mayıs 2016 tarihlerinde Fas Tancada yapılan Akdeniz İçin
Birlik Parlamenter Asamblesi Seçimli Genel Kurulunda Türkiye'nin Dönem
Başkanlığına seçilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, orman işçilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Eskişehir ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Türkiye'nin, Küresel Barış Endeksine göre
güvenlik ve huzur açısından 163 ülke içinde 145inci sırada yer
aldığına, AKPnin Türkiye'yi her geçen gün barış
ortamından daha da uzaklaştırdığına ve güvensiz
hâle getirdiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Düzcede doğa katledilerek çimento fabrikası açılmasına
izin verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin Ulukışla ilçesi Kolsuz köyünün sorunlarına
ilişkin açıklaması
4.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, ücret ve
sosyal hakları konusunda mücadele eden TEKGIDAİŞ Sendikası
ile işçilerini selamladığına ve taşeron
işçilerinin kadroya alınması sözünün ne zaman yerine
getirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
5.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, İnternet
kullanımında adil kullanım kotası uygulamasıyla ilgili
sorunların ne zaman çözüleğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
6.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşakın Derbent
köyünde yapılan sulama kanalının hatalı olması
nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
7.-
Elâzığ Milletvekili Metin Bulutun, Tatvan-Ankara seferini yapan
yolcu treninin tarım işçilerinin bulunduğu bir minibüse çarpması
sonucu 9 kişinin hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun,
Mersinin Erdemli ilçesinin dağ köylerinde ve yaylalarında on
beş gündür içme suyu akmadığına ve bu sorunun bir an önce
çözülmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
öğretmen, ziraat mühendisi ve veteriner atamalarının
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili pek çok şikâyetler geldiğine ilişkin açıklaması
11.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, uzman
erbaşlıktan memur kadrolarına atamaların şartlarına
ilişkin açıklaması
12.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Boluda
CHP milletvekilleri olarak Bolu Milletvekili Tanju Özcan ile beraberindekilere
yapılan saldırıyı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Millî
Eğitim Bakanlığının, atama bekleyen 400 bin
civarında öğretmenin atamasının
yapılmayacağı açıklamasına ilişkin
açıklaması
14.- Elâzığ Milletvekili Ejder
Açıkkapının, Elâzığda meydana gelen tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine
ve İstanbul Milletvekili Ali Özcanın Elâzığ
milletvekilleriyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Meclis çalışmalarında verimliliği sağlayacak İç
Tüzükü ivedilikle hayata geçirmek gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak il yöneticisi
Hurşit Külterin akıbetini öğrenmek istediğine ve
Diyarbakır, Bingöl, Muşta birçok ilçe ve mahallede sokağa
çıkma yasakları ilan edildiğine, F16 uçaklarıyla köylerdeki
yaşam alanlarının bombalandığına, çok acil olarak
bu konuya ilişkin bir açıklama beklediklerine ilişkin
açıklaması
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Millî Futbol Takımını tebrik ettiklerine ve
Euro 2016da yoluna devam etmesini ümit ettiklerine, Akdeniz İçin Birlik
Parlamenter Asamblesi Dönem Başkanı olan Ali Ercoşkunu tebrik
ettiklerine ve son günlerde mezuniyet törenlerinde liseli öğrencilerin
atamalara gösterdikleri son derece seviyeli tepkilerine karşı Millî
Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturma
açılmasına ilişkin açıklaması
18.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Millî Futbol
Takımını tebrik ettiklerine, Fazilet Partisinin 22 Haziranda
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının Türk demokrasi
tarihi açısından bir kara leke olma özelliğini hâlâ
koruduğuna ve Bitlisin Tatvan ilçesinde PKKlı teröristlerce polis
noktasına düzenlenen saldırıda yaralanan 3 vatandaşa şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP eski milletvekili ve ilahiyat profesörü
Yaşar Nuri Öztürke Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hükûmetin,
görüşülmekte olan 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü ve bölümler üzerinde konuşma
hakkını kullanmamasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
21.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Millî Savunma Bakanı Fikri
Işıkın, görüşülmekte olan 387 sıra sayılı
Kanun Tasarısıyla ilgili Hükûmet adına değerlendirme
yapılacağına ilişkin açıklaması
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması ile Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak Akdeniz
İçin Birlik Parlamenter Asamblesinde Türkiyeyi temsilen Dönem
Başkanı olarak seçilen Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunu ve Millî
Futbol Takımını kutladıklarına ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, 22nci Dönem milletvekilli Profesör Doktor
Yaşar Nuri Öztürke Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrul ve 21 milletvekilinin, Gaziantep'te
IŞİD'in bütün faaliyetlerinin açığa
çıkarılması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/238)
2.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve 21
milletvekilinin, İstanbul'da yapımı devam eden üçüncü köprü,
üçüncü havalimanı ve bunlara bağlı çevre yollarının
ormanlara, doğaya ve insan yaşamına olumlu ve olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/239)
3.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay
Sındır ve 30 milletvekilinin, amatör
spor klüplerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/240)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaran ve arkadaşları tarafından, İzmir Aliağa
4. No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde yaşanan keyfî muamele, işkence
ve şiddet iddialarının araştırılması
amacıyla 8/6/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Uşak Milletvekili Özkan
Yalım ve arkadaşları tarafından, Avrupa ülkelerinde verilen
mazot destek priminin ülkemizdeki nakliyecilerimize neden verilmediğinin
araştırılması amacıyla 31/3/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, Sayıştay
Başkanı ve üyelikleri için Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri
arasından belirlenen Ön Seçim Geçici Komisyonunca kabul edilen ve
bastırılarak dağıtılan 402 sıra sayılı
Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurulun 22/6/2016
Çarşamba günkü gündeminin Seçim
kısmına alınarak mezkûr rapor doğrultusunda
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçimin bu birleşimde
yapılmasına; yine bastırılarak dağıtılan 401
sıra sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden
Genel Kurulun 23/6/2016 Perşembe günkü gündeminin Seçim
kısmına alınarak mezkûr rapor doğrultusunda
Sayıştay Başkanı seçiminin 23/6/2016 Perşembe günkü
birleşimde yapılmasına; bastırılarak
dağıtılan 400 ve 398 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sırasıyla 2'nci ve 4'üncü
sıralarına, yine bu kısımda bulunan 343 ve 183 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın 3'üncü ve 5'inci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 400 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özcanın,
Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapının
yaptığı açıklamaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ali Özcanın,
Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapının yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ali Özcanın,
Elâzığ Milletvekili Metin Bulutun yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin,
Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankayra
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
15.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
17.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ile Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
19.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
2.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
B) Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda boş bulunan üyeliklere
seçim (S.Sayısı: 402)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 387)
2.- Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
400)
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu'nun, KPSS'nin kaldırılacağı
iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun cevabı
(7/5757)
22 Haziran 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-------0------
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 27-29 Mayıs 2016 tarihlerinde Fas Tancada
yapılan Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi seçimli Genel
Kurulunda Türkiye'nin Dönem Başkanlığına seçilmesiyle
ilgili bilgilendirmek için söz isteyen Bolu Milletvekili Ali Ercoşkuna
aittir.
Buyurunuz
Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkunun, 27-29 Mayıs 2016 tarihlerinde Fas
Tancada yapılan Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi Seçimli
Genel Kurulunda Türkiye'nin Dönem Başkanlığına seçilmesine
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 28-29 Mayıs tarihlerinde Fasın
Tanca şehrinde gerçekleşen Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesinde Türkiye olarak Dönem Başkanlığını
kazanmış bulunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bravo, bravo!
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) Öncelikle, Dönem
Başkanlığımızın ülkemize, Akdeniz havzasına,
Avrupa-Akdeniz buluşmasında bölgeye hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Türkiye
1995 yılında başlatılan, Barselona Süreci olarak da
bilinen Avrupa-Akdeniz iş birliği sürecinin ve 2004 yılında
bu sürecin parlamenter boyutu olarak kurulan Avrupa-Akdeniz Parlamenterler
Forumunun kurucu üyeleri arasında yer almış, 2008
yılından bu yana Barselona Sürecinin devamı olarak faaliyette
bulunan Akdeniz İçin Birlik Örgütüne ve bu kuruluşun parlamenter
asamblesine üye olmuştur.
Kısaca AİBPA olarak
adlandırabileceğimiz asamblenin, Avrupa Birliğine üye 28 ülke ve
Akdenize kıyısı bulunan 15 ülke olmak üzere toplam 43 ülkeden
280 parlamenter üyesi bulunmaktadır. Başkanlığını
yapmış olduğum AİBPA Türk grubunda Hatay Milletvekilimiz
Sayın Fevzi Şanverdi, Aksaray Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Serdengeçti, Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun İrgil, Mersin
Milletvekili Sayın Serdal Kuyucuoğlu ve Diyarbakır Milletvekili
Sayın Altan Tan olmak üzere toplam 7 üyemiz bulunmaktadır.
Kısaca, Siyasi Komite, Ekonomik ve Mali
İşler Komitesi, Kültür Komitesi, Enerji Komitesi ve Kadın
Hakları Komitesi olmak üzere 5 ayrı komitede faaliyetler
gerçekleşmektedir. Her komitenin yıllık 2
toplantısının akabinde yapılan Genel Kurulda,
hazırlanan raporlar parlamenter üyelerin görüşlerine sunulmakta ve
oluşturulan raporlar da Genel Kurulda oylanarak kabul edilmektedir.
2012 yılında yapılan Genel Kurulda,
24üncü Dönemde Ekonomik Komite Başkanı olarak seçildim ve o tarihten
bu yana da Ekonomik Komite Başkanlığını yürütmekteydim.
Ekonomik Komite olarak, Türkiye'de çeşitli yerlerde, İstanbul,
Ankara, Bolu, Antalya olmak üzere yapmış olduğumuz
toplantılarda, özellikle, bölgede yaşanan göç ve mülteci sorunu,
Avrupa yakası ile güneyi temsil eden özellikle Batı Afrika ülkeleri
arasında yaşanan eşitsizlikler, adaletsizlikler, çifte
standartlar -tabiri caizse- üzerine yapmış olduğumuz
çeşitli faaliyetler, hazırlamış olduğumuz çeşitli
raporlar söz konusu oldu. Hatta bu raporlardan sonra, özellikle Arap
Baharından sonra gerçekleşen, bölge üzerindeki göç ve mülteci
akınının hem Avrupaya hem de bölge ülkeleri üzerinde
oluşturmuş olduğu sıkıntıların çözümü
noktasında da birçok önerimiz gündeme geldi. Tabii, Suriyede yaşanan
gelişmeler, Irakta yaşanan gelişmeler, Libyanın ve bölge
ülkelerinin hem göç ve mülteci sorunlarıyla alakalı
sıkıntıları hem de terörün tüm bölge üzerindeki
sıkıntıları da asamblenin ana konuları arasında
yer almakta.
Geçtiğimiz dönemde Ekonomik Komite
Başkanı olarak yapmış olduğumuz
çalışmaların da ışığında,
yaklaşık altı ay kadar önce Sayın Meclis
Başkanımıza Dönem Başkanlığıyla alakalı
görüşümüzü arz ettik ve Sayın Başkanımızın da
olumlu bulmasıyla birlikte, bu dönem yapılacak Genel Kurulda Türkiye
olarak Başkanlığa aday olduk. 28-29 Mayıs tarihlerine denk
gelen bu seçimler de maalesef Hükûmetimize güvenoyu tarihlerine denk geldi.
Açıkçası, kendimiz burada olmasak da gönlümüz buradaydı. Ben, bu
vesileyle, yeni kurulan Hükûmetimizin de güven oylamasında
bulunamayışımızı da bu şekilde ifade etmek
isterim.
Bir millî takım ruhuyla, tabiri caizse,
gerçekleşen Genel Kurulda gerek Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin
gerekse diğer milletvekili arkadaşlarımızın da
desteğiyle Türkiyenin tüm ülkeler arasından Dönem Başkanlığı
için seçildiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dört
yıllığına yapılan bu seçimle, bir yıl Dönem
Başkanlığını, üç yıl da Dönem Başkanı
Yardımcılığını yürüteceğiz.
Sayın Meclis Başkanımız
İsmail Kahraman önderliğinde gerçekleşecek olan bu faaliyetlerin
bölgenin istikrarına, huzuruna, Akdenizin yeniden bir barış
gölü olabilmesine katkı vermesini temenni ediyor, bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ercoşkun.
Gündem dışı ikinci söz, orman
işçilerinin sorunları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, orman işçilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; orman işçilerinin sorunları üzerine
gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde, sürekli
işçilerin yanı sıra yıllardır 5620 sayılı
Kanuna göre çalıştırılan 8.500 civarında geçici işçi
mevcuttur. Yılda beş ay yirmi dokuz gün çalışan
işçiler iş güvencesinden yoksun kalmakta, geleceğe güvenle
bakamamaktadır. Geçici işçilerin çalışamadıkları
aylarda geçimlerini nasıl sağlayabildiklerini hiç düşünüyor
musunuz?
Bu arkadaşlarımız emeklilik sorunu da
yaşamaktadır. Prim gün sayısını doldurabilmeleri çok
zordur. Zira yılda beş ay yirmi dokuz gün çalışmayla emekli
olunabilmesi için kırk yıldan fazla çalışmak gerekmektedir.
Şu garipliğe ve çelişkiye bakın
ki Orman idaresi geçici işçileri çalıştırmadığı
dönemde personel ihtiyacını hizmet alımı yoluyla
çalıştırdığı binlerce taşeron
işçileriyle gidermekte, ayrıca toplum yararına programlar
dâhilinde on binlerce İŞKUR elemanı işe
alınmaktadır. Beş ay yirmi dokuz gün
çalıştırılan işçilerin yıl boyu
çalışmaları hâlinde bir taraftan hizmet alımı
ihalesine gidilmesine ihtiyaç kalmayacak, bir taraftan da kadro sorunu
çözüleceği için iş yerlerindeki verim artacaktır. Bu itibarla,
yıllardır başarılı olarak çalışan, bilgi,
beceri ve deneyimleriyle iş yerine faydalı olan geçici ve mevsimlik
işçilerin sürekli çalışabilmelerini sağlayacak düzenleme
mutlaka yapılmalıdır.
30 Mayıs 2015 tarihli Kamu Toplu İş
Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü imza töreninde o günkü
Başbakan Kişi beş ay yirmi dokuz gün çalışıyor,
ara veriyor. Bu, iş üretkenliğini, verimliliğini negatif
etkiliyor. diyerek geçici işçilerin çalışma
sınırının kalkacağını müjdelemiştir.
Protokolün 9uncu maddesine de bu amaçla hüküm konulmuştur. O günkü
Çalışma Bakanı Faruk Çelik de Bu işçilerin çalıştırılmasına
dönük düzenlemeyi Parlamentoya sunacağımızı toplu
sözleşmede kayıt altına aldık. Hızlı bir
şekilde yasalaştırılacak. demiştir. AKP Hükûmetinin
hızına bakar mısınız, aradan bir yıldan fazla
süre geçmiş ama ortada hiçbir şey yok. Verilen sözler
tutulmamış, hepsi fos çıkmıştır. Şurası
açıktır ki AKP Hükûmeti geçici ve mevsimlik işçileri
aldatmıştır.
Orman işçilerinin yanı sıra demir
yollarında, tarım işletmelerinde, şeker
fabrikalarında, çay fabrikalarında ve diğer kamu idarelerinde
çalışan geçici ve mevsimlik işçi arkadaşlarımız
bizleri arıyor ve Hükûmetten dert yanarak hayal
kırıklığına uğradıklarını
söylüyorlar.
AKP taşeron işçileri de
aldatmıştır. AKPnin seçimler öncesi taşeron işçilere
müjde açıklamaları yandaş medya tarafından allanıp
pullanıp kamuoyuna takdim edilmiştir. Seçimlerden sonra ise kadro
sözü pozisyona dönüşmüş ama bugüne kadar o da verilmemiş olup
ortada hâlâ bir şey yoktur. AKP Hükûmeti taşeron işçilere hak
vermekten ziyade yargı kararlarını da görmezden gelip
onların ellerindeki hakları almanın peşine
düşmüştür.
Buradan Hükûmete
çağrıda bulunuyorum: Taşeron işçilere de geçici ve
mevsimlik işçilere de haklarını verelim. Onların sürekli
kadrolara atanmasını sağlayacak düzenlemeyi hemen yapalım,
yeter artık. Bu arkadaşlarımızın mağduriyetini
bir an önce giderelim. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna varız ve
hodri meydan diyoruz.
Değerli milletvekilleri, orman işçilerinin
yaşadığı önemli bir sorun fazla mesai konusundadır.
Yangın mevsiminde günde yirmi dört saat esasına göre
çalışan işçiler haklarını alamamaktadır. Fazla
mesai haklarını alabilmek için dava açan işçiler tehdit ve tayin
edilmektedir. İşçilerin hakları gasbedilmemeli, hakları
olan fazla mesai ücretlerini almaları sağlanmalıdır.
Ayrıca fazla mesai uygulamasında sınırlama
kaldırılmalı, ülkemizde her dönem yangınla
karşılaşılabildiği dikkate alınarak on iki ay
boyunca fazla mesai hesaplaması yapılmalıdır.
Yine, Orman idaresinde işçilerin istediği
sendikaya üye olma haklarını engelleyici uygulamalar yaşanmaktadır.
Bu zorbalığa son verilmeli, işçilerin anayasal hakları
engellenmemelidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Gündem dışı üçüncü söz Eskişehir
ilinin sorunları hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözere aittir.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehir ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin ve Eskişehirimizin
sorunları üzerine gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin ortak
arzularının başında ülkemizin üretmesi, zenginleşmesi
ve tüm yurttaşlarımızın yaşam kalitesinin yükselmesi
gelir. Bunun için hem yerli hem de yabancı girişimcilerin ülkemize
daha fazla yatırım yapmasına ihtiyacımız var. Bu,
Sayın Başbakanın Yatırımcıların altına
turkuaz halı sereceğiz. diyerek yeni teşvik paketi
ihtiyacını duyurmasından da belli. Ancak, değerli
arkadaşlarım, yatırımcının gelmesi sadece
halı sererek olmaz, o halıyı serdiğiniz zeminin de
sapasağlam bir demokrasi ve hukuk devleti olması gerekir.
Yerli-yabancı her yatırımcı parasını ve
emeğini götüreceği yerde başta kendi can ve mal güvenliği
olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin korunmasını ister. Kendi
içinde, bölgesiyle ve dünyayla barışık bir ülkeye gitmek ister
ama ülkemizden dünyaya verilen resim üzülerek söylemeliyim ki böyle değil.
Bakın bu saatlerde 67 yıldır üyesi olduğunuz ve
Avrupanın vicdanı sayılan Avrupa Konseyinde Türkiye
hakkında son derece ağır bir rapor görüşülüyor; Önemli
bölümünü ifade özgürlüğü ile yargı
bağımsızlığı konusunda ülkemizde yaşanan hak
ihlalleri oluşturuyor. Stratejik hedef koyduğumuz Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimiz de yine demokrasi ve insan hakları
karnemiz nedeniyle askıda. Avrupaya entegrasyonumuzu geçmişte en
fazla destekleyen İngilterede yarın yapılacak Avrupa
Birliğinde kalalım mı? kampanyasında Türkiyenin malzeme
yapılmasını, 3000 yılına kadar üye olamazlar.
yaklaşımlarını son derece sorumsuzca ve incitici
bulduğumu belirtmek isterim. Ama işin bir de şu tarafı var:
Tabii ki vatandaşlarımızın canına kasteden terörle
mücadele edeceğiz ama terörle mücadele ediyoruz diye basın
özgürlüğü savunucusu bir gazeteciyi, dünyaca tanınan bir insan
hakları savunucusunu, yazarları, akademisyenleri sırf
düşüncelerinden ötürü kelepçeleyerek cezaevine tıkmaya devam ettikçe,
gazeteleri ve televizyonları kararttıkça dünyadaki algımız
değişmiyor, tam tersine pekişiyor.
Değerli arkadaşlarım,
gazetecilerimizi, ülkenin aydınlarını, öğrencileri,
öğretmenleri, düşündükleri, eleştirdikleri için
yargılı infaz ederek cezaevlerine tıkarken; gazetelere
saldıran, gazeteci döven, yurttaşlarımızın yaşam
tercihlerine saldıran Vandalları, sokak fedailerini ne yaparlarsa
yapsınlar serbest bırakan bir hukuk sistemi de ne içeriye ne de
dışarıda bu ülkeye yatırım yapmak isteyenlere güvence
vermez. Bırakın yatırımı, turistik ziyaret için dahi
gelmezler, gelmiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin
geneline hâkim olan ayrıştırıcı, ötekileştirici
politika ve uygulamalardan maalesef toplumsal bir mozaik olan güzel
Eskişehirimiz de payını almakta. Dün cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürkün Eskişehire gelişinin 96ncı yıl
dönümüydü. İşgalden kurtuluşun, cumhuriyetimizin
kuruluşunun temellerinin atıldığı Eskişehirimiz
genç cumhuriyetin sanayi hamlelerinde merkez konumundaydı. Bir dönem
Türkiyenin ilk sıralarında yer alan Eskişehir sanayisi, maalesef
uygulanan yanlış politikalar sonucu çok gerilerde
kalmıştır. Bunda merkezî hükûmetlerin Eskişehirin
ihtiyaçlarına, beklentilerine duyarsız kalması en büyük
etkendir. Gurur kaynağımız Eskişehirli
firmalarımızın ürünlerinin yerli ve yabancı pazarlara
hızlı ve ucuz maliyetle ulaşmasını sağlayacak
Gemlik limanına tren yolu bağlantısı yıllardır
beklemektedir. Eskişehiri raylı sistemlerde merkez hâline getirecek
Ulusal Raylı Sistemler Araştırma ve Test Merkezi 2009dan bu
yana her yıl verilen müjdelere rağmen hâlâ
başlamamıştır.
Havalimanımız var ama
insanımızı İzmire, Diyarbakıra, Adanaya, Trabzona
bağlayacak tek uçak seferi dahi yok. Afrikaya açılmakla övünen Türk
Hava Yolları, Belçikada çalışan 100 binlerce Emirdağlı
ve Eskişehirli kardeşimiz için tek bir düzenli sefer koymaktan dahi
kaçmakta, boş duran havalimanı lojistik amaçla dahi
kullanılmamakta; kuzey-güney çevre yolu bağlantımız hâlâ
bekliyor; cumhuriyetimizin ilk temyiz mahkemesinin kurulduğu
Eskişehirde halkımızın ihtiyaçları yok sayılarak
ve tüm itirazlarımıza karşın bölge idare mahkemesi
kapatılmakta; eğitimin başkenti konumundaki şehrimize sözü
verilen teknoloji üniversitesi hâlâ komisyonlarda beklemekte, hatta şimdi
duyduğumuz kadarıyla TOKİ arazisi yapılarak konut için
açılacağı söylenmektedir.
Pancar ve şeker sanayisinde öncü
Eskişehirimize şeker fabrikasının tam kapasiteyle
çalışmasını sağlayacak yatırım
yapılmamaktadır. İnönü ilçemiz halkının geçimi için son
derece hayati konumdaki pancar kantarı ellerinden alınmaktadır.
Şeker fabrikasında, Devlet Demiryollarında, Köy Hizmetlerinde,
orman işletmelerinde yüzlerce işçi yıllardır geçici statüde
sadece altı ay çalıştırılmakta, sorunlarına
kalıcı bir çözüm bulunmamaktadır. Yatırımlar
konusundaki ilgisizlik kadar, başta Büyükşehir Belediyesi olmak
üzere, muhalefet partileri tarafından yönetilen belediyelere
ayrımcı ve engelleyici tutum da Eskişehirlilere hizmeti olumsuz
etkilemektedir.
Değerli arkadaşlarım, ülke yönetimi,
hakkı, hukuku, adaleti ve farklı görüşlere saygı ve
eşit muameleyi de beraberinde taşıdığı sürece
saygındır, ülkemizin ve halkımızın
yararınadır. Eskişehirlilerin ortak beklentisi şehrimize
öteki muamelesi yapılmasından bir an önce vazgeçilmesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 59uncu
maddesine göre gerçekleştirilen gündem dışı konuşmalar
sona ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden sayın milletvekillerine talep sırasını gözeterek söz
vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Atıcı...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Türkiye'nin, Küresel Barış
Endeksine göre güvenlik ve huzur açısından 163 ülke içinde 145inci
sırada yer aldığına, AKPnin Türkiye'yi her geçen gün barış
ortamından daha da uzaklaştırdığına ve güvensiz
hâle getirdiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Alevilerin yoğun
yaşadığı yerlerde duvarlara Oruç tutun kâfirler.
yazılmaya başladı. AKPnin dayattığı yaşam
tarzını reddeden herkes ya dövülüyor ya öldürülüyor ya hapse
atılıyor, kısacası yok ediliyor. AKP, Türkiye'yi
barış ortamından her geçen gün daha da uzaklaştırıyor
ve ülkemiz güvensiz hâle getiriliyor. Dünya genelinde 163 ülkeyi kapsayan Küresel
Barış Endeksi raporuna göre güvenlik ve huzur açısından en
sonuncu ülke Suriye, Irak sondan 3üncü, Türkiye ise sondan 19uncu yani 163
ülke içinde 145inci sırada yer aldı; geçen yıla göre tam 7
kademe gerilemişiz. AKPnin Türkiyeyi getirdiği nokta budur. AKP,
Halk bize oy veriyor, gerisini boş ver. demekten vazgeçmeli ve
yaptıklarının hesabını vermelidir.
BAŞKAN Sayın Tanal
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Düzcede doğa katledilerek çimento
fabrikası açılmasına izin verilmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Düzce Öncü Habere göre, Düzce ili
Yığılca ilçesi Hoşafoğlu köyünde
vatandaşımız ev yaptığı zaman İSKİ izin
vermiyor, İSKİ engelliyor ancak Ağaoğlu tarafından aynı
köyde dere kenarlarında çimento fabrikası açılmasına
İSKİ izin vermiş, il özel idaresi izin vermiş, Orman
idaresi izin vermiş durumda. Bu bir çifte standarttır. Böyle bir
yerde çimento fabrikasının açılması doğaya zarar
verir, sağlığa zarar verir, arıcılığa zarar
verir, toprağa zarar verir, halkın sağlıklı
yaşamını etkileyecektir. Siyasi iktidarın,
Ağaoğlunun Düzcede çimento fabrikasını
Zaten yeteri
kadar hava kirliliği var Düzcede, doğanın bu katliama
uğratılmamasını, bu ranta talan edilmemesini, ÇED raporunun
alınmasını, gerekli tedbirlerin alınmasını talep
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Ulukışla ilçesi
Kolsuz köyünün sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili
Ulukışla ilçesi Kolsuz köyünü geçen hafta ziyaret ettim. Köyde sulama
suyu olmaması kıraç arazinin verimliliğini düşürüyor. 2013
yılında bölgede meydana gelen kuraklık sonrası yüzde 70 ve
90 aralığında zarar gören çiftçilerin banka borçları
ertelenmiş, erteleme 2014-2015 yıllarında da devam etmiş.
2016 yılı için de yine erteleme için rapor tutulmuş. Ziraat
Bankasına borçlarını ödeme şansları yok, faizlerin
kaldırılmasını veya yapılandırmaya gidilmesini
istiyorlar. Bölgede çağlayan gibi akan su kaynakları sulu tarıma
hasret hâle gelmiş çünkü kaynaklar kurumuş. Su kaynağından
mevcut olanının içinde gölet yapılmasını istiyorlar
ancak bununla ilgili su kaynağının yeterli
olmadığı belirtiliyor, yine de köylüler göletin
yapılmasında ısrarlı. 10 bin dönüm arazinin sulu
tarıma erdirilmesini köy halkı bekliyor.
Bor Postallı köyü gibi
Kolsuz köyünde de cep telefonları kullanımı sorun durumda.
Elektriklerinin de sık sık kesilmesinden şikâyetçiler. Kolsuz köylülerinin
sorunlarının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Altaca Kayışoğlu
4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, ücret ve sosyal hakları konusunda mücadele
eden TEKGIDAİŞ Sendikası ile işçilerini
selamladığına ve taşeron işçilerinin kadroya
alınması sözünün ne zaman yerine getirileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursa Karacabeyde 900 Nestle
işçisi iki gündür grev yapıyor. İnsan onuruna
yakışır bir şekilde yaşam sürmek için ücret ve sosyal
hakları konusunda mücadele eden TEKGIDA-İŞ Sendikasını
ve işçilerini selamlıyor, mücadelelerini destekliyorum.
Diğer yandan, Hükûmete
soruyorum: AKPnin seçim vaatleri arasında yer alan taşeron
işçilerinin kadroya alınması sözünü ne zaman yerine
getireceksiniz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Özdiş
5.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
İnternet kullanımında adil kullanım kotası
uygulamasıyla ilgili sorunların ne zaman çözüleğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Haberleşme
Bakanı Sayın Ahmet Arslana: İnternet kullanımında
adil kullanım kotası uygulaması milyonlarca aboneyi mağdur
ediyor. Parasını verdiği hizmeti sağlıklı ve düzgün
almak isteyen milyonlarca abonenin adil kullanım kotası sorunu ne
zaman çözülecek? Ağustos ayında BTKnın düzenleme
yapacağı iddiaları var. Nasıl bir düzenleme olacak? Bu
anlamsız ve adaletsiz uygulama ne zaman yürürlükten kalkacak?
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Yalım
6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Uşakın Derbent köyünde yapılan sulama kanalının
hatalı olması nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Başkan.
Benim sorum Sayın Bakan
Veysel Eroğluna: Uşak merkez Derbent köyünde hafta sonu
görüştüğüm hem muhtarın hem de köylü vatandaşların
isteği üzerine
2015 yılında Sayın Bakan tarafından
açılan sulama kanalı maalesef hatalı
yapıldığından ve bu eğim hatasından dolayı
köyde bulunan sulanabilen arazilerin hiçbir dekarı şu anda
sulanmadığından bu hatanın -çünkü eğim hatasından
suyun geri döndüğüyle ilgili bilgiler verilmiştir- Sayın Bakan
Veysel Eroğlu tarafından ilgilenilip bir an önce düzeltilmesi yolunda
isteklerimiz vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bulut
7.- Elâzığ Milletvekili Metin Bulutun,
Tatvan-Ankara seferini yapan yolcu treninin tarım işçilerinin
bulunduğu bir minibüse çarpması sonucu 9 kişinin
hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması
METİN BULUT
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, iki gün önce Elâzığda elim bir tren kazası
oldu. Tatvan-Ankara seferini yapan yolcu treni tarım işçilerinin
bulunduğu bir minibüse çarptı, 4 tanesi Suriye uyruklu 9
insanımız hayatını kaybetti. Gerçekten, hepimizin canı
yandı, ciğeri yandı. Elâzığlı milletvekilleri
olarak biz de olay yerindeydik.
Tabii, kazanın asıl
sebebi, hemzemin geçit yerine kaçak zeminin kullanılmış
olmasıydı. Ben, bu konuda vatandaşımızın çok daha
duyarlı olmasını talep ediyorum. Sadece güvenlikçi tedbirlerle
bazı önlemleri almak asla mümkün değil, bunun sonucunda hepimizin
canı bir şekilde yanabiliyor.
Ben, bir kez daha, kazada
hayatını kaybetmiş olan vatandaşlarımıza,
insanlarımıza
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Tren
kazasında hayatını kaybedenlere, ben de Allahtan rahmet, ailelerine,
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Sayın Kuyucuoğlu
V.- AÇIKLAMALAR ( Devam)
8.- Mersin Milletvekili
Serdal Kuyucuoğlunun, Mersinin Erdemli ilçesinin dağ köylerinde ve
yaylalarında on beş gündür içme suyu akmadığına ve bu
sorunun bir an önce çözülmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yaz
sıcaklarının başlamasıyla birlikte Mersinde insanlar
yaylalara çıktı ancak Erdemlinin dağ köylerinde ve
yaylalarında on beş gündür içme suyu akmıyor. Çiriş,
Kayacı, Arslanlı, Kösereli, Gücüş, Hüsametli, Yeniyurt,
Veyselli, Tabureli, Küstülü, Kızelen, Sarıkaya, Avgadı
Yaylası, Güzeloluk Yaylası, Harfilli, Güneyli, Yağda, Elbeyli,
Alibeyli
30a yakın köyde içme suyu akmıyor. Bu köylerin ve yaylaların
içme suyu sorununun bir an önce çözülmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arslan
9.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, öğretmen, ziraat mühendisi ve veteriner
atamalarının yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) 1)
Eğitim, sözleşmeli öğretmenlerle verimsiz ve niteliksiz olarak
yapılmaya devam ediliyor. Bu kadar ihtiyaca rağmen, atanamayan
öğretmenlerin atamasını şimdiden neden yapmıyorsunuz?
2) Üniversiteyi bitirmiş
birçok ziraat mühendisimiz var. Tarım alanlarımızda daha iyi
değerlendirebilmesi için, üretimi ve verimi artırmak adına, her
tarım yerleşim birimine ziraat mühendislerini atamayı
düşünüyor musunuz?
3) Ülkemizde
hayvancılık can çekişiyor. Birçok zamanlar canlı hayvan ve
et ithal etmek zorunda kalıyoruz. Hayvancılıkta üretimi ve
verimi artırmak için atanamayan veteriner hekimlerin bölgesel olarak
atamasını yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
10.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmündeki Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısıyla ilgili pek çok şikâyetler geldiğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili tarafımıza pek çok şikâyetler gelmektedir. Özellikle,
maarif müfettişliği ve yardımcılığı
kadrolarının sayılarının azaltılarak eğitim
uzmanı kadrosuna dönüştürülmesi, özlük haklarının yok
edilmesi, atamalarının Bakanın yetkisine bırakılacak
olması kabul edilemez bulunmaktadır. Bu hukuk dışı
düzenleme eğitimde yeni bir keşmekeş yaratacağı gibi,
müfettişlik gibi bir sistemle korunan laik, bilimsel, çağdaş
eğitim sistemine bir darbe daha vuracaktır. Yasa, yönetmelik ve
müfredatlar çerçevesinde eğitimin kalitesinin yükseltilmesine yönelik
denetim görevi yapan, hâlen Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmekte
olan, deneyim, görgü ve mesleki bilgiye sahip maarif müfettişlerinin
görevlerinin sürdürülmesi gerekmektedir.
Bunun için tasarının geri çekilmesini
bekliyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ertem
11.- Hatay Milletvekili
Birol Ertemin, uzman erbaşlıktan memur kadrolarına
atamaların şartlarına ilişkin açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Daha önce iki yıl hizmet yapan uzman
erbaşlar memur kadrosuna atanabilmekteydi. 10 Şubat 2016 tarihinde
yapılan düzenlemeyle birlikte uzman erbaşlıktan
ayrılıp 657ye tabi memur kadrolarına atanmak isteyenlerin en az
yedi yıl uzman erbaşlık görevinde bulunması gerekmektedir.
Kendi isteğiyle memurluktan çekilenlerin de yeniden atanmaları için
asgari yedi yıllık hizmet süresi gerekmektedir. Bu hizmet
şartının hangi tarihten itibaren aranacağına, yürürlük
tarihinden önce görevinden ayrılanlar hakkında uygulanıp
uygulanmayacağına dair bir düzenleme
yapılmamıştır. Bu husus önemli bir eksiklik olup uygulamada
birçok soruna yol açabilecek ve bireylerin mağduriyetine neden
olabilecektir. Ayrıca, uzman erbaşlıktan ayrılıp
memurluğa atanmayı yürüten merkezî bir kurum da bulunmamaktadır.
Uzman erbaşların atanmaları ve mağduriyetleriyle ilgili ne
tür bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Nurlu
12.- Manisa Milletvekili
Mazlum Nurlunun, Boluda CHP milletvekilleri olarak Bolu Milletvekili Tanju
Özcan ile beraberindekilere yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa)
Sayın Başkan, geçen hafta Bolu Millî Eğitim Müdürü haddini
aşarak Onuncu Yıl Marşının okullarda söylenmesini
yasaklamıştır. Bu durumu protesto eden Bolu Milletvekilimiz
Sayın Tanju Özcan ve yanındakiler polis şiddetine ve biber
gazına maruz kalmışlardır. CHP milletvekilleri olarak dün
Boluda milletvekillerimize ve cumhuriyet sevdalılarına yapılan
saldırıları kınadık. AKP iktidarında zalim Bolu
Beyine özenen bazı valiler, kaymakamlar, daire müdürleri yalakalıkta
sınır tanımayarak cumhuriyete, laikliğe ve halka meydan
okuyarak hadlerini aşmaktadır. Onuncu Yıl Marşı,
Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu genç cumhuriyetin uygarlık yolunda
ilerleyişinin, kalkınmanın, gelişmenin ve ulusal
birliğin simgesidir. Unutulmasın ki kendini Bolu Beyi zannedenlere
karşı Köroğlu Tanju Özcanlar her zaman çıkacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
İrgil
13.- Bursa Milletvekili
Ceyhun İrgilin, Millî Eğitim Bakanlığının, atama
bekleyen 400 bin civarında öğretmenin atamasının
yapılmayacağı açıklamasına ilişkin açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bu ay
atama bekleyen öğretmenler 400 bin civarında ve aileleriyle birlikte
3 milyona yakın bir insanı ilgilendiren karar konusunda Millî
Eğitim Bakanlığı beklenmeyen bir şekilde, sürpriz bir
şekilde, bu öğretmenlerin atamasının
yapılmayacağını söyledi. Daha da önemlisi, daha önce hiç
konusu edilmemiş, Mecliste görüşülmemiş ama yeni bir tasarı
olarak, bu atamaların şubat ayında, sözleşmeli ve
çakılı kadro olarak yapılacağı söylendi.
Buradan hem iktidar
milletvekillerinden hem de Millî Eğitim Bakanlığından bu
kaosa ve keşmekeşe son vermelerini ve ağustosta atama bekleyen
öğretmenlerin atamasının yapılmasını,
sözleşmeli ve çakılı kadro hayalinden vazgeçmelerini istiyoruz
ve ataması yapılmayan öğretmenlerin yarından itibaren
ülkenin her yerinde seslerini duyurmaya çalışacaklarını
buradan herkese duyuruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Açıkkapı
14.- Elâzığ
Milletvekili Ejder Açıkkapının, Elâzığda meydana
gelen tren kazasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ve İstanbul Milletvekili Ali Özcanın
Elâzığ milletvekilleriyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sayın Başkan, öncelikle,
Elâzığımızda meydana gelen elim tren kazasında
hayatını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
sabır ve hemşehrilerimize başsağlığı
diliyorum.
Geçen haftaki Genel Kurulda
Elâzığın 3 vekili nerede? diye soran ve şu an burada
görebildiğim Sayın Ali Özcan Beyin, sanırım, fırsat
buldukça uğradığı Mecliste bizim Plan Bütçedeki Metin
Beyin teşkilattaki görevinden haberi yoktu; Tahir Beyin de İstanbul
Elâzığ Dernekler Federasyonu iftar programı davetine
Elâzığımızı temsilen icabet ettiğinden haberdar
değildi. Kamuoyunu yanıltıcı, şova yönelik bu sorusundan
dolayı bu tavrı Ali Beye
yakıştıramadığımızı belirtiyor, yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özkan
15.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Meclis çalışmalarında verimliliği
sağlayacak İç Tüzükü ivedilikle hayata geçirmek gerektiğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm ülkeler ve kuruluşlar yüksek bütçeler
harcayarak enerji verimliliği hususunda AR-GE çalışmaları
yürütmektedir. Enerji verimliliği sadece elektrik, doğal gaz ve
petrolde değil, aynı zamanda milletin enerjisinin verimli
kullanımı için de hayata geçirilmelidir. Milletin enerjisinin
verimliliği, özellikle, verimliliği artıracak İç Tüzükün
hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Mevcut İç Tüzükle verimsiz
grup önerileri, sınırsız ve sonsuz sataşmalar, Genel
Kurulda var olmalarına rağmen, yeter sayı aranırken
muhalefetin yok sayılması milletin enerjisini tüketmektedir. Bu
bağlamda, Meclis çalışmalarında verimliliği
sağlarken müzakereyi hayata geçirecek İç Tüzükü ivedilikle hayata
geçirmemiz gerektiğini ifade eder, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Şimdi, söz talep eden sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Demirel
16.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, Demokratik Bölgeler Partisi
Şırnak il yöneticisi Hurşit Külterin akıbetini
öğrenmek istediğine ve Diyarbakır, Bingöl, Muşta birçok
ilçe ve mahallede sokağa çıkma yasakları ilan edildiğine,
F16 uçaklarıyla köylerdeki yaşam alanlarının bombalandığına,
çok acil olarak bu konuya ilişkin bir açıklama beklediklerine
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burada, Genel Kurulda
defalarca ifade ettik ama hâlâ bir yanıt alamadığımız,
gözaltında kayıp olarak ifade ettiğimiz Hurşit Külterin
akıbetini bir kez daha sormak istiyorum. Hurşit Külter sağ
mı ya da nerede? Bu sorulara cevap bulamadık. Bu soruları,
aynı zamanda, şu anda Gözaltında Kayıplara Karşı
Uluslararası Komite de soruyor. 27 Mayıstan bugüne kadar Hurşit
Külter kayıp fakat kendisinin ailesini araması ve görgü
tanıklarının ifadelerine göre Hurşit Külterin
gözaltına alındığı bilgisi elimizde var ama yetkili
merciler Hurşit Kültere dair herhangi bir bilgi vermiyor. Emniyete
avukatların yapmış olduğu başvuru sonucunda böyle bir
bilginin ellerinde olmadığına, böyle bir kişinin ellerinde
olmadığına dair ifadeler var fakat Özel Harekâtçıların
kullandığı Twitter adreslerinde Hurşit Külterin kendi
ellerinde olduğuna dair bilgiler de var, Twitterda bunların
fotoğrafları da vardı.
Biz bir kez daha soruyoruz buradan, Hurşit
Külterin akıbetini öğrenmek istiyoruz: Hurşit Külter nerede?
Yine 1990lardaki gibi gözaltında kayıplarla, Hurşit Külterin
de akıbetinin yine faili meçhul olarak kalmasının önüne
geçilmesi için özelde Şırnakta var olan ablukaların
kaldırılmasıyla birlikte Genel Kuruldan bir grup heyetin
Şırnaka giderek Hurşit Külterin durumunu tespit etmesi ve
orada yaşananları görmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Sayın Başkan, ikincisi, şu anda
Diyarbakır, Bingöl ve Muşta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İkincisi: Sayın Başkan, şu anda Diyarbakır, Bingöl ve
Muşta birçok ilçe ve mahallede sokağa çıkma yasakları ilan
edilmiş ve şu anda F16 uçaklarıyla köylerdeki yaşam
alanları bombalanıyor. İnsanların köylerinden 1990lı
yıllarda göç ettirilip, yakıp yıkıldığı
süreçleri hatırlatıyor bize. Ama şimdi şunu sormak
istiyoruz tekrar: Bugün, yine, bu mevsimde köylere giden
halkımızın yaşamından endişe duyuyoruz.
Sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesiyle ve orada
F16larla bombalanmasıyla birlikte orada bulunan halktan haber alamıyoruz
ve oralarda çok yoğun orman yangınları olduğuna ve arsaların,
arazilerin yandığına dair bilgiler de elimize
ulaşıyor. Çok acil olarak bu konuya ilişkin bir açıklama
bekliyoruz; bir.
İkincisi de bu yapılan
çalışmaların hepsini, bunları, ne yazık ki AKP
iktidarı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
ve
saray, terörle mücadele kapsamında ele aldığını ifade
ediyor ve bugün de buna ilişkin yasaları geçirmeye
çalışıyor ama fiiliyatta bunlar uygulanıyor ve bunlar halkın
hem canına hem de malına kasttır. Bunu bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Özel
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Millî Futbol Takımını tebrik ettiklerine ve
Euro 2016da yoluna devam etmesini ümit ettiklerine, Akdeniz İçin Birlik
Parlamenter Asamblesi Dönem Başkanı olan Ali Ercoşkunu tebrik
ettiklerine ve son günlerde mezuniyet törenlerinde liseli öğrencilerin
atamalara gösterdikleri son derece seviyeli tepkilerine karşı Millî
Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturma
açılmasına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, özellikle, dün
grubumuz tarafından istenen bir yoklama sonrasında Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesi millî takımın maçını ekran
başında dikkatle takip ederek destekleme yönünde tecelli etti. Sizin
Başkanlık ettiğiniz bir oturum sonrasında izlediğimiz
maçta millî takımımız ülkemizin çok özlediği bir zaferi ve
büyük bir moral ve motivasyonu ülkemize kazandırdı. Bugün oynanacak
maçlardan sonra da en iyi 3üncülük sıralamasıyla yoluna devam
etmesini ümit ediyoruz. Millî takımın bu başarısından
gururlandık. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tebrik ediyoruz ve
devamını diliyoruz.
Biraz önce Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekili Sayın Ali Ercoşkunun
konuşmasını dinledik. Kendisi milletvekillerimize de
teşekkür etti. Biz de kendisini tebrik ediyoruz. Yurt
dışında yapılan ve iktidarıyla muhalefetiyle
milletvekillerinin birlikte davrandıkları ve Türkiyeye bir dönem
başkanlığı getiren o çalışma son derece
önemlidir. Seçimdeki başarıyı görevi boyunca da devam
ettireceğine inanıyor, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
uluslararası alanda her zaman bu tip çabaların yanında,
destekçisi olacağımızı, bundan sonra da bu şekilde
sürdüreceğimizi ifade etmek istiyorum.
Son günlerde mezuniyet
törenlerinde liseli öğrencilerin müdürlere ve iktidarın siyasi
atamalarına gösterdikleri son derece demokratik, son derece
yaşlarıyla mütenasip, son derece seviyeli tepkilerine karşı
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturma
açıldığını öğrenmiş bulunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu
soruşturmalar, bu ülkenin özgürce düşünen, özgürce kanaatlerini
belirten, sistemle çelişkiye düştüğü zaman bunu söylemekten
korkmayacak bir cumhuriyet neslini bastırma, bir cumhuriyet neslini
cezalandırma, korkutma ve ülkenin içinde bulunduğu despotik yönetim
anlayışı içinde şekillendirme çabasıdır. Liseli
gençlerin iradelerinin arkasında olduğumuzu ve ne söylerlerse
söylesinler onların düşünce özgürlüklerinin arkasında
olduğumuzu ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Turan
18.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Millî Futbol Takımını tebrik ettiklerine, Fazilet Partisinin 22
Haziranda Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının Türk
demokrasi tarihi açısından bir kara leke olma özelliğini hâlâ
koruduğuna ve Bitlisin Tatvan ilçesinde PKKlı teröristlerce polis
noktasına düzenlenen saldırıda yaralanan 3 vatandaşa şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biz de, millî
takımımızın dünkü olağanüstü, güzel, keyifli
maçından dolayı tebrik ediyoruz, bu akşamı da heyecanla
bekliyoruz.
Sayın Başkan,
bundan on beş yıl önce bu Meclis çatısı altında ana
muhalefet partisi olarak görev yapan Fazilet Partisi 22 Haziranda
kapatılmıştı. 28 Şubat darbesinin etkisini
sürdürdüğü günlerde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Fazilet Partisinin kapatılması Türk demokrasi tarihi açısından
bir kara leke olma özelliğini hâlâ korumaktadır. Ancak, bu karara
rağmen Türkiye, demokrasi yolunda çok önemli adımlar atmış,
büyük bir yol, mesafe katetmiştir.
Sayın Başkan, yine, bugün, sabah
saatlerinde Bitlisin Tatvan ilçesinde PKKlı teröristlerce polis
noktasına saldırı düzenlenmiş ve yoldan geçen 3
vatandaşımız yaralanmıştır. Kendilerine Allahtan
şifalar diliyorum, son olmasını ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesinde Türkiyeyi temsilen Dönem Başkanı olarak seçilen Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkunu ve Millî Futbol Takımını
kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı olarak, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesi Seçimli Genel Kurulunda Türkiye'nin Dönem
Başkanlığına seçilmesi ve Sayın Ali Ercoşkunun
da Türkiyeyi temsilen Dönem Başkanı olarak seçilmesi nedeniyle
kendilerini kutluyoruz, duyduğumuz mutluluğu, gururu ifade ediyoruz.
(CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca millî takımımızın
dünkü başarısı nedeniyle Başkanlık Divanı olarak
biz de mutlu olduk. İnşallah, en iyi 3üncü olarak Türkiye
Cumhuriyeti millî takımı yoluna devam edecektir. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı
ayrı okutacağım. İkinci sırada okutacağım
Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için
önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer
alacaktır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul ve 21 milletvekilinin, Gaziantep'te IŞİD'in bütün faaliyetlerinin
açığa çıkarılması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/238)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
IŞİD terör örgütüne canlı yelekler
üretilmesi, patlayıcı madde üretiminde 120 ton amonyum nitratın
yakalanması, Ezidi kadınların köle ticaretinin IŞİD
büroları tarafından yapılması, sınırdaki petrol
kaçakçılığının bir kısmının
Karkamış Sınır Kapısından geçirilmesi gibi
Gaziantep'in sürekli olarak IŞİD terör örgütünün faaliyetleriyle
kamuoyunda geniş yer tuttuğu görülmektedir. Bu noktada, Gaziantep
adının neredeyse IŞİD terör örgütüyle eşit derecede
anılır durumda olduğu gerçeği üzerinden, bu durumun tüm
boyutlarıyla araştırılması, Gaziantep'te IŞİD'in
bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması ve gerekli
tedbirlerin alınmasını sağlamak üzere Anayasa'nın
98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Nadir Yıldırım (Van)
22) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Türkiye'de birçok canlı bomba
saldırısı düzenleyen terör örgütü IŞİDin, geçen
yıl getirdiği canlı bomba yelekleri yakalandıktan sonra
-IŞİD terör örgütünün- Gaziantep'te yeleklerin hazırlandığı
bir atölye kurduğu belirtilmektedir. IŞİD çetesi üyelerinin
intihar yeleklerini Suriye'den getirmek yerine de Gaziantep'te kurdukları
atölyede ürettikleri belirtilmektedir. Çeşitli basın
kuruluşlarında yer alan fotoğraflarda dikiş makinesi,
kumaş parçaları, intihar yelekleri, amonyum nitrat ve demir bilyeler
yer almaktadır. Fotoğraflarda, vakumlanmış binlerce bilye,
TNT kalıpları, intihar yelekleri görülmektedir.
Gaziantep'te IŞİD terör örgütü hücre
evleri ve depolara yapılan baskınlarda şu malzemelerin ele
geçirildiği belirtilmektedir: 120 ton amonyum nitrat, 10 intihar
yeleği, 150 metre korteks patlayıcı, 60 kilo TNT, 15 kilo demir
bilye, 5 kilo cıvata somunu, 3.683 mermi, 10 paket kimyasal
patlayıcı, 25 el bombası, 1 av tüfeği, 1 el bombası
fünyesi, 6 Kaleşnikof tüfek ile 8 fünye. Bu durum Gaziantep'te
IŞİD terör örgütünün varlığının kent için bir
tehdit oluşturduğuna dair bulguları belirgin hâle getirmektedir.
Alman NDR ve SWR haber sitelerinin haberine göre,
IŞİD'in kaçırdığı Ezidi kadın ve
çocukların sanal sistemle satışa -bürolarından biri Gaziantep'te-
sunulduğu ortaya çıkmaktadır. Gazetecilerin
ulaştığı chat protokolleri, WhatsApp
yazışmaları, belgeler, fotoğraflar ve satışı
tamamlayan aracılar ile görgü tanıklarının ifadelerine
göre, Ezidi kadın ve çocuklar dijital ortamda fotoğraflı
şekilde köle olarak satışa
çıkarılmıştır, en fazla para teklif edene
satılmaktadır. Köle satış büroları üzerinden bir
yıldır 250 Ezidi kadın ve çocuğu IŞİD terör
örgütünden geri alan bir aracının, örgüte 2,5 milyon dolardan fazla
para yolladığı söylenmektedir.
IŞİD'in Suriye ve Irak topraklarında
ele geçirdiği petrol rafinerilerinden çıkardığı
petrolü Türkiye'deki aracılar sayesinde sattığı
söylenmektedir. IŞİD'in günde 40 bin ila 60 bin varile denk gelen
petrol ticaretine dair tüm bu tartışmalar sürerken ABD
Dışişleri Bakanı John Kerry 18/9/2014 tarihinde petrolün
Türkiye'nin Karkamış ve Kilis sınırlarından
geçirilerek satıldığını açıklamaktadır.
IŞİD'in finans kaynaklarının kurutulması esaslı
tartışmalara ilişkin Türkiye'yi zan altında bırakan
son açıklama Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den
gelmiştir. Putin Suriye'de teröristlerin kontrolündeki bölgelerden
çıkan petrol Türkiye'ye satılıyor. açıklamasıyla
uzunca bir süredir Türkiye ile IŞİD arasında petrol ticaretine
yönelik iddiaları güçlendirici bir açıklamada bulunmaktadır.
Gaziantep'te sınır güvenliğini
almakla görevlendirilen bazı rütbeli askerlerin IŞİD terör
çetesi mensuplarıyla telefon görüşmelerinin kaydı bazı
medya kuruluşlarında yer almıştır. 22 Ekimde Türkiye
sınırı tarafında çekildiği belirten görüntülerde
silahlı 2 IŞİD terör örgütü üyesiyle, Akrep tipli
zırhlı araçtan inen Türk Silahlı Kuvvetlerinin
konuşmaları görüntülenmektedir.
Gaziantep ve çevresinde çok sayıda
IŞİD uyuyan hücresi olduğu, halk arasında özellikle kenar
semtlerde yoğun bir şekilde IŞİD terör çetesine ait militanların
görüldüğü, çeşitli hastanelerde tedavi gördükleri, farklı
isimler altında dernekler kurup örgütlendiklerine dair bilgiler yer
almaktadır.
Bu kapsamda, kamuoyunda Gaziantep'in sürekli
IŞİD terör örgütünün transit geçiş yaptığı,
Gaziantep'i bir üs olarak kullandığını göz önünde
bulundurduğumuzda, bu durum kent için ciddi bir kaygıya yol
açmaktadır. Bununla birlikte, kentin IŞİD terör örgütünün
tehdidi altında olduğu kanısını yaratmaktadır.
TBMM'nin bu konuda gerekli önlemleri alması gerektiğini, bu amaçla Meclis
araştırması açılması gerektiğini talep ediyoruz.
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Şeker ve 21 milletvekilinin, İstanbul'da
yapımı devam eden üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve bunlara
bağlı çevre yollarının ormanlara, doğaya ve insan
yaşamına olumlu ve olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/239) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul'da yapımı devam eden üçüncü
köprü, üçüncü havalimanı ve bunlara bağlı çevre
yollarının ormanlara, doğaya ve insan yaşamına olumlu
ve olumsuz etkilerinin neler olacağının belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 21/12/2015
1) Ali Şeker (İstanbul)
2) Aytun Çıray (İzmir)
3) Çetin Arık (Kayseri)
4) Gülay Yedekci (İstanbul)
5) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
6) Mevlüt Dudu (Hatay)
7) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
8) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
9) Erkan Aydın (Bursa)
10) Muharrem Erkek (Çanakkale)
11) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Durmuş Fikri
Sağlar (Mersin)
15) Eren Erdem (İstanbul)
16) Şenal Sarıhan (Ankara)
17) Mehmet Bekaroğlu (İstanbul)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
20) Mehmet Tüm (Balıkesir)
21) Sibel Özdemir (İstanbul)
22) Utku Çakırözer (Eskişehir)
Özet Gerekçe:
İstanbul'da Hükûmet tarafından uygulamaya
konulan üçüncü boğaz köprüsü, üçüncü havalimanı ve Kuzey Marmara
Otoyolu projeleri gündeme geldiğinden bu yana, çevre örgütleri ve bölgede
yaşayan insanlar tarafından kaygıyla izlenmiş, meslek
örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarınca bilimsel
araştırmalara konu olmuş; yer seçimi, doğal hayata
vereceği zararlar, ekonomik riskleri, daha ucuz maliyetli alternatifler
gibi konularda yapılan tüm itirazlara rağmen uygulamaları devam
etmekte olan projelerdir.
Üçüncü havalimanı projesi, İstanbul'un
Kuzey Ormanları içerisinde, Karadeniz sahili, projeden önce ormanlık,
ağaçlandırılmış bölgeler, göller, göletler, dereler ve
kumul alanların bulunduğu, göçmen kuşların geçiş
güzergâhı üzerinde olan bir arazi içerisindedir.
Arazide özel mülkiyet alanları için
kamulaştırma ve rezerv alan uygulamaları yeterli olmayınca,
TOKİ eliyle acele kamulaştırma kararları uygulanarak
arazilere el konulmuş, değerleme çalışmaları mallara
el konulduktan sonra yapılmış, birçok haksız uygulama
yapıldığı görülmüştür.
Proje için zorunlu olan ÇED süreci Mayıs 2013
tarihinde başlatılmış; süreç 21 Mayıs 2015 tarihinde
tamamlanmış olmasına rağmen, projenin ihalesi bu tarihten
önce, 3 Mayıs 2013 tarihinde yapılmıştır. Birçok
olumsuz çevresel eleştiriye rağmen ÇED olumlu kararı verilen
rapor hakkında açılan davada yürütmeyi durdurma kararı
verilmiş, dava süreci sonuçlanmadan 7 Haziran 2014 tarihinde projenin
temeli atılmıştır.
O günden bugüne projenin zemin
çalışmaları devam etmekte olup, zeminin beklenenden daha kötü
olduğu, ek maliyetler çıktığı, zeminin havalimanı
için uygun olmadığının anlaşıldığı
haberleri basında yer almıştır. Yüz binlerce ağaç
kesilmiş, bitki örtüsü yok edilmiş, göletler ve sulak alanlar
kurutulmuş, bölgenin doğal ekosistemi bozulmuştur. Pistlerin
yapılacağı zeminin kot farkı değerlerinin yüklenici
firma lehine değiştirilmesiyle bu firmalara milyarlarca lira
haksız kazanç sağlandığı, ancak bu durumun
uçuşlar için büyük riskler taşıdığı haberleri
uzmanlarca açıklanmıştır.
2013 yılında başlanan, 2016
yılında tamamlanması hedeflenen üçüncü boğaz köprüsü için,
yüklenici firmanın İnternet sayfalarında "Kuzey Marmara
Otoyolu Projesi Odayeri-Paşaköy kesiminde yer alacak olup, köprü
üzerindeki raylı sistem, Edirne'den İzmit'e kadar yolcu
taşıyarak Marmaray ve İstanbul metrosuyla entegre
edilecek." denilmektedir. Raylı sistemle Atatürk Havalimanı,
Sabiha Gökçen Havalimanı ve yeni yapılacak üçüncü havalimanı da
birbirine bağlanacak. şeklinde projenin görev ve vizyonu
açıklanmaktadır.
Önümüzdeki günlerde ihaleye
çıkılacağı söylenen Kanal İstanbul ve yeni
İstanbul Kuzey Şehir Projeleriyle birlikte entegre edileceği
söylenen mega projeler eliyle kentin doğal peyzajı her geçen gün
biraz daha değişirken, ormanları, meraları, tarım
arazileri, sulak alanları, su havzaları, endemik bitkileri,
kuşları ve yabanıl yaşamıyla yok edilmekte, böylece
kentlilerin sadece sağlıklı, sürdürülebilir bir çevrede
yaşama hakları ihlal edilmekle kalmayıp, en dokunulmaz hak olan
yaşam hakkı da ihlal edilmektedir. Son birkaç yılda
İstanbul'un kuzeyinde, orman alanları, su havzaları, koruma
kuşakları, sulak alanlar, tarım arazileri ve meraların
bulunduğu bölgelerde yer alan üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve
Kanal İstanbul projeleri, 15 Haziran 2009 tarihinde onaylanan 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı'nda yer almayan, ilgili
kurumların görüşleri alınmadan Başbakanlık
tarafından alınan ani kararlar olarak gündeme gelmiş, konuyla
ilgili uzmanlar arasında önemli tartışmalara neden
olmuştur.
Üçüncü köprü, üçüncü havaalanı ve bunlarla
bağlantılı çevre yolları inşaatlarının
şu ana kadar yol açtığı çevresel etkilerin ve proje
uygulama bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımızın
yaşamlarında yarattığı değişimlerin tüm
boyutlarıyla, oluşturulacak Meclis araştırması
komisyonu tarafından araştırılması, sürdürülebilir
kalkınma, sürdürülebilir çevre ve yaşama hakkı ilkeleri
çerçevesinde daha büyük zararlara yol açmadan önlenmesi açısından
yararlı olacaktır.
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Okyay Sındır ve 30 milletvekilinin, amatör spor klüplerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/240)
29/12/2015
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Amatör spor kulüplerinin sorunlarının
araştırılması ve tespiti, gerekli önlemlerin belirlenmesi
ve sorunlara çözüm getirilmesi amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereği Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını bilgilerinize
sunarız.
Saygılarımızla.
1) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
2) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Aydın Uslupehlivan (Adana)
5) Tanju Özcan (Bolu)
6) Engin Özkoç (Sakarya)
7) Uğur Bayraktutan (Artvin)
8) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
9) Gaye Usluer (Eskişehir)
10) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
11) Mevlüt Dudu (Hatay)
12) Mehmet Göker (Burdur)
13) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
14) Kemal Zeybek (Samsun)
15) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
16) Seyit Torun (Ordu)
17) Tufan Köse (Çorum)
18) Murat Bakan (İzmir)
19) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
20) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
21) Zekeriya Temizel (İzmir)
22) Faik Öztrak (Tekirdağ)
23) Emre Köprülü (Tekirdağ)
24) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
25) Hüseyin Çamak (Mersin)
26) Özcan Purçu (İzmir)
27) İlhan Kesici (İstanbul)
28) Haluk Pekşen (Trabzon)
29) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
30) Tacettin Bayır (İzmir)
31) Devrim Kök (Antalya)
Gerekçe:
Spor sağlıklı
yaşamın oluşumunda, toplum ve nesillerin gelişiminde
oynadığı başat işleviyle yaşamın
vazgeçilmezleri arasındadır. Bireyin sağlıklı
yaşamı, toplumsal bütünleşmesine olan katkısı
yanında, spor bireyin toplumsallaşmasında, sevgi ve hoşgörü
ortamının oluşumunda önemli bir etkinliktir.
Spor tüm bu özellikleriyle
birlikte ülkelerin sosyoekonomik gelişmişlik ölçütünü de belirler.
Bir ülkenin sporuna ve sporcusunun gelişimine
sağladığı katkı, altyapı ve olanakları o
ülkenin kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyini de
belirler.
Spor bireysel uğraş
gibi görünse de özünde çok ciddi altyapı
çalışmalarını, planlı ve programlı
hazırlıkları gerektiren bir etkinliktir. Ülkemizde farklı
alanlarda ve dallarda yapılan sportif etkinliklerin, bireysel
uğraşlar yanında, çok önemli bir bölümü amatör ve profesyonel
kulüpler tarafından yürütülmektedir.
Farklı il ve ilçelerde
etkinlik yürüten amatör spor kulüplerimiz koşul ve kaynak yeterliliği
anlamında da farklılık barındırmaktadır. Bu
durum, adil olmayan koşulların yarattığı sorunlarla
etkinliğin yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Tesis, malzeme,
araç gereç gibi temel araçların yoksunluğu, amatör spor kulüplerinin
etkinliklerini yerine getirmesi önündeki temel eksiklerin başında yer
almaktadır. Görevi ve amacı "gençlerin kişisel ve toplumsal
gelişimini destekleyici politikalar belirlemek" olan Gençlik ve Spor
Bakanlığının yardım ve yatırımları
yetersiz kalmakta, amatör spor kulüpleri ayakta kalma mücadelesi vermektedir.
Birçok amatör kulüp maddi yetersizlikler nedeniyle
belediyelerin, esnaf ve sanayicilerin desteğiyle
varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Maddi
olanaksızlıklar ve tesis yetersizlikleri nedeniyle birçok amatör
kulüp müsabakalara hazırlanmakta, başka kulüplerin tesislerinde
mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Kulüp yönetimleri de vergi ve
sigorta primleri ödeme sıkıntıları nedeniyle bir başka
sorunla baş etmek durumunda kalmaktadır. Bu durum kulüplere yönetici
bulamama sıkıntısı getirmektedir. Bütün bu
sıkıntıların içinde kulüpler antrenman ve müsabakalara
gitmek için ulaşım giderlerini karşılamakta
zorlanmaktadır.
Özellikle gençlerin toplumsal yaşama
katılımını kuvvetlendiren, gençlerin kahve
köşelerinden ve suça eğilimli davranış
bozukluklarından kurtarılmasında önemli bir etkinliği
yerine getiren amatör spor faaliyetlerinin desteklenmesi birey ve toplum
sağlığı ve gelişimi için de önemlidir. Gençlerimizin
beden ve ruh sağlıklarının korunması,
sağlıklı bir toplum yapısının temeli için amatör
spor kulüpleri desteklenmeli, daha fazla il ve ilçede daha fazla amatör
kulübünün gençlerimize spor olanakları sunması
sağlanmalıdır. Bu durum beraberinde toplumsal bütünleşmenin
gerçekleşmesi yanında, uyuşturucu gibi kötü
alışkanlıkların önlenmesi ve asayiş için verilen
mücadeleyi de kolaylaştıracaktır.
Tüm bu gerekçelerden dolayı, amatör spor
kulüplerinin sorunlarının araştırılması ve
tespiti, çözüm yollarının belirlenmesi, bu konudaki mevzuat ve yasal
düzenlemelerin belirlenerek soruna yüce Meclisimizce çözüm bulunması,
konunun bireysel ve toplumsal gelişim yanında ve ulusal bir konu
bağlamında ele alınması son derece önemlidir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları
tarafından, İzmir Aliağa 4. No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde
yaşanan keyfî muamele, işkence ve şiddet iddialarının
araştırılması amacıyla 8/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
22/6/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/6/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Çağlar Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Haziran 2016 tarihinde
Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran ve
arkadaşları tarafından verilen (2206 sıra numaralı),
İzmir Aliağa 4. No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde yaşanan
keyfî muamele, işkence ve şiddet iddialarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
22/6/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Önerinin görüşmelerine geçmeden önce, biraz önce Elâzığ
Milletvekilimiz Sayın Ejder Açıkkapı -tutanakları talep
ettik doğru mu duyduk diye- İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali
Özcana, ismini açıkça zikrederek Meclise fırsat buldukça
uğradığını, Meclisteki gelişmelerden haberdar
olmadığını, yaptığı açıklamaların
kamuoyunu yanıltıcı olduğunu ve şova dönük bu
açıklamalar ifadesiyle de kendisine açık bir sataşmada
bulunmuştur. Cevap hakkı istiyoruz İç Tüzük 69a göre.
BAŞKAN Evet,
Sayın Özcan, İç Tüzükün 69uncu maddesine göre size söz veriyorum.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Özcanın, Elâzığ Milletvekili Ejder
Açıkkapının yaptığı açıklamaları
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Elâzığda milletvekili yok. Hepinizin
bildiği gibi, Elâzığ da benim memleketim; orada doğdum,
orada büyüdüm ve oranın ikliminde mayalanmış bir
kardeşinizim.
Elâzığın e
harfi ile z harfi yan yana geldiği zaman duygulanan bir
hemşehrileriyim ben sevgili kardeşlerimin. Dolayısıyla,
ben, Elâzığ için çok önemli olan, hatta Türkiye için çok önemli olan
ve İstanbuldan sonra depremden en çok zarar görecek kentimizle ilgili son
derece tutarlı, mesleğime uygun olarak son derece teknik bir
konuşma yaptım ve o konuşmada da ben araştırma
komisyonunun kurulmasını istediğim için, son derece nazik ve hiç
kimseyi rahatsız etmeyen bir konuşma yaptım çünkü
araştırma komisyonu için Adalet ve Kalkınma Partisinden de oy
almak istiyordum. Dolayısıyla, en ufak bir şekilde sataşmam
yok, şov yok, hemşehrilerim yanlış değerlendiriyorlar
çünkü o gün kendileri yoktu ama mazeretleri varmış. Ama, ben
onların yerinde olsam, depremin görüşüldüğü, Elâzığ
konusunun görüşüldüğü gün burada olurdum. Konuşma alan
arkadaşımız o gün beni suçladı, ben suçlamadan dolayı
burada konuştum ama asla şova dönük değildir. Memleketim için
çok önemli bir konuyu gündeme getirdim.
Sataşmadan dolayı ben bu sözü aldım,
arkadaşlar da bundan rahatsız olmasınlar, siyaset de biraz
şovdur şov, şovdur; gelin siz de yapın.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Bardak düşecek,
bardak, devlet malı.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Bakın, biz bu
meseleleri -buyurun gelin- Elâzığda, Elâzığın bütün
sivil toplum örgütlerinin yanında konuşalım, bu Meclisin
işi değil, gelin burada konuşun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (Devamla) Onun için, siz hiç
rahatsız olmayın, barış dili kullanalım, birbirimize
ihtiyacımız var. Benim size, sizin de bana Elâzığ için
ihtiyacımız var. Onun için size çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Açıkkapı
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sayın
Başkanım, Ali Bey Ben sizin yerinizde olsaydım
şeklinde
bir ifadede bulundu ve kürsüye vurarak Burası şov yeridir, siz de
konuşabiliyorsanız konuşun. şeklinde bir meydan
okuyuşta bulundu. Ben bundan dolayı söz istiyorum efendim.
ALİ ÖZCAN (İstanbul)
Elâzığda, İstasyon Meydanında toplanacağız.
BAŞKAN Sayın Açıkkapı,
Sayın Özcanın cümlelerinde İç Tüzükün 69uncu maddesindeki
hâllere tekabül eden bir husus yok, bir sataşma yok;
dolayısıyla, size o çerçevede söz vermem mümkün değil.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Barış
dili kullanalım diyorum ya.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sayın
Başkanım, masaya vurması
BAŞKAN Efendim
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
özür diliyorum bir şey söyleyebilir miyim?
ALİ ÖZCAN (İstanbul) O suçsa burada
karar verilir ona.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ)
aslında,
tamamen kamuoyuna yönelik bir harekettir, bunu tasvip etmediğimizi,
Elâzığ kamuoyunu farklı şekillerde yönlendirmeye
çalıştığını ifade etmek istiyorum. Ali Beye
sonsuz saygımız var ancak siyasi bir makamda olmanın
ağırlığının taşınması
gerektiğini düşünüyoruz.
Bizler, Elâzığda 4 vekil olarak çok güzel
siyasetler yaparak buraya geldik, hemşehrilerimizin her türlü
hizmetindeyiz, onların emrinde olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Ali
Beyin de bahsettiği gibi, Elâzığın her yerinde de bizler
kendisiyle her türlü yarışa girmeye hazırız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tutanaklara geçmiştir Sayın
Açıkkapı.
Sayın Özcan
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Siyasette
ağırlığıyla hareket etsin. diye bir cümle
kullandı benim değerli kardeşim. Ben her konuşmamda sevgili
hemşehrilerim, sevgili kardeşlerim ve milletvekillerim diye hitap
ederim. Lütfen, ben sizden rica ediyorum, bir dakika yani iki dakika
değil, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sataşma
yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Adaletli olmaz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hangi cümlesiyle istiyorsunuz
Sayın Özcan, bir daha söyler misiniz?
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Ali Özcan
ağırlığıyla siyaset yapamıyor. dedi.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Öyle bir
şey demedim.
BAŞKAN Yani, sizin
ağırlığınızla siyaset
yapmadığınız anlamına gelebilecek şekilde bir
cümle kullandı diyorsunuz?
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Evet, evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özcan.
AYHAN GİDER (Çanakkale) Kürsüye
vurmazsanız
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Tabii, tabii,
haklısınız, özür dilerim.
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyiniz.
İki dakikadır süreniz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Bir dakika
istemiştiniz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Suyu
devirmeyesin!
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Efendim?
BAŞKAN - Sayın Özcan, Genel Kurula hitap
edin efendim.
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Özcanın, Elâzığ Milletvekili Ejder
Açıkkapının yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; elbette, biraz önceki konuşmamda
masaya yavaş vurmak gerekirdi, öyle hızlıca vurmamak gerekirdi.
E, siyasette ağırlığı olmayan bir insan olarak bana
atıfta bulunan benim değerli hemşehrime,
ağırlığım iyidir, kilom iyidir, Elâzığda da
ağırlığım iyidir; o ağırlığın
etkisiyle yumruğu biraz fazla vurmuş olabilirim. (CHP
sıralarından alkışlar) O ağırlık da Allah
vergisi, herkes sevilmez, sevdirilmez. Bu Mecliste bu sıradaki
arkadaşlarım, bu sıradaki arkadaşlarım, partililerim
ve bu sıradaki arkadaşlarımdan kabul görmüş ve herkese
nezaketle hareket eden, saygılı ve sevgili hareket eden bir
ağabey rolü oynuyorum, ben bir ağabeyim. Ben, gelecek sene, eğer
Sayın Deniz Baykal milletvekili olmazsa size Meclis
Başkanlığı yapacağım. (CHP sıralarından
alkışlar) Onun için, benim yaşıma hürmeten,
ağırlığıma hürmeten benim sevgili hemşehrilerim,
lütfen, hiç polemiğe girmemize gerek yok. Ben sizi çok seviyorum. O gün
gerçekten, burada olmadığınız için ben üzüldüm.
METİN BULUT (Elâzığ) Biz sizin her
gün olmadığınız için üzülüyoruz.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Elâzığın
en iyi, en önemli meselesi deprem meselesiyken iftar yemeği ondan daha
önemli değildir. Burada konuşmamızı yapardık, beraber
giderdik, daha da iyi olurdu.
Şimdi, ben ne bileyim, hemşehri olarak ben
her şeyden size haber veriyorum. Siz Elâzığın iftar
yemeğine sen de gelecek misin? diye sordunuz da ben hayır mı
dedim? Ben oradaki başka
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Davet etti,
davet
ALİ ÖZCAN (Devamla) Bak, bak, giderken beni
davet edin, ben sizin ağabeyinizim.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Dernek davet
etti, dernek.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Ağabeylerle
konuşurken daha nazik, daha kibar ve barış dilini kullanalım.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (Devamla) Meclisin ihtiyacı
olan bu barış dilini hepimiz birlikte kullanalım.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Dernek davet
etti, davet.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Cumhurbaşkanı
da dâhil, Başbakan da dâhil, bizler de dâhil Türkiyede bu barış
dilini kullanırsak
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Kılıçdaroğlu da dâhil mi? Kılıçdaroğlu da dâhil
mi?
ALİ ÖZCAN (Devamla)
ve memleketimizin her
noktasında barış türkülerini söylersek o zaman birlikte hareket
ederiz. Türkiye'nin en önemli meselesi bu gerilim politikasından
kurtulmuş oluruz ve bu ayrılıkçı tutumdan vazgeçmiş
oluruz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
METİN BULUT (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sadece tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum:
Ben sizin ağabeyinizim, ona göre benimle konuşacaksınız.
dedi Ali Özcan, haklıdır, bütün arkadaşların hepsi
kendisine ağabey muamelesi yapmıştır ama ağabey
olabilmek kadar ağabeyliğin ağırlığını
korumak da zordur, bunu korumak gerekir.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Aha vazgeçtim,
sataşma
METİN BULUT (Elâzığ) Bu Meclise en
çok devam eden
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekili,
bakınız, bakınız..
METİN BULUT (Elâzığ) Sayın
Başkanım, bu Meclise en çok devam eden arkadaşları,
kamuoyunda infial oluşturacak şekilde, çıkıp şurada
suçlayıp Bunlar neredeler? deyip kendisi ayda yılda bir gelip bu
şekilde mi ağırlığını koruyacak? Meclis,
tutanakların en ciddi tutulduğu yerdir. Bakalım Meclis
tutanaklarına Elâzığ milletvekilleri ne kadar devam etmiş,
Ali Özcan ne kadar devam etmiş? Ali Özcan rozetini takmasa girişteki
arkadaşlar kapıdan içeriye almayacaklar çünkü yeni görüyorlar.
ERKAN HABERAL (Ankara) Ya, burası
Elâzığ Belediye Meclisi değil ki Başkan. Türkiye Büyük
Millet Meclisi burası ya.
BAŞKAN Sayın Bulut, öyle anlıyorum
ki siz, Sayın Özcan kürsüden inmesin, devamlı konuşsun
istiyorsunuz.
METİN BULUT (Elâzığ) Ama bize
tanımadığınız hakkı ona tanıdınız
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bulut, bakınız,
eğer Sayın Ali Özcanın konuşmasında Sayın
Açıkkapıya, size yönelik olarak herhangi bir sataşma cümlesini
bana ifade etmiş olsaydınız, ben size söz verirdim, vermek
zorundayım.
METİN BULUT (Elâzığ) Söyleyeyim,
şunu söyledi
BAŞKAN Bir sataşma cümlesini ben tespit
etmiş değilim.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Başkan
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Sayın
Başkanım
METİN BULUT (Elâzığ) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye efendim.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) -
sözler kadar
hareketler önemlidir. Milletin kürsüsüne o şekilde vuramaz, orası
milletin kürsüsüdür.
BAŞKAN - Sayın Açıkkapı,
şimdi bir milletvekili
Bu kürsü konuşan milletvekilinindir; o
kürsüye vurabilir, vurmayabilir, herkesin bir siyaset üslubu var. Siz o vurma
eylemini doğru bulmayabilirsiniz, kendisi doğru bulabilir, bir
başkası farklı düşünebilir, bu milletvekilinin takdirinde
olan bir konudur yani Milletvekili kürsüye vurdu. diye oradan bir
sataşma gerekçesi doğmaz.
Sayın Özcan, sizi dinliyorum.
METİN BULUT (Elâzığ) Sataşma gerekçesini
söyleyeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özcan, sizi dinliyorum.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Değerli
hemşehrim, değerli kardeşim diyor ki: Ağabeyimiz ama
ağabeylik ağırlığını koruyamıyor,
koruması icap eder. diyor. Bu da bir sataşmadır, bu da bir
sataşmadır ama burada Meclisi saatlerce, akşama kadar da
oyalamak istemiyorum. Ama, müsaade ederseniz iki dakika da olmasın, otuz
saniye söz verin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) - Elâzığdan
başka il de var efendim.
BAŞKAN - Sizin talebiniz uyarınca bir
dakika süre veriyorum Sayın Özcan.
METİN BULUT (Elâzığ) Demin de öyle
dediniz, iki dakika verdiniz Başkanım.
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Sayın
Özcan, bir saniye
Sayın milletvekilleri, bakınız,
Sayın Bulut, lütfen, sataşma nedeniyle iki dakika söz verilir. Ben
demin de öyle bir şey söylemedim. Demin, Sayın Özcan Bir dakika da
olsa konuşayım. dedi. Ben kural neyse onu uyguladım, iki dakika
süre verdim. Şimdi de kural neyse onu uygulamam gerekir, iki dakika vermem
gerekir ama Sayın Özcan Ben bir dakikada meramımı ifade
edeceğim. dediği için, kendi talebi doğrultusunda bir dakika
veriyorum. Ama, Sayın Özcan Hayır, ben iki dakika talep ediyorum.
derse, iki dakika süre vermek zorundayım.
Sayın Özcan
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özcanın, Elâzığ Milletvekili Metin Bulutun
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Ben iki dakika
talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, iki dakika süre veriyorum.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Suyu tazelesinler
Başkanım.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Sayın Özcan, Genel Kurula hitap
edin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sizi dinliyoruz.
ALİ ÖZCAN (Devamla)
Buyurun. Buyurun. Belki sana da cevap veririm. Söyle, içinde kalmasın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ben söylerim.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; evet, ben
bir dakika konuşmayı istedim ama belli ki bir dakikada ben o
ağabeyliğimi, o arkadaşlığımı, o
hemşehriliğimi bu kardeşlerime anlatamadım, onun için
şimdi iki dakika sözüme devam etmek istiyorum.
Bakınız söylemek istediğim
şudur: Bizim Elâzığ milletvekillerinin içerisinde en fazla
değer verdiğim -o zaman ben milletvekili değildim- en fazla
sevdiğim, saydığım -yaşça benden küçük olmasına
rağmen- hiçbir kusur yapmadım ve her seferinde de Beni de ihtiyaç
varsa aranıza alın, ben de Elâzığın bir 5inci
milletvekili olarak bir yemek yiyelim, bir toplantı yapalım,
sorunları konuşalım. dedim, devamlı dedim bunu, özellikle
de size Tahir Bey. Benim kardeşimsin, aile olarak da biz çok
yakınız birbirimize. Burada birbirimizi kırmamıza,
birbirimizi üzmemize gerek yoktur.
Şimdi, polemik de yaparsak Malatyalı
arkadaşların yaptığı gibi, o gitti, bu geldi filan
saatlerce Meclisi işgal etmeyelim, etmememiz lazım. Şimdi,
kırgınlık olabilir ama o kırgınlığı biz
kendi içimizde halledelim. Bir yanlışlık varsa o yanlışı
Bana telefon açarsınız, makamınıza
çağırırsınız ki ben bundan erinmem ağabey budur
zaten. Lütfen, onu yapın, ben de sizi rencide etmişsem gereğini
yapayım. Benim böyle bir özelliğim, meziyetim de vardır. Sadece
Elâzığ değil Türkiye beni tanır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları
tarafından, İzmir Aliağa 4. No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde
yaşanan keyfî muamele, işkence ve şiddet iddialarının
araştırılması amacıyla 8/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertandır.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum öncelikle.
HDP olarak sunmuş olduğumuz, cezaevlerinde
son dönemde artan hak ihlallerinin araştırılması konusunda
grubumuzun verdiği önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
on dört yıllık AKP iktidarının yarattığı
sorun alanları ve ayrıca toplumda yarattığı tahribat
elbette saymakla bitmez. Ancak, cezaevleri bu anlamda en hassas ve bir an evvel
tedbir alınması gereken bir alandır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye cezaevlerinde her dönem mahpuslara yönelik infaz ve
işkence vakaları başta olmak üzere, birçok ihlallerin
yaşandığını biliyoruz, çok yakından biliyoruz.
Bunun en yakın örneğini Yasa dışı örgütlerin
hâkimiyetini kırmak. iddiasıyla 19 Aralık 2000
yılında 20 cezaevinde, bir kısmı kimyasal silahlarla olmak
üzere, 30 tutsağın ölümüne neden olan Hayata Dönüş
Operasyonunda görmüştük. Hayata Dönüş Operasyonunun gayesi belliydi;
o dönem tecrit niteliğindeki 1 veya 3 kişilik koğuşlardan
oluşan F tipi cezaevlerine geçişi sağlamak amaçlanıyordu.
Bugün tecrit işkencesinin mahpuslarda yarattığı
tahribatın boyutlarını tariflemek bile imkânsız hâldedir.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlarken cezaevlerinin AKPnin oluşturduğu en büyük sorun
alanlarından biri olduğunu ifade etmiştim. Bunu ben değil,
aslında AKPnin on dört yıldır işgal ettiği Adalet
Bakanlığı verileri söylüyor. Zira, AKP iktidara geldiği
2002 senesinde cezaevlerinin mevcudu 60 bin iken 31 Mart 2016da bu sayı
188 bine ulaşmış durumdadır yani tam 3 katı. Daha
açıklayıcı ifade etmem gerekirse cezaevlerinin nüfusu toplam
kapasiteyi aşmış durumdadır. Bizlere, sivil toplum
kuruşlarına gelen mektuplardan da biliyoruz ki sadece bu nedenle
insanlar ranzalarda nöbetleşe yatıyorlar. Yer bulamayan mahpuslar
kapı önlerinde, tuvaletlerde uyumak zorunda kalıyorlar.
Hatırlayın, 2012 senesinde, doluluk nedeniyle artık nefes
alamadıklarını belirten Şanlıurfa Cezaevindeki
mahpuslar seslerini duyurabilmek için isyan çıkarmışlar ve ne
yazık ki 13 mahpus da yaşamını yitirmişti. Bu örnekten
yola çıkarak ifade etmeye çalıştığım husus, hak
ihlallerinin en yoğun yaşandığı fakat en belirsiz de
olduğu alan cezaevleridir. Katı disiplin koşulları ve
cezaevi yöneticilerinin keyfî cezalandırma yöntemlerini, arama adı
altında mahpuslara uygulanan işkenceleri, cezaevlerinin sivil
denetime açık olmaması sebebiyle maalesef takip etmekte çok
zorlanıyoruz. Buna rağmen, bizlere hâlâ ulaşabilen tutuklu ve
hükümlüler var, onların şansı ise yargılandıkları
davaların siyasi niteliği dolayısıyla hak arama
yöntemlerini kısmen biliyor olmalarıdır, adli suçlardan tutulan
mahpusların böyle bir şansı bile yoktur.
Tabii, cezaevlerindeki ihlal sebepleri doluluk
oranıyla sınırlı değil. Hâlâ, neredeyse tüm
cezaevlerinden şüpheli ölüm haberlerini, tedavilerinin engellenmesi
nedeniyle yaşamını yitiren hasta mahpus haberlerini, sadece
mahpuslara yönelik değil ziyarete giden yakınların dahi tabi
tutulduğu çıplak arama, makat arama işkencelerini,
kamerasız alanlarda darbetme olaylarını, süngerli odaya kapatma
gibi işkence yöntemlerini, tedavileri engellenen ağır hasta
tutsakları, yakınlarından binlerce kilometre uzağa sebep
olmadan gönderilen, sevk edilen ya da sürgün edilen mahpusları duyuyoruz
ve biliyoruz. Neredeyse tüm cezaevleri bu durumla karşı
karşıya.
Aylardır,
ablukaların başlamasından beri, iletişim ve görüş
hakları kesilen, ağır hasta ve yaralı oldukları hâlde
tedavileri yapılmayan Şırnak T Tipi Cezaevindeki mahpuslardan üç
aydır da haber alamıyoruz, yakınları dahi kimse
görüşemiyor. Tutuklu ve hükümlüler 8 Marttan bu yana telefon
hakkını kullanamıyor. Yine, 14 Marttan bu yana ise mahpuslar
aile ve yakınlarıyla görüşemiyor. Tutuklu yargılananlar
duruşma tarihleri geçmesine rağmen mahkemeye
çıkarılmıyor, duruşmaların görülmesi için
SEGBİS denen ve savunma hakkını kısıtlayan yönteme
başvuruluyor. Yıllardır, cezaevleri, gözaltı merkezleri
gibi kapatılma alanlarındaki işkence ve diğer hak ihlali
iddialarının araştırılması için bu yerlerin bir
an önce uzman sivil kurumların denetimine açılması
gerektiğini dile getirdik ve Hükûmet de üzerine düşeni yapmamakta
ısrarcıdır. Hükûmet, İşkenceye Karşı
Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokol gereğince bu sistemi bir türlü
devreye sokmamıştır. Öte yandan, Meclis İnsan Hakları
Komisyonu bünyesindeki Cezaevi İnceleme Komisyonu da
çalışmalarını sınırlı tutmakta ve bu
bahsedilen iddiaları araştırmakta isteksiz davranmaktadır.
Değerli milletvekilleri, hâlihazırda
Şakran Cezaevinde yaşanan olayları endişeyle takip
ediyoruz. Yirmi dört günden fazladır orada bulunan tutsaklar açlık
grevine başlamış durumdalar, sebebi de işkence ve onur
kırıcı muameleye tabi tutulmalarıdır. Bu konuda Adalet
Bakanına da defalarca soru sormamıza rağmen, oradan
sağlıklı bir bilgi vermemektedir, bilgi vermekten de
kaçınmaktadır. Bizler çok endişeliyiz, bir an önce Şakran
Cezaevinde neler olup bittiğine dair açıklama
yapılmasını bekliyoruz ve uygulanan insanlık
dışı ve onur kırıcı muamelelere de son
verilmesini diliyoruz.
Bizler, milletvekili olarak yasama faaliyetimizin bir
parçası olan cezaevi ziyareti görevini ne yazık ki tam bir
yıldır Adalet Bakanı Bekir Bozdağın ambargosuyla
yerine getiremiyoruz. Sayın Bakan hukuka aykırı bir şekilde
ve tamamen keyfî olarak HDPli milletvekillerinin cezaevlerine gitmesini
engellemektedir. Bu engelle beraber, kendileri de cezaevlerindeki
uygulamalardan ve insanlık dışı muamelelerden haberleri
yokmuş gibi davranıyor, gözlerini kapatıyor ve umursamaz
davranıyor, açıkça görevini kötüye kullanıyor.
Yine, cezaevlerinden işkenceyle ölüm haberleri,
tedavi engellendiği için yaşamını yitiren mahpus haberleri
geliyor. Bakanlığın sesiz ve ilgisiz kaldığı bu
soruna eğer bizler veya sorunları tespit etmeye gönüllü sivil toplum
kuruluşları da müdahil olamazsak bu insanların
haklarını kimler savunacak ve nasıl savunulacak?
Anayasanın 17nci maddesine göre kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi
tutulamaz. Anayasanın 13üncü maddesine göre, temel hak ve özgürlükler ancak
kanunla sınırlanabilir.
Ayrıca AİHM, çıplak aramayla ilgili
kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3üncü
maddesinde düzenlenen işkence, insanlık dışı veya onur
kırıcı muamele yasağı ve 8inci maddede düzenlenen
özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkıyla
sağlamaktadır, güvence altına almaktadır ancak bunlara
sürekli aykırı davranışlar sergileniyor.
Sayın milletvekilleri, tutulduğu Oltu T
Tipi Cezaevinde 2 Mayıs 2016da gece saatlerinde beyin damarlarında
meydana gelen tıkanma sonucu fenalaşan Ferhat Sarıhan,
fenalaşmasına rağmen dokuz saat koğuşta keyfî bir
şekilde bekletildikten sonra hastaneye kaldırıldı ve tam
dört gün hayatta kalma mücadelesi verdikten sonra hayatını kaybetti.
Buradan sormak istiyorum: Bu sorumlularla ilgili, bu ölüm olayına yol
açan, keyfî davranan görevlilerle ilgili Bakanlık bir soruşturma
başlatmış mıdır? Sorduğumuz sorulara cevap
verilmemektedir. Tekrar Meclis kürsüsünden söylüyorum: Bu ihlallere artık
son verin.
İzmirdeki Açık Ceza İnfaz Kurumunda
kalp krizi geçirdiği hâlde hastaneye sevk edilmeyen ve cezaevi yönetiminin
Biraz yürü, dolaş ağrın geçer. diyerek koğuşuna
gönderdiği Erkan Aydoğanın 30 Mayıs 2016da ölümüne yol
açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerindeki
işkence uygulamaları ve diğer hak ihlalleri artık kabul
edilemez bir noktaya gelmiştir. Her cezaevi yönetimi ayrı bir yönetim
kurmuş ve mahpuslara akıl almaz işkenceler yapmaktadır.
Keyfî olarak görüş yasağı verilen, mektuplarına,
kitaplarına el konulan, ailelerinden binlerce kilometre ötedeki
cezaevlerine sürgün edilen bu insanların sesini duymak zorundayız.
Dışarıda olduğu gibi, tüm bu baskıcı
uygulamaların ve işkencelerin en büyük mağduru yine kadın
ve çocuklardır.
Gün geçmiyor ki çocuk cezaevlerinden işkence,
cinsel istismar, tecavüz haberleri gelmesin. Henüz 15-16 yaşında olan
bu çocuklara yapılan tüm bu zulümler yetmezmiş gibi, bir de
ailelerinden koparılıyorlar. Ailesi Şırnakta, Hakkâride
kıt kanaat geçinen çocuklar çeşitli bahanelerle Sincana,
İzmire, Adanaya sürgün ediliyor.
Değerli milletvekilleri, zamanım da
kalmadığı için
Birçok ihlali de burada saymak elbette ki
imkânsız ama Türkiye cezaevlerinde yaşanan başta yaşam
hakkı olmak üzere işkence dâhil tüm hak ihlali iddialarının
Meclisin katkılarıyla bir an evvel aydınlatılması
gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bir an evvel esaslı şekilde
çalışacak bir komisyonun kurulması ve ihlallerin tespit edilip
tedbirlerin alınması gerekir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Metiner
MEHMET METİNER (İstanbul) Cezaevi
Komisyonumuzla ilgili bir suçlamada bulundular; cezaevlerini ziyaret konusunda
isteksiz davrandığımıza dair bir suçlama.
Dolayısıyla, suçlamaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi Cezaevi
Komisyonunun
MEHMET METİNER (İstanbul) Ben Alt
Komisyon Başkanı olarak kendisine cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Anladım, yani İsteksiz
davrandığını söyledi Komisyonun. diyerek
sataştı. diyorsunuz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Metinerin, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cezaevi
Komisyonu olarak bize iletilen hiçbir sorun karşısında bugüne
kadar duyarsız kalmadık. Geçen hafta Kırıkkale
Cezaevindeydik, önceki haftalarda çeşitli cezaevlerinde incelemelerde
bulunduk.
Tabii ki Genel Kurul faaliyetlerimiz var, tabii ki
seçim bölgelerimizdeki faaliyetlerimiz var, her birimizin de çeşitli siyasi
faaliyetleri var. Biz, Komisyon üyesi arkadaşlarımızın da
programlarını göz önünde bulundurarak cezaevi ziyaretlerimizi
sürdürüyoruz. Burada Alt Komisyonun cezaevlerini inceleme konusunda isteksiz
davrandığını iddia etmek, Komisyonumuza, Komisyonumuzda yer
alan her bir milletvekili arkadaşımıza çok büyük bir
haksızlıktır.
Ayrıca, tabii ki sorunlar var, sorunların
giderilmesi için de elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ama çok büyük
bir abartı diliyle de karşı karşıya
kaldığımızı, bunun da politik bir istismara
dönüştürüldüğünü de Cezaevi Komisyonu Başkanı olarak
sizlere arz etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Metiner.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hatip
konuşmasında bizim yapmış olduğumuz konuşmalara
ilişkin politik bir istismar söz konusu olduğunu
BAŞKAN Politik bir
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Politik istismar söz konusu olduğunu yapmış olduğumuz
açıklamalardan kaynaklı
BAŞKAN İstismar kelimesini genel
kullandı; siz onu kendi üzerinize, grubunuzun üzerine
alıyorsanız
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet.
Bir de yanlış bilgilendirme
yaptığımıza dair bir açıklama yaptı.
BAŞKAN Yanlış bilgilendirme bir
sataşma nedeni değil ama
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani o
bilgilendirmelere ilişkin yanlış olarak ifade ettiği; sanki
cezaevine
İşte, elimizde belgeler var, ona ilişkin de
bilgilendirme yapmak istiyoruz Genel Kurula.
BAŞKAN Sayın
Demirel, şimdi, yanlış bilgilendirme gerekçesiyle bir
sataşma ortaya çıkmaz. Ancak, politik istismar keyfiyetinin
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Politik
istismarda bulunduğumuza dair ifadelerde bulundu.
BAŞKAN Herhangi bir grup ifade etmemiş
olmakla birlikte, bu ifadenin grubunuza yönelik olduğunu
değerlendiriyorsunuz.
Buyurunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çünkü,
önerge sahibiyiz. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Meral
Hanım konuşacak.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, buyurunuz.
5.- Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, Sayın Metiner Cezaevi Komisyonu
Başkanı olarak herhâlde çok geniş yaklaşıyor
ihlallere, işkenceye, cezaevinde yaşanan insanlık
dramlarına. Oradan her gün yüzlerce mektup alıyoruz biz. Cezaevi
Komisyonu nerede? Meclisten bütün Türkiye'ye soruyorum. Hasta tutsaklar
hastaneye bile götürülmüyor, her gün ölümle pençeleşiyorlar. Şu anda
Sincan Cezaevinde Leyla Nergiz isimli bir tutuklu -dün avukat görüştü-
tedavisi engellendiği için bacağının kesilmesiyle karşı
karşıya. Yine, 30 Mayıstan bu yana süresiz, dönüşümsüz bir
açlık grevi devam ediyor ve Aliaağaya Cezaevi Komisyonunun
planladığı ziyaret iptal edilmiş vaziyette
sanırım, henüz gitmediler.
Gerçekten, politik istismardan ziyade, bu ülkede
Meclis Cezaevi Komisyonunun ne iş yaptığını bilmiyoruz.
Sadece, gidip, belirli tutukluları ziyaret edip orada her şeyi güllük
gülistanlık göstermekse Cezaevi Komisyonunun görevi, bu, gerçeklerle,
hayatla hiçbir bağ kurmamak demektir.
Şu anda Türkiye'nin her yerinde devam eden
darbe uygulamaları en ağır şekilde cezaevi
koşullarında yaşanıyor. Benim vekili olduğum ilin
cezaevinde, Adanada, Kürkçülerde çocuklar sabaha kadar işkence gördüler.
Biz yüzlerce soru önergesi verdik, hiçbirine yanıt verilmiyor Adalet
Bakanlığı tarafından ve 1 Kasımdan önce başlayan
ve bugüne kadar devam eden cezaevindeki sorunlara müdahil olabilmek için,
çözmek için Bakanlığa yaptığımız bütün
başvurulara ne olumlu ne olumsuz hiçbir yanıt verilmiyor. Meclisteki
bütün milletvekilleri cezaevlerine gidebiliyor ama HDP Grubuna keyfî ve fütursuzca
bir yasak getirilmiş durumda. Cezaevi Komisyonunun bu konuda da bir sözü
olmasa gerek çünkü bu işkencelere eğer ortaklık
etmiyorsanız bu söylediklerimizi ciddiye almanız gerekiyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, sadece küçük bir açıklama
BAŞKAN Sayın Metiner, buyurunuz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Yani, HDPli
milletvekillerinin görüşmelerine Bakanlığın izin verip
vermemesi bizim Komisyonumuzla alakalı bir durum değildir ama Cezaevi
Komisyonumuz insan hakları ihlalleri konusunda son derece duyarlı
davranıyor, her bir şikâyete son derece duyarlı
davranıyoruz. Elbette ki sorunlar var, bizim de tespit ettiğimiz
sorunlar var, bunları raporlara dönüştürüyoruz, Bakanlıkla
görüşüyoruz. Biz cezaevi güllük gülistanlıktır demiyoruz, orada
hiçbir yanlışlık yoktur demiyoruz. Raporlarımızda da
buna benzer saptamalarımız söz konusu değil.
Dolayısıyla var olan sorunların üstüne gidiyoruz,
haksızlıkları gidermeye çalışıyoruz ama zaten
Cezaevi Komisyonu sadece AK PARTİli üyelerden oluşmuyor, diğer
partili üyelere de haksızlık anlamına gelebilecek bir suçlamaya
yanıt olsun diye söyledim yoksa cezaevleri güllük gülistanlık, orada
hiçbir sorun yok, zinhar hiçbir haksızlık yok anlamında hiçbir
söylemim olmadı ama çok abartılı bir dile yaslanan politik bir
istismara değindim, bunu da kendi üstlerine alınmazlarsa sevinirim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Metiner.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları
tarafından, İzmir Aliağa 4. No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde
yaşanan keyfî muamele, işkence ve şiddet iddialarının
araştırılması amacıyla 8/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde Fatma Benli, İstanbul Milletvekili
Buyurunuz Sayın Benli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kıymetli milletvekilleri, HDP grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Biraz önce bahsedildiği üzere Mecliste,
biliyorsunuz, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu mevcut.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun ana görevlerinden bir
tanesi, insan hakları ihlallerinin kendisine bildirilmesi hâlinde gerekli
işlemleri yaparak gerekli mercileri bu konu hakkında bilgilendirmek.
Bu madde çerçevesinde de tutuklu ve hükümlü haklarıyla alakalı olarak
bir alt komisyon kurulmuş bulunmakta. HDP önerisine konu olan İzmir
Aliağa Cezaevinde mahpus olan 2 kişi yani Müslüm Şahin ve Nihat
Baymış da Meclisteki Tutuklu ve Hükümlü Alt Komisyonuna müracaatta
bulundu. Dolayısıyla, bu müracaatın konusu zaten alt komisyonda
değerlendirileceği için komisyon neticesinde gerekli görülürse
cezaevinde denetim yapılacağı için Mecliste ayrıca bir
araştırma komisyonuna gerek olmadığı kanaatindeyiz.
Gönül isterdi ki aslında Meclisimizde böyle bir
daimî komisyon olmasın, böyle bir gereklilik olmasın ama İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun altındaki alt komisyon olan
Tutuklu ve Hükümlü Hakları Komisyonu 22nci, 23üncü, 24üncü Dönemde de
sürekli olarak görev ifa etti. 26ncı Dönemde tekrar kuruldu ve sürekli
olarak cezaevi denetimleri yapmasının ötesinde bizatihi mahpuslardan
gelen başvurularla da ilgili incelemelerde bulunuyor. Daha geçtiğimiz
hafta, Kırıkkale Cezaevinde incelemede bulundu. Son birkaç ay
içerisinde, Ankarada, Bakırköyde ya da Tekirdağ Cezaevlerinde
Tutuklu ve Hükümlü Hakları Alt Komisyonunun görev
yaptığını görüyoruz.
Aslında gönül isterdi ki
Meclis kürsüsü içerisinde cezaevlerinden gelen, cezaevlerindeki mahpuslara
ilişkin hiçbir başvuruyu görüşmeyelim ama vaka, maalesef, hem
Türkiyede hem dünyada olduğu üzere artık sayısı oldukça
fazla olan insanlardan başvuruların olması gerektiği
yönünde. Bu yüzden de zaten bir alt komisyonumuz var. Bu yüzden de zaten Meclis
dışında ayrıca bağımsız ve bireysel
araştırmalar, incelemeler yapmak üzere ek mekanizmalar
oluşturuldu. Cezaevi denetim komisyonları dışında ya
da Adalet Bakanlığının gerekli müracaatları, kendisine
yapılan şikâyetleri irdelediği durumlar dışında,
savcılıkların açtığı başvurular
dışında da İşkenceyi Önleme Sözleşmesine taraf
olduğumuz için OPCAT çerçevesi içerisinde bireysel başvuru yapma
şansı bulundu.
Ayrıca, birkaç ay önce
Meclis olarak kabul ettiğimiz Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumuna da özgürlüğünden mahrum bırakılan ya da
koruma altına alınan kişilerin bulunduğu yerlere haberli ya
da habersiz ziyaretler yapma görevi verildi ki bu, daha önceki durumda da
Türkiye İnsan Hakları Kurumu tarafından
gerçekleştirilmişti.
Aslında Tutuklu ve
Hükümlü Hakları Alt Komisyonunun ya da Türkiye İnsan Hakları
Kurumunun cezaevlerinde yaptıkları denetimlere ilişkin raporlar
irdelendiğinde, bununla ilgili çalışmalara
bakıldığında bu komisyon raporlarının objektif
olmadığını, bu komisyon raporlarının cezaevlerindeki
şartları daha da iyileştirmeye yönelik
olmadığını ya da varsa keyfî durumların tespit
edilmediğini ifade etmek mümkün değil. O zaman, bu zamana kadar
yapılan çalışmalara da haksızlık etmiş oluruz.
Sonuçta Türkiye, işkenceye karşı
sıfır toleransı kabul etmiş durumda. Bunu
dışarıda olduğu kadar özellikle kendi gözetiminde olan
cezaevlerinde bulunan mahpuslar için özellikle kabul etmiş durumda. Bu,
Anayasanın 17nci maddesinde işkence özel olarak, madde olarak yer
almasa da böyle ya da bu, Avrupa cezaevi kuralları içerisinde kişiye
özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese insan
haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranmalı
ilkesi bulunmasa da böyle ya da Türkiye'nin uluslararası sözleşmelere
uyma yükümlülüğü bulunmasa da böyle. Çünkü Türkiye, ister Türkiye
içerisinde, dışarıda olsun ister cezaevleri içerisinde olsun
herkesin ayrımcılığa maruz kalmadan insan
haklarını kullanması için gerekli uygulamaların
yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Bunun için keyfî
uygulamaları, bunun için fiilî darp olaylarını ya da bireylerin
birbirine karşı, hatta mahpusların birbirine karşı
gerçekleştirdiği kötü uygulamaları önlemek için
çalışmalar gerçekleştiriliyor. Sadece AK PARTİ
zamanında son dönemde yapılan iyileştirmelere bakarak dahi bunu
gözlemlemek mümkün.
Elbette ki keyfî uygulamalarla ilgili çok fazla
şikâyet var. Elbette ki bizim bununla ilgili yapmamız gereken çok
fazla çalışma var. Bunu bireysel olarak
gerçekleştireceğimiz gibi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun altında bizatihi bunun için kurulmuş olan,
bizatihi bunun başvurularını almış olan Tutuklu ve
Hükümlü Hakları Komisyonunun yapması gerektiği kanaatindeyim.
O yüzden bu görüşmenin, o yüzden HDPnin grup
önerisinin reddedilmesi kanaatiyle Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Benli.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
lehinde Zeynel Emre, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Aslında konu, Türkiye'nin insan hakları
meselesi ve insan hakları karnesi. Olaya önce bu açıdan bakmak
gerektiğini düşünüyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
giden dosyalara baktığımızda Türkiye, maalesef, bu alanda
3üncü durumda. Yani ülkemizden giden dosyalara âdeta Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bakamaz durumda ve bu dosyalara bakmak için harıl
harıl çalıştığını söyleyebiliriz.
Peki, ilk üçteki ülkeler kimler? 1inci sırada
Ukrayna var, 2nci sırada Rusya var, 3üncü sırada Türkiye var.
Türkiyeyle ilgili, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en fazla hangi
konuyla ilgili başvuru gidiyor diye baktığımızda; adil
yargılanma hakkı. İkinci olarak hangi konuyla ilgili başvuru
gidiyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye aleyhine karar
veriyor diye baktığımızda; kötü muamele şikâyetleriyle
ilgili yeterli soruşturmayı yürütmemekten ötürü ülkemiz bu konuda
ceza aldı. Aslında, bugün burada önerge konusu da tam olarak bu.
İddianın doğruluğu yanlışlığı bir
tarafa, bu tip iddialar dile getirildiği zaman hassasiyetle bu konunun
üzerine gidip araştırılması en başta Türkiye'nin
yararınadır, ortaya çıkan sonuçlardan bunu görüyoruz.
Cezaevi meselesi, Türkiyede aslında hukuk
sistemi, adalet sistemiyle ilintili, birlikte ele alınması gereken
temel konulardan biri. Bizim hukuk sistemimizde cezanın amacı
ıslah etmektir, topluma yeniden kazandırmaktır. Burada
kısasa kısas şeklinde uygulanan bir hukuk yöntemi yoktur.
Cezaevlerindeki insan hakkı ihlallerinin tespiti ve önlenmesi Türkiye'nin
yararınadır. Bu konuda Meclis çatısı altında özveriyle
çalışma yapan tüm arkadaşlarımızı kutluyorum
çünkü cezaevlerindeki insan hakkı ihlalleri ne kadar fazla tespit edilir
ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde ceza
almasının önüne geçilmiş olursa ülkemize o denli hizmet
edileceğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, cezaevlerinde
bulunanlar devlet güvencesi altındadır. Devlet bu kişilere
bakmakla, insanca bir yaşam ortamı sunmakla mükelleftir. Şu anda
cezaevlerinde bulunan tutuklu, hükümlü sayısı 158 bindir. 2006
yılından beri Türkiyede 83 yeni cezaevi yapılmış ve
her sene de yeni cezaevi yapılması planlanıyor.
Değerli arkadaşlar, dünyada ne oluyor diye
baktığımızda aslında enteresan bir tablo var.
Demokrasisi gelişmiş Batı demokrasilerini örnek alıp
baktığımızda, mesela Hollandada geçtiğimiz sene 19
tane cezaevi kapanmış, önümüzdeki sene de 5 cezaevinin kapanması
planlanıyor. Orada tartışılan konu ne diye baktığımızda,
orada tartışılan temel konu şu: Cezaevlerinde
çalışan personele nerede iş bulacağız? Şimdi,
bizde maalesef tam tersi bir tablo içerisindeyiz; sürekli yeni cezaevleri
inşa ediyoruz, tutuklu ve hükümlü sayısı da her sene
artıyor.
Değerli milletvekilleri, adalet sisteminden
anlaşılan, dişe diş, kana kan yaklaşımı
olmamalıdır. Aslında yapmamız gereken, adalet duygusunu
Türkiye açısından rehabilite etmektir. Özellikle son dönemde, son
yıllarda şöyle bir durumla karşı karşıyayız:
Kamuoyunca tanınan yüzlerce, binlerce insan tutuklandı,
yargılandı ve ülkemiz âdeta ikiye bölünmüş bir tarzda,
yarısı Oh, çok iyi oldu. dedi, yarısı da Yazık
oldu. dedi. Ancak, bu tartışmalar eşliğinde hukuk
sistemimizin, adalet sisteminin daha fazla yara aldığına hepimiz
şahit olduk. Türkiye'nin demokratikleşmesi, insan hakkı
ihlallerinin önlenmesi, sağlıklı bir hukuk sistemine
kavuşabilmesi için -aynı zamanda Türkiye'nin terörle mücadelesi
açısından da çok önemli buluyorum- Türkiyedeki cezaevlerinin, insan
hakkı ihlallerinin tespit edilip önlenmesi Türkiye'nin terörle
mücadelesine de büyük katkı sağlayacaktır; kimse bu alanda
yaşanacak olumsuzluklarla ilgili bu şekilde yeni istismar
kapıları aralayamayacaktır.
Bizim ülkemizde şunu iddia edemeyiz: Evet, ilke
olarak yasama, yürütme, yargı erklerinin hep
bağımsızlığından bahsedilir. Türkiye Cumhuriyeti
demokrasiye, çok partili yaşama geçtiğinden beri bu konuda hep
tartışmalar yürütülür. Aslında yasama ile yürütmenin iç
içeliği hep göz önündeydi, bu hep tartışılırdı.
Ancak yargı, evet, belki tam olarak bağımsızdı
diyemeyiz, her zaman iktidarın bir ilintisi, ilişkisi olduğu
düşünülebilir. Ancak içinde bulunduğumuz son on yıllık
dönemdeki gibi hiçbir zaman tartışılmadı. Son on
yıllık dönemde öyle davalar, öyle soruşturmalar yaşadık
ki, Ergenekon soruşturmalarını yaşadık, Balyoz
soruşturmalarını yaşadık; amirallere suikast, askerî
casusluk, şike davası gibi kamuoyunda yankı bulan dava
dosyalarını gördük. Bu süreçlerin hepsinde de aslında şuna
şahit olduk: Türkiyede temel olarak kabul edilen hukuk normlarına
göre işleyen bir adalet mekanizmasından ziyade konjonktürel olarak
bir terör ve konjonktürel olarak bir suçlu, suçlular muamelesi gören insanlar
olduğuna şahit oluyoruz. Türkiye'nin sağlıklı bir
adalet mekanizmasını bir an evvel kurmaya ihtiyacı var. Bunu aslında
tüm iktidarlardan, tüm siyasi partilerden bağımsız olarak dile
getirmek lazım. Sağlıklı bir hukuk sisteminin
inşasıyla birlikte bu tip şikâyetlerin de doğru bir
şekilde değerlendirilip, incelenip sonuçlandırılması
da mümkün olacaktır.
Önümüzdeki dönem içerisinde, yine, yüksek
yargıyı kökten değiştirecek; Yargıtayın,
Danıştayın bütün üyelerinin üyeliklerine son verecek ve
yargıyı yeniden şekillendirecek bir yasa tasarısı
kısa dönem içerisinde Mecliste olacak. Aslında 2010 referandumundan
beri bu alandaki reform diye getirilen dördüncü büyük düzenleme olacak.
Hepsinde de görüyoruz ki, yargı öyle bir şey ki ne kadar tahakküm
etmeye çalışırsanız çalışın, ne kadar egemen
olmaya çalışırsanız çalışın,
yargıyı bağımsız kılmadığınız
sürece yargıdan ötürü herkesin mağdur olacağı günleri hep
birlikte yaşayacağız.
Dolayısıyla, ben, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak biz, bu konuda, önerge konusunda şunu söylüyoruz: Bu konunun
araştırılmasının, incelenmesinin ne gibi bir
zararı olacak Meclise? Hiçbir zararı olmayacak. Şayet bu konuda
bir ihlal varsa bu tespit edilmiş olacak, bunun önüne geçilmiş
olacak. Bakın, çoklukla şunu görüyoruz: Cezaevindeki insan hakkı
ihlallerinden ötürü, doğru zamanda, doğru vakitte müdahale
edilmediği için, oradan yazılan mektuplara cevap verilmediği
için, gerekli yargı mercileri duyarsız kaldığı için,
siyasiler gereken özeni göstermediği için intiharlar yaşanıyor,
birçok kişinin yaşamı son buluyor. Bir eşitlik ilkesi, bir
kıstas olduğunu görmüyoruz burada; suçluların,
tutukluların, hükümlülerin işledikleri suçlar nazarında insan haklarından
yararlanıp yararlanmayacağı gibi bir anlayışın
egemen olduğunu görüyoruz. Aslında ülkemiz açısından en
büyük tehlike de bu.
Yine, geçtiğimiz haftalarda, bakın, Gebze
Cezaevinde bir kadın mahkûm intihar etti. Bunun gibi birçok olayı
hepimiz yaşıyoruz ve her geçen gün de artıyor.
Dolayısıyla, ben Bu iddia doğrudur. ya da
Yanlıştır. diyecek durumda değilim ancak bu tip
iddiaların, hele hele sayıları birden fazla olan, açlık
grevine girmeyi düşünen ve bunu, şikâyetleri sürekli dile getiren
insanların bu şikâyetlerinin insan hakları açısından
incelenmesi elzemdir.
Türkiye bu araştırmaları yaptıkça
asla küçülmez, incinmez; aksine, büyür, güçlenir, terörle mücadeleye de destek
verir. Şunu unutmayalım: Terörle mücadele sadece tek bir alanla
sınırlı değildir. Dünyada bu konuda tecrübesi olan ülkelere
baktığımızda ve çalışma yapan, akademik
çalışma yapan insanların değerlendirmelerine
baktığımızda birkaç başlık vardır. Bu
başlıkların en önemlilerinden biri de o ülkedeki
demokratikleşmedir, kutuplaşmanın önlenmesidir, insan
hakları ihlallerinin incelenmesidir. Bütün bunlarla, terörle mücadeleye
konu olan, istismar edilen meselelerin de önüne geçilmiş olur diyorum.
Dolayısıyla, biz bu konunun araştırılması gerektiğini
düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emre.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Murat Alparslan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Alparslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. HDP grup önerisi hakkında partim adına
söz almış bulunmaktayım.
Biz, medeniyet olarak ve toplumsal vicdan olarak, suçun
belki nevine, çeşidine bakmaksızın bir kader mahkûmu tabiri
üzerinden, bir şekilde cezaevinde bulunan her bir insana karşı
bir hassasiyet, bir şekilde vicdani sorumluluk duymak şeklinde hep
bir yakınlık hissettik. O sebeple, başta tüm cezaevlerimizde
bulunan mahkûmlara, tutuklulara, hükümlülere Geçmiş olsun. diyorum.
Hani, ünlü hukukçu Faruk Erem diyor ya: Suçluyu
kazırsanız altından insan çıkar. O sebeple, biz bu
meseleyi ele alırken insan haklarının, demokrasinin ve bu
konularda uluslararası standartların esas alınmasını
son derece önemsiyoruz.
İşin doğrusu, bugün bu kürsüden belki
cezaevlerinden, cezaevindeki şartlardan bahsetmek yerine cezaevindeki
sayıların azalmasından, suç işleme konusundaki geriye
düşme oranlarından bahsetmek isterdik. Ancak şurası da
mutlak bir gerçek ki Hazreti Âdemden beri, Habil ve Kabilden beri adalet ve
haksızlık itibarıyla suçlu ve mağdur olmak üzere, zalim ve
mazlum olmak üzere kamu düzeninin, kamu güvenliğinin olduğu her yerde
bir cezalandırma süreci de tereddütsüz olmuştur ve olacaktır.
Uluslararası organların,
Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Konseyinin cezaevi sistemini
tanımlarken ifade ettiği kavramlarda, bir şekilde suçluyu
rehabilite etmek ve onu tekrar topluma kavuşturmak şeklinde bir
tanım ifade edilir. Bizim meri mevzuatımızda da 5275 sayılı
Kanunda ve ona ilişkin yönetmeliklerde yine bu şekilde hem toplumu
suçtan ve suçludan korumaya dönük birtakım tedbirler olmakla beraber,
esasında suçluyu rehabilite etmek, suç işlemesini engelleyecek
tedbirlerle donatmak, tekrar topluma kazandırmak şeklinde bir
tanım içerdiğini de hepimiz biliyoruz.
Tabii, bu çerçevede, biz AK PARTİ olarak
iktidarda olduğumuz dönemler içerisinde, bu uluslararası
standartların ve normların bize yüklediği sorunlar çerçevesinde
ve medeniyetimizden aldığımız tasavvur gereğince, bu
yazılanların aynı şekilde ete kemiğe bürünmesi, fiziki
şartlara kavuşması konusunda da pek çok ilke imzalar attık.
O sebeple de hem fiziki şartların iyileştirilmesi hem orada
görevli personelin kurulan eğitim merkezleriyle bir şekilde
irtibatlandırılarak bazı konularda bilinçlenmesi anlamında
faaliyetlerde bulunduk. Onun ötesinde, bu işin sadece Adalet
Bakanlığı boyutu olmadığını, olayın
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili olduğunu,
Millî Eğitimle ilgili olduğunu, belki bir anlamda Diyanet
İşleri Başkanlığıyla ilgili olduğunu da
bilerek o kurumların da bu meseleye katkı sağlaması ve bir
şekilde çözüm oluşturması için de ortak çalışmalar
yapmış olduk. Tabii, bu yapılan çalışmalarda biz
Hükûmet olarak Şunu yaptık, bunu yaptık, şu iyileştirmeyi
yaptık veya şunları da yapıyoruz. diye detaylı
anlatacak değiliz ama bunların tamamında ve esasında,
merkez olarak biz, kurulduğumuz günden itibaren, hem parti
politikalarımızda hem seçim beyannamelerimizde hem de seçim
bildirgelerimizde demokratikleşme ve insan hakları konu
başlıkları altında, cezaevi şartları ve
mahkûmlarla ilgili birtakım iddiaların
araştırılmasıyla ilgili azami hassasiyet gösterme konusunda
ciddi birtakım yeni adımlar attık.
Hatırlarsanız, daha önceki koğuş
sistemlerinin, çok sayıda mahkûmun bir arada olduğu, fiziki
şartların yetersiz olduğu, yeme içme, birtakım
kitapları elde etme, okuma imkânlarının az olduğu,
görüşlerinin yapılamadığı, birtakım aile
ilişkilerinin gerçekleşemediği sistemlerden, belki,
uluslararası normlara çok daha uygun noktaya getirerek cezaevi
şartlarıyla ilgili iyileştirmelerde bulunduk.
Yine, farklı inanç gruplarından olmak
üzere, kendi inançları üzerinden yaşam hakkına sahip
olmalarına imkân sağlayacak tedbirler, yeme içme kaliteleri ve
özellikle oradaki mahkûmların, belki ana dilinde ziyaretçileriyle
konuşması ve görüşmesi konusundaki tüm yasal engeller de
kaldırılmış oldu. Yine, fiziki şartlar iyi de olsa,
birtakım maddi imkânlar sağlanmış bile olsa orada bu
işleri hayata geçirecek personelin bu konudaki hassasiyetlerini de azami
düzeye çıkarmak için ciddi eğitimlerden ve bilinçlendirme
toplantılarından geçirildiğinin de bilinmesinde fayda görüyorum.
Buna ilave olarak denetimli serbestliğin, adli
kontrolün, elektronik kelepçenin, izleme kurullarının ve infaz
hâkimliklerinin de bu konudaki birtakım istismarların, birtakım
iddiaların araştırılması ve bir insan hakkı
ihlaline sebebiyet verilmemesi anlamında ciddi tedbirleri olduğunun
da bilinmesini özellikle istirham ediyorum.
Bugün, burada, özellikle İzmir 4 No.lu T Tipi
Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlalleriyle ilgili
bu ay başından itibaren başlayan ve özellikle oradaki
mahkûmların belki toplu bir hâlde isyana, devlete başkaldırmaya
dönük çağrıları sebebiyle bir kamuoyu oluştuğunun da
hepimiz farkındayız. İzmir 4 No.lu T Tipi Cezaevinde 898
hükümlü, 120 tutuklu bulunmaktadır. Bunların içinde terör örgütü
mensubu 52 hükümlü, 7 de tutuklu vardır. Bu kişilerin sayıma
çıkmama, orada bulunan diğer mahkûmları da isyana teşvik,
bir şekilde dışarıyla ilgili irtibat sağlama,
dışarıdaki terör eylemlerine destek veren veya bizzat
katılan teröristlere dönük mektup ve telgraf yazma, onları destekleme
ve teşvik etme, heyecanlandırma girişimleri sebebiyle yine kanun
ve nizamlara ve ilgili yönetmeliklere göre uygulanan tedbirlere karşı
bir protestonun ve bir şekilde başkaldırının
olduğunu da bilmek lazım.
Tabii, bizler bu konularda, cezaevlerinin insan
hakları ihlalleri konusunda azami hassasiyet göstermesi gerekliliği
konusunda hiç tereddüt ortaya koymuyoruz çünkü biz İnsanı yaşat
ki devlet yaşasın. düsturuyla siyaset yapan bir partiyiz. O sebeple,
insan hakkı ihlallerine, işkenceye, kötü muameleye sıfır
tolerans ortaya koyan ve bu konudaki her türlü iddiayı araştıran,
nihayetlendiren ve sonuca varan bir iktidarız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Tam
12 bin işkence vakası var, 12 bin.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Daha önce eski Türkiye
özlemi içerisinde farklı faili meçhullerin, bir şekilde oradaki
isyanların, başkaldırıların ve oradaki kötü
muamelelerin iktidarımız döneminde azaldığının,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden dosya sayısının
bu konuda azaldığının da hepimiz farkındayız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
İşkence sayısı 12 bin, cezaevinde ölenlerin
sayısı 515 sizin iktidarınız döneminde.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Zaten süreç
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi üyeleri tarafından ve bizim
Mecliste oluşturduğumuz alt komisyonlar tarafından devamlı
denetlenmekte, izlenmekte ve bir anlamda bu konuda her türlü hassasiyet
gösterilmektedir. Tabii ki biz tamamının ortadan
kalktığı, iddiaların asılsız olduğu veya bu
konuda bazı eksikliklerin var olabileceği gerçekliğini de göz
ardı etmiyoruz. O sebeple bu konuda ilgili-ilgisiz, muhatap veya olmayan
kurum veya kuruluş veya şahıs olmak üzere her yerden gelen
talebe karşı bir araştırma yapmak, varsa tekliflerini,
tavsiyelerini, tenkitlerini, taleplerini almak konusunda da Hükûmet olarak,
Bakanlık olarak azami gayreti gösteriyoruz. Ancak, değerli
arkadaşlar, cezaevleri kolektif hareketlerini, kolektif reaksiyonun
gösterileceği platformlar değildir. Terörün amaçlarının
canlı ve diri tutulmasına imkân sağlayacak
başkaldırıların, kamuoyu oluşturma gayretlerinin
yapılabileceği fizikî mekânlar da değildir. O sebeple, bu
dengenin muhafaza edilmek suretiyle meseleye yaklaşılması ve
üzerinde önemle durulması da son derece önemlidir değerli
arkadaşlar.
Biz, Medrese-i Yusufiye kültüründen ve
medeniyetinden geliyoruz ve yine biz Pınarhisar Cezaevini çok iyi bilen
bir siyasi partinin mensuplarıyız. O sebeple, bu konular üzerinde bir
şekilde hata, kusur, hatta kasta varan bir yafta ve
yapıştırmanın üzerimize yapışmayacağı
da herkesçe malumdur.
O sebeple, değerli arkadaşlar, zaten bu
konudaki yaklaşımlarımız açık ve sarih olmakla
birlikte, var olan komisyonumuz altında, alt komisyonlarca bu meselenin de
takip edildiği, incelendiği ve hiçbir şekilde göz ardı
edilmeksizin meseleye insan hakları bağlamında
yaklaşıldığı gerçekliğinden hareketle HDP grup önerisiyle
yeni bir araştırmanın yapılması konusundaki talebe
karşı olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Alparslan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum...
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ancak bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Önce yoklama isteminde bulunan sayın
milletvekillerini ismen tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Yalım, Sayın Gürer, Sayın Tanal,
Sayın Tümer, Sayın Tarhan, Sayın Hakverdi, Sayın Çamak,
Sayın Özdemir, Sayın Gökdağ, Sayın Şeker, Sayın
Altaca Kayışoğlu, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın
Akaydın, Sayın İrgil, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Usluer,
Sayın Özdiş, Sayın Temizel.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından,
İzmir Aliağa 4. No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde yaşanan
keyfî muamele, işkence ve şiddet iddialarının
araştırılması amacıyla 8/6/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun,
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları tarafından,
Avrupa ülkelerinde verilen mazot destek priminin ülkemizdeki nakliyecilerimize
neden verilmediğinin araştırılması amacıyla
31/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Sayı: 185 22/6/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/6/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve
arkadaşları tarafından, Avrupa ülkelerinde verilen mazot destek
priminin ülkemizdeki nakliyecilerimize neden verilmediğinin
araştırılması amacıyla 31/3/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (418 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 22/6/2016
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde lehte ve aleyhte söz isteyen sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Lehte ilk konuşmacı Özkan Yalım,
Uşak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
Sayın Divan, çok değerli çalışma arkadaşlarım ve
de bizi izleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; sizleri saygı
ve sevgilerimle selamlıyorum.
Bu konuşmamı, ulaştırma
sektöründen kamyoncu, nakliyeci, otobüsçü, bütün dallarda olan, Türkiye Cumhuriyetinde
yaşayan bütün vatandaşları ilgilendirdiği için onların
da dinlemesini özellikle belirtiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk ekonomisinin en
önemli can damarlarından birisi olan nakliye ve ulaştırma
sektörünün
Bu sektörde geçimini sağlayan, Türkiyede 4 milyon kişi
bulunmaktadır yani her 20 kişiden 1isi, Türkiyede,
ulaştırma sektöründen yemek yemektedir, ekmek yemektedir, geçimini
sağlamaktadır.
Sektörün, ulaştırma sektörünün 12 ton ve
üzeri olan, profesyonel olan 217.056 adet otobüsü bulunmaktadır, 804.319
adet de kamyon ve tır bulunmaktadır. Bizim yaşamamızı
sağlayan, içtiğimiz sudan yediğimiz ekmeğe, giydiğimiz
ayakkabıya, oturduğumuz koltuğa kadar taşıyan, olmazsa
olmaz olan, hayatımızın devam etmesini sağlayan
ağır vasıta ve otobüs firma sahiplerine Avrupada bu konuda
destek verilmektedir. Avrupada bunun adına da accise denilmektedir yani
mazot prim desteği, 12 ton ve üzerine verilmektedir. Avrupada bu 12 ton
ve üzerine verilen primin adı da accisedir. Verilen rakam alınan
litre başına 8 cent/eurodur, Türkiyede de bunun
karşılığı 25 kuruştur. Türkiyede bu
verilmemektedir.
Türkiyedeki nakliyecinin,
otobüsçünün, kamyoncunun ciddi derecede zor günler
yaşadığını göz önünde bulundurarak verdiğim
önergenin siz değerli bütün milletvekili arkadaşlarım
tarafından da destek görüp nakliye sektörünün ayakta kalması
adına, sektörü canlandırmak adına desteklerinizi beklemekteyim.
Özellikle otobüsçünün,
kamyoncunun giderlerinin 2016 yılında çok daha
arttığını görmekteyiz. Biliyorsunuz, trafik sigortası
yüzde 300 arttı; aynı şekilde kasko, yüzde 200 zam geldi,
arttı; MTV yüzde 10 arttı; bunun yanında, K belgelerine tabii ki
artış yapıldı. Dünyanın en pahalı mazotunu
Türkiyede faaliyet gösteren ulaştırma sektörünün
kullandığının da özellikle altını çizmek
istiyorum, en pahalı mazotu kullanıyorlar.
Peki, gelelim diğer
giderlerine. Biliyorsunuz, çok az bir süre sonra açılacak olan İzmit
Körfez Geçiş Köprüsü yani Osman Gazi Köprüsü rekor üzerine rekor
kırmakta. En pahalı geçişe, dünyanın en pahalı geçişine
sahip; 35 dolar+KDV yani tam tamına 121 TL. Gerçi, son günlerdeki
aldığımız haberlere göre, bir düşüş
yapılacağı söyleniyor ama -90 TLye düşeceğiyle
ilgili- bunun da son derece, hâlâ yüksek olduğunun altını çizmek
istiyorum çünkü nakliyecinin sırtındaki yükün çok fazla
olmasından dolayı.
Aynı şekilde,
otoban fiyatları. Biliyorsunuz, mevcuttaki, çok kullanılan E5in
üzerindeki İstanbul-Edirne Otobanının, İstanbul-Ankara
Otobanının fiyatları belli. Bir tanesinin, Edirneye gidenin uzunluğu
212 kilometredir, 7,5 TL ödenmektedir; Ankaraya ise 370 kilometreye 17,5 TL
ödenmektedir.
Peki, yeni açılacak olan
Kuzey Marmara Otoyolunun fiyatı neydi, onu da özellikle belirteyim:
Bakın, 156 kilometreye 61 TL ödenecek. Mevcuttaki otobanların 10
katı, 9 katı daha yüksektir. Yani ulaştırma sektöründe
yaşayan, ekmeğini çıkaran vatandaşların önümüzdeki
günlerinin karanlık günler olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
Çünkü, yapılan yanlış ihalelerden dolayı nakliyeciyi zor
durumda bırakıyorsunuz, daha da zor durumda bırakmak için
yanlış ihaleler yapıyorsunuz. Yaptığınız
ihalelerde, Osmangazi Köprüsünden eğer günde 40 bin araç geçmezse, her
geçmeyen araç karşılığında
adet başına 121 TLnin Türkiye Cumhuriyeti kasasından
karşılanacağını hep birlikte biliyoruz. Bunu da
bilmeyenlere özellikle anlatmak istiyorum. Yani, sizlerin
yaptığı yanlış ihalelerle, Türkiye Cumhuriyeti
kasasını boşalttırıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Vekilim, yatırım maliyetini kim karşılamış?
ÖZKAN YALIM (Devamla)
Yanlış yaptığınız ihalelerden dolayı
Sayın Vekilim. Aynen, biraz önce dediğim gibi, vatandaşı
soyduruyorsunuz, kendi kasamızı da soyduruyorsunuz.
Gelelim, trafik
sigortasındaki duruma: 2015 yılında, nakliyeci kardeşimizin
kullandığı tırın, kamyonun, tam tamına 3 kat
sigortasının arttığını söylemiştim. Bununla
ilgili önergeler verdim. Sayın Bakanımız burada, Sayın
Mehmet Şimşek burada çünkü birazdan ona da bir sorum olacak; onun
bana yazılı verdiği ve de hatalı olduğu metnini de ona
okuyacağım.
Trafik poliçelerinde indirim istedik çünkü gereksiz
vergilendirme var üzerinde. 2012 yılında sizlerin
çıkardığı, AKP Hükûmetinin çıkardığı
bir kanunla SGKya yüzde 10 destek alıyorsunuz trafik poliçesinden, yüzde
5 BSMV alıyorsunuz, yüzde 5 bütçeye alıyorsunuz, yüzde 2 de ekstra
trafik giderleri için alıyorsunuz. Peki, yüzde 5lik BSMV ile yüzde 10luk
SGKnın trafik poliçesinde ne işi var arkadaşlar? Neden
kamyoncunun üzerine her şeyi yüklüyorsunuz? Sayın AKP
milletvekilleri, sayın bakanlar; inin kamyoncunun üzerinden, kamyoncu
sizin yükünüzü taşıyor ama onun ödediklerine de hâlâ daha fazla ek
vergi getirmekten lütfen vazgeçiniz.
Aynı şekilde, köprü geçiş
fiyatlarını söyledim, bunların indirilmesini özellikle
belirtiyoruz, kaskonun indirilmesini, mazotun indirilmesini çünkü nakliyeci
taşımazsa inanın, hepiniz mağdur kalırsınız,
evinizde yiyeceğiniz ekmeğe, içeceğinize, oturacak
olduğunuz koltuğa bile muhtaç kalacaksınız. Onun için,
vermiş olduğumuz önergeye sizden destek bekliyoruz.
Değerli nakliyeci kardeşim, kamyoncu
kardeşim, otobüsçü kardeşim; sizleri özellikle uyarıyorum
buradan, biraz sonra oylanacak olan bu önergeye eğer AKP'li milletvekili
arkadaşlarımız onay vermezse bilin ki sizin batmanıza sebep
olacak kişilerdir. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelelim Sayın Bakana: Sayın Bakan da
şans eseri bugün burada oldu. Sayın Bakana bir soru önergesi
vermiştim ve de soru önergesi 16/3/2016 tarihinde, trafik poliçelerindeki
alınan katkılardan dolayı. Sayın Bakan ve de Hazine
Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü bakın,
trafik poliçesinden neler kesildiğini bile bilmiyor arkadaşlar; bunu
özellikle belirtiyorum. Sayın Bakan, sizin müsteşarlarınız
trafik poliçelerinden neler kesildiğini bilmiyor. Ben biraz
önce anlattım, dedim ki yüzde 5lik bütçeye gelir kaydediliyor, kesiliyor;
bir. BSMV kesiliyor yüzde 5. Trafik levhalarına vesaireye destek için de yüzde 2
kesiliyor. Ama en önemli olan, 2012 yılında sizin
çıkardığınız bir kanunla SGKya kesilen yüzde 10luk
desteği buraya yazmamışsınız verdiğiniz
yazılı cevapta. Yani eksik bilgiye sahip olduğunuzu, sizin
müsteşarınızın bilmediğini ben buradan
yazılı olarak ispatlıyorum.
Kamyoncunun, nakliyecinin
ayakta kalması için, oldukça zor şartlarda ödediği trafik
poliçesi
Çünkü, bakın, 2015 yılında bu tırın, bu
kamyonun 2.500 lira olan trafik poliçesinin minimumu 2016 yılında
6.370 lira; 8 bin lira, 9 bin lira olanlar var. Uşakta
yaptığım araştırmalarda -hatta kamyoncu
arkadaşlarımız trafik poliçesini yaptırabilmek için
bankadan kredi çektiler- bankadan kredi çekip trafik poliçesini ödüyorlar. Onun
için, bu konuda da indirime gitmenizi sizden özellikle rica ediyorum. Buradan
da kamyoncu arkadaşlarımızın hakkını savunmaya
devam edeceğim. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Nakliyeci ve kamyoncu
arkadaşlarımızın ayakta kalabilmesi adına, tekrar
uyarıyorum, bu önergenin desteğini sizden, hepinizden rica ediyorum.
Teşekkür ederim,
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi aleyhinde Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Koçer.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin nakliyecilere mazot desteği verilmesinden bahisle Meclis
araştırması açılmasına ilişkin grup önerisinin
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu önergeyle ilgili
konuşmadan önce, genel ekonomik durumu ve gelişmelere ilişkin
birkaç hususu ve görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünyada ticaret geriliyor. Dünyanın her
tarafında ve özellikle Avrupada büyük bir büyüme sorunu var. Bu büyüme
sorununa rağmen ve oralardaki ekonomik krizin devamına rağmen,
Türkiye son yıllarda ve 26 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ediyor ve
2016 yılı ilk çeyrekte de yüzde 4,8 büyümeyle dünyada 5inci
sırada, Avrupada 1inci sırada yer alıyor. Bu tespiti öncelikle
yapmak istiyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nüfus
artışı ne?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) - Sanayi üretiminde
2016 ilk çeyreğinde güçlü bir büyüme belirtisi var ve gelen rakamlar
sanayi üretiminin 2016dan itibaren artışa geçtiğini gösteriyor.
İşsizlik rakamları sekiz aydan sonra
yüzde 10,1 seviyesine geriledi. Biz, sezon ve ekonomik gelişmeleri de
dikkate aldığımızda, önümüzdeki aylarda
işsizliğin yine tek haneye düşeceğini görüyoruz.
AR-GE harcamalarında son on yılda 3 kat
artış oldu ve 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye, AR-GE
harcamalarında 6 milyar TLlik bir harcama gerçekleştirdi. Bu
yaklaşık bir önceki yıla nazaran yüzde 10luk bir
artışa tekabül ediyor.
En önemlisi değerli arkadaşlarım,
enflasyonda çok başarılı bir döneme girildi ve mayıs
ayında aylık bazda 0,58e, yıllık bazda yüzde 6,58e gerilemiş
oldu Türkiyede enflasyon rakamları.
Bütün bunları niye söylüyorum? Bütün bunlar,
aslında, bir makro politikanın sonucunda geniş bir resim,
bakabileceğimiz ekonomik durum. Bütün bunlara
baktığımız zaman Evet, büyüme var ama nereden büyüdük?
soruları geliyor, Evet, büyüme var ama bu çeyrekte şuradan büyüdük,
bir başka sektörümüzde sıkıntı var. denebiliyor. Evet,
bunlar genel rakamlar, sıkıntıda olan sektörlerimiz, büyüme
sorunu yaşayan sektörlerimiz olabilir. Bütün bunları da
bakanlıklarımız çok yakın takip ediyor ve şu anda
hazırlamış oldukları geniş kapsamlı bir destek
paketi içerisinde de bütün bu sektörlere yönelik bu tartışmaları
geride bırakacak çalışmalar yapıyor. Özellikle KOSGEB
destekleriyle lojistik sektörüne 40 bin TL üst limitli bir lojistik
desteği sağlanıyor. Lojistik sektöründe olan KOBİlerimiz,
ihracat gerçekleştirdikleri her yeni ülke için 40 bin TLye varan nakliye
ve sigorta giderlerini karşılamalarına yönelik bu destekten
yararlanabiliyor ve çok kolay, hiçbir prosedürle uğraşmadan, direkt
başvuruyla birkaç gün içerisinde bu desteği alabiliyor.
Yine, KOBİGEL Destek Projesi kapsamında,
ulaştırma sektörümüze hızlı büyümeleri için 300 bin TL geri
ödemesiz ve 300 bin TL de geri ödemeli olmak üzere toplam 600 bin TLlik
desteklerle makine, ekipman, tanıtıcı reklam gibi
ulaşım ve lojistik için istifade edebilecek kredi desteği
veriliyor.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak
on dört yıllık icraat dönemimizde en çok önem verdiğimiz ve
yatırım yaptığımız alanlardan birisi,
şüphesiz ki ulaştırma ve lojistiktir. Partimiz, büyük
ekonomilerin can damarları olan ulaştırma ve lojistik
altyapılarının gelişimine ve bu sayede ülkemizin
rekabetçiliğinin artırılmasına özel önem göstermektedir.
Ülkemizin rekabet gücüne ve toplumumuzun yaşam kalitesinin yükseltilmesine
katkı sağlayan, güvenli, ekonomik, konforlu, hızlı ve
çevreye duyarlı hizmetlerin sunulduğu, kombine
taşımacılığın ve lojistik merkezlerin etkin bir
şekilde hayata geçirildiği bir ulaştırma, lojistik
sisteminin oluşturulması da hedefimizdir.
Geçtiğimiz on dört
yıllık dönemde ülkemizin bütün dünyada gıptayla bakılan
devasa ulaşım projelerini hayata geçirebilecek güce sahip
olduğunu dünyaya gösterdik. Yaptığımız
yatırımlarla ülkemizin ulaştırma alanında tıkanan
damarlarını açtık; kuzey ile güneyi, doğu ile
batıyı, oluşturduğumuz ulaşım akslarıyla
bütünleştirdik. Otoyollar, bölünmüş yollar, havalimanları,
hızlı tren hatları, limanlar ve tersaneler, akıllı
iletişim sistemleri iktidarlarımızın başarı
hanesinde yer aldı. Seksen yılda yapılan ulaşım
yatırımlarının kat kat fazlası on dört yılda
yapılabildi. Kara ulaşımında güvenliği artırmak,
yollarımızı dünya standartlarında kaliteli bir çehreye
kavuşturmak da bu dönemde bizlere nasip oldu. Kara yolu
taşımacılığı sektöründe reform niteliğinde
düzenlemeler yapıldı. Bu dönemde mesleki ve mali yeterlilik ile
mesleki saygınlık ilkeleri mevzuata taşındı. Bu
yeterliliklere sahip işletmelerin faaliyet gösterdiği
kurumsallaşmış bir taşımacılık sektörünün
temelleri atıldı. Yine, işletmelerimizin rekabet gücünü
artırmak, pazarlama imkânlarını kolaylaştırmak ve
kombine taşımacılığını etkili hâle getirmek
amacıyla lojistik merkezler kuruldu. Tüm bunların yanı sıra
lojistik sektörüne yönelik Ekonomi Bakanlığımızın
uygulamaya koyduğu çeşitli muafiyet ve destekler olduğu gibi, bu
desteklerin artırılmasına yönelik çalışmalar
sürdürülmektedir. Lojistik sektörümüz, nakliye sektörümüz bizim için özel önem
taşıyan ve değer verdiğimiz bir sektörümüzdür. Önümüzdeki
günlerde lojistik sektörüne, taşımacılığa ve nakliyeye
yönelik yeni destekler kamuoyuna açıklanacaktır. Bu anlamda, bu
çalışmalar şu anda sürdürülmektedir. Bu
çalışmaların neticesini de önümüzdeki günlerde hep birlikte
alacağız.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Koçer.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi lehinde Muharrem Varlı, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Tabii, nakliyeciler bu ülkede bir sürü problemli teşekkülden
bir tanesi. Onlar da aynı çiftçiler gibi, esnaflarımız gibi,
iş yapmaya çalışan, alın teriyle para kazanmaya
çalışan herkes gibi sıkıntılar içerisindeler. Onlarla
ilgili, burada, on dakikada belki anlatacaklarımız yeterli olmayacak
ama en azından, belki dertlerinin bir kısmına çözüm üretmiş
olacağız.
Bir defa, akaryakıt fiyatları çok
pahalı. Gerçekten, dünyanın en pahalı mazotunu hâlâ Türkiyede
biz tüketiyoruz. Gerek çiftçimiz gerek üreticimiz gerekse taşıma
yapan esnafımız bu manada dünyanın en pahalı mazotunu
tüketiyor. Avrupa ülkelerinde bu sektöre yardım yapılırken, prim
desteği verilirken bizim ülkemizde ne yazık ki böyle bir uygulama
yok. Dolayısıyla, taşımacılık yapan
esnafımız, kamyoncu esnafımız ve yolcu taşıyan
yolcu otobüsü sektörü, mazot çok pahalı olduğu için ne yazık ki
10 numara yağ koyuyorlar araçlarına ve tabiatın kirletilmesinde,
havanın kirletilmesinde de bu, çok etkili bir rol oynuyor. Ama ne
yapsın? Yani adam mazot koyacak parayı bulamayınca 10 numara yağ
koyarak evinin rızkını, alın terinin
karşılığını kazanmaya çalışıyor.
Yine, bunların almak zorunda oldukları
belgeler var. Bunlardan en önemlisi de K belgesi yani nakliye
firmalarının en çok zorlandığı konulardan bir tanesi
de bu K belgesi. O kadar pahalı ki artık onların ceplerindeki
kazançlarını alıp bir taraflara aktaracak kadar, kendi
güçlerini, kendi çalıştıklarını, emeklerini K
belgesine yatıracak duruma geldi kamyoncu esnafı,
taşıyıcılar.
Yine, kasko, trafik sigortası oldukça
pahalı. Bununla ilgili her gün Yapacağız, düzenleyeceğiz
Torba yasada bir düzenleme yapıldı ama şu anda piyasaya
yansıyan hiçbir şey yok, hâlâ kasko ve trafik sigortası çok
pahalı.
Değerli arkadaşlarım, lütfen, bu
problemleri
ÖZKAN YALIM (Uşak) Avrupanın en
pahalısı sayın vekilim, Avrupanın en pahalı trafik sigortası.
MUHARREM VARLI (Devamla) Evet, hâlâ
Avrupanın en pahalısı Türkiye'de, aynı mazotta olduğu
gibi, hâlâ Avrupanın en pahalısı Türkiye'de.
Dolayısıyla bunlara çözüm üretmemiz lazım. Bakın, biz bunlara
çözüm üretmezsek -buradan ekmek yiyen binlerce insanımız var,
milyonlarca insanımız var, onların aileleri var- bu insanlar
mağdur duruma düşecekler, bu insanların kazançlarını
ellerinden almış, başkalarının ceplerine aktarmış
olacağız.
Değerli arkadaşlarım, peki, buraya
çıkan arkadaşlarımız şu konuşmayı
yapıyorlar, özellikle Hükûmet kanadından: Hangi sektörle ilgili
olursa olsun vermiş olduğunuz araştırma önergesinde biz bu
sektörün üreticilerini çok seviyoruz veya bu sektörde iş yapan
insanları çok seviyoruz ama biz bu önergenin aleyhindeyiz. Ya, yani Bu
ne lahana turşusu bu ne perhiz. demezler mi ya? (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ya,
eğer gerçekten seviyorsanız kardeşim, gelin, verelim
araştırma önergesine oyu, desteği, çıkalım bir
araştıralım, bu adamlar ne düşünüyorlar, ne yiyorlar, ne
içiyorlar, nasıl para kazanıyorlar araştıralım, ondan
sonra da gelelim buraya bir rapor sunalım ve bu rapor doğrultusunda
da düzenlemeler yapalım. Ama yok, sadece afaki nutuklarla burada o
insanları sevdiğinizi söylüyorsunuz. Yani değerli arkadaşlarım,
çözüm üretmek merkezidir Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu araştırma
önergeleri de bunun için veriliyor zaten, boşuna verilmiyor.
Şimdi, bakın, Hükûmetin vermiş
olduğu sözler var. İşte, 12 Mayıs 2015 tarihinde Sayın
Davutoğlu Başbakanken burada şoför esnafıyla
yapmış olduğu bir toplantıda Alın yeni
aracınızı, aracınızın KDVsini, ÖTVsini biz
verelim. demişti. Var mı böyle bir uygulama şu anda? Yok, yok.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yok, özellikle ticari
taksilerin buna ihtiyacı var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok, olmuşu da yok,
olacağı da yok.
MUHARREM VARLI (Devamla) Yani değerli
arkadaşlarım, ama bunun karşılığında
bakın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz seçim beyannamemize neler
koymuşuz, burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Kamyon, otobüs,
dolmuş ve taksi şoförlerine yıpranma payı verilecek., Yük
ve yolcu taşımacılığı yapan esnafımıza
vergisiz akaryakıt verilecek. yani KDV ve ÖTVden
arındırılmış, Yetki belgeleriyle ilgili uygulamalar
ve ücretler yeniden düzenlenecek., Korsan
taşımacılığa fırsat verilmeyecek. ki şu
anda Türkiye'nin en büyük problemlerinden birisi de budur, korsan
taşımacılıktır, yine Esnaf ve sanatkârların
geçmiş hizmetlerine borçlanma hakkı verilecek., Çıraklık
eğitimi ve mesleki eğitimi özendiren özel destekler uygulanacak.
gibi tamamen şoför esnafına yönelik, şoför esnafını
koruyan, şoför esnafını destekleyen, seçim beyannamemizde,
vaatlerimiz vardı; hatta bunlardan bir tanesini de işte, bu ÖTV ve
KDVyle alakalı konuyu Sayın Başbakan gündeme getirdi ama
şu ana kadar bununla ilgili daha herhangi bir şey
gerçekleştirmediniz.
Yine, bakın, Sayın Cumhurbaşkanı
bankalara sesleniyor, diyor ki: Ya, faiz oranlarını düşürün.
Merkez Bankası her gün faiz oranlarını düşürüyor, FEDi
bekliyorlardı, FED de faiz oranında herhangi bir değişiklik
yapmadı ama şu anda bankalardaki faiz oranları hâlâ yüksek
seyrediyor yani eğer siz bunda samimiyseniz önce Ziraat Bankası ile
Halk Bankasındaki faiz oranlarını bir düşürün kardeşim
ya, bir düşürün; ondan sonra diğer bankalar arkası arkasına
gelir. Bu da esnafa büyük bir katkı sağlayacaktır yani ticaretin
canlanmasına da büyük bir katkı sağlayacaktır ama bu konuda
da bir gelişme yok, ancak afaki nutuklarla anlatılan, burada efendim,
insanların hoşuna gidecek veya onları tamamen kendilerine yönlendirecek
şeyler.
Yine, tabii, kamyoncu esnafını
konuşurken burada çiftçilerimizi de görmezden gelemeyiz; çiftçilerimiz de
şu anda dünyanın en pahalı mazotunu tüketiyorlar. Bakın,
Avrupa Birliği ülkelerinde, Yunanistanda, o Ekonomisi çökmüş.
dediğimiz Yunanistanda mazot eski parayla 2 milyon 800 bin, yeni parayla
2,8 lira. Yani, şimdi, Yunanistan, çiftçisine bu parayla mazotu
verebiliyorsa biz Dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisiyiz.
diye böbürlenirken neden çiftçimize bu mazotu veremiyoruz kardeşim ucuz? Niye
veremiyoruz yani? Kim tutuyor bizim elimizi, kim tutuyor sizin elinizi? (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Şu anda 4,60.
ERKAN HABERAL (Ankara) 4,5 liradan veriyoruz; 4,5
liradan.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Hani Ucuz mazot
vereceğiz. demiştiniz, Mavi mazot vereceğiz. demiştiniz;
yok böyle bir şey.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yeşil, yeşil!
Yeşil mi, sarı mı, mavi mi?
MUHARREM VARLI (Devamla) - Hatta biz seçim
beyannamemize koyduğumuzda, seçim meydanlarında bunu dile
getirdiğimizde Sayın Cumhurbaşkanı Bu bir hak
gasbıdır. demişti. Şimdi, hak gasbıysa, şu anda
turizm işletmeciliği yapanlar, yat ve kotra sahipleri ucuz mazot
kullanıyorlar. Tamam, turizm sektöründe bir kriz var, turizm sektörü
şu anda belki ucuz mazot kullanmalı, buna amin diyoruz ancak yat ve
kotra sahiplerinin ucuz mazot kullandığı bir ülkede, siz hâlâ
çiftçiye ucuz mazot kullandırmaya hak gasbı diyorsanız,
Allahtan korkun derim, başka bir şey demem ben size.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bununla ilgili önergeler
verdik.
MUHARREM VARLI (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakınız, biz üreticimizi korumakla mükellefiz.
Eğer bugün üreticimiz buğday üretmezse evinizde ne bulgur
yiyebilirsiniz ne ekmek yiyebilirsiniz, en temel gıdadır bu.
Yine, üreticimiz yaş meyve ve sebze üretmezse
evinizde hangi sebzeyi nasıl tüketeceksiniz? Onları da mı
dışarıdan ithal edeceksiniz yoksa? Yani zaten her şeyimiz
dışarıdan ithal geliyor, onları da buyuralım gidelim,
patlıcanı, patatesi, soğanı, domatesi
dışarıdan ithal getirelim. Herhâlde bundan da memnuniyet duyarsınız
çünkü sizin ithalata dayalı bir ekonomik anlayışınız
var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tohumu
dışarıdan geliyor.
MUHARREM VARLI (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, mazot, bu ülkede bir an önce ucuzlatılmalı ve
gerçekten, çiftçiye, üretim yapan çiftçiye, kamyoncu esnafına ve bu
konularda yolcu taşıyan esnaflarımıza ucuz mazot temin
edilmeli, prim desteği verilmeli
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hak eden sektörlere...
MUHARREM VARLI (Devamla) Hak edenlere verilmeli
tabii ki.
Eğer biz çiftçimizi desteklemezsek
Bakın,
geleceğin en önemli şeyi gıdadır. Son yıllarda bütün
ülkelerin çok önem verdiği şey gıdadır. Belki petrol de
önemini koruyacak, enerji de önemini koruyacak ama aç
dolaşamazsınız arkadaşlar. Açken arabaya mazotu koyup
çalıştırmak hiç aklınızdan geçmez. Aç
kalırsanız ne mazotun sizin için bir ehemmiyeti vardır ne de elektriğin
sizin için bir ehemmiyeti vardır.
Onun için, biz üreticiyi desteklemek
mecburiyetindeyiz, bu mazot fiyatlarını bir an önce düşürmek
mecburiyetindeyiz.
Hak gasbı konusunu da tekrar sizlerin ve
milletimizin vicdanına sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Varlı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Mustafa Şükrü Nazlı, Kütahya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Nazlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Vekilim, neresi
aleyhinde olacak bunun, yapmayın ne olur ya!
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Dinle, dinle.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kamyoncuya, nakliyeciye
destek istiyoruz, aleyhinde çıkıyorsunuz ya!
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) - Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu,
12 ton ve üzeri nakliyecilik yapan esnafımıza mazot desteği
sağlanmasıyla ilgili Meclis araştırma önergesinin
aleyhinde, AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Tabii, burada arkadaşlarımızın
bahsettiği konular var. Mazot desteğinden bahsettiler; nakliyeci
esnafına verilen benzin ve mazotta destek sağlanmasını
istiyorlar. Konular, aslında, birbiriyle bağlantılı. Bütün
dünya ülkelerinde bu konulara bakış açışı
açısından bazı farklılıklar var, temel bazı
anlayışlar var; bunların bir yönü mazot desteğidir, bir
yönü de nakliyeci esnafına verilen mazot ve benzindeki sübvansiyondur yani
ikisini birden vermiyor, ya birini tercih ediyor ya birini tercih ediyor. Hatta
son olarak ben bu konuyla ilgili genel değerlendirmeye geçmeden önce, tam
da sorunun cevabını şu notla vermek istiyorum: Aslında bu
uygulama, bahsettiğiniz mazot ve benzindeki sübvansiyon dünya genelinde
vazgeçilen bir uygulama; sadece Hindistan bu uygulamayı devam ettiriyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Hayır Vekilim,
şu anda Avrupanın 8-9 ülkesinde accise desteği veriliyor.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) - Bir müsaade
edin. Ben sizleri dinledim. Ben de söz hakkımı kullanayım, daha
sonra itiraz edersiniz.
Çünkü, tabii, benzindeki, petrol fiyatlarındaki
yükselişten dolayı bu cazip olmaktan çıktı ve bu ülkeler,
G20nin son toplantısında alınan ortak önergede ülke
başkanları yakıt sübvansiyonlarının kesilmesi yönünde
ortak karar aldı. Ayrıca, dünyada Kyoto Sözleşmesi var,
biliyorsunuz. Fosil yakıtların çevreye verdiği karbondioksit ve
benzeri zararlardan dolayı Kyoto Sözleşmesine, Türkiye'nin de taraf
olduğu ve imza attığı sözleşmeye göre artık
bundan sonra enerji ihtiyacımızı neyle karşılıyoruz?
Daha çok, yenilenebilir enerji kaynaklarından. Dolayısıyla, G20
ülkeleri de fosil yakıtlardaki teşviklerini keserek bundan sonra
biyoyakıt destekleme kararı alıyor. Cumhuriyet Halk Partisi gibi
yenilikçi ve çağdaş olduğunu iddia eden bir partinin herhâlde
gündemi daha yakinen takip etmesi
Bu, şimdi, daha çok popülist bir
siyasete giriyor, kusura bakmayın ama.
Şimdi, vatandaşımıza her konuda
bir şeyler vadedebiliriz. Ülke kaynaklarını, üretimini, gelirini
hesap etmeden ortaya attığımız, vatandaşa, nabza göre
şerbet tabirinden ifade ettiğimiz her türlü şey popülizme
girer. İnanın, bu ülke popülizmden çektiğini hiçbir şeyden
çekmedi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ya,
yatı, katı olanlara o fiyatla veriyorsunuz da çiftçiye niye
vermiyorsunuz?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Bakın,
arkadaşlar, bu ülke geçmişte kaynaklarını doğru
kullanmadı
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Gemiciği olanlara veriyorsunuz ya.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla)
imkânlarını doğru kullanmadı ve bundan önce, 1990lı
yıllarda gerçekten uçurumun kenarından döndü. Artık popülizm
yapamayız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne
popülizmi ya?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) AK PARTİ
iktidarı on dört yıldır -Sayın Bakanımız da
burada- gerçekten makroekonomik bir istikrarı bu ülkede
uygulamıştır. Asla, her seçim dönemi de dâhil olmak üzere
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çiftçi
ölmüş çiftçi, çiftçi kan ağlıyor, kan ağlıyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, şu
Başbakanın oğlu bir gün bir traktör alsa da traktöre de verilse.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla)
gerçekten
popülizme fırsat vermemiştir, hakkaniyetli ve adaletli olmuştur,
toplumun tamamının
NURETTİN DEMİR (Muğla) Çiftçi,
çiftçi; çiftçi diyoruz kardeşim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen hatibi dinleyiniz.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Türkiye'nin
tarımsal üretiminin hangi noktadan nereye geldiğini ben burada size
bilimsel rakamlarla ortaya koyabilirim. Dolayısıyla, tarımda
ciddi bir artış var, üretimimizin yükselmesi söz konusu.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Tarım
Bakanının Fransadan aldığı madalyayı nasıl
buluyorsunuz Sayın Vekilim?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Bakın,
sizin nakliyeci esnafına dediğiniz desteği, tarımda mazot
desteği olarak, ilk defa AK PARTİ Hükûmeti verdi ve bu destek daha
önce yoktu.
ERKAN HABERAL (Ankara) Vardı, Milliyetçi
Hareket Partisi verdi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Üretim artarak
çürüyor, ürünler çürüyor.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Mazot
desteğini veren iktidar AK PARTİ iktidarıdır ve şu
anda
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Önergeyi
kabul edin, bir görelim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, çocuklarınıza
birer traktör alın da çiftçi rahat etsin.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Şu iki
şeyi karıştırmayın: Ben, sahada çok dolaşan ve
köyleri de bilen bir insanım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayır, neyi savunuyorsun,
neyi savunuyorsun?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Mazot
desteğini biz verdik ve bu mazot desteği sayesinde
ERKAN HABERAL (Ankara) 57nci Hükûmet verdi ilk
olarak.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, mazot desteğini gemiye
verdiğin gibi ver, yata verdiğin gibi ver.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Cengiz
İnşaata verdin.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla)
hiç, sizin
dediğiniz gibi, mazot 4 lira falan da değil. Tarlasında,
üretiminde kullandığı traktörünün mazotunu hesap edin, bizim
verdiğimiz desteği ondan düşün; inanın, 1 lira ile 1,5 lira
arasında bir mazot bedeli ödediğini göreceksiniz. Ben bu hesabı
yaptım.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hiç
alakası yok.
MUHARREM VARLI (Adana) Senin dünyadan haberin yok
herhâlde.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Önergeyi
kabul edin, hep beraber görelim.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Ben bu
hesabı yaptım, sizler de yapın, tarım müdürlerinize sorun.
Ama, tabii, çiftçimiz eğer buradan traktörle şehre filan gitmek
istiyorsa kendi özel ihtiyaçları için, bu hariç.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Alakası yok.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) Biz
tarlanın sürülmesi esnasındaki mazotu söylüyoruz. Bu esnadaki mazot
tüketimi verilen desteklerle doğrudan alakalıdır.
Esnafımızın her zaman
yanındayız. Ülkemizde sağlanan istikrar, gelirin artması,
büyümenin artması, toplumun tüm kesimlerine eşit olarak adaletli bir
gelir artışını zaten ortaya koymuştur. Ben bununla
ilgili
Az önceki milletvekilimiz esnaflarımıza verdiğimiz
destekleri ortaya koydu ve bunlar da her aşamasıyla devam ediyor. Her
şeyden önce nakliyeci esnafımıza gidin -ben kamyon
şoförlerini zaman zaman ziyaret ediyorum ve sohbet ediyorum- şu duble
yollardan dolayı hepsi dua ediyor.
Bakın, Türkiye kara yolları bundan önce
nasıldı, şimdi ne hâle geldi? O tüneller, o viyadükler, o
köprüler
Benim kendi ilimde o kadar çok kara nokta vardı, o kadar çok
kaza oluyordu ki yani iller arası bağlantılarımızda
yollar o kadar kötüydü ki alay konusuydu ve bugün Kütahyanın gerçekten
her istikametinde bütün yollarımız duble yol ve sıcak asfaltla
yapıldı. Dolayısıyla, hem nakliyeci
esnafımızın can ve mal güvenliğini sağlamış
olduk, halkımızın konforunu artırdık ve yol kalitesini
inanılmaz yükselttik. Bugün sıcak asfalt gerçekten çok pahalı
bir uygulamadır. Sathi kaplamanın yerine sıcak asfalt yapmak
ülke ekonomisine bir katkıdır, millî serveti doğru
kullanmaktır. Bundan dolayı nakliyeci esnafımız her
şeyden önce bize dua ediyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Dua edip etmediğini
göreceğiz hep birlikte.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) - Artı, ülkemizin
ticari konuda, çok geniş bir yelpazede, bütün kıtalarda tüm ülkelerle
yapmış olduğu anlaşmalar, geliştirmiş olduğu
ticari anlayış yüzünden nakliyeci esnafımızın zaten,
hakikaten yüzü gülmektedir. Bugün dünyanın dört bir tarafına -bizim
büyük tırlarla- Türk tırlarının ithalat ve ihracat için
gittiğini zaten görmekteyiz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kamyoncular kooperatifine
sen bir git.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) - Bir de ben gene
kendi mesleğimle ilgili şunları da
TANJU ÖZCAN (Bolu) Akşam kamyoncuların
iftarı var, oraya gelmek ister misiniz Sayın Milletvekilim?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) - Bakın, çok
yeni, ülkelerle en son -şu anda söyleyeyim size, 27 ülkeye
çıktı- ikili karayolu taşıma anlaşmamız olan ülke
sayısını 60a çıkardık. Son olarak Sudan ve Slovakya
ikili karayolu anlaşması yapan ülkeler arasına girdi, serbest
geçiş sağlayan ülke sayısı da 27ye çıktı yani
taşımacılık adına önemli bir kazanımı gene
esnafımıza kazandırmış olduk.
Burada, bu tür, seçim zamanlarında insanlar
hakikaten hamasi duygularla, seçimden daha fazla oy almak için birçok şey
vadedebilir ama popülizm, dediğim gibi, ülke menfaatine değildir.
Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerimiz de ekonomik verileri tam bilmeden,
petrol üzerine, ülkemizin enerji ihtiyacının ne kadarını yerli
üretimden sağladığımızı tam bilemeden meydanlarda
belki bu vaatlerde bulunmuş olabilirler. Ama bugün gerçekleri görerek
attığımız adımda, daha sakin zamanlarda bunları
değerlendirdiğimizde bizim bunu vermemizin çok mümkün
olmadığını, veren ülkelerin de bundan geri adım
attığı gerçeğini bilmemiz lazım. Biz bu desteği,
şu anda mazot desteği olarak veriyoruz yani dünyadaki eğilim de
bu yöne kaymıştır; biz tercihimizi bu yönde kullandık, bunu
vermeye de devam edeceğiz.
Bir de şunu ifade edeyim: Türkiye, gerçekten
Burada, ben, sabırla Genel Kurulu takip eden ve muhalefet partisindeki
arkadaşlarımı dinleyen bir insanım ve şu
konuşmalara da şahit oldum ve çok üzüldüm. Bakın, biz Türkiye
olarak enerji ihtiyacımızın büyük bir kısmını
dışarıdan karşılıyoruz. 2014 yılında
88,6 milyar dolar dışarıya para ödedik ve şu anda enerjide
dışa bağımlılığımız yüzde 74
civarında. Bunun önemli kısmı ham petrol ve doğal gaz 32 milyar
dolar yani biz enerji ham maddeleri ithalatına toplam 55 milyar dolar para
ödüyoruz. Ama bizim için üzücü olan taraf şu: Bazı enerji maddeleri
bu ülkede var, bunları çıkarmak istiyoruz. Jeotermal
kaynaklarımız var, kömür var, bakır var. Bunlarda ithalat yapmak
zorunda kalıyoruz, aslında mecbur değiliz, kendi yerli
kaynaklarımızı burada üretebiliriz. Ama -çok üzülerek-
arkadaşlarımız buraya çıkıyor, jeotermal enerjiden
bile enerji üretmenin çevreyi kirlettiğine dair bir şeyden
bahsediyor; çok üzücü, bilim dışı, gerçek dışı.
Kyoto Sözleşmesinde -yenilenebilir enerji kaynakları- tüm dünyadaki
bilim adamları tarafından, jeotermal, su enerjisi ve güneş
enerjisinin çevreyi kirletmediğine dair ortak anlaşma var.
Cerattepede bakır madenini çıkarmaya karşı çıkmak,
Kütahyada gümüş madenine karşı çıkmak, Balıkesirde
altın madenine karşı çıkmak bu ülkeye iyilik yapmak
değildir. Bizi dışa bağımlılıktan
kurtarın. Gelin, bunlarla oynamayın, Türkiyenin
kaynaklarını çıkartalım, dışa
bağımlılıktan kurtaralım
MUSA ÇAM (İzmir) Doğayı
katletmeyin, doğayı katletmeyin!
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Devamla) -
ondan sonra dediğiniz
destekleri hep birlikte verelim.
Ben bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Nazlı.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
sayın hatip biraz önce dedi ki
Ben Avrupa ülkelerinde mazot desteği
verildiğini bildirdim, söyledim ve de anlattım ancak sayın hatip
Avrupada bunun verilmediğini, Pakistanda verildiğini özellikle
belirtti. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Burada bir sataşma yok Sayın
Yalım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Benim sözümün
yanlış olduğunu söylüyor Sayın Başkan.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) - Hayır,
hayır.
BAŞKAN Hayır, bakın, siz şimdi
bir görüş ortaya koydunuz, mazot desteği konusunda
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hayır,
yanlış söylediğimi, yanlış beyan verdiğimi
söylüyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, siz mazot desteği
konusunda Avrupa ülkelerindeki uygulamaları anlattınız,
Sayın Nazlı da bunun Avrupada değil Pakistanda olduğunu
söyledi.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Beni yanlış
beyanla itham ediyor Sayın Başkan.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) - Hayır,
hayır.
BAŞKAN Şimdi bakın, yani
yanlış beyan kelimesi var ise tutanakları alacağım,
inceleyeceğim, bakacağım Sayın Yalım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bakın, ben Avrupa
ülkelerinde mazot desteği primi veriliyor diyorum, sayın hatip
Hayır, verilmiyor. dedi.
BAŞKAN Ama, siz bir görüş ortaya
koyuyorsunuz, o da karşı görüş ortaya koyuyor Sayın
Yalım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama, benim
beyanımın yanlış olduğunu söylüyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Yalım, şimdi,
iktidar ve muhalefet partileri
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yani, Sayın
Başkan, beni bilgisizlikle suçluyor.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) - Hayır,
hayır, öyle bir şey yok. Öyle demedim.
BAŞKAN Hayır yani öyle bir
ÖZKAN YALIM (Uşak) O anlama geliyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, o anlama gelmiyor.
Şimdi, siyasi parti gruplarının
birbirlerinden farklı görüş ortaya koymaları son derece
doğaldır. Bu görüşler birbirlerine son derece ters olabilir,
zıt olabilir, birbirinden yüz seksen derece farklı görüşler
ortaya konabilir; bunların hiçbirisi sataşma olmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
sayın hatip konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerinin sahada olmadıklarını ve gerçeklerden
kopuk olduklarını -bu sebepten- söyledi. Bu konuda grubumuza, bütün
milletvekillerimize bir sataşma var. Bu konuda cevap hakkı kullanmak
istiyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, eğer uygun
görürseniz grup adına cevap hakkını Özkan Yalım
kullansın.
BAŞKAN Aslında başka bir
sataşma cümlesi vardı ama onu kullanmadınız, bir başka
cümleyi kullandınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu kaçırdık
herhâlde efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü
Nazlının CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii ki benim tecrübem Sayın Özgür Özel kadar
olmadığından ben söz hakkımı alamadım. Bundan
dolayı da sayın hatibe buradan bu iki dakikada çok güzel cevaplar
vereceğimi de özellikle belirtmek istiyorum.
Dedi ki sayın hatip:
Avrupa ülkelerinde 12 ton ve üzerine mazot prim desteği verilmediğini
iddia etti. Ben de iddia ediyorum, bakın Sayın Hatip, Avrupa
ülkelerinde -Pakistandan bahsetmiyorum, Avrupa ülkelerinden bahsediyorum,
Pakistan Avrupa ülkesi değildir Sayın Hatip- 12 ton ve 12 tonun
üzerinde bulunan araçlara, kamyonlara, otobüslere -bakın, Belçika, Fransa,
İspanya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Polonya gibi ülkelerde- accise yani mazot prim desteği
verilmektedir. Bunun belgesini isterseniz size sunarım; bu bir.
İkincisi: Popülizmden
bahsetti. Sayın Hatip, çiftçimize siz, nasıl, biz mazot desteği
verelim derken, siz hayır vermeyeceğiz... Nakliyecimizin, kamyoncumuzun
batmasına göz mü yumacaksınız? Bizim çiftçimiz alın teriyle
ekiyor, biçiyor. 780 milyon metrekarenin Trakya bölgesi kadar bölümü ekilip
biçilmemektedir. Bunun ekilip biçilmesi için giderlerin düşürülmesi
lazım. Aynı şekilde Avrupa ülkelerinde olduğu gibi,
Fransadaki, Belçikadaki, Hollandadaki, Almanyadaki, hatta Yunanistandaki
gibi, çiftçinin kullandığı traktöre ve de biçerdövere kesinlikle
ÖTVsiz ve KDVsiz mazot verilebilir, bu da yaklaşık 1,8dir bugün
itibarıyla. Bu, Avrupa ülkelerinde veriliyor. Verilmediği takdirde
biliyorsunuz çiftçilerin Paris-Brüksel otobanını nasıl
kapattığını, bunu göz önünde bulundurmanızı
istiyorum.
Hiçbir çiftçi traktörüyle de
sizin dediğiniz gibi- şehrin merkezine, İstanbula,
İzmire, Ankaraya gezmeye gitmemiştir; traktörcü işi için
mazotu istemektedir. Bunun için sizi tekrar uyarıyorum; benim traktörcüm,
benim çiftçim ihtiyacı için dekar başına 5 litre mazotu ÖTVsiz,
KDVsiz hak etmektedir Sayın Vekilim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yalım.
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan...
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun,
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları
tarafından, Avrupa ülkelerinde verilen mazot destek priminin ülkemizdeki
nakliyecilerimize neden verilmediğinin araştırılması
amacıyla 31/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır, o
nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Önce yoklama isteminde
bulunan milletvekillerini ismen tespit edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Kara, Sayın
Yalım, Sayın Gürer, Sayın Özdiş, Sayın Özcan,
Sayın Arslan, Sayın Salıcı, Sayın Akaydın,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın
Basmacı, Sayın Balbay, Sayın Tuncer, Sayın Yıldız
Biçer, Sayın Nurlu, Sayın Demir, Sayın Tümer, Sayın
Şeker, Sayın Çamak.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun,
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları
tarafından, Avrupa ülkelerinde verilen mazot destek priminin ülkemizdeki
nakliyecilerimize neden verilmediğinin araştırılması
amacıyla 31/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2016 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Varlı, biraz önce ayağa kalkmıştınız
ama yoklama işlemine geçmiş olduğum için sizi dinleyemedim.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) Efendim, sayın hatip
konuşmasında bizi popülizm yapmakla suçladı. 1980li
yıllarda bundan çok çekti bu ülke, biz buna son verdik. dedi. Bizi popülizm
yapmakla suçladı. Onunla ilgili sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Varlı, buyurunuz
efendim.
Popülizm yapmak aslında bir sataşma
gerekçesi olur mu, bir tartışma konusu olacak derecede
tartışmalı bir kelime ama herkes görüşünü ifade ettiği
için, buyurunuz, siz de görüşünüzü ifade ediniz.
ERKAN HABERAL (Ankara) Popülist yönetimle
suçladı.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü
Nazlının CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, arkadaşımız burada
kendi partisinin hatiplerinin her zaman konuştuğu gibi Biz şunu
verdik, biz bunu verdik. diyerek sanki kendi ceplerinden veriyormuş gibi,
milletimize bağışta bulunuyorlarmış gibi bir ifadede
bulundu. Onların gübre desteği ve mazot desteği olarak
verdiklerini Milliyetçi Hareket Partisinin 57nci Koalisyon Hükûmeti döneminde
biz zaten başlatmıştık. Şu anda üst üste
koysanız, toplasanız hepsini, bizim vermiş olduğumuz
doğrudan gelir desteğine denk gelmiyor; şu anda vermiş
oldukları mazot desteği, gübre desteği ve diğer desteklerin
hiçbiri bizim vermiş olduğumuz doğrudan gelir desteğine
denk gelmiyor; bu bir.
İkincisi: Yani, eğer ki bu ülkede her
sektöre yeterince destek veriliyorsa hâlâ biz
Özellikle ben tarım
sektöründe hayvancılıkla alakalı şunu söylemek istiyorum:
Yani, Angus, Şarole, Hereford, Limuzin, Belçika Mavisi, Simental, Holstein
gibi hayvanları biz hâlâ niye ithal ediyoruz? Sapı samanı biz
hâlâ niye ithal ediyoruz? Mısır üretimi çok arttı, pamuk üretimi
düştüğü için çok arttı mısır üretimi bu ülkede. Çiftçi
çünkü pamuk ekmekten vazgeçti. Buna rağmen, biz hâlâ
dışarıdan niye mısır ithal ediyoruz?
Türkiye'nin 25 milyon ton-30 milyon ton buğday
üretme kapasitesi varken her yıl biz dışarıdan niye hâlâ 4
milyon ton-5 milyon ton buğday ithal ediyoruz? Esas bunun
cevabını vermesi lazım arkadaşlarımızın,
esas bunu araştırmamız lazım, bunu konuşmamız
lazım. Popülizm diyor ya, bu, Türkiyeye yılda 5-6 milyar dolar
para kaybettiriyor bu saydıklarım; pamuk ithalatı, buğday
ithalatı, mısır ithalatı ve hayvan ithalatı Türkiyeye
yılda 5-6 milyar dolar para kaybettiriyor. Esas popülizm budur.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Varlı.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-------0------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ
Grubunun, Sayıştay Başkanı ve üyelikleri için Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeleri arasından belirlenen Ön Seçim Geçici Komisyonunca kabul
edilen ve bastırılarak dağıtılan 402 sıra
sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden Genel
Kurulun 22/6/2016 Çarşamba günkü
gündeminin Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor
doğrultusunda Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçimin
bu birleşimde yapılmasına; yine bastırılarak
dağıtılan 401 sıra sayılı Komisyon Raporu'nun
kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurulun 23/6/2016 Perşembe günkü
gündeminin Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor
doğrultusunda Sayıştay Başkanı seçiminin 23/6/2016
Perşembe günkü birleşimde yapılmasına;
bastırılarak dağıtılan 400 ve 398 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının sırasıyla 2'nci
ve 4'üncü sıralarına, yine bu kısımda bulunan 343 ve 183
sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın 3'üncü ve 5'inci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 400 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/6/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Sayıştay Başkanı ve üyelikleri
için Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri arasından belirlenen Ön Seçim Geçici
Komisyonunca kabul edilen ve bastırılarak dağıtılan
402 sıra sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat
geçmeden Genel Kurulun 22/06/2016 Çarşamba günkü (bugün) gündeminin
Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor doğrultusunda
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçimin bu birleşimde
yapılması, yine bastırılarak dağıtılan 401
sıra sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden
Genel Kurulun 23/06/2016 Perşembe günkü gündeminin Seçim
kısmına alınarak mezkûr rapor doğrultusunda
Sayıştay Başkanı seçiminin 23/06/2016 Perşembe günkü
birleşimde yapılması,
Bastırılarak dağıtılan 400
ve 398 sıra sayılı kanun tasarılarının kırk
sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
sırasıyla 2'nci ve 4'üncü sıralarına, yine bu
kısımda bulunan 343 ve 183 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise yine bu kısmın 3'üncü ve 5'inci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
400 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması;
önerilmiştir.
400 sıra
sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/726) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1.
BÖLÜM |
1 ila
14üncü maddeler arası |
14 |
2.
BÖLÜM |
15 ila 36ncı maddeler arası |
22 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
36 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerinde söz isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı, Ali Ercoşkun,
Bolu Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında dünkü grup önerimizde gündeme gelen meseleleri
şu anki grup önerimizde tekrar konuşuyoruz çünkü bugün
Sayıştay seçimiyle ilgili boş bulunan 5 üyelik için seçimin
yapılmasını öneriyoruz bugünkü birleşimde. Ayrıca 400
ve 398 sıra sayılı kanun tasarılarının gündemin
2nci ve 4üncü sıralarına, gene 343 ve 183 sıra
sayılı kanun tasarılarının da gündemin 3üncü ve 5inci
sıralarına alınmasını öneriyoruz. Bunun yanında,
400 sıra sayılı Kanun Tasarısının da İç
Tüzük 91inci maddeye göre temel kanun olarak iki bölüm hâlinde
görüşülmesini -birinci bölümün 1 ila 14üncü maddeler, ikinci bölümün de
15 ila 36ncı maddeler olarak görüşülmesini- öneriyoruz.
Önerimizin lehinde olduğumuzu tekrar belirtir,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ercoşkun.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün, burada AKP grup önerisi üzerinde konuştuk.
Konuşmamız sırasında birtakım tepkiler oldu ve Adalet
ve Kalkınma Partisinin Değerli Grup Başkan Vekili Bülent Turan
da daha sonra Konuşmayacaktım ama konuşmama lüzum oldu. deyip
geldi, kürsüde benim konuşmam üzerine bir şeyler söyledi. Böyle
yıllar falan geçse tutanaklar iş görüyor da böyle bir gün sonra
-aslında hafızalarda çok yeni- ama Öyle dememiştim, sen böyle
dememiştin. denmesin diye Tutanak Müdürlüğümüzün
tutanağına başvuralım. Bu arada geçtiğimiz günlerde
harika bir sergi ve çok güzel bir çalışma yaptılar, çok da emek
verdiler, Meclisin de en iyi çalışan birimlerinden bir tanesi; kendilerine
teşekkür ediyoruz.
Dün ben şöyle demişim: Bugün Adalet ve
Kalkınma Partisinin yeni bir grup önerisiyle karşı
karşıyayız her hafta olduğu gibi. Örneğin, içinde
bulunduğumuz bu tarihi şimdiye kadar 7 kere düzenlediler Bugün ne
görüşelim, kaça kadar çalışalım, kaçta
bırakalım. diye ve emin olun, haftaya bir daha düzenleyecekler,
bayram dönüşü bu düzenlemeleri bir daha yapacaklar çünkü grup olarak bir
irade kullanmak ve kaliteli yasama yapmak değil, bir yerlerden gelen
talimatlar, bir yerlerle yapılan pazarlıklar sonucunda onu çektim,
bunu koydum, saray bastırdı, paraleli kazıdım, bilmem neyi
dengeledim hesapları içinde Meclisi çalıştıran, iktidar adı
altında kendi iktidarından yoksun, muktedir olmayan, Meclis düzenine
hâkim olamayan, yarınını bilemeyen bir grupla karşı
karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Yarınını bilemeyen. dedim diye
Bülent Beyin ağırına gitmiş. Konuşmayacaktım
ama konuşacağım. dedi, geldi, çıktı ve dün şöyle
cevap verdi: Dedi ki grup başkan vekili: AK PARTİ Grubu
planlamasını yapamadı, her hafta bunları
değiştiriyor, yarın ne yapacağı belli değil
Kendisinin bilgisi olmayabilir, söyleyeyim: AK PARTİ Grubumuz,
bırakın şimdiyi, eylülü, ekimi bile planladı...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Planlı. Kırk
sekiz saat şartı var.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
hangi gün ne
yapacağımız bellidir. Sadece opsiyonel olarak, zaman zaman
yanlış yerlerde yanlış tavırlar içerisinde
olduklarından dolayı
Bizi suçlamış. Elimizde ne var? Hiç
olmazsa bugün tatile gitseydiniz de başka bir grup başkan vekiliniz
imzalasaydı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp bunlar,
ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Dün ben diyorum ki:
Yarınınız belli değil, haftaya yeni bir grup önerisi
getirirsiniz. Biz yılları planladık, ayları
planladık. diyor, bugün yeni bir grup önerisi var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değiştirmedik,
teknik bir şey. Özgür, öğren bunları artık.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Dün bugünü düzenlediler,
Sayıştayla ilgili seçimi perşembeden bugüne alıyorlar
şimdi. Ayrıca, Danıştay ve Yargıtayla ilgili
düzenlemeyi gündemin 2nci sırasına alıyorlar. Sebep? Hatta ve
hatta İç Tüzüke göre kırk sekiz saat beklemek lazım, kırk
sekiz saatlik bekleme süresini beklemeden şimdi bugün oraya koymak için
çoğunluk oyuna başvuracaklar.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisi
İç Tüzükü tanımıyor, İç Tüzükü beğenmiyor,
Anayasayı tanımıyor, Anayasayı beğenmiyor ama Anayasayı
tanınmaz hâle getiren, İç Tüzükü tanınmaz hâle getiren, bunu
işlevsiz, hatalı, kötü hâle getiren aslında iktidar partisinin
bu uygulamaları.
İç Tüzük ve Anayasa şöyle bir şey
söylüyor: Bir kanun basıldıktan sonra, kırk sekiz saat geçmeden
görüşülemez. Ama bunun istisnası oluyor mu? Bu İç Tüzük bu hâle
getirilmeden önce, 4 partinin uzlaşısıyla ancak
Olur ya çok
önemli bir mevzudur, hep beraber Olur. deriz ama AKP döneminde çoğunluk
oyuna başvurarak grup önerisi
Danışma Kurulu yapıyoruz,
Danışma Kurulu ya toplanamıyor ya oy birliğine
varamıyor. Oy birliğini arayacak, uzlaşıyı arayacak,
muhalefete Sen ne istiyorsun, sizin önerileriniz nedir? Bizim takvim önerimiz
budur. diyecek olan iktidar partisi ama böyle bir uzlaşı kültürünün
yakınından geçmediği ve bugün kendisine hangi talimatın
geleceği, hangi kanunun öne çekilmesi, hangi alınan karara saraydan
ne tepki geldiği bilinemediği için tamamen iradesini terk etmiş,
muktedir olmayan bir grupla karşı karşıyayız. Dün
benzer şeyler söylenince Biz eylülü, ekimi planladık. diyor.
Sayın Bülent Turan, eylülde, ekimde AKP
Grubunun ne yapacağı değil, AKPnin Genel
Başkanının kim olacağı bile belli değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz, bundan dört ay önce yüzde 49 oy
almış olan partinizin Genel Başkanı duruyorken ben
çıksam Ya, haziran ayında sizin Başbakanınızın,
sizin Genel Başkanınızın kim olacağı belli
değil. desem kabul eder miydiniz? Haşa, Hocadan herkes çok memnundu.
Ama ben size bu kürsüde şunu söylemiştim: Hocaya parti içinden
operasyon yapılıyor. Her seferinde bizim üzerimize doğru o
arkadan gelen 20 kişi, bir dönem geldi, Başbakanın burada
yapacağı bir konuşmaya bir hafta kala her konuşanı
-yani kendisine kötü bir şey demek için demiyorum, Tokat Milletvekili
Zeyid Aslan konuşuyor- ayağa kalkıp
alkışlıyorlar, bütün grubu ayağa kaldırıyorlar.
Bir başka milletvekili konuşuyor, Kalkın, kalkın
ayağa
Neden? Başbakanın konuşması
sırasında ayakta alkışlama geleneğini bile
işlevsizleştirme, kendi grup başkanının grubundan
gördüğü nadir jestlerden bir tanesini bile yok saymayla ilgili bir
operasyon yapıldı. O gün bunu söyledim, hiçbiriniz kabul etmediniz,
Yok öyle bir şey. dediniz ama o günden sonra bir daha Genel Başkan
dışında kimsenin de karşısında ayağa
kalkmadınız. Ama daha sonra o operasyon tuttu, o
itibarsızlaştırmaya çalıştığınız
Başbakanı sarayda
Hani diyordu ya Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, daha önceki Cumhurbaşkanı için Seçilmiş
Başbakanın önüne Anayasa fırlattı, dolar yükseldi, faizler
fırladı, ülkeye zarar verdi. diyordu. Aynı Anayasa masanın
üstünde dururken seçilmiş Başbakanı sarayın penceresinden
aşağıya fırlattı. Hepiniz izlediniz, hepiniz
ağzınız açık izlediniz ve ardından yüzde 49 oy
almış Başbakan, tam mutabakatla seçilmiş genel başkan
partiyi güya kongreye götürdü ve kimin genel başkan olacağına 1
kişi karar verdi; hepiniz dinlediniz, beklediniz ve perşembe günü
karar verdiler. Kime karar verildiğini açıklama görevini bile
saraydan bildirdiler. Kim açıklasın? Efendim, şu kişi
açıklasın. dendi, o kişi çıktı açıklamayı
yaptı. Şimdi siz burada -büyük büyük laflar etmek kolay- belki
birazdan çıkar yine planlamadığınız bir konuşma
yaparsınız; belki yine ayları, yılları
planladığınızı söylersiniz.
Biz Yarınınız belli değil.
derken bu ülkeyi nereye götürdüğünüzden çok ciddi şüphelerimiz var.
Yıllar önce bugünler tarif edildiğinde, birileri Bu iktidarın
gizli ajandası. dediğinde, Aklının arkasında
başka bir şey var. dediğinde itiraz edenler, şimdi
bunların gerçekleştiğini ve bunların artık
normalleştiğini görüyorlar ve bu konuda -kimse, Adalet ve
Kalkınma Partisinde- geçmişte bu ülkenin özgürlük isteyen, demokrasi
isteyen, bir daha darbelerin yaşanmasını istemeyen ve o
günlerdeki janjanlı söylemlerinizle aldattığınız,
kandırdığınız, algılarını
yönettiğiniz kitlelere dönüp de Evet biz sizi o gün
kandırmıştık. demiyor. İstisnası Aziz
Babuşcu, İstanbul İl Başkanıyken ağzından
böyle bir şey çıkardı, onun dışında büyük bir
rahatlıkla, büyük bir öz güvenle
Çünkü ne söylediğini bir
bağlam içinde söylemeyen, bir ilke içinde söylemeyen, ne söyleyeceği
bir yerlerden dayatılan bir grup olduğunuz zaman, o zaman işte,
çıkıp da dinlersiniz ve çıkıp böyle büyük büyük laflar
edersiniz. Allahın sopası yok, size ertesi gün bunu
imzalattırır, buraya getirir, önünüze koyar.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu söyleyelim:
Sayıştaya üye seçiliyor. Bununla ilgili birazdan seçim
yapılacak. İktidar partisisiniz, oy çokluğuyla öyle bir şey
yapıyorsunuz ki, hiçbir grupla, gruplarla istişare etmek,
Sayıştay için yapılacak bu seçimde diğer grupların
fikrini almak, o gruplara düşünceleri, bırakın dünya
görüşlerinin dengelenmesi
Neden Parlamentoya verilmiş bu görev? Ama
hiç değilse diğer grupların nezaketen fikirlerini bile almaya
ihtiyaç duymuyorsunuz çünkü bildiğiniz bir şey var: Çoğunluk
var; bu taraf bizden az, biz ne dersek o olacak.
Size şunu söyleyelim: Evet, çoğunluk var
ama bu ülkeyi demokrasi yapan, demokrasiyi kıymetli yapan şey siz
değilsiniz, o bu taraf. Çünkü iktidar her türlü rejimde olur, her türlü
rejimde iktidar var ama o rejimi demokrasiye çeviren muhalefetin
olmasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
muhalefeti yok sayarsanız, sadece parmak çoğunluğuyla bir
şeyler yapmaya çalışırsanız, evet, size iktidar
derler ama rejimin adına demokrasi demezler. Bu ülkede ağır
aksak, kusurlu, geçmişinde sıkıntıları olan bir
demokrasi devraldınız ama bizim sizden aldığımız
Türkiye'nin adına demokrasi demeye bin şahit gerekecek ama biz daha
sonra, yaptığınız tahribatı el birliğiyle
hızla düzelteceğiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
lehinde, Salih Cora, Trabzon Milletvekili
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bülent Turan, Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Değişti mi
konuşmacı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak,
konuşmacının da haberi yok, kalktı gidiyordu.
BAŞKAN Bülent Turan, Çanakkale Milletvekili,
buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Turan, Sayın
Coraya söyleseydiniz konuşmayacağını.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşmacı giderken
MUSA ÇAM (İzmir) - Ayağa kalktı,
ayağa kalktı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben de bunu anlatıyorum
işte, konuşmacının da haberi yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, dün ne demişsek aynısını söylüyoruz. Dünkü
zaptı getirin imzalayayım. Dün demiştik ki: Sayıştay
seçimini bu hafta yapacağız. Teknik olarak arkadaşlar bilmiyor
olabilir, izah edeyim, bizim grubumuz anladı çok açık bir
şekilde.
Bakınız
değerli arkadaşlar, Sayıştay Kanunu gereği başkan
ayrı seçiliyor, üyeler ayrı seçiliyor. Eğer bugün
başkanı seçmezsek cuma günü de Meclisi devam ettireceğiz. Biz,
usul ekonomisi gereği ramazanışerifte seçim bölgelerimizde
olunması talebiyle ilgili olarak diyoruz ki: Bu kanunu bugün
görüşürsek, perşembe akşamına bitirirsek cuma günü Meclisi
kapatırız diyoruz. Bunu biz dün konuştuk yeni bir şey
söylemiyoruz. Sanki dün başka bir şey varmış, bugün
başka bir şey varmış gibi demek bu sizin
anlamadığınızı gösterir arkadaşlar. Hiçbir
şey değişmedi. Bu hafta biz, çok net, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin Personel Kanununu görüşüyoruz, iki tur olarak da
Sayıştay seçimini yapıyoruz, Meclisi kapatıyoruz ondan
sonra. Yeni bir şey yok arkadaşlar, bunlar tamamen teknik meseleler.
Dün buraya grup önerisi
verdiğimizde -ki vermek zorundayız Meclis çalışsın
diye- Plan ve Bütçe Komisyonu hâlâ üyelerini seçmemiş, olmayan bir
şeyi nasıl taşıyabiliriz buraya? Dün seçimini
yapmasaydı, bugün değiştirmeyecektik ama dün Plan ve Bütçe seçim
yaptığından dolayı bugün seçim yapabiliyoruz. Yarın da
üyelerini seçeceğiz, söyleyeyim size. Bakın, arkadaşlar, bugün
başkanı seçiyoruz, yarın üyeleri seçeceğiz. Bir şey
değişmedi. Ekime kadar gün gün takvimimiz belli.
Diğer mesele: Bizim
parti olarak kendi Genel Başkanımızı hangi usulle
nasıl değiştireceğimizi, niye
değiştirmeyeceğimizi siz tartışmayın
arkadaşlar. Buna cevap vermeyi zül addediyorum. Niye biliyor musunuz? Bu
konuyla ilgili en son konuşacak parti sizsiniz. Sizin Genel
Başkanınızın nasıl değiştiğini
biliyoruz, nasıl kongreler yaptığınızı
biliyorsunuz. Buna ben cevap vermeyi ayıp olarak düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Turan biraz önce yaptığı
konuşmasında şahsımı doğrudan hedef alarak
doğru söylememek, gerçekleri çarptırmak, bilgisiz olmakla
suçladı. Kendisine cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Anlamadığınızı söyledi galiba.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet
efendim.
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır Sayın Başkan, yapmayın lütfen, ne dedim?
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında hiçbir
şeye gerek yok. Bir video kaydı oynatsak söylediklerimin nasıl
sanki laboratuvar ortamındaki ispatı olduğu ortaya
çıktı.
Biraz önce dedim ki: Sizin
partinizde yarın ne olacağı belli değil çünkü bir ortak
akılla karar vermiyorsunuz, bir kişinin iradesi, hırsı her
şeye karar veriyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sen kendi partine bak.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Kendi işine bak sen, kendi siyasi partine bak sen.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibi dinleyin efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Biraz
önce grubunuz adına konuşmayı yapacak olan milletvekili
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bak, bak, ne yazıyor? Bülent Turan, Ali Ercoşkun yazıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Sayın
Cora ayağa kalktı, önünü ilikledi, kürsüye doğru hareketlendi,
önüne çıktınız, Bülent Turan Sayın Başkan
Elbette
ki grup önerisine ilk başta hepimiz kendi adımızı
yazdırıyoruz, sonra devrediyoruz. Sayın Coraya
konuşacağını söylemişsiniz, Sayın Cora
hazırlığını yapmış, kürsüye doğru
gelmek üzere iken Bülent Turan
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ya, sizi ne
ilgilendirir bunlar?
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Ya, sana ne
bundan ya?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Seni ne
ilgilendirir bu ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Sayın Başkan
geliyor, konuşma yapıyor burada iki buçuk dakika. Dünya kadar laf
ediyor, hakaret ediyor, karşı tarafın eleştirilerinden bir
parça payını almıyor, dün söylediği ile bugün
söylediği arasında nasıl çeliştiğini bilmiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok, aynı şeyi
söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hatta diyor ki: Size
söyleyeyim; bugün Sayıştaya Başkan seçeceğiz, yarın
üye.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bugün üye seçeceğiz,
yarın Başkan seçeceğiz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İki tur var.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir de, size şu
kadarını söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi olarak size yaptığımız
eleştirilerin tamamı hayata dair, siyasete dair, akla dair ve
altında bir mantığa dayanan eleştiriler. Bu
eleştirileri çürütmek için her zaman yaptığınız gibi
bir algı operasyonu yaratarak, gerçekleri çarpıtarak, Düne imza
atarım. diyerek, bilmem ne yaparak olmaz. Ben dün ne söylediğinizi
biliyorum, tutanak altında, benim ne söylediğim de burada. Haftaya
geleceksiniz dedim, Haftaya gelmeyeceğiz. dediniz, bugün geldiniz.
Yarın tekrar aynı şeyi yapabilirsiniz, bu Meclisi
babanızın çiftliği gibi yönetmeye çalışabilirsiniz ama
vatandaş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
halk, seçmen bunları
görüyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda ne
oldu? 15 tane seçim kaybettiniz be. Hâlâ kendinize bakmıyorsunuz. 15 seçim
kaybettiniz. Bir de kendinize bakın be.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, dinliyorum efendim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 15 seçim kaybettiniz.
Kendinize bakın be. Hadi!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
efendim, Sayın Turanı duyamıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
kürsüye çıkmaya
bile gerek duymuyorum. Sayın Başkan, aynı şeyleri tekrar
etmek zorunda bulunuyorum. Gündemimiz dün neyse bugün de o. Teknik bir usulle
ilgili olarak bu öneriyi verdik, bunu oylayacağız. Takdir
Meclisindir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ
Grubunun, Sayıştay Başkanı ve üyelikleri için Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeleri arasından belirlenen Ön Seçim Geçici Komisyonunca kabul
edilen ve bastırılarak dağıtılan 402 sıra
sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden Genel
Kurulun 22/6/2016 Çarşamba günkü
gündeminin Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor
doğrultusunda Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçimin
bu birleşimde yapılmasına; yine bastırılarak
dağıtılan 401 sıra sayılı Komisyon Raporu'nun
kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurulun 23/6/2016 Perşembe günkü
gündeminin Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor
doğrultusunda Sayıştay Başkanı seçiminin 23/6/2016
Perşembe günkü birleşimde yapılmasına;
bastırılarak dağıtılan 400 ve 398 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının sırasıyla 2'nci
ve 4'üncü sıralarına, yine bu kısımda bulunan 343 ve 183
sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın 3'üncü ve 5'inci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 400 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi aleyhinde Sırrı Süreyya Önder, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
Ne yapacağımızı biliyoruz.
diyorsunuz. Aslında artık bizim için -kendi partim adına
söyleyeyim- eleştiri sınırlarının bile
dışına çıkmış durumdasınız. Sebebi de
şu: Buradaki uygulamaları, teamülleri hepimiz biliyoruz, bir gün
önceden ya da makul bir saatte getirilen önergeler son dakika geliyor, ucu
ucuna. Bugün asker ne diyecek, acaba köşkten ne gelecek, saraydan ne
gelecek, Bakanlar Kurulu ne olacak falan
Şimdi bu, tabii ki bunu böyle
yapabilirsiniz, yapıyorsunuz da fakat buradan ortaya çıkan bir
şey var, bu tespit çok önemli: Yüzde 50 oyla iktidar olmuş bir
Parlamento grubu hâli yok, gerçeklik bu. Böyle, yüzde 50 oy almış bir
partinin öz güveninden zerrece eser yok; alabildiğine agresyon yüklü,
alabildiğine tefrik edici, alabildiğine
kutuplaştırıcı. Yüzde 50 oy almış bir
iktidarın serdedeceği şeylerden çok uzak yaklaşımlar
içindesiniz. Bu, akla şunu getiriyor, bunu soruyoruz yani: Peki, niye bu
telaş? Ortada düşman bırakmadınız -kendi tabirinizle
söylüyorum- paraleli, Kürtleri, efendime söyleyeyim, sosyal demokratları,
sekülerleri, bir zaman birlikte yol yürüdüğünüz liberalleri,
aklınıza gelebilecek herkesi daha sonra alabildiğine
düşmanlaştırarak kamusal bütün alanlardan tasfiye ettiniz. Peki,
nedir bu telaş? Bunun bir tek açıklaması var: Kişi,
doğru yapmadığı işi bilir. Doğru işler
yapmıyorsunuz, maalesef, faturasını da bütün bu ülkenin hepsi
ödeyecek, ödüyor hâlihazırda. Çocuklarımızın
geleceğinden çalarak, çocuklarımıza daha stabil, daha
özgürlükçü, daha adil bir ülke bırakmak yerine, belki
bırakılacak bir ülke kalmayacak duruma geliyor.
O kadar çok ki neyi söyleyelim? Bugün
getirdiğiniz EMASYA Protokolü karikatürü daha önce gündemden
kaldırılırken bu memlekette veriliş şartlarında
-demagojiye hiç gerek yok- hiçbir değişiklik yoktu, üç santim eksik
beş santim fazla; üç tane istatistik kıymet başka değişen
bu ülkenin veriliş şartlarında hiçbir şey yoktu. O gün
aynı şeyi demokrasi adına reddedip bugün aynı şeyi
demokrasinin gereği olarak yutturmak ya da yutturmaya çalışmak
yüz yılın icadı. Böyle bir şey görülmüş değil,
Parlamento tarihinde de görülmüş değil.
Şimdi, bu cesareti nereden alıyorlar? Bu
cesareti
Bu Parlamentoda şu laf -bu diğer muhalefet milletvekili
arkadaşlarımıza söylüyorum- çınladığından
beri Anayasaya aykırı ama destekleyeceğiz. lafı bu
kubbede çınladığı gün AKP iktidarı dedi ki biz demek
ki her istediğimizi yapabiliriz, yaptırabiliriz. Niye? Hazır bir
düşman algısı var, bunu söyleyince hizalanmayacak kimse yok.
Onun için burada muhalefet partilerinin yakınması da sahici gelmiyor.
Siz bir kez Anayasaya aykırı bir tasarrufu yapabileceklerini beyan
ettiğiniz anda, bir cam vazo gibidir, paramparça olur ve bir daha da
yerine yeniden getiremezsiniz.
Biz nasıl
bakıyoruz? Biz sizin bir zevale doğru yürüdüğünüzü görüyoruz.
Niye? Sayın Davutoğluyla ilgili burada biz de çok eleştirel
yaklaşımlarda bulunduk, kendisiyle yüz yüze de birçok
tartışmayı yaşadık. Sayın Davutoğlu bu
memlekette bir gün Başbakan olmadı ki. Bu öyle saray vesayetiyle
falan tarif edilecek bir şey de değil. Bu memleketin en önemli
meselesini askere bıraktık. Başbakanlıktan terk etmek,
imtina etmek anlamına geliyor bu. Niye? Peki nedir bunun esası, özü?
Konuştuğumuz mesele tek yanıyla şiddet içeren bir mesele
değildir; binlerce boyutu, onlarca ana boyutu olan bir meseledir.
Dolayısıyla çok katmanlı bir yaklaşımı, çok
derinlikli bir yaklaşımı ve ince düşünülmüş, uzun
vadeli düşünülmüş yaklaşımları gerektirir oysa siz,
askere verdiğinizde
Asker aldığı eğitim gereği
ölmeye ve öldürmeye koşullanmış bir eğitimden gelmektedir,
onun için dost kuvvetler vardır, düşman kuvvetler vardır. Sizin
yanlışınıza düşen Orduyu hoş tutalım,
falanca netameli meselede aman orduyu ayaklandırmayalım. diye
düşünen bütün siyasal iktidarların devamını bu ülkede darbe
dönemleri takip etti. Yani sadece sizin yanılgınızdan ibaret
değil. Demirel de bu yanılgıya düştü, Adnan Menderes de bu
yanılgıya düştü, Bülent Ecevit de bu yanılgıya
düştü; bu yanılgıdan payını almayan olmadı.
Dolayısıyla, eğer yapacaksanız, İç Tüzükle oynamak,
muhalefetin sesini kısmak falan
Bu Meclis, artık tasfiye
hâlinde bir Meclistir. Ne zaman ki burada Anayasaya aykırı
olduğu bilinerek bir yasa teklifi geçti, ne zaman ki Meclis kendi bireylerinin,
kendi üyelerinin onurunu, haysiyetini, yasama görevini korumaktan feragat etti
artık size gelen vurur, giden vurur. Buna en talimli olan bizleriz;
hayatımız mahkemelerde, karakollarda, cezaevlerinde ve sokakta
mücadele alanlarında geçmiş. Siz talimli değilsiniz. Çünkü bu
hesap geniş bir grubun hesabı, muhasebesi değil; bu, çok dar bir
zümrenin, bu parti içerisinde çok dar bir zümrenin sizin de Meclis Genel
Kurulunun dışındaki zeminlerde yakınarak bahsettiğiniz,
şahsi ikballeri için, şahsi menfaatleri için eylem ve icraatlar
yapanların yargı baskısını uzaklaştırmak
için keşfettikleri mekanizma ve yöneldikleri otoriter yöntemlerle iş
buraya kadar geldi. Otoriterlik şöyle bir fasit dairedir, otoriterleştikçe
bir yerde duramazsınız. Bu kadar otoriterleştik, milleti
artık zapturapt altına aldık, bundan sonra işimize
bakabiliriz. Bunun sosyolojisi böyle çalışmıyor. Ne kadar
otoriterleşirseniz o kadar daha fazla otoriterleşmenizi
çağıracak bir mekanizma devreye giriyor. Bunun da bir limiti
vardır. O limit bu ülkede doldu. Neyle doldu biliyor musunuz? Birçok
şeyi buna sayabiliriz ama en güncel olanını söyleyeyim: 3 tane
tutuklama
Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma gösteren Sayın
Şebnem Korur Fincancı Hanımefendi, Ahmet Nesin ve Erol
Önderoğlunun tutuklanması için bugün iddianame
hazırlanmış.
Değerli vekiller,
bilmiyorum haberiniz var mı? Ateş hızıyla bir iddianame
hazırlandı, on dört yıl ceza isteniyor. Niye? Kürtlerle yan yana
durmuş diye. On dört yıl
Elinizi vicdanınıza koyun, bu
dayanışma on dört yıl hapsi gerektirir mi? Çünkü, bunlar müsemma
kişiler, bilinen kişiler, kamuoyuna açık ve şeffaf
yaşayan insanlar; gelmişleri belli, geçmişleri belli, ne
yaptıkları belli, formasyonları belli, barış ve
savaş noktasında nerede durdukları belli, net, kesin. Siz bunlara
on dört yıl hapsi reva görüyorsunuz. Bu şu demektir:
Elleşmeyin, nasıl olsa kendi kendilerine yıkılacaklar.
Siz artık uzatmaları da bitirdiniz, bunu oynuyorsunuz. Bu yüzde 50
oya rağmen bu panik hâlinin, bu telaş hâlinin, bu agresyon yüklü
dilin başka da hiçbir açıklaması ve izahı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Ordu mu size darbe yapacak, başka güçler mi yapacak? Bütün devleti adan
zye zapturapt altına almışsınız, bu telaş niye?
Bu on dört yılın cevabı, sizin bu telaşınızda
saklıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Önder.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip grubumuza
direkt sataşmada bulunmuştur. Şahsi kaygılarla
otoriterleştiğimizi ifade etmiştir.
BAŞKAN Şahsi
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şahsi
kaygılarla otoriterleştiğimizi ifade etmiştir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Öyle söylemedim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ordunun gönlünü
hoş tutmaya çalıştığımızı ifade
etmiştir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) O bir sataşma
mı canım?
MEHMET MUŞ (İstanbul) 3 tutuklanan
gazeteci için bizim on dört yıl bunlara ceza reva gördüğümüzü ifade
etmiştir, bundan dolayı söz istiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz ordunun gönlünü
hoş tutmuyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Muş, şimdi,
Sayın Önder bir genel eleştiri yaptı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sataşma
vardır Sayın Başkan, direkt bizim grubumuza.
BAŞKAN Ben sataşma cümlesini sizden
alabilmiş değilim yani.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Şahsi kaygılarla otoriterleşmeye
çalışmak. ne demek?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
eğer Ordunun
gönlünü hoş tutuyorsunuz. lafını bir sataşma olarak kabul
ediyorlarsa ben de kabul ediyorum, buyursun cevap versin.
BAŞKAN Sayın Önder, bir saniye efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şahsi
kaygılarla otoriterleşmeye çalışıyorsunuz.
sataşma değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Yani, bu otoriterleşme Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna yönelik değil, Hükûmete yönelik bir eleştiri.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Adalet ve
Kalkınma Partisine yönelik yaptı. Kaldı ki, Hükûmet zaten
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Parti grubu
otoriterleşmez, Hükûmet otoriterleşir.
BAŞKAN Sayın Muş, bakın, dün
tekrar ettim, şimdi Hükûmete yönelik bir sataşma nedeniyle ben
Hükûmete ancak söz verebilirim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) O da yok.
BAŞKAN Siz eğer, Hükûmete yönelik bir
sataşmanın grupla ilgisini, illiyet bağını
kurarsanız size de söz verebilirim ama herhangi bir illiyet
bağını kurmaksızın sadece otoriterleşme
sataşması nedeniyle söz vermem mümkün değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ifadeleri
BAŞKAN Yani Hükûmete yönelik bir sataşma
hangi nedenle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu ilgilendiriyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, grubumuza hitaben bu ifadeleri kullandı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Efendim, bu
Meclis grubunun içinden çıktı.
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
bir saniye, grup başkan vekiliniz konuşuyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, grubumuza atfen bu ifadeleri söylüyor. Kaldı ki, Hükûmet AK
PARTİ Grubunun Hükûmetidir. Buradan da bir bağ kurabilirsiniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Hepimizin Hükûmeti,
hepimizin(!)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ama direkt olarak
zaten bu sataşma grubumuza yapılmıştır. Bundan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Doğrudan grubunuza yönelik bir
sataşma yapıldığını söylüyorsunuz.
Buyurunuz Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada EMASYA Protokolünden bahsedildi. Gelen
tasarının EMASYA Protokolüyle aynı olduğu ifade edildi.
Bakın, EMASYA Protokolünün
Burada getirilen tasarıyla beraber sivil
iradenin, Bakanlar Kurulunun yetkilendirilmesiyle yapılacak olan
operasyonların alanı, süresi belirleniyor. EMASYA Protokolünü
kaldıran iktidar budur, doğrudur. Demokratikleşme adına
attığı adımların bir parçasıdır ama bugün
getirilen bu tasarıyı EMASYA Protokolüyle mukayese edemezsiniz. O,
İçişleri Bakanlığı ile Silahlı Kuvvetler
arasındaki bir şeydi.
Bakın, bu iktidar, ülkenin ihtiyaçlarına
göre hareket eder, ülkenin ihtiyaçlarına göre tasarılar getirir.
Kimsenin gönlünü hoş etmek için hiçbir zaman bir çalışma
içerisinde olmadı. Ülke neyi gerektiriyorsa, hangi şeye ihtiyaç
duyuluyorsa onu yaparız. Sayın hatip konuşurken vesayetten
bahsetti. Bir saray vesayetidir aldı gidiyor. Arkadaşlar, Cemil
Bayıkın bir açıklaması var. Biz olmasaydık, PKK
olmasaydı HDP yüzde 5i geçemezdi. diyor. Vesayet arıyorsanız
oraya bir bakın. Çıkıp biriniz laf edebildi mi? Çıkıp
söylesenize, sen kimsin Cemil Bayık, sen kimsin. Biz dolaştık,
sokak sokak dolaşarak bu oyu aldık diyebildiniz mi?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Hadi sizden başlayalım? Sen söyle, sen kimsin Sayın Muş?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Diyebildiniz mi? Diyebildiniz mi? Diyemezsiniz. Öyle cesaretiniz yok.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sizden başlayalım. Hadi başlayalım.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Siz söyleyeceksiniz, siz!
MEHMET MUŞ (Devamla) Arkadaşlar,
burada savaştan bahsedenlerin, sürekli barışı
dillendirenlerin, ağabeyi dağda olan bir genel başkanın
partisinin bir mensubu veya milletvekillerinin böyle bir ifade kullanması
kadar tezat bir şey olamaz. Önce dağdan indirin onu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Önce onu dağdan indireceksiniz,
ondan sonra konuşacaksınız burada.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yoldaştınız onlarla.
MEHMET MUŞ (Devamla)
İkincisi: Bakın O 3 kişi ne yaptı? diyor. Savaş ile
barış arasını gösterdiler. Bakın, şurayı
görüyor musunuz? Teröristlerin cenazeleri. Ne diyor bunlara? Şehitlerimiz
İçin Varız. Özgür Gündem. Baharı Erteleyemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla)
Hangi bahardan bahsediyorsunuz ya?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Siz tutuklattığınızı kabul
ediyorsunuz yani talimatı kabul ediyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
PKKnın âdeta yayın organı. Ferman Sarayın,
(x) Bizim. Şimdi bu manşetleri
atan bu gazetenin genel yayın yönetmenleriyle alakalı
savcılık bir soruşturma yürütüyor. Kaldı ki bu
soruşturma savcılıkla alakalı bir şey. Kararı
verecek olan yargının kendisidir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bizim Kandilin
vesayetinde olduğumuzdan, Cemil Bayıka bir laf söylememiz
gerektiğinden bahisle tekrardan bile haya edeceğim bir sürü şey
söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Önder.
10.- Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tutanakları
istetin Sayın Grup Başkan Vekili, içinde benim bir tane vesayet
kelimesinin geçtiği bir yeri gösterin.
Laf susturumu var ya içinde olduğunuz
şeyi
Hep vesayet altında, vesayet altında
Vesayet altında
olunca, benim de vesayet dediğimi düşünüyorsunuz. Vesayet
lafını bir tek kez kullanmadım. Sayın Bostancı çok
dikkatli bir insandır, size söyleyebilir. Vesayet lafını
kullanmadım.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Kullanmana gerek
yok, gerçek zaten.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Gerçekse
Bak, siz
söylüyorsunuz.
İkincisi
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Seninki gerçek,
seninki.
HARUN KARACA (İstanbul) Kullanma gerek yok
zaten vesayet altındasınız. Vesayet altında olanlar
utanmazlar!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Eyvallah
Eyvallah
Şimdi, kimin vesayet altında kimin özgür
iradesiyle davrandığını bütün cihan seyrediyor. Onun için
siz böyle söyleyebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Aynen öyle
Aynen
öyle
Herkes seyrediyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz böyle
söyleyebilirsiniz.
Gelelim Cemil Bayık meselesine. Biz gittik,
sizin tahayyül bile edemeyeceğiniz boyutlarda tartışmalar
yürüttük yüzlerce defa. Ben gittim. Onlarla beraber kaldım. Bu ülkenin
barışını kurmaya çalıştık. (AK PARTİ
sıralarından Onlar derken sesi)
Bütün Kandille, bütün PKKyle ve Hükûmetin bilgisi
dâhilinde beyefendi. (CHP sıralarından Oo!sesleri)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi, hadi
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Hükûmetin bilgisi
dâhilinde.
Gelsin, 4 bakanınızla
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Vesayetten
bahset, vesayetten. Bir de vesayet altında olmadığını
söylüyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) 4
Bakanınızla
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Süreyi lütfen
durdurur musunuz? Konuşamıyorum
Lütfen
Lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, iki
dakika daha ver Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir beş dakika
daha verelim çok önemli bilgiler bunlar.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) CHPnin de oradan
atlamasına gerek yok. Bu ülkenin barışı için yapılmış
en ulvi işti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Gittik,
yaptık. derken kötü bir şey yaptık ya da bir suç
ortaklığı bunu da kastetmiyorum.
Arkadaşlar, elinizi vicdanınıza
koyun. Oradan O ha! diye hemen galeyana gelmeye gerek yok. Ne
yaptınız? Siz barış için ne yaptınız? Herkesin
kendisine sorması gereken soru bu.
Gelelim size
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimlerle iş
birliği yaptığınızı açıklayın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Lütfen ama çok
kesildi, bir cümleyle bitireceğim.
Biz gittik, doğru yaptık; ne iyi ki onu
yaptık çünkü artık çocuklarımıza çatışmasız
geçen iki üç yılı anlatabilecek bir rezerv oluşturduk. Daha önce
bu bile yoktu.
Onun için, böyle günlük siyasi hezeyanlarla mahkûm
edilmeyecek kadar barış ulvi bir iştir. Emeği geçen,
sorumluluk alan, risk alan herkes onurla, hatırla, şerefle yâd
edilecektir. Hiçbir şey yapmayan, bu işte bir goygoydan ibaret,
yaklaşımdan ibaret kalanların da yarın kendi evlatlarına
verecekleri bir tek haysiyetli cevap yoktur. Bağımsızlık
konusunda siz bize ders veremezsiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Sırrı Süreyya
Önder konuşması sırasında yaptığı bir
açıklamadan sonra grubumuzun vermiş olduğu bir tepkiye
CHPlilerin oradan atlamasına gerek yok
Daha sonra grubumuzun ortak bir
tepkisini biraz da hicvederek ve taklit ederek grubumuzu küçük düşüren
ifadeler ve ardından da Siz barış için ne yaptınız,
onu söyleyin? sorusunun cevap hakkı doğurduğu kanaatindeyim.
BAŞKAN Yani ikinci dediğiniz değil
birinci dediğiniz kısımla ilgili buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
11.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ankayra Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle şunu ifade etmek lazım: Hani
birisi dönüp Cumhuriyet Halk Partisine Barış için ne
yaptınız? derse belki Sevri yırtıp atıp Lozan
Barış Anlaşmasını yapmamızdan
başlayabiliriz, İkinci Dünya Savaşında İsmet
Paşanın Evet, çocuklarınızı şekersiz
bıraktım ama babasız bırakmadım. söyleminden ve o
savaşa bu ülkeyi sokmamasından bahsedebiliriz. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama çözüm süreci, barış
süreci, o kısımdan bahsediyorsanız da CHP şunu söyledi,
barış için aslında şunu yaptı: Bugün geldiğimiz
noktada son iki yılda, hatta sadece son üç yüz altmış beş
günde 550 şehit varken, ülke kan gölü hâlindeyken bugünlere
geleceğinizi gören CHP hem size hem iktidara Hükûmet odaklı bir
iş yapmayın, gelin Meclis odaklı bir iş yapalım.
Samimi olun, gizli ajandanız olmasın, birbirinize tutamayacağınız
sözler vermeyin
Biz Erdoğanı başkan
yaptırmayacağız.ın bir başka
yaklaşımını, Erdoğanın başkanlıkla
istediği her şeyin Abdullah Öcalan tarafından kendisine
vadedildiğini de, sizin özerklik taleplerinizin de Recep Tayyip
Erdoğan tarafından uygun çerçeve ve formülasyon içinde size vadedildiğini
de gizli görüşmelerden anlıyoruz. Biz 4 ilkeyle, gerçekten
bozulmayacak, Parlamento odaklı, tarafların samimiyetine,
şeffaflığa dayanan, ülkenin birliğini bütünlüğünü
tehdit etmeyen, gerçek bir barış sürecine sizleri teşvik
ettiğimizde siz birbirinize o kadar sıkı
sarılmıştınız ki aranıza sokacak ve bu meseleyi
gerçek anlamda halk adına denetleyecek kimseye ihtiyaç
duymamıştınız. O yüzden, biz gerçek barış için
çok şey yaptık ama sizin tavrınız bugünkü tabloyu ortaya
çıkardı.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Önder
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Birbirlerine
sarılmamışlar, el ele tutuşmuşlar(!)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, hatip bizi AKPyle birbirimize çok sımsıkı
sarılarak yaklaşmaya
Bir, itham edici cümleler kullandı, tümü
sataşma dâhilindedir; bir de gerçeğe aykırı beyanda
bulundu. Onun için 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Önder, söylediklerinizin
hiçbirini duymadım. Yani hangi cümlesiyle sataşmada bulundu?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Oraya geleyim o
zaman.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, gizli
söylemesin, burada biz de duyalım.
BAŞKAN Sayın Önder, rica ediyorum
Rica
ediyorum efendim
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, böyle gizli
görüşme olmaz; gelsin, burada söylesin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Duymadım.
diyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Önder, Sayın
Bostancının, Sayın Özelin, diğer hatiplerin yerinden
kalktığı zaman duyduğum konuşmalarını sizden
niye duymayayım? Rica ediyorum
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Duymadım.
dediniz, onun için ben geldim. Oradan söyleyeyim, açın mikrofonu.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, hatip bizim AKPyle birbirimize sımsıkı
sarılarak tutamayacağımız sözler verdiğimiz, onun
başkanlığı karşısında özerklik sözü
aldığımızla başlayan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Önder, 69uncu
maddeye göre iki dakika süreyle söz veriyorum.
Sayın Önder, sözünüze başlamadan, Genel Kurula
bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
69uncu maddeye göre söz talep edilirken, ben, gerekçeyi
söz talep eden milletvekillerinden almak zorundayım. Bu gerekçe
tutanaklara geçmek zorunda. Sadece Sataştı, bu nedenle söz
istiyorum. cümlesi yeterli değil sayın milletvekilleri. Bunu sadece
Sayın Önder için değil, söz isteyen tüm hatipler için ifade ediyorum
bir kez daha.
Buyurunuz Sayın Önder.
12.- Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar, değerli CHPli arkadaşlar;
söylediğiniz her şey barışı kriminalize etmekten
başka bir sonuç doğurmuyor. Ezcümle, bir gün Yahu, bunu Meclise
getirdik, siz bu meseleye nasıl yaklaşacaksınız?ın
cevabını veren bir tek demeciniz, yaklaşımınız,
programınız yok. Aha soruyorum size: Ana dilde eğitim hakkına
ne diyeceksiniz? Sayın Genel Başkanınız dedi ki:
Psikologlara soracağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pedagoglara
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İnsanın
doğuştan sahip olduğu bir hakkı psikologlara havale
ediyorsunuz. Bir: Yani Meclise getirsek kuş mu konduracaksınız?
İki: Meclise geldi, çözüm süreci komisyonu kuruldu
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şu anlaşmayı anlat
ya.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
üye vermediniz, orada
bizi AKPyle baş başa bıraktınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O tezgâhı beraber
hazırladınız. Onun nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Tamam, nasıl
olduğunu biz de biliyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Beraber kurduğunuz
tezgâhı biliyoruz biz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Onun için, her seferinde
topu elinizden atmak için, biraz da siyasi yaratıcılıktan uzak,
biz son grup toplantımızda Seni başkan
yaptırmayacağız.ı söyledikten ta bir buçuk sene sonra, siz
bu sloganı, ayıptır, telifini de vermeden, rica da etmeden
aldınız, bunu kullanıyorsunuz. Yaratıcılıktan
uzak, gerçeklerle örtüşmüyor, hiçbir şekilde barışa hizmet
etmiyor.
Siz ile AKP arasında hiçbir fark yok.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yapma ya!
Yapma ya!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Çünkü biz Hem
müzakere hem mücadele nasıl yapılır?ın en bariz
örneklerini verdik. Siz Kürt deyince Anayasayı bir kere delmekle bir
şey olmaz. diyen bir geleneğe iltihak ettiniz. Bundan dolayı
tarihte hesap vereceksiniz. Bunların da çok bir farkı yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gezide tam tornistan
yaptın Gezide, reis talimat verdi diye tam tornistan yaptın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Özel burada yapmış olduğu
konuşmada, çözüm sürecinde gizli gündemimiz olduğu, tabiri caizse al
takke ver külah çerçevesinde iş yapmaya çalıştığımız;
başkanlığı alacağımız,
karşılığında özerklik vereceğimiz
iddialarında bulundu.
Bu, açık bir sataşmadır, 69a göre
söz istiyorum.
BAŞKAN Bulunduğunuz mesafe buraya çok
uzak ama sizi çok rahat duyabiliyorum Sayın Bostancı.
Buyurunuz, süreniz iki dakikadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
13.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; aslında, Özgür Beyin iyi
bilmesi lazım, siyaseti yakından takip ediyor, karşı
oldukları ve iktidardan etmek istedikleri AK PARTİ on dört
yıldır kimden güç alıyor, kimden; kiminle al takke ver külah
ilişkisi olmuş? Öyle bir şey yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Eskiden cemaatten
alıyordu.
MUSA ÇAM (İzmir) Paralelle ortaktı,
paralelle.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Paralel,
paralel
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) 2002de
millete güvenmiş, milletle yola çıkmış ve her
defasında milletten destek alarak iktidara gelmiş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cemaatten
alıyordunuz, cemaatten.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Öyle al takke
ver külah gibi ilişkilere, bir kere, ihtiyacı yok, ihtiyacı yok.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Washingtondan olabilir
mi, Washingtondan?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Var, cemaatle
vardı. Ne istediniz de vermedik? dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi:
Hani, rakibinizi anlayın diye söylüyorum, böyle, mahrem dünyada fantastik
fikirlerle siyaset yapmaya devam ettiğiniz sürece, emin olun, biz bundan
memnun oluruz tabii gelip burada konuşursunuz ama siz orada oturmaya devam
edersiniz, biz de toplumsal ve siyasal gerçekliği gören bir iktidar olarak
burada oturmaya devam ederiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ne yapacakmışız? Efendim, özerklik
verecekmişiz de karşılığında
başkanlığı alacakmışız. Ya, siz bu milleti
ne zannediyorsunuz? Hem kendiniz geliyorsunuz sık sık buraya, Bu
millet aldanmaz, bu millet aldanmaz. diyorsunuz, sonra bizim, milleti
aldatmaya kalktığımızdan bahsediyorsunuz. Bir karar verin.
Bu millet aldanmaz kardeşim, kimse de aldatamaz. Öyle, Birilerine
özerklik verecekmiş, oradan da bir şey alacakmış
Bu
ülkeye başkanlık gelecekse, meşru mecralarda, milletin oyuyla
gelecek. Siz ne kadar uğraşsanız da dininseniz de itiraz da
etseniz
ÖZKAN YALIM (Uşak) Gelmeyecek, gelmeyecek.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
millet
desteklediği sürece gelecek kardeşim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Demokrasi sizin de bunu hazmetmenizi
sağlayacak. Demokratsanız hazmedeceksiniz. Bizim gizli gündemimiz
falan yok.
CHPnin de, emin olun, Kürt meselesine ilişkin
tek fikri: Mecliste konuşalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Konuşalım da sen ne söylüyorsun, sen? Mecliste konuşuyoruz
zaten, sabah akşam konuşuyoruz. Senin ne söylediğin önemli.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZİHNİ AÇBA (Sakarya)
Aldatıldığını söyleyen sizsiniz sürekli.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her iki hatibin de
konuşmalarında ağır sataşmalar var ama sonuçta
alacağımız süre belli. O yüzden, barışı
kriminalize etmekle, işin ucunda Kürtler olunca Anayasaya aykırı
davranmakla ve en kötüsü de AKPyle aramızda hiçbir fark olmaması
gibi ağır bir ithamla karşı karşıyayız.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
14.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aslında, keşke dün
burada olsaydı Sayın Önder. Dün sorduk biz, Gezide ilk gece dozerin
önündeydiniz, sonra Demirtaş Gezideki darbeyi gördü. Tayyip Erdoğan
darbe deyince o günlerde, siz de Geziye darbe diyordunuz.
Arkadaşları o darbeyi görünce çektik oradan. dedi.
Ama sizin grubunuz her gün, Gezide bulunmuş,
kendi özgür iradelerini sizden
bağımsızlaştırmış Kürt gençlerin
varlığı üzerinden Gezinin partisi olmaya
çalışıyorlar ama sizin buradaki
tanıklığınız ve bunu paylaşmanız belki
katkı sağlar.
Belki 4+4+4te laikliğin canına okunurken,
bizim kemiklerimiz kırılırken oradan izlemeleri veya Recep
Tayyip Erdoğan, ramazan, sahur ziyaretine geldiğinde kendi kulisine
değil de bizim kulise geçip sizin onu tebrik ve ikram sıralarına
girişlerinizi bize anlatırsınız, yeni arkadaşlar da
anlarlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama Kim istiyor başkanlığı?
diyorsunuz ya, Beyefendinin doğrudan içinde olduğu o
İmralı notlarında CHPye ortaklaşa İmralıda
hazırlayıp burada hayata geçirdiğiniz kumpas var ya, AKPlilerin
bizim önergemize imza attığı, biz tüm partiler eşit
temsil derken siz çoğunluğu AKPye vermek için bize kumpas
kurmuştunuz hani orada ama bakın, o tutanaklarda ne var:
İslamcıların kırk yıllık rüyasıydı,
rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKPye iktidarı altın
tepside sunduk. diyor ve diyor ki: Erdoğanı idamdan ben
kurtardım. Hakan Fidan tutuklansa sonra sıra Başbakan
Erdoğana gelecekti. Başbakan Erdoğan vatana ihanet suçundan
tutuklanacaktı. Bu yüzden ben devreye girdim, yardımcı
olayım dedim, Erdoğanı da idamdan kurtardım.
Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Beyin
başkanlığını destekleriz. Biz AKPyle bu temelde bir
ittifaka varız. Ben demiyorum, Abdullah Öcalan diyor, tutanak
altında.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati. 18.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-------0------
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ
Grubunun, Sayıştay Başkanı ve üyelikleri için Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeleri arasından belirlenen Ön Seçim Geçici Komisyonunca kabul
edilen ve bastırılarak dağıtılan 402 sıra
sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden Genel
Kurulun 22/6/2016 Çarşamba günkü
gündeminin Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor
doğrultusunda Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için seçimin
bu birleşimde yapılmasına; yine bastırılarak
dağıtılan 401 sıra sayılı Komisyon Raporu'nun
kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurulun 23/6/2016 Perşembe günkü
gündeminin Seçim kısmına alınarak mezkûr rapor doğrultusunda
Sayıştay Başkanı seçiminin 23/6/2016 Perşembe günkü
birleşimde yapılmasına; bastırılarak
dağıtılan 400 ve 398 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sırasıyla 2'nci ve 4'üncü
sıralarına, yine bu kısımda bulunan 343 ve 183 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın 3'üncü ve 5'inci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 400 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin görüşmeleri tamamlanmıştı.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen bazı komisyon üyelikleri için
seçim yapacağız.
Dışişleri
Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Haydar
Ali Yıldız aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için
Muğla Milletvekili Nihat Öztürk aday gösterilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum...
Bir karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
B) Sayıştay
Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda
boş bulunan üyeliklere seçim (S.Sayısı: 402) (x)
BAŞKAN Şimdi,
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için 6085 sayılı
Sayıştay Kanununun 15 ve 16ncı maddeleri ile İç Tüzük'ün
150nci maddesine göre gizli oylamayla seçim yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca
oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu
tarafından Sayıştay üyelikleri için kontenjan gruplarına
göre boş üyelik sayısının 2 katı olarak belirlenen
adayları içeren birleşik oy pusulası Başkanlıkça
bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla, Sayıştay meslek
mensupları kontenjan grubu listesinden en çok oyu alan 3 aday, Maliye
Bakanlığı meslek mensupları ile diğer adaylar
kontenjan grupları listesinden ise en az 1i Maliye Bakanlığı
meslek mensuplarından olmak üzere en çok oyu alan 2 aday Sayıştay
üyeliğine seçilmiş olacaktır.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum: Herhangi bir
tereddüde mahal vermemek için Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer
alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan
başlayarak Denizli'ye kadar, Denizli dâhil ve Diyarbakır'dan
başlayarak İstanbul'a kadar, İstanbul dâhil; Hükûmet
sırasındaki kâtip üye ise İzmirden başlayarak Mardine kadar, Mardin
dâhil ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil,
adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve
kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir zarf verecektir.
Adını ad defterine işaretlettiren ve
mühürlü birleşik oy pusulasını alan sayın üye,
Sayıştay meslek mensupları kontenjan grubu listesinden 3
adayın, Maliye Bakanlığı meslek mensupları ile
diğer adaylar kontenjan grupları listesinden ise en az 1i Maliye
Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere toplam 2
adayın, karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle
işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak Başkanlık
Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.
Aynı zarftan birden çok oy pusulası
çıkması hâlinde, bu oy pusulalarının tamamıyla ilgili
kontenjan grupları aday listesinden seçilecek üye sayısından
fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz
sayılacaktır. Bu hususlar birleşik oy pusulalarında da
dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.
Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler
konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.
Oy pusulalarının ve zarfların
sayın kâtip üyeye verilmesini rica ediyorum.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme
suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim.
Sayın Erkan Aydın, Bursa? Yok.
Sayın Osman Aşkın Bak, Rize? Burada.
Sayın Ali Özkaya, Afyonkarahisar? Burada.
Sayın Mustafa Tuncer, Amasya? Yok.
Sayın Bülent Yener Bektaşoğlu,
Giresun? Burada.
Sayın Cemil Yaman, Kocaeli? Burada.
Sayın Mustafa Şahin, Malatya? Yok.
Sayın Hüseyin Yıldız, Aydın?
Burada.
5 ismi böylece belirlemiş oldum.
İsmini okuduğum Tasnif Komisyonu
üyelerinin yerlerini almasını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Kupaları Tasnif Komisyonuna teslim edelim.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime ait
Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
402 sıra sayılı Raporda belirlenen
adaylardan Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan
seçime 334 üye katılmış,
kullanılan oyların 3ü geçersiz sayılmış, geçerli
oyların dağılımı aşağıda
gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Osman Aşkın Bak Ali Özkaya Bülent Yener
Bektaşoğlu
Rize Afyonkarahisar Giresun
Üye Üye Üye
Cemil Yaman Hüseyin
Yıldız
Kocaeli Aydın
Üye Üye
Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan
Grubu:
Fatma Betül Ceylan 312
oy
Ahmet Ay 307
oy
Yücel Turhan 244 oy
Mehmet Altıntaş 76
oy
Bahattin Işık 24 oy
Erdoğan Durkut 19 oy
Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları Kontenjan Grubu:
Mehmet Aksoy 308 oy`
Ali Kemal Akkoç 77 oy
Diğer Adaylar Kontenjan Grubu:
Bahri Kızılkaya 195
oy
İsmail Yüksektepe 75
oy
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tutanakta
yer alan bilgilere göre, Sayıştay meslek mensupları kontenjan
grubundan Fatma Betül Ceylan, Ahmet Ay, Yücel Turhan; Maliye
Bakanlığı meslek mensupları kontenjan grubundan Mehmet
Aksoy ve diğer adaylar kontenjan grubundan da Bahri Kızılkaya
Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir. Hayırlı olsun.
Yeni seçilen üyelere görevlerinde başarılar diliyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 387 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış ancak maddelerine geçilmesi oylanmamıştı.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 8inci maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde söz talep eden
siyasi parti grupları ile sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Siyasi parti grupları adına ilk söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Erdal Ataşa aittir.
Buyurunuz Sayın Ataş
Sayın Ataşın
olmadığını görüyorum.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Erteleyelim
Başkanım, Erdal Bey gelecek.
BAŞKAN - Siyasi parti grupları adına
başka söz talepleri yoktur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var, Mehmet Erdoğan var.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisinden var
mı?
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bu kanun tasarısı Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizim de desteklediğimiz bir kanun
tasarısı.
Ayrıca, iktidar partisi de çok ciddi bir takvim
koydu, temmuz sonuna kadar çalışılacak, daha önümüzde de bir
sürü yeni kanun tasarı ve teklifinin önümüzdeki günlerde gündeme
geleceği konuşulmakta. Ancak, dün Parlamento, toplantı yeter
sayısı bulunmadığı için, yoklama istenmesi sonucunda
kapatıldı. Bugün sabah da gelince Meclisteki geçen dönemin bazı
tutanaklarını inceledim. Geçen dönem, sözde o barış süreci
dediğiniz süreçte, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı
görüşüldü burada. İmralı tutanakları da yayımlandı
biliyorsunuz. O tutanaklarda, Abdullah Öcalanın isteğiyle buraya
getirdiğiniz bir kanun tasarısı. Bu kanunun görüşmeleri
sırasında Meclis hiç yoklamadan kapanmamış. Gene, MİT
Müsteşarı Hakan Fidanı kurtarmak için bir gün sabaha kadar
burada çalıştık, o gece de Meclis yoklamadan hiç
kapanmamış.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya siz
kongrenizin yoklamasını yapamıyorsunuz, konuşma oradan.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Efendim?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz kongrenizin
yoklamasını yapamıyorsunuz daha ya, konuşuyorsun oradan. Ne
sanki, bu mu konuşuluyor, şimdi burada bu mu konuşuluyor?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, sen ne saçmalıyorsun
ya?
ERKAN HABERAL (Ankara) Ne alakası var onun
ya? Kongrenin yoklamasıyla ne alakası var?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dinle!
Uyarsana Sayın Turan, uyarın efendim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ya Hakan, seni
ilgilendiren bir mesele var mı burada şimdi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya kanunu
anlatsın bize, anlatsın kanunu ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, efendim,
lütfen hatibi dinleyiniz
Sayın Erdoğan, Genel Kurula hitap ediniz
efendim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kanunu
anlatacaksın.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Anlatıyorum
ben.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Anlat kanunu o
zaman, ne MİT Kanunundan, şundan bundan bahsediyorsun?
ERKAN AKÇAY (Manisa) İşinize gelmedi
değil mi? İşine gelmedi değil mi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) İşinize
gelmeyince hemen oradan sataşın. Öyle bir şey var mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Senin de
işine gelmedi.
BAŞKAN Sayın Erdoğan, Genel Kurula
hitap ediniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerçekler işinize
gelmedi. Müptezel!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Sanki nöbetçi
lafçı gibi her gün en öne oturup ne zaman konuşsak, bir şey
söylesek hepsine laf atıyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Her zaman yapmam
kardeşim, yapmam, merak etme.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Erdoğan, sen
devam et.
VELİ AĞBABA (Malatya) Görevi o, görevi;
Çavuşoğlunun görevi o.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ben ne zaman
konuşsam, benim konuşma tutaklarımın hepsinin içinde senin
muhakkak bir sataşman var Hakan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen konuyu
anlat, konuyu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuya gel.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Oraya da bir seslen,
bir de oraya söyle.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bülent Turan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibe laf atmayınız.
Sayın Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap
ediniz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Turan, bizim
hatibi değil, lütfen milletvekilinizi uyarın.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Batan bir şey
vardır ona, onun için bulaşıyordur o.
VELİ AĞBABA (Malatya) Şimdi onun
görevi o. Grup başkan vekilleri var, idare amiri var, bir de laf
atıcı var. Çavuşoğlunun görevi de o.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, tabii ki AKP iktidara geldiği 2002de sıfır
sorunlu bir dış politikayı uygulayacağını söyledi
ama bugün artık sorunsuz sıfır komşumuz var. Bunun elbette
ki iç politikaya da yansımaları var. Bugün Türkiyedeki terörün
beslenmesine de uygulanan bu yanlış dış politikanın
muhakkak yansımaları var. Dolayısıyla, bugün
karşı karşıya olduğumuz ve şu anda
görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili, o AKPnin
uyguladığı on dört yıllık yanlış
dış politikanın bugün bizi getirdiği yer var.
Yine, geçtiğimiz günlerde benim de
katıldığım bir toplantıda Sayın
İçişleri Bakanı Hep yanlış politika yapıyorlar,
efendim 2002de terör bittiydi bitmediydi diye söylüyorlar ama 2002de
olağanüstü hâl vardı. Madem terör bittiydi niye olağanüstü hâl
var? dedi. Ben de Sayın Bakana buradan soruyorum: Madem 2002de terör
bitmediydi olağanüstü hâli niye kaldırdınız? (MHP
sıralarından alkışlar) Bunu bir cevaplandırın.
Şimdi, 2002de
Türkiyenin belli bir bölgesinde olağanüstü hâl vardı, belli bir
bölgesinde sıkıntı vardı ama bugün, İçişleri
Bakanımız kendi Bakanlığının önünü trafiğe
kapattı. Kızılayın yarısı güvenlik sebebiyle
trafiğe kapalı arkadaşlar. Bu manzaradan mutlu musunuz? Yani
Türkiyeyi on dört senedir yöneten iktidarın Ankarayı, Meclisin çok
yakınındaki Kızılayı getirdiği tablo bu. Bu
manzaradan mutluysanız aslında terörle ilgili size
söyleyeceğimiz hiçbir şey kalamaz, hiçbir şey olamaz artık
ondan sonra ama bu manzaradan mutlu değilseniz o
uyguladığınız yanlış terör politikasını
masaya yatırın. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bugüne kadar
terörle ilgili olarak defaatle uyardık. Terörle mücadele süreklilik ister,
terörle mücadele kararlılık ister, terörle, mücadele efendim, sadece
öyle belli noktalarda olmaz topyekûn yapılır. Bu teröre destek veren
kim varsa
Şimdi, bakın,
söylediğimiz zaman kızıyorsunuz. Paralel yapıya işte,
operasyon yapıyoruz. diye bir sürü yere kayyum atadınız ama AKP
iktidarı döneminde bugüne kadar herhangi bir işletmeye PKKya ve
diğer bölücü örgütlere yardım ettiği için kayyum
atandığını gören var mı? Yok; varsa onu
paylaşalım.
Ha, şimdi, yine bugün
yaşadığımız manzara nedir? O Çözüm süreci
dediğiniz, burada kendinizi ve o masaya oturan PKKlıları
kurtarmak için kanun çıkarttığınız o sürecin
faturaları bugün önümüze geliyor. Bugün, geçtiğimiz temmuzdan bu
temmuza, biz bu kadar şehit verdiysek, bu kadar eve ateş
düştüyse o çözüm süreci boyunca o bombalar yerleştirilirken sesini
çıkartmayan iktidarın yaptığı
yanlışların faturası var arkadaşlar. Bunları
ortaya doğru koyacağız, ondan sonra da bunlara çözümü doğru
yapacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yaptığımız uyarıları arşivden
çıkartın, inceleyin. Bizim bu kanuna destek vermemizin sebebi,
bugünden sonra da terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi
içindir. Milliyetçi Hareket Partisi öyle, sizin gibi içerideki,
dışarıdaki her malzemeyi politika malzemesi yapmaz; Türkiye'nin
bekasıyla ilgili konularda muhakkak elini taşın altına
koyar. Siz de Milliyetçi Hareket Partisinin bu tavrını hiç olmazsa
doğru anlayacak bir olgunluğa ulaşın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nerede o kapasite, nerede?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
gene 20 Nisan günü ben bu kürsüde CHP Grubunun vermiş olduğu bir
araştırma önergesiyle ilgili yaptığım konuşmada
güvenlik kuvvetlerimizin sizin yaptığınız uygulamalardan
dolayı endişe içinde olduğunu, güvenlik kuvvetlerinin
yaptığı mücadelenin muhakkak bir kanunla güvence altına
alınması gerektiğini söylediğimde biraz önceki
arkadaşımız gibi, o sıralardan bana bir sürü sataşmada
bulundu herkes: Öyle bir şey yok, asker bize güveniyor, polis bize
güveniyor. İşte, benim dediğim doğru olduğu için, bugün
bu kanunu Bakanlar Kurulu bir kanun tasarısı olarak buraya getirdi.
Şimdi de söylemek istediğim birkaç önemli
husus var. Bakın, güvenlik kuvvetlerinin moral, motivasyona ihtiyacı
var. Bu manada bu kanun önemli bir adım. Ancak, şimdi o bölgede zor
şartlar altında canı pahasına görev yapan askerimizin,
polisimizin ödüllendirme sistemine bakıyoruz, işte, bir polis
memuruna 10 maaş ödül verilmiş sözde, kâğıt üzerinde. 10
maaş ödülün karşılığını paraya
döktüğünüzde, bakıyorsunuz bin lira, 2 bin lira gibi çok cüzi bir
şey. Bu ödüllerin hakikaten ödül gibi olması lazım, Türkiye'nin
bugünkü ekonomik yapısı içerisinde o insanlara verilen ödüllerin bir
anlam ifade etmesi lazım.
Gene, terörle mücadelede canı pahasına
mücadele etmiş, çatışmaya girmiş, operasyona
katılmış, yaralanmış, hâlâ vücudunda mermi
taşıyan ama sakatlığı, geriye kalan hasarı yüzde
40ın altında olduğu için gazi sayılmayan insanlar var.
Bunlara iş hakkı vermeyebilirsiniz, bunlara maaş
vermeyebilirsiniz ama bunların gazi sayılmasını
sağlayacak ki dinimize, inancımıza göre bunlar gazidir, hukuk
önünde de bunları gazi sayacak ve yarın onlara emrihak vaki olunca,
en azından, üzerlerine Türk bayrağının örtülmesini
sağlayacak bir değişikliğin bunun içerisine konulması
lazım.
Gene, oradaki görevden dönen insanların
batıya tayinleri yapıldıktan sonra, onlara psikolojik destek
sağlanması lazım. Şu anda, birçok insan orada görev
yapıyor, eşi, çoluğu çocuğu yanında değil, onlar
iki üç ayda bir defa batıya, çoluğunun çocuğunun yanına bir
haftalık gelip gidiyorlar; bu geliş gidişlerindeki
ulaşımlarının finansmanın muhakkak
sağlanması lazım.
Bir de bakın, hem bu insanlar çok zor
şartlarda mücadele ediyorlar hem de turizm çok zorda. Doğu ve
güneydoğuda görev yapan güvenlik kuvvetlerine Hükûmet bir haftalık bir
tatil paketi hediye etsin hem bu insanlar çoluğuyla çocuğuyla
birlikte bir hasret gidersin, beraber olsun, tatil yapsınlar hem de bu
sektörün ayağa kalkmasında da faydalı bir politika olur diyorum.
Bu kanunun hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
tasarının birinci bölümünde Muğla Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan konuştu.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Erdal Ataş konuşacak.
Buyurunuz Sayın Ataş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mevcut tasarı, en bütün hâliyle ifade
edildiğinde, sivil vesayetin yerine askerî vesayetin geçirildiği bir
tasarı olarak gündeme getirilmiş durumda. Bu ülkede
yaklaşık yüz yıldır uygulanan tüm politikaların
iflaslarına rağmen, her dönemde işlevsiz hâle gelmelerine
rağmen maalesef, mevcut iktidar da bu ülkedeki sorunları çözmek
yerine yine aynı tekçi zihniyeti devam ettirmenin yanında, güvenlik
siyasetiyle, askerî vesayetle bu ülkedeki demokratikleşmeyi bir tarafa
bırakarak, sivil vesayeti, çözümleri bir tarafa bırakarak, bu ülkede sorunları
askerî vesayetle, güvenlik politikasıyla çözme iradesini devam
ettirmiştir.
Anayasada eşit yurttaşlık temelinde
çözülebilecek meselelerin hepsi, maalesef, yüz yıldır bu ülkede
inkârcı politikalarla, baskılarla, katliamlarla durduruldu. Eşit
yurttaşlık çerçevesinde yapılacak bir anayasayla bütün bu
sorunlar çözülerek bu ülkede güvenlik sorununun en aza indirilebileceği
gibi bir gerçeklik varken, maalesef, geçmiş hükûmetlerde, iktidarlarda
olduğu gibi, AKP iktidarı da 2016 yılında aynı politikayı
devam ettirmektedir.
1997de EMASYA Protokolü olarak gündemde var olan
protokolü askeriyenin yetkilerinin darbeye sebebiyet verdiği, onu
güçlendirdiği, onun zeminini güçlendirdiği çerçevesinde 2010da
kaldıran AKP, 2016 yılında maalesef daha da güçlendirerek,
dokunulmazlık da ekleyerek, Anayasa ve hukuktaki ceza
anlayışını dahi dışlayarak, askeri bunun
dışında tutarak yeniden geri getirmiş durumdadır.
Özellikle son bir yıldır
uygulamış olduğu politikalar da iflas eden mevcut iktidar,
gelinen aşamada, bu çıkmazını devam ettirmek için kendisiyle
ittifak kurduğu güçlerin hepsine tavizler vermekte; demokrasiyi, sivil
vesayeti bir tarafa bırakmakta; askeriye ve diğer bütün ittifak
kurduğu kesimlerle tavizler üzerinden bugünkü siyasetini sürdürmektedir.
Bu tasarıyla son bir yıl içerisinde, özellikle
Kürt illerinde hukuk dışı olarak yapılan uygulamaların
tümü yasallaştırılmaya çalışılıyor. Bugüne
kadar güvenlik kuvvetleri üzerinden geçmişte bu ülkede
yaşanmış olan bütün o suçların üzeri kapatılmak
isteniyor ve askeriyeye tümden bir dokunulmazlık getirilmek isteniyor.
Sadece bu da değil, bu süreçten sonra birinci olarak darbenin önü
açılmış olacak, askerî darbelerin önü. İşlenen
suçların üzeri kapatılmış olacak. Olağanüstü hâller,
bugüne kadar gayriresmî olarak uygulanan ve bizzat AKP tarafından OHALler
kaldırılacak. denmesine rağmen, artık bizzat askeriye
üzerinden, belki de Kürt illerinin bütününde bugüne kadar uygulanan mesele
yasallaştırılmış hâle getirilmiş olacak ve bunun
da kılıfı tamamlanmış olacak. Sivil vesayet tamamen
ötelenecek. Genelkurmay bütün noktalarda, yapılan bu operasyonların
tümünde kolluk güçlerinin tümünü yönetecek biçimde yetkilendirilecek.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Vatanı koruyacak,
vatanı böldürmeyecek.
ERDAL ATAŞ (Devamla) Hâkim ve savcıların
tümü dışlanmış olacak yani onların kararlarıyla
yapılan bütün meseleler bir tarafa bırakılmış olacak.
Eskiden sanki hâkimler ile savcılar bu ülkeyi korumuyormuş,
onların güvenlikle ilgili problemleri varmış gibi, onların
tümü de bu meselede tamamen işleyiş dışı
bırakılmış olacak. Yine aynı şekilde, Anayasa ve
ceza hukukunda askerler için, vekiller için, bürokrasi için ve halk için
geçerli olan o ceza yasalarının tümü bakanın ya da valinin
emriyle bir şekilde reddedilerek, Anayasanın üstünde bir yetkiyle
askere dokunulmazlık verilerek hukuk ve dediğimiz gibi Anayasa da
çiğnenmiş olacak. Sivil ölümler artmış olacak çünkü
askeriye istediği zaman istediği evi basma, hiçbir şekilde
savcılıktan, hâkimden onay almadan istediği evi basma
Orada
olası suçlar işlendiğinde, Anayasaya ters tutumlara
girildiğinde bunların bir bütünü de bakanlar tarafından
engellenmiş olacak. İşkence, hukuk dışı
davranışlar, bunların bütünü yasallaşmış hâle
gelmiş olacak.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teröristler hak
ettiğini alacak, doğru.
ERDAL ATAŞ (Devamla)
Elbette, bugüne kadar aynı durumlar devam ediyordu. Yani sivil vesayete
bağlı, hâkimlere, savcılara bağlı bu mesele
sürdürüldüğünde neresi zafiyete uğruyordu da bu mesele bu biçimde
tekrar düzenlendi? Yani şöyle gerekçelerle ifade edilmeye
çalışılıyor: İşte, herhangi bir yerde suç
işleyen bir şahıs kovalandığında, bir eve
girdiğinde ne yapılacak orada? Şimdiye kadar ne
yapıldıysa aynı şey yapılmış olacak. Tabii
ki operasyon esnasında bir suçlu bir eve girdiğinde onunla ilgili
Bekleyelim, gidelim savcıdan izin alalım. biçimde bir gerekçe
hiçbir zaman yoktu, mevcut operasyon devam ettiriliyordu. Bunlar tamamen bu
askerî vesayete ilişkin getirilen bu düzenlemenin bir biçimde
kılıflandırılması üzerine uydurulmuş
gerekçelerdir.
Anayasa ve hukukun rafa
kalktığı, her kafadan bir sesin çıktığı
dönemler en fazla hak ihlallerinin yapıldığı dönemlerdir.
Biz bunları bu ülkenin tarihinde hepimiz birlikte gördük. 1990lar
sürecini, ondan önceki 1980ler sürecini, bunların tümünü birlikte
yaşadık. Bugünkü durum da öyle olacak. Yani, Hükûmetin kendi
iradesini yitirdiği, bütün bu kesimlerle birleşerek sürdürdüğü
bu baskı, bu sindirme politikasının hepsi ister istemez mevcut
iktidarın iradesini bir tarafa bırakmış durumda ve her
kafadan ses çıkan, tamamen kendiliğindenci yürüyen, kitleleri de
büyük sorunların beklediği bir sürece bizi getirmiş
durumdadır.
Bu durum ekonomik krizi
beraberinde getirecektir. Çünkü, askerî yönelimler ne zaman iktidara gelse, ne
zaman bunların eli güçlense hemen askeriyeye yönelik mevcut politikalar
değiştiriliyor, ona yönelik bütçeler artıyor, ona yönelik bir
politika getiriliyor. Bu da otomatik olarak hem ekonomiyi etkileyecek hem
istikrarı etkileyecek hem moralleri bozacak hem de bu ülkede daha farklı
baskı politikalarının hepsini beraberinde getirecek. Sadece
ekonomik krizi değil -zaten şu anda bir krizin içerisindeyiz, sadece
bunu değil- aynı zamanda sivil alanda, siyaset alanında da krizi
derinleştirecek.
Bu dış
politikayı da, bugün zaten çıkmaza girmiş olan bu dış
politikayı da iyice içinden çıkılmaz hâle getirecek.
Toplum
kutuplaştırılacak yani demokratik yöntemlerle, Kürt sorunu
başta olmak üzere, bütün bu meseleleri çözmeyen, kendi ülke
vatandaşlarının dillerine, inançlarına, kültürel
haklarına eşit yaklaşmayan bir anlayış,
uygulayacağı bu askerî politikalarla, bu güvenlik
politikalarıyla toplumu kutuplaştıracak; ister istemez bu
kutuplaştırma içerisinde toplumun morali de önemli oranda
düşmüş olacak, bütün alanlara da yansımış olacak.
İş hayatı, ekonomi, siyaset gibi alanların tümü,
eğitim ve benzerleri de dâhil olmak üzere, bunlar da önemli oranda
darbelenmiş olacak.
Açık olarak söylemek lazım: Eğer
iktidar bu politikadan vazgeçmezse çok büyük kayıplarla yine aynı bu
politikaların iflası sonucunda tekrar başa dönmüş olacağız,
yine bu meseleleri tartışacağız.
Anayasa çağrısı yapan bir iktidar
düşünün ki bütün bu getirdiği yasa tasarıları üzerinden bir
anayasa yapmış olsa nasıl bir anayasa açığa
çıkmış olur? Tekçi zihniyet devam ediyor. Güvenlik
politikası devam ediyor. Askerî vesayet devam ediyor. Dış
politikada bütün kavgacı politikalar yani komşularla kavga devam
ediyor. Ekonomide küçük bir azınlığın çıkarına
her taraf yani ekolojiden diğer meselelerin tümü o küçük sermaye
gruplarına peşkeş çekilmiş oluyor. Yine, kadın,
cinsiyet kimliklerinin tümü siyaset ve politika dışında
tutuluyor. Böyle bir iktidarın yapmış olacağı anayasa
nasıl bir şey olur? 12 Eylül faşist Anayasasının en
az 10 kat daha gerisi biçiminde 2017 faşist anayasasından başka
bir hâle dönüşmeyecektir.
Bu ülke, tek parti iktidarlarıyla,
geçmişte olduğu gibi, askerî vesayetlerle -1960, 1970, 1980-
e-muhtıralarla, EMASYAlarla bugüne kadar hiçbir şekilde bu
sorunlarını çözmedi. Dünyanın en ileri ülkelerinden biri olması
gereken bir ülke maalesef, hâlâ en kötü pozisyonlarda, demokrasi kaybı ve
hak gaspları üzerinden kendi geleceğini, tarihini sürdürmektedir.
Bizler, açık olarak bir an önce mevcut bu yasa
tasarısının geri çekilmesini istiyoruz. Bu yasa
tasarısı çekilerek demokratikleşme yönünde
atılmış olan adımların tümüne bir an önce
başlamamız lazım. Kürt sorunu başta olmak üzere bu
meselelerin tümünün müzakereyle çözülerek, demokratik bir anayasayla, eşit
yurttaşlık çerçevesinde bu sorunlar çözülerek sivil vesayetle
sürdürülecek bir politikayı öne çıkarmamız gerektiğini
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ataş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzük 60a göre pek
kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, CHP eski milletvekili ve ilahiyat profesörü Yaşar Nuri
Öztürke Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, üzücü
bir haberi aldık. Bu üzüntümüzü Genel Kurulla paylaşmak istiyoruz.
Partimizde geçmiş
dönemlerde milletvekilliği yapmış, ilahiyat profesörü Yaşar
Nuri Öztürkü kaybettik. Aydın bir din adamıydı. Kendi
ifadesiyle, haramdan ve yalandan korkardı, doğruları, hakikati
savunurdu. Zaman zaman söylediklerinden memnun olmayan iktidar
odaklarının hedefi oldu, çoğunlukla din
bezirgânlarının hep hedefi oldu.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Cenaze üzerinden siyaset yapıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Özellikle yazdığı Allah ile Aldatmak kitabında, dinin
üzerinden siyaset üretenlerin bunu kendilerine nasıl bir siyasi ve
ekonomik ranta çevirdiklerini ifade etmişti.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ölüden
bahsediyorsun, ölüden! Ölen bir adamdan bahsediyorsun, ölen bir adamdan
bahsediyorsun, biraz iradeli olsan. Ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Rahmetli milletvekilimizi
Allahtan rahmetle anıyoruz.
O, o kadar rahatsız etmiş ki
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Beni
rahatsız etmiyor. Ayıp bir şey!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir ölüm üzerinden bile laf
edebilecek kadar bazıları rahatsız oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen
yapıyorsun onu ya? Allah rahmet etsin. de, kapat. Ayıp bir şey
ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah rahmet eylesin.
Kitapları, eserleri yaşayacak ve rahatsız olanları
rahatsız etmeye devam edecek eserleriyle. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu ülkenin bir
adabı var, ölülerle ilgili
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 22nci
Dönem milletvekilli Profesör Doktor Yaşar Nuri Öztürke Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN 22nci Parlamento döneminde birlikte
milletvekilliği yaptığımız Profesör Doktor Yaşar
Nuri Öztürkün vefatını ben Sayın Özelin
açıklamasıyla öğrendim. Ben de kendisine Allahtan rahmet
diliyorum, ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine başsağlığı diliyorum.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerinde üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Murat Bakan, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
387 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime bu vatan için canını veren
şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak Komisyon çalışmaları sırasında bu
yasal düzenlemeye destek verdik. Bu yasa kapsamında, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yurt dışı görevlerde uygulanmak üzere
getirdiği itibari rütbe uygulamasına, keza üst rütbelerde, bilhassa
albay rütbesinde oluşan yığılmaları engellemek
maksadıyla yapılan düzenlemelerin yanı sıra, terörle
mücadelede ihtiyaç duyulması hâlinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkin
bir şekilde kullanılmasına ilişkin yasal düzenlemelere
destek veriyoruz ancak bu yasal düzenlemelerle ilgili olarak iktidarın
hukuk ve insan hakları sicili dolayısıyla endişelerimiz ve
ayrıca, yine bu yasa kapsamında çözülmesi gerektiğine
inandığımız Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük
hakları konusunda eksikleri var. Her nedense az sayıda
albayımızın erken emekli olabilmesi için ek tazminat verilmesi
hakkında yasal düzenleme bu Meclise yıldırım
hızıyla gelirken -ki yanlış anlaşılmasın,
biz de bu düzenlemeye hem Komisyonda hem Mecliste destek verdik- sekiz
aydır her Komisyon toplantısında dile getirmemize rağmen,
astsubayın, uzman jandarmanın, uzman erbaşın, askerî sivil
memurun özlük hakları konusunda bir arpa boyu yol katedemedik.
Değerli arkadaşlar, bu endişelerimizi
ve eksiklikleri sizinle paylaşmadan önce, bu kanuna neden bugün ihtiyaç
duyulmuş olduğunu değerlendirmemiz ve ülkenin bugün içinde
bulunduğu terör belasını, 2002 yılında 7
şehidimizden son bir yılda 500ün üzerinde vatan evladını
şehit verir noktaya nasıl geldiğimizi bir hatırlamamız
gerekir.
Ülkenin meşru siyasi zemini ve tüm
sorunların çözüm mercisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi devre
dışı bırakılarak yapılan görüşmeleri
hatırlayalım. 26 Eylül 2011, Sayın Cumhurbaşkanı,
dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ne diyor? Biz,
İmralı olsun Oslo olsun, çok açık, net bu adımları attık.
MİT Müsteşarı Emre Taner zamanında başlattık bu
görüşmeleri, Hakan Fidan zamanında sürdürdük. diyor.
Yine, 17 Eylül 2015te, Sayın
Cumhurbaşkanı, Çözüm süreci içerisinde valilerimiz kendilerine
verdiğimiz talimatlar gereği PKKya operasyon yapmadı; bu
süreçte hazırlık safhasına girdiler, mayın döşeyip
bombalar yerleştirildi. diyor.
Değerli arkadaşlar, sadece iki yıl
öncesi ile bugüne bakın, iktidarın teröre bakış
açısı, paradigması nasıl değişmiş, dün
nasıldı, şimdi nasıl oldu ve bugüne nasıl geldik,
görünüz.
Demokrasilerde çözüm milletin iradesinin tecelli
ettiği yer olan Parlamentoda aranmalıdır. Sözde çözüm süreci
devam ederken, terör örgütünün silahlı unsurları elini kolunu
sallayarak bölgede cirit atarken, güvenlik kuvvetleri kışlasına
kapatılmış ve teröristlere müdahale etmeleri -kendi ifadesiyle-
Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla, valiler
aracılığıyla engellenmiştir. Aynı dönemde,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sürecin yürütüleceği yegâne zeminin
Parlamento çatısı olduğunu ve bunun dışında bir
zemin yaratmanın doğru olmadığını, elinde silah
olan ve bunu kullanmaktan çekinmeyen bir örgütü muhatap kabul etmenin
doğru olmadığını mükerrer defalar bu kürsüden dile
getirmiştik. Tüm söylediklerimizin tersi oldu. Sadece son bir yılda
terörle mücadelede 500ün üzerinde güvenlik görevlimiz şehit oldu,
yüzlerce sivil yurttaşımız hayatını kaybetti.
Şimdi, bu yasa tasarısıyla Hükûmet, terörle mücadelede
yaptığı stratejik hatayı taktik düzenlemeleriyle telafi
etmeye çalışmaktadır. Bu yasal düzenlemeye kamuoyundan
birtakım eleştiriler geldi. Ülkenin güvenliğinin tamamen orduya
teslim edildiğini, bunun temel demokratik değerlere ters
düştüğünü ifade eden sivil toplum kuruluşları, gazeteciler
ve az önceki konuşmacı arkadaşım, bir siyasi parti
temsilcisi arkadaşım da ifade etti düşüncelerini. Biz bu düşünceleri
önemsiyoruz. Sivil toplum örgütlerinden gelen her türlü eleştiri
demokrasinin gereğidir, önemlidir ve de önemsenmelidir.
30 Mayısta AKPli 2 milletvekili
arkadaşımla Avrupa Birliğinin düzenlediği bir konferans
için Brüksele gittik. Arkadaşlar, sokaklarda neredeyse bir tane polis
yoktu. Sokakların, caddelerin ve meydanların güvenliğini ordu
sağlamaktaydı. Brükselden, Avrupa Birliğinin başkentinden
bahsediyorum.
Yine, Fransadaki 2 IŞİD
saldırısından sonra, geçici bir süre için de olsa, OHAL ilan
edildi, Fransada güvenliği asker eline aldı ve caddelerde silahlı
askerler devriye gezmeye başladı.
Avrupa demokrasileri bu uygulamayı en önemli
insan hakkı olan yaşama hakkını korumak için,
güvenlik-demokrasi dengesini koruyarak, kollayarak yapıyorlar. Biz de
teröre karşı yaşama hakkının korunması ve
kollanması için bu yasal düzenlemeyi anlayışla
karşıladık ve oy verdik. Fakat, bizim komisyon raporunda da
ifade ettiğimiz üzere, verilen yetkilerin hukuk devletini, sivillerin hak
ve özgürlüklerini ihlal etmeden kullanılması çok çok önemlidir. Bir
yandan bu Mecliste İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna
ilişkin düzenlemeleri yaparken Kolluk Gözetim Komisyonu
kurulmasını sağlarken, kişisel verilerin
korunmasını gözetirken yüksek bir demokrasi standardını
hedefliyorsanız, bu durumda güvenlik-özgürlük dengesini kurmak
zorundasınız; aksi takdirde, toplumda zaten var olan
kutuplaşmayı, öfkeyi daha da artırırsınız. Bu
dengeyi kurmak konusundaki sorumluluk tamamıyla Hükûmete aittir.
Mücadelenin demokrasi ile terör arasında olduğu gerçeğini
algılayarak hareket etmektir doğru olan.
Bugün, Avrupada da terör demokratik değerleri
tehdit ediyor, aşırı sağcı, ırkçı partiler
giderek güçleniyor, yabancı düşmanlığına ve
İslamofobiye yol açıyor; bu sayede, popülist aşırı
sağcı partiler iktidara gelme noktasına yaklaşıyor. Bu
durum, Avrupa Birliğini de en çok tehdit eden sorunlardan birisidir.
Dünyanın, radikalizme, fanatizme teslim olmaması için
güvenlik-özgürlük dengesine dikkat etmesi gerekmektedir. Bu hassasiyetlere
rağmen, demokrasinin beşiği sayılan Fransadan insan hak ve
özgürlükleri alanında yüksek standartlara sahip olan İskandinavyaya
kadar, birçok ülke şimdi bu yüzden ciddi sosyopolitik sorunlar
yaşıyor. Bizim de hassas olmamız gereken nokta
burasıdır.
Bu kürsüden iktidarı uyarıyoruz: Terörle
mücadele için atılacak tüm adımları desteklerken bu mücadele
sırasında güvenlik ve özgürlük dengesinin iyi gözetilmesinin önemini,
hukuk kurallarına riayet, sivillerin hak ve özgürlüklerinin korunması
ve Türkiye'nin terörle mücadele ederken yüksek standartlarda bir demokrasinin
gereklerini yerine getirmesi gerekliliğini tekrar tekrar
hatırlatıyoruz. Bu hassasiyet, terörle mücadele eden Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizdeki ve dünyadaki itibarı
açısından da çok önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bu yasal düzenlemede
yer alması gereken ancak yer verilmeyen hususları tüm Komisyon
çalışmalarında bıkmadan, usanmadan dile getirdim ve şu
anda Meclis kürsüsünden bir defa daha dile getiriyorum: Bugün bu kanuna dâhil
edilmesi gereken en önemli konu, her geçen gün şehit verdiğimiz,
şehit olduklarında arkalarından gözyaşı
döktüğümüz, bir üniforması da kefen olan, bir emirle ölüme giden,
anası babası sıvasız evlerde oturan yoksul halk
çocuklarının, astsubaylarımızın, uzman
jandarmalarımızın, uzman erbaşlarımızın,
askerî sivil memurların ve diğer askerî personelin özlük hakları
için verdikleri adalet mücadelesini görmek ve bu konuda
uğradıkları haksızlıkları da ortadan
kaldırmak olmalıydı.
Sevgili arkadaşlar, demem o ki Türk
Silahlı Kuvvetleri bir bütündür aşağı yukarı 613 bin
kişilik bir ordudur. Eri erden ayırmak bizim geleneğimize de,
hukuka da aykırıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 6 bin
dolayında albay ve 300 dolayında general var. Yani, 613 bin
dolayındaki personelden 6.300ünün özlük hakları, hak hukukları,
yaşam standartları ne kadar önemliyse kalan 606 binin üzerindeki
personelin özlük hakları, hak hukukları, yaşam standartları
da o kadar önemlidir. Bu gerçeği ve özlemimizi göz ardı edemeyiz,
etmemeliyiz. Çıkacak kanunlar bu gerçeğe göre
hazırlanmalıdır. Her ortamda söylediğim gibi, kefeni
üniforması olan yoksul halk çocukları şehit olup bu kadim
toprağa düştüklerinde, naaşları ana baba ocağına
getirildiğinde, sıvasız, boyasız evlerde yaşayan
ailelerini gördüğümüzde, hamasi nutukları atarken bir daha, bir daha
düşünmeliyiz. Mehmetçikin hamasi nutuklarla övgüye ihtiyacı yok,
yaptıkları asil görev onların övgüsüdür zaten. Özlük
haklarının iyileştirilmesine, yaşam
koşullarının yükseltilmesine, ailesine, çocuklarının
geleceğine sunulacak katkılara ihtiyacı var. Mehmetçikin bu
sorunlarının çözümü, bu yasal düzenlemenin içine dâhil edilmesi
onların hakkıdır, hukukudur ve insanidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerinde siyasi parti grupları
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına söz talep
eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Şahsı adına ilk söz hakkı
İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyıka aittir.
Buyurunuz Sayın Kocabıyık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sayın
Başkan, zatıalinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ, 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara
geldi; yirmi yedi gün sonra olağanüstü hâli kaldırdı, 30
Kasım 2002 tarihinde; 4 Ekim 2010 tarihinde de EMASYA Protokolünü ortadan
kaldırdı. Bugün itibarıyla on dört yıllık
iktidarımızda, demokrasinin altyapısını
geliştiren yüzlerce yasa çıkarttı bu Meclis ve AK PARTİ,
Adalet ve Kalkınma Partisi. Dolayısıyla, bizim iktidar
dönemlerimizde Türkiyenin her zaman demokrasi istikametinde
geliştiği, ilerlediği açıktır.
Değerli arkadaşlar, bütün dünyada
demokrasi literatürünü takip edenler bilirler ki demokrasi literatürünün
-maalesef, Türkiyede bu literatürü takip eden çok az kişi var- bugün en
değerli kavramı güvenlik üreten demokrasidir. Bütün demokratik
ülkeler buna dikkat ediyorlar çünkü bir demokrasi kendi varlık
alanını koruyamadığı sürece demokrasi orada kendini
var edemez; bu, çok açık bir gerçektir. O yüzden, Batılı
demokratik ülkeler güvenlik ve özgürlük dengesine çok dikkat ediyorlar.
Ben ayrıntılı anlatacaktım, örnekler
verecektim ama Murat Bakan arkadaşım, Değerli İzmir
Milletvekilimiz o konuda hem de canlı gözlemlerini naklettiği için
çok fazla girmeyeceğim. Paristeki, Belçikadaki, 2014te
İngilteredeki olaylar, bütün bunlar demokratik ülkelerin gerekli görmesi hâlinde,
kamu güvenliğini tehdit altında görmesi hâlinde askerlerini,
ordularını nasıl göreve davet ettiğini hepimize gösterdi.
Ben başka örnekler de
verebilirim. Mesela, Amerikada Ferguson olaylarında ulusal
muhafızlar göreve çağrıldı. Yani bir polis 18
yaşındaki bir genci öldürmüş, olay da bu. Buna karşı
bir tepki var toplumda, ulusal muhafızlar göreve çağrıldı
ve olağanüstü hâl ilan edildi, sokağa çıkma yasağı
ilan edildi. Ondan daha önce 2011 yılına gittiğimiz zaman Wall
Streeti işgal eylemi vardı. Bu zenginlere karşı
yapılmış bir eylemdi, aslında öyle etnik, siyasi bir
şeyi de yoktu çok fazla ama Amerikan güvenlik güçleri o eylemi dahi bir
terör eylemi olarak nitelendirdiler, öyle ele aldılar.
Ben buraya
araştırarak geldim, beş dakikalık bir sürem var ama.
Batılı ülkeler, demokratik ülkeler, demokrasileri tekâmül etmiş
ülkeler geçmişte bu konularda nasıl davranmışlar, buna
baktım biraz. Bakın, 1972de, Münih Olimpiyatlarında
yaşanan olaylardan hemen sonra Almanya olağanüstü tedbirler
çıkarmış Meclisinden. Bugün üzerinde konuştuğumuz
tasarıya Almanyanın o gün çıkardığı o
tedbirlerden birkaçını koymuş olsak kıyamet kopar.
İsterseniz okurum ama zamanım yok.
ZİYA PİR
(Diyarbakır) - Okuyun, okuyun.
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) 1973
yılında Fransada Suudi Arabistan Büyükelçiliği teröristlerce
basılıyor. Oturuyor Fransa hemen terörle mücadele tedbirleri
geliştiriyor.
Okurum, burada var dosyası. Ben sizin gibi öyle
havadan gelmiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz de
biliyoruz. Biz havadan gelmiyoruz, havadan gelen sizsiniz.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sen magmadan geliyorsun,
yerin dibinden.
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) Ondan sonra,
1974te, İngiltere Terörü Önleme Geçici Yasası çıkartıyor,
sonra bir yasa daha çıkartıyor; Kuzey İrlanda Olağanüstü
Koşullar Yasası. 1977de, 1987de ve 1991de bu yasaları revize
ediyor. Yani İngilterede İngiliz Hükûmeti ile İrlanda, IRA
oturdu, anlaştı. falan buraya tatlı masallar olarak
anlatılıyor bunlar. O seviyeye gelinceye kadar o İngiliz
devleti, İngiliz Hükûmeti terörle mücadele yasaları
çıkartmış bir yığın. Bir barış olduysa
bu çabalar sayesinde o noktalara gelindi. Bunları bilelim. Bu işlere
meraklı olan arkadaşlar varsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kocabıyık.
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) Bitti mi?
Efendim, daha yeni başlamıştık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, kürsüde süre çabuk geçiyor.
Şahsı adına
ikinci konuşmacı, Niyazi Nefi Kara, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kara.
(CHP sıralarından alkışlar)
NİYAZİ NEFİ
KARA (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 387
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
7 Haziran 2015 genel
seçiminde Parlamento çoğunluğunu kaybeden ve iktidarı yitirmenin
kendisi için mutlak bir son olduğunu bilen AKP tarafından bildik bir
oyun yani Halkı korkut, iktidara yönlendir. oyunu devreye
sokulmuştur. Çözüm süreci denen ama gerçekte hiçbir sorunun çözülmediği,
sümen altı edilerek büyütüldüğü halkı oyalama ve kandırma
süreci, iktidarı geri kazanmak için gereken oylar uğruna feda
edilmiştir. Herkes, seçimin yenilenmesi kararı verildikten sonra
çatışmalı sürecin başlamasında PKK kadar AKP
iktidarının suçta sorumluluğu olduğunu görüyor. Kimse,
AKPnin zannettiği kadar aptal değildir. Çözüm süreci denen sahte
barışın zaten bir kıvılcımlık ömrü
vardı, onu da çakmak AKPye düştü. Siz PKK bizi kandırdı,
savaşı onlar başlattı. dediğiniz zaman bizim bu
yalanlara inandığımızı mı zannediyorsunuz? Kimi
kandırıyorsunuz? Her şeyi biliyoruz ve her şeyin
hesabını zamanı geldiğinde tek tek soracağız.
Şimdi Terörle mücadelede
kararlılık. diyenler, o zaman Sayın Öcalan bize çok
yardımcı oluyor. diyordu. Şimdi 7 bin teröristi öldürdük.
diye hava atanlar, o zaman dağa katılan gençlere göz yumuyordu.
Şimdi Silahlar betona gömülsün. diyenler, o zaman valileri, emniyet
müdürlerini ve Jandarma komutanlarını İçişleri
Bakanlığına çağırıp Operasyon yapmayın.
diyorlardı. Sözde, barış ve kardeşlik gelecek; sözde, bir
daha analar ağlamayacak; sözde, terör örgütü silahlarıyla birlikte
ülke dışına çıkacak; sözde, toplumsal barış tesis
edilecekti. Hani ne oldu bu verilen sözler? Hani nerede Beşir Atalayınız?
Hani nerede, ne iş yapıyor akil adamlarınız? Hani nerede
sayın dediğiniz Öcalanınız? Biz söyleyelim; 400 vekil
alma hayaliyle tüm bu sözler unutuldu, iktidar elden gitmesin diye analar
ağlamaktan perişan oldu, yolsuzluk ve hırsızlık
dosyaları tekrar açılmasın diye haram havuzlarına
doldurulan paralar uğruna binlerce çocuk yetim bırakıldı,
yüz binlerce insan yerinden yurdundan edildi. Şehirler, ilçeler,
mahalleler Temizlik yapıyoruz. diye yerle bir edildi. Ne
temizliğiymiş bu? Biri çıksın, anlatsın bize. Biz,
yanmış ve yıkılmış yerlerden, yurtlardan, toz
topraktan, enkazdan başka bir şey göremiyoruz. Nereden bu temizlik?
Eğer teröristleri temizlediyseniz neden hâlâ doğu ve güneydoğuda
yollar kesiliyor, siviller öldürülüyor, araçlar gasbediliyor, asker ve polisler
neredeyse her gün şehit ediliyor?
Taşeron iktidarınızda her geçen gün
terörü azdırıyorsunuz, sorunları içinden çıkılamaz
hâle getiriyorsunuz. Yerini yurdunu kaybeden masum insanlara boş hayalden
başka söyleyecek bir sözünüz yok. Yaklaşık on aydan beri her gün
onlarca kişiyi terör örgütüne üye olmakta, yardım ve yataklıktan
tutuklayıp duruyorsunuz. Son örneği, Profesör Doktor Şebnem
Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğludur.
İzlediğiniz yanlış politika nedeniyle terör artık
batı illerimize de sıçramış ve insanımızda
yeşeren toplumsal barış ümidi yüzde 80lerden 35lere
gerilemiştir. İktidarınızı kurtarmak için
başlattığınız yangın eninden sonunda sizi de
yakacak. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, aziz
şehitlerimizin cenazelerini bile kullanmaya kalkıyorsunuz. Kendisi
vazoyu kırıp suçu kardeşine atan yaramaz çocuklar gibi Ben
yapmadım, CHP yaptı. demeye getiriyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyetinin devletini
kuran CHP ile terör kelimesini yan yana getirerek algı oyunu yapmak
ancak ahmakların ve başka çaresi kalmamış
hırsızların yapabileceği bir iştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp ayıp! Ne
nezaket var ne üslup var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İftar
saatindeyiz ya, biraz daha buna göre konuşun ramazan gününde. Biraz alçak
sesle, güzel bir tonla
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) CHP
olarak önünde sonunda bugün yaşanılan acıların
hesabını soracağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Nasıl
soracaksın? Ne yapacaksın?
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Kimden
gelirse gelsin terörün her türlüsünü şiddetle reddettiğimizi,
lanetlediğimizi tekrar ediyoruz. Terörle mücadeleyi öldürülen terörist
sayısı açıklamak zannedenleri tekrar düşünmeye davet
ediyor, hepinize saygılar sunuyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kara.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Hükûmetin, görüşülmekte olan 387 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü ve bölümler üzerinde konuşma
hakkını kullanmamasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Çok önemli bir
kanun görüşülüyor, bu kanuna iktidar partisinin ve Hükûmetin önem
verdiği de söyleniyor. Meclisteyiz ama kanunun tümü üzerinde de birinci
bölüm üzerinde de iktidar partisinin konuşmaması belki
anlaşılabilir
Gerçi orada da şu var: Sayın Hüseyin
Kocabıyıkın konuşmasında süre yetmedi, oysaki kendi
grubunun on dakikalık konuşma hakkı vardı ama onu tercih
etmediler yoksa Hüseyin Bey o on dakikada konuşabilirdi, süre
yetmediğinden muzdarip oldu. Biz de kendisini etraflıca dinlemek
isterdik. Bir kez bunun altını çizmek lazım. Ama Hükûmetin,
ilgili Bakanın Meclise tümü üzerinde ve bölümler üzerinde konuşma
hakkını kullanmaması kabul edilebilir bir mesele değildir.
Bu, açıktan Meclise saygısızlıktır. Bu, açıktan
Meclisi hafife almaktır, Parlamentonun iradesini hafife almaktır.
Daha önce benzer bir hatayı yaptıklarında uyarmıştık
ama o gün Yok öyle bir şey, yanlış oldu. dediler, sayın
bakan apar topar kürsüye gitmişti -bir başka bakandan bahsediyorum-
ama bugün görüyoruz ki tümü üzerinde de bölümler üzerinde de Hükûmetin
söyleyecek hiçbir sözü yok. Gerçekten şaşkınlık içindeyiz
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Turan
21.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, Özgür Beyin neden böyle ısrarla polemik açmak
istediğini
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Polemik değil ya, Hüseyin
Beyin süresi yetmedi, grubunuzun süresi vardı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
endişeyle, üzülerek
takip ediyorum. Hayatın olağan akışı içerisinde,
Meclisin de teamülleri içerisinde değerlendirmeler yapıyoruz.
İftara şu an on dakika, on beş dakika var; arkadaşlar
tercihte bulunabilirler, sonra konuşurlar, önce konuşurlar.
Gerekçemiz ortada zaten, her maddeyle ilgili önerge ortada zaten.
Olağanüstü bir hâl varmış gibi davranmayı, sanki ilk defa
böyle yapılıyormuş gibi davranmayı ve bu tarz izahları
doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Kaldı ki
bu bizim grubumuzun takdiri, konuşmamak da konuşmak kadar bir
haktır, bunu kullanabiliriz. Bu konuda bizim partimizi ilzam eden
şekliyle Neden konuşmadınız? deme hakkı ve haddi
olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerinde siyasi parti grupları ve şahısları adına olan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın Bakanın bir söz talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Millî Savunma
Bakanı Fikri Işıkın, görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili Hükûmet adına
değerlendirme yapılacağına ilişkin
açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli
bir kanunu görüştüğümüz açık. Bu kanunun ülkemiz için ne anlam
ifade ettiğini de zannediyorum, Meclisimizdeki her bir
arkadaşımız gayet iyi biliyor. Kanunun komisyon görüşmeleri
yapıldı, geneli üzerinde konuşma yapılacaktı ancak dün
akşamki takvimi sizler de biliyorsunuz, o arada soru-cevabın
çekilmesinden dolayı kayan bir program oldu. Bugün de şimdi, Hükûmet
adına bir konuşmanın tam bu saatlere denk gelmesinden
dolayı biz ikinci bölümün görüşmelerinde Hükûmet adına bu
değerlendirmeyi yapacağımızı grubumuza
bildirmiştik. Dolayısıyla, hiç kimse merak etmesin, iktidar
çalışır, muhalefet konuşur; bu genel, demokratik bir
prensiptir. (CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Bak,
alkışlayan kimse yok; çalışan da yok, alkışlayan
da yok. Boş sıralara konuşuyorsunuz Sayın Bakan, boş
sıralara.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Biz gerektiği zaman gerekli açıklamaları
yapacağız ve yaparız.
MUSA ÇAM (İzmir) Şimdi yap!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Daha önceden grubumuzla görüşerek
yaptığımız değerlendirmede ikinci bölüm üzerinde
konuşmamızı yapacağımızı ifade
etmiştik.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kanun
geçtikten sonra mı yapacaksınız?
MUSA ÇAM (İzmir) Şimdi yap!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben de konuşma
hakkımı Özgür Beye veriyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Bakan daha önce bizim izlediğimiz bir filmde kendisine grubu
tarafından verilmiş rolü oynuyor. Biz ne zaman bakanların kürsü
kullanmamasını eleştirsek Tamam, şimdi
kullanacağız. diyor. Hatta, Bekir Bozdağ elindeki
kâğıtları gösterip hazırlığının
olduğunu söylemişti. Bir vaka var, tümü üzerinde yirmi dakika
konuşabilirdiniz, konuşmadınız; birinci bölüm üzerinde on
dakika bilgi vermeniz beklenirdi, yapmadınız. Ben biraz önce dedim
ki: İktidar partisinin bu hakkı kullanmaması belki
anlaşılabilir ama Sayın Bakanınki kabul edilebilir
değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dün kapattırmasaydın
Meclisi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bülent Turan
bambaşka bir yerden yaklaşıyor.
Ayrıca, kürsüdeki hatipleri süre
yetmediğinden bahisle size döndü ama çözüm kendi içinde vardı.
Müzakereye önem verseler, kaliteli yasamaya şans tanısalar Hüseyin Kocabıyıka
grupları adına tanınan on dakika süreyi
kullandırırlardı.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Ya, sana ne
oluyor? Grubun tasarrufundan sana ne?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - AKPnin
yaklaşımı ortada.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, Bizim grubumuzun kendi kararlarından onlara ne? diye
soruyorum; bir.
Kendi konuşmam var ikinci bölümde, onu da Özgür
Beye verin; iki.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan konuşma
yapacağını, açıklama yapacağını ifade etti.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime bir saat veriyorum.
Kapanma saati: 20.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.21
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının birinci bölümü
üzerinde soru-cevap işlemini yapacağız.
Sisteme giren sayın milletvekillerine
sırasıyla söz vereceğim.
Soru-cevap işlemi için ayrılan süre on
beş dakikadır. On beş dakikalık sürenin birinci yedi buçuk
dakikası sorular için, ikinci yedi buçuk dakikası cevaplar için
kullanılacaktır.
Soru işlemini başlatıyorum.
Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ergenekon, Balyoz, Askerî
Casusluk, Poyrazköy gibi adlarla kamuoyunda bilinen, 2 bine yakın Mustafa
Kemalin askerinin, cumhuriyet aydının cezaevlerinde manevi
işkence gördüğü kumpas davalarında AKPnin hukuki ve siyasi
sorumluluğu sabittir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nereden sabit ya?
SERKAN TOPAL (Hatay) Bu davaların
savcısı olduğunu iddia edenler, cemaate her istediğini
veren siyasi iktidar bu mağduriyetlerden özür dilemeyecek mi? Türk
Silahlı Kuvvetlerinden atılan bu askerlerin onurları, itibarları
ne zaman iade edilecek? Millî ordumuzu Benim ordum. diye siyasetin arka
bahçesi yapmaya çalışanları, onları kınıyorum ve
bilmelidirler ki Türk ordusu Mustafa Kemalin ordusudur, milletin ordusudur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Niğdenin Bor
ilçesinde askerî fabrika olarak bilinen, 1970lerde açılan, bölgenin
önemli iş alanı da olan fabrikada yeni komutan tayin olduğu
hâlde yerine atama yapılmamıştır. Bölgemizde bu tesisin
kapatılacağı yönünde yaygın bir söylenti vardır.
Niğdenin Bor ilçesindeki bu fabrikanın kapatılması söz
konusu mudur? Bölge için çok önemli bir tesistir.
Ayrıca, yine bölgedeki askerî lojmanlar uzunca
bir süredir boştur, burada askerî personel olmasına rağmen
lojmanlar kullanılmadığı için harap durumdadır. Bu
lojmanların değerlendirilmesi düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir önceki Hükûmet döneminde açıklanan 2016
yılı Acil Eylem Planında esnaflar için 30 bin TL faizsiz kredi
desteği uygulamasına başlanması öngörülmekteydi. Bakanlar
Kurulu kararnamesiyle başlayan uygulama medyada geniş yer buldu.
Esnafa can suyu, esnafa müjde, esnafı kurtaracak kredi gibi
başlıklarla haber olarak değerlendirildi ama umduğumuz gibi
olmadı. Defalarca uyarmamıza rağmen krediden yararlanma
koşullarını maalesef değiştirmediniz. Banka kredisi,
haciz, icra kıskacındaki borçlu esnafa değil, borçsuz esnafa
kredi vermekte ısrar ettiniz, dolayısıyla bugün gelinen nokta
tam bir fiyaskodur. Dün Bakandan tarafıma gelen cevaba göre, tüm
Türkiyede 39 bin, ilim olan Giresunda 13 bin kayıtlı esnaftan 569
kişi kredi almaya hak kazanmıştır. Bu sayı, esnafın
battığının ve bittiğinin resmidir. Sayın Maliye
Bakanına sesleniyorum: Esnafı kurtarın, acil çözüm bulun,
unutmayın esnaf batarsa maalesef Türkiye de batar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sorum size: Sayın Bakan,
şu anda sözleşmeli uzman çavuşlar, uzmanlar var, bununla
birlikte daha rütbeli olan astsubaylar, hatta teğmenler, hatta beni
arayanların arasında binbaşı bile oldu. Bu rütbeli askerlerimizin
hepsi de belediyelere geçiş yapmak istiyorlar. Bu geçişleri
engellemek ve azaltmak adına şu anda
tasarladığınız yeni kadro oluşumu var. Cezaevlerinin
dış güvenliğini sağlamak amacıyla 12.700 personel
alımı olduğunu biliyoruz. Bu 12.700 personelin en azından
yüzde 50sini bu geçiş yapmak isteyen komutanlara kadro olarak verirseniz
en azından bu geçişlerin durdurulabileceği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Millî Savunma Bakanına
soruyorum: Ülkemizde muharip gazi olmuş 27 bin
vatandaşımızın olduğu ifade edilmektedir. 1968 tarihli
1005 sayılı Kanuna tabi olan bu gazilerimiz 50 ile 90
yaşları arısındadır. Maddi ve manevi yoksulluk
içindedirler. Muharip gazilerin aylıkları arasında da farklılıklar
vardır. Savaştan yara almadan sağ dönen muharip gazilerimizin
malul gazilerin sahip olduğu bazı haklardan yararlanamaması
eşitsizlik yaratmaktadır. Bu nedenle muharip gaziler arasındaki
eşitsizliği ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz? Muharip gazilerin
övünç madalyalarını ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz?
İki: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev
yapamaz raporu alan vazife malulü subay ve astsubaylara verilen yeniden göreve
dönebilme imkânı gibi adi malul emekliliği için de göreve dönebilmesi
için yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öz
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Bakan, bu
tasarıyla, on yıllık zorunlu hizmetini doldurmadan
mesleğini bırakmak isteyen subay, astsubayların iki yüz gün
hapis yatmasına sebep olunacaktır. Üç yıl önce eşitlik
ilkesine aykırılıktan Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen düzenlemelerin bu tasarıyla tekrar gündeme getirilmiş
olması düşündürücüdür. Belli zaman sonra meslekten ayrılmak
istediği hâlde ayrılamayan subay, astsubaylar moral ve motivasyon açısından
kötü duruma düşmekte, görevlerini layıkıyla yerine
getirememekte, yurt savunması ve terörle mücadele gibi çok önemli ve
hassas vazife yapan birlikleri de zafiyete düşürmektedir. Bu
değişikliğe ihtiyaç duyulmasının nedeni nedir? Subay
ve astsubayların dilediklerinde istifa edebilmelerini sağlamak
gerekmez mi? İşinizden ayrılıyorsunuz, işinizden
ayrıldıktan sonra bunun bedeli altı ay yirmi gün hapis
yatıyorsunuz. Bu durum mantıklı mıdır Sayın
Bakanım?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Vatani hizmetlerini yerine getirirken
çıkılan operasyonlar sırasında terör örgütleriyle girilen
çatışmalarda yaralanan ve devleti tarafından unutulan,
bilindiği hâlde görmezden gelinen vatan evlatları var Sayın
Bakan. Kimisi parmakları eksik, kimisi vücudunda şarapnel
parçalarıyla hayat mücadelesi veriyor. Kalbinde terörist mermisiyle
yaşamaya çalışanlara bırakın gazilik
maaşını gazilik onurları bile verilmemekte. PKKyla mücadele
sırasında vücutlarında kalıcı hasarlar
oluşmasına rağmen binlerce askere hak ettikleri madalyalar ve
gazilik unvanı ne zaman verilecektir?
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaşar Nuri Öztürke Allahtan rahmet, ailesine
ve sevenlerine başsağlığı diliyorum ben de.
Turizmde yaşanan ciddi sorunların, ihracat
sektöründe de iflaslara yol açtığını duyuyoruz, görüyoruz.
İzmir Buca Organize Sanayi Bölgesinde 20-30 şirketin iflas ettiği
söyleniyor. Hükûmet acaba bu ihracatta yaşanan tıkanmayla ilgili bir
önlem alacak mı?
Zihinsel engelli bir çocuğun annesi sosyal
medyada diyor ki: Ben huzurevine gittiğimde bu zihinsel engelli
çocuğumu da yanıma alabilecek miyim, bakabilecek miyim? diye
Hükûmete soruyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hüseyin Yıldız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok efendim.
BAŞKAN Sayın Yıldız yok
sanıyorum.
Sayın Erkek
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, toplumsal barış ve
huzurumuz hiçbir dönemde olmadığı kadar maalesef ciddi tehdit
altında. Meclis, Hükûmetinize terörle mücadele konusunda her türlü
desteği vermesine rağmen terörle mücadelede Hükûmetiniz son derece
başarısız. Her gün şehitlerimiz gelmeye devam ediyor. Genel
Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu ve tüm CHP
milletvekillerinin imzaladığı bir kanun teklifini Meclise
sunduk. Şehit yakınları ve gaziler ile gazi
yakınlarına sağlanan sosyal ve ekonomik hakların
iyileştirilmesiyle ilgili bu kanun teklifimizi destekleyecek misiniz? Bu
konuda görüşünüz nedir? Bu konularda çalışmalarınız
var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erkek.
Şimdi cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, sorularıyla bu kanun
görüşmelerine katkı veren milletvekili arkadaşlarımıza
öncelikle teşekkür ediyorum.
Burada özellikle Ergenekon ve
Balyoz davalarıyla ilgili yapılan yorumlara öncelikle
katılmadığımızı ifade ediyorum ancak bu noktada
hak kaybına uğramış askerlerimizin hak
kayıplarının giderilmesine yönelik benden önceki bakan
arkadaşımızın başlattığı bir
çalışma var. Bu çalışma şu anda diğer kamu
kurumlarının görüşlerine sunulmuş durumda. Bu görüşler
geldikten sonra değerlendirmelerimizi yapacağız ve bu noktada
mağdur olan her bir insanımızın haklarının iadesi
için gerekli adımları atacağız. Şu anda bu konu
Bakanlığımızın üzerinde
çalıştığı bir konudur.
Sayın vekilimizin Bordaki tesisin
kapatılmasıyla ilgili sorduğu soru: Niğde milletvekili
arkadaşlarımız bu konuyu bana ilettiler. Biliyorsunuz, benim
şu anda Bakanlıkta birinci ayım. Niğde milletvekili
arkadaşlarımız bu konuyu ilettiler, ben de
arkadaşlarımıza konuyu çalışmalarını ve
etraflı bir değerlendirme için gerekli hazırlıkları
yapmaları talimatını verdim. Ben de konuyu takip edeceğim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şu anda
komutan atanmadı ama alındı, albayımız gitti, komutan
yok.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) İşte, şu anda arkadaşlarımıza
talimatı verdim, gerekli çalışmayı yapın, son durum
nedir bir
Takdir edersiniz ki, benim de önce bir bilgi sahibi olmam lazım
ki sizi bu konuda doğru ve sıhhatli bilgilendireyim.
Lojmanların durumunu da not aldım,
özellikle yakinen ilgileneceğim. Konunun gerek ülke menfaatleri gerekse
Borun menfaatleri doğrultusunda şekillenmesi için gayret
göstereceğiz.
Sayın Bektaşoğlunun can suyu
kredilerinden yararlanmada borçlu-borçsuz
Bu değerlendirmeler tabii ki
bir başka bakan arkadaşımızın ilgi alanında.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
önemli efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Ancak şunu çok net olarak ifade edeyim ki: Can suyu
kredilerinden şu anda epey bir esnafımız yararlanıyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Türkiye'de 39 bin efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Daha da artırılması için Hükûmetimiz bütün
kaynaklarını, bütün imkânlarını seferber ediyor. Bu noktada
bildiğim kadarıyla daha önceden borcu olan
esnaflarımızın bu noktadan faydalanabilmesi için Kredi Garanti
Fonunun da kullanılmasına yönelik bir çalışma var.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Şartlar çok zor Sayın Bakanım, şartlar çok zor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) - İnşallah bu çalışmalar da eğer
sonuçlanırsa -ki inşallah sonuçlanır- esnaflarımız
daha kolaylıkla bu krediden yararlanma imkânına sahip olurlar.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yoksa
hepsi kapanacak.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, bu uzman, uzman çavuş ve
diğer, Türk Silahlı Kuvvetlerinde belirli bir süre görev yapıp
da daha sonra belediyelere geçiş yapmak isteyen personelle ilgili konu:
Biliyorsunuz, belediyeler ihtiyacı nispetinde bunlardan
faydalanıyorlar.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yarısı geçmek
istiyor Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Evet. Ama bu noktada sizin bu teklifinizi
ben Adalet Bakanımıza ileteceğim. Yani cezaevlerine
alınacak personel ki bu noktada faydalanabilir mi? Bunu Adalet
Bakanımızla görüşürüz kendisine özellikle iletirim. Yani,
arzumuz, hiçbir insanımızın mağdur olmaması, hiçbir
insanımızın açıkta kalmaması, herkesin evine
akşam mutlu ve mesut dönmesi. Bununla ilgili, Hükûmetimiz bugüne kadar çok
büyük adımlar attı, çok önemli çalışmalar yaptı.
Bundan sonra da gereken adımlar atılır, gerekli
çalışmalar yapılır.
Sayın Arslanın
Muharip gaziler ve malul gaziler arasındaki fark
Tabii, bu konular, gerçekten,
üzerinde çok uzun uzun konuşulan, tartışılan konular ve
muharip gaziler arasındaki maaş eşitsizliğinin
giderilmesine yönelik de bir hazırlığımız var şu
anda. Bununla ilgili, hazırlanan taslak bakanlık görüşlerine
gönderildi. İnşallah, bu konuyu da en uygun şekilde çözmenin
gayreti içerisinde olacağız.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bir
de övünç madalyasıyla ilgili bir soru vardı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Şimdi geleceğim, Sayın Hürriyetin
de sorusunda var.
Sayın Özün on
yılını doldurmayan subaylarla ilgili sorusu: Değerli
arkadaşlar, askerlik mesleği başka mesleklere çok benzemeyen bir
meslek. Sonuçta konu vatan savunması ve burada askerliğe ait
bazı özel düzenlemelerin olabileceği hem bizim Anayasamızda hem
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarında hem de
oturmuş hukuk literatüründe var. On yıl görev yapma zorunluluğu
askerlikle ilgili çok önemli bir kural. Bunu esnetmek, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin özellikle yurt savunması noktasında bir zaafa
düşmesine sebep olabilir. Bu konular çok uzun zaman, sürekli enine boyuna
tartışılan konular biliyorsunuz. Bu noktada, özellikle,
dilediklerinde istifa hakkının askerlikte -ben şu anda
şahsi düşüncemi ifade ediyorum- on yıllık sürede
kalmasının Türk Silahlı Kuvvetleri açısından bir
gereklilik olduğunu düşünüyorum.
Bu malullük ve muhariplik arasındaki ince
nokta, özellikle, şu anda bizim de üzerinde
çalıştığımız bir konu. Bu gazilik unvanı ve
madalyalar konusunda kanun tasarısı iyice şekillendikten sonra,
zannediyorum size daha detaylı bir açıklama yapma imkânım olur.
Sayın Demirin ifade ettiği, bu 25-30
şirket Bucada iflas etmiş. diye bir bilgi geldi. Böyle bir bilgi en
azından bende yok.
Zihinsel engelli çocuklarımı yanıma
alabilir miyim? noktasında tabii, her türlü insani noktadaki taleplere
olumlu yaklaşan bir anlayışımız var. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanımız da burada. Bu tip özel durumların
dikkate alınacağı düzenlemelerin hayata geçmesi hepimizi memnun
eder. Biz şehit yakınlarımız ve gazilerimiz için
iktidarlarımız döneminde gerçekten çok çok önemli düzenlemeleri
hayata geçirdik, bunu bir lütuf olarak da hiçbir zaman görmedik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Son cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli)
milletimizin şehit yakınlarımıza ve
gazilerimize olan, bize tevdi ettiği bir görevi olarak
değerlendiriyoruz. Bugüne kadar çok önemli adımlar attık, bundan
sonra da imkânların elverdiği ölçüde bu adımları atmaya
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Akçay, söz talebiniz mi var
60ıncı maddeye göre?
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Vazgeçtim efendim.
BAŞKAN Sistemde isminiz vardı,
çıktınız sanıyorum.
Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
O zaman söz hakkı istemiştik, gündem biraz
değişti fakat ben Sayın Bakana sormak istiyorum: Hurşit
Külterle ilgili hiçbir açıklama yapılmadı ve bilgi de
verilmedi. Bugün Genel Kurulda da ifade ettik; yapılan açıklamalar
var, görgü tanıkları var, kendisinin göndermiş olduğu mesajlar
var. Ayrıyeten, bazı İnternet sayfalarında, Özel
Harekâtçılara ait olan İnternet sayfalarında sosyal medya
aracılığıyla kendi ellerinde olduğuna dair bilgi var.
Sayın Bakanın Hurşit Kültere ilişkin, nerede olduğuna
dair bir açıklama yapmasını bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Bakan, bir sözünüz var mı efendim?
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, konuyla ilgili bilgi alabilirsem bu oturum
içerisinde ama gerekli bilgiyi alamazsam bilgiyi aldığımda
arkadaşlarımıza iletirim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 1inci maddesinde yer alan özellik arz
eden durumlarda ifadesinin özellik arz eden her durumda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Kazım
Arslan Dursun
Çiçek
Manisa Denizli İstanbul
Mahmut Tanal Bülent
Yener Bektaşoğlu Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Giresun Niğde
Zülfikar İnönü Tümer Kemal Zeybek
Adana Samsun
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Van Muş
Ziya Pir Behçet
Yıldırım Burcu
Çelik Özkan
Diyarbakır Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle bir ay önce şu Meclis Genel Kurulunda
Anayasaya aykırı bir biçimde milletvekillerinin
dokunulmazlığını kaldıran bu Meclis, askere,
operasyonel güçte yapmış olduğu fiillerden ötürü
yargılaması mümkün olabilecek, sivil yargıda
yargılanması mümkün olabilecek askere ise dokunulmazlık getiren
bir yasa çerçevesiyle karşı karşıyız.
Şunu söyleyelim: Son sekiz on ayda Doğu ve
Güneydoğu Anadolunun birçok il ve ilçesinde sokağa çıkma
yasakları 5442 sayılı Yasanın 11inci maddesini zorlayarak
da valilere, 31inci maddesini zorlayarak da kaymakamlara ilçelerde sokağa
çıkma yasağı ilan etme yetkisi vermişti. Az biraz hukuk
bilgisinden anlayan herkes iyi bilir ki bırakın İl İdare
Kanununa göre, sıkı yönetim ve OHALlerde bile böyle kolay,
keyfekeder bir şekilde sokağa çıkma yasaklarının ilan
edilmeyeceği çok açıktır. Çünkü, ne 12 Eylül darbesinin
sıkıyönetim koşullarında ne de kötülüklerin bugünkü gibi
sıradanlaştığı 1990lı yıllarda sokağa
çıkma yasakları bu kadar ucuz politikaların aleti hâline
getirilmemişti.
Yine bir diğer husus: 5442 sayılı
Yasaya da eklemeler yaparak, bizim iddiamız odur ki sekiz on aydır
bölgede güvenlik güçlerinin bulaşmış olduğu suç ve
günahlara yasal kılıf bulma ve siyasi iktidar da bundan kendini
kurtarma telaşı ve çabası içerisine girmiştir. Şimdi,
eğer bu yasa teklifi yasalaşırsa neler olacak, bunu özellikle de
muhalefet partisine söylemek istiyorum: Türk Silahlı Kuvvetleri özellikle
il merkezlerinde bütün unsurlarıyla düzenlenecek operasyonlara
katılabilecek. Bir diğeri, bu operasyonu yapan komutanın
yazılı emriyle konutlara girilebilecek veya -birçok şey var ama-
askerî personelin işlediği iddia edilen suçlar askerî suç
kapsamında sayılacak ve sivil mahkemelerde sivillere dönük
işlenmiş suçlarda bile yargılanamayacak. Şimdi, şunu
söyleyelim biz: Bakın, bugün belki Cizrede, Silopide Surda, Silvanda,
Vartoda, Şırnakta, Yüksekovada askerin zırhlı araçlarla
kentlere girmesi ve ağır silahlar kullanması üzerinden
onların işlemiş olduğu suçlara bir kılıf diye bu
yasa çıkıyor olabilir. Göreceksiniz, çok zaman geçmeyecek. Bizim
adına bir yıldır bir saray darbesi olarak ülkeye olağan
dışı koşulları yaşatan, bu koşullar
Ülkenin
batısında, İzmirde, İstanbulda ve birçok yerde toplumsal
eylem ve etkinliklere karşı yine zırhlı araçlarla askerler
kente indirilecektir. Bunların emarelerini herhâlde
Cumhurbaşkanının şimdiki açıklamalarından görmek,
çıkarmak çok zor olmasa gerek.
Bizim bir yıldan beri
ifade ettiğimiz Bu ülke bir saray darbesi koşullarıyla
karşı karşıyadır. söylemini son bir aydır ana
muhalefet partisinin Genel Başkanı da dile getiriyor. Evet, ülkede
bir darbe varmış; bunu ana muhalefet partisinin Genel
Başkanı ifade ediyor. İyi de bir darbe sadece afaki söylemlerle
yürümez. O darbe ete kemiğe büründürülmeye çalışılıyor.
Nasıl büründürülüyor? Yargı kıskaç altına alınarak,
Yargıtay ve Danıştay yasalarında değişiklikle
darbenin altyapısı güçlendiriliyor. Nasıl büründürülüyor?
İşte, askere, polise, güvenlik güçlerine sınırsız, şehir
merkezlerinde zırhlı araçlar ve ağır silahlarla hareket
etme yetkisi vermek suretiyle büründürülüyor.
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Sen arabada sakladığın terörist silahlarını
söyle önce.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
İşte ona da geleceğim.
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Ona gel, ona gel.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Büyük bir iftira, büyük bir iftira. Valilik, özellikle
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Polislerin, emniyet güçlerinin üstüne arabayı sürüyorsun be!
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Geleceğim, cevabını vereceğim.
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Nereye geleceksin sen?
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Hikâye
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Nereye geleceksin sen?
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Bir diğer husus
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) - Polisin, askerin yaptıklarını burada şey
yapıyorsun
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Bir dinleyin.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ek
süre istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, bir saniye efendim
Lütfen hatibi dinleyin.
Sayın
Yıldırım, siz de Genel Kurula hitap edin efendim.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Bir diğer husus: Özellikle bu darbe koşullarının
altyapısı
Üniversitelerde özellikle rektörleri, öğretim
üyelerini işten atma ve basın özgürlüğünün tümüyle
kısıtlandığı hatta ortadan
kaldırıldığı bu süreçte de yasal altyapılar hazırlanarak
önümüzdeki bir ay içerisinde Meclise getirilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz,
veriyorum Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın
Hatip, madem ifade ettiniz söyleyeyim: Geçen hafta haksız, hukuksuzca, bir
milletvekilinin dokunulmazlığı tanınmayarak
aracımın önü kesildi. Bunu Muş TEM Şube Müdürü, Emniyet
Müdür Yardımcısına iletmeme rağmen yasayı
çiğneyen bu uygulamalarını yargıya
taşıdığım ve suç duyurusunda bulunduğum için
bugün Muş Valisi aşağılık bir basın bildirisiyle
Ortada senet yok, sepet yok, ispat yok; neymiş, ben aracımla silah
taşımışım.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Senin
aracından terörist indi mi, inmedi mi? Sen onu söyle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yalan! İnmedi.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Senin
aracından terörist indi mi, inmedi mi? Onu söyle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Senin valin de senin gibi
yalancıdır işte.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Senin
aracından terörist inerken silahı sana verdi mi, vermedi mi? Sen onu
söyle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sizin kökünüz tevatüre,
yalana, iftiraya dayalıdır.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen efendim.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Yaptın
mı, yapmadın mı?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yalan işte.
Yapmadım. Yalan atıyorsun. Sen de senin valin de polislerin de
yalancıdır.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen yalan
söylüyorsun.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sen dürüst bir
adam değilsin.
NURETTİN ARAS (Iğdır) Siz masum
insanları bombalıyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Senin kafanda, zihninde
bomba var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Senin de elinde var.
Nasıl konuşuyorsunuz öyle ya? Kapattık.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir kere söyleseydin
adamına o zaman.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Polis herkesi
durduruyor, efendi gibi duruyoruz, aramak isterse de arattırıyoruz.
Sen niye polisin üstüne arabayı sürüyorsun?
AHMET YILDIRIM (Muş) Yargıda hesaplaşacağız
onlarla. İşlediği suçun günahının hesabını
veremeyenler iftira atıyor.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sen niye
polisin üstüne sürüyorsun arabayı?
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 1inci maddesinde yer
alan özellik arz eden durumlarda ifadesinin özellik arz eden her durumda
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mustafa Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1inci madde üzerindeki
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, yasayı dikkatle
inceledim, gündeme geldiğinden beri de inceliyorum. Tabii, zor bir
dönemden geçiyoruz. Bu zor dönemde bir taraftan terörle mücadele var, o adla
yürütülen bir ortam var, diğer taraftan da bu ortam nedeniyle gündeme
getirilen bu yasa var. Şimdi, bu yasayla ilgili hangi
aykırılığı ileri sürsek hazır bir karşı
çıkış var Sen terörle mücadeleden yana mısın,
değil misin? diye. Bu karşı çıkışın
olduğu bir noktada doğru sözler hep böyle havada kalır ve
karşılığını bulmaz. Ama, şimdi bu
karşı çıkışlar olsa bile ben
itirazlarımızı burada kayıtlara geçirmek istiyorum.
Şimdi, gerçekten, bu yasanın 12nci
maddesinde getirilen yetkilere neden ihtiyaç duyuluyor? Bakın, iki gün önce
yanı başımızda, Ankara Adliyesinde JİTEM dosyası
vardı, 14 köylünün öldürüldüğü Kulp davası vardı ve
generaller yargılanıyordu. Yarın, İzmirde zaman
aşımına bir gün kala açılan, 1993te Tuğgeneral
Bahtiyar Aydının öldürüldüğü dava dosyası var; Diyarbakırdan
İzmire sürgün edildi, o davanın dosyası var. Yargılananlar
rütbeli subaylar. Ne yapmışlardı 1990lı yıllarda?
Haklarında birçok iddia var, ölüm iddiası var, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden geçmiş iddialar var. Şimdi, askerler bir
dönemi yakalamışlar. Bu dönem ne? Biz terörle mücadele ediyoruz,
dolayısıyla 2013ten beri bu yasayı gündeme getirdik, şimdi
bize mecbursunuz, bu yasayı çıkartacaksınız. 2013ten beri
kaç kez bu Hükûmeti zorladığını biliyoruz,
getirilmediğini biliyoruz. Hükûmet değişikliğinden sonra da
ilk defa gündeme geldi ve buranın da gündemine geldi. Olay budur. Yoksa,
ortalama koşullar içerisinde en az bu grubun yarısının
böyle bir yasadaki yetkileri kabul etmeyeceğini ben biliyorum, ortalama
koşullar içerisinde.
Ama ne oldu? Biz, bu Parlamento bu yasaya, bu hukuk
dışı yasaya mecbur edildik değerli arkadaşlar ve çok
yanlış bir iş yapıyoruz, bugün çok yanlış bir
hukuksal düzenlemenin temelleri burada atılıyor, hepimizin ve
Türkiye'nin zarar göreceği düzenlemeler yapılıyor ve burada biz
bunu doğru dürüst eleştirmekten yoksun bir ortamdayız.
Bakın, bunu söyleyeyim: Evet, EMASYA 2010da kaldırıldı,
çok doğru bir biçimde kaldırıldı ama o
Başbakanlık genelgesiydi, bir genelgeydi. Şimdi EMASYAdan daha
ağır yetkileri bir yasayla veriyoruz. Şimdi, eğer güvenlik
güçleri, silahlı kuvvetler gerçekten hukuk içerisinde davranacaksa, insan
haklarını ihlal etmeyeceklerse neden yargı
bağışıklığı istiyorlar; neden
Başbakandan, Adalet Bakanından veya ilgili yerlerden izinle
yargılama şeyi istiyorlar, neden istiyorlar? Çünkü bir vesileyle
zaman aşımlarına milim kala davalar açıldı ve
sanık oldular. Ha, mahkûm olmadılar Adalet ve Kalkınma Partisi
sayesinde. Niye mahkûm olmadılar? Son dakikalarda davalar açıldı,
davalar nakledildi Ankaraya, İzmire, Eskişehire;
cezasızlıktan faydalandılar ama bir vesileyle şimdi bundan
sonrası bakımından da böyle bir durumla karşı
karşıya kalmak istemiyorlar ve terörle mücadele adı
altında, bu sihirli kavram adı altında biz bu hukuk
dışı, Anayasa dışı, bizi ileride çok zor durumda
bırakacak, bütün yurttaşları zor durumda bırakacak bir
yasaya evet demek durumunda kalıyoruz. Bu son derece
yanlıştır değerli arkadaşlar.
Ben isterdim ki bu yasa, ordunun emekçilerinin, en
yoksullarının, uzman çavuşların, astsubayların haklarına
ve insan haklarına temas eden bir yasa olsun. Niye onlar yok?
Omuzları Samanyolu gibi olan herkes için düzenleme var ama ordunun
emekçilerine, uzman çavuşlara, astsubaylara ilişkin bir tek düzenleme
yok.
Orduda, ordunun içerisinde, Silahlı Kuvvetlerin
içerisinde birçok insan hakkı ihlali var. 2008den bu yana, tespit edilen
328 şüpheli ölüm var, ordunun kendi içerisinde. İnsan Hakları
Komisyonundan biliyorsunuz, bunlar var. Bunların önlenmesi noktasında
hangi düzenleme var bunun içerisinde? Hiçbir şey yok.
Evet, 17-18 madde var, o maddelerin çoğu
asıl maddeyi gölgelemek amacıyla yapılmış. Gizli OHAL
yetkisi var bunun içerisinde, Meclisin yetkisinin Hükûmete devredildiği
maddeler var. OHAL konusunda artık bu Meclis karar vermeyecek,
doğrudan doğruya Hükûmet karar verecek ve Genelkurmay
Başkanlığı bunu yürütecek. İstihbarat toplama yetkisi
var, ev arama yetkisi var. Bütün bu yetkiler ellerinde silah olan insanlara
veriliyor. Evet, yargı denetimi yirmi dört saat sonra.
Bakın, değerli arkadaşlar, son kez
söylüyorum: Bu yasada hukuk dışı, hukuka uymayan birçok
düzenleme var ve sizlerin de karşı olduğunuzu biliyorum. 12nci
maddenin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 2nci maddesinde yer
alan Bu şekilde sıralanan subaylardan ifadesinin bu yönteme göre
sıralanan subaylardan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Özgür Özel Kazım
Arslan Dursun
Çiçek
Manisa Denizli İstanbul
Mahmut Tanal Bülent
Yener Bektaşoğlu Zülfikar
İnönü Tümer
İstanbul Giresun Adana
Kemal
Zeybek
Samsun
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan Meral Danış
Beştaş
Adıyaman Muş Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH BAŞCI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Meral Danış Beştaş,
Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Muş
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Yıldırım kürsüdeyken, kendisine
yönelik, aracındaki silahlar konusunda Önce hesap ver. şeklinde bir
sataşma oldu. O yüzden bu olayı, olduğu gibi size
aktaracağım değerli milletvekilleri ve bunun, algının
nasıl yönetildiği, nasıl yürütüldüğü,
hakkımızdaki fezlekelerin nasıl hazırlandığı
konusunda umarım kafanızda bir soru işareti bırakmayı
başarırım.
15 Haziran 2016 günü,
Muş Milletvekili olarak ilinde çalışmalarda bulunuyor ve o
sırada, yolda güvenlik kontrolü sırasında bütün araçlar
durduruluyor. Milletvekilimizin içinde bulunduğu araçta koruması,
danışmanı ve Demokratik Bölgeler Partisi parti meclisi üyesi
Ergin Balta; 4 kişi bulunuyor. Bu arada araçta, iddia ediyorlar ki
Bu
silah meselesini bugün Valilik resmî sitesinde yayımladı ve bütün
basına servis etti. Milletvekilinin aracı hukuksuz bir şekilde
durdurularak kırk beş dakika boyunca geçişine izin verilmiyor ve
milletvekilinin aracında bulunan 3 kişi, koruması, şoförü
ve parti meclisi üyesi yine derdest edilerek gözaltına alınıyor.
Bu arada, dikkatinizi çekerim, tek bir çakı olmadığı gibi,
bunun sadece bir iddiadan
Burada ağırlıklı hukukçu
milletvekilleri var, iddia olduğunun önemle altını çizmek
istiyorum. Gerçekten bu Ergin Balta, bir ay önce Demokratik Bölgeler Partisi
Genel Kurulunu yaptı, orada parti meclisine seçilen bir parti meclisi
üyesi siyasetçidir. Burada, Muş Valiliği, yaptığı
açıklamada, kendisinin bir silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
yani, sanki, yasa dışı bir örgüt mensubunun aracında
olduğu ve o şekilde onu korumaya çalıştığı,
aracında silah olduğu şeklinde tümüyle asılsız,
tümüyle iftiraya dayalı kendi sitesinde bir açıklama
yayımlıyor arkadaşlar.
Şunu gerçekten önemle belirtmek istiyorum ki:
Bir kere burada bu Parlamentonun sorgulaması gereken şey bir
milletvekili aracı nasıl keyfî bir şekilde kırk beş
dakika durduruluyor? Nasıl onun yanında bulunan 3 resmî görevli,
Meclisin görevlileri gözaltına alınıyor, ters kelepçeyle sabaha
kadar yirmi dört saat tutuluyor? Diğer üye Ergin Balta -kimliği
açık, araştırabilirsiniz kimin
tutuklandığını- bizim bileşenimiz olan Demokratik
Bölgeler Partisi parti meclisi üyesi. Şimdi bu muhtemelen, kuvvetle
muhtemel basına servis edildi, yarın öbür gün -ki bugün bütün
manşetlerde çıktı- HDPli vekilin aracında terörist
bulundu, aracında silah bulundu, şöyle oldu, böyle oldu
Mesela,
tıpkı, bizim Şırnak Milletvekilimiz Sayın Faysal
Sarıyıldız hakkında olduğu gibi. Fezlekesinde
savcı kendisi diyor ki: Herhangi bir mühimmat
bulunmadığı
Not ediyor böyle siyah harflerle. Fakat bütün
basını açıyoruz -ben fezlekeyi biliyorum yani iddianameyi, onu
biliyorum- basın sanki orada mühimmat varmış gibi algı
operasyonuyla bunu yönetiyor. İşte, şu anda, milletvekilimiz
burada. Biz de bu olayı iftar saatinde öğrendik, basından
öğrendik ve olayın kendisinden doğru biliyoruz tabii ki. Tabii
ki Muş Valiliğinin bunu, bu şekilde yapmasının tesadüf
olmadığı kanaatindeyiz. Bazı valilerin özellikle daha da
özel görevli olduğunu artık anlıyoruz. İlk davetiye
telefonla Muştan geldi; bu bir tesadüf mü, bilemiyoruz. Her 2
milletvekilimiz telefonla aranıyor ve ifadeye çağrılıyor.
Neden Muş Valiliği, neden 15/6 -bugün ayın 21i
sanırım- altı gün sonra böyle bir açıklama yapma
ihtiyacı duyuyorlar? Bunu gerçekten Genel Kurulun vicdanına,
değerlendirmesine
Hukukçuların da böyle soyut, iddia, iftira niteliğindeki
bir beyanı olduğu gibi kabul ederek, kendi milletvekili
arkadaşını dinlemeden, o açıklamayı duymadan böyle bir
beyanda bulunmasını gerçekten ben de bir hukukçu olarak talihsiz
buluyorum.
Değerli arkadaşlar, bu herhangi biriniz de
olabilirsiniz. Siz muhalefet sıralarında, biz iktidar
sıralarında da olabilirdik ve hepimiz aynı sandıklardan
çıkıp geldik buraya.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Vatana
kastetmezdik ama.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu
iftiralara, bu algı operasyonlarına lütfen inanmadan önce
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Vatanın
birliğine, bölünmezliğine kastetmezdik nerede olursak olalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Lütfen, böyle boş boş konuşmayın ya.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Ne boşu,
ne boşu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Boş boş konuşmayın. Gelin, buradan cevap verin. Boş
konuşuyorsunuz. Bu konuda
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Vatan
hakkında konuşmak sana göre boş olabilir, sana göre boş
olabilir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sizin
boş konuştuğunuz oradan sataşmanızdan belli. Varsa bir
sözünüz gelin burada söyleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Söylüyoruz
zaten.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Gelin,
söyleyin.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Söyledik, dün
de söyledik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz de
dinleriz sizi.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Her zaman da
söylüyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Burada, boş boş
Bir gazete haberiyle kimseyi suçlayamazsın.
Böyle bir hakkın yok.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Her zaman
söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, teşekkür ederim efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hiç
kimse için
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Şu anda
boş konuşuyorsun. Esas boş konuşan sensin.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) Sus biraz, it!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
hiçbir karşılığı yok.
Terbiyeli ol, terbiyeli ol! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, çok teşekkür ederim efendim.
Sayın Şahin, lütfen efendim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biraz
saygılı olun ya! Saygılı olun, saygılı,
yerinizden müdahale edeceğinize saygılı olun ya.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Sus! Sabahtan beri
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, kabul edilebilecek bir durum değil yani.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, bir hatip kürsüde konuşurken
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Başkan, ben konuşurken sizin onları uyarmanızı
bekliyordum yani.
BAŞKAN -
hiçbir şey yokken laf
atmayı doğru bulmuyorum. Laf atma Parlamento geleneğimizde var,
evet, belli bir dereceye, belli bir seviyeye kadar görüşmelere renk de
katar ama hiç gerek olmayan yerde laf atmak doğrusu olmuyor. Lütfen, rica
ediyorum.
Sayın Şahin, rica ediyorum
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 2nci maddesinde yer
alan Bu şekilde sıralanan subaylardan ifadesinin bu yönteme göre
sıralanan subaylardan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Haluk Pekşen, Trabzon Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Oslo, sonra Dolmabahçe,
sonra Habur, sonra Diyarbakırda Megri Megri ve şimdi Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, yani veleddalin âmin.
Evet, olasılığı en yüksek ve en
tehlikeli senaryonun yasal kılıfı. Sayın parlamenterler,
bunu lütfen not alın olasılığı en yüksek ve en
tehlikeli senaryo uluslararası literatürde, Silahlı Kuvvetler
literatüründe çok önemli bir tanımlamanın kısa adıdır,
bu da onun yasal hazırlığıdır. Çünkü Balyoz
davasında ve diğer kumpas davalarında günlerce
olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo hâlini anlattık,
Silahlı Kuvvetler böyle şeylere hazırlanır. dedik ama
şimdi Parlamento, Silahlı Kuvvetler böyle bir şeye
hazırlanıyor. Bunun gelecekte nerelere geleceğini hep beraber göreceğiz,
ben şimdi bunları anlatma gereği duymuyorum.
Ama size bir şey anlatmakta yarar görüyorum:
Bakın, Bugün seçme hakkını kullansanız nerede doğmak
istersiniz, Suriyede mi Danimarkada mı? mı diye sorsanız,
elbette sorunun cevabı özel bir durum yoksa son derece belirgin ve
bellidir. Niçin Suriyede doğmak istemiyorlar da Danimarkada doğmak
isterler? diye sorduğunuzda da aslında arada iki fark var: Bir
tarafta evrensel hukuka yaslanmışlık var, öbür tarafta etnik
kökene ve mezhepçi bir ayrıştırma politikasına yaslanmak
var.
Türkiye'nin -özellikle siyasi
iktidarınızla birlikte- Orta Doğuda ve kuzey Afrikada takip
ettiği politika, yani o bölgelerde uygulamış olduğunuz
stratejik derinlik, Türkiye'yi tarihin içerisinden çıkılmaz büyük bir
kaosun içerisine soktuğunu ve olasılığı en yüksek
tehlikeli, en tehlikeli senaryo aşamasına
taşıdığını da ikrar ediyorsunuz.
Bakın, daha bundan iki yüzyıl önce o
Danimarka, gerçekten kuzey Avrupada dramatik işlerle uğraşan,
vahim durumdaki bir ülkeydi. Oysa, uygarlığın beşiği,
dünya kültürünün en önemli merkezlerinden, 3 peygamberin oradan tebliğ
edildiği bir bölgenin ülkesi olan Suriye, bugün insanlık tarihinin en
büyük, en acımasız dramlarından birisini yaşıyor.
Niçin? Çünkü Orta Doğunun en büyük güvencesi, siyasi, ekonomik ve askerî
en büyük güvencesi olan ve Orta Doğuda insanlık tarihinin en büyük
ideolojisini koymuş olan Mustafa Kemal Atatürkün (CHP
sıralarından alkışlar) Yurtta barış, dünyada
barış. ideolojisinden uzaklaşıp stratejik derinlik diye
ne idüğü belirsiz ve Türkiye'yi tarihin en acımasız, en dramatik,
en vahim sonuçlarına sürükleyen politikayı belirlediğiniz
içindir.
Bugün o politikayı savunanların hepsini
attınız; Başbakanlıktan attınız,
Dışişleri Bakanlığından attınız,
müsteşarlıktan attınız, attınız ama Akdenizde
yükselen dalgalar Akdeniz dâhil bütün kıyıları vurur. Bu
Akdenizin en temel kuralıdır. Libyada yükselirse bizi de vurur,
Mısırda yükselirse bizi de vurur, Suriyede yükselirse bizi de
vurur. Vurdu mu? Vurdu. Alanyada sahile baktığınız zaman o
yükselen dalgaların, Egede adalara baktığınız zaman,
sahillere baktığınız zaman orada Aylan bebeklerin
cesetlerini gördüğünüz zaman, işte, o, sizin Akdenizde
yükselttiğiniz dalgaların oraları nasıl vurduğunu
gösteren fotoğraftır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Evet, kaybettiniz. Tarihin en dramatik şeklinde
Türkiye'ye kaybettirdiniz. Buradan Türkiye çıkmalı. Buradan
Türkiye'yi çıkaracak olan, yeniden, o, Atatürkün, Orta Doğuya,
insanlık tarihine altın harflerle yazmış olduğu Yurtta
barış, dünyada barış. temelidir.
Bir siyasi iktidar iki temele
yaslanmalıdır: Bir, meşruiyete; iki, uluslararası düzenin
saygın bir parçası olmaya. Ne yazık ki sizin dış
politikanız da, iç politikanız da meşru değildir.
Buradan, Silahlı Kuvvetlerdeki
arkadaşların görev yaptıkları yerlerde onlara da küçük bir
hatırlatma göndereyim: Geçmişte o kadar çok yasayla
donatılmışlardı ki, o hani 28 Şubat süreci
dediklerinde bunun çok daha hafif bir durumu söz konusuydu ve aynı yasayla
donatılmışlardı ama ben onlara Balyoz davasını
anlatırken Akşamleyin evimize acaba sağ salim gidebilecek
miyiz? endişesini yaşıyordum. Hepsini uyarıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bostancı, buyurunuz.
Mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce Muş Milletvekili Sayın
Yıldırımla ilgili olarak burada bazı değerlendirmeler
yapıldı. Resmî makamlardan aldığım bilgi şudur:
Sayın Yıldırım, beraberinde 3 kişiyle birlikte
Muşun girişinde bir kontrol noktasına geldiğinde
yanında şoför olarak bulunan kişi üzerinde bulunan silahı
Sayın Yıldırıma veriyor; bunu da güvenlik güçleri görüyor
ve silahı talep ediyorlar, silah verilmiyor. Yaşanan bu olay
dolayısıyla, o soruşturma çerçevesinde Sayın
Yıldırım hariç diğer 3 kişinin kısa bir süre
gözaltına alınması söz konusu. Olay bundan ibaret. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan,
bakın, az önce sayın hatip sataşırken farklı bir
şey söyledi, Sayın Bostancı ise çok daha farklı bir
açıklama yaptı.
BAŞKAN - Buyurun, mikrofonunuzu açayım
Sayın Yıldırım.
24.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) - Şimdi, Sayın
Başkan, Sayın Bostancının da bilmesini isterim ki, bir
defa bölgedeki hava şartlarından ötürü ceketsiz, gömlekliydim.
Aşağı indim, kırk beş dakika onlarla birlikte
kaldım, aracım orada; üzerimde, bırakın bir silahı,
bir çakı dahi bulunamadı. Bakın, aratmadım kendimi çünkü
aranmamı gerektirecek bir şey yoktu.
İkinci bir husus: Söz konusu Valiliğin,
özellikle, tam bir hafta önce, geçen hafta bugün yapılmış bir
işlemi bir hafta sonra, bugün, kendi web portalında
açıklamasını şu açıdan manidar buluyorum: Ben suç
duyurusunda bulunduktan sonra bir savunma mekanizmasını,
iftirayı da işin içine bulaştırarak yapmış
olmaları benim için manidardır çünkü ben, neden kırk beş
dakika yasaya aykırı bir biçimde durdurulduğuma dair suç
duyurusunda bulundum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Onun üzerine böyle ucuz
bir savunma refleksiyle bunu yapmış olmasını ben manidar
buluyorum. Hayatımın hiçbir evresinde, hiçbir evresinde, ne silaha ne
yasa dışılığa, bütün milletvekillerini temin ederim ki
bulaşmadım. Yirmi bir yıl akademisyenlik yaptım, dört
yıl bürokratlık yaptım, ne işim olur silahla benim?
Bakın, Sayın Bostancı, elde,
mahkemeye götürülmüş, gözaltına alınmış
İfadelerde bile böyle bir şey geçmiyor, inanın geçmiyor ve en
kısa sürede grubunuza da getireceğim, gerek gözaltına
alınanlarla ilgili gerekse benim suç duyurumla ilgili hukuki belgeleri
sunacağım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde iki önerge
vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 3üncü maddesinde yer
alan albaylardan kendi isteği üzerine emekliye ayrılmak isteyenler
ifadesinin albaylardan kendi isteğiyle emekliye ayrılmak isteyenler
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Özgür Özel
İstanbul Denizli Manisa
Mahmut Tanal Bülent Yener Bektaşoğlu Ömer Fethi Gürer
İstanbul Giresun Niğde
Serdal Kuyucuoğlu Zülfikar İnönü Tümer Kemal Zeybek
Mersin Adana Samsun
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan Meral Danış
Beştaş
Adıyaman Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Behçet Yıldırım, Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Polonyalı şair ve yazar
Stanislaw Jerzy Lecin bir cümlesiyle başlamak istiyorum. Şöyle der:
Öyle büyük boş laflar vardır ki içinde bir millet esirdir. Tam
bugünü tarif etmiş. Bugünlerde işte tam da bu lafların havada
uçuştuğu bir dönemi yaşıyoruz.
Bu ülke nasıl bu karanlıktan çıkar,
nasıl barışa kavuşur, nasıl yönetilmeli? gibi
önerilerimize herhangi bir gerekçe göstermeden kullanacağınız
iki kelime vardır: Vatan haini. Bu iki kelime bu düşüncelerin, bu
fikirlerin önüne âdeta bir set olarak konuluyor.
Şu an bu lafların içinde ne yazık ki
ana muhalefet partisi de esirdir. Bu ülkede terörle mücadele veya
vatanın bölünmez bütünlüğü kavramlarıyla tüm
yolsuzluklarınızı, haksızlıklarınızı
örtebilirsiniz. Bu ülkeyi kimsenin bölmeye niyeti yok ancak bu savaş
uygulamaları bu ülkeyi bölmeye çalışan asıl
çabalardır.
Seçimlerden önce bize AKPyle başkanlıkta
anlaştı. iddialarında bulunanlar bugün, bilinçli veya
bilinçsiz, başkanlığın yapı taşlarını
döşüyorlar. Terörle mücadele kavramıyla HDPnin sıkıştırıldığı
doğrudur ancak sadece HDP sıkıştırılmaktadır
ve HDP kendi programına göre muhalefetini hiçbir boş lafın esiri
olmadan yapmaktadır. Duyarlı, demokrat vekilleri tenzih ederek
söylüyorum: Terörle mücadele kavramı adı altında asıl ana
muhalefet partisi, iktidarın onay kaynağına,
meşrulaştırma aygıtına dönüştürülmüş
bulunmaktadır. Bunu dokunulmazlık düzenlemelerinde de gördük, bugün
tüm ülkeyi suç işleme özgürlüğüne götürecek düzenlemede de görüyoruz
ve ne yazık ki terörle mücadele adı altında getirilecek bütün
antidemokratik yasalarda da göreceğiz. Bu ülkede gençlerimizin,
çocuklarımızın yaşamalarını istemek,
kalıcı barış istemek vatan hainliği midir? Bu nedenle
hangi ad altında gelirse gelsin her şeyden önce
bağımsız olarak antidemokratik düzenlemelere karşı
çıkacağız.
Fakir fukaranın çocuklarını cepheye
sürüp kendi çocuklarımızı tatile gönderiyoruz, hatta Singapura
kumar oynatmaya gönderiyoruz. Yoksulların kanı üzerinden
vatanseverlik yapıyoruz. Kutsal olan bu çocukların tabutları
değil; kutsal olan bu çocukların ölümü değil; kutsal olan bu
gencecik fidanların kendi bağında, bahçesinde, evinde huzurlu
bir şekilde yaşamalarıdır.
Şehadet bu kadar mutlu olunabilecek bir
şeyse gelin mevki, makam sahipleri, zenginler, önce cepheye biz ve bizim
çocuklarımız gitsin, fakir fukaranın çocuğu gitmesin. O
zaman görürsünüz bu savaş bir gün sürer mi? Ha, bunu
yapmayacaksınız gelin oturalım, konuşalım,
tartışalım; konuşabileceğimiz,
tartışabileceğimiz asgari demokratik bir ortamı
yaratalım. Ama, bakıyoruz, barışçıl istikamette
konuşmak isteyen her kimse terörle mücadele adı altında
susturulmaya çalışılıyor.
Bu ülkede ne yazık ki 7 Haziran sendromu
yaşanmıştır. Demokratik yollarla başkan
olamayacağını anlayanlar, hatta demokratik bir ülkede
iktidarlarını kaybedeceğini anlayanlar çok hızlı bir
şekilde kirli ittifaklarla savaş konseptine girmişlerdir. Her
gün Tehditle oy alıyorlar. diyenler ülkeyi topyekûn rehin alıp,
kaos oluşturup âdeta ölümü gösterip sıtmaya razı
etmişlerdir.
Barış ortamında, herkesin kendisini
özgürce ifade edebildiği demokratik ortamda fazla
barınamayacağını anlayan zihniyetin, topyekûn ve
iktidarlarını sürdürmek adına uzun süreli bir savaşa
yatırım yaptıkları ve bütün politikalarını buna
göre şekillendirdikleri anlaşılmaktadır. Yine, bütün
kurumları buna göre şekillendirmeye
çalıştıklarını yasama çalışmalarında da
görüyoruz.
Güvenlik görevlilerinin işlediği
suçların yargı denetimi dışında
bırakılmasına yönelik bir tasarı var önümüzde. Bu
tasarıya göre askerlerin terörle mücadeleden kaynaklı silah kullanma
yetkisini aşma, işkence, kötü muamele ve diğer suçlarla
suçlanmaları hâlinde soruşturma yapılması, Genelkurmay
Başkanı ve kuvvet komutanları için Başbakanın,
diğer personel için Millî Savunma Bakanının, Jandarma Genel
Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanı ile bu komutanlıklardaki
diğer personel için İçişleri Bakanının iznine tabidir.
Yani kamu görevlileri tarafından işlenen her suç ve her türlü hak
ihlali ilgili bakanlıkların onayıyla yargı
dışı bırakılabilecektir.
Bu taslak Hükümetin niyetini
de ortaya koymuştur. Bir devlet meşruluğunu hukuktan alır,
yasayla yasa dışılığa çıkmaktan almaz. Bu
açıkça yargısız infazın önünü açacak, yargısız
infazları teşvik edecek bir düzenlemedir. Bu yasanın kendisi
açıkça yaşam hakkının ihlalidir. Bu yasanın Türkçesi
Doğu ve güneydoğuda vurabilirsiniz, kırabilirsiniz,
öldürebilirsiniz yasasıdır. İşte, bu ülke bu yasayla
bölünür. Doğu ve güneydoğuda ayrı bir hukuk, ayrı bir
savaş uygulanacak demektir. Ama, sadece bununla kalmayacak, vurmak
istediğiniz herkesi önce terörist ilan edeceksiniz, sonra
vuracaksınız.
Bu tür korumanın hukukta yeri yoktur. Hukukta
suç teşkil eden her eylem için yargının yolunun açık
olması gerekir. Bu yasa, işlenen bütün hukuksuzlukları,
katliamları örtmek için gündeme getirilen bir yasadır. Terörle
mücadele adı altında bu yasayla toplumsal muhalefetin tümü
baskı altına alınacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) -
demokratik bir hak
olarak yapılan gösterilerde, yürüyüşlerde bile askerin işlediği
silah kullanma, işkence ve kötü muamele suçları örtbas edilecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, o nedenle karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ERKAN HABERAL (Ankara) Burayı da sayın
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter
sayısının olup olmadığı konusunda
Başkanlık Divanında tereddüt hasıl olduğundan
elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, bu arada bir şey arz etmek isterim. Biraz
önce
BAŞKAN Oylamayı
bitirelim isterseniz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, karar yeter sayısı çıkmazsa tutanağa geçmemiş
olacak da. Şöyle bir şey yani: Ben sayın hatibin grubumuza
sataşması için söz istemek üzere ayağa kalmışken karar
yeter sayısı talep edildi. Bazı arkadaşları salondan
ayrılırken, biz kendilerine belli bir süre karar yeter
sayısı talep etmeyeceğimizi söylemiştik. O sözümüze
sadakatsizlik gibi algılanmasın. Ben yapılan sataşmaya
cevap için ayağa kalkmıştım, karar yeter
sayısını sayın grup başkan vekili talep etti efendim.
Tutanağa geçmesi açısından ifade ettim.
BAŞKAN Yok, karar
yeter sayısını Sayın Demirel istedi, onda bir tereddüt yok
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet
efendim, tamam. Ben de tam kalkmıştım ya, sanki ben
istemişim gibi oldu.
BAŞKAN Yok, siz
ayağa kalktınız ama bir şey söylemediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet,
evet efendim.
BAŞKAN Yani, bir
yoklama veya karar yeter sayısı talebinde bulunmadınız.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN Önergeyi
oylamaya sunduğumda karar yeter sayısı istenmişti.
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Pardon,
Sayın Özel, sizin sataşma nedeniyle söz talebiniz vardı.
Sataşma gerekçenizi
dinlemek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İktidarın esiri olmak, ana muhalefet partisi iktidarın esiri
olmuş ve iktidarı meşrulaştırma aygıtı
sözlerinden dolayı...
BAŞKAN Kim söyledi
Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Halkların Demokratik Partisi adına önerge üzerinde konuşan
sayın milletvekili.
BAŞKAN Yalnız bir
parti adını zikretmedi, ben...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ana
muhalefet partisi...
BAŞKAN Ana muhalefet
mi dedi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet
efendim.
BAŞKAN - Peki, benim
dikkatimden kaçmış olabilir.
Buyurunuz Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Çoğul olarak söyledi.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Hayır, ana muhalefet partisi dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ana
muhalefet partisi dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Çoğul dedi.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Genel
Başkan; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada, Halkların Demokratik Partisi
hatiplerince, çokça gördüğümüz bir saldırı
karşısındayız; bizi eleştiriyorlar. Sayın hatibe
şunu hatırlatmak isterim: Elbette, hiçbir grup, hiçbir görüş
eleştirilerden muaf değil ama iktidar partisinin
meşrulaştırma aygıtı diye itham ettiğiniz grubun,
Türkiye'nin değil, Avrupanın ve dünyanın en köklü siyasi geleneklerinden
geldiğini ve en köklü siyasi partilerinden biri olduğunu bilerek
konuşmanız gerekir.
Burada gündüz çokça ifade ettik ve
tartışmaların bizi getirdiği yerde de bir mahcubiyet içinde
kaldınız. Grubunuzu temsilen bu iddialarda bulunan kimse, bizim ortaya
koyduğumuz kanıtlara, argümanlara karşı bunu çürütecek bir
şey söyleyemedi. Biz, sizin Adalet ve Kalkınma Partisiyle
geçmişte kurduğunuz ve -daha önce de söyledim- örneğin, laik
eğitim sisteminin canına okuyan 4+4+4te onlarla sadece bir süreci
birlikte götürdüğünüz için bugünkü laik devlet hassasiyetlerini terk
ettiğiniz, bu kürsünün milletvekillerine kapanacağı gün
kılını bile kıpırdatmayan bir grubunuzun olduğu,
Adalet ve Kalkınma Partisiyle Hükûmet odaklı götürdüğünüz bir
süreçte Parlamentoyu dışladığınız ve birbirinize
tutamayacağınız sözler vererek bugünleri getirdiğiniz ve
bugün akan kanın, gözyaşının, hendek ile tank arasına
sıkışmış olan insanların ve 500ün üzerinde
şehidimizin sorumluluğunun her iki tarafın geçmişteki
iş birliği, birbirlerini meşrulaştırmaları ve
birbirlerinin esiri olmaları olduğunun altını çizerim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
CEYHUN İRGİL (Bursa) İktidarı
meşrulaştıran sizsiniz dedi, ben size çevireyim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın hatibin, grup başkan vekilinin konuşmasının
tamamında
Ama, birkaç şeyi de özellikle söylemek istiyorum söz
hakkı almak adına: Bugün, kılımızı bile
kıpırdatmadığımızı, AKPyle iş
birliği içerisinde çalışma yürüttüğümüzü, grubumuzun
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
muvazaa var, karşılıklı uzatıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel, size de
69uncu madde çerçevesinde iki dakika süreyle söz veriyorum.
16.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iktidarın esiri
olmak
Bugün, az önce, Özgür Beyin kalkıp konuşması ve bu yasa
tasarısında destek verdiklerini ifade etmesi aslında kimin
iktidarın esiri olduğunu çok net olarak ifade etti ve gösterdi de
aynı zamanda. Çünkü, bu yasa tasarısı, muhalefet partileri
açısından da, iktidar partisi açısından da söylüyorum,
onaylayıp geçtikten sonra altında kalacağınız bir yasa
tasarısıdır. Çünkü, bunu geçmişte gördük, EMASYA
Protokolünde gördük. Evet, o bir protokoldü ama ona rağmen yetkiyi tamamen
askere veren bir protokoldü ama şimdi
yasallaştırdığınız protokolle Türkiyede daha
fazla kan akmasına neden olacaksınız, daha fazla kan
akmasının önünü açmış olacaksınız. Bunu pratikte
göreceğiz, çok net olarak göreceğiz. Çünkü, şu anda zaten uygulanan,
az önce sizin de ifade ettiğiniz, bu kadar insanın cenazesinin ortaya
çıktığı süreçlerde bundan sonra daha fazla yetki vererek,
daha fazla meşrulaştırarak, üstünü örterek, daha fazla
açığa çıkacağını bilmeniz gerekiyor.
Şimdi, hem iktidarın hem de muhalefetin
şunu çok net bilmesi gerekiyor ki bundan sonraki ölümlerin nedeni
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Bizzat sizsiniz,
bizzat sizsiniz akan kanın nedeni.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
çıkacak
bu tasarının kanunlaşmasıyla gerçekleşecektir. Çünkü,
şu ana kadar yapılanların üstü örtülüyordu. Evet, çözüm
sürecinde 1 kişi ölmezken, şu anda, sizin de ifade ettiğiniz
gibi, günde onlarca insan yaşamını yitiriyor ama bundan sonraki
süreçte daha açık yapılacak. Bu yapılan hukuksuzluğun,
haksızlığın, yasal olarak devreye konulmasıyla
birlikte Hükûmet bunun da üstünü örtecek. Çünkü, yarın öbür gün bunun
bütün sorumluluğu Hükûmetin boynuna gelecek.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hizaya
geleceksiniz, hizaya; teröristliği bırakacaksınız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Onun için, bunu
çok net bilmeniz gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Terörü
bırakacaksınız, hizaya geleceksiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Bu kanun teklifinden sonra akacak tüm kanın sorumlusu iktidar partisi
olacaktır. dedi sayın konuşmacı. Bununla ilgili ithama
cevap vermek istiyorum izin verirseniz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hani, ne oldu?
Sayın Grup Başkan Vekili, tiyatro diyordun.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
17.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakınız, az önce
iki tane partinin karşılıklı -tırnak içerisinde-
tiyatro oynarcasına, bu kanun daha geç geçsin diye oyun
yapmasını, polemik yapmasını ibretle izliyoruz.
Zabıtlara geçsin diye de bunun farkında olduğumuzu söylemek
istiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok ayıp Bülent ya!
BÜLENT TURAN (Devamla) Mesele, kanunu engelleme
niyetinden başka bir şey değildir. Yoksa, konuşanlar da
bunun EMASYAyla ilgili olmadığını biliyorlar. EMASYA
dediğimiz, kaldırılan ve gurur duyduğumuz o süreç, bizim
hâlâ durduğumuz yerdir arkadaşlar. Biz vesayetin her türlüsüne
karşıydık, demokratikleşmenin önünü açan parti olarak
bundan gurur duyduk, aynı yerdeyiz. Ancak, hepimiz biliyoruz, terörü
şehre indirenlerin, şehirde çukur kazanların, çukur kazanlara
laf etmeyenlerin burada konuşma hakkı olmaz diye düşünüyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizler terörü
şehre indireceksiniz, çukurlar kazacaksınız, hiçbir şey
yokmuş gibi de, ölüm yok, kan yok, terör yokmuş gibi de AK
PARTİnin bu konuda attığı adımı
eleştireceksiniz; bu adil değil, hakkaniyete uygun değil.
Ancak, bir şey daha söylüyorum: Tarihî bir
dönemeç şu an, terörün neresinde olduğumuzun hep beraber turnusol
kâğıdını görüyoruz. Terörün neresindesiniz arkadaşlar?
Askerimiz diyor ki: Ben orada operasyon yaparken sıkıntı
yaşıyorum, hukuki güvence arıyorum. Vesayetle ilgili bir
şey değil, operasyonla ilgili bir yetki istiyor. Hâlâ Bakanlar Kurulu
yetkili, hâlâ vali yetkili, hâlâ üç tane şartı var vesaire vesaire.
EMASYAyla bunu kıyas yapmak akla ziyan. EMASYA gizliydi, bilen yoktu
bizim zamanımıza kadar ama bu kanun, burada görüşüyoruz, yetkiyi
veriyoruz, ihtiyaçsa geri alırız ama EMASYA gizli bir protokoldü. O
yüzden, bir daha diyorum: EMASYAyla bunu karşılıklı olarak
kıyas yapmak akla ziyandır. Bilmezseniz lafım yok ama bilip de
buna sığınıyorsanız da çok yazık diye
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
her iki grup başkan vekili de konuşmalarında grubumuza
açıkça sataştılar. Sayın grup başkan vekili bizim
cevap konuşmamıza temel teşkil eden, AKPyi
meşrulaştırma iddiasını
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tiyatro dedim
Sayın Başkan, söz verin de konuşsunlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senden bahsetmiyorum Bülent
Bey, HDP grup başkanvekilinden
Bir takip edin de
Bu konuda bir cevap hakkımız var. Bu
konuda grubumuz adına cevap hakkı takdir ederseniz ben
kullanacağım.
Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup
başkan vekili, HDPyle birlikte bir tiyatro oynarcasına
ifadesi ve
daha sonra kurduğu birçok cümleyle sataştı.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
Aynen öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onunla ilgili de grubumuz
adına eğer uygun görürseniz cevap hakkı kullanacağım
efendim.
BAŞKAN Her iki
sataşma nedeniyle toplam iki dakika söz vereceğim Sayın Özel.
Kim konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
18.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ile Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle şunu bir kez söyleyelim: 17-25
Aralık sürecinde konuşmayan, ağzı suspus olan, o süreç
iktidar partisini rahatsız ettiği için bu konuda bir kelime etmeyen
bir partinin Cumhuriyet Halk Partisine söyleyecek bir kelime sözü olamaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Al, tiyatro işte.
Sataştı, cevap versinler.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) 12 Eylül 2010 referandumunda
oy kullanmayan bir partinin gelip de Cumhuriyet Halk Partisine söyleyecek sözü
olamaz.
Sayın Bülent Turan, mevkidaşız,
birlikte çalışıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şahsileştirme,
konuyla ilgili konuş.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Benim derdim kendimle ilgili
değil. Benim şahsıma bir şey söylesen tolere ederim.
Meclise hakaret etmeye çalışıyorsun da hakaretle ilgili
kullandığın terimin kendisi arızalı.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ne alakası
var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet, bir daha
söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Tiyatro oynamayı bir
hakaret ve aşağılama unsuru olarak kullanmak en başta o
sanat dalıyla meşgul olan bu ülkedeki dünya kadar tiyatrocuya
hakarettir, bir kere bunun farkında ol. (CHP sıralarından
alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Yine tiyatro.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) İkincisi: Cumhuriyet
Halk Partisinin bu kanunu geciktirme gibi bir niyeti yok. Onu bizimle bu konuda
8 maddeyi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, o zaman
önergelerini çek, madem yok, çek önergelerini.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Önerge falan çekmeyiz, sizin
inadınıza teslim olmayız
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çek önergelerini,
madem yok; ne konuşuyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
farklı
düşündüğümüz noktaları anlatırız ama doğru
bildiğimizi yaparız. Cumhuriyet Halk Partisinin burada bir geciktirme
niyeti olsa birbirinizden haberiniz olur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O zaman önergeleri
çek, askere destek ver, çek önergelerini.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen efendim
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Milletvekilleriniz namaza
giderken izin istediler diye
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neresindesin terörün?
Askerin yanında ol, yanında; bu milletin yanında ol,
vatanın yanında ol.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
yoklama istemedik diye,
yanlış anlaşıldı diye söz talep ettim; ona bile
hakaret edecek kadar kişiliksiz bir saldırı
altındayım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, milletin
yanında ol, vatanın yanında ol, çek önergelerini.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Böyle bir şey olmaz.
Birazcık aklınızı başınıza alın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye söyleyeceğim, söz alıp uzatmak
istemiyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, dinleyeceğim
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zabıtlara geçsin
diye söylüyorum, uzatmayacağım.
Sayın Başkanım, tiyatroculara hakaret
etmek için söylemedim. Tiyatrodan anlamayanların bu kürsüyü tiyatro olarak
kullanmasını aşağıladım, bunu söylüyorum. Tiyatro
başka bir şey, burası başka bir şey. Böyle bir
şey olabilir mi?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Tiyatro,
tiyatroda oynanır, Mecliste oynanmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz tiyatro salonunda
Meclisi mi oynuyorsunuz? Böyle bir şey olmaz.
İkinci bir şey
daha; bakınız, nasıl tiyatro olduğunun en güzel göstergesi:
Assubay yazmışlar, astsubay yazmışlar, önerge bu.
Nerede bunun ciddiyeti? Bu mu siyaset, bu mu önerge?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, ya askere
saygısızlık be! Assubay ne demek?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu, tiyatrodur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, tiyatro kelimesi böylece
açıklığa kavuşmuş oldu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Albaylardan kendi
isteği üzerine albaylardan kendi isteğiyle
Oyun oynuyoruz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir şey olur
mu ya?
BAŞKAN Ben de bir dönem Ankara Maliye Tiyatro
Derneğinin kuruculuğunu ve başkanlığını
yaptım. Keşke hepimiz, herkes tiyatro sanatını
hakkıyla yapabilsek, gerçekleştirebilsek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Demirel, buyurunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, AKP grup başkan vekili konuşmasında 2
partinin tiyatro yaptığını az önce zaten ifade etti,
bizimle CHP açısından ifade etti, buna ilişkin söz hakkı
talep ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Madem
destekliyorsunuz, çek önergeleri.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Önergelerinizle
ilgili konuşun ya.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Osman,
bağırıp durma be, Meclisin sükûnetini bozma.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
Çek önergelerini, niye konuşuyorsun?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Zaten
17-25 Aralıkla ilgili CHPnin söylediği, 17-25 Aralıkla ilgili
herhangi bir sözümüzün olmadığı, söylemediğimize dair
ifadelerde bulundu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istemiyoruz, bilmem ne
yapmıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Nasıl istemiyorsun,
Meclisi kapattın ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nerede ya? Dün akşam
kapattık ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
Çek önergelerini, niye yoklama istiyorsun? Çek o zaman. Bak Askere destek
veriyorum. diyorsunuz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ne çekeceğim ben
önergelerimi, hadi oradan!
BAŞKAN Evet, Sayın Özgür Özelin 17-25
Aralıkla ilgili cümleleri nedeniyle size 69uncu madde çerçevesinde söz
veriyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Allah Allah, ne
olacak? Terörle mücadele ediyoruz ya. Bak, MHP nasıl? Nerede destek?
BAŞKAN Bir saniye Sayın Demirel, bir
saniye efendim.
Sayın milletvekilleri
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ya Osman, böyle
olur mu? Nezaketli konuş. Biz emir verebilir miyiz, sizin grup başkan
vekilinize emir verebilir miyiz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
canım? Ne emri canım? Hayret bir şey!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ama sen nasıl
emir veriyorsun?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama sen Çek önergeni.
filan deyip
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi hadi, çevirme,
çevirme; çevirme, çevirme; millet görüyor, çevirme.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
CEYHUN İRGİL (Bursa) Çok
saygısız ya!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Biz Bülent Beye böyle mi
konuşuyoruz yani? Sakin ol biraz ya! Saygısızlık yapma,
şov yapma burada. Biz Bülent Beyle böyle mi konuşuyoruz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
Haydi!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama sen benim Özgür
Başkanımla niye böyle konuşuyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böyle
karşılıklı konuşmayı doğrusu ben
anlayabilmiş değilim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Tamam da, grup
başkan vekili o, biraz saygılı olun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Başkanım,
çok saygısızlar.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Seni sükûnete davet
ediyorum ben.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ama, grup
başkan vekiline saygılı olun biraz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulu sükûnete davet etmek Başkanlık Divanının görevidir.
Lütfen bu görevi milletvekilleri kendileri üstlenmesin. Bir hatip
konuşurken hatibe laf atmakı, hani belli makul bir derecede laf atmak
elbette olabilir, bu bir gelenektir, renktir ama durup dururken hatibin
insicamını bozacak şekilde laf atmak doğru bulmuyorum,
yapmayalım arkadaşlar. Gayet güzel bir görüşme
gerçekleştiriyoruz. Sataşmalar oluyor, milletvekili arkadaşlarımız,
grup başkan vekillerimiz sataşma nedeniyle gerekçelerini ortaya
koyuyorlar, söz istiyorlar, ben de söz veriyorum.
Şimdi, Sayın Demirele söz vereceğim
ancak bir şey rica edeceğim, lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyiniz Sayın Demirel. Bundan sonra da sataşma nedeniyle kimseye
bu aşamada söz vermeyeceğimi peşinen söylüyorum ama bu size bir
sataşma hakkı vermesin sakın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım, grubumuz adına Meral Hanım konuşacak.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, siz mi konuşacaksınız?
Buyurunuz.
19.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; peşinen söyleyeyim,
hiçbir sataşma kastım yok; hukukta manevi unsur yoksa suç ve
sataşma fiili gerçekleşmemiştir; sadece açıklamaya
çalışacağım.
17-25 Aralığa ilişkin ben bizzat
kendi imzamla BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı olarak
Googlea girebilirsiniz, bizim partimizin tutumunu, o dönem ne kadar
açıklama yaptığımızı, eleştirilerimizi
görebilirsiniz Sayın Özel. Yani, biz o konuda ne 17-25 Aralıkta
yapılanların ne hukuksuzluğun asla yanında olan,
destekleyen ve bunu görmezden gelen bir siyaset izlemedik. Cumhuriyet Halk
Partisinin özellikle artık hani gerçekten sakız gibi -sataşma
kastım yok- her fırsatta çözüm sürecini mahkûm eden
Bizi, sanki çok
korkunç bir iş yapmışız, çok büyük suçlar
işlemişiz gibi herkes çıkıp suçluyor. Biz, çözüm
sürecindeki sözlerimizin arkasındayız; bunu binlerce kere söyledik,
bir kez daha söylüyoruz. Bu ülkeye eğer demokrasi gelecekse, eşit ve
özgür bir yaşam tesis edeceksek bu konuşarak olacak, bu demokratik
siyasetle olacak. Biz, iktidarla hem mücadele etmeyi hem muhalefet etmeyi hem
müzakere etmeyi bilen, bunu uygulayan ve yaşama geçiren bir partiyiz;
şu anda da savunduğumuz tez -yine iktidar partisinin ve Meclisteki,
Parlamentodaki diğer grupların- çözüm sürecini tekrar hayata
geçirmektir. Bu, bizim için bir utanç vesilesi değildir -Sayın CHP
Grubuna söylüyorum- buna artık gerçekten başka bir gerekçe bulun.
İnsanların ölümünü savunmuyoruz. Çözüm sürecini savunmamak demek
Türkiyede kanın akmasını savunmak demektir. Bütün dünya
çözüyor, şu anda Türkiye Kolombiyada üçüncü ülke, gözlemci konumunda.
Neden biz yapamıyoruz, bunu sorgulamamız gerekirken, bu kadar oluk
oluk kan akarken hâlâ çözüm sürecini mahkûm etmenin çok büyük talihsizlik
olduğunu söylüyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Kastım yok, bak, kasıt yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben tansiyonu
düşürmekteki çabanızı da görüyorum, ona da katkı
sağlamak için hem Bülent Tezcanın biraz önce söylediği
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tezcan değil,
Bülent Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim, Bülent
Turanın.
60a göre yerimden kısa bir açıklama
yapmak istiyorum sadece.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öncelikle şunu
söyleyelim: 17-25 Aralık araştırma komisyonundan HDP
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tiyatro devam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
milletvekilini çekti ve
-Diyarbakır Milletvekiliydi yanılmıyorsam- Nursel Aydoğan Bu
bir darbe girişimidir. demişti, kayıtlarda var; Google buna da
katkı sağlayabilir, bana sağlayacağını
söylemişti sayın milletvekili.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Hepimize
sağlıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bülent Turan bizim
önergemizdeki küçük değişiklikleri söylüyor. Bu, maddenin metinden
çıkarılması gibi bir önerge vermek istemeyişimizden ama
mesele üzerinde söz söyleme ihtiyacı olduğundan
kaynaklanmaktadır. Eğer temel kanun olarak getirmeyip maddeler
görüşülseydi böyle bir yaklaşıma ihtiyaç olmaz, madde üzerinde
konuşur, birçok maddede önerge vermezdik. Kendi
yaptığınız suistimali bize mal etmeyin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyle
ilgili diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 3üncü maddesinde yer
alan albaylardan kendi isteği üzerine emekliye ayrılmak isteyenler
ifadesinin albaylardan kendi isteğiyle emekliye ayrılmak isteyenler
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH BAŞCI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Serdal Kuyucuoğlu, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Kuyucuoğlu.
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, partimiz
CHP tarafından AKP teröre yardım ve yataklık ediyor.
başlığı altında toplanan rapordan bazı
rakamları bizi izleyen vatandaşlarımız için tekrar etmek
istiyorum.
Değerli yurttaşlar, AKP iktidara gelmeden
önceki 2000 yılında 29; 2001 yılında 20 ve 2002
yılında 7 güvenlik görevlimizi teröre şehit vermiştik. AKP
iktidarı döneminde ise sadece 7 Haziran 2015 ve 7 Haziran 2016 tarihleri
arasında yani bir yılda verdiğimiz şehit sayısı
maalesef 532dir. Genel Başkanımızı terörle ilişkilendirmeye
çalışan kişilere bu rakamları iyi okumalarını ve
bunun nedenlerini iyi anlamalarını öneriyorum. Raporda AKPnin birçok
yöneticisinin teröre nasıl yardım ve yataklık ettiğini de
göreceksiniz.
Değerli milletvekilleri, bunca şehit ve
ölen sivil vatandaşımız varken ülke güvenliğinden sorumlu
olanların kendilerini sorgulamaları ve bütün çağdaş
ülkelerde olduğu gibi bulundukları makamın gereklerini yerine
getirerek istifa etmeleri gerekirken biz, bir tek istifa görmediğimiz gibi
bir öz eleştiri bile duymuyoruz. Bu sorun taziye dilemekle, üzüntü dile
getirmekle çözülmüyor. Bu sorun yetkili mercilerde bulunanların
başkalarını suçlayarak çözebilecekleri bir sorun da
değildir.
İktidarda bulunanlar, toplumu inanç, mezhep ve
etnik köken ayrımcılığına itmekten, ülkeyi birbirine
düşman insanlar hâline getirmekten vazgeçmelidir. Bu sorun, öncelikle
toplumsal barışın sağlanması,
çatışmanın, ayrışmanın önlenmesi, siyasetin
ötekileştirme ve aşağılama dilinden vazgeçilerek Türkiye
Büyük Millet Meclisinde siyasilerin bir araya gelerek ortak bir aklın
ortaya çıkarılması ve toplumun topyekûn birlikteliğiyle
çözülebilecek bir sorundur. AKP iktidarı sayesinde, bugüne kadar ülkemizde
var olmayan canlı bombalar, bomba yüklü araçlar, cihatçılar ülkemizde
cirit atar hâle gelmiştir. Halkımıza bütün bu olan biteni ve
teröre sırf iktidarda kalmak uğruna kimlerin destek verdiğini
görmeleri çağrısında bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadele
edilmesi, hiçbir güvenlik görevlisinin ve vatandaşımızın
hayatını kaybetmemesi, ülkemizde huzur ve güvenlik içerisinde
yaşamak hepimizin istediği bir ortamdır. Fakat, bu
tasarıyla getirilen bazı maddeler sakıncalıdır. Bu
tasarıda getirilen ve Silahlı Kuvvetlere tanınan geniş
dokunulmazlık zırhı, her türlü hak ihlaline yol açabilecek
tehlikeli bir yetkidir. AKPnin, bir dönem Demokrasiyi geliştiriyoruz,
darbelerin önünü tıkıyoruz, askerî vesayete son veriyoruz. diyerek
iptal ettiği EMASYA Protokolü gibi protokolleri tekrar gündeme getirmesi
ilginçtir. AKP Hükûmeti, getirdiği her yasayla güya Demokrasiyi
geliştiriyoruz, genişletiyoruz. söylemlerinde bulunmakta fakat
çıkan her yasa demokrasimizi, insan hak ve özgürlüklerini daha da geriye
götürmektedir. Çıkardıkları yasalarla yetkiler tek elde toplanmaktadır.
Tüm getirilen yasaların anti demokratik ve sivil diktatörlüğe giden
yolun taşları olduğu görülmektedir. Bu yasayla da güvenlik
güçleri dokunulmazlık ve sorumsuzluk zırhına bürünüyor.
Uyguladıkları dış ve iç politikalar sonucu ülkeyi kan
gölüne çeviren AKP, bu yasayla insan hakları ihlallerine yol açmakta ve
demokratik hakların kullanımının yolunu
tıkamaktadır. Sorumsuz kişilerin devlet eliyle
yapacağı şiddet ve zulmün önünü açmaktadır. Demokratik bir
ülkede bunların gündeme getirilmesi dahi mümkün değildir.
Çıkaracağınız yasalar insanların yaşam
hakkını güvence altına alan, herkesin özgürce
yaşayabileceği bir ortamı kurmak üzerine olmalıdır.
Hep yasanın bir gün size de lazım olacağının bilinmesi
gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuyucuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 4üncü maddesinde yer
alan "bu şekilde sıralanan astsubaylardan" ifadesinin
"bu yönteme göre sıralanan astsubaylardan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım
Arslan Özgür
Özel
İstanbul Denizli Manisa
CHP
Grup Başkan Vekili
Mahmut Tanal Bülent
Yener Bektaşoğlu Burcu
Köksal
İstanbul Giresun Afyonkarahisar
Zülfikar İnönü Tümer Kemal Zeybek Ömer Fethi
Gürer
Adana Samsun Niğde
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir.
Buyurunuz Sayın Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZİYA PİR
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hurşit Külter nerede Sayın Bakan? Bugün, yirmi yedi gün önce kolluk
kuvvetleri tarafından gözaltına alındıktan sonra
kendisinden bir daha haber alınamadı. Kolluk kuvvetlerinin
bağlı olduğu Hükûmet burada. Soruyorum Sayın Bakan
Hurşit Külter nerede? Ona ne yaptınız? Acaba infaz mı
ettiler. 1990lara geri mi dönüyorsunuz? Nerede Hurşit Külter? Biz
Hurşit Külterin akıbetini dahi, onu kaybedenlerden hesap dahi
soramazken siz askerlere dokunulmazlık zırhı getiriyorsunuz ve
bundan kısa bir süre önce, soru sorması gereken vekillerin
dokunulmazlıklarını kaldırıyorsunuz. Bu ne ironi? Bu
nasıl bir demokrasi ve nasıl bir hukuk
anlayışıdır?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Tam demokrasi
ZİYA PİR (Devamla)
Ben bunu anlamıyorum. Hurşit Külterin akıbetini
soramıyorsak bu yasa tasarısıyla onu kaybedenlere getirilen
dokunulmazlık zırhı niye ki, böyle bir şeye niye ihtiyaç
duyuyorsunuz? Zaten soru soramıyoruz.
Geçen sene, Lice kırsalında şöyle bir
olay oldu. Biliyorsunuz yangınlar olmuştu. Biz oraya gittik,
helikopterler dolaşıyor, bizim orada olduğumuzu bilmiyorlar, bir
komutanla konuşuyorum, dedi ki: Teröristler buraları yakıyor;
köylü elbisesi giymiş, yakıyorlar. O an helikopterlerin bizim orada
olduğumuzdan haberi yok. Yanan cisimler helikopterlerden atıldı.
Sorduk, Hani köylüler yakıyordu? Siz yakıyorsunuz.
Başını öne eğdi komutan, döndü, gitti. Biz o köylülerin
hakkını savunamıyorsak, o köylüler o askerlerden hesap
soramıyorsa bu zırha, bu dokunulmazlığa ne ihtiyaç
kaldı?
1993te Kulpta 11 kişi Yavuz Ertürk ve ekibi
tarafından katledildi. 2005te 9 kişinin kemiği bulanabildi, 2
kişininki hâlâ eksik. İki gün önce mahkeme vardı yine Ankarada.
Biz Yavuz Ertürke hesap soramıyorsak, kendisi mahkemede hesap vermiyorsa
bu yasa tasarısına niye ihtiyaç var, neden korkuyorsunuz?
Bu sorulara cevap vermediğiniz için, hesap
vermedikleri için Genelkurmayın son brifinginde şu ifadeler yer
almaktadır: Nusaybin gibi olmasa da Licede PKKye müzahir
şahıs sayısı yüksektir. Ya, siz Kulpta insanları
öldürürseniz, bunun hesabı sorulmazsa, Licede daha geçen seneye kadar
suçsuz köylülerin bağını bahçesini yakıp
yıkarsanız, elbette böyle brifingler vermek durumunda
kalırsınız oysa hesap verseydi onlar, böyle bir brifing de
almazdınız. Kaldı ki bu ifade, aynı zamanda, bugün Lice
kırsalında bilinçli olarak sivilleri de topyekûn cezalandırmanın
itirafıdır. Vekillerimizin
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Cezalandırılanlar insanlar değil, teröristler.
ZİYA PİR (Devamla) Ben teröristlerden
bahsetmiyorum, ben sivillerden bahsediyorum.
Vekillerimizin Diyarbakır Surda
kafalarına silah dayanıp herhangi bir yasağın
olmadığı bir parkta otururken oralar eğer taranıyorsa,
biz bunların hesabını soramıyorsak ne gerek var böyle bir
zırha? Yok öyle bir şey.
Hükûmet Sözcüsü Numan Kurtulmuş defalarca
açıkladı, diyor ki: Bütün operasyonlar hukuk çerçevesinde
yapılmaktadır.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Aynen öyle.
ZİYA PİR (Devamla) O zaman neden
korkuyorsunuz hukuk çerçevesinde yapılıyorsa, neden bu zırh?
Dün, şahsı adına konuşan bir AKPli mealen şöyle dedi:
İleride buradan birileri askerlerimizi mahkeme önüne çekmesin diye
Kardeşim, dokunulmazlık meselesinde siz demediniz mi Hukuktan
korkmayın, adaletten korkmayın, gidin. Ne oldu da birden döndünüz?
Dün bizim dokunulmazlıklarımız konuşulurken
tükürdüklerinizi bugünkü dokunulmazlıkta yalamak nasıl bir duygu,
bunun cevabını verin. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) PKK da aynı
duyguları yaşıyor, sizinle aynı duyguları
yaşıyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz
tükürdüğünüzü yaladınız, önce imza verip sonra çektiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Pir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 387 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 4üncü
maddesinde yer alan "bu şekilde sıralanan astsubaylardan"
ifadesinin "bu yönteme göre sıralanan astsubaylardan"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burcu Köksal (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Biz bu yasa tasarısına destek veriyoruz
ancak tasarıdaki eksikliklerin de bir an önce giderilmesi
kaçınılmazdır, elzemdir diyoruz. 2002 yılında Hükûmeti
neredeyse sıfır terörle devralan AKP, bugün ülkeyi kan gölüne
çevirmiştir. Çözüm süreciyle Meclisi bir kenara itip, Haburda
kırmızı halılarla teröristleri karşılayıp
Osloda terör örgütüyle masaya oturmuştur. İmralıya motor
seferleri düzenleyen AKP, çözüm sürecinde PKKnın kendi mezarlıklarını
dahi cephaneliğe çevirmesine, yer altına bombalar döşemesine
kayıtsız kalırken, askeri kışlaya hapsedip operasyon
yetkisini de vali ve kaymakamlara vermiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerini
de Balyoz ve Ergenekon kumpasıyla yıpratıp PKKyla mücadelede
tecrübeli ve deneyimli komutanların içeriye atılmasına göz
yummuş, hatta o davayla ilgili dönemin Başbakanı tarafından
Ben o davanın savcısıyım. denilerek destek
verilmiştir.
Bugün istihbarat zafiyetimizin en üst düzeye
çıktığı, Ankara ve İstanbul patlamalarında
görülmüştür. Bu zafiyetin ortadan kaldırılması için
MİTe bağlanan ve GES Komutanlığı olarak bilinen
istihbarat biriminin yeniden ve ivedilikle Türk Silahlı Kuvvetlerine
bağlanması gerekmektedir. Biz teröre daha fazla gencecik vatan
evladımızı şehit vermek istemiyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu
astsubaylarımızın, uzman jandarmalarımızın,
erbaşlarımızın, resen emekli edilenlerin, adi malul asker
emeklilerinin, muharip gazi ve köy korucularının uğradıkları
haksızlıkların ortadan kaldırılması ve
onların sorunlarının da bu düzenlemede çözülmesi gerekmekteydi.
SALİH CORA (Trabzon) Önergeye gel, önergeye.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Tam
teşekküllü hastaneden sağlam raporu alıp orduya giren,
yıllarca ağır meslek koşullarında görev yapıp,
sağlığını kaybedip görev yapamaz raporuyla emekli olan
personel emsallerinin derece ve kademesine ulaşamadığı için
ne yazık ki mağdur olmaktadır.
Uzman jandarmaların
birçoğu askerlik görevini ifa etmeden önce bir yıllık jandarma
okuluna gitmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm askerî personelinin
askerî eğitim süreleri hizmet süresine dâhil edilirken uzman
jandarmaların bu bir yıllık eğitim süresi hizmet süresine
dâhil edilmemektedir. Biz bu düzenlemede bunun da dâhil edilmesi gerektiği
yönünde bir düzenleme yapılmasını beklemekteydik.
Muharip gazilerin
aylıkları konusunda da bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Muharip gazilerimizin bugün hâlâ daha malul gazilerimizin sahip olduğu
bazı haklara sahip olamadığını gözlüyoruz ve şu
anda bu düzenlemeyle muharip gazilerimizin ve onların
yakınlarının da bu haklara sahip olması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu eksiklik ve ayrımcılığın da
mutlaka ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Yine, uzman erbaşlar bir
yıl içerisinde eğer doksan günden fazla istirahat alırlarsa Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilişikleri kesilmektedir. Aslında bu
düzenlemede bu haksızlığın da ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
Zorlu koşullarda görev
yapan ve hatta yirmi dört saat nöbet başında kalan
astsubayların, meslek yüksek okulu mezunlarının 9a 2 dereceden,
lisans mezunlarının da 8inci dereceden göreve
başlatılması gerekmektedir. Yine, 1inci derece 4üncü kademedeki
astsubayların 3600 olan ek göstergesi de değiştirilmeli,
buradaki adaletsizlik de giderilmelidir.
Bu vatan için
canını veren şehitlerimizin yakınlarına ve bakıma
muhtaç gazilerimize de birtakım hakların ve
ayrıcalıkların tanınması gerektiği kanaatindeyiz.
Bu düzenlemede şehit yakınlarının eş ve çocuklarına
sınırlama olmaksızın, çocukları yoksa ana, baba ve
kardeşlerine, 3 kişiye istihdam olanağı
sağlanmalıydı. Eksiklik işte ya, bu düzenlemeye 577 lira
maaş alan İstiklal Madalyası sahiplerinin de en az 1.500 lira
maaşa bağlanması gerektiği yönünde bir düzenleme dâhil
edilmeliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Yine,
şehit yakınlarımızın almış olduğu
maaşlarının da çok daha iyi, yaşanabilir bir hayat
standardına getirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Hepinize saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Köksal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde
kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki
önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Mehmet Bekaroğlu Dursun Çiçek
Manisa İstanbul İstanbul
Kazım Arslan Mahmut Tanal Bülent Yener
Bektaşoğlu
Denizli İstanbul Giresun
Ömer Fethi Gürer Zülfikar İnönü Tümer Kemal Zeybek
Niğde Adana Samsun
Madde 5- 926 sayılı
Kanunun ek 19uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
altı ibaresi dört şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387
sıra sayılı Kanun Tasarısının beşinci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Meral Danış
Beştaş Burcu
Çelik Özkan
Adıyaman Adana Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Ben de 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında, 5inci madde hakkında söz aldım.
Ancak 5inci madde teknik düzenlemeleri içeriyor, ben tasarının
bütünü hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Evet, tasarının bütünü ve içeriği, bizim
de açıkça karşı olduğumuz şekliyle kamuoyunda da çok
ciddiyetle tartışılıyor ve askere yargı
zırhı olarak tanımlanıyor ki bu çok doğru bir
tanımdır. Bu ülkede yaşayan herkes askerin ya da diğer
silahlı güçlerin yargılanmasının neredeyse imkânsız olduğunu
çok iyi biliyor. Açık deliller karşısında bile,
soruşturma açıldığı zaman hepsinin nasıl
cezasızlıkla sonuçlandığını çok iyi biliyoruz
hepimiz.
İnsan hakları mücadelesinin temeli,
işte bu güç karşısında bireyi koruyan mekanizmaları
güçlendirmeyi hedefler. Bir hukuk devletinde güçlendirilmesi gereken esas,
işte, bu kavramın temeli olan, daha güçlü devlet
karşısında daha zayıf olan bireyi koruma esasına
dayanıyor. Devlet adına yetki kullanan, silah kullanan taraf her
zaman, her yerde hep daha güçlü konumdadır. Bir de üstüne ek
dokunulmazlık getirirseniz, böyle zırhlar getirirseniz, o zaman insan
haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğunuzu
söyleyemezsiniz. Türkiye'de 1990lı yıllarda binlerce insanın
yargısız infazlar sonucu, gözaltında zorla kaybedilmeleri sonucu
öldüğünü, ağır işkence uygulamalarına maruz
kaldığını biliyoruz. Dönemin yetkililerinin tavizleri,
teslimiyeti ve iş birliğiyle yaşatılan bu
acıları, insan hakları savunucuları ve elbette hepimiz
yıllarca takip ettik. O karanlık dönemin sorumlularının
yargılanması ve hesap vermesi adına Sayın Tahir Elçi gibi
pek çok insan hakları aktivistinin çabalarıyla açılan davalarda
bile yakın zamana kadar, aynen belli bir kontrol mekanizmasıyla nasıl
o davaların kapandığını, faillerin, katillerin
nasıl aklandığını hepimiz izledik ve gördük.
1990lı yıllarda işlenen suçlar ancak uluslararası
makamlarda açığa çıkabildi. Bu suçların hiçbirisi
Türkiye'deki mahkemelerde olması gerektiği gibi
soruşturulmadı bile, AİHMde de bu dosyalar hakkında
Türkiye aleyhine binlerce ihlal kararı verildi, 1990lı yıllarda
gözaltında kaybedilenler hâlâ bulunamadı tıpkı yirmi yedi
gündür kendisinden haber alınamayan Hurşit Külter gibi.
Sayın Bakan, tekrar hatırlatmak istiyoruz
ve soruyoruz: Hurşit Külter nerede? En son, 1 Mart günü, bir ailenin
yakılarak öldürüldüğü Vartinis davası katliamının
kararı açıklandı, yine o davada da failler aklandı.
Şimdi, bu tasarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının işleyecekleri suçları yasal olarak da
korumayı amaçlıyorsunuz, kaldı ki pratikte de durum budur.
Bugüne kadar, örneğin, bir sivili infaz ettiği için ya da
işkence ettiği için, işlediği suç nedeniyle etkili ve adil
bir yargılama yürütüldüğünü hiç gördünüz mü? Ben onca mesleki
faaliyetim süresince yirmi yıldır, tam olarak yirmi yıldır
hiç görmedim, hiç rastlamadım, aksine bu suçları işlediği
sabit olanlar hakkında beraat kararları verildi ve hatta ödül olarak
da rütbeleri yükseltilerek yine o suçları işlediği görev
yerlerine gönderildi; Musa Çitil bunun en bariz örneğidir.
Tutukladıklarınız da oldu elbette ama onlar sizin
politikalarınıza uymayanlar ve yolunu sizlerle ayıranlar oldu,
paralelciler örneğin ya da balyozcu diyerek
tutuklattıklarınız. İşkence iddiasıyla hakkında
işlem başlatılan, disiplin soruşturması geçiren ya da
etkili bir soruşturmayla yargılanan tek bir güvenlik gücü yoktur,
aksine savcılıklar, mahkemeler işkence suçunu
soruşturmadıkları gibi, işkence gören kişiler
hakkında yargılamalar yapıyor. Çok açık delillere dayansa
bile, hatta kameralar önünde bile işlense bu suçların
cezasızlıkla sonuçlandığını görüyoruz. Sevgili
Tahir Elçi herkesin gözü önünde, kameraların önünde öldürüldü, dosyada
hâlâ tek bir ilerleme dahi yoktur.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Tahir Elçiyi siz
öldürdünüz, herkes biliyor, sağır sultan duydu.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Son bir
yıldır 22 kent merkezinde süren sokağa çıkma
yasaklarında da insanlığa karşı çok sayıda suç
işlendi, 12 Eylül darbecilerinin dahi yapmaya cesaret edemediği suçlar
işlendi, insan hakları hukukunu askıya aldınız. Sadece
silahların konuştuğu bu dönemin failleri bir gün elbette
yargılanacak. Bunu bildiğiniz için şimdi böylesi korumalar
getiriyorsunuz ama unutmayın ki insanlığa karşı
suçlarda zaman aşımı yoktur.
Sürem bitti.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır. Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var, var,
Başkanım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Elektronik
yapalım, elektronik.
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
387
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
387
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi
5inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 387 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Bekaroğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
Madde
5- 926 sayılı Kanunun ek 19uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan altı ibaresi dört şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH BAŞCI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Mehmet Bekaroğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
maalesef terör hem uluslararası siyasette hem de içeride siyasetin
malzemesi olarak kullanıyor yıllardır. Ben terörü siyasetin
malzemesi olarak kullananları, çocuklarımızın
kanlarını siyasetin malzemesi olarak kullananları kınayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, aslında daha
önceden başlamış ama 1999 yılından beri başlayan,
Türkiyenin demokratikleşmesi, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi
yolunda ciddi bir geri adımdır. Adalet ve Kalkınma Partisi,
aslında, 2002 yılında iktidara geldiğinde bütün
bunların farkındaydı ve bu demokratikleşme,
özgürleşme, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi rüzgârının
üzerine oturarak iktidara gelmişti ama maalesef ne olduysa, o günden
bugüne, bir kısmını kendisinin yapmış olduğu
bütün bu iyileştirmelerden geri adım atılıyor. Şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarıyla da maalesef o vesayet sistemi
dediğiniz, sürekli eleştirdiğiniz sistemi ve bir
kısmını onardığınız, Mücadele ediyoruz.
dediğiniz sistemi aynen, tekrar yerine getiriyorsunuz. Elbette terörle
mücadele edilecek, elbette terörle mücadele edenlerin ihtiyaçları
karşılanacak ama bu, demokrasiden, hukuk devletinden geri adım
atılarak yapılamaz değerli arkadaşlarım. Bunları
bir not düşmek için söylemiş oldum.
Ben, esasen, burada, Silahlı Kuvvetlerle ilgili
değişiklikler yapılırken Silahlı Kuvvetlerin en alt
kademelerinde görev yapan uzman er, erbaş ve özellikle sözleşmeli
erlerle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum değerli
arkadaşlarım. Hatırlıyor musunuz, sözleşmeli erlerle
ilgili aralık ayında bir değişiklik yaptınız. O
çocuklar maaşlarını asgari ücrete endeksli bir şekilde alıyorlardı,
asgari ücret yüzde 30 arttığı için maaşları yüzde 30
artacaktı. Siz burada bir değişiklik yaptınız ordudaki
hiyerarşi bozuluyor diye ve bu çocukların yüzde 30 zam
almasını engellediniz. Kim bu çocuklar değerli
arkadaşlarım? Bu çocuklar, şu anda televizyonlarda reklamla
şehit adayı aradığınız çocuklar değerli
arkadaşlarım. Hatırlayın o reklamları; geliyor,
Mehmet, böyle yapmıştı. Aa, evlenecek misin? Sen,
sözleşmeli er ol.
Peki, sözleşmeli erlerin durumu nedir biliyor
musunuz değerli arkadaşlarım? 100 bin kadrodan kaç tanesi
şu anda doludur? 20 bin civarında. Bunlardan kaç tanesi firarda? Niye
bu çocuklar firar ediyor ve niye bu çocuklar sözleşmeli er oluyor, uzman
oluyor, uzman çavuş oluyor değerli arkadaşlarım? Fakir
oldukları için. Elbette, fakiri zengini, herkes bu ülke için, bu ülkenin
geleceği için, birliği için mücadele eder ve gerektiğinde de
ölür, şehit olur arkadaşlar. Şehitlere rütbe ayrımı
yapmayız ama ben, hayretle bakıyorum değerli
arkadaşlarım, bütün bu ölenlerin hepsi fakir fukara çocukları
arkadaşlar. Dikkatinizi çekmiyor mu? Bir yüksek bürokratın, bir
zenginin, bir milletvekilinin, bir generalin oğlu hiç yok. Niye? Niye
değerli arkadaşlar?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var, var.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Yok. Yok
arkadaşlarım, yok.
Size soruyorum: Vicdanınıza
taşıyın. Hayır, arkadaşlar, şehit olmak, ölmek vatan
için gereklidir ama bu, fakir fukaranın kaderi değildir. Bu, fakir
fukaranın fıtratında olan bir şey değildir. Vatansa
hepimizin vatanıdır değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 6191
sayılı, sözleşmeli erbaş ve erlerle ilgili bir kanun var.
Bu kanunu bir gözden geçirelim. Bir gün de bu kanunu getirin. Bu çocuklar hangi
sıkıntılar içinde orada? Hepsi güneydoğuya gidiyor, hepsi
çatışma bölgesinde. Herkesten, hepsinden her an ölüm, şehit
haberleri geliyor. Yine, uzman erbaşlıkla ilgili bir kanun var. Yine
bunu bir gözden geçirelim. Bunlar insan. Kimse ordunun hiyerarşisine bir
şey demiyor ama asgari insan hakları sağlanmalıdır
değerli arkadaşlarım. Bunlar varken, hiçbir şekilde
eğilmiyorsunuz ve vicdanınıza da hiçbir şey sormuyorsunuz.
Niye fakir fukara çocukları? diye hiç sormuyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakın size bir
şey söyleyeyim: Vatanı savunuruz ama şu anda yürütülen
savaşla bu terörü önlemek ve ülkenin bölünmesini de önlemek mümkün
değil, başka yollar aramak zorundayız.
Cumhurbaşkanımız, Hükûmet yetkilileri rakamlar veriyor 600
şehit, 7 bin de o taraftan etkisiz hâle getirdik. Bu çocukların
ölmesinin sebebi siyasetin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Türkiye Büyük
Millet Meclisi görevini yapmadığından dolayı oluyor bütün
bunlar değerli arkadaşlarım. Bu fakir fukara çocukların
vebali omzunuzda.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 6ncı maddesinde
yer alan "avukatlık ücreti ödenmiş olanlara" ifadesinin
"avukatlık ücreti ödenmiş olan kişilere" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Kemal Zeybek
İstanbul Denizli Samsun
Özgür Özel Bülent Yener Bektaşoğlu Mahmut Tanal
Manisa Giresun İstanbul
Ömer Fethi Gürer Zülfikar İnönü Tümer
Niğde Adana
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Az önce tamamlayamadığım sözlerime
devam etmek istiyorum ben. Bu 6ncı maddede yine teknik bir düzenleme var.
Zaten bütün tasarıya karşıyız ve tamamının geri
çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, son bir
yıldır ülkenin bir bölgesinde, 12 Eylül darbesi döneminde dahi
görülmeyen bir yöntemle süresiz sokağa çıkma yasakları ilan
ediliyor, kentler bombalanıyor, insanlar katlediliyor ve göçe zorlanıyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Neden?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Bu sürecin
siyasi kanadını AKP iktidarı yürütürken, operasyonel
kanalını JÖH ya da PÖH diye bilinen özel birlikler yürütüyor. Sokak
aralarına savaş ortamında kullanılabilecek ağır
silahları, tankları sokmaktan çekinmeyen bu polis ve asker
birlikleri, son bir yılda abluka bölgelerinde 80i çocuk en az 350 sivili
öldürdü. Son bir yılda tüm yurtta ise 108i çocuk en az 1.161 insan
yaşamını yitirdi. Bir halkı bombalayıp yok etmeye
çalışan ve kontrolden çıkmış bir güç var orada.
Kendinizce bir terör tanımı
yapıyorsunuz ve koca bir halkı bu tanımın içine
sokuyorsunuz ve zaten, bu ülkede terör ve terörle mücadele, Kürt
kelimeleri yan yana bile geldiğinde artık kimse konuşamaz hâle
gelmiş durumda.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Şu anda nerede
konuşuyorsun?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Sivil
halkı öldürüp, evlerini başına yıkıp adına da
terörle mücadele diyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Senin kimliğin
ne ve sen nerede konuşuyorsun?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Dinleyin
lütfen.
Açıkçası, önümüzdeki bu tasarı, âdeta
AKP ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında yapılan bir
sözleşme niteliğini taşıyor. Bu iki kurum, birbirlerine
verdikleri taviz ve güvenceleri yazılı bir metne
dönüştürmüşlerdir.
Tasarının görüşülmesi
sırasında düzenlemenin omurgası olan bazı hususlar gözden
kaçmış gibi görünüyor ama yeri geldiğinde yine
tartışılacaktır.
Buradaki ibarelerle, muğlak kavramlarla gözden
kaçırmaya çalıştığınız başka bir konu
daha var; sivillere yönelik, askerler tarafından işlenen infaz,
işkence gibi suçların soruşturmasını yine bir askerin
iznine bağlıyorsunuz. Açıkça, taraf olan bir kurumun bu izni
bağımsız bir şekilde vermesi beklenemez. Kaldı ki
bütün tasarı, askere Sen istediğin gibi vur, öldür, ben seni
korurum. sözleşmesinden başka bir şey değil. Bu düzenleme,
bölgede zaten devrede olan süreci yasayla güçlendirmekten başka bir anlam
taşımıyor.
Tasarının esas gövdesini oluşturan
maddede, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin bu madde çerçevesinde
işleyeceği suçların askerî suç kapsamına alınması
öngörülmektedir. Suçların mevcut yasalarda içeriği çok muğlak
bir şekilde tanımlanmıştır, askerî suç kapsamına
alınması oldukça sorunlu bir durumdur. Asker kişilerin sivillere
yönelik işledikleri suçların yeri sivil mahkemeler olmalıdır.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? Sivil yargıyı demokrasi ve
özgürlükler adına güçlendirmek yerine içini boşalttınız,
şimdi ise askerî yargıyı, 12 Eylül darbe anayasasıyla
darbecileri aratır şekilde güçlendiriyorsunuz.
Öncelikle, sivil ve askerî yargı ayrımı,
mevcut durumda bile evrensel hukuk ilkeleri açısından askere
soruşturma izni verilmemesi ya da bu izni verme yetkisinin de askerde
olması açıkça tarafsızlık ilkesine
aykırıdır. Hukukun üstünlüğüne inanan, insan haklarına
saygılı bir devlet yönetimi istiyorsak sivillere yönelik suç
işlemiş asker kişileri yargı zırhıyla korumak
yerine bu tür iddiaların ve şikâyetlerin derhâl ve tarafsızca
incelenmesinin sağlanması gerekir. Bu ise ancak bu amaçla oluşturulmuş
bağımsız soruşturma birimlerinin varlığıyla
mümkündür. Bu amaçla, bu kapsama giren bütün görevliler ve bunlarla ilgili
şikâyet ve ihbarların şüpheli konumundaki görevlilerin
bağlı bulunduğu teşkilatlardan ve yürütme organından
tamamen bağımsız bir şekilde
yapılandırılacak şikâyet ve soruşturma mekanizmaları
içerisinde ele alınması gerekir.
Değerli milletvekilleri, işkence
yasağı tüm uluslararası sözleşmelerde mutlak yasak
kapsamındadır. Dolayısıyla, tasarıda yer
aldığı hâliyle işkence suçlarının yanlış
nitelendirilerek kolluk güçleri hakkında soruşturma
açılması için izin gerekliliği kapsamına sokulması
engellenmelidir. Bunun için, tasarıdaki ilgili maddelerin
çıkarılmasının yanı sıra Türk Ceza Kanununda bu
suçlara özgülenmiş yasa maddeleri de gözden geçirilmeli ve bu
suçların unsurlarının başka alternatiflere başvurmaya
imkân vermeyecek şekilde kesinlik ve açıklıkla tarif edilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, TSK
personelinin işleyebileceği ve yaşam hakkının ihlali,
işkence gibi insanlığa karşı suç kapsamında
değerlendirilebilecek vakalarla karşılaşmak istemiyorsa söz
konusu suçların faillerini korumak yerine bu vakaları engelleyici
tedbirler almalıdır diyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 6ncı maddesinde
yer alan "avukatlık ücreti ödenmiş olanlara" ifadesinin
"avukatlık ücreti ödenmiş olan kişilere" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 387 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6ncı
maddesinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunu
gerçekten terörün can yaktığı bir dönemde görüşüyoruz. Dün
askerlerin her türlü yetkisini budayan siyasi iktidar, askeri etkisiz hâle
getiren ve askeri kışlasına, polisi karakola hapseden iktidar,
bugün, gerçek anlamda, terörün bu şekilde önlenemeyeceğini
anlayınca şimdi bu kanunlarda yapılacak değişikliklerle
bu yapmış olduğu yanlışı düzeltme yoluna
gitmektedir. Askeri kışlasına hapsetmek yetmedi, bununla
birlikte, asker üzerinde baskı göstermek ve askerlerin tümünü darbeci
olarak göstermek suretiyle, onları Ergenekon davası gibi, Balyoz
davası gibi, Casusluk davası gibi davalarda da yargılamak
suretiyle birçoklarının yıllarca cezaevlerinde yatmasına ve
yine birçok askerin de ölmesine, cezaevlerinde hastalanmasına sebebiyet
veren bir anlayıştır. İşte, bu nedenle, askerin hem
terörle mücadelede hem savunma yapmada morali kalmamıştır.
İşte, bu morali yeniden vermek, Silahlı Kuvvetlerimizi terörle
mücadele edebilecek güce kavuşturmak için böyle bir düzenlemeye bugün
ihtiyaç duyulmuştur. Aslında askerlere karşı bu zulmü
yargı kanalıyla yapmaya çalışan bir siyasi iktidar, hatta
kendi savcılarını, hâkimlerini değiştirmek suretiyle
birçoklarının haksız yere tutuklanmalarına ve bu nedenle de
onların morallerinin bozulmasına sebebiyet veren bir noktaya taşımıştır.
Askerin asli görevini yapmasına izin vermemiştir bu iktidar. Öyle yan
gözle bakmıştır ki sanki düşman olan bir silahlı
kuvvetlermiş gibi değerlendirmelerini yapmış,
dolayısıyla Silahlı Kuvvetleri pasivize eden bir ortamı
yaratmıştır.
Elbette ki askerî düzen, savunma düzeni yeniden
sağlanacaktır. Bu ülkenin barışa ve huzura ihtiyacı
vardır. Yıllar önce bu hâkimiyeti güneydoğuda ve doğuda
terör örgütüne karşı kaybeden siyasi iktidar, nasıl olduysa
yıllar sonra aklı başına gelmiş, gerçekten yeni bir
düzeni kurmaya ve askerin gücünü yeniden kullanmasına olanak
sağlayacak, moral sağlayacak bu düzeni önümüze getirmiştir.
Askerin ülkenin güvenliği için oluşturduğu EMASYA Protokolünü
yok saymış, ortadan kaldırmış ama bakmış ki
olmamış yıllar sonra, onu da yine yürürlüğe koymak
suretiyle bunu düzeltme yoluna gitmiştir. Siyasi iktidar gerçekten çok
büyük bir yanlışın içine girmiştir. O nedenle ülkenin
güneydoğusunda binlerce askerinin şehit olmasına, polisin
şehit olmasına sebebiyet vermiştir. Orada ekonomik
yıkım gerçekleşmiştir. Terörle mücadele edeceği yerde müzakereyi
seçmiş, Türkiye'yi tam bir kargaşanın, tam bir kaosun, tam bir
terörist yuvasının ve çalışmasının ve etkisinin
altında bırakmıştır. Onun için, öncelikle bu siyasi
iktidarın bu kanunun çıkarılmasıyla birlikte hem Türk
milletinden hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinden özür dilemesi
gerekmektedir, ancak bu şekilde askere karşı yapmış
olduğu zulüm affedilebilir diye söylüyorum. Sözlerimi bu şekilde
bitiriyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 7nci maddesinde yer
alan sona erdiğinde son bulur ifadesinin bittiğinde son bulur
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Özgür Özel
İstanbul Denizli Manisa
Mahmut Tanal Bülent Yener Bektaşoğlu Ömer Fethi Gürer
İstanbul Giresun Niğde
Zülfikar İnönü Tümer Kemal Zeybek Yaşar
Tüzün
Adana Samsun Bilecik
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan Meral
Danış Beştaş
Adıyaman Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Meral Danış Beştaş, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Biz burada askere
dokunulmazlık zırhı yasasını görüşürken bütün
dünya ve bugün özellikle Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiyeyi
yakın takibe alma kararı aldı. Şu saatlerde hâlâ
toplantı devam ediyor ve ilk elimize ulaşan karar metnine göre, aynen
şöyle değerli arkadaşlar: Kararda, dokunulmazlıkları
kaldırılan milletvekillerine yönelik yargı sürecinin Avrupa Konseyi
normları ve ifade özgürlüğüne saygı çerçevesinde sürdürülmesi
bir kez daha hatırlatılmış. Yine, Avrupa Konseyinin web
sitesinde yer alan habere göre, Parlamenterler Meclisi, Türkiye'nin
güneydoğusundaki terörle mücadele, güvenlik operasyonlarıyla
bağlantılı olarak basın ve ifade özgürlüğüne
ilişkin son gelişmeler, hukukun üstünlüğü ilkesinin
sarsılması ve insan hakları ihlallerinin, demokratik
kurumların işleyişi ve ülkenin Avrupa Konseyine karşı
yükümlülükleri için tehdit unsuru oluşturduğunun altını çizmiştir.
Meclis, İzleme Komitesinin ilettiği bilgiler
ışığında durumu yakından izlemeye karar
vermiştir ve tüm gelişmelerin 2017 yılına kadar sunulacak
raporda yer alacağı belirtilmiş. Yani, özetle AKPM şunu
demiştir: 2017ye kadar size süre veriyoruz. Şu anda, Kürt
illerinde, Türkiyede yaşanan insanlığa karşı
suçların, işkencelerin, sivil halka yönelik uygulamaların
dikkatle izlendiğine dair bir karar tasarısıdır. İktidar
partisinin orada sunduğu karar önerilerinin, önergelerinin hiçbirinin
kabul edilmediğini de Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Gerçekten, biz burada
bunları konuşurken bütün dünya bizim burada, Türkiyede işlenen
ağır suçları tartışıyor ama biz başka bir
şeyi tartışıyoruz. Bugün yasayla ilgili kürsüye gelen farklı
partilerden sayın hatipler güvenlik-özgürlük dengesinden söz ettiler,
ayrıca Fransa örneğini, İngiltere örneğini ve
uluslararası anlamda askerin, kolluk gücünün nasıl şehirlere
davet edildiğini ifade ettiler. Vallahi, biz de Türkiye'nin bir Fransa ve
İngiltere olmasını çok arzu ederiz ve bunu savunuyoruz da.
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik yolunda her türlü konuda, bununla
ilgili parti olarak görüşümüzü ve desteğimizi sunduk. Ama, ne
yazık ki bu kanun tasarısıyla ilgili biz ne Fransayız ne
İngiltereyiz ne de başka bir Avrupa ülkesiyiz. Sadece bu yıl,
binlerce sivil insan... 3 aylık bebekten doğmamış
bebeğe kadar, anne karnında öldürülen bebekten annesiyle beraber
öldürülen çocukların olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz
ve bunların hiçbirinin soruşturulması yapılmadı. Bu
kanunun en tehlikeli -yarın da ifade edeceğiz devamı
sırasında- bölümlerinden biri de sadece şu andaki mevcut
suçları cezasız bırakmıyor, geçmişte işlenen
suçları, 1990lı yıllarda işlenen suçları da
cezasız bırakıyor. Hukukçular çok iyi bilirler ki lehe olan kanunlar
geçmişe yürür. Şu anda devam eden, tek tük devam eden
yargılamalarda da sanıklar, çıkıp mahkeme
karşısında Siz benim 11 kişi öldürdüğümü iddia
ediyorsunuz ama yeni bir kanun çıktı ve bu kanuna göre benim
dokunulmazlığım var, izin almanız gerekiyor. diyecek ve
yargılama duracak. İktidar partisinin iktidara geldiği günden
bugüne kadar... Daha bu akşam, grup başkan vekili tarafından,
bunun EMASYA ile diğer dönemlerle hiçbir ilgisi olmadığı,
bunun başka bir konsepti işaret ettiği söylendi. Ama biz de çok
iyi biliyoruz ki iktidar partisi, daha mağdurken söylediği sözlerin
180 derece zıttı bir politikaya evrilmiş durumdadır.
Temizözün ya da diğer askerlerin yargılanmasıyla övünen AKP
iktidarı ve partisi, bugün, aynı askerlere aynı suçlara
cezasızlık getiren bir kanun tasarısıyla Meclisin önüne
çıkmıştır. Gerçekten bu kanunun...
Tabii ki Bütün suç
askerdedir, siyasetin hiçbir rolü yoktur. şeklinde bir açıklama da
doğru değil. Az konuştuğumuz için, beşer dakika, tam
çerçeveyi de çizemiyoruz. Bu konuda, orada suç işleyenler kadar bu suç
işlemeye cevaz veren, izin veren ve onların
soruşturulmasını engelleyen, ceza almasını engelleyen
siyasi irade, iktidar da en az o tetiği çeken kadar sorumludur ve bunun
yargılama yeri de uluslararası ceza mahkemesidir. İnsanlığa
karşı suçların zaman aşımı yoktur değerli
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Önergeyi kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 7nci maddesinde yer
alan sona erdiğinde son bulur ifadesinin bittiğinde son bulur
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yaşar
Tüzün (Bilecik) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Özellikle iktidar partisinin grup başkan
vekillerinden, sözcülerinden sık sık bir eleştiri geliyor. Bu
eleştirinin hem yüce Meclis tarafından hem de gerek İnternetten
gerek daha sonra vatandaşlarımızın Meclisteki müzakereleri
takip ettikleri diğer mecralardan netleştirilmesi lazım. Bu
kanunla ilgili grubumuzun çok sayıda eleştirisi var ancak bu kanunla
ilgili partimiz daha önce de açıkça ifade etmişti ki olumlu oy
kullanacak. Bunu görünce AKP grup başkan vekilleri O zaman niçin önerge
veriyorsunuz? Önergeleriniz çekin. Usul ekonomisi, zaman ekonomisi
diyor; bu
konuda, sözcülerimize önergenin içeriği üzerinde konuşmamak ya da
birtakım anlam değişikliği yapacak ama daha
anlaşılır hâle geldiği gerekçesiyle verdiğimiz
önergelerde laf atarak hatiplerimize sataşmalarda bulunuyor.
Arkadaşlar, mesele şu: Bir kanun
tasarısı var, kanun tasarısının eleştiriye muhtaç
çok tarafı var. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda söyleyecek sözü var,
her madde üzerinde ve bütünü üzerinde söyleyecek sözü var ama ne kadar
farkındayız bilmiyorum, İç Tüzükün temel kanun olarak yani çok
büyük, 300, 500, 1.000 maddelik kanunlar için verdiği bir yetkiyi
suistimal ediyor iktidar partisi ve 17 maddelik kanunu 8 ve 9 maddelik iki
bölüme bölüyor. Bu ne yapıyor? Maddeler üzerinde Sayın Başkan
da bölümlerin başında söylüyor- müzakere imkânı yok. Yani, siz
muhalefet partisi olarak maddeyle ilgili bir şey söyleyeceksiniz, söyleme
imkânı yok. Toplam 9 maddeyle ilgili söyleyeceğiniz her şeyi
bölüm üzerindeki bir konuşmada, bir maddede ifade etmek
zorundasınız. Oysa, o 9 madde de apayrı konular, apayrı
kanunlar var. Böyle olunca, geriye bununla mücadele etmek için bir tane
şansınız var: Önerge vereceksiniz. Eğer kanuna
karşıysanız önerge vermek kolay. Maddenin kanun metninden
çıkarılmasını
söylersiniz, geçersiniz ama tamamen kanuna
karşı değilseniz ve o madde üzerinde söyleyecek sözünüz varsa
iktidar partisinin yaptığı bu İç Tüzük ihlali, İç
Tüzük suistimaline karşı
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Maddeyle ilgili
konuş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu madde ne maddesi
ya? Maddeyle ilgili konuş.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
siz maddenin özünü
değiştirmeyen ama maddenin metni üzerinde ufak tefek
değişiklikler yaparak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neye
karşısınız ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
önerge üzerinde konuşma
imkânı bulmak durumundasınız. Bugün bizim
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Önergeyle ilgili
konuşmuyor ki sarayı konuşuyorsun, önerge üzerine çıksan
konuş diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Zaten yapılan iş o.
Önerge üzerinde kimse konuşmaz, oradaki veyi veya, virgülü
noktalı virgül yapman lazım. Neden? Senin grubun, madde üzerinde
konuşulmasın diye temel kanun yapmış. Madde üzerinde
görüşünü söyleyecek adam, önergeyle ilgisi yok; onu anlatmaya
çalışıyorum.
Bu konudaki mesele şurada: Sizlerin bu
yanlış bilgisine
Adam -haklı olarak yani grubunun ne
yaptığının farkında değil- hâlâ daha Önerge
üzerinde konuşmuyorsun... Önerge üzerinde konuşacak bir şey
yok, madde üzerinde söyleyecek sözü var arkadaşın. O sözü
söyleyebilmek için önerge vermek dışında şansımız
yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hangi maddeydi bu?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Başka şey
söylüyor adam, kanunla ilgili söylemiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Başka bir şey
söyleyeyim, şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: Arkadaşlar, çabucak
gidelim, kolayca gidelim. Biz bu darbe hükûmeti gelirken de, bu darbe
hükûmetinin başbakanının tayin edileceği kurultaya siz
giderken de size üç ay öncesinden söyleyip bir ay öncesinde
netleştirdiğimiz bir kampımıza saygılı
davranmadığınızda burada çıkıp size şunu
söyledik
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, irademize saygısızlık yapıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen kendi
partine bak, kendi partine, senin partine bak sen. Sen kendi partine bak ya.
Adamlar tur tur geziyor, sen kendi partine bak.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sen kendi
partinle uğraşsana.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
dedik ki: İktidar
partisi Cumhuriyet Halk Partisinin kampına karşı
saygısızlık yaparsa
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Geziyorlar,
geziyorlar; genel başkan adayları geziyor, ona bak sen. Sen kendi
partine bak.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sebebi neydi?
Dokunulmazlık oylamasını kongreden önce bitireceksiniz. Neden?
MYKdan, MKYKdan aforoz edilenler, Bakanlar Kurulundan aforoz edilenler küskün
olarak tepki oyu vermesin.
MEHMET METİNER (İstanbul) Kendi partine
baksana sen, başka işin yok mu? Paramparça olmuşsunuz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Grubunuza bu
güvensizliğinizden bizim kampımıza saldırdınız. O
gün dedik ki: Bundan sonra hiçbir uzlaşı yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yazık ya!
Sen o gün Meclisi tıkıyorsun, toplantı yeter sayısı
istiyorsun, Anayasa programını reddediyorsun, ondan sonra
çıkıp burada haklıymış gibi konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O günkü sözümüzün
gereğini yerine getirdiğimiz için kimse bizi mesul tutmasın,
mesul grup yönetiminizdir. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Bizim
irademize nasıl saygısızlık yapar ya?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hadi
bakalım, hadi; sen kendi partine bak.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ya sen, Anayasa,
dokunulmazlık konusunda
Her seferinde haklıyı oynuyorsun böyle.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Anlatamıyorsun, millete de anlatamayacaksınız,
anlatamıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Turan, dinliyorum sizi.
Buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) İçinden
çıkamıyorsun, millete de anlatamayacaksın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önceki grup
başkan vekili konuşmasında grubumuza
VELİ AĞBABA (Malatya) Osman sadece laf
atar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
sayın grup başkan vekili ayakta, meramını anlatacak, lütfen
efendim
Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadan söz
istiyorum Sayın Başkan, 69a göre.
BAŞKAN Hangi cümlesiyle sataştı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Grup başkan
vekillerinin kendilerinin verdiği önerilerle ilgili eleştirilerde
bulunduğunu söyledi, o yüzden söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
20.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin 387
sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar ediyorum: Bu kanun, terörle mücadelemizde
önemli bir kanun. Bu kanunun getirdiklerini, ihtiyaçlarının ne
olduğunu çok iyi biliyoruz. Gecenin bu saatine rağmen grubumuz dimdik
ayakta, görevinin başında.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Biz
neredeyiz?
BÜLENT TURAN (Devamla) Siz neredesiniz? 15
kişi buradasınız; eyvallah, baş tacı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne 15
kişi ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) 20 olsun, 21 değil ama
20 kişi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sizden
fazlaydık biraz önce, yeni geldiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) 1 CHPli 10
AKPliye bedeldir Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bizler siyaset ahlakı olarak grupların iç işlerine
karışmayı doğru bulmuyoruz. 20 kişi olun, 100
kişi olun, 200 kişi olun
VELİ AĞBABA (Malatya) 1 CHPli 20
AKPliye bedeldir.
BÜLENT TURAN (Devamla) 200 olamazsınız
da 100 kişi olun.
Değerli arkadaşlar, size ne bizim sizi
eleştirme tarzımızın nasıl olacağından? Ben
eleştiriyorum çünkü elimde somut deliller var.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
var?
BÜLENT TURAN (Devamla) Önerge söz almak için bir
haktır. diyorsunuz, baş tacı. İnsan emek verir biraz.
Bakın şimdi okuyorum, CHPnin verdiği önerge şu: Bu
şekilde sanal subaylar ifadesinin yerine bu yöntemle sanal gelsin. Bu
ne ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İşte onu söylüyoruz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Doksan yıllık
Mustafa Kemalin partisinin geldiği yer bu mu arkadaşlar?
Yapmayın ya! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çalışmıyorlar, çalışmıyorlar; önerge için bile
çalışmıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun!
VELİ AĞBABA (Malatya)
Anlamadınız mı hâlâ? Kafan basmıyor, grubuna anlatma.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bakın, devam ediyorum:
Avukat ücreti ödenmiş olanlara ifadesi, ücreti ödenmiş avukatlara
dönüyor. Bu ne Allah aşkına! Bu nasıl Meclis ciddiyeti?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzük ihlali, İç
Tüzük.
BÜLENT TURAN (Devamla) Devam edeyim mi? Alanlar
ifadesi alanları olsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle olsun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Albaylardan kendi
isteği üzerine emekliye ayrılmak isteyenler yerine albaylardan
kendi isteğiyle emekliye ayrılmak isteyenler olsun. Bu ne Allah
aşkına! Size yakışıyor mu? Bu ülkenin ana muhalefetine
yakışıyor mu arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çalışmıyorlar, çalışmıyorlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sana
yakışıyor mu? Sen Grup Başkan Vekilisin, sana
yakışıyor mu?
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, size bir şey söyleyeyim, dokunulmazlık
konusunda kıymetli ana muhalefet partisi neredeydi? evet mi dedi,
hayır mı dedi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin anlayabileceğin
dilde yazıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) Soruyorum,
dokunulmazlıkta neredeydi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizde komiser yok,
bizde komiser yok, CHPde komiser yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu kanun da böyle
arkadaşlar, bu kanuna hayır demek istiyorlar ama diyemiyorlar, o
yüzden çeviriyorlar, çeviriyorlar, çeviriyorlar ama halk her şeyi görüyor;
net, her şeyi görüyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Hiç
alakası yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) İsterdik ki bu kanunda
devletin yanında, milletin yanında, askerin yanında yer
alsaydınız ama siz başka yerde yer almayı tercih ettiniz.
Hiç yakışmadığını düşünüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ya,
askeri içeri attınız, Genelkurmay Başkanını içeri
attınız, ne diyorsun sen ya?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok sayıda ifade var ama
yakışmadığını, Cumhuriyet Halk Partisine
yakışıyor mu?
BÜLENT TURAN (Manisa) Yakıştı
Başkanım, yakıştı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Doksan yıllık
Mustafa Kemalin partisine yakışıyor mu? şeklinde
grubumuzu itham etti. Bu konuda
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizde komiser yok,
bizde bakanların pusulasına bakan komiser yok.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
21.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bülent Turan
BÜLENT TURAN (Manisa) Şahsileştirme ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
size çok açık ve net
olarak şunu anlattım: Eğer siz maddeler üzerinde konuşma
imkânını İç Tüzükün arkasından dolanarak, verilmiş
bir hakkı suistimal ederek ortadan kaldırmasanız bu maddelerde
Cumhuriyet Halk Partisi önerge üzerinde değil, madde üzerinde
konuşur.
NURETTİN ARAS (Iğdır)
Yalpalıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Siz bunu asla ve asla ne
kendinize ne vicdanlara ne muhalefet partilerine anlatamazsınız. Siz
parti olarak şöyle bir şeyin içindesiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Terörün
yanında mısın, askerin yanında mısın, söyle be
kardeşim? Açık ve net söyle: Terörün yanında mısın,
askerin yanında mısın be?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Operasyon yapan
Mehmetçikin yanında mısın, teröristin yanında
mısın, onu söyle be?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Gerçek dışında
bir cümle söylüyorsunuz, açık söyleyeyim, bir yalan atıyorsunuz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şu saatte
operasyon yapan askerin yanında mısın, teröristin yanında
mı? Onu söyle.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Osman, kapa çeneni be!
Amma dırdırcısın! Allah Allah! Vere
bağırıyorsun be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
attığınız yalana önce kendiniz inanıyorsunuz, sonra
herkesin inanmasını bekliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
atılmış olan bir yalanı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen rica ediyorum hatibi dinleyiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Terörün
yanında mısın, askerin yanında mısın be, cevap
ver be?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Yazıklar olsun be, yazıklar olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben size bir şey
söyleyeyim mi?
BAŞKAN Sayın Özel
Sayın Özel, bir
saniye
Sayın milletvekilleri, iki dakikalık bir
sataşma süresini Sayın Özel kullanıyor, meramını ifade
etmesine fırsat vermiyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Biz de onu
söylüyoruz: Terörün yanında mı, askerin yanında mı
Sayın Başkan bir söylesin?
VELİ AĞBABA (Malatya) Herkese
söylemeyin, Osman Bey ile Çavuşoğluna söyleyin, ikisine. Osmanla
Çavuşoğlu, başka kimse yok ki. Gruba söylemeyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, doğru
değil, lütfen efendim.
Lütfen Sayın Özel, buyurunuz, devam ediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şunu çok net söyleyeyim:
Biz saray kendisi için bir anlaşma yapıp da
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen
HDPlileştin, sen teröre destek veriyorsun, sen askere yetki verme kanununa
karşı çıkıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
sana talimat verince
barış süreci diye..
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Senin ne
yaptığın belli değil, dokunulmazlıklara hayır
diyorsun. Senin ne yaptığın belli değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
çözüm sürecine
şakşak yapıp sonra sarayın kafası bozulduğu zaman
bütün her şeyi bitirdiğinde de gidip şehit cenazesinde
ağlama numarası yapan şahsiyetsiz bir siyasetin ürünü
değiliz. Utanmalısınız içinde bulunduğunuz durumdan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen utan be, sen!
Millete nasıl anlatacaksın sen, nasıl anlatacaksın millete?
Nasıl söyleyeceksin askere? Askerin yüzüne nasıl bakacaksın,
bakamıyorsun sen be!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Siz birisinin kişisel
ikbali için akan kanı da, gelen şehidi de kabul edecek
yoldasınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Milletin içine
çıkamıyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu saatte operasyon
yapan askerin yüzüne nasıl bakacaksın?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Önergeyi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.17
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
İshak GAZEL (Kütahya)
------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, 7nci madde üzerinde Manisa Milletvekili
Özgür Özel ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 8inci maddesinde yer
alan "alanlar için" ifadesinin "alanlara" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Özgür Özel
İstanbul Denizli Manisa
Mahmut Tanal Bülent Yener Bektaşoğlu Ömer Fethi Gürer
İstanbul Giresun Niğde
Zülfikar İnönü Tümer Kemal Zeybek Murat Emir
Adana Samsun Ankara
BAŞKAN- Şimdi, maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Çağlar Demirel, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, bir şeyin açığa
kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz milletvekilleri, Komisyon
üyeleri ve Bakanlık da burada olduğuna göre. Şimdi, askerden
siyasetçiye bir brifing verildiğini, Komisyon toplantısı
öncesinde Komisyon odasına, bizim Komisyon üyelerimiz hariç, HDP
milletvekillerinin Komisyon üyeleri hariç diğer partilerin Komisyon
üyeleri davet edilerek bir askerî yarbay hâkim tarafından brifing
verildiğini, buna ilişkin açıklamaların Komisyon
toplantısında sorulmasına rağmen böyle bir şey
olmadığına dair ifadeler geçmiş. Ben biraz bunun burada
netleşmesi ve bu açıklamanın yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bunu neden soruyorum: Daha önce de
buna benzer durumlar yaşadık, gizli kapaklı işlerin
nasıl çevrildiğini, gizli odalarda nelerin görüşüldüğünü,
nasıl brifinglerin verildiğini tabii ki biliyoruz. Bu brifingi veren
yarbay hâkim kim bilmiyorum, öğrenmek de istiyoruz, belki burada,
bilmiyorum. Böyle bir durum gerçekleşti mi? Bu yarbay hâkimin bu konuyla
ilgili bilgileri verirken, bu kanun tasarısıyla ilgili bilgileri
verirken şunu ifade ettiği doğru mudur? Bu süreç, aslında bu
yasa taslağı yeni hazırlanmış bir yasa
taslağı değil. İki üç yıldır bu yasa
taslağı üzerinde bir çalışmanın olduğuna dair bir
aktarım da, bir brifing verildiği de söylenmiş midir, bunu da
öğrenmek istiyoruz ve bu brifingi veren kişi
O zaman, çözüm süreci
gerçekleştiği ve görüşmelerin olduğu bir süreçte
aslında böyle bir taslağın yani bu savaş konseptinin
hazırlığının yapıldığına dair bir
sonuç ortaya çıkmış oluyor. Bunun için şunu söyleyebiliriz:
O brifing bugün böyle verildi. Bugün askere, polise bir zırh
oluştururken, dokunulmazlık oluştururken aslında askere ve
polise bu yetkiyi veren, Yakıp yıkıp, katledip, bunların
hepsini gerçekleştirebilirsin, hukuksuz uygulamaları yapabilirsin.
denilen süreçler şu anda yaşanan süreçtir. Bunu Cizrede, Silopide,
Nusaybinde çok net olarak görüyor ve biliyoruz. Apar topar getirilmesinin
nedeni de bu zırhın arkasında, aslında bu sürecin hukuksal
süreci başladığında
Çünkü bunların hepsi belgelidir,
ben geçen üç hafta Mardin, Şırnak, Diyarbakırda bunların
bizzat tanığıyım, elimizde görüntüler var, fotoğraflar
var, yaşananlar var. Bunların üstünü kapatmak, yargının
önünü kapatmak açısından aslında bunun ucunun bakanlara, ta
işte bakanlıklara verilmesi, Başbakana bu iznin verilmesi ve
bakanlıklar, Bakanlar Kuruluna verilmesinin nedeni de ucunun oraya kadar
gitmesidir çünkü asker ve polis Bana bu yetkiyi, bana bu emri ve bu
talimatı bunlar verdi. diyecektir ve yargılama süreci gittikçe
uzayacaktır. Bunun önünü kapatmak için bu zırh oluşturulmaya
çalışılıyor.
Peki, şunu da hatırlayalım: Evet,
EMASYA Protokolünden çok bahsettik, ona çok girmeyeceğim. 2010
yılında yine bu bahsedilen yarbay hâkim o dönem binbaşı
hâkim ve o dönemde, yine Mecliste -bunlar basında var, arkadaşlar
basından bulabilirler- 2010 yılında binbaşı hâkimken
Meclise girdiğinde o dönemde Mecliste askerin sivil yargıda da
yargılanabileceğine dair bir kanun tasarısının Meclise
geldiği süreçlerdir. O süreçte de aslında siyasetin AKP Hükûmetini
eleştiren ve Orduya darbe yapıyorsunuz. diyen bir
yaklaşım ve bir anlayışı ortaya koymuştur.
Belki sürem yetmedi ama şunu çok net ifade
ederim ki o dönemde Askere darbe yaptınız. diyen ve AKPyi
eleştiren o dönemin CHP, MHP ve AKPyi eleştiren bir durumda olan bir
kişinin bugün brifing vererek aslında burada neyi yapmak
istediğini, AKPyi belli bir noktaya getirerek asla bunu
ortaklaştırdığını bir kez daha görmüş olduk.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Oylamaya sundum Sayın Demirel,
ondan sonra istediğiniz için onu yerine getiremeyeceğim.
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 8inci maddesinde yer
alan "alanlar için" ifadesinin "alanlara" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Murat Emir Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım. Elbette
her meşru devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti de kendine dönük her türlü terör
tehdidini meşru sınırlar içerisinde bertaraf etmek hakkına
sahiptir ve bu yolda yapacağı her tür mücadelede haklıdır,
meşrudur. Biz de bu mücadeleye gerekli katkıları her zaman verdik,
vermeye de devam edeceğiz.
Elbette ki, biz Genelkurmayımızdan gelen,
Millî Savunma Bakanlığından gelen ve onların
ihtiyaçlarına dönük yasaları burada değerlendirirken,
bunları onaylarken bile bunun var olan hukuk sınırları
içerisinde, evrensel hukuk ilkelerine uygun bir biçimde, temel hak ve
özgürlükleri incitmeyecek, aşındırmayacak bir biçimde ve hukuki
sınırlarını yasama Meclisimizde düzenleyecek şekilde
çalışmak zorundayız. Burada, bu yasaları, bu anlamda
eleştiriyor olmamız bizim bu yasaya vereceğimiz desteğin
orasından, burasından dolandığımız anlamına
elbette ki gelmez.
Şimdi, Genelkurmay Başkanını
silahlı terör örgütü lideri diye içeri attıranların,
Genelkurmay karargâhını, neredeyse tamamını, Silivri
zindanlarına atanların bugün Cumhuriyet Halk Partisine Askere destek
veriyor musunuz, vermiyor musunuz? demek hakkı da değildir, haddi de
değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizler bugün yargıyı öylesine doldurdunuz
ki, bakın, bu kanundan sonra getireceğiniz kanunda -siz de kabul
ediyorsunuz ki- özene bezene yargıyı paralel yapıya teslim
ettiniz ve bugün de yine aynı paralel yapıya, askerlere
yaptığınızı üstüne yıkarak kurtulmaya
çalışıyorsunuz. Siz askerlere Safralarımızdan
kurtuluyoruz. diyen insanlarsınız. O yüzden bugün, sizin, bize terörle
mücadelede herhangi bir ders vermeye hakkınız yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, on dört
yıllık iktidarınızda bütün
yaptıklarınızı bozmakla geçiriyorsunuz. İktidar staj
yapma yeri değildir.
Bakın, bu kanun, EMASYAyla neredeyse bire bir
örtüşmektedir, orasından burasından dolanmaya gerek yok. AKP
grup başkan vekili bana göre çok ince bir zekâ örneği gösterdi, dedi
ki: Ya bunlar birbirine benzemiyorlar. Niye? Çünkü birisi protokoldü, öbürü
kanun. dedi. Ya, bunun da değerlendirmesini size bırakıyorum.
Biz burada, bu ülkenin tekrar
EMASYA gibi veya böyle bir kanun gibi, bu kanunlara nasıl muhtaç
edildiğini tartışmak zorundayız. Buradaki sizin vebalinizi
konuşmak zorundayız. Sizin bu çözüm sürecini nasıl yanlış
başlattığınızı, nasıl yanlış
götürdüğünüzü elbette konuşacağız. Bu bizim
hakkımızdır çünkü bu bedeli tüm Türkiye halkı olarak hep
beraber ödüyoruz. Siz ödemiyorsunuz ama her gün şehitler veriyoruz, her
gün insanlarımız ölüyor; ülke kan gölüne döndü. O yüzden bunun
muhasebesinin en ince şekliyle burada yapılması
şarttır arkadaşlar.
Bakınız, Haburda
mahkemeler kurdunuz, İmralıyla görüştünüz -ne görüştünüz
bilmiyoruz, ne sözler verdiniz bilmiyoruz- biz Buna katkı verelim.
dedik, Doğru yapın. dedik, Bu ülkenin barışa ihtiyacı
var. dedik ama siz, bugün anlıyoruz ki hiçbir zaman barışı
istemediniz, barışı her zaman araçsal olarak
kullandınız ve güneydoğu illerindeki
vatandaşlarımızın oylarını bir şekilde kendi
hanenize yazmak için kullandınız ve hatta tutanaklardan da
anlıyoruz ki bazen başkanlık rejimini getirmek adına kirli
pazarlıkların içine bile girdiniz. Elbette ki biz burada bunları
konuşmak zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bu kanunu yaparken temel hak ve özgürlüklerin neresine geliyoruz? Mesela,
insanlarımızın bu kanundan sonra hak arama yollarını
yeteri kadar belirginleştirdik mi? Oluşacak hak ihlallerinde insanlar
yargı yoluna nasıl gidecekler, nasıl başvuracaklar?
Anayasaya ne kadar uygun bu? Mesela, konut masuniyetine dahi uygun olmayan
maddeler var. Dolayısıyla, burada yapılması gereken,
bunları ayrıntılı bir biçimde tartışmak,
ayrıntılı bir biçimde konuşmaktır. Yoksa bu da yine
daha önceki yasalarınız gibi yapboz yasası olacak ve yine
aynı şekilde geleceksiniz Yanılmışız, eksik
yapmışız, olmamış. diyeceksiniz. Bu olmasın diye
-burada bunu temel kanun şekline getirip beşer dakikalık
konuşmalarla ve onu da böylesine çarpıtarak konuşmak zorunda
bırakıyorsunuz- çarpıtarak getirmek yerine
ayrıntılarıyla tartışacağımız ve daha
uygun zamanlarda tartışacağımız bir ortamı
yaratmak zorundasınız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Emir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye yerimden söz almak
istiyorum.
Az önce kıymetli hatip
konuşmasını yaparken başkanlık için kirli
pazarlıklardan bahsetti. Bizim için başkanlık, bu ülkenin
geleceği adına iddia ettiğimiz sistem
değişikliğidir. Buna karar verecek olan millettir. Kimseyle
pazarlık yapılmış değildir. Millet ne derse o olur.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Yaptın,
yaptın ama. Önce sözleştiniz de sonra vazgeçtiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. İkinci bölüm 9 ila 17nci maddeleri
kapsamaktadır. İkinci bölüm üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
Siyasi parti grupları adına ilk söz
hakkı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından kullanılacaktır.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölüme geldik ve daha maalesef kanunun
ayrıntıları konusunda sunumlardan ciddi bir farklı takdim
etme yöntemi olduğunu görüyoruz. Zira, Hükûmet adına konuşan
sayın hatipler şu cümleyi ısrarla söylediler bir kaç kere: AKP,
dün söylediği sözlerin arkasındadır. Bu EMASYAyla
kıyaslanamaz; EMASYA bir protokoldü, bu bir kanun. Bu, terörle mücadelede
mutlaka çıkarmamız gereken bir kanun. Güvenlik-özgürlük dengesinde
biz hâlâ özgürlükten yanayız. şeklinde başka başka
ifadeler kullandılar. Doğru, iktidar, özellikle bu dönemde ve uzun
yıllardır, iktidar olduğu günden bu yana kadife bir eldivenle,
yapacaklarını, yaptıklarını gizlemeye
çalışıyor ama gerçekten o kadife eldivenle neler
yaptığını, yaşamımızda, Türkiye'de nelerin
değiştiğini maalesef her gün deneyimlerimizle öğreniyoruz.
Bu, gerçekten Sayın Cumhurbaşkanından şu anda geçen
dönemlerde milletvekili olan birçok kişinin askerî vesayet, EMASYA
Protokolü, darbeler, olağanüstü hâl rejimi, sıkıyönetim
uygulamaları, 90lı yıllarda işlenen savaş
suçları, insanlığa karşı suçlar konusunda binlerce açıklamayı
önümüze koyabiliriz. Şu anki iktidar partisinin bu meselelerdeki halka
anlattıkları ve ifade ettikleri değerlendirmeler ama bunlara
gerek yok, kendileri çok iyi biliyorlar, çünkü günlük politika yapıyorlar.
Kendi çıkarları dışında iktidarın, asla ve asla
Türkiye yurttaşlarının, Türkiyenin demokrasisi,
barışı, özgürlükleri, hukuk devleti olmak, Anayasaya
bağlı olmak ve benzeri ilkelerle bir alakası yok çünkü iktidar
döneminde, 2002den bu yana, herhâlde yasama organı hiçbir zaman bu kadar
yapboz tahtasına dönüşmemişti. Aynı kanun defalarca
defalarca değiştiriliyor, uygulamada bir aksaklık
çıkıyor ve bu aksaklık sonrasında tekrar kendi lehlerine
bir düzenlemeyle bunu gidermeye çalışıyorlar. İşte,
şu an önümüzde duran kanun da tam da böyle bir kanun. Stratejik, uzun
vadeli, her ne kadar 2071den, 2023ten söz etseler de onlar günlük
politikalarla kendilerini kurtarma telaşındalar. Kendi
ajandaları dışında Türkiyede ne oluyor, ne bitiyor
bunlarla ilgili bir kaygıları söz konusu değil.
Bu arada, biraz önce de ben ifade ettim, bu yasa ne
getiriyor? Yani bu yasaya ilişkin saatlerce, günlerce değerlendirme
yapmak gerekiyor çünkü bu yasa önerisi yüz yıllık bir tarihle
aslında hesaplaşmamızı gerektiriyor. Yüz yıldır
uygulanan politikaların tekrar tekrar güncellendiğini; tek dil, tek
kimlik, tek inanç üzerinden tekrar tekrar güncellendiğini önümüze koyan
bir yasa önerisidir. Yani biz, dün kart kurttan bugün Kürt demeye
vardık ama hâlâ Kürt halkı, Kürt illeri derken burada büyük
tepkilerle karşılaşıyoruz.
Bu yasa önerisiyle kesinlikle, realiteden, mevcut
Türkiye atmosferinden, çoğulcu yaklaşımdan,
farklılıkların eşit ve özgür yurttaş olarak bir arada
yaşamasını reddeden, ülkenin bir bölümünde aslında özel
olarak orayı öldürme bölgesi ilan eden bir yasa tasarısıyla
karşı karşıyayız.
Yani, bunu söylerken böyle çok büyük bir mutlulukla
söylediğimizi düşünmeyin, gerçekten canımız yanarak bunu
anlatıyoruz. Sizler, belki çoğunuz gitmediniz, belki görmediniz,
görenleriniz de vardır ama şu anda Geverde, Nusaybinde, Silvanda,
Surda insanlar kan ağlıyorlar, insanlar evlatlarını
kaybettiler ve bunların hesabını soramazsınız diyen
bir yasa önerisiyle karşı karşıyayız.
Bu bir terörle mücadele yasası değil, bu
bir halkla mücadele yasasıdır. Bu kendi hak ve özgürlüklerini
isteyen, dilini, kimliğini, kültürünü, inancını korumak isteyen,
kendi yaşamına karar vermek isteyen halka karşı
çıkarılan bir kanun tasarısıdır. Çünkü, dün de böyle
yapılıyordu, 1923ten bu yana, önceki gün de yapılıyordu,
bugün de bu tekrar güncelleniyor ve yapılmak isteniyor.
İşte bu nedenle bu kanun çok önemli bir
kanundur. Türkiyenin bu geçen süre zarfında katettiği mesafeleri,
aldığı yolu tümüyle geriye saran bir kanun olma özelliğine
sahiptir. Biraz önceki konuşmamda şunu söyledim: AKPMde Türkiyeyle
ilgili bugün karar çıktı. Avrupa Birliği her gün kararlar
veriyor. Dönem Başkanı Schulz, Cumhurbaşkanın söyleminden
dolayı vize serbestisi anlaşmasının şimdilik
durdurulduğunu açıklıyor. Her gün Türkiyeye ilişkin
kınama, eleştiri, kararlar yayımlanıyor. Almanyada yüz
yıl sonra yeni bir yasa tasarısı onaylandı. Dış
dünyada Türkiyenin resmi farklı ama bizim Parlamentomuzda çok farklı
görünüyor. Biz kulaklarımızı tıkayıp, gözlerimizi
kapatıp dünyadan soyutlanabileceğimize inanabiliriz ama öyle
değil, dünya çok küçük, herkes bizi izliyor ve şu anda bu yasa
önerisiyle hukuk devleti olma ilkesinin tümüyle ortadan
kaldırıldığını buradan ilan etmek anlamına
geliyor, Anayasaya bağlılığın ortadan
kaldırıldığı anlamına geliyor.
İnsanlığa karşı işlenen suçların, dünden
bugüne işlenen suçların cezasız
bırakılacağını ilan eden bir kanun
tasarısıdır ve Musa Anterin katilinin de cezasız
kalacağı, Miray bebeğin de katilinin, tetiği çekenin
cezasız kalacağı, koruma zırhına bürüneceği bir
kanun tasarısıdır. İktidar partisi döneminde -2005
yılındaydı yanlış hatırlamıyorsam- Türk Ceza
Kanunu değişti, birçok değişiklik yapıldı ve
insanlığa karşı suçlarda, işkencede zaman
aşımının uygulanamayacağı kararı verildi.
Şu ana kadar atılan küçük küçük adımlar da, tümüyle bir anda
makara geriye sarıyor ve biz neredeyse yüz yıl geriye doğru
gidiyoruz ama emin olun, halk geriye gitmez, gelişmeler geriye gitmez.
Şu anda biz tarihin çarkını geriye döndüremeyiz.
İstediğiniz kadar buradan Türkiye, Rojavaya ilişkin, Kobaniye
ilişkin, Rakka operasyonuna ilişkin söz söylesin orada bir
şekilde ilerleme var, uluslararası koalisyon güçlerinin desteği
var; burada biz üç maymunu istediğimiz kadar oynayalım.
Bu kanun tasarısı sıkı yönetimi
aşan bir tasarıdır. Bu ülke sıkıyönetimleri de
yaşadı, olağanüstü hâlleri de yaşadı, darbe
dönemlerini de yaşadı ama hiçbir dönemde bu şekilde -o kadife
eldiven dediğim tam da bu- üstü süslenerek Yok, EMASYA değil,
Yok, sıkıyönetim değil, Yok, darbe değil, Yok, OHAL
değil diyerek en ağırını getiren bir yasa
tasarısıyla karşı karşıyayız. Bu ülkede
birçok ilde sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Dilimizde tüy
bitti, Bu, anayasal dayanaktan yoksundur. Bir vali sokağa çıkma yasağı
ilan edemez. dedik defalarca fakat sokağa çıkma yasakları ilan
edilmeye devam etti. Türkiyenin yeni yönetilme biçimi bu. Saray karar veriyor,
diyor ki: Ben sistemi değiştirdim., Ben yeminime uymuyorum., Ben
Hükûmete istediğim talimatı veririm., Ben kendi verdiğim iftar
yemeğinde İç Tüzükü değiştirin diye emrederim.
Bunları fiilen yapıyor ve gerçekten, o söylüyor, burası da
çoğunluğun gücüne dayanarak bu değişiklikleri yapıyor.
Şu anda fiilen hukuk devleti değiliz. Bir hukuk devleti olmak,
hukukun üstünlüğüne dayanmak -orada yazılan kuralları
vatandaş da uygulayacak, ben de uygulayacağım milletvekili
olarak- hangi statüde olursanız olun hiç kimseye istisna ve muafiyet
tanımaz. Suç işleme özgürlüğü kavramı diye bir kavram çok
tartışılır dünyada. Şu anda Türkiye'de başka bir
kavramla, bununla bazı kişilere suç işleme özgürlüğü
veriliyor. İstediğin suçu işleyebilirsin, ben senin
arkandayım, senin soruşturulmana izin vermeyeceğim. diyor.
Bununla da yetinmiyor, AKP iktidarı büyük bir şehvetle
geçmişteki suçları da aklama görevini üstlendi. Tebrik ediyoruz
diyorum(!)
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Gruplar adına ikinci söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Yaşar Tüzün, Bilecik Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 387 sıra
sayılı Tasarının ikinci bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, öncelikle, bir parlamenter
olarak, milletvekili olarak, Anayasamızın bize vermiş
olduğu iki temel hakkı biz, maalesef, Genel Kurulda -parlamenter
olarak, milletvekili olarak- kullanamıyoruz. Bizim Anayasada iki temel
görevimiz var; biri yasama, diğeri denetim. Yasama görevimizi,
komisyonlarda gerekli çalışmaları ve konuşmaları
yapıp önergeler vermemize rağmen -Hükûmetin çokluğuyla, oradaki
iktidar partisi üyelerinin çokluğuyla reddolunuyor- maalesef yerine
getiremiyoruz.
Şimdi, bu kanun temel kanun olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor. Temel kanun, Türkiye'nin temelini
ilgilendiren yani 80 milyon vatandaşımızı ilgilendiren ve
onların temel hak ve hukuklarını koruyan bir kanunsa
kuşkusuz Parlamentoya temel kanun olarak gelebilir. Bu kanun Türk
Silahlı Kuvvetleri personelini ilgilendiren bir kanun. 17 maddelik bir
kanunun yüce Meclise temel kanun olarak gelmesini şiddetle
kınadığımı belirtmek istiyorum, bu doğru
değildir. Milletvekilleri bu yasama yetkisini yürütme kuruluna yani Bakanlar
Kuruluna devretmemelidir. Bu yanlışlıktan bu 26ncı Dönem
Parlamento grubu vazgeçmelidir. Bunu söylerken içtenlikle söylüyorum; siyaset
olsun, polemik olsun diye söylemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, evet, Millî
Savunma Komisyonu üyesi olarak Komisyonumuzda gerekli görüşmeleri
yaptık, gerekli değerlendirmeleri yaptık. Bu konuda Türk
Silahlı Kuvvetleri personelimizin özlük haklarından tutun da
astsubaylarımızın, uzman er ve erbaşlarımızın
ve subaylarımızın haklarını savunabilecek ve
onların bu sorunlarını çözebilecek birçok önerge verdik ama
maalesef -maalesef, yine diyorum- Hükûmet adına katılan Millî Savunma
Bakanımız ve Komisyonumuz da bizim verdiğimiz önergeleri
desteklemediği için bizim Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
hakları gündeme alınmadı, kabul edilmedi. Şimdi ise, temel
kanunla yine, bir kez daha bunları konuşamıyoruz.
Grup başkan vekilimiz bu konuda detaylı
açıklama yaptı. Geçmişte görev yapan bir parlamenter
arkadaşınız olarak bir kez daha uyarıyorum: Temel kanun
olarak gelmesi demek, milletvekilinin bu Parlamentodaki, kürsüdeki
haklarının elinden alınması anlamına gelir.
Evet, yeni bir Millî Savunma Komisyonu
Başkanımız var, yeni bir Millî Savunma Bakanımız var.
Bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu anlamdaki haklarının
verilmesi konusundaki iyi niyetlerini, burada olmasa da, Komisyon
çalışmalarında ifade ettiler. Önümüzdeki süreçte bizim de bu
hakların verilmesi noktasında takipçisi
olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, bu tasarıyı neden
bugün görüştüğümüzü daha iyi anlayabilmek için bazı
konuşmaları, bazı açıklamaları sizlere
hatırlatmak istiyorum.
Tarih 17 Şubat 2013, yer Midyat, daha geçen gün
karnında 6 aylık bebeğiyle gencecik bir kadın polisimizi
şehit verdiğimiz yer. Kürsüde o dönemin Başbakanı şöyle
bir söz kullanır, Midyatta: Biz her türlü milliyetçiliği
ayaklarının altına almış bir iktidarız. Bunun
üzerine yeni Türkiyeyi inşa ediyoruz. Buyurun, yeni Türkiye, 2002de
iktidara geldiğinizde yılda 7 şehit verilirken, maalesef,
iktidarınızda günde 7 şehit verilmeye başlandı.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) 7 bin de leş
var, 7 bin tane leş var; unutma!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Ben böyle
milliyetçiliği ayaklar altına alırım. derken, birdenbire
milliyetçi kesileceksiniz, yerli ve millî lafını
ağzınızdan düşürmeyeceksiniz. Bu, tam cambaza bak,
cambaza oyunudur arkadaşlar.
Sevgili arkadaşlar, yine, tarih 2013.
Bakın, tarih 2013. Bunlar tarihi filan bilmiyorlar. Dünyada
gelişmiş, güçlü ülkelere bakarsanız bunların hiçbirinde
eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur.
Osmanlıya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlıda
mesela, çok daha enteresan, Lazistan eyaleti var, Kürdistan eyaleti var.
Eyaletler sistemi konusunda o hoşgörüyü hâlâ yakalayabilmiş
değiliz. Söz: Recep Tayyip Erdoğan.
Tarih 2015, iki yıl sonra Sayın
Erdoğan yine bir konuşmasında şunlara değiniyor:
Çözüm süreci içerisinde valilerimiz, verdiğimiz talimat
doğrultusunda, şu andaki gibi operasyonlara girmiyordu, belki
kendilerine çekidüzen verirler diye. Bunun ardından bir hazırlık
safhasına girdiler. Bu konuşmalarla bir polemiğe yol açmak
istemediğimi baştan belirtmiştim.
Değerli arkadaşlar, önce EMASYA Protokolü
kaldırıldı, askerimizin yetkileri alındı. Şimdi
Bunun EMASYA Protokolüyle ilgisi yok. diyeceksiniz. Adını
değiştirince sanki kanun da değişmiş olacak. EMASYA
kalkınca, işte şimdi, tam yüzlerce askerimizin, polisimizin,
vatandaşımızın canına mal olan hendekler
kazıldı, şehirlere tonlarca patlayıcı
yerleştirildi, PKK bu süreçte kendi vergisini toplamaya, yol kesmeye, kimlik
kontrolü yapmaya, hatta ve hatta mahkemeler kurmaya başladı.
Bu
süre içinde ne oldu? Türk Silahlı Kuvvetleri iç güvenlik yetkileri yasadan
çıkarıldı. Bunu siz çıkardınız, biz değil.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevini yeniden düzenlediniz. Sözde,
koruma ve kollama görevini kaldırıp darbeleri önleyecektiniz. Bunu
yaparken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt içi tehlikelere karşı
görevini yasalardan çıkardınız, siz çıkardınız.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bugün bu görüştüğümüz tasarının benzerini
hazırlayarak yasal güvence istediği tarih 2012. İşte burada
Türk Silahlı Kuvvetleri personelimiz var, 2012 yılında Türk
Silahlı Kuvvetleri bu yasayı istedi. Peki, aradan dört yıl
geçti, bunu gündeme getirmediniz, Komisyona sevk etmediniz, teklif hâlinde
sunmadınız; Bakanlar Kurulu tasarısı olarak gündeme geldi.
Dört yıl sonra bu tasarıyı gündeme getiriyorsunuz. Niye dört
yıl beklendi değerli arkadaşlar? Bunu merak ediyorum. Hükûmet ve
iktidar partisi bunun cevabını vermeli. Bu tasarı 2012
yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin istediği
tasarıydı, neden dört yıl beklediniz? Bugünlere gelmesinin, dört
yıl süreyle bunun gündemde kalıp Meclis Genel Kurulumuza gelmesinin
hesabını burada sizler vermelisiniz.
Şimdi, tabii, Sayın
Millî Savunma Bakanımız çıkıp askerlerimizi de bu noktada
suçlayabilir veya suçlamayabilir veya nedenini anlatabilir; o kendisinin
takdiridir ama bir parlamenter olarak, bir milletvekili olarak biz bu sorunun
cevabını bugün, bu akşam, bu kürsüden istiyoruz.
Evet, sevgili
arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu tasarıyı
destekliyoruz, problem yok ama yanlışlıkları ve bugüne
kadar uyguladığınız yanlış politikaları
Genel Kurul kürsüsünden gündeme getirmenin de bizim görevimiz olduğuna
inanıyorum.
İnşallah,
önümüzdeki süreçte Türkiyede barış ortamının
hazırlanabileceği, annelerimizin, bacılarımızın
ağlamadığı günleri hep birlikte görürüz diyor, bu
tasarının öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri personeline,
milletimize ve ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tüzün.
İkinci bölüm üzerinde
siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahısları adına söz talep eden sayın milletvekillerine
söz vereceğim.
Şahsı adına
ilk konuşmacı Nihat Öztürk, Muğla Milletvekilli.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 387
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, milletvekili arkadaşlarımı
saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası destek
bulabilen terör örgütlerinin tehdit ve saldırılarına
karşı kamu düzenini koruma ve masum halkın güvenliğinin
sağlanması için etkili ve caydırıcı tedbirler tüm
devletler tarafından alınmaktadır. Bu kapsamda, ulusal ve
uluslararası bağlantılarını kullanarak organize şekilde
hareket edebilen bir terör örgütüyle bir ilin sınırlarıyla
bağlı kalmaksızın mücadele edilmesi gerekebilmektedir.
Bu kanun kapsamında, terörle mücadelede genel
kolluk kuvvetlerine destek sağlanması amacıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir bütün olarak görevlendirilmesi imkânı
tanınmaktadır. Terörle mücadelede görev alanlar büyük cesaret ve
fedakârlık göstererek görevlerini yerine getirmekte, ayrıca,
vatanın bütünlüğünü ve milletin güvenliğini sağlamak
amacıyla çekinmeden hayatlarını ortaya koymaktadırlar.
Görevlerini ifa eden güvenlik güçlerinin haksız iddialarla
yıpranmasını önlemek amacıyla, hukuk devleti çerçevesinde
bazı düzenlemelerin yapılması zorunlu hâle gelmiştir. Bu
kanunla da bu amaçlanmıştır.
Bilindiği üzere, ülkemiz, kırk yıldan
bu yana hiçbir kutsal, hiçbir kural tanımayan, devletine, milletine
düşman kanlı terör örgütüyle her mecrada mücadele etmektedir.
Ülkemizin birliği ve dirliği için, terör örgütünün amaçlarına
ulaşamaması için, bölge halkının yaşam kalitesini
artırmak, terör örgütünün tehdit ve zulmünden onları kurtarmak için
güvenlik güçlerimiz mücadele etmektedir. Bu mücadele, topyekûn devletimiz
tarafından kararlı bir şekilde, 7 Haziran seçimlerinden sonra
mevzi kazandığını zanneden eli kanlı terör örgütü ve
yandaşlarına karşı sürmektedir.
Hepimizin bildiği gibi,
7 Haziran seçimlerinden sonra bölge illerini ve ilçe merkezlerini kendilerine
üs edinmeye çalışan terör örgütü yerel yönetimlerin de
desteğiyle şehir merkezlerine hendekler kazmış, içine
bombalar yerleştirmiş, insanların evlerini zorla ellerinden alıp
evleri terörist karargâhlarına dönüştürmüştür. Bu hainler
bölgede yaşayan vatandaşlarımızı kendilerine
canlı kalkan yapmaktan bile geri durmamışlardır.
Şehirleri yaşanmaz hâle getirmişler, okulları
yakmışlar, ibadethaneleri bombalamışlar, hastaneleri,
sağlık ocaklarını tahrip etmişlerdir. Üst aklı
dış mihraklar, yabancı istihbarat servisleri olan eli kanlı
terör örgütü ve yerli iş birlikçileri bu süreçte Türk milletine boyun
eğdirip birtakım kazanımlar elde edeceklerini düşündüler.
Onların hesaba katmadıkları, Türk milletinin tarihin hiçbir
döneminde bu tür girişimlere boyun eğmediğidir. Şundan
eminim ki, Türkiye terör belasından tamamen kurtuluncaya kadar güvenlik
güçlerimiz yürüttüğü bu mücadeleye kesintisiz bir şekilde devam
edecektir. İnşallah, sürdürdüğümüz bu kararlı mücadele
neticesinde kısa sürede Türkiye terör belasından tamamen
kurtulacaktır.
Gezi olaylarıyla, 17-25 Aralık darbe
girişimiyle Türkiye'ye diz çöktürmek isteyenler 7 Haziran seçim
sonuçlarını bir fırsat gibi görerek hain terör örgütü üzerinden
yeni bir girişim başlattılar. Birileri 7 Hazirandan sonra AK
PARTİnin siyasi olarak elini zayıflatma çabası içindeyken terör
örgütü eş zamanlı olarak saldırılara başladı.
Onlar sandı ki, biz geri adım atacağız ve onların bu tehditlerine
pabuç bırakacağız. Ama öyle olmadı, büyük bir
yanılgıya düştüler.
Buradan bu terör konsorsiyumunda yer alan
teröristlere ve onların sivil uzantılarına sesleniyorum: Bugüne
kadar size bu milletin hiçbir değerini çiğnetmedik, bundan sonra da
çiğnetmeyeceğiz. Bizi biz yapan değerlerimizden asla vazgeçmedik
ve asla vazgeçmeyerek terörü bu ülkeden temizleyecek ve milletimizin önünden
bir tehdit olarak kaldıracağız. Bugüne kadar
başaramadılar, hiç şüpheniz olmasın, bundan sonra da
başaramayacaklar, AK PARTİ iktidarda olduğu sürece bunu hiçbir
şekilde başaramayacaklar. Türkiye, bu terör tehlikesiyle etkin bir
şekilde mücadele edecek güce sahiptir ve bu terör belasını
mutlaka bertaraf edecektir.
Eminim ki, bugün görüşülen bu yasayla
alakalı, teröre destek veren, şehit cenazeleri yerine terörist
cenazelerine katılanlar ve bu kürsülere gelip terör örgütünü bir defa dahi
olsa kınayamayanlar bu gece üzülecekler, bu konuda çok eminim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) Bu kişiler bu
yasaya destek dahi veremeyecekler. Ama her şeye rağmen güvenlik
güçlerimizin kararlı mücadelesinin devamı için bizler bu yasanın
yasalaşması için bu yasaya destek vermeye devam edeceğiz.
Biliyorum kafaları karışık
olanlar var, buraya gelip yasaya destek verdiğini söyleyenler var ama net
bir şekilde hâlâ kafaları karışık. Ama her şeye
rağmen, AK PARTİ Grubunun ve bu dik duruşu sergileyen diğer
milletvekili arkadaşlarımızın destekleriyle inşallah
bizler bu yasayı hep beraber geçirip milletimizi bu gece rahat
uyutacağız.
Ben bu vesileyle, beni dinlediğiniz için
hepinize saygılar sunuyorum, yasamızın da milletimize,
devletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Kafamız
karışık değil, biz hiçbir zaman Bu askerimizle savaşa
iyi ki girmemişiz. demedik.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Şimdi Hükûmete söz vereceğim.
Millî Savunma Bakanı Sayın Fikri
Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, süreniz on dakikadır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Hükûmetimiz adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi, her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, iki gündür devam eden
müzakerelerde, acaba aynı kanun tasarısı üzerinde mi
konuşuyoruz diye endişe duyduğumu ifade etmek istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz de öyle.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Bizim üzerinde müzakeresini yürüttüğümüz kanun
tasarısı, 387 sıra sayısıyla basılıp
dağıtılan Kanun Tasarısı. Bunu vurgulama
ihtiyacını duydum, şundan dolayı: Burada bazı
hatiplerin ortaya koyduğu argümanlar, gerekçeler, bizim bu kanun
tasarısıyla uzaktan yakından alakası olmayan gerekçeler.
Bu 387 sıra sayılı Kanun Tasarısının
içeriği nedir? diye sorarsak, bunu birkaç basit cümleyle ifade etmek
isterim.
Değerli arkadaşlar, şu anda Türkiye
bir bütün olarak terörle mücadele ediyor. Mücadele ettiği terör örgütleri,
hiçbir ahlaki sınır tanımayan, insanlıktan,
Müslümanlıktan, hiçbir kutsal değerden nasibini almamış
örgüt ve örgütler. Bunlar için her şey meşru. Bunlar, hedeflerine
ulaşmak için her vasıtayı mübah gören terör örgütleri ve Türkiye
Cumhuriyeti bir bütün olarak bu mücadeleyi bu örgütlere karşı
yürütüyor.
Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de
Anayasanın, kanunların ve diğer mevzuatın kendisine
yüklediği görevler çerçevesinde teröristle mücadelede görev alıyor ve
şu anda bölgede kahramanca bir mücadele yürütüyor. Bu kanunun temel
amacı, bu kahramanca yürütülen mücadelede etkin koordinasyonu
sağlayacak hukuki zemini oluşturmaktır; belirsizlikleri ortadan
kaldırmak, net bir hukuki çerçeve çizmektir.
İkinci temel amacı da: Evet, her sabah
şehit olacağını, o ihtimali göze alarak bu mücadeleyi
yürüten Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın yarın
herhangi bir haksız, yersiz ve mesnetsiz ithamla karşı
karşıya kalmamaları için bunlara hukuki güvence getirmektir.
Bunun yanında daha farklı düzenlemeler de elbette var. Kanun tasarısının
detaylarını her bir milletvekili arkadaşımız gayet iyi
biliyor.
Değerli arkadaşlarım, eğer siz
bu kadar kanlı bir terör örgütüne karşı askerinizin,
polisinizin, güvenlik güçlerinizin, geçici köy korucularınızın,
jandarmanızın mücadele etmesini istiyorsanız elbette ki
onların arkasında duracaksınız, onların istediği
hukuki güvenceyi vereceksiniz. Hukuki güvence layüsel olmak anlamına
gelmiyor. Hiç kimsenin hukukun dışına çıkma hakkı ve
yetkisi yoktur. Bu durumda da nelerin yapılacağı bu kanun
metninde açıkça yazılıdır.
Şimdi, bu kanun vesilesiyle bir algı
operasyonu yürütüldüğünü de özellikle vurgulamak isterim. Bu nedir? EMASYA
Protokolü ile bu kanun arasındaki ilinti veya kurulmak istenen
bağlantı. Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının,
inşallah sizlerin desteğiyle kanunlaşacak olan bu
tasarının EMASYAyla uzaktan yakından alakası yoktur.
EMASYA diye bu kanunla ilişki kurmaya çalışan insanlar eğer
gerçekten konuyu bilmiyorlarsa art niyetlidirler.
Bakınız, bir kere EMASYAnın en temel
özelliği, her türlü toplumsal olaylarda askere müdahale yetkisi veren bir
düzenleme olması. Bu kanunsa sadece ve sadece terörle mücadelede askerin
icrai görev yapmasına yetki veren bir düzenleme. Her şeyden önce, bu
kanunda, askerin göreve gelmesi için, operasyona gitmesi için öncelikle
İçişleri Bakanlığının Bakanlar Kuruluna talepte
bulunması gerekiyor. Bakanlar Kurulu karar alıyor ve bu kararda
-özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum- görevin kapsamı ve süresi, görev
alanı, istihbarat yetkisinin kapsamı, topçu atışı veya
hava kuvvetleri unsurları gibi destek silahlarının
kullanımına yönelik tahditler yani sınırlamalar,
görevlendirilen birliklerin mülki amirler ve genel kolluk kuvvetleriyle
ilişkileri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından
alınması gereken tedbirler, icra edilecek görevlerin planlanması
ve izlenmesi ile gerek görülen diğer hususlar Bakanlar Kurulu
kararına bırakılmıştır. Yani, tüm inisiyatif, tüm
yetki siyasi iradededir. EMASYA gibi muğlak ifadeler taşıyan bir
protokol değil.
Peki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu noktadaki
görevi nedir derseniz, o da, görevlendirilecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin
çapı, teşkilatı, konuşlandırılacağı
yerler, emir komuta ilişkileri, kuvvet kaydırılması ve bu
kapsamda gerekli görülen diğer hususların belirlenmesi Genelkurmay
Başkanlığına bırakılıyor. Takdir edersiniz
ki askerî icrayı asker yapacak, bunu sivilin yapma şansı yok ama
asker bu icrayı yaparken de her türlü koordinasyon, iş birliği,
gözetim ve izleme de valiler tarafından yerine getirilecek. Şimdi,
bunun EMASYAyla ne alakası olabilir, size soruyorum?
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
tasarımızın temel mantığı, siyasi iradenin tam
olarak hâkim olduğu, askerî operasyonlarda sadece askerin yetkili
kılındığı ama her türlü izleme ve değerlendirme
görevinin de valiler tarafından olduğu bir düzenlemedir. Bu noktada,
sayılan hiçbir gerekçe, EMASYAyla ilgili hiçbir gerekçe yerinde
değildir.
Bakınız, EMASYAyla ilgili, daha önceden
kurulmuş EMASYA komutanlıkları ortadan
kaldırılmıştır ve bu kanun tasarısıyla,
inşallah desteklerinizle kanunlaşacak bu tasarıyla da böyle
herhangi bir komutanlık kurma, birlik kurma, bölük kurma gibi bir
düzenleme yapılmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle Efendim, asker dayattı da Hükûmet bunu
istedi... Hayır. Biz, bu kanunu güneydoğuda bu hain terör örgütüne
karşı kahramanca mücadele eden askerimiz için, geçici köy korucumuz
için, polisimiz için, jandarmamız için getiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Evet, asker Hükûmetten talep eder.
Bu, askerin en tabii hakkıdır ama siyasi irade Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tecelli eder. Biz her seçim döneminde konuşulan pek çok konuya
burada cevap vermek durumunda değiliz. Sonuçta herkes konuşur,
kararı millet verir ve bu Meclis de millet iradesiyle şekillenir. Biz
defalarca bu konuda milletimize gittik, milletimiz de bu noktada bize gerekli
yetkiyi verdi, şimdi de bu yetkiyi kullanıyoruz.
AK PARTİ iktidarı olarak en temel
önceliğimiz Türkiye'nin demokratik olarak yoluna devam etmesidir. AK
PARTİ demokrasiden vazgeçmiş değildir, demokrasinin
güçlendirilmesi için AK PARTİ adım atmaya devam edecektir. Ancak,
burada demokrasi nutukları atanların bir tek noktada, bir tek defa
eli kanlı terör örgütünü eleştirmemiş olması
manidardır, son derece dikkati calip bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, neden
Kızıltepede operasyon yok da Nusaybinde var? Acaba bize bunu
söyleyenler niye bir defa dönüp de o eli kanlı terör örgütüne Ya, siz bu
şehirleri niye işgal ettiniz? Niye sözde öz yönetim saçmalığıyla
bu halkın huzurunu bozdunuz, bu halkın hayatını
yaşanmaz hâle getirdiniz, bu insanları evinden çıkamaz konuma
getirdiniz
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz neredeydiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Hangi egemen devlet kendi sınırları içerisinde
otonom bölgeler oluşmasına müsaade eder?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, mikrofonunuzu
açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
iktidarda kim vardı o dönemde?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Özellikle bu noktada herkesin bir kez daha öz eleştiri
yapması gerekiyor. Biz sürekli öz eleştiri
yaptığımız için, milletimiz bize o samimiyetten dolayı
zaten desteğini veriyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O noktada AK PARTİ öz eleştirisini yapabilen ve
bunu samimiyetle ortaya koyan bir parti olduğu için on dört
yıldır sürekli iktidarda.
Sayın Başkan, son bir noktada kısa
bir açıklama yapmak isterim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakana
şehirler CHP döneminde mi işgal edildi, CHP zihniyeti döneminde?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Biraz önce bir sayın grup başkan vekili Hurşit
Külterle ilgili bir soru sordu. Bu Hurşit Külterle ilgili, bir Twitter
hesabından, Özel Harekât tarafından şahsın gözaltına
alındığıyla ilgili bir iddia ortaya atılmış.
Bu iddiayla ilgili savcılığa müracaatta bulunulmuş. Bunun
üzerine İçişleri Bakanlığı bir mülkiye müfettişini
bu konunun araştırılması ve incelenmesiyle ilgili
görevlendirmiş, şu anda bu inceleme devam etmektedir.
Biz AK PARTİ iktidarı olarak hiçbir
hukuksuzluğa tahammül etmeyiz, izin vermeyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama terörle mücadelede de sonuna
kadar bu mücadeleyi veririz, bu mücadeleyi veren insanların yanında
ve arkasında oluruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Bakan, Hurşit Külterin akıbetiyle ilgili açıklama
yapmadınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Murat Bakan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bakan.
İzmir Milletvekili, pardon. Bakan olunca
bakanlar Ankarada tabii, ben karıştırıyorum böyle
Sayın Bakan.
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün bu kürsüden ikinci konuşmam. Daha önce de ifade ettiğim gibi,
terörle mücadele konusunda her tür yasal düzenlemeye en önemli insan hakkı
olan yaşam hakkının korunması bakımından destek
olurken güvenlik-özgürlük dengesinin gözetilmesi gerektiğini tekrar
vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuşulacak her şey aşağı yukarı şu saate
kadar konuşuldu. Bu kanun kapsamına girmesi gereken bir husus daha
var. Nedir? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarıyla
ilgili adalet mücadelesi; uzman jandarmanın, uzman erbaşın,
astsubayın, askerî sivil memurun adalet mücadelesi. Ben, bir astsubay
çocuğu olarak bu kürsüden astsubayların özlük haklarıyla ilgili
bir konuşma yapmak istiyorum izninizle. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir astsubayın
kızına yazdığı bir mektuptan kısa bir paragraf
okuyacağım: Senden özür dilerim kızım. Sana hak
ettiğin koşullarda bir hayat sunamadım, her talebini
karşılayamadım, iyi bir eğitim sağlayamadım.
İki yılda bir gördüğüm keyfî atamalarla düzenli bir okul
hayatın olmadı. Bazen kültürünü, dilini bilmediğin çocuklarla farklı
farklı okullarda eğitim gördün. Hiçbir
arkadaşlığın iki yıldan fazla sürmedi, hep yarım
kaldın. Sana hak ettiğin bir oda veremedim. Adaletsiz lojman sistemi
hayatımızı hep etkiledi. Birileri Lojmanın iyisi bana
mı çıkar? diye dertlenirken biz Acaba bize lojman çıkar
mı? diye kaygılandık. Çıkan lojmanlar ise kimsenin
beğenmediği, güneşsiz, küçük, basık yerler oldu. Bazen o
kötü lojmana bile muhtaç olduk. Terörün ne olduğunu öğrenemeyecek
kadar küçüktün, silah sesleriyle öğrendin. Özür dilerim kızım.
Her istediğinde yanında olamadım. Hep bir özlemle büyüdün. Keyfî
mesailer, keyfî nöbetler, cezalar, denetleme hazırlıkları buna
sebep oldu. Bazen seni ve ailemi götüremedim
çalıştığım yerlere. Statümü ve rütbemi sen de
taşıdın benim gibi. Serviste sana gösterilen yere oturdun.
Yaşıtlarının babaları farklı rütbelerde
olduğu için onlarla aynı sosyal mekânlarda oturamadın, çok
sıra bekledin. Seni hak ettiğin tatile götüremedim; kamp
sırası on yılda bir gelemedi, diğerleri gibi her yıl
gidemedik, puanımız, kontenjanımız yetmedi.
Hastalandığında A polikliniğine gidemedin, diğer
çocuklar gibi güzel parklarda oynayamadın. Astsubay olduğum için özür
dilerim kızım."
İşte,
sorunlarını dile getirmeye çalıştığım
astsubaylar bu insanlardır sevgili arkadaşlar. Görev başındakini,
emeklisini ve ailelerini de hesaba katarsak 1 milyon kişilik bir ordu.
Savaşta ve barışta omuz omuza çalıştıkları
ve her fırsatta bir aile oldukları söylendiği hâlde, maaş
ve özlük hakları ile sosyal hakları söz konusu olduğunda
ayrı tutulan büyük bir kitleden bahsediyorum.
Değerli arkadaşlar,
astsubaylar, bir ayın sekiz on gününü yirmi dört saat esasına göre,
tek kuruş fazla mesai ücreti almadan, nöbet, tatbikat, gece eğitimi,
özel görevlerle kışlada geçirirler; buna rağmen, birçok devlet
memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılırlar,
tek neden astsubay oluşlarıdır. Bu durum, akla,
mantığa, Anayasaya ve hatta insanlık anlayışına
aykırıdır. Diğer memurlar, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun ortak hükümlerinde belirtilen derece ve kademelerin
-görev koşulları dikkate alınarak elbette- bir üst derecesinden
göreve başlarlar, bu hak astsubaylardan esirgenmiştir. Adalet ve
eşitlik gereği meslek yüksekokulu mezunu astsubayların 9a 2,
lisans mezunlarının 8inci dereceden göreve başlatılarak
adalet ve eşitlik sağlanmalıdır. Adaletsizliğin
giderilmesi için 1in 4ündeki astsubayların 3600 olan ek göstergesi
değiştirilmelidir. Orada sadece subaylara ödenen makam, temsil,
kadrosuzluk, görev tazminatından astsubaylar yararlanamamaktadır.
Günümüzün koşulları
ve lisans mezunlarının er olarak askerlik yapmaları dikkate
alınarak astsubay meslek yüksekokulları lisans seviyesine
çıkarılmalı, fakülte mezunlarının astsubay
sınıf okullarına alınma işlemine devam edilmelidir.
Ayrıca, sivil memurlara uygulanan sicil affının askerî personele
de uygulanması eşitlik gereğidir.
Sevgili arkadaşlar,
pazar günü evlenip pazartesi günü göreve gitmek zorunda kalan,
çocuklarının doğumunu çoğu kez göremeyen, yirmi yılda
10 ayrı yere tayin edilen, yirmi beş yılda çalışma
hayatlarının üç buçuk yılını nöbette, üç
yılını fazla mesai yapmakla geçiren 100 bine yakın bir
kitlenin sorunlarını dile getirdim. Cepheye sürdüğümüz bu
insanların sorununu çözmek siyasi iktidarın görevidir. Hükûmeti
huzurlarınızda göreve davet ediyorum. Daha önce de ifade ettiğim
gibi, eri erden ayırmak ordumuza da ülkemize de insanlığa da
yakışmaz. Bu bir vesile oldu, Sayın Başbakanımız
burada, umarım astsubayların sorunlarının çözülmesi için
kendisi de gayret sarf edecektir.
Bu duygularla yüce Meclisi
saygıya selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.34
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 2nci sırasına alınan
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 400)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
olmayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince Sayıştay Başkanı seçimini yapmak ve
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 23 Haziran 2016 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 01.37