TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
106ncı
Birleşim
23
Haziran 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Aydın ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, İstanbula ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Muş ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, İstanbul Milletvekili Osman
Boyrazın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasına şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağ Milletvekili
Ayşe Doğanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ardahan
Milletvekili Orhan Atalayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şoförlük mesleğinin
sorunlarının her geçen gün arttığına ilişkin
açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKPyi, kendi
yaşam tarzlarını dayatmak ve anayasal altyapıyı
sağlamak üzere ülkeyi iç savaşa sürüklemekten derhâl vazgeçmesi için
uyardığına ilişkin açıklaması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın
Hocalar ilçesi Davılgı köyü ile Çay ilçesinin Koçbeyli köyünde
yaşanan sulama sorunlarına ilişkin açıklaması
4.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, terör propagandasının
yapıldığı bir yayın organına destek vermenin
düşünce ve ifade hürriyetine destek vermek olmadığına
ilişkin açıklaması
5.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, AB müzakerelerine devam edip
etmeyeceğimizin millete sorulabileceğine ilişkin açıklaması
6.-
Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Millî Eğitim
Bakanlığının, mesleki ve teknik eğitim fakültelerinden
mezun olan öğretmen adaylarının atanmasıyla ilgili herhangi
bir çalışması söz konusu olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili yasanın bir an önce çıkması için
Hükûmete çağrıda bulunduğuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışan personelin de milletvekillerine çıkan yemekten
yararlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Isparta Milletvekili İrfan Bakırın, 6 Haziran 2016 günü
Ispartanın Eğirdir ilçesi ve köylerinde meydana gelen şiddetli
dolu yağışı nedeniyle meydana gelen zararın
karşılanıp karşılanmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Çanakkale Cevatpaşa Mahallesi
halkının imam-hatip okuluna dönüştürülen Merkez Ortaokulu için
mücadele ettiğine ve bu uygulamaya derhâl son verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağın Saray ilçesi
Safaalan Mahallesinde üçüncü hava limanına malzeme üretmek gerekçesiyle
İGA Havalimanı Anonim Şirketine maden ocağı izni
verildiğine ve Tekirdağ halkının bu talan ve doğa
katliamına izin vermeyeceğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Niğdede 1 astsubay, 1 polis
ve 1 vatandaşı şehit eden 3 IŞİDlinin terör örgütü
üyeliğinden ceza almadıklarına ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, kendi
oylarının parmak basanların oyuyla eşit olmaması
gerektiğini söyleyen elitist bakış açısını
kınadığına ilişkin açıklaması
13.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adanada on yedi saate varan
elektrik kesintileri yaşandığına ve bu kesintilerin ne
zaman son bulacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Çukurovalı narenciye
üreticilerinin dış politikalardan kaynaklı olası
zararlarının nasıl karşılanacağını ve
adil kullanım kotası uygulamasının ne zaman sona
ereceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, taban
fiyatlarının ivedilikle ve üreticiyi mutlu edecek düzeyde
açıklamasını beklediğine ilişkin açıklaması
16.-
Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiye'nin borca değil üretime
dayanan bir ekonomik modeli hayata geçirme mecburiyeti olduğuna ve daha
fazla zaman kaybetmeden turizmde bir dönüşüm sürecine girmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Diyarbakır, Bingöl
ile Muşun birçok ilçesinde ve mahallesinde sokağa çıkma
yasağı uygulandığına, şu an orada yaşanan
olaylar nedeniyle halkın can ve mal güvenliğinin tehlike arz
ettiğine ve 1990larda meydana gelen Kulp ve Lice olaylarıyla ilgili
davaların sürecine ilişkin açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, köy enstitülerinin kurucusu,
uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguçun 56ncı ölüm
yıl dönümüne, köy enstitülerinin bir aydınlanma projesi olduğuna
ve Türkiyenin yeniden çağdaş, laik, ilerici bir eğitim
sistemine kavuşmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
20.-
Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğanın, Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ardahan Milletvekili Orhan
Atalayın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kürt illeri-Türk illeri
şeklinde bir tasnifleme veyahut da bölücülük anlamına gelebilecek herhangi
bir değerlendirmenin söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 1990larda yaşanan
katliamlar ve faili meçhullerin bugün daha ağır bir şekilde
yaşandığına ilişkin açıklaması
25.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 2007 yılından bu yana
yürütmüş olduğu Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekilliği görevinden ayrılarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
milletvekili olarak çalışmalarını ve hizmetlerini sürdürme
kararı aldığına ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kurulun İkinci Oturumunda
yaşanan tartışmalara ve olaylara ilişkin
açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Genel Kurulun İkinci
Oturumunda yaşanan tartışmalara ve olaylara ilişkin
açıklaması
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurulun İkinci Oturumunda
yaşanan tartışmalara ve olaylara ilişkin
açıklaması
29.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Genel Kurulun İkinci
Oturumunda yaşanan tartışmalara ve olaylara ilişkin
açıklaması
30.-
Millî Savunma Bakanı Fikri Işıkın, Siirt Milletvekili
Kadri Yıldırımın 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisinin terörle
mücadelede her zaman güvenlik güçlerinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
arkasında durduğuna ve 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün oylamasında kabul oyu vereceklerine
ilişkin açıklaması
32.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin terörle yaptığı mücadelede her zaman
yanlarında olduklarına ve 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün oylamasında kabul oyu vereceklerine
ilişkin açıklaması
33.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının demokrasiye, özgürlüklere ve
hukuka aykırı olduğuna ve tümünün oylamasında ret oyu
vereceklerine ilişkin açıklaması
34.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, bu kanunun ülkenin terörle
mücadelesinde çok önemli bir etken olacağını
düşündüğüne ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlığın, Adana Milletvekili Sayın Seyfettin
Yılmazın Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirliğinden
istifasına ilişkin önerge yazısı (4/47)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve 19 milletvekilinin, Gezi direnişiyle ilgili yaşanan bütün
olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
2.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 milletvekilinin, kayısı
üreticilerinin ve kayısının satış, pazarlama ve
tanıtımıyla ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)
3.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 20 milletvekilinin, taş ocakları ve madencilik faaliyetlerinin
turizm ve tarım alanlarındaki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/243)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, 1993 Kulp katliamı ve faili meçhul
davaların zaman aşımı riskiyle karşılaşmadan
sonuçlanması ve bu konuda gerekli yasal tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/149) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2016 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve arkadaşları
tarafından, laik sistemin ve laik eğitimin örselenmesinin ve bunun
toplumda yaratacağı sorunların araştırılması
amacıyla 2/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 24/6/2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasının
uygun görüldüğüne ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
1.-
Sayıştay Başkanlığına Seçim (S.Sayısı
:401)
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 387)
2.-
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 400)
XI.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.-
Tunceli Milletvekili Alican Önlüye, yerinden sarf ettiği kaba ve
yaralayıcı sözleri nedeniyle kınama cezası verilmesi
XII.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 387) Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kahramanmaraş
Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor'un, Mahalli İdareler Derneği'nin
çeşitli kaçakçılık faaliyetlerinde rol aldığı
iddiasına ve yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/5793)
23 Haziran 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-------0------
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
106ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Aydının sorunları hakkında söz isteyen Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldıza aittir.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Yıldız, bir saniye efendim,
konuşmaya başlamadan
Sayın milletvekilleri, görüşmelere
Sayın Yıldızın konuşmasıyla
başlamış olacağız ancak her zamanki gibi Genel Kurulun
açılışındaki uğultuyu yine buradan hissediyorum.
Lütfen efendim, sayın hatibi dinleyelim.
Buyurunuz Sayın Yıldız.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, Aydın ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bizi televizyondan izleyen
vatandaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ben buraya çıkmadan önce -Aydının
çok sorunu vardı- başka bir konudan bahsedecektim ama bugün,
Sağlık Bakanı buradaydı, görmüştüm, inşallah
ayrılmamıştır, onun için özellikle Aydının
sağlıkla ilgili sorunlarını gündeme getirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Aydın 81 ilde
20nci sıradadır hem nüfus oranı olarak hem yüz ölçümü olarak
ama üzülerek söylüyorum, 20nci sırada olmasına rağmen, 100 bin
kişinin üzerinde, baktığımızda, Türkiyede 47nci
sıraya geliyor hastane sayısında ve yatak sayısında da
35inci sıraya geliyor.
Değerli arkadaşlar, Aydın merkezde
devlet hastanesine, diğer hastanelere gittiğimizde yüzde 100 doluluk
oranı var. Daha üç hafta önce, 53 yaşında bir kadın emekli
olur, kredi çeker, bir ev alır, oğlu lisede okuyor;
rahatsızlanıyor gece, acil servise gidiyor, doktor yok acil serviste,
oradaki hasta bakıcı bir ilaç veriyor, iki gün boyunca o sedyenin
üstünde ve üçüncü gün rahmetli oluyor. Düşünebiliyor musunuz, otuz
yıl çalışıyor, 53 yaşında emekli oluyor, emekli
parasıyla beraber kredi çekiyor ve evin sevincini yaşamadan maalesef
Aydında acil serviste doktor olmadığı için rahmetli oldu.
Bu mu sadece? Değil arkadaşlar, on yıldan beri AKP her dönemde
söz verir Şehir hastanesi yapacağız. diye, on yıldan beri
boş ver şehir hastanesini- bir yatak dahi ilave etmediler.
Sağlık Bakanı buradaysa elini
vicdanına koysun, ramazan ayı bugün. On yıldan beri acaba
Aydında bir tane çivi çaktınız mı hastanelerle ilgili?
Bugün devlet hastanesine gittiğimizde, inanın ki oraya
sağlıklı olarak gitsen dahi hasta olarak çıkarsın, çok
bakımsız. 100-150 tane yatak yenilenecekti, beş yıldan beri
ne oldu o yataklar onu da anlamış değilim, götürdüler, bir daha
yerine yatak koymadılar.
Değerli arkadaşlar, sadece Aydın
merkezde mi? Hayır. Didimi biliyorsunuz, Türkiyenin ilçelerinin
arasında en çok göç alan Didim ilçesidir. Nüfusu kışın
130-140 bin arası, yazın 500 bin. 50 kişilik bir hastanemiz var,
50 yataklı. 17 uzman doktorumuz var arkadaşlar; bu kadroyla en fazla
50 bin kişilik bir ilçeye bakılır. 50 bin kişi, 51 bin
diyemezsiniz ama nüfusu 120 bin, yazın 500 bin.
Geçen hafta yine Didimde gece iki doğum oldu.
Bir kadın doğum, bir çocuk doktoru var. Tabii ki oradaki doktor gece
çalıştığı için gündüz gelemiyor. Bir
kızcağızımız, 27 yaşında, doğum
yapacak, sabah oraya götürüyorlar, doktor yok, apar topar Aydına
götürecekler, daha 10 kilometre çıkışta arabanın içinde
doğum yapıyor. Arkadaşlar, Didim dediğiniz zaman denizin
diğer tarafı Yunanistan yani batının son köşesi. On
yıldan beri bu AKP Allah aşkına Sağlıkta devrim
yaptım. diyor, ne yaptınız Aydına? Bir gelin, burada
anlatın. (CHP sıralarından alkışlar) Bir gelin
anlatın burada.
SSK, BAĞ-KUR birleşti -üzülerek bir
şey anlatayım burada- mevcut hizmet binası varken 32 dönüm yere
tekrar gittiler hizmet binası yapmak için. Bizim Aydında şu
anda hizmet binasına ihtiyacımız yok, hastaneye
ihtiyacımız var, yatağa ihtiyacımız var. Burada ben
özellikle Sağlık Bakanından rica ediyorum, Sağlık
İl Müdürünü arayın. 10 sefer aradım bu sorunu nasıl
çözeceğiz diye, adam bizim telefonumuza çıkmıyor. Randevu
alıyoruz, adam randevu vermiyor, kaçıyor bizden.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Sağlıktaki devrimi sen bilmiyor musun, nerelere gelindiğini?
Sağlıktaki devrimi sen bilmiyor musun?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
işte sizin devrimleriniz bu. Şu an Aydına sadece ne
yaptınız biliyor musunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bak şimdi,
her ikisini de bilmiyorsun, helikopter alınması bir devrimdir.
Ambulansın yoktu; bu, bir devrimdir.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Çevre kirliliği
getirdiniz, jeotermallerde ÇED raporunu kaldırdınız ve
Aydını süründürüyorsunuz, süründürüyorsunuz.
Ben yürekli adamım, AKPli milletvekillerine
sesleniyorum: Gelin beraber gidelim, beraber o hastaneleri gezelim, o
halkın ne durumda olduğunu gözlerinizle göreceksiniz.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan,
seçim bölgem Aydın. Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin
Yıldızın konuşmasında yanlış hususlar var,
bilgiler var, Aydın Milletvekili olarak onlarla ilgili bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Öyle bir imkânımız yok
maalesef. Benim de dolaylı seçim bölgem Aydındır ama bir
şey diyemiyorum bakın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET ERDEM (Aydın) Aydın
milletvekilleri diye sataşma var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böyle bir
usulümüz yok efendim, böyle bir usulümüz yok.
MEHMET ERDEM (Aydın) 69a göre efendim...
BAŞKAN Aydın Milletvekili olarak size
yönelik bir sataşma var ise...
İSMAİL TAMER (Kayseri) Var, sataşma
var; Başkan, var sataşma.
MEHMET ERDEM (Aydın) Var efendim.
BAŞKAN Hangi cümlesiyle sataştı
size?
MEHMET ERDEM (Aydın) Aydın
milletvekilleri dedi, Eğer yüreğiniz varsa diye efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben öyle
bir sataşma görmedim ama yine tutanakları alıp
bakacağım, inceleyeceğim, eğer bir sataşma tespit
edersem size söz vereceğim.
MEHMET ERDEM (Aydın) Yüreğiniz varsa
diyor efendim.
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
İstanbul hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Osman
Boyraza aittir.
Buyurunuz Sayın Boyraz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın,
İstanbula ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan İstanbul
hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi muhabbetle selamlıyorum.
Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar olan
İstanbula milletvekili olarak hizmet etmenin ayrıcalıklı
onurunu ve bahtiyarlığını yaşamaktan duyduğum
memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Dünyanın ne güzel ve en görkemli şehridir
İstanbul. Yüzyıllar boyunca yerleşim yeri olmuş, birçok
medeniyete ev sahipliği yapmış, ticaretin, sanatın,
saltanatın, ihtişamın, rüyaların başkenti
olmuştur. Zarafetiyle şehirlerin sultanı, kültürüyle, sanatıyla
medeniyetlerin buluşma noktası, mimarinin, müziğin, şiirin,
musikinin kaynağıdır. Her bestede onun adı, her
yapıtta onun şanı hissedilir. Sinanın ayak seslerini,
Itrînin bestelerini, Nedimin nağmelerini, Bakinin
mısralarını duyarsınız her adım başı.
Gökyüzüne yükselen, birliğimizin ve
dirliğimizin sembolü minareler el açar semaya/
Gümüş kubbelerden rahmet yağar
başlara/
Teslim olur o gönüller o kutlu duaya/
Kalplerimiz yumuşar, rahmet yağar
gönlümüze.
Erguvanlar, baharı İstanbul eyleyen güzel/
Her çiçek sana meftun, laleler sana özel/
Kuşların aşk bestesi duyulur Emirgânın,
Çamlıcanın sırtlarında. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sahil boyu gül kokusu sunar, fesleğenler,
yasemenler
Ve bir kilimdir İstanbul, bin bir renk, desen
desen.
Hisarlarını süsler nergis, leylak,
fesleğen.
Mavi, yeşil iç içe neşe içinde gülşen.
Güllerden damıtılmış bir
rayihasın İstanbul.
Üsküdarda içli bir neyin deruni üflenişi
sızlatır gönlümüzü.
Galata dinler uyanmak istemediğimiz
rüyamızdan süzülen sözümüzü.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayenizde
tarihte kaldı onlar. Son yıllarda şiir yazılamadı
İstanbula.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Haliç, Boğaziçi,
Sadabat, Kâğıthane Nedim kesildiğimiz şarkılarda dile
gelir.
Çamlıcadan efil efil esen rüzgâr okşar
yüzümüzü.
Yerebatan yankı verir nağmelere.
Ayasofya, Süleymaniye, Sultanahmet, Dikilitaş
can üfler, dizelere.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri;
Her mevsimi insanı başka etkiler
İstanbulun.
Kışın karlarla örtülü Çamlıca
tepeleri, baharda erguvanların açtığı Hisar
sırtları, yazın Boğazda vapur sefaları ve
sonbahardaki Dolmabahçedeki ağaçların ayaklarınızı
okşayan altın sarısı yaprakları.
Hele bir de ilkbahar yağmurları,
ıslatır insanları o yağmurlar, yumuşatır
kalpleri, titretir gönülleri
ALİ ŞEKER (İstanbul) Speed oku.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Geleceğim,
geleceğim, sabırlı olursan geleceğim.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik
iplik
Bir güzellik doluyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Tabii, laf atan arkadaş 1990lı
yılları hatırlatmamı söyledi. Eğer 1990lı
yıllarda bu kürsüden konuşuyor olsaydım, bugün
saydığım şu güzelliklerin hiçbirini bahsetmezdim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Daha
fazla bahsederdin.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
OnaltıDokuzdan bahset.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Neleri bahsederdim diye
hafızamı bir yoklayayım. Susuzluktan Kerbelaya dönen
İstanbulu bahsederdim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Bravo Osman!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bizim
yaptığımız barajlarla su geldi İstanbula.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Ve hiç unutmuyorum,
1994te, Pendik Belediye Başkanımızın vaatlerinin birincisi
neydi biliyor musunuz? İstanbul Pendike haftada bir tankerlerle su
getireceğim. Herhâlde unutmadınız bunları.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Getirdi mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) O
barajları biz yaptık, biz. O barajları biz yaptık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tankerlerle
taşınıyor su.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Neyi
hatırlatırdım? Haliçin etrafından geçerken burnumuzu
kapatmak zorunda kaldığımız o kesif kokusunu hatırlatırdım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ümraniye
çöplüğünü
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Neyi
hatırlatırdım? Ümraniyede, çöp dağlarının
patlaması sonucu yüzlerce vatandaşımızın ölümünü
hatırlatırdım. Neyi hatırlatırdım? Hava kirliliğinden
dolayı gaz maskesiyle sokağa çıkmak zorunda kalan
vatandaşları anlatırdım ve o gün Bu şehir kaderine
terk edilemez. derdik ve bir yiğit çıkmıştı
meydanlara, Allaha şükürler olsun ki o gün üniversite öğrencisi
olarak ben de her yerde afiş asıyordum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hangi afişi asıyordum
biliyor musunuz? Ne Kesici ne Livaneli ne Dalan, İstanbula nasıl da
yakışıyor Recep Tayyip Erdoğan. diye afişler
asıyordum o gün. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Ve o gün, o gün yine milletimizin vicdanına güvenerek,
milletimizin irfanına güvenerek 27 Mart seçimlerinden bir gün önce Tamam
inşallah. diye her yere afiş asıyorduk.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Devam
inşallah, devam.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Boyraz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın konuşmacı
Osman Bey doğrudan grubumuzu hedef alarak Cumhuriyet Halk Partisinin
yönettiği İstanbulda hava kirliliğinden insanların
sokağa çıkamadığı, tankerle su
dağıtıldığı gibi gerçekleri çarptırıp
grubumuzu da itham altında bulunduran sözler söyledi, buna cevap vermek
istiyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Hiç bahsetmedi ki, hiç
Cumhuriyet Halk Partisinden konuşmadı ki.
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Sayın Özel, Sayın Boyraz
konuşmasında herhangi bir parti adı vermedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şiir okudu
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani, hava kirliliğinin
olduğu, çöplerin toplanmadığı, 1994 yılında
Pendik Belediye Başkanının Pendike haftada bir tankerle su
getireceğiz. sözünü verdiği şeklinde bir eleştiri yaptı,
bir parti adı söylemedi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Evet sizinle alakası yok, parti adı vermedi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Şiir okudu,
şiir okudu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet Sayın
Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
konuşmacı grubumuza dönerek Sizin döneminizde diyerek
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bize baktı
Sayın Başkan, bize baktı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ayrıca,
andığı tarihlerdeki belediye başkanının
Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı olduğu izlenimini
yaratarak grubumuza doğrudan sataştı.
BAŞKAN Yani, Sayın Boyraz
yapmış olduğu bu eleştirilerle o dönemin Cumhuriyet Halk
Partili belediyelerini kastetti. diyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, açıkça onu
yaptı.
BAŞKAN Peki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Soralım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hayır hayır, bunu almak
istiyorum, yani bunu ifade ederseniz elbette vereceğim ama parti adı
zikretmeden doğrudan genel eleştiriler nedeniyle söz vermem mümkün
değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her parti için.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer Fazilet Partisini
kastettiyse ben söz kullanmam.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Her parti,
geçmiş, 1994e kadar her parti.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız
Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Ali Şeker,
efendim.
BAŞKAN Sayın Şeker, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, az
önce arkadaşımız burada İstanbulun su
sıkıntısı olduğundan bahsetti ve su
sıkıntısı o dönemde Sayın Nurettin Sözenin
yapmış olduğu barajlar vasıtasıyla çözüldü. Şu
anda sizin yapmak istediğiniz
[CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar
(!)] Dünyadan haberi olmayan siz, bunlardan haberdar olmayabilirsiniz.
Biyolojik arıtmayla İstanbulu tanıştıran Sayın
Nurettin Sözendir ve namuslu, dürüst bir devlet adamıdır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Allahtan bütün
İstanbulun gerçeklerden haberi var.
ALİ ŞEKER (Devamla) -
Hırsızları alıp mahkemelerin önüne koymuştur. Sizin
gibi 4 tane bakanı alıp aklamamıştır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Geçenlerde, daha bir ay önce biyolojik arıtma
tesisi bozuldu diye Zeytinburnu açıklarında balıklar öldü.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) İstanbulda
İSKİ diye bir kurum var, biliyor musun?
ALİ ŞEKER (Devamla) - Siz İstanbulun
tek tek yeşil alanlarını katlederken, İstanbula üçüncü
köprü yapıyoruz. diye, Üçüncü köprü bağlantı
yollarını yapıyoruz. diye kuzey ormanlarını
katlederken biz doğayı ve çevreyi koruyorduk.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Cevap alalım
mı, cevap?
ALİ ŞEKER (Devamla) - Biz orada
İstanbulun gelişme alanlarını korurken siz Sultanahmetin
arkasına OnaltıDokuzu inşa ediyordunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin il
başkanlığı binanızın
karşılığında Fatihin bize emanetini katlediyordunuz.
Fatihin surlarının yanına İstanbula çepeçevre
yapmış olduğunuz gökdelenlerle yeni surlar ördünüz. Artık
İstanbul esmiyor, İstanbulda insanlar şu anda uyuyamıyor.
İstanbulda yapılan Sazlıbosna Barajı sizin Kanal
İstanbul Projenizle katledilecek. İstanbulun yirmi sekiz günlük
suyunu karşılayan o Sazlıbosna Barajı Nurettin Sözen
tarafından yapılmıştır ve hizmete
açılmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz onu, Marmarayı da katledecek Kanal İstanbul Projesiyle, bilime
karşı bir şekilde Marmarayı çürük yumurta kokusuna
boğacak olan Kanal İstanbulla katletmeye
çalışıyorsunuz. Siz önce bunların hesabını verin.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Boyraz
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın
Başkanım, sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN Hangi nedenle Sayın Boyraz?
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Efendim, özellikle
konuşmamı çarpıtarak, başka yönlere çekerek
BAŞKAN Yani nasıl başka bir yöne
çekti?
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Efendim
İstanbulu katlediyorsunuz, farklı şeyler anlatıyorsunuz.
dedi.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Boyraz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın,
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasına şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında 1994ten itibaren
İstanbul halkı kendisine yapılan hizmetleri takdir ediyor. Üstat
Cemil Meriçin çok güzel bir sözü vardır: Seçmek için anlamak gerekir,
anlamak için mukayese etmek, mukayese irfana dayanır. diye. Bizim İstanbul
halkının irfanı, vicdanı yirmi yıldır ne yapmak
istediğini göstermiştir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kenan Evren de
yüzde 92 almıştı.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Sakin olun, dinleyin, ben
ifade edeyim, milletin tercihine de saygılı olmayı öğrenin
öncelikle.
İstanbulda 1994ten bugüne kadar yapılan
projeler yüz yıllık hayal edilemeyen projeler. O yılları
ben de yaşadım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Anlatın
bakalım neymiş onlar.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - 1994lü yılları
yaşadım, yaşadım, dinleyin. O yıllarda maalesef hiçbir
yerde sular akmazdı. Bunları ne çabuk unuttunuz. Çöp
dağlarından insanların burnunu tıkayıp gezmek zorunda
kaldığı günleri ne çabuk unuttunuz. Haliçin o etrafında
dolanabilme imkânınız var mıydı? İstanbulda 50 bin
doğal gaz kullanıcısı vardı, bugün 5 milyon kişi
kullanıyor. Ve bugün yapılan projeler
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Haliçe
kolektörü siz yapmadınız.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - O Haliç var ya Haliç, belki
unutmuşsunuzdur, hatırlatayım. Daha üç yıl önce
Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle açılan;
Boğazdan günde 260 bin metreküp su pompalanıyor. Ne oldu biliyor
musunuz Haliçte? Şu an biyolojik çeşitlilik ve balık türleri
arttı ve İstanbulda herkesin rahatça yaşayabileceği alanlar
oluşturuldu. Yeşili katlediyorsunuz. dediniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Osman, senin
yaşın yetmez.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - İstanbul, tarihinde en
fazla yeşil alana bürünmüş şekildedir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kaç milyar
ağacı kestiniz?
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Bunları görün. Dört
dönemdir de AK PARTİli zihniyetler orayı yönetiyor, yönetmeye de devam
edecek.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Daha geçen
hafta oradaydım.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Çünkü bu milletin
vicdanı hassas kuyumcu terazisi gibidir, kendisi için çalışan
ile çalışmayanı, kendi değerlerine bağlı olan ile
bağlı olmayanı, laf üreten ile iş üreteni iyi bilir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Gel beraber
gezelim orayı, gel beraber gezelim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Boyraz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Muş ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Muşun sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Muş, 420 bin nüfusa, 5 ilçeye sahip muazzam doğal
güzellikleri olan ve ekonomik olarak da kendine yetebilirlik düzeyi oldukça
yüksek bir ilimiz. Burada özellikle tarım, hayvancılık, sulama
ve bunlara dayalı sanayi olanakları on beş yirmi yıl
öncesine kadar güçlü bir şekilde geliştirilmiş. Buna
bağlı olarak da devlet üretme çiftliğinin oldukça kapsamlı
60 bin dönüm üzerine kurulu bir tesisini 1960lı yıllarda kurmuş
ve 1970lerde TEKEL fabrikası, tütün fabrikası
açılmış, süt fabrikası açılmış ve şeker
fabrikası pancara dayalı olarak sanayinin geliştiği bir
fabrika ama son on dört yılda bu fabrikaların tamamı mevcut
iktidar tarafından kapatılmış, devlet üretme
çiftliğinin 60 bin dönümlük arazisi bir yandaş firmaya
peşkeş çekilmiş, TEKEL kapatılmış, süt
fabrikası kapatılmış, işsizlik artmış, elde
kalan bir tek şeker fabrikası ise özelleştirme kapmasına
alınarak geçici ve mevsimlik işçilerin yüzde 80 oranında bir
personel profiline sahip olduğu fabrikaya dönüşmüştür.
Bunların hepsi son on dört yılda oldu.
Peki, son on dört yılda bütün bu
gelişmeler Muşta yaşanırken bir de mevcut siyasi iktidar
döneminde Muşun 60ıncı sırada olan gelişmişlik
endeksindeki yeri son yedi yıldır Kalkınma
Bakanlığı verilerine göre 81inci sırada. 2009dan beri
yeri değişmiyor, sekiz yıldır, 2008den sonraki bütün
yıllarda 81inci sırada. Bu yönüyle de özellikle ifade etmek isterim
ki, sadece var olan kapatılıp köreltilmemiş, Muş
yoksulluğa sadece bu iktidar döneminde mahkûm edilmemiş, bunun
dışında ciddi bir yatırım yapılmamış,
sosyal, sportif, kültürel faaliyetler dibe vurmuş ve 2002 yılına
kadar Muşta madde bağımlısı, uyuşturucu
kullananların -verileri emniyetten aldığımız-
sayısı sadece 10larla ifade edilirken bugün 6 bin ila 8 bin
arasında madde bağımlısı çocuğun sadece 100 bin
nüfusa sahip olan Muş merkezde bulunduğu ifade ediliyor.
Bir diğer husus, Muş özellikle
sulaması, toprak yapısı, topoğrafyası, arazisi, tarım
alanları, barajlarıyla muazzam bir tarım faaliyetine,
hayvancılık faaliyetine, tarıma ve hayvancılığa
bağlı sanayinin gelişmesine uygun bir kent iken varlık
içinde yokluğa, zenginlik içinde fakirliğe mahkûm edilmiştir.
Muş aslında bir bölgede yaşanabilecek
Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgeleri aslında Türkiyenin bir
fotoğrafıdır. Bu yönüyle tarımsal faaliyetler sadece
Muşta geriletilmedi. Bir bütün olarak tarım
politikalarının çarpıklığından ötürü dünya
içerisindeki tarımsal ve hayvancılık üretimimizde ihraç eden
ülke konumundan ithal eden ülke konumuna düşmüş bulunmaktayız.
Bu yönüyle Muş ili milyonları doyurabilecek bir kent iken siyasi
iktidar döneminde kendine yetemeyen, yoksulluk, vurgun, talan kenti hâline
getirilmiş. Bu yanlış politikalar neticesinde de Muş,
açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiş. Herhâlde bunun için,
bu hâle getirilebilmesi için ancak çok özel bir politika
uygulanmalıydı ki bu, varlık içerisinden yokluğa, zenginlik
içerisinden fakirliğe bir kent ve onun kentlileri mahkûm edilebilsin.
Bütün kamu kurumlarında rüşvet,
partizanlık, adam kayırma, hatta taşeron işçisi
alırken bile 10 bin liradan aşağı rüşvetin
dönmediği bir kente dönüşmüştür Muş. Bu konudaki iddialarımın
özellikle siyasi iktidarın ilgili bakanlıkları tarafından araştırılması
için soru önergeleri verdik. Millî Eğitimde, daha geçen hafta basına
düştüğü üzere, vali tarafından bizzat tespit edilen milyon
liralık vurgunlar millî eğitim müdürü ve 8 yönetici hakkında
ortaya konmuş ama MEMUR-SEN Genel Başkanının ile gelmesi ve
valiyle birlikte anlaşarak bu olayın, Millî Eğitimdeki
yolsuzluğun üstü kapatılmış. Sadece Millî Eğitim mi?
Partizanlık, yolsuzluk, tarafgirlik ve rüşvet, herhâlde ülkenin
birçok ilinde olduğu gibi Muşta da eğitime,
sağlığa, İŞKURa, bütün kamu kurumlarına sirayet
etmiş durumda ve bu yönüyle de bir çürümüşlük
yaşanmaktadır.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesine göre üç sayın milletvekili tarafından yapılan gündem
dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Gürer...
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
şoförlük mesleğinin sorunlarının her geçen gün
arttığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde Şoförler ve Otomobilciler
Odasını ziyaret ettim. Şoför esnafı şoförlük
mesleğinin her geçen gün sorunlarının
arttığını ifade ettiler, yüksek akaryakıt ve vergiler,
yüksek trafik sigortalarından şikâyetçiler. K1 belgesi başta
olmak üzere, yönetmelik gereği düzenlenen belgeler ve
karşılığında yapılan ödemelerde düzenleme
yapılmasını istiyorlar. Pahalı araç parçaları, artan
vergiler yanında, örneğin 1-2 santim yüksek kamyon kasası
nedeniyle işlem yapılmamasının yarattığı
mağduriyeti ifade ediyorlar. Ticari amaçla uluslararası eşya
taşımacılığı yapan araçlara verilen C yetki
belgesinin yurt içinde amaç dışı
kullanılmamasının gerektiğini dile getiriyorlar. Taksici
esnafının da farklı konularda sorunları var. 4925
sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ve Karayolu Taşıma
Yönetmeliğinin odaların da görüşleri alınarak yeniden
düzenlenmesini istiyorlar. Bu yönde şoförlerimizin büyük mağduriyeti
var. Bazıları iş yapamaz duruma geldiklerini de ifade ediyorlar.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurunuz.
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, AKPyi, kendi yaşam tarzlarını
dayatmak ve anayasal altyapıyı sağlamak üzere ülkeyi iç
savaşa sürüklemekten derhâl vazgeçmesi için uyardığına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP hükûmetleri olarak terör örgütleri
karşısında askerin elini kolunu bağladınız.
Genelkurmay Başkanı ve üst düzey rütbeli askerleri terörist diye
içeri attınız. Her platformda Türk Silahlı Kuvvetlerinin
itibarını azalttınız. Diğer yandan,
yaptığınız açıklamalarla Terörün belini
kırdık. diyorsunuz. Tam bu noktada ne oldu da askere yeniden ihtiyaç
duydunuz? Ben söyleyeyim: Bir, terörle mücadeledeki
başarısızlığınızı askere yıkmak
istiyorsunuz; iki, bir iç savaşa hazırlanıyorsunuz.
AKPyi net bir şekilde uyarıyorum; kendi
yaşam tarzınızı dayatmak ve anayasal altyapıyı
sağlamak üzere ülkemizi iç savaşa sürüklemekten derhâl vazgeçin, bunu
başaramayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Köksal
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisarın Hocalar ilçesi Davılgı köyü
ile Çay ilçesinin Koçbeyli köyünde yaşanan sulama sorunlarına
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Hocalar ilçesi Davılgı
köyünde bu yüzyılda sular kesik bir hâlde, her gün sabah saat sekiz ile on
bir arasında su veriliyor ve vatandaşlar 9-10 kilometre öteden
tankerlerle su taşıyorlar. Orman ve Su İşleri
Bakanının memleketinde bu yüzyılda bu şekilde
insanların susuzluğa mahkûm edilmesi ne derecede doğrudur?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Çay ilçesi
Koçbeyli köyünde de vatandaşlar, tarımla uğraşan
vatandaşlar tarlalarını sulayamıyorlar; bu konuda defalarca
gölet sözü verilmiş olmasına rağmen hâlâ daha o gölet yapılmamış
durumda. En azından Karamık Göletinden su verilmesini talep
ediyorlar. Bu konudaki her türlü taleplerine de olumsuz yanıt
alınmış bugüne kadar, bu sorunun da mutlaka çözülmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
BAŞKAN Sayın Boynukara
4.- Adıyaman Milletvekili Adnan
Boynukaranın, terör propagandasının
yapıldığı bir yayın organına destek vermenin
düşünce ve ifade hürriyetine destek vermek olmadığına
ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesi
düşünce ve ifade hürriyetini tanımlar. Maddenin (1)inci fıkrası
ifade hürriyetinin önemini vurgularken (2)nci fıkrası hangi
koşullarda bunun sınırlanabileceğini
açıklamaktadır. (2)nci fıkra: Ulusal güvenliğin ve kamu
emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç
işlenmesinin önlenmesi; yaşamın, sağlığın,
ahlakın ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amaçlarıyla
diye devam ederek sınırlama
kapsamını belirler.
PKK terör örgütü yöneticilerinin köşe
yazarlığı yaptığı, terör eylemlerinin
yüceltildiği ve terör propagandasının
yapıldığı bir yayın organına destek vermenin
düşünce ve ifade hürriyetine destek vermek olmadığı
açıktır. Düşünce ve ifade hürriyeti evrensel bir ilkedir ve
ülkelere göre farklılık göstermez.
Canlı bomba terör eylemleriyle masum
insanların hayatını kaybettiği bir dönemde teröre ve terör
propagandası yapanlara destek olanları, İnsan Hakları
Sözleşmesi bağlamında, şayet vicdan sahibiyseler, vicdan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Cahit Özkan
5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, AB
müzakerelerine devam edip etmeyeceğimizin millete sorulabileceğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemizin AB üyelik süreci 1963 yılında
ortaklık anlaşmasıyla başladı, 1987 yılında
tam üyelik başvurusuyla ivme kazandı. 1999 yılında AB
üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005te AK PARTİ
hükûmetleriyle tam üyelik müzakerelerine başladı.
Geldiğimiz noktada bizlere sundukları 72
kriterin çoğunluğunu gerçekleştirdik. Ancak, 1963te verdikleri
sözü elli üç yıldır oyalayan Avrupa Birliğinin samimiyeti ciddi
anlamda sorunludur. Bu tavır, Hristiyan birliği
iddialarını güçlendirmektedir. Bu sebeple, gerekirse AB
müzakerelerine devam edip etmeyeceğimizin milletimize
sorulabileceğini ifade eder yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Ertem
6.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Millî
Eğitim Bakanlığının, mesleki ve teknik eğitim
fakültelerinden mezun olan öğretmen adaylarının atanmasıyla
ilgili herhangi bir çalışması söz konusu olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanına sormak istiyorum:
Bakanlığınızın Strateji Geliştirme
Başkanlığından alınan 2015 verilerine göre, mesleki ve
teknik eğitim fakültelerinden mezun olan, atanamayan öğretmenlerin
sayısı 102.409dur. Bu fakültelerden mezun olan otomotiv
öğretmenliği bölümünden atanamayan öğretmen sayısı
1.147dir. Bakanlığınızın kaynaklarına göre,
mesleki ve teknik eğitim fakültelerinden mezun olup atanamayan
öğretmenlerimizin 2016 yılı sayısı tam olarak
kaçtır? Bunlara her yıl kaç yeni öğretmen adayı
eklenmektedir? Mesleki ve teknik eğitim fakültelerinden mezun olan
öğretmen adaylarının atanmasıyla ilgili herhangi bir
çalışmanız olacak mıdır? Özellikle, atanamayan
otomotiv öğretmenlerinin atanmasıyla ilgili bir
çalışmanız söz konusu mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
7.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili yasanın bir an önce
çıkması için Hükûmete çağrıda bulunduğuna ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çalışan personelin de milletvekillerine
çıkan yemekten yararlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Edirneden Marsa, Jüpiterden Karsa,
çıksın artık bu yasa! diye bağıran, haykıran,
yirmi yıl, yirmi beş yıl, otuz yıl, otuz beş yıl
çalışıp 7 bin gün, 8 bin gün, 9 bin gün prim ödeyen, emeklilikte
yaşa takılanları biraz önce dinledik. Gerçekten çok zor
durumdalar, sosyal güvenlik hizmeti alamamaktadırlar ve emekli
maaşlarını da alamamaktadırlar. Buradan bir kez daha
Hükûmete sesleniyorum: Bayramdan önce getirin emeklilikte yaşa
takılanların yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçirelim ve onlara bir bayram hediyesi olarak verelim.
İkinci konu, bugün milletvekilleri ofislerinin
olduğu binanın alt katındaki Mecliste çalışan
personellerin yemek yediği lokantaya uğradım.
Uğradığım lokantada Mecliste çalışanlar için
sadece ve sadece kuru fasulye, bulgur pilavı ve menemenin dışında
hiçbir yemeğin olmadığını gördüm. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çalışan personele sadece bu yemeğin, bu menünün reva
görülmesini doğru bulmuyoruz. Mecliste milletvekillerine ne
çıkıyorsa personel de ondan faydalanmalı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakır
8.- Isparta Milletvekili İrfan
Bakırın, 6 Haziran 2016 günü Ispartanın Eğirdir ilçesi ve
köylerinde meydana gelen şiddetli dolu yağışı
nedeniyle meydana gelen zararın karşılanıp
karşılanmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İRFAN BAKIR (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
6 Haziran 2016 günü Ispartamızın
Eğirdir ilçesi ve köylerinde meydana gelen şiddetli dolu sonucu
başta Kırıntı köyümüz olmak üzere Yukarı Gökdere,
Yuvalı ve Sipahilerdeki elma bahçelerinde ciddi zararlar meydana gelmiştir.
Kırıntı köyümüzde yağan dolu
sonucu bazı araçların camları kırılmış,
evlerin çatılarındaki güneş enerji panelleri ise zarar
görmüştür. Yaklaşık 3 bin dekar elma bahçesinde şiddetli
dolu nedeniyle milyonlarca liralık maddi zarar meydana geldiği
öngörülmektedir.
Sayın Bakana sorum şu şekildedir:
Doludan zarar gören köylerimizle ilgili olarak bu zararın tespiti için
herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?
Köylerimizde meydana gelen zararın karşılanması
düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Sayın Öz
9.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Çanakkale Cevatpaşa
Mahallesi halkının imam-hatip okuluna dönüştürülen Merkez
Ortaokulu için mücadele ettiğine ve bu uygulamaya derhâl son verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale Cevatpaşa Mahallesi halkı imam-hatip okuluna
dönüştürülen Merkez Ortaokulu için mücadele ediyor. İki yıl önce
Millî Eğitim Müdürlüğünün Okulun tekrar Merkez Ortaokuluna
dönüştürülebileceğini. ifade etmesine rağmen okullarına
kavuşmak için dilekçe veren vatandaşlara İl Millî Eğitim
Müdürlüğünden Mahallede ortaokul ihtiyacı yoktur. cevabı
verildiğini öğrendim.
Okul, Çanakkalenin en eski okullarından biri.
Bu okul imam-hatibe dönüştürülerek uzak köy ve mahallelerden buraya
öğrenci taşınmakta, mahalle sakinlerinin çocukları da
başka bir mahalleye taşınarak okula gitmekteler.
Çocuklarımız neden mahallelerindeki okul dururken bir başka
mahalledeki okula gitsinler? Planlama yapılırken o yöredeki
insanların tercihleri dikkate neden alınmaz?
Sizler bütün okulları imam-hatibe
dönüştürme gayreti içinde olabilirsiniz, yurdun dört bir yanında bu
doğrultuda bir eylemlilik içinde olduğunuzu basından görüyor,
Çanakkalede ise bizzat yaşıyoruz. Bu uygulamaya derhâl son vermeyi,
Hükûmetin buradan Çanakkaleye Merkez Ortaokulunun yeniden
açılacağı müjdesini vermesini bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yüceer
10.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağın Saray ilçesi Safaalan Mahallesinde üçüncü hava
limanına malzeme üretmek gerekçesiyle İGA Havalimanı Anonim
Şirketine maden ocağı izni verildiğine ve Tekirdağ
halkının bu talan ve doğa katliamına izin
vermeyeceğine ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tekirdağın Saray ilçesi Safaalan
Mahallesinde üçüncü hava limanına malzeme üretmek gerekçesiyle Mehmet
Cengizin ortak olduğu İGA Havalimanı Anonim Şirketine
maden ocağı izni çıkarılmıştır. Söz konusu
maden ocağı için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü
çevre etki değerlendirme raporu alınmasına gerek
olmadığına karar vermiştir. Maden yeri için başvuru yapılırken
ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde bu başvuru
değerlendirilirken hiçbir yerel yöneticiye, yerel derneklere, çevre
halkıyla görüşülmeye gerek bile duyulmaması bir yana, 100
hektarlık ormanlık alanı tahrip edecek,
hayvancılığı, bağcılığı, bahçeciliği
bitirecek, yer altı ve yer üstü su kaynaklarına zarar verecek, çevre
köylerde yaşayan vatandaşlarımızın
sağlığında ciddi olumsuzluklara yol açacak bu proje için
ÇED gerekli değildir. kararı verilmesi bir skandal olmanın
ötesindedir. Bu karar, ormanların yandaş müteahhitlere
peşkeş çekilmesidir. Şimdiden yetkilileri ben uyarmak istiyorum:
Tekirdağ Saray halkı, Cerattepe halkı gibi, bu talana ve
doğa katliamına izin vermeyecektir.
BAŞKAN Sayın Şeker
11.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
Niğdede 1 astsubay, 1 polis ve 1 vatandaşı şehit eden 3
IŞİDlinin terör örgütü üyeliğinden ceza almadıklarına
ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Niğdede
3 IŞİDli tarafından 1 astsubay, 1 polis ve 1
vatandaşımız şehit edilmişti. Bunların üzerinde
-IŞİD üyesi oldukları belli olduğu hâlde- 7 el
bombası, 3 Kaleşnikof, 3 tabanca bulunduğu hâlde bu kişiler
terör örgütü üyeliğinden, IŞİD üyeliğinden değil, adam
öldürmekten dolayı ceza aldılar. Skandal bununla da kalmadı, bu
mağdur ailelerden birisinin tazminat talebine İçişleri
Bakanlığı Tazminat talebinizi IŞİD örgütünden talep
edin. diyerek dalga geçer gibi bir cevap verdi. Bir yandan akademisyenler
terör örgütü üyeliğinden tutuklanıyor, gözaltına alınıyor,
tecrit ediliyor; gazeteciler tutuklanıyor, tecrit altına
alınıyor; elinde 3 tane Kaleşnikof, 3 tane silah, 3 kasatura, 7
el bombası olanlar terör örgütü üyeliğinden ceza almıyorlar. Ne
garip bir ülke olduk.
BAŞKAN Sayın Hurşit
Yıldırım
12.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, kendi oylarının parmak
basanların oyuyla eşit olmaması gerektiğini söyleyen
elitist bakış açısını kınadığına
ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; demokrasilerin olmazsa
olmaz koşulu, vatandaşlarımızın eşit oy
hakkına sahip olmasıdır. Zaman zaman popülerliği biten
sanatçı, akademisyen ve kendini aydın sanan kim varsa gündeme gelmek
veya bilinçaltındaki elitist yapısıyla halkı
aşağılayan ruh hâli içinde kendi oyunun, rey hakkının
vatandaşımızınkinden daha üstün olduğunu, parmak basan
ile kendisinin eşit sayılmasının adaletsizlik olduğunu
söylüyorlar. Bunlar milletimizi, kendi insanını küçük gören
jakobenlerdir. Bunlara göre, oylar büyük, orta ve küçük olsun ama kendi
oyları hep double olsun, duble olsun. Bu bakış
açısı, tipik elitist azınlık psikolojisidir. O Ankaradan,
Ulustan içeri almadığınız halk, bugün iktidardadır ve
millî iradede her biri eşittir. Kimse kendini milletten üstün görmesin.
Türkiye Cumhuriyeti elitlerin demokrasisi değildir ve asla da
olmayacaktır. Milleti küçümseyen bu bakış açısını
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tümer
13.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü
Tümerin, Adanada on yedi saate varan elektrik kesintileri
yaşandığına ve bu kesintilerin ne zaman son
bulacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hava sıcaklığının 50
dereceyi geçtiği Adanada on yedi saate varan elektrik kesintileri
yaşanmaktadır. Halkımızı mağdur eden bu elektrik
kesintilerinin ENERJİSA tarafından bilinçli olarak
gerçekleştirildiği, yaz kış yaşanan bu kesintilerin
ENERJİSAnın gerekli yatırımları yapmamasından
kaynaklandığı, yenileme çalışması yapılmayan
trafoların aşırı yüklenmemesi için dinlendirildiği
gibi söylentiler vardır. Aşırı sıcaklar nedeniyle
âdeta kavrulan ve mağdur edilen Adanalı hemşehrilerimin
adına sormak istiyorum: Adananın enerji ihtiyacını
karşılayacak yatırımlarla ilgili bir planlama var
mıdır? Elektrik kesintileri nedeniyle elektronik cihazları
bozulan vatandaşların mağduriyetleri giderilecek midir? Elektrik
kesintilerine müdahale edecek yeterli sayıda kalifiye personel var
mıdır? Adanadaki elektrik kesintileri ne zaman son bulacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Çukurovalı narenciye üreticilerinin dış politikalardan
kaynaklı olası zararlarının nasıl
karşılanacağını ve adil kullanım kotası
uygulamasının ne zaman sona ereceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Tarım Bakanına:
Çukurovalı narenciye üreticileri perişan durumda. İhracata
destek artacak mı? Dış politikalardan kaynaklı olası
zararlar nasıl karşılanacak? Ürettiği malı satamayan
çiftçinin sesini duyacak mısınız?
Yine, bir başka sorum Haberleşme
Bakanına: Adil kullanım kotası denen ama hiç de adil olmayan
uygulama ne zaman sona erecek?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
15.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, taban fiyatlarının ivedilikle ve üreticiyi mutlu
edecek düzeyde açıklamasını beklediğine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum Tarım Bakanına: Ülkemizin dört bir
yanında kavurucu sıcakların altında üretmek için mücadele
eden hububat üreticisi artık taban fiyatlarının
açıklanmasını istiyor. Her yıl yapılan uygulama sonucu
üretici, ne yazık ki, tüccarın inisiyatifine
bırakılmış durumda. Üretici tarladan biçtiği
buğdayı fiyat belirlenemediği için ofise götüremiyor, ofise
getirse de alımlar, ne yazık ki, yapılamıyor. Artık
Hükûmet ve Bakanlık tüccarın değil, üreticinin yanında
olduğunu açıkladığı fiyatla göstermek zorundadır.
Sayın Bakana bir kez daha buradan haykırıyor ve ivedilikle taban
fiyatlarını üreticiyi mutlu edecek düzeyde
açıklamasını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gündoğdu.
15 sayın milletvekilinin birer dakika süreyle
yapmış olduğu konuşmalar sona ermiştir.
Sayın Erdem, tutanakları getirttim.
Sayın Hüseyin Yıldızın konuşmasının son
bölümünde şöyle bir cümlesi var: Aydını süründürüyorsunuz,
süründürüyorsunuz. Ben yürekli bir adamım, AKPli milletvekillerine
sesleniyorum: Gelin beraber gidelim, beraber o hastaneleri gezelim, o
halkın ne durumda olduğunu gözlerinizle göreceksiniz.
Şimdi, doğrudan size yönelik bir
sataşma yok ancak Aydın Milletvekili olmanız nedeniyle ben
60ıncı maddeye göre size yerinizden bir dakika süreyle söz
veriyorum.
Buyurunuz.
16.- Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin,
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın yaptığı
gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sağlıkta ve ulaşımda AK
PARTİ hükûmetlerinin efsane diyebileceğimiz hizmetleri var.
Aydında da bu hizmetler gerçekleşti. Çine Devlet Hastanesi, Söke
Devlet Hastanesi, bunlar uzun süre yarım kalan hastanelerimizdi,
yapıldı. Nazilliye 400 yataklı, 65 milyon liraya bir yeni
devlet hastanesi yapıldı. Kuşadası ilçemize 200
yataklı yeni bir hastane yapıldı, devlet hastanesi
yapıldı. Aydın Devlet Hastanesinin acili bodrum
katındaydı, yepyeni bir acil servis binası ve bir kalp damar
cerrahi merkezi yapıldı. Aydında kalp damar ameliyatları,
kalp ameliyatları yapılmıyordu devlet hastanelerinde. Anjiyo
yapılıyor çok modern. Adnan Menderes Üniversitesine yepyeni 400 yataklı
yeni bir hastane yapıldı. Aydında son AK PARTİ
iktidarı döneminde yaklaşık 500 milyon liralık
sağlığa yatırım yapıldı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Şimdi, sisteme girerek söz talep eden
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurunuz.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Türkiye'nin borca değil üretime dayanan bir ekonomik modeli hayata geçirme
mecburiyeti olduğuna ve daha fazla zaman kaybetmeden turizmde bir
dönüşüm sürecine girmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Bankalar Birliği yılın ilk
çeyreğinde 2 milyon 300 bin kişinin toplam 38 milyar lira
tutarında tüketici ve konut kredisi kullandığını
açıkladı. Buna göre tüketici kredisi ve konut kredisi kullanan toplam
kişi sayısı 20 milyon 40 bine, kredi miktarı ise 290 milyar
Türk lirasına ulaşmıştır.
Bir başka veri daha var. Ülkemizdeki hane
sayısı TÜİKe göre 21 milyon 600 bindir. Yani ülkemizdeki her
haneden 1 kişinin kredi borcu bulunmaktadır. TÜİKin büyüme
verileri tüketim harcamalarının büyümede ciddi bir
katkısının olduğunu belgelemektedir. Özellikle hane
halkı tüketim harcamalarının büyümeye katkısı yüzde
6,9du. Büyüme ve kredi verilerini birlikte düşündüğümüzde ülkemizin
hapsedildiği ekonomik çıkmazı görmemek mümkün değildir.
Türkiye ekonomisi borçlanmaya dayalı bir anlayışla
yönetilmektedir. Bu politika sürdürülebilir değildir. Belirttiğim
veriler, Türkiye ekonomisinin en kırılgan yönünü ifade etmektedir.
Türkiye'nin borca değil, üretime dayanan, üretimi merkezine alan bir
ekonomik modeli hayata geçirme mecburiyeti vardır.
Bir diğer önemli ve güncel konu da: Maalesef
turizm sektörü çok zor günlerden geçmektedir. Haziran ayının verileri
de turist sayısında çok ciddi azalmalar olduğunu gösteriyor.
Türkiye turizmde âdeta bir yarı sömürge durumundadır. Turizm
kaynaklarımız ucuz yollarla yabancı misafirlere
açılırken bu durum belirli ülkelerle sınırlı
kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu durum da Türkiyeyi
sürekli kaybeden bir ülke konumuna sürüklemiştir.
Turist sayısındaki azalmadan kaynaklı
bir sorundan bahsedilmekle birlikte aslında Türkiyede turist
sayısının görece yüksek olduğu 2013 yılında yabancı
turist başına harcama yıllık 749 dolardır. Oysa bu
rakam Avustralyada 5 bin, ABDde 1.881, Almanyada 1.267, İtalyada 872,
İngilterede 1.241 dolardır.
Türk turizmindeki sorunlar turist
sayısıyla ölçülemeyecek kadar derindir. Bugün
yaşadıklarımız ilk rüzgârda çatırdayan bir
yapıdır. Türkiye turizmde daha fazla zaman kaybetmeden bir
dönüşüm sürecine girmelidir; büyük şehirlerde ve benzeri merkezlerde
kongre, sergi ve toplantı turizmine, kırsal alanlarda kırsal
turizme, sağlık merkezlerinin yoğunlaştığı
bölgelerde sağlık turizmine, tıp turizmi ve termal turizme
yönelmelidir diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Demirel, buyurunuz.
18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Diyarbakır, Bingöl ile Muşun birçok ilçesinde ve
mahallesinde sokağa çıkma yasağı
uygulandığına, şu an orada yaşanan olaylar nedeniyle
halkın can ve mal güvenliğinin tehlike arz ettiğine ve
1990larda meydana gelen Kulp ve Lice olaylarıyla ilgili davaların
sürecine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, iki gündür Diyarbakır,
Bingöl, Muşun birçok ilçesinde ve mahallelerinde sokağa çıkma
yasakları ilan edildi ve bu sokağa çıkma yasaklarıyla
birlikte ormanlık alanın yakıldığını,
yıkıldığını ve insanların
yaşamından endişe duyduğumuzu daha önce de ifade ettik.
Şimdi, sokağa çıkma yasağı
varken gece belli bir saatte sokağa çıkma yasakları
kaldırılıyor ama valiliğin yapmış olduğu
açıklamayla, sadece birkaç saat sokağa çıkma yasağı
kaldırıldıktan sonra gece yarısı tekrar sokağa
çıkma yasağı ilan ediliyor. Şimdi, 1990ları
hatırlıyoruz, o zaman olağanüstü hâl süreçleri olarak ifade
ettiğimiz köy boşaltmaları, köylerin yakılması, faili
meçhul cinayetlerin açığa çıkması ve bu süreçte
yaşananları bir bütün değerlendirdiğimizde, bugün, 2016
Türkiyesinde Diyarbakır, Bingöl, Muşun birçok ilçesi ve
mahallelerinde, eskiden köy olarak ifade ettiğimiz, şu anda
mahallelerinde aynı uygulamalar ve daha büyük tehlikelerle karşı
karşıyayız. Şu anda orada yaşayan insanlardan bilgi
alamıyoruz çünkü iletişim olanağı yok, iletişim
kesilmiş. Bütün iletişim araçları, elektrikler ve
telefonların hepsi kesilmiş durumda. Şu an orada yaşayan
halkın can ve mal güvenliği de tehlike arz ediyor, bunu Genel Kurulun
bilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tabii ki bunu ifade ederken 1990larda meydana gelen
Kulp ve Lice davaları aklımıza geliyor. Üç gün önce Kulp
davası Ankarada görüldüğünde yaşananları belki biraz sonra
arkadaşlarımız daha ayrıntılarıyla
açıklayacaklar. Orada yaşanan durumu biz önergemizde
açıklayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Ama
aynı zamanda, şu anda, bugün de İzmirde Lice davası
görülüyor. Davaların kendi illerinde bile görülmemesi, başka illere
götürülmesi de aslında bir faşizm uygulamasıdır. Bir ilde
bir dava açılmışsa o ilde o davanın görülmesi gerekiyor ama
ne yazık ki bu uygulamaları bu süreç içerisinde çok net görüyoruz ve
hâlâ 1990lı yıllardaki süreç bugün yargılama süreciyle devam
ediyor ve insanlar, o dönemde bunun kararını ve emrini verenler
tutuksuz olarak yargılanıyor ve aklanıyor. Aklananları da
yani bunları daha önceki Derik dosyalarından da biliyoruz ve onlar
daha üst mercilere yükseltilerek, başka yerlere atanarak daha büyük
tehlikelerle karşı karşıya kalıyoruz. Şu anda
Diyarbakır, Bingöl ve Muş bölgesindeki il ve ilçelerimizde
yaşanan bu bombalamalar, halkın durumu ve göçürtme sorununun bir an
önce Meclis gündemine alınması ve bu sorunun giderilmesi
gerektiğini bir kez daha buradan sizlerle paylaşmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Özel, buyurunuz.
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, köy
enstitülerinin kurucusu, uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguçun
56ncı ölüm yıl dönümüne, köy enstitülerinin bir aydınlanma
projesi olduğuna ve Türkiyenin yeniden çağdaş, laik, ilerici
bir eğitim sistemine kavuşmasını temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün köy enstitülerinin
kurucusu, uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguçun ölümünün
56ncı yılı; kendisini ölüm yıl dönümünde rahmetle ve
minnetle anıyoruz.
Köy enstitüleri bir aydınlanma projesiydi, bir
cumhuriyet projesiydi. Köy enstitüleri Batılılaşmayı,
çağdaşlığı, bilimi, fenni köylere kadar
taşıma, yetiştirdiği bir eğitici kuşakla bu
eğitimi köylere kadar taşımanın başarılı bir
projesiydi. Bugün geldiğimiz noktada köyleri, köy okullarını
kapatarak, köydeki öğretmenleri köylerden alarak köydeki çocukları
taşımalı eğitime mahkûm ederek ve en sonunda alternatif
yollar arayan aileleri de Ensar Vakfı gibi vakıflara muhtaç ederek
çocukların En iyi okul evine en yakın okuldur. prensibinden kopartılıp
ailelerinden uzak yerlerde, denetimsiz alanlarda, kindar ve dindar bir nesil
yetiştirme hayalinin projesini yaşıyoruz. Böyle bir süreçte
cumhuriyetin önemli devrimlerinden bir tanesinin önemli bir projesine
karşı yapılan bu karşı devrim atağını
bir kez daha kınıyor, lanetliyor ve önümüzdeki süreçte Türkiye'nin
yeniden çağdaş, laik, ilerici bir eğitim sistemine
kavuşmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Doğan, sisteme girdiğinizi
görüyorum. Hangi nedenle söz talep ediyorsunuz?
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sesiniz duyulmadı, bir
sataşma mı var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yerinden bir dakika
Sayın Başkan
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz.
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ)
Yanlış bir bilgi var; bunu düzeltmek, bilgi vermek için söz
aldım.
BAŞKAN Şimdi, önce şunu ifade
edeyim: Şimdi, 15 sayın milletvekiline birer dakika süreyle söz
verdim. Ondan sonra sayın grup başkan vekillerine söz veriyorum.
Sayın grup başkan vekillerine söz verdikten sonra bir daha, tekrar
birer dakikalık süreyle sayın milletvekillerine söz verme
uygulamamız yok. Bir tek nedenle verebilirim, size yönelik bir
sataşma olmuş olabilir, bu amaçla verebilirim ama bir milletvekilinin
vermiş olduğu bir bilgiyi düzeltme amacıyla söz vermem söz konusu
değil
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) Orada
yanlış bir bilgi var da efendim, o yüzden demiştim, tamam.
BAŞKAN
ama mikrofonunuzu açmış
bulundum.
Buyurunuz.
20.- Tekirdağ Milletvekili Ayşe
Doğanın, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) Bu, üçüncü
havaalanı inşaatı için kullanılmak üzere, ÇED
Yönetmeliğine tabi bir taş ocağına valilik tarafından
sınır değerler altında kaldığı için izin
verilmiştir. Ayrıca, yine, aynı bölgede, Saray ilçemizde
büyükşehir belediyesinin, Cumhuriyet Halk Partisi belediyesinin
başvurusu üzerine malzeme ocağı açmak için de ÇED başvurusu
yapılmıştır, bunun da incelemeleri devam ediyor. ÇED
raporları sınırları dâhilinde izinler verilmiştir.
Saygılarımı sunarım efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Bu açıklamanın, konuşmanın emsal
olmayacağını tutanaklara geçiriyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmazın Türkiye Büyük Millet
Meclisi İdare Amirliğinden istifasına ilişkin önerge
yazısı (4/47)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmazın Türkiye Büyük Millet
Meclisi İdare Amirliğinden istifasına ilişkin yazısı
21/6/2016 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın Seyfettin Yılmazın
Başkanlık Divanı üyesi olduğu süre içerisinde
yapmış olduğu hizmetler nedeniyle kendisine teşekkür
ediyorum.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve 19
milletvekilinin, Gezi direnişiyle
ilgili yaşanan bütün olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Binlerce kişinin gözaltına
alınıp yüzlerce kişinin tutuklandığı, binlerce
kişinin yaralandığı, yüzün üzerinde kişinin kafa
travması geçirdiği, 30 kişinin gözünü kaybettiği, 10
kişinin ateşli silah ve biber gazı nedeniyle hayatını
kaybettiği Gezi direnişiyle ilgili yaşanan bütün olayların
araştırılması, öldürülen, yaralanan ve mağdur edilen
kişi ve aileleriyle görüşülerek, direniş sürecinde meydana gelen
olayların tespiti ve değerlendirilmesi için sivil toplum
kuruluşlarından da görüş alınarak gerçeklerin ortaya
çıkarılması ve araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz. 14/12/2015
1) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Mazlum Nurlu (Manisa)
4) Kadim Durmaz (Tokat)
5) Tekin Bingöl (Ankara)
6) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
7) Mevlüt Dudu (Hatay)
8) Ali Şeker (İstanbul)
9) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
10) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
11) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Lale Karabıyık (Bursa)
14) Zeynep Altıok (İzmir)
15) Ahmet Haluk Koç (Ankara)
16) Murat Bakan (İzmir)
17) Gülay Yedekci (İstanbul)
18) Bülent Öz (Çanakkale)
19) Musa Çam (İzmir)
20) Kazım Arslan (Denizli)
Gerekçe:
Türkiye tarihinin en büyük direnişlerinden olan
Gezi direnişi, İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda
yayalaştırma projesi ve yapımı planlanan Topçu
Kışlası ile AVM çalışmalarına yönelik başta
gençler olmak üzere milyonlarca kişinin katıldığı
direniştir. Yasal ve meşru yollardan bu projelere karşı
olduklarını açıklayan ve bu çerçevede eylem
gerçekleştirenlere polis tarafından aşırı ve
orantısız müdahaleler olmuştur. Toplumun yok sayılan,
özgürlükleri kısıtlanan, yaşam hakkına müdahale edilen,
kentine, çevre sorunlarına duyarlı tüm kesimlerinin
yıllardır yaşanan mağduriyetlerinin sokağa yansıması
sonucu Gezi direnişi yaşanmıştır.
İstanbul'da Taksim Meydanı'nda bulunan
Gezi Parkı'na 30 Mayıs 2013'te, iş makinelerinin
ağaçları sökerek ve keserek parkı yıkmaya
başlamasına engel olmak isteyen ve bu nedenle parkta nöbet tutan
gençlere, polis sabaha karşı gaz bombalarıyla müdahale
etmiştir. Eylemcileri zor kullanarak park dışına
çıkarmak isteyen polis, çadırları ve eşyaları
yakmış, eylemciler tarafından dikilen fidanları da
sökmüştür.
Gezi Parkına iş makinelerinin girmesiyle
başlayan Haziran-Temmuz aylarında ülkenin tamamına yayılan
direnişte, İçişleri Bakanlığının verilerine
göre, 28 Mayıs-6 Eylül 2013 tarihleri arasında 80 ilde Gezi
Parkı direnişi çerçevesinde 5.532 eylem/etkinlik
gerçekleştirilmiş, bu eylem ve etkinliklere 3 milyon 611 bin 208
kişi katılmıştır. İçişleri
Bakanlığının açıkladığı gözaltı ve
müdahale rakamlarının aksine İHD'nin raporunda, Türk Tabipleri
Birliği ve hukukçulardan aldığı rakamlara göre 6.977
gözaltı yapıldığı, 9.564 kişinin polis
dayağına maruz kaldığı, 130 bin gaz bombası
kullanıldığı yönünde bilgi vardır. İçişleri
Bakanlığının raporunda 4.900 kişi gözaltına
alındı, 4 bine yakın insan yaralandı."
denilmiştir. Yine aynı raporda gözaltıların 3.400'ünün 31
Mayıs ve 2 Haziran arasında gerçekleştiği belirtilmektedir.
İHD'nin raporuna göre ise polis şiddetine
maruz kalanlar 9.564 kişi, gözaltına alınıp
tutuklananların sayısı (bilinen) 187 tutuklama, 6.977
gözaltı, açılan soruşturma ve dava sayısı (bilinen)
361 kişi hakkında 13 soruşturma, 1İ çocuk 47 kişi hakkında
beraat kararı, 22'si çocuk, 1.309'u Kırklareli'nde olmak üzere 3.276
kişi hakkında 78 dava açıldı, 9 kişiye ayrı
ayrı bin lira, 2 kişiye 88 lira para cezası verildiği
yönündedir.
Gezi direnişi, can kaybı, yaralanmalar ve
gözaltılar dışında ulaşım, ifade
özgürlüğüne, bilgiye ulaşma, sosyal medyaya erişim hakkına
ve basına yönelik hem yasaklar hem de baskıların
yaşandığı bilinmektedir. Gezi direnişi, birbirinden
farklı düşünen ve yaşayan kesimlerin bir araya gelerek
değerleri ve kendi hayat tarzlarını koruma yönündeki tepkidir.
Bu nedenle, Türkiye'de sadece toplantı ve gösteri yürüyüşü olarak
değil, sosyoekonomik ve siyasi açılardan ele alınarak
değerlendirilmelidir.
Gezi direnişinde, kısa mesafeli biber
gazı atışları, tazyikli su ve plastik kurşunlardan
dolayı binlerce kişi yaralanmış, 100ün üzerinde kişi
kafa travması geçirmiştir. 30 kişi gözünü kaybederken 10
kişi ateşli silah ve biber gazı nedeniyle hayatını
kaybetmiştir. Direnişte hayatını kaybeden 3 gencimizin dava
süreci dahi başlamamıştır. Direnişe katılanlar
gözaltına alınıp tutuklanırken sorumlular hakkında
gereken idari ve hukuki sürece dair hiçbir işlem
yapılmamaktadır. Yaralılar yargılanırken
yaralıların başvuruları dahi dikkate alınmamakta ve
dava açılmamaktadır.
Gezi direnişiyle ilgili yaşanan bütün
olayların araştırılması, öldürülen, yaralanan ve
mağdur edilen kişi ve aileleriyle görüşülerek, direniş
sürecinde meydana gelen olayların tespiti, değerlendirilmesi için
sivil toplum kuruluşlarından da görüş alınarak gerçeklerin
ortaya çıkarılması, araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22
milletvekilinin, kayısı üreticilerinin ve kayısının
satış, pazarlama ve tanıtımıyla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/242)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin yaş kayısı üretiminin
yaklaşık yüzde 50'sini, kuru kayısı üretiminin ise
yaklaşık yüzde 85'ini Malatya tek başına karşılamaktadır.
Malatya'da 8 milyon civarında kayısı ağacından
yaklaşık 350 bin ton yaş kayısı, 110 bin ton kuru
kayısı elde edilmektedir. Kayısı sadece Malatya'nın
değil, Türkiye'nin de önemli bir gelir kaynağıdır. Dünya
kuru kayısı ticaretinin ortalama yüzde 80-85'ini elinde tutan
Malatya, kayısı ihracatıyla ülkeye yılda ortalama 350-400
milyon dolar girdi sağlamaktadır.
Ürünün çok olduğu yıllarda
kayısının kilosu 25 kuruşa kadar düşmektedir.
Üreticiler yaptıkları harcamaları karşılamak bir
tarafa, eşinden dostundan borç alarak, kredi çekerek yılı
geçirmeye çalışmaktadır. Malatya ilinde son yıllarda
meydana gelen don ve dolu felaketleri de kayısı üretimine ciddi
zararlar vermektedir. 29-30-31 Mart 2014 tarihlerinde tüm yurt genelinde
meydana gelen don olayı Malatya'yı da derinden etkilemiştir.
Meydana gelen don olayı, Malatya ve Türkiye için çok önemli katma
değer sağlayan başta kayısı olmak üzere çok
sayıda ürün için son yüz yılın en büyük felaketini beraberinde
getirmiştir.
2014 yılında yaşanan don felaketinin
ardından 30 Mart 2014, 8 Nisan 2014, 23 Nisan 2014, 21 Mayıs 2014 ve
11 Haziran 2014 tarihlerinde TBMM Genel Kurulunda çiftçilerin
borçlarının silinmesi, ertelenmesi ve Malatya'nın afet bölgesi
ilan edilmesi için tarafımızca konuşmalar
yapılmıştır.
2014 yılında yaşanan felaketin
ardından, 2015 yılı Nisan ayında da rakımı binin
altında olan bölgelerde ciddi zarar meydana gelmiş, çiçeklenme
döneminde yaşanan don ürünün yok olmasına sebep olmuştur.
Ürünlerinin büyük kısmı yanan
Malatya'nın ekonomisi 2013, 2014 ve 2015 yıllarında çok büyük
bir kayıp yaşamıştır. Sadece üreticiler değil,
kayısı ve diğer ürünlerin ekonomik katkısından mahrum
kalan tüm Malatya ekonomik anlamda gerilemiştir.
Kayısı üretiminde yaşanan
sorunların, üreticilerinin sıkıntılarının, dondan
kaynaklı zararların araştırılması, gerekli
önlemlerin alınması, don olayı sonrası üreticilerin
kayıplarının araştırılması, Malatya
ekonomisinde meydana gelen zararın tespit edilmesi, Malatyalı üreticilerin
don ve doludan kaynaklı yıllardır devam eden sorunlarına
kesin çözüm bulunması amacıyla bugüne kadar defalarca TBMM
Başkanlığına araştırma önergesi verilmiş,
önergelerimiz AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir.
Örneğin, İstanbul Milletvekilimiz merhum
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili arkadaşımızla
birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduğumuz ve 3/4/2013 tarihli TBMM Genel Kurulunda görüşülen,
kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının
tespit edilmesi ve üreticilerin zararlarının
karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi
amacıyla verilen Meclis araştırma önergesi, CHP, MHP ve BDP
grupları tarafından desteklenmiş, AKP Grubu tarafından
reddedilmiştir. Hatta önerge aleyhine AKP Malatya Milletvekili Öznur
Çalık söz almış, Konuyla ilgili önerge açmaya hiç gerek yok.
Çünkü AKP iktidarı dün olduğu gibi bugün de gereğini yerine
getirecektir. ifadeleri kullanmıştır.
Kayısı için en önemli çözüm
noktalarından biri olarak değerlendirilen alan bazlı destek
verilmesi taleplerimiz de AKP Hükûmeti tarafından defalarca
reddedilmiştir.
Kayısıya alan bazlı destek verilmesi
talebimiz dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Kutbettin Arzu tarafından uygun görülmemiş, Bakan tarafından
yapılan açıklamada kayısı ürününün kâr eden bir ürün
olduğu, bu nedenle desteğe ihtiyacı olmadığı
ifade edilmiştir.
Bugüne kadar iktidar partisi
dışındaki partiler tarafından TBMM
Başkanlığına verilen önergelerin iktidar partisi
tarafından reddedilmesi nedeniyle kayısı konusunda
araştırma komisyonu bir türlü kurulamamıştır. AKP'nin,
Malatya ilini çok yakından ilgilendiren kayısı ürünü konusundaki
duyarsızlığı kent açısından kayıpların
devam etmesine sebep olmaktadır.
Kayısıya alan bazlı destek verilmesi,
kamu spotu hazırlanarak yaygın basında
tanıtımının yapılması, TARSİM
şartlarının üretici lehine yeniden düzenlenmesi, don ve doludan
etkilenen üreticilerin borçlarının silinmesi, askeriye ve okullarda
kayısı dağıtılması gibi taleplerimiz defalarca
AKP Hükûmeti tarafından ya görmezden gelinmiş veya
reddedilmiştir.
Dünyanın en güzel
kayısılarının yetiştirildiği Malatya ili bu
eşsiz ürünü değerlendirme noktasında sorunlar
yaşamaktadır. Üreticilerin ve şehrin en önemli geçim
kaynağı olan kayısı ürününün satış, pazarlama,
tanıtım sorunlarının tespiti, bu sorunların ortadan
kaldırılması için gerekli önlemlerin alınması, ürünün
ekonomik girdi değerlerinin artırılması amacıyla
yapılacak çalışmaların belirlenmesi, don ve doludan
kaynaklı üretici zararlarının karşılanması
amacıyla yapılacak çalışmaların belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Veli Ağbaba
(Malatya)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu
(İstanbul)
3) Mazlum Nurlu
(Manisa)
4) Tekin Bingöl
(Ankara)
5) Niyazi Nefi Kara
(Antalya)
6) Ali Şeker
(İstanbul)
7) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
8) Mevlüt Dudu
(Hatay)
9) Aylin Nazlıaka (Ankara)
10) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
11) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
12) Kadim Durmaz
(Tokat)
13) Lale Karabıyık (Bursa)
14) Zeynep Altıok (İzmir)
15) Ahmet Haluk Koç
(Ankara)
16) Murat Bakan
(İzmir)
17) Gülay Yedekci
(İstanbul)
18) Gürsel Erol
(Tunceli)
19) Bülent Öz
(Çanakkale)
20) İrfan Bakır (Isparta)
21) Musa Çam
(İzmir)
22) Kazım Arslan (Denizli)
23) Mahmut Tanal
(İstanbul)
3.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 20
milletvekilinin, taş ocakları ve
madencilik faaliyetlerinin turizm ve tarım alanlarındaki olumsuz
etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243)
(Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema
Kırcı tarafından önergenin okunmasına başlandı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Taş ocakları ve madencilik faaliyetlerinin
turizm ve tarım alanlarındaki olumsuz etkilerinin
araştırılması, tarım ve turizm alanlarının
gelecek yıllarda da ülke ekonomisine katkısının sürmesini
sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis
araştırması açılması konusunda gereğini arz
ederiz.
1) Çetin Osman Budak
(Antalya)
2) Aydın Uslupehlivan (Adana)
3) Elif Doğan Türkmen (Adana)
4) Haluk Pekşen
(Trabzon)
5) Mazlum Nurlu
(Manisa)
6) Kadim Durmaz
(Tokat)
7) Lale Karabıyık (Bursa)
8) Ahmet Haluk Koç
(Ankara)
9) Gülay Yedekci
(İstanbul)
10) Bülent Öz
(Çanakkale)
11) İrfan Bakır (Isparta)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Musa Çam
(İzmir)
14) Tekin Bingöl
(Ankara)
15) Niyazi Nefi Kara
(Antalya)
16) Ali Şeker
(İstanbul)
17) Mevlüt Dudu
(Hatay)
18) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
19) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu
(İstanbul)
21) Mahmut Tanal
(İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye verimli arazileri, doğal güzellikleri
ve tarihî dokusuyla dünyanın önemli turizm ve tarım ülkelerinden
biridir. Türkiye'nin bu özelliklerini koruyarak geleceğe
taşınması Türkiye'nin ulusal çıkarları
açısından bir zorunluluktur. Turizm ve tarım ülke ekonomisi
içinde önemli bir yer tutmakta, istihdam alanında da milyonlarca
kişiye iş ve aş sağlamaktadır. Bu katkının
sürdürülebilmesi için doğal güzelliklerin, tarım
alanlarının ve turistik bölgelerin korunmasının
gerekliliği açıktır. Ancak son yıllarda AKP iktidarı
kısa vadeli çıkarlar için Türkiyenin birçok bölgesindeki turizm ve
tarım alanlarının taş ocaklarıyla, madencilik
faaliyetleriyle, Türkiye'nin enerji ihtiyacına katkısı
tartışmalı küçük hidroelektrik santrali projeleriyle tahrip
edilmesine zemin hazırlamıştır.
Kıyı turizminin en önemli merkezi
Antalya'nın her bölgesinde de aynı sorun yaşanmakta, Finike'de
asırlık sedir ağaçları, Elmalı'da inanç merkezi olan
Dur Dağı ve Abdal Musa Türbesi, Ahmetler Kanyonu, Hisarçandır
bölgesi, Akseki, Kumluca, Korkuteli'nde tarım arazileri, Kemer, Kumluca ve
Kaş'ta turizm alanları kısa vadeli çıkarlara feda
edilmektedir. İzmir'de, Muğla'da, Rize'de ve Artvin'de de durum
farklı değildir. Ülke ekonomisine katkısı tartışmalı
bu tür yatırımlarla ülkenin geleceğine şimdiden büyük zararlar
verilmesinin önü açılmaktadır
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatip çok hızlı okuyor,
anlaşılamıyor yani biz bunu anlamak istiyoruz mümkünse.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Basılı var
zaten Sayın Başkan.
(Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema
Kırcı tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
Türkiye'nin ekonomik kalkınması
önemlidir ancak bunun akılcı ve sürdürülebilir politikalarla
gerçekleştirilmesi gerekir. Türkiye'nin doğaya duyarlı, turizm
ve tarım gibi ülke açısından yaşamsal öneme sahip stratejik
alanları önceleyen politikalar oluşturması zorunluluktur.
Taş ocaklarıyla kısa vadeli gelirler
için ülkenin geleceğinde önemli bir pay sahibi olabilecek alanların
tahrip edilmesine izin verilmemelidir. Taş ocaklarının
yarattığı tahribatın önlenebilmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin devreye girmesinde büyük yarar vardır. TBMM, Türkiye'nin
geleceğine sahip çıkmalıdır.
Bu nedenlerle taş ocakları ile madencilik
faaliyetlerinin tarım ile turizm alanlarında yol
açtığı tahribatın boyutlarının
araştırılması, Türkiye'nin doğal yapısı
korunarak tarım ve turizm ülkesi olarak gelecek yıllara
taşınmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN Sayın Tanal, gayet iyi
anlaşılıyor efendim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, biraz önce ifadelerim farklı bir görüş kastetmişim
gibi -Tekirdağ milletvekili tarafından- ifade edildi. Madde 69
gereği söz istiyorum.
BAŞKAN Neydi sizin
açıklamalarınız Sayın Yüceer?
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Bir taş
ocağıyla ilgili, bölgemize dair bir bilgilendirmeydi ama ona dair
farklı bir görüş ifade etmişim gibi ifade edildi, düzeltmek
istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurunuz Sayın Yüceer.
(CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğanın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi
Tekirdağımızın Saray ilçesinin Safaalan Mahallesinde gene
bir taş ocağı yapılması için bir başvuru var. Bu
başvuru gene aynı şekilde ama ne bir ÇED gerekli değildir
raporuyla, ne yerel halka, ne muhtara, ne oranın dinamiklerine, Meclis
üyelerine, belediyesine haber verilmeden, danışılmadan; eskiden
en azından bilgilendirilirdi, artık bilgilendirmeden direkt
Bakanlıktan alınan ÇED gerekli değildir raporlarıyla
Ve
maalesef, biraz önce sayın vekil ifade etti, evet, büyükşehirden bir
görüş istenmiş ama büyükşehir İlçe belediyesinden
görüş alın. demiş ama buna dair de herhangi bir talep, herhangi
bir girişim yok. Kamu yararı görünerek bu taş
ocağının açılmasında Bizim buna istinaden herhangi
bir görüş almamıza gerek yoktur. diye bir dayatma var.
Bakın, burası ormanların olduğu
bir alan, burası tarımın, hayvancılığın
yapıldığı bir alan ve bununla da biz ilk kez
karşılaşmıyoruz; bununla da yine Güngörmez Mahallemizde de
karşılaştık, diğer taş ocakları açarken de
karşılaştık. Hiçbir hukuk, karar tanınmadan, bölgenin
dinamiklerine bakılmadan, orada yaşayan vatandaşlara sorulmadan
bir dayatma var, maalesef yandaşlara peşkeş çekilmesi var.
Burada gerekçelendirmeler maalesef yeterli değil. Biraz önce de ifade
edildiği gibi bizim belediyelerimizin bu konuda herhangi bir kararı yok;
bırakın kararı, bu konuda bilgilendirmesi bile yok.
Yapılan, yine Bakanlık aracılığıyla ÇED gerekli
değildir raporu verip orada bu yağmayı gerçekleştirebilmek.
Bu anlamda da doğrudur, yanlış bilgi vardır ama
yanlış. İşte oranın dinamiklerine sorulmadan,
oranın belediyesi bilgilendirilmeden, muhtarı, vatandaşları
bilgilendirilmeden bu dayatmadır, bu yapılandır. Bu
yanlış -doğru söylüyor sayın vekil- buradadır.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yüceer.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, 1993
Kulp katliamı ve faili meçhul davaların zaman aşımı
riskiyle karşılaşmadan sonuçlanması ve bu konuda gerekli
yasal tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/149) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2016 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
23/6/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/149) esas numaralı,
1993 Kulp katliamı ve faili meçhul davaların zaman aşımı
riskiyle karşılaşmadan sonuçlanması ve bu konuda gerekli
yasal tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesinin, Genel Kurulun 23/6/2016 Perşembe günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde söz isteyen sayın milletvekillerine
söz vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı Meral
Danış Beştaş, Adana Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün verdiğimiz önerge, Kulpta meydana
gelen zorla kaybettirmelere ilişkin hâlâ devam eden bir dava var ve buna
ilişkin Meclis araştırması talebimiz var. Tabii, bu zorla
kaybettirmelere ilişkin Meclis araştırmamız özgün olarak
Kulpa ilişkin, Kulp davasına, soruşturmasına ve
kovuşturmasına ilişkin ama bugün hâlâ bu meselelerin
çözülmediği, davaların tek tek kapatıldığı,
cezasızlıkla sonuçlandığı gerçeğini de bir kez
daha Genel Kurulun bilgisine, ilgisine ve kararına sunma ihtiyacı
duyduk.
Olay şöyle, önce önerge konusu olayı
anlatmak istiyorum kısaca: 8-25 Ekim tarihlerinde -1993 yılından
söz ediyorum- dönemin Bolu Tugay Komutanı Yavuz Ertürk komutasında
yürütülen bir askerî operasyonda, Kulp ilçesinin Gurnik, Mezire, Pireş,
Kepir, Şuşan, Alaca köyü ve Muşa bağlı Kayalısu
köyünün Licik mezrasından Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet
Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah
Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş adında
11 sivil gözaltına alınmıştır o tarihte ve
kendilerinden bir daha haber alınamadı, ta ki kemikleri İnsan
Hakları Derneğinin girişimleriyle ortaya
çıkarılıncaya kadar. Gözaltında kaybedilen bu 11
kişinin aileleri soruşturma makamlarına, savcılıklara
başvuruda bulunuyor fakat maalesef, bu başvurular neticesinde etkin
bir soruşturma, diğer benzer bütün dava dosyalarında olduğu
gibi, yürütülmüyor ve 1994 yılında Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvuru yapılıyor ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 31 Mayıs 2001 tarihinde davaya ilişkin karar veriyor ve
Türkiyeyi mahkûm ederek ihlal kararı veriyor. Burada, 11 kişinin
yaşam hakkından sorumlu olduğunu ve etkili bir soruşturma
yapılmadığını geniş bir şekilde
kararında dercediyor. İhlal gerekçesi, yaşama hakkı, işkence
yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği maddelerinden
ihlal kararı veriliyor.
Sonra, 2 Kasım 2003 tarihinde, 11 kişinin
zorla kaybettirilmesinden tam on yıl sonra Alaca köyüne 500-600 metre
mesafedeki bir dere yatağında toprak üzerinde çıkan bazı
kemik parçaları ve bez parçaları bulunuyor, bunu köylüler fark
ediyor. İnsan Hakları Derneğine müracaatla bu bez
parçalarını ve kemik parçalarını götürüyorlar. Bunun
üzerine İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesinin
girişimleri ve yaptıkları başvurular sonucunda 30
Aralık 2005 tarihinde bir rapor yayınlanıyor bu kemiklere
ilişkin ve burada, söz konusu Adli Tıp Kurumunun raporunda olay
yerinde bulunan kemiklerin en az 9 kişiye ait olduğu ve bunlardan
ikisinin Mizbah Akdenizin babası Mehmet Salih Akdeniz ile Ahmet
Tutuşun babası Behçet Tutuşa yüzde 99,9 oranında ait
olduğu resmî olarak, kriminal olarak tespit ediliyor.
Şimdi, bu dava 1993ten şu ana kadar devam
eden -aslında ara ara kesilen- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararından sonra ve kemiklerin köylülerce bulunmasından sonra DNAyla
ortaya çıkan, sorumluluğu net olan bir dava dosyası. Bundan
sonra, biraz da dönemin konjonktürü, iktidarın buna cevaz vermesinden
-hani Geçmişle yüzleşeceğiz. iddiaları vardı-
savcılar cesaret alıp bir dava açtılar ve bu dava
duruşmasında -8 Temmuz 2005 tarihinde ilk duruşma- Bolu 2nci
Tugay Komutanlığı arşivinden bilgiler isteniyor,
Genelkurmay Başkanlığından ve Bolu Tugayından. Fakat
maalesef buna ilişkin Genelkurmay Başkanlığı bir
cevabi yazı gönderiyor ve diyor ki: İlgili birimlerin
arşivlerinde yapılan araştırmada 1993e ilişkin bilgi
ve belge bulunmamaktadır. şeklinde yanıt veriliyor. Yine 2nci
Komando Tugay Komutanlığı arşivinin de 12 Kasım 1999
depreminde su basması sonucu zayi olduğundan herhangi bir evraka
ulaşılmadığı şeklinde dava dosyasına
yanıt veriliyor.
Tabii, bu arada bir parantez içinde şunu da
ifade etmekte fayda görüyorum: Bu tip dava dosyalarında belgeler ve
bilgiler, özellikle suç işlendiğini tespit eden kamera
kayıtları görüntüler, yüzde 99,9 -ben, henüz o yüzde 1e,
yaşamımın, meslek yaşamımın hiçbir bölümünde
tanıklık etmedim- belge, bilgi ve kamera kaydı olmaz; ya bozuk
olur ya tahrip edilmiş olur ya su basmış olur ya hırsızlığa
mal olmuş olur ya da bir nüfus idaresi tümüyle yanmış, kül olmuş
olur. Bunların hepsi, dava dosyalarında mevcut cevabi
yazılardır. Bu da cezasızlığa gerekçe oluşturan,
aslında resmî gerekçe oluşturan yanıtlar olarak önümüzde
duruyor.
Bu dava dosyası hâlâ Ankarada devam ediyor,
Kulpta 11 kişinin zorla kaybettirilmesi meselesine ilişkin dava
devam ediyor ve o dönemin Bolu 2nci Tugay Komutanı Tuğgeneral Yavuz
Ertürkün talimatlarıyla gerçekleştiği, aslında, dava
dosyasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine intikal eden
belgelerde, tanık beyanlarında açık olduğu hâlde, Yavuz
Ertürk hakkında hiçbir tutuklama kararı yok. Tabii, normal, adli
pratik gereğince, onlar, cezadan, tutuklamadan muaf kişilikler.
Şu anda tutuksuz devam ediyor ve dava, Diyarbakırda değil,
maalesef, Adalet Bakanlığının izniyle, dava dosyası
Ankaraya taşınıyor. Şu anda, bu tip dava
dosyalarının hiçbiri kendi yerelinde görülmüyor. Bununla da
ayrıca, zarar gören, katliam mağduru ailelere ekstradan, hem
cezasızlık karşısında hem de bu yargılamalarda
çok ciddi bir mağduriyet daha yaşatıldığını
biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu davalar, ciddi bir
zaman aşımı riskiyle karşı karşıyalar. Bu,
çok önemli bir dava dosyası; 11 kişinin zorla kaybedildiği,
DNAyla kemiklerinin tespit edildiği bir dava dosyasından söz
ediyoruz.
Diyeceksiniz ki belki, O günden bugüne aradan yirmi
üç yıl geçti, niye bugün geldi? Bugün de aynen bir zorla kaybettirme
davasıyla, girişimiyle karşı karşıyayız;
Hurşit Külter, bugün, 28inci gündür, Şırnakta gözaltına
alındığı hâlde resmî makamlarca kabul edilmiyor ve
tıpkı Vedat Aydının 1991 yılında zorla
gözaltına alındıktan sonra cenazesinin bulunmasıyla ve
karanlık bir dönemin başlamasıyla çok benzeşiyor gerçekten.
Hurşit Külter, Şırnak DBP İl
Yöneticisi, bu kürsüden daha önce de ifade ettik ve kendisinin ailesine
yazdığı Hakkınızı helal edin, beni
alıyorlar. mesajı soruşturma dosyasına konulmuş
durumda. Bu başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne de
gitti ve bu dosyada Türkiyeden savunma istendi, Hurşit Külterin
kaybettirilmesine ilişkin savunma istendi. Savunma istendikten sonra bütün
ısrarlarımıza rağmen, dün gece saat iki civarında
Millî Savunma Bakanının yanıtına kadar hiçbir yanıt
alamadık, resmî hiçbir yanıt alamadık. Dün gece sorduğumuz
soru üzerine Millî Savunma Bakanımız dedi ki: Hurşit Külterin
kaybedilmesine ilişkin, gözaltına alınmasına ilişkin
iddialara dair İçişleri Bakanlığı mülkiye
müfettişleri görevlendirmiştir., yirmi sekiz gün sonra. JÖH ve PÖH
hesaplarından açıkça ilan edilen bir gözaltı, bir zorla
alıkoymadan söz ediyorum ve gerçekten şu anda Hurşit Külter
yaşıyor mu, yaşamıyor mu, hiçbir bilgimiz yok. Maalesef,
deneyimlerimiz yani şu anda çok daha vahim bir, yaşamının
devam etmediğine dair kaygılarımızı gitgide büyütüyor.
Bir ülke düşünün, kürsüden Millî Savunma Bakanı diyor ki Bu ülkede
böyle hukuksuzluklar olmaz. ama 28inci günün sonunda müfettiş
görevlendirdiğini söylüyorlar. Hacı Lokman Birlikin cenazesini
panzer arkasında sürükleyenler hakkında da müfettiş
görevlendirilmişti. Ama ne oldu? O sürükleyenlerle ilgili sadece kademe
durdurma cezası verildi. Bu ülkede cenazeye işkence yapmanın
cezası kademe durdurmaymış.
Şimdi, biz, Kulp davası özelinde bütün
zorla kaybetmelere ilişkin aslında Meclisin inisiyatif alması
gerektiğini, bu komisyonlar aracılığıyla bunları
önlemede etkin bir çaba içinde olabileceği inancıyla
araştırma komisyonumuzun kabul edilmesi yönünde görüşümüzü bir
kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Orhan Atalay, Ardahan Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Atalay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN ATALAY (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuya girmeden önce
birkaç temel ilkeden bahsetmek istiyorum. Ramazan ayındayız,
hamdolsun Müslümanız. Müslüman olmak, insan olmak bize birtakım
yükümlülükler de yüklemiş durumdadır. O yüzden, konuşurken adil
olmak, Cenab-ı Allahın bize temel emirlerinden birisidir çünkü
adalet kötülüklerden ve günahlardan korunmak manasında takvaya en
yakın yoldur. Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk
etmesin. diye ayetler mevcut. Adaleti ayakta tutanlar olun, şahitlik
ettiğinizde de doğruyu söyleyin. Velev ki sizin,
ana-babanızın, aşiretinizin aleyhine olsa dahi. Bu da bir ayet.
Bu ayetleri şunun için okudum arkadaşlar: Özellikle AK PARTİ
2002de iktidara geldiğinden bu yana Suyun altında kalan, halı
altına süpürülmüş olan hiçbir şey kalmasın. şeklinde
çok adil ilkeler vazetti; geçmişe dönük eğer bir yüzleşme
gerekiyor idiyse bunu çok cesaretli bir şekilde icra etti. Eğer bugün
iktidar isek, devlet adına Hükûmette bulunuyor isek devletin geçmişte
yapmış oldukları, mesela Dersim katliamı gibi
Gerekirse
halkından özür diledi. Özellikle doğu ve güneydoğuda reddin,
inkârın, asimilasyonun, güvenlik politikalarının, OHALin, özel
güvenlik tedbirlerinin, DGMlerin vesairenin sebebiyet vermiş olduğu
ne kadar hukuksuzluk var ise bunlarla yüzleşmekten çekinmedik; hepsine
dönük davalar açıldı. Nitekim, HDPnin grup önerisinde bahsi geçen
Kulp ilçesi Alaca köyünde gözaltında kaybedilen, katledilen 11
vatandaşımızla ilgili de gerekenler yapılmış,
2004 yılında İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bu
konuyla ilgili bir alt komisyon oluşturmuş ve alt komisyon bütün
çalışmalarını gerçekten mahallinde kayıpların
yakınlarıyla, devlet yetkilileriyle bire bir görüşerek bir
zabıt altına almış ve İnsan Hakları İnceleme
Komisyonunun raporu elimizde.
Değerli arkadaşlar, elbette ki
acıları, katliamları burada yarıştıracak hâlimiz
yok. Katliam kimden gelirse gelsin hesabını vermek zorundadır.
Eğer bir hukuk devletiyse yaşadığımız devlet -ki
öyledir- o zaman hiç kimse hukukun önüne çıkmaktan kendisini geri tutamaz,
böyle bir lüksü olamaz. Hükûmet olarak biz gerek Muğlalı hadisesinde
olduğu gibi 33 vatandaşımızın kurşuna
dizildiği, Ahmet Arifin 33 Kurşun şiirinde belirttiği,
tavsif ettiği olay da dâhil olmak üzere geçmişte kim kime
karşı hangi hukuku tecavüz etmiş ve cinayetler
işlemişse
Hiç kimsenin bu konuda lüksü yok. Herkesin hukukun önüne
çıkıp kendi savunmasını yapması gerekir. Bununla
ilgili bütün hukuki süreçler, mekanizmalar çalışıyordur. O
yüzden, bahsi geçen olay da şu anda nitekim yargıdadır. Fakat,
gönül arzu eder ki değerli kardeşlerim, sadece katliamları
1990lı yıllarda devlet erkini, devlet yetkisini, devlet gücünü
kullanan askerler, polisler yapmadı ama devletin yapmış olduğu
ya da devlet adına orada katliamlar yapanlar kadar PKK da bir sürü
katliamlar yapmıştır. Bakın, aynı köyde, Alaca köyünde
bahsi geçen olay sonbaharda gerçekleşiyor, gözaltında 11 kişinin
kayıp olayı ama aynı köyde, aynı mahalde ilkbaharda PKK
katliam yapıyor. Biz de arzu ederdik ki HDPli
arkadaşlarımız da çıkıp PKKnın yapmış
olduğu katliamların, PKKnın yapmış olduğu
cinayetlerin de hesabının sorulmasının gerektiğine
dair burada açık seçik bir tavır ortaya koymuş olsalardı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Uzağa gitme,
Roboskiye gel, Roboskiye! Daha dün, Roboski dündü, dün!
ORHAN ATALAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, evet, bizler acılar yaşıyoruz; sadece Türkiye
değil, ne yazık ki bütün İslam dünyası acılar
yaşıyor. Bakın, İslam öncesi cahiliye döneminde dahi haram
aylar dediğimiz aylar vardı. Zilkade, zilhicce, muharrem ve recep
aylarında, Cahiliye Döneminde, puta tapanlar döneminde dahi savaşlar
yapılmazdı. O dönemlerde yapılan savaşlara ficar
savaşları yani büyük fücur, günah savaşları adı
verilirdi. Onlar bile bu aylarda birbirlerinin kanını
akıtmazlardı.
ZİYA PİR (Diyarbakır) E, ders
alın.
ORHAN ATALAY (Devamla) İslam adına,
Müslüman olarak, bu coğrafyanın insanları olarak bu konuda ne
yazık ki mahcubuz. İslam dünyasında haram aylarda dahi
cinayetler işlenmektedir.
Değerli kardeşlerim, Gandhi, Hindistan iç
savaşını bitirmek için ortaya çok esaslı kurallar
koymuştu. Eğer bir yüzleşme yapılacaksa, bir hakikatle
yüzleşme yapılacaksa öncelikle aktörlerin ya da siyasilerin adalet
prensibinden ayrılmamaları gerekir. Bu, minimum, asgari ahlaki
mecburiyetimizdir. Gandhiye bir Hindu geliyor, diyor ki: Bir Müslüman benim
çocuğumu katletti. Bana izin ver, ben de bir Müslümanın çocuğunu
katledeceğim. Gandi Asla. Bundan sonra babası bir Müslüman
tarafından katledilmiş olan Hindu bir çocuğu aksi durumda olan
Müslüman bir aileye vereceğim ya da babası bir Hindu tarafından
katledilmiş olan Müslüman bir yetim çocuğu da keza, çocuğu
Müslüman birisi tarafından öldürülmüş bir aileye vereceğim.
diyor. Bu merhamet duygularını, adalet duygularını köpürte
köpürte, kabarta kabarta, uyandıra uyandıra bu sorunları çözmeyi
başarmışlardır. Fakat, bize gelince, biz, tıpkı
dünyanın yarım küresi nasıl karanlıkta kalıyor, öteki
aydınlık yarım kürede at koşturuyorsak, lehimize olan
şeyleri avazımız çıktığı kadar
bağırıyoruz ama bizi incitecek, bize dokunacak, aleyhimize
olabilecek şeylerin üzerineyse çok kalın süngerler çekiyoruz, onu
karanlığa mahkûm ediyoruz. Bu şekilde biz hiçbir yere
varamayız arkadaşlar, hiçbir yere varamayız. Sen yaptın,
ben yaptım. kavgasından öte bir yere de varamayız. Öyleyse
gelin, eğer burası demokratik bir ülkeyse, burada hukuk varsa, burada
siyaset yapılabiliyorsa o zaman bu toplumun her ne sorunu varsa bu sorunun
bu mekânın dışında asla ve kata çözüm yerinin olmaması
gerekir. Eğer bu toplumda biz siyaset yapıyorsak, kanun
yapabiliyorsak, geçmişteki yanlışları kanunlarla düzeltme
imkânımız varsa, eğer dil yasaklanmışsa, eğer
kültürel haklar yasaklanmışsa, eğer insanların temel hak ve
hürriyetleriyle ilgili tahditler söz konusuysa, o zaman bunları yasalarla
düzeltme imkânımız varsa -ki vardır- o zaman bu memlekette hak
arama yöntemi olarak siyasetin, demokrasinin, yasamanın
dışında hiçbir aracın olmaması gerekir; herhangi bir
araç varsa topluca onu telin etmemiz gerekir. O yüzden, şiddetle, adam
öldürmekle, adam kaçırmakla, gözaltılarda insanlar kaybetmekle, faili
meçhul cinayetler işlemekle, insanları asit kuyularına atmakla,
köy boşaltmakla, OHALlerle, buhallerle bu memleket bir yere varamaz.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyetinde, biz, şu
anda, yasama faaliyetinde bulunan milletvekilleriyiz. Başında beri
izliyorum, gerçekten, biz, adalet duygusunu ayağa kaldırabilirsek, bu
ülkeyi, sadece bu çatıyı adaletin sütunları üzerinde ayakta
tutabilirsek ve ne pahasına olursa olsun adaletin yanında yer
alabilirsek, vicdanımızı ve aklımızı da bu esasa
raptedebilirsek göreceğiz ki problemlerimiz çok daha seri bir
şekilde, kısa sürede çözümlenecektir ama bunu yapmıyoruz. Niye
bunu yapmıyoruz? Çünkü, vicdanımızdan ve aklımızdan
talimat almıyoruz. Ben arzu ederdim ki, 6 milyon insandan rey
almış olan HDP, 7 Haziran akşamı, 8 Haziranı
beklemeden 7 Haziran akşamı Kandile de bir seslenişte
bulanarak, bir çağrıda bulunarak Bu memlekette artık
şiddetin, silahın, terörün asla ve kata yeri olmamalıdır.
Silahlarınızı siz gömeceksiniz ya da silahlarınızla bu
memleketi terk edeceksiniz çünkü silah ve şiddet, başta Kürtler olmak
üzere bu topluma, bu ülkeye, bu devlete zarar veriyor. demeliydi. Konuşamıyorsunuz.
Biz de biliyoruz, konuşamıyorsunuz. Niçin konuşamıyorsunuz?
Çünkü Kandilden yiyeceğiniz zılgıttan korkuyorsunuz. Nitekim,
Selahattin Demirtaş silahsızlanma çağrısında
bulunduğunda Kandil Demirtaşı Polyannacılıkla
suçladı ve susturdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ATALAY (Devamla) - Sonra, bir fantezi
uğruna Kürtlerin memleketlerini, Silvanı, Silopiyi,
Yüksekovayı, Vartoyu bir cehenneme çevirdiniz. Peki, buna hangi gün bu
kürsüde cesaretle bir itirazda bulundunuz?
ZİYA PİR (Diyarbakır)
Kulaklarınızı açın. Kulaklarınızı açın,
duyarsınız.
ORHAN ATALAY (Devamla) - Keşke,
bulunabilseydiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Etnik temelli bölücülük
yapıyorsun!
Kürtlerin memleketi diyor. Düzeltsenize!
ORHAN ATALAY (Devamla) - Keşke,
bağırdığınız kadar, gruba
bağırdığınız kadar Kandile
bağırabilseydiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu yapmadınız arkadaşlar. Bunu
yapmadınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atalay.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Havuz
medyasının dışında da medyayı takip edin,
duyardınız dediklerimizi.
ORHAN ATALAY (Devamla) Bunu
yapmadıysanız, lütfen, o zaman kendinize bir öz eleştiri
yaparak, kendinizi biraz gözden geçirerek, eğer bu problemi çözmek
istiyorsak adalet ilkesinden vazgeçmemeniz gerekiyor.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Suçladıklarından ne
farkın var senin, hiç farkın yok. Senin ne olduğunu biliyoruz
biz. Suçladıklarından hiçbir farkın yok senin.
BAŞKAN Sayın Atalay, teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Beştaş, dinleyeceğim sizi.
Buyurunuz Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kürsüde konuşan konuşmacının
konuşmalarının aslında özünde bir bölücülükten, âdeta
silahsız, PKK terör örgütü mensubunun konuşmalarından bir
farkı olmamıştır son cümlesi itibarıyla. Kürtlerin
illeri, Kürtlerin memleketi demek, etnik temelde, Türkiye Cumhuriyetinin
coğrafyasını ve millet yapısını bölücü
ifadelerdir. Kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Danış Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, sayın hatip HDP olarak, bize ilişkin birçok
sataşmada bulundu. Bir de benim konuşmamda fantezi uğruna en
basiti, Siyaset konusunda HDP Kandile
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yeter artık ya! Bu kadar
şey olur mu ya!
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, sayın
hatibe teşekkür ediyorum gerçekten.
ERHAN USTA (Samsun) Suçladıklarından
hiçbir farkı yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - En
azından olması gerekenleri, nispeten de olsa, bir kısımda
da olsa ifade etti, aynı fikirdeyim bazı bölümlerde, evet.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Evet, beraber yürüdünüz
bu yollarda.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu
mesele, Kürt meselesi gerçekten burada çözülmeli, gerçekten siyasetle
çözülmeli, gerçekten demokratik siyasetin güçlendirilmesiyle, konuşarak
diyalogla çözülmeli. Bu kürsüden defalarca söyledik ama keşke Roboskiden
de söz etseydiniz, keşke 2002den bu yana devam eden katliamlardan da,
daha düne kadar, Ankara katliamı, Suruç katliamı ve o katliamlarda
nasıl cezasızlığın adım adım hayata
geçirildiğinden de söz etseydiniz.
Evet, biz bu kürsüden devleti eleştiriyoruz,
devlet özgünlüğünde de iktidarı eleştiriyoruz. Çünkü muhatap,
yürütme iktidarda, AKP Grubunda ve Hükûmette. PKK bir devlet olsa, bir hükûmeti
olsa, bunlara ilişkin eleştirilerimizi onlara da götürürüz. Daha dün
Ankara katliamını kınadık, İstanbulu
kınadık. Biz bu tip katliamların hepsinin amasız,
fakatsız karşısındayız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Onların
nedeni sizsiniz ama, kınamayın boş yere.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ama
şunu unutmayın: Biz gerçekten fantezi yapma peşinde
değiliz. İslam dinine ilişkin söylediklerinize de
katılıyorum. Ama bunun yaşama nasıl geçtiğine bir
bakalım. Geverde iftar çadırlarının açılmasına
izin verilmedi. İnsanların evleri başlarına
yıkılmış, çadırlar kuruldu, çadırlar
yıkıldı. Cizrede Birleşmiş Milletler insanların
diri diri yakıldığını ve gelip inceleme yapmak
istediğini söyledi. Bunların hepsi başka bir örgütün
iktidarında yapılmadı ya da başka bir partinin
iktidarında yapılmadı, sizin partinizin iktidarı döneminde
yapıldı. Katılıyorum, gerçekten hukuk devletiysek hâlâ -ki
bence ondan vazgeçmiş durumdayız- bu meseleyi burada çözebiliriz. Biz
de aynı kanaatteyiz ve her gün bu çağrıları yapıyoruz.
Bu mesele ölmekle, öldürmekle çözülecek bir mesele değil. Bunu yüz
yıldır deneyimlediniz zaten.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
ORHAN ATALAY (Ardahan) Başkanım
BAŞKAN Sayın Atalay
ORHAN ATALAY (Ardahan) MHP grup başkan vekili
arkadaşımız beni bölücülükle suçladı, sivil bir bölücülük
yaptığıma dair bir beyanda bulundu, cevap vermek istiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, aynen öyle, bölücülükle
itham ettim efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Atalay. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
5.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Değerli
arkadaşlar, burada polemik yapmayacağız. Elbette ki ben AK
PARTİ milletvekiliyim ve birey olarak da Orhan Atalayım; sizin gibi
düşünmek zorunda da değilim. Düşüncelerimiz kısmen
kesişebilir, kısmen ayrışabilir; bu benim bütünüyle
hakkım ve hakkımı kullanırım ama ben asla ve kata
bölücülük yapmadım, asla ve kata bölücülükten taraf olmadım
hayatım boyunca. Benim derdim, benim davam sadece Türkiye değil, 20
milyon kilometrekarelik, Osmanlının egemen olduğu bütün
topraklarda ittihat istiyorum; bölücülük asla ve kata değildir bu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu bu kadar açık
bilin.
İki
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye Cumhuriyetinin
sınırlarını etnik temelde bölemezsin!
ORHAN ATALAY (Devamla) Bir dakika
Az dinleyin, az
dinleyin; az dinleyin de öğrenin!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen öğren cahil herif!
ORHAN ATALAY (Devamla) Burada eğer, şu
son hendek döneminden itibaren PKKnın başlatmış
olduğu eylemlerin şayet Kürtlerin lehine bir eylem olduğunu
söylüyorlarsa o zaman birinci derecede Kürtlerin yaşamış
olduğu coğrafyalar, şehirler yakılıp
yıkıldı; acıları sizden önce oradaki insanlar
yaşadı, evinden olan, yurdundan olan, kendi özbeöz ülkesinde muhacir
duruma düşmüş olan 700 bin insanın yüzde 99u Kürt olduğu
için söyledim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Saydın mı?
ORHAN ATALAY (Devamla) Hepsi bu kadar.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sende etnik bir
takıntı var, zihnin etnik takıntıyla dolu. Yazık!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atalay.
Sayın Özel, mikrofonunuzu açıyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Buna söyleyecek sözümüz
var ama.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kürt illeri, bilmem ne
illeri; nedir bu ya! Türkiye Cumhuriyetini kabul etmiyor musun sen?
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ardahan
Milletvekili Orhan Atalayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
gerçekten, Adalet ve Kalkınma Partisi adına kürsüde bulunan hatibin
kullandığı dile, o terminolojiye dikkat etmek lazım.
Manisamızda dünya kadar Kürt kökenli vatandaş yaşıyor ama
Manisa bir Türk ili değildir, Kürtlerin daha yoğunlukta
yaşadıkları iller olabilir ama oralar da Kürt ili değildir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kürt illeri diye bir
şey yok ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buralar Türkiye
Cumhuriyetinin şehirleridir, Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşları yaşamaktadır ama elbette etnik
ayrılıkları, etnik farklılıkları vardır;
bunlar zenginliğe ve kardeşliğe işaret eder. Bu
terminoloji, hangi partiden olursa olsun, bu kürsüye gerçekten
yakışmıyor. Bizim bunu doğru
bulmadığımızı ve kınadığımızı
ifade etmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkanım,
ben de bir dakika
BAŞKAN Hayır, Sayın Milletvekili,
grup başkan vekiliniz konuştu.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Olağanüstü bir
durum gördüğüm için söz istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz.
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Kürt illeri-Türk illeri şeklinde bir tasnifleme
veyahut da bölücülük anlamına gelebilecek herhangi bir
değerlendirmenin söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
AK PARTİnin bu meselelere
bakışı belli. Çok çeşitli konuşmalar var, Orhan Beyin
de -AK PARTİnin bir milletvekili olarak- daha önceki
konuşmaları, bugünkü konuşmaları çerçevesinde
vurguladığı şudur: doğuda, güneydoğuda belli
kasabalarda hendek kurarak burayı terörize eden PKK
militanlarının netice olarak ortaya çıkardığı
insani maliyeti, orada ağırlıklı bir şekilde
yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız çekmişlerdir.
Söylediği budur. Bunun dışında, Kürt illeri-Türk illeri
şeklinde bir tasnifleme veyahut da bölücülük anlamına gelebilecek
herhangi bir değerlendirme bizim için söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurunuz.
24.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, 1990larda yaşanan katliamlar ve faili meçhullerin bugün daha
ağır bir şekilde yaşandığına ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, gündemimiz çok net ve
açık. 1990larda yaşanan bu katliamlar ve faili meçhullerin bugün de
daha ağır bir şekilde yaşandığını ifade
etmek istedik bugün burada.
2004 yılında komisyon kurulduğu ifade
edildi, ama 2016dayız; hâlâ hiçbir tutuklama yok, bu konuda yasal sürecin
devam ettiği, fakat çözüme kavuşmadığı bir dönemi
yaşıyoruz. Ve bu da yetmezmiş gibi -başta da
konuşmamda ifade ettim- aynı şekilde, şu an olağanüstü
hâl olmamasına rağmen köyler boşaltılıyor, sokağa
çıkma yasakları ilan ediliyor, yakılıyor, insanlar
katlediliyor ve insanların kaçırılarak akıbetinden haber
alınamayan bir süreçteyiz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Neden acaba?
Neden yapılıyor?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bunun
üstünü kapatarak farklı bir yere çekmeye çalışan AKP grup
başkan vekili ve konuşmacısına özellikle bunun
altını çizerek söylemek istiyorum ki yaşanan bugünü asla dünden
farklı olarak ele alamayız.
Teşekkür ediyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bu ülkeye ihanet
etmeyeceksiniz! Bu bayrak altında yaşamayı öğreneceksiniz.
Konuşma fazla!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirel.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, 1993
Kulp katliamı ve faili meçhul davaların zaman aşımı
riskiyle karşılaşmadan sonuçlanması ve bu konuda gerekli
yasal tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/149) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2016 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Şenal Sarıhan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkanım, değerli kâtip üyesi arkadaşlarım,
değerli yazman arkadaşlar ve sevgili milletvekili
arkadaşlarım; bugün, burada, HDP tarafından verilmiş olan
önergeyi konuşmak üzere, bu konunun lehinde görüşlerimi ifade etmek
üzere hazır bulunuyorum.
Arkadaşlarımız şöyle diyorlar
taleplerinde, biraz önce grup başkan vekili arkadaşımız da
ifade ettiler: 1993 Kulp katliamı davasının ivedilikle
sonuçlanması açısından kolaylık sağlayacak faili
meçhul davaların zaman aşımı riskiyle
karşılaşmadan sonuçlanmasını ve bu konuda gerekli
yasal tedbirlerin alınmasını sağlamak üzere Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz. Kulp
davası üzerinden arkadaşların Meclisin dikkatini çekmek
istediği nokta şudur: Davalar zaman aşımına
uğruyor, zaman aşımına uğrama nedeniyle de adalet
yerine gelmiyor.
Biraz önce AKP adına konuşan vekil
arkadaşımız da adaletin sağlanması üzerinden, adalet
üzerinden görüşlerini ifade etti. Adalet bir erdemdir, adaletin
sağlanmasını talep etmek de erdemli bir tutumdur. Burada bütün
gruplar, hep birlikte adaletin sağlanmasını istiyoruz. Eğer
adaletin sağlanmasını istiyor fakat davaların zaman
aşımına bırakılmasına göz yumuyorsak, bu konuda
bize düşen yasal düzenlemeleri yapmıyorsak ve bize düşen
denetleme görevini yapmıyorsak, bu durumda bir şeylerin eksik
olduğu kesindir.
Bugün Kulp davasından söz edeceğiz fakat
sadece anımsatmak için ifade etmek isterim: 28 Haziran günü bir
duruşmamız var, Sivas katliamı davası duruşması.
Bu duruşmanın aynı tarihte, 1993 tarihinin 2 Temmuzunda yani çok
yakında da yıl dönümü. Bu davanın da 1994 yılından
sonra gelen sanıklar, yakalanan sanıklar yönünden iki yıl önce
zaman aşımına uğratıldığını
biliyoruz. Şimdi, birkaç sanık yönünden, haklarında daha uzun
ceza istenen, ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası istenen sanıklar yönünden ise dava 3 kişiyle devam
ediyor; 28indeki duruşma da bu.
Gerek Sivas katliamı davasının
gerekse Kulp davasının zaman aşımı tehdit ve
tehlikesiyle karşı karşıya kalması özünde yeni
cinayetlerin, yeni insan hakkı ihlallerinin ortaya çıkmasına
neden olacaktır. Gerçekten adaleti aramak istiyorsanız adil davranmak
durumundasınız. Adil davranma zorunluluğunu da bize sadece bizim
vicdanımız ya da bizim ahlak anlayışımız emretmez,
esas olarak bu emri bize uymak zorunda olduğumuz yasalar verir; Anayasa
verir, ceza yasaları verir; hukukla ilgili diğer yasalar verir,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verir.
Biraz önce arkadaşlar söz ettiği için
özetle değinmek istiyorum. Kulp olaylarıyla ilgili 11 kişinin
yok edilmesi
Değerli arkadaşlar, bunun hukuktaki adı faili
meçhul cinayettir, faili meçhul cinayettir ya da yargısız
infazdır. Birisini gözaltına alırsınız, gözaltına
aldığınız şahsı mahkeme önüne çıkarmadan onu
infaz edersiniz. Nasıl infaz edersiniz? Yine kamu görevlileri
kanalıyla onları, örneğin Gölbaşına götürürsünüz,
infaz edersiniz; onları Kulpta, onları Diyarbakırın bir
başka yerinde ya da Karsın bir köyünde infaz edersiniz.
ERKAN HABERAL (Ankara) Devlete katil diyorsunuz,
devlete!
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Ortaya çıkan
durum yargısız infazdır ve yargısız infaz bir toplumun
üzerine leke gibi düşer. Yargısız infazı savunmak, cinayeti
savunmaktır, bir katliamı savunmaktır.
Burada
karşılaştığımız durum nedir? Ben, öncelikle,
Kulp davasından bahsederken, belki sözlerime de başlarken bazı
arkadaşlara teşekkür etmek istiyordum. Bunlardan biri, yaşamdan
koparılması şu anda hâlâ bir faili meçhul cinayet durumunda olan
Tahir Elçiyi, avukat Tahir Elçiyi anmak isterim. Bu davaya emeği
büyüktür. Şimdi aramızda olan ve vekil olana kadar, vekil olduktan
sonra da duruşmaları izleyerek ısrarla bu katliamın
açığa çıkması konusunda emek veren Sezgin Tanrıkulu
arkadaşımıza da teşekkür etmek isterim, her ikisinin de
ismini anmak isterim. Ama, aynı şekilde, kaybedilenlerin, yok
edilenlerin yakını olan ve il genel meclisi üyesi sıfatıyla
yoğun bir emek veren ve bu ölümlerin en azından
aydınlığa çıkması konusunda, mahkeme önüne gelmesi
konusunda emek veren kaybedilenlerin yakını Mehmet Emin Akdenize de
buradan teşekkür etmek isterim. İşte, adalet böyle
sağlanır değerli arkadaşlar. Ya yurttaşlar katkı
sunarlar ya avukatlar katkı sunarlar. Tehdit vardır, tehlike
vardır, sizin için de ölüm ihtimali vardır ama siz ısrarla
adaletin yerine gelmesi için mücadele edersiniz.
Şimdi, bu olayda, bakalım, 22nci Dönemde
vekil arkadaşlarımız -isimlerini de okumak isterim- Cavit Torun,
kendisi Adalet ve Kalkınma Partisi Diyarbakır Milletvekiliymiş;
Hakan Taşcı, yine Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa
Milletvekili; Mesut Değer, Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili.
Bu arkadaşlarımız Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda araştırma
yapmışlar ve bu araştırmayı bir raporla
saptamışlar.
Değerli arkadaşlar, rapordaki en önemli
saptama şudur: Bunlar herhangi bir biçimde PKKlı ya da başka
bir gizli örgütle bağlantıyla anılacak insanlar değildir,
halktan insanlardır, o köyün insanlarıdır ve o köydeki askerî
grupların da tanıdığı insanlardır. Fakat Boludan
bir tabur gelmiştir. Boludan gelen tabur gelişigüzel toplamalar
yapmıştır ve o toplamaların sonucunda da bu insanları
infaz etmiştir. Anımsayacaksınız, kısa bir süre önce
yine HDPli bir arkadaşımız bu kaybedilenlerden birinin
eşinin ifadelerini bize okudu.
Şimdi, elimin altında Meclis
tarafından tutanaklara geçirilmiş olan ifadeler var. Bu ifadelerde
bir haksızlığın yapıldığı açıkça
gösterilmiştir. Şimdi, bunu bir yana bırakıyorum. Bir de
İHDye teşekkür etmem lazım çünkü İnsan Hakları Derneği
Diyarbakır Şubesi bu davanın üzerine gitmiş ve
aydınlanması konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
olumlu bir karar almıştır. İnsan Hakları
Sözleşmesinin 2nci maddesi, 3üncü maddesi ve 5inci maddesine
aykırılığı saptamıştır, etkili bir
soruşturma olmadığı kanaatine varmıştır. Bu
aşamadan sonra cesetlerin parçalarının bulunmasıyla dava gündeme
gelmiştir ama alıştığımız şekilde
-Meral arkadaşım anlattı- bizim yargısal pratiğimiz
budur. Normal mahkemeden, ağır ceza mahkemesinden, Diyarbakır
Ağır Ceza Mahkemesinden dosya askerî mahkemeye, askerî mahkemeden
tekrar Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine, oradan yeniden
Ankaraya gönderilmiştir. Bütün bunlar birer yıllık, ikişer
yıllık aralarladır ve hâlâ fail olarak gösterilen,
yargılanmakta olan kişi tutuksuz olarak yargılanmaktadır,
11 kişinin ölümünden sorumlu olan kişi hâlen tutuksuz olarak
yargılanmaktadır.
Biz şimdi ne yapacağız? Bu tür
davalarda yargının hızlandırılması gibi bir
görevle karşı karşıyayız arkadaşlar,
davaların adil bir şekilde sonuçlanması gibi bir görevle
karşı karşıyayız. Örneğin, Gezi
olaylarını anımsayınız. Gezi olaylarında yaşamlarını
yitirmiş olan insanların davalarının hiçbiri öldükleri
mekânda değildir yani Ankarada değildir, İstanbulda
değildir; yeniden sevke tabi olmuştur, nakle tabi olmuştur ve
aileler davalarını izleyemez hâle gelmiştir.
Burada eğer biz adil davranma konusunda hem
dinî inançlarımıza göre hem düşünsel inançlarımıza
göre bunun ahlaki bir sorun olduğu düşüncesindeysek
yapacağımız şey doğru, dürüst yargılanmanın
yollarını açmaktır ve bunun için de buradaki ihmalleri
saptamaktır, gerekli araştırmaları yapmaktır; ne gibi
ihmaller olmuş, bu ihmaller yeniden gündeme gelmesin diye mücadele
etmektir. Bunu yapamadığımız sürece
Örneğin bir olayı hatırlatmak
isterim: İstanbuldaki gencecik bir kızın şehir otobüsünde
yaşamını yitirmesi, ona atılan bir molotof kokteyliyle, bir
bombayla yaşamını yitirmesi olayından sonra
Kızımızı öldürdüler. diye bağıran bir yetkili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Daha sonra bir
başka yetkili yani Adalet Bakanı tarafından bunun MİTin
işi olduğu açıklanmıştır. Ve yanılmak her
zaman mümkündür, yanılmamak için de mücadeleye devam etmek, doğru
düzgün yargılama için çaba göstermek gerekir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
üzerinde son konuşmacı Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yılmaz Tunç, Bartın
nerenin, kimlerin memleketi, o arkadaşına bir öğret
bakayım; Türkiye Cumhuriyetinin ne olduğunu da bir öğretiver
kürsüden.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
1993 yılında Diyarbakırın Kulp
ilçesinde 11 kişinin kaybolmasıyla ilgili 2005 yılında
açılan davanın ivedilikle sonuçlanması açısından
kolaylık sağlayacak ve faili meçhul davaların zaman
aşımı riskiyle karşılaşmadan sonuçlanması
yönünde gerekli yasal ve idari tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci, Anayasanın
da 98inci maddeleri gereğince HDP Grubu tarafından bir
araştırma önergesi verilmiş ve bu önergenin bugün
görüşülmesi talep edilmektedir.
Olayın meydana geldiği yıl 1993
yılıdır. Bu konuda gerekli iç hukuk yollarının etkin
işletilmediği gerekçesiyle ilgililer Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvurmuşlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
bu olayla ilgili olarak Sözleşmenin 2, 3 ve 5inci maddeleri yani
yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlali ve
işkence yasağıyla ilgili maddelere aykırılık
olduğu gerekçesiyle tazminata hükmetmiştir. Bu olayla ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu 2004 Aralık ayında bir araştırma
yapmıştır. O dönemde, 22nci Yasama Döneminde yine bu
olayın araştırılmasını isteyen AK PARTİ
Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torundur ve bu konuyu Meclis
gündemine getiren odur. AK PARTİ olarak biz bunun üzerine gitmeliyiz.
demiştir ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna bir
dilekçe vermiştir ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu üyesi olarak oluşturulan alt komisyonda Cavit Torunla birlikte
AK PARTİ Manisa Milletvekili Hakan Taşçı, CHP Diyarbakır
Milletvekili Mesut Değer ve uzmanlardan oluşan heyet
Diyarbakıra gitmiş, olay yerinde incelemeler, araştırmalar
yapmıştır. 11 kişinin yakınlarıyla bu heyet tek
tek görüşmeler yapmıştır; mülki amirle, cumhuriyet savcısıyla
ve o dönemde İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube
Başkanı olan Sayın Selahattin Demirtaşla da
görüşmeler yapmıştır. Hatta, cezaevine gitmişlerdir,
tutuklu kişilerle de görüşmüşlerdir ve görüştükleri
hususları, tespitleri, raporları, ilgili yerlerden istedikleri
belgeleri incelemişler ve raporlarına dercetmişlerdir ve
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna inceledikleri,
yaptıkları araştırmalar neticesinde
oluşturdukları raporu sunmuşlardır. Rapor herkesin
incelemesine açıktır. Raporda birtakım tespitler vardır ve
bu tespitlerle ilgili hususlar yargılama makamlarına da mutlaka
ulaşmıştır çünkü bu Komisyon burada kurulduğuna göre,
bu davayı sürdüren mahkeme bu Komisyon raporunu istemiştir. Maddi
gerçeğin ortaya çıkması anlamında elbette ki Meclis
araştırma komisyonu da yargılama sürecinde olayın
açıklığa kavuşmasında faydalı olacaktır.
Rapor buradadır.
Tabii, daha sonra ne olmuştur? Daha sonra da,
2004 yılında bu konuyla ilgili soruşturmalar
başlamıştır, adli soruşturma
başlamıştır. Adli soruşturmanın neticesinde dava
açılmıştır ve dava da şu anda devam etmektedir. 2003
yılında başlatılan soruşturmada savcılık
görevsizlik kararı vermiş, askerî savcılığın
görevli ve yetkili olduğuna karar vermiş, dosya askerî
savcılığa intikal etmiştir. Diyarbakır 7. Kolordu
Komutanlığı Askerî Savcılığında bulunan ve
herhangi bir işlem yapılmayan dosyaya ilişkin Diyarbakır
Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü ayrı bir
soruşturmada dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı
Komutanının 7 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında
talimatla ifadesi alınmış ve zaman aşımı o an
itibarıyla durmuştur. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı
Vekilliği tarafından hazırlanan 19 sayfalık iddianame 2013
yılı Ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza
Mahkemesince kabul edilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi,
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada
sanığın güvenlik gerekçesiyle yargılamanın başka
bir ilde görülmesi yönündeki talebini değerlendirerek davanın
Ankarada görülmesini kararlaştırmıştır. İlk
duruşma 26 Mayıs 2014te görülmüş ve dava henüz
sonuçlanmamıştır.
Ortada devam eden bir adli kovuşturma
vardır. Anayasamızın 138inci maddesine göre, görülmekte olan
bir dava hakkında yasama Meclisinde soru sorulamayacağı,
görüşme yapılamayacağı, hatta konuşma
yapılamayacağı
Anayasamızın 138inci maddesindeki
amir hüküm gereğince, bizim burada, aslında, devam eden bir dava
nedeniyle bir araştırma yapmamız mümkün olamamaktadır.
Burada yıllar sonra faili meçhul kalan bir
olayla ilgili olarak soruşturma başlatılmış ve konunun
yargıya intikal ettirilmiş olması çok önemlidir.
Yargının bu konuda adaleti ortaya çıkararak sorumlular kimse
bulması gerekir. Maddi gerçeği ortaya çıkaracak olan ceza
yargılamasıdır. Ceza yargılaması da şu anda devam
etmektedir. Meclis bu konuya duyarsız kalmamıştır,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olayın üzerine
gitmiştir ve konuyu tüm detaylarıyla yerinde incelemiştir ve
bunu da AK PARTİli bir milletvekilinin dilekçesiyle
başlatmıştır.
Araştırma önergesinde, yargının
sürdürdüğü davanın ivedilikle sonuçlandırılmasını
sağlayacak tedbirlerin alınması istenmektedir. Bizim Meclis
İçtüzüğümüz ve Anayasamıza göre, bir yargının
ivedilikle sonuçlandırılmasını talep etme gibi bir yetkimiz
bulunmamaktadır ancak maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yarayacak
araştırma ve bilgileri, evet, elbette ki mahkemeye sunabiliriz ama
yargının hızlandırılmasıyla alakalı bir
müdahalede bulunmamız Anayasanın 138inci maddesine göre mümkün
değildir.
Şu söylendi: Araştırma
yapıldı, dava da açıldı ancak herhangi bir tutuklama yok.
Burada Meclisin bir tutuklama kararı vermesi mümkün değildir,
Meclisin böyle bir yetkisi zaten yoktur; bunu, tutuklama kararını
verecek olan yargı makamlarıdır. Zaten yargı da bu konuda
ilgili kararları vermiştir. Bundan sonra, sanık avukatları,
müdahil avukatları bu konuda taleplerini devam ettireceklerdir.
Araştırma önergesiyle yargıya müdahale etmemiz mümkün
değildir.
Zaman aşımı riskinden bahsedildi.
Evet, zaman aşımı riski var. Dava zaman aşımı
durdu ama ceza zaman aşımı işliyor. Bu anlamda, onun
sorumlusu da AK PARTİ iktidarı değildir. Olay 1993te meydana
gelmiştir, soruşturmalar 2003 yılında
başlamıştır. On yıl boyunca hangi partiler iktidara
gelmiştir? Buradan sataşmaya mahal vermemek için söylemiyorum. On
yıl aradan geçtikten sonra, bu faili meçhullerin ortaya
çıkarılması için çalışan ve bu soruşturmalara
siyasi desteği veren de AK PARTİ iktidarıdır, bu
suçlamaların hepsi yersizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürt kökenli
vatandaşlarımızla ilgili olarak geçmişte yaşanan
olumsuz olaylar AK PARTİ dönemlerinde terk edilmiştir. AK PARTİnin
hukuk devleti ilkesinden vazgeçtiği yönündeki eleştirilerin hiçbir
gerekçesi yoktur. AK PARTİ döneminde gerçekleştirilen
demokratikleşme adımlarını bu millet
yaşamaktadır, özgürlükleri iliklerine kadar yaşamaktadır.
2002 öncesi Türkiye ile 2002 sonrası Türkiye arasında özgürlükler ve
demokratikleşme anlamında dağlar kadar fark vardır, çok
büyük farklar vardır. Gerçekten, AK PARTİnin on dört
yıllık iktidarı döneminde sessiz bir devrim
yaşanmıştır. Mevzuatımızın çağdaş
sisteme uyarlanması anlamında, insan hakları alanındaki
eksikliklerin giderilmesiyle ilgili olarak bütün yasal düzenlemeleri Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak sizlerle beraber gerçekleştirdik ve bundan
sonra da gerçekleştirmeye devam ediyoruz.
Bölgeye yapılan yatırımlar
Gerçekten, çok büyük yatırımlar yapılmıştır.
Olağanüstü hâlin kaldırılması, ana dilde savunma
hakkının getirilmesi, cezaevlerinde kendi çocuğuyla bile ana
dilinde konuşamazken konuşma imkânının getirilmesi, ana
dilde siyasi propaganda yapılabilmesi, yine, Kürtçe yayın yapan
televizyonun, devlet televizyonunun yirmi dört saat yayın yapabilmesi,
insan haklarına yönelik önemli düzenlemeler, özellikle, millî birlik ve
kardeşlik süreci, demokratik açılım süreci, çözüm süreci; tüm
bunlar, bölge insanının insan haklarından daha fazla faydalanması
için AK PARTİ iktidarı tarafından gerçekleştirilmiştir
ama diğer taraftan da bölgenin fiziki kalkınmasıyla ilgili
önemli yatırımlar gerçekleşmiştir ancak hem bu
demokratikleşme adımlarından hem de bölgeye yapılan
yatırımlardan terör örgütü rahatsız olmuştur, rahatsız
olmuş ve rahatsız olmaya da devam etmektedir. Ülke olarak, devlet
olarak terörle mücadelemiz de devam edecektir, bölge insanının
huzurunu bozan terör örgütünü bölgeden silinceye kadar Hükûmet olarak, devlet
olarak çalışmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle gerçeklerin ortaya
çıkması noktasında AK PARTİ olarak her zaman siyasi
desteği verdik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
bundan sonra da vermeye
devam edeceğiz ancak bu konuyla ilgili olarak Mecliste bir
araştırma komisyonu önceden kurulduğu için önerinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter sayısı talebi
vardır, bu nedenle karar yeter sayısını
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgil ve arkadaşları tarafından, laik sistemin ve laik
eğitimin örselenmesinin ve bunun toplumda yaratacağı
sorunların araştırılması amacıyla 2/5/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
23/6/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/6/2016 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve
arkadaşları tarafından laik sistemin ve laik eğitimin
örselenmesinin ve bunun toplumda yaratacağı sorunların
araştırılması amacıyla 2/5/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (528 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 23/6/2016
Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde Ceyhun İrgil, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, Türkiye Cumhuriyetinin değerli vatandaşları ve
değerli milletvekili arkadaşlarım; her iktidar hata yapar,
önemli olan bu hataları kabul edip doğrulara yönelmektir. Ne fena ki
yıllardır hemen her alanda birçok hata yapan, daha fenası
hatalarını doğruya çevirmek istemeyen, daha da fenası
hataların söylenmesine karşı kabul etmeyen bir iktidarla
yaşıyoruz. Bugün belki bir defa olsun bu iktidar bir
hatasını kabul eder umuduyla verdiğimiz önerge üzerinde
konuşacağım.
Umuttan söz ediyorum çünkü konumuz eğitim, konumuz
öğrenciler ve öğretmenler. Umuttan söz ediyorum çünkü bu konu sadece
iktidar partisine oy vermeyen kesimin değil, iktidar partisine oy veren
kesimin de yaşadığı, kısacası toplumun
tamamını etkileyen bir sorun. Bu konu toplumun tamamını
ilgilendiriyor çünkü bu ülkenin geleceğini oluşturacak, ailesini,
vatanını, milletini seven ve yüceltmeye çalışan, insan
haklarına ve Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen yurttaşlar olmaları amacıyla
yetiştirilen çocuklarımızdan ve çocuklarımızı
yasalarda belirlenen amaçlara uygun yetiştirmesini beklediğimiz
öğretmenlerimizden söz ediyoruz. Buradaki bütün
arkadaşlarımın çocuklarımızın daha iyi bir
geleceği olmasını istediğine inancımı
sürdürüyorum, umuyorum. Bu nedenle de buradaki herkesin öğrenci ve
öğretmenlere yönelik yanlışların düzeltilmesini
isteyeceğini düşünüyorum.
Değerli milletvekillerim, biliyorsunuz
geçtiğimiz haftalarda öğrenciler, liseliler bildiriler
yayımladılar. Baskıcı ve yasaklayıcı okul
yönetimlerini şikâyet ettiler. Okul müdürlerinin öğrencileri
fişlediği kara defterlerden söz ettiler. Düzenlemek istedikleri
kültür etkinliklerine izin verilmezken dinî söylemlerin
ağırlıkta olduğu etkinliklerin
yapıldığını söylediler. Öğretmenlerin
EĞİTİM-BİR-SENe zorla üye
yapıldığını ifade ettiler. Günlerdir dile
getirdiğimiz bir konu, günlerdir öğretmenlerin sorunlarını
haykırıyoruz. Ağustosta atama yapılmasını
beklerken Bakanın yapmayacağız diyerek hayal kırıklığına
uğrattığı öğretmenler. Bakanın Ağustosta
atama yok. diyerek beklentilerini boşa çıkardığı
öğretmenler. Beklenti derttir arkadaşlar. Beklenti, bekleyeni yorar.
Nitekim, atama beklemekten yorulan, işsiz kalmamak için inşaat
işçisi olan gencecik bir öğretmen Mikail Cengiz önceki gün
yaşamını yitirdi. Gaziantepte
çalıştığı inşaatın 6ncı katından
düşerek ölen bu genç, atanmamış öğretmen
nişanlıydı. Cengiz öğretmen gibi daha nicesi aile kurmak
istiyor, çocuk istiyor, yaşamını düzene koymak istiyor,
asıl önemlisi öğretmenlik yapmak istiyor ama ataması
yapılmıyor. Felsefe öğretmenleri, tarih, edebiyat, fizik,
matematik, meslek eğitimi öğretmenleri, nakış
öğretmenleri, yabancı dil, bilgisayar öğretmenleri,
iletişim öğretmenleri, engelli öğretmenler günlerdir,
haftalardır seslerini Bakana ve Bakanlığa duyurmaya
çalışıyor Yardım et bana, söyleyebildiklerimden daha
fazlasını anla. diyor ama Sayın Bakan daha bu
kadarını bile anlamıyor, belki anlamak istiyor da çevresini
saran o bürokratlar buna izin vermiyor.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
başında umutlu olduğumu söylemiştim çünkü çocuklarımızın,
onları yetiştiren öğretmenlerimizin iyiliği için bu
verdiğimiz önergeyi burada herkesin önemseyeceğini
düşünmüştüm ama şimdi salona, salonun bu yanına
bakıyorum, iktidar partisinin üyelerine bakıyorum ve sözlerimize
kulak asmadıklarını görüyorum. Peki, tamam. Öyle zamanlar var ki
bırakın aynı fikre, aynı dünyaya, aynı ülkeye,
aynı eve, bazen iki insan aynı kelimeye bile sığmıyor.
Ancak uzun zaman öncesi gördüğüm ve şu anda bir kez daha emin
olduğum gerçek şudur ki biz, taş devri, kafalar değiştiği
için bitti diyoruz; siz, hayır, taşlar bittiği için diyorsunuz.
Biz soruyoruz ilmi hikmetten, iktidar diyor çalmadım kilimi mektepten.
Arkadaşlar, öğretmenler mağdur
diyoruz, biraz vicdan diyoruz. Oysa siz bu kelimeleri gayet iyi biliyorsunuz.
İşinize geldiğinde mağduriyetten, merhametten, vicdandan
söz edersiniz. Peki, vicdanlı olmak ayrım yapmadan herkesin onuruna,
değerlerine, sınırlarına saygı göstermek değil
midir? İşte, öğretmenlerin onuru söz konusu. Hani vicdan, hani
adalet? Gazetelerde, televizyonlarda, bu salonda sürekli kul haklarından
ve adaletten söz ediyorsunuz, biz de sizden hep söylediğiniz gibi Hazreti
Ömer adaleti bekliyoruz ama karşımızda bu sorunları dile
getirdiğimizde hep vurdumduymaz Turist Ömeri görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yolu doğru
olanın yükü ağır olur. Biz, ne kadar ağır olursa olsun
bu yükü taşımak için buradayız. Biz, burada her gün bu ülkenin
insanının yaşadığı sorunları dile getiriyoruz,
insanlarımızın sorunlarını görmezden gelen,
umursamayan, hatta yok sayanlara hatırlatmak için dil döküyoruz, birlikte
çözüm yolları bulmaya davet ediyoruz. Bir kere de Evet, bu konu önemli.
demediniz, bir kere de Hata yapmışız, bunu düzeltelim.
demiyorsunuz. Halkımızın ne kadarı buradaki
konuşmaları, atışmaları, sataşmaları, hatta
tasvip etmediğimiz, bazen de içine sürüklendiğimiz kavgaları
izleyebiliyor bilemiyorum. Kuşkusuz, her güçlünün ve iktidar sahibinin
küfür, tehdit, yumruk atacak gücü olabilir fakat uygarlık ve insan olma
iradesi bu gücü kullanma değil, kullanmamayı başarma iradesidir.
Arkadaşlar, Cemil Meriçin dediği gibi,
Zulmün olduğu yerde sessiz kalınmaz, tarafsız kalınmaz
çünkü haksızlık karşısında tarafsızlık
ahlaksızlıktır. Ve hatırlayın, zalimin sonu gelince,
zulmü artar. Evet, bugüne kadar çok zalimler gördü bu dünya ama zalimlerin
sonunu da gördü. Önemli olan insan olmak, iyi insan olmak. Sizlere göre insan
olmak muktedirlere yaslanmaktır, bize göre insan olmak arkanda kendi
gölgenden başka bir güç yokken de yürekli olmaktır.
Öğrencilere, öğretmenlere, akademisyenlere
binlerce soruşturma açıp, ceza ve sürgünle korkutup susturmaya
çalışıyorsunuz. Çaresiz öğretmenleri kadro vaadiyle
oyalıyorsunuz ve kandırıyorsunuz. Şube müdürlerinin
bireysel davalarını kazanmalarına karşın mahkeme
kararlarını uygulamıyorsunuz. Muktedir olmanın bütün
kudretiyle mazlumları eziyorsunuz. Güçsüzün yenilgisini,
çaresizliğini sahipleneceğinize onu daha fazla boyun eğdirmeye
çalışıyorsunuz. Sizinle aynı düşünmeyene, yandaş
olmayanlara karşı öfke ve nefretle yaklaşıyorsunuz. Nefretin
ve öfkenin, hatta cezanın bir haysiyeti olmalıdır. Hiçbir
koşul, insan onurunun örselenmesinin gerekçesi olamaz. Hele hele bu
ülkenin geleceği ve onları yetiştiren öğretmenlerin onurunu
örselemenin bir gerekçesi asla olamaz.
Değerli milletvekilleri, biz zaman zaman ve
sıkça da eğitim sistemini eleştiriyoruz, kötü diyoruz.
Eğitim sistemimiz neden mi kötü, neden mi kötü olduğunu
düşünüyoruz? Çünkü siz öğrencilerle yap-boz gibi oynuyorsunuz, çünkü
siz öğretmenlerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorsunuz.
Öğretmenleri itibarsızlaştırdınız. Yapmayın,
öğretmenlerin, öğretmenlik mesleğinin onuruyla oynamayın.
Siz parmak hesabı yapıyorsunuz ama öğretmenler heyecanla,
umutla, çocuklarına, evlerine ekmek götürmek, öğrencilerine ve
okullarına kavuşmak için verdiğiniz sözleri tutmanızı
bekliyor.
Sayın Bakan, öğretmenlere atama sözü
verdiniz, tutun. Sınav yaptınız, görün. 67 bin açık var.
diyorsunuz, atayın, 1 öğretmen daha ölmesin. Ücretli
öğretmenlik diyerek, sözleşmeli öğretmenlik diyerek
oyalamayı bırakın. Bayram öncesi bu insanlara verin şu
müjdeyi, yapın bu atamaları. Bu insanlar okullarına,
öğretmenler öğrencilerine kavuşsun.
Arkadaşlar, kırgın öğretmenler
adına elimizden geldiğince bağırıyoruz ama sakın
unutmayın, gönül yarasından sakınmak gerek. Ki, yoktur cihanda
merhemi, elinden gelirse gönül yıkma, ki yıkık gönlün ahı
yıkar âlemi.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İrgil.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın
Başkanım, hatip AK PARTİ öğretmenlerle kedinin fareyle
oynadığı gibi oynadı. dedi. Öğretmenleri fareye
benzetti; onun için öğretmenlerden özür dilemeye davet ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eski bir öğretmen
olarak söylüyor Sayın Başkan.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Hem ben öğretmenim hem
de eşim öğretmen. Bu cümleye kırıldım.
BAŞKAN Evet, tutanaklara geçmiştir sizin
söylediğiniz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Cevap verebilir
miyim?
BAŞKAN Sayın İrgil
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
öğretmen sanırım matematik öğretmeni çünkü edebiyatta,
Türkçede, deyimler sözlüğünde Kedinin fareyle oynaması. diye bir
deyim var. Bunu ortalama her Türk vatandaşı bilir, keşke
öğretmenimiz de bilseydi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İrgil.
Sizin açıklamanız da tutanağa
geçmiştir.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Ben matematik öğretmeni
değilim, tıp öğretim üyesiyim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Daha kötü Hocam,
işte!
ERKAN AKÇAY (Manisa) O zaman daha vahim!
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Öğretmenler için
öncelikle özür dilemesini bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İrgil hangi niyetle o
cümleyi söylediğini ifade etti.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Zühal Topcu, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Topcu. (MHP
sıralarından alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, söylenen sözlerin nereye gideceğine
yönelik olarak, konuşmaların hangi anlamlara yol açacağına
mal olacağı konusu üzerinde durmak gerekiyor çünkü bu grup önerisine
temel oluşturan aslında Meclis Başkanının özellikle
laiklik konusunda sarf ettiği sözleri olmuştur. Bunun için diyoruz ki
mutlaka ve mutlaka konuşmalara ve bu konuşmaların nereye varacağı
konusuna dikkat etmek gerekmektedir. Bunun için bu ifadenin, Meclis
Başkanının sarf ettiği ifadenin de doğru
olmadığını biz buradan da vurgulamak istiyoruz. Bu bir
hatadır, Türkiyeyi bir başka yere sürükleyebilecek, istismara vesile
olabilecek ortamların yaratılmaması gerekiyor. Özellikle
bugünlerde kardeşimizin dumura uğratılmaya
çalışıldığı, kırılganlığa yol
açılan bu ortamlarda herhangi bir ekstradan bu parçalanmayı, bu
kırılmayı azdıracak veya şiddetlendirecek söylemlere
dikkat etmek gerekmektedir. Altı boş, temellendirilmemiş
kavramlar üzerinden yapılan tartışmaların hem bireye hem de
toplumlara olumlu katkıları bulunmamaktadır.
Laikliğin ülkemizde tartışma konusu
yapılmaması gerekiyor artık aslında ama laiklik
kavramı altında birtakım tartışmaların gündeme
getirildiğine de hep birlikte şahitlik ediyoruz. Bu
tartışmaları da insanlar kendi tercihlerini onaylatmak için
kullanıyorlar, özellikle ötekileştirme aracı olarak da
kullanılıyor, bu tartışmaların temelinde onlar da
yatmaktadır. Bazı konular bilgi ve uzmanlık gerektirir ama
ağzı olanın her konuda konuştuğunu da görmekteyiz.
Şunun bilinmesi gerekiyor ki: Din insanlığın en önemli
kurumlarından birisidir. Laiklik demokrasinin vazgeçilmez
şartıdır ve din ve vicdan hürriyetinin de teminatıdır,
bunu herkesin bilmesi gerekiyor. Laikliğin din düşmanlığı
olduğu şeklindeki bozulmuş anlamların
kullanılması da son derece hatalı ve yanlış
kullanımlardır. Yani laiklik her türlü din ve inanç
mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dinî kanaatlerini
açıklayıp bu doğrultuda yaşamalarını, ancak inançsız
insanların da hayatlarını tanzim etmelerini
sağladığının garantisidir. Bu bakımdan laiklik,
özgürlük ve toplumsal barış ilkesinin de başında
gelmektedir. Devletin laikliğiyle bireyin dindarlığı da
hiçbir zaman çelişen bir durum arz etmemektedir. Ancak bugün önemli bir
sorunla karşı karşıyayız, bu da, dünyanın ve
toplumların dünyevileşmeye başladığıdır.
Bunun için hayatlar dünyevileşmeye başlamıştır yani
ahlak eksenli bakış tarzı alanı terk etmeye
başlamış, ibadet boyutu ve dünyasal yaşam boyutu keskin olarak
birbirinden ayrılmaya başlamış ve her şey
yüzeyselleşmeye başlamıştır ve bunun temeli de bu
ikilemlerden çıkamayışımız olmuştur;
insanların hep tercihlere zorlanmaları olmuştur ve bir
doğru yolu, orta yolu bulamayışımız olmuştur. Ya
dindar nesil yetiştirdik ya kindar nesil, ya ona yönelen nesil ya bu
tarafa yönelen nesil şeklinde sürekli olarak ya inançlı nesil ya
inançsız nesil ifadeleriyle mutlaka ve mutlaka taraftar bulma yönünde
böyle bir ikilem yaratarak insanları kutuplaşmaya da ittik bu ana
kadar. Özellikle toplumun huzuru bozuldu, ikiyüzlülük arttı. Bunların
da özellikle 2002den bu yana son on dört yılda arttığına
hep birlikte şahitlik ediyoruz. Özellikle değerlerimizin
yıprandığına şahitlik ediyoruz ve değerlerimizi
unuttuk ve yetiştirdiğimiz gençlerin de değerlerden ne kadar
uzaklaştığına da hepimiz şahitlik ediyoruz çünkü bu
konuda kullandığımız dil bile hatalı ve
sakıncalı. İnsan kalitemizin ne durumda olduğunu -hepimizin
çocukları var, hepimizin çocukları eğitim alıyor
karşı karşıya kaldığımız bu ortamlar
bile içinde bulunduğumuz durumu yansıtıyor.
Değerler dedik, özellikle insanları bir
arada tutan kültürlerin yapı taşları olarak alıyoruz
bunları. Kültürü şekillendiriyor, ayakta tutuyor, bizi biz yapan
değerler. Değerlerimiz ahlaki, kültürel, ruhsal, toplumsal ve
bireysel alana ilişkin duyarlılık geliştirmeyi ve
bunların içselleştirilmesini içeriyor. Sevgi, cesaret, dostluk,
yardımlaşma, inanç, temizlik, saygı, doğruluk, nezaket ve benzerleri,
bütün hepsi, işte, bu toplumsal değerler olarak ifade
edebileceğimiz başlığın altında yer alıyor
ve bu açıdan baktığımızda, eğitimin özellikle bu
değerler açısından nasıl bir durum arz ettiğine
baktığımızda, inanın işin içler açısı
olduğuna şahitlik ediyoruz. Çocuklarımıza öğretilmesi
gereken en önemli değerler; doğruluk, dürüstlük, adalet, saygı,
sevgi ve tasarrufken, on dört yıllık AKP hükûmetlerinin
yaptıkları ile söylediklerinin bir olmadığını
görebiliyoruz. Kitaplarda tasarruftan, israftan bahsedilirken özellikle
iktidarın israf saraylara milyarlar aktardığına hep
birlikte şahitlik ettik. Dürüstlük ve adalet denilmiş ama torpilin
ve adam kayırmacılığın hâkim olmadığı
tek bir alanın kalmadığına da hep birlikte şahitlik
ettik. Doğruluk, saygı denildi ama on dört yıllık iktidar
dönemlerinde söylenmedik yalan ve iftiranın da kalmadığına
şahitlik ettik. O zaman diyoruz ki: Neler yaptınız, neler?
Millî değerleri tartışmaya
açtınız bu on dört yıllık iktidarınız döneminde
ve bunlar önemsizleştirilmeye çalışıldı. Millî
şahsiyetlerin, millî günlerin, millî bayramların içleri
boşaltıldı. Hâlbuki millete aidiyet duygusunu veren bu millî
değerler ve bu millî bayramlardı, kahramanlardı aynı
zamanda. 23 Nisanı, 19 Mayısı, bunları terör diyerek
kutlamazken ama bir bakıldı düğün dernekler kuruldu, ihmal edilmedi
bunlar. Terör dağlardan şehirlere indi ve yüzlerce
vatandaşımız teröre kurban edildi.
Öğretmenlerini döven, uyuşturucu ve alkol
kullanan, töre cinayetlerini hafife alan, her türlü tacizin
artışıyla ilgili eleştirileri bile düşmanca kabul
eden, düzeltmek yerine kamplaştıranlar işte bu Adalet ve
Kalkınma Partisinin on dört yıllık iktidarı olmuştur.
Özellikle, on dört yılda çocuk suçlularının
arttığını görüyoruz. Suça sürüklenen 1 milyon çocuktan
bahsediliyor, okullardan her gün taciz haberleri geliyor. Terör, çocukları
esir aldı. İşte, son yapılan bir araştırmaya
göre, öğretmenlerin yüzde 41,4ü öğrenci veya velilerin
şiddetine maruz kalıyor ve şiddet o kadar çok çeşitlendi ki
sözlü, psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet olmak üzere gerçekten
aldı başını gidiyor. Uluslararası endekslere
baktığımızda, inanın, Demokrasi Dönüşüm Raporuna
bakıldığında Türkiye 2016 yılında 129 ülke
arasında 23üncü sırada, Demokrasi Endeksi Raporuna göre 167 ülke
arasında 98inci sırada, Dünya Yaratıcılık Endeksinde
139 ülke arasında 88inci sırada ve Hoşgörü Endeksinde 123üncü
sırada ülkemiz, Toplumsal İlerleme Endeksinde 133 ülke arasında
58inci sırada, Özgür ve Özgür Olmayan Ülke Sıralamasında
kısmen özgür ülkeler arasında. Ekonomik özgürlüklere
baktığınızda, yine sıralamanın gerçekten
yarıdan aşağıya olduğunu görebiliyoruz. Basın
özgürlüğünde de aynı sıralarda olduğuna hep birlikte
şahitlik ediyoruz buralarda. O zaman soruyoruz: Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarı bu on dört yılda ayrıştırmadan,
kutuplaştırmadan, özellikle gençliği ve toplumu ikiye bölmekten
ve birbirine düşman etmekten başka ne işe
yaramıştır, eğitimde özellikle? Eğitimin bu hâlini
dikkate aldığımızda çok daha net olarak bu durum herkesin
gözlerinin önüne serilmektedir.
Teşekkür ediyoruz dinlediğiniz için. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topcu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Mithat
Sancar, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
laik sistemin ve laik eğitimin örselenmesi ve bunun toplumda
yaratacağı sorunların araştırılması, tespit
edilmesi, uygun çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması talebi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu önerinin lehinde
konuşacağımızı belirtmiştik.
Türkiye'de laiklik meselesi uzun zamandır,
neredeyse cumhuriyetin başından beri çeşitli açılardan
tartışılıyor. Son aktüel sebep ise Meclis Başkanı
Sayın İsmail Kahramanın Anayasada laiklik kavramı yer
almamalıdır. şeklindeki açıklamasından sonra ortaya
çıktı. Bunun üzerine Başbakan Sayın Davutoğlu bu
görüşe katılmadığını, anayasada laikliğin
yer alacağını ama bunun otoriter değil özgürlükçü laiklik
olacağını söyledi. Şimdi, tabii, burada terimlerin ne
anlama geldiğini fazlaca açıklamış olmuyor Sayın
Başbakan ve sonrasında yine söz alan, açıklamalar yapan AKP
temsilcileri, Hükûmet temsilcileri.
Özgürlükçü laiklik kavramı esasen yeni
değil Türkiyede, çeşitli çevrelerde özellikle sol sosyalist
çevrelerde, demokrat çevrelerde zaten kullanılan bir kavram. Bizim de
parti olarak programımızda ve seçim bildirgesinde yer verdiğimiz
bir kavramdır. Gerçekten özgürlükçü laiklik denince ne anlaşılıyor?
Ne anlaşılması gerekiyor? Sayın Başbakan ve AKP bundan
ne anlıyor, ne kastediyorlar, onları biraz açalım isterseniz.
Şimdi laiklik, eğer özgürlükçü
sıfatıyla birlikte anılacaksa vazgeçilmez 3 temel unsuru
vardır, 3 temel ilkeye dayanır laiklik kavramı. Bunlardan ilki
din, vicdan ve düşünce özgürlüğüdür. Laikliğin ortaya
çıkışının da temelidir bu. Mezhep
çatışmalarına, inanç savaşlarına son vermek için,
inançlar üzerindeki baskıların, her türlü siyasal, toplumsal baskının
sona erdirilmesi amacıyla din ve vicdan özgürlüğü mücadelesi
yürütülmüş ve bu sonunda bildirgelere, anayasalara girmiştir. Din ve
vicdan özgürlüğü, insan hakları gelişim tarihinin de en önemli
dönüm noktalarındandır, hatta diyebiliriz ki insan hakları
bildirgelerine giden yolu açan mücadele din ve vicdan özgürlüğü mücadelesi
olmuştur. Dolayısıyla, özgürlük temelinde bir tanımlama
yapacaksanız, öncelikle, mutlaka din ve vicdan özgürlüğünü eksiksiz
tanımanız gerekiyor.
İkincisi, laiklik kavramının ikinci
temel unsuru, vatandaşların yalnızca dinî inançları
temelinde değil, aynı zamanda ateizm, agnostisizm başta olmak
üzere, düşünce ya da felsefi tercihleri doğrultusunda da eşit
haklara sahip olması ve bu çerçevede devletten kaynaklı
ayrımcılığa maruz kalmamasıdır. Bu da son derece
önemli çünkü laikliğin vazgeçilmez diğer unsuru eşitliktir.
Bütün inançlar, inananlar, farklı inançlar ve inanmayanlar arasında
kamu otoritelerinin ayrım yapma yasağıdır; bütün felsefi
inançlara, dinî inançlara eşit mesafede davranması, eşit haklar
tanımasıdır. Özgürlükçü laikliğin bu iki kavram üzerine, bu
iki unsur üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Yani, mutlaka özgürlük ve
mutlaka eşitlik olmalıdır bu anlayışta. Bundan
saptığınız takdirde ne laik olabilirsiniz ne de özgürlükçü
olabilirsiniz.
Şüphesiz bir üçüncü unsur daha vardır, o
da devlet ile inançlar arasında karşılıklı
özerkliğin güvence altına alınmasıdır yani devletin
inançlara karışmaması, inançların da devlet işlerinde
bir rol oynamasının önlenmesidir. Karşılıklı
özerklik devlet ile inançlar birbirlerinden özerk olmalıdırlar.
Peki, bunlara baktığımızda,
gerçekten Sayın Başbakanın ya da eski Başbakanın,
Sayın Davutoğlunun söylediği gibi AKP özgürlükçü laikliği
mi savunuyor? Bugüne kadarki icraatlarına baktığımızda,
aslında hiç de özgürlükçü bir laikliği
savunmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Laikliği
de savunmuyor, özgürlükçülüğü de savunmuyor. Uygulamaları laiklikle
de uyumlu değil, özgürlükçülüğe de uyumlu değil yani hem
laikliğe hem özgürlükçülüğe aykırı pratikler,
sayısız örneklerle karşımızda duruyor. Bunun en
açık örneğini eğitim sisteminde görebiliriz. Aslında
otoriter laiklik diye bir uygulamanın olduğunu biliyoruz. Burada
devletin imkanları kullanılarak bir dinin yorumunun topluma
dayatılması uygulamasıdır, anlayışıdır.
Bu açıdan cumhuriyet tarihi boyunca laiklik adı altında
yapılan pek çok özgürlükçülüğe ve laikliğe aykırı
uygulamanın olduğunu da biliyoruz. Ancak, AKP bu otoriter laiklik
anlayışını reddettiğini iddia ederken aslında
başka bir şey yapmıştır, devletin
kurumlarını ele geçirdikçe devleti kullanarak dinin belli bir
yorumunu, bir mezhebinin belli bir yorumunu hâkim kılmaya
çalışmıştır, hem devlet kurumlarına hem de
topluma sindirmeye çalışmıştır, yedirmeye
çalışmıştır. Bütün devlet kurumları bu temelde
yeniden düzenlenmiş, yeniden kadrolarla âdeta işgal edilmiştir.
Üniversitelere baktığınızda, diğer eğitim
kurumlarına da baktığınızda öğretim üyesi
alımından öğretmen alımına, müdürlerin tayininden
rektör seçimine kadar cemaatlerle mensubiyetin esas
alındığını, bu ölçütün temel
alındığını görürsünüz ama her cemaate değil, o
dönemde iktidara yakın olduğuna inanılan, iktidara hizmet
edeceği düşünülen cemaatlere kontenjanlar tahsis edilmiştir.
Bunların da hepsi belli bir mezhep temelinde, belli bir inanç çerçevesi
temelinde şekillendirilmiş, uygulanmıştır. Zaten
Dindar nesiller yetiştireceğiz. denilirken de hedeflenen,
eğitim kurumlarının bu Sünni-Hanefi inanç doğrultusunda
yeniden dizayn edilmesidir. En büyük ayrımcılığı
yaşayanlar bu çerçevede Aleviler olmuştur. Alevilere sistemli
baskı ve ayrımcılık uygulamaları her zaman her düzeyde
var olmuştur.
Bakın, zorunlu din dersi gibi 12 Eylül
cuntasının getirdiği bir uygulamayı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarına ve Danıştayın
çeşitli hükümlerine rağmen sürdürmekte kararlı davranıyor
AKP hükûmetleri; oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok açık ve
net bir şekilde zorunlu din dersinin din ve vicdan özgürlüğüne
aykırı olduğunu söylemişti. En son verdiği Mansur
Yalçın ve Diğerleri ile Türkiye kararında da, yine bunun altını
çizmiştir. Diyor ki bu kararında: Dinler arası eşitlik ve
ayrımcılık yasağı temel ilkelerdendir. Kültürel
çoğulculuğa saygılı bir din eğitimi mecburiyeti
vardır. Irkçılığa ve hoşgörüsüzlüğe
karşı Avrupa Komisyonunun raporları da bu
doğrultudadır. Ailelerin inançlarına saygı gösterilme
hakkının altı çizilmelidir. Bu çerçevede eğitim
müfredatında değişiklik yapıldığı iddia
edilse bile, aslolan, hâlâ Sünni bakış açısının bu
müfredatta baskın olmasıdır, belirleyici olmasıdır.
Sünniliğin başka yorumlarına, başka dinlere ait bilgilere,
ateizme ve diğer felsefi, vicdani inançlara da hiçbir şekilde bu
derslerde yer verilmemektedir.
Sevgili milletvekilleri, burada hedeflenen
şeyin tekçilik olduğu ortadadır. Her alanda tekçiliği
savunursanız, şüphesiz, laiklik alanında da aynı yola
girersiniz. Tek dil, tek inanç, tek mezhep, tek parti, bu böyle gidiyor.
Şimdi, toplumu mezhep temelinde bölmenin siyasal çıkar getirdiği
inancı hâkim olduğundan bu yana da toplumu bu eksende
kutuplaştıracak bütün politikalara sınırsız, rahat
rahat başvurabilmektedir. Oysa çoğulcu bir toplumun, inançları,
kültürleri, etnik kimlikleri farklı farklı toplulukların bir
arada yaşadığı bir toplumun güvencesi demokrasidir,
özgürlüktür, eşitliktir. Buradan ayrıldığınız
zaman çok büyük sorunlar yaratırsınız. Bu yoldan
ayrılınmaması temennisiyle sizleri saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Burhanettin Uysal, Karabük Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Uysal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; CHPnin laik sistemin ve laik
eğitimin örselenmesi ve bunun toplumda yaratacağı
sorunların araştırılması, tespit edilmesi ve uygun
çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesiyle ilgili önerinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ olarak, sürekli, laiklikle bir
sorunumuzun olmadığı her ortamda partimizin liderleri
tarafından, yöneticileri tarafından defalarca belirtilmiş olmasına
rağmen belirli aralıklarla, temcit pilavı gibi, sürekli olarak
AK PARTİnin laiklik karşıtı tutumlar içerisinde
olduğu belirtilmektedir. Ama cumhuriyetin kurulduğu günden bu tarafa,
AK PARTİnin iktidara gelmesinden bu tarafa AK PARTİ öncesiyle AK PARTİ
dönemini mukayese ettiğimiz zaman AK PARTİ iktidarı döneminde
toplumda -huzurun- laiklik karşıtı gösteri, vatandaşın
huzursuzluğunun en aza indiğine siz de şahitlik edeceksiniz.
1980 ihtilaliyle birlikte zorunlu din dersinin
okutulması gündeme gelmiş. Ne zaman AK PARTİ olarak
Anayasayı değiştirelim. dediğimiz zaman buna en fazla
karşı çıkan muhalefet olmuştur. Millî eğitim sistemi
içerisinde zorunlu din dersi de okutulmuyor, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
okutuluyor, sadece bir mezhep öğretilmiyor, bütün dinlerin öğretileri
tüm gençlere anlatılmaya çalışılıyor. Ama Türkiye'de
yaşayan nüfusun yüzde 99u Müslüman olarak kabul ediliyorsa ve İslam,
kültürümüzün bir parçasıysa millî eğitim sistemi içerisinde Türk
kültürünü oluşturan İslam dinini anlatmaktan daha güzel ne olabilir?
İslam diniyle birlikte tek dinli dinlerden tutunuz da diğer
akımlara kadar hepsi anlatılmaktadır. Bunun çok fazla
tartışılmasının Türk millî eğitim sistemine veya
örf ve âdetlerimize ne katkısı olacağını merak
ediyorum.
Benden önceki konuşmacı arkadaşlar
sadece bir mezhebin, bir dinin anlatıldığını ve millî
eğitim sisteminde özellikle öğretmen atamalarında tek bir cemaat
mensuplarının atandığını ve bunun da
laikliğe aykırı olduğunu söylüyor.
Şimdi, mevcut sistemde, merkezî yerleştirmeyle
yapılan öğretmen atamalarında bir cemaate mensup insanların
atamasını nasıl gerçekleştireceğiz? Üniversitelerde
araştırma görevlilerini, öğretim üyelerini seçerken laik sistemi
yıkmak adına burada nasıl bir tercihte bulunacağız?
ALES sınavına girip 70 ve üzeri almayan bir araştırma
görevlisinin, hangi cemaate mensup olursa olsun öğretim üyesi,
araştırma görevlisi, öğretim görevlisi olma şansı var
mı?
Bizim burada top çevirerek medeni toplumlarla
yarışma şansımız yok. AK PARTİnin laikliğe
karşı her türlü eylemlere karşı olduğunu belirtiyoruz.
Bizim burada Meclis olarak yapacağımız tek bir şey var.
Gelecek nesillerimizi, çocuklarımızı daha iyi nasıl
yetiştiririz, onlar dünyayla nasıl rekabet edebilir, bunun
ayrıntılarını konuşmamız gerekiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ee, on dört senedir
neredesiniz? PISA sonuçlarına hiç bakmıyor musunuz on dört senedir?
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) On dört
yılın sonuçlarına
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Neredesiniz ya? 5
yaşındaki çocuklar 20 yaşına geldi ya!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Ya sen devam et,
devam et. Sayın Uysal, devam et sen, muhatap alma onu.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Evet, evet
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 5 yaşındaki çocuk
20 yaşına geldi. PISA sonuçlarını görmüyor musunuz?
Nasıl eğitim, nasıl öğretim bu?
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Ama ben size bir
Çin atasözüyle karşılık vermek istiyorum. Eğer bir yıl
sonrasını düşünüyorsanız pirinç ekin, on yıl
sonrasını düşünüyorsanız fidan dikin, ağaç dikin, yüz
yıl sonrasını düşünüyorsanız insan yetiştirin.
Demek ki bizim on dört yıl içerisinde bir insanı, bir toplumu
değiştirmemiz söz konusu değildir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya toplumu
değiştirmeyin ya, insanlar eğitilsin. Doğru eğitin.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Biz, bizden
önceki, bize teslim edilen bu toplumda rehabilite çalışmaları
yapıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunun için yüz yıl
beklemeye gerek yok, beş yıl yeter.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Toplumun
gereklerine, ihtiyaçlarına göre insanları eğitmeye
çalışıyoruz. Her şeyden de önemlisi, devletimiz ile milletimiz
arasında uyumu sağlamaya çalışıyoruz. Laikliğin
temeli nedir? Devlet ile din ilişkilerinin düzenlenmesidir yani devletin
dinî inanışlara müdahale etmemesidir. Ama bugüne kadar hep birlikte
yaşamadık mı? Devlet dini hep düzenleme, müdahale etme ihtiyacını
duydu. Ne çabuk unuttuk üniversite kapılarında ağlayan gençleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz etmiyor musunuz
şimdi ya? Diyanet İşleri Başkanına cüppe giydirip
gezdirmiyor musunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz devam edin Hocam.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hocam,
CHPlilerin laiklik anlayışına karşıyız.
Talibanın din anlayışına karşıyız.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Hocam, bir de ben
anlatayım, müsaade et yani.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu mudur din? Bu mudur din?
BAŞKAN Sayın Uysal, siz Genel Kurula
hitap edin efendim.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Ya, CHPnin
laiklik anlayışına karşıyız kardeşim, bu
kadar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya Metin, benden Müslüman
olsan anlayacağım da
BAŞKAN Sayın Uysal, Genel Kurula hitap
edin lütfen.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Şimdi,
burada ortak bir dili, ortak bir aklı oluşturmamız lazım.
Ben senden daha laikim, sen benden daha laiksin.le bir yere gitmemiz mümkün
değil. Hepimiz bu geminin içerisindeyiz. Biz insan yetiştirme gayreti
içerisindeyiz. AK PARTİ iktidara gelene kadar yüz binlerce öğrencinin
üniversite kapılarında kaldığını,
İmam-hatip okullarına karşıyız. derken, bununla
birlikte mesleki ve teknik eğitimi körelttiğimizi ve bugün hâlâ
sanayiye gittiğimiz zaman mesleki ve teknik eğitim alanında
yetişmiş eleman ihtiyacının had safhada olduğunu
göreceksiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İmam-hatip
açacağınıza mesleki eğitim açın.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Ama o zaman bizim
konuşmamıza gerek yok ki, her şeyi sen anlat buradan yani, biz
de dinleyelim, altına imza atalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, anlatırım.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) - Madem
demokrasiden bahsediyoruz, madem hoşgörüden bahsediyoruz, müsaade edin,
biz de görüşümüzü anlatalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) E hoşgörülü
davranıyorum ben de zaten. Buyurun.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın
Uysal, takılma onlara. Bunlar alışmışlar otoriter
laikçilik anlayışına, aynısını devam ettirmek
istiyorlar.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) - Müsaade edin, biz
de anlatalım. Biz sizi saygı ve sevgi içerisinde dinliyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben de saygı ve sevgi
içerisinde sizi dinliyorum, hiç sıkıntı yok.
BURHANETTİN UYSAL (Devamla) Evet, çok
teşekkür ediyorum.
Evet, bizden önce yaşanılan laiklikle
ilgili sorunların AK PARTİ döneminde tek tek çözüldüğü, her ne
kadar Cumhuriyet Halk Partisi laikliğin örselendiğini ifade etse de
AK PARTİ iktidarı döneminde toplum ile devlet arasında bir
uzlaşma sağlanmış, üniversite kapılarından
başörtülü öğrencilerimiz rahatça girer çıkar olmuştur.
Bizim için burada önemli olan insandır,
bireydir. Biz insanı yaşatacağız ki devlet
yaşasın. Şimdiye kadar tek bir mücadele vardı, devlet
yaşasındı, bireyler yaşamasındı ama AK PARTİ
iktidarıyla bunların tamamı değişti ve bundan sonraki
günlerin de daha güzel olacağı kanaatiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, araştırma önergesiyle ilgili grup önerisinin
aleyhinde olduğumu tekrar belirtiyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Oktay Vural, söz talebiniz var.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
2007 yılından bu yana yürütmüş olduğu Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilliği görevinden ayrılarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu milletvekili olarak çalışmalarını ve
hizmetlerini sürdürme kararı aldığına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2007 yılından bu yana şerefle yürütmüş
olduğum Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilliği
görevinden ayrılarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekili olarak
çalışmalarımı ve hizmetlerimi sürdürme kararı
almış bulunmaktayım.
Bu zamana kadar grup başkan vekili
sıfatıyla, özellikle de 1 Kasım seçimlerinden sonra 26ncı
Dönem süresince görev yaptığımız bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında parlamenter demokrasinin etkin ve verimli
yürütülmesi konusunda çalışma yürüttüğümüz, başta Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekili arkadaşlarıma, Sayın Meclis
Başkanına, Sayın Başkanım, şahsınızda
bütün Meclis başkan vekillerine, değerli Divan üyelerine ve
partilerin değerli grup başkan vekilleri ile milletvekillerine, kavas
arkadaşlara, stenograflara, Meclis çalışanlarına
teşekkür ediyorum. Bundan sonra da çalışmalarda birlikte
olacağız.
Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
1.- Sayıştay
Başkanlığına Seçim (S.Sayısı :401) (x)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 13 ve
16ncı maddeleri ile İç Tüzük'ün 150nci maddesi hükmü uyarınca
Sayıştay Başkanlığı için gizli oyla seçim
yapılacaktır.
Sayıştay
Başkanı ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunca Sayıştay
Başkanlığı için belirlenen 2 adayın adları oy
pusulası şeklinde düzenlenerek Başkanlıkça
bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı
mevcut olmak şartıyla, seçimde, 2 adaydan oylamada mevcudun salt
çoğunluğunun oyunu alan aday Sayıştay
Başkanlığına seçilmiş olacaktır.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını bilginize sunuyorum: Herhangi bir
tereddüde mahal vermemek için, komisyon ve Hükûmet sıralarında yer
alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan
başlayarak Denizli'ye kadar, Denizli dâhil ve Diyarbakır'dan
başlayarak İstanbul'a kadar, İstanbul dâhil; Hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak Mardine kadar,
Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar, Zonguldak dâhil,
adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve
kendisine mühürlü oy pusulası ve bir zarf verecektir.
Adını ad defterine işaretlettiren ve
mühürlü oy pusulasını alan sayın üye, oy vereceği
adayın isminin karşısındaki kareyi çarpı
işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak
Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna
atacaktır.
Aynı zarftan birden çok oy pusulası
çıkması hâlinde, bu oy pusulalarının tamamı ile birden
fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz
sayılacaktır.
Ayrıca, oy pusulalarında, oyun kime ait
olduğunu belirleyecek bir işaret, imza, karalama gibi durumlarda da
oy geçersiz sayılacaktır. Geçerli oy hiçbir surette işaret
taşımayacaktır.
Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler
konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.
Oy pusulaları ve zarfları sayın kâtip
üyeye verilsin.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme
suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim.
Mehmet Habib Soluk, Sivas? Yok.
Hasan Karal, Rize? Yok.
Serkan Bayram, Erzincan? Yok.
Nuri Okutan, Isparta? Yok.
Yeni milletvekilleri çok çabuk tecrübe
kazanmış (!)
Nihat Yeşil, Ankara? Yok.
İsmail Ok, Balıkesir? Yok.
İbrahim Halil Yıldız,
Şanlıurfa? Burada.
İsmail Emrah Karayel, Kayseri? Burada.
Dursun Çiçek, İstanbul? Yok.
Cahit Özkan, Denizli? Burada.
Meral Danış Beştaş, Adana? Yok.
Necip Kalkan, İzmir? Burada.
Haluk ipek, Amasya? Burada.
5 kişilik Tasnif Komisyonunu belirleme
işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif Komisyonu üyeleri oylama işleminin
ardından Komisyon sırasındaki yerlerini alacaklardır.
Sayın kâtip üyeler lütfen yerlerini
alsınlar.
Sayın milletvekilleri, oylamaya Adana ilinden
başlayacağız.
İsimleri okutuyorum.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Olmadığını görüyorum.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif Komisyonu üyeleri yerlerini
almışlardır.
Oy kupalarını Tasnif Komisyonu üyelerine
teslim edelim.
Tasnif işlemi başlamıştır.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Sayıştay Başkanlığı için yapılan seçime ait
tasnif komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sayıştay Başkanlığı
için yapılan seçime 300 üye katılmış, kullanılan
oyların dağılımı aşağıda
gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Haluk
İpek Necip
Kalkan İbrahim
Halil Yıldız
Amasya İzmir Şanlıurfa
İsmail
Emrah Karayel Cahit
Özkan
Kayseri Denizli
Seyit Ahmet Baş 273
Ahmet Tezcan 7
Boş 15
Geçersiz 5
Toplam 300
BAŞKAN Buna göre, toplantıya
katılanların salt çoğunluğunun oyunu alan Sayın Seyit
Ahmet Baş Sayıştay Başkanlığına
seçilmiştir.
Hayırlı olmasını diliyorum,
Sayın Seyit Ahmet Başa yeni görevinde başarılar diliyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 387)
(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Geçen birleşimde sisteme giren sayın
üyelerden başlayarak soru-cevap işlemini başlatıyorum.
Sayın Ağbaba? Yok.
Sayın Gürer
Buyurunuz Sayın Gürer, mikrofonunuzu
açıyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, işitme engellilerin bulundukları yerde rapor alarak
askerlikten muaf olmaları yönünde işlem
yapılmadığı, farklı hastaneleri gezmek zorunda
kaldığı yönünde bir şikâyetleri var. Bu anlamda
çalışma yapılmasını talep ediyorlar. Yani işitme
engelliler, kendilerinin muaf tutulmasıyla ilgili gidecekleri hastanelerin
farklı yerlerde olmasından dolayı sorun
yaşadıklarını ifade ediyorlar. Bu konuyu
değerlendirmenize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
Buyurun.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, aynı seçim bölgesinden
olduğumuz için, ben, size Kocaeline dair bir soru sormak istiyorum.
Kocaeli ili Darıca ilçesi Emek Mahallesinde
382 bin metrekarelik alan Termal Grup isimli bir firmaya satıldı. Bu
alan için belediye meclisinde yapılan plan değişikliğiyle,
kamu arazisi ederinin çok altında bir fiyata bir şahsa devredilmek
istenmektedir. Özellikle deprem bölgesi olan bizim bölgemizde, Kocaelinde 5 kat
bile zor verilirken bu alana 35 kat verilmektedir. 576 bin metrekare
inşaat alanı 920 bin metrekareye çıkarılmaktadır, bu
da Darıcada artı 30 bin insan daha demektir, yaşamın
zorlaşması ve altyapıların yetersiz kalması demektir.
Ayrıca, arazinin satıldığı
Termal Grup, Cumhurbaşkanının eski danışmanı bir
milletvekiliyle de ilişkilendirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bununla
ilgili bilgi rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
Buyurunuz Sayın Yalım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Silahlı Kuvvetlerin,
özellikle doğuda görev yapan uzmanlarımız olsun,
komutanlarımızın, astsubaylarımızın,
yüzbaşı, binbaşı, bütün rütbeli askerlerimizin, bütün komutanlarımızın
doğuda yaptıkları görev süresi boyunca daha fazla maaş
almaları için, 2 hatta 3 kat fazla maaş almaları için gerekli
önlemi, gerekli değişimleri yapmanızı ve aynı zamanda
yaptığı görev süresi içinde rütbe alınma süresinin de
kısaltılmasıyla ilgili bir değişiklik
yapılmasını arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Suriye savaşı ve AKPnin
yanlış Orta Doğu politikaları nedeniyle
esnafımız, çiftçimiz ve çalışanlarımız zor günler
geçirmektedir. Açıklanan veriler ekonomimizin, maalesef, gittikçe daha
kötü bir sürece girdiğini de göstermektedir. Kredi kartı
borçları, kapanan şirketler, borç batağındaki
esnafımız zor günler yaşamaktadır. Hatay ilimiz de
esnafı, çiftçisi ve halkıyla zor günler yaşayan kentlerimizin
başında gelmektedir. Hatay ilimizde, Suriye savaşının
başladığı tarihten bugüne kadar kaç şirket
kapanmıştır, bu sürede açılan ve kapanan şirket
sayısı nedir? Hatay ilinin özel durumu gözetildiğinde, ekonomik
zorluklar yaşayan şirketlere bir destek sunulması mutlak suretle
gereklidir. Hükûmet, bu amaçla bir yardım projesi gündeme almayı
düşünmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Arslan
Daha sonra da Sayın Özdişe söz
vereceğim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan,
şimdiye kadar Suriyeden Türkiyeye gelen kaç göçmen olmuştur? Bunların
nerede, ne şekilde oturdukları tespit edilmiş midir?
Bunların okul durumları ne şekilde yürütülmektedir? Eğitim
durumları ne şekilde yürütülmektedir? Ayrıca, üniversiteye
girecek olan bu çocukların üniversite sınavına girmeleri
şeklinde bir çalışma var mıdır, yoksa bu Suriyeli
çocukların, gençlerin üniversiteye girişleri sınavsız
olarak mı yapılmaktadır? Onu sormak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adanada elektrik kesintileri halkı yine
perişan ediyor. Aşırı sıcak havalarda bir kentin
şehir merkezinin çoğunda elektrik kesilir mi? Kaçak elektriğin
bedelini bile ödeyen halk, elektrik hizmetine kesintisiz ulaşmak istiyor.
İlgili firmalar nezdinde ne gibi çalışmalarınız
olacak? Yoksa Adanalılar her zamanki gibi yanmaya devam mı edecek?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür ederim
Başkanım.
Değerli Bakanım, seçim bölgem Erzurumda
askeriyeye ait, Hazineden tahsisli araziler atıl durumda bulunmakta, buna
karşı belediyeler de şehircilik açısından bu arsalarla
ilgili talepte bulunmuşlardır. Bugüne kadar somut bir sonuç
alınmamıştır. Somut bir örnek istersek: Erzurum Yakutiyede
taş ambarlar, Erzurum Aziziye Ilıcada ulaştırma taburuna
ait 3 milyon metrekarelik bir arsa boş durmaktadır. Eğer bu
arsaların belediyelere tahsisi konusunda yardımcı olabilirseniz
önemli projeler gerçekleştirilebilecektir. Konuyla ilgili düşüncenizi
soruyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bütün kademelerindeki üst rütbelilerin, alt rütbelilerin hepsinin
kullanmış oldukları birtakım sosyal tesisler var, dinlenme
yerleri var. Yaklaşık 100 binin üzerinde emekli astsubay var ve aktif
olan astsubaylar var. Kendilerinin, subay orduevlerinden, subay tatil
beldelerinden faydalanamadıklarıyla ilgili ciddi
sıkıntıları, talepleri ve ihtiyaçları var. Özellikle,
bu 2016 yılında hâlâ böyle bir kategorileşmenin
yapılmış olması bana göre çok sakıncalı. Dileyen
herkes istediği tesisleri kullanabilmeli ve onlar bunlardan
faydalanabilmelidir. Emekli astsubaylar ve aktif çalışan astsubayların
da bu tesislerden faydalanmasıyla ilgili bir çalışma var
mıdır, yok mudur öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Cevaplar için Hükûmete söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sorularıyla katkı sağlayan
değerli milletvekili arkadaşlarımıza da özellikle
teşekkür ediyorum.
Sayın Gürerin ifade ettiği bu işitme
engellilerin farklı illerdeki hastanelerden rapor almasıyla ilgili
durum. Aslında askerliğe elverişsiz raporları askerî
hastanelerden alındığı için, pek çok noktada da, askerî
hastane her ilde bulunmadığı için böyle bir zorunluluk
oluşuyor. Yani problemin kaynağında askerliğe
elverişsizlik raporunun askeriye hastanelerinden alınma
zorunluluğu var. Bundan dolayı böyle bir
sıkıntının yaşandığını özellikle
ifade edebilirim.
Sayın Hürriyetin ifade ettiği konu,
Darıcadaki 382 dönüm
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, her yerde gelişmiş hastaneler var. Bu konuda bir düzenleme
yapmak faydalı olur.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Şimdi, tabii, biliyorsunuz, bu düzenlemeler tamamen yönetmelik
ve yönergeler ışığında yapıldığı
için şu anda böyle bir askerî hastanelerinden alınma zorunluluğu
var askerliğe elverişsizlik raporunun. Şimdi, bu noktada belki
önümüzdeki süreçte bir çalışma yapılabilir. Burada bazı
mahzurlar da olabiliyor zaman zaman, takdir edersiniz ki askerlik bizim için
çok çok önemli bir dönem. Burada istismara mümkün olduğu kadar kapalı
bir yapının sürmesi önemli. Bu açıdan bazı zorluklar var.
Yani önümüzdeki süreçte belki bu konuyla ilgili bir değerlendirme
yapılabilir.
Darıcadaki bu 382 dönümlük arazi kamu arazisi
değil, biliyorsunuz. O, daha önceden özel bir firmadan TMSFye geçen,
TMSFnin de sattığı bir arazi. Oradaki imar durumunun,
doğrusu, şu anda ne olduğunu bilmiyorum ama bu kadar büyük bir
alanın değerlendirilmesi, Darıcanın menfaatine
değerlendirilmesi önemlidir.
Sayın Yalımın, doğuda daha
fazla maaş alınması için gerekli düzenleme, rütbe
alınmasıyla ilgili gerekli düzenleme
Değerli arkadaşlar,
benim bilebildiğim kadarıyla bir asker görev süresinin bir
kısmını zaten doğuda geçirmek durumunda. Bu,
askerliğin zorunlu parçası. Bu noktada bir ilave maaş konusu
şu anda gündemimizde yok. Şu anda zaten var olan ek tazminatlar var.
Bu tazminatların dışında herhangi bir ek zam veya ek rütbe
şu anda gündemimizde yok, onu özellikle ifade etmek isterim.
Sayın Topalın sorusu: Hatayda kaç
şirket açıldı, kaç şirket kapandı? Takdir edersiniz
ki bunu benim bilmem mümkün değil ama arzu ederseniz bu konuyla ilgili
bilgi ilgili bakan arkadaşımız vasıtasıyla size
ulaştırılır.
Ancak, ben daha önceki Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığım dönemimde Hatayla ilgili çok önemli bir projeyi
başlatmıştım. Hatayda Türkiyenin en modern
mobilyacılar sitesinin şu anda inşaatı devam ediyor ve
yaklaşık 200 milyonun üzerinde sadece arazi, altyapı ve
üstyapı harcaması olacak. Habib-i Neccar Hazretlerinin memleketi olan
Hatayın mobilyada bir dünya markası hâline gelmesi için bu projeyi
başlatmıştık, şu anda proje de devam ediyor.
İnşallah, bu ve bunun gibi projelerle Hatayımız çok daha
iyi noktalara gelir.
Sayın Arslanın sorusu: Suriyeden
Türkiyeye gelen kaç kişi göçmen olmuştur? Doğrusu bu bilgi
bende yok ama şunu söyleyeyim: Şu anda -Millî Eğitim
Bakanımız da burada.- Suriyeden Türkiyeye gelen 350 binin üzerindeki
öğrenciye Millî Eğitim Bakanlığımız eğitim
vermekte ve bu sayının 600 bini, 650 bini geçmesi için de çok
yoğun bir hazırlık yürütülmekte. Bu noktada, biliyorsunuz,
Türkiyede 3 milyonun üzerinde mülteci var, bunun 2 milyon 700 binin üzerindeki
rakam Suriyeli. Bu insanların biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, 10 milyar
doların üzerinde harcamayla her türlü ihtiyaçlarını
karşılama gayreti içerisindeyiz. Eğitim de en fazla
ağırlık verdiğimiz alanlardan birisi. Maalesef, bize bol
bol vaat veren bazı Batılı ülkeler, iş kaynağa
geldiği zaman bir sürü şart koşuyorlar, yok proje
yapacaksınız, yok şunu... Zaten şu anda 350 bin-400 bin
yavrumuza, oradaki Suriyeli yavruya eğitim veriyoruz, bu sayının
650 bine çıkmasıyla ilgili de Millî Eğitim
Bakanlığımızın çok yoğun bir
çalışması var -Bakanlar Kurulunda bu konuları
görüştüğümüz için gayet iyi biliyorum- ama maalesef onlarda sadece
vaat var. Bu noktada...
KAZIM ARSLAN (Denizli) Avrupa Birliğinden
kaynak gelmedi mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Daha henüz bir şey alamadık yani bugüne kadarki tüm bu
mülteciler için Türkiyeye verilen kaynak, verilen rakam 450-500 milyon dolar.
Üniversite girişleriyle ilgili de,
bildiğim kadarıyla, Millî Eğitim
Bakanlığımızın çalışması var. Bunlar
olgunlaştıkça özellikle, ilgili bakanımız mutlaka sizlerle
paylaşacaktır.
Sayın Özdişin Adanadaki elektrik
kesintileriyle ilgili sorduğu konuyu ben Enerji Bakanımıza
özellikle iletme arzusundayım.
Erzurumda atıl durumdaki askerî arazilerin
devri konusunda, öncelikle şunu ifade edeyim: Millî Savunma
Bakanlığı olarak biz, bizim ihtiyacımız olmayan
arazilerin Maliye Bakanlığına yani tahsisin
kaldırılması için gerekli yazıları yazıyoruz.
Mesela ben, bugün, buraya gelmeden önce böyle ihtiyacımız olmayan bir
arazinin Maliyeye tekrar tahsisin kaldırılması için
yazıyı imzaladım. Bu noktada bize gelen taleplere de,
eğitim ve sağlık başta olmak üzere, olumlu
yaklaşmayı prensip olarak ortaya koyduk ama bir konunun da özellikle
altının çizilmesi lazım, bugüne kadar da çok ciddi miktarda araziyi,
323 taşınmazı şu ana kadar biz ilgili diğer kurumlara
devrettik. Ama şunun da özellikle sayın milletvekillerimiz
tarafından bilinmesini arzu ederim: Türk Silahlı Kuvvetlerinin
planlaması, dolayısıyla Millî Savunma
Bakanlığının bu konudaki planlaması barış
şartlarına göre değil, savaş şartlarına göre
olmalıdır. Bugün atıl görülen bir arazi yarın bir
savaş durumunda bizim çok ihtiyaç duyduğumuz bir arazi hâline
gelebilir ama orayı biz başka bir kuruma tahsis ettiğimizde
yarın -Allah muhafaza- bu tedbirlerin alınmamasından dolayı
ülkemizin bir zafiyet yaşamaması önemli. Bütün bu hassasiyetle
öncelikle bizim ihtiyacımız olmayan arazilerin tahsislerinin
kaldırılması için biz resen adım atıyoruz.
İki: Bizim ihtiyacımız olsa bile,
olmazsa olmaz arazilerin dışında eğitim ve sağlık
öncelikli olmak üzere diğer kamu kurumlarına bu noktada
tahsislerimizi yapıyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) - Sayın Başkanım
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) -
ama bizim için olmazsa olmaz noktadaki arazilerin Millî Savunma
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri uhdesinde
kalmasının da ileride telafisi imkânsız sonuçlar
doğurmaması için elzem olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkanım, çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 9uncu maddesinde yer
alan "askeri suçlar hakkında da" ifadesinin "askeri suçlar
için de" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özkan Yalım Özgür Özel Kazım Arslan
Uşak Manisa Denizli
Sibel Özdemir Dursun Çiçek İbrahim Özdiş
İstanbul İstanbul Adana
Serdal Kuyucuoğlu Burcu Köksal Fatma Kaplan Hürriyet
Mersin Afyonkarahisar Kocaeli
Melike
Basmacı Ali
Özcan Türabi
Kayan
Denizli İstanbul Kırklareli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kadri Yıldırım, Siirt Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Yaklaşık bir yıldır Türk
Silahlı Kuvvetleri tarafından Kürtlerin yoğunlukta
oldukları bazı il ve ilçelerde operasyonlar yapılmaktadır.
Kürt halkının temel özelliklerinden iki
tanesi namus ve din olgularıdır. Bilindiği gibi, hep deniliyor
ki: Mehmetçik ismi Peygamber Efendimizin adı olan Muhammed (SAV) isminin
küçültülmüş şeklidir, küçük bir versiyonudur. Dolayısıyla,
Peygamber Efendimizin ismine ve ahlakına uygun bir şekilde hareket
edilmesi elzemken, bu operasyonlar sırasında maalesef bazen tersi
uygulamalarla karşılaşıyoruz. Örneğin, operasyon
düzenlenen evler darmadağın edildikten sonra, kadın iç
çamaşırlarına ve duvarlara Kızlar, geldik, yoktunuz. gibi
cümleler yazılmaktan çekinilmemektedir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yaptığınız çok ayıp!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi,
soruyorum size: Hazreti Muhammed (SAV) veya onun bir komutanı veya onun
bir eri, mücadele ettikleri hangi kavmin kadınlarına yönelik böyle
bir seviyesizlik ve süflilik içerisine girmiştir?
ERKAN HABERAL (Ankara) Ayıp ama böyle bir
konuşma olur mu? Şuna bak ya!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bunu söylerken daha
dikkatli olunması gerektiğine inandığımız
içindir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Koskoca yalanları
söylüyorsunuz ya! Türk askerinin şanlı mazisinde böyle bir şey
yoktur.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Biraz empati
yapalım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Uyduruyorsunuz be!
Türk askerinin şanlı tarihinde böyle bir şey yoktur,
uyduruyorsunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyiniz efendim.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Hepimizin aileleri
var, eşleri var, kızları var, gelinleri var, farz edelim ki
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hoca, yalan
söylüyorsun be!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Osman Bey, bir
dinle, ne diyorum, sonra
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İftira
atmayın Türk askerine.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Farz edelim ki
herhangi bir kesim gelip batı illerinde birinizin evinde böyle bir duvara
Hanımlar veya kızlar, geldik, yoktunuz. yazısını
yazdı, siz acaba bunu hoş mu karşılayacaksınız,
cezalandırılmasını mı sağlayacaksınız?
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
NECİP KALKAN (İzmir) Ayıptır.
Hiç yakışmadı hoca!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle bir şey olur mu
be! Kışkırtıyor resmen!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Böyle bir şey
yok, hepsi uydurma, hepsi uydurma be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Yoksa, güvenceye
alınmasını mı sağlayacaksınız?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Teröristler
hamile kadını vuruyordu, teröristler, PKKlı teröristler!
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bir saniye efendim
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Onları ajanlar
yapar, vatan hainleri yapar; Türk askeri böyle bir şey yapmaz, tarihinde
böyle bir şey yok Türk askerinin be!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Devleti bu kadar
küçük düşüremezsiniz siz!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Mehmetçikin adına
kurban ol sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, hatibi dinleyiniz.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Böyle sözler
dinlenir mi Meclis Başkanım ya!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) İkincisi: Kürt
halkının ayrılmaz bir parçası olan dindir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Devletin böyle
şeyleri yaptığını konuşmaktan sizi men ediyoruz.
Yapmayın böyle bir şey ya! Bu ne edepsizlik ya!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bakın,
camilerle
BAŞKAN Sayın Yıldırım...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bayanlar var burada
be! Nasıl konuşuyorsunuz!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kabul etmiyoruz böyle
bir şeyi.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) -
mescitlerle ve
medreselerle dolu olan bu il ve ilçelerde Esedullah timini yazmanın birlik
ve beraberliğe hiçbir yararı yoktur.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bizim askerimiz bunu
yapamaz. Siz onu gidip PKKya söyleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Sayın hatibin konuşmasına cevap vermek isteyen siyasi
parti grupları ve milletvekilleri söz alıp gerekçesini belirtirler,
cevap haklarını kullanırlar.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yapamazsınız bunu!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Kürt halkı
yüzde 95 Müslümandır. Onların yoğunlukta oldukları il ve
ilçeleri sanki yeniden fethediyormuş gibi sloganlara başvurmak
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizi oradan
defedeceğiz, def!
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
asla ve asla
kardeşliğe hizmet etmiyor, birlik ve beraberliğe de hizmet
etmiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Senin
teröristin yapıyordu onu!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Senin
konuşman mı hizmet ediyor!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu seviyesizliği
yapamazsınız! Üstelik Mecliste!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neyi konuşuyorsun
ya! Hiç yakışıyor mu be!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Saidi Kürdinin,
Saidi Nursinin ifadesiyle, Kürtlerin korunması gereken
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kürtlerin baş
belası PKK!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yüzyıllardır
kardeş halklara böyle konuşuyorsunuz,
ayrıştırmacı bir dil bu! Türk askerine böyle konuşulur
mu!
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
üç önemli
özelliği vardır; bunlar, İslamiyet, insaniyet ve milliyettir.
MEHMET METİNER (Rize) İki yüzlülük
yapmayın ya!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu edepsizliği
yapamazsınız Mecliste!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rezil bir konuşma
be! Yakışıyor mu! Böyle bir şey olmamıştır.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Kürtlerde
İslamiyet ve milliyet ayrılmaz iki unsurdur. Eğer derseniz ki
Kürt siyasetinde de dinden uzak bir mesafe vardır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizin bu
yaptığınız ne siyasete ne insanlığa ne dine
hiçbir şeye sığmaz Sayın Vekil.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Evet, bunu kabul
ediyorum ve bunu yüksek sesle kendi partim içerisinde de dile getiriyorum.
Bundan sonra da dile getirmekten çekinmeyen bir akademisyen kimliğine
sahibim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ancak, şunu
görüyorum ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen önce dağa
kaçırılan kızları konuş be! Dağa
kaçırılan, dağa kaldırılan Kürt
kızlarını konuş, onlara da bir şey söyle! Ne biçim
konuşuyorsun be! Türk askerinin tarihinde böyle bir şey yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, sükûnete davet ediyorum sizi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Turan
Sayın Yıldırım, süreniz sona
erdi efendim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çirkin bir
konuşma be!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) İşte,
bakın, beni dinlemeye bile tahammül etmiyorsanız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne tahammülü ya!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Tahammül sınırlarını
çoktan aştınız, çoktan.
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
bir gün gelecek ki
dinleyecek kimse bulamayacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dünyadan haberin yok
be!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bunu bilmenizde
fayda vardır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Haydi, güle güle!
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önceki konuşmacının konuşmasında ifade ettiği,
hepimizi tahkir eden, üzen, mahcup eden söyleminin bu Meclisin mehabetine
yakışmadığını,
saygınlığımıza
yakışmadığını, özellikle ramazan ayında
olmasını ayrıca kınadığımı ifade etmek
istiyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Böyle bir şey
olamaz ya! Bir ramazan günü yapıyorsunuz bunu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklardan
çıkarılsın efendim, Genel Kurula sorun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu dile cevap vermeyi
doğru bulmuyorum ancak asker de bizim polis de bizim korucu da bizim. Bu
milletin hiçbir ferdi anlatıldığı gibi işler yapmaz.
Yapan olursa kurum zaten kendi tedbirini alır ama onun ötesinde,
doğruluğu, belli olup olmadığı bile net olmayan
konuları bu üslupla buraya taşımayı, hanımefendilerin
olduğu bir ortamda bunu taşımayı ahlaksızlık
olarak düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) Yapan ahlaksız
oğlu ahlaksız. O yapanın ahlaksızlığını
söyle. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, Ne
bağırıyorsun lan, ne bağırıyorsun! sesi)
Kes be şerefsiz! Ne var, ne!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 18.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ömer
SERDAR (Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Birleşime
on beş dakika daha ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.22
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Ömer SERDAR (Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Turan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir önceki oturumda
biliyorsunuz tatsız bir mesele vuku bulmuştu.
BAŞKAN Evet.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bununla ilgili, Meclisin
mehabetine uymayan, Gazi Meclise yakışmayan tablolar
yaşamıştık. İlgili partinin ilgili vekili şu an
burada değil. Bu kadar uzun süre ara verilmesinin de sebebi zannımca
sizin de onlara savunma hakkı vermeniz yani Gelin bunu izah edin.
demeniz. Ancak buna rağmen gelmemiş olmalarından dolayı ben
İç Tüzükün disiplin maddelerinin uygulanmasını talep ediyorum
sizlerden.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
XI.- DİSİPLİN CEZASI
İŞLEMLERİ
1.- Tunceli Milletvekili Alican Önlüye, yerinden
sarf ettiği kaba ve yaralayıcı sözleri nedeniyle kınama
cezası verilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben konuya
ilişkin bir açıklama yapmak istiyorum.
Ara vermemizden önceki oturumda yaşanan
gerginlik nedeniyle verdiğimiz arada tutanakları getirttim,
tutanakları inceledim. Siyasi parti gruplarımızın
sayın grup başkan vekillerini toplantıya davet ettim,
kendileriyle konuyu görüştüm. Bu çerçevede görüşümü sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, düşünce ve ifade
özgürlüğü Anayasamızla güvence altına alınmış
olan özgürlüklerdendir. Milletvekillerinin bu özgürlükten en geniş
şekilde yararlanabilmesi için de Anayasamız yasama sorumsuzluğu
ve yasama dokunulmazlığı müesseselerini getirmiştir. Yasama
sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığının amacı,
milletvekillerinin yasama görevini herhangi bir endişe ve korku içerisinde
olmaksızın yapabilmeleridir yani bu, bir imtiyaz değil, yasama
görevinin layıkıyla yerine getirilebilmesinin aracıdır.
Milletvekilleri bu çerçevede düşüncelerini en geniş şekilde
ifade edebilirler, en sert eleştirileri yapabilirler. Bu eleştirilere
tahammül etmek, bu eleştirileri dinlemek doğru olandır. Bu
eleştirilere karşı farklı tepkiler, fiziksel tepkiler asla
doğru değildir. Öte yandan, bu özgürlük çerçevesinde konuşan
milletvekillerimiz şüphesiz Genel Kurulun, toplumun hassasiyetlerini de
gözetmek zorundadırlar.
Geçen oturumdaki görüşmeler sonucunda
tutanağa yansıyan birtakım ifadeler gerçekten Genel Kurulun
huzur içinde, sükûnet içinde, İç Tüzük kurallarına uygun bir biçimde
çalışmasına engel oluşturacak niteliktedir. Tutanaklarda
yer alan bir ifadeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Tunceli Milletvekili
Sayın Alican Önlü bütün o tartışmalardan sonra Kes be
şerefsiz! Ne var, ne! şeklinde bir cümle kullanmıştır.
Problem olan cümle budur. Verdiğimiz arada bunu değerlendirdik,
şüphesiz diğer tartışmaları, hepsini sayın grup
başkan vekilleriyle değerlendirdik. Birleşime ara vermeden önce
açıklama yapan sayın grup başkan vekillerimiz oldu ancak bu
ifadenin, tutanaklara geçmiş olan bu ifadenin kabulü mümkün değildir.
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Çağlar Demirelden, bu ifade nedeniyle ilgili
milletvekilinin özür dilemesi gerektiğini, eğer özür dilemezse
İç Tüzük hükümlerini, disiplin hükümlerini uygulamak zorunda kalacağımı
bildirerek, sayın milletvekilinden özür dilemesi yönünde bir talebim oldu.
Kendisi de, benim görüşüme katıldığını, daha
doğrusu bu ifadeyi doğru bulmadığını ifade etti,
ilgili milletvekiliyle de görüşüp bana döneceğini ifade etti. Bir
görüşme yaptı geldi ama açıklaması bu konuya ilişkin
bir netlik taşımadığı için tekrar ara verme
ihtiyacı duydum. Bu arada Sayın Çağlar Demirelin dönüşünü
bekledim ama şu ana kadar bu dönüş kendisinden gelmemiştir.
Bu çerçevede şu açıklamayı ve öneriyi
sizlere yapmak istiyorum: Sayın Milletvekilleri, Tunceli Milletvekili
Alican Önlünün bir önceki oturumda sarf etmiş olduğu söz İç
Tüzükün 160ıncı maddesinin 3üncü fıkrasında yer alan
Kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmek ve hareketler yapmak. hükmü
kapsamında olup, kınama cezası gerektirmektedir. Bu nedenle
Tunceli Milletvekili Alican Önlü hakkında İç Tüzükün 163üncü
maddesi uyarınca kınama cezasını teklif ediyorum.
Sayın Önlü buradaysa kedisine savunma için söz
hakkı vereceğim. Sayın Önlü isterse savunmasını bir
arkadaşına da yaptırma hakkına sahiptir.
Sayın Önlü burada mı, savunma yapacak
mı? Olmadığını görüyorum.
Tunceli Milletvekili Alican Önlüye kınama
cezası verilmesini Genel Kurula teklif ediyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
bizlere yerimizden söz hakkı verebilirseniz
BAŞKAN Sayın Akçay
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Genel
Kurulun İkinci Oturumunda yaşanan tartışmalara ve olaylara
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önceki kavga ve tartışma esnasında bir
milletvekilinin ağzından sadır olan ve küfür içeren, hakaret
içeren bu sözlerin gereği Genel Kurulumuzca yapılmıştır.
Fakat ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili olarak bu
sözleri sarf eden milletvekili ve milletvekillerini kınıyorum ve
gönül isterdi ki bu sözler geri alınsın ve özür dilensin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en son konuşmacı kürsüde maalesef kabul edilemez
sözler sarf etmiştir; Türk askerine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve
Genel Kurula yönelik tahkir edici, kışkırtıcı, iftira
ve töhmet içeren ve bize göre etnik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu kadar mı efendim?
BAŞKAN Sayın Akçay,
tamamlayınız lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Bu sözleri de kınıyorum. Bu provoke edici
konuşmalar, özellikle toplumu ve insanları geren bir sonuç da
doğurabilmektedir. Şunu söylemek isterim ki Türk askeri dünyanın
erdemli, asil ve kahraman bir askeridir. Askerimiz, polisimiz, hain
teröristlere karşı vatan müdafaası yapmaktadır.
Yakaladığı teröriste bile parkasını verip
icabında cebine harçlık koyan Türk askeridir. Türk askeri oruç
ağzıyla, teröristin mağdur ettiği insanlarımızı
alçak pusular içinden canı pahasına çıkarırken şehit
oluyor. Türk askeri vatan müdafaası yapıyor. Bu görev esnasında
eğer hukuk dışı davranışlar olur ise disiplin ve
yargıda gereken elbette yapılır ve yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ancak birtakım muhal,
münferit hadiseleri kürsüden dile getirmek suretiyle genelleme yapmak son
derece yanlıştır. Teröristlerin, onların
yandaşlarının kahraman Mehmetçikimize söyleyeceği tek söz
olamaz diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Demirel yukarıdayken kendilerine haber
ulaşmadığı için yetişemediklerini söyledi. Onun
değerlendirmesinden sonra yapayım ben değerlendirmemi dilerseniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel.
27.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Genel Kurulun İkinci Oturumunda yaşanan
tartışmalara ve olaylara ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, konuşmanızın
hepsini dinleyemedim çünkü zamanımın bir kısmı yolda geçti.
Biz daha önce de bu tür durumlar olduğunda grup başkan vekilleriyle
arkada bir araya geldiğimizde istişare yaptığımız
süreçler oldu. Bu Genel Kurulda söylenen çok ağır sözler oldu, çok
ağır davranışlar oldu. Bugün yine aynı şekilde
grubumuz adına kürsüden konuşan hatibe bile tahammül edilmeyen bir
yaklaşım söz konusu. Defalarca bunları biz buradan
eleştirmişiz, defalarca değerlendirmişiz. Yani konuşması
bittikten sonra eleştirmek isteyen ya da cevap vermek isteyen kalkıp
kürsüden cevap verebilir. Buna bile, konuşmasının son
dakikalarının dinlenmesine bile müsaade edilmeyen, müdahale edilen
bir süreç yaşadık burada. Bunu asla kabul etmediğimizi ifade
etmek istiyorum. Yaşanan bu gerginlik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Uzun
olacak bir değerlendirme çünkü sonuçta bir açıklık getirmek
zorundayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Tahammül yok
işte.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, bu tür süreçleri daha önce de yaşadık. Yani çok
ağır ithamlar, çok ağır sözler ifade edildi burada. Ben
şunu çok açık ve net olarak ifade edeyim ki: Bu Parlamentoda hangi
partiden olursa olsun kullanılacak sözlerin hiçbirini tasvip
etmediğimizi, parti olarak tasvip etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Yani gerçekten haddini aşan ya da gerçekten söylediği kelimelerin
gereksiz olduğunu ya da söylenmemesi gerektiğini defalarca ifade
ettik; kabul etmediğimizi, yaklaşımın bu yönlü
olmaması gerektiğini defalarca ifade ettik. Bugün, burada da
aynı şekilde bizim
Zaten tutanaklarda var, siz karar
vermişsiniz Başkan, aslında yetişemedim ben. Hani arkada
daha önce de ben istişarelere katıldığım için
söyleyelim, normalde bu tür durumlarda grup başkan vekilleriyle birlikte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bir buçuk saat
bekledik, bir buçuk saat!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir buçuk saat
ya!
BAŞKAN Buyurunuz mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz, bu
tür durumlarda saatlerce, bir buçuk saat, hatta bir gün bile ara
verdiğimiz süreçler oldu, kapattığımız süreçler de
oldu, bunların hepsini yaşadık. Yani burada, Genel Kurulda
yaşayanlarız ve biliyoruz, bu süreci yaşadık. Sizin de
gördüğünüz gibi tutanaklar tam olarak elime
ulaşmamıştı, sonra gelip biz, sizinle birlikte baktık
ve siz ara verdiğinizde ben arkadaşlarla görüşmeye gittim,
tutanakları alıp göstermeye çalıştım.
Şimdi, burada bir defa şunu çok net olarak
ifade etmek istiyorum: Biz asla ve asla bu ve buna benzer kelimelerin bizim
grubumuzdan bir milletvekilinin ya da başka bir partinin grubundan bir
milletvekilinin söylemesini kabul etmiyoruz, parti olarak kabul etmiyoruz,
birey olarak da ben kabul etmiyorum, bunu bir şekilde ifade etmek
istiyorum.
İkincisi, biz daha arkadaşımızla
görüşmeden, daha bu süreci değerlendirmeden, siz oturumu açıp
direkt sanki biz yokmuşuz gibi -yani burada değildik ama- bu süreçte
beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bir buçuk saat ne
yaptınız? Bir buçuk saat ne yaptınız ya?
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
lütfen efendim.
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Demirel, son
bir dakika efendim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şunu da çok net ifade etmek gerekiyor, çok net
söylemek gerekiyor ki, bu Genel Kurulda söylemlere tahammül edilmeyen bir durum
söz konusu ve fiziksel şiddet söz konusu. Siz oturumu kapattıktan
sonra
Ki bu tutanakta da var, ben kabul etmediğimi ifade ettim,
söylüyorum. Ama bu tutanakta kime söylendiğine dair bir bilgi yok,
tutanakta öyle bir şey yok çünkü AK PARTİ sıralarından
gürültüler ve bağırmalar söz konusu. Oradan gelen kelimelere ve
söylemlere ilişkin herhangi bir bilgi tutanakta yok ama oradan büyük bir
bağrışma söz konusu. Onların da keşke ne olduğu,
söyledikleri sözlerin ne olduğu tutanaklara geçmiş olsaydı da
biz burada daha adaletli bir değerlendirme yapmış olsaydık
Başkan. O yüzden, şunu çok net söyleyeyim: Biz daha
değerlendirmeden bu karar verildi ama şunu asla ve asla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
kabul
etmiyoruz, daha önce de söyledim, şimdi tekrar söylüyorum: AKP
sıralarından 50 ve 100e yakın milletvekilinin grubumuza,
sıralarımıza, bizim 3-4 milletvekilimize saldırmasına
asla bu söylemler gerekçe olamaz. Ben çok net söyleyeyim ki fiziksel
şiddetin burada uygulanmış olması asla kabul edilemez. Yani,
bir grubun başka bir gruba gelip saldırıda bulunmasını
da buradan kınamak gerekiyor. Sadece kınamak değil, tabii ki her
seferde olduğu gibi, şimdi de kabul etmediğimizi bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Sayın Özel
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel
Kurulun İkinci Oturumunda yaşanan tartışmalara ve olaylara
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
hiçbirimizin yaşamak istemediği olaylar yine yaşandı.
Öncelikle, ilk kısmında zaman zaman basın-yayın
organlarında haberleri yer alan ve daha önce HDPli
konuşmacının dile getirdiği bir mesele dile getirildi ama
Silahlı Kuvvetlerin tümüne mal edilen bir dille dile getirilmiş
olması gerçekten son derece rahatsız edicidir. Bundan grup olarak
üzüntü duyuyoruz. Ama, bu tip olaylar -içeride konuşuldu- eğer varsa
iç disiplin mekanizmalarıyla en şiddetli şekilde
soruşturulup cezalandırılmalıdır ama bu tip
söylentiler, olaylar veya fotoğraflar, bunun gerçekliği bütün
Silahlı Kuvvetlere mal edilemez. Gerilimin başladığı o
noktadaki o ifadeleri talihsiz buluyoruz. Daha sonraki süreçte tutanağa
yansıyan ve sizin ifade ettiğiniz kelimeler bu Meclis
çatısı altında kim tarafından söylenirse söylensin, mutlaka
geri alınması, özür dilenmesi gereken ifadelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zaman zaman yüksek tansiyonda
bizim grubumuzdan da benzer ifadelerin kullanıldığı
durumlarda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, grup başkan vekilleri hep bunu
içerideki istişarelerden sonra telafi etme ve bir cezaya gerek olmayacak
şekilde çözme yoluna gittiler. Bunun böyle yapılması gerekirdi,
bunun olanaklı olması gerekirdi; olmadı. Burada Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tavrını, kullandığı oyu, yüce
Meclisin dikkatlerine sunuyorum. Bu sözü söyleyen başka partiden olunca
başka davranıp iktidar partisinden olunca böyle cezaların
verilmemesi olayının da; bugünün bir milat olarak, bundan sonra kim
söylerse söylesin iktidar partisi grubunun bu şekilde davranması
gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca böyle ifadeler veya kullanılan
ifade ne olursa olsun, 3 milletvekiline karşı 100 milletvekiliyle ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Özel.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, Sayın Akçayı iki dakika konuşturdunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir linçle sonuçlanabilecek
saldırının kabul edilebilir bir tarafı yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani çoğunluğa
güvenip şunu yapıyorsunuz, bunu yapıyorsunuz diyoruz da
çoğunluğa güvenerek gidip de 3 milletvekilinin üzerine 150
milletvekiliyle, fiziki şiddetle gitmenin de savunulur bir tarafı
yok, bunu da ifade edelim.
Çok teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Saçmalıyorsun ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Turan, mikrofonunuzu açıyorum,
buyurunuz.
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Genel Kurulun İkinci Oturumunda yaşanan tartışmalara ve
olaylara ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Gazi Mecliste böyle keyifsiz bir
tartışmanın bu kadar uzun süre devam etmesini mahcup olarak
izliyoruz. İsterdik ki çok daha net bir tavır alınsın,
isterdik ki tüm grup başkan vekilleri çok daha net bir şekilde, sokak
ağzıyla bizi mahcup eden ifadeler kullanıldığı
zaman, hep beraber hayır diyebilelim, kınamamızı
yapabilelim. Ancak görüyorum ki bunda bile değişik gerekçeler
bularak, değişik atraksiyonlarla usulen iş yapma tarafı öne
çıkıyor. Üzüntümü ifade etmek istiyorum, burası Gazi Meclistir,
buradaki dil
İdeolojimizin farklılığı, fikir
farklılığımız başka bir şey,
tartışma kültürü başka bir şey ancak söylemlere tahammül
edilemediği iddia edilen söylemleri biz söylerken utanıyoruz, bunlara
hâlâ gerekçe bulmak, bir buçuk saat zaman ayırıp da düşünmek,
toplantı yapmak uygun değildir. Çok net olarak kınıyoruz,
ayıplıyoruz. Disiplin hükümleri zaten uygulandığı için
de teşekkür etmek istiyorum. Ancak bundan sonra her grubun sadece kürsüde
değil bu çatının altında daha dikkatli bir dil kullanmasını
istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
30.- Millî Savunma Bakanı Fikri
Işıkın, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, bu özellikle biraz önceki
tartışmayla ilgili tutanakları ben de Millî Savunma Bakanı
olarak, özellikle Hükûmet temsilcisi olarak bir kez daha inceledim. Bir kere
burada Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik ifade edilen ağza
alınmayacak her türlü ifadeyi ifade sahibine aynen iade ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu noktada, özellikle
terör örgütünün bölgede aldığı ağır yenilgi
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin orada bir tek sivilin kılına zarar
gelmemesi için gösterdiği hassasiyet sebebiyle bölge halkından
aldığı takdirden dolayı, terör örgütünün sözcülüğüne
soyunan bazı çevrelerin oradaki terörle mücadelede gösterilen
hassasiyetten dolayı, bölge halkının teveccühünü
kazanmasından dolayı çılgına döndükleri belli. Bu noktada,
özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik bu iftirayı atanların
bilmesi gereken en önemli şey, Türk Silahlı Kuvvetleri hukuka
bağlı, hukukun içerisinde kalarak teröristle mücadeleye sonuna kadar
devam edecek, bunda hiç kimsenin tereddüdü yok. Türk Silahlı Kuvvetlerini
itibarsızlaştırmaya yönelik bu tip söylemlerin, bu söylemleri
yapanlara karşı, ortaya koyanlara karşı da hiçbir
faydasının olmadığını herkes görecek. Bu mücadele
kararlılıkla sürecek, bu mücadele sürerken de Türk Silahlı
Kuvvetleri de diğer güvenlik güçlerimiz de hukukun içerisinde kalacak.
Bireysel olarak yanlış yapan varsa da buna elbette ki hukuk çerçevesi
içerisinde gereken de yapılacak.
Ben buradaki ifadeleri bir kez daha kesinlikle telin
ettiğimi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
60ıncı madde çerçevesinde bu konuda
kimseye artık söz vermeyeceğim, konu yeteri kadar
konuşulmuştur, siyasi parti grupları görüşlerini ifade
etmiştir.
Şunu ifade edeyim: Sayın Demirel bir
şey söyledi, Bizi beklemeden Genel Kurulu açtınız. gibi bir
şey söyledi. Sayın Demirel, ara verdik, arka tarafta toplandık.
Ben bu ifade nedeniyle, bu ifadeyi sarf eden arkadaşımızın,
Sayın Önlünün, özür dilemesi gerektiğini ifade ettim. Özür dilerse
disiplin hükümleri uygulanmaz. Bunu bir şarta bağlamak doğru
değil sayın milletvekilleri. Yani Bu ifadenin muhatabı belli
bir kişi değildir, tutanakta bir kişinin kastedildiği ifade
ediliyor. demek bu ifadeyi mazur görmek anlamına gelir, bunu hiçbir
şekilde doğru bulmuyorum. Elli dakika bekledim, elli dakika bu
görüşmeler sürdü. Siz gittiniz, görüştünüz geldiniz, sonra bir daha
tutanağı alıp gittiniz Geleceğim. dediniz ama Hemen
gelin, rica ediyorum. dedim size. Beş dakika bekledim, gelmediniz.
Geldim, Genel Kurulu açtım çünkü bir saat dolmak üzereydi. On beş
dakika daha ara verdim, gelmenizi bekledim, gelmediniz, o nedenle kınama
cezasını Genel Kurula teklif ettim, Genel Kurul da kınama
cezasını kabul etti. Bu konuda yapılacak başka bir
işlem yoktur.
Önerim, bu çatı altında, sadece Genel Kurul
çalışmalarında değil, sadece bu çatı altında da
değil aslında, tüm siyasi üslubumuzla, ister Parlamento içinde ister
Parlamento dışında temiz bir dil kullanmaya gayret etmektir.
Böyle bir cümleyi sarf eden kişinin önce o cümleden dolayı o
pişmanlığı kendisinin yaşamış
olmasını ben arzu ederim. Pişmanlık her şeyin
başlangıcıdır, güzel şeylerin
başlangıcıdır. Ben bir daha olmamasını diliyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN - 9uncu madde üzerinde verilen Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırım ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, geri
çekiyoruz önergeyi.
BAŞKAN Önerge, sahipleri tarafından geri
çekilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 10uncu maddesinde yer
alan askeri şahıslar ifadesinin askeri kişiler şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özkan Yalım Kazım Arslan Özgür Özel
Uşak Denizli Manisa
Serdal Kuyucuoğlu Sibel Özdemir Dursun Çiçek
Mersin İstanbul İstanbul
Burcu Köksal Fatma Kaplan Hürriyet Ali Özcan
Afyonkarahisar Kocaeli İstanbul
Melike Basmacı Türabi Kayan
Denizli Kırklareli
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Çağlar Demirel, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu önerge
hakkında konuşmadan önce, bugün yaşanan
Az önce Bakanın
daha toparlayıcı bir üslupla ve bir yaklaşımla ifade etmesi
gerekirken, daha dün sorduğumuz sorulara cevap alamazken
yaklaşımını açıkçası nasıl
değerlendireceğimi bilmiyorum. Çünkü Sayın Bakan Hurşit
Külterin akıbetinden daha bize cevap vermedi. Hiçbir sivilin
kılına bir şey olmuyor. dedi. Taybet ananın, Miray
bebeğin, bunların akıbeti daha ortaya çıkmadı. Onlarca,
yüzlerce sivilin durumuna ilişkin burada defalarca ifade etmemize
rağmen hâlâ akıbetinden bir şey çıkmadı.
Evet, ifade ettik, bizden önceki hatip de ifade
etti. Şunu çok net söyleyelim: Evet Araştırıyoruz,
müfettiş gönderiyoruz, bakacağız. deniliyor. Şunu çok net
ifade edelim ki kadın bedenleri katledildi, işkence edildi ve
çıplak bir şekilde teşhir edildi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
PKKlılar yaptı onu, PKKlılar!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Yani
şimdi, bunların ortaya çıkmaması, bunların
açığa çıkmaması ve bunları normal görmesi, bizim
bunları burada dile getirmememiz sizin için olabilecek şeydir ama biz
bu yaşananları burada dile getireceğiz ve bu Genel Kurulda
bunların hepsini tutanaklara geçireceğiz çünkü yarın öbür gün
burada bunlarla yüzleşmesi gerekenler olacaktır. Çünkü, bunları
yapanlar ya da bunların yapılmasına ilişkin talimat
verenler bir gün mutlaka uluslararası düzeyde de olsa
yargılanacaktır.
Bunun bugün burada bu yasa tasarısıyla
üstünü kapatıyor olabilirsiniz, bir zırh getiriyor olabilirsiniz ama
bunu yapanların olduğunu biz biliyoruz. İnternet sitelerinden
bakın, sosyal medyada yer alan kendi sitelerinden bakın, bunlar
açık ve nettir, kendi fotoğrafları açık ve net
ortadadır. Bunlar kimdir? Defalarca sorduk, Esedullah timi kimdir?
dedik, Duvarlarda esedullah timi yazıyor. dedik. Bununla
IŞİDin bağlantısı nedir? Sizin IŞİDle
bağlantınızı biliyoruz, tırlara silah doldurup
gönderdiğinizi biliyoruz, bunları biliyoruz ama bununla birlikte,
bugün Şırnakta, Cizrede yaşananları ve 1990lı
yıllardan daha ağır bir şekilde bunların
yaşatıldığını burada bir kez daha gözler önüne
serip tüm kamuoyuna, topluluğa biz buradan aktarıp
bilgilendireceğiz. Ama, siz bunun önünü kapatmak istiyorsunuz. Biz
söyleyeceğiz; yaşadıklarımızı, gördüklerimizi ve
bildiklerimizi söyleyeceğiz. Siz cezasız bırakabilirsiniz
bunları ama bunu yapanların açığa çıkması ve
cezalandırılması için biz burada bu yasa
tasarısını kabul etmediğimizi ifade ettik, bundan sonra da
ifade edeceğiz. Yani, bu yaşananlar, burada, Genel Kurulda
yaşananlar
Az önce de söyledik, bütün AKP Grubunun sadece ele
aldığı şey fiziki şiddet uygulamaktır. Yani,
sıralara gidip fiziki şiddet uygulayarak bu sürecin üstünü
kapatamazsınız. Belki bugün bu yasayı
çıkaracaksınız. Daha önce de dedik -dün Bakan
açıklamasında onu değiştirdi ama- EMASYA Protokolünü ifade
ettik. EMASYA Protokolünün ayrıntılarını çok net
biliyoruz; protokoldü, bunu yasallaştırıyorsunuz. Ama,
şimdi bu yapılanların üstünü örtmek için bu yasayı
getirdiğinizi de biliyoruz. Eleştireceğiz, eleştirmeye de
devam edeceğiz çünkü yarın öbür gün bu yaşananlardan dolayı
birçok insan yaşamını yitirecektir, keyfî uygulamalar söz konusu
olacaktır. Sizin, biz bunları keşke önleseydik diyeceğiniz
süreçler gelecektir. Biz bunun kaygısını biliyoruz. 1990lı
yıllarda, 1980li yıllarda bunu gördük yaşadık ve bunu
yaşayanlar bellidir. Ama o dönemi, 28 Şubatı burada kabul
etmeyenler 28 Şubatın daha ötesine giderek bugün bunu
yasallaştırarak daha fazla, daha ağır bir süreci önümüze
getiriyor.
Sayın Bakan, sivillerin katledilmediğini
söylüyorsunuz. Size yüzlerce isim verebilirim buradan; yani kadınları
mı söylesem, çocukları mı, bebekleri mi söylesem,
yaşlı adamları mı söylesem, hangisini söyleyeceğimi
gerçekten
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yalan söylüyorsun!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Size şunu
çok net olarak sadece söylemek istiyorum ki: Siz AKP Hükûmeti olarak
getireceğiniz bu yasayla 2016 yılında bunun altında
kalacağınızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 10. Maddesinde yer
alan askerî şahıslar ifadesinin askerî kişiler şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Türabi Kayan, Kırklareli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP on dört
yıldan beri Türkiye'yi idare ediyor. On dört yıldan beri devlet
denilen yapının her taşını oynatmıştır.
Tarımın yapı taşlarını oynatmıştır;
tarımda çalışan insanlarımız, bugün, maalesef
arazilerini satar duruma gelmişlerdir. Tarlasını işleyen
çiftçilerimiz tarlasını işlerken battıkları için
tarlasını işleyemez hâle gelmişlerdir. Ekonominin yapı
taşları yerinden oynatılmıştır. Ekonomi, bugün, sanayiden
ziyade sadece alışveriş yapılan ticarethanelere
dönüşmüştür, ticarethaneler ağırlık
kazanmıştır. Bugün, AVMden başka bir şey
açılmayan bir ülke hâline geldik, sanayiyi bir tarafa ittik.
İçişlerinde aynı şekilde
taşlar oynatılmıştır. Bugün, valilerimiz, AKPnin il
başkanı seviyesinde hareket ettirilmeye zorlanmaktadırlar. Bu,
bir devlet valisini bugüne kadar hiç görmediğimiz bir tutum sergileme
içine sokmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet, aynı
şekilde hariciyenin yapı taşlarını oynatmıştır.
Hariciye dediğimizde, hepiniz biliyorsunuz, bizim Yurtta sulh, cihanda
sulh. diye bir tabirimiz vardı ve dünyanın da gıptayla
baktığı bir tabirdi. Bugün, ülkemizi yönetenler yurtta sulh,
cihanda sulh değil, yurtta kavga, cihanda kavga istemektedirler. Onun
için, bugün, Türkiye bu çıkmazın içinde bocalayıp duruyor.
Değerli milletvekilleri, millî eğitimimiz
aynı şekilde. Millî eğitimimizin yapı taşları
yerinden oynatılmıştır. 4+4lerle ve bunun gibi
çeşitli düzenlemelerle eğitimimizin iyice suyunu çıkarmışlardır.
O yüzden 4+4+4ü tekrar değiştirmeye yeltenmişlerdir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet, Türkiyeyi
kendisine staj alanı gibi görmeye çalışıyor. Hâlbuki
stajlar daha iyiyi öğrenmek için yapılır ama maalesef daha
kötüyü yaparak bu işin içinden
çıkılmaz hâle geliyorlar.
Yargının yapı taşları
değişmiştir. Yargıda, bugün, hepiniz biliyorsunuz, yüksek
yargı başkanlarına çay toplatılan bir ülke hâline geldik.
Değerli arkadaşlar, onurlu yargıçlarımızın
düştüğü durumu hepiniz gözler önünde çok net bir şekilde
görüyorsunuz.
Ordunun yapı taşları
değişmiştir. Değerli arkadaşlar, bugün Türk ordusu
dişleri sökülmüş bir aslana benzetilmeye
çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, ordumuzun kozmik
odasına girilmiştir. Ordumuz terör örgütü sıfatına
sokulmuştur. Genelkurmay Başkanı bir terör örgütünün lideri
durumuna düşürülmüştür ve içeriye atılmıştır.
Yüzlerce üst düzeyde subayımız hem içeriye girmişler hem de
burada canlarından olanlar, sağlık durumları, ruhsal ve
bedensel sağlık durumları bozulan subaylarımız
vardır.
Değerli dostlar, bunları biz daha önceleri
de çok gördük. Biz sizlere söylüyoruz ki, bunları tekrar tekrar
yaşamaya gerek yok, tarihten örnekler alarak bunun üstesinden daha rahat
bir şekilde gelebilirsiniz.
II. Abdülhamit, amcası Abdülazizi deniz kuvvetleri
öldürdü diye donanmayı Haliçe hapsettirmişti. Haliçe hapsedilen
donanmanın ne bir bakımı yapılıyor ne de o donanmayla
çıkılıp bir şeyler yapılıyordu ta ki donanmaya
ihtiyaç duyuluncaya kadar. Girit Yarımadasını Yunanistan
işgal edince Abdülhamitin aklı başına geldi. O zaman
donanmayı çıkardıklarında donanma Haliçten çıkıp
Çanakkale Boğazını geçememiştir çünkü
bakımsızlıktan gemilerin tamamı dökülmüştür. Biz
bunları daha önceden gördük sevgili AKPliler.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Savunma sanayimizde
neler üretiyoruz, bir bakın.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Üretmiyorum, ben
tarihten örnekler veriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Bence siz 1940lara gelin
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - II. Mahmut, hiçbir
hazırlık yapmadan Yeniçeri Ocağını kapattıktan
sonra kendi valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın oğluna
yenilmiştir ve Sayın Padişahım, bu ne biçim iş?
dedikleri zaman da Rusyadan yardım istediğinde
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
verdikleri
cevabı hepiniz biliyorsunuz, Suya düşen yılana
sarılır. demiştir.
BAŞKAN Sayın Kayan, teşekkür
ederim.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Sevgili AKPliler suya
düşmeden, yılana sarılmaya gerek kalmadan
aklınızı başınıza devşirin diyorum. O zaman
bu ülkeyi daha iyi yönetirsiniz diyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önergeyi çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge, önerge sahipleri
tarafından geri çekilmiştir.
Şimdi, diğer önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Behçet Yıldırım, Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
SAİT YÜCE (Isparta) Ramazana
saygısı yok Başkan ya! On dakika kaldı iftara, hiç
insafınız yok mu sizin ya! Bu saatte önerge verip
konuşuyorsunuz, yakışıyor mu size?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, yaklaşımı görüyorsunuz. Genel Kurulda
yaklaşımı görüyorsunuz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 387 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 11inci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Dün şöyle bir söz söylemiştim: "Öyle
büyük boş laflar vardır ki içinde bir millet esirdir." Bu
lafların temelini vatan hainliği, terörle mücadele gibi
kavramlardan dolayı ana muhalefetin bu lafların esiri olduğunu
belirtmiştim. Yoksa Ana muhalefet iktidarın esiridir. demedim,
Boş lafların esiridir. demiştim, bunu düzelteyim.
Açıkçası Kürt sorunu olunca başta ana
muhalefet olmak üzere herkes, her kesim akıl tutulması
yaşıyor. Örneğin, medyatik bir meslektaşım var Doktor
Canan Karatay, biraz sonra yemeğe gideceğiz. Onu yiyin, bunu yiyin,
bunu yemeyin, şunu yemeyin. diyen Canan Karatay Hanımefendiyi
dolandırmışlardı. Herkese akıl veren bu hanım,
geçen yıl PKKnin adı kullanılarak
dolandırılmıştı, elinde avucunda ne varsa paket
yapıp dolandırıcıya teslim etmişti. Sonra, olayın
PKKnin işi değil, dolandırılma meselesi olduğu
açığa çıkmıştı. Canan Karatay Hanımefendi
kendisini şöyle savunmuştu: Ben bir akıl tutulması
yaşadım. Hiçbir şeyi sorgulamadan gidip parayı teslim
ettim. Evet, şu anda da başta ana muhalefet olmak üzere, mesele Kürt
olunca herkes bir akıl tutulması yaşamaktadır.
Yasa tasarısında masum insanları
korumaktan bahsediliyor. Masum insanların nasıl korunduğu, evlerinin
başlarına nasıl yıkıldığı, tank ve
topların şehirlerde neler yaptığını, sokağa
çıkma yasağının olduğu her il ve ilçede masum
vatandaşların başını sokabileceği evinin
kalmadığını, çocukların öldüğünü, insanların
cenazelerinin haftalarca sokaklarda bekletildiğini, hatta cenazelerini
buzlukta bekletmek zorunda kaldıklarını gördük. Ailelere
cenazeleri bile
Çocuklarının, kardeşlerinin,
babalarının yanmış bedenleri verildi. Kimi cenazelerin, şu
anda, kime ait olduğu bile açığa çıkamıyor. Yani, bu
mudur terörle mücadelede masum vatandaşları korumak?
Yine, kamu görevlilerinin haksız
iddialarının yıpranmasının önlenmesinden bahsediliyor.
Siz, bütün bu suçları yargı kapsamı dışına
çıkararak bu kamu güvenliğini ve kamu görevlilerinin itibarını
koruyamazsınız.
Her gün bu sıralarda Millet iradesi, millet
iradesi
diyorsunuz, her gün bu sıralarda atanmışlar,
seçilmişlerden üstün değildir edebiyatı yapıyorsunuz. Ancak
neredeyse tüm atanmışlara yargılanmama garantisi veriyorsunuz.
Ancak halk adına ve burada diğer alanlarda düşüncelerini ifade
eden vekiller hakkında dokunulmazlığı
kaldırıyorsunuz. Bu mudur sizin hukuk devletiniz?
Yaptığınız bu düzenlemeyle
ülkeyi cehenneme çevireceksiniz, yargıdan beklediği adaleti göremeyen
halkı da kendi adaletini gerçekleştirmeye yönlendireceksiniz.
Sonuçta, değil polis devleti, bir mafya toplumuyla karşı
karşıyayız.
Darbe süreçlerinde ne olduysa burada yine hepsi
olacaktır. Akademisyenler tutuklanacak, memurlar görevden alınacak,
insanlar en basit bir muhalefette bulunma girişimlerinde bile cezaevlerine
alınacak, demokratik kurum ve işleyişler göstermelik olarak var
olacak, esasen tümden devre dışı bırakılacak, Anayasa
askıya alınacak, şehirlere askerler inecek, şehirler tank
ve toplarla yıkılacak ve bu sadece ülkenin doğusunda değil,
her tarafında olacaktır. Bugün oluşacak bu durumlara terörle
mücadele adı altında göz yuman iktidarı destekleyen muhalefet
de bundan payını alacak ama iş işten geçmiş
olacaktır. Bu baskıcı dikta rejiminin taşları,
topyekûn iktidarı ve muhalefetiyle birlikte döşenmektedir.
Askerî vesayeti ortadan kaldırmakla,
olağanüstü hâli kaldırmakla övünen Hükûmet, sokağa çıkma
yasaklarıyla, hukuksuz uygulamalarıyla olağanüstü hâl
uygulamasını katbekat aşan, bir darbe sürecinde bile görülmeyen
suçlara iştirak etmiş, işlediği bu suçları da askerî
vesayete teslim ederek getirdiği düzenlemelerle kurtulmaya
çalışmaktadır.
Bu yasanın Türkçesi Toplumsal olaylara
müdahale ederken, sokağa çıkma yasağı sürecinde
gördüğümüz suç teşkil eden bütün uygulamaları yapabilirsiniz,
insanların evlerine girebilir, evlerde hakaret ve suç teşkil eden
yazılar yazabilir, yaşam hakkını ihlal edebilir, kadın
bedenini teşhir edebilir, ölüleri panzerlerin arkasında
sürükleyebilirsiniz. demektir.
Ülkenin en can alıcı sorununu çözemeyen
siyasetin, bir proje, bir program ortaya koyamayan, bu anlamda
başarısız bir hükûmetin günahını askere havale
etmekten başka bir şey değildir. Halkın yüzde 50sinin
iradesini alan AKP ve Erdoğan, şu anda halktan aldığı
bu iradeyi askere teslim etmiş bulunmaktadır bu yasalarla. Sorunu
barışçıl yollarla çözme yeti ve becerisi olmayan Hükûmet,
tamamen kendisinin de tasfiyesiyle sonuçlanacak klasik, ezber, güvenlikçi bir
yaklaşıma teslim olmuştur. Bugün sırf iktidarda kalmak
adına yaptığı hukuksuz iş ve eylemleri, güvenlikçi
politikaları dönüp dolaşıp kendisini vuracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Başka bir şey
daha öğrendim: Millî vekillik demek ki 50 kişiyle, 100 kişiyle 3
kişiye saldırmaktır. Millî vekillik buymuş, bunu da burada
öğrenmiş olduk.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatip dün yaptığı konuşmasından
alıntılar yaparak grubumuza yaptığı bir hakareti
tekrar etti. Ama saat ve şartlar göz önüne
alındığında, o hakareti kabul etmediğimizi,
kendilerine iade ettiğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
12nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 12nci maddesi ile 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine eklenen (j)
fıkrasının (7)nci bendine "Beşinci ve
altıncı bentlerde yer alan hükümler" ibaresinden sonra gelmek
üzere "geçici köy korucuları ve gönüllü korucular ile ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan Ramazan Can Necip Kalkan
Çanakkale Kırıkkale İzmir
Kerem Ali Sürekli Zehra Taşkesenlioğlu Fuat Köktaş
İzmir Erzurum Samsun
Hakan Çavuşoğlu Mehmet Akyürek Mehmet Ali Pulcu
Bursa Şanlıurfa İstanbul
Ceyda Bölünmez Çankırı Abdurrahman Öz Murat Alparslan
Mardin Aydın Ankara
Ayşe Sula Köseoğlu Halis Dalkılıç Hacı Bayram
Türkoğlu
Trabzon İstanbul Hatay
Abdullah Öztürk Mustafa Ilıcalı Mehmet Demir
Kırıkkale Erzurum Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı "Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 12nci maddesi ile 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine eklenen (j)
fıkrasının (5)inci, (6)ncı ve (7)nci bentlerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İlhan Cihaner Ali Şeker Nurettin Demir
İstanbul İstanbul Muğla
Özgür Özel Haydar Akar Mustafa Sezgin Tanrıkulu
Manisa Kocaeli İstanbul
Şenal
Sarıhan
Ankara
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan Erdal Ataş
Adıyaman Muş İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erdal Ataş, İstanbul.
Buyurunuz Sayın Ataş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; haftalardır
tartışılan askere dokunulmazlık ve askerî vesayet temelinde
kamuoyunda dile getirilen bu yasa tasarısının yani 387
sayılı Yasa Tasarısının bütün bu saymış
olduğumuz, karşı çıkmış olduğumuz,
kamuoyunda da tartışılan hemen hemen bütün maddelerinin tümünün
içerdiği ana madde 12nci madde. Yani bu maddede, aslında bu
tasarının yani bizim askerî vesayet olarak eleştirdiğimiz,
sivil vesayetin bir tarafa bırakılarak askerî yetkililere tüm yetkilerin
devredildiği biçimde ifade ettiğimiz bu yasa tasarısı
12nci maddede ifade edilmiş oluyor. Ne var 12nci maddede? 12nci
maddede, operasyonlarda birliğin çapı, teşkilatların
konumlandırılması, kapsayıcı alanı yani kaç ili
kapsayacağı- bunun ne kadar süreceği ve benzeri noktalardaki
bütün bu yetkilerin tümü Genelkurmaya devredilmiş durumda. İstihbarat
yürütme, istihbarat birimlerinden bütün istihbari birimleri isteme ve bu
doğrultuda operasyon yapma hakkının tümü askerî yetkililere,
Genelkurmaya devredilmiş durumda. Ortak operasyonlarda yetki, bütün kolluk
güçleri içerisinde en etkin ya da en yetkili komutana devredilmiş durumda.
Hâkim ve savcıların tümü devre dışı
bırakılmış durumda. Komutanın kendi yetkisiyle
istediği eve operasyon yapma, istediği evde arama yapma izni ve
kararı da yine askerî yetkililere verilmiş durumda. O operasyonlar
süreci içerisinde, olası, ortaya çıkacak olan bütün zararların
tümü devlet tarafından karşılanacak.
Yine aynı şekilde, Anayasa ve ceza
hukukunun tümü rafa kaldırılmış durumda. Yani Genelkurmay
ve kuvvet komutanlarının tümünün yargılanması
Başbakanın izniyle sürdürülmüş oluyor. Yani Anayasada herhangi
bir suçun, nasıl hepimiz için eşit çerçevede dile getirilmesi ve
hukuk mercilerince ele alınması gerektiği ifade edilmesine
rağmen maalesef, bu getirilen yasayla kuvvet komutanları da dâhil
olmak üzere askerî yetkililerin tümünün yargılanması, Anayasa ve ceza
hukuku da bir tarafa bırakılarak Başbakana, bakanlara, valiye ve
kaymakama devredilmiş durumda.
Yine aynı şekilde, harcamalar Millî
Savunma Bakanlığının bütçesinden harcanmış
olacak. Suçlar, eğer herhangi bir meselede bakan ya da diğer
yetkililer yargılama onayı verirlerse bunların bir bütünü de
askerî mahkemelerde yargılanmış olacak ve askerî suçlar
çerçevesinde ele alınmış olacak.
Sayın Bakan dün konuşmasında
şöyle diyordu: Yani, biz yetkileri kimseye devretmedik. Biz de zaten
böyle bir problemden kaynaklı bu meseleye karşı
çıkıyoruz. Yani, Anayasa ve ceza hukukuyla bir şekilde sınırlandırılmış
olan bütün kolluk kuvvetleri, bütün Meclis ve vatandaşların tümü bu
mesele içerisinde eşit temelde durması gerekirken, maalesef bu mesele
bakanın yetkisine devredilmiş durumda. Yani, hangi partiden olursa
olsun, herhangi bir bakan Anayasada çok açık bir şekilde işlenmiş
bir suçu herhangi bir komutanın işlemesi hâlinde ona hayır
diyebilecek ve Anayasanın tümünü reddederek askerin istediği biçimde
istediği suçu işlemesini onun eline devretmiş oluyor.
Bütün bunların tümü dokunulmazlıklar
çerçevesinde garanti altına alındığı için görülen
mesele şudur: Yani, bu ülkede siyasetçilerin tümüne dokunulmazlık
getirilmiş durumda, bu ülkede bütün halkın, bütün sivil toplum
örgütlerinin, demokratik kuruluşların tümünün yargılanması
serbest ama Cumhurbaşkanı, bakanlar, askerî yetkililer, bunların
tümü, Anayasada hangi suç olursa olsun, bunların herhangi birini
işlemeleri hâlinde hiçbir şekilde cezayla karşı
karşıya kalmamış olacaklar.
Biz biliyoruz ki bütün bu meselelerin yani
alınan bu önlemlerin hepsi belki de kırk defa uygulandı yani bir
sürü askerî darbeleri biliyoruz, muhtıraları biliyoruz, bu tür
yasaları biliyoruz, EMASYAyı biliyoruz; bunların hiçbir tanesi
bu ülkedeki sorunları çözmedi. Bu sorun, Kürt sorununun çözümünün askerî
vesayetle çözülmesi üzerine atılmış yeni bir projeden başka
bir şey değil, bununla asla bir yere gidemeyiz. Meclis bir an önce bu
politikadan vazgeçerek sivil vesayetle bu sorunları çözme
anlayışını ön plana çıkarmalıdır diyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ataş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
istenmiştir, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı "Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 12nci maddesi ile 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine eklenen (j)
fıkrasının (5)inci, (6)ncı ve (7)nci bentlerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İlhan Cihaner, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Cihaner. (CHP
sıralarından alkışlar)
Koştuğunuz için teşekkür ederim.
İftar saatini siz de planladınız sanıyorum.
İLHAN CİHANER (İstanbul) Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesi ile 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununun 11inci maddesine eklenen (j) fıkrasının
5, 6 ve 7nci bentlerinin madde metninden çıkarılmasını
öneriyoruz.
Aslında bunu biraz önce yapılmış
olan tartışmayla bağlantılandırmak istiyorum. Biraz
önce HDP adına konuşan hatip birtakım iddialar dile getirdi ve
AKPli milletvekillerimiz de bu iddiaların gerçek
olmadığını söyledi. Tam da burada, tartışmalar
sonrasında Erkan Akçay Bey bu tarz iddiaların orduya
yakıştırılamayacağını, bunun da disiplin ve
yargıda ayıklanacağını söyledi. Ama işte bu
yasayla, bu tasarıyla bunun önü kapatılıyor. Yani, bu iddialar
iddia olarak kalacak çünkü getirilen maddelerle tam bir dokunulmazlık
getirilmiş oluyor. Üstelik sadece orduya değil
Genellikle ordu
eksenli yürüyor tartışmalar.
Madde şöyle diyor ve buna bir de korucular
ekleniyor şimdi getirilen teklifle: Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin bu fıkra kapsamındaki faaliyetleri askerlik hizmet ve
görevlerinden, bu faaliyetler sebebiyle işlendiği iddia edilen suçlar
ise askerî suç sayılır. diye başlıyor, Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli dışındaki memur ve diğer kamu görevlilerinin
yani kamu görevlisi kapsamı tanımına uyan herkes için bu
dokunulmazlık getiriliyor. Bu dokunulmazlık o kadar geniş bir
dokunulmazlık ki milletvekillerinden daha fazla.
Daha birkaç ay önce burada milletvekillerinin
dokunulmazlıkları kaldırıldı. Ki milletvekillerinin,
suçüstü ve ağır cezalık bir suçüstü hâlinde
dokunulmazlığı yoktur.
Getirilen bu maddeyle, kesinlikle suçüstü bir hâl
olsa bile, ağır cezalık bir suç olsa bile, ilgililer
hakkında soruşturma izni verilinceye kadar, yakalama, gözaltı ve
tutuklama tedbirine başvurulamayacak.
Sadece bu değil arkadaşlar, biz,
hatırlayın, 2005 yılındaki CMK değişiklikleri,
yargıyla ilgili değişiklikler, arama, gözaltı, yakalama
gibi tedbirler tartışılırken, savcıya verilecek
yetkileri bile o kadar kıskançlıkla tartışıyorduk ki
ağırlıklı olarak yetkilerin hâkim tarafından
verilmesini istiyorduk ama bu yasayla, kaldırılmasını
istediğimiz maddeyle şöyle bir yetki veriliyor:
konuta,
işyerine veya kamuya açık olmayan kapalı alanlar ile
bunların eklentilerine can veya mal güvenliğinin sağlanması
ya da kişinin yakalanması amacına münhasır olmak üzere,
yetkili birlik komutanının yazılı emriyle
Şimdi, bu yetkili birlik komutanının
yazılı emriyle verdiğimiz bu yetkiye, şu anda, Türkiyede
savcılar bile birçok noktada sahip değil. Bu yetkileri veriyoruz.
Peki, tam da bu aşamada yani Hükûmet terörle
mücadelede başarıya ulaştığı, PKKnın belini
kırdığı, bu işin bittiğini söylediği bir
anda niye getiriyor bunu?
Bir kere, bu, sadece terörle mücadele amacıyla
çıkarılmış gibi, Türkiye'nin belli bir bölgesiyle ilgili
çıkarılmış gibi gösteriliyor ama verilen yetkinin,
Türkiye'nin her tarafında kullanılması söz konusu.
Bunun dışında, siyaseten şunu
ima ediyor: Artık, barışçıl ve demokratik bir çözüm yerine,
şu anda tutulan yolun yani güvenlikçi politikaların bundan sonra da
devam edeceğini gösteriyor.
Bu, şu demektir: Bugüne kadar, operasyonlar
başladığından bu yana 500ün üzerine ulaşan şehit
sayısının daha fazla artacağını, Sur gibi, Cizre
gibi, işte Nusaybin gibi yerle bir olan kentlerin, yerle bir edilmesine
devam edileceğini de ima ediyor. Onun için de böyle bir
sıkıntı var.
Ya bir yanlışlık var burada ya da
işlenmesi şimdiden öngörülen suçlara dair şimdiden bir
dokunulmazlık öngörülüyor. Hangisi doğru olursa olsun bu
yanlıştan mutlaka Meclisin dönmesi gerekir. Unutmayın ki
eğer Türkiyedeki siyasi iklim değişirse bu getirilen yasa
maddeleri askeri de korumayacaktır. Hatırlayın İlker
Başbuğun tutuklanmasını. Anayasada
yazılıydı Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanlarının Yüce Divanda yargılanacağı ama
yargı sistemi tanımadı, bağırttıra
bağırttıra hem kuvvet komutanlarını hem de Genelkurmay
Başkanını yetkisiz, hukuksuz bir mahkemede yargıladı.
Dolayısıyla, her şeyden önce bizim yeniden demokratik ve
barışçıl çözüm yöntemlerini hedef alan bir perspektife
ihtiyacımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN CİHANER (Devamla) Aksi takdirde,
bu korumaların sonu gelmeyecektir. Koruculardan sonra hangi memurlara
kadar ineceğini hiçbirimiz kestiremeyeceğiz. Bu yetkinin nerede
kullanılacağını da hiçbirimiz bugünden bilemeyiz. Belki
İstanbulda kullanılacak, belki çok daha barışçıl
gösteriler nedeniyle kullanılacak. Dolayısıyla, bu maddelerin
çıkarılması elzemdir. Hükûmet başarısız
olduğu bir anda yakan topu, yanan topu ordunun kucağına
bırakmıştır. Bilhassa ordunun karşı
çıkması gerekir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Cihaner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
isteniyor, karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 12nci maddesi ile 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine eklenen (j)
fıkrasının (7)nci bendine "Beşinci ve
altıncı bentlerde yer alan hükümler" ibaresinden sonra gelmek
üzere "geçici köy korucuları ve gönüllü korucular ile ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılıyoruz Sayın Başkan.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle hukuki korumaya ilişkin hükümlerden
kamu görevlisi olan geçici köy korucuları ile gönüllü
korucularının da yararlanacağının özel olarak
vurgulanması ve uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınızı
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
13üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 13üncü maddesindeki
"yer alan" ifadesinin "bulunan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özkan Yalım İbrahim
Özdiş Özgür
Özel
Uşak Adana Manisa
Serdal Kuyucuoğlu Sibel Özdemir Dursun Çiçek
Mersin İstanbul İstanbul
Burcu Köksal Fatma Kaplan Hürriyet Melike Basmacı
Afyonkarahisar Kocaeli Denizli
Ali Özcan Kazım Arslan Türabi Kayan
İstanbul Denizli Kırklareli
Bülent Öz
Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Çerçeve 13üncü maddesiyle 5442 sayılı
Kanuna eklenen Geçici 5inci maddesinde yer alan "Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli ile memurlar ve diğer kamu görevlileri"
ibaresinin "Türk Silahlı Kuvvetleri personeli, memurlar, geçici köy
korucuları ve gönüllü korucular dahil diğer kamu görevlileri"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan Mustafa Ilıcalı Ramazan Can
Çanakkale Erzurum Kırıkkale
Kerem Ali Sürekli Zehra Taşkesenlioğlu Necip Kalkan
İzmir Erzurum İzmir
Fuat Köktaş Özcan Ulupınar Abdurrahman Öz
Samsun Zonguldak Aydın
Murat Alparslan Ayşe Sula Köseoğlu Hacı Bayram
Türkoğlu
Ankara Trabzon Hatay
Halis Dalkılıç Abdullah Öztürk Ceyda Bölünmez
Çankırı
İstanbul Kırıkkale Mardin
Mehmet Demir
Kırıkkale
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan Mahmut Celadet Gaydalı
Adıyaman Muş Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Umarım iftarın verdiği rehavetle oruç
gerginliğimiz bitmiştir. Arkadaşlarımızla daha sakin
bir şekilde, hep beraber birbirimize katlanır bir duruma geldik.
Sayın milletvekilleri, bundan kısa bir
süre önce Avrupa Birliği uyum yasaları adı altında, vize
muafiyeti gerekçesiyle bir yasa tasarısı geçirdik Meclisimizden. Bu,
kolluk kuvvetlerini şikâyet kurulunun kurulmasıyla ilgiliydi.
Şimdi, bunlar, olaylar geliştikçe buna ben ancak bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu diyeceğim. Tabii, AKPli arkadaşlarım, siz
O, Davutoğlu Hükûmetiydi, yeni Hükûmet kuruldu. deyip bunu
geçiştirebilirsiniz.
Şimdi, bu yasada TSK Personel Kanununda
değişiklik adı altında silahlı güçlere
dokunulmazlık zırhı getirmek amaçlanmaktadır. Siyasetçilerin
dokunulmazlıklarının kaldırıldığı ve
yargılanmasının sağlandığı bir dönemde
silahlı güçlere dokunulmazlık zırhının getirilmesi son
derece manidar ve tezat bir durumdur ve antidemokratik bir uygulamadır.
Yani, şuna geliyor neticede: Konuşmak yasak ama öldürmek serbest.
Düne kadar iki başlılıktan, çifte hukuktan şikâyet eden
gene sizin Hükûmetinizdi. Sivil mahkemeler varken askerî mahkemeye ne gerek
var? Tek mahkeme olsun. Doğru. Yargının tek şemsiye
altında olması en ideali ama bugün tekrar çatallaştırma
yönünde bir eğilim görüyoruz.
Yeni çıkarılan yasalar, 12 Eylül darbe
yasalarından daha katı kurallar getiriyor. Daha doğrusu, kendi
etrafınızda bir koza örüyorsunuz. İleri demokrasi söylemleri, ne
yazık ki antidemokratik uygulamalar temayülü içine girmek üzere. Sistem,
gittikçe haklının değil, güçlünün adaleti yönünde pupa yelken
yol almakta. Bu da toplumsal yaşam açısından son derece riskli
ve tehlikeli bir ortam yaratacaktır. Suç oranı azalacağına
maalesef daha artar. Yasaların amacı, suç ve suçluyu teşvik
etmek değil, caydırmaktır; maalesef, çıkan yasalar
teşvik eder gibi gözüküyor. Bizim tek ihtiyacımız var;
bağımsız, adil bir yargı sistemi. Biz bunu tesis
ettiğimiz zaman, demokratik bir ortamı tesis ettiğimiz zaman
emin olun hiç kimsenin dokunulmazlık zırhına ihtiyacı
yoktur, şeffaf, adil bir düzen kurulduğu zaman hiç kimse
sığınacağı bir şemsiye aramaz. Aksi takdirde
şemsiye üzerine şemsiye kurarak, bir sürü dokunulmazlıklar
çıkararak sistem daha işlevsiz bir hâle getirilir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 13üncü maddesindeki
yer alan ifadesinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Öz (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bülent Öz, Çanakkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 387 sıra
sayılı Tasarının 13üncü maddesiyle ilgili önergemiz
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin
Kefenimizle çıktık biz bu yola. diyerek sürdürdükleri sözüm ona
çözüm süreci esnasında görmezden geldiği, valilere talimat vererek
Operasyon yapmayın. dediği Türk Silahlı Kuvvetlerini yeniden
keşfettiği bir süreci yaşıyoruz. 2002 yılından
günümüze Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırmak ve
etkisizleştirmek için elinden geleni ardına koymayan AKP
hükûmetlerinin bu hedefe ulaşmak için o dönem kimlerle iş
birliği yapıp kumpaslar kurduğunu, ülke kamuoyu, bütün
yandaş kanal ve gazeteleriniz canlı olarak izledi. Çoğu zaman
ise bu yandaş gazete ve televizyonlar ertesi gün nerede ne
yapılacağını, kimlerin ne zaman gözaltına
alınacağını yazdılar. Kimi bakanlarınız
çıktı göz yaşları içinde Bana suikast yapacaklar. dedi.
Oraj, Suga, Balyoz, Ergenekon gibi senaryolar üstünden TSK paramparça edilmeye
çalışıldı, moral motivasyonu bozuldu.
Değerli milletvekilleri, o dönem Türk
Silahlı Kuvvetlerine ve cumhuriyet aydınlarına yönelik
başlattığınız cadı avında suç
ortaklığı yaptığınız yazar, haberci, savcı,
hâkim, kısaca kumpasları birlikte tezgâhladığınız
kim varsa bugün ya yurt dışına kaçtı ya cezaevinde. Bütün
bunlar yaşanırken kumpasçı savcılara destek olmak için Ben
de bu davanın savcısıyım. diye konuşan dönemin
Başbakanı şimdi Beştepeden süreçte görev alanların kendini
kandırdığını vurguluyor. Bütün bunları ülke
olarak birlikte yaşadık.
7 Haziran seçimlerinde milletin tercihleri
karşısında kısa süreli bir şaşkınlık
yaşayan saray hemen yeni senaryosunu devreye koydu ve ülkeyi 1
Kasımda erken seçim sürecine soktu. Amaç iktidarını tahkim
etmekti ve bunu sağlamak için her yol mübahtı. MİT Müsteşar
Yardımcısı Afet Güneşin basına yansıyan Oslo
trafiğindeki sözleri hâlâ hafızalardadır. PKK yöneticisi Sabri
Oka Biliyoruz, metropolleri de doldurdunuz, patlayıcılarla
doldurdunuz, hepsini biliyoruz. demişti. Bütün bunlar milletin gözünün
önünde oldu. Ülke hızla kamplaştırıldı ve her gün
onlarca şehit vermeye başladık. Beyaz toroslarla başlayan
tehditleriniz sonucu şehirlerde patlatılan bombalarla yüzlerce masum
yurttaşımız öldürüldü ve güvenlik bürokrasisi bütün bu olup
bitenlere seyirci kaldı. EMASYA Protokolünü iptal ederken askerî
vesayetle mücadeleden bahsedenler şimdi tekrar TSKya
sarılıyorlar, ne kadar ironik. Şimdi, bu tasarıyla
TSKnın elinden alınan yetkiler geri veriliyormuş gibi
yapılarak terörle mücadelede karşılaşılan olumsuzlukların
faturası TSKya kesilmek isteniyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Yarın meydanlarda, Doğu ve güneydoğu
illerinde sürdürülen ve AKPnin eseri olan hendek savaşlarını
biz yapmadık, asker böyle istedi. diyerek işin içinden
sıyrılmayı hedeflediğinizi düşünüyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış
düşünüyorsun.
BÜLENT ÖZ (Devamla) Geçmişte Oslo
görüşmeleri dolayısıyla MİT Müsteşarına
sağlanan dokunulmazlık zırhının kapsamını
genişleterek bütün bir kolluğu dâhil etmek ülkemizde çok daha vahim
hak ve hukuk ihlallerine kapı aralama hazırlığı
olabilir.
Değerli milletvekilleri, her
açıklaması ve tavrıyla toplumu kamplaştırarak, kaostan
beslenerek iktidarını sağlamlaştırma
kaygısıyla hareket eden sarayın son açıklamaları da ülkemizi
ilerleyen günlerde kaosun beklediğini göstermektedir. Öyle görülüyor ki
saray, Geziden çok korkmuş ve tedirgin olmuş, Türk
halkının yeniden demokratik tepkisinin gelişmesi durumunda Türk
Silahlı Kuvvetlerini kullanmanın altyapısını
hazırlıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kimseden korkmuyoruz
biz ya. Milletten korkarız sadece, sadece milletten korkarız.
BÜLENT ÖZ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
Türk milleti cumhuriyetin temel niteliklerinin örselenmesine, yok edilmesine
canı pahasına direnecektir, buna hiç şüpheniz olmasın. Türk
milletinin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleriyle
milleti karşı karşıya getirmek telafisi mümkün olmayan bir
yıkım getirecektir. Bu millet buna müsaade etmez. Ülkeyi yönetenlerin
sağduyulu olması, kendinden çok milletini sevmesi ve sorumluluk
sahibi olması gerekmektedir.
Dilerim akla ve bilime kulak verirsiniz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 13üncü maddesi ile 5442 sayılı
Kanuna eklenen geçici 5inci maddesinde yer alan "Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli ile memurlar ve diğer kamu görevlileri"
ibaresinin "Türk Silahlı Kuvvetleri personeli, memurlar, geçici köy
korucuları ve gönüllü korucular dahil diğer kamu görevlileri"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile kamu görevlisi olan geçici köy
korucuları ve gönüllü korucuların madde metninde özel olarak
vurgulanması suretiyle uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin
giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Önergeyle yapılan değişiklik
doğrultusunda 13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun 14üncü maddesinde yer
alan "sırf' ifadesinin "sadece" şeklinde değiştirilmesi
arz ve teklif ederiz.
Özkan Yalım İbrahim
Özdiş Özgür
Özel
Uşak Adana Manisa
Serdal Kuyucuoğlu Sibel Özdemir Dursun Çiçek
Mersin İstanbul İstanbul
Burcu Köksal Melike Basmacı Ali Özcan
Afyonkarahisar Denizli İstanbul
Fatma Kaplan Hürriyet Kazım Arslan Türabi Kayan
Kocaeli Denizli Kırklareli
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan Nihat Akdoğan
Adıyaman Muş Hakkâri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Nihat Akdoğan, Hakkâri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akdoğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, bugün
söylediğimiz her şey karşı tarafta bir tepkiyle
karşılanıyor. Ama, maalesef en son önergeyle getirilen
koruculara da dokunulmazlık zırhının getirilmesi
Bizler, 4
Mayıs 2009daki Bilge köyü katliamını unutuyoruz. Orada o
katliamı yapanlardan kim hesap sordu. Bugün bakın, burada bizlerin
değil, Genelkurmay Başkanlığının 13 Martta
Yüksekovada başlatılan operasyonun 20 Nisanda bitirildiğine
dair resmî belgesi. Yani, bu açıklamadan sonra tam kırk gün boyunca
orada, ki devletin gönderdiği hasar tespit komisyonunun da, oradaki resmî
görevlilerin de açıkladığı şey şuydu: Bu kadar
yıkım nasıl otuz sekiz günde gerçekleşti? Bunun
imkânsız olduğuna biz tam doksan gün boyunca oradayken gözlerimizle
şahit olduk. Şimdi, burada resimler var, resimleri gösterirsek
inanmazsınız ama gözlerimizin önünde birçok vatandaşın
evine girilerek, gözlerimizin önünde vekil arkadaşımızın
akrabalarının evlerinin içine girilerek kapıları, evleri
tahrip edildi. Şimdi, sizin getirdiğiniz bu dokunulmazlık
zırhıyla birlikte bunların hesabını kimden
soracağız?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bizim evlere
niye girilmiyor öyle?
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Yani, şunu
açık ve net olarak söyleyelim: Bir hukuk devletinden çıkıyoruz.
Burada herkesin hesap vermesi gerekiyor. Burada birilerini koruma altına
almamıza gerek yok. Eğer bir hukuk devletinde yaşıyorsak
herkes hukukun karşısında hesabını verebilmeli. Buna
niye ihtiyaç duyuyorsunuz, buna niye gereksinim duyuyorsunuz? Bakın,
burada, 1990larda yaşanan bir durumu sizinle paylaşmak istiyorum: 1990lı
süreç yaşanırken birçok insan yönünü batıya vermişti,
İzmire, İstanbula, Adanaya, Mersine ama bu son süreçle birlikte,
bir yıllık süreçle birlikte tek bir insanımız artık
oraya göç etmiyor, gitmiyor, gelip o yıkıntının
başında duruyor ve sizin vekilleriniz orayı ziyaret
ettiğinde, hani sürekli bize Hendek siyaseti yapıyorsunuz.
diyorsunuz ya, vekiliniz sordu Kim burayı yıktı? Zeki Beye
sorun bakalım, ne cevap verildi
Ne cevap verildi? Orayı kim yıktı?
Açık açık söyleniliyor ve dolayısıyla siz burada nasıl
dokunulmazlıkları kaldırdıktan sonra siyasetin üzerinde bir
vesayet, Demoklesin kılıcı gibi vekillerin
konuşmasını engelliyorsanız
Demin arkadaşımızın
da belirttiği gibi, konuşmak yasak, öldürmek, yakmak serbest.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Dürümlü köyü ne
oldu? Dürümlü köyüyle ilgili
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Eş Genel
Başkanımız gerekli açıklamayı yapmıştır
ve biz de şunu söylüyoruz
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hiç ikna edici
değil.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Buradan
kesinlikle şunu söyleyelim ki sizin bu getirdiğiniz kanunla birlikte,
dün protokol olan, bugün kanunla getirdiğiniz ve yarın işlenecek
olan suçların tümünden sizler olarak bu Parlamento hesap verecektir.
HİKMET AYAR (Rize) Hesap millete verilir,
verilir, verilir.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Siz, bakın,
iki dakika için de konuşmaya gelen her hatibi böyle bastırarak
onları susturmaya çalışıyorsunuz. Ama buradan bir şey
söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir şey
söylüyoruz, siz bir katliamın önünü açıyorsunuz. Biz, bunun yasal
olmadığını, bugün yönümüzün Orta Doğudaki ülkelere
dönüştüğünü, tipik bir Orta Doğu ülkesi olduğumuzun
görüntüsünü veriyoruz. Yazık değil mi buna? (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akdoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul dilmiştir.
Önergeyi geri çekmiştiniz değil mi
Sayın Özel, ben öyle biliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çektik efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
15inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun 15inci maddesinde yer
alan seçeceği ifadesinin belirleyeceği şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özkan Yalım Özgür Özel İbrahim
Özdiş
Uşak Manisa Adana
Fatma Kaplan Hürriyet Ali Özcan Türabi
Kayan
Kocaeli İstanbul Kırklareli
Serdal Kuyucuoğlu Sibel Özdemir Dursun Çiçek
Mersin İstanbul İstanbul
Burcu Köksal Melike Basmacı Kazım Arslan
Afyonkarahisar Denizli Denizli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Van Adıyaman
Ziya Pir Burcu Çelik Özkan
Diyarbakır Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Behçet Yıldırım Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 387 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Yalnız tasarıya geçmeden önce bu sabah
Adıyamandan Malatyaya giden -yakın köylerin- Besninin Sayören
köyünden giden vatandaşların geçirdiği bir trafik
kazasından bahsetmek istiyorum.
Adıyaman'ın kaderi hâline gelmiş
mevsimlik işçi katliamları Malatya'da kayısı sezonunun
açılmasıyla birlikte yine başlamış bulunmaktadır.
Her yıl mevsimlik tarım işçileri güvenli olmayan araçlarla
taşınıp sağlıksız ve kötü barınma
koşullarında yaşamaktalar. Yasa dışı olarak
çalışan çocuklar eğitimlerinden mahrum kalıp her sene
mayıs-ekim ayları arasında çalışan işçiler
kapasite üstü yükle eski araçlarla taşındıkları için trafik
kazalarında hayatlarını kaybetmektedirler. Bu şekilde
çalışabileceği yere ulaşan, zaman zaman ulaşamayan bu
işçilerimiz öncelikle konaklama, sağlık problemleri,
çocuklarının eğitim problemleri, ücret ve sosyal güvenceye
ilişkin sorunlar yaşamaktadır. Maalesef Adıyamanın
kaderi bu. İşsizlikte birinciyiz, kara yollarının kötü
olmasında birinciyiz, uçak bilet ücretlerinin fazla olmasında
birinciyiz, IŞİDle anılmakta yine birinciyiz.
Şimdi, bugün Adıyamandan Malatyaya
kayısı bahçelerinde çalışmak üzere giden mevsimlik
işçilerimiz Sürgü'de minibüsün devrilmesi sonucu Cemile Aydın
adında bir vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
28 kişi yaralanmıştır. Bu iş cinayetinde
yaşamını yitiren Aydın ailesine
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Mevsimlik tarım işçiliğinin
başlamasıyla iş cinayetlerinin artacağını
belirtelim. Mevsimlik gezici işçiler özelinde, kamyon kasalarına,
traktör römorklarına ve -yaşanan katliamda görüldüğü gibi-
minibüslere balık istifi çoluk çocuk, yaşlısıyla, genciyle
bindirildiklerinden tam da bu nedenle feci kazaların yani cinayetlerin
sıkça yaşanacağını peşinen uyarıyoruz ve
gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini
belirtiyoruz.
Değerli milletvekilli arkadaşlarım,
bu tasarı Hükûmetin niyetini ortaya koyuyor. Bu devlet,
meşruluğunu hukuktan alır, yasayla hukuk dışına
çıkmaktan alamaz. Bu açıkça yargısız infazın önünü
açacak, yargısız infazları teşvik edecek bir düzenlemedir.
Bu yasanın kendisi de açıkça yaşam hakkının ihlalidir.
Bu tür bir korumanın hukukta yeri yoktur. Hukukta suç teşkil eden her
eylem için yargı yolunun açık olması gerekir. Bu, işlenen
bütün hukuksuzlukları, katliamları örtmek için gündeme getirilen bir
yasa tasarısıdır. Mevcut durumda bile iç güvenlik paketine
dayanılarak 81 il Emniyet müdürlüğüne gönderilen genelgelerde vur
emri veriliyorsa ve bunca hukuksuzluk, hak ihlali yaşanmışken,
bir de bu tür suçlara yasal koruma getirdiğimiz zaman ortada yaşanan
tamamen bir vahşet olacaktır. Terörle mücadele bile hukuk
sınırları içerisinde olur, Siz vurun, ben saklarım mantığıyla
olmaz. Açıkçası suç işlemeye teşvik eden bir yasa tasarısıdır.
Yargıdan bakanlarınızı
kaçırdınız, çocuklarınızı
kaçırdınız, size biat etmiş iş adamlarını
kaçırdınız; yetmedi, bakın, gelecek hafta Genel Kurula gelecek
yasa tasarısıyla tümden yargıyı
kaçıracaksınız, adaleti kaçıracaksınız. Her
şeyi ama her şeyi yargıdan kaçırmaya çalışan bir
iktidar kendi yargısına güvenmeyen iktidardır. Siz bu
şekilde işlenen bütün suçları yargıdan
kaçırırken, neredeyse Hiçbir kamu görevlisi yargılanmasın
derken vatandaş, halk niye yargıya güvensin. Hukuk devletinde hiçbir
suç yargı kapsamı dışında bırakılamaz ve
işlenen suçlar idari makamların korunmasına alınamaz.
Yine bugünlerde insanları Taksime davet eden,
Geziyi kaşıyan zihniyetin yapmak istedikleri Meclise getirilen bu
yasa tasarısıyla anlaşılmaktadır. Toplumsal muhalefeti,
demokratik işleyiş ve kurallarla yönetemeyen iktidar bütün toplumsal
muhalefetin alanlarını açıkça palet ve postallarla ezmeye,
sindirmeye çalışacağını göstermektedir. Biz 7 Haziran
sonrası sürecin açıkça bir darbe süreci olduğunu hep söyledik, işte,
bugünlerde de Meclise gelen yasa teklifleriyle bu daha net
anlaşılmış olmaktadır.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önerge geri çekilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan Mahmut Atilla Kaya Hasan Basri Kurt
Çanakkale İzmir Samsun
Necip Kalkan Salih Cora Osman Aşkın Bak
İzmir Trabzon Rize
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sayın Kadri Yıldırım, Siirt Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, birinci konuşmamda aslında bir
bütünlük içerisinde arz etmeme izin verilseydi, benim hiçbir şekilde bir
genelleme yapmadığım çok rahat bir şekilde
anlaşılacaktı ama o izin verilmedi ve maalesef, peşin
birtakım gürültülerle o engellendi.
Şimdi söylemeye
çalışacağım; benim tabiatım gereği de
prensiplerim gereği de asla ve asla hiçbir kurumu -Silahlı Kuvvetler
de dâhil, başka kurum ve kuruluşlar da dâhil- hiçbir zaman genel bir
hedef tahtasına koymak gibi bir âdetim, bir prensibim ve bir
şahsiyetim yoktur. Ancak tutanaklar da eğer dikkatle incelenirse ve
benim konuşmam da eğer dikkatle incelenirse -tabii, Osman Bey izin
verseydi- ben hep altını çizerek, Bazen böyle yapılıyor.
diyordum ve operasyona çıkan bazı JÖH ve PÖH elemanlarının
bunu yaptığını ve bu şekilde yapıldığının
söylendiğini ve bu şekilde anlaşılması
gerektiğini, elbette derdimi izah edebilecek kadar bir şeyler
söyleyecektim ama maalesef buna izin verilmedi.
Tekrar söylüyorum; bunu yapmayanlar asla yoktur
manası da çıkarılmamalı bundan, bir genelleştirme de
çıkarılmamalı. Benim demek istediğim, madem bu isim
Peygamber Efendimizin isminden alınmıştır diyoruz,
dikkatli davranılması gerekir. Tutanaklara da bakın, bu isme
halel getirecek bir davranış, bir pozisyon içerisine girilmemesi
gerektiğini ifade etmeye çalıştım ve bir empati kurmaya
davet ettim. Yani bugün bir bölgede böyle münferit de olsa bazı olaylar
oluyorsa yarın öbür gün başka bölgelerde de, batıdaki illerde de
olabilir, bunun dikkatlere sunulması ve bunun dikkate alınması
gerektiğinin altını çizmeye çalıştım. Ama
başta Bülent Bey olmak üzere, daha konuşmamı bir bütünlük
içerisinde arz etmeme fırsat verilmeden, peşin hükümlü bir
şekilde benim sanki bir kurumu topyekûn hedef aldığım gibi
Tabii, MHPli arkadaşlar da aynı şekilde anlamak istediler veya
o şekilde bir pozisyon içerisine girdiler. Tekrar söylüyorum: Böyle bir
kasıt yok. Ama, bundan Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde veya
JÖH elemanları veya PÖH elemanları içerisinde bunu yapanlar yoktur.
manası da çıkarılmamalı. Her kurumda olduğu gibi
burada da vardır, varsa üstüne gidilsin diyorum. Yani bunları örtmek
yerine ki örtmek hiçbir şekilde, tekrar söylüyorum, ne Kürt-Türk
kardeşliğine ne de birlik ve beraberliğe hiçbir şekilde
hizmet etmiyor, benim anlatmaya çalıştığım bu.
Eğer, duygusal kopuşların yerini başka kopuşlara
bırakmasını istemiyorsak münferit de olsa hukuk çerçevesinde
bunların üzerine gidelim diyorum ve bunu tekrar söylüyorum,
söylediklerimin arkasındayım ama bir genelleştirme
yapmadığım da özellikle anlaşılmalıdır.
Tekrar ediyorum: Lütfen, burada önce hatipleri baştan sona kadar
dinleyelim, sonra grup başkan vekillerimiz çıkarlar, zaten ne
anlaşılmışsa o çerçevede doğruysa doğru derler,
yanlışsa yanlış derler. Ama, başta Osman Bey olmak
üzere, daha söze başlar başlamaz eğer o konuşma
boğduruluyorsa, o zaman da birbirimizi anlamakta güçlük çekeriz.
Tekrar söylüyorum: Eğer bugün Kadri Hocayı
da burada dinlemek istemiyorsanız veya tahammül göstermiyorsanız, bu
demektir ki ileride dinlemeyi arasanız da bulamayacağınız
insanlar çok olacaktır. Bunu tekrar dikkatlerinize sunuyorum ve
saygılarımı da hepinize sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
istenmiştir, arayacağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Turan, vazgeçtiyseniz devam edelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bizim grubumuz HDPli
konuşmacının konuşma süresini engellemedi.
Konuşması bitti, beş dakikayı tamamladı. Az önceki
tatsız hadiseler Hocamızdan değil, arka taraftan edilen küfürlerden
kaynaklı kavgalardır. Yoksa, bizim tahammülümüzle ilgili, demokratik
tutumuzda bir sorun yok. Herkesi dinleriz, saygı duymaya
çalışırız. Fakat, orada bir şey daha söylemek
istiyorum Sayın Başkan: Askerimizin veya başka kurumların
hepsi içerisinde yanlış yapan olabilir ama bunu topyekûn sanki
yapmışlardır diye ifade etmenin doğru
olmadığını düşünüyoruz.
Kaldı ki bir şey daha var, şimdiye
kadar değişik ortamlarda etek giyen erkek PKKlıları gördü
bu millet. O yüzden yazılan ifadeler diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani
açık bir sataşma var aslında.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) PKK dedim Sayın
Başkan, yapmayın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) HDP Grubunun,
bizim konuşmalarımızın yani onun kendi
konuşmasına ilişkin herhangi bir müdahalemiz
olmadığını ifade etti ve arkadan gelen bir şeyle bu
durum gelişti dedi. Tutanaklar elimizde, kaç kişinin müdahale
ettiği ve burada kimlerin müdahale edip ne söz söyledikleri bile elimizde
Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır küfür yok,
küfür yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Grup
başkan vekilinin ifade etmiş olduğu bilgilerin tamamen
yanlış olduğunu ve buna ilişkin açıklama yapmam
gerektiğini ve İç Tüzüke göre de sataşma
BAŞKAN Sayın Demirel, şimdi,
Sayın Turanın vermiş olduğu bilgilerin doğru
olmadığını söylüyorsunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onay makamı
değil ki Sayın Başkanım. Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Turan bir
görüş ileri sürüyor, siz de bir görüş ileri sürüyorsunuz. Bu
görüşlerin farklılığı 69uncu maddeye göre
sataşma değildir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Değil.
BAŞKAN - Veya cevap hakkını
gerektirmiyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım, görüş farklılığı olarak ifade
etmiyorum. Sayın Turan konuşan hatibimize ilişkin önceki
konuşmasında kesinlikle ona müdahale edilmediğini ve bu
yaşananların daha sonra geliştiğini ifade ediyor. Oysa ki
sizin ara vermenizin nedeni ve siz de çok iyi biliyorsunuz ki son iki dakikada
hatibimizin ne konuştuğu anlaşılmadı bile çünkü AKP
sıralarından, birçok yerden müdahale edildi ve müdahale
edildiğine dair de tutanaklar var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hiçbir müdahale yok
efendim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kimler
olduğunu, nerede müdahale edildiğini ifade ettik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O konuyu kapattık
Sayın Başkanım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
Sayın Turan şunu ifade ediyor: Biz hatibi dinledik, biz asla
müdahale etmeyiz; bunu yapan HDP Grubudur
İfadesinin doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum. Zabıttan, direkt
bize
BAŞKAN Sizin söyledikleriniz de tutanaklara
geçmiştir Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
burada bize sataşmada bulunduğunu ifade ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, bu
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
ben söz hakkı almak için söylemiyorum Sayın Başkan, bir söylemin
düzeltilmesi gerektiğini ifade ediyorum. AKP Grubunun, grup başkan
vekilinin ifade ettiği bilgilerin doğru
olmadığını ifade ediyorum çünkü tutanaklar elimizde ve
grupta konuşan, söz alan arkadaşımızın, kürsüde
konuşan arkadaşımızın -müdahalesinden kaynaklı-
Genel Kurul ne dediğini bile anlamadı. Bunun üstünü kapatmak isteyen
bir grup başkan vekilinin açıklamasını Sayın
Başkan, kabul etmiyorum.
BAŞKAN Açıklamalarınız
tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür ederim Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Söylediklerini de kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16ncı maddesinin aşağıda
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan (Çanakkale) ve arkadaşları
Madde 16- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3üncü maddesinin de kanunun
yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Önergeyle yapılan değişiklik
doğrultusunda 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 17. Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
Çağlar Demirel Bedia Özgökçe Ertan Ziya Pir
Diyarbakır Van Diyarbakır
Behçet Yıldırım Burcu Çelik Özkan
Adıyaman Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF
BEYAZIT (Tokat) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Çağlar Demirel, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Az önce ifade ettim, tutanaklara da bakabilirsiniz,
birçok yerde AK PARTİ sıralarından gürültüler diye ifade
ediliyor; bu da grup başkan vekilinin söylediğinin ne kadar yerinde
olmadığını bir kez daha açığa
çıkarıyor. Yani, gürültünün nereden geldiği, nereden müdahale
edildiği açık, ortada ve tutanaklar bunu söylüyor, biz değil.
Şu anda olduğu gibi bunu her zaman yapıyorlar, bugün yine
yaptılar. Ama, siz ne yaparsanız yapın, bugün burada tartıştıklarımız
bir tarihe geçecek. Bugün bizim burada tartıştığımız
kanun tasarısı bir gün öyle bir tarihe geçecek ki -burada
oturduğumuzda- bundan yıllar sonra gelenler bu konunun ne kadar
hukuksuz, ne kadar uygunsuz bir şekilde hazırlandığının
altını çizecekler. Ve bugün burada imza atanlar, o dönemlerde -bu bir
yıl sonra olur, iki yıl sonra olur ya da on yıl sonra olur-
bunun ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha söyleyecekler.
Neden söylüyorum bunu? 1990lardan bir iki örnek
vereceğim. Şu süreç, 1990lı yılları aratan bir
süreçtir. Çok net ifade edelim: 1991, Vedat Aydın evinden alınıp
götürüldü -HEP il başkanıydı- bir hafta sonra cenazesi bulundu.
Yine, Musa Anter götürüldü ve katledildi, hâlâ davası devam ediyor. Bugün
ifade ettik, 1993 Kulp davası; dava hâlâ devam ediyor, tutuklu hiçbir
sanık yok. 1994te Lice davası. Bunları artırabiliriz.
Bu yaşananlar, katliamlar, köy
boşaltmalar, köy yakmalar bugün daha fazlasıyla yaşanıyor
durumdadır. Bugün Şırnakta, Nusaybinde, Cizrede, Surda
sokağa çıkma yasakları hâlâ hukuksuz bir şekilde
uygulanıyor, evler yakılıp yıkılıyorsa siz buna
hukuk diyemezsiniz, Hukuk adına yaptım. diyemezsiniz.
Yaptığınız hukuk dışı uygulamaların da
hep üstünü kapatıyorsunuz; bunu Avrupa Birliğine, dünya ülkelerine de
yutturmaya çalışıyorsunuz ama onlar gerçekleri biliyor.
Tıpkı dün AKPMde olduğu gibi, bir kez daha, Avrupa'da herkes
bunu net olarak gördü. Yani, sizler bu sürecin üstünü kapatmak, yine aynı
şekilde gizli ilişkilerle bir yerlere varmak istiyorsunuz.
Sivil vesayeti, siz bütün yetkileri tamamen askere
devrediyorsunuz. Tamam, şunu söyleyelim, biz defalarca burada ifade ettik,
o gün de söyledim ama Sayın Bakandan yanıtını
alamadım; yarbay hâkimle yaptığınız gizli
görüşmelerin sonuçları neydi, nereye götürecek, anlaşmanız
nedir? Orduya teslim edilmiş bir hukuk sistemi, orduya teslim edilmiş
bir durum söz konusudur. Siyaseti tamamen orduya teslim eden bir
anlayış vardır. Biz değil, sizin de gücünüz yetmeyecek,
onlar bir gün gelecek size geri dönecek, bunu çok net olarak ifade edelim.
Arkadaşlarımız söyledi, ben bir kez
daha söyleyeyim: Bugün yeni geldi, maddelerde değişiklik
yapmışsınız. Evet, maddelerdeki değişikliklerin
geçmiş dönemdeki zararlarını biliyoruz. Köy
korucularının Mazıdağıda Bilge köyünde
insanların kendi aralarındaki kavgalarıyla köy
korucularının, 42 insanın hayatına mal olan bir
katliamı yaşadık. Yani siz burada koruculara, polislere,
askerlere yetki vererek, hukuku da kendinize bağlayarak, onların
yargılanmasının önünü de kapatarak kendinizi bu sürecin dışında
tutmaya çalışıyorsunuz. Oysaki aslında siz kendinizin
yargılanmasından korkuyorsunuz. Burada bunu bir kez daha itiraf
etmeniz gerekiyor. AKP Hükûmeti ve iktidarı bugünkü yürüttüğü
politika karşısında bir gün yargılanacağını
biliyor, o yargılanmadan korktuğu için
Çünkü niye? Polis, asker Ben
talimatı, emri saraydan aldım, AKP iktidarından aldım.
diyecek ve dolayısıyla ucu ta saraya kadar gidecek ve yargılama
oraya kadar uzayacak. Onun için bunların önünü kapatıyor; Bakanlar
Kuruluna, yetkiyi İçişleri Bakanına, yetkiyi bakanlıklara
vererek yargılamanın önünü kapatıyorsunuz. Bundan sonra
oluşacak bütün katliamların, bütün ölümlerin sorumluluğunu bu
yasayı onaylayarak sizler kararlaştırmış
olacaksınız. O yüzden bundan sonraki sürecin altında kalacağınızı
bir kez daha ifade ediyorum. Bu, tarihe geçecek bir gün olarak önünüze
gelecektir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün 86ncı maddesine
göre oyunun rengini belli etmek üzere söz talep eden sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Lehte olmak üzere Metin Akgün, Tekirdağ
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN AKGÜN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 387 sıra sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı lehine
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, aziz
vatanımızın bölünmez bütünlüğü ve bekası uğrusuna
gözünü kırpmadan canını feda eden tüm şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyor; gazilerimize şükranlarımızı
sunuyorum.
Bu cennet vatanda gözü olanlar şunu bilsinler
ki hiçbir zaman hain emellerine ulaşamayacaklardır. Terörle
mücadelemize sonuna kadar yılmadan, usanmadan devam ederek terörün
karşısında olmaya devam edeceğiz.
Kanun tasarısıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, güvenlik güçlerinin terörle mücadelede koordinasyonunu daha iyi
şekilde sağlanacak; askerlerimizin haksız ithamlarla
karşı karşıya kalmasının önüne geçilmesi ve
askerlerin, polislerin ve köy korucularının hukuki güvenceye
kavuşması sağlanacaktır. Terörle mücadele, hukuk devleti
ilkesine, temel hak ve özgürlüklere, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine bağlı olarak yürütülmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurları, temel hak ve hürriyetlerini özgür biçimde
kullanmasını, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
tehdit eden ve özellikle karmaşık bir yapı içinde hareket edip
her türlü silah ve yöntemi kullanabilen, insani olmayan taktikleri uygulamaktan
çekinmeyen terör örgütlerine karşı mücadelede genel kolluk
kuvvetlerine destek olarak kullanılabilmektedir.
Uluslararası destek bulabilen terör
örgütlerinin tehdit ve saldırılarına karşı kamu
düzenini koruma ve masum insanların güvenliğinin
sağlanmasına yönelik etkin ve caydırıcı tedbirler tüm
devletler tarafından alınmaktadır. Bu kapsamda,
uluslararası bağlantıları kullanarak organize bir
şekilde hareket edebilen bir terör örgütüyle bir ilin
sınırlarına bağlı kalmaksızın mücadele
edilmesi gerekebilmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısıyla, genel kolluk kuvvetlerinin imkân ve kabiliyetlerini
aşan durumlarda, terörle mücadele için gerekli olması veya terör
eylemlerinin kamu düzenini ciddi şekilde bozması hâlinde, Bakanlar
Kurulu tarafından, terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir
bütün olarak görevlendirilmesi imkânı tanınacaktır.
Ayrıca, terörle mücadelede görev alanlar, büyük
bir cesaret, fedakârlık ve kahramanlık örneği göstererek
görevlerini yerine getirmekte, ayrıca vatanın bölünmez
bütünlüğünü ve milletin güvenliğini sağlamak amacıyla
çekinmeden hayatlarını ortaya koymaktadırlar. Üstün bir
anlayışla terörle mücadele görevini yürüten tüm kamu görevlilerinin
tereddüt içinde kalmaksızın etkin bir şekilde bu görevlerini
yerine getirebilmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu kapsamda,
terörle mücadele eden kamu görevlilerimizin haksız iddialarla
yıpranmasını önlemek maksadıyla hukuk devleti ilkesi
çerçevesinde düzenlemeler yapılmaktadır.
Tasarıda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bazı güncel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik
düzenlemelere de yer verilmektedir. Bu kapsamda, tasarıyla yapılacak
olan değişikliklerden bazıları zaten Sayın
Bakanımız tarafından da açıklanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının hazırlanmasında emeği
geçenlere teşekkür ediyorum. Tasarının hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akgün.
Aleyhte Murat Emir, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki birazdan
yapacağım eleştirilerim, canını hiçe sayarak terörle
mücadelede, ülkeyi korumakta, birliğimizi, bütünlüğümüzü
sağlamakta mücadele eden, başta Silahlı Kuvvetler olmak üzere,
tüm güvenlik güçlerini içermemektedir, kapsamamaktadır. Ancak Mecliste
böylesine bir yasa yaparken elbette ki bazı yanlışları,
eksiklikleri ve hukuksuzlukları da ortaya koymak zorundayız. Otuz
yıllık pratik bize göstermiştir ki terörle mücadelede hukuk
dışı davranırsanız uzun vadede aslında terörü
büyütmüş oluyorsunuz ve bu mücadeleniz zarar görmüş oluyor. Bu
nedenle de bu eleştirileri yapmayı öncelikle bu uğurda can
verenlere karşı bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasayla ne diyoruz?
Kamu düzeni ciddi bir biçimde bozulduğu zaman Bakanlar Kuruluna genel,
Silahlı Kuvvetleri göreve davet etme yetkisi veriyoruz. Kim karar veriyor
buna? Bakanlar Kurulu. Hâlbuki Anayasamızda yer alan olağanüstü hâl
ve sıkıyönetim uygulamalarında dahi bu kararlar
alındıktan sonra hemen Meclisin onayına sunulmak zorunda.
Şu hâlde Meclis baypas ediliyor, sizlerin yetkisi elinizden
alınıyor. Bu bir yetki gasbıdır, açıkça Anayasaya
aykırılıktır.
Bunun yanında konutlara veya kamuya kapalı
yerlere birlik komutanının uygun gördüğü şekilde
girilmesine olanak tanıyoruz. Bu, son derece tehlikeli bir durumdur,
tehlikeli sonuçları olabilecek bir durumdur. Peki Bunlar
sırasında bir hukuksuzluk olursa, bir yanlışlık
olursa, bir hak ihlali olursa ne yapacak buna uğrayan şahıs, ne
yapabilir? diye baktığınız zaman neredeyse hiçbir şey
yapma şansı yok. Yargılama, ilgili mülki amirin ve yüksek
rütbeliler açısından da Başbakanın ve Millî Savunma
Bakanlığının iznine tabi tutuluyor ve aslında, bunun,
yargılamanın idarenin yetkisine bırakılmış
olmasının fiilî sonucu yargılamanın olmamasıdır
yani cezasızlık hâlidir. Hâlbuki bu yargılama yolları,
yargılanma hakkı herkes açısından gereklidir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde, Türkiye Cumhuriyetinin
mahkûmiyetle sonuçlanmış onlarca dosyası var. Bunlarda da
biliyoruz ki etkili başvurma hakkı son derece önemlidir. Ama biz ne
yapıyoruz bu yasayla? Vatandaşlarımızın yargıya
etkili başvurma hakkını ortadan kaldırmış
oluyoruz. Bu, hem bizim açımızdan ileriye dönük olarak
sıkıntılar yaratabilecek bir durumdur hem de uzun vadede bizim
terörle mücadelemize zarar verecek bir durumdur. Ayrıca da burada,
evrensel hukuk ilkelerinin de bir şekliyle
aşındırıldığını, zedelendiğini
tespit etmek zorundayız.
Değerli arkadaşlar, yargılama
başlayana kadar hemen hemen hiçbir şey yapılamıyor. Bu, son
derece tehlikelidir. Bakınız, işlem yapılıyor, bir
yirmi dört saat sonra hâkim denetimine sunuluyor. Eğer mülki amir izin
vermezse hiçbir şey yapamıyorsunuz. Hâlbuki Ceza Muhakemesi
Kanunumuzun 100üncü maddesine göre de evrensel hukuk ilkelerine göre de
mutlaka delille fail arasındaki bağın koparılması
gerekir yani delilleri karartma noktasındaki kişinin en azından
görevden el çektirilmesi gerekmektedir. Şu hâliyle bu
yaptığımız uygulama, hukuk
dışılıkları bir yönüyle hukuk içine almaktır ama
uzun vadede sorunlar yaratacak bir işlemdir.
Tabii, biz, özellikle güneydoğuda olmak üzere,
yaşanan son süreçte de hiçbirimizin, sizin de
onaylamayacağınız birçok olay yaşadık.
Bakınız, polis panzerinin arkasında cesetlerin
sürüklendiğini biliyoruz. Bu içinize siniyor mu, bunu yapanların
-bakın, ben Silahlı Kuvvetlerimizi tenzih ederek konuşuyorum- yargılanmamasını
içinize sindirebiliyor musunuz? Onların yargılanmasının
önünü açmamız gerekmiyor mu? Mesela, esedullah timlerini hepiniz
hatırlıyorsunuz, hanginizin vicdanı bunu kabul etti?
Dolayısıyla, bizim, aslında, evrensel
hukuk ilkelerini gözeten ve Anayasamızı da dikkate alan daha derli
toplu bir yasa yapmamız gerekirdi ve buradan o yasayla, insan
haklarını teminat altına almış, yargıya etkili
başvuru yollarını da göstermiş ama bu arada da Silahlı
Kuvvetlerimize gerekli hukuki ve moral desteği vermiş bir yasa
yapmamız gerekirdi ama bu fırsat
kaçırılmıştır. Bu nedenle de bu yasanın
aslında yetersiz olduğunu söylemek zorundayız.
Ama yine de, elbette ki biz, yüce Meclis üstüne
düşen görevi yapacaktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emir.
Sayın Akçay, mikrofonunuzu açıyorum,
buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadelede her zaman güvenlik güçlerinin,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin arkasında durduğuna ve 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümünün oylamasında
kabul oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmelerini
tamamladığımız 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün oylamasında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak kabul oyu vereceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi terörle mücadelede her
zaman güvenlik güçlerimizin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanında ve
arkasında durmuştur, bundan sonra da bu konumunu devam ettirecektir.
Terörle mücadele bir kararlılık,
tutarlılık ve irade konusudur. Hükûmet, iradesini mücadeleden yana
kararlı bir şekilde koyarsa terörle mücadelede gereken desteği
aziz milletimiz ve Milliyetçi Hareket Partisi verecektir. Terör, Türk
milletinin birliğini ve dirliğini, Türk vatanının
bütünlüğünü hedef alırken, 20 Temmuzdan bu yana 600 civarında
evladımızın şehadetine rağmen terörle ve terörizmle
mücadelede hiçbir zafiyeti kabul edemeyiz. Bu nedenle, tasarının
yasalaşmasından sonra önemli olan uygulamadır.
Kanunun uygulamasını Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yakinen takip edeceğimizi belirtiyor, kanunun devletimize,
aziz milletimize ve terörle kahramanca mücadele eden askerlerimize, güvenlik
güçlerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Bu
vesileyle vatan ve millet yolunda verdiğimiz bütün şehitlerimizi
rahmet ve minnetle anıyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Özel, sizin de söz talebiniz
olduğunu görüyorum, buyurunuz.
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle
yaptığı mücadelede her zaman yanlarında olduklarına ve
387 sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün
oylamasında kabul oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
maddelerin üzerinde ayrı ayrı konuşabilseydik çok daha
farklı bir tablo olabilirdi ama bir temel kanunla karşı
karşıya olunca önerge işlemleriyle ve o kısıtlı
sürede dilimiz döndüğünce grubumuzun düşüncelerini hatiplerimiz ifade
ettiler. Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle, teröristlerle
yaptığı mücadelede Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman
onların yanında olduğumuzu ifade ettik. Bu yasa
tasarısında hukuka aykırı, bizi son derece endişelere
sevk eden kısımlar olmasına rağmen, iktidar partisinin
kaliteli yasama ve ortak doğruyu birlikte bulma konusunda çekimser
davranmasından, uzak durmasından dolayı yasa üzerine çok bir
katkıda bulunamadık ancak ülkenin içinde bulunduğu konjonktür
göz önünde bulundurulunca Silahlı Kuvvetlerin mücadelesiyle ilgili
Silahlı Kuvvetlerin kendi beyanları göz önünde bulundurulduğunda
grubumuz tasarının tümüne evet oyu verecektir. Yüce Meclisin
bilgilerine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Demirel
33.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, 387 sıra sayılı Kanun Tasarısının
demokrasiye, özgürlüklere ve hukuka aykırı olduğuna ve tümünün
oylamasında ret oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burada bu tasarıyla
ilgili gerekli muhalefeti yaptığımızı
düşünüyoruz. Yani bu tasarının geçmişten ders
çıkarılarak gelecekte ne kadar daha karanlık günleri
göstereceğini bir kez daha burada ifade ettik ve tüm Türkiye toplumuna bu
yaşanacaklardan birinci derecede sorumlu olacakların buradaki
Parlamentoda bunu gerçekleştiren ve yasalaştıranlar
olacağını bir kez daha ifade etmiş olduk.
Tekrar söylüyoruz: Bu yasa hukuka aykırı
ve bu yasayla aslında demokrasinin, özgürlüklerin ve
barışın daha fazla geriye götürüleceği bir yasa hâline
dönüştürüleceği ve daha fazla insanların yaşamını
yitirebileceği bir durumun söz konusu olduğunu ifade ediyoruz ve bunu
geçmiş dönemlerden ders çıkartarak, aslında geçmişte
eleştirdiklerimizi bugün bir kez daha, daha fazla etkileyerek ve daha
fazla büyüterek ele aldığımızı görüyoruz. O yüzden bu
yasayı kabul etmediğimizi ifade ediyor, bu oylamada ret oyu
kullanacağımızı söylüyoruz ve Genel Kurulun da bu yasayla
ilgili aslında yapmış olduklarıyla önümüzdeki yıllarda
tarih önünde zorlanacağını, bunun Türkiyede, Orta Doğuda
ve tüm Avrupada yapacağımız bütün ilişkiler önünde engel
olacağını da ifade etmek istiyorum. Çünkü demokrasiye,
özgürlüklere ve hukuka aykırı bir yasa olduğunu ifade ediyor,
sadece AKP Hükûmetinin ve devletin kendi yetkisini kendi elinde
toparlamasını sağlayan, kendisi gibi düşünmeyen herkesi bir
tarafta ötekileştiren bir durum söz konusu. Bugün akademisyenler,
barış ve özgürlük isteyenler tutuklanıp cezaevine gidiyorsa bu
yasadan da kaygı duyduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurunuz.
34.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, bu
kanunun ülkenin terörle mücadelesinde çok önemli bir etken
olacağını düşündüğüne ve emeği geçen herkese
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; kanundan sonra uzun süreli konuşmayı
doğru bulmuyorum, normal bir teamülün ötesine geçtik, herkes kanaatlerini
tekrar aktarmış oldu ama ısrarla şu söyleniyor: Bu kanunun
17 madde olmasına rağmen üç günde çıkmış olması
neden temel yasa olduğunun en büyük göstergesi aslında. Yani siz 17
maddelik, ortak değerlerin çok fazla olduğu bir kanunu bile üç günde,
sabahlara kadar çalışarak çıkarırsanız,
bırakın da biz de İç Tüzükten kaynaklanan
haklarımızı kullanalım. O yüzden, normal yasama
faaliyetlerini yapabiliyor olsak, katkı sağlayan bir muhalefet
anlayışı olsa tabii ki biz temel yasayı buraya getirmezdik
diye düşünüyorum.
Bu kanunun, ülkemizin terörle mücadelesinde çok
önemli bir etken olacağını düşünüyorum. Tekrar, emeği
geçen tüm arkadaşlarımızı,
Bakanlığımızı kutluyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/725) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 387) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünün oylamasının açık oylama
şeklinde yapılmasına ilişkin bir önerge vardır.
Önergeyi okutup imza sahiplerinin Genel Kurulda bulunup
bulunmadığını tespit edeceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 387 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümünün
oylanmasının açık oylamayla yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
Bülent Turan, Çanakkale? Burada.
Zehra Taşkesenlioğlu, Erzurum? Burada.
Ramazan Can, Kırıkkale? Burada.
Osman Aşkın Bak, Rize? Burada.
Atay Uslu, Antalya? Burada.
Mustafa Köse, Antalya? Burada.
Fatih Şahin, Ankara? Burada.
Hakan Çavuşoğlu, Bursa? Burada.
Cahit Özkan, Denizli? Burada.
Mehmet Akyürek, Şanlıurfa? Burada.
Necip Kalkan, İzmir? Burada.
Cemil Yaman, Kocaeli? Burada.
İsrafil Kışla, Artvin? Burada.
Muhammet Emin Akbaşoğlu,
Çankırı? Burada.
İbrahim Aydın, Antalya? Burada.
İlyas Şeker, Kocaeli? Burada.
Mehmet Demir, Kırıkkale? Burada.
Ejder Açıkkapı, Elâzığ? Burada.
Şirin Ünal, İstanbul? Burada.
Hüsnüye Erdoğan, Konya? Burada.
BAŞKAN Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama
elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 387 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 257
Kabul : 251
Ret : 6(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Ömer
Serdar
Balıkesir
Elâzığ
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Sayın Bakanın bir teşekkür
konuşması talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle
mücadelede gerçekten ihtiyaç duyduğumuz son derece önemli bir kanun
tasarısı sizlerin desteğiyle kanunlaştı. Ben öncelikle
bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum.
Şunu öncelikle ifade etmek isterim ki bu kanun
Türkiyenin demokrasisini bir adım dahi geriye götürmeyecek. Ama
güvenlik-özgürlük dengesinde güvenliğin olmadığı yerde
özgürlüklerin uzun vadede korunamayacağı ilkesinden dolayı da
aslında demokrasimizi daha da güçlendirecek, bunda hiçbir tereddüt
taşımıyorum.
Burada bir noktanın altını çizmek
isterim: Özellikle Köy korucularına koruma getiriliyor. Hayır, bu
kanun, terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev almasıyla
ilgili bir kanundur. Bunun dışında hiçbir düzenleme yok. Bu
açıdan gönlünüzün rahat olmasını özellikle isterim.
EMASYA Protokolüyle uzaktan yakından
alakası olmadığını özellikle bilmenizi isterim. Ama
terörle mücadele eden, Türkiye Cumhuriyetinde teröristle mücadelede görev alan
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın kendini güvende
hissetmeleri açısından da son derece önemli bir kanun olduğunu
vurgulamak isterim.
Bu noktada, bütün sorumluluk da, yetki de siyasi
iradenindir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetkisi tamamen icrai yetkidir. Bu
noktada da, inşallah, bu yetkiyi hukuka en uygun şekilde
kullanacaklarından da eminiz. Hukuka aykırı davrananlar
konusunda da zaten hiçbir şekilde toleransın gösterilmeyeceğinin
bilinmesini de isteriz.
Bu kanun, şu anda bölgede teröristlerle
kahramanca mücadele eden kahraman güvenlik güçlerimize bir bayram hediyesidir.
Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Onların moral ve motivasyonunu
yükseltecek çok önemli bir kanundur.
Ben, bu kanunun çıkmasında emek veren siz
bütün değerli milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum.
Kanunun hazırlık sürecinden, bugün, bu
akşam, bu saate kadar gelmesinde emek veren bütün arkadaşlarıma,
çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Meclis Millî Savunma Komisyonumuzun Değerli
Başkanına ki ilk görev aldığı gün bu kanun
tasarısını görüştük- ve Millî Savunma Komisyonumuzun tüm
değerli üyelerine çok teşekkür ediyorum.
Genel Kurulda büyük bir sabırla ve vakarla bu
tasarının kanunlaşması için gayret gösteren, emek veren
bütün milletvekili arkadaşlarımıza, parti gruplarımıza
özellikle çok teşekkür ediyorum.
Başkanlık Divanına, bu noktada
özellikle Sayın Meclis Başkan Vekilimiz başta olmak üzere
teşekkür ediyorum.
Burada görev alan stenograflarımızdan
Meclis görevlilerimize kadar herkese çok teşekkür ediyorum.
İnşallah, Türkiye, özgürlük-güvenlik
dengesini en sağlıklı şekilde kuracak, terörle ve
teröristle mücadeleyi en etkin şekilde yapacak, bunu yaparken de
kardeşliğinden zerrece taviz vermeyecek, demokrasiden, hukuk
devletinden zerrece taviz vermeyecek ve Allahın izniyle, emin
adımlarla yollarına devam edecek.
Her birinize tekrar teşekkür ediyor, her
birinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun
24/6/2016 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına
sunulmasının uygun görüldüğüne ilişkin önerisi
23/6/2016
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 23/6/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda Genel Kurulun 24/6/2016
Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk
Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Bülent Turan Özgür
Özel
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Çağlar Demirel Erkan
Akçay
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/726) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
400)
BAŞKAN - 2nci sırada yer alan,
Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2016 tarihinden itibaren bir
yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi hususunda
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 27 Haziran 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum, iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.36